TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

51’inci Birleşim

24 Şubat 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, ek süre vermeyeceğine, konuşma yapacak milletvekillerinin ona göre planlama yapmaları gerektiğine ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Trabzon ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, 2B arazileri dışında kalan alanlarla ilgili yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Çorum ilinde Ekmekçioğulları firmasında Kod-29’la işten atılan 90 işçinin direnişlerine açlık greviyle devam ettiğine, İŞKUR müfettişlerinin raporuna istinaden işçilerin geri alınması, sorumluların cezalandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin yaş meyve sebze ihracatında 2020 yılı şampiyonu olduğuna, 83 çeşit ürünün yetiştiği Mersin ilinin ülkenin en önemli tarım kentlerinden biri olduğuna, pandemi sürecinde bu başarıyı yakalayan çiftçileri, ihracatçıları ve tarım sektöründe çalışan kamu personelini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin ilinde Anamur, Bozyazı, Mut, Tarsus ve birçok ilçede hazine arazilerinin açık ihale yoluyla satışa çıkarılması sonucunda başka illerden gelen büyük şirketlerin bu arazileri satın almasıyla yaşanan sorunların çözümünün arazilerin kullananlara ya da o köyde yaşayan insanlara satılması olduğuna, şu anda satışlarda istenen Yatırım Teşvik Belgesini köylünün nereden bulacağını sorduğuna, konuyla ilgili acil bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2020 yılında tüm dünya salgınla boğuşurken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, bir yıl içinde 8’i şehir hastanesi olmak üzere 25 hastanenin halkın hizmetine sunulduğuna, yerli sağlık gereçlerinin üretimine başlandığına, onlarca baraj, köprü, tünel yapıldığına, uydu fırlatıldığına, yerli üretim silahların kullanıma girdiğine, yerli elektrikli trenin hizmete girdiğine ilişkin açıklaması

5.- Trabzon Milletvekili Muhammet Balta’nın, Trabzon ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümünü kutladığına, vatan, millet, bayrak uğruna can veren şehitleri rahmetle andığına, Trabzon ili Çarşıbaşı ilçesinde meydana gelen yangında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

6.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, öğrencilerin Covid-19 nedeniyle sınavların yüz yüze yapılmasından korktuğuna, pek çok öğrencinin de şu anda okulunun bulunduğu ilde olmadığına ve yolculuk sırasında hastalık kapma riski olduğuna, liseli gençlerin sesini duyması için Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a seslendiğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin ilinde tarımsal üretimin küçük aile işletmelerince yapıldığına, bunların üretimlerini kendi arazileri haricinde hazine arazilerinde de gerçekleştirdiklerine ancak Mersin ili Erdemli, Mut, Anamur, Tarsus ve Bozyazı ilçelerinde hazine arazilerinin teşvik belgesi olanlara kiralanacağının belirtildiğine, üreticilerin teşvik belgesi olmadığına, üreticilerin mağdur edilmemesi için bu hazine arazilerinin üreticilerin ödeyebileceği bedeller üzerinden kendilerine tahsis edilmesinin önemli olduğuna ilişkin açıklaması

8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, pandemi sürecinde işverenlerin İş Kanunu’nun 25’inci maddesini işten çıkarma yöntemi hâline getirdiğine, ücretsiz izne çıkarılan Sinbo işçilerinin çalışma bölge müfettişinin denetimi sonrasında işlerine geri döndüklerine ancak bu kez de işçilerin Kod 29’a dayanılarak kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik ödeneği gibi haklardan mahrum bırakılarak tekrar işten çıkarıldığına, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını görevini yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, 2020 yılında turizm sektöründe 1,3 trilyon dolarlık gelir kaybı yaşandığına, pandemi sürecinde insanların yat ve tekne turizmine yöneldiğine, gelecek yıllarda da öncelikli tatil tercihi olacağı görülen yat ve tekne turizmine yönelik destekleyici tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünde aynı işi yapan ve yan yana çalışan işçilere farklı ücretler ödenmesinin iş barışını bozduğuna, benzer bir mağduriyetin Demiryolu İşçileri Sendikası tarafından bir protokolle giderildiğine, aynı tavrı Karayolları Genel Müdürlüğünden de beklediklerine ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, açıklanan ciro kaybı desteğinden faydalanabilmek için yüzde 50 ve üzerinde ciro kaybının olması gerektiğine, verilecek desteğin ise kaybedilen cironun en fazla yüzde 3’ü kadar olacağına, dükkân ve işletme sahiplerinin, esnafın, çiftçinin suni söylemler ve şişirme haberlere karnının tok olduğuna, sektörü ayağa kaldıracak adımlar atılmadığı takdirde sorumluluğun AKP iktidarında olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, nüfusun yüzde 7’sini engelli vatandaşların oluşturduğuna, 2005 yılında engellilerle ilgili ilk kanun olarak Engelliler Hakkında Kanun’un çıkarıldığına, AK PARTİ iktidarının engelli vatandaşların yanında olmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, son iki ay içerisinde işini kaybettiği ya da ekonomik sıkıntı çektiği gerekçesiyle 95 vatandaşın intihar ettiğine, herkesi vicdana davet ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, ülkede neredeyse herkesin borçlu olduğuna, iktidarın bu kadar feryada rağmen vatandaşına destek olmadığına, mağdur olmuş tüm kesimleri kapsayan, gerçekçi ve ödenebilir bir borç yapılandırmasının bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 bin öğretmen atamasının yapılacağını duyurduğuna, bu sayının çok yetersiz olduğuna, en az 150 bin öğretmen ataması yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Trabzon ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümünü kutladığına, bu toprakları vatan yapan şehitleri rahmetle andığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 bin öğretmen atamasını müjde olarak duyurduğuna, bu sayının atanamayan öğretmenlerin derdine çare olmayacağı gibi ihtiyacı da gidermeyeceğine, öğretmenlerin 3600 ek göstergeyi beklediğine, KARDEMİR’de 2017 yılından sonra yönetim kurulunda görev alan isimlerin birçok kez değiştiğine, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının KARDEMİR yönetimine atanacak isimlerin belirlenmesi konusunda müdahale ettiğine dair iddialarla ilgili olarak Aralık ayı sonunda verdiği soru önergesine henüz cevap alamadığına, bu güzide kuruluşun kaderinin 2 ailenin elinde olduğuna, devlet bağımsız üye atasa da yönetim kavgalarının şirketin büyümesini engellediğine, Giresun ilinde pandemi nedeniyle 420 kahvehanenin bir yıldır kapalı olduğuna, hâl böyleyken AK PARTİ’nin ilde 3 kongre yaptığına, Giresun ilinde pandeminin tavan yaptığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Trabzon il kongresinde söz verdiği hızlı tren güzergâhında Giresun ilinin bulunmadığına, Giresun ilinin sıkıntılarının çözümü noktasında Hükûmeti göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

17.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 15 Ocakta yaptırdığı ilk doz aşıyla herkese örnek olduğuna, ülke genelinde 7,5 milyondan fazla kişinin aşılandığına, aşılamanın emin adımlarla ilerlediğine, Sağlık Bakanlığının getirmiş olduğu aşının etkinliği ve güvenilirliğinin bilimsel testlerle ispatlandığına, Gaziantep ilinde pandemi sürecinde zor günler geçiren vatandaşların artık normalleşme sürecini beklediğine, biraz daha dikkat edilirse el birliğiyle ve rehavete kapılmadan bugünlerin geride bırakılabileceğine ilişkin açıklaması

18.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, “Herkes için adalet.” kampanyalarının devam ettiğine, Van ilinde Kasım 2016’dan beri her türlü etkinliğin yasak olduğuna, Van iline giden eş başkanlarının aynı yasaklarla karşılaştığına, yoksulluğun diz boyunu çoktan aşmış durumda olduğuna ama iktidarın HDP’yle uğraştığına, HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili fezlekelerin Meclise geldiğine, bütün bu yapılanların başarıya ulaşamayacağına ilişkin açıklaması

19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, CHP’nin iptal istemi üzerine İletişim Başkanlığının Anadolu Ajansının Personel ve Faaliyetlerini Denetlemesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle getirilen hukuki kararı, yayınlarının tarafsızlığı ve ajansın özerkliğini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin iptal ettiğine, kamu kaynaklarını kullanan TRT ve Anadolu Ajansının Anayasa Mahkemesinin bu kararına uymak zorunda olduğuna, Merkez Bankası rezervlerinde 128 milyar dolara ne olduğunu üç aydan beri sorduklarına, iktidarın aylarca sustuğuna, hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ilk kez rezervdeki erimeyi kabul ettiğine, Merkez Bankasındaki dövizlerin ihale yapılmadan kimlere, ne zaman, hangi kurda, ne koşulda satıldığının cevabını istediklerine ilişkin açıklaması

20.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Trabzon ilinin kurtuluşunun yıl dönümünü tebrik ettiğine, bütün şehitlere rahmet dilediğine, Covid-19’la ilgili 8 milyona doğru yaklaşan bir aşılamanın söz konusu olduğuna ve bu vesileyle Sağlık Bakanlığı ve sağlık ordusunu tebrik ettiğine, bölgede barındığı değerlendirilen teröristlerin tamamen etkisiz hâle getirilmesi maksadıyla Bitlis ve Siirt illerinde Eren Bülbül’ün adını taşıyan Eren-11 Sehi Ormanları Operasyonu’nun başlatıldığına, Eren Bülbül ve tüm şehitlere bir kez daha rahmet dilediğine, Gara bölgesinde teröristlere çok büyük zayiat verdirildiğine, operasyon sırasında şehit olan 3 askere ve 13 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 bin öğretmen atanacağı ile Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin sayısının artırılacağını ve gerektiğinde de ihtiyaç odaklı olarak milletin hizmetine sunulacağını müjdelediğine, Çankırı ili ve Ankara ili arasında Çerkeş-Kızılcahamam bölgesindeki geçişi sağlayacak tünelin cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iştirakiyle açılışının yapılacağına, AK PARTİ iktidarlarının ülkeyi nereden nereye taşıdığının hep beraber görüldüğüne ilişkin açıklaması

21.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 234 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 24/2/2021 tarihinde Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, bazı özel şirketlere tanınan vergi affı, İstanbul Havalimanı kira ertelemesi, yap-işlet-devret uygulamasıyla yapılan Kütahya Zafer Havalimanı gibi devlet hazinesini zarara uğratan işlemlerin tespit edilmesi ve bu şirketlere tanınan imtiyazlar konusunda kamuoyunun aydınlatılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 24/2/2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, küçük esnafın yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan hızlı tren hattı yapımına yönelik olarak ortaya çıkabilecek sorunların tespit edilerek çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3778) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 120, 54, 195, 204, 192, 34, 30, 60 ve 67 Sıra Sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun; 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 23 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 25 Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde (10/77), (10/372), (10/491), (10/534), (10/693), (10/817), (10/868), (10/992), (10/1004), (10/1018), (10/1150), (10/1170), (10/1221), (10/1305), (10/1434), (10/1518), (101806), (10/1815), (10/1943), (10/2009), (10/2139), (10/2206), (10/2391), (10/2909), (10/2929), (10/3031), (10/3032), (10/3382), (10/3558), (10/3575), (10/3581), (10/3583), (10/3647), (10/3677), (10/3682), (10/3690), (10/3708), (10/3740), (10/3769), (10/3798), (10/3817), (10/3831) ve (10/3840) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olmasına ve bu birleşiminde Meclis araştırması açılmasına ilişkin görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında İYİ PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 234 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 195 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 195 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında MHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

10.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2981) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 234)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşması ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1796) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 120)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Su Kaynakları Bakanlığı Arasında Su Alanında Mutabakat Zaptı ve Mutabakat Zaptında Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1542) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 54)

 

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2499) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 195)

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Balıkçılık ve Deniz Ekonomisi Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1365) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 204)

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1413) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 192)

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1245) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 34)

8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Burundi Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1367) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30)

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lesoto Krallığı Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1537) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 60)

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın 9/7’nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1782) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 67)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın, Antalya Lara’da bulunan PTT’nin sosyal tesislerinin satışa çıkarılmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40405)

2.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Yiğitler Barajı Projesi için yapılan harcama tutarına ve projenin akıbetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40566)

 

 

3.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, 2021 yılında Bakanlığın deniz yolları için kullanılmak üzere ayırdığı bütçeye,

İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Ankara-İzmir hızlı tren hattının güzergahında obruk oluşmasına ve bölgede yapılan altyapı çalışmalarına,

İlişkin soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40569), (7/40570)

4.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’dan Eskişehir ile Bozüyük Tren Garlarına ulaşımın sağlanabilmesine yönelik yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40574)

5.- Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun’un, TCDD yönetimi tarafından bazı demiryolu işçilerine haksız tayin ve atama yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40646)

6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlüklerinde işçilere farklı skalalar üzerinden ücret verilmesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40744)

7.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, 2021 yılında Bakanlık bütçesinden Aydın için ayrılan paya ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/40745)

24 Şubat 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Ayvazoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, ek süre vermeyeceğine, konuşma yapacak milletvekillerinin ona göre planlama yapmaları gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Konuşma süreleri beş dakikadır.

Ek süre vermiyorum değerli arkadaşlar, ona göre kendinizi planlayın lütfen.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Trabzon ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Birinci Dünya Savaşı’nın en ağır darbelerine maruz kalıp yaşadığı türlü acı, çile ve kayıpların ardından düşman işgalinden kurtulan Trabzon’umuzun kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümünde görüşlerimi ifade etmek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, dün gece Trabzon Çarşıbaşı ilçemiz Fener Mahallesi’nde meydana gelen yangında vefat haberlerini üzüntüyle öğrendiğim merhum Emin Yılmaz amcamıza ve kıymetli eşi Havva Yılmaz teyzemize Rabb’imden rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dilemek isterim.

Değerli milletvekilleri, iki yıla yaklaşan esaretin karşısında verdiği kurtuluş mücadelesini 24 Şubat 1918’de zaferle taçlandıran tarih, sanat, kültür, medeniyet, eğitim ve spor şehri Trabzon’a ve vatanın bölünmez bütünlüğünü tüm değerlerinin üzerinde tutarak mücadeleci ve kararlı kimliğini teslimiyeti reddediş ve temsiliyeti seçişle taçlandıran kıymetli hemşehrilerime gönül selamımı iletiyorum.

Ulusal egemenliğimize olan sıdkı, öğretilmiş kelamın hakkı adına, yeşil dokusu ve mavi kokusuna meftun nazlı hilali gökyüzünde sonsuza kadar dalgalansın diye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ilk kurulduğu şehirdir Trabzon. Kurtuluş mücadelesinin en şanlı zaferlerine imza atan doğudur, Karadeniz’dir, kuzeydir.

Küreselleşen bir dünyada, Trabzon, gelişmeleri izlemek yerine onlara öncülük eden bir şehir konumundadır.

Tarihsel konum ve işlevine bakıldığında Trabzon’un nerede durması gerektiği çok daha iyi anlaşılacaktır; Gazi Mustafa Kemal’in “Samsun’a ayak bastığım zaman bana kalp gücü veren vatandaşlarımın ilk sırasında Trabzonluların bulunduğunu asla unutmayacağım.” deyişi, bir medeniyet tasavvurunun atlasındaki Trabzonluları geceye yenilmeyen bir liderin derinlik ve aydınlık eşiğinde buluşturup damgasıyla, mührüyle dünya lideri Sayın Erdoğan’ın arkasında dimdik bekleyişidir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!

BAHAR AYVAZOĞLU (Devamla) – Fatih fetheder, Yavuz yönetir ve Kanuni doğarsa bir şehirde, mehabet gereğince cesaret, kararlılık, adalet ve asalet timsali ecdadının yoluna da revan olunur.

Dün Çanakkale’de düşman donanmasının Marmara’ya girmesine müsaade etmeyen mayınları harbin binbir güçlüğü altında yurda getirmeyi başaran Beşikdüzülü Ali Şükrü Bey, bugün düşmanı inlerinden çıkarmayan İHA’ların, SİHA’ların Sürmeneli mucidi Selçuk Bayraktar olur. Dün Trabzonlu Albay Hamdi Bey ve tek başına işgal kuvvetlerini durduran Hüsnü Çavuş, bugün ayağındaki kara lastikle 14’üncü yaşından çok daha büyük Eren Bülbül olur ve “Ben 11 tane evladımın avucunu ağzıma alıp doyardım.” diyebilen Ayşe Bülbül olur.

Ahi Evran Dede’nin, Hacı Hakkı Baba’nın, Haçkalı Baba’nın memleketidir Trabzon. Trabzonlu olmadığı hâlde Trabzonlu anılan Şamil Ekinci’nin, Bedri Rahmi’nin, “Allah bu toprağı her zaman korusun.” diye dua ederek bir dönem yaşadığı Trabzon’dan ayrılan Portekizli futbolcu Pereira’nın eşinin memleket tasviridir. Ezan vakti bereketine kepenk açan Kemeraltı’ndan kardeş şehir Maraş’tan adını alan caddeye, görünen kısmı az ama bilinen kısmı güzel hikâyelerle dolu, renkli camekânların uzun sokağına ve oradan 15 Temmuzda destan yazılan Meydan Parkı’nın gücüdür Trabzon. En çok da futboldur; her anlamda her alanda inandıkları değerler için Dozer Cemil, Şenol, Kadir, Necati, Turgay gibi müdafaanın, Ünal, Hami, Fatih Tekke gibi taarruzun sembolü oluverir. Köprübaşı’nın evlatları Adnan Kahveci’nin kıvrak zekâsı, Recep Yazıcıoğlu’nun devlet vefası gibidir. Akçaabat, Araklı, Çaykara, Düzköy, Çarşıbaşı, Vakfıbekir, Maçka, Tonya, Beşikdüzü, Şalpazarı, Yomra, Of, Dernekpazarı, Arsin, Ortahisar, Sürmene, Köprübaşı, Hayrat; işte, benim birbirinden kıymetli, her biri farklı coğrafi ve kültürel özelliklere sahip 18 ilçem, Sultan Fatih’in 1461’de mühür bastığı Ayasofya’sı, dağı taşı oyularak inanç turizmine kollarını açmış Sümela’sıyla, Uzungöl’üne kuş bakışı tablosundan, Boztepe’de içilen demli çayın tadına ve kırmızı yanaklı, güleç uşakların yaylası Kayabaşı’na kadar uzanır. Dolayısıyla Mahmut Goloğlu’nun dediği gibi “Trabzon Türkiye’dir ve Türkiye de Trabzon.”

“Damına, tarabasına,

Ağasına, marabasına,

Kara kaşlısına, gözü yaşlısına,

Erine, yiğidine, kocamışına,

Sakalı tel tel, saçı yeni bitmişine,

Yedisinden yetmişine

Selam olsun.” diyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Bu kadar güzel anlatılırdı.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 2/B arazileri dışında kalan alanlarla ilgili yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, 2B arazileri dışında kalan alanlarla ilgili yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sizleri ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Düzce’de 2/B arazilerinde yaşanan sorunları dile getirmek için bugün karşınıza çıktım ve bu konunun sadece Düzce’de değil, bütün Türkiye’de, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde çok büyük bir sorun olduğu hepimiz tarafından biliniyor.

Öncelikle, “Bu Kanun nasıl gelmiş ve nasıl çözülebilir?” diye bunu tartışmak için sizlere bilgi vermek istiyorum. Şimdi, 19/4/2012 tarihinde çıkan 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’la, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine istinaden orman sınırı dışına çıkarılan yerlerin vatandaşlara satışına bir düzenleme getirilmiş. Şimdi, ne bu madde? Öncelikle, 2’nci maddeyi bir okuyalım, 2’nci maddenin (B) bendini: “31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları orman sınırları dışına çıkartılır.” 2’nci madde biraz daha uzun ama onu okumayacağım, bizi ilgilendiren kısım da zaten burası. Şimdi, bu madde çıktıktan sonra 2012 yılında kanun çıkmış ve 2012 yılının 11’inci ayında da yönetmelik düzenlenmiş. Hangi yönetmelik bu? İşte, “2924 sayılı Kanun’un 11 ve 12’nci maddeleri gereğince fiilî durumlarına göre ifraz edilerek bedeli karşılığı satılacak yer...” Yani, Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliği çıkmış ve yine 6292 sayılı Kanun’a göre satış işlemleri başlamış. Satış işlemlerinin başlamasıyla beraber de sorunlar başlamış. Ne gibi sorunlar başlamış? Çünkü çok geniş kapsamlı tutulmuş.

Şimdi, burada, benim elimde 2/B kanunuyla alakalı Orman Kanunu, yönetmelikler, kanunlar, Kadastro Kanunu gibi, bir klasörü dolduracak kadar kanun metni var. Aslında bu konu teknik bir konu, benim konum da değil ama hepimiz vatandaşların sıkıntısını alana gittiğimiz zaman, sahaya gittiğimiz zaman görüyoruz.

Şimdi, 1973 yılında çıkarılan 1744 sayılı Kanun, 1961 yılına atıfta bulunmuş yani 2’nci maddeye atıfta bulunmuş; o zaman (B) bendi yok, 2’nci maddeye atıfta bulunarak ona göre bir düzenleme yapılmış.

1983 ile 1987 arasında 1982 Anayasası’na atıfta bulunulmuş, 2896 sayılı Yasa’ya göre kanun çıkarılmış ve 2/B uygulamaları yapılmış. 1986 yılında da 3302 sayılı Kanun çıkarılmış. Yani, tam bir keşmekeş olmuş. Burada devletimiz, 2012 yılında “Bir çözüm getirelim, bu insanlara buraları satalım.” demiş ve iyi bir şey de yapmış, doğru bir şey de yapmış. Ama doğru yaptıkları şeyle tam bir karmaşaya sebep olmuş. Şimdi, 1975 yılında, 1961 yılı baz alınarak verilen tapular iptal edilmeye başlamış. Adamın 1948 yılından tapusu var, 1948 yılından tapusu olan adamın tapusu iptal edilmiş, 46 dönüm yerin 22 dönümü ormana bırakılmış. Ya, yetmiş senelik yer, yetmiş senedir ormanın aklına gelmeyen yer, yetmiş sene sonra adamdan alınmış, 2 dönümü sadece 2/B’ye konulmuş, gerisine tapu verilmiş. Ya, buna benzer ne sorunlar.

Çayağzı köyü ile çevresindeki 5 köyde 250’nin üzerinde vatandaş davalık olmuş, orman işletmesi gelmiş dava açmış. Şimdi, Gölyaka’da görüştüğüm insanlar var, Cumayeri’nde görüştüğüm insanlar var. İnsanların sınırları birbirine kaymış. Yani CHP ile AK PARTİ’nin arasında sınır var; AK PARTİ’nin sınırı buraya gitmiş, CHP’nin sınırı buraya gelmiş. Ya, adamın tapulu arazisinin sınırı kaymış, bunların düzeltilmesi lazım.

Şimdi, bunların düzeltilmesi için bizim bir teklifimiz var. Değerli milletvekilleri, bir Anayasa değişikliği konuşuluyor ve biz diyoruz ki: 1981 yılına, 1961 yılına, hatta 1937 yılında çıkarılan kanuna atfedilmesin, yeni çıkacak Anayasa değişikliğinde bunlara düzenleme yapılsın. Bu düzenlemeyle beraber gerçekten orman köylüsüne ve köylüye, başkasına değil, dışarıdan satışı olanlara değil, sadece ve sadece oraları kullanan köylüye satılsın istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - AKP istemiyor işte onu, AK PARTİ istemiyor ki.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Gündem dışı üçüncü söz, Gaziantep’in sorunları hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’e aittir.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep ilinin sorunlarına gündem dışı konuşması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gaziantep’in sorunları konusunda gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Gaziantep sanayisi, ticareti ve 8 milyar dolara varan ihracatıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en gelişmiş şehridir. Bir zamanlar “Küçük Buhara” diye anılan Gaziantep, geçmişin ve geleceğin bir arada yaşandığı şehirdir. Gaziantep, tarihî, turistik ve doğal güzellikleriyle, eşsiz el sanatlarıyla, Zeugma Müzesi’yle, kalesiyle, enfes yemekleri, baklavası, Antep fıstığı, kırmızı biberi, üzümü, zeytiniyle önde gelen ve UNESCO’nun aldığı kararla gastronomide öncü şehir unvanı olan şirin bir şehirdir.

Bunlarla birlikte Gaziantep, sanayiden ticarete, sağlıktan eğitime, çarpık kentleşmeye, betonlaşmaya, işsizliğe ve Suriyeli sığınmacılara kadar birçok sorunla karşı karşıyadır. Gaziantep Ticaret Odası kendi sektörleriyle ilgili sorunları ihtiva eden detaylı bir rapor hazırlayıp, bizi ziyaret edip raporu sundular. Emekleri için çok teşekkür ediyorum.

Şehrimizde şu an en güncel sorun elektrik kesintileri. Üretim aksıyor, makine ve teçhizatlar zarar görüyor, üretim taahhütleri yerine getirilemiyor. Bu sebeple, elektrik alt yapısının yenilenmesi, güçlendirilmesi ve elektrik hatlarının mümkün olduğu ölçüde yer altına alınması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ihracatta önemli başarılara imza atan ihracatçılarımız konteyner bulmakta ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Suudi Arabistan’ın Türk mallarına uyguladığı boykot nedeniyle ihracatımız pazar kaybetmekte ve rekabet gücü gün geçtikçe azalmaktadır. Bu konularda gerekli destek verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Gaziantep’te arazi toplulaştırması masa başında ve harita üzerinde arazilerin verim durumu gözetilmeden yapılmakta, vatandaşın arazisi birleştirilmekten ziyade parçalanarak birbirinden uzak parseller hâline getirilmektedir. Mal sahipleri arasında, dikili arazilerin birbirine girmesinden kaynaklanan şikâyetleri hâlen devam etmektedir. Ayrıca, toplulaştırma işlemlerinin yıllardır tamamlanamaması dolayısıyla çiftçimiz yasal hakkı olan tarım desteklerine ulaşamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, Gaziantep’te diğer illerimizde olduğu gibi çiftçi de perişan. Girdi maliyetleri 2 katı oldu; mazot, ilaç ve gübre fiyatları uçtu, çiftçi ürettiği mahsulün fiyatı için tüccarın ağzına bakıyor. Serbest piyasa koşullarında fiyat belirleme çiftçiyi değil, tüccarı besliyor. Çiftçinin sesini duyuran, fiyat dengesi sağlayan, çiftçinin mahsulüne sahip çıkan “Güneydoğu Birlik” diye bir kuruluşumuz varken maalesef takip edilen yanlış politikalar sonucunda kapandı. Aynı işlemi yapacak bir kurum mutlaka kurulmalıdır diyorum.

Değerli milletvekilleri, tüm sorunları beş dakikalık zamanda anlatmak mümkün değil. Biraz da ilçelerimizin öncelikli sorunlarından bahsedeyim. Karkamış ilçe yapılmış ama adliyesi, ilçe seçim kurulu, askerlik şubesi Nizip’te; kadastro, ehliyet yenileme ve pasaport işlemleri yine Nizip’te. 25 yataklı yeni bir hastane açıldı ama tahliller yapılamıyor, uzman hekim yokluğundan hasta kabul edilemiyor. Nurdağı ilçemizde otogar sorunu henüz çözülememiştir. Ayrıca, çok fazla sayıda ölümlü kaza olan Nurdağı-Gaziantep yolunun bir an önce yapılması şarttır. İlçe devlet hastanesinde uzman doktor eksikliği nedeniyle vatandaşlar çareyi Gaziantep’te aramaktadırlar, İslâhiye’de benzer durum vardır. Nurdağı da dâhil olmak üzere biber üreticileri, üzüm yetiştiricileri, ürün satış fiyatının girdi maliyetlerinden daha düşük olduğundan, tüccarın elinde oyuncak olduklarından şikâyetçiler. Yavuzeli ilçesinde tarım ve hayvancılık çökmüştür. Fırat Nehri üzerindeki doğa harikası Rumkale’nin UNESCO Kültürel Miras Listesi’nde yer alması hâlinde turizm ve ayrıca, su sporları alanında Yavuzelililer için gelir ve istihdam kaynağı olacaktır. Araban’la ilgili olarak Çat Barajı’nın bir an önce bitirilmesiyle 130 bin dönüm arazi sulanacak ve çiftçilerimize nefes olacaktır. Nizip ilçemizde Nizip Çayı ve Hancağız Barajı ve Oğuzeli ilçemizde Sacır Suyu kesin çözüm bekliyor. Baraj sulama projesi çerçevesinde söz verilen 5 megavatlık GES’in en kısa zamanda faaliyete geçirilmesi beklentimizdir.

Değerli milletvekilleri, Gaziantep’in en büyük sorunlarından biri Suriyeli sığınmacılar. Gaziantep’te Suriyeli sayısı 450 bin kişiyi geçiyor. Kayıt dışı çalıştırılma, güvenlik, eğitim problemi var; ekonomik yükleri çok ama asıl sorun, demografik yapımızın değiştirilmek istenmesidir. Suriye’nin kuzeyinden Güneydoğu Bölgemize PYD/PKK baskısıyla göç ettirilerek Suriye’nin kuzeyinde demografik yapı değiştirilmiştir, bizim demografik yapımız da değiştirilmeye çalışılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) - Suriyelileri bir süre sonra istismar edecek güçler çıkacak ve Türkiye yeni bir sıkıntıyla karşı karşıya kalacaktır.

Bu bakımdan, en kısa sürede Suriyeliler vatanlarına dönmelidirler diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çepni, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Çorum ilinde Ekmekçioğulları firmasında Kod-29’la işten atılan 90 işçinin direnişlerine açlık greviyle devam ettiğine, İŞKUR müfettişlerinin raporuna istinaden işçilerin geri alınması, sorumluların cezalandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkanım.

Pandemi sürecinde işçi çıkarmak yasaklanmasına rağmen kod 29 garabeti sermayenin imdadına yetişti.

Çorum Ekmekçioğulları’nda kod 29’la işten atılan 90 işçi direnişlerine açlık greviyle devam ediyor. BİRLEŞİK METAL-İŞ Sendikası itirazıyla İŞKUR müfettişlerinin yaptığı incelemeler sonucunda işten çıkarmaların yasalara ve mevzuata aykırı olduğu sonucuna varıldı. Bu rapora bağlı olarak tüm işçiler geri alınmalı, hak kayıpları karşılanmalı ve sorumlular derhâl cezalandırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

2.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin yaş meyve sebze ihracatında 2020 yılı şampiyonu olduğuna, 83 çeşit ürünün yetiştiği Mersin ilinin ülkenin en önemli tarım kentlerinden biri olduğuna, pandemi sürecinde bu başarıyı yakalayan çiftçileri, ihracatçıları ve tarım sektöründe çalışan kamu personelini tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye’nin geçen yıl yaptığı 2 milyar 730 milyon 157 bin dolarlık yaş meyve sebze ihracatının 653 milyon 539 bin dolarlık kısmını gerçekleştiren seçim bölgem Mersin, bu alanda 2020’nin ihracat şampiyonu oldu.

Akdeniz’in incisi Mersin, iklim yapısı ve verimli topraklarıyla 83 çeşit ürünün yetiştiği ülkemizin en önemli tarım kentleri arasında yer almaktadır. Yaklaşık 333 bin hektar alanda, yılda 2,6 milyon ton meyve, 2,3 milyon ton sebze üretilmektedir. Ülkemizin en büyük konteyner limanına da ev sahipliği yapan Mersin, ürettiği bu ürünleri ihraç etmesiyle de önemli ölçüde döviz girdisi sağlamaktadır.

Coronavirüs salgını yaşandığı bir dönemde bu başarının mimarları olan çiftçilerimizi, ihracatçılarımızı ve tarım sektöründe çalışan kamu personelini tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin ilinde Anamur, Bozyazı, Mut, Tarsus ve birçok ilçede hazine arazilerinin açık ihale yoluyla satışa çıkarılması sonucunda başka illerden gelen büyük şirketlerin bu arazileri satın almasıyla yaşanan sorunların çözümünün arazilerin kullananlara ya da o köyde yaşayan insanlara satılması olduğuna, şu anda satışlarda istenen Yatırım Teşvik Belgesini köylünün nereden bulacağını sorduğuna, konuyla ilgili acil bir düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, tabii, yıllardır hazine arazileriyle ve 2/B arazileriyle ilgili sıkıntılar devam ediyor; bu konuyla ilgili aslında çözüm çok basit.

Seçim bölgem olan Mersin, Anamur, Bozyazı, Mut, Tarsus ve birçok ilçede hazine arazileri açık ihale yoluyla satışa çıkarılıyor. Tabii, açık ihale yoluyla satışa çıktığı zaman da Ankara’dan, İstanbul’dan, başka şehirlerden gelen büyük şirketler bu arazileri satın alıyorlar ve büyük sıkıntılar oluşuyor. Burada çözüm basittir: Arazinin kullanana ya da o köyde yaşayan insanlara satışının yapılması. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının mutlaka bunun üzerinde çalışması lazım. Aksi takdirde sosyal problemler ortaya çıkıyor. Bir de Yatırım Teşvik Belgesi isteniyor şu anda, hazine arazisi satılırken firmadan Yatırım Teşvik Belgesi isteniyor. Köylü, araziyi kullanan, Yatırım Teşvik Belgesi’ni nereden alacak, ihaleye nasıl girecek, bu prosedürü nasıl yerine getirecek? Bununla ilgili mutlaka ivedi bir düzenleme yapılmalı ve özellikle önümüzdeki ayda satışa çıkacak olan Mersin’deki hazine arazilerinin satışı durdurulmalı ve yeni sisteme göre yeniden o köylülerin alabileceği bir şekilde satışa çıkarılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

4.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2020 yılında tüm dünya salgınla boğuşurken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, bir yıl içinde 8’i şehir hastanesi olmak üzere 25 hastanenin halkın hizmetine sunulduğuna, yerli sağlık gereçlerinin üretimine başlandığına, onlarca baraj, köprü, tünel yapıldığına, uydu fırlatıldığına, yerli üretim silahların kullanıma girdiğine, yerli elektrikli trenin hizmete girdiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak gören AK PARTİ Hükûmeti, pandemi döneminde de hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını hizmetleriyle ispat etmiştir. 2020 yılında tüm dünya salgınla boğuşurken, Avrupa ve Amerika maske bulmada dahi zorlanırken dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye bir yıl içinde 8’i şehir hastanesi olmak üzere son teknolojiyle donatılmış 25 hastaneyi halkımızın hizmetine sunmuştur. Yerli solunum cihazı üretildi, ihracatı dahi yapılmaya başlandı; yerli MR cihazı üretildi; onlarca baraj, köprü, tünel açıldı; uzaya uydu fırlatıldı; ALTAY tankı düşmana korku saldı; yerli denizaltı, millî firkateyn denize indirildi; İHA, SİHA ve ATAK helikopterleri dünyanın en gözde savunma silahları oldu; yerli elektrikli tren hizmete girdi, Ankara-Sivas yüksek hızlı trenle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Balta…

5.- Trabzon Milletvekili Muhammet Balta’nın, Trabzon ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümünü kutladığına, vatan, millet, bayrak uğruna can veren şehitleri rahmetle andığına, Trabzon ili Çarşıbaşı ilçesinde meydana gelen yangında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği, Kanuni’nin doğduğu Trabzon’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümü kutlu olsun.

Vatanı, milleti, bayrağı uğruna canlarını veren aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Bu uğurda yine gazilerimize de Allah’tan sağlık, sıhhat diliyorum. Yine, dün, Çarşıbaşı ilçemizde, Trabzon’un Çarşıbaşı ilçesinde bir yangın neticesinde hayatlarını kaybeden Emin amcamıza, Havva ninemize Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına da sabırlar diliyorum. Bu vesileyle, Trabzonlu hemşehrilerimizi, aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

6.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, öğrencilerin Covid-19 nedeniyle sınavların yüz yüze yapılmasından korktuğuna, pek çok öğrencinin de şu anda okulunun bulunduğu ilde olmadığına ve yolculuk sırasında hastalık kapma riski olduğuna, liseli gençlerin sesini duyması için Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a seslendiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın milletvekilleri, şimdi sizlere, serhat şehri Edirne’den Millî Eğitim Bakanına yazılmış bir mektubu okuyacağım: “Merhaba, ben Balkan Uzun, 16 yaşındayım, İstanbul’da okuyorum. Sizlere Edirne Millî Eğitim Müdürlüğü önünden sesleniyorum: Kimseyle kavgamız yok. Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti bizim baş tacımız. Sadece sesimizi duyurmak istiyoruz. Yüz yüze sınavların yapılacak olması Covid nedeniyle korkutuyor. Üstelik birçok öğrenci -benim gibi- okulunun bulunduğu ilde değil, ailesinin yanında, yolculuk sırasında da hastalık kapma riski var.

Sayın Ziya Selçuk’a sesleniyorum: Sizce gençlere önem vermek bu mudur Sayın Bakanım? 16-17 yaşında gençler depresyona girdik. Kendinizi biraz bizim yerimize koyun. Milyonlarca tweet atıldı, hiçbirinin mi önemi yok gözünüzde?

Saygıdeğer Bakanım, gençlerin saygısını ve sevgisini yine kazanın, geleceğe yine birlikte umutla bakalım.

Millî Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk, siz de bir öğretmensiniz, liseli gençlerimize duyarsız kalamazsınız, lise sınavları iptal edilmelidir.”

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin ilinde tarımsal üretimin küçük aile işletmelerince yapıldığına, bunların üretimlerini kendi arazileri haricinde hazine arazilerinde de gerçekleştirdiklerine ancak Mersin ili Erdemli, Mut, Anamur, Tarsus ve Bozyazı ilçelerinde hazine arazilerinin teşvik belgesi olanlara kiralanacağının belirtildiğine, üreticilerin teşvik belgesi olmadığına, üreticilerin mağdur edilmemesi için bu hazine arazilerinin üreticilerin ödeyebileceği bedeller üzerinden kendilerine tahsis edilmesinin önemli olduğuna ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mersin’imizde üretim yapan çiftçilerimiz genellikle küçük aile işletmeleri şeklinde üretim yapmakta, bu üretim faaliyetlerini tapulu arazileri haricinde hazine arazilerinde de gerçekleştirmektedir. Bu nedenle hazine arazileri Mersinli üreticilerimiz için çok büyük önem arz etmektedir fakat Mersin’imizin Erdemli, Mut, Anamur, Tarsus, Bozyazı ilçelerinde hazine arazilerinin Teşvik Belgesi olanlara kiralanacağı belirtilmiştir. Üreticilerimizin Teşvik Belgesi olmadığı gibi, bu belgeyi de belirtilen sürede almaları mümkün değildir. Üreticilerimizin ihaleye girerek kullandıkları arazileri almaları da maddi yönden imkânsızdır. Üreticilerimizin mağdur edilmemesi adına bu hazine arazilerinin kullanıcıları olan üreticilerimize ödeyebileceği bedeller üzerinden tahsisi, hem üreticilerimiz hem de Türk tarımı adına oldukça önemlidir.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

8.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, pandemi sürecinde işverenlerin İş Kanunu’nun 25’inci maddesini işten çıkarma yöntemi hâline getirdiğine, ücretsiz izne çıkarılan Sinbo işçilerinin çalışma bölge müfettişinin denetimi sonrasında işlerine geri döndüklerine ancak bu kez de işçilerin Kod 29’a dayanılarak kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik ödeneği gibi haklardan mahrum bırakılarak tekrar işten çıkarıldığına, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını görevini yapmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

17 Nisan 2020’de ilan edilen işten çıkarma yasağı geçtiğimiz ocak ayında iki ay daha uzatıldı. Ancak yasakta istisna kapsamında tutulan İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin “II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı maddesi, bazı kötü niyetli işverenler tarafından işçileri işten çıkarma yöntemi hâline getirmiş durumdadır.

Daha önce Meclis gündemine getirdiğim ücretsiz izne çıkarılan Sinbo işçileri, çalışma bölge müfettişinin yaptığı denetim sonrasında işlerine geri dönebilmişlerdi. Ancak, bu kez de kod 29’a dayanılarak aralarında Dilbent Türker’in de olduğu işçiler kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik ödeneği gibi haklardan mahrum bırakılarak tekrar işten çıkarılmışlardır. Bu durum da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının görevini yapmadığını göstermektedir. Bakanlığı işçilerin haklarını koruma konusunda görevini yapmaya ve iktidar partisini bu konuda acil adım atmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Günnar…

Sayın Erbay…

9.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, 2020 yılında turizm sektöründe 1,3 trilyon dolarlık gelir kaybı yaşandığına, pandemi sürecinde insanların yat ve tekne turizmine yöneldiğine, gelecek yıllarda da öncelikli tatil tercihi olacağı görülen yat ve tekne turizmine yönelik destekleyici tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2020’de turizm sektöründe 1,3 trilyon dolarlık gelir kaybı yaşanmıştır. Pandemi sürecinde hayatımızın birçok alanında olduğu gibi turizm alanında da davranış değişiklikleri ortaya çıkmıştır. Bu süreçte insanlar daha güvenli gördükleri yat ve tekne turizmine yönelmiştir. Yat ve tekne turizminin önümüzdeki yıllarda öncelikli tatil tercihi arasında yer alacağı görülmektedir. Bu nedenle, hem pandemi süreci hem de sonrası için bu sektöre yönelik destekleyici tedbirler alınmalıdır. Ancak otel konaklama hizmetlerinde yüzde 1’e indirilen KDV oranı yat ve tekne turizminde yüzde 18’dir. Dünya çapında rekabet edebilecek güçte bir turizm sektörü için yat ve tekne hizmetlerinde KDV oranı yüzde 1’e indirilmelidir.

BAŞKAN- Sayın Kasap…

10.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünde aynı işi yapan ve yan yana çalışan işçilere farklı ücretler ödenmesinin iş barışını bozduğuna, benzer bir mağduriyetin Demiryolu İşçileri Sendikası tarafından bir protokolle giderildiğine, aynı tavrı Karayolları Genel Müdürlüğünden de beklediklerine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Karayolları Genel Müdürlüğünün işçi ücretlendirmesinde büyük adaletsizlikler var. Şöyle ki: 1’inci cetvelde yer alanlar 263 lira, 2’nci cetvelde yer alanlar 178 lira, 3’üncü cetvelde -skala diyorlar onlar- yer alanlar ise 142 TL günlük yevmiye almaktalar. Hepsi de aynı işi yapıyor, yan yana çalışıyor; bu uygulama iş barışını bozuyor. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23’üncü maddesinde, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin eşit iş için eşit ücret hakkı vardır. Bu olayın benzeri 2020’de Demiryolu İşçileri Sendikasında becerildi, 2020’de protokolle bu haksızlık giderildi. Aynısını Karayolları Genel Müdürlüğünden de bekliyoruz; adalet yerini bulsun.

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sümer.

11.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, açıklanan ciro kaybı desteğinden faydalanabilmek için yüzde 50 ve üzerinde ciro kaybının olması gerektiğine, verilecek desteğin ise kaybedilen cironun en fazla yüzde 3’ü kadar olacağına, dükkân ve işletme sahiplerinin, esnafın, çiftçinin suni söylemler ve şişirme haberlere karnının tok olduğuna, sektörü ayağa kaldıracak adımlar atılmadığı takdirde sorumluluğun AKP iktidarında olduğuna ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) -Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İktidar, esnaflarımıza müjde olarak ciro kaybı desteği açıklaması yaptı ancak uygulanacak olan ciro kaybı desteğinden faydalanmak için yüzde 50 ve üzeri ciro kaybının olması gerekiyor. Verilecek destek ise en fazla kaybedilen cironun yüzde 3’ü kadar olacak yani 150 bin liralık ciro kaybı olan bir işletmeye bir defaya mahsus 4.500 lira verilecek. Bu tutar, esnafın stopajını bile karşılamıyor. Esnafın kredi ödemelerinin ertelenmesi, SGK ödemelerinde ve banka sicilinde düzenleme yapılması, bire bir oranda kira desteği sağlanması gerekmektedir.

Açıklanan paketler dertlere derman olmuyor. Ne yazık ki dükkân ve işletme sahiplerinin, esnafın, çiftçinin suni söylemler ve şişirme haberlere karnı tok. Gerçekten çözüm üretmek ve yaraları sarmak için sektörü ayağa kaldıracak adımlar atılmadığı takdirde, sorumluluk tamamen on dokuz yıllık AKP iktidarın olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

12.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, nüfusun yüzde 7’sini engelli vatandaşların oluşturduğuna, 2005 yılında engellilerle ilgili ilk kanun olarak Engelliler Hakkında Kanun’un çıkarıldığına, AK PARTİ iktidarının engelli vatandaşların yanında olmaya devam edeceğine ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Nüfusumuzun yaklaşık yüzde 7’sini engelli vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Allah korusun, hayatımızın herhangi bir döneminde bizler de engelli olabiliriz.

AK PARTİ iktidarlarında, engelli kardeşlerimize özel önem verilmiş, 2005 yılında Türkiye'nin ilk Engelliler Kanunu çıkarılmıştır. Engelli kardeşlerimize özel eğitim kurslarından yararlanma imkânı sağlanarak bugün 28.524 engelli vatandaşımız özel eğitimden faydalanmaktadır. Ayrıca, ağır özürlü olan 535 bin kardeşimize evde bakım hizmeti verilerek yaklaşık 7,5 milyar TL ödeme yapılmıştır. Engelli kardeşlerimizin mağdur olmaması için ödenen engelsiz aylığı artırılmış ve bugün 611 bin engelli kardeşimize ve 94 bin engelli kardeşimizin yakınına engelli aylığı verilmektedir. AK PARTİ iktidarları olarak engelli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

13.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, son iki ay içerisinde işini kaybettiği ya da ekonomik sıkıntı çektiği gerekçesiyle 95 vatandaşın intihar ettiğine, herkesi vicdana davet ettiğine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonomik kriz ne yazık ki intiharları beraberinde getiriyor. Son iki ay içerisinde ya işini kaybettiği ya da ekonomik sıkıntı çektiği gerekçesiyle tam 95 vatandaşımız intihar etti.

Marketlerde bebek bezlerine takılan alarmdan sonra, mahalle bakkallarında bebek bezleri taneyle satılıyor. Ayçiçeği yağını bardakla satın alıyoruz; şekeri gramla satın alıyor artık bakkallardan insanlar ne yazık ki. Yumurtayı taneyle satın alıyor; deterjanı alamadığı için maalesef, pet şişelerde, yarım litrelik şişelerde satın almak durumunda kalıyor. Üstelik çoğu da bakkalların veresiye defterlerine kayıtlı, bunları da ödeyemiyorlar. Bu kalabalıklarda, lebalep kongre salonlarında toplantı yapanlar artık esnafın derdiyle dertlense, bu intiharlara son verse, ekonominin önünü açsa çok iyi olacak. Hepsini vicdana davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

14.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, ülkede neredeyse herkesin borçlu olduğuna, iktidarın bu kadar feryada rağmen vatandaşına destek olmadığına, mağdur olmuş tüm kesimleri kapsayan, gerçekçi ve ödenebilir bir borç yapılandırmasının bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Esnafından çiftçisine, emeklisinden öğrencisine kadar ülkemizde neredeyse herkes borçlu. 2019 yılı sonunda bankalara borçlu vatandaş sayısı 31 milyon iken 2020 yılı sonunda 34 milyon kişiye kadar çıktı. Yani 83 milyon vatandaşın 34 milyonunun bankalara borcu var. Türkiye’de 24 milyon aile var, bir aileden sadece bir kişi değil, birden çok kişi borçlu. Yüksek enflasyon ve fahiş zamlar altında ezilen ve geliri azalan işçi, emekçi ve emeklilerin, çiftçi ve esnafların borçları ise faizli kredi ve birkaç aylık ertelemenin ötesine gidemiyor. İktidar, bu kadar feryada rağmen vatandaşına destek olmuyor. Bir an önce, mağdur olmuş tüm kesimleri kapsayan, gerçekçi ve ödenebilir bir borç yapılandırması hayata geçirilmeli; faizler silinmeli, haciz ve icra işlemleri durdurulmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

15.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 bin öğretmen atamasının yapılacağını duyurduğuna, bu sayının çok yetersiz olduğuna, en az 150 bin öğretmen ataması yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı 20 bin öğretmen atamasının yapılacağını duyurmuştu. 100 binlerce öğretmen açığı olan eğitim camiasına 20 bin öğretmen atamasının çok yetersiz olduğunu sizler de çok iyi biliyorsunuz. 20 bin öğretmen atamasıyla hangi açık kapatılacak, çok merak ediyorum. En az 150 bin öğretmen ataması yapılmalı ki öğretmen açığı bir nebze kapatılsın. Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı personel sayısı 2019’da toplam 104 bin iken 2020’de bu sayı yaklaşık 25 bin kişi artarak 128 bine yükseldi. İhtiyaç olduğundan Diyanetin personeli bir yılda yüzde 25 oranında artırıldı, gayet normal, ihtiyaç olduğu için. Değerli arkadaşlar, Millî Eğitimin de öğretmenlere ihtiyacı var ama iş eğitime gelince “Bütçe yok.” “Para yok.” diyorsunuz. Millî Eğitim Bakanlığında görevli 943 bin öğretmen var, eğer öğretmen sayısı -Diyanetteki gibi- yüzde 25 artırılsaydı eğitimdeki öğretmen açığı da kapanmış olurdu. Ancak amacınız, eğitim sistemini düzeltmek mi veya baltalamak mı, nedir; anlamadık.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Türkkan…

16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Trabzon ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümünü kutladığına, bu toprakları vatan yapan şehitleri rahmetle andığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 bin öğretmen atamasını müjde olarak duyurduğuna, bu sayının atanamayan öğretmenlerin derdine çare olmayacağı gibi ihtiyacı da gidermeyeceğine, öğretmenlerin 3600 ek göstergeyi beklediğine, KARDEMİR’de 2017 yılından sonra yönetim kurulunda görev alan isimlerin birçok kez değiştiğine, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının KARDEMİR yönetimine atanacak isimlerin belirlenmesi konusunda müdahale ettiğine dair iddialarla ilgili olarak Aralık ayı sonunda verdiği soru önergesine henüz cevap alamadığına, bu güzide kuruluşun kaderinin 2 ailenin elinde olduğuna, devlet bağımsız üye atasa da yönetim kavgalarının şirketin büyümesini engellediğine, Giresun ilinde pandemi nedeniyle 420 kahvehanenin bir yıldır kapalı olduğuna, hâl böyleyken AK PARTİ’nin ilde 3 kongre yaptığına, Giresun ilinde pandeminin tavan yaptığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Trabzon il kongresinde söz verdiği hızlı tren güzergâhında Giresun ilinin bulunmadığına, Giresun ilinin sıkıntılarının çözümü noktasında Hükûmeti göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Trabzon’un düşman işgalinden kurtuluşunun 103’üncü yıl dönümü; kutluyorum, Parlamentoda bulunan Trabzonlu milletvekili arkadaşlarımızı ve tüm Trabzonlu vatandaşlarımı en içten duygularımla selamlıyorum.

Hürriyet için mücadele eden tüm vatandaşlarımızı ve toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı dün yaptığı açıklamada 20 bin öğretmen atamasını “müjde” olarak duyurmuştu. Bu sayı atanamayan öğretmenlere çare olmadığı gibi, ihtiyacı da gidermiyor. Hükûmet ne yazık ki öğretmenlerimize hak ettiği değeri vermiyor. Yüz binlerce öğretmen atama beklerken ihtiyacı karşılamayacak atamalar günü kurtarmıyor. On dokuz yıllık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında öğretmenlerin sorunları her geçen gün daha da büyüyor. Atanamayan öğretmenler ile zor şartlarda çalışan ücretli ve sözleşmeli öğretmenler, Hükûmetin çözmesi gereken öncü konular olmalıdır. Öğretmenlerimizin en büyük beklentilerinden biri de 3600 ek göstergenin verilmesi. Bu konuyu, Meclis araştırması önergeleriyle daha önce de birkaç kez Genel Kurulun gündemine taşımıştık. Verdiğimiz önergeler otuz hizmet yılında ve 1’inci derecenin 4’üncü kademesinde bulunan öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e yükselmesine, aylık ücretine, emekli aylığına ve emekli ikramiyesine büyük katkı sağlayacaktı. Hükûmet seçim öncesi verdiği 3600 ek gösterge sözünü tutmadıkça bunu uzun zamandır bekleyen polis, öğretmen, din görevlisi, hemşireler mağdur olmaya devam edecekler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi” diye bir şirket var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – KARDEMİR’de 2017 yılından sonra yönetim kurulunda görev alacak isimler birçok kez değişti. KARDEMİR’le ilgili olarak yaşanan süreçte Sermaye Piyasası Kurulunun tebliğine göre hareket edilerek 4 bağımsız üye tespit edildi. Bu kişiler arasında AK PARTİ’den eski milletvekillerinin de olduğu isimler vardı. Bu süreçte Sermaye Piyasası Kurulu Başkanının KARDEMİR yönetimine atanacak isimlerin belirlenmesi konusunda müdahale ettiğine dair iddialarla ilgili olarak ben, aralık ayı sonunda verdiğim önergeme ne yazık ki henüz cevap alamadım. Türkiye’nin güzide kuruluşunun kaderinin 2 ailenin dudaklarının arasında olduğu, yüzde 5’le hâkim hissedar hâlinde olan ailelerin sürekli yönetim kavgasında olduğu aylar önce iktidara yakın gazetelerde yazıldı. Devlet, bağımsız üye atasa da yönetim kavgaları şirketin büyümesini engelliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Örneğin “Turkcell gibi devletin, ülkeye stratejik fayda sağlayacak başka alanlara da nüfuz etmesi gerekir.” şeklinde değerlendirmeler yapıldı havuz medyasında. Ben şimdi buradan sormak istiyorum: KARDEMİR’in geleceği nerede ve nasıl planlanıyor? Borsada işlem gören KARDEMİR ve onun gibi şirketlere tehdit yoluyla, hukuk dışı kılıf uydurarak el mi koyuyorsunuz yani amiyane bir tabirle çöküyor musunuz KARDEMİR’e? KARDEMİR’e kayyum mu atadınız? İktidara yakın şirketlerden birine mi pas edeceksiniz KARDEMİR’i?

Son olarak Giresun’dan söz etmek istiyorum. Pandemi nedeniyle Giresun’daki 420 kahvehane bir yıldır kapalı, kafe ve restoranlar da kapalı ama hâl böyleyken AK PARTİ şehirde il kongresi, kadın kolları kongresi ve gençlik kolları kongresi olmak üzere 3 tane kongre yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Partinin güç kaybettiği anlaşılmasın diye araçlarla ilçelerden ve çevre illerden insanlar bu kongrelere taşındı. Hep söylüyorum, bu virüs lokantaya, pastaneye, kafelere, kahvehanelere uğruyor ama nedense AK PARTİ kongrelerine uğrayamıyor ve maalesef pandemi Giresun’da tavan yaptı. Artan vakalara karşı da şehirde yeni kısıtlamalara gidildi.

Sayın Cumhurbaşkanı Trabzon il kongresinde hızlı tren sözü verdi ancak planlanan güzergâha bakıldığında ne yazık ki Giresun yok bu güzergâhta. Güzergâh; Refahiye, Çamoluk, Şiran, Kelkit, Gümüşhane, Tirebolu şeklinde düzenlenmiş olsaydı Giresunlular da hızlı trenden yararlanmış olacaklardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiyor Başkanım.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Karadeniz’deki 4 ilin hepsinin güney çevre yolu varken Giresun bu yola sahip değildir. Güney çevre yolu, hem Giresun’un trafik sorununu çözecek hem de limana giriş çıkışa ve çevre üzerine olumlu etkilerde bulunacaktır. Giresun’un sıkıntılarının çözümü noktasında Hükûmeti göreve çağırıyorum.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Ali Muhittin Taşdoğan.

Buyurun.

17.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 15 Ocakta yaptırdığı ilk doz aşıyla herkese örnek olduğuna, ülke genelinde 7,5 milyondan fazla kişinin aşılandığına, aşılamanın emin adımlarla ilerlediğine, Sağlık Bakanlığının getirmiş olduğu aşının etkinliği ve güvenilirliğinin bilimsel testlerle ispatlandığına, Gaziantep ilinde pandemi sürecinde zor günler geçiren vatandaşların artık normalleşme sürecini beklediğine, biraz daha dikkat edilirse el birliğiyle ve rehavete kapılmadan bugünlerin geride bırakılabileceğine ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilk aşılamanın yapıldığı 13 Ocaktan bu yana Türkiye’de, öncelikli gruplar başta olmak üzere aşı çalışmaları sürüyor. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli 15 Ocakta yaptırdığı ilk doz aşılamayla hepimize örnek olmuştur. İlk günden itibaren, aradan geçen sürede, bugün itibarıyla Türkiye genelinde 7,5 milyondan fazla kişi aşılandı. İllere göre değişiklik gösteren aşılama tablosuna göre ise seçim bölgem Gaziantep’te 110 binin üzerine çıkıldı. Bu rakamlar göstermektedir ki hem şehrimizde hem de ülkemizde aşılama sistemi emin adımlarla ilerlemektedir.

Bu aşıyı sırası gelen vatandaşlarımızın mutlaka olması gerekiyor. Bugün için bu hastalıkla mücadelede elimizdeki en güçlü silah aşıdır. Aşının menşesi ya da ülkesi olmaz, etkinliği ve güvenilirliği önemlidir. Sağlık Bakanlığının getirmiş olduğu aşının etkinliği ve güvenilirliği bilimsel testlerle ispatlanmıştır. Aşı tünelin ucundaki ışıktır. Dolayısıyla aşıyla ilgili tereddütleri redde dönüştürmememiz lazımdır.

Türkiye olarak artık pandemi sürecindeki zor günleri geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Gaziantep’te de zor günler geçiren esnafımızdan öğrencimize, tüm vatandaşlarımız artık normalleşme sürecini beklemektedir. Bu sebeple sevgili hemşehrilerimizin biraz daha dikkat etmeleri gerekmektedir. İnşallah 1 Mart itibarıyla normalleşmeye başlayan ilk şehirler arasındaki yerimizi almaya hazırlanalım. Çünkü bu süreçten kurtularak artık ülke ve şehir olarak rahat bir nefes almaya ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Bitiriyorum Sayın Başkanım

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Bu sebepledir ki biraz daha dikkat edersek el birliğiyle ve rehavete kapılmadan bugünleri geride bırakabiliriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun.

18.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, “Herkes için adalet.” kampanyalarının devam ettiğine, Van ilinde Kasım 2016’dan beri her türlü etkinliğin yasak olduğuna, Van iline giden eş başkanlarının aynı yasaklarla karşılaştığına, yoksulluğun diz boyunu çoktan aşmış durumda olduğuna ama iktidarın HDP’yle uğraştığına, HDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili fezlekelerin Meclise geldiğine, bütün bu yapılanların başarıya ulaşamayacağına ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

“Herkes için adalet” kampanyamız devam ediyor ve herkes gerçekten adalete aç ve susuz bu memlekette. Van’da Kasım 2016’dan beri açık hava toplantıları, basın açıklaması ve her türlü etkinlik yasak. Bu yasaklar bir tek AKP teşkilatları ve vali için geçerli değil ancak onlar için işlemiyor. Van Barosu tam 14 kez bu yasaklarla ilgili iptal davası açıyor ve tam 14 kez “Yasaklar ölçülü ve orantılı.” denilerek reddediliyor. Yani nesi orantılı bu kararların gerçekten sormak istiyoruz. Bütün kongrelerinizde… Belki bütün Karadeniz’e gerçekten virüsün yayılmasına da neden oldunuz ama bu yasaklar hiçbir şekilde size işlemiyor. Evet, o yüzden insanlar “herkes için adalet” kampanyamıza büyük bir ilgi gösteriyorlar ve zaten sıkıntınız da burada. Partimiz aynı zamanda iş, aş buluşmalarını sürdürüyor. Vekillerimiz, eş başkanımız da geçenlerde Van’daydı ve yine Van’da aynı engellerle, aynı yasaklarla karşılaştılar ama halkla buluşurken, onlarla karşı karşıya geldiğimizde gördüğümüz şey yoksulluk ve gerçekten insanların iş, aş sorunları. Bugün Migros işçileri, PTT işçileri grevde, yoksulluk diz boyu demiyorum çünkü diz boyunu çoktan aşmış bir durumda ve siz iktidar olarak bunlarla uğraşmıyorsunuz, yine HDP, yine HDP…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Deniyor ki haberde “Aralarında HDP’li vekillerin de olduğu fezlekeler geldi Meclise.” Gerçekten gülmek istiyorum yani -hani bir dejavu- aynı 4 Kasım darbesine benzer bir süreç yaşadığımızı düşünüyorum. Bundan vazgeçmediniz, 80’lerde de devlet aklı bundan vazgeçmedi, 90’larda da vazgeçmedi, bugün de vazgeçmeyecek görünüyor.

“Aralarında” değil, HDP'li vekillere fezleke geliyor gerçekten. Belki aralarına bir tane, iki tane başka iliştirilmiş olabilir ki bu da zaten demokratik ahlaka, demokratik siyasete aykırı bir durum. Ve Erdoğan diyor ki bugün: “Süreç neyse aynen işleyecektir. Meclis Komisyonunda müzakere yapılır, Genel Kurulda da eller kalkar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ne kadar kolay değil mi? “Genel Kurulda da eller kalkar.” Haydi eller havaya, hep beraber eller havaya. 6 milyon oy, aileleriyle birlikte 25 milyon vatandaş hiçe sayılır ve biz demokraside yaşıyoruz. Şu Meclisin hâline bakın, gerçekten bununla ilgili daha fazla söylenecek şey yok ama ben biliyorum ve inanıyorum, bütün bunlar yine başarıya ulaşamayacak, yine başarıya ulaşamayacak. Ne kadar el havaya kalkarsa kalksın, halkımızın elleri de her zaman bizim için havada olacak.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

19.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, CHP’nin iptal istemi üzerine İletişim Başkanlığının Anadolu Ajansının Personel ve Faaliyetlerini Denetlemesine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle getirilen hukuki kararı, yayınlarının tarafsızlığı ve ajansın özerkliğini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin iptal ettiğine, kamu kaynaklarını kullanan TRT ve Anadolu Ajansının Anayasa Mahkemesinin bu kararına uymak zorunda olduğuna, Merkez Bankası rezervlerinde 128 milyar dolara ne olduğunu üç aydan beri sorduklarına, iktidarın aylarca sustuğuna, hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ilk kez rezervdeki erimeyi kabul ettiğine, Merkez Bankasındaki dövizlerin ihale yapılmadan kimlere, ne zaman, hangi kurda, ne koşulda satıldığının cevabını istediklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Anayasa Mahkemesi, partimizin iptal istemi üzerine, İletişim Başkanlığının Anadolu Ajansının personel ve faaliyetlerini denetlemesine dair Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlarını tarafsızlığı ve ajansın özerkliğini ihlal ettiği gerekçesiyle bu hukuki kararı iptal etmiştir. Anadolu Ajansını, ucube başkanlık sisteminin ortaya çıkardığı memur mu yoksa siyasetçi mi, belli olmayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un vesayetinden kurtarmıştır. Kamu kaynaklarını kullanan TRT ve Anadolu Ajansı AYM’nin bu kararına uymak zorundadır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukukun ve adaletin peşinde olmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, üç aydan beri soruyoruz, Merkez Bankası rezervlerinde 128 milyar dolara ne oldu? İktidar, damat ve kayınpeder aylarca sustu, inkâr etti; ilk kez geçtiğimiz gün hem Erdoğan hem de Hazine Bakanı Lütfi Elvan damadı savunalım derken rezervdeki erimeyi kabul ettiler. Düne kadar “Rezervlerimiz arttı.” diyenler resmî olarak Merkez Bankası rezervlerindeki erimeyi kabul etti. Bugün de Canikli’nin açıklamaları geldi. Çalınan minarenin kılıfını dikmeye çalışan Canikli ikinci bir adım olarak bizim söylediğimiz Merkez Bankasındaki dövizlerin ihale yapılmadan birilerine satıldığını kabul etti, bu da ikinci itiraf oldu. Şimdi hesap verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Merkez Bankası sizin telaffuz ettiğiniz rakamlar bile olsa bu dövizleri ihalesiz, duyurusuz kimlere, ne zaman, hangi kurda, ne koşulda satmıştır? Dolar 8 liranın üzerine neden çıkmıştır? Kimler ne kazandı? Millet ne kadar kaybetmiştir? Sorumuzu yineliyoruz ve cevap verin, hesap verin. Yaratılmak istenen illüzyona karşı konuya biraz daha açıklık getirelim. Erdoğan “Hazinede 95 milyar dolar rezervimiz var." dedi. Hakikat bu değil. Merkez Bankasının 19 Şubat itibarıyla 96 milyar döviz ve altın varlığı var, tamam. Buna karşılık swap borçlarıyla birlikte 155 milyar dolar döviz borcu bulunuyor. Bu ne demek? Merkez Bankasının kendine ait dövizi yok demek, aksine 58 milyar dolar döviz açığı var demek.

İkincisi, 2018 yılı sonunda Merkez Bankasının swap borçları dâhil 29 milyar dolar döviz fazlası vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bugün 58 milyar dolar döviz açığı var. Yani toplamda, rezervde 86 milyar dolar azalma meydana gelmiş.

Üçüncüsü, söz konusu dönemde reeskont kredilerinden 47 milyar dolar gelmiş; o da erimiş, hesapta gözükmüyor. Bu da dâhil edildiğinde, bugün geçerli rakamlarla rezervlerde yer alan tam 133 milyar dolar ortada yok.

Cevap istiyoruz: Merkez Bankasındaki dövizleri ihale yapmadan kimlere, ne zaman, hangi kurda, ne koşulda sattınız? Kimler ne kazandı, millet ne kazandı? Cevap istiyoruz, hesap verin.

BAŞKAN – Evet, Sayın Akbaşoğlu…

20.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Trabzon ilinin kurtuluşunun yıl dönümünü tebrik ettiğine, bütün şehitlere rahmet dilediğine, Covid-19’la ilgili 8 milyona doğru yaklaşan bir aşılamanın söz konusu olduğuna ve bu vesileyle Sağlık Bakanlığı ve sağlık ordusunu tebrik ettiğine, bölgede barındığı değerlendirilen teröristlerin tamamen etkisiz hâle getirilmesi maksadıyla Bitlis ve Siirt illerinde Eren Bülbül’ün adını taşıyan Eren-11 Sehi Ormanları Operasyonu’nun başlatıldığına, Eren Bülbül ve tüm şehitlere bir kez daha rahmet dilediğine, Gara bölgesinde teröristlere çok büyük zayiat verdirildiğine, operasyon sırasında şehit olan 3 askere ve 13 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 bin öğretmen atanacağı ile Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin sayısının artırılacağını ve gerektiğinde de ihtiyaç odaklı olarak milletin hizmetine sunulacağını müjdelediğine, Çankırı ili ve Ankara ili arasında Çerkeş-Kızılcahamam bölgesindeki geçişi sağlayacak tünelin cumartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iştirakiyle açılışının yapılacağına, AK PARTİ iktidarlarının ülkeyi nereden nereye taşıdığının hep beraber görüldüğüne ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak Trabzon’un kurtuluşunun yıl dönümünü ben de tebrik ediyorum. Bu vesileyle bütün şehitlerimize ve gazilerimize rahmet diliyorum. Trabzon başta olmak üzere, Karadeniz ve bütün Türkiye sınırları içerisinde yaşayan bütün milletimize esenlikler diliyorum.

Değerli Başkanım, hakikaten Covid-19’la ilgili etkin ve başarılı mücadele devam etmekte, bu sürece ilişkin de şu an itibarıyla 7,5 milyonu geçmiş ve 8 milyona doğru yaklaşan bir aşılama söz konusu. Ben bu vesileyle hem Sağlık Bakanlığımızı hem de sağlık ordumuzu tebrik ediyorum, çalışmalarında başarılar diliyorum; aziz milletimize de sıhhat, afiyet niyaz ediyorum.

Bugün itibarıyla, bölücü terör örgütü PKK ve türevlerini ülke gündeminden tamamen çıkarmak ve bölgede barındığı değerlendirilen teröristleri tamamen etkisiz hâle getirmek maksadıyla Bitlis ve Siirt’te şehit kardeşimiz Eren Bülbül’ün adını taşıyan Eren-11 Sehi Ormanları Operasyonu başlatıldı. Rabb’imiz güvenlik güçlerimize güç kuvvet versin, ayaklarına taş değdirmesin. Şehit Eren’imize ve tüm şehitlerimize buradan bir kez daha rahmet diliyorum. Eren’in tabiriyle “İyi ki varsın Eren, iyi ki varsınız Erenler.” diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hakikaten geçtiğimiz hafta Gara’da yapılan operasyon sonucunda özellikle Kandil’in kapısı olan, geçiş noktası olan Gara’da teröristlere çok büyük zayiat verdirilmiştir. Bütün sığınakları, bütün barınakları, bütün mühimmatı imha edilmiştir. Bu manada, maalesef 13 vatandaşımız orada PKK tarafından başlarına kurşun sıkılarak katledilmiştir, 3 Mehmetçik’imiz de operasyon bölgesinde şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum.

Gara bölgesinde terör örgütü PKK’nın katlettiği 13 kardeşimizle ilgili “Gara’da esas mesele vatandaşları kimin öldürdüğü değildir.” yaklaşımını da gerçekten kınıyorum. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu, açıkça PKK’yı, terörü, teröristleri perdelemedir, arka çıkma yaklaşımıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunu asla benimsemediğimizi ve bunun milletimiz tarafından reddedildiğini de ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, hakikaten Sayın Cumhurbaşkanımız dün 20 bin öğretmenin atanacağı müjdesini verdi. Bu manada, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, bize bir harf öğreten öğretmenlerimizin hizmetindeyiz, onların emrindeyiz, onların bütün meseleleriyle ilgileniyoruz ve ilgileneceğiz. Bu manada, daha sonra da inşallah eğitim ordumuza katılımlar söz konusu olacak.

Değerli arkadaşlar, özellikle, Sayın Cumhurbaşkanımız bugün bir müjde daha verdiler. Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin sayısını evvelemirde 500’e, daha sonra 1.000’e ve gerektiğinde de ihtiyaç odaklı olarak bu konuda hakikaten milletimizin hizmetine sokulacağıyla ilgili bir müjde ifade ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Ve son olarak, hem seçim bölgem olan Çankırı’mız hem Ankara’mız hem de bütün Türkiye’miz için bir müjdeli haberi daha paylaşmak istiyorum. Memleketim Çankırı’mız ile Ankara’mızın özellikle Çerkeş-Kızılcahamam arasında tünelle geçişini sağlayacak tünelin cumartesi günü, Sayın Cumhurbaşkanımızın iştirakiyle açılışını yapacağız. Bu tünel, 2.071 metre uzunluğunda. Bu tünelin, hem bölgemize hem Çankırı’mıza, Ankara’mıza ve Türkiye’mize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ve Bolu Tüneli’ni hatırladığımızda AK PARTİ iktidarından önce, soğuk hava deposu, patates deposu olarak düşünülen bir tünelden yüzlerce tünele yaklaşan ve 6 bin kilometre bölünmüş yoldan 28 bin kilometre bölünmüş yola çıkaran AK PARTİ iktidarlarının Türkiye’yi nereden nereye taşıdığını hep beraber görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım, son kez açıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son kez, evet.

Eksiden derlerdi ki: “Eller aya, bizler yaya.” Allah’a hamdolsun şu anda Türkiye uzayda. Türkiye'nin teknolojisinin nereye geldiğinin en güzel ifadesi olarak bu cümle yetiyor, milletimiz bu konuda kıvançla yapılan hamleleri tebrik ediyor; biz de milletimize saygılarımızı, hürmetlerimizi arz ediyoruz.

Teşekkür ediyorum yüce Meclisimize. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük'ün 19'uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 24/2/2021 tarihinde Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, bazı özel şirketlere tanınan vergi affı, İstanbul Havalimanı kira ertelemesi, yap-işlet-devret uygulamasıyla yapılan Kütahya Zafer Havalimanı gibi devlet hazinesini zarara uğratan işlemlerin tespit edilmesi ve bu şirketlere tanınan imtiyazlar konusunda kamuoyunun aydınlatılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/02/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/2/2021 çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından bazı özel şirketlere tanınan vergi affı İstanbul Havalimanı kira ertelemesi, yap-işlet-devret uygulamasıyla yapılan Kütahya Zafer Havalimanı gibi devlet hazinesini zarara uğratan işlemlerin tespit edilmesi ve bu şirketlere tanınan imtiyazlar konusunda kamuoyunun aydınlatılması amacıyla 24/02/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 24/02/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kocaeli Milletvekili.

BAŞKAN – Kocaeli Milletvekili olduğunuzu biliyor Meclis Genel Kurulu.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kocaeli’ni duymak açısından.

BAŞKAN – Kocaeli de biliyor efendim.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kocaeli bilmiyormuş efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, Uşak’ta bilinenleri gördük, gittik, Uşak gördük. Bana sordular “Lütfü Bey, bu arkadaş kim?” diye, izah ettim, bu da bizim arkadaşımız dedim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüs salgınının havacılık sektöründe yarattığı olumsuz finansal etkilerin en aza indirilmesi için iktidar, sektörle ilgili birtakım kararlar aldı. 19 Şubat 2021’de Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada havalimanlarında; hava yolu, yer hizmet kuruluşları ve ticari hacim işleten kiracılar için 2020 yılı içerisinde düzenlenen ve vadesi 31 Ocak 2021’e ötelenen kira bedeli faturalarına ait tutarların iptal edileceği belirtildi. 2021-2022 dönemine ait kira bedellerinin de iki yıl boyunca yüzde 50 indirimli uygulanmasına karar verildi. Söz konusu uygulamayla vazgeçilen kamu alacağı tutarının 1,5 milyar liraya yani 12 milyar liraya yakın olduğu tahmin ediliyor. Pandemi sürecinde vatandaşlara kamu bütçesinden geri ödemesiz olarak sağlanan desteğin 8 milyar lira civarında olduğu düşünülecek olursa sadece birkaç şirketten vazgeçtiğiniz alacak bunun tam bir buçuk katı; 84 milyona, 8 milyar lira. Benim o vampir dediğim kan emici beşli çeteye sağladığınız avantaj 12 milyar lira. 84 milyon bir yerde, beşli çete bir yerde. Pandemi sürecinde vatandaşlara kamu bütçesinden geri ödemesiz olarak sağlanan desteğin 8 milyar lirayla kalması aslında Türkiye’nin gerçekten utancıydı. Adalet bu değil, sosyal devlet anlayışı da bu değil. Adalet, sevdiğiniz patronları koruyup onları kollamak olmamalı. Pandeminin ekonomik etkilerini derinden hisseden esnaf var -gittiğimiz her yerde rastlıyoruz- çiftçiler var, işçiler var; yükümlü oldukları kamu alacaklarının ertelenmesini veya silinmesini talep etmişlerdi ama hiçbir destek alamadılar şimdiye kadar.

İYİ PARTİ olarak biz aylardır sokaktayız, bugün de 7 ilde arkadaşlarımız geziyor. Kapı kapı, esnaf esnaf geziyoruz, vatandaşları dinliyoruz. Daha bugüne kadar, lütfedip esnafa verdiğinizi söylediğiniz o 500 lira kira yardımı var ya -yürekten söylüyorum- daha henüz bir kişi bize “Evet, ben aldım.” demedi, belki dağıtılıyordur ama biz henüz daha rastlayamadık; geçen hafta 10 ildeydik, ben de Bursa’daydım, hiç rastlamadım.

Pandemi nedeniyle kapanan dükkânlar hâlâ vergi ödüyor. Stopaj öderken de bu sosyal devleti görmek istemiştik, göremedik; dükkân kapalı, stopaj almaya devam ediyorsunuz. “Ciro desteği” adı altında verilen yardımlarsa muhatapların büyük çoğunluğu tarafından şartlar sağlanamadığı gerekçesiyle ödenmedi. Durum böyleyken büyük havalimanlarının işletmecisi olan büyük şirketlere sağlanan bu kolaylık kamuoyunun vicdanını sızlatıyor.

Yeme içme sektöründe çalışan 2 milyon kişinin, yani aileleriyle beraber düşündüğünüzde 8 milyon insanın tenceresi kaynamıyor bu ülkede, kiraları ödenemiyor, faturaları ödenemiyor; posta kutuları elektrik, doğal gaz kesme ihbarnameleriyle dolu. Mesela bu 8 milyon insanımızın kirasını erteleme şansı var mı? Yok. Faturasını erteleme gibi bir şansı var mı? Yok. Hemen elektrik dağıtım şirketi kapıya çöküyor. 2022 yılında kiranın ya da faturanın yarısını ödeme şansı var mı? O da yok. Mesela elektrik, su, doğal gazdaki vergileri iki sene boyunca almayın onlardan, yapar mısınız? Hayır. Ama beşli çeteye, o patronlara gelince akan sular duruyor. Siz hangi vicdanla, hangi akılla, milletin durumu ortadayken bu yandaşlara kol kanat germeye devam ediyorsunuz? Millet olarak giderek yoksullaşmış ve fukaralaşmışız, umudu kalmamış insanların. 95 kişi iki ay içerisinde intihar etmiş arkadaşlar, 95 kişi; hepsi de aynı sebeplerle. Tüm bunlar ortadayken bu getirdiğiniz kira erteleme ve kira indirimi tam anlamıyla bir soygundur, hem de danışıklı soygundur bunun ismi. Örneğin, Zafer Havalimanı için 2020 yılına yönelik 1,3 milyon yolcu garantisi verilmiş, sadece 7.235 yolcu uçmuş ya. Hiç mi öngörünüz yok sizin, hiç mi vizyonunuz yok ya? 7.235 nerede, 1,3 milyon nerede? Hani bir yanından yaklaşsa, bir ortasından geçse, içinden geçmişsiniz bütçenin vallahi ya. Yani, böyle bir yanılma değil bu, başka bir şey. Konuya ilişkin yoğun eleştiriler olmasına rağmen sözleşmelerin detayları da henüz kamuoyuyla paylaşılmadı; saklı, gizli, bilinmiyor. Eğer soygun değilse bu karar, taahhüt edilen yolcu garanti bedelini ödemesin o zaman devlet. Ödemeyin ya, eğer soygun olarak kabul etmiyorsanız. Kira bedeliyle mahsuplaşsınlar, kalan fark ödensin ya da alınsın. Böyle olursa biz de bu işin danışıklı soygun olduğunu düşünmeyiz o zaman.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Başkanım bitiriyorum.

BAŞKAN – Uzatma vermiyorum ama kayıtlara geçsin.

Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Mesela, İGA tarafından işletilen İstanbul Havalimanı için iptal ettiğiniz 1 milyar 45 milyon euro tutarındaki kiranın iptali helal midir? Ya, bu konuda fetva verecek çok arkadaş vardı, onlara soruyorum. Hele ki havalimanı ihalesi sürecinin bitmesinin akabinde inşaat başlamadan önce proje kotlarının düşürülmesiyle başlanan yüz milyonlarca dolarlık yolsuzlukla devleti zarara uğratan bir havalimanı projesinden bahsediliyor. İhaleden sonra inşaat çalışmaları başlamasına rağmen yer tahsisi bilinçli bir şekilde iki sene geciktirildi, yer tahsis edilmedi; inşaat başladı, tahsis edilmedi. Niye? Bu projeyi alanlar avantaj sağlasın diye. Maksat, yandaşların zarar etmemesi için ihalede yazan işletme sürelerini uzattınız. Bu yüzden iki sene boyunca havalimanı inşaatı yer tahsisi olmadan başladı. Milletin kanını emen bu müteahhitlerin devlete para ödemeleri gereken süre başlamış olmasına rağmen, bu iki yıl için ödeyecekleri 2 milyar eurodan zaten kurtuldular. Şimdi, geldiğimiz noktada geçtiğimiz sene için ödemeleri gereken yaklaşık 1 milyar eurodan da kurtuldular. Esnafa, çiftçiye, KYK borçlusu öğrenciye yok ama beşli çetenin işlettiği İstanbul Havalimanı’nın devlete ödemesi gereken 1 milyar 45 milyon euro tutarındaki kirayı almıyorsunuz, iptal ediyorsunuz. Gerçekten biz bunları dile getirmekten yorulduk. Ben inanıyorum ki aranızda bunlardan dolayı gerçekten utanan, gerçekten sıkılan çok arkadaşımız var, emin olun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Buna yürekten inanıyorum çünkü bu ihaleyi siz imzalamıyorsunuz, gıyabınızda imzalıyorlar. Hesabı biz size soruyoruz, siz de utanıyorsunuz. Bu, utanmak önemli bir duygudur, saygıyla karşılıyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Celadet Gaydalı, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ’nin vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bütçeye yük olmayacağı tezi üzerinden tanıtımı yapılan, “Cebimizden 5 kuruş çıkmadan yaptık.” diyerek lanse edilen kamu-özel iş birliği projelerinin ülkenin bütçesine, emekçiye, yoksula olağanüstü bir yük getirdiği artık tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. Bu projelerde işletici firmalarla yapılan sözleşmelerde kâr garanti taahhütlerinde bulunuluyor. Bu taahhütler tutturulmazsa devlet aradaki farkı firmalara döviz bazında ödüyor, yani yurttaşlar kullanmadıkları köprüler, tüneller, havalimanlarına milyarlarca lira ödemek zorunda kalıyor, kullananlar da son derece yüksek ücretler ödemek durumunda kalıyor. 2019 yılında 9,8 milyar lira ayrılan kamu-özel iş birliği projeleri için 2020 yılı bütçesine konulan ödenek 2’ye katlayarak 18,9 milyar TL olmuştur. En yüksek pay ayrılan bakanlıklardan birisi de Ulaştırma Bakanlığı. Bu projeler için ayrılan toplam 18,9 milyar TL’nin 8,3 milyar TL’si ulaştırma projeleri için ayrılmıştır. Ancak yükümlülükler ve döviz bazlı ödeme anlaşmaları nedeniyle ayrılacak ödeneklerin 20 milyar lirayı aşacağı öngörülmektedir. Bu ödemeleri düzgün bir şekilde takip etmek neredeyse imkânsız. Birçok başka alanda olduğu gibi burada da şeffaf davranılmıyor. Sayıştay raporlarında bu projelerde belirlenen garanti sebepleriyle uğranan zararın miktarına dair hiçbir veri yer almıyor. Milyarlarca dolarlık zarar Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve kamuoyundan saklanıyor. Bu projelerle ilgili harcamalar kamu finansal tablolarından kaçırılıyor. Yapılan harcamalara ilişkin veriler ticari sır olduğu gerekçesiyle Sayıştaya verilmiyor. Bu projelerin yüzde 80’inden fazlası yandaş 8 şirketin elinde. Özellikle kamuoyu tarafından iyi bilinen 5’li müteahhitler grubu en çok bilinenlerdir ve Dünya Bankası, yayınladığı raporda, bu 5 müteahhit şirketin dünyada en büyük hazine garantisi almış şirketler olduğunu açıkladı. Eski Ulaştırma Bakanının övünerek bahsettiği bu şirketler aslında topluma kambur olmuş, kamu-özel işbirliği projelerinde imzası bulunan şirketlerdir. Hodri meydan! Eğer bu projelere bu kadar güveniyorsanız bu önergeye “evet” dersiniz. Bakalım kamu-özel işbirliği vatandaşa mı yoksa yandaşa mı hizmet ediyor?

Özet olarak, kamu-özel işbirliği projeleri kârının müteahhide, zararının ise kamuya yüklendiği projelerdir.

Teşekkür ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Gruba adına Sayın Alpay Antmen.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir esnaf çocuğu olarak, ticaretle uğraşan bir ailenin evladı olarak konuşmak istiyorum.

Evet, vergi vermek hepimizin kutsal görevi. Esnafımız, çiftçimiz, köylümüz, memurumuz vergisini ödüyor. Ama, baktığımız zaman, kimler vergi ödemiyor bu ülkede? İktidara yakın “5’li çete” diye adlandırdığımız, bütün ihalelere giren, bütün ihaleleri kazanan, devlet müteahhitliğinden dünyada ilk 10 müteahhit arasına giren 5’li çete.

Esnafımız ne yapıyor? Çiftçimiz ne yapıyor? Köylümüz ne yapıyor? Emeklimiz ne yapıyor? Hele pandemide ne yapıyorlar? Esnafları geziyoruz sayın milletvekilleri. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri bu pandemi döneminde Türkiye’de her yerde esnafı geziyor, çiftçiyi geziyor, köylüyü geziyor. Hepsi dertli, hepsi şikâyet ediyor, hepsi kan ağlıyor. Esnaf diyor ki: “Ben kırk yıldır vergi veriyorum ama devlet bana kırk gün bakmadı.” Küçük esnaf kan ağlıyor, ticaret erbabı kan ağlıyor ama ne yapılıyor? İşte, havaalanlarının kira gelirleri alınmıyor ama onlara hiçbir indirim yapılmadan alacakları ödeniyor.

Ben bir hukukçuyum, akdin yeni şartlara uyarlanması var. Evet, büyük bir pandemi yaşıyoruz. Neden bu 5’li çeteyle veya rantiyeci sınıfıyla yapılan anlaşmalar tekrar ortaya dökülüp yeni şartlara uyarlanmıyor; devletin çıkarları göz önüne alınmıyor; yetimin, küçük çocuklarımızın, geleceğimizin, tüyü bitmemiş çocuklarımızın hakkı neden sorulmuyor? Bunlara bakmamız gerekiyor.

Esnafı dolaşıyoruz. 2020-2021 yılında 100 binin üzerinde esnaf işini kapattı. Esnaf haftada yedi gün çalışır neredeyse; sabah sekiz akşam sekiz çalışan, ailesini görmeyen, çoluğunun çocuğunun rızkı için çalışan esnaf var. Ne yapıyoruz? Hiç. “500 lira, 750 lira, bin lira sana kira yardımı yapalım ama sen vergini öde. Sana biz hibe vermeyelim, kredi verelim, kredi borcunu da öde.” Hayır, sayın milletvekilleri, devlet eğer devletse, bu, saraylarda oturmakla olmaz; devlet eğer devletse, sosyal devletse vatandaşın hakkını savunur. Esnafın, çiftçinin, köylünün, emekçinin, emeklinin yanında mısınız değil misiniz; bana bunu söyleyin. Eğer değilseniz, az kaldı, en kısa zamanda, ilk seçimde zaten esnaf da, çiftçi de, köylü de, emekçi de, emekli de size bunun hesabını sandıkta soracak.

Evet, araştıralım, işte önerge, gelin hem araştıralım hem de olacak, ortaya çıkacak çözüm önerileriyle esnafımızın, çitçimizin, tacirin sorunlarını giderelim, sonuçları görelim diyorum. Her birinizi ayrı ayrı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İbrahim Aydemir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum ve hemen başlarken “çete” kavramını şu yüksek mevkiye, şu mehabet ifade eden yapıya yakıştıramadığımı özellikle söylüyorum ve iş âleminin içerisinden gelen birisi olarak bir bühtan, bir iftira olarak gördüğümüzü, dahası bütün camia tarafından böyle yaklaşıldığını özellikle bilmenizi istiyorum. Hususen, o âlemin içerisinde olan, iş âleminin içerisinde olanlar için söylüyorum ve “Utanıyorsunuz.” dediniz, tam tersi, biz iftihar ediyoruz, eserlerimizle iftihar ediyoruz, yaptıklarımızla iftihar ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gerçekten mi? Bu soygundan iftihar ediyor musunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Dahasını söyleyeyim… Anlatacağım, onları anlatacağım, onların hiçbirinin hakikat payı yok. Bir defa “Ciro desteğinden kimse faydalanamadı.” diyorsunuz, ya, ayın 31’ine kadar müracaatlar devam ediyor Lütfü Bey. En azından şunları hazırlarken biraz dikkat etmek lazım, biraz çalışmak lazım, ondan sonra buraya gelmek lazım çünkü insanlar biliyor. Kaldı ki bu bir finansman yöntemi, kamu-özel iş birliği, biz bunu hayata geçirerek ülkemizin her zerresini eserlerle donattık. Bununla sizin de iftihar etmeniz lazım, gurur duymanız lazım; bu nasıl bir anlayıştır ben çözemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arkadaş “Efendim, bu 5’li çeteye af geldi, vergiler…” Ben Plan Bütçe Komisyonu üyesiyim, siz de zaman zaman geliyorsunuz, arkadaşlarınız var; orada şu mevzuyu kaç defa tartıştık, kaç defa vuzuha kavuşturduk ama perdeli olunca gözler, yüreklerde, kalpte bir mühür olunca görülmüyor bu maalesef. Böyle bir şey olur mu?

Milletimize, özellikle, ben buradan sesleniyorum: Aziz milletimiz, size yapılan hizmetler, eser eser önünüze koyduklarımız maalesef birilerini rahatsız ediyor. Bu öneri iyi bir öneri değildir. Bu grup önerisi, samimi söylüyorum ki sizin adınıza, bence sonrasında utanacağınız, efendim, içerik ifade ediyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O zaman araştıralım, araştıralım, biz de utanalım, razıyız, kabul ediyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Bakın, size ben bir şey söylüyorum, çok açık bir şey söylüyorum arkadaşlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hiç borcunu silmediniz mi ya bu grupların?

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Biz, kamu-özel iş birliği yöntemiyle bugüne kadar 57,3 milyarlık yatırım hayata geçirmişiz 2019 yılı sonu itibarıyla. Buradan elde ettiğimiz gelir ne arkadaşlar bugüne kadar? Onu da net rakam veriyorum: 76,5 milyar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Nereden gelmiş ya o para, nereden? Bir köprüye 13 köprü parası ödediniz ya! Nereden geldi o para?

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Yani arkadaşlar, “Bu devleti zarara uğrattılar, millet kaybetti.” demek afaki, hakikatle uzaktan yakından ilgisi olmayan şeyler. 20 milyar gelirimiz var rakamsal olarak, net rakam; artı, -bu yetmez arkadaşlar, bu rakam yetmez- bir defa, bir konfor koymuşuz; onun dışında, yollar yapmışız, yolları kısaltmışız, her hâliyle insanlarımızın refahına, huzuruna, hayatının niteliğine katkı sunmuşuz. Dolayısıyla “Ya, ben bunu yazarım, nasıl olsa orada söylerim, üç beş kişinin kulağında kalsa da kafi.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Bu, hakşinas bir yaklaşım değildir Başkanım, doğru değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Tamam, araştıralım o zaman.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Araştıralım, sıkıntı yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Bir şey daha söylüyorum arkadaşlar, az önce dediniz ki: “Kira yardımından kimse faydalanamıyor.” Hemen, anında Erzurum Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanımız Rasim Fırat’ı aradım, milletvekilinize sorun arasın, “Öyle şey olur mu ya? Kira yardımını elbette ki alıyor bizim esnafımız. Sırada olanlar da var, alacaklar.” dedi.

Şunu söylüyorum arkadaşlar, bakın, çok net bir şey söylüyorum.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Vekilim, Mersin’i de arasaydınız, 60 bin esnaftan kaç tanesi alıyor… Arayın, lütfen, telefonu var.

BAŞKAN – Sayın Aydemir, teşekkür ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Noksanımız vardır, eyvallah, olabilir, onu söyleyeyim ama hakikatleri ters yüz etmeyin; bunlar doğru değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Araştıralım, biz de utanmak istiyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Bu önergeyi bütünüyle kabul etmiyor, reddediyoruz; gerçekleri bütün bütün çarpıtmak olarak değerlendiriyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Sözlerinizi mi çarpıttı? Ben tam dinleyemedim de, ne dedi diye, onun için…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani “Utanacaksınız.” dedi, sözlerimizi çarpıttı. “Bu söylediklerinizden siz utanacaksınız.” dedi.

BAŞKAN – Yani sataşmanın ne olduğunu söylerseniz ben de daha rahat yönetirim diye…

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında İYİ PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Arkadaşlar, bu araştırma önergesi sonucunda, gerçekten, bu benim söylediğim rakamların doğru olmadığını ifade etmek İstiyorsanız, buyurun, böyle bir araştırma komisyonu kuralım. Araştırma komisyonu sonucuna göre ben de gelip size “Eyvallah, ben özür diliyorum.” diyeceğim ama siz diyecek misiniz? (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, bakın, belge koyuyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bakın, başka bir şey daha söyleyeceğim: Mars’a araç indi. Kaç paraya biliyor musunuz? 2,8 milyar dolar harcama yapmış NASA. Adamlar, Mars’a gitmek için 2,8 milyar dolar harcadılar, biz İzmir Otoyolu’na 6,4 milyar dolar harcadık. Biz, İzmir’e gidene kadar adamlar 2 defa Mars’a gidiyorlar.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ben rakamları konuşuyorum. Bakın 20 milyar kârdan bahsediyoruz, 20 milyar kâr etmişiz. Rakam koyuyorum ben, belgeli konuşuyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum, hayırlı günler diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 24/2/2021 tarihinde Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, bazı özel şirketlere tanınan vergi affı, İstanbul Havalimanı kira ertelemesi, yap-işlet-devret uygulamasıyla yapılan Kütahya Zafer Havalimanı gibi devlet hazinesini zarara uğratan işlemlerin tespit edilmesi ve bu şirketlere tanınan imtiyazlar konusunda kamuoyunun aydınlatılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kabul edilmiştir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 24/2/2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, küçük esnafın yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/2/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/2/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

24 Şubat 2021 tarihinde, Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, (11733) grup numaralı, küçük esnafın yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/2/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında biz pandemiye çok zor koşullarda denk geldik. Daha önce şirazesinden çıkmış ekonomik koşullar, artan döviz kurları, artan işsizlik, savaş politikaları, zaten zorda olan esnafımızın bir de Covid-19 salgın şartlarına denk gelmesiyle birlikte küçük esnaf gerçekten nefes alamaz duruma geldi. İşin doğrusu, AKP ve MHP ittifakı, bir taraftan -biraz önce diyorlar ya- yandaşlarına para aktarırken, onların borçlarını sıfırlarken, onların borçlarını silerken -bunlar ortada, gizli saklı rakamlar değil- küçük esnafın hiçbir sorununa maalesef derman olmadılar değerli arkadaşlar.

Bakın, küçük esnaf için Covid-19’la beraber neler yapıldı? Öncelikle -işte marketler, manavlar vesaire- birçok esnaf için çalışma saatlerinde kısıtlamaya gidildi. Ama birçok esnaf için de özellikle restoranlar, lokantalar, kafeler, kafeteryalar için sadece “gel-al” şeklinde paket siparişlere izin verildi. Bir tarafta AKP’nin lebalep dolu salonlarda kongreleri ama bir tarafta da siftah yapamayan küçük esnaf değerli arkadaşlar. Her gün, siftah yapamadıklarını, geçinemediklerini ve borçlarını ödeyemediklerini ifade ediyorlar.

Peki, Hükûmet ne yaptı değerli arkadaşlar? Hükûmet, öncelikle “Kira yardımı yapıyoruz.” adı altında, büyükşehirlerde 750 lira, normal şehirlerde de 500 lira kira yardımı yaptığını söyledi. Ama gerçekten -hepimiz şahidiz ki- kiralar almış başını gidiyorken 500 lira esnafın neyine yetecek? Yine “1.000 lira destek veriyoruz.” dediler. Aylık 1.000 lira değerli arkadaşlar, günlük 33 lira eder. Günlük 33 lirayla esnafa, küçük esnafa: “Faturalarını öde. Yanında çalışanların ücretlerini öde ve bununla ayrıca yaşamını idame ettir.” dediler. Esnaflar bununla geçinemediklerini, zorda olduklarını söylüyorlar. İşte, Erdoğan, Malatya’da esnaflar “Geçinemiyoruz.” dediğinde, “Buna inanamıyorum.” dedi. “Bir dostum geldi, dedi ki: Dükkânlar kapanıyor, esnaflar kepenk kapatıyor. Hayır, böyle değil rakamlar.” dedi. Ama değerli arkadaşlar, bakın, size rakamlar: 2019’da 114 bin kişi, 2020 yılında da 100 bin kişi yani son iki yılda yaklaşık 214 bin kişi bu ülkede kepenk kapattı, bu ülkede iş yaşamından çekildi. Şimdi, durum buyken bizim esnaflarımız sanki bu durumu yaşamıyormuş gibi, ülkenin TRT’si, ülkenin resmî yayın kurumu Japonya’daki esnafın nasıl sorunlar yaşadığını anlattı. Ama dünya ülkeleri kendi esnafına krediler açarken, yardımlar açarken, küçük esnafa Türkiye'nin neredeyse bütçesini aşan yardımlar yaparken sanki Türkiye'deki esnafın hiçbir sorunu yokmuş gibi bir algı yaratılıyor. Değerli arkadaşlar, son olarak dediler ki: “Küçük esnafın kredilerini erteliyoruz.” Ama gerçek bu değil, birçok iş kolunda ertelemediler. Zaten ertelemenin de bir anlamı yok, küçük üreticiler, küçük esnaflar borçlarının silinmesini istiyor. Bakın, o 5’li çetenin sildiğiniz borcunun yarısını bile esnafa verseniz esnafın tamamı hayatını idame ettirecek koşullara ve kepengini kapatmayı engelleyecek koşullara sahip olacak.

Değerli arkadaşlar, onun için, bu küçük esnafımıza sahip çıkma noktasında neler yapabiliriz, ülkenin kaynaklarının küçük esnafa akması, yandaşa değil küçük esnafa akması için neler yapabiliriz, hepimizin sorumluluğundadır. Onun için, ben buradan bir çağrı yapıyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinde yetkiyi milletten alan tüm milletvekilleri olarak küçük esnafın derdine çare olmak üzere gelin, bir araştırma komisyonu kuralım, kepenklerin inmesini engelleyelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

…yurttaşımıza verdiğimiz sözün gereğini yerine getirelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Süreler konusunda, Sayın Başkan, hakkaniyetli davranmadığınızı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

Teşekkür ediyorum.

İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Bedri Yaşar, süreniz beş dakikadır.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bizden önceki hatip arkadaşımız “Esnafın problemleri çözüldü.” dedi, Erzurum’daki Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanının da adını söyledi. Ben de buradan diyorum ki: Ben de geçtiğimiz hafta Samsun’daydım, Bafra’da hem Kahveciler Odasını ziyaret ettim hem de Lokantacılar Odasını ziyaret ettim. Bafra Kahveciler Odası Başkanı Sayın Ahmet Yılmaz’ın söylediği aynen şu: “Hepiniz izliyorsunuz, bizim 8-10 masa olan kahvehanemizde 2 masa açılsa ne olur? Yani 14 tane kural koydunuz, bize de 114 tane kural koyun. Eğer bu, kurallar manzumesiyse biz de bunlara uyalım, bu kurallar çerçevesinde biz de faaliyet gösterelim. Aynı şekilde, bakın, kongreleri yapıyorsunuz ‘Cenaze merasimlerinde 30 kişi.’ diyorsunuz, yüzlerce kalabalıklarla bu işi yapıyorsunuz.” diyor. Bunun talebi haksız mı? Lokantacılar Odası Başkanına da gittik Başkanım, o da aynısını söylüyor, diyor ki: “Bakın, paket servisiyle bizim ciromuz dörtte 1’e düştü. Dörtte 1’le bizim bu işlerin altından kalkmamız mümkün değil.” Bakın, bu insanları küçümsemeyin, bunların sayısı 2 milyon, birer de hanımları 4 milyon, 1 kişi de yanında çalışsa o da hanımıyla beraber 8 milyon, birer tane çocukları olsa 12 milyon. 12 milyon kişiyi devletin üzerine yük olmaktan çıkarmış ve bunların iaşesini sağlamaya çalışıyor.

Ne diyor biliyor musunuz? Aynı şekilde, Ordu ziyaretimizde Perşembe’de Mehmet amca diyor ki: “Kırk yedi yıllık esnafım, kırk yedi senelik.” Ben biliyorum, Anadolu’da her esnafın bir kefen parası olur, bir tarafa koyar, vasiyetini de yazar, der ki: “Benim şurada şu kadar param var, bu parayı al, vaktizamanında Hak vaki olursa bunu kullan.” Ne dedi biliyor musunuz Mehmet amca? “Ben kefen paramı da bu ay elektriğe, suya yatırdım.” dedi.

Şimdi, bakın, bu problemleri duymazdan gelirsek… Problemleri halının altına süpürmeyle bu işlerin çözülemeyeceğini biz buradan ifade ediyoruz. Buradan yanlış bir şey çıkarmayın; bakın, bir problem var. Siz de gezin, geziyorsunuzdur muhakkak. Siz aşağı indiğinizde, bakkala, manava uğradığınız zaman Sayın Başkanım “Ya, Allah razı olsun, hiçbir problemimiz yok.” mu diyorlar? Yani ya bu dünya…

İSMET YILMAZ (Sivas) – Hamdolsun…

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Herkes şükreder Sayın Bakanım, şükür başka bir şeydir. Allah’ın verdiği nimete, verdiği cana, verdiği nefese sonsuz, sayısız şükretmek hepimizin vazifesi, bunda problem yok ama çocukların da nafakasını da ihmal etmemek lazım.

Bununla ilgili de gün bugün, gerekli katkıyı sağlamamız lazım diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Emine Gülizar Emecan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, HDP Grubunun önerisi üzerine söz aldım ancak önergeyle ilgili konuya geçmeden önce, biraz önce İYİ PARTİ’nin grup önerisi üzerine de birkaç söz söylemek istiyorum açıkçası çünkü hakikaten birbiriyle çok bağlantılı konular.

Biz bugün kamu-özel iş birliği projelerinin neden ekonomimiz üzerinde bu kadar büyük kara delik oluşturduğunu konuşuyorsak bu aslında bizim ekonomimizin AK PARTİ iktidarı tarafından ne kadar kötü ve yanlış yönetildiğinin sonucu olarak, özellikle ekonomimizde esnaflarımızın cebinde, pandemi döneminde işçimizin, çiftçimizin cebinde açtığı deliklerin kapatılamamasından dolayı bunları konuşuyoruz.

Şimdi, biraz önce bahsedildiği gibi, İbrahim Bey söz almıştı “Bütün dünyada uygulanan bir yöntem.” dedi kamu-özel iş birliği projeleriyle ilgili çalışmalara. Evet, doğru, uygulanan bir yöntem yap-işlet-devret yöntemi ama herhâlde dünyada en kötü uygulandığı ülke Türkiye olmuştur. Çünkü Türkiye’de uygulanırken bu KÖİ modeli, özellikle “5’li çete” dediğimiz 5 müteahhit üzerinden bu projeler yürütülmüştür; çok uzun sürelerde işletme hakkı devirleri, döviz üzerinden anlaşmalar, köprü ve tünellerde yüksek miktarda geçiş ücretleri, araç geçişi sayıları, havalimanlarında yolcu sayıları gibi uygulamalarla aslında müteahhitlerin cebine hazine garantili çok büyük paralar aktarılmıştır. Hazine garantisi de ne demek? Aslında vatandaşın ödediği verginin bu 5’li çeteye, müteahhitlere aktarılması demektir değerli arkadaşlar.

Şimdi, buradan baktığımızda zaten doların da şöyle bir rakamına baktığımızda -özellikle onu da çıkardım konuşmaya gelirken- Kasım 2016’da 3,40 iken dolar kuru şimdi 7,80 olmuş ve Ulaştırma Bakanlığının bütçe görüşmelerinde Ulaştırma Bakanı kendi ağzıyla itiraf etti “Evet, bizim bu model, maalesef, işte bu dövizdeki artıştan dolayı çok büyük garantiler ödeme zorunluluğu getirmiştir.” diye kendi ağzıyla bunu itiraf etti. Aslında yapılan bu uygulama işte esnafımıza, işçimize, çiftçimize ciddi anlamda yük bindirmiştir. Bugün biz bunu konuşuyoruz. 1 milyon 300 bin esnafımız var bugün çok büyük sıkıntı yaşayan. Onlara ne yapıldı? Kredi verildi, sonra da kredi borçları daha yüksek faizlerle ötelendi. 700 bin tane kahve kapalı, 170 bin komi, garson işsiz durumda, restoranlar kapalı ama bu arada AK PARTİ kongreleri lebalep dolu bir şekilde maalesef yapılıyor. Siftah yapmadan dükkânını kapatan esnaf var. Esnafın yanında işsiz kaldığı için sokakta başka işler yapan, yumurta satan, sebze meyve satan, iş yeri kapalı olduğu için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – İlave süre vermiyorum Emine Hanım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – O zaman ben şöyle tamamlayım: Bu nedenlerle esnafımızın dükkânları kapalıyken, bu kadar esnafımız ağlarken, ekonomimizden, bütçeden esnafımıza sadece 7-8 milyarlık bir pay ayrılmışken aslında bugün sadece HDP grup önerisini değil, İYİ PARTİ grup önerisini de tartışmamız ve kabul etmemiz gerekiyor. 2 grup önerisi üzerine de araştırma önergelerini biz destekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Öztürk.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adın söz aldım, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

2019 Aralık ayında Çin’de görülmeye başlanan Covid-19 virüsü maalesef bütün dünyayı sarmıştır ve bugüne kadar Covid-19’dan 113 milyonu aşkın insan etkilenmiş ve 2,5 milyonu aşkın insan da vefat etmiştir. Ülkemizde de 2 milyon 645 bine yakın vatandaşımız virüse maruz kalmış, 28 binden fazla vatandaşımız da vefat etmiştir.

Elbette bütün dünyayı etkileyen bu virüs, ülkemizi de her alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da etkilemiştir. Bundan en çok etkilenen gruplardan birisi de esnafımızdır. Bugüne kadar esnafımıza Hükûmetimiz gerekli desteği sağlamıştır. Salgının yol açtığı sıkıntıları azaltmak için emekliden ihracatçıya, esnaftan işçiye, çiftçiden sanayiciye kadar herkese yönelik çok ciddi destek paketleri açıklanmış, hayata geçirilmiştir. Hayata geçirilen destek ve teşvikler için bugüne kadar 311 milyar lirayı bulan bir kaynak kullanılmıştır. Sosyal destek ve kısa çalışma ödeneği başta olmak üzere, “Sosyal Koruma Kalkanı” uygulaması kapsamında milletimize doğrudan ve karşılıksız aktarılan kaynak miktarı ise 53 milyarın üzerindedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yeter mi? Elbette yetmez, daha fazlasını inşallah veririz ama ümit ediyoruz en kısa zamanda bu Covid belasından bütün dünya kurtulur.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanımız grup toplantısında da yaptığı konuşmada salgının yayılmasını önlemek için alınan tedbirler sebebiyle faaliyetlerine ara verilen veya kısıtlanan sektörlerdeki vatandaşlarımızın sıkıntılarını bildiklerini, özellikle bu kategoride yer alan esnafımıza yönelik ciro desteğinden kira yardımına, kredi kolaylığından istihdam teşviklerine kadar pek çok ilave destekte bulunduklarını ifade ederek tek bir vatandaşımızın dahi mağdur olmaması, kendini sahipsiz hissetmemesi için devletimizin bütün imkânlarını seferber ettiklerini ifade etmiştir. Hiç şüphesiz bu tür destek ve teşviklerin kalıcı çözümler olmadığının da farkında olduklarını söylemiştir. Üretimi, istihdamı, ticareti yeniden canlandırmanın yolunun normalleşme adımlarından geçtiğini de asla unutmadıklarını sözlerine ilave etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk, ilave süre vermiyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kayıtlara geçsin.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Kayıtlara geçsin o zaman, cümlemi tamamlayayım.

“Önümüzde bir tarafta her gün milletimizle paylaşılan vaka, hasta, ölüm sayıları var, diğer tarafta ise normalleşme adımları için belirlenen takvim var.” diye sözlerine devam etmiş ve her türlü tedbiri aldıklarını ifade ederek…

Ben, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor ve önergenin aleyhinde olduğumuzu, ret oyu vereceğimizi ifade ederek sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, ben bu ek süreleri vermiyorum ama “Kayıtlara geçsin.” diye konuşmalarınız da gene aynı süre kaybına sebep oluyor. Lütfen konuşmacılarımız, milletvekillerimiz belirlenmiş süre içesinde sözlerini tamamlasınlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan, milletvekilinin cümlesini bitirmesi için tanıyacağınız süre bu kadar mı önemli?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Bari dinleme nezaketini gösterseniz. Ayıp ya!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yani bu kadar olur ya! Gerçekten cümleyi motamot saniyesine hesaplayacaksınız, cümleyi söyleyeceksiniz.

BAŞKAN – Evet, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan hızlı tren hattı yapımına yönelik olarak ortaya çıkabilecek sorunların tespit edilerek çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3778) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/2/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/2/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan hızlı tren hattı yapımına yönelik olarak ortaya çıkabilecek sorunların tespit edilerek çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3778) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmesinin Genel Kurulun 24/2/2021 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bedri Serter, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi önerisi olarak… Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

2007’de doğan ve bir yılan hikâyesine dönen Ankara-İzmir tren hattıyla ilgili size bazı anekdotlar ve bilgiler aktarmak için buradayım.

Demin, Grup Başkan Vekili dedi ya “Uzaya araç gönderiyoruz.” diye, şimdi uzaya mı gidiyoruz, İzmir’e mi gidiyoruz; bir anlamasını rica edeceğim.

Yüce Atatürk neden Ankara’yı başkent yapmıştır? Çünkü Anadolu’nun göbeğindeki en güzel şehirdir, ondan Ankara’yı başkent yapmıştır. Hangi hükûmet gelirse gelsin, bu kentten doğusuna, batısına, kuzeyine, güneyine bütün hatları yapmak mecburiyetindedir. Bir hükûmet için yol yapmak, köprü yapmak, tünel yapmak lüks bir olay değildir; bunu yapmak için hükûmet olunmuştur, ondan dolayı yapılacaktır ama yaparken de götürmemek gerekir.

Bakın hikâyeye; Ankara’dan İzmir’e 2007 yılında, Dokuzuncu Kalkınma Planı içine bir konu yerleşmiş ve demişler ki: “2007’de 3,7 milyar TL’ye Ankara’dan İzmir’e sizi götüreceğiz.” Sevindik, İzmirliyiz -o zaman vekil filan değilim, Meclis üyesiyim belediyede- Allah, ne kadar güzel dedik ama sonrasında ne oldu? Sonrasında çocuk doğmuyor bir türlü.

2013 yılına gelinmiş, son Başbakan ve o günün Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım dörtlü bir konsorsiyumla, yakın ve yandaş konsorsiyumla tokalaşıyor, diyor ki: “Bak –biliyorsunuz onun yapısını- üç yılda ben İzmir’e gideceğim.” Konsorsiyum da diyor ki: “Tamam, tabii ki Sayın Bakanım, ne demek gitmemek, hep beraber gideceğiz.” Ve olay… Son Sayın Başbakan gidiyor, arkasından, o firma batıyor ve geliyoruz 2020 yılına arkadaşlar. 2020 yılında Plan ve Bütçe Komisyonunda -şu andaki- yeni Ulaştırma Bakanına bir soru sordum, “Ne zaman gideceğiz ve buraya kaç para harcandı?” dedim. Dedi ki… 2020’den bahsediyorum, Plan ve Bütçe Komisyonundan, 8,2 milyar TL para harcanmış. İnanın, arabamla gidip geliyorum şu anda, bir tane tünel, 2 metre ray görmedim. 8,2 milyar TL para harcanmış.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Afyon’da var. Sen kara yoluyla gidince tren yolunu nasıl göreceksin!

BEDRİ SERTER (Devamla) – Bu paralar nereye gidiyor, nasıl gidiyor; anlayamıyorum. Sonuçta, Bakan bana ne dedi biliyor musunuz? Şaşırırsınız ya, şaşırırsınız… “Ne zaman bitecek Sayın Bakan?” dedim -burada Ceyda Hanım da var, İzmir Milletvekilimiz- dedi ki: “107 ay.” 107 ay, on yıl! 2007’de doğmak için giden çocuk on yıl sonra… Nasıl bir şeydir anlayamadım.

Sonuçta nereye geldik biliyor musunuz arkadaşlar? 2021 yılında Plan ve Bütçe Komisyonunda yeniden gündeme gelmiş konu ve ne yapmışlar biliyor musunuz? Projeyi tekrar ihale etmişler, tekrar ve kaç paraya biliyor musunuz? Elinizi vicdanınıza koyun, Allah aşkına! 27,7 milyar TL’ye ihale edilmiş. Yahu, hani 4,7 milyar TL’ye binecektik üç yılda Sayın Binali Yıldırım? Şimdi 27,7 milyar TL nereden çıktı? 9 katı arkadaşlar. Lütfen ya! Hepimiz hesap adamıyız, buraya gelen insanlar boş değil, hepimiz dolu geldik buraya. Bu hesapları nasıl yapıyorlar, nasıl bu işin altından kalkamıyorlar; anlayamıyorum bir türlü. Bunun 23,3 milyar TL’si de dış kredi, İngilizlerden alınan faizli krediler ve bu krediler bizi nereye getiriyor biliyor musunuz? Ey halkım, dinle bizi: Her gün senin cebinden tefecilere 3 ekmek parası faiz ödüyorsun, anapara ödemiyorsun, faiz ödüyorsun 3 ekmek parasını. (CHP sıralarından alkışlar) 4 kişilik aile 12 ekmek veriyor, 5 kişilik aile 15 ekmek veriyor. Yahu, sokakta insanlar ekmek parası bulamıyorlar ve çöpten ekmek toplarken şu 83 milyon halkın cebinden günde 3 ekmek parası ödetiyorsunuz ya, helal olsun size! Ne diyeyim ki… Takdir halkın, takdir milletin.

Bir de son sözüm: Sayın Recep Tayyip Erdoğan İzmir Kongresi’nde haykırdı resmen Genel Başkanımıza. Ben de tesadüf biraderimin evindeydim. İkizimiz var -Allah bağışlarsa- biri kız biri oğlan, 5 yaşında ikisi de. Dediler ki: “Ya, amca, sen milletvekilisin -biliyorlar vekil olduğumu- bu Cumhurbaşkanı amca neden haykırıyor size, neden bağırıyor?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ SERTER (Devamla) – Şu bağırış nedir? 5 yaşında çocuk ve bizim Genel Başkanımızın fotoğrafı... Yani bunun takdirini size bırakıyorum, halka bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serter.

İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Öztürk, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

AK PARTİ’si iktidarının cilalayarak sunduğu icraatın başında ulaşım yatırımları yer almaktadır. Yap-işlet-devret modeliyle, davetiye usulüyle bilinen, malum firmalara yaptırılan, garanti sözleşmeleriyle vatandaşa kullansa da kullanmasa da maliyet yükleyen otoyol, tünel, köprü yatırımlarının yanında AK PARTİ’sinin hızlı tren projeleri de vitrin süsü olarak kullanılmaktadır. Ancak ne hikmetse her seçim dönemi vaat olarak sunulan, her yatırım programında yer verilen bu renkli hayal, gerçeklerle uzaktan yakından uyuşmamaktadır. Hızlı tren yatırımlarını geçtik, cumhuriyetin ilk on yılında döşenen demir ağlar bugün kullanılmaz durumdadır. Devlet Demiryollarının konvansiyonel hatlardaki seferleri yavaş yavaş son bulurken ana hatlarla şehirleri bağlayan, ne zaman başlayacağı ve ne zaman biteceği belli olmayan hızlı tren hatları planlanmaktadır. 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre Türkiye’deki mevcut demir yolu ağı 2019 yılı sonu itibarıyla 1.213 kilometresi hızlı tren hattı, 9.194 kilometresi konvansiyonel ana hat, 2.396 kilometresi tali hat ve istasyon hatları olmak üzere toplam 12.803 kilometreden oluşmaktadır. Avrupa bizi kıskanıyor ama ülkemizin mevcut demir yolu ağ yoğunluğu hem nüfus hem yüz ölçümü bakımından Avrupa Birliği ortalamasının çok çok altındadır. Ayrıca, asıl önemlisi, demir yolu hatlarımız verimli kullanılmamaktadır, bunu da başka bir rapordan anlıyoruz, Sayıştay raporundan. Devlet Demiryolları istikrarlı bir şekilde her yıl zarar etmektedir, son on yıldaki toplam zarar 17,3 milyar liradır. Devlet Demiryollarının zarar zincirine, yük ve yolcu taşımacılığının cazip hâle getirilememesi bir tarafa, “ikmal ihalesi” adı altında bitmemiş ama ek ödemesi yapılmaya devam edilmiş olan işler ilk sırada yer almaktadır. Günümüz itibarıyla 624 kilometrelik Ankara-İzmir, 442 kilometrelik Ankara-Sivas, 105 kilometrelik Bursa-Bilecik ve 237 kilometrelik Konya-Karaman hızlı tren hattının inşası devam etmektedir; 16 hızlı tren projesi de onaylama safhasındadır. Her nedense 2011 yılından bu yana, on senedir onaylanmamış yatırım programlarına -göstermelik, makyaj maksatlı- Denizli de dâhil edilmiş, hâlâ bir arpa boyu yol katedilememiştir. Bu 16 hızlı tren projesi arasında yıllardır her seçim döneminde hayali kurdurulan Denizli-Aydın-İzmir, Ankara-İzmir Hızlı Tren Projeleri de bulunmaktadır.

İktidar, Ankara-İzmir için 2007 yılından bu yana bağıra çağıra müjde vermiş, 2007-2013 yılları arasında yatırım planına almış, aynı şekilde Aydın-İzmir-Denizli hızlı tren hattı da bu plana dâhil edilmiş, çok da güzel reklamı yapılmıştır. Hatta kendi seçim bölgemden örnek vereyim, her seçim döneminde belediye başkan adayı sanki demir yollarını kendi yapacakmış gibi “Hızlı tren geliyor.” diye bu hayalin peşine takılmıştır. Her seçim döneminde gündeme geliyor ancak seçim bitince konuşulmuyor, unutuluyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Verilen önerge üzerine HDP Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Tabii, bu demir yolları meselesi Türkiye’de çokça tartışılan konulardan bir tanesi. Bu hızlı tren ilk hayata geçirildiğinde de Pamukova faciasıyla karşı karşıya kalmıştık. Bir şov uğruna, hazır olmadan, trenlerin de altyapının da mevcut istasyonların da demir yolu hattının da hiçbir şekilde hazır olmadığı, normal hat üzerinden başlatılan bir şovla birlikte vatandaşlarımızın ölümüne neden olan bir süreci hep birlikte yaşadık ve hızlı tren meselesi de 22 Temmuz 2004 yılında bu Pamukova faciasıyla birlikte Türkiye’de çok daha ciddi bir şekilde tartışılmaya başlanmıştı.

Şimdi, bu Ankara-İzmir Tren Hattı’yla ilgili benden önceki konuşmacılar çok şey söylediler. Ben burada başka bir şeye dikkat çekmek isterim. Ben aynı zamanda Deprem Araştırma Komisyonundayım, orada da çok sayıda verileri dinliyoruz. Bu tren hattıyla ilgili olarak da örneğin Polatlı-Afyon kesimindeki altyapı güzergâhında obrukların olduğu tespit ediliyor ve bu tespitlerde ilginç olan şu: Aslında burası için yapılan bir çalışmada tespit edilmiyor bu, Jeoloji Mühendisleri Odasının bir raporu sonucunda tesadüfen öğreniliyor. Şimdi, bu tesadüfen öğrenilen raporda burada obruklar olduğu ifade ediliyor. Şimdi, buraya da tren hattı yapılacak. Netice itibarıyla aynı Çorlu tren kasasında yaşadığımız sonuç. Hani nedir oradaki göçüğün sebebi? İşte toprağın zeminiyle, jeolojik yapısıyla alakalı. Şimdi, siz bir yere bu tren hattını yaparken insanları buradan taşırken önce buranın jeolojik verileri, o hattın bütün jeolojik verileri ortaya çıkarılmadan bu yapılırsa sonuç da öyle olur. Ancak ne oldu Çorlu tren kazasına baktığımız zaman? Çorlu tren kazasına baktığınız zaman da ortada çokça yetkili var ama sorumlu kimse yok, sadece sorumlu bir gariban makinist bulundu ve Türkiye’de tren kazalarında ne hikmetse hep sorumlu olarak da makinistler hatalı görüldü ve bütün cezalar, suçlar da onlara yüklendi.

Baktığınız zaman, 22 Temmuz 2004 Pamukova’da 41 kişi, 11 Ağustos 2004 Kocaeli’de 8 kişi yaşamını yitiriyor, 27 Ocak 2008 Kütahya’daki tren kazasında 9 kişi yaşamını yitiriyor. 6 Temmuz 2015’te Sivas’ta 2 yük treni çarpışıyor, 6 Mayıs 2017’de Ankara-Kırıkkale tren vagonu devriliyor, 4 Ağustos 2017’de Elâzığ’da yük treni devriliyor. 8 Temmuz 2018 Çorlu tren kazasında 25 kişi yaşamını yitiriyor ki bu kazalarda da dediğim gibi hakikaten sorumlu bulmak mümkün değil makinistler dışında. Bu anlamıyla öncelikli olarak tabii ki bunların maliyeti hesap edilmeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – …ama bunun yanında can kayıplarının da hesaba katıldığı bir altyapı sistemi oluşturulmalı, bunlar da dikkate alınmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Başkan, baktım süre bitmiyor, ben de konuşacaktım ama…

BAŞKAN – İyi oldu, son anda fark ettik.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Habib Soluk, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HABİB SOLUK (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilmiş olan grup önerisi aleyhine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet öncesi ana demir yolu hattımız 1.436 kilometre, cumhuriyet döneminde 1923 ile 1950 arasında 3.764 kilometreye çıkmış, 1951’den 2003’e kadar da 945 kilometre demir yolu yapılmış, demir yolları âdeta cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün “Demir yolları bir ülkenin refah yoludur, ümran yoludur.” ifadesinin tam tersine, zıt olarak 945 kilometreyle elli beş altmış yılı geçirmiş. Burada mevcut demir yollarının durumu vagonları durur, rayları yürür hâline gelmiş, hiçbir tarafta bakım onarım yapılmamış, tamamen kaderine terk edilmişti. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla demir yolları yeniden devlet politikası hâline geldi. 2009 yılında 13 Mart tarihinde Ankara-Eskişehir Yüksek Hızlı Trenin hizmete girmesiyle ülkemiz dünyada 8’inci, Avrupa’da 6’ncı yüksek hızlı tren kullanan ülke unvanına da kavuşmuş oldu. Ayrıca Ankara-Konya, Eskişehir-Konya, Ankara-İstanbul, Ankara-Konya-İstanbul yüksek hızlı tren güzergâhları tamamlanarak milletimizin hizmetine sunuldu.

Diğer taraftan Sivas-Ankara Yüksek Hızlı Treni de inşallah bu sene hizmete girecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Özellikle İzmir’le ilgili yaklaşık 2,5 milyar euro tutarındaki bir ihale… 824 kilometre olan İzmir hattının yeni yapılan projeyle 624 kilometreye düştüğü, on iki saatlik yolun üç saat, üç buçuk saate düşeceği de yapılan çalışmalar, planlamalar içerisinde yer almaktadır. 2007 yılında, doğrudur, planı, projesi yapılan ve ihale edilen Ankara-Afyon güzergâhının altyapısıdır, şu anda Afyon-İzmir arasındaki altyapı güzergâhının da ihalesi yapılmış, ayrıca üstyapı ve sinyal sistemlerinin ihaleleri tamamlanmış -tamamlanmış demek belki de doğru bir cümle değil- yapılmış, şu anda kredi sözleşmesi görüşmeleri devam ediyor. Bu kredi görüşmeleri tamamlandığında da inşallah o güzergâhımız da tamamlanmış olacak.

Diğer taraftan önergenin asıl…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Soluk.

MEHMET HABİB SOLUK (Devamla) – Bir tek cümle…

BAŞKAN – Yok, tamamlandı Sayın Soluk.

Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 120, 54, 195, 204, 192, 34, 30, 60 ve 67 Sıra Sayılı kanun tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncu sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun; 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 23 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar; 25 Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde (10/77), (10/372), (10/491), (10/534), (10/693), (10/817), (10/868), (10/992), (10/1004), (10/1018), (10/1150), (10/1170), (10/1221), (10/1305), (10/1434), (10/1518), (101806), (10/1815), (10/1943), (10/2009), (10/2139), (10/2206), (10/2391), (10/2909), (10/2929), (10/3031), (10/3032), (10/3382), (10/3558), (10/3575), (10/3581), (10/3583), (10/3647), (10/3677), (10/3682), (10/3690), (10/3708), (10/3740), (10/3769), (10/3798), (10/3817), (10/3831) ve (10/3840) esas numaralı Meclis Araştırması Önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılmasına, siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olmasına ve bu birleşiminde Meclis araştırması açılmasına ilişkin görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesine ilişkin önerisi

24/2/2021

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 24/2/2021 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                         Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

 

     Muhammet Emin Akbaşoğlu               Engin Özkoç        Hakkı Saruhan Oluç

                 AK PARTİ                               CHP                                HDP          Grubu Başkan Vekili              Grubu Başkan Vekili  Grubu Başkan Vekili

 

               Erkan Akçay                       Lütfü Türkkan

                    MHP                               İYİ PARTİ

          Grubu Başkan Vekili              Grubu Başkan Vekili

 

Öneriler:

Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan 120, 54, 195, 204, 192, 34, 30, 60 ve 67 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10'uncu sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun; 24 Şubat 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 23 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

25 Şubat 2021 Perşembe günkü birleşiminde 10/77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831 ve 3840 esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması, siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların süresinin onar dakika olması ve bu birleşiminde Meclis araştırması açılmasına ilişkin görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışmalarına devam etmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2981) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 234) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 234 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

ARABULUCULUK SONUCUNDA YAPILAN MİLLETLERARASI SULH ANLAŞMALARI HAKKINDA BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KONVANSİYONUNUN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 7 Ağustos 2019 tarihinde Singapur’da imzalanan “Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonu”nun onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Evet, 1’inci madde üzerinde ilk söz, hem İYİ PARTİ Grubu adına hem de şahsı adına toplam on beş dakika Sayın Ayhan Erel’in.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine, partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz teklifle, ticari arabuluculuk sonucunda taraflar arasında imzalanan sulh anlaşmalarının milletlerarası alanda icra edilmesinin sağlanmasını amaçlayan konvansiyonun onaylanmasının uygun bulunması öngörülmektedir. Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın temel felsefesi, kısaca, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasıyla oluşacak istikrar zemininde sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasıdır. Barış ve güvenliğin sağlanmasının temel koşulu ise insan haklarına saygı ve sosyal adaletin güvence altına alınmasıdır. Dolayısıyla, insan haklarına saygı ve sosyal adalet, sistemin başarısının olmazsa olmaz koşuludur.

Özetle, insan hakları ve sosyal adalet, barış ve güvenlik, istikrar ve kalkınma zinciri; Birleşmiş Milletler sisteminin temel hedefidir. Daha iyisi bulunmadığı sürece bu sisteme sahip çıkılmalıdır. Reformlara ihtiyaç var mıdır? Evet, vardır.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapmış olduğu konuşmada “Herkes için özgürlük, herkes için barış, herkes için refah, herkes için adalet, herkes için huzurlu ve güvenli bir gelecek.” demişti. Biz de “İnşallah.” diyoruz ve bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu haftaki grup toplantımızda Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener engelli bir kardeşimize milletin kürsüsünü teslim etti. Bu kardeşimiz, kendi yaşadığı ve kendi gibi engelli olan vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetlerini ve taleplerini dile getirdi. Engellilere verilen sağlık kurulu raporlarında, ölçme ve değerlendirme kriterlerinde yapılan değişikliklerde binlerce engellinin hak ve hizmetlerden mahrum bırakıldığını, engellilerin toplu taşıma mağduriyetini yaşadığını ve ulaşımın içinden çıkılmaz bir duruma geldiğini, engellilere yönelik doğru politikalar geliştirilerek ciddi çalışmalar yapılması gerektiğini, şehir planlamalarında, kamu hizmeti ve istihdam olanaklarında engellilere yönelik yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiğini dile getirdik.

Sakatlar Derneğiyle yapmış olduğumuz görüşmelerde gelir testi nedeniyle engelli maaşlarının kesilmesi yani engellinin yaşadığı hane gelirinin toplanması ve kişi sayısına bölünmesi sonucu bugün uygulanan asgari ücretin 1/3’ünü geçmemesi şartının on binlerce engellinin maaşının kesilmesine sebep olduğunu belirttiler. Engelli vatandaşlarımızın kendi geliri yerine, aynı evde yaşadıkları ailenin gelirinin toplamının dikkate alınması, on binlerce engellinin maaşının kesilmesine sebep olmuş ve mağdur olmuşlardır. Uygulanan hane geliri testi sonucunda “Muhtaç değilsin.” denilerek maaşı kesilen engelliler gerçekten zor durumdalar. Maaşı kesilen engelli kardeşlerimiz, bu uygulama sonucunda ise bu sefer de ailelerine, aynı hanede yaşadıkları kişilere muhtaç bırakılmışlardır. Engellilere ödenen aylık 1.035 liranın günümüz şartlarında yetersiz olduğu ve 1.657 liraya yükseltilmiş olan 1.544 liralık evde bakım yardımındaki 113 liralık artışın yetersiz olduğu söylenmektedir.

Yine, 2018-2020 Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı sonuçlarına göre 500 engelli öğretmen adayı göreve atanacak. Engelli öğretmen adayları; bu sayının yetersiz olduğunu, kendileri için en az 2.000 kişilik bir kontenjan talepleri olduğunu söylüyorlar.

Evet, hani diyoruz ya engelli olmak, hayatı yaşamak için engel değildir. Engelli kardeşlerimizin önündeki engelleri kaldıralım, kardeşlerimizin sesini duyalım, onlara gerçekten sahip çıkalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 bin öğretmen ataması, öğretmen adaylarına müjde olarak duyuruldu. Bu sayı ihtiyacı gidermiyor ve atama bekleyen öğretmen adaylarının da ihtiyaçlarına, taleplerine cevap vermiyor. Emekli olan öğretmenlerimizin boşluğunu karşılayacak bir sayı beklenmekte. Şu anda ülkemizde ÖSYM’nin tespitine göre, verilerine göre atanmayı bekleyen öğretmen sayısı 460 bin civarında, sendikalara göre ise 700 bin civarında olduğu belirtiliyor.

Valiliklerin norm kadro beyanları dikkate alındığında, ülkemizde 150 bin öğretmen açığı olduğu söyleniyor. “İtibardan tasarruf olmaz.” deniliyor; doğrudur, doğru değildir, onu tartışmıyorum ama eğitimde tasarruf olmaz. Zira, eğitimde yapılacak olan her türlü tasarruf, gelecekte çok ağır bedeller ödememize sebep olabilir. Bu anlamda, müjde olarak duyurulan 20 bin öğretmen sayısının devletin imkânları, atama bekleyen gençlerimizin heyecanları dikkate alınarak biraz daha artırılması; hiç olmazsa bu gençlerimizin hayata tutunmalarına, gelecekte ümitlerini gerçekleştirmelerine sebep olacaktır diye düşünüyorum.

Yine, gıda fiyatlarında yüzde 30 artış var, bu artış maalesef durdurulamıyor, sektör temsilcileri fiyat artışını önleyecek öneriler sunuyor. Özellikle, üretim konusunda çok kapsamlı planlar hayata geçirilmeli; süt ve et fiyatlarını direkt olarak etkileyen yemde dışa bağımlılık azaltılmalı; temel gıda maddelerinde KDV oranları gözden geçirilmeli; çiftçi desteklenmeli, daha çok üretime teşvik edilmeli.

Geçen gün söylemiştim, Çorum’da Damızlık Hayvan Birliği Başkanı “Yani, köyde yaşayan, sabah namazıyla çilesi başlayıp yatsı namazına kadar çilesi devam eden, analarımızın, bacılarımızın bir hanede bir tanesine devlet sigorta yapsın, hiç olmazsa orada, köyde kalsın ve üretime devam etsin.” diye söylüyor; vatandaşın talebi bu, takdir iktidardan diyorum. Bu gıda fiyatındaki artışın durulması için sektör temsilcilerinin önerilerinin acilen hayata geçirilmesi gerekiyor.

Biz, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in İYİ PARTİ kurulduğu gün dediği gibi “koltukları değil, ayakkabıları eskitmeye” devam ediyoruz, aynen onu yapıyoruz. Geçen hafta Genel Başkanımız ve milletvekili arkadaşlarımızla Düzce’deydik, Akçakoca ve Gölyaka’da ziyaretlerde bulunduk, çiftçilerimizin söylediklerini size aynen aktarıyorum. Bir çiftçi kardeşimiz diyor ki: “Gübre fiyatlarına yüzde 60-70 zam geldi. Hayvancılığa başlayalım dedik, 80 liralık yem beş ay sonra 130 lira oldu. Hayvancılık bitiyor, çiftçilik bitiyor, üretim de bitiyor. Destek kredilerini de -doğrudur, yanlıştır- iktidar partisinden torpil bulanlar hariç kimse alamıyor.” deniliyor. Gerçekten böyle bir şey varsa, bunun adında “adalet” olan bir partiye yakışmadığını ifade etmek istiyorum. Besicilikte ve çiftçilikte artık ekmek yok. Başka bir çiftçimiz “Bugün sordum, bir torba gübre 140 lira, 60 torba gübre kullanıyorum; tarım ilacı 2018’de 22 lira, günümüzde 110 lira; bir dönüme bin lira masraf ediyorum, 40 dönüme 40 bin lira ama sonuca baktığımda masrafı karşılayamıyorum. Köyde durumu en iyi olanlardan biriydim artık bittim, tükendim.” diyor.

Düzce’de dünyanın en kıymetli ürünlerinden fındık üretimi var, hani bizim ürettiğimiz ama fiyatı yurt dışında belirlenen fındık. Bir üretici kardeşimiz diyor ki: “Fiskobirlik bitti, her şeyi İtalyanlara verdiler.” Yani çalışan, çabalayan, didinen Düzceli kardeşim; işinin patronuysa İtalyanlar olmuş. Geçenlerde fındık üreticisi “Fiyat durduk yerde 27 liradan 21 liraya geldi, satıp zarar edeceğime kırar yerim, kabuğunu da yakar doğal gazdan tasarruf ederim.” diyor; çiftçinin durumu bu.

Değerli başkan, kıymetli milletvekilleri; yine sözleşmeli infaz koruma memurları tarafımıza ulaştılar, mağduriyetlerini dile getirdiler. Sözleşmeli infaz koruma memurları, kadrolu infaz koruma memurlarından 500 lira daha az maaş alıyorlarmış, senelik kullanmadıkları izinleri diğer seneye devretmiyormuş; bu, adalete yakışmıyor. İki günlük yol izinlerini çoğu zaman kullanamıyorlarmış. Tayin istediklerinde talep ettikleri yerlerde “Sözleşmeli memurlara ait boş kadro yok.” diye ret cevabı alıyorlar. Kadrolu kadın infaz koruma memurları süt izinlerini öğleden sonra kullanırken, sözleşmeli memurlar saat ikiden, üçten sonra süt iznine çıkabildiklerini söylüyorlar. Sözleşmeli memurlarda derece ve kademe hakkı olmadığını, sözleşmeli memurlarının görevde yükselme haklarının bulunmadığını, sözleşmeli memurların aldıkları istirahat raporlarının ikinci ve üçüncü gününden sonra maaşlarından kesinti olduğunu, tayini çıkan sözleşmeli memurlara on beş gün mehil müddeti verilmediği söyleniyor. Yani devletin aynı işini yapan, aynı görevini yapan insanlar arasındaki bu adaletsizliği gidermek, herhâlde çalışma huzurunu ve barışını sağlar diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde sade bir vatandaş -bugün sosyal medyada gördüm, araştırdım; doğru- sabah güne bismillah dediği anda yaklaşık 15-20 kalem vergiyle başlıyor. Boğazımızdan geçen her yudumda, bastığımız her düğmede dolaylı vergiler var. Örneğin elektrik faturası içinde 4 ayrı vergi ve fon vergisi bulunmakta. Musluktan suyla birlikte 3 farklı vergi akıyor, hatta bu oran bazı belediyelerde 5 kaleme bile çıkıyor. Tekstil ürünleri, tüketiciye yüzde 8 KDV’yle ulaşıyor. Ocağımız ister tüp olsun, ister doğal gaz olsun -bir kısmı özel tüketim vergisi olmakla beraber- gazın yüzde 18’i vergi. Gıda ürünlerinde peynirden zeytine, biberden yumurtaya yüzde 8 vergi.

Cep telefonunu ise elimiz yanmadan tutmak çok güç. Telefonun değeri 1.500 liradan fazla ise yüzde 50 ÖTV ekleniyor, buna TRT bandrolü, KDV, Kültür ve Turizm Bakanlığı kesintisi de eklenince bir telefonun üzerine neredeyse vergisiz fiyatı kadar da vergi ödüyoruz. Kullanım ücretine gelirsek özel iletişim vergisinin yüzde 10’a çıkartılmasıyla birlikte faturanın yüzde 35’i vergi. Beyaz eşyada verginin vergisini ödüyoruz, yüzde 6’nın üzerine yüzde 18 de KDV ödemek zorundayız.

Yine, araçlardan alınan vergiler, ülkemizin önemli gelir vergi kalemini oluşturmakta. Arabaya bir nevi “tekerlekli vergi dairesi” desek abartmış olmayız. ÖTV, araçların motor hacmine göre değişmekte. Gümrük girişi 200 bin lira olan 2000 motor bir otomobil, vergileriyle beraber bayide 756 bin liradan aşağı satılmıyor, bunun 556 bin lirası vergi. Yerli üretimi desteklemek amacıyla bir karar alındıysa bilemiyorum ama gerçekten vergiler çok. Yani, her araç için 2 araç fiyatı vergi ödemek durumundayız. Benzinin yaklaşık yüzde 50’si vergi. Yıllık vergiler, otoyol, köprüler, cezalarla birlikte şahsi aracımıza ödediğimiz vergi 15 kalemi buluyor.

Şehir içinde toplu ulaşım araçlarında KDV ödüyoruz. Maaşlı çalışıyor iseniz ülkenin vergi kısmının büyük bir bölümü bu çalışanların üzerinde. 2020 yılında vergilerin büyük bir bölümü şirket sahiplerinden değil, çalışanlardan toplandı. Maaşlı çalışanlar yılın yaklaşık yüz elli günü vergi için çalışmak zorundalar.

Kullanılmasını tasvip etmesek de, bir paket sigaranın içerisinde 20 tane sigara var, bu 20 tane sigaranın 16 tanesi vergiye gidiyor. Yani, 20 sigaradan 16’sı vergiye gidiyor.

Marketlerde satılan 25 kuruşluk poşetin 23 kuruşu vergi, 2 kuruşu marketlere kalıyormuş.

Televizyon satın alırken satış bedelinin yüzde 16’sı TRT bandrolü, yüzde 6’sı ÖTV, yüzde 18 de KDV ödüyoruz. Yani, TRT’ye televizyon alan her vatandaş yüzde 16 vergi ödüyor ama maalesef TRT’den kendi anlamında beklediği her şeyi bulması mümkün değil. Ben İYİ PARTİ milletvekili olarak TRT’den İYİ PARTİ’ye yeteri kadar zaman ayrılmadığından şikâyetçiyim. Bu bağlamda da eğer bir hakkım varsa bunu TRT’ye helal etmediğimi beyan etmek istiyorum. Satın aldığımız bilgisayarlarda yine yüzde 2 TRT bandrolü, yüzde 18 KDV var. Türkiye’de maaşlı çalışanların dolaylı vergilerle birlikte maaşının yüzde 42’si vergiye gidiyor.

Yine burada defalarca söylememize rağmen, tabiri caizse dilimizde tüy bitmesine rağmen, şu taşeron işçiler arasında yüzde 30 ile yüzde 70 ayrımını neye göre yaptınız, bu insanlar arasındaki barışı, huzuru neye göre bozdunuz, anlamış değiliz. Bir hastanenin mutfağında yerleri süpüren bir kardeşim kadroya geçmiş, mutfakta soğan doğrayan arkadaş kadroya geçememiş. Yani bunu ne ben anlatabiliyorum ne oradaki arkadaşlar anlayabiliyor ne de sayın yetkililer bunu anlatabiliyor. Bu para, mademki devletin kasasından çıkıyor -aradaki taşeron firmalar para kazanıyorsa onu bilemiyorum yani amaç onları korumaksa ki sanmıyorum- yani devletin kasasından çıkan bir para varsa -ki çıkıyor- hepsini kadroya alın; ne değişecek onu anlamıyorum yani devletin bu cebinden çıkacağına bu cebinden çıksın para.

Bu huzursuzluğa da bir son verilmesini talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Özdemir’in.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 234 sıra sayılı Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve büyük Türk milletini sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

2020 yılı içerisinde yaygınlaşmaya başlayan Covid-19 pandemisi, küresel ticareti baştan sona etkilemiştir. Dünyada ticarette yaşanan daralma, beraberinde yeni önlemlere, yeni koşullara uygun arayış, strateji ve uygulamalara geçmeyi her ülke için zorunlu hâle getirmiştir. Bu durumda ülkeler arası ilişkilerde ticari münasebetlere yönelik tedbirlerin geliştirilmesine dair çaba ve gayretler de yoğunlaşmıştır. Hiç kuşku yok ki pandeminin etkisinin azalmasıyla beraber küresel ticari faaliyetlerde önemli bir ivmenin yakalanması, daha şimdiden, açıklanan verilere bakarak mümkün gözükmektedir.

Ülkemiz, pandeminin ağır koşullarını, alınan yerinde ve doğru olan tedbirleri kararlılıkla uygulayarak aşmayı başarmış ve küresel seviyedeki ticaretimizde de hızlı bir toparlanma şimdiye kadar gözlemlenegelmiştir. Dış ticaret hacmimiz, 2020 Aralık ayında bir önceki yılın yani tam da Covid-19 pandemisinin başladığı dönemle mukayese edildiğinde yüzde 13,58 oranında artış göstermiştir. 2020 yılındaki toplam dış ticaret hacmimiz ise 388 milyar 939 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Yine, 2020 yılı içerisinde küresel ticaret hacmi, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı verilerine göre, 2019 yılıyla mukayese edildiğinde yüzde 9 oranında azalmıştır. Türkiye bu daralmadan en az etkilenen ve en hızlı toparlanma gösteren ülkeler arasında en üst sırada bulunmaktadır.

Dolayısıyla, alınan tedbirler ve geliştirilen ilave stratejilerle 2021 yılının ülkemiz açısından küresel ticaretteki yerini daha ileri bir seviyeye taşınması anlamında çok daha olumlu bir şekilde geçeceğine dair inancımız da bu verilere bakarak tamdır, mümkündür. Zira Türkiye artık sadece bölgesinde değil, farklı kıtalarda kendisini ticari olarak kanıtlamış, katma değeri yüksek ürünleriyle talebe yönelik prestijini artırmış, ikili ve çoklu yeni ticaret anlaşmalarıyla yeni koşullara adapte olabilmeyi de yine başarmıştır. Bu kapsamda ithalat ve ihracat alanlarında faaliyet gösteren teşebbüslerimize verilen destekle birlikte hak ve menfaatlerinin kurulmasına yönelik sergilenmesi gereken gayretlerin olduğu da aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, ticaret dünyasında zaman zaman bazı anlaşmazlıkların olabildiği malumdur. Bu kapsamda son yıllarda gerek anlaşmazlıkların daha kısa sürede çözülerek zaman israfının önlenmesi ve buna dayalı ekonomik kayıpların daha düşük bir seviyeye indirgenmesi gerekse maliyet ve emek tasarrufunun sağlanması anlamında ara buluculuk müessesesinin geliştirilmiş olması, hiç kuşku yok ki büyük bir avantaj olmuştur.

Ara buluculuk süreci, ilk olarak ülkemizde 14 Kasım 2013 tarihinde uygulamaya geçmiştir. Gelinen noktada ve bugünkü verilere baktığımızda 1 milyon 917 bin 869 dosyanın ara buluculuk sürecine girdiği ve bu çalışmaların diğer ülkelerce de dikkatle takip edildiği yine ifade edilmektedir. Ayrıca iş dünyasına katkı sağlayan ara buluculuk sistemi, mahkemelerimizdeki yükü de azaltmış, sadece ekonomi ve ticari faaliyetlere katkı sağlamakla kalmamış, hukuk sistemimize de değer biçmiş ve yine, fayda sağlamıştır. Aynı gayretler, bugün dünyanın pek çok ülkesi tarafından da uygulamaya geçirilmiştir. Her ülke; kendi iç hukuk, nizam ve kuralları çerçevesinde uygulamaya geçirdiği ara buluculukla anlaşmazlıkların aşılması için rekabet koşullarındaki pozisyonlarını güçlendirmeyi arzu etmiştir. Ara buluculuk uygulamasının başarılı sonuçlar vermesi, uluslararası ticarette de uygulanabilirliğini ve her tarafa kazandıracağını şimdiye kadar göstermiştir.

Bu kapsamda, şimdiye değin, ara buluculuk yönteminin yasal yükümlülüklerini düzenleyen bağlayıcı bir metnin olmaması, bu uygulamayı hayata geçirememişti. Bugün gündemimizde olan, görüştüğümüz ilgili konvansiyon, ara buluculukla alakalı olarak uluslararası ticarette ihtiyaç olan hukuki talebin karşılanmasını sağlayabilecektir. Milletlerarası Ticaret Odası verilerine göre, 25 milyon dolarlık uyuşmazlık davasında tahkime gidilmesi hâlinde yaklaşık 2,9 milyon dolarlık ekstra bir masrafın ortaya çıktığı, aynı uyuşmazlığın ara buluculuk yoluyla çözümündeyse maliyetin 120 bin dolara kadar düştüğü ifade edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, Türk şirketlerinin yaşayabileceği olası anlaşmazlık hâllerinde ara buluculuk sistemi sayesinde hak ve menfaatlerinin korunmasının daha sağlıklı olarak gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Birleşmiş Milletler, ülkeler arası ilişkiler ve diğer küresel gelişmeler konusunda tesis edilmiş olan en üst düzeydeki uluslararası yapılanmadır. İkinci Dünya Savaşı sonrasının şartlarına göre kurulan yapı, aradan geçen yetmiş yılı aşkın uzun zaman sonrasında yapısal olarak güncellenme ihtiyacında olduğunu her yönüyle göstermektedir. Bunun ilk nedeni, Birleşmiş Milletlerin kurulduğu dönemdeki dünya koşullarının artık bugün mümkün olmadığı gerçeğidir; ne siyasi ne ekonomik ne de başka bir kıstasla ele alındığında asla 1940’lı yılların, günümüz ve özellikle de 21’inci yüzyılın geri kalan dönemiyle mukayese edilemeyeceği açıktır.

Bugün, ülkeler arası ilişkilerde anlaşmazlıklar taraflar arasında doğrudan yürütüldüğünde ekonomileri ve siber dünyayı hedef alan saldırılar ile farklı coğrafyalarda vekil güçler arasındaki mücadele çerçevesinde çözülmeye çalışılıyor. Ülkeler arası rekabet sahaları, genelde kendi sınırları dışında, hangi bölgede rekabet ediliyorsa oranın insanını etkileyen yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor. Dış müdahalenin yaşandığı her ülkede bu sonuç açık bir şekilde kendisini gösterirken vekil güçler olarak kullanılan terör örgütleri dahi ne yazık ki kategorize edilebiliyor. Dolayısıyla, adında her ne kadar “güvenlik” geçse de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi olan ülkeler, küresel güvenliği riske atan eylemlerini bugün dahi ne yazık ki sürdürmeye devam ediyorlar.

Nükleer silahların yahut balistik teknolojinin yaygınlaşmasının önlenmesi, sadece bu silahlara sahip olmayan ülkelerin çabalarını sınırlandırma gibi absürt bir yaklaşımla küresel güvenliği daha ciddi bir risk alanı hâline getiriyor. Söz gelimi, nükleer silaha sahip olduğu iddia edilen İsrail’in faaliyetlerine kimse, bilhassa da Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler bugünlerde ses çıkarmazken diğer ülkelerin çabalarının küresel barışı olumsuz etkileyeceği yorumundan hareketle farklı bir gayret yürütülüyor. Bu yaklaşımın adil olduğu söylenemez. Var olan bir kabul, her ülke nazarında aynı yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu yapılmıyorsa amaç, barış ve istikrarı tesis etmek değil; aksine, seçilmiş ve belirlenmiş ülkelerin üstünlüğünü kurabilmektir ki bunun kabulü de mümkün değildir.

Diğer yandan, günümüzde sadece devletler arası ilişkilerle ilgili olmayıp çevre ve sağlık gibi diğer alanları da ilgilendiren, insanlığın ortak problemleri vuku bulmaya başlamıştır. Üstelik, bu problemler, aynı anda dünyanın genelini, tüm bölgeleri ve kıtaları ilgilendiren yüksek riskli bir seviyeye doğru hızla ilerlemektedir. Covid-19 pandemisi dahi, başlı başına Birleşmiş Milletler ile bu bünyede çalışan uluslararası kuruluşların yetersizliğini ve üzerinde çalışılarak günümüz koşullarına uygun hâle getirilmesi zorunluluğunu karşımıza getirmiştir. Ne hastalığın zamanında teşhisinde ve diğer ülkelerle paylaşılmasında ne tedavisinde ne de -şimdilerde görüldüğü üzere- aşılamanın adil bir şekilde yapılmasında ve uygulanmasında Birleşmiş Milletler, mevcut yapısıyla başarılı olamamıştır. Şimdi yeni bir tehlike daha insanlığın hemen karşısında bulunurken hâlâ iklim değişikliği gibi, yıkıcı etkileri olan bir süreçle alakalı sağlıklı iş birliği mekanizması kurulamamıştır. Bu kriz, dünyayı yalnızca çevre koşulları itibarıyla değil, doğrudan her ülke açısından millî güvenlik meselesi hâline gelebilecek gelişmeler sebebiyle de etkileyecektir.

İklim değişikliğiyle mücadelenin başarılı bir şekilde yönetilememesi hâli ise beraberinde yıkıcı bir buhran ve kaos dönemini de getirebilecektir. Dolayısıyla insanlığı bekleyen böylesine büyük, yeni ve güncel riskler karşısında Birleşmiş Milletlerin yapısal olarak gözden geçirilmesi ve yeniden ele alınması acil bir ihtiyaçtır. Temel ölçü, mutlak suretle insanlığın huzurunun tesis edildiği bir yapı olmalıdır ve bu kapsamda da ülkemizin sürekli ifade ettiği dünyanın 5’ten büyük olduğu gerçeği, her tarafça dikkatlice ve üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken bir konudur. Her ne kadar Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin ilk etapta buna sıcak bakmayan bir tutum takınmaları gözlemlense de kaçınılmaz gelişmeler kapımıza geldiğinde dünyanın huzur ve barışı için yeni veya revize edilmiş bir küresel sisteme geçilmenin ne derecede zorunluluk olduğu görülecektir.

Bu vesileyle, sözlerime son verirken ilgili teklife olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu…

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; sayın AK PARTİ’liler bugün konuşmam size, hatırlatmak istediğim bir şey var çünkü. Sizler artık mağdur değilsiniz, on dokuz yıldır iktidarsınız siz. Nasıl bir konfor ki bu, hâlâ sürekli mağdurmuş gibi davranabiliyorsunuz ama bir yandan da sürekli herkese gözdağı veriyorsunuz; “Fezlekeler gelsin gereğini yapacağız.” demeler, seçmenlerimize kadar bela okumak, sövmek, sürekli soruşturmalar, gözaltılar. Siz ne olacak sanıyorsunuz, merak ediyorum. Halk bizleri seçmekten vaz mı geçecek, biz siyasetten, mücadele etmekten vaz mı geçeceğiz? Bunların hiçbiri olmayacak ama bu topraklara tıpkı daha öncekilerin yaptığı gibi verdiğiniz acılarla, haksızlıklarla anılacaksınız. Bu ülkeyi tıpkı öncellerinizin yaptığı gibi yoksullukla, zulümle, öfkeyle cebelleşen bir ülke olarak yaşatmış olacaksınız.

Siz, anlamıyor musunuz artık gerçekten; A Haber, ana haber değil. Herkes her şeyi biliyor, koskoca bir iletişim çağındayız, hiçbir gerçek gizli kalmıyor, manipülasyon çağı bile bitti, troller bile artık işe yaramıyor. Siz Başkanınıza bir taraftan inanılmaz övgüler düzerken iki dakika sonra “Allah canını alsın AKP.” diyen eski videonuz düşüyor ortama. “İffetli kadın, çıplak aramayı söylemek için bir yıl beklemez.” derken hemen ardından “Kadınlar, şiddeti yıllarca söyleyemezler; bu, çok zordur.” diyen videonuz düşüyor ortaya. Çaresiz kalırsınız, bu çağda sadece sosyal medyada trol kullanarak yaşanmaz, hayat sizi süpürür. Üstelik, o polis amirlerine verdirdiğiniz “Süpür, süpür.” emirleri gibi de olmaz bu. Polisin “süpür” dediği insan haklı olduğu için, hakkını aradığı için ertesi gün aynı yerde dimdik dikilir ama siz, hayat sizi süpürdüğünde esameniz bile okunmadan kalırsınız.

Bakın, bir kanun teklifi çerçevesinde, geçen hafta Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunu toplantıya çağırdık, CHP’nin bir kanun teklifiydi. Konu ne? Şiddet uygulayan erkekler, genelde ısrarlı takipte de bulunuyorlar ve Türk Ceza Kanunu’nda ısrarlı takibin de ayrı bir suç olarak düzenlenmesine ilişkin bir kanun teklifiydi bu ve bunu gene A Haber denilen haber sitesi, üşenmemiş üç dört dakikalık bir haber yapmış. Peki, konu ne? Bu haberin içerisinde konuyla ilgili, ısrarlı takiple ilgili bir şey var mı? Hayır, asla yok. Diyor ki: “CHP’nin kanun teklifine HDP de, DBP de imza attı. İşte, ittifak böyle görüntülendi. İYİ PARTİ ise katılmadı.” Ya, Allah aşkına, vebalıyız ya biz, aman yanımıza yanaşılırsa neler olur, neler. Aklı sıra bunlar habercilik yapıyorlar. İşte, bunları besliyorsunuz, bu kötülüğü besliyorsunuz. “Kadınlar her gün ölüyor, KEFEK toplanmıyor.” diyoruz, toplantıya çağırıyoruz ve haberci müsveddesi “Ahanda bir araya gelmişler.” diye haber yapıyor kendi kendine. Keşke tüm kadınlar bir araya gelebilse. Ne var bunda?

Bakın, bir başka icraat ise Özlem Zengin’in “Bu insanlar, artık talimatla bebek sahibi oluyorlar ‘Sırf bebekli kadınlar cezaevinde.’ demek için.” sözleri. Ben, bu sözleri nereye sığdıracağımı bilemiyorum. Bir kadının ağzından kadın bedenini, kimliğini bu denli yok sayan bir söz nasıl çıkabilir, inanın, havsalam almıyor. Ancak Özlem Zengin’in “tweet”ini alıntılayarak ona ve aslında tüm kadınlara Twittter’dan sarf edilen cinsiyetçi sözleri de aynı derecede kınadığımı ifade etmek isterim. Bu arada, benim paylaşımlarımın altına yazılan ve Özlem Zengin’e hakaret içeren paylaşımları da bildirip engellediğimi söylemeliyim. Aynı tavrı sizden bekliyor muyum? Hayır, sizden hiçbir şey beklemiyorum. Ama eğer arzu ederseniz Dilan Vekilimize yapılan cinsiyetçi saldırılara, linç girişimlerine karşı da siz de aynı tutumu gösterebilirsiniz tabii, elinizi tutan olmaz.

Bakın, bir icraat da Meclis Başkanından, pul yapıştırma ve mektup yazmaya ilişkin. Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odasının efsane kişiliklerinden Ersin Ağabey’i anmak isterim burada. Biz hukukta, Ankara’da öğrenciyken Mimarlar ve Mühendisler Odasına gider, dayanışma için zarfların üzerine pul yapıştırırdık, üyelerine postalayacakları yazılar için dayanışma gösterirdik onlar yorulmasın diye. O dönem bu yüzden örgütle suçlanmadık pul yapıştırıyoruz diye. Ama şimdi Sayın Şentop’un laflarına bakılırsa “pul ve mektup örgütü” diye bir örgüt ya da suç tipi de çıkabilir yakında. Siz iyi misiniz gerçekten? Şöyle diyor Şentop: “Cezaevlerinde terör örgütü mensuplarının zaman zaman eylem hazırlığında olduğunu duyuyoruz. Bazı vekillerin de bu içerikleri Meclis gündemine taşıdıklarına şahit oluyorum. Geçenlerde gelen bir bilgiye göre cezaevlerinde bazı terör örgütü mensuplarına eski ve yeni vekiller tarafından büyük hacimde pullar gönderildiğini ve cezaevlerinden bazı mektup kampanyalarını organize etmek için bir faaliyet düzenlendiğini ifade etmek isterim.” Allah’ım, ne büyük suç Ya Rabb’im! Yani, mektup kampanyası da nedir Allah aşkına, mektup kampanyası nedir gerçekten? Siz o mektupların her birini okuyup denetlemiyor musunuz? Bu mektuptan, puldan suç ve örgüt çıkarmaya çalışmak nedir?

Bakın, bugün yaşadığınız başarısızlıkları bizimle uğraşarak çözmeniz, atlatmanız mümkün değil. Çocuklar bile sorumluluk almayı öğreniyor, siz ise koca bir ülkeyi yönettiğinizi iddia ediyorsunuz. Ve “Kaynım ona demiş ki, o da bana dedi, sonra da görümcem duymuş.” şeklinde yalan dolanla ülke yönetmeye kalkıyorsunuz. Tabii, bu “yönetme” işini tırnak içerisinde söylüyorum.

Vekillerimizi karalamak için yapmayacağınız şey, başvurmayacağınız yöntem kalmadı. Her biriniz birer gizli tanık olma yolunda ilerliyorsunuz.

AK PARTİ’li Öznur Çalık’ın sözlerine bakın mesela. Diyor ki: “Geçen hafta tanımadığım bir numaradan arandım. Karşımdaki kişi kendisinin Pervin Buldan olduğunu söyledi.” Ne bu şimdi? “Dün hiç tanımadığım biri sırf sana benziyor.” diye bir şarkı vardı, gerçekten onu hatırlattı bana. Ya, arayan Pervin Başkan, numarası değişmiş bir yıldır, haberiniz olmayabilir ama bu gizem yaratma hâli nedir Allah aşkına? Yani gerçekten nedir? O yüzden tekrar soruyorum: Siz iyi misiniz gerçekten?

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Niye Öznur Hanım’ı hedef alıyorsunuz? Niye alıyorsun...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Niye aradığını Pervin Hanım ile Öznur Hanım’a sorun, bana değil. İki insan konuşabilir.

Örneğin, onca insanın, ayırt etmeksizin hakkını savunan vekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu sırf size ayna tuttuğu için hukuksuzca ona yaptıklarınızı bu halk unutacak mı sanıyorsunuz?

Örneğin, fotoğraf koleksiyoncusu Soylu’nun yaptıklarına bakalım, bu açıkça cana kastetmektir, çok ciddiyim. Normal bir ülkede yalanla, “O bunu demiş.” “Şundan duydum.” dolanlarıyla Dilan Vekilimizi hedef gösteren, her saldırıya açık hâle getiren bir kişinin bu sözleriyle ilgili soruşturma açılır ama tabii ki böyle bir beklentimiz de yok. Aynı şeyi 80 yaşındaki Üstün Ergüder’i tehdit ederek de yapıyor bu Bakan. Üstün Hocanın rektörlüğündeki Boğaziçinde 28 Şubat sürecinde başörtüsü yasağı uygulanmadı, tek üniversiteydi Boğaziçi. Bunları hatırlamıyorsunuz değil mi? Çünkü mağduru oynamak çok daha konforlu, hâlâ buna devam ediyorsunuz.

Evet, şunu bilin ki sorumluluk almadan iktidar olunmaz. Gara’nın hesabını verecek olan da halka yaşattığınız yoksulluğun hesabını verecek olan da sizsiniz. “Bana ne; siz yaptınız, biz mağduruz.” oyunu bitti artık, bitti arkadaşlar.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Mağdur edebiyatı yapan sizsiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Son olarak diyeceğim şu ki: Gerçekleri karartamıyorsunuz, aydınlık ve gerçek olanın ışığını yok edemiyorsunuz, derdinize yanın vallahi. Siz ne yaparsanız yapın, herkes daha çok HDP’li oluyor “…”(x)yani.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, yerinizden bir dakika söz mü istiyorsunuz?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kürsüden iki dakika efendim, sataşma var.

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 234 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, tabii, biraz evvel konuşan hatibin konuşmalarını reddediyoruz. Sayın Özlem Zengin Hanımefendi’ye ilişkin söylediği söz, Meclis Başkanımıza ilişkin söylenen sözlerin hepsi bir terör propagandasının aleti olmamakla ilgilidir. Milletvekillerinin terör örgütlerinin, cezaevlerindeki insanların, birtakım mahkûmların talimatla mektup kampanyalarına alet olmamaları, destek vermemelerine ilişkindir.

Özlem Hanım’ın konusuna gelince, bu konuyla ilgili bağlamından hiçbir şeyi koparmamak lazım gelir. Her sözü kendi bağlamında değerlendirmek zarurettir hakikate ulaşmak için. Bir farklı durum söz konusu, sadece Özlem Hanım bunu söylememiş, bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel Bey de FETÖ terör örgütlerinin emirle “Hamile kalın.” şeklindeki sözünü aynı şekilde ifade etmiş bir eleştiri anlamında. Bu konudaki, terör örgütlerinin talimatları hususunda, Sayın Özlem Zengin Hanımefendi de işte bu meseleye dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, bu konuda eleştirilerinizin hiçbir yeri yoktur, tutarlılığı yoktur, gerçekliği yoktur. Ters yüz edilmemesi gereken şey hakikattir. Siyaset, ahlak ve hakikat üzerine bina edilmelidir. Öncelikli olarak doğruları ortaya koymak siyasetçinin görevidir. Ancak görüyoruz ki maalesef, biraz evvel gündeme taşıdığınız hususlar hakikatleri ters yüz etmeye dönük hususlardır. Her konuyu bu şekilde bir propaganda yöntemine çevirdiğiniz de milletimizin gözünden kaçmamaktadır. Bu hakikatleri dile getirmek istedim.

Meclisi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Hakikat sizin tanıdığınız bir şey değil, size çok yabancıdır o.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Müsaade ederseniz, yerimden 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben sataşmadan söz istedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bakın, önce verdim.

Buyurun.

Size de sataşmadı ayrıca ama…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Nasıl sataşmadı, nasıl sataşmadı Başkan!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşmadım, hayır kimseye sataşmadım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Öyle mi? Bir açıklayayım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiç kimseye sataşmadım, açıklamada bulundum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Öyle mi? Size söylenince size sataşma oluyor, bize söylenince hiç sataşma olmuyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok, sataşmadım.

BAŞKAN – Mahmut Bey…

Buyurun Sayın Özkoç.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, hani, kel başa şimşir tarak diyeceğim, herkes bana bakacak, başka bir şey olacak.

BAŞKAN – Bana da bakıyorlar, onun için söylemeyin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yani ne alaka, yani Özgür’le ne alakası var? Özgür Fetullahçı terör örgütünün örgüt sistemleri içeresindeki bir mekanizmasını anlatmış, diğeriyse tamamen cezaevindeki kadınlarla ilgili, cezaevindeki kadınlarla. Arkadaşlar, Özlem Zengin’le ilgili ben de dedim ki -aynı sayın hocam gibi, az önce ifade ettiği gibi- “Ona karşı yapılan saldırıyı da kınıyorum.” Ama artık bunu bırakmak lazım. Yani orada kadına yönelik söylenen şeyi tarih boyunca bütün kadınlar hatırlayacaktır. Onun için bunun üstünü hiçbir şeyle örtemezsiniz. Özgür Özel’in söylediğiyle de bunun hiçbir alakası yok.

Teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz?

Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

Size bir sataşmada bulunmadı aslında.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Siz, başka durumda açıklama istemiyorsunuz ama biz söz konusu olunca istiyorsunuz sanıyorum. “Terör örgütlerine, o mektup vesaire işlerinde onların talimatlarına alet oluyorsunuz.” gibi bir söz sarf etti.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır hayır, öyle değil.

BAŞKAN – Sizinle ilgili olarak öyle bir şey söylemedi, yapmayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Kiminle ilgili söyledi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Sayın Meclis Başkanının sözü bu manadadır.” dedim, o kadar.

BAŞKAN – Yani tutanakları çıkarırım, sizinle ilgili öyle bir şey söylemedi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Söylemedim, evet, söylemedim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – “Meclis Başkanı böyle diyor, ters yüz ediyorsunuz.” dedi.

BAŞKAN – Ben biliyorum efendim yani.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Siz genellikle…

BAŞKAN – Ama üzerinize alındınız, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sizin böyle bir şey yapmaya hakkınız olduğunu düşünmüyorum Sayın Başkan. Üzerime alındım değil…

BAŞKAN – Ben tutanakları da isteyeceğim.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben duyduğunu anlayabilen bir insanım genelde. O yüzden bu ayrımcı tutumunuzu da kınıyorum.

Ama dün Sayın Akbaşoğlu, Kürtçe konuşma yaptığında vekilimiz “Ben bunları tamamen reddediyorum.” demişti. Siz de “Anlamadığım konuşma, nasıl oldu, nasıl anladınız da reddediyorsunuz?” demiştiniz. Ama galiba benim konuşmam için de aynı şey oldu yani benim konuşmamı da yeterince anlayamadınız ya da ben ifade edemedim herhâlde, öyle düşünüyorum.

Hiçbir şeyi ters yüz etmiyorum. Hiçbir kadın ya da erkek, bir kadın bedeni üzerine kalkıp da “Siz, talimatla bebek sahibi oluyorsunuz, sırf ‘Cezaevinde bebekli kadınlar var.’ demek için.” diyemez. Ben bu sözleri söyleyenleri zaten kadınlara havale ediyorum. Seçmenimize beddualar eden Özhaseki’yi de zaten halk siyasetin dışına tamamen havale etti, onu havale edecek bir yer yok. Ama sözlerimi lütfen doğru anlayın çünkü ben Özlem Zengin’e yapılanı da aynı şekilde kınadım. Aslında, yapılması gereken, bu Mecliste olması gereken tutum budur. Ama siz, sadece particilik yaptığınız için kalkıp sizinle ilgili olan söylenenleri alıyorsunuz, kendi işinize gelenleri alıyorsunuz, bunun dışındakileri de anlamamakta ısrar ediyorsunuz.

Her şey sizin kontrolünüzde şu anda. Bakın, Van’da -az önce söyledim- 2016’dan beri toplantı, gösteri hakkı ihlal edilmiş durumda. Bütün bunları yapıyorsunuz, cezaevlerindeki bütün mektupları okuyorsunuz, denetliyorsunuz, kantini denetliyorsunuz, kitap alışverişini denetliyorsunuz, arkadaşlarımızın dosyalarını bile ellerinden alıyorsunuz kontrol bahanesiyle ve şimdi kalkıp da, Allah aşkına ya, bir Meclis Başkanının “Mektup kampanyası örgütleniyor.” demesi gerçekten abesle iştigal.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bir sataşma yok.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle bir sataşma var…

BAŞKAN – Sataşma yok…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle efendim…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu’nun sözlerinde… Bakın…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle: Dünkü konuşmaya atıfla söylediğimi başka maksatta bir şekilde yorumladı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir sataşma yok efendim.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, o bir sataşma değil, rica ediyorum, lütfen.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, kesinlikle, bakın, şöyle…

BAŞKAN – Bakın, Grup Başkan Vekili olarak istiyorsanız yerinizden bir dakika söz verebilirim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, şöyle efendim: Kürtçe konuşmayla ilgili, dünkü Kürtçe konuşmaya siz…

BAŞKAN – Ben anlamadım, evet.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama böyle bir şey demedim ben.

BAŞKAN – Anlamayan benim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama böyle bir şey demedim, ben ne dediğimi anlatacağım, böyle bir şey demedim yani.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, lütfen, sataşma yok. Yerinizden bir dakika 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kesinlikle dünkü konuşmamı çarpıtarak anlattı sayın konuşmacı. Bir kere, öncelikli olarak Kürtçe konuşulmasıyla ilgili “Bunu reddediyorum.” demedim “Yürütmeye ilişkin, AK PARTİ iktidarına ilişkin iddialarını reddediyorum.” dedim, bir.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Hayır, “Konuşmacıyı reddediyorum.” dediniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İkinci olarak, Sayın Özhaseki, PKK terör örgütünü lanetlemiştir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Onlar mı oy kullanıyor?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Onu lanetlemeyenlere, onu kınamayanlara yönelik söz söylediğini kendisi de açıklamıştır, hiçbir şekilde sözü çarpıtmanın bir manası yoktur.

Üçüncü olarak, biz, her mazlumun ve mağdurun yanındayız, bu konuda ikircikli bir tutumumuz yoktur.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Söz çarpık, söz; neyini savunuyorsun?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Özgür Özel ile Sayın Özlem Zengin, ikisinin de söylediği bu konuda, terör örgütlerinin söyledikleriyle ilgili, talimatlarına ilişkin aynı noktaya temas etmişlerdir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ancak Özlem Hanım’a karşı gelenler, Özgür Özel’in sözlerini kabul etmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İkircikli yapı bu manada ortaya çıkmaktadır.

Teşekkür ederim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.43

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2981) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 234) (Devam)

BAŞKAN – 234 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Teklifin 2’nci maddesi üzerindeki görüşmelerde kalınmıştı.

Evet, şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gürsel Erol; şahsı adına da beş dakika, toplam on beş dakikadır süreniz.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Ben aslında bugünkü konuşmamı Sayın Cumhurbaşkanının hem İzmir İl Kongresi’nde hem de bugün grup konuşmasında gerek Sayın Genel Başkanımızla ilgili gerek CHP’nin tarihiyle ilgili söyledikleriyle ilgili bir genel değerlendirme yapmak istiyorum.

Aslında, siyasette nezaketin her zaman olması gereken… Özellikle devleti yönetenlerin, siyasi parti genel başkanlarının çok daha mütevazı, hoşgörülü olması gerektiği düşüncesindeyim hatta buna güzel bir örnek vererek konuşmama başlamak isterim: Bir gün Adalet Partisi milletvekillerinden birisi İsmet İnönü’yle ilgili çok ağır ifadeler kullanınca Süleyman Demirel, Adalet Partisinin milletvekilini çağırır, der ki: “Senin eleştirdiğin ve haddini aşarak konuştuğun kişi İsmet Paşa, arkasında 2 savaş zaferi var; senin arkanda ensen ve yalnızca ceketin var.” Yani bunu siyasetin nezaketini, siyasetin hoşgörüsünü ve geçmişte yapılan işlerle ilgili saygının bir ifadesi olarak değerlendirmek isterim.

Şimdi, her şeyden önce, tabii, bütün siyasi partilerin kendilerine göre siyaset tarzı, dili, bakış açısı, ideolojisi, parti programı; hükûmet olduğunda hükûmet programı, uygulamaları, kadrolaşması; doğal olarak birbirimizden farklılıklarımız var. Zaten hepimiz aynı şeyi düşünmüş olsaydık ayrı partilerde olmazdık ama hepimizin ortak amacı şu olmalı: Devletin liyakati, devletin geleneği, devletin geleceği olmalı; yani bugün A partisi iktidar olabilir, yarın B partisi iktidar olabilir. Geçmişte bizden önce de bu koltuklarda oturan birçok partinin milletvekili vardı; bugün biz oturuyoruz, bizden sonra da başka milletvekilleri olacak ve geçmişte yine bu Parlamentoda başbakanlık, cumhurbaşkanlığı yapan partililer vardı. İşte, Süleyman Demirel’in DYP’si, Turgut Özal’ın ANAP’ı, Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi, Bülent Ecevit’in Demokratik Sol Partisi -Allah hepsine rahmet eylesin- yani bunlar bu ülkede milletvekilliği yaptılar, Başbakanlık yaptılar, Cumhurbaşkanlığı yaptılar ama bugün Parlamentoda partileri yok ama devlet var ama Parlamento var. Onun içindir ki birinci görevimiz, yalnızca kendi iktidarımızı korumaya yönelik, kendi siyasi amaçlarımızı Hükûmetin uygulamalarına dönüştürmeye yönelik değil, devletin geleneklerine uygun davranmak zorunda olduğumuzu asla unutmamalıyız. Bununla ilgili, ülkemizin efsane milletvekillerinden, Millî Eğitim Bakanlarından Hasan Ali Yücel’in çok güzel bir sözü var, diyor ki: “Devlet adamları bir sonraki nesli, siyaset adamları bir sonraki seçimi düşünürler.” Bugüne kadar… Önemli olan, siyasi vasfımızla, siyasi kimliğimizle siyaset yapmak değil ama aynı zamanda devlet geleneklerine uygun davranmak.

Bunları niye anlatıyorum? Bunları şunun için anlatıyorum. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının her televizyon programında, her il kongresinde, her grup toplantısında 2 konu üzerinde genelde çok yoğun bir söylemi var; nedir bu? Birincisi, “CHP’nin dikili ağacı yok.” ikincisi, “cibilliyet” meselesi. Ben ikincisinden başlamak istiyorum, cibilliyet meselesinden.

Bu ülkede Anadolu toprakları üzerinde yüzyıllardır yaşayan bütün medeniyetler, bütün kültürler; dini, mezhebi, ırkı ne olursa olsun herkesin cibilliyeti kendi şerefi, kendi onurudur; kimse kimseyi cibilliyetsizlikle suçlayamaz. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü niye? Hepimiz bir kültürden geliyoruz, hepimizin kendimize göre aile geleneklerimiz var; soyumuz var sopumuz var. Herkesin kendine göre soyu sopu kendisinden sonraki nesillere bırakabileceği en büyük mirastır, şereftir ve onurdur. Cibilliyet meselesinden bir söylem geliştirilmesini, bu siyaset dilini asla kabul etmiyorum ve doğru bulmuyorum.

İkincisi, “CHP’nin dikili ağacı yok.” Doğru, CHP’nin dikili ağacını bırakmadınız, vardı. Neler vardı? Yani CHP’nin dikili ağacı olarak neler vardı? Birincisi, 1950 yılına kadar yani tek partili hükûmet döneminde, o dönem, Cumhuriyet Halk Partisi, İstiklal Savaşı’nı veren bir parti olduktan sonra cumhuriyeti bir tarafta kurarken, devletin kurumlarını bir tarafta oluştururken ve ülkenin ekonomik yapısını, siyasi yapısını, eğitimini, dış politikasını kurumlarıyla yerleştirirken, Osmanlı’dan kalan borçlarını da öderken bakın neler yapmış.

Mesela, Merkez Bankasını kim kurdu? Merkez Bankasını Cumhuriyet Halk Partisi kurdu. İş Bankası, Etibank, Denizbank, Sümerbank yani -sürem kısıtlı olduğu için ben yalnızca bir kısmını söylüyorum size- bugün ülkenin ekonomisine destek veren ve ayakta tutan en önemli bankalar Cumhuriyet Halk Partisinin döneminde kuruldu ve bugün hâlâ o gelenekler bu ülkenin ekonomisini ve bürokrasisini yaşatan geleneklerdir. Şimdi, örnek olarak, sanayi yatırımları… Ya, bakın, bu ülkede Kayseri Uçak Fabrikası kuruldu, Eskişehir Uçak Bakım Fabrikası kuruldu. TEKEL fabrikaları, şeker fabrikaları, çimento fabrikaları, gübre fabrikaları, Petrol Ofisi, maden ocaklarının hepsi yabancı işletmelerin elindeydi, Cumhuriyet Halk Partisinin döneminde hepsi kamulaştırıldı ve devletleştirildi. SEKA… Bakın, bunların hepsi Cumhuriyet Halk Partisi döneminde kurulan ve sanayi yatırımlarını ayakta tutan yatırımlar, bunların hepsi Cumhuriyet Halk Partisi döneminde yapıldı.

Ulaşımda… Ya, tabii ki doğal olarak her parti döneminde yapılan işler var. Allah rahmet eylesin, Süleyman Demirel dedi ki: “Yaptığımız yolları böldünüz, adı duble yol oldu.” Bir yol vardı. Doğru, çağın koşullarına göre, teknolojinin gelişimlerine göre standartlar, koşullar sürekli değişecek; doğaldır bu. Peki, duble yolların fikir babası kim? Sabri Erbakan; Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarıydı. Sabri Erbakan kim? Necmettin Erbakan’ın yeğeni, daha ötesine gideyim, 2015 yılında bizim Fatih Belediye Başkanı adayımız. Yani duble yolların fikir babası Sabri Erbakan; duble yoların fikir babası ve bizim Fatih Belediye Başkan adayımız. Yine, CHP düşüncesi ve CHP mantığı.

Yine, geleyim, kara yolları, demir yolları, Türk Hava Yollarının kuruluşu, limanlar… Haydarpaşa ve İzmir Liman’ı devletleştirildi, kamulaştırıldı. Havaalanları… Sizin döneminizde havaalanları yapılmadı ki iyileştirildi, bunlar zaten vardı. Yani her dönemin koşullarına göre kamu yatırımlarının geliştirilmesi gayet doğaldır.

Tarım… Mesela, bence şu anda corona sürecinden sonra Türkiye’nin, ülkenin birinci öncelik süreci tarım, tarım politikalarının gözden geçirilmesi. Ne yapmışız? Bakın, devlet üretim çiftlikleri kurmuşuz; Malatya’da, Maraş’ta, Sivas’ta, Ankara’da Atatürk Orman Çiftlikleri. Kamu-özel sektör ortaklıklarını geliştirmişiz ve tarımı desteklemişiz. Tarım Kredi Kooperatifleri, Toprak Mahsulleri Ofisinin kuruluşu, Zirai Donatım Kurumu ve en önemlisi, toprak reformu Cumhuriyet Halk Partisi döneminde gerçekleşmiştir, hâlâ onun dışında gerçekleşen bir şey yok.

Eğitime gelince; bugün övünüyoruz değil mi? Ne diyoruz? Diyoruz ki: Sağlık sistemimiz öyle bir sağlam ki. Ama bu, şehir hastanelerinden dolayı değil, o şehir hastanelerinde hizmet eden, cumhuriyet eğitimini alan akademisyenler ve doktorlar sayesinde. Peki, o akademisyenler hangi üniversitelerde yetişmiş? O akademisyenlerin büyük bir bölümü, yüzde 80’lik, yüzde 90’lık bir bölümü kamu üniversitelerinde, Hacettepe’de, Sütçü İmam’da, Ankara Üniversitesi’nde, Diyarbakır Üniversitesi’nde, Karadeniz’de, birçoğu Cerrahpaşa’da, devlet üniversitelerinde yetişmiş ve bugün eğer sağlıkta bir başarı varsa bu başarı şehir hastanelerinin büyüklüğünden ve modernizasyonundan değil, cumhuriyet eğitimi ölçeğinde verilen eğitimlerden ve mesleki sorumluluktan dolayıdır.

Yine, gelelim, bakın, şimdi… Kaç yıldır iktidarsınız? AKP’li bütün milletvekillerine seçim bölgeniz neresi olursa olsun soruyorum, Sayın Grup Başkan Vekili, bu kürsüden cevap verin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Vereceğim.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Yaklaşık on dokuz yıldır iktidarsınız, binlerce fabrika sattınız, limanları sattınız; değil mi? Bakın, sattınız; üretime dayalı bir yatırımınız yok.

Her şeyiniz kötü mü? Hayır, tabii ki doğru yaptığınız işler de var ama istihdam alanı yaratan, ama katma değer yaratan, ama ülke ekonomisini ayakta tutan bir yatırımınız yok; hep tüketim politikası, tüketim, tüketim, tüketim.

Size bir örnek vereceğim. Binlerce fabrika satıldı, kamu mülkleri peşkeş çekildi. Bakın, MHP’li milletvekillerine sesleniyorum. Ben de milliyetçi, CHP’nin milliyetçi kültüründen gelen bir milletvekiliyim. Size bir örnek vereceğim. TEKEL fabrikası 2004 yılında özel sektöre 292 milyon dolara satıldı. Daha sonra, bu TEKEL’i alan ortak girişim, 2006 yılında bunu Amerikalı bir şirkete 810 milyon dolara sattı, daha sonra Amerika Birleşik Devleti şirketi İngilizlere bunu 2011 yılında 2 milyar 100 milyona sattı yani 10 katına ve içi boşaltılmış şekilde, mülklerinin bir kısmı da şirketten şirkete devredilirken verilmedi. Şimdi soruyorum size: Bu mu milliyetçilik? Yani kamunun, devletin malını peşkeş çekmek mi milliyetçilik? Bu hepimizin malı mülkü değil mi? Bu, devletin, fakir fukaranın malı değil mi? 292 milyon dolara satılan bir mülk yedi yıl içinde 2 milyar 100 milyon dolara nasıl satılır? Alın size yalnızca bir örnek.

Şimdi gelelim “CHP döneminde kuyruklar vardı.” Bugün grup konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı 1974 yılındaki kuyrukları gösterdi. Ben üzülerek seyrettim, demek ki danışmanları yeterince bilgi vermemiş. Niye vermemiş? Çünkü 1974 yılındaki kuyruklar yoksulluktan kaynaklı kuyruklar değildi, yokluktan kaynaklı kuyruklardı. İnsanların cebinde para vardı, alım gücü vardı ama mal yoktu. Ne yoktu? Yağ yoktu. Ne yoktu? Tüp yoktu. Ne yoktu? Akaryakıt yoktu. Niye yoktu peki? Çünkü o zaman -tarihinizi bilmiyorsunuz, tarihinizi öğrenin- 1974 yılında MSP-CHP Hükûmeti emperyalist güçlere karşı direndi ve Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan dolayı o emperyalist güçler ambargo koydu ama Türkiye, dik durdu. Bugün ne var? Bugün yoksulluk var, kötü olan bu. Millet pazarlardan çürümüş meyve topluyor, sebze topluyor. Yani yokluğun olması yoksulluğun olmasından daha kötü değil. Yoksulluk insana her şeyi yaptırır ama yokluk varsa beklersin, bir süre sonra o yokluk telafi edilebilir.

“CHP her şeye karşı.” CHP hiçbir şeye karşı değil. CHP’nin karşı olduğu ne biliyor musunuz? CHP’nin karşı olduğu, sizin haksız uygulamalarınız. Bakın, bir örnek vereceğim: Birinci boğaz köprüsünü kim yaptı? Allah rahmet eylesin, Süleyman Demirel döneminde yapıldı. Doğru bir proje mi? Evet, doğru bir proje. Peki, nereden yapıldı? Kamu bütçesinden. Kimin mülkiyetinde şu anda? Karayolları Genel Müdürlüğünün. Geliri kimin? Karayolları Genel Müdürlüğünün yani devlet malı. İkinci boğaz köprüsünü kim yaptı? Turgut Özal yaptı, Allah rahmet eylesin. Doğru bir proje mi? Evet, doğru bir proje. Nereden yapıldı? Kamu bütçesinden. Kimin mülkiyetinde? Karayolları Genel Müdürlüğünün. Geliri kime gider? Karayolları Genel Müdürlüğüne. Üçüncü boğaz köprüsü kimin döneminde yapıldı? Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde yapıldı. Doğru proje mi? Evet, doğru proje. Peki, kim tarafından yapıldı? Özel sektör tarafından yapıldı. Peki, onun kaynağı nereden bulundu? Kamu bankalarının finansı ve hazinenin garantisiyle yurtdışı kredileri. Şimdi kardeşim, kimin orası? Özel sektörün. Sen kamu parasını verdin mi oraya, kamunun malı mı? Değil. Peki, hazine garantisini şirkete vereceğine, kamu bankalarının kredisini o şirkete vereceğine Karayolları Genel Müdürlüğüne verseydin değil mi; o köprü de, üçüncü boğaz köprüsü de devletin olsaydı, geliri de Karayolları Genel Müdürlüğünün olsaydı, geçiş garantili olmasaydı, devletin malı olsaydı.

Şimdi, hastaneler… Bakın, Elâzığ’da da şehir hastanesi var. Gerçekten güzel projeler, gerçekten güzel projeler, beş yıldızlı otel ayarında, girdiğiniz zaman gerçekten güzel projeler.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Doktor yoktu.

GÜRSEL EROL (Devamla) - Peki, soruyorum size? Özel hastanelerin yapılmasına karşı değiliz, işletme mantığına karşıyız. Elâzığ’daki tüm hastanelerin aylık masrafı, devlete maliyeti 3 milyonken, şu anda şehir hastanesinin devlete aylık maliyeti 34 milyon; yazık, günah değil mi? Yatak kapasitesi aynı, doktor kapasitesi aynı ama bir tarafta mükemmel bir bina ama diğer taraftaki binalar da kötü değildi ki. Bu neyi gösteriyor? Kamu bütçesini, kamu kaynaklarını doğru kullanmıyorsunuz. Çünkü Cumhurbaşkanlığı partili sistem kamu kaynaklarının doğru kullanılmasına engel.

Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı vardı, Devlet Planlama Teşkilatından yetişen çok saygın siyasetçiler vardı, Hikmet Çetin gibi, Turgut Özal gibi, birçok isim sayabilirsiniz. Bunlar, Devlet Planlama Teşkilatı hem siyasete devlet adamı niteliğindeki siyasetçiler kazandırırdı hem de devlete iyi bürokratlar yetiştirirdi ve kamu bütçesini uzun vadeli, kısa vadeli ihtiyaçlara göre, önceliğine göre planlarlardı. Şimdi, hiçbir bakanlığın birbirinden haberi yok; Ulaştırma Bakanlığının Çevre Bakanlığından haberi yok, Çevre Bakanlığının Kültür Bakanlığından haberi yok; herkes bütçesini kendi yapıyor. Ne oluyor böyle olunca? Devlette bir birliktelik, bir bilgi akışı yok. Bunların hepsi problem.

Şimdi, demokrasi inancımıza gelince: Bakın, bizim demokrasi inancımızı sizin asla tartışma hakkınız yok. Ben, siyaseti nezaket kurallarıyla yapan birisiyim. Eğer CHP olmasaydı siz bu kürsülerde oturamazdınız. Bakın, bu kadar iddialı konuşuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Siz bu kürsülerde milletvekili olarak oturamazdınız, niye biliyor musunuz? Sizin Genel Başkanınızın ve şu anda Sayın Cumhurbaşkanımızın siyaset yasağını Cumhuriyet Halk Partisi kaldırdı; bakın, siyaset yasağını Cumhuriyet Halk Partisi kaldırdı ve yine Cumhuriyet Halk Partisi 1950 yılında çok partili sisteme geçti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜRSEL EROL (Devamla) - Ama siz İstanbul seçiminin sonuçlarını bile kabullenmediniz, 2’nci defa seçim yaptınız.

Bu düşüncelerle hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erol.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, biraz evvel sayın hatip, konuşması esnasında “Kamu kaynaklarını doğru kullanmıyorsunuz.” dedi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu, sataşma değil.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sataşma değil ki.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Havalimanları yapmadınız, sadece iyileştirdiniz.” şeklinde grubumuza sataşmıştır, gerçek dışı bilgi vermiştir.

ENGİN ÖZKOÇ (Kocaeli) – Sataşma değil, fikir beyanı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu sataşma değil, eleştiri ya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Gerçek dışı bilgi vermiştir ve grubumuza da sataşmıştır. Bu nedenle, kürsüden söz almak istiyorum efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu bir eleştiri, sataşma ayrı bir şey.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sataşma değil efendim, fikir beyanı.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Başkalarının eleştiri hakkına bile tahammül edemiyor Sayın Akbaşoğlu, doğal olarak sokakta nasıl tahammül edecek?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Eleştiri” ile “sataşma” farklı kavramlar.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, projelerin yapımı konusunda ve uygulanan metot konusunda bir eleştiri getirdiler yoksa grubu hedef alan…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır efendim, şöyle: “Kamu kaynakları doğru kullanılmadı ve siz havalimanı yapmadınız.” diyor yani buna cevap vermeyeceğim, ne yapacağım?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, bu bir eleştiri, sataşma değil ki.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Eleştiri efendim, sataşma değil.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Eleştiri” ile “sataşma”yı karışmasaydınız keşke.

BAŞKAN – Yerinizden söz vereyim Sayın Akbaşoğlu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet efendim, sataşma yok.

BAŞKAN - Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 234 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuçta, sayın hatip biraz evvel “Gelip bu kürsüden bunlara cevap vermenizi istiyorum.” şeklinde açık bir beyanda da bulundu.

Değerli arkadaşlar, bu manada şunu ifade ediyorum: Bazıları konuşur, AK PARTİ yapar; farkımız bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sonuç itibarıyla “Fikirler bizden çıktı falan.” diyorsunuz. Bütün cumhuriyet tarihimiz boyunca, seksen yılda yapılan bölünmüş yol 6 bin kilometredir, biz on sekiz yılda 22 bin kilometre ilave ettik; 4 misli bunu yukarı çıkardık.

Evet, havalimanlarıyla ilgili şunu söyleyeyim: 26 tane havalimanı vardı AK PARTİ iktidara geldiğinde, 56’ya çıkardık; 4 tanesi devam ediyor. Dolayısıyla, bu tür bilgilerin hiçbiri doğru değil.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Siz yapmadınız, özel sektör yaptı; özel sektörün.

BAŞKAN – Gürsel Bey lütfen…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hep beraber biz yaptık.

İkinci olarak; sonuç itibarıyla, dünyada, bütün dünyada 10 büyük yatırımın 7 tanesi Türkiye’de yapılmıştır; bu, bir rekordur. Bunu yapan AK PARTİ’dir. Aynı zamanda uçak fabrikalarını kapatan Cumhuriyet Halk Partisi değil mi? Sonuç itibarıyla, tarihi bilgilerinizi lütfen tekrar teyit edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Kılıçdaroğlu’na söylediği de o eleştirilere yönelik cevaplar mahiyetindedir. Bu konuda başka bir hakaret veya başka bir şey söz konusu değildir.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım karar yeter sayısı istiyoruz!

BAŞKAN – Evet, 3’üncü maddeyi okutuyorum:

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İşlemi başlattım, okutayım da…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sadece efendim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

Hatibimiz Gürsel Erol kürsüden yaptığı konuşmayla …

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım karar yeter sayısı istiyoruz!

BAŞKAN – Sayın Tanal lütfen…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - …cumhuriyet tarihi boyunca hangi iktidarların hangi konuda doğru ve yanlış yaptığını, bunları tek tek anlatmıştır.

Grup Başkan Vekillerinin görevi, burada bir çarpıtma varsa o zaman buna cevap vermektir. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu cumhuriyet tarihi boyunca 33 tane fabrika yapılmış on beş yılda, on beş yılda 33 tane fabrika yapılmış. Grup Başkan Vekili söylesin, hangi fabrikayı yaptınız?

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hangi fabrikayı yaptınız?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben de cevap vereyim efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Söyleyin, hangi fabrikayı yaptınız?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sordunuz cevap vereyim.

Müsaadenizle Sayın Başkanım, sordu…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hangi fabrikayı yaptınız; 1 tane…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz, on sekiz yılda binlerce fabrika yaptık.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya 1 tane, 1 tane fabrika söyle.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, Sayın Kılıçdaroğlu bir şey söyledi -Çankırı’dan örnek vereceğim- “Çankırı’da fabrika mı açtınız?” dedi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 1 tane, 1 tane...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Cumhurbaşkanımızın 2015 yılında kurdelesini kestiği...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 1 tane fabrika...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...550 milyon dolarlık...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, 1 tane fabrika...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Türk-Japon ortaklığıyla açılan ve şu anda 2 bin kişinin çalıştığı Sumitomo Fabrikası Çankırı’da açılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Türkiye’de, Çankırı Kurşunlu’da 1 milyon metrekare kapalı alana sahip olan...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen, 1 milyon metrekare kapalı alan duydun mu hiç?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Avrupa’nın en büyük seramik ve granit fabrikası Çankırı Kurşunlu’da AK PARTİ döneminde açılmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yüzlerce fabrika AK PARTİ döneminde açılmıştır.

Bu kadar hakikati bile görmezden gelen bir anlayışı milletimizin mahşerî vicdanına havale ediyorum; bu kadar “Güneş yoktur.” demek ancak bu şekilde izah edilebilir. Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin artık maddi gerçekliği, varlığı bile inkâr eden bir konuma gelmesi nasıl bir şaşkınlık içerisinde olduğunu gözler önüne sermektedir.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu fırsatı verdiğiniz için teşekkürlerimi arz ediyorum Sayın Grup Başkan Vekilim, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli Grup Başkan Vekilleri...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, bir dakika...

BAŞKAN – Siz de kayda geçirin.

Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum:

Şimdi hezeyan geçirmeye gerek yok ki. Niye bağırıyorsun? Gerçeği söylersin, dersin ki... Bak, benim sesim.

Vallahi bütün herkes ayağa kalktı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama sesim duyulsun diye, mikrofon kapalı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Olur mu? Bak, benimki duyuluyor.

Ben diyorum ki: Oradan, benim duyabileceğim kadarıyla devletin yaptığı 1 fabrika söylesene.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Olur, bak söylüyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, 1 fabrika söylesene...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 1 tane mi?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, 1 fabrika söyle devletin yaptığı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çankırı’dan...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı diyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Devlet de özel sektör de...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya,1 fabrika söyle!

Bağırma, Allah aşkına bağırma!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bütün fabrikalarımız...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı 1 fabrika söyle.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...milletin hizmetinde.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı 1 fabrika söyle...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çankırı’da 550 milyon dolarlık...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, yazıklar olsun...

BAŞKAN – Evet, Sayın Grup Başkan Vekilleri, teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 1 fabrika, 1 fabrika... Devletin yaptığı bir fabrika...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, çok önemli bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Siz de kayıtlara geçirin efendim, aradan.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Sumitomo Lastik Fabrikası...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı tek bir fabrika..

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Çankırı’da birçok akü fabrikası...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı tek bir fabrika...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Çankırı’dan bir tane daha örnek vereyim...

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...

Sayın Grup Başkan Vekilleri...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Çankırı’da teknokentle ilgili şu anda 6.600 kişinin çalışacağı...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, bunların hiçbiri doğru değil.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...Çankırı Karatekin Üniversitesinin inşaatına devam ediliyor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı 1 fabrika, 1 tane fabrika?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Var, var; ÇAYKUR Fındıklı Fabrikası var.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şu anda Spor Bakanı değilsin. Otur!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var ya? Rize’de 4 tane fabrika yaptık. Hazan Çay Fabrikası, Fındıklı Çay Fabrikası...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bütün illerimizde teknokentler, devletin yaptığı fabrikalar... Sonuç itibarıyla şu anda İHA’sıyla, SİHA’sıyla, TİHA’sıyla, MİLGEM’iyle, Cirit Füzesi’yle bütünüyle bunlar Makine Kimya Endüstrisi Kurumunun içerisinde bulunan muazzam bir...

Sonuç itibarıyla, hakikati lütfen, kabul edin. (AK PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar rica ediyorum lütfen.

Değerli arkadaşlar, lütfen rica ediyorum.

Evet, buyurun Sayın Türkkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir fabrika söyleyebilir misiniz devletin yaptığı, 1 tek?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bölgemizden söyledim işte. Bak, sor Fındıklı Belediye Başkanı’na sor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 1 tek.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sümer Çay Fabrikası, Hazan Çay Fabrikası. Gel, beraber gezelim. Gel, beraber gezelim, gel! (AK PARTİ, CHP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Devletin yaptığı 1 fabrika? Hep sattınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tamam, devlet yaptı işte ÇAYKUR’u; yazın kapasiteyi 10 binden 11 bine çıkardı, ya!

Gel, beraber gezelim. Gel, götüreyim beraber!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sattınız ÇAYKUR’u be! ÇAYKUR bitti.

BAŞKAN – Arkadaşlar müsaade eder misiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gel beraber gezelim.

Mehmet Bekaroğlu’na sor, Mehmet Bekaroğlu’na. Fındıklı Sümer Çay Fabrikası. Ya, fabrika ismi istemiyor musun? Söyledik işte. Ben, seçim bölgemden söyledim.

BAŞKAN – Sayın Bak, rica ediyorum.

Sayın Bak, lütfen müsaade eder misiniz?

Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

Sayın Türkkan, buyurun.

Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Akbaşoğlu konuşuyorken çok bağırınca yalanların kaybolacağını zannediyor, kaybolmuyor. Lisede matematiğiniz kaçtı Sayın Akbaşoğlu, lisedeyken kaç alıyordunuz matematikten?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var ya?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bir şey söyleyeceğim: 1 milyon metrekare kapalı alandan bahsediyorsunuz, 1 milyon metrekare kapalı alan, fabrika; böyle bir fabrika Türkiye’de var mı? Avrupa’da var mı arkadaş ya? Ya, yalanın da bir sınırı var. (CHP sıralarından alkışlar) 1 milyon metrekare kapalı alan... Allah Allah, ya! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açıkça, bakın...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hangisi fabrika?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Pardon, pardon, bir dakika. Lütfen, arkadaşlar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Fındıklı Sümer Çay Fabrikası...

Tamam, tamam; ben gezdireceğim onları.

BAŞKAN – Sayın Bak, bakın, Grup Başkan Vekili konuşuyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, sakince konuşuyorum, sakince. Arkadaşlar, siz susarsanız sakince konuşacağım ama…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Başkanım, mikrofonu açsınlar. Mikrofon kapalı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açalım, buyurun, lütfen. “Açın.” diyorlar da.

BAŞKAN – Hayır canım, onların demesiyle mi…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Mikrofondan duymak istiyoruz.” diyorlar, “Halk da duysun.” diyorlar da... Halkın huzurundayız.

Sayın Grup Başkan Vekilim, sizi de -zatıalinizi de- özellikle Engin Özkoç Bey’i de beraber -yarın çalışıyoruz ama arzu ederseniz cuma günü- hemen buradan bir saatimizi alır… Sizi Çankırı Kurşunlu’da -bir saat, buradan bir saat- 1 milyon metrekare…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Adı ne ya?

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Adı ne, adı?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Söğüt Seramike ait seramik ve granit fabrikası, Avrupa’nın seramik ve granit alanında en büyük fabrikası…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Özel sektör.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, çok teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar, sizi davet ediyorum, beraberce gezelim.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, siz bu müzakerelerin bitmesini istemiyorsunuz galiba.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonunun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2981) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 234) (Devam)

BAŞKAN – Evet, 3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İhracat rekorları kırıyor, 700 insan oradan evine ekmek götürüyor Allah’a çok şükür. 1 milyon metrekare kapalı alana sahip ve benim de… Sonuç itibarıyla şunu söyleyeyim: Sayın…

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rize’ye gel. 5 tane fabrika.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Özel sektör, Osman, özel...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, ÇAYKUR devlet ya! Ağabey, ÇAYKUR devlet ya!

BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri…

Sayın Bak, lütfen, rica ediyorum ya!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Geliriz de o özel fabrika.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rize’ye gel, Rize’ye.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çankırı’ya geliyor musunuz? Çankırı’ya, Kurşunlu’ya geliyor musunuz? Sizin, Sayın Kılıçdaroğlu’nun inkâr ettiği barajı da göstereyim. “Kızlaryolu Barajı yok.” diyordu ya Sayın Kılıçdaroğlu, gelin, oraları gezdireyim ben size, ev sahipliği yapayım, beraberce…

BAŞKAN – Ya, rica ediyorum, Allah rızası için yapmayın lütfen.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hep beraber gidelim, Sayın Kılıçdaroğlu’nun inkâr ettiği Kızlaryolu Barajını size göstereyim.

BAŞKAN – Bakın, müsaade ederseniz 3’üncü madde üzerinde konuşmacı hatibi davet edeceğim.

Evet, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Engin Başkan, Rize’ye gel. 500 ton kapasiteli 2 tane… Gel, gel…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Osman Bey devam ediyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibi davet ettim, lütfen.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gel, gezdireceğim seni, gelin ya! ÇAYKUR diyorum sana ya!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Onlar gecekondu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Toğrul.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Salih Bey…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Başkanım, konuşmalar devam edince…

BAŞKAN – Sayın Akar, rica ediyorum… Haydar Bey, lütfen…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, lütfen ya… Salih Bey’e izah etmeye çalışıyorum, anlatmaya çalışıyorum.

BAŞKAN – Sayın Mevkidaşım, lütfen…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Size yardımcı olmaya çalışıyorum.

BAŞKAN - Sayın Toğrul, buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sizleri, Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

İşin doğrusu, tabii, uluslararası sözleşmeler üzerine söz aldım ama uluslararası sözleşmeden ziyade ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ve buna bağlı olarak yaşanan sorunlar üzerine konuşmamı sürdüreceğim. Türkiye halkları, günümüzde derinleşmiş bir ekonomik kriz ve çöküş hâlinde olan bir ekonomik sistem içerisinde yaşıyorlar. Saraya ve saraya yakın yandaşa göre ekonomi tıkırında ama halka göre ekonomi batık durumda. Kapanan şirket sayısı artıyor, batık krediler nedeniyle iflaslar artıyor, icra dosyalarının sayısı artıyor, takibe düşen kredi miktarı artıyor; esnaf iflasın eşiğinde, çiftçiler tarlasını ekemiyor, KOBİ’ler borç batağında; enflasyon, işsizlik, döviz kuru, cari açık ve yoksulluk tarihî rekor kırmış, saraya göre ekonomi nasıl tıkırında, gerçekten biz anlamış değiliz.

İktidar olarak rakamlarla oynayarak ekonominin iyi gittiğini söylüyorsunuz ama biz size söyleyelim, ekonomi iyi gitmiyor. Rakamlarla oynayarak enflasyonun yüzde 14-15 olduğuna inanmamızı istiyorsunuz fakat biz biliyoruz ki memlekette gerçek, reel enflasyon yüzde 30’un üzerinde; her şey ateş pahası. Rakamlarla oynuyorsunuz ve işsizliğin yüzde 12 civarında olduğunu söylüyorsunuz ama gerçek işsizlik yüzde 30 civarında. Türkiye, yüksek enflasyon ve faizle dünyada ilk 5 ülke arasına girmiş durumda. Bu, vahim bir durumdur. Bütçe açığı 172,7 milyar TL’ye, cari açık 40 milyar dolara yakın ve millî gelirin yüzde 5,6’sı… Yüzde 5 kritik eşik, dünyanın her yerinde bu rakam ülkenin krizde olduğunu söylüyor, bizde bu rakam 5,6 ama buna rağmen “Ülkede ekonomik kriz yok.” diyorsunuz.

Sayın vekiller, peki, pandemi dönemiyle birlikte ekonomi ne oldu? Kötü durumda olan ekonomi daha da katmerleşerek kötüleşti. Gerek iktidarın yanlış politikaları gerekse de pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik krizden dolayı dar gelirliler daha da yoksullaştı, vatandaş işini kaybetti. Birçok iktidar yurttaşlarını pahalılık karşısında korumaya yönelik tedbirler alırken AKP iktidarı sadece borç vererek yoksulluğu derinleştirdi, iktidar, yurttaşı desteklemek yerine onları borçlandırdı. Pandemi sürecinde bütün hükûmetler ikilemle yüz yüze kaldı, ekonomi mi, insan mı; ekonomi mi, halk sağlığı mı? Türkiye'de ise bu ikilem böyle kurulmadı,
“Kâr mı, rant mı, sermaye mi?” diye bakıldı meseleye. Çok net olarak, işbaşındaki rejim “Rant, kâr ve sermaye” dediği için sorunlar katmerleşti. Zaten 2020 yılında vatandaş zor bir yıl geçirdi, 2020 yılında vatandaşlarımız ekonomik olarak büyük bir yara aldı. Sadece elektrik ve doğal gaz konusunda bile 2020 yılının ilk on ayında 3 milyon kişinin elektrik ve doğal gaz aboneliği kesilmiş durumda. Normalde böyle şartlarda iktidarlar ne yapar? Vatandaşlarına umut verir, vatandaşlarına gelir güvencesi verir, onlara iş-aş müjdesi verir ama yeni yılın ilk saatlerinde vatandaşlarımız iktidardan ne duydu? Tek bir şey duydular: Zam, zam, zam… Pandemiyle birlikte gıda ürünlerine yapılan fahiş zamlar yoksulluğu derinleştirdi, insanlar zaruri ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz noktaya geldiler, bu dönemde meyve sebze, yağ ve bakliyat gibi birçok temel gıda maddesinde fahiş fiyatlar söz konusu oldu.

Bakın, İstanbul’da 402 mahalle bakkalıyla yapılan bir araştırmaya göre, salgın sonrası veresiye yazdıranların sayısı yüzde 32,2; veresiye defterindeki borç miktarı yüzde 54,8 arttı. En çok veresiye yazdırılan ürünler nedir biliyor musunuz? Ekmek ve yumurta değerli arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, geldiğimiz noktada yurttaş için bıçak kemiğe dayanmış durumda. İktidar, pandeminin birinci dalgasında iş yerlerini kapattı, işçiler ekmeksiz, aşsız şekilde evlerine gönderildi; esnafın iş yerlerini güvencesiz olarak kapattı, esnafı iflasa sürükledi, daha önce ciddi anlamda sorunları bulunan esnafın, pandemi süreciyle birlikte sorunları daha da derinleşti, “pandemiyle mücadele” adı altında esnaf cezalandırıldı. İktidar hep bir ağızdan “Türkiye tırmanışta. Türkiye uçuyor.” diyor ama esnaf battıkça batıyor.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: “Bazı dostlar bize geldi ‘Dükkânlar kapanıyor.’ dedi, işte rakamlar ortada.” Ama gerçek rakamlar nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Sadece 2019 ve 2020 yılında 214 bin küçük esnaf dükkânlarının kepenklerini kapattı. Türkiye’de yaklaşık 6 milyon sokak esnafı var ama bu insanları dikkate alan tek bir yetkili olmadı. Esnaf bu dönem “Dışarı çıkarsak coronadan, evde kalırsak da açlıktan öleceğiz.” diye feryatta bulundu.

Sadece 2019’da 3.406 kişi intihar etti değerli arkadaşlar. Öte yandan sadece 2021 yılı Ocak ayı içerisinde işsizlik, geçim sıkıntısı gibi ekonomik nedenlerle 9 yurttaş intihar girişiminde bulundu, 5 yurttaş hayatını kaybetti. Yine 1-13 Şubat 2021 tarihleri arasında ise 9 yurttaş intihar girişiminde bulundu, 7 yurttaş hayatını kaybetti.

Değerli arkadaşlar, küçük esnaf açısından durum bu ama son olarak da bugün, işçinin yaşadığı ciddi bir sorundan bahsetmek istiyorum: “Kod 29” diye bir garabet çıkarıldı. Son günlerde özellikle işverenler tarafından kod 29 gerekçesiyle birçok insanın, işçinin işine son veriliyor. Kod 29 gerekçesiyle çıkarılan işçi başka bir yerde de çalışamıyor değerli arkadaşlar çünkü yüz kızartıcı suç olarak tarif ediliyor ve insanlar işinden ediliyor.

Peki, gerçekte insanlar, işçiler niye işinden çıkarılıyor biliyor musunuz? Sendikal çalışma yaptıkları için, örgütlendikleri için patronlar tarafından kod 29 gerekçesiyle işlerinden çıkarılıyor, değerli arkadaşlar. Bakın, Sosyal Güvenlik Kurumunun işten ayrılış kodları arasında yer alan kod 29, işveren tarafından, işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle fesih anlamına geliyor. İşverenin çalışanı kod 29’la işten çıkarabilmesi için işçinin, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin II’nci bendi kapsamında belirtilen fiillerden birini işlemesi gerekiyor. Pandemi başlarında İş Yasası’na eklenen geçici bir maddeyle sözde yasaklanan işten atma, 25/II maddesiyle yani kod 29 olarak bilinen… Bu madde kapsam dışı bırakıldığı için insanlar bugün işlerinden oluyor. Kod 29’la patronlar işçileri tazminatsız işten alıyor.

Değerli arkadaşlar, son olarak kod 29 gerekçesiyle Antep’te bugün, işinden atılan işçilerin durumunu anlatmak istiyorum. Türkiye genelinde olduğu gibi, vekili olduğum Gaziantep’te de ahlaksız davranış anlamına gelen kod 29 maddesi nedeniyle işten çıkarmalar giderek artıyor. Toplam 630 işçinin çalıştığı Yasin Kaplan Halı Fabrikasında kod 29 gerekçesiyle son bir hafta on gün içerisinde 17 işçinin işine son verildi. Daha önce de aynı şey Güven Boyada yaşandı, benzer şekilde işçilerin işine son verildi. Kod 29’la işten atılan işçiler sanki alınlarına bir kara leke sürülmüş gibi başka yerlerde de iş bulamıyorlar. İşverenler, her ne kadar, işçinin ahlak ve iyi niyet durumunu sorgulayarak kod 29’la işçilerin işine son veriyorlarsa da gerçeğin böyle olmadığını herkes biliyor. Yasin Kaplan Halı Fabrikasında çalışan ve işten atılan 17 işçinin suçunun, daha önce işten atılan 2 arkadaşının haksız yere, tazminatsız işlerinden atılmasına tepki göstermek, açıklanan düşük zam oranına itiraz edip insanca yaşamaya yetecek bir zam talep etmek ve bunlar için fabrika yönetimiyle toplantı yaparak taleplerini ve şikâyetlerini dile getirmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Ve en önemlisi, bu işten çıkarılmaların asıl nedeni ise sendikalaşmadır değerli arkadaşlar.

Kısaca, bu sürece ilişkin gerekli tedbirler alınmazsa kod 29 yasal ihtiyacın ötesine geçerek işçi kıyımının silahı hâline gelecektir, bunu belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir. İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası “Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca, teklifin açık oylamasını 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum. Belirtilen gündeki birleşimde, gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında teklifin tümünün açık oylaması yapılacaktır.

2’nci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşması ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşması ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1796) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 120) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 120 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Söz talebi yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SOMALİ FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KALKINMA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI VE ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

 

MADDE 1- (1) 26 Nisan 2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Somali Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşması” ve Anlaşmada değişiklik yapılmasına dair “Notalar”ın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Evet, madde üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş.

Beş dakika da şahsı adına, toplam süreniz on beş dakika. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konuşmamda kamu çalışanlarının yani devlet memurlarının sorunlarını bir kez daha dillendirmek istiyorum. Türkiye’nin önde gelen memur konfederasyonlarından olan TÜRKİYE KAMU-SEN geçtiğimiz haftalar içerisinde Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı gerçekleştirmiştir. Söz konusu toplantı sonrasında yayınlanan bildiride Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Hükûmetimizden bazı talepleri var. Bu talepleri burada ifade etmeye gayret edeceğim. Devletimizin olmazsa olmazı kamu çalışanlarımız ekonomik ve sosyal yönden oldukça büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Özellikle son bir yıldır yaşanan pandemi süreci toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi, kamu çalışanlarımızda da büyük sıkıntılara sebep olmuştur.

TÜRKİYE KAMU-SEN Yüksek İstişare Kurulu madde madde şu taleplerde bulunuyor: “Covid-19 salgını tüm hızıyla sürerken salgına karşı insanüstü mücadele veren, başta sağlık çalışanları olmak üzere kamu çalışanları maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Ekonomik gerçekler dikkate alındığında memur maaşlarına ilave zam yapılmak zorundadır. Hâlihazırda açıklanan resmî enflasyonun yüzde 14’leri aştığı 2020 yılında memur maaşları enflasyon farkı dâhil yalnızca yüzde 9,8 oranında artmıştır. Yaşadığımız pandeminin de etkisiyle gıda fiyatlarındaki artış yüzde 21’leri aşmıştır. Aylığın zorunlu harcamaları aynı oranda yükselmiştir. Buna bağlı olarak kamu çalışanlarının ve emeklilerin alım gücü son bir yılda yüzde 11 düşmüştür. Merkez Bankasının faizleri artırması önümüzdeki dönemde enflasyonun daha da yükseleceğinin işaretidir. Kaldı ki bu dönemde memur maaşları altın, gümüş, döviz, gayrimenkul gibi tüm yatırım araçları karşısında yüzde 50’ye varan oranlarda değer kaybetmiştir. Hâl böyle iken yetkili olduğu hâlde etkisini ortaya koyamayan, sözde yetkili sendikalar ve konfederasyonların basiretsizliği nedeniyle 2021 yılında memur maaşlarına yalnızca yüzde 3+3 zam yapılması kararlaştırılmıştır. Bütün bu gerçekler ışığında, 2021 yılı için memur ve emeklilere reva görülen bu zammın hiçbir mesnet ve karşılığı bulunmamaktadır. Gerek ekonomik gerçekler gerekse resmî tahminler göz önünde bulundurulduğunda, 2021 yılı için memur ve emeklilere yapılması kararlaştırılan yüzde 3+3 zammın güncellenmesi ve geçmiş dönem kayıplarını da karşılayacak şekilde tatminkâr bir maaş artışı yapılması zorunludur. Kamudaki her türlü ayrımcılığa son verilmesini istiyoruz.” diyor sendika bu maddede de. “Covid-19 salgını esnasında ayrım yapmaksızın bütün kamu görevlilerimizin yaptığı fedakârlıklar bir kere daha görülmüşken çalışanlarımızı sendikal aidiyetler üzerinden ayrışma, bölünme ve baskı ortamına sürükleyen anlayışı kabul etmiyoruz. Kamudaki her türlü ayrımcılığın bir an önce sonlandırılmasını talep ediyoruz. Evrensel sendikacılığa uygun, uluslararası sözleşmelerde tanınan hakları içeren adil, demokratik ve çağdaş bir sendika ve toplu sözleşme kanunu istiyoruz. Vergi adaletsizliğinin çözülmesi, 3600 ek gösterge uygulamasının tüm memurları kapsayacak şekilde genişletilerek hayata geçirilmesi, bütün ek ödemelerin emekli maaşı hesabına esas alınması, kamuda liyakatin geçerli olması, mülakat uygulamasına son verilmesi, bütün güvencesiz, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi olmazsa olmaz taleplerimizdir.”

Değerli milletvekilleri, yine aynı bildiride, devamla şunlar söyleniyor: “Vergi adaletsizliği son bulmalıdır. Bugün, kamu görevlilerinin en büyük sorunlarının başında ülkedeki vergi sisteminin adaletsizliği gelmektedir. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin kaynağı da vergi sistemindeki bu adaletsizliklerdir.” Ücretli kesimden alınan gelir vergisi oranlarının kısa sürede yüzde 20 ve yüzde 27’lik dilimlere yükselmesi nedeniyle kamu görevlilerinin maaşları yıl içinde düşmekte, alınan maaş zamları artan vergi yüküne gitmektedir. Bu nedenle, TÜRKİYE KAMU-SEN Yüksek İstişare Kurulu, gelir vergisine ilişkin mevzuatta çalışanlar lehine bir düzenleme yapılmasını ve kamu görevlilerinin ödediği gelir vergisi oranının yüzde 15’e sabitlenmesini talep etmektedirler.

“3600 ek gösterge konusu, bütün memurları kapsayacak şekilde genişletilerek sonuca bağlanmalıdır.” talebi de bu taleplerin içindedir. “Sayın Cumhurbaşkanı tarafından verilen söze paralel olarak öğretmen, din görevlisi, hemşire ve polislerle birlikte şube müdürleri, müdürler, müdür yardımcıları, şefler, merkez taşra ayrımına tabi tutulanlar ile kurum içi yükselme sınavıyla gelen uzmanlar, idareci konumundaki kamu görevlileri, denetmenler, avukatlar ek gösterge uygulamasından hiç faydalanamayan mübaşirden teknisyen yardımcına, şoförden hizmetlisine, yardımcı hizmetli sınıfına kadar olan personel gibi bütün kamu görevlilerinin ek gösterge rakamlarının yeniden ve adaletli bir şekilde düzenlenmesi elzemdir. Bütün ek ödemeler emekliliğe sayılmalıdır. Kamu görevlilerinin çalışırken elde ettiği ücret ile emekli olduğu zaman alacağı maaş arasındaki uçurumu kapatmak, özellikle emekli kamu görevlilerini yoksulluk sınırında yaşamaktan kurtarmak amacıyla memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, sosyal denge sözleşmesi gibi tüm ödemelerin emeklilik keseneğine dâhil edilmesi, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, bu yolla her çalışanın eline geçen ücretle orantılı emekli maaşı almasının sağlanması gerekmektedir.” deniliyor.

Yine, bildiride devamla deniliyor ki: “Görevde yükselme ve atamalarda tarafsızlık ve liyakat esas alınmalıdır. Kamu görevlilerinin atanmalarında, görevde yükselmelerinde, tayin ve terfilerinde tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmemesi, idareci kadrolarına hak eden liyakatli kamu görevlilerinin getirilmesi, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gerekliliktir.” Bildirinin devamında “Kamu görevlileri arasında kadrolaşmanın, adam kayırmanın, haksızlığın, hukuksuzluğun son bulmasının, kamu kurum ve kuruluşlarının idarecilerinin tarafsızlığının sağlanmasının, adil bir sınav ve atama sistemiyle çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmelidir.” deniliyor.

Bu kapsamda, özellikle, yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı, adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalı, kamuya personel alımlarında mutlak surette yazılı sınava itibar edilmeli, taraflı değerlendirmelere açık sözlü sınav uygulamalarından bir an önce vazgeçilmelidir. Sözleşmeli personel istihdamına son verilmeli, tüm sözleşmeli personel kadroya geçirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, “Kamuda iş güvencesini zayıflatan, her türlü baskı ve istismara açık bir yapı arz eden, ‘4/B’li’, ‘4/C’den 4/B’ye geçen sözleşmeli’, ‘geçici, vekil’, ‘idari hizmetli sözleşmeli’ gibi adlar altında güvencesiz istihdam modelinin kaldırılarak personelin memur kadrolarına geçirilmesi sağlanmalı, kamu kuruluşlarında memur işi yapan işçiler de aynı çerçevede kadroya geçirilerek kamu istihdam yapısı güvenceli bir şekilde düzenlenmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfı personelinin beklentileri mutlaka karşılanmalıdır. Kamuda liyakat ilkesinin bir gereği olarak yardımcı hizmetler sınıfı da dâhil personel bir defaya mahsus olmak üzere genel idare hizmetleri sınıfına geçirilmeli, bu yolla kamu görevlilerimiz arasında oluşan adaletsizlikler giderilmeli, herkesin eğitim seviyesinin gerektirdiği kadro derecesine yükselmesi sağlanmalıdır. Kamu görevlilerinin acil çözüm bekleyen sorunlarının, hazırlanacak bir memur paketi içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşarak çözüme kavuşturulmasını istiyoruz.” diyorlar. TÜRKİYE KAMU-SEN Yüksek İstişare Kurulu “Yukarıdaki sıraladığımız taleplerimizle birlikte, kamu görevlilerimizin bayram ikramiyesi, sosyal yardımların emeklilere ödenmesi, aile bütünlüğünün korunması, kadın istihdamının geliştirilmesi, kreş ve gündüz bakımevleri açılması, zorunlu rotasyon, sicil ve disiplin uygulamaları, görevde yükselme, atama ve yer değiştirme gibi personelin ekonomik durumunu, verimliliğini ve etkinliğini doğrudan etkileyen konulardaki sorunların sürüncemede bırakılmamasını istiyoruz ve bu sorunların çözülmesi için mutlaka bir memur paketinin hazırlanmasında ısrarcıyız." diyorlar. “Hazırlanacak memur paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşarak sayıları 3 milyonu aşmış olan kamu görevlilerimizin beklentilerinin bir an önce karşılanması sağlanmalıdır.” denilerek sözler bitiriliyor.

Değerli milletvekilleri, bu açıklama gerçekten çok önemli. TÜRKİYE KAMU-SEN, Türk memur hareketinin millî ve gerçekçi bir sendikasıdır; hak, hukuk ve adalet noktasında Türkiye sevdalılarının oluşturduğu bir kuruluştur. Bu kuruluşun bu talepleri asla kulak ardı edilmemelidir ama bu kuruluş diyor ki burada: “Kamu kurumlarında hâlâ ayrımcılık var, adaletsizlik var, hukuksuzluk var, liyakat hâlâ geçerli değil, geçer akçe değil.” Bunları artık on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarında sonlandırmamız lazım. Yeter artık! Artık sözlü sınavlar kaldırılmalı, artık yükselme sınavlarına yeni bir yöntem geliştirilmeli -burada ifade ediliyor- artık kamu düzeninde huzur sağlanmalı ve diyoruz ki: “Siyasi iktidar bu taleplere sessiz kalmamalı.”

Bilindiği gibi, 2021 yılı için memurlara yüzde 3+3 artış öngörülmüştü. İlk altı ay için öngörülen yüzde 3’lük zammın yarıdan fazlası ocak ayında erimiştir. Ocak ayı enflasyonu yüzde 1,63 oranında gerçekleşmiştir. Aslında, memurlarımız sadece hakkı olanı istiyor, millî gelirden payına düşeni istiyor; sözün özü adalet istiyor. Kamuda ayrımcılık sonlansın, atamalara liyakat gelsin ve tekrar ediyorum, on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarında bu talepler bugüne kadar karşılanmadı, artık karşılansın isteniyor çünkü şöyle deniliyor: “Devlette adalet olmazsa, kamuda liyakat olmazsa, kamu çalışanları arasında huzur olmazsa; devletin kurumları, devletin memurları Türk milletine sağlıklı, nitelikli, gerçekçi hizmet veremez. Huzurun olmadığı yerden sağlıklı hizmet çıkmaz. O bakımdan, inşallah bu talepler karşılanır ve yine buradan ifade etmeliyim ki başta memur emeklileri olmak üzere SGK ve BAĞ-KUR emeklilerinin de emeklilik sisteminde adaletli bir noktaya getirilmesi, hâlen asgari ücret altında maaşı olan tüm emeklilerimizin emekli maaşlarının asgari ücret seviyesine artırılarak yeni bir düzenleme yapılmasını buradan talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına, 1’inci madde üzerinde Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Çakırözer, süreniz beş dakikadır; ek süre vermiyorum, bilginize.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum

Ülkemizde ekonominin beceriksiz ellerde, yönetilemez noktaya getirilmesi nedeniyle yurttaşlarımız zor günler geçirmekte. Size bugün Eskişehir’den örnekler vereceğim. Pandemide bir yılı geride bırakmak üzereyiz. Esnaf kan ağlıyor. 3 üniversitemiz kapalı, 100 bin öğrenci gelmediği için ticaret durmuş durumda. Sadece Bağlar’da yüzlerce öğrenci “apart”ı kapalı durumda.

Bir de pandemi yasakları var. Emek Mahallemizden, esnaf lokantalarından geliyorum. Köfteci Yaşar’ın, Konyalım Pidenin, Emek Simitçisinin, Dönerci İsmail Usta’nın derdini anlatacağım. Lokantalara müşteri yasak, cirolar yüzde 80 düşmüş durumda. Doğal gaz, elektrik, su faturaları; kiralar ödenemiyor. Arabasını, evini satmak zorunda kalmış durumda; evine ekmek götüremiyor esnaf. “Destek verdik.” diyorsunuz, bu destekler Emek Mahallesi’ne uğramamış. Köfteci Yaşar mesela, dört masasına müşteri alamadığı için sadece paket servisi veriyor; kendi pişiriyor, kendi kuryelik yapıyor; günde 100 lirayla dükkân kapatıyor. Bu 100 lirayla evini mi geçindirsin; kirasını, faturasını mı ödesin; hangisini yapsın?

Bir yanda Köfteci Yaşar’ın dört masasını yasaklıyorsunuz virüs bulaşır diye; diğer yanda lebalep parti kongreleri, kayak merkezleri ağzına kadar dolu. Vatandaş cenazesinde acısını sadece 10 kişiyle paylaşabiliyor ama protokol cenazelerinde ne sınır var ne de mesafe. Ayıptır, günahtır; bir an önce bu lokantaların, HES kodu ve hijyen kurallarına göre hizmete açılması şarttır.

Sadece Eskişehir’de son bir yılda 178 lokanta, 150 kahvehane, 117 berber, 54 tuhafiyeci esnafı kepenk kapatmak zorunda kalmış; tam 550 bakkal, 74 servisçi işini devretmek zorunda kalmış. Böyle, Eskişehir gibi 81 tane il var değerli arkadaşlar. Bu esnafımızın yanında olmamız lazım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin en yaşanabilir illeri arasında bulunan Eskişehir’imizde bile evlatlarımızın eğitime erişimini sağlayabilmiş değiliz. EBA’ya erişemeyen öğrenci sayısı 11 bini bulmuş. Ankara’dan 11 bin tablet istenmiş, sadece 2 bin tane gönderilmiş, gerisi yok; bu hepimizin ama hepimizin ayıbıdır.

Değerli arkadaşlarım, neye baksak elimizde kalıyor. Milletvekili arkadaşımız gitti, gördü; 5 bin nüfuslu Güllük Mahallemizde haftada 300 haneye icra gönderiliyor.

Emeklilerimize, bu ülkenin kalkınmasına on yıllarca çalışıp katkı sağlayan emeklilerimize şu salgında hak ettikleri refahı veremiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarlı talepleriyle getirilen 2 bayram ikramiyesi bile yıllardır hâlâ bin lira, enflasyon oranında dahi artmıyor. Emeklilerimiz muayene katkı payları altında da ezilmekte. Neden böyle? Çünkü millî zenginliğimiz üç-beş müteahhide peşkeş çekilmekte, sarayın hesapsız harcamalarına gitmekte, kaynaklarımız işte böyle tükenmekte. İktidar üç-beş yandaş müteahhidin derdiyle dertlenirken Eskişehir’de başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere belediyelerimiz hemşehrilerimiz için seferber, hem de gelirlerindeki yüzde 80-85’lik düşüşe rağmen. Sadece Büyükşehir Belediyemiz 181.821 hemşehrimize erzak, gıda ve benzeri ayni yardımda bulunmuş durumda. Bağış hesaplarına el koyduğunuz belediye aşevlerimiz binlerce Eskişehirliye her gün sıcak yemek dağıtıyor. Tepebaşı Belediyemiz, Odunpazarı Belediyemiz esnafımıza kol kanat geriyor. Saray yönetimi üç-beş yandaş müteahhitin işlettiği hazine garantili havaalanlarının milyarlık kiralarını ertelerken onların dönüp bakmadığı küçük esnafın yardımına Büyükşehir Belediyemiz koşuyor. Tam 347 işyerinden pandemi süresince kira alınmazken 308 işyerinin de kira bedeli ertelenmiş durumda. Cumhuriyet Halk Partili Millet İttifakı’nın belediyeleri bu dönem verdikleri hizmetlerle halkımızın en önemli güvencesi, hepimizin gururu olmuş durumda.

Yeri gelmişken sizlere bu pandemi ortamında en fazla destek vermemiz gereken çiftçilerimizi anlatmak isterim. Bir tarafta gübre, mazot, elektrik faturalarının yükü, diğer yanda ürünün para etmiyor olması. Mahmudiye’de soğan depolarda çürüyor. Alpu’nun, Çiftelerin, Seyitgazi’nin çiftçisinden buğdayı ucuza alan devlet, şimdi ithal buğdaya dünyanın parasını döküyor.

Değerli arkadaşlarım, Mihalıççık’ta, Diközü köyünde 15 traktörden 8’ine haciz gelmiş, 22 bin liralık borç 150 bin lira olmuş. Dönüm başına 15 lira, her çiftçiye en az 2 bin lira DSİ “sorma, ver faturası” göndermiş. Böyle sorumsuzluk, böyle vurdumduymazlık, böyle devlet yönetimi olmaz.

Değerli arkadaşlarım, nereye baksak -dediğim gibi- elimizde kalıyor ama umudumuz vardır, umut Millet İttifakı’ndadır, umut Cumhuriyet Halk Partisindedir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı, İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

3’üncü sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Su Kaynakları Bakanlığı Arasında Su Alanında Mutabakat Zaptı ve Mutabakat Zaptında Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Su Kaynakları Bakanlığı Arasında Su Alanında Mutabakat Zaptı ve Mutabakat Zaptında Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1542) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 54) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 54 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI İLE IRAK CUMHURİYETİ SU KAYNAKLARI BAKANLIĞI ARASINDA SU ALANINDA MUTABAKAT ZAPTI VE MUTABAKAT ZAPTINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 25 Aralık 2014 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Irak Cumhuriyeti Su Kaynakları Bakanlığı Arasında Su Alanında Mutabakat Zaptı” ve Mutabakat Zaptında değişiklik yapılmasına dair “Notalar”ın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Olcay Kılavuz’un.

Buyurun Sayın Kılavuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OLCAY KILAVUZ (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milleti; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türkiye ve Irak arasında su alanında imzalanan mutabakat zaptına dair kanun teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Türkiye Cumhuriyeti ve Irak Cumhuriyeti yüz yıla yakın süre zarfında iyi ilişkiler geliştirmiş iki dost ve kardeş ülkedir. İki ülkenin sınır birlikteliğinin yanı sıra ortak tarihî geçmiş ve sosyal dokuya sahip olması, dostane ilişkilerin yürütülmesi ve karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi açısından doğal bir ortam yaratmakla birlikte ekonomik, kültürel, sosyal, siyasi ve askerî alanlarda iş birliği yapılmasını zaruri kılmaktadır. Bu ikili ilişkiler, Türkiye ve Irak’ın bölgede söz sahibi olması, mevcut sorunların karşılıklı güven içerisinde suhulete erdirilmesi ve iki ülkenin refahının artırılması bakımından elzemdir.

Küresel ısınmadan kaynaklı iklim değişiklikleri etkisini gün geçtikçe artırmakta ve hissettirmektedir. Bu etkiyi en aza indirebilmek, gelecek nesillerin sağlığını ve refahını muhafaza etmek ve ülkelerin kalkınmasına katkı sunmak adına su kaynaklarının korunması, iyileştirilmesi ve kullanılmasında sınıraşan sulara ilişkin komşu ülkelerle yapılacak olan iş birliğinin önemi aşikârdır. Bu iş birliği taraflar arasında eşitlik ve karşılıklı fayda temelinde oluşturulmalıdır. Özellikle uluslararası hukukta sınıraşan sulara ilişkin bağlayıcı bir metin ya da teamül olmaması iş birliğini, özel koşullar bağlamında nüfus, ekonomi, sosyal yapı, güvenlik ve suya duyulan ihtiyaç gözetilerek çözümü zorunlu kılmaktadır. Türkiye bu konuda uzun yıllardır izlediği sınıraşan sular politikasında suyun insani boyutunu her zaman ön planda tutmakta, uluslararası hukukun değerlerini gözeterek hakkaniyete yaraşır bir tutum sergilemekte, suyu politik bir silah olarak kullanmamakta, aşağı kıyıdaş ülkelerle iş birliği odaklı bir politika izlemeye ve uygulamaya devam etmektedir.

Türkiye ve Irak arasında 1980 yılında kurulan Ortak Teknik Komiteyle Türkiye, havza sularının tartışılması ve su sorununun çözülmesi hususunda önemli bir adım atmıştır. Günümüzde de Irak’la akdedilen protokoller uyarınca ilişkiler devam etmektedir. Bu noktada hakça, akılcı ve etkin kullanım yaklaşımını benimseyen Türkiye için “iki nehir tek havza” ilkesi vazgeçilmez bir koşuldur. İki nehrin tek bir nehir olarak denize dökülmesi bu konuda haklılığımızın bir yansımasıdır.

Bununla birlikte kişi başına düşen su miktarı ülkemizde 2020 yılı DSİ verilerine göre 1.346 metreküptür, bu oranlar Irak’ta da neredeyse ülkemizle aynıdır. Bu oran, ülkemizin su stresi yaşayan ülkeler arasında olduğunu gösterdiği gibi Irak’la aynı kaderi paylaştığımızın kanıtıdır. Bu sebepten ötürü, su ihtiyacımızın giderilmesi, gıda güvenliğimizin sağlanması, enerji ihtiyacının karşılanması ve GAP alanlarının sulanması bakımından Fırat ve Dicle Nehirleri konusunda ülkemizin çıkarlarının korunmasını da önemli görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ve Irak ortak bir tarihî geçmişe, sosyal, kültürel ve siyasi ilişkilere sahip aynı coğrafyada yer alıp birbirine sınır olan iki ülkedir. Bu nedenden ötürü Türkiye-Irak ilişkilerinin geliştirilip güçlendirilmesi hem iki ülkenin hem de Orta Doğu coğrafyasının istikbali adına oldukça elzemdir. Bölgede huzur ve güven ikliminin oluşması, kan ve gözyaşının dinmesi ikili ilişkilerin geliştirilmesiyle mümkündür. Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması Türkiye'nin Irak politikasının temelini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, özellikle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, iki ülkenin ilişkilerinin sacayaklarından birini oluşturmaktadır. 2020 yılında Türkiye-Irak ikili ticaret hacmi 20 milyar doları aşmış; Irak, 2020 yılında ülkemizin üçüncü en büyük ihracat pazarını teşkil etmiştir. 2001 yılında kurulan Türkiye-Irak İş Konseyi, 20 Haziran 2019 tarihinde açılışı gerçekleştirilen Türkiye-Irak İş Forumu, ekonomik iş birliğinin artırılması hususunda sevindirici. Bununla birlikte, Şubat 2018’de Kuveyt’te düzenlenen Irak Donörler Konferansı’nda 5 milyar dolarla Irak’a en büyük yatırım taahhüdünde bulunan ülke Türkiye olmuştur.

Bunun yanı sıra, Türkiye-Irak ilişkilerinde Türkiye’nin güvenliği bizler için her zaman ön plandadır. Irak topraklarında konuşlanan kahpe ve kalleş PKK/PYD, DEAŞ gibi terör örgütlerinin varlığı Türkiye için tehdit oluşturmakta, Türkiye’de meydana gelen birçok terör olayı bu bölgede bulunan terör unsurları tarafından gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte, özellikle terör örgütü PKK’nın kampları Irak sınırları içerisinde bulunmakta ve hatta Irak şehirlerinde dahi faaliyet göstermektedir. Aynı zamanda FETÖ’nün de Irak’ta Türkiye aleyhine faaliyetler yürütmeye devam ettiği bir gerçektir. Türkiye-Irak ilişkilerinin daha güçlenmesi, Irak Merkezî Hükûmetinin terör örgütleriyle mücadele etmesiyle, topraklarını terör unsurlarından temizlemesiyle ve bu alanda iş birliğini önemsemesiyle mümkün olacaktır.

Türkiye, millî güvenliğini tesis etmek üzere uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları ölçüsünde başta Pençe Harekâtı olmak üzere sınır ötesi operasyonlar gerçekleştirmektedir. Irak Merkezî Hükûmetinin bu operasyonlara gerekli ve yeterli desteği vermesi ilişkilerimizi daha da güçlendirecektir. Özellikle Kandil, Mahmur, Sincar hattının PKK’dan temizlenmesi, kadim Türk yurdu olan Kerkük’te PKK’nın etkinliğinin azaltılması hayati bir öneme sahiptir. (MHP sıralarından alkışlar)

Bugünlerde DEAŞ’ın Irak’ta faaliyetlerini artırdığını görmekteyiz. Bu noktada, PKK gibi DEAŞ’ın Irak topraklarında etkinliğini artırıp her iki ülke için de tehdit oluşturmaması adına Irak Hükûmetinin gerekli önlemleri alması zaruridir. Ayrıca, Suriye örneğinde olduğu gibi “DEAŞ’la mücadele” adı altında PKK terör örgütü ve uzantılarına alan açılmaması, özellikle küresel odaklar tarafından destek verilmesinin önlenmesi hem ülkemiz hem de Irak için oldukça ciddi bir konudur. Bunun yanı sıra PKK’nın, Irak’tan Suriye’ye bir koridor açma isteği hepimizin malumudur. Bu husus da her yönüyle tetkik edilerek Türkiye’nin tarihî hak ve menfaatleri gözetilmelidir. Ayrıca, Türkiye Irak arasında açılması planlanan Ovaköy Sınır Kapısı ile Türkiye’den Basra’ya kadar uzanması planlanan yeni kara yolu ve tren hattı projelerinin de hem Türkiye hem de Irak için tarihî bir önemi haiz olduğunu belirtmek istiyorum. Bu projeler hem ekonomik hem siyasi olarak iki ülke ilişkilerine ciddi katkılar sağlayacağı gibi iki ülke vatandaşlarını birbirine daha fazla yakınlaştıracağı da malumunuzdur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak’ta bulunan Türkmen soydaşlarımız Irak politikamızda merkezî bir rol oynamalıdır. Irak’ın kurucu unsurlarından biri olan Türkmen soydaşlarımızın güvenliklerinin temini, hak ve menfaatlerinin garanti altına alınması Türkiye’nin Irak politikasının önceliğini oluşturmalı, Türkmen soydaşlarımıza yönelik her türlü asimilasyon ve inkâr politikaları bertaraf edilmeli, şiddet ve terör eylemlerinin önüne geçilerek failleri bulunup cezalandırılmalıdır. Irak’ın kurucu unsuru olan kadim Türk varlığı yerel, ulusal, bölgesel ve küresel dinamiklere kurban edilmemelidir. Bununla birlikte, Irak’ta yer alan Türk kültür eserlerinin, tarih vesikalarının yok edilmesinin önlenmesine yönelik çalışma yapılmalıdır. Bu kapsamda, Kerkük gibi tartışmalı hâle getirilen Türkmeneli’nin diğer parçalarının statüsü de netleştirilmelidir. Ayrıca, Irak parlamentosunda yönetim, idari ve güvenlik mekanizmalarında Türkmen soydaşlarımızın diğer unsurlarla eşit temsili yolundaki adımları hayati bulmaktayız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bereketli topraklar üzerinde yaşıyoruz. Topraklarımız yüzlerce yıl sadece yurttaşlarımızın değil, birçok ülkedeki vatandaşların da âdeta can suyu oldu, kan verdi. Sularla çevrili bir ülkeye sahibiz; 3 yanımız deniz, akarsularımız ve göllerimiz 7 bölgede hüküm sürüyor ama bunların hiçbirinin kıymetini bilemedik. AKP’nin iktidarı döneminde 3 milyon 500 bin hektar tarım arazisi yok oldu. Bunların tamamı rantçı bir anlayışla yandaşlara peşkeş çekildi ve o verimli tarım arazileri yok edildi.

Değerli milletvekilleri, önümüzdeki yılların iki değeri var: Biri toprak, diğeri su. Bütün ülkelerin, insanlığın vazgeçilmezidir toprak ile su ama biz ikisinin de kıymetini bilemedik. Topraklar böyle de peki ya akarsularımız? Akarsularımıza kelepçe vurduk. 1924 ile 2003 yılları arasında bu ülkede özel sektörün ve DSİ’nin yaptığı 134 HES vardı, AKP iktidarı döneminde bu sayı 674’e çıktı; lisanslı ve lisanssız. Ve maalesef bunların hepsi, o doğanın yaratıcı özelliğini taşıyan akarsular ile çevresini tarumar etti. Bu da rantçı anlayışın bir ürünüydü. Oysa biz, o akarsularla birlikte sadece bölgeyi değil, komşularımızın da hayatını idame ettiriyorduk zira o akarsular insanlığın ortak malıdır. İyi komşuluk ilişkileriyle bölgedeki komşularımızla sularımızı birlikte kullanmak son derece kıymetli. Onun için bu uluslararası anlaşma son derece önemli ve önemsiyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri, Mezopotamya’nın toprakları var, iki evladı var o toprakların: Biri Dicle, diğeri Fırat. Dicle, 1.900 kilometre uzunluğuyla dünyanın en uzun nehirlerinden bir tanesi ve o Dicle 4 havzaya sahip, o nedenle bu bölgenin ortak değeridir Dicle. Peki, sorarım size: Dünyada kaç şehir “su şehri” diye anılır? Sınırlı sayıda, bunların bir tanesi de bizim ülkemizde. Meriç’le, Arda’yla, Tunca Nehirleriyle Edirne, su şehridir. Peki, ya Çukurova’nın o bereketli topraklarını besleyen nehirlerimize ne demeli? Koca bir Çukurova’yı o iki nehir bereketli kılıyor; biz ise bunların hiçbirinin kıymetini bilmedik. Şimdilerde, adı “su fakiri” ülkeler arasında anılıyor çünkü vahşice sulama yaptık, çünkü bu bölgedeki bütün akarsulara kelepçe vurduk. Bize, 83 milyona cennet vadedilmişti, hayatımızı zehreden bu iktidar, bu ülkede yaşayan insanların hayatını âdeta cehenneme çeviren bir anlayışla hükmediyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bizim, elbette sulara, toprağa çok önem vermemiz lazım. Niçin “bereketli topraklar” diyoruz? Tropikal meyveler ülkemize gelmeye başladı; ya, bu tropikal meyveler bile Türkiye’nin belli bölgelerinde ekildiğinde âdeta, o asıl ülkelerinden çok daha fazla, çok daha verimli ürün almaya başladık.

Bunların hepsini, hepimiz yakından biliyoruz. Peki, bütün bunları, topraklarımızı, sularımızı nasıl koruyacağız? Bunun korunmasının çok temel nedenlerinden bir tanesi, yeniden, iktidarın yok saydığı tarımı önemseyerek, tarıma gerekli desteği vererek topraklarımızı koruyabiliriz. Bugün artık, -saymayacağım, herkesçe malum- birçok tarım ürünü dışarıdan alınıyor. Oysa biz bu tarım ürünlerinin tamamının ihracatını yapıyorduk, tamamının. Şimdilerde sadece tarım ürünü değil, bizim sularımız bile artık çok farklı bir şekilde değerlendirmeye tabi tutuluyor. Göreceksiniz, ilerleyen yıllarda biz, suyla ilgili, belki komşularımızla birlikte farklı bir anlayışa bürüneceğiz. Çünkü önce var olan kendi ülkemizin yurttaşlarının su ihtiyacını karşılamaksa o zaman su ihtiyacını karşılamak adına suyun kıymetini bilmek zorundayız. Suyun kıymeti bilinmiyor, su hoyratça, bu iktidar döneminde, bahsettiğim şekilde, çok kötü bir şekilde kullanıldı, yok sayıldı tarımla birlikte ve bir süre sonra dönüp bakacağız, eyvah ki eyvah, ne suyumuz ne toprağımız bu ülkenin insanlarına yetmeyecek düzeye gelecek. Ve şöyle bir tehlike var değerli milletvekilleri: Su savaşlarından bahsediliyor, bu çok vahim bir olay. Eğer, dünyada su savaşları yaşanırsa, işte o zaman, çok net bir şekilde söylüyorum, insanlığın sonu gelir çünkü susuz bir hayatı düşünmek mümkün değil, çünkü su olmadan hele günümüzde hiçbir şekilde yaşamımızı sürdürmemiz mümkün değil ama biz sularla ilgili bakış açımızı Devlet Su İşlerinin yanlış politikalarına teslim ettik. Devlet Su İşleri “Yatırım yapacağız.” diye bu su kaynaklarımızı kötü ellere emanet etti; yine bahsedeceğim, o yandaşların rantçı hırsına mahkûm edildi tıpkı topraklarımız gibi ve bugün sularımızla ilgili o vahim tabloyla karşılaşmamak için oturup ciddi bir şekilde bunu değerlendirmemiz lazım. Evet, komşularımızla paylaşmalıyız; evet, iyi komşuluk ilişkilerimiz bunu gerektiriyor. Mezopotamya toprakları sadece Türkiye’de değil, İran’da, Irak’ta, Suriye’de hüküm sürüyor ve Dicle, Fırat bu ülkelerin ortak malıysa birlikte kullanmayı, ama adil bir şekilde birlikte kullanmayı da bu Parlamento yasal düzenlemelerle kayıt altına almalı. Yoksa biz, sadece zevahiri kurtarmak adına, sadece komşularımıza başka bir anlayışla, başka birtakım çıkar hesaplarıyla alelacele bu yasaları bu Parlamentoya getirirsek korkarım ki çıkaracağımız bu yasalar ilerleyen yıllarda bizim başımıza bela olacak.

Bu teklifi destekliyoruz, bunda bir sorun yok; elbette Iraklı dostlarımızla suyu birlikte kullanmanın onurunu, olgunluğunu birlikte yaşayalım ama dediğim gibi, belli çıkar hesapları gütmeden, sadece gerçeklikle hareket ederek, suyu kendi ülkemizin yurttaşlarının ihtiyacını, her türlü ama her türlü ihtiyacını karşılayacak bir şekilde kullanmak üzere, komşuluk ilişkilerimizin gereği sularımızı birlikte kullanmaya açacağız elbette ama dediğim gibi, aslolan Türkiye, aslolan 83 milyon vatandaşımızın birincil öncelikli ihtiyaçlarını karşılamak; sonrası? E sonrası düğün bayram. Herkese yetecek suyumuz varsa herkesle suyumuzu da paylaşırız, topraklarımızda ürettiklerimizi de onlarla paylaşırız; hiç kimsenin aç ve açıkta kalması bizi mutlu etmez, yeter ki tarım politikalarını değiştirin, yeter ki muhalefetin sesine kulak verin, yeter ki yeniden bu ülkenin o onurlu çiftçisinin tarım yapmasının önünü açın, o zaman herkese yeter; biz de karnımızı doyururuz, komşularımıza da yeterli derecede su da veririz, tarım ürünlerini de onlarla paylaşmanın önünü açmış oluruz diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Erhan Usta.

Sayın Usta, beş dakika da şahsı adına konuşma talebiniz var, toplam on beş dakika süreniz.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bugün burada Türkiye ekonomisi gündemindeki son konuları değerlendirmek üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bir süredir tartışma var, tartışma bir miktar kesilmişti ancak Sayın Lütfi Elvan’ın ve Sayın Erdoğan’ın son çıkışlarıyla tekrar alevlendi bu rezerv meselesi. “Merkez Bankasının -veya daha doğrusu Merkez Bankası da değil tam, çünkü kamu bankaları ve KİT’ler de var bunun içerisinde- yaklaşık 128 milyar dolarlık rezervi ne oldu, nereye gitti?” sorusunun cevabına ilişkin üç-dört aylık ve belki de daha fazla süredir olan suskunluk bozuldu ve savunma psikolojisi içerisinde birtakım sözler ifade edilmeye başlandı. Yalnız tabii, keşke hiç savunulmasaydı, özürleri kabahatlerinden büyük. Öyle açıklamalar yapılıyor ki hayret ediyoruz. “Hangi eller Türkiye'yi yönetiyor? Türkiye nasıl yönetiliyor?” diye insan hayret etmekten kendini alamıyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, açıklamaların, tabii, olumlu bir yanı var: Rezervlerdeki erime kabul edilmiş oldu yani bir suskunluk vardı, hiçbir şey söylenmiyordu ama şu anda rezervlerdeki erimeyi iktidar partisi -daha doğrusu Hükûmet- kabul etmiş oldu fakat gerekçeleri. artık, bunu savunurken yani niye bu rezerv eridi anlamındaki hususları açıklarken söylenilen gerekçeler çok anlamlı değil. Bunlara ilişkin ben, bir miktar değerlendirme yapmak istiyorum: Sayın Elvan finansal istikrar hedefi doğrultusunda yapıldığını söyledi, Sayın Cumhurbaşkanı da ona yakın bir şey söyledi; Sayın Canikli, bir muhasebeci mantığıyla kalem kalem nerelere ne kadar para verildi şeklinde hususlar ifade etti. Ya, bu söylenilenler, bunlar, bilinmeyen hususlar değil. Yani, nereye gittiğini az çok… Yani devletin bir kısım istatistikleri geçmişe göre sınırlandırılmış olsa bile az çok bunları rakamlardan görme imkânı var. Evet, biz de görüyoruz, bunun yaklaşık 32 milyar doları, efendim, cari açığın finansmanı için kullanıldı. Şimdi, bir Türkiye hayal edin -yani bu, uzun süredir karşılaştığımız bir şey değil- cari açığımızın neredeyse tamamını açıkla finanse ediyorsunuz. Açıkla finansman derken borç da bulamıyorsunuz, elindeki rezervi harcayarak ithalat yapan bir Türkiye ekonomisi; Türkiye'nin geldiği nokta bu. O yüzden özürleri kabahatlerinden büyük diyorum. Hiç olmazsa insan böyle bir açıklamayı yapmaz. Türkiye’ye karşı güvensizlik o kadar çok arttı ki, gelirleri azaldı, harcamaları o kadar çok arttı ki rezervleri kullanarak -nasıl, hani, ihtiyat akçelerini, kefen paralarını kullanarak bütçe harcaması yaptığı gibi- şimdi de uluslararası rezervlerimizi kullanarak ithalat yapan bir Türkiye’yle karşı karşıyayız.

Şimdi, Canikli’nin ifadelerinde: “Efendim, işte, konvertibiliteye geçtik, talep edilen parayı elbette vereceğiz.” Tabii ki vereceğiz. Ama niye Türkiye’de hem yerliler hem yabancılar hem ithalatçılar bu kadar çok döviz talep etti? Esas soru bu. Yani nasıl bir Türkiye idare ettiler ki Türkiye böyle bir şeyle karşı karşıya kaldı? Hani, diyorlardı ya: “Finansal saldırı, kur saldırısı, yabancı saldırıyor.” Bakın, o hikâyelerin hepsi bırakıldı, onların zaten gerçek olmadığını herkes biliyor, öyle bir finansal saldırı filan yok. Arkadaşlar, marttan bu yana 30 milyar dolar sadece -o da bizim gördüğümüz yani döviz tevdiat hesaplarında gördüğümüz- yerlilerin tasarruf mevduatlarında, dolar tasarruflarında, daha doğrusu döviz tasarruf mevduatlarında artış var. Bir kısmı da mutlak surette efendim, altın veya döviz olarak yastık altına gitmiştir. Yani onları bilemediğimiz için bir şey söylemiyorum ama asgari 30 milyar dolarını zaten kendi vatandaşımız talep ediyor. Kendi vatandaşımız mı bu ülkeye saldırıyor? Ülke o kadar kötü yönetiliyor ki, öyle bir güvensizlik ortamı var ki herkes kendi şahsının veya firmasının kârını korumak için, kendi yatırımlarını korumak için bir davranış sergiliyor. Bunlara böyle milletimizin o hassas duygularından faydalanmak için “Türkiye’ye finansal saldırı var.” filan yalanları atıldı. Şimdi, artık bunları söylemiyorlar çünkü bunların gerçek olmadığı ortaya çıktı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir miktar bunun detaylarına girmek istiyorum. Az önce ifade ettim, ithalatınızı karşılayacak ihracatınız olmaz, turizm gelirleriniz düşer -bakın, bunların hepsi anlayışla da karşılanabilir- bunları normal şartlarda finanse edecek güven ortamı olmuş olsa doğrudan yaptırımlarla finanse edebilirsiniz veya uzun vadeli veya kısa vadeli borçla finanse edebilirsiniz. Bunların hiçbiri olmamış “İşte, bir miktarı buraya vermişiz, diğeri yabancı yatırımcılar…” Elbette içeride bir sürü yatırımcı var. Sizin ülkenizde güvensizlik artarsa, yerliler bile dolara saldırırsa öyle bir ülkede yabancı durur mu? Elbette yabancı da… Ama finansal saldırı değil. Bakın, ikisini ayırt etmek gerekir. Nihayetinde, bunların hepsi bir kurum yönetiyorlar yani fonları yöneten insanlar, sorumlulukları var kendi ortaklarına karşı veya kendi paralarıysa da içeride bir güvensizlik, sıkıntı görürse elbette yurt dışına çıkmaya çalışacaktır. Onların döviz talepleri var, biraz önce ifade ettiğim gibi, yerlilerin döviz talepleri var. Fakat -biz bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda Merkez Bankası Başkanı geldiğinde de sorduk, kamuoyuna açık bir şekilde, bütün konuşmalarımızda da soruyoruz- temel soru şu: Şimdi, bu para, bu 128 milyar dolar… Tabii, bu, hangi dönemi aldığınıza bağlı olarak değişir. Şimdi, belli bir dönem için konuştuk, artık orada kestik, yoksa rakam değişiyor elbette, her gün rakam değişebilir, o ayrı bir konu. Bu 128 milyar dolar hangi yöntemle satıldı? Dünyada merkez bankalarının yaptığı işler çok şeffaftır. Merkez bankalarının en büyük varlığı itibarıdır, itibarı da şeffaflığından gelir. Şeffaf olmayan merkez bankasının trilyonlarca doları olsun, piyasaya müdahale etmesinin hiçbir anlamı olmaz. İtibar her şeyden önemlidir, dolayısıyla itibar da şeffaflıktan gelir.

Şimdi, örnek olsun diye söylüyorum: Bir yöntemdir, Merkez Bankası doğrudan piyasaya, dövize müdahale edebilir; alım yönünde de olabilir, satım yönünde de. Ne olur? Kur çok düşüyordur, gider “Hem de rezervimi biriktiririm.” der, piyasadan müdahaleyle alım yapabilir ama bunları, bu tür alımları yaptıktan bir süre sonra -çünkü bunlar anlık yapıldığı için bunları hemen, o anda açıklayamaz- internet sayfasında açıklar. Buna ilişkin en son açıklama ne zaman biliyor musunuz? 2014 yılında, en son Ocak 2014’te açıklama yapılmış işte “Biz şu vakitte, şu saatte şu kadar dolar aldık piyasadan.” veya “Şu kadar sattık.” diye. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar? Ondan sonraki müdahaleler nerede? Yok, hiçbir şey yok. Veya ilan eder önceden -atıyorum- der ki: “Ben günlük 20 milyon dolar alacağım, satacağım.” Veya “Şu kadar miktarda alacağım, satacağım.” diye duyurular yapar. Piyasaya bu bir mesaj verir. Bakın, bu mesajı verdiğiniz zaman piyasaya, bu ne anlam taşır biliyor musunuz? Döviz alıp satmasanız bile, döviziniz olmasa bile piyasa bilir “Aha, Merkez Bankası piyasaya giriyor, dolar alacak, dolayısıyla dolar kuru şuraya gidecek.” der, o panik veya şey havasını, o kaçışları, varsa o birtakım spekülasyonları, onları engeller. Şimdi, böyle bir ihale yöntemiyle döviz satımı en son -Merkez Bankası sayfasına bakıyoruz- 2016 yılında yapılmış. Arkadaş, 128 milyar dolarımız gitti, bu para nasıl gitti peki? Yani daha önceki yapılanların hepsi bu Hükûmet döneminde de -sonrasında veya öncesinde- ilan edilmiş ama şimdi -işte, problem burada- yöntemi belli değil. Kamu bankaları bu süreçte nasıl kullanıldı, ne kadar kullanıldı, belli değil. BOTAŞ nasıl kullanıldı, belli değil. Tedirginliği yaratan nokta burası, bunların açık olması lazım. Tabii kime satıldı? Kime verdik bu paraları? Kaç liradan verdik? Şimdi bakıyorum ben, bir kısım yandaş televizyoncular diyor ki: “Ya 8,50’den sattıysa iyidir işte, şimdi 7 liraya düştü.” Nereden biliyoruz kaçtan aldı, kaçtan sattı? 6,20’den sattığına ilişkin de hesaplamalar var ama bunları bilmek bizim, Türkiye Cumhuriyeti milleti olarak hakkımız değil mi arkadaşlar, Türk milleti olarak? Elbette ki hakkımız ve bunları, bakın bütün dünyada merkez bankaları bunları şeffaf yapar, geçmişte bizim Merkez Bankası da şeffaf yapıyordu ancak bu şeffaflık yok. Tabii o zaman insanın aklına “Ya, bunlar niye açıklanmıyor, gizlenen bir şey mi var, bir şey mi saklanıyor?” diyor, elbette ki hepimizin aklına geliyor. Dolayısıyla hâlâ Merkez Bankası Başkanı, yeni Başkan eğer kredibilite kazanmak istiyorsa, itibar kazanmak istiyorsa bunlara ilişkin açıklamaları yapar doğru veya yanlış, ondan sonra da millet de bununla ilgili kendi kararını verir. Bunların mutlak surette yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim şu 95 milyar dolar meselesine. Hani, şimdi muhalefet diyor: “128 milyar dolar eridi, gitti.” Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi? “95 milyar dolarımız var kardeşim, ne eksisi?” filan dedi, değil mi? Doğru. 95 milyar dolar… Arkadaşlar, şimdi şu kavramlarda bir anlaşalım: Bir brüt rezerv var, bir de net rezerv var. Şimdi bizim geçmişte 130 milyar dolara da rezervimizin çıktığı zamanlar oldu, oralarda net rezervimiz hiçbir zaman eksi değildi, hatta işte bunlar ay ay, gün gün değişiyor; 50, 60, 70 milyar dolar netteydi yani 130 brüttü ama 60, 70 de yükümlülüklerinizi çıktıktan sonra netiniz vardı. Şu anda problem şurada: 95 milyar dolar, evet, 42’si altın; şimdi altını da “Ayrıca var.” diyor yandaşlar. Şimdi benim beyanatlarımı eleştiriyorlar, gazetede, sabah yorum yapıyorlar, diyor ki: “Bunun hiçbir şeyden haberi yok, bir de altın var ayrıca.” Kardeşim, 95 milyar doların içerisinde altın, döviz, hepsi var, hatta SDR var, duymamışlardır bu kelimeyi ama şimdi ben onlara söyleyeyim fakat yükümlülüklerimiz var. Bir defa bu 95 milyar doların -bunu en son rakamlar olarak söylüyorum, bizde bunlar her konuşmamızda değişiyor çünkü rakam değişiyor, en son rakamı söylüyorum- 56,4 milyar doları bize ödünç olarak verilmiş, “swap” dediğimiz, takas karşılığında; bir ay, iki ay, üç ay, dört ay vadeli olarak verilmiş paralar yani belki de bunun bir kısmının yarın ödemesi var yani birisinin size emanet olarak verdiği parayı şöyle gerile gerile “Benim 95 milyar dolarım var.” diyebilir misiniz ya? İki gün sonra adam isteyecek parasını ve karşılığında sana TL verecek.

Şimdi, 56,4’ü düştüğünüz zaman geriye ne kalıyor? 38,2 kalıyor, değil mi? Merkez Bankasının diğer yükümlülükleri var. Bakın, bunlar Merkez Bankası bilanço rakamı arkadaşlar, “Nereden bulunuyor bu rakamlar?” deniliyor ya, hiçbir yerden uydurulmuyor bunlar. Biri çıksın, şu teknik açıklamayı yapsın bize, 95 milyar doların altında ne olduğunu. Şimdi, orada da 96,1 milyar dolar da diğer yükümlülükler var. Tek tek saymayacağım çünkü Samsunluların bir meselesini de konuşacaktım ama vakit fazla gitti. Şimdi, onu da çıktığınız zaman eksi 57,8 milyar dolardır. Nasıl eksi oluyor? İşte, böyle eksi oluyor. Bundan farklı bir tane rakam söyleyecek varsa ben buradayım, çıksın, kürsüden bize bunu söylesin arkadaşlar. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı 2002’yle mukayese yapmaya bayılıyor fakat hep açığa düşüyor. Tabii, bizim söylediklerimizi duymuyor; kendisi söyleyip kendisi dinlediği için duyulmuyor. Şimdi, 2002’yi savunmak benim işim değil, onun siyasal sorumluları burada ama şu kadarını söyleyeyim… Tabii, dürüstlük adına da bunu söylemek durumundayız, hâlâ 2002 eleştirisi var. “Efendim, 2002 yılında Türkiye'nin rezervleri 27,5 milyar dolardı.” diyor. Evet, 27,5 milyar dolardı ama -şimdi Merkez Bankasının bilançosundan değil, Hazinenin açıkladığı kısa vadeli borçlardan söylüyorum- bunun karşılığında o dönem Türkiye'nin kısa vadeli borcu… Yani bu rezervleri niçin tutuyoruz? Kısa vadeli yükümlülüklerimizi yerine getirmek için tutuyoruz, değil mi? Bir aksama oluşursa hemen dövizimizden çıkaralım, ödeyelim, ülke temerrüde düşmesin diye tutuyoruz. 16,4 milyar dolar yani 27,5 milyar dolar rezervim var ama kısa vadeli borcum 16,4 milyar dolar. Türkiye'nin, o zaman, kısa vadeli borcunun 1,7 katı rezervi vardı. Şimdi ne kadar var? Rakamlar karışmasın çünkü kısa vadeli borç rakamları açıklanmadığı için eylül sonu itibarıyla söylüyorum rakamları: Türkiye'nin, eylül sonu itibarıyla 79,7 milyar dolar rezervi var ama bunun karşılığında 134 milyar dolar kısa vadeli borcu var. Kaç katı? 0,6 katı. 1,7 katından almışsınız; 0,6 katına getirmişsiniz; hâlâ çıkıp bin kişilik, tıklım tıklım dolu salonlarda aslı varmış gibi bunları konuşuyorsunuz ya, olmaz böyle bir şey! Ya, bu, milletin aklıyla alay etmekten başka bir şey değildir, samimi söylüyorum. Olmaz böyle bir şey! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, az önce burada bir tartışma oldu. Başkanım, bu Samsun meselesini ayrı bir konuşmada yapacağız artık, Samsun’a zaman kalmadı. Buradan Gülsan Sanayi Sitesi esnafının meselelerini dile getireceğimi ifade etmek istiyorum çünkü orada büyük bir zulüm var. Biz “Üretim devam etsin.” diyoruz ama -genel Hükûmet de böyle, yerel idareler de böyle- orada üretimi, ticareti aksatacak şekilde Samsun’un esnafına, 2 bin esnafına zulüm yapılıyor; onu artık başka bir zaman konuşacağız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 2003-2020 on sekiz yıllık dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri küresel likiditenin bolluğundan da faydalanarak 570 milyar dolar cari açık vermiş ve dolayısıyla bunun anlamı şudur -iktisatçılar daha yakından bilir- bu tasarruf, yatırım farkıdır. 570 milyar dolarlık da tasarrufları ile yatırımları arasındaki farkı cari açıkla kapatmış, buradan finanse etmiş, 570 milyar dolar.

Şimdi, cari açık ile büyüme arasındaki ilişkiye bakılır. Yani ülkelerin büyüdüğü zamanlarda, bizim gibi finansman sıkıntısı çeken ülkelerde cari açıklar artar. Dolayısıyla büyüme ve cari açık ilişkisine bakmak çok sağlıklı bir yöntemdir. Şimdi, AK PARTİ’den önceki on sekiz yılda Türkiye’nin -yine on sekiz yıl, bakın, her şey adil; on sekiz yıl ile on sekiz yılı mukayese ediyoruz- toplam cari açığı, yani dışarıdan kullandığı toplam kaynağı 21 milyar dolar. Yani 21 milyar dolar bir tarafta, 570 milyar dolar bir tarafta.

Peki, bunun karşılığında Türkiye ne yapmış? Emsal ülkelerle karşılaştırıyoruz çünkü her dönemin şartı farklıdır. 2000’den sonra gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu koşullar vardı; zaten herkes büyüdü, biz de büyüdük. Zor zamanlar vardır, kolay zamanlar vardır, dönemiyle mukayese ederiz; daha doğrusu o dönemde, aynı dönemlerde emsal ülkelerle mukayese ederiz. Şimdi, bu mukayeseyi yaptığımızda Türkiye AK PARTİ’den önceki on sekiz yılda, sadece 21 milyar dolar cari açık vererek gelişmekte olan ülkeler ortalamasının 0,4 puan üzerinde büyümüştür; bunu başarabilmiştir 21 milyar dolar cari açıkla. Yani gayrimenkulünü satmadan, borçlanmadan, sıkıntıya girmeden 21 milyar dolarla bu işi çözmüş. Ama burada 570 milyar dolar yabancı kaynak kullanarak Türkiye, gelişmekte olan ülkelerin 0,6 puan altında büyümüştür. Mesele bu işte yani bu Hükûmete eğer bir karne vereceksek vereceğimiz karne budur. Dolayısıyla ben konuların bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Samsun’a ilişkin konuları da daha sonra değerlendirmek üzere huzurlarınızdan ayrılıyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım efendim.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum. Bu konuyla ilgili gerek Maliye Bakanımız gerek Nurettin Canikli Bey gerekli açıklamaları yapmışlardır.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne yaptılar?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuyla ilgili teferruatı oradan herkes görebilir. Bu iddiaların hepsini reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Sağ olun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bu teferruat mı?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ne dediler?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Engin Başkanım, teferruat mı?

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yanlış kıyaslama, doğru bir kıyaslama değil o.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım, ben de tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum. Ben zaten Maliye Bakanının ve Canikli’nin söylediklerine cevap verdim, onların söylediğinin ne kadar anlamsız olduğunu söyledim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Onların söyledikleri…

ERHAN USTA (Samsun) – Sizin anlamlı söyleyecek bir şeyiniz varsa buyurun, kürsü burada yani tabii ki bağırmaya benzemiyor. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Uzatmamak için konuşmuyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Bir diyeceğiniz varsa lütfen Sayın Grup Başkan Vekili, çıkarsın, bu kürsüde söylersin.

BAŞKAN - 1’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2 - (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Başkanım, çağırın, göreve çağırın. Hiç olmazsa burada yeteri sayıda adam otursun.

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum. AKP sıralarında “Kabul edenler… Etmeyenler…” dediğiniz zaman muhalefette daha çok insan vardı.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – 9 kişi vardı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bakın, yani, 2, 4, 6…

BAŞKAN – Sayın Özkoç, şöyle: Başkanlık Divanının milletvekillerini Genel Kurula davet etmek gibi bir şeyi yok.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben söylüyorum arkadaşlar, kabul ediyor musunuz yani şuradaki sayıyı, az önceki oylamayı? Bir daha oylayın. “Kabul edenler… Etmeyenler…” Edilmedi ki, arkadaşlar kaldırdılar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ettik, kabul edildi.

BAŞKAN – Efendim, edildi, şöyle: Kaldırılmadığı için edildi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kaldırdık efendim, hepimiz kaldırdık.

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, biraz ciddiye alalım. Genel Kurulu ciddiye alalım ya!

BAŞKAN – Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

Birleşime on dakika veriyorum.

Kapanma Saati: 18.44

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 51’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

4’üncü sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2499) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 195) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 195 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GÜRCİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 19 Temmuz 2016 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Veli Ağbaba’nın.

Sayın Ağbaba, şahsınız adına da beş dakika talebiniz var, ikisini birleştiriyorum, toplam süreniz on beş dakikadır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi gözlerinizi kapatın, hep birlikte bir yıl gerisine bir gidelim, tam bir yıl gerisine. Bundan tam bir yıl önce tarihimizin herhâlde en yıkıcı, en acı, en trajik ve en korkunç olaylarından birini millet olarak yaşadık. Bu olayda, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra tek seferde en fazla şehidi verdik. Tarih 27 Şubat 2020, Rusya destekli Suriye kuvvetleri askerlerimize saldırdı; 36 askerimiz şehit oldu, onlarca askerimiz yaralandı. Bu olay, bu saldırı, bu katliam hiç kuşkusuz tarihimizin en önemli katliamlarından biridir. 36 şehit verdik ve yer yerinden oynasın diye beklerken, dünyayı ayağa kaldırmayı beklerken, biz ne yaptık bir de onu hatırlayalım. Bu olayda 36 asker şehit verdik, sadece şehit vermekle kalmadık âdeta Türkiye Cumhuriyeti’nin onuruyla, gururuyla oynandı. Bu sıra dışı olay karşısında -dediğim gibi Kurtuluş Savaşı’ndan sonra en fazla şehit verdiğimiz bu olay karşısında- verdiğimiz tepkiye bakalım, ülkeyi yönetenler ne yapmış? 27 Şubatı bir kez daha hatırlayalım değerli arkadaşlar ve hiç unutmayalım, hiç. Saat 17.00’de, akşam beşte askerlerimize saldırı oluyor. Türkiye, olayı yabancı basından, yabancı ajanslardan duymaya başlıyor. Tarihimizin en korkunç olayı yaşanırken kamuoyuna açıklamayı kim yapıyor? Mikrofon görünce konuşanlar, pandemide miting yapanlar ya da herkese sataşanlar açıklama yapmıyor; kim yapıyor, hatırlayın? Hatay Valisi yapıyor değerli arkadaşlar, Hatay Valisi yapıyor. Diyor ki Hatay Valisi Rahmi Doğan: “TSK unsurları hava saldırısına uğramıştır. Bu saldırı sonucunda 9 Mehmetçik’imiz şehit oldu.” Bitti mi? Bitmedi. Daha sonra tam 23.49’da yine Hatay Valisi açıklama yapıyor: “Şehit sayımız 22’e yükseldi.” diyor. Olaydan hemen sonra, sosyal medyaya erişim engeli getiriliyor, Cumhurbaşkanlığı güvenlik zirvesini topluyor. Hatay Valisi gece 02.00’de bir açıklama daha yapıyor: “Şehit sayımız 29 oldu.” diyor. Bu olay duyulur duyulmaz Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi MYK’yi olağanüstü topluyor, yetkililere ulaşmaya çalışıyor. Gecenin bir vaktinde Meclis Başkanına ulaşabiliyor. Değerli arkadaşlar, sözcümüz diyor ki “Meclisi olağanüstü toplayalım.” diyor ama AKP sözcülerinden tıs yok, tıs; çıt çıkmıyor. Saat dörde on kala, gece dörde on kala Hatay Valisi bir açıklama daha yapıyor: “33 askerimiz şehit oldu.” diyor.

Değerli arkadaşlar, bu muhteremlerin, her yerde konuşanların sesi 27 Şubatta çıkmadı, 28 Şubatta da çıkmadı, akşama kadar bekledi herkes, akşama kadar bekledi, orada da çıkmadı. Ne zaman çıktı biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 29 Şubat Cumartesi saat 14.00’te. Ne için yaptı bu toplantıyı Recep Tayyip Erdoğan? Şehitlerle ilgili yapmadı, Rusya’yı kınamak için yapmadı, halka bilgi vermek için yapmadı. Ne için yaptı? Rutin bir toplantı, İstanbul milletvekilleriyle bir araya geldi. Kimle bir araya geldi? Hatırlarsınız burayı, bu Meclisi maalesef talihsiz bir şekilde yöneten, Atatürk düşmanı, cumhuriyet düşmanı İsmail Kahraman’la yaptı. Bakın, görüntüye bakın değerli arkadaşlar, bakın da ibret alın Allah aşkına. Burada herkesin, AK PARTİ’nin, MHP’nin, CHP’nin, herkesin utanması gereken bir görüntü, şuraya bakın. Konuşuyor. Ne zaman? 36 askerimiz toprağa düştüğü gün. Ne yapıyor? Fıkra anlatıyor. Kim gülüyor? Damat Bakan ile İsmail Kahraman gülüyor. Bunu da hatırlatacağım birazdan.

Değerli arkadaşlar, 36 şehit vermişiz. Ne yapacak? Ne konuşması lazım? Her konuya giriyor, her konuya giriyor değerli arkadaşlar. Diyor ki: “Gezi olayları” diyor, “Cami” diyor, “Camide bira içti.” yalanını söylüyor. Bekliyoruz ki Putin’e bir laf söyleyecek. “Ey Rusya!” mı diyecek? “Ey Putin!” mi diyecek? Ne diyor? “Ey Kılıçdaroğlu, Bay Kemal, Ce-Ha-Pe’,Ce-Ha-Pe’ Ce-Ha-Pe.’ Buradan bir şey söyleyeyim size: “Ce-Ha-Pe” kadar başınıza taş düşsün, Kemal Kılıçdaroğlu kadar başınıza taş düşsün. Yine iftira, yine yalan. Kahkahalar havada uçuşuyor değerli arkadaşlar, konuşulmayan bir konu yok. Merkel konuşuluyor, diyor ki: “Ondan para istedim, vermedi.” Konuşulan her şey var ama ne diyor en sonunda biliyor musunuz? “Bu vesileyle, Suriye’de şehit olan 36 askerimizi anıyoruz.” diyor. Kim diyor değerli arkadaşlar? AK PARTİ’nin, şehitleri kimseye bırakmayan, şehit tabutlarının üzerinde politika yapmayı seven Recep Tayyip Erdoğan söylüyor. Şimdi, Putin’e laf yok, Rusya’ya laf yok; konu “Ce-Ha-Pe” zihniyeti.

Değerli arkadaşlar, bakın, sadece o mu? Cumhurbaşkanı açıklama yapmıyor, eyvallah. Millî Savunma Bakanı var, Millî Savunma Bakanı. O da her şeye konuşuyor, İlker Başbuğ’un Cumhuriyet gazetesine verdiği röportaja gece on ikide cevap veriyor ya da Ali Mahir Başarır’ın saptırılan konuşmasına sert bir şekilde cevap veriyor. 36 asker ölmüş, şehit olmuş, Hulusi Akar’dan çıt yok, tıs yok değerli arkadaşlar. En çok konuşması gerekenlerin dilleri tutuluyor, lal oluyorlar, konuşamıyorlar. Değerli arkadaşlar, AKP MYK’si konuşamıyor. Bir de AKP’deki seçilmiş milletvekillerinin, grup başkan vekillerinin, genel başkan yardımcılarının görevini yapan bir çakma Goebbels var, “Siz yapamıyorsunuz görevi.” diyor. Çakma bir Goebbels var sarayda, her gün açıklamaya “tweet” atıyor ya, pergolacı; pergolacı da konuşamıyor değerli arkadaşlar. Şimdi, bakın, arkadaşlar, cevap verin Allah aşkına, bir cevap verin. Herkese ayar veren birisi konuşmuyor; gazeteciye ayar veriyor, Müjdat Gezen’e laf söylüyor, Nuray Mert’e laf söylüyor, Hollanda’daki sıradan bir milletvekiline laf söylüyor, CHP milletvekillerine laf söylüyor, Engin Özkoç’a laf söylüyor ama Putin’e çıt çıkmıyor.

Diyoruz ki: “Ulusal yas ilan et.” Kabul etmiyorlar. “Ulusal yas ilan et.” diyoruz. Niye? Bakın, arkadaşlar, hatırlayın, bundan birkaç yıl önce -Engin ağabey bilir, Engin Özkoç- 100 mü, 150 yaşında mı tam hatırlamıyorum, Suudi Kral vardı, eceliyle yatağında öldü, üç gün yas ilan ettiler, Türk Bayrağı’nı yarıya indirdiler ama şanlı Türk Bayrağı için toprağa düşen 36 şehit için ulusal yas ilan edemediler. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, sadece AK PARTİ’li arkadaşlar mı, biraz da MHP’ye sataşayım. MHP’den bir laf çıktı mı, bir şey çıktı mı?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – HDP’yle… İşine bak sen, onu sorgula.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Onlardan da çıkmadı, onlar da Putin’i kınayamadılar. “Boğaziçi öğrencilerinin kafasını ezeceğiz.” diyenler ama Putin’e 36 şehidimizin karşısında bir şey diyemediler değerli arkadaşlar.

Başka bir şey, karşılaştırma bir şey, 36 şehit… Bir başka olay: 2015, bir Rus uçağı düşürüldü, 2 de Rus askeri öldü değerli arkadaşlar. Bakın, onlar ne yaptı? Dünyayı başımıza yıktılar, dünyayı başımıza yıktılar. Recep Tayyip Erdoğan, dört gün sonra “Özür dilerim.” diye telefon açtı, Putin kabul etmedi. İhracatı durdurdu, ithalatı durdurdular; meyvemize, sebzemize, domatesimize yasak koydular. Erdoğan dedi ki: “Yaşanan hadiseden dolayı özür dilerim.” Kabul etmediler. Dışişleri Bakanı, Rusya Dışişleri Bakanını günaşırı aradı, kabul etmedi; Rusya da, bir askeri öldüğü için ABD’yi araya koydu, NATO’nun olağanüstü toplanmasını sağladı. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin, özrünü Rusya, Putin kabul etsin diye araya sokmadığı kimse kalmadı. En son Bursalı bir iş adamı devreye girdi, Türkiye’yle Rusya’yı barıştırdı, daha doğrusu Putin ile Erdoğan’ı barıştırdı; değerli arkadaşlar, 27 Haziran 2016’da Putin mektubu kabul etti.

Allah aşkına, bir, Rusya’da, öldürülen 2 askerin değerine bakın, bir de fakir, yoksul, Anadolu topraklarında doğmuş 36 askerin durumuna bakın arkadaşlar, elinizi vicdanınıza koyun, bir bakın. Ya, 36 asker ölmüş, katledilmiş değerli arkadaşlar ya. Dünyayı ayağa kaldıran bizden çıt çıkmadı, ne yapıldı biliyor musunuz? Olaydan birkaç gün sonra, 6 Mart günü, Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, Hulusi Akar’ı, Mevlüt Çavuşoğlu’su, Bakanlar Kurulu gitti, Rusya devlet televizyonunun canlı yayınında, Putin’in huzurunda, ayakta, iki dakika kronometre tutularak bekletildi. Ne için gitti? Rusya’yla ilişkileri düzeltmeye gitti. Sanki Rusların 36 askerini biz öldürmüşüz, ayaklarına gittik; Türkiye’nin onuru yıkıldı, Türkiye’nin gururu yıkıldı değerli arkadaşlar. Olacak iş değil.

Şimdi, sorumlu kim? Ya, sorumlu bulmamız lazım. “O 13 askerin de sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan.” diyoruz ya. Değerli arkadaşlar, bakın, bir başarı varsa bunu AKP yapıyor; bir başarı varsa Recep Tayyip Erdoğan ayrı konuşuyor, Grup Başkan Vekili ayrı konuşuyor, bir başarısızlık varsa tıs çıkmıyor. Ya, köprüyü sen yapıyorsun, yolu sen yapıyorsun, doğal gazı sen buluyorsun, uzaya sen gidiyorsun; askerimiz şehit olunca kim yapıyor? Devlet yapıyor. Diyorum ya, meşhur duble yolları AKP yapıyor, PKK’yla görüşmeyi devlet yapıyor. Değerli arkadaşlar, durum bu; elinizi vicdanınıza koyun, bir Rus askerine bir de bize bakın.

Şimdi, dün, bugün, sağ olsun Recep Tayyip Erdoğan, bizim de bir videomuzu yayınladı. Değerli arkadaşlar, bir Cumhurbaşkanına veya bir AKP milletvekiline trollük yakışmaz. Şimdi, bakın, ben insan hakları savunucusuyum; cinsiyetine, diline, dinine, siyasi görüşüne bakmadan, mağdur olan, mazlum olan herkesin yanında oldum. Özellikle, milletvekili olduktan sonra, kim gelmişse mazlum, onun yanında yer aldım. Bazen siyasi görüşüne hiç katılmadığım Salih Mirzabeyoğlu için Türkiye Büyük Millet Meclisinde basın toplantısı yaptım. Bazen, sizin hukuksuzca cezaevine attığınız -bu da rahmetli Kamer Genç- Balyoz, Ergenekon, askerî casusluk davalarından mağdurların yanında yer aldım. Bazen Aziz Yıldırım’la, bazen İlker Başbuğ’la. Bazen, değerli arkadaşlar, çocukları askerde intihar eden ailelerle basın toplantısı yaptım. Bazen -hatırlar mısınız bilmiyorum- IŞİD’ten kaçan, Kerkük’ten Türkiye’ye yürüyerek gelen Türkmen aileleri ve çocuklarıyla basın toplantısı yaptım. Değerli arkadaşlar, bazen Balyozcularla, Ergenekoncularla yaptım. Kim mağdursa onun yanında yer aldım, onların sesini duyurmaya çalıştım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bundan dokuz yıl önce, 13 Kürt çocuk -Kürt ailenin çocuğu- Hacettepe’de okuyor, haber geldi, tutuklanmışlar; gittim cezaevine. “Suçunuz ne?” Saçma sapan iddialar; halk sağlığı topluluğuna üye olmak, aralarında komite kurmaktan -komite, ders komitesi kuruyorlar- tıp fakültesinden 13 çocuk tutuklu. Gittim yanlarına değerli arkadaşlar, anneleri aradı -Türkçe bilmeyen anne- geldiler, basın toplantısı yaptık birlikte, ailelerle, ağladılar. Onların içinde, bir de tıp fakültesinde okuyan bir kız çocuğuyla beraber basın toplantısı yaptık, 13 aile. Şimdi, bu yargılanan 13 çocuktan hiçbiri ceza almadı, hepsi beraat etti. Şimdi hepsi ya senin annene bakıyor, ya senin babana bakıyor; Anadolu’nun birçok yerine yayılmış o Hacettepe mezunu çocuklar, coronadan annenize, babanıza bakıyor ve Özge Aydın da bir ceza almıyor, yargılama yok. Arkadaşlar, bu çocuk, bu kız, okulu bitiriyor -dokuz yıl sonra- Ağrı’ya doktor olarak atanıyor. Ağrı’dan sonra YPG’ye katılıyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi size bir şey soracağım: Tam kırk yıl el ele, kol kola, diz dize, omuz omuza yürüdüğünüz Fetullah Gülen’in gözlerine bakıp terörist olduğunu anlamadınız, bana diyorsunuz ki: “Dokuz yıl önce dokuz dakika yanımda duran bir kızın terörist olduğunu anla.” Yahu, bu kadar vicdansızlık olur mu? Değerli arkadaşlar, bakın, bu mantığa göre Meclise en çok terörist sokan parti kim biliyor musunuz? Sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Meclise en çok terörist sokan insan kim? Recep Tayyip Erdoğan. Niye söylüyorum değerli arkadaşlar? Hem de 1-2 değil, belki 100 terörist soktunuz Meclise. Şimdi, değerli arkadaşlar, ben dokuz dakikalığına soktum, siz dokunulmazlık verdiniz, maaş bağladınız; kimini milletvekili yaptınız, kimini bakan yaptınız, kimini Başbakan yardımcısı yaptınız.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sağ tarafa söyle, sağ tarafa.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Size söylüyorum, size söylüyorum, buraya söylüyorum.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sağ tarafa söyle.

VELİ AĞBABA (Devamla) – “Kimini bakan yaptınız, kimini milletvekili yaptınız.” diyorum. Size demiyorum, sizin içinizde şu anda var mı bilmiyorum ama siz yaptınız.

Değerli arkadaşlar…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İtham ederek konuşma!

VELİ AĞBABA (Devamla) – İtham ederek söylemiyorum. Yahu, sizin içinizde FETÖ’den cezaevinde olan milletvekili var mı? Var mı? Var.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Düzgün konuş, itham etme!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Meclisi bombalayanlar sizin yakınlarınız değil mi? Meclise bomba atanların kardeşlerini büyükelçi yapmadınız mı? Şu anda -cezaevinde olan rektör- bakanınız değil mi? Versenize hesabını! Suçlamak kolay, “terörist” demek kolay ama bu mantıkla Meclise en çok terörist sokan sizsiniz, en çok terörist sokan da Recep Tayyip Erdoğan.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – İftira…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, hep söylüyorum, burada bir daha söyleyeyim, bir daha söyleyeyim son kez: Teröristin Allah belasını versin.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – İş birliği yapanların da…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Teröristi Meclise sokanların da Allah belasını versin. Teröristle iş birliği yapanların da Allah belasını versin. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Eyvallah. Versin.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Mafya babalarıyla kol kola girenlerin de Allah belasını versin. Katille, teröristle yan yana gelenlerin de Allah belasını versin. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Versin.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ama iftira edenlerin de Allah belasını versin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allah senin de belanı versin!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Hele hele vekile iftira edenlerin de Allah bin türlü belasını versin. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Allah senin de belanı versin!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ya, ben bu olayın mağduruyum.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Geç bunları, geç! Millet yemez!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ya, Meclis başkanı kim? Hepiniz ziyaretçi alıyorsunuz, siz ziyaretçi alıyorsunuz; bana laf atıyorsunuz ya, ziyaretçi alıyorsunuz Meclise. Kim sokuyor? Ben mi sokuyorum? Meclis Başkanından izin almadan bir şey yapabiliyor muyuz? Meclis Başkanı soktu. Şimdi, diyorlar ki… Terörist varsa onu sokan da sizsiniz. Ben mi soktum? Ya, adamın emniyette şey…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hadi oradan!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, onun için, herkese “terörist” demek, büyük bir iftiradır; yazıktır, günahtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Genel Başkanın FETÖ’ye “terör” demiyor.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, süreniz bitti.

Teşekkür ederiz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bakın, PKK… Ömrümde terörle yan yana gelmedim, bundan sonra da gelmeyeceğim; ömrümde insana zarar veren, canlıya zarar veren hiç kimseyle bir araya gelmedim, bundan sonra da gelmeyeceğim ama “Geldi.” diyenleri de tekrar buradan kınadığımı belirtmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Bu millet bunu yemez!

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Kimse yemez bunları, kimse yemez!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sözün varsa gel, söyle!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Kılıçdaroğlu “FETÖ’ye terör örgütü diyemem.” diyor.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Kılıçdaroğlu da güzel bir konuşma yaptı!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Buraya bak, buraya; şehitler gelirken…

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Bakıyorum, her şey açık ve ortada. Suç atarak saklayamazsınız kendi kimliklerinizi!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Timsah gözyaşları bunlar, timsah!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Baştan aşağı sataşma var.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 195 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel baştan aşağı birtakım hezeyanları dinledik. Söylediği bütün sözleri kendisine iade ettiğimi ifade etmek istiyorum öncelikli olarak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz PKK terör örgütüne, YPG’ye, DAEŞ’e El Bab, Cerablus, Afrin, Azez’de gerekli cevaplarını verdik; Veli Bey, sizin ağababalarınıza, demokrasi dilendiğiniz Amerika’ya da cevabını verdik. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)] Evet, Amerika da Rusya da gelip imzalamak suretiyle masaya oturmak durumunda kaldı. Sonuç itibarıyla Türkiye'nin millî güvenliği ve millî egemenliği kırmızı çizgimizdir. Kendi göbeğimizi kendimiz keser hem terör örgütlerine hem onları içeride ve dışarıda siyasi yelpazesi altına almaya, korumaya, kalkan olmaya çalışanlara da her platformda gerekli cevaplarını verdik ve veririz; bir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkinci olarak, siz, bak, burada bir terör örgütü mensubunu, YPG’li bir teröristi, gelmiş, ağırlamışsınız, günah çıkarmaya çalışıyorsunuz. Öncesini bilmeyebilirsiniz, olabilir ama FETÖ, terör örgütü olarak ortada yokken iş birliği hâlinde olduğumuzu iddia ediyorsunuz, söylüyorsunuz; tamam, peki, terör örgütü olduktan sonra siz niye devam ediyorsunuz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Beraber yürüdüler onlarla, beraber!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Biz teröristlerle ilgili mücadeleyi başlattık ancak siz FETÖ’nün terör örgütü olduğunu bile bile onlarla birlikte hareket ediyorsunuz. 15 Temmuzda biz onlarla mücadele ederken o darbeyi Genel Başkan bacak bacak üstünde kahvesini yudumlayarak izliyordu. Sayın Ağbaba, biz sizin ağababalarınıza da cevap veriyoruz, herkese cevap veriyoruz, bunu unutmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkinci olarak şunu ifade edeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, baştan aşağı iftira ve çarpıtmayla dolu bu konuşmanın tamamını reddettiğimizi, iade ettiğimizi ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

5.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 195 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında MHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önceki konuşmacı kaba, saygısız ve pek çok saptırma ifadesinde, partimizin de adını zikretmek suretiyle kendince birtakım şeyler söylemeye çalışmıştır. Şimdi “Ben, kim mağdur olduysa onların yanında oldum.” diyor. Vallahi, siz hep teröristlerin yanında oldunuz bugüne kadar. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinde eski Muğla Milletvekilinizle birlikte basın toplantısı yap, ondan sonra bu kişi PYD saflarında Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı saldırı da bulunurken de etkisiz hâle getirince, ondan sonra da sorumluluğu Meclis Başkanlığına yıkmaya kalk; bu, ne alaka! (CHP sıralarından gürültüler)

Ayrıca, Diyarbakır Annelerinin mücadelesini veren ve çocuğu PKK tarafından kaçırılan bir polis memurunun ailesine “Aman, PKK sizi şöyle yapar, böyle yapar!” diyerek, onun mücadelesini sona erdirme konusunda, âdeta PKK doğrultusunda dolaylı imada bulunacaksın, güya koruyacaksın.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kim o kim, kim?

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Var basında.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kim o? Söyleyin?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Var şimdi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kimse söyleyin.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Şeyhmus Kaya.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şeyhmus Kaya kim?

ERKAN AKÇAY (Devamla) – 2020 Eylül ayında ailesini aramışsınız. Daha sonra eşi de seni arıyor ve cevabını da veriyor.

Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Katar’a satıldığını söyleyen bir şahsiyetsin sen.

Değerli arkadaşlar, ayrıca, o Suriye’de askerlerimize yapılan, sizin bahse konu ettiğiniz saldırıda ve diğer pek çok hususta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - …Sayın Genel Başkanımız Rusya’ya defalarca en ağır ifadelerle gerekli açıklamaları yapmıştır ve bunun üzerine hemen ertesi günü Rusya devletinden Sayın Genel Başkanımıza cevaben açıklama yapılmıştır, bir. Onun da ertesi günü yine Ankara’daki Sovyet Büyükelçiliği kendince birtakım açıklamalar yapmıştır.

BAŞKAN – Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Devamla) – Siz ABD’yle iktidar hayalleri kurarken ABD’si, Avrupa’sı, Rusya’sı bize laf yetiştirmekle meşgul. Kendinize bakın, dostlarına bakın; düşman safında yer almayın. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, özellikle AKP Grup Başkan Vekili isim vererek hatibimize saldırıda bulunmuştur, kürsüden kendisine söz vermenizi istiyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Sizin ağababalarınız” dedim, saldırıda bulunmadım.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

6.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ben şimdi her 2 milletvekiline ve Grup Başkan Vekiline bir şey söyleyeyim: Bakın, Cumhuriyet Halk Partisine üye olan ve milletvekili olan herkes bir şeyin farkındadır. Bizler, yedi düvele meydan okuyan, İngiliz’ine, Fransız’ına meydan okuyan bu toprakların yetiştirmiş olduğu en büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ün evlatlarıyız, kardeşleriyiz; onu bil. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hadi oradan, hadi oradan!

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Senin partin hâlâ Canan Kaftancıoğlu…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ayrıca idam sehpasına giderken korkmadan, ürkmeden, cellatlarına karşı “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!” diyen Deniz Gezmiş’in kardeşleriyiz biz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler) Biz “Tam bağımsız Türkiye.” derken sizler İstanbul’da Amerikan askerlerine peçete tutuyordunuz. Bizler “Kahrolsun Amerika!” derken “Yaşasın tam bağımsız Türkiye!” derken sizler İsmail Kahraman’la beraber Deniz Gezmişlere karşı miting yapıyordunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Hadi oradan, hadi oradan!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – PKK’nın orada ne işi vardı? Geç o boş konuşmaları… Sen PKK’yı niye Meclise getirdin?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kim ki teröristle beraberse onun Allah belasını versin, kim ki mafya babasıyla beraberse Allah belasını versin, kim ki kadın katiliyle beraberse Allah onun belasını versin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – PKK’yı bu Meclise getirenin de Allah belasını versin mi, Meclis’e getirenin de Allah belasını versin mi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Canan Kaftancıoğlu’na, İstanbul İl Başkanına bak önce bir!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kim ki Şehmus Kaya diye birini aramışsa o şerefsizdir, namussuzdur; kim ki o PKK’yla ara bulmaya çalışmışsa… Onu da grubumuzda yapacak hiç kimse yok. Bakın, değerli arkadaşlar, “FETÖ” diyor “FETÖ”; ya, FETÖ’yü siz beslediniz, büyüttünüz. Bu Meclise atılan bombaların sorumlusu sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Genel Başkanına sor FETÖ’yü, Genel Başkanına!

VELİ AĞBABA (Devamla) – 15 Temmuzda Meclisi bombalayan adamın kardeşini büyükelçi yapan sizsiniz, 15 Temmuzda Boğaziçi Köprüsü’ne kurşun sıkanların kardeşini Bakan yapan sizsiniz. Bu FETÖ ayıbından kurtulamayacaksınız. Alnımız açık yüzümüz ak, bugün de öyle, dün de öyleydi, 80’de de öyleydi, 60’da da öyleydi; alnımız açık yüzümüz ak arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Arkadaşlar, cevap vereceğim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – PKK’lıyı buraya getirenin Allah belasını versin mi? Versin inşallah.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Versin.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade ederseniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun, ne istemiştiniz?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben, açıkça ismimi zikrederek…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, ben hiçbir şey duyamadım konuşmalardan, gürültüden dolayı. Ne dediğini söyler misiniz bana? Ben duyamadım, hakikaten duyamadım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, müsaade edin, bakın bunu da duyamıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuçta, baştan aşağıya sataşmada bulundu ve partimizi, grubumuzu ilzam edici, şahsımı ilzam edici sözler etti.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, hayır.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Atatürk’e hakaret var ortada.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – İfadeyi söylüyor, ifadeyi!

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın Divan olarak duyamıyoruz, lütfen.      

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

7.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Şunu ifade edeyim: Herhâlde siz, Atatürk’le ilgili, İstanbul İl Başkanınınız Kaftancıoğlu’na bir göndermede bulundunuz zannediyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yok, şeye yönelik… Fesli Kadir’e, Fesli Kadir’e! Hocanız Fesli Kadir var ya, Fesli Kadir’e!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Teröristlerle ilgili de “Teröriste, terörist diyemeyenlerin Allah belasını versin.” dediniz ya. Kendi Genel Başkanınız “YPG terörist değil.” dedi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cehaleti de haklı bulduğunuz, ayakta hazır ol da beklediğiniz…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – “PKK’lılar da, hendek kazanlar da çukur kazıyor arkadaşlar.” dedi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Fesli Kadir var ya Fesli Kadir! Biz Atatürk’ün elçisiyiz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Herhâlde kendi Genel Başkanınıza bela okudunuz, hayırlı olsun. Ne diyeyim ben size. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Fesli Kadir, Fesli Kadir!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Söyle bakalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Biz sizin ağababalarınızla mücadele ediyoruz. Sağ kolumuzu yukarı kaldırıyoruz “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi.” diyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne zaman?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sol kolumuzu yukarı kaldırıyoruz, sol kolumuzla bütün emperyalizmi, hepsini lanetliyoruz; sağımızla da solumuzla da. Siz emperyalizmin aparatları olarak onlardan medet umuyorsunuz, demokrasi ithalinde bulunuyorsunuz. “S-400’leri hangara kaldıracağız, aktif hâle getirmeyeceğiz.” diyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Nerede S-400, nerede?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Yazıklar olsun! Sizin içinize FETÖ kaçmış, sizin içinize PKK-YPG kaçmış.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Nerede S-400, nerede?

CAVİT ARI (Antalya) – S-400’ler nerede?

(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, duyamıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Siz artık onların oyuncağı olmuşsunuz. Siz güya denge siyaseti noktasında terör örgütlerine bile “terörist” diyemeyen bir noktadasınız. Gerçekten milletimiz bu olup bitenlerin hepsini maşerî vicdanında tartıyor, Allah’ın izniyle zamanında yapılacak 2023 seçimlerinde de sandıktan size öyle bir tokat vuracak ki neyin ne olduğunu göreceksiniz.

Şunu söyleyeyim: Atatürk, bütün milletin lideridir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Fesli Kadir’e sor, Fesli Kadir’e! Rehberinize sor, rehberinize!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Kurtuluş mücadelesinde dedelerimiz canlarını verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) –Rehberin var ya, rehberin; fesli Kadir, rehberiniz!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bizim de bu vatan uğruna, din ve devlet uğruna, bayrak uğruna, dinimiz uğruna mutlaka şehadete canımızı vermeye hazır olduğumuzu ilan ediyorum; bunu bilin. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Ve aynı zamanda, Atatürk’ün istiklali, tam, tam bağımsız Türkiye idealini hayata geçiren liderin adı Recep Tayyip Erdoğan’dır; bu böyle biline. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

Saygılarımla. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli Grup Başkan Vekilleri, kifayetimüzakere dememe az kaldı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç, ne istiyorsunuz?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim… (Gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, duyamıyorum, lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Terörle irtibatlı olduğumuzu, direkt partimize atıfta bulunmuştur.

BAŞKAN – Söyledi efendim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda mitingde gibi bağırmakla bir şey elde edemeyiz; birbirimizi kırarak, üzerek de bir şey elde edemeyiz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz kırıyorsunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bir sonuca gideceğiz. (MHP sıralarından gürültüler)

Biraz sonra, biraz sonra… Bana müsaade edin.

Türkiye Cumhuriyeti 16 şehit verdi, 16 şehit. Generaller askerde ne der askerlerine? “Evladım.” der. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkomutanı Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı, cenazesi daha orada duruyorken AKP kongresine gidip de, fıkra anlatıp da böyle gülerse, o, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı değildir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne ilgisi var onun, ne ilgisi var ya!

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Çarpıtma, çarpıtma!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bakın, burada, altında da, burada yazıyor, tamam mı?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne ilgisi var! Ne alakası var ya!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Bitmedi, bitmedi.

İki: Kongrede, şehit annesinin haberi yok, cenazesinin başında…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sonraki açıklamalarını dinledin mi şehit annesinin?

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – AKP kongresinde çıkıp da, şehit annesinin sesini açıp da orada kendi politikana alet edemezsin, edemezsin.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hiçbir ilgisi yok, alakası yok! Sonradan şehit annesinin ne dediğini duydun mu?

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Üç: Hangi bağımsızlıktan bahsediyorsun benim güzel kardeşim! Senin Genel Başkanın “Ben Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Doğu’daki katliamının eş başkanıyım.” dedi; sen hangi emperyalizmden bahsediyorsun, hangi emperyalizmden? (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hiç öyle bir şey olmadı, hiç öyle bir şey yok.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Onun kasetini yarınki basın toplantısında herkese izleteceğim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hiç öyle bir şey yok.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – FETÖ oyunları başlamış!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekili Genel Başkanımıza ilişkin, grubumuza ilişkin açık suçlamada bulundu.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Suçlama ne?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Suçlamayı görmediniz mi, duymadınız mı?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, neyse onu söyle; ne o?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, güya fıkra anlattığından bahsetti, yalan bir hususla ilgili ve terörle ilişkilendirerek bizleri ilzam edici sözlerde bulundu. Dolayısıyla, sataştığı için ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Müsaade ederseniz Sayın Akbaşoğlu…

Değerli Grup Başkan Vekilleri, bu böyle gittiği zaman ve kürsüye çıktığımızda da aynı konuşma üslubunu sürdürdüğümüz müddetçe…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz oradaydık, siz orada mıydınız? Yalan söylüyorsun!

BAŞKAN – Sayın Bak, müsaade eder misiniz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu resmi unutmayın, bu resmi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bırak onu. Ben oradaydım, sen orada mıydın? Fıkra falan anlatmadı.

BAŞKAN – Sayın Bak…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Boşuna bağırma.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Boşuna bağırma.” değil; ben oradaydım, sen orada mıydın?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bağırma! Cenazede böyle gülünmez!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Orada cenazeler duruyor, böyle gülemezsin; sen başkomutansan böyle gülemezsin cenazede, cenazede böyle gülemezsin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sen cenazenin sahibisin, böyle gülemezsin.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz… Sayın Grup Başkan Vekilleri, lütfen…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Fıkra falan anlatmadı, yalan söylemeyin.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, müsaade eder misiniz…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Böyle gülemezsin; bu, başkomutanlık değil.

BAŞKAN – Sayın Bak, yerinize oturur musunuz lütfen.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rize kongresi orası be! Ben oradaydım, sen orada mıydın?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Boşuna şov yapma, bir daha seni Bakan yapmaz!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalan söylemeyin be! “Fıkra anlattı.” diyorsun, yalan söylüyorsun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gülmeyeceksin, gülmeyeceksin; cenazen var.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Siz orada mıydınız? “Fıkra anlattı.” dedin, fıkra falan anlatmadı, biz oradaydık.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hadi oradan!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hadi, yalan söyleme, biz oradaydık be!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hadi, hadi…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalan söyleme!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hadi oradan!

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, her kürsüye çıktığınızda aynı üslubu sürdürürseniz bu görüşmeler tamamlanmaz. Bir daha sataşma yapmamak üzere son kez söz vereceğim.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ama eğer sataşma olursa da ara vereceğim, onu söyleyeyim size.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ara vermeyin. Sayın Başkan, sataşma olursa niye ara veriyorsunuz? Bizim söz hakkımız yok mu?

BAŞKAN - O zaman size söz vereyim, siz sataşın, öyle devam edin gitsin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Genel Kurulun kaideleri neyse o.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen yeni bir sataşmaya yol açmadan.

Buyurun.

9.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Neden gülüyordu açıkla? Şehit annesini açıkla.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - …siyaset, ahlak ve hakikat üzerine bina edilir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kesinlikle, kesinlikle. Neden gülüyordu açıkla?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Asla ve kata yalan ve iftira siyasetiyle bir yere varılamaz, asla, genel olarak, herkes için söylüyorum.

BAŞKAN – “Öyle yapıyorsunuz.” demedi size.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Biz hakikati, işin gerçeğini ortaya koymaya her zaman özen gösteriyoruz. Bahsettiğiniz konunun hakikati nedir?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu, gülüyor mu, gülmüyor mu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Burada hiçbir şekilde şehit aileleriyle ilgili, şehitlerimizle ilgili bağlantısını kurduğunuz şekilde bir gülme söz konusu değil.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Cenaze kalkmamış, Başkomutan gülüyor mu, gülmüyor mu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Asla ve kata söylediğiniz kesinlikle doğru değil, kesinlikle.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gülüyor mu, gülmüyor mu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sonuç itibarıyla, başka bir olayla ilgili orada…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evladın ölse güler misin, gülmez misin? Buna cevap verecek ağabey.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …vatandaşlarımızla yapılan konuşma esnasındaki bir başka enstantaneyi orada fıkra anlatımı gibi anlatmak kesinlikle yalandır, yanlıştır, doğru değildir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evladın ölse güler misin?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalan söyleme!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hamaset yapma!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Kesinlikle orada bir fıkra anlatımı yoktur. Siz “Fıkra anlattı.” dediniz, bu gerçek dışıdır kesinlikle.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Fıkra anlattı, güldü.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sonuç itibarıyla, Sayın Cumhurbaşkanımız, her zaman şehit ailelerini arayarak taziyede bulunur, onların acılarını paylaşır ve onlara her zaman tezkiyede bulunur.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kongreye bağlayarak değil, kongreye bağlayarak değil.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla bunu her ortamda, her zaman yapa gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkomutan sıfatıyla, sonuç itibarıyla, bu konuda şehit ailemizin de gönlünü ferahlatmak noktasında kendisiyle her zaman, her ortamda irtibata her zaman geçmiştir.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kongrede, kongrede…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Ve o konuda da geçmeye devam edecektir. Bu konuda sizi hakikatleri söylemeye davet ediyor, her olayı bağlamından kopartarak lütfen çarpıtmamaya özellikle özen göstermenizi istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşmadım.

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Direkt “Yalan söylüyorsun.” diyerek ithamda bulundu.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sizden ricam, lütfen yeni bir sataşmaya yol açmayın.

MUHARREM VARLI (Adana) – Sadece Grup Başkan Vekillerinin sataşacağı bir oturum yapsak nasıl olur acaba? Biz onları dinlemek zorunda mıyız?

BAŞKAN – Bence gayet makul bu öneri; bunu değerlendireceğim(!)

Buyurun.

10.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Arkadaşlar, olmaz; bir siyasi parti bizim Andımız’ı kaldırdı. Bir siyasi parti Türkiye tabelalarından TC kimliğini kaldırmaya kalktı. Bir siyasi partinin lideri, evlatlarımızın cenazesi kalkmadan şehit annesini kongrede bağlayarak politika yaptı. Arkadaşlar, biz bunu hep birlikte kabul etmeyelim. Ben kimseye hakaret etmiyorum ama ben diyorum ki acımız mı var, acımızı birlikte yaşayalım. Kongre nedir ya? İptal et. “Şehit cenazeleri kalkana kadar kongreleri iptal ediyorum.” de. Ne var bunda? Yas ilan ediyorsun ya…

Ya arkadaşlar, düşman değiliz ki ya.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Olmamamız lazım.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bir şey ifade ediyorum, şehit cenazesinde, şehidin olduğu yerde, eğer bir Cumhurbaşkanı kongrede gülerek kongreyi yapıyorsa, şehit annesini kongreye bağlayıp da bir politika yapıyorsa, Allah aşkına ya, bir kere hep beraber “Yetti artık!” diyelim ya, yetti! (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bağlamından koparmayın, bağlamından koparmayın!

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gürcistan Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2499) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 195) (Devam)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi otuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Bedri Yaşar’ın.

Sayın Yaşar, beş dakika da şahsı adına söz talebiniz var, toplam süreniz on beş dakika.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben kongredeydim. Hepsi yalan, söylediklerinin hepsi yalan!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen çok güvenilir bir adam değilsin Osman!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Olayı bilmiyorsun sen, olayı!

CAVİT ARI (Antalya) – Sana mı inanacağız, gördüğümüze mi inanacağız?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben oradaydım!

BAŞKAN – Sayın Bak, müsaade eder misiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bilmiyorsunuz olayı.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Başkanım…

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, hatip arkadaşınız kürsüde, yapmayın.

Buyurun Sayın Yaşar.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben oradaydım.

CAVİT ARI (Antalya) – Ordaymış; ordaysan ordasın, ne yapalım?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne demek “Ordaysan…” Tabii ki ordaydım ya! Benim il kongrem kardeşim!

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlamaya çalışıyorum.

CAVİT ARI (Antalya) – Nerede vardın?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalan söylüyorsunuz, ben oradaydım! Yalan söylüyorsunuz!

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Gösteriyor işte…

CAVİT ARI (Antalya) – Televizyon gösteriyor, sen…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, ne alakası var? Olayı bilmiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Arı, lütfen…

CAVİT ARI (Antalya) – Sana mı inanacağız gördüğümüze mi inanacağız?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Osman’a bir söz versenize konuşsun, bir boşalsın çünkü…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var! Sen kendine bak ya! Senin aklına ihtiyacımız yok! Senin aklına ihtiyacımız yok, biz konuşuruz.

BAŞKAN – Sayın Yaşar, buyurun, siz devam edin lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sayın Başkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, adam kürsüde, hatip konuşuyor.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hatibi dinleyelim, hatibi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Olsun, sen konuşurken biz dinliyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Dinleyeceksin, hatip konuşuyor.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sabahtan beri on-on beş dakikadır yüksek sesle hâlâ Parlamentoda tartışmalara devam ediliyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalan beyan var burada.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Şunun bu ülkemize katkısını siz anlatın, yüce Türk milleti dinlesin, biz de istifade edelim diyorum, ben konuya dönüyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yalan beyan var, biz de düzeltiyoruz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Gürcistan’la yaptığımız bir anlaşmadan bahsediyoruz. Burada, Parlamentoda, bir sürü ülkeyle yaptığımız karşılıklı anlaşmaların onayıyla ilgili siyasi partiler görüş beyan ediyor ama hepimizin gördüğü gibi işin aslını bırakıp farklı şeylerle meşgul oluyoruz. Yüce Türk milleti… İşte diyorlar ya bazen Anadolu’yu dolaşırken “Niye bu partiyi kurdunuz?” İşte bunun için kurduk, bunun için kurduk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bütün bu siyasi mülahazalardan uzak, sadece ve sadece ülkenin problemlerine odaklanmak için kurduk.

Değerli arkadaşlar, Gürcistan’ın bağımsızlığını 16 Aralık 1991 tarihinde ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Diplomatik ilişkilerin tesisinde de 21 Mayıs 1992’de karşılıklı ekonomik yatırımların korunmasıyla ilgili anlaşmamızı imzalamışız. Bu kapsamda biz Batum’a Başkonsolosluk açtık. Gürcistan da aynı şartlar altında İstanbul ve Trabzon’da başkonsolosluklar açmıştır. Türkiye ile Gürcistan arasındaki ilişkiler stratejik ortaklık düzeyindedir. Ülkemiz 2007 yılından beri Gürcistan’ın en büyük ticaret ortağıdır. Gürcistan’la doğrudan yatırım yapan ülkeler arasında da Türkiye yine ilk sıralarda yer almaktadır. Bildiğiniz gibi, Gürcistan, aynı zamanda da enerji yolları üzerindedir. Türkiye'nin özellikle Avrupa’ya giden projeleri Gürcistan üzerinden geçmektedir. 2019 yılıyla ilgili ticaret hacmimiz de yaklaşık 1,4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.

Bildiğiniz gibi, özellikle, yaptığımız Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’mız var, 2006 yılında devreye girdi. Bu hat üzerinden özellikle petrolün Bakü-Ceyhan’a iletilmesi... Bakü petrollerini Tiflis üzerinden Akdeniz’e ulaştıran bir projedir. Devamında, TANAP projesi var, o da yaklaşık 16 milyar metreküp gazı Avrupa’ya iletecek projelerden biridir. Bunun da yaklaşık 6 milyarı ülkemizde kullanılacak, gerisi de diğer ülkelere transfer edilecektir. Dolayısıyla Gürcistan, bizim ciddi problemimiz olmayan ama stratejik açıdan da vazgeçemeyeceğimiz bir ülke.

Son dönemde yerel paralarla ticaret yapmaya başladık; bu, olumlu bir gelişme. Bugün lirayla Tiflis’te alışveriş yapmak mümkün, onların yerel parasıyla Türkiye’de alışveriş yapmak mümkün. Özellikle bu coğrafyada -geçmişte Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya’yla da böyle bir anlaşması vardı, Çin’le görüşmeleri vardı- bu coğrafyayla ilgili yani Asya coğrafyasıyla ilgili, yerel paralarla ilgili anlaşmalar yapılırsa bunun çok ciddi katkıları olacağını buradan söylüyorum.

Yine, bu bölgelerle ilgili belli problemlerimiz var. Bu coğrafyadaki ticaret ataşesi kadroları çoğu zaman boş, buralara atamaların bir an önce yapılması lazım; ben buradan uyarıyorum. Aynı şekilde, ticaret ataşelerinin orada yaptığı görevler açısından baktığımız zaman da diğer ülkelerde ticaret ataşeliklerinde çalışan eleman sayısı -özellikle Çin için- neredeyse büyükelçiliklerde çalışan eleman sayısına eşittir. Bu coğrafyalarda da mümkün olduğunca ticaret ataşeliklerini güçlendirerek ticaret hacmimizi artırmamız mümkün. Bugün, Avrupa da dâhil hepsinin yönü Asya’dır. Asya’nın kaynakları henüz ekonomik değerine tam manasıyla kavuşmamıştır. Bugün, Çin’de dâhil Bir Kuşak Bir Yol Projesi’yle beraber aynı hat üzerinden Avrupa’ya kadar uzanmaktadır. Dolayısıyla, ticaret ataşeliklerimizi ciddi oranda tahkim etmemiz lazım.

Yine, bu coğrafyada iş adamlarımızın zaman zaman problemleri var. Dün Azerbaycan Dışişleri Bakanı, Türkmenistan Dışişleri Bakanı ve bizim Dışişleri Bakanımızın ortak yaptığı bir toplantı vardı. İnşallah, oradan da hayırlı sonuçlar alınır ama bu coğrafyada iş yapan müteahhitlerimizin özellikle tahsilat konusunda problemleri var. Bunlarla ilgili de bir çalışma yapılmasında fayda var. Buna belki değişik bir boyut da getirebiliriz diye düşünüyorum. Bizim iş adamlarımızın alacaklarına karşılık o ülkelerin üretimleri var. Mesela Özbekistan’ın, Türkmenistan’ın tekstil ürünleri var, Gürcistan’ın tarımsal ürünleri var, Kazakistan’ın yine buğday konusunda çok ciddi ihracatları var. Şu olabilir: Yani müteahhit alacaklarımızın tahsilini o ülkede üretilen ürünlerle takas yöntemiyle belki bu borç alacak ilişkisini dengeleyebiliriz. Onunla ilgili de gümrüklerde zaman zaman belli sorunlar yaşanıyor. Mesela, özellikle tekstil alanında doğal olarak kendi ülke üreticilerimizi korumak adına konulan fonlar var ama hiç olmazsa iş adamlarının alacaklarına karşılık alınabilecek bu tür o ülke ürünleriyle ilgili gümrükler kaldırılabilirse bu da karşılıklı ticaret hacminin büyümesi açısından çok ciddi katkılar sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Yine, özellikle Kars-Tiflis Demir Yolu Hattı son dönemde devreye girdi. Bu da çok önemli bir proje. Gerçi standartlar açısından, özellikle Rus coğrafyasının demir yollarının standartları, bizim demir yolu standartlarımızla aynı değil. Ama bir aktarma istasyonu marifetiyle bu şimdi aktarılabiliyor. Bu demir yolu marifetiyle bugün Pekin’den Adriyatik’e kadar demir yoluyla bir ürünü göndermek mümkün. Şahsen bizim zaman zaman Hükûmetin eleştirdiğimiz projeleri vardı ama bu da yine takdir ettiğimiz bir projedir. Bu hat sağlanmış, demir yoluyla bugün Orta Asya’ya da ticaretin önü açılmıştır. Ama tabii, bunlar yeterli mi? Kesinlikle yeterli değil, iç bağlantılarının da yapılması lazım. Yani demir yollarının o bağlantısı var ama mesela -özellikle Karadeniz açısından söylüyorum- bugün, Karadeniz’de demir yolu ulaşımı ciddi olarak yoktur. Bugün, Samsun-Sarp demir yolu -Trabzon milletvekillerimiz de zaman zaman gündeme getiriyorlar- veyahut işte Trabzon-Hopa demir yolu bir an önce projelendirilmeli. Bu da yeterli değil, aynı şekilde bunun Akdeniz-Karadeniz otoyol bağlantısıyla da desteklenmesi lazım ki Akdeniz’e gelen gemiler aynı şekilde bu yükleri otoyol üzerinden Karadeniz’e, Karadeniz üzerinden de Orta Asya’ya iletebilsinler ama maalesef bu demir yolu konusunda… Zaman zaman arkadaşlarımız hep hızlı trenden bahsediyorlar, doğru şeyler yapılıyor ama mesela maalesef hâlâ Ankara-Samsun -ki Samsun’u bugün Doğu Karadeniz bölgesinin tamamının bölgesel başkenti gibi de algılayabiliriz. Havaalanıyla, limanıyla, kara yolu bağlantısıyla, demir yolu bağlantısıyla, serbest bölgeleriyle dolayısıyla her şeye hazır olan bir ilimizden bahsediyoruz- demir yolu projesi daha sadece projelendirilme aşamasında, ne zaman yapılacağı konusunda herhangi bir fikrimiz yok. İnşallah hem Ankara-Samsun demir yolu bir an önce başlar, devamında da Samsun-Sarp demir yolu bir an önce yapılır, projelendirilir. Özellikle, bugün, Asya’yla olan ticaretlerimizde çok ciddi mesafeler katedebileceğimizi düşünüyorum. Bizim bu bağlantıları yapmadığımız takdirde bu coğrafyalarda kolay kolay ticaret yapmamız mümkün değil. Özellikle bu coğrafyalara yönelik Asya Kalkınma Bankasının, Avrupa Yatırım Bankasının özel kredileri var, bu bölgelerde yatırım yapıyorlar. Bizim de bunları yapabilecek çok ciddi firmalarımız var. Tabii, bu bankaların kredileri üzerinden firmalara destek olabilirsek en azından bizim firmalarımız da bu coğrafyada çok ciddi işler yapabilirler. Aynı şekilde EXIMBANK bu coğrafyalara özel limitler açabilir, bunlar üzerinden de yine bu ülkelere özellikle inşaat sektöründe çok rahat gidebiliriz, çok rahat mesafeler katedebiliriz. Bugün, bu coğrafyada firmalarımızın çoğu devlet kredileriyle, işte, Fransızların dev firmaları, Çinlilerin dev firmalarıyla ve ülkelerinin o ülkelere açtığı kredilerle yaptığı işlerle rekabet etmeye çalışıyorlar. Bunlarla beraber rekabet etmeleri doğal olarak mümkün değil. Bununla ilgili EXIMBANK’ın da bu bölgeye muhakkak bir hat açması lazım, bir kredi açması lazım. Şimdi, “Kredi açılması lazım geliyor.” dediğiniz zaman daha çok, buradan da söylüyorum, belli başlı firmalara… Buradan bol miktarda ifade ediliyor, bu EXIM’in kredilerinden de bu belli başlı firmalar istifade ediyor. Hâlbuki küçük ve orta boy işletmeleri desteklemediğiniz sürece bu işlerden sonuç almanız mümkün değil. Yani orta direği, hani Özal’ın getirdiği tabirle bizim orta direği desteklememiz lazım ki çadır çökmesin. Bu kredilerle ilgili de ben özellikle Ticaret Bakanımızı buradan uyarıyorum çünkü sadece bütün Orta Asya değil, bunun devamında Balkan coğrafyasında da aynı işlerle karşılaşıyoruz; oradan da iş adamlarının zaman zaman gündeme getirdiği en önemli olaylardan biri bu EXIM kredileri, bunların… EXIM kredileri tahsis edilirken en azından küçük ve orta boy işletmelere de bir hat açılmasını istiyorlar, bununla ilgili oluşturulan teminatların da karşılanabilir, yerine getirilebilir seviyede olmasını istiyorlar.

Bugün her zamankinden daha fazla -bu pandemi dolayısıyla zaten sıkıntılar yaşıyoruz- iç piyasada belli daralmalar var. Bunu enerjiden de görebilirsiniz, enerji koridorundan bahsettik. Türkiye’nin enerji tüketimi üç senedir neredeyse değişmiyor; aynı rakamlarda gidiyoruz. Demek ki içeride bir tıkanma var, pazarın süratle dışarıya açılması lazım.

Tabii, küçük işletmelerden bahsederken bizim Samsun’un merkezinde -biraz önce Erhan Bey’in fırsatı olmadı, onun yerine ben söyleyeyim- “GÜLSAN” diye bir sanayi sitemiz var. Tabii, şehir kurulurken orası uygundu, bundan elli sene önce, altmış sene önce yapılan bir sanayi sitesi. Şimdi şehrin içinde kaldığı için devlet diyor ki: “Buradan biz sizi, Toybelen diye bir mevkimiz var, oraya nakledelim.” Buna kimsenin itirazı yok, doğru “Siz bizi alın, buradan oraya nakledin.” diyorlar ama şimdi, tabii, orada bir ticaretleri var; burayla ilgili, devletin kamulaştırırken bir değer tespiti var. Şimdi, tespit ettikleri şehrin göbeğindeki metrekare birim fiyatı, daha henüz rüşdünü ispat etmemiş Toybelen diye de bir yerimiz var, oranın fiyatlarıyla… Yani diyor ki: “Biz size oradan 100 metrekare dükkân verelim, fiyatı 405 bin lira ama sizin buna muadil GÜLSAN’daki yerinizi…” Onun daha altında bir fiyatı teklif ediyor yani bu, işin doğasına ters. Şehrin merkezinde olan bir dükkânın metrekare fiyatının, daha yeni bir yerde açılacak alanda fiyatının altında olması kabul edilemez çünkü GÜLSAN esnafının da hepsi ayağa kalktı, “Biz böyle bir şeyi kesinlikle kabul etmiyoruz.” diyorlar, bir. İki: “Bunlarla ilgili, tamam, size beş yıl vade yapalım.” diyorlar. “Ama açıkladıkları faizi bizim ödememiz mümkün değil.” diyorlar. Üç: “Buna en az on yıl vade yapın ki en azından bir ödeme kabiliyetimiz olsun.”

Tabii, bütün bu sorunları söylerken bizim İYİ PARTİ olarak olaya bakış açımız da şu: Kesinlikle, arsa, yatırımcı için bir maliyet unsuru olmamalı diyoruz. Eğer yatırımcı bir yere yatırım yapmak istiyorsa gerekirse devlet bunu tahsis etsin. Yani yatırımcı arsaya bir bedel ödeyerek bu yatırımda bir artı değer olmasın, yatırımcıya bu arsaları biz ücretsiz tahsis edelim diyoruz çünkü dünyanın her yerinde böyle. Siz bugün özellikle Balkanlara veya Türk coğrafyasına gittiğiniz takdirde bir yatırımdan bahsedin, size hangi imkânları sunduğunu siz de görürsünüz. Hatta ben bir toplantıya katılmıştım Özbekistan’da, Cumhurbaşkanı, Başbakana “Ayağa kalk.” dedi, kaldırdı. “Bakın, Türk iş adamları burada ne istiyorsa, ne gerekiyorsa yapacaksınız. Eğer bir eksiklik varsa ben sizden bilirim.” diyen bir Cumhurbaşkanı var. Ee, bugün de bizim gerçek manada yatırıma ihtiyacımız var, yatırımcının bir başka ülkede nasıl önü açılıyorsa Türkiye'de de önünün açılması lazım geldiğini buradan ifade ediyorum.

GÜLSAN’da da bir an önce bu kanayan yaraya bizim bir çözüm bulmamız lazım. Tamam, TOKİ, ihalesini yaptı, bu dükkânları yapacak ama bu fiyatla GÜLSAN esnafının bu dükkânları alma şansı yok. Diyor ki: “Siz almazsanız başkasına satarız.” Hâlbuki bizim derdimiz, oradaki esnafı kendi şartları içerisinde yeni açılan sanayi bölgesine kavuşturmak. Şunu da ilave ediyorlar, diyorlar ki: “Sanayi dükkânları talepler doğrultusunda yapılmalı. Yani bugün, galeri için dükkânın hesabı farklıdır, mobilyacı için farklıdır, tesisatçı için farklıdır, kaportacı için farklıdır yani işin kendi nevi şahsına münhasır metrekareleri vardır. Bunları da dikkate alarak yapın. Kendi kafanıza göre ‘Yaptım, oldu.’ mantığından vazgeçin.” Dolayısıyla burada 3-5 değil, 1.500-1.600 esnafımız var. Samsun için bu önemli. Ben hem Belediye Başkanımızın hem TOKİ Başkanımızın hem Sanayi Bakanımızın bu işe bir el atacağını ümit ediyorum.

Ümit ediyorum ki bu sorunlar çözülür, bu ülkenin üretimine Samsun’un da bir katkısı olur diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

5’inci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Balıkçılık ve Deniz Ekonomisi Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Balıkçılık ve Deniz Ekonomisi Alanında İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1365) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 204) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 204 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Görüşmeleri tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MORİTANYA İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA BALIKÇILIK VE DENİZ EKONOMİSİ ALANINDA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

 

MADDE 1- (1) 28 Şubat 2018 tarihinde Nuakşot’ta imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moritanya İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Balıkçılık ve Deniz Ekonomisi Alanında İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar adına söz talebi? Yok.

Şahsı adına Sayın Burak Erbay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BURAK ERBAY (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli vekiller, Covid-19 salgınının etkileri tüm şiddetiyle devam ediyor. Bu salgın sürecinde kaybettiğimiz tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavisi devam edenlere de acil şifalar diliyorum. Başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere, salgınla mücadele eden herkese de teşekkürlerimizi bir kez daha yinelemek istiyorum.

Değerli vekiller, salgından dolayı birçok sektör olumsuz bir şekilde etkilendi. Ben, sizlere, bu salgından en çok etkilenen turizm sektörünün sorunlarından bahsetmek istiyorum. 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle turizm sektörü önemli bir gerileme yaşamıştır. Dünya Turizm Örgütünün verilerine göre, 2020’de turizm sektöründe 1,3 trilyon liralık gelir kaybı yaşanmıştır. Turizm sektörü tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için de birçok açıdan stratejik öneme sahip sektörlerden bir tanesidir. Turizm ülkemizin en önemli döviz girdi kaynaklarından biridir.

Değerli vekiller, turizmle ilgili ülkemizden de bazı veriler paylaşmak istiyorum: 2019 yılında ülkemize 52 milyona yakın turist gelmiştir. Yaklaşık 35 milyar dolar döviz girdisi elde edilmiştir. Türkiye genelinde turizm sektöründe çalışan sayısı yaklaşık 3 milyon 500 bin kişidir. Bu sektör ailelerle birlikte yaklaşık 12 milyon kişiye geçim kapısı olmaktadır. Ülkemizin toplam yatak kapasitesi yaklaşık 2 milyona ulaşmaktadır. Turizm sektörü taşımacılıktan tekstile, tarımdan hayvancılığa kadar birçok sektörü de etkileyen lokomotif bir sektördür. Maalesef, 2020 yılında ülkemize gelen turist sayısı da 52 milyondan 15 milyona düşmüştür. Turizm geliri de 35 milyar dolardan 12 milyar dolara gerilemiştir.

Değerli vekiller, birçok ülkede bu zor koşullarda işletmelere karşılıksız hibe desteği verilerek vatandaşların bu süreci en az mağduriyetle giderilmesi sağlanmıştır ancak ülkemizde birçok sektöre yeterli destek sağlanmadığı gibi turizm sektörü de maalesef görmezden gelinmiştir ta ki bugüne kadar. Bugün -basına da düştü- Halk Bankası ile TÜRSAB arasında imzalanan bir anlaşma yapıldı. Tabii ki olumlu bir gelişme, teşekkür ediyoruz. Geç kalan da bir gelişme. Bu destek paketinin detaylarını incelediğimizde 100 bin liralık bir destekten bahsediliyor. Uygun koşulda olanlar faydalanabilirler ancak detayını incelediğimizde bunun gene aynı şekilde faizli olduğunu ve altı ay sonra geri ödenmek zorunda olduğunu gördük. Şimdi, buradan sormak istiyorum: Eğer gerekli hazırlıklar yapılmazsa, gerekli tedbirler alınmazsa, turizm sektöründe çalışanlar aşılanmaz ve turistler gelmezse bu krediler nasıl ödenecek?

Değerli vekiller, gayrimenkul satış internet siteleri var. Buralara girdiğinizde, turizm sektöründe beş yıldızlı otellerden butik otellere kadar birçok otelin satış aşamasında olduğunu görebilirsiniz. Sektör temsilcilerinin dışında da bu kurumlarda, bu işletmelerde çalışan vatandaşlarımız maalesef çok mağdur durumda. Daha bundan birkaç gün önce şahsi mailime atılan bir maili sizlere okumak istiyorum: “Lütfen” diye başlıyor. “Ben, Muğla’nın –seçim bölgem Muğla’nın- şu ilçesinde ikamet ediyorum, eşim ve 3 yaşında kızımla pandemi dolayısıyla çalışamıyorum. Aşçıyım, malum oteller kapalı, sizlerden kızım için gıda ve giyim yardımı rica ediyorum. Gerçekten zor durumdayım. Kızıma dört gündür süt bile alamadım. Lütfen…” diye mesaj atıldı. Kendisinin sorununu çözmeye çalıştık ama bir kişi neye yarar? O yüzden arkadaşlar, az önce bu konuşmayla ilgili mesaj attığımızda Marmaris’ten bir kardeşimiz de aradı “Ağabey ne olur, bizi de dile getir. Yüz binlerce liralık kira borcumuz var, biz ne yapacağız? Bizi de dile getir.” diyor.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen Avrupa’daki aşılamaların hızlı bir şekilde devam etmesi bir umut vaat etmekte. İngiltere Başbakanı Boris Johnson geçenlerde bir açıklama yaptı, 17 Mayıs tarihini verdi. Eğer bu şekilde devam ederse seyahat yasaklarının kalkması söz konusu ancak ev sahibi olarak bizlerin de gerekli hazırlığı yapması gerekiyor. Güvenlik ve eğitimciler evet, öncelikli; daha sonra da turizm çalışanlarının muhakkak aşılanması gerekiyor.

Evet, yerinde karar yöntemi doğru bir yöntem. Rakamlarla oynamadan bu süreci götürmemiz lazım. Ancak buradan Sağlık Bakanına, Turizm Bakanına ve tüm yetkililere sesleniyorum: Gecikmeden turizm çalışanlarını aşılayalım, 2021 turizm sezonunu da kurtaralım diyorum. Bu hususa buradan da dikkat çekiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesi 2’nci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

6’ncı sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Arasında Denizcilik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1413) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 192) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 192 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok, görüşmeleri tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE CİBUTİ CUMHURİYETİ ARASINDA DENİZCİLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 24 Ocak 2015 tarihinde Cibuti’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Cibuti Cumhuriyeti Arasında Denizcilik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesi 2’nci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

7’nci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1245) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 34) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 34 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok, görüşmeleri tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE ŞİLİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA ULAŞTIRMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 7 Aralık 2017 tarihinde Kolombo’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Şili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesi 2’nci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

8’inci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Burundi Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Burundi Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1367) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 30) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 30 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ İLE BURUNDİ CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ ARASINDA ASKERÎ ÇERÇEVE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 10 Eylül 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Burundi Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

9’uncu sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lesoto Krallığı Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lesoto Krallığı Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1537) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 60) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 60 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE LESOTO KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARET VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 3 Kasım 2016 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lesoto Krallığı Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması’nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

10’uncu sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın 9/7’nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1782) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın 9/7’nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1782) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 67) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 67 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÜYE DEVLETLERİ ARASINDA YATIRIMLARIN TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMA İLE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI ÜYE DEVLETLERİ ARASINDA YATIRIMLARIN TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMA’NIN 9/7’NCİ MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 7 Temmuz 2005 tarihinde İstanbul’da imzalanan “Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma” ile 7 Nisan 2007 tarihinde Antalya’da imzalanan “Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın 9/7’nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Evet, madde üzerinde ilk söz talebi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Arzu Erdem’in.

Buyurun Sayın Erdem. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 67 sıra sayılı Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Üye Devletleri Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın 9/7’nci Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi, basın mensuplarımızı ve ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Uluslararası sözleşmelerin birincil önemi, sürdürülebilir kalkınmadır. Sürdürülebilir kalkınma, toplumların ekonomik kalkınma yaklaşımı arayışı içinde olurken aynı zamanda da çevre ve yaşam kalitesi olarak da yararlandıkları bir stratejidir. Sürdürülebilir kalkınma anlayışı, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişme hedeflerinde ortak faydaya sürdürülebilirlik katmalarıdır. Bu açıdan, şu ana kadar görüşmüş olduğumuz uluslararası sözleşmelerin her biri, birbirinden kıymetli ve özellikle ülkemizin ve dünyanın da içinde bulunduğu coronavirüsle mücadele döneminde ekonomik zayıflamanın çok görüldüğü diğer ülkelerde de güçlenmeye sebep olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı; Türkiye, İran ve Pakistan arasında bölgesel ekonomik iş birliğini geliştirmek amacıyla 1964 yılında oluşturulmuş, Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği Teşkilatının devamı olarak 1985 yılında kurulmuştur. Sekretaryası Tahran’da bulunan teşkilat, üyeleri arasında ekonomik, teknik ve kültürel iş birliğini artırmayı amaçlamaktadır.

1992 yılında Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın da katılımıyla üye sayısı 10’a yükselmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Konseyi ve Enerji Şartı Sekretaryası gözlemci üyesidir.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatının temel işlevleri; üye ülkelerin sürdürülebilir ekonomik kalkınması, ticaretin önündeki engellerin kaldırılması ve bölge içi ticaretin teşvik edilmesi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesinin artan dünya ticaretinde daha fazla rol alması, üye ülkelerin birbirleriyle ve dünyayla bağlantısını sağlayan ulaştırma ve haberleşme altyapısının geliştirilmesi, ekonomik serbestleşme ve özelleştirme, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesinin kaynaklarının harekete geçirilmesi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesinin tarım ve sanayi potansiyelinin etkin kullanımı, uyuşturucu ticaretinin önlenmesi, ekoloji ve çevrenin korunması ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bölgesindeki milletlerarası tarihî ve kültürel bağların güçlendirilmesi, bölgesel ve uluslararası örgütlerle karşılıklı yararlı iş birliğinin tesis edilmesi. Ekonomik İş Birliği Teşkilatı, bu hedefler doğrultusunda ülkemizin üye ülkelerle ilişkilerinin geliştirilmesinde çok yönlü bir platform olarak dikkat çekmektedir. Günümüzde gerçekleştirilmeye çalışılan hedefler de bir bakıma bu önemli potansiyelin üye ülkelerce benimsendiğinin ve artık değerlendirilmesi gerektiği yönündeki iradenin göstergesidir.

Büyük enerji kaynaklarından yüksek kaliteli endüstriyel ürünlere kadar Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üyeleri arasında ticari faaliyetlerin artırılması için büyük bir potansiyel mevcuttur. Ancak, Teşkilatın kuruluşundan bu yana arzu edilen ekonomik iş birliği seviyesine ulaşılamamıştır ve bu açıdan da gelişmesi için bu anlaşmanın faydalı olacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Ekonomik İş Birliği Teşkilatının kuruluş hedefi olan bölgesel iş birliği ve kalkınma, üye ülkeler arasındaki ticaretin artırılmasıyla gerçekleşebilecektir.

Ülkemize yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının korunması ve daha fazla yabancı sermaye gelişinin özendirilmesi için bugüne kadar 94 ülkeyle yatırımların karşılıklı teşviki ve korunması anlaşması imzalanmıştır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üye ülkeler arasında daha istikrarlı bir yatırım ortamının teminini öngören, yatırımların teşviki ve korunmasına ilişkin anlaşmayla birlikte bölge ülkeleri arasında sermaye akışında artış gerçekleşmesi beklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, anılan anlaşma 7 Temmuz 2005 tarihinde, anlaşmaya yönelik olarak İran’ın değişiklik önerisini içeren protokol ise 11 Temmuz 2012 tarihinde ülkemiz tarafından imzalanmıştır. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üye devletleri arasında yatırımların teşviki ve korunmasına ilişkin anlaşmanın temel esasları şu şekildedir:

1) Anlaşmaya taraf ülkelerde diğer akit taraflarının yatırımcıları tarafından gerçekleştirilen yabancı sermayeli yatırımcıların ve ilgili faaliyetlere tabi olacağı muameleyi belirleyerek ekonomik iş birliği için uygun koşulları yaratmak.

2) Anlaşmaya taraf ülkelerde yabancı yatırımların kamulaştırma ve devletleştirme yönünde tabi olacağı muamele ve sahip olduğu haklara açıklık getirme.

3) Taraf ülkeler açısından özel teşebbüs ile ev sahibi devlet arasında yatırımlarla ilgili çıkabilecek ihtilafların çözüm yollarını tespit etmek.

4) Taraf ülke yatırımcılarının elde ettiği kârlar ve diğer gelirlerin gecikme olmaksızın transfer edilmesini güvence altına almak.

Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üye ülkeler arasında daha istikrarlı bir yatırım ortamının teminini öngören bu anlaşmayla birlikte bölge ülkeleri arasındaki sermaye akışında artış gerçekleşmesi beklenmektedir. Anlaşma, yatırımcılara ekonomik ve yasal güvence verirken ilgili ülkelere herhangi bir yük getirmemektedir.

Değerli milletvekilleri, yatırımların teşviki ve korunması, anlaşmaların ana amacıdır. Beraberinde yalnızca sermaye değil, aynı zamanda teknoloji, yönetim becerisi, uluslararası pazarlara giriş şansını da getiren doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını taraf ülkeler arasında teşvik etmek ve ilgili ülkelerin hukuki düzeni içinde bu yatırımların korunmasını sağlamaktır.

2018 yılı itibarıyla, Türkiye, Afganistan, Azerbaycan, İran ve Pakistan olmak üzere 5 ülke anlaşmayı imzalamış, Afganistan, İran, Pakistan ve Türkiye anlaşmayla birlikte protokolü de imzalamış; yalnızca İran ve Pakistan tarafından anlaşma ve protokolün onay süreci tamamlanmıştır. Anlaşmanın yürürlüğe girişi için 4 üye ülkede onay sürecinin tamamlanması gerekmektedir. Bahse konu anlaşma ile protokol, 21 Mart 2019 tarihinden bu yana yüce Meclisimizde onay için beklemektedir. Ekonomik İşbirliği Teşkilatının kurucu ülkeleri arasında yer almamız ve Teşkilatı, proje ve sonuç odaklı bir yapıya kavuşturma hedefimiz doğrultusunda, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı bünyesinde geliştirilen program ve projelere yeni bir ivme kazandırmak adına söz konusu anlaşma ve protokolün onay sürecinin bir an evvel tamamlanması da oldukça önemlidir.

Değerli milletvekilleri, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, coğrafyasının en batısında yer alan ve işlevsel 2 deniz yolu ulaşımından birine sahip olan ülkemiz bakımından özellikle çok önemli bir durumdadır. Ülkemizin dış politikada bölgesel istikrara ve iş birliğine gösterdiği hassasiyet bağlamında Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, önemli bir bölgesel birlik olarak dikkat çekmektedir. Özellikle Asya’nın öneminin geçmiş yıllara nazaran farkına varmaya başlayan bir Avrupa Birliği için Türkiye vasıtasıyla bu coğrafyalarla iş birliği mekanizmasının oluşturulmasına da olanak sağlayacaktır. Türkiye'nin gerek Ekonomik İşbirliği Teşkilatı coğrafyasıyla gerek Asya'nın tamamıyla olan siyasi, ekonomik, kültürel, dinî ve insani ilişkileri de göz önüne alındığında, ülkemizi dışlayarak buradaki ülkelerle iş birliği ve bütünleşme hedeflerini içeren her tür planın sonuçsuz kalacağı da açıktır. Bu da ülkemizi oldukça avantajlı bir pozisyona taşıyacaktır.

Kurucu ülke sıfatıyla üye olduğumuz da göz önünde bulundurulduğunda ülkemiz sermayesinin dış ülkelere açılması, yabancı yatırım ve ileri teknolojilerin ülkemize gelmesi yoluyla ekonomimizin küreselleşen dünya ekonomisi içerisinde etkin bir şekilde yer almasının genel ekonomik politikamızın ana hedefleri arasında yer alması; ülkemizin söz konusu anlaşmaya onay sürecinin bir an evvel tamamlanması açısından da özellikle önemini ortaya koymaktadır.

Burada tekrar şunu da belirtmek istiyorum: Özellikle uluslararası anlaşmalarla birlikte, Avrupa Birliği müzakere süreci içerisinde Gümrük Birliği Anlaşması’na ilişkin de çalışmaların hız kazandığı bu dönem, gerçekten, bizim için çok önemli. Ülkemizin, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin ne kadar kadim bir devlet olduğu, ne kadar derin köklere sahip olduğu; bu açıdan, Orta Doğu’nun ve özellikle kendi coğrafyamızın ağabeyi, hamisi konumunda olduğumuz bugün de “2023 güçlü Türkiye” hedefine ulaşırken bu anlaşmaların her birine önem vermemiz ve geliştirmemiz için bizlerin her birimizin üzerine düşen görevi yapması oldukça elzem.

Ben hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde diğer konuşmacı, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 120 sıra sayılı Uluslararası Sözleşmenin Uygun Bulunması Hakkında Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Öncelikle, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen halklarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

120 sıra sayılı Uluslararası Sözleşme, Türkiye ile Somali arasında kalkınma ve iş birliğini düzenliyor. Halklar arasında köprü olmasını umduğumuz bu uluslararası sözleşmelere genel olarak, ilkesel olarak karşı çıkmadığımızı belirtmekle yetineyim.

Bugünkü konuşmamda Adalet Komisyonu üyesi bir hukukçu vekil olarak ülkemizin her gün yeni bir adaletsizlik üreten hukuk sistemi ve bu adaletsizliği besleyen iktidar uygulamalarını dile getirmeye çalışacağım. “Yeni anayasa, demokratik anayasa yapacağız.” deniliyor ya, bakalım var olan temel hak ve özgürlüklere bu iktidar ne kadar saygılı davranıyormuş.

Evet, ülkemizde düşünce özgürlüğü yoktur. Düşünce özgürlüğü, ancak bir bilgiye ulaşabilirseniz vardır. Oysa, bu ülkede Wikipedia yasaklandı, Twitter yasaklandı; yüzlerce, binlerce internet sitesine, haberlere erişim engeli getiriliyor. Ne yapıyor haber siteleri buna karşı? Bir örnek: Sendika.org1, sendika.org2, sendika.org3, 4, 5, 66, 67, 68. Bu yasaklarla aslında düşünceye ulaşma, engellenmiş olmuyor ama Türkiye düşünceye ulaşmanın engellendiği ülkeler kategorisine giriyor.

Evet, ülkemizde ifade özgürlüğü yok. Yalnızca 1 “tweet” attığı için her gün onlarca yurttaş ya gözaltına alınıyor ya dava açılıyor hakkında ya da tutuklanıyor. Protesto hakkını kullanan öğrenciler gözaltına alınıyor, sendika üyesi emekçiler gözaltına alınıyor, kadın haklarını savunan kadınlar, feministler gözaltına alınıyor, gazeteciler gözaltına alınıyor, HDP’nin gerçekleştirdiği neredeyse her etkinliğe müdahale ediliyor ve onlarca, yüzlerce kişi gözaltına alınıyor.

Evet, ülkemizde örgütlenme özgürlüğü yok, 15 Temmuz darbesini “Allah’ın lütfu” olarak gördünüz, 1.748 tane vakıf ve derneği kapattınız, bırakın darbeyi Fetullahçılarla hiçbir ilişkisi olmayanları da kapattınız. Kürt dili çalışmaları yürüten Kurdi-Der’i kapattınız, Mezopotamya Kültür Merkezini kapattınız. Kapattığınız tarihten önceki otuz yılda henüz “AKP” diye bir parti, “Adalet ve Kalkınma Partisi” diye bir parti yokken otuz yıl boyunca kültür, sanat, edebiyat, resim çalışmaları yürüten bir dernekti ve kapattınız. Özgürlükçü Hukukçular Derneğini kapattınız, Çağdaş Hukukçular Derneğini kapattınız. 1974’te kurulmuş olan Çağdaş Hukukçular Derneğini 15 Temmuz darbesini “Allah’ın lütfu” olarak görüp kapattınız. UNICEF’le birlikte onlarca proje yürüten “Gündem 21” diye bir dernek vardı, çocuk çalışmaları yürütüyordu ve bu derneği de 15 Temmuz darbesini “Allah’ın lütfu” olarak görüp kapattınız.

Evet, ülkemizde basın özgürlüğü yok. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiniz, “İletişim Başkanlığı” diye bir kurum kurdunuz. İletişim Başkanlığını kurduktan sonra hepimizin bildiği sarı basın kartlarının tamamını iptal ettiniz, “Bunların yerine turkuaz kart vereceğiz.” dediniz. Onlarca yıllık gazetecilik yapan basın emekçilerine hâlâ turkuaz kart vermediniz, yüzlerce basın emekçisi, turkuaz kart vermenizi bekliyor. Bu verdiğiniz kartlar, onların gazeteci olup olmadığını tespit eden bir kart değil ama her tarafta, onları akredite etmediğiniz için haber yapmalarını da engelliyorsunuz. Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 154’üncü sırada, geri kalan ülkeleri ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Yalnız 2020 yılında, 79 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle ama başka suçlamalarla gözaltına alındı, 24 tane gazeteci tutuklandı. 2020 yılında, bu nedenle Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 154’üncü sıradayız.

Evet, ülkemizde konut dokunulmazlığı ve özel hayatın gizliliği her gün, her saat ihlal ediliyor. Telefon ve iletişimin dinlenmesi kararlarının sınırı yok. Bakın, sizin iktidarınız döneminde bir cumhuriyet savcısı, bir ağır ceza mahkemesine başvurdu ve Türkiye'nin tamamında bütün telefonların dinlenmesi için izin istedi. Bir savcı, mahkemeye başvurdu, Türkiye'nin her tarafında, her karışında, her telefonu dinlemek için izin istedi ve bir mahkeme de izin verdi. Şimdi, sorsak diyeceksiniz ki “O savcı, FETÖ’cüydü, o hâkimler de FETÖ’cüydü.”

Gözaltına almak için gidilen her evde kapılar kırılıyor, evdekiler yaşına başına bakılmaksızın yere yatırılıyor, evlerin altı üstüne getiriliyor, zar zor aldıkları telefonlarına el konuluyor, çocukların bilgisayarına el konuluyor ve yıllarca vatandaş, telefonlarına, bilgisayarlarına ulaşamıyor.

İçişleri Bakanlığı, önceki hafta bir veri yayınladı, dedi ki: “Biz, terör operasyonları kapsamında bu hafta 718 kişiyi gözaltına aldık.” Gaziantep Milletvekilimiz, Meclis İdare Amiri Mahmut Toğrul’la beraber biz Gaziantep’teydik. Gaziantep’te 49 kişi bu kapsamda gözaltına alındı. Ne için biliyor musunuz? 2016 yılında kapatılan derneklere üye oldukları için. Hepsinin gece yarısı evi basıldı ve hepsi bu biçimde gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan sonra onlara ne soruldu? “Bu derneğe üye misin, değil misin?” Sadece bunun için beş yıl beklediniz, 5’inci yılın sonunda insanlara çektirdiğiniz şey buydu, sonra hepsini serbest bıraktınız. Her gün televizyonlarda “terör operasyonu” deniliyor ya işte, terör operasyonu bunlar.

Evet, ülkemizde neredeyse her hafta vatandaşlar kim olduğu bilinmeyen ama tahmin edilen kişilerce kaçırılıyor, failler, garip bir şekilde hiçbir zaman bulunmuyor. Beyaz Torosların yerini siyah Transporter’lar aldı. Kaçıranlar, kaçıran kişiler her nedense kendilerini “istihbarat elemanı, polis” olarak tanıtıyor fakat bu ülkenin İçişleri Bakanlığı, bu kaçıran hiçbir kimseyi bulamıyor.

Evet, ülkemizde cezaevleri her gün hukuksuzluk üretiyor. Cezaevlerindeki hukuksuzluk üzerine çok şey söyledim, bugün bunları tekrar etmeyeceğim ama yeni bir şey yapıyorsunuz; cezaevlerine soktuğunuz yüz binlerce kişi yetmiyor, bu ülkede binlerce kişinin evini hapishaneye çevirdiniz, binlerce kişi ev hapsiyle cezalandırılmış durumda. Ayrıca, mahkûm olursa, bu, cezadan da düşülmüyor; bir yıl boyunca evinde hapsediyorsunuz, daha sonra ceza alırsa o bir yıl hiçbir şeye sayılmıyor. Ülkenin her tarafını, her evi hapishaneye çevirdiniz.

Evet, ülkemizde toplantı, gösteri yürüyüşü hakkı yok. Bu yasaklar hakkın özünü ortadan kaldıracak biçimde, hak kaldırılmış durumda. Benim zamanım çok yok, birkaç tanesini söyleyeyim: Yani 2017 yılında Nuriye ve Semih için yapılan eylemleri yasakladınız. Elimde 2018 Ekim, Kasım, Aralık raporları var derneklerin hazırladığı, her konuda yasak var. Batman Valiliğinin yasağı, Van Valiliğinin yasağı, Ankara Valiliğinin yasağı, Kocaeli Valiliğinin yasağı, Diyarbakır Valiliğinin yasağı; spesifik valilik yasakları, her konuda sınırsız yasaklar… Özel günlerde yasaklama; 10 Ekim anmasını yasaklama, 25 Kasım etkinliklerini yasaklama, 8 Mart için yapılacak etkinlikleri yasaklama… Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı diye bir haktan söz etmek, bu ülke için neredeyse imkânsız. Ayrıca her yerde yasak; Kadıköy Kaymakamlığı da yasaklıyor, Kartal Kaymakamlığı da yasaklıyor, Hatay Valiliği de yasaklıyor, Kürt illerinin tamamında yasak var; Van’da bin beş yüz gündür her tür etkinlik yasak, toplantı ve gösteri yürüyüşü değil, her tür etkinlik; stant bile açamazsınız Van’da, bildiri bile dağıtamazsınız; genel durum bu.

Daha dramatik olan şeyler var, zamanımı dikkatli kullanmaya çalışacağım. Bakın, biz “Herkes için adalet” kampanyası başlattık, bu kampanyanın startını 8 Şubatta verdik, bir lansmanla kampanyayı başlattık; Eş Genel Başkanlarımız amacını açıkladı, Grup Başkan Vekillerimiz bu konuda konuşma yaptı, sözcülerimiz yaptı. Bunun için şöyle afişler hazırladık billboardlara asmak için “Herkes için özgürlük, herkes için adalet” “Herkes için eşitlik, herkes için adalet” “Herkes için iş aş, herkes için adalet” bunları billboardlara asmak için valiliklere başvurduk.

Batman Valiliği ne yaptı biliyor musunuz? Batman Valiliği bunu bile yasakladı, billboardlara “Herkes için iş, herkes için aş” dememizi, “Herkes için adalet” dememizi yasakladı. Vali efendi diyor ki: “Siz böyle bir afiş asarsanız, ülkemizde adalet yokmuş gibi anlaşılabilir, bu yüzden böyle bir kampanya yürütmeyin.” Siyaset yapmak için AKP’den icazet almadık, AKP’den izin almadık, bu kampanyayı da dört ay boyunca yürüteceğiz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 – (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 25 Şubat 2021 Perşembe gününe bırakıyorum.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır. Alınan karar gereğince Kişisel Verileri Koruma Kurulunda boşalacak olan 1 üyelik için seçim yapılması ve gündemin genel görüşme ve Meclis araştırması yapılmasına dair ön görüşmeler kısmında yer alan işlerin görüşmelerin yapılması için 25 Şubat 2021 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.27



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 234 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x)  120 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 54 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(x) 195 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 204 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 192 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 34 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 30 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 60 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 67 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.