TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

42’nci Birleşim

                                                                                  27 Ocak 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III - YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın, Mersin ilindeki tarım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Elâzığ depreminin 1’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, on sekiz yıldır Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen çalışmalarla savunma sanayisinde yerlilik oranının yüzde 70’leri geçtiğine, ülkenin ilk millî fırkateyni TCG İstanbul’un denize indirildiğine ilişkin açıklaması

5.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, yol çalışmaları sırasında Düzce ili Akçakoca ilçesi Hasançavuş köyünde TELEKOM kablosunun zarar görmesinden dolayı vatandaşlar hizmet göremedikleri hâlde şirket tarafından faturaların tahsil edildiğine, Düzce ilinin altyapıyla ilgili sorunlarının palyatif olarak çözülmesinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Tüm Emekliler Sendikasının sendikalaşma hakkının gasbedildiğine, emeklilerin işsizlerden sonra en yoksul kesim olduğuna, emeklilerin haklarının bir an önce iade edilmesi için Hükûmeti göreve davet ettiklerine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, üreticilerin ödeyemeyecekleri elektrik faturalarıyla karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bilim ve teknolojinin insanlığın ortak birikimi ve malı olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Kütahya ilinde Simav-Tavşanlı ilçeleri arasında 668 hektarlık bir alan için siyanürle altın ayrıştırılarak maden aranması için ÇED sürecinin işlediğine, doğaya, tarıma, suya vereceği zararlar düşünülmeden masa başında ÇED raporları düzenlenmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde eğitimden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye, spordan sosyal devlet uygulamalarına kadar her alanda ülkeye çağ atlattıklarına, ülkeyi 2023 hedefleri ile 2053 ve 2071 vizyonuna ulaştırmayı da yine milletle beraber gerçekleştireceklerine inandığına ilişkin açıklaması

11.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, 15 Şubatta okulların açılması planlanıyorsa tüm öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının aşı olması gerektiğine, eğitim çalışanlarının aşı takviminin öne çekilmesinin hayati öneme sahip olduğuna, Bilim Kurulu ve iktidarı bu konuda göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, vatandaşlar aşıda sıranın kendisine gelmesini beklerken ikinci aşamada A3 kriterlerinde görevli kişilerin aşılanacağının belirtildiğine, bu kişilerin kimler olduğunu ve belirlenen kriterleri öğrenmek istediğine, Sağlık Bakanlığını aşı sürecinde bari şeffaf olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

13.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Millî Direniş Günü’nün Batı Trakya Türklerinin birlik ve beraberliğine, omuz omuza verdikleri demokratik mücadelenin güçlenmesine ışık tutmasını dilediğine ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin ili Akkuyu’da, deprem bölgesinde, fay hattının üzerinde nükleer santral inşa etmek isteyenlerin yerliliğini ve millîliğini Allah’a havale ettiğine ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, pandemi sürecinde gelirlerini kaybeden esnafın devletin kendilerine yardım elini uzatmasını istediğine ilişkin açıklaması

16.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, bir yıl önce Elâzığ ilinde yaşanan depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, devletin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Elâzığ iline 8 bin konut kazandırdığına, AK PARTİ hükûmetleri olarak her alanda şehit yakınlarının, gazilerin, gazi yakınlarının ve engellilerin yanında olmaya devam ettiklerine, bu kapsamda ataması gerçekleşen 3.603 kişiye atamalarının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

17.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Ankara-Sivas arası hızlı trenin test sürüşlerinin başladığına, Sivas ilinin kenevir ekimi izni verilen iller arasına girdiğine, bu hizmetlerde emeği geçen başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ilgili bakanlara teşekkür ettiğine, Sivas Numune Hastanesinin 3’üncü blokunun hizmete girdiğine ilişkin açıklaması

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, son beş yılın en kurak döneminin yaşandığına, en büyük tehlikenin tarımsal üretimin düşmesi olduğuna, gübre fiyatlarının fahiş bir şekilde arttığına, gübrede dışa bağımlılık sorunu çözülmez ve üretici desteklenmezse üretimin azalacağına, gıda fiyatlarının daha da artacağına, iktidarın bu konuda acil çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Gökhan Güneş isimli vatandaşın İstanbul ilinde güpegündüz kaçırıldığına, Gökhan Güneş’i kaçıranlar hakkında cumhuriyet savcılarının derhâl soruşturma başlatması gerektiğine, Türkiye Cumhuriyeti devletini itibarsızlaştırmaya, hukuk güvenliği olmayan bir ülke konumuna düşürmeye kimsenin hakkı olmadığına ilişkin açıklaması

20.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ili Simav ve Tavşanlı ilçe sınırlarında bulunan 6.800 dekarlık alanda maden arama gerekçesiyle orman, tarım ve doğanın yok edilmeye başlanmak üzere olduğuna, ÇED raporuna onay verilmemesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bir kez daha uyardıklarına ilişkin açıklaması

21.- Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın, 2019 yılında yaşanan depremden sonra Acıpayam ilçesinin sahipsiz ve yalnız bırakıldığına, seçimlerden önce gelen bakanların söz vermesine rağmen hâlâ Acıpayam ilçesinde vatandaşların 9 metrekarelik plastik odalara, barakalara terk edildiğine ilişkin açıklaması

22.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, uyuşturucu madde kullanımının insanlığın en büyük belalarından biri olduğuna, özellikle Kahramanmaraş ilinin ve diğer güneydoğu illerinin daha fazla risk altında olduğuna, ailelerin ve tüm kurumların bu konuda duyarlı olması ve çaba göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Van ili Başkale ilçesinin Sualtı mezrasında 18 Ocakta meydana gelen çığda 9 İranlı gencin çığ altında kaldığına, 4’ünün kendi imkânlarıyla kurtulduğuna, altı gün boyunca arama kurtarma çalışması yapılmadığına, ailelerinin sınırı geçip kendi imkânlarıyla 5 gencin cenazesini çıkardığına, bunun ihmal değil cinayet olduğuna, vali ve sorumluların görevden alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 27 Ocak 1937’de Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyetinin Hatay’ın bağımsızlığını kabul ettiğine, bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin 2 Eylül 1938 tarihinde kurulduğuna ve 29 Haziran 1939 tarihinde Türkiye’ye katılma kararı alındığına, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Hatay ilinin millî sınırlara dâhil edilmesinde emeği geçenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 27 Ocak 1995’te Türkiye tarafından uygulanmaya başladığına, sözleşmeyle çocukların korunması ve gelişmesinin temel felsefe olarak kabul edildiğine, kırk sekiz yıl önce bugün, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’in ASALA tarafından şehit edildiğine, teröre kurban verilen tüm şehitleri bir kez daha rahmetle andığına, kamuya atanan 2.140 engelli vatandaşa başarılar dilediğine fakat atanmayı bekleyen 200 bin engelli adayın olduğuna, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanlarının zaman zaman kendilerini vali yerine koyan davranışlarda bulunduğuna, bazı valilerin de AK PARTİ il başkanı gibi davranmaya başladığına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin her alanda ülkeye zarar verdiğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü’nün 76’ncı yılında acıları paylaştıklarına, TÜİK’in ortaya koyduğu 2019 yılı gayrisafi yurt içi hasıla açısından il bazlı istatistiklerine göre İstanbul ilinin en yüksek gayrisafi yurt içi hasılaya ulaştığına, son on, on beş ilin Siirt, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Gaziantep, Hakkâri, Bitlis, Muş, Ağrı, Urfa, Van, Bingöl illeri olduğuna, 1960 yılı, 1980 yılı, 2004 yılı verilerine bakıldığında da aynı tabloyla karşı karşıya kalındığına, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının da bu tabloda herhangi bir değişiklik yaratamadığını vurgulamak istediğine, bu eşitsizliklerin azaltılabilmesi ve ortadan kaldırılabilmesi için bölgesel ekonomi modelinin gündeme gelmesi, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğine, Ticaret Bakanlığının gıda ve temel ihtiyaç maddeleriyle ilgili 81 ilde yaptığı fahiş fiyat denetlemeleri sonucunda son bir haftada 1.674 işletmeye ceza kestiğine, iktidarın yanlış ekonomi politikalarının yarattığı tahribat, büyük eşitsizlikler ve toplumsal adaletsizlikler görüldüğünde sorunun nereden kaynaklandığını çok açık bir şekilde anlamanın mümkün olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Soma faciasından birkaç ay sonra ortaya çıkan bir mağduriyetin giderilmesi için tüm siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerinin de katkılarıyla bir yasal düzenleme yapıldığına ve Soma’da 4 bine yakın maden işçisinin tazminatlarını almaya başladıklarına, bunun için Meclise teşekkür etmek gerektiğine, madencilerin mağduriyetlerinin ortadan kalktığına ama Soma esnafının inanılmaz mağduriyetleri olduğuna, Yahudi Soykırımını ve Holokostu Anma Günü’nün 76’ncı yıl dönümünde orada hayatını kaybedenleri andıklarına ve bu insanlık suçunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınadıklarına, 4/D’li personelin yaşadığı mağduriyete, ulusal bir yetim ilaç politikası ile nadir ve çok nadir görülen hastalıklar politikası geliştirilmesi gerektiğine, nadir hastalıklarla ilgili kurulan Komisyonun raporunu Genel Kurula getirmeyenlerin SMA’lı çocukların vebalini aldıklarına ilişkin açıklaması

27.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir ilinde kamu yatırımlarının birçoğunun inşaatlarının yıllardır atıl hâlde beklediğine, Kırşehirlilerin iktidara artık güveninin kalmadığına ve bunları kendisine reva görenlere gereken cevabı sandıkta vereceğine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, İzmir Şakran Cezaevinde tutuklu bulunan üniversite öğrencileri Didar Bozan, Merve Nur İşleyici ve Ceylan Bozkurt’un cezaları dolduğu hâlde denetimli serbestlik hakkından yararlandırılmayarak serbest bırakılmalarının engellendiğine,  bu keyfî uygulamaya ve hukuksuzluğa derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, doğal afetlerde risk ve kayıpların en aza indirilmesinde şehir plancılarının istihdamının önem arz ettiğine, şehir plancılarının, yerel yönetimlerde liyakate ve kamu personeli seçme niteliklerine uygun bir şekilde istihdam edilmelerini ve atamalarının yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

30.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, özel halk otobüslerinin 30 kaleme yaklaşan bedava kartlarla seyahat eden yolculardan dolayı ciddi zarara uğradığına, devletin kart bedelinin en az yarısını aylık olarak özel halk otobüsü esnafına vermesi ve yaşanan mağduriyetin giderilmesi için mazottan alınan ÖTV’nin kaldırılması gerektiğine, pandemi döneminde ayakta durmaya çalışan taksici esnafından da en azından pandemi dönemi bitene kadar ÖTV alınmamasının bir nebze olsun rahatlama sağlayacağına ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana ilinde birçok ilçe ve köyde sağlık ocaklarına erişim sıkıntısı yaşandığına, bu durumun hayati önem taşıyan hâllerde ilk müdahalenin yapılması gerektiği zaman büyük tehlike arz ettiğine, Tatık, Ömerli, Döşekevi, Tümenli köylerinin muhtarlarının ortak ulaşım noktasında bir sağlık ocağı yapılması talepleri olduğuna, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bu projeyi hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinin 2021 Yılı Yatırım Programı’nda yok sayıldığına, Aydınlıların bunun hesabını ilk seçimde soracağına ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, muhalefet partilerinin muhalefet yapmak adına sadece yalan ve iftira ürettiklerine, gerçekleştirdikleri projeleri halkla paylaşacaklarına ve hizmet etmeyi sürdüreceklerine, Silvan Projesi’nin ülkenin en büyük 2’nci sulama projesi olduğuna ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, aşılama sürecinde kayırmacılık, adaletsizlik, hukuksuzluk olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, bulaş zincirinin kırılması için toplumun en az yüzde 60’ının bağışıklanması gerektiğine, uygulanan Çin kaynaklı aşının ülkedeki faz 3 sonuçlarının ne olduğu ve aşının etkinliğinin yüzde kaç çıktığı sorularını ülke adına sorduklarına, anayasal bir hak olan sağlık hakkının kullanılmasına BAĞ-KUR, SSK, GSS, EYT gibi engeller konulmasının sosyal devlete ve insan haklarına aykırı olduğuna ve kalıcı bir çözüme ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay ili Samandağ ilçesi Çevlik sahilinde deniz botuyla akıntıya kapılıp kaybolan Ali Nail Gündoğan’dan 30 Aralıktan beri haber alınamadığına, Hatay halkı ve ailesinin Ali Nail Gündoğan’ın bulunması için devletin tüm imkânlarının seferber edilmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın yaptıkları açıklamalarında CHP’ye ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 21 milletvekili tarafından, denizlerimizdeki aşırı avlanma, deniz kirliliği ve istilacı balık türleri nedeniyle balık rezervlerimizin azalmasının araştırılması amacıyla 15/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından sendikal hakların korunması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul Esenyurt ve Tuzla ilçeleri olmak üzere Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sayısı 100 bini aşkın konut satış vaadiyle dolandırılan vatandaşın durumu ve görevini yapmayan Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan hakkında verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, elinden geldiğince İçtüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz vermeye çalıştığına ama 2’nci, 3’üncü kez söz isteyenlere söz vermeyeceğine ilişkin konuşması

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite'nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I'e Ait Tablo I'in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması'nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:236)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:235)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, Sağlık Bakanı'na yöneltilen yazılı soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/38323)

2.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, 2020 yılında Başkanlığa sunulan yazılı soru ve Meclis araştırması önergeleri ile kanun tekliflerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/38324)

3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, TBMM Yerleşkesi içinde elektrikli araçlar için şarj istasyonları kurulması çalışması bulunup bulunmadığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/38325)

4.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, elektrik hizmet alımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/38660)

5.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, 27. Dönem milletvekillerinden Covid-19 testi pozitif çıkan veya tedavi görenlere ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/38661)

27 Ocak 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Mersin’in tarım sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’ya aittir.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın, Mersin ilindeki tarım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; topraklarının beşte 1’inde tarımsal üretim yapılan, tek başına gıda ve tarım ihracatının yüzde 6,5’ini, meyve ihracatının yüzde 9,4’ünü karşılayan memleketim Mersin ülkemizin sayılı tarım kentlerinden biri. Yani Mersin Türkiye’yi doyuruyor, dünyayı doyuruyor ama yıllardır kendi hazırladığı sofradan aç ve borçlu kalkıyor. Mersinli çiftçilerimizin takipteki kredi miktarı bu yüzden 300 milyon lirayı aştı. Her yıl sayısız çiftçi toprağına veda ediyor çünkü onlara başka bir şans tanımıyorsunuz. Salgın döneminde en çok talep gören, popüler ürün gıda oldu ama çiftçi yine mutsuz ve umutsuz.

Tarım artık radikal tedbirlere ihtiyaç duyuyor, biz de tarıma hiç olmadığımız kadar ihtiyaç duyuyoruz çünkü gıda güvenliği ve gıdaya kesintisiz ulaşımın ne kadar önemli olduğunu artık daha net görüyoruz, görüyorsunuz. Kendi çiftçimize sırtınızı dönüp “Paramız var ki ithal ediyoruz.” diyordunuz ama paranız olsa da ithal edemeyeceğiniz bir dönemin içerisindeyiz. Sürekli söylediğimiz üretim ekonomisini yaratmak ve desteklemek işte, tam da bugünler için gerekliydi. Artık hiç olmadığı kadar çiftçilerimize değer vermek, onların işlerini kolaylaştırmak, yüklerini paylaşmak zorundayız. Biz “Çiftçilerimizin kredi borçlarını öteleyin.” diyoruz, siz borçların faizlerini artırıyorsunuz. Biz “Çiftçiye doğrudan yardım gönderin.” diyoruz, siz tarlaya, traktöre haciz yolluyorsunuz.

İktidarın yıllardır uyguladığı yanlış tarım politikalarının, sürekli artan girdi maliyetlerinin ve pandeminin yarattığı olumsuzluğun yanında Mersinli çiftçimiz 2020 yılında iklim krizinin yıkıcı etkilisiyle de yüzleşti. 2020 Mayıs ve Eylül aylarında yaşanan aşırı hava sıcaklıklarından dolayı tarlada çok ciddi rekolte kayıpları yaşadık. Portakalda ve mandalinada kaybımız yüzde 70’lere, limonda yüzde 60’lara ulaştı. Bu sezon zeytinde on bir yılın en düşük üretimini yapabildik ama bu şartlarda bile çiftçilerimiz ürünlerini sattıklarında maalesef maliyetlerini bile çıkartamıyorlar.

“Üreticilerimizin bu zararları nasıl giderilecek?” diye Bakanlığa sorduğumuzda “Sıcak havanın verdiği zarar 2021’den itibaren isteğe bağlı tarım sigortaları kapsamına alınacak.” dediler. Bizim merak ettiğimiz, çiftçilerin bugünkü zararlarının nasıl karşılanacağıydı. Anlaşılıyor ki bu zararın yükü de çiftçimizin sırtına tekrar yüklendi, bu yükü kabul etmiyoruz. Mersin olarak iktidardan alacaklıyız ve hakkımızı istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz son yılların en etkili kuraklıklarından birini yaşıyor, Mersin de bundan payına düşeni fazlasıyla aldı. Suyun gün geçtikçe daha kıymetli hâle geldiği Mersin’de tarımsal sulamadaki kayıp kaçak oranı yüzde 40. Bunun önlenebilmesi, tarımda suyun verimliliğinin artırılması için çok ciddi altyapı yatırımlarına ihtiyacımız var. Mezitli Kuzucubelen yıllardır su bekliyor ancak kendileri söylüyor, kendileri dinliyor, sizse duymuyorsunuz.

Bakliyat üretiminde ve ihracında önemli bir paya sahip Mersinli üreticiler, bakliyat ithalatında gümrüklerin sıfıra indirilmesine itiraz ediyor. Bitkisel protein olan bakliyat üretimini desteklemek artık çok daha stratejik hâle geldi.

Biraz da arıcılarımıza değinmek istiyorum. Pandemiyle birlikte organik arıcılık sektörüne talep arttı. Türkiye’nin bal üretiminde ilk 5’te yer alan Mersin, bu alanda söz sahibi kentlerden biri ancak arıcılığın gelişebilmesi için devletin daha fazla desteklemesine, Mersin’de var olan bal ormanlarında Basra böceği üretimine geçilmesine ve son olarak Eğriçayır gibi kalitesi dünya tarafından kabul görmüş markalarının tanıtılmasına ihtiyaç var. Potansiyel var, istek var ama maalesef yine destek yok.

Kıymetli milletvekilleri, Mersin tarımının girdi tarafında yüksek maliyet sorunu, üretim sürecinde parçalı tarım arazisinde iklim kriziyle verimsiz üretim sorunları yaşanırken pazarlama tarımı da bundan farklı değil. Mersin olarak markalaşamama, lojistik altyapı sorunlarının çözülmemesi ve dış ticarette alternatif pazarlara ulaşamamayla karşı karşıyayız. Bu lojistik sorunların çözümü için çok kapsamlı projeler lazım. Yıllardır bitmeyen Çeşmeli Otoyolu’nun, Gülnar-Silifke yolunun, Konya-Karaman-Silifke tren yolunun acilen tamamlanması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum.

Uluslararası erişim için öncelikle Çukurova Havaalanı’nın artık bir an evvel bitirilmesi, Mersin Ana Konteyner Limanı Projesi’nin tamamlanarak dünya piyasalarına ulaşımın kolaylaştırılması gerekiyor. Tüm bunların yapılabilmesi için Mersin’i böyle gündem dışı tutan değil, yatırım ve kalkınma ajandasında üst sıralara koyan bir iktidar gerekiyor yani İYİ PARTİ iktidarı gerekiyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Elâzığ depreminin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık’a aittir.

Buyurun Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Elâzığ depreminin 1’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

2020 yılı afetlerle başladı; 24 Ocakta Elâzığ ve Malatya’da 41 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, yüreğimizi yakan bir depremle başladı, sonrasında salgınla devam etti. Van’da, Manisa’da, İzmir’de, Giresun’da felaketler yaşadık. Rabb’im bir kez daha bu felaketleri, salgını ülkemize, dünyamıza yaşatmasın inşallah. Depremlerde, doğal afetlerde, salgında hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan bir kez daha rahmet, yakınlarına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. 2021 yılının ülkemiz ve dünyamız için coronasız, afetsiz bir yıl olmasını temenni ediyorum.

24 Ocak 2020 yılında yaşanan Elâzığ, Malatya depreminin yıl dönümü dolayısıyla Elâzığ ve Malatya’daydık. Depremin olduğu anda, bir sene önce Malatya’daydık, Malatya’da yaşayanlardandık. İlk saat itibarıyla Valimiz, milletvekillerimiz, bürokratlarımız, belediye başkanlarımız hep birlikte, depremin en yoğun hissedildiği ilçelerimize, Doğanyol’a, Pütürge’ye ziyaretlerimizi yaptık ve milletimizle beraberdik. Depremden hemen birkaç saat sonra Süleyman Soylu Bakanımız, Murat Kurum Bakanımız, Fahrettin Koca Bakanımız deprem bölgesine geldiler. Yirmi dört saat geçmeden Devlet Başkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımız deprem bölgesine geldi, acımızı paylaştı, yaralarımızı sarmak üzere bakanlarımızı talimatlandırdı. Meclis Başkanımız, son Başbakanımız, bakanlarımız, genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz bizi hiç yalnız bırakmadılar. Depremin ilk anından itibaren AFAD’ımız, Kızılayımız, UMKE’miz, Jandarmamız, muhtarlarımız, vatandaşlarımızla beraber enkazların altında, açıkta ve aç hiçbir canımız kalmasın diye hep birlikte mücadele ettik. Bu mücadelede emek çeken bütün ekiplerimizi canıgönülden kutluyorum. Hemen 5.948 çadır, 650 konteyner; 73 binada hasar tespiti yaptık ve depremden etkilenen ailelere 75 milyon yardım yapıldı. Esnaflarımız için 50 bin ve 25 bin TL faizsiz krediler verildi. Krediler bir yıl faizsiz ötelendi, vergi ve SGK ödemelerimiz üç ay ertelendi.

Çok kıymetli milletvekillerim, depremden en fazla etkilenen Malatya’da Doğanyol, Pütürge, Kale, Battalgazi ve Yeşilyurt’ta önce geçici barınmalarımızı sonra da kalıcı konutlarımızı üretmek bizim öncelikli politikamız oldu. Bu doğrultuda Battalgazi’de 2.022, Pütürge’de 517, Doğanyol’da 491, Kale’de 309 konut yapıyoruz; 1.555 tane de köy evi yapıyoruz, 471 tane de ahır yapıyoruz. Allah nasip ederse Yeşilyurt’ta ise 645 konut yapacağız. Projeler hazır, yer tespitlerimiz yapılmış vaziyette. Ayrıca Doğanyol, Pütürge ve Şehit Fevzi Mahallemizde de kentsel dönüşümlerimizi yapıyoruz. 2 bin konutu bir yıldan önce tamamladık. Allah izin verirse 4 bin konutu da bu yıl içerisinde tamamlayıp hemşehrilerimize teslim edeceğiz inşallah.

Çok kıymetli milletvekillerim, depremin ilk günü Sayın Cumhurbaşkanımız nasıl gelip acımızı paylaştıysa depremin yıl dönümünde de yine bölgemizdeydi, Elâzığımızdaydı ve milletimizin konutlarını teslim ederken de bunun mutluluğunu yaşarken de bir kez daha bizimle birlikteydi.

Elâzığ’da 8 bin konut, Malatya’da 2 bin konut tamamlanmış vaziyette ve toplamda da 26 bin konutu şehrimize, memleketimize inşa edeceğiz inşallah.

Biz sadece konut inşa etmiyoruz, birer yaşam alanı inşa ediyoruz. Evlatlarımız için Malatya’da 388 yeni derslik yapıyoruz. İş yerleri, camiler, fırınlar, dinlenme alanları, çocuk oyun parkları, spor tesisleri, yürüyüş ve bisiklet yolları yapıyoruz. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, Çevre ve Şehircilik Bakanımız ve bürokratlarımıza, özellikle TOKİ’mize; İçişleri Bakanımız ve bürokratlarımıza, özellikle AFAD’ımıza; sahada gerçek bir destan yazan kahramanlara canıgönülden teşekkür ediyorum. Kar demeden, kış demeden, pandemi demeden çalışarak bu kadar kısa sürede, böylesine büyük bir iş çıkarıyorlar.

Pazar günü ben Doğanyol’daydım, Akkent’teydim, Poyraz’daydım. Buralar, Malatya’ya en uzak bölgeler ve Poyraz’ı gördüğünüzde dağların tepesine evler yapıldı, Akkent’te dağların tepesine evler yapıldı. Ve ben bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan, Recep Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı olmaktan, AK PARTİ’nin bir mensubu olmaktan bir kez daha gurur duydum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Ve böyle bir başarının sadece Türkiye’de değil, dünyada benzerine az rastlanır. Ve “Nereden nereye?” dediğimiz şey tam da budur.

Bunları anlatırken maalesef, ne zaman bir deprem olsa çirkin bir kampanya da maalesef sahne alıyor. Kötü niyetli olanlar “Deprem vergileri nerede?” diye kara propagandaya dönüştürüyorlar. Deprem vergilerinin nerede olduğunu sadece Malatya’ya bakarak dahi anlayabiliriz. Bakınız, sadece Malatya’mızdaki deprem konutlarımızın ihale bedeli 2 milyar TL yani devletimizin topladığı deprem vergisinin katbekat fazlası deprem bölgelerine, depremzede vatandaşlarımıza; depreme hazırlık, güçlendirme, kamulaştırma, önlem çalışmaları kapsamında harcanmaktadır. Bugün sadece ülke sınırlarımız içerisinde değil, dünyada yaşanan bütün afetlere, insani krizlere anında ve etkili bir şekilde müdahale edebilen bir Türkiye varsa, bugün her türlü tehdit ve saldırıya göğüs gerebilen, hedeflerine emin adımlarla yürüyen bir Türkiye varsa bunu öncelikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın insanüstü ve samimi çabasına, güçlü liderliğine borçluyuz, AK PARTİ’ye borçluyuz diyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Yüce Meclisi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Malatya’nın sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba’ya aittir.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malatya, Elâzığ depreminin 1’inci yıl dönümünde hayatını kaybeden 41 yurttaşımızı tekrar rahmetle ve saygıyla anıyorum.

Biliyorsunuz deprem Sivrice merkezli oldu; Elâzığ’ı etkiledi ama hem Pütürge hem Doğanyol, Kale olmak üzere Malatya’nın tamamına yakınını da etkiledi, birçok bina hasarlı durumda. Biz de depremin en başından itibaren Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarıyla birlikte orada olduk. Örneğin, deprem saat 20.55’te oldu, ikinci gün öğle vakti Mersin Büyükşehir Belediyemiz Doğanyol Gökçe’de yemek hizmeti vermeye başlamıştı. İlgi gösteren herkese teşekkür ederim, Türkiye’nin her yanından yardım yağdı hem Malatya’ya hem Elâzığ’a, Türkiye âdeta örnek bir görüntüyü sergiledi.

Depremin ardından bütün deprem bölgesini gezdik. Burada beraber gezdiğimiz arkadaşlar var; Cengiz Gökçel var, Ali Mahir Başarır var, Abdurrahman Tutdere var, birçok arkadaşımızla birlikte oradaydık. Orada sorunların başında konut ve barınma sorunu olduğunu, ahır sorunu olduğunu söyledik ama maalesef şu ana kadar çözülmüş mü, çözülebilmiş değil değerli arkadaşlar.

Deprem en çok köylerde etkili oldu. TOKİ yapıyor konutları; yolu beğenmiyor, “Buraya giremem.” diyor, “Mikser girmez.” diyor. Maalesef TOKİ birçok yere konut yapmaktan kendini imtina etti. Malatya’da depremzedeler için toplam 5.024 konut ihalesi yapıldı değerli milletvekilleri. Bugüne kadar yapılan konut sayısı, teslim edilen konut sayısı 517 yani ihale edilen konutun sadece yüzde 10’u teslim edilebilmiş.

Malatya’daki deprem sürecinin nasıl yönetildiğini anlayabilmek için aslında çok uzağa gitmeye gerek yok. Malatya merkezde, İnönü Anıtı’nı arkanıza alıp karşıya baktığınız zaman Malatya’daki depremin nasıl yönetildiğini görebilirsiniz. Malatyalıların tabiriyle Teze Camisi -ismi Yeni Cami- geçen yıl depremden hasar gördü, orada bir yıldan beri namaz kılınamıyor, sebebi de hâlâ tadilatın devam etmesi. Bir yılda Yeni Cami’yi teslim edemeyen bir anlayıştan insanları kış günü çadırda yatıran anlayış çıkar diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Malatya’nın bir başka sorunu… AKP iktidarının hiç kuşkusuz en çok övündüğü şey duble yollardır. Değerli arkadaşlar, maalesef, Malatya bunlardan nasibini almış mı, onlarla ilgili birkaç görüntüyü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakın, burası Malatya-Arapgir yolu değerli arkadaşlar. Burası Malatya-Arapgir yolu; bırakın duble yolu, 2 aracın bile çok zor geçtiği bir yol. Değerli arkadaşlar, aslında bu yol çok önemli bir kara yolu, sadece Arapgir ile Malatya’yı birbirine bağlamıyor, birçok ilçemizi de Malatya’ya bağlıyor. Arapgir, öyle sıradan bir ilçe de değil, Arapgir çok eski bir ilçe, Kozluk Kanyonu gibi bir kanyonu var, muhteşem bir kanyon değerli arkadaşlar. Yine Arapgir, camisiyle, kütüphanesiyle önemli bir ilçe. Hiç kuşkusuz değerli arkadaşlar, dünyanın, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en eski cemevine sahiplik yapan, Büyük Ocak Cemevi’ne ev sahipliği yapan da Arapgir ilçemizin Onar köyü.

Yine Onar köyünde kaya mezarları var Roma Dönemi’ne ait. İki bin yıllık köprü var Arapgir’de. Arapgir, tarih ve kültür mirasında bölgenin en eski yerleşimlerinden Roma’ya ev sahipliği yapmış, eyalet merkezi olmuş bir ilçemiz. Ayrıca, İranlılar ve Danişmentliler devletini kuran, Osmanlı’ya devlet adamı, paşa yetiştiren bir ilçemiz. Yaylalarıyla, kanyonuyla önemli bir ilçe.

Ayrıca, biliyorsunuz, Erzincan’ın bence en güzel ilçelerinden biri, Kemaliye ilçesi de bu yoldan faydalanıyor. Elâzığ’ın en güzel ilçelerinden Ağın ve Keban bu yoldan faydalanıyor ama maalesef hâlâ bu yolda bir gelişme yok. Yine dünyanın tek türkü festivaline ev sahipliği yapan, yılda yüzbinlerce türkü severi ağırlayan Arguvan da bu yolu kullanıyor. Değerli arkadaşlar, 2021 yılında bu yol Arapgir’e de yakışmıyor, Malatya’ya da yakışmıyor.

Yine bir başka problem değerli arkadaşlar, aslında bu dönemi özetlersem AK PARTİ sadece ceplerimizdeki paraya göz dikmedi, sadece yolsuzluklarla ün yapmadı, bir de doğamızı katletti, doğada para eden ne varsa hepsine saldırdı. Bir taraftan sularımızı sattı HES’leri yaparak, diğer taraftan dağımızı taş ocaklarıyla darmadağın etti. Bakın, Malatya’nın en önemli problemlerinden biri taş ocakları değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, Malatyalılarının sözüyle söylüyorum: Bu taş ocaklarını yapanlara Allah vicdan versin, Allah göz, izan versin. Malatya’nın köylerine taş ocağı ruhsatı alanlara ve bunlara ses çıkarmayanlara Allah vicdan versin diyoruz.

Yine, bir problemimiz var ki… Malatya Hekimhan önemli bir maden yatağı. Şimdi, değerli arkadaşlar, bir firma orada altın arama ruhsatı almış, maalesef bu ruhsatla beraber -yöre halkının tamamı karşı, Hekimhan Belediyesi ruhsatı vermiyor- Güvenç, Basak, Saz köyleri, Deveci, Bahçedamı, Davulgu, Karaköçek, Başkınık, Köylüköyü, Akmağara, Erdehen Mahalleleri ciddi bir şekilde etkileniyor. Şimdi o köylerin de oradan göçmesiyle karşı karşıya. Buradan ifade edeyim, buradan söyleyeyim: Hekimhanlıların yanında hiç kimse olmazsa Veli Ağbaba olarak onların yanında eylem yapacağımı, göğsümü siper edeceğimi bütün Malatya’ya, bütün Hekimhan’a duyurmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Biz halkın sorunlarıyla dertlenmeye devam edeceğiz.

Bir de son olarak bir şey ekleyeyim: Malatya’daki, depremdeki evlerin parasını da vatandaşın verdiğini Meclisin dikkatine sunmak istiyorum. (CHP sıralarında alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip grubumuza atfen bazı sataşmalar yapmıştır, kısa bir söz talebiyle düzeltmek istiyorum yerimden.

BAŞKAN – Yerinizden 60’a göre bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, Malatya’da ne olup bittiğini milletvekilimiz anlattı fakat Veli Bey bir şey söylüyor: Yolsuzluklarla, AK PARTİ’nin yolsuzluklarıyla ilgili böyle iddialar ortaya atıyor, “Yolsuzluk yapan parti” diyor. Veli Bey’e şu tavsiyede bulunmak istiyorum: Veli Bey, kamuoyunda şu an gündemi işgal eden belediyelerinizden tutuklananlar var, soruşturma geçirenler var, organize suç hâline gelen belediyeleriniz var. Önce o yolsuzlukları bir halledin siz, ondan sonra bunlarla alakalı konuşma hakkına sahip olursunuz.

Bir de kendisine bir tavsiyem var… Değerli arkadaşlar, bu madenlerdir, işte HES’lerdir; bunlar çok cafcaflı laflar, bunları eleştirmek çok kolay. Bakın, mesela şöyle bir şey diyelim: Veli Bey, mesela siz kullandığınız elektriği hangi kaynaktan alıyorsunuz? HES’lerden mi alıyorsunuz, termik santralden mi alıyorsunuz yoksa çok çevreci birisi olarak rüzgârdan mı güneşten mi alıyorsunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Rüzgârdan.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, eğer bu hassasiyetiniz varsa… Mesela devlet bir imkân vermiş, demiş ki: Rüzgârdan, güneşten üretilenden de alabilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla bu imkânı da sizlerin değerlendirmesini özellikle hatırlatmak istiyorum, belki bilinmeyebilir. Elektrik kullanımınızı buradan sağlayabilirsiniz.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Öznur Hanım.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 60’a göre bir söz talebim var.

BAŞKAN - Niçin istiyorsunuz sözü? Size bir sataşma yok Öznur Hanım.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Efendim, yanlış bilgileri…

BAŞKAN – Hayır, size bir sataşma yok.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Şöyle: Malatya’yla ilgili, rakamlarla ilgili bir düzeltme…

BAŞKAN – Ama siz de yanlış bilgiler verdiniz, ben de buradan düzelteyim mi?

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Efendim, siz Meclis Başkan Vekilimiz olarak müsaade ederseniz 60’a göre bu düzeltmeleri ben yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, 60’a göre yerinizden söz veriyorum, bir dakika sadece.

2.- Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Kıymetli Başkanım, öncelikle şunu söylemem gerekir ki Malatya’ya toplamda, bugüne kadar 23,5 milyarlık yatırım yaptık ve bu yatırımları yaparken de başta Ulaştırma Bakanımız olmak üzere bütün Bakanlarımıza çok teşekkür ediyoruz. 36 kilometrelik yolu biz bugün 432 kilometreye çıkardık ve bütün ilçe-il bağlantı yollarımızı da yaptık. Arapgir-Malatya yolu -Sayın Ulaştırma Bakanımızın bilgisi dâhilinde- kalan son ilçemiz, Allah nasip ederse proje çalışmaları başlıyor.

Deprem konutlarıyla alakalı, ilk günden itibaren… Ben özellikle zamanımızı almasın diye göstermedim ama bütün Meclisin görmesi gerekir ki biz 2 bin tane konutu tamamladık ve tamamladığımız konutların teslimatlarını peyderpey yapıyoruz. Şu an tamamlanan Gelincik Tepesi’ndeki konutlarımız, sadece orada 1.500 konutu bitirmiş vaziyetteyiz; oranın altyapısı, yol çalışmaları tamamlandığında anahtar teslimini biz vatandaşlarımıza yapacağız. Ve bununla birlikte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Doldu süreniz.

Bunları kürsüden anlattınız, sadece fotoğrafları göstermemiştiniz.

Teşekkür ederiz Sayın Çalık.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, rakamsal olarak 2 bin tane konut tamamlanmış vaziyette. Veli Ağbaba, Türkiye’yi dolaşırken Malatya’ya da uğrarsa…

BAŞKAN – Ama şimdi bakın, sataşmaya mahal veriyorsunuz.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – …orada, Malatya’daki deprem konutlarını yerinde incelerse görür inşallah.

BAŞKAN – Peki, tamam.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ağbaba…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sataşmadan… Hem Öznur Hanım hem de Sayın Mehmet Muş’un sataşmasından dolayı kürsüden söz istiyorum.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sataşmadım ya! (AK PARTİ sıralarından “Sataşma yok!” sesleri)

BAŞKAN – Şimdi, arkadaşlar, takdiri ben yapacağım sataşma olup olmadığı konusunda.

Bir sataşma var, Sayın Grup Başkan Vekilimiz Mehmet Bey’in belediyelerle ilgili bir ithamı var. Bu nedenle de sataşmadan, 69’a göre kürsüden iki dakikalık söz vereceğim.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın yaptıkları açıklamalarında CHP’ye ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, önce Öznur Hanım’ın son söylediği sözden başlayayım: Veli Ağbaba, kendi aracıyla geziyor. Veli Ağbaba valinin, kaymakamın, bakanların aracına binip yol yapmıyor, Veli Ağbaba helikopterle gitmiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Veli Ağbaba ayakkabısını giyiyor, çarığını giyiyor, gece gündüz köy geziyor. Sizin gittiğiniz köyün en az 100 katını gezmişimdir. Ben öyle iş adamlarıyla, zengin iş adamlarıyla gezmiyorum. Ben Doğanyol’un köylüleriyle geziyorum, Pütürge’nin köylüleriyle geziyorum. Valinin makam arabasına binmiyorum, kaymakamın makam arabasına binmiyorum; mazotumu kendim koyuyorum, kendim geziyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İki: “23,5 milyar lira yatırım yaptık.” diyor. Öznur Hanım 2007’den beri milletvekili, 2002’den beri MKYK üyesi, her seçimde “Malatyalılara müjde!” Ne geliyor? “Hızlı tren.” Hızlı tren geldi, geldi; en son hedef 2023’tü, o da gitti. Acaba hedef ne? 2071. (CHP sıralarından alkışlar) 2071’de tren gelecek. Ya arkadaş, Malatya’ya 23,5 milyar yatırım yapmışsın, hızlı tren yok. İstanbul’dan uçağa binip Malatya’ya gidiyoruz.

Başka, havaalanı… Bak Erzincan’a, her gün birlikte gidip geldiğimiz Elâzığ Havaalanı’na bak, Elâzığ Havalimanı’na bak. İnsan Malatya’nın havalimanını görünce utanıyor. Ya, biz köyüz, Erzincan’a bak, Elâzığ’a bak.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Büyükşehir, Malatya büyükşehir.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Başka, arkadaşlar, sayenizde Malatyalı hâlâ kanalizasyon suyuyla bahçe suluyor, bahçe. Bu utanç size yeter! (CHP sıralarından alkışlar)

Başka, Kuzey Çevre Yolu, duruyor mu? Durmuyor.

Başka ne var? Tarım Kredi Kooperatifi… Çiftçine gitsene, ne diyecekler sana?

Başka bir şey, Mehmet Muş’a: Diyor ki “Belediyelere bakın.” Sayın Mehmet Muş, biz yolsuzluk yapanı partiden atıyoruz; siz ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz? Büyükelçi yapıyorsunuz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sorarım size: AK PARTİ’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanını, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanını, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanını -daha sayayım mı- niye görevden aldınız, niye görevden aldınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Ayrıca, arkadaşlar, Egemen Bağış’ı unutmuş değiliz, bakanları unutmuş değiliz, saati unutmuş değiliz, elbise kılıfındaki paraları unutmuş değiliz, çikolata kutusundan çıkan parayı unutmuş değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, teşekkür ederiz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeden, toparlayalım.

Buyurun Sayın Muş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, uzatma taraftarı değilim de Veli Bey hararetli konuşmayı çok seviyor, meseleyi uzatmanın tabii ki manası yok fakat şöyle bir boyutu var: “Biz onu görevden aldık…” Görevden aldıkları da var, almadıkları da var, içeride onlar da var şu an. Bakın, bir Çankaya Belediye Başkanı vardı, bir kaydı yansımıştı adamın, sonra adamı bir daha göstermediler belediye başkanı adayı olarak “Yamyamları doyuramıyorum.” demişti adam ve CHP adamı paketledi, bir daha adamı belediye başkanı adayı göstermediler.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bugüne gel, bugüne!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dolayısıyla, meselenin o bahsettiği iddialarla alakalı yargılamalar yapıldı, gereken kararlar verildi, bunu Veli Bey’e hatırlatmak isterim. Dolayısıyla, 17-25 sürecinden tutun da FETÖ’nün ellerine tutuşturdukları ne kadar materyal varsa vatandaşın, Meclisin duvarlarına yansıttılar; 2014 seçim sonuçları ortadadır, milletin verdiği oy ortadadır, milletin nezdindeki bu ortaya çıkan iddiaların karşılığı ortadadır.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yargı ne işe yarıyor, yargı, Sayın Muş?

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Öznur Hanım, söz vermeyeceğim.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, sadece kayıtlara girmesi açısından söylüyorum: Malatya Havaalanı Terminal Binası ihalesi yapıldı, 6 Şubatta Ulaştırma Bakanımız geldiğinde de temeli atılacak, Veli Bey de geldiğinde görür.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayırlı olsun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz de mi tutanaklara geçsin diye söyleyeceksiniz?

Buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – İnşallah 2023’e yetişir “2071” diye hedef göstermez Öznur Hanım bize çünkü bu laflara karnımız tok.

BAŞKAN – Ama bekliyor sizi, 2071’de de beraber milletvekili seçileceksiniz, daha ne istiyorsunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ayrıca, Sayın Mehmet Muş biraz yakına gelsin, yakına, biraz beriye gelsin; kim hırsızlık yapmış, kim yolsuzluk yapmış, bütün Türkiye biliyor. Kim paraları bavulla, elbise kılıfıyla taşımış, sonra onları kim devlette yükseltmiş, onu da herkes biliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Biliyorsa problem yok.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

Sayın Taşkın…

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, on sekiz yıldır Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen çalışmalarla savunma sanayisinde yerlilik oranının yüzde 70’leri geçtiğine, ülkenin ilk millî fırkateyni TCG İstanbul’un denize indirildiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülke olarak bulunduğumuz coğrafyada son yıllarda yaşananlar açıkça göstermiştir ki bizim için yerli ve millî savunma sanayisi olmazsa olmazımızdır. Bu anlamda on sekiz yıldır Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yürütülen çalışmalarla savunma sanayisinde yerlilik oranı yüzde 20’lerden yüzde 70’leri geçen seviyeye geldi. Kara, hava ve denizde bizleri gururlandıran yerli ve millî çok önemli projeler bir bir hayata geçiriliyor. Bu anlamda önemli bir kilometre taşı olarak Türkiye’nin ilk millî fırkateyni TCG İstanbul geçtiğimiz günlerde denize indirildi. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından Deniz Kuvvetlerine kazandırılan İstanbul Fırkateyni gelişmiş hava savunma ve su üstü harbi, denizaltı savunma harbi ve karakol faaliyetlerini yerine getirecek.

Bizim için birer gurur kaynağı yerli ve millî projeleri anlatmaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

5.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, yol çalışmaları sırasında Düzce ili Akçakoca ilçesi Hasançavuş köyünde TELEKOM kablosunun zarar görmesinden dolayı vatandaşlar hizmet göremedikleri hâlde şirket tarafından faturaların tahsil edildiğine, Düzce ilinin altyapıyla ilgili sorunlarının palyatif olarak çözülmesinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaklaşık sekiz ay önce İl Özel İdaresinin yol yapım çalışmaları sırasında Akçakoca ilçesinin Hasançavuş köyüne ait TELEKOM kablosu zarar görmüş ve kullanılamaz hâle gelmiştir. Geçen zaman zarfında defaatle ilgililerle görüşme yapılmasına rağmen kablo değiştirilmemiştir. Hasançavuş köyünde yaşayan 150 hane sabit telefon hatlarını ve 80 hane de internet hatlarını kullanamamakta, 20’den fazla öğrencimiz uzaktan eğitim hizmetinden yararlanamamaktadır. Hasançavuş köyünde yaşayan vatandaşlarımız bu süre içerisinde hizmet alamazken faturaları şirket tarafından tahsil edilmektedir. Vermediğiniz hizmetin parasını almak hangi akla ve hukuka uymaktadır? Buradan Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza seslenmek istiyorum: Düzce’nin TELEKOM altyapısıyla alakalı birçok sorunu bulunmaktadır, bunların palyatif olarak çözülmesi mümkün değildir. Köklü bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın...

6.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Tüm Emekliler Sendikasının sendikalaşma hakkının gasbedildiğine, emeklilerin işsizlerden sonra en yoksul kesim olduğuna, emeklilerin haklarının bir an önce iade edilmesi için Hükûmeti göreve davet ettiklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkede bütün kesimlere sendikalleşme hakkı verilirken Tüm Emekliler Sendikasının bu hakkı maalesef yirmi beş yıllık hak arama mücadelerine rağmen gasbediliyor. Hükûmetin uluslararası sözleşmelere uyarak Tüm Emekliler Sendikasını bir an önce yasal düzenlemeler yaparak yasal hâle getirmesini buradan talep ediyoruz. Ayrıca, geçen hafta Tüm Emekliler Sendikası Bursa Şubesi Başkanı Güney Onayman yaptığı açıklamada da emeklilerin işsizlerden sonra en yoksul kesim olduğunu dile getirdi. Dolayısıyla, en düşük emekli maaşının asgari ücrete denk getirilmesi ve bu hayat pahalılığı içerisinde en çok güçlük çeken kesim olan emeklilerin de bu haklarının bir an önce iade edilmesi için Hükûmeti göreve davet ediyoruz ve yasal haklarının da düzenleme yapılarak uluslararası sözleşmeler kapsamına alınmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

7.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, üreticilerin ödeyemeyecekleri elektrik faturalarıyla karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Enerji stratejiktir, özelleştirilemez.” dedik. Tarımsal ve hayvansal üretimde kullanılan elektrik fiyatları çiftçinin belini bükmüş durumda. Üreticiler, kullanılan elektrik için ödeyemeyecekleri faturalarla karşı karşıya kalıyor. Nereye gitsek üreticiler elektrik faturalarından şikâyetçi. Geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim Aksaray’ın Sultanhanı ilçesi Yeşiltömek köyünde üretim yapan çiftçilerin en çok şikâyet ettikleri şey elektrik faturaları. Üreticiler, her geçen gün daha yüksek elektrik faturalarıyla karşı karşıya kaldıklarını anlattılar ve köylüler “Artık bu faturaları ödeyemiyoruz.” diyor.

Buradan AKP’li arkadaşlara soruyorum: Çiftçi, köylü bu hâldeyken siz bu yerlerde nasıl başınız dik gezebiliyorsunuz; daha doğrusu, gezebiliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, bilim ve teknolojinin insanlığın ortak birikimi ve malı olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Modern bilim ve teknoloji, insan aklının ve iradesinin uygarlığa katmış olduğu en önemli üründür. Bilim ve teknolojinin gelişiminde şu 4 aşama görülür: Mısır ve Mezopotamya uygarlıklarına rastlayan ampirik bilgi toplama aşaması, eski Yunanlıların evreni açıklamaya yönelik akılcı sistemlerinin kurulduğu aşama, Orta Çağ’da Yunan felsefesi ile dinî esasları bağdaştırma çabaları karşısında İslam bilim ve teknolojisinin parlak başarılarını kapsayan aşama, Rönesans sonrası gelişmelerin yer aldığı modern bilim aşaması. Bilim ve teknoloji insanlığın ortak birikimi ve ortak malıdır.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

9.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Kütahya ilinde Simav-Tavşanlı ilçeleri arasında 668 hektarlık bir alan için siyanürle altın ayrıştırılarak maden aranması için ÇED sürecinin işlediğine, doğaya, tarıma, suya vereceği zararlar düşünülmeden masa başında ÇED raporları düzenlenmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ankara’dan iş yapanlar, ülkemizi haritadan ibaret sanıyorlar; projeleri, raporları belirlerken o bölgenin gerçekleriyle ilgilenmiyorlar ki bunun birçok örneği yaşandı. İstanbul-Bursa-İzmir’i birbirine bağlayan otoban projesinde yaşanan güzergâh değişikliklerinin nedeni Uluabat Gölü’nün koruma altında olduğu bilgisinden yoksun çizilmesiydi. Uluabat Gölü’nü göz ardı eden bir durum daha yaşanıyor şu anda; Kütahya’nın Simav-Tavşanlı ilçeleri arasında, 668 hektarının 509’u orman, 160’ı zirai tarım ve orman olan bölgede siyanürle altın ayrıştırılması için ÇED süreci işliyor. Burası Uluabat’ı besleyen Emet Çayı’nın çıkış noktası ve aynı zamanda aktif fay hatlarıyla çevrili. Doğaya, tarıma, gölümüze, suyumuza vereceği zararlar düşünülmeden masa başında ÇED raporları düzenlenmemeli. Aksi hâlde geleceğe, ırmağının akışına ölecek bir Türkiye kalmayacak.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde eğitimden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye, spordan sosyal devlet uygulamalarına kadar her alanda ülkeye çağ atlattıklarına, ülkeyi 2023 hedefleri ile 2053 ve 2071 vizyonuna ulaştırmayı da yine milletle beraber gerçekleştireceklerine inandığına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Derdimiz ülkemizi büyütmek, geliştirmek ve daha müreffeh bir Türkiye inşa etmektir. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde eğitimden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye, spordan sosyal devlet uygulamalarına kadar her alanda hamdolsun ülkemize çağ atlattık. Terör örgütleriyle mücadeleden sınırlarımızın güvenliğini sağlamaya, dostlarımızla birlikte tüm mazlumlara el uzatmaya kadar izlediğimiz onurlu ve kararlı politikalarla ülkemizin itibarını artırdık. Öznesi insan olan siyasetin icra yeri 83 milyon vatandaşımızın gönlüdür. Bugüne kadar ne yaptıysak milletimizle beraber yaptık, neyi başardıysak milletimizle beraber başardık. Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmayı, 2053, 2071 vizyonuna ulaştırmayı da yine milletimizle beraber gerçekleştireceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

11.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, 15 Şubatta okulların açılması planlanıyorsa tüm öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının aşı olması gerektiğine, eğitim çalışanlarının aşı takviminin öne çekilmesinin hayati öneme sahip olduğuna, Bilim Kurulu ve iktidarı bu konuda göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, aşılama sırası nasıl yapıldı, ne durumdayız; bilmiyoruz. Ancak okullar açılmadan Covid-19’a karşı eğitim emekçisi öğretmenlerimizin korunaklı hâle gelmesi mutlaka şart. Eğitim öğretim yılının ikinci döneminin 15 Şubat Pazartesi günü açılması planlanıyorsa tüm öğretmenler ve eğitim çalışanlarının aşı olması gerek. Milyonlarca çocuğun hastalıktan korunması adına ve de ailelerine bulaş riski hesaba katılarak gerekli tedbirler alınmalı, okullardaki maske ve dezenfektan ihtiyacı devlet tarafından karşılanmalı, kalabalık sınıflar için de ek tedbirler alınmalıdır. Bilinmelidir ki kronik hastalığı olan birçok öğretmenimiz de var.

Birinci doz aşısının ardından yirmi sekiz gün sonra ikinci doz aşı için bir zaman dilimi gerekli. Okulların açılacağı süreye yirmi gün gibi kısa bir zaman kaldığına göre eğitim çalışanlarının aşı takviminin öne çekilmesinin hayati öneme sahip olduğu ortadadır. Yaptıkları kutsal görevden dolayı öğretmenlerimizin yüzlerce öğrenciye teması kaçınılmazken Covid-19 bulaş riskinin en yüksek olduğu meslekler grubunun başında değerlendirilmesi zaruri ve hayati bir durumdur. Bilim Kurulunu ve iktidarı bu konuda göreve çağırıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

12.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, vatandaşlar aşıda sıranın kendisine gelmesini beklerken ikinci aşamada A3 kriterlerinde görevli kişilerin aşılanacağının belirtildiğine, bu kişilerin kimler olduğunu ve belirlenen kriterleri öğrenmek istediğine, Sağlık Bakanlığını aşı sürecinde bari şeffaf olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Salgında 5 maske dağıtamayan, yeterli grip aşısı temin edemeyen, hasta vaka tartışmalarıyla güvenilirliğini yitiren iktidar bu defa da Covid-19 aşısı uygulamasında torpil tartışmasıyla gündeme gelmektedir. VIP filyasyon, yoğun bakım hizmeti, şimdi de Covid-19 aşısında VIP dönemi resmen başlatılmış durumda. Aşılama listesinde sağlıkçı olmayan ve öncelikli aşılanması gereken grupta yer almayan bazı yöneticilerin ve ailelerinin, hatta iktidar yakınlarının aşı olduğu basına yansımaktadır. Vatandaşlar aşıda sıranın kendisine ne zaman geleceğini beklerken bu defa ikinci aşamada A3 kriterlerinde görevli kişilerin aşılanacağı belirtilmektedir. Kimdir bu kritik görevdeki kişiler? Belirlenen kriterler nelerdir? Yoksa aşıda torpile bir kılıf mı bulunmaktadır? En azından aşı verilerinin şeffaflıkla paylaşılması toplumda sarsılan güvenin onarılmasını sağlayacaktır. Sağlık Bakanlığını bari aşı sürecinde şeffaf olmaya davet ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

13.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Millî Direniş Günü’nün Batı Trakya Türklerinin birlik ve beraberliğine, omuz omuza verdikleri demokratik mücadelenin güçlenmesine ışık tutmasını dilediğine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Batı Trakya Türkleri, Türk kimliğine dönük yıllarca süren saldırılara karşı direnişe geçtikleri günü 29 Ocak Toplumsal Dayanışma ve Millî Direniş Günü adıyla anmaktadırlar. 29 Ocak ne bizim ne de Batı Trakya Türklerinin hafızalarından hiçbir zaman silinmeyecek bir milattır. Otuz üç yıl önce Yunanistan’da birçok haksız uygulama ve baskıya maruz kalan Batı Trakya Türkleri kimliğini, kültürel değerlerini yok sayan antidemokratik uygulamalara karşı anayasal haklarını elde etmek için onurlu bir direniş başlattı ve temel hak ve özgürlüklerine indirilen bu darbeye “hayır” dediler. Millî Direniş Günü’nün Batı Trakya Türklerinin birlik ve beraberliğine, omuz omuza verdikleri demokratik mücadelenin güçlenmesine ışık tutmasını diliyorum. 29 Ocak 1988’de soydaşlarımızın gösterdikleri haklı direnişi unutmayacağız ve unutturmayacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

14.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin ili Akkuyu’da, deprem bölgesinde, fay hattının üzerinde nükleer santral inşa etmek isteyenlerin yerliliğini ve millîliğini Allah’a havale ettiğine ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mersin Akkuyu’da, o güzelim cennetten parçaya bir nükleer santral inşa edilmek isteniyor. Burada reaktörlerin koyulacağı temel 2 kere çatladı, 2 kere betonla doldurdular ama buranın altı karstik ve bu temel tutmayacak. Bu da yetmiyormuş gibi orada yol yapacağız diye ikidir, üçtür sözde kontrollü olarak dinamit patlatıyorlar. Bu dinamit patlamaları çevrede cam çerçeve bırakmadı, insanlar evlerinde huzursuz. Kandilli Rasathanesi bile burayı, bu patlamaları tespit etti. Bölgede son bir iki aydır durmadan depremler oluyor. Bu deprem bölgesine, fay hattının üzerine, bu cennet vatan parçasına nükleer santral inşa etmek isteyenlerin yerli ve millîliğini Allah’a havale ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arık…

15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, pandemi sürecinde gelirlerini kaybeden esnafın devletin kendilerine yardım elini uzatmasını istediğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Pandemi nedeniyle milyonlarca esnaf borcundan dolayı iş yerlerini kapatmak zorunda kaldı, esnaf kan ağlıyor. Bu süreçte gelirlerini kaybeden esnaf çaresizce devletten yardım elini uzatmasını istiyor. Sayın Cumhurbaşkanının “Kapanan esnaf yok.” dediği gün, ilim Kayseri’de dükkânının kirasını ödeyemediği için icralık olan bir esnafımız “Ödeyemiyorum arkadaş, ödeyemiyorum.” diye feryat etti. Bu feryadı tüm Türkiye’deki esnaflardan duyuyoruz ama sarayda yaşayanlar bu çığlıkları, bu feryatları görmüyor, duymuyor, işitmiyor. Onlar birilerini devlet eliyle zenginleştirmeye devam ediyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

16.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, bir yıl önce Elâzığ ilinde yaşanan depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, devletin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Elâzığ iline 8 bin konut kazandırdığına, AK PARTİ hükûmetleri olarak her alanda şehit yakınlarının, gazilerin, gazi yakınlarının ve engellilerin yanında olmaya devam ettiklerine, bu kapsamda ataması gerçekleşen 3.603 kişiye atamalarının hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bundan bir yıl önce Elâzığ’da meydana gelen deprem sonucunda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. İlk andan itibaren Elâzığ’da olan devletimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde depremden sadece altı ay sonra 2.517 konutu depremzedelere teslim etti. 25 Ocakta da 5.500 konutun teslimatını gerçekleştirerek böylece Elâzığ’a 8 bin konut kazandırmış olduk. Hizmet siyaseti, eser siyaseti bu demektir. Vatandaşlarımızın, halkımızın her zaman emrindeyiz.

Bir diğer yandan, AK PARTİ hükûmetleri olarak eğitimden istihdama kadar birçok alanda şehit yakınlarımızın, gazilerimizin, gazi yakınlarımızın ve engelli kardeşlerimizin yanında olduk ve olmaya da devam ediyoruz. Bu kapsamda dün ataması gerçekleşen 3.603 kardeşimize hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

17.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Ankara-Sivas arası hızlı trenin test sürüşlerinin başladığına, Sivas ilinin kenevir ekimi izni verilen iller arasına girdiğine, bu hizmetlerde emeği geçen başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ilgili bakanlara teşekkür ettiğine, Sivas Numune Hastanesinin 3’üncü blokunun hizmete girdiğine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.

Ankara-Sivas arası hızlı trenimizde test sürüşleri başlamıştır ve pazartesi günü itibarıyla hızlı trenimiz test sürüşü kapsamında sultan şehrimize ulaşmış, inşallah, en kısa zamanda test sürüşleri bittikten sonra kıymetli hemşehrilerimizin hizmetine girecektir.

Ayrıca Sivas’ımız kenevir ekimine izin verilen iller arasına dün itibarıyla girmiştir; çiftçilerimize, sanayicilerimize hayırlı uğurlu olsun diyorum. Bu hizmetlerde emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ilgili bakanlarımıza teşekkür ediyorum.

Sivaslılara bir müjdeyi daha vermek istiyoruz: Numune Hastanemizin 3’üncü bloku ve 4 tane aile sağlık merkezi ile 12 tane ambulans da kıymetli sultan şehrimizin yiğidolarının hizmetine girmiştir; hayırlı uğurlu olsun diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, son beş yılın en kurak döneminin yaşandığına, en büyük tehlikenin tarımsal üretimin düşmesi olduğuna, gübre fiyatlarının fahiş bir şekilde arttığına, gübrede dışa bağımlılık sorunu çözülmez ve üretici desteklenmezse üretimin azalacağına, gıda fiyatlarının daha da artacağına, iktidarın bu konuda acil çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son beş yılın en kurak dönemini yaşıyoruz. Ülkemizi bekleyen en büyük tehlike tarımsal üretimin düşmesidir. Yüksek fiyat nedeniyle çiftçinin ihtiyaç duyulan gübreyi kullanamayacak oluşu sorundur. Gübre fiyatları fahiş bir şekilde artıyor. Son bir yılda ürenin tonu yüzde 63 artarak 2.900 liraya, amonyum sülfatın tonu yüzde 40’lık artışla 1.500 liraya, DAP gübresinin fiyatı yüzde 64’lük artışla 3.450 liraya, 20’ye 20 taban gübresinin fiyatı da yüzde 50’lik artışla 2.400 liraya çıkmış. Üstelik bu söylediğim rakamlar fabrika çıkış rakamları, daha bunun üzerine nakliye ve bayi kârları bindirilmiş değil. Gübrede dışa bağımlılık sorununu çözmez ve üreticiyi desteklemezseniz hem verim hem de üretim azalacaktır yani gıda fiyatları daha da artacak ve çiftçinin yaşadığı sorun sofralarımıza yansıyacaktır. İktidar bu konuda acil çözüm üretmelidir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Gökhan Güneş isimli vatandaşın İstanbul ilinde güpegündüz kaçırıldığına, Gökhan Güneş’i kaçıranlar hakkında cumhuriyet savcılarının derhâl soruşturma başlatması gerektiğine, Türkiye Cumhuriyeti devletini itibarsızlaştırmaya, hukuk güvenliği olmayan bir ülke konumuna düşürmeye kimsenin hakkı olmadığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gökhan Güneş isimli vatandaş İstanbul’un göbeğinde güpegündüz kaçırıldı. Altı gün sonra evine dönen Gökhan Güneş kendisine işkence yapıldığını, “Bizimle çalış.” teklifinde bulunulduğunu açıkladı. Gökhan Güneş kamu görevlilerini işaret etti. Hukuk güvenliği olan bir ülkede kamu görevlileri insan kaçırmaz. Eğer kişinin işlediği bir suç varsa hukuk sınırları içerisinde soruşturulur. İnsan kaçırıp serbest bırakma işlemi hukuk devletiyle bağdaşmaz. Böyle bir uygulama Afrika’daki korsanlara, deniz haydutlarına özgüdür. Anayasa’sında “hukuk devleti” vurgusunun yer aldığı bir ülkede insan kaçırmak suçtur. Gökhan Güneş’i kaçıranlar hakkında cumhuriyet başsavcıları derhâl soruşturma başlatmalıdır. Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanının bu konuda duyarlı davranmaları gerekir. Türkiye Cumhuriyeti devletini itibarsızlaştırmaya, uluslararası arenada hukuk güvenliği olmayan bir ülke konumuna düşürmeye kimsenin hakkı, hukuku yoktur.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

20.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ili Simav ve Tavşanlı ilçe sınırlarında bulunan 6.800 dekarlık alanda maden arama gerekçesiyle orman, tarım ve doğanın yok edilmeye başlanmak üzere olduğuna, ÇED raporuna onay verilmemesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığını bir kez daha uyardıklarına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Altın madeni araması yapan şirket Kütahya Simav ve Tavşanlı ilçe sınırlarında bulunan 6.800 dekarlık alanda maden arama gerekçesiyle orman, tarım ve doğayı yok etmek üzere. Proje kapsamında 1 milyon 600 bin ton cevher öğütülüp siyanürle işlenecek. Bu durumda, işletme sahası içinde kalan Örencik, Avcılar, Kavaklı ve Tepebaşı köylülerinin burada yaşayabilmesi mümkün değildir. Emet Küreci köyü ve 40’tan fazla köy ve belediyeye içme suyu sağlayan Eğrigöz Dağı’mız ve Eğrigöz Kalesi, İkitaş Kanyonu yok edilmek istenmektedir. Simav, Tavşanlı, Emet ve Hisarcık’ta vatandaşlarımıza yaşam alanları bırakılmamaktadır. Murat Dağı’nda olduğu gibi köy halkımızın yanındayız. Çevre Bakanlığını bir kez daha uyarıyoruz. ÇED raporuna onay vermeyin. Arsenikle zehirlenen, üzerine baraj yapılan Emet Çayı’na bir de yetmiyormuş gibi siyanür mü eklemek istiyorsunuz? Bu ne mantıktır, bu ne mantıktır, bu ne mantıktır?

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sancar…

21.- Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın, 2019 yılında yaşanan depremden sonra Acıpayam ilçesinin sahipsiz ve yalnız bırakıldığına, seçimlerden önce gelen bakanların söz vermesine rağmen hâlâ Acıpayam ilçesinde vatandaşların 9 metrekarelik plastik odalara, barakalara terk edildiğine ilişkin açıklaması

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, 20 Mart 2019 yılında Denizli’mizin Acıpayam ilçesinde oluşan depremden sonra maalesef Acıpayam ilçemiz sahipsiz ve yalnız bırakılmıştır. Seçimlerden önce gelen bakanların söz vermesine rağmen bugün, bu tarih itibarıyla hâlâ Acıpayam’da vatandaşlarımız 9 metrekarelik plastik odalara, barakalara terk edilmiştir ve Şehircilik Bakanını Denizli’ye davet ettiğimizde, eksik olmasın, Denizli’ye gelip Denizli kebabını yiyip Acıpayam’a uğramadan Denizli’den ayrılmıştır. Bu barakalar ortadan kalkıncaya kadar, devlet bu gariban köylerimize sahip çıkıncaya kadar, vatandaşımız sıhhi evlere kavuşuncaya kadar bizim mücadelemiz devam edecektir ama iktidar partisinin maalesef umurunda olmayan bu durumun acilen irdelenmesini, ele alınmasını ve Acıpayamlılarımızın kaderine terk edilmemesini önemle tavsiye ediyoruz. Acıpayamlılar yalnız değildir.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan.

22.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, uyuşturucu madde kullanımının insanlığın en büyük belalarından biri olduğuna, özellikle Kahramanmaraş ilinin ve diğer güneydoğu illerinin daha fazla risk altında olduğuna, ailelerin ve tüm kurumların bu konuda duyarlı olması ve çaba göstermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, uyuşturucu madde kullanımı insanın, insanlığın en büyük belalarındandır. Uyuşturucu kullanan bir kişi çok kısa zamanda bağımlı hâle gelmektedir ve çok şey kaybetmektedir, bazıları da hayatını kaybetmektedir. Bağımlılıktan kurtulmak kolay değildir. En iyisi hiç başlamamaktır. Fakat uyuşturucu kullanımı ve yeni kullanıcıların sayısı hızla artmaktadır. Bu konuda tüm ülkemiz tehdit altındadır. Fakat özellikle şehrim Kahramanmaraş ve diğer güneydoğu illeri daha fazla risk altındadır. Komşu ülkelerin durumu, terör örgütlerinin faaliyetleri bölgede sıkıntıyı artırmaktadır. Uyuşturucu maddeye bölgemizde kolay ulaşılmaktadır. Bu konuda daha fazla çaba göstermemiz, özellikle yeni başlamaları önlememiz, gençleri korumamız gerekir. Kişiler, aileler ve tüm kurumlar bu konuda duyarlı olmalı ve çaba göstermelidir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Işık…

23.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Van ili Başkale ilçesinin Sualtı mezrasında 18 Ocakta meydana gelen çığda 9 İranlı gencin çığ altında kaldığına, 4’ünün kendi imkânlarıyla kurtulduğuna, altı gün boyunca arama kurtarma çalışması yapılmadığına, ailelerinin sınırı geçip kendi imkânlarıyla 5 gencin cenazesini çıkardığına, bunun ihmal değil cinayet olduğuna, vali ve sorumluların görevden alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Başkale ilçemizin Sualtı mezrasında 18 Ocakta çığ meydana geldi. 9 İranlı genç çığ altında kaldı, 4’ü kendi imkânlarıyla kurtuldu; ailelerine, mezra halkına haber vererek yardım istedi. Devlet yetkililerine haber verildi. Ancak Valilik “Çığ yok.” diyerek altı gün boyunca hiçbir arama kurtarma çalışması yapmadı. Mezra halkı yardıma gitti, jandarmalar engelledi. Aileler geldi, izin verilmedi, geri gönderildi. Ailelerin çığlıkları duyulmadı. 6’ncı günden sonra da “Çığ yok.” denen yerde “Risk var.” denilerek yine hiçbir çalışma yapılmadı. Tüm çağrılarımıza kulak tıkandı, aramalarımıza cevap verilmedi. Sekiz gün boyunca bu durum yerel ve ulusal basında haber bile olmadı. 8’inci gün aileler sınırı tekrar geçip kendi imkânlarıyla 5 gencin cenazesini çıkarttı.

Bu ülkede insan hayatı bu kadar ucuz mu? Bu ihmal değil bir cinayettir. Bu yaklaşım ülke için de insanlık için de bir utançtır. Çağrıları dikkate almayan Vali ve sorumlular derhâl görevden alınmalıdır.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Müsavat Dervişoğlu’nda.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

24.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 27 Ocak 1937’de Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyetinin Hatay’ın bağımsızlığını kabul ettiğine, bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin 2 Eylül 1938 tarihinde kurulduğuna ve 29 Haziran 1939 tarihinde Türkiye’ye katılma kararı alındığına, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Hatay ilinin millî sınırlara dâhil edilmesinde emeği geçenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 27 Ocak 1995’te Türkiye tarafından uygulanmaya başladığına, sözleşmeyle çocukların korunması ve gelişmesinin temel felsefe olarak kabul edildiğine, kırk sekiz yıl önce bugün, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir’in ASALA tarafından şehit edildiğine, teröre kurban verilen tüm şehitleri bir kez daha rahmetle andığına, kamuya atanan 2.140 engelli vatandaşa başarılar dilediğine fakat atanmayı bekleyen 200 bin engelli adayın olduğuna, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanlarının zaman zaman kendilerini vali yerine koyan davranışlarda bulunduğuna, bazı valilerin de AK PARTİ il başkanı gibi davranmaya başladığına, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin her alanda ülkeye zarar verdiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

27 Ocak 1937’de Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti, Hatay’ın bağımsızlığını kabul etmiş ve bir seçimle nüfus çoğunluğunun tespit edilmesine karar vermiştir. Anlaşmayla Hatay’da tarafsız seçimler yapılmış, meclisin çoğunluğunda da Türkler yer almıştır. Böylece, bağımsız Hatay Cumhuriyeti 2 Eylül 1938’de kurulmuş ve 29 Haziran 1939’da Türkiye’ye katılma kararı almıştır. Bu vesileyle, Hatay’ın millî sınırlarımıza dâhil edilmesinde emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Hatay’ın ilk Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’e, ilk Meclis Başkanı Abdülgani Türkmen’e ve ilk Başbakanı Abdurrahman Melek’e Cenab'ı Allah’tan rahmet diliyorum ve hatıralarını minnetle yâd ediyorum.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi yirmi altı yıl önce bugün 27 Ocak 1995’te Türkiye tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Bu sözleşmeyle, çocukların korunması ve gelişmesi temel felsefe olarak kabul edilmiştir. Buna rağmen, Türkiye’de 5-17 yaş grubunda, çalışan çocuk sayısı 720 bin civarındadır. Çalışma ortamında fiziksel sağlığı olumsuz etkileyen faktörler incelendiğinde ise çalışan çocukların yüzde 12,9’unun uygun ortamda çalışmadığı görülmüştür. Bu tabloyu iyileştirmek ve geleceğimiz olan çocuklarımız için daha yaşanabilir bir Türkiye’yi inşa etmek hepimizin ortak hedefi olarak belirlenmelidir.

Yine kırk sekiz yıl önce bugün, Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir, Ermeni terör örgütü ASALA tarafından şehit edilmiştir. Türk diplomatlara karşı ilk saldırı olarak nitelenen bu olay daha sonra bir cinayetler zincirini de başlatmıştır. Teröre kurban verdiğimiz tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Sayın Cumhurbaşkanının katılımıyla dün 2140 engellinin kamuya ataması yapılmıştır. Bu kardeşlerimize hayırlı olsun diyorum, görev yerlerinde de başarılar temenni ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Fakat 2.140 atama beklentilerin oldukça altında kalacak ve ihtiyaca cevap vermeyecektir. Atanmayı bekleyen yaklaşık 200 bin engelli aday kardeşimiz mevcuttur. Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan 2020 Engelli ve Yaşlı İstatistik Bülteni’ne göre ise toplam engelli kontenjan açığı 7.119 olarak açıklanmıştır. Kamuda hâlen boş olan 7.119 kişilik kontenjanı dolduracak bir biçimde atama yapılması icap ederken, bu rakamın yarısı bile doldurulamamıştır. Hükûmet, her kesimde olduğu gibi engelli istihdamında da taleplere cevap verememiş ve oluşan mağduriyetleri giderecek tedbirleri almayı becerememiştir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte devlet işleyişi bozulmuş, her alanda baskıcı tek parti devleti hâkimiyeti tesis edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu sistemle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi il başkanları kendilerini zaman zaman vali yerine koyan davranışlar sergilemeye başlamışlardır. Üzücü olanı, bazı valilerin de AK PARTİ il başkanı gibi davranmaya başlamış olmalarıdır. Tekirdağ’da kapı kapı dolaşıp karne dağıtan AK PARTİ Tekirdağ İl Başkanı bunun son örneğidir. Öğrencilerin kişisel verileri üçüncü kişilere verilmiş, karneler okul idaresinin bilgisi dâhilinde basılmış ve bir siyasi partinin il başkanına teslim edilmiştir. Üstelik, karne dağıtımıyla ilgili video okulun resmî işlemlerinin yapıldığı haberleşme grubunda okul müdürü tarafından paylaşılarak ilgili siyasi partinin yararına faaliyette bulunulmuştur. Tüm bunlar ise olağan karşılanmış, Hükûmetten herhangi bir tepki gelmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, tamamlıyoruz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İl başkanı ve okul müdürü için herhangi bir yaptırım kararı alınacak mıdır? Biz bu konunun takipçisi olacağız ama iktidar grubunun da meseleyi takip etmesini hassaten istirham ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi her alanda Türkiye’ye zarar vermeye devam etmektedir. Parti devletinin ortaya çıkardığı sonuç bellidir: İl başkanları valilerin, valiler de il başkanlarının görev alanlarına nüfuz etmek üzereler.

Bu konuda tedbir alınmasını istirham ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Evet, söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç’un.

Buyurun Sayın Oluç.

25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü’nün 76’ncı yılında acıları paylaştıklarına, TÜİK’in ortaya koyduğu 2019 yılı gayrisafi yurt içi hasıla açısından il bazlı istatistiklerine göre İstanbul ilinin en yüksek gayrisafi yurt içi hasılaya ulaştığına, son on, on beş ilin Siirt, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Gaziantep, Hakkâri, Bitlis, Muş, Ağrı, Urfa, Van, Bingöl illeri olduğuna, 1960 yılı, 1980 yılı, 2004 yılı verilerine bakıldığında da aynı tabloyla karşı karşıya kalındığına, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının da bu tabloda herhangi bir değişiklik yaratamadığını vurgulamak istediğine, bu eşitsizliklerin azaltılabilmesi ve ortadan kaldırılabilmesi için bölgesel ekonomi modelinin gündeme gelmesi, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğine, Ticaret Bakanlığının gıda ve temel ihtiyaç maddeleriyle ilgili 81 ilde yaptığı fahiş fiyat denetlemeleri sonucunda son bir haftada 1.674 işletmeye ceza kestiğine, iktidarın yanlış ekonomi politikalarının yarattığı tahribat, büyük eşitsizlikler ve toplumsal adaletsizlikler görüldüğünde sorunun nereden kaynaklandığını çok açık bir şekilde anlamanın mümkün olduğuna ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, bugün 27 Ocak Uluslararası Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü. 76’ncı yılında bu insanlık utancıyla bir kez daha yüzleşiyoruz, acıları ve yası paylaşıyoruz.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 2005 yılında kabul edilen bir kararla 27 Ocak “Holokost Kurbanlarını Anma Günü” olarak ilan edilmişti. Bütün bu holokost sırasında 6 milyon Yahudi, 800 bin civarında Roman katledildi ve soykırıma uğradı. Dünya tarihi açısından baktığımızda son derece vahim bir durumdu.

İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan bu acıların bir daha yaşanmaması, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanmaması ancak gerçeklerle ve geçmişle yüzleşmekle mümkündür. Soykırımların nedenleri ve yol açtığı faciaların herkes tarafından anlaşılıp tekrar böyle bir felaketin yaşanmaması için insanlığa katkı sunacak barış politikalarının yürütülmesi, nefret söyleminden uzak durulması son derece önemli bir görev olarak hepimizin önünde duruyor.

Katliamlar, soykırımlar yaşanmış olan bu coğrafyada da işlenen nefret suçlarıyla yüzleşerek bu acıların anılmasıyla ancak sahici olarak “bir daha asla” demek mümkün olabilir. Soykırımları kabul ederek mağdur halklardan ve inançlardan özür dilemek, onarıcı adalet yollarına başvurarak sorumluları ve failleri ifşa etmek, birbirini anlamak, yaraları samimi bir yaklaşımla sarmak için atılması gereken ilk adımlardır. Bir kez daha, 76’ncı yılında, Yahudi Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü’nde bu büyük insanlık utancıyla yüzleşiyoruz, acıları ve yası paylaşıyoruz, o süreçte yaşamını yitirenleri hüzün ve saygıyla anıyoruz.

TÜİK’i hep eleştiriyoruz fakat açıkladığı verileri de bazı gerçekleri ortaya koyması açısından kullanıyoruz. TÜİK veriler açıkladı ve 2019 yılı gayrisafi yurt içi hasıla açısından il bazlı istatistikleri ortaya koydu. İl düzeyinde cari fiyatlarla gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamalarına göre 2019 yılında İstanbul 1 trilyon 327 milyar 452 milyon Türk lirasıyla en yüksek gayrisafi yurt içi hasılaya ulaştı ve toplam gayrisafi yurt içi hasıladan yüzde 30,7 pay aldı. Ankara’ya baktığımızda, bu, yüzde 9,2 pay olarak görünüyor, İzmir yüzde 6,1 pay olarak gözüküyor. Bunlar tablonun bir kısmı. Şimdi ben tablonun diğer kısmından da söz etmek istiyorum. Yine TÜİK verilerine, oradaki son 15 il sıralamasına baktığımızda hangi illeri görüyoruz? Siirt, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Antep, Hakkâri, Bitlis, Muş, Ağrı, Urfa, Van, Bingöl yani şu harita.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu harita, aslında Cumhuriyet Dönemi boyunca değişmemiş olan harita. Yani ülkenin bir kısmında -şu kısmını görüyorsunuz- farklı renklerle ortaya çıkıyor, bu kısmındaki gayrisafi yurt içi hasıla değerleri, payları ülkenin en düşüğü yani bölgesel eşitsizlik her konuda net bir biçimde ortaya çıkıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca da bu bölgesel eşitsizlik anlamında değişen hiçbir şey yok. Yani, 1960 yılı verilerine baktım ben acaba o zaman nasıldı diye, 2004 yılı verilerine baktım, 1980 yılı verilerine baktım; aynı tabloyla karşı karşıyayız. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı da aslında bu tabloda herhangi bir değişiklik yaratabilmiş değil, özellikle onu vurgulamak istiyorum.

Bu farklı renklerin ortaya çıktığı tablo, iktisadi eşitlik açısından da bu farklılıkları gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Demokratik hak ve özgürlüklerin kullanılması açısından da bu farklılıkları gösteriyor, eşitsizlikleri gösteriyor, özgürlükler açısından da bu eşitsizlikleri ve farklılıkları gösteriyor. Yani, cumhuriyet tarihinin kadim bir sorunuyla karşı karşıya olduğumuz TÜİK verileriyle de bir kez daha ortaya çıktı. Bu politikaların değiştirilmesi, ekonomi politikalarının değiştirilmesi, bölgesel eşitsizliklerin ortadan kaldırılabilmesi için elbette ki çok ciddi çalışmaya ihtiyaç var. İki açıdan değinmek istiyorum: Bir taraftan, bölgesel ekonomi modelinin gündeme gelmesi ve bunun tartışılması gerekiyor bu eşitsizliklerin azaltılabilmesi ve ortadan kaldırılabilmesi için. İkincisi, yerel yönetimlerin demokratikleştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor yani bugünkü iktidarın sürdürdüğü kayyum atama politikasının tam tersinin yapılması gerekiyor. Buna da, bir kez daha bu eşitsizliklere değinmek istedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum efendim.

Son bir konuya daha değinmek istiyorum. Şimdi, Ticaret Bakanlığı -geçtiğimiz günlerde de açıklandı- gıda ve temel ihtiyaç maddeleriyle ilgili 81 ilde yaptığı fahiş fiyat denetlemeleri sonucunda, son bir haftada 1.674 işletmeye ceza kesmiş ve bu cezalar oldukça yüksek meblağlarda. Elbette ki fahiş fiyat uygulamaları son derece üzerine gidilmesi gereken bir konu, bu konuyu tartışmıyoruz ama mesele başka bir mesele, işin arkasında yatan ekonomik gerçekleri konuşmamız gerekiyor. Yani, fahiş fiyat artışları yaşanıyor ama ülkedeki zam politikalarına, ekonomi politikalarına, özellikle pandemi döneminde yaşananlara baktığımızda, yönetilemeyen ekonominin yarattığı sorunlara baktığımızda, çiftçinin, üreticinin, köylünün, emekçinin, işçinin, emeklinin yaşadığı sorunlara baktığımızda, esas bunları konuşmadan, sadece “Fahiş fiyat denetimleri yapıyoruz, fahiş fiyat uygulamaları denetimi yapıyoruz, böylece halkı koruyoruz.” derse iktidar, aslında halkı yanıltmış olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, son cümlelerinizi alayım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yani iktidarın başarısız ekonomi politikaları konuşulmasın diye, onun yerine günah keçileri yaratılıyor ve bu tür denetimlerle esas gerçekler saklanıyor ve idari para cezalarıyla bu meselelerin üstesinden gelinebileceği düşünülüyor. Zamlara baktığımız zaman, bunların hepsini çok net olarak görmemiz mümkün. Aslında, zam politikalarına ve açıklanan, TÜİK’in gerçek olmayan enflasyon rakamlarına baktığımızda, aradaki farkları gördüğümüzde; nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ve bu iktidarın yanlış ekonomi politikalarının yarattığı tahribatı ve yarattığı büyük eşitsizlikleri, toplumsal adaletsizlikleri gördüğümüzde sorunun nereden kaynaklandığını çok açık bir şekilde de anlamak mümkün oluyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Soma faciasından birkaç ay sonra ortaya çıkan bir mağduriyetin giderilmesi için tüm siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerinin de katkılarıyla bir yasal düzenleme yapıldığına ve Soma’da 4 bine yakın maden işçisinin tazminatlarını almaya başladıklarına, bunun için Meclise teşekkür etmek gerektiğine, madencilerin mağduriyetlerinin ortadan kalktığına ama Soma esnafının inanılmaz mağduriyetleri olduğuna, Yahudi Soykırımını ve Holokostu Anma Günü’nün 76’ncı yıl dönümünde orada hayatını kaybedenleri andıklarına ve bu insanlık suçunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınadıklarına, 4/D’li personelin yaşadığı mağduriyete, ulusal bir yetim ilaç politikası ile nadir ve çok nadir görülen hastalıklar politikası geliştirilmesi gerektiğine, nadir hastalıklarla ilgili kurulan Komisyonun raporunu Genel Kurula getirmeyenlerin SMA’lı çocukların vebalini aldıklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta basına da yansıdı. Soma faciasından birkaç ay sonra ortaya çıkan bir mağduriyetin, bu Mecliste beş yıldır, altı yıldır üzerinde duruyorduk. Düzenleme yapmıştık ama sendika, firmayla anlaşarak Meclisin çıkardığı kanunu boşa düşürmüştü. Geçtiğimiz yıl boyunca tüm siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerinin de katkılarıyla bir yasal düzenleme yaptık ve şu anda Soma’da 4 bine yakın maden işçisi tazminatlarını almaya başladılar. Bu önemli bir gelişme, bunun için Meclise teşekkür etmek gerekiyor. Ancak bu görüşmeler sırasında, daha önceden dönemin Başbakanı, şimdiki, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın söz verdiği Uyar Madencilik işçilerinin mağduriyetleri sürüyor.

Ayrıca, sadece kıdem ve ihbar tazminatı yönünden düzenleme yapıldı, ihbarı da son anda eklemiştik biliyorsunuz. Ancak diğer tazminatlar kapsam dışıydı, kazalarda sakat kalanların tazminatları duruyor. Burada, tabii, hem Uyar Madencilik çalışanları olmaları… Ayrıca gözlerini, bacaklarını kaybetmiş Ali Kandemir, İdris Sarıkaya gibi arkadaşlarımızın da mağduriyeti ortada duruyor. Yaptıkları bir yürüyüş sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yanlarına gelip “Bunu gerekirse kendi çabamla ve yöntemlerimle 15 Ocak gününe kadar çözmeye söz veriyorum.” demişti, ocak bitiyor ama çözülmedi. “Çözemezsem yine yürüyün.” demişti. Yürüyecekler, göreceğiz bakalım, yine karşılarına jandarmayı, Alay Komutanını çıkaracak mı çıkarmayacak mı? Ama Süleyman Soylu’nun şahsi sözü var, Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi sözü var. Uzuvlarını kaybetmişler için hiç değilse 8 arkadaşın isimlerini almıştı AK PARTİ Grup Başkan Vekilleri, o konuda da bir ilerleme olmadı. Bu konuyu hatırlatmak isterim.

Bir diğer mağduriyet yine Soma’yla ilgili. Madencilerin mağduriyetleri ortadan kalktı ama Soma esnafının inanılmaz mağduriyetleri var. Servis şoförlerinin -madencileri taşıyanlar- dünya kadar alacakları var ama sıra bir türlü onlara gelmedi. Bu şirketlerin alışveriş yaptığı, borçlandığı, faciadan sonra borçlarını ödemedikleri Soma esnafı da sesinin duyulmasını istiyor; bunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

76’ncı yıl dönümünde Yahudi Soykırımını ve Holokostu Anma Günü’nü burada bir kez daha, orada hayatını kaybedenleri anarak ve bu insanlık suçunu bir kez daha kınayarak ifade etmek gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayatını kaybeden Yahudileri, Romanları ölümlerinin 76’ncı yılında bir kez daha burada anıyoruz ve bu insanlık suçunu Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınıyoruz.

Sayın Başkan, sizin de çaba göstereceğinizi ümit ettiğimiz bir konuda Meclisin kendi söküğünü dikmesi lazım. Gerçi biz sökmedik de bizim üstümüzü söktüler. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen, rejime kasteden Anayasa değişikliğinden sonra yapılan ilk seçimle çıkarılan yetki kanununu suistimal eden Cumhurbaşkanı, Meclise bağlı olan Millî Sarayları kendisine bağladı. Niye? Kendi sarayda oturuyor ya “Gecekonduda oturanların temsilcileri saraydan ne anlayacak? Memurlar saraydan ne anlayacak? Saraylardan ben anlarım.” dedi, kendine bağladı. Bunun sonucunda bir sürü mağduriyet ortaya çıktı. Yani, düşünün ki Meclisin misafirhaneleri bile Cumhurbaşkanlığına bağlıydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Alındı onlar, alındı.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özensizliğe bakın, uğraştık uğraştık, onlar geriye döndü ama birkaç sıkıntı yakıcı şekilde devam ediyor. Örneğin, Topkapı Sarayı’na gidin, Topkapı Sarayı’nda, Millî Saraylar devredilirken o zaman taşeronda olanlar sonra bir KHK’yle 4/D kadrosuna geçtiler, 4/D kadrosuna geçince şu anda 3 bin lira maaş alıyorlar. Sadece Topkapı Sarayı’ndakiler değil, Meclisteki 4/D’li personel, Başbakanlıktayken taşeronda olup Meclise devrolan 4/D’li personel duruyor. Toplu iş sözleşmeleri bitti, uzun yıllık yapmışlardı, iki buçuk yıldır zam alamıyorlardı, şimdi de hazirana atıldı. Bu arkadaşlar yol ve yemek dâhil 3 bin lira para alıyorlar. İstanbul’da Topkapı’da güvenlik personeli, yol ve yemek 450 lirayı düşünce asgari ücretin altında çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

450 liraya evine de gidemez, yemek de yiyemez; velev ki yesin -devlet 450 uyguluyor- 3 bin liradan düştün mü asgari ücretin altında, perişan durumdalar. Bu 4/D’li personeli… İnanmayan çıksın, hemen şurada temizlik yapanlara sorsun “4/D’li var mı?” diye; 4’ünden 2’si, 3’ü “Benim.” diyor. Biri 4.500 lira alıyor, biri 3 bin lira alıyor ve toplu iş sözleşmesini hazirana bıraktık. Buna müdahale edilmesi gerekiyor, çok önemli.

Son sözüm, son başlığım Sayın Başkanım, yine çok önemli bir iş. Şimdi, biraz önce de SMA hastalarından bahsedildi. SMA, DMD hastalığı, ALS, MS gibi nadir ve çok nadir görülen hastalıklar var ya da bir başka ifadeyle “tedavisi bilinmeyen hastalıklar” diye hastalıklar var. Şimdi, bu hastalıklar, nadir ve çok nadir hastalıklar bin kişide 1, 10 bin kişide 1, 100 bin kişide 1 görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ovadaki bir ağaca yıldırım düşmesi gibi, altındakiler yanıyor, bir aile yanıyor. Bunların ilaçlarının adı yetim ilaç; dünyada “orphan drug”, Türkçesi yetim ilaç. Türkiye’nin bir yetim ilaç politikası yok. Her bütçeye “karşı oy” yazıyorum on yıldır. Yetim ilaç politikası olmadığı için SMA hastaları mağdur. Buna Meclisin bir çözüm bulması lazım. Bir araştırma komisyonu 17 kez önerdik, reddedildi, 18’incide hep birlikte kabul edildi. 1’i eczacı, 2’si hekim bizim milletvekilimiz ve çok değerli 12 arkadaşımız çalıştılar ancak bu rapor daha görüşülmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan SMA’lı hastaları duyunca “Bir bilgi verin, bir çalışma yapın...” Arkadaşlar, çalışma yapıldı, çalışma burada. “Çözüm önerilerini bana getirin, MYK’ye.” Ya, çözüm önerisi Mecliste var. Şunu Meclise getirip görüşmesini yapmadık Mart 2020’den beri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, son sözlerinizi alayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son cümlem.

Şurada görüşmek lazım ve ulusal bir yetim ilaç politikası, nadir ve çok nadir görülen hastalıklar politikası geliştirmemiz lazım. Yoksa Sağlık Bakanının düştüğü duruma düşüyorsunuz. Hangimizin çocuğunun başına gelse… Dört ay sonra ölecek, Amerika’da gen tedavisi var. Kim istemeyecek bunu? İsteyene haksız, bilmem ne, rencide edici sözler ama başımıza bir gelse hepimiz çocuğumuz için kampanya açarız. Şimdi, torba yasaya madde kondu, bu tip kampanyalar da yasaklanıyor. Ya, ateş düştüğü yeri yakıyor. Allah aşkına, oturalım; Amerika, Almanya, İsviçre sorunu çözmüş, İran çözmüş, Irak çözmüş, Suriye çözmüş, Türkiye yetim ilaç sorununu çözemiyor. Bunun çareleri var, sorulursa daha detaylı konuşuruz ama bunu çözmek… Şu 199 sıra sayılı Rapor’u buraya getirmeyenler o SMA’lı çocukların vebalini alıyorlar; bu kadarını söyleyeyim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Şimdi sıra Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş’ta.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Söz talebimiz yok.

BAŞKAN – Konuşmuyorsunuz, peki.

O zaman birleşime on dakika ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 15.12

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 21 milletvekili tarafından, denizlerimizdeki aşırı avlanma, deniz kirliliği ve istilacı balık türleri nedeniyle balık rezervlerimizin azalmasının araştırılması amacıyla 15/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/1/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/1/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 21 milletvekili tarafından, denizlerimizdeki aşırı avlanma, deniz kirliliği ve istilacı balık türleri nedeniyle balık rezervlerimizin azalmış olması amacıyla 15/1/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubunun önerisinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Denizlerimizdeki kirlilik ve avlanma konusunda vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi hakkında grubumuz adına söz aldım.

Türkiye, sahip olduğu uzun kıyıları ve kumsalları, uygun iklim koşulları ve doğal güzellikleri sayesinde deniz turizminin yanı sıra su ürünleri avcılığı bakımından da oldukça elverişli bir konuma sahiptir. Fakat ne yazık ki Türkiye’de son yıllarda avlanan su ürünleri miktarında azalma meydana gelmiştir. Denizlerimizde, balıkçılarımızın umutları her geçen gün biraz daha azalmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre 2002 yılında 566.682 ton su ürünleri avcılığı yapılırken bu rakam 2017’de 354 bin tona, 2018’de de 314 bin tona düşmüştür. Bu rakamlar dikkate alındığında, ülkemizde avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri miktarında da azalma yaşandığı bir gerçektir. Bu olumsuz durum, balıkçı tezgâhlarındaki balık çeşitliliğine ve fiyatlarına da yansımaktadır.

Hamsi yasağı yeniden uzatılmıştır. Hamsi avcılığı, 8 Ocak 2021 tarihinden başlayarak on gün süreyle İstanbul Boğazı’ndan Gürcistan sınırına kadar yasaklanmıştı, daha sonra 28 Ocak 2021 tarihine kadar tekrar uzatıldı. Tabii hamsi yasağı derken, doğal olarak Türkiye’de deniz ürünlerinin yüzde 60’ını hamsi oluşturuyor. E, tabii ki hamsi, bugün fakirin sofrasının en başürünü. Hamsi deyip geçmemek lazım; hem sanayi sektöründe hem de gıda sektöründe bol miktarda kullanılıyor. Bugün bile tezgâhlarda kilogramı maalesef 30-35 lirayı buluyor.

Bu çerçevede, dünyada kişi başına balık tüketiminin dünya ortalaması 19,2 kilogram, Avrupa Birliğinde bu 24 kilogram; Türkiye’de ise 2017 yılı 5,5 kilogram, 2018 yılı ise 6,1 kilogram olarak gerçekleşmiştir.

Uzmanlar, denizlerimizdeki su ürünleri rezervlerinde son yıllarda ortaya çıkan azalmanın aşırı avlanma, deniz kirliliği, yeni istilacı balık türleri ile mevsim değişiklikleri gibi nedenlerden kaynaklandığını ifade etmektedir. Aşırı avlanma, balık sürülerini yavaş yavaş azaltmaktadır ve yok olma noktasına getirmiştir. Dünyada 2,4 milyar kişi okyanus kıyılarında yaşamakta ve denizleri de kirletmektedir. Yine her gün yaklaşık 7 bin deniz canlı türü gemi balast sularıyla bir yerden bir başka yere doğru taşınmaktadır. Akdeniz başta olmak üzere denizlerimizin pek çoğu yabancı türü yaşam alanına dönüşmeye başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, özellikle şu an Türkiye’deki durum şu: “Ya avcıyı katlediyoruz ya da balıkları katlediyoruz.” diyor bizim Karadeniz’deki balıkçılarımız. “Madem biz hamsiyi avlamayacaksak o zaman bu süre içerisinde hiç olmazsa bizim bankalara olan borçlarımız ertelensin.” diyor.

Yine bunun paralelinde diyor ki: “Eğer biz tuttuğumuz balıkları halde satarsak bunun KDV oranı yüzde 1, zincir marketlerde satarsak bunun da KDV oranı yüzde 8; hiç olmazsa bu farklılığı ortadan kaldırın.”

Aynı şekilde “Siz hamsi avını yasak ettiniz, iyi güzel de Gürcistan’da bu serbest. Yani bizim bıraktığımız küçük boy balıklar zaten Gürcistan’da yakalanıyor, biz de bunları seyrediyoruz.” diyor. Aynı şekilde, büyük teknelerin tuttuğu o balıkların önemli bir kısmı yine bu 6 santimetrenin altında, bunlar da tutulduktan bir saat sonra tekrar denize geri bırakıldığı için bunların tamamı da maalesef ölmekte.

Yine bunun yanı sıra balıkçılarımız diyor ki: “Parlamentoda çıkardığınız kanunda, orman arazileri içerisinde bulunan balık çiftliklerinin kapatılmasına yönelik bir karar var. Aslında bu karar, mevcutlarla değil bundan sonra kurulacak tesislerle alakalı. Eğer siz bunları kapatırsanız balıkçılığa çok büyük bir darbe vurmuş olursunuz.”

Yine aynı şekilde diyorlar ki: “Biz bankalardan kredi alıyoruz. E, sadece mevcut denizdeki ağlarımızı biz her türlü sigorta şirketlerine sigorta yaptırıyoruz ama bankalar bizim bu tesislerimizi rehin alarak teminata saymıyorlar, dolayısıyla biz de kredi kullanamıyoruz.”

Devamında, özellikle kapalı alan balıkçılığıyla ilgili “Devlet bize kıyılara yakın yerlerde arazi tahsis etsin, biz de denizden buralara deniz suyunu çekerek kapalı alan balıkçılığı yapalım. Size söz veriyoruz, en az 500 milyon dolarlık ihracat yapacağız, bu alanlarda en az 2.500 de istihdam sağlayacağız.” diyorlar.

Tabii, kime söylüyorum ben bunu? İnşallah, yüce halkımıza söylüyoruz; maalesef, iktidara mensup arkadaşlarımızı burada görmek mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Onun için yine aynı şekilde ben size küçük bir fotoğraf göstermek istiyorum. Bakın, bu fotoğraf, cumartesi günü Samsun’da, limanda çektiğimiz bir fotoğraf. Burada 3 arkadaşımız var. Biri Engin; Engin on yedi sene hapishanede yattı, tayfa olarak teknede çalışıyor. Bu, Alucralı; hiç evlenmedi, sadece denizlerde ömrünü geçirdi. Patron da inşaat işleriyle uğraşıyordu, o da iflas etti. Ne yaptılar? Patron gitti bir tane tekne aldı, tayfa Engin, gemi kaptanı da Alucralı. Ne yapıyorsunuz diyorum. “Vallahi, bugün biz 4 kilogram balık tuttuk. Patron günde 2 ekmeği standart alıyor. Eğer 4 kiloyu geçen balık tutarsak yanına zeytin ve peyniri de ilave ediyor.” diyor. Peki, ne yapıyorsunuz? “Balık sattığımız gün otelde Alucralıyla ikimiz yan yana aynı odada yatıyoruz.” diyor. Satmadığınız zaman ne yapıyorsunuz? “Vallahi, otelin rezervasyonuna görünmemeye azami gayret gösteriyoruz. Eğer yakalanırsak da -siz de biliyorsunuz- dışarıda vaktimizi geçiriyoruz.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Selamlıyorum Başkanım.

Neyiniz var? Herhangi bir sosyal güvenceniz var mı? “Yok.” Peki, işte, Türkiye’deki balıkçılığın geldiği nokta bu. Eğer bunu merak eden arkadaşlarımız varsa -bu, iki gün önceki resim, beraber kahvaltı yaptık- diyor ki: “Bizim dertlerimizi merak ediyorsanız Atakum’da, limanda, marinada sizi bekliyoruz. Gelin, bu işlerin altından nasıl çıkılacağını… Biz çıkamıyoruz, varsa bir fikriniz söyleyin hep beraber çıkalım.”

Ben bu araştırma önergesine destek vereceğinizi ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ’nin denizlerdeki aşırı avlanma, deniz kirliliği ve yeni istilacı balık türleri ile rezervlerdeki azalmaya yönelik vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım. Öncelikle bu araştırma önergesine mevcut olan göllerin de eklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, aslında önemli olan hususlardan bir tanesi, sorunlardan bir tanesi de kara avcılığındaki uygulamaların söz konusu olması. Bununla ilgili vermiş olduğumuz kanun teklifinde -ne yazık ki- başka bir canlıyı öldürmenin sporu ve turizminin olamayacağına ilişkin bir kanun teklifi vermiş bulunmaktayız. Türkiye’nin, taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’nin 6’ncı ve 8’inci maddeleri uyarınca nesli tehlike altında bulunan türleri korumaya ilişkin taahhüdü bulunmaktadır.

Son günlerde yine konu olan, aynı zamanda gündem olan, özellikle Dersim’de “Hızır’ın davarları” diye nitelendirilen dağ keçilerine yönelik tehlikeye, aynı zamanda Doğu Karadeniz’de yine türleri tükenmeyle karşı karşıya olan çengel boynuzlu dağ keçilerine ilişkin hususa da özellikle sizin dikkatinizi çekmek istiyorum.

Öte taraftan, bu Meclis araştırması önergesine de eklenmesi gerektiğini düşündüğümüz -özellikle Van Gölü’ndeki kirlilik ve tehlike boyutlarıyla ilgili- Türkiye’nin en büyük gölü ve dünyanın ise en büyük sodalı gölü olan Van Gölü’ndeki kirlilik tehlikeli boyutlara ulaşmış durumdadır. Verilere göre, göle her saniyede 1.800 litre lağım suyu akıyor. Çevredeki yerleşim yerlerinin atık sularını arıtacak tesisler ya kurulmamış ya da ihtiyacı karşılamaktan çok uzak durumdadır. Göle bağlanan 18 dere ve akarsu üzerinden günde tonlarca çöp ve evsel atık göle boşaltılıyor. Bu durum insan sağlığının yanı sıra, ekosistemi de olumsuz etkiliyor. Kirlilik hem sudaki canlıların hem de bitkilerin yavaş yavaş yok olmasına neden olmaktadır.

Yine, Ağrı ilimizin sınırları içerisinde olan ve Taşlıçay ile Doğubeyazıt sınırında yer alan Balık Gölü’yle ilgili olan bir bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, yüz ölçümü yaklaşık olarak 34 kilometrekare olan gölün derinliği 100 metreden fazladır, deniz seviyesinden 2.250 metre yüksekliğiyle Türkiye’nin en fazla yükseklikte oluşmuş olan tek gölüdür. Doğubeyazıt’taki Balık Gölü’nde araştırma yapan Avusturyalılar göldeki alabalığı ilk kez burada gördüklerini ve bir tür olarak dünyada ilk olduğunu kayıt altına almış durumdalar. Endemik bir alabalık alt kültürü olan bu balık türünün de korunması ve özellikle bu tür göllerimizde bilinçsiz bir şekilde yapılan müdahalelerin de önlenmesi gerektiğini biz kesinlikle düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla+) – Bununla ilgili de yetkililerin bu konuda önlem alması gerektiğini biz kesinlikle burada belirtmek istiyoruz.

Partim adına İYİ PARTİ’nin vermiş olduğu bu araştırma önergesine olumlu yönde oy kullanacağımızı ve destekleyeceğimizi burada belirtmek isterim.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Necati Tığlı.

Buyurun Sayın Tığlı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NECATİ TIĞLI (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu tarafından verilen denizlerimizdeki aşırı avlanma ve deniz kirliliği önerisi üzerine söz aldım.

Denizlerimizde yapılan su ürünleri avcılığının nasıl olacağını belirleyen tebliğ her dört yılda bir olarak hazırlanmaktadır. Bu tebliğde zaman ve boy yasakları belirlenirken cezaların da nasıl olacağı düzenlenmektedir. Ancak denetim yapılmadıktan, kanunlar uygulanmadıktan ve cezalar kesilmedikten sonra ne kadar düzenleme yaparsanız yapın sürdürülebilir bir deniz ekosistemine ulaşamazsınız ve bugünkü duruma geliriz.

Küresel ısınma ile iklim değişikliğiyle birlikte tüm canlıların, balıkların üreme mevsimleri değişmiştir. Değişmeyen tek şey, balıklar üzerindeki aşırı av baskısı ve rant kaygısıdır.

1380 sayılı Kanun ve tebliğ diyor ki: “Hamsinin avlanma boyu en az 9 santim; barbun, istavrit ve mezgitin avlanma boyu 13 santim.” Ama yeşil belge sahibi ticari balıkçı tekneleri tarafından yakalanan ve tezgâhlara indirilen balıkların boyu bu limitlerin çok ve çok altındadır. Bunlar denetimsiz avlanan balıklardır. Tarım Bakanlığı, yakalanan çoğu balığın limit altında olduğunu çok iyi biliyor. Ne yapması lazım? Tabii ki kanundaki cezaları uygulaması lazım. Ama Bakanlık ne yapıyor, biliyor musunuz? Yeşil belge sahibi ticari balıkçı teknesine keseceği yüklü miktardaki cezaları o teknede çalışan sarı belge sahibi tayfaya, miçoya kesiyor. Amaç, tekneyi bağlamamak ve vahşice yaptığı balık avına devam etmesini sağlamaktır.

Bu, böyle olmaz değerli arkadaşlar; görevinizi tam yapacak ve usulsüz avlanan her kim olursa olsun hem teknesine hem de kendisine ceza keseceksiniz. Yani bir gecede tonlarca limit altı hamsinin, mezgitin, istavritin avlanmasına göz yuman, ilgili kontrol ve denetimleri yapmak istemeyen Tarım Bakanlığı, ya görevini yapacak ya da bu konuyla ilgili yetkisini bu işi yapabilecek olanlara devredecek. Göstermelik bir şekilde onar gün arayla hamsi balığını yasaklamak çok ama çok yetersiz bir çözümdür. Çözüm, denetimleri yerinde yapmak, avlanma tarihini değiştirmek ve cezaları uygulamaktır.

Sayın milletvekilleri, dünyanın hiçbir ülkesinde tek bir satır bile örneği olmayan ama ülkemizde olan bir durumu size özetlemek istiyorum. Tüm ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmalarda, Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından hazırlanan bilimsel raporlarda lüferin üreme boyu 26,5 santim olarak kabul edilmiştir. Bu durum, Bakanlığın Su Ürünleri Tescil Komitesi tarafından 9 Ağustos 2020 tarihli Resmî Gazete’de ilan edilmiştir. Yani bu ne demek? Bu balık bu boya gelmeden asla ve asla üreyemez ama gelin görün ki Bakanlık tarafından hazırlanan 5/1 ticari ve 5/2 amatör su ürünleri avcılığını düzenleyen tebliğlerde bu balığın yani lüferin avlanma boyu 18 santim olarak belirlenmiştir. Bilimin “26,5 santimde ürer.” dediği lüferi, bizim Bakanlık 18 santimetrede zaten katlediyor, üremesine izin vermiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

NECATİ TIĞLI (Devamla) – Bu, utanç verici bir durumdur ve bu durum bir an önce düzeltilmelidir.

Denizlerimizde bilinçli ve kontrollü bir balık avcılığı yapılmadığı sürece balık yeme ihtimalimiz yoktur. İklim değişikliği dikkate alınarak av sezonunun başlaması 1 Eylülden 1 Ekime ötelenmediği sürece balık yeme ihtimalimiz yine yoktur. Dört yılda bir düzenlenen tebliğler, aynı 80’li, 90’lı yıllarda olduğu gibi her yıl düzenlenmediği sürece yine balık yeme ihtimalimiz yoktur.

Çiftçimizi bitirdiniz, esnafımızı bitirdiniz, vatandaşımızı bitirdiniz bari balıklarımıza huzur verin diyorum.

İYİ PARTİ’nin grup önerisini destekliyor ve Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Adına Kayseri Milletvekili İsmail Emrah Karayel.

Buyurun Karayel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Karayel, Kayseri’de balık da mı çıkmaya başladı?

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanım sorunuz için teşekkür ederim, Su Ürünleri Kanunu’nda yapılan değişikliğin imza sahiplerinden birisi olarak bugün kürsüde bulunuyorum.

1971 yılında yürürlüğe giren Su Ürünleri Kanunu’nda yaptığımız köklü değişiklikle Ocak 2020’de yeni düzenlemeler yürürlüğe girdi. Yeni yapılan düzenlemelerle hem iç sularımızda hem denizlerimizde sürdürülebilir su ürünleri avcılığının temin edilmesi hedeflenmişti. Yapılan bu çalışmalar kapsamında, 2020 Ocak ayından bu yana, on üç aylık sürede 207 adet gemiye av araçlarıyla birlikte el konuldu. Daha önceki Su Ürünleri Kanunu’muzda çeşitli sebeplerle el koyma işlemi yapılamamaktaydı, Su Ürünleri Kanunu’nda yapılan değişikliklerle bu uyum sağlandı ve on üç ayda 207 adet kaçak avcılık yapan -trol olsun, gırgır olsun, algarna olsun- veya kaçak midye avcılığı yapan teknelere içindeki alet, ekipman ve av araçlarıyla birlikte el konuldu. Bu, son derece önemli; kıyı şehirlerimizde yaşayan milletvekillerimiz bunun ne kadar önemli olduğunu son derece iyi bilirler. Özellikle trol avcılığının balıkçılığa ne kadar zarar verdiğini hep birlikte görüyorduk ama özellikle kaçak trol avcılığının önlenmesiyle birlikte, dipte yaşayan balık çeşitlerinin sayısının artmaya başladığını hep birlikte görüyoruz.

Biraz önce bahsedildi, evet, lüfer konusunda da gerçekten son derece büyük bir bolluk yaşanıyor, bu bolluk var. Sizin söylediğiniz değişikliklerin yapılması konusunda partilerin bir araya gelip bu konuda çalışmasına bir engel yok. Beni sevindiren bir başka husus da bütün partilerimizin balıkçılığımız konusunda hassasiyet göstermesi.

Tabii, yapılan değişiklikle birlikte birçok alanda, gerek iç sularımızda gerek denizlerimizde, yetiştiricilik anlamında, balıklarımızın göç yollarının garanti altına alınması anlamında, onların göç yollarının temizlenmesi anlamında son derece önemli adımlar atıldı, bunu hassaten ifade etmek istiyorum. Bu süreç içerisinde, 2002’den bu yana yeni hiçbir ruhsat verilmedi, bunun özellikle altını çizmek istiyorum. Dolayısıyla, ruhsat verilmemesi ve filo içerisinden, 534 milyon lira harcanarak 1.264 adet balıkçı teknesinin çıkarılmış olması, bunların ruhsatlarının da aynı şekilde avcılıktan çıkarılmış olması su ürünlerimizin gelişmesi anlamında son derece önemli.

Tabii, su ürünleri sadece avcılık yoluyla temin edilmiyor, yetiştiricilik anlamında da yeni çıkan yasayla birlikte yetiştiricilerimizin önü açıldı ve 1 milyar dolar, yetiştiricilikten ihracat gerçekleştirmiş olduk, bunun da son derece önemli olduğuna inanıyorum. Önümüzdeki süreçte bakın, Ocak 2020’den bu yana kaçak avcılığın engellenmesiyle birlikte balık popülasyonunda, çeşidinde ve görüldüğü yerler anlamında son derece ciddi, çok olumlu adımlar atıldı, balık popülasyonunda son derece fazlalık meydana geldi. Önümüzdeki süreçte atılacak diğer adımlarla birlikte ben bu popülasyonun da artacağına, balıkları daha ucuza, daha bol şekilde yiyeceğimize inanıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın İlhan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir ilinde kamu yatırımlarının birçoğunun inşaatlarının yıllardır atıl hâlde beklediğine, Kırşehirlilerin iktidara artık güveninin kalmadığına ve bunları kendisine reva görenlere gereken cevabı sandıkta vereceğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Sayın Başkanım, Kırşehir’deki mevcut kamu yatırımlarının birçoğunun inşaatları yıllardır atıl hâlde beklemektedir. Resmî Gazete’de yayımlanıp Hükûmet programına alınan ve bu yıl da bitmesi gereken çevre yolu inşaatına henüz bir çivi bile çakılmadı. Ödenek yok bahanesiyle devredilen Valilik binası inşaatında da hiçbir ilerleme yaşanmadı. Turizm Lisesi Uygulama Oteli, endüstri meslek lisesi ve atölye inşaatları ve burada sayamadığım diğer kamu yatırımları da ne yazık ki aynı kaderi paylaşmaktadır. Hâl böyleyken Hükûmet, Kırşehir’deki başarısızlığını ileri tarihli yeni hastane vaadiyle revize etmekte çareyi buldu. İktidar, 2019 yılında eski hastanenin yerinde açılması gereken 150 yataklı ek hizmet binasını yapamamasını, revizyon aldatmacasıyla halkımıza sunmuştur. Kırşehirlilerin, vaatlerini yeni vaatlerle erteleyen iktidara artık güveni kalmamıştır. “Demokrasi gazisi Kırşehir” bu kötü günleri de atlatıp kendisine bunları reva görenlere gereken cevabı sandıkta verecektir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özen...

28.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, İzmir Şakran Cezaevinde tutuklu bulunan üniversite öğrencileri Didar Bozan, Merve Nur İşleyici ve Ceylan Bozkurt’un cezaları dolduğu hâlde denetimli serbestlik hakkından yararlandırılmayarak serbest bırakılmalarının engellendiğine,  bu keyfî uygulamaya ve hukuksuzluğa derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Teşekkürler Başkanım.

İzmir Şakran Cezaevinde tutuklu bulunan üniversite öğrencileri Didar Bozan, Merve Nur İşleyici ve Ceylan Bozkurt’un cezaları dolduğu hâlde denetimli serbestlik hakkından yararlandırılmayarak serbest bırakılmaları engellendi. 9 Ocak 2021 tarihinde cezaevinden çıkması gereken Bozan, İşleyici ve Bozkurt’un tahliyeleri cezaevi yönetimi tarafından durduruldu. HDP Kadın Meclisiyle yazışmaları yasa dışı örgüt ilişkisi sayılarak cezalandırıldılar. Üstüne, cezaevi yönetimi tarafından müdürlüğe çağrılarak itirafçı olmaları için baskı yapıldığı söylenmektedir. Fakat cezaevi yönetimi bundan sonuç alamadığı için, bu arkadaşları âdeta rehin alarak hukuk dışı yöntemlerle cezaevinde tutmaktadır. Bu keyfî uygulamaya ve hukuksuzluğa derhâl son verilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu...

29.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, doğal afetlerde risk ve kayıpların en aza indirilmesinde şehir plancılarının istihdamının önem arz ettiğine, şehir plancılarının, yerel yönetimlerde liyakate ve kamu personeli seçme niteliklerine uygun bir şekilde istihdam edilmelerini ve atamalarının yapılmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Dünyamız ve ülkemiz her zamankinden daha fazla doğal afetlerin yıkıcı etkileriyle yüz yüze kalmıştır. Geçmişte ve günümüzde bu afetlerden dolayı yaşadığımız hem insani hem de maddi kayıplar hafızamızda hâlâ tazeliğini korumaktadır. Risk ve kayıpların en az seviyeye indirilmesinde şehir plancılarımızın istihdamı önem arz etmektedir. Bu nedenle; sürdürülebilir, çevreyle uyumlu, hayat kalitesi yüksek şehirler ve yerleşim yerleri oluşturmak üzere planlama, yapım, dönüşüm, çevre yönetimine ilişkin iş ve işlemleri düzenleyici, denetleyici, katılımcı ve çözüm odaklı bir anlayışla planlama yapan şehir plancılarımız, yerel yönetim birimlerinde liyakate ve kamu personeli seçme niteliklerine uygun bir şekilde istihdam edilmelerini ve atamalarının yapılmasını beklemektedir.

Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından sendikal hakların korunması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

27/1/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 27/1/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

26 Ocak 2021 tarihinde İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından verilen, sendikal hakların korunması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 10995 sıra numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Genel Kurulu ve değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, tarihinin en büyük iş ve istihdam kaybını yaşıyor şu anda. Ekonomik krizin ve pandemi krizinin bütün bedelini işçiler, emekçiler ödüyorlar ve işçilerin, emekçilerin hakları ne yazık ki korunmuyor. Hükûmete sorarsak der ki: “İşten atma yasağı getirdik, daha ne yapalım?” Fakat şunu söylemeliyim ki işten atma yasağı da bir safsata hâline dönüşmüştür. Şu anda, DİSK-AR’ın Ocak 2021 raporu diyor ki: “İşbaşında olanların sayısı son bir yılda 1 milyon 830 bin kişi azaldı.” Bunun anlamı, çalışanların tek taraflı olarak ücretsiz izne gönderildiği ya da kod 29’la hukuksuz bir şekilde, geçersiz bir şekilde işten atıldığı bir uygulama hâline dönüşmüştür.

Şimdi, şöyle: Türkiye’nin dört bir yanında direnişler var, çok sayıda direniş var. Bilmiyorum, bu direnişlerden sizin haberiniz var mı? Bu direnişlerde işçilerin ortaya koyduğu şey, sendika haklarını hayata geçirdikleri için ya da işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin alınmasını istedikleri için ya da iş yerleri iflas ettiğini söyleyerek ve mal varlıkları olmadığını söyleyerek işçilerin hem ücretlerini hem de hak edişlerini vermeden işten attıkları için, haklarını aramak için sokaktalar. Ben onları burada anmak istiyorum: Kayı İnşaat işçileri, Bimeks işçileri, AtlasJet işçileri, Ermenek Uyar Madencilik işçileri, Migros depo işçileri, PTT, TCDD, Sinbo, Systemair, Baldur Süspansiyon, Ekmekçioğulları, TÜVTÜRK istasyonları işçileri, Cargill işçileri, Galataport işçileri, Şişecam işçileri; direnen tüm işçiler, size sesleniyorum: Zafer direnen işçilerin olacaktır. İşçiler sokaktalar, direniyorlar çünkü anayasal bir hak olan sendika hakkı ellerinden alınmak isteniyor. Sendikalı oldukları için ya da sendika yetkisi aldıkları hâlde, toplu sözleşme hakkını elde ettikleri hâlde bu işçiler işveren tarafından hukuksuz bir şekilde ya ücretsiz izne çıkarılıyorlar tek taraflı olarak ya da kod 29’la sokağa atılıyorlar arkadaşlar.

Kod 29 ne diye baktığımızda, İş Yasası’nın 25/2’nci maddesini oluşturuyor ve işten atmaların yasaklandığı pandemi döneminde istisnalardan bir tanesi kod 29. İşverenler hiç utanmadan, işçileri yaygın bir şekilde bu, geçersiz kod 29’la işten atıyorlar. Bakın, kod 29’la işten atılmak demek ne demek biliyor musunuz? Örneğin, tecavüz etmek, hırsızlık, küfretmek, hakaret etmek, iş yerinde işverenin iyi niyetini kötüye kullanmak gibi yüz kızartıcı suçlardan dolayı ancak kanıtlanmış bir şekilde işçiler atılırsa işten o zaman kod 29 denilen bu madde 25/2 kullanılabilir ama işverenler sadece işçileri sendikasızlaştırmak için ya da kıdem ve ihbar tazminatlarını vermeyerek işten atıp kâra geçmek için yaygın bir şekilde kod 29’u kullanıyorlar. Ben, Çalışma Genel Müdürlüğünü arıyorum, Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Müdürlüğünü arıyorum, işçilerin kod 29’dan dolayı işten atıldığından haberiniz var mı, yaygın bir şekilde yapıldığından haberiniz var mı diye soruyorum bana doğru düzgün bir cevap verilmiyor. Arkadaşlar, kod 29 damgalayıcıdır. İşçileri siz yüz kızartıcı suçlardan işten atarsanız hem onların hak edişlerini vermemiş olursunuz hem de onların bir daha iş bulamamasını sağlıyorsunuz, ayrıca işsizlik maaşı da alamamalarını sağlıyorsunuz. Bu büyük bir mağduriyettir, bu büyük bir suçtur. Bu suçu işleyen işverenler cezasız kalıyorlar ve yaptıkları yanlarına kâr kalıyor. Kadın işçiler kod 29’la işten atıldıkları zaman eğer yeni bir iş bulabilirlerse dahi o zaman mobbinge uğruyorlar, cinsiyetçi bir ayrımcılığa uğruyorlar. Yeni bir iş bulmakta… Yaftalanmış bir şekilde o işe gittikleri için daha ucuza çalıştırılmak gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorlar ve ailelerine de hesap vermek zorunda kalıyorlar. Yani bu kod 29’la işten atmaktan artık vazgeçilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Kod 29 iptal edilmelidir değerli arkadaşlar.

Bunun yanı sıra aynı zamanda Kayı İnşaatta olduğu gibi, Bimeks, AtlasJet ve Ermenek Uyar’da olduğu gibi arkadaşlar işverenler devletten kredi alıyor, devlet bankalarından kredi alıyorlar, işçinin de emeğini kullanıyorlar, daha sonra iş yerinde kâr ediyorlar, sermaye biriktiriyorlar ve iş yerinin içini boşaltıp “Ben iflas ettim.” diye işçinin ücretini ödemiyorlar, işçinin kıdemini, ihbarını ödemiyorlar, işçileri sokağa atıyorlar. Kendileri servet sahibiler, kendileri başka işler yapıyorlar, devletten ihaleler alıyorlar fakat bu şirketleri zombi şirkete çevirdikleri için ne yazık ki işçiler haklarını alamıyorlar ve işçiler sokaktalar. Bu uygulama derhâl terk edilmelidir, eğer işverenin serveti varsa o zaman bu işçilere işverenin servetinden ödeme yapılmalıdır. İşsizlik ödeneğinden işçilerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen, buyurun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler.

İşten atılan işçilerin işsizlik ödeneğinden hak edişleri ödenerek böylece işçiler mağdur edilmeyebilir ve daha sonra işverenden devlet, SGK bu hak edişleri tahsil edebilir. İşsizlik fonları, sermayeye kolayca teşvik olarak kullanılabiliyor fakat işçilerin işten atılma koşullarında İşsizlik Fonu’ndan işçiler yararlanmıyorlar. Bu nedenle bizim burada çözüm önerilerimiz de var; işçilerin hukuksuzca işten atılmalarına karşı, haklarının gasbedilmesine karşı, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin iş yerinde alınmasına karşı, pandemide işçilerin korunması için gerekli tüm önlemleri bu Meclis almak zorundadır, herkesi göreve çağırıyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İçinde bulunduğumuz pandemi sürecinde, işçi haklarını korumak adına 4857 sayılı İş Kanunu’na geçici 10’uncu madde eklenerek iş akdi fesihlerine yasak getirilmiştir. Bu madde eklenirken de bazı istisnalar sıralanmıştır. İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin (2)’nci bendinde işçilerin ahlak ve iyi niyete uymayan hâlleri sıralanmış ve istisnalar konulmuştur. Yaşadığımız pandemi döneminde kimi işverenler işten çıkarma yasağına karşı kod 29’u kullanmaktadır. İşveren, işçi hakkı olsa bile kıdem tazminatı ödememek için işten çıkış sebebi olarak 29 numaralı kodu kullanarak işçilerin mağduriyetine sebep olmaktadır. Bilindiği gibi, 29 kodla işlenen işten çıkarmalar bir denetime de tabi değildir. İşçi işten tazminatsız çıkarıldığı gibi İŞKUR ise 29 numaralı kod sebebiyle işten çıkarılanlara işsizlik maaşı da ödememektedir. İşçiler hem işsiz kalarak hem de ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı gerekçesiyle damgalanmaktadırlar. Özellikle sendikal örgütlenmelerin başladığı iş yerlerinde sendikal örgütlenme yapan işçiler maalesef işveren tarafından bu maddeyle cezalandırılmakta, iş akitleri feshedilmektedir. Haklarını aramak için mahkemeye başvuran işçiler için süreç oldukça uzun sürmektedir. Bu anlamda işçilerin mahkemeleri sonuçlanana kadar işsizlik sigortasının devam etmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu konuda gazeteci Sevda Karaca şöyle soruyor: “Nedir bu kod 29?” diyor ve sorduğu sorunun cevabını şu ifadelerle tamamlıyor: “Patronların tazminat ödememek ve işten çıkarma yasakları sürecinde dilediğince işçi çıkarmak için kullandığı bu madde, işsizlik ödeneğinden faydalanmanın da önünde engeldir. İŞKUR, işsizlik ödeneği için başvuru yaptığında işten ayrılış bildirgesindeki kod numarasına bakıyor. Kod 29 girilmişse işsizlik maaşı ödemiyor. İşten çıkış gerekçesi olarak 29 numaralı kod gösterilen, kısa çalışma ödeneği de maalesef alamıyor. Kod 29, işçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işsizlik ödeneğine hak kazanamadığı, acımasız bir işten çıkarma türü hâline gelmiştir.” İşçi kadınlar için ise bu acımasızlık 2 kat artmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Kadın işçilere iş yerlerinde pandemi sürecinde bu kodla işten çıkarma tehdidinin arttığı, namussuzluk, ahlaksızlık, cinsel suçlar, ailenin ve iş arkadaşlarının yüzüne bakamaz hâle gelme olarak tanımlanıp bir silah olarak kullanıldığı acı bir gerçektir.

Değerli milletvekilleri, bu konu çalışma hayatında kanayan bir yaradır. Bu kanayan yaranın bir an önce durdurulması gerekmektedir. Ülkemizi yönetenlerden bu hususta hassasiyet göstermelerini, mağduriyetlerinin giderilmesi için mutlaka tedbir almaları gerektiğini buradan bir kere daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubu adına Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Salgının ekonomik etkilerini azaltmak amacıyla 17 Nisan 2020’de çıkarılan işten çıkarma yasağı 17 Ocak 2021’de iki ay daha uzatıldı. Ancak işten çıkarmalara bir istisna getirilmişti. İş Kanunu 25/2’e göre “kod 29” olarak adlandırılan ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller ve benzerleri istisnası getirilmişti ve bu nedenle de işten çıkarmalar devam etti ve çıkarılmaya hâlen devam ediyor. Emekçi aç bırakılıyor, işten atılıyor. Bu pandemide işverenler işten çıkarma yasağını delme ve bunu kullanma amacıyla kod 29’u kullandı. İşverenler tazminattan kurtulmak amacıyla gerçeğe aykırı iddialarla ve düzenlemelerle, kanıta dayanmayan iddialarla bu kod 29’u kullanarak birçok işçiyi işten attılar. İŞKUR ne yaptı, SGK ne yaptı? Bu iddiaları araştırmadı. Bu iddiaları araştırmadan işverenin yapmış olduğu kod 29 uygulamasına göre ne yaptı? “Evet.” dedi ve işten çıkarmaları devam ettirdi. SGK tasdik etti, İŞKUR tasdik etti. İşçiler fişlendi, başka işlere giremediler. Böyle olunca ne oluyor kod 29’a göre? İşçiler artık ihbar tazminatını, kıdem tazminatını alamıyor, işçiler işsizlik ödeneğini alamıyor, işçiler kısa çalışma ödeneğini alamıyor. Peki, nedir bu? İyi ahlak ve niyet. İyi niyet ne demek? Biraz önce bir milletvekili arkadaşım söyledi; İstanbul’da ahlaka aykırı, iyi niyet kaidesine aykırı durumu nedeniyle işten atılan kadına kocası boşanma davası açmış. Böyle şey olabilir mi arkadaşlar? Kadına yönelik şiddetin bir tezahürü oldu bu. Başka bir örnek, Aydın’da, Cumhuriyet Halk Partisi belediyelerinde çalışan işçiler, emekçiler hiçbir hukuki dayanağı olmadan, Valilikte oluşturulan “güvenlik soruşturması” adı altındaki komisyonlarla ve birçok, 120’yi aşan işçi işten çıkarıldı. Neden çıkarıldı? Kod 29’un içinde bulunan sendikalı olduğundan dolayı çıkarıldı. Neden çıkarıldı? YÖK protestosuna katıldığı için çıkarıldı. Neden çıkarıldı? Sosyal medyada muhalif olduklarını gördükleri için çıkarıldı. Hatta, YÖK protestosuna katılan işçi, kesinleşmiş bir takipsizlik kararı olduğu hâlde yine işten çıkarıldı. Ama ilginçtir neden çıkarıldı? Babası yasal sendikaya üye olduğundan dolayı işten çıkarıldı. Arkadaşlar, bu ne demektir? Bu masumiyet ilkesine aykırıdır. Bu ne demektir? Bu şahsilik ilkesine, hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu komisyonlar fişleme komisyonları mıdır? Aydın Büyükşehir Belediyesi ve CHP’li belediyeler bu konuda her türlü hukuki yardımı yapmakta ve yapıyorlar.

Bu çerçevede Hükûmet, atamış olduğu valileriyle birlikte, Anayasa’yla güvence altına alınmış çalışma hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü ve protesto hakkına kadar her şeyi kod 29’un içine soktu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Ve bu durumda “ahlak ve iyi niyet kuralları” adı altında işçiler ve emekçiler aç bırakıldı. Bu da yetmedi arkadaşlar, işçiyi ara bulucu ve mahkemeye gönderdiniz, bu süreçte de bu işsizlik ödeneğini vermediniz, tazminatlarını vermediniz. Bu da yetmedi ayrıca işçilerin, emekçilerin başına ücretsiz izin belası geldi. 31 Aralık 2020 itibarıyla 2 milyon 216 bin 622 kişi ücretsiz izne çıkarıldı. Diğer bir tabirle, ülkede açlıkla savaşanlar ordusuna milyonlar katıldı, 15 milyon geniş tanımlı işsizle beraber. Yapmayın arkadaşlar, yapmayın! (CHP sıralarından alkışlar) Bu işçilerin, emekçilerin aileleri var, bu insanlar hukuk devletinde yaşamak istiyor, bu insanlar emeğe ve işçiye saygı istiyor.

Arkadaşlar, bu salgınla duvara tosladınız. Kısaca, işten çıkarma yasağı koca bir yalan oldu ve emeğiyle geçinenler açlıkla mücadele etmek zorunda kaldılar. Bu düzen geçecek ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında işçiye ve emeğe saygı gösterilecek.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef Covid-19 salgınının tüm dünyayı etki altına almasıyla beraber her alanda birçok zorluk ortaya çıkmıştır. Pandemiden en çok etkilenen kesimlerden birisi de hiç kuşkusuz ki işçi ve emekçi kardeşlerimizdir, çalışanlarımızdır.

Kıymetli milletvekilleri, salgının başından itibaren Hükûmetimiz, Meclisimiz el ele vererek gerekli tedbirleri almaya hep beraber başladık. İşçilerimizin işsiz kalmaması, işine devamının sağlanması, genel salgının sona erip -artık hayat normale döndüğünde- işçi ve işverenin kaldıkları yerden devam edebilmelerinin sağlanması amacıyla 2020 yılı Nisan ayında kolaylaştırılmış kısa çalışma uygulamasına hep beraber geçiş yaptık. Böylece işsizlik sigortasından yararlanma şartlarından olan son 120 gün hizmet akdine tabi olma şartını 60 güne, son üç yıl içinde 600 gün prim ödemiş olma şartını da 450 güne indirdik. Buna rağmen şartları sağlayamayan çalışanlarımıza da salgın sürecinde karşılaşacakları yükü hafifletmek için, ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan çalışanlar ile iş sözleşmesi 15 Marttan önce feshedilen işçilere, ücretsiz izinde bulundukları veya işsiz kaldıkları süre kadar aylık 1.177 lira gelir desteği sağlayan düzenlemeyi yaptık. Yeterli mi? İhtiyaçları karşılar mı? Elbette değil ancak daha öncesinde bu imkânlar da yoktu, hiç olmazsa o yükü bir nebze hafifletebilelim diye bu düzenlemeyi burada hep beraber hayata geçirdik. Ayrıca, nakdî ücret desteğinden yararlanan çalışanların genel sağlık sigortalı sayılması ve sigorta primlerinin İşsizlik Fonu’ndan karşılanmasını sağlayan düzenlemeleri yaptık. Şu ana kadar yaklaşık 2,5 milyon kişiye toplamda 7 milyarın üzerinde nakdî ücret desteği sağlamış bulunuyoruz. Devletimiz, imkânlar doğrultusunda çalışanlarımızın, işçi kardeşlerimizin yanında olmaya var gücüyle devam edecektir Allah’ın izniyle.

Kıymetli milletvekilleri, biz, üretim ile alın terini, sermaye ile emeği, kazanç ile hakkaniyeti birbirinden ayıramayız. Kalkınmayı -altını çizerek söylüyorum- toplumun tüm kesimlerinin refahının orantılı şekilde yükselişi olarak görüyoruz ve bunun yanında, oransal olarak dar gelirlilerimizin, çalışanlarımızın refahını daha fazla artıracak, emeklilerimizin refahını daha fazla artıracak düzenlemeleri hayata geçirmeye çalışıyoruz. Hak arayışını çatışma değil, uzlaşma zemininde gören bir medeniyetin mensuplarıyız ve belki de Batı’yla aramızdaki en büyük farklardan birisi de budur. Sosyal barışı onlar çatışma üzerinden, biz ise uzlaşma üzerinden; onlar rekabet üzerinden, biz paylaşma esasına dayalı olarak inşa etmeyi esas alıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Biz de bu anlayışla, tüm hayatımız boyunca her alanda olduğu gibi emek konusunda da adaletin tesisi için çalıştık, mücadele ettik, etmeye devam ediyoruz.

Sürem daraldı. Şunu ifade etmek isterim: İşten çıkışlarda 1’den 41’e kadar verilen kodlar var. Bu kodlar içerisinde -az önce burada hatipler bahsettiler- 29 kodda bunu suistimale kalkışan işletmeler, sendikal çalışmaların önüne geçmek için bunu kullanmaya çalışan kötü niyetli işletmeler, işverenler elbette olabilir. Herkes pür, tertemiz, hayatı algılıyor, bütün kural ve nizamlara uyuyor diye bir peşin kabulle “Hiçbir şey yoktur kardeşim.” diyemeyiz ama eğer sendikal bir faaliyetten dolayı haksız bir feshe dönük bir işlem olduğuna ilişkin bir şikâyet olduğunda hem Çalışma Bakanlığı İş Teftiş bunu incelemekte hem bununla ilgili idari çalışmalar, soruşturmalar yapılmaktadır; onun haricinde eğer bu uygulamanın suistimaliyle ilgili başka bir problem varsa zaten hukuk kapısı hepimize açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım, son cümle.

BAŞKAN – Selamlayalım.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Dolayısıyla, biz bu 29 kodun alt başlıklarında belki onun ne olduğunu daha net bir şekilde tanımlayacak bir ayrışmaya gidebilir miyiz, kanun buna müsaade ediyor mu, yeni bir kanun değişikliğine ihtiyaç var mı; bunu yürütmeyle, bakanlıkla, idareyle konuşalım, tartışalım, eğer bir yönetmelikle, bir uygulamayla bunu dönüştürme şansı varsa kanun süreçlerini çok da uzatmadan belki o yola bakmak daha hızlı, daha doğru bir çözüme götürecektir bizi.

Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylamaya sunmadan önce yoklama talebini karşılayacağım.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Antmen, Sayın Bülbül, Sayın Tanal, Sayın Sancar, Sayın Kaya, Sayın Alban, Sayın Adıgüzel, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Keven, Sayın İlhan, Sayın Gökçel, Sayın Sertel, Sayın Bingöl, Sayın Bankoğlu, Sayın Tarhan, Sayın Göker, Sayın Kayan, Sayın Hamzaçebi.

Pusula veren sayın milletvekilleri Genel Kurul salonundan ayrılmasın lütfen.

Yoklamayı başlatıyorum, üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.33

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada yeter sayı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından sendikal hakların korunması için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/1/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Sarıaslan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, özel halk otobüslerinin 30 kaleme yaklaşan bedava kartlarla seyahat eden yolculardan dolayı ciddi zarara uğradığına, devletin kart bedelinin en az yarısını aylık olarak özel halk otobüsü esnafına vermesi ve yaşanan mağduriyetin giderilmesi için mazottan alınan ÖTV’nin kaldırılması gerektiğine, pandemi döneminde ayakta durmaya çalışan taksici esnafından da en azından pandemi dönemi bitene kadar ÖTV alınmamasının bir nebze olsun rahatlama sağlayacağına ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Türkiye genelinde ve Nevşehir’de şehir içi taşımacılık yapan özel halk otobüsleri 30 kaleme yaklaşan bedava kartlarla seyahat eden yolculardan dolayı ciddi zarara uğramaktadırlar. Adalet duygusuna aykırı bir şekilde 30’a yakın bedava kart yükünün tamamını özel halk otobüsü esnafına bırakmak yerine devlet de elini taşın altına koyarak kart bedelinin en az yarısını aylık olarak özel halk otobüsü esnafına vermelidir. Mağduriyetlerin giderilmesi için mazottan alınan ÖTV kaldırılmalıdır.

Ayrıca, pandemi döneminde ayakta durmaya çalışan taksici esnafından da en azından pandemi dönemi bitene kadar ÖTV alınmaması, taksici esnafını bir nebze de olsa rahatlatacaktır.

Teşekkür ederim.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, elinden geldiğince İçtüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz vermeye çalıştığına ama 2’nci, 3’üncü kez söz isteyenlere söz vermeyeceğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, elimden geldiğince 60’a göre bir dakikalık sözleri kullandırmaya çalışıyorum ama 2’nci, 3’üncü kez isteyen arkadaşlara söz vermeyeceğimi bir kez daha ifade ediyorum.

Sayın Sümer…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana ilinde birçok ilçe ve köyde sağlık ocaklarına erişim sıkıntısı yaşandığına, bu durumun hayati önem taşıyan hâllerde ilk müdahalenin yapılması gerektiği zaman büyük tehlike arz ettiğine, Tatık, Ömerli, Döşekevi, Tümenli köylerinin muhtarlarının ortak ulaşım noktasında bir sağlık ocağı yapılması talepleri olduğuna, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın bu projeyi hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana’da birçok ilçenin ve köyün sağlık ocaklarına erişim sıkıntısı yaşadığını dile getirdik. Vatandaşlarımız sağlık hizmetlerini almak için kilometrelerce yol gitmek zorunda kalıyorlar. Bu durum, hayati önem taşıyan hâllerde, ilk müdahalenin yapılması gerektiği için, zaman zaman büyük tehlikeler arz ediyor. Adana’da Karaisalı ilçemize bağlı muhtarlarımızın Tatık, Ömerli, Döşekevi, Tümenli köylerinin ortak ulaşım noktasında sağlık ocakları talepleri vardır. 4 köyde ulaşıma yakın, elverişli sağlık ocağı yapımı köylülerimizin sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştıracaktır. Sağlık Bakanının bir an önce bu önemli projeyi hayata geçirmesi gerekmektedir çünkü muhtarlarımızın talepleri de yerine gelmiş olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

32.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinin 2021 Yılı Yatırım Programı’nda yok sayıldığına, Aydınlıların bunun hesabını ilk seçimde soracağına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aydın ne yazık ki 2021 Yılı Yatırım Programı’nda yok sayılmıştır. “A-Ka-Pe” iktidarı yatırımlar için söz verip yerine getirmemeyi âdet edinmiştir. Aydın’da yıllardır bitirilemeyen yeni Selçuk-Ortaklar Demir Yolu ve 2’nci hat yapımına, Aydın-Muğla-Ortaca bölünmüş yoluna, Selçuk-Kuşadası-Söke yoluna ve Söke-Didim yol ayrımına 2021 Yılı Yatırım Programı’nda sadece biner lira para ayrılmıştır. Ama AKP iktidarı Aydın’ın neredeyse her ilçesine bir millet bahçesi yapmak için var gücüyle çalışıyor, milyonlarca liralık kaynak aktarıyor. Çiftçi, memur, esnaf bitmiş vaziyette. İşsizlik tavan yapmış, gençlerimiz iş bulamıyor. Vatandaşın orada içtiği çayın parasını ödeyecek gücü yok. AKP Aydın’a yatırım yapıp istihdam sağlamak yerine millet bahçesi açarak vatandaşla alay etmektedir. Aydın devlet yatırımları konusunda 81 il içerisinde 77’nci sırada yer almaktadır. Aydın AKP iktidarı tarafından âdeta cezalandırılmaktadır. Aydınlı hemşehrilerim tüm bunların hesabını ilk seçimde soracaktır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul Esenyurt ve Tuzla ilçeleri olmak üzere Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sayısı 100 bini aşkın konut satış vaadiyle dolandırılan vatandaşın durumu ve görevini yapmayan Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan hakkında verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

27/1/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/1/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul Esenyurt ve Tuzla ilçeleri olmak üzere Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sayısı 100 bini aşkın konut satış vaadiyle dolandırılan vatandaşların durumu ve görevini yapmayan Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan hakkında verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun gündemine, daha önce de bu kürsüden getirmiş olduğum bir konuyu tekrar gündeme getiriyorum. Gündeme getirdiğim konu, 21. yüzyılda Türkiye’de müteahhit, arsa sahibi ve belediye üçgeninde vatandaşın doğrudan soyulduğu, dolandırıldığı en büyük soygun, en büyük dolandırıcılıktır. Bunun rakamsal tutarı, vatandaşlarımızın o tarihte yaptıkları ödemelerin bugünkü değeriyle tutarı 1,8 milyar dolardır. Vatandaşlarımız, 1 milyar 800 milyon dolarlık ödeme yaptığı hâlde o tarihten bu yana konutlarını alamamışlardır. Bu vatandaşlarımız “Türkiye Konutla Dolandırılan Hak Sahipleri” platformu adı altında örgütlenmişler, seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Sadece İstanbul Esenyurt’ta değil, sadece İstanbul Tuzla’da değil, Türkiye’nin birçok yerinde, birçok ilinde, birçok ilçesinde bu şekilde mağdur edilmiş, dolandırılmış vatandaşlarımız var. Evet, ekonomik kriz, inşaat sektöründeki kriz nedeniyle işlerini bitiremeyen, konutlarını tamamlayamayan müteahhitler de var ama gündeme getirdiğim olay ve yaklaşık 100 bin kişiyi -yani ödeme yapan 100 bin kişiyi, aileleriyle birlikte belki 500 bin kişiyi- ilgilendiren bu meselede dolandırılan vatandaşlarımız var. Türkiye’de tüketicinin korunması hakkında çıkan kanunlar var, 1995 yılında çıkmış olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun var. Bu kanun diyor ki: “Kampanyalı konut satışlarında Ticaret Bakanlığından izin alınması zorunludur.” Yani, Bakanlıktan izin alınmadan satış yapılamaz. Bunun yerine yürürlüğe giren -2013 yılında kabul edilip 2014 yılında yürürlüğe giren- 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çok daha sıkı kurallar getirmiş. Ön ödemeli konut satışlarında izin almak zorunludur. İnşaat ruhsatı alınmadan satış yapılamaz. Ön ödemeli konut satışının tapu siciline tescil edilmesi şarttır. Satış sözleşmesinin ise, bunun noterde düzenlenmesi şarttır. Usulüne uygun sözleşme düzenlenmediği sürece vatandaştan bir kuruş bile para tahsil edemezsiniz. Teminat vermek zorundasınız, sigorta yapmak zorundasınız, daha birçok düzenleme. Bunun sorumlusu kimdir? Ticaret Bakanlığı. Ama maalesef öteden beri sadece bugünkü Ticaret Bakanı değil, önceki dönemlerin ticaret bakanları da görevini yapmamıştır.

Ben bu meseleyle yakından ilgileniyorum. Bugün beş dakikalık bir zaman içerisinde bunu anlatmaya çalışacağım. Bakın, Esenyurt’a gittim, Tuzla’ya gittim, vatandaşlarımızla toplantılar yaptım, sorunları yerinde tespit ettim; amacımız vatandaşın evine kavuşmasıdır.

1 Haziran 2020 tarihinde Ticaret Bakanına cevaplaması istemiyle bir soru önergesi verdim. 17 Haziran 2020 tarihinde bir Meclis araştırması önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdim. 24 Haziran tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde basın toplantısı yaptım. 1 Temmuz 2020 tarihinde Meclis araştırması önergemizi grup önerisi olarak burada huzurunuza getirdim, sizlere anlattım. İktidar oylarıyla, AK PARTİ’nin çoğunluk oylarıyla bu önerge reddedildi. 10 Temmuz 2020 tarihinde Mali Suçları Araştırma Kuruluna “Burada kara para aklama suçu işleniyor, bundan endişeliyim, şüphe ediyorum.” diyerek bildirimde bulundum. MASAK incelemelerini başlattı, hangi safhadadır bilemiyorum ama kendilerine teşekkür ediyorum. 14 Ekim 2020 tarihinde tekrar basın toplantısı yaptım. Aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonundaki alt komisyon toplantısına katıldım. Orada bir alt komisyon kuruldu, bu sorunu o komisyon çözecek diye bekleniyor; imkânsız, mümkün değil. 1,8 milyar dolarlık bir soygunun, bir dolandırıcılığın olduğu bir olayı oradaki alt komisyonun çözme imkânı yoktur, dinledim, katıldım.

Sayın Ticaret Bakanına, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bütçe görüşmeleri sırasında giderek bu konuyu tekrar hatırlattım. “Biz, soru önergesine cevap verdik.” diyor “Akif Bey’i de alt komisyon toplantısında bilgilendirdik.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şimdi, Sayın Bakan, bu açıklamanız hiçbir işe yaramıyor. Oradaki vatandaşlarımız sürünüyor. Bakan sadece bakıyor, görmüyor. (CHP sıralarından alkışlar) Onun yüreği oradaki vatandaşlarımızın acısını hissetmiyor. O, kariyerizmin ve konformizmin zirvesinde, makam koltuğunun sıcaklığında, makam otomobilinin sıcaklığında hayatını yaşıyor diyelim. Halktan gelen biri olmadığı için halka karşı sorumluluğun ne olduğunu bilmiyor.

Size bir fotoğrafı tekrar göstermek istiyorum: Maket üzerinden yapılan satış. Belediye Başkanı orada, zamanın Esenyurt Belediye Başkanı. Bu, tanıtım ofisi, tanıtım toplantısı, Belediye Başkanı katılmış, güven veriyor vatandaşa. Bu maketi satıyorlar sonra ama inşaat ruhsatı 5 kat. Ne kadar yapılmış? 8 kat. Kaç kat üzerinden satış yapılmış? 20 kat üzerinden. Vatandaşın evi yok, vatandaş sahipsiz, perişan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bu, gerçekten çok önemli bir konu. Bakın, basına da geçmiş Memduha Kayacan isimli bir vatandaşımızın, bir annenin ızdırabı. Zulme, karşısındaki zulme isyan ediyor Memduha Hanım. Diyor ki: “Bir ilan gördüm, Bulut İnşaat’ın. Gittim, engelli çocuklara indirimli konut satışı, ilan ikna edici. Gittim, gayet iyi bir ofis, ikna oldum. 100.800 liraymış bedeli. Benim 34 bin liram vardı, bunu verdim. Çocuğum yüzde 99 engelli. 10 bin lira ustamdan borç aldım, kız kardeşimden borç aldım, 700 lira da çocuğumun kumbarasında vardı, onu verdim ama evim ortada yok, onu başkasına da satmışlar.” Oradaki dolandırıcıları dolandıran başka müteahhitler de var, başka dolandırıcılar da var; belediye, müteahhit, arsa sahibi üçgeni. Memduha annemizin sesine kulak verelim, bu derde çözüm bulalım değerli arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; CHP grup önerisi hakkında partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Birinin diğer birini, onun duygularından, saflığından, güzel düşüncelerinden faydalanarak aldatıp ondan maddi anlamda faydalanmasını “dolandırıcılık” olarak tarif etmekteyiz.

Günümüzde çeşitli alanlarda dolandırıcılık üst safhalarda, bunlardan bir tanesi de maalesef konut olarak karşımıza çıkıyor. Bu konut dolandırıcılığı bugünün problemi değil, yıllardır bu problem var. Az önce buradaki konuşmacı bununla ilgili mevzuatı bir bir saydı, ya bu mevzuat bu dolandırıcıların önüne geçmekte yeterli kalmıyor ya da uygulayıcılar bu mevzuatı yeteri kadar uygulayamıyor. Böyle bir problem varsa bu problem devletin ayıbı ve bu problemin çözümüne katkı sağlamıyorsa aynı zamanda milletin temsilcisi olduğunu iddia eden Meclisin de bir ayıbı olarak karşımıza çıkıyor. Bu kadar mağdur varken; insanlar yemeden, içmeden, giyimlerinden tasarruf ederek “Dünyada mekân, ahirette iman.” söylemiyle bu yalan dünyada bir ev sahibi olmak için her türlü fedakârlığa katlanıp birikimlerini bu sahtekârların güzel sözlerine aldanıp harcıyorsa bunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin de suçu, vebali var diye düşünüyorum. Bu nedenle de böyle bir araştırmanın kabul edilerek bundan böyle anaların, bacıların, ev sahibi olma hayaliyle yanıp tutuşan insanların bir daha aldanmaması adına gerekli düzenlemeler yapılmalı ve bu sahtekâr insanların, güzel duygularla ev sahibi olmak isteyen insanları aldatmasına müsaade edilmemelidir diye düşünüyorum.

Konutta dolandırıcılığın bir başkası da seçim bölgem olan Aksaray ve İç Anadolu’da sıkça yaşanmaktadır. Kat karşılığı arsa verilmekte, arsa sahibi bir müteahhitle anlaşarak kat karşılığında arsasını müteahhide devretmektedir ve bu tapuda işlem görmekte, taşınmaz müteahhidin adına tapuda tescil edilmektedir. Daha sonra müteahhit temel atmakta ve kat irtifakı tapusuyla buradaki taşınmazları saf duygularla ev sahibi olmak isteyen vatandaşlara satmaktadır. 100 dairelik bir yerde 60 daire müteahhide kalmışsa 60 daireyi sattıktan sonra müteahhit ortadan kaybolmaktadır. Dolayısıyla arsa sahibi, müteahhit edimini yerine getirmediği için açtığı davayı kazanmakta, arsa tekrar arsa sahibinin adına tapuda devir ve tescil edilmekte ama güzel duygularla bütün tasarruflarını bu eve, ev alma hayaline yatıran insanlar ortada kalmakta, belki de otuz yılın, kırk yılın birikimi heba olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – Bu yanlışlığın, bu sahtekârlığın, bu dolandırıcılığın önüne geçmek ve vatandaşlarımızın mağduriyetlerini önlemek adına Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesini bir toplumsal sorumluluk olarak düşünüp tüm siyasi partilerin buna “evet” deyip bundan sonra yaşanacak sorunların önüne geçilmesi dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Türkiye gibi ülkelerde konut sahibi olmak son derece önemli. Hayatın güvence altında olmadığı, yarın neyle karşılaşacağımızın belli olmadığı ülkelerde insanlar başını sokabilecekleri, barınabilecekleri bir yeri öncelik hâline getiriyorlar. Kimi insanların hayatı boyunca tek hedefleri bu oluyor; bütün birikimlerini, bütün çalışmalarını, bütün emeklerini sadece bir konut almak üzerine harcıyorlar. Böyle bir süreç aslında bu. Tabii, bu durumda çok ciddi dolandırıcılık hikâyeleri de ortaya çıkıyor ve bu işlerde aslında organize bir dolandırıcılık oluyor, demin de örnekleri verildi, zaman zaman müteahhitler, arsa sahipleri, belediyeler ya da işte, buna benzer aracı firmalar işin içerisinde oluyor. Bunlar öncelikle kendilerine güzel bir ofis, şatafatlı bir ofis oluşturuyorlar. Çünkü önce halka bir güven vermeleri gerekiyor, güven oluşturmaları gerekiyor. Şatafatlı ofis, iyi bir maket proje, çok görkemli, peyzajı filan çok iyi yapılmış bir maket proje, kâğıt üzerinde de güzel bir proje ve arkasından da ilanlar, reklamlar, gazetelere ilanlar, duvarlara afişler; bunları yapıyorlar. Sonraki aşama: Güven oluşturulabilmesi için mutlaka yerel yöneticilerle ve devlet erkânıyla da birlikte görünmek gerekir. Yani bir fotoğraf, video falan lazım bunlara, bunu sağlamadan bu güveni telkin edemiyorlar. Başvurdukları yöntem: Örneğin Esenyurt bölgesinde verilen bilgilerde, bunlar bir okul yapımına ya da cami yapımına bağışta bulunuyorlar ve temel atma törenlerine katılıyorlar. Dolayısıyla temel atma törenlerinde devlet erkânıyla, belediye başkanıyla birlikte fotoğraflar veriyorlar, ellerinde videolar oluyor; bunun reklamını çok iyi yapıyorlar. Burada, aslında organize bir dolandırıcılık tezgâhı var işin içinde. Ondan sonra, arkasından da konutların satışına başlanıyor; 8 kat ruhsatlı yere 24 kata kadar satış yapıyorlar ve bazı durumlarda bir konutu birden fazla kişiye veriyorlar ve arkasından da büyük hayaller içerisinde bu işe giren vatandaşların büyük mağduriyetleriyle karşı karşıya kalınıyor. Burada verilen örnekte olduğu gibi Esenyurt’ta, Başakşehir bölgesinde, Tuzla bölgesinde, Fikirtepe’de, bunun çokça örnekleri var İstanbul’da ve -100 binden fazla- aileleri de işin içine kattığımız zaman çok daha büyük rakamlarla karşı karşıyayız.

Tabii, burada devletin, iktidarın da görevini eksik yaptığını görüyoruz ya da yapmadığını görüyoruz. Çünkü ortada kanunlar var; örneğin, 4077 ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un uygulanması var, bu kanunun uygulanması esnasında yapılması gerekenler var. Ön bilgilendirme, Bakanlıktan izin alma gibi, bu ön ödemeli satışlarda, maketten satışlarda yapılması gereken birtakım hususlar var. Bina tamamlama sigortası zorunluluğunun olması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Teminat alınması gerekiyor. Yapı ruhsatı alınmadan tüketicilerle sözleşme yapılmaması gibi bir yaptırım var. Ön ödemeli konut satışının tapu siciline tescil edilmesi zorunluluğu var. Satış vaadi sözleşmelerinin mutlaka noterden yapılması gibi zorunluluklar var. Şimdi, bunlarla ilgili takibat yeteri kadar yapılmadığı zaman hakikaten vatandaşın uğraşamayacağı bir sonuçla da karşı karşıya kalınıyor. Bunların boy boy fotoğrafları var yani bunların bu şekilde yaptıklarına dair boy boy resimler var, afişler var, gazete kupürleri var. Vatandaşın şikâyetiyle, peşine düşüp bir hukuk mücadelesi içerisine girmeden de devletin, iktidarın, dolandırılan vatandaşın yanında olacak şekilde bu takibatları yapması ve bu dolandırıcılık hikâyesini sonlandırıp mağduriyetleri de gidermesi gerekiyor. Tabii, bunun öncelikle bir zihniyet meselesi olduğunu ifade etmek lazım. Müteahhitten, tüccardan, şirketten değil vatandaştan, halktan yana bir tutumla bu olacaktır, ancak o zaman mümkün olur. Bu anlamıyla önergeyi desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Demir.

Buyurun Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. CHP’nin önerisi doğrultusunda AK PARTİ adına söz almış bulunmaktayım.

Satış vaadiyle yapılan ve özellikle Esenyurt’ta bahsi geçen konut dolandırıcılığının yaşandığına dair şikâyetler şüphesiz var ve kamuoyuna yansımıştır. Esenyurt Belediyesinin veya herhangi bir belediyenin imar mevzuatı dışında hareket etmesinin söz konusu olamayacağını -bu tüm belediyeler için geçerlidir- düşünüyorum. Ayrıca, tüketicinin korunması amacıyla sistemli ve kapsamlı bir düzenleme 2013 yılında, yine bizim dönemimizde 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Bu kanunda aslında konut satışını düzenleyen hükümler de yer almaktadır. Arsanın imara açılmasından inşaat izninin alınmasına, şirketlerin kurulmasından belediyenin inşaatlara iskân ruhsatı vermesine kadar her adım bu mevzuatta vardır.

Değerli milletvekilleri, satış yönetmeliğine göre maketten ön ödemeli satışlarda bankadan garantörlük sözleşmesi, ayrıca tamamlayıcı sigorta yapılması zorunludur. Bunlar tüketicinin mağdur olmaması için alınmış tedbirlerdir. Yapılan bütün işlemler kanunlara dayanmak zorundadır ve bunun dışında yapılan iş ve işlemlerde muhakkak soruşturma açılmıştır, açılmaya devam ediyordur. Vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetin farkındayız.

Mağduriyeti oluşturan sorunlardan birincisi, sözleşme konusu gayrimenkulün ya hiç veya eksik olarak verilmesi, tamamlanması; ikincisi, teminat sağlama yükümlülüğünün şirketlerce yerine getirilmemiş olması; üçüncüsü, mükerrer satışların yaşanması; dördüncüsü, kredi kullanımı nedeniyle tapuların ipotekli olması; beşincisi, kurumsal inşaat şirketlerinin yanında küçük şirketlerin kredi kullanmalarından dolayı tapuyu devredememeleri; altıncısı da yabancılara yapılan satışlarda ön ödemeli gayrimenkullerde ciddi sıkıntıların ortaya çıkmış olmasıdır.

Değerli arkadaşlar, Meclisimiz ön ödemeli gayrimenkul satışlarında yaşanan sorunların araştırılması ve alınabilecek önlemler için bir alt komisyon oluşturmuştur. Komisyonumuz bu konudaki çalışmalara devam etmektedir. Yaşanan mağduriyetler yargı makamına intikal etmiştir, detaylı incelemeler ve yargılamalar da devam etmektedir. Yargılama sürecinde olan şu ana kadar 2 şirkete kayyum atanmıştır. Diğer şirketlerde şahıslarla ya da kurumlarla ilgili sıkıntılar, problemler devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Alt komisyonun raporları, paydaşlarla yapılan görüşmeler ve istişare çalışmaları devam etmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Mustafa Demir’in açıklamalarını üzüntüyle dinledim, şöyle bir cümle kurdu: “Ne Esenyurt Belediyesinin ne de Türkiye’deki bir başka belediyenin yasalar dışında hareket etmesi söz konusu değildir.” Sayın Demir bu açıklamasının bir benzerini 1 Temmuz 2020 tarihinde Genel Kurulda yapmıştı, oradaki cümlesini aynen okuyorum: “Şu anda konu yargıya intikal etmiştir. Bu konuyla ilgili sadece Esenyurt Belediyesi değil, herhangi bir belediyenin imara aykırı, mevzuata aykırı herhangi bir şey yapması mümkün değildir.” Söylüyorum: Zamanın Esenyurt Belediyesi, Esenyurt Belediye Başkanı bütün imara aykırılıkların ana nedenidir, ana faktörüdür; onun nedeniyle bu imar cinayetleri işlenmiştir, onun müsamahasıyla bu dolandırıcılık meydana gelmiştir.

Burada Dilekçe Alt Komisyonuna atıf yapıyorsunuz, onu da söyleyeyim: Dilekçe Alt Komisyonundan Esenyurt mağdurları için hiçbir çözüm çıkmayacaktır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul Esenyurt ve Tuzla ilçeleri olmak üzere Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sayısı 100 bini aşkın konut satış vaadiyle dolandırılan vatandaşın durumu ve görevini yapmayan Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan hakkında verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27/1/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Karahocagil…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, muhalefet partilerinin muhalefet yapmak adına sadece yalan ve iftira ürettiklerine, gerçekleştirdikleri projeleri halkla paylaşacaklarına ve hizmet etmeyi sürdüreceklerine, Silvan Projesi’nin ülkenin en büyük 2’nci sulama projesi olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Halkımız şunu iyi bilmeli ki muhalefet partileri, muhalefet yapma adına sadece yalan ve iftira üretiyorlar; gerçi söylediklerine milletimiz de zaten inanmadığı için on sekiz yılda 15 seçimde dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’a teveccüh göstermişlerdir. Bizler “Şu, yalan.” “Bu, iftira.” demekten bıktık. Bunun için, gerçekleştirdiğimiz projeleri halkımızla paylaşacağız, ülkemize hizmet etmeyi sürdüreceğiz.

Silvan Projesi ülkemizin 2’nci büyük barajı, 7,3 milyar metreküp su depolanması, 1 milyar 791 milyon metreküp sulama suyu topraklarımızla buluşacaktır. Gövde dolgu hacmi 8 milyon 680 bin metreküple ülkemizin en büyük 2’nci sulama projesidir. Millî ekonomiye yıllık 1,91 milyar lira katkı sunacak proje 305 bin kişiye iş ve istihdam imkânı sağlayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanal…

35.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, aşılama sürecinde kayırmacılık, adaletsizlik, hukuksuzluk olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bana ulaşan bir şikâyet var, o da şu: “İlçe Sağlık Müdürlüğüne -Şile- Covid-19 aşısı uygulamasında yaşım gereği aşı sıram gelmiştir.” Yani bu kişi 88 yaşındadır. “65 yaş üzeri kızım ve damadımla birlikte ikamet ediyorum. Aile sağlık güvenliği açısından Melih Gökçek’in yararlandığı aşı uygulamasının kızım ve damadıma da yapılmasını arz ederim.” Aynı şekilde, kızı ve damadı diyor ki: “88 yaşındaki kayınvalidemiz bizimle birlikte yaşıyor. Ona da aşı yapın, bize de yapın.” Ancak diyorlar ki: “Efendim, biz bunu yapmayız.” Peki, Melih Gökçek’e bu uygulamayı nasıl yaptınız? Kayınvalidesi 80 yaşın üzerinde olduğu için Melih Gökçek’e bunu yaptınız. Melih Gökçek’e uygulanan hukukun tüm vatandaşlara uygulanmasını istirham ediyorum. İşte dilekçe, işte kayıt. Böyle kayırmacılık olmaz, böyle adaletsizlik olmaz, böyle hukuksuzluk olmaz. Buna son verilmesini istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

36.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, bulaş zincirinin kırılması için toplumun en az yüzde 60’ının bağışıklanması gerektiğine, uygulanan Çin kaynaklı aşının ülkedeki faz 3 sonuçlarının ne olduğu ve aşının etkinliğinin yüzde kaç çıktığı sorularını ülke adına sorduklarına, anayasal bir hak olan sağlık hakkının kullanılmasına BAĞ-KUR, SSK, GSS, EYT gibi engeller konulmasının sosyal devlete ve insan haklarına aykırı olduğuna ve kalıcı bir çözüme ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Pandemide bulaş zincirinin kırılması için toplumun en az yüzde 60’ının bağışıklanması gerekir. Yaptığınız aşının yüzde kaç etkili olduğunu bileceğiz ki yüzde 60 bağışıklık sağlamak için kaç kişiye aşı yapılması gerektiğini hesaplayalım. Peki, ülkemizde uygulanan Çin kaynaklı aşının Türkiye’deki faz-3 sonuçları nedir? Kaç yurttaşımız çalışmaya katılmıştır? Kaçına plasebo, kaçına gerçek aşı yapılmıştır? Aşının etkinliği yüzde kaç çıkmıştır? Biliyor muyuz? Hayır. Türkiye’de herkesin sorduğu, şu ana kadar cevap verilmeyen bu sorunun cevabını tüm Türkiye adına soruyoruz.

Sağlık hakkı anayasal bir vatandaşlık hakkıdır; BAĞ-KUR, SSK, GSS, EYT; hangisi olursa olsun prim borcu nedeniyle sağlık hakkına engel konulması sosyal devlete de insan haklarına da aykırıdır. Pandemide Hükûmet prim borcu olanlara geçici sürelerle hak tanımıştır ancak burada kalıcı bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Prim borçları veya başka bir nedenle kişilerin sağlık hizmetlerini eşit ve kaliteli bir şekilde alma hakları engellenemez.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (´)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi yirmi dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Öncelikle dünkü birleşimde sisteme girmiş olan milletvekillerimize söz vereceğim. Bu milletvekilleri; Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılıç, Sayın Köksal, Sayın Gökçel, Sayın Sancar, Sayın Yalım, Sayın Karabat, Sayın Bülbül, Sayın Sümer, Sayın Alban, Sayın Aycan, Sayın Fendoğlu sisteme girerlerse birazdan söz vereceğim kendilerine.

Evet, Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Meclisimizde bir yapılandırma kanunu kabul ettik. Çiftçiyi dışarıda bırakan bu kanun en azından emeklilik için prim borcu olanlar için bir fırsat olur dedik. Bu durumdaki vatandaşlarımız için daha önce olduğu gibi kamu bankalarıyla bir kredi anlaşması yapılır, vatandaşlarımız da kredi borçlarını aylıklarından öder diye düşündük. AKP, önce bankalarla bu vatandaşlarımız için bir protokol yapmadı. Burada böyle bir protokolün gerekliliğini söylemiştim. Meclis çalışmalarına ara verildiğinde kamu bankaları ile SGK arasında protokol yapıldı. Tamam, sorun çözüldü diye düşünürken gördük ki bankalar kredi vermek için vatandaşın kredi siciline bakıyor. SGK primini ödeyememiş insanların banka sicilleri nasıl temiz olsun? Zaten bu insanlar size emekli maaşlarını teminat gösteriyor, kredilerinin karşılığını oradan takır takır keseceksiniz. Kumar borçlarına yapılandırma yapan kamu bankaları bir zahmet zor durumdaki vatandaşı için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bilim ve teknoloji refahı, refah, bilim ve teknolojiyi tetikler. 19 ve 20’inci yüzyıllarda bilimsel gelişmeler çok hızlı ilerlemiş ve toplumun her alanında hayata etkisi olmuştur. Bu dönemde dev laboratuvarlar kurulmuş, üniversite sanayi iş birliği artmıştır. Bilim kurumsallaşmış ve bu da çeşitli ülkelerde uluslararası merkezlerin oluşmasını sağlamıştır. Yine bu yüzyıllar, bilimde geniş kapsamlı kuramların geliştirildiği bir dönemdir. Astronomide ortaya atılan ve evrenin oluşumuna ilişkin Büyük Patlama Kuramı astronomi, fizik, hatta biyolojideki kavramları neredeyse kökten değiştirmiştir. Atom bombasının kullanılmasıyla bilimin etik tarafı tartışmaya açılmış, bilimsel bilgilerin kullanılmasında etik faktörlerin göz ardı edilemeyeceği görülmüştür. Bu durum pozitivizmin tahtını da sarsmıştır. “Bilgi güçtür.” anlayışının yerleşmesi, gelişmek için bilime daha fazla pay ayrılmasını sağlamıştır.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Afyonkarahisar merkez Sadıkbey ve Çetinkaya Mahallelerindeki TOKİ konutlarının ilanında yüzde 10 peşin, kalanı Ziraat Bankası veya Ziraat Katılım Anonim Şirketi tarafından kredi kullandırılarak ve iki yüz kırk ay sabit taksitlerle satış yapılacağı belirtildiği hâlde, hak sahibiyle yapılacak sözleşmeye, TÜFE ve ÜFE oranına göre ocak ve temmuz aylarında taksitlerin artış göstereceği hükmü konulmuştur. Bu durumda hak sahiplerinin ödeyeceği tutar yükselecek ve dar gelirli hemşehrilerimin bu konutların taksitlerini ödeyebilmeleri mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, hemşehrilerimin mağduriyetinin bir an önce giderilerek TOKİ’nin sözünde durmasını, bu yanlıştan dönülmesini, ilanda belirtilen koşullarda sözleşmenin yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkede açlık, yoksulluk, sefalet almış başını gidiyor. Öğretmenler, sağlık emekçileri, mühendisler, veterinerler, ağız ve diş sağlığı teknisyenleri, odyometristler her gün atanamadıklarını söyleyerek bizi arıyorlar, sosyal medyadan seslerini duyurmaya çalışıyorlar. En son Aksaray ilimizi ziyaretimizde, gıda mühendisi arkadaşlarımız atanamadıkları için çok zor durumda olduklarını söylediler, atamalarda kontenjanların çok az olduğundan dert yandılar. Sağlıklı gıdanın çok önemli bir rol oynadığı pandemi koşullarında gıda mühendislerinin atanmaması anlaşılabilir değildir. Elimizde bu kadar nitelikli insan gücü varken bu emekçilerimizi evde oturmaya mahkûm bırakmak, yetişmiş gençlerimize hakarettir. İktidar atamaların ne zaman yapılacağını bir an önce açıklamak zorundadır.

BAŞKAN – Sayın Sancar…

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkanım, Denizli’mizin Çal, Çivril ve Baklan bölgelerinde 2.700 adet çiftçi kardeşimizin Devlet Su İşleriyle yaptıkları anlaşmada, geçtiğimiz sene mart ayı ile haziran ayında 3,5 trilyon liranın üzerinde para su karşılığında tahsil edilmiştir fakat maalesef, bu çiftçilerimize su verilmemiştir. Bununla ilgili yaptığımız konuşmalarda Tarım Bakanının bunları karşılayacağını söylemesine rağmen bugüne kadar bu çiftçilerimize ne para verilmiş ne mahsuplaşma yapılmış ne de münavebeden dolayı bir bilgilendirme yapılmıştır. Çiftçi parasını soruyor “Elektriğe yatırdık." diyorlar, suyu soruyor “Yağmur yağmadı." diyorlar. Çiftçimizle artık oynamayı bırakıp Tarım Bakanının meydana çıkarak çiftçilerimizin mağduriyetini çözmesini önemle rica ediyorum. Takibimiz devam edecektir. Sayın Bakan bir an evvel bu münavebeli çalışmayı da aydınlatmak ve bilgilendirmek zorundadır. Çiftçinin mağduriyetini bir an evvel çözmeleri için Sayın Bakanı göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalım? Yok.

Sayın Karabat? Yok.

Sayın Alban…

MÜRSEL ALBAN (Muğla) – Tarımsal ve turizm kaynaklarının yanı sıra enerji, su ve doğal kaynakların geliştirilmesi ve bu alanlar teknolojik üretim bakımından avantajlı bir konumda bulunmaktayken Muğla Teknoparkı hâlâ tam anlamıyla verimli bir çalışma düzenine geçmemiştir. İstenilen düzeyde teknoloji üretimi gerçekleştirilememiştir, projeleri de oluşturulamamıştır. Konuyla ilgili olarak Bakanlık neden tam olarak bir destekleme girişimi içinde değildir? Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Muğla Teknoparka kuruluşundan itibaren kaç lira destekleme yapılmıştır? Diğer kentlerde bulunan teknoparklara –kurulmuşsa- kaçar liralık destekleme sağlanmıştır? Muğla’ya her alanda olduğu gibi teknoparklarda da yine üvey evlat muamelesi mi yapılmaktadır? Bunu sormak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Son yıllarda kontrolsüz bir şekilde artış gösteren mimarlık bölümleri mimarlık eğitim şartlarını karşılamamaktadır. Mimarlık eğitimi niteliksizleşmiş ve mezun sayısı son on yılda 3 binden 8 bine çıkmıştır. Buna karşın kamu kurumlarında çalışan mimar sayısı 200’den 20’ye gerilemiştir. Öncelikle mezun sayısını artıran ama sonunda gençleri işsizliğe mahkûm eden bu çarpık eğitim politikası bir an önce düzeltilmelidir. Bununla birlikte yaşanan işsizlik sorununun çözümü için kamu kurumlarında gerekli istihdam sağlanmalı, kamu kurumlarında mimar sayısı artırılmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bilindiği üzere Covid-19 salgını nedeniyle eğitim öğretim evlerden ve on-line olarak devam etmektedir ancak birçok öğrencilerimizin internete ve öğretim araçlarına erişimindeki güçlük hâlâ devam ediyor. Adana Yumurtalık ilçemizde Narlıören, Asmalı ve Kırmızıdam Mahallelerimizde internet altyapısı olmadığı için öğrencilerimiz ve aileleri büyük problem yaşıyor. Adana Büyükşehir Belediyemiz bu sorunu çözmek için gerekli adımları attı ancak Ulaştırma Bakanlığının mahallelerimizde mutlaka çalışma gerçekleştirmesi, altyapı sorununu çözmesi lazım. Yüz yüze eğitime ne zaman geçileceği belli olmadığı bu dönemde öğrencilerimizin daha fazla mağdur edilmemesi lazım.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, ülkemizde AR-GE çalışmalarını artırmalıyız ve AR-GE çalışmaları göstermelik değil, gerçekten yeni fikir ve uygulamaları geliştirmeyi sağlamaya yönelik olmalıdır. AR-GE çalışmaları için kamu kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör yeterli kaynak ayırmalı ve birim kurmalıdır. Kaynak ayırmak zorunlu olmalıdır. Özel sektör cirosu üzerinden belirlenecek oran doğrultusunda mutlaka AR-GE çalışmalarına kaynak aktarılmalıdır. Organize sanayi bölgelerinde teknoparklar kurulmalıdır. Organize sanayi bölgelerinin eğitim kurumlarıyla iş birliği sağlanmalıdır. Üniversitelerin araştırma fonları güçlendirilmelidir. Araştırma fonlarındaki kaynaklar başka alanlara aktarılmamalı, başka amaçlar için kullanılmamalıdır. Özellikle doktora tezlerinde orijinallik şartı aranmalı, bilime katkı önemli bir şekilde aranmalıdır. Üniversiteler araştırma çalışmaları için teşvik edilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Teşvik ve destekler kapsamında yerli ve yabancı yatırımcıları korumaya yönelik kanunun kabulü ile teknoloji merkezlerinin kurulması kanununun taslağında yatırım bölgelerimiz nasıl tespit edilecek ve kriterleri nedir? Hâlihazırda Malatya İnönü Üniversitesi bünyesinde 203 personel, 67 firma, 88 devam eden proje ve 147 toplam projesiyle bölgeye hizmet veren Malatya Teknokent de istihdam, teşvik ve desteklerden payını alacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tarhan…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Osmangazi Köprüsü ve bağlantı yollarındaki cezalı geçişlerde öyle rakamlarla karşılaşıyoruz ki insan hayrete düşüyor. Kamyoncu esnafımız bu konuda çok mağdur. Kamyonun değeri 80 bin lira, 130 bin lira ceza gelmiş. Bakanlığa soruyoruz, böyle bir ceza olur mu? 4 katı sözleşme imzalanmış bu yap-işlet-devret modeliyle yapılan yol ve köprü inşaatlarıyla ilgili. Kamyoncu esnafımız teknolojiyi kullanmadığı için, on beş gün içerisinde OGS’den geçişte, hatalı geçişlerde ödeme yapamadığı için bu cezalarla karşılaşıyor. Bu bir soygun düzenidir. Kamyoncu esnafımız mağdurdur.

BAŞKAN – Sayın Komisyon…

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 milletvekili arkadaşımız tarafından 30 Eylül 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş ve Başkanlıkça da 1 Ekim 2020 tarihinde esas komisyon olarak Komisyonumuza havale edilmiş.

6 Ekim 2020 tarihinde, Komisyonumuz 9’uncu Birleşiminde, teklif sahibi, 1’inci imza sahibi Sayın Fuat Köktaş’ın sunumu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı temsilcisi, Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı temsilcileri ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Türk Patent ve Marka Kurumu, Gelir İdaresi Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği, Uluslararası Yatırımcılar Derneği ile Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği temsilcilerinin katılımlarıyla incelenip görüşülmüştür. Bu çerçevede, Komisyonumuzda biraz önce ifade etmeye çalıştığım kamu kurum ve kuruluşlarının bütün maddeler üzerindeki görüşleri dikkate alınmış, bilgiye ihtiyaç olduğu anda onlara sorulmuş ve sivil toplum örgütü temsilcileri hem maddelerin geneli üzerinde yapılan görüşmelerimiz sırasında hem de maddeler üzerinde görüşmeler yapılırken katkı sağlamıştır. Bu arada tüm siyasi parti gruplarına dâhil milletvekili arkadaşlarımızın -hem komisyon üyesi arkadaşlarımızın hem de dışarıdan katılan milletvekili arkadaşlarımızın- kanun teklifi görüşülürken, yaptıkları olumlu eleştirilerle birlikte çok büyük katkı sağladıklarına inanıyorum. Bu teklif komisyonumuzda görüşülürken teknik madde babında diyebileceğimiz 2 madde konusunda arkadaşlarımızın farklı düşünceleri vardı, o konuyla ilgili biraz daha değerlendirelim, ifade edelim diye düşündük.

Sonuç olarak, en son arkadaşlarımızla yaptığımız o 2 madde konusunda da teknik bir düzenlemenin olduğunu, siyasi parti gruplarının bir araya gelerek özellikle bir madde konusunda anlaşabileceklerini fakat böyle bir yapının da aslında afaki bir şey değil, olabilecek… Biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan arkadaşımızın ifade ettiği gibi “Teknoloji geliştirme bölgelerinin imkânlarının artırılması, ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için daha etkin bir görev almasını sağlayabilecek” diye ifade ettiğimiz teklifin 6’ncı maddesindeki gelir ve kurumlar vergisinden istisna kapsamında olan matrahtan yüzde 2’lik kısmın belli bir süreyle yıl içerisinde ayrılması ve bu yüzde 2’yi istisna kapsamında olan 1 milyonu geçen kurum ve kuruluşların istisna kapsamında bir fonda tutup “melek yatırımcı” diyebileceğimiz çeşitli AR-GE araştırma şirketlerine ortak olarak katılmalarını sağlayan önemli bir düzenleme. Buradan Cumhurbaşkanına yüzde 2’yle o 1 milyonluk kısmı ve 20 milyonu aşamayacağı yani bir yıl içerisinde elde edilecek kısmın 20 milyonu aşamayacağı şeklindeki düzenlemede Sayın Cumhurbaşkanına 5 misline kadar artırmaya veya sıfıra kadar indirmeye verilen bir yetki var. Bir kısım milletvekili arkadaşımız “5 misli” ibaresinin çok yüksek olduğunu ifade etti ama bu, zaman içerisinde -ki bu bizim yazdığımız 1 milyon lira ile 20 milyon lira enflasyon oranı içerisinde yıllar itibarıyla eskale edilecek- devam edecek. Kanun teklifine, kanuna ilk defa giren bir teklif düzenleme. Yani AR-GE şirketlerinin elde ettikleri kurumlar vergisi istisnasından kaynaklanan menfaatlerin, yine küçük olabilecek veya önemli diye sayabileceğimiz, yatırım konulduğunda desteklendiği takdirde ülke ekonomisine veya yeni buluşlara, yeni patentlere, yeni yol açılımlarına, hedefe doğru ilerlemesinde katkı sağlayabileceğini düşündüğümüz kaynakların artırılmasıyla ilgili bir düzenleme. Bu konuda arkadaşlarımız ya 5 misli olan kısmı kabul ederler veya siyasi parti grupları kendi aralarında konuşup bunu 10 misline de çıkarabilirler ya da 3 misline düşürme imkânları da mevcut. Biz Komisyon olarak bu konuda takdiri Genel Kurula bıraktığımızı ifade etmek istiyorum.

Aslında, bu düzenleme, Komisyon aşamasında ve diğer zamanlarda görüştüğümüz milletvekili arkadaşlarımızın katkılarıyla hazırladığımız tamamen teknik bir düzenleme. Bu düzenleme içerisinde, az önce ifade ettiğim gibi, bu oranların ne olması gerektiği konusunda tartışmalar var. Bu tartışmanın özü itibarıyla rakamların 5 misline çıkarılması, melek yatırımcı veya zihninde bir kıvılcım olduğu hissedilen insanlara bu desteği verebilmek, onların içindeki cevheri ortaya çıkarabilmek için, maddi imkânı olmayan kişilere imkân sağlamak adına yapılmış önemli bir düzenlemedir diye düşünüyorum. Belki bu 20 milyon liralık üst sınırı daha yüksek bir rakama ulaştırarak, AR-GE dolayısıyla gelir ve kurumlar vergisi istisnasından imkân sağlayan, o gelir ve kurumlar vergisini ödemeyen kurumların, kişilerin; gerçek veya tüzel kişilerin bu imkânlarını başkalarının fikirlerini destekleyebilmek adına belki daha da artırmak için teklifte de bulunulabilir ama Sayın Bakan Yardımcımızla dün yaptığımız istişare çerçevesinde şu anda 20 milyon liranın bu çerçevede verdiğimiz AR-GE destek kapsamına uygun bir rakam olduğunu, istisna kapsamındaki kısmın… Çünkü bir yıl içerisinde bu geliri alıyorsunuz ve pasifte, geçici bir hesapta koyuyorsunuz, yıl içerisinde bunu harcamak mecburiyetindesiniz. Nasıl harcamak mecburiyetindesiniz? Bir işletmeye iştirak etmek mecburiyetindesiniz, o işletmenin büyümesine imkân sağlamak mecburiyetindesiniz. Bunu yapmadığınız takdirde istisna olan gelir ve kurumlar vergisinin bir sonraki yıl indirilmemesini sağlamak… Ama burada, istisna kapsamında olmasına rağmen vergi ziyaı cezası almadan -yani 1 verginin aslı, 3 misli de ziyaı cezası almadan- 4 misli mükellefiyetten kurtulmak için yapılan bir düzenleme. Bunu yapmadığı takdirde ertesi yıl yapmadığı oran kadar AR-GE imkânından faydalanmamasını sağlayan bir düzenleme. Daha önceki dönemde olmayan böyle bir zaruretin olmaması ve şimdi kanunla koyduğumuz bu düzenlemeyle birlikte ihmal edildiği veya yapılamadığı takdirde ya da eksik bir rakam ortaya çıktığı takdirde AR-GE’den imkân sağlayan müesseselerin, kurum veya kuruluşların, gerçek veya tüzel kişilerin bir cezalandırılmaya mahal bırakmadan sadece bu istisnadan bir sonraki yıl faydalanmalarını engelleyecek bir düzenleme şeklinde yapılmış.

Değerli arkadaşlarımız, teklif sahibi arkadaşlarımız ilgili kuruluşlardan bu konuyla ilgili muhakkak bilgi almışlardır ve iyi bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Biraz önce ifade ettiğim gibi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, TÜSİAD, YASED, ASKOM gibi kurum ve kuruluşlar da hem Komisyonumuzda bu konuyla ilgili katılım yaptılar hem de Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya Hazine Maliye Bakanlığı başkanlığında Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulunda çok önemli toplantıların yapıldığını, bu teklifin hazırlanmasına altyapı oluşturabilecek, bir zemin hazırlayabilecek çalışmaların uzun yıllardır yapıldığını ve tartışıldığını biliyoruz. Bu tartışma kapsamında, şu ana kadar bize sivil toplum örgütlerinden herhangi bir itirazın gelmediğini ifade etmek istiyorum. Az önce ifade ettiğim gibi, 6’ncı maddedeki bu oranın, bu rakamın, 1 milyon lira alt sınır, 20 milyon lira üst sınır olan rakamın ve yüzde 2’lik nazım hesaplara ayrılacak rakamın 5 misline kadar artırılmasında Cumhurbaşkanına yetki verilmesi ya da sıfıra düşürülmesiyle ilgili Cumhurbaşkanına yetki verilmesi konusunda çeşitli fikirler var. Bu fikirleri de ifade ederken hep iyi niyetle, samimiyetle olduğunu düşünüyoruz çünkü Türkiye'de araştırma geliştirme ve nitelikli ürün ortaya çıkarabilmek için, arkadaşlarımızın düşünceleriyle katkı sağlamak için yaptıkları bir ifadedir diye düşünüyorum. Komisyonumuzda bu konuyla ilgili destek veren, görüşleriyle, eleştirileriyle çok olumlu katkı yaptıklarını düşündüğüm tüm siyasi parti temsilcisi arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teklif sahibi milletvekili arkadaşlarımız da gerçekten çok güzel çalışmışlar, o arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Kanun teklifinin umuyorum en kısa zamanda yasalaşarak iş dünyasına imkân sağlayacağını, Türkiye'nin gelişmesine katkı sağlayacağını ümit ediyorum.

Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve devamındaki torba kanun değişikliklerinin birinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Küreselleşen dünyada ülkeler, rakiplerinin rekabet üzerine kurduğu oyunlar üzerinden yönetilmektedir. Bu oyunun en önemli değişkeni bilim ve teknolojidir. Bilim ve teknoloji alanında önde gelen ülkeler, geleceğe hâkim olmak üzere oyun kurucu durumdadır. Ülkelerin yapması gereken en büyük hamle ise ülke ve sanayi yapısına uygun teknolojilerle oyuna dâhil olmaktır. Bu sebeple gelişmiş ülkeler yeni teknolojiler bulabilmek için araştırma geliştirme faaliyetlerine büyük önem vermekle birlikte, bu bilgilerin yayılması ve ekonomik uygulama alanını bulabilmesini de sağlamaya çalışmaktadır.

Bir ülkeyi diğerinden üstün kılan bilgi birikimi ve teknolojik altyapının temelini, sanayi yatırımları kadar üniversitelerle yapılan etkin iş birliği de oluşturmaktadır. İşte, işin sırrını çözen birçok ülke, büyük yatırımlarını teknoparklar, bir diğer deyişle teknoloji geliştirme bölgeleri üzerinden güce dönüştürmüşlerdir. Görüştüğümüz kanun teklifi, bilgi ve teknolojiye dayalı güç oyununda “Biz de varız.” diyebilmek adına eksiklikleri olsa da doğru bir hamledir, ancak bilgiye ulaşmak, teknolojiyi geliştirmek ve bunu ekonomiye dönüştürmek için sadece kanuni bir düzenleme yeterli değildir.

Teknoloji geliştirme bölgelerinin en önemli kuruluş amacı, üniversitelerdeki bilgi birikiminin en kısa yoldan sanayiye aktarılmasıdır. 2020 itibarıyla ülkemizde şu an eğitim veren 207 üniversite bulunmaktadır; bu üniversitelerin 130’u devlet, 77’si özel üniversite statüsündedir. Bu üniversitelerin 129’u AK PARTİ’si iktidarı döneminde açılmıştır. Bu kadar çok üniversite açılması bir başarı mıdır? Üniversite açmak bina dikmekle eş değer sayılınca 129 değil, 1.129 üniversite de açabilirsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? “Bazı üniversitelerimiz istediğimiz yere ulaşamamış noktada.” Haklı ama istediği yere ulaşamamış noktadaki üniversiteler kendi iktidarları döneminde açıldı. Üniversite mezunu olduğu hâlde iş bulamayan, üniversiteyi bitirdiği hâlde meslek sahibi olamayan genç sayımız dikkate alındığında bu bir başarı değil, plansızlıktır. Üniversiteler söz konusu olunca ortak kanımız, bu kurumların özerk, bağımsız bilim yuvaları olduğu yönünde idi. Hâlâ öyle mi? Resmî Gazete’de yayınlanan, Cumhurbaşkanı kararnamesine göre atanan kayyum rektörler gerçeği ortadayken, akademik eğitimi bambaşka bir bilim dalı olmasına rağmen alakasız üniversitelere, fakültelere dekan atamaları alışkanlık hâline gelmişken, laboratuvarı, akademik kadrosu olmadığı için farklı illerde, farklı üniversitelere geçici olarak görevlendirilen, gönderilen öğrenciler bulunurken ne özerklikten ne bağımsızlıktan ne de bilim yuvasından bahsedebiliriz ne de bu üniversitelerin bilgi birikimlerini en kısa yoldan sanayiye aktarılabilmesinden.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde ilk teknopark 1985 yılında kurulmuştur. 2001 yılında kabul edilen Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’ndan itibaren kurulan teknokent sayısı 85’tir ancak 71’i aktif hâldedir. Tekrar üniversite sayımızı ve açmakla övünülen yeni üniversite sayımızı hatırlatmak istiyorum: Üniversite sayısı 207, AK PARTİ’sinin açtığı üniversite sayısı 129. Üniversitelerle iş birliği hâlinde olan teknokent sayısı ise 71. Neredeyse her ilimizde üniversite var, üniversitelerin fakülteleri var, meslek yüksekokulları var hatta birçok ilimizde fazlasıyla var ama değil üniversite sayımız il sayımız kadar teknokentimiz yok. Her ilde teknokent olmak zorunda mı? Hayır. Ancak bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmak, yerel ekonomiyi canlandırmak, bölgeye sermaye çekmek, KOBİ’lerin yatırım ve üretim potansiyelini artırmak gibi bir hedefimiz varsa cevap evet. Her üniversite teknokent kurmak zorunda mı? Hayır. Ama neredeyse her ile üniversite açmışsanız, bir alan tahsis etmişseniz, akademik personel görevlendirmişseniz ve bu üniversiteleri gerçekten üniversite hâline getirmek gibi bir hedef peşindeyseniz cevap evet.

Bugün, üniversitelerimiz yapısal, yönetsel sorunlar yanında ekonomik sorunlarla da boğuşmaktadır. Bu nedenledir ki AR-GE yatırımları birçok üniversite için lüks sayılmaktadır. 2018 yılında 152 üniversite bütçesinin yaklaşık yüzde 4’ünü AR-GE faaliyetleri kapsamında kullanmış, sadece 8 üniversite bütçesinde yüzde 15 ve üzerinde bir oranı teknolojinin altyapısını oluşturan AR-GE faaliyetleri için ayırmıştır. Birçok üniversite de araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmak yerine gayrimenkul yatırımcılığına soyunmuş, teknoparkta hizmet veren firmalara bina kiralamak suretiyle gerçek amaçtan uzaklaşılmıştır.

Teknoloji geliştirme bölgelerinin en önemli ayaklarından biri, olmazsa olmazı üniversitelerimiz. Kanun teklifinin Komisyondaki görüşmeleri sırasında seçim bölgemdeki bir üniversite rektörünün uygulamaları da konuşuldu. Daha sonra kendisi istifa etmek zorunda kaldı ama tekrarlanmaması gereken bir örnek olması açısından burada da dikkatinize sunmak istiyorum.

Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ atanmasının hemen ardından kendisini Pamukkale Teknopark’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü atamış, kendisine ve danışman olarak görevlendirdiği bir kişiye yüksek maaş bağlamıştır. Rektörün kendi kendisine yaptığı görevlendirmeler sonucu Pamukkale Teknopark’ta yaklaşık yüzde 40 hissesi bulunan Denizli Sanayi Odası, Denizli Ticaret Odası, Denizli Ticaret Borsası ve Denizli İhracatçılar Birliği Başkanları Teknokent Yönetim Kurulundan istifa etmişlerdir. Olayın duyulması üzerine Sanayi Bakan Yardımcısı Rektörle görüşmüş ve teknoparkla ilgili görevlerinden istifa etmesi sağlanmıştır. Daha sonra da YÖK bahsi geçen Rektörü görevden almıştır.

Bilim, teknoloji ve sanayi iş birliği ülke ekonomisinin kalkınmasında bir kurtuluş reçetesi gibidir. Sağlıksız ekonomimizin tedavisinde uygulanacak reçete ancak bilinçli kullanım sağlanırsa sonuç verecektir. Bahsettiğim konu belki münferit bir örnektir ama üniversite-sanayi iş birliğini sağlamak, araştırma geliştirme projelerine destek vermek için kullanılması gereken bir yetki, eş dost kalkınması için arpalık olarak değerlendirilirse kurtuluş reçetesinin de işe yaramayacağı ortadadır.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz teklifle Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu başta olmak üzere 8 kanunda değişiklik yapılmaktadır. Tabii ki mali konularda, vergi muafiyet oranlarının değiştirilmesi gibi konularda birçok kanun teklifinde olduğu gibi bu kanun teklifinde de Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir. Teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması, vergi ve diğer avantajların sağlanması azami önemdedir. Ancak mevcut teknoparklarımızın durumu, ihracatımıza katkısının olup olmadığı, kâr zarar analizi de detaylı ele alınması gereken konular arasındadır.

Bakınız, teknoparklarımız çalışıyor ama ihracattaki yüksek teknoloji ürün oranımız sürekli azalıyor. Ne yazık ki AR-GE’nin ötesine geçemiyor, ürün odaklı çalışmayı bilmiyoruz. Prototip var ama ürün yok, ürün var ama pazarlama yok. Tabii ki teknoparklar birçok mühendisin kendisini geliştirmesine katkı sağladı. Ancak bu mühendislerimiz de beyin göçünün kurbanı oldu, biz yetiştirdik eller faydalandı.

Teklifte “Teknoloji geliştirme bölgelerini yaygınlaştıralım, bölge dışında açılacak kuluçka merkezlerini de destek ve muafiyetlerden yararlandıralım.” denilmektedir. Atölye binaları ya da kuluçka merkezleri daha çok ihtisas teknoloji bölgelerinde yapılırsa ve efektif kullanılma eğilimi varsa amaca hizmet eder. Bunun dışında, tematik kümelendirme yapılmadan büyük maliyetlerle AR-GE binası yapımı, yaygın atölyelerin inşa edilmesi gereksiz masraflara yol açabilir. Araştırma geliştirme ve teknoloji üretme kapasitesi ve potansiyeli olmayan yerlere teknopark açılması, bunun siyasi yönlendirmelere göre bir yarış hâlini alması kamu kaynaklarının çarçur edilmesine sebebiyet verebilir. Oysaki bunun yerine Bakanlık, sınırlı kaynaklarını, farklı destek mekanizmalarını geliştirerek gerek teknoloji geliştirme bölgelerinin içindeki gerekse KOBİ veya teknoloji geliştirme bölgeleri dışındaki küçük sanayi esnafımızın acil AR-GE ve inovasyona yönelik proje, niyet ve girişimlerini doğrudan destekleme yoluna giderek de destekleyebilir. Bunun hayata geçirilmesi hem doğrudan teknoloji geliştirme bölgelerinin kuruluş amacına uygun hem de ülkenin genel ihtiyacı olan teknolojik geliştirme bölgelerine yönelik elzem ve hedef odaklı bir adım olacaktır.

AR-GE ürünlerinin ticaretlendirilmesi konusu bu konuyu da doğrudan ilgilendiriyor. AR-GE ürünlerinin ticarileştirilmesi konusunda yeni bir alt ekosistemin genel sisteme eklemlendirilmesi uygun olacaktır. Bugün Türkiye’nin mikro teknolojilerde attığı adımların temelini oluşturan KOBİ AR-GE teknoloji destekleme ve teşviklerinin her türlü artırılması gerekir. Büyük sanayinin özellikle dünya çapında büyük markalar yaratacak gerek teknoloji gerekse yönetimsel yapılarını güçlendirip onların elini güçlendirecek devlet girişimli operasyonların devreye sokulması gerekmektedir. Buraya dönük de Uzak Asya ve Güney Asya modellerinde olduğu gibi gerekirse müdahil devlet olup bazı siparişlere dayalı desteklerin sağlanması, izlenmesi ve sonuçlandırılması yönünde özel sektörle birlikte hareket edecek kamu mekanizmalarının kurulması gerekmektedir.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Kaşlı.

Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında heyetinizi, Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, jeopolitik konumumuz itibarıyla dünyanın en stratejik bölgesinde yer alan Türkiye, millî menfaatleri doğrultusunda kararlı duruşunu ortaya koymuş, bugünkü küresel tehdidin ülkemizi, bölgemizi ve insanlığı sürüklediği akıbete karşı millî tavır ve politikalar geliştirmiştir. Bizler, köklü devlet geleneğimizi çağdaş gelişmelerle oluşturan bir anlayışla güçlü bir Türkiye inşası için sahip olduğumuz imkân ve kabiliyetleri evrensel değerlerle bütünleştirerek küresel ölçekte etkili ve güçlü bir ülke inşası için gayret göstermekteyiz.

Hiç şüphe yok ki ekonomik büyümesini, sosyal gelişmesini ve millî bütünleşmesini sağlamış bir Türkiye siyasi, askerî, ekonomik ve sosyal açıdan milletler camiasının belli başlı aktörlerinden biri konumuna gelecektir. Dünya kamuoyunca da bilindiği gibi, güçlü bir ekonomiye sahip olan toplumlar dünya refahından daha fazla pay alabilmektedirler. Türkiye güçlü bir ekonomik yapıya kavuştuğu, modern ve teknoloji kapasitesi yüksek güvenlik gücüne sahip olduğu takdirde lider ülke olma hedefi doğrultusunda küresel bir güç hâline gelecektir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak üretimin teşvik edilmesi, Türk girişimcisinin dünya ekonomisinde söz sahibi olabilmesi için Türk firma ve markalarının küresel düzeyde rekabet gücü kazanmasına stratejik bir önem atfetmekteyiz. Bu bağlamda, bölgesel ve küresel gelişmelerin önde gelen belirleyicileri arasında yer alan teknolojik gelişmeyi, yenilikçiliği, verimliliği ve istihdamı esas alan bir üretim ekonomisinin oluşturulmasını gerekli görmekteyiz. İçinde bulunduğumuz çağ, bilgi ve teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı ve bilgi üretiminin desteklenmesinin zorunlu hâle geldiği bir bilgi ve teknoloji çağıdır. Günümüz dünyasında yaşamımızın her alanı artık teknoloji ve bilimin egemenliği altındadır. Yaşadığımız çağın gereği olarak bilgiye hızlı ve kolay ulaşımın sağlanması, üretim tekniklerine dayalı bilgi birikiminin etkin tarzda kullanılmasının geliştirilmesini sağlayan en önemli sacayaklarından biri ise teknoloji geliştirme bölgeleri, yaygın olarak bilinen adıyla teknoparklardır.

Teknoparklar, teknoloji eksenli işletmelerin oluşumunda ve gelişiminde çok önemli bir yere sahiptir. Bilimsel çalışmaların uygulanmasında teknoparkların ana amacı üniversiteler, ileri teknoloji enstitüsü ya da AR-GE merkez veya enstitüsü alanlarındaki akademik, ekonomik ve sosyal yapının bir araya geldiği araştırma kuruluşlarının da desteklediği, kuruldukları yerlerle ileri teknolojiye dayalı ürünler geliştiren sanayi kollarını güçlendirmek ve sanayi bölgelerinin gelişimini sağlayıcı AR-GE çalışmalarını artırmaktır.

Teknoparklar, 2001 yılında 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’yla yasal zemine kavuşmuş; üniversiteleri, araştırmacıları, iş dünyasını bir araya getirerek teknoloji üretimine ve ürünlerin ticarileşmesine imkân sağlamıştır. 2001 yılından itibaren uygulanmaya başlanan kanun neticesinde 85 adet teknopark kurulmuş ve bunlardan 71 tanesi çalışmalarını aktif olarak sürdürmektedir. Ağustos 2020 itibarıyla faaliyette olan teknoparklarda, AR-GE çalışmalarını yürüten firmaların sayısı 5.920’ye ulaşmış, 2020 yılı Ağustos ayı itibarıyla toplam 60.757 personele istihdam sağlanmıştır. Yabancı sermaye açısından değerlendirdiğimizde toplam 317 yabancı veya yabancı ortaklı firma faaliyet göstermektedir. Bu verilerden hareketle anlıyoruz ki teknoparklarda firmalara sağlanan destek ve teşvikler cazip karşılanmış, girişimciliği teşvik etmiş ve ekonomik gelişmelere önayak olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyada etkisi kısa sürede hissedilen Covid-19 salgınıyla mücadele esnasında yapılması gereken yenilikçi çalışmaların önemi gün yüzüne çıkmıştır. Bu kapsamda, teknoloji firmalarının yapmış olduğu çalışmalar önem kazanmıştır. Bilim ve teknoloji alanında AR-GE çalışmalarının yürütüldüğü teknoparklar ve bölgede faaliyet gösteren firmalar, bu dönemde bilimsel araştırmalar, ülke ekonomisi, inovasyon stratejileri ve büyüme noktasında bir kez daha gündeme gelmiştir. Covid-19 salgını çeşitli sağlık önlemleriyle beraberinde yaşantımızı ve çalışma düzenimizi de etkilemiş, uzaktan çalışma sistemiyle birçok yenilikçi yöntemi hayatımıza adapte etmemizi sağlamıştır.

Tüm bu katkılar göz önünde bulundurulduğunda görüşülmekte olan kanun teklifiyle -daha önce yapılan düzenlemelerle birlikte birbirini tamamlayıcı ve destekleyici olarak- üretim tezgâhlarının daha verimli hâle geleceğine inanıyoruz.

Teklifte yapılan düzenlemeyle teknoloji geliştirme bölgesi, yönetici şirketlerinin bünyesinde yer alan kuluçka merkezlerinin Bakanlıkça belirlenecek şartlar çerçevesinde bölge dışında açılabilmelerine imkân tanımış ve böylece, yönetici şirketler tarafından oluşabilecek kurumsal problemlerin önüne geçilmiştir. Belirlenen bu şartlar çerçevesinde girişimcilerin destek, teşvik ve muafiyetlerden yararlandırılması amaçlanmış, girişimcilerin desteklenmesinin yanı sıra ilgili idareden alınması gereken iş yeri açma ve çalışma ruhsatında da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından il müdürlüklerine yetki verilmesiyle girişimcilere önemli kolaylıklar sağlanmıştır. Ayrıca, yüksek katma değerli AR-GE ve yenilik faaliyetleriyle bunlardan doğan çıktının artırılması kapsamında Bakanlıkça belirlenen AR-GE şartlarını taşıyan doktora öğrencilerinin AR-GE personeli olarak istihdam edilerek desteklenmesi ülkemiz adına son derece faydalı olacaktır. Devletimizin sağladığı bu teşvik ve desteklerle yapılacak olan çalışmalar sonucunda ortaya çıkan yerli ürünlerin yurt içi ve yurt dışı pazarlarda kabul görmesi, AR-GE harcamalarının, yatırımlarının artması, ileri teknoloji üreten firmaların güçlenmesi “2023 lider ülke Türkiye” hedefinin temeli hâline gelmiştir. Türk savunma sanayisinin inovasyon merkezi konumunda yer alan teknoparklar, Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından ülkemizin ileri teknoloji ihtiyaçlarının millî kaynaklardan karşılanabilmesi için dinamik, bilimsel ve teknolojik altyapının oluşturulmasına destek sağlamakta, nitelikli iş gücünü ve bölge sanayisinin tecrübesini özellikle savunma sanayisine entegre etmektedir.

ASELSAN, TAI, ROKETSAN, HAVELSAN ve TUSAŞ gibi kuruluşlar millî savunma sanayimizde çığır açacak çalışmalara imza atmıştır. Bu çerçevede, özellikle, ASELSAN ve ROKETSAN tarafından tamamen millî ve yerli olarak geliştirilen HİSAR-A Alçak İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi oldukça önemli bir eksiği giderecektir. İlk yerli ve millî havadan havaya füzemizin üretilmesi amacıyla yürütülen GÖKTUĞ Projesi kapsamında geliştirilen BOZDOĞAN Görüş İçi ve GÖKDOĞAN Görüş Ötesi Füzelerinin testlerinin de başarıyla gerçekleştiğini ve 2021 yılı içerisinde envantere gireceğini biliyoruz.

MİLGEM Projesi kapsamında Türkiye’nin ilk millî savaş gemisi Heybeliada şu an aktif olarak Türk ordusuna hizmet vermektedir. Türk İHA, SİHA ve TİHA’ların ülkemize küresel ölçekte yükselen bir rol kazandırdığı aşikârdır. Ticaret savaşlarının ortaya çıktığı, ekonomik operasyonların kur, faiz, sıcak para üzerinden tetiklendiği bu dönemde ekonomik istikrarın ve güvenliğin önceliğe alınması, her alanda millî üretim şuurunun teşvik edilmesi ülkemizin bağımsızlığı noktasında zorunlu bir görevdir.

Cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümü olan 2023’te ekonomide yerli ve millî diriliş sayesinde, siyasette birlik ve dayanışma ruhunun ayağa kalkışıyla Türkiye, bölgesinde süper güç, küresel düzeyde de sözü dinlenen bir ülke seviyesine mutlaka çıkarılacaktır.

Sözlerimi liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin 12’nci Olağan Büyük Kurultay’ımızda söylediği ve önümüze ışık tutan şu ifadeleriyle bitiriyorum: “Gelecek Türk asrı, geleceğin gücü Türkiye’dir. Gelecek, Türk-İslam toplumlarının küflü prangalarını söküp atmasına sahne olacaktır. Türk-İslam ülküsünü Türkiye’nin ve komşu coğrafyaların bayraktarlığı göreviyle ilâyi kelimetullah mührünü cihana vuracaktır. İşte Kızılelma o zaman cevap bulacak ve amacına ulaşacaktır.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 için aşıları nereden alıyoruz? Çin’den alıyoruz. Bize maddi yükü ne kadar? Belli değil çünkü Hükûmet açıklama gereği duymadı. Yeterli aşı var mı? Yok. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çoğu toplumun büyük bir kısmını aşılamışken bizde toplumun yüzde 2’si bile aşılanmadı.

Peki, Türkiye’nin aşı konusunda köklü bir geçmişi ve bilgi birikimi var mıydı? Vardı tabii. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezi bu konuda başarılarını kanıtlamıştı. 1920-1921’de Fransa, İngiltere ve ABD’ye çiçek; 1940’ta Çin’e kolera; İkinci Dünya Savaşı sırasında çok sayıda ülkeye tifüs aşısı ihraç eden Türkiye değil miydi? Evet.

Bu topraklardaki ilk aşı üretimi Osmanlı İmparatorluğu dönemine uzanıyor. Öyleyse geçmişte kuduz, çiçek, tifüs, verem, tetanos, kolera ve grip gibi pek çok hastalığın aşısını ve antiserumunu gerçekleştiren ülkemiz, bugün neden aşı ithalatçısı konumunda? 1990’lardan itibaren bu kurumun aşı üretme kapasitesi neden bitirildi? Çünkü 1928’de kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsüne önce yatırımlar kesildi, sonra da 2011’de Enstitü tamamen kapatıldı.

Hıfzıssıhha Enstitüsü bir otorite ve referans merkeziydi. Dünyada kabul gören, raporlarına, sonuçlarına güvenilen bir merkezdi. Sadece üretim değil, denetleme ve akreditasyon merkeziydi aynı zamanda. Şimdi, her konuda her kafadan bir ses çıkıyor, birbirinden bağımsız birçok çalışmadan söz ediliyor. Türkiye’deki 16 farklı aşı çalışmasından sadece 1’ine izin verildi. Neden? Çünkü klinik çalışmalarda kullanılabilecek aşıyı üretebilecek standartta tesis yok da ondan. Oysa Enstitü tek elden süreci yönetiyordu. Eğer Hıfzıssıhha olsaydı bugün yaşadığımız karmaşayı yaşamazdık. Bu köklü kurum neden kapatıldı öyleyse? Çünkü Türkiye’de yeni teknolojiye uygun bir aşı ve serum üretim tesisi kurmak yerine aşı ithalatı daha az maliyetli görüldü tıpkı her şey de olduğu gibi. Çok şey üreten bu ülke hiçbir şey üretmez hâle geldi sayenizde çünkü hazırı alıp tüketen, sürekli heybeden yiyen bir düzeni benimsedik.

Sayın milletvekilleri, bana dışa bağımlı olmadığımız tek bir alan söyleyebilir misiniz? Söyleyemezsiniz çünkü yok. Dışa bağımlı olmadığımız tek bir alan yok ama hepimiz vatanseveriz öyle mi? Bu nedenle bırakın dünyayı etkileyen pandemilerde yurttaşlarını ilk aşılayan ülkeler arasına girmeyi grip ve zatürre aşısını bile zamanında getirip uygulayamıyoruz. Bakın, eğer bu pandemi de en azından sağlık ve gıda gibi en temel alanlarda kendimize yeten, bilim üreten bir ülke olmamız gerçeğini bize öğretemediyse hiçbir şey öğretemez.

İktidarınıza göre toplum yararına gelecek perspektifi olan bilim üretmek pahalı ve gereksiz. Bunun yerine derhâl kâr getiren teknolojilere -o da topluma sunmak için değil ha- sanayi yararına yatırım yapılmalı, ülke şirket gibi yönetilmeli. Bu yüzden üniversite-sanayi iş birliği kanun teklifleri hazırlanıyor. Desteklemeyi öngördüğünüz teknokentlerin asıl amacı nedir? Çok açık olarak söylüyorum: Büyük sermaye çevrelerinin yapacağı bilimsel çalışmaları üniversite laboratuvarlarında, onun teknik araçlarını kullanarak ucuza mal etmek. Madem teknokentler ileri teknoloji üretme kapasitesine sahip, tüm dünyada Covid-19 pandemisine karşı teknolojik buluşlar yapılırken ülkemizde neden tek bir buluş yapılmış değil? İşçilerin, emekçilerin vergileriyle oluşturulan ve tüm toplumun yaşamına katkı sunmak için bilim üretmesi gereken üniversitelerle ortak çalışan teknokentlerde en çok silah ve savaş sanayisi alanında araştırma yapılıyor da ondan. Örneğin, sadece ODTÜ Teknokent’te 35 tane silah teknolojisi üreten firma var ve 6 kişiden oluşan Teknokent Yönetim Kurulunun bir üyesi de yüksek rütbeli bir asker.

En iyi üniversitelerimiz savaş sermayesinin ucuz laboratuvarları olma yolunda ilerliyor. “Üniversite-sanayi iş birliği” diye anılan bu modelde asıl amaç, özel sermayenin omuzlarından külfetli AR-GE yatırımlarının maliyetini almak, bu maliyeti vergi veren herkese ödetmek; öğrenciler ve akademisyenler dâhil, üniversite kaynaklarını sermayenin sınırsız kullanımına açmak.

Bunun endişe verici bir diğer sonucu da gerçekleştirilen projelerin üniversiteye gelir getirdiği oranda değerli sayılması; eğer gelir getirmiyorsa değerli sayılmıyor. Akademisyenlerin bilimsel yaratıcılıktan ve düşünce ufkunun sınırlarını toplum yararına genişletmekten uzaklaşarak sermayenin ilgi gösterdiği kısa sürede patent alabilecekleri alanlara yönelmeye başlaması, birer girişimciye dönüşmeleri çok ciddi bir tehlike. Oysa önce bilgi ve sonrasında da katma değeri yüksek ürünler üretmenin tek yolu temel bilimlere önem vermek, üniversitelerin giderlerini kamu bütçesinden sağlayarak özerk yapılarını sağlamak ve üniversite içi demokratik bir yapının oluşmasını sağlamak. Fakat Hükûmetin üniversite perspektifi Boğaziçi Üniversitesindeki gibi Melih Bulu’dan ibaret olursa liyakatsizlikle, intihalle, sırf AKP’li olduğu için hak etmediği mevkileri işgalle özdeş üniversitelerden bilim üretmesini bekleyemezsiniz. Öyle Metallica dinleyip kırmızı çanta taşıyarak da üretmeden sevilmiyor insanlar, bunu da bilmek lazım. Bu vesileyle, üniversitelerin gerçek sahiplerine, Boğaziçi Üniversitesinde direnen öğrencilere ve akademisyenlere bir kez daha selamlarımızı göndermek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi bir ay önce tüm yurttaşlarımız için son derece önemli bir karar verdi. Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun ciddi hak ihlallerine neden olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak bir açıklıkla ortaya koyarken bir yandan da Türkiye’de iktidar emrindeki yargı sisteminin çürümüşlüğünü gözler önüne serdi. Tam otuz altı gün oldu, tam otuz altı gün; karara göre derhâl serbest bırakılması gereken Selahattin Demirtaş hâlâ tutuklu. Öncelikle bilmelisiniz ki bu kararı uygulamadığınız her gün aslında kararın ne kadar haklı ve doğru bir karar olduğunu da teyit ediyorsunuz. Çünkü AİHM bu kararda diyor ki: “Demirtaş sadece ve sadece milletvekili olarak yaptığı, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken siyasi beyanlarından dolayı tutuklu ve serbest bırakılmadığı her yeni gün yeni bir ihlal demektir.” Karar ne diyor? “Türkiye’de yargı, terör kavramını eğip bükerek, Ceza Kanunu’nu keyfî şekilde kullanarak muhalif siyasetçilere açıkça kumpas kurmanın bir aracı hâline geldi.” diyor. “İktidar partisi, muhalefeti siyaset yapamaz hâle getirmek için dokunulmazlıkları kaldırdı, dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde Cumhurbaşkanı defalarca emir verdi. Çözüm sürecinin sona ermesinin ve örneğin, 28 Temmuz 2015’te ‘HDP liderleri bedelini ödeyecek.’ diyen Cumhurbaşkanının açıklamalarının ardından Demirtaş hakkında hazırlanan ceza soruşturmalarının sayısı ve hazırlanma hızı birdenbire arttı.” diyor. “Yeterli gerekçe olmadan, suçlamaların siyasi olup olmadığına bakmadan uzun süre hapiste tutarak Demirtaş’ın bir parlamenter, bir siyasetçi olarak görevini yapması engellendi.” diyor. “İkinci büyük muhalefet partisi başkanı olarak yaptığı konuşmalar, tutukluluğun gerekçesi olarak kabul edilen şüphenin makullüğü için yeterli değil.” diyor. “Demirtaş’ın eylemleri ve suçlamalar arasında ilişki olduğunu gösteren delil yok.” diyor. “Demirtaş’ın kaçma, delil karartma şüphesi yok.” diyor. Ve gelelim esas meseleye: Mahkeme nihai olarak “Demirtaş’ın tutukluluğu ve yargılanması, çoğulculuğu bastırma ve siyasi tartışma özgürlüğünü kısıtlama amacı taşıyan bir siyasi stratejidir.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Yani stratejiniz buymuş ve bunu açıkça, aslında bizim yıllardır söylediğimiz şeyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tescil ediyor. Şimdi, bakın, Cumhurbaşkanının o sayıları sürekli değişen danışmanlarından, başdanışmanlarından birisi kararı alıyor, oradan oraya çeviriyor, buradan buraya çeviriyor ve “AİHM bizi bağlamaz.” demeye getiriyor. AİHM kararı bizi bağlar arkadaşlar. Sizler de başvurdunuz, bizler de başvurduk, bütün yurttaşlar başvurdular. “AİHM kararı bizi bağlamaz.” demek bu ülkede Anayasa yok demektir çünkü Anayasa 90’ıncı maddeyi de 2014’te sizler getirdiniz. Bir sözleşme imzalanırsa ne olur? O sözleşmeye uyulur, “ahde vefa” denir buna. Demirtaş’ı serbest bırakın, Gültan Kışanak’ı serbest bırakın, İdris Baluken’i serbest bırakın, tüm arkadaşlarımızı serbest bırakın. Son cümlemi söyleyebilir miyim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Selamlıyorum.

AİHM diyor ki: “Ey Türkiye Cumhuriyeti, 46’ncı maddedeki hakları ihlal ettiniz.” Burası Türkiye Cumhuriyeti arkadaşlar, burası bizim yurdumuz, hepimizin yurdu ve bu yurtta hep birlikte yaşıyorsak o kimseye karşı keyfî uygulama hakkınız yoktur. Bunu da böyle bilin.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu.

Buyurun Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Değerli milletvekilleri, 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Söz konusu teklifle, 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda birtakım değişiklikler yapılacak. Bu kanun teklifiyle, teknopark yönetici firmalarına bölge dışında da kuluçka merkezi açabilme imkânı verilecek ve burada faaliyet gösteren girişimcilerin de destek, teşvik ve muafiyetlerden faydalanması sağlanacak. İş yeri açma ve çalıştırma ruhsatları Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından verilebilecek ve teknoparklarda faaliyet gösteren firmaların kazançları üzerinden alınan gelir ve kurumlar vergisi istisnası beş yıl daha uzatılacak. Ayrıca, AR-GE, yenilik, tasarım faaliyetlerindeki yerindelik denetimini mevcut durumda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yürütürken teklifle, şayet Bakanlık isterse, uygun görürse bu denetimi teknoparkın yönetici şirketlerinin yapmasına da imkân sağlanacak.

Değerli milletvekilleri, konumuz teknoloji geliştirme bölgeleri, daha bilinen ismiyle teknoparklar. Ülkemizde, diğer hatiplerin de bahsettiği gibi, 85 teknopark kurulmuş ve bunlardan 70 tanesi aktif durumda. Bu teknoparklarda 5.900 firma AR-GE çalışması yapmakta ve bu firmalar yaklaşık 60 bin personeli istihdam etmekte. 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre, teknoparkların amacı; üniversiteler ile üretim sektörünün iş birliğini sağlamak, ülke sanayisinin uluslararası rekabet gücünü artırmak, ihracata yönelik teknolojik bilgi ve yüksek teknoloji üretimi yapmak. Burada altı çizilmesi gereken bazı anahtar kelimeler var. Nedir bunlar: Üniversite, uluslararası rekabet, ihracat, yüksek teknoloji, bilgi üretmek ve AR-GE. Burada bence irdelememiz gereken konu “Sayısı 85’e çıkan teknoparklarımız amaca hizmet edebiliyor mu? Sayı artmış ancak bu kurumlarımız yeterince işlevsel mi?”

Anahtar kelimelerden bir tanesi “ihracat”, diğeri de “yüksek teknoloji”ydi. Şimdi, ihracatımızdaki yüksek teknolojili ürünlerin oranına bir bakalım: 2020 yılı Ocak-Ağustos döneminde ihracatımızdaki yüksek teknolojili ürün oranı yüzde 3,4; bir önceki dönem yüzde 3,3’müş. Hedefimiz ne? Hedefimiz bu oranı yüzde 5’e çıkarmak. Bu hedef yıllardan beri yerinde duruyor ancak oran bir türlü kıpırdamıyor. 2000’li yılların başında yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payının yüzde 6,73 olduğunu düşünürsek gerilediğimizi de görmekteyiz.

Bir diğer anahtar kelime “AR-GE.” AR-GE harcamaları ilk kez bu sene millî gelirin yüzde 1’inin üzerine çıktı. İsrail’de bu oran yüzde 4,9; Güney Kore’de yüzde 4,5; OECD ortalaması ise yüzde 2,4; bizim hedefimizse hiç değişmiyor, yüzde 2. Hedefimiz yıllardır değişmiyorsa bu bize yerimizde saydığımızı göstermektedir. Avrupa Yenilik Skor Endeksi’ne bakıyoruz çünkü önemli bir endeks, karne notumuz ne yazık ki orta.

“Uluslararası rekabet” kavramından bahsetmiştim, bu konuda da geliştirilmiş birtakım endeksler var. Dünya Bankasının çalışmasına göre 2012 yılında 140 ülke arasında 43’üncü sıradaymışız, 2018 yılında 144 ülke arasında 61’inci sıraya düşmüşüz. Alt başlıklarda durum daha da kötü, “Makroekonomik İstikrar” başlığında 144 ülke arasında 116’ncı sıradayız, “Emek Piyasaları” başlığındaysa yerimiz ne yazık ki 111’incilik. Küresel İnovasyon Endeksi’nde de benzer durum var; 2016 yılında 42’nci olan Türkiye 2020 yılında 51’inci sıraya düşmüş durumda.

Değerli milletvekilleri, sizlere ülkemizin rekabet, yenilik, inovasyon, yüksek teknolojili ürün üretme kabiliyeti konularında an itibarıyla dünyadaki yerinin ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Gördüğünüz gibi durum pek iç açıcı değil. Konumuz teknoparklar. Dünyada bine yakın teknopark var ve bunların 85 tanesi yani dünyadaki teknoparkların kabaca yüzde 9’u ülkemizde yer almakta. Belki de dünyada en fazla teknoparka sahip olan ülke konumundayız şu anda. Peki, bu kadar çok teknoloji merkezine sahip ülkemiz neden dünyayla rekabet edemiyor? Rekabet gücümüz, inovasyon yeteneğimiz neden günden güne erimekte? AR-GE harcamalarını artırıyoruz, yeni teknoparklar, kuluçka merkezleri kuruyoruz; teşvikler, istisnalar, vergi avantajları sağlıyoruz -ki bu teklifte de amaçlanan bu-ancak yüksek teknolojili ürün üretemiyoruz. Sizce bu durumda bir çelişki yok mu? Teknoloji geliştirme bölgeleri sayısını, kuluçka merkezi sayısını artıralım; teknoloji firmalarına teşvikler, istisnalar tanıyalım ama bu çelişkiyi de görelim ve kabul edelim. Bir şeyi veyahut da bir şeyleri yanlış yaptığımızın farkına varalım.

Nerede yanlış yapıyoruz peki, sorun ne? Değerli milletvekilleri, teknoparkları “bilginin ticarileştiği yer” diye tarif etmekteler. Belki de en kısa tanımı bu. Yani öncelikle bilgi üretmeliyiz. Peki, bilgi nerede üretilecek? Bilgi tabii ki üniversitelerde, okullarda üretilecek. Zaten teknoparkların olmazsa olmazı üniversiteler. Teknoloji geliştirme bölgelerinin amacı da bu zaten yani bilgi üretecek üniversiteler ile sanayiyi bir araya getirmek. O hâlde kendimize şu soruları soralım: Üniversitelerimiz bilgi üretebiliyor mu? Üniversitelerimiz özgür mü? Üniversitelerimiz özerk mi? Üniversite yönetimleri ehil ellerde mi? Mesela atamalarda liyakat gözetiliyor mu? Üniversite öğrencileri mutlu mu? Akademisyenlerimiz mutlu mu, özgür mü? Ülkemizin en önemli eğitim kurumlarından, bilim yuvalarından birinde, mesela Boğaziçi Üniversitesinde okuyan öğrencilerimiz mutlu mudur sizce? Boğaziçi Üniversitesindeki bilim insanları kendilerini özgür hissediyorlar mıdır? Sorunun yanıtı esasında bu resimde. Bu fotoğraf, değerli milletvekilleri, bu Meclis çatısı altında bulunan hepimizin, en başta da iktidar milletvekillerinin utanç duyması gereken bir fotoğraf. Bu fotoğraf dünyaya rezil olduğumuzun resmidir. Üniversite kapısına kelepçe vurulan bir ülkede bilim olur mu? Böyle bir ülke bilgi üretebilir mi?

Alın size başka bir vesika, bir gazete haberi; başlık “Yönetim Şekli Nepotizm.” Haberde “Yalnızca üniversitelerde ve yalnızca son bir haftada ifşa olan akraba kayırmacılığı skandalları ülkenin geleceğini tehdit eden problemin ulaştığı boyutları göstermektedir.” denmekte ve her hafta ve bir haftada üniversitelerde yaşanan skandalları yan yana vermiş. Neymiş bunlar? Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı, üniversitenin diyetisyen kadrosuna daha yüksek puanlı adaylar olmasına rağmen kızını atamış. Batman Üniversitesi Rektörü oğlunu ve eşini öğretim görevlisi olarak kendi üniversitesine atamış. Bakın, burası çok ilginç, Karadeniz Teknik Üniversitesi Rektörü üç kızını, yetmemiş bir damadını üniversiteye araştırma görevlisi olarak atamış, rektörün yeğeni ise Tıp Fakültesinde görevli. Skandal açığa çıkınca görevden alınan Pamukkale Üniversitesi eski Rektörü Hüseyin Bağ ise eşi için adrese teslim iş ilanı vermiş. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi eski Rektörünün eşi Sağlık Kültür Dairesine memur olarak atanmış. Bir başka gazete haberi: Habere göre Gaziantep Üniversitesinde yöneticilerin eşleri de öğretim görevlisi olarak çalışmakta. Bir başka gazete haberi: Cumhuriyet’in manşeti “Üniversiteler aile şirketi hâline gelmiş.” Haberde “Üniversiteler aile ve akraba topluluğuna dönüştü. Bu yapılanmada eğitim, bilim, teknoloji olmaz, akademi çoraklaşıyor.” denilmekte.

En son bir ilan var, bir ölüm ilanı, belki de en çarpıcı olanı bu, Gaziantep Üniversitesi internet sitesinde yayınlanmış. Okuyorum: “Üniversitemiz Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Nihat Yıldırım’ın kayınpederi, Havacılık ve Uzay Bilimleri Sekreteri Ayfer Yıldırım’ın babası -buradan Nihat Bey ile Ayfer Hanım’ın evli olduğunu görüyoruz- Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Aykut Direzinci’nin dedesi, Özel Kalem Aysun Şahan’ın dedesi vefat etmiştir.” diyor. Allah rahmet eylesin diyoruz biz de kendisine. Bu ölüm ilanı esasında üniversitelerin içinde bulunduğu durumu, içler acısı durumu gözler önüne sermekte.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerimizin durumu bu. Üniversitelerinde nepotizmin olduğu, kayırmacılığın olduğu bir ülkede ne yazık ki bilim yeşermez, bilim olmaz. Osmanlı yüz yıllarca üretmedi, Sanayi Devrimi’ni kaçırdı. Neden? Beşik uleması gibi bir uygulamanın olduğu yani âlimin beşikteki bebesinin de âlim kabul edildiği, kayırmacılığın olduğu bir devlet ayakta durabilir miydi? Duramadı. Bilimin olmadığı bir ülkede istediğiniz kadar teknopark inşa edin, teşvik verin, vergi istisnası sağlayın, amacımıza ulaşamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) – O hâlde bir soru sormamız lazım kendimize. Bu korkunç tablonun, bu yozlaşmanın sorumlusu kim? Biz nasıl bu hâle geldik? Sahi, kim atadı bu rektörleri? Boğaziçi Üniversitesinin kapısına kim kelepçe vurdurdu? Bütçe görüşmelerinde sevgili hatibimiz Tuncay Özkan çürümeden bahsetmişti, hoşuma gitmişti, durumu da özetliyordu esasında ve “Çürüyen her şey düşer.” diyerek de bir hakikatin altını çizmişti. Evet, değerli milletvekilleri, ne yazık ki çürüyoruz ve çürüyen her şey de düşer. Bu vesileyle Boğaziçi Üniversitesinde direnen öğrenci ve akademisyenleri selamlıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi şahıslar adına konuşmalara geçiyoruz.

İlk söz Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş’a ait.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, biz burada teknolojiyle ilgili kanunu görüşürken dışarıda farklı bir hayat akıyor maalesef tüm haşmetiyle; baskı, özgürlük karşıtı tutumlar, hukuksuzluk olanca hızıyla devam ediyor. Bu sabah TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan hakkında uzun süredir tutuksuz yargılandığı bir davadan mahkeme durup dururken tutuklama kararı verdi. Başka bir TJA aktivisti Zeynep Ölbeci hakkında da… İstanbul’daki evine baskın yapılarak gözaltına alındı.

Ayşe Gökkan kimdir? Ayşe Gökkan kadın özgürlük mücadelesi yürüten bir kadın hakları savunucusu, aktivisti ve Türkiye'de bütün kurumların yakından tanıdığı bir arkadaşımız ve kendisi hakkında daha önce yine gözaltına alındığını da bu Mecliste söylemiştim. 83 defa gözaltına alınmış ve bütün gözaltılarının sebebi de kadın özgürlük mücadelesi yürütmek. Şimdi biz şunu söyleyelim: Bu iktidarın temel bir hareket biçimi var. Konjonktürel suçlar, konjonktürel gözaltılar, operasyonlar, saldırılar… Kendi iklimlerini kendileri önce hazırlıyorlar ve onun üzerine operasyon yapıyorlar.

Şimdi, TJA’ya bu yönüyle bir diğer operasyon var. Dün partimizin HDP Gençlik Meclisi üyesi, içinde MYK üyemiz Sevim Akdağ’ın da olduğu 8 genç arkadaşımız gözaltına alındı, 6 genç hakkında da yakalama kararı çıkarıldı. Diyeceksiniz ki: “Bir yandan kadın hakları savunucuları bir yandan gençlik meclisi üyeleri neden gözaltına alınıyor?” Tabii ki ben bunu halka anlatıyorum. Bu gözaltıların sebebi, HDP’ye yönelik sistematik saldırıların sadece bir boyutu. Bu iktidar bütün var gücüyle HDP’yi kriminalize etmeye âdeta yemin içmiş. Bizim de yeminimiz demokratik siyasetten vazgeçmemektir, bu siyaseti yürütmektir, muhalefet görevimizi sonuna kadar devam ettirmektir.

Elimde bir iddianameden bölümler var; Antep il ve ilçe yöneticilerimiz hakkında hazırlanan iddianame. İddianamede ne yapılmış biliyor musunuz? HDP Gençlik Meclisi KCK gençlik meclisi gibi anlatılmış. Yani keşke… Başka zaman anlatacağız bunu. KCK gençlik yapılanmasının HDP Gençlik Meclisi üzerinden -iddianame bu- yürütüldüğü söyleniyor. Yine, TJA yani Özgür Kadın Hareketi… Burada da TJA’ya ilişkin, bu da yine KCK’nin bir yapılanması olarak lanse ediliyor. Şimdi bu ne? Bu belge hukuki bir belge olamaz. Bunu hazırlayan savcılara söylüyorum. Böyle HDP’nin kurumlarını, organlarını ya da kadın kurumlarını bu şekilde “İllegaldir.” diyerek illegalize edemezsiniz. Siz daha önce Demokratik Toplum Kongresine de bunu yaptınız. Şu anda Leyla Güven de hâlâ tutuklu ve demokratik bir platform; yüzlerce sivil toplum örgütü üyesi, onlarca çalıştay yapmış. Aleni çalışıyor, şeffaf çalışıyor Türkiye’deki birçok kurum gibi. Pat diye DTK bir suç örgütüymüş gibi lanse edildi.

Şimdi, TJA’ya sıra geldi. TJA, bir suç kurumuymuş gibi bugün sözcüsü hakkında tutuklama kararı verildi. Bir kere bu yöntemlerle kadın özgürlük mücadelesini engelleyemezsiniz, demokrasi mücadelesini engelleyemezsiniz. Demokratik kurumları illegalize etmekten vazgeçin. Aleni çalışan hiçbir kurum, bu şekilde illegalmiş gibi kabul ettirilemez. Yani bugün yargı elinizde, bunu bu şekilde geçirmeye çalışıyorsunuz ama gidiyor Strazburg’dan dönüyor. DTK’ye ilişkin Büyük Daire diyor ki: “Demokratik platformdur.” Şimdi, o cümleden sonra DTK’den tutuklanan herkesin derhâl serbest bırakılması gerekiyor. Yine, TJA için de yarın çıkacak.

HDP Gençlik Meclisi ve kadınlara yönelik şunu söylemek istiyorum: Kadınları öldürenleri, işkence yapanları tutuklamayan, onları koruyan bir akıl var ama kadınları koruyan, kadın mücadelesi yürütenleri tutuklayan zihniyet de bunun tam merkezinde yer alıyor. Ayşe Gökkan’ı derhâl serbest bırakın. Ayşe Gökkan’dan suçlu çıkaramazsınız. Daha önce de söylemiştim; 83 kez alınmış, hiçbir şey ispatlayamamışsınız. Gece gündüz televizyon yayınlarında, gazete önünde kadın hakları mücadelesi yürüten arkadaşımızı suçlu gibi topluma lanse etmeyin, sözcüsü olduğu TJA da legal, demokratik bir platformdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kadın hakları mücadelesini engelleyemeyeceksiniz. HDP Gençlik Meclisi üyelerimizi de başka illegal kurumlarla ilişkilendirerek kendi saldırılarınızı, partimizi zayıflatmanın aracı hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Gençlik Meclisine yönelik baskılardan medet umanlara şu cevabı vermek istiyoruz: Gençliğe yaptığınız operasyonlar çeliğe su vermek gibidir; onlar bunun karşısında daha fazla öfkelenir, daha fazla mücadele eder, daha fazla çoğalırlar. Yani bu konuda aynı hataları, aynı yönelimi tekrar tekrar yapmaktan gerçekten vazgeçin. Bizim MYK üyemiz Sevim Akdağ başta olmak üzere, 8 arkadaşımızı serbest bırakın ve bu şekilde partimizin organlarını suç işliyormuş gibi, kriminal örgütlermiş gibi fişleyerek aslında kendinize geçmişte yönelen iddialar karşısındaki sözleri de yalanlıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, selamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Selamlıyorum.

Özetle şunu söylemeye çalışıyorum: Halkların Demokratik Partisi, Gençlik Meclisiyle, Kadın Meclisiyle, ilişki kurduğu TJA gibi Mor Çatı gibi, kadın özgürlük mücadelesi yürüten bütün kadınlarla, demokrasi güçleriyle birlikte bu ülkeye demokrasiyi getirecek ve siz bunun karşısında duramayacaksınız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz, Malatya milletvekili Sayın Bülent Tüfenkci’ye ait.

Buyurun Sayın Tüfenkci. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ah Sayın Bakan, parlamenter sistem olacaktı, bunların hepsi doluydu, sıradaydı bunlar; Sayın Bakanım, Sayın Bakanım…

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) - Yok ya, onlar askerlik gibi, hiç sıkıntı yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Emek yoğun ekonomiden bilgi ve teknoloji yoğun ekonomiye geçişin en önemli parametrelerinden biri teknoloji geliştirme bölgeleridir. Yaygın bilinen adıyla teknoparklar ülkenin araştırma, AR-GE, teknoloji ve patent üretim merkezleri olarak da tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle ise teknoparklar, üniversiteler, araştırma kurumları ve sanayi kuruluşlarının aynı ortam içerisinde araştırma geliştirme ve inovasyon çalışmalarını sürdürdükleri; birbirleri arasında bilgi ve teknoloji transferleri gerçekleştirdikleri; ekonomik, akademik ve sosyal yapının bütünleştiği organize iş geliştirme ekosistemleridir.

2001 yılında 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’yla yasal zemine kavuşan teknoloji geliştirme bölgeleri, üniversiteleri, araştırmayı, iş dünyasını, sanayiyi bir araya getirmiş ve başarılı rol modeller üretmiştir. 85 tane teknoloji geliştirme bölgesi kurulmuş, bunlardan 71 tanesi faaliyete geçmiş, diğerleri de çalışmalarına devam etmektedir.

Yine, AR-GE şirketlerine vergi istisnası ve indirimi neticesi sağlanacak önemli kazanımlar var bu yasayla birlikte. Aynı zamanda, buradan şirketlerde “melek yatırımcı” dediğimiz yatırımcıları da destekleyen, girişimcileri de destekleyen önemli destekler sağlanması düşünülmektedir.

Ağustos 2020 itibarıyla faaliyette olan teknokentlerde AR-GE çalışmaları yürüten firmaların sayısı 5.920’ye ulaşmıştır. Esasında AR-GE proje sayısı da 36.963, yürütülen AR-GE projesi 10.283 ve 317 yabancı ortaklık yer almaktadır. Buradaki amaç da esasında, burada faaliyet gösteren şirketlerin kolay tescil, patent ve ticarileşmelerini sağlayabilmek, yatırım ortamını iyileştirebilmek, bu teknoloji bölgesinin faaliyetlerini destekleyerek önemli markalar oluşturmaktır.

Teklifle, teknoloji geliştirme bölgesi kurulmasına karar verilen Değerlendirme Kurulunda da teknoloji konusunda faaliyet gösteren yetkili kurum ve kuruluş sayısı artırılmaktadır.

Geldiğimiz süreçte, AR-GE ekosisteminin gelişmişliği giderek artmış, AR-GE kültürü önemli ölçüde gelişmiş ve böylelikle ticarileşen buluşlar da artarak ihracatımıza da olumlu anlamda katkı sunulmuş, katma değeri yüksek ürünlerin piyasaya sürülmesi sağlanmış, özellikle üniversitelerde görev alan bilim insanlarının buluşlarını ticarileştirme imkânı sağlanmış, buradaki çalışma süreleri artırılmıştır.

Esasında, bu noktada, baktığımızda, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da teknokentlerin bulunması o illere farklı bir boyut da kazandırması bakımından önemliydi. Bunlardan biri de Malatya. Malatya benim seçim bölgem ve oradaki teknokentte yer bulunmuyor. Oradaki firmaların Türkiye'ye ve ihracata katkıları yadsınamaz. Baktığımız zaman, oradaki üniversitelerimizdeki -2 üniversitemiz var- bilim insanlarının buradaki çalışmaları, burada faaliyetlerde bulunması ve ticarileştirilmesi Malatya’mız için de Türkiye için de önemli bir kazanç.

Baktığımız zaman, bu teknokentlerde ne üretiliyor? Özellikle Covid-19’la birlikte mesela yoğun bakım solunum cihazı yine bu teknokentlerde üretildi. İlk elektrikli akıllı sıfır emisyonlu ekskavatörler buranın ürünü. Yine, tünel açma ki daha önce Türkiye bunu ithal ediyordu, bu noktada bir geliştirme yapıldı ve patent alındı, bu ürünler teknoparkın ürünleri. Yine, ilk helikopter motorumuzu biz teknoparklarda ürettik. Yine, özellikle oyun sektörü Türkiye'nin önemli ihracat kalemlerinden biri ve bu oyun geliştirmeler de teknoparklar içerisinde yapılmakta ve bu noktada teknoparklar özellikle üniversitelerdeki gençlerin kendini geliştirebildiği önemli sahalardan biri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BÜLENT TÜFENKCİ (Devamla) – Bu noktadaki özellikle yazılım firmalarının Türkiye'ye katkılarını da bu sistem içerisinde, ekosistem içerisinde görmekteyiz.

Ben, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özel okulları koruyup kollama ve yüceltmeden başka bir şey yapmayan Millî Eğitim Bakanına buradan sormak istiyorum: Halk eğitim merkezlerinde çalışan usta öğreticiler bir yıldır ne yapıyor, nasıl yaşıyor, haberiniz var mı? Siz bir yıldır bu insanlar için ne yaptınız? Gerçi siz Bakanlık olarak öğrenciler, öğretmenler, EBA’ya ulaşamayanlar için de bir şey yapmadınız. Eğitim için bir karne verilecek olsa 1 bile alamazdınız. Usta öğreticiler bir yıldır kurslar açılmadığı için ücret alamıyor, sigortaları yatırılmadığı için sosyal güvenceden mahrumlar, çok zor durumdalar. Millî Eğitim Bakanlığının usta öğreticiler için kalıcı düzenlemeler yapması gerekiyor. Kadroları, özlük hakları gibi konularda mutlaka adım atılması gerekiyor. Sorunlar “duymadım” “bilmiyorum” “görmüyorum” demekle çözülmez. Sarayın duvarları halkın sesini geçirmez ama biz buradan söylüyoruz, anlatıyoruz, gösteriyoruz. Usta öğreticilerin seslerini duyun, taleplerine cevap verin.

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, sağlık emekçilerimiz ekonomik ve özlük haklarının iyileştirilmesini, izin ve nakil gibi haklarını etkin kullanmayı, ağırlaşan iş yükünün hafifletilmesini istiyor. Tüm bunların yanı sıra sağlıkta personel eksikliği de büyük bir sorun oluşturuyor. Sağlıkta, tüm branşlarda eğitimli gençlerimiz işe atanmak için feryat ediyor. Ülkesine ve milletine hizmet etmek isteyen, görev bekleyen bu gençlerin sesini ne zaman duyacaksınız? Bu anlamda sağlıkta büyük sorun yaşayan gruplardan biri de sağlık teknikerleri ve tıbbi sekreterlerdir. Alımlarda sağlık teknikerlerine yeterli kadro açılmasını, kadroların bölümlere adil dağıtılmasını, sürekli işçi alımlarında yaş şartının kaldırılmasını istiyorlar. Mezun sayısında yığılma olan bölümler için kontenjan ayarlanmasını talep ediyorlar. Yeterli tıbbi sekreter ataması yapılmadığı için hemşire ve ebelerin tıbbi sekreterlerin görevini yaptığını unutmayın. Açık kadroların belirlenip atama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Hayat pahalılığı, gıda maddelerindeki zamlar nedeniyle zor günler geçiren çiftçilerimiz, bir de üst üste gelen gübre zamlarıyla mahvoldular. Önceki yıla oranla 2021 Ocak ayı itibarıyla üre gübrenin fiyatı yüzde 82, DAP gübrenin fiyatı yüzde 87 zamlandı. Zamlar çiftçimizin belini büküyor, hayatı çekilmez bir hâle getiriyor.

Geçen yıla göre ürün fiyatı sabit olan çiftçi zam nedeniyle tarlasına giremez duruma geldi. Anadolu’da çiftçi zorda, köylü darda. Buradan Tarım Bakanına açıkça çağrıda bulunuyorum: Kâhta Ziraat Odamız başta olmak üzere Türkiye’deki tüm ziraat odalarımızın ve çiftçi birliklerimizin gübre zamlarına ilişkin yapmış oldukları açıklamalara kulak verin, çiftçinin mağduriyetini giderin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidarın çiftçinin Fatiha’sını okuduğunu defalarca burada söyledik. Şimdi görüyoruz ki aynı durum hâlihazırda kapalı olan ya da paket servise açılan lokanta, kafe, pastane ve kahvehanelerde geçerli. Şu anda esnaf tükenmiş durumda.

Esnafın yerine sadece sermayeye sahip çıkan iktidar temsilcilerine soruyorum: AVM’lerde, uçaklarda, kayak merkezlerinde bulaşmayan bu virüs sadece kahvehanelerde, lokantalarda mı bulaşıyor? Bir an önce bu uygulamadan vazgeçmesini ve tıpkı AVM’lerde, uçak ve otobüs seyahatlerinde yapıldığı gibi HES kodu uygulanmasının işletmelerimiz için de geçerli olmasını esnafımız adına talep ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ilinde Osmangazi Elektrikin alt taşeronu olan Buluş Enerji firmasının vatandaşın elektriğini kesmek için bahane aradığı iddiaları ortalıkta dolaşmakta. Özellikle, vatandaşın ihbarnamelerden çoğu zaman haberdar olmadığı ve elektrik kesildiği zaman da 37,5 lira açma kapama ücreti alınması için sırf vatandaşın elektriğinin kesildiği iddia edilmekte. Ayrıca, Buluş Enerji çalışanlarına bu ücreti alabilmek için elektriği kesme baskısı uygulandığı da gelen iddialar arasında.

Pandemi döneminde, bu firmada çalışan personele öğle yemeği verilmediği, özellikle köylerde, kasabalarda yemek yiyebilecekleri restoran, lokanta ve benzeri bulamayan personelin sabahtan akşama kadar aç bir şekilde çalıştırıldığı da yine bize gelen iddialar arasında. Bu konuda firma yetkililerinden acilen bir açıklama bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İstanbul Üsküdar Acıbadem Mahallesi Muhtarı, Acıbadem muhtarlık binasının yanındaki arsaya Üsküdar Belediyesi kaçak yurt inşaatı ruhsatını verdiği için, bu işlemin iptali için dava açmıştır. Ancak Üsküdar Belediyesi, Acıbadem Muhtarlığının açmış olduğu bu davaya karşı, misilleme amaçlı olarak, yıllardan beri muhtarlık binası olan binaya “kaçak” diyerek yıkım işlemi kararını vermiştir. Bu işlemi iptal eden muhtarlıkla ilgili, Acıbadem sakinleri mağdur durumdadır. Burası kamu binasıdır, burası muhtarın herhangi bir yazlığı veya binası filan değildir. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını göreve davet ediyorum, aynı zamanda Acıbadem Mahallesi sakinlerinin muhtara ve muhtarlık binasına sahip çıkmalarını diliyorum. Üsküdar Belediyesinin bu kararı siyasidir, hukuki değildir, mobbing amaçlıdır, baskı amaçlıdır. Hukuka aykırı olan bu işlemden vazgeçilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kemalbay…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Pandemide kadınlar derin yoksulluk ve şiddetle karşı karşıya. Kırkyama Kadın Dayanışması, kadınlar için güvence talep ediyor, devletin ve yerel yönetimlerin bütçe planlarının kadınların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden düzenlenmesini istiyor. Kadınlar için güvence talebine bu Meclis cevap vermelidir. Yine, aynı zamanda Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığını, siyasi partilerin Grup Başkan Vekillerini ve Meclisin tüm milletvekillerini, Meclisi, kadın cinayetlerinin durdurulması, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması ve 6284 sayılı Yasa ve GREVIO Türkiye Raporu’nun gereğinin yapılması için, cins kırımının son bulması için göreve çağırıyor. Bu sese kulak verelim diyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Günümüzde bilim ve teknolojiyi birbirinden bağımsız olarak düşünmek imkânsızdır. Bilime dayalı Sanayi Devrimi sayesinde bilim toplumunun sosyoekonomik yapısında önemli bir değişim ve dönüşüm oldu. Bugün, dünyada çoğu üniversitede bilim ve teknoloji tarihinin yanında bilim felsefesi dersleri zorunlu dersler arasına girmiş durumdadır. Günümüzde, bilim ve teknoloji arasındaki fark giderek kapanmaktadır. Bilimde uzmanlaşmayla bilim ve teknoloji bütünleşmektedir. Bilim ve teknolojinin etkisi sadece sanayiyle sınırlı değildir, tarım ve genetik mühendisliğindeki ilerlemeler de bilim ve teknoloji çerçevesinde değerlendirilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Libya’da çalışmakta olan vatandaşlarımız Hafter’in eline düşmüş durumdalar. Neredeyse iki yıla yakın süredir aileleri hiçbir şekilde bu insanlardan haber alamıyorlar. İçinde Adanalı hemşehrilerimin de olduğu bu vatandaşlarımızın akıbeti hakkında bir an önce bilgi alınması ve tutsaklıklarının sona erdirilmesi konusunda Dışişleri Bakanlığını ve yetkililerini göreve çağırıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon…

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Görüşmekte olduğumuz 229 sıra sayılı Kanun Teklifi esas itibarıyla teknoparkları ve Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da yapılan düzenlemeleri içeriyor. Teknoparklar, katma değer yaratıcı nitelikte yeni yeni veya ileri teknolojilerin üretimi ya da geliştirilmesi için, üniversitelerin bilimsel ve teknik imkânlarıyla, devletin düzenleyici rolü çerçevesinde AR-GE yapma imkânı sağlayan, üniversite-sanayi iş birliği ilişkilerinin somut iş birliğine dönüşmesinde köprü görevini üstlenen kuruluşlardır. Teknoparklarda firmalar arasında sinerji ve iş birliği fırsatlarını artırmak; üniversitelerdeki bilginin teknolojik ürünlere dönüştürülüp ticarileşmesi ve teknoloji transferi için uygun ortam sunmak; destek mekanizmalarıyla teknoloji kökenli firmaların ve ürünlerin oluşmasını teşvik etmek; ortak altyapı, tesis ve hizmetlerde katılımcılarının çalışma ve yaşam standartlarını yükseltmek; maliyetleri düşürmek; kurulan bölgenin, kampüsün cazibesini artırmak; bölgedeki yatırım, yenilik ve AR-GE kapasitesini artırmak; bölgeye yeni istihdam alanlarının açılmasına ve beyin göçünün önlenmesine katkı sağlamak ve yabancı yatırımı çeken cazibe alanları oluşturmak en önemli hedeflerinin arasında.

Bu kanun teklifinin verildiği ekim ayındaki ya da hazırlandığı eylül ayındaki genel gerekçeye ve kanun teklifi -birinci imza- sahibi arkadaşımızın Komisyonda yaptığı açıklamaya baktığımızda, hâlihazırda 85 teknoloji geliştirme bölgesinin var olduğunu ve 71 teknoloji geliştirme bölgesinin aktif hâlde olduğunu ifade etmişti ama şimdi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından aldığımız bilgi çerçevesinde baktığımızda, 87 teknoloji geliştirme bölgesinin olduğunu -yani dört aylık süre içerisinde 2 tane daha teknoloji geliştirme bölgesinin ilave olduğunu- 71 olan faal vaziyetteki teknoloji geliştirme bölgesi sayısının da 72’ye çıktığını -1 arttığını- ifade etmek istiyorum; 15 tane de kurulum aşamasında teknoloji geliştirme merkezinin varlığı ortaya çıkıyor. Bunun yanında, AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesiyle ilgili kanuna ilave ettiğimiz ve teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili 4691 sayılı Kanuna ilave ettiğimiz -yeni madde ihdasıyla- yeni maddelerle birlikte gelir ve kurumlar vergisinden istisna olan kısmın yüzde 2’sinin bir nazım hesaba, pasife aktarılması -teknoloji geliştirme bölgelerinde veya dışarda olan yeni yeni cevherleri ortaya çıkaracak firmaları desteklemek amacıyla- sinerji ortaya çıkaracak önemli bir düzenlemedir.

Tekrar, Komisyonumuzda, geneli üzerinde yapılan görüşmelerde ve birinci bölüm üzerinde fikirlerini beyan eden değerli arkadaşlarımızın katkıları -Komisyon aşamamızda ve Genel Kurul aşamasında da- ziyadesiyle görülmekte. Tüm siyasi parti gruplarımıza, bu kanuna, Türkiye’nin teknolojik yönden ilerlemesine, onların daha da gelişkin bir hâle getirilmesine, istihdam, ihracat ve nitelikli ürünler elde edilmesine katkı sağlayacağını düşündüğümüz bu kanun teklifine olumlu katkılarından ve yapıcı eleştirilerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerinde önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 1- 26/6/2001 tarihli ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun kararları da dikkate alınarak” ibaresi “Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulunun kararları da dikkate alınarak” şeklinde değiştirilmiştir.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Tacettin Bayır                        Kadim Durmaz             Çetin Osman Budak

             İzmir                                   Tokat                                  Antalya

   Nurhayat Altaca Kayışoğlu

             Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde 1’inci maddede grubum adına söz almış bulunuyorum.

Kanun teklifinin gerekçesine baktığımızda gerekçe süslenmiş; biraz önce Komisyon da gerekçeyi belirtti. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, iş yapma kolaylığının geliştirilmesi, AR-GE ve yüksek teknoloji yatırımlarına destek verilmesi, yüksek teknolojiye dayalı üretimin artırılması, yüksek katma değerli ürünlerin artırılması; bunlar için destek, teşvik süresinin uzatılması, velhasıl, istihdamın artırılması gibi güzel hedefler, amaçlar, gerekçeler var. Biz bunların gerçekleşmesini inanın ki sizden çok çok daha fazla istiyoruz. Bunu da zaten her defasında dile getiriyoruz ama bu kanunla veya on sekiz yıldır, on dokuz yıldır bu Meclise getirdiğiniz onlarca yatırım ortamının iyileştirilmesi kanunlarıyla bu amaçların gerçekleşmediğini ve gerçekleşmeyeceğini yaşayarak maalesef görüyoruz. Bu kanunla da bu amaçlar gerçekleşmeyecek. Niye gerçekleşmeyecek? Çünkü öncelikle bu ülkede yatırım ortamının iyileştirilmesi için bir güven ortamına ihtiyaç var, hukuk devletine ihtiyaç var, demokrasiye ihtiyaç var, adalete ihtiyaç var. Baktığımızda ne görüyoruz? Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin kredi notunun -maalesef- ülkenin kredi notundan daha yüksek olduğunu görüyoruz. Peki, bunu hiç sorguluyor musunuz değerli arkadaşlar? “Niye böyle oluyor, iktidar olarak on dokuz yıldır bu ülkeyi yönetmemize rağmen niye biz bu güveni veremiyoruz?” diye soruyor musunuz? Lütfen bunu kendinize sorun çünkü sebebi Anayasa’da gerçekleşiyor, Anayasa’dan başlıyor. Önce bu Anayasa’yı bir değiştirmemiz lazım. Ne yapmanız lazım? Tek adam rejimine son vermeniz lazım. Bütün yetkilerin tek kişide toplandığı bir ortamda sermaye, yatırım maalesef gelmez ve tam tersine, gördüğümüz üzere ülkeden kaçar.

Şimdi, Anayasa’daki emredici hükümlere dahi -maalesef, yargıdan itibaren, yürütmeden itibaren bu ülkenin yöneticilerine baktığımızda- uyulmadığını görüyoruz. Böyle bir ortamda yatırım gerçekleşir mi değerli arkadaşlar? Sermaye gelir mi? Böyle bir ortamda, AR-GE araştırmaları gerçekten özgür bir ortamda gerçekleşir mi? Hayır. Tek başına, son dönemde Boğaziçi Üniversitesinde gerçekleşenlere -o fotoğraflara-baktığımızda dahi maalesef bilimsel özerkliğin olmadığını, üniversitelerde özgür ortamın olmadığını, gençlerin özgürce düşünemediğini, bilimsel çalışmaların özgürce yapılamadığını görüyoruz. İşte, böyle bir ortamda, maalesef, kurulacak bu bölgeler, kurulacak AR-GE ve teknoloji geliştirme merkezleri işlevini yerine getiremeyecek.

Şimdi, Bursa özeline baktığımızda, bu konudaki uzman arkadaşlarla konuştuğumda şunu öğrendim: Bursa’da 130 tane AR-GE merkezi var, 31 tasarım merkezi var fakat çoğu otomotiv yan sanayisiyle ilgili AR-GE merkezleri, dolayısıyla da bağımlı yani ana sanayiye bağlı olduğu için, gerçek anlamda bağımsız ve uluslararası düzeyde yarışacak anlamda bağımsız bir şekilde AR-GE çalışmaları yapamıyorlar ve işlevlerini tam anlamıyla yerine getiremiyorlar.

Bunu belirttikten sonra şunu söyleyeyim: Ülkenin ekonomik durumuyla ilgili de artık on dokuz yıldır AKP iktidarı halktan adım adım koptuğu için masabaşında tahlil yapıyor. Masabaşında tahlil yaptığı için de iş yerlerinin kapanmadığını, işte, vatandaşların ekonomik durumunun çok iyi olduğunu dile getiriyor. Oysa sahada dolaştığımızda tam tersi bir manzarayla karşılaşıyoruz. Örneğin, Mudanya’dan bir esnaf bana dedi ki: “Vekilim, biz önceden bir yıl sonrasını düşünüyorduk, şimdi maalesef bir gün sonrasını düşünüyoruz.” Yine, esnaf odalarında kayıt dışı… Daha doğrusu, vergi kayıtları var ama odaya kaydolmayan esnafın, desteklerden faydalanmak için esnaf odalarına kayıt yaptırdığını görüyoruz. Bu da size maalesef sanki kapanan esnaf yokmuş gibi yansıtılıyor ama gerçek bu değil. O bin liralar bir nebze olsun işte faturasını ödeyebilsin diye, o desteği alabilmek için, ki maalesef ondan da faydalanamıyor esnafımız. Bu nedenle, esnaf odalarına kayıt yaptırdığı için, siz masabaşında fotoğrafı yanlış çekiyorsunuz değerli arkadaşlar.

Kapalıçarşı esnafını dolaştık, bugün Değerli Başkanın açıklamaları da var. “Artık dayanacak gücümüz kalmadı, esnaf kepengini kapatıyor.” diyorlar ama siz onların sesini duymuyorsunuz. Belli sektörler, lokantalar, düğün salonları, kırtasiyeler, kafeler aylardır kapalı, artık evlerine ekmek götüremez olmuşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum.

Çiftçiler diyorlar ki: “Traktörlerin ücreti 3 katı kadar arttı; biz eskiden ürünümüzü satardık, yeni traktör alırdık, artık alamıyoruz ve artık dayanacak gücümüz kalmadı.”

Değerli arkadaşlar, size tavsiyem: Önce sahaya çıkın, önce vatandaşı dinleyin, önce gerçek anlamda demokrasiyi, adaleti sağlayacak bir anayasa değişikliğini gerçekleştirin, ondan sonra bu kanunlar gereken sonucu verir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen       Mahmut Celadet Gaydalı

          Gaziantep                               İstanbul                                 Bitlis

        Kemal Peköz                         Ali Kenanoğlu

            Adana                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, siyasi erklerin yargı üzerindeki baskısı sonucu haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan tüm siyasi tutukluları ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, maddeyle teknik bir düzenleme yapılmaktadır. Dolayısıyla, burada tartışılması gereken asıl husus “teknopark” ya da “teknokent” olarak anılan bu sistemdir. Teknokentler, üniversitelerin teknik bilgisi ile sermayeyi bir araya getirip teknoloji üretmek, teknik bilgi geliştirmek amacıyla kurulan alanlardır. Evet, proje olarak kulağa hoş geliyor, teknolojinin ihtiyaç duyduğu en önemli etkenlerden biri olan sermaye ile üniversiteleri bir araya getirmesi hem akademik çalışmalar hem de bilginin işlenmesi açısından ciddi olarak nitelikli duruyor. Bu çerçevede yatırımlar yapıldı, binalar inşa edildi; peki, bunların hangisinde katma değer üreten ve Türkiye’ye büyük katkı sağlayan bir gelişme sağlandı?

Bu alanlar, aynı zamanda, ciddi emek sömürülerine de sebep olmaktadır. Akademisyenlerin ve öğrencilerin gerek çalışma saatleri gerekse aldıkları ücretler bakımından, katkı oranında esnek bir istihdam sistemine tabidir. Teknokentlerde küresel ve ulusal ölçekte büyük firmalar bulunsa da ağırlıkla “spin-off” veya “start-up” olarak tabir edilen küçük, KOBİ ölçeğinde firmalar faaliyet göstermektedir. Bu tarz küçük ölçekli firmalarda çalışan personel sayısı oldukça az, çalışanların işte kalma süreleri düşüktür. Bu tarz küçük işletmelerde genellikle firma sahipleri aynı zamanda firmanın yönetici pozisyonunda olduğu için, yetişmiş bir teknik personelin firmada yükselme olanağı yok denecek kadar azdır. AR-GE çalışmaları için sağlanan proje destekleri ticarileşebilme potansiyeli olan ürüne dönüktür. TÜBİTAK’ın ARDEB desteği dışında tüm proje desteklerinde piyasanın gereksinimlerini karşılayacak kriterler üzerine kaynak sağlanmaktadır fakat fikir aşamasında olan projeler destek bulamamaktadır. KOBİ ölçekli firmaların hazırladıkları projeleri destek olmadan, öz kaynaklarıyla hayata geçirmeleri gerekmektedir. Bu da bu tarz küçük ölçekli işletmeler açısından ekonomik boyutuyla mümkün olmamaktadır.

Yine, proje destekleri firmanın büyüklüğüyle doğrudan orantılı bir durumdadır yani KOBİ ölçeğinde bir firmanın büyük bir projeyi hayata geçirebilmesi mümkün değildir. Büyük ölçekli projeye destek için temel şart, ya büyük bir firma olacaksın ya yabancı ya da yabancı ortaklı olacaksın. Bu alanlarda, özellikle destekleme, mühendislik, biyoteknoloji gibi alanlarda gerçekleşmektedir.

Üniversitelerin sermayenin bir parçası hâline getirilmesi, üretilen bilginin bir kamusal yarardan ziyade bilginin sermaye gibi bir meta hâline gelmesine sebebiyet vermektedir. Üniversiteler, bilim ve teknolojinin yuvasıdır; sermaye ve çıkarlarının doğrultusunda şekillenmez, tam tersine kamusal yararı gözetir ve çalışmalarını bu doğrultuda yapar. Aksi takdirde bu alanlar bilim ve teknolojiye göre değil, sermaye gruplarının çıkarlarına göre şekillenir. Üniversiteye bakış aslında bir vizyon meselesidir. Kimi, üniversiteye ilim, irfan yuvası gözüyle bakar; kimi, üniversiteye ucuz işçilik gözüyle bakar fakat sizin üniversiteye bakışınız bu ikisinden de farklı. Üniversiteye bakışınızı özetleyen en önemli iki göstergeden birincisi, Ankara Üniversitesinin akademisyenlerinin cübbelerini polis postallarına ezdirmeniz; ikincisi de Boğaziçi Üniversitesinin kapısına polisin kelepçe takmasıdır. Üniversiteler size göre, özgün bilginin üretim alanı değil, kontrol edilmesi gereken birer alandır ve bu alanlarda liyakat değil, riayet esas alınmaktadır. Size göre, savaş çığırtkanlığı karşısında “Savaşa hayır.” diyen akademisyen kötü, üniversiteleri “fuhuş yuvası” olarak nitelendiren akademisyen iyi olmaktadır.

Son olarak, Boğaziçi Üniversitesi Rektörünün yerinde olsam bir dakika bile o koltukta durmazdım. Rektör olmak bir yazıyla atanmak değildir; gerçek bir rektör, arkasına polisi ve iktidar gücünü alan değil, arkasına öğrencisini ve akademisyenini alarak takım ruhuyla çalışmasını bilen bir anlayıştadır.

Dünya artık bir teknolojik yarışta ve bu yarışın ilk basamağı da eğitimdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Bu basamağa sağlam basamazsanız daha yukarı çıkma şansınız yoktur. Yarış kayığındaki yarışçılar ritim davulcusunu sever, inanırsa azimle asıldıkları küreklerle yarışı kazanabilirler ama siz, yarışçıları Orta Çağ zihniyetiyle kürek mahkûmu olarak görür, başlarına kamçılı birini koyarsanız, bırakın yarış kazanmayı kayığı hareket bile ettiremezsiniz.

Atanma yasal olabilir ama şunu da unutmamak gerekir: Hitler’in de bütün yaptıkları yasaldı çünkü yasaları kendisi yapıyordu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu          Fahrettin Yokuş  Mehmet Metanet Çulhaoğlu

             İzmir                                   Konya                                  Adana

       Orhan Çakırlar                   Abdul Ahat Andican           Zeki Hakan Sıdalı

            Edirne                                 İstanbul                                 Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çok kapsamlı ve hızlı bir küresel dönüşümün içindeyiz. Bu dönüşüme ayak uydurabilmek için yüksek teknoloji üretmekten başka çare de yok. Dünya piyasasına baktığımızda en büyük ilk 6 şirketin tamamı teknoloji ve iletişim şirketleri. Biz de bu alanda millî markalarımızı ve küresel firmalarımızı yaratmak zorundayız. Dünyadaki inovasyon yarışından kopmak demek Türkiye’yi sadece ham madde pazarı ve teknoloji âşığı tüketiciler ülkesi yapmak demektir ki bu, kesinlikle kabul edilemez.

Artık jeopolitik üstünlük, yer altı kaynakları, yer üstü kaynakları, kalabalık nüfus, gelişmiş ekonomiler yaratmak için yeterli değil. Ekonomide refah yaratan birinci lige çıkmanın yolu bilim, teknoloji, eğitim ve üretim arasındaki ilişkiyi doğru kurgulamaktan geçiyor. Beton rant gözlüğüyle iş merkezi gibi planlanmış üniversitelerin ve teknoparkların sayısını artırmaksa görüyoruz ki fayda üretmiyor.

2020 WIPO raporuna göre Güney Kore’nin 219 bin, bizi kıskanan Almanya’nın 67 bin, 6 milyonluk Singapur’un 14 bin patent başvurusu varken -rakam vermek istemiyorum- sizin çok daha azıyla övünüyor olmanız, en nazik ifadeyle vizyon, teknoloji ve bilime bakış yetersizliğidir. Patent sayılarındaki başarısızlığın kaynağına bakalım. OECD ülkelerinin AR-GE’ye ayırdığı pay, gelirlerinin ortalama yüzde 2,4’ü; hayali 2023 hedefiniz bile yüzde 1,8; şu anda ayırdığınız paysa yalnızca yüzde 1. Bu bütçelerle birinci ligde değil sadece amatör ligde oluruz. Üst düzey ülkelere baktığımızda yüzde 4’ü, hatta yüzde 5’leri görüyoruz. Lafın özü; bu yolun sonunda diğer ülkelere göre emeği yoğun, geliri düşükler arasında kalmaya devam edeceğiz, dijital çağı ve nimetlerini asla yakalayamayacağız.

Kıymetli milletvekilleri, hatırlatmak isterim ki küresel ticaret çok hızlı değişiyor, rekabetse gittikçe zorlaşıyor. Küresel Rekabetçilik Endeksi başta olmak üzere birçok çalışma, ülkemizin rekabet etme yeteneğini geliştiremediğini ortaya koyuyor. Zira sadece bu endekste 61’inci sıradayız. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızdaki payı yalnızca yüzde 3,7 yani çok düşük. Bugün tekrar yönümüzü çevirdiğimiz Avrupa Birliğine baktığımızda bu oran yüzde 15’i buluyor. Ortak ve yüksek teknolojili ürünlerde TÜİK’e göre 2020’de yaklaşık 25 milyar dolarlık dış ticaret açığımız var.

Sürekli ihracatımızın arttığını söylüyorsunuz ama bir şeyi kaçırıyorsunuz: Ülkemizin ihracatı son beş yılda yüzde 20 oranında artarken kilogram başına ihracat birim fiyatı 1,6 dolardan 1,09 dolara geriledi, Japonya ve Almanya’da bu rakam 4 dolarlar seviyesinde. Yani küresel ticarette marifet, sadece çok miktarda satmakta değil, kilogram başına katma değeri de artırabilmekte. Bu iki veri bile Rekabetçilik Endeksi’nde neden geri kaldığımızı açıkça ortaya koyuyor. Hızla dijitalleşen dünyada yaklaşımınızın sürdürülebilir olmadığının artık farkına varın. Dünya makine öğrenmesi, nesnelerin internetiyle değer zincirini çok farklı bir boyuta, Sanayi 4.0’a taşırken bizim hâlâ düşük teknoloji sarmalına hapsolmamız dijital dönüşüm trenini kaçırmak demek.

Sayın milletvekilleri, özellikle pandemi döneminde dijitalleşme, artık bir tercih değil, oyunda kalmanın tek yolu. Dijital dünyada önümüzdeki engellerin belki de en önemlisi bağlanabilirlik sorunu. İnternet hızı açısından G20 ülkeleri arasında orta sıralarda, geniş bant internet yayıncılığı açısındansa OECD ülkelerinin bile çok gerisindeyiz. Seçim meydanlarında “5G’ye geçen ilk ülke olacağız.” demekle olmuyor, sonra şirketler altyapı için BTK’den izin alamayınca “Yerli 5G altyapısı kurmadan 5G’ye geçmeyeceğiz.” demeye başlıyorsunuz. Teknolojik gelişmelerin temelinde yüksek hızlı internet hizmeti yattığını herkes biliyor. Mesela, Mersin Teknopark’ta fiber altyapı bile yok, Mersinlilere “Kısıtlı imkânlarla dünyayla rekabet edin.” diyorsunuz, o zaman size ne gerek var?

Teknoloji yarışında kaybedecek tek bir saniyemiz dahi kalmadı. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in işaret ettiği gibi ülkemizi bir yazılım ve teknoloji üssü hâline getirmeliyiz; beyin göçü veren değil, beyin göçü alan bir ülke olmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Bunun için de gençlerin kaçtığı değil, gençlerin tüm dünyadan koşarak geldiği, düşünce ve ifade özgürlüğünün serbestçe yaşandığı, demokratik kurumların kusursuz şekilde çalıştığı, hukukun üstünlüğünün ve kuvvetler ayrılığının tesis edildiği bir ülke olmalıyız. Bunu siz yapamıyorsunuz belli oldu da biz gelince yapacağız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci madde çerçevesinde “eklenmiştir” ibaresinden sonra gelen (,) işaretinin (.) olarak değiştirilmesini; "ee)" bendinde "Yüksek Öğretim Kurulundan" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve TÜBİTAK'tan" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Sibel Özdemir                        Tahsin Tarhan                   Tacettin Bayır

           İstanbul                                Kocaeli                                  İzmir

   Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu            Müzeyyen Şevkin                 Kadim Durmaz

            Manisa                                  Adana                                   Tokat

                                              Çetin Osman Budak

                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu 2’nci maddeyle teknoloji geliştirme bölgeleri yönetici şirketleri bünyelerindeki kuluçka merkezlerini teknoloji geliştirme bölgeleri dışında da kurabilecek. Böylece teknoparklara sağlanan teşvik, muafiyet ve destekler o teknopark dışında da verilebilecek. Fakat bizim burada merak ettiğimiz, teknoparklar dışında verilecek bu desteklerin ilerisi için bir etkinlik ve verimlilik açısından bir değerlendirilmesi yapıldı mı? Teknoparkların kuruluş amacına zarar verdiği yönünde bazı kaygılarımız bulunmaktadır. Kanuna eklenen “kuluçka girişimci” “AR-GE binası” “atölye” ve “stajyer” tanımları yoluyla, teknoparklarda şartları taşıyan firmalara da yeni kısmi desteklerin sağlanmasının önü açılıyor. Ancak on sekiz yıllık iktidar döneminde çok geciken bu düzenleme, tek başına yatırımcıya güven verme ve istihdam yaratma noktasında elbette çok gecikmiş, kısmi, sınırlı ve yetersizdir.

Yine, bu maddeyle yapılan düzenlemeyle mevcut yasada sadece temel bilimler mezunlarını istihdam eden firmalar destek kapsamına alınırken şimdi Bakanlığın destekleyeceği diğer lisans programları konusunda da YÖK’ten görüş alınarak belirlenecek olan bölüm mezunları da destek ve muafiyet kapsamına alınabilecek.

Değerli milletvekilleri, biz verdiğimiz önergeyle sadece YÖK’ten değil özellikle TÜBİTAK’tan da görüş alınmasını savunuyor ve fıkraya eklenmesini teklif ediyoruz. Son birkaç yıldır nihayet üniversite-sanayi iş birliği konusunda YÖK ve TÜBİTAK oldukça geç kalmış düzenlemeler ve çalışmalar başlattılar ancak bu çalışmalar bütüncül, tutarlı politikalarla desteklenmedikçe sonuç vermiyor maalesef. İşte, sizin on sekiz yıllık iktidarınızda tek odak noktanız olan kalkınma ve istihdama dönük politikalar yerine inşaat ve benzeri sektörleri desteklemeniz nedeniyle, ekonomik kalkınma ve istihdamın sürdürülebilir kılınmadığına bugün hep birlikte şahitlik ediyoruz.

Yine, maddeyle hangi lisans programı mezunlarının ücret desteğinden faydalanacağının da açıkça yasanın değil de Bakanlığın takdirine bırakılmasını, ki atamalarda liyakatin nasıl yok sayıldığı ve devlet desteklerinin nasıl birilerine aktarıldığı ortadayken bu yetkinin tek başına bakanlıkta olmasını da açıkçası doğru bulmuyoruz.

Değerli milletvekilleri, üniversite-sanayi iş birliği, AR-GE, teknolojiyle ilgili bu kanundaki düzenlemeler eksik, yetersiz olmakla birlikte elbette biz bu düzenlemeleri destekleyeceğiz ancak Parlamento olarak bizim asıl odaklanmamız gereken konular şunlar: AR-GE ve bilimsel araştırma noktasında birçok yasal düzenleme yapılmasına rağmen, neden kayda değer bir sonuç alamıyoruz? Genç işsizliği neden hızla artıyor? Üniversite mezunlarına neden iş alanı yaratamıyoruz? Neden yüksek teknoloji ürünleri üretemiyoruz ve kalkınma ve istihdama yönelik bir sonuç alamıyoruz? 63 ülke arasında rekabette neden sondan 4’üncü sıradayız hâlâ? Üniversite eğitim sisteminde çağdaş, nitelikli, yüksek seviyeye neden hâlâ ulaşamıyoruz? Gündeme getirdiğiniz bu teklif bu sorunlara kalıcı çözümler üretebilecek mi? Elbette üretemeyecektir.

Değerli milletvekilleri, yatırım ortamının iyileştirildiği, hukuk güvenliğinin olduğu, güçlü adalet ve yargı sisteminin olduğu ve en önemlisi güçlü, bağımsız, özerk kurumları öne çıkarmamız gerekiyor. Üretim ve istihdam alanındaki sorunlara kalıcı çözümler üreten yasal düzenlemeleri hızla gündeme almamız gerekiyor. Bunların tam tersine, yapısal reformlardan ve planlı büyümeden uzaklaşılıyor, liyakat yok sayılıyor; geçici, günübirlik düzenlemelerde neden ısrar ediyorsunuz? Bilgi üretmesi ve nitelikli üniversite mezunları yetiştirmesi gereken üniversiteler asıl işlevlerinden uzaklaşıyor. Bir taraftan AR-GE, teknoloji geliştirmeyle ilgili bu yasal düzenlemeler yapılıyor; YÖK, TÜBİTAK’ın çalışmaları var ama aynı zamanda diğer taraftan köklü ve başarılı bir üniversiteye bir oldubittiyle, demokratik ve bilimsel olmayan bir yöntemle siyasi yakınlığa göre rektör ataması da bu tezatlığı ve tutarsızlığı ortaya koyuyor ve bir ilerleme kaydedemiyoruz ve sonuç alamıyoruz. Üniversitelere yönelik bu tür uygulamaların neticesinde üniversitelerin saygınlığı düşüyor, üniversiteler asıl işlevlerinden uzaklaşıyor, kamu kaynakları maalesef israf ediliyor ve zaman kaybediyoruz.

Türkiye Bilimler Akademisinin Türkiye Bilim Raporu, bilimsel yayınlar konusunda 2000-2006 yılları arasında aslında iyi bir performans sergilediğimizi ortaya koyuyor. Ancak 2006 yılından sonra akademik yayınlarda önce yavaşlama ve şimdi de bir duraksama ve son yıllarda da ciddi bir yavaşlamayla karşı karşıyayız. 2006 yılından sonra hızla açılan üniversitelerin verimliliğinin çok düşük olduğu tespiti yapılıyor.

Bilimsel çalışmalardaki verimsizlik devam ettikçe, akademik ve idari özerklik yok sayıldıkça -görüşmekte olduğumuz teklifte de olduğu gibi- istediğimiz kadar geçici, kısmi düzenleme yapalım ekonomimizin büyüyüp kalkınması, inovasyon yapması ve nitelikli istihdam yaratması asla mümkün olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak bu teklifin, ekonomi ve sanayi politikasında köklü bir değişikliğe gidilmeden, uygulamaya dönük bütüncül bir hukuk reformu yapılmadan; eğitim, kalkınma, istihdam politikalarını bütüncül düşünmeden beklenen etkiyi yaratması asla mümkün olmayacak ve var olan sorunların da gün geçtikçe maalesef ağırlaşacağı uyarısında bulunuyorum. Ve bu teklifi, eksik ve kısmi olmasına rağmen, destekleyeceğimizi tekrar belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 2’nci maddesinin “ee)” bendinde geçen “Bakanlıkça belirlenecek diğer programları” ibaresinin çıkarılmasını ve yerine “eğitim teknolojileri” ibaresinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                        Kemal Peköz       Mahmut Celadet Gaydalı

          Gaziantep                                Adana                                   Bitlis

   Serpil Kemalbay Pekgözegü           Ali Kenanoğlu

             İzmir                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşma talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini öncelikle selamlıyorum.

Üzerine konuştuğum maddeyle Bakanlığın ismi değişiyor, Bakanlığın isminden “bilim” kelimesi çıkarılıyor. Zaten bilime şaşı baktığı belli olan bir iktidar; dolayısıyla, bilim yuvaları olan üniversiteleri ne hâle getirdiğini biliyoruz.

Bu ülke çok daha önemli bir şeyini kaybetmiş durumda, adaleti kaybetti değerli arkadaşlar. Bu ülkede adalet yok, hukuk yok.

Buradan seslenmek istiyorum: AKP Genel Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlıyor mu? AKP Genel Başkanı, AİHM kararları sizi bağlıyor mu?

Ülkenin Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlıyor mu? Ülkenin Adalet Bakanı, AİHM kararları sizi bağlıyor mu?

Ülkenin Dışişleri Bakanı, size sesleniyorum: Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlıyor mu? Ülkenin Dışişleri Bakanı, size sesleniyorum: AİHM kararları sizi bağlıyor mu?

Anlaşılan bir kez tekrar etmekle olmuyor, bir kez daha tekrarlamak istiyorum: AKP Genel Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlıyor mu? AKP Genel Başkanı, AİHM kararları sizi bağlıyor mu?

Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlıyor mu? Adalet Bakanı, AİHM kararları sizi bağlıyor mu?

Dışişleri Bakanı, AİHM kararları sizi bağlıyor mu? Dışişleri Bakanı, Anayasa Mahkemesi kararları sizi bağlıyor mu? (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, AİHM kararında ne diyor, biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Aslında AİHM burada “Demirtaş v. Türkiye kararı” diyor ama bu, aslında AKP-MHP ittifak kararıdır çünkü AKP-MHP ittifakı, bu ülkede hukuk olmadığını ve hukuken veya siyaseten mücadele edemediği rakiplerine komplo düzenleyerek, yargıyı araçsallaştırarak, onlarla mücadele edemediği yolda hukuku devreye sokarak, bağladığı hâkimleri devreye sokarak HDP’yi, en güçlü rakibi HDP’yi siyasetin dışına itmeye çalışmıştır. Bu karar, çok net olarak bunu söylüyor yani diyor ki: “2015 yılında AKP iktidarı 7 Haziranda tek başına seçimi kaybettiğinde HDP’yle baş edemeyeceğini anladı, hukuku devreye soktu, daha doğrusu ele geçirdiği yargıyı devreye soktu ve yargı yoluyla siyasi rakiplerini dizayn etmeye kalktı.” Karar açıkça diyor ki: “Bu ülkede referandumda en güçlü rakibini devre dışı bırakmak için Selahattin Demirtaş’ı içeri aldı.” Yine “Haziran seçimlerinde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en güçlü rakibi -Eş Genel Başkanımız- Sayın Demirtaş’ı devre dışı bırakarak ancak Cumhurbaşkanlığını kazanmıştır.” diyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu karar aslında, AKP biliyor, bağlayıcıdır. AKP şunu bilmiyor mu, AİHS’in 46’ncı maddesi ne diyor; Türkiye'nin Anayasası’nın, cari Anayasası’nın 90’ıncı maddesi ne diyor, bunu bilmiyor olamaz. Bakın, siz ulusal yargıyı, işte İrfan Fidan’ı atadığınız gibi, kanunlarla oynayarak kendi parti mahkemeniz hâline getirebilirsiniz. Peki, uluslararası mahkemeleri ne yapacaksınız? Uluslararası mahkemeleri de ele mi geçirmeye çalışacaksınız? Bunu beceremeyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, kim ne derse desin Halkların Demokratik Partisi sizin yargı dizaynınıza karşı yine mücadele edecek ve ilk seçimde size kaybettirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Tamamlıyorum.

Evet, buradan eş genel başkanlarımızı, tüm siyasi rehin ettiklerinizi -ki bu karar onu söylüyor, artık onların rehine olduğunu biz söylemekte beis görmüyoruz çünkü karar tescil ediyor- tüm siyasi rehine arkadaşlarımı buradan selamlamak istiyorum.

Tekrar sesleniyorum: Adalet Bakanı, AİHM kararı sizi bağlıyor mu?

AKP Genel Başkanı, AİHM kararı sizi bağlıyor mu?

Dışişleri Bakanı, AİHM kararı sizi bağlıyor mu?

Bal gibi bağladığını biliyorsunuz ama ne yaparsanız yapın sizi yeneceğiz, bunu bilin.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu       Muhammet Naci Cinisli    Abdul Ahat Andican

            Adana                                Erzurum                               İstanbul

       Orhan Çakırlar               Dursun Müsavat Dervişoğlu         Fahrettin Yokuş

            Edirne                                   İzmir                                   Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. 2021 yılındaki çalışmalarımızın devletimize, milletimize hayırlar getirmesini dilerim.

Görüştüğümüz torba kanun teklifi “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri” ismini taşıyor. Teknolojinin sağladığı katma değerler, ayrıca teknoloji ürünlerinin yaygın kullanımları göz önüne alındığında, teklif, toplumun tümünü ilgilendiriyor. Ancak bu teklifin başlığı ile içeriği yine çok farklı. Teklifte teknoloji geliştirecek insan kaynağı, yatırım, araştırma geliştirme programlarının finansmanı gibi temel kavramların karşı karşıya kaldığı sorunlara çözüm aranmıyor maalesef.

Üniversiteler ile sanayi kuruluşlarının yenilikçi fikirler geliştirip ekonomik manada değer sağlamaları için kolaylaştırıcı, yön gösterici düzenlemelere yer verilmemiş. Hâlbuki teknoparklar üniversiteler ile sanayi kuruluşlarının bir arada araştırma geliştirme faaliyetlerini yaptıkları, birbirleri arasında bilgi ve teknoloji transferi gerçekleştirdikleri organizelerdir. Bu kapsamda hem ülkemizin gelişmişlik seviyesinin artırılması hem de artan beyin göçünün azaltılmasını sağlamak için teknoparklar önemli.

Ülkemiz ile gelişmiş ülkelerdeki teknoparklar karşılaştırıldığında, ülkemizde üniversiteler ile sanayi kuruluşları arasında iş birliğinin yeteri kadar olmadığı görülüyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının güncel verileri dikkate alındığında, toplam 85 teknoparktaki verimsizlik açıkça görülebiliyor. Teknoloji bölgelerimiz yabancı yatırımcı alamıyorlar. Türkiye’de araştırma geliştirme faaliyetleri için ayrılan pay yalnızca yüzde 1; oysa OECD ülkelerinin ortalaması ülkemizin 2,5 katı, Güney Kore’nin ortalaması ülkemizden 4,5 kat fazla. Üniversitelerimizin büyük çoğunluğu, ancak bütçelerinin yaklaşık yüzde 4’ünü araştırma geliştirme faaliyetlerine ayırabiliyorlar. Üniversitelerde araştırma geliştirme faaliyetlerine daha fazla kaynak aktarılmadığı sürece teknoloji geliştirilemez.

Bununla birlikte, sanayi için gerekli yatırım imkânları sağlanamazsa katma değerli sürdürülebilir kalkınmadan bahsedemeyiz. Bugün enerji ithalatına 25 milyar dolar harcarken teknoloji ithalatına da 23,7 milyar dolar harcıyoruz. Bunun üzerine düşünmeliyiz. Diğer yandan, teknoparklar destekleme ve teşvik uygulamalarından da yararlanıyorlar. Buna rağmen yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatı sürekli azalıyor. OECD raporlarına göre, 2012 yılında elektronik, 5100560002306414 bilgisayar ve optik alanlarında on binde 13 olan ihracat oranı 2015 yılında on binde 11’e, 2018 yılında da on binde 9’a düşmüş. Destekleme ve teşvik uygulamaları, ilgili kurumların bir gelir kapısı olmamalı. Ayrıca, mevcut durumda teknoparkların da üniversitelerin gelir kapısı hâline geldiği görülüyor. Teknoparkların üniversiteler tarafından kira gelir kapısı olarak görüldüğünü üzülerek ifade etmeyelim.

Bununla birlikte ne yazık ki teknoparklar, bilişim merkezleri, AK PARTİ torpilli kişilerin vergiden ve SGK’den muaf ticari alanları olmuş durumda. Teknoparkların ilk kuruluş felsefesi teknoparklarda çalışan gençlerin tecrübe kazanıp, pratik bilgiye sahip olup girişimci ruh kazanmalarıydı. Bu amaç vaktiyle nispeten gerçekleşti. Ancak günümüz şartlarında AK PARTİ iktidarında gençlerimizin ülkedeki geleceklerinden ümitlerini kesmelerinden dolayı bu yüksek niteliklere sahip kalifiye çalışanlar kariyerlerini yurt dışında, geri dönmemek üzere daha gelişmiş ülkelerde devam ettirmek istiyorlar. Yani teknoparklarımız, gelişmiş ülkelere eleman yetiştiren, acemiliklerini atıp tecrübe kazanmalarını sağlayan kuluçka merkezleri durumuna geldiler. Bunu önlemek için fikir ve ürün odaklı çalışmalara başlanarak rekabetçi avantaj sağlanmalı; bu çalışmalar için de torpilden uzak, rekabetçi ortam hazırlanmalı.

Ülkemiz girişimcisinin üst düzey rekabet şartlarıyla globalleşen dünyada yer alması gerekliliğini ifade etmek isterim. Eşit rekabet şartlarının oluşması için ülkemizin teknik altyapısındaki eksiklikler ve moral değerlerindeki aşınma giderilmeli. Particiliğin, hak gasbına varan bölücülük hâline getirilmemesi lazım.

Ülkemizin ihtiyaç duyduğu fiber altyapı uzunluğu 5 milyon kilometre iken şu anda 355 bin kilometre fiber altyapıya sahibiz. Aradaki eksik 4 milyon 645 bin kilometrelik fiber altyapı öğrencilerin, iş insanlarının, hastanelerin, sanayinin, halkımızın acil ihtiyacıdır. Burada yanıtlanması gereken, bugüne kadar Ulaştırma Bakanlığı ve şaibeli TÜRK TELEKOM’un ne yaptığı sorusudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Diğer yandan, kritik devlet kurumlarımıza ait yurt dışında saklanan stratejik önemde ulusal verilerimizin yedeklenip korunması şüphesiz ki hayati önem arz ediyor.

Sözlerimin sonunda, projelendirme aşamasında olduğunu memnuniyetle öğrendiğimiz ulusal kamu entegre veri depo merkezinin kuruluş yeri olarak hem iklim şartları hem lojistik imkânları hem Erzurum Atatürk ve Erzurum Teknik Üniversitelerinin bulunması hem de yetişmiş genç insan kaynağıyla memleketim Erzurum’un seçilmesini teklif ederim. Uzun zamandır şehrim Erzurum için ideal olduğunu savunduğum bu projenin ülkemizde geç de olsa gerçekleşiyor olmasından dolayı memnuniyet duyuyorum. Tarih boyunca vatanını cansiparane korumuş, üstelik devlet yatırımlarına hasret kalmış hemşehrilerimin bu türde projeleri layıkıyla gerçekleştireceğini ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü madde çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"4691 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                        Tacettin Bayır             Çetin Osman Budak

             Tokat                                   İzmir                                  Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teknoloji üretimi ve teknokentlerin sağlıklı bir şekilde çalışması ekonomik istikrara bağlıdır. Ancak Türkiye hızla bu istikrar koşullarından uzaklaşmıştır. 2018’den bu yana başkanlık sistemi ve 2020 yılında Covid-19 salgın krizinin daha yoğun bir şekilde yaşanması nedeniyle karşı karşıya kaldığımız tablo, maalesef 2018 seçimlerinde iktidar partisinin dile getirdiği vaatlerin hiçbirini yerine getirmemesiyle sonuçlanmıştır.

Sanayi üretimine bir göz attığımızda, 100 tezgâhtan 30’u maalesef şu anda üretim yapamamakta. Yine, Covid-19 nedeniyle üç ay icra takipleri durmuş olmasına rağmen mahkemelerde bekleyen dosya sayısı 1 milyon 600 bin artarak 23 milyona yükselmiştir. Ayrıca, işten çıkarma yasağına rağmen işsizlik oranı yüzde 12,8, genç işsizlik oranı ise maalesef yüzde 26 seviyesine yükselmiştir. Teknoloji geliştirme bölgelerinde her 4 gençten 1’inin işsiz olduğu bir ortamda bu yasa önümüze getirilmiştir maalesef.

Teklifin 3’üncü maddesindeki değişiklik bölge alanı iptali konusunda Cumhurbaşkanlığına sınırsız ve koşulsuz iptal yetkisi vermektedir ve bu durum son derece sakıncalıdır. Yasanın 4’üncü maddesinde geliştirme bölgelerinin nasıl sonlanacağına dair hükümler zaten bulunmaktadır. Dolayısıyla, bu teknoparkta faaliyet gösteren firmalar ve o firmalar aracılığıyla devam etmekte olan bilimsel ve sanayi üretimi, maalesef bu yasa taslağının 3’üncü maddesiyle zarar görecektir.

Şunu üzülerek belirtmek istiyorum ki bugüne kadar konuyla ilgilenen ne iş dünyasıyla ne vatandaşlarla teknoparklar buluşturulamadı. Teknoparklardaki iş hacmi, nitelikli personel, kalifiye personel, ekipman, teşvik, destek ve benzeri gibi özelliklerde, maalesef 2019 ve 2020 yılında, bu alanda atılan adımlarda hiçbir bilgimiz ve fikrimiz olmadı, olamadı ne yazık ki.

Ülkemiz, bilim, sanayi ve teknoloji politikasındaki belirsizlikler nedeniyle, sürekli olarak değişen yasalar nedeniyle hem işsizlikle karşı karşıya kalmakta hem de girişimci gençlerin önündeki karanlık tabloyla, maalesef karar alma sürecinin, takdir yetkisinin tek bir kişide toplanmasına yönelik yanlış yöntemle teknoparkları geliştirmemiz oldukça zor görünüyor.

Evet, liyakat… Arkadaşlar, bizim yapmamız gereken liyakat, yapısal reform, adil bir teşvik sistemi, kalifiye personel eğitimine dayalı bir sistemdir. Bakın, bugün, binlerce mühendisimiz, mimarımız, şehir plancımız, teknisyenlerimiz, teknikerlerimiz, bilgisayar, elektronik mühendislerimiz maalesef işsizlikle karşı karşıya, kamuda bunların atamaları yapılamıyor. Türkiye’nin teknolojik gelişmesine bu kadar katkıda bulanacak genç beynimiz varken maalesef bu alımlar yapılamıyor şu anda.

Arkadaşlar, teknokentlerle ilgili konu bu. Geçen hafta, milletvekillerimizle Aksaray’daydık, biraz Aksaray’la ilgili konuya da değinmek istiyorum. Eskil ilçesi, Eşmekaya beldesi, Bozcamahmut, Mutlu, Yeşilkent, Yenikent, Yeşilova, Yeşiltepe, Acıpınar gibi yerlere ziyaretlerde bulunduk. Yaptığımız ziyaretlerde aşırı yer altı suyu çekimi nedeniyle tarımsal sulama konusunda buralar maalesef susuzluk yaşıyor ve tarım neredeyse bitme noktasına gelmiş.

Yine, köylülerin işlediği hazine arazileri ve topraklar ya birkaç zengine satılmış ya da emlakçıların elinde. 23.500 dekar alanın sadece 5.500 dekarını köylü alabilmiş maalesef. Ekonomik zorluğu içine sindiremeyen esnaf konuşamaz durumda.

Yine, burada süt üreticisi emeğinin karşılığını alamıyor. Süte 300 kuruş zam yapılırken yem fiyatları 5 bin-6 bin liraya getirilmiş durumda ve meralar da çöle dönmüş olduğu için süt üretimi de neredeyse yapılamaz duruma gelmiş. Bölgede arpa, buğday, sarımsak, pancar ve ayçiçeği üretimi yapılırken maalesef susuzluk başta olmak üzere, mazot ve gübre fiyatlarının, ilaç fiyatlarının yüksekliği ve benzeri gibi nedenlerle tarım tamamen bitme noktasına gelmiş. Şeker fabrikasının özelleştirilmesi sonrasında da pancar üreticisi kota gibi sorunlarla maalesef karşı karşıya kalmış. Fiyat dengesizliği ve ağır sözleşme hükümleri nedeniyle zor günler yaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) - Yıllar önce dönemin Bakanı Sayın Veysel Eroğlu tarafından Kızılırmak Nehri’nin Mamasın Barajı’na takviye yapma sözü verilmiş olmasına rağmen hâlâ bugüne kadar bu sulama projesi hayata geçirilmemiştir. Acıpınar köylüleri haykırıyor arkadaşlar, açılmış kuyuları var: “Parasını biz ödeyelim, MEDAŞ elektriği çeksin.” demelerine rağmen maalesef buradan Enerji Bakanlığına sesleniyoruz: Lütfen, MEDAŞ bu köylülerin su sorununu çözsün. Su faturalarının da altından kalkamıyorlar. Aksaray’da CHP’nin milletvekili yok, onların sözcüsü olarak buradan dile getirmeye söz verdim. Acıpınar köylülerinin ve Aksaraylı çiftçi kardeşlerimizin, tarımla uğraşan kardeşlerimizin yanındayız. Bu sorun sadece Aksaray’a mahsus değil, Türkiye’nin her yerinde aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Lütfen, iktidar olarak artık milletin derdiyle dertlenin, mutlaka milletin derdine çare olmak için çözümler arayın. Siz olamıyorsanız biz yakında iktidara geliyoruz, bütün bu sorunları çözeceğiz hiç merak etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde geçen “şartıyla” ibaresinin “koşuluyla” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                       Habip Eksik

          Gaziantep                               İstanbul                                  Iğdır

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı             Ali Kenanoğlu

            Adana                                   Bitlis                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.

Buyurun Sayın Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, gerçekten önemli bir konu bilim. Yani, ülkenin kalkınmasını sağlayacak, geleceğini daha iyi yerlere taşıyacak en önemli konu bilim, teknoloji ve sanayidir. Peki “Bilimi geliştiren, bilimin bir ortamda gelişmesini sağlayan en önemli etken nedir?” diye sorarsak herhâlde hepimiz şu cevabı veririz: Özgür ortam. Ama maalesef bugün Türkiye’de özgür bir ortam olmadığının hepimiz farkındayız, hepimiz bunu biliyoruz. Hepimiz, Türkiye’de insanların eşitlikle ilgili veryansınları olduğunu çok iyi biliyoruz. Hepimiz, Türkiye’de adaletle ilgili ciddi sorunların olduğunu çok iyi biliyoruz. Hepimiz demokrasiyle ilgili, hukukla ilgili ciddi sorunların olduğunu çok iyi biliyoruz. İşte bunun neticesinde de doğal olarak bilimin de gelişmesini beklemek çok abes olacaktır.

Bunu niçin söylüyorum? Bakın, ben size şöyle söyleyeyim: Ülkemizde ciddi anlamda bir beyin göçü vardır. Kalifiye, eğitimli, genç, üretebilen gençlerimizin çoğu illegal yollarla yurt dışına gitmeye çalışıyorlar, kaçmaya çalışıyorlar; kimisi burslar alıp gitmeye çalışıyor ya da şöyle söyleyeyim: Bizler ülke olarak… AKP iktidarı maalesef bu ülkenin gençlerini sadece muhalif oldukları için ötekileştiriyor, iş hayatından, bilim ortamından uzaklaştırıyor ve bunun neticesinde de çok ciddi anlamda bir beyin göçü olduğunu söyleyebiliriz. Bunu neye göre söylüyorum? Bakın, ben sizinle şöyle bir tablo paylaşayım: Avrupa Birliği Sınır Polisi (Frontex) verilerine göre illegal yollarla Türkiye dışına çıkıp Avrupa ülkelerine sığınan Türk vatandaşlarının sayıları aylık olarak. Bakın, 2017 yılında âdeta tavan yapmış. Bilin bakalım 2017 yılında ne oldu? Başkanlık sistemi. Cumhurbaşkanlığı sistemi dayatıldı, tek adam rejimi sistemi âdeta bu topluma zorla kabul ettirilmek istendi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yüzde 51’in çoğunluğuyla…

HABİP EKSİK (Devamla) – Ha, oyla olduğunu iddia edebiliyorsunuz, doğrudur, halkımız size oy da verdi ama havuz medyasıyla, işle, aşla insanların nasıl tehdit edildiğini de bütün Türkiye biliyor. Ama her zaman da şunu söyleyelim, halk iradesine de saygımız sonsuzdur, onu da belirtelim.

Şimdi, devam ediyoruz, 2020’ye kadar âdeta bir patlama var, yurt dışına kaçma illegal yollarla. Bir de bunun legal yollarla gidenleri var, sayısının haddi hesabı yok. Şimdi size şöyle söyleyelim: Yine, 2017 yılına kadar ne oldu? 2016 yılında bir darbe girişimi oldu, bunu bir Allah’ın lütfuna çevirmeye çalışan AKP iktidarı, binlerce insanı hukuksuz yollarla, hukuksuz KHK’lerle işinden ve aşından etti ve bu insanlara “Ağaç kovuğu yesinler.” diye Cumhurbaşkanı -Genel Başkanınız- kendisi söyledi. Bakın, şöyle söyleyeyim: Hukukun olduğu, demokrasinin olduğu, adaletin olduğu, özgürlüğün olduğu bir yerde, hiç kimseye bu tür hukuksuz KHK’lerle zulmedemezsiniz, etmemelisiniz.

Yine bir tablo daha sizinle paylaşayım. Bakın, İstanbul Ekonomi Araştırmanın yaptığı 12 ilde… Türkiye ekonomi raporuna da yansımış, 2019 sonunda yapılmış bir anket çalışmasını ben sizlerle paylaşayım: “Bu ülkede imkânınız olursa yurt dışında çalışır mısınız?” diye sorulduğu zaman doktora mezunlarının yüzde 75,1’i “Evet.” demiş. Yüksek lisans mezunlarının yüzde 68,2’si “Evet.” demiş. Yüksekokul veya fakülte mezunlarının yüzde 53,6’sı “Evet.” demiş. Bu böyle devam ediyor eğitim düzeyine göre. Yani dehşet verici bir rakam. Yine, bunun aynı şekilde yaşa göre sorulan sorulara verilen cevaba baktığınız zaman: 18-24 yaş arası yüzde 55,4; 25-34 yaş arası yüzde 51; 35-44 yaş arası yüzde 40. Dehşet bir rakam. Gençlerimiz bu ülkede bilimin önünün kapalı olduğunu, bu ülkenin özgür olmadığını, bu ülkede demokrasinin olmadığını, bu ülkede hukukun olmadığını, kısacası bu ülkeden gelecek kaygısı yaşadıkları için gitmek istiyorlar. Bu ülkede bilim üretmekten ziyade başka ülkelerde bilim üretmeye çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bakın, sürekli övünüyorsunuz, AKP iktidarının özellikle belli bir kesimi. İşte, Pfizer-BioNTech aşısının üreticisi Türk, Türkiyeli; işte, Aziz Sancar Türk, Türkiyeli veya işte Ayonix yüz tanıma sistemini bulan, Japonya’ya giden hoca Türkiyeli. Evet, bunlar Türkiyeli. Bu insanların bu ülkede bilim üretmemesi… Japonya’ya gidip o yüz tanıma sistemini bulan kişi cebinde 350 dolarla gidiyor Japonya’ya ve bu şeyi geliştiriyor. Bu insanların burada bilimin öncüsü olmamaları, bilim üretmemeleri, teknolojinin öncüsü olmamaları, geliştirmemeleri bu iktidarın ayıbıdır, bu iktidarın utancıdır. Bugün eğer bizler, başka ülkelerde buluş yapan bilim insanlarımızla övünüyorsak bu ayıp bir şeydir arkadaşlar. Bu insanları kendi ülkemizde tutup bu insanlara imkânları sağlayacak, özgür bir ortamı sağlayacak alanlar oluşturmalıyız; üniversitelere, belediyelere kayyumlar atayarak yapmamalıyız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

      Fahrettin Yokuş              Dursun Müsavat Dervişoğlu          Orhan Çakırlar

            Konya                                   İzmir                                   Edirne

   Abdul Ahat Andican                                         Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           İstanbul                                                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Edirne Milletvekili Sayın Orhan Çakırlar.

Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Zaferi’nden sonra 3 terfi birden alarak 27 Ocak 1916 tarihinde 16. Kolordu Komutanı unvanıyla Edirne’ye gelişinin 105’inci yılı hemşehrilerime kutlu olsun.

Değerli milletvekilleri, maddeyle, Değerlendirme Kuruluna temsilci göndererek kurum veya kuruluşların revize edilmesi amaçlanmış ve Değerlendirme Kurulunda faaliyet gösteren kurum, kuruluş sayısı artırılmıştır. Maddeye ayrıca ibare eklenerek Cumhurbaşkanının yetkisi genişletilmiştir. Eklenen ibareyle Cumhurbaşkanı, teknoloji bölge kuruluşları ve bölgeye ek alan katılmasına, bölge sınırı değişikliğine ek olarak bölge alanı iptaline de karar verme yetkisine sahip olacaktır.

Değerli milletvekilleri, günümüz ve ilerleyen yıllarda ekonomik büyümenin en önemli bileşenlerinden biri teknolojik gelişmeler olacaktır. Teknolojik gelişmelere destek vermeyen, verimli bir şekilde kullanmayan ve yeterli bir şekilde AR-GE çalışmaları yapmayan ülkeler zamanın ve çağın gerisinde kalacaktır. Bu gibi durumlarla karşılaşmamak için, geleceğimiz olan ve teknolojik çalışmalara daha fazla katkı sağlayabilecek olan gençlerimize çok daha kapsamlı teknolojik eğitim ve teşvikler vermemiz gerektiği kanaatini taşımaktayım.

AR-GE, kültür, insan ve toplum bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun, yazılım dâhil, yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürüyen yaratıcı çalışmaların tümüdür. Dünya genelinde AR-GE harcamaları 1,7 trilyon dolar civarında, ülkemizde ise 2019 yılında 46 milyar Türk lirasına yakın bir harcama yapılmıştır. AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı ise yüzde 1,06’dır. 2018 yılında OECD ülkelerinin bütçelerinde AR-GE’ye ayırdığı payın ortalamasının yüzde 2,4 olduğu göz önüne alındığında ülkemizin AR-GE çalışmalarında ne kadar geride kaldığı ve gerekli kaynak aktarımı yapılmaması durumunda teknoloji gelişiminin süresinin çağa ayak uydurmakta yaşayacağı problemlerin çok uzak olmadığı anlaşılmaktadır.

2001 yılında mevzuatı oluşturacak 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’yla birlikte belirli bir zemine oturtularak teknopark çalışmalarının hızlandırılması öngörülmüştür. Teknoparklar, üniversite, sanayi ve girişimcileri bir araya getiren kuruluşlar olmakla birlikte, bu üç paydaşı bir araya getirerek üretim sağlamayı hedeflerler. 21’inci yüzyılda dünyanın gelişmiş ülkeleri refah seviyesini artırmak için politik olarak geleneksel ürünler yerine bilgi tabanlı teknolojiler geliştirerek yüksek katma değerli mal ve hizmetler üretmektedir. Devletlerin bu politikaları benimsemesinin nedeni, hızla küreselleşen dünya ekonomisinin içinde önemli bir paya sahip olmayı ve sürdürülebilir bir kalkınmayı hedeflemelerinden kaynaklanmaktadır. Ancak bunların ülkemizde gerçekleşebilmesi için kararsız bir ekonomi değil istikrarlı bir ekonomi şarttır. Bu da maalesef, günümüz Türkiyesinde doların tırmanışa geçtiği ve vergi yükleri sonucunda özellikle gençlerin teknolojik ürünlere erişiminin uzak olduğu bu süreçte pek mümkün gözükmemektedir.

Değerli milletvekilleri, teknolojinin gelişimi için bir diğer önemli husus ise bilimsel araştırmaların en büyük yuvası olan üniversitelerdir. Üniversitelerin beton yığınından ibaret olmadığını, aklın ve bilimin gelişmemize ışık tutacak bir bütün olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Üniversitelere en iyi şekilde hizmet verebilmenin yolu da yöneticilerin liyakat kıstaslarına uygun olarak belirlenmesinden geçer. Üniversiteler ancak bu düşünceyle bilimsel üretime, dolayısıyla teknolojinin gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlayacaklardır. Üniversite kadrolarının siyasi partilerin teselli ikramiyeleri olmayacak kadar değerli olduğunu belirtir, Genel Kurulu saygılarımla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 4’üncü maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4691 sayılı Kanun’un 5’inci maddesine dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkranın teklif metninden çıkarılmasını; maddede yer alan “dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra, mevcut” ibaresinin çıkarılmasını; on birinci fıkranın ardından gelmesi öngörülen yeni fıkradaki “sözleşme fesh olunmuş sayılır” ibaresinden önce “girişimcilere eksikliklerini tamamlamaları için 6 ay süre verilir. Bu 6 ay içinde eksikliklerin tamamlanması durumunda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

    Çetin Osman Budak                    Tahsin Tarhan          Haşim Teoman Sancar

           Antalya                                Kocaeli                                 Denizli

   Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu              Kadim Durmaz               Müzeyyen Şevkin

            Manisa                                  Tokat                                   Adana

        Tacettin Bayır

             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen Denizli Milletvekili Sayın Haşim Teoman Sancar.

Buyurun Sayın Sancar. (CHP sıralarından alkışlar)

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Yasası’yla ilgili teklifin 4’üncü maddesinde söz almış bulunmaktayım. Tabii ki teknoloji geliştirme bölgelerinin AR-GE merkezlerindeki kuluçka merkezlerinin bölgesi dışına çıkarılmasıyla ilgili bizlerin de tereddütlerimizle beraber katıldığımız maddeler de var. Kuluçka merkezlerinin teknoloji geliştirme bölgeleri dışına çıkarılmasının… Geçmişte özel üniversitelerin ve şu anda da devam eden kampüslerinin merdiven altı odalarda, binaların altlarında bir özel üniversite ve kampüs gibi kullanılmasını, kontrol edilmesini, takip edilmesini ve sosyalleşmesini engellemektedir. Bununla ilgili tereddütlerimizi size sevgi ve saygıyla arz ediyorum.

Tabii ki pandeminin bu döneminde esnafımızın çaresizliği dururken, esnafımızın kanayan yarası dururken aklımıza herhangi bir madde maalesef gelmemekte değerli milletvekilleri. Değerli arkadaşlar, faizin esnafı boğduğu, kredilerin ödenemediği; elektik, su, sigorta, BAĞ-KUR ötelenmese neredeyse her esnafa icra geleceği bugünlerde artık AK PARTİ Hükûmetinin de oturup bazı şeyleri düşünmesini önemle rica ediyorum. Bu bir siyaset değildir arkadaşlar, bu bir geçim meselesidir. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır.

İnanın, pandemiyle ilgili götürebildiğiniz uzun bir süreç asla yok, hiçbir süreci uzun soluklu götüremiyorsunuz. Örneğin, daha temmuz ayında Yükseköğretim Kurulu dedi ki: “Üniversiteler açılacak.” Hemen ardından, üniversitelerin olduğu bölgedeki esnaflar, apartçılar, kafeciler, lokantacılar, o bölgedeki kahvehaneler ve buna hizmet veren tüm esnaflar hazırlık yaptılar, işçisini aşçısını koydular. Sizlere güvenip üniversite açılacak diye bekleyen esnafı ne yaptınız? On beş gün sonra rektörleriniz YÖK’ü yalanladı, “Yetki bizdedir, biz üniversiteleri açmıyoruz.” dediler. Örneğin Denizli’de 55 bin öğrenci gelmedi, 2.500 esnaf kepenk kapattı. Şu anda ekmek davasındalar, sizin vereceğiniz 500 lirayla, 700 lirayla bu işletmeler yürümez değerli arkadaşlar, yürümemektedir.

Yine, buna bağlı, ben size söyleyeyim arkadaşlar: Pandemi, pandemi, pandemi... 2 kişi bir araya gelemez, top oynamak yasak, lokanta, kafe, restorana gitmek yasak, kahvede bir masanın karşılıklı iki tarafında oturmak yasak, halı sahada top yasak, dernek genel kurulları yasak, tekel bayilerinde, tekel büfelerinde satış yasak, toplantı ve gösteri yürüyüşü yasak, 2-3 ailenin bir araya gelip oturması yasak, bankaya 2 kişiden fazla girmesi yasak, düğün yasak, nişan yasak, cenaze yasak, asker uğurlaması yasak ama maalesef AKP’nin son iki haftada yaptığı 27 kongre serbest. Ya yazıklar olsun Allah aşkına! Yazıklar olsun ya! (CHP sıralarından alkışlar) 50 bin kişiyi bir araya topluyorsunuz, 4 kişiyi köfteci dükkânına oturtmuyorsunuz. Amacınız nedir ya, sizin pandemiyle ne alakanız var? Şu fotoğrafa bakar mısınız, şu fotoğrafın pandemiyle, önlemle ne alakası var?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O fotoğrafta 50 bin kişi mi var?

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Denizli’ye 4 bin kişiyi, 5 bin kişiyi soktunuz, Denizli’de pandemi patlarsa vebali de senin, günahı da senin arkadaş, haberin olsun. Alırsın bunun riskini bak bakalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – 50 bin diyorsun ya!

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Senin pandemiyle ne alakan var? Önlemle ne alakan var?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – 50 bin diyorsun sen, 50 bin.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Evet, Denizli’de pandemi artarsa, müsebbibi sensin.

BAŞKAN – Sayın Sancar, lütfen Genel Kurula hitap edin.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya sen git Elâzığ’a bak Zülfü, Elâzığ’a!

ORHAN SÜMER (Adana) – Sen git Elâzığ’a bak, Elâzığ’a! Senin ne alakan var Denizli’yle? Sen Elâzığ’da yoktun. Sen Elâzığ’a bak, Elâzığ’a.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Elâzığ’da yoktun, Elâzığ’da yoktun. Sen Elâzığ’daki depremzedelere bak, sana ne Denizli’den!

BAŞKAN – Sayın Köksal…

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Arkadaşlar, ben sana doğruları anlatıyorum, ben sana doğruları anlatıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sancar, Genel Kurula hitap edin.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Bugün, senin Genel Başkanın söyledi “İki haftada 27 kongre yaptık.” dedi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tamam.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – 60 bin, 70 bin kişiyi bir araya topladınız. Niye maçlara, tribüne kimseyi sokmuyorsun? Niye köfteci dükkânında 2 kişi köfte yiyemiyor? Niye aylardır kafeler kapalı? Hiç bunu sordun mu Cumhurbaşkanına, hiç sordun mu? (CHP sıralarından alkışlar) Bak, ben size şunu söyleyeyim arkadaşlar, bunu dostça söylüyorum, bunu bütün samimiyetimle söylüyorum: Allah aşkına, koca kongrede 5 bin kişiyi idare eden Hükûmet, 5 bin kişiye pandemiye karşı önlem aldıran Hükûmet eğer bir kafede 4 kardeşimizi oturtturamıyorsa o ayrı bir âcizliktir, o ayrı bir üzüntüdür. Ben de derim ki arkadaşlar, sizin esnafla derdiniz nedir ya? İlla para verelim, para verelim. Para da vermiyorsunuz. 500 lira, 700 lira kira yardımıyla bu insanlar geçinemiyorlar. Bakın, bu sosyal bir sorun hâline geldi, bu ticari bir sorun hâline geldi. Ben Denizli’mizle ilgili size söyleyeyim: 37 bin Esnaf Kefalet üyesinin 37 bini de krediye başvurur mu? 37 bin Esnaf Kefalet üyesinin 37 bini de kredi ister mi bankadan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, bakın, tekrar söylüyorum: Pandemiyle ilgili Bilim Kurulu hangi kararı nasıl aldığının farkında olsaydı, sizin bu kongreye katılanlara 3.100’er lira ceza yazardı, 3.100’er lira. Ben de diyorum ki: Size kongre serbest de bu millet asker uğurlayamıyor ya, bu millet kına gecesi yapamıyor, cenazesini uğurlayamıyor, ya nedir bu tutarsızlık? Sizler efsunlu musunuz, okuttunuz mu kendinizi? Size gelmiyor mu pandemi, size girmiyor mu bu corona? Yani bunun bir mantığı olsun.

Değerli arkadaşlar, ben size şunu söyleyeyim, bunu bütün samimiyetle söylüyorum, inanarak söylüyorum: Bu pandemiyi, bu virüsü, bu coronayı bu millet atlatır ama bu millet, bu dönemde sizden yediği cefayı, sizden yediği kazığı asla unutmaz. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz; hayırlısı olsun arkadaşlar. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Anca gidersin, anca gidersin!

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Al, vereyim fotoğrafları. Bitirdiniz memleketi, bitirdiniz esnafı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Esnafı bitirdiniz, bitirdiniz! Al burada belgeleri, al!

BAŞKAN – Arkadaşlar, Grup Başkan Vekilinizi anlamaya çalışıyorum, lütfen...

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkanım, yerimden 60’a göre bir söz talebim var uygun görürseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar’ın 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada pandeminin çeşitli dönemlerde pik yapıp bazı dönemler aşağı doğru inen, tekrar yükselen bir trendi söz konusu. Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de Bilim Kurulu bu meseleyi takip etmekte ve tavsiyelerde bulunmaktadır. Rahatlama olduğu zaman mekânlar açılmakta, insanların hayatı normalleştirilmekte, problem çıktığı zaman kısıtlamalar getirilmektedir. Şöyle bir durumla karşı karşıyayız…

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Genel Başkanınız da Genel Kurul…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz de yaptınız, değerli arkadaşlar sizin Genel Kurulunuz nasıl oldu?

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Nerede?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Hayır, bir dakika arkadaşlar, sizin Genel Kurulunuz da oldu. Mesafeli yaptınız.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, vaka sayıları artar, “Toplu kısıtlama yapalım, sokağa çıkma yasağı ilan edelim.” Belli kısıtlamalar alırsınız, tedbir alırsınız “Esnafa kimse gitmiyor, kısıtlamaları niye alırsınız?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, değerli arkadaşlar, eleştirmek en kolayı ama sorumluluk makamında olup bir taraftan hayatı aksatmadan ülkeyi yönetmek bir taraftan da pandemiyle mücadele etmek ve bu sorumluluğu taşımak ayrı bir şey. Konuşması en kolayı. Biz de esnafımızın çektiği sıkıntının farkındayız, biz de bir an önce hayatın tamamen normalleşmesi için bir çaba içerisindeyiz, bir gayret içerisindeyiz, bir uğraş içerisindeyiz. Bir taraftan aşılama programımız devam ediyor. İnşallah kısa vadede bu pandemi belasından da memleket kurtulmuş olacaktır.

Bakın, biz kongrelerimizi pandemi kurallarına uygun şekilde ve ağzımızda maskeyle yapıyoruz. Şimdi, arkadaşlar, bulaş oranlarının fazla olduğu yerlere müdahale ediliyor. Şimdi, ağzımız açık iki kişi karşılıklı yemek yediğimiz zaman bulaş oranı yükseliyor. Bilim Kurulunun tespiti neticesinde bu kararlar alınıyor. İnsanlar cenazelerini uğurluyorlar arkadaşlar, merak etmeyin; mesafe kurallarına uymak kaydıyla cenazelerini uğurluyorlar. Dolayısıyla, meseleye böyle yaklaşmak lazım. Biz meseleye böyle yaklaşıyoruz. Vatandaşımızın da bizi anladığını düşünüyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, siz 60’a göre mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, 60’a göre yerimden, uygun görürseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

38.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, burada sorun, çifte standart; burada sorun, bir kuralın bazı cemiyetlere başka bazı cemiyetlere başka uygulanması. Tabii, çarpıcı bir şekilde de ifade edildi.

Şimdi, vatandaşa Sayın Mehmet Muş’un söylediklerini anlatırsınız. Vatandaşın yaşadığı ile bu anlatılan birbirine aynen uyuyorsa kimse bir şey demez zaten ama bugün 30 üyeli, 50 üyeli, 100 üyeli, 200 üyeli baro pandemi var diye genel kurul yapmayacak, sonra siz Türkiye'de 81 ilin, bine yakın ilçenin genel kurullarını yapacaksınız. Neden? Adalet ve Kalkınma Partisinin kurultayını, kongresini yapmasında gecikmede fayda yok ama kanunu çıkarırken çok emindiniz, yandaş barolar kurulacaktı, ak avukatlar koşuşacaktı, baroları bölecektiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Barolar Birliği Başkanını da yeniden seçtirecektiniz. Baktınız, şimdi burada söylendiği gibi değil, avukatlar mesleklerine sahip çıkıyorlar, avukatlar biat, itiyat yerine kendi akıllarını ve vicdanlarını dinliyorlar, başka bir noktaya savruldunuz.

Şimdi, bakar vatandaş. Elâzığ’da Cumhurbaşkanı mesir saçar gibi çay atıyor vatandaşın kafasına, millet kapışıyor burun buruna; öbür tarafta Sayın Mehmet Muş diyor ki: “2 kişide bulaş artıyor.” Ya, artıyor da sen her yerde bu tedbiri alırsan sana kimse bir şey demez. “Baroya yaptırmıyor ama bak kendileri de yapmıyor.” derler veya derler ki: “Evet, bak, miting yapmıyor Cumhurbaşkanı.” Cumhurbaşkanına miting serbest, 4 kişinin bir kahvehanede oturması yasak. Bu, çifte standart; arkadaşımız, hatibimiz bunu söyledi. Bu sebepten biz, bu kadar çifte standardın olduğu bir yerde bu savunmayı vatandaşın aklıyla alay etmek olarak görüyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Beştaş, sizle ilgili bir sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Genele var Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yani Cumhuriyet Halk Partisi hatibine cevap verdi Sayın AK PARTİ Grup Başkanvekili ama her turda, her konuşmadan sonra…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, HDP’nin söyleyecek sözü yok demek ki.

BAŞKAN – İlk kez yapıyoruz, onun için size yerinizden 60’a göre bir söz vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Varsa söylesin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne demek? Anlamadım yani.

BAŞKAN – Şimdi…

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşmadan söz istemedim, 60’a göre söz istedim ve bizim de sözümüz var çünkü bu konudan ciddi bir şekilde muzdaribiz. Hakkâri’de, Van’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da, gittiğimiz bütün etkinliklerde “Yasak var.” denilerek pandemi sebebiyle izin verilmiyor ama burada AKP rozeti varsa her türlü koruyucu sağlık hizmeti devreye giriyor. Aslında “koruyucu sağlık hizmeti” demek “koruyucu rozet” demek. AKP’nin etkinlikleri serbest ama diğer partilere yasak.

Size bir örnek vereyim: Yani maske alamadığı için maskesiz gezen vatandaşa ceza kesen kolluk var. Evsiz olduğu için, sokağa çıkma yasağında sokakta bulunduğu için ceza alan vatandaş var. Bunların bilgileri elimizde. Bu ülkede her şeyin çivisi çıkmış hakikaten. Yani iktidarsanız, dediğim gibi Adalet ve Kalkınma Partisi rozetiniz varsa kongre de yaparsınız, sokağa da çıkarsınız, miting de yaparsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Rize’deki gibi çay da atarsınız milletin üstüne ama muhalifseniz bunların hepsi pandemi sebebiyle yasaklanmıştır. Gerekçeyi sorduğumuzda “Sizi koruyoruz, sağlığınızı düşünüyoruz.” diyorlar. Oysaki sağlığımızı düşündükleri falan yok. Yani burada pandemiyi de fırsata çeviren bir iktidar zihniyeti var. Bunun en önemli örneği de bir, barolardır; baroların genel kurulları ertelendi çoklu baro, yeni barolar kurulması için… Ve İrfan Fidan olayını Türkiye hiç unutmasın. 17 Ocağa ertelendi seçim. Sanki 17 Ocakta pandemi bitti. AYM’ye üye seçilecek, seçim erteleniyor pandemi sebebiyle. Sonra koşulları oluşunca AYM’ye nur topu gibi yeni bir üyemiz oldu. Yani bu kadar açık her şey.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Demirbağ, size bir soru sordu hatip, cevaplamak ister misiniz?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ben soruyu tekrar alabilir miyim?

BAŞKAN – Efendim?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Soruyu tekrar alabilir miyim? Grup Başkan Vekilimiz…

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde geçen “şartı” ibaresinin “koşulu” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                       Kemal Peköz

           Gaziantep                              İstanbul                                Adana

   Mahmut Celadet Gaydalı               Ali Kenanoğlu      Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                İstanbul                               Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İFFET POLAT (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, bir İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi olarak bugün size ne yazık ki yine kaçırılmalardan, işkencelerden bahsedeceğim.

Bana Cumhur İttifakı vekilleri diyor ki: “Ha bire niye kaçırılmalardan bahsediyorsun, anlatıyorsun.” Ee, sürekli devam ediyorsunuz, bitirmiyorsunuz ki. Apaçık olaylar hakkında bir açıklama yapmıyorsunuz.

Bakın, daha yedi gün önce kaçırılan bir insan vardı. Sanırım tüm Meclis bunu öğrenmiştir. Gökhan Güneş, İstanbul’da kaçırıldı. 20 Ocakta iş yerinin önünde 4-5 kişi üzerine atladı, zorla arabaya bindirilmeye çalışıldı, binmek istemedi, şok aletiyle bindirdiler. Bütün bunlar kamera görüntüleriyle sabit, daha sonrasını bilemiyoruz. Sonrasını Gökhan Güneş anlattı; bir yere götürmüşler, ıslatmışlar, çırılçıplak soymuşlar, elektrik vermişler, kaba dayak ve mezar denilen bir yerde ayakta ve gözleri bağlı bir şekilde altı gün boyunca tutuluyor ve “Bizimle iş birliği yap.” deniyor. Gökhan Güneş: “Siz kimsiniz, istihbaratçı mı?” “Hayır, görünmeyenlerdeniz” diyorlar. Kimmiş bu görünmeyenler arkadaşlar? Aslında çok iyi görünüyorlar biliyor musunuz ama görmek istemeyen, göstermek istemeyen bir iktidar var karşımızda.

Bitmedi, OHAL döneminde tespit ettiğimiz kaçırılan, aylarca işkence edilen en az 32 vaka var. Ciddiyetle takip ediyorum bunları ve hiçbir bakanlık bize cevap vermiyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Fotoğraf gösteriyor, işkence anlatıyor.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bakın, 29 Aralık günü Ankara’da kaçırıldı. “Akşama Kocaeli’ye geliyorum” dedi Hüseyin Galip Küçüközyiğit -eski Başbakanlık çalışanı, KHK’li bir kişi- ve Kocaeli’ye varamadı, bir aydır ortada yok. Savcılığa koşturdu kızı, savcılık araştırmıyor, savcı atanmıyor. On sekiz gün boyunca savcı atanmadı. Ya yaşam hakkı kardeşim, yaşam hakkı. Bir insanın en önemli hakkı yaşam hakkıdır ama savcı on sekiz gün boyunca atanmıyor. Sonra ne mi oluyor? HTS kamera kayıt araştırması hâlen yapılmıyor, kızı iş yeri kamerasından bir görüntü tespit ediyor. Kamerada 3 kişi Hüseyin Galip Küçüközyiğit’i takip ediyor ve sonra bu kişi yok. Ne olmuştur? Belli ki kaçırılmış, bir aydır yok.

Bitmedi, Yusuf Bilge Tunç -inanılmaz bir şey- dünyaya karşı bizi utanç içinde bırakan bir vaka. Bir buçuk yıldır kayıp bu insan, 6 Ağustos 2019’da kaçırıldı, beş yüz kırk gündür kayıp; ne ölüsü var ne dirisi. Hiç kimse bir açıklama yapmıyor.

Hürmüz Diril, Süryani bir vatandaşımız, eşi ölü olarak bulundu, kendisinden bir haber verilmiyor.

Mehmet Bal, Batmanlı bir vatandaşımız, İstanbul’da kaçırıldı, hiçbir araştırma yok.

Gülistan Doku, aylardır yok ve ciddi bir araştırma yok, bulunamıyor.

İşte, bütün bunlardan sonra biz ne yapıyoruz? Görüyoruz ki karakol ve savcılıklara gidiyor bu insanlar, kimse yüzlerine bakmıyor.

Bahtiyar Fırat kaçırılmıştı İstanbul’da, kırk beş gün sonra aniden İstanbul Emniyet Müdürlüğünde ortaya çıktı, ben takip ediyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü resmî bir açıklama yapmadı, kırk beş gün sonra bitkin, perişan, işkence edilmiş bir hâlde bulundu ve eşi öncesinde savcılığa sormuştu, Gaziosmanpaşa Savcısı demişti ki: “Onu MİT almış, biz o işe karışmıyoruz.” Kırk beş gün boyunca cevap vermedi.

Şu bahsettiğim 32 kaçırılan insanın Ankara Emniyet Müdürlüğünde ortaya çıktıktan sonra yargılandığı yer neresi biliyor musunuz? MİT mahkemelerine bakmakla, sadece bu mahkemelere bakmakla mükellef Ankara 34. Ağır Ceza Mahkemesi; başka bir yerde yargılanmıyor bu insanlar, bulundukları zaman orada yargılanıyorlar.

Ben bunu İçişleri Bakanlığına soruyorum, tüm bu vakaları sordum, cevap yok. Hiçbirinde cevap yok. Bakın, Gökhan Güneş çıktı, bütün bunları anlattı, işkenceleri anlattı; korkmadan anlattı, İçişleri Bakanlığı kaç gündür tek bir açıklama yapmıyor. Ya, bu ülkede İçişleri Bakanlığı yok mu? Hangi işlere bakıyor bu Bakanlık ya?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Çıplak aramaları, işkenceleri, kaçırılmaları söylediğimiz zaman bize “Terörist” demeye çalışan bir İçişleri Bakanlığı mı var? İşine baksın İçişleri Bakanlığı.

Şimdi, bakın, biz daha sonra Cumhurbaşkanlığı makamına gidiyoruz, yazılı ve sözlü soruyoruz, cevap vermemeye çalışıyorlar. Fuat Oktay bana diyor ki geçen bütçe görüşmelerinde: “Türkiye’de insan kaçırma diye bir suç olmamıştır.” Kasım ayında söylemişti, üstüne 2 kişi daha kaçırıldı. Her yıl ben ona, “Böyle bir suç yoktur.” dedikten sonra “İki üç kişi daha kaçırılıyor.” diyorum. Peki, Meclisin bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu var, oraya gidiyoruz, oraya bu vakaları götürüyorum, incelemiyor. Alt komisyon kurun diyorum, incelemiyor. Tek tek vakaları götürüyorum, incelemiyor. Bu ülkenin TİHEK denen İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var, o incelemiyor. Ombudsmanlık var, incelemiyor. Ya, niçin var bu kuruluşlar? Allah aşkına burası hukuk devleti değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değil.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu devlet millet için değil mi?

ORHAN SÜMER (Adana) – Değil.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Anayasa diye bir şey yok mu? Nasıl bir ülke burası?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Çıplak arama konusunu gündeme getirdik, bize “yalancı, terörist” dediler, ardından Uşak Emniyet Müdürlüğündeki genç öğrenciler suç duyurusunda bulundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Anayasa Mahkemesi savcılığa eksik soruşturma yaptığı için hak ihlali kararı verdi. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine çıplak arama yapıldı.

Selamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, selamlayın.

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Gördün mü Boğaziçi’ndeki çıplak aramayı?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ve daha sonra, bakın, bana her gün cezaevlerinden mektup geliyor, her kesimden, insandan geliyor. Bugün daha biraz evvel Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Aslan’ın ağabeyi aradı, “Antalya L Tipi Cezaevine girdiğinde kardeşime çok onur kırıcı bir şekilde çıplak arama yapılmış.” Dedi. Daha birçok mahpus bana bunu yolluyor, “Cezaevinden sizi izliyoruz.” diyor mahpuslar “Öylesine haklısın ki Ömer Bey, bir adım bile geri atma, çıplak arama onursuzluğu var.” diyorlar ve “Biz bu onursuzluğa karşı tüm gücümüzle direniyoruz ve bu çıplak arama ortadan kaldırılsın…” Tek bir sözünüz yok sizin, tek bir sözünüz yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Çıplak arama var, işkence var, kaçırılmalar var, eğer ki bu ülkenin milletvekiliyseniz çıkıp bunlar konusunda bir açıklama yaparsınız. Ben milletin bir vekili olarak bu sorunları gündeme getiriyorum, sizinse derdiniz bütün bunları sümen altı etmek, başka bir işiniz yok. (HDP sıralarından alkışlar) Çıplak arama da var, işkence de var, kaçırılma da var ama devlet yok ya, devlet yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sakin olun, sakin olun!

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Yalan söylüyorsun!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Devlet var, sen haddini bil, devlet var! PKK’nın kaçırdığı binlerce çocuğu göstersene orada? Tecavüz ettiği kızları göster?

BAŞKAN – Sayın Demirbağ…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’dan niye bahsetmiyorsun?

HABİP EKSİK (Iğdır) – Otur sen!

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Sen otur!

BAŞKAN - Sayın Demirbağ…

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Sabahtan akşama kadar bu devlete küfredeceksiniz, bizler de tepki vermeyeceğiz, öyle mi?

HABİP EKSİK (Iğdır) – Konuşma, konuşma…

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Sen kimsin?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen kimsin? Ne var?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen herkes yerine otursun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, 60’a göre bir söz talebim var.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

      Fahrettin Yokuş        Dursun Müsavat Dervişoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu

            Konya                                   İzmir                                   Adana

       Orhan Çakırlar                         Hüseyin Örs             Abdul Ahat Andican

            Edirne                                 Trabzon                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İFFET POLAT (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… Kendi grubuma sesleniyorum: Arkadaşlar, bu konuşan kişiyi ciddiye almayın, herhangi bir tepki de vermeyin. Ciddiye alacağımız bir adam değil bu arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Ciddiye alacağımız, dikkate alacağımız bir insan değil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Konuştuklarının hepsi yalan zaten.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Grup Başkan Vekili, kişilik haklarına da saldırarak açıkça sataşmıştır. O nedenle sataşmadan söz istiyoruz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, iki dakika…

BAŞKAN – Buyurun kürsüye, 69’a göre iki dakika süreniz var.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu? Lütfen, istirham ediyorum ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Niye olmuyor?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ciddiye almıyoruz.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Değerli arkadaşlar, işte âcziyeti görüyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne âcziyeti ya!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Benim gündeme getirdiğim tüm vakalar bilgilidir, belgelidir, raporludur.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Hepsini ayrıntılı bir şekilde sizlere sunabilirim. İstediğiniz kadar bunları yok saymaya çalışın, yalanlamaya çalışın.

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Ne alakası var!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ya, utanın ya!

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, sataşmaya mahal bırakmadan konuşmanızı tamamlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dikkate almayın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, Mehmet Aslan… Bakın, Gökhan Güneş daha dün kaçırıldığı yerden çıktı. Korkunç işkencelere uğramış, perişan bir hâlde.

EROL KAVUNCU (Çorum) – Hepsi yalan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu insan korkmadan, çekinmeden uğradığı işkenceleri anlattı. Bakın, size başka bir örnek vereyim, hepsi bende, bilgi, belgeli. Sayın Muş, zor durumda kalacaksın, beni iyi dinle.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Seni dinlemiyorum, seni dinlemiyorum. Git, Diyarbakır Annelerine sahip çık, ondan sonra gel.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - “Zabit Kişi” isimli bir şahıs yüz sekiz gün boyunca kaçırılmıştı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Seni dinlemiyorum, seni dinlemiyorum.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Korkunç işkencelere uğradı. Bana cezaevinden yazdığı mektupta diyor ki: “Yetmiş beşinci günde ancak yıkanmama izin verdiler. Yüz sekiz gün sonunda 30 kilo zayıflamıştım, perişan hâldeydim.”

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Kandil’de altı ayda bir yıkanıyorlar.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Ve sonrasında savcılığa suç duyurusunda bulunuyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kandil’de senede bir yıkanıyorlar.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Ne oluyor biliyor musunuz? Bu kadar önemli suç duyurusunda savcılık bu kişiyi dinlemiyor bile. Ardından ben bu kişinin şikâyetlerini Meclis Başkanlığına araştırma önergesi olarak götürdüm. “İşkencede makatıma cop soktular.” diyen bu adamın dediklerini Meclis Başkanlığı “Kaba ve yaralayıcı ifadeler var.” diyerek reddetti. Utanıyorum, böyle bir şey olamaz. Bu memleketin Meclisinin Başkanlığı işkenceyi nasıl araştırmaz? İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu işkenceyi, kaçırılmaları, çıplak aramaları nasıl araştırmaz? Van’daki işkenceleri gördük, helikopterden atmaları gördük, bunlar nasıl araştırılmaz arkadaşlar? Utanın ya, Allah aşkına! Yazıklar olsun bütün bu itirazlarınız için sizlere de.

ZÜLFÜ TOLGA AĞAR (Elâzığ) – Böyle bir suçlama olamaz. Nasıl böyle bir şeyi burada konuşabilir?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kandil’e kaçırılan çocuklar senede bir defa yıkanıyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Nereden biliyorsun?

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Senede bir defa banyo yapıyorlar.

BAŞKAN - Sayın Demirbağ, izin verirseniz Grup Başkan Vekiline söz vereceğim.

Buyurun Sayın Muş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önceki kanaatlerimizi ve fikrimizi tekrar ifade ediyoruz. Hiçbir şekilde bu hatibi dikkate de almıyoruz, dinlemiyoruz da, söylediklerinin bizim açımızdan hiçbir kıymetiharbiyesi de yoktur. Biz görünmeyen adamlarmışız da, kaçırmışız da, görmüşüz de… Kusura bakmasın da burada Mezopotamya Haber Ajansını referans veriyor. PKK’nın haber ajansı bu ya. PKK’nın haber ajansını referans olarak veren birisi bu. Dolayısıyla kıymetli AK PARTİ Grubu, sizlere sesleniyorum: Söylediklerinin hiçbirinin kıymetiharbiyesi yoktur, dikkate almayınız, nefesinizi boşa tüketmeyin bu kişi için.

EROL KAVUNCU (Çorum) – Dikkate alınacak bir adam değil zaten.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Evet, almayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, bir sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben konuşacağım.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Yine aynı sözü söylüyor.

BAŞKAN – Sizi ciddiye almadığını söylüyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır “Dikkate almayın.” dedi.

BAŞKAN - Siz de dersiniz ki “Ben de ciddiye almıyorum.” Zaten söylüyorsunuz. Yani bunu ne kadar sürdüreceğiz?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Dikkate almayın.” dedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben yerimden konuşuyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yani seni ciddiye almak zorunda mıyız?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ciddiye mi alacağız? Ciddiyetsiz bunlar, ciddiye almaya değmez.

BAŞKAN - Herkes kendi fikrini söyledi, siz iddialarınızı, tezlerinizi söylüyorsunuz, onlar da tezleri kabul etmiyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yani seni ciddiye almak zorunda mıyız?

BAŞKAN – Sayın Demirbağ, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, sadece yerinizden bir dakika süre veriyorum.

Yeterince konu anlaşıldı.

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu, tıpkı Sayın Muş gibi halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekilidir ve burada halkı temsil etmektedir.

BAŞKAN – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Anayasa’ya göre bir milletvekiline yönelik bu “Ciddiye almıyoruz.” Yaklaşımı, kelimenin en hafif tabiriyle “Kabul edilmez.”dir yani daha ileri gitmek istemiyorum.

Bu iktidarın İçişleri Bakanı da başka bakanları da özellikle vekilimizi hak ve özgürlükleri savunduğu için, gerçekleri çıplak bir vaziyette ifade ettiği için hedef gösteriyorlar. Bunu kabul etmeyiz, vekilimizi onlara asla çiğnetmeyeceğiz. İnsan hakları savunuculuğu ateşten bir gömlektir, bunun farkındayız.

Ayrıca, basın-yayın organları AKP’ye göre yayın yapmak zorunda değildir. Basın-yayın özgürlüğünün olmadığını biliyoruz, herkesi A Haber standardına istiyorlar ama böyle bir şey olmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Muhalif basın var, bütün baskılara rağmen var ve bu varlığını da devam ettirecek. Bu ülkede insanlar helikopterden atılmayı belgelediği için şu anda 5 gazeteci Van’da tutuklu. Gazetecileri tutuklamakta rekordan rekora koşan bir ülkenin yurttaşlarıyız, bundan kimse mutlu olmuyor herhâlde.

Şimdi, vekilimizin verdiği gazete haberlerini bu sefer gazeteyi karalayarak başka bir yerden yine saldırıyor. Yani eğer varsa bir cevap söylediği örneklerin aksini getirsinler. Çıplak aramada “Yoktur.” dediler, binlerce kere ispatladık. Binlerce insan çıkıp “Çıplak arandım.” dedi, bu kürsüden vekiller çıkıp “Ben çıplak arandım.” dedi. Bu nedenle ciddiye alacaksınız “Ciddiye almıyoruz.” diyerek aslında size tutulan aynanın sizi ne kadar incittiğini anlıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs, önerge üzerinde…

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilgili maddede, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun 5’inci maddesinde yeni bir düzenleme yapılarak yönetici şirketlerin kuruluş aşamasında hazırlanan esas sözleşmesiyle bu sözleşmelerde yapılacak değişiklikler için Bakanlık izni şartı aranacağı, bölge yönetici şirketleri tarafından bölge alanları dışında Değerlendirme Kurulunun kararı üzerine Bakanlıkça izin verilmesi hâlinde kuluçka merkezi açılabileceği ve bu merkezlerde sadece kuluçka girişimcilerinin yer alabileceği hükmü getirilmekte ve bu kanun kapsamında sağlanan destek, teşvik, muafiyet ve istisnaların bu merkezlerde de aynen uygulanacağı belirtilmektedir. Bu değişiklik, kuluçka merkezlerinin ihtiyaç duyulduğu, özellikle genç girişimci potansiyelinin yüksek olduğu üniversite kampüs alanları içerisinde ulaşımı kolay, altyapı imkânları iyi merkezlerin kurulmasına vesile olacaksa da bu merkezlerde faaliyet gösterecek girişimcilerin gerçekleştirdikleri proje çıktılarının ticarileştirilmesi ve kurulan teknoloji tabanlı yeni şirketlerin sürdürülebilir olması için yeni mekanizmalara ihtiyaç vardır. Bu anlamda, var olan mekanizmalar yetersiz kalmakta ve bu merkezlerde faaliyet gösteren birçok girişimci maalesef büyük hayallerle çıktığı yolun sonunda hayal kırıklığı ve hüsranla karşılaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine bu madde kapsamında “Teknoloji Geliştirme Bölgesi yönetici şirketi ile bölgede yer alan AR-GE ve tasarım faaliyetinde bulunan firmalar için iş yeri açma ve çalışma ruhsatı ilgili mevzuat çerçevesinde Bakanlık il müdürlükleri tarafından düzenlenir ve bu kapsamda denetlenir.” hükmü yer almaktadır. Yönetici şirketlerin ve bölgelerinde faaliyet gösteren girişimcilerin yaşadığı sorunların başında ilgili mevzuatlarda karşılaştıkları zorluklar gelmektedir. Bu işlemlerin aynı mevzuatlar çerçevesinde il müdürlüklerine devredilmesi bu zorunlulukları aşmada yeterli olmayacaktır. Çünkü il müdürlüklerinde bu işlemleri yürütebilecek yeterli sayıda bilgili teknik personel maalesef yoktur. İş yeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesi kapsamında teknoloji geliştirme bölgelerine yönelik mevcut mevzuatlarda düzenleme yapılmalı, işlemleri daha kolaylaştırıcı mekanizmalar geliştirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, yine, bu madde kapsamında “Bölgede faaliyet gösteren girişimcilerin projelerinin tamamlanma tarihinden itibaren yönetmelikle belirlenen şartlar dahilinde yeni bir proje sunmamaları ve ilgili mevzuat çerçevesinde yönetici şirkete iletmekle yükümlü oldukları bilgi ve belgeleri süresinde iletmemeleri halinde, sözleşme fesh olunmuş sayılır. Fesih tahliye nedenidir.” hükmü getirilmektedir. Bu hüküm, bölge yönetici şirketlerine kanun kapsamında taşıdıkları sorumluluklar açısından bir miktar rahatlatma sağlayacaksa da yetersiz kalacaktır. Bölge yönetici şirketlerine kanun kapsamında sağlanan destekler, nitelikli ve teknik altyapı, sosyal çevre ve eksiksiz bir ekosistem oluşturulması için sağlanmaktadır. Oluşturulması hedeflenen bu ekosistemi yönetmekle sorumlu olan yönetici şirketlerin bu görevlerini layıkıyla yerine getirebilmesi için nitelikli personele ihtiyacı vardır. Her bir nitelikli personelin de ilave, ek bir maliyet getireceğini unutmayalım. Bu noktadan hareketle, kanun kapsamında AR-GE personeline uygulanan destek, teşvik ve muafiyetler aynı şekilde yönetici şirketlerde istihdam edilen bütün personele de uygulanmalıdır. Bölge yönetici şirketlerine sağlanacak bu destekler devletimize fazla bir ilave yük getirmeyecek ama yönetici şirketler için önemli bir katkı sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Buradan sağlanan istisnanın, yönetici şirketlere ilave personel istihdam edebilme imkânı sağlayacağını da göz ardı etmeyelim.

Değerli milletvekilleri, yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışımızla dile getirdiğimiz bu eksikliklerin ve eleştirilerin dikkate alınmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:20.59

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 5’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4691 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin beşinci fıkrasındaki “Bakanlıkça” ibaresinden sonra gelmek üzere “1 ay içerisinde” ifadesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Manisa                                  Adana

       Tacettin Bayır                        Kadim Durmaz             Çetin Osman Budak

              İzmir                                   Tokat                                  Antalya

     Burhanettin Bulut

            Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İFFET POLAT (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Burhanettin Bulut.

Sayın Bulut, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin ailesinde, yakın çevresinde, akrabalarının içerisinde mutlaka bir esnaf var. Esnaf Anadolu kültürünün geleneğidir, Ahilik geleneğinin de temsilcisidir esnaflarımız. Yıllardır mahallemizde saçımızı kesen berberimiz, çocuğumuzu emanet ettiğimiz servisçilerimiz, aile büyüklerimizin gittiği kıraathaneler, mahalle bakkallarımız, lokantacılar, bunlar hep bizim sorunlu zamanlarımızda birlikte olduğumuz, dertlerinde, tasalarında birlikte olduğumuz bizim mahalle komşularımızdır da aynı zamanda.

Yakın zamanda, Covid sonrası acaba hiç gidip hâllerini, hatırlarını, bugünlerde durumları nedir, dertleri nedir diye sordunuz mu? Biz, Meclisin ara vermesi fırsatıyla bu esnaflarımızı Türkiye’nin değişik illerinde gezdik. Onların yaşadığı sorunları dile getirdik “Nedir sorunlarınız, on aydır ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz, karnınız doyuyor mu, evinizin geçimini sağlıyor musunuz?” diye ancak bir dokunduk bin ah işittik. Birçoğunun evinde elektriği kesik durumda. Farkında değiliz belki de ama birçoğu Covid-19 salgınından daha öte ekonomik sorunlarla boğuşur hâlde. Salgın gündemi ekonomik gündeminin gerisine düşmüş durumda. Özellikle marttan bu yana kepengini indirmiş, hiçbir geliri olmayan, eğlence sektörü başta olmak üzere müzisyenler, kıraathaneler, paket servisiyle ayakta durmaya çalışan lokantalar, restoranlar, maalesef, düğün salonu, berberler “Covidle değil açlıkla mücadele ediyoruz.” diye ifadede bulunuyorlar.

Bunların birçoğu dilinin döndüğünce sorunlarını anlatsalar da her seferinde bir parmak balla susturulmaya çalışılıyorlar ve nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanı “Dükkânlar kapanmıyor.” diye de ifade etti. Evet, rakamsal olarak açılan iş yerleri daha fazla olabilir ancak kapanan iş yerleri sayısının en az 2 katı kapanmayan, kapatamayan iş yerleri var. Bunların büyük çoğunluğu vergi yükünden ya da aldıkları krediden dolayı maalesef iş yerlerini kapatamıyorlar. Adana’da esnaf ve sanatkârlar odası başkanlarıyla yaptığımız görüşmelerde, üyelerinin büyük çoğunluğunun kredi borcu içerisinde olduğunu ve devredebilirlerse iş yerlerini devredip ticaretten geri çekileceklerini ifade ediyorlar çünkü pandemi sürecinde bile, iş yapmasalar bile, iş yerleri kapalı olsa bile 27 kalemi bulan vergiyi ödemeye devam ettiler. Eğlence sektöründen -alkol ruhsatı- TAPDK ruhsatının bedeli bu kapalı olduğu süreçte bile yine istenmektedir. Burada, biriken borçları, faizleri silerek bu işlerden çıkma şansımız yok, mutlaka esnafımıza soyut bir nakit destekte bulunmak lazım çünkü bunların büyük çoğunluğu aşırı borçlu durumda.

Türkiye’de 2020 yılındaki borç oranı, KOBİ’lerin borç oranı 856 milyarı bulmuş durumda ve bunun yüzde 10’u da şu anda icra dosyasında. Türkiye’de esnafın ve firmaların icra dosyalarının sayısı 23 milyonu bulmuş durumda. Bu dönemde artık kimse mektup yazmıyorken postacılar çok sık muhtarları ziyaret ediyor, hepsinin de elinde icra tebligatları var, bunların hepsi de bu esnaflarımızın.

Vatandaşın birinci derdi pandemi değil diye söylemiştim; işsizlik yüzde 30’ları bulmuş durumda, mutfak enflasyonu da yüzde 30’ları bulmuş durumda. Burada, pandemi döneminde esnafın BAĞ-KUR ödemesini geri çekmek lazım, SSK primlerinden ve vergilerden -ileri tarihte ödenecekler dâhil olmak üzere- muaf tutulması lazım. Özellikle de kira stopajının bu dönemde kaldırılması gerekiyor. Kirayı ödeyemeyen esnaf kira stopajını nasıl ödesin? Eğer burada ekonomiyle ilgili bir beka konusu varsa ekonominin bekası esnaftır. Esnaf siyasetin bir öznesi olamaz, esnafın siyaset üstü olması gerekiyor çünkü esnafın borçlarının bugün silinmesi sorunu çözmeyecek, iş yapamayan esnafın mutlaka bu tarihler dönemi boyunca olan vergilerinden muaf tutulması lazım. Ekonominin en önemli ayaklarından birini oluşturan esnafların durumunu iyileştirmeye, desteklemeye, varlığını devam ettirmek için gerekli tedbirleri almaya bu ülke ekonomisinin geleceği için mecburuz. Sarayın 5 müteahhidine değil, esnaflara destek vermek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Son olarak bugün, Sayın Cumhurbaşkanı yine esnaflara yönelik bir paket açıkladı. 3 milyon TL’nin altında cirosu olanlara en fazla 40 bin lira yardımda bulunulacağı ifade edildi ciro üzerinden. Daha önce yaptıkları gibi üç ayda bin lira kira yardımı veya kredilerin uzatılması gibi bu yardım da sorunu çözecek bir yardım değil, bu yardım da adaletsiz bir yardım. Tüm esnaflara aynı oranda destek verilmesi lazım ve kapalı olduğu dönemlerde BAĞ-KUR ve vergilerin alınmaması gerektiğini tekrar ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Güzelmansur…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay ili Samandağ ilçesi Çevlik sahilinde deniz botuyla akıntıya kapılıp kaybolan Ali Nail Gündoğan’dan 30 Aralıktan beri haber alınamadığına, Hatay halkı ve ailesinin Ali Nail Gündoğan’ın bulunması için devletin tüm imkânlarının seferber edilmesini beklediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, Hatay’ın Samandağ ilçesi Çevlik sahilinde denizde botuyla akıntıya kapılıp kaybolan Ali Nail Gündoğan’dan 30 Aralıktan beri haber alınamıyor. Ailesi ve yakınları perişan durumda, Ali Nail’den gelecek haberi umutla bekliyorlar. Hatay Valiliğinin, Sahil Güvenlik ekiplerinin çalışmalarından şu ana kadar herhangi bir sonuç alınamadı. Hatay halkı ve ailesi Ali Nail’in bulunması için devletin tüm imkânlarının seferber edilmesini bekliyor. Ali Nail bulunsun, annesinin babasının acıları dinsin.

Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ve 48 Milletvekilinin Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3112) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 229) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde geçen “yer alan” ibarelerinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                       Ömer Öcalan

          Gaziantep                               İstanbul                              Şanlıurfa

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı             Ali Kenanoğlu

            Adana                                   Bitlis                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.

Buyurun Sayın Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu ülkede ya da Parlamentoda teknolojiye, yüksek teknolojiye, bilime, AR-GE kurumuna kimsenin karşı çıkacağını ben düşünmüyorum, toplum içinde de bu böyledir. Ama siz bilim alanında yapılan çalışmalara, teknolojik alanda yapılan çalışmalara halkı katıyor musunuz, katmıyor musunuz; biraz oradan bakmak lazım. Doğrudur, teknik kimi değişiklikler vardır, kimi şirketlere vergi muafiyetleri getirilmeye çalışılıyor ama işin arka planında, siz bu ülkede özgür yaşamı ve demokratik düzeni inşa etmezseniz, bu bilimi oluşturacak, inşa edecek ne akademisyen bulursunuz ne öğrenci bulursunuz. Ülkede hukuk adına, insan hakları adına zerreyimiskal kadar bir şey kalmamıştır. Bakınız, gelişmişliğin en büyük düzeylerinden olan bir ülkenin fiber altyapısına bakarsınız, internetine bakarsınız, eğitim seviyesine bakarsınız, eğitim alanında geliştirilen teknolojiye bakarsınız. Ben, kendi şehrimden örnek vereyim; bakınız, bu pandemi koşullarında, Urfa’da, 2020 Eylül ayı itibarıyla 530 bin ilk, orta, lise öğrencisi var, 450 bin öğrenci EBA’dan yararlanamamış, hem fiber altyapı koşulları yoktur hem de yoksul olduklarından dolayı. Gidin, Urfa Eyyübiye, Haliliye merkeze bakınız arkadaşlar, bir, bir buçuk yıl maalesef, heba oldu. Biz, her defasında söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz. Bu kafa yapısıyla, baskılayan, bastıran, tasfiye eden anlayışla ülkeyi ileri götüremezsiniz ki götüremiyorsunuz da; ülkeyi koca bir cezaevine çevirdiniz.

Bütçe görüşmelerinde Bakanın eline bir tane alet verilmiş “Bakınız, Mercedes’le biz bu plastiği üretiyoruz.” Efendim, otomobil üretiminde tüm firmalar dışarıdan kendilerine otomobilin diğer parçalarını almaktadırlar. Volkswagen size bir mesaj verdi arkadaşlar, yirmi gün önce açıklama yaptı. Ülkenin içinde bulunduğu koşullardan kaynaklı uluslararası AR-GE kurumları, şirketler ülkeden kaçıyor; ülkeyi farklı bir rejime götürdünüz, ülkeyi farklı bir şekilde yönetmeye çalışıyorsunuz. Bu gerici anlayış, bilimi kabul etmeyen şekilci anlayışla bir yere varamazsınız.

Bu maddenin içeriğine de bakıyoruz, neymiş? Efendim, şirketleri vergiden muaf edeceksin. Tabii, desteklenebilir. Bilime önem veren, AR-GE’lerin gelişmesi için, teknolojinin gelişmesi için alan açmak lazım ama bu sistemde siz alanı nereye açacaksınız, kim gelecek burada bilime katkı sunacak, teknolojiye katkı sunacak? İkide bir övündüğünüz, yüksek teknoloji SİHA’lardan, İHA’lardan bahsediyorsunuz. Her zaman olduğu gibi teknolojide de insan merkezli ve doğa merkezli olmak zorundasınız. Savaş politikalarıyla, buradan Libya’ya transfer ettiğiniz, Azerbaycan’a transfer ettiğiniz, Suriye'ye transfer ettiğiniz temel politikanız olan savaş ve şiddet politikasından bir an önce vazgeçmeniz gerekiyor, demokratik bir sistemin inşa edilmesi için adım atmanız gerekiyor.

Küçük ortağınız sizi derin bir uçuruma doğru sürüklüyor. Tabii, yolunuz açık olsun, bu yoldan da geri dönüş artık yoktur. Türkiye siyasi tarihi içerisinde kara bir leke olarak bu on sekiz yıllık, yirmi yıllık tarih anılacaktır. Siz toplumsal muhalefeti tasfiye ediyorsunuz, toplumsal muhalefeti tasfiye ederken yeni kuşakları da tasfiye ediyorsunuz. Daha dün Cumhurbaşkanı grup konuşmasında dile getirdi, Z kuşağı iktidarın zihniyetini anlamıyormuş. Arkadaşlar, Z kuşağının önünü kapattınız. Artık yandaşçılık, kafakol ilişkisi, amca-dayı ilişkisiyle işler yürüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bakınız, arkadaşlar söyledi, arkadaşlarımız bahsetti, bir üniversitede veya birçok üniversitede rektör akademisyen, eşi akademisyen, oğlu akademisyen, gelini akademisyen; bilim merkezlerini maalesef bir yandaş şirket hâline getirdiniz. Atadığınız rektörler ortada. İnsanların iradesine saygı duymak lazım ya! Boğaziçili öğrenciler, akademisyenler kendi rektörünü kendileri seçmek istiyor, bu müdahalelerle daha fazla antidemokratik ortamı derinleştiriyorsunuz, gerinizde de büyük bir enkaz bırakacaksınız, bunun da farkındayız ama biz, bu yolda mücadele etmeye, demokratik sistemin inşası, özgür yaşamın inşası için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Halkımızı da buradan saygıyla selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu     Fahrettin Yokuş       Mehmet Metanet Çulhaoğlu

             İzmir                                   Konya                                  Adana

       Orhan Çakırlar                   Abdul Ahat Andican                  Dursun Ataş

            Edirne                                 İstanbul                                Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde teşvik, destek ve muafiyetlerin süreleri uzatılarak AR-GE ve ileri teknoloji yatırımlarına destekler verilmesi, teknoloji tüketen değil, üreten bir ülke hedeflendiği belirtilmiştir. İlgili kanun maddesinde ise teknoparklara yapılaşma desteğinin yanı sıra bina, atölye, makine ekipman ve yazılımlara yönelik destekler verilmekte, desteklenen programlardan mezun olanların istihdamına dönük düzenlemeler yapılmaktadır.

İlk bakışta kanunun olumlu düzenlemeler içerdiği görülse de AR-GE ve teknoloji üretme potansiyeli olmayan yerlere yeni binaların yapılması gereksiz masraflara yol açacaktır. Yeni binalar yapıp yeni israflar çıkarmak yerine, sıkıntılı kamu kaynaklarını altyapısı mevcut, belirli seviyede yatırım yapılmış teknoloji geliştirme bölgeleri içerisindeki KOBİ’lere, küçük sanayi esnaflarının projelerine kullanmak, mevcut yatırımcıların gelişmesini sağlayıp bu zor dönemde onları ayakta tutmak daha gerçekçi ve daha uygun olacaktır. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik kriz düşünüldüğünde, bu zor dönemi atlatmak için sanayicimizin, çiftçimizin, esnafımızın yanında olmak gereklidir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz ve pandemiyle mücadele ettiğimiz bu sıkıntılı günlerde sanayi, ticaret, tarım ve turizm şehri Kayseri iktidardan yeterli yatırım ve desteği bir türlü görememiş, âdeta cezalandırılmaktadır. Kayseri, Erciyes Dağı, turizm potansiyeli, tarihî ve turistik değerleri, yaklaşık 80 bin öğrencili 4 üniversitesiyle, 2 bine yakın fabrikanın olduğu 3 OSB’si, 1 serbest bölgesiyle, 2,5 milyar dolarlık ihracat kapasitesiyle yapılacak her yatırımı misliyle ekonomimize iade edecek bir şehirdir. Kadim şehir Kayseri’ye ticaretin merkezi diyorsak, altı bin yıllık ticari mazisinden bahsediyorsak sebebi şehrin önemli ticaret yollarının kavşak noktasında yer almasıdır. Bu şehre yapılacak yüksek hızlı tren, otoyol bağlantısı, lojistik merkezi, havaalanının genişletilmesi, Mersin demir yolu hattının iyileştirilmesi gibi ulaşıma dönük yatırımlar şehrimizi eski ihtişamlı günlerine geri döndürecektir.

Ancak Kayseri 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’nda yine umduğunu bulamamış, yine dağ fare doğurmuştur. Yatırım programının toplam tutarı yaklaşık 138,3 milyar TL iken Kayseri’ye düşen yatırım tutarı 850 milyon TL’de kalmıştır. Ayrıca bu 850 milyon TL’nin içerisine Büyükşehir Belediyesini 136 milyon TL borçlandıran tramvay hattı da dahildir. Yani Kayseri’ye merkezî bütçeden yapılacak toplam yatırım 714 milyon Türk lirasıdır. Kayseri’ye yapılacak yatırım miktarı geçen seneye göre yüzde 0,59’dan yüzde 0,51’e düşmüştür. Geçen sene yüzde 1 bile değil diye eleştirirken bu sene daha da düşürülmüştür. Yaklaşık 350 sayfa olan yatırım programında Kayseri ismi doğrudan 18 defa geçiyor, bunun 7 tanesinde ise iz ödenek belirlenmiş, dalga geçer gibi bin TL ödenek ayrılmıştır.

Değerli milletvekilleri, iktidar her fırsatta kuraklık ve sulu tarımın öneminden bahsediyor, söz konusu Kayseri olunca önemli su projelerine yatırım yapmıyor. Örneğin, proje tutarı 2,2 milyar TL olan Develi 2. Merhale Barajı’na bin TL, proje tutarı 140 milyon TL olan Yeşilhisar Kovalı Sulama Projesi’ne ise 41 milyon TL ödenek ayrılmış. Kayseri’nin denizi dediğimiz Yamula Barajı’nın ismi dahi yer almamıştır. Baraj ve sulama projeleri tamamlansa binlerce hektar alan sulanacak, çiftçimiz de kazanacak, şehrimiz de kazanacak, ülkemiz de kazanacak.

Değerli milletvekilleri, Kayseri’nin olmazsa olmazı, âdeta yılan hikâyesine dönen, Cumhurbaşkanından Başbakana, Bakanından bürokratına söz vermeyen yetkilinin kalmadığı yüksek hızlı tren projesidir. 2021 yılında yapımına başlanacağı sözü verilen, 9,1 milyar TL yatırım maliyeti olan hızlı trene 2021 Yılı Yatırım Programı’nda sadece 2 bin TL ödenek ayrılmış, sözler yine tutulmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bu proje kadar önemli, Kayseri ticaretine büyük katkı sağlayacak, 378 milyon TL maliyetli Boğazköprü Lojistik Merkezi’ne 5 milyon TL ödenek ayrılmış, bu proje de Kayseri’nin diğer önemli yatırımlarında olduğu gibi beklemeye alınmıştır. Kayseri Havaalanı’na ise maliyetin beşte biri oranında ödenek ayrılmıştır. Ankara-Niğde otobanına bağlanma taleplerimiz dikkate bile alınmamıştır. Söz konusu Kayseri olunca iktidar kör ve sağır oluyor, sadece söz verip gidiyor.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bir tarafta 1,5 milyon nüfuslu, her seçimde iktidara sonsuz kredi veren, verdiği rekor oyların karşılığını işsizlik ve ucuz gıda kuyrukları olarak geri alan Kayserili var; diğer tarafta ise Kayseri’ye bir yılda yapacağı yatırımdan fazla parayı Ankara’daki sarayın bakımına, Marmaris’teki yazlık saraya, Ahlat’taki kışlık sarayına harcayan saray eşrafı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Selamlıyorum Başkanım.

İktidarı Kayserililerin vicdanına bırakıyor, ilk seçimde Kayserili işini bilir, gereğini yapar diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 Sıra Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde geçen "Cumhurbaşkanı bu fıkrada yer alan tutar ve oranları birlikte ya da ayrı ayrı sıfıra kadar indirmeye, beş katına kadar artırmaya yetkilidir" cümlesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

    Çetin Osman Budak                    Tahsin Tarhan                   Tacettin Bayır

           Antalya                                Kocaeli                                  İzmir

   Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu            Müzeyyen Şevkin                 Kadim Durmaz

            Manisa                                  Adana                                   Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün burada ülkemizin gelişmesini yakından etkileyecek teknoparklarla ilgili bir yasa görüşüyoruz. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle çelişirse siz bilimi seçin.” öğüdünü hiç unutmamalıyız. Bilim ve teknoloji demek demokrasisi, hukuku, üretimi, sanayisi gelişmiş, her alanda kalkınmış bir ülke demektir. Gelişmiş ülkelerin önceliği bilim ve liyakat, sizin sadakat. Onların önceliği teknoloji ama sizinki talan. Onların olmazsa olmazı hukuk ve adalet, sizin saray ve saltanat.

Bugün üniversitelerde yapılan antidemokratik, siyasi kayırmacı atamalar bilimin özellikle AKP döneminde nasıl siyasileştirildiğini, liyakatin nasıl ortadan kalktığını gösteriyor. Teknoloji transfer ofislerinde görev alan akademik personel tamamen gönüllülük esasına göre çalışmaktadır. Bu ofiste görev alanlar rektörlük inisiyatifiyle görevlendirilmiş, hiçbir güvenceleri de yoktur. Rektör değişimlerinde bu kadro tamamen değişebiliyor, sürdürülebilirlikten de uzaktır. Eşitlikten, bilimsellikten, hukukun üstünlüğünden ve demokrasiden uzak yönetimlerden teknolojik gelişme beklenemez.

Gelin, bazı verilere birlikte bakalım. Teknoloji bölgelerimiz yabancı yatırım çekemiyor. Teknoloji bölgelerinde faaliyet gösteren 5.920 firmanın sadece 317’si yabancı ortak bulabilmiştir. Dünyanın teknoloji devleri neden Türkiye'yi tercih etmiyor. Bari şu anda yatırım yapan firmalarımızı dinleyip teknokentlerin kaynak kullanımı ve görüşlerini dikkate alarak bina yapımı, yer tahsisi noktasında firmalara fırsat verip önlerini açalım. Dünyada 185 ülke arasında enflasyonu en yüksek 15’inci ülkeyiz. Türk lirasının değer kaybı yüzde 30’lara dayandı. 60 bin öğretmen atama beklerken iş bulmaktan ümidini kesen gençliğin sayısı 1,5 milyonu buldu. Esnafı, sanayicisi, çiftçisi, köylüsü perişanken, üreticiye hiçbir destek verilmezken, yabancı yatırımcılar ülkemizi tercih etmezken şimdi biz ülkenin bu durumunda, bunca eşitsizlik, üretimsizlik ve hukuksuzluk ortamında teknoparklardan konuşuyoruz, teknolojik gelişmeleri konuşuyoruz. Teknoparkların sorunları böyle yasa çıkarmakla çözülemez. Hukuka, demokrasiye, eşitliğe, akla ve bilime dayalı köklü bir reform gerekir. Bir ülkede açlık, yoksulluk konuşulurken teknolojik ilerleme sağlayabilme ne yazık ki o kervana binebilme şansımız yok.

Değerli milletvekilleri, biz Cumhuriyet Halk Partililer elbette kalkınmanın, bilimin ve bilime verilecek her türlü desteğin sonuna kadar yanındayız ama bunu yaparken de demokrasi ve yasamanın üstünlüğü ilkesine özen göstermeliyiz. 6’ncı maddede yapılacak teşvikleri olumlu bulduğumuzu komisyonda belirttik, burada da yineliyorum ancak bu maddede tek başına yetkilerin Cumhurbaşkanına devredilmesine de şiddetle karşıyız. Cumhurbaşkanının oran ve tutarları sıfıra indirmeye ya da 5 katına kadar çıkarmaya yetkili kılınması ölçülülük, orantılılık, yasallık, yasama yetkisinin devredilmezliği, hukuk devleti ilkeleri bakımından mahzurludur diyoruz. Yani ülkeyi tam saray şirketi konumuna getiriyorsunuz, dikkat edin, uyarıyoruz. Bu anlamıyla bilimsel gelişme ve teknolojiye dayalı başarı asla elde edilemez. Kararnamelerle devlet yönetiyorsunuz. Yetmiyor, bir de yasalarla Cumhurbaşkanını sınırsız yetkilendiriyorsunuz. Sabah bir uyanıyoruz, orman sınırlarını belirleme yetkisi Cumhurbaşkanına verilmiş. Meclisin Kanun Hükmündeki Kararnameleri denetleme yetkisi bile yok. Bu durum demokratik denge ve denetleme hukuk sistemine aykırıdır. Cumhurbaşkanının yetkileri Meclisin yetkilerinin üzerinde olamaz, olmamalıdır. Parlamentoyu işlevsizleştirmek için her şeyi yapıyorsunuz. Kararnameleri düzeltmek için kararname çıkarıyorsunuz. Bu yılın başında 24 asıl kararnameyi düzeltmek için 31 farklı kararname çıktı, farkında mısınız? Gazi Meclisi torba yasaları onaylayan merci hâline getirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Devam edin.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Saray güç zehirlenmesiyle halktan tamamen koptu. Sizler ise evine ekmek götüremeyen insanların, esnafın, sanayicinin, çiftçinin, emeklinin, işçinin, işsizin sorunlarını görmezden gelmeye devam ediyorsunuz. Millete kuru ekmeği reva gördünüz. İktidarsınız diye her yetkiyi denetimden, hukuktan uzak kullanamazsınız. Bu vatanın topraklarını, doğasını, ovasını, yaylasını sınırsız yetkilerle talan ettiremezsiniz. Artık güç zehirlenmesini bırakın, vatandaşı görün. Vicdani mesuliyetinizin olduğunu yüce Mecliste tekrar hatırlatıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                          Oya Ersoy

          Gaziantep                               İstanbul                               İstanbul

        Kemal Peköz                         Ali Kenanoğlu      Mahmut Celadet Gaydalı

            Adana                                 İstanbul                                 Bitlis

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   Dursun Müsavat Dervişoğlu           Fahrettin yokuş        Abdul Ahat Andican

             İzmir                                  Konya                                İstanbul

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu  Aydın Adnan Sezgin

            Adana                                     Aydın

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy’a aittir.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi yine bu teklifte bol bol teşvikler vesaire, 2028’e kadar uzatmalar var. Bunlardan bahsetmeyeceğim ama teklifin özünde olan o Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu'nda bahsedilen teknokentler nedir? Bu teklifte de bahsediliyor, yine gerçek, ana yasasında da bahsediliyor: Üniversite-sermaye iş birliği. Valla bizim üniversite öğrenciliğimiz sırasında bunu kimse söylemeye cesaret edemezdi. Daha çok kariyer günleri vesaire yaparak sermaye sevimli yüzüyle sevdirilmeye çalışılırdı. Çünkü bir kere üniversitenin karakteri bilimseldir, bilim üreten merkezlerdir. Şimdi bakıyoruz, aslında yine teknokentlerle, teknoparklarla sermayeyi üniversiteye sokacak bulunmaz fırsatlar yaratıldı. Ve akademinin bilimsel ve kamusal bilgi üretme karakterinin bilginin sermayeye satılması olarak değiştirilme sürecidir aslında bu süreç. Sermaye girdiği her yerde olduğu gibi üniversitelerde de kendi yapısını işletir ve kendi ihtiyaçlarını dayatır. Ve açıldığından bu yana sadece AR-GE faaliyetlerine bakın, onların çalışmalarına bakın, toplum yararı için ne kadar çalışma yapılmış, şirketlerin neye ihtiyacı varsa ne kadar onlar için çalışma yapılmış bunu bir karşılaştırın.

Buradan şunu da söylemek istiyorum: Bilginin kendi çıkarına ve kendi kurallarına göre üretilmesini sağlamak üzere sermayenin müdahalesi sağlanıyor bu projeyle. Yine sermaye üniversiteden, neye ihtiyacı varsa üniversiteye giriyor, alıyor ve çıkıyor. Ucuz iş gücü de çekiyor, aynı şekilde bilim insanlarını kendi çıkarları doğrultusunda çalıştırmanın aracılığını da kılıyor.

Ama bakıyoruz, işin bir başka boyutu daha var -tabii her projede olduğu gibi- teknokentler yandaşların rant kapısına dönüşmüş durumda iktidarınız döneminde. Öğrencisi olmayan üniversitelere atanan kadrolar, teknokentlerde maaş alan rektörler say say bitmiyor.Ama bakın, bir tane örnek vereyim: Pamukkale Üniversitesine TÜBİTAK tarafından araştırma yapılsın diye aktarılan 247 bin lira kayıp. Nerede bu para? Sayıştay da aramış ama bulamamış bu parayı. Yine, aynı üniversitenin Rektörü Hüseyin Bağ üniversitenin bedelini ödeyip -ben buna da karşıyım tabii- yüzde 73’lük hissesine ortak olduğu şirkete kendisini genel müdür olarak atamış ve aldığı tüm maaşların yanında -yine birçoğu gibi- 11 bin lira maaş alıyormuş.

Evet, on sekiz yılda üniversiteleri geçmişteki Başbakanınızın dediği gibi -meşhur deyimiyle- dikensiz gül bahçesine çevirmek için elinizden geleni yaptınız. Yılların birikimini, bu toprakların birikimini, bu ülkenin yetiştirdiği akademisyenleri ihraç ettiniz. İlahiyat profesörlerinden hukuk fakültesi dekanları yaptınız. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının adındaki “bilim”i çıkardınız.

TÜBİTAK’ın kabul etmediği ama NASA tarafından kabul edilip Mars proje ekibine katılan İlayda’nın yani İlayda Şamilgil’in sıvılarda bulunan su oranını mıknatısla ölçebilen bir sistem geliştiren projesi yerine kötü söz söyleten kavanoz, kansere karşı dua, papaz eriğini imam eriğine çevirme projelerini desteklediniz. On sekiz yılda kuramadığınız kültürel, ideolojik iktidarınızı üniversiteleri ele geçirerek kuramazsınız. Bilimsel araştırmaların, evrensel bilgi üretmenin ve beşerî insan yetiştirmenin kurumlarıdır üniversiteler ve tüm bu ideallerinden uzaklaştırılarak şirketlerin AR-GE laboratuvarları hâline getirilemez.

Toplum için bilgi üretir diyorum. Toplum için bilgi üretmek ne demek biliyor musunuz? Ondan 5, ondan 3 aşı dilenmek yerine bu ülkede aşı üretmek demektir. Pandemide 6 milyon öğrencinin eğitime katılamamasının nedeni olan EBA sistemine mecbur olmak değil, 15 milyon öğrencisine yetecek on-line eğitim sistemini kurmak demektir. Savunma sanayinin ihtiyaçları için değil insanlığın ihtiyacı için çalışmaktır. Doğanın talanını engelleyecek projeler yapmak demektir. Kansere çare bulmak demektir. Üniversiteler halk için bilim üreten yerlerdir, halkın mimarlarını, mühendislerini, doktorlarını sosyal bilimcilerini yetiştiren yerlerdir. Akademisyenleri de ihraç etseniz, üniversitelerin kapılarına kelepçe de koysanız başaramadınız, başaramayacaksınız, başaramazsınız çünkü. Yandaş rektörlerle üniversitelerde hegemonya kuramazsınız. Üniversite sizi kabul etmez, size üniversite biat etmez çünkü bilim biat etmez.

Değerli milletvekilleri, son olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) – Bakın, Boğaziçi size bir kez daha ders veriyor. Üniversite öğrencilerinin haklı, demokratik tepkisi karşısında iktidar ne yaptı? Üniversitelerinde seçim isteyen öğrencilere yine aynı terane “marjinaller, teröristler” dediniz. Sabaha karşı sadece öğrencilerin evlerinin kapısını değil, İstanbul Kadıköy’de Yeldeğirmeni Mahallesi Muhtarının kapısını kırarak eve girdiniz, çocuğunu, evde bulunan kim varsa yere yatırıp, kafasına silah dayayıp arama yaptınız. Öğrencileri gözaltına aldınız, emniyete götürdünüz, çıplak arama dayatması yaptınız. Hiç demagoji yapmayın, suç atmayın, çıkıp açık açık konuşun, deyin ki: “Biz seçim karşıtıyız, biz bilim karşıtıyız, biz çıplak aramadan yanayız.”

Son sözüm: Bilimle, akılla, etikle ele geçiremediğiniz üniversiteleri maşayla, demagojiyle, korkuyla, baskıyla zorla ele geçiremezsiniz, üniversite sizi kusar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin’e ait.

Buyurun Sayın Sezgin (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 6’ncı maddeyle girişimcilerin ve teknokentlerin desteklenmesine yönelik bir fon oluşturulması amaçlanmaktadır. Girişimciler elbette desteklenmelidir, ancak iktidarın fon yönetimi konusundaki karnesi zayıf olduğu için düzenlemedeki muğlaklıklar şüphe uyandırmaktadır. Cumhurbaşkanına bu rakamları tek başına değiştirme yetkisi verilmesi de düzenlemenin diğer bir yanlışıdır.

Sanayileşme politikalarının teknokentlerle desteklenmesi doğrudur. Günümüzde küresel ekonominin güçlü aktörleri, en önemli yatırım harcamalarını teknokent ve AR-GE faaliyetlerine yönlendirmektedir. Ülkemizde 2001 yılından başlamak üzere 84 teknokent kurulması planlanmıştır, şu ana kadar sadece 72 tane teknokent kurulabilmiştir. Teknokentlerin sayısında da niteliklerinde de istenen düzeye maalesef ulaşılamamıştır. Bu teknokentlerde kaç marka yaratılmış, kaç patent alınmıştır? Sayıların yetersiz olduğu ortadadır. Hep söylüyoruz, Çin ve İsrail gibi ülkelerin ihracatının üçte 1’ini yüksek teknolojili ürünler oluştururken bizim ihracatımızda bu oran, hem Dünya Bankası hem TÜİK verilerine göre yüzde 5 bile değildir. Bu oranın bir an önce yükseltilmesi için teknokentlerin etkili şekilde işlemesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, teknokentler elbette önemli. Ben bir de bölgem Aydın’ın ve ülkemizin büyük bir sorununa değinmek istiyorum. Turizm sektörü can çekişmektedir. Türkiye’nin en önemli dış gelir kaynaklarından biri olan, birçok sektörle irtibatı sayesinde sürükleyici kapasitesi çok yüksek olan bu sektör çökmektedir. Turizm sektörüne 1960’lardan beri yapılan beşerî yatırım da uçurumun kenarındadır. Sektörün en önemli bileşenlerinden seyahat acenteleri çok önemli sıkıntılar yaşamaktadır. Sayısı 12 binin üzerinde olan seyahat acenteleri pandemi nedeniyle ağır yara almıştır. Krizden çıkabilmek için TÜRSAB üyesi seyahat acentelerinin ciro odaklı ve on sekiz ay ödemesiz düşük faizli kredi talepleri bulunmaktadır. Acenteler, hava yolları ve otellerdeki alacakları için muhatap bulamamaktadır. Ayrıca seyahat acenteleri 1972 tarihli Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Yasası’nda değişiklik öngören düzenlemelerin bir an önce Meclis gündemine gelmesini haklı olarak istemektedir. Böyle dinamik bir sektörün elli yıllık bir yasayla düzenlenmesi zaten mümkün değildir.

Aydın’daki turizmcilerin önemli bir talebi de ilimizin turizmini on iki aya taşıyacak olan Kuşadası Kongre Merkezi’nin bir an önce aktif hâle getirilmesidir.

Sektörün diğer bir önemli bileşeni olan turist rehberlerinin ekonomik sorunları da giderek derinleşmektedir. Rehberler zaten sosyal güvenlik açısından sıkıntılar yaşayan, yılın büyük bölümünde çalışamayan ve düzenli devlet desteği alamayan bir meslek grubudur. Covid-19 nedeniyle rehberlere verilen 10 bin lira destek kredisine başvuran rehberlerin sadece yüzde 60’ı krediden faydalanabilmiştir. Krediden yararlanabilenlerin geri ödemeleriyse kasım ayında başlamıştır. 2020 yılında neredeyse hiç çalışmamış olan rehberler kredi geri ödemelerinde ciddi güçlükler yaşamaktadır. Acilen yeni ve etkili destek paketlerinin devreye sokulması gerekmektedir. Ayrıca 10 binin üzerindeki mevcut rehber iş bulamayarak sektör değiştirmek zorunda kalırken yabancı dil aranmaksızın rehberlik yapılabilmesi tartışmaları gündeme gelmektedir. Turist rehberliğinin mesleki kalitesinde mutlak bir gerileme yaratacak olan böyle bir uygulamadan uzak durulmalıdır. Yetişmiş turizm profesyonellerinin kendi alanlarını bırakıp başka sektörlere gitmeleri pandemi sonrası temenni edilen canlanmaya ciddi engel teşkil edecektir. Karar verici makamların bu gerçeği mutlaka doğru değerlendirilmeleri icap ediyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4691 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen “suretiyle” ibaresinin “yoluyla” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                    İsmail Atakan Ünver         Çetin Osman Budak

             Tokat                                 Karaman                                Antalya

       Tacettin Bayır

             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın İsmail Atakan Ünver.(CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Ünver.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Yıllık cirosu 260 milyar dolar olan bir otomotiv devi Türkiye’de yatırım yapma kararından vazgeçince “Biz değil, onlar kaybeder.” diyen bir Sanayi Bakanının olduğu yerde teknopark, AR-GE, yüksek katma değerli teknolojik üretimden bahsederek ancak kendinizi avutursunuz. Milletin gündemi; iş, aş, ekmek. Milleti kuru ekmeğe muhtaç ettikten sonra şimdi yüksek katma değerli teknolojik üretimden bahsediyorsunuz. Günaydın! Kaynak bolken parayı taşa toprağa, betona gömmeyecektiniz, üç beş müteahhidi zengin etmeyecektiniz. Bunu 2000’li yıllarda ülkeye dışarıdan kaynak akarken yapacaktınız.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığınca açıklanan 2021 Yılı Yatırım Programı’nda başlarken ya da programlanırken koca koca lafların edildiği çoğu projeye hazine boşaltıldığı için kaynak ayrılamadığını gördük. Ben seçim çevrem Karaman’la ilgili olarak projelerin sahipsiz kaldığını ifade ettiğimde bazıları alınganlık göstermişlerdi. 2021 Yılı Yatırım Programı’ndan hareketle projelere bir kere daha bakalım.

Konya-Karaman Hızlı Tren Hattı Projesi bitirilemediği için bu yıl da programdaki yerini koruyor. Programa 2012’de girip defalarca “Önümüzdeki yıl bitirilecek.” vaadinde bulunulan projeye 2021 yılı için 50 milyon lira ödenek ayrılmış. Böylelikle, proje tutarının bin lira eksiğiyle 2021’de tamamlanacağı öngörülüyor. Ödeneği tüketilecek proje, inşallah, bu sefer, söz verildiği gibi, yılın ilk çeyreğinde hizmete alınabilir. Daha birkaç ay önce projenin 2020 sonunda bitirileceğini söyleyerek havanda su dövenler de havanda su dövmeye devam etsinler, biz işimize bakalım. Yıllarca Karamanlıya hızlı tren hattının açılamama sebebi olarak sinyalizasyon işinin Konya-Karaman hat yapımı ihalesine dâhil edilmediği, Karaman-Ulukışla hat yapım işiyle birlikte ihale edildiği anlatıldı. 2023’te bitirilmesi öngörülen bu projeye 2021 yılı için tahsis edilen ödenek nazara alındığında projede hâlen harcanamayan ve tahsis edilmeyen 1 milyar 511 milyon 575 bin lira yani bugüne kadar harcanan ödenekten daha fazla bir ödenek kaldığı görülüyor. Projenin bu ayağı ne zaman biter bilmiyorum ama 2021 yılında bitmeyeceği kesin. Verilen sözlerin tutulup tutulmamasıyla ilgili takdiri de zamanı geldiğinde hemşehrilerim yapacaktır.

Programa göre, 2023’te bitirileceği öngörülen 190 milyon 97 bin lira tutarlı Karaman Lojistik Merkezi Projesi de programda yerini koruyor. Projeye henüz başlanmadı, 2021 yılı için ayrılan ödenekse bin lira iz ödenek.

Yatırım programına göre 2023’te tamamlanacağı öngörülen 239 milyon 454 bin lira tutarlı Karaman Havalimanı Projesi de henüz başlamadı, 2021 için tahsis edilen ödenekse 2 bin lira. Anlaşılan, Karaman ve Karamanlı, AK PARTİ’nin seçim afişlerinde sıklıkla kullandığı havaalanı için daha çok bekleyecek.

2003 yılında programa giren Sertavul Tüneli Projesi’ne bugüne kadar 450 milyon 969 bin 200 lira harcanmış ve 2021 yılı için de bin lira iz ödenek tahsis edilmiş. Bu hâliyle projenin programda öngörüldüğü gibi 2024’te bitmesi mümkün gözükmüyor. Dolayısıyla, Karaman’dan kırk beş dakikada Akdeniz’e ulaşma ihtimali de ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen bir geleceğe terkedilmiş.

Karaman Kalesi restorasyon projesinde ise 10 milyon lira olan proje tutarının bugüne kadar 6 milyonu harcanmış. Projenin bitirilebilmesi için 4 milyon lira daha ödeneğe ihtiyaç varken 2021 yılı için tahsis edilen ödenek, bin lira iz ödenek.

146 milyon lira tutarlı Karaman Stadyumu projesi için bugüne kadar 65 milyon lira harcanmış, 2021 için ise 30 milyon lira ödenek tahsis edilmiş. Projenin bitirilebilmesi için daha 51 milyon lira ödenek gerekmekte. Zaten yapımı geciken stadyum projesinin bitirilmesi için gerekli olan ödenek de tahsis edilerek proje bir an evvel bitirilmelidir.

Programda Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesinin bazı projeleri için de ödenek tahsisi yapılmış. Bazı bakanlıkların ve kamu kurumlarının rutin faaliyetleri ya da yıllardır sürüncemede kalmış ve iz ödenek ayrılmış birkaç projesi dışında, programda Karaman’a özgü başka bir proje yok. Mesela, Tarım ve Orman Bakanlığının 2021 yılında Karaman’da uygulayacağı hiçbir sulama projesi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Karaman-Bucakkışla-Ermenek yolunun programda esamesi yok. Karaman Belediyesi MHP’ye geçmeden önce AK PARTİ’deyken başlanan ve bitirilemeyen Karaman Çevre Yolu projesinin de programda esamesi yok.

Karamanlı hemşehrilerim bilsin ki biz bu projelerin hepsinin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Hizmetin partisi olmaz, devletimiz büyüktür, ülkemiz zengindir. Tüm bu projeleri tamamlamaya ve daha nicelerini ve daha fazlasını yapmaya muktedirdir. Önemli olan iktidarın ülkenin kaynaklarını nasıl kullandığı ve nasıl kullanılacağı yönündeki tercihidir. Maalesef, AK PARTİ iktidarı 2021 yılı için tercihini, yapılan tüm seçimlerde yüzde 55-60 oy aldığı Karaman’dan yana, Karamanlıdan yana kullanmamıştır. Karaman sahipsiz bırakılmıştır ve bu sahipsizliği asla haketmemektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde geçen “yer alan” ibarelerinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Zeynel Özen                       Semra Güzel

          Gaziantep                               İstanbul                            Diyarbakır

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı             Ali Kenanoğlu

            Adana                                   Bitlis                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Kanun teklifiyle teknoparkların doluluğuna çözüm üretmek için teknopark sınırları dışında kurulan kuluçka merkezleri de girişimcilere tahsis ediliyor ve orada yapılan çalışmalara da aynı vergi avantajları sağlanıyor. Bu büyük teknoloji devlerine böylesi avantajlar sağlanıyorken maalesef milyonlarca öğrenci pandemi sürecinde eşitsizlik üzerine eşitsizlik yaşadı.

Evet, eğitim alanı da iktidarın yanlış eğitim politikalarından dolayı pandemiden en çok etkilenen alanlardan biri oldu. Pandemiyle beraber uygulamaya konulan uzaktan eğitim sistemi sadece teknolojik imkânlara ulaşabilenler için bir sistem oldu. Kırsal alanlar başta olmak üzere birçok bölgede yoksullukla beraber yaşanan elektrik kesintileri, internet altyapısının olmaması da eğitime erişimi imkânsız hâle getirdi. Millî Eğitim Bakanlığı zaman zaman dağıttığı tabletlerin reklamlarıyla gündeme gelse de 21 Aralık tarihine kadar toplamda 200 bin tablet dağıttığını bildirdi. Ancak bunun da ihtiyacı karşılamadığı ortada, hâlâ yüz binlerce öğrenci tablete ve bilgisayara erişemiyor. Örneğin, çok nüfuslu olan yoksul ailelerde okul çağındaki çocuklar, evde yeterli sayıda tablet ve bilgisayar olmadığı için maalesef sırayla derse girmek zorunda kalıyorlar.

Yine, ebeveynlerinin cep telefonundan internete girmek zorunda kalan çocuklar ebeveynleri işe gittikleri zaman derse giremiyorlar. Bir telefon dahi bulup derse giremeyen öğrenciler var. Bakın, EBA’ya erişim için çocuklar tepe tepe geziyor; burası Hakkâri Yüksekova, burası Konya Ereğli. Bu çocukların talebi ne biliyor musunuz? İnternete erişebilmek, internet sorunlarının çözülebilmesi; tablet ve bilgisayar sorunlarının çözülebilmesi.

Değerli arkadaşlar, internet şebekesini bulamayan bu öğrenciler EBA’yı nasıl bulacak? Tabii ki bulamayacak. Cezaevlerinde de bu fırsat eşitsizliği had safhada. Binlerce çocuk şu an cezaevinde. Bunun gibi daha yüzlerce örnek verebiliriz. Yani pandemi bir kez daha bize şunu gösterdi ki eğitim eşit ve parasız değil.

Değerli milletvekilleri, OECD raporuna göre, 77 ülke arasında internet bağlantısına erişimi olan öğrenciler listesinde Türkiye 70’inci sırada. EĞİTİM SEN’in raporuna göre de okullarda EBA’ya ortalama katılım yüzde 15-20 civarında. Türkiye Eğitim Derneğinin açıkladığı rapora göre de öğrencilerin yüzde 60’ı EBA’ya giriş bile yapmamış. Bakanlık ise buna dair hiçbir veri açıkladı. Örneğin, Mardin ilimizde EBA’yı aktif kullanan öğretmenlerin oranı yüzde 80 iken öğrencilerin oranı yüzde 22’de sınırlı kaldı. Seçim bölgem olan Diyarbakır’da, Bismil ilçesinde 6 mahallede internet altyapısı yok, Kulp’un birçok köyünde telefon dahi çekmiyor. Mart-Haziran 2020 tarihleri arasında Bağlar’da 24 bin, Sur’da 20 bin, Silvan’da 15 bin öğrenci EBA’ya bir saniye dahi giriş yapamamış. Fakat Diyarbakır’da 2021 Ocak ayı itibarıyla sadece toplamda 4.500 tablet dağıtılmış.

Değerli milletvekilleri, 15 Şubatta yüz yüze eğitime yeniden başlanacağını Bakanlık açıkladı. Fakat son bir yıldır yaşanan sorunlara dair ne gibi çözümler üretilecek, bu konuda Bakanlığın çizelgesi ne olacak bilmiyoruz. Bu son bir yılda derinleşerek ortaya çıkan eğitimdeki eşitsizlik nasıl giderilecek? EBA’ya erişebilen ve erişemeyen öğrenciler aynı sınıflarda, aynı müfredata mı maruz kalacaklar? İnterneti olmayan köylerdeki çocuklar ile internet sıkıntısı yaşamayan öğrencilerin aynı sınava dâhil olması adil midir? Bu yüzden, uzaktan eğitim süresi boyunca yapılan sınavların iptal edilmesi tüm toplumun talebidir. Ayrıca, her ne kadar vaka sayılarında kısmi düşüş yaşanmış olsa bile, 15 Şubatta başlatılacak olan yüz yüze eğitime okullar, öğrenciler, eğitim emekçileri hazır mı? Yüz yüze eğitim verildiği dönemde birçok emekçi arkadaşımız virüse yakalandı ve hayatını kaybedenler oldu. Eğer okullar açılana kadar aşılama olmayacaksa eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin can sağlığı nasıl sağlanacak? Bütün bu risklerin yeniden düşünülerek eğitim emekçilerinin derhâl aşılanması gerekmekte.

Yine, uzaktan eğitimle birlikte akşam geç saatlere kadar -hafta sonları da dâhil- derse giren eğitim emekçileri maalesef yakınlarına zaman ayıramıyor ve emek sömürüsüne maruz kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, pandemi sürecinin yanlış politikalarla yönetilmesi birçok toplumsal, sosyal, ekonomik problemi de beraberinde getirdi. Bunlara dair bütüncül, kapsamlı planlamalar, çözümler üretmek hepimizin sorumluluğunda. Geleceğimiz olan çocukların, gençlerin kaygılı bir şekilde geleceğe bakmamaları, eğitim eşitsizliği içerisinde sınavlara, derslere girmemeleri için gerekli politikalar üretilmeli. Bakanlığın bu eşitsiz durumu göz önüne alarak yeni müfredatlar ve ders programları çıkarması gerekmekte. Ancak kapsamlı ve bütünlüklü bir eğitim ve sağlık politikası bizleri başarıya ulaştırabilir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu          Fahrettin Yokuş                   Yasin Öztürk

              İzmir                                  Konya                                 Denizli

       Orhan Çakırlar                                                      Abdul Ahat Andican

             Edirne                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerindeki konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Kanun teklifinin 7’nci maddesinin birinci fıkrasıyla Meclis yine bir onay müessesesi görevini yerine getirmektedir. 9 Temmuz 2018 tarihli 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı”nın ismi değiştirilmiş, Bakanlığın adı “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” olmuştur. An itibarıyla da bir buçuk yıl önce adı değiştirilmiş bir Bakanlığın isim değişikliği kanunla onaylanıyor. Bu tür düzenlemeler AK PARTİ’si iktidarında alışkanlık hâlini aldı hatta bazen önce yönetmelik çıkarılıyor sonra kanun. Bakanlık isminden “bilim” kısmı çıkarılıyor ama ilginç olan Türkiye Uzay Ajansı, Türkiye Bilimler Akademisi, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu gibi adında bilim barındıran kurumlar ilgili ve bağlı kuruluşlar olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde yer alıyor.

Yine, aynı şekilde görüşmekte olduğumuz kanun teklifi de bilim, sanayi iş birliği üzerine kurulu bir yapıyı, teknoloji geliştirme bölgeleri diğer adlarıyla teknopark, teknokent gibi araştırma geliştirme faaliyetlerinin baş aktörlerine yönelik düzenlemeleri içeriyor. Bu açıdan bakıldığında Bakanlık adında yapılan değişim mevzuata uygun hâle geliyor ama bağlı kuruluşlar açısından bir çelişki ortaya çıkıyor.

Günümüz dünyasında teknoloji ve AR-GE faaliyetleri devletler için artık vazgeçilmez hâle gelmiştir. Enerji, gıda, tarım ve su kaynaklarının azaldığı dünyada öncelikli hedef kıt kaynakları bilim ve teknolojiyle verimli hâle getirmek kadar bunu kalkınma, baskı ve güç unsuru olarak kullanmak. “Araştır, geliştir, üret, sat” denklemi gelişmişlik formülünün anahtarıdır. Denklem eksiksiz uygulandığında gelişmiş, denklemin ayakları eksik kalınca gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülke statüsü doğrudan kazanılmaktadır.

Görüşülmekte olan kanunla AR-GE faaliyetlerinin desteklenmesi, nitelikli çalışanların yetiştirilmesi amacıyla firmaların istihdam sağlamasının teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. “Araştır, geliştir, üret, sat” formülünün ilk etabında yüksek lisans, doktora öğrencileri ile akademisyenlerin AR-GE çalışmalarının ve ülkemizin teknolojik gelişiminin altyapısının oluşturulmasının teşvik, vergi ve muafiyetlerle desteklenmesi gerekli ve doğru bir adımdır ancak AK PARTİ’si iktidarının kronikleşmiş sıkıntıları var.

Öncelikle, kamudaki liyakatsiz atamalar özerk olması gereken üniversitelerde de alışkanlık hâlini almış, hatta bazı üniversiteler aile şirketi hâline dönüştürülmüştür. Ne yazık ki bu konuda da çok fazla örnek var. Pamukkale Üniversitesindeki eski rektör, kendisini 22 fakülteye dekan vekili atamış, eşi için adrese teslim kadro açmıştır. Karadeniz Üniversitesinde 3 kız, 1 damat ve 1 yeğen işe alınmış, Gaziantep Üniversitesinde yönetici konumunda olan personelin eşleri öğretim görevlisi olarak istihdam edilmiş, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ve Dumlupınar Üniversitesi rektörlerinin eşleri işe başlatılmıştır. Mersin Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Batman Üniversitesindeki akraba atamaları, Çorum Hitit Üniversitesindeki 30 personelin birbiriyle evli olması üniversitelerdeki -tırnak içinde- liyakat sisteminin nasıl işlediğini ortaya koymaktadır. Hâl böyle olunca da bilim ve teknoloji iş birliği ilk ayakta yatmaktadır. Bizlerin bilim teknoloji iş birliği üzerinde kalkınma planları yapılırken bu tabloyu kabul edebilmesi mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, yine, iktidarın kronik sıkıntılarından biri de teşvik sisteminin adaletli işleyememesidir. Devletin sınırsız ekonomik imkânları yok, doğal olarak teşvik sisteminden yararlanmak için de iş yapabilirliğinizi bir şekilde kanıtlamak zorundasınız, bu kabul edilebilir bir durum. Öncelikle, AR-GE faaliyetleri maliyeti yüksek yatırımlar, bu nedenle uzun ömürlü bir yatırım maliyet zincirini gerektiriyor. Birçok başvuru, birçok nedenlerden dolayı teşviklerden yararlanamazken bazı meşhur yatırımcılar ise teşvike boğuluyor.

Bu kanun değişikliğinde olduğu üzere Cumhurbaşkanına, firmalara yapılacak desteklerdeki tutar ve oranları sıfıra kadar indirmeye, 5 katına çıkarmaya yetki verildiğinde de ödül ve cezalandırma mekanizmaları da kanuni bir hâle dönüştürülüyor. AK PARTİ’si 2023’te rekor ihracat rakamları hayalleri kuruyor; kursunlar, hayal kurmak serbest ama ayaklarını yere basmaları için bir tavsiyem var: AR-GE faaliyetlerine öncelikle kendi yönetim sisteminizdeki kronik sıkıntıları araştırarak başlayın. Adalet lafta, liyakat rafta bir sistemde bilim filim, kalkınma hayal hâlini alır. Bu hastalıklı hâli ne tahsilinden vazgeçebildiğiniz vergi ne de verdiğiniz destek kurtarır.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz maddede teknoloji geliştirme bölgelerinde yer alan girişimcilerin üzerindeki istihdam yükünün azaltılabilmesi için vergi istisnaları getiriliyor. Damga vergisi de istisnalara dâhil ediliyor. Bu kadar vergi yükü altında elini taşın altına koymuş her işverene verilen desteğin arkasındayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Bununla birlikte bir talebim daha var, çalışanın üzerindeki vergi yükünü de hep birlikte kaldıralım. Asgari ücret brüt üzerinden SGK pirimi, gelir vergisi, damga vergisi, işsizlik sigortası, işçi payı kesintisi geçen yıl 619 lira iken bu yıl 133 lira artarak 752 lira oldu. Asgari ücretle çalışan bir işçi için 752 lira önemli bir tutar. Gelin, haydi, bir destek de asgari ücretliye verelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 8’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 4691 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının 4’üncü cümlesindeki “ya da” ibarelerinin “veya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Kadim Durmaz                    Çetin Osman Budak                Tacettin Bayır

             Tokat                                  Antalya                                  İzmir

       Cengiz Gökçel

            Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerindeki konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teknokentler sanayimiz için AR-GE çalışmaları anlamında önemli merkezlerdir. Elbette teknokentlerin sorunları var ancak teknokentlerin sorunu sadece bu kanun teklifiyle düzelecek bir şey değil.

Değerli arkadaşlar, bana göre şu an konuştuğumuz teklif, teknokentlerin sorununu tek başına çözmeye yetmez çünkü ülkede hukuk ve güven sorunu var. Yatırımcı gelmiyor, gelmediği gibi mevcut yatırımcılar da kaçıyor. Yatırım olmazsa AR-GE ne işe yarar? Ancak bunun sorumlusu ne bu teknokentler ne de çalışan mühendisler. Bunun tek sorumlusu AKP iktidarı ve onun getirdiği başkanlık sistemidir.

Değerli arkadaşlar, yatırımcı bir yere yatırım yapmadan önce oradaki altyapıya, ekonomik koşullara ve güven ortamına bakar. Başkanlık sistemiyle, maalesef, ülkemizde güven yerle yeksan oldu. Kimse bu süreçte başkasına suç bulmasın. Güven öyle zedelendi ki Avrupa’nın en düşük asgari ücretlisi ülkemizde olmasına rağmen, emekçilerimiz emeğinin karşılığını alamazken yatırımcı yatırımdan çekiniyor.

Bakın, daha trajik olanını söyleyeyim: Daha önce yatırım yapmış olan şirketler de artık kaçmaya çalışıyor. Yirmi dört yıldır Türkiye’de üretim yapan Honda gelecek yıl fabrikasını kapatacak. Zaten kamunun elinde fabrika kalmadı, hepsini sattınız. Kanunlarda değişikliği yapacağız, sizler ellerinizi kaldırıp “evet” diyeceksiniz. Ülkedeki AR-GE sorunu bu şekilde çözülecek mi? Sanayileşme sorunu çözülecek mi? Bu kanun geçerse yatırımcı gelecek mi? Elbette gelmeyecek.

Bakın, bir başka örnek daha vereceğim: Alman Volkswagen ülkemize yatırım yapmayı düşündüğünde davul zurna çaldınız. Ne oldu? Volkswagen yatırım yaptı mı? Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bir hatanız, kusurunuz yok mu? Elbette ki var. Neden bu yatırımcı yatırımdan vazgeçiyor, dönün bir bakın, bir kez de kusuru kendinizde arayın. “Başkanlık sistemi yüzünden ülkeye yatırımcı gelmiyor yahu!” deyin, işin içinden çıkın. Kendinizi sorgulamak bu kadar zor olmasa gerek.

Arkadaşlar, yirmi dört sene çalışan fabrika üretimini durduruyor, binlerce çalışanımız işinden olacak, ülkemiz ekonomik kayba uğrayacak, itibar kaybedecek. Gerçi siz “itibar” deyince uçan sarayları, yüzen sarayları, Beştepe’deki sarayı anlıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Çıkıp da “Başkanlık sistemini getirmekle hata yaptık.” demiyorsunuz. “Biz hukuku katlettik, liyakati ortadan kaldırdık, bunun için ülke yatırımcı kaybediyor.” demiyorsunuz, kendinizi sorgulamıyorsunuz.

Arkadaşlar, bu sistemle devam edildiği sürece ülkemize yatırımcı gelmesi zor çünkü yatırımcı bir kanun hükmünde kararnameyle iş yerinin kapatılıp iş yerine el konulup konulmayacağını bilmiyor. Bir kişinin sözüyle Anayasa Mahkemesi üyeliğine Yargıtayda yirmi gün mesaisi olmayan biri getirilirse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları yok sayılırsa, hukuk devletinden uzaklaşırsanız yatırımcı gelmez, böyle devam ederseniz de gelmeyecek. Ve siz, hukuk devletinden uzaklaşırsanız, bu ülkeye gelen ancak bankalardan faiz, borsadan da ülkenin kaymağını yemek için gelir, bir gün de çekip gider.

Buradan AKP’li arkadaşlara çağrı yapıyorum. Gerçekten bir hukuk reformu yapılacaksa -ki bu gerekli, siyaset bir uzlaşı sanatıdır- buradan açık çağrı yapıyoruz: “Hukuk reformu” diye sarayda hazırlanmış kanun taslaklarını Meclise dayatan değil, Parlamentoda grubu bulunan partiler başta olmak üzere üniversiteden hukukçu profesörleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini, baroları davet edelim, ne bekliyorlar konuşalım. Demokrasiyi güçlendirecek, her kesimi kucaklayacak ve güven ortamı yaratacak bir hukuk reformu yapalım. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz buna açığız ama siz her reform dediğinizde etik olmayan, evrensel hukuka uymayan bir düzenlemeyle çıkıyorsunuz karşımıza. Ülkenin hizmetkârı olduğunu söyleyip bu ülkenin sahibi olduğunu sanan arkadaşlara sesleniyorum: Önce bir düşünün, neden bu ülkeye yatırımcı gelmiyor, neden bu ülkede huzur yok? Hukuku nasıl ayaklar altına aldığınıza bir bakın, düşünün. Eminim arasında bir bağ kuracak kadar kabiliyetli olan arkadaşlarınız vardır; bilenler bilmeyenlere öğretsinler, ben bunu hepinize tavsiye ediyorum. Ülkenin ekonomik ve sosyal yönden kalkınmasını istiyorsak, demokrasinin güçlenmesini istiyorsak mutlaka demokratik hukuk reformunu hep birlikte, Parlamento çatısı altında gerçekleştirmeliyiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Serpil Kemalbay Pekgözegü             Zeynel Özen                   Mahmut Toğrul

             İzmir                                  İstanbul                             Gaziantep

         Kemal Peköz                                                 Mahmut Celadet Gaydalı

             Adana                                                                            Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerindeki konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller, değerli halkımız; bugün burada teknopark ve teknokentlerle ilgili konuşacağız fakat ondan önce şunu hatırlatmak istiyorum: Bilmiyorum herkes farkında mı, Türkiye’de, şu anda dönüşümlü, süresiz açlık grevleri var altmış iki gündür. Açlık grevleri, tecride karşı Türkiye’de barışın, demokrasinin, adaletin, refahın sağlanması için zindanlarda bir direniş olarak sürüyor. Herkesi, tüm kamuoyunu zindanlardaki bu açlık grevine duyarlı olmaya davet ediyorum.

Türkiye’de uzun bir süredir hukukun tamamen ortadan kalktığını hepimiz yaşıyoruz. Hukukun olmadığı bir devlet yönetimiyle karşı karşıyayız. İşte, Gökhan Güneş’ten Ömer Faruk Gergerlioğlu bahsetti. Güpegündüz kaçırılan, işkence edilen ve daha sonra gözleri bağlı bir şekilde sokağa atılan bir insan ve bugün burada, bunun cevabını alamadık. Yani AKP Grup Başkan Vekili bize bir açıklama yapmadı. Ne oldu? Gökhan Güneş neden, kim tarafından kaçırıldı, işkence yapıldı ve bırakıldı?

MİT mahkemelerinden bahsetti yine Ömer Faruk Gergerlioğlu. Burada gürültü patırtı içerisinde cevaplanmadı. Bir zamanlar devlet güvenlik mahkemeleri vardı, Türkiye’de askerî vesayet vardı. E, şimdi saray vesayeti var ve demek ki bir de MİT mahkemeleri kurulmuş. Bunu da bilmiyorum farkında mıyız?

Korkunç bir ülke, korkunç bir tablo. Geleceksizlik her tarafı sarmış, karanlık her tarafı sarmış. Böyle bir ülkede bir kadın hakları aktivisti Ayşe Gökkan defalarca gözaltına alındığı ve defalarca tutuklanamadığı hâlde bir kez daha gözaltına alınıyor, bir kez daha partimize operasyonlar yapılıyor. Ne olacak böyle? Yani Türkiye bu siyasi kavganın içerisindeyken biz hangi teknoparktan, hangi teknokentten bahsedebiliriz? Gerçekten Türkiye’de nasıl bir umut yaratabiliriz, nasıl bir gelecek vaat edebiliriz?

Bakın, bu tablo size daha önce gösterildi. Bu, Türkiye’den Avrupa’ya giden insanların sayısı. 2017’den beri böyle grafik yükseliyor. İnsanlar bu ülkeden kaçıp gidiyor, beyinler göçüp gidiyor. Yine bu ülkede hapishaneler en büyük üniversite, gençler dört duvar arasına zincirlenmiş durumda ve bu ülkenin en çok üreten akademisyenleri, 6 binin üzerinde akademisyen de, barış için akademisyenler de akademiden uzaklaştırıldılar. Onların biriktirdiği devasa bilgi şu anda yok, Türkiye bundan yararlanmıyor; çöpe atıldı, savruldu, atıldı. Elbette çöp değil, elbette onlar bu bilgiyi bir şekilde halka ulaştırmaya çalışıyorlar ama bu kurumların içinde, Türkiye’deki akademinin içerisinde bu bilgiler yok edildiler. Peki, böyle bir üniversiteyle, böyle bir akademiyle, böyle bir gençlikle, böyle bir anlayışla Türkiye’de hangi inovasyondan bahsedebiliriz? Türkiye’de nasıl bir yenilikçilik, nasıl bir ileri teknoloji, AR-GE olabilir? Ve bu AR-GE, ileri teknoloji halka ne verebilir, halkın ekonomisini nasıl geliştirebilir? Elbette ki siz bunu, bu yasaları, halkın ekonomisini geliştirmesi için getirmiyorsunuz; bu yasaları her zaman olduğu gibi “Sermayeyi daha çok nasıl büyütebiliriz?” diye getiriyorsunuz, bunun farkındayız.

Üniversiteleri, yıllar içerisinde tamamen sermayenin hizmetine soktunuz. Üniversitede bağımsız demokratik bir bilim yapılamıyor, maalesef. Üniversitelerin başına da kayyum atamanızın sebebi bu. Yani bu zihniyetle ne yazık ki biz, Türkiye’de gelişimden, bilimin gelişmesinden, teknolojinin gelişmesinden; ekolojiye, doğaya, kadınlara, halka hizmet edecek bir inovasyondan bahsedemeyiz. Olsa olsa burada 5’li çeteye bir kapı daha açalım, onlara bir ihale daha verelim, bir davetli ihale daha açalım diye çabalıyorsunuz. E, bizi yormayın, biz gelip burada boşu boşuna bunlar için konuşmayalım, tartışmayalım. Çünkü siz bunu zaten yapıyorsunuz, yapacaksınız. İşin içinde bir bilim yok, teknoloji yok, sanayi yok ve bunun halk için kullanılması yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, biz bu meseleleri şöyle bir ülkede konuşuyoruz: Diyanet İşleri bence bu fotoğrafı en iyi anlatan resmi verdi. Diyanet İşleri Başkanının yurttaşlara akşam saatlerinde pazara çıkma öğüdü verdiği bir ülkede konuşuyoruz teknoparkı ve bu inovasyon meselesini. Diyor ki Diyanet İşleri Başkanı: “Gerçek mümin yoklukta sabredendir.” Halkımıza yokluk öğütleyen bir iktidarın böyle bir gelişme ufku, teknopark, teknokent ufku olamaz diye düşünüyorum; boşuna bir çabadır. Burada sermayeye yeni bir kapı aralıyorsunuz, biz bunu asla kabul etmiyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu          Fahrettin Yokuş  Mehmet Metanet Çulhaoğlu

             İzmir                                   Konya                                  Adana

       Orhan Çakırlar                   Abdul Ahat Andican

            Edirne                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 229 sıra sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu maddeyle, 2023 yılı sonuna kadar uygulanacak olan hüküm 2028 yılı sonuna kadar uzatılmakta yani daha önce yaptığınız düzenlemede yeterli görmediğiniz kısmı 2028 yılına kadar uzatıyorsunuz. Yine, indirim yapılacak tutar sınırını da 500 bin liradan 1 milyon liraya çıkarıyorsunuz ve Cumhurbaşkanına da bunu 4 katına kadar artırma yetkisi veriyorsunuz.

Evet, değerli arkadaşlar, sizlerden istirhamım, şimdi çıkıp da burada her zaman yaptığınız gibi “Bu ülkede her şeyi biz yaptık, AK PARTİ’den önce bu ülkede teknolojinin adı bile anılmıyordu, teknokentler akıllarda bile yoktu, hepsini biz düşündük, biz hayata geçirdik.” falan demeyin. AK PARTİ iktidara gelmeden önce ülkemizin bilim, teknoloji ve yenilik ekosisteminin önemli kurumları devreye girmiş, teknolojik gelişmelerin altyapıları hazırlanmıştır. Ülkemizde teknoloji bölgelerine yönelik ilk kanuni düzenleme de 4691 sayılı Kanun’la 2001 yılında yapılmıştır. O günden bugüne AK PARTİ iktidarının yaptığı sadece, bu düzenlemede yapıldığı gibi, kanunlar içinde geçici olarak işe yarayan yani geçiştirici düzenlemeler yapmak olmuştur. Gerçekte, bu teknoloji bölgeleri için geniş ölçekte onarım ve iyileştirmeler yapılması gerekmektedir. O günden bugüne neden buna ihtiyaç duyularak gerekli seviyede reformlar yapılmamıştır? Çünkü AK PARTİ iktidarının önceliği beton ekonomisine yatırım yapmak oldu. Üniversite-sanayi iş birliğini bir türlü aklınıza getirip gerekli yatırımları yapmıyor, bunlara yeterli kaynağı aktarmıyorsunuz. Sadece 5 müteahhidin önünü açmakla, yandaşları abat etmekle kul hak yediğinizin de farkına varmıyorsunuz.

Biz İYİ PARTİ olarak şuna inanmaktayız: Yeterli destek ve kaynak verilmediğinden ülke olarak AR-GE’nin ötesine geçilememekte ve ürün odaklı çalışma henüz tam olarak bilinmemektedir. Esas sorun da buradadır. Bir AR-GE çalışmasını ürün hâline getirip pazarlamak farklı bir konudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, artık, teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten bir ülke olmalıdır; teknolojiyi satın alan değil, üreterek satan, ihraç eden bir duruma gelmeliyiz. Bunun için de teknoloji geliştirme bölgeleriyle ilgili teknoparklara yapılacak AR-GE ve ileri teknoloji yatırımlarına yapılacak desteklemeleri İYİ PARTİ Grubu olarak olumlu buluyoruz. Hiç kuşkusuz teknolojideki gelişmeler ekonomik gelişmeye daha geniş ve yeni ufuklar açmaktadır. Teknolojideki gelişmeyle elde edilen üretim metotlarının sanayiye uygulanmasıyla elde edilen yeni ürün ya da geliştirilen mevcut ürünün sağladığı fayda, üretimde yeni metotlar için AR-GE faaliyetlerine yapılan harcamalardan daha büyük olabilecektir.

Uluslararası alanda rekabet edebilmemizin ve varlığımızı devam ettirebilmemizin temel koşulu ucuz ve kaliteli ürün üretebilmektir. Bu da üretim teknolojilerimizin yenilenmesi ve geliştirilmesine bağlıdır. Bunun için bizim de ülke olarak uluslararası konumda teknolojik düzeyde sürekli kendimizi yenilememiz ve geliştirmemiz elzemdir.

AK PARTİ’ye tavsiyemiz, mevcut teknoparkların iyi çalışıp çalışmadığına, altyapılarının yeterli seviyede olup olmadığına bir an önce bakmasıdır. Pratikte bu teknoparkların üniversitelerin içerisinde olması gerekmez mi? Parti olarak bizim görüşümüz teknoparkı olan tüm üniversitelerin içi de teknopark statüsünde olmalıdır. Firmalar üniversite binalarının aralarında yer almalıdır diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Bilindiği üzere İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası “Görüşülmekte olan teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılır.” şeklindedir. Söz konusu önerge bu mahiyette olmamakla birlikte, siyasi parti gruplarından bir itirazın bulunmaması nedeniyle emsal teşkil etmemek üzere önergeyi işleme alıyorum.

Şimdi, söz konusu önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 229 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 8’inci maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Mehmet Muş                  Muhammed Levent Bülbül   Mehmet Doğan Kubat

           İstanbul                                Sakarya                                İstanbul

     Osman Aşkın Bak                       Fuat Köktaş                      Ramazan Can

              Rize                                   Samsun                              Kırıkkale

      Mustafa Açıkgöz

           Nevşehir

"MADDE 9 - 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

‘GEÇİCİ MADDE 1- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanun uyarınca yürürlüğe konulan genel ve düzenleyici işlemler kapsamında bankalarca; süresi içinde ilgili vergi dairesi başkanlıklarına/defterdarlıklara veya vergi dairesi müdürlüklerine ihbar edilmeyen açık ihracat hesaplarının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altmış gün içinde ihbar edilmesi durumunda, bu bildirimler sebebiyle bankalar hakkında 3 üncü madde uyarınca işlem tesis edilmez. Bu fıkra hükmü, süresi geçtikten sonra ihbar edilen ancak, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Cumhuriyet savcılıklarına bildirim yapılmamış olan ihlaller için de uygulanır.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla birinci fıkra kapsamına giren ve Cumhuriyet savcılıklarına intikal eden ancak haklarında idari para cezasına karar verilmemiş işlemler için Cumhuriyet savcılıklarınca idari yaptırım kararı verilmez, karar verilmekle birlikte henüz kesinleşmemiş ya da kesinleşmiş olup henüz ödenmemiş olan idari para cezası kararları bütün neticeleri ile ortadan kalkar, ödenmiş olanlar red ve iade edilmez.’”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Komisyonumuzun salt çoğunluğu vardır, önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen? Yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, maddedeki söz haklarımızı kullanmıyoruz ama yerimizden söz istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu aşamada bir konuya açıklık getirmek istiyoruz. Şimdi, Maliye Bakanlığından gelen bu talep incelendiğinde Komisyondaki üyelerimiz de bunun haklı bir talep olduğunu söyledi. Adalet ve Kalkınma Partisinin Sayın Grup Başkan Vekili ve yöneticileri nezaket kurallarına uygun, usule uygun, uzlaşmaya açık bir şekilde durumu gruplara izah ettiler. Biz de böyle bir maddenin eklenmesini bütün gruplar olarak uygun gördük ve şu anda çok nadir görülen bir durum var, Meclisteki bütün siyasi partilerin mensubu arkadaşlar birlikte oturdular. Bu Komisyonun üyesi Manisa Milletvekili Sayın Semra Kaplan “Volkswagen Manisa’ya gelsin.” diye çok samimi gayret gösterdi. Ben “Volkswagen Manisa’ya gelsin.” diye Genel Müdürüne ve çok güçlü bir sendika var, başkanına mektup yazıp muhalefet partisi olarak her türlü desteği vereceğimizi söyledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Almanya’yla yaşanan bir gerginlik ve Türkiye’deki hukuk sistemiyle ilgili birtakım endişeler, sorunlar, gerginlikler, biraz önce kürsüden defalarca istenen bu yatırımı Türkiye’ye gelemez hâle getirdi.

Muhalefet bugün şöyle bir görüntü gösteriyor: Uzlaşmaya açık olunursa ortaklaşılabilecek konularda birlikte hareket edilebilir.

Biraz önce hatipler söyledi, bir hukuk reformu, Meclisteki bütün partilerin “evet” diyeceği, Türkiye’de hukuk güvenliğini yeniden tesis edecek, yargı bağımsızlığını tesis edip içerideki, dışarıdaki yatırımcıya güvence verecek durumlar, bu ülkedeki herkesin faydasınadır. Bakın, bugün biz oradayız, yarın da -Genel Başkanımızın grup toplantısında dediği gibi- memleketin yararına ne gelirse biz orada oluruz. Memleketin faydasına, işçinin, emeklinin, emekçinin ve Türkiye’deki yatırım ortamının faydasına ne olacaksa bu desteğimiz sürecek.

Buradaki 5 grubun göstermiş olduğu bu birlikteliğin, bundan sonra başta insan hakları ve hukukun üstünlüğü noktası olmak üzere, yapılacak, atılacak ve uzlaşma kültüründen beslenen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – ...adımlara örnek olması ümidiyle bu maddede kullanabileceğimiz belki saatler sürecek söz haklarından feragat ederek bunu tutanağa geçirmek istedim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, ihracatçılarımızın karşı karşıya kaldığı bir problem bize intikal etti, sağ olsun, burada diğer siyasi parti grupları da konuyu anlayışla karşıladılar ve burada düzenlememiz içerisinde olmamasına rağmen sizlerin de takdiriyle bu madde ihdasını yapıyoruz. Burada sistemsel bir problemden dolayı ihracatçılarımızın karşı karşıya kaldığı bir sorun giderilmiş oluyor. Bu anlamda ben de buna katkı veren tüm gruplara teşekkür ediyorum. Meclisimiz, ihracatçılarımıza bu düzenlemeyle önemli bir katkı yapmış olacaktır.

Teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir. Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı, metindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

9’uncu madde üzerinde önerge yok.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Birleşime üç dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:22.43

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur),

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisini 42’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

229 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 236 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti ile Filistin Ulusal Yönetimi Adına Filistin Kurtuluş Örgütü Arasında Geçici Serbest Ticaret Anlaşması ile Kurulan Ortak Komite'nin; Temel Tarım Ürünleri ve İşlenmiş Tarım Ürünleri ile Balıkçılık Ürünlerinde Taviz Değişimine Dair Protokol I'e Ait Tablo I'in Tadili Hakkında 1/2020 Sayılı Kararı ile Geçici Serbest Ticaret Anlaşması'nın "Menşeli Ürünler" Kavramının Tanımı ve İdari İş Birliği Yöntemlerine İlişkin Protokol II'sinin Tadili Hakkında 2/2020 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna ve Anlaşmanın Protokoller ve Eklerine İlişkin Değişikliklerin Cumhurbaşkanınca Doğrudan Onaylanmasına Dair Yetki Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/3003) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:236)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan 235 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Enerji ve Madencilik Alanlarında İş Birliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2982) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:235)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 28 Ocak 2021 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.46



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(´) 229 S. Sayılı Basmayazı 26/1/2021 tarihli 41’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir