TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

33’üncü Birleşim

                                                                                 16 Aralık 2020 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231)

 

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

5.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, HDP sıralarından bazı milletvekillerinin yerlerinden sarf ettikleri sözlerinde şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

7.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

8.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

9.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

10.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle tekraren konuşması

11.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

13.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

14.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

15.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, hep beraber tacizin üzerine gidilerek takip edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

8.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

11.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

13.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

15.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

17.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

18.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, vefat eden Enerji ve Tabiî Kaynaklar ile Çalışma eski Bakanlarından ve Türkiye Barolar Birliği Kurucu Genel Sekreteri Atilla Sav’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

20.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, dinî konularda kaynağın Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnetlerini ortaya koyan hadisişerifler olduğuna, hukuki olarak da Anayasa ve mevzuat çerçevesinde tarafsız ve bağımsız yargı sistemi içinde bir karara varıldığına ilişkin açıklaması

21.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini “laf” olarak nitelemenin İslamiyet’e ve Müslümanlara saygısızlık olduğuna, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu sözleri kınadıklarına ilişkin açıklaması

22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İslam dininin kimsenin tekelinde olmadığına, “Buyurmuştur.” diyerek hadisişerif olduğunu kastettiğine, sözleri yanlış anlaşıldıysa düzelteceğine ilişkin açıklaması

23.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, ayet ve hadisişerif hassasiyetinin bütün milletin hassasiyeti olduğuna ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un konuşmasının İç Tüzük 67’ye aykırı olduğuna, Başkanlık Divanı tarafından uyarılması gerektiğini düşündüğüne ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hıfzıssıhhanın kapatılmasıyla bir bilgi birikiminin ortadan kaldırıldığına, bunun sağlığın piyasalaştırılması sürecinin bir adımı olduğuna ilişkin açıklaması

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, vefat eden Türkiye Barolar Birliği Kurucu Genel Sekreteri Enerji ve Tabiî Kaynaklar ile Çalışma eski Bakanlarından Atilla Sav’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, vefat eden Enerji ve Tabiî Kaynaklar ile Çalışma eski Bakanlarından Atilla Sav’a rahmet, CHP camiasına da başsağlığı dilediğine, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, bakanların kendilerine ayrılan vakitte icraatlarını anlattıklarına, hiç kimseye hakarette bulunmadıklarına, Anayasa’nın 8 ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesine göre kürsüye çıkan herkesin eşit haklara sahip olduğuna, siyasi eleştirilere siyasi cevap verilmesinin gayet doğal olduğuna, Edirne’den yola çıkan bir vatandaşın kesintisiz olarak Ankara-Niğde otobanından Şanlıurfa’ya kadar ulaşma imkânı elde ettiğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, HDP olarak siyasi parti kapatılmasını doğru bulmadıklarına, HDP’yle ilgili daha önce de bu tür çağrılar yapıldığına, demokratik siyaset açısından bunun hazin bir durum olduğunu düşündüğüne, parti kapatmakla herhangi bir sorunun çözülmeyip demokratik siyasete darbe vurulmuş olacağına ilişkin açıklaması

40.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, MHP’nin Anayasa ve kanunlar çerçevesinde teşekkül ettiğine, adalete ve yargıya talimat makamı olmadığına, parti kapatma hususunun uzun bir tartışma konusu olduğuna, MHP’nin hukukun gereğini kendi değerlendirmesi çerçevesinde ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

41.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Şenyaşar ailesinin 3 üyesinin 24 Haziran 2018 seçimleri sırasında Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ailesiyle seçim tartışması yaşaması sonucunda hayatını kaybettiğine, 1 aile üyesinin de hâlâ tutuklu olduğuna, Şenyaşar ailesinin Şanlıurfa AKP İl Başkanlığı önüne gidip adalet taleplerini iletmek istediklerine, bunun meşru bir hak olduğunu düşündüklerine, tutuklanan anne ve çocuğunun serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, gelen bilgiye göre Şenyaşar ailesinin AK PARTİ Şanlıurfa İl Binası önünde oturma eylemi yaptıklarına, uyarılara rağmen eyleme devam ettiklerine, AK PARTİ’li yöneticilerle görüşmelerine rağmen oturma eylemine devam etmek istemeleri üzerine savcılık talimatıyla adli işlem yapıldığına ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 21’inci Dönemde soru önergelerinin yüzde 86 oranında süresi içinde yanıtlandığına, AK PARTİ iktidarlarında gelinen noktada ortalama süresinde soru önergesi cevaplama oranının yüzde 11,92 olduğuna, süresinde soru cevaplama oranı yüzde 11,14 olan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın yüksek yanıtlama oranlarını örnek almasını istediklerine, İdlib’de görev yapan askerlerin jeneratör sorunu nedeniyle üç aydır mağduriyet yaşadıklarına, Katar Doha’da mahsur kalan ve vatanına dönemeyen 36 vatandaşın listesini Bakana ulaştıracağına ilişkin açıklaması

44.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, yerli kan ürünü üretilmesini siyaseten de mesleki olarak da desteklediğine ancak her şeyin Sancak ailesine imtiyaz olarak verilmesine karşı olduklarına ilişkin açıklaması

46.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, milletvekillerinin millet adına bakanlara hesap sorduğuna, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun Şanlıurfalı Şenyaşar ailesinin yaşadıklarıyla ilgili kendisinin söylediklerini tekrarladığını, bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

48.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye’de kan ürünü ithalatı yetkisi verilen firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediğine, bu konuda büyük haksızlık olduğuna, Hatay ilinde coronavirüs vaka sayılarında yüzde 400 artış olduğuna, Hatay’ın ihmal edilmemesini ve gereken tedbirlerin alınmasını Hataylılar adına bir kez daha rica ettiklerine ilişkin açıklaması

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, özel hastanelerde poliklinik ücretiyle birlikte test ücretinin 500 liraya çıkabildiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı, TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un Dördüncü Oturumda 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde yaptığı konuşması İç Tüzük’ün 157’nci maddesinin 2’nci bendi uyarınca sükûneti ve çalışma düzenini bozduğundan, uyarma cezası gerektirdiğine ve kendisine İç Tüzük’ün 158’inci maddesine göre uyarma cezası verdiğine ilişkin konuşması

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, Fransa'nın Ankara Büyükelçisi'nin ülkesine çağrılmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/36827)

 

16 Aralık 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, programa göre 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (XX)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (´´)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Geçen birleşimde 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi kabul edilmişti.

Şimdi 4’üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler

Bağlı cetveller

MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A)

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C)

ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E)

d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F)

e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H)

f) Çeşitli kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ)

g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K)

ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M)

h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Millî Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım değerleri (O)

ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P)

i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma bedelleri (T)

j) Kanunlar ve kararlarla bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi, programa göre dün görüşülmesi gereken 2 maddeden 1 tanesi -4’üncü madde- görüşülemedi. O da bugüne sarktığı için bugün programımızı 10 madde olarak görüşeceğiz.

Ben, tabii, selamlama için mikrofonu açacağım ama arkadaşlarımızın mümkün olduğunca belirlenmiş olan o süreler içerisinde konuşmalarını tamamlamalarını rica ediyorum. Kimsenin sözünü kesmek istemiyorum, tabii ki uzatma yapacağım ama hepsine yaptığımız zaman bu bir saati bulur. Mümkün olduğunca konuşmaları süresi içerisinde tamamlarsak şu Covid döneminde hepimiz için daha iyi olur diye düşünüyorum. Ben de biraz yorgunum, sizlerden ricam mümkünse süresi içerisinde konuşmaları yapmanız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, Grup Başkan Vekillerinden kesip milletvekillerine verebilirsiniz.

BAŞKAN – Efendim?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Grup Başkan Vekillerinden keserseniz milletvekillerine eşit dağıtılmış olur. Böylece milletvekilleri de birazcık konuşabilmiş olur.

BAŞKAN - Siz hiç merak etmeyin, Grup Başkan Vekillerimiz de sizleri temsilen konuştukları için onlar da azami gayretle gereken sürelerde konuşuyorlar. Hepsine saygımız sonsuz, bir sorun yok. Yani, o zaman herkesin sözünü kesersek, kısarsak yapamayız bu işi.

Evet, 4’üncü madde üzerinde gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli’nin.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Teklifin 4’üncü maddesi bütçe düzenine ve uygulamasına ilişkin hükümleri içeriyor. Bütçe kanununun bu maddesine bağlanan cetvellerle ödeneklerin dağılımı, kullanımı ve harcanmasına ilişkin esaslar düzenleniyor. Eğer AK PARTİ iktidarı isteseydi bu madde içinde tarımsal desteklemeler, üretim teşvikleri, emeklilikte yaşa takılanların, 3600 ek gösterge bekleyenlerin, KYK borçlularının, asgari ücretlilerin, emekli maaşıyla geçinemeyenlerin, çiftçilerimizin âdeta bir tefeci mantığıyla çalışan Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından mağdur edilmeleri gibi milletimizin boğuştuğu sorunlar çözülebilirdi. AK PARTİ iktidarı bunların yerine, maddeye bağlı E Cetveli’nde değişikliğe giderek kamu mali yapısını daha da bozan hatta kontrolsüz bir bütçe oluşturan düzenleme yapmış. Örneğin, Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan tertiplerden, Varlık Fonuna aktarılan kuruluşlara kamu adına yapılacak sermaye mahiyetinde ödemeler karşılanabiliyor veya Bakanlığın pay sahibi olduğu şirketlerin sermaye artırımlarına hazine payı oranında katılmak amacıyla ödemeler yapılabiliyor. Âdeta ağır şeker hastasına insülin vermek gibi bir uygulama. Varlık Fonunun sözde amacı olan, ülkemize yabancı sermayenin gelmesini teşvik etmek ilkesinden giderek uzaklaşılması ve Fona merkezî bütçeden kaynak aktarma durumuna gelinmesi AK PARTİ iktidarının kalan varlıklarımızı da getirdiği durumu gözler önüne seriyor.

Ekonomik durumumuzun her yıl, hatta her ay bir önceki aya ve yıla göre daha kötü duruma gitmesi, bize ve milletimize ülkemizin AK PARTİ iktidarınca yönetilemediğini gösteriyor; Türkiye yönetilemiyor. Bu bütçe, ülkemizin fakirleştiğinin bir itirafı; kişi başına düşen millî gelirimiz on dört yıl öncesine düşmüş, bütçe yatırımlarının oranı 2002 yılının bile altında. Türkiye, aynı 1990’lı yıllarda olduğu gibi yeniden bütçe açığı, borçlanma, faiz sarmalına girmiş; bu da yetmemiş, bütçe açığıyla denk zamanda cari açığı da ilk defa yaşıyor. Yani bu bütçe, dertleri çözmekten ziyade âdeta ne yapacağını bilemeyen bir işletmenin günü kurtarmaya yönelik panik bütçesidir. Hiç de keyif alarak söylemiyorum ama AK PARTİ, Türkiye’nin ekonomik görüntüsünü hızlıca 1990’lara götürmekle birlikte, siyasi sistem ve şartlarını da 1950 öncesine götürmüştür. 1950 öncesi derken o zaman özgürlükleri, demokrasiyi savunan Demokrat Parti rolünü kendilerine biçmediğimi de herhâlde fark etmişlerdir. AK PARTİ kadroları büyük vaatlerle, umutlarla geldikleri iktidarda, on sekiz sene sonra kendilerinin ve bizlerin çok eleştirdiğimiz 1950 öncesi baskıcı siyasete, şeflik rolüne, devlet ciddiyetini de kaybederek pervasızca mahkûm olmuşlardır.

Bütçede ağırlıklı olarak teknik konular üzerinde duruyoruz, müsaade ederseniz önem verdiğim siyaset ve demokrasimiz üzerine yapısal sorunlardan bahsetmek ve bir çağrıda bulunmak isterim. Siyasi üslubu, siyasi aklı ve siyasi güveni belli bir seviyeye, standarda çıkarmadığımız sürece sorunları çözmekten uzak kalıyoruz. Devlet, köklü kurumları ve gelenekleriyle; bilgi, tecrübeyle, kurumsal hafızasıyla ayakta kalır; güçlü işler. Devleti işletmemizin en sağlıklı temini de demokrasi, tüm yazılı kuralları ve yazılı olmayan teamülleriyle tam demokrasi. Türkiye, demokrasi yolunda çok mücadeleler verdi, bedeller ödedi, gerekirse yine ödenir.

Malumlarınız üzere 9 Temmuz 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi. Sistem gereği pek çok kurum kapatıldı, yenileri kuruldu, kurallar değiştirildi. Mesela, bakanlar seçilmişlerden değil de atama yoluyla Meclis dışından görevlendirildi. Aynı şekilde, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı da atama yoluyla görev aldılar. Eskiden Sayın Cumhurbaşkanının yokluğunda kendilerine, iki ayrı defa seçilmiş Meclis Başkanı vekâlet ederken şimdi Sayın Cumhurbaşkanına atanmış Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı vekâlet ediyorlar. Sayın Oktay’ın sözlerimi kişisel algılamamasını ümit ederim, kendisiyle ilgili kişisel bir fikir beyan edemem çünkü kendisini tanımıyorum, halkımız da tanımıyor; ne kendileri ne de bakanlar halkın terazisine çıkmadılar, Meclisin de terazisine çıkmadılar. Hâlbuki, böyle önemli atamaların, makulu de bulmak için, en azından Yüce Meclis onayından geçmesi gerekir diye düşünüyorum. Yalnızca bakanlar değil aynı zamanda bazı önemli kurumlarımızın başkanlarının da atamaları Meclis onayına, oylamasına sunulmalı; Merkez Bankası, SPK, BDDK, YSK, Kızılay gibi, örnekleri çoğaltabiliriz. Fakat özellikle Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu sistemde Cumhurbaşkanı adayıyla birlikte seçime girmeli ve birlikte seçilmeli, netice itibarıyla Cumhurbaşkanına vekâlet ediyor. Biz bütün iyi niyetimizle hâlâ “bakanlar kurulu” diyeduralım, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün partililer, AK PARTİ’liler “kabine” demeye başladılar. Galiba onların da dilleri yeni garip sistemdeki atanmış görevlilere “bakan” demeye artık varmıyor.

Merhum Profesör Ali Fuat Başgil “Başkanlık düzeninde bakanlar, sekreter konumundadırlar.” diye kitaplarında yazmıştır. Onlar siyasi değillerdir, atanmış görevlilerdirler. Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı da siyasi değil, görevlidir fakat Cumhurbaşkanının yokluğunda devleti, milleti temsil edebilmektedir. Bu, büyük bir çelişki. Gerçi hâlâ bir devlet protokol listesi bile oluşturamayan yeni sistemde bu çelişkiye şaşmamak gerekiyor. Hâlâ devletimizin bir protokol listesine karar verilememişse hiyerarşik karmaşayı artık varın siz düşünün. Böyle bir karmaşa, yıllarca kurumsallaşmış Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmaz.

Yeni sistemde Başbakanlık şeklen lağvedilmiştir fakat manada Başbakanlık görevleriyle donatılmış bir Cumhurbaşkanlığı tahsis edildi; hem partili hem yürütmenin başı hem devlet başkanı. Ve yeni sistemde en mühim kısım “kabine” denilen kurulda tek siyasi sorumlu, seçilmiş Sayın Cumhurbaşkanıdır; millete ve Meclise karşı sorumlu olan Sayın Cumhurbaşkanıdır. Bu da milletin ve Meclisin Sayın Cumhurbaşkanından beklentilerini artırmaktadır.

Malumunuz bütçe görüşüyoruz, Cumhurbaşkanlığının Meclisimize sunduğu bütçe, siyaseten Sayın Cumhurbaşkanının kendi bütçesi. Tasarladıkları bütçeyi kullanmak için Meclisten, milletten yetki istiyorlar. Millet adına Meclis de kutsal bütçe hakkını koruyor ve milletimizin helal vergilerinin nerelere harcandığını tabii olarak sorguluyor.

Devlet olmanın iki önemli gereği vergi ve ordudur. Vergilerin nereye harcandığını sormak da milletin Meclisinin en tabii ve asli görevidir. Millet adına Meclis sorgularken yürütme de kullanacağı yetkinin hesabını verir. Bu, hep böyle süregelmiştir. Sonsuz yetki kullanıp sorumluluk taşımamak, bizim anladığımız devlet idaresinde ve demokrasilerde olmaz. Bütçesini savunmak, millet tarafından seçilmiş siyasi sorumluya aittir.

Yeni sistemimizde, önceden de arz ettiğim gibi, yürütmenin tek siyasi sorumlusu Sayın Cumhurbaşkanıdır. Kendileri yeni sistemde iki şapka, iki unvan taşımayı tercih ediyorlar; hem Cumhurbaşkanlığı hem AK PARTİ Genel Başkanlığı. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK PARTİ Genel Başkanı olarak her salı günü Türkiye Büyük Millet Meclisini teşrif ediyorlar ve kendi partisinin grup toplantısında konuşmalar yapıyorlar. Diğer ve daha önemli unvanı olan Cumhurbaşkanlığı da kendilerine, yürütmenin başı olması hasebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelip kendi bütçelerini sunup savunmasını icap ettirir; tıpkı eski sistemde yürütmenin başı olan, akla ilk gelen, kendi dönemlerinin kudretli kişilikleri rahmetli Başbakanlarımız Sayın Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Turgut Özal gibi. Merhum Süleyman Demirel Meclis kürsüsünde altı buçuk saat bütçesini savunmuştur. Merhum saygın devlet adamlarımıza Allah’tan rahmet dilerim.

Sayın Oktay Plan ve Bütçe Komisyonunda sunumunu yapıp diğer oturumlara katılıyor olsa da Sayın Cumhurbaşkanının bu sene en azından son gün oturumunu teşrif etmelerini, kendilerine ve makamlarına yakışan konuşmaları yapmalarını, milletin bir vekili olarak zatıdevletlerinden istirham ediyorum. Bu davranışları kendilerini yükseltir, çok eleştirdiğim ve Türkiye’ye bir faydası olmadığını düşündüğüm sisteme katkı sağlar, tüm dünyaya karşı yüce Meclisimizin saygınlığını artırır, aziz milletimiz moral bulur, birlik beraberliğimiz güçlenir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Çok kısa kaldı Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu çağrımın, ricamın Sayın Cumhurbaşkanına iletilmesini ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından makul bulunup kabul görmesini diler; Genel Kurulumuzu, aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Nevin Taşlıçay.

Buyurun Sayın Taşlıçay. (MHP sıralarından alkışlar).

MHP GRUBU ADINA NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde, 4’üncü madde üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, 11 Aralıkta vefatının seneidevriyesi münasebetiyle andığımız büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız’ın şu dizesini hatırlatarak başlamak istiyorum: “Hiç düşündün mü, niçindir yaşamak? Bir görev yapmak içindir yaşamak.” Bizler de bu yüce Mecliste görevimizi yerine getirmek için bulunuyoruz. Bu görev, hiç şüphesiz, ayrılık gayrılık gütmeden bütün vatandaşlarıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’ni payidar kılmaktır. Tarihin omuzlarımıza yüklediği sorumluluk ve kadim kültürümüzün engin öğretileri doğrultusunda, bugün, yalnızca insanı merkeze almak bizi eksik kılar; doğayı, hayvanı, suyu, toprağı, ezcümle saygıyı, sevgiyi, merhameti, hoşgörüyü ve emeği hak eden her şeye karşı sorumlu olmaktır bizi biz yapan. Nezaket ve zarafetle bezenmiş, akıl-gönül dengesi belirlenmiş bir düşünce tasavvuruyla hareket etmemiz ve gelecek nesilleri bu doğrultuda yönlendirmemiz gerektiği inancındayım.

Ülkemizde ve dünyada yaşanan hadiselere karşı, biraz sükûnetle ama hep dirayetle ve elbette cesaretle lazım gelen çalışmaların yapılması gerektiğini ayrıca ifade etmek isterim. İçinde yaşadığımız çağa durağan bir anlayıştan sıyrılarak bakarsak gerek yakın coğrafyamızdaki siyasi gelişmeleri gerekse günden güne değişen kültürel etkenleri daha net görebiliriz. Değişimin hızı her geçen gün artmakta, bu hıza ayak uyduramayan ya da bu değişimi anlamlandıramayan toplumlar maalesef bir buhranın içine sürüklenmektedir.

Türk toplumu olarak, kültürel değerleri, eğitimi, sağlığı, ekonomiyi, dış politikayı ve dahası sporu, sanatı, beslenmeyi güvenlik kavramı içinde değerlendirmezsek yapacağımız yorumlar günü kurtarmaktan ileriye gidemeyecektir. Özellikle kültür, geldiğimiz noktada bir güvenlik konusudur. Kültürel güvenliğimizi sağladığımız ölçüde geleceğe umutla bakabiliriz. Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin öz değerlerine yabancılaşmasını güvenlik açığı olarak değerlendirmeli, bu hususta gerekli tedbirleri almalıyız. Dede Korkut’u, Kâşgarlı Mahmut’u, Yunus Emre’yi, Matürîdî’yi, Karacaoğlan’ı, Yahya Kemal’i ve daha nicesini yeni yetişen nesillerle buluşturmak, bu birlikteliğin sürekliliğini sağlamak önceliğimiz olmalıdır. Seğmenle cesareti, yârenle birliği, ahilikle cömertliği tanıyan; semahta göğü, bozlakta toprağı, horonda denizi gören bir anlayışı genç dimağlara aktarmayı vazife edinmeliyiz. İnanıyorum ki destanla yoğrulmuş, ninniyle büyümüş, türküyle yürümüş Türk milletinin her bir ferdi tarihine, edebiyatına, toprağına, caddesine, sokağına aidiyet hissettikçe birliğimiz ve dirliğimiz sağlamlaşacaktır.

Üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir konu da Türk dilidir. Son yıllarda -tırnak içerisinde- “plaza dili”nin yaygınlaştığına hepimiz şahit olmaktayız. Yabancı kelimelerin gündelik hayatımıza girmesi, daha önce de ifade etmeye çalıştığım gibi, bir kültürel güvenlik konusudur. Çünkü kültürün temeli dildir, dil giderse her şey biter. Vurgulamak isterim ki bizler gergeflerde nakışları Türkçe işledik, çeliğe suyu Türkçe verdik, engin dağları Türkçe aştık, Süleymaniye’de bayram sabahını Türkçe karşıladık, Mostar’ın yarasını Türkçe sardık. Türkçe; mayamız, manamız, ufkumuz, umudumuz. Köz aldık Türkçeyle, köz çaldık Türkçeyle, kök saldık Türkçeyle. Yesevi’nin Hikmet’i, Itrî’nin bestesi, Sinan’ın eseri, Neyzen’in nefesi, Neşet’in tezenesi Türkçe. Dolayısıyla son tahlilde, dilimizi korumanın, benliğimizi korumanın ilk ve en önemli unsuru olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Bu düşüncelerden hareketle yerli ve millî olma irademizin kendimizi bilmemize ve gücümüzün farkına varmamıza bağlı olduğunu ifade etmek isterim. Türkiye Cumhuriyeti, ayakları doğduğu topraklara basan, ufkuyla yıldızlara dokunan, gönlüyle coğrafyaları saran pırıl pırıl genç zekâların azmiyle yükselecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eczacılık mesleği mensubu bir milletvekili olarak değinmek istediğim bir konu da “koruyucu sağlık ürünleri” dediğimiz ürün gruplarının eczane dışında halka sunuluyor olmasıdır. Gündemimizi işgal eden bu konu halk sağlığı açısından büyük riskler yaratabilecek, önlenmesi gereken bir durumdur. Bilinçsiz ilaç kullanımı ne kadar tehlikeliyse etken madde içeren bu ürünlerin bilinçsiz kullanımı da halk sağlığı açısından bir o kadar tehlikelidir. Bu sebeple gerek Tarım Bakanlığından gerekse Sağlık Bakanlığından ruhsatlı bu ürünlerin yalnızca eczacı danışmanlığında ve eczanelerde halka sunumu için gerekli tedbirler acilen alınmalı, halk sağlığını riske atabilecek olumsuz durumlar ivedilikle ortadan kaldırılmalıdır. Kaldı ki Sağlık Bakanlığından ruhsatlı ilaçların dahi, yasak olmasına rağmen, ne yazık ki internetten ve üstelik fahiş fiyatlı satışına tanık olmaktayız bu dönemde.

Beşeri Tıbbı Ürünlerin Fiyatlandırılmasına Dair Karar gereğince her sene bir önceki yılın avro kur ortalamasının yüzde 60’ı alınarak ilaç fiyatlarının güncellemesi yapılmaktadır. Bu güncellemeler yapılırken aynı zamanda geri ödeme iskonto baremleri de aynı oranda değiştirilmektedir. Ancak, ilaç kâr oranları, 2004 yılında hazırlanan kararnamede olduğu şekliyle kalmıştır. Özellikle, 2018’de kur artışı dolayısıyla ilaç fiyatlarına yapılan zammın ardından bazı ilaçların kârlılığı belirlenirken kullanılan fiyat kademelerinde bir üst basamağa çıkılmış ve kâr payı düşmüştür. Bu nedenle, aslında, fiyat artışı olan ilaçta eczacının kârı miktar olarak azalmıştır. Eczanelerin ve ecza depolarının kâr paylarının günümüz fiyatlarına göre yeniden belirlenmesi gerekmektedir. Mevzuata göre belirlenmiş kamu kurum iskontosunu vermeyen bazı ilaç firmalarıyla ilgili bugüne kadar bir işlem yapılmadığını biliyoruz. Bu konuyla ilgili zaafın önüne acilen geçilmelidir.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bünyesinde, yüzde 40’tan fazlası yüksek lisans, doktora eğitimlerini tamamlamış olan 300’ün üzerinde eczacı personelin özlük hakları, Sosyal Güvenlik Kurumu eczacılarının özlük haklarıyla karşılaştırıldığında önemli ölçüde geride kalmıştır. Bu söz konusu ücret farkları büyük bir haksızlığa ve kalifiye personelin Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumundan ayrılmasına sebep olmaktadır. Acilen mağduriyetlerinin giderilmesi Kurum eczacıları için önem arz etmektedir.

Salgın sürecinde, bütün sağlık çalışanları gibi, meslek onuru ve saygınlığına yarışır bir mücadele gösteren eczacılarımıza ve eczacı teknisyenlerimize de teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) İlk aşamada sağlık çalışanlarına yapılacağı ifade edilen Covid-19 aşısının eczacılarımızla birlikte eczacı teknisyenlerimize de yapılması doğru olacaktır.

Bir diğer husus da salgın sebebiyle kreşlerin kapalı olması ve bu durumdan en çok sağlık çalışanlarının etkilenmesidir. Evde tek kalamayacak yaşta çocuğu olan sağlık personelinin çocukları için acilen kreş ihtiyacının giderilmesi gerekmektedir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Açıldı, açıldı.

NEVİN TAŞLIÇAY (Devamla) – Başlamış, evet. Devamını da bekliyoruz inşallah.

Salgın sürecinde canları pahasına görevlerini yerine getiren sağlık personelinin özlük haklarıyla ilgili taleplerinin Bakanlığımızca titizlikle değerlendirilmesi, ek ödeme kesintileri ve SUT puanlandırmaları, bunun ek ödemeye yansıtılmasında karşılaşılan sorunların ve eşitsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yalnızca hekimlerin emekliliğinde uygulanan ilave ek ödemenin tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi hususu da sağlık personelinin motivasyonunun artırılması için önem arz etmektedir.

Konuşmama son verirken bütçenin hazırlanmasında, Genel Kurula gelmesinde ve görüşülmesinde emeği ve katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinin devletimize ve Türk milletine hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Zeynel Özen, buyurun.

Sayın Özen…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bir değişiklik olmuştu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bize bildirilmemiş. Kim konuşacak?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ben konuşacağım.

BAŞKAN – Tamam.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gülüstan Kılıç Koçyiğit, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir süren bir bütçe maratonu var ve biz bu bütçe maratonunu aslında Covid-19 pandemisi koşullarında tartışıyoruz. O nedenle de aslında her yılki tartışmaların dışında, ayrıca bir özgünlüğünün olduğunu, ayrıca dikkat etmemiz gerektiğini ve özel parametrelerle aslında gündeme almamız gerektiğini de ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, günlerdir buradan hem sağlık emekçilerinin sorunlarını hem de aslında toplumun pandemiyle baş başa bırakılmasının ve çaresiz bırakılmasının toplumda yarattığı travmaları, toplumda yarattığı yoksunluğu dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışıyoruz fakat bütün bu anlatımlarımızın karşısında gerçekten kulaklarını tıkayan, neredeyse duymazdan gelen, görmezden gelen bir yaklaşımın da AKP iktidarı tarafından yürütüldüğünü ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, bütçe görüşmelerinin hem Komisyon aşamasında hem diğer aşamalarında Sayın Sağlık Bakanı, Covid-19’un meslek hastalığı olmasına olumlu baktıklarını, bu konuda kendileri açısından bir negatifliğin olmadığını ifade ettiler fakat Çalışma Bakanı, burada yaptığı açıklamayla Covid-19’un meslek hastalığı olması için özel bir düzenlemeye ihtiyaç olmadığını ifade etti, oysa ki durum öyle değil arkadaşlar. Şu ana kadar yaşamını yitiren sağlık çalışanlarından sadece 2 hekimin -meslek hastalığı olması nedeniyle- yakınlarına aylık ödenek bağlanmış durumda, diğerleri açısından böyle bir şey yok, neden? Çünkü SGK burada bir illiyet bağı aramıyor ve zaten Türkiye’de “meslek hastalığı” tanımı çok sorunlu değerli arkadaşlar, özellikle de sağlık çalışanları açısından “meslek hastalığı” tanımlamasının sorunlu olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. O zaman Sayın Zehra Zümrüt Selçuk’un bu açıklamasını nasıl değerlendirebiliriz? Aslında yasal düzenleme yapmamak için, Covid-19’un meslek hastalığı olmasını sağlamamak için topu taca attığını, süreci oyalamayla, manipülasyonla kurtarmaya çalıştığını ifade edebiliriz değerli arkadaşlar.

Şimdi, Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Doktor Tedros’un bir açıklaması var; dünyadaki sağlık emekçilerinin, çalışanlarının oranı yüzde 3 değerli arkadaşlar yani dünya nüfusuna oranı yüzde 3. Peki, bildirilen Covid-19 vakalarına oranı ne değerli arkadaşlar? Yüzde 14. Yani düşünebiliyor musunuz, yüzde 14 oranında Covid-19 pandemisine yakalananlar sağlık emekçileri. Neden? Çünkü alandalar, çünkü bire bir bununla mücadele ediyorlar, insanları sağlıklarına ulaştırmaya çalışıyorlar.

Küresel düzeyde toplam vaka ne olmuş değerli arkadaşlar? Dün itibarıyla 73,2 milyon. Peki, toplam can kaybı? 1 milyon 627 bin. Bunlar korkunç rakamlar. Ülkemiz açısından da aynı şeyi ifade edebiliriz değerli arkadaşlar. Bakın, dün 32.102 vaka tespit edildi, toplam can kaybı 235; şu ana kadar geldiğimiz en yüksek sayı. Yani bir trafik kazası olduğunda, 10 kişi öldüğünde ya da bir yerde Soma gibi bir katliam olduğunda düşünün, ulusal yas ilan ettiğimiz, aslında herkesin kahrolduğu, günlerce “Ya, bu nasıl oldu?” diye didindiği, düşündüğü bir yerde günde ortalama 200 insan yaşamını yitiriyor ve biz hiçbir şey olmamış gibi hayata devam ediyoruz. 235 insan, değerli arkadaşlar; bu resmî veri, bir de bunun resmî olmayanlarını, bir de bunların kayıtlara girmeyenlerini ifade ettiğimiz zaman aslında çok yüksek bir oran olduğunu söyleyebiliriz. O zaman burada gerçekten hepimizin artık bir alarm vermesi gerekmiyor mu? Gerçekten hepimizin şapkayı önüne koyup “Ya, bu ülke nereye gidiyor? Günde 200 insan, 220 insan niye bu hastalıktan ölüyor?” diye bir önlem almamız gerekmiyor mu? Gerekiyor. Peki, AKP ne yapıyor? Hafta sonu kısmi sokağa çıkma yasağıyla bu süreci yönetmeye çalışıyor, olmuyor değerli arkadaşlar.

Bakın, filyasyon yetersiz olduğu için, kapanma koşulları yetersiz olduğu için, fabrikalarda, işliklerde, çalışma alanlarında yeterli önlem alınmadığı için, insanlar sosyal, fiziksel mesafeyi koruyamadıkları için, insanlara insanca çalışma koşulları sağlayamadığımız için pandemi her gün gün geçtikçe yayılıyor değerli arkadaşlar.

Bakın, sadece sağlık çalışanları için söyleyeceğim, 14-15 Aralık tarihlerinde yaşamını yitirenler değerli arkadaşlar: Görüyorsunuz -hem hekimler var içerisinde hem diğer sağlık çalışanları- 11 kişi, 11 insan yaşamını yitirmiş ve biz hâlâ burada sıradan cümleler kurup, methiyeler dizip, şiirler okuyup hiçbir şey olmamış gibi yaşama devam ediyoruz. Bu kabul edilemez, kabul edilemez. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar -diğer bir durum- uzun süre Sağlık Bakanlığı vakalarda vaka-hasta ayrımına gitti, yanlış olduğunu ifade ettik, bütün hekim örgütleri, sağlık örgütleri ifade etti ama bugün itibarıyla bakın değerli arkadaşlar, biz dünyada vaka sayısında 2’nci, Avrupa’da ve Asya’da 1’inciyiz -Avrupa’da ve Asya’da 1’inciyiz- yani ABD önümüzde, ABD’den sonra biz 2’nciyiz. Bunu nüfusa oranladığınız zaman ne kadar yüksek olduğunu göreceksiniz ve buna bir an önce önlem alınması gerekiyor.

Sayın Sağlık Bakanı burada açıklama yaptı, dedi ki: “Biz dünyadaki yoğun bakım yatak kapasitelerinde çok ilerideyiz.” Oran da verdi “Yaklaşık yüzde 40,3.” dedi. Evet, yoğun bakım yatak sayılarınız yeterli ya da daha doğrusu oransal olarak yüksek ama bugün siz yemekhanelere, depolara mekanik ventilatör koyup dönüp diyorsunuz ki: “Alın, ben size yoğun bakım yaptım.” Yani yoğun bakım kalite standartlarına uygun olmayan her yere yoğun bakım yaptınız, başına bir tane mekanik ventilatör koydunuz, oradaki izolasyon koşullarını, oradaki laminer akışı, hepa filtreleri, hiçbir koşulu sağlamadınız, sonra dediniz ki: “Alın size yoğun bakım.” Ya, böyle bir yoğun bakım olabilir mi değerli arkadaşlar? Bunların asgari standartları var ve bu asgari standartları sağlamadan kurulan her yoğun bakım faydadan çok zarar getirir. Bunu siz de biliyorsunuz, en azından içinizde sağlık emekçisi kökenli olanlar çok iyi biliyor.

Ülkemizin diğer bir sorununu -burada güllük gülistanlık bir tablo çiziyorsunuz değerli arkadaşlar ama- biz söyleyelim: Bakın, Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2 defa toplandı. Nedir asgari ücret? Niye asgari ücreti bir komisyon tespit ediyor? Çünkü sermayeye, işverene diyor ki: “Sen bunun altındaki ücretle işçi çalıştıramazsın, en az bu kadar para vermek zorundasın.” Ama bu ücret normalde birçok Avrupa ülkesinde sembolik bir ücret olurken, aslında en niteliksiz işlerin asgari standardını belirlerken bugün bizim ülkemiz açısından bir ortalama ücrete dönüşmüştür değerli arkadaşlar.

Bugün Türkiye’de yaklaşık 10 milyona yakın işçi ya asgari ücretle ya da onun çok az üzerindeki ücretlerle çalışmaktadır. Bu ne demek? Aslında herkes neredeyse ekmeğini belirlenen asgari ücrete göre kazanıyor. Bugün asgari ücret birçok sosyal endeksi, birçok sosyal yardımı, birçok şeyi etkiliyor ama siz bu asgari ücreti en dipte tutmak için de elinizden geleni yapıyorsunuz.

Şimdi, iyi niyet mi göstermek istiyorsunuz? Bu ülkedeki işçilerin yaşam koşullarını düzeltmek mi istiyorsunuz? Daha önce de söyledik, bir kez daha söyleyelim: Ya, gelin, bu asgari ücreti vergi yükünden kurtarın. Niye en temel ücretten, bu ülkede ortalama ücret hâline gelmiş ücretten bu kadar çok vergi alıyorsunuz? Yani 2.324 liradan gelir vergisi alınır mı ya brüt belirleyip? Damga vergisi alınır mı? Buradan işsizlik primi kesiyorsunuz, sonra gidiyorsunuz bu işsizlik primini Kolin’e, Cengiz’e “rant” diye dağıtıyorsunuz değerli arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Gelin, bu asgari ücreti düzeltelim. Başka ne yapabilirsiniz? Bakın, asgari ücreti sadece işçinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde belirliyorsunuz ama biz biliyoruz ki bu işçilerin bir aileleri var; eşleri var, çocukları var, yaşlı anneleri var, babaları var. Nasıl sadece işçi üzerinden belirliyorsunuz? Bir de hep övünüyoruz “Bizim aile sistemimiz, Türk aile modeli, geniş aile modeli” diye ama işçi ücretini belirlemede kapitalizmin, neoliberalizmin en uç örneğini sergiliyorsunuz. E, gelin, aile yapımıza göre belirleyelim o zaman asgari ücreti. En az 4 kişilik aile standardına göre olsun; geniş aile modeli olsun, anne-babayı dâhil edelim; biraz daha geniş olsun, dede ile neneyi de dâhil edelim. Var mısınız? (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Gelin, bunu belirleyelim. Hayır, değerli arkadaşlar, sizin amacınızın işçinin yaşam standardını yükseltmek, işçiye insanca yaşayacağı bir ücret vermek olmadığını hepimiz biliyoruz. Nereden? İşte, Covid-19 pandemisinde açıkladığınız yardım paketleri ve o yardım paketlerini akıttığınız kesimlerden biliyoruz. Onun için, bu noktada bu yılın yeniden, bir kez daha AKP’nin temsil ettiği sınıfın, kimi temsil ettiğinizin göstergesi olacağını ifade edelim.

Değerli arkadaşlar, yine, asgari ücret üzerindeki bir sorun daha, bunun en nihayetinde aslında vergi dışı bırakılmamasıyla beraber...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu konuda, IMF’yle yapılan stand-by anlaşmasının baz alınmasının ve öngörülen enflasyona göre belirlenmesinin de yanlış, yanılgılı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Son olarak –sürem bitiyorum- dün burada Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu Vekilimiz, Cumhurbaşkanı Yardımcısına bir soru sordu, o sırada, Cumhurbaşkanı Yardımcısı makamına ve konumuna hiç de uymayacak bir şekilde, şık olmayacak bir şekilde sağla solla konuştu. Bakın, bu resmi sordu Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu Vekilimiz, dedi ki: “Yusuf Bilge Tunç nerede?” Dün beş yüzdü, bugün beş yüz bir gündür kendisinden haber alınamıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti eğer bir hukuk devletiyse, eğer MİT’in yasa dışı operasyonları yoksa, Emniyet İstihbaratın yasa dışı operasyonları yoksa birisi çıksın ve bize Yusuf Bilge Tunç’u kaçıranların kim olduğunu, nerede olduğunu ve bunu bulmak için devletin ne yaptığını açıklasın.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Lale Karabıyık.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tek adam rejiminin üçüncü bütçesini yapıyoruz ve 2016 yılından bu yana özellikle bütçe disiplininin giderek daha da bozulduğunu görmekteyiz. 2018’den sonra daha belirginleşen bütçe açığının da farkındayız ve borçlanma gereksinimini her geçen gün biraz daha artırdığını biliyoruz.

Bana göre bütçenin iki belirgin özelliği var zaten: Biri, bütçenin finansmanı çünkü bütçe harcamaları için her geçen gün daha çok borç ihtiyacı oluyor. Buna onun için “borç bütçesi” diyebiliriz. İkinci özelliği ise bütçe harcamalarının siyasi tercihidir. Yani bütçelerin bir dili vardır değerli milletvekilleri. Kimin bütçesi olduğunu çok net ifade ederler. Bana göre bu, asla vatandaşın bütçesi de değildir. Bu bütçe, pandemi geçirmekte olan bir ülkenin yaralarını saracak bir bütçe de değildir asla.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede sanki hiç kriz olmamış, bu pandemi hiç yaşanmamış, sarılacak hiç yara yok, çözülecek hiç sorun yok. Dün Kabineden çıkan kararlar da geç ve yetersiz. Bu konuda söyleyecek çok sözüm var ama dakikalarım kısıtlı, sadece tek bir alana girmek isterim o da eğitim olacak. İktidarınızda her şey çok kötü oldu, eğitim sistemi de bunlardan bir tanesi, belki de en önemlisi. Allah aşkına, on sekiz yılda 7 Bakan oldu; neler yaptılar ya da neler yapmadılar, eğitim sistemi nasıl bu hâle geldi? İsterseniz şöyle bir tarihî seyre bakalım.

Değerli milletvekilleri, 1’inci Bakan geldi, göreve geldikten hemen sonra yaklaşık 1.300 Bakanlık yöneticisini bir gecede değiştirdi. 2’nci Bakan geldi, temel dik yazı uygulamasından birleşik yazı uygulamasına geçti. 3’üncü Bakan geldi, FATİH Projesi’ni başlattı, sonucunun ne olduğunu biz de anlayamadık. 4’üncü Bakan geldi, TCK madde 263 değiştirildi. Nedir bu 263? Kanuna aykırı, izinsiz eğitim kurumu açan ve işleten kişilerle ilgili cezaların azaltılması; eğitim sistemi için çok faydalıydı. Bununla zaman geçirdiler ve yine aynı dönemde ne yapıldı? 4+4+4 eğitim modeline geçildi ve kutluyoruz, 4+4+4 eğitim modelinin sonucunda okullaşma oranı yüzde 98,6’dan yüzde 93’e düştü; şu anda 568 bin çocuk okul dışında. Yine kutluyoruz, 4+4+4 eğitim sisteminin sonucunda bu yıl ilk mezunlarını veren ve lise sınavlarına giren öğrencilerin başarıları yüzde 11 oranında düştü ve yine 4+4+4 eğitim modelinin uygulanmaya başlamasından sonra, özel öğretim kurumlarının sayısı yüzde 197 artmış oldu; özel öğretim kurumlarına öğrencilerini gönderen velilerin sayısı da yüzde 174 oldu. Neden? Çünkü eğitim sistemi bozuldukça vatandaş kendi çaresini üretmeye başladı. (CHP sıralarından alkışlar) Başka ne oldu 4’üncü Bakanın döneminde? Ulusal bayramların statlarda kutlanması yasaklandı. Eğitim sistemine ne büyük fayda sanki.

5’inci Bakanın dönemine geldik. Öğrenci Andı kaldırıldı bu defa da. Başka ne yapıldı? Yaklaşık 40 bin merkez ve taşra yöneticisi görevden alındı. Teftiş sisteminde sayısız değişiklik yapıldı ve ders denetimi kaldırıldı. Bunlar bakanların kendi tercihleri miydi yoksa saraydan talimatla mı yapıldı; bunu ben söylemeyeyim, bunu sizler çok daha iyi bilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

6’ncı Bakanın dönemine gelindi. Ne yapıldı? Türkiye'de Maarif Vakfı kuruldu, aslında bu da bir paralel bakanlık. Öğretim programları değiştirildi. Değerli milletvekilleri, öğretim programları değiştirilirken eğitimin paydaşlarına hiç sorulmuyor, Eğitim Şûrası toplanmıyor, sorulmuş gibi yapılıyor bazı dönemlerde; görüş alınmak için bir tarih konuyor, o tarih daha dolmadan kitapların basıldığını görüyorsunuz.

Başka ne yapıldı bu dönemde? Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına geçildi. Başka? Vakıf ve derneklerle etkili protokoller yapıldı. Yani gelecekteki nesilleri ideolojik olarak şekillendirmek için örgün eğitimin yanı sıra yaygın eğitimden de yararlanılmak istendi; amaç buydu. Başka ne yapıldı? Birleşik eğik yazı uygulamasından temel dik yazı uygulamasına geriye dönüldü. Hani yazboz tahtası diyoruz ya… Başka? Millî Eğitim Bakanlığı, Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ni yayımladı. Kamu Taşınmazları Üzerinde Eğitim ve Yurt Faaliyetleri İçin Üst Hakkı Tesis Edilmesine İlişkin Yönetmelik de yayımlandı. Yani ne oldu? Bazı vakıf ve derneklere ne lazımsa artık sağlanmaya başlandı. Bu dönemde TEOG da kaldırıldı zaten bundan hiç bahsetmiyorum, yazboz tahtasında her gün değişen yeni sınav sistemleri.

Son Bakanın dönemine geldik; vakıf ve derneklerle protokoller yapılmaya devam edildi, Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği tekrar değişti, vakıf ve derneklere bu defa okulların kapısı sonuna kadar açıldı. Millî Eğitim Bakanlığı ile TÜGVA arasında süresiz protokol imzalandı, ne zaman biliyor musunuz? Pandeminin -çok gerekliymiş gibi- tam ortasında ama maalesef bu dönemde, salgın sürecinde öğrencilerin eğitim imkânlarına eşit erişimi sağlanamadı.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı artık, bağışlarla götürülen bir bakanlık hâline geldi. Bağış olmasa derslik yapılamıyor, bağış olmasa hizmet içi eğitim verilemiyor, bağış olmasa tablet bilgisayar falan da alınamıyor. Pandemide dedik ki: “Bari ek bütçe verin, ihtiyaç var.” Olmadı. “2021 bütçesinde yeterli bütçeyi verin.” dedik, o da olmadı. Tasarruf yapılacak bir bakanlık mıdır burası? “İtibardan tasarruf edilmez.” diyorsunuz, saray ve harcamaları itibar olarak görüyorsunuz, anladık ama öğrencilerden, öğretmenlerden, çocuklardan keserek mi itibar yapacaksınız, bunu anlayamıyoruz.

Millî Eğitim Bakanlığı ekonomik gerekçelerle yeterli sayıda öğretmen atayamayınca dersler boş kaldı. Bakın, size geçen hafta yaşanan bir örneği ifade edeyim, Şanlıurfa Millî Eğitim Müdürlüğünce ilçe millî eğitim müdürlüklerine bir yazı gönderildi, yazıda diyor ki: “Bazı liselerde matematik, Fransızca ve motorlu araçlar teknolojisi derslerinin öğretmen olmadığı için boş geçtiği, bunun için derse girebilecek öğretmen için duyuru yapılmasını rica ederim.” Değerli milletvekilleri, bu, âcizliğin göstergesidir; bu, plansızlığın, yıllar boyu gelen plansızlığın göstergesidir. 2002’de ataması yapılmayan öğretmen 68 bin, bugün geldiğinizde 700 bin atama bekleyen öğretmen var, kaldı ki Sayıştay raporuna göre 138 bin öğretmen açığı var ve Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde dersler boş geçiyor ve ücretli öğretmen ilanı veriliyor. Aslında, ücretli öğretmen aranıyor ama açlık sınırının altında çalışacak köle aranıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Nerede 2021 bütçesinde öğretmen ihtiyaçlarını karşılayacak ilave iyileştirme? Yok. Bakın, size bir örnek daha: Üniversite öğrencilerinin aldığı burslar çok yetersiz. Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesinde dedik ki acaba biraz iyileştirme olur mu? Hani ülkede kriz var ya, hani kısa çalışma ödeneğiyle 1.168 lira ücretsiz izin aylığıyla geçinenler var ya, hani yoksulluk, işsizlik var ya… Tam zamanı işte. Hayır, maalesef böyle bir iyileştirme de olmadı.

Öğrencilerin başarılarına bakalım, fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi ve imam-hatip lisesi puanları temel yeterlilikler sınavında her geçen gün daha olumsuza gidiyor. En düşüğü de imam-hatip liselerinin aldığı puanlar, diğerlerinin yarısı kadar. E, imam-hatip lisesine çocuklarını gönderen aileler size sormaz mı “Bu başarısızlığın sebebi nedir?” diye. Anlayamadığım şu: Neden eğitimi iyileştirecek çabalar sarf etmiyorsunuz da sadece ideolojik olarak şekillendirecek çabalara yer veriyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil.

Eğitim sisteminin geldiği noktaya bir de şöyle bakalım: LGS ve YKS sınavlarında öğrencilerin başarıları düşük, 512 bin öğrenci ilk barajı aşamadı, 399 bin aday sıfır çekti. Nerede? Temel matematik testinde. Bunun, sizlerin vicdanını sızlatması gerekir çünkü bu, öğrenci ve velilerin suçu değil. Yine size şunu söyleyeyim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) – Biraz ek süre alayım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin merkezî bütçe içindeki payı azaldıkça ailelerin eğitim harcamasının artmasına sebep oluyor. Ailelerin öğrenci başına yaptığı harcamaların bir önceki yıla göre yüzde 17 arttığını ben söylemiyorum, TÜİK söylüyor. Aileler imkânsızlıklar içerisinde çünkü alım güçleri düştü, her türlü pandeminin sancısıyla, yoksullukla tek başlarına kaldılar ve onları rahatlatacak hiçbir şey yok. En zengin aileler ile en yoksul ailelerin eğitim harcamaları arasında 20,5 kat fark varsa bu nasıl bir makas, nasıl bir eşitsizlik? Her geçen gün bu eşitsizliği siz artırdınız. Hani, sosyal devlet nerede? Ama bizim iktidarımızda vatandaş “Oh!” diyecek. “Bugün kuru ekmek var vatandaşın boğazında.” dediğimizde “Kuru ekmek varsa vatandaş tok o zaman.” diye cevap veremeyeceksiniz çünkü iktidarda siz olmayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – İstanbul'da su bile içemiyor, su, bırakın iktidarınızda ne olacağını.

BAŞKAN – Evet, gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Sayın Zeynep Gül Yılmaz’ın.

Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi, Mersinli hemşehrilerimi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; devletimiz, çocukları, kadınları korumak, güvenlik ve huzuru sağlamak için ağır yasal yaptırımlarla tüm kurum ve kuruluşlarıyla seferber olmuşken, diğer yandan herkesin, özellikle de rol model olan siyasetçilerin ve sanatçıların da bunun sorumluluğunu taşıması gerekmektedir. Siyasetçi, sanatçı, aydın kesimi samimi olmaz, “senin sapığın, benim sapığım” ayrımına giderse bunlarla mücadelede başarılı olunamaz, bataklık kurutulamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Her kadın, çocuk cinayet ve istismarlarında “Devlet yine koruyamadı.” diye bağıran, bunlarla mücadelede kararlı ve samimi bir şekilde uğraşan devleti âciz göstermeye çalışanlar kendi teşkilatlarında yaşanan tecavüz ve tacizlere neden sessiz kalmaktadırlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 20 yaşında, çocuk denecek yaşta genç bir kadın şiddetle birlikte tecavüze uğruyor ancak sesini kamuoyuna duyuramadan CHP İstanbul İl Başkanına duyuramıyor. Şahit olduğumuz üzere, bu gelişmelerden cesaret alan başka taciz ve tecavüz mağduru kadınlar da seslerini kamuoyu aracılığıyla duyurmaya çalışıyor. Bu vesileyle, CHP’nin 10’a yakın ilçe teşkilatında taciz ve tecavüz vakaları yaşandığını ancak mağdur kadınların seslerini teşkilatlarına duyuramadığını görüyoruz. Olanlar karşısında sesiz kalan, suçluyu gizlemeye çalışan İstanbul İl Başkanı, olay kamuoyuna yansıdıktan sonra mağdurun yanındaymış gibi görünmeye çalışıyor. Yaşananları normal göstermeye çalışan CHP’li bir milletvekilinin Genel Kurulda verdiği cevap ise akıllara ziyan: “CHP’nin içinde taciz ve tecavüz vakaları oldu mu? Oldu, tabii ki olacak. On sekiz yıldır sizin iktidarınızda yaşıyoruz, toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı bir iktidarda.” diyor. Anlaşılan o ki on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarının hizmetlerine duyulan kıskançlık ayarlarını bozmuş artık, kısa devre yapıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – O yüzden gidiyorsunuz, o yüzden gidiyorsunuz.

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Devamla) - CHP’de her gün başka bir teşkilattan yeni bir çığlık yükseliyor ve yaşanan bunca rezilliğe rağmen Genel Başkanları Sayın Kılıçdaroğlu hâlâ susuyor. Yandaş basın ve medyadan da tık yok.

ORHAN SÜMER (Adana) – Yandaş basının tamamı sizde. CHP’de yandaş basın mı var?

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Devamla) - Yine, susulmasını ve yanlı davranılmasını hazmedemediğim diğer bir konu da kamuoyunda “Diyarbakır Anneleri” olarak bilinen, terör örgütü PKK’nın kaçırdığı ve elinde tuttuğu çocukların geri gelmesinden başka hiçbir şey istemeyen o acılı anneler. Hain terör örgütü tarafından kaçırılan, onlarca kişinin tacizine, tecavüzüne uğrayan, eziyetine maruz kalan, kalem tutması gereken ellerine silah verilen o çocuklar HDP’ye, CHP’ye ve diğer ittifak ortaklarına göre çocuk değil mi ki bu drama sessiz kalıyor, kınamıyor, karşı tavır almıyorlar. Diyarbakır HDP teşkilat binasının önünde nöbet tutan anneler neden görmezden geliniyor, üstüne tartaklanıyor, gözdağı verilmeye çalışılıyor. Sözde kadın ve çocuk hakları savunucuları, sözde sanatçılar ya da sözde aydınlar bu istismarlara, bu annelerin acılarına neden sağır ve dilsizler? Hâlbuki bu kesimler her kötülüğü AK PARTİ’ye mal etmekte pek mahirler. Ancak unutulmasın ki haksızlıkların karşısında susan dilsiz şeytandır ve milletimiz her şeyin farkındadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konular beş dakikaya sığdırılamayacak kadar önemli ve derin olsa da hukukçu bir kadın, bir anne olarak değinmeden edemedim. Netice olarak siz ne yaparsanız yapın biz milletimize verdiğimiz sözü tutacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Cumhur İttifakı’ndan aldığımız güçle adaletin tesisinden taviz vermeden ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle bütçemizin hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Konuşmaları tamamladıktan sonra vermeyelim mi söz? Uygulamamıza…

ORHAN SÜMER (Adana) – Bakın, burada da erkek çocuklarına tecavüz olayından sonra Ensar Vakfına ziyarete giden kadın milletvekilleriniz var. Bak, bak, burada.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, Sayın Grup Başkan Vekilini duyamıyorum; Orhan Bey, lütfen...

Konuşmaları tamamlayıp vermeyelim mi, hep yaptığımız oydu biliyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Eski format değil şimdi, madde madde gittiğimiz için konu sıcakken konuşalım uygun görürseniz.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin son günlerine geldik. AK PARTİ’nin elinde bula bula bu tür dedikodularla CHP’yi eleştirmek, yıpratmak kaldıysa zaten yazık ama şunu söylemek isterim: Tabii, konu hassas bir konu, sayın milletvekilimizin refleksini de anlayışla karşılamaya çalışmak istedim ama olmuyor. Şunun için olmuyor: Bir, bu tür ithamlar çok somuta dayanmalı ve gereği yapılmalı. Şöyle, biz yaptık. İstanbul’daki vaka, olay, 28 Kasımda resmî olarak il başkanlığına intikal etti, 29,30 -kasım otuz çekiyor galiba ay olarak- 1 Aralıkta, ilgili, partiden ihraç edildi. İhracı istenmedi, ihraç işlemi hızlandırılarak süratle tamamlandı, konu yargıda. Siz, bir hemcinsinizin başına gelen bir olayla ilgili, gereği de yapılmış bir olayı burada tekrar tekrar serdetmek suretiyle o hemcinsinize ne kadar zarar verdiğinizin farkında mısınız hanımefendi? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

“Gereği yapılmadı, bir şey söylenmedi”ye gelince, bu konuyla ilgili Sayın Genel Başkanımız…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Üstünü örtmeye çalışmıyoruz sizin gibi. Siz her şeyin üstünü örtmeye çalışıyorsunuz. Biz gayet net bir şekilde…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir dakika bitireyim. Arkadaşlar, bir dakika, konuşuyoruz.

Sayın Genel Başkanımız, teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sayın Oğuz Kaan Salıcı ve il başkanımız ayrı ayrı konuşup açıklama yaptılar, basına açık açıklama yaptılar. “CHP susuyor.” derseniz de ayıp etmiş olursunuz ama ben bu vesileyle şunu sormak istiyorum: Bir kadına tacize yönelik biz gereğini yaptık da bu ülkede bırakın kadını -meşru şey diye demiyorum- bir çocuğa tecavüze sessiz kalan bir Bakanınız var sizin, “Bir kereyle bir şey olmaz.” diyen bir Bakanınız var. Bu ayıp size yeter. Bu konunun üstüne daha fazla gelmeyin. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Çocukların ruh sağlığı bozulmuyor mu onlardan bahsedince. İstek Vakfına da bir şey söylemediniz, İstek Vakfı okullarındaki tecavüzlere de bir şey söylemediniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Bir kereyle bir şey olmaz.” Hem de çocuğa tecavüz ya, hem de çocuğa tecavüz!

ORHAN SÜMER (Adana) – Bak, burada da Ensar Vakfının tecavüz olayından sonra Aydın Milletvekiliniz ziyarete gitti, kadın milletvekiliniz. Ensar Vakfını ziyarete gidiyor, bak!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç…

Müsaade edin Sayın Can.

Arkadaşlar, sayın milletvekilleri; müsaade eder misiniz.

Sayın Oluç, buyurun.

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; biraz evvel, yine partimizin adı anılarak bir konuya dair eleştirilerde bulunuldu. Şimdi, bu konuya ilişkin, ben kendi adıma da çeşitli arkadaşlarımız parti grubu adına da buradan konuşmalar yaptık. Bakın, Diyarbakır’da il binamızın önünde oturan anneler de bizim annelerimizdir, beyaz tülbentli Barış Anneleri de bizim annelerimizdir, Cumartesi Anneleri de bizim annelerimizdir. (HDP sıralarından alkışlar) Biz, annelerin acılarını birbirlerine karşı yarıştırmayız ve diyoruz ki: “Bugüne kadar Türkiye’de on binlerce insan çatışma ve savaş nedeniyle ölmüştür. Gelin, bütün bu annelerin acılarını sona erdirecek çözümü birlikte bulalım.” Bunu defalarca söyledik ve yine söylüyoruz. Bütün bu annelerin sorunlarının, acılarının çözümü aynı yerde düğümlenmektedir. Kürt sorununun demokratik ve barışçı bir çözümünü eğer bu Mecliste oturan bütün partiler, iktidarıyla, muhalefetiyle birlikte yaratamazsak annelerin acılarını birbirlerine karşı kullanmak ya da yarıştırmakla hiçbir çözüm bulamayız, çözümsüzlük yaratırız, çözüm yeri Meclistir. Tekrar söylüyoruz: Annelerin acılarını sona erdirmek ve acılarını yaşayan annelerin acılarını paylaşmak için, bütün annelerin acılarını paylaşmak için çözüm bulalım bu soruna diyoruz ama siz yanaşmıyorsunuz.

Diyarbakır’da bizim il binamızın önünde oturan annelere de sesleniyoruz, Barış Annelerine de Cumartesi Annelerine de. Meclise gelin, Meclisin önüne gelin, Meclisin kapısına gelin, Meclisteki bütün siyasi parti gruplarının önüne gelin ve çözüm talep edin. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Diyarbakır Annelerini…

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Maskenizi takın, maskenizi.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Neden Diyarbakır Annelerini…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Biz HDP olarak çözüm için elimizden gelini yapmaya hazırız, bunun sözünü bütün halkın önünde bir kez daha veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Konuşmak için onları oraya oturtmuşsunuz.

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Maskenizi takın, Covid almış başını gidiyor.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Hoş geldiniz, hoş geldiniz! Günaydın, günaydın!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sen zaten böyle konuşmak için onları oraya oturtmuşsun.

BAŞKAN – Sayın Can, buyurun.

Yerinizden söz vereyim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sataşma var Başkanım. Çocuğu taciz eden Bakanınız…

BAŞKAN – Sataşmadansa buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, “Taciz iddiaları, dedikodudan ibaret.” denildi. Dedikodu değildir, savcılık, emniyet olaya el koymuştur, hazırlık tahkikatı devam etmektedir, gereği yapılmıştır hukuk devletinde. Bir defa, taciz iddiaları dedikodudan ibaret değildir. Diğer taraftan, tacizle ilgili iddialar her ne suretle, hangi kurumdan olursa olsun üzerine gitmek hepimizin görevidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletvekillerinin asli görevidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Ancak bizim hatibimizin hassasiyeti şuydu: Ensar’daki hadisede beklenilen hassasiyeti…

HABİP EKSİK (Iğdır) – Ensar ne oldu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ensar’ı soruyor arkadaşımız.

RAMAZAN CAN (Devamla) – …sizin de asgari olarak göstermenizi talep etti aslında. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ensar’daki hassasiyet ne ise başka yerdeki taciz iddialarındaki hassasiyetin de aynı olması lazım.

Diğer taraftan…

ORHAN SÜMER (Adana) – Sizde olunca, hassasiyet; bir başkasında olunca, boş.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, taciz iddiaları, takibi şikâyete bağlı suçtur. Evet, takibi şikâyete bağlı suçlarda ikinci mağduriyeti de oluşturmamak lazım. Bu hassasiyet çizgisi içerisinde kurumsal olarak bütün tüzel kişilikler, hükmi şahsiyetler, gerek dernek gerekse partiler kendi iç dinamiklerini hızlı bir şekilde uygulamak zorundadırlar. Eğer uygulanmazsa kamuoyunda infial uyandırır. Değerli hatibimizin bu konudaki hassasiyeti sizden beklemesi de doğrudur diye düşünüyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Çocuklarda şikâyete bağlı değildir, uydurmayın.

RAMAZAN CAN (Devamla) – Aynı şekilde “senin tacizcin, benim tacizcim” anlayışı doğru değil; taciz hepimize karşı yapılmıştır, insanlık suçudur, üzerine de hep beraber gitmemiz lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Taciz şikâyete bağlı değil.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bakın, yerinizden bağırıyorsunuz, hiçbir şey duyamıyorum ve…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben duyuyorum ama.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Biz duyuyoruz Başkan.

BAŞKAN - …sataşmadan söz isteyen arkadaşlarımız var, söz talebini karşılayamıyorum. Lütfen, rica ediyorum yani.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Yalanlara dayanamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Efendim?

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Yalanlara dayanamadığımız için bağırıyoruz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Diyor ki: “Taciz şikâyete bağlıdır.” Başkan, taciz şikâyete bağlı olabilir mi?

BAŞKAN – Aslında, belki biraz daha yakın oturursanız ön taraflara, daha rahat duyma şansına sahip olabilirim Murat Bey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Size kim sataştı?

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – HDP’den hanımefendi sataştı.

BAŞKAN – Tamam, lütfen yerinize geçin Sayın Ünal, ben önce bir Sayın Altay’a söz vereyim.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, AK PARTİ adına konuşan sayın hatip, bizim, gerçekleri “dedikodu” diye nitelediğimizi ifade etti, bir. “Ensarda gösterdiğimiz hassasiyeti siz göstermediniz.” demek suretiyle, taciz olaylarıyla ilgili duyarsız kaldığımızla itham etti.

BAŞKAN – Aynen öyle söyledi.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

4.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nerede olursa olsun, kim yaparsa yapsın bu tarz olayların kabul edilmesi mümkün değil. Aslında bunun hiç kimse tarafından da kabul edilmeyeceğini siz biliyorsunuz ama siyaset yapanların bu konudaki hassasiyetinin ve refleksinin daha yüksek olması gerektiği de bir gerçek.

Sayın Can, ben İstanbul’daki olaya “dedikodu” demedim, tane tane anlattım. “Ayın 28’inde intikal etti, ayın 1’inde ilgili ihraç edildi, konu adliyeye sevk edildi, adli süreç de yürüyor.” dedim. Bu dedikodu mudur? Ama, hatibinizin -yanlış hatırlamıyorsam- “8-10 ilçede taciz olayları var.” ifadesi dedikodudur, iftiradır. Bilinen bir şey varsa, hem CHP Genel Merkezine hem savcılara vermezseniz namertsiniz. Varsa bir şey savcılara verin, bize de verin lütfen, verin ki biz siyaseten gereğini yapalım, siyaseten gereğini yapalım. (CHP sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, sapık her yerde olabilir; AK PARTİ’de de olur, CHP’de de olur, diğer partilerde de olur; sapkınlık ayrı bir şey.

Bakın, Ali Bey de başka bir şey söylüyor bir ilçenizle ilgili “Gazetelerde haber var, bunu takip edin.” diyor. Bu bir karalama değildir ama tekrar altını çiziyorum: Ensar’da ne hassasiyet gösterdiniz siz ya! Olayı kapattınız kardeşim! 40’ı aşkın çocuk taciz edilmiş, bir kısmına tecavüz edilmiş, Sayın Bakanınız demiş ki: “Bir kere oldu diye vakfı karalamamak lazım.” Demek, 5 kere olunca mı vakfı karalayacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar) Tecavüzün 1’iyle 5’i arasında fark olur mu? Siz o Bakanla uzun süre daha birlikte çalışmışsınız. Bu konuda söyleyecek bir sözünüz ve yüzünüz yok. Ayrıca, bu olayları buralardan taşımak, malzeme yapmak, tacize, tecavüze uğrayan kadınlara ve çocuklara da bir saygısızlıktır. Ben bu konuyu burada kapatıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu konu zaten yeterince, fazlasıyla, tartışılmaması gerektiği kadar tartışıldı Genel Kurulda. Artık bu konuyu kapatalım, rica ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hoş değil yani. Mağdurlar için hoş değil.

BAŞKAN – Şahıs adına son söze geçmeden önce…

Sayın Ünal, şimdi söyler misiniz nedir, ben duyamadım?

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – HDP sıralarından bir kadın milletvekili, evimizde intihar eden kadınla ilgili olarak, konuyu “Ne oldu?” şeklinde birkaç defa peş peşe bağırdı. Aileme laf atmıştır.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, kâtip arkadaşlarımız da bunun söylendiğini ifade ettiği için sataşmadan Sayın Ünal’a söz verdim.

Buyurun Sayın Ünal.

5.- İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın, HDP sıralarından bazı milletvekillerinin yerlerinden sarf ettikleri sözlerinde şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evimizde çalışan bakıcı kadının intiharını maalesef bazı milletvekilleri bütçe sürecinde istismara devam ettiler. Daha önce konu hakkında Genel Kurula bilgi sunmuştum. İntihar eden hanımefendiye Allah’tan rahmet, ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Olayın oluş anından itibaren -dokunulmazlığımı bir kenara bırakarak- güvenlik güçlerine ve cumhuriyet savcılığına bütün bilgi ve belgeleri sunduk. Ankara Cumhuriyet Savcılığının 3 Mart 2020 tarih ve 2020/27675 Karar numarasıyla olayın intihar olduğu ve kovuşturmaya yer olmadığı açıklanmıştır. Karara yapılan itiraz üzerine Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği, 5 Mayıs 2020 tarihinde yapılan itirazın reddine kesin olarak karar vermiş ve hukuki süreç tamamlanmıştır. Hukuki sürecin tamamlanmış olmasına rağmen hem bugün -biraz önce olduğu gibi- hem de 10 Aralık günü üçüncü tur bütçe görüşmelerinde tutanaklarda kayıt altına geçtiği şekliyle bazı HDP’li kadın milletvekilleri şahsımı hedef alarak “katil” nitelendirmesinde bulunmuşlardır. Bu çirkin sıfatı sizlere iade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizi, Türk milleti adına karar veren mahkemelerimizin kararlarına saygı duymaya davet ediyorum.

1984 yılından beri sırtınızı dayadığınızı söylediğiniz hain PKK terör örgütü, çeşitli meslek gruplarından 40 binden fazla vatandaşımızın kanına girmiştir. Şehitlerimizin elinize bulaşan kanı, dünyanın bütün nehirlerinde akan suyla yıkansa temizlenemez. Bu çirkin sıfat ancak size yakışır.

Allah hiçbirimize bir daha böyle bir acı yaşatmasın diyorum, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Grup Başkan Vekili size vereceğim, geliyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Her şeyin üstünü böyle kapatın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sataşmadan dolayı söz istiyoruz. Grubumuz adına Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

6.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ne yargı bağımsızdır ne de özellikle kamu görevlilerinin ve yetki sahibi, güç sahibi insanların yaptıklarının üzerini örtebilirsiniz. Bizzat üyesi olduğum çocuk komisyonunda… Ensar Vakfında yaşananlardan sonra da tek bir kamu görevlisi yargılanmadı. İdarenin sorumluluğu vardır, önleme sorumluluğu vardır; tek bir kamu görevlisi yargılanmadı. Siz burada sorumlu olduğunuz olaylarla… Çünkü iktidarsınız, o yüzden sorumlu olduğunuz diyorum; tek başına, cinayet işlediniz demiyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Konuyu kapattık. Yine aynı konuyu açıyorlar.

BAŞKAN – Haklısınız Sayın Aydemir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Ama bazı şeyler vardır ki gerçekten üstünü örtmek için elinizdeki güç yeterlidir, geçmişinizdeki güç yeterlidir. Bir göçmen kadının ailesi hâlâ itiraz ediyorsa o olayın da üstü kapanmamıştır, şaibelidir. Siz kalkıp da burada, yok “Pe-Ke-Ke”, “Pe-Ka-Ka”, terör, şu bu diyerek hiçbir istismarın üstünü örtemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yıllardır söylüyoruz, hangi kız çocuğu kaçırılmış, hangi kız çocuğu dağa götürülmüş…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Dağa kaçırılan kız çocuklarına yapılan tecavüzü sorguluyor musunuz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bir tane önergeniz yok, bir tane. Versenize, gelin burada araştıralım; versenize bir önerge, gelin araştıralım.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 13-14 yaşındaki kız çocuklarını dağa kaçırarak tecavüz ediyorlar.

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Maskenizi takın, maskenizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Her şeyi ancak yarıştırıyorsunuz. Kadınları daha mağdur ediyorsunuz, çocukları daha mağdur ediyorsunuz.

Beş gündür bir hâkimin kendi oğlunu istismarıyla uğraşıyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ne söylediğin belli değil; bir “çocuğa” diyorsun bir başka konuya geçiyorsun. Ne söylediğin belli değil ya, ne konuştuğun belli değil ya!

Ne konuştuğu belli değil Sayın Oluç.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Hadi halledin o olayı, hadi halledin o olayı bağımsız yargınızla! Hâkimin bizzat istismarı diyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ne konuştuğu belli değil, böyle bir şey var mı?

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Bir dur ya, bir dur!

UĞUR AYDEMİR (İzmir) – Ne konuşuyor böyle? Ayıp ya! Ayıp, ayıp!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Senden izin mi alacağız?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Dolayısıyla buradan laf atmakla, konuşmakla gerçeklerin üstünü örtemezsiniz, örtemeyeceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan konuyu kapattı ya! Sayın Başkan “Konuyu kapatalım.” dedi ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – “Sataşma var.” diyoruz, sana ne!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Niye? Siz söyleyince kapanmış mı oluyor? Sizden sonra kapanmış mı oluyor?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sen konuşunca kapanıyor mu?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Her yerde muktedirsiniz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ha, bildiğin bir şey varsa söyle, bildiğin bir şey varsa söyle!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam uzatma ya, uzatma!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Yargı kararını vermiş, her şey ortada.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ne yargı kararı? Her şeyin üstünü örtüyorsunuz! “Yargı kararını vermiş!”

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yargı elinizde, elinizde; ne yargısı, hangi yargı?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Göçmen kadına inanıyorsun, milletvekiline inanmıyorsun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydemir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, yerimden bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Yerinizden Sayın Can, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, hep beraber tacizin üzerine gidilerek takip edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Evet, Sayın Başkanım, bu olayı daha da fazla uzatmak istemiyoruz ancak şunu söyleyeceğiz: Tacizin hep beraber üzerine giderek takip etmemiz lazım. Tacizden kim nemalanıyorsa Allah belasını versin!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Yeter bence, bu kadarı yeter.

Teşekkür ediyorum.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tacizi kapatan, sulandıran namerttir! Öyle olmadığı hâlde bunu söyleyen de namerttir! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gündeme dönün efendim. Gündeme geçelim efendim.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına son söz Sayın Abdulkadir Karaduman’ın.

Buyurun Sayın Karaduman. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerinde Saadet Partisi adına fikirlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle, Amerika Birleşik Devletleri’nin ülkemize yönelik almış olduğu yaptırım kararlarını en ağır şekilde kınıyorum. Bu kararlar karşısında iktidarı, hassaten savunma sanayisi alanında dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak adımları atmaya ve derhâl ülkemizdeki Amerikan üslerini kapatmaya ve kamu-özel iş birliği üzerinde yapılan yatırımların dolar üzerinden yapılmasına son vermeye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bütçeler, devlet kaynaklarının hangi alanlara aktarıldığını gösteren, iktidarın anlayışını, kapasitesini ve zihniyetini ortaya koyan bir tablodur. Ancak ne var ki 2021 yılı bütçe görüşmelerine bile baktığımızda Türkiye konuşulmuyor. Neden? Çünkü on sekiz yıldır açık veren bir bütçe anlayışıyla ülke konuşulmaz, hamaset ve popülizm konuşulur. 2020 yılı bütçesinin ilk dokuz ayında 140 milyar lira açığımız var ve bu bütçe açığının faturasını vatandaşlarımız vergi olarak ödüyor. 2021 yılında hedeflenen bütçe açığının 245 milyar lira olması, vergi yükünün artacağını ve yeni yılda yeni zamların yapılacağını gözler önüne seriyor. Bugünlerde asgari ücrete zam yapmamak için kırk takla atarken son dönemin en büyük rant kapılarından olan millet bahçeleri için ayrılan kaynak yedi bakanlığın bütçesinden daha fazladır. Oldu olacak millet bahçeleri bakanlığı kurun, emin olun üzerinize fazlasıyla yakışacaktır.

Öte yandan 2020’de 138 milyar lira ödenen faize, 2021 yılı için 180 milyar lira ayrılmıştır, yatırıma ise sadece 103 milyar lira. Bakın, buradaki görmüş olduğunuz tablo, yıllara göre iktidarınızın bütçeden faize verdiği parayı net bir şekilde ortaya koyuyor ve AK PARTİ iktidarları tarihe faizci bir iktidar olarak geçecektir. (CHP sıralarından alkışlar) İşte bunun için diyoruz ki: Bu bütçe vatandaşa hizmet değil; faiz lobisine, faiz baronlarına ve rantiyeye hizmet bütçesidir. Faize 180 milyar lira verilen bu bütçe, net olarak söylüyorum ki haram bir bütçedir. Bunları sadece sizi tenkit etmek için söylemiyorum, bu faiz bütçesine karşı durmak bizim hem inancımızın hem de insanlığımızın bir gereğidir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın, faize ayrılan paranın sadece yüzde 3’ü ile KYK borçlarının tamamını silmemiz mümkündür.

AHMET ARSLAN (Kars) – Bütçenin yüzde 83’ü faize gidiyordu, şimdi yüzde 14’ü gidiyor…

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – KYK borçlusu genç arkadaşlarıma sesleniyorum: Kaynaklar israfa, ranta ve faize gidiyor. Kadroya geçirilmeyi bekleyen taşeron işçilerimize, icralık olan çiftçilerimize, yük olarak görülen EYT’lilere, kuru ekmeğin reva görüldüğü dar gelirli vatandaşlarımıza, atama bekleyen yüz binlerce genç arkadaşıma sesleniyorum: Bu bütçe ve bu kaynaklar faize, israfa ve ranta gidiyor. Dolayısıyla, bu bütçe insanımızın değil, faizci kapitalist anlayışın öncelendiği bir bütçedir.

Değerli milletvekilleri, hani siz faize karşıydınız?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tövbe!

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Hani siz faizci ekonomik düzene karşıydınız, hani siz haksız kazanca karşıydınız?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tövbe, tövbe, tövbe!

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Nerede kaldı sizin adil düzen idealleriniz?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bitti o, bitti. 2002’de bitti o.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Nerede kaldı sizin adil düzen hayalleriniz? Spor Toto sponsorluğunda imam-hatip okulu açmak, ilahiyat fakülteleri açmak, camiler açmak mıydı sizin hedefiniz? Ancak mesele şudur: Değiştirmek istediğiniz ne varsa, ona dönüştünüz.

AHMET ARSLAN (Kars) – Terörün yanında durmayı mübah görüyorsun, değil mi?

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Değiştirmek istediklerinizi cansiparane savunur hâle geldiniz. Yola çıkarken adalet ve kalkınmadan bahsettiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – …on sekiz yılın sonunda ülkede adalet ve kalkınmayı mumla aranır hâle getirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Yola çıkarken “3Y’yle mücadele edeceğiz.” dediniz…

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Bulunduğun yere bak, bulunduğun.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – …yolun sonunda ülkeyi yasaklara, yoksulluğa ve yolsuzluğa mahkûm ettiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tahammül edin, tahammül edin! (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Hazreti Ömer’in adaletinden, Kenarıdicle’deki kurttan, koyundan bahsettiniz, “Bizim iktidarımızda tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatılırsa bunun hesabını veremeyiz.” dediniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yolun sonunda “Hırsızsa bizim hırsımızdır; oy vermeyen vatan hainidir; bunları kaybedersek, buraları kaybedersek bunun hesabını veremeyiz.” noktasına geldiniz. Yoksa bu yapılan yanlışların hesabının görüleceği o büyük güne de mi inanmıyorsunuz? Adınıza gerçekten büyük bir utanç ve hicap duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Kendinden utan, kendinden!” sesleri, gürültüler; CHP sıralarından alkışlar) Bakın, bu anlayışın sonu çıkmaz sokaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Bu bütçeyle getirdiğiniz bu anlayışın sonu, çıkmaz sokaktan başka bir şey değildir. Gittiğiniz yol, yol değil; bu cadde, çıkmaz sokaktır.

Kıymetli arkadaşlar, yarın siz olmayacaksınız. Yok saysanız da iftira atsanız da millî görüş hareketi ve Saadet Partisi her zaman var olmaya devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET ARSLAN (Kars) – Ama terörle kol kola değil.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Kaba kuvveti, çoğunluğu, imtiyazı, menfaat ve çıkarı hak sebebi olarak gören anlayışınızın yerine hakka ve adalete dayalı bir anlayışı bu ülkede iktidara getirmek…

BAŞKAN – Sayın Karaduman, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – …hem ülkemize hem insanlığa hem de emin olun size karşı boyun borcumuzdur.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Ya, öbür tarafa anlat, niye bize anlatıyorsun? Öbür tarafa anlat.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Seni kim alkışlıyor?

BAŞKAN – Sayın Karaduman, teşekkür ederim.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bak, kim alkışlıyor görüyor musun?

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Yahu, siz yapsaydınız da 80 milyon sizi alkışlasaydı ya.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bak, bak, ittifakına bak! Bak, bak!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ne güzel işte, ne güzel işte, ne güzel işte! Hakkı alkışlıyoruz, doğruyu alkışlıyoruz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Millî görüşün düşmanısınız siz be! Millî görüşün düşmanı.

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Siz yapsaydınız da millet sizi alkışlasaydı.

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Ya, git yerine otur, git yerine!

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 12:22

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 12.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

4’üncü madde üzerinde soru-cevap işlemine başlıyoruz.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kime soracağız?

BAŞKAN – Sayın Barut?

Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kime soracağız Sayın Başkanım, yürütmeden kimse yok herhâlde.

Ben yine sorayım: Yıllardır müjdelenen ve 2017’de imzalanan protokolle Bursa Yenişehir’de kurulması planlanan oto test merkezinden hâlâ ses seda yok. Gemlik’e yapılacak yerli otomobil fabrikasında -tabii, diğer projeler gibi yarım kalmazsa- burada üretilecek olan otomobilleri test etmek için yurt dışına mı göndermeyi planlıyorsunuz? Yenişehir’de kurulması planlanan oto test merkezi yapılacak mı, ne aşamadadır?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, süre geçiyor.

BAŞKAN – Süre geçmez, merak etmeyin arkadaşlar, süre yerinde duruyor.

Sayın Ayrım…

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dünyada bir örneği daha olmayan, yerli ve millî savunma sanayisi açısından heyecan verici olarak nitelendirilen, üstün yetenekleriyle “Mavi Vatan” olarak adlandırılan alanda Türkiye’nin deniz gücüne büyük bir katkı vermesi beklenen ULAQ serisinin ilk ürünü olan SİDA’larımızla, 400 kilometre seyir menzilli, saatte 65 kilometre süratli, millî kriptolu haberleşme altyapısı, gündüz ve gece görüş kabiliyetiyle İHA’ların, SİHA’ların denizdeki kardeşi geliyor. Ege’deki karasu problemlerinde çok sıklıkla yaşanan kayalık krizlerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütçe, gelecekteki belirli bir dönemde gerçekleşmesi öngörülen, gelir ve giderlerin karşılıklı tahminlerini içeren cetveldir; yürütme organına harcamaların yapılması, gelirlerin toplanması konusunda yetki ve izin veren bir kanundur. Devletin hizmetleri yerine getirebilmesi için kamu giderleri ve kamu gelirleri gerekmektedir, bu dönem “mali yıl” olarak adlandırılan dönemdir. Bütçe, kamusal harcamaları ve kamusal giderleri gösterir, giderleri karşılayacak kadar gelir sağlanamazsa bütçe açığı oluşur. Hadisişerifte “Geçim, kazanma ve harcama dengesiyle sağlanır.” buyurulur. Çalışmalarımız bereketli, bütçemiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koç…

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ağrı ili, gayrisafi millî hasılada Türkiye’nin son sırasında. Ağrı’da esnaf kepenk kapatmış, halk yoksullaştırılmış ve işsizlik diz boyu. Ayrıca, Ağrı yolları, köy yolları bozuk ve Ağrı Hamur-Tutak-Patnos kara yolu yıllardır yapım aşamasında. Bu yol ne zaman yapılacak? Ayrıca, biz bütün bu yoksullukların yok edilmesi için “Ağrı’ya yatırım, Ağrı’ya yatırım, Ağrı’ya yatırım.” diyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Binin üzerinde evde bakım teknikeri mezun var ancak 1219 sayılı Kanun’da meslek tanımı yapılmadığından, binin üzerinde mezun ne kamuya ne de özel sektöre atanabiliyorlar. Filyasyon ekiplerinde bu teknikerlere neden yer verilmiyor? Neden atamaları yapılmıyor? 70 bin tıbbi laboratuvar teknikeri de atama bekliyor. Ön lisansta 137, ortaöğretimde 68 kişilik kontenjan açılabilmiştir. Pandemi can almaya devam ederken, sağlık emekçileri “Tükeniyoruz.” diye isyan ederken, beklenen atamalar neden yapılmıyor?

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Evet, son dönemde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kamu kaynakları siyasi iktidara yakın çevrelere bir anlamda, maalesef, peşkeş çekiliyor. İşte, en son 3 Aralık, 3275 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla, İstanbul Silivri’de bazı alanlar Sancak ailesine ait olan Maxicells İlaç Sanayi Şirketine tahsis edildi. Bu özel tahsis yapılırken hangi gerekçeler dikkate alındı, nasıl bir kamuoyu yararı olacak? Şimdi, biz bunu sorduk diye, siz, yine muhalefete “Yatırım düşmanı.” diyeceksiniz ama biz bu yatırıma değil, bu yatırım özellikle neden bu aileyle ve ne kadar kamu maliyetiyle yaptınız? Bunu soruyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Semra Güzel…

Buyurun.

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2015 yılından bu yana Lice ve Kulp ilçelerine bağlı köy ve mezralarda askerî top atışları nedeniyle artan orman yangınları, 1990’lı yıllarda olduğu gibi güvenlikçi bir yaklaşımın, tutumu sonucu mudur? İnsansızlaştırmaya yönelik yapılan bir politika mıdır? Aksi hâlde, günlerce süren yangınlara neden müdahale edilmemektedir? Son on yılda çıkan orman yangınlarında, yıllara göre ve illere göre kaç hektarlık ormanlık arazi zarar görmüştür? Amedspor’a yönelik artan ırkçı saldırıların sebebi nedir, söz konusu ırkçı saldırılara yönelik bir önlem alınacak mıdır?

BAŞKAN – Sayın İsmail Kaya? Yok.

Sayın Hayati Arkaz… (MHP sıralarından alkışlar)

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye'nin başarılarını cezalandırmak, yükselmesini, güçlenmesi durdurmak için uzun zamandır uğraşıyor. Türkiye, ulusal güvenliğini sağlamak için gerekli gördüğü tedbirleri almaktan vazgeçmeyecektir. Bir NATO müttefiki olan ülkemiz üzerinde, millî güvenlik ve egemenlik haklarıyla ilgili hiçbir devlet söz sahibi değildir. ABD’nin Türkiye’ye karşı tek taraflı yaptırım kararını kınıyor ve reddediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Evet, Sayın Bakan…

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Bir kısmını burada cevaplayacağım, bir kısmını yazılı olarak göndereceğiz.

Tabii, direkt bizim Bakanlığımızla ilgili Silivri’deki bir yatırımdan bahsedildi, ben, bunu güzelce izah etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen, özellikle katma değerli üretim yapmak isteyen ve Türkiye’de cari açığın azaltılmasına fayda sağlayacak yatırımlara devletimiz yatırım yeri tahsisi yapıyor ve buradaki bütün süreçler şeffaf bir şekilde, başvuruların üzerinden değerlendiriliyor. Burada, tahsis edilen  alanlarla ilgili bazı noktalarda Bakanın hiç görmediği tahsisler yapılıyor. Bunlar nedir? Özellikle OSB’lerde bedelsiz ya da kısmen bedelsiz arsa tahsislerinde durum bu şekilde; Bakan hiç görmez, direkt yatırım yeri tahsis edilir. Bunun yanında eğer teşvik belgesi aldıysanız, Hazineye gittiğinizde size yatırım yeri tahsisi yapılır.

Şimdi, Silivri’deki arsa konusu… Burada yapılacak yatırım, Türkiye'nin senede 300 milyon avro ithalat yaptığı, kan ürünleriyle ilgili ilaçların üretileceği bir fabrika yatırımı. Bu işi şu aile almış, bu aile almış; o detaylara girmeyeceğim.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Neden sürekli aynı aile?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Orada tabii ki yatırım düşmanlığı vesaire… O konulara girmeyeceğim. Burada kan ürünlerinin üretilmesiyle ilgili 17 firmanın girdiği bir ihale yapılıyor. Bu şirket ihaleyi kazanıyor ve bunun üstüne bu 300 milyon avro ithalat yaptığımız ilaçları üretmek için teşvik belgesine başvuruyor. Bunun neticesi olarak da bunlara bir yatırım yeri, hazine arazisi gösteriliyor, yatırım yapılıyor. Burada hiçbir usulsüzlük yok, hiçbir yanlışlık yok. Ben tabii ki bu soruları duyduğumda iyi niyetliyse cevap veriyorum ama benim aklıma hemen şu geliyor: Acaba bu 300 milyon avroluk ithalattan kimler fayda sağlıyor da bu tip yatırımlar yapılmasın diye bunlar sürekli gündeme getiriliyor? Ben açıkçası bunu sorguluyorum.

Şimdi, test merkeziyle ilgili bir soru geldi. Otomotiv test merkeziyle ilgili, biliyorsunuz, asıl sorumluluk sahibi Savunma Sanayii Başkanlığı. Burada TRTEST’le birlikte bir yatırım yapılması planlanıyordu. Burada bir fizibilite çalışması yapıldı ve bu fizibilite çalışmasının sonucuna göre önümüzdeki dönemde tamamı mı yapılacak, bir kısmı mı yapılacak; bununla ilgili adımlar atılacak.

Diğer sorulara, tabii, ben yazılı cevap vermek istiyorum. Yalnız, kürsüde eğitimle ilgili birtakım rakamlar verildi, ben bunları düzeltmek istiyorum. Özellikle okullaşma oranlarıyla ilgili Türkiye’yi nereden nereye getirdiğimizin görülmesi önemli. 2002 yılında ilköğretimde net okullaşma oranı yüzde 92,4 iken şu anda bu rakam yüzde 94,7. Hani, dendi ya “Ortaöğretim 4+4+4 niye yapıldı?” İşte bunun için yapıldı. Ortaöğretimde net okullaşma oranı yüzde 48,11’ken şu anda yüzde 85,01. İşte bu, 4+4+4’ün neticesidir. Yükseköğretimde de rakamlar burada.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesiyle ilgili birtakım veriler verildi, burada da ben doğrularını söylemek istiyorum. Bir kere, 2021 yılında bütçe ödeneğinin 2020 yılına göre yüzde 20 artırıldığını görüyoruz ve 2002 yılında merkezî yönetim bütçesinden eğitime 11,3 milyar lira kaynak aktarılırken, 2021 yılında merkezî yönetim bütçesinden tam 211 milyar lira kaynak aktarılacak, bunun da altını çizmek istiyorum. 2002 yılında merkezî bütçeden eğitime ayrılan kaynak yüzde 9,4’ken 2021 yılında bu rakam yüzde 15,7’ye yükselmiş durumda.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 4’üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin “Bağlı cetveller” başlıklı 4’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasına (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin ilavesini ve bent numaralarının ona göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Şehir Hastaneleri ve diğer Kamu Özel İşbirliği Projeleri ve Diğer Nedenlerle Verilen Hazine Garantilerinin Bütçe Yılını İzleyen 5 yıl Boyunca Getireceği Yük Tahminini Gösterir Cetvel (D)”

KÖİ Projeleri ve Şehir Hastanelerinin Bütçeye Yükü (2022-2026)

 

2022

2023

2024

2025

2026

Ulaştırma Bakanlığı Ulaştırma Projelerine Ait Trafik Garantileri ve Katkı Ödemeleri

308.000.000

248.000.000

310.000.000

387.000.000

434.375.000

Karayolları Ulaştırma Projelerine İlişkin Trafik Garantileri ve Katkı Ödemeleri

16.901.000.000

17.395.000.000

21.743.000.000

27.178.000.000

33.973.000.000

Şehir Hastaneleri Hizmet Alım Giderleri

8.645.544.000

9.934.276.000

12.417.000.000

15.521.000.000

19.402.000.000

Şehir Hastaneleri Kullanım Bedeli

11.979.000.000

13.334.000.000

16.667.000.000

20.833.000.000

26.042.000.000

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

37.833.544.000

40.911.276.000

51.137.000.000

63.920.000.000

79.851.375.000

Genel

Toplam

 

 

 

273.653.195.000

 

      Vecdi Gündoğdu                      Hüseyin Yıldız                       Aydın Özer

          Kırklareli                                Aydın                                 Antalya

Nurhayat Altaca Kayışoğlu              Barış Karadeniz                  Lale Karabıyık

             Bursa                                   Sinop                                   Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe ve kesin hesabı düzenleyen 161’inci maddesi “…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Şehir hastaneleri ve diğer kamu-özel iş birliği projeleri ve diğer nedenlerle verilen hazine garantilerinin Türk kamu finansman yükü sorunu, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin Komisyonda görüşülmesi sırasında en çok tartışılan konulardan biri olmuştur.

Uzun süreli kamu-özel iş birliği projelerine ilişkin sözleşmeler, sözleşmeyi imzalayan hükûmetlerden sonra gelen birçok hükûmetin hem ulaştırma hem sağlık hem de kamu maliyesi alanındaki politika tercihlerini ipotek altına almakta, hatta tercih olanaklarını neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Kamu yatırımlarının dünyanın hemen bütün ülkelerinde bütçe olanaklarıyla yapılması esastır. Kamu yatırımlarının bütçe dışı yöntemlerle yapılması mali disipline ve bütçe prensiplerine aykırı kabul edilmektedir. Ülkemizde ilk olarak enerji ve ulaştırma alanlarında uygulamaya konulan kamu-özel iş birliği modellerinin, AKP döneminde eğitim ve sağlığı da kapsayarak giderek yaygınlaştığı ve mali portresinin yükseldiği gözlenmektedir.

Öte yandan, AKP döneminde yap-işlet, yap-işlet-devret ve yap-kirala yöntemlerinin uygulandığı kamu-özel iş birliği modelinin kullanımının, ilgili kanunda da yer alan, ileri teknoloji gerektiren veya hizmetin istisnai özelliklerinden kaynaklanan tercihlerin çok ötesine taşındığı ve âdeta belli sermaye gruplarına kaynak aktarım mekanizmaları olarak kullanıldığı görülmektedir

Türkiye ekonomisinin bütçe açıkları verdiği hepimizin malumudur. Bu çerçevede, söz konusu altyapı yatırımlarının KÖİ modeli yerine bizzat kamu tarafından yapılması doğal olarak bütçe açığını artıracak ve bu kapsamda hazine daha fazla borçlanacaktır. Bununla birlikte, özellikle dış borçlar açısından, hazinenin bizzat borçlanması ile KÖİ modeli çerçevesinde özel sektör tarafından borçlanılmasının getireceği yükün ülke ekonomisi açısından karşılaştırılması uygun olacaktır. Hazinenin daha düşük faizlerle ve daha uzun vadelerle borçlanma imkânlarına sahip olduğu düşünüldüğünde bu konu büyük önem kazanmaktadır.

Diğer taraftan, kamu-özel iş birliği modeliyle yapılan yatırımlar geleceğe yönelik bir koşullu yükümlülük yaratmaktadır. Bu koşullu yükümlülük, KÖİ modeliyle yapılan yatırımlar için sözleşmelere konulan hazine garantisi imkânıyla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, KÖİ modeliyle yapılan yatırımlarda, işletme veya kira süresi içinde bazı koşullar oluştuğu zaman, özel sektör dış borcu hazine tarafından yüklenilecektir. Bu durumun Türk mali sistemi üzerinde ciddi bir mali risk yaratacağı açıktır. Böyle bir durumda hazinenin borcu üstlenmesi ve kamu borcunun artabilecek olması nedeniyle hazinenin riski yükselecektir.

Şehir hastaneleri ve diğer kamu-özel iş birliği projeleri ve diğer nedenlerle verilen hazine garantilerinin bütçe yılını izleyen beş yıl boyunca getireceği yükün toplumca da bilinmesini sağlamak amacıyla, bu tahmin cetvelinin ilgili yıllar merkezî bütçe kanunlarına eklenmesi için bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir maddenin geçmesi aşağı yukarı bir saat kırk beş dakika sürdü. Bugün 10 madde görüşeceğimizi de düşünerek lütfen konuşma içeriklerimizde biraz daha dikkatli olalım, yoksa sabah beşte, altıda buradan gitmek zorunda kalırız.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 5- (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için “Personel Giderleri” ve “Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri” ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin 99-41.32-01-09.01 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

(2) Yedek Ödenek:

Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin 99-41.32-01-09.06 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik kodlarını içeren tertipler ile çok acil ve zorunlu hâllerde (06) ve (07) ekonomik kodlarını içeren tertiplere aktarma yapmaya,

(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin 99-41.32-01-09.03 tertibinde yer alan ödenekten, 2021 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak 2021 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin 99-41.32-01-09.05 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,

Cumhurbaşkanı yetkilidir.

BAŞKAN – Evet, 5’inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Erhan Usta’nın.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlarım.

Ben, bugün, bu maddede kamu bankalarına ilişkin bir analiz yapmak istiyorum. Yalnız, oraya geçmeden önce bugün yaşadığımız ortamda, geldiğimiz sistemde, yürütmenin yasama üzerinde bir vesayetini net bir şekilde artık görüyoruz arkadaşlar. Biz bundan şikâyet ederken, bir de bu son bütçe görüşmelerinde yürütmenin vesayetinin yanı sıra hakaretini de bu Meclis görmeye başladı. Burada, bir kısım Sayın Bakanlar “Gazi Meclis” dediğimiz, “yüce Meclis” dediğimiz Meclisin kurumsal kimliğine de ters düşecek şekilde, oradaki milletvekillerine de yakışmayacak şekilde bir kısım ifadelerde bulundu. Bunları ben doğru bulmuyorum. Ben, burada, bugün Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının olacağını düşünüyordum, aslında bütçenin sahibi o. Biz “Sayın Cumhurbaşkanı en azından bir gün katılmalı.” derken, şimdi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı da katılmamaya başladı. Tabii, kendisi de dün, yine, milletvekillerini küçük düşürücü ifadelerde bulundu. Ne dedi? “Siz anlamazsınız. Size değil, millete anlatıyorum.” Yani muhatap kabul etmiyor Meclisi, milletvekillerini muhatap kabul etmeyen bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı var, atanmış bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı var. “Bunu da anlamayacaksınız zaten ama yine de millete anlatayım.” gibi böyle ağır ifadelerde bulundu. Bunlar yanlış ifadelerdir. O zaman şu soruyu sormak bizim hakkımız oluyor tabii Sayın Bakan yani içerisindekilerin muhatap kabul edilmediği bir Meclisin neresi gazidir, neresi yüce Meclistir? Herhâlde sandalyeler, avizeler filan değildir bu Meclisi gazi yapan, milletvekillerinin tutumudur. Bu, 15 Temmuzda da böyle olmuştur, Kurtuluş Savaşı’nda da böyle olmuştur. O yüzden, lütfen, yürütme, milletvekillerine ve bu Meclisin üyelerine, bu kutsal çatıya hitap ederken biraz daha dikkatli davranmak durumundadır. Umarım bu yanlıştan dönerler. Bu, ülkenin birliğine, bütünlüğüne zarar verir arkadaşlar. Bu dil, ayrıştırır, belki size biraz taraftar kazandırabilir ancak ülkeye bir faydası olmaz. Hatta bu dil, vatan üzerinde hesabı olanların da çok hoşuna gider, onu da ifade etmek istiyorum; yarın burada roller değiştiğinde de sizlerin de çok zoruna gider arkadaşlar, size de onu ifade etmek isterim.

Şimdi, arkadaşlar, kamu bankaları, Kasım 2000 yılında yeniden yapılandırıldı yani bundan tam yirmi yıl önce yeniden yapılandırıldı 4603 sayılı Kanun’la; efendim, siyasi müdahaleden uzak, özerk bir yapıya kavuşturuldu. O dönemin sıkıntılarını hatırlayın, özellikle hemen yapılandırma sonrası bir sermaye enjeksiyonu yapıldı, 2001 krizinden sonra kamu bankalarına ciddi bir sermaye enjeksiyonu yapıldı, sermayeyle güçlendi ve o günden bugüne doğru hareket ediyorlardı, faaliyetlerini gösteriyorlardı fakat son dönemlerde kamu bankalarına çok ciddi siyasi müdahalelerin yapıldığını da biz görüyoruz. Önce, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının (EBRD) bir raporu var; o rapor 4 konuda özellikle siyasi müdahalenin kamu bankaları üzerinde yoğunlaştığını ifade etmektedir. Bunlardan bir tanesi “Hükûmetin kaleleri olan illerde şube yoğunluğunu arttırdılar.” deniliyor. Diğeri, efendim “Seçim döneminde kredi muslukları açılıyor. Muhalefetteki illerde daha fazla teminat isteniyor; kale olan illerde daha az teminat isteniyor yani kredi kolaylaştırılıyor.” Son olarak da “Kaynaklar yanlış şirketlere gidiyor, verimlilik azalıyor.” deniliyor. Esas odağım bu değil. Esas odağım benim şu olacak arkadaşlar: Şimdi, kamu bankalarına özellikle bu son iki yıl içerisinde… Merkez Bankasının, biliyorsunuz, piyasaya döviz müdahaleleri oldu, kura müdahale etmek için piyasaya yanlış müdahaleleri oldu, ciddi bir döviz erimesi oldu; o bahse geleceğiz, zaten onu daha önceden de anlattık fakat burada, tabii, bir de kamu bankaları kullanıldı. Kamu bankalarına müdahale edildi; kamu bankalarının elindeki dövizler eridi, açık pozisyona düştü, sonradan kamu bankalarına sermaye enjeksiyonu yapıldı ve döviz tahvilleri verilerek açık pozisyonları giderilmeye çalışıldı. Bu arada, tabii, Hazine bir şey daha yaptı: Son iki yılda Hazine 23 milyar dolarlık -bu rakam çok önemli ve büyük bir rakamdır- altın ve döviz tahvili çıkardı yani aslında gelişmiş hiçbir… Daha doğrusu, yerli parasının dışında yurt içerisinde “döviz tahvili” diye bir şey olmaz; bu, Türkiye’de yirmi yıl öncede kalmış bir şeydi, yirmi yıl öncesinin Türkiyesine dönüldü. Altın tahvili de bizim hatırladığımız kadarıyla Hindistan’dan başka bir yerde yok. Yani, böyle, dünyada olmayan bir şeyi, kendi ülkesinde altın ve döviz tahvili çıkartan bir Hazineyle karşı karşıyayız. Hani, bunu çıkartarak iyi mi yaptı? Buradan, tabii, 135 milyar TL de bütçeye ekstra bir yük geldi. Şimdi, bunların detaylarını vermek istemiyorum yani ne kadar altın satıldı fakat hani “FED’ten başka bir ülke dolar basabilir mi?” derseniz, FED’in matbaası dolar basar ama Türkiye’de yerli dolar… Yani, bu “döviz tahvilleri” demek aslında “yerli doların basılması” anlamına geldi.

Şimdi, 4 Aralık 2020 itibarıyla -biraz rakam vermek istiyorum- kamu bankalarının bilanço içi -bu en son veridir- 17,7 milyar dolar açık pozisyonu var. Burada, dün, daha doğrusu evvelsi gün Hazine ve Maliye Bakanı “Açık pozisyonları yok.” dedi, öyle bir şey değil, o net genel pozisyonu söylüyor. Net genel pozisyonun nasıl kapatıldığını biz biliyoruz yani fiktif swap işlemleriyle kapatılan net genel pozisyon değil. Risk burada: 17,7 milyar dolar açık pozisyonu var. Bu neye rağmen var? 18 milyar dolarlık hazine tahvili verilmiş olmasına rağmen var Sayın Bakan yani 18 milyar dolarlık… Onun da birazdan prosedürünü anlatacağım; arka kapı yollardan verildi, dolambaçlı yollardan, hiç şeffaf olmayan yollardan verilmiş birtakım devlet tahvilleriyle… Ona rağmen 17,7 milyar dolar açığı var eğer bu ikisi olmamış olsaydı 35,7 milyar dolar olacaktı açığı. Bunun anlamı nedir? 2018’in sonunda, 2019’un başında hemen hemen sıfır açık pozisyon olduğunu düşünürsek kamu bankalarının, o günden bugüne, son iki yılda 30 milyar dolardan fazla döviz bir macera uğruna harcanmıştır, kamu bankalarına böyle bir müdahale yapılmıştır. Bu, tabii, açık pozisyonlardan sonra swap işlemleriyle…

Merkez Bankasının -kelin merhemi yok ki başına sürsün- kendi dövizi yok, swaptan kâğıt veriyor işte. “Swap” diye hazine, kâğıt veriyor kamu bankasına, kamu bankası onunla açık pozisyonunu kapatıyor, bu fiktif bir şeydir, dünyada da hiçbir yerde geçerli olmayan bir durumdur. Şimdi, bu arka kapı yollarından vazgeçmek lazım ama maalesef, artık hiçbir şey Türkiye’de şeffaf olmadığı için bu konuda da ciddi bir sıkıntı var.

Şöyle toparlayacak olursak, Merkez Bankasının yaklaşık son bir buçuk, iki yılda 77 milyar doları, efendim, 35,7 milyar doları da kamu bankalarından toplam 113 milyar doları, zaten 125 milyar doları diyorduk, 12 milyar dolar da BOTAŞ’ın parası harcanmıştır arkadaşlar, bu paralar bir hiç uğruna gitmiştir. Bu paranın kime gittiğini biz soruyoruz, söyleyen yok. Kaça gitmiştir soruyoruz, söyleyen yok, bir de nasıl gitmiştir sorusunu buna eklemek gerekiyor.

Bakın, bugün, Naci Ağbal bizi haklı çıkartacak bir açıklama yapıyor, diyor ki: “Kurların düzeyini ya da yönünü belirleme amaçlı alım ya da satım işlemi yapılmayacaktır.” Allah Allah! Kardeşim, 125 milyar doları harcadıktan sonra mı aklınız başınıza geldi? Yani hiçbir kalıcı tedbir almayacaksın, nasıl olduğu belli olmayan işlemlerle bir kısım manipülasyonlar yapacaksın, piyasaya müdahale ettirmeyeceksin, en sonunda doları da tutamayacaksın. Ama olan bu milletin 125 milyar dolarına olmuştur, bunun hesabını birileri vermek durumundadır.

Kamu bankalarında başka ne oldu? Şimdi, tabii, bakıyorsunuz, Sayın Bakan, kambiyo zararları 2018 yılının Temmuz ayından bu yana yani bu yeni sistemde 27,4 milyar TL; 7,5 milyar TL sermaye piyasası işlem zararı var, toplam 35 milyar TL de faiz dışı zararlar oluşuyor. Bir yandan da, tabii, buraya bir şeyler vermek gerekiyor. Sermaye enjeksiyonunun yanı sıra Hazine piyasadan fazla borçlanıyor; özel sektörün yatırımda da kullanacağı kaynağı borçlanıyor, getiriyor, buraya veriyor. 48 milyar TL bizim hesabımıza göre -eğer bunlar yanlışsa lütfen bizi düzeltin- Hazinenin kamu bankalarına vadesiz mevduat olarak yatırdığı parası var. Yani, böyle çapraşık, anlaşılamaz bir ilişkiler silsilesidir gidiyor.

Diğer taraftan, kamu bankalarının net faiz gelirlerine bakıyorsunuz. Çünkü niye? “Uzun vadeli kredi vereceksiniz.” dediniz, “Sabit ve düşük faizli vereceksin.” denildi, bu da kamu bankalarının net faiz gelirlerini de düşürmeye başladı. Kamu bankalarının net faiz geliri Ocak-Eylül döneminde ortalama aylık 6,5 milyar TL iken Ekimde 2,7 milyar TL’ye düşmüştür. Önümüzdeki dönemde faizlerin biraz daha artması kamu bankalarını daha da zararlı hâle getirecektir.

Tabii, Hazinenin de, bu arada, en büyük ortağı kamu bankaları olmaya başladı. Hazine üzerindeki, kamu bankalarının hazineden aldığı kâğıtların payı da çok arttı; onların rakamlarını vermek istemiyorum şimdi vakit kaybetmemek için.

Dolayısıyla, bu karmaşık ilişkinin ülkeye yararı yoktur. Serbest piyasadan vazgeçilmemelidir; vazgeçilmiştir. Kamu bankaları siyasi amaçlara alet edilmiştir, bu bankaların riskleri önemli ölçüde artmıştır. Hükûmet elini kamu bankalarının üzerinden çekmelidir arkadaşlar. Çekmezse ne olur? İşte, kalan azıcık vaktimde 2000 öncesinde ne oldu, onu bir anlatayım size.

Kamu bankaları… Biliyorsunuz, pamuk destekleme primleri oldu; aynen bugün olduğu gibi şeffaf olmayan bir kısım devlet-hazine-kamu bankaları ilişkileri oldu; en sonunda bu kamu bankalarına bugünkü rakamla 82 milyar TL ödendi ama dolar cinsinden 59 milyar doları, o günkü hükûmetlerin yaptığı hataların bedelini bu ülke, bu vatanın evladı ödedi. Şimdi, aynı hataların bedelini de yarın tekrar bu insanlar ödeyecek, bu konuda dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani, o yüzden, lütfen… Bu konu son derece önemli bir konudur. Bir gün bu patlayacaktır; bunun nerede duracağını da bilmek, görmek mümkün değildir. Dolayısıyla, kamu bankaları önümüzdeki en büyük risklerden bir tanesidir.

Diğer bir riskin Varlık Fonu olduğunu her zaman söylüyoruz; bir kara delik hâline gelmiştir, mutlak surette kapatılmalıdır.

Üçüncü risk de -kamu maliyesi açısından riskleri sıralıyorum- kamu-özel iş birliği projeleridir. Burada, mutlaka devletin ve dolayısıyla milletin üzerine gelecek yükü azaltacak tedbirler mutlak surette alınmak durumundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son olarak da, bugün, beni Alaçam ilçemizin Ziraat Odası Başkanı aradı. Sayın Bakanım, bu tarımsal elektrik ödemelerinde ciddi sıkıntılar var. Daha önceden sizinle bunu defalarca konuştum, ben halloldu diye düşündüm ama en azından bizim Alaçam’da hallolmamış, şöyle: Hasat dönemiyle alakalandırılmadan fatura kesiliyor. Diyor ki: “Ya, biz burada çeltik yapıyoruz, çeltikte elektrik kullanıyoruz. Bizim hasat dönemimiz ekim, kasım ayı, elektrik faturasını ağustosta ödememiz gerekiyor, ödeyemediğimiz zaman geçen yıl bir de elektrikler kesildi, bu yıl elektrikler kesilmedi ancak yüksek faizlerle millet bunu ödemek durumunda kalıyor.” Bu, mutlak surette çözülmesi gereken bir şeydir. Yani hasat olmayan bir dönemde çiftçiden ne parası alacaksınız?

Diğer bir konu da bu tarım kredi faiz oranları artık milletin boynunu bükmüştür Sayın Bakan. Yani yüzde 9 nominal faiz gözüküyor fakat temerrüt faizi yüzde 24’tür, yüzde 38’e kadar bu faizin yükseldiğini biz biliyoruz. Milletin anası ağlıyor. Lütfen, şu Tarım Kredi Kooperatiflerinin, en azından, borçlarını taksitlendiremedik ancak hiç olmazsa faizine bir çözüm bulun diye sizden istirham ediyorum.

Genel Kurulu bu duygularla saygıyla selamlarım, teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Metin Nurullah Sazak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Geride bıraktığımız yılı değerlendirdiğimizde, ülkemiz sadece dış kaynaklı döviz krizi, menfur terör eylemleri ve yevmiyeci muhalefetin çözmemek adına kurduğu denklemlerle iç politikayı meşgul etmesinin yanında, dış politikada da Fransa ve Yunanistan şer iş birliği, ülkemizin egemenlik haklarını tehdit ederek Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuku ihlal etmiş, sözüm ona hukukun hâkim olduğu diğer Avrupa Birliği ülkeleri de Türkiye’nin kendi haklarını korumak adına gösterdiği kararlılığı “gerilim” olarak gündeme almıştır. Libya ve mavi vatan doktrininde ülkemizin haklı ve etkili çıkışı Körfez ve Orta Doğu ülkeleriyle diplomatik ve ticari açıdan yaşadığımız sürtüşmeleri körüklemiştir. Doğu ve güneydoğu sınır güvenliğimizi korumak adına İdlib’de bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerinin konvoyuna düzenlenen hava saldırısında 38 kahraman evladımızın şehit olması sonrasında başlayan Bahar Kalkanı Harekâtı ve bölücü terör örgütüne karşı yürütülen Pençe-Kartal Operasyonları millî birliğimizi ve ülke bütünlüğümüzü korumak adına gerçekleştirilen başarılı müdahalelerdir.

Başarılı askerî harekâtların yanı sıra Suriye’de, Soçi ile Astana sürecinin tarafları İran ve Rusya’yla sürdürülen dengeli diplomasi de dikkate değerdir.

Bir diğer taraftan, Dağlık Karabağ’ın işgalden kurtuluşu için kardeş Azerbaycan’a verdiğimiz askerî destek Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı olan bu şer cephesini çoğaltmış, birleştirmiştir. Bu anlamda muhalefetin Meclis dahil her alanda bu cephenin değirmenine su taşıması gelecek kuşaklara ibret niteliğindedir.

Yurt içinde kasten çıkarılan orman yangınları, Karadeniz Bölgesi’nde yıkıcı hasara sebep olan sel baskınları, Van’da yaşanan çığ faciası, ölümlerle sonuçlanan Elâzığ, İzmir depremleri ülke gündemini sarsmış, hepimizi derinden üzmüştür.

Hâl böyleyken, ülkemiz özelinde yaşadığımız bu olayların yanı sıra Çin’de başlayıp kısa sürede dünyayı etkisi altına alanı Covid-19 salgınının birinci ve ikinci dalgası ülkemize ve dünyaya huzursuz bir sosyal yapı ve olumsuz bir ekonomik bilanço olarak yansımıştır. Bunun sonucunda dünya borsalarında düşüşler yaşanmış, gelişmiş ekonomilerde dahi daralmalar görülmüştür. Küresel işsizlik oranlarında artışlar meydana gelmiştir. Ülkemizde ise, salgın kısıtlamaları ve sokağa çıkma yasaklarından dolayı esnafımız aylarca kepenk açmamış, sanayicimiz üretimlere ara vermek zorunda kalmıştır. Böylesine kırılgan bir ortamın ekonomiye olan etkisinin en aza indirilmesi için devletimiz tarafından 560 milyar liranın üzerinde destek sağlanmıştır. Devletimizin güçlü sağlık sistemi ve sosyal yardımları vatandaşımızın devlete olan güvenini perçinlemiş, ülkemiz sözde gelişmiş batı ülkelerine örnek olmuştur. Yıl içerisinde gerçekleşen bu olumsuzluklardan da anlaşılacağı üzere olağanüstü hâl ve ani gelişmeler şu an üzerinde konuştuğumuz bütçe kanunu teklifinin 5’inci maddesinin önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Salgın süreci dikkate alınarak hazırlanan bütçe teklifinde en fazla pay eğitim hizmetleri için ayrılmış, sağlık sektörü yatırımlarının bütçesi bir önceki yıla nazaran 2 katına çıkarılarak yatırımlara hız verilmesi öngörülmüştür. Daha fazla üretim ve istihdam hedefiyle en fazla ödenek artışı da yatırım projelerine sağlanmıştır. Ayrıca, 2021 bütçesinden reel kesim desteklerine 50 milyar liranın üzerinde bir tutar, çiftçilerimize ise toplam 23 milyar lira destek ayrılmıştır.

Sayın milletvekilleri, yıllardır süren terörle mücadelenin yanında hareketli ve sıcak dış politikayı yönetebilmek, büyük devlet geleneğinin yanında büyük harcamalar, dolayısıyla büyük bütçeler gerektirmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, geçtiğimiz süreçte dâhilde gördüğümüz ihanetlere, hariçten gelen siyasal, diplomatik operasyonlara ve gittikçe derinleşen küresel ekonomik krize rağmen dimdik ayaktadır. Özellikle de büyük salgın sonrasında ciddi ve toplumsal değerler gözetilerek yapılacak AR-GE ve inovasyon çalışmalarıyla yeni normale hazır olmalıdır. Yeni normale hazırlanırken dijital ve teknolojik gelişmelerin ekonomiler üzerindeki etkilerinin en az Covid-19 kadar sarsıcı olabileceğini ifade etmek isterim.

Dijital teknoloji, sabit maliyetli ama daha hızlı yeni nesil buluşlarıyla imalat maliyetini azaltır, üretim kapasitesini artırır, kâr marjını yükseltir ve maksimum verimlilik sağlar. Oysaki yeni nesil bu hızlı ve verimli üretim bantlarında insan gücüne ihtiyaç yoktur. Bu durum gelişen ya da gelişmekte olan her ülke için kitlesel anlamda işsizlik demektir. Bu hızlı üretimin kitleler hâlinde işsiz bıraktığı insanlık için yapıldığı da göz ardı edilmemelidir. İnsan konforunu yükseltmiş gibi görünen bu buluşlar giderek insan huzurunu da yok etmektedir. Bu kısır döngünün tıpkı salgın gibi siyasal, sosyal, ekonomik manada kırılmalar yaşatacağı ve tüm dünyada şiddetli çalkantıları da beraberinde getireceği aşikârdır. Türkiye’nin ve dünyanın bu sorunun orta ve uzun vadedeki etkilerini öngörerek sosyal dengesizlik ve adaletsizliğe neden olmayacak biçimde ekonomik önlemler alması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz, Covid-19 gibi sorunların yanında, fosil yakıtların sebep olduğu küresel ısınmanın beraberinde getireceği kıtlık ve yeni salgınlar çok kısa vadede karşılaşacağımız en büyük sorunlardır. Ülkemizin bulunduğu iklim kuşağı sebebiyle bu kaçınılmazdır. Su havzalarının yapılaşması, nüfusun merkezde toplanması gibi artı faktörler son yıllarda öncelikle Eskişehir’i kuraklıkla yüzleştirmiştir. Kuraklık 10 binlerce dönüm tarım arazisini kurutmuş, emek yoğun ve düşük kâr marjıyla çalışan çiftçimizi zor durumda bırakmıştır. Eskişehir’in sulama ve içme suyu ihtiyacını tek başına karşılayan Porsuk Barajı’nın su seviyesinin tarımsal sulama için yetersiz kalmasından dolayı ekili alanlardan ürün alınamamıştır. Tarım arazisi ve ürün çeşitliliği anlamında Türkiye'nin en bereketli topraklarına sahip olan Eskişehir Ovası’nın su ihtiyacını karşılayacak baraj ve gölet gibi sulama kaynaklarının inşasına acilen başlanmalıdır.

Tarımsal ürün çeşitliliği anlamında oldukça verimli olan bu toprakların altında da stratejik maden olan borun dünya rezervinin yüzde 70’i ile zengin nikel yatakları vardır. Madenlerimizin cevher olarak satılmasından ziyade yeni yatırımlarla işlenmesi, ihracatta net döviz artıracak, merkeze sıkışan genç nüfusun uydu kentlerde istihdamıyla bölgesel kalkınmalara imkân verecektir.

Son olarak, yapımı devam eden Ulusal Raylı Sistemler Test Ve Araştırma Merkezinin tamamlanmasıyla birlikte Eskişehir’in ülkemizin raylı sistemler üssü olması beklenmektedir. Türkiye'nin ilk buharlı lokomotifi Karakurt’u imal eden bu raylı sistemler hafızası olan Eskişehir’e ilk yerli yüksek hızlı treni de üretme görevi verilmiştir. Bu köklü üretim hafızası, Eskişehir ve halkının bu millî görevden alnının akıyla çıkmasını sağlayacaktır.

İleri teknoloji ürünleri ihracatının iller bazındaki lideri Eskişehir’in işçilerine ve sanayicilerine yapılacak destekler zorlu pandemi dönemi sonrasında çarkların daha hızlı dönmesi için büyük önem taşımaktadır. Söz konusu destekler kapsamında geçtiğimiz yıllarda dış ticaret fazlası veren şehrin üretim üssü olan Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nin kullanacağı enerjinin karbonsuz ve sürdürülebilir yatırımlarla desteklenmesine ve bu bölgenin limana erişimiyle yük taşımacılığında maliyet ve enerji tasarrufu sağlayacak demir yolu bağlantı projesine ivme kazandırılmalıdır.

Yeri gelmişken Eskişehir’le alakalı sosyal bir durumu da sizlere arz etmek istiyorum. Bilindiği üzere, Eskişehir, sivil ve askerî toplulukların sosyal hayatta aktif olarak birbirlerine katkıda bulunarak yaşadığı, Türkiye'nin modern ve üretken yüzüdür. Yüksek teknoloji sanayisi, bilim yapan üniversiteleri, hoşgörülü nüfusuyla aktif ve sorunsuz bir sosyal yaşama sahip olan Eskişehir’e gereken desteklerin verilmesini bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, insanlık, Covid-19 salgını, bugünkü akılla açıklanamayan teknolojik gelişmeler ve küresel ekonomik sorunlarla uğraşan dünyanın yeni bir döneme girdiğine şahitlik etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, millî birlik ve beraberlik içinde, rekabetçi ve istihdama yönelik kamu politikalarıyla bu yeni normal ya da yeni dünya düzeninde hak ettiği yeri oyun kurucu olarak alacaktır. Bu arada, ABD’nin almış olduğu yaptırımları reddeder, Kızılelma yürüyüşüne devam ederiz.

Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisinin 2023, 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesini, eğitim sisteminin iyileştirilmesini ve tarımsal verimlilik artışını hedefleyen 2021 yılı bütçesini Cumhur İttifakı ruhuyla desteklediğimi belirtir, necip Türk milletine ve insanlığa hayırlı olmasını temenni eder, muhterem heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kısaca ifade etmeliyim. Sayın hatibin konuşmasını dinledim, kendisinin yaptığı siyasi değerlendirmelere saygımız var ancak hem Libya’yla, Doğu Akdeniz’le hem de Azerbaycan’la ilgili Türkiye'nin dış politikasını anlatırken “muhalefet partilerinin Mecliste bile karşı tarafın değirmenine su taşıdığı” gibi talihsiz bir ifade kullandı. Tabii, diğer partilerin kendi değerlendirmeleri kendilerine ait olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Libya konusunda Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’nın imzalandığının hemen ertesi günü burada nöbetçi grup başkan vekili sıfatıyla bundan duyduğumuz memnuniyeti, bunun Dışişleri Komisyonunda derhâl görüşülüp buradan geçirilerek Birleşmiş Milletlerde okutulmasının Türkiye’ye dış politik anlamda kazandıracağı hamle üstünlüğünü ifade etmiştim. Komisyon Başkanımız ve Dışişleri Bakanının bu konudaki tavrımıza karşı gösterdikleri teveccüh veya teşekkür tutanaklardadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca Azerbaycan konusunda da Cumhuriyet Halk Partisinin -bırakın karşı tarafın tezlerini- son günlerde yaşanan gelişmeler ve daha öncesinde Mecliste imzalanan ortak bildirilerdeki tavrı son derece nettir. Kendi payımıza, kullanılan ifadenin o kısmını tamamen reddettiğimizi ifade etmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

3.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye’nin Libya politikasında, Türkiye’nin bu millî politikasında yine destekçi olduğunu ifade etmesi, Sayın Grup Başkan Vekilinin ağzından bunu duymak bizim açımızdan da tabii ki memnuniyet verici bir şey ancak tabii, daha öncesinde, kayıtlara geçerken “CHP’dir.” demedi sayın hatibimiz ama…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de zaten ona hassasiyet gösterdim, biz kendi adımıza olan kısmı reddediyoruz. Her partinin söz hakkı var.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yani, o süreçte Türkiye’de Ulusal Mutabakat Hükûmetinin aleyhine olabilecek nitelikte -yani Deniz Yetki Alanları Anlaşması’nı imzaladığımız Ulusal Mutabakat Hükûmetinin aleyhine- ve Türkiye’nin onun yanında yer almasına yüksek dozda bir eleştiri mahiyetinde Cumhuriyet Halk Partisi tarafından yapılan açıklamaları da biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yine, aynı şekilde Meclise gelen tezkerede almış olduğunuz tavır noktasında da Libya tezkeresine destek vermeyişiniz hususu da neticede kayıtlara geçmiştir. Bu noktada eleştirilerimiz belki bu hususları da kapsıyordur; onu da ben kayda geçmiş olayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir cümle Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sadece bir cümle, buyurun.

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Deniz Yetki Alanları Anlaşması’yla ilgili tavrımız net, orada kullandığımız oy net. Onun dışında Libya’ya asker gönderilmesiyle ilgili konuda, Libya’da iki kutuplu bir iç savaşın yaşandığı noktada Türkiye'nin savaşa taraf olmak yerine tarafların barışını, Libya’nın bütünlüğünü sağlamada ve anlaşmayla Libya’daki iç çatışma sürecinin çözülmesi durumunda -ancak her iki taraftan birinin kazanması durumunda değil- Türkiye'nin oradaki uzlaştırıcı rolünün Türkiye'nin menfaatlerini koruyacağını ifade etmiştik. Önümüzdeki günlerde de Libya tezkeresi yeniden geldiğinde bu konuyu daha kapsamlı görüşeceğiz ancak kimsenin, Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuda takındığı tavırla ilgili ön yargılı meseleleri kendi tutumları dairesinde tutanakta bırakmasını doğru bulmayız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Sayın Grup Başkan Vekilleri, siyasi argümanları ve düşünceleri rica ediyorum önümüzdeki çalışma süreçlerine bırakalım. Tekrar hatırlatıyorum, 1’inci maddeyi bir saat kırk beş dakikada yapabildik. Böyle giderse sabah beşe, altıya kadar buradayız, yarın da on birde tekrar başlayacağız, gene bir 10 madde görüşeceğiz, takdirlerinize.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN –Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Koç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Türkiye'nin yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 6,7 oranında büyüdüğüne ilişkin konu üzerinde konuşmam olacak. Yani değerli arkadaşlar, dünya küçüldü Türkiye büyüdü! Tıpkı pandemide olduğu gibi sahte rakamlarla yine sahneye çıktık maalesef. Bakın, işsizlik çığ gibi büyüdü, geniş işsizlik sayısı 10,5 milyon civarında, iş kaybı yüzde 29,3; ümitsiz işçilerin sayısı 1 milyon 300 bin civarında, 3,3 milyon işçi asgari ücret altında ücret alıyor, 7,5 milyon işçi asgari ücretle çalışıyor, iş yerleri, fabrikalar kapanıyor, yolsuzluk diz boyu, yedek akçe sonuna kadar harcanmış, insanlar ekmeğe muhtaç edilmiş, çiftçi, köylü, esnaf perişan, kepenkler kapatılmış, çiftçilerin traktörlerine haciz, topraklarına el konulmuş. Türkiye yüzde 6,7 büyüdü, öyle mi?

Sayın milletvekilleri, para el değiştiriyor “Ekonomi büyüyor.” deniliyor. Para kimin cebine giriyor? Bakın, sokağa çıkın görürsünüz. Sokaktaki vatandaşa sorun, bakın, ekonominin ne derecede büyüdüğünü görürsünüz. Açlık, sefalet, yoksulluk derinleşti, bankaların kârı arttı, sermayenin geliri arttı, vatandaşın elinde ne varsa bankalara geçti yani refah artmadı. Temmuz-ekim döneminde tüm bankacılık sektörünün cirosu 113 milyar arttı ve 345 milyara yükseldi, üç ayda yüzde 49 artış var. Sektörün net kârı 50 milyara ulaştı, yüzde 28 artış var. Banka ve sermayedarlar büyüdü, emekçiler ve halklar maalesef yoksullaştı değerli arkadaşlar. Bakın, bankaların resmî nominal vergi oranı onda 1, OECD verilerine göre işçi ise gelir vergisi, SGK prim kesintisi, KDV olmak üzere yüzde 43 oranında vergi ödüyor. Peki, burada büyüyen kim? Elbette ki sermaye burada büyüyor.

Değerli arkadaşlar, bir diğer husus: Yine geçen yıl yapılan iş gücü ödemeleri üçüncü çeyrekte yüzde 32,9 iken bu yıl yüzde 29 civarına inmiş durumda. Peki, işletmelerin kârı ne durumda? İşletmelerin net kârı geçen yıl yüzde 50,5 iken 5 puan artmış, bu yıl yüzde 55 civarına yükselmiş durumda. Burada sizce kimler büyüdü değerli arkadaşlar? Tabii ki sermaye büyüdü, emekçiler yine küçüldü ne yazık ki!

Önce bankalar kredi verdi, vatandaş ev aldı, tüketici kredisi kullandı, ödemeler bankalara yapılamadı ve banka geldi evlere el koydu. Bakın, ev satış ilanları artık el değiştirdi değerli arkadaşlar, emlakçılar yerine artık bankalar ev satış ilanları veriyor. Burada bu vesileyle de bütün emlakçı esnafına ve emekçilerine de bir selam göndermek istiyorum. Artık, emlakçı bankalar oldu değerli arkadaşlar.

Sayın milletvekilleri, şimdi eğer bu rakamlar doğru olsaydı hepimiz şu anda refah içerisinde olurduk, maalesef böyle bir şey yok. Temel gıda maddeleri çok ciddi bir şekilde arttı. Bakın, etin kilosu neredeyse 100 liraya yaklaştı, bebek maması 200 liraya yaklaşmış durumda, beyaz peynirin kilosu 60-70 liraya yaklaşmış durumda. Değerli arkadaşlar, artık marketlerde bebek mamalarına ve peynir raflarına ne yapılmış? Emniyet tokaları takılmış maalesef. Bakın, bu, raflardaki bebek mamalarına takılan emniyet tokaları… Değerli arkadaşlar, Türkiye yüzde 6,7 oranında büyümüş! Bakın, burada da bir peynir reyonu, orada da yine toka var. Ne oldu? Türkiye yüzde 6,7 oranında büyüdü! Böyle mi değerli arkadaşlar? Faturayı yine kim ödedi değerli arkadaşlar? Faturayı yine halka ödettiniz. Bakın, icra dosyaları 30 milyona yaklaştı yani her iki kişiden biri şu anda icra dairelerine borçlu. Yeni yılda her şeye zam yapıyorsunuz, vergi ve harçlara yüzde 10’a yakın zamlar geliyor. Günlük 39 TL’yle geçinmek zorunda olan emekçiye rağmen, Covid nedeniyle ekonomisi duran, çalışamayan, üretemeyen ülke gerçeğine rağmen bu zamlar neyin nesi değerli arkadaşlar? Bakın, nelere zam geldi? Tapu harçlarına zam geldi, ehliyete zam geldi, pasaport harçlarına zam geldi, trafik cezalarına zam geldi. Peki, bu halk bunu nasıl ödeyecek, bunu hiç düşündünüz mü? Bu mümkün değil. Bakın, bizim iktidarımızda bu zamların hiçbir tanesi olmayacak. Biz halkımıza buradan seslenmek istiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar) Bakın, emekçinin değeri artacak, emekçinin emek bedeli neyse artacak ama zamlar olmayacak bizim iktidarımızda. Biz burada halkımıza bu şekilde seslenmek istiyoruz değerli arkadaşlar.

Bakın, Türkiye, insan hakları ihlalleri, cezaevleri, faili meçhuller ve yoksullukta dünya 1’incisi olmuş yani dünyanın neredeyse en üst sıralarında ama aynı zamanda ekonomide de yüzde 6 oranında büyüyen bir ülkeden bahsediyoruz. Size birkaç tane veriyi açıklamak istiyorum değerli arkadaşlar. Bakın, ben biraz istatistiklere baktım, Türkiye'nin en üst sırada olduğu veriler: İnsan hakları ihlallerinde üst sıralarda, cezaevlerindeki siyasi tutsaklar oranında üst sırada, cezaevlerindeki tutulan gazetecilerin sayısında en üst sırada, faili meçhullerde zaten dünya 1’incisi, işkence ve kötü muamelede yine dünya 1’incisi, yargısız infazlarda en üst sırada. Değerli arkadaşlar, bunu unutmayın. Yoksulluk ve yolsuzlukta yine en üst sıralarda, iş cinayetlerinde dünya 1’incisi, kadın cinayetlerinde dünya 1’incisi, çocuk istismarlarında yine dünyanın en üst sıralarında. Bir diğer şey değerli arkadaşlar, asimilasyon politikalarında yine dünyanın en üst sırasında yer alıyor. 25 milyon Kürt halkının gerçeğini inkâr ediyor, diline yasak getiriyor; burada da yine ilk sırada değerli arkadaşlar. Yine, son günlerde, havaya ateş etmek suretiyle insan ölümlerinde de üst sıralara doğru yükseliyor ve bu da yükselme eğiliminde olan bir mesele değerli arkadaşlar. Böyle mi peki? Bir diğer mesele de arkadaşlar, bakın, Türkiye 6,7 oranında büyümüş. Diğer ülkeler: Norveç eksi 0,1; Amerika Birleşik Devletleri eksi 2,9; Almanya eksi 4. Öyle mi? Peki, burada bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlar: Burada bir gariplik var. Bakın, veriler uyuşmuyor. Eğer verilerle oynamada, hilede, halkı kandırmada da dünya 1’incisi iseniz bu doğru o zaman, Türkiye'nin büyümesi o zaman 6,7’dir. Bunu kabul ediyorsanız bu gerçektir, kabul etmiyorsanız bu da maalesef gerçek olmayan bir şey.

Değerli arkadaşlar, bakın, rakamlar eğer doğru olsa idi Maliye Bakanı istifa edip arkasında bir mektup bırakıp gitmezdi. Çünkü onun döneminde 6,7 oranında büyüdüğünü iddia ediyorsunuz ve Türkiye'nin dünya 1’incisi olduğunu söylüyorsunuz ama Bakan ortada yok. Bakın, bir iktidar eğer rakamlarla oynuyorsa bilin ki artık ortada çalma ve çırpma da söz konusudur değerli arkadaşlar.

Bakın, ben size bir şey daha söyleyeceğim. Ağrı ilinin bir gerçeğini söyleyeyim. Bakın, seksen yıldır sürekli Ağrı ili gelişmişlikte ve gayrisafi millî hasılada sondan 3’üncü sırada idi. Bakın, Ağrı’yı bu iktidar -Türkiye'de bu konuda da 1’inci maalesef- getirdi en son sıraya yerleştirdi. Bakın, Ağrı halkı bu nedenle gerçekten sizi affetmeyecek; bunu çok net bir şekilde söylüyorum. Gayrisafi millî hasılada Ağrı Türkiye’de en son sırada, neredeyse Türkiye liginden düşecek olan bir il hâline geldi. Bu mudur 6,7 oranında büyüme? Bunu da ben bu halkın gerçek anlamda vicdanına bırakıyorum değerli arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, ben size bir şey daha söyleyeceğim. Son olarak iktidara temiz bir önerim olacak değerli arkadaşlar. Bakın, bu tablo tertemiz bir tablo. Nedir bu tablo, biliyor musunuz? Beyaz bir sayfa. Bakın, ne yazıyor? “Türkiye'nin gerçek verileri” yazıyor. Gelin şu mevcut olan tabloya -önümüzde bir seçim var, bakın, gelin bu halka doğruları söyleyin- bu mevcut olan sayfaya gerçek verileri işleyin. Türkiye'nin insan haklarını ne kadar ihlal ettiğine dair verileri buraya işleyin; faili meçhullerde ilk sırada olduğuna dair verileri buraya işleyin. Bakın, ekonomide gerçek anlamda 6,7 oranında büyümediğinize ilişkin verileri buraya işleyin. Kadın cinayetlerinde ilk sırada olduğunuza dair verileri buraya işleyin. Bu, temiz bir sayfa. Bakın, önümüzde bir seçim var, siz bir daha bu kürsüde bu imkânı bulamayabilirsiniz, bu size bir son şanstır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Yerinizden söz vereyim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tutanaklara geçmesi açısından ifade ediyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Gerçek dışı itham ve iddialarda bulunmuştur konuşmacı, hiçbirine katılmadığımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Tamamıyla reddediyoruz biz onları.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Orhan Sarıbal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli emekçiler; bir bütçe tartışması yürütüyoruz. Bütçe halkın, halktan para toplanıyor ama buradan “devletin bütçesi sarayın bütçesi” diye söyleniyor. Evet, getiren saray ama para halkın. O yüzden, bu bütçenin kuruşuna kadar halkın sorgulama hakkı var; nereye gittiğini sorgulama hakkı var. Buraya çıktı Bakanlar, sarayın yardımcısı gerçekten akla zarar ifadeler kullandı. Örneğin, ben merak ediyorum, Tarım Bakanı Türkiye Cumhuriyeti devletinde mi yaşıyor? Çok merak ediyorum gerçekten. Ve bu bütçe, ilgili alanlarda halkın ve toplumun sorunlarını gideren, üretimi artıran, istihdamı artıran -yani sayısal olarak düşüren- bir mekanizmaya sahip olmalı. Bir bakalım. Tarım Bakanı dedi ki: “Çiftçilerin moralini bozuyorsunuz.” Şu anda, Tarım Bakanlığının önünde ve Meclisin civarında Türkiye’den gelen ziraat odaları, Tarım Kredi ve Ziraat Bankası sarmalından dolayı eyleme gelenler polis şiddetiyle karşılaştı ve dağılmış durumdalar. Kim moralini bozmuş bu çiftçilerin? Bakan mı, saray rejimi mi, on sekiz yıllık AKP tarım politikaları mı, kim? Elbette sizsiniz, AKP. Bakalım bu borçlara, nasıl oluyor bu borçlar? Sene 2002, 2 milyon 780 bin üretici var, bu 2 milyon 780 bin kayıtlı üreticinin 2,4 milyar bankalara, 500 milyon da etrafa borcu olsa 3 milyar borcu var. Sene 2020, 654 bin kişi tarımdan çıkmış, çiftçi sayısı azalmış, 35 milyon dönüm tarım arazisi üretimden çıkmış, borç; bankalara 128 milyar Tarım Krediye 12 milyar ve özel sektöre olmak üzere 180 milyar olmuş. AKP yapar, halk bakar. Övünmeyecek misiniz? Bununla bir kahramanlık yaratmayacak mısınız? Hangi, hangi ülkede yaşıyoruz? Ve buradan çıkan sonuç tam 60 kat borçların artması. Yine Bakan dedi ki buradan: “Tefeciden kurtardık.” AKP düzeninin kendisi tefeci. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Bir düzen varsa tefeci olan, başka birilerinin o sisteme girip tefecilik yapma ihtiyacı yok. Sonuçta düzen açık bir şekilde tefeciliği öngörüyor. Tarım Kredi borçlarının 12 milyarının 5 milyarı şu anda idari ve kanuni takipte. Yüzde 35 faiz alınıyor, tefeciye ihtiyaç var mı? Bu ülkede şu anda yüzde 35’ten faiz alan herhangi bir tefeci var mı? Yok.

Peki, çiftçinin en önemli sorunlarından bir tanesi bu. Ve diğer sorun girdiler. Mazot, gübre, ilaç, tohum, elektrik, su. Sizi ne kadar ilgilendiriyor bilmiyorum ama “Ben çok geziyorum.” diyen Bakan bunları acaba ne kadar biliyor, farkında, onu da bilmiyorum. “Ben çok geziyorum.” dedi, doğru. Çiftçiler beni aradılar: “Bakan geziyormuş ama bizim köye hiç gelmedi. Ama bizim köye gelirse 60 araçlık konvoy, polis, asker, jandarma, bunların dışında, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vatandaşı olarak gelsin de derdimizi anlatıverelim.” diyorlar.

Dolayısıyla, baktığımız zaman mazot meselesi... Hani, tüketici pahalı tüketiyor ya, çiftçiyi de ithalat sopasıyla terbiye etmek gibi bir durumunuz oldu ama bugün ne yazık ki o ithalat sopası artık çiftçiyi terbiye etmekten vazgeçti çünkü çiftçi bitti, perişan; şimdi, sizi, iktidarınızı, uyguladığınız tarım politikanızı, sarayınızı tehdit ediyor ve onu abluka altına aldı.

Şimdi anlatacağım nasıl olduğunu. Türkiye’de tarımda yaklaşık olarak 3 milyar litre mazot kullanılıyor. 6,5 liradan 21 milyar ne yazık ki çiftçi mazota para ödüyor. Toplam bütçeden ayırdığınız para ne kadar? 22 milyar. Yani koca Türkiye Cumhuriyeti, 1 trilyon 360 milyar TL’lik bir bütçe. Bakan övünüyordu “277 milyar TL tarımsal gayrisafi millî hasıla” diye ama çiftçiye ayrılan para sadece 22 milyar. Bu 22 milyar da ne biliyor musunuz? Çiftçinin cebinden mazota verdiği yıllık para. Hani mazotun yarısını karşılayacaktınız? Toplam 21 milyar, yarısı ne yapar arkadaşlar? 10,5 milyar. Mazota verdiğiniz para, geçen yıl 2 milyar 901 milyon, bu yıl 2 milyar 724 milyon yani 177 milyon daha azaltmışsınız. Bütçeye bakın. O zaman çiftçi enerji sorununu başka bir şekilde çözmüş. E, bizim çiftçilerin Arabistan’la, petrol kuyularıyla bir alakası yok. E, bizim çiftçiler şu ana kadar güneş enerjisinden yararlanamadılar. Bu işi nasıl çözdünüz? Bakan Bey ya da sarayın yardımcısı bize mutlaka anlatmak zorunda.

E, peki gübre? En önemli araç. Gübrede de şöyle bir şey var: Gübrenin yüzde 80’i ithal geliyor ve gübredeki desteği de üzgünüm ama azaltmışsınız. Nasıl oluyor orada da? Ne yazık ki 52 milyon TL de gübrede azaltma var. Bu tohumda böyle -tohumda bir miktar artmış ama yetmez- elektrik borçları ne yazık ki çok yüksek. Elbette tohumla ilgili şunu da paylaşalım, Bakan dedi ki: “Tohum üretimini 8 kat artırdık.” Dedim ya, uzayda yaşıyor diye. Doğru, kayıtlı tohum miktarı 8 kat artmış ama değerli dostlar, o tohumlara bir bakalım. 1 milyon 150 bin ton tohumun 72 bin tonunu dışarıya satıyorsunuz, geriye kalan 1 milyon 100 bin ton tohumu bu topraklardaki insana satıyorsunuz. Bir de kaça satıyorsunuz biliyor musunuz? Çiftçiden örneğin 2 liraya, 2,5 liraya alınan mısır tohumu 40 liraya satılıyor, 40. Aynı tohumu Rusya’ya, aynı tohumu Romanya’ya, Bulgaristan’a sattığınızda yarı fiyatla satıyorsunuz. Yani çiftçiyi cezalandırıyorsunuz. O yüzden soruyoruz. 275 milyar katma değer yaratan, gayrisafi millî hasıla yaratan tarımı neden 22 milyara muhtaç ediyorsunuz, onu anlamış değiliz.

Bakanın en çok üzerinde durduğu diğer bir konu: “Biz ihracatçıyız, ithalatçı değiliz.” Çok net söyleyelim: Türkiye, tarımsal üretimde, hayvancılık ve bitkisel üretimde açıktan ithalatçıdır. On sekiz yıllık tarihsel süreçte 112 milyar dolarlık ithalatı vardır, 82 milyar dolar da ihracatı vardır. Biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Benim çiftçim domates, patlıcan, biber, soğan üretiyor, ben buradan bakıyorum sisteme. Benim çiftçim un üretmiyor, benim çiftçim bisküvi üretmiyor, benim çiftçim makarna üretmiyor. Bakan bunları bilmiyor tabii, sapla samanı karıştırıyor. Ne yapsın adam? Kepek ekmeği düşünen adam elbette bunları nereden bilecek? Önüne getiriyorlar, doğrudur diye bize yutturmaya kalkıyor; yok öyle bir şey.

Bakın, 70 milyon ton buğday almışsınız, 2019’da da dünya rekoru kırmışsınız, dünya rekoru. Yine, aynı şekilde 4,5 milyon ton arpa, 22 milyon ton mısır; 5,6 milyon ton pirinç; 3,5 milyon ton kırmızımercimek; 11,5 milyon ton ayçiçeği, 14 milyon ton pamuk…

Ve tütün meselesini söyledi, diyor ki: “Tütünü yüzde 30 artırdık.” Günaydın! Ya, yok eden sizsiniz. Neden yüzde 100 değil? Neden 2025’i bekliyorsunuz? Neden yüzde 100, tütünü, bu ülkenin tütününü ekmiyorsunuz? Dolayısıyla nereden bakarsak bakalım, bitmiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Bir de şu meseleye bakalım, destekleme meselesine. Kanun çıkardınız ya, kendiniz çıkardınız; 5488 sayılı Tarım Kanunu. Bu Tarım Kanunu’yla çiftçiye vermeniz gereken 221 milyarı vermiyorsunuz.

Çok üzerinde durduğumuz diğer bir konu şu: Net bir şekilde Bakan diyor ki: “Biz ormanları büyüttük, ormanları büyüttük.” Başka bir şey daha söylüyor, diyor ki: “Ya, tarımsal gayrisafi millî hasılanın düşük olması lazım çünkü her şey pahalı.” Bakın, bu ülkede şunu yaşadık: Bir elinde cep telefonu, bir elinde bir kamyon buğday… Bu kıyaslamayı yaşadık ama Covid döneminde kimse gidip cep telefonu falan yemedi, kimse lüks evlerini, lüks arabalarını yemedi. (CHP sıralarından alkışlar) Nereye gittiler? Elbette ekmek, elbette patates, elbette soğan… Peki, bu Hükûmet ne diyor? “Tarım, Millî Savunma Bakanlığı kadar önemlidir.” Kıyaslaması da nasıl biliyor musunuz -Bakan yaptı bunu burada- “Ee, ne yapalım? Gayrisafi millî hasılada tarım az olabilir ama…” Kıyaslama da şu: “Ee, bir kilo tarım ürünüyle SİHA’ların, İHA’ların kilogramı birbirinden farklı.” Şimdi, bakın, bir tarafta “Tarım, Millî Savunma Bakanlığı kadar önemlidir.” diyeceksiniz öbür tarafta tarımı kilogram olarak bir silahla karşılaştıracaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Değerli Başkanım, lütfen…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HACI TURAN (Ankara) – Orhan Bey, samana gelin isterseniz.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Saman da burada, getirdim. 20 milyon dolarlık saman ithal etmişsiniz.

HACI TURAN (Ankara) – Kaç yılda?

ORHAN SARIBAL (Devamla) – 20 milyon dolarlık saman, yılı önemli değil.

Bu coğrafyada saman ithal eden iktidar çökmüş iktidardır. Bu coğrafyada patates ithal eden iktidar çökmüş iktidardır. Bu coğrafyada büyükbaş, küçükbaş et ithal eden iktidar çökmüş iktidardır, bu ülkeye ihanet ediyordur. (CHP sıralarından alkışlar)

Son olarak şunu söylemek lazım: Zenginler ve egemenler halka, yoksullara ve fakirlere sadece ve sadece Tanrı’yı bıraktılar. Ferman padişahınsa, bu topraklar, bu coğrafya bizim. Yol yakın, gideceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de girdim efendim sisteme.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, soru soracak arkadaşlarımızın listesi burada olduğu için sizlerin konuşma taleplerinizi göremiyorum çünkü soru listesinin çok altında kalıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Elimi kaldırdım efendim.

BAŞKAN – Rica edersem… Soru talebiniz olursa bana sesli olarak bildirirseniz en azından talepleri karşılarım.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok kısa bir şekilde… Biraz evvel konuşan hatip, bütçenin halkın, milletin bütçesi olduğunu söyledi “Saray tarafından gönderildi.” diye kendine göre kavramsallaştırmaları ortaya koydu. Şu, herkes tarafından bilinsin ki “saray” diye nitelendirilen Beştepe’deki hizmet külliyesi de milletimizindir, kimsenin değil.

İkinci olarak da sayın bakanlarımız, kendi bakanlıklarıyla ilgili teferruatlı ve müdellel bir şekilde hakikatleri milletin kürsüsünden milletvekillerimize ve milletimize arz ettiler. Dolayısıyla bunların cevaplarının hepsi verildi. Tarım bizim için stratejik bir alandır ve bu konuda hakikaten bunun ehemmiyetini, önemini ortaya koyacak şekilde çalışmalarımızı artırarak devam ettireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Teşekkürlerimi sunuyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – AKP’nin belediye başkanı video çekmiş “Mahvolduk.” diye, çiftçi isterse…

BAŞKAN – Sayın Altay…

6.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, elbette bu memleketteki, bu toprakların üstündeki her şey milletin. Dolayısıyla Sayın Akbaşoğlu’nun “Beştepe Külliyesi” diye, bizim “saray” diye nitelediğimiz yerleşke ve eklentiler, binalar vaktizamanı gelince halka devrolacaktır yani halkın çocuklarına. (CHP sıralarından alkışlar) Şöyle, inşallah -önümüzdeki yıl olmasını çok temenni ederim- ilk seçimden sonra Sayın Akbaşoğlu’nun “Beştepe Külliyesi” diye adlandırdığı yer, ya bir üniversite ya da yükseköğrenim öğrenci yurdu olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Orada çocuklar barınacak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tekrar Çankaya Köşkü’ne çıkacaktır.

Şunu da söyleyeyim: Sayın bakanlar, yaptıklarını; muhalefet, yapılmayanları söyleyecektir. Bu, bu işin burada olmazsa olmazıdır ama yani birtakım rakamları burada değiştirerek saklayamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 1 liraya tarladan çıkan bir mahsul, üstüne 2 lira da nakliye koy, 3 lira, 3 lira da kâr koy, 7 lira eder. Ya, rafta 18 lira arkadaş ya. Bu aradaki 11 lira kimin cebinde? Milletvekillerimiz bunun derdine düşmüş, yani çiftçinin kör kuruşunun derdine düşmüş, çiftçinin alın terinin derdine düşmüş. Bu, bize milletin verdiği bir görevdir, bu görevi yapmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Evet, gruplar adına söz talepleri karşılandı.

Şahıslar adına ilk söz Sayın Hacı Turan.

Buyurun…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok güzel talebe yurdu olur orası.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Vizyonunuz bu yani.

BAŞKAN – Hatip kürsüde arkadaşlar, lütfen.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, kendi arkadaşınız kürsüde sayın milletvekilleri.

HACI TURAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu madde daha çok yedek ödeneklerle ilgiliydi ama bugün konuşmacılara şöyle bir baktım, ağırlıklı, rakamlar üzerinde konuştular, ben de şöyle biraz rakamlar üzerinde konuşacağım. Konuşmalarım iki bölümde olacak: Birincisi ekonomiyle ilgili, ikincisi tarımla ilgili. Özellikle saman üzerinden tarıma yapılan eleştirilerle ilgili bazı düşüncelerimi ifade edeceğim.

Değerli arkadaşlar, hep kürsüden veya meydanlardan söylenir, denir ki “Türkiye’nin kamu-özel sektör dış borcu -efendim- 453 milyar dolar.” Doğru, geçen sene böyleydi ama bu sene verilere baktığımız zaman Türkiye’nin kamu, özel sektör dış borcu 421 milyar 890 milyon dolardır. Arkadaşlar, bu net borç değildir yani brüt borçtur. Peki, burada özel sektörün borcu nedir? Ona baktığımız zaman özel sektörün borcu 239 milyar dolardır, bunun da yaklaşık 100 milyar doları da finans sektörünündür, bu da ağırlıklı bankalarındır. Peki, bu bankalar açığa mı borçlandı? Hayır. Kısa, orta ve uzun vadeli sendikasyon kredisi olarak kullandığı paralardır. Peki, bu bankaların ve yurt dışından alınan borçların gayrisafi millî hasılaya oranı nedir diye baktığımız zaman, değerli arkadaşlar -özellikle Avrupa’dan çok çok iyiyiz- ortalama yüzde 54’tür. Bugün Avrupa ekonomisinin motor görevini yapan Almanya’ya baktığımızda, Almanya’nın özel sektör, kamu dış borçları yaklaşık 5,5 trilyon dolardır, gayrisafi millî hasıladaki oranı yüzde 141’dir. Fransa’ya baktığınız zaman bu 5 trilyon 700 milyar dolardır, bu da yaklaşık yüzde 240’tır. Yine, İngiltere’ye baktığımız zaman özel sektör, kamu borcu yaklaşık 8,5 trilyon dolarla yüzde 300 olmuştur. Bu verdiğim rakamları Dünya Bankası, OECD ve IMF’nin raporlarına göre sizlere arz ettim.

Değerli arkadaşlar, peki, 421 milyar dolar özel sektör, kamu borcumuz var. Peki, mevduattaki paralarımız nedir? Yani tüccar olanlar, bankacı olanlar, ekonomist olanlar şunu çok iyi bilirler: Bir işletmenin varlığını sadece borçlarına göre değerlendirmezsiniz, aktif ve pasiflerine bakarsınız. Geçen hafta cuma günkü verilere göre, Türkiye'de şu anda mevduattaki döviz cinsinden para yani faize yatan para 237 milyar dolardır yani yurt dışından gelen, fonlardan gelen para değildir. Yerleşiklerin, Türkiye'de yaşayan insanların bankaya yatırdıkları para 237 milyar dolar. Peki, TL cinsinden ne var? TL cinsinden baktığımız zaman, değerli arkadaşlar, 1 trilyon 520 milyar dolar şu anda mevduatta bekleyen para vardır. Her ikisini de topladığımız zaman 2021 yılı bütçemiz nedir? 1 trilyon 346 milyardır. Yani dövizde ve TL’de yerleşiklerin, Türkiye'de yaşayan insanların mevduata koyduğu para Türkiye bütçesinin 3 mislidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani ekonomi verileri çok sağlamdır Allah’ın izniyle, bundan dolayı hiçbir sorun yok. İnşallah 2021 yılında bu veriler daha da güçlü bir şekilde devam edecek. Yine söylüyorum: Özellikle dış borçtaki bu rakamlar brüt rakamlar arkadaşlar, ben burada yastıkaltı paralardan bahsetmedim, emanet kasalardaki paralardan bahsetmedim. Özellikle özel sektörün, yurt dışından 138 milyar dolar uzun, orta ve kısa vadeli kullandıkları paraların bir kısmının yurt dışında 100 milyar doların üzerinde ticari faaliyetlerden dolayı orada teminat almak maksadıyla bulundurduklarından bahsetmedim. Eğer, bunu da işin içine koyarsak gerçekten, özellikle, Türkiye’deki -yerleşiklerin- döviz ve TL cinsinden verilerin çok güçlü olduğunu düşünüyorum.

Arkadaşlar, tabii, saman çok konuşulur. Ben, özellikle geçen yıl muhalefet partilerinin meydanlarda samanla ilgili konuşmalarını şöyle biraz araştırdım.

Arkadaşlar, bu ithal edilen saman, hayvanların yediği saman değildir; yüzde 95’i kurutulmuş otlardır, kırpılmış otlardır. Bunlar, kâğıt endüstrisinde, hayvan altlığında ve mantar yetiştiriciliğinde kullanılan samanlardır, gümrükten girişleri böyledir. Peki 2018’de ne kadar ithal edilmiş? Yaklaşık 10 bin ton.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HACI TURAN (Devamla) - Değeri nedir? 932 bin dolar. Peki, ihracatımız ne kadar? 14.500 tondur. Değeri nedir? 850 bin dolar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Peki, Türkiye'nin kullandığı, ürettiği saman ne kadar? 25 milyon tondur. Peki, hayvanların yediği saman nedir? 15 milyon tondur. Arkadaşlar, geçen yıl ithal edilen 2 bin ton, ihracatı yapılan 84 bin tondur.

Buradan şuna geleceğim: Çiftçimiz güçlüdür, tarımımız güçlüdür. Geçen yıl bizim tarım üretimimiz, toplam hasıla 52 milyar dolar; dünyada 10’uncu, Avrupa’da da 1’inci sıradayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Tarım ihracatımız, tarım ürünleri ihracatımız 18 milyar dolardır, ithalatımız da 13 milyar dolardır, yaklaşık 5 milyar dolar tarımda da fazlalığımız var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hep Hollanda’yı örnek verirler ya; arkadaşlar, Hollanda, tarım ithalatıyla geçen yıl 83 milyar dolarla dünya 1’incisidir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Anlat, anlat, vatandaş izliyor.

HACI TURAN (Devamla) – Ama 100 milyar dolar ihracatıyla da yine dünya 1’incisidir çünkü Hollanda’daki muhalefet “Tarım ithalatında dünya 1’inciyiz.” diye muhalefet yapmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

HACI TURAN (Devamla) – Ben bu vesileyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum, bütçemizin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ziraat odası başkanları bile ayaklandı.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Başkanım, bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Alamazsınız.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Hollanda hiçbir zaman kendi çiftçisini yok ederek ve arazi kapasitesinin yüzde 1’ini bile boş bırakarak tarım yapmıyor.

BAŞKAN – Sadece bu süreci değerlendirmiş oldunuz.

HACI TURAN (Ankara) – Geçen hafta traktörle Hollanda’da eylem yapmışlar.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – 35 milyon dönüm araziyi boş bırakarak, gümrük duvarlarını sıfırlayarak çiftçiyi ölüme mahkûm ettiniz; kabul edin bunu. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

HACI TURAN (Ankara) – Orhan Bey, geçen akşam sizinle detaylı konuştuk, biliyorsunuz; Hollanda öyle değil.

BAŞKAN – Evet, şahsı adına ikinci söz Sayın Polat Şaroğlu’nun.

Buyurun Sayın Şaroğlu (CHP sıralarından alkışlar)

POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, deprem, heyelan ve sel felaketi gibi birçok acı olaya üzüntüyle tanıklık ettiğimiz böylesi bir sürecin sonunda bütçe görüşmelerini gerçekleştiriyoruz.

Yaşanan doğal afetlerin yanı sıra, tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgını, insanlık için sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda yıkıcı bir etki yaratmakla birlikte, maalesef, çok sayıda insanın da yaşamını kaybetmesine sebep olmuştur. Bu vesileyle, yaşamını yitiren yurttaşlarımızı ve sağlık emekçilerini saygıyla ve rahmetle anıyorum.

Yaşanan bu doğa olayları, her ne kadar Hükûmet temsilcileri tarafından fıtrat ve kader gibi bilimsel temele dayanmayan hurafelerle savunulmaya çalışılsa da biz bunların, yıllardır süregelen ranta dayalı ve çevre karşıtı yatırım politikalarının bir sonucu olduğunu iyi biliyoruz. Plansız ve çarpık kentleşmeyle sonuçlanan, ranta dayalı imar affı gibi kaçak yapılaşmayı olağan hâle getiren politikalar, depremin can ve mal kayıplarına yol açmasına, doğanın heyelana açık hâle gelmesine ve sel riskinin artması gibi büyük felaketlere dönüşmesine sebep olmaktadır.

Anlaşılıyor ki Hükûmet çok yönlü olarak bir yönetememe ve ülkeyi felakete sürükleme programı uygulamaktadır. Ülkemizin içinde bulunduğu derin ekonomik kriz ve yönetilememe sorunu, tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgınıyla birlikte daha şiddetli bir düzeyde hissedilmeye başlanmıştır. Bugün, ülkenin içinde bulunduğu durumdan ve yurttaşların artık sokaklarda yemek arar hâle geldiği bir ülke olmamızdan ekonomiyi yönetemeyenler sorumludur. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Hükûmet, bu süreçte kalıcı çözümler geliştirmek yerine, esnafa verdiği uzun vadeli krediyle sadece mevcut borcun ötelenmesini sağlamış ve yurttaşı kendi kaderiyle baş başa bırakmıştır. Son dönemde salgının yeniden yükselişe geçmesi ve yeni kısıtlamaların başlamasıyla birlikte kepenk indiren ve borç batağında olan işletmeler iflasın eşiğine gelmiştir.

Çaresizlik, yoksulluk ve tükenmişlik ülkemizin yurttaşlarını intihara sürüklerken, AKP Hükûmeti 5’li çetenin milyarca lira vergi borcunu silmekle, Somali’nin IMF borcunu ödemekle ve Tunus’a 5 milyon dolar hibe vermekle meşgul olmaktadır. Tüm bunlara karşı, Cumhuriyet Halk Partisi coronavirüsle savaşta esnafın, işçinin, çiftçinin, gençlerin, emeklinin ve tüm üreten kesimin önceliğini gözeten yapıcı önerileri kamuoyuyla paylaşmış ancak bunlar Hükûmet tarafından dikkate alınmamıştır. Hatta tam aksine, saray yönetimi hesap numarası vererek vatandaştan para istemiş ve pandeminin faturasını halkımızın sırtına yüklemiştir.

Ülkede var olan karamsar tablonun yerelde de pek farklılık göstermediğini belirtmekte fayda var. İlimizin temel sorunlarından biri, hiç şüphesiz, ülke genelinde olduğu gibi işsizlik konusudur. İlimizin istihdam alanlarının sınırlı olması ve yeni kamu yatırımları konusunda somut adımlar atılmaması ilimizdeki genç işsiz sayısını arttırmakta ve eğitimli genç nüfusu göçe zorlamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun 2019 yılı verilerine göre Türkiye’nin en az nüfusa sahip olan ilinin Tunceli olarak açıklanması da bu olumsuz tabloyu doğrulamaktadır. Ayrıca ülkenin en az nüfusuna sahip olan ilimizde, mevcut nüfus yoğunluğu oranına göre sayıları hızla artan ulusal marketler küçük esnafa büyük zarar vermektedir. Şehir merkezinde ve ilçelerde açılan ulusal marketler, başta bakkal esnafı olmak üzere, hemen hemen her iş kolundaki esnafın işlerini büyük ölçüde etkilemektedir. Bu konuda ivedilikle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.

Bunun yanı sıra, Tunceli’nin sosyoekonomik yapısını canlandırmak için köye geri dönüşler teşvik edilmelidir. 1990’lı yıllarda artan terör olaylarından kaynaklı köyleri boşaltılarak mağdur edilen ve başka illere göç edilmeye zorlanan yurttaşlarımızdan gönüllü olarak köyüne geri dönmek ve yaşam koşullarını oluşturmak isteyen yurttaşlarımızın ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ilimize dair bir diğer önemli sorun ise ulaşım konusudur. Nazımiye, Mazgirt, Pülümür, Ovacık ve Hozat gibi birçok ilçemizde yolların yapımı önemli bir ihtiyaç hâline gelmiş olup bu sene içerisinde bu güzergâhlar üzerinde birçok ölümlü kaza meydana gelmiştir. Önemli bir geçiş güzergâhı olan Tunceli-Erzincan kara yolu yapım projesi yıllardır çözülemeyen bir sorun olarak beklemektedir. Elazığ ile Pertek ilçemiz arasındaki ulaşımı sağlayan arabalı feribot taşımacılığı artık günümüz koşullarını kaldıramamakta ve yurttaşlarımızın yol çilesi devam etmektedir. Özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin bölgeye gelmesiyle iskele önünde uzun araç kuyrukları oluşmaktadır. Bu konuda dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 2011 yılında Elâzığ’da gerçekleştirdiği mitingde, yine dönemin Başbakanı Binali Yıldırım da 2018 yılında Tunceli’de gerçekleştirdiği mitingde Pertek Köprüsü’nün yapılacağı sözünü vermişlerdir. Bu Mecliste bu konuda iki yıldır dile getirdiğim çağrımı yeniliyorum; Sayın Erdoğan ve Sayın Yıldırım’ı verdikleri sözün arkasında durmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

POLAT ŞAROĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, sözlerimi tamamlarken 5’li çetenizin ve yandaşlarınızın servetine servet katmasının önünü açan; halka çaresizliği, yoksulluğu ve acıları reva gören bu bütçeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı olduğumuzu ifade ederim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bir bilgiyi paylaşmak isterim sadece tutanaklara geçmesi için.

BAŞKAN – Yerinizden buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şöyle, kısaca, bu konuda iktidarımız sosyal devlet ilkesinin gereklerini her alanda yerine getirmiş, pandemi hastalarından bugüne kadar tek kuruş ücret almamıştır ve almamaktadır.

Teşekkür ederim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tek kuruş ücret alınmaması şöyle dursun, Bakanın “250 lira.” dediği testi, bırak başkasına gerek yok, benim evladım 500 liraya olmuştur. Bakanlık “250 liradan fazla alınmayacak.” diyor, biz bedavadan vazgeçtik.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Özel hastaneler başka.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Özel, genel millet hasta ya, sen de… Hastaneye gidebiliyor mu? Kayıtlara geçsin, benim kızım 500 liraya test yaptırmıştır. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şimdi, efendim, yanlış bir, yanlış bir…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, mikrofonunuzu açayım da lütfen… Arkadaşlar zorlanıyorlar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Açın, evet.

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim.

Ben, kısaca bir bilgilendirme noktasında, uzatmak babında olmadığı için, yerimden söz yerine, tutanaklara geçmesi açısından bilgilendirmek istedim.

BAŞKAN – Fark etmez.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Şunu söyleyeyim, bu bir gerçektir: Yani herhangi bir emare olmadan, hastalık emaresi, semptomu olmadan gidip özel sektörde özel olarak test yaptırmakla ilgili farklı bir prosedür var, bu başka. Ancak bununla ilgili bütün devletimiz, Sağlık Bakanlığı ve ilgili teşkilatı, bütün devlet hastaneleri, bu konuyla ilgili en ufak bir ücret ne testte ne tedavide almamaktadır, bunun böyle bilinmesini arzu ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de kayıtlara geçmesi bakımından…

BAŞKAN – Sizin de mikrofonunuzu açayım da stenograf arkadaşlar zorlanmasın.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim, çok naziksiniz, eksik olmayın efendim.

Şimdi, ben bu Hükûmeti anlamıyorum. Arkadaşım uyardı, teşekkür ederim. Ya, özel sektör fabrika yapıyor, Tayyip Bey gidiyor “Fabrika yaptık.” diye açılış yapıyor ama hastanelerde kilometrelerce kuyruklar var. Özel sektöre gidip “Arkadaş, pandemideki her şeyi bedava yaptık.” demeyeceksiniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Her şeyi bedava yaptık, her şeyi bedava yaptık.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Senin devlet hastanene herkes gidemiyor, giden saatlerce kuyrukta bekliyor. “Her şey bedava.” dersen millete yanlış bilgi vermiş olursun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok, sonuçta herhangi bir…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, mikrofonunuzu açayım.

8.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yani böyle bir konuda konuşmak hakikaten aslında zül veriyor çünkü gerçek dışı. Gelelim beraber hastanelerimize bakalım, bu konuda öyle kuyruklar var mı, yok mu?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Var, var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sedyelerde kuyruklar var, sedyelerde.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Böyle bir şey söz konusu değil. Sonuç itibarıyla hakikaten Amerika’da, Avrupa’da başlangıcı 15-20 bin dolarla başlayan bu tedavi ücretlerine ilişkin coronavirüsle ilgili tedavi gören hastalarımız, test yaptıran hastalarımız en ufak bir şekilde ücret ödememektedir. Buna muhatap olan herkes bunu yaşamaktadır ve bilmektedir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, benim de mikrofonumu açarsanız… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin…

Buyurun Sayın Bülbül.

9.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, belki bir faydası olur diye ben söz aldım, bu polemiğin içerisine girmek maksadımız değildi ancak Sayın Grup Başkan Vekili Engin Altay Bey “500 liraya kızıma ben yaptırdım.” deyince Arzu Erdem Hanımefendi de İstanbul Milletvekilimizin kızı da 500 liraya yine aynı şekilde özel hastanede testini yaptırmış fakat Sağlık Bakanlığı tarafından “250 lira” açıklaması yapıldıktan sonra iade talebinde bulunmuşlar, o işletmeden 250 lira iadesini almışlar. Bu önemli bir bilgi olduğu için bunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – “Bedava yaptık.” diyorlar ama.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bedava, doğru, buradan gidip de orada gereksiz bir şekilde yaparsan para ödersin.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, özel hastanelerde poliklinik ücretiyle birlikte test ücretinin 500 liraya çıkabildiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Yani ben sadece sistemle ilgili bir şey söyleyeyim. Tabii ki bu test yapılmadan önce poliklinik bir muayene gerekiyor. Poliklinik muayene ücretiyle birlikte topladığınızda testin bedeli denildiği gibi özel hastanelerde 500 liraya kadar çıkabiliyor ama çok farklı uygulamaları var. Yani bu testi 180’e de 120’ye de yapan var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, sizin poliklinik muayene yapıldığı için 500 yorumunuz İç Tüzük’e aykırı, önce onu söyleyeyim.

BAŞKAN – Muayene yaptım ben de işte arada.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi “Kuyruk yok.” diyor Akbaşoğlu. Sayın Akbaşoğlu, Türkiye’de bırak hastaneyi morglar da kuyruk var morglarda.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok, yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Var.

Başka kuyruklar da söyleyeyim: Türkiye’de PTT’nin önünde bin lira almak için kuyruk var, İŞKUR’un önünde kuyruk var, halk ekmek büfelerinin önünde kuyruk var.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

11.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, şöyle: CHP’nin kuyrukları yokluk kuyruğuydu da sonuç itibarıyla herhâlde onları hatırlıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada yokluk kuyruğu yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sabah altıda buradan evimize gideriz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Cenaze kuyruğu, cenaze.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, burada Türkiye, devletiyle, milletiyle bütünleşip bir şekilde hizmetlerle ilgili olarak, elhamdülillah, sosyal devlet imkânları çerçevesinde bütün toplum kesimlerine dönük olarak gereğini yerine getirmektedir.

Coronavirüsle ilgili bir daha tekrarlıyorum: En ufak bir şekilde herhangi bir ücret söz konusu değildir.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yanlış bilgi…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Özel hastanelere yönelik olarak farklı yaklaşım, farklı muayene, farklı taleplerle ilgili de o ücretin nasıl olduğuyla ilgili özel hastanelerin kendi prosedürel uygulamalarıdır. Bununla onu karıştırmamak gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Altay…

12.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğru söylüyor, 70’li yıllarda kuyrukları yaşadık. Babam bana para verdi, Sana yağ kuyruğuna girdim; para var Sana yağ yok, para var mazot yok.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İkisi de var şimdi, ikisi de var.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Gerçekten para var mıydı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, şöyle oldu: Şimdi mal var belki ama para yok para. Millette alacak para yok. (CHP sıralarından alkışlar) Yeter ya… Meclisin zamanını çalıyorsun ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Para var, kuyruk yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Varsa tamam mesele yok.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Para var mıydı o zaman Başkan?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vardı, o zaman çok para vardı.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kıtlık yokluk yılları, ne para vardı…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bunlar da var bunlar da. AKP’de var. Vatandaşta para yok, AKP’de var para.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

13.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Allah’a çok şükür, bugün, para da var, mal da var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, katılıyorum, mal var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla arz-talep dengesi çerçevesinde parayla malın vatandaşlarımızla buluşması söz konusudur.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Vatandaşta para yok, AKP’de var para.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla bu iddia kabul edilemez ve ölüler üzerinden de morg siyaseti, ölü siyaseti yapmamak gerekir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Engin Altay’a haksızlık yapıyorsunuz, mal var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla bu konular siyasetüstü değerlendirilmelidir. Bu konuları polemik konusu hâline getirmemek en doğru yaklaşımdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Türkkan, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır, efendim…

Engin Altay Bey’e haksızlık yapıyorsunuz, mal var efendim.

BAŞKAN – Sayın Altay…

14.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Akbaşoğlu -tutanaklara da geçti- dedi ki: “Herkesin parası var.” dedi “Ülkede para var.“ dedi “Mal ve hizmet de var.” dedi. Eğer, ben yanlışsam bu millet beni yargılar, yadırgar siyaseten tabii ama aziz milletimize sesleniyorum: Ey 83 milyon, AK PARTİ Grup Başkan Vekili iddia ediyor “Herkesin parası var.” diyor.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sosyal devletin gerekleri yerine getiriliyor her zaman.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, sen “Herkesin parası var.” diyorsun, güzel. Millette para varsa zaten seni alkışlar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tamam.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri 5’inci madde üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemini yapacağım.

Soru sorma süreleri kırk saniyeyle sınırlıdır.

Sayın Şeker…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sorum size ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına. Bugüne kadar yapılan sekiz tur görüşmelerde toplam 2.800 dakika süre kullanıldı; milletvekiline düşen süre 4,79 dakika ancak uygulama böyle değil, ciddi bir adaletsizlik var. Örneğin, AK PARTİ’nin 289 milletvekili var -kişi başına- 1,93 dakika; CHP’nin 138 milletvekili var, 4,5 dakika; HDP’nin 56 milletvekili var, 10 dakika; MHP’nin 48 milletvekili var, 11,67 dakika; İYİ PARTİ’nin 36 milletvekili var, 15,55 dakika. Bildiğiniz gibi sistem değişti artık parlamenter hükûmet sistemi değil Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim de Sayın Şeker bu…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Pardon.

BAŞKAN – Yok, yok, soru süresi bitti.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Başkanım, dolayısıyla bu sürenin milletvekillerine adil bir şekilde dağıtılması lazım. Birinci olarak AK PARTİ milletvekilleri bu anlamda…

BAŞKAN – Sayın Şeker, teşekkür ediyorum.

O zaman şöyle bir şey yapabilirsiniz: Bugün 10 madde var. Grup adına konuşmalarınızı yapın, yüz dakika daha üzerine ilave edersiniz. Bunun Başkanlıkla ne alakası var?

Sayın Taşkın, buyurun lütfen.

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Maarif Vakfı 2016 yılından bu yana yurt dışında “Türkiye Cumhuriyeti” adına 52 ülkede 40 bin öğrenciye eğitim vermektedir. Türkiye Maarif Vakfı devletimizin FETÖ terör örgütüyle mücadelesinde yurt dışında önemli görevler üstlenmiş, bugüne kadar başarılı çalışmalar yapmıştır. Üniversiteye giriş sınavlarında birçok ülkede birincilik çıkarmıştır. Örnek çalışmalar yaparak büyük bir başarı göstermiştir. Maarif Vakfı, Birleşmiş Milletlerin 2030 vizyonu doğrultusunda, gelişmekte olan ülkelerde kaliteli eğitimlerle dost ve kardeş ülkelerin kalkınma çabalarına katkı sağlamaktadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Yani gerçekten, biz Başkan Vekili olarak burada sanki Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin söz haklarını gasbediyormuşuz gibi bir anlam çıktı, son derece üzgünüm.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.01

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

5’inci madde üzerinde soru-cevap işlemine devam edeceğiz.

Az önce, soru işlemleri sırasında, ben Sayın Şeker’in söylediklerini tam olarak duyamadığım için bir yanlış anlamam oldu. Bu manada da kendisinden özür diliyorum. Kendileri bize yönelik değil de genel olarak İç Tüzük’e yönelik olarak bir değerlendirmede bulunmuşlar.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Taşdemir, buyurun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Ağrı’nın Patnos ilçesinde cami imamları bize ulaştı. Patnos Müftülüğü imamlara gönderdiği SMS’le cami elektrik faturalarının yalnızca 100 TL’sini ödeyebilecekleri bilgisini vermiş ama faturalar -malum kış koşulları- çok da yüksek geliyor. Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi 8 Bakanlığın bütçesinden daha fazla. Eğer, camilerin elektrik faturasını bile ödeyemeyecek durumda ise bu bütçe nereye harcanıyor?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Sayın Başkan, sorum Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza: Bilim ve teknoloji yanında bilişim çağımızın olmazsa olmazı bilim ve teknoloji merkezleri yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmekte, insanları bilimle buluşturmaktadır. Şu an sınırlı sayıda ilimizde kurulmuş olan bilim merkezlerinin tüm illerde zorunlu hâle getirilmesi için bir planlamanız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Meslektaşlarımdan gelen bilgilere göre, pandemi döneminde kiralarını ödeyemeyen vatandaşlar hakkında tahliye sürecine götüren temerrüde düşürme ihtarlarının çığ gibi arttığı söyleniyor.

Esnaf için açıklanan 750 veya 500 lira kira desteğinin yetmeyeceği açık. Vatandaş fatura mı ödesin, kira mı ödesin, evine ekmek mi götürsün? Bir de iş yeri değil de evi kira olan vatandaşlarımız var. Bunlar da temerrüt nedeniyle tahliyeyle karşı karşıyalar. Bu nedenle pandemiyle mücadelede gerçek anlamda bir kaynak ayrılmasını buradan bir kez daha söylüyorum. Ev sahipleri gelirsiz, kiracılar evsiz kalmasın.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Kahramanmaraş’ın tarım arazileri yönünden sıkıntıları olan özellikle Andırın ve Çağlayancerit ilçelerinde hayvancılık daha fazla önem kazanmaktadır. Bu ilçelerimizde özellikle keçi yetiştirilmektedir, en önemli ekonomik faaliyet keçi yetiştiriciliğidir. Keçi sütü çok kıymetlidir, özellikle Maraş dondurmasının ana maddesidir fakat köylü vatandaş durumundan memnun değildir. Üreticinin desteklenmesini, süt üretiminin artırılmasını ve üretilen sütün değerlendirilmesi için kooperatifler kurularak sütün pazarlanmasının sağlanmasını istiyoruz. Hayvancılık yapanlar, özellikle köylümüz, küçük üretici desteklenmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, öncelikle, vermiş olduğunuz destekler için Türk milleti adına teşekkür ediyorum. Ben, özellikle çiftçilerimizle ilgili Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarının mutlaka ödeme planına alınmasını, yeme de bir çare bulunmasını… Hayvancılarımız için gerçekten yem fiyatları çok pahalı. Süte belli bir iyileştirme yapıldı ama yem fiyatlarına da mutlaka bir iyileştirme yapılmalıdır. Ben desteğiniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Ve mazot, gübre desteğiyle de çiftçilerimizin üretimi desteklenmelidir. Yatırım kredilerinden çok bu dönem içerisinde mutlaka üretimin, mevcut üretimin ve hayatın idamesini kolaylaştırıcı destekler talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demir, Mustafa Bey…

Sayın Bulut, Burhanettin Bey…

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ediyorum.

Sorum Meclis Başkanı Sayın Mustafa Şentop’a: Partimizin önerdiği, sağlık emekçilerinin ve örgütlerin merakla beklediği Covid-19’un meslek hastalığı ve Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının şehit sayılmasına yönelik kanun tekliflerimiz ile yine hayvanseverlerin yıllardır beklediği hayvan hakları yasasının çıkarılmasına yönelik kanun teklifinin Komisyon gündemine alınıp Genel Kurulda yasalaşması noktasında herhangi bir girişiminiz, iktidar partisine herhangi bir çağrınız olacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurunuz.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Çok teşekkür ediyorum.

Tabii, cevap veremediklerimize yazılı cevap vereceğiz.

Biraz önce konuştuk Engin Bey’le, sadece kayıtlara geçsin diye ben bunu da söylemek istiyorum, çok güzel bir empati örneği gösterdi ve dedi ki: “Bir mağduru düşünüyor musunuz bunları gündeme getirdiğinizde?” Bence bu empatiyi her tarafta kurmak lazım.

Ensar Vakfıyla ilgili hadisede Ensar Vakfı bizzat şikâyetçi olmuştur. Vakfın yöneticileri çocuk mağdurların hepsinin davalarını üstlenmiştir ve tacizci kişi beş yüz sekiz sene ceza almıştır. Dolayısıyla, burada bunları gündeme getirdiğimizde o çocukları düşünüyor muyuz, ailelerini düşünüyor muyuz? Bence bu empatiyi kurmak lazım diye düşünüyorum.

Tabii, Tarım Bakanlığının bütçesiyle ilgili bir rakam verildi. Tarım Bakanlığında 2021 yılında tarıma ayrılan bütçe 22 milyar değil 42 milyar lira. Bunun sadece 22 milyar lirası destek programlarıyla ilgili.

Burada sayın vekilimiz bir ifade kullandı “Bakan arkadaşlar gitsinler, görsünler.” diye. Ben çok açık söyleyeceğim; biz sürekli sokaktayız, vatandaşın içerisindeyiz, asla halkımızdan kopuk değiliz. Hatta Tarım Bakanımızla birlikte 2 kişi olarak gittiğimiz çok yer var. Dolayısıyla, o köy hangisiyse sayın vekilimiz bize söylesin, biz orayı bizzat ziyaret ederiz, oradaki kişilerle görüşürüz; kendisi de gelirse beraberce oraları gezeriz.

Tabii, hastanelerle ilgili birtakım iddialar ortaya atıldı. Ben çok açık konuşmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, emin olun, bu dönemde yurt dışından gelen ziyaretçilerin, uluslararası ziyaretçilerin tamamı bize şu soruyu soruyor: “Sizin sağlık sisteminiz nasıl bu kadar başarılı? Siz bu Covid tedavilerini nasıl ücretsiz yapabiliyorsunuz?” Hatta heyetler gelip bizim hastanelerimizi geziyorlar. Ben burada böyle boşa konuşmuyorum. Uluslararası heyetlerimizden Başkent Şehir Hastanesini gezdirdiğimiz kaç heyet var, belki doktor arkadaşlarınız vardır, sorabilirsiniz. Dolayısıyla biz sosyal devlet olmanın gereklerini yapıyoruz. 110 milyar lira sağlık harcaması yapılıyor bu ülkede, parası olmayan vatandaşlarımızın sağlık harcamaları yapılıyor ve özel hastanelerle ilgili gündeme getirdiğiniz konularda ihtiyari tedaviler varsa tabii ki bunların ücretlerini isteyen ödeyerek alabilir ama gerçekten sağlık sistemimiz dünyanın örnek gösterdiği, özellikle sosyal devlet olma anlayışıyla… Dünyada Covid tedavisini parasız veren, bedava veren başka bir ülke var mı, ben bilmiyorum açıkçası.

Burada sıklıkla gündeme geldi, şunun da altını çizeyim: SMA hastalarımızın -Allah hepsine şifa versin- 3 farklı ilacı ücretsiz veriliyor, tedavileri ücretsiz veriliyor. Ben soruyorum: Dünyada bu tedaviyi ve ilaçları bedava veren başka bir ülke var mı yok mu, lütfen internetten araştırın.

Bilim merkezleriyle ilgili bir soru geldi. Biz gerçekten, özellikle çocuklarımızda, gençlerimizde bilim anlayışının geliştirilmesini, gençlerimizin o yöne sevk edilmesini çok önemsiyoruz. Bu manada bilim merkezleri açıyoruz ama bunun yanında, bu dönemde başlattığımız deneyap teknoloji atölyeleri var. 81 ilimizde 100 deneyap teknoloji atölyesi açacağız, Edirne’den Hakkâri’ye; 30 tanesi şu anda açıldı, 100’e tamamlayacağız ve burada özellikle kabiliyeti olan gençlerimizi inşallah geleceğin teknoloji yıldızları olarak yetiştireceğiz. Bu manada da kuracağımız 100 deneyap teknoloji atölyesinde üç sene içinde 50 bin çocuğumuzu yetiştirmeyi planlıyoruz.

Ben bu soru için çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri

MADDE 6- (1) Bu Kanunla verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(2) Genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden hizmeti yaptıracak olan kamu idaresi, yıl içinde hizmeti yürütecek olan idarenin bütçesine ödenek aktarmaya yetkilidir.

(3) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, 10/7/2018 tarihli ve 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yaptıracağı işlere ilişkin ödeneklerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesine aktarmaya yetkilidir.

(4) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçelerinde yer alan ve tek merkezden yönetilmesi gereken ikmal ve tedarik hizmetlerine ilişkin ödeneği, kurumlar arasında aktarmaya ilgili kurumlar yetkilidir.

(5) Özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların (B) işaretli cetvellerinde belirtilen tahmini tutarlar üzerinde gerçekleşen gelirler ile (F) işaretli cetvellerinde belirtilen net finansman tutarlarını aşan finansman gerçekleşme karşılıklarını, idare ve kurumların bütçelerinin mevcut veya yeni açılacak tertiplerine ödenek olarak eklemeye Cumhurbaşkanlığınca belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kamu idareleri yetkilidir. Hazine yardımı alan özel bütçeli idarelerin 2020 yılında “06- Sermaye Giderleri” ve “07- Sermaye Transferleri” giderlerine finansman sağlamak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri bütçelerinden tahakkuka bağlanan Hazine yardımlarının bu idarelerce kullanılmayan kısımları, 2021 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karara uygun olarak mevcut veya yeni projelerin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılır.

(6) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri arasındaki kaynak transferleri ödenek aktarma suretiyle yapılır. Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki idareler ve kurumlar arasındaki diğer kaynak transferleri tahakkuk işlemleriyle gerçekleştirilir. Bu işlemler karşılığı tahsil edilen tutarlar, ilgili kamu idaresince bir yandan (B) işaretli cetvele gelir, diğer yandan (A) işaretli cetvele ödenek kaydedilir.

(7) a) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 yılı bütçelerinin (özel ödenekler ve “03.9 Tedavi ve Cenaze Giderleri” ekonomik kodu ile “03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri Yatırımları” fonksiyonunu içeren tertipler hariç) mal ve hizmet alım giderleri ve sermaye giderleri ile ilgili tertiplerinde yer alan ödeneklerden yılı içinde harcanmayan kısımları, hizmetin devamlılığını sağlamak amacıyla bu tertiplere bütçe ile tahsis edilen ödeneklerin toplamının yüzde 30’unu aşmamak üzere ilgili kurum bütçelerinin ilgili tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

b) 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince Kültür ve Turizm Bakanlığı 2020 yılı bütçesinin 21.01.36.00 ve 21.01.36.63 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplerinde yer alan tanıtma amaçlı ödeneklerden harcanmayan kısımları Bakanlık bütçesinin 18.36 ve 18.60 kurumsal kodu altında bulunan (03) ekonomik kodunu içeren tertiplere devren ödenek kaydetmeye,

c) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) 2020 yılı bütçesinin 40.08.33.00-01.4.1.00-2-07.1 tertibinde yer alan ödenekten harcanmayan kısımları Kurum bütçesinin ilgili tertibine devren ödenek kaydetmeye,

ç) Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2020 yılı bütçesinin 26.01.31.00-04.8.1.04-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.06-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.07-1-05.4, 26.01.31.00-04.8.1.08-1-05.4 ve 26.01.31.00-04.8.1.09-1-05.4 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları Bakanlık bütçesinin (05.04) ekonomik kodunu içeren ilgili tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

d) Hazine ve Maliye Bakanlığı 2020 yılı bütçesinin 12.01.41.00-04.1.1.00-1-07.2, 12.01.41.00-04.1.1.00-1-05.6 ve 12.01.41.00-01.2.1.00-1-08.2 tertiplerinde yer alan ödeneklerden harcanmayan kısımları Bakanlık bütçesinin ilgili tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

e) Emniyet Genel Müdürlüğü 2020 yılı bütçesinin “03.1.1.01 Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Hizmetleri Yatırımları” fonksiyonu altında yer alan yatırım ödeneklerinden harcanmayan kısımları Genel Müdürlük bütçesinin ilgili tertiplerine devren ödenek kaydetmeye,

f) İlgili mevzuatı gereğince özel gelir kaydedilmek üzere tahsil edilen tutarları, idare bütçelerinde söz konusu mevzuatta belirtilen amaçlar için tertiplenen ödenekten kullandırmak üzere genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydetmeye ve bütçelenen ödenekten gelir gerçekleşmesine göre ilgili tertiplere aktarma yapmaya, 2020 yılı içinde harcanmayan ödenekleri bütçeye devren gelir ve ödenek kaydetmeye, bu hükümler çerçevesinde yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlemeye,

Cumhurbaşkanı yetkilidir.

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demokrasiyle yönetilen ülkeler anayasa hükümlerine göre yönetilir. Sistem kuvvetler ayrılığını esas alır; yasama, yürütme ve yargı bağımsızdır ve birbirlerini denetlerler. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle kuvvetler ayrılığı prensibi uygulanamaz hâle gelmiş, bütün yetkilerin tek elde toplanması sonucunu doğurmuştur.

2017 yılında yapılan Anayasa referandumundan önce Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada “Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin devreye alınmasıyla devleti anonim şirket gibi yöneteceğiz.” demişti. Anonim şirketler, kâr ve zarar dengesine göre kurulup yönetilir, tek amaç şirketin kârıdır. Şirkette acımasız kapitalist mantık hâkimdir yani ölen ölür, kalan sağlar bizimdir. Devlet, bu mantıkla yönetilmemelidir. 24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte devletin anonim şirket gibi yönetildiği Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizi getirdiği günümüze bir ayna tutalım; 2002’den günümüze aynada neler görünüyor, bir bakalım.

Değerli milletvekilleri, 2001 krizi sonrası yapılan yapısal reformlar sonucu Merkez Bankası bağımsız hâle getirildi. AK PARTİ döneminde “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” ya da “Faizler düşünce enflasyon da düşer, Merkez Bankası faizi düşürmeli.” sözleriyle Merkez Bankası siyasi baskılara maruz bırakılmış, Başkan görevden alınmış, bağımsızlığı zan altında bırakılmıştır. Ülkemizin rezervleri swap harici eksi 47 milyar dolara düşürülmüştür. Kamu iç ve dış borç stoku 2002 Aralık ayında 256,6 milyar lira iken 2020 Mart ayında 6,4 kat artarak 1 trilyon 575 milyar lira olmuştur. Özel sektör dış borç stoku ise 2002 Aralıkta 43 milyar dolar iken 2020 Mart ayında 6,4 kat artarak 274 milyar dolar olmuş. 2002 yılında iç ve dış borç faizi ödemesi 27,1 milyar lira iken faiz lobisinden bahsedenler, 2021 bütçesine konulan faiz gideri 180 milyar lirayı faiz lobisine ödeyeceklerdir. 2003-2020 döneminde denk bütçe yapamayarak on yedi yılda içeride ve dışarıdaki faiz lobisine 496 milyar dolar ödediniz. Milletimizden topladığınız vergi gelirlerini çiftçimizden, esnafımızdan esirgediniz, faiz lobisine verdiniz. 2002 yılında 2 milyon 465 bin olan işsiz sayısı, 2020 yılı sonunda, iş aramaktan vazgeçenlerle birlikte 8 milyon 500 bin oldu. Yine bu tarihlerde işsiz üniversite mezunu oranı yüzde 10,8’den yüzde 27,5’e çıktı.

Bir diğer önemli konu ise AK PARTİ’den önceki on sekiz yılda Türkiye’nin cari açığının millî gelirine oranı ortalama 0,5 iken, AK PARTİ hükûmetleri döneminde yıllık ortalama cari açık yüzde 4,1’e çıkmış, 562 milyar dolar olmuştur. Bakın, ülkemiz 90’lı yıllarda kişi başı gelir açısından dünyada 50’nci sıradayken 2019 yılında 75’inci sıraya düşürdünüz. 2021 yılında, Uluslararası Para Fonu tahminine göre, 85’inci sıraya gerileyecektir.

Değerli arkadaşlar, sizce, Türkiye bunları hak ediyor mu? Bize göre, hak etmiyor arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet etme sistemi döviz kurunu 4,55’ten aldı, şu anda 7,80’ler seviyesinde olup üç yılda yüzde 71 oranında paramız değer kaybetti. Bankalardaki mevduat hesabında yüzde 55 döviz hesabı açılmış oldu, 231 milyar dolar döviz hesabı oldu. Enflasyon, resmî rakamlarda yüzde 14, bağımsız kaynaklara göre ise bugün yüzde 20 seviyesinde. Döviz ve altına dayalı yanlış borçlanma stratejisi yüzünden son iki yılda ülkemizin 135 milyar lirası yok edildi. Bu para, siftah yapmadan kepenk kapatan esnafa “Yaptık.” dediğiniz 8 milyar liralık yardımların yaklaşık 17 katıdır. Bu para, yanlış ekonomi stratejisinin faiz lobilerine sunulmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı “Esnafa üç ay süreyle bin lira, iş yeri kirası olarak büyükşehirlerde aylık 750 lira, diğer illerde ise 500 lira kira desteği yapacağız.” dedi. Biz İYİ PARTİ olarak esnaf için “Hiç olmazsa altı ay boyunca 2 bin lira verelim.” diye önerge verdik, o önerge iktidar tarafından reddedildi. 2021 yılında bütçeye müteahhitler için yüz milyarlarca lira -kamu-özel iş birliği için- konulurken esnafımız için konulan miktara bakınca, bu sizce esnafa reva mıdır kardeşim?

Bugün çiftçimiz, üreticimiz perişan durumdadır. Tarım Kanunu “Tarımsal desteklemeler için ayrılacak kaynak, bütçe gelirinin yüzde 1’inden az olamaz.” diyor. Buna göre, 2019 yılında çiftçilerimize 42,8 milyar ödenmesi gerekiyordu. Peki, ödediniz mi? Hayır, ödemediniz. 42,8 milyar yerine 16,1 milyar ödediniz. İthalat yaparak yabancı ülkelerin çiftçilerini desteklediniz. Bakın, “AK PARTİ hükûmetleri döneminde tarımsal hasılamız 8,6 kat arttı.” diyorsunuz ya, çiftçinin borcunun 51 katına çıktığı gerçeğinden hiç bahsetmiyorsunuz. Traktörlerinin, tarlalarının haczedildiğini duymuyor, görmüyorsunuz. Yani çiftçi, ürettiğinin tamamını borcuna yatırsa borcunu ödeyebilecek durumda değil. Bu nedenle, son on beş yılda ekim alanları yüzde 13 azaldı. Sayenizde, çiftçi canı gibi baktığı tarlasına küstü. Evet, bugün Türkiye’de 26 milyon icra dosyası var; bunun 13 milyonu davacı, 13 milyonu da davalı. Getirdiğiniz nokta bu arkadaşlar.

Şimdi size bir hatırlatmada bulunacağım. Hani AK PARTİ olarak dünya ekonomileri arasında ilk 10 hedefi koymuştunuz ya, on sekiz yıllık yönetiminizin karnesine bir bakalım: Türkiye gayrisafi yurt içi hasıla sırasına göre 2001 krizi öncesinde 17’nci sıradayken 2019 yılında 19’uncu sıraya geriletmişsiniz. 2020’de, Uluslararası Para Fonuna göre, 20’nci duruma gerileyeceğimiz öngörülmekte. “Hedef 10’uncu sıra.” dediniz, getirdiğiniz 20’nci sıra; işte karneniz, bu karne sınıf geçmez arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimiz açlıkla, yoklukla, yoksullukla, yasaklarla boğuşurken, evine bir lokma ekmek götürebilmenin peşinde koşarken, biz “Çarşıda, pazarda vatandaşımızın filesi dolmuyor.” derken, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk “Yoksulluk, özellikle aşırı yoksulluk artık Türkiye için sorun olmaktan çıktı.” diyor. Aşırı yoksulluğun kalktığı hangi ülkede akşam vakti market çöplerinden ekmek, meyve ve sebzeleri ayıklayarak insanlar evlerine götürüp ailelerine yemek yapar? Bunu da açıklar mısınız Sayın Bakan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle, milletten kopmuş, egoları tavan yapmış yönetim tarzından vazgeçilmesi gerekir. Türkiye'miz ve büyük milletimiz için, ekonomik dengeyi bir an önce sağlayabilmek için, sağlıklı ve sürdürülebilir büyümeyi hayata geçirebilmek için, daha adaletli paylaşımı yaratmak, nitelikli insan gücü ve güçlü toplumu oluşturabilmek için, hukukun üstünlüğünü yürürlüğe bir an önce koyabilmek için, sağlık çalışanlarımızın şehit sayılması ve Covid-19’u meslek hastalığı yapmak için, tüketim toplumundan üreten bir topluma geçmek için, çiftçilerimizin, memurlarımızın, esnafımızın, emeklimizin, işçilerimizin, işsizlerimizin, öğrencilerimizin, sanayicimizin, EYT ve 3600 ek gösterge mağdurlarımızın, 83 milyon insanımızın adil temsil edileceği İYİ PARTİ’nin iktidarını milletimizle beraber gerçekleştireceğiz ve güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemi yeniden tesis edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Siyasi, askerî zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini hiç unutmayalım diyor, heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Arzu Erdem, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizi izleyen aziz Türk milletimizi, basın mensuplarımızı ve Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe, yürütmenin dengelenmesi, denetlenmesi, sosyal ve idari önceliklerin belirlenmesi için hayati bir öneme sahiptir. Bütçe, bir milletin, bir devletin istiklal nişanesidir. Bütçe, gelecek zaman dilimi için yapılan finansal bir plandır; bu planı doğru bir şekilde yapmamız vatanımız ve milletimiz için hayati bir önem taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler “Önce ülkem ve milletim, sonra partim.” dedik, demeye de devam edeceğiz. Bu doğrultuda, 2021 yılı bütçe görüşmelerimizin vatanımız ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, büyük davalar büyük hedefleri olan insanların omuzlarında taşınır. Zaferler, Hak’tan ve hakikatten yana olanların omuzlarında yükselir. Gideceği yeri bilmek ancak bugünü anlatmaktan geçer ve anlamaktan geçer. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin de dediği gibi, ilkelerimiz vardır, ülkülerimiz vardır, sevdasıyla yanıp tutuştuğumuz güzel bir vatanımız vardır. Dik bakışlıyız, tok bakışlıyız, bozkurt duruşluyuz. Türk milleti bugüne kadar maruz kaldığı çetin imtihanlardan alnının akıyla çıkmış, zorluğu ve zorba kuşatmaları eşsiz iradesiyle, emsalsiz imanıyla bertaraf etmiştir. Tarihin her döneminde sahneye çıkan kirli hesap sahipleri sahaya sürülürken karanlık senaryo failleri eninde sonunda mahcup ve mağlup edilmişlerdir. İç barış ve huzur ortamını bozmak, millî beka ve duruşunu kırmak, millî birlik ruhunu karartmak maksadıyla sürekli denemeler yapılmış, sürekli tuzaklar kurulmuştur. Türk milletini boğma tertipleri, kriz ve kaosa bulama teşebbüsleri hiç eksik olmamış, hiç ara verilmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci tedavüldeki düşmanca emellere elbette devasa bir cevap niteliği taşımış, muhasım ve müfsit odaklara ağır bir darbe indirilmiştir. Meydanlarda kaybettiklerini masalarda bulmaya çalışan emperyalist çevreler, her defasında aziz milletimizin mukavemetiyle, çok üst düzeyde olan muazzam cesaret ve feragatiyle yüzleşmek durumunda kalmış, Allah’a şükürler olsun ki gereken cevabı misliyle almışlardır. Milliyetçi Hareket Partisi, inançlarının izinden yürümüş, zor olsa da pek çok itiraz yükselse de ilkelerinden, ülkülerinden ve tutarlılığından taviz vermemiştir. Hiçbir dünyevi hedef, hiçbir nefsî çıkar maneviyatımızdan, vefamızdan ve millî sadakatimizden üstün değildir, asla da olmayacaktır. İnanıyorum ki milliyetçi, ülkücü hareketin bu yüzde yüz Türk duruşunu tarih bir gün altın harflerle yazacak, aziz milletimiz dua ve minnetle yâd edecektir.

Cumhur İttifakı’nın azmi ve kararlılığıyla “2023 Lider Ülke Türkiye” olma yolunda küresel çetelere karşı millî duruşumuzla terörle mücadele amansız bir şekilde sürmekte; PKK’lı caniler yok edilmektedir, FETÖ’cü hainler hapisteler; askerimiz başarıdan başarıya koşmaktadır, hür ve bağımsız olarak Kızılelma yolunda ilerlemekteyiz. Tek kutuplu düzene karşı mazlumların ve insanlığın yeniden vicdan ve adaletle buluşma mücadelesinin lideridir Türkiye. Türkiye ve Türk milleti vicdandır, beklenendir.

Değerli milletvekilleri; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 2011 yılından itibaren 12-18 Aralık tarihleri arasında bulunulan hafta “Yoksullarla Dayanışma Haftası” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Tüm dünyada en temel insani haklarından mahrum yaşayan insanlar için, ülkemizin tamamının refah içinde yaşadığı bir Türkiye ve dünya için hep birlikte daha etkin çalışmamız gerekmektedir. Bizler, şanlı, şerefli tarihimiz boyunca dünyanın her yerinde yoksulların, düşkünlerin yardımına koşmuş; iyilik, güzellik ve hayırda yarışmayı düstur edinmiş bir toplumun fertleri olarak yoksulluğu ortadan kaldırmak için ortak sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik ve temin etmede devlete destek olmak, yoksulluğu yok etmenin yollarını aramak maksadıyla kutlanan bu haftada bizlere düşen, maddi imkânsızlıklarla mücadele etmede gönül ve güç birliği yaparak paylaşım kültürünün yaygınlaştırılmasıdır. Çünkü toplumsal refahın tabana yayılmasıyla birlikte birlik ve beraberlik duygularımız daha da kuvvetlenecektir. Paylaşmak, insan olmaktan kaynaklanan bir sorumluluk, mutluluk kaynağı ve bir erdemdir. İnsan olmanın gereği olarak, her zaman yerine getirmemiz gereken vicdani bir vazifemizdir. Aziz milletimiz bu konuda gerekli hassasiyeti zaten göstermektedir ama daha da güçlendirmemiz gerekir. Bu nedenle Türkiye dünyanın merhamet eli olmuştur, olmaya da devam edecektir.

Yine, 12-18 Aralık haftası Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak kabul edilmektedir. Millî kaynaklarımızın daha verimli şekilde kullanılması, yerli fabrikalar kurulması, paranın dış ülkelere gitmesini önlemek, temel tüketim maddelerini öz kaynaklardan karşılamak, ekonomimizi geliştirmek büyük önem arz etmektedir. Özellikle bazı ülkelerin ülkemize yaptırım uygulamaya çalıştığı bu dönemde, ekonomik saldırıların yapıldığı bu dönemde yerli ve millî üretim ve tüketim bilincini yüksek tutup, yerli malı üretimi ve tüketimi hususunu daha üst seviyeye taşıyıp tabiri caizse seferberlik hâlinde olmamız gerekmektedir.

Yarını güvence altına almak için tasarruf yapmalıyız. Tasarruf etmenin önemi, bireysel anlamda yapılan maddi tasarrufun yanı sıra, çok daha farklı konularda ortaya çıkmaktadır. Dünyada kaynaklar çok sınırlıdır. Sınırlı olan bu kaynakların israf edilmemesi gerekmektedir. Özelikle insan hayatı için önemli olan su, enerji için önemli olan petrol sınırlı kaynaklardır. Bu kaynakların israf edilmesi bir gün bu kaynakların bitmesine sebep olacaktır. Bu nedenle, bu kaynakları kullanırken israftan mutlaka kaçınmalıyız, enerji kaynaklarımızı boşa harcamamalıyız, böylece ülke ekonomisine de katkı sağlamalıyız. Enerji kaynaklarının boşa harcanmaması enerji ihtiyacını azaltır ama aynı zamanda ülkemizin dışa bağımlılığını da azaltır. İki önemli kavramı önemsememiz gerekmektedir: Üretim tasarrufu ve aynı zamanda tüketim tasarrufu. Bir malın minimum fiyatla maksimum fayda sağlayacağı şekilde üretilmesi üretim tasarrufudur. Tüketim tasarrufu ise özellikle alınacak olan gıdaların tüketilecek miktarda alınması, alışveriş yaparken önceliklerin belirlenmesidir. Ülkemizde ne yazık ki gıda israfıyla ilgili çok ciddi bir kriz yaşanmaktadır. Her yıl 18,8 milyon ton gıdanın çöpe gittiği belirtilmiştir. Üretilen sebze ve meyvelerin yüzde 50’sinde kayıp yaşandığının altı çizilmektedir. Bunlar azımsanacak oranda değildir. Gıda israfını önlemek için kamu ve özel sektör tarafından yürütülen birtakım projelerimiz ve uygulamalarımız bulunmaktadır ancak bizler de birer birey olarak, birer anne baba olarak, bu vatanın birer evladı olarak bu hususta birtakım önlemler almalıyız. Durumun ciddiyetine varmamız, çevremizdekilere de farkındalık kazandırmamız gerekmektedir. Çocuklarımızı evde, okulda ve etki altında oldukları her yerde bu bilinçle yetiştirmemiz gerekmektedir. Aileden başlayarak tasarruf kültürünü öğretemezsek asla ve asla devletimize de bu yönden suçlamada bulunamayız.

Anne ve babalara düşen bir diğer sorumluluk ise özellikle içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde evlatlarımızın izlediği ve izleyebileceği gündüz programları. Özellikle, yayınlandıkları saat itibarıyla çocukların da evde olması sebebiyle bu programlarda yer alan olumsuz davranışların gelecek nesiller açısından normal kabul edilerek benimsenmesini engellemek ve manevi değerlerimizin tahribatını önlemek amacıyla anne babaların evlerinde önlemler alması, hukuki boyutuyla caydırıcı cezaların getirilmesi ve hatta program içerikleri incelendikten sonra, bir denetimden geçirilerek, kaldırılması gereken programlar varsa bunların da kaldırılması yönünde bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, geleceğimiz için geleceğe hazır çocuklar yetiştirmemiz hepimizin görevi. Bu vatan hepimizin, bu vatan evlatlarımızın, bu vatan torunlarımızın. Eğer biz evlatlarımızı doğru yetiştirirsek geleceğe de o kadar güvenle bakarız. Bu sebeple evlatlarımız için bilinçlenmeli ve evlatlarımızı da bilinçlendirmeliyiz.

Bugüne kadar yapmış olduğumuz bütçe görüşmelerinin de sonuna gelmiş durumdayız. Tüm bakanlıkların bütçelerinin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Yine, vatanımıza, milletimize 2021 yılında sağlıklı, huzurlu günler temenni ediyorum. Bütçe görüşmelerinin hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bütçenin sonuna doğru geldik sayılır. “Bu konuşmada neler söylemeliyim?” diye çok düşündüm açıkçası. “Acaba Çin’e gidecek diye törenle yola çıkarılıp sonra Halkalı İstasyonu’na geri dönen treni ve bu trene binen Ulaştırma Bakanını mı; bir tarihî tiyatroyu, elli sekiz yıllık Ankara Sanat Tiyatrosunu bile bütçe ayırıp yerinde yaşatamayan Kültür Bakanını mı ya da bir başka göreviyle, sahip olduğu otelleriyle denizi, sahili halka kapatan, aslında kendine Turizm Bakanını mı; evet, hangi birini anlatayım?” dedim. “Ya da parti binamıza yerleştirilen dinleme cihazı böceklere de tehditkâr mafyaya da suspus olup tek bir laf etmeyen, Meclise gelince ise konuşan her vekilimize el kol sallayıp laf atan, adını bile anmayacağım ergen kişiyi mi; yoksa ‘reform’ dediği günün ardından bin partilimizin gözaltına alındığı adalet düzeninin Bakanını mı; önlenemeyen kadın cinayetlerinin, açılmayan sığınakların, bir bir ölen işçilerin, yoksullukların Bakanını mı anlatayım? Çocuklara tablet bile sağlamadan on-line eğitim yapıyoruz sanan Millî Eğitim Bakanını mı; yoksa içinde bulunduğum altı yıl boyunca kendi personelinin ve danışmanların ücret denkliği ve özlük hakları sorunlarını dahi çözememiş Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçesini mi; hangi birini sıralayalım? Yoksa acaba, pandemide algıyla, sayılarla ve halk sağlığıyla oynamayı meslek etiğine tercih eden Sağlık Bakanını mı; 300 kişilik konvoyla camiye giden, işçiden 30 kat fazla maaş alan Cumhurbaşkanının bütçesini mi ya da pek milliyetçilerle dolu ülkemizde, kâr ettiği hâlde özelleştirilen ya da Varlık Fonuna devredilerek Sayıştay denetiminden kaçırılan şirketleri, Katar’a satılan Borsa İstanbulu mu anlatayım?” dedim. 2020 bütçesinde olanların hepsi de “seç, seç, beğen, al” şeklinde arkadaşlar.

Şimdi, biz bu bütçe sürecinde bakanlıklara sorular da sorduk tabii. Benim için en ilginç olan olay ve cevap şöyle gerçekleşti: Bodrumlu kadınlar Gültan Kışanak’a o yörenin motiflerini de içeren balık desenli bir elbise hediye etmişlerdi. Kızı cezaevine bunu götürdü ve cezaevine bu elbiseyi almadılar. Ben de Adalet Bakanına “Balık desenli bir elbisede nasıl bir sakınca görülebilir?” diye soru yönelttim. Gelen cevap aynen şöyle arkadaşlar: “İnfaz Kanunu’nun ‘Hükümlünün giydirilmesi’ başlıklı 64’üncü maddesinde ‘hükümlülerin giysilerinin iç ve dış güvenlik görevlilerinin giymekte olduğu üniformalara benzer şekil ve renkte olamayacağı’ hükümlerine yer verilmiştir. Bu itibarla söz konusu kıyafet, anılan hükme istinaden Kurum Müdürlüğü tarafından kabul edilmemiş ve getirene iade edilmiştir.”

Arkadaşlar, bir yaşımıza daha girdik yani. Elbise böyle, evet, elbise bu arkadaşlar. Yani bizim cezaevlerindeki iç ve dış güvenlik görevlileri balık desenli elbiseler giyiyorlarmış. Şimdi, tabii, yani, gerçekten, sıkıcı, karanlık kıyafetler giymektense bunu giymek iyidir eğer böyleyse durum ama yani böyle bir vahametle karşı karşıyayız. Evet, Gültan Kışanak’a gönderilen ve alınmayan elbise budur.

Şimdi, Kocaeli Savcılığı bir karar daha çıkarmış. Kandıra Cezaevindeki bütün kadın mahpusların el yazısı olan her şeyini, okunup içeri girmiş şahsi mektupları, tuttukları günlükleri, bir kitabın mesela üzerine not alındıysa o kitabı, dava dosyalarını karman çorman etmişler. Şimdi, bu insanlar savunma yapacaklar cezaevlerinde. Bu nasıl bir şuursuzluktur gerçekten? Bu arada, tabii, kural hâline getirilen işkence türü çıplak arama ise isyan üstüne isyan yaratıyor cezaevlerindekilerde.

Evet, bu arada, bütçe sürecinde, sizinle ilgili bir şey daha öğrendim AK PARTİ’li arkadaşlar, AK PARTİ’liler olarak aslan terbiye ediyormuşsunuz. Gerçekten böyle. Şimdi, bunu, Ankara dinozorları uzmanı Melih Gökçek söyledi, ben onun yalancısıyım. (HDP sıralarından alkışlar) Şöyle yaptı bu derin açıklamasını: “AK PARTİ’liler aslan terbiyecisidir, değil ki senin gibi birini terbiye etmesinler. Ya kendiliğinden o mecliste yola geleceksin ya da yola getirileceksin.” diyerek… Mansur Yavaş’ı tehdit ederken söyledi. İşte, bu şehre kattıklarınız maalesef bunlar: Dinozor, aslan terbiyesi.

Hazır bütçe konuşurken ben bu vizyon sahibi arkadaş, ANKAPARK’la ilgili, halkımızı nasıl soymuş, onu da anlatayım. Şu anda, iki ay öncesine kadar oluşmuş zararın 111 milyon lira olduğu tespit edildi. Sadece bu da değil, Ankara’da 28 milyarlık ihale 20 firma arasında kalmış, sadece 6 yolsuzlukta kamu zararı 2,8 katrilyon, toplam kamu zararı ise 3 katrilyon olarak belirlenmiş durumda ve bunlar Büyükşehir Belediyesi tarafından yargıya götürülmüş. Siz razı mısınız bu adamdan arkadaşlar? Ankara halkı asla razı değil ve kuruş kuruş bunların hesabını da soracak, bilesiniz.

Evet, bütçe sürecine dönersek “Patronlar bakan olursa ne olur?”un örneklerini de gördük. Okul sahibi olup Eğitim Bakanı olunursa öğretilen her bir harfin para karşılığı olur, hastane sahibi olup Sağlık Bakanı olunursa Covid-19 bir türlü meslek hastalığı sayılamaz ve ticaret halk sağlığından önce gelir, otel sahibi olup Kültür ve Turizm Bakanı olunursa da sahiller halka kapanır.

Ben, bu bütçede, arkadaşlar, sizin yönetiminizde, nedense doğa ile insanın yarışmasını da görüyorum. Gerçekten, doğa bu kadar güzelken neden onunla yarışıyorsunuz? Bunu anlamak da pek mümkün değil.

Şimdi, anketlere baktığımız zaman, yurttaşların yüzde 69,72’si ekonominin kötü olduğunu söylerken yüzde 46,2’si de önümüzdeki altı ay içinde daha da kötüye gideceğini söylüyor ve yurttaşlara hayatlarından memnun olup olmadığı sorulduğunda yüzde 61’i “kaygılı”, yüzde 39,2’si “mutsuz”, 24,4’ü ise “ne mutlu ne mutsuz” diyor; “mutluyum” diyen yok bu ülkede.

Bütçe görüşmeleri boyunca, HDP’yle, aynı klişe sözleri kullanarak uğraştınız çünkü artık keseniz boş, hikâyeniz bitti ve geçmiş teranelerden başka da söyleyecek sözünüz, vaadiniz yok. E, bu durumda en elverişli şey nedir? “Herkes terörist, etrafımız da düşman dolu.” Bu söyleme sarılmak. Ama olmuyor, inanın olmuyor arkadaşlar. Yani üzgünüm, yoksulluğun üstü bunlarla örtülmüyor, halkın mutsuzluğunun üstü bunlarla örtülmüyor. Z kuşağını etkilemek için TikTok’a da el atsanız öyle de olmuyor, böyle de olmuyor. Bakın, coronavirüs salgınının artan etkileriyle iyice yoksullar ve varlıklılar olarak bölünen bu dünyada önlemler alınmak zorunda ama esnafa hepi topu 500 lira, 750 lira vererek de olmuyor bunlar.

Bakın, Hollanda Hükûmeti, coronavirüs salgını boyunca -daha doğrusu, bu nedenle- birçok yaşam alanından vazgeçmek zorunda kalan gençlerin yalnızlık, kaygı ve depresyon sorununu ortadan kaldırmak için bütçeden 58,5 milyon avro ayırdı. Almanya’da ise hükûmet, önlemlerden etkilenen şirketleri ayda toplam 11 milyar euroluk paketle destekleyecek, kapanmak zorunda olan iş yerlerinin ayda en fazla 500 bin euroya kadar olan sabit masraflarının yüzde 90’ını karşılayacak. 38 milyonluk nüfusa sahip Kanada 266 milyon dozluk aşı için 6 şirketle anlaşmaya vardı. Birleşik Krallık nüfusun yaklaşık 3 katına yetecek kadar aşı için anlaşma sağladı. Türkiye’de ise 25 milyonluk aşı için yapılan anlaşma ancak nüfusun yüzde 30’una yetecek kadar. Peki, biz bu ülkelerin yaptıklarını yapamayacak kadar fakir bir ülke miyiz? Hayır, bence değiliz ama yaptığınız şu: Yandaşları zenginleştirdiniz, halkımızı yoksullaştırdınız. Bu bütçeyle de bunu yapmaya devam ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Size tavsiyem: Yoksulluğu örtmek için HDP’yle uğraşmayın; nafile, vazgeçin bundan. Halkımızın vergilerinden elinizi çekin. Halka bir an önce güvenli ve ücretsiz aşıyı sağlayın.

Bu bütçe sürecinde buraya gelip halkın seçilmiş temsilcisi milletvekillerine karşı istihzayla konuşan kibirli atanmışları da özellikle kınadığımı ifade etmek isterim. Bu ülkenin Bakanı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmalarını halka reva görmediğim o 4’lü kendini çok çok iyi biliyor bence.

Saygılar sunarım Genel Kurula. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından ifade ediyorum ki biraz evvel hatip “Halkalı’dan kalkan tren tekrar Halkalı’ya döndü.” dedi ama şu an, Halkalı treni Çin’de bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla biraz evvelki bütün itham, eleştiri ve iddialarla ilgili de bunu kıyas edebilirsiniz diyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – “Çin’e gidiyorum.” diye çıkıp Halkalı’ya geri dönmedi mi? Şimdi gittiyse bilemem.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Nihat Yeşil, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında olan vatandaşlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu bütçede dertlere çare yok, işçiye çare yok, çiftçiye çare yok, esnafa çare yok, öğrenciye çare yok, emekliye çare yok, yurttaşın cebine giren para yok ama yurttaşın cebinden çıkan para çok. Değerli arkadaşlar, bu bütçe cumhuriyetimizin değil saray rejiminin bütçesidir. Meclisin egemenlik yetkisi kâğıt üzerinde kalmıştır, bütçe kanununda değişiklik yapma hakkı dahi Meclisimizin elinden alınmıştır. Bu ucube rejimde, Meclis ya bütçeyi kabul ediyor ya da reddediyor. Meclis kabul etse dahi, Cumhurbaşkanı bütçeyi istediği gibi yetkilendiriyor, Meclisin iradesini yok sayıyor, denetimi olmadığı için istediği gibi harcıyor.

Bir aydır sarayın hazırladığı bütçeyi görüşüyoruz, her bakanlığın ve kurumun bütçesini ayrı ayrı tartışıyoruz, gece gündüz demeden mesai yapıyoruz. Bir kişi istediği gibi tasarrufta bulunacaksa, halkın çığlığına kulak tıkanacaksa; işçi, çiftçi, esnaf ve emekli mağdur edilirken iktidar bildiğini okuyacaksa biz burada neyi tartışıyoruz? (CHP sıralarından alkışlar) İşte, gelinen nokta maalesef budur. Bütçe bu yıl da ölü doğmuştur, halkı değil sermayeyi korumuştur, toplumun değil bir kişinin bütçesi olmuştur.

Geçen yıl, ödenek aktarmalarıyla 93 milyar lirayı harcadınız; başlangıç ödeneklerini, ödeneküstü harcamaları, bütçe dönemi içinde kat kat artırdınız.

Değerli arkadaşlar, bu bütçe, emeğin ve emekçinin bütçesi olmalıydı, traktörü haczedilen çiftçinin bütçesi olmalıydı, borca batırdığınız KOBİ’lerin bütçesi olmalıydı, üniversite mezunu işsiz gençlerin bütçesi olmalıydı, dükkânı kapatılan esnafın bütçesi olmalıydı, tenceresi kaynamayan emeklinin bütçesi olmalıydı, eskiden ay başını sevinçle beklerken şimdi ay sonunu getiremeyen memurun bütçesi olmalıydı, sağlık emekçilerinin bütçesi olmalıydı, öğretmenlerimizin bütçesi olmalıydı. (CHP sıralarından alkışlar) Yoksulluk sınırı altında yaşayan 17 milyon yurttaşımızın bütçesi olmalıydı, açlığa mahkûm ettiğiniz için yaşamaktan umudunu kesen o gariplerin bütçesi olmalıydı. Eğer bu bütçe halkın bütçesi olsaydı: Bir hafta önce Samsun’da 3 çocuk babası Metin Irmak avucuna “iş, aş” yazıp intihar etmezdi. Hatay’da 2 çocuk babası Adem Yarıcı “Çocuklarım aç, iş istiyorum, anlamıyorsunuz.” diye kendini yakmazdı; on yılda 30’dan fazla yurttaşımız Mecliste intihar etmeye kalkışmazdı. Grup Başkan Vekilimiz “Millet aç, kuru ekmek yiyor.” Dediğinde, birileri “Demek ki toklar.” diye konuşmazdı. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, geçen yıl “Bütçe açığı 139 milyar lira olacak.” dediniz. Tam 239 milyar lira açık verdiniz, kendi koyduğunuz hedefi kendiniz şaşırıyorsunuz, 100 milyardan fazla açık verdiniz. Bu açığın millî gelire oranı yüzde 5, sizin açığınızı kapatmak için 83 milyon vatandaşımız 1.200 lira cebinden ödemek zorunda kaldı. On sekiz yılda 492 milyar doları sadece faiz için harcadınız. Bu yıl da faiz ödemeleri yüzünden, 138 milyar lirayı “faiz” adı altında tefecilere aktardınız. Bütçeyi denetimsiz bıraktınız, hesap soracak kurum bırakmadınız; davul sizin boynunuzda, tokmak faiz lobisinin elinde; sarayın penceresinden bakınca hava güllük güneşlik ama halkın penceresinden bakınca açlık, karanlık, sefalet. (CHP sıralarından alkışlar)

2021 bütçesinde “Bütçe açığı 245 milyar lira olacak.” diyorsunuz, demek ki seneye, belki de en az 500 milyar lira bütçe açığı vereceksiniz. 2021 yılında “Faiz giderleri 180 milyar lira olacak.” diyorsunuz, demek ki seneye de tefecileri zengin edeceksiniz. Sonra çıkıp “Ey, faiz lobisi” “Ey, dış güçler” diyeceksiniz, yolun sonuna geldiğinizi yine kabul etmeyeceksiniz; ister kabul edin, ister etmeyin, saltanat bitti, yolun sonuna geldiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu bütçede yatırım harcamaları geçen yıla oranla yüzde 81 artırılmış. Geçen sene yatırım harcamaları 77 milyar lira idi, “Bu sene 152 milyar lira olacak.” diyorsunuz. Ödenek oyunlarıyla mali düzeni yıpratıyorsunuz. Ek ödenekleri hesapsızca kullanıyorsunuz; o da yetmiyor, yedek ödenekleri harcıyorsunuz. Nasıl olsa hesap soran yok, denetleyecek kurum yok, “Yanlış yapıyorsun.” diyen bürokrat yok, yolsuzluğu soracak gazeteci yok, soranın da yazanın da özgürlüğü yok, “Suçu var mı?” diye araştıran savcı yok, suçu tespit edecek hâkim yok; kısacası, hırsız çok ama yakalayacak polis yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, en büyük yatırım insana yapılan yatırımdır. İnsana ve topluma yatırım yapacağınıza, getirdiğiniz her bütçede olduğu gibi, eğitime, sağlığa, insana yatırım yapmak yerine 5’li çeteyi doyurmak için, yandaşları kalkındırmak için betona yatırım yapıyorsunuz.

Devleti şirket gibi yönetiyorsunuz. Garanti ödemeleri ekonominin başına bela ediyorsunuz. Bu ucube projelerin mali hesaplarını açıklamıyorsunuz, Sayıştay denetiminden dahi muaf tutuyorsunuz; bizler halk adına sorunca da “ticari sır” deyip işin içinden çıkıyorsunuz. Varlık Fonunu Sayıştay denetiminden kaçırdınız; yetmiyor, mali tabloları dahi Meclise göndermiyorsunuz.

Bu iktidar, kamu-özel iş birliği projelerine 2019’da 10 milyar lira ödedi, 2020’de 19 milyar lira ödedi. İktidar, 2021’de katmerlenen ödenekler gözükmesin istiyor, her sene artacak borç yükünü saklamanın hesaplarını yapıyor ama Sayın Ulaştırma Bakanı açıkladı, bu yıl merkezî bütçeden kamu-özel iş birliği projelerine 84 milyar lira aktarılacak yani bütçenin yüzde 5’i komisyoncuların cebine gidecek.

Geçilmeyen köprülere, aşınmayan yollara, kullanılmayan havaalanlarına garanti verdiniz. Dokuz yılda Etlik Şehir Hastanesini bitiremediniz. “Salgında nefes alamıyoruz.” diyen sağlık emekçilerine Covid-19’un meslek hastalığı sayılmasını dahi çok gördünüz. Tank Palet Fabrikasını 50 milyon dolar için Katar’a peşkeş çektiniz ama “ANKAPARK” denen ucube park için 750 milyon dolar harcadınız, hesap soran yok. (CHP sıralarından alkışlar) Biz zamanı gelince bunların hesabını soracağız.

Daha bir ay önce, Aydın-Denizli Otoyolu’na yine euro sent üzerinden kilometre başına geçiş garantisi verdiniz. Hani, milletin cebinden 5 kuş çıkmayacaktı? Ülkenin geleceğini ipotek altına aldınız. Bu garanti ödemelerde tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, kepenk indiren esnafın hakkı var, traktörüne mazot alamayan çiftçinin hakkı var, diplomalı işsiz gençlerimizin hakkı var, tableti olmadığı için EBA’ya giremeyen yavrularımızın hakkı var, sağlık emekçilerinin hakkı var, öğretmenlerimizin hakkı var. Bunları hiç gözetmediniz.

Sayıştay, 2014-2019 yılları arasında sizin garanti verdiğiniz projeler için 62 milyar lira kur farkı ödendiğini tespit etti. Eğer bu para devletin kasasında olsaydı; emekçiler salgında 1.138 liraya mahkûm edilmezdi; 2,5 milyon emekçinin bir yıllık asgari ücreti ödenirdi; 20 milyon ilkokul öğrencisinin bir yıllık masrafı karşılanırdı; 2,5 milyon üniversite öğrencisinin bir yıllık masrafı karşılanırdı, ortalama 10 milyon bedelle 6.200 okul yapılırdı, ortalama 100 milyon bedelle 620 hastane yapılırdı. Bu ödenekler, devletin kasasından birilerinin cebine giriyor. Halkın ihtiyaçları görmezden gelinirken 5’li çeteler zengin ediliyor. Biz, bu pervasızlığa karşıyız, bu harcamaları denetimden kaçıranlara karşıyız, devletin kaynaklarını hesapsızca harcayanlara karşıyız.

Değerli arkadaşlar, bu güzelim ülkeye bu kadar kötülük yapılmazdı, bu kadar zarar verilmezdi; ayıptır, yazıktır, günahtır! Bu rezilliklerin hesabını her fırsatta soruyoruz, hesabını vermiyorsunuz, yanlıştan dönmüyorsunuz, hatalarınızı kabul etmiyorsunuz, “Kandırıldık.” deyip işin içinden çıkıyorsunuz. Osmanlı’dan kalan borçlara rağmen yokluk içinde kurulan cumhuriyetimizin yetmiş dokuz yıllık birikimini siz iktidarınızda karanlığa boğdunuz. Millî fabrikalarımızı sermayeye peşkeş çektiniz. Kısacası tarımı bitirdiniz, üreticiyi bitirdiniz, sanayiyi bitirdiniz, eğitimi bitirdiniz, sağlığı bitirdiniz, ülkeyi bitirdiniz ama umudu bitiremeyeceksiniz, dayanışmayı bitiremeyeceksiniz, mücadeleyi bitiremeyeceksiniz, dostluğu bitiremeyeceksiniz, barışı bitiremeyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Anadolu aydınlanmasının öncüsü olan evrensel değerlerimizin simgesi Hünkâr Hacı Bektaş Veli Pirimizin, Hazreti Mevlâna’nın, Yunus Emre’nin, Pir Sultan Abdal’ın, Gazi Mustafa Kemal’in yolunda, bu aydınlık yolda, Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında demokrasiyi, adaleti, barışı getirmeye söz veriyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına ilk söz Sayın Arzu Aydın’ın.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ARZU AYDIN (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine, şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri, sizlerin şahsında aziz milletimizi, Köroğlu’nun torunları değerli Bolulu hemşehrilerimin vekâletleriyle, saygı ve hürmetle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Söz konusu madde, bakanlıkların bütçelerinin verimli kullanılması amacıyla yapılan düzenlemeleri içermektedir. Bu düzenlemeyle devlet, bütçede yer alan tek bir kuruşun dahi zayi olmadan halka hizmet için kullanılması amacını gütmektedir ki 2021 yılı bütçesi de bu mantıkla hazırlanmıştır. Bu anlamda, bu bütçe -anlaşılması için tekraren söylüyoruz ki- ağızlarından “tank palet” lafını hiç düşürmeyip tank görünce kaçıp eve sığınanların değil, tankın üstüne korkusuzca yürüyenlerin bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bütçe, terörist cenazesine gidenlerin değil, evlat kaybedip “Vatan sağ olsun.” diyen anaların; bu bütçe, ezan sesinden rahatsız olanların değil, ezan sesini vatanın bağımsızlığının nişanesi olarak görenlerin ve en önemlisi, bu bütçe 14 yaşında çocuk terörist olarak fotoğrafları gösterilen evlatlara bakarken oy kaygısıyla sesleri içlerine kaçanların değil, Cumhur İttifakı olarak hak ettikleri cevabı alanlar karşısında derin bir oh çekenlerin bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine, bütçe görüşmeleri esnasında kürsüde konuşan AK PARTİ’li hatibe “Atatürk’ün adını ağzına alamazsın.” diyerek bağıran CHP’li vekilin bu hezeyanına da bir cevabımız var elbette. Kendilerinin bir icraatları olmadığı için yalnızca bu sahiplenme üzerine ifade eden bu zihniyet bilsin ki iç ve dış bedbahlara “Hele bir durun.” diyen Anadolu’yu hayat alanı olarak görmenin ötesinde, istikbali ve namusu olarak gören, tam bağımsızlık için kefeniyle yola çıkanlar çok rahat “Atatürk” diyebilirler ancak aklımıza takılan bir soru var: Acaba, CHP İstanbul İl Başkanına da bu vekil mi “Atatürk” deme demiştir ki malum şahıs bu lafzı etmekten kaçınmaktadır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun takdirini de yüce milletimize bırakıyoruz.

Bu arada, Sayın Kılıçdaroğlu bütçe konuşmasında CHP’li belediyelerin arı gibi çalıştığını söylemişti, yalnız sanırım, kastettiği bal yapmayan arılardır. Bunu kendi ilim açısından ve diğer CHP’li belediyelerin yönetim tarzı da birbirine benzediği için anlatmak isteriz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen ömründe Tanju Özcan gibi Belediye Başkanı gördün mü? Allah herkese nasip etmez Tanju Özcan’ı, Allah her ile nasip etmez Tanju Özcan’ı; çalmıyor, çaldırmıyor; yemiyor, yedirmiyor; hırsızlık yok, şey yok. Alıştın tabii, yiyenlere miyenlere... Bolu’da yiyen belediye başkanlarına alıştın. Tanju Özcan yemiyor, yedirmiyor.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, müsaade edin.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Tanju Özcan’a laf söylüyor Sayın Başkanım.

ARZU AYDIN (Devamla) – Misal, CHP’li Bolu Belediye Başkanı, pandemi döneminde Covid-19 nedeniyle vefat eden yaşlı insanlarımız için “Zaten bir ayakları çukurdaydı.” diyebilen, “Kimseyi maskesiz bırakmadık.” yalanlarıyla aslında İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle birlikte maske ihalesini yandaşa verebilen, hayallarin led ekran üreterek Çin’e ihraç etmek gibi trajikomik projeler olmasına rağmen gerçeklerin “Vaktinde ekmeyi unuttuk.” dediği mor patates olduğu bir yönetim anlayışıyla hareket etmeye devam etmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Tanju Özcan çalmadı, çaldırmadı; yemedi, yedirmedi. Allah her ile bir Tanju Özcan versin. Allah olmayanlara da versin Tanju Özcan’ı.

ARZU AYDIN (Devamla) – Yapamadıkları, üstesinden gelemedikleri her iş için kameralar önünde “Ama beni engelliyorlar.” diyen bu ağlak siyaset anlayışına bir kez daha, tüm belediyelerimize ve siyasi görüşüne bakılmaksızın tüm vatandaşlarımıza hizmet götürdüğümüzü hatırlatıyor, bu nedenle de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımızı sunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Maskeyi dağıtamadınız, maskeyi. CHP’li belediyelere dua edin. Dua edin CHP'li belediyelere. CHP’li belediyeler geldi de hizmet gördünüz.

ARZU AYDIN (Devamla) – Ancak ne yazık ki heyhat diyorum, heyhat; güzel memleketim yalnızca bu gelip geçici yönetimle sınanmamaktadır. Dün vekilken “CHP’nin net bir duruşu yok.” diyen malum şahsın bugün şirazeden çıkarak içeriğini söylemekten imtina edeceğimiz şekilde ulusal basında da yer alan ifadeleri, ülkemizin dört bir yanından bizleri arayan -cinsiyetten ari olarak söylüyorum- adamlığın kitabını yazmış Koç Köroğlu’nun torunlarını yaralamış, karalamıştır. Biz kendisini bu tutumlarından dolayı kınıyor; edebe, ve suhulete davet ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sen Bolu Beyi’nin torunusun galiba? Bolu Beyi’nin akrabası bunlar. Köroğlu’nun akrabası burada.

ARZU AYDIN (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ARZU AYDIN (Devamla) – Yani dememiz o ki biz “hakkın helal edilmesi” kavramına Abdurrahim Karakoç gibi bakıyor ve şöyle diyoruz:

“Yerindedir daha aklım, iradem

Ve işte yeminim, işte ifadem!

İlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.”

VELİ AĞBABA (Malatya) – Abdurrahim Karakoç’un bir şiiri daha var “Yolun sonu görünüyor!” diye.

Sayın Vekilim, yolun sonu görünüyor!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kadına saygınız bu işte, kadına saygınız bu sizin!

ARZU AYDIN (Devamla) – “Canım sağ oldukça rahmetli babam, ak sütünü emziren ihtiyar anam;” sırf AK PARTİ'li oldukları için insanlara eziyet edenlere ve iş birlikçilerine karşı susarsam, korkarsam, doğru bildiğimden dönersem hakkını helal etmesin.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Şeyi de bir söylesene Sayın Vekilim, bu şiiri de okusana: “Yolun sonu görünüyor.” “Mihriban”ı da oku, “Mihriban”ı!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arkadaşlar, duyamıyorum, lütfen…

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatip, konuşmasında grubumuza sataşmıştır. Sataşmadan söz istiyorum .

BAŞKAN – Buyurun.

Sayın Ağbaba, siz de Meclisi çok özlediniz herhâlde bu arada. Hoş geldiniz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sağ olun.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, demin konuşan hatip “Terörist cenazesine gidenlerin bütçesi değil bu bütçe.” dedi. Şunu ifade edeyim: Sizin iktidarınızda bu ülkenin yarısından fazlası terörist ilan edildi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Doğru değil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz, sevgili Tahir Elçi’yi bile terörist ilan eden ve cenazesine giden milletvekillerini de “terörist cenazesine gidenler” olarak niteleyen bir partinin yetkililerisiniz, vekillerisiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bu ifadeler doğru değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, gerçekten o kadar konuşma var ki ben anlamıyorum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Doğru değil ama yanlış ifadeler.

BAŞKAN – Anlıyorsunuz değil mi? Zor oluyor kürsüden böyle konuşmak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz bu kürsüden defalarca söyledik. Biz, ölümle, öldükten sonra, ölenin hükmünün kalkacağını ve geride kalanların acısını kim olursa olsun paylaştığımızı, paylaşacağımızı söyledik. Ölen kim olursa olsun diyorum bakın, asker, polis, dağa giden ya da sivil bir insan, kim olursa olsun, siz, sizin iktidarınızda cenazeyle, definle, mezarla uğraşan bir parti olma unvanını aldınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Vatan hainleri, vatanı bölmeye çalışan teröristler, PKK’lılar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Akbaşoğlu cevap verecek şimdi sataşmadan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu nedenle “terörö” diyerek, Türkiye'nin yüzde 50’sinden fazlasını terörist ilan ederek ve bu cenazeye gidenleri suçlu addederek kendi suçunuzu örtemezsiniz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Vatan hainleri… Bu ifadelerinizi ispatla yükümlüsünüz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Evet, biz bütün cenazelere gidiyoruz, bütün cenazelere gideriz ve ailelerin acısının yanında oluruz. Onlar evlatlarını kaybetmişse o anne ve babanın suçu yoktur, bir suç varsa ölenin kimliğinde… Suç ve cezalar şahsidir. Sizi hukuken düşünmeye davet ediyorum, insancıl hukukla düşünmeye davet ediyorum. Bir ülkenin yarısını ötekileştirerek, suçlu göstererek hiç kimse amacına ulaşamaz. Sizi aklıselime davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Siz kendiniz gibi düşünmeye davet ediyorsunuz ama biz öyle değiliz.

BAŞKAN – Sayın Çilez… Değerli milletvekilleri…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Grup Başkan Vekili Sayın Akbaşoğlu, sataşmadan dolayı buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sataşmadım.

BAŞKAN – Efendim, sataştınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataştım mı?

BAŞKAN – Sataştınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Nerede sataştı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Nerede sataştım?

BAŞKAN – Efendim?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ne dedi mesela?

BAŞKAN – Ne dedi mesela… Müsaade eder misiniz arkadaşlar… Tutanakları isteyeyim o zaman.

Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İlk önce söz verdiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, peşinen “Sataştı.” diyorsunuz.

8.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel değerli milletvekilimiz ortaya bir konuşma yaptı ve sizlerin yaklaşımı noktasında, ileri sürdüğünüz iddialara ilişkin de bir cevap verdi ancak bu konuda HDP bu sözleri kendi üzerine alınarak söz istedi. Yani “Yarası olan gocunur.” diye bir söz var; birincisi bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkincisi, “Teröristlerin cenazesine katılmayın.” diye geçen hafta açıklamada bulunan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımını da hatırlatmak isterim; kendi milletvekilleriyle ilgili böyle bir yaklaşımda bulunmuştu. Bu konuda HDP’nin Sayın Grup Başkan Vekili ne diyor? Onunla ilgili bir şey söylemedi ancak AK PARTİ Grubunu ilzam edici yaklaşımlarda bulundu. Şunu ifade etmek isterim: Teröristlerin cenazesine asla ve kata hiçbir milletvekilinin katılmaması lazım gelir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Akbaşoğlu, “Cenazeye katılanın Allah belasını versin.” diyor Kılıçdaroğlu, iftira edenlerin de.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu millete, bu devlete saygının ve mağdurların hakkı bunu gerektirir. Hiçbir şekilde, hiçbir milletvekili bir teröristin cenazesinde boy gösteremez. Bu, asla mazur görülemez ve mazur gösterilemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hiçbir devlet bir cenazeye saldırmaz. Bir devlet bir mezara saldırmaz, yerinden çıkarmaz, taşını kırmaz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu konuyla ilgili, teröristin anne babasıyla ilgili bazı yaklaşımlarda bulundunuz. Evet, suçların şahsiliği prensibi genel hukuk kaidesidir. Bununla ilgili başka bir şekilde -anne babalarla ilgili- taziyede bulunmanızı engelleyecek bir düzenleme söz konusu değil ancak teröristlerin cenazesine katılarak bir şova dönüştürme hiçbir milletvekilinin harcı değildir, kabul edilemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Algı yaratıyorsunuz, algı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Herhâlde sataştığını kabul edersiniz…

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Benimkini hatırlıyor musunuz?

BAŞKAN – Efendim, sizin sataşmanız şuydu: “Siz, ülkenin yarısını terörist ilan ettiniz.” dediniz. Cenaze siyasetinden bahsettiniz diye… Bunları bana tekrar ettiriyorsunuz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ama “AKP” demedi.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Az önce de “HDP” denilmemişti.

9.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında HDP’ye sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Suç ve cezalar şahsidir meselesini neyse ki kabul ettiniz. Biz, bir partiyiz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Genel kural, genel kural.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Evet, genel kuraldır. Ölenin de suçlu olup olmamasına bakılmaksızın ailesinin, sevenlerinin hatırına dinî vecibelerinin yerine getirilmesi, defnedilmesi meselesinde halkı temsil eden…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Meşrulaştıramazsınız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …halkın iradesini temsil eden vekillerin bunu yapmasının tartışılmasını zül kabul ediyoruz biz. Biz, bunu zül kabul ediyoruz.

Diğeri: Ölüm siyaseti yapmayın lütfen. Siz, Türk Ceza Kanunu’nda, bir madde çıkarın, deyin ki: “Vallahi, şunların cenazesine, defnine gidilebilir, bunlara gidilemez.”

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – “Teröristlere gidilemez.” diyoruz. Bunlar açık ve net. “Polisi, askeri şehit edene gidilemez.” diyoruz. Bu kadar açık ve net.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ya, siz, hainler mezarına kurulmuş partisiniz ya! Susun ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey var mı, olabilir mi? Ya, biz halktan geliyoruz, halkın iradesinden geliyoruz. Şimdi, bunun üzerine sayın hatip -hızla baktım, yanılmıyorum- 2 defadır bu Mecliste konuşma yapıyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kemal Kılıçdaroğlu da “Allah belasını versin!” demişti. Ona da sorun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın kadın milletvekilimiz, ikisinde de harfi harfine, motamot aynı cümleleri kuruyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İşinize gelmiyor!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Böyle bir siyaset bu ülkeye bir şey veremez.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz kırk senedir aynı şeyi yapıyorsunuz.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Çok güzel cümleler kurdunuz, çok güzel!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bakın, biz yaşam siyaseti yürütüyoruz. Biz “O ölümler olmasın.” diye, burada sizin bütün saldırılarınıza rağmen, bütün karalamalarınıza rağmen, burada barışı, yaşamı ve demokrasiyi savunuyoruz. Neden? Çünkü bizim bu halka karşı sorumluluğumuz var. Biz, Roboski’de öldürülen çocukların ailelerinin de yanındayız, Tahir Elçi’nin -öldürüldükten sonra onun- ailesinin de yanındayız ya da dağa giden bir çocuğun annesine geçmiş olsun, başsağlığı dilemek için de gidiyoruz, biz ayırmıyoruz. Ben Adana Vekiliyken onlarca asker taziyesine de gittim. Siz provoke etmeyin, biz bütün taziyelere gideriz, gitmeye devam ederiz; siz de gidin, size öneriyorum. Barış siyaseti, yaşam siyaseti bunu gerektirir.

Sizi itham etmedim. Ben, suç ve cezalar şahsidir, bunun arkasında durun derim. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Hainlerle bizim hiçbir işimiz yok, hainlerle.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Meral Hanım, polisi ve askeri öldürenin cenazesine gidilmez, bunu söylüyoruz; anlamak istemiyorsun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Ölüm siyaseti güdüyorsunuz.” diyerek grubumuza sataşmıştır, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

Grup Başkan Vekillerimiz mümkünse şimdi olduğu gibi sataşmanın neyle ilgili olduğunu söylesinler de kürsüden bize tekrarlatmasınlar.

10.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle tekraren konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

KANİ BEKO (İzmir) – Milyonlarca insan aç, aç!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …aslında, biraz evvel, HDP Grup Başkan Vekilinin buradaki konuşması, biraz evvel, Bolu milletvekilimizin ortaya koyduğu hususların ne kadar gerçek olduğunu tekrar teyit etmiştir zira teröristlerle ilgili bir gerçeği ortaya koymuştur, bunu teyit eden bir yaklaşımı devam ettirmiştir. Biz şunu ifade ediyoruz: Hiçbir teröristin cenazesine hiçbir milletvekili gidemez. Evet, bu konuyla ilgili, polisimizi, öğretmenimizi, askerimizi, vatandaşımızı, kundaktaki bebeği katleden hiçbir teröristin cenazesine hiçbir milletvekili asla ve kata gidemez, gitmemelidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yaklaşımı kınadığımı ifade etmek isterim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bağırma!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sonuç itibarıyla, suçta ve cezada kanunilik ve şahsilik prensibi herkes için geçerlidir. Bu temel ilke hepimiz için vurgulanması gereken ifadedir. Onu konuşmuyoruz. Teröristin kendisinin cenazesine bir siyasi şov olarak âdeta meşrulaştırmaya, teşvik etmeye, propaganda malzemesi yapmaya dönük olarak…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Nasıl bir propaganda oluyor? Ölümle mi bunları yapıyorlar?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – …bunu öykündürmeye dönük bir tavır asla ve kata insani değildir, İslami değildir, hiçbir şekilde milletimizin örfüne, adetine uygun değildir. Bu, millette kopukluğun…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Mezarları yıkmak İslami mi? Ölüyü mezardan çıkarmak İslami mi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu, millet iradesine, millet inancına, millet kültürüne, bir arada yaşamaya, millet-devlet kaynaşmasına vurulmuş en büyük darbedir, asla ve kata kabul edilemez.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ölüyü mezardan çıkarmak İslami mi? Mezarı yıkmak İslami mi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bizim söylediğimiz bundan ibarettir.

Hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Mezarları yıkmak İslami mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sataşma olmadı da, 60’a göre yerinizden söz istiyorsunuz galiba.

Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşma oldu da.

BAŞKAN – O zaman kürsüye alayım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, ben birkaç sözle yanıt vereceğim ve bitireceğim.

Hazreti Muhammed’in bir sözünü okuyacağım. Yanından geçen bir cenaze için ayağa kalkmış; orada bulunanların, kendisine, bunun bir Yahudi cenazesi olduğunu söylemeleri üzerine “O da bir nefis, insan değil miydi?” diye buyurmuş. Bu, kayıtlarda var.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, ayrım yapıp ölüye ve cenazeye saygı duymayan tek öğreti Selefiliktir. Ölü ve cenaze üzerinde hüküm koydukça Selefilikle aranızdaki mesafe de ortaya çıkıyor aslında.

Evet, şimdi, İbrahim Kalın’ın bir lafı da var, bir gazetecinin sorusu üzerine şöyle diyor: “Ölünün üzerinden hüküm kalkar ve hiçbir inançta cenazeye katılmak suç değildir.” Bunu sayısız Kur'an ayetiyle ortaya koyabilirim ve bu yaklaşım kırkyıldır sürüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Sen, Yahudi ile teröristi niye aynı kategoriye koydun ki?

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İbrahim Kalın diyor ki: “Ölüye saygı bizim inancımızın en temel unsurlarındandır.” Biz, inancımıza da insancıl hukuka da mevcut mevzuata uygun olarak da bu tartışmayı devam ettirmek istemiyoruz, bunun üzerinden ölüm siyaseti yapılmasını doğru bulmuyoruz; bu, halkı da yaralar, burayı izleyenleri de yaralar. Sadece, AKP bunun üzerinden saldırdığı için cevap verme gereği duydum, bu tartışmayı uzatmak istemediğimiz için Hazreti Muhammed’in ve Kur'an’ın laflarını söyledim. Umarım, biter burada.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Siz, Aysel Tuğluk’un annesini mezardan çıkardınız ya.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Terörist cenazesine saygı göstermiyoruz. Hainlerle işimiz yok.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

16.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Biraz evvel, Efendimiz’le (ASM) ilgili tarihî bir atıfta bulundular ama bağlamından kopartarak başka bir sonuca vardılar. Sonuç itibarıyla sapık, haricî mantıkla İslami hükümler ve değerlendirmeler bir şekilde yorumlanamaz. Bu, yanlış bir tutum ve davranıştır. İşi kaynağından kendi bağlamında doğru dürüst öğrenmek gerekir; bir.

İkinci olarak, sonuç itibarıyla terörist kamu düzenini, devleti, milleti, ortak geleceği yok eden bir kişidir; Yahudi’yle kıyas edilemez, Hristiyan’la kıyas edilemez, ateistle kıyas edilemez ayrı bir kategoridir ve hiçbir teröristin dini, milliyeti yoktur. Dolayısıyla bütün teröristlere “Dur!” dememiz, hep beraber ortak sorumluluğumuzdur. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bu yaklaşım asla ve kata kabul edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Terörizme ve teröriste meşruiyet kazandırıcı bir yaklaşım ortaya konuyor. Ne söylediklerinin farkındalar mı acaba? Bu, en fazla Güneydoğu’daki Kürt kardeşlerimizin, Türk kardeşlerimizin, Arap kardeşlerimizin, Alevi kardeşlerimizin, Sünni kardeşlerimizin, sonuçta 83 milyon insanımızın ortak geleceğine dönük çok büyük bir yanlış yaklaşımdır; derhâl terk etmelerini tavsiye ediyoruz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, bir cümle ifade edebilir miyim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – HDP’ye söz verin Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Tanal, hoş geldiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben hep buradayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Bülbül.

17.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – HDP Grup Başkan Vekili yerinden aldığı sözde, konuşmasının sonunda “Peygamber’imizden bazı ifadeleri ve Kur’an’dan lafları söylüyorum, aktarıyorum.” gibi bir ifade kullandı. Bu hususun düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Zira, dinî inancımız gereğince -bizlerin, en azından Müslümanlar olarak- Kur’an’dan aktarılacak sözler ya ayetlerdir ya surelerdir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ayetlerdir.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu noktada düzeltme yapılması gerektiği kanaatindeyim.

BAŞKAN – Öncelikle, başlangıçta “ayet” olarak ifade ettiler.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Laflar” olarak ifade edildi.

BAŞKAN – Sonrasında denildi.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Evet, evet “laflar” denildi; ayet ve hadislerdir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Allah kelamı” da deniyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Laflar” olarak…Ben bu konunun düzeltilmesi gerektiği kanaatindeyim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – “Ayet” dedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

18.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, doğrusu, düne kadar “Hoca Efendi” diye hitap ettikleri şahsa, bugün “terörist” dediklerini önemle hatırlatmak istiyorum. Yani kimin ne zaman terörist olacağına AKP ya da milletvekilleri karar veremez.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yargı karar veriyor, bağımsız ve tarafsız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Buna yargı karar verir. Buna yargı adil bir yargılamayla karar verir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Adil yargılamayla karar veriyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kendilerine İsrail devletini hatırlatmak isterim. İsrail devletine göre Filistinlilerin meşru mücadelesi terör eylemleri, terörist faaliyet ve Filistinliler de terörist olarak görülüyor.

Şimdi, Hazreti Muhammed’in laflarını söyledim; çokça lafı var. Oradaki püf noktası…

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) - Hadis, hadis!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Laf değil, hadis!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …hadisi…

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Laf değil, hadis!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, hangisini söylüyorsanız kabul ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu, saygısızlık efendim, bu saygısızlık! “Laf” ne demek ya!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – “Laf” denmez ya! Böyle bir usul yok! Allah, Allah!

BAŞKAN – Arkadaşlar…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, düzeltin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hadisi, Sayın Bülbül, hadisi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ben bunu inancıma saygısızlık olarak değerlendiriyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Benim de inancım ya, benim de inancım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Benim inancıma saygısızlık bu!

BAŞKAN – Sayın Bülbül, bakın, bir düzeltmeyse bu düzeltmeyi yapacak olan yine milletvekilinin kendisidir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) –Saygı duyuyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ben de bunu kabul etmediğimi ifade ediyorum.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - “Laf” yerine “ayet” diyemiyor musunuz?

BAŞKAN – Biz, ne zabıtlarda ne de milletvekilinin konuşmasında bir düzeltme yapabilir miyiz?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bizim inancımıza saygısızlık yapılıyor burada!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Aynı fikirdeyim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Ne demek “laf”, laf nedir?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben bitireyim.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Efendim, biz, bu inanca saygısızlık asla yapmayız.

BAŞKAN – Bir terminoloji eksikliği olabilir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Akbaşoğlu, hem Kur'an-ı Kerim’i hem ayetleri hem hadisleri kendine göre yorumluyor. Ben, Hazreti Muhammed’i anarken ötekileştirmeye karşı Kur'an-ı Kerim’in ve İslam dininin yaklaşımını ortaya koymaya çalıştım ama kendisi “Kendi dediklerim doğrudur.” diyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Sözleri” diyebilirsiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Filistinlilerin cenazeleri, ölüleri İsrail’de aylarca alıkonuluyor; aynen bu yaklaşım var, işte bunu reddediyoruz. Biz, hukuktan, inançtan, insancıl hukuktan yana bir tutum sergiliyoruz ve belgelerimiz tamamen buna dairdir, siyasi yargılara dair bir düşünceyi de kabul etmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 60’ncı maddeye göre bir dakika söz verebilir misiniz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal, yerinizden söz vereyim.

19.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, vefat eden Enerji ve Tabiî Kaynaklar ile Çalışma eski Bakanlarından ve Türkiye Barolar Birliği Kurucu Genel Sekreteri Atilla Sav’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye Barolar Birliğinin Kurucu Genel Sekreteri ve 1980-1983 döneminin Başkanı, hukuk devleti idealinin yılmaz savunucusu, ömrünü avukatlık mesleğinin gelişmesine adamış çok yönlü kişiliğiyle ülkemizin her alanda çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması için mücadele etmiş mümtaz insan Avukat Atilla Sav’ı kaybettik; Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım, sağ olun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

20.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, dinî konularda kaynağın Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnetlerini ortaya koyan hadisişerifler olduğuna, hukuki olarak da Anayasa ve mevzuat çerçevesinde tarafsız ve bağımsız yargı sistemi içinde bir karara varıldığına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dinî konularda kaynak, Kur’an-ı Kerim’in ayetleri ve Peygamber Efendimiz’in sünnetlerini ortaya koyan hadisişeriflerdir. Bunu da kendi bağlamında, kendi mehabeti çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Hukuki olarak yapılan değerlendirmeler ise bizim Anayasa ve mevzuatımız çerçevesinde ve tarafsız ve bağımsız yargı sistemimiz içerisinde neticelendirilerek bir karara varılır. Dolayısıyla her iki yönü itibarıyla da dinî yorumlama itibarıyla da hukuki tanımlama ve yorumlama, neticeye varma itibarıyla da biraz evvelki yaklaşımların hiçbirini kabul etmediğimizi ifade etmek istiyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçti.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Bülbül, buyurun.

21.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini “laf” olarak nitelemenin İslamiyet’e ve Müslümanlara saygısızlık olduğuna, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu sözleri kınadıklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bakın, Farsça “laf” kelimesi köken itibarıyla “anlamsız söz” sözcüğünden türemedir. Bakın “söz” demek başka bir şeydir fakat “laf” şeklinde, bizim Efendimiz’in sözlerini, hadislerini “laf” olarak nitelemek, Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini “laf” olarak nitelemek açıkça İslamiyet’e, Müslümanlara ve inancımıza saygısızlıktır. Bu hususun düzeltilmesi, düzeltilmediği takdirde de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu sözleri kınadığımızı açık bir şekilde ifade ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Bir düzeltme yapacak mısınız Sayın Beştaş?

Buyurun Sayın Beştaş.

22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, İslam dininin kimsenin tekelinde olmadığına, “Buyurmuştur.” diyerek hadisişerif olduğunu kastettiğine, sözleri yanlış anlaşıldıysa düzelteceğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz de başında “ayet ve hadis” diye başladınız da sonra…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tabii ki öyle. Hayır, hayır… Tabii ki böyle anlaşıldıysa düzeltirim. Benim burada… İslam dinî onların tekelinde olmadığı gibi, ben böyle bir sözü söylemiş olsam bile asla kastım o değil. Ben hadisişerif olarak kastettim ve buyurmuştur dedim, yazılı notlarıma baktım. Kur’an-ı Kerim’i de Kur’an-ı Kerim olarak söyledim. Buradan kimseye ekmek çıkmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ne ekmeği ya, ne ekmeği ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben bu düzeltmeyi onlar için değil, inanca saygı olarak ve tabii ki bakış açısı olarak yapıyorum. Bunun yüzünden tartışmayı da zül kabul ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen saygısızlık yap, ondan sonra “Ekmek çıkmaz.” de!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, şunu söyleyeyim...

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

23.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, ayet ve hadisişerif hassasiyetinin bütün milletin hassasiyeti olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Buradaki hassasiyet bir gruba, bir kimseye yönelik bir hassasiyet değil; bütün milletimize yönelik bir hassasiyet gösteriliyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kesinlikle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, bizim de hassasiyetimiz var.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ya düzeltmek bu kadar mı zor?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz de bunları düzelttiniz, siz de bunları sonradan düzelttiniz. Sonuç itibarıyla düzeltilmesi gerekir; o konuda ikazın gereği hep beraber yapmamız gereken davranış, yanlışlıkları düzeltmektir.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yanlışlık olduysa düzeltin ya, bitsin bu iş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Akbaşoğlu, onu söyledim; böyle bir şeyi savunmuyoruz, savunmuyoruz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önceki hatip, Bolu Milletvekilimiz Arzu Hanım, iki yönlü düzeltilmesi gereken şey yaptı. Bir tanesi, tabii, “Tank Paletten bahsedenler.” diyerek partimize yönelik birçok sataşması var ama bir diğeri, Cumhuriyet Halk Partili bir hatibin AK PARTİ’li bir hatibe yerinden laf atarak “Atatürk’ün adını ağzına alamazsın.“ dediğini iddia etti. Bu iddia önce Sayın Özlem Zengin tarafından dile getirilmişti ama daha sonra tutanaklar gelince bunun yanlış olduğu ortaya çıkmıştı. Ama dönüp milletvekilimize - bu tartışmada milletvekilimiz Burcu Köksal’ın olduğunu bütün kamuoyu biliyor- aynı iddiayı tekrarladı ve bunun...

BAŞKAN – Ben bilmiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sorabiliriz kimi kastettiğini, onu kastettiği açık Sayın Başkan.

Hem grubumuza yaptığı sataşmalardan dolayı hem de şahsına yapılan sataşmadan dolayı cevap hakkını kürsüden Sayın Burcu Köksal kullanacak.

BAŞKAN – Siz Sayın Köksal’ı mı kastettiniz?

ARZU AYDIN (Bolu) – Ben CHP’li vekil dedim Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, kimi kastettiniz yani? Bu işlerde dediyseniz alacaksınız sorumluluğunu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Hatip, öncelikli olarak 10 Aralık 2020 Perşembe günü birleşimde Metin Bulut burada konuşmacıyken Gazi Meclisten bahsediyor ve Atatürk’ü anmıyor, ben de kendisine -aynen tutanakta yazan- “Burcu Köksal (Afyonkarahisar) - Atatürk'ü ansana, Atatürk'ü! Bu Gazi Meclisi açan Atatürk'tür, onu ansana! Sen Atatürk'ü ansana! Milletvekilliğini ona borçlusun, ansana!” diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, siz milletvekili olarak -size bir tavsiyem var- burada konuşma yapmadan önce lütfen konuşacağınız şeyleri delillendirin; bu, bir. (CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi: Buraya gelip parmak indirip kaldırarak, oylamalara katılarak milletvekilliği yapacağınıza Genel Kurul çalışmalarını, gelin, burada adam gibi takip edin. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Geç bunu, geç!

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Üçüncüsü: Bize Atatürkçülük dersi vermeye kalkmayın. Eğer Atatürk’ü seviyorsanız “Atatürk’e zerre kadar muhabbeti olan cenazeme gelmesin.” diyen fesli deli Kadir’in cenazesinde saf tutmayacaksınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Eğer Atatürk’ü seviyorsanız ona hakaretler eden Fatih Tezcan’a ve Abdurrahman Dilipak’a arka çıkmayacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, görüyorum ki iktidar partisi milletvekili olarak nereden tutsan kopacak olan bütçenizi savunamıyorsunuz; savunamadığınız için de ana muhalefet partisine saldırıya başlamış durumdasınız.

Siz Abdurrahim Karakoç’un bir şiirini okudunuz, herkes o şiiri bilmez ama ben herkesin bildiği ve şarkı olmuş bir şiiriyle size cevap vereceğim. İktidar partisi için gelsin bu da, diyor ki: “Aşağıdan yukarıdan/Yolun sonu görünüyor/Sayılı günler tükendi/Yolun sonu görünüyor.” Yolun sonu AKP’ye görünüyor bu veda bütçesiyle. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Daha çok beklersin! Daha çok beklersin!

BAŞKAN – Sayın Köksal, “Adam gibi takip edin Genel Kurulu.” diyerek…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen.

BAŞKAN – Kadınlara bir hakaret içerdi bu. Bu, düzeltilmesi gereken bir mevzudur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır! Hayır!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İnsan gibi, herkes gibi, vatandaş gibi takip edin.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Burcu, hayaller hayatlar…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, biz kadın gibi, kadın olarak her zaman buradayız, kendileri gibi değil.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Akbaşoğlu.

12.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasında AK PARTİ’ye sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel CHP vekilinin konuşmaları herhâlde CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na çağrı olsa gerek, öyle değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Canınızı çok yaktı değil mi Canan Kaftancıoğlu? Unutamıyorsunuz o acıyı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Yani “Atatürk’ü anın! Atatürk’ü anın!” sözü ancak CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu için bir karşılık bulabilir. Dolayısıyla, evet, biz de aynısını söylüyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Akbaşoğlu…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na bu çağrınızı biz de hakikaten yineliyoruz.

Bununla beraber, burada bizim grubumuz, adam gibi hep beraber bütçeyi takip ediyor ve sizlere gerekli cevapları veriyor. Bakınız bir milletvekilimizin konuşmasına nasıl tahammülsüzlük gösteriyorsunuz. Biz sizleri dinliyoruz, her şeyi ortaya koyuyorsunuz sonra topluca cevaplarımızı veriyoruz ancak bir milletvekilimizin beş dakikalık eleştirisine bile tahammül edemez bir faşizan yaklaşımı, bir bastırmacı yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değildir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Akbaşoğlu, herkese cevap veren sensin, faşist varsa faşistin büyüğü sensin. Faşist varsa senden büyük faşist yok.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Kişi kendinden bilir işi!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada hep beraber bütçeyi görüşüyoruz, bütçeyi görüşüyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bak, Akbaşoğlu, herkese cevap verdin. Faşistlikse senden büyük faşist yok!

KANİ BEKO (İzmir) – Ne biçim konuşuyorsun sen! Faşist olan sensin ya!

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Otur yerine!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Herkese, her şeye cevap verdin, hepsine.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Burada Canan Kaftancıoğlu’nun “Mustafa Kemal” isminin yanına “Atatürk” ismini de eklemesi gerektiğini tekrar hatırlatıyor, hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

KANİ BEKO (İzmir) – Ne biçim konuşuyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, bir şey mi söylediler, sataşma mı var? Buyurun.

KANİ BEKO (İzmir) – Faşist olan sensin! Sensin faşist! Biz faşist miyiz?

(İzmir Milletvekili Kani Beko’nun AK PARTİ sıralarına yürümesi)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, ağabey.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Faşistsiniz, evet!

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Yerine otur!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Faşizan yaklaşımı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söze sözle cevap vereceğiz.

KANİ BEKO (İzmir) – Mustafa Kemal’in partisinin milletvekilleriyiz. Ayıp ya!

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Grup Başkan Vekiline ne diyorsun sen?

KANİ BEKO (İzmir) – Ne diyorsun lan sen? Ne diyorsun sen?

MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Ne bağırıyorsun, ne bağırıyorsun?

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar kavga etmek istiyorsanız…

(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)

BAŞKAN – Evet, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.46

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Size söz vermiştim Sayın Özel, kürsüdeydiniz.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

13.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında CHP’ye sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize çok teşekkür ediyorum.

Bu söz hakkı, tabii, aradan sonra aslında, belki kürsüden, İç Tüzük’e uygun değil ama bir hakkın teslimi, bir hakkın ortadan kaldırılmaması için gösterilen içerideki mutabakat çok önemli.

Biraz önce, Adalet ve Kalkınma Partisinin Bolu Milletvekili Sayın Arzu Aydın’ı dinledik. Aslında, kendisinin konuşmasına çok sert cevaplar verilebilir ancak Bolu Belediye Başkanımızla konuşup grubumuzdan milletvekili seçilmiş sevgili Tanju Özcan Bolu’da neler yaşandığını ve bu rahatsızlığın ne kadar yersiz olduğunu söyledikten sonra bu süreyi şundan bahsederek anlatacağım: Arzu Hanım, Cumhuriyet Halk Partisine yabancı bir aileden gelmiyor, hakkımızı teslim eder.

ARZU AYDIN (Bolu) – Ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – 200 milyon lira borçla teslim alınmış Bolu Belediyesinin borcu bu sürede yarıdan aza inmiş. (CHP sıralarından alkışlar) Herkes borçlarını ödeyebilmek için -borçlu belediyeler- arazi satarken Tanju Özcan daha geçen hafta 26 dönüm arazi satın alıp sosyal konut inşaatına başlamış. (CHP sıralarından alkışlar) Son bir yılda -değil mi Arzu Hanım- tam 25 tane park yapmış, açılışını yapmış, 83 kilometre yol yapmış…

ARZU AYDIN (Bolu) – Tabii, param olsa ben de yaparım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …tüm zamanların AK PARTİ iktidarlarının yaptığının 3 katı kadar altyapı yatırımını yapmışken şöyle bir şeyle karşılaşmış: AKP’nin Grup Başkanı Sayın Burak Balaban “Ya, Başkan, seni ‘israf yapıyor’ diye suçlamayız, bu kadar tutumlu olma, biraz para harca.” diye eleştirmiş ama tutumlu mu değil mi, israf mı yapıyor değil mi diye kim bakacak bu işe diye bakınca bir denetim komisyonu var, başkanı Uğur Akbay, yapılan bütün harcamaların muhteşem, yerinde ve şeffaf olduğunu söylemiş ama bu Uğur Akbay kimmiş arkadaşlar? Partimizin sözü tutulmuş, denetim komisyonunun, kesin hesap komisyonunun başına muhalefetten AK PARTİ’li Uğur Akbay seçilmiş Cumhuriyet Halk Partisinin oylarıyla. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hâl böyle olunca, babası, Cumhuriyet Halk Partisinin Bolu’daki kurucularından olan, kendisi Cumhuriyet Halk Partisi siyasetini yakından tanıyan ve Bolu’da yapılan tüm hizmetleri görüp memnuniyet anketlerinde Türkiye’de il belediyeleri arasında Bolu Belediyesini geçen tek bir AK PARTİ’li belediye olmadığını gören Sayın Arzu Aydın ne yapsın kürsüye çıkınca? Tanju Özcan’ı övemeyeceğine göre dönmüş, CHP'ye sataşmış.

Teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

6’ncı madde üzerinde şahıslar adına son söz Sayın Dilşat Canbaz Kaya’nın.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız; aslında epeyce süredir bekliyorum sıramı, bayağı geciktik. Yani bu kürsülerden bütçeyi görüşmemiz gerekirken, bütçede ısrar ederken, ekonomik krizden, işsizlikten, işçilerin durumundan, kadınlardan, yoksulluktan bahsetmekte ısrar ediyoruz ama maalesef, buralarda, özellikle iktidar partisi yani AKP bu meseleden kaçınmaya, cevap olmamaya çalışıyor. Ama gelin birlikte -tekrar bütçede ısrar ediyoruz- bütçeyi konuşmak istiyoruz. Evet, kadın işsizliğini, kadın yoksulluğunu konuşmak istiyorum ben de yani toplumsal cinsiyet eşitsizliğindeki yoksulluğu, işsizliği, bize nelerin getirdiğini, neden kadın yoksulluğunun bu kadar büyüdüğünü biraz anlatmak istiyorum çünkü gerçekten de bu durum çok katmanlı bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor.

Kadınları güçlendirmek için sadece gelir artırmaya yönelik çözümler değil, daha bütünsel yaklaşımlara ihtiyacımız olduğunu da ortaya koymaktayız. Türkiye'de yoksullaşmanın nedenlerinden birisi işsizliktir. Kapitalizm, nitelikli ve iyi ücretli, güvenceli, cinsiyet eşitliğini sağlamaktan çok uzak istihdam politikalarını izliyor. İşsizlik sorunu, yerinden etme uygulamalarıyla daha da fazla büyüyor. DİSK Kadın İş Gücünün Görünümü Raporu, AKP'nin ayrımcı politikasının vahim sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Pandemiyle birlikte kadın iş gücü yüzde 11, kadın istihdamı ise yüzde 9 azaldı, iş başında olmayan kadınların sayısı ise 5 katına çıktı ve her 4 kadından sadece 1’i istihdamda; yani, yoksulluğun ortadan kaldırılması için değil, yönetime odaklanan bir politika izliyor AKP. Kadınların “yoksulların yoksulluğu” olarak nitelendirilmesi ve “yoksulluğun kadınlaşması” kavramı, yoksunluklar ve sosyal eşitsizlikleri yakından ilgilendiriyor.

Evet, pandemi döneminde de kadına yönelik işsizliğin en fazla derinleştiği, daha fazla açığa çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Yani, değerli arkadaşlar, zaten pandemi döneminde daha da fazla derinleşen ekonomik bir kriz var -bugünkü bütçe tartışmalarında yani iki gün sonra çıkacak kararla beraber- daha fazla derinleşerek kadın üzerindeki yoksulluk, işsizlik daha fazla artacak. Yani, ücretlerdeki cinsiyet eşitsizliği artmış durumda; kadın işçiler, ücretsiz izin dayatmasına karşılık daha düşük bir ücretle çalışmak zorunda bırakılmışlardır.

Birçok kadın işçi tek başına çocuklarıyla yaşam mücadelesi vermektedir. İşini kaybetmenin yıkıcılığı, kadın ve çocuklardan oluşan ailelerin bakımları da en fazla kadınları etkilemektedir. Çocukların okul masraflarını karşılayamayan, kirasını ödeyemeyen, evin zorunlu ihtiyaçlarını yani tenceresini kaynatamayan; elektriğini, suyunu, doğal gazını, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayamayan yine kadınlardır; işini kaybetme endişesiyle daha kötü koşullarda çalışmaya mecbur bırakılmışlardır. Ücretsiz izne çıkarılan kadın işçilerin birçoğu günlük olarak 70-80 lira karşılığında günlük işlere gittiler. Bakınız, tekstil atölyeleri, temizlik sektörü ve gündelik işler, ücretsiz izne çıkarılan kadın işçilerle doludur. Yani, eşitsizlikler büyüyor, kadın yoksulluğu artıyor ve daha da fazla artmaya devam edecek biz kadınlar açısından.

AKP iktidarının bütçesinde kadınlara dair, kadın yoksulluğuna ve işsizliğine dair maalesef hiçbir şey bulamadık. Aslında kadına dair hiçbir şey yok bu bütçede; işsizliğe ve yoksulluğa da dair yok. Yani, bizler biliyoruz ki bu bütçe kadınların bütçesi değil; bizler biliyoruz ki bu bütçe gençlerin değil; bizler biliyoruz ki çocukların, işçilerin, işsizlerin, köylünün, çiftçinin bütçesi değil yani bu bütçe halkın bütçesi değil. Biz her defasında söylüyoruz, söylemeye de devam edeceğiz. Yani, halkın içine giremediği, yakınından dahi geçemediği sarayın bütçesidir; yani yandaşın, savaşın, şatafatın, rantın bütçesidir diyoruz ve bunu tekrar ediyoruz, tekrar etmeye de devam edeceğiz, ısrarla devam edeceğiz.

Cuma günü bütçeyi bitiriyoruz arkadaşlar. Bütçe biterken tüm Bakanlıkların, komisyonların tek konuştuğu ve tek ifade ettiği şey, bugün, televizyonların karşısında halk bizden bütçede ekonomi istiyor; krizi, işsizliği, çiftçinin durumunu, öğrencinin durumunu, akademiyi yani daha sayamadığımız halka ait bir bütçe istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) – Ama bugün, maalesef, komisyonlarda ve Bakanlıkların tek konuşması, bu kürsülerden tek konuşulan şey “HDP, HDP, HDP.” başka konuştuğumuz bir şey yok, başka konuşulan bir şey yok. Bütçede ısrar etmek gerekiyor, Bakanlıkların cevap olması gerekiyor.

Ben, sözlerimi tamamlarken Mao Zedong’un sözleriyle bitirmek istiyorum, diyor ki: “Karşı taraf saldırıyorsa durumunuz iyidir; daha fazla, daha çok saldırıyorsa çok daha iyidir. Zira bu, onların sizden çok korktuğunu gösteriyor.” (HDP sıralarından alkışlar) Yani o saldırılar bizi daha fazla güçlendiriyor, güçlendiriyor diyorum.

Teşekkür ediyorum hepinize. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemine başlıyorum.

Sayın Bekle…

CEMAL BEKLE (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Zorlu salgın dönemlerinde ciddi sorunlar yaşayan müzisyenlerimize bir nefes olmak amacıyla Kültür Bakanlığımızın Yunus Emre Enstitüsü tarafından “Müzik Susmasın” projesi hazırlanmıştır. Bu projeye emeği geçen, bu projeye vesile olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Kültür ve Turizm Bakanımız ve Yunus Emre Enstitümüze, ayrıca, STK’lerimize emekleri için çok teşekkür ediyorum.

Bu projeyle, müzisyenlerimize aylık biner TL’den toplam üç ay boyunca 3 bin TL nakit destek verilecektir. Bu vesileyle teşekkür etmek istedim.

Müzik susmasın diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil, buyurun.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Sayın Bakanım, on dokuz yıl boyunca defalarca sınandık, tehdit edildik, ihanete ve hakaretlere uğradık, dışarıdan sayısız saldırıya maruz kaldık ancak milletin emanetini demokrasi düşmanlarına yedirmedik, yedirmeyeceğiz. Teknolojide geldiğimiz noktayı düşmanlarımız dahi takdir ederken, muhalefetin de hoşgörüyle karşılaması adına çalışmalarınız var mı, nelerdir?

BAŞKAN – Sayın Bulut…

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sağlık Bakanlığı, 22 Kasımda, Covid-19 testi için sağlık kuruluşlarına belirlenen fiyat tarifesi dışındaki uygulamalar için yaptırım uygulanacağına, PCR testi için fazladan alınan ücretlerin iadesinin sağlanacağına yönelik bir genelge yayınlamıştır.

Sorum Sağlık Bakanlığına: Bu yeni genelgenin yayınladığı tarihten bu yana kaç özel hastaneye kaç kez denetim yapılmıştır? Bu denetimlerin sonucunda idari yaptırım uygulanan özel hastane var mıdır? İadesi yapılmadığı için CİMER üzerinden başvuran ve genelgede belirtilen 250 liranın üzerinde test yaptıran kaç vatandaşımızın ücretleri iade edilmiştir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Bakan, Amasya Taşova ve Tokat Erbaa dağları ve yaylaları, birkaç şirketin para kazanması için altın ve bakır maden arama ocakları hâline getirilmek istenmektedir. Bu dağlar ve bu yaylalar o yörenin içme suyu kaynakları, hayvan otlakları, yaşam alanları ve ormanlarıdır. Hatta, bu talanın, bu katliamın bir an önce başlaması için ilgili kuruluşlar “ÇED Gerekli Değildir” raporları da vermektedir. Eğer bu süreç devam ederse Taşova ve Erbaa’nın bu yaylaları, dağları aynı Kaz Dağları’ndaki gibi, Fatsa’nın ormanlarındaki gibi talan edilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Bakan, mermercilik sektöründe merkezî konumdaki Afyonkarahisar ve özellikle İscehisar ilçesinden ihraç edilen malzeme konteynerlerinin İzmir’e kara yoluyla sevkiyatında sıkıntılar yaşanmaktadır. İhracatımızın temel taşlarından olan doğal taş ve mermer ürünlerinin İzmir Limanı’na sevki için Afyonkarahisar’dan, İscehisar’dan bir hat inşa edilmesine ve Afyonkarahisar’da bir lojistik merkez kurulmasına acil ihtiyaç vardır. Bu sayede ürünler ve konteynerler daha emniyetli bir şekilde limanlara sevk edilebilecek hem de kara yolları üzerindeki ağır taşıt yükü de hafifletilecektir. Bu konuda bir çalışma yapmayı düşünmüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, malumunuz olduğu üzere, dünyanın en büyük 100 şirketinin ilk 10’unda yer alan şirketler yazılım şirketleridir. Yine, bu ilk 100 şirket içerisinde 22 şirket yazılım şirketidir ve dünyada ciddi bir miktara tekabül eden bir bütçeyi yönetmektedirler. Biz, bunun bilinciyle, yazılım geliştirme bölgesi kurulması hususunda bir kanun teklifi verdik ve şu anda Sanayi Komisyonunda. Türk gençleri bu konuya ciddi manada eğiliyorlar ve ciddi beyinlerimiz var. Beyin göçünü önlemesi bakımından sizin de Bakanlık olarak bu konuda bir yaklaşımınız var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Bilim ve Teknoloji Bakanımıza. Günümüzde teknoloji, hayatımızın büyük bir alanını kapsamaktadır. Görmezden gelmek, yasak koymak çocuklarımıza kalıcı bir davranış kazandırmayacaktır. Bunun yerine, çocukların teknolojinin olumsuz etkilerinden korunması ve teknolojiyi doğru ve etkin biçimde kullanmaları için bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Çocuklarımızı teknolojinin olumsuz etkilerinden korumak ve teknolojiyi doğru ve etkin kullanmak amacıyla, bilgisayar ve öğretim teknikleri dersinin ilköğretim okullarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alması için Bakanlığınızın Millî Eğitim Bakanlığıyla bir çalışması var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ümit Yılmaz…

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Yerli otomobil TOGG hepimizi sevindirmiş, gururumuzu okşamıştır. Yola çıkacağı ve sahip olacağımız 2023 yılını tüm Türk milleti olarak dört gözle bekliyoruz. Bursa-Kocaeli arasında üretim üssü kurulan TOGG’un en azından bir parçasını, yıllardır otomotiv sektörüne parça üreten ve otomotiv sektöründe bilgi ve teknoloji birikimi olan Düzce’de yapmayı düşünüyor musunuz? Biz Düzceliler olarak yerli otomobilimizin bir parçası olmak istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Çok teşekkür ediyorum.

Sayın vekillerimizin, ilgili bakanlıkları, ilgilendiren hususlarla ilgili cevapları yazılı olarak göndereceğiz. Bizim Bakanlığımızı direkt ilgilendiren konulara burada cevap vermek istiyorum. 2 vekilimiz de aslında hem teknolojiden bahsetti hem yazılımdan bahsetti. Tabii, yazılım ekosistemi, gerçekten şu anda tüm dünyadaki sektörleri dikey kesen ve önemli bir ihtiyaç olarak ön plana çıkan bir alan. Biz bu hususta özellikle Türkiye’deki yazılımcı sayısını artırmak üzere çok çeşitli projeler yürütüyoruz. Bunlardan bir tanesi yakın zamanda kurduğumuz bir açık kaynak platformumuz var. Burada hem ülkemizin ihtiyacı olan yazılımları açık kaynak şeklinde, özellikle yurt dışına lisans parası ödemeden geliştirmeyi planlıyoruz hem de bunun altında 2 tane yeni nesil yazılım okulu açıyoruz. Bu okullarda öğrenciler aslında hiç hocaya ihtiyaç duymadan bilgisayar karşısına geçerek biraz oyun yöntemiyle yazılımcılık öğreniyorlar. Dünyada bunun çok güzel örnekleri var. Biz 2 örneğin birisini Kocaeli’ne, birisini İstanbul’a kuracağız. Baktığımızda bu tip yeni nesil yazılım öğretme sistemlerinde mezunların yüzde 90’ından fazlasının hemen iş bulabildiğini görüyoruz, bu bizim ekosistemimizi güçlendirecek.

Bununla beraber tabii, özellikle YÖK’le ve Millî Eğitim Bakanlığımızla çocuklarımızın yazılım alanına yönlendirilmesiyle ilgili de projeler yürütüyoruz. Zaten Deneyap atölyeleri, öğren-uygula atölyeleri şu anda Anadolu’nun her tarafında, özellikle kalkınma ajanslarıyla da bizim destek verdiğimiz projeler. Yazılım konusunda biz 2023 yılına kadar en az 500 bin yazılımcı sayısına ulaşmak istiyoruz ve bunun için de yoğun bir şekilde çalışmalarımız devam ediyor.

Burada yazılım geliştirme bölgelerinden ziyade aslında Ticaret Bakanlığımızın yeni uygulamaya soktuğu, serbest bölgelerde yazılım şirketlerine yeni destekleri verdiği bir program var, bunu biz de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak teşviklerimizle destekliyoruz. Aslında o sistemde de özellikle “start-up” aşamasında yazılım alanında, teknoloji alanındaki şirketlere ciddi destekler veriliyor. Belki onu bir incelerseniz onu uygulayabiliriz.

Madem teknolojiden bu kadar bahsettik. Biraz önce haberlere düştü -bilmiyorum takip etme fırsatınız oldu mu- YouTube, Türkiye’de temsilcilik açmaya karar verdi. Tabii ki biz son düzenlemeyi gerçekleştirdiğimizde yani bu global teknoloji şirketlerinin Türkiye’de birer temsilcisi olsun, Türkiye’nin kanunlarına uysunlar, nasıl AB'de buna uyuyorlarsa Rusya’da, Çin’de, Hindistan’da buna uyuyorlarsa Türkiye’de de bu kanunlara uysunlar diye yeni bir düzenleme Meclisimiz yapmıştı, onun güzel neticelerini görüyoruz. Tüm dünyada artık özellikle, global firmaların yerel kanunlara uymaları, vergilendirme hususunda yerel hususlara dikkat etmeleri tüm dünyanın gündeminde, AB’de buna dönük çalışmalar var; dolayısıyla YouTube gibi bir global firmanın sizin çıkardığınız yasaya uyması ve Türkiye’de temsilcilik açması da beraber hareket edildiğinde nasıl Türkiye’nin kazandığının güzel bir örneği diye ben düşünüyorum.

Mermer ihracatıyla ilgili bir lojistik merkezi sorusu geldi. Evet, biz Afyon’daki ihracata dönük bir lojistik merkezi çalışmamızı yapıyoruz. Ulaştırma Bakanlığımız bu hususla ilgili faaliyetlerini sürdürüyor.

Bir vekilimizin sorusu oldu; belki burada onun altını çizmemiz lazım tartışma çıkarmadan. Şimdi, vekilimiz haklı olarak diyor ki: “Bizim Tokat’taki yaylalarımız, ormanlarımız zarar görmesin, madenler buradan çıkarılmasın.” Bir diğer vekilimiz de diyor ki: “Afyonkarahisar’daki madenleri biz nasıl İzmir’e taşıyacağız?” Dolayısıyla buralarda bence toptancı bir karşı çıkma doğru bir usul değil. Bizim madene de ihtiyacımız var çünkü sanayinin temel taşı madenler, maden olmadan sanayi üretimi olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Son cümlenizi alalım.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Dolayısıyla toptan bir karşı çıkış değil, her projeyi kendi içerisinde değerlendirip evet, bizim maden çıkarmamız gerekiyorsa çevreye en az zararla bunu nasıl çıkaracağız bunun yollarına bakmamız lazım çünkü ekonomi birbirine entegre, birini diğerinden ayırma şansınız yok. Toptan bir anlayışla bunları değerlendirmek gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını ve bent sıralamasının ona göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

      Vecdi Gündoğdu                      Hüseyin Yıldız                       Aydın Özer

          Kırklareli                                Aydın                                 Antalya

   Nurhayat Altaca Kayışoğlu           Barış Karadeniz                  Lale Karabıyık

             Bursa                                   Sinop                                   Bursa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’nın bütçe ve kesin hesabı düzenleyen 161’inci maddesinde yer alan “…değişiklik önergeleri, üzerinde ayrıca görüşme yapılmaksızın okunur ve oylanır.” hükmü gereğince önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla “Bütçe kanunuyla verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin diğer kamu idarelerinin ödenek ihtiyacının karşılanmasında kullanılmasını temin etmek veya ödeneklerin öncelikli hizmetlerde kullanılmasını sağlamak üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla; genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılınmaktadır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisinde 16/11/2016 tarihinde kabul edilen 6761 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 1'nci maddesiyle değişik 5018 Sayılı Kamu Mali Kontrol Kanunu’nun 21’inci maddesinin birinci fıkrası; “Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmaları kanunla yapılır. Ancak, harcamalarda tasarrufu sağlamak, dengeli ve etkili bir bütçe politikasını gerçekleştirmek üzere genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu geçmemek kaydıyla, merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçeleri arasındaki ödenek aktarmalarına ilişkin yetki ve işlemler ile usul ve esaslar merkezî yönetim bütçe kanununda belirlenir." hükmünü taşımaktadır.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (1) numaralı fıkrasıyla Cumhurbaşkanına 5018 sayılı Kanun’un temel ilkeleri ve kurduğu mali sistemle bağdaşmayan yetkiler tanınmakta; genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10’unu aşmamak kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinin (01), (02), (03), (05), (06), (07), (08) ve (09) ekonomik kodlarındaki ödenekleri, idarelerin kendi bütçeleri aktarmaya veya Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkili kılınmaktadır.

Anayasa'nın 7’nci maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir.

Anayasa'nın 87’nci maddesinde, bütçe hakkının Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu hüküm altına alınmıştır.

Cumhurbaşkanına, çerçevesi çizilmemiş, esasları belirlenmemiş bir alanda, hiçbir sınırlamaya bağlı olmaksızın geniş yetkiler tanınarak yasama yetkisinin devri yapılamaz. Söz konusu aktarma toplamı için genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10'u gibi bir limitin konulması, çerçeve çizme, sınır getirme anlamında bulunmamaktadır. Bütçe kanununa, Anayasa’ya aykırı olarak bütçe dışı hükümler konularak mevcut kanun hükümlerinin değiştirilmesi veya bütçe yılı itibarıyla zımnen kaldırılması Anayasa’nın 87’nci ve 161’inci maddelerine de aykırıdır.

Söz konusu düzenleme Anayasa'nın 7, 87, 161’inci maddelerine aykırı olduğundan bu önerge verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir sonraki maddeye geçişte söz taleplerinin hepsini sıfırlıyoruz, temizliyoruz. Soru sormak isteyen arkadaşların maddeyi okutmaya başladığım anda giriş yapmaları gerekiyor.

7’nci maddeyi okutuyorum:

Diğer bütçe işlemleri

MADDE 7- (1) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı bütçesinin 99-401-02-05.02 tertibinde 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 10 uncu maddesi çerçevesinde Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına yönelik tefrik edilen ödenek, lisansüstü eğitim veren yükseköğretim kurumlarına, görevlendirilen öğrencilerin sayıları ve öğrenim alanları dikkate alınarak tahakkuk ettirilmek suretiyle ödenir. Bu amaçla tahsil edilen tutarlar ilgili yükseköğretim kurumu tarafından, mal ve hizmet alımlarında kullanılmak üzere bir yandan yükseköğretim kurumunun (B) işaretli cetveline öz gelir, diğer yandan (A) işaretli cetveline ödenek kaydedilir.

(2) 2547 sayılı Kanunun 43 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi, 44 üncü, 46 ncı, 58 inci, ek 25 inci, ek 26 ncı ve ek 27 nci maddeleri ile 19/11/1992 tarihli ve 3843 sayılı Kanunun 7 nci maddesi uyarınca tahsil edilen tutarlar ve diğer gelirler, yükseköğretim kurumları bütçelerine özel gelir ve özel ödenek olarak kaydedilmez. Tahsil edilen bu tutar ve gelirler, ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine öz gelir olarak kaydedilir. Kaydedilen bu tutarlar karşılığı olarak ilgili yükseköğretim kurumu bütçesine konulan ödenekler, gelir gerçekleşmelerine göre kullandırılır.

(3) Cumhurbaşkanı;

a) Emniyet Genel Müdürlüğünün öğrenim ve eğitim müesseselerinde okutulan ve eğitim gören yabancı uyruklu öğrenci ve personele yapılan giderler karşılığında ilgili devletler veya uluslararası kuruluşlar tarafından ödenen tutarları,

b) NATO makamlarınca yapılan anlaşma gereğince yedek havaalanlarının bakım ve onarımları için ödenecek tutarları,

c) Gümrük idarelerince tahsil edilerek Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirilen bandrol ücretlerinin yüzde 2’si oranında Ticaret Bakanlığı hizmetleri için söz konusu Kurumca ödenecek tutarları,

ç) Jandarma Genel Komutanlığına ait veya tahsis edilen her türlü taşınmazın bünyesinde yer alan kule, tekrarlayıcı merkezi ile Jandarma birimlerinin konuş yeri içinde kalan alan ve ünitelerin, haberleşme maksatlı olarak merkezi yönetim kapsamı dışındaki kurum ve kuruluşlar ile özel teşebbüslerin kullanımına açılması karşılığında tahsil edilen tutarları,

aynı amaçla kullanılmak üzere bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan ilgili idare bütçelerinde açılacak tertiplere özel ödenek kaydetmeye ve önceki yıl bütçesinde harcanmayan kısımları devren ödenek kaydetmeye yetkilidir.

BAŞKAN – 7’nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz talebi, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Behiç Çelik’in.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe teklifinin 7’nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına konuşma yapmak üzere söz aldım. Sizi ve bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.

Bütçe görüşmelerinin sonuna yaklaştığımız bugünlerde gerek Komisyonda ve gerekse Genel Kurulda müzakerelerin çoğunu takip ettim. Gördüğüm manzara “Usulen şu bütçeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir geçirelim, kalanını biz biliriz.” anlayışıdır. Samimiyet yok, kurumlara saygı yok, açıklık yok, güven yok, heyecan yok, hesap verilebilirlik yok, etik yok.

Değerli arkadaşlar, böyle bir bütçe görüşme süreci nasıl olabilir? İddia ediyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde AK PARTİ’nin değerli milletvekillerinin çoğunun dahi görüşüne müracaat etmeyecekler, onlara illeriyle ilgili tatmin edeceği düşünülen bir parmak bal çalacaklar o kadar. Onun için değerli arkadaşlarım, bu yürütme sistemi, yasamayı dışlayan bir sistemdir. O nedenle hiçbir ön yargı taşımadan gelecek beş, on, yirmi yılda nasıl bir Meclis, nasıl bir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ön görüyorsunuz? Bu sorunun cevabı hepimizin için çok anlamlıdır.

Değerli milletvekilleri, bütçe eleştirilerinin Hükûmet tarafından ciddiyetle ele alınması gerekir ama görünen o ki kibir, hiddet, bilgiçlik ve cehalet buna cevaz vermeyecek gibi. Bunlar, psikolojik bazı rahatsızlıklar olarak telakki edilmelidir.

Değerli arkadaşlar, eleştirilerin bazılarını sayarsak, 2021 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin vizyon taşımadığı; toplumun yaralarına derman olacak bir bütçe olmadığı; çiftçiye, işçiye, sanayiciye, KOBİ’lere, tarım ve ticarete, hizmet sektörüne, bir fayda öngörmediği; 10 milyonu aşan ve 12 milyona yaklaşan işsizlik için bir çözüm getirmediği; makro büyüme ve ekonomik kalkınma hamlelerini içermediği; kamu-özel iş birliği yoluyla 83 milyonun soyulduğu; aşırı vergileme yapıldığı; buna rağmen bütçede 245 milyar TL’lik açık öngörüldüğü ve 2002 yılında -her zaman örnek verdiğiniz- 20 milyar dolar seviyesinde olan cari açığın on sekiz yılda 562 milyar dolara yükseldiği; Merkez Bankasının, BDDK’nin elinin kolunun bağlandığı; Merkez Bankasının bağımsızlığını yitirdiği; böylece, Merkez Bankası rezervi olan 128 milyar doların, sözde düşük faiz ısrarı sonucu taammüden yok edildiği gibi hususlar var.

Değerli milletvekilleri, daha onlarca madde sayabilirim; şimdi, ekonomi ve bütçe konuşulurken bunların olmazsa olmaz parçaları olan hukuk, kamu düzeni ve özgürlükler üzerinde durmak isterim. İktidarın “ekonomi ve hukuk reformu” adı altında başlatmayı vadettiği reform, böyle olur olmaz “Biz reform yapıyoruz.” mantığıyla gerçekleşmez; güven unsuru çok önemlidir. Onun için, bir siyasal mutabakat aramanız gerekir. AK PARTİ’nin sicilinde birçok reform, plan ve proje var ama hepsi devletin çöplüğünde. 2010 Anayasa değişikliğinden sonra peş peşe uygulamaya konulan adalet ve yargı reformu paketleri vardı. Bunlar reform muydu yoksa FETÖ tuzağı mıydı dikkatinize sunuyorum.

Daha önce, erken iktidar döneminde ABD’yle Dubai’de yapılan anlaşma uyarınca kamu yönetimi reformu sözü taahhüt edilmişti. Ne oldu? Bu, Meclisten geçti ama o zamanki Cumhurbaşkanı Sezer veto ettiği için, bu konuda AK PARTİ tümevarım yöntemiyle, bu veto edilmesine rağmen reform maddelerini tekrar geçirmiş oldu. Yani ben, doğrusu, ABD’nin talimatını yerine getirdiklerini burada hatırlatmak isterim.

Değerli arkadaşlar, son on sekiz yılda devlette, kurum ve kuruluşlarda öyle bir yıkım yapıldı ki hem de yerli ve millî nutukları atılarak. Başka bir örnek, 2018 genel seçimleri yapılmıştı ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi. Ardından, Ağustos 2018’den itibaren etkisini daha da artıran yapısal kriz sürecinde damat bakan Yeni Ekonomik Program’ı (YEP) açıkladı. Hatta bu arada IMF Türkiye’ye çağırılıyor, on bir gün IMF Türkiye’de kaldı. Amaçları Varlık Fonu yoluyla borç bulma girişimiydi ve gelen IMF heyetinin başkanı da Avrupa Direktörü Thomsen’dı. IMF deşifre olunca kurnazlıkla bu IMF’yi Cumhuriyet Halk Partisine ve İYİ PARTİ’ye fatura etmeye yeltendiler. Damat, IMF’yle anlaşamayınca finans şirketi McKinsey’e döndü, onunla iş tuttu ama son anda ondan da çark ettiler ve -bu YEP 2021’e kadar yürürlüğe girecekti- daha başlar başlamaz YEP fos çıktı.

Evet, önceki yıllarda yapmış olduğunuz tüm reform, plan, rapor, projeleri -adına ne derseniz deyin- asla gerçekleştiremediniz. Şimdi, halk aç, perişan; tarımda aşırı gerileme var; eğitim felç olmuş durumda; KOBİ’lerde, sanayide büyük daralmalar var; sağlık ticarileştirilmiş, sağlık piyasalaştırılmış, pandeminin de etkisiyle KÖİ yöntemleriyle sağlık politikaları çökertilmiş; enerji ve ulaştırmadan zaten bahsetmiştim; ulusal güvenlik politikaları 15 Temmuzdan sonra içinden çıkılmaz hâle gelmiş; dış politikada hâlâ bir çıkış yolu arıyoruz. Kısaca, arkadaşlar -tekrar başa dönersek- iktidarın ekonomi ve hukuk reformu bana öyle geliyor ki “Son bir umut, acaba – Millî Piyango gibi- tutturur muyum? Ya çıkarsa?”

Değerli milletvekilleri, sakın benim ekonomi ve hukuk reformuna ihtiyaç yok dediğimi de düşünmeyin; aksine, çok ihtiyaç olduğunu söyleyebilirim ama bu reform paketinin sahibinin saray politikacıları, saray bürokrasisi olamayacağını da net olarak hatırlatıyorum. Çünkü bunlar artık halktan kopmuşlardır; kendilerini Türkiye'nin yeni sınıfı olarak görüyorlar, onun için reform yapamazlar. Mussolini’nin bir sözü var, diyor ki: “Halk özgürlük istemiyor, ekmek istiyor.” Ben AK PARTİ’yi Mussolini gibi olmakla suçlamıyorum ama yoksulluğu yönetme politikası ne yazık ki benziyor. Sosyal politika anlamında devletimiz, aç, çıplak, çaresiz insanlara elbette şefkat elini uzatacaktır. Bu, bizim beş bin yıllık devlet geleneğimizdir. Bilge Kağan “Açları doyurdum, çıplakları giydirdim.” diyor bin dört yüz sene öncesinde. Netice, biz, sağ elin verdiğini sol elin görmeyeceği bir kültürden geliyoruz. Bu kıymet hükmü, tarumar edilmiştir arkadaşlar. Diğer bir cihetle, önemli olan yoksulluğu azaltmak, vatandaşlarımızı iş güç sahibi yapmak ve müreffeh kılmaktır.

Tekrar dönersek, Mussolini’nin yalan söylediği noktasına geliyoruz. Halk, hem özgürlük istiyor hem de ekmek istiyor değerli arkadaşlar. Onun için, Genel Başkanımız Sayın Akşener’in burada, yolsuzluklar konusunda örnek verdiği Mersin-Çukurova Havaalanı’na da değinmek isterim. Bu havaalanı dokuz yıl önce 357 milyon euroya ihale ediliyor, yüzde 85’i tamamlanıyor ama şimdi yeniden, 300 milyon euroya bir daha ihale ediliyor, 15 milyon da yolcu garantisi veriliyor. Yani nasıl bir iş bu? Devlet, bu şekilde nasıl soyduruluyor? Ben bunu, sizin yüksek vicdanınıza bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz bu 7’nci maddeyle ilgili… Tabii ki teknik bir madde olarak -biraz önce okundu- Cumhurbaşkanına, bütçeye gelir, özel ödenek kaydettirme, önceki yıl harcanmayan kısımları devren ödenek kaydettirme yetkisi veren bir madde. Bununla ilgili tabii ki bir şey söylemiyorum ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Son olarak, bu bütçe vesilesiyle, her zamankinden daha fazla millî birlik ve beraberliğimize ihtiyaç olduğu açıktır. Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ağır tehdit altındadır. Vatandaşlarımız arasına nifak sokarak iç kargaşa çıkartmayı hedefleyenlerin şiddetle karşısındayız. Bu hain ve melun iç ve dış odakların nihai amacı Türk devletini dağıtmaktır. Buna asla izin vermeyeceğiz. Biz, çöküşe sürüklenen Türkiye Cumhuriyeti’ni ayağa kaldırmak için varız.

Bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Hayati Arkaz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HAYATİ ARKAZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı bütçesinin vatanımıza, milletimize, devletimize hayırlı olmasını diliyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Büyük Türk milletini ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, salgınlar ve savaşlar tarih boyunca toplu ölümlere sebep olmuştur. Dünyanın en büyük kara savaşı olan Birinci Dünya Savaşı’nda 16 milyon insan vefat etmiştir, ölmüştür. Yalnız savaştan hemen sonra “İspanyol gribi” diye bir bulaşıcı hastalık, salgın bir grip çıktı. İspanyol gribi 100 milyona yakın insanın ölümüne sebep oldu. Bu şunu gösteriyor ki salgın hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar, savaşlardan çok daha tehlikeli. Biz bu sürede, aşağı yukarı yüz yıldır, bulaşıcı hastalıklarla ve salgınlarla mücadele ediyoruz. Bu mücadelede başarılı olunmuştur, Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü bir devlettir, güçlü bir devlettir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin kurulmasından itibaren ilk iş olarak sistemli bir sağlık yapısı kurmuştur. Şöyle ki sağlıkta bulaşıcı ve salgın hastalıklarla nasıl mücadele edileceğinin kararlarını almıştır. Bu kararların alınmasında Tevfik Sağlam Hocamız, Sadi Irmak, Refik Saydam gibi bilim insanları büyük mücadele vermiş -rahmet diliyorum- ve başarılı olmuşlardır. Sağlık hizmetlerinde Türkiye çok büyük yol katetmiştir. Kullanılan ilaçların şu anda yüzde 88’ini yerli ve millî imkânlarla yapıyoruz. Şunu da söylemem lazım, çok önemli: Dünyada 159 ülkeye tıbbi araç gereç, sarf malzemesi ihraç ediyoruz; ihtiyacı olan ülkelere de hibe ediyoruz. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkemizin faydasına ve insanlığımızın lehine olan olumlu her şeyin yanındayız.

Ülkemizde son yıllarda sağlığa büyük yatırımlar yapıldı. 13 tane büyük, şehir hastanesi yapıldı. Şu anda yurdumuzda 14 binin üzerinde irili ufaklı sağlık merkezi var ve hizmet veriyor.

Değerli milletvekilleri; Türkiye Covid-19’a karşı dünyada ilk tedbirleri alan ülkedir. Derhâl Bilim Kurulu oluşturuldu. Bilim Kurulunda olan tüm bilim adamlarına, hocalarımıza, buradan büyük Türk milleti adına teşekkür ediyorum. Aylardır büyük hizmet veriyorlar, kendilerine teşekkür ediyoruz. Lider Devlet Bahçeli Bey’in dediği gibi bu hastalığı aklın, bilimin ve duanın gücüyle yeneceğiz inşallah ve yenmek üzereyiz.

Bugün dünyanın pek çok ülkesinde sağlık sistemi çökmüştür. Örneğin, Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde hasta ayrımları yapılıyor. Hastalar sokaklara terk edildi. Doktorlar ve sağlık çalışanları isyan etti ve vazifelerine gitmediler. Birilerinin başına atom bombası yağdırarak, insanlara katliam yaparak büyük devlet olunmaz. Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde en az 50 milyon işsiz ve 6 milyon evsiz var. New York’un sokakları, bahçeleri ve parkları, her taraf geceleri evsiz insanlarla dolu. Kimin büyük devlet olduğu bu küresel salgında görüldü. Türkiye Cumhuriyeti devleti köklü bir devlettir. Köklü ve güçlü bir sağlık sistemimiz var. Biz hastalarımıza asla hiçbir ayrım yapmadan eşit hizmet verdik, hastalarımızı sokaklara terk etmedik.

Fransa’da hekimlik yapan -benim de tanıdığım olan- bir doktor arkadaşıma sordum “Şu anda Avrupa’da coronavirüse karşı nasıl bir hizmet veriliyor? Ne yapıyorsunuz, ne durumdasınız?” dedim. Bana söylediği aynen şu: “Burada doğru dürüst bir sağlık sistemi yoktur, binalar çok eski, yetersiz; örneğin biz, hastalarımızı Fransa’dan İngiltere’ye ve Almanya’ya sevk ediyoruz.” dedi. Bu konuda Avrupa’nın durumu bu, ben bir hekim olarak buna da üzüldüm.

Türkiye’de hastane binalarımız mükemmel, tıbbi malzemelerimiz son derece modern, doktorlarımız, sağlık personelimiz bilgileri, becerileri ve çalışkanlıklarıyla şu anda çok büyük mücadele veriyorlar ve çok başarılı oldular. Hepsine buradan Türkiye Büyük Millet Meclisi adına teşekkür ediyorum. Bütün dünya bizi bu konuda, coronayla ilgili yaptığımız büyük mücadelede hayranlıkla izliyor ve takdir ediyor. Çünkü Türk milleti vefalıdır, fedakârdır, yardımseverdir, hayırseverdir. Egosu ve kompleksi olmayan bir milletiz. Biz seferberlik yapmış, Kurtuluş Savaşı yapmış büyük bir ecdadın çocuklarıyız. Türk doktorları her zaman vatanın ve milletin yanındadır; cephededir, sınır boyundadır, deprem bölgesindedir, Afrin’dedir, El Bab’tadır, Karabağ’dadır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çanakkale’de -Çanakkale savaşlarında- Sakarya’da, Kocatepe’de Mekteb-i Tıbbiyenin tamamı şehit olmuştur. Allah rahmet eylesin diyorum, nur içinde yatsınlar. (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, İstanbul’a iki ay gibi kısa bir sürede 2 tane çok büyük pandemi hastanesi yaptık; bu, bir mucizedir. Yıllardan beri ithal olarak kullandığımız ventilatör yani solunum cihazını on beş günde yaptık. Buradan tüm bilim adamlarına ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, coronavirüs tedavisinde olmazsa olmaz olan “high flow” cihazı vardır, bu cihaz yüksek akımlı oksijen cihazıdır. Bu cihazı da bu sürede yerli ve millî imkânlarla yaptık, şu anda kullanılıyor. Yalnız, bu cihazın tüm hastanelerimizde ve sağlık merkezlerinde mutlaka bulunması lazım.

Ne yazık ki bu mücadelede 130 bine yakın sağlık çalışanımız coronavirüsten hastalandı veya coronavirüs bulaştı. Yalnız, şöyle ki 225 arkadaşımızı, sağlık çalışanımızı, -içinde doktorlar, hemşireler, sağlık çalışanları, yardımcı personeller var- bu süreçte kaybettik. Benim, İstanbul Tıp Fakültesinden çok değerli hocam olan Profesör Doktor Murat Dilmener Bey’i, çok değerli yakın arkadaşım olan Cemil Taşcıoğlu Bey’i, Feriha Öz Hanımefendi’yi ve adını sayamadığım birçok arkadaşımızı burada rahmetle anıyorum ve bunlar şehittirler, ruhları şad olsun.

Değerli milletvekilleri, coronavirüse karşı en güçlü silahımız aşıdır. Sağlık Bakanımızın verdiği bilgilere göre Çinli Sinovac şirketinin “CoronaVac” isimli aşısı 20 milyon doz civarındadır, an itibarıyla her an yurdumuza gelmek üzeredir; süre veremiyorum, her an olabilir. Yalnız, bizim hedefimiz, Sağlık Bakanlığının hedefi, aralık ayı sonu itibarıyla…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yola çıkmış…

ALİ KEVEN (Yozgat) - “Yola çıkmış.” diyorlar.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Evet efendim.

…aşılara başlanacaktır inşallah. Ben, buradan şunu söylüyorum bir hekim olarak: Doğru aşıdır, bizim genlerimize uygundur. Bu aşılanmanın yapılması lazım. İnşallah bütün milletimizi, ikna yoluyla anlatarak aşılayacağız.

Bunun yanında, şu anda 16 merkezde bizim bilim insanlarımız, gecesini gündüzünü birbirine katarak çalışmaktadırlar. Yerli aşılarımız da nisan ayı itibarıyla inşallah bitecektir, aşılanmaya başlayacağız; onun da hayırlı olmasını diliyorum.

Şunu da söylemek istiyorum: Türkiye’de her şeye “hayır” diyen bir kesim var, her şeye “hayır”; yollara, tünellere, kanallara, işte efendim, yatırımlara “hayır”. Yalnız bu “hayır”cı kesimden şunu rica etmek istiyorum: Allah aşkına sağlığa yapılan yatırımlara, yapılan hastanelere, aşıya, insan sağlığı için yapılacak herhangi bir işleme “hayır” demeyelim. Bunu özellikle bir hekim olarak çok rica ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Soyguna “hayır”, soyguna!

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Sağlıkçıların özlük haklarının iyileştirilmesini istiyoruz, coronavirüsün meslek hastalığı olmasını istiyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aynen katılıyoruz vallahi.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ayrıca, bu konuda şehit olan sağlıkçıların mutlaka şehit sayılmasını -ben şehit olarak söylüyorum- istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Arkaz.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sağlık personelinin seyyanen ve adil olarak ek ödenekten faydalanmasını istiyoruz.

Bir de benim çok önem verdiğim hususta bir iki cümle… Obezite bizim çağımızın hastalığı, obezite çağımızın hastalığı. Şimdi, her ailenin aile hekimi olduğuna göre, her ailenin ve her kişinin mutlaka bir spor danışmanı ve de bir diyet danışmanı olması lazım. Tekrarlıyorum: Bir spor danışmanı ve diyet danışmanı, bunun da devlet tarafından yapılması gerekiyor. Bu konuda hastalık gelmeden tedbirimizi almış oluruz.

Hızlı geçelim efendim: Çok teşekkür ediyorum.

Sözlerimi Cahit Sıtkı Tarancı’nın şu mısralarıyla bitirmek istiyorum çünkü doğadan uzaklaştığımız müddetçe, doğal beslenmeden uzaklaştığımız müddetçe, ambalajlı besinlerle çocuklarımızı büyüttüğümüz müddetçe bu tür hastalıklar yakamıza yapışır:

“Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.”

İnşallah bizim memleketimizde her zaman gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olur.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Genel Kurulu ve değerli halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şu anda zindanlarda açlık grevleri var, tecride karşı açlık grevleri gerçekleştiriliyor; dikkatinizi bu konuya çekmek istiyorum. İmralı’daki mutlak tecrit sadece bir insan hakları sorunu değildir, aynı zamanda çatışma, çözüm metoduna ilişkin olarak çözümsüzlüğü dayatma politikası ve bir çeşit provokasyondur. Tecrit insanlık suçudur, tecrit hiçbir yerde uygulanmamalıdır, tecrit kalkmalıdır. Sorunlarımızı diyalogla, müzakereyle barış içerisinde çözmeliyiz. Buradan zindandaki barış, özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet için mücadele eden tutsaklara selam olsun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sevgili arkadaşlar, bütçenin son günlerindeyiz ve burada hamasi nutuklar dinliyoruz. Çok sayıda Hükûmet sözcüsü, işte, ittifaklar çeşitli ifadelerle burada bu bütçenin kime ait bir bütçe olduğunu anlatırken, bizim kurduğumuz cümlelere, yaptığımız itirazlara karşı argümanlar geliştirdiler. Bütçe, halkın bütçesidir, halkın gelirlerinden, halkın üretiminden toplanan gelirlerdir ve bu gelirin halkın denetimine sunulması gerekir. Bizim söylediğimiz şey, halkın bu bütçenin hiçbir aşamasında olmadığıdır. Hatta, bu bütçeyi hazırlayan saray ve sarayın temsilcileri burada yoklar şu anda. Bir çeşit parmatokrasiyle bu… Cumhurbaşkanı Yardımcısı burada değil, Cumhurbaşkanı hiç gelmedi. Bana işaret yapıyorsunuz. Dolayısıyla, parmatokrasiyle, çok parmağı olanın, çok eli olanın geçirdiği bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, dünya büyük bir krizle karşı karşıya; pandemiyle, bütün dünyada, aslında herkesin sistemleri yeniden gözden geçirdiği, sorunlarını yeniden önüne koyup tartıştırdığı bir dönemden geçiyoruz ama size bakılırsa hiçbir sorun yok, hiçbir şeyi yeniden değerlendiremeyiz, hiçbir konuyu kritik edemeyiz. Oysa, yoksulluk, işsizlik, ekonomik kriz, ekolojik kriz, toplumsal cinsiyet krizi gibi çoklu krizlerle uğraşan bir dünyadayız ve şuradan bakınca geleceğin açık olmadığı, berrak olmadığı, hiç kimsenin geleceğe -bütün dünyada, sadece Türkiye’de değil- umutla bakamadığını görüyoruz. Kapitalist sistem, kapitalist dünya bu yoksulluğun, işsizliğin üretilmesinin sebebidir, kapitalist sömürü düzeni bunu yaratıyor ve bu düzenle gitmediğini görüyoruz, bu düzenin daha ileriye insanlığı taşıyamadığını görüyoruz, o zaman önümüze şapkayı koyup düşünmemiz gerekiyor. Şimdi, kapitalist dünyada yoksulluk, gelir elde etmenin paylaşımla karşı karşıya geldiği bir durumdur yani gelir elde etmek için artık çalışmak, iş yapmak mümkün olmuyor. Bugün Türkiye’de en az 10 milyon işsiz var fakat bu gelirin, toplanan gelirin nasıl dağıtılacağı kapitalist dünyadaki yoksulluk sorununun aslında ortaya koyduğu bir durumdur. İnsanlar yoksulsa, bunun sebebi aslında bu paylaşım düzenindeki adaletsizliktir. AKP döneminde gelir dağılımı adaletsizliği büyüdü, yoksulluk ve yolsuzluk arttı; yolsuzluk, talan, kayırma politikaları Türkiye’yi dünyanın en güvenilmez ekonomilerinden biri hâline getirdi.

Peki, biz buna karşı ne diyoruz? Biz diyoruz ki: Toplumu ve doğayı güvence altına alacak yeni bir yaşam kurmamız lazım, bunun için çaba harcamalıyız. Kârın yaşama tercih edilmediği bir toplum yaratmamız lazım. Zorbalığın özgürlüğü yok etmediği bir düzen kurmamız lazım. Güvencesizliğin, geleceksizliğin, emekçinin sırtına kırbaç gibi şaklamadığı yeni bir yaşamı hep birlikte inşa etmemiz lazım. Fakat, bütün bu tabloyu yaratabilmek için tabii ki, öncelikle, yaşadıklarımızı kritik edebilmemiz gerekiyor.

Covid-19’un bütün dünyada çok zor şartlarda sürdüğü söyleniyor, Türkiye’ninse bu işi çok iyi bir şekilde yönettiği söyleniyor. Arkadaşlar, kendimizi kandırmayalım, Covid-19’la mücadelede Türkiye sınıfta kalmıştır. Her gün bir Soma yaşanıyor, Türkiye’de her gün insanlar yaşamını yitiriyor ve bunun sorumlusu da pandemi sürecinin şeffaf yönetilmemesi ve gerçekten de Türkiye’deki çok sağlam olan sağlık sisteminin ve bu sağlık örgütlerinin bilgisinden, deneyiminden yararlanılmamasıdır. Buna karşılık, tabii ki ne oluyor? Semptomu olmayanları hasta saymayan bir anlayışla vakaları azaltmaya çalışıyoruz ve hasta saymıyoruz. Bu, bir yöntem hâline gelmiş AKP iktidarı için; iş bulamayanları da TÜİK eliyle işsiz saymıyoruz, sonra kuru ekmek yiyenleri de aç saymıyoruz, bir eline “iş”, bir eline “aş” yazıp intihar eden yurttaşı da yoksul saymıyoruz. İşte, Kürt meselesi kanayan bir yara olduğu hâlde, en az yüz yıldır önümüzde çözülmeyi bekleyen bir mesele olarak yaşadığımız hâlde Kürt meselesini de yok sayıyoruz, daha nice sorunları yok sayıyoruz ama hiçbir şey yok sayarak çözülmüyor arkadaşlar. Bakın, size çok tanıdık gelecek bir cümle kuracağım, bu cümleden belki bir şeyler anlarsınız: “Eğer vatandaş çöpten yemek topluyorsa, ekmeğe muhtaç hâle gelmişse, kirasını, faturasını ödeyemiyorsa sorumlusu mevcut iktidardır.” Arkadaşlar, tanıdınız mu bu cümleleri? Bu cümle, sizin Başkanınıza, AKP Genel Başkanına ait bir cümle.

Arkadaşlar, iki günde 11 sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. Bu cinayettir; bu, pandemiden, salgından kaynaklı bir ölüm değildir. Sapasağlam insanlar, işine gücüne giden, hastanesine giden insanlar durup dururken hastalanmadı ve yaşamını yitirmedi. Bunun sorumlusu sizsiniz, siz çünkü başka ülkelerde olduğu gibi, mesela Yeni Zelanda’da olduğu gibi, vakaları yakalayıp tecrit etmediğiniz için, izole etmediğiniz için, hastanelere yoğun hasta akışları olduğu için bu insanlar tükenme noktasına geldiler; sağlık emekçileri tükenme noktasına geldiler ve ölüyorlar. Siz, sağlık emekçilerine “şehit” diyerek kurtulamazsınız. İkiyüzlü davranmayı bırakın artık. Sağlık emekçilerinin Covid-19 sebebiyle yaşamını yitirmesini meslek hastalığı olarak görmeyen, bunu açık bir şekilde ortaya koymayan bir iktidar, yaşamını yitiren sağlık emekçilerine ikiyüzlü bir şekilde “şehit” diyemez. Bunu kabul etmiyoruz, öncelikle haklarını tanımamız gerekiyor ve Covid’den halkımızı korumamız gerekiyor.

Size bir de çalışma yaşamından örnek vermek istiyorum. Arkadaşlar, bu işçi Antep Organize Sanayi Bölgesi’nde Sanat Ambalaj fabrikasında çalışıyor. İş yerinde Covid oluyor ve ailesinden 3 kişi -annesi, babası, abisi- Covid’den yaşamını yitiriyor. Bu işçi daha sonra işten atılıyor ve kısa çalışma ödeneğini bile alamıyor. Bununla ilgili basına bilgi veriyor ve Valilik, işçinin aleyhine basın açıklamaları yapıyor. Siz, işte bu kadar işçinin, emekçinin, sağlıkçının yanındasınız; işte bu kadar, ancak ve ancak sermayeyi desteklemek için her zaman patronun, her zaman güçlü olanın yanında oluyorsunuz; bunu söylemek zorundayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ne yazık ki zaman çok kısa.

Yine, öğrenciler hem çalışıyorlar hem de eğitimlerini sürdürmeye çalışıyorlar ve öğrencilerin pandemiyle de ağırlaşan temel sorunu olan KYK borçlarının silinmesi konusunda adım atmıyorsunuz fakat şirketlerin vergi borçlarını silme konusunda eliniz hiç de çekingen davranmıyor arkadaşlar.

2021 bütçesinde genç işsizliğine karşı herhangi bir çözümünüz yok, mevsimlik tarım işçilerine karşı herhangi bir çözüm yok. Mülteciler, sığınmacılar, göçmenler ölümüne çalışıyorlar, ölümüne yaşıyorlar, her açıdan yaşamları çok ağır geçiyor; onların sorunlarına dair herhangi bir çözüm yok. Ev işçileri bu bütçede yok, EYT’liler bu bütçede yok, KHK’liler bu bütçede yok, taşeron işçiler bu bütçede yok ve aynı zamanda işçiler, emekçiler için yine meslek hastalığı olarak sayılmayan bir dönemden geçiyoruz, onlar da bu bütçede yok.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gülizar Biçer Karaca.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; rantçıların, tefecilerin, yağmacıların dört gözle beklediği bu bütçede, sosyal bütçeleme yöntemlerinden biri olan insan haklarına duyarlı bütçelemeden söz etmek istiyorum. Vatandaşlar ekonomik buhrandan “Oof, of” diye inlerken “Ooh, oh” diyen Bakana, aynı zamanda “Açlık yok.” deyip bir kuru ekmeği 83 milyona layık gören milletvekiline ve “Türkiye’de yoksulluk sorunu yok.” diyen Bakana da insan haklarına dayalı bütçelemeyi anlatmak zorundayım. (CHP sıralarından alkışlar)

“İnsan haklarına dayalı bütçe” demek, vatandaşlarımızın insanlık onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilecekleri olanakları sağlayan ve buna kaynak ayıran bütçe demektir yani çocuğuna mama alamadığı için şekerli su içirmek zorunda kalan anaların olmadığı bütçe demektir. Gençlerimiz işsizlik kıskacında inim inim inlerken “Sosyal güvenlik destek primini yatırmadın.” diyerek sağlık hakkından faydalanma haklarının elinden alınmadığı bütçe demektir. Yine, eğitim hakkına, derslere erişebilmek için ayazlı dağlara çıkıp oradan internet çekmesi için bekleyen öğrencilerimizin olmadığı bütçe demektir. Yine, iktidarı eleştirdiği için 80 yaşındaki kadının apar topar gözaltına alınıp derdest edilmediği bütçedir. (CHP sıralarından alkışlar) 10 milyon işsiz var iken 10 milyon işsizin varlığını kabul edip bu işsizlere çalışma hakkı tanıyacak yatırım olanaklarının planlandığı bütçe demektir. Örgütlenme hakkının önündeki çelik bariyerlerin kaldırıldığı bütçe demektir. 2021 yılı bütçesi böyle bir bütçe mi? Hayır, böyle bir bütçe değil.

Değerli milletvekilleri, bir devletin uygulayacağı politikalar bütçesinden anlaşılır. İşte, 2021 yılı bütçesi bize diyor ki: “Ben vatandaşların eşit, adil, onurlu bir yaşam hakkını değil, 5’li çetenin cüzdan hakkını koruyacak politikalar üreteceğim.” Bu bütçe diyor ki: “Sarayın, saray şürekâsının, faiz baronlarının milyon dolarlarını ceplerine indireceği ama vatandaşa bir kuru ekmeği çok görecek politikalar üreteceğim.” Yani bu bütçe sosyal bütçe değil, bu bütçe insan haklarına dayalı bütçe hiç değil.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz gün Aile Bakanı buradan dedi ki: “Türkiye’de yoksulluk uluslararası dokümanlarda da belirtildiği gibi sorun olmaktan çıkmış.” Buna, ne biz ne Denizli’de “Gebermek istiyorum.” diyen vatandaşım, hemşehrimiz Üzeyir ne sokak sokak borç para için koşturan, ağlayan vatandaşlarımız ne çocuk mamaları ya da gıda ürünlerine alarm takmak zorunda kalan marketlerimiz elbette ki inanmıyor. Peki, Bakan bunu neye dayanarak söyledi? Uluslararası Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’nde Türkiye yer almıyor. Neden yer almıyor, yoksulluk olmadığı için mi? Hayır, ilgili bakanlık, yoksulluk verilerini toplayıp bu kuruluşa vermediği için, bu kuruluşla paylaşmadığı için Türkiye bu endekste yer almıyor. Yani 83 milyonun yoksulluğunun üstüne kara bir örtü örterek vatandaşlardan gizlemeye çalışıyorsunuz. Ama vatandaşı kandırmayın çünkü o vatandaş o yoksulluğu çok derinden yaşıyor.

Peki, vatandaşımız bu yoksullukla ilgili ne diyor? Derin Yoksulluk Ağı’nın raporunu lütfen okuyun, hepimizin vicdanlarını sızlatacak bir rapor. O raporda diyor ki Nur: “Ben çocuklarıma bakıyorum. Hiçbir gelirim yok, çöpten geçiniyoruz.” Bir diğeri, Melike, diyor ki: “Eşim kanser hastası olunca eve ekmek girmiyordu, oğlumu okuldan aldım, çalışması için işe vermek zorunda kaldım.” Bir diğer vatandaşımız “Evden çıkıyorum, cebimde para varsa minibüse biniyorum, yoksa karda, yağmurda, çamurda yirmi beş, otuz dakika yürüyorum. Eğer ana yola çıkıp mendil satabilirsem o küçücük mendil parasıyla akşam evime ekmek götürebiliyorum ama satamıyorsam…” diyor, gözleri dolup suskunlaşıyor, konuşamıyor.

İşte Türkiye gerçeği bu değerli milletvekilleri. Ama umutsuzluğa mı kapılacağız? Elbette ki hayır. Emin olun, bu devran böyle dönüp böyle sürüp gitmeyecek, bu bütçe haramzadelerin son bütçesi olacak. (CHP sıralarından alkışlar) İlk seçimde, milletimiz kendisine kuru ekmeği bile çok gören saray iktidarına, sandıkta “Düş yakamdan.” diyecek ve Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı gelecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, insan hakları temelli bütçelemeyle vatandaşlarımızı tanıştıracağız. 9 yaşındaki kız çocuğumuz, okula gitmek yerine bir zenginin evinde temizlik işçisi olarak çalışmayacak. Düşüncesini açıkladığı için, eleştirdiği için hiç kimse çalışma hakkından mahrum bırakılıp cezaevi yollarına düşürülmeyecek. Hiçbir yargıç karar duruşması öncesinde Cumhurbaşkanının danışmanını arayarak talimat almayacak, Anayasa Mahkemesine de meydan okuyamayacak… (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yok öyle bir şey ya!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – …kararlarını siyasi talimatlara göre değil, önündeki dosyadaki delillere, hukuka ve vicdanına göre verecek. Yasa teklifleri sarayda hazırlanmayacak, bir kişinin iki dudağının arasından çıkan kanun sayılmayacak. Yasalar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, komisyonlarda; uzmanlar, ilgili meslek kuruluşları, sivil toplum örgütlerinin de görüşü alınarak kolektif akılla gerçekleştirilecek. Gençlerimiz, eğitimlerini tamamladıklarında siyasi yandaş bulamama kaygısıyla işsizlik korkusu yaşamayacaklar. Liyakat ilkelerine göre, gençlerimize iş, aş olanaklarını Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı sağlayacak. Hiçbir gencimiz, geleceğini, umutlarını yabancı bir ülkede aramayacak. Çadırda, kamyon kasalarında yaşayan vatandaşlarımız olmayacak. Çocuklarımız yoksulluğun mirasının yükünü taşımayacak. Güvenlikçi politikalara sarılarak insan hakları ihlallerinin meşrulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Kadınlar, sokakta, evde, iş yerinde, her ortamda özgürce, korkusuzca yaşayacak. (CHP sıralarından alkışlar) Hiçbir bakan bu kürsüye çıkarak milletvekillerine meydan okuyup had bildirmeyecek, bakanlar bu kürsüye ancak ve ancak millete hesap vermek için çıkacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Bütçe olanaklarını ve bütçe gelirlerini inceleyecek bir komisyon kuracağız; kesin hesap komisyonu. Eğer ana muhalefet partisi olursanız sözümüz söz, komisyon başkanlığını da size vereceğiz ve her kuruşun hesabını vatandaşa vereceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Nerede!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Kamu kaynaklarını denetimden kaçırmak için kendinize yandaş, paralel bütçe oluşturmak için kurduğunuz Varlık Fonu gibi paralel bütçeleri elimizin tersiyle iteceğiz. Salgında, depremde vatandaşlara IBAN numarası göndererek para isteme ayıbını tarihin çöp sepetine indireceğiz. Seçilmiş makamlarda görev alanları ağlata ağlata istifa ettirmeyeceğiz. Hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmayan hiçbir seçilmiş görevden alınmayacak, kayyum atama hukuksuzluğunu ortadan kaldıracağız. (CHP sıralarından alkışlar)

ZAFER IŞIK (Bursa) – Ağlaya ağlaya istifa ettirip İYİ PARTİ’ye gönderirsiniz.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Hiç bağırmayın, size de aslında bir müjdemiz var, hiç merak etmeyin.

ZAFER IŞIK (Bursa) – Ağlaya ağlaya 15 vekili İYİ PARTİ’ye gönderirsiniz, ağlaya ağlaya.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kes sesini! Kes sesini!

ZAFER IŞIK (Bursa) – Biraz kibar ol Hanımefendi, lütfen biraz kibar ol. Kırıyorsun beni, çok kırıyorsun beni, lütfen kibar ol.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi hanım arkadaşınıza karşı saygılı olun lütfen ya!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında halkın vekilini, milletin vekilini millet seçecek; Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında milletvekillerini millet seçecek. İşte, o zaman sizler de bu kürsüye geldiğinizde, mikrofonu elinize aldığınızda, sizi milletvekili yapan iradeye bağlılık, biat etmeyecek, yalnız ve yalnız milletin vekili olarak, sarayın değil milletin vekili olarak millete teşekkür edeceksiniz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına ilk söz Sayın Eyüp Özsoy’un.

Buyurun Sayın Özsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Cumhur İttifakı’yla devletimizi güçlendirmeye, yatırım alanlarını genişletmeye, milletimizin refah seviyesini artırmaya ve mazlumların yanında olmaya devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye’de iyiye ve güzele dair ne yapılacaksa bunu ancak AK PARTİ’nin yapacağını milletimiz çok iyi biliyor. Bu vesileyle, on sekiz yıldır işi ehline yani AK PARTİ’ye veren milletimize şükranlarımı arz ediyorum. Bizler şuna inanıyoruz: Aziz milletimiz için ne yapılsa azdır. Bu necip millet her şeyin en iyisine ve en güzeline layıktır. Bizlere atılan iftiraların, yapılan saldırıların bizim için hiçbir değeri yoktur. Allah’ın yardımı, milletimizin takdiri ve davamıza olan hizmetlerimizle -hamdolsun- bugünlere kadar geldik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dünyanın içerisinde bulunduğu bu salgın döneminde bile yatırımlarımıza hiçbir zaman ara vermedik.

Görüşmekte olduğumuz 2021 yılı bütçemiz de bu doğrultuda, insan odaklı, huzuru esas alan, istihdamı destekleyen ve Türkiye’nin geleceğini planlayan bir bütçe olarak hazırlandı fakat günlerdir muhalefet, bu bütçenin içerisindekileri doğru olmayan ifadelerle buradan dile getirdiler. Ben, şimdi, bu bütçenin içerisinde nelerin olduğunu ve nelerin olmadığını sizlerle paylaşmak istiyorum: “Bu bütçe yerli ve millî değil.” denildi, bu bütçede yerli ve millî otomobilimiz var, İHA’larımız var, SİHA’larımız var. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ancak şerefli Türk ordusuna “Satılmış.” diyecek kadar alçak şahsiyetsizler bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ayrıca, ülkesini başka ülkelere şikâyet edip yurt dışından mandacılık dilenen omurgasızlar da bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) “Bu bütçede aile yok.” diyorlar, bu bütçede aile elbette var fakat millî ve manevi değerlerimize alenen saldıran oluşumları ahlaksızca meşrulaştırma çabaları bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Bu bütçede kadınlar yok.” diyorlar, bu bütçede elbette kadınlar var ancak bir kadın tacize ve tecavüze uğradığında sessiz kalan, üstünü örtmeye çalışan, hatta “Olabilir böyle şeyler.” diyecek kadar ahlaksız zihniyetler de bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Bu bütçede gençler yok, çocuklar yok.” deniyor, bu bütçede gençlerimiz de var, çocuklarımız da var fakat eli kanlı terör örgütü PKK bebekleri katlederken, genç kızları dağa kaçırıp tecavüz ederken, küçücük çocukları canlı kalkan olarak kullanırken sessiz kalan ve onlara destek veren alçak ve namussuzlar da bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu bütçede hak var, hukuk var, adalet var ancak teröristi evinde saklayan, teröre yardım ve yataklık yapan hain zihniyetler de bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu bütçenin içerisinde işçi kardeşlerimizin emekleri var, alın teri var fakat belediye seçimlerini kazanır kazanmaz verdiği namus sözünü unutup belediyede çalışan işçi kardeşlerimizi kapının önüne koyan yalancı ve namus fakiri zihniyetler de bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu bütçede, ülkemizin bekası için şehit ve gazi olmuş vatan evlatlarımıza, şanlı ecdadımıza ve devletimizin kurucu değerlerine bağlılık var fakat kapalı kapılar ardında Atatürk’süz Anayasa çalışmaları yapan, terör örgütleriyle kirli ittifaklar kuran sahte milliyetçiler de bu bütçenin içerisinde yok. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Oslo, Oslo!

EYÜP ÖZSOY (Devamla) - Bu bütçe halkın bütçesidir, bu bütçe milletin bütçesidir, bu bütçe umudunu bizlere bağlayan tüm mazlum coğrafyaların bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Her anlamda yerli ve millî olan bu bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz Sayın Sermet Atay’ın.

Sayın Atay, buyurun.

SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi hakkında şahsım adına konuşmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti 9 Temmuz 2018 tarihinden bu yana yaklaşık otuz aydır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. 2021 yılı bütçesi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 3’üncü bütçesidir. Yeni sisteme geçiş her türlü eleştiriye rağmen son derece uyumlu olmuştur. Parlamenter sistemdeki gibi hükûmet krizleri söz konusu olmamış, hükûmet kurma sürecinde yaşanan uzun süreli gerginlik ve çalkantıların hiçbiri vuku bulmamıştır. Seçimin akabinde, seçilmiş Cumhurbaşkanı Kabinesini süratle oluşturmuş, hızlı bir şekilde ülke gündemine ve temel meselelere odaklanmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi şu anda demokratik kurum ve kurallar çerçevesinde sağlıklı bir şekilde işlemekte ve ülkemizi yönetmektedir. Yeni hükûmet sistemiyle birlikte kalıcı istikrar sağlanmış, hızlı ve etkin icraat sistematik hâle gelmiş, güvenli ve huzurlu Türkiye’nin yolu inşa edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle millî güvenliğimize ilişkin kararlar daha hızlı, daha etkin, daha isabetli bir şekilde alınmaya başlamıştır.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını karşısında devletimiz dünyanın gıpta ettiği bir sağlık politikası izlemiş, sağlık çalışanlarımızın özverili mücadelesiyle bu salgınla başarılı bir şekilde mücadele edilmiştir. Aynı zamanda, hem teröre hem egemenlik haklarını koruma kararlılığıyla, ülkemize kasteden tüm şer odaklarına karşı çok cephede dirayetli ve cesaretli askerî ve siyasi mücadele verilmiştir.

Türkiye, 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimiyle başlatılan ülkemizi işgal planının çok cepheli olarak devam ettirildiği süreçte, tüm tehdit ve saldırılara daha güçlü, daha etkin bir şekilde karşılık vermiş ve terör örgütüne karşı dimdik ayakta durmuştur. Devletimiz, PKK terör örgütünün belini kırmak; huzuru, barışı, ülke güvenliğini sağlamak ve savaştan evlerini terk etmek zorunda kalan ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların vatanlarına emniyetli bir şekilde dönüşlerini sağlamak maksadıyla sınır ötesi harekâtları devreye koymuştur. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla, güney sınırımızda oluşturulmak istenen terör devleti projesi çöpe atılmıştır. FETÖ, PKK ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütleriyle daha etkin bir mücadele kararlılıkla ve tavizsiz devam ettirilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı hızlı, etkin karar alma mekanizmasıyla ekonomik dönüşüm ve değişim süreci de daha koordineli bir şekilde yönetilmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesi, daha güçlü bir ülke olması için; demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü esasında ekonomik ve sosyal olarak süratle yol alabilmemiz için atılacak yeni adımların Türkiye’nin gücüne güç katacağını değerlendiriyoruz. Özellikle 2018 yılı Ağustos ayından itibaren finans sistemimizi hedef alan küresel güçlerin saldırıları sonucu döviz kurundaki yükselişle başlayan finansal dalgalanma, faizden enflasyona, büyümenin negatife dönmesinden işsizliğin artışına kadar pek çok zincirleme etkiye yol açmıştır. Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik saldırılarına maruz kalmasına rağmen zamanında alınan etkili tedbirlerle bu saldırılar boşa çıkarılmış, ekonomik istikrar sağlanmıştır.

2020 yılının başından itibaren dünya ekonomilerinin Covid-19 salgınıyla mücadele çerçevesinde mevcut duruma göre şekillendiği ve tüm dünya ekonomilerinin bu salgından olumsuz etkilendiği açıktır. Devletimiz aldığı tedbirlerle bu salgından en az ekonomik zararla çıkmayı hedeflemiştir. Bütün dünyayı etkisi altına alan bu salgında birçok Avrupa ülkesi ve Amerika Birleşik Devletleri’nin sağlık hizmetleri çökmüş, insanlar ölüme terk edilmiştir. Bütün dünyayı etkisi altına alan bu salgında birçok Avrupa ülkesi sınıfta kalmıştır. Çok şükür ülkemizde böyle bir durum yaşanmamış, Sağlık Bakanlığımız ve sağlık çalışanlarımız bu süreçte insanüstü gayretler sergileyerek bu salgının daha da büyümesini engellemiş olup önümüzdeki günlerde Covid-19 için geliştirilen aşılar devletimizce temin edilip halkımızın kullanımına ücretsiz olarak sunulacaktır. Ancak bu süreçte bizler de yeniden tırmanışa geçen hasta ve vefat sayılarını dikkate alarak sorumluluğumuzun farkında olmalı; maske, mesafe ve temizlik kurallarına mutlaka riayet etmeliyiz. Kurallara uyarak hem sağlık çalışanlarının yükünü hafifleteceğiz hem de bu illetten hep beraber kurtulacağız. Bu hastalık sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavi görenlere acil şifalar diliyoruz.

2021 yılı bütçesinin devletimize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlandı.

Şimdi soru-cevap işlemine geçeceğiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sataşmalarla ilgili…

BAŞKAN – Daha sonra, soru-cevabı yaptıktan sonra söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ondan sonra mı?

BAŞKAN – Tabii tabii, oylamadan önce söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğunun Çukurova’sı olarak bilinen Iğdır Ovası ülkemizin en verimli ovalarından birisidir. Her türlü endüstriyel tarım ürünü ile meyve ve sebzenin yetiştirilebildiği Iğdır Ovası’nın en büyük sorunu tarımda sulama sorunudur. Bu problemin çözülmesi amacıyla planlanan Ünlendi, Tuzluca barajlarıyla Göktaş, Alibeyköy, Aliköse göletlerinin bir an önce yapılması şarttır. Bu barajlar ne zaman yapılacak? Sorum Tarım Bakanlığına.

Ayrıca, Tuzla Barajı’nın hayata geçirilmesiyle birlikte Iğdır’da sulama sistemi değişecek ve tarımsal üretim kat kat artacaktır. Burada belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Covid-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler sonucu müzik ve sahne emekçilerinin yaşamı altüst olmuş ve salgın için alınan tedbirlerle işlerini yapamaz duruma gelmişlerdir. Anayasa’mızın 64’üncü maddesi “Devlet, sanat faaliyetleri ve sanatçıyı korur.” diyerek, müzik ve sahne emekçilerini koruma altına almıştır. Bu bağlamda, kısa çalışma ödeneği ve nakdî ücret desteğinin geliştirilerek müzik ve sahne emekçilerini de kapsaması yönünde çalışmanız var mı? Müzik ve sahne emekçilerinin biriken genel sağlık sigortası borçlarının silinmesi ve işlerine dönünceye kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gültekin...

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Bugün Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından ülkemiz ve Niğde’miz adına çok önemli olan Ankara-Niğde Otoyolu projemiz hizmete açıldı. Yerli ve millî akıllı ulaşım sistemleriyle donatılmış Türkiye’nin en akıllı yolu olan otoyolumuz Niğde’mizin gelişmesine, büyümesine, turizmine, ekonomisine, istihdamına büyük katkı sağlayacaktır.

Ülkemize sanayileşme konusunda büyük bir ivme kazandıran Sayın Mustafa Varank Bakanım, hem bu otoyolun avantajları hem de Beşinci Bölge teşviklerimizle Niğde’mize yeni fabrikalar açılması konusunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızdan destek beklediğimizi ifade ediyor, otoyolumuzun açılmasında, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan...

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, kahraman PTT kargo ve posta dağıtıcılarımız her gün kilometrelerce yol yürüyüp, pandemi döneminde herkes evinde kalırken, yaz kış, gece gündüz, hafta sonu demeden cansiparane çalışıp her gün yüz binlerce insanın kapısını çalıp evlere muştu götürünce beraber sevinen, tebligat götürünce birlikte üzülen arkadaşlarımızdır. PTT kargo ve posta dağıtıcıları personel eksikliği sebebiyle yıllık izin ve bayram izinlerini kullanamıyor, cumartesi günleri bile tam zamanlı olarak çalışıyorlar. Arkadaşlarımız salgının başından bu yana her gün en az 15-20 kiloluk çuvallarla ve artan iş yüküyle dağıtıma çıkıyorlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir...

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, size Silivri’deki araziyle ilgili soru sormuştum, siz de cevabınızda “Bir ihale yapılıyor, Sancak ailesi ihaleyi kazanıyor, teşvik belgesine başvuru yapıyor ve kamu arazisi Cumhurbaşkanı kararıyla Sancak ailesine ait bu firmaya devrediliyor. Usulsüzlük, yanlışlık yok.” dediniz. Şimdi ben burada bunları sormuyorum. Bu ihale süreci şeffaf bir şekilde yapıldı mı? Bütün kan üretici firmalar dâhil edildi mi? Ve nasıl kazandı bu firma? Bu firmanın geçmişi de şaibeli çünkü bu firma geçmişte Sağlık Bakanlığı, Kızılay ve SGK’yle bir protokol yapıyor, kan ürünlerini çok düşük fiyatla alıyor, fahiş bir fiyatla eczaneye satıyor ve hatta bazılarına tarihi geçmiş ürünleri satıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir...

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

AK PARTİ hükûmetleri tarafından hazırlanan bütçelerin planlı yatırımları ve AR-GE çalışmalarını desteklemesiyle millî teknoloji alanında önemli yollar katettik. Libya’dan Suriye’ye, Kuzey Irak’tan Karabağ’a millî kaynaklarla ürettiğimiz SİHA’larla büyük başarılar elde ettik. Bu başarıların dünya genelinde görüldüğü ve takdir edildiği aşikârdır. Bu vesileyle dünya çapında konvansiyonel savunma sanayisinde değişim başlamıştır. 2021 yılı bütçemiz teknolojik gelişmeleri daha ileriye taşıyacak potansiyelimizi ortaya koymaktadır. Teknoloji ve sanayi alanında verilecek desteklerle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin...

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Sağlık Bakanı Plan ve Bütçe Komisyonunda sağlık çalışanları için meslek hastalığı ve görev şehidi hakkı tanınması konusunda Mecliste çalışma yapılmasını olumlu karşıladığını söylemişti. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı da “Böyle bir çalışmaya gerek yok, mevzuatımızda ‘vazife malulü’ denilen bir işlem var; bundan faydalanabiliriz.” demiştir. Yani öyle görülüyor ki bakanlar arasında bir koordinasyon eksikliği var. AKP Genel Başkanı da yine sağlık çalışanlarını şehit olarak addetmiş ve meslek hastalığı hakkı tanınacağını söylemiştir. Sağlık çalışanlarımız bir an önce meslek hastalığı ve görev şehidi hakkını beklemektedirler. Bu koordinasyonun bir an önce sağlanmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Yine diğer bakanlıklarımızla ilgili sorulara yazılı cevap vermek üzere, Sayın Vekilimiz Silivri konusunu tekrar gündeme getirdiği için ben genel bir açıklama yapmak istiyorum. Sayın Vekilim, bir önceki söz aldığınızda dediniz ki: “Burası peşkeş mi çekiliyor? Burası veriliyor.” Şimdi, başka bir konudan “Bu ihale nasıl oldu?”ya vesaireye getirdiniz. Ben tekrar Genel Kurula şu hatırlatmayı yapmak istiyorum: Değerli milletvekilleri, bizim Bakanlığımızın teşvikleri, destekleri bütün yatırımcılar için açık. Eğer bir yatırımınız varsa yatırımınızın çeşidine göre, katma değerine göre biz size çok çeşitli destekler verebiliyoruz. Öncelikli yatırım teşviklerinden bölgesel teşviklere kadar, yatırım yeri tahsisinden çok farklı alanlara, AR-GE desteklerine kadar çok farklı destekleri biz, bize başvuran, şartları taşıyan herkese veriyoruz. Dolayısıyla Sayın Vekilim, siz de gelip bana başvursanız “Ben kan plazması üretecek bir tesis kuracağım. Bu tesisin özellikleri bunlar. Bana yatırım yeri tahsisi verin.” deseniz ben size de bu destekleri vereceğim. Dolayısıyla burada “Firma şuradan almış, buradan almış.” o başka bir tartışma konusu ama şunun altını tekrar çiziyorum: Biz yatırımcılarımız arasında ayrım yapmıyoruz. Bakınız, kamu-özel iş birliği ihalelerinde -ben sabah arkadaşlarımdan rakamları istedim- 34’ten fazla firma çok çeşitli kamu-özel iş birliği ihalelerine girmiş, bunları almış ama biz bu Mecliste ne duyuyoruz? “5’li çete” “5’li şirketler…” Yani bu yatırımcılar arasında bu ayrımı yapmak gerçekten bu ülkenin enerjisini götürüyor. Biz yatırımcı bulmak için canla başla savaşıyoruz, insanları davet ediyoruz, yabancı yatırımcı arıyoruz, yerli yatırımcı alıyoruz, şehirlere yatırımcı götürmek için uğraşıyoruz; işte, Niğde’den bahsetti Sayın Vekilimiz, biz oraya hangi yatırımcıyı götürürüz, orada istihdam sağlarız, kalkınma oluştururuz diye gayret gösteriyoruz. Lütfen, ben rica ediyorum, yatırımcılar arasında ayrım yapmayalım. Eğer işlemlerimizde bir kusur görüyorsanız, bir yanlışlık görüyorsanız -biz şeffaf olduğumuzu iddia ediyoruz, bunu Sayıştay raporlarında da görebilirsiniz- eğer usulsüzlükler olduğunu düşünüyorsanız buyurunuz, yargıya başvurun, bizi şikâyet edin ama biz herkese eşit muamele yapıyoruz, yeter ki bu ülkede ekonomi oluşsun diye gayret gösteriyoruz; ben bunun tekrar altını çizmek istiyorum.

Şimdi, tabii, arkadaşlar cevapları bana getiriyorlar. Tunceli’yle ilgili bir vekilimizin talepleri olmuş burada “Tunceli’de şu yolları ne zaman yapacaksınız, bu köprüleri ne zaman yapacaksınız?” diye. Şimdi, biz bu vekilimizin talebini aldık, yazıyoruz, Bakan arkadaşımıza götürüyoruz ama iki dakika sonra çıkan başka bir vekil arkadaşımız diyor ki: “Paraları müteahhitlere veriyorsunuz, betona gömüyorsunuz.” Peki, biz bu yolları yapalım mı, yapmayalım mı? Biz bu yatırımları, barajları yapalım mı, yapmayalım mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Değerinde yapın, değerinde.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Lütfen burada sadece muhalefet yapmak için bize eleştiride bulunmayın.

Bakın, ben geçen sefer de söyledim. Biz sizden gelen her türlü eleştiriyi, soruyu dikkate alıyoruz ama biz burada bir iş yaparken ertesi gün “Siz paraları müteahhitlere veriyorsunuz.” diyorsanız, orada biz de artık başka türlü tepkiler vermek durumunda kalıyoruz.

Ben tekrar sorularınız için teşekkür ediyorum.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Bakan, usulsüzlük yapmadan yapın. Böyle bir çaresizlik… “Yapalım mı, yapmayalım mı?” Yapın ama böyle yapmayın.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – 1 liralık yere 10 lira ödemeyin Sayın Bakan, onu diyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, elli altı saniye var.

BAŞKAN – Sayın Muazzez Orhan Işık, buyurun.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Başkan, teşekkürler.

Türkiye’de adaletsizlik kadın, çocuk, yaşlı fark etmeksizin mağdur üretiyor. Hacer Akçüre 10 Kasım 2017’de bir operasyon sonucunda gözaltına alınıp tutuklandı, yoksul olduğu için dosyasını savunabilecek bir avukat dahi bulamadı ve tutuklandığında çocuğu 5 yaşındaydı. Eşi kendisinden boşandı, çocuğunun velayeti yaşlı dedesine bırakıldı. Pandemi koşullarında çocuğunu göremiyor, ruh sağlığı bozuldu ve psikiyatri tedavisi görüyor. Üç yıldır dosyası Yargıtayda bekletiliyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sibel Hanım, nedir sorun? Siz soru sordunuz, Sayın Bakan da cevapladı.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Bir açıklama… Cevap hakkı…

BAŞKAN – Cevap hakkı doğuracak herhangi bir şey yok, bir sataşma yok, bir şey yok. Karşılıklı müzakereye çeviremem. Rica ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bütçenin 11’inci günü ve elbette günlerdir eleştirileri dinleyen iktidar partisi milletvekillerinin çıkması, eleştiri yapması son derece uygun, bunları dinleriz ama burada şöyle bir şey var: Elimizdeki notlara dönüp eldeki notların sadece yüzde 10’unda şunu yapma imkânım her zaman var: “Düzce AKP’de bir kadının yıllarca sistematik bir biçimde cinsel istismara uğradığı ortaya çıktı. AK PARTİ Düzce Merkez İlçe Başkanı D.A. ve AKP il yöneticileri…” diye devam ederim. Dönerim; “AKP’nin Taşkesti Belediyesinde iş bulma vaadiyle buluştuğu T.D.’yi zorla alıp koyup taciz ettiği iddiasıyla tutuklanan Mudurnu ilçesinin Taşkesti Beldesinin AKP’li Belediye Başkanı S.Ç. yirmi beş yılla yargılanıyor.” derim. Elâzığ Kovancılar’daki tacize girerim. “Tunceli Ovacık’ta zihinsel engelli 15 yaşındaki kıza tecavüz suçundan AK PARTİ eski İlçe Başkanı R.Ç. on yedi yıl hapis cezası.” derim. Uzatırım, uzatırım, uzatırım ve sonra “Bunlara bir şey yapmayanlar alçaktır, namussuzdur…” Bunları söylerim ama bu ne bana ne Meclise ne dinleyene bir şey kazandırmaz ve utanç verici olur. Bazı kavramları…

BAŞKAN – İyi ki söylemediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Günlerdir tekrarlanıyor. Sayın Başkanım, hele hele bu Meclisteki milletvekillerini kastedip -yiğitsen adını söylersin- dönüp de efendim “Elbette istismar olur.” diyen namussuz… Bir kadın milletvekili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – A Haber’in yaptığı montaj beni ilgilendirmez. İstanbul’un kadim ilçesinden ismini alan çok değerli milletvekilim, biz senden o kadim ilçenin kültürüne, ahlakına uygun bir tutum bekleriz. E.Ö. demeyeceğim, Eyüp kardeşim, sana söylüyorum. Ve senden bekleriz ki… Bizim milletvekilimiz Sera Kadıgil’in -elbette olur; bu kadar eğitimsizliğin, bu kadar sıkıntının, bu kadar kötü politikanın olduğu yerde CHP’de de olur, AKP’de de olur, önemli olan hep birlikte mücadele etmektir ve biz bu konuda tavizsiziz- “Herkesin öyle olması lazım.” dediği konuşmanın ilk cümlesini alıp bir kadın milletvekiline “Namussuzlar.” dersen bu, yiğitliğe de sığmaz, ismini aldığın ilçenin yetiştirdiği bir evlada sığmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Devam edeyim; Ali Mahir Başarır… Gözünün içine bakıyorum Eyüp kardeş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitireceğim Başkanım.

Söylenecek çok başka şey var ama bunu çok önemli bir görev addediyorum. “‘Ordu satılmış.’ diyen alçak.” diyorsun. Bunu kime dediğini söylemiyorsun ama “Ordu satılmış.” diyor…

TAMER DAĞLI (Adana) – Kim söyledi bunu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …ve ardından “Tank Palet Fabrikası için dedim.” diyor, “Ordumun bir tane postalına ‘satılmış’ demem, bırak Mehmetçik’i.” diyor, günlerce haksız linç yiyor.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Sen üstüne niye alınıyorsun o zaman?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Rahmetli anası günlerce “Oğlum öyle dememiş, niye böyle diyorlar?” diyor. Biz iki gün önce Ali Mahir’in anasının cenazesindeydik be Eyüp kardeşim, Allah’tan kork! Bu vicdansızlığı ben senin ailene yapmam, yaptırmam. Söylediği sözün ilk paragrafından… Lanet olası bir trol… “Eriyorsunuz, oy kaybediyorsunuz…” Lanet olsun! İktidarı kaybedelim, dünyayı kaybedelim ama bu trol aklının peşine takılıp da vicdanı kaybetmeyelim be Eyüp, vicdanı kaybetmeyelim! (CHP sıralarından alkışlar)                   

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Meclis çatısı altında bizler milletin bütçesini yapıyoruz -19 bütçe, 3’üncü Cumhurbaşkanlığı Hükûmet bütçesi- ve her bütçe milletimizden tam not alıyor ve kürsüye her çıkan milletin bütçesine akıl almaz hakaretler ediyor. Biz sessiz kalacağız, susacağız. Biz bunu kabul etmiyoruz, kabul etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Etmeyin, etme.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, bakıyorsun, burada, Eyüp kardeşim çıkmış, bu kürsüde yapılan yalan yanlış iftiralara cevap veriyor, bunun üzerine… (CHP sıralarından gürültüler)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hakaret ediyor, hakaret ediyor!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Cevap vermiyor, hakaret ediyor!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hakaret ediyor ya, hakaret ediyor!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …bağıracaksınız çağıracaksınız, bizden de yutmamızı bekleyeceksiniz. Hayır…

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Hakaret ediyor!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayıptır, ayıptır!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, Eyüp kardeşim burada ne diyor?

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Hiç paralama kendini, hakarete “evet” diyemezsin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diyor ki: “Millî ve manevi değerlerimize alenen saldıran oluşumları ahlaksızca meşrulaştırma çabalarına bu bütçede yer vermiyoruz.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu demek istemiyor. Ali Mahir’e dediğini oku.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir saniye… Geliyorum, geliyorum… Müsaade edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayıptır ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade edin, müsaade edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu terbiyesizliği savunamazsın, ayıptır!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben Silahlı Kuvvetlerimize laf ettirmem.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O da etmiyor zaten, eden yok. Terbiyesizlik yapma.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Savunacağız, bağıra bağıra savunacağız. (CHP sıralarından gürültüler) Böyle yok, lütfen… Kalkıp burada bu kürsüden saatlerce saldırıda bulundular. Bunları sineye mi çekeceğiz? Bakınız, şu anda, Cumhuriyet Halk Partisinin burada bende 25 kalem var. 25 kalemde yapılan o kadar taciz iddiası varsa biz çıkıp burada “Bunların sonuna kadar takipçisiyiz. Sessiz kalmayacağız”. demenizi bekleriz.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Hakaret eden sizin Genel Başkanınız…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Genel Başkanınız kadınlara seçim haklarının verildiği günde çıkıp “Kadınlar, kendinizi koruyacaksınız.” diyecek ve biz bunu örteceğiz. Bakınız, bunun sonuna kadar takipçisi olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii olacağız.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tank Palet Fabrikası onurumuzdur, gururumuzdur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Onurum” deme, yakıştırmam, onur satılmaz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tank Palet Fabrikası milletin alın teridir. Oradan çıkan tankları gördüğünüzde…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Peşkeş çektiniz Katarlılara.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Bedelsiz verdiniz, bedelsiz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aynen İHA’lar, SİHA’lar nasıl Azerbaycan’da destanlar yazmışsa oradan çıkan tanklar da Allah’ın izniyle, al bayrağımız için, vatanımız, devletimiz ve milletimiz için destanlar yazacak. Biz, Tank Palet Fabrikası için söylenen yalanları kabul etmediğimiz gibi, onların arkasına sığınarak Silahlı Kuvvetlerimize hakaret ve iftiraları da asla kabul edemeyiz. Bakın, birkaç tanesi değil…

Ben buradan, evet, Eyüp kardeşim, gözlerinin içine baka baka söylüyorum: Seninle gurur duyuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yazıklar olsun!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yazıklar olsun!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Söylediğin sözün sonuna kadar arkasındayız. Bu bütçenin milletin bütçesi olduğunu bütün dünyaya haykıracağız ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yazıklar olsun!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yazıklar olsun!

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biraz sonra, Cumhuriyet Halk Partisinin -mademki saymak istemiyoruz- taciz ve tecavüz iddialarına Grup Başkan Vekili bir cevap versin, ondan sonra da bunları sayacağım. Buyur bakalım. (CHP sıralarından gürültüler)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ensarın hesabını verin siz önce, Ensarın.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özsoy.

Arkadaşlar, sayın vekiller, müsaade eder misiniz lütfen, duyamıyorum.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ensarın hesabını verin önce.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Grup Başkan Vekili ismimi de anarak sataştı.

BAŞKAN – Buyurun kürsüden. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

14.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Öncelikle, ben, burada hayretler içerisinde olduğumu ifade etmek istiyorum çünkü burada, Cumhurbaşkanı Yardımcımız geliyor “Sen ona öyle konuşamazsın.” diyorlar, bakanlarımız geliyor “Sen ona öyle konuşamazsın, milletvekilleri konuşur.” diyorlar. Biz çıkıyoruz konuşuyoruz; böyle konuşamazsın…

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Hakaret konuşuyorsun.

EYÜP ÖZSOY (Devamla) – Siz her şeyi çıkacaksınız burada söyleyeceksiniz -biraz önce hatip “haramzadeler” dedi- her türlü hakareti edeceksiniz…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne konuşması, hakaret ediyor!

EYÜP ÖZSOY (Devamla) – Ben hiçbir konuşmamda isim vermedim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından ayağa kalkmalar, gürültüler)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne konuşması ya. Sen bir kadın vekile hakaret edemezsin!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Bir kadın vekile nasıl “namussuz” dersin, nasıl dersin?

BAŞKAN – Siz devam edin, Sayın Özsoy.

EYÜP ÖZSOY (Devamla) – Öncelikle, ben kimsenin ismini vermedim.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir kadın milletvekiline hakaret edemezsin.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Bir kadın milletvekiline “namussuz” diyerek o kürsüde duramazsın.

EYÜP ÖZSOY (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili Ali Mahir Bey’den bahsetti. Ben isim falan vermedim. Annesi vefat ettiyse Allah’tan rahmet diliyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir kadın milletvekiline “namussuz” diyemezsin.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Kadın vekillerden özür dileyeceksin.

EYÜP ÖZSOY (Devamla) – Ama ben kime dedim biliyor musun?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Saygılı olacaksın!

EYÜP ÖZSOY (Devamla) – Tecavüze ve tacize uğrayana sessiz kalana “namussuz” dedim. Sessiz kalanlar namussuzdur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Kadın vekile “namussuz” dedirtmem, diyemezsin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ne kadar uğraşırsanız uğraşın tartışmadan, kavgadan ara vermeyeceğim. Yani milletimiz de görsün, kavga da olacaksa ekran açık kalsın.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Özür dileyecek Sayın Başkan!

BAŞKAN - Sayın Beştaş, buyurun lütfen.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kadın vekile hakaret edemezsin “namussuz” diyemezsin!

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – “Namussuz” diyemezsin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir Grup Başkan Vekiline söz verdim, lütfen…

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sen sessiz kalıyor musun?

BAŞKAN – Müsaade edin arkadaşlar.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un konuşmasının İç Tüzük 67’ye aykırı olduğuna, Başkanlık Divanı tarafından uyarılması gerektiğini düşündüğüne ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, burada bütçeyi konuşuyoruz ve biz muhalefet partisiyiz diğer muhalefet partileri gibi. Ben Eyüp Vekilin, hatibin konuşmasının, bir kere her şeyden önce İç Tüzük 67’ye aykırı olduğunu ve Başkanlık Divanınız tarafından uyarılması gerektiğini düşünüyorum. Neden? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ya, siz burada her şeyi söyleyeceksiniz aykırı değil, biz söyleyince aykırı! Ayıp ya! Olur mu öyle ya? Siz her şeyi söyleyin ayıp olmasın…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Terör örgütünün burada propagandasını yapmak…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hâlâ konuşuyor ya, hâlâ konuşuyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Eğer bu Mecliste “alçak” ve “namussuz” lafları… Bunu halkın takdirine sunuyorum. Bir milletvekili çıkıyor, öznesiz bir şekilde bütçe anlatması gerekirken “alçak” ve “namussuz”la bezenmiş bir konuşma yapıyor, ahlak dışı bir konuşma yapıyor ve Grup Başkan Vekili de çıkıp bu konuşmayı alkışlıyor.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ya, tecavüze sessiz kalanlara diyor. Tecavüze sessiz kalanlara söylüyor. Derdiniz ne?

ZAFER IŞIK (Bursa) – Sakin olalım arkadaşlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben Meclis Başkan Vekilinin her şeyden önce bu konuda İç Tüzük’ün gerekli hükümlere göre uyarması gerektiğini önemle belirtmek istiyorum. Eğer öznesi varsa çıksın öznesini söylesin ama temiz bir dille söylesin. Eğer biz halka böyle örnek olacaksak olmaz olsun, böyle örnek olmak istemiyoruz. Biz bu Mecliste daha fazla kişiliği, halkın onurunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Halkın temsilcileri arasındaki tartışmanın düzeysizliğinin bu hâle gelmesinden rahatsızlık duyuyoruz. Eğer A Haber’e ya da kendi yandaş kanallarına malzeme vermek için bu tartışmaları yaratıyorlarsa yazıktır, gerçekten yazıktır.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – On gündür ne konuşuluyor?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – On gündür burada ne konuşuluyor, her şeyi söylediniz ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani ben bu düzeye düşmek istemiyorum, o kavramları tekrar etmeyeceğim ama Meclis Başkan Vekili olarak sizden de özellikle bu küfür, argo ve hakaret içerikli aşağılayıcı kavramların hiç kimseye, hiç kimseye kullanılmaması gerektiği noktasında uyarı yapmanızı istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (Gürültüler)

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Eyüp Bey ortaya konuştu. Siz niye üzerinize aldınız ki?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Olay nereden nereye geldi?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Küfür yok, “küfür” dedi Grup Başkan Vekili. Küfür diye bir şey yok. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

ZAFER IŞIK (Bursa) – Sakin olun, sakin olun. Niye kalkıyorsunuz? Biz de mi kalkalım? Ayıp ya!

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Oturarak konuşun.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Kapatın maskelerinizi, bağırıyorsanız öyle bağırın, kapatın maskelerinizi.

ZAFER IŞIK (Bursa) – Arkandakilere de söyle, bas bas bağırıyor.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Kendi grubuna da söyle.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Bağırmayın! Kapatın maskelerinizi.

BAŞKAN – Oturur musunuz lütfen yerinize.

Sayın Özel, buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, Grup Başkan Vekilinize söz verdim, lütfen.

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar lütfen…

Sayın Başkan, biraz önce sadece 3 ilçeden elimizdeki nottan onlarcasından okuyabileceğimiz isimleri gizleyerek söyledim. Çıkıp da burada, bu partide bu konuyla ilgili… Ne olmuş? AK PARTİ ihraç etmiş, AK PARTİ görevden almış, geç almış, erken almış; bu tartışmalar yapılır. Cumhuriyet Halk Partisi için diyor ya: “Bir kınasaydınız.” Bakın, 3 Aralık Perşembe, bundan on üç gün önce, Meclis tutanağı, Özgür Özel: “Olay, bahsedilen kişi tarafından kamuoyuna taşındığında görüldü ki zaten çoktan disipline verilmiş, disiplin kurulu toplantıya çağrılmış, ertesi gün de partiden atıldı, ihraç edildi. İstanbul il yönetimi gereğini yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi olarak da bu konuda, bu ihraçların hızla onaylanması noktasında hiçbir tavizimiz olamaz. Tacizde, tecavüzde ve kadına karşı şiddette, bu tip durumlarda sıfır tolerans… Özellikle ‘Seninki öyle, benimki böyle.’ tartışmaları ne bu ülkedeki kadınlara ne bu topluma bir şey getirir. Herkes bu konuda failin ve mağdurun kimliğine kör, hangi siyasi partiden olduğuna kör, toplumdaki durumuna kör, kadından yana ve tacizcinin tam karşısında kaya gibi durmalıdır.” Özgür Özel, tutanak… (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, bir muhataplık ilişkisi kuracaksın, sonra diyeceksin ki “Bu konuda bir kelime etseydiniz.” Meclis tutanakları, 3 Aralık Perşembe. Bunu söyledikten sonra, siz daha: “CHP kınamamış, CHP örtmüş, CHP bilmem ne yapmış.” CHP’yi burada ben temsil ediyorum. Benim ne söylediğim çok net.

TAMER DAĞLI (Adana) - Sen üzerine alınma o zaman, ortaya söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim neye cevap verdiğimi herkes biliyor.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) - “CHP kınamadı.” demedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi: Kendisini kırmamak için ismini doğduğu ilçeden aldığını -Eyüp ilçesinin- ve bu ismin kendisine ne sorumluluk yüklediğini madden ve manen hatırlatarak başladım kendisine hiçbir hakaret yapmadan. Ama şunu da hatırlattım: Naci Hoca burada. Naci Hoca sözü alırsa ve suçu işleyenin partisi de kör olursa hepimizin ibret alacağı bir konuşma yapabilir. Çünkü Naci Hoca herhâlde şunu onaylamıyordur: Bir milletvekili çıkacak, bir kadın milletvekilimizin konuşmasının ilk cümlesini alacak “‘Elbette, istismar olur.’ dedi.” diyecek.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ben kimseye bir şey söylemedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Oysaki “Bu, elbette, istismar olur.”dan sonra “Önemli olan, buna karşı tavizsiz ortak tavır almaktır.” diyecek ama “‘Elbette, istismar olur.’ diyen namussuzlar var.” diyeceksiniz, biz de bunu yutacağız. Bakın, Ali Mahir Başarır’ın…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Tutanağa bak, tutanağa.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Tutanağa bak, tutanağa.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Söylenenler tutanaklarda var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “‘Ordu satılmış.’ diyen alçaklar.” diyeceksiniz.

İSMAİL KAYA (Osmaniye)– Orduya satılmış diyen alçaktır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika… “‘Ordu satılmış.’ diyen alçakların bütçesi” değil diyeceksiniz.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) - Doğru söylüyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - “‘Ordu satılmış.’ diyen” dediğiniz arkadaşımız, Naci Hoca da biliyor, Allah da biliyor, kul da biliyor, siz de biliyorsunuz ki bir cümle sonra “Tank Paleti kastediyorum.” dedi, “Ordunun bir postalının satılmasını kabul etmem, değil Mehmetçik’in." dedi. Bunu troll aklı sizi peşine taktı ama en büyük zararı siz gördünüz ki AK PARTİ’li seçmenin yüzde 65’i Tank Paletin satışına olumsuz bakıyor diye her fırsatta partinizin tüm temsilcileri izahat vermeye çalışıyor.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Öyle bir şey yok.

ZAFER IŞIK (Bursa) – Arkadaşınız “Tank Palet de ordudur.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Eyüp kardeşim, benim sana söylediğim söz şu: “O troller, o AKP medyası, o saldırı bir anayı ‘Benim oğlum bunu yapmadı, neden lafını çarpıtıyorlar?’ diye ağlata, ağlata, ağlata… Biz anamızın cenazesine gittik.” dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Ama çok uzattık. Anlaşmamız var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cümle bitsin, bir cümle.

BAŞKAN – Peki, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ve sana dedim ki: Senin ismine de yakışmaz böyle bir şey söylemek, bu Meclise de yakışmaz.

Bundan sonra Eyüp’ün söylediği gibi bir milletvekilinin sözünü alıp da ismini söylemeyerek İç Tüzük’ün, kanunun, vicdanın arkasından dolaşıp bir milletvekilimize “alçak” ya da “namussuz” diye bir söz söylenirse biz o vakitten sonra -Naci Hocam, o vakitten sonra- olacakların da yapacaklarımızın da sorumlusu değiliz, bunu böyle bilsin herkes. Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, müsaade eder misiniz? Rica ediyorum, lütfen… Arkadaşlar, lütfen müsaade ediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özkan, buyurun.

29.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, elbette milletin iradesinin tecelligâhı bütün siyasi parti grupları, milletvekillerimizin görüş ve düşünceleri çerçevesinde ülkemiz ve milletimiz için yarınlara dair belirli bir zeminde ortaklaşmak ve bu çerçevede ülkemizin, milletimizin meselelerine çözüm üretmek için buradayız. Bu noktada her bir milletvekilimiz katkı sunuyor. Burada bir milletvekilimizin yapmış olduğu konuşmanın eğer öznesi, yüklemi, tümlecine girecek olursak her milletvekili için ayrı ayrı değerlendirmelerde bulunulur.

Biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili “Elbette empati yapalım.” diye bir konuşma yaptı, sonra da bizim partimizle ilgili bazı ithamlarda bulundu. Eğer bu ithamları burada söylemekle... Hani, bizim camiamızda, medeniyetimizde, toplumumuzda şüyuu vukuundan beterdir. Bir şeyi olur olmaz şekilde şayialarla yayacağız, ondan sonra da meselenin arka planını incelemeden dersek doğru olmaz. Bakın, ben de burada -birkaç sayfayı aşmış ve küçük puntolarla yazılmış olmasına rağmen- Cumhuriyet Halk Partisindeki bazı iddiaları ileri sürersem buradaki tartışma teselsül eder gider.

BAŞKAN – Etmez çünkü ara vereceğim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biraz önce Eyüp Özsoy Milletvekilimizin kürsüden yaptığı konuşmada, siyaset arenasına ilişkin -hem iktidar, muhalefet hem de Cumhur İttifakı, Millet İttifakı- karşılıklı olarak hem Parlamento içerisinde hem de Parlamento dışı siyaset, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleriyle ilgili iki yaklaşımdan bahsediyor. Ülkenin ve milletin menfaatine olan yaklaşımlara ilişkin değerlendirmelerde bulunuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hangi değerlendirmeler?

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu değerlendirmelere sadece Parlamento içi siyaset olarak da bakmak doğru değil çünkü şu anda Parlamentoda grubu bulanan siyasi partiler, grupsuz siyasi partiler, Parlamento dışı siyasal arena, sivil toplum ve siyasi partileriyle beraber Türkiye'nin millî menfaatleri, Türkiye'nin menfaatlerine karşı yaklaşımlar olmak üzere elbette farklı iki alandan bahsederek açıklamalarda bulundu. Bu noktada, sayın milletvekilimizin zaten yapmış olduğu konuşma da öznesi Türkiye kamuoyu olan ve milletin menfaatlerini esas alan bir siyaset alanı inşa edilmesi amacına matuftur. Bu anlamda özenle Mecliste herhangi bir siyasi partiyi işaret etmemiştir ve bu noktada da millî ve yerli amaçla Türkiye’nin ortak aklına hizmet eden bir anlayışla konuşma yaptığını gördüğümüzü ifade ediyorum.

Genel Kurula bugün geriye kalan çalışmalarda başarılar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.03

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.34

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 18.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

7’nci maddesinin oylanmasında kalınmıştı.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı, TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un Dördüncü Oturumda 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde yaptığı konuşması İç Tüzük’ün 157’nci maddesinin 2’nci bendi uyarınca sükûneti ve çalışma düzenini bozduğundan, uyarma cezası gerektirdiğine ve kendisine İç Tüzük’ün 158’inci maddesine göre uyarma cezası verdiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un Dördüncü Oturumda yaptığı konuşması, İç Tüzük’ün 157’nci maddesinin 2’nci bendi uyarınca sükûneti ve çalışma düzenini bozduğundan uyarma cezası gerektirmektedir. Kendisine İç Tüzük’ün 158’inci maddesine göre uyarma cezası veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu arada, bütün milletvekillerimizi İç Tüzük’ün 67’nci maddesine uymaya, kabahat ve yaralayıcı sözler kullanmamaya, temiz bir dille konuşmaya davet ederek söz konusu hükmü de Genel Kurulun dikkatlerine sunuyorum.

Sayın Özsoy isterse savunma yapabilecektir, şayet isterse oturumun sonunda da kendisine savunma için imkân verebiliriz.

Sayın Özsoy’un böyle bir talebi yok.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 8’inci maddeyi okutuyorum:

Mali kontrole ilişkin hükümler

MADDE 8- (1) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri;

a) Arızi nitelikteki işleriyle sınırlı kalmak koşuluyla yıl içinde bir ayı aşmayan sürelerle hizmet satın alınacak veya çalıştırılacak kişilere yapılacak ödemeleri,

b) İlgili mevzuatı uyarınca kısmi zamanlı hizmet satın alınan kişilere yapılacak ödemeleri,

c) 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanunu uyarınca aday çırak ve çıraklar ile işletmelerde mesleki eğitim gören, staj veya tamamlayıcı eğitime devam eden öğrencilere yapılacak ödemeleri,

ç) İlgili mevzuatı uyarınca ders ücreti karşılığında görevlendirilen ve üzerinde resmî görevi bulunmayanlara yapılacak ödemeleri,

bütçelerinin (01.04) ekonomik kodunda yer alan ödenekleri aşmayacak şekilde yaparlar ve söz konusu ekonomik kodu içeren tertiplere ödenek eklenemez, bütçelerin başka tertiplerinden (bu ekonomik kodu içeren tertiplerin kendi arasındaki aktarmalar ile 6 ncı maddenin ikinci fıkrası kapsamında yapılan aktarmalar hariç) ödenek aktarılamaz ve ödenek üstü harcama yapılamaz. Ancak, bu ekonomik kodu içeren tertiplerden yapılması gereken akademik jüri ücreti ödemeleri ile (c) ve (ç) bentleri kapsamındaki ödemeler için gerekli olan tutarları ilgili tertiplere aktarmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(2) Bu Kanuna bağlı (T) işaretli cetvelde yer alan taşıtlar, ancak çok acil ve zorunlu hâllere münhasır olmak kaydıyla ilgili bakanlığın teklifi üzerine Cumhurbaşkanı kararı ile edinilebilir.

(3) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri, sürekli işçileri ve geçici işçileri, bütçelerinin (01.03) ile (02.03) ekonomik kodlarını içeren tertiplerde yer alan ödenekleri aşmayacak sayı ve/veya süreyle istihdam edebilirler. Bu işçilerle ilgili toplu iş sözleşmelerinden doğacak yükümlülükler, ihbar ve kıdem tazminatı ödemeleri, asgari ücret ve sigorta prim artışı nedeniyle meydana gelecek ödenek ihtiyaçlarını ödenek aktarmak suretiyle karşılamaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Bu fıkrada belirtilen ekonomik kodlara bu durumlar dışında (söz konusu ekonomik kodlar arasındaki aktarmalar ile bu kodlar için birimler arası aktarmalar hariç) hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamayacağı gibi bütçenin başka tertiplerinden işçi ücreti ve fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücreti de ödenemez. Bu fıkradaki ödenek aktarmasına ilişkin kısıtlamalar, kendi bütçe tertiplerinden aktarma yapılması koşuluyla TÜBİTAK için uygulanmaz.

(4) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin harcama yetkilileri, sürekli işçiler ile geçici işçilerin fazla çalışmaları karşılığı öngörülen ödeneğe göre iş programlarını yapmak, bu ödeneği aşacak şekilde fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma yaptırmamak ve ertesi yıla fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışmadan dolayı borç bıraktırmamakla yükümlüdürler. Deprem, yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ ve benzeri afetler nedeniyle yürürlüğe konulacak Cumhurbaşkanı kararları uyarınca yaptırılacak fazla çalışmalar ile fazla çalışma ücret ödemelerine ilişkin ilama bağlı borçlar için yapılacak aktarmalar hariç fazla süreli çalışma ve/veya fazla çalışma ücret ödemeleri için hiçbir şekilde ödenek aktarması yapılamaz.

(5) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler tarafından uluslararası anlaşma, kanun ve kararnameler gereği üye olunanlar dışındaki uluslararası kuruluşlara, gerekli ödeneğin temini hususunda Cumhurbaşkanlığının uygun görüşü alınmadan üye olunamaz ve katılma payı ile üyelik aidatı adı altında herhangi bir ödeme yapılamaz.

(6) Ticaret Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığının uluslararası anlaşma, kanun ve kararnamelerle Türkiye Cumhuriyeti adına üye olduğu uluslararası kuruluşlara ilişkin işlemlerine (katılma payı ödemeleri dâhil) beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(7) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerince işletilen eğitim ve dinlenme tesisi, misafirhane, çocuk bakımevi, kreş, spor tesisi ve benzeri sosyal tesislerin giderleri, münhasıran bu tesislerin işletilmesinden elde edilen gelirlerden karşılanır. Bu yerlerde, merkezi yönetim bütçesi ile döner sermaye ve fonlardan ücret ödenmek üzere 2021 yılında ilk defa istihdam edilecek yeni personel görevlendirilmez.

(8) Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, gerekli tedbirleri alarak bütçelerinin “03.03- Yolluk Giderleri”, “03.06- Temsil ve Tanıtma Giderleri”, “03.07- Menkul Mal, Gayrimaddi Hak Alım, Bakım ve Onarım Giderleri” ile “03.08- Gayrimenkul Mal Bakım ve Onarım Giderleri” ekonomik kodlarını içeren tertiplerine tahsis edilen ödeneği aşmayacak şekilde harcama yaparlar. Söz konusu idarelerce anılan tertiplere bütçelerinin diğer tertiplerinden aktarılacak ödenek tutarları ile 6 ncı maddenin beşinci fıkrası kapsamında eklenecek ödenek tutarları toplamı bu tertiplerin başlangıç ödeneklerinin yüzde 10’unu aşamaz. Ancak, ihtiyaç hâlinde söz konusu ekonomik kodları içeren tertiplerin başlangıç ödeneklerinin yüzde 10’unu aşan aktarma ve 6 ncı maddenin beşinci fıkrası kapsamında ödenek ekleme işlemlerini yapmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir. Yükseköğretim kurumlarınca yedinci maddenin birinci fıkrası kapsamında “03.03- Yolluk Giderleri” ile “03.07-Menkul Mal, Gayrimaddi Hak Alım, Bakım ve Onarım Giderleri” ekonomik kodlarını içeren tertiplere yapılacak ekleme işlemlerinde bu fıkrada yer alan sınırlamalar uygulanmaz.

(9) Öz gelir karşılığı olarak yükseköğretim kurumları bütçelerinin (A) işaretli cetvelinde yükseköğretim öz gelirleri finansman koduyla tertiplenen ödenekler arasında (Yükseköğretimde Öğrenci Yaşamı Alt Programı altında tefrik edilen ödenekler arasında yapılacak aktarmalar hariç) aktarma yapılamaz.

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde konuşmalara başlıyoruz.

Gruplar adına ilk konuşmacı, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesiyle ilgili olarak İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Üzerinde söz aldığım 8’inci madde, 2020 yılı Bütçe Kanunu’ndaki 8’inci maddeye bir fıkra eklemiş, bu fıkra mali kontrol hükümleri çerçevesine uygundur.

Değerli milletvekilleri, on gündür 2021 yılı merkezî yönetim bütçesini görüşüyoruz. Halkımız bu bütçeden memnun değil. Şikâyetlere bakacak olursak AK PARTİ hükûmetlerinin atamalarda yıllardan beri liyakati ve ahlakı esas almadığını, devlete yol gösterici rolleri olan önemli kurumları kapattığını ya da işlevsiz hâle getirdiğini; takip ettikleri ekonomi, tarım, siyasi politikalarının yanlış olduğunu, kendi çiftçilerimize verecekleri destek yerine ithalat yoluyla yabancı çiftçilere destek verdiklerini, çiftlerimizi Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve Ziraat Bankasının eline bırakarak canından bezdirdiğini; vatandaşlar arasında ayrım, ötekileştirme yaptığını, bazılarına ise özel ayrıcalık tanıdığını, devletin birçok kurumlarını cemaatlerin ya da tarikatçıların menfaatine çalışan kişilere teslim ettiğini, yıllardan beri kamu kaynaklarını israf ettiklerini, eğitimin niteliği konusunda gereğini yapmadıklarını, mesleki ve teknik eğitime önem vermeyip gençlerimize istihdam imkânı sağlamadıklarını, gerekli altyapı olmadan üniversite açtıklarını, bu üniversitelerin yarısından fazlasına bilimsel olarak yetersiz profesörleri rektör olarak atadıklarını, işsizliğe çare bulamadıklarını, 10 milyonun üzerinde işsizler ordusu olduğunu, 1 milyon 100 bine yakın üniversite mezununun işsiz olduğunu, yandaş müteahhitlere her türlü desteği verdiklerini ancak esnafa, köylüye, memura, çiftçiye acı reçete vadettiklerini, salgın sürecini iyi yönetemediklerini, sağlık çalışanlarının yaptıkları fedakârlıklara karşı hak ettikleri ödemeyi yapmadıklarını, coronadan vefat eden sağlık çalışanlarına “şehit” ifadesini dahi çok gördüklerini, atama bekleyen 60 bin öğretmenin atamasını yapmadıklarını, asgari ücret konusunda açlık sınırını esas alarak çalışan nüfusun yüzde 43’ünü teşkil eden asgari ücretlileri mağdur etmeye devam ettiklerini, imalat sanayimizin belkemiğini oluşturan KOBİ’lerin önemli bir bölümünün ayakta durmakta zorluk çektiklerini, yap-işlet-devret modeliyle yapılan araç geçiş garantili köprü ve yollar, hasta garantili şehir hastaneleri ve yolcu garantili havalimanlarını yapan 5 müteahhite yaptıkları ödemeleri bu fakir milletin omuzuna yüklediklerini, insanlara IBAN numarası verip yardım toplanan bir ortamda müteahhitlerin dolar garantili gelirlerine dokunulmadığını; tek cümleyle, hakkı, hukuku gözetmediklerini görüyoruz. Had safhadaki işsizliğin sonucu olarak yan kesicilik, hırsızlık, uyuşturucu kullanımının arttığı, psikolojik sorunlarla boğuşan bir gençlik ve huzursuz bir toplum olduk. Bu sorunlara ilave olarak bir de kamudaki israf eklendiğinde bütçeler açık vermekte, borcu borçla kapatarak vatandaşlarımıza ayrıca faiz yükü yüklenmektedir. 2021 yılında ödeyeceğimiz faiz 179,5 milyar TL olup toplanacak gelir vergisine aşağı yukarı eşittir.

Türkiye’nin dışarıdan görünen tablosu da her yıl bir önceki yıla göre daha kötüye gitmektedir. Uluslararası endekslere göre, 2019 Mart ayında, yolsuzlukların önlenmesi sıralamasında 128 ülke içerisinde 57’nci sıradayken, Temmuz 2020’de 60’ıncı sıraya geriledik. Yönetimde şeffaflık sıralamasında 94’ten 97’ye, temel haklarda ise 122’nci sıradan 123’üncü sıraya geriledik. Sayın Cumhurbaşkanımız bu durumun farkına varmış olacak ki ekonomi ve hukukta reform yapılacağından yine iki gün önce bahsetti. Bu, olumlu bir gelişmedir, ümit ederim lafta kalmaz; toplumumuzun en çok ihtiyacı olan ekonomideki yapısal bozukluk giderilmiş ve adalet ve hukukun üstünlüğü sağlanmış olur.

Değerli milletvekilleri, yeniden bütçeyi irdelersek bu bütçe diyor ki: Üniversiteler yetersiz bütçeyle yollarına devam edecekler. İşsizliğe çare yok; pahalılığa, enflasyon artışına çare yok; esnafa, çiftçiye, köylüye, emekliye yeteri kadar destek yok; daha önce söz verilen EYT’lilere çare yok; öğretmenlere, din görevlilerine, polislere ve sağlık çalışanlarına 3600 ek gösterge yok. Bu bütçe diyor ki: Antep fıstığı üreticisine, şeker pancarı üreticisine, buğday üreticisine destek yok.

Bölgesel kalkınma projeleri GAP, KOP, DOP, DOKAP’la ilgili bir gelişme yok, ödenekleri 2020’yle hemen hemen aynı, ne zaman bitirilecekler belli değil. Bir defa daha söylemek istiyorum: Bu projeler Türkiye'nin tarımda can damarıdır. Bu projeleri bir an önce bitirin ki bölgemizdeki insanlarımız rahat etsin, göç dursun ve Türkiye tarım ürünleri ihracatında Hollanda’ya yetişsin; bölgeler arası gelir dengesizliği azalsın, diğer bir deyişle, millî gelirden aldıkları pay artsın. Ama bu bütçede sosyal yardım artırılmış; bu da zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan neoliberal sistemde yardıma muhtaç vatandaşlarımızın sayısının artacağına işarettir. Netice olarak, bu bütçe, beceriksizliğin ve israfın ülkeyi getirdiği durumu acı bir şekilde yansıtıyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, toplumun önemli hastalıklarından biri gösteriş, lüks ve israftır. Geçmişten bir örnek vereceğim: İstanbul'un fethinin ardından hocalarına ve devlet ileri gelenlerine bir iftar veren Fatih Sultan Mehmet'in sofrayı Bizans sarayından ele geçirilen altın yemek takımlarından kurması üzerine, Hocası Molla Gürani’nin Fatih'e dönerek “Ümmete haram olan Mehmet’e ne zaman helal kılındı? Senin idarende yaşayan ahali böyle altın sofralarda, altın taslar içinde sunulan çorbalarla mı iftar açıyor? Nedir bu gösteriş merakı? Bizans imparatorlarına benzemeye çalışıyorsan bil ki onları bu gösteri ve gösteriş mahvetti.” sözünü aklınızdan çıkarmayıp lükse ve gösterişe son verin; itibarı lüks ve gösterişte aramayın.

Değerli milletvekilleri, toplumda dikkat edilmesi gereken bir diğer hastalık ise çıkar ve yarar beklediği ya da kendisinden çıkar sağladığı yetki sahiplerinin doğrusuna eğrisine bakmadan yaranmak isteyenlerin mevcudiyeti. Buna da bir örnek vereceğim: Sultan İbrahim bir gün Sadrazamı Sultanzade Mehmet Paşa’ya dönüp "Senden önceki sadrazam bazen bana itiraz ederdi ve ‘Bu yaptığın iş doğru değildir.’ derdi. Senden hiç böyle bir söz işitmedim, bunun sebebi nedir?” demiş. Sultanzade’nin cevabı şöyle: “Siz yeryüzünün halifesi ve Allah’ın dünyadaki gölgesisiniz. Kalbinize zuhur eden şeyler Allah’ın ilhamıdır. Sözle ve fiille sizden hata olmaz ki itiraza mahal ola. Görünüşte doğru değil gibi görünen işlerin altında bir hikmet vardır, o bize malum değildir.”

Değerli milletvekilleri, unutmamak gerekir ki Osmanlı da dâhil olmak üzere devletlerin çöküşünü hazırlayan hep Sultanzade gibiler olmuştur. Onun için başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere yöneticilere sesleniyorum: Sizin hatanızı görmeyenlere değil, mantıklı eleştirenlere itibar edin.

Değerli milletvekilleri, Almanya, Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün çiçek hastalığına karşı ürettiği Modified Virüs Ankara’yla coronavirüs aşısı üretmeye başladı. Alman Hükûmeti, Dessau’da Ankara virüsüyle aşı üretmeye başlayan biyoteknoloji firması IDT’ye 114 milyon avro yardım gönderdi ve ilk etapta 5 milyon aşı sipariş etti. MVA’nın sadece çiçek hastalığında değil, sıtma, SARS, ve AIDS gibi hastalıklardan korunmada geliştirilen bir vektör virüs özelliğine sahip olduğu belirtiliyor.

IDT Biologika biyoteknoloji şirketi üretimle ilgili onayı aldı ve deneylerinde 3’üncü aşamaya geldi. Alman Bilim ve Araştırma Bakanı, 750 milyon avroluk yatırımla harekete geçen şirketin, corona aşısını geliştiren BioNTech ve CureVac'tan sonra 3’üncü Alman şirketi olacağını duyurdu.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 1928 yılında Atatürk’ün talimatıyla kurulmuş, çok değerli aşı çalışmaları yapmış ve maalesef hiçbir neden gösterilmeden 2011 yılında kapatılmıştır. Eğer Hıfzıssıhha kapatılmasaydı, Türkiye’nin Covid-19 mücadelesi daha başka olurdu; belki de aşı üreten ilk ülkelerden biri olurduk. Şimdi Hıfzıssıhhayı kapatanlara soruyorum:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – “Mutlu musunuz?”

2021 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Halil Öztürk.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin “Mali kontrole ilişkin hükümler” başlıklı 8’inci maddesinin üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuzun görüşlerini arz etmek için söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, vatandaşımızı gözeten, cumhura saygı duyan sorumluluk anlayışı esasen Cumhur İttifakı’nın ana temel direği ve gücünü oluşturmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak öteden beri politikamızın demokratik ve dürüst arayışların kıvılcımıyla ve milletimizin daha parlak, daha müreffeh ve daha huzurlu bir geleceğe ulaşması olduğunu her fırsatta dile getirmekteyiz. Bu minvalde, 15 Temmuz, ülkemizde anlamsız tartışmaların, sert kutuplaşmaların bitmesini, siyasetin millî ülkü ve hedeflerde, ülke ve vatan bekası ön planda tutularak yapılması gerektiğini bizlere göstermiştir. Bu yüzden, Türkiye’nin bitişini projelendirip bunun için faaliyette olanlara göz açtırmamayı, fırsat vermemeyi ve mücadele etmeyi, geldiğimiz bu aşamada tarihî bir yükümlülük olarak görmekteyiz. Bizim için önümüzde oluşabilecek yoğun tehlikeler karşısında Türkiye’ye sahip çıkmak, devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ülkeyi yönetenlerle omuz omuza müdafaa etmek önemli bir hâl almıştır. Bu itibarla 7 Ağustos Yenikapı ruhu asla vazgeçmediğimiz, vazgeçmeyeceğimiz millî bir duruş ve diriliş tablosunun özetidir. Bu sağlam temellerle çelikten iradeyle oluşan Cumhur İttifakı her geçen gün daha güçlü bir şekilde cumhura yani milletimize hizmet etme yolunda gayretini sürdürecek ve 2023 hedeflerinin ardından 2053 ve 2071 hedeflerine muhakkak ulaşacaktır.

İstiklal ve istikbal mücadelemizi her daim ruhunda yaşayan bu aziz Türk milleti ve Kızılelma ülkümüz uğrunda ayağımıza dolanan çalıları, zehrini akıtmak için bekleyen yılanları ezerek Türkiye’yi her alanda yüceltmeye kararlıyız. Çifte su verilmiş çelikten irademizle, köklerimizden gelen genlerimizle, İHA’lar ve SİHA’larla göklere nam salıyor, tüm orduları kıskandırıyoruz. Bu şuurlu namımızı yerli ve millî teknoloji hamlemizle her alanda daha da ileri götürmeye kararlıyız. Bu konuda ne kadar haklı olduğumuzu gerek Amerika Birleşik Devletleri’nin gerekse Avrupa Birliğinin Türkiye’yi yaptırım uygulamakla tehdit etme cüretinde görmekteyiz. Türkiye’yi zorlamalarla, ambargolarla hizaya sokma ve yön tayin etme devri çoktan kapanmış ve tarihe gömülmüştür. Cumhur İttifakı öncülüğünde Türkiye’ye biçilmek istenen mandater gömlekler bir bir yırtılıp atılmaya devam edilecektir. Bu kapsamda, Amerika Birleşik Devletleri’nin CAATSA kararları Türkiye için yok hükmündedir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye’nin savunma sanayi üretim deseni ve dış pazarı her geçen gün daha da artacak ve Cumhur İttifakı da bu misyonunu sonuna kadar destekleyecektir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisinde söylediği şu önemli sözü asla unutmayalım: “Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.” Bu şuurla bölgesinde lider, uluslararası alanda söz sahibi bir Türkiye, her Türk vatandaşının vazgeçilmez şiarıdır.

Değerli milletvekilleri, Cumhur İttifakı’nın bu denli güçlü yapısı, hedeflere ulaşmadaki azmi, bölgesel güç olma başarısı bazı çevreleri rahatsız etmeye bundan sonra da devam edecektir. Görülmektedir ki bir araya gelme gerekçeleri sadece Sayın Cumhurbaşkanımız ile Sayın Genel Başkanımıza ve yeni hükûmet etme sistemine karşıtlığı olan bir kesim vardır. Bu birbirine hiç benzemeyen görüş içindekilerin güçlendirilmiş parlamenter sistem açıklamaları, dile getirdiğimiz bu rahatsızlığa örnek teşkil etmektedir. Zira bir hükûmet modeli olarak literatüre bakıldığında “güçlendirilmiş parlamenter sistem” şeklinde bir sistemin olmadığını görmekteyiz. Sırf Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini yermek için yıllardır var olan parlamenter sisteme dayalı hükûmet modelini “güçlendirilmiş” vurgusuyla yeni bir şeymiş gibi sunmak bu bakımdan oldukça anlamsız kalmaktadır. Zira parlamenter sistemde aksaklıklar görülüp cumhurun söz sahibi olacağı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi inşa edilirken parlamenter sistemi savunanların bugün o sistemin güçlendirilmesi gerektiğini vadetmeleri ciddi bir çelişki içermektedir. Diğer bir taraftan, “Bu güçlendirme nasıl olacak ve niçin ihtiyaç duyuluyor?” sorusunun mantıklı ve talep sahiplerince de mutabık kalınmış bir cevabı hâlen bulunmamaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, yeni bir yıla girmemize sayılı günler kala Türkiye yeni bir atılım sürecine hazırlanmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirtiği üzere Türkiye bu kapsamda ilgili tüm kesimlerin de süreç içerisinde yer alacağı, ekonomi, hukuk ve demokrasi alanında yeni bir reform dönemine girmiştir. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin de ifade buyurduğu üzere hukuktan ekonomiye hayatın her alanında 2023 vizyonuna yakışacak reform seferberliğine sonuna kadar destek vereceğimizin güvencesini veriyoruz. Cumhur İttifakı’nın amacı ve niyeti her zaman milletimizden yana olmuştur. Çünkü millet olarak birlik ve beraberlik dışında bir çıkışımız bulunmamaktadır. Birlik ve beraberlik dışında bir yaşam şansımız da yoktur. Bilge Kağan’ın da ifade ettiği gibi “Ülkede birliği koruyabilirseniz, yaşayabilirsiniz.”

Cumhur İttifakı, en sıkıntılı günlerinde topyekûn Türk milletinin manevi şahsiyetinde manasını bulan Türk milletinin bağımsız yaşama istek ve azminin kurumsallaşmış hâlidir. Millî Mücadele’nin hemen öncesindeki gibi, Türkiye kıskaç altındadır. Cumhur İttifakı, ne kadar zorlu olursa olsun, ezelde yaptığı gibi, Türk milletinin de desteğini alarak bu kıskacı, şüphesiz, kıracaktır. Zira, Türk milleti, tarihin hiçbir döneminde bağımsızlığına leke sürdürmemiş, bayrağını yere düşürmemiştir ve düşürmeyecektir. (MHP sıralarından alkışlar)

Bu kapsamda, milletimizin ihtiyaçlarını en diri ve güncel şekilde tutan Cumhur İttifakı, ekonomide hayata geçireceği yeni uygulamalarla, demokrasi ve hukuk alanında gerçekleştireceği sağlam ve gelişmiş hamlelerle Türkiye’yi çok ciddi bir atılım sürecine sokacaktır. Hayata geçirilecek reformlarla bir yandan yatırım ortamı daha cazip kılınacakken, diğer taraftan özgürlükler ve demokrasi noktasında daha ileri noktalara ulaşacağız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz milletimize inanıyor ve kendimize de güveniyoruz. Ülkemizi, milletimizin talepleri doğrultusunda muasır medeniyetler seviyesine ve üstüne çıkarma azmimiz ve kararlılığımız kesintisiz devam etmektedir. Cumhur İttifakı bu yola baş koymuştur.

Cumhur İttifakı, ulusal ve uluslararası tüm engellemelere, ülkemizin güçlenmesi ve refahına yönelik tüm sinsi emellere, ülkemizin zayıf düşmesi için el ovuşturanlara, yabancı ülkelere şikâyet ederek siyaset yaptığını zanneden bezirgânlara, ülkesinin nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp köşelerinde ülkesini kötüleyenlere rağmen devam edecek; çelikten duruşumuz ve kararlılığımız asla ve kata değişmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, bize göre, hedef, Türkiye’nin kazanması, Türk milletinin kazançlı çıkmasıdır diyor; 2021 yılı merkezî yönetim bütçesinin Türk milletine, devletine ve ekonomimize hayırlar getirmesini diliyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime 19.45’e kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.13

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

8’inci madde üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalarda kalmıştık, devam ediyoruz.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Fatma Kurtulan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe teklifinin 8’inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu bütçe döneminde de karşımızda duran tablo, tepki gösterdiğimiz ahval önceki dönemle aynı. On sekiz yıldır aynı anlayışa hizmet eden, politik argümanları haklıyı suçlu konumuna düşüren ve buradan da varlığını sürdüren anlayışın bir yıl daha devam masraflarını önümüzde görüyoruz.

Bu bütçe, yurttaşın canını en çok yakan meselelerine derman olmayacak kalemler bütündür. Günden güne artan giderine, daha cebine girmeden buharlaşan gelirine, haklarıyla, insan onuruyla sürdürmeye çalıştığı hayatına katkı bu rakamlar içinde yer almıyor. Enstrümanlar aynı olunca yaratacağı etkinin farklı olmasını beklemek de elbette abesle iştigaldir. Yurttaşa yaramayacak bu bütçe, yine yandaşa, ranta, savaşa kaynak olacak. Artık kimse inkâr edemez, çöküyoruz.

İnsanlar ellerine “iş, aş” yazıp intihar ediyor. Göz göre göre çöküyoruz. Bu bütçe, çöküşün bütçesidir. Ekonomik çöküşe engel olmayacak, yoksullukla, açlıkla cebelleşen halka derman olmayacak. İnkâr edilemez diyoruz çünkü tablonun ne kadar ağırlaştığının farkındayız. Bir yanda her gün kendi rekorunu kıran döviz kurları, diğer yanda açlık sınırında ve altında yaşayan en az 9 milyon insan. Bir yanda Covid-19’la arasında sadece bir maske bulunan yurttaş, diğer yanda salgın ile yurttaş arasında bir duvara dönüştürülmüş “Covid-19 meslek hastalığı sayılsın.” talepleri ve çığlıkları duyulmayan sağlık emekçileri. Bir yanda 12 milyona varan işsiz ordusu, diğer yanda her türlü eşitsizliğin özellikle salgın döneminde tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığı eğitim sistemi. Bir yanda bütçe teklifiyle yine ihya edilen sermaye sahipleri, diğer yanda günde ortalama 5 kişinin hayatını kaybettiği, haklarını aramak için yollara düşen, tekmelenen, gözaltılarla sindirilmeye çalışılan emekçiler.

Değerli arkadaşlar, adalete inanç, toplumu her alanda bir arada tutabilmenin, birlikte yaşamı tesis etmenin temelidir ancak siz, yarından beklentisi olmayan bir toplum yaratmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bunu da adalete inançsızlığı derinleştiren politikalarınızla sürdürüyorsunuz.

Bakınız, bütçe görüşmeleri sırasında bir Bakan, Kemal Kurkut cinayetini, Van’da 2 yurttaşın helikopterden askerlerin arasına atılıp linç edilmesini savundu. Tahir Elçi davasının seyri, Mustafa Kabakçı’nın sandalye üzerindeki ölümü, Adli Tıbbın “Cezaevinde kalamaz.” raporlarına rağmen tahliye edilemeyen 82 yaşındaki Mehmet Emin Özkan ve 1.564 hasta mahpusun cezaevlerinde tutulmasıyla adalete inançsızlık derinleşiyor. Sıra lafa gelince mangalda kül kalmıyor, “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.” diyorsunuz ama kıyamet kopmuyor arkadaşlar; her türlü vahşet, yaşam hakkı ihlali rahatlıkla işlenirken, yargının gözleri açık, terazisi bozukken, kıyametsizlik, icraatlarınız sayesinde toplumun kıyameti olmaya devam ediyor. Bugün kurulmuş olan düzen adaletsizlikle oluşturulmuştur, adaletsizlikle de sürdürülmektedir. İşte bu yüzden, adaletsizliğe itiraz, bu çürümüş düzene itirazdır.

Değerli milletvekilleri, siyasi iktidar eski ortaklarıyla, demokrasinin, adaletin mumla arandığı bir düzen yarattı. “Darbe mekaniği devrede.” uyarılarımıza rağmen cemaat örgütlenmesinin devletin her kademesine yerleşmesi sağlandı. Göz göre göre gelen darbe girişimini “kandırıldık” mağduriyetine dönüştürdünüz. Şimdi de tekrar, ama bu kez farklı ortaklarla toplumu dizayn etmeye çalışıyorsunuz. Sürekli paralel yönetiyorsunuz. Önce paraleliniz cemaatti, şimdi de başka ortaklarla yönetiyorsunuz. Çıkarlarınızın çatıştığı anda da topluma hep “Kötü arkadaş kurbanı olduk.” diyorsunuz.

“İnfaz düzenlemesi” adı altındaki af yasasıyla çeteleri ve kadın katillerini salıverdiniz. Meclis kürsüsünden yapılan mafya güzellemelerine çanak tutuyorsunuz. Bu elimizdeki bütçenin örtülü ödeneğinden çetecilere para aktaracaksınız. Örtülü ödeneği, bu yasa dışı faaliyetleri sürdürmek için kullanacaksınız.

Bütün ortaklıklarınızla Türkiye’nin başına getirdikleriniz, aşırı para ve koltuk hırsınızdan kaynaklanıyor. Cemaatle, Türkiye’yi birbirinize pay ettiniz, parsellediniz. Susurluk, sayenizde, kanlı canlı toplumun karşısına çıkabildi. Kaçanlar ile sözde kovalayanların suçüstü yakalandığı Susurluk çetesinin hesap vermesini engellediniz, akladınız.

Bu akladıklarınızın asıl size tehdit olduğunun farkında mısınız? Sırtlarını ortağınıza yaslayarak yeni paralel iktidar olduklarını ilan edenleri aklamaya devam ediyorsunuz. “Mafya artıklarının devamı” rolünü bu Meclis çatısı altında oynayanları desteklemeye devam ediyorsunuz. Darbe mekaniğinin hâlâ aktif olduğunun farkında mısınız? Demokrasiyi, adaleti bu ayaklar altına alışınızda başımıza bombalar yağmasının önünü açtığınızın farkında mısınız?

Değerli arkadaşlar, ortağınızla birlikte öyle bir yargı düzeni kurdunuz ki mahkemeler size yarayan kararları vermek için her yolu mübah görüyor; gerektiğinde Anayasa’yı ve yasaları hiçe sayıyor, gerektiğinde aynı suçlardan birden fazla kez yargılamalar yapıyorsunuz, gerektiğinde tarafı olunan sözleşmeleri yok sayıyorsunuz. Yargının HDP’den sorumlu ayağının icra tablosu, iktidarın, 6 milyon oy alan ve Türkiye’nin 3’üncü büyük siyasi partisi olan HDP’yi intikamla sindirme çabasının ne kadar devasa olduğunu gösteriyor. Barış umudunun yeşerdiği masayı devirdiğiniz tarihten bugüne, bir kez daha ve yeni ortağınızla partimize, partimizin tabanına ve bileşenlerine yönelik soykırım operasyonlarını yoğunlaştırdınız ve hâlâ devam ediyor. Bugün itibarıyla, 26’ncı Dönemde 6, 27’nci Dönemde 1 olmak üzere, Eş Genel Başkanlarımız dâhil, toplam 7 vekilimiz cezaevinde; 37 belediye eş başkanımız tutuklu ve bu dönemde de 2 milletvekilimizin yani Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliklerini düşürdünüz. Şimdiye kadarki gözaltı sayıları 16 bini aşmış durumda, toplam tutukluluk sayısı 5 binin üzerinde, sürgünde yaşamak zorunda olanları saymıyoruz bile. Bu vesileyle, zulmünüzden dolayı sürgün yollarında yitirdiğimiz sevgili İbrahim Ayhan’ı bir kez daha saygıyla anmak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Kürt iradesine tahammülünüz yok, yargıyı Kürt iradesine baskı aracı olarak kullanıyorsunuz. TBMM çatısı altında Kürt’ün iradesine saldırma yarışı içindesiniz. Bu yarış içinde kendinizi koyduğunuz hâl ciddiye alınacak bile değil. Halkın bir arada, eşit, adil ve özgür bir biçimde yaşaması yönündeki en büyük engelsiniz. Cezaevlerini, sadece HDP’lilerle değil, muhalif bütün kesimlerle doldurdunuz.

Kadın cinayetlerine sürekli yenilerinin eklendiği bir ilin, Mersin’in vekili olarak “On bir ayda öldürülen 361 kadının failleri hak ettikleri cezayı aldı mı?” diye sorsam, cevabınız tabii ki yok. Kadınlar kırımdan geçirilirken, failler ödüllendirilirken kadınları korumayan politikaların üretildiği kurumlara devasa bütçeler aktarıyorsunuz. Kadınları koruyacak politikaları üretmek şöyle dursun, kazanımlarımızdan nafaka hakkımızı; bedenimiz, kimliğimiz ve emeğimize yönelik her türlü saldırıya karşı güvencemiz olan İstanbul Sözleşmesi’ni bile kaldırma gayreti içindesiniz. İşte tesis ettiğiniz adalet, işte yargınız.

Sayısını gittikçe artırdığınız cezaevleri bu ülkenin kanayan yarası. Ebru Timtik ve Mustafa Koçak sizin iktidarınızda “adalet” diye diye öldü, hatırlıyor musunuz? (HDP sıralarından alkışlar) Özgürce konser vermek için girdikleri ölüm orucunda yaşamını yitiren Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’i hatırlıyor musunuz? İmralı tecridi en büyük hukuksuzluk alanı oluşturuyor. Tecrit, savaşta ısrar demektir. Şu an cezaevlerinde açlık grevleri var. Bedenlerini ortaya koyarak seslerini duyurmaya çalışanları hatırlıyor musunuz, farkında mısınız?

Değerli arkadaşlar, çürüme böyle böyle başlar. Faşizm, talan, çatışma, inkâr, yasaklar ve çözümsüzlük çöküşe götüren sebeplerdir. Bu çürüyen sistem kısa zamanda çökecek. Şunu unutmayın ki halkların iradeleri birlikte yaşamın koşullarını oluşturacak. Ne kadar saldırsanız da demokrasi güçleri ve HDP’liler her geçen gün büyüme ve güçlenmeye devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Onların temsilcileri işte burada, dimdik ayakta; sözlerini söylemeye, halk düşmanı politikaları ifşa etmeye devam ediyorlar. (HDP sıralarından alkışlar)

Bu çöküşün bütçesine karşı halktan yana, yoksullardan yana bir bütçe mümkün diyoruz. Demokrasiyi, hukuku ve insan haklarını; eşit, adil ve özgür bir yaşamı şiar edinmeye devam edeceğiz. Kürt sorununun çözümünün de ekonomik krizin çözümünün de bu ilkelerle gerçekleştirileceğini biliyoruz. HDP olarak halk lehine, halk için, halktan yana bir bütçenin oluşması için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Öztunç’un.

Buyurun Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bir espriyle başlayalım, kadrolu laf atıcı Sayın Salih Cora burada, kombine de tamam ama Ramazan Can yok, Ramazan Can’ı “yok” yazmak lazım.

Evet, değerli arkadaşlar, on gündür bütçe görüşülüyor, bütçe tartışılıyor. AK PARTİ’nin değerli milletvekilleri, Sayın Bakanlar kürsüye her çıktıklarında her şeyi güllük gülistanlık anlatıyorlar, “Türkiye’de her şey çok güzel.” diye anlatıyorlar ama hayal âlemindeler. Rüya görüyorsunuz, rüya! (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü millet ciddi bir ekonomik sıkıntı içerisinde. Bakın, sizin bir eliniz yağda bir eliniz balda, bir eliniz börekte ama millet kuru soğana muhtaç, kuru ekmeğe muhtaç durumda. Sizin çocuklarınız en güzel ciplere, araçlara biniyorlar, milletin çocukları otobüslerde ayakta yolculuk dahi yapamaz hâle geldiler. Sizin çocuklarınız en güzel okullarda, yurt dışlarında okuyorlar ama milletin çocuklarına 1 tane tablet dağıtamadınız, 1 tane tablet! (CHP sıralarından alkışlar)

“Sayın Cumhurbaşkanı esnafa müjde verecek.” denildi, dedik ki: “Ya, Sayın Cumhurbaşkanı herhâlde bu defa ilk kez bir müjde verecek.” Herkes ekran başına geçti. Açıkladı: Bin lira! Vay, vay, vay! Bozdur bozdur harca. Bin lira ya, ayıptır, günahtır! Sayıştay raporuna göre sarayın günlük harcaması 10 milyon TL yani her gün 10 bin esnafa daha bin lira verebilirdi. Peki başka? 500 lira kira yardımı verecek. E, 5’li çeteye milyarlarca lira vergi muafiyeti getiriyorsunuz. Ama sizin için millet değil 5’li çete önemli. Sizler sarayda ejder meyvesi yiyorsunuz ama milletin çocukları 1 portakala, 1 mandalinaya hasret.

Ejder meyvesi deyince, Sayın Erdoğan’ın sarayda yediklerini bir sayalım, hatırlatalım isterseniz: Beyaz çay, ejder meyvesi, efuli -liçi meyvesi eşliğindeymiş- aloe vera –“starex” meyvesi eşliğinde- orman meyveli spesiyal, bahçe naneli limonata içermiş, pataşur içerisinde çerkeztavuğu -neyse bu artık- zencefilli somonlu suşi, tartolet içerisinde humus. Okuyamıyoruz bile yani söyleyemiyoruz bile neler olduğunu. Sarayda bunları yiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Ayıp, ayıp be! Mahremine mi giriyorsun?

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Neyi yiyormuş? Tartolet içerisinde humus yiyormuş! Afiyet olsun, ye babam ye! Millet aç, siz sarayda bunları yiyorsunuz! (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sen kendinle karıştırdın herhâlde, kendinle!

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Sizinkiler bol bol ihale alıyor, milletin çocukları ekmek parası için rögar temizlerken yaşamını yitiriyor, zehirleniyor. Sizinkilerin kardeşleri, yeğenleri, çocukları 3 maaş, 4 maaş, 5 maaş alıyor ama milletin çocukları işsizlikten kırılıyor, intihar ediyor. Bakın, 2002’den beri 3 bini aşkın intihar olmuş Türkiye’de. Son on yedi yılda yaklaşık 5 bin kişi geçinemediği için yaşamına son vermiş. Örnek mi? Erzincan’da seyyar satıcı Yavuz Polat, 3 Ağustosta, zabıtanın tezgâhına el koyması yüzünden intihar etmiş. Adem Yarıca, Hatay’da, 2020 Şubat “Çocuklarım aç, iş istiyorum anlamıyor musunuz?” demiş, Valiliğin önünde kendini yakmış. Aynı günlerde, Meclisin önünde bir vatandaşımız “Açım, aç; çocuklarım aç!” diye feryat etti. Van’da Hüsnü Babat intihar etti, kardeşi Mesut Babat diyor ki: “Maddi sıkıntıları vardı, işsizdi.” Çorum 2019, 33 yaşındaki Oktay A. evinde kendini asarak intihar etti; eşi dedi ki: “Ekonomik sıkıntı yaşıyorduk.” İzmir’de, eşinin “Pazara gidelim.” dediği Ali Kabasakal “Sen biraz oyalan ben geliyorum.” dedi, banyoya gitti, kendini öldürdü, intihar etti. İnsanlar intiharın eşiğinde, insanlar intihar ediyorlar ama hiçbiri sizin umurunuzda değil çünkü keyfiniz yerinde, hayat size güzel, ondan dolayı hiçbir şeyi umursamıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Gelelim ambargoya, gelelim Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptırım kararına: Değerli milletvekilleri, Amerika Birleşik Devletleri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Tek tek laf atıyorsunuz da ben toplayacağım, toplu olarak size gereken cevabı vereceğim, merak etmeyin.

Amerika Birleşik Devletleri, bir yaptırım kararı uyguluyor. Burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hep birlikte, kınayan bir bildiri yayınlandı. Değerli milletvekilleri, Ecevit kadar olamıyorsunuz, Ecevit kadar.

Bakın, eğer bu yaptırım kararı varsa bu bir anlamda ambargodur, bu ambargo varsa lafta tepki veriyorsunuz; gerçekte tepki veremiyorsunuz, yalancı pehlivan gibisiniz! Çıkın, rahmetli Bülent Ecevit’in tırnağının ucu kadar cesaretiniz varsa deyin ki “Ey Amerika, sen bana bu yaptırımı uyguluyorsan, ben de İncirlik Üssü’nü kapatıyorum.” Var mı yüreğiniz? Yapabilir misiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Hayatta yapamazsınız. Niye biliyor musunuz? Aynı günlerde milletvekilinizi Amerika’ya gönderdiniz, belgeleriyle ben size hemen söyleyeyim. Milletvekiliniz Amerika’da Avenue Strategies şirketiyle lobi anlaşması yaptı. Kendi adını söylemeyeceğim burada; adı, imzası, her şeyi… Adres olarak da beyefendi Türkiye Büyük Millet Meclisini göstermiş. Milletvekiliniz Amerika’da Biden’la ilişkiye girmek için lobi firmasıyla anlaşıyor, lobi firmasından yardım istiyor. Başka? Muhtemelen, birkaç gün içerisinde buraya bir kanun getirirsiniz siz. Muhtemelen, getireceğiniz kanunda bir yerlere selam çakarsınız. Önümüzdeki hafta olabilir. “MASAK” falan dersiniz, başka bir şey dersiniz ama daha çok İran’la ilgili birkaç madde sokuşturursunuz içerisine, ondan sonra da Amerika’ya selam çakarsınız; samimi olacaksınız. Biz başından beri diyoruz ki: Kahrolsun emperyalizm, yaşasın tam bağımsız Türkiye. Siz de bunu söyleyebiliyorsanız söyleyin ve İncirlik Üssü’nü hemen, hiç geç kalmadan kapatıverin de görelim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Millet inanmıyor size.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Gelelim çevreye, çevre meselesine: Siz, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, bu topraklara -Cumhuriyet tarihinde olsun, Osmanlı döneminde olsun- yüzyıllardır gelmiş geçmiş çevre düşmanı en büyük hükûmettir. Bakın, çevreyi katlediyorsunuz. Ekonomik krizi aşmak için her yeri delik deşik yaptınız. Bir yıl içerisinde bin tane yeni maden alanı ihalesi yaptınız. Yazıktır, günahtır diyoruz. Türkiye’yi siyanür cenneti hâline getirdiniz. Her yerde siyanürle altın ayrıştırma işlemi yaptırıyorsunuz. Bu harita, Türkiye’nin siyanür haritasıdır. Kuzeyden güneye, doğudan batıya, Türkiye’nin her tarafında siyanürle altın ayrıştırması yaptırıyorsunuz. Biliyorum, sizlerin de bazı milletvekilleri bu durumdan rahatsız oluyor, bu sizleri de rahatsız ediyor ama işte, birileri para kazanacak, birileri siyanürü kullanacak. Kullanılan siyanür toprağa karışıyor, yer altı kaynaklarına karışıyor ve yer altı kaynaklarını kirletiyor. İklim krizinin, su kıtlığının konuşulduğu sıralarda siyanürü bu kadar sevmenizi, siyanür sever bir hükûmet olmanızı anlayışla karşılayamıyoruz. Bu siyanür kullanılıp hani milyonlarca, 3,5 milyon ağaç Kaz Dağları’nda kesildi... Bu ağaçları kesince ne oluyor biliyor musunuz? İşte, böyle oluyor… İşte, böyle oluyor… Yazıktır, günahtır, ağaçlara kıymayın diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Dağlarımızı, derelerimizi, denizlerimizi artık yabancılara satmayın diyoruz. Kaz Dağları’nı altın için Kanadalılara verdiniz! Erzincan İliç Kanadalılara ve Avustralyalılara verildi. Avanos ya… Şu anda, Avanos’ta altın için sondaj yapılıyor ya! Bir daha bir Kapadokya gelmez. Ben gittim, AK PARTİ’li Belediye Başkanı da geldi; o da şikâyetçi. Olmaz arkadaşlar, tarihî kent var orada. Orada altın araması yapılır mı? Kapadokya’yı bir daha nerede bulacağız? Etmeyin, eylemeyin, lütfen artık, elinizi memleketten çekin. Zaten gidiyorsunuz, veda bütçeniz bu sizin. İnşallah, önümüzdeki yıl burada, biz öyle bir bütçe getireceğiz ki göreceksiniz.

Türkiye'de 37 saha izni verildi, 19’u işletme hâlinde ve altın aranıyor siyanürle; 27’sindeyse bakır ve gümüş aranıyor. Peki, bunlar ne yapıyorlar? Aldıkları altını Türkiye'ye vermiyorlar, Türkiye'de tutmuyorlar. Sizin belgeleriniz -On Birinci Kalkınma Planı’yla ilgili maden raporu- diyor ki: 2001-2017 yılları arasında 273 ton altın üretilmiş, bunun sadece 55 tonu vergilendirilmiş.

Sayın Cumhurbaşkanı Meclisin açılış konuşmasında -aynen şöyle söyledi Sayın Cumhurbaşkanı- dedi ki: “Avrupa’ya sesleniyorum: Siz değil misiniz Afrika’ya elmas, altın var diye gidip insanları öldüren?” dedi, doğru söyledi. Ama yıllar sonra birisi de çıkıp Sayın Cumhurbaşkanına “Sen değil misin bu memleketin dağlarını, derelerini altın var diye deldiren, ağaçlarını kestiren, suyunu kirleten?” diye sormayacak mı zannediyorsunuz? Soracak. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim -son otuz saniye, Sayın Başkanım da bir dakika verirse, bir buçuk dakika- Maraş’ı konuşalım biraz da Kahramanmaraş’ı konuşalım değil mi? Kahramanmaraşlı her zamanki gibi kandırıldı değerli arkadaşlar.

SALİH CORA (Trabzon) – Kahramanmaraş’a gittiğin yok ya!

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Bizim Helete diye bir beldemiz vardır, mahalleye çevirdiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Maraş’a gittiğin yok.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Maraş’ı niye sevmiyorsunuz ya?

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Kahramanmaraş, Kahramanmaraş...

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Niye sevmiyorsunuz Kahramanmaraş’ı?

Yapmayın, ayıptır! Kahramanmaraş’a laf etme bir daha, lütfen, rica ediyorum.

Bakın, Kahramanmaraş’ta Helete Mahallesi’nin suyu vardı, aldılar Antep’e götürdüler. Eyvallah, alsınlar, bir şey demiyoruz. Antep yüzde 27 ucuz satıyor suyu, Maraş yüzde 55; ona da peki. Ama Helete’ye söz verdiler suyu alırken, dediler ki “Biz, sizi ilçe yapacağız.” Protokol var, Büyükşehir Belediye Başkanının imzası var, milletvekilleri var, Antep Büyükşehir var “Biz, Helete’yi ilçe yapacağız, yeter ki suyu verin.” dediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Peki, su verildi, ilçe oldu mu? Olmadı. Önerge verdik, getirdik buraya dedik ki -kanun teklifi- Helete ilçe olsun, AK PARTİ’lilerin oylarıyla reddedildi.

Başka? Maraş’a hızlı tren gelecek dediler, her mitingde Sayın Cumhurbaşkanı geliyor “Edeler, size hızlı tren gelecek.” diyor. Hızlı tren falan gelmedi, teğet geçti Nurdağı’ndan, direkt Antep’e gitti.

Başka? “Stat yapacağız.” dediler, hikâye; Kocaeli’ne yapıldı, Antep’e yapıldı, Kayseri’ye yapıldı, Maraş’a stat da yapılmadı.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Daha yolu yeni açıldı.

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Ya, Kahramanmaraş, Kahramanmaraş.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Başka? “Elbistan’a havalimanı yapacağız.” dediler, liman yok, havamızı aldık, hava da kirli, hava da Afşin Elbistan Termik Santrali yüzünden kirli.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Yapılan yeni duble yoldan geçtin mi?

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Netice itibarıyla, bütçeniz yanlış bir bütçe, maalesef haramzadelerin bütçesidir ve maalesef faizin, rantın bütçesidir.

Hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz ama pek hayır getireceğine ihtimal vermiyoruz.

Teşekkür ederim.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cora.

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, hatip kürsüye geldiğinde ismimi zikrederek sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Ne dedi, ben kaçırdım orayı.

SALİH CORA (Trabzon) – “Burada kadrolu laf atıcı Salih Cora oturuyor.” dedi. Kürsüden…

BAŞKAN – E, çok sataşma sayılır mı?

Sizi yerinize alayım da Sayın Grup Başkan Vekilinin söz talebi var, ben önce ona söz vereyim.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tur bitmedi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Pardon, pardon, Sayın Akbaşoğlu, biliyorsunuz, şöyle bir şeyde anlaşmıştık ya: Bütün konuşmaları tamamladıktan sonra ve soru-cevabı da yaptıktan sonra söz veriyorduk. Kusura bakmayın yani doğru hatırlattı Sayın Özel.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Gruplar bittiği için ben söz istemiştim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de bekledik.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Peki, öyleyse daha sonra ben söz hakkımı kullanmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Tabii, uygulamamız öyle.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Cora, size sataşmadan -kürsüden- söz vereceğim.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Siz de yeni bir sataşmaya yol açmayın lütfen.

IV.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

15.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde yaptığı konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hatip konuşmasında özellikle intihar vakalarından bahsetti, bugün de bunları, intihar vakalarını hep ekonomik nedenlerle bağdaştırmaya çalıştı. Bugün Trabzon’da bir olay yaşandı. Trabzon’da, bir çöp tenekesinin olduğu yerde vatandaşın yiyecek topladığı yönünde bir haber çıktı ve CHP’li arkadaşlar işte “Millet açtır.” şeklinde feveran ettiler. Tabii, bir vatandaşımızın böyle bir durumda olmasına biz milletvekili olarak hassasiyetle yaklaştık, olayı araştırdık, hayvanlarına yiyecek toplamak için…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – A, yapma ya! Millet aç ya!

SALİH CORA (Devamla) –…çöp konteynerinin yanındaki yiyecekleri topladığını öğrendik, eşinin çalıştığını kendisinin de hayvancılık yaptığını öğrendik. Her olayı ekonomik nedenlere bağlamamak lazım, intihar olayları kötü olaylardır, yaşanmaması lazım ama bunun her birini de bir suçlama nedeni olarak göstermemeniz gerekiyor.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Hayvan yeminin ne olduğunu…

SALİH CORA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum: Yine, Cumhurbaşkanlığında yenilen yiyeceklerden bahsedildi. Sanki böyle, bize burada, şatafat içerisinde yaşayanlar, sürekli bir fakirlik edebiyatında bulunuyorlar. Ben bu akşam yemeğimde hamsi yedim ama Kahramanmaraş Milletvekilimiz kabak tatlısını tahinli yedi, ondan da taviz vermedi. Bizim CHP’li hatiplere laf atma gibi bir kaygımız yoktur, böyle bir çabamız da yoktur, böyle bir vaktimiz de yoktur; sadece, konuşmaların aralarına gerçekleri sıkıştırmaya çalışıyoruz. Bunu ifade etmek istiyorum. Biz sizleri seviyoruz ama birlikte çalışalım, özellikle ülkemizin çıkarları konusunda bir ve beraber hareket edebilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztunç.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Eğer izin verirseniz…

BAŞKAN – Arkadaşlar bir müsaade edin, duyamıyorum, lütfen, rica ediyorum sizden.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, nasıl bir seviye! Yemek menüsünü söylüyor oradan! Kimin ne yediğinden bize ne ya!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sayın hatip benim akşam yemeğinde ne yediğimi söyledi.

BAŞKAN – Yediniz mi siz kabak tatlısını?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Onu söylemek istiyoruz, cevap vermek istiyoruz.

BAŞKAN - Yemediyseniz sorun yok.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İzin verirseniz kürsüden söyleyebilir miyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ya lütfen rica ediyorum…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bir dakika istiyorum Sayın Başkanım ama…

BAŞKAN - Sayın Öztunç, bakın, bugün sabah üçe dörde kadar bu çalışmaları sürdüreceğiz.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Beni şatafatlı yemek yemekle…

BAŞKAN - Rica ediyorum sizden. Yerinizden bir dakika söz vereceğim.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Yerinizden bir dakika, lütfen. (Gürültüler) Arkadaşlar, sataşmadı, kabak tatlısı yemek kötü bir şey mi tahinle? Hayret bir şey!

Sayın Cora, hakikaten, kimin ne yediği de bizi hiç ilgilendirmiyor yani.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Cora cevap vermek için çıktı, cevap veremedi, işi çevirdi yemeğe; benim lokmalarımı saymış demek ki. Eğer, ben kabak tatlısı yediysem Allah benim belamı versin. Vallahi yemedim, ben tatlı yemiyorum. Ben ne yedim biliyor musun Sayın Cora bu akşam yemeğinde?

BAŞKAN – Söylemeyin Sayın Öztunç, söylemeyin.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Kuru fasulye, pilav yedim.

BAŞKAN – Sayın Öztunç, söylemeyin.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ben köy çocuğuyum. Sen de hamsi yemişsin.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – O da Karadeniz çocuğu.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tabii, malı götürdüğünüz için siz güzel güzel yersiniz; biz de köy çocuğuyuz, kuru fasulye pilav yeriz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, 83 milyon bizi izliyor; rica ediyorum, bütün milletvekillerimiz bunun hassasiyeti içerisinde olsunlar. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, benimle ilgili bir şey yok, ne hassasiyeti?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Konuyu siz açtınız, siz!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, rica ediyorum… Ben hassasiyetli davranıyorum, ben bir şey demiyorum. Çıkıyor, diyor ki: “Kabak tatlısı yedi.” Ayıp bir şey ya!

BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz, Sayın Metin Çelik’in.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Başkanım, kuru fasulye yemiş, gazı var belli! (CHP sıralarından “Ayıp ya!” sesleri)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İşte, Sayın Başkanım, ölçü bu, seviye bu işte, seviye bu! Seviyesi bu işte!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Seviye sizinki, seviye sizinki.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ayıp be, ayıp! Başkanım, ayıp değil mi bu seviye?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel gördük seviyeyi, biraz evvel gördük!

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilimiz, konuşmacınız kürsüde.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ayıp be! Başkanım ayıp değil mi bu söz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Seviyeyi de gördük biraz evvel!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – “Gazı var, gazı var.” bu Meclise yakışıyor mu? Böyle bir terbiyesizlik var mı? Böyle bir terbiyesizlik var mı?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Mutfakla ilgili terbiyesizliği siz yapıyorsunuz, siz yapıyorsunuz!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yazıklar olsun! Üslubunuz sizin bu, sizin kaliteniz bu işte! Söyleyen kimse…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynaya bak, aynaya!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sen çok bak!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kendi aynana bak!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok bak aynaya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun müsebbibi sensin!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok bak aynaya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Devam!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yazıklar olsun ya!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bak, emri verdi, devam edebilirsiniz. Emri aldınız, devam.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – “Malı götürüyor.” diye hakaret ediyorsunuz, sonra biz mi….

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ayıp oluyor ha! Vallahi ayıp oluyor ha!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı şeyi siz söylüyorsunuz, söylediğinizi iade ediyor!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok ayıp oluyor!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz siz, önce siz!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bırak Allah aşkına ya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Önce siz, önce siz!

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, rica ediyorum, lütfen…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Devam, devam!

SEYİT TORUN (Ordu) – Başkan, yer değiştirdiniz herhâlde!

BAŞKAN – Hepimiz üslubumuza dikkat edelim, rica ediyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

METİN ÇELİK (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, çok Değerli Bakanım; 8’inci madde üzerinde şahsım adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ olarak, iktidara geldiğimiz günden bugüne kadar, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, illerimizin, ilçelerimizin, ülkemizin yıllardır beklediği hizmetleri milletimizle buluşturduk; Rabb’imize hamdolsun. Bu hizmetlerden bazılarını sizlere arz etmek istiyorum.

Bakınız, ulaşım alanında attığımız dev adımlar milletimiz tarafından büyük takdir topluyor, toplamaya devam ediyor. İktidara geldiğimiz gün, bölünmüş yol uzunluğu Türkiye’de sadece 6 bin kilometreydi. Bugün, hamdolsun, bölünmüş yol uzunluğumuzu 27 bin kilometreye ulaştırdık. Sayın Cumhurbaşkanımız “15 bin kilometre bölünmüş yol yapacağız.” dediğinde, muhalefet “Yapamazsınız.” dedi. O günleri hatırlayalım, milletimiz de çok iyi biliyor. 15 bin kilometreyi de yaptık hamdolsun, 27 bin kilometreyi de yaptık. Muhalefet bundan dolayı mahcubiyet duyacağı yerde “Hep yol anlatıyorsunuz.” diyor. Yolun önemini anlamak için ekonomist olmaya, hesap uzmanı olmaya gerek yok. Yatırımın da sanayinin de anahtarı ulaşımdır, ulaşım kolaylığıdır. Biz, ulaşımda yaptığımız hizmetlerle sanayinin, üretimin önünü açtık. Bakın, tüneller: Türkiye’de sadece 50 kilometre tünel vardı. Bugün tünel uzunluğunu 11 kat artırarak 550 kilometrenin üzerine çıkardık.

Bakınız, iktidara geldiğimizde, ilim Kastamonu’da sadece 47 kilometre bölünmüş yol vardı. Şu anda, Kastamonu’da bölünmüş yol uzunluğumuzu 7 kat artırarak 330 kilometreye ulaştırdık hamdolsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli işte o yaptığımız 500 kilometrelik tünellerin 11 kilometresidir. Şu anda bir karşılaştırma yapabilmeniz adına söylüyorum: Kastamonu’da Kastamonu-İnebolu Yolu, Kırık varyant tünelleri gibi devam eden projelerin tek başına Kastamonu’daki uzunluğu 46 kilometredir. Evet, ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, sadece lafla siyaset olmaz değerli milletvekilleri.

Bakınız -yaptığımız- ulaşımda attığımız dev adımlarla Türkiye’nin her bölgesini, her ilini yatırıma kavuşturduk. Türkiye’de organize sanayi bölgelerinin sayısını hamdolsun 325’e ulaştırdık. İktidara geldiğimizde, Kastamonu’da bir tane dahi organize sanayi bölgesi yoktu; bugün Kastamonu Organize Sanayi Bölgesi, Tosya, Taşköprü, Seydiler Organize Sanayi Bölgesi Kastamonu’da hizmet veriyor hamdolsun.

Değerli milletvekilleri, dünya coronavirüs salgınıyla bir yıldır mücadele veriyor; dünya ekonomileri etkileniyor, sağlık sistemleri -Türkiye dışında- ciddi sıkıntılarla boğuşuyor. Bakınız, dünyanın “gelişmiş” diye bilinen, tabir edilen ülkelerinin coronavirüs salgınıyla mücadelesinde düştükleri aciz durumu herkes gördü, milletimiz de gördü. Türkiye’de ise tam tersine, güçlü sağlık sistemimizle bu mücadeleyi en iyi şekilde hamdolsun ortaya koymaya devam ediyoruz. Bakınız, Türkiye nereden nereye geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

METİN ÇELİK (Devamla) – Değerli Başkanım, Türkiye’de AK PARTİ iktidarından önce ne vardı biliyor musunuz sağlık sisteminde?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Araba yoktu, buzdolabı yoktu(!)

METİN ÇELİK (Devamla) – Bakınız, insanlar, vatandaşlarımız başkasının sağlık karnesiyle tedavi olmak, ameliyat olmak zorunda bırakılıyordu. Böyle bir Türkiye’yi devraldık. Bugün, hamdolsun, vatandaşlarımızın yüzde 99’unu, neredeyse tamamını, yüzde 100’ünü kapsayan sosyal güvenlik sistemini, genel sağlık sigortası sistemini Türkiye’de uygulamaya devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O ülkelerde, binlerce dolarları veya özel sağlık sigortası olmadığı için insanlar sağlık hizmetinden mahrum kaldılar.

Ben sözlerimi noktalarken 2021 yılı merkezi yönetim bütçe kanunumuzun hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi ve aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz, Sayın Filiz Kerestecioğlu’nun.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir, kadınlar uğradıkları taciz ve tecavüzü ifşa ederek sosyal medyada paylaşım yapıyorlar. “Neden sosyal medya, neden şimdi? Üstelik aradan yıllar geçtikten sonra hatta.” gibi sorulara uzun yıllar avukatlık yapmış feminist bir kadın olarak değinmek istiyorum; bu vesileyle adalete erişim konusuna ve Adalet Bakanlığının, bütçesini hak edip etmediğine de.

Kadın olmak sadece bu ülkede değil, dünyada da zor. Hem çok keyifli bir şey ama diğer yandan da bu erkek egemen düzende gerçekten çok zor. Örneğin genç bir kadınsınız. Sizin amca bildiğiniz yakınınız en hafifinden gözleriyle, tavırlarıyla sizi rahatsız ediyor, her ortamda sizi yalnız yakalamaya çalışıyor. Bunun taciz olduğunu hissediyorsunuz ancak ispatı da dillendirmesi de kolay bir şey değil, açıklanması da kolay değil herkese. Kendisini terslemek ve yaşattığı tacizi ifşa etmek hiç kolay değil. “Erkek egemenliği” dediğimiz şey, arkadaşlar, bir klişe değil; koca bir güç, erk kullanımı. Düşünün ki siz çok toy ve çok gençsiniz ya da herkesin aslında mutlu yaşamak istediği aile içindesiniz diyelim, kız veya oğlan çocuğusunuz ve baskıcı bir babaya, ağabeye, her kimse, ona karşı hiç gücünüz yok. Yapılanın ne olduğunu, yanlış mı, haksız mı olduğunu anlamak bile zor olabilir çünkü eğitim sisteminiz size itaati buyuruyor; iyi dokunuş nedir, kötü dokunuş nedir, bunlar anlatılmıyor ve nereye başvuracağınızı da bilmiyorsunuz. İşte, hayatımın uzun avukatlık yıllarında bu tür davalarla çok karşılaştım ve o davalarda neler olduğundan da biraz söz etmek isterim size bugünkü ifşanın nedenlerini anlatmak için.

Her dava yeni bir travmadır ülkemizde. Her davada tacize, tecavüze uğramış kadınların, çocukların ruhları, benlikleri örselenir, örselenir. Defalarca ama defalarca anlattırılır hikâyeler. Hatta sakın “Yok artık!” demeyin, “Nasıl yaptı yani iyice bir tarif et.” diyerek de anlattırılır. İsyan ettim, tiksindim, defalarca tanık oldum bunlara. Kadın sarsılarak titrerken “Otursun ve bir su verelim sayın heyet.” dediğim zaman, bunun bile kabul edilmeyip müvekkilimin oturmasına dahi izin vermeyen heyetlere şahit oldum.

Evet, erkek egemenliği bir klişe değil; erk kullanımıdır, güç kullanımıdır, otorite kullanımıdır ve o kürsüde oturan bu zihniyetteki erkek, bazen, bir yandan bir gün kendisinin de o sanık sandalyesinde olabileceğini düşünür, bir yandan da kadının var oluşunu inkâr eder; “Neden oradaydın?” der, “Neden gece dolaşıyordun?” der, “Neden iyice direnmedin?” der. Cinsel saldırıya uğramış bir müvekkilim -dava o denli uzamıştı ki- gidişat iyi olmasına rağmen olayı tamamen bana bırakıp gitti, kayboldu kadın çünkü yaşadıklarını unutmak istiyordu, onları artık tekrar etmek istemiyordu.

Evet, geciken adalet de adalet değildir arkadaşlar, bu da bir klişe değil çünkü gecikmiş adalet âdeta bir yaşam öğütücüsüdür.

Bakın, o pek kızdığınız sosyal medyadan öğrendiğim bir olayı günlerdir takip ediyor ve açıkçası uyku uyuyamıyorum. Hâkim bir baba, oğluna yıllardır tacizlerde bulunuyor; anneye de yaşamı zindan etmiş, boşanmışlar ama çocuğun peşini bırakmıyor ve o mevkisine dayanarak kendisi nereye giderse davayı da oraya götürüyor. İstismara ilişkin tam 6 adet rapor ve görüşme tutanağı olmasına rağmen, annenin çocuğu göstermediği gerekçesiyle velayetin el değiştirmesini de sağlamış bulunuyor. En az dört yıl boyunca arkadaşlar, bu çocuk, bu küçücük insan babasının yaptıklarını tekrar tekrar anlatmak zorunda bırakılıyor ve bu çocuk adalete erişebildiği için değil ama saatlerce ağladığı ve direndiği için, “Kendimi öldürürüm.” dediği için bugün babasına teslim edilmedi ve fiilen annesinin yanında. Evet, biz sessiz olmayacağız, o hâkim babanın da onu kayıranların da ellerimiz yakasında ama öncelikle Sayın Adalet Bakanının da bütçesini hak etmek için aynı çabayı göstermesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – İşte adalete erişim de onarıcı adalet de olmadığı zaman, ifşa bütün bunların yerine geçmek zorundadır çünkü isyanınızın bir yoludur ve kendinizi bütün bu travmalara rağmen ifade etmezseniz hastalanırsınız, ölürsünüz. Tek başına ifşa etmek de yetmez, dayanışma gerekir; yalnızlığı çokluğa dönüştürmek; sesleri, duyguları birbirine katmak gerekir. İşte, şimdi, kadınlar tam da bunu yapıyorlar ve diyorlar ki: “Uykularınız kaçsın. Biz uyuyamadık yıllarca, şimdi sizin uykularınız kaçsın.” Hayatı örselenmiş ya da şimdi ifşa ettikleri için yıldırılmaya çalışılan tüm kadın ve çocukları sevgiyle kucaklıyorum. Asla yalnız değiliz, kadın beyanı esastır ve hayır, hayır demektir.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri konuşmalar tamamlandı.

Şimdi, soru-cevap işlemini yapacağım.

Sayın İmran Kılıç Bey buyurun.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bütçe, devlet harcamaları ile gelirleri ayrıntılı biçimde gösteren, bir dönem için harcamaların yapılmasına, gelirlerin toplanmasına izin veren hukuki bir belgedir. Uzmanlara göre genellik, birlik, doğruluk, açıklık, giderlerin gelirlerden önceliği, önceden izin ilkeleri bütçede olmazsa olmazlardandır. Hükûmet tarafından hazırlanan bütçe Parlamento tarafından onaylanır, bu ilke yasama organının kamu gelir ve giderleri üzerinde asıl söz sahibi olduğunu ifade etmektedir.

Çalışmalarımız bereketli, çıkacak bütçemiz hayırlı olsun.

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık…

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Pandemiyle beraber zaten birçok eksikliğin yaşandığı eğitimde sorunlar daha da artmıştır. Özellikle, kırsal bölgelerde EBA’ya ulaşacak imkânlara sahip olmayan yüz binlerce yoksul öğrenci, yine politikalarınızdan kaynaklı eğitim hakkından mahrum kalmakta ve bir eşitsizlikle yüz yüzedir.

Öte yandan EBA üzerinden derse giremeyen bu öğrenciler gerekçe yapılarak birçok yerde, okul idarelerince resmî bir yazı ya da tebliğ olmadığı hâlde, öğretmenlerin ek ders ücretleri kesilmektedir. Öğretmenin kusuru olmayan eğitimdeki bu altyapı eksikliklerinizin faturasını öğretmenlere ödetmekten vazgeçin. Bu uygulama ne hukuki ne de vicdanidir. Bu hukuksuzluk en kısa zamanda giderilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Pandemide ulusal ölçekte, topyekûn bir savaş veriyoruz, sağlık çalışanları da bu savaşın neferleri; aylardır aman vermeden, dinlenmeden, mesai gözetmeden savaşıyorlar, 200’ün üzerinde can verdiler; bu açıdan Çanakkale Conkbayırı’ndaki, Dumlupınar Tınaztepe’deki Mehmetçik’ten farkları yok. Siz ne yapıyorsunuz? Sahip çıkmıyorsunuz: Günde 1 defa sandviç, kuru ekmekle geçinen filyasyon ekipleri, konakladıkları yerlerden çıkarılanlar, hasta hasta görev yapmaya zorlananlar, yandaş sendikadan olduğu için kollananlar… “Ek ödeme” dediniz adaletsizlik yaptınız, aynı hastanedeki doktora yüzde 44, hemşireye yüzde 60, idari sınıfa yüzde 89…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir…

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yıllardır terör saldırısı ve finansal saldırılara rağmen yaptığımız her iyileştirmeyi vatandaşlarımıza yansıtıyoruz. Gerçekleştirdiğimiz atılımlar ve başarılar uluslararası arenada da karşılık bulmaktadır. Mesela pandemide şehir hastaneleri yatırımlarının ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmıştır; milletimizin zor zamanda insan odaklı, insanı önceleyen hizmet alması sağlanmıştır. Dolayısıyla, tüm bütçelerimiz gibi 2021 yılı bütçemiz sağlığa kolay erişime önem vermektedir.

Bütçemiz hayırlı olsun.

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – Salgın sürecinde esnaf büyük zarar gördü. İş yerleri kapanan, gelir kaybına uğrayan ve evine ekmek götüremeyen esnafa destek olacak mısınız?

Salgın yıkıcı etkileriyle sürüyor. Hastanelerde yurttaşlar yatak bulamazken yıpratılan sağlık emekçileri personel eksikliği nedeniyle zorluk yaşıyor. Sağlığa atama yapacak mısınız?

Tarım Kredi, bankalar ve piyasalara olan çiftçi borçları 180 milyar lirayı aştı. Torba yasada çiftçi borçlarıyla ilgili düzenleme ve yapılandırma yok. Tarıma yeterli desteği vermeyi, çiftçi borçlarını yapılandırmayı, destekleme primlerini peşin ödemeyi düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İnfaz koruma memurları mart ayından beri Covid-19 riskiyle karşı karşıya kalarak hiçbir ek ödeme almadan, aksine, döner sermayeden kesinti yapılarak çalışıyorlar. Onlar cezaevlerinde kalıyorlar; özlük haklarının iyileştirilmesini, “infaz hizmetleri” sınıfının ihdas edilmesini, sözleşmeli personele kadro verilmesini, teşkilat kanununun çıkarılmasını, ek göstergelerinin artırılmasını, infaz hizmetleri meslek yüksekokulu ve fakültesinin kurulmasını, mevzuatın güncellenmesini, “adalet akademisi” adı altında tüm eğitimlerin birleştirilmesini talep ediyorlar. Onlar “İktidar bizim sesimizi ne zaman duyacak?” diyorlar.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza: Yüzlerce gencimizin intiharıyla bağlantılı olduğu düşünülen ve “sanal ölüm tuzağı” olarak bilinen “Mavi Balina” “Momo” gibi oyunlara son zamanlarda “Mavi Bebek” ve başka bilgisayar oyunları da eklenmiştir. “Mavi Bebek” oyunuyla karşılaşma riskinin diğer oyunlardan daha yüksek olduğu, kapalı devre ağlar yerine Facebook ve Instagram üzerinden direkt mesaj yoluyla hedef kitleye kolaylıkla ulaşabildiği bilinmektedir. “Ölüm makinası” diye adlandırılan bu gibi oyunların önlenmesi için yapılan bir çalışmanız var mı veya olacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim.

Pandeminin başlangıcında zor günler geçiren halka ve esnafa kamu bankalarını kullanarak altı ay ödemesiz krediler verdiniz. Şimdi, bu kredilerin ödeme zamanı geldi; yine dükkânların birçoğu kapalı, siz ise esnafa sadece göstermelik kira yardımları veriyorsunuz. Bunlar dertlere derman olmayacak. Kısacası, halkımıza verilen kredilerin faizini dondurarak ileri bir tarihe ertelemeyi düşünüyor musunuz? Traktörler haczedildi, çiftçi borçlarını yapılandırmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Çok teşekkür ediyorum.

Öncelikle aşı üretimiyle ilgili burada bir söz alan milletvekilimiz, AK PARTİ tarafından Refik Saydam Hıfzıssıhhanın kapatıldığını söyledi, onu düzeltmemiz lazım. Hıfzıssıhhada aşı üretimi 1997 yılında bitirildi ve 1999 yılında Hıfzıssıhha kapatıldı. Dolayısıyla, kulaktan dolma bir bilgiyle, sürekli “Hıfzıssıhhayı AK PARTİ kapattı.” demek, doğru değil ve buranın kapatılmasında belki kötü niyet aramamak lazım çünkü buraya gerekli yatırımlar yapılmadığı için, modern anlamda aşı üretecek bir tesis olmaktan çıktığı için burası kapatıldı.

Bizim yarın bir on-line aşı ve ilaç konferansımız var, Türkiye'deki çalışmaların bütün detaylarını vereceğiz. Şu anda 3 tane tesis Türkiye'de aşı üretmek için sertifiye edildi, GMP standartlarında aşı üretecek konumdalar. İnşallah, burada üretilen ürünlerle de biz faz çalışmalarına başlayacağız.

Tabii, keşke bu konulara girmesem diyeceğim ama maalesef, bunlara cevap vermek mecburiyetindeyiz. Burada milletvekillerimiz birbirlerine cevap verdiler, dediler ki: “Birbirinizin yediğinden niye bahsediyorsunuz, ayıp değil mi?” Peki, ben şunu sormak istiyorum: Cumhurbaşkanlığı makamının, Külliye’nin yemek menüleriyle ilgili bu şekilde tutarsız iddialarda bulunmak çok mu hoş? Yani “Şunu yiyor, bunu yiyor.” demek çok mu hoş? Ben Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte 2015 yılı Eylül ayından beri… (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

Müsaade edin cevap verelim.

2015 yılından beri Sayın Cumhurbaşkanımızla bilfiil siyaset yapıyorum, ailemden daha çok Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber oldum; günlerce, haftalarca eve gitmediğim zamanlar oldu. Emin olun Sayın Cumhurbaşkanımız burada saydığınız yiyeceklerin bir kısmının ismini bile bilmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir devlet yönetiminde cumhuriyet resepsiyonları olur, yabancı misafirler ağırlarsınız, burada insanlara birtakım ikramlar yaparsınız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ekmek kadayıfı veriyorlardı eskiden, Çerkez tavuğu ya da ekmek kadayıfı veriyorlardı.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Burada yapılan ikramlarla ilgili gazetelerde yazılmış birtakım lafları getirip buraya taşırsanız, bu gerçekten adabımuaşerete uymaz.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı makamı bu ülkeyi temsil eden bir makam. “Şunu yiyor, bunu yiyor, bu paraları harcıyor...” Bakın, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin tamamını getirip diyorsunuz ki: “Günlük harcaması şu kadar.” O bütçenin içerisinden Afganistan’daki Mehmetçik’imize para gidiyor, bunları Cumhurbaşkanı kendine mi harcamış oluyor? (HDP sıralarından gürültüler) Burada sözcüler uyarılarda bulundu “Başını alın, sonunu kırpın, burada açıklama yapmayın.” diye. Lütfen, meseleleri tamamen başı sonu bir arada burada değerlendirelim. Ve ben söylüyorum: Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki yemekhaneye gitsinler, baksınlar insanlar ne yiyor.

AYHAN BARUT (Adana) – Sorulara cevap alalım.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Biz buralara nereden geldik? “Külliye’de altın klozet var.”dan geldik, bir zamanlar “Külliye’de altın klozet var.” diye iddiada bulunuldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Davet edildi, kimse gelip o klozetleri kontrol etmedi. Madem seviyeden bahsediyoruz, klozet seviyesinden siyaseti yukarılara taşıyalım lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanlığı makamı kendine bir para harcamıyor, devletin temsiliyle ilgili harcamalar yapabilir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Günde 10 milyon, 10 milyon.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Ve burada antiemperyalizmden bahsedildi. Ben sadece şunu söylemek istiyorum: Türkiye’de hiçbir siyasi partinin lideri bir Yunan gazetesine manşet olmamıştır, emperyalistlerin Akdeniz’de bizim gemimizi aramasıyla ilgili olarak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Çocuklar köylerinde internet bulamıyorlar, ona cevap ver, ona! Merkeze 1 kilometre, 2 kilometre mesafedeki köylerde internet bulamıyorlar, sen buna bir cevap ver!

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Bence bu zül de siyasete yeter.

Teşekkür ediyorum.

AYHAN BARUT (Ankara) – Sorulara cevap ver.

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sayın Bakan, yalan söylüyorsunuz. Hıfzıssıhha 1997’de değil, 2 Kasım 2011’de kapatılmıştır 663 sayılı KHK’yle. Yalan söylüyorsunuz!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Günlük 10 milyon, Allah’tan korkun! Millet açlıktan ekmek bulamıyor; çıkmışsınız, sarayın israfını savunuyorsunuz, hiç utanmıyorsunuz da! Millet ekmek bulamıyor. Kuru ekmek bulana “Aç kalmıyor." diyorsunuz. Günlük 10 milyon saray harcamasına seviniyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle bir usul yok. Lütfen yerinize...

Sayın Akbaşoğlu...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel CHP milletvekili kürsüden dile getirdiği konularla ilgili yaptığı konuşmada gerçekten çok basit, provokatif bir yaklaşım ve dil kullanmıştır; bu, asla kabul edilemez. Devletin ve milletin temsil makamına yönelik böyle bir dil asla kabul edilemez.

Herhâlde sayın vekil CHP Genel Merkezindeki ve belediyelerdeki saltanatı düşünerek onlarla ilgili birtakım yansıtmalarda bulunmuş olabilir, 3-5 maaşla ilgili kendi uygulamalarını burada dile getirmiş olabilir; bir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır...

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Kendi belediyelerinize bir bakın, saltanat nerede görün!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hiç Allah korkusu da yok!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İkinci olarak “Biz emperyalizme karşıyız. ‘Tam bağımsız Türkiye’ diyoruz. Siz de deyin.” dedi. Evet, siz laf olarak diyorsunuz, biz icraat olarak onu uyguluyoruz zaten.

Sonuç itibarıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir taraftan “Emperyalizme karşıyız.” diyorsunuz, bir taraftan da Biden’a demokrasi ithalatı çağrısında bulunup S-400’lerle ilgili de “Aktif hâle getirmeyeceğiz.” diye okyanus ötesine selam duruyorsunuz, kendi yetkililerinizin beyanatı.

Sonuç itibarıyla, Mustafa Kemal Atatürk’ün “tam bağımsız Türkiye” “istiklalitamme” ideallerini her alanda hayata geçiren bir liderin Türkiye önderliğini bütün dünyaya gösteriyor, bunu hepinizin her gün yaşadığınızı da hep beraber görüyor ve biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuda tam bağımsız Türkiye, AK PARTİ’nin, AK PARTİ iktidarlarının en önemli karakteridir; bütün dünya buna şahittir, sizler de şahitsiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Emperyalizmin en büyük kölesi hâline gelmiş bir iktidar var, bağımsız Türkiye’den bahsediyor!

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde soru-cevap kısmında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Birincisi, Sayın Bakan, size şunu söyleyeyim: Buradaki üslubunuz, tarzınız, Parlamento deyimiyle değil ama tiyatro deyimiyle rolünüzü büyütmeye çalışmanız, buradan bir başka yere… Hepsi nedir biliyor musunuz Parlamentoda? Mevkidaşım Grup Başkan Vekillerine hakarettir. Şu demektir: “Kürsüdeki hatip konuşuyor, bir süredir izliyorum. AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekilleri partinin Genel Başkanını, ülkenin Cumhurbaşkanını yeterince savunamıyorlar, ben onlardan önce söz alayım ve bu konuda rolümü büyüteyim.” Bu, ucuz bir mesele. AK PARTİ Grubunun Grup Başkan Vekillerini böyle taciz edip acz içinde göstermeniz benim bile içime sinmez; yapmayın bunu, basitlik bu. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi: 2 sayın milletvekili bir polemik yaşadılar, daha sonra bir araya geldiler, helalleştiler. O mesele üzerine bir şey söylemek istemem çünkü helalleştiler. Ama milletvekilimizin dile getirdiği bu lobicilik şirketiyle yapılan anlaşma burada. Bu tip anlaşmaları, Adalet ve Kalkınma Partisinin daha önce gözler önünde Türkiye'deki iç politikaya yönelik olarak zaman zaman Amerika’yla, zaman zaman İsrail’le kayıkçı kavgası yürütürken bir yandan İsrail’le ilişkilerin iyileştirilmesi için 60 milyon TL’lik lobicilik anlaşmalarının bir tekrarı olarak görüyoruz. Böyle yerlilik, böyle millîlik olmaz olsun diyoruz.

Ayrıca, bir Cumhurbaşkanlığı makamını basitleştirmemek, tartışmaya açmamak meselesi diyorsanız, size Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesinden bahsedeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz Anayasa görüşmeleri sırasında şunu söyledik: Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Devletin başını partili yaparsanız, devletin başını ve devleti tartışmaya açarsınız. Hele hele bunu diyelim yaptınız, yapacağınız uyum yasaları sırasında ilk işiniz 299’u değiştirmektir. Partisi olmayan, polemik yapmayan, siyasi rakipleriyle söz dalaşına girmeyen bir Cumhurbaşkanına verilmiş koruyucu kalkanı partili Cumhurbaşkanına verirseniz ne olur? Şu olur: Bugünkü rakamlar itibarıyla, Süleyman Demirel’e hakaret edenlere Cumhurbaşkanına hakaretten 71 tane dava açılmış, Ahmet Necdet Sezer’e 82, Abdullah Gül’e 233, Recep Tayyip Erdoğan’a tam tamına 27.717 tane. 9.556’sı ceza almış; bunların 264’ü 12 ila 14 yaşında çocuk, 903’ü de 18 yaşın altında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pardon…

BAŞKAN – Son kez açıyorum, sözlerinizi tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bitiriyorum Başkan.

12 ila 14 yaşında 264 çocuğu götürüp de Çocuk Şubede sorgulatıp hâkim karşısına çıkaracak bir Cumhurbaşkanlığı mantığı. Sistemin baştan çökmesinin, bütün anketlerin partili Cumhurbaşkanlığına karşı olmasının sebebi de bu. Kendisini tartıştıran, kendisini rakamlarla bu hâle getiren, her doğana göre değil Erdoğan’a göre yapılmış ve şimdiden bir tarafı bol, bir tarafı dar gelen Anayasa’dır.

Son olarak da işin özüne yönelik bir bilgi vereyim: Sayın Bakan, 2 Kasım 2011 tarihinde 663 sayılı KHK kapattı Hıfzıssıhhayı. Verdiğiniz, size verilen bilgi doğru bir bilgi değildir. O Hıfzıssıhha ki, cumhuriyetin ilk yıllarından BCG aşısını, kuduz aşısını üreterek gelmiş, kan ürünü imalatına kadar gelmiş Hıfzıssıhhayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son… Selamlama…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, ne zamana kadar devam edecek?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sana mı soracağız Ramazan Bey ya!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – 4 kere oldu ya, 4 kere.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 50 kere uzatıyorlar, bir şey söylemiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Can, arkada nasıl bir mutabakat olduğunu biliyor musunuz Grup Başkan Vekilleri arasında?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Böyle bir şey yok ki ya.

BAŞKAN – Öyle bir şey var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2 Kasım 2011’de kanun hükmünde kararnameyle kapanan Hıfzıssıhha, Refik Saydam tarafından 1926’da kuruldu. BCG aşısından başladılar; verem, tüberküloz, tifo ve enflüanza… Bugün 1,5 milyon doz için el açtığımız enflüanza aşısını üretir ve kendi coğrafyasına dağıtır hâle geldi 1970’lerin sonu 80’lerin başında o Hıfzıssıhha.

Burada yapılan iş… Adalet ve Kalkınma Partisi burada yapsa yapsa yanlış rakam, yanlış bilgi vermek yerine öz eleştiri yapmalı, ayıbıyla oturup susmalıdır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, başlamadan önce…

Değerli milletvekilleri, bakın, bu sürelerle ilgili kararlar benim kararım değil. Bana kalsa ben hiç söz vermem ama içeride Grup Başkan Vekillerinin arasında oluşan bir mutabakat neticesinde bu süreci sağlıklı götürmek için… Ama sizler de müsaade edin, buraya da karışmayın yani.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Onu da biz bilelim de ona göre karışmayalım.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

33.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanımız burada yürütmeyi temsilen, Sayın Cumhurbaşkanımızı temsilen bulunuyorlar. Hâliyle, yürütmeyle ilgili eleştirilere cevap vermesinden daha doğal bir durum yoktur, Anayasa ve İç Tüzük gereğince bu hakka sahiptir; bunun takdirini kendileri yaparlar.

Bununla beraber şunu ifade edeyim: Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi ilk defa uygulanıyor değil; Atatürk, İnönü ve Bayar da partili Cumhurbaşkanıydılar. Bu sistem daha önce uygulandı ve aynı şekilde bütün başbakanlar da bir partinin genel başkanı sıfatını haizdiler. Dolayısıyla, buradan, hakaret yönü itibarıyla başka değerlendirmeler yapmak mümkün değildir. Hiçbir kimseye hakaret kabul edilemez. Hiç kimse, hiç kimseye hakareti meşrulaştıramaz. Hele bu, devleti ve milleti anayasal anlamda temsil makamında olan, orduların başkumandanı sıfatı taşıyan bir kimse içinse asla ve kata düşünülemez. Bu noktada herkesin hassasiyet göstermesi gerekir. Tabii ki eleştiriler, siyasi eleştiriler yapılabilir, bunlar doğaldır ancak hiçbir kimseye hiçbir mercinin hakareti kabul edilemez diyor, hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Sayın Başkan, aşıyla ilgili bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Bakan, az sonra zaten soru-cevapta tekrar size söz vereceğim. Orada isterseniz söyleyin. Çok acilse şimdi vereyim.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK –Sayın Başkan, aşıyla ilgili…

BAŞKAN - Hıfzıssıhhayla ilgi mi bilgi vereceksiniz?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Değerli arkadaşlar, ben ne söylediğimin farkındayım. Hıfzıssıhha Enstitüsünün aşı üretme tesisleri 1997 yılında son aşısını üretmiştir, 1999 yılında aşı üretimini tamamen kapatmıştır. Sizin söylediğiniz KHK, Hıfzıssıhha Enstitüsünün bir laboratuvar olarak Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün içerisine alınmasıdır. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün içine alınan Hıfzıssıhha zaten aşı üretemiyordu. Bakın, tekrar söylüyorum: Burada bir suçlu aramıyoruz. Eğer, siz gerekli yatırımları yapmazsanız, Avrupa’dan gerekli sertifikasyonları almazsanız ürettiğiniz aşı zaten dünya standartlarında olmaz. Dolayısıyla, buradaki aşı üretim tesisleri 1997’de üretimi bırakmış, 1999’da kapanmıştır ve Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün içerisine, laboratuvarlara alınmıştır. Ben ne söylediğimin farkındayım.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, müsaadenizle.

BAŞKAN – Hayırdır?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı konuda efendim.

BAŞKAN – E, bir şey söylemedi ki Sayın Bakan şimdi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de ona bir şey söylemedim, Hıfzıssıhha ilgili, başka bir şeyden bahsedeceğim.

BAŞKAN – Hayır, bilgilendirme yaptı yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de bilgilendirme yapacağım.

BAŞKAN – Siz, Sayın Bakanın yanlış bildiğini söylediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, hâlâ yanlış biliyor.

BAŞKAN - Sayın Bakan da bilgilendirmesini yaptı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hâlâ yanlış biliyor.

AYLİN CESUR (Isparta) – Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

AYLİN CESUR (Isparta) – Söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Alamazsınız Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Isparta) – Ama yanlış bilgi veriyor Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Özel, buyurun.

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Hıfzıssıhhanın kapatılmasıyla bir bilgi birikiminin ortadan kaldırıldığına, bunun sağlığın piyasalaştırılması sürecinin bir adımı olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Bakan mühendis, ben eczacıyım ya! Müsaadenizle, bir bilen söylesin.

Sayın Bakan, şimdi, anlatmaya çalıştığımız mevzu şu: Siz, Hıfzıssıhhayı kapatarak bir bilgi birikimini, bir sizin deyiminizle “know-how”ı, bir kurum kültürünü, bir anlayışı ortadan kaldınız. Hıfzıssıhha, genel sağlığın korunmasına yönelik bir laboratuvardır; aşı üretimi de bunun içindedir, hayvan aşıları da bunun içindedir, pandemi mücadelesi de bunun içindedir. Siz, bir anlayıştan vazgeçtiniz; sağlığın piyasalaştırılması sürecinde bir adım olarak onu attınız. Yoksa, şimdi, ne yapıyorsunuz, birazdan fırsat olunca anlatacağım. Maxicells diye bir firmaya -hiçbir bilgisi, birikimi yok- şartname beş yıl o konuda deneyim ararken beş aylık deneyimi olmayan firmaya kan ürünü işinde teşvik veriyorsunuz ama seksen yıllık, yetmiş yıllık bir birikimi –iktidara gelmişsiniz, duruyor- geliştireceksen geliştir, yatırım yapacaksan yap…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …teşvik vereceksen ver ama öyle bir kurum kültürünü, halk sağlığını korumayla ilgili bir laboratuvarı önce inaktif hâle getirip sonra KHK’yle ortadan kaldırmakta, bugün geldiğimiz günde, baktığınızda, kasıt yoksa bile kasta varan kusur vardır ve bugün Hıfzıssıhhayı arıyoruz, mumla arıyoruz ve sizin yüzünüzden sıkıntı çekiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 9’uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Yatırım Harcamaları, Mahalli İdareler ve Fonlara İlişkin Hükümler

Yatırım harcamaları

MADDE 9- (1) 2021 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri, metro yapım projeleri ve diğer demiryolu yapımı ve çeken araç projeleri ile Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve/veya Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilecek kurulu gücü 300 MW ve üzeri pompaj depolamalı HES projeleri hariç) 2021 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2021 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde 10’undan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler, 2021 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

(2) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı ve donanımı projelerinin detay programları ile alt projeleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projeler ile ilgili işlemlerde 2021 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır.

(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerine yatırım projeleri ile ilgili olarak yapılacak ödenek ekleme, devir ve aktarma işlemleri 2021 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usul ve esaslara göre yatırım programı ile ilişkilendirilir.

(4) 2021 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için 2021 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usullere uyulur.

(5) 14/2/1985 tarihli ve 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun 28/A maddesi ve geçici 10 uncu maddesi gereği 2021 yılı bütçesine devren kaydedilecek ödenekler, Strateji ve Bütçe Başkanlığına bilgi vermek kaydıyla proje sahibi ilgili kurum tarafından Yatırım Programında yer alan projelerle ilişkilendirilir.

BAŞKAN – 9’uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Bedri Yaşar’ın.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye ekonomisi önemli bir darboğazdan geçmektedir. Türkiye, pandemi salgınına ciddi bir ekonomik krizden geçerken yakalanmış, zaten var olan sıkıntılar daha da derinleşmiştir. Bu nedenle bu saatten sonra yapılan her yatırımı, her harcama ve her kuruşu ayrı bir önem kazanmıştır. Kaynaklarını verimli ve dengeli kullanamayan Hükûmet, maalesef, kaynakları tüketmiş ve de israf etmiştir. Bu bütçede maalesef üretime yönelik, istihdama yönelik rakamlar göremiyoruz.

Bugün, üniversitelerimizden çok ciddi oranda mezunlarımız var; inşaat mühendisleri var, mimarlar var, makine mühendisleri var, idari bilim mezunları var -hepinizin muhakkak mail adreslerine geliyordur- artık bunlar dernek kuracak hâle geldiler. Dolayısıyla bütçeden beklentiler daha çok teknik seviyede. Biz ne kadar eleman istihdam edileceğine yönelik bu bütçede bir şeyler göremiyoruz.

Bu bütçede neler var? 2021 yılı bütçesinde yaklaşık 239 milyar bütçe açığı var; devamında, 179 milyar da faize ödenecek para var. Peki, on yılda ne oldu? Bütçe yaklaşık 320 milyar dolar cari açık verdi. Maalesef, ülkemizde yaşanan, uzun süredir süren ekonomik krizler üreticiyi de üretim yapamaz hâle getirmiştir yani bugün insanlar Türkiye'de yatırım yapma konusunda, maalesef -bir türlü- hayal kurmaktan dahi uzaktalar.

Peki, bugün çalışanlar açısından baktığınız zaman asgari ücret yaklaşık 2.324 lira. Bu, neredeyse çalışanların ortalama ücreti gibi oldu. Bugün, maalesef -Avrupa’dan da örnekler veriyorsunuz ama- Avrupa’da asgari ücretle çalışanların sayısı toplam çalışanlar arasında yüzde 5’i, yüzde 6’yı geçmiyor. Tabii, bu rakamlar telaffuz edilirken ne özel sektör bugün ödediği ücretten memnun ne de devlet bu ücretleri temin etme konusunda mesafe katedebiliyor. Sayın Genel Başkanımız -söylediği gibi- demişti ki: “Asgari ücretten alınan vergiyi devlet ödesin, hiç olmazsa çalışanların eline 3 bin lira geçsin.” Bu teklif hâlâ geçerli diyorum ki henüz tespit edilmedi, bu dönemde bu asgari ücretin hiç olmazsa minimumda da olsa 3 binin altına düşmemesi lazım diyorum. Neden? Söyleyelim: Açlık sınırı bugün 4 kişilik bir aile için 2.482 lira. Aynı şekilde, yoksulluk sınırı 8.085 lira. Bunun anlamı şu: Siz iktidara geldiğiniz zaman hani 3Y’yle mücadele ediyordunuz ya, diyordunuz ya “Yasaklarla, yolsuzluklarla mücadele edeceğiz.” Ama ne oldu biliyor musunuz? Sayın Bakan bütçe sunumunda dedi ki: “Aşırı yoksulluktan ülke kurtuldu.” Bakın, aşırı yoksulluktan ülke kurtuldu ama bir tane yoksulluğu devraldınız, kaç tane yoksulluk oldu. Terminolojiye bakın şimdi; mutlak yoksulluk, göreceli yoksulluk, nesnel yoksulluk, öznel yoksulluk, mutlak yoksulluk, gelir yoksulluğu, insani yoksulluk, objektif yoksulluk, subjektif yoksulluk, kırsal yoksulluk, geçici yoksulluk, kronik yoksulluk, yoksulluk da yoksulluk. Ülkeyi on sekiz senede getirdiğiniz sonuç bu. Onun için, ülkemizde ne oluyor bu şartlar böyle olunca? Toplam 16 milyon 831 bin kişi sosyal yardımlara muhtaç hâle geldi, sosyal yardım kuruluşlarından geçiniyor. Yani ülkede fakir sayısıyla övünen bir iktidar olarak, tahmin ediyorum, tarihe geçeceksiniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hâlbuki bir atasözümüz var. Ne diyor atasözümüz? “İşten artmaz, dişten artar.” Ne demek istiyor? “Tasarruf edecekseniz.” diyor. Peki, sizin 2020’de bir tasarruf kararnameniz vardı; hiç baktınız mı acaba, bu aldığınız kararlar doğrultusunda ülkede neden tasarruf etiniz, neleri kıstınız, bu kıstığınız rakamlarla da neleri yaptınız? Ben söyleyeyim; mesela, makam araçları sayısı 110 binden 130 bine çıktı. Aynı şekilde, kurum ve kuruluşların ödediği ciddi kira rakamları devam ediyor. Yine, buradaki israf rakamlarını bütün arkadaşlarımız uzun uzun anlattılar, ben de çok fazla detayına girmek istemiyorum ama geldiğimiz nokta şu: Ne yaparsak yapalım, ya üreterek bu işlerin altından kalkacağız ya da tüketerek köleleşeceğiz. Başka çare yok; ya üreterek özgürleşeceğiz ya da tüketerek köleleşeceğiz. Dolayısıyla burada her seferinde yeni yeni şeylerden bahsediyorsunuz; işte, reformlardan bahsediyorsunuz, acı reçetelerden bahsediyorsunuz; on sekiz yılın sonunda geldiğimiz sonuç bu. Bununla ülkenin de bir yere gitmesi mümkün değil yani yaldızlı kelimelerle, yaldızlı cümlelerle, başına “yeni” kelimeleri koymayla Türkiye’de hiçbir şeyin yeni olmadığını, yeniye doğru bir şeyin gitmediğini de hep beraber gördük.

Tabii, hazır bu kürsüye gelmişken size ülkenin bazı gerçeklerinden de bahsetmek istiyorum. Mesela, bir pandemi süreci yaşıyoruz. Pandemi sürecinde -ben Samsun için söylüyorum- şehir hastanesini yeni ihale ettik, yeni çalışmaya başladılar ama ben size birkaç resim göstermek istiyorum. Bakın, bu, Bafra’da -Samsun milletvekillerimiz de bilir- bir hastane fotoğrafı. Ne zaman başladı, biliyor musunuz? 2000’li yıllarda. Devletin, vatandaşın katkısıyla başladı, daha sonra da Sağlık Bakanlığına bu devredildi ama maalesef, bu yatırım olduğu gibi duruyor, daha sonra da Sağlık Bakanlığı, tahmin ediyorum, bir başka kuruluşa devretme yolunu arıyor. Hâlbuki bugünlerde, gerçekten bugün Samsun’dan, maalesef pandeminin, Covid vakalarının en fazla arttığı illerden bahsediyoruz, yoğun bakımlarda yer olmadığından bahsediyoruz ama 2000’li yıllardan bakın, bugün 2020’deyiz, e siz de on sekiz yıldır iktidardasınız, maalesef, bu yapı olduğu gibi duruyor.

Yine buna benzer, Çanakkale Ziraat Odası Başkanı, yine bizim Samsun Ayvacık Ziraat Odası Başkanı, burada da arkadaşlar anlatıyorlar: “Tarım Kredinin verdiği kredilerin faizi tefeci faizinden daha yüksek. Gelin, hiç olmazsa bunu doğru düzgün yapılandıralım.” diyorlar. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanımızın dün akşam esnafa yönelik uyguladığı tedbirler vardı. Çiftçiler dört gözle, cankulağıyla Sayın Cumhurbaşkanımızı dinlediler “Belki buradan da çiftçiye bir şeyler çıkar.” diye ama maalesef, Tarım Kredinin verdiği kredilerin şu an ödenme şansı mümkün değil, çiftçinin traktörünü haczederek bu işleri çözmeniz yine mümkün değil. Ümit ediyoruz, kaybettiğimiz bir şey yok, pandeminin zirve yaptığı bu dönemlerde hiç olmazsa Tarım Kredi Kooperatifinin sağladığı bu kredileri yapılandırırsınız ama mümkünse faizsiz yapılandırırsınız, bunlar da ödenebilir hâle gelir diyoruz.

Yine, bizim Maraş İl Başkanımız Ahmet Çabukel diyor ki: “Pandemi süreci içerisinde zaten Elbistan’da termik santralden dolayı çok ciddi çevre problemlerimiz var. Bunları çözmek yerine Maraş Büyükşehir Belediye Başkanımız ha bire bu imar işleriyle, parsel işleriyle, eski Karaelbistan’da imar çalışmalarıyla uğraşıyor, orada da yeşil alanlar ticaret alanlarına çevriliyor, nevi değişiklikler yapılıyor.” Biz de, bakın bu parsel parsel işinden Türkiye çok çekti, bırakın imar rantı üzerinden bir şeyler yapmayı, millete hizmet etmenin yolunu arayın diyoruz.

Yine aynı şekilde, bir öğrencimiz, Enes Furkan Tuncer. Pandemi dolayısıyla özel yurtlara gitti, senedini verdi ama okullar açık olmadığı için yapacak bir şey yok. Bakın, Enes Furkan Tuncer’in verdiği senet bu, burada; haciz var arkasında. Yani yatmadığı yurdun, kullanmadığı odanın ücretinden dolayı öğrencimiz, üniversite öğrencimiz Enes Furkan Tuncer maalesef hacze muhatap olmuş. Tabii, bu, Türkiye’de gelenek, hani kullanmadığınız yol, kullanmadığınız hastane... Bundan dolayı da bütçeye bu sene çok ciddi rakam koyduk, hiç olmazsa şu borcunu ödemeyen, kredi borcunu ödemeyen öğrencilerle ilgili de biz bu bütçede bir şeyler görmek isterdik.

Bugün Müteahhitler Birliğinde... Tabii “müteahhit” deyince siz başka şeyler anlıyorsunuz ama Türkiye, inşaat sektöründe dünyada çok ciddi mesafeler katetti. Bilineni değil de bilinenin dışındakiler üzerinden söylüyorum: Bakın, dört beş ay içerisinde hazır beton fiyatları 120 liradan 220 liraya geldi.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yok ya, yanlış oldu.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Evet, 120 lira metreküpü, bugün Ankara’daki fiyatlardan bahsediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SÜMER (Adana) – 220 lira doğru.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bak, 220 lira bu. Hazır Beton Birliğinin kurucusuyum ben, beton işini iyi bilirim. Şu an kullanıcısıyım ben, hazır betonu da aynı zamanda kullanıyorum. Bugün gelen listeler, Sayın Vekilim, bak, bugün Ankara’da -bölgelere göre farklılık gösterir ama- beton firmaları diyorlar ki: Hazır betonun yani C35 sınıfı, normal inşaatlarda kullanılan betonun metreküp fiyatı 220 lira. Demirin fiyatı -buraya gelmeden önce sordum- 5.700 lira. Bugünün rakamları itibarıyla demirin 1 ton fiyatı 530 lira.

Bakın, arkadaşlar, dört beş ay öncesinde bu rakamlar 3.000-3.500 mertebesindeydi; beton fiyatları 120 lira mertebesindeydi.

ORHAN SÜMER (Adana) – 2.970 liraydı Başkanım, 2.970.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bakın, rakamlar 2 katına yükseldi. İnşaat sektörü lokomotif sektördür yani bu fiyat ayarlamasını... Sayın Bakanım, yani sanayicilerimizin durumunu da biliyoruz, belki hurda fiyatları ama muhakkak bu konuya bir el atılması lazım.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yanlışlık var.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bu konuyu konuşuruz yani kürsüden süremi kullanmak istemiyorum. Sizin yanınızda telefon açar konuşuruz, bildiğimiz bir konu.

ORHAN SÜMER (Adana) – Bedri Başkan, 6’ncı ayda 2.970 liraydı demir. 2.970 liraydı, 6’ncı ayda ben aldım.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Doğru, dolayısıyla bugün 5.700, hatta ocak ayında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum, biraz daha...

BAŞKAN – Söz veremem Sayın Yaşar, uzatma sürenizi verdim.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Peki.

Yani ocak ayında bunun 650 dolarlar mertebesine çıkacağını söylüyorlar, o da 6.500 lira demektir.

BAŞKAN – Sayın Yaşar, toparlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Dolayısıyla, ben bu konuda da Sayın Bakanım, sizlerin bu konuya el atmanızı rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yaşar, uzun bir gece, çok uzun bir gece. Şu kürsüyü silsinler, müsaade edin de.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – İnşallah yeni sözler verirsiniz Başkanım bize. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Hasan Kalyoncu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin “Yatırım harcamaları” başlıklı 9’uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Gazi Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

2021 yılı bütçesinde yatırım harcamaları 2020 yılına göre artarak 56,6 milyar liradan 103,7 milyar liraya yükselmiştir. Covid-19 küresel salgını sürecinde Türkiye ekonomisi için istikrarlı bir yatırım; üretim, ihracat ve istihdam zincirinin sürdürülebilirliği için daha önemli hâle gelmiştir. Bu dönem bizlere doğa, çevre ve suyun önemini tekrar göstermiştir. Bu sebeple, su tasarrufu açısından arıtma tesislerinde arıtılan suların tekrar sulama ve diğer kullanım alanlarına entegre edilmesi gerekmektedir. Sadece tarımda değil aynı zamanda belediyelerde, özel park, bahçelerde damla sulama, kapalı sulama ve benzeri teknikler uygulamaya konulmalıdır çünkü en büyük su tüketicisi belediyelerdir.

Su kayıp kaçak oranları ülkede bir an önce kontrol altına alınmalıdır. Yer altı barajlarının yapılmasının yanında şehir merkezlerinde, sitelerde ve yeni yapılan yerleşim bölgelerinde, kentsel dönüşüm alanlarında yağan yağmuru tutabilecek yağmur suyu depone alanları oluşturulmalıdır.

Şehir içi bitkilendirme çalışmalarında bitkilerin su ihtiyacı ve karbon emilimi açısından bitkiler değerlendirilmeli ve bu kriterlere göre planlanmalıdır. Ülkemizde yapılan planlamalar ve yatırım kalemleri makro ölçekte çok fazla, tüm girdiler ve değişkenler kullanılarak yapılmalıdır fakat durum hem belediyelerde hem de ülke genelinde farklılıklar göstermekte, parçadan bütüne doğru giden yaklaşımlar karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, imar planları yapılırken alanların bütün riskleri etüt edilerek tüm riskler belirlendikten sonra önlemler alınarak imara açılmalıdır fakat seçim bölgem İzmir’de olduğu gibi deprem olduktan sonra önlem paketi, sel felaketi olduktan sonra önlem paketleri oluşturulmaktadır. Bu durumlar can kaybına sebep olduğu gibi maliyeti de daha fazla artırmaktadır. 2018 yılından beri iklim değişikliğiyle yağış rejiminin değiştiğini ve daha sık seller yaşayacağımızı bu kürsüden daha önce de ifade ettim, bugün de tekrarlıyorum. Bunun için, riskli alanlar vakit kaybetmeden belirlenmeli ve önlem paketleri oluşturulmalıdır. Felaketlerden sonra önlem almak değil, felaketler olmadan önce tüm ihtimaller göz önüne alınarak önlemler paketi oluşturulmalıdır.

Ülkemizde yaklaşık 3.500’ü endemik olmak üzere 10 binin üzerinde bitki türü bulunmaktadır ancak bunlardan 2 bine yakın tür yok olma riski altındadır. Biyolojik çeşitliliğin devamı için bu türlerin acilen koruma altına alınması gerekmektedir. Yurdumuzun bitki varlığının sürekliliğini sağlayacak, koleksiyonunu belgeleyerek gelecek nesillere aktaracak ve bilimsel çalışmalara ev sahipliği yapacak millî botanik bahçesi çalışmaları Ankara’da devam etmektedir. Şehre bir rekreasyon alanı olarak kazandıracağı değerin yanı sıra AR-GE merkezi ve eğitim alanı olarak etkili olabilecektir. Bunun yanında, ülkemizin biyolojik varlığını, gen bankası oluşturarak ülke için büyük yarar sağlayacak hâle getirebiliriz. Uluslararası standartlara uygun Türkiye Millî Botanik Bahçesi Projesi’ni önemsediğimizi, gecikmeksizin tamamlanmasını arzuladığımızı ve ihtiyaç duyulan her türlü desteğe hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, tarımsal üretim girdilerinde dışa bağımlılık ve döviz çıkışını azaltacak millî girdilerin artırılması sağlanmalıdır. Ülkemizin sahip olduğu biyolojik zenginliği, jeopolitiği, coğrafi ve ekonomik konumu, kıtalar arası geçiş konumunda bulunması, medeniyet merkezlerinin beşiği olması ülkemizin önemini bir kat daha ortaya koymasının yanında, tarımda küresel aktörler arasında pozisyonunu koruması ve varlığını sürdürmesi de önemlidir.

Tarım politikalarının önemli bir sorunu olarak uygun ve sürdürülebilir Hal Yasası değişikliği gerekliliği ortadadır. Tarım ürünlerinde spekülatif fiyat dalgalanmalarının önüne geçilmesinin yanında, sistemden aracıların çıkarılması sağlanarak üretici, çiftçi meslek kuruluşlarına daha etkin rol verilmelidir. Bu sayede hem üreticinin hak ettiği geliri elde etmesi hem de tüketicinin suni olarak artırılmış fiyatlara mahkûm kalmadan tarımsal gıdalara ulaşması ve halkın sağlıklı ve ekonomik beslenmesi sağlanabilecektir.

Kent tarımı kapsamında, kontrolsüz ve denetimsiz faaliyetler yapan üreticiler denetim altına alınmalıdır. Yapacakları üretim faaliyetleri sonucunda kullandıkları toprakta yorgunluğu ve kirliliği, denetimsiz tarım ilaçları ve kimyevi gübreler yanında, şehir hava kirliliğinden kaynaklanan ağır metal birikimi ve tarım ilaçları kalıntılarının insan sağlığına tehdit olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Modern şehir anlayışıyla bağdaşmayan şehir içi hayvan besiciliği de engellenerek çevre kirliliği oluşturan etmenler bertaraf edilmelidir. Bu sebeple kent tarımı değil, tarım kentleri oluşturulmalıdır.

Sayın milletvekilleri, tarım kentlerinin kurulması, ekonomik açıdan hem devletin hem de vatandaşın faydasına olacaktır. Bazı sektörlere hızlıca göz atarsak; eğitim açısından ele alındığında, okulların sahip olacağı fiziki altyapı, araç gereç imkânları ve öğretmen-öğrenci dengesi açısından daha güçlü bir eğitim ortamı sağlanacaktır. Her köye bir okul yapmak yerine merkez köyde ya da merkezî durumdaki köyde sınıf sayısı fazla tek bir okul yapılacaktır. Bunun yanında, köylülerimizin, kurulacak sağlık birimleri sayesinde, temel ve koruyucu sağlık hizmetlerine erişimleri kolaylaşacaktır. Bunun da hem toplum sağlığı hem de köylümüzün hayat standardı açısından avantajları yüksek olacaktır.

Ulaşım açısından ele alındığında, mezra veya dağınık yapılaşmalar yerine mümkün olduğunca birleştirilen ve medeni altyapısı güçlü merkez köyler ve onunla bağlantılı çevre köylerin yol yapım ve bakımları yapılacak, hizmet artacak ve maliyet azalacaktır. Ulaşım sorunları yaz kış ortadan kalkacaktır. Belediye hizmetleri köylerimize daha iyi ulaşacak, içme suyu, atık su ve çöp toplama hizmetleri çağın gereğine uygun şekilde planlanabilecektir. Belediyeler açısından da hem yatırım hem de kolaylık olacaktır. Şehircilik açısından çevreyle uyumlu, ekolojik hassasiyetleri düşünülmüş, yağmur suları depone alanları olan, depreme, fırtınalara, sel baskınlarına karşı dayanıklı olan kentler oluşturulabilecektir.

Tarımsal üretim açısından üretici birliklerinin oluşturulması, devletin desteklerinin tam ulaşacağı, makine parkının oluşturulacağı ve uygun yerlerde tarıma dayalı sanayi tesislerinin olacağı, tarımsal üretimin planlı şekilde yürütüleceği dirençli tarım kentleri oluşacaktır. Böylece köylerimizde doktor, sağlık personeli, eczane, gelişmiş okullar ve kaliteli eğitim, ziraat mühendisleri, tarım yönlendirme birimleri, üretici birlikleri ofisleri yer alacaktır. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerini en aza indiren ve su tasarrufunu sağlayacak olan avantajlar da sunacaktır. Tarım kentleri veya merkez köyler, terör örgütüne karşı da dirençli duruma geçebilecektir. Tarım kentlerinde oluşturulacak güvenlik birimleriyle vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği sağlanacaktır. Güvenlik birimlerimizin, halkımızı koruma ve terörü yok etmek için yürüttüğü faaliyetler daha tesirli olacaktır.

Dirençli tarım kentleri tüm yönleriyle ele alınarak planlanmalı, yıllardır destek programları ve uygulamalardan tam verim alınamadığı da düşünülerek gündeme alınacak akıllı tarım kentleri gibi projeler, dirençli tarım kentleri kapsamında değerlendirilmelidir. Bu sebeple, başta Tarım ve Orman Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı olmak üzere Cumhurbaşkanlığı koordinasyonunda tüm bakanlıklarımız planlamada yer almalıdır. Ülkenin geleceğine yön verecek bu projenin ele alınıp uygulanması beklentimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN KALYONCU (Devamla) – 2021 yılında dünyadaki konumumuzu büyük ölçüde tarımda atacağımız adımlar ve üretimimiz belirleyecektir.

Bu vesileyle, 2021 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hişyar Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de bu madde vesilesiyle son günlerde HDP etrafında odaklanan bazı tartışmalara dair şahsımın, partimin görüşlerini ifade etmek istiyorum.

Ondan önce, kıymetli arkadaşlar, geçen gün burada çok biçimsiz bir tartışma –üslup- oldu, Bakan buradaydı, İçişleri Bakanı. Gerçekten şaşırmadık -aslında geçen sene, ondan önceki sene de- yani buraya gelip küfür, hakaret yağdırmasını çok şaşkınlıkla karşılamadık. Gerekli cevabı da aldı arkadaşlarımız, o konuya girmeyeceğim fakat orada üzerinde çok düşünmemiz gereken başka bir durum oldu. Burada, Sayın Meclis Başkan Vekilimiz… Ben iki gün önce konuşma aldım Sayın Başkan ama bu konuyu gündeme getirmedim çünkü siz yoktunuz.

BAŞKAN – Tutanakları gördük Sayın Özsoy.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Burada bir siyasi partiye küfür, hakaretler edilirken -bir de çok cömerttiniz Sayın Başkan, on-on iki dakika kadar da ek süre verdiniz- ben şaşkınlıkla, hayretler içinde dinledim. Sonra bazı arkadaşlar buradan çıktılar, şu kürsülerden “Bakan iyi yapmış, HDP’ye haddini bildirmiş.” babında birtakım şeyler söylediler; farkında değiller, mesele orada HDP’ye had bildirme meselesi değil. Kimse HDP’ye had bildiremez, biz kendimizi müdafaa ederiz. (HDP sıralarından alkışlar) Orada mesele şuydu: Atanmış bir Bakan şu Meclise bütçe istemeye, para istemeye geliyor ve halkın oylarıyla seçilmiş bir siyasi partiye her türlü küfrü, hakareti ediyor ve burada parlamenter demokratik kültür adına hiç kimse –Meclis Başkan Vekili dâhil- çıkıp “Ya, Sayın Bakan, bağırabilirsiniz, çağırabilirsiniz fakat ne partiye ne buradaki şahıslara hakaret, küfür edemezsiniz.” diyemedi. Siz de diyemediniz Sayın Başkan, anlayamadım niye, çekindiniz mi veyahut da tasvip mi ettiniz, belki siz de mi zevk aldınız o rezaletten? Ben bilemeyeceğim.

BAŞKAN – Siz duydunuz mu?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Fakat en azından bu Meclisin Başkan Vekili olarak…

Ben o gün duyduğumu duydum Sayın Başkanım. Meclis Başkan Vekili olarak, o oturumu yöneten Meclis Başkan Vekilimiz olarak o tartışmaya dair bir açıklama yapmanız gerektiğini ben şahsen düşünüyorum, takdir sizindir Sayın Başkan, yaparsınız, yapmazsınız ama o konuya dair… Çünkü hepimiz buradaydık, çok çirkin durumlar oldu. Bu, yol yapmadır Sayın Başkan, bu yol yapmadır. Nasıl bir yol biliyor musunuz? Yarın, şu iktidarda bir CHP’li bakan gelse, şurada AK PARTİ’li bir milletvekiline küfür, hakaret etse karşısında durmamız lazım. Bakın, burada daha önce de başka küfürler yapıldı, üzerini kapattılar bir şekilde. Dolayısıyla bu Meclis daha fazla çirkinliklere kanımca müsaade etmemelidir; bu birinci konu.

İkincisi, kıymetli arkadaşlar, bir dönemdir, biliyorsunuz, HDP’nin kapatılma tartışmaları bir şekilde gündeme taşınmaya çalışılıyor. Baştan söyleyeyim; ya, kıymetli arkadaşlar, HDP, dükkân mıdır kapatıyorsunuz? (HDP sıralarından alkışlar) HDP’yi kapattığınız zaman, müşterileri sizin dükkânlarınıza mı gelecek? Bu nasıl bir söylemdir?

Bakın, ben bu vesileyle, size biraz “HDP nedir?” onu anlatayım: HDP, bir siyasal platform olarak… Bizim kendi içimizde de çok büyük farklılıklarımız var. Bakın, ben… Şimdi, siz görüyorsunuz, siz buradan bakıyorsunuz ya HDP’ye; hepsini aynı gibi görüyorsunuz fakat ben HDP’nin şu grubu içerisinde en az 12-20 siyasal, toplumsal kesimden gelen, uzun mücadele tarihlerinden gelen insanları görüyorum. Siz, tabii, homojen görüyorsunuz. Mesela, işte, hemen, Hüda ablamız var burada; 28 Şubat döneminden beri hani, dindar, demokrat bir insan olarak mücadele sürdürüyor. Birçok arkadaşımız var, şimdi hepsine giremem; mesela halkevlerinden var, sol partilerinden var, Kürt hareketinden var, kadın hareketinden var, var da var; Ermeni arkadaşlarımız oldu, Süryani arkadaşlarımız var, var… Biz neyiz biliyor musunuz? Çok basit size söyleyeyim: Türkiye’de bir resmî ideoloji var, o resmî ideolojiyi CHP kurdu; şu an sürdürenler Adalet ve Kalkınma Partisi ve ittifak kurduklarıdır. Resmî ideolojinin yüz yıldır ittiği, kaktığı, ezdiği, susturmaya çalıştığı, her türlü vahşetle yok etmeye çalıştığı onlarca toplumsal, siyasal geleneğin bileşkesi olarak biz buradayız. HDP’yi o açıdan iyi anlamanızı ben öneririm. Biz, biraz inatçıyız çünkü hakikat çok inatçıdır. Kıyımlardan, soykırımlardan, köy yakmalarından; 4 bin tane köy yakıldı biliyorsunuz. Sadece ezilen kesimleri temsil etmiyoruz, yüz yıldır bu ülkede mücadele eden değişik siyasal kesimler söz konusu; Kürtler, Aleviler, Ermeniler, diğerleri, işçi hareketi, sendikalar var, insan hakları hareketleri var, kadın hareketi var. Dolayısıyla HDP’yi böyle bir çoğulluk olarak görürseniz, HDP’nin tarihin ta kendisi olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla HDP’yi siyasi bir parti, tüzel bir kişilik olarak “Belki biz ketenpereye getirir de hukuken kapatırız.” gibi düşünenler varsa, biz kendilerine şunu diyoruz: HDP, tastamamıyla halktır, resmî ideolojinin tam doksan yedi yıldır bitiremediği halkın o değişik kesimleri biziz. Bugün, HDP içinde mücadele ediyoruz, daha önce başka siyasal parti, oluşumlar içerisinde yapıyorduk, otuz kırk yıl sonra belki başka kulvarlarda mücadele yürüteceğiz ama biz, çok ısrarlı ve kararlı bir şekilde bu demokratik mücadeleyi sürdüreceğiz; bu önemli bir konu.

Kıymetli arkadaşlar, 2015 yılından bu yana partimize yönelik çok fazla saldırı oldu, biliyorsunuz, zaten birçoğunu da siz uyguluyorsunuz bize. Rahmetli Çetin Altan’ın güzel bir sözü var, biliyorsunuz, o, düello ile pusu arasına bir fark koyar, Türkiye'yi de kastederek der ki: “Bizde düello kültürü çok fazla yoktur, pusu kültürü vardır hatta, düelloya çağırırlar, pusu kurarlar, vururlar yani.” Düello nedir biliyor musunuz arkadaşlar? Düello, bir kavganın eşit ve adil olmasıdır. 2 kişi birbirini görür, eşit koşullarda düelloya gidersiniz. Şimdi biz HDP olarak defalarca düelloya davet ettik. Yalnız, farklı anlaşılmasın burada, kavgadan taraf değiliz, kavga istemiyoruz -siyasi düello başka bir şeydir- bize karşı ilan edilmiş kavgalardan da Allah şahittir ki hiçbir zaman kaçmamışız, kaçmayız da fakat düellodan kastımız şudur, defalarca söyledik: Bizimle hesaplaşmak istiyorsanız artık enstrümana çevirdiğiniz yargının arkasına, polisin arkasına sığınmayın, hodri meydan, sandığa gidelim, halkın önüne gidelim diyoruz. Ama bizimle, halkın sandığında, halkın gönlünde yenişemeyenler birtakım pusular kurarak HDP’yi o pusularda vurdurmaya çalışıyorlar bugünlerde. (HDP sıralarından alkışlar) Biz HDP’liler olarak yüzlerce pusunun zembereğinden geçip gelmişiz. Kimseye bir eyvallahımız yok, kimseyle bir kavgamız yok; haklı olanı, doğru olanı biz savunmaya devam edeceğiz. Eğer varsa, tekrar sizi düelloya davet ediyoruz, sandığa davet ediyoruz. Bakın, beş yıldır 100 tane televizyon kanalında her gün bize küfür, hakaret saydırıyorsunuz değil mi? Saydırıyorlar. Halk bunları dinliyor mu? Dinliyor. 2015 Kasımında biz yüzde 10,7 oy aldık, tam üç yıl boyunca tutuklamadığınız il başkanımızı bırakmadınız, bütün vekillerimizi, belediye başkanlarımızı; artı bir de televizyonlarda küfür, hakaret tam üç yıl devam ettiniz. 2018 yılında ne oldu? Halk, bize bu defa yüzde 11,7 oy verdi. Bu ne demektir kıymetli arkadaşlar, biliyor musunuz? Hesabınız yanlış demektir. Bu şu demektir, halk diyor ki iki şey: Ya bize oy veren halk da bizim gibi -tırnak içinde söylüyorum- “teröristtir” ya da halk sizin bize yakıştırdığınız o “terörist” yaftasını kabul etmiyor, bizi terörist olarak görmüyor. Sizin bu halk gerçekliğiyle yüzleşmeniz lazım. Aksi hâlde ne olur? Bu iktidar da tarihin çöp sepetine çoktan gitmesi gereken resmî ideolojinin basit bir parçası olur ve aşınır. Size söz veriyorum, çok kısa bir zaman içerisinde aşınacaksınız.

Son olarak kıymetli arkadaşlar, bugünlerde yine revaçta, biz o kadar küfür, hakaret yedikten sonra da AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekili çıkıp bu kürsüde yine herkese biz kardeşiz, mardeşiz yaptı. Yani bize “Haysiyetsiz.” diyen bakanı alkışlayıp, gelip bize burada kardeşlik edebiyatı yaptı.

Şimdi ben gerçek kardeşliği şu partinin içerisinde görüyorum. Biz gerçekten halkların kardeşliği diyoruz arkadaşlar, biliyor musunuz? (HDP sıralarından alkışlar) Sizin kardeşlik söyleminiz niye yanlış, niye doğru değil biliyor musunuz? Ben niye o kardeşliği istemiyorum biliyor musunuz? Çok net söyleyeyim size.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Peki, “Kürt düşmanı.” diyorsunuz, niye diyorsunuz onu?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ben şimdi söyleyeyim size.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Kürt düşmanı mıyız biz? Niye öyle bir ayrımcılık yapıyorsun?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Bakın, uluslararası parlamentolara birlikte gittiğimiz arkadaşlarımız var burada.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Niye ayrımcılık yapıyorsun?

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Ben beş buçuk yıldır bu Meclisteyim. Kardeşlik nedir? Bakın, ben sizin ana dilinizi çok iyi biliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Başkanım, bir dakikada toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Ben sizin ana dilinizi çok iyi biliyorum, bakın, size ana dilinizle hitap ediyorum, bunda da bir sıkıntım yok. Ben bir Kürt arkadaşınız olarak buradayım, 600 vekil var, kaçı Türk, kaçı Kürt ben bilmiyorum ama şunu söylüyorum size…

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Bizim de bir sürü Kürt arkadaşımız var, evet.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Çok güzel… Beyazlar da yapıyor, “Benim de 2 siyah arkadaşım var…” Başka bir şey söylüyorum.

Arkadaşlar, sizin seçmenleriniz arasında da çok Kürt var. Ben merak ediyorum, Türk olup da “Ya, ben gidip on kelime, on cümle Kürtçe öğreneyim.” diyen kaç tane arkadaşımız var burada? Beş buçuk yıldır ben uluslararası platformlara gidip geliyorum bütün arkadaşlarımla birlikte, bütün siyasi partilerden. Ya, bir sabah da bana “ ‘…’ (x) Hişyar Hoca. ” diyemiyor musunuz, aklınıza gelmiyor mu sizin hiç? Kendi Türklüğünüzün nasıl bir ayrıcalık olduğunun bile farkında değilsiniz siz, bunu söylemeye çalışıyorum. Türkiye’de 20 milyon Kürt var, bu Mecliste on cümle Kürtçeyi bu insanların hatırına kurabilecek vekil bulamıyoruz. Eğer kardeşlikse ilk önce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Hemen bitiriyorum Başkan.

İlk önce, eğer kardeşsek -anamızın dilinden konuşacağız ya, kardeşiz- sizin her birinizi üç beş kelime ya da cümle Kürtçe öğrenmeye davet ediyorum, belki oradan başlayabiliriz kardeşlik tartışmasına.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Hişyar Hoca, selamünaleyküm.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Onursal Adıgüzel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırıma ilişkin 9’uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki 2020 yılı vatandaşın iliklerine kadar işlemiş bir ekonomik buhranı yaşayarak bitiyor. Peki, bu ekonomik buhran sürecine nasıl geldik? On sekiz yıldır Adalet ve Kalkınma Partisinin adım adım uyguladığı ekonomi politikaları bizi bu buhran sürecine sürükledi. Peki, 2020 yılında asıl ne oldu? Adalet ve Kalkınma Partisinin on sekiz yıldır vatandaşı öteleyen, yandaşı, rantı önceleyen politikaları pandemiyle birlikte iflas etti. Gençler, kadınlar, esnaf “İş yok, borç çok, umut yok.” diye feryat ediyor ama sizlerin kulakları tıkalı, gözleri kapalı.

Değerli milletvekilleri, on ayda 16 bini aşkın vatandaşımızı, 250’yi aşkın sağlık personelimizi pandemiye kurban verdik. Önce verileri gizlediniz, sayıları yönetmeye çalıştınız, algıyı yönetmeye çalıştınız; baktınız olmuyor, algı yöneterek pandemi yönetilmiyor. Sivil toplum örgütleri, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, belediye başkanları gerçek rakamları söylemeye başladı ve sizin 83 milyona anlattığınız başarı hikâyesi, vaka sayıları ortaya çıkınca çöktü. Vaka sayılarında gördük ki Avrupa’da 1’inciyiz, dünyada da Amerika’dan sonra 2’nciyiz. Gerçi, Cumhuriyet Halk Partisinin şeffaf belediyecilik anlayışına göre baktığımızda, hâlihazırda açıkladığınız sayıların da doğruyu yansıtmadığını tüm Türkiye anlamış oldu.

Bugün kaç haneye yangın düşüyorsa bunun sebebi siz ve sizin on sekiz yıldır uyguladığınız, 5 müteahhiti önceleyen politikalarınızdır. Milyonlarca vatandaş işsiz, esnaf kepenk kapatmış. Peki, siz ne yapıyorsunuz arkadaşlar? Siz “Evime ekmek götüremiyorum.” diyen esnafın başına keyif çayı atıyorsunuz. Siz, emekçiyi açlık ile virüs arasında yaşam mücadelesi vermek için zorluyorsunuz. Siz, işçiye “Al 39 lirayı, günlük karnını doyur.” diyorsunuz ama 783 bin kilometre vatan toprağında emekli, işsiz, çiftçi, öğrenci bulamamışsınız yardım götürecek, yurt dışına yardım gönderiyorsunuz. Madem el âleme yetiştirecek paranız vardı, bu millete niye IBAN yolladınız, bir açıklayın bakalım? On sekiz yıldır 5’li çetenin arkasında dağ gibi duruyorsunuz, 5’li çetenin arkasında. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, “Ben bu millete otuz yıl vergi ödedim, bana bir ay bakamadı.” diyen esnafın niye arkasında durmadınız, derdine niye derman olmadınız?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Belli kelimeleri öğrenmişsiniz çıkıp çıkıp söylüyorsunuz.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Ama unutmayın, Cumhuriyet Halk Partisi belediyeleri var. Biz esnafın arkasında, milletin arkasında dağ gibi duruyoruz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Menemen gibi mi?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Menemen Belediyesi gibi mi?

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - Sizin gibi “Lüksten, itibardan tasarruf olmaz.” demiyoruz. Bütün imkânlarımızla vatandaşın yanındayız, vatandaşla birlikteyiz.

Değerli milletvekilleri, pandeminin en çok etkilediği kesim, ne yazık ki geleceğimiz olan çocuklarımız. On sekiz yılda eğitimde yaptığınız yanlış yatırımlar, başarısız olan projeleriniz bırakın çocukların eğitimde ilerlemesini, tableti, bilgisayarı, interneti kullanmasını yüz binlerce öğrencimiz bugün televizyona bile erişemeyecek durumda. Tüm dünyada dijitalleşme, teknoloji eğitimdeki fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmak için kullanılırken Türkiye'de daha derin bir fırsat eşitsizliğinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bunun asıl sorumlusu da on sekiz yıllık eğitim politikalarınızdır.

Şimdi, sizinle bir rakam paylaşacağım arkadaşlar -bu rakam istatistiklerle ortaya çıktı- tabii, Adalet ve Kalkınma Partililer bunu görmemişlerdir: Türkiye'nin en yoksul yüzde 20’lik kesimini oluşturan ailelerin 1 çocuğa bir ayda harcadığı eğitim masrafı ne kadar biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim: Sadece 20 lira. 1 çocuğa bir ayda harcanan para arkadaşlar, 20 lira. (CHP sıralarından alkışlar) Ben size soruyorum… Hesabı siz mi yaparsınız? Buyurun, çay simit hesabını siz yapın ama içinizden cesur bir arkadaşımız varsa gelsin yarın Ankara’da pazara gidelim, bu 20 lirayla ne alabiliyoruz görelim. Yarım kilo peynir mi alırız, artık 3 kilo meyve mi alırız hep birlikte görelim, yaşayalım.

Değerli arkadaşlar, OECD rakamlarına bakıyoruz…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – 2002’den önce yüzde 30…

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Sen a Haber’de masalları dinleyip oradan laf atma; milletin gerçekleriyle buluş, ondan sonra konuşuruz. (CHP sıralarından alkışlar)

OECD rakamlarına bakıyorum, OECD rakamlarına, değerli arkadaşlar, 77 ülke arasında evinde bilgisayarı olmayan öğrenci sıralamasında kaçıncı sıradayız? 64’üncü sıradayız. Evinde interneti olmayan öğrenci sıralamasında kaçıncı sıradayız? 70’inci sıradayız. Bakın, 77 ülke arasında 70. Ama bakanlar çıkıyor buraya, “Ulaştırmada uçuyoruz, kaçıyoruz.” dinliyoruz hep birlikte. Ben size AKP’nin şahlanış döneminden, şahlanış dönemi Türkiyesinden birkaç cümle okumak istiyorum. Bunu yaşayan öğrencilerden okuyacağım: “Bilgisayar ve internetimiz yok, alacak gücümüz de yok. Eski model bir TV var, EBA TV frekansı ayarlansın diye televizyoncu çağırdım, yapamadı. Evimizde internet her zaman çekmiyor. Çocuklar da internetin çekmesi için çatıya çıkıyor. Ablamla canlı ders saatlerimiz aynı, o girdiğinde ben giremiyorum.” Bu çocukların vebalini kim ödeyecek değerli arkadaşlar? Hiç yüreğiniz sızlamıyor mu sizlerin, hiç sızlamıyor mu?

Sözde bir FATİH Projesi yaptınız, çağ açıp çağ kapatıyordunuz; ne oldu? Öğrenciler, bırakın tableti, televizyona ulaşamaz oldu arkadaşlar; bu gerçeklikle yüzleşin. “10 milyon tablet dağıtacağız.” dediniz, dağıttınız mı? Dağıtamadınız. Hesabı verdiniz mi? Yok. Ben size söyleyeyim: 1 milyon 437 bin tablet dağıtıldı, bugün o tabletlerin akıbetini, nerede olduğunu kimse bilmiyor, ortada da ne yazık ki bir envanter yok.

Değerli arkadaşlar, yine, pandeminin en önemli sorunlarından biri tablete ulaşamamaktı. Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, müjdeyi verdi, dedi ki: “500 bin tablet dağıtacağım.” Nerede 500 bin tablet? İki ay oldu, okullar kapanıyor, ortada tablet mablet yok. Bakana sorduk “100-150 bin dağıttık, dağıtacağız.” diyor, anlatıyor.

Hani, dedim ya “Bütçe önceliklere, tercihlere göre yapılır.” diye. O, yatırımı yaptığınız yerdeki öncelik ve tercihler de sizin vizyonunuzu belirler. Ben de baktım, bu Adalet Kalkınma Partisinin bütçe hazırlarkenki vizyonu ne? Bunu da en güzel Sayıştay özetlemiş. Sayıştay diyor ki: “Cengiz Holding, Ovit Tüneli’nde 19.500 liralık iş için 17 milyon lira almış.” Ben şunu çok iyi biliyorum: Defalarca duydunuz siz bu meseleyi. Ben şunu sormak istiyorum size: Neden bunu sorgulamıyorsunuz? On sekiz yılda boşa harcanan paralarla çocuklarımız nitelikli bir eğitim alabilirdi, neden bunu sorgulamıyorsunuz? Urfa’daki Elif, Hakkâri’deki Rojin, Kayseri’deki Yusuf, İstanbul’daki Deniz, rızkından çaldığınız, yandaş 5 müteahhide verdiğiniz paralarla bugün eğitimden mahrum kalıyorlar; siz bunun hesabını sormuyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bir mesele daha var; hatırlıyorsunuz, özellikle pandemi süreciyle gündeme geldi, internet altyapısı meselesi. Türkiye’de internet altyapısı gerçekten sorunlu. Şöyle bir gerçeklik var: Ulaştırma Bakanlığı var, Ulaştırma Bakanlığı her işi yapıyor, bir de 21’inci yüzyılda haberleşme işini de yapıyor, haberleşme teknolojisinin temeli Türkiye de bu noktada geri kalmış durumda, bunu net bir şekilde hepimiz yaşayıp görüyoruz. Türkiye’de, 21’inci yüzyıl Türkiyesinde, şahlanış döneminde, öğrenciler internete girmek için çatıya çıkıyorlar arkadaşlar. İstanbul’da, Türkiye’nin göz bebeği metropolde evinize internet bağlatmak için port sırasına giriyorsunuz ama uçuyoruz arkadaşlar, çok başarılıyız. En çok yatırımı yaptığımız taraf ulaşım, en çok yatırım yaptığımız sektör ulaşım sektörü. Nerede? İnternet ulaşımı yerlerde.

Geniş bant meselesini anlatmak isterim size. Geniş bant çok önemli bir mesele, bir realite. Eğer, Türkiye’nin geniş bant penetrasyonunda yüzde 10’luk bir iyileştirme yapsanız bu, gayrisafi yurt içi hasılada 1,38’lik bir iyileşmeye sebep oluyor. Ama siz ne yapıyorsunuz? TELEKOM’u satıyorsunuz. Satılan TELEKOM, satıldığı zaman on beş yıl önce 150 bin kilometre fibere sahip, bugün 400 bin kilometre.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) - On beş yılda bir arpa boyu yol gidilmemiş ama TÜRK TELEKOM satılırken altına imza atanlar ne yazık ki hesap vermemişler. Osmanlı’dan gelen kablolarla bugüne gelmiş köklü bir kurum bugün şikâyet hattına dönüşmüş durumda ve kimse hesap vermiyor.

Son olarak arkadaşlar, bu kürsüden çok söylediler, sizin 3Y meseleniz çöktü. Artık siz “Z” evresine geçtiniz; zam, zulüm, zafiyet. (CHP sıralarından alkışlar) Neye zam biliyor musunuz? Çiftçinin mazotuna zam. Neye zam biliyor musunuz? Doğal gaza zam. Neye zam biliyor musunuz? Ete zam, süte zam. Nerede zafiyet biliyor musunuz? Eğitimde zafiyet, sağlıkta zafiyet, dış politikada zafiyet, yönetimde zafiyet. Kime zulüm biliyor musunuz? İşçiye zulüm, çiftçiye zulüm, emekliye zulüm. Sizin bu politikalarınızın sonu gelmiştir, alfabede de harf kalmamıştır. İlk seçimlerde bu millet size gerekli dersi verecek diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz, Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu’nun.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri ve aziz milletimi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, tüm canlılar, insanlar, hayvanlar ve bitkiler tohumdan çoğalır. Toprak, tohumların ana rahmidir. On iki bin yıl öncesine dayanan Şanlıurfa Göbeklitepe’de bulunan buğday taneleri bize Anadolu’nun ilk tarım yapılan yer olduğunu söyler.

Değerli milletvekilleri, 2050 yılında dünya nüfusu 9,7 milyarı bulacak. Kendi tarımını yapamayan ülkeler, açlıkla karşı karşıya kalacaklar. Savaşların kıtlıklardan, doğal afetlerden, iklim krizlerinden çıkacağı açık ve nettir. İnsanları ve ülkemizi bekleyen bu tehditlerle mücadele ancak tarımla olacaktır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve değerli eşleri Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayesinde başlatılan, Tarım ve Orman Bakanlığınca yürütülen Ata Tohumu Projesi, 2023, 2053, 2071 vizyonları çerçevesinde ülkemizin geleceğinin teminatıdır. Anadolu’nun ana tohumlarının teminat altına alınacağı, özgünlüğümüzün ve özgürlüğümüzün korunarak çoğaltılacağı Ata Tohumu Projesi, cumhuriyet tarihinin en kapsamlı yerli tohum seferberliğidir.

On sekiz yıl öncesinde Türkiye’miz ithal tohum cennetiyken bugün, 86 ülkeye 255 milyon dolarlık tohum ihracatı yapan bir ülkeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2023 hedefimiz ise 2 milyon ton üretimle 500 milyon dolarlık ihracat elde etmektir.

Değerli milletvekilleri, 10 milyon metrekarelik Avrupa topraklarında sadece 2.400 endemik bitki çeşidi varken ülkemizdeki 12 bin bitki türünün 3.905’i endemiktir. Bu rakamlar bize Anadolu topraklarının dünyanın gen merkezi olduğunu gösterir. Batı, Anadolu’dan yıllarca yurt dışına kaçırdığı tohum ve çiçeklerimizi, bugün tıpta, sanayide ve kozmetikte kullanılan, katma değeri yüksek ürünlere dönüştürmüştür. Ata tohumlarımız ve tıbbi aromatik bitkilerimizi korumak ve gelecek nesillere taşımak için, veri tabanlarına kaydetmek üzere üretime yönelik çalışmalar yapmak için dünyanın 3’üncü büyük Tohum Gen Bankasını kurduk; hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Ata Tohumu Projesi’yle Kocaeli’nin Kandıra ilçesinin Kandıra sivri biberi, kıl biberi, salça biberi ata tohumu olarak TİGEM tarafından tescillendi. Ekilen, dikilen, hasat edilen Kandıra biberleri, büyük marketlerde artık vatandaşlarımızla buluşuyor.

Değerli milletvekilleri, kısa adı “TABİP” olan Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Projesi Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanımız tarafından Kandıra ilçemizde başlatıldı. Kandıralı kadın ve çiftçilerimizin istihdam edileceği projeyle, hasat edilen aromatik bitkiler kurulacak yem fabrikasında kozmetik ve takviye gıda üretimine dönüştürülerek 80 milyon TL’lik ekonomik girdi sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu bütçe, eğitimden sağlığa, sanayiden teknolojiye, turizmden tarıma kadar insanı merkeze alan, ezber bozan, yerli ve millî, güçlü Türkiye bütçesidir. Bu bütçe, insan odaklı bir bütçedir; bu bütçede aile var, kadın var, engelli var, yaşlılar var, çocuklar var, emekliler var, genç var, işçi var, işveren var, çiftçi var, esnaf var, hasılı millet var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bütçe, kız çocuklarını zorla dağa kaçıran, istismar eden, çocukları canlı bomba yapan PKK/PYD-YPG ve FETÖ gibi tüm terör örgütleriyle tek bir terörist kalmayana kadar mücadelesine devam edecek bir bütçedir. Bu bütçede, şiddete, tacize, tecavüze uğrayan kadına ve çocuğa çözüm var, çare var. Bu bütçe, şiddete uğrayan mağduru siyasete malzeme yapmadan, siyasetüstü yaklaşımla siyasi sömürüye alet ettirmeden, asla şiddeti meşrulaştırmadan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – …”ama” “fakat” “lakin” cümlelerini kullanmadan, “Senin, benim mağdurum” demeden çözüm üreten, samimi, içten, güven uyandıran, hak temelli, çözüm odaklı bir bütçedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, her şeye rağmen bizler, kulakları olup duyanlar, gözleri olup görenler, dilleri olup gerçekleri söyleyenlerle, içeriden, dışarıdan saldırılar karşısında bir ve beraber olarak demokrasimizi ve ekonomimizi daha da güçlendireceğiz.

Yarın, Hazreti Mevlâna’nın Şebiarus yani düğün gecesinin 747’nci yıl dönümü; rahmetle yâd ediyorum. Zor zamanlardan geçtiğimiz bugünlerde milletimizi korkuyla, endişeyle, tartışma ve kavgayla, felaket senaryolarıyla umutsuzluk tezgâhı kuranlara Hazreti Mevlâna’nın şu sözleriyle cevap vermek istiyorum. Diyor ki Hazreti Mevlâna: “Bu cihan bir dağdır, bizim yaptıklarımız ise ses, seslerin aksi yine dönüp bize gelir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Son cümlem, bitiriyorum.

BAŞKAN – Ek süreyi verdim, teşekkür ediyorum.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu cihan…

Son cümlemi tamamlayayım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Biliyorsunuz, uygulama olarak vermiyorum Radiye Hanım.

CAVİT ARI (Antalya) – Açalım Başkanım, biz de destekliyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, Mevlâna’dan… Mevlâna için…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, müsaade eder misiniz… Lütfen… On beş saattir kürsüdeyiz.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Peki.

Tavsiyesi kulağımıza küpe olsun diyorum.

Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına ikinci söz, Sayın Muhammet Naci Cinisli’nin.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; bütçe kanunu teklifinin 9’uncu maddesi üzerine şahsım adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Bütçede, belediyelerin ileri teknoloji ve büyük tutarda maddi kaynak gerektiren altyapı yatırımlarında Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen projeler için yapılacak borçlanmalar düzenleniyor. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde keyfî ve kamu menfaatini gözetmeden particilikle hareket etme kabiliyetinin bu tür kanunlarla olanak dâhilinde olmasıyla, muhalefete mensup büyükşehir belediyelerinin projelerini, yatırımlarını işlevsizleştirecek sorunlu düzenlemeler önümüze gelebilir. Ayrıca, bu sistemde siyasi bir partiye de mensup olma imkânı olan cumhurbaşkanlarına siyasette haksız hamleler yapma imkânı doğmuş oluyor. Yalnızca bugünü düşünmemek lazım. Bu türde düzenlemelerin milletimize fayda sağlayıp sağlayamayacağı bile yeterince tartışılmamışken Anayasa’da kendine özel bir bölüm ve maddelerle sınırları çizilmiş olan bütçe kanunu içerisinde kaydedilmesi takdir edersiniz ki bütçe yapma geleneğiyle de bağdaşmıyor.

Değerli milletvekilleri, 1980’li yıllarda bütçe açıklarının kamu yatırımları üzerinde olumsuz etkiler oluşturması ve özel sermayenin de büyük altyapı yatırımlarını karşılayabilecek güce ulaşması sonucu yeni bir finansman modeli olarak kamu-özel iş birlikleri fikri gündeme gelmişti. Ancak AK PARTİ iktidarlarınca ülkemizde hayata geçirilen kamu özel iş birliği projelerinin bütçeye maliyeti, sözleşmelerinin içerikleri hakkında net bir bilgiye nedense ulaşamıyoruz. Üstelik, AK PARTİ yönetimlerinde -Sayıştay denetimiyle- Kamu İhale Kanunu’ndan bir kısım muafiyetlerin kamu-özel iş birliği projelerine sağlandığını araştırarak öğrenebiliyoruz. KÖİ’ler üzerinde tartışmaya, biz milletvekillerine ve milletimize bilgi verilmesine AK PARTİ iktidarınca engel bir durum mu var? Varsa lütfen söyleyin, bilmek istiyoruz. Yollar, hastaneler, köprüler, havalimanlarının yapılmasına tabii ki karşı değiliz. Biz İYİ PARTİ olarak yatırımcı, kalkınmacı bir gelenekten geliyoruz. Neredeyse Türkiye’nin her taşının altında geleneğimizin, köklerimizin izi, emeği vardır. Bizim dertlendiğimiz konu, KÖİ uygulamasının AK PARTİ tarafından millete ve Meclise karşı hoyratça, saygısızca suistimal edilmesidir; hesap vermekten kaçınmasıdır. “Şeffaflık” ve “hesap verilebilirlik” kavramlarıyla bağdaşmayan, gelecek on yılların gelirlerine de el koyan sözleşmeler kamuoyuyla paylaşılmalı, gizlenmemeli. Sorumlu devlet adamlığı ve vatanseverlik bunu gerektirir. Anladığımız kadarıyla KÖİ bağlamında Hazine garantili projelere verilen toplam taahhüt 155 milyar 800 milyon dolar. 2020 yılı başından bugüne kadar sadece döviz kurundaki artıştan dolayı 264 milyar liralık bir taahhüt artışı oldu. Sayıştay raporlarına göre 2014-2019 yılları arasında ödenen kur farkı ise 62 milyar liraya yakın.

(Uğultular)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Sayın Başkanım, ben kendi kendimi duyamıyorum şu an, çok uğultu var, kusura bakmayın.

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Ulaştırma, enerji, sağlık alanlarında on yıllara yayılan Hazine garantili ödemeler, sözleşmelerin yabancı para cinsinden yapılması ve dünyada hemen hemen hiçbir ülkede, hiçbir sektörde görülmeyen soyguna varan fahiş kâr oranlarının olması suistimale varan finansal zararları ortaya koyuyor.

Değerli milletvekilleri, KÖİ işlemlerinde, aslında, masum ve helal kazancı tanımlayan “kâr” sözcüğü yerine başka bir sözcük türetmek lazım. İktidarın KÖİ projeleri için oluşturduğu bütçeler 2019 yılında 9 milyar lira, 2020 yılında 19 milyar lira, önümüzdeki 2021 yılında ise 83 milyar lira olarak öngörülmüş; farka bakar mısınız? Bu gelişmeler son yıllarda bütçe disiplininde yaşanan bozulmaların yönetilebilir olması yönündeki engellerden yalnızca bazıları. Artık zihniyet değişmedikçe ülkemiz ekonomisinin özellikle son iki yıldır döviz kurunun geldiği seviye üzerinden KÖİ projelerini finansa edebilmesi mümkün değil. Tasarruf yapmadan, üretmeden harcamalarına devam eden, israflarıyla kendisini finansa etmekte de zorlanan AK PARTİ iktidarı devletimizi yüksek faizlerle borçlandırıyor. Faiz giderleri 2020 yılına oranla yüzde 30’dan fazla artarak 179 milyar liraya dayandı. Diğer yandan bütçe kanunu teklifinin Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinden önce Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle bütçe sistemi içerisindeki fonksiyonel sınıflandırılma değiştirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Acaba ani değişikliklerin amacı artık çuvala sığmayan mızrağın gizlenmesi, finansal şeffaflığın matlaştırılması mıdır, öğrenmek isteriz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemini yapacağım.

Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Başkan.

2021 yılı bütçesini inceledim. Niğde’yle ilgili ciddi büyük bir yatırım yer almıyor. Niğde’de işsizlik artıyor. Niğde göç veriyor. Yeni açılan bir fabrika, iş yatırımı yok. Güneş paneli fabrikası için bakan seçim öncesi geldi, temel attı; fabrika temel olarak kaldı. Sekiz yıl önce, bir yılda iki üç Çinli yatırımcı Niğde’de fabrika kuracaktı, daha bu fabrikalardan haber yok. Niğde’nin köklü kuruluşu BİRKO kredi bulamadı, 1.500 çalışan işsiz kaldı. Fabrika kapandı, iş yok. Üreticinin ürünü değer bulmuyor. Havaalanı sözü verildi, on sekiz yıldır yapılmadı. Çevre felaketi Akkaya Barajı temizlenmedi. Bakanlar seçimden seçime Niğde’ye gelip, söz verip, sözlerini tutmamak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – On sekiz yıllık iktidarlarında Adana’ya kör bakanlar, ülke kaynaklarını har vurup harman savurdular. Yetmezmiş gibi şimdi de Adana’nın değerlerine göz diktiler. Güzel Adana’nın çok güvenli bir havaalanı var, geçen yıl pandemiye rağmen 5 milyondan fazla yolcu kullandı. Bu havaalanımızın yeni yatırımlarla iyileştirilmesini istiyoruz. İktidar oralı olmuyor, neden? Adana’nın yanı başındaki bir yere havaalanı yapmak için harcanan paranın yüzde 15’iyle gayet iyi bir iyileştirme yapılabilirdi ama niyetinizi biliyoruz. Ama yine de bir kez daha soruyoruz: Adana Havaalanı’nı kapatacak mısınız? Kapatmayacaksanız eğer, yeni yatırımlar, iyileştirme…

BAŞKAN – Sayın Biçer Karaca…

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Bakan, Denizlili esnaflarımızın üzerinden ekonomik buhran silindir gibi geçti. Verilen kira yardımının hiçbir dertlerine derman olmayacağını, söyleyen esnafımız, yeniden ayağa kalkabilmek için en az 100 bin lira, faizsiz, uzun vadede ödemeli doğrudan gelir desteği talep etmekteler. Esnafımıza böyle bir doğrudan gelir desteği verme planınız var mı?

Yine Çardak Organize Sanayi Bölgesi her türlü alt ve üst yapısıyla, 97 parseliyle iş dünyasının hizmetine açılmış durumda. En az 5’inci dereceden olmak üzere ilçe bazlı sanayi teşvik kapsamına 2021 yılında almayı planlıyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Aycan…

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, ülkemiz için daha fazla üretmeliyiz ve ürettiğimiz ürünleri ihraç etmeliyiz. Cari açığımızı kapatmak için daha fazla ihracat yapmak zorundayız. İhracat yapabilmek için ürünlerimizi iyi tanıtmalı ve pazarlamalıyız. Türkiye’nin sıkıntısı marka geliştirmekte ve ürünlerini pazarlamaktadır. Vatandaş olarak da cari açığı kapatmak için ithal ürünleri kullanmayalım, yerli malı kullanalım.

Şehrim Kahramanmaraş önemli bir sanayi ve tarım şehridir. Pandemi döneminde bile ihracattaki payı artmıştır fakat önemli ulaşım sorunları yaşamaktadır. Özellikle demir yolu ve hava yolu ulaşımında sorunlar yaşamaktadır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir…

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ olarak siyasetin merkezine milletimizi koyarak yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın huzur ve refah içinde yaşamaları, haklarının korunması dış politikada önceliklerimizdendir. Görüşmekte olduğumuz 2021 bütçesiyle, yurt dışında 6 milyonu aşkın vatandaşlarımız, kurduğumuz temsilciklerimizle dünyanın en ücra köşesinde olsalar bile devletimizin yanlarında olduğunu bilmektedirler. Bu çalışmaları destekleyen, artmasına vesile olan bütçemiz milletimize hayırlı olsun.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından bugün açılışı gerçekleştirilen Niğde-Ankara Otoyolu, Niğde’ye komşu seçim bölgem Mersin’e de çok önemli katkılar sağlayacaktır. Otoyolun hizmete girmesiyle birlikte, Marmara veya İç Anadolu Bölgesi’nden yola çıkan bir vatandaşımız kesintisiz otoban yolu konforuyla güvenli ve hızlı bir şekilde Mersin’e ulaşabilecektir. Akdeniz’in en önemli liman kenti Mersin’de otobanla birlikte hareketlilik daha da artacak, bölge ekonomisi, sanayi ve turizmi daha da gelişecektir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a projeye verdiği destekler dolayısıyla teşekkürlerimi arz ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bursa’da EĞİTİM-İŞ’in yaptığı bir araştırmaya göre, her 100 öğrenciden 55’i canlı derslere düzenli bir şekilde katılamıyor, 61’i EBA’da paylaşılan içeriklere ulaşamıyor, 20’sinin evinde internet yok ya da yeterli bağlantı hızına sahip değil.

Yine, uzaktan eğitim nedeniyle öğretmenlerden ortalama 4.500 lira ekonomik yük gelmiş ve öğretmenlerin ortalama ekonomik kayıpları aylık bin lira ve ekonomik olanakları yetersiz ailelerin çocuklarının uzaktan eğitime ulaşmada fırsat eşitliği yok ve veliler bizlere soruyorlar: “Tablet dağıtılacaktı, ne oldu bizim tabletler?”

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Sanayi Bakanına: Organize sanayi bölgesinde bulunan firmalara verilen destekler çok kıymetli ancak bilhassa Anadolu’da özellikle kadınların istihdamının desteklenmesi için ilçe ve beldelerin hatta şehir merkezlerinin uzağında bulunan organize sanayi bölgelerine mesafeden dolayı gitmeyip evlerine yakın yerlerde çalışmayı tercih edenlerin ve bu durumda bazen merdiven altında çalışmayı tercih edenlerin, bunun önlenmesi için özellikle ilçelerde açılacak olan atölyelere, imalathanelere destek verilmesi hususunda bir çalışmanız var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, burada Niğde’den, Adana’dan, Denizli’den bahsedildi. Kesinlikle, biz, şehirlerimiz arasında ayrımcılık yapmıyoruz; Niğde’ye de yatırım götürmek için uğraşıyoruz, Adana’ya da yatırım götürmek için uğraşıyoruz, Denizli’ye de yatırım götürmek için uğraşıyoruz.

İlçe bazlı teşvikten bahsedildi, burada bir açıklama yapmıştım. Bölgesel teşvik sistemimiz Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi’ne göre yapılıyor. Burada, illerin 50 küsur kalemde, ilçelerin 30 küsur kalemde sosyoekonomik gelişmişlikleri ölçülüyor; buna göre bir sıralama yapılıyor ve doğal kırılımlara göre de bölgesel teşvik uygulanıyor. Dolayısıyla, bizim, burada, siyaseten bir ilçeyi alalım, 5’e koyalım; bir ilçeyi alalım, 4’e koyalım diye bir uygulama yapma şansımız yok, SEGE’yi bozarsak bunun altından kalkma şansımız yok. Dolayısıyla, verilere dayalı bir şekilde bölgesel teşvik uyguluyoruz ama yatırımın konusuna göre, cinsine göre, büyüklüğüne göre farklı teşvik sistemlerimiz var.

Çardak OSB’yle ilgili de doğal gazla ilgili özellikle gayret gösteriyoruz, inşallah doğal gaz sistemini getireceğiz.

Bursa’da yapılan araştırmayı görmek isterim, kim yapmış bu araştırmayı? Ne kadar sağlam?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – EĞİTİM-İŞ.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sağlam, sağlam.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Tabletlerle ilgili, evet, Millî Eğitim Bakanımız açıkladı, tablet dağıtımları başladı. Benim konum olduğu için teknoloji kısmı, şunu söyleyeyim: Dünyada bir tablet sıkıntısı var, ülkeler tablete ulaşamıyorlar. Bizde hem yerli üretici var birkaç tane, onlardan tablet alınıyor, yurt dışından tabletler geliyor. Dolayısıyla, biz bu tabletleri elde ettikçe dağıtımlara devam ediyoruz, buradaki sıkıntı tablete ulaşma, tüm dünyada tabletle ilgili bir sıkıntı var.

Tabii, millî eğitimden çok bahsedildi. Şunun altını çizmek istiyorum -siz bu karşılaştırmaları sevmiyorsunuz ama- biz eğitimde neler yaptık 2002 yılından itibaren, bunu söylemek istiyorum: Eğitim bütçesine 2002 yılında 11,3 milyar lira kaynak aktarılırken, 2021 yılında 211 milyar lira kaynak aktarılıyor. Merkezî yönetim bütçesi içinde eğitime ayrılan pay yüzde 9,4’ken, şu anda 15,7 seviyesine çıkmış durumda. Gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,7’si eğitime ayrılıyor. Net okullaşma oranlarından bahsettik, 2002’yle kıyas kabul etmeyecek şekilde buralarda çok iyileştirmeler var. Burada, 2020 yılında Millî Eğitim Bakanlığına sağlanan sermaye gideri ödeneği sene başında 5 milyar 837 milyonken, 2021 yılında bu rakam 11 milyar liraya çıktı, başlangıç ödeneklerine göre yüzde 94 o artış var. Eğitime, gerçekten, biz, elimizden gelen desteği veriyoruz. En önemli kalemlerimiz; eğitim, sağlık, güvenlik olmak üzere eğitime gerekli destekleri vermeye çalışıyoruz, bütçeden gerekli imkânları vermeye çalışıyoruz.

Tabii, burada konuşmacılarımız çok fazla popülizme kaçan söylemlerde bulunuyorlar. Ben şunun altını çizmek istiyorum: Biz tabii ki “Memlekette hiç fakir yok, hiç ihtiyaç sahibi yok.” demiyoruz, bunlarla ilgili de bütçeden ne ayrılması gerekiyorsa bununla ilgili çalışmaları yapıyoruz. Bakınız, 2002 yılında sosyal yardım harcamaları 1,3 milyar lirayken şu anda sosyal yardım harcamaları 55 milyar lira, 2021 yılında bu, 70 milyar liranın üstüne çıkacak. Biz kaymakamlarımıza, valilerimize bunun talimatlarını verdik “Gideceksiniz, nerede bir fakir varsa, ihtiyaç sahibi varsa bulacaksınız, siz arayacaksınız, bunlara gerekli destekleri vereceksiniz.” dedik. 2002’de genel bütçedeki sosyal yardımların oranı 1,19’ken 2020 yılında bu oran 6,39 olmuş. Biz ihtiyaç sahiplerine gerekli yardımları yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir şeyin altını çizmek istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, süreniz bitti, bir dahaki soru-cevapta inşallah.

Teşekkür ediyorum.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Peki.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Söz vereceğim.

Önce Sayın Özgür Özel’in bir söz talebi vardı, onu karşılayayım, ondan sonra Sayın Bülbül size söz vereceğim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, vefat eden Türkiye Barolar Birliği Kurucu Genel Sekreteri Enerji ve Tabiî Kaynaklar ile Çalışma eski Bakanlarından Atilla Sav’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Türkiye Barolar Birliğinin Kurucu Genel Sekreteri, 1980-1983 dönemi Başkanı, hukuk devleti idealinin yılmaz savunucusu, ömrünü avukatlık mesleğinin gelişmesine adamış, çok yönlü kişiliğiyle ülkemizin her alanda çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması için mücadele etmiş, mümtaz bir şahsiyet olan Avukat Atila Sav’ı kaybettik.

Atila Sav, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Ankara Barosuna üye olmuş, 8 Mart 1980-12 Mayıs 1983 tarihleri arasında Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, tiyatro eleştirmenliği, yazarlık, SODEP Kurucu Üyeliği, 20’nci Dönem Hatay Milletvekilliği, Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu Başkanlığı, 30’uncu Hükûmette Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma Bakanlığı yapmıştı. Kendisinin kaybını büyük bir üzüntüyle öğrendik. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kendisini rahmetle anıyoruz, kendisine Allah’tan rahmet diliyor, ailesine sabırlar diliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurunuz.

37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, vefat eden Enerji ve Tabiî Kaynaklar ile Çalışma eski Bakanlarından Atilla Sav’a rahmet, CHP camiasına da başsağlığı dilediğine, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Sayın Atila Sav’a rahmet diliyorum, Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da başsağlığı diliyorum.

Şimdi, 9’uncu maddede söz alan, HDP adına söz alan hatip, HDP’nin kapatılmasına ilişkin değerlendirmelere yönelik olarak, ki bu değerlendirmeleri bu dönemde Milliyetçi Hareket Partisi Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey dile getirmişti; parti olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak böyle bir değerlendirme içerisindeyiz. Bu bizim siyasi değerlendirmemizdir, hukuk çerçevesinde bu işin gerçekleşmesi tabii ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı eliyle gerçekleşecek bir durumdur. Milliyetçi Hareket Partisi, bu düşüncesini kendi kafasına göre, keyfî olarak yaptığı değerlendirmeler neticesinde ortaya koymamıştır, Anayasa’nın 68’inci maddesinin dördüncü fıkrası ile 69’uncu maddesindeki düzenlemeler çerçevesinde, bu kurallar çerçevesinde siyasi olarak düşüncesini ifade etmiştir. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde verilen emsal kararlar, işte, bu meşhur Herri Batasuna kararı gibi kararlar da bu noktada, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizlerin dillendirdiği ve olması gerektiğini söylediğimiz hususu delillendirmekte ve güçlendirmektedir bu değerlendirmemizi. Ben, bu gecenin, bugünün uzun bir görüşme günü olması hasebiyle -önümde notlarım, aldığım notlar mevcut- bununla alakalı olarak neden bunu talep ettiğimize veya ifade ettiğimize ilişkin çok detaylı bir şekilde açıklama yapabilirim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ancak bunu şu an yeterli görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde yapmış olduğu değerlendirmesini milletimizle paylaşmıştır, tabii ki takdir ve bununla ilgili eyleme geçecek olan yapı adalettir ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığıdır diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, bakanların kendilerine ayrılan vakitte icraatlarını anlattıklarına, hiç kimseye hakarette bulunmadıklarına, Anayasa’nın 8 ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesine göre kürsüye çıkan herkesin eşit haklara sahip olduğuna, siyasi eleştirilere siyasi cevap verilmesinin gayet doğal olduğuna, Edirne’den yola çıkan bir vatandaşın kesintisiz olarak Ankara-Niğde otobanından Şanlıurfa’ya kadar ulaşma imkânı elde ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel hatipleri dinledik, orada çeşitli değerlendirmelerde bulundular. Şunu ifade edeyim ki: Sayın bakanlarımız, burada, kendilerine ayrılan vakitte kendi yaptıklarını anlattılar; yapılan eleştirilere, sorulan sorulara da cevap verdiler, hiç kimseye hakarette bulunmadılar. Anayasa’nın 8’inci, İç Tüzük’ün 62’nci maddesi çerçevesinde kendi haklarını, bu kürsüye çıkan, milletin kürsüsüne çıkan herkesin eşit hakka sahip olduğu gerçeğinden hareketle, kendi değerlendirmelerini ortaya koydular. Dolayısıyla, siyasi eleştirilere siyasi cevap verilmesi gayet doğal bir durumdur, bundan hiç kimsenin gocunmaması gerekir. Aynı zamanda, Türk Ceza Kanunu herkes için suçu ve cezayı belirlemiştir. Kim aykırı bir fiilde bulunursa bunun karşılığını göreceğini bilmelidir, yapılan işlemler de buna dairdir.

Sonuç itibarıyla, AK PARTİ şeffaf ve hesap verilebilir bir hizmet anlayışı içerisinde milletin önündedir, bunu da millet görmektedir. Toplumun her kesiminin yanında olduğumuz, 83 milyon insanımızın hiçbir ayrım gözetilmeksizin kucaklandığı bir yaklaşım, felsefe bizim tamamen kırmızı çizgimizdir, buna dair en ufak farklı bir yaklaşım söz konusu olamaz. Bununla beraber, bugün, elhamdülillah, Edirne’den yola çıkan bir vatandaşımız, kesintisiz olarak Ankara-Niğde Otobanı’ndan Şanlıurfa’ya kadar ulaşabilecek bir imkânı da elde etmiştir. Yaptığımız hizmetlerin bir başka versiyonunu da bugün milletimize kazandırmış olduk. Biz milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

39.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, HDP olarak siyasi parti kapatılmasını doğru bulmadıklarına, HDP’yle ilgili daha önce de bu tür çağrılar yapıldığına, demokratik siyaset açısından bunun hazin bir durum olduğunu düşündüğüne, parti kapatmakla herhangi bir sorunun çözülmeyip demokratik siyasete darbe vurulmuş olacağına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, tabii, biraz geç bir saatte, çok da uzatacağımız bir tartışma değil fakat kayıtlara geçmesi için ben de söz aldım.

Biz, bugüne kadar, Halkların Demokratik Partisi olarak, herhangi bir siyasi partinin kapatılmasını doğru bulmadık ve bunu da asla savunmadık. Bu konu uzunca tartışmaya ihtiyaç duyan bir konudur ama şunu tabii ki tuhaf bulduğumuzu söyleyelim. HDP’yle ilgili bu konuda daha önce de çeşitli çağrılar yapıldı, Doğu Perinçek ve partisi, HDP’nin kapatılması doğrultusunda çeşitli kampanyalar yürüttü ve yürütmeye de devam ediyor. Ama biz, şunu, biraz tuhaf buluyoruz doğrusu: İktidar ortağı bir partinin siyasi rakibi olan bir partinin kapatılması doğrultusunda çağrı yapmasını, iktidar ortağı olmasından dolayı ve Türkiye’de yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının olmamasından dolayı, doğrudan doğruya iktidarın yargı üzerinde talimat vermesi olarak da algılıyoruz. Elbet, bu tartışmaları günü geldiğinde yapmaya devam edeceğiz. Ben sadece demokratik siyaset açısından bunun hazin bir durum olduğunu düşünüyorum doğrusu. Bu konuda mücadelemizi sürdüreceğiz. HDP’yi kapatmak ya da kapatmamak değildir mesele; önemli olan, demokratik siyasette sorunlarımızın nasıl çözüleceğine dair tartışmayı yürütmektir. Bugüne kadar bizim öncülümüzde olan 7 tane parti kapatılmıştır ama her seferinde sorunlar biraz daha büyüyerek artmıştır ve bizim gücümüz de artmıştır. Dolayısıyla, parti kapatmakla herhangi bir sorun çözülmez, demokratik siyasete darbe vurulmuş olur. Eğer politik fikirlere, önerilere, politikalara güveniyorsak tartışarak çözüm yollarını demokratik siyaset içinde bulmamız gerekir. Bu konudaki tutumumuz genel olarak budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hep Herri Batasuna’yı örnek veriyor zaman zaman çeşitli çevreler. Biz de şunu söylemek istiyoruz: Bakın, siz iktidar olarak, iktidar ortakları olarak İspanya’daki demokratik hak ve özgürlükleri, anayasal hak ve özgürlükleri olduğu gibi Türkiye’ye taşıyın ve bunların uygulanmasını sağlayın, o zaman zaten bu tür tartışmaların hiçbir tanesine ihtiyaç kalmamış olur. İspanya’nın idari ve anayasal yapısını, siyasal yapısını demokratik bir şekilde Türkiye’ye taşımayı tartışalım isterseniz.

Teşekkür ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

40.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, MHP’nin Anayasa ve kanunlar çerçevesinde teşekkül ettiğine, adalete ve yargıya talimat makamı olmadığına, parti kapatma hususunun uzun bir tartışma konusu olduğuna, MHP’nin hukukun gereğini kendi değerlendirmesi çerçevesinde ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunları çerçevesinde teşekkül etmiş olan bir siyasi partidir. Milliyetçi Hareket Partisi, adalete ve yargıya talimat makamı değildir; bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Ben, burada, ifademde de çok özenli bir şekilde niye bunları dile getirdiğimizi ve dayanağımızın ne olduğunu ifade ettim. Bu kurallar hepimiz için geçerlidir. Bu, yarın Milliyetçi Hareket Partisinin de bu kural ve kaidelere aykırı davranması hâlinde, Milliyetçi Hareket Partisi için dahi söz konusu olabilecek bir şeydir. Bizim prensip olarak geçmişten bugüne ifade ettiğimiz hususlar vardır, bunlara karşı mesafeli olduğumuzu ifade ediyoruz ancak 2001 yılında parti kapatılmasının zorlaştırılmasına yönelik yasal düzenlemelerin de içinde bulunduğumuz hükûmet döneminde olmuş olduğunu da ifade etmek istiyoruz. Yani odak noktası hâline gelmesi kriteri bizim içinde bulunduğumuz dönemde olmuştur. Dolayısıyla, biz burada istekli olduğumuz için bunu ifade etmiyoruz. Aksine, Anayasa’nın ve hukukun bu şekilde, ayaklar altına alınacak şekilde, Anayasa’nın ihlal edilecek şekilde bir durumun devamlılığının Türkiye’deki anayasal düzene vereceği zararı, devletimize ve kamu düzenine vereceği zararı düşünerek, bu konuda endişe duyarak biz bunu ifade ediyoruz. Bizim yegâne bakış açımız budur, bundan başka bir şey yoktur.

Batasuna kararı çok önemli bir karardır. Batasuna kararında, illa bir partinin şiddete bulaşmış olması değil, terörü kınamıyor olması bile ona destek verdiği manası taşır ki Batasuna partisi, Bask Bölgesi’ndeki ETA terör örgütüne destek verdiği için İspanya mahkemesinin vermiş olduğu bu kapatma kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından onaylanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tamamlıyorum efendim.

Bu husus uzun bir tartışmanın mevzusudur fakat Milliyetçi Hareket Partisi hukukun gereğini kendi değerlendirmesi çerçevesinde ortaya koymaktadır. Bunu takdir edecek olan yüce Türk yargısıdır.

Teşekkür ediyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Değerli Grup Başkan Vekilleri, yaklaşık beş saatlik daha çalışmamız var, lütfen bunu göz önüne alarak süreleri kullanırsak sevinirim.

Sayın Oluç, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; daha önce de söyledim, bu tartışmayı bu saatte sürdürmek istediğimizden değil ama kayıtlara geçmesi gerektiği için tekrar söz almış bulunuyorum.

Halkların Demokratik Partisi de anayasal çerçevede kurulmuş olan ve Türkiye’deki Anayasa’ya ve yasalara uygun çalışan bir partidir -tüzüğüyle, programıyla- Anayasa Mahkemesinin ve Yargıtayın denetimi altındadır. Dolayısıyla bütün partiler gibi eşit koşullardadır. Birincisi bu.

İkincisi: Biraz evvel benim söylediğim, siyasi partiler birbirleriyle mücadelelerini demokratik siyaset alanında sürdürürler esas itibarıyla, yargıyı buna alet etmezler. Hazin olan şudur, ona işaret etmeye çalışıyorum: Herhangi bir tane parti böyle bir talebi dile getiriyor değildir bugünkü durumda. Biraz evvel örnek verdim, Doğu Perinçek’in bunu dile getirmesinin bir önemi yoktur ama iktidar ortağı olan, Cumhur İttifakı’nın parçası olan bir parti eğer bunu dile getiriyorsa, iktidarın, yürütmenin yargı üzerindeki tasallutunu ve tahakkümünü bildiğimiz için ve konuşmaya devam ettiğimiz için, bunun yarattığı sonuca esas itibarıyla dikkat çekmek istedim.

Bir de gerçekten İspanya’yı tartışmak isteriz, 17 özerk bölgeden oluşur. İdari ve siyasi yapısına baktığımız zaman, işte, “Bask Bölgesi” dedi biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekili, Bask, Katalan, saymaya devam ederiz; 17 özerk bölgesi vardır. Diyoruz ki eğer Herri Batasuna’yı tartışıyorsanız, gelin, İspanya’nın idari ve siyasi yapısını da burada tartışalım. Bu, öyle, Herri Batasuna örneği, koşullar, siyasi ve idari yapı göz önünde bulundurulmadan, anayasal yapı göz önünde bulundurulmadan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - …cımbızlanıp tartışılacak bir konu değildir esas itibarıyla.

Teşekkür ederim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Biz bu değerlendirmeleri kabul etmiyoruz efendim.

BAŞKAN – Tabii ki, kayıtlara geçmiştir.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.21

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Mustafa Açıkgöz (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

10’uncu maddeyi okutuyorum:

Mahalli idarelere ilişkin işlemler

MADDE 10- (1) Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin;

a) 22-12.31-01-05.02 tertibinde yer alan ödenek, 13/1/2005 tarihli ve 5286 sayılı Kanun uyarınca il özel idarelerine devredilen personelin aylık ve diğer her türlü mali ve sosyal haklarına ilişkin ödemelerini karşılamak üzere il özel idarelerine,

b) 36-12.31-01-07.03 tertibinde yer alan ödenek, Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında köylerin altyapı ihtiyaçları için il özel idareleri ve/veya köylere hizmet götürme birliklerine,

c) 21-12.31-01-07.03 tertibinde yer alan ödenek, Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında belediyelerin içme suyu ve atık su projelerini gerçekleştirmek üzere İller Bankası Anonim Şirketine,

tahakkuk ettirilmek suretiyle kullandırılır. SUKAP kapsamında ihtiyaç olması hâlinde genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli idare bütçesine ödenek aktarılabilir. Bu fıkra kapsamında ilgili idarelere yapılan Hazine yardımları haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.

(2) Birinci fıkranın (a) bendine göre yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından birlikte belirlenir.

(3) Birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerinde yer alan ödeneklerin, 2021 Yılı Yatırım Programında belirlenmesini müteakip, KÖYDES Projesi için iller bazında; SUKAP için ise belediyeler bazında dağılımı, kullandırılması, izlenmesi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanı tarafından karara bağlanır.

BAŞKAN – 10’uncu madde üzerinde gruplar adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, biraz önce konuşmalar oldu. Bu benim ana konuşmam değil ama işte, insan odaklı kalkınmalar, gelişmeler, internetler, bilgisayarlar falan. Hani, böyle, hayaller külliye, gerçekler samanlık.

Şu anda elimde TIMSS 2019 sonuçlarını rapor eden bir yazı var. Burada Türkiye’nin sıralaması zaten malum; gerilerdeyiz ama bir de şöyle bir madde var, burası kimsenin dikkatini çekmiyor: TIMSS kapsamındaki ankette öğrencilere okula yorgun ve aç gidip gelmedikleri de soruluyor. Türkiye’de bu oranlar genel olarak pek düşük olmamakla birlikte, özellikle neredeyse her gün okula gittiğinde aç olduğunu belirtenlerin oranı 4’üncü sınıflar için yüzde 40, 8’inci sınıf öğrencileri arasında yüzde 46. Demek ki çocuklar bu kadar açsa Türkiye’deki ailelerin yarısı sabahları aç. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben öncelerden hatırlıyorum -burada bunu hatırlayacak, benim gördüğüm en azından 1-2 kişi var- 1967-1968’de ben bir köy okulunda okumuştum; o zaman köyün imkânlarıyla ilçeden ekmek getirilirdi, süt getirilirdi ve öğrencilere dağıtırlardı; ne kadar yerindeymiş. Hani, bunu gördükten sonra, bunu duyduktan sonra, Sayın Bakan, bu kadar yatırım yapıyorsunuz, bu kadar para veriyorsunuz ama netice de bu.

Pandemiyle Hükûmet tarafından ayrıcalık güdülen, maddi imkânları sınırlı olan ve tüm il dâhilinde hizmetlerden sorumlu kılınan büyükşehir belediyelerinin işleri gittikçe zorlaşmaktadır; pek çok güçlükle karşı karşıyadırlar. Hem merkezî yönetimin verdiği hem de kendi kaynaklarından gelen ödemelerde yarıya yakın azalma olmuştur. Örneğin, Mart 2020’de Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Maliye Bakanlığından 41 milyon lira ödenek almış iken takip eden aylarda ortalama 24,5 milyon Türk lirasına düşmüştür. Maliye Bakanlığı payı martta 41 milyon lira iken pandemi nedeniyle takip eden aylarda düşmüş, ortalama 35 milyon lira kadar olmuştur. İller Bankası payı mart ayında 14 milyon lira iken takip eden aylarda düşmüş ve ortalama 10,5 milyon lira olmuştur. Öz gelirlerindeki azalma yüzde 60 civarındadır. Kiralama bedellerinde belli iskonto yanında genellikle kira alınmamıştır. Toplu taşımada yolcu sayısında yüzde 62 kadar azalma olmuştur. Eğitim, kültür, sanat ve spor faaliyetleri, tiyatro, opera, tematik parklar gelirlerinde de yüzde 85 kadar düşme olmuştur.

22 Mart 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı genelgesi doğrultusunda, Eskişehir Belediyesinde çalışan 567 personel uzaktan dönüşümlü çalışma yöntemiyle çalışmıştır. Burs verilen kursiyer sayılarında yüzde 23 kadar azalma olmuştur.

Büyükşehir belediyelerinde yerel yönetim sistemindeki bazı aksaklıklar şöyle sıralanabilir:

İlçe belediyeleri yalnız kendi sınırlarındaki halkın ihtiyacına cevap verirken, büyükşehir belediyesi il hudutları içindeki tüm halka hizmet vermekle sorumludur. Yalnız yol, çöp bertaraf etme tesisleri, yeşil alanlar, kenti içi trafik düzenlemesi değil, tüm köy, belde ve ilçelerin tarım ve hayvancılık hizmetlerinin geliştirilmesi gibi ekonomik çalışmalar da büyükşehir belediyesinin hizmetlerindendir.

Yerel yönetim meclisleri birinci kademede ilçeyle, ikinci kademede büyükşehir meclisi olarak çalışmaktadır. Büyükşehir belediye meclisinin üyeleri, ilçeden gelen üyeler ve Meclis üyelerinden oluşmaktadır, ağırlık ilçelerden gelen üyelerin lehinedir.

Belediyelerin genel bütçeden aldıkları paylar yetersizdir. Belediyelerin kamuya olan borçları genel bütçe vergi gelirlerinden kesilmektedir. Belediyeler bu borçları ödemekte zorlanmaktadır. Bu borçlar ya affedilmelidir ya da yeniden yapılandırılmalıdır.

2464 sayılı Kanun hava gazından belediyelere pay vermektedir. Hava gazı üretimi artık kalktığına göre bunun yerine belediyeler doğal gazdan bir pay almalıdırlar.

Belediyelerin telefon, teleks, fakstan aldıkları paydan başka internet ve cep telefonundan da pay almaları uygun olacaktır. Konaklama bedelinden belediyelere verilecek payla, çevre, yol ve park gibi şehirlerin ihtiyacı olan iyileştirilmeler sağlanacaktır.

Toplu taşıma, belediyelerin ilin en ücra köşelerine yapmaları gereken hizmetlerdendir. Bu önemli bir giderdir, getirisi çok küçüktür. Hiç olmazsa buradaki, akaryakıtlardaki KDV oranları kaldırılmalıdır.

Günümüzde büyük şirketlerin yönetim merkezleri büyükşehirlerdedir fakat fabrikaları periferidedir. Bu fabrikalardan gelen vergiler yönetim merkezlerinin bulunduğu yerlerdeki vergi dairelerine ödenmektedir. Burada muhatap fabrikaların bulunduğu bölgedeki vergi daireleri olmalıdır.

Belediyeler, imkân ve tahvilleriyle döviz bazlı kredi alıyorlar, borçlanıyorlar ama zaman içerisinde ve şu an içinde yaşadığımız günlerde de görüyoruz ki dövizde anormal yükselmeler oluyor, bunlar belediyelerin düşüncelerini, planlarını altüst ediyor. Normali, olması gereken, bu her neyse başlangıçta belediye bunu devlete borçlanmalı, devlet buradaki, dövizdeki yükselmeleri kendi ödemelidir, kendi üstlenmelidir.

Köyden mahalleye dönüştürülen yerleşim yerleri tekrar eski köy tüzel kişiliğine dönüştürülmeli, köy tüzel kişiliğinin malları da iade edilmelidir. Anayasa’mızda üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesi sağlanmalıdır. Bunu gerçekleştirirken belediyeler izne tabi olmadan, belediye meclisinin kararıyla yapmalıdırlar. Günümüzde belediyelerin böyle bir yetkisi maalesef yoktur.

Kent yoksulluğunun önlenebilmesi için belediyelere mevzuatta imkân sağlanmalıdır. Belediyelerin bünyelerinde çalıştırdığı işsizler işsizliğin önlenmesinde önemli bir role sahiptir. İşsizliğin önlenmesinde belediyelere yardımcı olmalı, fırsat verilmelidir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bina ruhsatı vermektedir -kendileri başkentten bunu ayarlamaktadır- bunlar şehrin silüetini ve mimarisini bozmaktadır. Bu yetki ya tamamen kaldırılmalıdır ya da belli kurallara bağlanmalı ve kısıtlanmalıdır.

Yerleşim merkezlerinde çevre sağlığının gerçekleştirilebilmesi için atıkların, kanalizasyon giderlerinin toplanması temiz içme suyunun temini için şarttır. Bu, yalnız estetik bir yaklaşım değil, aynı zamanda biyolojik bir ihtiyaçtır. Eğer kanalizasyon giderleri bertaraf edilmezse sağlıklı içme suyu da temin edilemeyecektir. Köylerimizin içme suyu ihtiyacı büyük oranda çözülmüş ancak kanalizasyon ve kanalizasyon sularının bertaraf edilmesi maalesef yapılamamıştır.

2018 rakamlarıyla 76 milyon nüfusuyla belediyelerin yüzde 99,4’ü içme ve kullanma suyu şebekesine sahiptir. Bu belediyelerimizin sadece 443 tanesinde arıtma tesisi bulunmaktadır. 2018 yılı verileriyle ülkemiz nüfusunun yüzde 91’inin kanalizasyon şebekesinden faydalanabildiğini görüyoruz. Bu orandan yola çıkarak diyebiliriz ki: Kanalizasyon hizmetleri dışında kalan yaklaşık 7,5 milyonluk bir nüfus vardır. Nüfusumuzun yüzde 56’sını içine alan belediyelerimizin su arıtma tesisleri mevcuttur. Ülkemizde günlük kişi başına düşen su tüketimi 217 litreyken bu, Avrupa Birliğinde 150 litredir. Avrupa Birliği bu gideri daha da azaltmak için uğraşmaktadır.

Su yalnız biyolojik bir ihtiyaç değil aynı zamanda fiziki bir ihtiyaçtır. Nüfus artışı, tarımsal faaliyetlerde artış, enerji üretiminde, sanayileşmede artış su niteliği ve niceliği üzerindeki baskıyı artırmaktadır. Kuraklığın yaşandığı ortamda atık suların tekrar kullanılabilir hâle getirilmesi sadece biyolojik bir zorunluluk değildir, aynı zamanda bir fiziki ihtiyaçtır. Bu nedenle atık su arıtma tesisleri elzemdir ve yapılmalıdır. OECD Çevresel Performans İncelemeleri 2019 Raporu’na baktığımızda ülkemizde atık su toplama ağlarına ve arıtma tesislerine erişim artmış olsa da OECD ülkeleri arasında bu bakımdan son sıralarda yer almaktadır. Evsel atık suların yüzde 14'ü arıtılmadan deşarj edilirken sanayide bu oran yüzde 38’dir; zaten ırmakları, nehirleri görüyoruz.

Köyler, cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi ortak mallarının bulunduğu yerleşim yerleridir. Köylerden 1950 yılında bilinçsiz bir şekilde illere, yerleşim merkezlerine göç başlamıştır.

Eskişehir’de köyleri gezerken gözlemlediğim bir gerçek var. Köylülerin çoğu internet olmadığından ve çocuklarına eğitim veremediklerinden yakınmaktaydılar. Keza pandemide özellikle eğitim konusunda internetin önemi somut bir şekilde kendini hissettirmiştir, Köylerimize derhâl bu hizmet götürülmelidir. Bununla birlikte köy yollarının standardı yükseltilmelidir, asfalt kaplama olmalıdır, grup yolları ve münferit köylerin yolları on iki ay hizmete açık olmalıdır.

1990 yılında köylerde yaşayan nüfus toplam nüfusun yüzde 40’ı iken 2019 yılında bu yüzde 7,2’ye düşmüştür. Köyden kente kontrolsüz bir şekilde göç başladı. Plansız ve beklenmedik bu göç, merkezî idarenin de yanlış uygulamaları nedeniyle üstesinden gelinmez bir hâl almıştır. Bugün köylerde yaşayan nüfusun ağırlığı yaşlılardan oluşmaktadır. Gençlerin köyde yaşaması sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bunun birinci şartı okullar, ikinci şartı yollar, sağlık hizmetleri ve internet hizmetleri gibi diğer hizmetlerin sağlanmasıdır.

Hazırlanan bütçelerin vatandaşımızın refahını artırmadığı, onların hayatlarına çok büyük bir olumlu etkide bulunmadığı ortadadır, görülmektedir. Milletin, halkın bütçesi olarak bu bütçeyi tanımlamak çok zor.

2021 yılı bütçesinin vatandaşlarımızın yaşamında olumlu bir etki yapmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Konuştuk ya hani…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, bir şey söyleyeceğim, konuşmalara dair değil.

BAŞKAN – Peki.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Şenyaşar ailesinin 3 üyesinin 24 Haziran 2018 seçimleri sırasında Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ailesiyle seçim tartışması yaşaması sonucunda hayatını kaybettiğine, 1 aile üyesinin de hâlâ tutuklu olduğuna, Şenyaşar ailesinin Şanlıurfa AKP İl Başkanlığı önüne gidip adalet taleplerini iletmek istediklerine, bunun meşru bir hak olduğunu düşündüklerine, tutuklanan anne ve çocuğunun serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Aslında uygulamayı bozmayacaktım ama önemli bir mesele bizim açımızdan.

Şimdi, bu Şenyaşar ailesini burada müteaddit defa ifade ettik, Urfa’da ikamet ediyorlar. 24 Haziran 2018 seçimlerinde, maalesef, Urfa Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ailesiyle bir seçim tartışması saldırıya uğramaları sonucunda Emine ananın 2 oğlu Celal ve Adil Şenyaşar ve eşi Esvet Şenyaşar yaşamını yitirmişti, oğlu Fadıl Şenyaşar da hâlâ tutuklu. Bugün Urfa AKP İl Başkanlığı önüne gidip adalet taleplerini iletmek istemişler. İçeride sanırım bir görüşme de yapmışlar. Sonra, dışarı çıktıktan sonra saat 18.00 civarında -akşam yani- anne ve yaralı kurtulan oğlu gözaltına alınmış ve avukatlarla biraz önce görüştük, yirmi dört saat gözaltı kararı verilmiş.

Sayın Başkan, bu konuda özellikle iktidar grubu milletvekillerine ve Grup Başkan Vekiline… Yani bu adalet talebinin ve bir il binasının önüne gidip bu çığlığı duyurmanın, demokratik bir ortamda ve meşru olarak bir hak olduğu görüşündeyiz. 2 evladını, eşini yitiren bir annenin bu şekilde gözaltına alınması, hele hele yirmi dört saat tutulması bizim açımızdan kabul edilemez. Serbest bırakılmaları gerekiyor. Bunu paylaşmak istedim.

Teşekkür ediyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Sadir Durmaz konuşacak.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İbni Haldun 14’üncü yüzyılda zamanları aşan tespitiyle “Coğrafya kaderdir.” diyerek yaşanılan coğrafyanın insana yüklediği sorumluluklara dikkati çekmiştir. Biz de dünyanın en zor coğrafyalarından birinde yaşadığımızı bilerek siyaset yapmalıyız. Hamdolsun, Milliyetçi Hareket Partisi, Türk siyaset sahnesine çıktığı ilk günden beri bu anlayışta siyaset yapmakta, yol yürümektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak geçmişten bugüne siyasetimizin en önemli unsuru vatan ve millet sevgisidir. Buradan hareketle iddiamız odur ki vatan sevgisi millete hizmetin en büyük gücüdür ve bu sevginin en iyi gösterileceği zeminlerden biri de hiç şüphesiz yerel yönetimlerimiz, belediyelerimizdir. Yerel yönetimler vatandaşlarımızın talep ve beklentilerinin ilk karşılık bulduğu hizmet birimleridir. Tüm yerel yönetimler ama hassaten belediyeler beşikten mezara kadar vatandaşımıza hizmet eden, vatandaşımızın iyi gününde ve kötü gününde yanında olan vefa kurumlarıdır. Milliyetçi Hareket Partisi, mahallî idareleri en ücra köşedeki vatandaşla iletişim kurabilen, ihtiyaç ve sorunlarından haberdar olan, vatandaş memnuniyetinin ve hayat standardının yükseltilmesini ülkü edinen hizmet noktaları olarak değerlendirmektedir. Bize göre belediye demek akıl, ahlak ve adaletle yönetilen, kul hakkını gözeten, emanete vefa gösterilen yer demektir. Belediye demek günün yirmi dört saati açık kapı demektir. Belediye demek uzatılan eli geri çevirmeyen cömertlik demektir. Belediyeler hayatın bizatihi içindedir ve öyle de olmak durumundadır. Belediye yönetimlerini üstlendiğimiz her vatan köşesinde belediye başkanlarımız kalp kırmayan, hiç kimseyi incitmeyen, insanlarımızı ötekileştirmeyen bir anlayışla hizmet etmeye devam etmektedir.

Kıymetli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak yerel yönetimler vizyon belgemiz olan üretken belediyecilik çalışmamızı kamuoyuna takdim etmiş ve paylaşmıştık.

Bütüncül yaklaşım, birlikte yönetim esasına dayanan üretken belediyecilik anlayışımız millî ve manevi değerleri koruyarak tüm yerel yönetimlere model olacak bir belediyecilik anlayışı ortaya koymakta, yerel yönetimlerimizin etkin gücünü en üretken biçimde kullanarak ülkemizi çağdaş, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir kent vizyonuna ulaştırmayı amaç edinmektedir.

Üretken belediyecilik, tüm faaliyetlerinde kaynakların etkin ve verimli kullanılması maksadıyla finansal, sosyal ve fiziksel planlamayı birlikte gerçekleştiren bir belediyecilik modelidir. Üretken belediyeciliğin merkezinde Türkiye ve Türk milletinin kadim değerleri vardır. Üretken belediyecilik vizyonunda 9 temel ilke esas alınmıştır. Bunlar sırasıyla milliyetçilik, çalışkanlık, adalet, dürüstlük, çağdaşlık, kalkınmacılık, katılımcılık, rekabetçilik ve şeffaflıktır. Milliyetçi Hareket Partili belediyelerimiz bu ilkeler ışığında Türk milletinin ve Türkiye’nin değerlerini yücelten bir yaklaşımla hizmet vermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediye başkanlığı bize göre kutlu bir emanettir. Emanete sahip çıkılması, leke sürdürülmemesi inancımızın gereğidir. Belediye başkanlarının bir diğer adı da şehremini yani şehrin emin kişisidir. Bu sebeple belediye başkanları sahip oldukları tüm imkân ve kaynakları bir kuruşuna halel getirmeden hemşehrilerinin hayat standartlarını yükseltmek, refah seviyelerini artırmak için seferber etmek zorundadır.

Yaşanan sıkıntılardan belediyelerin de etkilendiği hepimizin malumudur. Özellikle pandemi döneminde sorunların ve sorumlulukların arttığı da doğrudur ancak belediye başkanlığı sürekli yakınma, sızlanma yeri değil, çözüm üretme makamıdır. Önceliklerini belirlemek, bütçe disiplini içerisinde eldeki imkânları en akılcı şekilde kullanarak vatandaşa hizmet götürmek belediye yönetimlerinin en büyük sorumluluğudur. Pandemi etkisiyle artan harcamalar ve iş yükü sebebiyle belediyelere ilave destekler sağlanmış olmakla birlikte daha fazlasına ihtiyaç olduğunu da ifade etmeliyiz.

Güncel sorunların yanı sıra, mevzuata ilişkin, özellikle de 6360 sayılı Büyükşehir Kanunu’ndan kaynaklı bazı sorunlara dikkat çekmek istiyorum. Örneğin, 6360 sayılı Kanun’la köyden mahalleye dönüşen alanlarda getirilen vergi muafiyeti hiçbir istisnaya yer vermediği için belediyelerde gelir kayıplarına neden olabilmektedir. Bulundukları yerin kırsal alanda olması nedeniyle vergi muafiyetinden yararlanan büyük ölçekli firmalar söz konusudur. Büyük ölçekli firmaların belli bir ciro ya da başka bir kıstas getirilerek 6360 sayılı Kanun’la getirilen muafiyetlerin dışına çıkarılması haksız rekabeti önleyecektir.

Bir diğer husus, yetki ve görev karmaşasıdır. Büyükşehir belediyelerinin 6360 sayılı Kanun’la il mülki sınırlarının tamamında görevli ve yetkili hâle gelmesi, ilçe belediyeleriyle aralarında uygulamada görev ve yetki karmaşasına sebebiyet vermiştir. Bu nedenle, büyükşehir belediyeleri ile büyükşehir ilçe belediyeleri arasındaki görev ve yetki dağılımı yeniden masaya yatırılmalıdır. Bu yapılırken, yürütülecek mahallî müşterek nitelikteki yerel hizmetlerden hangilerinin il ölçeğinde, hangilerinin daha lokal ölçekte olduğu tespit edilerek kent bütünlüğünü ilgilendiren makro ölçekteki görevlerin büyükşehir belediyelerine, diğer görevlerin de ilçe belediyelerine bırakılması tartışılmalı ve bir çözüme kavuşturulmalıdır.

Bir başka konu, genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere aktarılan paylar konusudur. Bu payların dağılımı konusunda da ciddi sızlanmalar, yakınmalar söz konusu olup payların daha hakkaniyetli bir dağıtıma tabi tutulması, hizmette kalite ve etkinliği artıracak, daha az pay alan belediyelere de nefes aldıracaktır.

Bir diğer önemli konu da, belediyelerde yaşanan işten çıkarmalardır. Birçok belediyede, özellikle de seçimlerde el değiştiren belediyelerde hiçbir haklı sebebe dayanmayan, tamamen keyfî ve ideolojik maksatlı çok sayıda işten çıkarmalar söz konusu olmuştur. Hâlen görev yapan sözleşmeli personel ve şirket işçileri tedirgindir, her gün iş sözleşmelerinin sonlandırılması korkusunu yaşamaktadırlar. Haksız ve keyfî olarak ekmekleri ellerinden alınan sözleşmeli çalışanların haklarının iadesi sağlanmalı ve belediyelerdeki parçalı istihdam sisteminin iş barışını bozmasına, hizmet verimliliğini olumsuz etkileyebilecek bir hâle dönüşmesine engel olunmalıdır.

Bir başka husus da özlük haklarına ilişkindir. 2005 ve sonraki yıllarda belediye kanunlarında yapılan değişikliklerle belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları oldukça artırılmış, belediyeler hayatın her alanına müdahil bir duruma getirilmiştir. Belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve il genel meclisi üyelerinin yaptıkları mesai ile kendilerine sağlanan özlük haklarının doğru orantılı olmadığı kanaatindeyiz. Bu sebeple, belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve il genel meclisi üyelerinin mali ve sosyal haklarının gözden geçirilmesi yararlı olacaktır.

Son olarak ülke gündemimizde yer alan Amerika Birleşik Devletleri’nin ülkemize yaptırım kararıyla ilgili olarak Sayın Genel Başkanımızın ifade ettikleri gibi, hiçbir ambargo, hiçbir yaptırım Türkiye’yi yolundan döndüremeyecektir. Türkiye yerli ve millî savunma sanayisini güçlendirmeye, ihtiyacı olan sistemleri de kimseye sormadan almaya devam edecektir. Geçmişte uygulanan ambargolardan çıktığımız gibi bu ambargodan da güçlenerek çıkacağımıza inancımız tamdır. Türk’e ve Türkiye’ye husumet besleyenlere Fatih Sultan Mehmet Han’a atfedilen bir sözü hatırlatarak diyorum ki: “Türk olmak zordur, dünyayla savaşırsın; Türk olmamak daha da zordur çünkü Türk’le savaşırsın.” (MHP sıralarından alkışlar)

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi tamamlarken Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum. Bütçenin ülkemiz ve milletimiz adına hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, herhâlde bir açıklama yapacaksınız.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, gelen bilgiye göre Şenyaşar ailesinin AK PARTİ Şanlıurfa İl Binası önünde oturma eylemi yaptıklarına, uyarılara rağmen eyleme devam ettiklerine, AK PARTİ’li yöneticilerle görüşmelerine rağmen oturma eylemine devam etmek istemeleri üzerine savcılık talimatıyla adli işlem yapıldığına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açıklama için, evet.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel HDP Grup Başkan Vekilinin gündeme getirdiği konuyla ilgili bir bilgi alıp onu paylaşmak istedim. Burada gelen bilgiyi sizlere ifade ediyorum: 16/12/2020 günü saat 16.00 sıralarında AK PARTİ il binası önünde 2 şahsın oturma eylemi yaptıkları görülmesi üzerine şahıslara gerekli uyarılar yapılmış; 2018 yılında Suruç ilçesinde meydana gelen adli bir olayda oğlu ölen Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar isimli şahıslar olduğu ve şahısların AK PARTİ’li yöneticilerle görüşmek istemeleri ve devamında da görüşme yapmalarına rağmen oturma eylemine devam etmek istemeleri üzerine, savcılık talimatıyla oradaki direnmeleri münasebetiyle adli bir işlem yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Dolayısıyla bu hususu, ne yaşandığını bilgilerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından gürültüler)

HÜDA KAYA (İstanbul) – HDP’nin önünde niçin oturtuyorsunuz o zaman? 2 kişi AKP’nin önünde oturamayacak mı?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bir gün dayanamadınız, bir gün, Sayın Başkan.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Hakikatlere bir gün dayanamadınız, bir saat…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bir anneye bir gün dayanamadınız.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hem de bir aileden 3 kişiyi katlettiler.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Semra Güzel, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, cezaevinde rehin tutulan önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ’a, Selahattin Demirtaş’a ve yine Sebahat Tuncel’e, Gültan Kışanak’a, Aysel Tuğluk’a, Ayla Akat’a, Hülya Alökmen Uyanık’a, Zeyyat Ceylan’a ve ismini sayamadığım bütün tutsak arkadaşlarımıza selamlarımı yolluyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Bu selam ve sevgi dileklerimden sonra bir fezleke daha düzenlenir mi, bilemiyorum artık. Bu fezlekeler, bildiğiniz gibi, HDP’yle mücadele aracına dönmüş durumda. Hani biz istediğimiz gibi konuşabiliyoruz ya, hani biz her mesleğe sahip olabiliyoruz ya -doktor, mühendis, öğretmen, siyasetçi- işte olunca da ya ihraç ediliyoruz ya siyaset yaparken tutuklanıyoruz ya da vekilsek kurduğumuz her söze fezleke düzenleniyor. Neden mi? Çünkü ötekiyiz, muhalefetiz. Biliyoruz ki son yirmi yıldır en ufak bir muhalefet, en ufak bir hak talebi dahi zorla bastırılıyor. Bugün, binlerce siyasetçi bu yüzden tutuklu. Keza iktidarın bir rutinine dönüşen fezleke meselesinde geçtiğimiz günlerde trajikomik bir fezlekeyle karşı karşıya kaldık. Hakkımda hazırlanan fezlekelerden birinde şöyle söyleniyor: Tutsaklara yolladığım 8 Mart kartında yazdığım şiir, tutsakları motive edici etki yaratmış. Bizim motive etmememiz gerekiyormuş. Motive etmenin suç olduğunu da bu şekilde öğrenmiş olduk. (HDP sıralarından alkışlar) Peki, merak ediyorum, ara ara da olsa cezaevlerinde yapılan tiyatro ve benzeri sosyal etkinlikler de motive etmeme amaçlı mı yapılıyor? Eğer aksi ise Adalet Bakanlığı da ara ara suç işliyor o zaman. Gerçi, şu an cezaevinin koşulları 80’leri aratmayacak bir durumda. Tutsaklar, yine kadınlar öncülüğünde, bu koşullar ve İmralı tecridi başta olmak üzere, tüm topluma uygulanan tecridin ortadan kaldırılması için açlık grevindeler ama Adalet Bakanlığının umurunda mı? Tabii ki değil. Çünkü şartlar kötü, haktan, hukuktan, adaletten yoksun, motivasyonu bozucu olmalı.

Değerli arkadaşlar, her gün gözaltında kadınları sindirmeye çalışmak, davalarda “8 Marta niye gittin? 25 Kasım yürüyüşüne neden katıldın?” diye sormak suç değil ama 8 Martta tecrit koşullarında yaşayan kadınlara, tutsaklara kart göndermek, motive etmek suç. İnsanları cezaevine topluyorsunuz, sonra orada hasta da olsa yaşlı da olsa suçu kesinleşmemiş de olsa ölüme terk ediyorsunuz. Asıl terör, asıl kötülük topluma dayatılan bu umutsuzluktur.

Değerli arkadaşlar, bütçe görüşmelerinin sonuna geliyoruz. İktidarın ve yandaşın 2021 yılı keyfîsefa bütçesi bu. Bir virgül dahi değiştirilmeden geçirilen bu bütçede, en başından beri dillendirdiğimiz gibi, kadın, işçi, Alevi, engelli, ötekileştirilmiş, yok ama bu saydığımız grupların hepsinin sorunları çok. Kadın sorunundan mimariye, yerel yönetimden ekonomiye birçok sorun bölgede katmerleşerek artıyor.

Kadın sorununa değinecek olursak, bir 8 Mart kartının dahi kadın tutsaklarda yarattığı motivasyonu suç sayan zihniyetin iktidar olduğu bir dönemde, kadınlara yönelik şiddet ve katliamların bu denli artmasına ve buna karşı doğru düzgün önlem alınmamasına şaşırmıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bugün bu şiddetin Kürt illerinde yürütülen başka bir boyutuna değinmek istiyorum. Kolluk kuvvetleri tarafından işlenen taciz ve tecavüz suçunun hiçbir şekilde cezalandırılmamasına dair bir süreç var; 90’larda Mardin Derik’te “Ş.E.” isimli bir kadına onlarca askerle beraber tecavüz etmekle yargılanan Musa Çitil’den, geçtiğimiz günlerde tecavüz edildikten sonra intihara sürüklenen İpek Er’e tecavüz eden Musa Orhan’a kadar devam eden bir süreç. Şunu açıkça ifade etmek ve sormak istiyoruz: Bölgede görev yapan kolluk kuvvetlerinin asıl görevi nedir, ne gibi misyonlarla bölgeye gönderiliyorlar? Genç kadınları “aşk” adı altında, “evlilik” adı altında kandırmak ve politik kimliklerinden uzaklaştırmak gibi bir misyonları mı var? Keza, İpek Er mektubunda açıkça ifade etmiş “Benimle evleneceğini söyledi, alkol ve hap vererek bana tecavüz etti.” diye ve bu konuda çalışan avukatların söylediği bir şey var: “Bu bölgede şu ana kadar taciz ve tecavüz olaylarına karışan hiçbir kolluk kuvveti hakkında herhangi bir ceza yok.” Değerli arkadaşlar, bu bir tesadüf mü acaba? Yani bu süreçte bunlar yaşanırken maalesef bu suçlardan yargılanmayan bir kolluk kuvveti var.

Değerli milletvekilleri, bir özel politikanın devrede olduğunun, toplumun parçalanmaya çalışıldığının farkındayız. Farkındayız çünkü vaktizamanında Siirt Valisi çıkıp “Taş atacağına fuhuş yapsın.” diyerek pervasızca bir açıklama yapmıştı. Bu zihniyet münferit değil. Kolluk kuvvetlerinin işlediği cinsel şiddete dair Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosunun bu yılki raporuna göre 1 Ocak 2020 tarihi ile 25 Kasım 2020 tarihi arasında 75 kadın gözaltında uğradığı cinsel şiddete dair başvuruda bulunmuş. Dernek avukatları, şiddete maruz kalan birçok kadının da başvuru yapmadığını ve bu sayının çok daha yüksek olduğunu ifade etmiş ve ne tesadüf ki 75 kadından 45’i Kürt, failleri ise polis, asker, korucu, özel tim ve bekçi. Muhalif olan, kadın özgürlüğü için mücadele eden Kürt kadınları Hükûmetin politikasının hedefine konulmuş durumda. Kadın mücadelesi kirli politikalarla, eril zihniyet yöntemleriyle bastırılmak isteniyor. “Fuhuş yapsınlar.” diyen vali, İpek Er’e tecavüz ettiği hâlde serbest bırakılan uzman çavuş, sadece bir yılda 75 kadına gözaltında cinsel şiddet uygulayan kolluk kuvvetleri var ama ortada tek bir ceza yok. Bu suçlara alet olmayacak temel mekanizmaların başında adalet olması gerekirken maalesef siyasallaşan yargının bölge illerinde olan görevi, devletin kolluk kuvvetlerinin işlediği suçları aklamak olmuş.

Karakollarda kötü muamelenin haddi hesabı yok; 70 yaşında tutuklanan anneler, 3 çocuğuyla cezaevine giren kadınlar ve köpeklerle evi basılan siyasetçiler var. Bakın, Rojbin Çetin gözaltına alındığı zaman şiddete maruz kaldı, köpekli işkenceye maruz kaldı ve Rojbin Çetin gördüğü işkence sonucu, köpekli işkence sonucu yürüyemez hâle geldi ve tekerlekli sandalyeyle cezaevine konuldu. Bu şiddeti uygulayan, bu işkenceyi uygulayan kolluk kuvvetleri hakkında hiçbir işlem başlatılmazken bunu teşhir eden avukat hakkında işlem başlatıldı.

Değerli milletvekilleri, aynı zihniyet toplumun değerlerine olduğu kadar şehrine, sokaklarına da el atmış durumda. Bağlar Kaynartepe’de binlerce insan kentsel dönüşüm adı altında evinden, yurdundan ediliyor. Mahalle yoksul bir mahalle. Muhtarla görüştük. Bu kadar insan nereye gidecek, yer yurt bulabilecek mi? Kentsel dönüşüm yapılırken bu mülkler mülk sahiplerine mi verilecek? Eğer verilecekse ne kadar ücret karşılığı verilecek? Ve bu ücretleri halk karşılayabilecek mi? Bu soruların hiç birinin cevabı yok. Orada yaşayan insanların, muhtarın hiçbir söz hakkı, fikri alınmadan “Burayı yıkıyoruz.” dediler. Evler bitene kadar bu insanlar nerede kalacak? Cevap yok.

Değerli milletvekilleri, toplumun ahlaki değerlerine saldırarak, kültürünü parçalayarak, şehrini kesip bölerek yürüttüğünüz politikaların farkında olduğumuzu fakat bunun sonuç alıcı bir yöntem olmadığını belirtmek isteriz. Bu politikalarla ayrımcılığın derinleştiği, gençlerin umutsuzluğa sevk edildiği, karanlık bir geleceğin yaratıldığı bir ortamda demokrasiden, insan haklarından, eşit bir ülkeden bahsedilemez. Yapılması gereken temel unsur bu politikalardan vazgeçilmesi, cezasızlık ilkesinin ortadan kaldırılması ve adalet mekanizmasının herkes için eşit bir şekilde uygulanması.

Değerli arkadaşlar, zamanında, okuduğu şiir nedeniyle Genel Başkanının tutuklu olduğu iktidarın Bakanlıkları, bizim kartlara yazdığımız şiire dair bize fezleke hazırlıyor ve bizleri yargılıyor; ne kadar ironik değil mi. Bakın, ben şunu düşünüyorum: Bir siyasetçi, halkın taleplerini dile getirmeli, gerçekleri söylemeli, kurduğu her cümleyle halka moral ve motivasyon vermeli. O yüzden, sözlerime son verirken sizlere ve ekranları başında olan halkımıza da moral ve motivasyon vereceğini düşündüğüm ve cezaevine gönderdiğim kartta yazılı olan şiirle sözlerimi bitirmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

“Ellerimizi bahçeye dikiyoruz ve elbet yeşereceğiz biliyoruz

Ne sakalları aklarından fazla olan adamlar

Ne sesleri vicdanlarından daha yüksek çıkanlar

Hiçbiri durduramadı saçları sırma, özgürlük kokan kadınları

Ve hiçbiri durduramayacak dünyanın devri döndükçe.”

Bu inanç ve umutla hepinizi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Seyit Torun.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, kuvvetler ayrılığı ilkesinin tahrip edildiği, Meclisin yetkilerinin elinden alındığı bir otoriteleşme sürecinden geçiyor. İktidar, yerel yönetimlerin alanını daraltmak için de her türlü yola başvuruyor, kutuplaşmayı derinleştiriyor. Milletimiz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle zirve yapan bu çabalara en sert tepkiyi yerel seçimlerde gösterdi. 2019’da elde ettiğimiz başarı bu açıdan çok önemli bir dönüm noktasıdır ve ne kadar kıymetli olduğu ilk genel seçimlerde de daha iyi anlaşılacaktır.

Vatandaş seçimini yaptı ancak iktidar, milletin mesajını anlayamadı, seçim sonuçlarını içine sindiremedi. Belediyelerimizi kötülemek için her türlü haksızlıktan medet ummaya başladı, milletin iradesini kabul etmek yerine siyasi hırslarına yenildi ancak gururla söylüyorum ki bizim belediyelerimiz milletimizle el ele vererek tüm engelleri aştı, aşmaya da devam edecek. (CHP sıralarından alkışlar) Millî iradeyi hiçe sayanların hevesleri kursaklarında kaldı, kalmaya da devam edecek. Ben, milletin kürsüsünden vatandaşa nefes olan tüm belediye başkanlarıma teşekkür ediyorum. İyi ki Cumhuriyet Halk Partili belediyeler var, iyi ki Millet İttifakı’nın belediyeleri var diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, değerli arkadaşlar, belediyelerimize yönelik bazı haksız uygulamaları milletimizin takdirine sunmak isterim. Belediyelerimiz, pandemi sürecinde, iktidarın yoksulluğa mahkûm ettiği halkımıza destek olmak için tüm imkânlarını seferber etti; kaynaklar yetersiz kaldığında da dayanışmayı örgütledi, kampanyalar başlattı. Bu hesaplarda çok kısa sürede 15 milyon 250 bin civarında bağış toplandı. Peki, her fırsatta “Aynı gemideyiz.” diyen iktidar ne yaptı? “Sen misin bağış toplayan!” diyerek banka hesaplarını bloke etti; garibana ekmek, işsize destek, yoksula yemek olacak bağışlara el koydu. Eskişehir’de aşevinin hesabı bile bloke edildi. Belediyelerimizin ücretsiz ekmek dağıtması bile yasaklandı. Peki, sonuç ne oldu? Bu siyasi hazımsızlık hâli en büyük zararı millete verdi. İktidarın içinden bir vicdan sahibi çıkıp da “Ya, arkadaş, yapmayın, bu yanlıştır.” demedi. Şöyle bir söz vardır: “Sanmayın ki her kalıbın içindeki insandır, insanı insan yapan adalettir, vicdandır.” Millet bu haksızlıkları yapanı da sessiz kalanı da affetmez.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin yerel yönetim vaatlerinden ve gerçekte yaptıklarından da bahsetmek isterim. “Yerel kalkınma” diyerek iktidara gelenlerin 2002 Seçim Beyannamesi’nden okuyorum: “Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için cesur adımlar atılacak, yetkileri ve mali güçleri artırılacak.” Şimdi, iktidarın attığı o cesur adımlara bir bakalım: İlk cesur adım şudur: Türkiye’de 3.225 olan belediye sayısı 1.389’a düşürülmüştür, 1.836 belediyenin kapısına kilit vurulmuştur. Gelişmiş ülkelerde belediye başına düşen kişi sayısı 10 binin altına inerken Türkiye’de bu sayı 60 binlere çıkarılmıştır. Belediyelerin öz gelirleri yüzde 55’lerden yüzde 40’lara indirilmiştir. Yerel yönetimler, merkezin transfer bütçesine yani vesayetine mahkûm edilmiştir. Merkezî yönetime en küçük belediyede bile imar hakkı tanınmış, atanmışların seçilmişlere müdahale etmesinin önü açılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bir diğer konu muhtarlarımız. Muhtarları sarayda topladınız ama seslerini duymadınız. Yasa istiyorlar çıkarmıyorsunuz, bütçe istiyorlar vermiyorsunuz, aylık istiyorlar ödenek bağlıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, muhtarlarımız sizden çözüm bekliyor. Kendi parti programınızda “Belediye alanlarında düzenleme yapmadan önce belediyelere danışılması ilkemiz olacak.” diyorsunuz. Örnek verelim: Bir belediye sınırlarında milyonlarca dolarlık kanal projesi kimi ilgilendirir? Siz, bırakın belediyeye danışmayı projeyi eleştiren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımıza bile soruşturma açtınız. Peki, bir ilçedeki parka hangi ismin verileceği kimi ilgilendirir? Rize Fındıklı Belediyemiz millet bahçesinin adını Atatürk Parkı olarak değiştirip 7 bin liraya tabela yaptırdı diye soruşturma açtınız. Bu mu sizin belediyelere danışılacak ilkeniz, niye danışmadınız? 7 bin liralık tabelaya kamu zararı diye soruşturma açıyorsunuz. Peki, Serik Belediyesindeki 500 bin liralık rüşvete neden sessiz kaldınız? (CHP sıralarından alkışlar) Milletin 750 milyon doları ANKAPARK’a harcanırken neden sustunuz? Açık söylüyorum, sizin cesur adımlarınız rüşveti soruşturmamak, 750 milyon doların hesabını sormamaktır. Siz, belediye başkanlarımıza soruşturma açarak her istediğinizi yaptırmak istiyorsunuz ama kusura bakmayın, bizim belediye başkanlarımız sizin memurunuz değil, asla da olmayacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Yerel yönetimlerle ilgili en sorunlu düzenleme 6360 sayılı Büyükşehir Yasası’dır. Neresinden tutsanız elinizde kalan bu yasayla belde belediyeleri kapatıldı, bütünşehirler yaratıldı. İki komşu ilimiz dahi farklı sistemlerle yönetilir hâle geldi ama kaderin cilvesine bakın ki Tarım Bakanı, artık çuvaldaki mızrağı gizleyemedi. Sekiz yıl sonra “Bu kanunla tarıma büyük zarar verdik.” diyerek özeleştiri yaptı. Kendi yaptığı kanunları bile kötüleyen bu iktidar artık inandırıcılığını kaybetmiştir. İktidarın 2002 Seçim Beyannamesi’ndeki bir vaadi de şöyle: “Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve yetkileri hizmette aksamaya yol açmayacak şekilde düzenlenecek.” Aradan on sekiz yıl geçiyor, onlarca yasa yapılıyor, ne çıkacak diye 2021 Cumhurbaşkanlığı Programı’na bakıyoruz, vaatlerden biri şu: “Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin görev ve yetkileri çakıştı, hizmetler aksadı, biz bu sefer aksamaları gidereceğiz.” Ne diyelim? Milletin aklıyla alay eden bir iktidar olmak da size nasip oldu. Yine, 2002’de “Yerel yönetimlerin yetki ve gelirlerini artıracağız.” diyorsunuz, yetmiyor, 2003 Acil Eylem Planı’nda yetki ve imkânları artıracağınızı söylüyorsunuz; 2007, 2011, 2015, 2018 seçimlerinde ve nihayet 2021 programında da aynı vaadi tekrarlıyorsunuz ama bakıyoruz, yetkiler de öz gelirler de artmıyor. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” İşte, yaptığınız budur.

Öte yandan, Genel Başkanınız kendini hâlâ belediye başkanı sanıyor, tüm belediyeleri yönetme hevesinden bir türlü vazgeçmiyor. Yetkileri de merkeze toplamak için kanunlar, yamalı bohçaya çevriliyor.

Yine “Geçenlerde yerel yönetim reformu yapacağız.” dedi. Bakıyoruz, acaba bu kez ne çıkacak diye, tam bir karmaşa; saraydan ayrı, bakanlıktan ayrı, parti genel merkezinden ayrı ses çıkıyor. Bırakın reform yapmayı, siz daha kendi içinizde anlaşamıyorsunuz ama biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde söz verdik, yeni bir merkez-yerel dengesi kuracağız. Biz vaat edip tutmayanlardan olmayacağız; söz verdik, yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir diğer konu, İLBANK meselesi. Bir banka var, belediyelerden düzenli pay kesiyor; iş, kredi vermeye gelince her türlü engeli çıkarıyor belediyelerimize. Bir de kalkınma ajansları aynı yoldan gidiyor, belediye bütçelerinden para alıyor ama belediyelerimize gelince hiçbir şekilde, valiler kanalıyla hiçbir projemizi onaylamıyor. Biz para vermiyor muyuz? Arkadaş, siz kimin parasını kimden esirgiyorsunuz? Bu para milletin parası ama bu milletin parasını bile bize vermekten imtina ediyorsunuz, partizanlık yapıyorsunuz.

Sonuç olarak “Cesur adımlar atacağız.” demiştiniz. Peki, ne yaptınız? Siz yerel demokrasiyi değil, vesayeti güçlendirdiniz, siz sadece şehirlerimizi betona gömerken cesur adım attınız, siz Ankara’yı parsel parsel satarken cesur adım attınız. Maalesef, siz İstanbul’a ihanet ederken cesur adım attınız. On sekiz yılda ülkeyi bu hâle getirenlerden artık millete hayır gelmez. Allah’ın izniyle ilk seçimde iktidar olacağız, işte o zaman yerel yönetimleri bu çukurdan çıkarmak da bize nasip olacak.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şahıslar adına ilk söz Sayın Osman Ören’in.

Buyurun Sayın Ören. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖREN (Siirt) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 2021 bütçe kanun teklifinin 10’uncu maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizi ekranları başında izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

On sekiz yıllık AK PARTİ iktidarımız döneminde eğitim, sağlık, tarım, ulaştırma, enerji, turizm, sanayi ve teknoloji alanında örnek ve model yatırımlarla milletimize hizmet üretiyoruz. Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan ve seçim bölgem olan Siirt’te bu bütçelerimizle neler yapıldığını kısaca anlatmak istiyorum.

Siirt ilimizde, iktidarımız döneminde ulaşımla alakalı 15 tane büyük projeyi tamamlamışız, bugün itibarıyla devam eden proje sayımız 8’dir. 450 metre uzunluk, 165 metre yükseklikle ülkemizin en büyük konsol viyadüklü Botan Beğendik Köprüsü’nü hamdolsun milletimizin hizmetine sunduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu yıl başlattığımız projelerle ilimizi Eruh-Fındık üzerinden tüneller ve viyadüklerle Şırnak ve Mardin’e bağlıyoruz. Siirt-Pervari-Çatak ve Van yolumuza da inşallah bu yıl içinde en kısa zamanda başlayacağız.

Değerli arkadaşlar, Siirt ilimize eğitim alanında on sekiz yılda 542 eser kazandırmışız, 2002-2003 yılları arasında 1.632 olan derslik sayımız 2020 itibarıyla 3.866’ya çıkarılmıştır. Öğretmen sayımızı da yüzde 100 artarak 5.100’e ulaştırdık inşallah.

Siirt ilimiz barajlar şehri, 6 barajımız bitti; 5 baraj ve 8 HES projesi devam ediyor. Ayrıca ülkemizin en büyük 2’nci barajı olan ve yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açılan ve 10 milyar 625 milyon metreküp su hacmi ve yıllık 4 milyar 120 milyon kilovat enerji üretecek Ilısu Barajı’nı da ülkemize kazandırmış bulunmaktayız.

Kentsel dönüşümde Siirt merkezinde 6 mahalle için çalışmalar son aşamaya geldi. Siirt, birinci derece deprem bölgesi olduğundan –Allah göstermesin- olası bir afet anında yapılacak kurtarma ve benzeri müdahalelerde sorun yaşanacak. “Eski Siirt” dediğimiz, odağında Siirt’in en büyük ve en tarihî değeri olan Selçuklulardan kalma Ulu Camisi etrafının düzenlenip meydan hâline getirilmesi ve cami kimliğinin korunarak yapının ortaya çıkarılması esastır. Bu projeyle yaklaşık 8 hektarlık alan yeniden düzenlenip dönüştürülecektir. Siirt’te olası bir afet anında yapılacak kurtarma ve benzeri müdahalelerde yaşanması muhtemel sorunlar giderilmiş olacaktır.

Önümüzdeki yıl içerisinde 600 konut inşasına başlayarak Eruh, Kurtalan ve merkezde olmak üzere vatandaşlarımızın ev ihtiyacını karşılayacağız.

Gençlik ve spor alanında bugüne kadar yaptığımız yatırımların dışında, hamdolsun, ilimiz genelinde tüm yatırımlarımız devam ediyor. Spor salonları, gençlik merkezleri, futbol sahaları, kamp eğitim merkezi, yarı olimpik yüzme havuzu, belde ve köylerimize kadar onlarca halı saha ve basketbol sahaları yaparak milletimiz, gençlerimiz ve sporcularımız için çalışmaya devam ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sağlık alanındaki reformlarımızı bilmeyen, duymayan kalmadı. Siirt Üniversitesi Tıp Fakültesiyle birlikte afiliye olarak çalışacak 450 yataklı devlet hastanemizi A2’den A1’e yükseltip ek olarak 500 yataklı yeni devlet hastanemizi 2020 ve 2022 yatırım programına alıp proje ihalesini tamamladık. 3 ilçemize devlet hastanesi, 75 yataklı doğumevi, 20 üniteli ağız diş sağlık merkezi, 16 aile sağlık merkezi, 5 sağlıkevi, ilave 10 adet 112 istasyonu, 75 lojman ve daha nice hizmetleri kazandırmış olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Maşallah, maşallah, bravo.

OSMAN ÖREN (Devamla) – Bilindiği üzere Siirt’imiz önemli bir tarım ve hayvancılık şehridir. Ülkemiz ve ilimiz ekonomisine, istihdamına, göçün engellemesine ve tersine göçe sağladığı katkılar sebebiyle tarım ve hayvancılığa çok önem veriyoruz. Yüzlerce aile, özellikle Siirt fıstığı tarımı, arıcılık ve küçükbaş hayvancılık yapmak üzere büyük şehirlerden tekrar memleketimize geri dönüş yapmıştır.

Siirt, 320 bin dekar arazisiyle Siirt fıstığı üretiminde Türkiye 3’üncüsü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kırmızımercimek üretiminde Türkiye 6’ncısı, 1 milyon 250 bin küçükbaş hayvan sayısıyla Türkiye’de ilk 10 il arasında ve meşhur Pervari balımızla beraber 2 bin tonu bulan üretimimizle Türkiye’de ilk 10 arasındayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Tarım ve hayvancılık, ilimizde alternatifi olmayan önemli bir sektördür. Sadece Siirt fıstığının ilimiz ekonomisine yıllık katkısı 1 milyarı geçmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Allah’ın izniyle terörün kökü kazınıyor ve bölgemiz huzura kavuştukça bu rakamlar 3’e, 4’e, 5’e katlanacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

OSMAN ÖREN (Devamla) – İlimizde yaptığımız tabiat parkından sonra 13.384 hektar büyüklüğündeki Botan Vadisi, millî park ilan edilmiştir. Bu proje bizim için bir milattır. Şehrimizin her alanda önünü açacak bu projeyi çok önemsiyoruz.

Millete hizmet yolunda hiçbir mazereti kabul etmeden sadece millet menfaati doğrultusunda çalışmaya, üretmeye devam ediyoruz. Bu dava, bu siyasi hareket millet adına ak kadroların misyonudur, onurudur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz, Siirt’in sadece bir kısmını değil, Kurtalan, Baykan, Pervari, Şirvan, Tillo ve Eruh’daki tüm vatandaşlarımızın hepsini kucaklayan bir hizmet partisiyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Cumhurbaşkanımızın üstün ve ferasetli yönetimiyle ülkemizi şahlandıracak olan 2021 yılı bütçemizin Siirt’imize, ülkemize hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın Mustafa Tuncer’in.

Buyurun Sayın Tuncer. (CHP sıralarından “Bravo” sesi, alkışlar)

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılı bütçesinde yerel yönetimler üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

2020 yılını da büyük ekonomik sıkıntılar ve pandemiyle bitiriyoruz. Gelişmiş ülkelerin pandemi döneminde vatandaşlarına hizmet yarışı içine girdiğini izlerken AK PARTİ iktidarının vatandaşına IBAN numarası verip para istediğini, esnaf ve sanayicileri borçlandırdığını “İş yerlerinizi kapatın, şükredip dua edin.” dediğini ve 5 maskeyi dahi dağıtmayı beceremediğini ibretle izledik.

Türkiye tarihinde hiç örneği görülmeyecek biçimde, muhtaca bir kap sıcak yemek kapısı olan aşevlerinin hesaplarını kapattınız; aşevlerine yaptığınız bu ayıpla asırlar boyu anılacaksınız.

Pandemi döneminde siz, merkezî Hükûmet olarak tam bir yönetimsizlik örneği sergilerken yerel yönetimlerde Cumhuriyet Halk Partili 2 ilçe belediyesi neler yaptı, şimdi sizlere onu anlatacağım.

Amasya’nın merkez dâhil 7 ilçe ve 1 belde belediyesi bulunmaktadır. Bunlardan Gümüşhacıköy ve Merzifon, 2014 yılından beri CHP’li Belediye Başkanlarınca yönetilmektedir. Fetret Dönemi’nde Osmanlı’nın dağılmasını önleyen Çelebi Mehmet’in, Viyana kapılarına dayanan Kara Mustafa Paşa’nın memleketi ve bölgenin parlayan yıldızı olan Merzifon’da neler yapıldı? Öncelikle, Merzifon halkını pandemi konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi amacıyla büyük bir çalışma başlatılmış, ilçedeki tüm kanaat önderleri, muhtarlar, siyasi partiler, STK’ler ve Kaymakamlık Vefa Destek Grubuyla koordineli çalışma kararı alınmıştır.

Pandemi döneminde evlerinde kalmak zorunda olan yurttaşlarımız için kuru gıda; soğan, patates ıspanak, pırasa, lahana, marul, elma, portakal gibi yaş sebze ve meyve paketleri hazırlanmış, belediye personeli aracılığıyla 56 bin nüfuslu ilçede 12 bin haneye dağıtılmıştır. İlçe nüfusu dikkate alındığında gıda yardımının büyüklüğü ortaya çıkmaktadır. Salgın sürecinde ihtiyaç duyulan maske, eldiven, siperlik, tek kullanımlık tulum, dezenfektan, kolonya ve temizlik ürünleri Merzifon halkına ve salgın sürecinde büyük özveriyle çalışan Devlet Hastanemize, İlçe Sağlık Müdürlüğü başta olmak üzere, kamu kurumlarına, sivil toplum örgütlerine ve özel iş yerlerine dağıtılmıştır. Belediyeye ait Doktor Nezih Caner Evde Bakım ve Sosyal Hizmetler Koordinatörlüğü başta olmak üzere, tüm belediye personeli yirmi dört saat, kesintisiz, ihtiyaç sahibi, yaşlı, bakıma muhtaç ve pozitif vakalı yurttaşların alışveriş, fatura ödeme, ilaç alma, sağlık kurumlarına ulaşma ihtiyaçlarını karşılamış, ilçenin tüm esnaflarının ve kamu dairelerinin de periyodik ateş ölçümlerini yapmıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Hastane ve eczaneler başta olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile iş yerlerinde ve açık alanlarda belediye temizlik ve itfaiye ekiplerince mütemadiyen dezenfekte çalışmaları devam etmektedir. Pandemi süresince sağlık personellerine yoğun ve zorlu mesaileri süresince sıcak yemek servisi yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Siz, yardımları kesmeye çalışsanız da Merzifon Aşevi’nde her gün bin ihtiyaç sahibi insanımıza sıcak yemek hizmeti sunulmakta, yaşlı, hasta ve engelli vatandaşlarımızın ise evlerine servis edilmektedir. Pandemi nedeniyle yüz yüze eğitim alamayan öğrencilerimize kitap ve tablet yardımı, ihtiyaç sahibi yurttaşlara yakacak kömür ve odun yardımı yapılmış ve yapılmaya da devam edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, bütün bu saydıklarımı ve hatta sayamadıklarımı, 56 bin nüfuslu, Cumhuriyet Halk Partili ilçe belediyesi yapmıştır. Emeklerinize sağlık Alp Kargı Başkan, emeklerinize sağlık belediye personelimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Gümüşhacıköy ilçemiz, 14 bin nüfusuyla emeklilerin ve çiftçilerin çoğunlukta olduğu, kadının ve erkeğin hem haklar konusunda hem de sayısal olarak eşit olduğu, kadim, kadim olduğu kadar da şirin bir ilçemizdir. Belediye Başkanımız Zehra Özyol Başkanlığında, pandemi süresince ihtiyaç sahibi ailelere bugüne kadar 1.035 adet gıda yardımı yapılmış ve bu yardım karantinadaki vatandaşlarımıza yapılmaya devam edilmektedir. Pandemiden dolayı iş yerleri kapanan kuaför, berber, kahvehane, lokanta gibi iş yeri sahiplerine ve çalışanlarına sebze, meyve, ekmek ve kuru gıda yardımı yapılarak destek olunmuştur. Sebze, giysi ve köy pazarları ile hayvan pazarlarında yurttaşlarımıza 100 bin adetin üzerinde maske, eldiven ve dezenfektan dağıtılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA TUNCER (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

MUSTAFA TUNCER (Devamla) - Belediyeye ait iş yerlerinde kiracı olan esnafımızdan iki ay süreyle kira alınmamış, kamu kurum ve kuruluşları, parklar, pazar alanları ile açık alanlar, ticari taksi ve dolmuşlar düzenli aralıklarla dezenfekte edilmiştir. Yeni öğretim yılının ilk günü, anaokulu ve ilkokul öğrencilerine çocuk maskesi, ortaokul ve lise öğrencilerine cerrahi maske ve su dağıtımı yapılmıştır. Sadece insana hizmetle kalınmamış, sokak hayvanları için ilçenin muhtelif yerlerine su ve mama kapları yerleştirilmiş ve mama dağıtımı yapılmıştır. Çok küçük bir bütçeye sahip ilçe belediyesinin bütçesinden sadece pandemi tedbirleri kapsamında 1 milyon liranın üzerinde harcama yapılmıştır. Bütün bu destekleri ve canla başla çalışmaları için ilçe Belediye Başkanımız Sayın Zehra Özyol’a ve belediye çalışanlarımıza sonsuz teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

2021 yılı veda bütçesi üzerindeki konuşmamı tamamlarken Millet İttifakı’nın iktidarda olacağı 2022 yılı bütçe görüşmelerinde buluşmak üzere hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 10’uncu madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemini yapacağım.

Sayın Durmuşoğlu…

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bugün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı gerçekleşen Ankara-Niğde Otoyolu’nun ülkemize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Edirne’den başlayıp İstanbul’dan geçen ve devamında Bolu, Ankara, Pozantı üzerinden Adana ve seçim bölgem Osmaniye’den Gaziantep’e ulaşarak Şanlıurfa’da tamamlanan ve ileride yapılması planlanan Şanlıurfa-Habur kesiminin de tamamlanmasıyla Türkiye, kuzeyden güneye kesintisiz, erişim kontrollü olarak bağlanmış olacaktır.

Bu dev yatırımların hayata geçmesine vesile olan herkese teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ergun…

YAVUZ ERGUN (Niğde) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün Cumhurbaşkanımızın katılımıyla açılan Ankara-Niğde Otoyolu’muzun başta hemşehrilerimiz olmak üzere tüm halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın Bakanım, Cumhurbaşkanımızın önderliği, sizin destekleriniz, bizlerin çabaları ve yatırımcılarımızın teveccühüyle Niğde ve Bor OSB’de 2020 yılı içinde 87 firmaya 149 parsel tahsis edilmiştir ve organizelerimizin doluluk oranı yüzde 90’ın üzerine çıkmıştır. Ne yazık ki ayda bir ilimize gelen kişilerin buna yorum yapmaya herhangi bir şekilde hakkı yoktur.

Niğde-Ankara Otoyolu’muzun tamamlanmasıyla 2021 yılında daha çok yatırımcının ilimize geleceğini biliyoruz. Bu sebeple de 2 organize sanayi bölgemizin de genişletilmesi için çalışmalara başladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 2021 yılı bütçesinde emeklilikte yaşa takılanlar yine unutulmuştur. Prim ve gününü tamamladığı hâlde yaş gerekçesiyle milyonlarca yurttaş mağdur edilmektedir. Emeklilikte yaşa takılanlar ilk seçimde onları unutanlara sandıkta gereken dersi verecektir. Pandemide işten çıkarılan işçiler iş bulamadığı için açlığa mahkûm edilmiştir. Bu zulümdür, kabul edilemez. Emeklilikte yaşa takılanların sorunları çözülmeli, milyonlarca insanın mağduriyeti sona erdirilmelidir.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın gönderdiği rapora göre hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı Bursa’da en önemli sorun yem fiyatlarının fazla artmasıdır. Buna karşılık et ve süt fiyatları düşüktür. Hayvancılığın devam edebilmesi ve üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması için yem fiyatları düşürülmeli, et, süt fiyatları ve süt primi artırılmalı, Et ve Süt Kurumu devreye girerek piyasayı düzenlemelidir. Bitkisel üretimde kullanılan gübre, elektrik, ilaç gibi girdi fiyatlarındaki artış diğer önemli bir sorundur. Girdi fiyatlarının düşürülmesi için gerekli piyasa denetimleri artırılmalıdır. Ette karkas fiyatları düşükken kasapta ve markette fiyatlar daha fazla artmaktadır. Çiftçinin emeğinin karşılığını almasını sağlayacak bir fiyat düzenlemesi yapıldı mı? Ziraat Bankası ve Tarım Krediye olan borçlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla tamamı hizmete alınan Avrupa-Orta Doğu-Asya transit koridorunun önemli bir parçası olan Kahramanmaraş’ımızı da Ankara’ya bağlayan Ankara-Niğde Otoyolu’nun hayırlı olmasını diliyorum.

Hem pandemiyle mücadelemizi hem de yatırımlarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. Milletimizle beraber yürüyeceğimiz ve nice hayırlı hizmetlere imza atacağımız daha uzun bir yolumuz vardır. Yol, medeniyettir.

BAŞKAN – Sayın Yavuz Subaşı…

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Millî savunmamız için parasıyla dahi sözde müttefiklerden temin edilemeyen askerî ekipmanların alternatif kaynaklardan tedariki bir inatlaşma değildir, aksine, ulusal güvenlik için bir zarurettir. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir. Kendi savunma sanayisini hangi kaynaktan güçlendirecekse onu yapacak irade devletimizde vardır. Amerika kendi işine baksın! Sözde yaptırım kararını yok sayıyor, Amerika’yı şiddetle kınıyorum.

Amerika’nın yaptırım listesinde bulunan Savunma Sanayii Başkanımız İsmail Demir ile Faruk Yiğit, Serhat Gençoğlu, Mustafa Alper Deniz’le gurur duyuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum, Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanına: Fen, teknoloji, mühendislik ve matematik yani STEM eğitim modeli yaygınlaşan bir eğitim olarak ilkokul çağından itibaren uygulanmaktadır. Çağımızın gereği, güçlü Türkiye hedefine giden yolda kız çocukları başta olmak üzere, gençlerimizin bu alanlara yönlendirilmesi için hangi çalışmalar yapılmaktadır, uygulama okullarda yüzde kaç oranındadır?

Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Cumhurbaşkanının esnafa destek paketi olarak açıkladığı büyükşehirlerde 750 lira, diğer illerde 500 lira kira yardımının pandemi döneminden en çok etkilenen esnaflar için son derece yetersiz olduğu aşikârdır. Mart ayından bu yana iş yeri kapatılan, geliri azalan ve gün geçtikçe işleri kötüye giden esnafın bu şartlarda ayakta durması oldukça zordur. Aylardır “Esnafa destek olun.” diye çağrıda bulunurken ve esnaf önemli bir destek beklerken, resmen dağ fare doğurmuştur. Ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlayan orta direğimiz esnafın aynı oranda ciddi bir şekilde desteklenmesi gerekmiyor mu? Ayrıca, vereceğiniz bu azıcık desteği bile basit usul vergiye tabi esnaf için sınırlı tutuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan…

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir önceki konuşmamdan devam ediyorum. Sosyal yardımlarla ilgili rakamlar paylaşmıştım. 2002 yılında 1,3 milyar lira olan sosyal yardım harcamaları, 2019 yılında 55 milyara ve 2020 yılında tabii ki 70 milyarın üzerine çıkacak; buna, verdiğimiz diğer destekleri saymıyorum. Bunun yanında elimde sağlık harcamaları var. 2019 yılında 110 milyar lira sağlık harcaması yapmışız. Bunların çoğunluğu vatandaşlarımızın tedavisi için karşılıksız harcanan paralar.

Şimdi, biz gerçekten ihtiyaç sahiplerini bulup onlara yardım etmeye çalışıyoruz. Burada konuşmacılar şöyle bir hava oluşturmaya çalışıyorlar: Sanki Türkiye'de hiç sosyal yardım yapılmıyor ama bu dönemde bütün yardımlar yurt dışına gönderiliyormuş gibi. Ben şunun altını özellikle çizmek istiyorum. Bakınız, uluslararası siyasetten bahsediyoruz, ülkeler arasındaki iş birliğinden bahsediyoruz. Bu dönemde, pandemi gibi dünyanın daha önce hiç karşılaşmadığı bir musibet döneminde bizim ülkelerle dayanışma göstermemiz ve çoğunluğu bizden talepte bulunan ülkelere yardım etmemiz karşısında, burada, sanki biz milletimizin parasını götürüp onlara veriyormuşuz gibi bir hava oluşturulmasını gerçekten ben anlamakta güçlük çekiyorum.

Bakın değerli arkadaşlar, buradaki büyükelçilerin hepsi bu Parlamentodaki konuşmaları ülkelerine rapor ediyorlar. Siz, burada, şu ülkeye şunu verdiniz, bu ülkeye bunu verdiniz dediğinizde, o ülkelerde nasıl bir hava oluştuğunu düşünebiliyor musunuz? Ve şimdi, 20 milyon, 30 milyonluk ülkeler var; diyorlar ki: “Bizim ülkemizde hiç BSL-3 laboratuvarı yok. Bilim insanlarımız gelip orada çalışma yapabilir mi?” Ne diyeceğiz biz bunlara? Hayır, pandemi dönemi asla gelemezsin, gelirsen ben senden yemek parası alırım, şunu alırım mı, dememiz lazım? Burada konuştuğumuz rakamlar gerçekten çok küçük rakamlar ama uluslararası ilişkilerde bunların etkisi çok büyük. Bu ülkelerin hepsinin Birleşmiş Milletlerde birer oyu var, bizim bunlarla ticari ilişkilerimiz var, uluslararası alanda beraber hareket etmemiz gereken alanlar var. Dolayısıyla, bence sorumlu bir siyaset göstermek ve burada, Parlamentoda yabancı ülkelerle ilgili konuşurken -özellikle yardımlar konusunda- çok hassas konuşmak gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 21’inci Dönemde soru önergelerinin yüzde 86 oranında süresi içinde yanıtlandığına, AK PARTİ iktidarlarında gelinen noktada ortalama süresinde soru önergesi cevaplama oranının yüzde 11,92 olduğuna, süresinde soru cevaplama oranı yüzde 11,14 olan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın yüksek yanıtlama oranlarını örnek almasını istediklerine, İdlib’de görev yapan askerlerin jeneratör sorunu nedeniyle üç aydır mağduriyet yaşadıklarına, Katar Doha’da mahsur kalan ve vatanına dönemeyen 36 vatandaşın listesini Bakana ulaştıracağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, birazdan Sayın Bakana da bir kopyasını yollayacağım, her bakan için biz bunu bir muhalefet partisi olarak görev biliyoruz. Biliyorsunuz, Meclisin güçlendirileceği ve saygınlığının artırılacağı söylenerek 16 Nisan -rejime kasteden- Anayasa değişikliği yapılmıştı. 21’inci Dönemde -üçlü koalisyon- yüzde 86 oranında soru önergeleri süresi içinde yanıtlanırken 22’nci Dönemde yüzde 65’e düşüyor ve AK PARTİ iktidarlarında en son bu sene geldiğimiz nokta, ortalama, süresi içinde cevaplanan soru önergesi oranı 11,92. Sayın Varank da 11,14 oranla, kendisine yöneltilmiş 583 soru önergesinin 65’ini süresi içinde yanıtlamış. Burada Mustafa Şentop’un ve Sayın Binali Yıldırım’ın bu soru önergelerini yüzde 94 ve yüzde 85 oranında süresi içinde yanıtladıklarını; yine, Ruhsar Pekcan’ın yüzde 43,95 oranıyla AK PARTİ’nin en yüksek oranda -yeterli olmasa da- soru önergelerini süresi içinde yanıtlayan Bakanı olduğunu belirtiyor, Sayın Bakandan da bu yüksek yanıtlama oranlarını örnek alarak Parlamentonun sorduğu sorulara daha hızlı cevap vermesini bekliyoruz.

Kabinenin bir üyesi olarak… İdlib’de görev yapan Tunceli 4’üncü Komando Birliğine bağlı 40 kişilik birlik üç aydır jeneratör istiyor, büyük mağduriyet yaşadıklarını, cep telefonlarını Suriyelilerin evlerinde rica minnet şarj etmek zorunda kaldıklarını söylüyor; sanıyorum bu konuyla Kabine ilgilenecektir.

Yine “Sayın Vekilim, Katar Doha’dan yazıyorum. Burada mağdur olan, yedi aydır mahsur kalan, devletimizin yardımı olmadan asla vatanına dönemeyecek 36 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı adına…” Listesini Sayın Bakana ulaştıracağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “3/11/2017 tarihinde Katar Savunma Bakanlığı bünyesinde aşçı olarak işe başladık. Beş yıllık sözleşme imzaladık, bu beş yıllık sözleşmeye güvenerek Katar’daki bankadan yüz seksener bin TL bazında kredi aldık fakat Katar Savunma Bakanlığı beş yıllık sözleşme bitmeden, 2’nci yılın içinde, yedi aydır sözleşmemize son verdi ve tam yedi aydır burada bekliyoruz. Ailelerimiz ve biz perişan olduk. Hâlâ çaresizlikle beklerken Dışişleri Bakanlığı ve elçiliğe başvurduk fakat elçilik bizim için yaptığı görüşmelerde bizi eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ailesinin yani Hüseyin Bozdağ’ın şirketi olan Katar Yemek Doha şirketine düşük maaşla, on iki saat çalışma anlaşmasıyla çalışmaya mecbur bırakıyor. Bu çaresizliğimize ses olmanızı bekliyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sayın Vekilim, sizden tek isteğimiz bu sorunu Meclise taşımanız. Bizi tekrar işe almalarını ve biz borcumuzu çalışarak ödeyip vatanımıza öyle dönmek istiyoruz.” diye bir vatandaşımızın… 8 bin lirayla çalışacağız diye gidip kredi çekmişler, 3.500 liraya çalıştırılmaya çalışıyorlar. Bu konulara da Sayın Bakanın duyarsız kalmayacağını ümit ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.47

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

11’inci maddeyi okutuyorum:

Fonlara ilişkin işlemler

MADDE 11- (1) Türk Silahlı Kuvvetlerinin stratejik hedef planı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının ihtiyaç planları uyarınca temini gerekli modern silah, araç ve gereçler ile gerçekleştirilecek savunma ve NATO altyapı yatırımları için yıl içinde yapılacak harcamalar; 7/11/1985 tarihli ve 3238 sayılı Kanunla kurulan Savunma Sanayii Destekleme Fonunun kaynakları, bu amaçla bütçeye konulan ödenekler ve diğer ayni ve nakdî imkânlar birlikte değerlendirilmek suretiyle Savunma Sanayii İcra Komitesince tespit edilecek esaslar çerçevesinde karşılanır.

(2) Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığına bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden birinci fıkra hükümleri gereğince tespit edilecek tutarları; Emniyet Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden zırhlı araç, uçak ve helikopter, insansız hava araçları (İHA), uçuş simülatörü, Elektronik Harp (HEWS) ve Kent Güvenlik Yönetim Sistemleri (KGYS) projeleri ile istihbarat ve güvenliğe yönelik alımlara ilişkin tutarları; Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden motorbot alımına yönelik tutarları; Orman Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen mevcut ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden Helikopter Alım Projesine ilişkin tutarları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçesi ödeneklerinden petrol ve doğalgaz boru hatları entegre güvenlik sistemi tedarikine ilişkin tutarları; Adalet Bakanlığı, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumuna bütçe ile tahsis edilen mevcut ödeneklerden ceza infaz kurumları, adliye binaları ve hizmet binalarının güvenlik yönetim sistemlerinin tedarikine ilişkin tutarları; Sivil Havacılık Genel Müdürlüğüne bütçe ile tahsis edilen ödenekler ile bu Genel Müdürlük bütçesine kaydedilen ödeneklerden Özgün Helikopter Projesi Sertifikasyonu, Bölgesel Sivil Uçak Projesi Sertifikasyonu ve diğer sertifikasyon faaliyetlerine dair projelere ilişkin tutarları; ilgili hizmetleri gerçekleştirmek üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonuna ödemeye ilgisine göre; Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Adalet Bakanı veya Ulaştırma ve Altyapı Bakanı yetkilidir.

(3) Savunma Sanayii Destekleme Fonundan Hazineye yatırılacak tutarları bir yandan genel bütçeye gelir, diğer yandan Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin ilgili tertiplerine ödenek kaydetmeye ve geçen yıllar ödenek bakiyelerini devretmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(4) İlgili yıllar bütçe kanunları uyarınca, yürütülmesi öngörülen projeler için Savunma Sanayii Destekleme Fonuna aktarılan tutarlardan kullanılmayan kısımlar, Savunma Sanayii Destekleme Fonundan ilgili genel bütçeli idarenin merkez muhasebe birimi hesabına; özel bütçeli idarelerde ise muhasebe birimi hesabına yatırılır ve ilgili idarenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Gelir kaydedilen tutarlar karşılığını ilgili idare bütçesine ödenek kaydetmeye genel bütçeli idarelerde Cumhurbaşkanı, özel bütçeli idarelerde ise ilgili özel bütçeli idare yetkilidir. Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı dışındaki idarelerde ödenek kaydı, yılı yatırım programı ile ilişkilendirilerek yapılır.

BAŞKAN – 11’inci madde üzerinde gruplar adına ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Hüseyin Örs’ün.

Sayın Örs, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerinin bugün 10’uncu günündeyiz. On gündür bakanlıkların ve bağlı kuruluşların bütçeleri üzerinde konuşuyoruz, tartışıyoruz. Bizler muhalefet olarak gördüğümüz eksiklikleri, vatandaşın yaşadığı mağduriyetleri dile getirmeye çalışıyoruz. Biz İYİ PARTİ olarak yapıcı muhalefet anlayışıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde aziz milletimizin sesi olmaya devam edeceğiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Pandemi sürecinde başta Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere milletvekili arkadaşlarımızla, ilçe ilçe, il il Türkiye'yi dolaştık; esnafımızı, üreticimizi, vatandaşlarımızı dinledik. Yaptığımız saha çalışmalarında gördüğümüz Türkiye ile AK PARTİ'ye mensup arkadaşlarımızın, Sayın Bakanlarımızın ya da yandaş medya organlarının naklettiği, anlattığı, yazdığı çizdiği, gösterdiği Türkiye farklıdır arkadaşlar. Burada konuşurken, müjde müjde, Türkiye uçtu, şöyle kalkındı, böyle kalkındı, yaptığımız yaptırımlarla şu kadar insana istihdam sağladık, diyorsunuz ama dolar bugün 7 lira 80 kuruş. Birkaç gün önce açıklanan TÜİK verilerine göre Eylül 2019 ile Eylül 2020 arasında 15 yaş üstü çalışma çağındaki nüfus 1 milyon 159 bin artarken istihdam 733 bin azaldı.

Değerli arkadaşlar, siz her gün bu kürsüde “hamdolsun”la başlayan cümlelerle bakanlarımıza teşekkür ediyor, pembe tablolar çiziyor, alkışlarla burayı inletiyorsunuz ama Türkiye yoksullaşıyor, işsizlikte cumhuriyet tarihimizin rekorları kırılıyor, cari açığımız katlanarak artıyor, enflasyon aldı başını gidiyor. Arkadaşlar, çiftçi tarlasını ekemiyor, esnaf kepenk kapatıyor, servis şoförleri kan ağlıyor, dar gelirli vatandaş evine ekmek götüremiyor, emeklilikte yaşa takılanlar feryat ediyor, memur ise 3600 ek göstergeyi bekliyor.

Değerli milletvekilleri, esnafımız diyor ki: “İflasın eşiğindeyiz; vergilerimizi, stopajlarımızı ödeyemiyoruz; elektrik, su faturalarını ödemiyoruz; kiralarımızı yatıramıyoruz.” Ben ve arkadaşlarım bu kürsüde birçok kez bunları gündeme getirdik, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener grup toplantılarımızda dile getirdi. 2 milyona yakın esnafımız pandemiden kaynaklanan sorunların yanı sıra büyük mağaza ve zincir marketlerin haksız rekabetiyle karşı karşıya. Pandemi nedeniyle faaliyetlerine son verilen esnaf ve sanatkârlarımız ekonomik olarak zor günler geçiriyor. Peki, Hükûmet ne yaptı? İlk ekonomik destek paketinde dükkânı kapanan esnafa ya borç verdiniz ya da vergisini, borcunu ertelediniz, tabii faiziyle beraber. O gün de bu kürsüde konuşarak sorduk sizlere, “Bu esnaf açılmayan iş yeri, olmayan kazancıyla bu borcu, hem de faiziyle birlikte nasıl ödeyecek, bu yükün altından nasıl kalkacak?” diye söyledik ama dinlemediniz. Her şeyi ben bilirim tavrınız sonucunda esnafın hâli tam da bir perişanlıktır.

Bugün geldiğimiz noktada biz İYİ PARTİ olarak dedik ki: Gelin esnafımıza, sanatkârımıza altı ay boyunca aylık 2 bin TL karşılıksız yardım yapalım. Kira stopaj oranını yıl başından itibaren sıfırlayalım. Pandeminin başlangıcıyla mart ayından itibaren alınan kredilerin geri ödeme sürelerini bir yıl uzatalım. Bu nedenle oluşacak faizleri de hazine karşılasın. Ve biz yine dedik ki: Vergi borçlarından kaynaklanan ödemeler altı ay süreyle ertelensin. Vakıflar Genel Müdürlüğü, belediyeler ve diğer kamu idarelerinin kiracısı olan esnaf ve sanatkârlardan altı ay süreyle kira alınmasın, yılın kalanı için de kiralar artırılmasın. Her esnaf ve sanatkâra çalışan başına bir yıl ödemesiz, otuz altı ay taksitle 10 bin TL kredi verilsin ve faizi de hazineden karşılansın. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Esnafın makul taleplerini karşılamak, onları bir nebze rahatlatmak adına bizim İYİ PARTİ olarak önerimiz buydu.

Değerli arkadaşlar, iki gün önce Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından “esnafa destek” adıyla bir paket açıklandı. Buna göre esnafa, büyükşehirlerde 750 TL, diğerlerinde 500 TL kira desteği verilecek. Her esnafa da verilmeyecek bu, onu da bilesiniz; sadece, basit usulde vergi mükellefi olan esnafa verilecek. Ya arkadaşlar, sekiz dokuz aydır, on aydır iş yerini kapatan, siftah yapmayan esnafa 500 TL, 750TL kira yardımı vermek iktidarın halktan ne kadar uzak, esnaftan ne kadar bihaber olduğunun göstergesidir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Esnaf üç ay süreyle verilecek nakdî yardımla hangi sorununu çözecek? Günlük 33 lirayla ev kirasını mı verecek; elektrik, su, doğal gaz faturasını mı ödeyecek? Evine şeker, zeytinyağı, pirinç, un almayacak mı; zeytin, ekmek, peynir yemeyecek mi? Bakın, adına “esnaf destek paketi” denilen bu pakette BAĞ-KUR prim borçları için tek bir kelime yok, sicil affı yok, sayıları milyonlarla ifade edilen kayıt dışı çalışan, günlük kazanıp günlük harcayan sokak esnafıyla ilgili tek bir kelime yok.

Değerli arkadaşlar, aylardır kontak açmayan servis şoförlerimiz var. Okul servis araçları yaklaşık on aydır kontak kapatmış durumda. Personel ve memur servisi çeken servisçi esnafı, firmaların kapanmasından ve evden çalışma sisteminden dolayı çalışamıyorlar. Bu kardeşlerimizin ailelerine bakacak durumu yok. Kira, elektrik, su, doğal gaz borçlarını ödeyemiyorlar. Bu esnafımızın birçoğunun kredi borçları var, ertelenen borçların ödeme süresi geldi ama elde avuçta bir şey yok. Ne yapacak bu kardeşlerimiz? SGK primlerini, motorlu taşıtlar vergilerini, araç muayene ücretlerini, muhasebe ödemelerini nasıl yapacaklar, neyle yapacaklar? Üç ay verilecek ayda bin TL’yle hangi birine yetişecekler? Arkadaşlar, bu arkadaşlarımız için Hükûmet en kısa zamanda acil ve somut adımlar atmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı halk eğitim merkezlerinde kısmi zamanlı olarak ek ders ücreti karşılığında çalışan usta öğreticilerimiz var. Bu kardeşlerimiz 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda belirtilen kendi alanlarıyla ilgili bütün sorumlulukları yerine getirmelerine rağmen devlet memurlarına verilen haklardan yararlanamıyorlar. Usta öğreticiler kurs açma onaylarını almış olmalarına rağmen kursları pandemi koşulları nedeniyle açılmamış olup kurs açanların kursları da kapatılmıştır. O arkadaşlarımız maaş ve SGK’leri ödenmediğinden mağdur durumdadırlar, sekiz aydır işsizdirler ve hiçbir sosyal güvenceleri bulunmamaktadır. Bu kardeşlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi yönünde acil bir düzenleme yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, fırsat buldukça yüce Meclisin bu kürsüsünden vatandaşlarımızdan bize gelen sorunları dile getiriyor, milletin sesi olmaya çalışıyoruz. Bizim her söylediğimize tepki gösterme alışkanlığınızdan vazgeçin; bizi bir dinleyin, uyarılarımıza kulak verin. Siz “Kimsesizlerin kimsesi olacağız.” diyerek iktidara geldiniz. Siz “Yoksulluğu ortadan kaldıracağız.” diyerek iktidara geldiniz. Bugün burada işte o kimsesizlerin sesi olarak biz konuşuyoruz, o yoksulların sesi olarak biz konuşuyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Vatandaşa pandemi için uyarılardan bulunduğumuz bugünlerde sizler de güç zehirlenmesine dikkat edin, dikkat edin.

Değerli milletvekilleri, bizim derdimiZ, milletimizin geleceği ve her gün daha da felakete sürüklenen ekonomisidir. Hukukun üstünlüğünün olmadığı, şeffaf ve hesap veren bir yönetim anlayışının yok olduğu, etkin bir denetim mekanizmasının ortadan kalktığı bir ülkede sürdürülebilir kalkınmadan bahsetmek de mümkün değildir. “Her şeyi ben bilirim, ben yaptım oldu.” diyerek sorunları çözemezsiniz. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet sistemiyle geldiğimiz noktada bugün duvara tosladık, duvara; bunu kabul edin. Milleti dinleyecek, millete dokunacak, milletin dertleriyle dertlenecek; ötekileştirmeden, ayrıştırmadan, germeden, toplumun her kesimini kucaklayacak bir yönetim modeline ihtiyacımız vardır.

Değerli arkadaşlar, kurtuluşun reçetesi, iyileştirilmiş parlamenter sistemdir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – İyileştirilmiş parlamenter sistem, birbirine saygı duyan insanların, konuşan Türkiye’nin anahtarıdır. İyileştirilmiş parlamenter sistem, hakkın ve adaletin tarifidir. İyileştirilmiş parlamenter sistem, çalışan, üreten, geleceğe ve ülkesine güvenen gençlerin parolasıdır. İyileştirilmiş parlamenter sistem, ekonomik kurtuluşun, cumhuriyetin ve demokrasinin tam reçetesidir. Bu reçete, Cumhurbaşkanlığı sisteminin, ekonomik kriz, işsizlik, geçim derdi ve gelecek kaygısının “şükür” adı altında vatandaşa dayattığı acı bir reçete değildir; bu reçete, milletin yaşam kalitesini artırmak, refah düzeyini yükseltmek ve milletin olanı millete geri vermek içindir.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Ramazan Kaşlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin “Fonlara ilişkin işlemler” başlığı altında yer alan 11’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, özellikle içinde bulunduğu jeopolitik konumu gereği, bağımsızlığını ve millî bütünlüğünü koruyabilmek amacıyla, yüksek askerî kabiliyet gerektiren görevleri icra ederken gelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek güçlü ve modern bir Silahlı Kuvvetlere ihtiyaç duymaktadır. Tarihimizde ve günümüzde şanlı devletimize karşı yapılan her hain saldırı, ülkemizde tasarım ve üretim alanlarında yetkin, ulusal kaynakları yüksek seviyede kullanabilen, rekabetçi, yabancı firmalarla etkin ticari ilişkiler kurabilen bir savunma sanayisinin oluşumunu zorunlu kılmıştır. Savunma sanayisi projeleri, yüksek teknoloji ürünü oluşturmaya yönelik, sivil sektörlerde kullanılmayan, geliştirilmesi ve tedarik edilmesi yüksek bedelli ve uzunca bir süreye yayılan faaliyetlerdir. Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından da yurt içinde üretilmesi öncelikli olarak ilan edilen bu faaliyetler, hava araçları, savaş gemileri ve zırhlı araçların sistem uyumu; ağ, bilgi, uydu, sensör sistemleri; elektronik harp, füze ve güdüm kontrol konularındaki projelerden oluşmaktadır.

19’uncu yüzyılda Osmanlı Devleti Dönemi’nde temeli atılan Türk savunma sanayisi, Cumhuriyet Dönemi’ne geçilmesiyle birlikte, İkinci Dünya Savaşı’na kadar geçen sürede çeşitli kuruluş ve girişimlerle gelişmeye başlamıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’yle kurulan yakın iş birlikleri ve bu ülkenin Türkiye'ye yaptığı yardımlar, savunma sanayimizin gelişiminin önüne geçmiştir. 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ABD’nin Türkiye'ye uyguladığı silah ambargosu, millî bir savunma sanayisi yapılanmasının gerektiğini göstermiş ve bu yönde adımlar atılmaya başlanmıştır. Mevcut durumda Türk savunma sanayisi ihtiyaçlarını, yurt içinden karşılama oranı yüzde 40 seviyelerinde olup 72 adet firma sektörde faaliyet göstermektedir ancak bu oranın en az yüzde 50 seviyesine çıkarılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, büyük Türk milletinin en önemli fıtratı olan, ekmek kadar, su kadar, nefes almak kadar tabii olan bağımsızlığımız için nice kıyametlere göğüs geren asil soyumuz, asırlardır canlarını feda etmekten çekinmemiştir. Tarihin her devrinde mutlaka düşman sahibi olan, gerek idari gerek iktisadi yaptırımlar uygulanmak istenen şanlı Türk milleti, yeri geldiğinde asker, yeri geldiğinde bilim insanıdır. “Ya istiklal ya ölüm.” düsturuyla bağımsızlık mücadelesi veren, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le tarihe damga vurmuş şanlı bir millettir. Bugün Amerika’nın uyguladığı her türlü ambargoya karşı dik duruş sergileyen ve sergileyecek olan savunma sanayimiz, tam bağımsızlık hedefiyle yoluna devam edecektir.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in ifadesiyle: “Türkiye, kimden silah alıp almayacağını ona buna soracak değildir. ABD izin ve onay makamı hiç değildir. Aksi tertip, teklif ve telkinler küstahlığın dik âlâsıdır.” Tavrımız ve duruşumuz nettir, bulunduğumuz yere göre şekil değiştirmeyiz, sembolümüz olan gökbörüyüz biz.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerli ve millî savunma sanayisine dayalı imkân ve kabiliyetlerinin artırılmasının, geliştirilmesinin her zamankinden daha önemli hâle geldiğini de Liderimiz Devlet Bahçeli Beyefendi’nin şu ifadeleriyle hatırlatıyorum: “Biz, dünyanın en gözde ve en zorlu coğrafyasında yaşayan bir milletiz. Türkiye'nin jeostratejik konumu, tarihî ve kültürel mirasından doğan yükümlülükleri, bölge ve dünya barışının tesisinde üstleneceği rol güçlü ve caydırıcı bir savunma sistemi kurmasını ve bunu idame ettirmesini zaruri kılmaktadır. Ülkemiz savunma sanayisi konusunda da sevindirici bir mesafe katetmiş, gemi, insansız hava aracı, helikopter ihraç eden bir ülke konumuna gelmiştir. Gücünü birlik ve beraberliğimiz ile Türk milletine olan sarsılmaz sevgiden alan bu kutlu yürüyüşümüz içeriden ve dışarıdan gelecek her türlü saldırı ve engellemelere rağmen mutlaka amacına ulaşacak, 21’inci yüzyıl inşallah Türk asrı olacaktır.” (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; konuşmamın kalan kısmında seçim bölgem ve memleketim olan Aksaray’a bağlı 4 ilçemizin aciliyet arz eden problemlerine de değinmek istiyorum. Ağaçören, 8 mahallesi, 28 köyü, 2 yaylası bulunan Aksaray’ımızın önemli ilçelerindendir. 2005 yılına kadar görev yapan adliye teşkilatının geri alınması, son on beş yıldır halkımızın ve bölgemizin adli işlemlerde uzun mesafeler katetmesine, coğrafi ve ulaşım zorluklarıyla başka ilçelerimizde zaman kaybetmesine neden olmaktadır. Ayrıca, Ağaçören’imizin -otuz bir yıldır ilçe olmasına rağmen- ilimiz Aksaray’a ulaşım için direkt bağlantı yolu bulunmamaktadır. Aynı şekilde, Ağaçören’le sınır olup aynı güzergâhta bulunan Sarıyahşi ilçemizin de il merkezine direkt bağlantı yolu yoktur. Bu yolların bir an önce yapılması vatandaşımızın ulaşım noktasındaki problemlerinin çözümü için oldukça önemlidir.

2017 yılı itibarıyla Devlet Su İşleri tarafından yapımına başlanan ve Sarıyahşi sınırları içerisinde yer alan Hirfanlı Baraj Gölü’nün güneyinde bulunan kasaba ve köylerimizin tarım arazilerini kapsayan sulama projesi hâlâ tamamlanmamıştır. Yaklaşık 62 kilometre uzunluğundaki boru hatlarını, 10 kilometre uzunluğundaki tahliye kanallarını, harita ve uygulama işlerini, jeolojik etütler ve pompa istasyonu yapımını kapsayan bu projenin hızlandırılması elzemdir.

Güzelyurt ilçemizde Ilısu ve Akyamaç Gölet Projelerinin ve Aksaray Kireçlik mevkisi-Güzelyurt bağlantı yolunun 10 kilometrelik alanının yatırım programına alınması gereklidir. Sulama amaçlı kullanılan Güzelyurt Göleti çevresinde bulunan tesisler ile tesislerin ilgi odağı olmasından kaynaklı göletin suyunun korunması önemlidir ve Melendiz Çayı’yla beslenmesi gerekmektedir. Ihlara-Derinkuyu arasındaki yolun turizm standartlarına uygun yapılması, Sivrihisar Kalesi’nin turizme kazandırılması ilçenin turizm açısından gelişmesine katkı sağlayacaktır. Gülağaç ilçemizin de Aksaray merkeze uzak olması sebebiyle, özellikle ilçeye bağlı köyde yaşayan hemşehrilerimiz açısından acil durumlarda risk oluşmaması için kadın doğum uzmanı verilmesi aciliyet arz etmektedir. İlçemizin devlet hastanesinde bulunan röntgen cihazının vatandaşlarımızın ihtiyacını karşılamaması sebebiyle yeni röntgen cihazı talep edilmiş fakat hâlâ gelmemiştir. Bununla birlikte, ilçe hastanemizin acil bölümü 2’nci katta olup dünyanın ve ülkemizin salgınla uğraştığı şu zamanlarda acil bölümünün giriş katına alınmasının hızlandırılması gerekmektedir. Ayrıca, Gülağaç Tapu Kadastrodaki memur eksikliği nedeniyle işlemler yaklaşık üç ay sürmekte ve bu durum vatandaşlarımızı mağdur etmektedir. Bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesinin, 2023 yılı lider ülke imajına sahip Türkiye’miz için önemli adımlardan biri olacağı aşikârdır.

Konuşmamın sonunda tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgınından etkilenen mesleklerden biri olan ve bizlerin sesini hemşehrilerimize duyuran yerel medya ve gazete sektörünün sorunlarına da değinmek istiyorum. Özellikle gazete sektörünün kâğıt, boya ve diğer maliyetleri artmışken gazete satışı, reklam gelirleri ve resmî ilan gelirleri düşmüştür. Personel maaşı, sigorta primi ve stopajına yetmeyen resmî ilan gelirleri gazetelerin ekonomik yönden çökmesine sebep olmuştur. Bu nedenle yerel basın ve gazetelerimizin pandemi döneminde Hükûmetimizin vereceği daha güçlü bir desteğe acil ihtiyaçları vardır.

Bu vesileyle, 2020 yılı bütçemizle birlikte yeni yılın da ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tayip Temel, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TAYİP TEMEL (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başlamadan önce, insanlık suçu olan tecride karşı ve zindanlardaki hak gasplarına karşı 27 Kasımdan bu yana açlık grevinde olan tüm siyasi tutsakların mücadelesini selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Zor bir yılı geride bırakırken, bugün etkileri devam eden pandemi ve siyasal alandaki eksen kaymaları sadece yaşamlarımızı değiştirmiyor, küresel siyaseti de derinden etkiliyor. Devam eden sistemsel krizler pandemiyle beraber yeni bir aşamadadır. Ulus devlet siyasetinin sermayeyi insana, yalanı hakikate, güvenliği özgürlüğe, bireyi topluma tercih eden felsefesiyle tamamen deşifre olmuş küresel kapitalizm, var olan bu sistemin tüm aldatmalarını bu süreçte gözler önüne serdi. Ulus devlet ve onun can suyu olan tekçi anlayış toplumu sömürge olmaktan kurtaramadığı gibi, tam tersine, bu sömürü ilişkisini derinleştirdiği artık kesinleşmiştir. Maalesef ki kapitalizm, toplumun bünyesini saran bir kanser hâline gelmiştir. Onu ayakta tutan sermaye tekçiliği, endüstriyalizm ve ulus devlet, toplumu tekçi bir cendereye sıkıştırmıştır. Oysa, tekçiliğin karşısında çözüm olarak ortaya koyduğumuz demokratik ulus, sömürü ve baskıyı dışlayan, özgürlük ve eşitliği merkeze alan, çok kültürlülüğü savunan, toplumsal katılımı geniş tutan, ahlak ve vicdan ilkesiyle politika üreten bir toplumsal formdur.

Sosyalist dünya, bugün, bu ve buna benzer alternatif sistemleri daha iyi bir yaşam için tartışıp konuşurken kapitalizm de boş durmamakta “Yeniden Büyük Başlama” sloganıyla kendini bir dönüşüme hazırlamaktadır. Bu dönüşümün en önemli ayağı, bugün büyük savaşların merkezi olarak kurgulanan Orta Doğu’dur. Bilindiği gibi, Orta Doğu hem büyük direniş ve değişimlerin merkezidir hem de büyük diktatörlerin iktidarlarını ölümüne savundukları ve demokratikleşmeye karşı durdukları coğrafyadır. Bugün Orta Doğu’da başat sorunlar, din ve mezhep, kent ve çevre, sınıf, aile, iktidar, ahlak, politika, demokrasi, kadın ve nihayetinde demokratik devrim sorunudur. Hâliyle, Orta Doğu’ya tek boyut üzerinden yaklaşanlar büyük yanılgı içerisindedir. Bu coğrafyada küresel güçler hem yerel dinamiklerle hem de kendi aralarında demokratik güçlerle sürekli savaş hâlindeler. Bunca soruna rağmen Orta Doğu’da halkların değişim ve devrim talebi capcanlı olarak ortada durmaktadır. Bugün toplumun kendini savunma çabasına tanık oluyoruz. Rojava devrimi, böylesi bir sonuçtur. Bu devrim üçüncü yolun başarısıdır. Nedir üçüncü yol? İki geleneksel çizgi dışında kalan çizgidir. Daha çok toplum, daha az iktidar demek üçüncü yol. Kutuplaştırıcı yönetimler arasında taraf olmamaktır; milliyetçi, cinsiyetçi siyasi dincilik batağına karşı mücadeleyi demokratik bilinç ve dayanışmayla sürdürmektir.

Değerli arkadaşlar, ABD ve Rusya’nın Orta Doğu’da sürdürdüğü açık ve örtük savaş, bunlara paralel Çin’in Tek Kuşak Tek Yol Projesi’yle yakaladığı düzey, bugünkü küresel siyasetin rotasını çizmektedir. Amerika’da yapılan son seçimlerle beraber Trump’ın gidişi ve Biden’ın gelişi yeni dengeleri kaçınılmaz kılmaktadır. Trump’ın siyaseti ticaretin arkasına koyan yaklaşımlarından güç alan bu iktidar, uzun süre hibrit savaş tarzıyla hareket etti, bu savaş siyasetiyle Rusya’ya bağımlı hâle getirdi ülkeyi. ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey’in itiraf ettiği üzere, AKP iktidarı nihai çözüm olarak Kürtleri hedefe koyuyor, onlara saldırıyor. Bunu ben söylemiyorum, gizli kapaklı iş bağlanan Jeffrey’in ağzından duyduk birkaç gün önce. Yani sizin Kürt düşmanlığınız sizi dış politikada bağımlı hâle getirdi, içeride de bazı kliklerin esiri hâline getirmiştir. Şengal’a dönük saldırılar, Afrin’de insanlık suçlarının işlenmesi, Serekaniye’de IŞİD’in özgürce hareket etmesi ve buna benzer birçok saldırgan tutumun altında yatan gerçek, ABD ve Rusya arasında kaygan zeminde yürüttüğünüz Neoosmanlıcı hezeyanlardır. Bugün iktidar kendini Avrasyacı, Ergenekoncu, Kızılelmacı, NATO’cu ve ulusalcı yapılar arasında güç savaşlarıyla ayakta tutmaya çalışıyor. Bilin ki Rusya’yla gelgitli ilişkileriniz, Amerika’yla gerginlikleriniz size belli güncel süreçlerde fırsatlar verse de günübirlik politikalarınız sizi kurtaramayacak. Daha dün ABD yönetimi, Türkiye’yle ilişkileri yeniden masaya yatırdı ve önemli kararlar aldı. Emin olun, Suriye, Akdeniz, Libya ve Karabağ konusu henüz geçmiş değildir, onları da masaya yatıracaklardır. Dünyaya ihraç edilen cihatçı transfer dosyası kapanmış değildir. HDP olarak, bu konularda izlenen siyasetin bumerang olduğunu defalarca söyledik ama dinlemediniz. Siyaseti savaş olarak topluma dayattınız, komplo teorilerini devlet felsefesi hâline getirdiniz, ekonomik çöküşü de bugün siyaset için bir çıkış noktası hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Bundan dolayı hem birbirinizle hem de toplumla savaş hâlindesiniz. İktidar bu anlamda rasyonel aklı tamamen yitirmiş durumda. Gelinen aşamada devlet aklı bir tercih yapmak zorundadır, ya onurlu bir demokrasi ya trajik bir çöküş. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bugün Türkiye’de bir sistem krizi yaşanıyor; hatta adını tam koyalım, yaşanan rejim krizidir. Bu krizin salt AKP veya tasfiye edilen Maliye Bakanıyla ilgili olmadığını biliyoruz. Kriz çok derindir. Sosyal, ekonomik, siyasal ve yönetimsel sorunlar zirvededir. Bu çoklu krizi, tekçi bir zihniyetle, “Dünya bize gıptayla bakıyor.” demeçlerine sığınarak, topluma şiddet uygulayarak ve gayrimeşru yapıları devreye sokarak çözemezsiniz. Bunu artık anlamanız gerekiyor.

Gayrimeşru paramiliter yapılara özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. İktidarlar için siyaseti dizayn etmek bu yapıları muhalefete karşı sopa olarak kullanmakla mümkün oldu yıllarca. Türkiye’de devlet 1950 sonrası paramiliter güçleri kullanmaya başladı. 1991-1996 arası ise Kürt halkına karşı JİTEM ve benzeri yapılar kullanıldı. Biz şu an, 2015 sonrası sizin örgütlediğiniz yapılarla karşı karşıyayız. Başta 90’lar olmak üzere, önceki dönemlerde devlet paramiliter yapılarla ilişkisini hep reddetti. Fakat siz bu ilişkiyi bugün kabul ediyorsunuz ve bu işleri açık yapıyorsunuz. Onları meşrulaştırıyor, kamusal alanda övüyor, cezasızlık zırhıyla dokunulmaz kılıyorsunuz. Bu yapılar sadece iç siyasette değil, artık dış siyasette de farklı ülkelere, çatışma alanlarına ihraç ediliyor.

Bu kürsüden sormak istiyorum birkaç şey: İktidar kendi gücüne mi, yoksa bu gayrimeşru çetelere mi güveniyor? Sivilleri kaçıran, öldüren, tehdit eden bu güçleri siz mi yönetiyorsunuz? Eğer Türkiye’de size rağmen bunlar oluyorsa çıkın ve bunu açıkça söyleyin. Yok, eğer talimatları sizden alıyorlarsa emin olun ki kaçınılmaz olarak bunlar yarın sizin de iktidarınızın da ayağına dolanacaklar. Bu uyarılarımızı ciddiye alın. Eğer inanmıyorsanız Tansu Çiller örneğine bakın. Yok, eğer onları unutmuşsanız önceleri iş birliği yaptığınız cemaatin daha birkaç yıl önceki darbe girişimini hatırlayın. Bu durum, iktidarınızın geldiği, gelebileceği en tehlikeli noktadır.

Özetle, bu konudaki temel çıkmaz şu: Amaca giden yolda araçlar temiz değilse sonuç alamazsınız. İktidarınız için kirli ve toplum karşıtı araçlara sarıldınız, bu yüzden kaybediyorsunuz, kaybedeceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bizim büyük mücadelemiz burada nedir biliyor musunuz? Zalimlere, hakikati çarpıtanlara karşı bedel ödemeyi göze alarak doğruyu söylemek. Bundan daha büyük bir mücadele olur mu? Biz, çoğulcu, her kültüre, kimliğe yanıt veren, tarihsel, toplumsal uzlaşıya yanıt olabilecek demokratik bir Anayasa gerekir diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TAYİP TEMEL (Devamla) – Diyoruz ki: Bu İttihat ve Terakki mantığı aşılmalıdır; demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış bu ülkenin kaderini değiştirecek tek şeydir.

Öldürdüğünüz insanları her gün meydanlarda, kürsülerde rakamlarla açıklıyorsunuz ve bazıları bunu başarı diye çılgınca alkışlıyor ama biz, kıyılan her cana üzülüyoruz. Bu nedenle, yürüttüğümüz siyasetin adı “yaşam siyaseti”dir. Diyoruz ki: Bu süreçte demokrasi güçlerinin dayanışması, zulme karşı en etkili reçetedir. Hakkımız olan temel özgürlükleri, demokrasi ve adaleti istiyoruz, mücadelemiz bunun içindir.

Biz de buradan şunun sözünü tekrar veriyoruz: Ne pahasına olursa olsun, biz, bu mücadelemizi sürdürmeye, bunu sonuca ulaştırmak için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu ve üyelerini saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gamze Akkuş İlgezdi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bütçeye baktığımda Ümit Yaşar’ın şu dizelerini anımsadım: “Önce çaresizlik çaldı kapıları/ Sonra yoksulluk/ Tez tükendi umut ekmeği.”

Evet, AKP’nin 19’uncu, sarayın 3’üncü bütçesini görüşüyoruz bugün. Bu bütçe gösteriyor ki saray Kabinesi de halkın sorunlarına derman olamadı. Oysa “kalıcı istikrar, hızlı karar, etkili yönetim, büyük ekonomi” diyerek yola çıkmıştınız, daha ilk virajda kaza yaptınız. Bakın, burası önemli: Kaptan ehliyetsiz çıktı, direksiyonu bırakıp kaçtı yani yolda kaldınız. Oysa sizleri defalarca uyardık, “Kuvvetler ayrılığını rafa kaldırırsanız kurallar bağlayıcı olmaktan çıkar.” dedik; “Doğruyu biz biliriz.” dediniz, sınıfta kaldınız. “Kararları tek bir kişi verirse Türkiye güvenilir ülke olmaktan çıkar.” dedik; “yeni atılım dönemi” dediniz, Türkiye’yi kriz tüneline sürüklediniz, suçu dış mihraklara yüklediniz. Hakkınızı yemeyelim, 2002’den beri en başarılı olduğunuz konu kamu maliyesi. “Etmeyin eylemeyin, bu sistem maliyeyi bozar.” dedik, ona da el attınız. “Değişim, reform” derken “Varlık Fonu” diye bir garabet icat ettiniz. Sayıştay denetiminden kaçırdığınız bütçeyi kendiniz bile kontrol edemez hâle geldiniz, sermayeyi kediye yüklediniz. Değerli vekiller, bu tablo tartışmasız yeni sistemin eseridir.

Bakın, burada on gündür iktidara bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz, “Bütçeler teknik metinlerdir ama daha önemlisi, siyasi bakımdan adaletin ta kendisidir.” diyoruz çünkü bütçeler sosyal mutabakat belgeleridir ve unutulmasın ki toplumsal ve ekonomik sorunların çözümü için de tek adrestir. Oysa bugün görüştüğümüz bütçe, milyonlarca yurttaşımıza süslü cümlelerle zengin yoksulluk sunuyor. Bu bütçe, içi boş destek paketlerinin ardına saklanarak yurttaşlarımıza görkemli fakirlik vadediyor; toplumun sadece yüzde 20’sine millî gelirin yarısını sunarak derin eşitsizlik yaratıyor. Aslında utandıran, çaresizlikten öte bir şey ifade etmeyen bu bütçe, tam da on sekiz yılın sonunda politikalarınızın iflasıdır.

Bakın, bir bütçenin içinde insan yoksa; aş, iş, emek, güvenlik, huzur ve toplumsal barış yoksa yürüyecek yol da yoktur. (CHP sıralarından alkışlar) Örneğin, görüştüğümüz 11’inci maddeye bakalım; geçtiğimiz yıl 26 milyar liralık gelire sahip olan devasa bir Savunma Sanayii Destekleme Fonu’yla ilgili. Bu Fon, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin modernizasyonunu ve gelişmiş savunma sanayisi için gerekli kaynağın teminini amaçlıyor. Güzel, hiçbir itirazımız yok. Bu mukaddes vatanın her bir karışı bizim için kutsaldır ve korunmalıdır. Ancak yıllardır bu fonu amacı dışında kullanıyorsunuz. Sadece 2017 yılında fonun 3 milyar lirasını Sayıştay denetiminden kaçırdınız. Ne yaptınız? Varlık Fonuna devrettiniz. “Neden?” diye sorduk, “Bu parayı nereye harcadınız?” dedik. Aradan üç yıl geçti, cevap yok. Oysa bugün, bu 3 milyarla kamudaki tüm sağlık emekçilerine 3.800 lira ek ödeme verebilirdiniz. Ne yapabilirdiniz? 1 milyon 500 bin kişiye bir asgari ücret tutarında ek maaş verebilirdiniz. Ne yapabilirdiniz? Kültür ve sanat sektöründe işsiz kalan 1 milyon 200 bin kişiye 2.500 lira verebilirdiniz. Ne yapabilirdiniz? 4 milyon öğrencinin internet faturasını ödeyebilirdiniz, 800 bin hanenin bilgisayar ihtiyacını giderebilirdiniz. Ne yapabilirdiniz? 12 milyon kişiye ücretsiz PCR testi yapar ve salgını kontrol altına alabilirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii ki konu vatandaş olunca para yok. İnsanları çaresizlikle baş başa bıraktınız. Unutmayın ki ülke savunması insandan başlar, bunun için atalarımız “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” demişler. Yurttaşımızın sağlığını korur, yaşam şartlarını iyileştirir ve haklarını verirseniz, devleti yaşatır, ülkenin geleceğine sahip çıkarsınız. Oysa yamalı bohçaya dönmüş bu bütçe dikiş tutmuyor.

Bakın, “Venezuela’nın bütün ihtiyacını karşılarız.” derken “Tükeniyoruz.” diyen sağlık emekçilerinin ek ödemelerini neden vermediniz? “60 ülkede insani yardım yaptık.” dediniz ama halkın sağlığını 157 liraya mahkûm ettiniz. “Pandemiyi en iyi yöneten ülkeyiz.” deyip 5 tane maskeyi bile dağıtamadınız. Tunus’a 5 milyon dolar hibe edip gırtladığına kadar borca batan yurttaşa sabretmesini öğütlediniz. Somali’nin IMF borcunu ödediniz de atama bekleyen 140 bin öğretmene neden “Para yok.” dediniz? Suriye’de 50 bin konutu hibe edip yurttaşımıza verdiğiniz konut kredilerinin yüksek faizlerini neden silmediniz? Yandaş müteahhitlerin vergi borcunu tek kalemde affedip 2 milyon esnafı icralık ettiniz. Madem döviz üzerinden Türkiye’ye operasyon yapılıyordu; yollara, köprülere, hastanelere neden dolar garantisini verdiniz? “Şiddete sıfır tolerans.” dediniz, kadına bütçede ayırdığınız tam 2 lira 13 kuruşla şiddeti nasıl önleyeceksiniz, çok merak ediyorum? Şans oyunlarında KDV’yi sıfırladınız da asgari ücretten aldığınız gelir vergisini neden kaldırmıyorsunuz, lütfen açıklayın? Madem devlet büyüklerine yüzde 8 zam yapacak kadar güçlüsünüz, o hâlde işçiye, memura, emekliye neden yüzde 3 zam yapıyorsunuz, izah edin? (CHP sıralarından alkışlar) “Ekonomi uçuyor.” diyorsunuz, 720 bin çocuk işçi neden çalışmak zorunda hâlâ, bir anlatın? EYT’lilerin, engellilerin, emeklilerin sorunları buradan Fizan’a yol olmuş; neden susuyorsunuz, konuşun?

Değerli vekiller, işte bu yüzden bütçeler hak temelli olmalı, kalkınmayı hedef almalı, sosyal adalet esasına dayanmalı. Oysa bu bütçenin getirdikleri Türkiye’nin gerçeklerini yansıtmıyor. Milyonlarca hanenin sefaleti sizin çizdiğiniz pembe tabloyla uyuşmuyor. Gerçek şu: Bu bütçe kör, bu bütçe sağır, bu bütçe dilsiz. Bakın, bir vatandaş “Tekrar iktidara gelirlerse insanların gırtlağına basıp nefes vergisi alacaklar.” diyor, haksız mı? Bakın, Türkiye’de 1 değil, 5 değil, tam 18 milyon yoksul insan var. Burada, bütçeyi öven iktidarı dikkatle dinledik, yoksulluğu nasıl önleyeceklerine dair hiçbir şey duymadık. Sürekli sosyal yardımlarla övünüyorsunuz. Bu rakamlarla övünmeyin; aksine, her geçen yıl muhtaç ettiğiniz insanlar adına utanın. Sayın Aile Bakanı geçen gün burada “Yoksulluğu yendik.” dedi, inanamadım, bir daha dinledim sindiremedim.

Sayın Bakan, Allah aşkına ya, siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? Şu fotoğrafa iyi bakın, şu fotoğrafa: Vatandaş burada sizce kişi başına düşen 12 bin doları mı arıyor acaba? (CHP sıralarından alkışlar) İktidar olarak hakikatle bağınız koptu; görmüyor, duymuyorsunuz. Hakikate dönüştürdüğünüz sanal gerçeklerinizle her geçen gün yoksulluk ve çaresizlik düğümüne bir ilmek daha atıyorsunuz.

Ehliirfan şöyle der: “Yalan gürültü çıkarır, hakikat ise daima sessizdir.” Bu ülkenin hakikati maddi yoksulluk çeken 8 milyon çocuktur. Bu ülkenin hakikati, 11 milyona ulaşan işsizler ordusudur. Bu ülkenin hakikati, açlık sınırının altında yaşayan 9 milyon emeklidir. Bu ülkenin hakikati, çöplerden beslenen 9 milyon güvencesiz insandır. Bu ülkenin hakikati, hayallerini ve geleceğini çaldığınız 2,5 milyon genç işsizdir. Bu ülkenin hakikati, işten, eğitimden, yaşamdan dışladığınız 18 milyon kadındır ve bu ülkenin hakikati, gerçeği bilen, yokluğu yaşayan ve sessiz sedasız ölen insanlardır. (CHP sıralarından alkışlar)

Biliyor musunuz, devriiktidarınızda tam 51 bin kişi intihar etti; çoğunun ölümünü kayıtlara “bilinmeyen sebep” olarak yazdılar. Bizim bildiğimiz ama sizin gizlediğiniz bir intihar düzeni var. Ölenlerden geriye “iş, aş” yazacak kadar kısa ama hiçbir vicdanın kaldırmayacağı ağırlıkta yük kaldı. İşte devriiktidarınızı bitirecek olan da çaresiz bıraktığınız insanların üzerinde olan vebaldir.

Hükûmetlerin yurttaşları insani haklarından yoksun bırakması siyasi cinayettir; bu, aynı zamanda devletin kendi kendini yok etmesidir. Sizi uyardık, önlem almadınız. Şems-i Tebrizî der ki: “Bir şey yap, güzel olsun.” Çok mu zor? Gerçekten ya, bu halkın taleplerine, bu halkın ihtiyaçlarına göre bir bütçe düzenlemek bu kadar mı zor? Evet, sizin için zor çünkü temsilde adaleti, devlette liyakati ortadan kaldırıp keyfî yönetim biçimi yaptınız.

“Dünya 5’ten büyüktür." dediniz, bütçeyi Türkiye’yi parsel parsel bölüşen 5 şirkete teslim ettiniz ama unutmayın, Türkiye Cumhuriyeti tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatan 5 şirketten büyüktür. Vatandaş isyanda “Ellerini vicdanlarına koyup söylesinler: Gece rahat uyuyabiliyor mı?” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – “1,5 lirayı bulup da ekmek alamıyorum. 52 yaşındayım, bugüne kadar hiç ağlamadım. Akıttığım gözyaşı cehennem ateşi olsun. Benim gibi milyonlarca kişi var, hakkım helal değildir." diyor. Evet, biz de bu bütçeyi hazırlayanlara hakkımızı helal etmiyoruz.

Size Neyzen Tevfik’in tam da bugünleri anlatan sözlerini hatırlatmak isterim: “Ekmek herkese yetecekti aslında; tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami.” (CHP sıralarından alkışlar) Elbette gün gelecek, devran dönecek, yoksulluk, yoksunluk, adaletsizlik bitecek çünkü size olan güvenin son kullanma tarihi geçti. Burada 83 milyon yurttaşımıza söz veriyorum: Haramilerin saltanatını yıkacağız, halkın iktidarını kuracağız. (CHP sıralarından alkışlar) Halk iradesine ipotek koyanlardan, eşitsizliği derinleştirenlerden, güvencesizliği artıranlardan, sömürüyü yoğunlaştıran politikalardan hesap soracağız. Bunca yıldır biriken dertlerimizi çözmek için tek adam yetmez. Ant olsun, bu düzeni değiştireceğiz.

Umudunu yitirmeyen, yaşamak için direnen genci yaşlısı, kadını erkeği, herkese saygı ve hürmetlerimi iletiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İlgezdi.

Gruplar adına söz talepleri karşılandı.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Sayın İrfan Kartal’ın.

Sayın Kartal, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İRFAN KARTAL (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan yirmi sene evvel silah almak için Batılı devletlerin kapısında sıra bekleyen Türkiye, şimdi savunma sanayisinde her türlü ihtiyacını karşılamakta ve daha önemlisi, üretimini yapmış olduğu birçok ekipmanını ihraç etmektedir. Bunun en önemli örneği İHA’larımız ve SİHA’larımızdır. Ülkemiz, başta Ukrayna, Pakistan ve Azerbaycan gibi ülkeler olmak üzere birçok devlete İHA ve SİHA ihraç etmektedir. Kardeş ülke Azerbaycan, İHA ve SİHA’larımızın desteğiyle bu büyük zaferi elde etmiştir. Buradan tekrar Azerbaycan yönetimi ve halkının şanlı zaferini kutluyorum. İşte, biz, bu yüzden “Büyük ve güçlü Türkiye.” diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ülkemiz, savunma sanayisinde şahlanmanın yanı sıra, birçok alanda günden güne güçlenmektedir. Seçim bölgem serhat ilimiz Van’da, 2002 yılından bugüne kadar sosyal devlet anlayışımızın karşılığını almış bulunmaktayız. 2011 Van depremi sonrasında Hükûmetimizin destekleriyle Van’ımızı yeniden inşa ettik. Bununla beraber, geçirdiğimiz Covid-19 pandemi sürecinde, özellikle sağlık ve sosyal destek kapsamında, Hükûmetimizin sağlam temeller üzerine dayandığını görmüş olduk. Şu anda Van, bu konuda en iyi sıralardadır.

Görüşmelerini gerçekleştirmiş olduğumuz 2021 yılı bütçesi için muhalefet partileri “savaş bütçesi” “saray bütçesi” gibi ifadeler kullanmaktadır ancak bilsinler ki bu bütçe temsilde adaletin, yönetimde istikrarın bütçesidir, milletin bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

1960 ihtilalini, 12 Eylül darbesini, 28 Şubatı ve 12 Martı yaşayan birisiyim. Liderimiz, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Erdoğan’ın dik duruşuyla 2002 yılından bu yana tüm vesayetler son bulmuş ve demokrasi rüzgârı dalga dalga tüm ülkemizde esiyor. Bizler geçmişte yaşadığımız bu acı olayların tekrarını bir kez daha yaşamak zorunda kalmadık. Liderimizin kararlılığı ve dik duruşu olmasaydı geçmişte yaşadığımız olayların tekrarını 15 Temmuz gecesi yaşayacaktık. Ancak bu karanlık gecede Cumhurbaşkanımızın dik duruşundan aldığımız güçle milletimiz tankların önüne yattı ve o gece darbecileri büyük bir bozguna uğrattı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) O karanlık gecede, hain güçler hedefledikleri girişimlerde başarılı olmuş olsalardı emperyalist devletler ellerindeki listelerle ülkemize müdahaleye ilk andan itibaren başlayacaklardı. İşte bu büyük ve güçlü Türkiye olmasaydık, o karanlık gecede tarih tekerrür edecekti. Bu gece milletçe göstermiş olduğumuz kararlı duruş pusuda bekleyen birçok devletin hevesini kursağında bıraktı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde korkmadan, yorulmadan, hiç durmadan milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz. Her geçen gün güçlü ve büyük Türkiye yolunda ilerlemeye devam edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, bizler daima milletimizle birlikte olmaya, dertlerini dinlemeye, dertlerine derman olacak hizmetleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz.

Sözlerimi tamamlarken 2021 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz, Sayın Ayhan Erel’in.

Sayın Erel, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şanlı ordumuz, binlerce yıldan beri Türk milletine hizmet vermenin haklı gururunu ve mutlu, bağımsız bir Türkiye yaratmanın heyecanını yaşamaktadır. Ebedî yurdumuzun şehitler diyarı Anadolu’nun bağrında tüten her aile ocağının manevi temelinde, yeşeren her ağacın kökünde ordumuzun emeği ve alın teri vardır. Ordumuz, kuruluşundan bugüne kadar ordu-millet geleneğinin en güzel örneklerini vermiştir. Zor günlerimizde milletimizin sığınacağı en emin bir liman, mutlu günlerimizde ise yegâne iftihar kaynağımız olmuştur. Ordumuz, tarih boyunca zaferden zafere koşan, destanlara destan ekleyen, milletimizin haysiyet ve şerefini koruyan kutsal ve millî bir ocaktır; mayasını tamamen asil Türk milleti ve onun yüksek kültüründen almıştır. Ordumuz, bu vatanın evlatlarına kucak açmış gerçek bir aile ocağıdır. Bugün ordumuzda Türk tarihinin, Türk kahramanlığının, Türk yiğitlik ve cesaretinin muhteşem hatıraları yaşar. Bu hatıralar, gönlümüzü en sıcak ve ulvi heyecanlarla dolduran birer zafer nağmeleridir. Kanımızın dere, kemiklerimizin tepe olduğu şehitler diyarı Anadolu’nun her şehri, her kasabası ve hatta her köyü ordumuzun bir destanını, bir zafer türküsünü fısıldar. Destanları tarihe sığmayan ordumuzun ilham kaynağı, milletimizin kahramanlık ve fazilet pınarı olmuştur. Bu fazilet pınarı, binlerce yıldan beri Türk kültür deryasından aldığı feyzle gönülleri ferahlatmış, ruhlara inanç ve heyecan katmıştır. Engin duyguların canlandığı, vatan sevgisinin bayraklaştığı bu ocak, Türk milletinin ezel ve ebet otağı hâlinde dünya durdukça asaletini koruyacaktır. Ordumuz, Atatürk’ün bu güzel emanetini, bu güzel vatanımızı dün olduğu gibi bugün, bugün olduğu gibi yarın korumaya ve yüceltmeye yeminli ve kararlıdır. Ordumuz, aynı zamanda Türk dünyasının, gönül coğrafyamızın da teminatıdır. Bunun en son örneği Azerbaycan’da yaşanmıştır. Azerbaycan zaferi kutlu olsun. Bu zaferin kazanılmasında İHA’ların, SİHA’ların, TİHA’ların rolü büyüktür. Bunların yapımında emeği olan, göz nuru döken, bilek çürüten, dirsek çürüten herkese teşekkür ediyorum. ROKETSAN, ASELSAN, HAVELSAN ve diğer savunma sanayisinde, yurt savunmasında önemli katkılar sağlayan çalışanlarına yüce Türk milleti adına şükranlarımızı sunuyorum. Ayrıca, Savunma Sanayii Başkanlığımızı da emperyalist güçlere yem etmeyeceğimizi de belirtmek istiyorum. Zira söz konusu Türkiye ise gerisi teferruattır. Bu böyle biline. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizler, kahraman ordumuza baktığımızda “Ne kadar değersiz olursa olsun toprak devletin temelidir, hiç kimseye verilemez.” diyen Mete Han’ın vatan sevdasını, 40 yiğidiyle Çin sarayını basan Kürşad’ın özgürlüğe, uçmağa varışını, 26 Ağustosta ordusuyla birlikte cuma namazını eda ettikten sonra beyaz elbisesini giyerek “Eğer ölürsem bu elbise benim kefenim olsun. Bugün burada ne emreden bir kumandan ne de emir alan bir asker vardır, ben de içinizden birisi olarak sizinle birlikte savaşacağım.” diye haykıran Alparslan’ın iman ve itikadını, İstanbul’un fethi gecikince atını denize sürüp “Ya Bizans beni alır ya ben Bizans’ı. Benim kudretimin ulaştığı yere onların hayalleri bile ulaşamaz.” diyen, Peygamber’imizin övgüsüne mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet Han’ın azmini ve kararlılığını, “Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.” diyen Yavuz’un cesaretini, Çanakkale savaşları sırasında hayatında ilk defa yüz geri eden Mehmetçik’e “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” diyen Mustafa Kemal’i ve bu emre harfiyen, kayıtsız şartsız itaat eden Mehmetçik’i görmekteyim. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYHAN EREL (Devamla) – Dolayısıyla Türk ordusu Türk milletinin göz bebeğidir. Türk ordusu bizim her şeyimizdir. Türk ordusuna kem gözlerle bakan gözler kör olsun. Türk ordusuna kötü laf eden diller lal olsun. Türk ordusuna sevgi beslemeyen kalpler taş olsun. Ne mutlu Türk'üm diyene. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 11’inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemini yapacağız.

Sayın Demir…

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Pandemi döneminde yaşanan sürece sanayimiz başarılı bir şekilde adapte olmuş, yatırımlarına devam etmiştir. Organize sanayi bölgelerinde bu yıl 851 yeni fabrika kurulmuştur. Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi programını başlatan, yüksek teknoloji ürünlerin yerli ve millî olarak üretilmesini destekleyen Sanayi Bakanlığımızın gayreti ve Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye'nin Otomobili Projesi (TOGG) ülkemizin gururu olmuştur. Sanayi Bakanımıza ve tüm çalışanlara teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Covid-19 salgınıyla mücadelede başta Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca olmak üzere doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza fedakârca çalışmalarından dolayı teşekkürlerimi sunuyorum.

İlimiz Iğdır’da, başta İl Sağlık Müdürlüğü olmak üzere tüm sağlık çalışanları gece gündüz demeden salgınla mücadele ediyorlar ancak il devlet hastanesinde bir anjiyo ünitesinin kurulması ve eksik olan alanlara uzman doktorların atamasının yapılması Iğdırlı hemşehrilerimizin beklentileridir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tan…

AHMET TAN (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde, sanayinin planlı gelişmesi amacıyla başlatılan organize sanayi bölgesi modeli başarılı bir şekilde sürdürülmektedir. Ülkemizde, yatırım yapacak sanayicimize dünya standartlarında yatırım ortamı sunan organize sanayi bölgelerimizin sayısı 2002’den bugüne 140’tan 343’e, çalışan sayımız ise şimdi 1 milyon 950 bin kişiye ulaşmıştır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği, ekonomide yeni dönemde organize sanayi bölgeleri kritik rol oynayacak ve ülkemizin önümüzdeki yıllarda yeni yatırımlarla daha da parlayacağı bir dönem olacaktır inşallah.

Bu arada, sağlık çalışanlarımızı Covid-19’la yaptıkları mücadeleden dolayı tekrar tebrik ediyor, tüm hastalarımıza acil şifalar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2002’de AK PARTİ iktidarıyla başlatılan ve devrim niteliğinde olan sağlık reformlarıyla sağlık hizmetlerinin tek elden yönetilmesi, hastanelerin tıbbi teknik donatıyla güçlendirilmesi, şehir hastanelerinin yapılması gibi yatırımlar bu pandemi sürecinde de verilen hizmetin kalitesini artırmıştır.

Seçim bölgem Kocaeli’de, 2002 yılında 46.154 kişiye 1 yoğun bakım düşerken 2020 yılı sonu itibarıyla 1.845 kişiye 1 yoğun bakım düşmektedir yani 41 kat artış sağlanmıştır. Bu yatırımların kararını veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve bakanlarımıza Kocaeli halkı adına teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Kıymetli Başkanım, sultan şehrimiz Sivas’a bir sağlık yatırımı daha kazandırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. 21 Ocak 2021 tarihinde ihalesi yapılacak Kangal Devlet Hastanemiz, sultan şehrimize ve hemşehrilerimize hayırlı uğurlu olsun.

Diğer taraftan, gönül belediyeciliğinin en güzel örneklerini sunan ve 4 bin öğrencimize bir yıllık internet paketiyle birlikte tablet dağıtan Sivas Belediye Başkanımız Sayın Hilmi Bilgin’e de buradan şükranlarımı sunuyorum. AK PARTİ hükûmetlerimizin 19’uncu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 3’üncü bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Erdem…

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Güçlü Türkiye hedefine ulaşmanın en önemli aşamalarından bir tanesi yerli yatırımlar. Ziraat, hayvancılık ve denizcilik alanlarında yatırımların geliştirilmesi ve yapılması çok önemli. Bu anlamda, bu ürünlerin tamamının dünyanın dört bir yanına ihraç edilmesi ve bu alanlarda uzman su ürünleri mühendisleri, veteriner hekimler, ziraat mühendisleri, ziraat teknisyenleri, gıda mühendisleri alım beklemektedir. 2021 yılında kaç kişilik alım yapılması planlanıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, Zonguldak’ın Alaplı sınırları içinde, İncevez köyü bitişiğinde kurulmak istenen cüruf ve 39 çeşit kimyasal işleme maruz kalmış atığın geri dönüşüm tesisi için Bakanlık tarafından “ÇED’e gerek yok” kararı verilmiştir. Bu tesislerin yapılacağı alan eski bir taş ocağıdır. Burada oluşan çukurun şimdiki hâli dere ve dip sularıyla oluşan doğal bir göldür. Bir gölün boşaltılarak buraya atık geri dönüşüm tesisi yapılacak olması doğru bir proje değildir. Acilen bu zehirli projenin durdurulmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çolakoğlu…

AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Zonguldak ili Filyos bölgesindeki endüstri sanayi bölgesinde halkımızın uzun yıllardır beklediği çalışmalar devam etmektedir. Bakanımıza özellikle bu bölgeye gösterdiği desteklerden dolayı çok çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca, bu bölgedeki endüstri, sanayi bölgesinin arazileri yatırımlar için yeterli midir? Genişleme projesi var mıdır? Bakanımızın bu konudaki ilgisini görüyoruz ve tekrar kendisine teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Evet, çok teşekkür ediyorum.

Zonguldak’la başladığı için Zonguldak’la devam edelim. Alaplı’daki tesis hangi tesis bilemiyorum ama bildiğiniz gibi ÇED raporlarını biz vermiyoruz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veriyor. Dolayısıyla hangi tesis, oraya uygun mudur, değil midir, bunu tartışabiliriz ama ben…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Başkanlık makamına hitaben zaten.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Bugün söylediğim gibi, projelere toptan karşı çıkmayı doğru bulmuyorum, proje bazında değerlendirmek gerekir.

Filyos Endüstri Bölgesi’yle ilgili: Biliyorsunuz, Filyos’ta aslında 3 tane proje var; bir tanesi liman projesi, arkasında endüstri bölgesi, arkasında da serbest bölge projeleri. Burada biz endüstri bölgesinden sorumluyuz. Bildiğiniz gibi yönetici şirketin atamasını yaptık. Bu yönetici şirket buraya kendi cebinden yatırım yapıp burayı yatırıma hazır hâle getirecek, hem kendi yatırımını yapacak hem de bölgeye gelecek diğer yatırımcılara bu hizmeti verecek. Şu anda görünen o ki bölgede bir genişleme sahasına ihtiyacımız olabilecek. Serbest bölgeyle ilgili Ticaret Bakanlığımızla görüşmelerimizi sürdürüyoruz, belki biraz daha genişlemek mümkün olabilir. Ama önümüzdeki dönemde…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Bakanım, yönetici şirket hisselerinin yüzde 49’unu satabilir mi?

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz, böyle bir usulümüz yok, lütfen…

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Yani dolayısıyla önümüzdeki dönemde gazın da bulunmasıyla birlikte bu bölge daha da önemli hâle gelecek. Biz buraya ilgimizi sürdürüyoruz.

Ben, tabii, konuşmacıları sabahtan beri dinliyorum. Herkes yoruldu burada ama birkaç hususu söylemek istiyorum. Buraya çıkan konuşmacılarımız diyorlar ki “Türkiye’de işsizlikle ilgili sorun var, iş ihtiyacı var.” Doğrudur, vatandaşlarımız iş arıyor. Ama yatırımcılarla ilgili bir hareket yaptığımızda bu sefer deniyor ki “Siz peşkeş çekiyorsunuz.” Teşvik belgesi verdiğimizde, insanlar yatırım yapsın diye teşvik belgesi verdiğimizde “Yandaşa teşvik belgesi veriyorsunuz.” diyorsunuz ki biz başvuran herkese bu belgeleri veriyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kime verdiğiniz önemli.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Şimdi, fakirlikten burada dem vuruluyor, fakirlikten bahsediliyor.

ORHAN SÜMER (Adana) - Ne demek “dem vurmak?”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Dem vuruluyor.” ne demek ya?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Sosyal yardımlardan bahsediyoruz “Verdiğiniz sosyal yardımlarla övünmeyin.” deniyor.

ORHAN SÜMER (Adana) – Sen iktidarsın, muhalefet söyleyecek. “Dem vurmak” ne demek ya?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Burada yol ihtiyaçlarından bahsediliyor, yapacağımız yollardan bahsedince “Parayı betona yatırıyorsunuz, müteahhide veriyorsunuz.” diyorsunuz. Tarımsal sulamayla ilgili ihtiyaçlardan bahsediliyor, baraj yaptığımızda “Parayı müteahhide, betona gömüyorsunuz.” deniliyor. (CHP sıralarından gürültüler) Yani elektrikten şikâyet ediliyor, elektrik fiyatlarından şikâyet ediliyor; biz elektrikle ilgili yatırım yapmak istediğimizde “Çevreyi mahvediyorsunuz.” deniliyor.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Bunların hiç doğrusu yok mu Sayın Bakan?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Madencilikle ilgili yatırımlardan bahsettiğimizde “Çevreyi mahvediyorsunuz.” deniliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Çevre bir tek bize gerekmiyor, hepimize gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen…

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Şimdi, çıkan konuşmacılar diyor ki: “Devlet hiç vergi almasın, kimse vergi vermesin ama sürekli birilerine devlet para versin, maaş versin, sürekli kaynak aktarsın.” Yani ben…

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Libya’ya ve Somali’ye mesela…

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Evet, Libya’ya ve Somali’ye, ihtiyacı olan ülkelere para verilmesinde hiçbir mahzur yok.

ORHAN SÜMER (Adana) – Vekiller soru sordu, sen akıl veriyorsun Allah aşkına ya! Soruya cevap ver sen.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Burada verdiğimiz rakamlar 3 milyon, 5 milyon ama o ülkelerin uluslararası arenada, Birleşmiş Milletlerde birer tane oyu var. Onlarla kurduğunuz ilişkiler size uluslararası arenada ne katkılar sağlar, bunu düşünebilmeniz lazım. Ben şunu söylüyorum: Yani burada her türlü yapılan işe karşı çıkılıyor, doğru ya da yanlış olduğuna bakılmıyor. Ben gerçekten bu tavrı anlamakta zorluk çekiyorum ve burada bir sayın milletvekili dedi ki: “Hakkımız varsa helal etmiyoruz.” Hakkınız olduğunu düşünmüyorum ama bu kadar…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Kendi cebinden mi ödüyorsun?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Ne demek “Hakkınız yok.”, ne demek.

ORHAN SÜMER (Adana) – Ne demek ya?

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – O milletvekilinin bende hakkı olduğunu düşünmüyorum. Allah Allah! Ve ben şunu söylüyorum: Bu kadar…

ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) – Siz kimin parasını harcıyorsunuz? Milletin parasını harcıyorsunuz!

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Vergi veriyoruz soracağız tabii.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Bu kadar… (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, Sayın Bakan teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar müsaade edin, telaş etmeyin. Sayın milletvekilleri, biraz sessiz sakin lütfen...

Sayın Akbaşoğlu buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin 230 sıra sayılı 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel 11’inci madde görüşmeleri esnasında bütçeye ilişkin olarak gündeme getirilen birtakım suçlamalar oldu “haramzade” “haramiler bütçesi” vesaire… Bütçeye bu sıfatları takanların aslında kendi sıfatlarını ifade ettiklerini belirtmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkinci olarak, bugün 17 Aralık Şebiarus Günü, Hazreti Mevlâna’yı rahmet ve minnetle yâd ediyorum. “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.” diyor Hazreti Mevlâna. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bizim için bu tavsiyenin temel bir ilke olduğunu, ahlaki bir ilke olduğunu ve siyasi felsefemizde de çok önemli bir yer tuttuğunu ifade etmek isterim. Biz bu anlayışla milletimize hizmet etmeye, milletimizin duasını almaya, inşallah, samimi gayretlerimizle devam edeceğiz.

Son olarak da biraz evvel konuşmacılar, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili birtakım yaklaşımlarda, değerlendirmelerde bulundular ve çarenin iyileştirilmiş parlamenter sistemde olduğunu belirttiler.

BAŞKAN – Sayın Hüseyin Örs söyledi, evet.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kimileri de “güçlendirilmiş parlamenter sistem” dediler. Demek ki parlamenter sistem tek başına yetemiyor, bir nakisası, bir eksikliği olduğu kabul edilerek önüne birtakım “iyileştirilmiş” veya “güçlendirilmiş” kelimeleriyle takviye edilmeye çalışılıyor. [İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)] Acaba bu kavramsallaştırmalar konusunda Sayın Kaboğlu’nun Başkanlığındaki Komisyonda bir uzlaşmaya varamadı mı?

Bir de bu konuda, bu sistemi teklif eden arkadaşlarımız Cumhurbaşkanını kimin seçeceğiyle ilgili ne düşünüyorlar; bunu ilerleyen vakitte, daha sonra, inşallah, müsait bir zaman diliminde hep beraber görüşmek isteriz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, yerli kan ürünü üretilmesini siyaseten de mesleki olarak da desteklediğine ancak her şeyin Sancak ailesine imtiyaz olarak verilmesine karşı olduklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, öncelikle şunu söylemek lazım: Tabii, burada çok sayıda hukukçu var ve hepimiz de siyasetçiyiz. Bir hak nasıl tesis olunur ve kişilerin kişiler üzerindeki hakları ve kamu yönetimindekilerin hepimizin vergilerini kullandıkları için kamuya karşı sorumlulukları ve birbirimizin üzerindeki hakları meselesinde bir bakan vergi veren insanlara, bu milletten 100 bin oy alarak seçilen insanlara “Üzerimizde hakkınız olduğunu düşünmüyoruz.” diyorsa ona söylenebilecek çok bir şey yok. Ama Sayın Bakan hep polemik alanına kaçmayı... Belki gelecek dönem nasılsa parlamenter sisteme geçilecek, milletvekili olursa muhalefette grup başkan vekilliğini falan tadabilir, o zaman polemik konusunda aradığını bulur. Ama ben kendi alanıyla ilgili bir şey söyleyeyim, çok net bir şey söyledi: “Efendim, kim istese biz onu destekleriz, teşvik yaparız. Ona karşısınız, buna karşısınız.”

Sayın Başkan, 2001 yılından itibaren Türkiye'de kan ürünleriyle ilgili çok hassas bir süreç vardı, çok korkunç. Şöyle yapıyordu birtakım çeteler: Hemofilili aileleri birbiriyle evlendirip, teşvikler yapıp, hemofilili çocuklar doğurtup, onların yoksullukları üzerinden pahalı hemofili reçeteleri üretip bunun üzerinden kişilerin yoksulluğunu sömürerek ilaçlarını sattıran çeteler vardı. Biz o dönem, hasbelkader üstlendiğimiz görevlerde, bunlarla kıyasıya bir mücadeleye giriştik ve hem Manisa Eczacı Odasında hem Türk Eczacıları Birliğinde hemofili reçetelerinin renkli reçete uygulaması, sıraya sokulması, doktor-hasta-eczane üçgenini kıracak eşit limitli tevzi sistemleriyle kan ürününü Türkiye’de tüm eczaneler arasında eşit dağıtmaya başladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ya, gecenin bu saatinde buna ne gerek var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok var çok. Hatta çok kıymetli bir şey olacak bence, tam da yeri, belki polemik yapacağımıza iyi bir yere de varırız.

Bu sistem yıllarca kusursuz işledi. Türkiye, yurt dışından kan ürünlerini güvenle getiren, güvenle ulaştıran, çirkin üçlü ilişkilerin olmadığı bir sisteme kavuştu ama eksiğimiz yerli kan ürünüydü. Bu konuda bir adım atılmasını siyaseten de mesleki olarak da hep destekledim, destekledik. Bu konuda Bakanlık bir çağrı yaptı. 7 tane bu işi bilen firma ve 11 tane de Bakanlığın davet ettiği firma, 18 firma bir araya geldiler. Halis, iyi bir niyet ifade edildi; “Herkes bildiğini bu masaya döksün.” dediler. Özellikle o 7 firma döktü, aylarca görüşüldü. Sonra dediler ki: “Biz firmaları belli kriterlerle eksilteceğiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitecek Başkanım, az kaldı.

BAŞKAN – Son açışım, onu söylüyorum, toparlarsanız…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şunu toparlamama izin verin, çok kritik bir şey.

Dediler ki: “Bizim işi vereceğimiz firma 6 tane soğuk hava deposu yapacak. 10 tane plazmaferez merkezi kuracak, ilkini on iki ay içinde. Yurt dışından Türkiye’ye de kan ürünü getirme tekelini ona vereceğiz.” 7 tane tecrübeli firmayı bırakın, şartnameye rağmen -beş yıllık tecrübe aranıyordu- bir ay bu işi yapmamış olan bir firmaya, Murat Sancak’ın firmasına bu iş verildi. Bu işin içindeki o “know-how”u bilenlerin hepsi şaşkın. Sayın Bakanım, davet edin anlatsınlar size o süreci, bir anlatsınlar. “Bütün bilgileri bizden aldılar, işi bilmeyen Murat Sancak’a bu işi verdiler.” Sonuç ne oldu? Murat Sancak, dünyadan Türkiye’ye son kullanma tarihi üç ay kalmış -Türkiye’ye bir yıldan az kalanı sokmak yasak- kutuları belgeledik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Artık hakikaten gece saat biri geçti, lütfen yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Başkanım, çok kritik.

BAŞKAN – Tamam, tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dünyada geziyorlar, dolaşıyorlar; üç ay kalmış, iki ay kalmış kan ürünleri... Kanuna göre bir yıldan az miadı kalan sokulamaz. Samsun Devlet Hastanesine verilen miadı iki ay kalan kan ürünlerini de belgeledik. Sağlık Bakanı da doğruladı geçen -tutanaklarda var- bütçede. Şimdi, bu kişi üzerine düşen hiçbir işi yapmamış, bu imtiyazı almış; tek başına, en pahalıya, onda 1’i fiyatına, on sekizinde 1’i fiyatına bulduğu ilaçları hastanelere, eczanelere tekel satıyor. Bir de üstüne üstlük, bu hiçbir sözünü tutmamış, 172 bin metrekarelik Silivri’de arazi tahsis ettiniz. Görevini yapsa, dört dörtlük yapsa, yükümlülüklerini yerine getirse, millî kan ürününe doğru yürüse bunun yapılması lazım. O sözünü tutmuyor da siz bu arsayı verince arkadaşlar “peşkeş” der, karşı çıkar. Yerli, millî kan ürününden yanayız ama her şeyin Sancak ailesine imtiyaz olarak verilmesine de karşıyız Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakan, müsaade edin lütfen.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – “Peşkeş” dediği için.

BAŞKAN – Sayın Bakan, müsaade edin.

Sayın Özel, bir hakkın tesisi için ya da bir hakkı teslim etmek için illa hukukçu olmak gerekmez. Yani “Aramızda çok hukukçu var, hakkın tesisini bilirler.” gibi bir laf ettiniz girişte de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, evet.

BAŞKAN – Siz de bir eczacısınız, biz de bir iktisatçıyız; hakkın hukukun ne olduğunu bilmek için mutlaka hukukçu olmak gerekmez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de ondan söyledim zaten yani ama çok daha iyi bilenler var dedim.

BAŞKAN – Yani evet.

Buyurun Sayın Türkkan.

46.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bizim konuşmacımız Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tefessüh etmiş bir sistem olduğundan bahsetti. 4,58 kuruyla aldıkları doları 8 liraya getiren bir sistem var, 128 milyar dolar olan Merkez Bankası rezervini eksi 55 milyar dolara düşüren bir sistem var, yüzde 12’yle aldığı işsizliği yüzde 25’lere taşıyan bir sistem var. Tabii ki bu sistem tefessüh etmiş, bitmiş. Onun yerine biz, güçlendirilmiş parlamenter sistemi bu ülkeye getireceğiz, bunu aklınızda tutun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Daha çok şey söylemek mümkün, gece çok geç vakit, bir de bu sözleri söyleyen henüz nekahet devresini tamamlayamamış Muhammet Emin Akbaşoğlu arkadaşımız olduğu için daha fazla bir şey söylemiyorum onu üzmemek adına. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

47.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, milletvekillerinin millet adına bakanlara hesap sorduğuna, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun Şanlıurfalı Şenyaşar ailesinin yaşadıklarıyla ilgili kendisinin söylediklerini tekrarladığını, bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Öncelikle, herhâlde bir sorun var iktidar milletvekilleri ile bakanlar arasında. Dikkatimi çekti, bugün bütün sorular genellikle iktidardan geliyor, soru da gelmiyor, teşekkür ediliyor birilerine.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O zaman sorun yok demektir, sorun yok demektir bu. Sorun yoksa soru da yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunu da dikkatinize sunuyorum.

Belediye başkanlarına bile teşekkür ediliyor yani bu bölüm soru için, onlarla iletişim sağlayamıyorlarsa başka bir yolunu bulsunlar.

Diğeri, Sayın Bakan konuşmasında dedi ki: “Milletvekillerinin benim üzerimde bir hakkı yok.” Nasıl yok, onu anlamadım. Biz milleti temsil ediyoruz, milletin de tabii ki yürütme ve bakanlar üzerinde doğrudan hakkı var, biz de onlar adına hesap soruyoruz. Yani böyle bir dili kabul etmek mümkün değil, gece geç olduğu için uzatmayacağım.

Diğeri, ben, sayın iktidar grubuna bir soru sordum, daha doğrusu bir hukuksuzluğu ifade ettim ve bitmesi gerektiği yönünde, Urfa il örgütü şikâyetçiyse vazgeçmesi gerektiğini ve serbest bırakılmalarını talep ettim. Sayın Akbaşoğlu benim söylediklerimin hepsini bilgi olarak tekrar Meclise sundu, şaka gibi… Gerçekten ancak şaka olabilir bu. Yani, ben, 2 çocuğunu, eşini haksız bir saldırıda kaybeden bir annenin, iktidar partisinin il binası önünde oturmak için gittiğini… Doğru, bir demokratik tepki gösteriyor bir haksızlığa karşı. Üç saat dayanmadılar ya, üç saat sonra anne ve oğlu gözaltına alındı ve şu anda gözaltındalar. Demek ki hiç kimse iktidar partisinin kapısına gidemez, bir talepte bulunamaz ama muhalefet partilerinin önünde on dört ay kolluk eşliğinde eylem yapılabilir öyle mi? Bütün Türkiye duysun; Emine Şenyaşar şu anda gözaltında, 70 yaşında bir anne…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben, bunu sordum; kendisi aynı sözleri bana tekrar etti. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bu olayın ayrıntılarını gecenin bu saatinde anlatmayacağım ama büyük bir adaletsizlik ve hukuksuzluk olduğunu, onların gözaltında tutulmasının ve AKP’nin şikâyetçi olmasının bu ülkedeki adaletsizliğin resimlerinden biri olarak tarihe de geçtiğini ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

48.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, şunu ifade edeyim: Ben, teknik bir konuya temas ettim iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili ve bir, kavramsallaşma birliği var mı yok mu, bir de Cumhurbaşkanını kim seçecek diye teknik bir soru sordum, fazla detaylandırmaya gerek yok ama bunun cevabını alamadık.

İkinci olarak, HDP Grup Başkan Vekilinin ifade ettiği şey, toplantı ve gösteri yürüyüşlerine ilişkin kanuna aykırılık nedeniyle savcılığın bir adli işlem başlattığını söylemiştim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Diyarbakır’da yapılanlar ne?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Diyarbakır’da anayasal faaliyetimiz engellendi bizim ya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Orada AK PARTİ İl Başkanlığına geliniyor, görüşülüyor İl Başkanıyla ancak görüşüldükten sonra da orada birtakım gösteri ve eylemler yapılıyor. Buna ilişkin de Kanun’un gereğince adli bir işlem başlatılıyor. Bu konuda bilgi paylaşımında bulundum, artık iş adliyenindir, yargınındır. Bu konuyla ilgili başka bir şey yapılması mümkün değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, belki Sayın Akbaşoğlu nekahet döneminde olmayabilir ama olanlar var yani.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama bu çok önemli bir mesele Sayın Başkan.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bir katliam var ortada, katliam; öyle sıradan bir saldırı değil.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Türkiye’de yeni kurallar, AKP kuralları: “Hiç kimse iktidar partisine karşı bir talepte bulunamaz, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkı sadece iktidar partisi yetkililerine aittir, onun dışındaki bütün partilerin -başta partimiz olmak üzere- her türlü demokratik tepki yasaklanmıştır.” Bunu bir kural hâline getirelim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Öyle bir şey yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - On dört aydır bizim Diyarbakır il örgütümüzün faaliyetleri engelleniyor, siyasi faaliyetimiz engelleniyor ve üstelik İçişleri Bakanı dâhil gidip kapının önünde oturuyor ve bunu başka şekilde anlatıyorlar. Muhalefete olunca her şey mübah; suçlamak, yasaklamak... Van’da üç yıldır bir toplantı yapmak yasaklanmış ama iktidar gidip binlerce insanla yürüyor. Yeni bir AKP anayasası var, kendilerinin iç anayasası var: “Her şey bize mübah ama muhalefet yaparsa bunlar yasak.” İşte, bu, kabul edilemez bir resimdir; bunu kabul etmiyoruz. Emine Şenyaşar ve oğlunun gözaltında olması da “Toplantı, gösteri yürüyüşüne aykırı hareket etmek.” diye değildir; orada gösteri yapmıyorlar, bir talepleri var, orada sessizce oturuyorlar, sessizce. Bir gün dayansaydılar ya, bir gün; bir dinleseydiler anneyi “Ne istiyorsun?” diye. Bunu bile yapmadılar, işte, bu zalimliktir hakikatte.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim, kayıtlara geçti.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN - 11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.17

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN(İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon, yerinde.

12’nci maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Hazine garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler

MADDE 12- (1) 2021 yılında, 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak; garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti 4,5 milyar ABD dolarını aşamaz.

(2) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde beşine kadar ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senedi ihraç edilebilir. Hazine ve Maliye Bakanı ikrazen ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetlerinin kamu sermayeli bankalar ile kamu kurum ve kuruluşları arasındaki dağılımını, senetlerin vade, faiz ve diğer şartlarını belirlemeye yetkilidir.

(3) 2021 yılında 4749 sayılı Kanunun 8/A maddesi çerçevesinde Hazine ve Maliye Bakanlığınca sağlanacak borç üstlenim taahhüdü 4,5 milyar ABD dolarını aşamaz.

BAŞKAN – 12’nci madde üzerinde gruplar adına konuşmalara başlıyoruz.

İlk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Hasan Subaşı’nın.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde Antalya merkezde, Aksu’da, Serik’te, Manavgat’ta, Gazipaşa’da ve Kumluca’da yaşanan sel ve dolu afeti için yurttaşlarımıza, hemşehrilerimize ve çiftçi kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimi tekraren sunuyorum. İnşallah, zarar tespitleri yapıldıktan sonra da bir an önce yaraların sarılmasını ve hasarların giderilmesini temenni ediyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde konuşmak için söz almış bulunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin 98’inci, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de 3’üncü bütçe görüşmelerini yapıyoruz ve sonlandırmak üzereyiz.

1215 tarihli Magna Carta’dan bu yana bütçe hakkı, yurttaşlık hakkıdır ve parlamentolar yüzlerce yıldır bütçeyi denetler, sorgular ve onaylar. Sayın Bakanımızın ve Sayın Bakanların eleştirilerden dahi rahatsız olduğunu hissediyoruz -ve iktidar milletvekillerinin- ama bütçe, asıl, parlamentoların denetim, sorgulama ve onayıyla hayata geçen önemli argümanlardır. Bizde, ilk defa 1876’da Kanun-ı Esasi’de dayanağı olmadan kimseden vergi toplanamayacağı hükme bağlanmıştır, ilk Anayasa’mız sayılan Kanun-i Esasi’de. Bizim de en iyi yaptığımız ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin hedeflerini hiç şaşırmadan, isabetle yaptığı tek konu olan -on yıldır, incelerseniz- vergi toplama konusunda on yıldır daima hedeflerinin üzerinde vergi toplamışladır; kırarak, sararak, bazen af çıkararak, ÖTV zamlarıyla, KDV zamlarıyla mutlaka hedeflerin üzerinde, zor şartlarda dahi vatandaştan sorgusuz sualsiz para toplamayı becermişlerdir. O konuda söylenecek bir şey yok ama iş sorgulama ve denetlemeye gelindiği zaman hiç sorgulanma imkânı yoktur, denetleme imkânı yoktur ancak görüldüğü gibi, eleştirilerden bile çok ciddi rahatsızlıklar yaşanmaktadır.

Bütçeler bir hükûmetin vizyonunu belirler; eylem planını, sorunlara çözüm konularını, yol haritasını ve hedeflerini belirler. Baktığımız zaman, bunların olmadığını görüyoruz bütçede; sadece savurganlık, açıklar ve büyük faizlerle karşı karşıyayız; hiçbir vizyonu ve yol haritası olmayan bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Peki “Bütçe nerelere harcanmış?” dediğimiz zaman, işsizliği, milyonlarca işsizliği çözüme dönük, işsizlik sorununu çözmeye dönük hiçbir eylem, hareket ve bütçe ödeneği olmadığını görüyoruz. Yine istihdama, üretime dair bütçede hiçbir şey yok. Yıllardır sürüncemede kalan EYT, KYK, 3600 ek gösterge dâhil, hiçbir soruna merhem olunmamıştır. Bütçede ihtiyaç sahiplerine pandemiden dolayı yapılmış, görünürde, hiçbir destek yok. Tarım Kanunu sizin döneminizle yapılmakla birlikte, sizin döneminizde çıkarılmış bir yasa olmakla birlikte 21’inci maddesindeki gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’i olan pay 56 milyar tutmasına rağmen, yine geçen yılki gibi hiç artış olmadan, 22 milyar yapıldığı gibi, ihtiyaç sahibi çiftçiye -ki traktörleri ve hayvanları haczedilen- Tarım Kredi ve Ziraat Bankasındaki çiftçi borçlarının yapılanması için en küçük bir destek ayrılmamıştır ve sonra da tabii -bu 5 milyarlık- zorda olan çiftçimizi rahatlatacak durumdayken dışarıya yapılan yardımlara itiraz olması, eleştiri olması da çok doğaldır Sayın Bakan. Onun için 5 milyon Tunus’a, 3,5 milyon Somali’ye, milyar dolarlar… Gerçekten vicdanları sızlatmaktadır; yoksa kendi içimizdeki bunca sorun olmadan kendi yoksulumuza, ihtiyaç sahibine, pandemiden dolayı zarar gören insanlarımıza gerekli destekleri yapabilseydik bunları kimse konuşmuyor olurdu.

Bence Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini iktidar kanadının sürekli övmesi, hatta kutsama derecesinde savunması çok şaşırtıcı. Bakanların hemen hemen hepsi de birer pembe tablo çizmişlerdir, hatta bir Bakanımızın “Yoksulluğu yok ettik ve refahı paylaşıyoruz.” dediği de dikkatlerden kaçmamıştır. Dikkatimizi çeken yine, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay bütçeyi sunarken “kazan-kazan” tabirini önceledi, bütçenin son konuşmasında da yine kazan-kazanla bitirdi; hiç anlayabilmiş değilim. Ama birtakım övücü sözleri söyledikten “Geliştik ve dünyada belirli sıralara girdik, şu kadar yüceldik, bu kadar kalkındık.” dedikten sonra, itirazlar üzerine de “Siz anlamazsınız bunlardan.” diyerek haddini aşmıştır maalesef. Bu kazan-kazan nedir? Kim kazanıyor? bu soruyu sormak lazım. Sayın Cumhurbaşkanı “Biz devleti şirket gibi yönetiriz.” demişti, onun için mi sürekli kazan-kazan söyleniyor? Ama “kazan”ın hangi tarafında kim var belirsiz. Eğer şirket gibi idare ediliyorsak niye devlet ve millet bir kere kazanmıyor? Niye hep belirli, tarif edilen, ihale yasaları 180 kere değiştirilerek belirli tanımlanan kişilere gidiyor ve kazan-kazan oyununu hep onlar oynuyor? Doğrusu şirketler kâr amacı güder ama devletler ise ülke bütünlüğünü amaç edinmiş siyasi ve sosyal organizasyonlardır, tüzel kişiliklerdir. Kazan-kazan ya da sürekli kazanca dönük şirket anlayışıyla devlet yönetilemez. Peki, kabul edelim ki siz bunu seviyorsunuz ve şirket gibi yönetmek istiyorsunuz. O zaman şunu ben hatırlatmak isterim, Türk Ticaret Kanunu’nun 18’inci maddesinin (2)’nci fıkrası şöyle der: “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” Şimdi, basiretli bir iş adamı nedir dediğimiz zaman, onu da içtihatlar tanımlamıştır. “Tacir, geleceği gören, sezgisi yüksek, dikkatli ve yapacaklarının nereye varacağını bilen ya da bilmesi gereken, ticari iş, işlem ve eylemlerinin hukuki, mali ve ticari sonuçlarını öngörmesi gereken kişidir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Şimdi, eğer şirket gibi yönetmekte kararlıysak en azından basiretli bir tacir gibi hareket edilmesi gerekir, öngörüsü olması gerekir ama bugün baktığımızda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde 400 milyar doları aşmış dış borç var. AK PARTİ sıralarından bir arkadaş dedi ki: “400 milyar dolar varsa ne olur borç, 4 trilyonun üzerinde Almanya’nın borcu var.” Evet, Almanya’nın 2,3 milyar kamu kaynağı borcu da var ama eksi faizle. Eksi faizle borç alan ülkeler -Japonya ve Almanya gibi- bizim o aldığımız faizlerin çok daha düşüğünü ödediği gibi, hatta bundan kazanç bile sağlamakta. Bizim yüzde 7’yle aldığımız borçlar basiretli bir tüccarın eylemi değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Bari basiretli tüccar gibi davranılması gerekiyor.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Subaşı.

Milliyetçi Hareket Partisi adına Mehmet Celal Fendoğlu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, geç olmasına rağmen ekranları başında -hâlen bekliyorlarsa- bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Battal Gazi diyarının bir milletvekili olarak destan geleneğimiz, sözlü kültürümüz ve tüm bu değerlerimizin taşıyıcısı olan Türkçemizin zenginliği üzerine konuşmak istiyorum çünkü düşünürler der ki: “İnsanın ana yurdu ana dilidir.” Bizim millet varlığımız ve devlet geleceğimizin de dayanağı Türkçemizin gücüdür. Türkçe yayınlı diziler, sinemalar, basılı ve görsel yayınlar devletimizin gücünü dünyaya iletiyor. Bu kapsamda, TRT’yi, özelde TRT Avaz’ı, TRT kültür kanallarını tebrik ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı bütçesinin bizi var eden Türkçemizi ve onu dünya dili yapmak için yapılan yayınları desteklediğini görmek bizi ayrıca mutlu ediyor. Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA başta olmak üzere Türkçeye hizmet eden tüm kurumlarımızı tebrik ediyor, Türk dili tarihimize ait bazı hatırlatmaları siz değerli vekillerimize hatırlatıp yüce Meclisin kayıtlarına geçirmek istiyorum.

Türk dili, dünyanın en eski dillerinden biridir; bunu söyleyebilmek için haklı nedenlerimiz bulunmaktadır. Bu nedenlerin en önemlisi, Türk dilinin yazılı belgelerinin çok eski zamana kadar uzanmasıdır. 8’inci yüzyıldan kalan, Asya coğrafyasının türlü bölgelerinde ele geçmiş Göktürk harfli yazıtlar bunun en önemli tanıklarıdır. Bugün sayısı 500’ü aşkın Göktürk harfli yazıtlar Türkçenin en eski belgeleri olduğu gibi Türk tarihinin, kültürünün ve sanatının da şüphesiz en muhteşem örnekleridir. İlk örneklerini 8’inci yüzyılda gördüğümüz Göktürk harfleriyle taşlara ve kayalara kazınmış bu dil ve kültür, sonraki dönem Türkçe metinlerde de daha işleklik kazanmış ve daha güçlü olarak karşımıza çıkmıştır. Eski Uygur Türkçesi döneminden kalan metinlerin hem sayısının çokluğu ve hem işlenmiş bir edebî dille karşılaşıyor olmamız da şüphesiz çok önemlidir. İslamiyet sonrasında Arap harfleriyle kaleme alınan Kutadgu Bilig, Divanü Lûgat-it-Türk ve Atabetü'l-Hakayık gibi eserlerde Türkçenin ne kadar güçlü bir dil olduğuna tanıklık etmekteyiz. Özellikle Kâşgarlı Mahmut’un Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazdığı Divanü Lûgat-it-Türk adlı Arapça-Türkçe sözlüğü hem Müslüman dünyası için Türklerin değerini göstermesinin hem de Türk dilinin İslam coğrafyasında öğretilmesinin ne kadar önemli konular olduğunu kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır.

Türklerin bir bölümü Anadolu’ya geldikten sonra bu coğrafyada da edebî bir dil vücuda getirmiştir. Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli gibi erenler bir taraftan İslam’ı tebliğ ederken öteki taraftan yazdıkları eserlerle Türkçenin de bu coğrafyanın en etkili dillerinden biri olmasına vesile olmuştur. Ayrıca, Anadolu ve Balkanlar coğrafyasında hâlen Türkçe dışında başka diller konuşulup yazılabiliyorsa bu da hem Türklerin hem de Türkçenin hoşgörüsünden başka neyle izah edilebilir ki. Anadolu ve Balkanlar ile Kuzey Afrika ve Avrupa içlerine kadar hoşgörü, medeniyet ve yüksek Türk kültürünü götüren Türkler, aynı zamanda güzel Türkçemizi de götürmüştür. Özellikle Avrupa içlerine kadarki coğrafya ile Kuzey Afrika’da ve Doğu Akdeniz’deki birçok yer adının Türkçe olması da bunun en güzel göstergesidir.

Türk dili, bazı zamanlarda, özellikle de devletin zayıfladığı ve kargaşanın arttığı dönemlerde başka dillerin etkisiyle de zayıflamaya başlamış, birçok sözcüğünü kaybederek başka dillerden giren sözcüklerle yaşamaya devam etmiştir. Ancak, bu durumun geçici zararlarla hafifçe atlatıldığını da eklemem gerek.

İşte Osmanlı Devleti’nin son zamanındaki buhranlar, doğal olarak, Türk dilini de etkilemişti. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’ndan yüzünün akıyla çıkan Türk milleti, Türk insanının gelişmişlik seviyesini artırmak üzere büyük bir seferberlik başlatmıştı. Türklerin bilinen en eski yazılı belgesi olan Göktürk harfli yazıtların 1893 yılında çözülmesiyle birlikte, bu metinler üzerindeki çalışmalar hâliyle Mustafa Kemal Atatürk’ün de dikkatini çekmişti.

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün üzerinde en fazla durduğu konunun tarih ve dil olduğunu özellikle belirtmem gerek. Atatürk’ün 1931 yılında Türk Tarih Kurumu -o zamanki adıyla Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti- ile 1932 yılında Türk Dil Kurumunu -o zamanki adıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti- kurması ve bu iki kurumu Türk tarihi ve Türk dili araştırmalarına yönlendirmesi ve en önemlisi de kendisine ait az sayıda mal varlığının büyük bir bölümünü bu iki kuruma vakfetmesi zaten tarihe ve dile verdiği değerin en iyi ve somut göstergesidir. Türk tarihinin İslam dönemi öncesinden az biliniyor olması, Türkçenin de hem doğu hem de batı dillerinin etkisinin altında örselenmesi Atatürk’ün bu iki önemli konuya neden bu kadar değer verdiğini de açıkça ortaya koymaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin iki güzide kurumu olan Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu 1982 Anayasası’yla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna bağlanmıştı. Bu iki kurum, yeni Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı çatısı altında çalışmalarına, Türk tarihi ve diliyle ilgili konularda araştırma yapmaya devam etmektedir.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ve ardından 5 Türk cumhuriyetinin bağımsızlığını alması, hâliyle Türk dilinin de güçlenmesine vesile olmuştur. İlk olarak Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Latin temelli harfleri kabul etmesi, ardından Kazakistan’ın bu harfleri kullanma konusundaki adımları gerçekten Türk dili açısından büyük öneme sahiptir. Yakın zamanda, Türkiye’nin Azerbaycan’ın haklı Karabağ davasında yanında olması, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in açıklamalarında herhangi bir tercümana ihtiyaç duymaksızın konuşmaları, dünya siyaseti açısından olduğu kadar Türk dilinin gücü ve işlekliği açısından da önemlidir. Türk dili bugün, Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kazak Türkçesi, Uygur Türkçesi gibi 40’a yakın yazı diliyle dünyanın en saygın ve işlek dillerinden biri olma yolunda ilerleyişine devam etmektedir. 2020 yılının UNESCO tarafından “Tonyukuk Yılı” olarak ilanı, Türklerin en eski yazılı belgelerinden biri olan Tonyukuk Yazıtı’nın değerini göstermesi bakımından önemli olduğu gibi Türk dilinin en eski çağlardan günümüze kadar ne kadar önemli ve meşakkatli yollardan geçtiğini göstermesi bakımından da kuşkusuz önemli ve değerlidir. Hareketimizin lideri Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin gerek Türk dünyası hakkındaki düşünce ve söylemleri gerekse Türk dili için beslediği duygular yolumuzu belirlememize ışık tutmaktadır. Binlerce yıllık bir dili konuşan insan olarak Türk dilinin dünyanın en saygın konuşuru, en fazla tarihi, en eski ve yapısı en güçlü dillerinden biri olduğunun farkında olmanın gururunu yaşadığımı da ifade etmek istiyorum.

Sözlerimin sonunda, Mustafa Kemal Atatürk’ün şu ünlü sözünü tekrarlamak istiyorum: “Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Bu vesileyle sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum, Allah’a emanet olun. Sağ olun, var olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, görüşmüş olduğumuz, üzerine söz almış olduğum madde, Hazine garantili imkân ve dış borcun ikraz limiti ile borç üstlenim taahhüt limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemleri düzenleyen bir madde. Hazine garantili imkân ve dış borçlanma limitini 4,5 milyar Amerika Birleşik Devletleri doları -burası önemli- o limite göre sınırlıyor. Yani 4,5 milyar dolara kadar Hazine garantili proje ve borçlanma imkânı elde ediliyor.

Şimdi, bu Hazine garantili borçlar meselesinde önemli bir durum var. Sayın Bakan da demin burada ifade etti: “Yani, biz iş yapıyoruz, yatırım yapıyoruz, işte, muhalefet her şeye itiraz ediyor.” dedi. Şimdi, bir bakıyorsunuz bu Hazine garantili yatırımlara, orada bu yatırımlar, nedense hep belli şirketlere gidiyor. Yani bizim itiraz ettiğimiz yatırımlar değil, bizim itiraz ettiğimiz, bu yatırımların şeffaf bir ihale usulüyle verilmemesi, birçoğu işte, davet usulü, teklif usulü gibi birçok usul ve yöntemle, birçok yol ve yöntemle hep belli şirketlere veriliyor. Hani, kazan-kazan diye konuştuk ya, hep aynı şirketler kazanıyor, bizler, işte, vatandaşlar, halkımız da bu işin hep kaybeden tarafında oluyor.

Şimdi, bu kamu-özel iş birliğiyle yapılan projelerde ve bu Amerika Birleşik Devletleri doları üzerinden yapılan projelerde de çok ciddi bir şekilde kur farkından kaynaklı kayıplara yol açıyor. Şimdi, baktığınız zaman bunlara, ödenen kur farkları Sayıştay raporlarına da konu olmuş, 2014 yılı için 4 milyar 652 milyon, 2015 için 9 milyar 284 milyon, 2016 için 3 milyar 748 milyon, 2017 için 8 milyar 798 milyon, 2018 için 25 milyar 117 milyon, 2019 için 10 milyar 117 milyon lira. Bunlar, ödenen kur farkları, borçlanılan ya da yük olarak binen kur farkları. Şimdi, 2014-2019 yılları arasındaki toplamda 61 milyar 716 milyon kur farkı biniyor bu projelerden kaynaklı olarak yüklenen maliyet.

Şimdi, bunlar ne anlama geliyor? Çanakkale Köprüsü’nden 6 tane, Avrasya Tüneli’nden 7 tane, Osmangazi Köprüsü’nden 7 tane, üçüncü boğaz köprüsünden de 2 tane anlamına geliyor yani bu kadar daha yapabilme anlamına geliyor. Yani kur farkından kaynaklı olarak yüklenen maliyetlerin durumu bu ve dolar arttıkça sürekli bu maliyetler de artmaya devam ediyor.

Kamu-özel iş birliği projeleriyle tüm Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca oluşan kamu dış borcunun 1,5 katı kadar döviz taahhüdüne girilmiş durumda. Türkiye'de kişi başı millî gelir 12 bin dolar iken ve ileride 25 bin dolara çıkacağı projeksiyonlarıyla ihale edilen projeler, bugün geldiği noktada, kişi başı 8 bin dolar millî gelire sahip bir ekonomiye ağır yük getiriyor ve buradan kaynaklı olarak da baktığınız zaman, ülkede ciddi anlamda bir ekonomik sıkıntı ve yoksullukla karşı karşıya kalıyoruz. Bu iktidar, bizim de çocuklarımızın da torunlarımızın da geleceğini ipotek altına alıyor ve onların geleceğini de çalmış oluyor.

Şimdi, ekonomide yaşadığımız kriz ve bu krizlerin vatandaşa getirdiği yük artık gizlenemez vaziyettedir ve biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Bu ekonomik krizin sebebi, demokratikleşme yaşanmaması yani demokratik olmayan nedenlerden dolayı ülkenin demokrasiyle yönetilmemesinden kaynaklı olarak bu kriz artarak devam ediyor ve demokratikleşme olmadığı sürece de bu krizden kurtulma şansımız yok. Şimdi siz her ne kadar “Biz çok demokratız, en ileri demokrasi bizde, en gelişmiş demokrasi bizde.” deseniz de, bu işin böyle sizin anlatmanızla olmadığını herkes, özellikle de uluslararası kurumlar, kuruluşlar, ülkeler iyi biliyorlar.

Şimdi, uluslararası bir değerlendirme kuruluşu var; “The Economist Intelligence Unit” diye adlandırılıyor bu kuruluş. Bunun kamuoyuna yansıyan ve tartışılan bir raporu var. Şimdi bu rapor, baktığınız zaman yani Türkiye kamuoyunda da tartışılmış bir rapor. Demokrasi Değerlendirmesi Endeksi yayınlıyor ve bir puanlandırma yayınlıyor. Türkiye’nin bu puanlandırmada 2006 ile 2014 arasında durumu fena değil yani o zamanki koşullar çerçevesinde diğer dünya ülkeleriyle kıyaslandığı zaman durumu kötü bir pozisyonda değil. Peki, 2015’te ne oluyor? 2015’ten itibaren günümüze kadar giderek düşüyor. Yani, 2015’te çözüm sürecinin bitirilmesi, Türkiye'nin demokratikleşmeden uzaklaşması, çatışma sürecinin başlamasıyla birlikte Türkiye'deki demokrasi değerlerinin tamamı da düşmeye başlıyor. Güvenlikçi politikalar, Türkiye'yi demokrasiden uzaklaştıran ve ona paralel olarak da ekonomik zorlukları beraberinde getiren bir sürece yol açıyor. Gelinen noktada ne deniliyor? Gelinen noktada söylenen şu: “Artık Türkiye bir karma rejimle yönetiliyor, bir karma rejim söz konusu.” Şimdi, karma rejim nedir, nasıl tanımlanıyor? Karma rejim şu şekilde tanımlanıyor: Düzenli seçim sahtekârlıkları olan ve adil ve özgür demokrasi olmalarını engelleyen uluslardır. Bu uluslar genellikle siyasi muhalefet, bağımsız olmayan yargılar, yaygın yolsuzluk, medyaya uygulanan taciz ve baskı, güçsüz hukukun üstünlüğü ve az gelişmiş siyasi kültür alanındaki kusurlu demokrasilere göre daha belirgin hatları uygulayan hükümlere sahiptir. Şimdi, şöyle bir tanım var: Tam demokrasiye sahip ülkeler, kusurlu demokrasiye sahip ülkeler, karma rejime sahip ülkeler ve otoriter rejime sahip ülkeler. İşte Türkiye’nin puanlaması karma rejime yani deminki saymış olduğum alana denk geliyor ve buna sebep olan en büyük alan da seçim ve seçilmişlerin iradesine olan durumla ilgili yani saygısızlıkla ve yok saymayla ilgili. Bu uluslararası değerlendirme kuruluşu Türkiye’nin bütün puanını işte o sizin kayyumlarınız sayesinde böyle veriyor. Yani sizin o kayyum politikanız dünya arenasında, uluslararası arenada Türkiye demokrasisini yerle bir eden bir pozisyonda. Şimdi, sizin “Demokrasimiz ileri, en özgür ülke biziz.” demiş olmanızın aslında uluslararası camia açısından da, tabii bizler açısından da hiçbir anlamı yok. Siz bununla ancak A Haber ve havuz medyası dışında başka bir medya kanalı izlemeyen, takip etmeyen yurttaşlarımızı ikna edersiniz ki ancak da onları ikna ediyorsunuz.

Şimdi, başka bir meseleye değinmek istiyorum. Tabii, bir de bütçe görüşmelerinde görmüş olduğumuz, bu ülkede yaşayan bir Alevi kardeşlerimiz vardı. Bu Alevi kardeşlerimiz bu bütçede ne sıklıkta konuşulmuş, bakanlıkların sunumlarına baktık, inceledik. 2 bakanlık; bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bir de Kültür Bakanı, Alevi kardeşlerimizle ilgili laf etmiş. Ne demiş? Kültür Bakanı, bizim Antalya Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül’ün konuşması üzerine Hacı Bektaş Veli anma etkinlikleriyle ilgili ifadelerde bulunmuş yani demiş ki “Biz o etkinlikleri şöyle önemsiyoruz, böyle uluslararası boyutta destekliyoruz filan.” bunu anlatmış, güzel. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Diyanet bütçesini anlatırken -yine Diyaneti söylüyor- demiş ki: Toplumun tüm kesimlerine hitap eden anlayışla Alevi Bektaşi Klasikleri seti gibi eserlerin yayınlanmasına, Muharremiye ve Kerbelâ şehitlerini anma programları düzenlenmesine ve ülke genelinde gerçekleştirilen aşure etkinliklerine bizzat öncülük etmiş Diyanet. Şimdi, bahsettikleri Alevi Bektaşi Klasikleri 2015 yılında yayınlandı, 2015 yılında yayınlanan bir Klasikler’i her sene burada bütçe propagandasında kullanmaya devam ediyorlar. Bunun haricinde ne yapmış? Muharrem programları ve aşure.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Yani, bir taraftan 7 bakanlıktan daha büyük -12 milyarın üzerinde- bütçe alan bir Diyanet, diğer taraftan da sadece Kerbelâ anması ve aşure etkinlikleriyle karşılanan bir “Alevi kardeşlerimiz” ifadesi var. Biz bu “kardeşlerimiz” ifadesine şuradan karşı çıkıyoruz, diyoruz ki: Eşitlik olmadan kardeşlik olmaz. Kardeşlik hukuku öyle masalla, hikâyeyle olmaz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Önce bu eşitliğin sağlanması gerekiyor; eşit koşullarda bu imkânların, bütün bu kaynakların, ülkenin gelirlerinin, kaynaklarının eşit dağıtılması gerekiyor ki o zaman hakikaten Aleviler de Kürtler de diğer azınlık kesimler de ya da Türkiye’de yaşayan, çoğunluk olmayan toplumsal kesimlerin hepsi de gerçekten kardeşimiz olsun, gerçekten bir kardeşlik hukuku ortaya çıksın. Bütün bunlar olmadığı sürece bu kardeşliklerin hepsi de hikâye olmaktan başka bir şey olmuyor.

İyi akşamlar diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Uğur Bayraktutan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bilinen bir hikâyeyi anlatacağım değerli arkadaşlarım: 9 Eylül 1922’de İzmir işgalden kurtarılınca Mustafa Kemal Atatürk İzmir’e girer. Karşıyaka’da İplikçizade Köşkü’nde misafir ederler Mustafa Kemal Atatürk’ü, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın önderini ve bakar ki mermerlerin üzerine bir Yunan bayrağı sererler. Mustafa Kemal Atatürk der ki: “Bu nedir?” Derler ki: “İzmir işgal edildiği zaman Yunan Kralı şanlı bayrağımızı, al bayrağımızı o mermerlerin üzerine serdi ve onun üzerinde yürüdü.” Mustafa Kemal Atatürk, Yüce Önder’imiz der ki: “Bir bayrak bir ulusun onurudur, bir ulusun onuruyla oynanmaz.” Önemli bir laftır, bundan yüz yıl önce söylenmiş olan bir laftır.

Bakın, biraz önce, hamaset yapmayacağım ama Sayın Bakanın konuşmalarını dinledim. Bakan, ilginç bir şey söyledi, acaba dedim gözümden mi kaçtı diye tutanakları getirttim. Sayın Bakana soruyorlar ki: “Libya’ya ve Somali’ye mesela ne diyorsunuz?” Yasin Bey Denizli Milletvekili. Sayın Bakan diyor ki: “Burada verdiğimiz rakamlar -yardımla alakalı- 3 milyon, 5 milyon. Ama o ülkelerin uluslararası arenada Birleşmiş Milletlerde birer tane oyu var.” Değerli arkadaşlarım, şimdi bu tutanakları Somali ve Libya Büyükelçileri görseler ne derler değerli arkadaşlarım? Bu ülkenin onuruyla bundan daha oynanacak bir şey var mıdır değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Bir hukukçu olarak şunu anlatayım Sayın Bakan, bunun Türkçesi şudur: Diyorsunuz ki parayı bastırıyoruz, Birleşmiş Milletlerde oy kullandırıyoruz. Ayıptır, yazıktır ya! Bunu demeyin bari, yapıyorsunuz burada... Bakın, tutanaklara geçmiş kelimeler, buna ne diyeceksiniz Sayın Bakan gerçekten merak ediyorum yani.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Alacağım, inceleyeceğim…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Alabilirsiniz, yapabilirsiniz de bunu anlıyorum ama bunu bari tutanaklarda söylemeyin. Biz zannediyorduk ki bunları basında okuduğumuz zaman, kararnamelerinizi gördüğümüz zaman, pandemiden dolayı gerçekten ciddi sıkıntıları var, ülke de onlara yardım ediyor. Anlıyoruz ki Birleşmiş Milletlerde oy kullanmak için para veriyormuşsunuz ülkelere, tutanaklar burada duruyor. Bunu düzeltirsiniz diye umuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bugün basına yansıyan bir olay var. Bakın, Okan Holdingin patronu bir açıklama yapıyor ulusal basında: “1972’den beri Türkiye’de iş yapıyorum, Türkiye’de yatırım imkânı ortadan kalktı.” diyor değerli arkadaşlarım. “Neden?” diye soruyorlar. “Çünkü hukuk yok, hukukla alakalı bir problem var.” Bakın, bütçeyi konuşuyoruz, bütçeyle alakalı nedir sıkıntılar? Burada çok rakamlara girmeyeceğim, milletvekillerimiz rakamlarla alakalı birtakım şeyleri ifade ettiler, o rakamlarla sizleri boğmak istemiyorum ama bir şeyi söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Bu rakamlarla alakalı olarak, önce, Dünya Adalet Projesi’nin yapmış olduğu bir sıralama var. 206 ülkeyi kapsıyor, 128 ülkeyi bir skalaya koymuş, 128 ülkenin içerisinde Türkiye’de bunlarla alakalı bir nitelendirme yapılıyor; Türkiye, 60’tan aşağı inemiyor. Bunların içerisinde ceza yargılaması var, hukuk yargılaması var, hukuk güvenliği var. Bunlarla alakalı, ne yazık ki, gerçekten sınıfta kalmış bir ülke gerçeğiyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlarım. Biz diyoruz ki: Eğer gerçekten sizin bir hukuk reformuyla alakalı… Önümüzdeki haftalarda getireceğinizi ileri sürdüğünüz bir düzenleme var, bunu getireceksiniz, göreceğiz gerçekten bir hukuk reformu getirecek misiniz diye.

Bakın, arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde bir mafya lideri Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanını açıkça tehdit etti, bu ülkenin 2’nci büyük partisinin Genel Başkanıyla alakalı bir tehdidi ortaya koydu değerli arkadaşlarım. Biz bekliyorduk ki buna ilişkin ciddi bir tepki koyulur. Bir Allah’ın kulu, bir cumhuriyet savcısı bu ülkede kalkıp da dava açmadı. Dava açıldığına ilişkin, soruşturmayla alakalı, AKP’nin Grup Başkan Vekili Bülent Turan’dan böyle bir beyanda bulunulduğu ifade edildi.

Bakın, ben Ankara Hukuk Fakültesini bitirdim değerli arkadaşlarım. 5 Kasım 1925’te Mustafa Kemal Atatürk, Ankara Hukuk Mektebinin açılışında “Cumhuriyetin müeyyidesi olacak bu müessesenin açılışında duyduğum saadeti hiçbir teşebbüste duymadım.” diyor değerli arkadaşlarım.

Burada, daha önce kürsüde söyledim, bir kere daha söylüyorum. Mustafa Kemal’in Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt “Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak haksızlıktan, hatta Bingöl Dağları’nın ıssız kuytularında nafaka bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz sorumlusunuz.” diyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, bu konuda cumhuriyet savcılarından olaya el koymasını bekliyoruz; eğer olaya el koyarlarsa bu konuda gerekenler yapılır diye söylüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ben daha önce televizyonlarda bu çöplerle alakalı… Siz bunun bir mizansen olduğunu ileri sürüyorsunuz, çöplerden insanların yiyecek topladığına ilişkin olaylar ortaya çıkınca bunun abartıldığını söylüyorsunuz. Dün benim seçim bölgem Artvin’den çok değerli bir gazeteci kardeşim görüntülü aradı, bunları istiyorsanız… Çünkü o görüntülerdeki hanımefendinin ifşa olmasını istemiyorum. O görüntüleri izleyince gerçekten dehşete kapıldım arkadaşlar. Bir başka Türkiye gerçeği var; bir yanda çöplerden ekmek toplayan insanlar var, bir yanda 47 milyon dolara kendisine uçak alan beyefendiler var değerli arkadaşlarım. O eski Türkiye’ydi, yeni Türkiye’de 47 milyon dolara… Onu da beyefendi tekzip ediyor, diyor ki: “Ben 47 milyon dolara böyle bir uçak almadım çünkü test uçuşlarında motorlarda arıza çıktığı için daha önce Fransız firmasından aldığım uçaklarla idare ediyorum.” Değerli arkadaşlarım, bu beyefendi yani bu 5’li çetenin içerisinde olan beyefendi var ya, 1980’li yıllarda Artvin’de de iş alıyordu. Sizin liderinizin “bi-em-si” dediği, biz Artvinlilerin “Be-Me-Ce” kamyon diye tarif ettiğimiz BMC kamyonlarla geziyordu bu beyefendi. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdi, öyle bir hâle getirdiniz ki uçaklarla geziyorlar bunlar. O nedenle değerli arkadaşlarım, bu aradaki gerçeği ayırt etmenizi istirham ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bugün ulusal basına bir şey yansıdı. Ben Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna da sataşıyorum, Sayın Grup Başkan Vekilime de sataşıyorum, buradan söylüyorum: Bizim CHP sözcüleri buraya çıktılar, Sayın Cumhurbaşkanının maaşıyla alakalı 88 bin liralık maaşı konuşuyorlar. Bunu şiddetle reddediyorum arkadaşlar, açık konuşayım. Bakın, bugün basına düşen olaylarda, basına düşen beyanatlarda bir örtülü ödenek olayı var. Bakın, bugün gazetelerde, bazı gazetelerde -yandaş basında bu yok- yandaş basının olmadığı gazetelerde manşet oldu değerli arkadaşlarım. Bu nedir? Ekim ayında… Sayın Cumhurbaşkanı ekim ayında 20 milyon TL’lik bir örtülü ödenek kullanıyor değerli arkadaşlarım, 20 milyon TL’lik. Kasım ayına geliyor, aynı Sayın Cumhurbaşkanlığı ödeneği 284 milyon lira; 14 kat artıyor değerli arkadaşlarım, 14 kat. Ocağın başından bugüne kadar Cumhurbaşkanlığının kullandığı örtülü ödenek miktarı 1,8 milyar TL. Ne anlatacağız arkadaşlar? Biz ne anlatıyoruz 88 bin lira maaş almış filan diye? Cumhuriyet tarihinde olmadık bir olay. Şimdi, bunu hamasetle anlatıyorsunuz, “Yurt dışı operasyonlar yapılıyor.” “Şunlar, bunlar yapılıyor.” diye anlatıyorsunuz.

Burada, iki gün önce bir İçişleri Bakanı geldi, hem milletvekillerine hem Meclise ayar verdi, başka bir şey söyledi. Ben, burada, seçim bölgemle alakalı da bir şey söyleyeceğim değerli arkadaşlarım. Başka bir şey söyledi burada, dedi ki… Sağlık Bakanının açıklaması gereken, benim 1 Aralıkta burada, seçim bölgem Artvin’le alakalı… Hani diyorsunuz ya “Bu bütçe, müthiş bir bütçedir.” diye. Ben o zaman kıyamet kopardım, dedim ki: “Bakın, Artvin’de insanlar yollarda ölüyor.” Benden sonra AKP’nin Artvin Milletvekili, çok değerli kardeşim Erkan da çıktı “Hayır, öyle değildir, daha başka bir tablodur.” dedi. Ona ben sataşmam, Artvin Milletvekiline herhangi bir şekilde sataşmam ama bir gerçeği ortaya koyalım değerli arkadaşlarım. Şimdi, aradan geçen zamanda biz gördük ki… Sayın Bakan diyor ki: “Biz, Hakkâri’de anjiyo ünitesi kurduk.” Bu açıklamayı yapacak olan Sağlık Bakanıdır, İçişleri Bakanı yapıyor Sayın Başkan bu açıklamayı: “Anjiyo ünitesi kurduk.” Ben de buradan Sayın Bakan size soruyorum, Sağlık Bakanına ben 4 tane soru sordum, cevap vermedi: Biz başka ülkenin çocukları mıyız Sayın Bakan? Biz başka Tanrı’nın çocukları mıyız bu Artvin’de? Niye kurmuyorsunuz anjiyo ünitesini Artvin’de? (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Yani niye bu insanlar ölüyor? Biz başka ülkenin çocukları mıyız? Hakkâri’de bu anjiyo ünitesini kurarken terörü bahane ederek “Hakkâri’de insanlar dağa çıkıyor, biz böyle engelleriz.” diyorsunuz, bu Artvinliler dağa çıkmadığı için mi bu şekilde cezalandırılıyor değerli arkadaşlarım? Dağa çıkmadığımız için mi bizleri bu şekilde cezalandırıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Yani, Sayın Vali açıklama yapıyor, Artvin’deki Deriner Barajı ve Çoruh Vadisi projeleri -2 milyar lira- ülke ekonomisine büyük katkıda bulunuyor, siz herhangi bir şekilde 2 milyon liralık -250 bin dolarlık- bir araçtan, bir şeyden, bu şekildeki bir devlet yardımından bizi yoksun bırakıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, eski Türkiye ile yeni Türkiye’yi karşılaştırıyorken bir şey daha söyleyeceğim sizlere. Bakın, bundan yıllar öncesine, daha iki üç yıl öncesine kadar fakirin bir umudu vardı değerli arkadaşlar. Fakirin umudu neydi? Millî Piyango. 31 aralıkla alakalı bizim umutlarımız vardı, insanların umutları vardı. 31 aralıkta beklerlerdi ki “Bir Millî Piyango bileti alacağım, bana milyarlar çıkacak, ben de çocuklarıma ev alacağım, araba alacağım, mülk alacağım.” diye. Siz Millî Piyangoyla alakalı, insanların hayallerini bile tükettiniz, umutlarımızı yok ettiniz. Bugün, Millî Piyangoyla alakalı bile insanların kafasında soru işaretleri var değerli arkadaşlarım. Böyle bir tabloyu Türkiye’nin önüne koydunuz. O nedenle, yani bizim arkadaşlarımız… Burada çok konu var, anlatılması gereken çok söz var.

Bakın, daha bugün Meclisin önüne Ardahan’dan geldiler. Ben bugün sabah erkenden Meclise geldim kıymetli arkadaşlarım. Geldim ki bütün polis güçleri orada, bütün TOMA’lar orada, Meclisin önünde. Şaşırdım, dedim ki herhâlde bir eylem falan var. Bizim Meclisteki koruma arkadaşlara dedim ki: Ne var arkadaşlar? “Bir ihbar var.” dediler. Benim de aklıma IŞİD falan geldi “Herhâlde, Meclisin önünde eylem filan yapıyorlar, bu şekilde bir şey yapacaklar.” dedim. Sonra, öğrendim ki arkadaşlar, çiftçiler Meclisin önüne gelip Tarım Kredi borçlarıyla alakalı -yanlış da olabilir bu bilgi- sorunlarını anlatmayla alakalı bir talepte bulunacaklarmış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru, doğru.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Doğru Başkanım, doğru.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Siz o çiftçileri kırmışsınız ya; yazıktır, günahtır ya; yazıktır, günahtır ya! Yani bir insan talebini anlatabilmek için, bir meramını anlatabilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisine, Mustafa Kemal’in Meclisine geliyor, bir şey anlatmaya çalışıyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Yani bunu yapmanız yazıktır, günahtır! O nedenle, bunu şiddetle reddediyoruz, bunu şiddetle reddediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Bütün bu olumsuz tabloya rağmen, gecenin bu saatindeki bütün bu karamsar tabloya rağmen yurttaşlarıma buradan bir kere daha sesleniyorum: Bu ülkeyi umudun, özgürlüğün ülkesi, hepimizin Türkiyesi yapacağız değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) Bu konuda karamsarlığa kapılmaya gerek yok. Ben, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri olarak, Mustafa Kemal’in milletvekilleri olarak, Mustafa Kemal’in Meclisinden bu ülkenin insanlarına elimizi uzatıyorum ve diyorum ki iyi ki varsınız, karamsarlığa kapılmayın.

Gecenin bu saatinde iyi akşamlar diyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi, şahıslar adına ilk söz Sayın Belgin Uygur’un.

Buyurun Sayın Uygur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Vuslatının 747’nci yılında büyük mütefekkir, gönül ve aşk insanı Hazreti Mevlâna’yı rahmetle yâd ediyoruz. Yedi buçuk asır önce ektiği muhabbet tohumlarıyla kalplerimizi yeşerten Mevlâna, bugün de Mesnevisi, sözleri ve tavsiyeleriyle insanlığın yolunu aydınlatmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye son on sekiz yılda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde çağ atlamıştır. Savunmadan sağlığa, ulaşımdan tarıma, teknolojiden eğitime kadar birçok alanda muazzam atılımlar yapılmış, insan hakları noktasında da devrim niteliğinde kazanımlar elde edilmiştir. Demokrasiye balans ayarı kılıfıyla bin yıl sürecek denilen 28 Şubat postmodern darbe sürecinde cuntacılar tarafından getirilen başörtüsü yasağıyla ve yine esas amacı imam-hatiplilerin üniversiteye girişini engellemek olan, meslek liselerinin bitirilmesi pahasına uygulamaya konulan katsayı zulmüne de AK PARTİ son vermiştir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) Eğitimde fırsat eşitliği sağlanarak üvey evlat muamelesi yapılan başörtülülerin, meslek liselilerin ve imam-hatiplilerin gasbedilen hakları iade edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, katsayı zulmünün de kaldırılmasıyla Bakanlığımızın mesleki eğitimi geliştirmek için yaptığı çalışmalar sonucunda bugün meslek liselerini tercih edip yerleşen öğrenci sayısı yüzde 63 oranında artmıştır. Sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetişmek, sektörün mesleki eğitime olan katkısını artırmak, meslek lisesi mezunlarının istihdam oranlarını yükseltmek ve iş gücünün gerçek iş ortamında yetişmesini sağlamak amacıyla, mesleki ve teknik eğitim okulları ile sektör arasında iş birliği protokolleri imzalanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığımızın, meslek liselerinin bulundukları şehirdeki üretim ve istihdam alanlarına uygun, eğitimde şehre özgü mesleki eğitim modeline yönelik çalışmaları kapsamında Kuvayımilliye şehrimiz Balıkesir’imizde de büyük bir atılım gerçekleşmiştir.

Türkiye’yi doyuran, tarım ve hayvancılık şehri Balıkesir’imizin Savaştepe ilçesine modern tarım yöntem ve teknikleri konusunda eğitim verecek bir tarım lisesi ve AR-GE merkezi kazandırılmıştır. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri ve alkışlar) Yine, tarım lisesinin tamamlayıcısı olarak, üniversite ve meslek lisesi iş birliği çerçevesinde, Balıkesir Üniversitesi Savaştepe Meslek Yüksekokulu bünyesinde Laborant ve Veteriner Sağlık Bölümü açılmıştır. Termal sularıyla öne çıkan Balıkesir’imizde Bigadiç Meslek Lisesi bünyesine bir termal uygulama oteli kazandırmanın da mutluluğunu yaşıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yine, mesleki eğitimde, sanayi ve eğitim iş birliği kapsamında Bigadiç Meslek Lisesinde oto test ve ekspertiz merkezi açılmıştır. Böylece, Türkiye’de ilk ve tek TSE standartlarında Karayolu Motorlu Taşıtlar Test Merkezi bu meslek lisemizde hayata geçirilmiştir.

Salgın sürecinde mesleki ve teknik eğitimin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Bandırma Edincik Recep Gencer Meslek Lisesi Kimya Bölümü’nde ocak ayından bu yana 310 ton dezenfektan ve temizlik malzemesi üretimi yapılarak Balıkesir ve çevre illerin ihtiyacı karşılanmıştır. Burhaniye Mesleki Eğitim Merkezinde ise bir güneş enerji santrali kurulmuş olup okulumuz burada hem kendi elektriğini üretmekte hem de Bursa, Balıkesir bölgesindeki dağıtım şirketine elektrik satışı yapmaktadır. Doğasıyla, deniziyle, Kaz Dağları’yla bir turizm cenneti olan Balıkesir’imizde körfezin incisi Ayvalık Cunda Meslek Lisemiz bünyesindeki uygulama oteli ve Karesi Gazi Mustafa Kemal Meslek Lisemiz bünyesindeki uygulama otelimizle de eğitim, turizm iş birliğinin en güzel örneği sergilenmektedir. Burada sayamadığım daha birçok mesleki ve teknik Anadolu lisemiz, sektörle iş birliği hâlinde birçok önemli alanda üretimde bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, mesleki eğitimi güçlendirmek, kaliteyi artırmak ve okullar arası başarı farklarını azaltmak için Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından Mesleki Eğitimde 1000 Okul Projesi’ne 161 milyon liralık yatırım yapılmıştı. Balıkesir’imizde de 17 meslek lisemiz bu proje kapsamına alınmıştı.

Eğitimi siyasi hesaplaşma aracı hâline dönüştürenler, en büyük zararı eğitimcilerimize ve evlatlarımıza vermektedir. “Hâlâ bu iktidarın peşinden giden öğretmen varsa ben ona öğretmen demem.” diyen zihniyetin aksine bütün öğretmenlerimiz bizim başımızın tacıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Başınızın tacına 3600 ek göstergeyi verin o zaman!

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Uygur.

BELGİN UYGUR (Devamla) – Biz ahlaklı, erdemli, vicdanlı, şuurlu nesillerimizi yetiştirmek üzere evlatlarımızı değerli öğretmenlerimize emanet ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Atanamayan 600 bin öğretmen var, 600 bin!

BELGİN UYGUR (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 2023 vizyonumuza ve hedeflerimize ulaşmak için bütün gayretimizle çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu duygu ve düşüncelerle 2021 yılı bütçemizin ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde şahsı adına ikinci söz talebi Sayın Nazır Cihangir İslam’ın.

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçenin ülkemiz için neticesinin hayırlı olmasını diliyorum ama şunu size açıkça söyleyeyim ki bakınız, siz bu bütçede dev şirketlerden, bankalardan, holdinglerden kurumlar vergisi olarak topladığınız bütün verginin yüzde 9,6’sını aldınız, yüzde 10’unu bile almadınız, barajı bile geçemediniz ama bütün dolaylı vergilerle yoksuldan, açlık sınırının altında yaşayan insanlardan yüzde 63’lük bir pay alıyorsunuz. İşte sadece bu gerekçeyle oyum ret olacak, sadece bu gerekçeyle. Başka bir gerekçeye gerek var mı arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün bir şey daha oldu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Hamit Pişkin’in müracaatında –ki kendisi KHK’lidir- adil yargılanmadığı nedeniyle kararı bozdu. Bunun hukuken ne anlama geldiğini –samimiyetle söyleyeyim- henüz tam olarak çözemedim yani anladığım kadarıyla sadece yargılama aşaması dikkate alınmış.

Bakın, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu hakkında size bir iki şey söyleyeyim. Ben bir KHK’liyim, beni 7 Şubat 2017’de işimden attınız, eylülde müracaat ettim, üç sene üç ay geçti ama OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonundan hâlen bir cevap alamadım. Yeni seçildiğimiz dönemi hatırlayın, ilk burada bütçe yaptığımızda ne dediler: “Bir yıllık işimiz kaldı.” Bakın, onun üzerinden bir sene daha geçti, verdikleri sözün üzerinden bir sene daha geçti. Nedir OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu? Yargı ile bizim aramıza yani anayasal hakkımız ile bizim aramıza engel koyan, bizim yargılanmamızı engelleyen bir mekanizmadır, sadece bir oyalama taktiğidir. O yüzden, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, Anayasa’ya da aykırı bir kurumdur. Ben sizin yerinizde olsam bunu lağvederdim ve bütün KHK’lilerin önüne mahkeme kapısını açmış olurdum.

Ben Sayın Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerine ve değerli milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Niye? Haklarını vermeselerdi burada bu konuşmayı yapamıyor olacaktım, o yüzden içtenlikle teşekkür ediyorum. Milletvekili arkadaşlarımın feragatiyle bu gerçekleşti. Hakkınızı helal edin; başka bir şeyim yok, başka bir şansım yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Fakat, değerli arkadaşlar, bakın, İç Tüzük’e göre grubu olmayan bir milletvekilinin veya bağımsız bir milletvekilinin yemin etmek dışında şu Mecliste hiçbir konuşma yapmadan, şu kürsüye gelmeden süresini tamamlayıp evine dönmesi mümkün. Bu adil mi? Böyle bir şey adil mi? Sizin içinize siniyor mu? İşte böyle bir İç Tüzük’ümüz var. Neden? Çünkü grupların düzenine göre ayarlanmış. Yani biz her şeyi başkanlık sistemine göre ayarladık ama ileride bu Parlamentoda grubu olan siyasi partilerin milletvekili sayısından çok, grubu olmayan ve bağımsız milletvekili gelebilir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen niye bağımsız seçilemedin?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Ne için? İttifak sistemi yürürlüğe girdiği için. Bu konuda düzenlemenin yapılması lazım.

Bir mesele daha var ortada, bir mesele daha var: Bakın, altı yedi saatimiz burada rakam okumakla… Ve her bütçe dönüşünde arabayla İstanbul’a dönerken benim kafamda “Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.” sesleri döner döner durur. Neden? Arkadaşlar, böyle bir yöntem olmaz. Kaç kişi bu rakamları takip ediyor ama altı yedi saat, belki sekiz saat ayırdık sadece rakam okumasına ve “Kabul edenler… Etmeyenler… Edilmiştir.” mottosunun tekrar tekrar söylenmesine. Bu vakti şurada birkaç bağımsız milletvekiline veya grubu olmayan milletvekiline ayırabilirdiniz, şurada çıkar birkaç eleştiri getirebilirdi. Bunları düzeltmeden, bakın, bunları düzeltmeden bir çıkış yolu bulmak zor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Vaktim var mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – İlave bir dakika süreniz var.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Tamam, teşekkür ederim.

14 sayfalık, aslında, hem Cumhurbaşkanlığı sistemi hem Anayasa, toplum sözleşmesi, bu konularda hazırlık yaptım. Bunu “arkası yarın” veya “bir dahaki konuşmada” şeklinde parça parça size aktaracağım, aktarmaya çalışacağım, başka şansım yok fakat Sayın Akbaşoğlu, odamda buna hazırlanırken ve seyrederken, Anayasa toplantısından bahsetti. Sayın Akbaşoğlu, nereye davet edilirsem, hangi istişareye davet edilirsem giderim. Niçin biliyor musunuz? Çünkü Hazreti Peygamber’in Medine’de uyguladığı yöntemi uygularım; davet edildiğim her yere giderim, kendi kimliğimle konuşurum ve bir toplumu birbirini ezmeden, birbirinin ayağına basmadan, bir sözleşme üzerinden, nasıl yaşanacağının projesi üzerinde veya bunun hayalleri üzerinde çalışırım. Aramızdaki fark şu: Siz Machiavelli’yi takip ediyorsunuz, ben Medine Sözleşmesi’ni.

Hepinize saygılarımı sunarım, sağ olun efendim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

ADİL ÇELİK (Balıkesir) – CHP’nin Medine Sözleşmesi’ni alkışladığını görmek güzelmiş! Medine Sözleşmesi’ni alkışladınız, unutmayın.

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, konuşmalar tamamlandı.

Şimdi soru-cevap işlemine geçeceğim.

Evet, Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Covid-19 salgınının yayılmasını önlemek amacıyla Resmî Gazete’de yayınlanan karara göre nafaka alacakları hariç yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takipleri durdurulmuştu ancak verilen sürenin dolmasıyla icra işlemleri yeniden başladı. Vatandaş canının derdiyle uğraşırken bir de üzerine icra şoku yaşıyor. Başta tarım sektöründeki çiftçilerimiz olmak üzere, ülkemizde ekonomik anlamda yaşanan krizle birlikte 30 milyona yaklaşan icra dosyası bulunmaktadır. Pandemi dönemi bitene kadar icra dosyalarının yeniden askıya alınması lazımdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Ortaya çıktığı günden bu yana küresel sorun hâline gelen coronavirüs salgınının ülkemizde yayılmasını asgariye indirmek için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tüm tedbirleri almaya devam ediyoruz.

Hiçbir virüs Türkiye’den, Türk milletinin birliğinden, beraberliğinden, kardeşliğinden, aldığımız ve alacağımız tedbirlerden daha büyük değildir diyor, çıktığı günden bugüne coronavirüs nedeniyle hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, teknoloji hayatımızın, özellikle de çocuklarımızın ve gençlerimizin vazgeçilmezi hâline gelmiştir. Bilhassa pandemi sürecinde çocuklarımızın teknoloji ve bilişim araçlarını artan oranlarda kullanımı söz konusudur. Yani, toplum olarak esasında bir dijital bağımlı hâldeyiz; bu noktada, dijital diyet yapılması hususunda Bakanlığınızın geliştirmiş olduğu tedbirler var mıdır, alınan önlemler var mıdır, varsa bunlar nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

2021 yılı bütçesinden Sivas Cumhuriyet Üniversitemize 658 milyon 991 bin TL, Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitemize de 43 milyon 703 bin TL ödenek ayrılmıştır. Ben bu ödeneğin ayrılmasında emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm bakanlarımıza teşekkür ediyorum.

Ayrıca, yine Sivas sağlığına bir müjdemiz daha var: Yapımına başlanan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi hastanemiz 1.100 yataklı olarak 2023 yılında inşallah aziz hemşehrilerimizin hizmetine sunulacaktır.

Yine, Sivas Belediyemiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu…

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Sayın Bakanım, bu zamana kadar ortaya koyduğunuz iradeyle Türkiye’nin 5 endüstri bölgesinden 1’i olan Arsin Yatırım Adası için büyük bir aşama kaydedildi ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yatırım programına alındı. Bir başka aşamaya geçtik. Tüm yasal işlemleri ve şirketleşme süreçleri de tamamlandı. Trabzon sizden Yatırım Adası’nın dolgu ihalesinin müjdesini bekliyor. Emeğiniz için şimdiden tüm hemşehrilerimiz teşekkür ediyor.

İkinci sorum: Kalkınma ajansları ve bölge kalkınma idareleri illerimizin ve bölgelerimizin çehresini değiştirecek pek çok başarılı işe imza atıyor. Bu kapsamda, Trabzon’da Cazibe Merkezleri Programı kapsamında hangi adımlar atılmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, birinci sorum sıfır araç ithalatıyla alakalı. Burada, gümrük vergileri 1600 cc’ye kadar olan araçlarda artırılmamıştı, 1600 cc’nin üzerinde artırılmıştı ama bugün araç firmalarına; araç satan, ithal eden firmalara gidildiği zaman döviz ve ÖTV bahane edilerek bütün araç fiyatlarının yüzde 100’ün üzerinde arttığını… Bu konuda bir çalışma yapılmasını talep ediyorum.

İkinci sorum: Bankalar konut kredileri, ticari krediler ve ipotekli kredilerde hayat sigortasını zorunlu kılıyorlar. Bazı bankalar 100 bin liralık kredide hayat sigortası bedeli olarak 500 TL gibi bir rakam alırken bazı bankalar 2 bin lira gibi bir rakam alıyor; arada çok büyük bir fark var. Bunu söylediğimiz zaman da pandemiyi bahane ediyorlar. Pandemiden dolayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim.

Devlete ve vakıflara ait olan, esnafların kiracı olduğu dükkân sahiplerinin kiralarını salgın boyunca almaya bilirdiniz. Hele hele kira artışı hiç yapmamanız gereken bir dönemde siz kira artışı yapıyorsunuz. Edirne’de Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait 650 tane dükkân var ve hepsi kiralık. Bırakın bu dükkânların kiralarını dondurmayı siz yüzde 12 zam yaptınız. Genel Müdürlüğe ait dükkânlar var, bunların hepsi kiralık.

Somali’ye 5 milyon…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdem, buyurun.

ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

27’nci Dönem POMEM polis adaylarının taleplerini iletmek istiyorum. 27’nci Dönem POMEM adayları aylarca parkur çalışıp emek verdiler fakat pandeminden dolayı, iptal olan sınavlarından kalan tek derslerinden dolayı mezun olamadılar. KPSS puanları olduğu hâlde 27’nci Dönem POMEM’e ön başvuru yapamamaktalar. Mülakata kadar mezun olacak olan kardeşlerimiz diplomayı ibraz etmek suretiyle başvuru hakkı talep etmektedirler, iletmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Tabii, bu uluslararası yardımlarla ilgili hususu açmak istiyorum. Burada “rüşvet karşılığı oy” gibi bir ifade gerçekten çok çirkin bir ifade.

CAVİT ARI (Antalya) – Siz söylediniz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz söylediniz.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Sayın Başkanım, müsaade ederlerse cevabımı vereyim.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Ben şunu söylüyorum: Burada muhatap olduğumuz insanlar kabileler değil, bunların Birleşmiş Milletlerde 1’er oyu var, bunlar bağımsız devletler, egemenlik hakları var. Biz bunlarla eşit ilişki kuruyoruz ve çıkarlarımız doğrultusunda beraber hareket ediyoruz. Hepimiz burada mavi vatandan bahsediyoruz, deniz yetki alanlarından bahsediyoruz. Biz bu anlaşmayı kiminle yaptık? Onun tarafındaki bir ülke eğer destek istiyorsa biz buna destek vermeyecek miyiz? Biz müttefiklerimize destek vermeyecek miyiz? Burada kurulan ilişki tabii ki bizim insanlık yararına yaptığımız işlerle alakalı, ihtiyacı olana biz destek veriyoruz, insanlık namına veriyoruz ama bizim ülkelerle kurduğumuz ilişkiler eşit ilişki ve bizim menfaatlerimizi de içeren ilişkiler. Dünyanın stratejik noktalarında ülkeler var, bunlar yardım istediğinde -5 bin tane maske istiyor adam, 5 bin tane tulum istiyor- siz bunu gönderdiğinizde vatandaşınızdan almış olmuyorsunuz ama o ülkelerle ömür boyu bir iyi niyet ilişkisi kurmuş oluyorsunuz, beraber çalışıyorsunuz. Benim burada kastım bu; yoksa “parayı vereyim, oy versin”, böyle basit bir anlayışla uluslararası ilişkiler yönetilir mi? Onun için biz bu yardımlarda asla vatandaşımızdan bir şeyi eksiltmiyoruz ama Türkiye’nin çıkarlarına, ileride Türkiye’ye faydası olacak ilişkiler kuruyoruz ve bunlar da doğru ilişkilerdir.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez! (CHP sıralarından “Oo!” sesleri)

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Şimdi burada öncelikle Silivri’deki arsadan bahsedeyim kısaca. Biz münferit yatırım yeri olarak burayı veriyoruz, burada arsa tapusu verilmiyor. Önce tahsiste para ödeniyor, aylık kira ödeniyor ve yatırım karşılığı veriliyor. Eğer bu şirket o yatırımı yaparsa bu arsayı işte, yirmi dokuz yıllığına, vesaire kiralamış oluyor, yapmazsa zaten bunun elinden alıyoruz dolayısıyla burada bir peşkeş yok. Beraberce yatırımı takip edelim; siz de takip edin, ben de takip edeyim. Eğer yatırımı yapmazsa bu arsayı hemen elinden alırız, bunun örnekleri zaten Türkiye’de var.

Tabii, burada Sayın Grup Başkan Vekili kariyer planlamalarıyla ilgili birkaç cümle kurdu. Ben çok açık ifade edeceğim: Bizim partimizde, bizim anlayışımızda kariyer planlaması olmaz. Biz göreve dair kendimize bir emir verilirse bunu yerine getiririz dolayısıyla bugün bize “Git kapının önünde bekle.” derlerse, biz orada zaten bekleriz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öyle “Yok burada görev alacak, şurada görev alacak.” diye bir iddiamız olmaz. Biz partimizin bize verdiği görev neyse onu yerine getiririz, bunun altını çizmek istiyorum.

Tabii, burada sayın vekillerimiz dediler ki: “Burada eleştirilerden yürütme rahatsız oluyor.” Bakın değerli arkadaşlar, burada “haramzade” diye ifadeler kullanılıyor, “haram bütçe” diye ifadeler kullanılıyor, “Hakkımızı haram ediyoruz.” diye ifadeler kullanılıyor. Bunlar dinî terimler. Bakın, ben imam-hatipliyim, bu kadar rahat bu terimleri kullanmıyorum.

Şimdi, bir milletvekili çıkıp diyorsa ki “Bu, haram bütçe.” Buradaki herkes haram bütçeden maaş alıyor o zaman. Bu dinî tabirleri niye bu kadar kolay kullanıyoruz?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Çünkü halk helal etmiyor. Halkın boğazından aldığınız ekmekleri helal etmiyor insanlar.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - “Hakkımız haram olsun.” dediğinizde TCK’de haram olmakla ilgili bir şey mi var? Burada ayetlerden bahsediyorsunuz, hadislerden bahsediyorsunuz. Eğer siz “Hakkımız haram olsun.” diyorsanız, “Benim üstümde hakkınız yok.” derim ben de.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Evet, haram oluyor!

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Bağımsız mı çalışıyorsun Sayın Bakan? Herkesin Bakanısın, sadece Cumhurbaşkanının Bakanı değilsin.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Dolayısıyla biz eleştirilerden rahatsız olmuyoruz, yeter ki işimizle ilgili eleştirin, bizi daha doğruya yöneltmek için bize sorular sorun ama burada “haramzade” derseniz, bunlar eleştiri değil, bunlar hakarettir ve ben bunları kabul etmiyorum. (CHP sıralarından “Milletin Bakanı ol.” sesleri)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Milletin Bakanı, milletin Bakanı.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hepsi haram! Gerçek bu.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Değerli arkadaşlar, tabii, bugün bütçeyle ilgili bize bir görev verildi, ben konuşmamda da ifade ettim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Hiçbir soruya cevap vermedin.

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım Sayın Bakan.

SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Biz, bize emanet edilen her kuruşu, emin olun, dikkat ederek harcıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, önümüzdeki yılın bütçesinde de bu ülkeyi kalkındıracak ne yapabileceksek onun gayreti içerisinde olacağız.

Burada bakanlarla ilgili “memur” ifadeleri kullanılıyor. Ben şunu da ifade edeyim: Biz milletimizin memuruyuz ve onlara hizmet ediyoruz, bundan da gocunmayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özel...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye’de kan ürünü ithalatı yetkisi verilen firmanın yükümlülüklerini yerine getirmediğine, bu konuda büyük haksızlık olduğuna, Hatay ilinde coronavirüs vaka sayılarında yüzde 400 artış olduğuna, Hatay’ın ihmal edilmemesini ve gereken tedbirlerin alınmasını Hataylılar adına bir kez daha rica ettiklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok uzatmadan şunu söyleyeyim: Türkiye’de kan ürünü ithalatında deneyimli 7 tane firmanın bütün bilgisi alındı, bu iş de beş ay önce kurulmuş bir firmaya verildi. Oysa, şartnamede “Beş yıl en az bu işi yapmak.” vardı. O firmalar isyan ediyor, isimlerini biliyorsunuz, çağırın konuşun. Bu firma 6 adet soğuk hava deposunu, 10 adet plazmaferez merkezini yapmadığı hâlde kendisine bu imtiyaz verildi, yüzde 1.800 kâra varan kârlarla devlete kan ürünü satıyor. Bu yükümlülüklerini yerine getirmedi. Siz devlet olarak tahsisatı yapıyorsunuz, oysaki bunu yapmayıp “Önce verdiğin sözleri tut.” demeniz gerekirdi. Ayrıca, yarın öbür gün bu firma patladığında bu işi yapma kabiliyeti olan firma kalmayacak elimizde. Oysa, kuraydınız bir konsorsiyum, hepsi birlikte bu işin içinde olaydı. Bu konuda büyük bir haksızlık var.

Bir de son olarak -bu konuda daha fazla bir şey demeyeceğim ama- Hatay'ın bir çağrısı var Sayın Bakan. Geçen gün Hatay milletvekillerimiz burada ifade ettiler, Hatay’da yüzde 400 vaka artışı var. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da konuya ilgi gösterdi. Sonra da açıklandı ki: “Sağlık Bakanı Sayın Koca yarın Hatay’a gidecek.” Milletvekillerimizi görevlendirdik; 2’si orada, 1’i Sayın Bakan giderken gidecekti. Program iptal olmuş. Hatay’da çok ciddi sıkıntılar var özel durumundan ötürü. Hatay'ın ihmal edilmemesini, oradaki esnafın durumu düşünülerek karantinaysa karantina, bu tedbirlerin alınmasını Hataylılar adına bir kez daha rica ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 230) (Devam)

2.- 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/280), 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2019 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2019 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 190 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2019 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2019 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/1322) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 231) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 02.34

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 02.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 33’üncü Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, şu an televizyon hâlâ açık, bütün millet bizi seyretmeye devam ediyor, çalışmalar devam ediyor, rica ediyorum…

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin oylanmamış maddeleri ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin maddelerini görüşerek oylamalarını yapmak için, 17 Aralık 2020 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.36



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(´´) 230 ,231 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 07/12/2020 tarihli 24’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.