TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

43’üncü Birleşim

28 Ocak 2021 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, çini sanatı ve çini sanatçılarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, tırmanan siyasi kutuplaşmaya ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, her alanda olduğu gibi tarımda da ülkeyi net ithalatçı hâline getiren iktidarın çözüm üretemediğine, sadece aracıların mutlu olduğu, çiftçi, esnaf ve tüketicinin yüzünün gülmediği bu sistemin değişmesini istediklerine ilişkin açıklaması

 

2.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Iğdır ilinin tarımsal sorunlarından biri olan sulama ücretlerinin çok yüksek olması nedeniyle çiftçilerin üretim maliyetlerinin arttığına, yüksek olan BAĞ-KUR ve SGK prim miktarlarının düşürülmesi ile büyük ve küçükbaş hayvanlar için kulak küpesi affının getirilmesinin Iğdırlı çiftçilerin yetkililerden beklentileri olduğuna ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, tüm ülkede olduğu gibi Osmaniye ilinde de çiftçilerin, ekonomik olarak zor durumda olduğuna, pandemi sürecinde gerekli desteği alamayan çiftçinin yok olmaya mahkûm edildiğine ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, yüz yıl önce TKP kurucularından Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının Trabzon ili açıklarında öldürüldüğü gün olan 28 Kanunisaniyi unutmayacaklarına ilişkin açıklaması

5.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, yıllardır tarımın stratejik bir sektör olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini söylediklerine, tarımsal ithalat yöntemiyle ülke tarımının ayağa kaldırılamayacağına ilişkin açıklaması

6.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, mezun sayıları her geçen gün artan ağız diş sağlığı teknikerleri ile anestezi teknikerleri ve teknisyenlerinin kamuda istihdam için kadro talepleri olduğuna, yaşanan mağduriyetin telafisi için bir planlama yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Uygur Türklerine reva görülen zulme karşı “Durun.” dediğine, Doğu Türkistanlı Nursiman Abdurraşid’in İYİ PARTİ grup toplantısındaki konuşması sırasında yayını kesen TRT’yi kınadığına ilişkin açıklaması

8.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, ülkede her gün en az 3 kadının öldürüldüğüne, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve denetim organı olan GREVIO’nun Türkiye Raporu’nun çevirisinin yapılarak uygulayıcılara ulaştırılması gerektiğine, bu konuda her türlü desteğe hazır olduklarına ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, ülkede her alanda su tasarrufuna gidilmesinin mecburi olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ olarak son on sekiz yılda 600 baraj, 1.400 gölet, 260 içme suyu tesisi, 590 hidroelektrik santrali inşa ettiklerine ilişkin açıklaması

10.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Amasya İl Özel İdaresinin 2021 yılı bütçesinin büyük bir kısmını sulamaya ayırdığına, köylüye fidan desteğine devam edeceklerine, ayçiçeği tohumu ve çilek fidesi dağıtımı yapacaklarına ilişkin açıklaması

11.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Osmanlı İmparatorluğu’nun 722’nci kuruluş yıl dönümünü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, eski bir AK PARTİ milletvekilinin “Kayseri Türkiye’nin Pensilvanya’sıdır.” dediğine, Kayseri ilini FETÖ’yle yan yana getirmenin hiç kimsenin hakkı da haddi de olmadığına ilişkin açıklaması

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Covid-19 salgınının dijital dünyanın hâkimiyetini daha da artırdığına, çocukların dijital dünyadan daha fazla etkilendiğine, bu sürecin tehlikeli bir bağımlılığa dönüşmekte olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 27 Ocağın Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun, 28 Ocağın da Hazreti Ali’nin şehadetinin seneidevriyesi olduğuna ilişkin açıklaması

15.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, asgari ücretle geçinmek zorunda olan işçi ve emekçilerin ekonomik yangından kurtulamadığına, asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya ilinde yoğun yağış, sel ve fırtınadan etkilenen tüm üreticilere geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, değişen iklim koşulları nedeniyle daha büyük olumsuzluklarla karşılaşma ihtimali söz konusu olduğundan tüm üreticilerin TARSİM’li olabilmesi için çalışma yapılması gerektiğine, zor şartlarda üreten üreticileri selamladığına ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Suudi Arabistan’ın Türk mallarına uyguladığı gayriresmî boykotun ihracatçıları iflasın eşiğine getirdiğine, iktidarın Suudların bu ambargosunu kamuoyundan gizlemeye çalıştığına, Dışişleri ve Ticaret Bakanlığından bu konuda açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

18.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Millî Eğitim Bakanlığının Mesleki Eğitimde 1000 Okul Projesi’ni başlattığına, projeye emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

19.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, AK PARTİ’nin mazlumlar ve mağdurlar için verilen mücadelenin uluslararası alanda en yüksek perdeden seslendirilişinin sembolü olduğuna, 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonuna uygun bir Türkiye’yi milletçe el ele inşa edeceklerine ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından müjdelenen yeni destek tedbirlerinin tüm işletmelere hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, yüz bir yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ana hatlarını belirlediği ilkelerin İstanbul’da son Meclis-i Mebusan tarafından 28 Ocak 2020’de Misakımillî olarak kabul edildiğine, İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in grup toplantısında Uygur Türklerine uygulanan zulmü kamuoyu gündemine taşıdığına, üç yıldır ailesinden haber alamayan Uygur Türk’ü Nursiman Abdurraşid’in kürsüye çıktığı sırada TBMM TV’nin canlı yayını kestiğine, Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı zulme iktidardan hâlâ çıt çıkmadığına, iktidar sussa da kendilerinin susmayacağına, Doğu Türkistan’daki insanlık dramını güncel tutmaya gayret sarf edeceklerine ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 8 madde hâlinde bir kısım Meclis-i Mebusan üyeleriyle paylaşılmış olan Misakımillî kararlarının okunuşunun ve kabul edilişinin 101’inci yıl dönümünde bu kararı alan Meclis-i Mebusan üyeleri başta olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, bütün Millî Mücadele kahramanlarına rahmet dilediklerine, Çanakkale ili Ayvacık ilçesinde yoğun yağış nedeniyle oluşan sele kapılan araçta bulunan ve kaybolan, cansız bedenine ulaşılan vatandaşa Allah’tan rahmet, kaybolan diğer vatandaşın da bir an evvel bulunmasını dilediğine, fırtına ve yoğun yağış nedeniyle seralarda ve yerleşim yerlerinde ciddi zararların meydana geldiği Antalya ilindeki vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünün önemli bir bölümünü Rusya, Türkiye, Ukrayna, Romanya ve İtalya’nın oluşturduğuna, 2020’de 871 davada karar açıklandığına, hak ihlallerinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci, adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı maddesinin 1’inci sırada yer aldığına, Türkiye’nin hakkında en fazla karar açıklanan devletler sıralamasında 2’nci olduğuna, 22 Aralık 2020’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Demirtaş davasında Türkiye aleyhine Büyük Daire kararı verildiğine ve bu kararın hâlen uygulanmadığına, Türkiye’nin 2020 yılı Uluslararası Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer aldığına, TÜRK-İŞ’in açıklamasına göre 2021 yılı Ocak ayı için açlık sınırının 2.652 lira, yoksulluk sınırının 8.638 lira olduğuna, asgari ücretin ise 2.825 lira olduğuna, asgari ücret belirlenirken insanların nasıl yaşayacağı göz önünde bulundurulmayarak milyonlarca insanın pandemi ve zamlar karşısında savunmasız bırakıldığına, bunun müsebbibinin bu iktidar olduğunu bir kez daha vurguladığına ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, dün esen rüzgârın ülkenin birçok ilinde zarara yol açtığına, sel felaketi yaşayan Antalyalılara geçmiş olsun dediklerine, Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın da konuyu yakından takip ettiğine ve Parlamentoya selamlarını ilettiğine, 28 Ocak 1920’de İstanbul’da toplanan Meclis-i Mebusanın oy birliğiyle Misakımillî’yi kabul ettiğine, bu vesileyle Kurtuluş Savaşı kahramanlarını ve Misakımillî’yi kabul eden İstanbul Parlamentosunun temsilcilerini bir kez daha saygıyla andığına, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un “Jön Türkler, İttihat ve Terakki, ardından Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetleri, ardından Cumhuriyet Halk Fırkası; CHP bunun devamıdır, biz, bunların karşısındaki akımın devamıyız.” dediğine, Adalet ve Kalkınma Partisi Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu’nun kiracısı olan ve kirasını ödeyemeyen bir kadın kafeterya işletmecisine haciz götürdüğüne, kendisinin Meclise gelmeden maaş aldığına, partisinin sırtına taşıyamayacağı yükler getirdiğine, RTÜK Başkanının yeniden seçildiğinde “Kanunu hazırladım, Meclise sevk edeceğim, yasalaştıktan sonra da yürürlüğe girecek.” diyen RTÜK Başkanının görevden çekilmesi için destek vereceklerine, Doğu Türkistan konusunda Çin’in aşıyı pazarlık malzemesi yaparak Türkiye’ye şantaj yapıp yapmadığını öğrenmek istediğine, eğer yapıyorsa konunun Birleşmiş Milletlere götürülmesi için tam destek vermeye hazır olduklarına, gerçeklerin gizlenmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını korumanın başta üyelerinin görevi olduğuna, Misakımillî konusundaki duruşlarının çok net olduğuna, Millî Mücadele sırasında farklı kanaatlerin vatanın kurtarılması amacıyla CHP’de buluştuğuna, çok partili hayata geçişle birlikte ayrılmalar olduğuna, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un sözlerindeki kastın Demokrat Parti ve merkez sağ anlayış olduğuna, Misakımillî’nin ülkenin yıllar önce büyük mücadelelerle çizilen haritası olduğuna, milletvekillerinin kişisel işleriyle alakalı Mecliste konuşma usullerinin olmadığına, Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu’yla ilgili konuda bilgisi olmadığından konuşmayacağına, kanun yapma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin olduğuna, yeni Anayasa’ya göre Hükûmetin sadece bütçe kanunu teklifini Meclise gönderebileceğine, bunun dışındaki teklifleri milletvekillerinin verebileceğine, herhangi bir kurumun, yöneticinin, kanun teklifi verme yetkisi olmadığına, Türkiye Cumhuriyeti devletine hiç kimsenin bir tehdidinin söz konusu olamayacağına, böyle bir durum olduğu zaman hep beraber gereken tepkinin verileceğine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in gündeme getirdiği Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu’yla ilgili konunun özel hukuk alanına giren bir mesele olduğuna, milletvekilinin Meclise geldiğinin yoklama çizelgeleriyle doğrulandığına, özel hayatın Mecliste konu edilmesini ayıpladıklarına ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

32.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “Militan görmek istiyorsanız vicdanını satmış ve aklını kiraya verenlerin yargıya zarar verdiği döneme bakın.” dediğine, o aklını kiraya veren hâkim ve savcıları iktidarın o makamlara getirdiğine ilişkin açıklaması

33.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan ve aynı işi yapan işçilerin ücretleri arasında büyük farklılıklar olduğuna, bu durumun işçiler arasındaki iş barışını bozduğuna, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bu uygulamanın bir an önce düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 42’nci Birleşimde 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmeleri sırasında soru-cevap bölümünde sorduğu sorudaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Konteyner Limanı Projesi’nin Mersin ili ve ülke için hayati bir proje olduğuna fakat aynı noktaya plastik fabrikası yapılmak istendiğine, çevreyi kirletecek, kanserojen etkisi olacak bu projeye gece yarısı kararnamesiyle onay veren Cumhurbaşkanlığı makamını bir Mersinli olarak kınadığına ilişkin açıklaması

38.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana ilinde Kozan-Mansurlu-Yahyalı yolunun otuz yıldır tamamlanamadığına, kış koşullarının ağır olduğu bölgede vatandaşların tek taleplerinin yollarının tamamlanması olduğuna ilişkin açıklaması

 

 

39.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfa ilinde hâlâ bitmeyen birçok köprülü kavşakta dekoratif bariyerler nedeniyle kazalar yaşandığına, Şanlıurfa Ticaret Odası 28’inci Meslek Komitesinin güçlendirilmiş, yüksek standartlara uygun bariyer yapılması yönündeki tavsiye kararı dikkate alınarak kavşaklarda ölümcül kazaların önüne geçilmesini hemşehrileri adına talep ettiğine ilişkin açıklaması

40.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, yüksek girdi maliyetlerinin zor şartlarda üretmeye çalışan çiftçilerin en büyük sıkıntısı olduğuna, çiftçinin bir yandan coronavirüs salgınıyla mücadele ederken diğer yandan da zamlarla boğuştuğuna ilişkin açıklaması

41.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, çoklu baro düzenlemesine karşı yapılan eylemlere katılan avukatlar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma başlattığına, bu hukuksuz soruşturmayı kınadıklarına, demokratik haklarını kullanan avukatların yanında olduklarını belirtmek istediklerine ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’inin 11’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İzmir Şakran Cezaevinde Merve Nur İşleyici, Didar Bozan ve Ceylan Bozkurt’un süreleri dolduğu hâlde son infaz paketinde iyi hâlli olmadıkları gerekçesiyle tahliye edilmediklerine, bu yasanın büyük vahametlere yol açacağını söylediklerine, bunun derhâl düzeltmesinin lazım geldiğine, Kobani davasında tutuklanan ve Sincan Cezaevinde bulunan HDP’nin önceki dönem MYK üyesi Can Memiş’e cezaevi idaresinin “Saçlarını keseceksin.” şeklindeki tacizini kabul etmediklerine, konuyu iktidarın dikkatine sunduğuna ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, (199) sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun geçen mayıs ayında basıldığına ama görüşülmediğine, raporda 5 partinin ortak tavsiyelerinin olduğuna, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı görevlileri ve bakanları da davet ederek bu meselenin hep beraber uygun bir zamanda görüşülmesine ilişkin açıklaması

48.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanan Melih Bulu’nun yardımcılığını kimsenin kabul etmediğine ve fiilen işe başlamasının önlendiğine, hocalarıyla, öğrencileriyle, emekçileriyle Boğaziçi Üniversitesi’nin demokrasi dersi verdiğine ilişkin açıklaması

49.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Tokat ili Almus ilçesinde Alevi köylerinin haritada işaretlendiği iddiasını kabul etmediklerine, bir aile hekiminin kendi cep telefonundan yaptığı işlemin genele şamil edilemeyeceğine, Tokat ilinde Alevi-Sünni kardeşliğini kimsenin bozamayacağına ilişkin açıklaması

50.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 65 yaş üstü milyonlarca vatandaşın aylardır yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için Hükûmete seslendiğine ilişkin açıklaması

51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, geçen dönemlerde uzlaşıyla bir ayda 300 uluslararası anlaşmanın Meclisten geçirildiğine, Adalet ve Kalkınma Partisinin ülkeyi yönetebildiği iddiası varsa kutuplaştırma siyasetinden medet ummaktan vazgeçmesi, sıcak siyasetin kavgasının şehvetine kapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

53.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığının İçtüzük’ün 22’nci maddesi çerçevesinde siyasi parti gruplarının oranlarında değişiklik olması sonucunda Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu’nun Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısının 28/1/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/106)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 18/12/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekili tarafından, süt üreticilerinin yaşadığı sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümüne yönelik politikalar geliştirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/3582) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 28/1/2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, yargı bağımsızlığının önündeki engelleri kaldırmak için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 22/1/2021 tarihinde, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve arkadaşları tarafından, Kamu İhale Kanunu çerçevesinde yapılan ihalelerde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 248 ve 249 sıra sayılı Kanun Teklifleri’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3’üncü ve 4’üncü sıralarına, 156 ve 157 sıra sayılı Kanun Teklifleri’nin ise yine bu kısmın 5’inci ve 6’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 28 Ocak 2021 Perşembe günkü birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine, 28 Ocak 2021 Perşembe günkü birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 29 Ocak 2021 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 28 Ocak 2021 Perşembe günkü birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde ise 2, 3 ve 4 Şubat 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 6’ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna uygun olarak teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 236 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

5.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I’e Ait Tablo I’in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması’nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:236)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına Ek ‘Menşeli Ürünler’ Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’yi Değiştiren 1/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2950) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 248)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Menşe Kurallarına Dair Ortak Bildiri, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Mutabakat Zaptı ve Kuzey İrlanda ile Ticarete İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Teati Edilen Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunması ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3327) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 249)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA Devletleri Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2372) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 156)

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 229) Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 236) Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I’e Ait Tablo I’in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması’nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında KanunTeklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 248) Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına Ek ‘Menşeli Ürünler’ Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’yi Değiştiren 1/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin oylaması

4.- (S. Sayısı: 249) Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Menşe Kurallarına Dair Ortak Bildiri, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Mutabakat Zaptı ve Kuzey İrlanda ile Ticarete İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Teati Edilen Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunması ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

5.- (S. Sayısı: 156) Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA Devletleri Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde kurulması öngörülen maden ocağına dair çeşitli iddialara,

-İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, Tokat’ın Erbaa ilçesindeki Sakarat ve Boğalı Yaylalarında başlatılan altın ve bakır madeni arama çalışmalarına,

-Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan’ın, pandemi sürecinde faaliyette bulunmayan veya kısmi olarak çalışan işletmelerden evsel katı atık toplama ve taşıma bedelinin talep edilmesine,

-Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, TOKİ tarafından yapılan evlerin satış fiyatının ve site aidatlarının düşürülmesi talebine,

-İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu’nun, Dokuzsele Çayının temizlenmesine ve kirliliğin önlenmesine,

-Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, ülkemizdeki çeşitli yerlerde balık çiftliği kapasite artırım projeleri için düzenlenecek halkın katılımı toplantılarına,

-Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Şırnak’ta çalışan 4 kişinin çalıştıkları şirketten maaşlarını alamadıkları yönündeki iddialara,

-İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Karaağaç regülatörü ve HES projesi için alınan ÇED gerekli değildir kararının geçerlilik süresi bitmesine rağmen yapım çalışmalarına başlandığı iddiasına,

-Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Kaz Dağlarında bulunan endemik bitkilerin korunmasına yönelik çalışmalara,

 

-Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bakanlık bünyesinde kadrolu, sözleşmeli, vekaleten ve geçici statüde çalıştırılan personele,

Bakanlık bünyesinde vekaleten görev yapan yöneticilere,

-İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, Bakanlığın İzmir iline deprem önlemleri kapsamında 2019, 2020 ve 2021 yılları için ayırdığı ödenek miktarına,

-Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Bakanlığın iletişim ve bilgi teknolojileri hizmeti için Türksat’a yaptığı ödemelere,

-Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, Bakanlığın, bağlı kuruluşlarının 2020 ve 2021 yıllarında Balıkesir için ayırdığı ödenek miktarına,

-Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Kestelek Açık Ocağı ile Orhaneli Çayı arasında geçirimsiz duvar yapım işinde ortaya çıkan kurum zararının karşılanmasına,

-Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, Isparta ilinin Aksu ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Eğirdir ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Eğirdir ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Sütçüler ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Yalvaç ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Merkez ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Atabey ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün foseptik hattının ve altyapısının yenilenmesine,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Senirkent ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Sütçüler ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Sütçüler ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Şarkikaraağaç ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Şarkikaraağaç ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Kadılar ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Şarkikaraağaç ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Aksu ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Aksu ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Gönen ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Atabey ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Gelendost ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Yalvaç ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Yalvaç ilçesine bağlı bir köyün içme suyu sorununa,

Isparta ilinin Aksu ilçesine bağlı bir köyün kanalizasyon sorununa,

-Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara’nın Çankaya ilçesi Saraçoğlu Mahallesi’nde yapılan bir televizyon dizisi çekiminde binaların zarar görmesine,

-Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir Ayvalık’ta bir prina fabrikasında meydana gelen zararın çevre kirliliğine sebep olmasına,

-Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Ankara-Niğde otoyolunun Kırşehir bağlantı noktasında alınan ücretlere,

İlişkin soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/38093), (7/38094), (7/38095),(7/38097), (7/38098), (7/38375), (7/38376), (7/38377), (7/38378), (7/38379), (7/38380), (7/38520), (7/38521), (7/38522), (7/38523), (7/38673), (7/38674), (7/38675), (7/38676), (7/38677), (7/38678), (7/38679), (7/38680), (7/38681), (7/38682), (7/38683), (7/38684), (7/38685), (7/38686), (7/38687), (7/38688), (7/38689), (7/38690), (7/38691), (7/38692), (7/38693), (7/38694), (7/38695), (7/38696), (7/38697), (7/38698), (7/38699), (7/38702), (7/38781), (7/38975), (7/38979)

2.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, taksimetre ayarlama ücretlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/39424)

28 Ocak 2021 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, çini sanatı ve çini sanatçılarının sorunları hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’a aittir.

Buyurun Sayın Erbaş. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, çini sanatı ve çini sanatçılarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET ERBAŞ (Kütahya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kütahya’nın çini sanatçıları ve sorunları hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bin yıllık tarihçesiyle ilk olarak Karahanlılar tarafından kullanılmaya başlanan çini sanatı, Büyük Selçuklu Devleti’nin ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkimiyeti altında olan yerlerde sıkça kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nin kurulmasıyla çini sanatı, farklı bir dönem yaşamış, özellikle 16’ncı yüzyılda Kütahya ve İznik çinileri gelişim göstermiştir ve çinicilik, Türk sanatı olarak zirveye ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, çinicilik bir kültürdür, atalarımızdan bize kalan en önemli miraslarımızdan biridir. Çini sanatı, geçmişten günümüze gelişerek, büyüyerek geldiği gibi, gelecek nesillere de tarafımızca aktarılmalıdır. Çinicilik sanatı, kültürel bağın güçlenmesi ve bu anlamda bir devamlılığın sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Türkiye'de 5 binden fazla çini ustası olduğu tahmin edilmektedir. Çiniyi icra eden kaç ustamızın olduğunu tahminle ifade ediyor olmak çok düşündürücüdür.

Kütahya, 2018 yılında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil edilmiştir. Dünyada üretilen çininin yüzde 80’i gibi bir oranı Kütahya tarafından karşılanırken çini sanatını icra eden çini ustalarımızın kayıtlı olduğu müstakil bir odaları maalesef yoktur. Çiniciler, Fotografçılar ve Çiçekçiler Odasında yer almaktadır. Gelir kaybı desteğinden tüm sektörler yararlanırken -tabii ki yararlanmalıdırlar- çiniciler, bu desteğin dışında bırakılmışlardır. Evinde bu sanatı icra eden yüzlerce ustayı ne yazık ki tanıma ve tanıtma fırsatı bulamıyoruz.

Birçok meslek kolunda KDV indirimi yapılmış iken çinide KDV oranı hâlâ yüzde 18 olarak tutulmaktadır. Ekonomik anlamda çok ciddi sıkıntılar yaşayan, resmen can çekişen çinicilerimizi yüzde 18 KDV ödeterek nasıl ayakta tutacağız? Nasıl onlardan bu geleneği sürdürmelerini bekleyeceğiz? Çin Halk Cumhuriyeti’nin geleneksel sanatımızı fabrikasyona çevirmesine göz mü yumacağız? Çiniden alınan KDV, mutlaka kademeli olarak ilk önce yüzde 5’e, sonra da yüzde 1’e düşürülmelidir.

Çini sanatkârlarımızın Kültür ve Turizm Bakanlığımızca tescillenmesi gerekmektedir. Yine, çini sanatkârlarımıza faizsiz kredi ve hibe desteği mutlaka verilmelidir.

Kütahya’mızda bulunan 3 adet çini müzesi, kendi alanında tek olma özelliğini taşır. Eski tarihî odunlu çini fırınları, on yıl önce belediye tarafından hava kirliliğine neden oluyor diye yasaklandı ve yerine elektrikli fırınlar alındı. Japonya, hâlâ klasik fırından hiç vazgeçmiyor; Amerika Birleşik Devletleri, Meksika fırınlarını yıktı, hatasından geri döndü, tekrar eski fırınlarına dönüyor.

Çini sanatına ilişkin yüzyıllardır geliştirilen bilgiler, teknikler, reçeteler, ustalık geleneğindeki etik tutumlar, usta-çırak, ebeveyn-çocuk ilişkisi içinde kuşaktan kuşağa günümüze kadar aktarılmıştır. Bundan sonra da aktarılması için elimizden geleni yapmalıyız.

Kütahya’da UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi ilan edilmiş 3 çini üstadımız bulunmaktadır. 2008 yılında rahmetli Sıtkı Olçar Hocamız, 2010 yılında Mehmet Gürsoy Hocamız, 2020 yılında Hamza Üstünkaya Hocamız, UNESCO Birleşmiş Milletler Komisyonu tarafından verilen unvanlarını Kütahya çiniciliğine kazandırmışlardır. Onun yanında, UNESCO kurul kararıyla UNESCO logosunun kullanım hakkı, Kütahya Belediyesi tarafından 38 sanatçı ve iş yerine verilmiştir.

Çini sanatının tanınması ve tanıtılması için akademisyenler ve sanatçılarla birlikte sempozyumlar düzenlenmeli, festivaller organize edilmeli, geleneksel el sanatlarımız, çinicilik de dâhil olmak üzere lise ve üniversitelerde seçmeli ders olarak okutulmalıdır. En önemlisi biz, bu mirasa sözde değil, özde sahip çıkmalıyız. Unutulmamalı ki sanat, uygarlığın imzasıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”

Buradan Meclis Başkanımız Sayın Mustafa Şentop’a sesleniyorum, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanında bulunan Kütahya Milletvekilimiz Sayın İshak Gazel Bey de var, teklifim: Ya İstiklal Marşı’mızın kabulünün 100’üncü yılı olan 2021’de -yani bu yıl- ya da cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yılı olan 2023 etkinliklerinde bir sergiyi de Kütahya ve çinilerinin yani el emeklerimizin sergilenmesi için ilimiz adına talep ediyorum.

Görünen o ki turizm açısından 2021 yılı da corona gölgesi altında geçecektir ama biz Kütahya olarak Sayın Cumhurbaşkanımız ile Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ersoy’dan 2022 yılının “Aizanoi ve Çinicilik Yılı” olarak ilan edilmesini talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET ERBAŞ (Devamla) – Başkanım tamamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen yıl kayıtlı 5 milyon dolar olan çini ihracatımızı neden 50 milyon dolara çıkarmayalım? Çekya, cam ürünlerinden yılda 2 milyar dolar kazanırken biz neden kazanmayalım?

Değerli milletvekilleri, hepimizin evini, ofisini süsleyen çinilerimizin çoğunu mutlaka gören de vardır ama ilk kez göreceğini düşündüğüm arkadaşlarıma bir çini tabak nasıl yapılıyor, izninizle anlatmak istiyorum: 5 aşamalı olan bir sürecimiz var. Birinci olarak, işaretlediğimiz yer bisküvi yani ham hâlidir bu tabağın; ikinci hâli, çizim yani tahrir hâli diyoruz; üçüncü hâli, boyama; dördüncü hâli, sırlama yani üzerindeki parlaklık; beşinci hâli de en son, kullandığımız şeklidir. Bu kadar meşakkatli bir iştir.

Adıyla, yapımıyla, her hâliyle bize ait olan çinimizi Çin’e yedirmeyelim, hep birlikte sahip çıkalım.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yüce Türk milletini, Gazi Meclisimizi ve heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, tırmanan siyasi kutuplaşma hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, tırmanan siyasi kutuplaşmaya ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Terörist, hain, genel müdür, adamcağız, Nazi, cüruf, proje, arsızlık, hırsızlık, tecavüz…” Dünya kadar kelime ortada dolaşıp duruyor. Bunlar yetmezmiş gibi dün ve bugün iktidar partisinin temsilcileri, televizyonlarda, basın toplantılarında bir “beşinci kol” diye tutturdular.

Değerli arkadaşlarım, ne demek ya bir ülkenin ana muhalefet partisinin lideri ve partisiyle ilgili, beşinci kol? Yani düşman adına casusluk yapıyor, hainlik yapıyor. Ya, ne demek arkadaşlar bunlar? Ya, bunlar nereye gidiyor, farkında mısınız? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bizim kuşak geçmişteki bu siyasi kutuplaşmaları, bütün acılarıyla yaşamış bir kuşak. Yani 1960’larda neler oldu, 1980’lerde neler oldu, 1990’larda neler oldu değerli arkadaşlarım? Ne gibi bedeller ödendi? Toplumsal barış nasıl bozuldu? Ne kadar bedel ödendi, ne kadar insan kaybettik, ne kadar anne acı çekti, neler oldu değerli arkadaşlar? Bu gerginliklerin ekonomiye yansımaları, krizler, neler oldu, açlıklar, kaç tane bebek, çocuk aç yattı bu sebeplerden dolayı değerli arkadaşlarım? Ülke kaç defa uçurumun kenarına gitti geldi değerli arkadaşlar?

Peki, ne oluyor size? İktidar partisinin genel başkan yardımcısı çıkmış televizyonun karşısına Goebbelsvari böyle bir söylemle ana muhalefet partisinin beşinci kol faaliyet yaptığını anlatıyor. Bu, ne değerli arkadaşlar? Bundan evvel “sözde” kelimesinin üzerinden kıyamet koptu, ondan evvel işte başka bir şeyler çıktı. Peki, niçin Amerika’da Dışişleri Bakanlığına atanan zatın “sözde stratejik ortak” demesine bir ses çıkarmıyorsunuz değerli arkadaşlar? Yapmayın etmeyin, içerideki ana muhalefet partisi, diğer partiler sizin düşmanınız değil, biz sizin düşmanınız değiliz, siz bizim düşmanımız değilsiniz, sadece ve sadece siyasi rakibiz. Bugün siz iktidarsınız, yarın biz olacağız. İktidardan giden partilerin bu sokaklarda gezmesi gerekiyor.

Bakın, kutuplaşma araştırmaları yapılmış, sürekli yapılıyor bu araştırmalar, bir bakın bunlara. “Kız alıp vermem.” diyor, “Komşum olsun istemem.” diyor, “Çocuğumun onun çocuğuyla arkadaş olmasını istemeyiz.” diyor. Böyle bir şey olur mu değerli arkadaşlarım? Ülke nereye gidiyor, bunun farkında değil misiniz? Bakın, bütün bunları bir iktidarda kalma stratejisi olarak yürütüyorsunuz. Bu, yanlış; değerli arkadaşlarım. Bununla bir süre iktidar uzatılabilir ama bundan hiç kimsenin bir faydası olmaz, olmadı geçmişte. En son, en yakın geçmişte, İBB seçiminde gördünüz değerli arkadaşlar, nereye kadar tırmandırdılar. Yani, terör örgütü liderinin mektubunu da işin içine sokmaya kadar, nerelere kadar tırmandırdılar. Eğer, onlar kazanırsa “Sizin işte elektrik saatlerinizi, bilmem bu doğal gaz saatlerinizi teröristler okuyacağa kadar…” Ne oldu? Olmadı değerli arkadaşlarım. Niye olmadı? Çünkü, bakın, bu millet gerginlikten, kutuplaşmadan bıktı arkadaşlar, gerçekten usandı. Bunu duyunca kapatıyor televizyonu, siyasetin bu sebepten dolayı itibarı yerlerde sürünüyor, yapmayın, etmeyin, uyarın.

Bakın, milletvekillerimiz dövüldü Barış Atay, Selçuk Özdağ; gazeteciler Orhan Uğuroğlu, Sabahattin Önkibar, Yavuz Selim Demirağ, Ahmet Hakan, Afşin Hatipoğlu. Nereye gidiyoruz değerli arkadaşlarım? Bunlar bizi nereye götürecek? Bakın, tecrübeyle bunları geçmişte yaşamış, görmüş, acılarını hissetmiş bir arkadaşınız olarak size şunu bir kere daha hatırlatıyorum: Bakın, buradan iktidar çıkmaz, kimseye bir faydası olmaz; tam tersi ülke uçuruma gider geçmişte olduğu gibi. Değerli arkadaşlarım, “Bizde olmaz.” demeyin, bizde olur, eğer siz bunu bir iktidarda kalma stratejisi hâline dönüştürürseniz, olur. Gerginlik olur, iç çatışma olur, problem olur; Allah korusun, Suriye'ye döneriz, başka ülkelere döneriz, yapmayın, etmeyin; uyarın bu arkadaşları. Bu arkadaşları uyarın; bu, doğru değil, siyaseten de bir faydası yok bunun. Yok, işte İstanbul Büyükşehir seçimlerinde gördünüz, kimseye bir faydası olmadı.

Bir de başka bir şey var değerli arkadaşlarım, o da şu: Siz, inançlı insanlarsınız, Sayın Cumhurbaşkanı öyle, inançlı bir insan, yani Allah'tan korkarsınız. Örnek aldığınız insan kimdir? Sizin, bizim, hepimizin örnek aldığımız insan kimdir? Hazreti Muhammed, Peygamber Efendimiz. Peki, onun, siyasi rakibi de olsa, birisine hakaret ettiği, küfrettiği, alay ettiği “Genel müdür, adamcağız” falan dediği hiç görülmüş müdür değerli arkadaşlarım? Hani, siz Liva-ül Hamd bayrağı altında toplanmak için dua edersiniz. Bunları söyleyin, uyarın onları değerli arkadaşlarım, bu büyük bir bedel, bu büyük bir vebal, yapmayın, etmeyin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Firavun demek serbest mi Sayın Bekaroğlu? İlkeli konuşun.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Evet, ben Genel Başkanıma da söylüyorum, bizim partili arkadaşlarımıza söylüyorum, bu ülke bizim ülkemizdir. Kimse kimsenin düşmanı değildir. Bu ülkeden başka gideceğimiz bir yer yoktur. Başka partililere de söylüyorum: Demeyin arkadaşlar, doğru değildir, “Bu davanın delileri vardır.” demeyin; bu, teşviktir; yapmayın, etmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Türkiye’nin bekası, değerli arkadaşlarım, gerçek anlamda demokrasi, hukuk devletindedir, adalettedir. Bütün bu siyasi tarihimizi bitmez tükenmez kavgalarla dolduran ve bu yüzden siyasi kültürümüzün rasyonelleşmesini, hukukun üstün değerler hâline gelmesini engelleyen bu nefret ve kutuplaşma söylemini artık bırakmak zorundayız. Zamanımızdaki husumet ve ideolojik kutuplaşmanın ne kadar zarar verdiğini ileride tarihçilerin yazmasını beklemeden, bugün, sakin bir dile, rasyonel davranışlara, uzlaşmaya açık tavırlara geri dönmeliyiz. Bunlar son günlerdir değerli arkadaşlarım, sizi gerçekten uyarıyorum. Dağ gibi yığılan problemler var, bu milletin dertleri var, sıkıntıları var, ekmeği var, geleceğe güvenle ilgili sorunları var; bunlarla ilgilenelim. Siz de ancak bunlarla seçim kazanırsınız, biz de ancak bunlarla seçim kazanırız. Etmeyin değerli arkadaşlarım.

Saygılarımı arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 3 Ocak Mersin’in düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Hacı Özkan’a aittir.

Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 3 Ocak Mersin ilinin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, ekranları başında bizleri izleyen Mersinli hemşehrilerim başta olmak üzere, aziz milletimizi, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Milletimiz, tarihi boyunca istiklaline ve istikbaline yönelik yapılan tüm saldırılara birlik ve beraberlik ruhu içerisinde karşı koyarak kardeşliğine, vatanına, kutsal değerlerine kastedenlere asla geçit vermemiştir. Kahraman milletimiz, Kurtuluş Savaşı’nda her türlü imkânsızlıklara ve yoksulluklara rağmen esarete asla boyun eğmeyeceğini, rengini vatanın her karış toprağı uğruna canını feda etmekten kaçınmayan aziz şehitlerimizin kanından alan al yıldızlı bayrağımızı sonsuza kadar göklerde dalgalandıracağını tüm dünyaya bir kez daha en güçlü şekilde göstermiştir. 99’uncu yıl dönümünü kutladığımız şehrimizde 3 Ocak 1922 tarihinde vatanın dört bir yanında olduğu gibi Mersinli hemşehrilerimiz de bağımsızlık mücadelesini en güçlü şekilde vererek şanlı tarihimizin altın sayfalarında yer alan destansı bir mücadelenin sonucunda elde edilen büyük bir zaferle Mersin’i esaretten kurtarmıştır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle “Arkadaşlar, gidip Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Farklı inanç, kültür ve etnik yapıdan vatandaşlarımızın bir arada yaşadığı, sahip olduğu farklılıkları zenginliğe dönüştürerek birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu içerisinde buluşturan Mersinliler, Mersin’e sahip çıkmaya ve Mersin’de hayat bulan barış ve dostluk medeniyetini sonsuza kadar yaşatmaya devam edecektir. Mersinliler olarak bundan sonra da karşılaşacağımız her badireyi birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz, kardeşliğimize sahip çıktığımız sürece rahatlıkla aşacağımıza inanıyoruz.

Seçim bölgem Mersin, sahip olduğu potansiyeli en iyi şekilde değerlendiren ve Türkiye’nin gelişimine en fazla katkı sunan şehirlerimizdendir. Kentimizin bu özelliğini güçlendirecek önemli yatırımları hızla devam ettirerek hem Mersin’in hem de Türkiye’nin büyümesine katkı sağlıyoruz. Mersin’de ulaşımdan sağlığa, enerjiden sanayiye, turizmden sulamaya, eğitimden sosyal konuta kadar tüm alanlarda yürütülen projelerle hemşehrilerimize hizmetimizi sürdürüyoruz.

Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla aziz milletimize on dokuz yıldır hizmet yolculuğumuz devam ediyor. Bu anlayışı düstur edinerek durmadan, dinlenmeden ve yorulmadan Mersin’imizi ülkemizin belirlemiş olduğu hedeflere en fazla katkıyı sunan, en müreffeh illerden biri yapmak için azim ve kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz.

Bu duygularla 3 Ocak Mersin’in 99’uncu kurtuluş yıl dönümünü en kalbî duygularımla kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve bu vatanı bizlere emanet eden aziz şehitlerimiz başta olmak üzere ahirete irtihal eden tüm kahramanlarımızı saygı, rahmet ve minnetle, gazilerimizi şükranla anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

Sayın Barut…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, her alanda olduğu gibi tarımda da ülkeyi net ithalatçı hâline getiren iktidarın çözüm üretemediğine, sadece aracıların mutlu olduğu, çiftçi, esnaf ve tüketicinin yüzünün gülmediği bu sistemin değişmesini istediklerine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, kriz derinleşiyor. Binbir emekle üreten çiftçimiz maliyetlerin altında ezilirken esnafımızın ya dükkânı kapalı ya da siftahsız günü bitiriyor. Bu süreçte tarımda sorunlar gün geçtikçe daha da ağırlaşıyor, işin içinden çıkılmaz hâle geliyor. Her alanda olduğu gibi tarımda da ülkemizi net ithalatçı hâline getiren iktidar çözüm üretmiyor. Ülkemizin sadece tarımda dış ticaret açığı 30 milyar doların üzerinde. Buğdaydan pamuğa, etten samana ne varsa üreteni desteklemek yerine ithalatı seçiyorlar, bir avuç rantiyeci için seferber oluyorlar. Desteklenmeyen çiftçimizin borcu 180 milyar lirayı aştı. Ürünü para etmediği için borç batağına saplanan, tarlası, ahırı, ineği, traktörü haczedilen çiftçi tarımdan uzaklaşıyor. Çiftçi üretiyor, kazanamıyor, tüketici de ucuza alamıyor. Sadece aracıların mutlu olduğu, çiftçi, esnaf, tüketicinin yüzünün gülmediği bu sistem değişsin istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

2.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Iğdır ilinin tarımsal sorunlarından biri olan sulama ücretlerinin çok yüksek olması nedeniyle çiftçilerin üretim maliyetlerinin arttığına, yüksek olan BAĞ-KUR ve SGK prim miktarlarının düşürülmesi ile büyük ve küçükbaş hayvanlar için kulak küpesi affının getirilmesinin Iğdırlı çiftçilerin yetkililerden beklentileri olduğuna ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Iğdır ilimizin tarımsal sorunlarından biri olan sulama ücretlerinin çok yüksek olması nedeniyle çiftçilerimizin üretim maliyetleri artmaktadır. Bu nedenle sulama ücretleri makul seviyelere çekilmelidir.

Iğdır ilimizde kayısı, elma, şeftali gibi birçok meyve üretilmekte, bunların kurutulup satılabileceği bir tesis bulunmamaktadır. Iğdır’ımızda pazarlamaya yönelik altyapı güçlendirilmeli ve piyasa düzenleyici kuruluşlar oluşturulmadır. Ayrıca yüksek olan BAĞKUR ve SGK prim miktarları düşürülerek büyük ve küçükbaş hayvanlar için kulak küpesi affının getirilmesi, Iğdırlı çiftçilerimizin yetkililerimizden beklentileridir.

BAŞKAN – Sayın Ünlü.

3.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, tüm ülkede olduğu gibi Osmaniye ilinde de çiftçilerin, ekonomik olarak zor durumda olduğuna, pandemi sürecinde gerekli desteği alamayan çiftçinin yok olmaya mahkûm edildiğine ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tüm Türkiye'de olduğu gibi seçim bölgem Osmaniye’de de çiftçilerimiz, ekonomik olarak zor durumdadır. Temel girdiler olan mazot, gübre, tohum, ilaçtaki fiyat artışları çok fazla olduğundan bunda zorlanan çiftçilerimiz, pandemi sürecinde de gerekli desteği bulamadıkları için yok olmaya mahkûm edilmiştir. Tarladaki ürün için gübreleme dönemi yaklaşırken gübrenin fabrika çıkış fiyatı yüzde 65’in üzerinde artmış, nakliye ve bayi kârları da dâhil edildiğinde gübre fiyatları yüzde 90’a yakın artmıştır.

Değerli arkadaşlar, ivedi olarak önlem alınmazsa, sıkıntı çeken çiftçimiz yok olacak ve Türkiye tarıma bağlı bir ülke olarak yaşamaya devam edecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Çepni.

4.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, yüz yıl önce TKP kurucularından Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının Trabzon ili açıklarında öldürüldüğü gün olan 28 Kanunisaniyi unutmayacaklarına ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - TKP kurucu kadroları Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı, tam 100 yıl önce Trabzon açıklarında burjuva iktidara bağlı çeteler tarafından vahşice katledilmiş, eşi ve yoldaşı Maria Suphi ise tecavüzcü çetelere teslim edilmiştir. Onlar, komünistlerin birliğini gerçekleştirip sosyalizme yürümeye kararlı Bolşevizm okulunun öğrencileriydi. 15’lerin mirası, sosyalist bir dünya mücadelemizde yaşıyor; ektikleri tohumlar, yeşermeye devam ediyor. 28 Kanunısaniyi unutma! Devrimci anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

BAŞKAN - Sayın Kasap…

Sayın Ceylan.

5.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, yıllardır tarımın stratejik bir sektör olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini söylediklerine, tarımsal ithalat yöntemiyle ülke tarımının ayağa kaldırılamayacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yıllardır, tarımın stratejik bir sektör olduğunu ve doğru destekleme araçlarıyla sübvanse edilmesi gerektiğini söylüyoruz. “Yapmazsanız, şimdi olduğu gibi bu ülkenin kaynaklarını yabancı ülke çiftçilerine aktarmak durumunda kalırsınız.” diyoruz. Son yirmi yıldır ülkemizin buğday üretim ortalaması 19-20 milyon ton. Yirmi yıl önce 35 milyon ton üreten Rusya’nınsa ortalama üretimi son beş yılda 75-80 milyon tona çıkmış durumda.

Rusya, kendi tüketicisini korumak için ihracata kota koyuyor. Biz ne yapıyoruz? Buğday, arpa ve mısırda 21 Nisan 2021 tarihine kadar ithalata sıfır gümrük uyguluyoruz. TMO, 400 bin ton buğday alımı için ihaleye çıktı, 303 dolardan 95 bin ton alım yaptı. Kendi üreticimizden 1.650 TL’ye alıyoruz, dışarıdan 2.240 liraya. Bu yöntemle ülke tarımını ayağa kaldıramazsınız, bu yaklaşımla ekonomiyi düzeltemezsiniz.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

6.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, mezun sayıları her geçen gün artan ağız diş sağlığı teknikerleri ile anestezi teknikerleri ve teknisyenlerinin kamuda istihdam için kadro talepleri olduğuna, yaşanan mağduriyetin telafisi için bir planlama yapılıp yapılmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ön lisans seviyesindeki ağız diş sağlığı programından mezun, hasta muayenesinde diş tabibine yardımcı olan ağız diş sağlığı teknikeri ve yine, hastanelerimizin kritik alanlarında çalışan anestezi teknikerleri ve teknisyenleri mezun sayısı her geçen gün artmaktadır. Kamuda istihdam için kadro talepleri vardır. Yıllık atama sayılarının artırılarak bir an önce mağduriyetlerinin telafisinin sağlanmasına yönelik bir planlama yapılmakta mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Uygur Türklerine reva görülen zulme karşı “Durun.” dediğine, Doğu Türkistanlı Nursiman Abdurraşid’in İYİ PARTİ grup toplantısındaki konuşması sırasında yayını kesen TRT’yi kınadığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Partimizin dünkü grup toplantısında kürsüye çıkan Doğu Türkistanlı Nursiman Abdurraşid, Doğu Türkistan’da yaşanan zulmü yansıtan konuşmasında özetle “Şu an İstanbul’da prestijli bir firmada çalışıyorum ama maalesef sevincimi ailemle, kardeşlerimle paylaşamıyorum. 18 Haziran 2017’den beri ailemle iletişim kuramıyorum. Tam üç senelik çabadan sonra öğrendim ki annem, babam, ağabeyim ve küçük kardeşim, ilk önce 21’inci yüzyılın toplama kamplarına götürülmüş, hiçbir gerekçe gösterilmeden hapis cezasına çarptırılmışlar. Benim mutluluğum için tüm hayatını adamış annem, babam ve kardeşlerimin bu kadar zulme maruz kalmalarının sebebi, benim Türkiye’de bulunmam. 5 milyona yakın kardeşimiz toplama kampında benzer zulümleri çekmektedir.” dedi. Bu zulmün farkında olarak ben de Uygur Türklerine reva görülen bu zulme karşı durun diyor, Nursiman Abdurraşid’in konuşması sırasında yayını kesen TRT’yi kınıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

8.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, ülkede her gün en az 3 kadının öldürüldüğüne, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve denetim organı olan GREVIO’nun Türkiye Raporu’nun çevirisinin yapılarak uygulayıcılara ulaştırılması gerektiğine, bu konuda her türlü desteğe hazır olduklarına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de her gün en az 3 kadın öldürülüyor ve kadınlara yönelik bir cins kırım gerçekleşiyor. Kadına yönelik şiddeti ve cinayetleri önlemek için yapılması gerekenler bilindiği hâlde somut adımlar atılmıyor. Bunun için öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve denetim organı olan GREVIO Türkiye Raporu’nun çevirisinin yapılarak uygulayıcılara ulaştırılması gerekiyor. Bütün siyasi partilerin, kamu kurumlarının, meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin de dâhil olduğu bir yol haritasıyla kadına yönelik şiddetle mücadelede gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa’nın etkin bir şekilde uygulanması, farkındalık yaratılması ve zihniyet dönüşümünün sağlanması gerekiyor. Bir kez daha yüce Meclis çatısı altında çağrı yaparak her türlü desteğe de hazır olduğumuzu vurguluyoruz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Demir…

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, ülkede her alanda su tasarrufuna gidilmesinin mecburi olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ olarak son on sekiz yılda 600 baraj, 1.400 gölet, 260 içme suyu tesisi, 590 hidroelektrik santrali inşa ettiklerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemiz, yağışların az olmasıyla ciddi anlamda bir kuraklık tehdidi altındadır. Hayatımızın her alanında, evlerimizde, tarımsal sulamalarda su tasarrufuna gitmek mecburiyetindeyiz. Âdeta her yüz yılda bir görülen kuraklıkla mücadele bilinçli tüketimden geçmektedir. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK PARTİ olarak son on sekiz yılda sularımızı korumak için 250 milyar TL’yi geçen yatırımla 600 baraj, 1.400 gölet, 260 içme suyu tesisi, 590 hidroelektrik santrali inşa ettik. Su tutma kapasitemizi bütün bölgelerimizde en üst seviyeye çıkarmak için projeler hayata geçiriyoruz. Yaptığımız her eser, hayata geçirdiğimiz her proje 84 milyon insanımız, ülkemiz ve daha güçlü yarınlar içindir. Unutmayalım ki su varsa hayat vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

10.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Amasya İl Özel İdaresinin 2021 yılı bütçesinin büyük bir kısmını sulamaya ayırdığına, köylüye fidan desteğine devam edeceklerine, ayçiçeği tohumu ve çilek fidesi dağıtımı yapacaklarına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Amasya ve ilçelerinde 2021 yılında çok önemli projeler gerçekleştireceğiz. Amasya İl Özel İdaremiz, Sayın Valimiz önderliğinde 2021 yılını “Tarımda üretime tam destek” adı altında değerlendirmek için özel idaremiz bütçesinin büyük bir kısmını sulamaya ayırmıştır. 2020 yılında tarım ve sulama sistemlerine ayırdığımız bütçeyi 2021 yılında inşallah 4’e katlayacağız. Tarım İl Müdürlüğümüz ve Özel İdare iş birliğiyle 2021 yılında köylümüze fidan desteklemelerine devam edeceğiz. Atıl durumdaki 27 bin dekar alan için yüzde 75 hibeli, toplam bedeli 1 milyon 166 bin TL olacak yağlık ayçiçeği tohum dağıtımı yapılacaktır ve yine yüzde 75 hibeli, 60 dekar alan için 270 bin TL bedelli çilek fidesi dağıtımı yapılacaktır. Ayrıca bu projelerimize de devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

11.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Osmanlı İmparatorluğu’nun 722’nci kuruluş yıl dönümünü tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Ocak 1299 tarihinde kurulan ve yaklaşık altı yüz yıl boyunca üç kıtada hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu, içinde 72 milleti barındırarak hak, adalet ve kardeşliği hâkim kılmıştır. Bugünkü egemen devletler gibi gittiği yerlerde sömürü düzeni kurmamış, o ülkeleri sömürmemiş, asimilasyon politikaları uygulamayarak hak, adalet ve kardeşliği hâkim kılmıştır. Böyle bir ecdadın torunları olmaktan ne kadar gurur duysak azdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun 722’nci kuruluş yıl dönümünü tebrik eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Arık…

12.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, eski bir AK PARTİ milletvekilinin “Kayseri Türkiye’nin Pensilvanya’sıdır.” dediğine, Kayseri ilini FETÖ’yle yan yana getirmenin hiç kimsenin hakkı da haddi de olmadığına ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eski bir AK PARTİ milletvekili “Kayseri, Türkiye'nin Pensilvanya’sıdır.” diyor. Kayseri’de bir dönem AK PARTİ’nin prensi olarak bilinen Kayseri eski İl Özel İdare Genel Sekreteri, şimdinin Mersin Vali Yardımcısı “Kayseri, FETÖ'nün başkenti; Kayseri’de FETÖ borsası ve FETÖ borsasının yargı ayağı var.” diyor. AKP’li siyasilere sesleniyorum: Neredesiniz? Kafanızı niçin kuma gömüyorsunuz? Bu iddialar karşısında niçin sessiz kalıyorsunuz? İşin ucunun size dokunmasından mı korkuyorsunuz? Kayseri’yi FETÖ'yle yan yana getirmek hiç kimsenin hakkı da değil haddi de değil. Sayın Vali Yardımcısı, kimler Kayseri’de FETÖ borsası kurdu, yargı ayağında kimler var, açıklayın. Biz biliyoruz ki FETÖ'yü kazıyınca altından AKP, AKP’yi kazıyınca da altından FETÖ çıkacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aycan.

13.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Covid-19 salgınının dijital dünyanın hâkimiyetini daha da artırdığına, çocukların dijital dünyadan daha fazla etkilendiğine, bu sürecin tehlikeli bir bağımlılığa dönüşmekte olduğuna ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, dijital dünya hayatımıza tamamen hâkim olmaya devam ediyor. Covid-19 salgını dijital dünyanın hâkimiyetini daha da artırdı, yetişkinleri de teslim almış durumda fakat daha kötüsü, çocuklarımızı teslim almaktadır, bu daha büyük bir tehlikedir. Çocuklar dijital dünyadan daha fazla etkilenmekte ve etkisi altında kalmaktadır. Çocukların ellerinden telefonu ve tabletleri almak giderek daha zor hâle gelmektedir. Bu süreç çok tehlikeli bir bağımlılığa dönüşmektedir. Telefon ve tablet dışında başka bir dünyaları olmadığı yaşam tarzı gelişmektedir. Gençler telefonu yanlarına alıp yatmaktadır, gece en az bir kez kalkıp telefona bakmaktadır. Bu, uyku bozukluklarına neden olmaktadır. Toplumda depresyon daha sık görülen bir durum hâline gelmiştir. Bu tehlikeye karşı anne ve babaların çok uyanık olması gerekir. Önce kendilerini korumalı, kötü örnek olmamalı, çocuklara, gençlere yardımcı olmalı, onlarla ilgilenmeli, zaman geçirmelidir. Bu kötü gidişi mutlaka çözmeli, çözemiyorsa uzman desteği almalıdır. Çocukları dijital dünyaya bırakmayalım.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 27 Ocağın Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun, 28 Ocağın da Hazreti Ali’nin şehadetinin seneidevriyesi olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

27 Ocak Osmanlı cihan devletinin kuruluşunun, 28 Ocaksa Şah-ı Merdan Hazreti Ali Efendi’mizin şehadetlerinin seneidevriyeleridir. Herhangi bir toplumu onu oluşturan ögelerin en başında gelen inanç ve etnik yapılarını ele almadan incelemek gerçekçi bir analiz ortaya koymaz çünkü toplum kendisini meydana getiren farklılıklarıyla toplumdur ve bu farklılıkları olmayan toplumlar kapalı toplumlardır. Osmanlı’nın yapısında 2 husus göze çarpar: Bir: Sayıları 50’ye varan etnik ve inanç farklılıkları olan topluluklardan oluşması. İki: Osmanlı aidiyetinin, primitif olan eski dinlerini terk edip kendilerine yepyeni bir dinamizm veren İslam dinine girmesi ve bunun kendilerine sağlamış olduğu imkânları kullanarak kendi dönemlerinin en yaşanılır toplumu hâline gelmeleridir.

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

15.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, asgari ücretle geçinmek zorunda olan işçi ve emekçilerin ekonomik yangından kurtulamadığına, asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Asgari ücretle geçinmek zorunda kalan milyonlarca işçi ve emekçi ekonomik yangından kurtulamıyor. Kuru ekmek yemenin vatandaşın karnını doyurmaya yettiğini düşünen iktidar, reva gördüğü 2.825 lirayla işçiyi hayat pahalılığı ve yaşam mücadelesi arasına sıkıştırıyor. Asgari ücret, insanca yaşamaya yetecek asgari emek karşılığı demek. Büyük şirketlerin vergileri sıfırlanırken, sermaye sürekli olarak vergi aflarıyla donatılırken asgari ücretten vergi kesmek emek gasbıdır. Asgari ücret tümüyle vergi dışı bırakılmalıdır. Meclisi, pandemi koşullarında asgari ücretle çalışan işçiler başta olmak üzere tüm işçilerimizin gelirinin iyileştirilmesi için harekete geçmeye ve gerekli yasal değişiklikleri bir an önce Parlamentodan geçirmeye davet ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özer…

16.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya ilinde yoğun yağış, sel ve fırtınadan etkilenen tüm üreticilere geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, değişen iklim koşulları nedeniyle daha büyük olumsuzluklarla karşılaşma ihtimali söz konusu olduğundan tüm üreticilerin TARSİM’li olabilmesi için çalışma yapılması gerektiğine, zor şartlarda üreten üreticileri selamladığına ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün akşamdan beri Antalya ve ilçelerinde yoğun yağış, sel ve fırtınadan etkilenen tüm üreticilerimize buradan geçmiş olsun diyorum. Özellikle son birkaç yıldır olumsuz hava koşulları nedeniyle üreticilerimiz hem ürün kaybına hem de tesis kaybına uğruyor. TARSİM’in üretici dostu olarak üreticilerimizin zarar ve kayıplarına gereken desteği vermesi bu nedenle son derece önemlidir. Önümüzdeki süreçte değişen iklim koşulları nedeniyle daha büyük olumsuzluklarla karşılaşma ihtimali söz konusu olduğuna göre tüm üreticilerimizin TARSİM’li olabilmesi yönündeki gerekli çalışmaların mutlaka yapılması sağlanmalıdır. Üretim olmazsa gıda yokluğu ve açlıkla mücadele ülkemizin kapısını çalar. Bu nedenle yüzümüzü üretime dönmeliyiz. Buradan zor şartlarda, inatla üretim yapan üreticilerimizi selamlıyor, kolaylıklar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

17.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Suudi Arabistan’ın Türk mallarına uyguladığı gayriresmî boykotun ihracatçıları iflasın eşiğine getirdiğine, iktidarın Suudların bu ambargosunu kamuoyundan gizlemeye çalıştığına, Dışişleri ve Ticaret Bakanlığından bu konuda açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizin vasıtanızla Dışişleri Bakanı ve Ticaret Bakanlığına soruyorum: Suudi Arabistan’ın Türk ürünlerine yönelik aylardır sürdürdüğü gayriresmî ambargo dayanılmaz bir hâl almıştır. Suudi hükûmetinin iyi niyetten uzak, kasıtlı, keyfî ve uluslararası hukuka aykırı bu tutumu yüzünden Türk ihracatçıları iflasın eşiğine gelmiştir. Avrupa’nın hamburgerini anında pazara indiren Suudi Arabistan yönetimi Türkiye’den gelen seccade ve namaz takkesi, ferace ve tesettür kıyafetine dahi ambargo uyguluyor. Nereden nereye… Suudların bu hukuksuz ambargosunu kamuoyundan gizlemeye çalışan bir iktidar var. Olup bitenler karşısında Türkiye Cumhuriyeti devletinin sessiz kalması beklenemez. Gönderdikleri ürünler Suudi Arabistan limanlarında, gümrüklerinde aylardır bekletilen ve günden güne zarar eden Türk vatandaşları ve firmalar kendi kaderlerine terk edildiği için mağdurdurlar. Dışişleri ve Ticaret Bakanlığının açıklama yapmasını bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

18.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Millî Eğitim Bakanlığının Mesleki Eğitimde 1000 Okul Projesi’ni başlattığına, projeye emeği geçenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2023 eğitim vizyonu, mesleki ve teknik eğitim için yeni bir yol haritası ortaya koymuştur. Bu vizyon ülkemizin önceliklerine göre güncellenen dinamik bir mesleki eğitim inşasını öngörmektedir. Mesleki ve teknik eğitimdeki genç kardeşlerimizin pandemi sürecindeki başarısı iş dünyası ve eğitim camiasından takdir toplamıştır. Millî Eğitim Bakanlığımız Mesleki Eğitimde 1000 Okul Projesi başlatmıştır. Proje kapsamında okulların tamamına kütüphane kurulacak, spor alanları oluşturulacak, öğrencilerimize destek eğitimi hizmeti sunulacaktır. Bu kapsamda 81 ilde belirlenen 350 mesleki ve teknik Anadolu lisesinin zenginleştirilmiş kütüphane yani Z kütüphanenin kurulumu tamamlanmış olup önümüzdeki aylarda 657 yeni kütüphane daha kurulacaktır. Okullar arası başarı farkını azaltacak bu projede emeği geçen Millî Eğitim Bakanlığı yöneticilerine teşekkür ediyor, öğrenci kardeşlerime eğitim hayatında başarılar diliyordum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

19.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, AK PARTİ’nin mazlumlar ve mağdurlar için verilen mücadelenin uluslararası alanda en yüksek perdeden seslendirilişinin sembolü olduğuna, 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonuna uygun bir Türkiye’yi milletçe el ele inşa edeceklerine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

29 Ocak 2009 tarihinde İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen “Gazze: Orta Doğu’da Barış Modeli” panelinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı “one minute” çıkışının üstünden tam on iki yıl geçti. Tüm dünya, İsrail’in Filistinli Müslümanlara yaptıklarına karşı üç maymunu oynarken Türkiye'nin bağrından tek ses ve arkasında milyonlar olan bir haykırış yükseldi. “One minute” diyerek zalime karşı dimdik duran Cumhurbaşkanımız, dünyadaki mazlum halklar nezdinde umut oldu, “Türkiye varsa zülüm sürmez, eninde sonunda zail olur.” beklentisi oluştu. Elhamdülillah, AK PARTİ mazlumlar ve mağdurlar için verilen mücadelenin uluslararası alandaki en yüksek perdeden seslendirilişinin sembolü oldu. Bundan sonraki süreçte de AK PARTİ olarak, bölgesel ve küresel barış için bütün gücümüzle çalışacağımızı dile getirmek istiyor, 2023 hedeflerimize, 2053 ve 2071 vizyonumuza uygun bir Türkiye’yi milletçe el ele inşa edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

20.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından müjdelenen yeni destek tedbirlerinin tüm işletmelere hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Salgından etkilenen kesimlere yönelik programlarımızı ihtiyaca göre hem genişletiyor hem de sürelerini uzatıyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından paylaşılan yeni müjdeyle lokanta, restoran ve kafe gibi sektörlerde alınan tedbirler nedeniyle faaliyetleri kısıtlanan, 2019 cirosu 3 milyon lira ve altı olan, gerçek usulde vergilendirilen ticari işletmelere destek ödemesi yapacağız. Cirosu 2020 yılında bir önceki yıla kıyasla yüzde 50 ve daha fazla azalan işletmelerimize 2 bin liradan az ve 40 bin liradan fazla olmamak üzere ciro kaybının yüzde 3’ü oranında destek ödemesi yapacağız. Bu yeni destek kalemimizin tüm işletmelerimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz talebi, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Müsavat Dervişoğlu’nda.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, yüz bir yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ana hatlarını belirlediği ilkelerin İstanbul’da son Meclis-i Mebusan tarafından 28 Ocak 2020’de Misakımillî olarak kabul edildiğine, İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in grup toplantısında Uygur Türklerine uygulanan zulmü kamuoyu gündemine taşıdığına, üç yıldır ailesinden haber alamayan Uygur Türk’ü Nursiman Abdurraşid’in kürsüye çıktığı sırada TBMM TV’nin canlı yayını kestiğine, Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı zulme iktidardan hâlâ çıt çıkmadığına, iktidar sussa da kendilerinin susmayacağına, Doğu Türkistan’daki insanlık dramını güncel tutmaya gayret sarf edeceklerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Bugün Misakımillî’nin kabul edilmesinin 101’inci yılını idrak ediyoruz. Yüz bir yıl önce bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ana hatlarını belirlediği ve Sivas Kongresi’nde belirlenen ilkeler, İstanbul’da son Millet Meclisi, Meclis-i Mebusan tarafından 28 Ocak 2020’de “Misakımillî” yani “Ulusal Ant” olarak kabul edilmiştir. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti toprakları dışında kalıp Misakımillî sınırları içerisinde yer alan kültür, din, dil ve soybağımız bulunan bütün kardeşlerimizi hasretle, muhabbetle kucaklıyor, bağrımıza basıyoruz.

Uygur Türklerinin dünyaya yaptığı çağrıya göre, son iki yıla aşkın sürede, resmî rakamlara göre 1 milyondan fazla Uygur Türkü “terbiye kampları” adı altında hapse atılmıştır. “Kardeş aile projesi” adı altında erkekleri hapse atılan Uygur Türkü kardeşlerimizin evlerine Çinli erkekler yerleştirilerek alçak bir asimilasyon süreci başlatılmıştır. Doğu Türkistan’la dışarıdan irtibat kurmak, telefonla görüşmek artık imkânsız hâle gelmiştir. Doğu Türkistan’da hiç kimsenin can ve mal güvenliği bulunmamaktadır. Uygur Türkleri, Çin’deki kayıp aile üyelerinin akıbetinden kaygılanmaya devam etmektedir. Çok sayıda Uygur Türkü gözaltı kamplarında kaybettikleri aile üyelerinin nerede bulunduğunu hâlâ bilmediklerini söylemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bu kapsamda Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener dünkü grup toplantımızda Uygur Türklerine uygulanan bu zulmü kamuoyu gündemine taşımıştır. Daha sonra ise kürsüyü üç yıldır ailesinden haber alamayan Uygur Türkü genç kızımız Nursiman Abdurraşid’e bırakmıştır fakat bu sırada canlı yayında olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu yayını kesmiştir. Oysaki TRT teröristbaşının kırmızı bültenle aranan kardeşi Osman Öcalan’la yapılan röportajı kesintisiz yayınlamıştı. PKK’lı bir teröriste sağlanan imtiyaz göz yaşları içerisinde ailesinden haber alamadığını anlatan Doğu Türkistanlı genç bir kızımızdan esirgenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Çin’in Doğu Türkistanlı kardeşlerimize karşı uyguladığı zulme Avrupa’dan, Amerika’dan ses gelirken siyasi iktidardan hâlâ çıt çıkmamaktadır. Lafa geldi mi Müslüman Türk'üm derken sesiniz titriyor ama zulüm gören kardeşlerimizi duymuyor, haklarını savunma konusunda ortaya ciddi bir irade koyamıyorsunuz. İnsan hakları ihlallerini sürdüren Çin’e karşı Hükûmet sesini çıkarmamakta, Çin zulmüne karşı uluslararası toplumu harekete geçirme konusunda da son derece pasif kalmaktadır. Çin’in nihai hedefi Doğu Türkistanlıları tamamen yok etmek ve haritadan silmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Doğu Türkistan’a sahip çıkmalı, Çin zulmünü durdurmalı ve derhâl Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın can ve mal güvenliğini temin edecek uluslararası girişimlerde bulunulmalıdır. İktidar sussa da biz susmayacağız. “Müslüman Türk'üm.” diye haykıran kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Her gün her yerde her fırsatta duyana duymayana Doğu Türkistan’daki insanlık dramını anlatacağız ve bu işi güncel tutmaya gayret sarf edeceğiz.

Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum efendim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül.

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 8 madde hâlinde bir kısım Meclis-i Mebusan üyeleriyle paylaşılmış olan Misakımillî kararlarının okunuşunun ve kabul edilişinin 101’inci yıl dönümünde bu kararı alan Meclis-i Mebusan üyeleri başta olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, bütün Millî Mücadele kahramanlarına rahmet dilediklerine, Çanakkale ili Ayvacık ilçesinde yoğun yağış nedeniyle oluşan sele kapılan araçta bulunan ve kaybolan, cansız bedenine ulaşılan vatandaşa Allah’tan rahmet, kaybolan diğer vatandaşın da bir an evvel bulunmasını dilediğine, fırtına ve yoğun yağış nedeniyle seralarda ve yerleşim yerlerinde ciddi zararların meydana geldiği Antalya ilindeki vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Misakımillî kararlarının okunuşunun ve kabul edilişinin 101’inci yıl dönümüdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 8 madde hâlinde bir kısım Meclis-i Mebusan üyeleriyle paylaşılmış olan metin, Türk milletinin hiçbir şart altında boyun eğmeyeceğinin, bağımsızlıktan başka bir yaşam şeklinin asla ve asla söz konusu olamayacağının bütün dünyaya ilanıdır. “Ahd-i Millî, Peymân-ı Müebbed-i Millî” olarak da bilinen Misakımillî, Osmanlı Meclis-i Mebusanında 28 Ocak 1920’de 121 mebus tarafından imzalanmış, 17 Şubat 1920 tarihli toplantıda Edirne Mebusu Şeref Bey tarafından verilen teklifle okunarak kabul edilmiştir. Misakımillî, Birinci Cihan Harbi’nin galip devletlerinin sözde barış tekliflerine, Türk toprakları üzerindeki emperyalist emellerine karşı millî iradenin vermiş olduğu en önemli tarihî cevaptır. Misakımillî, Meclis-i Mebusanda kabul edilip ilan edildikten sonra galip devletlerde öylesine büyük bir tepkiyle karşılaşmıştır ki nihayetinde İstanbul 16 Mart 1920’de işgal edilmiş ve Meclis-i Mebusan da kapatılmıştır. Türkiye'nin, Türk milletinin millî mücadelesinin de aynı zamanda siyaset belgesi olarak kabul edilecek Misakımillî, bugün hâlâ caridir, hâlâ günceldir. Misakımillî demek, küçük bir kara parçasına sıkıştırılmak istenen büyük Türk milletinin dünyaya haykırışı demektir. Misakımillî sonsuz ufuklara uzanan ülkülerimizin bir millet tarafından yaşatılması demektir. Misakımillî demek tarihin şanlı sayfalarına yazılan bir mücadelenin vatanlaşmasının kararı demektir. Misakımillî, bağımsızlık için kanından, canından vazgeçen yiğitlerin destanlaşan ve sonu şahadetle biten mücadelesinin adı demektir. Bu noktada, Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi, Misakımillî konusunda tarih henüz hükmünü vermemiştir, coğrafyanın da bir asırlık özlemi dinmemiştir. Bu vesileyle bu toprakları bize vatan yapan ve bu kararı alan Meclis-i Mebusan üyelerimiz başta olmak üzere Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, bütün Millî Mücadele kahramanlarımıza saygı ve rahmet diliyoruz; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde yoğun yağış nedeniyle oluşan sele kapılan araçta yakınlardaki enerji santralinde çalışan 1’i kadın 2 işçinin olduğu bildirilmiş ve arama kurtarma çalışmaları başlamıştır. Kaybolan 2 vatandaşımızdan 1’inin cansız bedenine ulaşılmış, diğer vatandaşımızı arama çalışmaları devam etmektedir. Bu elim hadisede vefat eden vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyor; kayıp olan vatandaşımızın da bir an evvel bulunmasını diliyorum.

Yine Antalya’da oluşan fırtına ve yoğun yağış nedeniyle seralarda ve yerleşim yerlerinde ciddi zararların, maddi zararların meydana geldiği ifade edilmektedir. Yoğun yağış ve fırtınadan etkilenen bütün Antalyalı hemşehrilerimize, vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç’ta.

Buyurun Sayın Oluç.

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünün önemli bir bölümünü Rusya, Türkiye, Ukrayna, Romanya ve İtalya’nın oluşturduğuna, 2020’de 871 davada karar açıklandığına, hak ihlallerinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci, adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı maddesinin 1’inci sırada yer aldığına, Türkiye’nin hakkında en fazla karar açıklanan devletler sıralamasında 2’nci olduğuna, 22 Aralık 2020’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Demirtaş davasında Türkiye aleyhine Büyük Daire kararı verildiğine ve bu kararın hâlen uygulanmadığına, Türkiye’nin 2020 yılı Uluslararası Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer aldığına, TÜRK-İŞ’in açıklamasına göre 2021 yılı Ocak ayı için açlık sınırının 2.652 lira, yoksulluk sınırının 8.638 lira olduğuna, asgari ücretin ise 2.825 lira olduğuna, asgari ücret belirlenirken insanların nasıl yaşayacağı göz önünde bulundurulmayarak milyonlarca insanın pandemi ve zamlar karşısında savunmasız bırakıldığına, bunun müsebbibinin bu iktidar olduğunu bir kez daha vurguladığına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2020 bilançosunu açıkladı Strazburg’daki merkezinde bir basın toplantısıyla ve pandemi koşullarına rağmen 2020’de aldığı kararların bir dökümünü yaptı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükünün önemli bir bölümünü 5 ülke oluşturuyor: Rusya, Türkiye, Ukrayna, Romanya ve İtalya. Baktığımızda, başvuruların toplamda yüzde 75’i bu 5 ülkeden geliyor. Rusya, 13.800 dava başvurusuyla yüzde 22,4’ünü oluşturuyor. 2’nci sırada kim var? Tabii ki Türkiye, 11.150 başvuruyla başvuruların yüzde 18’ini oluşturuyor.

Şimdi baktığımız zaman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, pandeminin yarattığı elverişsiz koşullara rağmen, geçen yıl yani 2020’de 871 davada karar açıklamış. Bunların 762’sinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin en az 1 maddesinin ihlaline hükmetmiş. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5’inci yani özgürlük ve güvenlik hakkı, 6’ncı adil yargılanma hakkı konusundaki ihlaller 1’inci sırada yer alıyor.

Şimdi yine rakamlara baktığımızda, hakkında en fazla karar açıklanan devletlerin sıralamasında Rusya 185 kararla 1’inci sırada. 2’nci sırada kim? Türkiye, 97 kararla. Rusya, en fazla vatandaşların özgürlük ve güvenlik hakkını ihlalden hüküm giymiş. Türkiye hakkında açıklanan kararlara baktığımızda, bu 97 karardan 85’inde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin en az 1 maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmış. Türkiye davalarında en fazla ihlal maddesi hangisi? 10’uncu madde. 10’uncu madde, düşünce ve ifade özgürlüğü. Şaşırtıcı mı? Değil.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, geçen yıl Avrupa geneli için 80 kez 10’uncu maddenin ihlalini hükmetmiş. Kim 1’inci sırada? Türkiye, 31 ihlalle. Türkiye davalarında açıklanan kararlarda 21 kez adil yargılanma hakkı, 16 kez özgürlük ve güvenlik hakkı, 11 kez de toplanma ve dernek kurma özgürlüğüyle ilgili maddelerin ihlali görünüyor.

Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020 bilançosunu niye hatırlatıyorum? 22 Aralık 2020’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Demirtaş davasında Türkiye aleyhine Büyük Daire kararı verildi. Hâlen bu karar uygulanmadı ve Türkiye’deki iktidar, bu kararı uygulamayarak hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesine -altında imzası olan- hem de Türkiye Anayasası’nın 90’ıncı maddesine aykırı hareket etmektedir. Bunu bir kez daha, bu vesileyle hatırlatmış olalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

İkinci değinmek istediğim konu, Uluslararası Şeffaflık Örgütü var. Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yolsuzluk algı endeksi yayınlanıyor, çok uzun yıllardır uluslararası alanda da takip edilen bir endeks. Türkiye, 2020 açıklamasında 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer almış. Şimdi, bu endeksteki sıralama şöyle oluyor: 0 ile 100 puan arasında değerlendiriliyor, 0 yolsuzluğun çok yoğun olduğu, 100 ise yolsuzluğun olmadığı ülke anlamına geliyor. Türkiye’nin puanı 40 yani 180 ülke arasında 86’ncı sırada yer alıyor. Türkiye’yle aynı puanı paylaşan ülkelere bakalım; Trinidad ve Tobago, Doğu Timor, Fas, Burkina Faso. Yani iktidar mensuplarına desek ki “Haritada yerini gösterin bu ülkelerin.” bulamazlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Endekse göre, Avrupa Birliği üyesi ülkelerle karşılaştırıldığında, 44 puanla Avrupa Birliği içinde en düşük puanı alan Romanya’nın da gerisinde kalmış vaziyette Türkiye 40 puanla. OECD ülkeleri arasında -yani Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatına (OECD) baktığımızda Türkiye- sondan 3’üncü sırada yer alıyor. Neden bu yolsuzluk endeksinde Türkiye bu kadar vahim bir tabloyla karşı karşıya? Çünkü bakın, yolsuzluk endeksinde bu duruma gelmenin nedeni, toplumlar demokrasiden uzaklaştıkça, açıklık ve şeffaflıktan uzaklaştıkça yolsuzlukla mücadele etme kabiliyetleri azalıyor. Hukuk devleti olmaktan, hukukun üstünlüğünden, adaletten uzaklaştıkça yolsuzlukla mücadele etme çapı düşüyor. Dolayısıyla düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün altını oyan iktidarlar, insan haklarını ihlal eden iktidarlar aslında yolsuzlukla mücadele kabiliyetini de ortadan kaldıran iktidarlar oluyorlar ve Türkiye’deki iktidarın da durumu budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son olarak bir noktaya değinmek istiyorum. TÜRK-İŞ ocak ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı, buna göre açlık ve yoksulluk sınırında 2021 Ocak ayı açısından baktığımızda, 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı olarak ifade edilen açlık sınırı 2.652 lira olarak belirlendi. Gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları da buna kattığımızda yoksulluk sınırı 8.638 lira oldu 4 kişilik bir aile için. Asgari ücreti hatırlatmak istiyorum: 2.825 lira olarak belirlendi Türkiye'de.

Şimdi, buna baktığımızda işçi ve emekçilerin geniş kesimlerini açlığa ve yoksulluğa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Peki, son cümlenizi alayım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - …milyonlarca insanı açlığa ve yoksulluğa mahkûm eden bir asgari ücret belirlemesini geçtiğimiz yılın sonunda hep birlikte yaşadık ve bu asgari ücret belirlenirken insanların nasıl yaşayacağı, nasıl geçineceği, insanca yaşamı nasıl sürdüreceği konusunda hiçbir standart göz önünde bulundurulmadı, işçilerin, emekçilerin aileleri hesaba katılmadı ve milyonlarca insan pandemi ve zamlar karşısında savunmasız bırakıldı; bunun da müsebbibi bu iktidardır, bunu da bir kez daha vurgulamış olalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.

Buyurun.

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, dün esen rüzgârın ülkenin birçok ilinde zarara yol açtığına, sel felaketi yaşayan Antalyalılara geçmiş olsun dediklerine, Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın da konuyu yakından takip ettiğine ve Parlamentoya selamlarını ilettiğine, 28 Ocak 1920’de İstanbul’da toplanan Meclis-i Mebusanın oy birliğiyle Misakımillî’yi kabul ettiğine, bu vesileyle Kurtuluş Savaşı kahramanlarını ve Misakımillî’yi kabul eden İstanbul Parlamentosunun temsilcilerini bir kez daha saygıyla andığına, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un “Jön Türkler, İttihat ve Terakki, ardından Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetleri, ardından Cumhuriyet Halk Fırkası; CHP bunun devamıdır, biz, bunların karşısındaki akımın devamıyız.” dediğine, Adalet ve Kalkınma Partisi Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu’nun kiracısı olan ve kirasını ödeyemeyen bir kadın kafeterya işletmecisine haciz götürdüğüne, kendisinin Meclise gelmeden maaş aldığına, partisinin sırtına taşıyamayacağı yükler getirdiğine, RTÜK Başkanının yeniden seçildiğinde “Kanunu hazırladım, Meclise sevk edeceğim, yasalaştıktan sonra da yürürlüğe girecek.” diyen RTÜK Başkanının görevden çekilmesi için destek vereceklerine, Doğu Türkistan konusunda Çin’in aşıyı pazarlık malzemesi yaparak Türkiye’ye şantaj yapıp yapmadığını öğrenmek istediğine, eğer yapıyorsa konunun Birleşmiş Milletlere götürülmesi için tam destek vermeye hazır olduklarına, gerçeklerin gizlenmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Öncelikle, dün, hem memleketim Manisa’da hem Antalya’da hem birçok ilimizde rüzgâr çok zarar verdi. Antalya’da bir sel felaketi oldu, çok kayıplar var, hem geçmiş olsun diyoruz hem üzerimizdeki bir selamı aktaralım. Antalya Milletvekilimiz, partimizin önceki genel başkanı Sayın Deniz Baykal da biraz önce telefonla arayarak Antalya’yı çok yakından takip ettiğini ifade etmiş, yaraların sarılması ve hasarların ortadan kaldırılması için kendisinin de takibinde olan bu konunun bizim tarafımızdan da dillendirilmesi ve takip edilmesi konusunda bizden ricada bulunmuştur. Onun hem geçmiş olsun dileklerini hem Parlamentoya selamlarını iletiyoruz ve kendisine acil şifalar diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, bugün, İstanbul’da toplanan Meclis-i Mebusanın oy birliğiyle Misakımillî’yi kabul ettiği 28 Ocak. Ve ardından 12 Şubat günü tüm dünya parlamentolarına ve basına bilgi verilerek aleniyet kazanmış ve hepimiz açısından bir gurur gününe dönüşmüştür. Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin ışığında ilan edilen Misakımillî, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi olan Lozan’a da referans olmuştur. Bu çerçevede Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızı ve Misakımillî’yi kabul eden İstanbul Parlamentosunun temsilcilerini bir kez daha saygıyla anıyorum.

Elbette 28 Ocak 1920’deki Meclis-i Mebusan, 23 Nisan 1920’de toplanacak olan kurucu Birinci Meclisimizin de doğal üyeleri olması sebebiyle Parlamentomuz açısından da gurur duyulan bir topluluk, gurur duyulan bir kurucu kadrodur ve daha sonra, sürgüne gönderilmemiş olan üyeleri 23 Nisanda Birinci Mecliste yer almışlardır.

Tabii, burada bir gerçekliği vurgularken o günlerden bugünlere bizi getirenleri hepimiz minnetle anıyoruz ve kendini o sürece ait hisseden herkesten büyük bir memnuniyet duyuyoruz, biraz önce Sayın Levent Bülbül de ifade etti. Ancak, biz dün Numan Kurtulmuş’tan başka bir şey duyduk, Numan Kurtulmuş “Jön Türkler, İttihat ve Terakki, ardından Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetleri, ardından Cumhuriyet Halk Fırkası; CHP bunun devamıdır. Biz, bunların karşısındaki akımın devamıyız.” dedi. Şimdi, böyle diyorsanız başka bir şey var. O günlerde Cumhuriyet Halk Fırkası var; biz buradayız, kendini ait hisseden herkese de büyük saygımız var, aynı şeyleri AK PARTİ’den de duymak isteriz ama Numan Kurtulmuş dönüyor, diyor ki: “Biz onların karşısındaydık.” “Biz karşısındaki akımdayız.” dedin mi başka bir yere savruluyorsun. Vallahi, o zaman 5 tane… 1 tanesi mesela İngiliz Muhipleri Derneği falan olmak üzere 5 tane zararlı dernek var karşımızda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atatürk’ün altını çizdiği… Numan Bey “Biz bunların karşısındaki akımız.” diyor. Eyvallah, saflar netleşsin ama duyalım bakalım, Levent Bülbül’ün söylediği çizgi ve ittifak ortağının iki gün önce söylediği çizgi ve Numan Kurtulmuş’a AK PARTİ’den bir tane kınama yok, bir tane söz yok. Ne dediğinin farkında mısınız? Numan Kurtulmuş’un ne dediğinin farkında mısınız? Bir oraya bakmak lazım, ondan sonra bu Numan Kurtulmuş’un partinizi temsil niteliği varsa o zaman başka yerlerdeyiz, o zaman tutup da önüne gelene “Vatan haini.” diyenler Numan Kurtulmuş’a ne diyecekler? Çizginiz Numan Kurtulmuş’un çizgisiyse ya onunla yolları ayıracaksınız ya da savrulduğunuz yer başka bir noktadır, bunu göreceksiniz.

Bizim partimiz daha sonra Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetlerinden Cumhuriyet Halk Fırkasına, sonra Cumhuriyet Halk Partisine dönüşmüştür. Tarihimizin nerede durduğunun farkındayız, bütün gruplardan duyduklarımızdan memnunuz da Numan Kurtulmuş’a ne diyeceksiniz onu bir duymak istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bir yandan da Adalet ve Kalkınma Partisi Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu kendine ait dükkânda kirasını ödemeyen bir kadın kafeterya işletmecisine haciz götürmüş, eşyaları toplamışlar götürmüşler. Şimdi, bu Kenan Bey’i biz buralarda görmüyoruz. Bu, bedavadan işte, popülerliğinden yararlanarak oldu milletvekili. Ben, AK PARTİ’nin teşkilatlarından gelen milletvekili arkadaşlarımızın emeklerine son derece saygı duyuyorum. Bu Beyefendi hem gelmiş motokros şampiyonu, motor şampiyonu; hepimizin beğendiği, desteklediği birisiyken milletvekili yapıldı. Gel kardeşim, görevini yap burada. Nerede bu? Yoklama isteriz yok ama haciz götürmüş, haciz! Buna da bir şey söyleyin. Bu arkadaş burada Meclisi takip etmeden maaş alıyor, öbür taraftan bakıyorsunuz, bir kafeterya işletmecisine haciz götürüyor; bu olmaz. Yazık, emeğiyle gelenlere yazık; Sayın Grup Başkan Vekiline yazık. Gece yarılarına kadar çalışıyor burada, Kenan Bey’i taşımak için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sonra Kenan Bey, taşıyamayacağı yükler getiriyor partinizin sırtına. Bir kadın, tek başına bir kadın girişimci kafeterya sahibinin dükkânına pandemide haciz “Kirayı ödeyemedi.” diye; olacak bir şey değil arkadaşlar.

Son olarak ifade etmek istediğim bir husus daha: RTÜK Başkanı, RTÜK’e yeniden Başkan seçilmiş, açıklama yapıyor; açıklamadan bir paragraf: “Bu vesileyle buradan bir müjde vermek istiyorum. Bizlerden talepleri olan yayıncılarımızın reklam süreleriyle ilgili yasal düzenlememizi tamamladık, çalışma yakında TBMM’ye sevk edilecek, yayıncılarımızın çok memnun olacağını tahmin ettiğim düzenleme TBMM’de yasalaştıktan sonra da yürürlüğe girecek.” Ya, böyle hadsizlik var mı, böyle bir saçmalık olur mu? Bir bürokrat…

Bakın, ilk düğmeyi yanlış iliklediniz “Bu, tek adam rejimi.” diye biz söylüyorduk, eleştiriyorduk. Damat bey, bakan oldu; ilk kanun, ilk açıklama; dedi ki: “Kalkınma Bankası Kanununu hazırladım, Meclise sevk ediyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ağustos 2018, rejime kasteden Anayasa değişikliğinden sonra yapılan seçimler de kurulan tek adam rejiminde Meclise geleceği müjdelenen ilk kanun, diyor ki: “Kalkınma Bakanlığı Kanununu hazırladım, Meclise sevk ediyorum.” İlk düğmeyi yanlış ilikledik, geldi, geldi, geldi… RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, hadsiz adam! Şimdi, buna siz ne diyeceksiniz? Nasıl yapıyor bunu? “Kanunu hazırladım, Meclise sevk edeceğim.” diyor. “Yasalaştıktan sonra da yürürlüğe girecek.” müjde veriyor. Bu Ebubekir’i geri çağırmak için getirin kanun teklifini, iki elle kimi diyorsanız yerine hemen seçelim, alın bunu görevden. Meclisin geri çağırma hakkı vardır. Görevlendirdiğimiz adam bize kanun teklifi yolluyor. Kanun teklifini hazırlamış, bitirmiş, sevk ediyormuş ya! Böyle bir hadsizliğe karşı Ebubekir Şahin’in karşısında cumhuriyet değerleriyle çelişmeyecek, Parlamentoyu utandırmayacak kimi getirirseniz kapalı oylama oy vereceğiz, tam oyla çıkaracağız. Çekin bu hadsizi oradan! Parlamentoya karşı bunu yapamazsınız. Çekin bu hadsizi! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) Son bir dakika Sayın Başkan, son cümle.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bize de sıra gelsin, sayfa doldu not almaktan.

BAŞKAN – Peki, son kez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu RTÜK Başkanını, çekin bu hadsizi oradan; hepimiz destek verelim. Ben inanıyorum, bütün gruplar destek verir. Parlamentodan seçileceksin, Parlamentoya “Kanun hazırladım, yolluyorum, onaylayın, yürürlüğe girecek...” Bir de ondan sonra “Bu kanunları biz hazırlıyoruz...” Mehmet Bey’in buna da bir açıklık getirmesini bekliyoruz.

Son sözüm, Doğu Türkistan konusunda Çin, Türkiye’ye şantaj yapıyor mu yapmıyor mu? Şu ana kadar -Sayın Bakanın ifadesiyle- 40 milyon doz aşı gelecekti, 9,5 milyon doz aşı geldi. Tutumumuz net; barış zamanında aşıyı pazarlık malzemesi yapmak ile savaşta biyolojik silah kullanmak aynı şeydir; insanlık suçudur. Çin, böyle bir şantaj yapıyorsa ona karşı bu Parlamentonun bir duruş göstermesi, sizin de gidip Birleşmiş Milletlerde canına okumanız lazım bunların. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)  Bu konuda da tam destek vermeye hazırız, tam desteğe hazırız. Netleşin ve doğruları söyleyin. Ülkeden gerçekleri gizlemeyin.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Usul açısından yerimden…

Şimdi Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili konuşacak, kendisinden özür diliyorum sözünü kestiğim için de.

Şimdi, 8 AK PARTİ'li milletvekili arkadaş var ama kendileri konuşacak. Yazık günahtır. Yani Grup Başkan Vekillerine inanmıyorlar mı gelip dinlemiyorlar? Yani böyle bir Parlamento olur mu ya?

BAŞKAN – Sayın Tanal lütfen.

Sayın Muş…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, müdahale eder misiniz? Milletvekilinin nasıl davranacağını bir başka milletvekili söyleyemez, kendilerine baksınlar.

BAŞKAN – AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş.

Buyurun Sayın Muş.

25.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını korumanın başta üyelerinin görevi olduğuna, Misakımillî konusundaki duruşlarının çok net olduğuna, Millî Mücadele sırasında farklı kanaatlerin vatanın kurtarılması amacıyla CHP’de buluştuğuna, çok partili hayata geçişle birlikte ayrılmalar olduğuna, İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş’un sözlerindeki kastın Demokrat Parti ve merkez sağ anlayış olduğuna, Misakımillî’nin ülkenin yıllar önce büyük mücadelelerle çizilen haritası olduğuna, milletvekillerinin kişisel işleriyle alakalı Mecliste konuşma usullerinin olmadığına, Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu’yla ilgili konuda bilgisi olmadığından konuşmayacağına, kanun yapma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin olduğuna, yeni Anayasa’ya göre Hükûmetin sadece bütçe kanunu teklifini Meclise gönderebileceğine, bunun dışındaki teklifleri milletvekillerinin verebileceğine, herhangi bir kurumun, yöneticinin, kanun teklifi verme yetkisi olmadığına, Türkiye Cumhuriyeti devletine hiç kimsenin bir tehdidinin söz konusu olamayacağına, böyle bir durum olduğu zaman hep beraber gereken tepkinin verileceğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını korumak başta onun üyelerinin görevidir. Yani ben burada konuşma yapacağım zaman, şu an bütün medya, bütün basın bizi izliyor, görüyor. Dolayısıyla sesimizi ilgili çevreler ilgiyle yakından takip ediyorlar. Burada herhangi birisini ikna etmek gibi durumumuz söz konusu değil. Arkadaşlarımız çeşitli komisyon çalışmalarında, yasa çalışmalarında işlerini tamamladıkça Genel Kurul çalışmalarına katılmaktadırlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, zorlama yorumlara gerek yok. Yani efendim “Karşısında Pontus Rum vardı.” İşte efendim  “Karşısında Ermeni, Hınçak Cemiyetleri vardı, o zaman onlar mısınız?” gibi zorlama yorumlara gerek yok. Bakın, neyi kastediyor Numan Bey veya bizim Misakımillî konusundaki duruşumuz çok nettir.

Şimdi, CHP’nin içerisinde 1945’li yıllarda, belki de biraz öncesinde Demokrat Parti diye bir damar ayrılıyor. 1945 seçimlerini biliyorsunuz, açık oy, gizli tasnif olduğu için “Ce-Ha-Pe” tekrar kazanıyor; çok partili hayattaki kazandığı tek seçimdir. 1950’de normal seçimlere geçiliyor ve Demokrat Parti büyük bir çoğunlukla seçimi kazanıyor. Dolayısıyla CHP yeknesak bir yapı değil o zaman, içerisinde farklı fikirler var; bir noktada buluşuluyor, buluşulan nokta neresi? Vatanın kurtarılması ama içerisinde farklı kanaatler var ve 1950’de bu ayrılıyor. Dolayısıyla Numan Bey’in kastettiği o Demokrat Parti, o merkez sağ anlayıştır ve bugün onun devamları oldu; Demokrat Parti oldu, ondan sonra ANAP geldi, biz geldik vesaire. Dolayısıyla, kastettiği budur.

Misakımillî, bu ülkenin bundan yıllar önce büyük mücadelelerle çizilen haritasıdır. Bunun büyük bir kısmını başardık, bir kısmı Lozan’da maalesef istediğimiz şekilde neticelenmedi ama büyük bir oranıyla bu vatan toprakları kurtarılmış oldu; burada kimsenin en küçük bir tereddüdü, bir itirazı söz konusu değil. Keşke tamamını gerçekleştirebilseydik ama o günkü şartlar altında bu kadarını başarabildik. Dolayısıyla, köylüsüyle, çiftçisiyle, çarıklısıyla, okumuşuyla, mühendisiyle, öğrencisiyle topyekûn bir mücadeleyle bu vatan kurtulmuştur ve bizlere emanet edilmiştir.

Değerli arkadaşlar, milletvekillerinin bireysel, kişisel işleriyle alakalı burada bir konuşma usulümüz yok. Kenan Bey’in bahsettiğiniz meselesinin detayını bilmiyorum, ne olduğunu bilmiyorum, ilişkiyi bilmiyorum; dolayısıyla, bilmediğim bir konu üzerinden bir konuşma yapmam. Milletvekillerinin bireysel ilişkileriyle alakalı, özel hayatlarıyla alakalı da konuşmamayı tercih ediyorum. Dolayısıyla, kendisine sorarım nedir mesele. Ama bir kiracı-işveren ilişkisi; detayı nedir, eskisi var mı, evveliyatı var mı, nedir bilmiyoruz, bir ihtilaf var aralarında. Dolayısıyla, bir alacak verecek ilişkisinin Mecliste konuşulmasını da çok doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, tabii ki kanun yapma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinindir, üyelerinindir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunların dışında, yeni Anayasa’mıza göre Hükûmet sadece bütçe kanununu gönderebilir, bunun dışındaki teklifleri milletvekilleri verir. 600 milletvekili vardır, bu 600 milletvekilinin herhangi birisi teklif verebilir. Bunun dışında herhangi bir kurumun, yöneticinin, idarecinin kanun teklifi verme yetkisi, önerisi yoktur. Ancak, Parlamento bilgi talep ederse kendisinden bilgi alınabilir ama nihai kararı verecek olan, onu yasalaştıracak olan, teklif hâline getirip komisyonlarda müzakere edecek olan milletvekilleridir; bunun dışında hiç kimsenin böyle bir hak ve yetkisi yoktur. Bunu özellikle de belirtmek isterim.

Şunu da söyleyeyim: “Çin böyle bir şey mi söylüyor? Başka bir devlet şunu mu söylüyor?” Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti devleti egemen bir devlettir, egemen bir devlet olarak davranır. Türkiye Cumhuriyeti devletine hiç kimsenin ne bir tehdidi söz konusu olabilir ne de bir kimse parmak sallayabilir. Buna biz ne kadar itiraz edersek, bu Parlamento içerisindeki diğer siyasi partiler de o derece itiraz ederler çünkü devletin sahibi bu milletin tamamıdır ve bu milletin temsilcileri olan siyasi partilerin tamamıdır; biz değiliz, biz sadece belli bir süre devleti yönetmek üzere vatandaştan yetki alan partiyiz; Cumhur İttifakı olarak bunu ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Dolayısıyla, böyle bir durum olması söz konusu değil, olduğu zaman da hep beraber buna gereken tepkiyi birlikte veririz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Mehmet Muş Cumhuriyet Halk Partisinin çok partili dönemde kazandığı tek seçimin 1946 seçimi olduğunu söyledi, bu konuda bir açıklık getireyim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Tek başına iktidarı kastediyorum.

BAŞKAN – Yerinizden 60’a göre pek kısa bir söz veriyorum.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi 1961’de İsmet İnönü’yle yüzde 36,7; 1973’te Bülent Ecevit’le yüzde 33,3; 1977’de yine Ecevit’le yüzde 41,3 oy almıştır. Adının “Cumhuriyet Halk Partisi” olmadığı dönemlerdeki seçimlerde aldığı oyları da bütün herkes biliyordur.

Numan Kurtulmuş’un demeci önümde, bunun yüz elli sene evvelki bir tartışma olduğunu ve… Bakın, Sayın Mehmet Muş gibi söylerse hiç bir itirazım olmaz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – O anlama geliyor ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer Demokrat Partinin devamını ararsanız, böyle, Parlamentoya baktığınızda, bunu sizden çok daha fazla hak edecek, çok saygın sağ siyasi partiler olduğunu görürüz ama Numan Kurtulmuş, meydanı boş bulmuş, şöyle söylüyor kongrede: Türkiye’de 2 farklı siyaset yolunun olduğunu anlatıyor. “Bu yollardan biri Genç Türkler, İttihat ve Terakki, Cumhuriyet Halk Fırkası ile bugünkü CHP’ye kadar gelmiş siyasi çizgi; milletten kopuk, jakoben bir anlayış. Bundan yüz elli sene evvelki tartışmalar da aynı tartışmaydı. Diğer yol ise milletin inandığı yoldur, AK PARTİ bunun devamıdır.” diyor. Ben daha ne diyeyim? “Yüz elli yıl önce” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, cümlemi tamamlayım.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Yüz elli yıl önce” diyor adam. Altmış yıl önce, yüz elli yıl önce… Çok iyi matematik bilir Mehmet Muş, çıkarınca 1870 Birinci Meşrutiyet, 1908 İkinci Meşrutiyet. Cumhuriyet Halk Fırkası, karşımızda İngiliz muhipleri, mandacılar. Şimdi, dedi ki İYİ PARTİ: “Biz bunun devamıyız, destekliyoruz.” Buradalar, ben demem ki “CHP yaptı.” İYİ PARTİ bunu diyorsa, birlikteyiz. MHP dedi ki: “Birlikte yaptık.” Meclis-i Mebusan’ı selamladı, birlikteyiz ama sayın MHP’liler, karşınızda Numan Kurtulmuş bunu demiş. Parti ayrışmıyor, ayrışsın, ben Mehmet Muş’la da birlikte olurum Millî Mücadele’de. Adam “1870’ten beri biz bunların karşısındayız.” diyor. En son, Vahdettin duruyor, Atatürk çıkıyor, “Geldikleri gibi giderler.” diyor. Ben de derim ki Numan Bey’e: Geldiğiniz gibi gidersiniz kardeşim, biz buradayız. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, uzatmak istemiyorum da toparlayayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

27.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kastım şu: Cumhuriyet Halk Partisi tabii ki seçim kazanmıştır, tek başına seçim kazanamamıştır; kastım odur. Tek başına iktidara gelmemiş yani 45’te tek gelmiştir, çok partili hayatta bir daha tek başına gelememiştir, onu ifade etmek isterim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onun da tarihini veriyorum: 2023 Ekim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Yüzde 22 şu an CHP’nin oyu, yüzde 22’yle gelirlerse ben de kendilerini tebrik edeceğim.

Şimdi, bakın, arkadaşlar, 1945’i yani Demokrat Partiyi özellikle söyledim. Bakın, siyasal düşünceler, siyasal akımlar, siyasal fikirler birden ortaya çıkmaz; bu, bir damardır. Yani sosyal demokrasi, sosyal demokratlık arkadaşlar, yani bugün CHP’yle ortaya çıkmadı, önceden de varmış; o zaman çıkmış yani 1850’de de varmış, 1800’lerde Osmanlı’nın içinde de böyle bir anlayış, fikir varmış; oradan beslene beslene bugünlere gelmiş, yarın da olacaktır. Dolayısıyla kastettiği şu: Arkadaşlar, Misakımillî konusunda tartışmayı bile zül görürüm. Yok, “Siz onun yanındaydınız, biz destekliyorduk, siz karşısına çıktınız.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buradaysanız sorun yok; beraber olalım diyorum. Numan Bey’i ne yapacağız? Ayrışalım şu Numan Bey’le. Ben senin yanındayım bu konuda.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bir dakika… Arkadaşlar, bunu zül görüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, Numan Bey’in kastettiği de şu, diyor ki: “Bu fikirler…” Bir tarih veriyor. 1870’te aynı fikirleri düşünmüyor, ha, vatanın müdafaasında ortak hareket etmiş; mücadele etmişiz hep beraber, kazanmışız, Misakımillî’nin büyük bir kısmını başarmışız. Fakat kastettiği şu: “Fikrî olarak, meselelere yaklaşım olarak, tarz olarak, düşünce olarak bir ayrım var.” dedi. Ben farklı düşünüyorum, onlar farklı düşünüyor; bu doğal bir şeydir arkadaşlar, herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Atıf yaptığı nokta burasıdır. Bunu buradan alıp da yok İngiliz Muhipleri Cemiyetine, yok Ermeni Hınçak Taşnak Cemiyetine getirmek zorlama bir yorum olur. Kastettiği bu fikirdir. Bu fikri 1970’e götürmüş; geri de götürürsünüz, 1600’lere de götürürsünüz, 1500’lere de götürürsünüz giderseniz. Yani belki o zaman bir padişahlık var ama toplumun -fikriyatı zikriyatı- hepsi aynı düşünmüyor ki bu insanların. Yazarlar var, çizerler var, farklı görüşler var; kastettiği bu. Dolayısıyla bunu başka yerlere çekmenin bir gereği yok. Bizim duruşumuz da çok nettir. Taviz veremeyeceğimiz şeyler vardır hayatta, bunlardan bir tanesi de bu Misakımillî’dir arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, daha geriye giderlerse -tutanağa geçsin- biz Galata Kulesi’nden uçmaya çalışan Hezârfen’iz galiba Numan Bey de aşağıdan ok attıran adam. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığının İçtüzük’ün 22’nci maddesi çerçevesinde siyasi parti gruplarının oranlarında değişiklik olması sonucunda Gaziantep Milletvekili Mehmet Sait Kirazoğlu’nun Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısının 28/1/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/106)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanlığı İç Tüzük’ün 22’inci maddesi çerçevesinde siyasi parti gruplarının oranlarında değişiklik olması sonucunda Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Sait Kirazoğlu’nun Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 28 Ocak 2021 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 18/12/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekili tarafından, süt üreticilerinin yaşadığı sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümüne yönelik politikalar geliştirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/3582) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

28/1/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 28/01/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri :

Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekili tarafından süt üreticileri sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi, sorunların çözümü için uygulanabilir politikaların üretilmesi ve üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla 18/12/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 28/1/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisinin gerekçesini açıklama üzere Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimizin süt üreticilerinin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Milletimizin beslenmesinde önemli bir protein açığı vardır. Dünya Sağlık Örgütünün önerisine göre kişilerin günlük tüketmesi gereken yetişkin bir insan için tüketilmesi gereken protein 56 ila 70 gram arasındadır; bizde ise bu 35-40 gram arasındadır.

1 kilogram sütte 32 gram protein vardır; süt, ayrıca sadece protein kaynağı bakımından değil mineraller ve vitaminler bakımından da zengin bir besin kaynağıdır.

Süt üretimimizin hayvan cinslerine göre dağılımı 2019 yılı itibarıyla; inek sütü 16 milyon litre, koyun-keçi sütü 2 milyon litre, manda sütü 800 bin litre civarındadır. Süt üretimi deyince inek sütü düşünülmelidir ve bu söylediklerimin hepsi inek sütü konusunda olacaktır.

Avrupa Birliği ortalama süt tüketimi kişi başına yılda 342 litreyken bizde 276 litredir. Günlük süt ihtiyacı 2 su bardağı kadardır. Çocuklukta ve yetişkin yaşta, yaşlılıkta, ileri yaşlarda süt, önemli ve elzem bir besin kaynağıdır.

Süt endüstrisi, gerek üretim gerekse pazar bakımından sorunludur. Sağlıklı toplum için süt tüketimini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Ülkemizde süt üretimi, çiftçimizin fedakârlığı üzerinden yürütülmektedir. Çiğ süt fiyatı litre başına Kasım 2019’da 2 lira 30 kuruş; prim 10 kuruşken yem fiyatı ton başına 1.350 Türk lirası olmuştur. Primle birlikte hesapladığımızda süt/yem paritesi 1,77’dir. Bir yıl süreyle yem fiyatları sürekli yükselirken çiğ süt fiyatı yerinde saymıştır. Ocak 2021’de 1 litre çiğ süt fiyatı 2,80; prim 30 kuruş; yem 2.200 liradır ton başına. Süt/yem paritesi 1,40’a düşmüştür. Süt destekleme bedelleri devlet tarafından gecikerek ödenmektedir. Süt/yem paritesi için uluslararası değer 1,5’ken Tarım Bakanlığının kabul ettiği 1,3’tür.

Her büyükbaş hayvan ortalama 450 gün arayla yavrulamakta ve bir buzağı için ortalama 370 lira destekleme primi verilmektedir. Bu prim, bölgeler arasında ve de ahırdaki hayvan sayısına göre değişiyor. Buzağı primleri zamanında verilmemekte ve yine burada üretici mağdur edilmektedir. Örneğin İç Anadolu, 2019 yılı buzağı yardımını henüz alamamıştır.

Süt üretimi, yem/süt fiyat paritesi arasına sıkıştırılamaz. Çiftçiyle konuştuğumuz vakit, köylü bir ailenin geçinebilmesi için ortalama 8 ila 10 baş hayvan gerekmektedir; karı koca 2 kişi tüm mesaisini buna ayırmak zorundadır. Vatandaş sütünü satar, bedelini yaklaşık bir ay sonra alır. Süt toplayıcısı nazlıdır, bazen de vatandaşı dolandırırlar. Üretici bu zorluklarla ürününü piyasaya verir, tüketici ne yapar? Markette bir litre taze süte 9 lira 95 kuruş bedel öder. Ham maddenin, ham çiğ sütün yaklaşık 4 misli bir fiyattır. Bu anormal bir durumdur; bu konuda acil bir regülasyona ihtiyaç vardır. Bizde büyükbaş hayvan üretimi mera üreticiliği tarzında değildir. Üreticilerin yüzde 71’i 10 başın altında hayvan beslemektedirler. Eski bir Tarım Bakanı demiştir ki: “Bir bölgeye düşen yağış yılda 60 santimetrenin altındaysa burada büyükbaş hayvan besiciliği yapılamaz.” Türk köylüsü mucizeler yaratmaktadır.

Her ne kadar konu süt üretimi ise de aslında et üretimini de tartışmış oluyoruz, onu da tartışıyoruz. Sistemin verimli çalışması durumunda dişi buzağılar süt üretimi için bir tarafa ayrılacaklar, erkek buzağılar da kesime gidecekler; böylece vatandaşın et üretimi de karşılanmış olacak.

Sekiz on yıl önce çiftçi tarla ziraatı yanında üç-beş hayvan besleyerek bir miktar yan gelir elde ediyordu ve kendi kazancını, kendi ihtiyacını gideriyordu ancak günümüz şartlarında bu büyüklükteki bir besicilik ve hayvan bakıcılığı zarar ettirmektedir. AK PARTİ zamanında girdilerdeki aşırı artış küçük çiftçiyi, aile ziraatını bitirmiştir; pek çok aile süt üretimini bırakmak zorunda kalmıştır, öyle ki köylüler, ihtiyacı olan sütü satın almaktadır, bu aynı zamanda köylülerin süt tüketiminin de azalmasıdır.

Süt üreticileri sektörünün yaşadığı sorunlar on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında çözüme kavuşmamış, üreticinin mağduriyeti artarak devam etmektedir. İYİ PARTİ olarak bu sorunların çözümü ve mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayalım lütfen.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – …süt üreticilerinin sorunları karşısında yalnız olmadığının anlaşılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yanında olduğunu görmesi, konunun her yönüyle araştırılarak çözüm yollarının bulunması için Meclis araştırması açılmasını talep ediyoruz.

Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.

Buyurun Sayın Işık. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Sayın Başkan, değerli üyeler; ülkede ekonomik kriz ve coronayla birlikte AKP-MHP politikalarıyla da mücadele eden tüm çiftçilerin sorunları acil çözüm beklemektedir. Corona döneminde çiftçiler, borç yükü altında ve katlanan maliyetler nedeniyle çiftliklerini kapatmak zorunda kalmış ve iflas etmiştir. Her bölgede ziraat odaları bu uyarıları yıllardır yapmaktadır. Türkiye'de çiftçilikle uğraşan 2 milyondan fazla kişi vardır. Milyonlarca kişinin geçimini sağladığı tarım sektörü bir bütün olarak AKP’nin özelleştirme politikalarına kurban edilmiştir. AKP döneminde 4 milyondan fazla kişi tarımdan kopmuştur.

Köy Hizmetlerini, il özel idarelerini plansız bir şekilde kapatan, gerekli altyapıyı hazırlamayan AKP, tarımda çalışan nüfusu göçe, yoksulluğa ve kayıt dışılığa mahkûm etmiştir. Bugün, tarımda çalışan yaklaşık 5 milyon kişinin yüzde 80’inden fazlası sigortasızdır. Bu oran kadınlarda yüzde 90’ı bulmaktadır. Mevsimlik tarım işçilerinin hâli ortadadır. AKP iktidara geldiğinde Türkiye'de tarım istihdamı 9,5 milyondu, şimdi bunun yarısı bile değil. Çiftçiler, geçimlerini sağlayamadıkları için tarım alanından ve üretimden kopmuştur. Kırsal kesimde altyapı ve destekler yeterli olmadığı için bu işin astarı yüzünden pahalı bir hâl almaktadır. Binbir emekle yapılan çiftçilik işi, dönem sonunda hiçbir getiri sağlamadığı gibi borç ve iflas durumu yaşatmaktadır. Ülkede ve dünyada can yakıcı bir gıda krizi söz konusu iken Türkiye'de çiftçi sayısının azalması, tarımın çözülmesi ve sektörün daralması bir plansızlığın ve politikasızlığın göstergesidir. Nüfusun büyük bir kesimi yeterli ve uygun fiyatlı gıdaya erişimde sorun yaşamaktadır. Derin Yoksulluk Ağı’nın son açıkladığı raporu ve önerdiği acil eylem planları dikkate alınmalıdır.

Öte yandan, gıda fiyatlarındaki artış enflasyonun patlamasına neden olmaktadır. Süt ve süt ürünleri üzerine konuşuyoruz. Çiftçinin maliyetleri, yem fiyatları, kirası, elektrik, su, doğal gaz faturaları ve kendi geçimi için aldığı malların fiyatları katlanarak artmış ama ürettiği ürünün, sattığı etin, sütün fiyatı aynı oranda artmamıştır. Gelişmiş ülkelerde süt, sadece bir tarım ürünü olarak ele alınmamaktadır, sütten yapılan ürünler başlı başına bir sektör ve istihdam alanıdır. Ham maddesi süt olan ürün sayısı peynir çeşitlerinden çikolataya, pastadan mamaya yüzlerce alana uzanmaktadır. Bildiğiniz üzere, anne sütünün bir alternatifi yok ama ihtiyaç duyan ebeveynler anne sütü yetersiz kalan bebekleri için belirli bir süre mama almak zorundalar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) – Türkiye’de ebeveynlerin güvenerek en çok aldığı mama ve devam sütünün neredeyse hepsi yabancı menşelidir yani ithal edilmektedir, dolar kuru arttıkça da zamlanmaktadır. Son iki yılda mama fiyatları 3-4 kat artmıştır. Artık, ebeveynler mama alamamaktadır. Bu durum bebek sağlığı için de riskli bir hâl almaya başlamıştır.

Öte yandan, birçok üründe hem üretim yetersizliği hem de nüfus artışı gıdaya olan talebi ve fiyatları da artırmaktadır. Bugün ülkenin dört bir yanından çöpten gıda ayıklayan yurttaşların görüntüleri geliyorsa; bu, tarımdan kopartıp kente göç ettirdiğiniz ama iş vermediğiniz yoksulların tablosudur.

Özetle, AKP, tarım alanlarını piyasaya, ithalata, özelleştirmeye teslim etmiş ve milyonlarca çiftçi maliyet ve borç yükü altında ezilmektedir. Çiftçileri desteklemek amacıyla yapılabilecek her olumlu araştırma ve uygulamanın yediden yetmişe herkesin gıda ve beslenme hakkıyla ilgili olduğu bilinciyle hareket edilmelidir.

Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ensar Aytekin.

Buyurun Sayın Aytekin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, konumuz süt; ülkenin temel besin kaynaklarından biri ve AKP İktidara gelene kadar en ucuz protein kaynakları arasında yer alıyordu. Şu an böyle bir durum söz konusu değil. Marketlerde 1 litre sütün fiyatı 8 liraya, peynirin kilosu 50 liraya gelmişken burada kalkıp “Ekonomi iyi.” demek vatandaşla dalga geçmektir. Devrî iktidarınızda bebek bezine, çocuk mamasına ve en sonunda ise peynire marketlerde kilit vuruldu.

Değerli milletvekilleri, 1 litre sütün maliyeti Ulusal Süt Konseyine göre 2 lira 34 kuruşken aynı Konsey tarafından verilen referans fiyatı 2 lira 30 kuruş; üreticiye litrede 4 kuruş zarar ettiren bir sistem kuruldu. Gıda Komitesi diye bir komitemiz var; Tarım, Hazine ve Ekonomi Bakanlarının işin içinde olduğu bir komite. Süt üreticilerimiz destek beklerken “Yıllık enflasyonu artırır.” diyerek, bu destek verilmedi. Elektriğe, otoyola zam yaparken yükselmeyen enflasyon ne hikmetse süt üreticisine gelince yükseliyor. Bu Komite başlı başına üretimi baltalayan bir komite. Üretici tüm ülkede olduğu gibi Balıkesir’de de on bir ay boyunca çiğ süt fiyatına 1 kuruş dahi zam alamadı. Balıkesir, tek başına bu ülkenin süt ve süt ürünleri ihtiyacını karşılayabilecek bir kent iken şimdi hayvanlarını mezbahaya göndermek zorunda kalan bir şehir oldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin yarattığı ekonomik buhran belli ki henüz kendilerine ulaşmamıştır ancak millete bu kalkınmadan kilitli peynirler, kilitli bebek bezleri, kilitli bebek mamaları düşmüştür.

Türkiye’de 2 tane TBB vardır, birisi Türkiye Bankalar Birliği, bir diğeri ise Türkiye Barolar Birliği. Bu 2 kurumun birbiriyle alakası neyse AKP’nin de adalet ve kalkınmayla alakası o kadardır.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırklareli Milletvekili Sayın Selahattin Minsolmaz.

Buyurun Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; süt üreticileri sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi, sorunların çözümü için uygulanabilir politikaların üretilmesi ve üreticilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla İYİ PARTİ Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması açılması önerisi üzerine AK PARİT Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz pandemi süreci bir kez daha göstermiştir ki tarımsal üretim ve gıda, insanoğlu için vazgeçilmez en önemli değerlerden bir tanesidir. Bu süreçte üretici dostu politikalarımızla üreticimizi korurken, bir yandan da tüketicimizi korumaya, üretim ve tedarik zincirinde hiçbir aksamaya mahal vermemeye büyük önem gösterdik; hamdolsun bunda da başarılı olduk.

Değerli milletvekilleri, son on sekiz yılda hayvancılığa verdiğimiz desteklerle büyükbaş hayvan varlığımız yüzde 81, küçükbaş hayvan varlığımız ise yüzde 72 artmıştır. Yani bu kürsüde söylendiği gibi, küçükbaş hayvan ve büyükbaş hayvan üretiminde bir gerileme söz konusu değildir; buna bağlı olarak da süt üretimimiz ise yüzde 173’lük bir artışla 23 milyon tona ulaşmıştır.

Süt üreticilerimizin gelirlerinin artırılması, üretimlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve korunması amacıyla çiğ süt desteği ödemeleri 2020 yılında 1,6 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 2020’nin ilk altı aylık döneminde destek dâhil ortalama parite 1,44 olarak gerçekleşmiş, yaşanan maliyet artışlarına rağmen 2020 yılının destek dâhil çiğ süt yem paritesi ortalama 1,36 seviyelerinde gerçekleşmiştir. Üreticilerimizin süt üretim maliyetlerinde yaşanan artışlardan etkilenmemesi -doğrudur, yem fiyatlarında ciddi artışlar olmuştur- bunların önlenmesi amacıyla temmuz-eylül döneminde çiğ süt desteği 40 kuruşa çıkarılmış ve ilk iki ayın ödeme desteği yapılmıştır. Ekim, kasım, aralık aylarına ait çiğ süt desteği ise 30 kuruş olarak belirlenmiştir. Ulusal Süt Konseyinin 11 Aralık 2020 tarihindeki toplantısında 2021 Ocak-Nisan ayları için çiğ süt fiyatı litrede 2,80 lira olarak belirlenmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığının aynı dönemde çiğ süt desteği 30 kuruş olarak uygulanacaktır. Bu sayede, paritenin 1,30’un üzerinde kalması yine sağlanmış olacaktır.

Süt üreticilerimiz, Tarım ve Orman Bakanlığımız, tabii ki birliklerimiz; koyun keçi birlikleri, damızlık sığır yetiştiricileri birlikleri, süt üreticileri birlikleri, ziraat odalarımız ve yereldeki tarım teşkilatımızla birlikte koordineli bir şekilde süt üretiminin artırılması ve kalitenin de artırılması yönünde önemli çalışmalar yapmaktadır.

Benim ilim Kırklareli beyaz peynir üretiminde ve süt üretiminde önemli merkezlerden bir tanesi, boğazlardan ve Marmara Denizi’nden kaynaklanan bir avantajıyla da hayvan hastalıklarından ari bölgelerden bir tanesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) – Hem Tarım ve Orman Bakanlığımızın hem süt üreticilerimizin hem de tabii ki üretilen sütün işlendiği süt sanayicilerinin destekleriyle, birlik ve odalarımızın destekleriyle süt üretiminin artırılması, kalitenin artırılması, üreticilerimizin üretimlerinin devamlılığının sağlanması ve bu sektörden ekmek yiyen, ailesinin, çoluk çocuğunun rızkını çıkaran tüm üreticilerimizin sürdürülebilir bir üretim sağlaması temel hedeflerimizden bir tanesidir. Bu çalışmalar sayesinde, Türkiye 2002 yılında 3,7 milyar dolar bir tarımsal ihracat yaparken, hamdolsun, 2019 yılında bu rakam 18 milyar dolara çıkmış yani 5 kat artmıştır. Rakamlar, bu konuda, birçok konuda olduğu gibi çok ciddi başarılara imza atıldığını göstermektedir. İnşallah daha iyilerini yapmak amacıyla çalışmalarımız devam etmektedir.

Hükûmetimizin üreticisinden tüketicisine her alanda vatandaşın yanında olmaya devam ettiğini belirterek yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bundan önce pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Önce bir söz talebim var Sayın Başkan.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz önce yoklama istedik efendim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi yoklama talebini karşılayalım, ondan sonra size söz verelim, arkadaşlar ayağa kalktı.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Tanal, Sayın Arık, Sayın Köksal, Sayın Kayışoğlu, Sayın Zeybek, Sayın Kaya, Sayın Şeker, Sayın Sümer, Sayın Aytekin, Sayın Özdemir, Sayın Tığlı, Sayın Ünsal, Sayın Sarıaslan, Sayın Keven, Sayın Özer, Sayın Antmen, Sayın Gökçel, Sayın Bingöl, Sayın Göker, Sayın Kadıgil.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.36

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Yoklama pusulası veren milletvekili arkadaşlar lütfen salondan ayrılmasın.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın Belgin Uygur? Burada.

Sayın Mehmet Ali Cevheri? Burada.

Sayın Ertunç Erkan Balta? Burada.

Sayın Mustafa Arslan? Burada.

Sayın Sabri Öztürk? Burada.

Sayın Ahmet Tan? Burada.

Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu? Burada.

Sayın Rümeysa Kadak? Burada.

Sayın Serkan Bayram? Burada.

Sayın Ahmet Erbaş? Burada.

Sayın Zeynep Yıldız? Burada.

Sayın Bülent Tüfenkci? Burada.

Sayın Erol Kaya? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 18/12/2020 tarihinde Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekili tarafından, süt üreticilerinin yaşadığı sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümüne yönelik politikalar geliştirilmesi amacıyla verilmiş olan (10/3582) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, benim bir söz talebim vardı.

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in gündeme getirdiği Sakarya Milletvekili Kenan Sofuoğlu’yla ilgili konunun özel hukuk alanına giren bir mesele olduğuna, milletvekilinin Meclise geldiğinin yoklama çizelgeleriyle doğrulandığına, özel hayatın Mecliste konu edilmesini ayıpladıklarına ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce Grup Başkan Vekillerinin konuşmasında Sayın Özel, Sakarya Milletvekilimizle alakalı bazı iddialar ortaya atmıştı, doğru bulmadığımızı da söylemiştim. Bu konuyu araştırdım. Yani bir kiracı meselesi varmış, onu milletvekilimiz dışarı atmış gibi özel hukuk alanına giren bir mesele aslında. Burada konuşulmasını ayıpladığımızı tekrar ifade etmek isterim. Bu, iki senelik bir mahkeme süreci var. İki senenin sonunda mahkeme böyle bir karar veriyor. Ciddi problemler çıkmış ve mahkemelik olmuş mesele, daha sonra yargının verdiği bir kararın uygulanması. Bu süreç içerisinde, daha önce de milletvekilimiz buradaki bu işletmeciye nakdî olarak da yardımlarda bulunmuş fakat öyle bir noktaya gelmiş ki artık iş sürdürülemez noktaya gelince mahkemelik olmuş mesele ve konu buraya taşınıyor. Tekrar dediğim gibi, özel hukuk alanına giren bir konu.

Diğer bir meselemiz, milletvekilimiz her gün burada, bunu yoklamalardan teyit edebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – “Buraya gelmiyor, gitmiyor, çalışmıyor.” gibi iddiaları vardı Özel’in. Yoklama kayıtlarından milletvekilimizin burada olduğu görülebilir. Şu an burada değil, şu an Sakarya’da; sabah sekizde oğlunu hastaneye yatırdı, ameliyat olacak, buradan acil şifalar diliyoruz kendisine.

Bir diğeri, milletvekili maaşını da milletvekilimiz kullanmıyor, almıyor yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne yapıyor?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Geldiği gibi bunu ilgili yerlere veriyor. Dolayısıyla, bir iddiada bulunuyorken önünü sonunu araştırmak lazım. Şu yapılabilirdi: Sayın Özel’in bu hassasiyeti varsa, orada bir vatandaşın hakkını da önemsiyorsa Kenan Bey’i arar, “Ya, Kenan Bey, böyle böyle bir konu geldi bize, ne diyorsunuz yani olayın aslı nedir?” diye sorup öğrense burada birbirimizi bu tip ithamlarla karşı karşıya bırakmayız, hepimiz milletvekiliyiz, birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Hepimizin özel yaşantısında, özel hayatında bazı gelişmeler oluyor. Bunlar ayıpladığımız bir şeydir, bunu özellikle ifade etmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ayrıca, Kenan Bey bizim millî gururumuz, defalarca bayrağımızı dalgalandırmış başarılı bir sporcumuz, onu da ayrıca ifade etmek isterim. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel…

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Mehmet Muş’u dinleyince şöyle bir şey anlıyorsunuz yani sanki bu bize duyum gelmiş, biz bunu söylemişiz; bütün internet sitelerinde var, kamuoyuna mal olmuş, zamanında bu konuda kamuoyunu bilgilendirmiyorsunuz. Ayrıca, bu haberin altında o kadın kiracının darbedildiği haberi de var, madem artık aleniyet kazandırdınız, onu da söyleyelim, oradan okursanız “Maaşını almıyordu.” filan… Türk Hava Yollarına Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanının eşini atayacaksınız, üç ayda bir toplantıya katılacak, bilmem ne kadar huzur hakkı alacak, aleniyet kazanınca “Feragat ettim.” Fahrettin Altun 3 maaş alacak, aleniyet kazanınca “Hayır işlerinde harcıyordum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir milletvekili pandemi sürecinde gidecek kiracısını haczettirecek “Maaşını çekmiyor, hayır işlerinde kullanalım.” Ondan sonra… Motokros şampiyonuyken millî gururumuzdu, AK PARTİ’ye geçti… Ben, sizin teşkilatlarınızda çalışıp bütün gün gayret gösterip milletvekili olup gecenin dördüne kadar yoklamaya giren arkadaşlarıma saygı duyuyorum ama bu yükü partiniz taşıyacaksa taşıyın kardeşim, siz bilirsiniz.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Muş, buyurun.

30.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, geçen dönem –Sayın Özel bir dinleyin beni- veya bir önceki dönem Sabahat Akkiray sizde milletvekilliği yaptı mı?

CAVİT ARI (Antalya) – Bugünü konuşun Başkanım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yaptı mı milletvekilliği?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2011’de.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Niye yaptınız onu milletvekili? Niye milletvekili? Geçen dönem buradaydı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2011’de buradaydı. Olmadı zaten.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, şimdi, arkadaşlar, siyasi partiler belli figürleri aday gösterebilirler, bütün herkes teşkilatların içerisinden gelmez, akademiden gelir, teşkilattan gelir, spor dünyasından gelir, sanat camiasından gelir. Niye tepeden getirip milletvekili yaptınız? Niye?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gelir de, buraya gelir. Bakın, Sayın Savcım her gün burada.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir dakika arkadaşlar.

Niye tepeden getirip milletvekili yaptınız?

Şimdi, iddianızı ispatlamak için…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yoklamaya geliyordu, Sabahat Akkiray buradaydı ama.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir saniye, bir saniye dinle Sayın Tanal, bakın Grup Başkan Vekiline söylüyorum ben, sen girme araya.

Şimdi, eğer Meclis çalışmalarına katılmadığını iddia ediyorsanız, yoklama kayıtlarını çıkarıp Meclise gelmediğini ispatlamanız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biz de diyoruz ki: Madem böyle bir iddianız var, çıkarın Meclis kayıtlarını, tutanaklarını, bakın Meclis kayıtlarında, yoklamalarda var mı bu adam, yok mu. Şimdi, eğer yoksa dersiniz ki: “Meclis çalışmalarına gelmiyor, katılmıyor.” Ama var, buyurun bakın, açın bakın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakacağız, şimdi bakacağız, madem öyle bakacağız.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bugünkü özel durumunu da bana söyletmek zorunda kaldınız.

Bir diğer mesele, iki sene önce başlayan… Ya, arkadaşlar, Allah’ınızı severseniz ya! İki sene önceki bir mesele, pek çok milletvekilinizin, sizlerin de kamuoyuna yansıyan meseleleri oluyor. Bizim bir gün konuştuğumuzu gördünüz mü? Özel hukuk alanına giren meseleler bir milletvekili tarafından başka bir arkadaşı için gelip dillendirilmez, züldür bu ya! Meclis kürsüsünde konuşmak ayıptır, bunun tutanaklara girmesi yanlıştır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ayıp, ayıp!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, bunu anlatmaya çalışıyorum. Meselenin boyutu da bu iki sene önce mahkemelik olmuş, ondan önce de adam yardım yapmış bir sürü. Yani iki sene önceki mesele… Şimdi, oturup da bunu “Sizin milletvekiliniz bunu yaptı, bizimki bunu yaptı.” Arkadaşlar, bunlar bizi büyütmez, küçültür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Politika konuşalım, siyaset konuşalım. Kenan Sofuoğlu’nun ne olduğunu kamuoyu biliyor. Yapmayın, etmeyin ya! Yakışmıyor bize ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, yalanı doğru gibi anlatırsak milletin aklıyla alay ederiz. Bugün Kenan Sofuoğlu’nun mazereti var, gelmedi değil mi? Bu konuları hiç konuşmasak yoklama defterinde var. Neden var? Meclis müşahedeyle açıldı

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Açmasaydın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Toplantı yeter sayısı vardır.” deyince herkes “Var.” yazılıyor. Nasıl açıldı?

SALİH CORA (Trabzon) – Meclis Başkan Vekili saydı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meclis Başkan Vekili bakar “Toplantı yeter sayımız var.” deyince herkes “Var.” yazılır; o yoklama çizelgesi öyle oluşur.

İki: Neden “Var.” yazılıyor? Neden yoklama almıyorlar?

SALİH CORA (Trabzon) – Kenan Sofuoğlu’nun bir kabahati yok ki ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pandemi süreci olduğu için Meclis Başkan Vekilleri, kendileri aylardır yoklama almadan açıyorlar, aylardır herkes “Var.” yazılıyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – 2018’de…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, gelin, bir iddiayı dile getiriyorsanız her gün yapılan yoklamalardan kesit alalım, bakalım kaçında var, kaçında yok?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz gözümüzle görmüyor muyuz var mı, yok mu; kim geliyor, kim gelmiyor? Ben, şimdi, çıkıp da burada, bu salonda bulunan birçok arkadaşımdan en çok laf atan değerli milletvekilimize “Gelmiyor.” desem yalan attığımı herkes bilir. Benim kime “Gelmiyor.” dediğim belli. Benim dediğim mesele, bu şartlarda hem buraya gelmeyip hem de kirasını ödeyemeyen kadının dükkânına haciz götürmüş, bütün haber sitelerinde var; bunu dile getiriyor arkadaşlar. Bir de dönüp ondan sonra “Yoklamaya bakalım.” derseniz sekiz aydır herkes var.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Her iki taraf için de mesele anlaşılmıştır.

Sayın Zeybek…

32.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün “Militan görmek istiyorsanız vicdanını satmış ve aklını kiraya verenlerin yargıya zarar verdiği döneme bakın.” dediğine, o aklını kiraya veren hâkim ve savcıları iktidarın o makamlara getirdiğine ilişkin açıklaması

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül bugün yaptığı bir konuşmada “Militan görmek istiyorsanız vicdanını satmış ve aklını kiraya verenlerin yargıya zarar verdiği döneme bakın.” demiş. Sayın Bakan, o aklını kiraya veren hâkim ve savcıları sizin iktidarınız o makamlara getirdi. Sahte delillerle yapılan haberleri sizin yandaş medyanız basına yansıttı. Kumpas davalarının savcılığını sizin genel başkanınız yaptı. O dönem FETÖ militanlarıyla beraber yürüyenler bugün dert yanmasın. O dönem FETÖ’ye teslim edilen yargı bugün iktidara teslim edilmiştir. Yargıda dün FETÖ’nün militanları vardı, bugün iktidarın militanları vardır. Bunu gizleyemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ataş…

33.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan ve aynı işi yapan işçilerin ücretleri arasında büyük farklılıklar olduğuna, bu durumun işçiler arasındaki iş barışını bozduğuna, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bu uygulamanın bir an önce düzeltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesinde çalışan, farklı dönemlerde kadroya alınan, kurumda aynı işi yapan işçilerimizin ücretleri arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır. Bu işçilerimiz yıllardır her toplu sözleşme döneminde umutlandırılmış fakat beklentileri bir türlü karşılanmamıştır. Kurumdaki 3 farklı ücret uygulaması işçiler arasındaki iş barışını bozmakta, kurum idarecileri ve çalışanlarını karşı karşıya getirmektedir; işçilerin verimli çalışmasını engellemektedir. Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı bu uygulama bir an önce düzenlenmeli, yaz kış demeden, gece gündüz ayırmadan zor şartlar altında çalışan cefakâr Karayolları işçilerimizin mağduriyetleri giderilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

34.- İstanbul Milletvekili Mustafa Ataş’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın 42’nci Birleşimde 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmeleri sırasında soru-cevap bölümünde sorduğu sorudaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dün CHP Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal bir konuşma yaptı Üsküdar Acıbadem Muhtarlığıyla ilgili. Acıbadem Muhtarlık binasının yanına yapılan park belediyeye ait bir yer. Yanında kaçak yurt yapıldığını ifade etti. Yurt kaçak değil. Muhtarlık binasının yanında yapılan park belediyeye ait olduğu için belediye başkanımız burayı önceki dönem 15 Temmuz şehidi olan Mete Sertbaş adına yaptırmıştır. Bu parkın içindeki muhtarlık binası eski olduğu için belediye başkanımız burayı yenilemek istemiştir. 33 tane mahalle muhtarlığını yapan belediye, bu muhtarlık binasını da yenilemek arzusuyla “Bir ay başka bir yerde görevinizi yaparsanız yenileyelim, ondan sonra buraya taşınırsınız.” demiştir. Bu bilgi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 28/1/2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, yargı bağımsızlığının önündeki engelleri kaldırmak için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

28/01/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 28/01/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

28 Ocak 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 11014 grup numaralı yargı bağımsızlığının önündeki engelleri kaldırmak için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 28/01/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN -  Buyurun Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biraz önce hatip konuşmasında bana sataşarak, dünkü konuşmamı alıntılayarak oranın kaçak yapı olmadığını… Acıbadem Mahallesi Muhtarlığının bulunduğu yer bir kamu binasıdır, muhtarın herhangi bir özel yeri değildir. Kamu binalarına “Kaçak” denilemez. Yani oradaki muhtarlık binasında vatandaşa hizmet veriliyor. Niçin o muhtarlık binası yıkılmaya çalışılıyor? Gerekçesi şu: O muhtar Acıbadem’deki vatandaşın hak hukukunu koruma adına yan tarafta bulunan bir parselin kaçak yapı olması nedeniyle İstanbul Bölge İdare Mahkemesinde o inşaatı durduruyor. Misilleme amacıyla da Üsküdar Belediye Başkanlığı Acıbadem Mahalle Muhtarlığının bulunduğu binayı “kaçak” diye yıkmaya çalışıyor. Durum bundan ibarettir. Yazıktır günahtır ama vatandaşa.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal, tutanaklara geçmiştir. Dün tezinizi söylediniz, karşı tez olarak da arkadaş ifade etti. Size bir sataşma yok burada, sadece dünkü açıklamanıza yanıt olarak cevap verdi, siz de tutanaklara geçirmiş oldunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, yani burada sorun, eğer kamu binası -muhtarlığın binası kamu binası- kaçaksa bu Meclis binası da kaçaktır.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Meclisin binası da kaçaktır, onu da o zaman yıksınlar. Olur mu öyle şey ya!

BAŞKAN – Sayın Tanal, siz dün söylediniz. Arkadaş size yanıt vermedi, kendi cephesinden olayları anlattı; siz de söylediniz, tutanaklara geçti.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Saray…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tabii, saray da kaçak.

BAŞKAN – Bir araştırma önergesiyle bunu kürsüye getirebilirsiniz.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz, yargıda kadrolaşma, yargı bağımsızlığının sona erdirilmesi, hukuka olan güvenin sarsılmasının araştırılması ve bir savcının evrakı metrukesi üzerine.

Şimdi, cumhuriyet savcılığından cumhuriyet başsavcı vekili ve cumhuriyet başsavcılığına, oradan altı günlük Yargıtay üyeliğine ve Anayasa Mahkemesi üyeliğine uzanan çok hızlı bir kariyere sahip bir savcı, ismi İrfan Fidan. Önlenemez demeyeceğim, teşvik edilen yükselişi; bir de Hakan Fidan vardı, onunla karışmasın. Fidanlar sanıyorum iktidarın haznesinde önemli bir yer tutuyor. İrfan Fidan İstanbul Başsavcısıyken 27 Kasım 2020’de HSK tarafından Yargıtay üyeliğine seçildi ve mazbatasını 11 Aralık 2020 tarihinde aldı. Aslında her şey kendisini AYM üyeliğine taşımak için tertip edilmişti. Yargıtay Genel Kurulunda Anayasa Mahkemesi üyeliği için Cumhurbaşkanına önerilecek 3 adayın belirlenmesi amacıyla 1 Aralıkta seçim yapılması gerekiyordu. Ancak, Yargıtay Başkanlığı seçimi Covid-19 sebebiyle 17 Aralığa erteledi. Ne hikmetse on altı günde pandemi ortadan kalkmış, altı günde de bu kişi Yargıtay üyelerinin önemli bir kısmının takdirini kazanmış olacak ki seçimlerde en yüksek oyu aldı. Bu ertelemenin gerçekte İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesine seçilmesi amacıyla yapıldığı zaten kamuoyunda tartışılıyordu ve bu süreç de tam iddia edildiği gibi işledi. Fidan’ın eşine fiziksel şiddet uyguladığına ve mal varlığındaki artışın nedeninin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet ilişkileri olduğuna dair hakkında çıkan iddialar ise hiç araştırılmadan “terör kumpası” denilerek kapatıldı.

Bakın, sayalım, şimdi, bu kişi nasıl hızla bu mevkiye sıçrayabildi? “Sıçrama” diyorum çünkü İrfan Fidan hop orada, hop burada; bir Yargıtay, bir Anayasa, bir önceki savcılık. Nasıl oldu bu sıçrama? Şimdi, nerede iktidarın yargıyı kullanarak muhalefeti susturmak istediği bir dava varsa bu şahıs oradaydı. Hangi davalar bunlar? 17-25 Aralık yolsuzluk, Selam Tevhid gibi soruşturmaları durdurmayı amaçlayan karşı hukuk operasyonları, şike davası, binlerce akademisyenin ihraç edildiği barış bildirisi, Cübbeli Ahmet Hoca, MİT tırları, Balyoz, Reza Zarrab, Can Dündar, Erdem Gül, Gezi ve Osman Kavala gibi kritik davaların hepsinde savcılık yapmıştı Fidan. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ise 3 bine yakın kişi hakkında soruşturma yürütmüştü yani bağımsız bir savcı olması gerekirken kendini devletin sahibi sayan ve bu yolda devletin o bilindik derin tarafının temsil edenlerdendi kendisi. Şimdi, iktidarın ajandası dışında istisnai olarak da kararlar alabilen bir Anayasa Mahkemesi kalmıştı, tüm rahatsızlık bundan. AYM’de 7’ye karşı 8 gibi bıçak sırtında alınan kararlar artık alınmasın isteniyor ve AYM’nin “İfade özgürlüğüdür.” dediği barış bildirisinden terör suçu çıkarmış birisi bugün AYM üyesi yapıldı. Yargıtay üyeleri, eline Yargıtayda tek bir dosya dahi almamış fakat iktidar için bugüne kadar hep çok kullanışlı olagelmiş bir kişiyi oylarıyla Cumhurbaşkanının önüne taşıyarak zaten sakat olan hukuk düzenine bir darbe daha vurmakta beis görmediler. Onlara da buradan selam olsun!

Kısacası, olanları Değerli Hocamız Kemal Gözler’in sözleriyle özetlersek: “Hukukun genel teorisinde, bir kanun maddesinin, o maddenin ulaşmak istediği amaca değil bir başka amaca ulaşmak için kullanılmasına ‘kanuna karşı hile’ denir. Bu yolla, kanunun yasakladığı sonuca yine aynı kanunun imkân verdiği usuller kullanılarak ulaşılır. Aynı şey Anayasa hukukunda da geçerlidir. Anayasa hukukunda, Anayasa’nın yasakladığı bir sonuca yine Anayasa’nın imkân verdiği usullerin kullanılarak ulaşılmasına ‘Anayasa’ya karşı hile’ denir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – İşte aynen bunu yaptınız: Kanuna karşı hileyle Yargıtay üyesi, Anayasa’ya karşı hileyle Anayasa Mahkemesi üyesi.

Bizim için getirildiniz o göreve Sayın Savcı, tüm muhaliflerin yolunu AYM’de de kesebilmek için fakat kesemeyeceksiniz. Siz gidersiniz, namınız da kalmaz ama hak mücadelesi ve halklar kalıcıdır; hızla geldiğiniz yerden sizi aynı hızla uğurlayacağız.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk Milleti; Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener partimizin grup toplantılarında gündeme ilişkin konularla ilgili olarak, kendi söz hakkından kısarak her hafta Meclis kürsüsünü Meclisin asıl sahibi olan milletimize, vatandaşa bırakmayı gelenek hâline getirmiştir. Vatandaşın sesi olan Genel Başkanımız bu kez kürsüyü Doğu Türkistan’da yaşanan Çin zulmü mağduru Kaşgarlı Nursimangül kardeşimize bırakmıştır. Kendisi “Kamplarda 3 ila 5 milyon kardeşimiz esir tutuluyor. Erkeklerimiz köle gibi çalıştırılırken kadınlarımız ise ‘evlilik’ adı altında tecavüze uğruyor.” diyor. Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sesini maalesef Türk milletinin vergileriyle yayınını sürdüren, vatandaşlarımızın “devletin televizyonu” diye tabir ettiği TRT çok üzücü bir şekilde, kabul edilemez bir şekilde kesmiştir. Teröristbaşının kardeşini devlet televizyonuna çıkaran TRT, Doğu Türkistanlı kardeşimizin sesini değil, Türk milletinin, mazlum ve masum insanların sesini kesmiştir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ama cesur lider Meral Akşener’in ve Türk milletinin sesini kesmeye gücü yetmeyecektir. Türk İslam dünyası adına bu durumu şiddetle kınıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teamüller, gelenekler, âdetler hukukun ve huzurun tesisinde olmazsa olmazlardandır. Kanunlar uygulanırken yazılı olmayan bu içtimai kurallar mütemmim cüz olarak sosyal barışa hizmet eder. Türkiye’de son ayda gerçekleştirilen 2 atama tüm kamuoyunu meşgul etmektedir. Hukukta usul esastan önce gelir. Bu durumda yapılan atamalar kuralına uygun atamalardır ancak esasa ne kadar uygun, o konu biraz tartışılır hâldedir. Hürriyetleri kısıtlamak, eşitsizliği ve adaletsizliği garanti altına almak, soygun yapabilmek, yandaşlara menfaat sağlamak ve demokrasiyi yok etmek için kanun çıkarılabilir. Buna “kanun hâkimiyeti” değil, “kanunla hâkimiyet” denir. Yaşadığımız 2 atamada İskender Öksüz Hocanın ve çok kıymetli dostum Hakan Paksoy Bey’in söyledikleri gibi kanunla hâkimiyetin ta kendisi burada ortaya çıkmıştır. Yapılan işlemler kanuna uygun olabilir ama hukuka uygun mudur değil midir, kamu vicdanı tarafından kabul görmüş müdür, bu çok önemlidir. Yaptığımız işler sayısal çoğunluğumuza dayanarak çıkarılan kanunlarla örtüşmekte ama hukukun temel ilkeleriyle, evrensel hukuk kurallarıyla ve kamu vicdanıyla örtüşüp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam ediyor musunuz?

AYHAN EREL (Devamla) – Takdir sizin.

BAŞKAN – Tamamlayınız, peki.

AYHAN EREL (Devamla) – Başkanım, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “İrfan Fidan” ismi Türkiye'de kamuoyuna mal olmuş bir isim, bu isim nedeniyle burada bu konu açıldı. Neden? Çünkü başsavcılığı döneminde birçok hukuksuz iddianameye imza attı, birçok kanunsuz iddianameye imza attı ve âdeta Çağlayan Adliyesi rüşvetin, yolsuzluğun koktuğu bir adliyeye dönüştü; bu, burada çok konuşuldu.

Şimdi, mesele şu: Anayasa’ya uygun mudur? Evet, atama Anayasa’ya uygundur. Ancak biraz önce de ifade edildi ben de ifade edeyim: Yani, teamüllere uygun mudur değil midir? Teamüllere uygun değil. Şimdi bir yargıç, yargıçlık etiğine aykırı olarak nasıl böyle bir göreve aday olur? Eğer gerçekten ahlak sahibiyse böyle bir göreve aday olmaması lazım. Bakın, Kemal Gözler Hocamız araştırmış; 1962’den 2020 yılına kadar Yargıtaydan Anayasa Mahkemesine toplam 44 üye atanmış, toplam 44 üye. Yargıtayda kalma süreleri ortalama dokuz buçuk yıl ama altı gün kalan yok. Anayasa’nın 146’ncı maddesinin bir esprisi var, o madde oraya konurken bir espri var yani Yargıtayda tecrübe kazanacak, oradan gidecek. Dolayısıyla İrfan Fidan bu göreve aday olmakla aslında yargıçlık etiğine uygun davranmamıştır ve bu etiğe, bu ahlaka sahip olmadığını göstermiştir. Yoksa yüksek yargıç olmuş, tamam, atanmış bir biçimde ama kendisini oraya götüren sürece kendisinin aday olmaması lazımdı.

İkinci mesele şu: Ya şimdi, orada yüksek yargıçlar var, 340 yargıç oy kullanmış Yargıtayda; tam 107 yargıç İrfan Fidan’a oy vermiş. Asıl mesele Sayın Cumhurbaşkanında değil, asıl mesele bence İrfan Fidan’da da değil, asıl mesele yüksek yargıçlık sıfatına sahip bu 107 yargıçtadır; Yargıtayın yüz karasıdırlar, yüz karası! Ve onlar Yargıtayda olduğu sürece adalet dağıtamazlar. Bakın, yargının bütün teamüllerine aykırı olarak, yargının bütün etik kurallarına aykırı olarak 107 yüksek yargıç oy vermiş. Eğer oy vermeselerdi Sayın Cumhurbaşkanının önüne gidemezdi, böyle bir durum var.

Sizin döneminizde yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tamamen ortadan kalkmıştır; kuvvetler ayrılığı bitmiştir, kuvvetlerin birliği vardır. HSK’nin başka bir genel müdürlükten, Karayolları Genel Müdürlüğünden bir farkı kalmamıştır. Çağlayan Adliyesinin Karayolları bölge müdürlüğünden, DSİ bölge müdürlüğünden bir farkı kalmamıştır, çünkü, rüşvete boğulmuşlar, yolsuzluğa boğulmuşlar ve her türlü hukuksuzluğun yapıldığı yerlere dönüşmüştür. Tabii ki ben bu sözlerimle, hukuka uygun davranan, hukukun üstünlüğüne uygun davranan, vicdanlı davranan hâkim ve yargıçları ayrı tutuyorum. Fakat sizin döneminizde, bu dönemde yargıya güven en dipte, yüzde 30’larda, tarihin hiçbir döneminde olmamış. Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye 128 ülke içerisinde 107’nci sırada. Böyle bir tablo tarihin hiçbir döneminde olmamıştır ve size kısmet olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devama) – Şunları ifade edeyim: Yani sizin nasıl vicdanlarınıza uyuyor? Bir yargıç “Anayasa Mahkemesi kararına uymam.” diyor Berberoğlu dosyasında, hâlen 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görev yapıyor. Sizin döneminizde gezici cezalandırıcı heyetler oluştu. Burada hukukçu milletvekilleri var, soruyorum: Aynı adliye binası içerisinde ağır ceza mahkemesinden başka bir ağır ceza mahkemesine yargıçlar neden atanır, neden? Çok başarılıysa istinafa gönderirsiniz, daha da başarılıysa Yargıtaya gönderirsiniz ama neden 26’dan 37’ye, 37’den 14. Ağır Ceza Mahkemesine alırsınız? Bunun bir nedeni var mı? Yok.

Şimdi, yarın Berkin Elvan davası görüşülecek. Yargıtay üyesi yapıldı başkan, hayırlı olsun. Oraya Gezi davasının başkanını başkan yaptınız. Ya, aynı ağır ceza mahkemesi. Neden o mahkemeden alıp bu mahkemeye atıyorsunuz, nedeni ne? Hangi ihtiyaç? Asliye ceza mahkemesindekini ağır ceza mahkemesi başkanı yapabilirsiniz ama aynı derecedeki hâkimleri yapamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Dolayısıyla şunu söyleyeceğim: Sizin döneminizde yargı denen bir kurum kalmamıştır, yargı yürütme organının bir parçası hâline gelmiştir ve hangi reformu yaparsanız yapın, hangi eylem planını getirirseniz getirin toplumda bir karşılığı olmayacaktır. Sorun sistemin kendisindedir, sorun saraya bağlı yargı anlayışındadır. Bunların tümünü kendi iktidarımızda düzelteceğiz ve yargıyı bağımsız ve tarafsız hâle getireceğiz. Yargıyı bu hâle getirenlerden de teker teker bağımsız ve tarafsız hâle getireceğimiz yargı önünde adil bir biçimde hesap soracağız; tümünü, başta Ankara kayyumu olmak üzere. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Abdulkadir Özel.

Buyurun Sayın Özel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULKADİR ÖZEL (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısıyken Yargıtay üyeliğine seçilen İrfan Fidan, Cumhurbaşkanımız Sayın Tayyip Erdoğan tarafından Anayasa Mahkemesine üye olarak seçildi. MİT tırları, Gezi olayları, FETÖ davaları, 17-25 Aralık yargı emniyet darbesi, Selam Tevhid kumpası gibi önemli davaların soruşturmalarını savcı, başsavcı sıfatlarıyla yürütmüş olan deneyimli bir hukukçu İrfan Fidan’ın Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmesi üzerinden HDP’nin yargı bağımsızlığını tartışmaya açmasını manidar buluyoruz. Bu arada, az önce HDP hatibinin Fidan soyadlılara olan özel ilgisini buradan işittik. Ben soyadı Fidan olan bir kişiyi daha anmak istiyorum: Hikmet Fidan. HADEP Genel Başkan Yardımcısıyken Kandil’le ters düştüğü için 2005’te PKK tarafından Diyarbakır’da yargısız bir şekilde infaz edilen Hikmet Fidan’ı da buradan hatırlatmak istiyorum. Zira, kendi partililerinizin de karıştığı bu suikastın üzeri örtüldü fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin yargı makamları bu suikastı ortaya çıkardı.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminin usul ve esasları mevzuatça belirlenmiştir. Yapılan atama, bu yönüyle hem kanunlara hem de hukuka uygunluğu açısından tartışmaya kapalıdır.

Sanıyorum bu arada değerli HDP milletvekilleri Hikmet Fidan’ın kim olduğunu Google’dan araştırarak öğrenmeye çalışıyorlar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Gerek yok.

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) – Kaldı ki anılan davalarla ilgili kanaatlerinizin hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğu, bu davalarla ilgili kulağınıza üflenen suflelerle defalarca yaptığınız açıklamalarda da görülmektedir. FETÖ'cü Ekrem Dumanlı’nın Diyarbakır eski Belediye Başkanı Gültan Kışanak’a 30 Mayıs 2015’te yaptığı ziyarette bu suflelerin dışında size neler verdiğini de aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz.

Her yasal olanın aynı zamanda hukuki ve etik olmadığı iddiası dillendiriliyor ise daha ontolojik karşı itirazlar yükseltmek isterim: Örneğin, HDP’nin yürürlükteki mevzuatlara göre siyaset yapma özgürlüğüne sahip olması yasal iken politik olarak gayriresmî birliktelik içinde oldukları müttefikleri tarafından hukuki ve etik meşruiyet açısından sorunlu bulunuyor olmalı ki bu birlikteliği ve ittifakı kamuoyu önünde ilan ve itiraf etmekten ısrarla kaçınıyorlar. Müttefiklerinin HDP’yle yaptıkları ittifakı ve iş birliğini gizleme ihtiyacını yadırgamıyorum. Zira, bir terör örgütünün siyasi kanadı olarak hareket eden seçilmiş tüm aktörlerinin listelere girmesini ve seçildikten sonra yetki alanlarını tayin eden erk olarak Kandil’in ve oradaki savaş baronlarının temayüz ettiği bir yapıyla ittifakın izahının zor olduğu ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo! Helal olsun.

BAŞKAN – Devam edin.

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) – Grup Başkan Vekillerinizin, terörle aranıza mesafe koymanız yönündeki tüm çağrıları âdeta karikatürize ederek o çok sevdiğiniz “törörö” lafıyla geçiştirmeye çalışmanız, gerçeği değiştirmiyor. Çok iyi biliyoruz ki terör örgütünün parti içinde tayin ettiği komiserler marifetiyle sigaya çekilen, hesap sorulan, hatta makam odasında darbedilen belediye başkanlarınız bile var. Örgütün silahlarının vesayeti altında olduğunuzu, sizlere çizilen sınırları aşıp sivil siyaset yapmak gibi bir niyetiniz olmadığını, niyetiniz olsa da buna yetkiniz olmadığını, yetkiniz olsa da buna cesaretiniz bulunmadığını, cesaret gösterseniz de örgüt hiyerarşisinde bunun bir etkisinin olmayacağını ibretle ve hayretle izliyoruz.

Hukuktan ve yargı bağımsızlığından bahseden bir hareketin il ve ilçe örgütlerinde sözde halk mahkemeleri kurarak yargılama yapması, bu yargılamalar sonucunda silahlı kanada bildirilenlerin sokak ortalarında infaz edilmesi gibi birçok örneğin terör örgütünün sözde yayın organlarında bölge halkının gözüne sokulması ve bu yolla korku tünelleri oluşturulması hangi demokrasilerde kabul edilebilir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun.

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) – Bu gerçekleri işitmek ağırınıza gidiyor olabilir, devamı var.

Sayın Başkan, az önceki hatibe iki dakika verdiniz, ben de aynısını istirham ediyorum.

BAŞKAN – Ama benimle pazarlık yaparsanız vermem bu sözü.

Evet, bir selamlama yapın lütfen.

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) – HDP’nin, Kandil’in kart savaş baronlarının haremlerindeki kızlardan sıkılınca ajan suçlamasıyla infaz ettiği sözde yargı düzeni hakkındaki kanaatlerini de doğrusu merak ediyoruz. (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Terbiyesizlik yapma!

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Ayıp, ayıp!

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) – Bu cürmü işleyen mücrimler hakkındaki görüş ve kanaatlerini sormamız sanıyorum suç olmasa gerek. Yargı kararlarının külliyen doğru, eksiksiz, hatasız, kusursuz olduğu iddiasında değiliz ancak yargı veya başka kurumlardaki eksiklikler, aksamalarla ilgili de her şeyi konuşma ve tartışma cesaretine sahibiz.

Peki, siz yapınızdaki her statünün eş başkanı varken, eş başkanı olmayan ve şirk koşmaktan korktuğunuz tek statü sözde önderlikle ilgili sorgulama, tartışma yapabilme cesaretine sahip misiniz? Gelin, bu esaretten kurtulun, bu zilletten kurtulun; silahla aranıza mesafe koyun, terörle aranıza mesafe koyun, kantonculuk oynamak gibi çağ dışı politik fantezilerinizden vazgeçin; bu ülkenin özgür, eşit ve asil yurttaşları olmanın gururunu ve huzurunu yaşayın diyor, Sayın Başkan ve Meclisin değerli üyelerini saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun.

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) - Demin Sayın CHP Grup Başkan Vekili bir örnek verdiler, Hatay Milletvekili olduğum için ifade etmek istiyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yorma kendini, yorma çünkü yalan söylüyorsun.

ABDULKADİR ÖZEL (Devamla) - Vatandaşlara pandemi döneminde gönderilen hacizlerle bu kadar ilgiliyseniz, Hatay Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Kırıkhan’da 6 bin lira su borcundan ötürü bir vatandaşımıza haciz gönderdi Sayın Özel ve o vatandaşın evi satıldı, Belediye Başkanınız da çıktı, özür diledi. Bununla da ilgilenmenizi buradan istirham ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Kişisel olarak sataşmadan söz istiyorum, Fidanlara özel ilgim varmış.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı iki dakika süre veriyorum.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Önergemiz, yargının nasıl arkasından dolanılarak aletiniz ve siyasi stratejiniz hâline getirildiği ve “İrfan Fidan” adlı savcının da -otuz beş yıllık hukukçuyum, hayatımda görmedim- nasıl altı gün Yargıtayda kalarak orada, Yargıtayda aday olan 3 üye varken birdenbire onların adaylıklarını geri çekip Anayasa Mahkemesine, sırf Cumhurbaşkanı istediği için, atanıyor olması. Ama siz İrfan Fidan ile Öcalan’ı falan karşılaştırıp hani onunla ilgili birtakım konuşmalar yapacaksanız ben bilemem yani.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Tabii, o işinize gelmemiş olabilir, doğaldır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Çünkü gerçekten ben anlamıyorum; dün kalkıyoruz, kadına yönelik şiddetle ilgili önerge veriyoruz; orada kalkıyorsunuz, başka bir şeyden söz ediyorsunuz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Hatip, işinize gelmemiş olabilir o söylenenler.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Müdahale etmeyin, dinleyin!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bugün İrfan Fidan’dan söz ediyoruz, bu yargı düzenini nasıl sizin aletiniz hâline getirdiniz ve bu savcı nasıl oraya geliyor diye bunu araştıralım, bunu soruşturalım diyoruz. Çünkü bu, bir başka gün size vuracak, hiç merak etmeyin. Siz zannetmeyin, hep bu koltuklarda böyle oturacaksınız.

SERAP YAŞAR (İstanbul) – Millet karar verir ona!

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Millet karar verir, millet!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Biz nasıl oturamıyorsak şu anda, gerçekten sürekli yargı tehdidiyle karşı karşıya bırakıyorsanız ama bizim için gerçekten bu bir onursa aynı zamanda, cezaevlerinde de olabiliriz, dışarıda da olabiliriz, her yerde sizin yargınıza karşı savunmalarımızı yapar ve mücadelemize devam ederiz siz ne kadar o savcıları araç olarak kullansanız da. Ya, bir kere de ben sizden şunu rica edeceğim: Konu neyse onunla ilgili konuşun.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Siz ne zaman konuyla ilgili konuştunuz ki?

OYA ERSOY (Diyarbakır) – Sen mi söylüyorsun bunu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Eğer varsa, konunuz varsa… Mesela “dağa kaçırılan çocuklar” diyorsunuz. Bunu buradan defalarca söyledim ben, dedim ki: Ya, Allah aşkına bir önerge getirin, hakikaten araştıralım yani. Mesela, Ceylanpınar’da polisleri kimler öldürdü? Ya, 1 tane önergemizi kabul edin, araştıralım dedim. Bunları hiç…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sataşmadan söz verdiğim için uzatamıyorum Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sadece bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Uzatamıyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Peki.

BAŞKAN – Tamam, tamamlayın orada.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Yani bunların hiçbirine hiçbir zaman “evet” demediniz, kendiniz 1 tane önerge getirmediniz, söyleyecek sözünüz yok, aynı lafları tekrar ediyorsunuz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – O zaman gerçekten söylenecek söz yok size. (HDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Aşikâr olana ne önergesi? Neyi önergeyle çıkaracaksın?

BAŞKAN – Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Partimize yönelik ağır ithamlarda ve sataşmada bulunduğu için kürsüden söz hakkı talep ediyorum.

BAŞKAN – Ama Filiz Hanım konuştu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – O kişiseldi. İddialara özel…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – O kişiseldi efendim.

BAŞKAN – Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan bir gruba bir tane şey verin, yeni usuller icat etmeyin ya! Ama hakikaten, Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Muş, hem Filiz Hanıma sataşma var hem de gruplarına sataşma var. Her ikisine de onun için veriyorum sataşmadan söz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan tek olur ama.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; şimdi birincisi, yargı konusunu konuşalım diye bir önerge veriyoruz, yargı konusunu. Tabii ki siz konuşmaktan kaçıyorsunuz çünkü yargıyı ne hâle getirdiğinizi aslında siz biliyorsunuz. Türkiye’de bugün yargı mekanizmasına güven, toplumdaki güven yerlerde sürünüyor, ayaklar altına düşmüş vaziyette ve siz bu hâle getirdiniz yargıyı, bağımlı ve taraflı yargı yaptınız. Şimdi onu konuşmaktan kaçtığınız için başka yerlere gidiyorsunuz, başka yerlere gidiyorsunuz.

Rahmetle anıyorum Hikmet Fidan’ı, rahmetle anıyorum Hikmet Fidan’ı, ama gelin, 90’lı yılların faili meçhullerini konuşalım, 90’lı yılların faili meçhullerini yapmış olanlarla sizin iktidarınız iş birliği yapıyor, sarayda el ele, kol kola gidiyorsunuz. Tansu Çillerlerle, Mehmet Ağarlarla, Korkut Ekenlerle, onlarla birlikte, Çakıcılarla birlikte el ele, kol kola yürüyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar) Sizin iktidarınızdır faili meçhulleri yapmış olanlarla birlikte yürüyenler.

Gelin, yargıyı konuşalım diyoruz, siz ne anlatıyorsunuz bize? Ben biraz evvel size söyledim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 2020 bilançosu açıklandı, Türkiye Rusya’dan sonra 2’nci sırada dedim. Utanmıyorsunuz, ne anlatıyorsunuz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen utanacaksın, sen utanacaksın!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Şimdi, bırakalım bunları da bakın, eğer bu ülkede hukuksuzlukların, adaletsizliklerin, yolsuzlukların, hırsızlıkların arkasına sığınılarak asil ve gururlu yurttaş olarak yaşanıyorsa o asalet ve o gurur sizin olsun; biz asil ve gururlu yurttaş olarak bu ülkede adalet, özgürlük, eşitlik, barış ve demokrasi mücadelesi veriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar) Ne asaleti sizden öğreniriz ne gururla yaşamayı sizden öğreniriz, bunu da yazın bir kenara. Dolayısıyla, sizin zulmünüze karşı mücadelemizden, adalet mücadelemizden asla geri durmayız. Bunu da söylemiş olalım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, normalde söz almayı düşünmüyordum…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Filiz Kerestecioğlu bağıramadı, siz mi bağırdınız şimdi, o mu yani?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sana ne, sana mı soracak?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ya bırak ya!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sana ne?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – O konuştu olmadı, bağırdılar şimdi.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen ne konuşuyorsun? Otur ya!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bağırdı gitti, şimdi de siz mi bağırıyorsunuz bize sırayla?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Herkese müdahale ediyorsun.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bağırın, bağırın, daha çok bağırın.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen bağırma!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Çıktı, bağırdı işte, duymadın mı? Burada değil miydin? Allah Allah ya!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sen başlattın, sen!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Oturmuşlar orada her konuşana laf yetiştiriyorlar ya! Grup Başkan Vekiliniz yetmiyor mu?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – E, konuşuyor Grup Başkan Vekili, 2’nci niye çıkıyor? Onu mu dinleyeceğiz bir saat?

BAŞKAN – Şimdi müsaade ederseniz… Sayın Çilez…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen orada oturmuşsun, her çıkan hatibe müdahale ediyorsun.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Filiz Hanım beceremedi, iyi konuşamadı, diğeri gelsin, var mı öyle bir şey?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Tabii canım Filiz Hanıma da ayıp etti yani (!)

BAŞKAN – Sayın Çilez, müsaade ederseniz oturuma devam edeceğiz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Senin koltuğunu biraz daha öne alacağız, şuraya bitişik nizam yapacağız, millete daha çok laf yetiştir diye. Oradan ne dediğin anlaşılmıyor da onun için. Söyle Grup Başkan Vekiline, senin sandalyeni öne çeksin.

BAŞKAN – Lütfen, rica ediyorum... (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

Sayın Özel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Hatay’la ilgili bir şey söyledi, beyanı aynen doğru kabul ediyorum, araştırma şansım yok. Ardından da dedi ki: “Özür dilendi.” Özür dilendiyse doğru yapılmış, özür dilenmediyse büyük ayıp yapılmış. Partimizin kesin kararı var: Pandemi süresinde bırakın haciz, su kesintisi yapmak belediyelerde yasak, ne kadar borcu olursa olsun; bunu net söyleyeyim.

Bir de, birbirimizi tanıyoruz, gözünüzün içine baka baka, Yargıtayda 1 Aralıkta yapılacak seçim Covid var diye ertelendi; sonra Sayın Fidan, 11 Aralıkta mazbatasını aldı, 17 Aralıkta seçim yapıldı. 1 Aralık ila 17 Aralık arasında Covid’de ne vaka ne ölüm ne bulaşıcılıkta hiçbir değişiklik yok. Anayasa demiyor ki: “İstanbul’daki bir başsavcıyı, Anayasa Mahkemesi Başkanlığına Cumhurbaşkanı atayabilir.” Diyor ki: “Yargıtay içinde seçim yapılır, en çok oy alan 3 kişiden 1’ini atayabilir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 1 Aralıkta seçilme şansı yok, mazbatası yok. Tutup Covid var diye seçimi erteleyeceksiniz, mazbatayı aldıktan altı gün sonra aynı Covid şartlarında seçim yapacaksınız. Bu, Anayasa’ya karşı muvazaa, Anayasa’ya karşı hile suçu olduğu gibi, ülkenin Cumhurbaşkanı -65 yaşına kadar ülkenin en üst mercisinde yargı dağıtacak birisinin karıştığı bir hile, bir muvazaa olduğu için- şu anda bizden ahlak, bizden iyi örnek alması gereken herkese de kötü örnek olacak. Ve sonra, cuma günü cuma namazı çıkışında çıkacaksınız ve bu konudaki soruları hiç cevaplamadan insanlara iyi niyet, ahlak, kardeşlik, dürüstlük, yalan söylememe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, 60’a göre söz verdim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiç uzatmadan, son cümlem.

Gözünüzün içine baka baka söylüyorum: Anayasa’ya karşı ülkenin Cumhurbaşkanı ve bir savcı, birlikte muvazaa suçu işleyip seçici kurul da aslında aday olamayacağını bildikleri birine, hileyle hurdayla ertelenmiş seçimde en yüksek oyu veriyorsa, bu şartlar altında, oradan kalkın buraya oturun zihnen, ben de sizin yerinize kendimi koymaya çalışacağım, siz bu ahlaksızlığa susmazsınız, ben de orada otursam bunu savunamam.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Grubumuz adına konuşan milletvekilimizin konuşmasını tekrar teyit ettiğimizi ifade etmek isterim. Meselelere ciddi bir açıklık getirmiş, konuyu teferruatıyla izah etmiştir. Yapılan atama ve işlem Anayasa ve yasalara uygun yapılmıştır. Anayasa’mızda muvazaalı veya uygun olmayan veya başka bir işlem tanımı yoktur. Yasaya, Anayasa’ya uygundur. Eleştirirsiniz, eleştirmezsiniz; seversiniz, sevmezsiniz ama uygun bir işlem yapılmıştır. Devlet kanunla ve Anayasa’yla yönetilir diyorum.

İstanbul’da görev yapan bu savcımıza yeni görevinde başarılar diliyoruz.

Teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 28/1/2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, yargı bağımsızlığının önündeki engelleri kaldırmak için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Gökçel…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Konteyner Limanı Projesi’nin Mersin ili ve ülke için hayati bir proje olduğuna fakat aynı noktaya plastik fabrikası yapılmak istendiğine, çevreyi kirletecek, kanserojen etkisi olacak bu projeye gece yarısı kararnamesiyle onay veren Cumhurbaşkanlığı makamını bir Mersinli olarak kınadığına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz yıllardır “Konteyner limanı Mersin’den kaçırılıyor, yerine zehir fabrikası yapılmak isteniyor.” diye söylüyoruz. Konteyner limanı Mersin’imiz ve ülkemiz için hayati bir projedir ancak bu plastik fabrikası da tam da aynı noktaya, limanın kara bağlantısına yapılmak isteniyor. Bu plastik fabrikasının kentin ortasına, en az 200 bin kişinin yaşadığı yere yapılmasının yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Propilen tesisi için yer seçiminin yanlış olduğunu belirten Mersin Ticaret ve Sanayi Odasını kutluyorum. Çevreyi kirletecek, kanserojen etkisi olacak bu projede ısrarın gerekçesi nedir? Bu projeye gece yarısı kararnamesiyle onay veren Cumhurbaşkanlığı makamını da bir Mersinli olarak kınıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

38.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana ilinde Kozan-Mansurlu-Yahyalı yolunun otuz yıldır tamamlanamadığına, kış koşullarının ağır olduğu bölgede vatandaşların tek taleplerinin yollarının tamamlanması olduğuna ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’da Kozan-Mansurlu-Yahyalı yoluna yıllardır çözüm üretilemiyor. Otuz yıldır tamamlanamayan, sorun yumağı hâline gelen ve çözüm bekleyen güzergâh için daha önce köylülerimiz ve muhtarlarımız eylem yapmıştı. Sorunun en kısa sürede çözüleceği sözleri verildi. Kış koşullarının ağır olduğu bölgemizde köylülerimizin, vatandaşlarımızın, bölgede yaşayan hemşehrilerimizin tek talepleri yollarının tamamlanması. On sekiz yıldır yol yapmakla övünen iktidar ne yazık ki Kozan ilçemizin Mansurlu-Yahyalı yolunu yapmayı unuttu. Gelinen noktada, vatandaşlarımızın bekleyecek, sabredecek gücü kalmamıştır. İktidar bahane üretmeden en kısa sürede yolu bölgede yaşayan vatandaşlarımızın kullanımına açmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

39.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfa ilinde hâlâ bitmeyen birçok köprülü kavşakta dekoratif bariyerler nedeniyle kazalar yaşandığına, Şanlıurfa Ticaret Odası 28’inci Meslek Komitesinin güçlendirilmiş, yüksek standartlara uygun bariyer yapılması yönündeki tavsiye kararı dikkate alınarak kavşaklarda ölümcül kazaların önüne geçilmesini hemşehrileri adına talep ettiğine ilişkin açıklaması

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şanlıurfa’da iktidarın vaat ettiği projeler ne yazık ki bir türlü bitmiyor, bitse de projelerdeki hatalı işler yüzünden vatandaşlarımız hayatını kaybediyor. Hâlâ bitmeyen Çevik Kuvvet Kavşağı dâhil birçok köprülü kavşakta dekoratif bariyerler nedeniyle araçlar üst geçitten, çarpma sonucu aşağı düşüyor ve ölümle sonuçlanan kazalar yaşanıyor. Şanlıurfa Ticaret Odası 28’inci Meslek Komitesi geçtiğimiz günlerde dekoratif bariyerler nedeniyle güçlendirilmiş, yüksek standartlara uygun bariyer yapılması yönünde tavsiye niteliğinde bir karar aldı. Bu kararın ilgililerce bir an önce dikkate alınıp kavşaklarda yaşanan bu tür ölümcül kazaların önüne geçilmesini hemşehrilerimiz adına talep ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 22/1/2021 tarihinde, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve arkadaşları tarafından, Kamu İhale Kanunu çerçevesinde yapılan ihalelerde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 28/1/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.

Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

28/01/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 28/01/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve arkadaşları tarafından Kamu İhale Kanunu çerçevesinde yapılan ihalelerde herhangi bir usulsüzlük olup olmadığının araştırılması amacıyla 22/01/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin (2192 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 28/01/2021 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, konumuz kamu ihaleleri. Vatandaşlarımız da kamuoyu da çok merak ediyor: On sekiz yıldır bu büyük ihaleleri neden hep 5 şirket alıyor? Değerli milletvekilleri, on sekiz yıldır Kamu İhale Kanunu’nu 68 kez değiştirmişiz, 198 madde değişmiş; 3’üncü madde, istihdam maddesi 28 kez değişmiş. Neden? Bir kanun bu kadar değişir mi? Değişir. Bunun sebebi 5 şirket. Bu 5 şirket ne zaman büyük bir ihaleye girecek olsa İhale Kanunu değişiyor.

Şimdi, birçok usulsüzlük var; bunların bazısı Sayıştay raporlarında, bazısı arkadaşlarımız tarafından çıkartılıyor, bazısını gazeteciler ortaya çıkartıyor. Mesela Ovit Tüneli; Rize-Erzurum arasındaki tünel. Bir iş, hak ediş ne kadar alması gerekiyor? 19 bin lira. Bunu Sayıştay raporundan öğreniyoruz. Peki, ne kadar ödeniyor Cengiz İnşaata? 17 milyon. Peki, bunun hesabını sorabiliyor muyuz? Sormuyoruz. Yargıya sorabiliyor muyuz? Sormuyoruz. Bakana sorduğumuz zaman cevap alabiliyor muyuz? Alamıyoruz. Ne yapılması lazım? İzin verirseniz -ki çok fazla umudum yok- Meclisin araştırması gerekiyor.

Daha yeni bir olay: 2020 Cumhurbaşkanlığının yatırım planlamasında Trabzon Şehir Hastanesi -900 yataklı yapılacak- belirlenen bedel 882 milyon. Yaklaşık on ay sonra ihale Kalyon’a veriliyor -bu 5 şirketten bir tanesine- 1 milyar 100 milyona; aradaki fark 218 milyon. Bu parayla biz Trabzon’un Of, Akçaabat, bir ilçesine 200 yataklı hastane yapabiliyoruz. Bunu sorgulayan bir yargı var mı, bakan var mı? Yok ama bunu Meclisin sorgulaması lazım.

Şimdi, bakıyoruz, bu 5 şirket dünyada sıralamaya girmiş. Nedense 21/b yani olağanüstü dönemlerde, deprem, sel, felaket dönemlerinde ihale veriliyor bunlara. Osmangazi Köprüsü, üçüncü köprü, otoyollar; neden? Ben Malatya’ya, Elâzığ’a, Giresun’a sel ve depremden dolayı ihale verilse anlayacağım ama bu kadar büyük rakamlar 21/b’ye göre verilebiliyor mu? Ülkemde verilebiliyor. Açık ihalelere bakıyoruz, öyle bir tarif yapılıyor ki… Diyelim ki dünya bir canlı alacak bu ihaleyi, şöyle tarif ediyorlar şartnamede: Çok büyük bir hortumu olacak, iki tane yanında 1 metrelik dişi olacak, bu canlı 5 ton olacak, e zaten de 5 tane fil alıyor bu ihaleleri. Açıkça Türk Ceza Kanunu 235, kamu ihalesine fesat karıştırma suçunu işliyorlar ama biz bunları sorgulayamıyoruz. Dünyada Limak, Kalyon, Makyol bu 5 şirket ilk 5’te kamu ihalelerinde. Ya, bakıyorum, vergi rekortmenleri açıklandı: İlk 5’te yok, ilk 10’da yok, 50’de yok, 80’de yok. Vergi indirimi bu beylere, istisnalar bu beylere, sipariş ihaleler bu beylere… Vergi? “Ödemeyiz.” Kimsiniz kardeşim siz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çatır çatır alacağız hepsini, geriye dönük.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Kimsiniz siz? Sonra da Genel Başkanımız “Biz bu şirketlere el koyacağız.” dediği zaman “Ne hakla…” E, peki, bunlar ne hakla ülkeyi soyuyor? İki, bu kadar ihale alıyorsa bu şirketler, herkes şunu düşünüyor: “Arkalarında büyük bir patron var.” diyorlar; çok büyük, çok güçlü, tek karar veren; bunu da bir sorgulayalım bakalım, gerçekten bu şirketlerle ilişkisi var mı beyefendinin, insanlar bunu soruyor. Biz de merak ediyoruz, vatandaş soruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Başkanım, bitireceğim.

Diğer bir durum, hiç… Cuma günü, yarın Osmangazi Köprüsüne gelin beraber saat 9’dan sonra çıkalım. İki gün sokağa çıkma yasağı var. Allah aşkına, biz bu şirketlere gidiyoruz, 40 bin araç garantisini vermişiz; sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen, pandemiye rağmen garanti parayı alıyorlar. Neden indirim istemiyorsunuz? Ama Katar yayın ihalesi için beIN Sports’a geliyor, sabit kur “Biraz da indirim yapın.” diyor, hemen yapıyorsunuz. Siz Katar’ı bu halktan fazla mı seviyorsunuz? Yazık değil mi bu insanlara? (CHP sıralarından alkışlar)

İkinci bir şey: Elektrik alıyor, inşaat alıyor, yol alıyor... Şu ışıkların ihalesini Cengiz İnşaat aldı. Ama unutmayın, bakın, burayı aydınlatırken bu ülkenin geleceğini karartıyor bu şirketler. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yüzden, bu önergemize destek istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdiye kadar bu kürsüden defalarca söylendi ama hiçbir şey değişmedi. 2002 yılında kabul edilen Kamu İhale Kanunu, son on dokuz yılda 190 küsur kez değiştirildi. Bu kadar değişime rağmen, bir türlü, 21’inci maddenin (b) bendindeki belirsizlik giderilemedi. Bu bentte bulunan “önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedilikle yapılması gerekliliği” ibaresi, içinde hiçbir netlik barındırmadığı için uygulamada ciddi sorunlar yaratmakla birlikte yanlış ve yanlı yorumlara da sebebiyet veriyor. Pazarlık usulünü düzenleyen (b) fıkrasına göre ihale, ilan edilmeden yapılıyor. Bu ihalelerdeki kapalılığın ve şeffaflığa aykırılığın yarattığı kamu zararlarını her platformda dile getiriyoruz. Bizim derdimiz vatandaşın vergilerinin onun menfaatine kullanılması ama bu usul, her işi şaibeli hâle getiriyor. Yalnızca çok acil durumlarda kullanılabilecek bu usulün Kamu İhale Kanunu’nun asli usulüymüş gibi uygulanması ve ihalelerin sürekli aynı adreslere teslim edilmesi hem kanunun ruhuna aykırı bir durum hem de kamuoyunda da ciddi tepkilere yol açıyor. İktidara yakınlığıyla bilinen malum 5 elit şirketin son altı yılda 21/b kapsamında aldığı ihale sayısı 38 ve son iki yılda bu kapsamda aldıkları ihaleler 12 milyar liraya ulaştı. Altını çiziyorum, sadece 21/b’ye göre aldıkları bu. 2020 yılında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının pazarlık usulüyle verdiği toplam ihale ise yaklaşık 42 milyar liraya ulaştı. Malum şirketlerden ikisi geçtiğimiz günlerde Trabzon Şehir Hastanesinin ve İstanbul Üniversitesi Hasdal Hastanesinin ihalesini yine 21/b kapsamında aldı. Bu şirketler doğrudan davet edildi, kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapıldı ve vatandaşın vergilerinden sağlanan milyarlık ihaleler yine adresine teslim edildi. İstanbul Finans Merkezi için yapılan ihalenin duyurusu imzalar atıldıktan kırk gün sonra yapılmıştı. Yani iş öyle bir hâl aldı ki artık parasını harcadığınız kamuyu aydınlatmaya bile gerek duymuyorsunuz. Yatırımları planlamak, kamu kaynaklarını doğru ve en tasarruflu şekilde kullanmakla yükümlü olanların 2 hastane inşaatını dahi planlayamamış olması, önceden öngörememiş olması, en büyük projeniz olarak sunduğunuz şehir hastanelerini bile öngörülemeyen durum kapsamına sokmanız gerçekten milletin aklıyla alay etmektedir.

Sayın milletvekilleri, peki söz konusu bütün bu ihalelerin sonucu ne oldu? Pandeminin yıkıcı etkileriyle boğuşan vatandaş, iktidarı ve seçkinlerini taşıyamaz duruma geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Kaynakların belli odaklara akmasından usandı. Çünkü iktidarın öncelikleri her zaman milletin önceliklerinden farklı oldu. Artık milletin parasına sahip çıkmanın vakti geldi, artık önce millet demenin vakti geldi, artık İYİ PARTİ demenin vakti geldi diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

(HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gaydalı.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım, sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, AKP'nin mücahitlik felsefesinin zaman içerisinde nasıl müteahhitlik felsefesine dönüştüğü artık tüm kamuoyu tarafından net bir şekilde bilinmektedir. Adalet mekanizmasını kendi siyasi çıkarları için tahrip eden bu anlayış maalesef yasaları da kendi yandaşlarını ihya etmek için bir araç hâline çevirmiştir. Bakıldığı zaman bugün Türkiye'de “mega proje” ya da “büyük proje” olarak adlandırılan tüm projelerin altından her seferinde aynı şirketlerin çıkıyor olması artık bir tesadüften öte, bir realiteye dönüşmüştür.

Kamu İhale Kanunu 2003’ten bu yana 190’ın üzerinde değiştirildi. Revize edilebilir fakat bu, kanunu revize etmekten çok kanunu rezil etmeye dönüştü. Kamu İhale Kanunu’na göre 3 usul var: Ya açık ihale ya belli istekliler arasında ihale ya da pazarlık usulü ihale fakat Türkiye'de iktidar tarafından tercih edilen 4’üncü bir ihale etme yöntemi geliştirilmiş durumda, bunun adı da adrese teslim ihale usulüdür. Yandaşa ihale vermek adına Kamu İhale Kanunu’nda bu kadar değişiklik yapacağınıza “Tüm kamu ihaleleri 21/b'ye göre yapılacak.” diye bir hüküm çıkarın, olsun bitsin.

21/b, kamu kaynaklarının kolayca sömürülmesinden başka bir şey değildir. Kamu İhale Kanunu’nun 21/b'ye göre doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen olayların ortaya çıkması durumunda kullanılması gerekmektedir. Şehir hastanesi yapılır, 21/b; danışmanlık hizmeti alınır, 21/b; metro, konut, yol, mal alımı, hepsi 21/b'yle ihale ediliyor. Eşit, rekabetçi, şeffaf ve hesap verilebilir bir yönetim anlayışı tamamen terk edilmiştir. “21/b” diye, isteyene ihale verme yöntemi olarak benimsenmiş ve artık kanun, özüne aykırı bir duruma dönüştürülmüştür. Bu durum, Sayıştay raporlarına da yansımaktadır; AKP’li bir belediye 21/b’yi 72 kere kullanmıştır.

Birileri kazanırken birileri kaybeder. Bu, ticaretin ana kuralıdır. Birileri çok kazanıyorsa birileri de çok kaybediyordur. Bu teraziyi dengede tutmak da devletin görevidir. Harcanan para milletin parasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Eski Bakanın ekonomi literatürüne kattığı çarpan faktörünü düşünürsek çarpanların kimler olduğunu bilmiyoruz ama tahmin edebiliyoruz çünkü flu görüyoruz ama bir gerçek var ise çarpılan kesinlikle 82 milyon halktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 21/b maddesi kapsamında yapılan ihalelerin bazı şirketlere fayda sağlayıp sağlamadığı ve bu ihalelerde herhangi bir usulsüzlük yapılıp yapılmadığı konusunda verilen araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, bundan tam on dokuz yıl önce kabul edilmiş ve on dokuz yıldır yürürlükte olan bir kanundur. Kanunda ayrıca, biliyorsunuz, 2018 yılında bir değişiklik yapılmıştır ve bütün bunlar Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılmıştır ve kanunda kamu ihalelerinin nasıl yapılacağı da açıkça yazılıdır. Bunlar bildiğiniz gibi açık ihale usulü, belli istekliler arasında ihale usulü ve pazarlık usulüdür. Kanunun 21/b maddesi de ihalelerin nasıl yapılacağını açıkça yazmaktadır ki “Doğal afetler, salgın hastalıklar, can ve mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya yapım tekniği açısından özellik arz eden veya yapı veya can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından ivedilikle yapılması gerekliliği idarece belirlenen hallerde veyahut idare tarafından önceden öngörülmeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması” ifadesine “yapım tekniği açısından özellik arz eden veya yapı veya can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından ivedilikle yapılması gerekliliği idarece belirlenen hallerde” ibaresi 2018 yılında Meclisimiz tarafından eklenmiştir.

Dolayısıyla Kamu İhale Kanunu ve değişiklikler sonrasında idareler bu çerçevede ihalelerini yapmaktadır ve bugüne kadar da yüzlerce firmaya binlerce ihale yapılmıştır. Konu bu iken 5 firmanın adının zikredilerek önergede, bu firmaların töhmet altında bırakılacak “Çamur at tutmaz ise izi kalır.” şeklinde bu firmaların adının anılması aslında hukuka uygun değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Elinde bilgi, belge olan -Türkiye bir hukuk devletidir- mahkemelere ve savcılıklara suç duyurusunda bulunabilirler. Dolayısıyla, bu kişileri ve kurumları karalayıcı, töhmet altında bırakıcı ifadelerin, iddiaların hukuki hiçbir geçerliliği, kıymeti olmadığını ifade ediyor, belirtiyor ve önergeye ret oyu vereceğimizi ifade ederek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Bulut…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, yüksek girdi maliyetlerinin zor şartlarda üretmeye çalışan çiftçilerin en büyük sıkıntısı olduğuna, çiftçinin bir yandan coronavirüs salgınıyla mücadele ederken diğer yandan da zamlarla boğuştuğuna ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tarım sektöründeki yüksek girdi maliyetleri zor şartlarda üretmeye çalışan çiftçilerimizin en büyük sıkıntısıdır. Çiftçi bir yandan coronavirüs salgınıyla mücadele ederken diğer yandan da zamlarla boğuşmaktadır. Son bir yılda gübrede yüzde 90’lara varan artış çiftçinin belini bükmüştür. Gübrenin tedarikçilerinden nakliyesine kadar tüm maliyetler artmış durumdadır. Bu artışın üstesinden ürünü tarlada para etmeyen çiftçinin kalkamayacağı aşikârdır.

Tarımsal girdi fiyatlarının kur etkisiyle yaşanan yükselmeye karşın kurdaki geri çekilmeye paralel oranda gerçekleşmeyen bir fiyat düzensizliği vardır. Kur yükselirken aynı hizayla artan girdi fiyatları kur gerilerken sabit kalmaktadır. Çiftçi, Tarım Bakanlığının bir an önce harekete geçerek tarımsal girdiler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koç…

41.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, çoklu baro düzenlemesine karşı yapılan eylemlere katılan avukatlar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma başlattığına, bu hukuksuz soruşturmayı kınadıklarına, demokratik haklarını kullanan avukatların yanında olduklarını belirtmek istediklerine ilişkin açıklaması

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çoklu baro yasal düzenlemesine karşı gerçekleştirilen eylemlere katılan avukat meslektaşlarımız hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştır. Bu çerçevede, meslektaşlarımızın ifadelerine başvurulmuştur. Bu hukuksuz soruşturmayı kınadığımızı ve demokratik haklarını kullanan avukat meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu belirtmek isteriz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.02

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre vermiş olduğu bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 248 ve 249 sıra sayılı Kanun Teklifleri’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3’üncü ve 4’üncü sıralarına, 156 ve 157 sıra sayılı Kanun Teklifleri’nin ise yine bu kısmın 5’inci ve 6’ncı sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 28 Ocak 2021 Perşembe günkü birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine, 28 Ocak 2021 Perşembe günkü birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 29 Ocak 2021 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşimde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; 28 Ocak 2021 Perşembe günkü birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde ise 2, 3 ve 4 Şubat 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 28/1/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 

                                                                                        Mehmet Muş

                                                                                          İstanbul

                                                                 AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 248 ve 249 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3’üncü ve 4’üncü sıralarına, 156 ve 157 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın 5’inci ve 6’ncı sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi.

Genel Kurulun;

28 Ocak 2021 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, 28 Ocak 2021 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 29 Ocak 2021 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşimde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi; 28 Ocak 2021 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanması hâlinde ise 2, 3 ve 4 Şubat 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması önerilmiştir.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde konuşma talebi yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 10 ila 25’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine, İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Kanun teklifinin ikinci bölümünde 16 madde bulunmaktadır. Teklifin 10,11,12,13 ve 14’üncü maddeleri 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nda değişiklik önermektedir.

10’uncu maddede elektronik sertifikaların kimliklere yüklenebilmesi imkânı getiriliyor.

11 ve 12’nci maddelerde tamamen mevzuatla ilgili düzenlemeler öngörülmektedir.

13’üncü madde elektronik mühürle ilgili bir madde. Burada, elektronik mührün usul ve esasları düzenlenmekte, hukuki olarak diğer mühürlerle eş değer hâle getirilmektedir. Bu nedenle, ortaya çıkabilecek sorunları önlemek için izinsiz kullanımlar da suç hâline getirilmektedir.

14’üncü maddede internet sitesi kimlik doğrulama sertifikasıyla ilgili usul ve esaslar tanımlanmaktadır.

15 ve 16’ncı maddelerde 5147 sayılı Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında Kanun ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nda yapılan değişiklerle bürokratik işlemlerin azaltılmasına yönelik uygulamalar öngörülmüş, gereksiz evrak yükü azaltılmıştır. Özellikle, işlemlerde imza sirkülerinin talep edilmesinden vazgeçilmiştir; 21 ve 22’nci maddeler de benzer kapsamdadır.

Aslına bakarsanız bu tür bürokratik kolaylıkların kanunla sağlanmasını gereksiz bulmaktayım. Bu hususta esasen kamuda, bürokrasiyi azaltmaya dönük çalışmalar yürütülmekte ve genelgeler gönderilmektedir. Keza, dijitalleşmeye dönük hükûmet hedefleri de genelgelerle kamu kurumlarına direktifler olarak iletilmektedir. Tüm kurumlar esasen imkânları nispetinde gerekli teknik ve yazılımsal hazırlıklarını yapmakta, kanunda anılan ilgili kamu kurumlarıyla protokoller yaparak uygulamalar için veri paylaşımı çalışmalarını yürütmekte, hukuksal iç danışmalarda da bulunarak bu yönde hızla ilerleme kaydetmektedirler. Pandemi süreci de bu yönde önemli hızlandırıcı etki yapmıştır. O nedenle, bu maddelerin gerekçesi büyük oranda havada kalmıştır. İdare, kendi yönetimsel yetersizliğini kanun yoluyla çözme cihetine gitmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak daha önemli konularla ilgilenelim derim.

19’uncu maddede belirtilen AR-GE ve tasarım merkezleri konusu önemli. Merkez ne kadar AR-GE ve tasarım merkezidir hususu tartışma konusudur. Konu, koşullara uygun sayıları temin edip fabrika içinde bir bölme yaparak ve oraya turnike makineleri koyarak giriş-çıkış sağlayan bir yapı olarak görülmemelidir. Bakanlık, bu merkezlerin ciddiyet içeren AR-GE ve tasarım merkezleri hâline bürünmelerini ele alıp yeni ve kapsamlı önerileri bir gereklilik olarak belirtmeli, gerekirse ek koşullar getirmelidir. Başlangıçta AR-GE’yi, tasarımı özendirmek için bu yapılar doğru idi ama artık anlayış ileri hedeflere taşınmalıdır.

AR-GE ve tasarım merkezlerinin sayılarının artmasıyla Bakanlık tarafından yapılması gereken denetimlerin etkin olarak yapılamadığı ifade edilmekte, bu nedenle teklifte, bu merkezlerin yetkilendirilmiş teknoloji geliştirme bölgeleri yönetici şirketince denetlenmelerine imkân sağlanmaktadır. Bu hususun, devletin asli görevi olan denetim yetkisinin bir özel firmaya devri anlamına geleceğini, dolayısıyla devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacağını değerlendiriyoruz.

Madde 20 önemlidir. Bu maddeyle teşviklerin süresi beş yıl daha uzatılmaktadır. Bu süre uzatımı bizce de uygundur.

23’üncü maddede ise ticari işletmelerde belli bir taşınır varlık grubunun bütünü üzerinde rehin kurulmasına imkân tanınmaktadır.

Konuşmamın bu kısmında konuyla ilgili olarak çeşitli sivil toplum kuruluşlarından ve özellikle MÜSİAD temsilcilerinden gelen geri bildirimleri paylaşmak istiyorum. Türkiye'de 85 teknopark var ancak ihtisas yani tematik teknopark sayısı oldukça az durumdadır. Uzmanlaşma ve ilgili altyapıların desteklenmesi noktasında ihtisas teknopark sayısı artırılmalıdır. Yeni kurulacak anlaşmalı kuluçka merkezleri, yaşanmış hatalara düşmeden bu amacı yerine getirebilmek için önemli bir fırsat olabilir. Belirli sektörler için uzmanlaşmış kuluçka merkezleri gerçek akademi-sanayi iş birliği fırsatlarını çoğaltacağı gibi, hızlı gelişen bir ekosistemi de beraberinde getirecektir. Kasasında ciddi fon bulundurma durumuna gelmiş yönetim işletmelerinin bu fonları belirli seviyenin üzerinde çıkarmalarının önüne geçilmelidir; ya amaçlarına uygun şekilde girişim şirketlerine yatırıma ya da kanunla sınırlı desteklenen pazarlama, satış, temsil amaçlı organizasyon işlerini yapma konusunda faaliyet finansmanına zorlanmalıdır. 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamındaki destek, teşvik, indirim ve muafiyetten yararlanan kurumlar vergisi mükelleflerinden yararlandırılan indirim tutarı 1 milyon TL ve üzeri olan kurumlar vergisi mükelleflerine 1/1/2022 tarihinden itibaren bu tutarın yüzde 2’sini geçici bir hesaba aktarmaları ve aktarmanın yapılmasından itibaren geçici hesabın oluştuğu yılın sonuna kadar bu tutarın Türkiye’de yerleşik girişim sermayesi fonu paylarının satın alınması veya kuluçka merkezinde faaliyette bulunan diğer girişimcilere sermaye olarak konulmasında kullanım şartı getirilmektedir. Bu maddede belirtilen yüzde 2’lik kesintinin motivasyonunu artırmak için oluşturulacak olan geçici hesap ile desteklenecek girişim sermaye fonundan hisse bazlı pay almaları sağlanmalıdır.

Bu kanun teklifinde mevcut salgın ve olası salgın süreçlerindeki çalışma koşullarına ilişkin açıklayıcı ve yönlendirici hususlar eksiktir. Kanunda direkt yer verilmese de salgın koşullarını göz ardı etmeyen uygulama esnekliklerinin mücbir sebepler olduğunda neler olabileceği belirtilmelidir.

Bu teklifi doğrudan ilgilendiren ve teklif içerisinde yer yer değinilen AR-GE ürünlerinin ticarileşmesi konusunda da yeni bir alt ekosistemin genel sisteme eklemlendirilmesi gerekmektedir. Buraya dönük Uzak Asya ve Güney Asya modellerinde olduğu gibi gerekirse müdahil devlet olup bazı siparişe dayalı dev desteklerin sağlanması, izlenmesi ve sonuçlandırılması yönünde özel sektörle birlikte hareket edecek kamu mekanizmalarının kurulması gerekmektedir.

Bu mekanizmalarla ilgili kendi tecrübelerimi ve çözüm önerimi de sunmak isterim. Bizim teknoloji geliştirme bölgeleri kurma ve yaygınlaştırma konusunda geldiğimiz nokta çok önemli, başarılarımız da inkâr edilemez ancak yaygınlaştırmayı yaparken derinleştirmeyi de düşünmeliyiz. Her konuda teknolojik derinliği sağlayamayız ama bazı konuları belirleyerek, o konularda yoğunlaşarak oralarda dünyanın en iyisi olmayı hedeflemeliyiz. Bu nasıl olacak? Dünya çapında teknoloji geliştirme, dünya çapında araştırmacılarla olur. Onları sadece Türkiye’den değil, dünyanın her yerinden getirebilmeliyiz.

Size içinde yaşadığım bir örnek vermek istiyorum. Bilkent Üniversitesi, ilk vakıf üniversitesi olarak kurulduğunda, dünyada en iyi üniversiteler arasına girmeyi hedeflemişti. Bunu da önemli ölçüde gerçekleştirdi. Bazı alanlarda, bazı yıllarda ilk 100 üniversite arasına da girebildi, başka vakıf üniversitelerine de örnek oldu. Bu nasıl oldu? Birkaç önemli faktör var. Birincisi ve en önemlisi, en iyi elemanlarla işe başlaması. İkincisi ise bir nevi başlı başına bir kent havasında olması yani lojmanları, kreşi, ilk ve ortaöğretim kurumları, çarşısı, konser salonu, odeonuyla bir şehir, bugünkü güncel tabirle külliye hatta külliye ötesi hâlinde olması. Bu sayede dünyadaki en değerli akademisyenleri “Pijamalarını al da gel.” denebilecek seviyede davet edebilmesi. Bizim bu modelin bir benzerini de tematik bir teknoparkta uygulamamız lazım yani gerçek bir teknopolis yani teknoloji şehri kurmamız lazım. Oralara dünyanın en iyi araştırmacılarını getirebilecek altyapı ve ortamı sağlamamız gerekir diye düşünüyorum. Hedefi yüksek koyalım, alçak gönüllü olmayalım. İnanırsak, doğru kişilerle, doğru adımlarla hedefe ulaşmakta sorun yaşamayız diye düşünüyorum. Ama, maalesef gündemimizi ne işgal ediyor? Birinci sınıf bir üniversitemize üzerinde intihal iddiası olan bir rektör atanmasını tartışıyoruz. Her türlü atama yöntemi birileri tarafından eleştirilebilir, seçim yapmanın da başka sakıncaları vardır ama önemli olan, atamaların bir şekilde geri bildirim alınarak yapılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Boğaziçi Üniversitesi camiası ve toplumun genelinde de şu anda atanan rektör hakkında oluşan geri bildirim hiç olumlu değil. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızdan ricam ülkemizi ve Hocamızı bu sıkıntıdan bir an önce kurtarmasıdır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.

Buyurun Sayın Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce cezaevinde bulunan siyasi tutsak konumundaki arkadaşlarımıza bir selam göndermek istiyorum. Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Çağlar Demirel, Nurhayat Altun, Gülser Yıldırım, Leyla Güven, Ayşe Gökkan, İdris Baluken, Selahattin Demirtaş, Musa Farisoğulları, Abdullah Zeydan, Adnan Selçuk Mızraklı; sizi buradan en derin saygılarımızla selamlıyoruz, mücadeleniz dışarıda devam ediyor; çıkacağınız gün yakındır, umut ediyoruz en yakın zamanda çıkıp siyasi faaliyetlerinize devam edeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, kanunla ilgili fikirlerimizi dün de dile getirdik bugün de ilerleyen maddelerde düşüncelerimizi belirteceğiz ama ülkenin içinde bulunduğu yakıcı konulara da dikkat çekmekte biz yarar görüyoruz. Şu an cezaevinde bulunan siyasi tutsakların altmış üç gündür süresiz, dönüşümlü bir açlık grevi durumu söz konusudur. Bu konuda bu ülkenin en meşru mekânı, organı bir şey söyleyecek mi acaba, muhalefetinden tutun iktidarına kadar? Cezaevinde uygulanan koşullar, şiddet gözler önündedir. Günlerdir medyada dile getiriliyor, çıplak aramadan tutun, işkenceden tutun, kaçırmalardan tutun; onlarca böyle gayrimeşru, gayrihukuki durumlar vardır. Şimdi ülkenin içinde bulunduğu durum, açlık grevi durumu; buna kör, sağır, dilsiz kalamayız. Şu an dönüşümlüdür ama yarınki durumu biz kestiremeyiz. Biliyoruz, iktidar ülkenin tamamını bir cezaevine çevirmiştir.

Bu açlık grevinin sebeplerine de biraz değinmek istiyorum. Seversiniz sevmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız ama siz, cezaevinde bulunan insanlar üzerinde mutlak bir tecridi reva görürseniz bunu da bizim partimizin, halkımızın, hareketimizin kabul etmesi mümkün değildir. Birkaç veriyi de burada söyleyelim: Bakınız, İmralı Cezaevinde 2011 yılından 2021 yılına -on yıl geçmiş- binin üzerinde avukat başvurusu vardır, bunlardan sadece, 2018’in sonunda başlayan 2019’un ortalarına kadar devam eden açlık grevleri sonucunda avukatlar Sayın Öcalan’la 5 defa görüşme gerçekleştirmiştir ve geçen eylül ayında, 2020’nin Eylül ayında havadan sebep, sudan sebeplerden dolayı altı ay avukat görüş yasağı getirilmiş. Biz burada devlet yetkililerini, iktidarı biraz ciddiyete davet ediyoruz. İmralı tarihinde, yirmi iki yıldır, 27 Eylül 2020’de ailesini telefonla 1 defa aramış Sayın Öcalan ve Eylül 2020’de Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından altı ay telefon görüş yasağı verilmiş. Fikirlere katılın demiyoruz, düşüncelerde çok da ortaklaşın demiyoruz ama bu ülkenin hukuku, yasası lastiğe dönmüş, nereye çekiyorsanız oraya gidiyor. Bu hukuk, bu yasa, bu kanun, bu Anayasa kişilere göre mi uygulanacak? Bir an önce, yetkililer sorumluluk üstlenmelidir, görevini yerine getirmelidir. Tabii ki biz biliyoruz, İmralı’da uygulanan tecrit Kürt sorunundan kaynaklıdır. Kürt sorunu, Kürt meselesi Türkiye siyasi tarihinde köklü ve derin bir sorundur; siz bu sorunu askerî fantezilerle çözemezsiniz. Bakınız, Kürt sorunu ulusallıktan ziyade artık uluslararası bir sorun hâline geldi; artık Türkiye’nin ve Kürt tarafının birlikte çözme meselesinden ziyade uluslararası bir platformda çözülmesi gerekiyor çünkü büyük bir güven bunalımı vardır; biz söylüyoruz arkadaşlar.

Açlık grevi, tabii ki cezaevlerinde dönem dönem yapılan bir direniş yöntemidir. HDP burada ne önericisidir ne de farklı bir durumdur ama bu açlık grevi durumunu demokratik yol, yöntemlerle, müzakerelerle bir aşamaya taşırsak önümüzdeki günlerde tahribatların önüne geçmiş oluruz, derin toplumsal sorunları daha da derinleştirmeyiz. Bir hayal dünyasında yaşıyorsunuz; asimilasyonla, tekçi zihniyetlerle, baskı yöntemleriyle, tutuklamalarla, gözaltılarla Kürt meselesini çözmeye kalkıyorsunuz. Daha dün, 90’larda bu ülkede insanlar kaybedildi; bu ülkede 10 binin üzerinde, 17 bin faili meçhul insandan bahsediliyor, katili yargı önüne çıkarılmamış. Uğur Kaymazlar vardır, Ceylan Önkul’lar vardır ve bunun yansıması itibarıyla Türkiye metropollerinde de büyük sorunlar vardır, karşılıklı yaşanan can kayıpları vardır, binlerce on binlerce ama yetkili kişiler, bu kürsüde, ölü sayısı üzerinden bir rekabete girişmişler; ölü sayıyorlar, öldürülen insanı sayıyorlar. Kürt sorunu bu şekilde çözülemez. Er veya geç, iktidarda hangi parti olursa olsun, bu sorunu masaya gelerek çözecektir. Bu çatışmalı ortam sorunları, acıları da daha da derinleştirecek, olan bu halkın evlatlarına olacak.

Millî duygularla, ırkçı duygularla birbirine karşı düşmanlaştırılan bir halk yaratmaya çalışıyorsunuz. Tabii ki biz, çözümde de demokratik, adil bir barışın sağlanmasını istiyoruz. Kürtlerin iradesini tanımayan, Kürtlerin özgürlüğüne saygı duymayan bir çözüm fantezisinin de başarı şansı yoktur. Biz, tabii ki, bu son beş yıllık süreci de ayrıntılı bir şekilde takip ediyoruz. Devlet mekanizması, rasyonel devlet aklı ortada yok, bazı şeyleri mafyavari yöntemlere havale etmiş, bazı meseleleri illegal yapılanmalara havale etmiş.

Bu ülkenin en meşru partisini -en meşru yöneticileri tutuklanınca da- terörle, teröristlikle itham etmektedirler. Var, sizin partinizde de Kürt kökenli vekilleriniz var. HDP’de siyaset yapan, tutuklanan siyasetçileri teröristlikle itham edemezsiniz. Sizin terörist olarak gördüğünüz siyasetçiler kendi halkının kahramanlarıdır. Bunu da böyle bilmek lazım değerli arkadaşlar.

CPT meselesi var. Yirmi iki yıldır İmralı Adası’nı, Sayın Öcalan’ı 8 defa cezaevinde ziyaret etmiş, kimi tespitlerde bulunmuştur, kimi hak ihlallerini belirtmiştir, bu hak ihlallerine çözüm getirmesi için iktidarı uyarmıştır. Bakınız, 11 Ocak ve 25 Ocak arasında da CPT burada kimi ziyaretler yaptı, Hükûmet yetkilileriyle görüştü ve kimi kurumlarla, İnsan Hakları Derneğiyle görüştü, İmralı Adası’na gitmemesine rağmen bu durumu da belirtti. CPT’ye de çağrımızdır: Bir an önce Türkiye cezaevlerinde bulunan siyasi tutsaklara ve diğer tutsaklara yapılan hak ihlallerinin karşısında durun ve karşısında durmaya çağırıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu bu gidişle daha da derinleşecektir. Türkiye, Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ziyaretlerinde bulunmaktadır, oradaki yetkililerle görüşmektedir; kendi içinde Kürt siyasetçilerini, HDP siyasetçilerini bastırmak için elinden geleni yapıyor, şimdi kimi entrikalar peşine düşmüştür ve Kürtler arası bir çatışmayı ve çarpışmayı tetiklemektedir.

Ben özellikle buradan halkımıza sesleniyorum: Özellikle Kürt halkı arasında ya da diğer halklar arasında herhangi bir çatışmaya, herhangi çarpışmaya karşı sağduyulu durmalısınız. Kardeş kanının dökülmemesi için, Kürtler arasındaki çatışmanın olmaması için herkes rol ve misyonunu oynamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, İmralı meselesi, Sayın Öcalan meselesi siyasal bir mesele, politik bir mesele olduğu için biz de burada aile boyutunu fazla gündeme getirmek istemiyoruz, gerçekçi de bulmuyoruz ama ailesi olmam itibarıyla da çeşitli tarihlerde Adalet Bakanlığına yazı yazıyoruz, görüşme talebimiz var, görüşme yapmak istiyoruz “Bu tecridi ortadan kaldırın.” diyoruz ama görünen o ki ne yazılan dilekçelere cevap ne de yazılan başvurulara bir cevap var. Bu Hükûmet bir an önce aklını başına almalıdır. Türkiye’deki o kıytırık 80 darbesinin sonucu oluşturulan 82 Anayasası’nı da kısmen uygulasa cezaevindeki tecritler ve bu gerilim ortamına son vermiş olur.

Ben buradan tekrardan halkımızı saygıyla selamlıyorum, Meclise de başarılar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – 60’a göre pek kısa bir söz talebim var uygun görürseniz.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası, bu Meclis kürsüsü milletin kürsüsüdür, terör faaliyetlerini meşrulaştırma yeri değildir. “Karşılıklı can kayıpları... Öldürülen insanlar yarıştırılıyor.”

Arkadaşlar, burada Hükûmet açıkladığı şeylerle terörle mücadeledeki durumu izah eder. Burada ortaya çıkan bir tablo varsa bu, terörle mücadele neticesindeki tablodur; şeffaf bir şekilde, yapılan operasyonlar açıklanır. Burada ölü yarıştırılmaz, terörle mücadelenin sonuçları açıklanır.

Mafyavari ve illegal yöntemler… Bunlar bizim lügatimizde yok yani PKK’nın kontrolünde olan bir partinin, çizilen çizginin dışına çıkamayanların mafyavari ve illegal yöntemlerden bahsetmek gibi bir hakkı ve haddi olamaz. Önce oradaki zincirlerini kıracaklar, ondan sonra gelip burada kürsüden eleştiri yapacaklar.

Bakın, meşru zeminde siyaset yapan herkese bu koltuklar açık, kürsü açık. Meşru zeminde siyaseti biz sonuna kadar Türkiye’de zorluyoruz. Meşru zeminde herkes siyaset yapabilir, fikirlerini ifade edebilir; bir tek farkla: Bu işin içerisinde terör olmayacak.

Bir ateş almış, heyhat, Sincar Operasyonu’nun konuşulduğu bir dönemde bir ateş almış HDP’yi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, endişenizi gayet iyi anlıyorum ama siz endişelenseniz de endişelenmeseniz de Irak ve Suriye arasına kümelenen o PKK terör örgütü oradan temizlenecektir çünkü Irak’ın kuzeyinde bulunan yönetim de anayasal olarak orada tanımlanan yönetim de buradan rahatsız çünkü onların da canına kastediyorlar, onlar da rahatsız; aynı tuzakları orada da yapıyorlar, menfezlere bomba orada da döşüyorlar, onların da canına tak etmiş. Şimdi sıra o Sincar bölgesine geldi, nasıl Türkiye'nin içinde temizlendiyse oradan da temizlenecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kayıtlara geçmesi için çok kısa bir şey söylemek istiyorum.

Bizim de her milletvekilimiz, sizlerde olduğu gibi, seçim yoluyla, halkın oylarıyla seçilip geldiler ve görüşlerini burada, kürsüde açıklıyorlar. Dolayısıyla, meşruiyet meselesi sizin saptadığınız bir meşruiyetle ilgili olamaz. Biz meşruiyetimizi halkın desteğinden alırız esas itibarıyla. Dolayısıyla, bu destekle, bu meşruiyetle birlikte kürsüden de görüşlerimizi açıklarız. Eleştirebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz, buna elbette ki cevap da veririz ama yani lütfen, bize bir meşruiyet tanımlaması yaparak “Bunun içinde hareket edeceksiniz.” tutumuna girmeyin çünkü bunu biz kabul etmeyiz, böyle de uygulamayız zaten. Dediğim gibi, meşruiyetimizi halkın desteğinden ve seçim hukukundan alırız esas itibarıyla.

Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu Teklifi birkaç ufak olumlu destek ve teşvikle teknoparklara avantaj sağlıyor görünse de ihtiyaca cevap vermekte yetersiz. Teknokentlerin büyüyüp gelişmesini istiyorsak, buralardan katma değeri yüksek teknoloji ürünleri üreten firmalar çıksın istiyorsak, “unicorn” olmaya aday parlak “startup”lar büyüsün istiyorsak gerçekten elimizi taşın altına koymamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bugün Ankara’da bir teknoparkta metrekare başına kira 54 lira. Buna yüzde 18 KDV’yi ve aylık ortalama metrekare başına 26 lira işletme giderleri bedelini eklediğinizde fiyatlar inanılmaz boyutlara geliyor. Hiç olmazsa teknoparklar içerisinde ofisleri KDV’den muaf tutun ki bu işletmelerin giderleri bir nebze azalsın. Bugün teknoparklardan faydalanmak isteyen bir firmadan 3 bin liradan fazla başvuru ücreti isteniyor, hem de bu ücret peşin olarak isteniyor, üstelik başvuru ücretinden dahi KDV alıyorsunuz. İnşaatçı müteahhit mantığıyla teknopark yönetmeye çalışırsanız bir arpa boyu yol alamazsınız, Türkiye de bulunduğu yerde saymaya devam eder.

Yasada bir diğer sorunlu nokta da Girişim Sermayesi Fonuyla ilgili. Yıllık 1 milyon liradan fazla fatura kesen şirketler, AR-GE gideri 1 milyon liradan fazla olan şirketler bu fona yüzde 2 ödeme yapmak zorunda kalacaklar. Bu kuralı uygulamayan firmalar kazançlarının yüzde 20’si için kurumlar vergisi muafiyetlerini kaybedecekler. AR-GE için harcama yapan firmayı niye cezalandırıyorsunuz? Öte yandan bahsi geçen girişim sermayesi fonlarının kimlerden oluşacağı, ne zaman kurulacağı veya kimler tarafından yönetileceği ise belli değil. İktidar, teknoloji gelişimini baltalamak pahasına da olsa sinekten yağ çıkarmaya çalışarak bu firmalardan rant elde etmeye çalışıyor. Bunu bu ülkeye yapmayın, nerede kullanılacağı açıkça belli olmayan bir kaynak için teknoparklarda faaliyet gösteren firmaları böyle bir gelir aktarımına zorlamak hiç kimseye fayda getirmez.

Bakın, değerli arkadaşlar AKP’nin on dokuz yıl sonra Türkiye’yi getirdiği yer yüksek teknoloji ürünleri üreten, büyüyen, güçlü bir ekonomiye sahip, gelişmiş bir ülke noktası değildir. AKP’nin on dokuz yıl sonra Türkiye’yi getirdiği yer uçurumun kenarıdır. Uluslararası Para Fonunun Dünya Ekonomik Görünüm Ekim 2020 Raporu’nda Türkiye’nin gayrisafi yurt içi hasılasının bu yıl 649 milyar dolara ineceği tahmin ediliyor. Yeni Ekonomi Programı yani Hükûmetin yaptığı Yeni Ekonomi Programı’nda bu yılın millî gelir öngörüsü ise 702 milyar dolar. 2021 yılında IMF’ye göre millî gelirimiz 652 milyar dolar olacak. Bu gerçekleşirse -burası son derece önemli Sayın Grup Başkan Vekili- eğer bu gerçekleşirse 20 ekonomi arasından düşecek Türkiye. Bunun nedeni ülkemizin orta gelir tuzağına sıkışıp kalması.

2009 yılında Türkiye global krizden en çok etkilenen ülkelerin arasındaydı. O dönemin Başbakanı dedi ki: “Kriz bizi delip geçmedi, teğet geçti.” Fakat teğet geçmemiş, delip geçmiş. 2009’dan beri orta gelir tuzağından Türkiye bir türlü kurtulamıyor ve bugün gelinen noktada o tarihteki millî gelir seviyesiyle aynı seviyeye geldik. Yani on bir sene önce, on iki sene önceki millî gelir seviyesinin aynı noktasındayız şu an. Bu tabii ki ülkenin de yoksullaşması demek aynı zamanda.

Türkiye bilgi teknolojilerinde bir atılım gösterip… Güney Kore’yi hep örnek verirdik, 1983’lü yıllarda Güney Kore aşağı yukarı aynı ekonomiydi, 90’lı yıllarda da aşağı yukarı ihracatta aynı noktadaydık, hadi ondan vazgeçtik, yerimize Tayvan geliyor. Konya kadar büyüklükte, 24 milyon nüfusu var, biz G20’den düşüyoruz, yerimize Tayvan gibi bir ülke geliyor. Bu kabul edilebilir mi Sayın Komisyon Başkanı?

TÜİK, geçtiğimiz aylarda 2019 yılına ilişkin araştırma geliştirme harcamaları verilerini yayınladı. Buna göre kamu ve özel sektörün yanı sıra üniversitelerle birlikte toplam 45 milyar 954 milyon lira AR-GE harcaması yapıldı, 8 milyar 92 milyon dolara karşılık gelen bu tutarın gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 1,06. İlk 10 büyük ekonominin AR-GE harcamalarının millî gelirlerine oranına bir bakalım: Amerika Birleşik Devletleri yüzde 2,8, Çin yüzde 2,1, Japonya yüzde 3,2, Almanya yüzde 3, Fransa yüzde 2,2; bizim de içinde olduğumuz OECD ülkeleri ortalaması 2,4, Türkiye yüzde 1’i bile zar zor yakalıyor. Artık küresel ticarette marifet kilogram başına katma değeri yüksek kılmaktan geçiyor ama bizim ihracat göstergelerimiz hiç de olumlu sonuçlar göstermiyor. Türkiye'nin 2020 yılının ilk on ayında ihraç ettiği ürünlerin kilogram fiyatı düştükçe düşüyor. 2019’daki yani geçtiğimiz yıl 1,60 dolar seviyesinden bugün 1,09 seviyesine gerilemiş durumda. Biz, ihraç ettiğimiz ürünleri yüzde 60 daha ucuza satmak durumundayız, bu bir. İki, bu seviyedeki fiyatlarla para mı kazanır ülke? Yani bu seviyelerde yaptığımız ihracatlar bizim ucuz sanayi ürünleri. Yüksek teknolojide yokuz, toplam ihracatımızın içinde yüksek teknoloji ürünlerinin oranı yüzde 3 arkadaşlar, yüzde 3. Bakın, tabii, bir çok ülke örneği verebilirim. Yüksek teknoloji ürünlerinde Uzak Doğu’daki birçok ülke yüzde 20-25’ler seviyesine çıkmış teknolojiye yatırım yaparak.

Bir ülkenin üretim teknolojisinin düzeyini ve değişimini gözlemlemek için AR-GE harcamaları, patent sayıları, bilimsel yayınlar veya beşerî sermayesini temsilen PISA skorları gibi değişkenler kullanılır. Yüksek teknoloji ürünlerinin toplam ihracattaki oranına bakarak bu alanlarda ne kadar ilerlediğimizi görebiliriz. Bu oran önemli çünkü ülkenin sadece teknoloji düzeyini değil, aynı zamanda uluslararası düzlemde karşılaştırılmalı konumunu da gösteriyor ama görülüyor ki biz, bir arpa boyu dahi yol alamamışız. İhracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin oranı da çok düşük, yaklaşık olarak yüzde 3 civarında -biraz önce söylediğim gibi- ama diğer ülkelerde, özellikle -Çin gibi- daha 2000’li yıllardan itibaren hızla büyümeye devam eden Çin’de yüksek teknoloji ürünleri yüzde 31 olmuş, Kore için de yüzde 30 -fark etmiyor ama- Türkiye'nin yüzde 3. Bunlara ulaşabilmek için bizim bilime, bilim insanına, üniversitelere özerklik vermemizle ancak beş, on, yirmi yılda biz bu seviyelere gelebiliriz.

Bakın “1 Milyon Yazılımcı Projesi” vardı, bilgi teknolojilerinde atılım sağlama, bu alanda istihdam yaratma iddiasıyla o dönem Hazine ve Maliye Bakanı olan damadın sahiplendiği “1 Milyon Yazılımcı Projesi” vardı. Ne oldu acaba bu, nerede şimdi bu proje? Bu proje internet üzerinden verilen bir eğitimle yazılımcı yetiştirecekti. “web” sitesindeki bilgilere göre de Ekim 2020 itibarıyla projeye 750 bin kişinin başvurduğu görüldü. Peki, şimdi ne oldu bu proje merak ediyoruz? Çünkü damat Bakanlıktan ayrıldı -devlette süreklilik vardır- Bakan yok, proje de yok. Yoksa o da bir kenara mı itildi? Onu hep beraber göreceğiz, takip ediyoruz. 1 milyon şirket var mı ayrıca? İnternet üzerinden video izlemeden ibaret bir eğitimle yazılımcı yetişebilir mi? Bu sorulara yanıt var mı? Biz bu soruların yanıtlarını bekliyoruz. Anlaşılan, atanamayan öğretmen gerçeğini yaratan bu iktidar yani siz şimdi de atanamayan yazılımcılar yaratacağa benziyorsunuz.

Özerk üniversitelere de değinip konuşmamı bitireceğim eğer Başkan da müsaade ederse.

Değerli arkadaşlar, katma değeri yüksek ürünler üretilmesi için sadece teknokentlerin işlerini kolaylaştırmak da yetmiyor. Katma değeri yüksek teknolojiler üretmek için eğitim seviyesinin artması, insan kaynağına yatırım yapılması en önemli unsurların başında geliyor. Yani bilimsel özerkliğe sahip, baskılanmamış, sadakatin değil, liyakatin gereği olan akademik kadrolara sahip üniversitelere sahip olmak bu işin en temel kuralı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ama biz, bilimsel özerklik bir yana kapısına kelepçe takılan bir üniversite modeline doğru hızla yol aldık, bunun en somut örneğini de en son Boğaziçi Üniversitesinde gördük. Üniversiteler özerk değilse, otokratlar tarafından tepeden inme kararlarla yönetilecekse oralara kim üniversite diyebilir? ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde Türk ve dünya üniversitelerini akademik performanslarına göre sıralamak amacıyla kurulan URAP’ın 2020-2021 dönemine ilişkin dünya sıralamasında ilk 500’de ülkemizden sadece Hacettepe Üniversitesi yer aldı. Dünyanın önde gelen ilk 500 üniversitesi arasında sadece 1 üniversitesi olması gelinen noktayı da gözler önüne seriyor.

Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezinin yaptığı araştırmayı da yetiştirebilirsem sizlerle paylaşacağım ve sözlerimi tamamlayacağım.

İyi eğitimli 100 gençten 59’u yurt dışına gidiyor arkadaşlar, 100 gençten 73’ü yurt dışına gitmek istiyor, gidenlerin yüzde 78’i de geri dönmek istemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Bir selamlayın.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Beyin göçü bu ülkenin en büyük, kanayan yarasıdır. İyi yetişmiş gençlerimizi, çocuklarımızı bu ülkede tutamıyorsak burada büyük bir sorun var demektir. Bu sorunun ne olduğu da çok açık bellidir. Türkiye'nin geniş çaplı bir teknoloji hamlesi yapabilmesi, beyin göçünü durdurabilmesi ve ekonomik darboğazdan kurtulabilmesi için öncelikle hukukun üstünlüğü, demokrasi ve özgürlükler alanında göstermelik değil, gerçek reformlar yapması gerekiyor. Bu ülkenin nefes almaya ihtiyacı var ama bunu yapacak olanın AK PARTİ olmadığı da gün gibi aşikâr. Bunu biz yapacağız, yeni kadrolarla, yeni kurumlarla hep birlikte inşa edeceğiz. Yepyeni ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle, hukuk devletini, adaleti, özgürlükleri herkes için yeniden tesis edeceğiz.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim, hepinize saygılar sunarım. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Esin Kara.

Sayın Kara, şahsınız adına da söz talebiniz olduğu için süreniz on beş dakika.

Buyurun lütfen. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teknoloji geliştirme bölgeleri, yeni teknoloji üreten ve teknolojik bir buluşu ticari ürün hâline dönüştüren, üniversite-sanayi iş birliği içerisinde kurulan merkezleri ifade etmektedir. Teknoparklar, sermaye ve bilgi birikimini harmanlamaktadır. Teknoparklar, ülkelerin uluslararası rekabet gücünü artırarak dünya ekonomisi ve ticaretine yön veren alanlar olarak hızla yayılmaktadırlar. Günümüzde gerek firmalar gerekse ülkeler için teknolojinin kullanımı ve teknolojik gelişmenin takip edilmesi bir zorunluluktur. Ekonomi ve sanayi alanlarına en büyük kâr payı getirisi hiç kuşkusuz teknoparkların üretmiş olduğu yüksek teknolojili ürünlerdir. Toplumlar artık sermaye ve iş gücü ağırlıklı üretimden bilgi ve teknoloji ağırlıklı üretime geçmiştir. İnsanoğlunun yaradılışından itibaren fikri, gayesi anlamak, keşfetmek, üretmek ve üretmiş olduğunu geliştirmektir. Teknoparklar, modern insanın araştırma isteğine imkân sağlayacak tüm bu özellikleri bünyesinde barındırmaktadır. Bilindiği üzere, ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının sağlanabilmesi teknolojik olarak gelişmeleriyle yakından ilgilidir. İleri teknolojili araştırma geliştirme, dünyayla rekabet edebilme, kalkınma ve gelişmenin önemli araçları hâline gelmiştir. Bu sebeple, teknoparkların ana amaçları, kuruldukları yerlerde ileri teknolojiye dayalı ürünler geliştiren sanayi kollarını güçlendirmek ve sanayi bölgelerinin gelişimini sağlayıcı AR-GE çalışmalarını artırmaktır.

Teknoloji, aynı zamanda ekonomik büyümenin de önemli itici gücü durumundadır. AR-GE’ye yapılacak yatırımlar ülkelerin refah düzeylerinin artmasını sağlamaktadır. Günümüzde teknolojik alanda yeterli ve gerekli birikimi sağlamış ülkeler, geri kalmışlığın kısır döngüsünü kırarak kendi menfaatleri hakkında güçlü bir biçimde savaşmaktadırlar. Yüzyıllarca farklı medeniyetlerin beşiği olan Türkiye, Doğu ve Batı kültürünü sentezleyen bir ülke olmakla beraber tüm Türk dünyasının da merkezindedir. Coğrafi konumunun özellikleri, günümüz jeopolitik şartlarının verdiği imkânlarla, ülkemiz, dünya lideri olma hedefine ilerlemektedir. Ayrıca, Orta Doğu ülkelerinde süregelen istikrarsızlık ortamında, Türkiye, kol kanat geren, uzlaştıran ve söz sahibi olan konumdadır. Dünyada hiçbir bölgenin Orta Doğu kadar dış müdahaleye açık olmaması, ülkemizin de kendi menfaatleri konumunda duruş alması için, teknolojik altyapımızın gelişimi için gereken önlemleri almalıyız. 2071, 2053 ve 2023’te büyük ve güçlü Türkiye yolunda bilgi birikimi, tecrübesi, teknolojisi ve güçlü ekonomisiyle bölgenin en güçlü ve güvenilir ülkesi olmak hedefimizdir. Bunun için teknoloji geliştirme bölgelerinin artırılması, yerli ve millî teknoloji ürünlerimizin üretilmesi en önemli gayemiz olmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Konya’da bulunan Konya Teknoloji Geliştirme Bölgesi de 24 Haziran 2015 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’yla kurulan Türkiye'nin 60’ncı teknoloji geliştirme bölgesidir. Konya Teknoloji Geliştirme Bölgesi; Konya Sanayi Odası, Konya Organize Sanayi Bölgesi, Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuk Üniversitesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi, Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Konya Teknik Üniversitesi, Konya Ticaret Borsası ve Konya’da faaliyet gösteren 15 sanayi kuruluşundan oluşmaktadır, tescil edilmiş “İnnoPark” markasıyla Konya sanayisi ve girişimcilerine hizmet vermektedir. Konya, ülkemizin birçok iline göre inovasyon arz ve talebi yönünden oldukça iyi durumdadır. Konya Teknoloji Geliştirme Bölgesi, bölgemizde hem bilginin ve teknolojinin geliştirilmesi hem de araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin sanayi iş birliğiyle yürütülmesi bakımından oldukça önemli rol oynamaktadır. Gelişen sanayi yerli ve millî yüksek teknoloji ürünlerinin üretimi açısından oldukça önemlidir. Konya sanayisi, teknik bilgi, altyapı ve teknolojik üretim imkânları bakımından ülkemizin önde gelen sanayi bölgeleri arasında yer almaktadır.

Konya InnoPark, bölgesel kalkınma şartlarının iyileşmesi için firmalara destek sağlarken aynı zamanda millî markalarımızın global dünyayla rekabet edebilir hâle gelmesi için bölgedeki tüm paydaşlarıyla iş birliği içerisinde çalışmaktadır. InnoPark, ülkemizdeki üniversite merkezli teknoloji geliştirme bölgelerinden farklı olarak üretim sektörü işletmelerinin merkezinde ve üniversitelere yakın konumlanmıştır. Bu özelliğiyle üniversite-sanayi iş birliği bakımından bir cazibe merkezi oluşturmaktadır.

Bir sanayi şehri olan Konya’da üretilen ürünler bugün dünyanın 175 farklı ülkesine ihraç edilmektedir. Temennimiz daha çok Konyalı firmamızın AR-GE çalışmalarını başlatması ve desteklerden yararlanmasıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde elektronik mühür ve elektronik mühür sahibinin tanımı yapılmakta; elektronik mührün işlevi ve niteliği hükme bağlanmaktadır; elektronik mührün niteliği, usul ve esasları düzenlenmektedir. Ayrıca, elektronik mühür oluşturma verilerinin izinsiz kullanımı suç kabul edilmekte ve elektronik sertifika hizmeti sağlayanların ilgili yükümlülüklere aykırı hareket etmesi hâlinde uygulanacak idari para cezaları belirlenmektedir. 5147 sayılı Yasa gereğince Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından sunulan hizmetler, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren e-devlet kapısı üzerinden yürütülmekte olduğundan dolayı 15’inci maddede entegre devre topografyası, tescil başvuruları kapsamında imza sirküleri talebi kaldırılmıştır.

Ticari işletmelerin ticaret sicil müdürlüğüne tesciliyle taraflarına verilen sicil tasdiknamesinde işletmeyi temsile yetkili olanların bilgileri mevcuttur. Değişiklik hâlinde eski sicil tasdiknamesi geri alınarak yeni sicil tasdiknamesi verilmekte ve imzaya yetkili olanlar son hâliyle görülmektedir. Bu nedenle 16’ncı maddede imza sirküleri kavramı kaldırılmaktadır. Temel bilimler tanımı revize edilerek fizik, kimya, biyoloji ve matematik bölümleri dışında da günümüz şartlarında çıkabilecek yeni alanlar da destek kapsamına dâhil edilmektedir.

18’inci maddeyle AR-GE ve tasarım merkezlerinde AR-GE ve tasarım personeli istihdamında işverenlere gelir vergisi stopaj desteği verilerek personel yükünün azaltılması sağlanmıştır. Bu amaçla, AR-GE ve tasarım personelinde yüksek lisans yapanlar için bir buçuk yıl, doktora yapanlar için iki yılı geçmemek üzere, gelir vergisi stopaj teşviki kapsamında değerlendirmeler için gerekli olan söz konusu merkezlerde en az bir yıl çalışma şartı kaldırılmıştır. Merkezlerde esnek çalışma saatlerine ve personelin faaliyetlerinin bir kısmını merkez dışında yürütmesine olanak sağlanmaktadır.

Yine, AR-GE faaliyetlerini desteklemek için hibe mekanizmasının yanı sıra, sermaye fonlarının Bakanlık tarafından aktarılarak ödenekle kurulması ve güçlendirilmesi sağlanarak özel sektörde teşvik sağlanmaktadır.

19’uncu maddeyle AR-GE ve tasarım merkezi sayılarındaki artış nedeniyle destek ve teşvik unsurlarından yararlananların kanunun öngördüğü şartları taşıdıklarına ilişkin tespitlerin yapıldığı süre iki yıldan üç yıla çıkarılmıştır.

Ayrıca, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının adının “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” olarak değişmesinden dolayı gerekli revize işlemleri yapılmıştır.

Teklifte 5746 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesi kapsamında yer alan teşviklerin süresi 31/12/2023’ten 31/12/2028’e uzatılmıştır. Sermaye şirketleriyle ilgili olarak, üçüncü şahıs kullanıcılar MERSİS sistemi üzerinden ticaret siciline tescil edilmiş her türlü bilgiye rahatça ulaşabilmektedirler. Ticaret siciline tescil ve ilan olunan bilgiler, üçüncü şahıslar tarafından bilinmedikleri iddia edilse de Türk Ticaret Kanunu’nun 36’ncı maddesi uyarınca mazeret sayılmamaktadır. Ticaret sicili herkese açıktır. Bu noktada sermaye şirketlerinin kullandıkları imza sirküleri zaman içinde yenileneceğinden ve kuruluştaki yetkili kişiler değişebileceğinden ticari hayatta kullanılan imza sirküleri kargaşaya neden olmasının yanında ek masraf getirmektedir. Yapılan değişiklikle kamu kurum ve kuruluşlarınca ticaret sicili müdürlüklerince düzenlenen belge ve Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanlar dışında ilave belge aranmaması hususu düzenlenmiştir. Teklifte, işletmelerin tamamı üzerinde rehin kurulmadan belli bir taşınır varlık grubunun bütünü üzerinde rehin kurulmasına imkân tanınması işletmelerin ticari faaliyetlerini devam ettirmesi açısından amacına uygun olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş, “Dokuz Işık” isimli kitabında ülkücülüğün dokuz temel doktrinini bizlere miras bırakmıştır. Bunlardan ikisi ilimcilik ve endüstri ve teknikçiliktir. Türkiye’nin gelişmiş sanayi ülkesine dönüşmesini savunan Başbuğ’umuz Alpaslan Türkeş’e göre güçlü bir devlet ve millet olabilmenin yolu sanayileşmeden geçmektedir. Türkiye, modern alet ve makineler yapabilecek bir endüstriye sahip olmalıdır çünkü içinde bulunduğumuz çağda millî sanayisini kuramamış bir ülkenin yaşayabilmesi ve bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Tarih milletlerin mücadelesinden oluşur ve ilim bir milletin güçlü olmasının araçlarından biridir. İlimde ve teknikte geri kalmış bir ülke, insanları ne kadar kahraman olsa da millî savunma ve askerlik yönünden zayıf kalacaktır. Başbuğ’umuz, zayıf ve güçsüz devletlerin güçlü tarafından ezildiğini ve buna da emperyalizm dendiğini vurgulamaktadır. Emperyalizmin en tehlikeli biçimiyse kültürel emperyalizmdir. Bu nedenle hem ilim ve teknikte geri kalmamak hem de kültürel emperyalizmin tehlikelerine karşı direnmek gerekmektedir. Bunun için yapılması gereken ise Batı medeniyetinin ilim ve teknolojisini almak, ilim ve teknikte onlarla yarışmak ancak insanımızı kendi kültürümüze uygun yetiştirmektir. Bu anlamda, Türk milletinin millî değerlerine bağlı, millî kültürle yoğurulmuş ve millî şuur sahibi nesiller yetiştirmek önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin bugün geldiği noktada Türk savunma sanayimizin ürettiği yerli ve millî ürünler havada, karada ve denizde kahraman Mehmetçik’imizin gücüne güç katmaktadır. Ülkemiz kendi taarruz helikopterini, temel eğitim uçağını, savaş gemilerini, hücumbotlarını, farklı tür ve sınıflarda savaş gemilerini, SİHA, İHA ve TİHA’larını, zırhlı kara araçlarını, hava savunma sistemlerini, füzelerini, radar algılayıcı ve elektronik harp sistemlerini üretir hâle gelmiştir. Türkiye artık kendi millî otomobiline sahip konumdadır. Bu da yerli ve millî teknoloji için AR-GE faaliyetlerine yapmış olduğumuz yatırımların meyveleridir.

Bu noktada, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin 23 Kasım 1997 tarihinde 5’inci Olağan Kurultay’ımızda söylediği ifadeleri hatırlatmak istiyorum: “Türkiye niye cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıl dönümünü kutlayacağımız 2023 yılına lider ülke, Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethinin 600’üncü yıl dönümünü kutlayacağımız 2053 yılına süper güç olarak girmesin? Türkiye niye Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin yanında Türk cumhuriyetleriyle oluşturacağı ekonomik, siyasi ve askerî organizasyonlara öncülük etmesin? Unutmayalım ki atom silahları, uzayın derinliklerini fethetme içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarına kadar hayaldi ama bugün hayal olmaktan çıktı. Yine unutmayalım ki geleceğini düşünüp planlamayan toplumların geleceği de yoktur. Bizler Türkiye'yi 20’nci yüzyıldan 21’inci yüzyıla taşıyacak nesiller olarak yeni mucizelere imzalar atabiliriz. Niye bizler büyük bir cihan imparatorluğunun mimarı olan Fatihler, Kanuniler gibi, Millî Mücadele destanımızı çok zor şartlar altında yazan Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları gibi zoru başarmayalım?”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Misakımillî ilanının 101’inci yıl dönümünde Cumhur İttifakı olarak 2023, 2053 ve 2071 Kızılelma hedeflerimize giderken hiçbir engel tanımayacağımıza büyük Türk milletimize söz veriyoruz.

Kanun teklifimizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, büyük Türk milletini ve onun büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs’ün.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın başında bir hususu sizlerle paylaşmak, bir sevincime sizleri ortak etmek istiyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben bordo-mavi renkleri çok seviyorum, bordo-mavi renkleri tercih ettiğim de doğrudur çünkü bordo-mavi güzel bir renk ama bugün bordo-mavi bir başka güzel. Biliyorsunuz, dün gece Türk futbolunun süperi belli oldu; TFF Süper Kupa’yı kazanan Trabzonspor’umuzu yüce Meclisimizin kürsüsünden bir kez daha kutluyorum. (İYİ PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Bu sevinci bizlere yaşatan, Trabzon’a, milyonlarca Trabzonspor taraftarına yaşatan herkese huzurlarınızda teşekkür ediyorum. İnşallah, Süper Lig şampiyonluğumuzu da yine bu yüce Meclisin kürsüsünden kutlamayı Cenab-ı Allah nasip eder diyorum. Tekrar, kupamız bordo-mavi camiamıza hayırlı olsun diyorum.

Değerli arkadaşlar, ben milletvekili olmadan önce Karadeniz Teknik Üniversitesinde akademisyen olarak görev yaptığımda, Trabzon Teknokent’te yönetim kurulu üyesi olarak çalışmaktaydım. Teknokent’te yöneticilik yapan bir akademisyen arkadaşınız olarak bu kanun teklifiyle ilgili bazı görüşlerimi de sizlerle paylaşmak isterim.

Bugün, ülkemizde faaliyette olan teknoloji geliştirme bölgelerinde AR-GE ve inovatif çalışmalar yürüten firmalar büyük oranda genç girişimcilerin kurduğu teknoloji tabanlı “Start-up” ve “Spin-off” firmalarıdır. Bu firmalar, her ne kadar AR-GE desteği alarak bu projeleri gerçekleştirmiş olsa da bu firmaların yaşaması ve sürdürülebilir bir büyüme gösterebilmesi için mutlak suretle satış yapabilmesi yani ticarileşmesi gerekmektedir. Bu firmalar geliştirdikleri ürünleri piyasaya arz ettiklerinde karşılaştıkları ilk sorun pazarlama sorunudur. Öncelikle, kamu ve yerel yönetimler AR-GE aşamasında destekledikleri genç girişimcilerin ürünlerinin kullanıcısı olmalıdır, alımlarda bu genç girişimcilerin ürünlerine öncelik vermelidir diyorum.

Yine, teknoloji geliştirme bölgelerinde “Start-up” ve “Spin-off” firmaları tarafından geliştirilen birçok ürün, maalesef, prototip olarak kalmaktadır çünkü projeyi geliştirenin yatırım yapacak gücü yoktur arkadaşlar. Dolayısıyla, bu firmalar yatırımcı desteğine ihtiyaç duymaktadırlar. Yatırımcılarla görüşüyorlar ama güvenilir bir yatırım ortamı da yok maalesef çünkü yatırımcı tedirgin, yarınını göremiyor. Ayrıca, hep “yatırım meleği” diyoruz ya, siz bir de bu genç girişimcilere sorun, bu yatırım meleklerini bir de onlar anlatsınlar çünkü burada da sıkıntılar var. Birçok kez yatırım meleği “Parayı ben veririm, düdüğü ben çalarım.” havasında maalesef. Yani girişimcinin proje fikri ve yaptığı çalışmalar yatırımcının gözünde ekonomik bir değer taşımıyor maalesef. Yani sonunda olan yine genç girişimciye oluyor.

Değerli arkadaşlar, AR-GE projelerine sağlanan desteklerin birçoğunda proje başlangıcında ön ödeme yok. Dolayısıyla, firmalar başlangıçta harcamaları kendileri yapmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum birçok firmanın bu desteklere başvurmasına da engel olmaktadır. Desteklere başvuranlar da geri ödemelerde gecikmeler yaşandığında büyük sorunlar yaşamaktadırlar. Hatta, başlangıç aşamasında gelecek desteğe güvenerek kredi kullanmışsa durum daha da vahim bir hâl almaktadır; bunu da görmezden gelmeyelim diyorum.

Değerli milletvekilleri, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren girişimciler zaman zaman bölgelerden yeterince hizmet alamadığından yakınmaktadırlar. Peki, bu firmalara kim hizmet verecektir? Tabii ki yönetici şirket. Peki, bu şirket bu hizmeti kimlerle verecektir? Tabii ki nitelikli personelle. Ancak Ankara’nın doğusundaki bölge yönetici şirketlerinin birçoğu bölgenin yönetimi ve işletilmesi anlamında ekonomik sıkıntılar yaşamaktadır; özellikle bu süreçleri bilen, tecrübeli, nitelikli ve yeterli sayıda personel istihdam edememektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Yönetici şirketlerin mali yapılarına göre gruplandırılarak özellikle nitelikli personel istihdamına yönelik desteklenmesi için yeni düzenlemeler yapılmalıdır. Teknoloji geliştirme bölgelerinin artmasıyla bu bölgelerde faaliyet gösteren girişimci firma sayılarının da arttığı düşünülürse, bu bölgelerde hizmet verecek nitelikli personel ihtiyacının da arttığı bir gerçektir. Bu sebeple bu bölgelerde istihdam edilen personele yönelik sertifikalı uzman personel eğitimleri verilmelidir.

Değerli arkadaşlar, bir başka hususu da arz edeyim. Birçok teknoloji geliştirme bölgesi hazine arazileri üzerinde kurulmuştur. Bu arazilerde bulunan teknokentler hazineye kira ödemek durumundadırlar. Bu konuda da yönetici şirketlere belli oranlarda istisnalar sağlanmış olsa da bu durum zorlukları ortadan kaldırmamaktadır. O yüzden kira ödemeleri tamamen kaldırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Selamlıyorum.

Böylelikle yönetici şirketlerin işletme maliyetleri azalacak ve bu durum bölgede faaliyet gösteren girişimcilere olumlu yansıyacak, firmaların -ki bu bölgelerdeki firmaların- şikâyetçi olduğu yüksek kira ücretleri de azalmış olacaktır diyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölümdeki söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Fendoğlu? Yok.

Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, süt üreticileri süte yapılan 50 kuruş zamma sevinemedi çünkü yeme yapılan zamlar süt üreticilerinin belini bükmüş durumda. Geçtiğimiz sene 60 liraya satılan bir çuval yemin fiyatı 135 liraya çıktı. Süt ise 2,80 lirada kaldı, hatta bazı yerlerde 2,50-2,60’tan satılıyor. Nakliye kesintisiyle üreticinin eline zaten doğru dürüst para geçmiyor. Süte 50 kuruşluk zammı çok görenler bu zamdan sonra yeme 2 kez zam yaptılar. Üreticinin ocağına incir ağacı dikmeyin, artık yeter. Öte yandan gübre fiyatları el yakıyor. Gübre fabrikaları kapatılıp özeleştikten sonra yapılan zamların haddi hesabı yok; fiyatlar yüzde 80 artış gösterdi. Üre gübresinde tek bir üretici kaldı; tüketicinin yüzde 15’i karşılanıyor, gerisi ithal ediliyor. Gübredeki zamlar maliyeti artırdıkça artırıyor. Çiftçi zarar ediyor. Yazık değil mi bu ülkenin çiftçisine, yazık değil mi bu ülkenin üreticisine?

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Teknolojide atılım yapabilmek için önce çocuklarımıza iyi bir eğitim vermek gerekiyor. Yarı yıl tatilinden sonra okulların açılması gündemde. Hem yıllardır vaadedilen fakat bir türlü hayata geçirilemeyen tam gün eğitim sistemine geçilebilmesi için hem de pandemi koşullarında çocukların iyi bir eğitim alabilmesi için mevcut okulların ve dersliklerin yeterli olmadığını biliyoruz. Bursa’da da depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle 40 civarında okul yıkıldı ve bir yıldır okullar fiilen de boş on-line eğitim nedeniyle fakat bu okullar yapılmadı. AKP iktidarı çocuklarımızın uygun fiziki koşullarda, nitelikli ve tam gün eğitim alabilmesi için neden eğitime yeterli kaynak ayırmıyor? Biraz önce Ziya Selçuk da bir “tweet” atıp “Çocuklara eğitim hakkını layıkıyla teslim etmek istiyorum.” demiş. eğer bunu istiyorsa bu yıkılan okulları bir an önce yapsın diyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Zeybek? Yok.

Sayın Bulut? Sayın Bulut yok.

Sayın Ünver…

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiftçimiz girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle toprağını ekemeyecek duruma gelmiştir. Özellikle çiftçimizin en çok kullandığı beş farklı gübrede fiyatlar 2020 yılı Ocak ayına göre yaklaşık yüzde 80 oranında artmıştır. Ton fiyatı, mesela, üre gübresinde yüzde 82 artarak 1.650 liradan 3 bin liraya, DAP gübresinde yüzde 87 artarak 1.850 liradan 3.450 liraya yükselmiştir. Gübredeki fiyat artışını sadece Türk lirasının değer kaybıyla açıklamak da mümkün değildir. Hükûmet, gübredeki bu fiyat artışını önleme konusunda başarısızdır. Tarım Bakanının “Paramız var ki ithalat yapıyoruz.” anlayışıyla tarım bu noktaya getirilmiştir. Tarımda elimizi nereye atsak bir sorunla karşılaşıyoruz. Paranız varken ithalat yaptınız, Türk çiftçisini umursamadınız, şimdi hazine boş, paranız yok, olan da ithalat yapmaya, girdi enflasyonunu önlemeye yetmiyor; şimdi ne yapacaksınız? Gübre fiyatlarına bir çare bulacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün, ilmin kapısı olan Hazreti Ali Efendimiz’in şehadetinin yıl dönümüdür. O, bir kısım sözlerinde şöyle buyurur:

“Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin. Zira, bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.”

“İnsanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdır.”

“Namus, güzelliğin sadakasıdır.”

“Aklı tam olanın sözü az olur.”

“Soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır.”

“İnsanlara anlayacakları şekilde konuşunuz.”

“Eğrinin gölgesi de eğri olur.”

“Nefesler ecele doğru atılan adımlardır.”

“Mahrumiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır.”

“Dünyevi arzu ve ümitler, basiretli kimseleri dahi âmâ eder.”

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teşvik ve destekler kapsamında yerli ve yabancı yatırımcıları korumaya yönelik kanunun kabulüyle teknoloji merkezlerinin kurulması kanun taslağında yatırım bölgelerimiz nasıl tespit edilecek ve kriterleri nelerdir?

Iğdır ilimiz dört ülkenin kesişim noktasında olup üç ülkeye sınırı olan tek ilimizdir. Iğdır ilimize kurulacak bir teknokentin ilimizle birlikte tüm bölge için oldukça faydalı olacağı inancındayım ve ayrıca Türk dünyasına açılan bir kapı konumunda olması hasebiyle ülkemiz açısından da fayda getireceğini düşünmekteyim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Vatandaş borcunu ödeyemez duruma gelmiş, bankalarla mücadele etmekten yorulmuştur. Kasım ayından günümüze borcunu ödeyememiş gerçek kişi sayısı tüketici kredilerinde 404 bin 694, bireysel kredi kartlarında 366 bin 557 kişidir. Bireysel takip borçlarda hâlen borcu devam eden kişi sayısı Kasım 2020 itibarıyla tüketici kredilerinde 2,3 milyon, bireysel kredi kartlarında 2,4 milyon, tüketici kredisi veya bireysel kredi kartlarında 3,4 milyon kişidir. Vatandaşın nefes alması için acilen kredi ve kredi kartı yapılandırması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Herkesin ücretsiz sağlık hizmetinden faydalandığı yalanı son genel sağlık sigortası rezaletiyle yine görüldü. 2020’de 88 lira olan genel sağlık sigortası primi 2021’de 107 liraya çıkarıldı. Kimdi bu vatandaşlar? Hiç geliri olmayanlar. Yetmedi, prim ödemeyenleri ölüme terk ettiniz, hastane kapısından içeri sokmadınız. Siz saraylara, lüks ve şatafata o kadar alıştınız ki insanların hâlini, açlığı, yoksulluğu anlamıyorsunuz. Biz bu rezaleti ortaya çıkarınca da -lütuf gibi- borç erteleme kararı aldınız. 6 milyon GSS mağdurunu 107 lira için perişan ettiniz; yazıktır, ayıptır, günahtır. Ertelemelerle vatandaşın zaten hakkı olanı sadaka gibi vermekle olmaz bu iş. Sağlık hakkı en temel haktır; bunu sağlamak saray hükûmetinin en önemli görevidir. Ne yazık ki bunu bile başaramadınız, o koltukları işgal etmeyin.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Budak…

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Teşekkür ederim.

Dün etkisini gösteren şiddetli yağmur ve fırtına Antalya genelinde büyük maddi hasara neden oldu. Özellikle, Kaş, Demre, Finike ve Kumluca bölgelerindeki sera ve tarım alanlarında büyük hasar var. Bu sabah sular altında kalan seralarına ulaşan Antalyalı üreticilerimiz yaralarını sarmaya çalışıyorlar. Daha kırk beş gün önce aynı şekilde yaşanan kuvvetli yağış ve fırtınada su baskını yaşayan üreticiler şimdi bir kez daha felaketi yaşadılar. Bir yara kapanmadan ikinci yara da açıldı ve bununla ilgili durum tespit çalışmaları da hâlâ bitmemişti. Yara çok sıcak, acil olarak da bu durumla ilgili devlet üzerine düşeni, gerekeni yapmalıdır.

Bir kez daha, sel felaketinden etkilenen Antalyalı çiftçilerimize ve yurttaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, yaraların acil olarak sarılmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

KOSGEB tarafından pandemi döneminde verilen krediler dağıtılırken NACE kodları baz alınmış, hizmet sektöründe yer alan spor merkezleri, eğitim kurumları, güzellik salonları, sağlık merkezleri ve benzeri kuruluşlar NACE koduna göre yardım alamamış ve piyasada “yetim sektörler” olarak adlandırılmıştır.

Dünya Bankası tarafından pandemiden zarar gören firmalara verilmesi için 300 milyon dolar para gönderilmiştir. Bu gelen paranın dağıtılmasının KOSGEB eliyle yapılacağı söylenmektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın hizmet sektöründe yer alan ve NACE kodlarına göre yardım alamayan yetim sektörleri göz önünde bulundurarak bu gelen paranın yetim sektörlere de dağıtması, hizmet sektörüne yatırım yapan tüm vatandaşlarımızın beklentisidir.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakanımızın Teknokent Malatya ziyaretine verdiği destek sözü sonrası, teknokentin en büyük problemi olan elektrik sıkıntısını bertaraf etmek için güneş enerjisi santrali projelendirmesi yapılmış, ihalesi onaylanmıştır ve akabinde 691 kilovatlık güneş enerji santrali 5 milyon 700 bin TL bedelle ihale edilmiştir. İhaleyi alan firma 2020 yılında projeyi imar planlarından kaynaklanan problemler sonucunda tamamlayamadığı için iş 2021 yılına sarkmıştır. Teknokentin 2021 bütçesinde GES projesinin yer almadığı teknokente Bakanlık tarafından tebliğ edilmiştir. GES projesinin teknokent bütçesiyle tamamlanması mümkün değildir. Bu projenin tamamlanabilmesi için Bakanlığımızdan gerekli mali desteğin sağlanmasını arz ederim. Talebimizdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kırklareli’nin Pınarhisar ilçesinde çimento fabrikası vardır. Bu fabrika kalker ihtiyacını Istranca Dağları’ndan almaktadır. Son zamanlarda bu fabrika önceden kullanılan fakat daha sonra boşa çıkarılan orduya ait bin dönüm araziye konmuştur. Nasıl konmuştur? Tamamen bedava olarak konmuştur. Yine, bu bölgede çiftçilerimizin atadan, dededen, babadan kalma arazilerine 2/B olarak konmuşlar ve bu arazileri işleyen aynı kişilere 10 misli fiyatla satmak istemektedirler. Şimdi, özellikle Hükûmete ben şunu soruyorum: Şimdi, LİMAK’a bedava verilen bu araziler niye yüzlerce yıldan beri kullanan kişilere, çiftçilere 10 katına satılmaktadır? Bunu öğrenmek istiyoruz ve en kısa zamanda da bunu Türk çiftçisine ve Pınarhisar halkına bir şekilde anlatmalarını istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Iğdır Milletvekili arkadaşımız Yaşar Karadağ’ın sorduğu soruyla ilgili, Iğdır’da teknokentin kurulmasıyla ilgili Bakanlık yetkilisi arkadaşlarımız şimdi bilgi verdiler. Bölgeyle ilgili başvurular kurucu heyet ya da yönetici şirket tarafından yapılır -teknokentin nasıl kurulmasıyla ilgili ifade ettiniz- bu kurucu heyet içerisinde bir üniversitenin olması mecburidir. Iğdır’da da üniversitemiz olduğuna göre üniversitemizin öncülüğünde diğer sivil toplum örgütlerinin katılımıyla, sanayi odası, ticaret odası ve diğer örgütlerden ihracatçı birlikleri varsa onların da katılımıyla teknokenti kurmak mümkündür. Başvuruları değerlendirmek üzere TGB Değerlendirme Kurulu kanunda yer almaktadır. Başvurular hazırlanacak fizilibite raporu çerçevesinde değerlendirilmekte ve bölge kuruluşu Cumhurbaşkanı tarafından karara bağlanmaktadır. Kanun taslağıyla getirilen en önemli yeniliklerden biri de böyle alanlar dışında kuluçka merkezlerine izin verilmesidir.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, bu teknoloji geliştirme bölgelerinde önce bir müteşebbis heyetinin kurulması, bu müteşebbis heyetinin altı ay içinde kuruluşunun gerçekleşmesi, kuruluş gerçekleştikten sonra da bir yıl içerisinde teknoloji geliştirme bölgelerinin faaliyete geçmesi gerekiyor. Nitekim kanunda da bu gibi konularda düzenlemeler mevcut.

Sayın Fendoğlu’nun sorduğu konuyla ilgili… Bakanlık yetkilisi arkadaşlar -son anda verdiğiniz için- o konuyla ilgili bilgi hazırlıyorlardır.

Şimdi, teknokentin kendi çatısı üzerinde kuracağı enerji -600 küsur kilovat dediniz herhâlde- 660 kilovat, 5 milyon küsur liraya mal olan bir şey. Aslında bunun verimliliğini muhakkak hesaplamışlardır. Biliyorsunuz, bu verimlilik konusunda eğer tüketim iyiyse, ürettiğini tüketebilecek bir noktadaysa yaklaşık altı, yedi yılda amorti etme imkânı mevcut çünkü sisteme verebiliyor. Bu projeleri yaptırırken -sizin bölge ne zaman müracaat etti tam bilmiyorum ama- banka bunu da kredilendirebiliyor.

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – 2019’da.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Bakanım, biraz önce ifade etti, biz Malatya Teknokentle ilgili desteğimizi vermiştik. O destekle ilgili de görüşmeleri yapıp muhtemelen desteğimizin devam edeceğini ancak imar planlarında bir sıkıntının olduğunu, o sıkıntının …

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – İmar planını çözdüler. Yeniden başvuruyu yaptılar.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İmar planlarını çözdülerse yeniden başvuru yapabilirler, ki nitekim eğer öyle bir şey varsa -biliyorsunuz, Genel Kurulumuz Cumhurbaşkanı kararıyla birlikte- 31/12/2020 tarihinde biten, teşvikli olan sistem 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatılmıştır. Onların da eğer bu şekilde bir lisansları varsa, müracaatları varsa 30 Haziran 2021 tarihinde bu Malatya Teknokent Teknoloji Geliştirme Bölgesi bu fiyattan da elektriğini sisteme satıp verebilir. O çerçevede değerlendirmenin olduğunu ifade etmek istiyorum. İnşallah arkadaşlarımız üzerine düşen görevi yerine getirdikleri takdirde bu işi de yaparlar. Aslında sistem o kadar kendini telafi eden, yatırımı yapan bir sistem ki 13,3 sentten satacak, yaklaşık 600-700 bin dolar civarındaki bir süreç muhtemelen dört beş yılda kendisini amorti edecektir. Bu konuyla ilgili bankalardan iyi kredi temin ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkadaşlarımız bürokratik süreci beklemek yerine bankalarda eğer bu konuyla ilgili hızlı bir şey yaparlarsa bunu hemen hayata geçirmiş olurlar. 30 Haziran 2021 tarihinde bitiremedikleri takdirde teşvikten faydalanamazlar diye ifade etmek istiyorum. Arkadaşlar, iki yoldan birini muhakkak denesinler ve o güneş enerji sistemini hayata geçirsinler. Hayırlı uğurlu olsun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, 10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesi ile değiştirilen 15/01/2004 tarihli ve 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 10’uncu maddesine eklenen fıkradaki “vasıtasıyla” ibaresinin “aracılığıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Burcu Köksal                     Çetin Osman Budak                Kadim Durmaz

      Afyonkarahisar                           Antalya                                  Tokat       Tahsin Tarhan                      Müzeyyen Şevkin    Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

            Kocaeli                                 Adana                                  Manisa

       Tacettin Bayır

             İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) Katılamıyoruz Sayın Başkan

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşma talebi, Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce seçim bölgem Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesinde dün akşam saatlerinde çıkan yangında iş yerleri zarar gören, işletmeleri zarar gören hemşehrilerime öncelikle geçmiş olsun diyor, bir daha böyle bir felaketin yaşanmamasını diliyorum.

Teknoparklarla ilgili düzenlemeyi konuşuyoruz. Teknopark nedir? Sanayi ile üniversiteler arasındaki teknoloji iş birliğini üreten kurumlardır. Teknoparklarla ilgili bölge alanı iptali konusunda Cumhurbaşkanlığı makamına sınırsız ve koşulsuz yetki verilmek isteniyor. Bu ne demek? Teknoparkta muhalif gördüğü iş insanları varsa ben bölge alanını iptal ederim demek.

Şimdi, AKP Genel Başkanı muhalif gördüğü teknoparklarla uğraşmak yerine keşke esnafın, işçinin, çiftçinin, emeklinin, KOBİ’nin, iş insanının, işsizin, EYT’linin dertleriyle uğraşsa. Son bir yılda 99.583 iş yeri kapanmış, kimin umurunda. Esnafa sadaka verir gibi 500 liralık kira yardımı ballandıra ballandıra anlatılıyor. Şehir merkezlerinde 500 liraya kiralık dükkân kaldı mı soruyoruz. Bir de basit usul vergiye tabi esnafa verilecek. Basit usul verginin dışında çalışan esnaf, esnaf değil mi sizin nazarınızda? Esnafın BAĞ-KUR primleri 1.055 liraya çıkmış, dükkânı kapalı. Hoş, açık olsa da değişen bir şey yok zaten, çünkü satışlar çok düşük. Kahvehaneler, kıraathaneler kapalı; çay ocakları üç beş tane esnafa çay satıp ayakta durmaya çalışıyor; restoran, lokanta, kafeler, internet kafeler, nargile kafeler, hepsi kapalı; açık olan lokanta ve restorana paket servis hakkı tanınmış ancak paket servis buraları kurtarmıyor. Manifaturacılar, tuhafiyeciler, züccaciyeciler, ayakkabıcılar, çoğu zaman dükkânlarını siftahsız kapatıyor. Hiç olmazsa esnafın BAĞ-KUR primini karşılayın, kira ve faturalarını ödeyin, sicil affını çıkarın, esnafa faizsiz kredi verin; taksitlendirmeyi de ödeme gücüne göre yapın. “Bütçede para yok.” diye de milleti kandırmaktan vazgeçin artık. 1.100 odalı israf şaheseri sarayın bir buçuk yıllık masrafı esnafa verilen destek kadar. Siz ki Cengiz İnşaatın 422 milyon dolarlık vergi borcunu sildiniz ama esnafın vergi borcu söz konusu olduğunda gözünün yaşına bakmadınız. Elektrik dağıtım şirketlerine bile esnafa verilen desteğin 31 katı kaynak ayırdınız. Ha, burada elektrik demişken şuna da değinmek istiyorum: Son üç yılda elektriğe yüzde 70, doğal gaza yüzde 80 zam getirdiniz. Vatandaş 100 liralık elektrikte 54 lira dağıtım bedeli, 2 lira TRT payı, 1 lira enerji fonu, 5 lira elektrik tüketim vergisi ödüyor; yetmiyor bir de bu bedellerin yüzde 18’i kadar KDV yani 29 lira ödüyor, bu da 191 lira ediyor. Yani, 100 liralık elektrik tükettiğinde 191 lira ödüyor.

Doğal gaza gelince; “Doğal gaz bulduk.” diye müjde verip, dünyada doğal gaza yüzde 35 zam yapan tek ülkeyiz. Doğal gazda kombiye dokunuyorsunuz, 100 liralık kullanımda 15 lira kullanım bedeli, 2 lira ÖTV, 21 lira KDV ödüyoruz. Onun için millet artık faturalarını ödeyemiyor, ne yapıyor? Evinde yün yeleğini giyiyor, soğuğa karşı dayanmaya çalışıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yapıyor? Elektrik faturalarını ödeyemediği için işte böyle zembillerle, mumlarla aydınlatmaya çalışıyor kendini sizin sayenizde, yarattığınız eser.

Bakın, vatandaşın feryadını duymadınız ama futbol karşılaşmalarını ihaleyle alan Katar firması “Dolar çok yükseliyor, ben bu parayı ödeyemiyorum.” dedi, 90 milyon dolarını sildiniz, yetmedi onlar için doları 5,80’de sabitlediniz. Ama esnafın BAĞ-KUR primlerini 1.055 liraya çıkarıp şu pandemi döneminde hiç olmazsa bari yarısını biz karşılayalım demediniz. (CHP sıralarından alkışlar) 1 milyon gündelikçi ve ev temizliğine giden vatandaşlara, ekonomiye günde 1 milyar, yıllık 200 milyar katkı sağlayan sokak esnafına bir kuruş ödeme dahi yapma gereğini duymadınız, sizin insafınız, adaletiniz kurusun! Ya tedbirler alıp bu dükkânları açın ya da bu esnafa ayakta kalabilecek, geçimini idare ettirebilecek, hatırı sayılır destekler verin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bunların tuzu kuru, bilmezler ki.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “eklenmiştir.” ibaresinin “ilave edilmiştir.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Zeynel Özen                         Abdullah Koç                      Kemal Peköz

           İstanbul                                  Ağrı                                   Adana

       Mahmut Toğrul                 Mahmut Celadet Gaydalı             Ali Kenanoğlu

          Gaziantep                                Bitlis                                 İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Erhan Usta                         Fahrettin Yokuş Dursun Müsavat Dervişoğlu

            Samsun                                 Konya                                   İzmir

Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Yasin Öztürk                   Orhan Çakırlar

            Adana                                  Denizli                                 Edirne

                                                   Şenol Sunat

                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı Mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç’ta.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, Meclise getirilen bu kanun teklifi üzerinde değil, maalesef son günlerde çok ciddi bir şekilde hak ihlaline neden olan, AKP ve MHP hükûmetinin bu Meclise, bu halka dayatmış olduğu infaz yasasının ortaya koymuş olduğu hukuksuzlukları dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu İnfaz Yasası'yla bir taraftan uyuşturucu tacirlerinin, suç örgütlerinin, uyuşturucu kullanan insanların, katillerin, kadın cinayeti işleyenlerin cezaevinden çıkarılmasına neden olurken diğer taraftan siyasi tutsakları, cezaevindeki kadınları, gençleri, avukatları, siyasetçileri, iş insanlarını, gazetecileri, düşünce suçlarında yer alan insanları ve bilim insanları olmak üzere -tırnak içerisinde- terör yansımasıyla, terör suçu adı altında -cezaevinde yatan insanların önündeki mevcut olan bu engelle- tahliyelerine engel olacak nitelikte bir yasayla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.

Bakın, cezaevlerinde yaşanan işkence ve kötü muameleye karşı altmış üç gündür açlık grevleri yaşanmaktadır. İnsanlık suçu olan tecride ve işkenceye karşı başlatılan cezaevlerindeki açlık grevleri, aynı zamanda uygulamada hukuksuzluklara ve adaletsizliklere yol açan ve işkenceye dönüşen infaz yasasına da karşı bir çığlığa dönüşmüştür. Bu sebeple, bütün yoldaşlarımıza, cezaevlerindeki bütün siyasi tutsak olan arkadaşlarımıza buradan güzel bir selam göndermek istiyorum değerli arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, bu mevcut olan değerlendirme kurulları, cezaevleri değerlendirme kurulları neden bu insanların tahliye olmalarının önünde bir engel teşkil ediyor? Suçundan pişman olmayan… Yani düşünce suçuna diyor ki: “Pişman ol, pişman, ondan sonra seni bırakacağım.” Öte taraftan, özel hayatın gizliliğini ihlal eden kameraya karşı koyan kişilere de bu tahliye olma yolunu kapatıyor. Diğer taraftan, ceza infaz kurumlarında insan onuruna yakışmayan çıplak aramaya tepki gösteren insanların önünde bir engel teşkil ediyor.

Bakın, bu Hükûmete defalarca “Çıplak arama vardır.” denildi fakat çoğu zaman da inkâr etti. Ben size bir karar getirdim, o karardan sadece bir kısım okumak istiyorum. Patnos Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair vermiş olduğu bir kararı var. Bakın, 62 kişi cezaevinde şikâyette bulunmuş “Hukuksuz üst arama çıplak arama vardır.” diye. Bunun karşısında, Patnos Cumhuriyet Başsavcılığı vermiş olduğu kararda diyor ki: “Makul bir sebep olması hâlinde öncelikle çıplak arama yapılır. Önce, elbiselerinin üst kısmı iç çamaşır üzerinde kalacak şekilde aramasının yapıldığı, üst kısım giyildikten sonra da iç çamaşırı üzerinde kalacak şekilde alt kısmının aranmasını sağlayacak üst ve eşya aramalarının tamamlandığı…” İşleyişin bu şekilde gerçekleştirildiğine dair kararı var. Patnos Cumhuriyet Başsavcılığının tespiti buradadır. Siz şimdiye kadar bunu inkâr ettiniz. Maalesef şu andaki hukuksuzlar bu şekilde devam ediyor. Buna karşı koyan cezaevindeki mahpusların bu şekilde önünde engel olarak “Sen cezaevinin kurallarına uymadın.” şeklindeki kararıyla bu mahpusların tahliyesinin önündeki engeldir değerli arkadaşlar bu mevcut olan infaz yasası.

Bakın, haksız ve keyfî uygulamalara karşı koyan herhangi biriyle ilgili bu cezaevindeki kurullar buna benzer bir rapor tutuyor ve bu insanların tahliye hakkı kapatılıyor maalesef. Bakın, ben bununla ilgili, bu gözlem kurullarının son dönemlerde vermiş oldukları kararlarla ilgili sadece bir iki tane örnek vermek istiyorum: İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevinde, örgüt üyeliği iddiasıyla 2016 yılından bu yana tutuklu bulunan Merve Nur İşleyici, Didar Bozan ve Ceylan Bozkurt, 9 Ocak tarihinde cezaları bitmesine rağmen, tahliye edilmediler. Tek sebep, değerli arkadaşlar, bu hukuksuzluğa karşı koymalarından ve bu şekilde mevcut olan, işkenceye dönüşmüş olan bu uygulamalara ses çıkarmış olmalarından kaynaklı. Buna karşı bir rapor tutuluyor ve bu insanlar, süreleri geçmiş olmasına rağmen, daha önce 3/4 cezasını çeken bu siyasi mahpuslar tahliye edilmeleri gerekirken bu uygulamalarla tahliye edilmiyorlar. Bakın, çıplak arama var ve mevcut olan, insanlık dışı olan o uygulamaya karşı oldukları için rapor tutuluyor ve tahliye edilmiyor bu insanlar. Bu bir işkencedir. Burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına, eşitlik ilkesine çok aykırı bir şekilde uygulamalarla biz karşı karşıyayız.

Bakın, çıplak arama, gerçek anlamda bu ülkenin yüz karasıdır. Derhâl, bundan vazgeçilmesini biz talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Öte taraftan, değerli arkadaşlar, bir diğer husus ise şu: Bakın, Terörle Mücadele Yasası’nda “suç” tanımı çok geniş bir şekilde yapılıyor. “Suç” tanımı o kadar geniş bir şekilde yapılıyor ki bütün bilim insanları, bütün düşünürler, kadınlar, gençler, siyaset yapan herkes bu Terörle Mücadele Yasası’nın kıskacına girmiş durumda. Bakın, bunu yapmakla siz toplumsal barışı zedeliyorsunuz, bu toplumda iç barışı zedeliyorsunuz. Gelin, bu Terörle Mücadele Yasası’nı, bu kanunu yeniden düzenleyelim ve bütün düşünürlerin, Türkiye halklarının önündeki barışa engel olabilecek olan mevcut bu yasayı ortadan kaldıralım.

Bu vesileyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı, Ankara Milletvekili Sayın Şenol Sunat.

Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki problemlerin artışı, artan göç olgusu, otoriter liderlerin seçilmesi ve ticaret savaşları gibi olaylar yaşanıyor dünyamızda. Küreselleşmenin yerini gitgide, güçlü ve dünyayla barışık ulus devletler, kendine yeten devlet yapısı almaya başlıyor. Evet, salgın bize göstermiştir ki tarımda kendine yeten ülke olmak, imalat ve sanayide ve özellikle teknolojide sıçrama yapacak bir ülke olmak artık bugün geçerli.

Bu dönemde, Türkiye’nin ekonomi politikalarını belirlerken katma değerli alanları tanımlamak, rekabet gücünün unsurlarını yeniden düşünmek ve rekabet gücünü destekleyecek yenilikçi politikaları tekrar tanımlamak büyük önem arz etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bilim, teknoloji ve yenilik alanındaki politikaları, bu politikalar doğrultusundaki strateji ve örgütlenmesi maalesef sadece hamaset. Sizin anlayışınızda yani iktidarın anlayışında, savunma sanayisine atfedilen kısmi değer dışında, dünyaya liderlik etmek, ülkenin fennî kapasitesini, özellikle eğitim alanını geliştirmek, sanayideki rekabet gücünü uçtan uca tedarik zincirine eklemlemek ve ilişkili hizmetler sektörüyle paydaşlık ilişkisi kurmak maalesef yok.

Evet, değerli milletvekilleri, katma değeri yüksek bir ürün yaratmak için fikir, araştırma, uygulama, ticaretleştirme ve pazarlama adımları bulunuyor. Bu adımları atacak olanların özgür olması gerekir. Kısaca diyorum ki “bizim oğlan” anlayışından vazgeçin. Ayırt etmeden memleket evlatlarının önünü açın. Eldeki beşerî sermaye heba olup gidiyor ve ayrılan bütçe çok yetersiz. AR-GE harcamalarının gayrisafi millî hasıla içindeki payını yüzde 3’e çıkarmadan başaramayız. Özellikle, uygulamaya geçen bu “ucube” dediğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği karmaşık yapı ve yeni bürokratik ağlarla, istenilen bir strateji geliştirilemez ve uygulanamaz. Nedendir açıklayalım.

İstediğiniz kadar yasal çerçeveyi çizin, maddeler getirin, kanunlar çıkarın ama Sanayi Bakanlığının üstünde olan Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu var; bu kurul, politikalarını her şeyin uzmanı olan Cumhurbaşkanının istekleri doğrultusunda belirlemek zorunda. Ayrıca bir de Dijital Dönüşüm Ofisi var. Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu, Sanayi Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar, Savunma Sanayii Başkanlığı ve Dijital Dönüşüm Ofisi, bunlar arasında planlama, tasarım, uygulama, denetim ve gözetim açısından yetki karmaşası, çatışma ve verimsizliğe son derece müsait bir yapı var. Cumhurbaşkanı istemezse bir şey yapılamaz; öncelik, ülke menfaati değil, Cumhurbaşkanının istekleri.

Sayın milletvekilleri, özellikle beşeri sermaye anlamında istihdam politikaları, eğitim politikaları ve sosyal politikalarla ilgili bir planınız var mı? Giderek hızlanan kentleşme ve bu olgunun getirdiği, sosyolojik dönüşümün getirdiği ihtiyaca yönelik yenilikçi bir politika tasavvurunuz var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ŞENOL SUNAT (Devamla) - Özellikle dış ticaret açığı verilen sektörlere yönelik ciddi bir analiz yapıyor musunuz? Millî teknoloji hamlesi, maalesef niyet beyanından öteye gitmiyor. Savunma sanayisinde yaratılan alanın ticari sektörlere yansıması, son derece kısıtlı birkaç ürüne odaklanmış durumda.

Evet, bir yerli oto projemiz var. Bir kere bu fikir baştan ölü doğmuş bir proje değerli milletvekilleri. İç siyasette kullanılıyor, ortada bir şey yok. Bugün yandaş bir gazete manşet atmış, “millî oto, devlerin ayarlarını bozmuş” yani Volkswagen’in, Audi’nin ayarlarını bozmuş. Yapmayın Allah aşkına, yeter. Yerli otomobilin tasarımının İtalyanlara, birçok kritik bileşenin ise yabancı ülkelerden ithal edilecek olması, ciddi bir odak bozukluğuna işaret etmektedir.

Hepinizi saygılarımla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.12

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 11’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

             Tokat                                  Antalya                                  İzmir

  Abdurrahman Tutdere

          Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.

Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)  

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Kanun maddesine baktığımızda itiraz edilecek çok önemli bir husus yok. Bu kanun maddesine herhangi bir itirazımız da yok.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanı, bundan bir hafta önce yapmış olduğu bir konuşmasında aynen şunları söyledi: “Bazı dostlar diyorlar ki: ‘Dükkânlar kapanıyor, şirketler kapanıyor.’ Kapanan falan yok, her şey ortada.” Sayın Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden aynen çağrıda bulunuyoruz: Sayın Cumhurbaşkanım, sizin dostlarınız doğru söylemiş. Genel Başkanımız, milletvekillerimiz, hepimiz Anadolu’da, Türkiye'nin her tarafında esnafların kan ağladıklarını, zorda olduklarını söylüyoruz ve sizin dostlarınızla beraber kendisine sormuş olduğumuz Sayın Bakanınız da aynı şeyi söylüyor.

Bakın değerli milletvekilleri, işte, Ticaret Bakanının vermiş olduğu cevaba göre, 1 Mart 2020-30 Kasım 2020 arası yani dokuz ayda Türkiye’de 64.474 esnaf ve sanatkâr iş yerini kapatmış. Aynı süre içerisinde, dokuz ayda 24.172 tane ticari işletme kapanmış. İşte, Sayın Cumhurbaşkanı, dostlarınızın dediği tablo bu. Bu tabloya ek olarak bir de kapatmak isteyip de kapatamayanlar var çünkü iş yerini kapattığında aldığı kredileri geri çağıracak bankalardan korkan, sayısı yüz binlerce olan esnafımız var. Esnaf Anadolu’da, Türkiye'nin her yerinde ne diyor, biliyor musunuz? “Eti geçti, duydun mu?/Bıçak kemikte./Duymadınsa duy artık, behey Allah’ın kulu, bıçak kemikte./ Duy da silkin ne olursun./Bu ne biçim uyku bu./Bıçak kemikte.” diyor. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, Türkiye’de esnafın durumu bu.

Bir de tabii, 24 Ocak Elâzığ depreminin 1’inci yıl dönümüydü. Sayın Cumhurbaşkanı Elâzığ’da yapılan konutların anahtar teslim töreninde konuştu. Sayın Çalık -Malatya Milletvekili- dün burada yapılan evlerin fotoğraflarını gösterdi ve “Bu, dünyada bir başarı.” dedi. İşte, Malatya’da yapılan evlerin fotoğrafları. Bir de bu depremin Adıyaman kısmı var. Sayın Milletvekilim de burada. Sivrice depreminde Adıyaman’ın Gerger, Sincik bölgesi de bu depremden etkilendi, 800 konut ağır hasar aldı ve bu konutlar tahliye edildi. Peki, Sivrice depreminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, Sincik’e, Gerger’e bir temel atıldı mı? Vatandaşlarımızın yaraları sarıldı mı? Sarılmadı.

İşte bu da Adıyaman Gerger tablosu. “Damlamasın” diye konteynerin üstüne çadır çeken vatandaşlar ve Tillo’da konteynere çatı yapan Adıyamanlı hemşehrilerim. Ey iktidar, ey Türkiye’yi yönetenler; görün bu fotoğrafı. Burası Malatya, burası Adıyaman, bunlar da Allah’ın kulu değil mi? Bunlar da bu Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı değil mi? Neden ihmal ediyorsunuz Adıyamanlıyı?

Vatandaşlarımız şunu söylüyorlar: “Biz iktidara oy verdik…” Sincik ilçesi iktidarın şampiyon olduğu ilçe, her seçimde yüzde 90’ın üzerinde oy aldığı bir ilçe. İşte, burada Hüseyin amca, Hüseyin Çalıkuşu, çadırda, kışta 4 torununu battaniyenin altında ısıtmaya çalışıyor. İşte, Adıyaman’daki özellikle Sincik’in İnlice beldesinin Çükan Mahallesi’ndeki yurttaşlarımızın durumu, eksi 20 derecede vatandaşlarımız çadırda, vatandaşlarımız konteynerde. Elâzığ’a yaptınız, Malatya’ya yaptınız, teşekkür ediyoruz ama Adıyaman’a da, sıra artık Adıyaman’a da gelsin. Samsat’ta, depremin üzerinden dört yıl geçti, Samsatlılar hâlâ konteynerde. Samsatlılar köylerde yapılacak evleri bekliyor. Her daim, her zaman iktidar olarak Adıyaman’ı neden ikinci plana atıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Depremde bari Adıyaman’a ayrımcılık yapmayın. Yanı başımızdaki bütün kentlere kamunun bütün hizmetlerini aktarıyorsunuz. Adıyaman her seçimde size destek oluyor, oradaki hemşehrilerimiz her seçimde size sahip çıkıyor ancak siz iktidar olarak Adıyaman’a sahip çıkmıyorsunuz. Bakınız, buradan uyarıyorum: Adıyaman’daki depremzedeler, çiftçiler ve Adıyaman’daki bütün halk AK PARTİ iktidarından verdiği oyun karşılığını istiyor, sizlerden kamu hizmeti istiyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, 60’a göre pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Size bir sataşma olmadı ki.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sataşmadan söz istemiyorum, 60’a göre söz istiyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Adıyaman çok mutlu, mesut mu Ahmet Başkan?

BAŞKAN – Tamam, 60’a göre size söz vereyim, peki.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’inin 11’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Abdurrahman Tutdere Vekilimize de teşekkür ediyoruz.

Tabii, Adıyaman’ın hep birlikte sorunlarını da dile getiriyoruz ama sorun kısmını zaman zaman söylüyoruz, belki de yapılanlarla ilgili de bazen çarpıtma, bazen eksik, bazen yanlış bilgiler de olabiliyor. Tabii ki Adıyaman Milletvekilleri olarak Adıyaman’ın her sorununa duyarlılık gösteren arkadaşlarla birlikte çalışıyoruz.

Şimdi şunu özellikle ifade etmek isterim ki: “Kamu hizmetinden yoksun.” diyor. 2002 yılında Adıyaman’ın almış olduğu kamu yatırımı tutarı yıllık 10 milyonken, şimdi, yıllara sâri olarak hesapladığımızda, yaklaşık 1 milyara yakın kamu yatırımı alan bir şehir; 100 kat daha fazla her anlamda; ben burada onlara girmeyeceğim ama deprem konutlarına gelince, keşke o fotoğrafları gösterdiğinde Samsat’a yapılan konutların da fotoğraflarını, yapılanlarınkini gösterseydi. Evet, eksiklikler var, daha yapılacaklar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Yer tahsisi, yer seçimi konusunda arkadaşları ikna etmek, proje konusunda ikna etmek -ve biz bunu yaparken de istiyoruz ki yerelde oturanların, mukimlerin de razı olacağı projeler ve yerler üzerinde yapalım- pek kolay olmuyor ama çok şükür ciddi bir kısmını yaptık. İnşallah bir aya kadar yer tespiti yapılan bir 300 küsur daha konutun ihalesi yine yapılacak.

Sincik’le, Gerger’le ilgili de: Ben depremin ikinci günü Tillo’ya kadar da gittim, bütün kurumlarımızla birlikte köyleri de gezdik. O anlamda, yapılabilecek ne kadar destek varsa devlet olarak verdik, projeleri de yapıldı. Sincik ve Gerger’de yer tespiti yapılan toplam 300 konutun da yakında yine ihale talimatları verildi, projeleri de hazır ve inşallah onlar da yapılacak. 2’nci etap hâlinde yine yer tespiti yapılanlara yapılacak çünkü dağlık bölgede yer tespiti de pek kolay olmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Kişilerin de rıza göstereceği, memnun olacağı projeler ile yer tespitleri de bitti; inşallah onları tamamlamaya çalışacağız. Her daim hemşehrilerimizin yanındayız, bunu da bilmelerini isterim.

Teşekkür ediyorum.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Başkanım, şimdi, sayın konuşmacı beni olayları çarpıtmakla itham etti, sataştı; 69’a göre söz istiyorum.

AHMET AYDIN (Adıyaman) – Başkanım, sataşmadım.

BAŞKAN – Yerinizden 60’a göre bir söz vereyim ben size, siz de gerekli açıklamaları yapın. Ben Adıyaman’a da 2 kez ziyarete gittim. Adıyaman’ın eksiklikleri varsa Adıyaman’ın da eksikliklerini hep beraber giderelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de başkan için kayıp ilanı var yerel gazetede.

BAŞKAN - Buyurun Abdurrahman Bey.

44.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Adıyaman Samsat’ta 2017’nin Mart ayında, 2018’in Nisan ayında deprem oldu; üzerinden dört yıl geçti. Ahmet Bey’in dediği gibi şehir merkezi için sadece 1’inci etap yaklaşık 380 konut yapıldı. Aradan dört yıl geçmiş olmasına rağmen köylerdeki konutlar ve vatandaşların kullandığı hayvan barınakları bugüne kadar yapılamadı. Her sorduğumuzda “Proje aşamasında.” dediler. Şimdi, inşallah, Sayın Vekilimin dediği doğrudur; bir an evvel başlanır ve vatandaşlarımızın mağduriyetini giderirler.

Biz burada çarpıtmıyoruz. Komşu illere; Elâzığ’a, Malatya’ya AK PARTİ iktidarının göstermiş olduğu ilginin yüzde 1’ini Adıyaman’a da göstermesini istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde geçen "şekilde” ibaresinin "biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Zeynel Özen                        Mahmut Toğrul                     Kemal Peköz

           İstanbul                               Gaziantep                                Adana

Mahmut Celadet Gaydalı                 Ali Kenanoğlu

             Bitlis                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Özen.

Buyurun Sayın Özen. (HDP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben 11’inci madde üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım.

Bu maddenin içeriği, teknoparklarla ilgili yatırımların düzenlenmesi, vergi muafiyetleri ve 2028’e kadar uzatılması. Biz teknoloji yatırımlarına karşı değiliz ama teknoloji yatırımları insan merkezli olmalı. Teknolojik gelişim için öncelikle bilimsel eğitime, bilimin özerk olduğu üniversitelere önem verilmelidir. Bunun için öncelikle hukuku hiçe sayan ve iktidarını muhalifler üzerinde rehin alma gücü olarak kullanan anlayıştan vazgeçilmelidir.

Şimdi, biz teknolojik yatırımlarımızı ya askerî teknoloji için ya da bazı dinî şeyler için yapıyoruz. Şimdi neden böyle söylediğimi konuşmamla açıklayacağım. Şimdi, dünyanın gelişmiş ülkeleri atom bombaları, uzun menzilli füzeler, kimyasal silahlar, kitle imha silahları, nükleer silahlar, insansız savaş uçakları üretiyor ama bunu kime satıyor? Bundan büyük de kâr elde ediyorlar, kime satıyor? Geri kalmış, az gelişmiş ülkelere. Bu müşterilerden birisi biziz. Bizler hep İHA’larla, SİHA’larla övündük ve burada da en büyük payı alan kim biliyor musunuz? AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar. Şimdi, daha yeni, TSK envanterinden 12 adet TB2 taktik İHA için 47 milyon dolar ödenmiştir.

SİHA’lar için “yerli” ve “millî” diyoruz arkadaşlar. Biz halkı aldatıyoruz, biliyorsunuz, Azerbaycan-Ermenistan savaşında Kanada ve İngiltere SİHA’ların önemli parçalarının satışını, Türkiye’ye gönderilmesini durdurdu. Bu konuda biz samimi olmalıyız.

Diğer taraftan, eğitimin içi boşaltılıp niteliksiz bir hâle getirildi. Zaten bilimden uzak eğitim sistemiyle bilim insanı yetişmez. Benim gençliğimde sabırsızlıkla TÜBİTAK’ın yeni dergisini beklerdik. Bugün TÜBİTAK ne hâle geldi? Tespih çekme ve ezan okuyan seccade yarışması yapıyor arkadaşlar, bu hâle getirdiniz.

Diğer taraftan, EBA... Şimdi, Dünya Bankasından 160 milyon dolar aldınız. Dün Komisyon da söyledi “72 tane teknopark var.” diyorsunuz. Bu teknoparklar, bu eğitime ulaşamayan gençler için ne yaptı? İnternet altyapısı 1 milyon insana hizmet edecek durumda. Oysa, öğrenci ve öğretmenlerin toplam sayısı 19 milyon. Bundan dolayı araştırmalar gösteriyor ki en az 6 milyon öğrenci EBA’ya ulaşamamıştır ve bunun acı sonuçları da yaşanmıştır. Seçim bölgem olan İstanbul’da sekiz yaşındaki bir çocuk internete ulaşabilmek için çatıya çıkıp, düşüp hayatını kaybetmiştir. Memleketim olan Kahramanmaraş’ta bir öğretmen internete ulaşabilmek için tepeye tırmanıyor, hayatını kaybediyor. Diğer taraftan, özellikle Hakkâri’nin Zap bölgesinde, ülkenin bir çok yerinde bu kış gününde insanlar kilometrelerce dağa tırmanıyor internete ulaşmak için. Şimdi, eğer bilimsel özerkliği olmayan üniversiteler olmazsa, üniversiteleri arka bahçeniz hâline getirmeye çalışırsanız olacağı da budur, teknoloji ve bilim üretilmez. Özellikle de Boğaziçi Üniversitesindeki direnen, mücadele eden, üniversitenin özerkliği için mücadele eden herkesi saygıyla selamlıyorum. Bir defa empati yapın arkadaşlar. Oraya kayyum atıyorsunuz, üniversitedeki öğretim üyeleri arkasını dönüyor ve rektör kendi kadrosunu kuramıyor. Bir rektör yardımcısını bile seçemiyor, bulamıyor arkadaşlar ve bu resmi görüyorsunuz. Bu, dünyada, Türkiye’nin ayıbı olarak geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yani koskoca bir üniversitede bir tane rektör yardımcısı bulamıyor ve siz Uğur Şahin’le övünüyorsunuz. Uğur Şahin bu ülkedeki yoksulluktan dolayı Avrupa’ya, Almanya’ya giden bir aile. Bu ülkede siz ona o olanakları sağladınız mı? Silikon Vadisi’nde, Japonya’da, dünyanın her yerinde bizim bilim adamlarımız var ve ufak bir ülke olan Hollanda’da, şunu biliyorum, 1.100’ün üzerinde akademisyen ve bilim adamı var. Bu kafayla bir hukuk devleti, sosyal hukuk devleti olmadığımız sürece bilim ve teknolojide gelişme olmaz. Yatırımlar da insan odaklı olmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İzmir Şakran Cezaevinde Merve Nur İşleyici, Didar Bozan ve Ceylan Bozkurt’un süreleri dolduğu hâlde son infaz paketinde iyi hâlli olmadıkları gerekçesiyle tahliye edilmediklerine, bu yasanın büyük vahametlere yol açacağını söylediklerine, bunun derhâl düzeltmesinin lazım geldiğine, Kobani davasında tutuklanan ve Sincan Cezaevinde bulunan HDP’nin önceki dönem MYK üyesi Can Memiş’e cezaevi idaresinin “Saçlarını keseceksin.” şeklindeki tacizini kabul etmediklerine, konuyu iktidarın dikkatine sunduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cezaevlerinden bize çok sık başvuru geliyor, bunlardan iki tanesini çok önemli olduğu için paylaşmak istedim, yeni geldiler: İzmir Şakran Cezaevinde 3 kadın mahpus, hükümlü Merve Nur İşleyici, Didar Bozan ve Ceylan Bozkurt süreleri dolduğu hâlde, son infaz paketinde iyi hâlli olmadıkları gerekçesiyle tahliye edilmiyorlar, itirazları reddedildi. Bu gösterilen gerekçeleri Meclisin hakikaten dikkatine sunmak istiyorum: Arama ve sayımlarda kurum çalışanlarının çalışmalarını kolaylaştırmaya yönelik ekstra gayreti olmadığı, aksine personele karşı arama konusunda serzenişleri ve olumsuz söylemleri olduğu, infaz süresi içinde tutum ve davranışlarında herhangi bir değişim olmadığı gibi pişmanlık, itiraf ve benzeri davranış ve eylemi görülmediği tespit edilmiş. İyi hâlli olmadığı… “Altı ay sonra tekrar değerlendirelim.” deniliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bu gerekçeler Türkiye'de -on binlerce- herkes hakkında ileri sürülebilir. “Kolaylaştırmamak” ne demek ya? Bir disiplin cezası yok, bir fiili yok yani herhangi bir suç yok ortada, “Altı ay sonra tekrar senin durumunu değerlendireceğim. Sevmedim seni, sen pişmanlık göstermiyorsun.” diyor. Niye pişman olsun ya? Neden pişman olsun? Yani düşünce, ifade özgürlüğünden içeri girmiş bir insandan orada ne bekleniyor? Yani teslimiyet bekleniyor. Bu yasanın ne kadar büyük vahametlere yol açtığını, açacağını söylemiştik ve tekrar ediyoruz, bunu derhâl düzeltmemiz lazım.

Sayın Başkan, izninizle, çok önemsediğim bir mesele daha var; yakından tanıdığım, bizim MYK üyemiz önceki dönem, Can Memiş, bu Kobani kumpas davasında tutuklandı ve şu anda Sincan Cezaevinde. Can’ın saçları uzundur, -şurada, bağlar, birçok gencin yaptığı gibi- uzun saçlarıyla tanıdık Can’ı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bu mektup bugün geldi bana. Cezaevi idaresi ısrarla “Saçını keseceksin.” demiş. “Saçını kesmek zorundasın.” -Uzun bir mektup yazmış- demiş hem de şifahi. Yönetmeliği istemiş; “Alışılmışın dışında uzunlukta…” Şimdi, hijyen yok, disiplin kuralı yok, yani hiçbir sıkıntı yok. Amaç, tek tipleştirmek.

Şimdi, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır insanın bedeni, saçı, vücudu, giyimi; yani, uzun saç sebebiyle… Üniversite bitirmiş bir bilim insanına “Saçların uzun, illa keseceksin.” tacizini kabul etmiyoruz. Cezaevlerinde işkence zaten yeterince var, bu tipler de arada kaybolmasın. Her şeye müdahale var; kişiliğe var, bedene var, saça var. Yani, neredeyse yarın diyecekler ki: “Kaşının altında gözün var.” Böyle tuhaf gerekçeleri iktidarın dikkatine sunuyorum.

BAŞKAN – Anlaşıldı, peki.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Bedri Yaşar                        Fahrettin Yokuş Dursun Müsavat Dervişoğlu

            Samsun                                 Konya                                   İzmir

Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Yasin Öztürk                   Orhan Çakırlar

            Adana                                  Denizli                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin bu maddesiyle, 2023 yılında dolacak süre 2028 yılına kadar uzatılıyor.

Biz özellikle teknolojiyle, teknokentlerle ilgili, yani bu memleketin geleceğine yönelik atılacak bütün adımları destekliyoruz. Bu da bizim Komisyonda da destek verdiğimiz bir madde ama şunu da ilave etmek istiyoruz, diyoruz ki: Özelikle bugün, teknolojik olarak gelişmememizin baş sebebi olarak, eğitim konusunda ortaya çıkan eksiklikleri ülkemizde teknoloji ve patent sayısı ile araştırma ve geliştirme çıktılarının düşük olmasının en önemli nedenlerinden biri olarak görüyoruz. Türkiye’nin ilk ve ortaöğretiminde 15 milyon öğrenci olmasına rağmen, Millî Eğitim Bakanlıgı “EBA 1 milyon öğrenciye interaktif öğretim verebilmektedir.” diyor. Hâlen internete ulaşamayan 3 milyon 621 bin 772 öğrenci bulunmaktadır.

Biz de biliyoruz ki 5369 sayılı Yasa kapsamında, özellikle telekomünikasyon operatörlerinden toplanan paralar var. Bu rakam sadece 2019 yılı için 1 milyar 562 milyon 747 lira ve 2005 yılından bugüne kadar 11 milyar TL’nin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Aslında bu paranın toplanmasının bir amacı var; bu altyapıların yapılması. Yani internetin Türkiye’nin her yerine ulaşması ama bu manada toplanan paralar nasıl oluyor, nasıl bitiyor, bir şekilde yok oluyor. Ben buradan soruyorum, inşallah cevaplandırırlar. Bu paralar bu altyapılara yatırılmış olsaydı zaten bugünkü bu sorunları yaşamamış olurduk. Hiç olmazsa bunun bir cevabını verirler diye düşünüyoruz ya da en azından, bundan sonra toplanan paraları amacına uygun harcarlar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de endüstri-üniversite-devlet arasında kurulması gereken iş birliği sarmalı ne yazık ki bugüne kadar kurulamamıştır. Bu durum, Türkiye’nin “gelişmekte olan ülkeler” statüsünde patinaj yapmasına neden olmaktadır. Araştırma ve üretim havacılık, uzay teknolojileri, bilgisayar, ilaç, bilimsel cihazlar ve elektrik makineleri endüstrisine dayalı olarak ilerlemektedir. Yüksek teknoloji üreterek ihracat yapan dünyanın ilk 20 ülkesine baktığınız zaman maalesef, Türkiye yok, ilk 30’da da yok. Nerede? Türkiye’nin sıralaması 37’nci sırada. Bugün, Çin’in yüksek teknoloji ihracatı 560 milyar 58 milyon 333 bin dolar iken Türkiye’nin rakamları 2 milyarlar seviyesinde.

Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye, maalesef, yükte ağır pahada hafif ürünler ihraç etmektedir. Size şunu söyleyeyim: Türkiye, bol miktarda demir çelik ürünleri ihraç ediyor. Bugün, 1 ton demir çeliğin ihracat fiyatı 500 dolar. Ne demek? Kilogramı 0,5 dolar. Bugün hepinizin elinde cep telefonları var. 200 gramlık bir tane cep telefonun maliyeti nereden baksanız 500 dolar. 5 adeti ne yapar? 2.500 dolar yapar. Şimdi 1 kilogram telefonun fiyatı 2.500 dolar, bizim ihraç rakamımız demir-çeliğin 0,5 dolar. Ne demek? Yaklaşık 5 bin katı demek. Dolayısıyla bizim özellikle katma değeri yüksek teknolojik ürünlere yönelmemizde fayda var, onu da buradan uyarıyorum.

Yine, aynı şekilde gelişmiş ülkelerin AR-GE’ye ayırdıkları rakam gayrisafi millî hasılalarının yaklaşık yüzde 2,4’ü. Tabii, onların bütçelerini düşündüğünüz zaman; bu, çok ciddi rakamlara tekabül ediyor. Türkiye’de ise bu oran yaklaşık yüzde 1. Bu, OECD ülkelerinde de 2,4. Bunların büyüklüklerini ifade ettiğiniz zaman, bu devede kulak kalır hepinizin bildiği gibi. Tabii, özellikle teknolojik üretimlere yatırım yapmanın yolu istihdam açısından da önemli. Yani bugün bir kişiye iş oluşturmak için sanayide yapılacak yatırımın miktarı 100 bin dolar, turizmde 40 bin dolar gerekiyor ama bu teknolojik yatırımlarla ilgili bir kişiyi istihdam etmek için yapılması lazım gelen yatırım da 5 bin dolar. Buradan işe baktığımız zaman, bir sürü teknopark olmasına rağmen, sayısını kanunu hazırlayan arkadaşlarımız da burada ifade ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

İşte 72 tane bölgeden bahsettiler ama bütün bu olumlu diye ifade ettiğimiz gelişmelere rağmen Türkiye, maalesef olduğu yerde sayıyor.

Bizim bugün fabrikalarla üniversiteler arasında muhakkak köprüler kurmamız lazım diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 6’ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna uygun olarak teselsül ettirilmesine ilişkin önerisi

28/1/2021

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 28/1/2021 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin gündemin “Kanun Teklifleri İle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 6’ncı sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi önerisinin Genel Kurul onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

        Mehmet Muş                           Özgür Özel               Meral Danış Beştaş

Adalet Ve Kalkınma Partisi        Cumhuriyet Halk Partisi Halkların Demokratik Partisi

   Grubu Başkan Vekili               Grubu Başkan Vekili       Grubu Başkan Vekili

 

        Muhammed Levent Bülbül         Dursun Müsavat Dervişoğlu

        Milliyetçi Hareket Partisi                     İYİ PARTİ

           Grubu Başkan Vekili                 Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN - 12’nci madde üzerinde üç önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’inci maddesi ile değiştirilen 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 21’inci maddesindeki “yerine getiren” ibaresinin “gerçekleştiren” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Kadim Durmaz                                                      Kocaeli                                 Manisa             Tokat                                       Müzeyyen Şevkin    Çetin Osman Budak                    Utku Çakırözer

            Adana                                 Antalya                              Eskişehir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI          MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşma talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şüphesiz ki Türkiye'nin geleceği bilgi teknolojilerindedir. Türkiye, ancak ve ancak daha fazla bilgi, teknoloji ve AR-GE sayesinde kalkınma hamlesi gerçekleştirebilir. Ancak bilginin kaynağı özgür düşüncedir, ülkedeki demokrasi ortamıdır, bilgiye erişimde tüm yurttaşlara sağladığınız fırsat eşitliğidir. Ülkenizde demokrasinizin, eğitim sisteminizin, üniversitelerinizin hâli neyse teknoloji kapasiteniz de onunla orantılıdır.

Değerli arkadaşlarım, pandemi dönemi bilgiye erişimde bu ülkede nasıl bir fırsat eşitsizliği uçurumu olduğunu hepimize gösterdi. Salgının birinci yılı doluyor ve biz hâlâ milyonlarca çocuğumuzun eğitime uzaktan erişimini sağlayabilmiş değiliz. İstanbul’un ortasında internet bağlantısı için babasıyla çıktığı çatıdan düşerek ölen 8 yaşındaki Çınar Mert’i unutmadık. Uzakta değil, Eskişehir’imizin İskankuyu Mahallesi’nde çocuklar bugün bile aynı Çınar Mert gibi çatıya çıkıp internet arıyor, onlarca kilometre uzaktaki ilçe merkezine gidip eğitime katılmaya çalışıyor. Şehir merkezindeki Emek Mahallemizde internet altyapısının yetersizliği yüzünden çocuklar EBA’ya erişemiyor. Evinde televizyonu olmadığı için eğitimden mahrum kalan on binlerce evladımız var bu ülkede. Milyonlarca çocuğumuz bu hâldeyken hangi AR-GE’den, hangi teknolojiden söz edeceğiz?

İşin bir diğer boyutuna gelince, üniversitelerimizde bilim üretimi ileri değil, geri gidiyor. G20 içinde olmakla övünüyoruz ama bilimsel yayında 39’uncu sıradayız. Dünyadaki 11 uluslararası sıralamanın tamamında üniversitelerimiz son beş yılda gerilemiş durumda. Bu 11 endeks arasındaki ODTÜ URAP sıralamasında on yıl önce ilk 500’e 6-7 üniversite sokabiliyorken son beş yıldır 1 tane dahi yok; tek istisnası 2020’de, o da 500’üncü olabilen Hacettepe. Bu ayıplı sonucun temel nedeni, üniversiteleri de içine alan ülkedeki baskı ve özgürlüklere müdahale ortamıdır. Her yıl Avrupa’nın ifade özgürlüğünü en çok ihlal eden ülkesi olursak, akademisyenlerimizi sorgusuz sualsiz atarsak tabii ki bilim üretemez hâle geliriz.

Bilim üretemiyor olmamızın bir başka nedeni, üniversitelere atanan, bilimden uzak, partili rektörlerdir. Ankara, Ege, Erciyes, Dokuz Eylül, Avrasya, Hacı Bektaş Üniversitelerinin başında eski AK PARTİ’li milletvekilleri bulunmakta. Belediye başkanı yapamadıklarınızı Abant İzzet Baysala, Eskişehir Osman Gaziye rektör atadınız. Yalova, Malatya ve daha birçok üniversitede siyasetçiler değil ama eşleri ve kardeşleri rektörlük yapıyor. Dahası da var, bu atanan rektörlerin tek bir bilimsel makalesi dahi yok. Uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68, yayınlarına hiçbir atıf yapılmayan rektör sayısı 71. Türkiye için de, onları atayanlar için de aslında utanç vesilesi rakamlar bunlar. Peki, bilim üretemeyen bu partizan rektörler ne yapıyor değerli arkadaşlarım? Yüzde 78’i günde 100’den fazla "tweet" atıyor, sosyal medya paylaşımı yapıyor; tamamı AK PARTİ’ye övgü, tamamı tek adama sadakat. İşte son icraatiniz, Boğaziçi Üniversitesine atadığınız son rektör; özgeçmişi, bilimsel başarılardan çok AK PARTİ kadrolarında geçirdiği süreler ve adaylıklarla dolu. Siz göz bebeği bir bilim yuvasına böyle partizanca, böyle fetih mantığıyla yaklaşırsanız, işte öğrencisi de öğretim görevlisi de atadığınız kayyum rektöre böyle sırtını döner. Yağmur, kar, soğuk demeden aslında bilim için, hür düşünce için, aslında evlatlarımızın geleceği için Boğaziçinde nöbet tutan yürekli akademisyenleri, direnen öğrencileri, Türkiye’nin dört bir yanından onlarla dayanışma gösteren hocaları, öğrencileri buradan selamlıyoruz. Sözde bu iktidarın 2023’te dünyanın ilk 100 üniversitesine 2 üniversite sokma hedefi var. Siz, bu fetihçi mantıkla devam ettikçe bunun gerçekleşme ihtimali koca bir sıfırdan ibarettir. Ayrıca, sormak isterim üniversite kapılarına kelepçe vurarak nasıl bilim üreteceksiniz, nasıl teknoloji üreteceksiniz?

Değerli milletvekilleri, teknoloji, AR-GE üretmek için buna hevesli bir gençlik lazım. On dokuz yıllık iktidarınız sonunda Türkiye’de gençlerin yüzde 66’sı aldığı eğitimden memnun değil, yüzde 73’ü geleceğinden umutsuz. Soruyorum, geleceğini, umutlarını, hayallerini başka ülkelerde arayan bir gençlikle nasıl bilim ve teknoloji üreteceksiniz?

Kanun teklifinin içeriğine ilişkin görüşlerime gelince, teknoparklarımızın sanayi bölgeleriyle entegre edilmesi zaruridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Eskişehir’imizdeki Anadolu Teknoloji Araştırma Parkı bu ilkeyi hayata geçiren; 2 şehir, 4 üniversite, 4 kampüsü tek ekosistemde yani tek çatı altında buluşturan en başarılı örneklerden biridir. Ülkemiz için teknoloji üreten 132 firmamızın önde gelenleriyle konuştum. Bizlerden bu kanun metninde maalesef yer almayan öncelikli talepleri var. Mesela, KOSGEB, TÜBİTAK, Ticaret Bakanlığı gibi kamu kuruluşlarından finansal desteklerin zamanında ödenmesi en büyük öncelik. Bir hatta iki yıllık gecikmeler söz konusu. Kuluçka olmaktan çıkmış firmaların ayakta kalması için kira desteği istiyorlar. Teknoparklar dışında merdiven altı kuluçka merkezlerine karşılar; İŞKUR’un teknopark şirketlerine desteklerinin artmasını istiyorlar; pandemi döneminde bazı sektörlere sağlanan vergi ertelemesi, SGK prim ertelemesi gibi imkânların kendilerini de kapsamasını istiyorlar.

Bu düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde geçen “şekilde” ibaresinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                      Kemal Bülbül

          Gaziantep                               İstanbul                                Antalya

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı

            Adana                                                                             Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, Değerli Divan, değerli Genel Kurul; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Antalya Kumluca, Finike, Serik ve Kundu bölgesinde selden ve fırtınadan zarar gören üreticilerimize geçmiş olsun diyor; sevgi ve saygılar sunuyorum. Zararın bir an önce karşılanacağı beklentisi var halkta.

İkincisi:

“Ayna tuttum yüzüme,

Ali göründü gözüme.

Nazar eyledim özüme,

Ali göründü gözüme.

Ali candır, Ali canan,

Ali dindir, Ali iman,

Ali rahîm, Ali rahman,

Ali göründü gözüme.”

Yâr Ali, yaradan Ali, can Ali, canan Ali, aşk Ali, hakikat Ali, irfan Ali, hikmet Ali.

Bugün, Ali’nin 28 Şubat 661’de İbni Mülcem tarafından katledildiği gündür ve bugün ne yazık ki caddelerde, sokaklarda, ıssız sokaklarda Mülcemler dolaşmakta ve bu Mülcemler, bakınız, önce Tokat’ta… Tokat’ta köylerimiz işaretlendi. Şu ana kadar kapılarımız işaretleniyordu; Tokat’ta tek tek Alevi köylerinin eski adı, yeni adı yazılmış, kırmızı yazıyla “Alevi” yazılmış. Efendim, ne yapılmış bununla ilgili? Soruşturma başlatılmış. Bir doktor yapmışmış, onunla ilgili soruşturma başlatılmış. Sonra? Bakın, Yalova’da… Arkadaşlar, bu bir nefret suçudur. Bunu bulmazsanız biz bulacağız, yazın bir yere bunu. Bunu bulmazsanız biz bulacağız.

EROL KAVUNCU (Çorum) – Bul.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Konuşma, dinle lütfen.

EROL KAVUNCU (Çorum) – Sen konuşma!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Dinle!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen konuşma!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bakınız, kapılara, duvarlara çarpı koyup ve arkasından “Alevi” yazan, hedef gösteren, nefret suçu işleyen… Bakınız, Yalova Güvenlik Şube Müdürlüğünün tutanağının başlığı “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama.” Yalova Güvenlik Şube Müdürlüğünün tuttuğu tutanağın başlığı. Bu tutanak ne zaman tutulmuş? 25/1/2021, dört gün olmuş, bir tek kişi bulunmamış arkadaşlar. 2010 yılından bu yana sistematik olarak kapılar işaretleniyor, bir tek kişi bulunmadı, bir tek şüpheli bulunmadı.

Bakın, elimde faili meçhuller dosyası var. Bu, sadece isimlerden oluşan bir dosya, hikâyesi değil. Elimde gözaltında kayıp dosyası var. Şimdi, bu neyin hikâyesidir? Bu, bir, derin devletin; iki, paralel devletin; üç, Gökhan Güneş’in kaçırılmasında ortaya çıkan, görünmeyen devletin. Bakınız, derin devlet devri bitmiş, paralel devlet devri bitmiş, görünmeyen devlet devri başlamıştır. Derin devlet neydi? Bakın, derin devleti Sayın merhum Bülent Ecevit, Giresun’da yaptığı bir konuşmada kontrgerillayı ifşa ederek söyledi. Sonra, Demirel’e soruyorlar, Demirel’e diyorlar ki: “Derin devlet nedir?” Diyor ki: “Derin devlet devletin kendisidir, ayrı bir devlet değil ama devlete el koydukları zaman derin devlet olurlar.” Sonra, Kenan Evren diyor ki: “Demirel doğru söylüyor.” Çünkü derin devlet kendisiydi. Derin devlet darbe yapar, işkence yapar, katliam yapar, zulüm yapar. Şimdi, paralel devlet derin devleti tasfiye etti, ele geçirdi, içine aldı; paralel devlet ve derin devlet ortak, bir sürü katliam yaptılar. Berkin Elvan, Ali İsmail katliamı da bunlardan biridir. Şimdi, ne oldu? Şimdi de görünmeyen devlet paralel devlet ile derin devleti tasfiye edip kendi kontrolüne aldı ve bu görünmeyen devlet dün akşam -bu kürsüden ilan ediyorum- bana sosyal medyadan ölüm tehdidi mesajı gönderdi, dün akşam. Telefonumda kayıtlı duruyor, kamuoyu bilsin bunu. Bu görünmeyen devlet kimdir? Hangi dehlizdedir? Bu görünmeyen devlet, görünmediğini sanıyor; bir karanlık deliğe girmiş ama kuyruğu dışarıda kalmış; o kuyruğundan tutup çıkaracağız ve teşhir edeceğiz. Görünmeyen devlet, görünenlerin arkasına saklanıyor. Görünenlerin arkasına saklanıp insan kaçırıyor, işkence yapıyor, tehdit ediyor, hakaret ediyor ve bu görünmeyen devletin aklı da her an televizyonlarda HDP’ye saldırı, halka saldırı… Ya, yüreğiniz ve beyniniz yetiyorsa açın televizyon kanallarını, gelip tartışalım ama bir ricam var sizden: Yazılı metin ve “prompter”la gelmeyeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar) Kendi düşüncenizle, kendi aklınızla geleceksiniz. Hodri meydan! Televizyon mu diyorsunuz, gazete mi diyorsunuz, siyaset meydanı mı diyorsunuz; her meydanda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bakınız, bu gösterdiğim dosyalar, sistematik olarak işlenmiş, 17 bin faili meçhulün, ardından boşaltılan köylerin, ardından gözaltında kaybedilenlerin dosyası. Ve bugün bunun hesabını vereceğine hâlâ uyduruk bir Kobani iddianamesi, hâlâ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını kabul etmeme, hâlâ tecrit uygulama, hâlâ buna karşı gelenleri gözaltına alma ve tutuklama… Suçlusunuz, suç işliyorsunuz. Bu suç bir sistematiğe bürünmüştür. Bu Mülcemleri bir an önce bulun. Tekrar söylüyorum: Siz bulmazsanız biz bulup teşhir edeceğiz ve bu teşhiri de bütün Türkiye halkının, her inanç grubunun -fark etmiyor, her inanç grubuna saygılıyız, her inananın inandığı bizim için de kutsaldır- Türkiye halklarının önünde bunu teşhir edeceğiz.

Buradan Yalova’ya da, Yalova’da evleri işaretlenen dostlara da sevgi ve saygılar iletiyorum. Haftaya orada olacağız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce sayın hatibin dile getirdiği Gökhan Güneş, İstanbul’un ortasında Başakşehir’de 20 Ocak günü kaçırıldı. Günler sonra evine döndü, evine dönüş şekli de şu: Boş, karanlık bir yerde gözleri pamuk basılı ve koli bandıyla bağlı bir şekilde “Arkana bakarsan seni vururuz.” diyen birileri tarafından bırakıldı ve arabanın uzaklaşma sesinden sonra gözlerini açtığında kendini ıssız bir yerde buldu. Sonra da aldılar, Vatan Polis Merkezine götürdüler, ailesine teslim ettiler. Ailesine teslim edildikten sonra kendisini kaçıranların kendisine “görülmeyenler” dediğini, polisin olmadığı, kamuya ait olmayan bir mekânda, bir işkence merkezinde tutulduğunu, kendisine ajanlık ve iş birliği teklif edildiğini, dayatıldığını ve işkence gördüğünü ifade ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben ailesiyle konuştum, onlar anlatmakta ben dinlemekte zorlandım. Buradaki sorun şu: Ben bu konuda hâlâ bir soruşturma duymadım, hâlâ bu konuda bir açıklama da duymadık. Mesela her konuda en şiddetli şeyi söyleyen Süleyman Soylu “Benim İçişleri Bakanı olduğum ülkede böyle bir şey olmaz, ben MOBESE kameralarından, ondan bundan bunu bulurum.” da demiyor, herkes susuyor. Bu tip işlere, iktidar kaçırılanın kimliğinden ya da kaçıranların varlığından bağımsız ve kör yaklaşmıyorsa o ülkede demokrasi yoktur.

İkincisi, şunu da ilave edeyim, biraz önce duydum hiç tanımam ama yıllarca Cezaevi Komisyonu üyeliği yaptım. Kenan Evren’den miras bir şey var cezaevlerinde bir yönetmelik; alışılmışın dışında saç uzunluğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Açalım, toparlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu, 12 Eylülcülerin hapishaneye girenlerin kafasını kazıtmak için kullandıkları bir şey. Türkiye'de ki birçok hapishane müdürü böyle bir yönetmeliği uygulamıyor, bazıları diyor ki: “Hijyen için uzun saç yasak.” Öyle olsa kadın cezaevinde de yasak olur, yok böyle bir şey. Yani bu yönetmelik Kenan Evren’in yönetmeliği. Hakikaten AK PARTİ diye bir parti varsa, ülkeyi yönetme iddiasındaysa, yılın 2021 olduğunu da biliyorsa dönüp her hâlde der ya. İstanbul’un ortasında adam kaçırmaya soruşturma açılmıyorsa kendi iktidarınızı inkâr ediyorsunuz. Bu saçları kazıtırsanız kendi iktidarınızı inkâr ediyorsunuz. Kenan Evren yattığı yerden “Boynuz kulağı geçti.” der, ben karışmam.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini teklif ederiz.

    İmam Hüseyin Filiz                   Fahrettin Yokuş Dursun Müsavat Dervişoğlu

          Gaziantep                                Konya                                   İzmir

Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Yasin Öztürk                   Orhan Çakırlar

            Adana                                  Denizli                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubumuzun verdiği önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nun 21’inci maddesinde bir düzenleme yapılarak elektronik sertifika hizmet sağlama faaliyetini yerine getiren kamu kurum ve kuruluşlarına yönelik ilgili kanunun 8’inci ve 15’inci maddesinde yer alan muafiyetlerin kaldırılması teklif edilmektedir, bu teklif, grubumuzca uygun bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu torba kanunda görüşülen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ile araştırma geliştirme ve tasarım faaliyetlerinin desteklenmesi konularını ülkemizin rekabet gücünü ve toplumsal refahını etkileyen çok önemli konular olarak görmekteyiz. Ancak, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki yüzde 3,4’lük payına bakıldığında, yaklaşık yirmi yıldan bu yana faaliyete geçirilmiş 72 teknoparkta faaliyet gösteren firmaların yüksek teknolojili ürünler bakımından istenilen düzeye geldiklerini söylemek mümkün değil. Ülke içindeki üretim dinamiklerinin gelişmesinin, tasarrufların etkin yatırıma dönmesinin, nitelikli eğitim sonucu nitelikli iş gücünün istihdam edilmesinin, AR-GE faaliyetleri sonucu elde edilen yeniliklerin yüksek teknolojili ürün ihracat kapasitesini artırmada önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Üretimin niteliği ve katma değerinin yüksek olabilmesi için beşerî sermaye düzeyinin yüksek olması da önemli gereklerdendir.

Değerli milletvekilleri, bir durum tespiti yapacak olursak, 2017 Yılı Beşerî Sermaye Endeksi sıralamasında Almanya 6’ncı sırada, ABD 4’üncü sıradayken Türkiye 130 ülke arasında 75’inci sıradadır. Beşerî sermayeyi temsilen yüksek lisans ve doktoralı öğrencilerin toplam nüfusa oranına bakıldığında, yüksek teknolojili ürün ihracatçısı ülkelerle Türkiye arasında yine büyük farklar vardır. Almanya’da bu oran yüzde 12,3 seviyesindeyken Türkiye’de yüzde 2,1 seviyelerinde kalmıştır.

Türkiye, 2020 yılında Küresel İnovasyon Endeksi’nde 131 ülke arasında 51’inci sırada yer alırken Üniversite-Sanayi Araştırma İşbirliği Alt Endeksi’nde ise 70’inci sıradadır. Dünya üniversiteler sıralamasında neredeysek İnovasyon Endeksi’nde ve Araştırma Endeksi’nde de oralardayız. Nitelikli insan gücünü yetiştirmekten sorumlu üniversitelerde rektör atamalarından tutun üniversitelerimizin dünyanın en iyi üniversiteleri sırlamasındaki yerlerini, yaşanan kadro ve bütçe sorunlarını, aralarındaki farklılıkları, akademisyenlerin ve mezun edilecek öğrencilerin niteliklerini burada defalarca anlattım. Detaylara girmeyeceğim ama şurası bir gerçektir ki birçok bakımdan üniversitelerimiz yıllar içerisinde geriye gitmektedir.

Değerli milletvekilleri, akademisyen nitelikleri açısından bir örnek vermek gerekirse Türkiye'de profesör olmak için 1973 yılında en az 2 yabancı dil bilme şartı vardı. Bu, 1981’de tek yabancı dile indirilmiş, 1983’te yabancı dil sınavından 100 üzerinden 70 almak gerekirken 2018’de baraj 55’e kadar indirilmiştir. Sadece bu değil tabii, her alanda geriye gidiş var, erozyon var.

Değerli milletvekilleri, beşerî sermayenin en önemli araçları olan lisansüstü tezlerin sayıları artıyor ama nitelikleri içler acısı. Daha da önemlisi, mezun olma garantisi veren tez yazma şirketleri var. İstanbul’da sayı 100’e yaklaşmış, naylon tez yazma sektörünün 2020 cirosunun 200 milyon TL olduğu iddia ediliyor.

Akademik kadrolara atamalar daha vahim. Üniversitelerin birçoğunda adrese teslim, kişiye özel kadro ilanları Sayın YÖK Başkanının yazılı uyarısına rağmen hızını kesmeden devam ediyor.

Nitelikli üniversitelerimizi bir kenara koyarsak böyle üniversitelerin teknoparkların hâkim ortağı olması, hatta ömründe hiç uluslararası yayın yapmamış ya da atıf almamış rektörün ve etrafının yönetimde bulunması gibi sebeplerle, bilim üretme ve teknoloji yaratma konusunda sorumluluklar yerine gelmeyecek, üniversite-sanayi iş birliği kültürü gelişmeyecek ve sonuç olarak teknoparklar kuruluş amacını tam anlamıyla yerine getiremeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, gelişmiş ülkeler teknolojide dev adımlarla ilerlerken, Japonya Endüstri 5.0’i telaffuz ederken, ülkemizle ilgili olarak bahsettiğim konular gerçekten moral bozucu ancak çözüm o kadar da zor değil: Şeffaflığı ilke edinerek her alanda liyakatli ve ahlaklı kişilerin adalet gözetilerek istihdamı sağlanır, her türlü israfa son verilir ve yüksek katma değerli alanlar seçilerek daha fazla kaynak ayrılırsa, herkes işini ciddi yaparsa Türkiye'nin belirli alanlarda uluslararasında söz sahibi olması, ekonominin gelişmesi ve halkımızın refah seviyesinin artırılması her zaman mümkündür. Bunun için de potansiyelimiz vardır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 13’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesiyle 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’na eklenen Ek 1’inci maddenin birinci fıkrasındaki "amacıyla" ibaresinin "için" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                      Müzeyyen Şevkin    Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

            Kocaeli                                 Adana                                  Manisa

       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

             Tokat                                  Antalya                                  İzmir

                                                  Mürsel Alban

                                                       Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Mürsel Alban.

Buyurun Sayın Alban.

MÜRSEL ALBAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, içerisinde bulunduğumuz çağın en büyük gücü bilgidir. Küresel rekabet hızla artmaktadır. İnsanlığın istek ve talepleri çok hızlı değişmektedir. Bunun bilincinde olan ülkeler araştırma, geliştirme çalışmaları için üniversite ve sanayi iş birliğini sürekli desteklemektedirler. Bunun için büyük oranda bütçe ayırmakta, ülkenin kaynaklarını üretime ayırmaktadırlar. Gelişmiş ülkeler üniversiteleri, sanayileri iş birliğiyle destekliyorlar, AKP Hükûmetiyse üniversitelerin kapısına kelepçe vuruyor. Gelişmiş ülkeler teknolojilerinde katma değeri yüksek ürünler üretiyor, AKP Hükûmeti bu ürünleri ithal edip üstelik 2 kat vergi koyup milletin canına okuyor. Gelişmiş ülkeler gençlerine “bilim” diyor, “inovasyon” diyor, “teknoloji” diyor; AKP Hükûmeti gençlere “millet kıraathanesi” diyor, “Oturun, kek yiyin, çay için, hiçbir şey üretmeyin.” diyor. Şimdi, bu kafayla, bu zihniyetle nasıl teknoloji üretilebilir? 70-80 değil, isterseniz 1.080 teknopark kursanız da nafile. Bilgiyi teknolojiye çevirmeden, üretmeden boş binalar neye yarar?

Muğla Teknoparka yeterli desteği vermediniz, burası hâlâ tamamlanamadı, tam anlamıyla çalışamadı. Adı geçmekte olan Bakanlık, Muğla Teknoparka sadece 12,5 milyon TL destek göndermiştir fakat aynı ilde, Muğla’da yazlık saray yaptınız, bu saraya 700 milyon TL harcadınız ve bunu da açıkladınız. Teknolojiye, bilime, araştırma geliştirmeye 12,5 milyon, saraya 700 milyon. İşte, sizin bilime ve teknolojiye verdiğiniz değer bu kadar. Yazlık saraya harcadığınız parayla Muğla’da 1 değil, tam 50 teknopark kurabilirdiniz ama siz teknolojiyi, bilimi değil, sarayı sevdiniz, sarayı da seçtiniz.

AKP olarak, muhalefetin sesini kesmek için elinizden gelen bütün antidemokratik uygulamaları yapıyorsunuz. Buraya iyi bakın, soruyorum: Bu rakam size bir şey ifade ediyor mu? Bu rakam size despotluğunuzu, sizin antidemokratik uygulamalarınızı, sizin aykırı seslere tahammülsüzlüğünüzü, eleştiriye kapalı olduğunuzu, doğruların konuşulmasını istemediğinizi ifade ediyor. Neden mi? Bir de buraya bakın, iyi bakın buraya. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Sözcü TV’nin logo değişikliği talebini Anayasa’ya aykırı bir şekilde tam üç yüz otuz altı gündür gündeme almıyor, neden? İki hafta sonra tam bir yıl olacak. Sözcü TV’yi siz dikkate almasanız da ben buradan grubum adına selam gönderiyorum. Selam olsun Sözcü TV’ye! (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, bir rakam daha size, bunun da size bir şeyi ifade etmesi lazım: Sizin RTÜK Başkanınız Ebubekir Şahin iki ayrı yerden maaş alıyor, bir yılda toplam 360 bin TL maaş alıyor fakat görevini yapıp Sözcü TV’nin başvurusunu gündeme dahi almıyor. Hem 360 bin TL maaş alacaksın hem de yan gelip yatacaksın, yok öyle bir dünya, yok; gereğini yapacaksın, görevini yapacaksın.

Değerli arkadaşlar, Meclisin gündemi teknopark, sarayın gündemi halkı kandırmak, halkın gündemi yokluk, yoksulluk, açlıktan ölmeden yaşamak. Siz sarayda biraz daha saltanat sürün, keyfinize bakın. Yokluk içerisinde olan halk, en yakın zamanda saray saltanatının hesabını sandıkta size soracak. Burayı da iyi dinleyin: Korkunun ecele faydası yok, sandık gelecek, saltanatınız bitecek. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz!

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde geçen “eklenmiştir.” ibaresinin “ilave edilmiştir.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Muazzez Orhan Işık                     Zeynel Özen                    Mahmut Toğrul

              Van                                  İstanbul                             Gaziantep

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı

            Adana                                   Bitlis

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Aylin Cesur                        Fahrettin Yokuş Dursun Müsavat Dervişoğlu

            Isparta                                  Konya                                   İzmir

Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Orhan Çakırlar                       Ayhan Erel

            Adana                                  Edirne                                 Aksaray

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.

Buyurun Sayın Işık. (HDP sıralarından alkışlar)

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade ve örgütlenme özgürlüğü için mücadele eden tüm siyasi tutsakları, akademisyenleri, gazetecileri ve açlık grevi direnişçilerini buradan selamlıyorum. Antidemokratik bir yöntemle katılımcılıktan uzak bir yasa yine gündemimizdedir. Baş döndürücü bir hızla gelişen teknoloji gibi bir konuyla ilgili kanun çıkarıyorsanız biraz daha özen göstermeli ve kapsayıcı olmak zorundasınız. Mesela, bu kanunda bahsi geçen bir kurul var; Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu. Bu kurul en son 2016 yılında kamuoyuna bir sonuç raporu yayınlamış, o günden bugüne ne yaptığı bilinmiyor. Mevcut saray rejimi kapsamında oluşturulan kurulların kamuoyuna hesap verme gibi bir yaklaşımı olmadığını biliyoruz. Hiç kadın üyesi olmayan bu erkekler kulübünün toplantıları için ne kadar bütçe ayrılmış ve bu bütçenin nereye harcandığını da bilmiyoruz.

Sayın milletvekilleri, bilim ve teknolojinin gelişmesinin ön koşulu, dogmalardan uzak bilimsel faaliyetin, akademik özgürlüğün ifade ve örgütlenme hürriyetinin tanınmış olmasıdır. Bu ülkede barış bildirisine imza attığı için haksız, hukuksuz bir şekilde akademisyenler ihraç edildi. KHK’lerle 117 üniversiteden ihraç edilen 6 binden fazla akademisyen varken geride kalan akademisyenlerden bilimsel üretim beklenemez. AKP iktidarına rağmen işini saygın bir şekilde yürütmeye çalışan bilim insanlarını tenzih ediyorum. Tabii ki AKP iktidarının özellikle son beş yıldır uyguladığı politikalar bilimi değil, karanlığı beslemektedir. Üniversite açmayı bina açmak sanan bu yaklaşımın Şehir Üniversitesini nasıl açtığını ve nasıl kapattığını biliyoruz, üniversitelere nasıl kayyum atadığını biliyoruz. Akademisyenleri iktidarın memurları gibi görürseniz bilimsellikten söz edemezsiniz. Talimatla bilim üretemezsiniz. Üniversitelere kayyum zihniyetiyle yaklaşırsanız teknolojik gelişmeden bahsedemezsiniz. Bilimsel ve teknolojik gelişimin önündeki en büyük engel iktidarınızdır. Dünyanın ilk 100 üniversitesi içerisinde tek bir üniversiteniz yoksa veya herhangi bir alanda öncü değilseniz dönüp aynaya bakmak ve karanlık yüzünüzü görmek zorundasınız.

Değerli arkadaşlar, bu ülkede üniversite okumak artık külfetli ve riskli bir hâl almıştır. Üniversite okuyan, KYK borcuyla mezun oluyor, borçlarını ödeyemediği için icralık oluyor. KPSS’de 90’ın üzerinde puan alsa bile torpili olmadığı için işe giremiyor. Üniversiteli işsiz genç sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Daha vahim bir tablo üniversite terk oranlarında ortaya çıkıyor. Gençler sadece üniversiteleri değil, işsiz kaldıkları, baskı gördükleri ve kendilerini özgür hissetmedikleri bu ülkeyi de terk etmek istiyor. İktidarınız sadece hukuksuzluk değil, umutsuzluk da yaratıyor.

Bugün, ithal işitme cihazlarından tıbbi ilaçlara, tekerlekli sandalyeden tüm medikallere, eğitimden ticarete kullanılan teknolojide ne kadar dışa bağımlı kaldığımız ortadadır. El attığı her işe tekçilik ve kayyum mantığıyla yaklaşan iktidarınız toplumun faydasına olan bir teknoloji çıkaramaz; çıkarsa çıkarsa savaşa, ranta, yandaşa hizmet eden ölüm teknolojileri çıkarır.

Montajını yaptığınız savaş araçlarıyla övünüyorsunuz. Teknolojiyi toplumun yararı ve hizmeti için değil, toplumu baskı altına almak ve kendinize güç devşirecek bir alan olarak görüyorsunuz. Teknoloji deyince SİHA’lar, İHA’lar ve savaş dışında da bir dünyanın olduğunu fark etmelisiniz, bu da barış dünyasıdır. Emin olun ki, size rağmen barışı bu ülkeye biz getireceğiz.

Değerli arkadaşlar, teknolojik üretim hukuktan, basın özgürlüğünden, kadına yönelik eşitlik politikalarından, yolsuzluğun önlenmesinden bağımsız değildir. Teknoloji geliştirme merkezlerine yüklenen misyonun yerine gelebilmesi karanlık zihniyetinizin, hukuksuzluğunuzun durdurulmasıyla mümkündür. Düşünce özgürlüğü, haber alma hakkı gibi ilkeler anlayışınızda zaten yok; iletişim teknolojilerini de yalan, propaganda ve manipülasyon için kullanıyorsunuz. Gazetecileri, yazarları, akademisyenleri, sanatçıları, öğrencileri yani düşüncesini ifade eden herkesi sizden farklı düşündüğü için terör yaftasıyla suçluyorsunuz. Cezaevlerinde tecride, hak ihlallerine, işkenceye karşı başlayan açlık grevleri 63’üncü gününde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Tutsakların bu haklı talepleri hukukun gereğidir. Hayati riskler oluşmadan bu hukuksuzluğa son verin. Savaş siyasetinde ısrar ettikçe halklarımızın acısını çoğaltıyor, toplumu büyük bir yıkıma sürüklüyorsunuz. Çatışma, savaş, tecrit çözüm değildir; çözüm müzakeredir, nihayetinde gelinecek yer müzakere masasıdır. Kürt sorununun çözümü Sayın Öcalan’ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasından geçer. Çatışma ve savaşta ısrar ederek, Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamayarak, AİHM kararlarını tanımayarak, kendinizi hukukun üstünde görerek iktidarınızı daha fazla sürdüremeyeceksiniz.

Halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur’a aittir.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teknolojiyle hızla değişen dünyamızda Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçmişte para, kaynak ve askerî güçtü dünyanın kaderini etkileyenler. Bugün, Birleşik Krallık’ta ve Amerika’da oylamaların bir algoritmayla nasıl şekillendiğine tanığız, koskoca devletlerin sistemleri bir bilgisayar yazılımıyla tepetakla edilebiliyor.

Çin en büyük yatırımlarını dijital altyapılar alanında gerçekleştirdi ve şirketler hatta kamu doğru yazılımlarla her yıl milyarlarca dolar tasarruf ediyor. Dünyada dijital ekonominin değeri 11,5 trilyon dolar. Ekonomik büyümenin tetikleyicisi AR-GE faaliyetleriyle çıkan yeni ürünler ve uygulamalar. Küresel ölçekte, boyutta bir pazara girebilen ülkeler ile giremeyen ülkeler arasında ciddi bir ekonomik makas var ve burada, işte, teknoloji var. Neden oldu bunlar? Sebep küreselleşme. Uluslararası hukuktan evrensel hukuka geçildi. Bu yüzyılla beraber uluslararası insan hakları hukukunun evrimiyle bireyin evrensel hukuk güvencelerine kavuşması için adımlar atılmaya başlandı. Terör, uyuşturucu ve kaçakçılıkla mücadele uluslararası iş birliğinin konusu oldu. Yolsuzlukla mücadele evrensel kurallarla çevrelendi. Çevreyle barışık sürdürülebilir kalkınma uluslararası hukuk kurallarına tabi oldu. Dünya tek pazara girerken ticaret ve yatırım yapmanın kuralları evrensel düzenlemelere göre bağlandı yani rekabet ve kalite küreselleşti. Şirketlerin menşesinden çok, nerede yatırım yapıp nerede istihdam sağladığı önem kazandı ve bilgi çağı insanı merkez alan bir kalkınma anlayışı getirdi. İşte, tam burada, eğitim ve sağlık ön plana çıktı. İnsan kaynakları bir ülkenin en büyük zenginliği hâline geldi ve uygar olmanın temel şartı, çağdaşlığın ölçüsü demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler ve serbest piyasa ekonomisiyle formülize edildi yani evrenselleşti bu kavramlar.

Şimdi, fakirliği azaltmanın çaresi de sürdürülebilir ve geniş tabanlı bir kalkınma olarak netleşti. Yani 21’inci yüzyıl daha çok refah, daha derin barış ve daha büyük istikrar yüzyılı olarak ilan edildi. Bu, Birleşmiş Milletler milenyumunda oldu Okinawa’da, yüzyıla girmeden önce oldu ve bunlara ulaşmanın yolu da, işte, bilgi ve iletişim teknolojilerine uyum sağlamakla oluyor değerli arkadaşlar.

Bugün, yoksullukla mücadele, hastalıkla ve cehaletle mücadele gündemin en önemli maddesi. Eğitim ve sağlık burada başı çekiyor ve keza çevre, çevrenin korunması. Dünyanın hâli böyle. Dünyanın hâli böyleyken biz teknolojiyi, yediğimiz ekmeği, yakında içtiğimiz suyu ve hatta üstümüze giydiğimiz giysinin pamuğunu dışarıdan alır hâldeyiz. Yani biz ithalci Türkiye’yiz artık, “ithalci” adımız.

Şimdi, bilişim artık siber güvenliğin de ötesinde yeni bir stratejik sektör ve treni kaçıranlar trene belki de artık hiç yetişemeyecekler ve son on dokuz yılda AR-GE’ye yatırım yapmak yerine, betona, müteahhitlere ve garantilere gömülen kaynaklarımızla, hele de son beş senesinde gerçekten de sokulduğumuz siyasi ekonomik çalkantılı ahvalimizle biz bindiğimiz trenden indik ve yeniden binmeyi de kaçırmak üzereyiz sizinle.

OECD ülkeleri arasında gayrisafi millî hasılada AR-GE’ye harcanan kaynak bakımından yüzde 1’le bazı Latin Amerika ülkelerinin ardından sondan 6’ncıyız. OECD ortalaması yüzde 2,37; Güney Kore’nin AR-GE’ye yatırdığı oran yüzde 4,5; İsrail’in yüzde 5. EUROSTAT verilerinde yüksek teknoloji üretiminde istihdam edilen nüfusun toplam istihdamdaki yerine baktığımızda AB ortalaması yüzde 1; Türkiye, Avrupa ülkelerinde 35 ülke arasında binde 3’le sonuncu. Yüksek teknoloji hizmet sektörlerinde istihdamda AB ortalaması yüzde 3, biz yine 35 ülke arasında binde 8’le yine sonuncuyuz.

2009’da Polonya, Yunanistan, Bulgaristan, İtalya ve İspanya gibi bazı ülkelerle aynıyken durumumuz, şimdi, bugün, 16 milyon öğrencinin yüzde 25’inin EBA’ya ulaşamadığı bir Türkiye’yiz ve çatıdan, damdan düşen öğrencilerin öldüğü bir Türkiye’yiz. Teknolojik cihaza ulaşamayan öğrencilerle bu rakam yüzde 36 ve OECD’ye göre, okul çalışmalarında bilgisayara ulaşamama oranında yüzde 69’la 77 ülke arasında 64’üncüyüz.

Isparta Sağırköy’le ilgili aylar önce bir önerge verdim, hâlâ internet yok orada ve yine Isparta’da şu gösterdiğim köylerde -58 köyde- hâlâ internete ulaşım yok. Bizim önergelere cevap alamadık.

2000 yılında pek çok sanayi atılımını gerçekleştirmiş, altyapı ve enerji konusunda ciddi atılımlar yapmış, terör sorununu sona erdirmiş bir Türkiye vardı. Üniversiteleriyle, genç beyinleriyle bu yeni yüzyılın yeni oyununa girmeye hazır bir Türkiye’ydi bu, dünyanın 16’ncı büyük ekonomisiydi, yüzünü çağdaş Batı’ya dönmüş bir Türkiye’ydi. 2001’de Türkiye teknoloji bölgelerine yönelik ilk kanuni düzenlemesini yaptı. Öncesinde de bilim, teknoloji ekosisteminin önemli kurumlarını devreye sokmuştu, teknolojik gelişmelerin altyapılarını da hazırlamıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYLİN CESUR (Devamla) – Yani bir sıçramaydı Türkiye'nin ihtiyacı ve sıçrama var, sizinle sıçrama oldu ama aşağıya doğru. Battıkça batıyoruz.

Kanun teklifindeki teknoloji geliştirme bölgelerine sunulan teşvikleri ve kolaylıkları destekliyoruz, yetmez; teşviklerle, minnak düzenlemelerle bu makası kapatamazsınız. Ülkemizin daha bütüncül bir stratejiye, 21’inci yüzyılın ruhuna uygun bir yönetim anlayışına ihtiyacı var.

İthalatçısınız ya, vizyon ithal edip getirseniz de yetmez. Bilişim sektöründe yabancı yatırımcı demokratik kurumları aşınmış, ekonomik istikrarı bozulmuş, vahşi kayırmacılık kol gezen, denetleyici kurumları yoz bir ülkeye yatırım yapmıyor maalesef. Gelirken baktım da 2 tane yüksek teknoloji enstitüsü var Türkiye'nin. Demirel Başbakanken birini Gebze’de, birini İzmir’de kurmuş, ondan sonra hiçbir şey yok. Formül, iyi yönetimde, huzurlu ve mutlu bir Türkiye’de. Ama ben güzel bir haber vereyim, olacak, olacak çünkü sizden sonra iyileşeceğiz, hepsini yapacağız inşallah.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 14’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 14’üncü maddesiyle Elektronik İmza Kanunu’na eklenmesi öngörülen Ek 2’nci maddenin dördüncü fıkrasındaki “uygulanır” ibaresinin “hüküm olunur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                      Müzeyyen Şevkin           Çetin Osman Budak

            Kocaeli                                 Adana                                 Antalya

        Türabi Kayan                        Tacettin Bayır                   Kadim Durmaz

          Kırklareli                                İzmir                                   Tokat

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

            Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan’ın.

Buyurun Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili kanun teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, teknoloji bilgiyle oluyor, teknoloji çalışmayla oluyor ama en önemlisi teknoloji eğitimle geliyor. Şimdi, ben çiftçiyim. Bu gübre konusundan biraz bahsetmek istiyorum size. Değerli arkadaşlar, gelişmiş ülkeler sıvı gübreyle, organik gübreyle, mantar gübreyle üretim yapmaya başladılar, bizde ise ne oluyor biliyor musunuz? Üç ay önce üre gübresi, yüzde 46’lık azotlu gübrenin fiyatı 1.500 liraydı, üç ay sonra bugün bu fiyat 3.000 lira değerli arkadaşlar. Aynı zamanda, fosforlu gübrenin fiyatı üç ay önce 1.800 liraydı bugün 3.200 lira, 3.500 lira. Biz şimdi bununla uğraşıyoruz. Değerli arkadaşlar, hadi diyelim ki dolar baz alınıyor, doların fiyatı üç ay önce 8,5 liraydı, şimdi 7,40 lira. Gübrenin fiyatı yüzde 80 artmış. Bunun izahını bize bir anlatın da biz de bilelim. Teknoloji gelişsin diye burada yasa teklifi getiriyorsunuz. Getirelim, teknolojiyi üretelim, peki, nasıl üreteceğiz?

Değerli arkadaşlar, ülkemizin en nadide üniversitelerinden Orta Doğu Teknik Üniversitesinin çanına ot tıkadınız, şimdi de Boğaziçi Üniversitesiyle uğraşıyorsunuz. Boğaziçi Üniversitesi kaç günden beri sürekli olarak bir üniversite rektörüyle uğraşıyor. Bu mu olması lazım? Bununla mı uğraşması lazım Bilim Kurulunun? Bilim Kurulunun, bilimin görevi bu mudur, öğrencilerin görevi bu mudur? Ama öğrencileri mecbur bırakıyorsunuz, oradaki öğretim görevlilerini mecbur bırakıyorsunuz. Kaç gündür, kaç haftadır üniversite rektörü olarak atanan kişi hâlâ bir yardımcı atayamadı? Niye? Çünkü uygun görmüyorlar, çünkü “Bu yanlış.” diyorlar, Bu yanlış olduğu müddetçe biz bu yanlışı üzerimize giyemeyiz.” diyorlar. Şimdi, hâlâ ısrarlısınız bu konuda. Peki, bu ısrarla, şimdi bu getirdiğiniz yasa teklifiyle nasıl gelişecek teknoloji? Teknoloji bilimle gelişir. Bunun başka izahı varsa söyleyin değerli arkadaşlar.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız General Almanya’ya gelir, Alman Generaline der ki: “Mahvoldunuz, ülkeniz tamamen yerle bir oldu, şimdi ne yapacaksınız?” Hepiniz biliyorsunuz belki, Alman Generalin verdiği dünya tarihine geçecek bir söz vardır: “Ekselans, bizim Almanya’da üniversiteler var.”

Değerli arkadaşlar, bizim on sekiz yıl önce, siz gelmeden önce, hatta on dokuz yıl önce üniversitelerimiz vardı, üniversitelerimiz bilim üretiyorlardı. Arkadaşlarımızın aşağı yukarı birçoğu söyledi, bu üniversiteler ilk 500’e giren üniversitelerdi. Bunlar bilim üretecek diye aklınıza ne geldi, bilmiyorum, bilim üretmesin diye her şeyi yapıyorsunuz, çiftçi üretmesin diye, para kazanamasın diye her şeyi yapıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, başta söylemiştim çiftçiyim diye. 80 kilogram gübre atılır 1 dekara buğday için. Bu 80 kilogram gübrenin, kilo fiyatı 3 liradan -yapın hesabını- 240 liradır. 200-250 lira da “icar parası” dediğimiz kira parası; 450-500 lira olur. Değerli arkadaşlar, bunun 250-300 lirası da ilaç parası, yakıt parası ve makine amortisman ücretidir, etti mi size 650-700 lira. 300 kilo alacak buradan. 300 kiloyu 2 lirayla çarptığınız zaman -buğdayın kilosu 2 liradır, şimdi daha da aşağıya düştü- 600 liradır. 750 liraya mal edilen bir buğdayı 600 liraya satarsa bu çiftçi nasıl kâr edecek, bana bir izah edin. Bunun yolu nedir? Değerli arkadaşlar, biliyorsanız söyleyin, ben de gidip bölgemdeki çiftçilere bunu anlatacağım. Çiftçilerimiz her yaptıkları işten zarar ettikleri için bu işi bıraktılar. Böyle mi olması lazım bu iş? On dokuz yılda buraya mı geldiniz, ülkeyi buraya mı getirdiniz? Peki, ne kazanıyorsunuz bundan? İşte geldiğiniz nokta, Türkiye 70 cente muhtaç oldu. Yakışıyor mu? Size yakışıyor mu? Türkiye’ye yakışıyor mu? Bu çiftçiye, bu esnafa yakışıyor mu? Üniversitelerimize yakışıyor mu? Bir söyleyin bize değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika müsaadenizi rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bilim işi ciddi iştir. Bunu da her fırsatta söylemeye çalışıyorum. Bilim işi ciddi iştir ve bilim işine siz duyguyu katamazsınız. Duyguyla bilim yürümez, geçmişle bilim yürümez; bilim sürekli olarak araştırmaya, geliştirmeye ve ileriye bakmaya yöneliktir. Bunu maalesef on dokuz yılda Türkiye’ye yerleştiremediniz, sizin geldiğiniz güne kadar yerleştirilmiş olanların da hepsini yerle yeksan ettiniz.

Türkiye üzerinde AK PARTİ artık bir yük olmuştur değerli arkadaşlar. Bu yükü Türkiye ilk seçimde üzerinden atacaktır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahmut Celadet Gaydalı                  Zeynel Özen Mahmut Toğrul               

             Bitlis                                 İstanbul                             Gaziantep

        Kemal Peköz                                 

            Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:                                      

   Arslan Kabukcuoğlu            Mehmet Metanet Çulhaoğlu          Orhan Çakırlar

          Eskişehir                                Adana                                  Edirne               

         Ayhan Erel                 Dursun Müsavat Dervişoğlu         Fahrettin Yokuş

           Aksaray                                  İzmir                                   Konya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, üniversite ve sermaye iş birliğiyle ortaya çıkacak teknolojilik gelişmeleri desteklemek amacıyla hazırlanan bir kanun teklifini görüşüyoruz. Fakat bu kanun teklifinin özellikle Meclisin ilk açılış gününde gündeme getirilmesi aslında bazı sorunların saray ve AKP tarafından yeterince anlaşılmadığı ve halkın sesine kulak verilmediğinin işaretidir. Pandeminin yıkıcı etkileri ekonomik açıdan toplumda ciddi yaralar açmışken bu kanun teklifinin öncelikli olarak görüşülmesinin gerekçesi nedir? Bu teklif, toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayacak yasalardan sonra, bir ay sonra hatta üç ay sonra görüşülse ne olurdu?

Burada AR-GE ve teknolojiden bahsediliyor ama salgın koşullarında uzaktan eğitim görmek zorunda kalan çocuklarımıza teknik altyapı dahi sağlanamıyor. Bitlis’te ilkokul çocukları, karda kışta “İnternet çeksin.” diye tepelere tırmanıyor, siz burada teknoloji geliştirme bölgelerinden bahsediyorsunuz. AR-GE’nin ilk basamağı eğitimdir, siz EBA’yla ilk basamağın birinci adımında çuvalladınız.

Değerli vekiller, esnaf başta olmak üzere, küçük ve orta birçok işletmeyle üretici âdeta yapayalnız bırakıldı. “Devlet desteği” adı altında borçlandırılan esnaflar, kredilerini ödemek bir yana dursun elektrik, su faturalarını dahi ödeyemeyecek durumdalar.

Suni gündemler yaratarak ekonomi sorunlarının üstü örtülmeye çalışılıyor fakat her hafta pazara, markete giden insanlar ekonomik sorunun varlığını iliklerine kadar hissediyor.

Yerel ölçekte de ciddi sorunlar hâlâ mevcudiyetini korumakta. Bitlis’te özellikle esnaf kardeşlerimiz ayakta durmakta zorlanmaktadır. Yeni açıklanan müjdeleriniz açılan yaraya merhem olmaktan çok uzak. Vergileri ertelemekle her şeyi çözeceğinize inanıyorsunuz. Esnaf kazanmadığı sürece borcu ne kadar ertelediğinizin hiçbir önemi yok, bunu dahi göremiyorsunuz. Bu sorun şirket bazında değil, sosyolojik olarak kişi bazında yapılacak araştırmalarla çözülebilir. Milyonlarca işsiz insan var, onlar ne yapsın?

Çiftçinin durumunu soran yok. Daha önce patates, soğan depolarını basıp “Bunlar stokçu, bunlar terörist.” diyen mantalite bugün gidip depoları niye kontrol etmiyor? Depolar dolu, alan yok. Fırsatçı tüccar da üreticiye kilogramı 1 liraya mal olan patatesi 40-50 kuruşa kapatma çabasında. Parası çok olup ithalat yapan Tarım Bakanı, patatesin kilogram üretim maliyetini hesap edemiyor mu? Avrupa’nın hiçbir ülkesinde üretici tüccara ezdirilmez hatta devletin koyduğu minimum fiyatın altına fiyat teklif eden tüccar, üretici tarafından mahkemeye bile verilir. Bizde ise kimin eli kimin cebinde belli değil. Üretici fiyat analizi yapamazsan piyasa fiyat politikasını da beceremezsin. İnsanlarımızın önce makul fiyatlarla karnını doyurmalıyız ki teknoloji ve AR-GE’ye eğilebilsinler. Yoksa AR-GE “Sakın araştırma, sakın geliştirme.” anlamına gelir.

Ahlat’ta patates üreticisi, AKP vekiline depoları göstererek çare bulmasını ister. Vekilin “Ben manav mıyım?” cevabı üreticiyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Siyaset çözüm arama ve çare bulma yeridir, sorumluluk da iktidar partisine düşer.

Diğer önemli bir husus da doğa katliamıdır. 1960’lı yıllardan beri devlet eliyle Bitlis yöremizdeki ormanlar tahrip edilmiştir. 1960-1980 yılları arası çevre illerin yakacak ihtiyacını karşılamak için kesilen meşe ağaçları, son otuz yıldır da güvenlik gerekçesiyle genç fide gözetilmeden yakılıyor, kesiliyor hatta iş makineleri sokularak ağaçların kökleri bile sökülüyor. Bütün dünyada iklim krizi, küresel ısınma, ekolojik kıyım ve kuraklık konuşulurken bütün bu yaptığınız orman katliamını hiç kimseye izah edemezsiniz, ondan sonra da çıkıp “Şu kadar fidan diktik.” deyip yalan propagandayla göz boyayamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Gelişmiş ülkelerde “10 ağaç yetiştir, sonra 1 ağaç kes.” slogandır. Bu tabiat düşmanlığı ve ağaç düşmanlığına son vermezseniz bindiğiniz dalı kesip çocuklarımıza yaşanması çok zor, berbat bir dünya bırakacaksınız. Gelin, bu deve kuşu politikalarınızdan vazgeçin, dünyaya at gözlüğüyle bakmaktan vazgeçin -günün uzay teknolojisiyle herkes sizin ne yaptığınızı görüyor- siz de at gözlüğünüzü çıkarıp geniş bir perspektiften dünyaya bakın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu’na ait.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Yasa teklifinin genel gerekçeler kısmında, teknoloji geliştirme merkezlerinin, emek yoğun ekonomiden teknoloji yoğun ekonomiye geçişi için önemli bir parametre olduğundan ve ülkede yatırımı artıracağından, işsizliği azaltacağından bahsedilmektedir.

Profesör Doktor Ufuk Akçiğit, Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümünde öğretim üyesidir, pek çok alanda ve eğitim konusunda da çalışmalar yapmaktadır. Almanya’dan Humboldt Ödülü’nü aldı. Finlandiya ve Danimarka için de eğitim danışmanlığı yapmaktadır. Ülkemizde TÜBA adına üniversitelerimizle ilgili bir araştırma yaptı. Üniversitelerimizde ortaklaşa yayın sayısının azlığı biliniyor. Bilindiği gibi, yayın sayısının artması demek, o üniversitede araştırmanın fazlalığı ve çalışmanın fazlalığını gösterir. Eski üniversite olmanın, öğretim üyelerinin ders verme saatlerinin az olmasının, üniversiteyi kuran çekirdek kadronun güçlü olmasının, araştırmalara yeterli ödeneklerin ayrılmasının yayın sayısı artmasını sağladığı rapor edilmiştir. Bizde Boğaziçi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe, Bilkent, Koç, Sabancı ve Özyeğin Üniversiteleri bu şartları karşılamaktadır. Bu şartları sağlayan üniversiteler bizim için çok önemli değildir(!) Boğaziçi Üniversitesinin başına gelenleri bu çerçevede görmek gerekir.

Akçiğit’in Danirmarka raporu şöyle der: “İcat için konunun bir iş adamı ayağı vardır, bir de bilim adamı ayağı vardır. İş adamları devamlı bir rekabet içerisindedirler, devamlı problemlerle karşı karşıyadırlar ve devamlı çözecek problemleri vardır. Bunun için araştırmalara iş adamları ayağından gelecek isteklerde, taleplerde bir eksiklik, bir zorluk yoktur. İkincisi ise bilim adamları ve üniversiteler ayağıdır. Üniversite ayağında sorumluluğu yüklenecek olan, doktoralı teknik insanlardır.” Danimarka, lisans öncesi, lisans ve doktoralı çalıştırılanlar arasında bir araştırma yapmış, görmüşler ki; doktora sahibi olanların yaptıkları inovasyonlar, araştırmalar, icatlar diğerlerinin kat kat fazlası. Bunu devam ettirmek için iş adamlarına demişler ki: “Eğer, doktorası olan insanları çalıştırırsanız, çalıştırdığınız insanın yarı maaşını biz vereceğiz.” ve bunun üzerine forse etmişler, Danimarka’da doktoralı adamları çok fazla çalıştırmışlar, çok fazla ihtiyaç olmuş; yalnız bir noktaya gelmiş tıkanmış, Danimarka eğitim sistemi bunun altından kalkamaz olmuş. Akçiğit bunlara diyor ki: “Eğer bunu devam ettirmek istiyorsanız, yine çok doktoralı insan olmasını istiyorsanız dışarıdan öğrenci getirmelisiniz ve bu öğrencilere de doktora eğitimi vermelisiniz, çalıştırmalısınız.” Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kalkınmanın da sırrı buradadır. Bazı ülkelerin 2016 yılında mezun ettiği doktoralı öğrenci sayısı; Amerika Birleşik Devletleri’nde 69 bin, Çin’de 55 bin, Almanya’da 29 bin, Türkiye’de ise sadece 6 bin.

Konumuz inovasyonsa, ülkenin kazanması ise üniversiteleri ele almak lazım; üniversiteleri ele alacaksak bundan önce ortaöğrenimi ele almak lazım; ortaöğrenimi ele alacaksak temel öğretimi ele almak lazım; temel öğretimi ele alacaksak okul öncesi eğitimi ele almak lazım. Yani bu çok geniş bir yelpazedir. Gelişmek için, yükselmek için, bir yere gelmek için işin omurgası eğitimdir. Acil olarak üniversitelerden ülkemizin insan ihtiyacı planlamasına başlamalıyız. Lisans eğitimi konusunda bizim milletvekillerimiz Sayın Hüseyin Filiz ve Ayhan Altıntaş konuşmalarında gerekli önerileri belirttiler, vurguladılar. Yıldız üniversitelerin derhâl önü açılmalıdır. Buralarda hamiyet sahibi çok insan vardır, onlara engel olmayalım yeter; iş adamı zaten inovasyona hazır.

Sayın milletvekilleri, şu anda, dünyanın en zengin insanı 2 Türk’tür ve bu 2 insan buldukları icat sayesinde bir yere geldiler. Bunlar hem şöhret oldular hem de para sahibi oldular. Sayın Uğur Şahin’i ve eşi Özlem Türeci’yi saygıyla selamlıyorum.

Üniversite doktora programına öğrenci yetiştirmeye ağırlık verilmelidir, tüm eğitim sistemimiz gözden geçirilmelidir.

Bu yasaya emek verilmiş, kafa yorulmuş, bunu hazırlayanların da Akçiğit gibi düşünüyor olmaması mümkün değil. Sorunun çözümünü bildikleri hâlde yapmamaları çaresizlikten mi emin değilim. Burada Akçiğit’in çalıştığı Chicago Üniversitesi ile Ankara Üniversitesinin bazı verilerini karşılaştırmak istiyorum: Ankara Üniversitesinde ön lisansta 8 bin, Chicago’da 6.800 öğrenci var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Ankara Üniversitesinde lisansta 45 bin, ön lisansta 8 bin; Chicago Üniversitesinde lisansta 6.800 ve doktora programında 18 bin öğrenci var. Yani Türkiye’deki tüm doktoraların 3 misli doktora programına alıyorlar. Küçük bir fark daha var: Ankara Üniversitesinin 2021 bütçesi 200 milyon dolar, Chicago Üniversitesininki 4,3 milyar ve artı bağışlar. 2020 yılı itibarıyla yurt dışında 2.471 yüksek lisans ve doktora öğrencimiz vardır. Bu öğrencileri asla beyin göçü olarak görmemek lazım. Bunları ülkeye çekici birtakım tedbirler almak lazım. Şu kadarki bunlar içerisinde çok başarılı olanlar, yıldız olanlar yurt dışında kalıp bizim onlarla olan köprümüzü sağlayabilir.

Eskişehir, yetişmiş insan gücü itibarıyla da seçkin bir kentimizdir. Her branşta yetişkin personel vardır, akademik personel vardır. Eskişehir Teknik Üniversitesi Teknokenti 5 bin metrekare, yine, bu üniversiteye bağlı barakalarda hizmet veren Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi de 2.100 metrekare kapalı alana ihtiyaç duymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKÇUOĞLU (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Selamlayalım.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bunlar için her 2 teknokent de finansman beklemektedir. Konuya Bakanlığımızın bigâne kalmayacağını umuyorum.

Hepinize saygılarımı sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 15’inci maddesinde yer alan “yürürlükten kaldırılmıştır” ibaresinin “maddenin yürürlük tarihi itibarıyla kaldırılmıştır” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu        Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

             Tokat                                  Antalya                                  İzmir

      Ali Fazıl Kasap

           Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İFFET POLAT (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Kütahya Milletvekili Sayın Ali Fazıl Kasap.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün Hazreti Ali’nin şehadetinin yıl dönümü, ona ait bir sözle başlamak istiyorum: “Kalp temiz olursa dilden güzel sözler çıkar.”

Değerli arkadaşlar, bu bir Türkiye Büyük Millet Meclisi  araştırma komisyonu raporu, Mart 2020’de çıkmış. ALS, SMA gibi nadir hastalıklarla ilgili, tedavisi olmayan hastalıklarla ilgili çıkarılan bir komisyon raporu. Bu rapordaki öneriler maalesef hemen hemen bir yılı geçti ve henüz gündeme gelmedi. Bu SMA bir kas hastalığı. Türkiye'de yaklaşık SGK verilerine göre 1.300 hasta var. SMA-1’in de en son ki tedavisi… Şöyle söyleyeyim: Türkiye'de yaklaşık 100 SMA-1 hastası var. Geçen ayki verilere göre 96 kalmış. Bu çocuklar 2 yaşı dolmadan genelde ölüyorlar, yüzde 99’u 2 yaşı dolmadan ölüyor. Bu hastalık için daha önce 2018 yılında Sayın Sağlık Bakanı bir tarama testi yapılacağını, en geç 2020 yılı içinde tarama testinin faaliyete geçeceğini söylemişti. Maalesef 2020 bitti, bu test yapılmadı.

Aynı Sağlık Bakanlığı, bakın, dedi ki:… Dünyada bunun bir tedavisi var değerli arkadaşlar, 2020 yılından beri dünyada, Amerika’da ve Avrupa’da, bir sürü ülkede uygulanan tedavi var ama biz Türkiye'de bunu uygulayamıyoruz. Tedavi yaklaşık bu 100 çocuğumuz için çocuk başına 2 milyon dolara mal oluyor. Türkiye büyük devlet ve bu 100 ızdıraplı aileye, ölüme terkedilen 100 çocuğumuza bizim sahip çıkmamız gerekiyor; sağlık hakkına, yaşam hakkına sahip çıkmamız gerekiyor. Ben bir çocuk hekimiyim, elimde çaresiz bir şekilde, bu şekilde ölen 10-15 hastamı hatırlıyorum. Aynı şekilde değerli Sayın Sağlık Bakanımız da muhtemelen bu tip hastalarla mükerrer karşılaşmıştır. Bakanımız dedi ki: “Çocuklarımızı biz denek yaptırmayız.” Bakın, değerli arkadaşlar, sene 2019, Amerikan FDA onay vermiş. Sağlık Bakanı dedi ki: “Bununla ilgili Bilim Kurulunun da kanaati var Sağlık Bakanlığı bünyesinde, hiçbir geçerli yayın yok, çocuklarımızı denek yaptırmayız.” 2019 yılında Amerikan FDA onay vermiş. 2020 yılında Avrupa EMA (European Medical Association) onlar da onay vermiş. Avrupa’da Almanya’da uygulanıyor, İngiltere’de uygulanıyor, Amerika’da uygulanıyor, Türkiye’de uygulanmıyor.

Sayın Bakan dedi ki: “Yeterli düzeyde yayın yok.” Bu çocukları biz ölüme terk ediyoruz. Bakın, dünyanın en prestijli dergilerinden biri “The New England Journal of Medicine” -İngiltere’de çıkan dergi- “Orphanet Journal of Rare Diseases” nadir görülen hastalıklar yayını var, burada. Bakın, değerli arkadaşlar, tedavideki gelişimlerle ilgili yayın var. İnternette baktım, Medline’a baktım, tıbbi yayın kataloğunda yaklaşık 10 bin tane yayın var ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı diyor ki, aynı coronavirüs aşısında yalpaladığı gibi, bir sağa bir sola gittiği gibi… Bakın, pediatrik nöroloji var, binlerce yayın var. Şu anda Japonya’ya kadar bir sürü ülke bu… Ve şunu da söyleyeyim: Tedavi oranı yüzde 90’ın üzerinde. “Yeterli düzeyde şeyi görmediğimiz zaman buna başlamayız, bekleyeceğiz.” diyor. Beklediğiniz her gün -geçen ay 112 hasta vardı, şu anda 96- çocuklarımız ölüyor, aileler mutsuz ve Bakan her gün -aynı coronavirüs aşısında yaptığı gibi- “İnşallah seneye yapacağız.” “İnşallah şu zaman yapacağız…”

Bakın, değerli arkadaşlar, insan hayatı her şeyden çok çok önemlidir. Aşıyı temin edemediniz, dut pekmezini önerdiniz. Bunları içen insanlar da bakın, ben söyleyeyim, ejder meyveli “smoothie”, orman meyveli spesiyal, bahçeli limonata vesaire… 100 çocuğun bedeli nedir değerli arkadaşlar? 100 çocuğun hayata tutunma gerekçesi, 100 çocuğun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) - Cumhurbaşkanlığı filosunda bulunan bir uçağın maliyeti ne kadar? 420 milyon dolar. Gelin, bir uçağı satalım, iki sene çocuklarımızı kurtaralım, hayata bağlayalım, aileler mutlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar) Bu çocuklar nefes alamadıkları için ölüyorlar, bu çocuklar bile bile ölüme terk ediliyorlar. Bakanın konuşmasından sonra 16 çocuk vefat etti; bunun sorumluluğu, bunun vicdani sorumluluğu hepimizin, Meclisin ve sizlerin üzerinizdedir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, (199) sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun geçen mayıs ayında basıldığına ama görüşülmediğine, raporda 5 partinin ortak tavsiyelerinin olduğuna, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sanayi Bakanlığı görevlileri ve bakanları da davet ederek bu meselenin hep beraber uygun bir zamanda görüşülmesine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, vekilimiz SMA hastası çocukların sorununu söyledi. Dün de -veya evvelsi gündü- nadir hastalıklar ve çok nadir görülen hastalıklar ve bunun yetim ilaçlarıyla ilgili konuşmuştuk. Sayın Bakan Yardımcısıyla arkada bir arada da konuştuk, ben kendisine 199 sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonunun raporunu da sundum, kendileri de çalışma yapacaklarını söylediler; bu, önemli bir yaklaşım. Vekilimizin söylediklerine ilave bir tek şey söyleyeyim: Geçen sene mayıs ayında basılan -biz başka çok mühim işlerimizden görüşmedik- raporda 5 partinin ortak tavsiyesi var. SMA hastalığı için evlilik öncesi taramayı zorunlu hâle getireceğiz, çok ucuz bir iş ama SMA hastası çocuk doğmayacak, doğmayınca birkaç yıl sonra eldeki hasta çocuklarımız dışında böyle bir sorunumuz kalmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu raporu burada görüşmek yerine baroları bölmeyi, bu raporu burada görüşmek yerine Süleyman Soylu’nun derneklere kayyum atamasına imkân tanımayı, sosyal medya kısıtlaması düzenlemesi yapmayı falan tercih ediyoruz. Bu, bu Meclisin önemli ve ağır bir sorumluluğudur. Vekilimiz anlatırken gözünün içine bakamayan arkadaşlarımız var, vallahi ben de çok zorlanıyorum yani bu kadar üstünde durmamıza rağmen. Bu yüzden, hayvan hakları yasası çok önemli, onunla ilgili bir adım atılacağı söyleniyor, çok uzun süredir bekleniyor. Bu konuda da, şu raporun görüşülmesi… Çünkü ne oluyor? Rapor görüşülünce bu rapor tüm bakanlıklara, ilgili kamu kuruluşlarına ödev olarak yollanıyor. Hatta ilk kez bir şey yapalım, rapor görüşülürken Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı görevlilerini de, bürokratlarını da hatta mümkünse -konuşalım aramızda- bakanları da bu genel görüşmeye davet edelim, şu meseleyi hep beraber burada uygun bir zamanda görüşelim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

    Dursun Müsavat Dervişoğlu            Fahrettin Yokuş                  Bedri Yaşar

                  İzmir                                 Konya                              Samsun

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Ayhan Erel                 Orhan Çakırlar

                  Adana                               Aksaray                              Edirne

                                               Muhammet Naci Cinisli

                                                         Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli konuşacak.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Türkiye, teknoloji alanında katma değeri yüksek ürün geliştirmekte zorlanan bir ülke görünümünde. Ekipman ve yazılım ürünlerinde yurt dışına bağımlıyız. Doğal kaynak eksikliğine dayalı, yurt dışında bağımlı olduğumuz enerji ithalatımız ile insani eğitim ve üretime bağlı olan teknolojideki ithalat miktarlarımız neredeyse aynı. Kendi kendimize vurduğumuz bu darbe ne doğanın bir azizliği ne de yabancı parmağı; modern eğitim ve üretime uyumsuzluk sebebiyle kendi kendimizi küresel rekabetin dışında bıraktık.

Ülkemizin ihtiyaç duyduğu fiber altyapı uzunluğu 5 milyon kilometre iken şu anda en iyi ihtimalle 400 bin kilometre fiber altyapıya sahibiz. 4 milyon 600 bin kilometrelik fiber altyapı eksikliği tam anlamıyla bir iktidar ayıbıdır. Sadece şanslı yerlerde 3G ve az sayılı yerde 4,5G var. GSM şebekelerinin genel durumu değerlendirildiğinde Türkiye ortalaması 2G’dir. Komşumuz Yunanistan bile Ege Denizi’ndeki adaların tamamı dâhil 4,5G ülkesi. İktidara ve sayın AK PARTİ milletvekillerine sesleniyorum: Lütfen kendinizi ve halkımızı kandırmayın.

Değerli milletvekilleri, bugün ABD ve Çin arasında yoğun şekilde yaşanan ticaret savaşında Türkiye’ye büyük bir fırsat doğdu. Batılı ülkelerin Çin’de yoğunlaşan teknolojik ürün üretimine alternatif yeni bir ülke aranırken Türkiye altyapısıyla, yetişmiş genç insan gücüyle, pazara yakınlığıyla en ideal ülkedir. Hem istihdam yatırımı hem de teknoloji transferi olarak düşünecek olursak büyük bir fırsat önümüzde duruyor. Bir Doğu, bir Batı arasında bocalayan iktidarın doğru bir siyasetle bu yatırımları Türkiye’ye çekmesini dilerim.

Bugün kullandığımız internetin hem ekipman altyapısı hem de yazılım altyapısı millî değildir. Ekipmanda büyük oranda Çin’e bağımlıyken yazılımda da Batı’ya bağımlıyız. Ülkemizde yirmi beş yıldır internet kullanılmasına rağmen hâlâ yeni bir internet trafik değişim noktasına sahip değiliz, oysa dünyada 849 farklı internet trafik değişim noktası var. Bu değişim noktalarının fonksiyonu internet veri transferindeki trafiği rahatlatmak, ucuzlatmak ve güvenli hâle getirmek. Tüm uzmanlar İstanbul’un ideal bir internet trafik değişim noktası olduğunda hemfikirler ancak buna rağmen ülkemizde bir değişim noktası kurulmuyor. Dünyanın verilerinin geçtiği bir nokta olmak stratejik olarak eskinin İpek Yolu yerine dijital İpek Yolu hâline de gelmektir aslında. Bu gereklilik On Birinci Kalkınma Planı’nda mevcut, ayrıca 2019 yılı Temmuz ayında değişim noktalarının kurulacağına dair bir Cumhurbaşkanlığı genelgesi de var fakat her ne hikmetse yapıldığı takdirde internetin hem güvenli hem de ucuz hâle gelecek olmasına rağmen bu fikir bir türlü fiiliyata geçirilemiyor. Gerçekleştiği takdirde şaibeli TÜRK TELEKOM’un vatandaşlarımıza şimdiki kadar yük getirmeyeceğini de belirtmek isterim. Ülkemizde kurulacak değişim noktaları aynı zamanda dünya operatörlerinin trafiklerini taşıyacakları ve kira ödeyecekleri kavşaklar olurlar. Bugün dünyada 25 kadar global taşıyıcı var. Bunları ülkemize çekmemiz durumunda, bırakın maliyet tasarrufunu, aynı zamanda Türkiye olarak para kazanmak da mümkün olacak. Diğer yandan, internet değişim noktaları, siber saldırıların durdurulabileceği bir ön savunma görevi de görüyorlar, böylesine güçlü saldırıların engellenmesinde ve yönünün değiştirilmesinde önemli bir görev üstleniyorlar. Ülkemizde internet değişim noktası olmaması, siber saldırılara açık olmamıza ve veri güvensizliğine de imkân sağlıyor. Siber saldırı altında kalan şirket ve kurumlar, çözüm olarak veri akışlarını ister istemez yurt dışındaki değişim noktalarına yönlendirerek ani gelen istek yükünü hafifletmek yoluna gidiyorlar. Bu da yerli mahrem verileri, siber saldırılara karşı kurtarıcı gibi gözüken yabancı üçüncü kurumlara ve mümkün ki istihbarat kuruluşlarına teslim etmek demek oluyor.

Değerli milletvekilleri, dikkatlerinize sunmak istediğim diğer bir konu ise sayılarının 15 milyon olduğu raporlanan ilkokul ve lise öğrencelerinin pandemi süresince eğitimsiz kalmaları. Sayın Millî Eğitim Bakanından öğreniyoruz ki 15 milyon öğrenciden yalnızca 1 milyonuna EBA canlı yayını yapma kapasitesine sahibiz. Geri kalan 14 milyon çocuğumuz nasıl eğitim alacaklar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İYİ PARTİ olarak e-eğitim konusunda uzmanlarımızla hazırladığımız önerilerimizi Meclis kürsüsünden kamuoyuyla özet hâlinde paylaşmak isterim. Öğretmen ve öğrenciler için bilgisayar, internet bir eğitim aracı olarak doğal ihtiyaçlarıdır. Devletimiz, bedava ders kitabı dağıttığı, ücretsiz eğitim altyapısı sağladığı gibi bilgisayar, internet erişimi maliyetlerini de karşılamalı. Bu maliyetin karşılanması için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun sektörden almakta olduğu 6 milyar liralık katkı payı kullanılmalı. Altyapı kurmak ve EBA içeriğini geliştirmek için yapılması gereken harcamalar Evrensel Hizmet Fonu’ndan karşılanmalı. Dünya Bankasının 2023’e kadar ayırdığı 160 milyon dolar da hizmetler için tahsis edilmeli. EBA verilerinin, Sağlık Bakanlığının turkuaz tablosu gibi günlük paylaşılması gerekmekte. Kaç öğrencinin derslere katıldığı, kaç saat ders yapıldığı, kaç kişinin bağlanamadığı gibi verilerin günlük açıklanması gerektiğini ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde geçen “yürürlükten kaldırılmıştır” ibaresinin “madde metninden çıkarılmıştır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Tulay Hatımoğulları Oruç                Mahmut Toğrul Zeynel Özen                                                            Adana                         Gaziantep                İstanbul                                     Kemal Peköz     Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                 Adana                                   Bitlis                                      Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                                                                                          İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşmak isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç gündür burada âdeta havanda su dövüyoruz. Söz konusu yasa teklifinin Türkiye'de bir teknolojik gelişimi sağlayabilmesi için elbette koşullar yok yani böyle bir yasanın gerçekliği yok, hayatta bir gerçekliği yok. Güzel bir Japon atasözü var, diyor ki: “Hiçbirimiz hepimiz kadar akıllı değiliz.” Tek bir adamın aklıyla yönetilen, yönetilmeye çalışılan bir tek adam rejimiyle karşı karşıyayız ve böyle bir ortamda da elbette ki bilimsellikten, teknolojiden, gelişmeden, toplum yararına, halk yararına bir ekonomiden bahsedemeyiz. En azından, örneğin Eğitim Bilişim Ağı olan EBA’nın milyonlarca çocuğa ulaştırılamadığı pandemi sürecinden söz edebiliriz. Aşı adaletinin sağlanmadığından; eğitimcilerin, öğretmenlerin aşılanamadığından bahsedebiliriz ama size bakılırsa öyle ki sanki dördüncü sanayi devrimini yapacaksınız bu yasa teklifiyle.

Bakın, Bilim Kurulu bir açıklama yaptı, dedi ki: “15 Şubat tarihi okulların açılması için erken.” Öğretmenler aşılanmadan bu güvenli değil. Öğretmenlerimizi aşılamamız lazım, niye aşılayamıyoruz, neden aşılayamıyoruz? Cevap veremiyorsunuz. Her şeyi çok güzel yaptığınızı, dünyadaki sağlık sektöründeki başarısızlıktan faydalanmaya çalışarak “Biz herkesten daha iyi yapıyoruz.” diyorsunuz, fakat bunlar hiçbir şeyi açıklamıyor. Dünyada pandemiyle mücadelede oldukça kötü bir noktada Türkiye ne yazık ki.

Şimdi, Sayın Erdoğan, Sosyal Koruma Kalkanı çerçevesinde 46 milyar liralık bir kaynağı karşılıksız olarak bu dönemde, pandemi döneminde halkın her kesimine sunduğunu söylüyor ve bu esnada da müjdeli bir açıklamada da bulunuyor; esnaflara, kafeteryalara ve benzeri kuruluşlara, şahıs firmalarına belli bir destek açıklıyor ve bunu da müjde diye açıklıyor. Şimdi, bu 46 milyar nereden geliyor diye baktığımızda, halka verilen bu destekten 8 milyar TL, 8 milyon haneye verildi, yoksullar için pandemide sosyal yardım olarak hanelere verildi, oradan geliyor. Geri kalan 38 milyar da İşsizlik Fonu’ndan ücretsiz izne ayrılanlara veriliyor, toplamı 46 milyar. Şimdi, 8 milyon aileye verilenle birlikte 8 milyar ediyor, toplam 46 milyar. Bunların toplamı millî gelirin yüzde 1’i bile değil. Yani İşsizlik Fonu’nun parasını işsizlere vererek devlet halka bir şey sunmuş değil. İşsizlerin kaynaklarını, kumbarasını tüketmiş durumda ve kalkıp “Biz üstümüze düşeni yapıyoruz.” diyorsunuz, fakat hayır, üstünüze düşeni yapmıyorsunuz ve bundan üzüntü de duymuyorsunuz, tekrar “Müjde, müjde.” diye açıklamalar yapıyorsunuz. Aslında müjde değil de bundan üzüntü duymanız gerekiyor ve açıklamanızı yaparken şöyle demelisiniz: “Halkımızdan özür diliyoruz, halkımıza üzgünüz demek istiyoruz çünkü pandemi sürecinde biz halkımızı koruyamadık.” Açlıktan emziremeyen anneler var ülkede, çocuk maması alamayan, çocuk bezi alamayan, naylonla çocuğunu bezleyen evler var. Elektrikler kesik, sobalar yanmıyor, doğal gaz kesik. Öyle çok sorun var ki… 10 milyonu aşkın insan işsiz, derin bir yoksulluk var ve bu derin yoksulluk karşısında sizin halka verdiğiniz aslında hiçbir şey yok ama en ufak bir hicap da duymadığınızı görüyoruz. Bir an önce Hükûmeti -bir yıla yaklaştı- pandemiye karşı gerçek önlemler almaya davet ediyoruz, gerçek bir desteğin pandemi için halka sunulmasını burada tekrar hatırlatıyoruz. Bunlar müjde değil, bu yapılanlar aslında birer kırıntı, sorumluluklarını bu Hükûmet yerine getirmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bir konudan daha bahsetmek istiyorum: İzmir’de belediyede çalışan emekçiler işten atıldılar. Anayasa Mahkemesi kamuda işçi statüsünde çalışacak işçilere yönelik arşiv taramalarını iptal etmişti fakat bu güvenlik soruşturmasının iptaline rağmen fiilî olarak valilik, Aydın Valiliği ve İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZENERJİ ve İZELMAN’da 17, Aydın Büyükşehir Belediyesinde 30, Aydın Efeler Belediyesinde 25, yine Aydın Germencik Belediyesinde 21 kişi olmak üzere toplam 97 kişiyi Kod 29’la yine damgalayarak ahlak ve iyi niyet kuralları ihlal edildiği gerekçesiyle işten atmıştır. Valilere buradan sesleniyorum, valiler suç işliyorlar. Şu anda yürürlükte olmayan güvenlik soruşturması üzerinden insanları damgalıyorlar ve işiyle, ekmeğiyle oynuyorlar. Buradan, yapılan bu uygulamaya da son verilmesi çağrısını yapıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. 15’inci madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.41

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

16’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesindeki “yer alan” ibarelerinin “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                        Kadim Durmaz                     Orhan Sümer

            Kocaeli                                  Tokat                                   Adana

     Müzeyyen Şevkin               Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu      Çetin Osman Budak

            Adana                                  Manisa                                 Antalya

       Tacettin Bayır

             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer.

Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması, yüksek teknolojinin üretilmesi, nitelikli eğitimin sağlanması, yatırımların yapılması, teknoparkların kurulması, sanayi üretimlerinin teknolojiyle birleştirilerek kalkınmanın artması hepimizin arzusu ve temennisidir ancak konuşulması gereken, çözüm üretmemiz gereken çok daha önemli sorunlarımız var. Ne yazık ki ülkemizde yaşanan durum, teknoloji hamlelerinin atılmasından çok daha geride. Bugün vatandaşlarımızın en büyük sorunu yoksulluk ve işsizlik. “Millet evine götürecek ekmek bulamıyor.” sözleri ne yazık ki doğru.

Değerli milletvekilleri, sizlere bir fotoğraf göstermek istiyorum. Bu fotoğraf, maalesef, Adana’da bir semt pazarında çekildi. Vatandaş evine sebze, meyve götürmek için pazarlarda artıkların arasından iyilerini seçmek zorunda kalıyor artık. Milleti bu hâle kim getirdi, on sekiz yıldır iktidar kimin elinde? Tarımın başkenti Adana’da vatandaş sebzeye, meyveye muhtaç hâle nasıl geldi? Çünkü iktidar politikaları maalesef tarımımızı öldürdü, çiftçiyi tefecilerin eline teslim etti. Çukurova’nın incisi Adana çiftçisi artık tarlasını ekemiyor, süremiyor maalesef; mahsulünü satınca da borcunu ödeyemez durumda. Kredi almak için gittiği banka maalesef tarlasına haciz, traktörüne haciz koyuyor ama aynı banka, yandaş firmaların borçlarını tek kalemde siliyor, yapılandırıyor. Bu düzenin sonunda Adanalı çiftçi nasıl ayakta kalacak?

Değerli arkadaşlar, vatandaşlarımızın ne kadar zor durumda olduğuyla ilgili tekrar Adana’dan bir örnek vermek istiyorum: Sadece Adana’da son üç yılda 2,5 milyon kişinin elektrik faturası ödeyemediği için elektriği kesildi. En temel ihtiyaç olan elektrikten bahsediyoruz maalesef. Faturasını ödeyemediği gibi bir de üzerine açma-kapama parası ödemek zorunda kaldı. Teknoloji bölgeleri kurulması kanununu tartışıyoruz ama iktidar internet altyapısını kuramadığı için milyonlarca öğrenci kardeşimiz uzaktan eğitimden faydalanamıyor.

Değerli arkadaşlar, on sekiz yıllık AKP iktidarları döneminde geldiğimiz nokta: Vatandaş çöpten sebze meyve toplamak zorunda kalıyor, millet elektrik faturasını ödeyemiyor; on sekiz yıl önce hayal olanlar ne yazık ki şimdi gerçeğe dönüyor. Siz hangi teknolojiye yatırım yapıp bölgesel kalkınma sağlayacaksınız? Saray pencerelerinden bakanlar göremiyor ama ülkemizde maalesef büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. Kimileri ekran karşısına çıkıp dalga geçer gibi “Kapanan dükkân falan yok.” diyor. Yüzbinlerce esnaf kepenk kapattı, hizmet sektöründe çalışan milyonlarca vatandaşımız işsiz kaldı. İktidar, bu acı tabloya merhem olacak ne yaptı? 39 lira 40 kuruş destek vererek milleti açlığa mahkûm etti.

Değerli milletvekilleri, bugün devlet bankaları yönetim kurulu kararıyla referans mektuplarıyla geri alınamayacağını bile bile kendi yandaşlarına milyarlarca liralık kredi dağıtıyor. Oysa Türkiye’de 6 milyona yakın vatandaşımızın kredi ve kredi kartı borcu var. İktidar bu konuyla ilgili düzenleme yapılacağına dair bir açıklama yaptı mı? Maalesef... Milletin içine düştüğü borç batağından iktidar hiç mi sorumlu değil?

Değerli milletvekilleri, halktan kopuk her iktidar yıkılmaya mahkûmdur. Maalesef, esnafın, asgari ücretlinin, emeklinin, öğrencinin derdiyle dertlenip çözüm üretmek yerine Kolin’in, Limak’ın, Cengiz’in inşaatının derdiyle dertlenen iktidar, halkın iktidarı maalesef değildir.

Değerli arkadaşlar, konuşmamı tamamlarken, iktidarın on sekiz yıldır maalesef övündüğü konu olan yol yapımıyla ilgili bazı konulardan bahsetmek istiyorum. Herhâlde Sayın Cumhurbaşkanını da yanılttılar, 1 Nisan 2018’de Adana AKP kongresinde söz vermişti: “Adana-Kozan-Mansurlu-Yahyalı yolunu tamamlatacağız.” İktidar on sekiz yılda daha hâlâ başlamadığı gibi öylece duruyor. Ayrıca Adana-Karataş yolu, Adana-Aladağ yolu maalesef yapılmadı. Biz Adanalılar bunu biliyoruz, görüyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde geçen “yer alan” ibarelerinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                       Habip Eksik

          Gaziantep                               İstanbul                                  Iğdır

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı

            Adana                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.

Buyurun Sayın Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten uzun saatlerdir bu teklif üzerinde görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Önemli bir konu. Ülkenin geleceği, toplumun geleceği bu tür alanların gelişmesine bağlı; teknolojinin, bilimin, sanayinin gelişmesine bağlı ama tabii bunları yaparken aslında tek boyutlu düşünmemek lazım. Tıpkı, adaletin olmadığı bir ülkede, demokrasinin olmadığı bir ülkede nasıl ki insanlar durmak istemiyorsa, çalışmak istemiyorsa, bilim gelişmiyorsa, aslında iş güvencesinin de olmadığı bir ülkede, gelecekle ilgili kaygıların olduğu bir ülkede bilimin gelişmesini, teknolojinin gelişmesini beklemek aslında çok da doğru olmuyor.

O açıdan, ben -yani gece de ilerledi- bu saatte değerli milletvekillerimize, Genel Kurula, halklarımıza şunu hatırlatmak istiyorum: 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişimi oldu ve 20 Temmuzda âdeta AKP iktidarı bir siyasi darbe gerçekleştirdi ve kendine muhalif olan binlerce insanı işinden, aşından etti. Elbette ki bunların içinde darbe girişiminde de bulunmuş olanlar olabilir, bu konuyla ilgili elbette ki cezaevinde, suçlu bulunmuş, şu an hüküm giymiş olan kişiler de var, bunların tabii ki işten atılması da gerekiyordu ama maalesef kurunun yanında yaş da yandı. Dünya kadar insanı hukuksuz bir şekilde, bir gecede çıkarılan KHK’lerle AKP iktidarı ihraç etti ve yaklaşık 1-1,5 milyon insanın mağdur edildiğini herkes biliyor, çok ciddi anlamda da kanayan bir yaraya dönüşmüş. OHAL İnceleme Komisyonu kurulmuş, yıllardır insanları oyalıyor, mahkemelere insanlar gidemiyor ve bu insanlar tecrit edilmiş bu ortamda kendilerinin suçsuz olduklarını ispatlayamıyorlar, çok ciddi anlamda da bir sıkıntı yaşıyorlar. Binlerce insan mağdur olduğunu, beraat ettiği hâlde, takipsizlik aldığı hâlde işlerine geri dönemediğini her gün platformlarda, Twitter sayfalarında ifade ediyor.

Şimdi, şunu özellikle belirteyim: Bilim, hukuksuzluğun olduğu bir ortamda gelişmez; bilim, tek adam rejimlerinin olduğu bir ortamda gelişmez, teknoloji gelişmez. Bakın, AKP iktidarı 15 Temmuz girişiminde gerçekten bu darbeye iştirak eden insanları tutuklasaydı, onları işten atsaydı herkes “amenna” derdi ama bunu fırsat bilerek Genel Başkanları, AKP Genel Başkanı kendisi “Bizim için Allah’ın bir lütfu.” dedi ve KHK’yle insanların ihraç edilmesiyle ilgili listelerin çok çok öncesinden hazırlandığını ondan sonra kamuoyu birçok noktada öğrenmiş oldu ve nitekim yıllarca FETÖ’den muzdarip olan, zulme uğrayan KESK grubu da maalesef bu ihraçlardan nasibini aldı. Yani Kamu Emekçileri Sendikası sol bir sendika, sosyalist bir zihniyete sahip ve yıllarca FETÖ bu kişileri kurumlardan uzaklaştırdı, sürgüne yolladı ve ciddi anlamda zulmetti ama AKP iktidarı da o FETÖ’nün yaptığı darbe girişimini gerekçe görerek OHAL ilan etti ve bunun neticesinde de bu OHAL kanunlarıyla, KHK’leriyle hiç alakası olmayan KESK grubunu da ihraç etti. 126 bin insan ihraç edildi, 250 binin üzerinde sözleşmesi iptal edilen insan var. Bunların içinde, tabii ki birçoğu masum, beraat ve takipsizlik almış, FETÖ’yle bir alakası yok ama onların içinde 4.274 kişi de KESK üyesi var; sol, sosyalist, demokrat düşünceye sahip olduğu için. FETÖ’den yıllarca zarar görmüş olan insanlar, sadece bu iktidara muhalif oldukları için, AKP iktidarı tarafından bu süreçte ihraç edildiler ve hâlâ büyük bir kesimi maalesef işlerine geri döndürülmediler. Bakın, bunların içinde doktorlar var, öğretmenler var, belediyelerde çalışan gerçekten çok kalifiye insanlar var ve bu OHAL KHK’leri hâlâ insanları ihraç etmeye devam ediyor. Bakın, geçenlerde, iki ay önce Iğdır Valiliği İl Özel İdaresinde ve Iğdır Belediyesinde 9 kişiyi OHAL KHK’sine dayandırarak -2020’ye kadar uygulamasının süreceği şeklinde düzenlendiği için, uygulanması konusunda izin alındığı için- ihraç etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bunların içinde, Iğdır Belediyesinde mimar olan tek kişiyi ihraç etti, zabıta müdürünü ihraç etti. Yani bu tür hukuksuzlukların olduğu bir ülkede, insanların iş güvencesinin olmadığı, insanların gelecek kaygılarının olduğu bir ülkede beyin kalmaz arkadaşlar, beyin kalmaz sayın milletvekilleri, göç eder, göç ve bilimin gelişmesini beklemek, bilimin, teknolojinin gelişmesini beklemek ancak ve ancak safsata olur. O açıdan, gelin, bu hukuksuzluklara son verin. 2021 yılında, 21’inci yüzyılda, insanların aşlarıyla, işleriyle sınandığı bir durumdan vazgeçin. Yani bu insanlar “Biz mahkemelere gidelim, bizi yargılayın.” diyorlar ama baktığınız zaman, AKP iktidarı diyor ki: “Sen mahkemeye gidemezsin, OHAL İnceleme Komisyonu var.” OHAL İnceleme Komisyonu beş yıla yakındır insanları oyalıyor, hâlâ 13 bin kişiden fazla insan maalesef bu konuda mağdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Devamla) – Sayın Başkanım, sadece selamlamak için…

BAŞKAN – Kısa bir selam verin lütfen.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

O açıdan, derhâl bu insanların bu mağduriyetine son verilmeli yani OHAL İnceleme Komisyonunun ve aynı zamanda Ankara İdare Mahkemesinin önünde bekletilmemeli bu insanlar. Hukukun işlemesi için mahkemelerin önünün açılması lazım ve hukukun işletilmesi lazım. Aksi takdirde, bu ülkede bilim de gelişmez, teknoloji de gelişmez, vallahi de billahi de ekonomi de batar, sizler de zaten kaybettiniz ama ülkeye de kaybettireceksiniz bu şekilde; gelin, vazgeçin.

Ben, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın Pekgözegü…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atanan Melih Bulu’nun yardımcılığını kimsenin kabul etmediğine ve fiilen işe başlamasının önlendiğine, hocalarıyla, öğrencileriyle, emekçileriyle Boğaziçi Üniversitesi’nin demokrasi dersi verdiğine ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kapısına kelepçe vurulan Boğaziçi Üniversitesinde, kayyum rektör Melih Bulu’nun yardımcılığına kimse kabul edilmiyor, daha doğrusu yardımcılığını kimse kabul etmedi. Kayyum rektörün fiilen işe başlaması engellendi. Dışarıdan öğretim üyesi alınması o kadar kolay değil çünkü sırasıyla bölümün, fakültenin ve yönetim kurulunun onayını alması gerekiyor. Şu anda rektör bir türlü akademik kadroya atanamıyor çünkü kendisini kabul eden bölüm ve fakülte yok. Yani yalnızca adı “rektör” olarak oturuyor, kadroya alınmıyor. Boğaziçi Üniversitesinde direniş şu anda devam ediyor. Bölümleriyle, hocalarıyla, öğrencileriyle, emekçileriyle Boğaziçi Üniversitesi demokrasi dersi veriyor. Kayyum rektörün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Arslan…

49.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Tokat ili Almus ilçesinde Alevi köylerinin haritada işaretlendiği iddiasını kabul etmediklerine, bir aile hekiminin kendi cep telefonundan yaptığı işlemin genele şamil edilemeyeceğine, Tokat ilinde Alevi-Sünni kardeşliğini kimsenin bozamayacağına ilişkin açıklaması

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül Tokat’ımızın Almus ilçesinde Alevi köylerimizin haritada işaretlendiği iddiasında bulunmuştur. Bunu kabul etmiyoruz. Aile hekiminin kendi cep telefonundan yaptığı işlem genele şamil edilemez. Kim yaparsa yapsın, nasıl yaparsa yapsın, niçin yaparsa yapsın bu durumu kabul etmiyoruz. Kimse Tokat’ta fitne ateşi yakmasın. CHP İl Başkanı Sayın Çağdaş Kurtgöz’ün sosyal medya hesabında yaptığı açıklama aynen şöyledir: “Almus ilçesindeki harita, doktorun bireysel olarak yaptığı bir iştir. Doktor hakkında gerekli soruşturma başlatılmıştır. Yöre halkımız et ve tırnak gibidir, değerlerimiz ortaktır. Tepki yöre halkı tarafından verilmiştir, birlik gösterilmiştir, birliktelik ispat edilmiştir.” Hadise bundan ibarettir. Tokat’ta Alevi-Sünni kardeşliğini kimse bozamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

50.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 65 yaş üstü milyonlarca vatandaşın aylardır yaşadığı mağduriyetin giderilmesi için Hükûmete seslendiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

65 yaş üstü milyonlarca vatandaşımız benzeri görülmemiş bir uygulamayla aylardır mağdur ediliyor. Saygın gazeteci Uğur Dündar bu vatandaşlarımıza uygulanan yasaklarla ilgili bir çağrıda bulunarak “Ne olur bu insanların haklarına sahip çıkın.” dedi. Bu insanlarımız âdeta ev hapsinde, çocuklarına, torunlarına hasret bir hayat sürüyorlar, bedensel ve ruhsal açıdan çok yıprandılar, hastalandılar. Bakın, Trabzon’dan gelen bir mesajı sizlere okuyorum: “10.00-13.00 saatleri arasında sokağa çıkmamıza izin veriliyor. Otobüs ve dolmuş gibi toplu taşıma araçlarından faydalanmamız yasak. Üstelik, o saatlerde otobüsler bomboş ama biz binemiyoruz. Biz ne yapalım? İhtiyaçlarımızı nasıl giderelim? Zaten 3 kuruş olan emekli maaşımızla taksi mi tutalım? Bir de insan haklarına aykırı bu uygulamayı bizi korumak için yaptıklarını söylüyorlar. Biz kendimizi korumasını bilmiyor muyuz?” Buradan Hükûmete sesleniyorum: Bu haklı sesleri artık duyun ve gereğini yapın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Tokat Milletvekili konuştu. Yaptığı alıntı İl Başkanımızın sosyal medya paylaşımına ait. Tokat’ta tansiyonun çok yükseldiği bir dönemde, sözümüze kıymet verenler, mesele hakkında soruşturma açıldığını, konunun takipçisi olduğumuzu ve gerilimin tırmanmasının Tokat’a bir fayda sağlamayacağının bilincinde, son derece sorumlu bir açıklama yaptı. Bunun alıntılanmasından ve AK PARTİ Grubu tarafından İl Başkanımızın paylaşımının alkışlanmasından da ayrıca memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek isterim.

Teşekkürler.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – 17’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin (o) bendinde geçen “Bakanlıkça belirlenecek diğer programları” ibaresinin çıkarılmasını ve yerine “eğitim teknolojileri” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                        Kemal Peköz       Mahmut Celadet Gaydalı

          Gaziantep                                Adana                                   Bitlis

        Zeynel Özen                  Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                               İstanbul                                Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar, muhaliflerini cezaevlerine doldurmakla meşgul. Bunun tablosunu, sürecini ve mağdurlarını bugün anlatmaya çalışacağım.

Size bir tablo, cezaevi nüfusuyla ilgili. Gördüğünüz gibi, 1970’lerden bu yana, iktidarın başladığı yıla kadar yatay bir seyir ve iktidarın başladığı yıldan itibaren pik yapan, 55 binden 291 bine çıkan cezaevi mahpus sayısı; maalesef, iktidarın anlayışını gösteriyor. İktidar, insanları cezaevine tıkmakla kalmıyor, içeriden çıkarmamaya da çalışıyor. Bakın, insanların denetimli serbestliğini çok kötü gerekçelerle yakıyor. Yargıtay kararlarını geciktiriyor. İnsanlar Yargıtayın kararını bekliyor, cezaevinden çıkamıyor yani cezası onansa çıkabilecek ama Yargıtay çalışmıyor. Denetimli serbestlikler çok basit gerekçelerle iptal ediliyor. Bununla da kalınmıyor, bakın, 1 Ocak 2021’de bir yönetmelik çıkarıldı, bu yönetmelikle insanların infazları da yakılıyor ve anayasal hakları ellerinden alınıyor; olacak bir iş değil. Bana Balıkesir Cezaevinden yazan mahpuslar bildirdi, Rıza Tuğrul ve arkadaşları: “Etkinliğimiz yok, spor yok, atölye yok, kurs yok ve bunları yapamadığımız için de bize ‘İşte, bak, bunları yapamamışsın, o yüzden infazın yandı, altı ay daha bekleyeceksin…’” Maalesef durum bu arkadaşlar. Bitmedi, bakın, şu anda siyasetçiler, gazeteciler, memurlar, işçiler cezaevinde ve eski Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş hakkında AİHM’in bir kararı var; hepimiz iyi biliyoruz 18’inci maddeye göre “Ya, âdeta, beşinci sınıf bir ülkesiniz siz, siyasi rakiplerinizi hasım görerek cezaevlerinde tutmaya çalışıyorsunuz.” dedi AİHM. Bu kadar, yani gerçekten bizim açımızdan bu kadar çok üzücü ifadelerle Türkiye yargısı yerden yeri vuruldu ama Sayın Demirtaş, bir ayı geçti, hâlâ cezaevinde.

Cezaevlerinde açlık grevleri devam ediyor çünkü İmralı’daki tecride karşı barış talebi devam ediyor ve Kürt gençleri mahpus olarak cezaevlerinde. Bakın, bana gelen birçok mektup var ve oradaki çarpıcı gerçekleri biraz size anlatmak isterim. Diyor ki: “Biz devrimci tutsaklar yılardır çıplak aramaya uğruyoruz. Devlet güç gösteriyor, direneceğiz. Yetkililer doğru söylemiyor. Ankara Savcılığı çıplak arama için soruşturma başlatmış, bizim için de başlatsın, tanık da dinlesinler bizi.” Güven Usta, İzmir Kırıklar Cezaevinden. Meydan okuyor mahpuslar.

Bakın, Gebze Cezaevinden Selda Karataş: “Çıplak aramaya direndim, işkence gördüm, darbedildim, sağlık sorunu yaşadım, mektupla size ve diğer yerlere yazdım, engellediler. ‘Biz sana her şeyi yaparız ama sen anlatamazsın.’ diyorlar.”

Yine bir başkası Osmaniye Cezaevinden. “‘Çıplak arama iddiası yalan.’ denildiği için bu kararı size gönderdim.” diyor Ömer Bey. Kararları bize göndermişler, bakın.

“Osmaniye T Tipi Cezaevinde 1.300 kişi çıplak aramaya maruz kaldık. Bu kararların bir nüshasını da Özlem Zengin’e gönderiyorum, bakalım ne diyecek.” diyor Ramazan Nazlıer Osmaniye T Tipi Cezaevinden. “‘Çıplak aramaya inanamıyorum’ diyen Özlem Zengin ne diyecek, kendisine de gönderiyorum; çıtını çıkaramıyor.”

Cahit Özkan diyor ki: “Belge getirin.” Aha size binlerce belge arkadaşlar, görüyorsunuz. Daha bunun binlercesi var benim elimde ve susuyorlar.

Bakın, bir başka önemli belgeyi size sunacağım, Van T Tipi Cezaevinde yaşandı. Mahsun Yüksekbağ isimli bir Kürt mahpus ve arkadaşları Van T Tipi ve Trabzon Beşikdüzü’nde yaşadıklarını anlatıyor: “Çıplak arama konusuyla ilgili ben de sizlerle paylaşmak istedim. Bu hikâyenin özü ülkemizdeki cezaevlerinde kalan, özelde siyasi tutsakların hikâyesidir. Bu hikâye insan olanların ve insanlığı hoyratlığa karşı savunanların hikâyesidir. Beni, birazdan yaşanacaklardan bihaber, küçük bir odaya götürdüler. Tabii şimdiye dek çıplak aramayla karşılaşmamıştım ve birazdan bu karşılaşmanın olacağını hissetmeye başladım. Küçük odada yanımda 3 personel bana ‘Soyun lan!’ dedi…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – “…ve birazdan neler olacağını yaşayan ve bana anlatan arkadaşlarımdan biliyorum, insanlık dışı olan ve onura aykırı olan bu uygulamayı kabul etmiyorum ve soyunmayacağım dedim.”

BAŞKAN – Söz talebiniz mi var?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Evet.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Daha bunun gibi binlerce örnekle çıplak arama gerçeği ortada ama görmek istemeyene biz ne gösterebiliriz.

Bakın, size son olarak bugünün çok çarpıcı, önemli bir belgesini göstermek isterim. İzmir Büyükşehir Belediyesinin ağır hasar alan depremzedelere verdiği bir yardım var. CHP’li arkadaşlar da iyi dinlesin. 10 bin lira yardım yapmış, ayrımcılık yapmadan. Sonra ne olmuş? KHK’li bir şahsa verilmiş yardım, şahıs bankaya gitmiş “Sen alamazsın 10 bin lirayı.” denmiş. “Niye alamam? Evim ağır hasar gördü.” demiş. “Hayır, sen KHK’lisin, sakıncalı kişi listesindesin, alamazsın” denmiş. Bugün kişi beni aradı -Ayşe Dabak Hanımefendi- eşi de ağlayarak aradı “Biz vatandaş değil miyiz? Biz insan değil miyiz? Evimiz yıkıldı, bize bir de bu yapılıyor." dedi. Yani bu kadar vicdansızlık nasıl olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu soykırım belgesine ne diyeceksiniz bilemiyorum ama çok açık bir soykırım belgesidir.

KADİR AYDIN (Giresun) – Soykırımı reddediyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Arkadaşlar, muhatap olmayın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – İnsanlık dışı bir belgedir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle değiştirilen 5746 sayılı Kanun’un 2'nci maddesinin (o) bendinde yer alan “görüş” kelimesinin “değerlendirme” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Sefer Aycan                          Baki Şimşek                           Esin Kara

      Kahramanmaraş                            Mersin                                  Konya

      Saffet Sancaklı                   Tamer Osmanağaoğlu

            Kocaeli                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Sefer Aycan.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 17’nci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi grubumuz adına verdiğimiz önerge nedeniyle söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bilime, bilim adamına, teknolojiye önem veriyoruz ve bu konuda yapılacak düzenlemeleri, ülkemize katkı sağlayacağını umarak destekliyoruz. Bilim ve bilgi üretmek, pahalı bir iştir, çok kaynağa ve bilim adamına ihtiyaç duyar, ekip işidir ve bu ekibi oluşturmak gerekir. Bilgi pahalıdır, bilgiyi satın almak daha pahalıdır. Onun için, kendi bilgimizi, teknolojimizi üretmemiz gerekir. Bu konuda da en büyük görev tabii ki üniversitelere düşmektedir.

Onun dışında, teknolojik üretim yapan firmalar mutlaka AR-GE çalışmalarına önem vermeli, kaynak ayırmalıdır. Belirli sermayeli olan her kuruluşun mutlaka AR-GE merkezi olmalı ve buradan finanse etmelidir ve buna da mecbur edilmeli ve bu gereklilik yerine getirilmelidir.

Onun dışında, organize sanayi bölgelerinde, özellikle ihtisas sanayi bölgelerinde mutlaka AR-GE merkezleri kurulmalı ve buradaki kuruluşlar tarafından finanse edilerek burada AR-GE çalışmaları mutlak yapılmalıdır.

Onun dışında, üniversiteler elbette çok önemli fakat kamu da devlet de bu araştırmalara kaynak oluşturmalı, özel sektörün yapmadığı alanlarda mutlaka enstitüler kurarak araştırma yaptırmalı ve bu çalışmaları desteklemelidir.

Şimdi, üniversitelerimize gelince, üniversitelerimizi vakıf üniversiteleri ve kamu üniversiteleri diye ikiye ayırdığımızda, vakıf üniversitelerinin çok az bir kısmının araştırma geliştirme faaliyetlerine destek verdiğini görüyoruz. Bütün vakıf üniversitelerinin araştırma geliştirme merkezi kurması ve bu çalışmaları finanse etmesi sağlanmalıdır. Kamu üniversitelerinde ise araştırma geliştirme çalışmaları yapılmaktadır ama bu yeterli değildir çünkü kamu üniversitelerinde araştırma yapmak için yeterli bütçe yoktur. Evet, kamu üniversitelerinde araştırma fonları vardır fakat bu araştırma fonları yeterli değildir. Genellikle de tıp fakültelerinin döner sermayelerinden aktarılan paylarla bu fon oluşmaktadır fakat bu fon çok yetersizdir. Buradaki paylarla ciddi araştırmalar yapmak, büyük araştırmalar yapmak yeterli değildir. Onun için mutlaka kamu bütçesinden üniversitelere kaynak aktarılmalı ve kamu üniversitelerinde araştırma merkezleri kurulmalıdır. Bu araştırma merkezlerinde de araştırmacı ekipler olmalıdır. Şimdi, her öğretim üyesi iyi bir araştırmacı olamaz ve rutinin içerisinde boğulmuş öğretim üyesinin araştırmacı olması da beklenemez. Bu nedenle araştırma işi için ayrılmış kişilerin mutlaka bu işe gönül vermiş ve bu işe tamamen zamanını ayıracak kişiler olması lazım. Araştırma ekiplerinin ayrı olması gerekir. Tabii her üniversitede de her araştırmayı yapmak mümkün değildir. Onun için, bazı üniversitelerin bu konuda ihtisaslaşması ve desteklenmesi gerekir. Örneğin, bir üniversite sadece ziraat alanında bu tür çalışmalar yaparken, başkası hayvancılık alanında, diğer bir üniversite mühendislik alanında bu çalışmaları yapabilir. Onun için, her üniversitede de her araştırmanın yapılması için kaynak ayırmak verimlilik açısından doğru değildir. Kaynakların doğru kullanılması açısından, belirli merkezlere ağırlık vermemiz, kaynaklarımızı doğru kullanmamız lazım. Fakat burada oluşacak ekibin mutlaka ayrı bir ekip olması lazım. Öğretim üyelerinin rutin ders anlatmaktan veya rutin uygulamalardan çıkması lazım. Hem rutin dersleri verip hem de araştırma yapmak pek de mümkün değildir. Araştırma bir yaşam tarzıdır, araştırmacılık bir yaşam tarzıdır, onun için araştırmacının tüm mesaisini araştırmaya ayırması ve bu araştırmayı yaparak da ülkemize, bilime katkıda bulunması gerekir; onun için de ortamın uygun olması lazım. Ben de eski bir öğretim üyesiyim, ciddi araştırmalar yapmak için kaynak bulmamız gerekiyordu; kaynak bulmadığınız zaman, bulamadığınız zaman, bir proje olmadığı zaman, bir fondan aktarılan bir para olmadığı zaman çok ciddi araştırmalar yapmanız mümkün değildir. Onun için mutlaka kaynak oluşturmamız lazım ve bu kaynaklarla bilim üretmemiz gerek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

SEFER AYCAN (Devamla) – Evet, bilim üretmemiz lazım, teknoloji üretmemiz lazım, bilgiyi başkalarından satın almak ve bağımlı olmaktansa kendi bilgimizi ve teknolojimizi üretmemiz lazım. Bu nedenle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak her türlü bilimsel çalışmaya ve araştırmaya, AR-GE çalışmalarına, teknoloji çalışmalarına bu zamana kadar destek verdiğimiz gibi bundan sonra da destek vereceğimizi belirtiyoruz. Kanunun Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 17’nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Denetlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (o) bendini değiştiren hükümde geçen “Yüksek Öğretim Kurulundan” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve TÜBİTAK’tan” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                        Kadim Durmaz               Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                  Tokat                                   Adana

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu              Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

            Manisa                                 Antalya                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, arkadaşlarımız aslında iyi bir düşünceyle bugün şu konuyu getirmişler ama TÜBİTAK Sanayi Bakanlığının ilgili kuruluşu olduğundan dolayı, Yükseköğretim Kurulundan alacağı görüş, Sanayi Bakanlığının kendi kurumlarından gelen görüşle birlikte değerlendirme yapacağız. Zaten “Bakanlık” diye geçtiği için, hem Bakanlığın hem de Bakanlığın ilgili kuruluşunun aynı madde içinde olması bir kere etik olarak da doğru değildir. O anlamda, katılmadığımızı ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, desteklenecek programların belirlenmesi hususunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının Yükseköğretim Kuruluyla birlikte TÜBİTAK'tan da görüş alması sağlanmaktadır. 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinde yapılması teklif edilen değişiklik, 229 sıra sayılı bu Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle yapılan değişikliğe paralel bir içeriğe sahiptir. Her iki teklif de desteklenecek programları düzenlemekte ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına yeni program belirleme yetkisi vermektedir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının TÜBİTAK ve YÖK'ten görüş almadan tek başına desteklenecek bilim dallarını belirlemesi bilimsel liyakatle bağdaşmaz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci maddede bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 18’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesine eklenen (14)’üncü fıkrada geçen "Cumhurbaşkanı bu fıkrada yer alan tutar ve oranları birlikte ya da ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, beş katına kadar artırmaya yetkilidir.” cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Kadim Durmaz                        Tahsin Tarhan      Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

             Tokat                                  Kocaeli                                 Manisa

     Müzeyyen Şevkin                  Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

            Adana                                 Antalya                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Maddede Cumhurbaşkanının oran ve tutarları sıfıra indirmeye ya da 5 katına kadar çıkarmaya yetkili kılınması, tutar aralığının idarenin bu denli geniş takdir yetkisine bırakılması; ölçülülük, orantılılık, yasallık, yasama yetkisinin devredilmezliği, hukuk devleti ilkeleri bakımından sorun teşkil etmektedir. Yıllık beyanname üzerinden indirim tutarları 1 milyon TL ve üzerinde olan mükelleflere kazançlarının yüzde 2'sini pasifte geçici bir hesaba aktarma zorunluluğu getiren madde, üst limiti 20 milyon TL olarak koymaktadır ancak bu oran ve tutarları sıfırlamak ya da 5 katına çıkarmak bakımından düşünüldüğünde, Cumhurbaşkanına tanınan alt ve üst sınırların bu kadar geniş tutulması, kanunların belirli ve öngörülebilir, ölçülü olması açısından Anayasa’ya aykırıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu maddede 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Kadim Durmaz                                                      Kocaeli                                 Manisa             Tokat                                       Tacettin Bayır    Çetin Osman Budak                  Müzeyyen Şevkin                                            İzmir                                  Antalya                                 Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Madde, kanundaki mevcut hâliyle korunmalıdır. Yerindelik ve uygunluk denetimi yetkisi şirketlerle paylaşılmamalı, kamuda kalmalıdır. Teklifin 19’uncu maddesi 5746 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde değişiklik yapmaktadır. 4’üncü maddenin (1)’inci fıkrasında yapılan değişikliğe göre, destek ve teşviklerden yararlananların bu kanunda öngörülen şartları taşıdıklarına ilişkin tespitler en geç üç yıl içinde yapılacaktır. Teklifin 5746 Sayılı Kanun’un (8)’inci fıkrasında yaptığı değişiklik ise denetim yetkisinin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından yönetici şirkete geçmesiyle ilgilidir. Fıkranın teklif edilen hâlinde son karar mercisi kurumun Bakanlık olduğu hususu belirtilmekle birlikte, Bakanlığın yetki vermesi durumunda yönetici şirket de yerindelik ve uygunluk denetimi yapabilecektir. Hem tespit süresinin iki yıldan üç yıla çıkarılması hem de Bakanlığın denetim sorumluluğunu yönetici şirketlere devretmesi yanlıştır. İki yıl gibi uzun bir sürenin üç yıla çıkarılması kanunun işleyişi ve uygulama hızını yavaşlatacaktır. Ayrıca kamusal denetim yetkisinin yönetici şirketle paylaşılması kabul edilemez. Önerge, denetim yetkisini devlette bırakmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dursun Müsavat Dervişoğlu              Mehmet Metanet Çulhaoğlu  Orhan Çakırlar

             İzmir                                           Adana                          Edirne

         Ayhan Erel                                 Fahrettin Yokuş

           Aksaray                                         Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

Önerge üzerinde konuşmak isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 19’uncu maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teknolojinin gelişmesi, sanayimiz, hizmet sektörümüz ve tarım sektörümüz için son derece önem teşkil etmektedir. Her geçen gün artan gıda fiyatlarıyla birlikte gıdaya ulaşım zorlaşmaktadır. Sağlıklı ve güvenilir gıda kaynaklarımız kısıtlıyken, tarımda dışa bağımlılığımız devam ederken tarımın teknolojideki yerini konuşmak istiyorum sizlerle. Vatandaşlarımız, çiftçilerimiz ve tarım sektörümüz can çekişirken tarımı teknolojiyle neden buluşturmuyoruz? Çiftçilerimizin işlerini kolaylaştırmak için üniversitelerde neden gerekli AR-GE çalışmaları yapılamıyor? Ülkemizde binlerce ziraat ve gıda mühendisimiz işsiz, Tarım Bakanlığı neden AR-GE çalışmalarında işsiz gıda ve ziraat mühendislerimizi değerlendirmiyor? Tarım teknolojilerini geliştiren kaç tane firma mevcut? Tarım sektörüne kaliteli bir hizmet ürünü sağlandı mı bugüne kadar? Teknoparklar, tarım sektörümüz ve çiftçimiz için ne yapıyorlar?

Tarımla ilgili Tarım Bakanı Sayın Pakdemirli fikri kendisine ait olan 2 tane proje düşünmüş. Bunlardan biri ineklere dijital küpe projesi. Bu projeye göre ineklere takılacak küpeyle ineklerin konumu, doğumu, hastalıkları ve takibi yapılacaktır.

Yine, projeye göre inekler bu küpeyle veterinere SMS yollayacak. Bakan Bey’in ifadesine göre bu inekler “Merhaba, benim adım şu, ben buradayım, hayattayım, vücut ısım çok iyi, hasta değilim, kızgınlık dönemindeyim.” diyerek veterinere SMS atacak inekler. Veteriner de hemen ineğin bu çağrısına koşarak döllenmesini yapacaktı. Dünyada bile olmayan bir sistem düşünmüş Sayın Bakan. Soruyoruz: Bu proje ne oldu? İnek sayısı arttı mı? İthal etten kurtulduk mu? Süt ve süt ürünlerinde artış sağladık mı? Vatandaş sağlıklı et ve süt ürünlerine ulaşabildi mi? Ne oldu bizim ineklerin küpesi? Bu aslında bir hayaldi, gerçekmiş gibi besiciler aldatıldı.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan bununla da kalmadı, yine Bakan Bey’in dâhiyane bir projesi daha vardı. Türkiye'nin ilk yerli ve millî elektrikli traktörü. Hatırlarsanız belediye seçimlerinden önce Tarım Bakanımız tarım arazisine ayaklarına galoş takarak girmişti ve elektrikli traktörü Sayın Cumhurbaşkanımıza tanıtmıştı. 20 liralık elektrikle kırk beş dakikada şarj olacak, yedi saat toprak işleyecekti elektrikli traktör. Bu sayede de çiftçilerin mazot parası derdinin son bulacağı ifade edilmişti. İnovatif girişimci Alphan Manas, projeyi yapan Önder Yol’la yaptığı görüşmesinde elektrikli traktörde kullanılacak pilin 240 kilovata kadar çıktığını, sadece pil maliyetinin 50 bin dolar olduğunu ve devlet desteğinin şart olduğunu ifade etmiştir. 2019 yılında elektrikli traktörümüz seri üretime hazır olacaktı ama gelin görün ki iki buçuk yıldır elektrikli traktörden hâlâ bir ses yok. Bakan Bey yine hayal pazarladı. Hayaller elektrikli traktör, gerçekler hacizli traktör oldu memleketimin dertli çiftçisine.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet, çiftçilere yıllardır gayrisafi millî hasıladan yüzde 1 oranında hakkı olan destekleri vermedi, girdi maliyetlerini düşürmedi. Her geçen, yıl tarımdaki nüfus azaldı, ekim alanları daraldı.  Çiftçiye elektrikli traktör üreteceği sözü verip, çiftçinin elindeki mazotlu traktörü haczedip ekmek teknesi olan bağını bahçesini elinden aldı. Konya Ovası kadar olan Hollanda’nın tarımsal ihracatı 2020 yılında 116 milyar doları aşarak rekor kırarken, Türkiye ise 2020 yılı ilk on bir ayında 16,9 milyar dolar tarım ve gıda ürünü ihraç edebildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Tarım Bakanı bu rakamlarla övünüyor, 12 milyar dolarlık ithalatı pas geçiyor. Hükûmetimiz sayesinde Türk tarımının ocağına -çok şükür- incir ağacı dikilmek üzere. Bir zamanlar tarım cenneti olan ülkemiz kendi kendine yeterken, şimdi tarımda ithalat cenneti olduk. 2021 yılı Türkiyesinde çiftçinin mazotlu traktörleri haczedildi, binlerce çiftçinin tarlaları, bağları, bahçeleri Ziraat Bankasınca satışa çıkarıldı.

Bir kez daha çiftçilerimiz, köylülerimiz adına soruyorum: Sahi, ne oldu yerli ve millî elektrikli traktörümüz? Çiftçilerimiz hasretle elektrikli traktörü bekliyor. Yalan rüzgârları, maalesef, hız kesmeden sürdürülüyor. İktidarımızın yerli ve millî arabası, uçağından sonra traktörümüzün de yerinde yeller esiyor ama Hükûmet çok başarılı bir iş yapıyor; çiftçinin tarlasına, bağına, bahçesine el koyuyor. Büyük Atatürk bu konuda diyor ki: “Biz İstiklal Savaşı’nı Halil Ağa’nın öküzünü icra yoluyla satalım diye yapmadık. Köylünün çift sürdüğü öküzü elinden alınamaz.”

Efendim, iyi akşamlar diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Ayhan Erel                   Fahrettin Yokuş

                  Adana                            Aksaray                                 Konya

            Orhan Çakırlar          Dursun Müsavat Dervişoğlu

                 Edirne                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşma talep eden, Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi partim İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.

Aksaray’da otuz yıldır çaycılık yapan, 4 metrekare dükkânında sabah namazından yatsı namazına kadar yaya olarak çay dağıtan Nimetullah kardeşim mesaj göndermiş, diyor ki: “Ben otuz yıldır devlete prim ödüyorum. Prim gün sayısını tamamladım ama yaşı doldurmadığım için maalesef emekli olamıyorum. Günümüzde 1.250 lira BAĞKUR parası ödemek zorundayım. Artık ayaklarım tutmaz oldu, çalışamıyorum. Otuz yıldır ben devletime prim ödedim, ben devletimden yaşım doluncaya kadar emekli maaşı talep etmiyorum ama otuz yıldır ödediğim prim karşılığında en azından devletim devlet hastanelerinde, devletin sağlık kuruluşlarında benim tedavimi bedava yapsın.” Haklı ve makul bir talep. İktidar veya birinci parti milletvekillerine hemşehrimin mesajını iletmek durumundayım.

Yine, Aksaray’ın Eskil Akgöl yaylasından bir hemşehrim diyor ki: “Geçen hafta yem 115 liraydı, bir hafta sonra 122 lira oldu. Yine üre gübre 3.050 liraya, DAP gübre 3.550 liraya çıktı. Dolar 8.500 lirayken gübre 2.400 liraydı, dolar 7.400’e düştü ama gübre 3.050 lira oldu. Bu, anlaşılır gibi değil. Artık, biz, Tarım Kredi borcundan dolayı icralık olmaktan, bayi bayi gezip ucuz gübre aramaktan, deposunda soğanını, patatesini çürütmekten, yem fiyatlarından dolayı hayvanlarımızı kesmek zorunda kalmaktan, sütümüzün, etimizin para etmemesinden, elektrik ve mazot fiyatlarından canımızdan bezdik, artık tarlayı ekmeyeceğiz. Bugün, dışarıdan alınan buğday 2.400 liraya çıktı. Bu gidişle Allah muhafaza memleketimizi kıtlık bekliyor, ekmek bulamayacak duruma geleceğiz.” Bu köylümüzün, bu çiftçimizin feryadına lütfen kulak veriniz.

Yine Aksaray’dan hemşehrim, emekli hemşehrim Faruk Kutlu emekli maaşı bordrosunu göndermiş. Asgari ücretin 2.825 lira olduğu günümüzde, bordroya baktığımızda 1.300 küsur lira ama ek ödemelerle beraber 1.500 lirayı buluyor. 1.500 liraya baktığımızda, vatandaşımızın günlük geliri 50 lira. Bu 50 liranın 20 lirasını kiraya düştüğünüzde, geriye kalan 30 lira. 2 kişi olduğunu varsayalım, torun torba, çoluk çocuk çekip gitmişler; 2 kişi var, kişi başı 15 lira. Bu 15 liranın da 5 lirasını -yani çok zor ama- elektriğe, suya, ısınmaya ayıralım; geriye kaldı 10 lira. Empati yapalım, günde 10 lirayla bu vatandaş ne alabilir? Üstüne elbise alabilir mi? Ayağına, bırakın ayakkabıyı, çorap alabilir mi? Canının istediği bir meyveyi pazardan alabilir mi? Hani bir vatandaş “Artık bu canımı taşımaktan bıktım, çocuklarıma 1 kilo muz dahi alamıyorum, bu can bana artık fazla geliyor.” diyor ya… Lütfen arkadaşlar, günümüzde 1.500 lira emekli maaşıyla bir vatandaş nasıl geçinsin? Bir vicdan muhasebesi yapalım, elimizi vicdanımıza koyalım. Buna “1.500 lirayla geçinmek” mi diyelim “ölüme, açlığa mahkûm edilmiş” mi diyelim? Bu vatandaşlarımızın derdine çare olmaya çalışalım.

Görüşmekte olduğumuz teklifin 20’nci maddesiyle, daha önce kabul edilen AR-GE teşvik süresinin 2023 yılından 2028 yılına kadar uzatılması amaçlanmıştır. Gayet güzeldir ama ben bir tarım ve hayvancılık memleketi olan Aksaray’dan sesleniyorum, AR-GE’lere bu kadar önem verdiğimiz hâlde 1 kamyon patates karşılığında hâlâ 1 cep telefonu alabiliyorsak ve 1 cep telefonu üretemiyorsak bu AR-GE’lerin ne işe yaradığını vatandaşlarımın adına sormak istiyorum.

Gecenin bu saatinde hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinde geçen "yer alan” ibaresinin "bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                       Semra Güzel

          Gaziantep                               İstanbul                            Diyarbakır

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı

            Adana                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 20’nci maddesi üzerine söz aldım ama çok daha yakıcı ve artık bir gün dahi ertelemenin bu suça ortak olmak olacağı kadın cinayetlerini ve kadın mücadelesine saldırıları konuşacağım.

Günlerdir yüzlerce sanatçı, aktivist, kadın örgütü, EŞİK Platformu’nun çağrısıyla sosyal medyada bu Meclisi göreve çağırıyor ve neredeyse her gün 3 kadının katledildiği bu dönemde Meclisin acil önlemler alması gerektiğini ifade ediyor. Uzun zamandır kadın cinayetlerinin her gün arttığını, uygulanan politikaların yetersiz olduğunu Mecliste dile getiriyoruz fakat iktidar bu çağrıya sessiz.

Değerli milletvekilleri, kadınların canından bahsediyoruz, erkeklerin kıskançlık uğruna, boşanmak istedikleri için öldürdükleri kadınlardan. Sokağa çıktı diye, eve geç geldi diye, sofrayı geç kurdu diye öldürülen kadınlardan bahsediyoruz. Sadece 2020 yılı içerisinde erkekler tarafından katledilen 284 kadından ve şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden 255 kadından bahsediyoruz. Neden her gün vahşice, akıl almaz yöntemlerle kadınların öldürüldüğünü düşündünüz mü? Kadınları bir odaya kilitleyip saatlerce işkence uygulama hakkını kendinde gören erkekleri düşündünüz mü? Neden Pınar Gültekin cinayetinde de olduğu gibi öldürmekle kalmayıp parçalara bölerek yakmak istediklerini düşündünüz mü? Çünkü verilmeyen cezalar, uygulanmayan sözleşmeler, her gün televizyonlarda kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran diziler, filmler ve siyasetçi söylemleri var. Salı günü Meclis bu cins kırımına karşı özel gündemle toplansın çağrısı yaptık ancak AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Göz göre göre bir cins kırımı yaşanmakta. Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı, güya bu şiddeti önlemekle görevli Bakanlık, ne kadın örgütlerini ne kadın aktivistlerini dinliyor ne de kadın cinayetlerini kendi gündemine doğru düzgün alıyor. Güya şiddeti önlemek için Diyarbakır’da, Van’da kayyumlar tarafından açılan “evlilik okulları” adını verdiği, “Kadınlar nasıl terbiye edilir -biz kadınların kabul etmediği- toplumsal cinsiyet rolleri nelerdir ve nasıl uygulanır?” çalışmalarının yapıldığı okulları açıyor.

Biz buradan Bakana hatırlatalım: Sayın Bakan, geçen sene öldürülen kadınların yüzde 48’i kendi evlerinde ve en yakınları olan erkekler tarafından öldürüldü. Bu mesele sadece ilgili Bakanlığın inisiyatifine bırakılacak bir mesele değil, hepimizin meselesidir. O yüzden, Meclis, bir an önce bu konuya eğilmelidir.

Değerli milletvekilleri, kadın mücadelesindeki en önemli noktalardan biri de bu mücadeleyi veren kurumlar, kadınların desteklenmesi ve topluma örnek olacak bir şekilde yaklaşmalıdır fakat “Kadına yönelik şiddet nasıl önlenir?” noktasında bir zikri olmayan Hükûmet, yıllardır bu konuda mücadele etmiş kadınlara verilen gözaltı ve tutuklama kararlarıyla erkeklere cesaret veriyor. TJA yani Özgür Kadın Hareketinin dönem sözcüsü sevgili Ayşe Gökkan’ın tutuklanması da bu yaklaşımın bir örneğidir. Sevgili Ayşe 2009 yerel seçimlerinde yüzde 83 oyla Nusaybin’de belediye başkanı seçildi ve kendi yönetimi boyunca ilçede tek bir kadın cinayeti yaşanmadı fakat Hükûmetin yirmi yıllık süresi boyuncu en az 7.600 kadın öldürüldü. Ayşe Gökkan, Dünya Kadın Yürüyüşünden tutalım da hem Türkiye’nin hem de dünyanın birçok yerinde kadına yönelik şiddeti önlemek için ömrünü mücadeleye adamış bir aktivisttir. 83 kez gözaltına alınmış, 215 kez dava açılmış ve en az 600 sefer mahkemelere gitmiştir. Buna rağmen kadın mücadelesinden vazgeçmemiş, burada, kendi topraklarında mücadeleye devam etmiştir. Mücadelesinde saldırıyı şöyle ifade ediyor sevgili Ayşe: “Tacizcilerin ve dilimin düşmanlarının korkusu aynıdır.” Ayşe Gökkan ve TJA aktivisti Zeynep Ölbeci’nin tutuklanması şiddetle mücadele eden kadınlara bu Hükûmetin yaklaşımını bir kez daha göstermektedir. Keza bu yargı kararları hukuki değil, siyasi kararlardır. Hukuki bir karar olmadığını Leyla Güven’in iddianamesinde de gördük. Leyla Güven konuşmalarında ana soylu topluma atıfta bulunduğu için bunun toplumsal bir nefret oluşturduğu suçlamasıyla yargılanıyor şu an. Ana soylu topluma atıf yapmak da bu süreçte, sizin yargınızda suç sayılıyor. Bugün binlerce kadın, kadın mücadelesi verdiği için cezaevlerinde. Dışarıda var olan bu hukuksuzluklar cezaevinde katmerleşerek devam ediyor ve tutsaklar bu hukuksuzluğa karşı, tecridin son bulması için tecrit politikalarına karşı altmış üç gündür açlık grevindeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

SEMRA GÜZEL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, kadına yönelik şiddetin olağanlaşmasına izin vermeyelim, her gün üç kadının katledilmesine izin vermeyelim. Bu bir suçtur. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için -sözleşmenin 70’inci maddesi olan- denetleme görevi bu Meclisin sorumluluğundadır ve bu sorumluluğunu yerine getirmek zorundadır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci maddede bir önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 21’inci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 40’ıncı maddesinin 2’nci fıkrasındaki “çıkarılacak” ibaresinin “yayımlanacak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak             Süleyman Bülbül

             Tokat                                  Antalya                                 Aydın

 Özkan Yalım                                Tacettin Bayır

             Uşak                                    İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde konuşmak isteyen Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin amacı genel olarak yatırımları etkili ve hızlı hâle getirmek ve yatırım ortamını iyileştirmek ancak ülkemiz ekonomik bir buhran içinde, salgınla birlikte işsizlikle, açlıkla mücadele edilemez boyutlara ulaştı. Ekonomide ithalata bağımlı duruma geldik. 21 milyon icra takibi var, 12,8 milyon işsiz var, genç işsizlik oranı 26,4’e çıktı ve çiftçi, esnaf zor durumda, emekli açlık sınırında ve Türkiye’de yaşayanlar zor şartlarda yaşıyor. Dış yatırımlarsa, AKP iktidarının yarattığı adaletsiz ve bağımlı yargıyla, ülkeyi yönetememe hâliyle ülkemizden ne yazık ki kaçıyor. Örnek mi? Manisa’dan kaçan Volkswagen gibi. Son on iki aylık ihracat oranı yüzde 7,7 geriledi, ithalatsa yüzde 2,3, dış ticaret açığıysa yüzde 99 arttı. Merkez Bankası rezervleri eksiye geçti, 48 milyar dolara indi. 128 milyar dolarıysa Merkez Bankasında dövizi tutabilmek amacıyla harcadık. Teknolojik sınırlandırmayla yüksek teknolojili ürünler yüzde 3,3 oranında iç ve dış pazarlara ihraç edildi, son beş yılda yabancı sermayenin doğrudan yatırımları ne yazık ki yüzde 54 geriledi. Bu rakamların sorumlusu kim? Bu rakamların sorumlusu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen tek adam yönetimi. (CHP sıralarından alkışlar)

Keyfîlik, hukuka güvensizlik, siyasi belirsizlik. Yatırımcı bağımsız kurumlar görmek ister, saraya bağlı bir ekonomiye, saraya bağlı bir hukuka neden güvenecek? Yatırımcı niye gelsin? Yatırımcı yatırımını yaparken hukukun ve Kamu İhale Kanunu’nun, hukuki istikrarın ve siyasi istikrarın olmasını ister, ekonomik istikrarın olmasını ister.

Değerli milletvekilleri, teknoloji geliştirme bölgeleri ve teknoparklar, değeri yüksek üretimin, nitelikli eğitim ve uzun vadeli yatırımın merkezidir. Ülkemizin sanayisine ve ihracatına katkının en yoğun olmasını beklediğimiz alanlardır. Bu alanda üniversitelere büyük görev düşmektedir. Üniversite-sanayi iş birliğini kurmamız gerekir. Bunun için de yapılması gereken bu zihniyetin, tek adam zihniyetinin değiştirilmesidir.

Bakınız arkadaşlar, üniversiteler bir ekosistem barındırır. Bu ekosistemi siz liyakatsiz ve partili kayyum rektörlerle, dekan atamalarıyla, eleştirel düşünceyi cezalandırmakla, tezine bir tane dahi atıf olmayan sözde akademisyenlerle, üniversite kapılarına vurulan kelepçelerle ne yazık ki bozdunuz. 196 rektör arasında uluslararası yayını olmayan rektör sayısı 68’dir arkadaşlar. Yayınlarına hiç uluslararası atıf bulunmayan rektör sayısı ise 71. Düşünebiliyor musunuz, 2011’de dünyada 200 üniversite arasında Türkiye’den 2 üniversite vardı. Şu anda ilk 200’de ne yazık ki üniversitemiz yok ama ne var? Partili ve kayyum rektörler var arkadaşlar. Kısacası ne oldu? Akademik özgürlük ve bilimsel özgür üniversite bir kenara itildi. Dünya üniversiteler sıralamasına göre ilk 1.000 üniversitede Türkiye’den sadece 10 üniversite var. Onlar neler biliyor musunuz arkadaşlar? Partili Devlet Başkanı, Sayın Cumhurbaşkanının çıkıp da “Yerli ve millî değil.” dediği Boğaziçi Üniversitesi var. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanı, Partili Devlet Başkanının çıkıp da “Solcu, ateist ve terörist.” dediği ODTÜ var. Diğerleri nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Sadece 10 üniversite uluslararası alanda rekabet edebilir durumda. Bunun nedeni ne? Bunun nedeni şu: Bu hâle kim getirdi? Zehir gibi öğrenciler bu memleketi niçin terk etti? Beyin göçü nasıl oldu? Arkadaşlar, 2016 yılında Türkiye’den göç eden insan sayısı, yurttaş sayısı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısı 69.326 iken Türkiye’den yurt dışına göç edenlerin sayısı 2019’da 330.289 oldu. Doktora yapanların yüzde 70’i, yüksek lisans yapanların yüzde 68’i, 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 55’i gelecek kaygısıyla yurt dışında yaşamak istiyor.

Bakınız arkadaşlar, size ben şunu göstereceğim, soru şu: “İmkânınız olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamak ister misiniz?” Türkiye genelinde “Evet” diyenlerin oranı yüzde 62,5; “Hayır, gitmem.” diyenlerin oranı ise AKP seçmeninin yani gençlerinin oranı yüzde 37,5.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, soru şu, yeniden söylüyorum: “İmkânınız olsa yurt dışına yerleşip orada yaşamak ister miydiniz?” diye soru sorulmuş, Türkiye genelinde “Evet, gitmek isterim.” diyenlerin oranı yüzde 62,5, “Hayır, gitmem.” diyenlerin oranı ise yüzde 37,5. AKP’ye oy veren gençlerin oranıysa, gitmek isteyenlerin oranı yüzde 47,3. Diğer partilerin oranı yüzde 66,7. On sekiz yıldan beri bu memleketi yönetiyorsunuz. Size oy veren AKP gençleri “Gideceğiz.” diyor. Böyle yönetim olabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Böyle yönetim olmaz ama gençlerimizi Avrupa’ya CHP iktidarında göndermeyeceğiz, AKP’yi ilk sandıkta iktidardan göndereceğiz.

Teşekkür ederiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci maddede 1 önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 22’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 373’üncü maddesine eklenen 3’üncü fıkradaki "müdürlüklerince” ibaresinin "müdürlükleri tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu            Kadim Durmaz

            Kocaeli                                 Manisa                                  Tokat

     Müzeyyen Şevkin                  Çetin Osman Budak                  Özkan Yalım

            Adana                                 Antalya                                  Uşak

                                                 Tacettin Bayır

                                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce heyeti selamlıyorum, tüm vatandaşlarımıza da saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde söz almış bulunuyorum. Maddeye sadece bir fıkra eklendiğinden dolayı maddeyle alakalı çok fazla yoruma ihtiyaç yok ancak önemli olan, şu anda esas gündemimiz olan vatandaşlarımızın, esnafımızın sıkıntılarıyla alakalı muhakkak dile getirmek zorundayım.

İlk önce, ben, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş, aynı zamanda Komisyon Başkanımız Sayın Elitaş’a buradan özellikle bunu belirtmek istiyorum. Kapalı olan restoranlarımız, lokantalarımız, kafeler, kahvehaneler, halı sahalar, kantinler, okul servisleri, düğün salonları, dönerciler yani buna benzer kapalı olan bütün sektörler, bakın, SOS veriyorlar. Tekrar söylüyorum: Bütün bu sektörler, kapalı olan sektörler SOS veriyorlar. Buradan bu bağırtıyı özellikle belirtiyorum çünkü bu vatandaşlarımız artık mekânlarının, iş yerlerinin önünde kardan mezarlık yaptılar, gerçekten büyük bir iç acısı. İç acısı çünkü elektrik paralarını ödeyemiyorlar, dükkânlarının kiralarını ödeyemiyorlar. Siz ancak belirli kriterler koyup belki bu kriterler karşısında sadece 700 TL, 500 TL veya yeni çıkan, restoranlara verdiğiniz rakama göre en fazla alabilecek oldukları rakam 1.200 TL. Değerli arkadaşlar, 1.200 TL’yle Ankara’daki, İzmir’deki, İstanbul’daki, Uşak’taki veya büyükşehirlerdeki vatandaş nasıl kirasını ödeyecek? Neyi ödeyecek 1.200 TL’yle, bir düşünün, imkânsız. Artı, bu şekilde de verilmiyor, belirli kriterlere uyması gerekiyor. Esnaf geçmişte çekmiş olduğu krediyi veya kredi kartı borcunu ödeyemediğinden dolayı eğer kara listedeyse zaten onu siz yok sayıyorsunuz ama diğer Avrupa ülkelerinde, kapatılmış olan herhangi bir sektörde hangi esnaf olursa olsun çalıştırdığı işçi sayısına göre gerekli desteği alıyor. Bakın “destek” derken hibe alıyor, kredi, vesaire değil, faizli veya faizsiz değil, sadece hibe alıyor ama siz nerede… Adam otuz yıl BAĞ-KUR ödüyor, sosyal sigortalar primini ödüyor, otuz yıl devlete prim öderken, vergi öderken siz üç ay vatandaşa, esnafa bakamıyorsunuz; ben yazıklar olsun diyorum, başka da diyecek bir şey bulamıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Gerçekten, bununla birlikte, bugün Kırıkkale’deydik, vatandaşlarımızla bir aradaydık, vatandaşlarımız -biraz önce dediğim gibi- SOS veriyorlar. Özellikle, bu kapalı olan sektörlerdeki girişlerde -biliyorsunuz, HES kodu var- artık, bir vatandaşın herhangi bir sıkıntısı var mı yok mu, sağlık sıkıntısı, coronavirüsle teması vesaire var mı yok mu HES kodundan bilebiliyoruz; onun için, önlemlerimizi alalım, kapalı olan bütün bu iş yerlerini bir an önce açalım. Ya hibe verin ya açalım; bunun başka yolu yok, çaresi yok.

Bunun yanında, neden aşıyı zamanında getirip de şu açılış sürecini öne getirmiyorsunuz? Geçen çarşamba günü Sayın Sağlık Bakanıyla görüştüm. Benim şahsıma, yüzüme geçtiğimiz pazar günü 10 milyon aşının daha geleceğini söyledi. Bakın, yüz yüzeydik, yüz yüze, benim yüzüme söyledi Sayın Sağlık Bakanı, “10 milyon gelecek.” dedi. Peki, ne kadar aşı geldi? 6,5 milyon geldi. Yine 3,5 milyon fire verdi. Ya, yaptığınız anlaşmayı düzgün yapın da 83 milyonun geleceğiyle oynamayın, 83 milyonun dükkânını kapattırmayın, batırmayın vatandaşı. Yani gerçekten burada, bu yüce Mecliste vatandaşın hakkını savunurken dilimizde tüy bitti ama siz bir türlü anlamıyorsunuz.

Bunun yanında, bakın, özellikle kantinciler, okul servisleri… Özellikle okul servisleri kontağını çevirmedi, on aydır kontağını çevirmedi. Bütçe konuşmasında da söyledim; gelin, okul servislerinin bu yıl motorlu taşıtlar vergisini yani MTV’sini almayalım; sigortasını durduralım, donduralım, sigorta almayalım; bunun yanında TÜV’ünü… Kullanmadığı aracı TÜV’e gönderiyorsunuz. Aracını kullanmadı ki aracı yıpranmadı ki. Niye TÜV’den geçiriyorsunuz, niye ona ekstra 500 TL daha ödettirmeye kalkıyorsunuz? Ama yok, dinleyen yok, vatandaşının yanında duran yok. Böyle bir hükûmet sistemi olmaz. Tabii, tek adam tarafından yönetilince, Meclisi de dinlemeyince bütün bunların hepsi başımıza geliyor. Onun için, buradan vatandaşın, esnafın sesi olmaya devam edeceğiz ama sizler bir türlü görmüyorsunuz, gerçekten üzüntüyle takip ediyoruz. Ama göreceksiniz, ilk seçimlerde… Bakın, size hodri meydan diyoruz. Gelin, Kasım ayında, 2021’de seçime gidelim. Seçime gidelim de görelim Sayın Muş, gelsenize. Buyurun, gelin, açıklayın buradan. “Kasım ayında erken seçime varız.” desenize. Gelin, niye gelmiyorsunuz? Gelsenize. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sabırlı ol, sabırlı! 2023’e hazırlan!

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bugün esnaf çağırıyor “erken seçim” diye çünkü yönetemiyorsunuz, esnafın sesini duymuyorsunuz ama yok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle şey olmaz ya, seçime davet ediyor bizi ya!

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Seçimden korkmayın, sandıkla geldiniz sandıkla gideceksiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eyvallah!

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bugün 83 milyonun en az yüzde 50’si hizmet sektöründen geçiniyor ancak hizmet sektörünü siz yok ettiniz, 39 TL’ye talim ettirmeye çalışıyorsunuz. 39 TL neye yetecek; kirasını mı ödeyecek, doğal gazını mı ödeyecek? Bugün doğal gaza yüzde 25 zam geldi, aynı şekilde elektriğe ama nerede, bakan yok, bakmıyorsunuz. Vatandaşı elinizle ittirdiniz, bunun yanında gelen misafirlerimize 40 milyar dolar para harcadınız, 300 milyar TL yani; 300 milyar TL’nin 30 milyar TL’sini, bizim kendi öz evladımıza, vatandaşımıza, esnafımıza hak vermiyorsunuz, onları görmezlikten geliyorsunuz. Ben takdiri hem Meclisimize hem de bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza bırakıyorum. Bir an önce sandık diyoruz. Gelin, Kasım 2021’de, pandeminin hemen akabinde seçime gidelim diyorum.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Özkan, o zamana kadar adayınızı belirleyemezsiniz ya, adayınızı belirleyemezsiniz!

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Gelin buyurun, gelin buyurun. Biz günü geldiğinde adayımızı da size söyleyeceğiz, merak etmeyin, hiç merak etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

Bizim adayımız da var, her zaman da hazırız diyorum.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Adayınızı bulamazsınız o zamana kadar!

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Yüce heyeti selamlıyorum.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü maddede 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 23’üncü maddesiyle değiştirilen 6750 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasının birinci cümlesindeki “tamamı” ibaresinin “tümü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Kadim Durmaz                        Alpay Antmen                    Tahsin Tarhan

             Tokat                                  Mersin                                 Kocaeli

    Çetin Osman Budak                  Müzeyyen Şevkin    Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

           Antalya                                 Adana                                  Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.

Buyurun Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz torba yasanın 23’üncü maddesi Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nun 5’inci maddesinde değişiklik yapmaktadır. Aslında ülkede ticari hayat bırakmadınız, esnaf bırakmadınız, çiftçi, sanayici, tekmil tacir kan ağlıyor, iflasın eşiğinde ama yine de biz bakalım nedir bu ticari işlemlerde taşınır mal rehni. Bu kanunla bir ticari işletme veya esnaf işletmesinin tümü yanında bir kısım unsurları üzerine veya belirli mal veya haklar üzerine teslimsiz rehin kurulması amaçlanmıştır. Yani kanunun amacı esnaf işletmelerinin ve ticari işletmelerin teslim koşulu olmadan taşınır mal ve belirli haklar üzerinde rehin tesis ederek finansman ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Değişiklikle getirilen husus, işletmelerin tamamı üzerinde rehin kurulmasının yanında, işletmenin belirli bir taşınır varlık grubunun da rehin edilmesi amaçlanmaktadır. Tamam, güzel, yararlı olacak mı bu düzenleme, bunu zaman içinde göreceğiz ama normal şartlarda durum böyle iken, değerli milletvekilleri, ülkemizin bugünkü ekonomik durumunda esnaf, tacir kan ağlıyor; işletmesine kredi değil, hibe lazım, hibe. Yani biz burada işletmelere yine finansman imkânlarını görüşüyoruz ama onlara bir hibe vermiyoruz.

Bakın, icra dosya sayısı 27 milyonu aştı. Borcu olmayan vatandaş kalmadı. Sayın Cumhurbaşkanı “Kapanan esnaf yok.” dedi. Kapananı bırakın, kendini yakan esnaf var, tırda kendini asan var. Eskiden krizlerde insanlar dükkânını kapatıyordu, şimdi ise borçlarından dolayı kendilerini asıyorlar. Son on beş yılda kapanan iş yeri sayısı yaklaşık 2 milyondur.

Bakın, daha bugün ortaya çıktı. Ziraat Bankasından tarım destek kredisi alan çiftçilerin tarlaları ödeyemedikleri borçları nedeniyle banka tarafından ihaleyle satışa çıkarıldı. Bankanın sitesinde ihaleye çıkarılan tarlaların sayısı binleri aştı. Allah aşkına, bu pandemi sürecinde yapılacak iş mi bu? Allah aşkına, biraz vicdan!

Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün yaptığı bir konuşmada “Z kuşağı bilmez, anlatmamız lazım.” dedi. Çok güzel, haydi anlatalım: AKP’nin on sekiz yılda bu ülkede yarattığı tahribatı anlatmaya günler aylar yetmez ama bazılarını ben genç kardeşlerimle paylaşmak istiyorum. Gençlerin yüzde 76’sı iyi bir gelecek için yurt dışında yaşamak istiyor, yüzde 77’si torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor. Ben bütün genç kardeşlerime seslenmek istiyorum: Genç kardeşlerim, AKP iktidarı var ya, bunlar var ya, bu ülkede ne var ne yok sattılar; senin işe gireceğin fabrikayı Katar’a, kamp yapacağın ormanı Kanada’ya, içeceğin suyu İngiltere’ye, yüzeceğin denizi Arabistan’a sattılar güzel kardeşim. (CHP sıralarından alkışlar) Yetmedi, 65 milyar dolarlık özelleştirme yaptılar, o fabrikalar, limanlar, madenler senindi güzel kardeşim senindi. Bunlar sana ait olan 65 milyar doları da sana değil 5’li çetelerine peşkeş çektiler.

Senin hayallerini çaldılar genç kardeşim, senin sadece geleceğini değil bugününü kararttılar. Sen üniversite bitirip işe girmek için yazılı sınavlarda başarılı olurken seni mülakatta elediler çünkü işe kendi yakınlarını aldılar. Mülakat demek torpil demek. Bunlara 1 iş yetmedi, 3 maaş, 5 maaş birden aldılar.

Genç kardeşim, sen otobüse binecek para bulamazken bunlar bu ülkenin varını yoğunu dolar geçiş garantili köprü sahiplerine verdiler. Senden hayatında geçmediğin, belki de ömründe görmeyeceğin köprüden geçtin diye para alıyorlar genç kardeşim.

İktisat, işletme, bankacılık, muhasebe mezunu olan genç kardeşim, sen ananın ak sütü gibi helal diplomanla işsiz kalırken bunlar sahte diploma sahiplerini bankaya yönetici yaptılar. Sen zor şartlarda üniversite sınavına hazırlanıyorken, sen emeğinle üniversiteye girmeye çalışırken zamanında bunların ortakları FETÖ, üniversite sınav sorularını çalıp cemaatine dağıttı, senin girmeyi hak ettiğin okullara bunların eski ortakları soru çalarak girdi; haram olsun, zıkkım olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Sayın Başkan toparlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Bakın değerli milletvekilleri, değerli kardeşlerim, genç kardeşim; sen her gün iş arıyorsun, sen alın terinle helal ekmek kazanmak için bir iş bulurum umuduyla her gün kilometrelerce yürürken birilerinin çocukları ise milyon dolarlık ihaleleri alıp gemilerini yüzdürüyordu. Unutma genç kardeşim, Ahmet Arif’in şiirinde dediği gibi:

“Bunlar,

Aşımıza, ekmeğimize

Göz koyanlardır,

Tanı bunları,

Tanı da büyü...” Genç kardeşim.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dursun Müsavat Dervişoğlu             Fahrettin Yokuş                  Orhan Çakırlar

             İzmir                                   Konya                                  Edirne

Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Yasin Öztürk

            Adana                                  Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teknoloji geliştirme bölgeleri ve bilumum kanun değişikliklerinin 23’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Genel Kurulda hepimizin mutabık olduğu üzere bilim, sanayi iş birliği, AR-GE yatırımları için destek, teşvik ve vergi muafiyetleri önemli ve gerekli ancak eleştirilerimiz var. Bu eleştirilerimiz de üniversitelerimizin durumu, iktidarın liyakatsiz atama ve teşvik uygulamaları dikkate alındığında haklı ve gerekli; bunu diğer maddeler üzerinde yaptığım konuşmalarda dile getirdim.

Şimdi bir konuya daha dikkatinizi çekmek istiyorum. İktidar bir hedef koyuyor, bir hayal kuruyor ama bunu icraata geçiremiyor ya da geçirmek istemiyor. AR-GE faaliyetleri neden önemli? Yerli ve millî sanayimizi geliştirmenin ön şartı olduğu için ancak yerli ve millî nutuklarıyla başlayan AR-GE süreçleri tamamlanmış, teşvik ve desteği verilmiş sonu gelmeyen sanayi yatırımları ne olacak? Katarlaşan yerli ve millî tank motoru üretim projesi üzerinde konuşulması gereken bir örnek. 2018 yılının ocak ayında dönemin Millî Savunma Bakanı Sayın Nurettin Canikli millî tank üretimiyle ilgili açıklamalarda bulunmuş ve millî tank motorunun da yerli olacağı hatta 2020 başlarında seri üretime geçecekleri müjdesini vermişti. 2020 yılı bitti, verilen söz tutulmadı, kurulan hayal gerçek olmadı. Araya sancak tarafından bir aşk girdi, Katar aşkı. Yelkenler fora, proje alabora. Yerli ve millî ALTAY tankı geliştirme ihalesine BMC ve OTOKAR firmaları girmiş, BMC fiyatı yüksek tuttuğu için ihaleyi OTOKAR kazanmıştı. OTOKAR yüklenici olarak aldığı bu işi savunma sanayimizin başarılı devlet kuruluşları olan ASELSAN, ROKETSAN, MKE ve diğer bazı şirketlere dağıttı, yetmiş sekiz ay süren bu çalışma sonucu 5 ayrı prototip üretildi. Bu aşamaya kadar yapılan bütün çalışmalar yerli ve millî. Daha sonra seri üretim için yeni bir ihale daha yapıldı, bu ihaleyi Katar ortaklı bir firma olan BMC kazandı. BMC’nin İzmir’deki fabrikası seri üretim için yetersiz bulundu. Sakarya Karasu’da büyük bir devlet arazisi bağışı yapıldı; bu yetmezmiş gibi Tank Palet Fabrikasının işletme hakkı da yirmi beş yıllığına bu şirkete devredildi hem de ihale şartnamesinde yer almadığı hâlde. Şimdi sormak lazım: Millî tankımızın motoru Katarlaşmadan yapılamaz mıydı? Ki hâlâ yapılmadı. Savunma sanayisinde millî şirket ROKETSAN var, ASELSAN var, TAI var, Tank Palet var; hepsi de başarılarını ispatlamış kuruluşlar. Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası elimizde, teknolojisi sağlam, eğitimli iş gücü ve devletin kurumsal savunma sanayi kuruluşlarıyla elbet hedeflerini gerçekleştirebilir, devlet savunma sanayisinde dev bir adımı kendi imkânlarıyla atabilirdi. Olimpiyata katılan sporcuların kendi aralarında geliştirdiği bir söylem vardır: “Olimpiyatlarda felaket 4’üncü olmaktır.” İşte, ülkemizin felaketi de budur. Savunma sanayisinde kendi devimizi kurup 1’incilik kürsüsüne çıkmak var iken yarışa Katar’la giriyoruz; lakin sıralamaya bile giremiyoruz. Ancak görüldüğü gibi iktidar, hedefi icraata taşıyamıyor.

Değerli milletvekilleri, bir de yerli ve millî aşı konusu var. Dünya corona virüsün yayılmasının ardından bir yandan salgınla mücadele etti, bir yanda da aşı çalışmalarına ağırlık verdi. Almanlar, İngilizler, Amerikalılar tam da bugün bizim konuştuğumuz üniversite, sanayi iş birliği içerisinde aşılarını üretip dünya pazarlarına sundular; bizim kısmetimize ise Çin aşısı düştü. Ülkemizde neredeyse kasabalarda bile üniversite, fakülte ya da yüksek okul var, TÜBİTAK gibi bilimsel bir kuruluşumuz var. Ne yok? Kurumsal bir aşı üretim merkezimiz yok. Peki neden yok? Çünkü 1926 yılında Türkiye'nin aşı ihtiyacının karşılanması için kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011 yılında kapatıldı. TÜBİTAK, 1507 kodlu KOBİ AR-GE Başlangıç Destek Programı çerçevesinde açılan çağrı kapsamında, aşı, ilaç, maske ve koruyucu kıyafetler konularında sunulacak AR-GE projelerine hızlı destek vereceğini açıklamıştır. Peki, aşı üretebildik mi? Bu aşı merkezimiz hâlâ faaliyette olsaydı Covid-19 ortamında ülkemize nasıl bir fayda sağlayacaktı hiç aklınıza geliyor mu? Hayal kurmayın, sadece düşünün.

Kanun çıkararak yatırım yapılamayacağını, teşvik, vergi avantajı gibi desteklerin vizyon ve misyon olmadan işe yaramayacağını, sadece sözle de yerli ve millî olunamayacağını bu 2 örnek itirazsız, tartışmasız ortaya çıkarmaktadır.

Söz TÜBİTAK’tan açılmışken TÜBİTAK ve benzeri kurumlar bütün dünyada siyaseten ari, özgür kurumlardır çünkü bilim, özgür ortamlarda yeşerir, kök salır. 2008 yılında yapılan bir değişiklikle Başbakana TÜBİTAK’ın 12 kişilik Bilim Kurulu üyesinin tamamını atama yetkisi verildi -Başbakanın kim olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum- geçmişte bu oran yarı yarıyaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlayayım.

BAŞKAN – Peki, tamamlayalım.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte kurumun en üst karar organı Yönetim Kurulu oldu. Yani Bilim Kurulu gitti, Yönetim Kurulu geldi. Yönetim Kurulu üyeliklerine yapılan atamalar da dikkat çekici oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın şu an ortada görülen damadının kardeşi Haluk Bayraktar ile metin yazarlığını yapan danışmanı Aydın Ünal da TÜBİTAK Yönetim Kurulu Üyesi oldu. Millî insansız hava araçları geliştiren BAYKAR’ın Genel Müdürü Haluk Bayraktar Bey mutlaka alanında yetkili bir isim ancak savunma sanayisinde büyük başarılar gösterecek bir mühendisin, Cumhurbaşkanının damadının kardeşi olması sebebiyle TÜBİTAK’ta körelmesine gönlümüz razı değil.

Sözlerime son verirken diyorum ki: Üniversiteler de, TÜBİTAK da KİT değildir, arpalık hâline getirdiğiniz o kadar çok kuruluş var ki, üretim için, bilim için, teknoloji için bu kurulları bari rahat bırakın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü maddede 1 önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 24- “Bu Kanun yayımı itibarıyla yürürlüğe girer.”

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

             Tokat                                  Antalya                                  İzmir

       Aysu Bankoğlu

            Bartın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Bartın Milletvekili Sayın Aysu Bankoğlu.

Buyurun Sayın Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili kanun teklifini görüşüyoruz. Ben isterdim ki Bartınlı hemşehrilerimin de gündemi bu olsun. Malum, elektriğin olmadığı yerde teknoloji de olmuyor. Bartın’da geçtiğimiz günlerde 200’den fazla köyde tam sekiz gün boyunca elektrik yoktu arkadaşlar. Hemşehrilerimin karanlıkta kaldığı yetmedi, sular da gitti, karda kışta, soğukta kaldılar. Lafı dolandırmaya hiç gerek yok. Elektrik dağıtım şirketine ve Bakanlığa soruyorum: 2020 yaz aylarını ve hatta 18 yaz mevsimini neden ağustos böceği gibi geçirdiniz? Gerekli yatırımları, bakım ve onarımları neden zamanında yapmadınız? 5’li çetenin geçilmeyen köprülerine, kullanılmayan havalimanlarına yatırım yaptınız. Faturaları tahsil ederken, elektriği kesip sayaçları mühürlerken gösterdiğiniz sürati acaba neden hizmet verirken göstermiyorsunuz, buradan açıklayın lütfen. (CHP sıralarından alkışlar) Bakanlık cevaplasın, elektrik şirketinin yaptığı yatırımları kontrol etti mi, etmedi mi? Sorumluları sorumluluklarını yerine getirmediyse eğer bu şirkete uyarı yaptı mı, bu iş böyle olmaz dedi mi dediyse neden düzelmedi?

Şimdi, hiç kimse kusura bakmasın ama AKP Hükûmeti özelleştirme bahanesinin arkasına saklanarak bu işten sıyrılamaz değerli arkadaşlar. 21’inci yüzyıldayız, hiç birimizin yirmi bir dakika bile elektrik kesintisine tahammülü yok ama benim hemşehrilerim karın, kışın ortasında bu kadar uzun bir elektrik kesintisiyle karşılaştılar; bu, apaçık bir eziyettir. Size tek kelimeyle pes diyorum! On binlerce hemşehrimden bahsediyorum, yüz doksan iki saat, on bir bin beş yüz yirmi dakika karanlığa, soğuğa ve çaresizliğe mahkûm edildi, hastalar elektrikli cihazları kullanamadılar, öğrenciler uzaktan eğitime devam edemediler. Peki, soralım, vatandaş elektrik faturasını ödedi mi? Ödedi. Vergisini verdi mi? Verdi. AKP ne yaptı? Cumhurbaşkanının seçildiği 2014 yılından beri elektriğe tam olarak yüzde 120 zam yaptı yani 100 lira olan elektrik faturası oldu 220 lira. Oysa 2013 döneminde Maliye Bakanınız demişti ki: “Dağıtım şebekelerinin tamamen özel sektöre geçmesiyle sıkıntılar giderilecek.” Sonuçsa, karanlık. 100 liralık fatura oldu 220 lira. On dokuz yıldır yönetimde olanların altyapı kontrollerini neden yapmadığını gerçekten merak ediyorum, sadece ben merak etmiyorum Salih ağabey de soruyor: “Yedi gün oldu hâlâ elektrik gelmedi. 10 santim kar yağdı, bu elektrikler gitti, sularımız yok, buzdolabındaki yiyeceklerimiz telef oldu. 74 yaşındayım böyle bir rezillik görmedim. Neden bakım yapılmıyor? Faturamı ödüyorum, vergimi veriyorum ancak zam yapıldığında akıllarına geliyoruz. 21’inci yüzyıldayız Sayın Vekilim.” diyor Salih ağabey. Hacı amcaysa “Neredeyse otuz yıl oldu bu elektrik direkleri dikileli, değişsin artık, kırk yıl öncesine döndük, hanımla oturup akşamları evde mum yakıyoruz, sularımız da yok.” diyor. Çoşkun Bey diyor ki: “Millet Mars’a gidiyor, uzaya çıkıyor biz hâlâ bu direkleri bekliyoruz. İktidar, tercihini 5 müteahhit yerine halktan yana kullanmalı, yatırımları halka yapmalı.” diyor. Ben merak ediyorum, dün girişimci Elon Musk’la konuşan partili Cumhurbaşkanı acaba şunu sormuş mudur: “Sayın Musk, biz kentlerimize bile elektrik vermeyi kesintisiz bir şekilde beceremiyoruz, onu söyleyeyim de aramızda tatsızlık olmasın.” demiş midir acaba? (CHP sıralarından alkışlar) Elektrik şirketi yaptığı çalışmaların on yılda yaklaşık 180 köye ulaştığını söylüyor yani buradan şunu mu anlamalıyız: Kalan onlarca köy on yıl daha mı beklesin?

Değerli arkadaşlar, yarın öbür gün şayet 10 santim daha kar yağarsa ne yapacaksınız? Şirket “Afet yaşandı.” dedi, acaba bir sonraki afete Bartın hazır mı?

Peki, çözüm ne? Bakanlık, bir kere, denetimleri zamanında yapacak ve bundan sonra da kötü hava koşullarını mazeret olarak hiç kimse gösteremeyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYSU BANKOĞLU (Devamla) - Yine gerekli yatırımların ivedilikle hayata geçirilmesi gerekiyor, trafoların, enerji nakil ve dağıtım hatlarının yenilenmesi gerekiyor, bakım onarım çalışmalarının yapılması gerekiyor, personel eksikliklerinin giderilmesi gerekiyor ve ilgili şirketin taahhüt ettiği tazminatları bir an önce ödemesi gerekiyor ki vatandaşlarımız daha fazla mağdur olmasınlar. Yani işin özü; işinizi yapın, iş yapın, devletin kasasına çalışmadan para sokmak için mirasyedi gibi satmayı bırakın arkadaşlar ve unutmayın, yurttaşlar bu keyfîlikleri de yaşadıkları büyük sıkıntıları da asla unutmayacaklar, cezasını sandıkta kesecekler arkadaşlar.

Son bir şey: Diyorsunuz ya “Z kuşağı bilmez.” Z kuşağı her şeyin en iyisini biliyor değerli arkadaşlar ama asıl saray kuşağı 2021 yılında sekiz gün boyunca karanlıkta kalan vatandaşların olduğunu, elektrik verilemeyen yüzlerce köy olduğunu bilmiyor, benden size söylemesi.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 1 önerge vardır.

Okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 25 – "Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

             Tokat                                  Antalya                                  İzmir

        Murat Bakan

             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan.

Buyurun Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nu konuşuyoruz. Bu kürsüye çıkan AK PARTİ’li arkadaşlarım Türkiye'nin teknolojiyle ilgili durumunu savunma sanayisi üzerinden anlatıyorlar; İHA’lar üzerinden, SİHA’lar üzerinden, MİLGEM’den…. Peki, Bayraktar’ın, ASELSAN’ın, TAI’nın yaptığı üretim Türkiye'nin teknolojideki durumunu, gelişmişliğini anlatmak için yeterli mi arkadaşlar? Değil.

Dünyada geleceği belirleyecek 58 tane teknoloji var. Bu 58 teknolojiyle ilgili patent başvurularında Amerika Birleşik Devletleri 50’sinde 1’inci sırada, arkasından Çin, Güney Kore geliyor. Bu teknolojilerde, mesela yapay zekâda, “ThreeD” (3D) teknolojisinde, büyük veride, gıda ve çevre teknolojilerinde Türkiye var mı arkadaşlar? Yok.

Dünyada şu an en değerli şirketler teknoloji şirketleri. Elon Musk diye bir girişimci iş adamı çıkıyor, 10 milyon dolara “PayPal” diye bir ödeme aracı, ödeme şirketi kuruyor; 1,5 milyar dolara satıyor şirketi, oradan aldığı 165 milyon dolarla da 3 tane şirket kuruyor; bir tanesi Tesla, diğeri SpaceX, üçüncüsü SolarCity. Bu 3 şirketten sadece Tesla’nın şu andaki piyasa değeri 800 milyar dolar arkadaşlar.

Teknolojiye yatırım yapan bir başka iş adamı Jeff Bezos, dünyanın en büyük şirketi Amazon’un kurucusu. Seattle’daki evinin garajında kuruyor Amazon’u. Amazon şu anda 1,6 trilyon dolar arkadaşlar, Jeff Bezos’ın mal varlığı da 202 milyar dolar. Microsoft, Facebook, Google, Alibaba, Uber, Twitter, Tesla, Netflix, Spotify, Amazon, Apple gibi bilgi ve teknoloji firmalarının 2009 yılındaki toplam değeri 990 milyar dolar, bugünkü değeri arkadaşlar, 8,5 trilyon dolar; teknoloji böyle bir şey.

Peki, bizim durumumuz ne? O şirketlerin kasasında ne var bilmiyorum ama şu an Merkez Bankasının kasası eksi 52 milyar dolarda. Şimdi mukayese edelim: Bir tarafta 10 milyon dolarla PayPal’ı kurup 1,5 milyar dolara satan Elon Musk, 300 bin dolara Amazon’u kuran ve dünyanın en büyük şirketini oluşturan Jeff Bezos, diğer tarafta arkadaşlar, 750 milyon dolara ANKAPARK’ı yapan yaratıcı zekâ! Bunun takdirini sizlere bırakıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Daha yaratıcısı var, daha yaratıcısı, olmayan ekonomi teorisini ispat etmek için yani “faiz sebeptir, enflasyon sonuç” için 130 milyar dolar harcayan yaratıcı bir zekâ var arkadaşlar! (CHP sıralarından alkışlar)

16 yaşında bir oğlum var, konuşuyoruz, nerede okuyacak üniversitede? Bakıyoruz dünyadaki ilk 100 üniversiteye, Türk üniversitesi var mı? Yok. 200’de var mı? Yok. 300’de var mı? Yok. 400’de var mı? Yok. 500’de var mı? Yok. Hacettepe sanırım 534, ODTÜ 700’üncü sıralarda değerli arkadaşlar. Benim jenerasyonum, o üniversitelerden mezun olanlar, ODTÜ’den, İTÜ’den, Boğaziçi’nden mezun olanlar, dünyanın büyük şirketlerinde iş bulurdu, Avrupa’da, Amerika’da, Kanada’da kapışılırdı, dünyada hâlâ “startup” projeleri yapıp satıyorlar ama bugün o üniversitelerden mezun olan arkadaşların aynı başarıyı göstereceklerinden şüpheliyim değerli arkadaşlar.

Bir ülkenin teknoloji düzeyini tespit etmek için bilimsel yayın sayısına, patent sayısına, AR-GE’ye ayırdığı paraya bakabilirsiniz. Daha önemlisi var, ihracattaki yüksek teknolojili ürün oranı, Türkiye’de yüzde 3. Brezilya’da kaç? Yüzde 15. Bulgaristan’da kaç? Yüzde 10. Meksika’da kaç? Yüzde 20, değerli arkadaşlar. Yani “Türkiye'nin yüksek teknoloji ürettiği” palavrasına inanmamızı beklemeyin, bu bir algı operasyonundan ibaret. Teknoloji ve onu üretecek yaratıcı zekâ ancak bilgiye özgürce ulaşılan özgür düşüncenin ve demokrasinin olduğu ülkelerde olur. Nerede gelişmez yaratıcı zekâ? Mesela yaratıcı zekâ, Wikipedia’yı yasaklayan bir ülkede gelişmez. Mesela intihalci yandaşların rektör yapıldığı bir üniversitede gelişmez. İnternet, yeni bir dijital vatandaşlık kültürü getirmiş, siz o internet sitelerine erişim engeli getiriyorsunuz, orada yaratıcı zekâ gelişmez arkadaşlar. Mesela çocuk ölümlerinin artış sebebini öğrenmek için şeyhine telefon edip “Şeyhim, bir istihareye yat da sonucunda bize ne yapacağımızı bize bildir.” dediği iddia edilen, kitaplarda yazılan ve yalanlanmayan bir Sağlık Bakanının olduğu bir ülkede ne bilim gelişir, ne teknoloji gelişir, ne yaratıcı zekâ gelişir değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde de kuvvetler ayrılığının olmadığı yerde de, yargının bağımsız olmadığı yerde de, demokrasinin olmadığı yerde de yaratıcı zekâ gelişmez. Türkiye’de teknolojik gelişmeyi sadece teknoparkların sayısını artırarak, teknoloji geliştirme bölgeleri kurarak, AR-GE’ye destek vererek sağlayamazsınız arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MURAT BAKAN (Devamla) – Nasıl sağlanır Türkiye’de teknolojik gelişme arkadaşlar? Ben söylemiyorum, benden önce söylenmiş… “Dünyada her şey için, uygarlık için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlmin ve fennin dışında rehber aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.” diyen bir anlayış sağlar. O anlayış bizde var arkadaşlar, biz sağlarız teknolojik gelişmeyi. (CHP sıralarından alkışlar)

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere Kocaeli Milletvekili yani kentimin Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tarhan.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bir kanun teklifinin de sonuna geldik. Biliyorum, yorgunsunuz. Ben öncelikli olarak Komisyon sürecinde, Genel Kurulda katkı veren bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum. Komisyon sürecinde, Komisyon Başkanımız bu kanun metnini getirdiği zaman itirazımız oldu. Bu kanuna çalışalım ve kaliteli kanun yapalım diye mücadelemiz oldu, bir gün dahi müsaade alamadık. İlgili kurumları çağıralım, düşüncelerini alalım, katkılarını alalım diye Komisyon sürecinde mücadelemiz oldu. Kanuna iyi çalışılmamış. 25 maddelik kanun, Komisyon sürecinde 6 tanesi yani 6 madde değişikliğe uğradı. Komisyondan acele geçirilen kanun metni üç ay rafta bekletildi, üç ay. Ne zaman gelecek diye merak ediyorduk, acaba bunun sebebi ne, biz şöyle düşünmeye başladık: Muhalefetin dikkate almadığı Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanını AK PARTİ de mi artık sildi, AK PARTİ de mi artık dikkate almıyor diye merak etmeye başladık.

Değerli milletvekilleri, kanunun tümünü görüşürken Genel Kurula baktım, Samsun Milletvekilimiz Fuat Bey’in dışında 48 milletvekili bu kanun metnine imza atmış, 8 kişi vardı. Muhalefet yoklama istediği zaman kızıyorsunuz, Genel Kurula gelip, imza attığınız kanun maddesine dahi, kanun metnine dahi sahip çıkmıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Komisyon sürecinde 48 milletvekilinden, takip ettim, 1’i gelip o Komisyonda imzaladıkları kanun metnine sahip çıkmadılar. Kanun yapma tekniği yanlıştır. Tartışalım, konuşalım; artık kanun metnini, kanun taslağını milletvekilleri sunuyorsa, muhalefetle birlikte beraber çalışıp kaliteli kanunlar yapalım. (CHP sıralarından alkışlar) Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu Teklifi’ne yeterli olmadığı hâlde içerisinde “bilim ve teknoloji” geçtiği için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak destek vereceğimizi, oyumun renginin “evet” olduğunu bildiriyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 298

Kabul: 297

Ret: 1(x)

                                                   Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                                               Bayram Özçelik                                                             İshak Gazel

                                                      Burdur                                                                      Kütahya

Teklif, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.43

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol 1'e Ait Tablo 1’in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması’nın “Menşeli Ürünler” Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol 2'sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararı’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I’e Ait Tablo I’in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması’nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:236)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 236 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kardeş Azerbaycan’la enerji, madencilik ve askerî alanlarda iş birliği yapılmasıyla ilgili anlaşmayı bugün görüşeceğiz, bu anlaşmayı elbette destekliyoruz.

1991 yılında Azerbaycan’ın bağımsızlığının hemen ertesinde Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal ve Başbakan merhum Süleyman Demirel tarafından temelleri atılan ve Sayın Demirel tarafından Cumhurbaşkanlığı döneminde sebat, ısrar ve azimle sürdürülen Türkiye-Azerbaycan ilişkileri 90’lı yıllarda önemli mesafe katetmiştir. 1999 yılında İstanbul’da imzalanan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi Anlaşması Azerbaycan’ın kaynaklarını nihayet özgürce kullanabilme ve petrolünü dünya pazarlarına ulaştırma yönünde dev bir adım oluşturmuştur. Bu boru hattı Bakü-Tiflis–Ceyhan, günde 1 milyon varil, yılda 50 milyon ton taşıma kapasitesine sahiptir. Azerbaycan’ın bugünkü güçlü ekonomisinin temeli, 1991’den itibaren iki ülke arasında yürütülen yakın iş birliğidir. Demirel-Aliyev dostluğu çerçevesinde 1993’ten itibaren üzerinde çalışılan, birçok büyük engelin aşılması için yoğun çaba sarf edilen ve nihayet 1999 yılında AGİT Zirve Toplantısı’nda imzalanan Bakü–Tiflis–Ceyhan Anlaşması çok şeyi değiştirmiştir. Daha sonra hayata geçirilen Bakü–Tiflis–Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve Bakü–Tiflis–Kars demiryolu projeleri de tabiatıyla çok önemlidir. Ayrıca, TANAP ve TANAP üzerinden Azeri gazını Avrupa’ya bağlayacak olan TAP projeleri de Azerbaycan’a güç katan projelerdir.

Geçtiğimiz aylarda Azerbaycan, neredeyse otuz yıldır işgal altında bulunan toprakları bir buçuk ay gibi kısa bir sürede geri alma başarısını göstermiştir. Türkiye, doğal olarak “iki devlet, tek millet” anlayışı içinde Azerbaycan’ın bu mücadelesine gerekli desteği vermiştir. Bu zaferin övüncü her birimize ve hepimize aittir. “İki devlet, tek millet” anlayışına geçmişte katkıda bulunanları ve bu anlayışın gelişmesini sağlayanları daima hatırlamak gerekir. Azerbaycan’ın kutlu zaferini elde etmesi için hayatlarını kaybeden kahraman Azerbaycan askerlerine ve sivil halka Allah'tan rahmet diliyorum. Ağdam, Kelbecer, Laçin gibi 7 rayonun ve Karabağ’ın tarihî şehri Şuşa’nın işgalden kurtarılmış olması son derece önemlidir ancak Karabağ’ın geri kalan kısmının akıbeti henüz maalesef belli değildir. Varılan ateşkes anlaşmasında Karabağ’ın Azerbaycan’a ait bir otonom özerk bölge olduğu zikredilmemektedir. Ateşkes sonrasında oluşturulan barış gücüne Türkiye dâhil edilmemiştir. Türk askeri Karabağ bölgesinde veya kritik sınır hatlarında bulunmayacaktır. Azerbaycan toprağı Ağdam’da oluşturulacak olan “Ateşkesi İzleme Gücü”nde Türk personel Rus askerlerle beraber görev yapacaktır. Ateşkesi izleme görevi tabii ki beklentilerimizin hayli gerisindedir ama yine de bunu mevcut koşullarda bir kazanım olarak görmek istiyoruz. Bölgedeki tüm ulaşım yollarının açık tutulması kararı da mühim bir gelişmedir. Rusya Federasyonu ise bu anlaşma sayesinde hem Ermenistan’daki pozisyonunu güçlendirmiş hem de Azerbaycan’da meşru bir askerî mevcudiyet elde etmiştir. Rusya’nın bölgede kazanmış olduğu bu kuvvetli konumun ileride ne tür etkileri olacağını, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine tesirinin nasıl şekilleneceğini, Nahçıvan koridorunun nasıl yönetileceğini zaman içinde göreceğiz. Rusya, ayrıca, Minsk Grubunun diğer iki üyesini süreçten dışlamış, Türkiye’yi de varılan anlaşmanın dışında tutmayı başarmıştır. Netice itibarıyla bu ihtilaf, Rusya’nın büyük bir kazanç sağlamasıyla sonuçlanmıştır. Rusya Federasyonu kurulduğundan bu yana bölgeye hiç bu kadar azametli ve kuvvetli bir şekilde girmemiş, böyle güçlü bir mevcudiyet ortaya koyamamıştır. Rusya ağırlıklı bu denklemin büyük bir hassasiyetle yönetilmesi gerekecektir. Bu meyanda Sayın Erdoğan’ın önümüzdeki dönemde bölge ülkeleri arasında iş birliği ve istikrarı temin etmek amacıyla bir iş birliği mekanizması önermiş olmasının olumlu bir yaklaşım olduğunu belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Birleşik Krallık’la imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması’nı da destekliyoruz. Aramızdaki ticaretin hacmi genelde 18 milyar dolar civarındadır ve genelde Türkiye lehine seyretmektedir. Brexit sonrası oluşan yeni düzende Serbest Ticaret Anlaşması’nın yapılması hayırlı olmuştur. Brexit konusunda “no-deal” diye adlandırılan anlaşmasız bir ayrılma söz konusu olsaydı yani Avrupa Birliği ile Birleşik Krallık arasında düzenleyici bir mutabakata varılmasaydı işimiz çok zorlaşacaktı ve zaman ve gelir kaybına yol açacak şekilde zahmetli bir anlaşma akdedilmesi gerekecekti.

İktidarın bazı sözcüleri bugün görüşeceğimiz anlaşmayı yeni ve olağanüstü bir adım, büyük bir başarı olarak takdim etmişlerdir; durum hiç de öyle değildir. Bu anlaşma, Avrupa Birliğiyle mevcut gümrük birliğimiz çerçevesinde, Avrupa Birliği ile Birleşik Krallık arasında yapılan Brexit Serbest Ticaret Anlaşması’na bir teknik uyum anlaşmasıdır, eskinin devamıdır. Ayrıca, Brexit öncesine göre bazı formalitelerin biraz da zorlaştığını belirtmeliyiz.

Avrupa Birliğiyle gümrük birliğinin de yeniden dış politikadaki önceliklerimiz listesinde ön sıralara çıkarılması gerekmektedir. Bunun muhtelif nedenleri vardır, Türkiye ekonomisine yararlı bir ufuk verecektir ve daha önce de bu kürsüden arz ettim, ABD’de göreve gelen yeni yönetim Avrupa Birliğiyle yatırımları da içeren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nı yani TTIP’i yeniden canlandırmayı öngörmektedir. TTIP Avrupa Birliği ile ABD arasında yatırımları da içerecek tarzda geniş kapsamlı bir gümrük birliği kurulması projesidir ve dünyanın en büyük 2 ekonomisini bir araya getirecektir. Bu süreçte, Avrupa Birliği ve gümrük birliğinin ülkemiz açısından öneminin daha da artacağı muhakkaktır. TTIP sonrası dünyada Avrupa Birliğiyle güçlendirilmiş, güncellenmiş bir gümrük birliği anlaşmamız olmadan ABD’yle ticaretimiz hayli güçleşecektir, yeni ve zorlu formüller gündeme gelecektir. Hem bu engelleri aşmak bakımından hem de oluşacak olan bu dev piyasadan faydalanmak açısından Avrupa Birliğiyle gümrük birliğinin yenilenmesi elzemdir. Ülkemizin, Avrupa Birliğiyle ilişkilerinde tam üyelik hedefinden kopmadan yepyeni bir vizyon geliştirmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, dış politikamız maalesef uzun süredir akılcı çizgiden uzaklaşmış, geçmişle anlamsız bir hesaplaşma çabasıyla rövanşizm peşinde koşan bir noktaya gelinmiştir. Suriye başta olmak üzere Orta Doğu politikamız bize yabancı hatta cumhuriyetin kuruluş değerlerine hasım birtakım ideolojilerin tahakkümü altına alınmıştır. Bu yanlış politikalar sınırlarımıza Türkiye için hayati tehditlerin oluşmasına neden olmuştur. Son günlerde İdlib’de sivil yerleşim yerlerine yönelik saldırılar sıklaşmıştır. Burada daha önce de defalarca dile getirdiğimiz İdlib’i, bu çok önemli risk ve tehdit kaynağını bıkmadan, usanmadan tekrarlayacağız. ABD Merkez Komutanlığı, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Ayn el Arap kentinden IŞİD’in çekilmesinin yıl dönümü vesilesiyle dün yayımladığı kutlama mesajında PKK/YPG’yi güvenilir ve başarılı müttefik olarak tanımlamıştır. ABD’yi PKK/PYD-YPG’ye bu denli yakınlaştıracak yanlış adımların bir kısmında iktidarın ideolojik hatalarının ve yanlış Suriye politikasının vebali vardır ve maalesef hâlâ “Biz Suriye politikasında nerede yanlış yaptık?” suali sorulmamaktadır.

Dün Cumhurbaşkanlığında düzenlenen Yüksek İstişare Kurulu toplantısında Batı toplumlarındaki yabancı düşmanlığı ve İslamofobi ele alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı Batı’nın uzunca bir süre arkasına saklandığı demokrasi makyajı döküldükçe ırkçı yüzünün kendisini belli etmeye başladığını belirtmiştir. Evet, Batı ülkelerinde İslamofobi vardır, yabancı düşmanlığı da vardır. Bunların öncüleri, sürükleyicileri çoğunlukla popülist ve aşırı sağcı faşizan partilerdir. Bunlarla mutlaka mücadele edelim ama daha önce de defaatle söyledik, bunun mücadelesi, bu akımlara karşı o ülkelerdeki ana akım partilere yardımcı olmaktan geçer.

Hatırlar mısınız, bir zamanlar Avrupa ülkelerindeki Yeşiller ve çevreci partiler AK PARTİ’yi pek severlerdi, hatta uluslararası parlamenter kuruluşlarda “Gelin, bizim gruba katılın.” derlerdi. Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle müzakerelere başlamasına en fazla destek olan “yeşil” ve “çevre” başlıklı partilerdi, şimdi ise “AK PARTİ” denince kaçacak yer arıyorlar. Oysa Yeşiller de İslamofobiyle, yabancı düşmanlığıyla mücadelenin ön saflarında yer almaktadırlar. Evet, İslamofobiyle mücadele edelim ama bizdeki insan hakları ihlallerini, özgürlüklerin baskılanmasını, Avrupa’daki İslamofobi illetinden yüksek sesle şikâyet ederek gizleyemezsiniz, örtemezsiniz; iktidar bunu da bilsin. Şimdi, bu vesileyle Batı yine lanetlenmektedir. Hâlbuki gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerek Sayın Dışişleri Bakanı “Geleceğimiz Avrupa’da.” diyordu geçtiğimiz günlerde, hatta birkaç gün önce. Bu hızlı değişim, dönüşüm metin yazarları arasındaki farktan mı kaynaklanıyor, yoksa Sayın Erdoğan çok mu hızlı fikir değiştiriyor? Millî Savunma Bakanı “NATO uluslararası kimliğimizin bir parçasıdır.” diye sık sık vurgu yapmaktadır. İktidar zaman zaman NATO’ya katkılarımızla övünmektedir. Nitekim ülkemiz hâlihazırda NATO’nun Çok Yüksek Hazırlıklı Ortak Görev Gücüne komuta etmektedir. Rusya tehdidine karşı özel olarak kurulmuş bu komutanlık için ülkemiz 4.200 asker tahsis etmiştir. Bu komutanlık görevini de bir an önce üstlenmek için Ankara ciddi diplomatik gayret sarf etmiştir. Bir taraftan ortak tehdit olarak addedilen Rusya’ya karşı böyle bir NATO gücüne komutanlık ederken, diğer taraftan Rusya’dan satın alınan S-400 sistemlerinin aktive edilmesi ve yeni bir S-400 paketi alımından söz edilmektedir. Burada en hafif deyimiyle ciddi bir çelişki mevcuttur.

Birkaç gün evvel bu kürsüden dış politikada ikircikli söylem ve politikalar izlemenin yanlışlığını vurgulamıştım. İktidarın reform konusundaki Avrupa Birliğiyle ilişkilere dair tutumundan şüphelerimi ifade etmiştim. Sayın Erdoğan ve Sayın Çavuşoğlu’nun bu yeni rotada samimi olmalarını, bunu vatandaşlarımıza katkısı bakımında dilediğimi belirtmiştim fakat reform açıklamalarının somut sonuç vereceğine pek ihtimal vermediğimi de belirtmiştim. Maalesef iktidar yanlış tutumunu sürdürmeye devam etmekte ve şüphelerimizi haklı çıkarmaktadır. Tek adam rejimi son on sekiz yılda izlenen dış politikayı daha da sefil bir hâle getirmiştir. Türkiye’nın dış politika değerleri ve Dışişleri Bakanlığının kurumsal hafızası ulusal gücümüzün önemli bileşenleriydi. Bu bileşenler sistematik olarak iğdiş edilmektedir. Otoriter, totaliter rejimler kendilerinden evvelki kurumları berhava ederler; bunu yaşıyoruz. Dışişleri Bakanlığındaki tahribat da bu yok etme iradesinin bir parçasıdır.

Dış politikamız kalmadığı için –“uluslararası ilişkilerimiz” diyeceğim- uluslararası ilişkilerimizde yaşadığımız vahim tökezlemeler ve tenakuzlar iktidarın diplomasız diplomasi sürdürme iddiasıyla bağlantılıdır. Sayın Dışişleri Bakanının kendisi de karar mekanizmalarında ağırlığını muhtemelen kaybetmiş durumdadır. Oysa ülkemizin bulunduğu stratejik konum, komşularımız, tarihimiz, üyesi olduğumuz ittifak ve ortaklıklar, Anayasa’mızın esas ilke ve hedefleri bizi pek çok ülkeden farklı olarak son derece hassas ve incelikli bir dış politika uygulamaya zorlamaktadır. Bu da şüphesiz, bu konuda gerekli mesleki bilgi, tecrübe, yetkinlik ve kurumsal geleneğe sahip Dışişleri kadrolarından en verimli şekilde yararlanılmasını gerektirmektedir.

Keza, dış politikamızda yine kurumsal tahribata maruz tutulmak istenen Türkiye Büyük Millet Meclisinin de mutlaka devrede olması gerekmektedir. Ne var ki tek adam yönetimi Türkiye Büyük Millet Meclisini her konuda olduğu gibi uluslararası ilişkilerde de gerçek etki gücünden mahrum bırakmıştır. Bunun sonucu olarak ulusal çıkarlardan kopuk dış politika tercih ve uygulamaları ortaya çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlar, salı günü yaptığım konuşmada da değinmiştim, iktidar Doğu Türkistan’daki soydaşlarımız konusunda son derece duyarsız bir yaklaşım izlemektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanıyla hiçbir ikili görüşmesinde Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin maruz kaldığı insanlık dışı muameleleri gündeme getirmemiştir. Zulüm ve baskı altında âdeta soykırıma tabi tutulan Uygur Türklerinin yaşadığı sıkıntıların milletin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinde araştırılıp aydınlatılması için verdiğimiz önerge Cumhur İttifakı’nın oylarıyla reddedilmiştir. Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili soru önergelerine özensiz ve yetersiz yanıtlar vermeye devam etmektedir. Dün Sayın Genel Başkanımız partimizin grup toplantısında bu meseleyi bir defa daha en kuvvetli şekilde dile getirmiştir, “Çin’in Türkistan’da Uygur kardeşlerimize uyguladığı zulme Avrupa'dan, Amerika'dan ses geliyor ama Ankara'dan hâlâ çıt çıkmıyor.” ifadelerini kullanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sayın Genel Başkanımız, Çin’le 2017 yılında yapılmış olan Suçluların İadesi Anlaşması’nı hatırlatarak anlaşmanın Dışişleri Komisyonu gündemine getirilmesi durumunda Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin mezalimine iktidar tarafından imza atılacağını belirtmiştir. İktidar Uygur Türklerinin sesine yankı vermekten öyle korkmaktadır ki dün partimizin grup toplantısında kürsüye çıkan bir Uygur Türkünün, Kâşgarlı Mahmut’un diyarından gelen genç bir kadının konuşmasından rahatsız olmuş TBMM TV yayınını kesmiştir. Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş bu konudaki görüşlerimizi daha ayrıntılı şekilde az sonra sunacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teklifin tümü üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizi bu saatte de olsa izleyen değerli halkımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, uluslararası sözleşmeleri görüşüyoruz ama ben biraz Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını, hakikaten bu kararlar yenilir mi, içilir mi, yutulur mu, bakılır mı, ne oluyor yani bu 22 Aralıktan bu yana yapılan tartışmalar ışığında buradan ifade etmek için söz aldım. Evet, herkesin bildiği üzere 22 Aralıkta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi Türkiye aleyhine çok önemli bir karar verdi, Demirtaş kararı. Çok önemli diyorum, önemi şuradan geliyor: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tarihinde Türkiye’nin bireysel başvuruyu kabul ettiği günden bugüne kadar ilk defa –evet, altını çizerek söylüyorum- Sözleşme’nin 18’inci maddesiyle ilgili ihlal kararı verdi. Şimdi bu nedir biraz anlatacağım tabii. Diğer ülkeler hakkında da zaman zaman 18’inci madde ihlali vermiş -mesela Azerbaycan, Rusya gibi- ama hiçbir 18’inci madde ihlalinde bu kadar ağır, bu kadar kesin tespitler ve kalın çizgiler yoktur. Yani hukukçu arkadaşlar, merak edenler bakabilirler. Sadece 18’inci madde ihlali değil… 18’inci madde ne? Şunu söylüyor özetle 18’inci madde: Siyasi kararla, iktidarın siyasi bir stratejiyle muhalefet partisi liderlerinden biri olarak Demirtaş’ı rehin aldığını, onun bu rehinelik durumunun devam ettirildiğini, tahliye kararını Daire verdikten sonra –Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi biliyorsunuz, önce Daire karar verdi- bir yeni hamleyle ikinci tutuklama kararı verdiğini, özellikle Cumhurbaşkanının o dönemde “Karşı hamle yapar, işi bitiririz.” sözünden başlayarak yapılan tartışmaları, fezlekelerin artışını, dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini, bunları bütünüyle o kadar ayrıntılı tahlil etmiş ki ve demiş ki: “Siz hukuken değil, siyasi olarak Demirtaş’ı içeride tutuyorsunuz.” Ve bu kararı sadece Demirtaş için vermiyor aslında. Doğru, başvurucu olarak o bulunuyor, tarafı Selahattin Demirtaş ama kararın içeriğinde, ayrıntılarında -okuyanlar gayet iyi biliyorlar- aslında HDP’ye yönelik bütün saldırılar mahkûm ediliyor ve bunun siyasi bir operasyon olduğunu, kumpas olduğunu, darbe olduğunu -adını ne koyarsanız koyun- söylüyor.

Biz ne diyorduk? Beş yıldır, altı yıldır burada ne anlatıyoruz? Her konuşmamızda “Bize yönelik açtığınız davalar, soruşturmalar, hazırladığınız fezlekeler -bize derken bütün HDP’lileri kastediyorum, başta milletvekilleri ve belediye başkanlarını- hukukla ilgili değil, yargıyla ilgili değil, kriminal bir fiilimiz yok. Olursa bu konuda hiç hesap veremeyeceğimiz bir şey yok.” diyoruz. “Bu sizin siyasi kararlarınızdır, rakip olarak siz bizi yargı eliyle tasfiye etmeye çalışıyorsunuz, demokratik siyasetten uzaklaştırmaya çalışıyorsunuz.” dedik, binlerce defa söyledik. Şimdi bunu biz değil, bunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi söylüyor, hem de 1 karşı oyla, Türkiye hâkiminin karşı oyuyla, 16’ya karşı 1.

Şimdi, bundan sonra birçok şeyi değerlendiriyor: Düşünce, ifade özgürlüğünü, örgütleme özgürlüğünü, siyaset yapma hakkını yani bu kapsamda hepsini söylüyor ve dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini anlatıyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi. Dokunulmazlıkların kaldırılmasının öngörülemediğini, vekiller seçildiği zaman bunun bilinemediğini, bu nedenle bu Anayasa değişikliğinin de ihlal olduğunu, yasama sorumsuzluğunun dikkate alınmadığını söylüyor. Zaten hiç dikkate alınmamış çünkü mahkemeye defalarca talepte bulunulmuş, dikkate alınmamış ve dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda da bir bütün olarak ihlal kararı vermiş ve serbest seçim hakkının da tabii ki ihlal edildiğini söylemiş. Çünkü Selahattin Demirtaş -yedi ay yirmi gün, milletvekili olduğu hâlde, on yedi ay mıydı? Arkadaşlar düzeltsinler, bir an karıştırdım- 4 Kasım 2016’da alınmıştı, seçime kadar içerideydi, Cumhurbaşkanı adayı oldu, buradaki birleşimlere katılamadı, milletvekili olarak Genel Kurul çalışmalarına katılamadı ve biz her işlem için buraya dilekçe verdik, tutanak verdik, dedik ki: “Cezaevinde de olsa buraya gelsin vekiller, katılsınlar çünkü bu bir anayasal bir haktır.” Büyük Daire bunu da söylüyor, “Katılamamış, önünde bir engel var. Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkıp yarışamamış.” diyor. Yani cezaevinden, bir Cumhurbaşkanı adayı ne kadar etkili bir kampanya yapabilir? Bunu halkın takdirine sunuyorum. Şimdi, tabii ki sadece bununla da yetinmemiş, Demirtaş’ın ve milletvekillerimizin… Ben de 16 Nisanda cezaevindeydim, Silivri’deydim Anayasa Komisyonu üyesi olarak. “O dönemde siz, aynı zamanda Türkiye tarihinin en önemli sistem değişikliğini de muhalefet partisine bu darbeyi, bu operasyonları yaparak geçirdiniz.” diyor. Büyük Daire söylüyor bunu, ben değil; bunu biz zaten söylüyorduk. Ve bunu o kadar ayrıntılı anlatıyor ki Türkiye siyasal haritasını yani çok iyi çalışmışlar, gerçekten bir yargı erki gibi.

Peki, bunun karşısında ne oldu Türkiye’de? Yine, Büyük Daire karar vermiş. Şimdi, ben “Bağlayıcı mı, değil mi?” tartışmasını bir hukukçu olarak zül kabul ederim. Ne demek ya? Anayasa’nda var, imzan var, hâkimin var orada, senin hâkimin var ya. Sen, Büyük Daireye ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine hâkim göndermişsin. Türkiye'de Türk hâkim bulamamış, Türkiyeli hâkim, gitmiş bir de Alman bir avukat bulmuşsunuz. Şimdi “Beni bağlamıyor.” diyor. “Ya, nasıl bağlamıyor, bize bir izah edin.” diyoruz, henüz izah eden olmadı. Pardon, Mehmet Uçum var, ona cevap vereceğim, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak bir tek o konuştu bu konuda. Diğerleri ne diyor? “Törörö” lafına devam ediyor. Yok böyle bir şey ya, aynı cümleler: “Demirtaş teröristtir.” Ya Demirtaş, bırakın teröristi Demirtaş’ın, emredici bir şekilde, beraat etmesi gerektiği konusunda bir mahkeme kararı var, hem de uluslararası Büyük Dairenin kararı var; O bir tahliye kararı değil ha, beraat kararıdır. Neden? Çünkü Kobani protestosu temel iddia. Diyor ki: “Kobani protesto çağrısı barışçıl bir çağrıdır, demokratik bir protestodur.” Hepsini tahlil ediyor, bunu söylüyor. Diğeri, yaptığı konuşmalar. Konuşmalarının tamamını değerlendiriyor Demirtaş’ın, “Düşünce ve ifade özgürlüğü. Bazıları sert olabilir, Türkiye'deki sisteme uygun olmayabilir ama düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında.” diyor ve bu konuda Demirtaş’ın derhâl serbest bırakılmasını söylüyor. Şu ana kadar serbest bırakılmadı, rehinelik durumu devam ediyor ama “törörö” lafları arkasından geliyor.

Şimdi, bu Demirtaş kararına uymama meselesi sadece Demirtaş’ı ilgilendirmiyor, önce oradan başlayayım, önce bağlayıcılığı bitireyim. Şimdi, çok masraf yaptılar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde -ben tanığıyım, birkaç defa gittim, oradaki görüşmelerimizde öğrendim- çok lobi yaptılar -iktidar- bu kararın verilmemesi için yani bu konuda herkes biliyor.

Şimdi, bu Alman avukata ne kadar para verdiler bilmiyoruz. Şimdi, mademki bağlayıcı değildi, niye savunma yaptınız, niye oradaki hâkiminiz karara katıldı, niye avukat tuttunuz, niye daire kararına itiraz ettiniz, niye bu kadar masraf ettiniz? Hiçbir şey yapmasaydınız, deseydiniz ki “O karar tarafsız; ben taraf olarak gitmiyorum, karar verilsin, ne oluyorsa olsun.” Ya, o kadar söz yazmışsınız oraya. Hadi, onu da bıraktık, bu halkın bütçesinden o kadar para harcadınız ya, yazık değil mi? Sizi bağlamıyordu hani, niye harcıyorsunuz? Bunu da soruyorum.

Çok yerli ve millîler ya -bu Alman vekile ben takmış durumdayım- Türkiye’de avukat yoktu, Türkiyeli bir avukat yoktu, gittiniz, Alman avukat buldunuz; ilginç, yerli ve millî olanların bir yabancıyı da avukat tutması ayrı bir tartışma konusu.

Şimdi, bu neye benziyor, biliyor musunuz? Hani, maç olur ya, bir maça çıkmışsınız, yenilirseniz “Ben bu maçın sonucunu kabul etmiyorum.” diyorsunuz “Ama yenersem, bu maçın sonucu doğrudur.” diyorsunuz. Ya, bu her şeyden önce -nasıl ifade edeyim- bir ahlak meselesidir. Siz bir insana verdiğiniz sözü bile tutmak zorundasınız ya, bu bir etiktir, asgari ahlak kuralıdır. Her şeyi bir tarafa bırakın “Ben maçı kaybettim, ihlal verildi, tanımıyorum.” diyorsunuz. Yok öyle bir dünya, tanıyacaksın, tanımak zorundasın, kendin için değil, bütün Türkiye yurttaşları için tanıyacaksın.

Şimdi, bağlayıcı değilmiş. Recep Tayyip Erdoğan 3 defa niye AİHM’e başvurdu -diğerlerini söylemiyorum- niye başvurdu? Bir açıklama bekliyoruz.

Peki, gerçekten, bu Robert Spano’yu niye bu kadar gezdirdiniz Türkiye’de? Çok merak ediyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanını, adamı kapı kapı gezdirdiniz ya, götürüp Mardin kayyumuyla bile tanıştırdınız ve sayfa sayfa -neler- gazete haberleri yayınlandı. Bugün açıklama da yapmış. Kimlerle görüştü bu Spano? Cumhurbaşkanıyla, Adalet Bakanıyla, Meclis Başkanıyla, AYM Başkanıyla. Bunlar da yetmemiş, İstanbul Üniversitesinden bir de fahri doktora unvanı vermişsiniz adama, AİHM Başkanına. Bugün ne demiş? Yeni açıklama bu, diyor ki: “2020’de AİHM’e en çok Türkiye ve Rusya aleyhine başvuruldu. Tabii ki bağlayıcıdır.” Eleştirilere Spano yanıt vermiş, hiç tartışmasız bir açıklama yapmış, ziyaretine ilişkin eleştirilere cevap vermiş ama bu konuda Türkiye aleyhine olan kararları da değerlendirmiş ve demiş ki: “Tabii ki tartışma dışı; uymak zorunda.” Şimdi, Spano bir daha gelse Mardin’e götürmeyecek misiniz? (HDP sıralarından “Götürmeyecekler.” sesleri, alkışlar) Gezdirmeyecek misiniz? Yok, çünkü aleyhinize karar çıktı. Ya şimdi bizim aklımızla alay etmeyin gerçekten. Şimdi, sadece Demirtaş’ı ilgilendirmiyor, bütün HDP’lileri ve siyasi sebeplerle içeride tutulan herkesi ilgilendiriyor bu karar çünkü şu anda yargı siyasal, yargı siyasal; siyaset ne diyorsa onu yapıyor. Bugün bir önerge indirdik, önerge indirdik; İrfan Fidan… Ben konuşmadım, hadi söylemiş olayım, ya çok merak ediyorum İrfan Fidan’ın Yargıtay’da odası var mı? Çaycıyla tanıştı mı? Bir çay içti mi Yargıtay’da ya? Hangi hâkimle tanıştı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir sayfa çevirmedi, bir sayfa.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – 107 hâkimi altı günde nasıl tanıdı? El insaf ya! Anayasa Mahkemesi üyesi yaptınız adamı.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Çok ayıp çok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Üstelik, üstelik; orada önergemizde ayrıntılar var zaten. Şimdi, yargının bağımsız olmadığını, tarafsız olmadığını biz değil artık, dünya söylüyor, dünya gördü; Büyük Daire kararıyla bunu gördü.

Şimdi, sadece siyaseti de ilgilendirmiyor, Manisalıyı da ilgilendiriyor biliyor musunuz? Bütün Türkiye yurttaşlarını ilgilendiriyor. Size iki örnek vereyim: Volkswagen firması Türkiye’de bir fabrika açacaktı devasa, bunun için bir şirket kurdular Türkiye’de; 943 milyon 500 bin lira sermayeli bir anonim şirket. Fabrikayı nerede kuracaklardı biliyor musunuz? Keçiliköy Organize Sanayi Bölgesi, Cumhuriyet Bulvarı, Yunusemre, Manisa’da; şimdi nerede kuruyorlar? Slovakya’da. Neden?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunlar yüzünden.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Çünkü Türkiye, AİHM kararlarına uymuyor…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Uymadılar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - …Slovakya uyuyor. Türkiye kaybetti. Kim kaybetti? Hepimiz kaybettik, hepimiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Manisa kaybetti, Manisa.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – En çok kim kaybetti?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Manisa.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Manisalı kaybetti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ona geliyorum Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Emekçiler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - En çok Manisalı kaybetti. Fena mı olurdu binlerce işçisiyle, teknikeriyle, mühendisiyle binlerce insanımıza iş imkânı sağlansaydı, fena mı olurdu? Olmazdı. O fabrikada çalışacak insanların hangi partiye oy veriyor olmasının bir önemi var mı sizce? Bizce yok. İşte, bu iktidara oy verenler de AİHM Büyük Daire kararının uygulanmamasından etkileniyor, etkileniyor yani bu çok açık. Volkswagen, fabrika kurmaktan vazgeçti, açtığı şirketi kapattı, bunu da açıkladı öyle haberimiz oldu. Peki, ya henüz fikir aşamasında olup bu aşamaya gelmeden vazgeçilen yatırımlar ne olacak? Kim bilir hangi yatırımcı Büyük Daire kararının uygulanmamasının ardından yatırımlarından vazgeçecek. Kim kaybetti? Türkiye kaybetti, Türkiye yurttaşları kaybetti, hepimiz kaybettik. İşte, durum çok vahim, yirmi dakika yeter diyordum, hiçbir şeye yetişmedi; emin olun söyleyecek çok şey var.

Şu Mehmet Uçum’a bir çift sözüm var ya, çünkü hukukçu kimliğiyle çıkıp ortalıkta konuşuyor, kendisini de tanırım. Şu anda neymiş? Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Vekili. El insaf ya! Hangi hukuk fakültesinde okudu gerçekten? Mezun oldu mu, emin değilim. Neymiş? İstanbul, gerçi biliyorum, elimde var. Ya, birinci sınıfta öğretiyorlar bunu bize ya, birinci sınıfta anayasa hukuku dersinde bu anlattıklarımın bin katı anlatılıyor. Çıkmış, yeni bir icatta bulunmuş -dur, yazmıştım- Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcı değilmiş, yönlendirici denetim içeriyormuş; bu, yeni bir icat. Bir de “birincillik” diye bir kavram çıkarmış. Bu kadar yıldır hukuk çalışırım, bu kavramı yeni duydum. Ne diyorsun ya sen? İşte, hukuk politikamızın niye bu kadar pespaye olduğu ortada değil mi? Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Başkan Vekiliymiş, yani en yetkili konumlardan biri. Bir de onu eleştirenleri de Twitter’dan Batıcılıkla ve batı dilleri kullanmakla suçlamış; Kerem Altıparmak’ı, dikkatimi çekmişti. Ya, sen kimi hangi adla suçluyorsun? Hukukçuysan hukuki yorum yap ve çok önemli şeyler söylemiş bu bir makalesinde, diyor ki: “Yürütmeden AİHM kararlarına uyulmasını talep etmek yargı bağımsızlığını reddetmektir, siyasi bir yaklaşımdır.” Emin olun, kahkaha atmak istiyorum. Emin olun, bu cümle karşısında kahkaha atmak istiyorum. “Yürütme görüş açıklayabilir.” diyor, “Yargı uymak zorunda değildir.” diyor. Hangi yürütme ya Mehmet Uçum? Bu yürütme HSK’yi belirliyor, bu yürütme HSK üyelerinin tümünü seçiyor. O HSK üyelerinin hâkimler üzerinde doğrudan yaptırım kararı var; açığa alabilir, terfi ettirmeyebilir, işten atabilir, her türlü işlemi yapabilir. Sen, yürütme bunu söylediğinde o hâkim hangi güçle “Uymuyorum.” diyecek? Yürütme eleştirebilirmiş ama biz eleştirince yargı bağımsızlığına halel getiriyormuşuz. Şaka gibi ya! Mehmet Uçum eskiden, benim tanıdığım dönemlerde akıllıydı yani birazcık tartışma yapardı; şimdi tamamen gitmiş. Yani siyasi yorum yapacağım diye hukuku bu kadar da katletme ya, yazıktır; hukukçuları bu kadar zan altında bırakma.

Şimdi, neymiş? AİHM ihlal kararlarına uyulmasını istemek, aslında ulusal yargının bağımsızlığını reddetmekmiş ya. Böyle bir şey olabilir mi? Biz ulusal yargıyı reddediyoruz eleştirmekle “uyun” diyoruz çünkü. Ya, tamam da biz imzalamadık ki o sözleşmeyi. Şu anda bu sözleşmeleri kim imzalıyor? Burası imzalıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi halk adına imzalıyor. Rıza Türmen’in çok sevdiğim bir lafı oldu. “Millî yargı diye bir şey yok.” Neydi? Millî ve yerli demokrasi… “Millî ve yerli hukuk devleti” diye bir şey yok; hukuk kuralları evrenseldir. Biz bu evrensel kuralların altına imza atmışsak uyacağız. “Bu, bizim iç hukukumuzu bağlamıyor.” diyen bir Cumhurbaşkanı Başdanışmanı var karşımızda. Şimdi diyor ki: “Yürütmenin talimat vermesini istiyorsunuz siz eleştirince.” Hani biz AİHM kararına uyun diyoruz ya, nasıl bakıyor bilmiyorum. Ya, biz talimat verin demiyoruz, susun diyoruz. Bir karar çıkınca siz yorumlamayın, “Karşı hamlemizi yapar işi bitiririz.” demeyin. “Teröristtir.” demeyin, hâkimler bunun karşısında baskı altında kalıyor diyoruz. Mehmet Uçum bunu yanlış anlamış, tersten yorumluyor, diyor ki: “Siz ‘AİHM kararlarına uyun.’ deyince yürütmeye talimat veriyorsunuz, diyorsunuz ki: ‘Talimat ver.’” Yani ancak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Anayasa diyor uyun diye zaten.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum.

Şimdi, neyse, herhâlde derdim anlaşıldı. Mehmet Uçum dışında hukuki yorum yapılmadığı için Mehmet Uçum’a taktım yani sakın alınmasın yani başka hukuksal yorumlar olsaydı onlara da yanıt verecektim.

Özcesi şu değerli milletvekilleri ve sevgili halkımız: Hukuk devleti ilkesinin yerle bir olduğunu Büyük Daire tespit etti, Türkiye’nin demokrasinin büyük tehlike altında olduğunu tespit etti, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığının kalmadığını tespit etti. Hukuk devleti olmaya geri dön çağrısıdır bu, bu bir tekliftir aynı zamanda, eğer anlarsak.

Geçenlerde, sanırım dün, Çavuşoğlu demiş ki: “Türk halkı geleceğini AB’de görüyor.” Sayın Çavuşoğlu’na söylüyorum: AB’de görüyorsunuz da AB, yerli ve millî değil ha, oradaki kurallar uluslararası, aman karıştırma. Eğer geleceğimiz AB’de ise ilk iş Demirtaş’ı bırakın, bütün siyasi tutsakları bırakın.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal Çeviköz.

Buyurun Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu akşam 4 adet uluslararası anlaşmayı gündemimizde tartışıyoruz. Bunların 4’ünün de ortak noktası hepsinin serbest ticaret anlaşması olması. Fevkalade de dengeli bir coğrafi dağılım yapılmış; Doğu Akdeniz’den Filistin ile Balkanlardan Arnavutluk ile ve Avrupa’dan da Birleşik Krallık ve EFTA ile yani Avrupa Serbest Ticaret Birliği üyesi olan 4 ülkeyle, İsviçre, Norveç, İzlanda ve Liechtenstein.

Bu dengeli dağılım aslında önemli çünkü Türkiye’nin ticaretinin fevkalade ihtiyacı var böylesi serbest ticaret anlaşmalarının onaylanmasına ve bir an evvel yürürlüğe girmesine çünkü ekonomi zor durumda ve dış yatırım gelmiyor. Dolayısıyla serbest ticaret anlaşmalarının ivedi bir şekilde hayata geçirilmesi Türkiye’nin ekonomisinin, Türkiye’nin ihracatının, ithalatının yeniden canlanmasına yardımcı olacak.

Biz bu 4 serbest ticaret anlaşmasına da olumlu bakıyoruz. Filistin’le yapılan serbest ticaret anlaşması elbette “menşeli ürünler” kavramı üzerinden bilhassa tarım ürünleri üzerinde duruyor. Arnavutluk ile yapılan anlaşma aynı şekilde Arnavutluk ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri düzenliyor, diğer 2 anlaşma Avrupa’yla ilişkilerimiz açısından fevkalade önemli. Birleşik Krallık, biliyorsunuz, Avrupa Birliği’nden ayrıldıktan sonra Türkiye’yle -ki Avrupa da Türkiye’nin en önemli ticari ortaklarından biridir- ticari ilişkilerini sürdürmesi için üç yıldır bu anlaşmanın hazırlanması çalışmaları sürüyordu. Nihayet 2017 yılından bugüne kadar gelen çalışmalar sonuçlandı ve 29 Aralıkta serbest ticaret anlaşması Birleşik Krallık’la imzalandı. Serbest ticaret anlaşmasının Birleşik Krallık’la yürürlüğe girmesi şu açıdan önemli: Bizim Avrupa Birliğiyle gümrük birliği ilişkilerimizin de Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği arasındaki serbest ticaret anlaşmasıyla paralel bir şekilde tanımlanmasına yardımcı oluyor Birleşik Krallık’la imzalanan serbest ticaret anlaşması.

Biz bu 4 serbest ticaret anlaşmasına da olumlu oy vereceğiz ve bunları elbette destekliyoruz ancak desteklemediğimiz bir bölümü var ya da bir yönü var bu anlaşmaların ki bunu Dışişleri Komisyonunda da dile getiriyoruz. Bizim bu anlaşmalarla ilgili bir teknik itirazımız var; o da 22’nci Yasama Döneminde Dışişleri Komisyonunun gündemine gelen bir husustan kaynaklanıyor. O yasama döneminde gündeme gelen Filistin Kurtuluş Örgütü, Suriye Arap Cumhuriyeti ve Mısır Arap Cumhuriyeti’yle imzalanan ticari nitelikli anlaşmaların metinlerinde “Bu anlaşmanın ek ve protokollerinde değişiklik yapmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.” ibaresinin bulunduğu maddeler yasama yetkisinin devri niteliğinde olduğundan ve Anayasa’nın 90’ıncı ve 7’nci maddelerine aykırı bulunduğu için Dışişleri Komisyonu tarafından reddedilmişti. İşte, biz bu gerekçeyle, bugün bu tür serbest ticaret anlaşmalarında ek protokollerin değişiklik yetkisinin doğrudan doğruya Cumhurbaşkanına verilmesini Anayasa’nın 90’ıncı ve 7’nci maddelerine aykırı buluyoruz; onun için bu teknik itirazımızı burada dile getirmek isterim.

Neden böyle bir yetkinin verilmesini doğru bulmuyoruz? Aslında bu, sadece Anayasal açıdan değil siyasi açıdan da doğru değil çünkü daha ülke içinde dahi serbest ticareti sağlayamayan, ülkenin bütün önemli ihalelerini 5 şirkete veren bir iktidara serbest ticaret anlaşmalarının protokol ve eklerine ilişkin doğrudan onaylama yetkisini nasıl verelim? Merkez Bankası rezervlerinin eksi bakiye verdiğini takip edemeyen bir iktidara serbest ticaret anlaşmalarının protokol ve eklerine ilişkin doğrudan onaylama yetkisini nasıl verelim? İdeolojik takıntılarla ülkemizi dış politikada yalnızlığa mahkûm eden, diplomasi masalarından soyutlayan, savrulan bir iktidara serbest ticaret anlaşmalarının protokol ve eklerine ilişkin doğrudan onaylama yetkisini biz nasıl verelim? Dış politikada ikircikli bir tutum izleyen, canı isteyince Birleşmiş Milletler kararlarını tanıyan, canı istemeyince görmezden gelen bir iktidara serbest ticaret anlaşmalarının protokol ve eklerine ilişkin doğrudan onaylama yetkisini nasıl verelim? (CHP sıralarından alkışlar) Muhalefeti dinlemeyip, ulusal bir dış politika izlemeyip, ülkenin kaderini etkileyen anlaşmaları seçim malzemesi hâline getirip bugün o anlaşmalar güncellensin diye Avrupa’ya gülücükler dağıtan bir iktidara serbest ticaret anlaşmalarının protokol ve eklerine ilişkin doğrudan onaylama yetkisini nasıl verelim? Ülkemizin demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle Nisan 2017’de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından yeniden denetim sürecine alınmasına neden olan bir iktidara serbest ticaret anlaşmalarının protokol ve eklerine ilişkin doğrudan onaylama yetkisini nasıl verelim? (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bakın, bu Avrupa Konseyi meselesi önemli. Neden önemli? Çünkü Avrupa’yla ilişkilerimizi aslında Avrupa Konseyiyle olan ilişkilerimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına olan saygımız ve aynı zamanda Avrupa Birliğiyle olan siyasi ilişkilerimiz de belirliyor. Biz serbest ticaret anlaşmalarını imzalamakla sanki Avrupa’yla her şey birdenbire güllük gülistanlık bir şekilde ilerleyecek zannediyoruz.

Bakın, bugün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Başkanı Spano’nun bir basın toplantısı oldu ve o basın toplantısında yaptığı açıklamada -size bazı rakamlar vereceğim- fevkalade önemli işaretler verdi. Diyor ki: 2019 ve 2020 yılında 62 bin dava gelmiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gündemine. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin gündemine gelen bu 62 bin davanın yüzde 22’si Rusya’nın, yani 1’inci sırada 13.800 davayla Rusya var; yüzde 18’i ise Türkiye’nin, yani Türkiye 11.150 davayla 2’nci sırada. Ve bu davaların da bazıları bu yıl içinde karara bağlanmış. 97 dava Türkiye için karara bağlanmış, bunların 85 tanesinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin en az bir maddesinin ihlal edildiği sonucuna varılmış. İhlal edilen maddeleri de size söylemek isterim: Türkiye’yle ilgili, ihlal edilen maddeler sırasında 1’inci sırada 10’uncu madde geliyor. 10’uncu madde neyle ilgili? 10’uncu madde ifade özgürlüğüyle ilgili. 31 tane davada Türkiye’nin, ifade özgürlüğünü ihlal ettiği sonucuna varılmış. 6’ncı madde adil yargı hakkıyla ilgili. Adil yargı hakkının Türkiye’de davalarda ihlal edildiği 21 defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından belirtilmiş. 5’inci madde özgürlük ve güvenlik hakkı. Türkiye’nin bu maddeyi de 16 defa ihlal ettiği dile getirilmiş.

Şimdi, bir yandan “Yargı reformu yapılacak.” deniliyor, bir yandan Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlar alt mahkemeler tarafından reddediliyor, bir yandan da işte böyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu bazı kararlarla Türkiye bu şekilde Avrupa Konseyi nezdinde komik ve acınacak bir duruma düşüyor. Şimdi, bütün bunları yaparken bir yandan Avrupa’yla ilişkilerimizi düzeltmek maksadıyla serbest ticaret anlaşmalarını alelacele yürürlüğe sokuyoruz ki bu anlaşmaların bir tanesi -Birleşik Krallık’la ilgili olan- daha kırk sekiz saat önce Dışişleri Komisyonuna geldi. Bu da aslında geleneklere pek uygun bir şey değildir çünkü birtakım anlaşmalar Dışişleri Komisyonundan geçtikten sonra belli bir süre hazmedilmesi için zaman tanınır, anlaşmanın metni zaten 760 sayfa, milletvekillerinin bu anlaşmayı okuyup görebilmeleri ondan sonra da bu anlaşmayla ilgili değerlendirmelerini yapabilmeleri için hazırlık gerekir. Biz iki gün içinde apar topar, alelacele bu anlaşmayı getirdik, Genel Kuruldan geçirmeye çalışıyoruz. Şimdi, bir yandan bunları yaparken, bir yandan “Yargı reformu olacak.” derken, iki aydır yargı reformuyla ilgili söylem sürekli olarak söylenirken -daha bugün Sayın Cumhurbaşkanı tarafından tekrar edildi- hâlâ daha ortaya çıkmış bir yargı reformu yok. Ama eğer yargı reformu yapılacaksa, Avrupa Birliğinin eğer Türkiye’yi yeniden Kopenhag Kriterlerine uygun bir ülke olarak ve bir aday ülke olarak kabul etmesi bekleniyorsa bu yargı reformunun da ciddi bir yargı reformu olması lazım. Bir yandan “Yargı reformu yapacağız.” deyip bir yandan da yargı reformuyla hiçbir şekilde bağdaşmayan böyle kararların, hele hele Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye’yi bu şekilde zor duruma sokacak kararların yüzümüze çarpılmaması gerekir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bu anlaşmaların şöyle bir riski de var, bunu da özellikle burada vurgulamak isterim: EFTA ile Birleşik Krallık’la imzalan serbest ticaret anlaşması; ikisini bir arada düşündüğümüzde, Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerini sadece ekonomik ilişkilere indirgeyen ve Türkiye'nin Avrupa Birliği perspektifini aslında Avrupa ekonomik alanı içinde Türkiye'nin AB üyelik perspektifini de ortadan çıkartacak bir gelişmeye doğru bizi iten bir sürece doğru gidiyoruz, bunu özellikle vurgulamak isterim, buna dikkat çekmek isterim. Böyle bir riski asla kabul etmiyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak 1963 yılında Ankara Anlaşması’nı imzalayan partiyiz. Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle bütünleşmesini daha en başından itibaren takip eden ve bugün de üstelik ortaklık müzakerelerinin başlatılması için de en büyük çabayı gösteren parti, Cumhuriyet Halk Partisidir. Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin Avrupa Birliğine karşı olduğu şeklinde bir düşünceniz varsa bunu asla kabul etmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) - Bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin de bu şekilde birtakım uydurma adımlarla Avrupa Birliğiyle üyeliğimizi sanki sahiden istiyormuş gibi bir görüntü ve algı yaratmasını da asla tasvip etmiyoruz.

Gerçekçi bir Avrupa Birliği üyeliği ve Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifini savunan parti olarak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün bunlara bir kere daha dikkatinizi çekiyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, geçen dönemlerde uzlaşıyla bir ayda 300 uluslararası anlaşmanın Meclisten geçirildiğine, Adalet ve Kalkınma Partisinin ülkeyi yönetebildiği iddiası varsa kutuplaştırma siyasetinden medet ummaktan vazgeçmesi, sıcak siyasetin kavgasının şehvetine kapılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, içeride konuştuğumuz bir konuyu burada tutanağa geçirmekte fayda var, benim bir ifademi.

Biz bundan önceki yasama döneminde, benim nöbetçi olduğum bir haftada, Sayın Pervin Buldan’ın Meclis Başkan Vekili olduğu bir haftada, Sayın Erkan Akçay’ın olduğu bir haftada, Sayın Doğan Kubat’ın olduğu bir haftada; bir haftada 97 uluslararası anlaşma geçirdik, bir ayda 300 tane, 300. Neden, biliyor musunuz arkadaşlar? Bizim birbirimizin yüzüne bakabilecek durumumuz vardı, Dışişleri Bakanının Sayın Genel Başkanı ziyaret edebileceği bir atmosfer vardı. İYİ PARTİ’ye “İP” denilmiyordu, Cumhuriyet Halk Partisine “zillet ittifakı” denilmiyordu, HDP’ye bu sözler böyle söylenmiyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve dedik ki: Türkiye’nin faydasına ne kadar anlaşma varsa biz bunu bir ayda yapalım. Şu anda 4 değil, 5 anlaşma mı olsun, olmasın mı diye saatlerce müzakere ettik ya; çünkü Çavuşoğlu, gittiği kongrelerde Genel Başkanımıza hakaret ediyor. Ya, Dışişleri Bakanı, Dışişleri. Diplomasi hepimiz adına diplomasi, hepimiz adına, ülkenin faydasına ama sıcak siyasetin bir parçası. Ne olacak? Orada iki alkış alacak diye... Bunları öyle yapmasa; Genel Başkanlara birer telefon, birer ziyaret yapsa; hiç üzerinde konuşmadan, ülkenin yararına bilmem kaç tane anlaşmayı geçirmek Genel Başkanlarımız tarafından bize telkin edilir ama bunu yapabilecek bir Dışişleri Bakanımız yok çünkü sıcak siyasetin şehvetine kapılmış. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bakın, bunu burada kayda geçireyim ki Adalet ve Kalkınma Partisi kendi iktidarını inkâr etmeye devam etmeyecekse, bu ülkeyi yönetebildiğini iddia ediyorsa, bu ülkenin bekleyen, hepimizin bu kadar destekleyip oy verebileceği uluslararası anlaşmaları varsa sırf bizi ötekileştirmek, şeytanlaştırmak, o sayede kendi arkasını sağlamlaştırmak gibi bir kutuplaşma siyasetinden medet ummak yerine, birazcık bu ülkenin yararına -hani taç giyen baş akıllanacak ya- on dokuz yıldır durup da gitgide bunu terk eden bir aklın, bir trol aklının peşine koca partiyi takmamak lazım. Siz yine bildiğinizi okuyun ama hiç olmazsa Dışişleri Bakanı gibi bir makamda bulunan kişilerin -birazcık uluslararası diplomasiyi- yurt içinde hepimiz olduğumuz için sıcak siyasetin kavgasının şehvetine kapılmaması lazım. Yapın bunu, atın bu adımları, bak, isim isim söyledim, çok da iyi bir haftaydı, bir ayda 300, bir haftada 97 uluslararası anlaşma...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, bu 4'ü için gecenin ikisine kadar çalışıyoruz.

Buradan Sayın Çavuşoğlu’na da bu gecenin tutanakları önüne gider çünkü o yüzden söylüyorum. AK PARTİ’yi yöneten, yönlendiren bir akıl varsa da bu kadar gerginlik, bu kadar saldırganlık, bu kadar trol işlerinin peşine takılmanın kimseye faydası yok, ülkemize de faydası yok; bunun altını çizmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I’e Ait Tablo I’in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması’nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:236) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’nci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FİLİSTİN ULUSAL YÖNETİMİ ADINA FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ ARASINDA GEÇİCİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İLE KURULAN ORTAK KOMİTE'NİN; TEMEL TARIM ÜRÜNLERİ VE İŞLENMİŞ TARIM ÜRÜNLERİ İLE BALIKÇILIK ÜRÜNLERİNDE TAVİZ DEĞİŞİMİNE DAİR PROTOKOL I'E AİT TABLO I'İN TADİLİ HAKKINDA 1/2020 SAYILI KARARI İLE GEÇİCİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASI'NIN "MENŞELİ ÜRÜNLER" KAVRAMININ TANIMI VE İDARİ İŞ BİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN PROTOKOL II'SİNİN TADİLİ HAKKINDA 2/2020 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN PROTOKOLLER VE EKLERİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ VERİLMESİNE İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 9 Ocak 2020 tarihinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite'nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I'e Ait Tablo I'in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması'nın 'Menşeli Ürünler' Kavramının Tanımı ve İdari İş birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararı"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddede İYİ PARTİ Grubu adına söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş…

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Sizlere Dünya Uygur Kurultayı Reisi Dolkun İsa Bey’in bana göndermiş olduğu bir mektubunu okumak istiyorum:

“Sayın İYİ PARTİ Milletvekili Fahrettin Yokuş, malumunuz olduğu üzere, 26 Aralık 2020 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Andlaşması Çin Halk Kongresi Daimi Komitesi tarafından oylanarak yasallaştırılmıştır. Çin tarafı, aynı yasanın Türkiye tarafından da onaylanmasını beklemektedir. Yine, bilindiği üzere, Çin, idam cezalarını asmak ve kurşuna dizmek şeklinde uygulayan totaliter bir ülkedir. Çin tarafından kabul edilen yasa metninde “Ölüm cezasının uygulandığı ülkelere iade yapılamaz.” ilkesinin olmaması bizleri derinden endişeye sevk etmiştir. Çin tarafından kabul edilen yasa, Türkiye’de ikamet izniyle yaşamakta olan ve vatandaşlık almaya henüz hak kazanmamış on binlerce Doğu Türkistanlıyı bir korku iklimine sokmuş durumdadır. Henüz Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüce Meclisinde onaylanmamış olan anlaşma dünyanın farklı ülkelerindeki Uygur, Doğu Türkistan STK’lerinde de üzüntüyle karşılanmıştır. Türkiye samimi olarak bu anlaşmayla FETÖ ve PKK terör örgütü üyelerini Çin’den çıkarmak veya iadelerini istemek düşüncesinde olabilir, lakin mezkûr anlaşmayla Çin’in hedefi teröristler değil, masum ve mazlum Uygurların tek umudu olan Türkiye’yle arasını açmak, Türkiye’yi ise tüm devletler nezdinde itibarsızlaştırmaktır. Çin’in on yıllardır Doğu Türkistan’da yürüttüğü zulüm siyasetinin son yıllarda soykırım boyutuna ulaşması dikkate alındığında, anlaşma Türkiye tarafından kabul edildiği takdirde daha büyük insanlık facialarının yaşanmasına, yaşatılmasına neden olacağı aşikârdır.

Çin tarafından kabul edilen yasadaki imza henüz kurumadan Çin basınında ‘Doğu Türkistan bölücü teröristlerini himaye edecek Türkiye artık yoktur.’ ve ‘Doğu Türkistancıların kaçabilecek yeri kalmadı.’ gibi haberler Türkiye’deki Uygurlar arasında derin endişe ve korkuya sebep olmuştur. Her Doğu Türkistanlının, Çin’e iade edildiği takdirde ceza kampları veya hapishanelerde çürüyeceğini, hatta idam edileceğini çok net şekilde tecrübe ederek öğrenmiş bir milletiz.

Çin’le yapılan bu anlaşma, içeride ve dışarıdaki halkımız üzerinde henüz Türkiye tarafından yasa kabul edilmeden bile psikolojik baskı kurmaya başlamış, hatta bunda başarılı olmuş gözükmektedir. Yine, tekrar etmek isteriz ki, Çin Halk Cumhuriyeti, hür dünya memleketlerinin gözleri önünde yetmiş bir yıldır Doğu Türkistan’da sistematik asimilasyon siyasetini devam ettirmekte, son beş yılda ise daha da ileri giderek ‘soykırım’ olarak ifade edilebilecek insanlığa karşı suç işlenmektedir. Çin, hiçbir uluslararası hukuk kuralına uymadan, 1949 yılında işgal ettiği vatanımız Doğu Türkistan’da uygulaya geldiği zulüm siyasetine karşı doğal mecrasında gelişen tepkileri dahi ‘bölücülük’ ve ‘terörist’ faaliyet olarak adlandırmaktadır. On yıllardır sonucu sebep olarak kabul ettirmeye çalışan Çin yönetimi, bölgede işlediği insanlığa karşı suçlarını örtmeye ve bu suçlara meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır. Bilindiği üzere, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı asimile politikaları son yıllarda uluslararası kamuoyu ve uluslararası toplum tarafından ciddi bir dilde eleştirilmektedir. Mağdur Doğu Türkistanlılar olarak bizler ‘zalimlerin karşısında, mazlumların yanında’ şiarıyla varlığını devam ettiren Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun saygıdeğer idarecilerinin, mazlumların kalbindeki tahtını Çin’in sinsi emellerine alet etmeyeceğine, mazlum Doğu Türkistanlıların feryadına kulak vereceğine ve Çin Hükûmetinin, 20 milyonu aşkın Uygur Türkünü topyekûn suçlu ilan etme hevesini kıracağına yürekten inanmaktayız.” diyerek sözlerini bitiriyor.

Hepinizin malumu olduğu üzere, 2017 yılında Çin Hükûmetiyle yapılan sözleşme henüz Meclisimize intikal etmemiştir, inşallah etmeyecektir de.

Değerli milletvekilleri, Çin’in 3 milyon civarında Doğu Türkistan Türkünü kamplarda ve cezaevlerinde tuttuğu bütün dünyanın bildiği bir husustur. Birleşmiş Milletler bünyesindeki 39 ülke bu hususta Çin’i uyarmıştır. Yine, onlarca ülkenin insan hakları örgütlerinin, zulüm kamplarında bulunan kardeşlerimizle ilgili olarak kamplarda inceleme yapma talepleri Çin tarafından reddedilmiştir. Çin devletinin zulmünden kaçarak başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelere sığınan on binlerce Uygur, Özbek ve Kırgız kardeşimizi terörist olarak ilan etmekte olan bir Çin devletiyle yüz yüzeyiz. Hepimiz biliyoruz ki Çin’den kaçarak ülkemize sığınmış olan soydaşlarımızın yakınları maalesef Çin’de ya kamplarda ya cezaevlerindedir. Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımıza, dindaşlarımıza sessiz kalamayız, sessiz kalmak zulme ortak olmaktır, sessiz kalmak aslında insanlık suçu işlemekle eş anlamlıdır. Ben yüce Meclisimizdeki tüm milletvekillerimizin bu zulme geçit vermeyeceğine bütün kalbimle inanıyorum, inanmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, önceki gün partimizin grup toplantısında, ülkemize sığınan Doğu Türkistanlı bir kardeşimizi misafir ettik. Ailesinin tüm fertlerinden haber alamayan ve ailesinin tamamının ağır cezalarla cezalandırılıp hapse atıldığı ve dört yıldır onlardan haber alamadığı gerçeğini bize ve kamuoyuna bu kardeşimiz anlattı. Bu, aslında tek örnek değildi, binlerce böyle örnek var. Biz grup toplantımızda Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman kardeşlerimize Çin devletinin yaptığı insanlık dışı muameleyi ifşa edince ne oldu biliyor musunuz? Çin devletinin Türkiye’deki beşinci kol faaliyetini yürüten karanlık ihanet dünyasının başgardiyanı “şan şik şan” Perinçek’ten ses geldi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) O Perinçek ki sözde aydınlık özde karanlık paçavrası, İYİ PARTİ’ye ve Sayın Genel Başkanımıza iftiralarla saldırdı. Aslında şaşırmadık. Karanlık dünyanın adamı Maocu Perinçek’ten gelen tepki elbette bizi asla şaşırtmaz. 80 öncesi onlarca ülkücüyü hedef göstererek, karanlık gazetesinde hedef göstererek şehit edilmesine sebep olan bu hain zihniyetin Çin’in yanında olmasına elbette şaşırmadık ama bilinsin ki ve buradan ilan ediyoruz ki onun ihanetini asla unutmayacağız. Şehitlerimiz adına buradan haykırıyorum, şehitlerimizi unutmayacağız, unutturmayacağız, unutursak gök girsin, kızıl çıksın! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bir dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN – Peki, tamamlayalım lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, değerli şairimiz, ülkücü şairimiz Abdurrahim Karakoç’un bir şiiri var:

“Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan

Bana zindan olur Maraş, Elbistan

İbni Sina, Dedem Korkut, Alparslan

Susarsam, hakkını helâl etmesin!

…Mazlumlar hakkını almayıp ele

Günü gün edersem zalimler ile

Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile

Susarsam, hakkını helâl etmesin!”

Yaşasın Doğu Türkistan Türklüğünün özgürlük mücadelesi! Yaşasın büyük Türk milleti!

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Filistin ile ülkemiz arasındaki Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Serbest Ticaret Anlaşması’yla ilgili 1’inci madde üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, kapsamı küçük olsa da bizim açımızdan Filistin’le varmış olduğumuz bu protokol maneviyat itibarıyla değerlidir ve büyük bir protokoldür. Yıllardan bu yana Filistin’in İsrail’in hukuksuz ve insanlık dışı eylemlerine maruz kaldığı ortadadır. Son olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyükelçiliğini Birleşmiş Milletlerin kararlarına rağmen Kudüs’e taşıma kararı alması bölgede var olan sorunu daha da fazla derinleştirmiştir ve bunlar karşısında Türkiye'nin haklı, sağlam ve dik duruşu ise hiç kuşku yok ki Filistin’in en büyük dayanağı olmuştur. Dolayısıyla 20’inci Kolordu 36’ncı Tabur 8’inci Bölük 11’inci Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Iğdırlı Hasan Onbaşının Kudüs’teki son Türk askeri olarak sürdürdüğü nöbet bugün de aynı azim, aynı inanç, aynı şerefle devam etmektedir. Filistin vermiş olduğu mücadelesinde yalnız değildir, bundan sonra da olmayacaktır. Dolayısıyla, bu protokole de desteğimizi tekraren ifade etmek isterim.

Bununla beraber gündemimizde olan diğer bazı anlaşmalar da var. Bunlar içerisinde, hiç kuşku yok ki, İngiltere’nin Brexit kararı sonrasında Avrupa Birliğinden ayrılması neticesinde ülkemizle varmış olduğu serbest ticaret anlaşması var.

Saygıdeğer milletvekilleri, 2020 yılı, tüm dünya için, yaşanan salgın nedeniyle oldukça zor bir yıl olmuştur. Bu salgının başlamasının üzerinden bir yılı aşkın sürenin geçmiş olmasına rağmen hâlâ her ülke gelişmelerin nereye varacağı, kendileriyle birlikte uluslararası düzlemde nelerin vuku bulabileceği üzerinde çalışmalarını sürdürmektedir. Zira bu salgın yalnızca insan sağlığını ve sağlık sistemini etkilememiş, ekonomiler üzerinde de ağır tahribatlar yaratmıştır. Dahası, buna ilave olarak iklim krizi gibi insanlığın tamamını etkileyebilecek yeni bir tehditle daha karşı karşıyayız. Bu durumda, ülkelerin hepsi çıkarlarını gözden geçirmek ve hem geçici hem de tespit ettikleri kadarıyla kalıcı gelişmelere karşı adapte olmaya gayret göstermektedirler.

Küresel ticaret 2020 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,3 oranında azalmış, tarihteki en sert düşüş gerçekleşmiştir. Bölgeler itibarıyla bakıldığında, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde ihracat sırasıyla yüzde 24,5 ve yüzde 21,8 oranında düşerken Asya ülkelerinin ihracatı yüzde 6,1 düşüşle fazla etkilenmemiş görünmektedir. 2020’nin ikinci yarısından itibaren küresel ticaret hacmi belirli ölçülerde toplanmaya başlamıştır. İşte bu aşamada bir ucu Asya’yı, diğer ucu Avrupa’yı ilgilendiren iki önemli siyasi ve ekonomik gelişme yaşanmıştır ki bu gelişmeler, önümüzdeki yüzyılda gidişatı tayin edebilecek sonuçlar barındırması sebebiyle üzerinde titizlikle durulması ve ülkemizin çıkarlarının hesaplanması gereken durumlardır. Bunlardan ilki -Asya’yı ilgilendiren boyutta- 15 Kasım 2020 tarihinde Vietnam’da düzenlenen 37’nci ASEAN Liderler Zirvesi’nde imzalanan, kısa adı “RCEP” olan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması’dır. Sekiz yıl gibi uzun süren görüşmelerin ardından Uzak Doğu, Asya ve Pasifik Bölgesi’nde bulunan 15 ülke tarafından imzalanan anlaşma, niteliği itibarıyla son derece geniş kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Ayrıca, buna taraf olan ülkelerin bulunduğu alan bakımından dikkate alındığında, aynı anlaşma, dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olarak değerlendirilmektedir. Yine aynı ölçüyle Avrupa Birliğinden ve ABD, Kanada, Meksika arasındaki ticaret anlaşmalarından da daha büyüktür. Bu anlaşmaya imza atan 15 ülkenin, başta Güney Çin Denizi’nde yaşanan gerginlikler olmak üzere, kendi aralarında pek çok sorun yaşarken böylesi kapsamlı bir ekonomik pazar oluşturmaları doğrusu ilgi çekici olan bir başka gelişmedir. RCEP Anlaşması, Asya’nın 21’inci yüzyılda yeni ekonomik güç merkezi olacağının en somut göstergesi olarak değerlendirilebilecektir. Bu anlaşma sayesinde 2030 yılında Asya-Pasifik genelinde ihracatın 668 milyar dolar artacağı hesap edilmektedir, aynı dönemde Avrupa’daki ihracata etkisinin ise 9 milyar dolarlık bir azalma olarak görüleceği hesap edilmektedir. Dolayısıyla, başta Avrupa Birliği olmak üzere çok sayıdaki birliğe üye olan ülkeler bu anlaşmanın olumsuz etkileri üzerinde şimdiden çalışmaya koyulmuşlardır. Avrupa’yı ilgilendiren siyasi ve ekonomik gelişme ise Britanya’nın Avrupa Birliğinden ayrılması yani Brexit olarak alınan kararın anlaşmalı olarak yürürlüğe girmesidir. Bu durum sadece Avrupa’yı değil, neticeleri ve bundan sonraki olası gelişmeler itibarıyla dünyanın diğer bölgelerini de etkileyebilecek, diğer bölgelere de tesiri olabilecek mühim sonuçlar doğuracaktır. Olayı daha da basite indirgersek, 2020’nin ağır koşullarında Asya önemli bir girişimle yeni yüzyılın kalan bölümlerini etkisi altına alabilecek çıkışı yaparken Avrupa ise tam tersi bir ivmeyle muhatap olmak, yeni koşullara adapte olma yolunda daha fazla gayret sarf etmek durumunda kalmıştır. İşte böylesi bir dönemde bugün görüştüğümüz ve Dışişleri Komisyonundan geçerek Genel Kurulun gündemine gelmesi beklenen, başta karşılıklı ticaret ve savunma olmak üzere her alanda yapılmış bulunan anlaşmaların ülkemiz açısından da önemi büyüktür. Bu anlaşmalar arasında -yaygın adıyla- İngiltere’yle vardığımız anlaşmanın önemi kuşku yok ki her iki taraf açısından da zamanlama, niyet ve içerik bakımından oldukça değerlidir.

Avrupa’da 17 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Almanya’dan sonra en büyük ticaret ortağımız olan İngiltere’yle ilişkilerimiz tarihsel bir derinliğe sahiptir. Yurt dışındaki toplam yatırım tutarımızın da yaklaşık olarak yüzde 10’u yine bu ülkede bulunmaktadır. Her alanda kapsamlı iş birliği imkânımızın olduğu İngiltere’yle gündemimize konu olan anlaşmanın 2017 yılından bu yana görüşüldüğü kaydedilmektedir. Kayda değer bir başka husus ise İngiltere’nin Avrupa Birliğinden ayrılmasına ilişkin vardığı anlaşmanın ardından ilk serbest ticaret anlaşmasını ülkemizle imzalamış olduğudur. Şimdiye kadar Avrupa Birliğiyle süregelen Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde ticaret yaptığımız İngiltere’yle bundan sonraki döneme yönelik varılan serbest ticaret anlaşması uyarınca ülkemizin 2,4 milyar dolarlık kayıp yaşamasının önüne geçilmiştir. Ayrıca, anlaşma kapsamında, ihracatımızın yüzde 95’ini oluşturan sanayi ürünlerinde gümrük vergilerinin kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Hazır giyim, beyaz eşya, otomotiv, gıda ve tarım ürünlerinin ticareti konusunda da ülkemizin menfaatlerinin korunduğu görülmektedir. Dolayısıyla, İngiltere’yle imzalanan serbest ticaret anlaşmasıyla ülkemizin çıkarlarının her yönden gözetildiği açıktır, ikili ilişkilerimiz açısından doğru zamanda doğru bir adım atılmıştır. Temennimiz, İngiltere’yle ilişkilerimizde etkilenme potansiyeli bulunan diğer sektörler için de kapsamlı bir değerlendirme sonucu eksikliklerin kısa zamanda giderilmesidir. Diğer yandan, Avrupa Birliğinden ayrılarak kendine yeni bir rota çizmek isteyen İngiltere’nin başta Kıbrıs ve Doğu Akdeniz meseleleri, müşterek eylem konuları olmak üzere ülkemize yönelik nasıl bir politika izleyeceği de önemli olacaktır.

İngiltere’yle geliştirilen yeni ticari ve siyasi ortaklık, Avrupa Birliğiyle gündemimize getirdiğimiz ve revize edilmesini talep ettiğimiz Gümrük Birliği Anlaşması üzerinde de tesir edebilecek, menfaatlerimize doğacak sonuçlar verebilecektir. Dolayısıyla, dünya ticaret pazarının bir ucunun dayandığı İngiltere ile öbür ucunun uzandığı Çin ve Uzak Doğu Asya arasında güncel gelişmeleri ülkemizin vaktinde değerlendirerek başarılı bir siyaset izlediği görülmektedir. Gelinen aşamada Londra ve Pekin arasında ticaret mallarının dolaşımı Ankara üzerinden yapılmaya koyulduysa buradaki ağırlık merkezini her çevre doğru hesap etmek durumundadır.

Ağır gündemler ve hızlı gelişmelerle seyreden 21’inci yüzyılda Türkiye, bir başı Doğu’ya bir başı Batı’ya bakan, bir pençesiyle Doğu’yu diğeriyle Batı’yı tutan Selçuklu Türk kartalı edası ve ölçüsünü koruyarak yoluna devam etmelidir; mühim olan da budur. Asya da bizim gündemimizdedir, Avrupa da öyle ve elbette Avrupa’da olduğumuz kadar Asya’da da varız, var olmaya, potansiyelimizi daha da artırmaya devam edeceğiz, etmeliyiz.

Biz Türkiye’yiz, büyük hedefleri ve vizyonu olan, her alanda bağımsızlığını önceleyen, dünyada insanlığın huzur bulmasını arzulayan, iddialı, güçlü ve köklü bir devletiz.

Bu vesileyle sözlerime son verirken ilgili anlaşmaların tümüne olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde 4 uluslararası sözleşmeyi şu an konuşuyoruz ve bu sözleşmelerin de önemli bir bölümü şüphesiz ki “evet” oyu kullanabileceğimiz sözleşmelerdir. Sadece bu 4 sözleşme için değil, bugüne kadar, özellikle bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi adı verilen sistemle birlikte Meclis bütün yetkilerini Cumhurbaşkanına devrettiği için biz şerhlerimizi bu maddelerde de bu anlaşmalarda da bildiriyoruz. Bugün Cumhurbaşkanlığının bu sözleşmelerde bütün değişiklikleri yapma yetkisi devredilmiş oluyor. Bu da demektir ki Meclis denge ve denetleme görevini tamamen bir insana, tek bir adama devretmiş oluyor. Bu sebeple de buna itirazımız var.

Evet, Filistin anlaşması var ve Filistin’le bir ticari anlaşma. Tabii ki özellikle Filistin halkının her türlü konuda yanında olduğumuzu parti olarak buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum. Filistin toprakları işgal altında, Filistin mazlum bir halktır. Filistin’de El Nakba’yı nasıl Filistin halkı, Araplar unutmadıysa bu ülkede, bu bölgede yaşayan bütün halklar asla unutmaz, unutamaz ve özellikle Trump’ın damadı Kushner’in mimarı olduğu yüzyılın barış anlaşmasıyla ilgili, özellikle bu süreçte mutlaka bu konuyla ilgili geri adım atmaları hususunda Türkiye’nin de üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerekiyor fakat AKP iktidarının bugüne kadarki tarihine baktığımızda, Marmara gemisiyle ilgili yaşanan sürece baktığımızda, “one minute” siyasetine baktığımızda; Türkiye, işgalci siyonizme bir tavır koymayacağını geliştirdiği ticari anlaşmalarla da ortaya koymuş durumdadır.

Bölgede Filistin ve Kürt halkının kaderi birbirine o kadar benziyor ki iki halkın ciddi ciddi kanayan yaraları var. Gazzeli, Kudüslü, Afrinli, Kobanili; yaşadıkları şeyler o kadar benzer ve aynı ki direnişleri de birbirine benziyor; intifadaları, tanklara karşı çocukların attığı taşlar, şu an cezaevlerinde çocukları açlık grevinde bulunan anaların beyaz tülbentleri birbirine ne kadar benziyor, beyaz tülbentli eylemleri birbirine ne kadar benziyor, değil mi? İşte, buradan çıkarılacak çok fazla ders var.

Dünyadaki siyasal gelişmeler ve şüphesiz ki herkesin gördüğü gibi Türkiye’deki siyasi, daha doğrusu iktidarın siyasi tercihleri Türkiye’de iç siyasette iktidarın alanını daralttığı gibi Türkiye’nin tamamının alanını dış siyasette de daraltmış durumdadır.

İktidarın ölü taklidi yaptığı konu Doğu Akdeniz konusu; bunu çok konuştuk burada, tabii ki üzerinde duracak yeterli bir süremiz de yok ama şunu eklememiz gerekiyor bugüne kadar söylediklerimize: ABD’nin yeni Başkanı Türkiye’nin de Libya’dan çekilmesi için saf tutmuş durumda. Yunanistan’ın AB girişimleriyle AB’nin yaptırım kararlarıyla karşı karşıya kalınca ne yapmış oldu? 2016’dan beri kesilmiş olan görüşmeler yeniden başlamış oldu ve bir istikşafi görüşme gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Rum kesimiyle oturup birlikte konuşulabileceğini söylüyor. Bugüne kadar “Ey Biden!” “Ey Macron!” diyen Cumhurbaşkanı… Şimdi, onlardan bir görüşme koparabilmek için neler yaptıklarını, gece gündüz Avrupa’nın sokaklarında nasıl yattıklarını bütün dünya kamuoyu biliyor. İktidar şuna karar vermek zorunda: Bütün ipleri eline geçirmiş Avrasyacı ekiple mi yola devam edecek yoksa yüzünü gerçekten Avrupa’ya dönmüş olan bir siyasi politika izleyecek mi? Bunlara karar vermek zorundadır.

İç ve dış siyasetteki tercihler ne yazık ki Türkiye’nin şu anda yüzünü AB’ye çevirecek somut adımlar atmadığını gösteriyor, ki yaptırım üstüne yaptırım uygulandığı zaman hemen bir açıklama yapıyor Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı, Hükûmet sözcüleri, diyorlar ki: “Biz yüzümüzü Avrupa’ya dönmüş durumdayız.” Bakın, şunu hatırlatmamız gerekiyor: ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Türkiye için “sözde müttefik” dedi. Şimdi, AKP iktidarının önünde çok önemli bir sınav var: Stratejik olarak karar vermiş olduğu S-400 füzelerini iade edecek mi, etmeyecek mi? ABD’yle ilişkileri belirleyecek olan budur. Tabii ki stratejik akıl yayılmacı, Kürtlere karşı düşmanlık politikası ve siyasal İslam modeli olarak İhvancılık siyasetini bölgede yaymayı benimsediği için şu anda aklı ne yazık ki ne AB’ye dönmüş ne de bu yaptırımlara karşı ciddi bir adım atmaya niyetleri yoktur.

Bakın, bugün, AKP iktidarı yemiyor içmiyor, Irak’ı nasıl karıştırırım diye bakıyor; bugün, Irak’ta Kürt halkını birbirine kırdırtmak, kardeşler arası bir çatışmayı geliştirmek için adımlar atıyor. Irak’ta, Bağdat’ta IŞİD’in üstlendiği 2 intihar saldırısı gerçekleşiyor -IŞİD üstleniyor, özellikle altını çiziyorum- 32 sivil insan yaşamını kaybediyor, 100’ün üzerinde insan yaralanıyor. Ben buradan Bağdat halkına başsağlığı dileklerimizi, yaralılara geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.

Daha Suriye kaosu, Suriye geriliminden çıkılamamışken yepyeni bir Irak gerilimine doğrudan müdahil olmak, bu, Türkiye’nin Orta Doğu siyasetinde savaş stratejisiyle devam edeceği anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı grup konuşmasında şunu söyledi: “Türkiye’yi temel hak ve özgürlüklerden ekonomide güven ikliminin güçlendirilmesine kadar her alanda geleceğe hazırlayacak bu reform sürecine hep birlikte sahip çıkacağız.” Bu reform süreci ne Allah aşkınıza? Haftalardır bununla ilgili konuşuyorsunuz, ortada somut bir adım yok. Az önce Grup Başkan Vekilimiz uzun uzadıya detaylı bilgi de verdi, AİHM kararını uygulamıyorsunuz en basitinden. AİHM kararını uygulamayacak, tarafı olduğu, imza atmış olduğu sözleşmelere uymayacak olan bir iktidardan biz bir demokrasi, biz bir reform falan beklemiyoruz, bekleyemeyiz.

Bakın, bugün neler yaptı AKP iktidarı? Yine, elbette süremiz yetmeyecek ama Osman Kavala’nın tahliyesine de burun kıvırıyor. Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırıyor. Ne kadar hukuksuzluk varsa, mesela İmralı’da ağırlaştırılmış tecrit var ve CPT’nin raporları ortada, onları da takmıyor. Yani, kendi Anayasa’sını dahi çiğneyen bir iktidardan biz ne bekleyebiliriz? Hangi demokrasiyi insanlara vadedebilir ve buradan nasıl “Türkiye’yi biz toparlarız.” diyebilirler?

Bir de şu vurguyu yapmak istiyorum: On sekiz-on dokuz senedir bu ülkeyi yöneten sizsiniz ve bu ülkeyi yönettiğiniz dönemde geldiği hâlden “Biz kurtaracağız.” diyen de sizsiniz. Bu kadar akıl tutulması -gerçekten, söylemekten insan hicap duyuyor ama- bu kadar saçma bir yaklaşım asla olamaz ve bu kabul edilemez.

Bakın, bugün bu kadar reformdan, demokrasiden, insan haklarından bahsederken, hızınızı alamayıp siyasetçi, gazeteci dövdürtecek kadar ileri gittiniz. Hitler’in SS faaliyeti, Türkiye’yi kaosa sürüklüyor. Türkiye kaosa sürükleniyor. Türkiye’yi kaosa sürükleyen, bu iktidarın kurduğu ittifaklardır ve bu iktidarın ta kendisidir.

Bakın, ülkenin itibarı demokrasiyle ölçülür bize göre. Ama “Demokratik talepleri ülkeyi kaosa sürüklemek için istiyorlar.” diyor ortağınız ve burada günlerdir sayılan, burada yıllardır sayılan, AKP iktidarı döneminde yaşanmış insan hakları ihlalleri işte bu iktidarın mevcut olan karnesidir. Ben, üyesi olduğum Dışişleri Komisyonuna soruyorum: Bu karneyle siz hangi AB ilişkisi kuracaksınız; bu karneyle hangi insan haklarından bahsedebilir, hangi demokrasiden bahsedebilirsiniz?

Burada, tabii, ben şunu özellikle belirtmek isterim: Bizler 2 pakt arasında kalıp birini seçmek zorunda değiliz. Bizler emperyalist kutuplar arasında tercih yapmak zorunda değiliz. Buna mahkûm değiliz ama bu ülkede demokrasiyi inşa etmek, bu ülkede insan haklarını inşa etmek, bu ülkede işkenceyi ortadan kaldırmak, bu ülkenin demokratik bir anayasaya kavuşmasını sağlamak, bu ülkede demokratik bir parlamenter sistemi inşa etmek hepimizin boynunun borcudur, hepimizin görevidir ve bunu yapmak zorundayız.

Biz şuna inanıyoruz: Asıl kurtuluş adil, eşit, demokratik bir düzenin inşasından geçer, zor olan budur, doğrudur ama bizler zor olanı seçmek zorundayız ki büyük insanlık ailesi hep beraber kurtulsun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına 1’inci madde üzerinde söz isteyen, Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Filistin halkının özgürlük ve yaşam mücadelesinde Filistin halkıyla, Filistin Kurtuluş Örgütüyle omuz omuza mücadele eden, antiemperyalist Deniz Gezmiş’i ve tüm devrim şehitlerini saygıyla sevgiyle anıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, devletler arası ilişkileri düzenleyen uluslararası bazı temel kurallar vardır: Bu kuralların birincisi komşuların iç işlerine karışmamak kuralıdır. Karıştınız mı? Vallahi billahi karıştınız. Suriye'de karıştınız, hem ülkeyi mahvettiniz hem Türkiye'yi mahvettiniz. Türkiye'nin başına bir mülteci sorunu açtınız ve Suriye de darmadağın oldu. Yanlış politikalarla, Suriye'de bu mülteci meselesinin dışında, Aylan bebek gibi, on binlerce insanın Ege’nin ve Akdeniz’in karanlık sularında kaybolmasına neden oldunuz. Bu yanlış politikaların öyle acı bir sonucu var ki hem gururumuzu incitti hem bu ülkenin onurunu aşağıladı hem de 36 ana kuzusunu şehit verdik. Bir seferde, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra en fazla şehidi bu olayda verdik; Suriye'de 36 canımız, 36 kardeşimiz, evladımız maalesef geçen yıl bu zamanlar şehit oldu.

Bir başka ilke, komşuların toprak bütünlüğüne saygılı olmak. Oldunuz mu? Vallahi olmadınız. Hatırlarsınız, “Suriye'de cuma namazı kılacağız.” dediniz, kendi toprağımızı kaybettik; Süleyman Şah Türbesi’ni taşıdınız ve mobil türbeye dönüştürdünüz. Kiminle taşıdınız? Onu da hatırlayalım. PYD’yle taşıdınız, PYD’yle; PYD’den yardım aldınız, beraber taşıdınız.

Değerli arkadaşlar, öyle bir çark var ki burada, herhâlde dünya tarihinde gözükmeyen bir çark; devlet konukevinde ağırlanan PYD liderinden “terörist PYD”ye doğru anormal bir dönüşe şahit olduk. PYD, Türkiye’de ağırlanırken de yandaş medyanız ve sizler alkışlıyordunuz, PYD teröristken de alkışlıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, buna en hafif deyimle “çark” denir, bunu yapanlara da “çarkçı” denir. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sizin duruşunuz nedir?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Başka bir konuyu daha hatırlayalım değerli arkadaşlar. Suriye sınırında Rusya uçağı düşürüldü; Cumhurbaşkanı, Başbakan “Biz düşürdük.” diye yarıştı, Putin dişini gösterince “Biz değil, FETÖ düşürdü.” dediniz. Şimdi, değerli arkadaşlar, Rusya, Türkiye’ye yaptırımlar uygulamaya başlayınca, Rusya “Doğal gazı keseriz.” deyince “Gerekirse tezek yakarız.” söyleminden “Gerekirse İncirlik’i Rus uçaklarına açarız.” dediniz. Rusya’yla barışmak için yalvardınız, yakardınız, araya elçiler soktunuz, özür mektupları yazdınız değerli arkadaşlar ve Rusya’yla barıştınız. Bakın, bir askeri öldüğü için Rusya, dünyayı başımıza yıkmaya kalktı; bizim Suriye’de 36 yoksul, fakir Anadolu çocuğu şehit oldu, gıkınız çıkmadığı gibi Erdoğan, heyetiyle beraber gitti, Putin’in kapısında bekledi. Türkiye'nin onuruyla, gururuyla oynadınız ve oynattınız. Bu ayıp da size yeter arkadaşlar ve bunu tarih yazacak, bu unutulmayacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi size Sefter Taş, Fethi Şahin isimlerini hatırlatmak isterim. Size ne hatırlatır bilmem ama ben bu isimleri görünce çocuklarım aklıma geliyor, yüreğim yanıyor, gözlerim doluyor. Değerli arkadaşlar, şu fotoğraflara bakın değerli arkadaşlar, buna bir bakın. Bir başka fotoğraf daha var ama gururumuzu kırdığı için o fotoğrafı burada göstermiyorum. 2 askerimiz -bakın, bakın, bunlar ana kuzusu- cayır cayır yakıldı. Kim yaktı? Sizin büyüttüğünüz, beslediğiniz, sınır kapılarını açtığınız IŞİD katilleri, bu topraklara gelmiş geçmiş en barbar örgütün mensupları katletti bu çocukları. Bu çocukların kanı sizin elinizde!

Değerli arkadaşlar, peki, ne yapıldı? Sadece yayın yasağı getirildi.

Değerli arkadaşlar, AKP dış politikası deyince akla çark gelir, çarkçılar gelir. Bakın, Avrupa Birliği en temel hedeflerimizden biriyken Ankara’nın Kızılay Meydanı’nda “Avrupa Birliğiyle anlaşma imzaladık.” diye havai fişekler fırlatırken ne yaptınız? “Avrupa Birliğiyle yolumuz ayrıdır.” dediniz. Daha dün “Faşist Avrupa Birliği” Hitler’e benzetilirken, Almanya’ya “Nazi Almanyası.” Hollanda’ya “Nazi kalıntısı.” derken, ekonomi krize girince, para bitince ne yaptınız? “Kendimizi Avrupa’da görüyoruz.” dediniz, “Avrupa’yla ilişkileri rayına oturtmamız gerekir.” dediniz. “Ey Birleşmiş Milletler, sen ne işe yarıyorsun? Alnımızda enayi mi yazıyor? Kapıyı açar hayırlı yolculuklar dileriz.” dediniz. Alkışlarla mültecileri Edirne sınırına yığdınız, yandaş basın alkışladı. Milletvekilleri burada konuşmalar yaptı, İçişleri Bakanı “Türkiye de mültecileri Avrupa’ya gönderdi.” diye nutuklar attı. Kendi belediye otobüslerinizle Edirne’ye insanları yığdınız. Ne oldu, ne oldu? Geri döndünüz, biraz para alınca sustunuz.

Değerli arkadaşlar, Merkel’i Hitler’e benzettiniz. Şimdi, Merkel’e sırçalı saray aynası hediye ediyor beyefendiler.

Bakın, söze bak, mahallede söylenmez, diyor ki: “Zihinsel tedaviye ihtiyacı var.” Başka? Diyor ki: “Macron, Fransızların başının belasıdır.”

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kavgada söylenmez.

VELİ AĞABABA (Devamla) – Kavgada söylenmez, doğru söylüyorsun.

Sonra ne yapmış biliyor musunuz? Mektup sızdı, mektup -gülüyorum- 20 Ocak 2020’de bir mektup basına sızdı: “Sizinle ilişkilerimizi geliştirmek istiyorum sevgili Emmanuel.” Kim o? Macron. (CHP sıralarından alkışlar) “Sevgili Emmanuel, siz iyileşir iyileşmez ilişkilerimizi düzeltmek istiyoruz.” demiş dünya lideri, hatta muska yazdıracak belki Emmanuel Macron iyileşsin, tekrar görüşsün diye. Arkadaşlar, olacak iş mi ya? Vallahi billahi gülüyorum. Diyor ya “U dönüşlerinin partisi, çarkların partisi…” Vallahi billahi gülüyorum değerli arkadaşlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi kendinizi tarif ediyorsunuz!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ne diyordu? “Ey Macron…” Ne oldu “Ey Macron…”a? Yakında beraber fotoğraf verirler.

Değerli arkadaşlar, Emmanuel Macron’a ne zaman söylemiş? 6 Aralıkta hakaret etmiş, 20 Ocakta -daha kırkı çıkmadan- Emmanuel’le barışmış.

Şimdi, Avrupa Birliğinde böyle, Amerika Birleşik Devletleri’nde nasıl? Onun da pek farkı yok değerli arkadaşlar.

Şimdi, bir başka resim göstereceğim değerli arkadaşlar bulabilirsem. “Er ya da geç bir cuma Gazze’ye gideceğim.” dedi. Kim? Reis. Bakın arkadaşlar, Erdoğan Gazze’ye niye gidemedi? 12 Eylül 2011, ne diyor? “Nisanda Gazze’ye gideceğim.” 14 Nisan 2013 “Tarih kesinleşti, mayıs sonu gibi Gazze’ye gideceğim.” 21 Nisan 2013 “ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ‘Erdoğan’a Gazze’ye gitme.’ dedim.” 14 Mayıs 2013 “Kerry’nin demeci hiç şık değil, haziranda Gazze’ye gideceğim.” (CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler) 18 Mayıs 2013 “Haziranda Gazze’deyim.” Ocak 2021, hâlâ gidecek. Kaç cuma geçmiş? Tam 489 cuma geçmiş, hâlâ gidecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Peki, kim bu? Orta Doğu’nun lideri. Orta Doğu’da selam veren ülke yok, beyler diyor ki: “Orta Doğu’nun lideri.”

Değerli arkadaşlar, bakın, Mavi Marmara’yı da unutmayın. Mavi Marmara’yı giderken Bakanlar uğurladı, samimi, Filistin davasının yanında olan 10 insanımız şehit oldu; “katil devlet” oldu. Sonra ne oldu? “Mavi Marmara’yla İsrail’e giderken, Gazze’ye giderken dönemin Başbakanına mı sordunuz?” dedi. Kim dedi? Sizinki.

Şimdi değerli arkadaşlar, nereden tutsak elimizde kalıyor. Orta Doğu’da sorun çözen bir ülkeden, sorunun kaynağı bir ülkeye dönüştük. Orta Doğu’da selam alacak ülke yok.

Bakın, değerli arkadaşlar -Suudi Arabistan 100-150 yaşında vardır herhâlde- kral öldü, Suudi Arabistan kralı, üç gün yas ilan ettik. Bu kral Türkiye’ye geldiği zaman, Cumhurbaşkanı, Başbakan oteline gitti, selam durdu. Şimdi nedir ilişkimiz? Şimdi Suudi Arabistan bisküvi almıyor, bisküvi. Ali Şeker diyor ki: “Karaman’da bisküviciler ‘Ya, kimseyle kavga etmeyin, bisküvi satamıyoruz, bisküvi.’ diyor.” Arkadaşlar, geldiğimiz durum bu Suudi Arabistan’la.

Başka? Mısır… Bakın, arkadaşlar, Mısır’da, Suriye’de, İsrail’de büyükelçiliğimiz yok. Mısır tarihsel dostumuzdu. Mısır’da kınadığımız bir darbe yaşandı, Mısır’la bütün ilişkilerimiz kesildi değerli arkadaşlar. Şimdi, Mısır’la barışmak için alttan alta elçiler gönderiliyor, heyetler gönderiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Türkiye’nin geleceğini gören Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Mısır’a 2 milletvekilini göndermişti. Siz o zaman Sisi’nin yanında olmakla suçladınız bizi. Değerli arkadaşlar, yakında Sisi’yle barışır, Emmanuel’e yazdığınız mektubu Sisi’ye yazarsanız şaşırmayız. Ne derler? “Sevgili kardeşim Sisi, sen bizi yanlış anladın!” diye söyleyebilirler.

Yine, bakın, arkadaşlar, eskiden Arap dünyasını birleştiren bir şey vardı. Kimdi? Arap dünyasını birleştiren İsrail’di, Arap dünyası İsrail karşıtlığında bir araya gelirdi. Şimdi üzülerek, utanarak söylüyorum, Arap dünyasını kim birleştiriyor? Türkiye karşıtlığı birleştiriyor, Türkiye karşıtlığı. Geldiğimiz nokta bu değerli arkadaşlar.

Başka sayayım mı? Sayacak çok şey var. Oruç Reis’i gönderdiniz büyük bir gösterişle, şimdi Antalya Körfezi’nde. Allah aşkına hiç düşünüyor musunuz?

Başka bir şey sözlerime son verirken arkadaşlar, bakın, AKP döneminde tarihimizde akmadığı kadar Müslüman kanı aktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, hadi selamlayalım Sayın Veli Bey.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Suriye paramparça oldu, Irak’ta 1,5 milyon Müslüman katledildi, yüz binlerce kadına tecavüz edildi ve hepsini izleyen bir Türkiye devletiyle, Türkiye Hükûmetiyle karşı karşıya kaldık. Ben bu çarkçılığınızı sizlere hatırlatmak isterim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Çarkçılığı sen yapıyorsun. Kılıçdaroğlu’na söyle çarkçılığı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Muş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, eleştirilerin ötesinde, hakarete varacak kadar Meclisin mehabetine yakışmayacak ifadelerle gurubumuza sataşmalarda bulunmuştur Sayın Ağbaba. İç Tüzük 69’a göre bu hakkımızı kullanmak istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun, süreniz iki dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 236 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayat dinamik, uluslararası ilişkiler de dinamiktir.

Şimdi, birçok şey ortaya attı. Değerli arkadaşlar, bizim PYD’ye bakışımız belli. Siz PYD’yle alakalı kendi duruşunuzu, onu da söyleyin burada. Siz nasıl bakıyorsunuz? Siz “arkadaş” diye bakıyorsunuz hâlâ, bildiğim o. Siz duruşunuzu da burada söyleyin.

Suriye rejiminin askerlerimize saldırdıktan sonra ona yapılan harekâtın ve ona en büyük darbeyi, onun bedelinin nasıl ödetildiğini bütün dünya gördü ama bir tek Sayın Ağbaba göremedi herhâlde. O herhâlde hava puslu olduğu için görmedi kendisi, görmek istemiyor ama onu da bir görseydi iyi olurdu. Askerlerimizin kanı asla ve asla yerde bırakılmadı.

Şimdi, bakın, şu çok talihsiz bir ifadedir: “IŞİD’i büyüttünüz.”

Değerli arkadaşlar, bu ana muhalefetten konuşma yapacak bir milletvekiline yakışacak bir dil değil. “IŞİD’i büyüttünüz.” iftirasını bize atan PKK var ve de bir de şimdi ben Veli Ağbaba’dan duydum. Yazıklar olsun, yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) IŞİD’in Suriye’den sökülmesini sağlayan, IŞİD’in yok olmasını sağlayan en büyük operasyonu yapan Türkiye Cumhuriyeti devletidir ya. Bunu bari çıkın söyleyin ama kullandığınız söylemi bakın kullanan bir PKK var ya. Yazıktır, günahtır.

Bakın, Macron mektubu… Arkadaşlar, “geçmiş olsun” diye yazılan bir mektup var, akabinde Macron’un yazdığı mektup var, onu söylemeyeyim. Macron’a bir mektup yazıldı. Arkadaşlar, insani ilişkiler vardır. Burada biz sizi de arıyoruz, siz bizi arıyorsunuz. (CHP sıralarından gülüşmeler) Olay bu. Evet arkadaşlar, söylediği lafların karşılığını almıştır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sevgili Emmanuel…

MEHMET MUŞ (Devamla) - Söylerse yine alır karşılığını. Bakın, bu kadar dirayetli siyasi… Bir örnek vereceğim size, o zaten size yeter. Boraltan Köprüsü’nü biliyorsunuz değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biliyoruz.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Nasıl teslim ettiniz Azerileri? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yüz karası size yeter ya, siz ömrünüzün sonuna kadar kafanızı kaldırmasanız, yere baksanız ancak temizlersiniz bu işi. Size yalvardılar “Bari bizi burada öldürün de bizi teslim etmeyin.” dediler. Ne kadar dirayetli, ne kadar ilkeli, ne kadar böyle dik bir dış politika ortaya koyduğunuz o zaman ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (Devamla) – Ondan sonra ülkeyi yönetme sorumluluğunu almadınız ki bir dış politika uygulayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir şey daha var Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sataşmadan verdiğim sözleri uzatmıyorum, iki dakika…

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bitiriyorum… (AK PARTİ sıralarından “Aç ama…” sesleri)

BAŞKAN – Bunun sonunu alamayız arkadaşlar, finale geldik.

Tutanaklara geçmesi adına da devam edin.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, az önce HDP Grubundan başka bir konuşmacı da burada “Bir gazeteciyi dövdürdünüz.” iftirasını atıyor. Değerli arkadaşlar, bakın, kolluk, polis yakalamış, savcılık devreye girmiş, bunların bir kısmı tutuklanmış, böyle bir iftirayı nasıl atarsınız? Biz siyasal partiyiz. Arkadaşlar, biz siyasal partiyiz, adam dövdürmek, farklı mahkemeler kurup temizlik işçilerine belediye başkanlarını yargılatmak sizin marifetiniz, bizde yok o. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Sizin marifetiniz, onu siz iyi biliyorsunuz.

Bir de “Irak’ta halkı birbirine kırdırıyorlar.” Değerli arkadaşlar, elhak...

BAŞKAN – Sayın Muş, tamamlayalım, nasıl olsa bir sataşma daha olacak, devamında söylersiniz.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, bitiriyorum. Affınıza sığınarak bitiriyorum, bir daha söz almayacağım.

“Irak’ta halkı birbirine kırdırıyorsunuz.” Arkadaşlar, bizim halkı birbirine kırdırdığımız yok. Bakın, Irak’ın kuzeyinde bulunan yönetim, hani Irak’ın Anayasası’na göre orada oluşan meşru yönetim PKK’dan rahatsız, biz de rahatsızız. Onları da katlediyorlar, onların yollarına da menfezlerine de bomba döşüyorlar, dolayısıyla Sincar’dan, oradan çıkmasını istiyorlar. Kırılacak olan birisi var orada; PKK terör örgütü, halklar değil, bunu karıştırmayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) PKK’ya yapılacak operasyonu “Halklar birbirine kırdırılır.” diye üzüntünüzü bu kürsülerden ifade etmeyin; çaresi yok, çıkacaklar oradan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Muş konuşmasında hem konuşmacıya hakaretamiz kelimeler söyledi hem de Cumhuriyet Halk Partisine.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Ne dedi?

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ne dedi hakaret olarak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, yediğiniz kadar yakamıza düştü. O hakareti tekrar edecek kadar…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hangisi yediğimiz kadar?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, PKK’yla aynı söylemi kullanmakla ilgili partimize yapılan sataşmayı cevaplamak üzere Malatya Milletvekilimiz Veli Ağbaba.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Berabersiniz zaten, ya, kol kolasınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yediğiniz kadar yakanıza dökülsün.

BAŞKAN – Hem şahsı hem de partiye yapılan sataşmayı cevaplamak üzere iki dakika kürsüden sataşmadan söz veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

4.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Değerli arkadaşlar, önce bu IŞİD’le ilgili anlatayım ben size, belki unutmuşuzdur. Arkadaşlar, evet, iddiamız doğru; IŞİD’in beslenmesinde, büyütülmesinde AKP’nin büyük rolü var. Bakın, hatırlarsanız 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta bir patlama oldu, 33 gencecik insan şehrin göbeğinde, kaymakamlık binasının yanında katledildi. Ardından Cumhuriyet Halk Partisi, Sayın Ali Şeker’in de içinde bulunduğu bir heyetle bir rapor hazırladı. Adıyaman’a gittik, günlerce kaldık, o raporu hem Başbakana verdik hem gruba verdik değerli arkadaşlar. O raporda diyor ki: O raporda 22 canlı bomba ismi yazdık, 22. Onlardan birisi kimdi biliyor musunuz? Yunus Emre Alagöz. Yunus Emre Alagöz kim? Suruç katliamında 33 insanın katledilmesine yol açan, Adıyaman doğumlu katildir, bunun kardeşi… Hiçbir tedbir alınmadı. Değerli arkadaşlar, hatırlayalım, Adıyaman raporunda yazdık, dedik ki: “IŞİD militanları 20 TL karşılığında dolmuşlarla Suriye’ye gidip geliyor.” Bu bizim iddiamız, raporumuz. 20 TL karşılığında… Daha vahim başka bir şey söyledik, dedik ki: “Ambulanslarla gidip, geliyor.” İfadeler var, kayıtlar var, ses kayıtları var. Bunlar gerçek değerli arkadaşlar, bunlar doğru olan şeyler.

Bakın, hâlâ yüreğim yanıyor. 10 Ekimde bir katliam yaşandı Ankara’nın göbeğinde. Ankara’nın göbeğinde bu adamlar, bu Alagöz çay içe içe, piknik yapa yapa kayıtlı, devletin göz yumduğu bir katliama imza attı. 103 insan öldü, o gençlere “terörist” diyen teröristoğluteröristtir! O insanlara, o gençlere -bir daha söylüyorum- orada 10 Ekimde ölen insanlara “terörist” diyen teröristoğluteröristtir! (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Gelelim PYD’ye… Biz devletin kanunları ne diyorsa onu söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – PYD’ye “terörist” demeyen sendin, Salih Müslim’i ağırlayan sendin devlet konukevinde. Ben miydim? Devlet konukevinde ağırlarsan sonra sıkıştığın zaman Süleyman Şah Türbesi’ni taşıtırsın, Süleyman Şah. Onları da taşıttın sen. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Kılıçdaroğlu diyemedi. “Onlar terörist değil.” dedi.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Veli Ağbaba’nın IŞİD’le alakalı iddiaları yersizdir, reddediyoruz, kabul etmiyoruz, hiçbir geçerliliği yoktur.

BAŞKAN – Peki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, Sayın Muş konuşmasında açıkça partimize sataşmıştır, bunun için…

BAŞKAN - Ne sataştı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - “Sizin marifetiniz, adam dövdürmeyi iyi bilirsiniz.” dedi, daha ne desin?

BAŞKAN - Peki, kürsüden iki dakika. (HDP sıralarından alkışlar)

5.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ya, gecenin bu saatinde doğrusu söz almak istemezdim ama direkt itham ettiniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, siz de bizi itham ettiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz adam dövdürmeyi bilmeyiz. Biz öldürenleri korumayı, aklamayı bilmeyiz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biliyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ya, son bir hafta, sadece son bir hafta olan Gökhan Güneş olayından sonra iktidarınızın düşmesi gerekiyor, biliyor musunuz, düşmesi gerekiyor (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biliyorum, biliyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Bir genç İstanbul’un göbeğinde kaçırılıyor, kameralar tespit ediyor ve beş gün işkence görüyor. Şu anda Türkiye İnsan Hakları Vakfında tedavi görüyor. Ve gözü bağlanıyor, öyle bir bantla bağlanıyor ki “On dakika açamadım.” diyor -kendi beyanı- ve hâlâ İçişleri Bakanından açıklama yok, hâlâ bir gözaltı yok, hâlâ nerede tutulduğu yok, hâlâ bu ülkede, bu şekilde çeteciliği kimler yapıyor bir açıklama yok. Siz gazeteciye “Selçuk Özdağ’a saldıranları tutukladık.” demekle kurtulamazsınız ki.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne yapacağız?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz gazetecileri tutukluyorsunuz “Niye haber yapıyorsunuz?” diye.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne yapacağız adamlara yani?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Gökhan Güneş’in failini bulacaksınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Yani burada sizinle yarışacak ne bir parti ne bir ülke ne bir yönetim var. Yani gerçekten insan söylerken şu anda mevcut vakalara bakar. Gökhan Güneş’i söylüyorum. Bizim gençlik meclisi üyelerimiz, şu anda 8’i gözaltında, 4 gençlik meclisi üyemiz kaçırıldı, şantaj yapıldı, tehdit edildi, baskı uygulandı, ajanlık dayatıldı. Biz İçişlerine de bildirdik, buradan da söyledik, hâlâ tek bir soruşturma yok. Bu ülkede artık çetecilik faaliyetleri yürütülüyor, 90’lı yıllara bir özenme hâli var ve bu çok tehlikelidir. Biz hep uyarıyoruz, bakın, hep uyarıyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Yaa, çok mu istiyorsunuz 90’lı yılları? Meşruiyet oluşturuyordunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben siz konuşurken dinledim, gerçekten büyük bir ciddiyetle dinledim, dinlemenizi tercih ederim, size önemli bilgiler veriyorum. Gökhan Güneş’le ilgili hiçbir açıklamanız yok, niye yok? Bunun cevabını istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, pek kısa bir söz talebim var yerimden, uzatmak istemiyorum.

BAŞKAN – Sayın Muş, yerinizden, 60’a göre söz veriyorum, sadece bir dakika.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

53.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, devlet adam kaçırmaz. Olayın araştırılması, bu, Plan ve Bütçe Komisyonunda da bu tip hadiseler gündeme geldi, İçişleri Bakanımızın -orada tutanakları da vardır, isteyen gidip inceler- bununla alakalı açıklaması mevcut.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kamera kaydı var, ayıp ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, birisi bir yerden kaybolmuş, “Bunu Hükûmet yaptı.” Bu kolay bir iddia.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kamera kaydı var.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kamera kaydı var, kaybolmamış.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunu kabul etmemiz mümkün değil arkadaş. O kamera kayıtlarını o zaman getirin, burada paylaşın, kamuoyuyla paylaşın her yerde.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sosyal medyada paylaşılanlar oldu.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Savcılığa götürün, suç duyurusunda bulunun…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bulundular. Gereğini yapmadılar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – …ne istiyorsanız yapın ama buradan kalkıp da bizi itham etmek, bu iftiralarla bizi ilişkilendirmeye çalışmak kabul edilebilecek bir şey değildir. Devlet adam kaçırmaz.

Haa, 90’larla alakalı bir özleyiş varsa o bizde değil, o sizdedir. Oradan bir meşruiyet kaynağı oluşturuyordunuz kendinize. 90’ları bitiren AK PARTİ iktidarıdır, bu böyle biline. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İktidar Partisi Grup Başkan Vekili sizin tezlerinize karşı kendi fikirlerini açıkladı, bir sataşma olmadı burada.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben de kendi tezlerimi söyleyeceğim.

BAŞKAN – Siz de açıkladınız, bir sataşma olmadı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yerimden istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, bir sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 60’a göre istiyorum.

BAŞKAN – Ama bunun sonu da yok, 60’ın sonu yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, bir cevap vereyim ama.

BAŞKAN – Yani siz söylüyorsunuz, onlar da söylüyor, bu konuyu akşamdan beri görüşüyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir dakika izah edebilir miyim?

BAŞKAN – Efendim?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir dakika izah edeceğim sadece.

BAŞKAN – Peki, sadece bir dakika veriyorum.

Buyurun.

54.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir ülkede herhangi bir yerde bir insan kaçırılıyorsa -bakın, kaybolmuyor- ondan kim sorumlu olur? Tabii ki iktidar ve devlet sorumlu olur. O kaçıranları bulmak da o fiili işleyenleri yakalamak da soruşturmak da cezalandırmak da ilgili mekanizmalarda çözülür; bunu muhalefet partisi olarak herhalde biz yapamayız. Siz, her gün yargıya talimat vermeyi gayet iyi biliyorsunuz ama kaçırılanlara dair İçişleri Bakanı… Ya, İstanbul’un göbeğinde diyorum ya… Kamera kayıtları var, her şey ortada, hâlâ bir açıklama bile yok. Plan ve Bütçede yapılan açıklamalar Gökhan Güneş’e ilişkin değil, tatmin edici hiçbir açıklama yok.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Orada da aynı iddialar vardı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Soylu burada söyledi, İçişleri Bakanı. “Helikopterden insan atıldı.” diyoruz, diyorlar ki “törörö, törörö” hiçbir açıklama yapmıyor. “İnsan öldü.” Diyoruz, “törörö” demeye devam ediyor. Yani bunlar açıklama değil, bunlar saçmalık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, iddialar da saçmalık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İddia değil.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite’nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I’e Ait Tablo I’in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması’nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:236) (Devam)

BAŞKAN - 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 10/2/2005 tarihli ve 5301 sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasındaki Geçici Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanunun 1 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Birinci fıkrada belirtilen Anlaşmanın protokolleri ve eklerine ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir."

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat.

Buyurun Sayın Polat. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAHİR POLAT (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde üzerine söz aldım fakat birazdan görüşülecek Birleşik Krallık ile aramızda yapılan serbest ticaret anlaşması üzerine konuşacağım. Fakat belirtmek isterim ki Cumhuriyet Halk Partili olmakla, Cumhuriyet Halk Partisi tarihiyle gurur duyarız biz, Cumhuriyet Halk Partisinin bütün liderleriyle de gurur duyarız. Cumhuriyet Halk Partisinin hiçbir liderine, hiçbir ülkenin Başkanı ya da Başbakanı “Akıllı ol.” diye mektup yazamaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ülkelerin ulusal hedefleri vardır, ulusal politikaları vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal hedef ve politikalarını yıllar önce bu ülkeyi kuranlar belirlemişlerdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki kurucu liderlerimiz Türkiye’nin ulusal politikasını “Yurtta sulh, cihanda sulh” olarak belirtmiş, ulusal hedefini de muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak olarak belirtmiştir. Bu, Avrupa Birliği tartışmalarına da son nokta olsun diyoruz çünkü muasır medeniyet neredeyse Türkiye oraya doğru gitmek zorundadır.

Değerli arkadaşlar, İngiltere’nin uzun süredir, Avrupa Birliğiyle ayrılması, Brexit süreci tüm dünyada tartışma konusu oldu. Bu tartışmaların içerisinde küresel ticaretin nasıl etkileneceği de büyük bir kaygıyla izlendi. İngiltere’nin kurumları ve anlaşma yapılan diğer ülkelerin kurumları, bizim kurumlarımız da sıkı bir çalışmayla bu süreci sorunsuz bir şekilde atlattılar. Bu anlamda, çalışan Dışişleri ve Ticaret Bakanlığı yetkililerine teşekkür etmek isterim fakat bizim birtakım eksiklerimiz oldu, onları da belirtmeden geçemeyeceğim.

İngiltere 1 Ocakta yürürlüğe sokarken biz, geçici kararnameyle, geçici süre yürürlüğe aldık. Bu geçici sürenin bize birtakım maliyetleri oldu çünkü bu anlaşmalardan doğan vergileri maalesef…

(Uğultular)

MAHİR POLAT (Devamla) – Başkanım, çok uğultu var.

BAŞKAN – Devam edin siz.

MAHİR POLAT (Devamla) – …bu anlaşmalardan doğan yükümlülükler, özellikle ithalat ve telafi edici vergi doğuran durumları teminata bağlayarak ticaretle uğraşan arkadaşlarımıza bir yük getirdi. Umarım, hızlı bir şekilde yasalaşır, hızlı bir şekilde yayınlanır, ticaret insanlarının üzerindeki, iş insanlarının üzerindeki bu teminat baskısı da kaldırılır diyorum. Bir de arkadaşlar, güzel bir şey yapmışlar, menşe uygulamasını fatura beyanı şeklinde gerçekleştirmişler. Umarım, bundan sonraki gümrük ve dış ticaret işlemlerinde de bu tarz basitleştirici işlemlere başvurulur.

Bu anlaşma öyle çok büyük bir anlaşma değil; statükonun korunduğu, Avrupa Birliğinden kaynaklı anlaşma, bir başarı olarak ya da bir başarısızlık olarak addetmek mümkün değildir fakat güçlendirilmesi gerekiyor. Bu anlaşmanın güçlü tarafı aslında Türkiye iken sanki başarı olarak yansıtıyoruz. Çünkü İngiltere’nin yakın coğrafyasında bu kadar çeşitli ürün gamını bu kadar kolay lojistik imkânlarla elde edebileceği başka bir ülke, bu kadar ucuza elde edebileceği başka bir ülke yok. Dolayısıyla bu anlaşma Türkiye lehine geliştirilmesi gereken bir serbest ticaret anlaşmasıdır. Mesela ne yapabiliriz? Turizm anlamında, pandemi sürecinde can çekişen turizm sektörüne can suyu olacak anlaşmalar yapabiliriz. Doğrudan yatırımların Türkiye'ye dâhil edilebilmesi, tekrardan hızlı bir şekilde çekilebilmesi için bir anlaşma yapabiliriz. Ülkemizin çok ihtiyacı olduğu teknoloji transferi ve teknoloji üretimi konusunda iş birliğini geliştirebiliriz. Yine, aynı şekilde, dünyada büyük bir pazar olan İngilizlerle iş birliği yapıp Türkiye'nin alternatif pazarlara açılmasının önünü açabiliriz. Avrupa Birliği kapsamında belli, tanınmayan tavizleri İngiltere’den alabilirdik. Örneğin neyle ilgili? Tarımla ilgili tavizler alabilirdik. Türkiye'nin tarım ve hayvancılık ürünlerinin ihracı konusunda İngiltere’den biraz daha fazla taviz almamız gerekiyor.

“Tarım konusunda taviz” derken değerli arkadaşlar, biz Venezuela’yla çokça eleştirdiğimiz bir tavizli ticaret anlaşması yaptık. Bu tavizli ticaret anlaşmasının da süresini uzattık ne hikmetse, 30 Nisana kadar uzattık, Aralık ayında karar verdik. Yani bu ne demek oluyor? Venezuelalı üreticilerin süt ürünlerini, tarımsal ürünlerini bizim Türk üreticilerine, Türk tarımına tercih edeceğiz. Bu konuda da dikkat etmemiz gerekiyor. Onlara sıfır vergili tanıdığımız imkânları Türk çiftçisine de tanımamız gerekiyor değerli arkadaşlar.

“İhracatçıların sorunları var.” dedik. Burada Ticaret Bakanlığımızın yetkilileri de var. Defalarca Ticaret Bakanına dile getirdim fakat biz kime konuşuyoruz bilmiyoruz, bunlarla ilgili hiçbir önlem alınmıyor. Türkiye'nin dış ticaretiyle ilgili çok ciddi sorunlar yaşıyoruz.

Kral öldüğünde bu ülkede bayraklar yarıya indirildi, Suudi Arabistan Kralı için millî yas ilan edildi. Bugün Türk ihracatçısının, üreticisinin, sanayicisinin milyarlarca dolarlık, değerli arkadaşlar, milyarlarca dolarlık malları Suudi Arabistan gümrüğünde, limanlarında, kapılarında bekletiliyor. Ticaret Bakanlığımızın bir an önce Dışişleri Bakanlığımızla birlikte bunu çözmekle ilgili önlem alması gerekiyor çünkü bu insanlar, özellikle doğu ve güneydoğudaki sanayiciler dükkânlarına, tezgâhlarına kilit vurma noktasındalar. Bununla ilgili olarak dikkatinizi çekeyim, Bakan dinlemez ama bir zahmet iletirsiniz.

Yine burada söyledim değerli arkadaşlar, Rusya’yla domates kotalarının kaldırılmasıyla ilgili… Maalesef bununla ilgili hiçbir çalışma olmadığı gibi bu aralar yine virüsten kaynaklı domates iadeleriyle ve narenciye iadeleriyle karşılaşıyoruz. Oysaki biz Rusya’ya çok fedakârlık yaptık; işte, enerjide fedakârlık yaptık, ne bileyim, savunma sanayisiyle ilgili iş birliklerine gittik. En azından bir domates kotasını kaldıracak kadar bir hatırınız olsun diyorum.

Yine, değerli arkadaşlar, dünyada pandemiden kaynaklı lojistikte sorunlar yaşanıyor. Mesela, bilir misiniz bilmem, konteyner arzıyla ilgili ihracatçılarımız çok ciddi sıkıntı hâlinde. Sizin de ihracatçı arkadaşlarınız var, konteyner bulamıyorlar arkadaşlar, haftalar sonrasına konteyner alınıyor. Bununla ilgili önlem almak zorundayız çünkü değerli arkadaşım, bizim Ulaştırma ve Ticaret Bakanlığımız yeterli önlemleri almıyorlar. Bu armatörler daha kârlı olan ve ihracatın arttığı ülke olan Çin’e doğru kayıyor. Özellikle Türk armatörlerinin desteklenmesi, teşvik edilmesi ve bu konteyner arzı konusunda yaşanan sorunların ortadan kaldırılması gerekiyor değerli arkadaşlar.

Ben buradan mesleğim olan gümrük müşavirliğiyle ilgili de çokça şeyler dile getirdim fakat bizim getirdiklerimizin aksine gümrük müşavirlerine öksüz evlat muamelesi yapmaya devam eden bir Bakanlıkla karşı karşıyayız. Özelde görüşmemize rağmen Bakanlık gümrük müşavirlerinin emeğini sermayeye boğdurmaya, peşkeş çekmeye çalışıyor. Nasıl değerli arkadaşlar? Mesela asgari ücrete –bence yetmez- yüzde 21 zam yapıldı; yetmez, bu şartlarda asgari ücretlinin geçinme şansı yok fakat gümrük müşavirlerine, ana sermayesi insan kaynağı olan gümrük müşavirlerine asgari ücretlerinde yüzde 10 zam yaptı Bakanlığınız; reva gördüğünüz bu, üvey evlat muamelesi bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Bizim gümrük sistemleri çöküyor, daha dün Doğan Kubat’la da konuştuk. Gümrük sistemlerimiz çöktüğünde bir muhatap bulamıyoruz; Bakanlığınızda bir masa kurmak, bir birim kurmak bu kadar mı zordur, bu kadar mı zor geliyor ya da bu işleri yapmak sizin için bu kadar mı basit?

Değerli arkadaşlar, gümrük müşavirleri dış ticaretin yüzde 91’ini yönetirler. Siz gümrük müşavirlerini bu kadar yok sayıyorsunuz. Mesela bugünlerde yeni gümrük kanunu yapıyorsunuz. Gümrük Kanunu’yla ilgili en çok söz söyleyecek bir meslek erbabı varsa gümrük müşavirleri. Onlar Bakanlığınızdaki ilgili birimlerden zorlayarak bilgi ve belge almaya, buna katkı sunmaya çalışıyorlar fakat bu süreç bizimkilerden gizlenerek götürülmeye çalışılıyor. Unutmamak gerekiyor ki değerli bürokratlar, özellikle Gümrükler Genel Müdürlüğünün değerli bürokratları, son geleceğiniz mesleki zirveniz gümrük müşavirliğidir. Gümrük Müşavirliği Derneğinin önünde belgenizi almak için düğmenizi ilikleyeceksiniz.

Yine, değerli arkadaşlar, biz gümrük müşavirlerinin -üvey evlat muamelesi yapmayın, öksüz evlat değil bunlar- bir odaları olsun. Israrla söyledik, odalarının önündeki engelin Rifat Hisarcıklıoğlu olduğunu ben bu kürsüden defalarca söyledim. (CHP sıralarından alkışlar) Yalanlama gelmediğine göre doğrudur, bir suskunluk varsa doğrudur. Bunu yapamıyor. Bakanlığın TOBB Başkanına bu kadar gücü yetmiyorsa bile biz de sizlerin üvey evlatları değilsek en azından gümrük müşavirleri meslek kanunu çıkartarak gümrük müşavirlerinin de bakanlığı olduğunuzu hatırlatmanızı diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 236 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin yapılan açık oylama sonucunu açıklıyorum:

“Kullanılan oy sayısı : 293

Kabul : 282

Çekimser: 11 (x)

 

                             Kâtip Üye                            Kâtip Üye

                         Bayram Özçelik                       İshak Gazel

                               Burdur                              Kütahya”

 

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 3’üncü sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına Ek “Menşeli Ürünler” Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'yi Değiştiren 1/2020 Sayılı Kararı’nın onaylanmasının uygun bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına Ek ‘Menşeli Ürünler’ Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II’yi Değiştiren 1/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2950) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 248) (x)

BAŞKAN - Komisyon, yerinde.

Komisyon raporu 248 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesine oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ ARASINDA

SERBEST TİCARET ANLAŞMASI İLE KURULAN ORTAK KOMİTENİN

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE ARNAVUTLUK CUMHURİYETİ ARASINDA

SERBEST TİCARET ANLAŞMASINA EK "MENŞELİ ÜRÜNLER” KAVRAMININ

TANIMI VE İDARİ İŞ BİRLİĞİ YÖNTEMLERİNE İLİŞKİN PROTOKOL 11'Yi

DEĞİŞTİREN 1/2020 SAYILI KARARININ ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN PROTOKOLLER VE EKLERİNE İLİŞKİN

DEĞİŞİKLİKLERİN CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA

DAİR YETKİ VERİLMESİNE İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE I- (I) 23 Ocak 2020 tarihinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komitenin Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına Ek 'Menşeli Ürünler' Kavramının Tanımı ve idari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'yi Değiştiren 1/2020 Sayılı Kararı’nın onaylanması uygun bulunmuştur.

(2) Birinci fıkrada belirtilen Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 2- (I) 11/12/2007 tarihli ve 5723 sayılı Türkiye Cumhuriyeti ile Arnavutluk Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanunun 1’inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

2) Birinci fıkrada belirtilen anlaşmanın protokolleri ve eklerine ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

 

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 3- (l) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

 

MADDE 4- (I) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde söz isteyen yok.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 248 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonuçları:

“Kullanılan oy sayısı : 290

Kabul : 279

 Ret : 11 (X)

 

                             Kâtip Üye                            Kâtip Üye

                         Bayram Özçelik                       İshak Gazel

                               Burdur                              Kütahya”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, dördüncü sıraya alınan Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Menşe Kurallarına Dair Ortak Bildiri, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Mutabakat Zaptı ve Kuzey İrlanda ile Ticarete İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Teati Edilen Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunması ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3327) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret Anlaşması, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Menşe Kurallarına Dair Ortak Bildiri, Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Mutabakat Zaptı ve Kuzey İrlanda ile Ticarete İlişkin Olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Teati Edilen Mektupların Onaylanmasının Uygun Bulunması ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3327) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 249) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 249 sıra sayısıyla bastırıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerine söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BÜYÜK BRİTANYA VE KUZEY İRLANDA BİRLEŞİK KRALLIĞI ARASINDA SERBEST TİCARET ANLAŞMASI, TÜRKİYE VE BİRLEŞİK KRALLIK HÜKÜMETLERİ ARASINDA MENŞE KURALLARINA DAİR ORTAK BİLDİRİ, TÜRKİYE VE BİRLEŞİK KRALLIK HÜKÜMETLERİ ARASINDA MUTABAKAT ZAPTI VE KUZEY İRLANDA İLE TİCARETE İLİŞKİN OLARAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE BÜYÜK BRİTANYA VE KUZEY İRLANDA BİRLEŞİK KRALLIĞI ARASINDA TEATİ EDİLEN MEKTUPLARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNMASI VE ANLAŞMANIN PROTOKOLLER VE EKLERİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ VERİLMESİ HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 29 Aralık 2020 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Arasında Serbest Ticaret Anlaşması”, “Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Menşe Kurallarına Dair Ortak Bildiri”, “Türkiye ve Birleşik Krallık Hükümetleri Arasında Mutabakat Zaptı” ve Kuzey İrlanda ile ticarete ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı arasında teati edilen “Mektuplar”ın onaylanması uygun bulunmuştur.

(2) Birinci fıkrada belirtilen Anlaşmanın protokoller ve eklerine ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre veriyorum. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 249 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 295

Kabul : 284

Ret :11 (x)

 

                             Kâtip Üye                            Kâtip Üye

                         Bayram Özçelik                       İshak Gazel

                               Burdur                              Kütahya”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 5’inci sıraya alınan Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA Devletleri Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA Devletleri Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/2372) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 156) (XX)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 156 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE EFTA DEVLETLERİ ARASINDA SERBEST TİCARET ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA VE ANLAŞMANIN EKLERİNE İLİŞKİN DEĞİŞİKLİKLERİN CUMHURBAŞKANINCA DOĞRUDAN ONAYLANMASINA DAİR YETKİ VERİLMESİNE İLİŞKİN

KANUN TEKLİFİ

 

MADDE 1- (1) 25 Haziran 2018 tarihinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ile EFTA Devletleri Arasında Serbest Ticaret Anlaşması"nın onaylanması uygun bulunmuştur.

(2) Birinci fıkrada belirtilen Anlaşmanın eklerine ilişkin değişiklikleri doğrudan onaylamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

 

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde hakkında söz isteyen? Yok.

2’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için öngörülen iki dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 156 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

293

 

 

Kabul

:

282

 

 

Ret

:

11

(x)

 

Kâtip Üye

Bayram Özçelik

Burdur

Kâtip Üye

İshak Gazel

Kütahya”

 

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, bugünkü gündemimizde yer alan işler tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Şubat 2021 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler arkadaşlar.

Kapanma Saati: 02.31



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 229 S. Sayılı Basmayazı 26/1/2021 tarihli 41’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 236 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 248 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 249 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(XX) 156 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir