TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

12’nci Birleşim

                                                                                  4 Kasım 2020 Çarşamba                                 

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III - YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, ülkede son yıllarda yaşanan depremler ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, sosyal yardım ödemelerine ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik’te yapılan değişikliğe ve 17 Ekimde gerçekleştirilen Bitki Koruma Ürünleri Bayi ve Toptancılık Sınavı’nın iptal edilerek şaibelerin ortadan kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, iktidar partisinin ve ortağının gündeminde işsizliğin, pandeminin ve vatandaşların her geçen saniye yoksullaştığı gerçeğinin olmadığına ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve depremde zarar gören Bayraklı Adliye binasının kullanılabilir durumda olduğunun belgelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, iktidarın yapması gerekenin işsizliği ortadan kaldıracak sanayi hamlelerini hayata geçirmek olduğuna, işçilerin kıdem tazminatını yok eden 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 2018 yılında ücretli olarak görev yapan kaç öğretmenin sözleşmeli olarak atandığını Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, İzmir ilinde yaşanan depremde de yine suçlu olarak depremin gösterildiğine ve herkesin sorumluluğunu ne zaman hatırlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, GÜBRETAŞ’ın gübre satışlarını durdurması nedeniyle çiftçinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, terörü, destekçilerini ve terörden medet umanları telin ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’na ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, belediyelerde ve kamuda sözleşmeli personel statüsünde görev yapanların kadroya geçirilerek mağduriyetlerinin giderilmesi ve kural ihlalleri nedeniyle ehliyetlerine el konulan sürücülere ehliyet affı getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, iktidarın önce İstanbul için risk taşıyan Kanal İstanbul ısrarından vazgeçtiğini duyurması, depremin etkilerine karşı önemler için gerekli yasal ve teknik düzenlemeleri Meclis gündemine getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, bu Meclisin halkın Meclisi olup olmadığını, emekçilerin ve emekçilerin temsilcilerinin tepkilerini bu Meclisin önünde göstermeyip de nerede göstereceğini TBMM Başkanlığından öğrenmek istediğine, işçilerin kıdem tazminatını yok eden 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, belediyelerde ve kamuda sözleşmeli personel statüsünde görev yapanlar ile 696 sayılı KHK’yle taşerondan devlet kadrolarına geçiş yapan işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, depremin yol açtığı yaraları sarmanın devlet ve millet olarak herkesin görevi olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 5 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla deprem araştırma komisyonu kurulmasını olumlu bir gelişme olarak gördüklerine, Türk Dışişlerinin Ermenistan’ın sivilleri hedef alan katliamlarını güçlü bir diplomasiyle tüm dünyaya anlatması gerektiğine, TÜİK’in açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarına ve TÜRK-İŞ’in açıkladığı ekim ayı açlık sınırına, Niğdeli çiftçi ve esnafın mağduriyetlerine, Niğde-Ankara Otobanı’nın ve Niğde Havaalanı’nın tamamlanmadığına, hızlı trenin Niğde iline gelip gelmeyeceğini Niğdelilerin öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, olası depremler için gerekli çalışmaların tamamlanmasının, teknik ve idari koordinasyonun sağlanmasının ve depremle mücadele şuurunun kazanılmasının ertelenemez bir mecburiyet olduğuna, 5 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla kurulan deprem araştırma komisyonunun başarılı çalışmalar yapacağına inandıklarına, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden ocağında meydana gelen göçükte yaralanan işçilere şifa dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

18.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 4 Kasım siyasi müdahalesinin 4’üncü yıl dönümünde HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile İdris Baluken, Abdullah Zeydan, Gülser Yıldırım, Çağlar Demirel’in tutukluluklarının devam ettiğine, Kobani soruşturması kapsamında İbrahim Binici, Mesut Bağcık ve Ayşe Yağcı’nın tutuklandıklarına, kıdem tazminatı, esnek ve kısmi çalışmayı içeren 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne karşı Meclis önünde basın açıklaması yapmak isteyen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu DİSK üyelerine güvenlik güçleri tarafından müdahale edildiğine, halkın gündeminin yapılan zamlar olduğuna ve Meclisin bu konuda çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediklerine ve 5 siyasi parti grubunun ortak iradesiyle kurulan deprem araştırma komisyonunun ortaya koyacağı raporun ülkeyi yönetenler tarafından dikkatle takip edilmesini ümit ettiklerine, 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne Meclis İçtüzüğü çerçevesinde muhalefet etmeye devam edeceklerine, 3 konfederasyonun genel başkanlarının Meclise davet edilerek dinlenmesi gerektiğine, Meclis önünde basın açıklaması yapmak isteyen işçi sınıfının temsilcilerine yönelik müdahaleyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınadıklarına, Ankara’ya doğru yürüyüşlerine devam etmek isteyen Somalı madencilerin engellendiğine, 442 sayılı Köy Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle hak sahiplerinin kendilerine tanınan sürede pandemi nedeniyle yükümlülüğünü yerine getiremediğine, Bayraklı Adliye binasında depremin yol açtığı hasar nedeniyle yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle bölgeye intikal eden kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının arama kurtarma faaliyetlerinin sona erdiğine, hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediklerine, devletin depremin yaşandığı ilk andan itibaren bütün süreci kontrol altına aldığına, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümüne, Azerbaycan toprakları işgalden tamamen kurtarılana kadar “bir millet iki devlet” anlayışıyla bu kutlu mücadelenin sürdürüleceğine, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle vatandaşların yargısal süreç konusunda hak kaybına uğramaması için Meclis olarak çalışma yapılabileceğine ilişkin açıklaması

21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın ve Manisa Milletvekili  Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın ve Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun yerinden sarf ettikleri bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, tazminatları için Ankara’ya yürüyen Somalı Uyar Madencilik işçilerine müdahale edildiğine ve gözaltıların olduğuna, madencilerin haklarının verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Somalı Uyar Madencilik mağduru işçilerin Ankara’ya yürüyüşlerinin engellenmemesi gerektiğine, Anadolu Ajansının İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Nahçıvan temaslarına yönelik haberine ilişkin açıklaması

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Hakkâri ili Derecik ilçesinde terör örgütü PKK’nın yol yapımında çalışan işçilere yönelik saldırısında şehit düşen işçiye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in birer rehine olduğuna ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, TRT’ye aktarılan vergi payının kullanım alanları ile TRT’den özel ve tüzel kişiliklere transfer edilen kaynakların kamu yararı çerçevesinde araştırılarak tespit edilmesi amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 4 Kasım 2016 siyasi müdahalesinin ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Ayhan Barut ve arkadaşları tarafından, ülkede tarım ve hayvancılık sektöründeki üreticilerin ve yetiştiricilerin içinde bulundukları sorunların araştırılması amacıyla 30/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) esas numaralı, Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine Seçim

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239)

 

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Hakkâri ili Derecik ilçesinde terör saldırısı sonucu şehit düşen işçiye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 27. Dönem milletvekillerinden bedelli askerlik hizmetinden yararlanan bulunup bulunmadığına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı  (7/34716)

 

4 Kasım 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, AK PARTİ’nin dünü ve bugünü hakkında söz isteyen Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, 30 Ekim Cuma günü İzmir’de yaşanan deprem nedeniyle hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.

AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Ekranları başında bizleri izleyen Osmaniyeli hemşehrilerimizi, tüm vatandaşlarımızı ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3 Kasım 2002 tarihi, ülkemiz için değişim, gelişim ve kalkınmanın miladı olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde “Her şey Türkiye için. Bu ışık sönmeyecek.” diyerek girdiğimiz ilk seçimlerde aziz milletimizin teveccühüyle tek başına iktidar olan AK PARTİ’miz, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin istikbal ve istiklal mücadelesini adım adım zafere doğru taşımaktadır. Türkiye’nin partisi olarak çıktığımız bu kutlu yolda, sadece milletimizden destek aldık ve sadece Rabb’imizden yardım istedik. Hiçbir ayrımcılık yapmadan “Yapılamaz.” denilenleri yaptık. Milletimiz “Hayaldi, gerçek oldu.” sloganını dilinden düşürmedi, bizi asla yalnız bırakmadı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarı devraldığımız günden bugüne eğitimden sağlığa, adaletten savunmaya, enerjiden tarıma her alanda ülkemizi yerli ve millî hamlelerle kalkındırarak gücüne güç kattık.

On sekiz yılda yaptığımız hizmetlerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Gerçi beş dakikaya sığacak değildir ama ben yapılanları yine sizlerle paylaşmak istiyorum. Yatırımlarda birinci sıraya eğitimi koyduk; 2002 yılında 7 milyar 460 milyon olan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini 2019 yılında yüzde 1.425’lik bir artışla 113 milyar 800 milyona; 540.430 olan öğretmen sayısını 1 milyon 118 bine çıkardık. 2002 yılında 343.190 resmî derslik mevcut iken, elhamdülillah, 595.120 derslik sayısına ulaştırdık. 76 olan üniversite sayımızı 203’e çıkardık.

Tarım ve ormancılık alanında da önemli yatırımlara imza attık. 24 milyar TL olan tarımsal gayrisafi yurt içi hasılada yüzde 104 oranında artış sağlayarak 48,9 milyara; gıda ve tarım ürünlerinin dış ticaretinde 4,8 kat artışla 18 milyar TL’ye ulaştırdık. Tarımsal destekleri yeniden düzenleyerek 1,8 milyardan 22 milyar TL’ye yükselttik. Son on sekiz yılda 20,8 milyon hektar olan orman varlığımızı 23,4 milyar hektara ulaştırdık.

Sağlıkta tarihimizin en büyük reformunu gerçekleştirdik. Hastane yatak kapasitemizi 164 binden 246 bine, nitelikli yatak kapasitemizi 19 binden 148 binin üzerine çıkardık, yoğun bakım yatak sayısını 43.490’a ulaştırdık. Vatandaşlarımızın son teknolojiyle tedavi edilebilmesini sağlayacak şekilde kamu-özel iş birliği modeliyle 13 şehir hastanemizi hizmete açtık. 378 binden devraldığımız sağlık çalışanı sayımız, elhamdülillah, bugün 1 milyon 100 bini geçmiş durumda.

Geleceğimizin teminatı gençlerimizi her alanda destekleyen politikaları ve yatırımları hayata geçiriyoruz. On sekiz yıl önce koğuş sistemiyle hizmet veren 190 adet yurdu otel konforuyla donatıp 782 adete, 9 adet olan gençlik merkezleri sayısını 349’a çıkardık.

Milletimizin hak ve hukuk arayışına cevap verecek pek çok reformu hayata geçirdik. 2002 yılından bu yana hâkim, savcı ve personel sayısını yüzde 177 oranında artırdık. 269 adet hizmet binası inşa ettik.

Ülkemizin ve milletimizin huzuru ve güvenliği için gece gündüz çalışan ordumuzu ve güvenlik güçlerimizi her alanda güçlendirdik. Savunma sanayisinde dışa bağımlılık oranını yüzde 70’ten yüzde 30’lara düşürdük. İHA ve SİHA’larla millî teknoloji hamlesinin önemini ortaya koyduk. 2002 yılında sadece 5,5 milyar bütçeli 62 savunma projesi yürütürken, hamdolsun, bunu 60 milyar bütçeli 700 projeye ulaştırdık.

Enerjide kendi kendimize yeterli olmanın ötesinde, küresel bir merkez olma yolunda kararlılıkla ilerliyoruz. TANAP projemizin Avrupa bağlantısını, TürkAkım Doğal Gaz Boru Hattı’nın da denizden geçen kısmını tamamladık. Akkuyu Nükleer Güç Santralimizin yapımı devam etmekte. Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimizin çalışmalarının ilk meyvesi olan 405 milyar metreküp doğal gaz rezervi de ülkemize hayırlı uğurlu olsun.

Ülke ekonomimizde önemli reform ve atılımlar gerçekleştirdik. 36 milyar dolar olan ihracatımızı 2019 yılında 5 kat artırarak 180 milyara, 193 adet OSB sayısını 323 adede çıkardık. 2002 yılı sonunda OSB’lerde 415 bin istihdam sağlanırken 2020 yılı sonu Ekim ayı itibarıyla bu rakam 1 milyon 960 bin istihdama ulaşmıştır.

Ülkemizin altmış yıllık hayali olan yerli otomobil projesini gerçekleştiriyoruz.

Ulaştırma alanında cumhuriyet tarihinin en büyük altyapı yatırımlarını hayata geçirmeye devam ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Son on sekiz yılda ülkemize 30 havalimanı kazandırdık. 2002 yılında 6.100 kilometre olan otoyol ve bölünmüş yolu 27.700 kilometreye, 10.950 kilometre olan demir yolunu 12.800 kilometreye çıkardık. 1.200 kilometrelik hızlı tren hattını tamamladık. Seksen altı yıllık hasrete son vererek Ayasofya Camisini ibadete açtık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracağımıza, 2053, 2071 vizyonlarını hayata geçirmede önemli bir yol katedeceğimize yürekten inanıyorum. Yakın geçmişin kara lekesi 15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi, en zor zamanlarda da ilk günkü aşkla, aziz milletimizle birlikte inandığımız yolda yürümeye devam edeceğiz.

Sözlerime son verirken AK PARTİ’mizin iktidara gelişinin 18’inci yılını bir kez daha kutluyor, partimize bugüne kadar emek veren herkese şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, son yıllarda ülkemizde yaşanan depremler ve alınması gereken önlemler hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, ülkede son yıllarda yaşanan depremler ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde son yıllarda yaşanan depremler ve alınması gereken önlemler hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

İzmir’de deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor; hayata tutunarak bize umut aşılayan Ayda ve Elif kızlarımızın da gözlerinden öpüyorum.

Ayrıca, önümüzdeki hafta 21’inci yılını geride bırakacağımız Düzce depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet, geride kalan kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Ekim tarihinde yaşadığımız İzmir Seferihisar depremi bir kez daha deprem gerçeğiyle yüz yüze gelmemize sebep oldu. 17 Ağustos Marmara ve 12 Kasım Düzce depremlerini en ağır şekilde yaşayan biri olarak İzmir’de yaşayan vatandaşlarımızı en iyi anlayanlardan biriyimdir diye düşünüyorum. Her yıl 12 Kasım haftasında Düzce depremiyle alakalı olarak yaptığımız konuşmalar, Elâzığ ve akabinde yaşadığımız İzmir depremiyle daha fazla anlam kazanmıştır.

Değerli milletvekilleri, dünden beri Genel Kurulda konuşma yapan konuşmacıları dikkatle takip ediyorum. Birbirinden değerli önerilerinin olduğunu görüyor ve bu önerilerin ilgili kurumlarca dikkate alınacağını umut ediyorum. Ancak bu tespitlerin dilek ve temennilerin ötesine geçmesinin zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir. Önceki konuşmaları şöyle bir gözden geçirdiğimde, depremi en şedit şekilde yaşayan biri olarak hâlâ çok yol almamız gerekliliği açık ve seçik ortadadır. Her ne kadar 1999 yılında yaşadığımız Marmara ve Düzce depremlerinden sonra İmar Yasası’nda yapılan değişiklikle yeni Deprem Yönetmeliği hazırlanmış olsa da sonrasında yaşanan depremler ve kayıplar, özellikle eski binaların çok büyük bir risk oluşturduğunu hepimize göstermiştir. Eski binaların dönüşümü için uygulanan kentsel dönüşüm uygulaması ilk bakışta olumlu gibi görünmekle beraber, müteahhitlerin yüksek kazanç sağlamayı istemeleri, bina dönüşümlerinin binalarda oturan insanların inisiyatifinde bırakılması beklenen faydayı sağlamamıştır. Kentsel dönüşümün yeniden gözden geçirilerek eski yapı stoklarının uygun alanlarda uygun binalarla değişimi acilen gerekmektedir. Dün oluşturulan Deprem Araştırma Komisyonunun, eksiklikleri işin uzmanlarıyla görüşüp olumlu bir rapor hazırlayacağını ve hazırlanan rapor doğrultusunda gerekli yasa ve yönetmeliklerin çıkarılacağını umut ediyorum. Deprem ve yaşadığımız doğal afetler, bizlere bir kez daha afet öncesinde, afet esnasında ve sonrasında yapılması gerekenlerin ayrı ayrı düzenlenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Deprem, sel ve benzeri doğal afetlerle karşılaşmadan önce yapılacakları yazılı ve görsel basında uzmanlardan zaten her gün dinliyorsunuz, bunları bir de ben söyleyerek vaktinizi almak istemiyorum ancak özellikle deprem esnasında yani depremin yaşandığı andan sonra toplanma alanlarının önemi İzmir depremiyle bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Allah göstermesin, 17 bina yerine daha fazla bina yıkılsaydı o sokakların ne hâle geleceğini gözlerinizin önüne getirin ve ona göre önlemlerimizi alalım. Deprem ve sonrasında yapılacaklar konusunda, özellikle 1999 depreminden sonra ülkemiz gerçekten çok önemli yol almıştır. Çıkarılan Deprem Yönetmeliği oldukça kıymetli bir yönetmeliktir. 2002’de kurulan AFAD ve AFAD’a bağlı çalışan arama kurtarma ekiplerinin yanı sıra gönüllü kurulan arama kurtarma ekipleri başarılı çalışmalar sergilemiştir. Buradan, nerede bir afet yaşanırsa anında organize olup Düzce’den hareket eden DAKE gönüllülerine de selamlarımı gönderiyor ve şükranlarımı sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında deprem konusunda yapılacak olanlar bellidir, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Türk milleti binlerce yıllık devlet kültürü ve kurumları olan bir millettir. Bu kurumlarda çalışan mühendisler ve teknik elemanlar, burada konuştuğumuz sorunları ve çözüm önerilerini inanın bizden çok daha iyi bilmektedirler. Bizim yapmamız gereken, bu insanlara ve akademik kadroların söylediklerine kulak vermek ve siyasi irade ortaya koymaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Yılmaz.

ÜMİT YILMAZ (Devamla) - Aksi takdirde, her yıl 12 Kasımda yaptığımız gibi 30 Ekimlerde de konuşuruz ancak konuşmalarımız havada kalmaktan başka bir öteye gitmez.

Bir diğer konu da yaşanan depremlerden sonra yıkılan binaların müteahhit ve mühendisleri hakkında yapılan hukuki işlemlerdir. 1999’da yaşanan Marmara depreminden sonra sadece birkaç müteahhit sembolik olarak ceza almıştır. Âdeta yıkılan 17 bin binanın yükü birkaç müteahhide yüklenerek ölen öldüğüyle kalmıştır. Marmara depreminden sonra kurulan yapı denetim şirketleriyse yıllar içinde çözüm olmak bir tarafa, sorun olmaktan öteye gidememiştir. Yapı denetim şirketleri müteahhitten para aldığı için emri de müteahhitlerden almaktadır.

Sözlerime son verirken, depremlerden siyasi çıkar sağlamak, farklı dünya görüşü saikleriyle karşı tarafı kötüleme maksatlı çirkin ve asılsız iftiralarda bulunan vicdan, izan ve insaftan yoksun kişileri şiddetle kınıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, sosyal yardım ödemeleri hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’a aittir.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, sosyal yardım ödemelerine ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, İzmir depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralı olanlar için de Allah’tan acil şifalar diliyoruz.

Bugün sosyal yardım ödemeleriyle ilgili söz almış bulunuyorum. Elimizde 2018 ve 2019 yıllarına ait Sayıştay raporları var. Bu Sayıştay raporlarında diyor ki: “Yaklaşık 442 bin kişiye yersiz ve hak etmediği ödeme yapılmış engelli olmadığı hâlde.” Sayıştay raporları 2018 ve 2019… Toplam meblağ 6,9 milyar TL. Hiçbir engeli olmadığı hâlde, engeli yüzde 40’ın altında olduğu hâlde, ağır engeli olmadığı hâlde engelli maaşı ve engelli bakım ödeneği verilen, yaklaşık 6,9 milyar TL tutan bir yolsuzluk, bir usulsüzlük mevcut değerli arkadaşlar.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Engellilere verilen toplam para o.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Burada, daha önceden bu konuda, biliyorsunuz, sabıkalı olan… 15 Temmuz şehitleri ve polisler için yaklaşık 52 milyon ve 309 milyon TL ödenmeyen haklar vardı; bu 6,9 milyar lira… Aile Bakanlığının bu konuda bir savunması var. CİMER’e başvurmuştuk biz. CİMER de diyor ki 2018 yılı için: “Bu paraların takibatını yapıyoruz. Yersiz ödeme, 6,9 milyar TL” Ama bu seneki Sayıştay raporundaki ifadelerinde diyorlar ki: “Bunların 692 milyon TL’sini sildik.” Hiçbir kamu alacağı, 20 TL’nin altındakiler hariç, silinemez. Siz kime verdiniz bu paraları? Yandaşlara mı verdiniz, trollere mi verdiniz? Hak etmeyen yaklaşık 442 bin kişi kimdir acaba? Özellikle 2018 seçimlerine denk gelmesi, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine denk gelmesi çok manidardır. Toplamda 442 bin kişi ve 6,9 milyar TL. Tek tek hesaplayabilirsiniz, kuruş kuruş hesaplayabilirsiniz; Sayıştay çok iyi yapmış. 2017’de yok ama 2018’de var, 2019’da var; aynı usulsüzlüğü devam ettirmişsiniz ve bu paraları silmişsiniz.

Peki, 6,9 milyar TL’yle neler yapılabiliyor? Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının, Ticaret Bakanlığının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Kültür ve Turizm Bakanlığının ve Dışişleri Bakanlığının bütçesinden daha fazla. Peki, 6,9 milyar TL’yle neler yapılabilirdi? 3 milyon 100 bin öğrencinin 5,3 milyar TL tutan KYK borcu silinebilirdi. Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın gasbedilen hakları teslim edilebilirdi. BAĞ-KUR sigortalılarının -hani o sağlık güvencesinden bile yararlanamayan BAĞ-KUR sigortalılarının- prim borçları silinebilirdi. Depremden zarar gören 35 bin aileye konut yapılabilirdi. Siz bu parayı buharlaştırdınız. Kime verdiniz? Niye verdiniz? Arkadaşlar, basit bir para değil; 7 bin lira değil, 7 milyon lira değil, 700 milyon lira değil, 7 milyar TL. Öbür tarafta, hak ettiği hâlde... Bakın, bu bayan sadece gözlerini hareket ettirebiliyor, sadece gözlerini; devlete ait bir hastaneden alınmış raporu var, yüzde 98. Ben yıllarca -aynı zamanda hekimim- Sağlık Bakanlığına bağlı bir hastanede engelli sağlık kurulu raporu düzenleyen yerdeydim, kılı kırk yarıyorduk hak geçmesin diye. Bu yüzde 98 engeli olan bayanın maaşı kesildi, yüzde 98.

Peki, bunu biliyor musunuz...

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Niye kesildi? Gelir düzeyinden dolayı mı kesildi?

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Arkadaşlar, gelirindeki fark 10 TL. Ya, yüzde 40’ın altında özrü var, engelli kabul edilmiyor, siz ona maaş bağlıyorsunuz. Sağlık Bakanlığının engelli sağlık raporu sisteminde -sağlık kurulu raporu- kaydı yok, hiçbir kaydı yok, siz bu insanlara maaş bağlamışsınız ve şaka maka değil, 442 bin kişi, Sayıştayın şeyinde var. Bu bir ilamdır, bu bir suç duyurusudur -Sayıştayın raporu- ve siz bunu kale almıyorsunuz, on beş gündür Aile Bakanı bu konuda yorum bile yapamadı.

Şöyle söyleyeyim: Mızrak artık çuvala sığmıyor. Bu görünen, buzdağının sadece üstteki kısmı. Türkiye bütçesini bu şekilde eritiyorsunuz. Beka sorunu burada, beka sorunu sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Gün geçtikçe mazlumun yanında... Bakın, CİMER de diyor ki, aynı Bakanlık, dalga mı geçiyorlar anlamıyorum: “Takip ediyoruz.” Sayıştay raporunda diyor ki: “690 milyon TL’yi sildik.” Siz kamu alacağını silemezsiniz, hiçbir Bakanlık silemez. “Tüyü bitmemiş yetimin hakkı var.” diyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kasap, sözlerinizi tamamlayın.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Sayın Başkanım, bağlayacağım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gün geçtikçe müstekbirleşiyorsunuz. Zayıfların, ezilenlerin yanında yer alacağım diye müteahhitleri zengin ediyorsunuz, zengini daha da zengin ediyorsunuz, fakirden aldığınızı trollere, fakirden aldığınızı yandaşlara veriyorsunuz. 2018 seçimlerinde, 2019 seçimlerinde 442 bin kişiye verilen maaşı, engelli ödemesini izah edemiyorsunuz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Barut…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik’te yapılan değişikliğe ve 17 Ekimde gerçekleştirilen Bitki Koruma Ürünleri Bayi ve Toptancılık Sınavı’nın iptal edilerek şaibelerin ortadan kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Tarım ve Orman Bakanlığı, Bitki Koruma Ürünlerinin Toptan ve Perakende Satılması ile Depolanması Hakkında Yönetmelik’te değişikliğe gitti. Bitki koruma ürünleri, bayilik ve toptancılık izin ve depo yetkisi ziraat mühendislerinin yanı sıra orman, orman endüstri ve kimya mühendisleri ile eczacı, kimyager ve bitki sağlığı derslerini alanlara da verildi. Ziraat mühendislerinin ilaç bayiliği ve satışı için diplomalarının yeterli görülmeyip haksızca zorunlu sınava tabi tutulmasını kınıyoruz. Ayrıca, 17 Ekimde İzmir, Ankara ve İstanbul’da Bitki Koruma Ürünleri Bayilik ve Toptancılık Sınavı yapıldı. 15 bin adayın girdiği sınavda yer alan A kitapçığındaki 80 sorunun 40’ının cevabı “a” şıkkı, C kitapçığındaki 80 sorunun da 42’sinin cevabı yine “a” şıkkı olmuştur. Bu durum şaibeli ve kuşkuludur. Sınavın iptal edilip şaibelerin ortadan kaldırılmasını istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

2.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, iktidar partisinin ve ortağının gündeminde işsizliğin, pandeminin ve vatandaşların her geçen saniye yoksullaştığı gerçeğinin olmadığına ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İzmir’de 114 vatandaşımızı göz göre göre gelen bir felakete, ihmallere kurban verdiğimiz, 83 milyon vatandaşımızın İzmir’de yaraları sarmak için seferber olduğu bir ortamda, biz, bugün, bu Parlamentoda, emekçinin kıdem tazminatını ve emeklilik hakkını gasbedecek torba yasayı görüşeceğiz. İktidar partisinin ve ortağının gündeminde işsizlik yok, her gün 70’ten fazla vatandaşımızı kaybettiğimiz pandemi gerçeği yok, doların 8,50’yi, euronun 10 lirayı aştığı, vatandaşın her geçen saniye yoksullaştığı gerçeği yok.

Gözünüz o kadar dönmüş, vicdanınız o kadar körelmiş ki Meclis önünde basın açıklaması yapmak isteyen DİSK Genel Başkanını ve emekçileri gözaltına almaya çalışıyorsunuz. Bugün yaka paça gözaltına almak istedikleriniz, hakları için mücadele eden emekçilerdir. Bugün yaka paça göz altına almak istedikleriniz enkaz altından bir kişiyi daha canlı çıkarmak için canla başla mücadele eden madencilerdir. Çekin emekçilerin yakasından elinizi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

3.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve depremde zarar gören Bayraklı Adliye binasının kullanılabilir durumda olduğunun belgelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle İzmir depreminde yaşamını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

Buradan Sayın Adalet Bakanına da seslenmek istiyorum. İzmir’de Bayraklı Adliyesi de zarar gördü, bu zarar giderilmeye çalışılıyor ama bu binada çalışmak zorunda olan hâkim, savcı, avukat ve adliye personeli korku içinde. Sadece resmî açıklamalarla değil, resmî belgelerle, bilirkişi incelemeleriyle bu binanın kullanılabilir durumda olduğunun ispat edilmesi veya belgelenmesi gerekiyor. Bu konu talebimizdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer...

4.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, iktidarın yapması gerekenin işsizliği ortadan kaldıracak sanayi hamlelerini hayata geçirmek olduğuna, işçilerin kıdem tazminatını yok eden 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidarın yanlış ekonomi politikaları ülkemizi geri dönüşü zor bir ekonomik buhranın içine doğru hızla sürüklemektedir. 70 milyar lira deprem vergisi harcandı, yetmedi. 74 milyar dolar özelleştirme geliri harcandı, yetmedi. Milletin aldığı nefes hariç her şeye vergi üzerine vergi bindirildi, yetmedi. Merkez Bankasındaki kara gün parasına el koyuldu, yetmedi. Vatandaşa IBAN numarası verilip yardım istendi, yetmedi. Şimdi, işçinin alın terine, emeğinin karşılığına, kıdem tazminatına göz dikmek haksızlıktır, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır. İktidarın yapması gereken, kıdem tazminatına göz dikmek yerine işsizliği ortadan kaldıracak sanayi hamleleri gerçekleştirmektir. Vicdanları yaralayan Anayasa’ya aykırı bu kanun teklifini derhâl geri çekmelidir.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

5.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 2018 yılında ücretli olarak görev yapan kaç öğretmenin sözleşmeli olarak atandığını Millî Eğitim Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, 2018 yılında geçici bir maddeyle ön koşullara sahip 5 bin ücretli öğretmenin sözleşmeli olarak atanması karara bağlanmış ancak KPSS puanları olan, istenilen çalışma süresinin üstünde hizmeti bulunan 920 ücretli öğretmen hâlâ atanmamıştır. Bakanlıkların pek çoğu soru önergelerimize cevap vermezken, konuyla ilgili Millî Eğitim Bakanlığına yönelttiğim soru önergesine, Sayın Bakan 2 farklı cevabın altına imza atmıştır. Verilen cevapların ilkinde 2.142 öğretmenin atandığı ifade edilmiş, ikincisinde ise “5 bin kişi atadık, artık atamayacağız.” yanıtı verilmiştir. Acaba bürokratlarınız ilk cevapta doğruyu söylemek gibi bir yanlış yaptı da siz doğruyu yalanlama ihtiyacı mı duydunuz, bilemedim. Sayın Bakana tekrar sormak istiyorum, 2018 yılında ücretli olarak görev yapan kaç öğretmeni sözleşmeli olarak atadınız?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, İzmir ilinde yaşanan depremde de yine suçlu olarak depremin gösterildiğine ve herkesin sorumluluğunu ne zaman hatırlayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cuma günü ülke olarak İzmir’de yaşanan deprem nedeniyle yine hüzünlendik, yine geçmiş acıları hatırladık, pamuk ipliğine bağlı bir hayat sürdüğümüzü gördük. Yine, olası İstanbul depremini düşününce ürkmeye, dehşete düşmeye başladık. Yine, suçlu olarak depremi gösterdik ama Kocaeli depreminde olduğu gibi İzmir depreminde de deprem nedeniyle hayatını kaybeden bir kişinin olduğu acı gerçeğini gördük. Yine, yaşanan acılardan ders çıkarmadığımızı acı bir şekilde gördük. Yine, ihmalimizin, sorumsuzluğumuzun neticesini başkalarına yüklemenin arayışına girdik. Yine, çuvaldızı değil iğneyi bile kendimize batırmayı yakıştıramadık. Yine, kanunların bize verdiği görev ve sorumluluğu yerine getirmeyerek topu taca atmaya başladık. Peki, her birimiz sorumluluğumuzu ne zaman hatırlayacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

7.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, GÜBRETAŞ’ın gübre satışlarını durdurması nedeniyle çiftçinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, Tarım Kredi Kooperatiflerinin iştiraki olan GÜBRETAŞ, dövizde yaşanan artıştan dolayı gübre satışlarını durdurdu. Bayiler gübre alamıyor, çiftçi mağdur. Çiftçi parası olmadığı için gübre alamıyordu, artık parası olan da gübre alamıyor çünkü GÜBRETAŞ gübre tedarikini durdurdu.

Buyurun, sizin tarım politikanız burada. Çiftçiye teşvik yok, mahsulüne destek yok, tam tohumun toprakla buluşacağı zaman da tarlasına atacağı gübre yok. “Dolarla borcunuz mu var?” diyen bir Maliye Bakanı vardı. Sayın Bakan, bilmediğiniz bir şey var, tarımsal üretimde kullandığımız bütün girdilerin dövizle direkt alakası var, ama sizin ülkede olan bitenden haberiniz yok.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

8.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, terörü, destekçilerini ve terörden medet umanları telin ettiğine ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, ölüm üzerine söz söylemek, hele öldürme üzerine söz söylemek, kaldı ki mesleği katillik olarak öne çıkan terör örgütleri üzerine söz söylemek vicdanın titremesinden, sızlamasından, acımasından ve yanmasından kaynaklanan duygu taşmasının doğal sonucudur. Son günlerde karşılaştığımız terör eylemlerinin öldürdüğü her bir insan için sadece yakınlarının acısından bahsediyor olamayız, aynı zamanda vicdanı hür her toplumun bu acıyı hissettiğini, yaşadığını da söylüyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun masum bir canı öldürenin bütün insanlığı öldürdüğünü söylerken, bir inanç akidesinin güzelliğini, temelden bir karşı duruşu da ifade etmiş oluyoruz. Küresel bir tezgâh olan terörden canı en çok yanan ülkelerden biriyiz. Dünyanın kesin ve keskin bir karşı duruşu olmazsa, her bir ülkenin her bir ferdinin günün birinde terörden etkileneceğini yarının bir gerçeği olarak görmeliyiz. Hangi ad altında olursa olsun terörü, destekçilerini, oradan medet umanları şiddetle telin ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

9.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’na ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cuma günü İzmir’de yaşanan deprem nedeniyle hayatlarını kaybeden 114 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralı olanlara acil şifalar diliyorum. Rabb’im devletimizi, milletimizi, görünür görünmez kaza ve musibetlerden korusun, böyle bir acıyı tekrar bizlere yaşatmasın diyorum.

Yine, 3-9 Kasım tarihleri arasını Organ Bağışı Haftası olarak kutlamaktayız. Organ bağışı ya da bir başka deyişle uzuv bağışı, kişinin hayattayken kendi özgür istemiyle uzuvlarının bir bölümünü veya tamamını ölümden sonra başka hastaların rehabilitasyonunda kullanmak üzere vasiyet etmesi istemi. 18 yaşını aşmış, akli dengesi yerinde olan herkes uzuv bağışında bulunabilir. Ülkemizde 22.288 böbrek, 2.232 karaciğer, 1.162 kalp, 295 pankreas, 89 akciğer nakli bekleyen hasta bulunmaktadır. Organ bağışını bekleyen hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Her bağış yeni bir hayattır. Kur’an-ı Kerim’de, kim bir insana hayat verirse onun tüm insanlara hayat vermişçesine sevap kazanacağı Maide suresinde beyan olmuştur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

3 Kasım 2002’de “Güçlü ve büyük Türkiye için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” diyerek yola çıktık. Milletimize hizmette on sekiz yılı geride bıraktık. AK PARTİ, bir yandan Türkiye’ye çağ atlatan kalkınma hamlelerini yaparken, diğer yandan da şer odaklarına karşı dimdik duruşuyla bir başarı öyküsü yazdı. AK PARTİ, uyguladığı sosyal politikalarla her vatandaşa dokunarak gönülleri kazanmayı başardı. Aziz milletimizin kutlu emanetiyle başlayan bu yolculuk, Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, 2023, 2053 ve 2071 hedefleri doğrultusunda Türkiye’ye yepyeni ufuklar açmaya, ülkemizi bölgesinde lider, dünyada söz sahibi yapmaya devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, belediyelerde ve kamuda sözleşmeli personel statüsünde görev yapanların kadroya geçirilerek mağduriyetlerinin giderilmesi ve kural ihlalleri nedeniyle ehliyetlerine el konulan sürücülere ehliyet affı getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Belediyelerde sudan bahanelerle, partizanca tutumlarla binlerce insan işten çıkartılmış, evlerine ekmek götürmekten başka bir gayeleri olmayan insanlarımız mağdur edilmiştir, çaresiz kalmışlardır. Bu nedenle belediyelerde ve kamuda “sözleşmeli personel” statüsünde görev yapanların kadroya geçirilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesi önemli bir beklentimizdir.

Son olarak, yaptıkları kural ihlalleri nedeniyle ceza puanları biriken, özellikle pandemi sürecinde zor günler yaşayan, insan hayatına kastetmemiş vatandaşlarımıza yönelik ehliyet affı getirilmesi de ihtiyaçlar arasındadır. Ehliyet affı bekleyen vatandaşlarımıza müjdeli haberi verelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden yurttaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, iktidarın önce İstanbul için risk taşıyan Kanal İstanbul ısrarından vazgeçtiğini duyurması, depremin etkilerine karşı önemler için gerekli yasal ve teknik düzenlemeleri Meclis gündemine getirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, İzmir depreminde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

İzmir depremiyle ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu; depremi en az hasarla, en az kayıpla atlatmamız için gerekli tüm önlemlerin alınıp alınmadığını yine bir kez daha başımıza felaket gelince tartışmaya başladık.

Evet, İzmir’de deprem sonrasında arama, kurtarma ve dayanışma konusunda muazzam bir çaba ve emek ortaya konulduğuna bizzat şahit olduk; bu mücadelede yer alan herkese minnettarız ancak artık bunun ötesine geçmeliyiz. Başta İstanbul’da olmak üzere ülkemizin depremden önce tartışacağı başka hiçbir önemli konunun olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Siyasi iktidar, ilk önce, İstanbul için büyük risk taşıyan Kanal İstanbul ısrarından vazgeçtiğini duyurmalı, depremin etkilerine karşı önlemler için gerekli yasal ve teknik düzenlemeleri derhâl Meclis ve ülke gündemine getirmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, bu Meclisin halkın Meclisi olup olmadığını, emekçilerin ve emekçilerin temsilcilerinin tepkilerini bu Meclisin önünde göstermeyip de nerede göstereceğini TBMM Başkanlığından öğrenmek istediğine, işçilerin kıdem tazminatını yok eden 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün saat 12.00’de Meclis önünde DİSK’in basın açıklaması vardı. Sendikacılar ve işçiler kıdem tazminatı hakkı ve sendikal hak ve özgürlükler için Meclis önünde “kıdem tazminatına darbe” anlamına gelen teklife karşı sesini duyurmak istiyordu. Masum bir hak arama eylemine dahi tahammül gösterilemedi; DİSK Başkanına, DİSK yöneticilerine, işçilere ve dayanışma için orada olan milletvekillerine faşizanca tavırlar gösterildi. Meclis Başkanlığına sormak istiyorum: Bu Meclis halkın Meclisi değil midir? Emekçiler ve emekçilerin temsilcileri haklı tepkisini bu Meclis önünde göstermeyecek de nerede gösterecek? Engellemeye çalıştığınız, işçinin sözüdür. Baskı ve şiddet politikalarıyla emekçileri susturamazsınız; bütün baskı ortamına rağmen işçiler haklarını sonuna kadar koruyacaktır. Kıdem tazminatını yok eden yasayı derhâl geri çekin.

BAŞKAN – Sayın Şimşek...

14.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, belediyelerde ve kamuda sözleşmeli personel statüsünde görev yapanlar ile 696 sayılı KHK’yle taşerondan devlet kadrolarına geçiş yapan işçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, kamuda çalışan sözleşmeli personeller her yıl yılbaşında kurumlarıyla yeniden sözleşme imzalamak zorunda bırakılıyorlar yasa gereği. Tabii, sağlıkta çalışanlar, millî eğitimde çalışanlar, diğer kamu kurumlarında çalışanlar genel manada bir sorun yaşamıyorlar, rutin olarak sözleşme yenilenip göreve devam ediyorlar. Yalnız, belediyeler siyasi kurumlar. Belediye başkanları değiştiği zaman -parti değiştiği zaman- sözleşmeli personellerin sözleşmesini birçok belediye başkanı yenilemiyor ve binlerce insan mağdur oluyor. Şu anda da yeniden yılbaşına yaklaşıyoruz, sözleşmeli personellerin uykuları kaçıyor. Bunun acil olarak, bu kanun kapsamında ilave bir maddeyle bütün kurumlarda çalışan sözleşmeli personellere kadro hakkı verilmesi… Yine, ayrıca, kanun hükmünde kararnameyle taşerondan kadroya geçen işçilerin de hiçbir hakları yok. Belediye başkanı keyfî olarak işinden çıkarabiliyor. Mahkemeye veriliyor, sadece Mersinde 150 işçi dava açmış, 150 işçi de davayı kazanmış, işe iade kararı almış ama belediye başkanı hiçbir tanesini göreve iade etmiyor, tazminatlarını verip gönderiyor. Bu yetki bir insanın ağzından çıkacak iki kelimeye bağlı olmamalıdır. Kanun var, adalet var, hukuk var.

Herkesin adaletli olmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, depremin yol açtığı yaraları sarmanın devlet ve millet olarak herkesin görevi olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İzmir’de meydana gelen deprem ülke olarak hepimizi derin acıya boğdu. Depremin 5’inci gününde arama kurtarma çalışmaları tamamlandı; 114 kişi hayatını kaybetti, 1.035 kişi yaralandı. Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Şimdi yaraları sarma vaktidir. Giden canlar için üzüntümüz büyüktür ancak depremin yol açtığı yaraları sarmak devlet ve millet olarak hepimizin görevidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve devletimizin ilgili birimlerinin bu konuda gereken çalışmaları en hızlı biçimde yürüttüklerini görmekteyiz. Aziz milletimizin gösterdiği dayanışma her türlü takdiri hak etmektedir.

Cenab-ı Hak bir daha böyle acılar yaşatmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Türkkan, buyurun.

16.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 5 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla deprem araştırma komisyonu kurulmasını olumlu bir gelişme olarak gördüklerine, Türk Dışişlerinin Ermenistan’ın sivilleri hedef alan katliamlarını güçlü bir diplomasiyle tüm dünyaya anlatması gerektiğine, TÜİK’in açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarına ve TÜRK-İŞ’in açıkladığı ekim ayı açlık sınırına, Niğdeli çiftçi ve esnafın mağduriyetlerine, Niğde-Ankara Otobanı’nın ve Niğde Havaalanı’nın tamamlanmadığına, hızlı trenin Niğde iline gelip gelmeyeceğini Niğdelilerin öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir’de yaşanan depremin 6’ncı günündeyiz. Acımız hâlâ taze, yaralarımızı sarmaya devam ediyoruz. Hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısında artış var. Onlara bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar niyaz ediyorum.

Dün, 5 parti grubunun ortak önergesiyle depremde alınması gereken tedbirlerle ilgili Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisi kabul edildi. Geç de olsa bunu olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Bu konuda komisyonun yapacağı çalışmalar büyük önem taşıyor gerçekten. İzmir depreminden önce yakın geçmişte yaşadığımız büyük Marmara depremi, Düzce, Van ve Elâzığ depremleri de deprem konusunda ne kadar yetersiz ve bilinçsiz olduğumuzu bize acı bir şekilde gösterdi maalesef. Böyle acıların bir daha yaşanmaması için gerekli tedbirler ne kadar alındı ne kadar alınıyor? Bunlar deprem ülkesi olan Türkiye’de çok ciddi tespit edilmesi gereken konular.

Beklenen büyük İstanbul depremi konusunda da bilim insanlarının neredeyse her gün yaptığı uyarıları dikkatle değerlendirmek ve gerekli tedbirleri de ivedilikle almak zorundayız. Hükûmet, Kanal İstanbul gibi hayal projelere, rant projelerine verdiği önem ve ciddiyeti deprem tedbirleri için de göstermeli ve bir an önce gerekli adımları da atmak zorunda.

Azerbaycan topraklarında sivilleri katleden Ermenistan ordusu, Azerbaycan’ın sivil yerleşim birimlerinde düzenlediği saldırıda yasaklı olan beyaz fosforlu top mermisi kullandı. Ermeni güçleri, uluslararası anlaşmaları ve hukuku bir kez daha hiçe sayıyor. Türk Dışişleri yaşanan bu hukuksuzluğu ve Ermenistan’ın sivilleri hedef alan bu katliamlarını güçlü bir diplomasiyle tüm dünyaya anlatmalıdır.

Öte yandan, son yirmi dört saatte cephenin farklı bölümlerinde Azerbaycan ordusu Ermeni güçlerine ağır zayiatlar verdirmeye devam ediyor. Kardeş Azerbaycan’ın yürekli ordusunun işgal altında olan topraklarındaki yürüyüşünü selamlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gönlümüz ve dualarımız onlarla.

Allah Türk’ün ordusunu muzaffer etsin, şehitlerimize rahmet diliyorum, gazilerimize şifa nasip etsin, bu kutlu yolda ayaklarına taş değdirmesin.

TÜİK, ekim ayı enflasyon rakamlarını dün açıkladı; enflasyon ekimde yüzde 2,13 artarken yıllık bazda 11,89 oldu. TÜİK aylık enflasyon artışını kabul ediyor ama gerçek rakamları da bir taraftan gizlemeye devam ediyor.

TÜRK-İŞ’in ekim ayı için açıkladığı 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 20 artarak 2.482 lira oldu. 8 milyon kişi asgari ücret alıyor bu ülkede, asgari ücret 2.324 lira yani 8 milyon kişi beslenemiyor. 10 milyon emekli ise asgari ücret seviyesinde ya da altında maaş alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen, tamamlayın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 20 milyona yakın vatandaşımız açlık sınırının altında yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor. Hâl böyleyken “Ekonomi uçuyor, kaçıyor.” gibi söylemler milletimizin gönlünde de cebinde de karşılık bulmuyor, haberiniz olsun.

Son olarak Niğde’den bahsetmek istiyorum. Niğde’de geçim, iklimin uygun olması itibarıyla genelde tarıma dayalı. Ancak Niğde bir dönem Türkiye patates üretiminin yaklaşık yüzde 60’ını üretirken üretim bugün yüzde 20’lere kadar geriledi. Bunun sebebi de girdi maliyetlerinin aşırı yükselmesi ve ihracatın olmamasıdır. Maliyeti 90 ila 100 kuruş olan patates, bugün itibarıyla 35 ila 40 kuruş arasında alıcı buluyor. Depoya giren patatesin maliyeti şu anda 125 kuruş. Dolayısıyla çiftçinin bu zor durumu Niğde esnafını da mağdur ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözleriniz lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 1999 yılında temeli atılan ve önemli bir kısmı aynı dönemde tamamlanan Niğde-Ankara Otobanının 2004 yılında bitirilmesi gerekirken 2020 yılının Eylül ayında yolun 1’inci ve 3’üncü bölümü açılmış ancak 2’nci bölümü hâlâ yapım aşamasında. Geçiş garantili yaptırılan yolda şu anda gidiş geliş dövize endekslidir ve vatandaşların bu yolu kullanırken ödedikleri ücret âdeta ateş pahasıdır.

Niğde Havaalanı’nın temeli 1995’te atılmıştı. AK PARTİ'nin iktidara geldiği günden bu yana her seçimde müjde olarak verdiği ve açılacağını söylediği Niğde Havalimanı âdeta yılan hikâyesine döndü ve açılamadı. “Sadece tabelası olan havalimanı ne zaman açılacak?” diyor Niğdeliler, bu sorunun cevabını merak ediyorlar.

Niğdeliler kendilerine söz verilmesine rağmen hızlı trenin de Niğde’ye hâlâ uğramadığını söylüyorlar. “Biz bekleyelim mi? Hızlı tren buraya gelecek mi?” diye sizlere sormaya devam ediyorlar.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

17.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, olası depremler için gerekli çalışmaların tamamlanmasının, teknik ve idari koordinasyonun sağlanmasının ve depremle mücadele şuurunun kazanılmasının ertelenemez bir mecburiyet olduğuna, 5 siyasi parti grubunun uzlaşısıyla kurulan deprem araştırma komisyonunun başarılı çalışmalar yapacağına inandıklarına, Zonguldak ili Kilimli ilçesindeki maden ocağında meydana gelen göçükte yaralanan işçilere şifa dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

30 Ekim Cuma günü meydana gelen elim deprem felaketi sonrasında AFAD, UMKE, JAK, sivil toplum kuruluşları ve belediyelerden toplam 8.349 personelle 17 binada başlatılan arama kurtarma faaliyetlerinin bugün itibarıyla tamamlandığını öğrenmiş bulunuyoruz. Enkaz kaldırma çabalarıysa büyük bir titizlikle devam etmektedir. Ülkemizi derinden etkileyen bu felakette 114 vatandaşımız hayatını kaybetti, yaralanan 1.035 vatandaşımızdan 137 vatandaşımızın tedavileri hâlen devam etmektedir. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Bölgede cansiparane görev yapan tüm arama kurtarma ekiplerimize, gönüllülerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyorum.

Vakit, acısını hiçbir zaman unutmayacağımız bu felaketin yaralarını devlet-millet el ele vererek sarma zamanıdır. Olası depremler için gerekli çalışmaların tamamlanması, teknik ve idari koordinasyonun sağlanması ve depremle mücadele şuurunun topyekûn kazanılması ertelenemez bir mecburiyettir. Kaçak binalar, kaygan zeminler, denetim kusurları ve denetim kusurlarını görmezden gelen düşüncesizlikler öncelikli sorunlarımızdır. Depremle mücadele eylem planları süratle icra edilmeli, kentsel dönüşüm çalışmaları kararlılıkla devam ettirilmeli, yapı denetimleri sıkılaştırılmalı ve depremle mücadele için bir bilim kurulu kurulmalıdır diyoruz. Başka acılara, başka kayıplara tahammülümüz kalmamıştır. Gereken neyse el birliğiyle yola koyulma zamanıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu vesileyle, dün, Genel Kurulda birlikte kabul ettiğimiz, Deprem Araştırma Komisyonunun da başarılı çalışmalar yapacağına gönülden inanıyoruz.

Sayın Başkan, Zonguldak’ın Kilimli ilçesindeki maden ocağında meydana gelen göçükte 2 işçi yaralanmıştır. Yaralı işçilerimize acil şifalar diliyor, benzer felaketlerin bir daha yaşanmamasını diliyorum.

2-8 Kasım tarihleri arası lösemiyle mücadele ve farkındalık oluşturulması amacıyla Lösemili Çocuklar Haftası olarak belirlenmiştir. Ülkemizde her yıl 16 yaşın altında 1.200 ile 1.500 yeni lösemili çocuk hasta vakası bildirilmekte ve çocukluk çağındaki kanser vakalarının yüzde 35’ini lösemililer oluşturmaktadır. Lösemi tedavi edilebilen bir hastalıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Sağlık sistemindeki atılımlar ve sosyal devlet anlayışıyla hastalara ve yakınlarına verilen desteklemelerle hastalığın tedavisinde önemli aşamalar katedilmiştir. Lösemi tedavisi gören çocukların moral ve motivasyonunun sevgiyle yüksek tutulması oldukça önemlidir çünkü lösemili çocuklarımızın en temel ihtiyacı sevgi ve umuttur. Küçücük bedenlerine kocaman umutlar sığdıran lösemili çocuklarımıza acil şifalar diler, hastalıkla mücadelede toplumsal farkındalığın en üst seviyelere ulaşmasını temenni ederiz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sağ olun.

Sayın Beştaş, buyurun lütfen.

18.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 4 Kasım siyasi müdahalesinin 4’üncü yıl dönümünde HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile İdris Baluken, Abdullah Zeydan, Gülser Yıldırım, Çağlar Demirel’in tutukluluklarının devam ettiğine, Kobani soruşturması kapsamında İbrahim Binici, Mesut Bağcık ve Ayşe Yağcı’nın tutuklandıklarına, kıdem tazminatı, esnek ve kısmi çalışmayı içeren 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne karşı Meclis önünde basın açıklaması yapmak isteyen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu DİSK üyelerine güvenlik güçleri tarafından müdahale edildiğine, halkın gündeminin yapılan zamlar olduğuna ve Meclisin bu konuda çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, bugün 4 Kasım; 4 Kasım 2016 darbesinden bugüne tam dört yıl geçti ve hâlen arkadaşlarımız, başta Eş Genel Başkanlarımız Sayın Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’la birlikte İdris Baluken, Abdullah Zeydan, Gülser Yıldırım, Çağlar Demirel cezaevinde tutulmaya devam ediyor. Evet, 4 Kasım yürütmenin yasamaya darbesidir. 4 Kasım tek adamlık yolunda atılan ilk adımdır. 4 Kasımın aslında 15 Temmuzdan bir farkı yoktur; ikisinde de Meclis hedeflenmiştir, halk iradesine darbe yapılmıştır. 4 Kasımda 12 Eylül Anayasası bile askıya alınmıştır. Aslında diğer bir deyişle 4 Kasım AKP’nin 12 Eylülüdür. 4 Kasım darbesi çöktürme planının bir parçasıydı; HDP’li seçilmişlerin, Eş Genel Başkanların, vekillerin rehin alınmasının amacı Türkiye halklarının iradesinin ve mücadelesinin öncüsü olan partimizi pasifize etmek, Kürt halkının da mücadelesini bastırmak ve muhalefeti teslim almaktı. Fakat üzerinden dört yıl geçmesine rağmen ne partimiz ne de halk teslim olmadı, olmayacak. Çöktürme planı zaten ağır aksak işleyen yargının, hukukun çöküşü oldu. Çöktürme planına sarılan AKP’nin kendisi çöktü ve çöküşü devam ediyor.

4 Kasım, partimizin direngen mücadelesinin de sembolüdür aynı zamanda. Biz, tarih boyunca darbeci zihniyetlere karşı mücadele eden geleneklerin ardıllarıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Askerî darbeleri lütfa çevirip siyasi darbe yapanlara karşı mücadele edeceğiz, kazanan biz, kaybeden siz olacaksınız.

Evet, 4 Kasım darbesinin 4’üncü yılında hâlâ tek adamlık rejimi devam ediyor. Demokrasi yok, hukuk yok, yargı yok, özcesi; siyasete darbe, bugün de devam ediyor, kumpas şeklinde devam ediyor. Dün, önceki dönem BDP Milletvekili İbrahim Binici, bizim Parti Meclisi Üyemiz Mesut Bağcık ve Ayşe Yağcı Kobani protestolarına katıldıkları gerekçesiyle siyasi kumpasın devamı olarak tutuklandılar. Evet, burada suçlu olanlar suçsuzları tutuklatarak suçlarını örtmeye çalışıyorlar ama bunu başaramayacaklar. Bu vesileyle cezaevinde olan tüm arkadaşları saygı ve sevgiyle selamlamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, biraz önce, saat on ikide DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK yönetimi Meclis önünde, şu anda görüşmekte olduğumuz torba yasaya ilişkin işçi sınıfının tarihsel kazanımlarının, kıdem, ihbar, emeklilik, iş güvencesi haklarının gasbedilmesine karşı basın açıklaması yapmak istediler. Milletvekili arkadaşlarımız da oradaydı fakat kolluk güçleri onlarca milletvekilinin gözünün önünde hem DİSK Genel Başkanını hem de yönetimini darbederek gözaltına almak istedi. Hatta, milletvekili arkadaşlarımız da Meclis önünde darbedildi, DİSK yöneticileri de darbedilerek gözaltına alındı, pandemiyle ilgili hiçbir kurala riayet edilmedi. Şunu tekrar söylemek istiyoruz: Bu torba yasaya karşı mücadelemiz her yerde hem burada hem dışarıda devam edecek. İşçilerin sesiyiz ve sesi olmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, son olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Zamlar devam ediyor. Yine, hafta başında benzine 16 kuruş, motorine ise 12 kuruş indirim geldiği söylenmişti ama bu gece yarısından itibaren benzinin litre fiyatına 17 kuruş, motorinin litre fiyatına ise 16 kuruş zam geleceği söyleniyor. Bunca yoksulluk içinde ekonomiyi yeni zamlarla kurtarmaya çalışan bir iktidar var karşımızda. Dolar 8,5 TL’nin, euro 10 TL’nin üzerine çıktı. Çok değil gerçekten, bir ar duygusu olmadığını da ifade etmek isterim çünkü yoksa yetkililer istifa ederdi. Yani şu anda canlı canlı, saniye saniye fakirleşmeyi izliyoruz. Hani meşhur bir söz vardır: “Aslan, ceylan, kaplan ve zebra aynı anda koşuyorsa orman yanıyordur.” diye. Türkiye’de dolar, piyasa, euro, kur, her şey yükseliyor, her şey yanıyor. Bunun anlamı bizim yaşamımızın yangın yerine döndüğüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Son cümlem Başkan.

Evet, yaşamımız yangın yerine dönüyor. Bunu anlamayanlar iktidarda, ülkeyi batırdıklarını da anlamıyorlar herhâlde. Bizce anlıyorlar, anlamamış gibi yapıyorlar. “Piyasa” denilen şey rasyoneldir, kötü yönetirsen kötü olur sonucu. Bu kadar basit. Fakat Maliyeden sorumlu zat herhâlde bu bilgiye sahip değil. Niye? Çünkü zihniyet olarak irrasyonel, ekonomi bilgisi maalesef alakaya musakkadan ibaret.

Sayın milletvekilleri, şu anda halkın en temel gündemi bu zamlar ve yoksulluk. Meclisin buna bir çözüm üretmesi gerekiyor diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

19.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediklerine ve 5 siyasi parti grubunun ortak iradesiyle kurulan deprem araştırma komisyonunun ortaya koyacağı raporun ülkeyi yönetenler tarafından dikkatle takip edilmesini ümit ettiklerine, 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne Meclis İçtüzüğü çerçevesinde muhalefet etmeye devam edeceklerine, 3 konfederasyonun genel başkanlarının Meclise davet edilerek dinlenmesi gerektiğine, Meclis önünde basın açıklaması yapmak isteyen işçi sınıfının temsilcilerine yönelik müdahaleyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınadıklarına, Ankara’ya doğru yürüyüşlerine devam etmek isteyen Somalı madencilerin engellendiğine, 442 sayılı Köy Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle hak sahiplerinin kendilerine tanınan sürede pandemi nedeniyle yükümlülüğünü yerine getiremediğine, Bayraklı Adliye binasında depremin yol açtığı hasar nedeniyle yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir kez daha, İzmir’de verilen mücadeleyi, yaşama mücadelesini ve o konuyla ilgili umutlarımızı koruduğumuzu, kaybettiklerimize Allah’tan rahmet dilediğimizi, yaralılarımıza acil şifalar dilediğimizi belirtiyoruz ve böylesi acıların tekrarlanmaması için dün 5 siyasi partinin ortak iradesiyle kurulmuş olan Deprem Araştırma Komisyonunun hızla çalışmalarına başlayarak ortaya koyacağı raporun ülkeyi yönetenler tarafından dikkatle takip edilmesini ümit ediyoruz. Bir kez daha -grubumuz olarak- İzmir’deki acıyı paylaştığımızı ifade ederek başlamak isterim.

Sayın Başkan, bugün gündemimizde 239 sıra sayılı torba kanun var, 51 madde. Bu torba kanunun içinde, örneğin borçların yapılandırılması gibi veya belli sürelerin pandemiden dolayı uzatılması gibi hepimizin destekleyeceği birkaç madde var ama maalesef bunlar 51 maddelik bir kanun teklifinde ve bu kanun teklifinin içinde -işçilerin kıdem tazminatına daha önce el atanlar işçilerin ortak tepkisinden dolayı bunu geriye bırakmışlardı- bu sefer 25 yaşından küçük ve 50 yaşından büyük işçileri güvencesiz çalıştırma, esnek çalıştırma, süreli iş sözleşmeleri ve kıdem tazminatından mahrum bırakmaya sebebiyet verecek, böyle sonuçlar doğuracak düzenlemeleri içeren maddeler var. Buna bütün işçiler itiraz ediyor, HAK-İŞ, DİSK ve TÜRK-İŞ itiraz ediyor ve bu itirazlar son derece haklı. Biz de bu itirazlar doğrultusunda -bu madde geri çekilmeden- kanunun tamamına İç Tüzük’ün el verdiği ölçüde muhalefet etmeye devam edeceğiz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna, muhalefet partilerince resmî muhataplarınıza da ilettiğimiz bir çağrıyı tekrar etmek isterim burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu kadar kritik bir konuda burada yapılması gereken iş 3 konfederasyonun Sayın Genel Başkanının Meclise davet edilip dinlenmesidir. Plan ve Bütçe Komisyonunda uzmanlarına iki dakikalık söz verilmiş olması son derece komiktir ve yetersizdir. Buradan açık çağrımızdır: 3 konfederasyonun Sayın Genel Başkanlarını Meclise davet edelim. Partiler de bu toplantıya birer genel başkan yardımcısı ya da parti yöneticisi, bu konu da deneyimli milletvekili noktasında katkı versinler. Ortaya çıkacak bu 8-10 kişilik heyetin yapacağı görüşmeler bütün Türkiye açısından Meclisin meseleye nasıl yaklaşacağı konusunda bağlayıcı olsun ve Meclise bir fikir versin. İktidar partisi de bu konuda bir adım atarsa eğer, şu anda toplumun tamamından aldığı tepki belki kendileri açısından da birazcık kendi durumlarını da değiştirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, AK PARTİ’lisi, MHP’lisi, CHP’lisi, HDP’lisi, İYİ PARTİ’lisi, partisizi, bütün işçiler buna karşı iken bu Meclisin böyle bir yasama faaliyeti yapması kabul edilemez. 3 kişinin gelip… Meclisin önünde açıklama yapacak Sayın Arzu Çerkezoğlu ve 2 sendikanın genel başkanı, toplam 3 kişiler. Pandemi bahanesiyle ortaya çıkarılmış bir genelgeyle onlara yapılan ağır ve sert müdahale -milletvekillerimize rağmen- kabul edilemez. Meclisin önünde böyle utançları yaşatmayalım. İşçi sınıfının temsilcilerine yapılan bu müdahaleyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak kınıyoruz.

Deprem olduğu anda kendiliğinden hareket edip arama kurtarma çalışmalarına destek vermeye giden işçiler, madenciler bugün Soma’nın Kırkağaç’ından Ankara’ya doğru yarım bıraktıkları yürüyüşlerine devam etmek isteyince engellendiler ve gözaltıyla tehdit altındalar. Kurtarmaya gitmek için açık olan yollar hakkını aramak isteyen maden işçilerine kapatılıyor ve gözaltına alınıyor. Bunu yapmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Kaymakamı, Sayın Valiyi bu konuda talimatlandıran İçişleri Bakanına ve ülkeyi yönetenlere bunun gerçekten büyük bir haksızlık olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Sayın Başkanım, Salihli ilçemizde bir konu dikkatimizi çekti, vatandaşlar dikkatimize sundu, araştırdık. Büyük bir sıkıntı var bütün Türkiye’deki köyler için. 28 Kasım 2017’de Köy Kanunu’na geçici bir madde eklenmişti ve bu maddeye göre köylerde ikamet eden ama yeri olmayanlara biliyorsunuz muhtarların kararlarıyla arsalar verilmişti. Bu arsalara 2020 yılına kadar eğer ev yapılmazsa bu köy tüzel kişiliğine, büyükşehirlerde de belediyeye devroluyor. Vatandaşlar diyorlar ki: “Pandemi oldu, şehirler arası ulaşım yasağı oldu, sokağa çıkma yasağı oldu, işsiz kaldık.” Bu evleri yapamayanların, parasını ödedikleri bu evleri yapamayanların evleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son kez söz veriyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Örneğin, Manisa’da büyükşehire ya da İç Anadolu’da büyükşehir olmayan yerlerde köy tüzel kişiliklerine paralarını ödedikleri arsalar gidecek. Pandemiden dolayı her şeyin süresi uzatılıyor, bu konuda da bir süre uzatılmasına ihtiyaç var. Son sözüm de bu süre uzatılmasıyla ilgili. Bayraklı Adliyesi ve etrafındaki her yer hasarlı. Elbette ki fiilen belki mahkemeler yapılmayacak ama hukukçular, avukatlar diyorlar ki: “Bürolarımıza giremiyoruz.” Hâkimler, savcılar lojmanlarına veya orada tuttukları evlere gidemezken bu Meclisin -bu ancak yasayla olacak- süre uzatımıyla ilgili ve birtakım hak kayıpları, hak düşürücü durumlara karşı küçük bir geçici madde ilave etmesi gerekiyor. Pandemide bunu yapmıştık, bu konuda da 5 grubun ortak bir çalışma yapmasının son derece yerinde olacağını değerlendiriyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özkan…

20.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle bölgeye intikal eden kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının arama kurtarma faaliyetlerinin sona erdiğine, hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediklerine, devletin depremin yaşandığı ilk andan itibaren bütün süreci kontrol altına aldığına, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 18’inci yıl dönümüne, Azerbaycan toprakları işgalden tamamen kurtarılana kadar “bir millet iki devlet” anlayışıyla bu kutlu mücadelenin sürdürüleceğine, İzmir ilinde meydana gelen deprem nedeniyle vatandaşların yargısal süreç konusunda hak kaybına uğramaması için Meclis olarak çalışma yapılabileceğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüreğimizi yakan İzmir depreminden sonra bölgeye intikal eden devletimizin bütün kurumlarının, AFAD, UMKE, Kızılay, kamu ve sivil toplum kuruluşlarının arama kurtarma çalışmaları bugün itibarıyla sonuçlanmış bulunuyor. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.

Tabii, devletimiz ilk andan itibaren bütün süreci kontrol altına almak suretiyle İzmir’imize 29 milyon ödenek gönderdi, eşyasını alamayan vatandaşlarımıza 30 bin TL yardım çıkardı, iş yeri yıkılan, hasar gören esnafımıza 50 bin TL hibe çalışmasını hayata geçirdi ve evi yıkılan bütün vatandaşlarımıza kira yardımıyla -inşallah bugünden itibaren geri sayım başlamak suretiyle- bir yıllık süre zarfında bütün deprem konutlarını yeniden yerlerine inşa etmek suretiyle, sağlam, dayanıklı, güçlü ve güvenli konutların sağlanmasını hayata geçirecek.

Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir. Devletin bütün işlem ve eylemleri Anayasa’ya ve yasalara uygun olarak yargı denetimine tabidir. AK PARTİ olarak bizler, kuruluşumuzdan bugüne kadar sürekli demokratik hukuk reformlarıyla anayasal ve yasal standartlarımızı artırarak vesayetle, darbelerle, derin ve paralel güç odaklarıyla mücadeleyi hayata geçirdik. İnşallah bu reform anlayışımızı geleceğe taşıyarak muasır medeniyetler seviyesi hedefinin üzerine çıkmış bir Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz.

Bugün kardeş Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’da verdiği mücadele, milletimizin tam desteğiyle başarılı bir şekilde devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Özellikle, Azerbaycan Dağlık Karabağ bölgesinde “bir millet iki devlet” anlayışıyla dayanışma içerisinde yürütülen bu özgürlük ve azatlık mücadelesini, hamdolsun, Minsk Grubu, bütün dünya kulaklarını tıkamalarına rağmen başarılı bir şekilde sürdürmektedir. Bir taraftan Meclisimiz tarafından da takip edilen ve bu çerçevede İnsan Hakları Komisyonu tarafından alt komisyonla desteklenen… Ermenistan’ın Azerbaycanlı vatandaşlara, sivil yerleşim yerlerine, çocuklara, kadınlara, sivil vatandaşlarına yaptıkları savaş suçlarını da saldırıları da takip ediyoruz. Ancak buna karşılık da Azerbaycan’ın güçlü Türkiye’yle beraber vermiş olduğu Karabağ mücadelesinde, hamdolsun, 200’ü aşan yerleşim yeri kurtarılmıştır ve bölgede 250 tank etkisiz hâle getirilerek 50’nin üzerinde tank da Azerbaycan tarafından ele geçirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İnşallah, Azerbaycan’ın tüm toprakları bu haksız işgalden tamamen kurtarılana kadar Türkiye ve Azerbaycan “bir millet iki devlet” anlayışıyla bu kutlu mücadeleyi sürdüreceğiz.

Son olarak, İzmir’de meydana gelen deprem nedeniyle eğer vatandaşlarımızın bir hak kaybına uğraması söz konusu olacaksa yargısal süreç konusunda, bu konuda elbette çalışma yapılabilir. Ancak mevcut yasal düzenlemeler ve genel düzenlemeler çerçevesinde ihtiyacı karşılamaması hâlinde -vatandaşlarımızın hak kaybı olmaması için- bütün siyasi parti gruplarıyla müzakere etmek ve 239 sıra sayılı Kanun’a bir madde ihdas etmek suretiyle bu çalışmayı da Meclis olarak birlikte yapacağımıza inanıyor; başarılı, uzlaşma içerisinde bir çalışma günü diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, TRT’ye aktarılan vergi payının kullanım alanları ile TRT’den özel ve tüzel kişiliklere transfer edilen kaynakların kamu yararı çerçevesinde araştırılarak tespit edilmesi amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/11/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/11/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, TRT'ye aktarılan vergi payının kullanım alanlarının ve TRT'den özel ve tüzel kişiliklere transfer edilen kaynakların kamu yararı çerçevesinde araştırılması ve tespit edilmesi amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 4/11/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım; yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Grup önerimiz, tarafsızlığı ve özerkliği Anayasa’yla hükme bağlansa da tarafsızlığından ve özerkliğinden eser kalmamış kamu yayıncısı Türkiye Radyo Televizyon Kurumuyla ilgili. Günümüz itibarıyla kamu yayıncılığında yer alan kamu kelimesini “iktidar” olarak algılayan TRT’nin kamuyla ilgili tek bağlantısı, vatandaş üzerinden elde ettiği gelirlerle sınırlıdır. TRT bugün bünyesinde 16 televizyon kanalı, 17 radyo kanalı, 3 basılı dergi ve dijital mecralar bulundurmaktadır. Bu açıdan baktığımızda TRT, geniş yayın ağına sahip bir kuruluştur. Bununla birlikte TRT’nin izlenme oranları, rating ölçümlerinde alt sıralarda yer almaktadır çünkü tarafsız yayıncılık konusunda kamu yayıncılığı yaptığını unutan TRT, konu elektrik payı konusu olunca kamu yayıncılığı yaptığını hatırlamaktadır çünkü TRT’nin bol keseden yaptığı harcamalarının kaynağı kamudur. Bunlar, vatandaşın ödediği elektrik faturalarından alınan yüzde 2 TRT payı, bandrole tabi cihaz ürünleri üzerinden alınan pay, genel bütçeden ayrılan pay, radyo ve televizyon vasıtasıyla yapılan her çeşit ilan ve reklam gelirlerinden, faaliyetlerinden alınan gelir; film, plak, nota, dergi, kitapların yapım, yayın ve satışından elde edilen gelirler; radyo ve televizyonla ilgili her türlü ticari işlemler, düzenlenecek konser ve benzeri programlara giriş ücreti ve bu gibi ücretler. Bu arada TRT, çiftçinin tarımsal sulamada kullandığı elektriğin faturasından da pay almaktadır. Anladık, çiftçi evinde televizyon seyrediyor, parasını veriyor ama el insaf, çiftçi tarlasını ekerken de mi TRT seyrediyor, sormak lazım.

Evet, TRT’nin kaynakları bunlar. Peki, TRT bu kaynaklardan ne kadar gelir elde etmiş? Bilgi kaynağı, Hazine ve Maliye Bakanlığının 2019 Kamu İşletmeleri Raporu, sadece vatandaşın cebinden TRT’ye aktarılan gelirlerden birkaç örnek: 1,8 milyon TL bandrol geliri, 1 milyar enerji payı geliri, 298,7 milyon lira ilan ve reklam geliri. Hazineye göre kurum 2019 yılını 386 milyon kârla kapatmış ancak elimizde bir veri daha var, Sayıştay raporu. Sayıştay denetim raporlarına göre TRT, 2017 yılını 565 milyon 310 bin Türk lirası dönem kârıyla kapatmış, yine Sayıştay raporlarına göre TRT, 2018 yılını 10 milyon 608 bin dönem kârıyla kapatmış. Bu iki yıla ilişkin kâr rakamları çok ilginç, 2017’den 2018’e geçerken TRT’nin gelir kaybı yaklaşık 555 milyon lira. 2019 yılı dönem kârına tekrar bakalım, 386 milyon lira. Yani TRT hâlâ 2017 yılındaki dönem kârına erişememiş.

Peki, bu kadar çok gelir kaynağı olan TRT bu paraları nereye harcıyor? Öncelikle personel giderleri. Sayıştay her dönemde olduğu gibi 2018 yılı raporunda da bulgularında TRT’yi uyarmış: “Personel fazlanız var, emeklilik nedeniyle personel sayınızda azalma oldu, yerine almayın çünkü faaliyetlerinizde bir aksama yok.” Bakın, 2018 yılında Sayıştay bu uyarıyı yaparken personel sayısı 7.133. TRT’nin bu konuda ilginç bir cevabı var: Yeniden yapılanıyoruz. Evet, TRT yeniden yapılanmış, mevzuat değişiklikleri kapsamında emekliliği teşvik edici düzenlemeler yapmış, nedeni malum çünkü yeni kadro açılabilmesi için eskilerin gönderilmesi lazım. Bir kısım personel istihdam fazlası olarak başka kurumlara nakledilmiş, nedeni malum; eski dönemden sıkıntı çıkarması muhtemel personelin uzaklaştırılması lazım.

Sözleşmeli personel uygulaması yerine özel hukuk hükümlerine tabi personel istihdamına geçilmiş, nedeni malum çünkü sözleşmeli personelin maaşı düşük, özel hukuk hükümlerine tabi personelin maaşı yüksek, hem de fazlasıyla yüksek. Gelin, yandaşlar; gelin, siyasi referanslı liyakatsiz çalışanlar!

Değerli milletvekilleri, binlerce personeli olan TRT, personel fazlalığına, her türlü teknik imkânlarına rağmen bazı programlarını ısrarla dış yayın olarak yaptırmaktadır. Ticari sır olarak saklanmaya çalışılsa da Sayıştay raporlarına yansıyan verilere göre, kurumun hizmet alımları önceki dönemlere göre yüzde 9,5 oranında artarak 1 milyar 47 milyon 373 bin lira olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılında kurum dışında yaptırılan programlara 383 milyon 510 bin lira ödenirken, haberler için 445 milyon 75 bin lira ödeme yaptırılmıştır. Bu arada “Hizmetinden yararlandırılan kurum dışı şahıslara ödemeler” adı altında 53 milyon 550 bin lira aktarılmış, kurum dışından kiralanan program giderleri de yüzde 152,9 oranında artışla 2017 yılında 14 milyon 607 bin 320 lira olmuştur.

Peki, ticari sır olarak saklanan şey nedir? TRT’nin “dış yapım” adı altında Hükûmete yakın şirket ve kişilere aktardığı paralardır. Bir kamu kurumu harcamalarını ticari sır bahanesiyle saklayamaz. Neden saklama ihtiyacı hisseder? Bu rakamların altında farklı bir şeyler vardır. İşte, bu farklı şeyler Sayıştay raporlarına yansıyan kâr oranlarında gizli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlayayım.

Evet, bir kamu kurumu, özellikle TRT cam gibi şeffaf olmalı, yönetimiyle, harcamasıyla, bütçesiyle, geliriyle, gideriyle, reklamıyla, uygulamalarıyla hesap verebilir olmalıdır. Kamu yayıncılığı yapan TRT’den bu şeffaf yayıncılığı biz de kamu adına istiyoruz.

Hükûmet yanlısı TRT yerine vatandaş yanlısı TRT temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TRT’ye aktarılan vergi payının kamu yararı çerçevesinde kullanılıp kullanılmadığının ortaya çıkarılması amacıyla bir Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önerge üzerine grubumuzun görüşlerini sizlerle paylaşacağım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Vergi payının adil ve hakkaniyete uygun kullanılmadığına hiç kuşku yok. Bunun en büyük mağdurlarından biri de partimiz, Halkların Demokratik Partisi. Ben, sizlerle bunun ayrıntılarını paylaşacağım ama öncelikle sizlerle bir başka şeyi paylaşmak isterim. Bugün 4 Kasım, bundan dört yıl önce başlatılan siyasi soykırım operasyonunun, Eş Genel Başkanlarımızın, milletvekillerimizin ardından belediye başkanlarımızın, parti üye ve yöneticilerimizin göz altına alınması, ardından tutuklanmasının yıl dönümü. Bu vesileyle, bu kürsüden, Eş Genel Başkanımızın, sevgili Selahattin Demirtaş’ın gönderdiği mesajı paylaşmak istiyorum: “4 Kasım 2016 gecesi evlerimize baskın yaparak kaçırıp hapse attıran, rehin alanlar bugün tükenme noktasına geldiler. Tam bir çözülüş ve dağılış sürecindeler. HDP’yi yıkma hayalleri kâbusa dönüştü. Ne demiştik: ‘Biz demir leblebiyiz, bizi çiğnedikçe dişleriniz dökülecek.’ Ve o gün, bu gündür. Bunun için direniyoruz, başarıyoruz, kazanıyoruz. Selahattin Demirtaş.” (HDP sıralarından alkışlar) Evet, direniyoruz, direnmeye devam edeceğiz. Başaracağız ve kazanacağız, hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

TRT’ye gelince TRT, kamu yayıncılığı tekelini elinde bulunduruyor; gelirlerinin yüzde 85’ini yaptığı yayınlardan, reklam gelirlerinden değil elektrik faturalarından, satılan televizyon, video, radyo gibi ürünlerin bandrollerinden elde ediyor. Yani, hangi siyasi görüşten olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamından elde ettiği gelirlerle. Dolayısıyla, bu ülkede yaşayan herkesin sesi olmak zorunda, tek yanlı yayın yapmamak zorunda. Bunu ben söylemiyorum, bunu grubumuz söylemiyor, bizim görüşümüz değil sadece; bu, yasanın emri; evet, yasanın emri. 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu madde 5, yayın esasları, (k),(l) ve (m) bentleri aynen şöyle:

“k) Haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak,

l) Haberler ile yorumları ayırmak ve yorumların kaynaklarını açıklamak,

m) Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Evet, tarafsızlık, doğruluk ilkelerine uymak, tek yanlı, taraf tutan yayın yapmamak TRT için yasal bir zorunluluk, keyfî değil. Peki, gerçek öyle mi? Emin olun, iktidar bir propaganda kanalı kursa bundan daha iyisini kuramazdı, üstelik bu kanal için bir para da harcaması gerekmiyor; bu propaganda kanalının parasının tamamını vergimizle bizler veriyoruz; ayrıca, kadrolaşmanın da merkezi.

Sadece 2 tane örnek vereceğim: 1 Şubat-29 Mart dönemi, Cumhur İttifakı lehine yüz altmış dört saat yayın yapılmış; Millet İttifakı lehine kırk altı saat. HDP’ya üç saat yayın ayrılmış; bunun otuz altı saniyesi lehe, iki saat elli dokuz dakika yirmi dört saniyesi ise HDP’nin aleyhine yayın.

YouTube’a başvurmuş TRT, ne için biliyor musunuz? Seçim döneminde siyasi parti temsilcilerinin konuşması yayınlanıyor ya, “Selahattin Demirtaş’ın Youtube’da yayınlanan o konuşması bize ait, yayından kaldırın.” diyor TRT. YouTube’da yayınlanmasına bile tahammül edemeyen bir TRT var, bunu hiçbir siyasi partiye değil, sadece HDP’ye yapıyor diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Deniz Yavuzyılmaz, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT’nin 2004-2019 yılları arası bandrol ve elektrik faturalarından aldığı TRT payının toplam tutarı, döviz kuru da hesap edildiğinde bugün itibarıyla 50 milyar TL’yi buldu. Yani TRT, kasasına, vatandaşın alın terinden 50 milyar TL’yi koydu. Peki, bu parayla ne yaptı? TRT, AK PARTİ’nin bir propaganda aletine dönüştü. 2017 yılından itibaren faaliyet raporları kayıp, yok. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 375’inci maddesi ne diyor? “Yıllık faaliyet raporlarının hazırlanması, yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkileri arasındadır.” diyor. Göz göre göre suç işleniyor.

TRT’de yayınlanan dizi maliyetleri açıklanmıyor. Bugün itibarıyla 11 dizi oynuyor, bunlar için ne kadar para ödendiği açıklanmıyor. Yani, izlesek de izlemesek de, biz bu TRT köprüsünden geçmesek de vatandaşlar olarak parasını ödemeye devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanlığının yayınladığı kamu işletmeleri raporundaki TRT’nin geliri ile TRT Kurumunun Genel Müdürü İbrahim Eren’in KİT Komisyonu toplantısında yazılı olarak verdiği cevaptaki TRT’nin 2019 yılı geliri arasında 7 milyon TL fark var, kayıp 7 milyon TL var.

Değerli milletvekilleri, TRT’nin 2002 yılından bugüne kadar çektiği en büyük film, yıllardır Türkiye’de dümen çeviren AK PARTİ’nin Yalan Rüzgârı’dır, Dallas’ıdır. On sekiz yıldır TRT’de oynayan AK PARTİ filmi teknik olarak değerlendirildiğinde bir korku filmidir. Cumhurbaşkanı ve AK PARTİ’li yetkililerin açıklama yaptığı saatler, geçinmekte zorlanan vatandaşlarımız için artık “alacakaranlık kuşağı” adını almıştır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Canbey, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Kıymetli milletvekilleri, bu ülkenin tek kamu yayıncısı olan TRT, insan ve değer odaklı dizi, belgesel, çizgi animasyon, kültür sanat, haber, spor gibi temalarda yayın yapan 14 televizyon kanalı ve 16 radyosuyla kamu yayıncılığı yapmaktadır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teröristle röportajı sunuyorlar. O da mı kültür sanat? Osman Öcalan’dan oy istetmekde mi kültür sanat? O da mı?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ayrıca, bugün, özellikle bu pandemi koşullarında ilk, orta ve lise için de TRT EBA’dan yayın yapmaktadır.

Tabii, TRT’nin kapsayıcılığı bugün, gönül coğrafyamızı da kale aldığımızda 7 milyar insana ulaşmaktadır. TRT, bütün kanallarıyla hem kültür ihraç etmekte hem de kara propagandanın, bilgi kirliliğinin panzehri olmaktadır. (CHP sıralarından gürültüler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Deprem anında AK PARTİ Van İl Kongresini veren TRT’den bahsediyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen…

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – İlk ağızdan, en doğru şekilde gerçeği ve tüm olan biteni dünyaya anlatan TRT, Türkiye açısından stratejik bir öneme sahiptir.

BAŞKAN – Sakin bir müzakere süreci, lütfen…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 2019 yerel seçimlerinde kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı yayına çıkaran TRT’den bahsediyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Sayın Köksal, rica ediyorum, lütfen…

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – TRT, bugün, çektiği dizilerle sinema sektörünü desteklemekte ve sadece Türkiye’de değil tüm dünyada izlenen diziler yayınlamakta ve yapmaktadır. Ayrıca, TRT’nin dizileri ailece güvenle izlenebilen dizilerdir. TRT’de hiçbir şekilde kadına şiddet uygulayan sahneleri göremezsiniz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – AKP’nin yayın organı.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - TRT, bu dizileri bugün 100’den fazla ülkeye de ihraç etmektedir. Arkadaşlar, bu işin sadece maddi getirisi değil, aynı zamanda manevi getirisi de önemlidir. Türkiye artık bugün tüm dünyaya -az önce de söylediğim gibi- dizi ihraç ediyor. Ayrıca, spor konusunda yapılan yayınlar, TRT Çocuk’un yaptığı yayınlar da gerçekten ülkemiz için kıymetlidir.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Zarar ediyor, zarar. İhracatta ısrar etsin!

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, lütfen...

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, sadece çizgi ve animasyon filmleri, TRT’nin desteklediği ve TRT’nin de öncülük ettiği dizi ve animasyon filmleri ciddi anlamda izlenmektedir ve 4 milyon gişe yapabilen filmler bugün Türkiye'de yapılmaktadır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Rating mi? Bari yalan söyleme, rating yok ya.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – TRT kamu parasıyla ayakta kalıyor, ne ihracı?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Zarar eden kurumların başında.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Değerli arkadaşlar, TRT kendi alanında öncülük etmeye devam ediyor. “TRT payı” diye temcit pilavı gibi sürekli bunu gündeme getiriyorsunuz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – TRT payı veriyoruz ama TRT’de biz bile çıkmıyoruz milletvekili olarak. TRT teröristleri çıkarıyor.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Bakın, size birkaç cümleyle bu TRT payı, elektrik meselesini söyleyeyim: Bu, 1960’dan beri alınan bir paydır arkadaşlar ve söylendiği gibi yüzde 2 değil, bugün yüzde 1,1 olarak yansımaktadır. AK PARTİ iktidarları döneminde yüzde 3’ten yüzde 1,1’e düşürülmüştür.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – 50 milyar… 50 milyar…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – AKP’nin yayın organına borç ödemek zorunda mıyız?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Görünürde yüzde 2’dir ama tüketim bedeli üzerinden alındığı için de yüzde 1,1’dir. Bugün sanayide ayrıca TRT payı alınmamaktadır. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Yüzde 1 ama 50 milyar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tahammül lütfen…

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Arkadaşlar, dünyayla kıyasladığımızda, bugün TRT gerçekten 48 ülke arasında 43’üncü sıradadır; 48 ülke arasında. Kamu yayıncılığının desteklenmediği bir ülke dünyada yoktur; siz bundan neden rahatsız oluyorsunuz? Kamu yayıncılığı elbette desteklenecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) -Yazıktır, günahtır! Milyonlar aktarılıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Toplanan paralar nereye gidiyor?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İzlenmeyen dizilere milyonlar aktardınız. Yazıktır, günahtır be, milyonlar aktarıyorsunuz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, katılmayabilirsiniz ama bunun yolu yerinizden bağırmak değil. Lütfen…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, eleştiri hakkımızı kullanıyoruz.

BAŞKAN - Tamamlayın siz Sayın Canbey, buyurun.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Başkanım, iki dakika istiyorum.

BAŞKAN – Yok, siz tamamlayın, bir dakika sürenize ilave.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Şimdi, bir kere, kamu yayıncılığı tüm dünyada desteklenmektedir arkadaşlar ve kendi milletimiz için, kendi çocuklarımız için, kendi gençlerimiz için, sporumuzun gelişmesi için bu destek şarttır.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Kendi çıkarınızı düşünüyorsunuz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teröristi yayına çıkaran bir yer nasıl kamu yayıncısı oluyor ya?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – AKP’nin parti televizyonu olmasın?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - AKP’nin il kongresini yayınlayan bir yer nasıl kamu televizyonu oluyor ya?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ayrıca bakın, TRT’nin aldığı paylarla neler yapılıyor arkadaşlar: Bugün 17 uydudan 14 tane televizyon kanalıyla, 16 radyo istasyonuyla, 4 basılı dergisiyle, ayrıca 41 dilde gerçekleştirdiği yayınlarla TRT tüm dünyaya ulaşıyor. Bu, vizyon ister vizyon, öyle kolay bir şey değil bu iş, vizyon ister. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TRT World, TRT Arapça, TRT Rusça ve TRT Almancayla ve yabancı dilde tüm dünyaya ulaşan radyo yayınlarıyla Türkiye’nin sesi oluyor. Yine, silahı başındaki Mehmetçik’e, nefes aldığı vakit TRT moral oluyor çünkü orada TRT var. TRT tüm dünyada ve Türkiye’nin her yerinde; dünyaya dizi satıyor, film satıyor ve başarılı işler yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Bir cümle Sayın Başkanım, az kaldı, sonunu bağlayayım Sayın Başkanım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – On dakika daha verin.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ama kestiler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Canbey, zorlamayın beni.

Buyurun tamamlayın sözünüzü, son cümlenizi alayım.(CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Türkiye açısından stratejik bir öneme sahip olan TRT, çok çalışmış ve bugün dünya markası hâline gelmiş bir değerimizdir. Uluslararası alanda saygın bir konuma gelen TRT, inanıyorum ki bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da dünyada öncü ve kurucu olma özelliğini devam ettirecektir. Ben, buradan, TRT’yi olağanüstü çabalarıyla bu aşamalara getiren bütün çalışanlarını ve yöneticilerini gönülden tebrik ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Biz çoğunluğuz ya.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 4 Kasım 2016 siyasi müdahalesinin ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/11/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/11/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

4 Kasım 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (9591 grup numaralı) 4 Kasım 2016 siyasi müdahalesinin ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/11/2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kürsüde konuşma yapacak arkadaşların kürsüye gelene kadar mutlak surette maske takmalarını, sadece konuşma yaparken çıkarmalarını hassaten rica ediyorum.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 4 Kasım 2016 demokrasi tarihimiz için kara bir gündür. Meclisimiz bundan tam dört yıl önce büyük bir darbe yedi, siyaset kurumu büyük bir darbe yedi arkadaşlar. 3 Kasımı 4 Kasıma bağlayan gece, Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz siyasi bir darbeyle rehin alındı ve siyasi kumpaslarla, yargının bir sopa olarak kullanılmasıyla tam dört yıldır milletvekillerimiz, Eş Genel Başkanlarımız rehin tutuluyorlar arkadaşlar.

Bakın, 4 Kasım 2016’yı hatırlayalım arkadaşlar. 4 Kasım 2016’dan tam üç ay önce bir darbe girişimi oldu ve Meclisimiz bombalandı. Biz bu darbe girişimine karşı dimdik demokratik siyasetin yanında durduk, darbecilerin ve darbe girişiminin karşısında durduk.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Mecliste yoktunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) - Gelin hep beraber hem darbeyle hem darbecilerle hem de darbe dinamikleriyle yüzleşelim dedik.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Meclise gelmediniz o zaman.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ancak, maalesef, sizlerin derdi darbecilerle yüzleşmek değildi, darbeyle yüzleşmek değildi. Bunu, Tayyip Erdoğan’ın tabiriyle “Allah’ın bir lütfu” olarak görüp kendi darbenizi yapmaktı. 15 Temmuzdan yalnızca beş gün sonra saray darbesini yaptınız ve Meclisimiz o gün, bugün iflah olmuyor arkadaşlar. Meclisimize herhangi bir kişi “güçlü” diyebilir mi? “Sarayı dengeleyip, denetleyebiliyoruz.” diyebilir mi? Diyemez.

Bakın, bizler ne dedik? “Gelin, bu darbe girişiminden ders çıkaralım.” dedik. Aynı zamanda darbe dinamiğinden de ders çıkaralım. Ne oldu darbe dinamiğinde? 6-8 Ekim Kobani olayları oldu, insanlarımızı kaybettik; gelin, bunlarla yüzleşelim dedik, yüzleşmediniz. Suruç katliamı… Ceylanpınar provokasyonunda 2 polisimizi katlettiler; gelin, bunlarla yüzleşelim dedik. Barış süreci dinamitlenmek istendi, yapmadınız. Ankara Gar katliamında 103 vatandaşımız paramparça edildi. Darbe dinamiği tarafından, sizlerin belki de gözlerini kapatmasıyla; gelin, bunlarla yüzleşelim dedik, yapmadınız. Bakın, arkadaşlar, o gün bugündür hep beraber kaybediyoruz. Darbeyle yüzleşmek yerine ne yaptınız? Bizleri, siyaset kurumunu, başta HDP olarak bütün muhalifleri devre dışı bırakmak üzere saray darbesiyle, siyasi operasyonlarla, yargı kumpaslarıyla bizlere darbe vurmaya çalışıyorsunuz.

Bakın, arkadaşlar, bugün Meclisimiz çok daha güçsüz; fermanlar geliyor, sizler geçiriyorsunuz. Hiçbiriniz sarayı bir dengeleyip denetleyemiyorsunuz. Ne oldu peki? Kim kazandı, kim kaybetti, gelin buna bakalım. Meclisimiz sarayın bir noterine dönmüş durumda. Yargı, bir sopa olarak kullanılıyor, her gün siyasi kumpaslarla arkadaşlarımız tutuklanmaya devam ediliyor. Basın susturulmuş durumda. Toplum hem huzurunu hem de refahını kaybetmiş durumda. Vatandaşlarımız “Evime ekmek götüremiyorum” diyor. Esnafımız “Gebermek istiyorum, 15 lirayla siftahsız dükkân kapatıyorum.” diyor.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Neden bahsediyorsun?

GARO PAYLAN (Devamla) – Buna rağmen saray kumpaslarına, siyasi operasyonlara devam ediyorsunuz. Hem ekonomik kriz yaşıyoruz hem siyasi kriz hem de toplumsal bir kriz yaşıyoruz. Hâlâ bu dinamiğe devam ediyorsunuz, hâlâ önceki dönem milletvekillerimizi tutuklamaya devam ediyorsunuz. Peki, kim kazandı, kim kaybetti? Bakın, eriyorsunuz gidiyorsunuz, ilk seçimde de gideceksiniz.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Çok beklersiniz, çok.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bütün anketlerde oylarınız yüzde 20’ye düşmüş durumda ve gidiyorsunuz arkadaşlar.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Ona millet karar verir.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama sizler kaybetseniz dert etmeyeceği; ülkemiz kaybediyor, Türkiye kaybediyor, demokrasimiz kaybediyor.

Arkadaşlarımız onurla, dimdik cezaevinde rehin olarak duruyorlar. Sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Çağlar Demirel, bütün arkadaşlarımız bir onur abidesi olarak dimdik cezaevinde duruyorlar. Onlar, bunu dert etmiyorlar ama şunun için üzülüyorlar: Ülkemiz kaybediyor, demokrasimiz kaybediyor, vatandaşlarımız kaybediyor, huzurumuzu ve refahımızı kaybediyoruz. Bakın, Figen Yüksekdağ ne diyor? Arkadaşlar, cezaevinde dört yıl önce olan operasyonla ilgili bir mesajı var.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sırtını PKK’ya dayayan Figen Yüksekdağ mı? Sırtını PKK’ya, PYD‘ye, YPG’ye yasladığınız Figen Yüksekdağ mı?

GARO PAYLAN (Devamla) - Sevgili Figen Yüksekdağ’ın mesajını okuyorum: “Bundan dört yıl önce, 4 Kasım günü bizleri yenebileceğini, yok edebileceğini sananlar yanıldılar, başaramadılar, yine başaramayacaklar. Gün HDP’ye ve tarihsel haklılığımıza dört elle sarılma ve birliğimizi, dayanışmamızı güçlendirme günüdür.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Buradan sevgili Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş şahsında rehin olan binlerce yoldaşımı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu önergemize destek verin. Bakın, bu önergemize destek vermiyorsunuz. 6-8 Ekim Kobani olayları önergemize destek vermiyorsunuz. Hata yaptıkça, suçlularla yüzleşmedikçe o suçlar devam eder. Bugün, darbeciler bu Meclisimizi devre dışı bırakmıştır. Meclisin tekrar itibarını kazanması için 4 Kasım 2016’da Meclise vurulan bu darbeye karşı Meclis bir iradeyi ortaya koymalıdır. Hep beraber, gelin, bu önergeye destek verin; darbelerle, darbecilerle, 4 Kasım 2016 darbesiyle hep beraber yüzleşelim.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatibin kürsüden grubumuzu hedef alan sataşmalarını kabul etmiyoruz, reddediyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Zaten konuşmacısı olmayacak mı Başkan ya? AK PARTİ’nin konuşması olmayacak mı Sayın Başkan?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – AK PARTİ kuruluşundan bugüne kadar vesayetçilerle, darbecilerle, derin ve paralel yapılarla, mafya tipi gladyoyla sürekli mücadele ede ede bugünlere gelmiştir.

HABİP EKSİK (Iğdır) – “Allah’ın bir lütfudur.” diyordu Genel Başkanınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ve bu çerçevede, AK PARTİ’yi hedef alan derin ve paralel yapılarla, vesayet kurumları, darbeciler, dâhilî ve haricî bedhahlar, iş birlikçilerle de mücadele etmiştir. Bugün eğer demokrasimiz daha güçlüyse, bugün Türkiye düşmanlarını çıldırtan Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü, kudreti, refahı, huzuru ve barışı çok daha emin adımlarla geleceğe gidiyorsa bu da demokrasimizin gücü sayesindedir. Onun için, Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik bir hukuk devletidir. AK PARTİ, yapısal reformları, anayasal ve yasal reformları gerçekleştirmek suretiyle vesayetçilerin ve darbecilerin tarihin tozlu raflarında kalması için reformlar yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Cezaevlerinden çıkarıp da fotoğraf çektirdiklerini biz biliyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İsterseniz Sayın Akçay da söylesin, sonra herhâlde benim cevap vermem gerekecek.

BAŞKAN – Peki, Sayın Akçay, siz buyurun lütfen.

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatip konuşmasının başında “15 Temmuz hain darbe girişimine hep birlikte karşı koyduk.” dedi. Ben şunu hatırlatmak istiyorum: 15 Temmuz akşamı Meclisimize bombalar yağarken HDP Mecliste yoktu. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları ve o gün Ankara’da bulunan milletvekilleri olarak buradaydık, HDP’den hiçbir milletvekili gelmedi. Ne zaman geldi? Öğleye doğru; darbe bitti, her şey açıklığa kavuştu, ondan sonra darbe karşıtı bildiriye imza atmaya geldi. Bunu da ortaya koymak gerekir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir Sayın Akçay.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın ve Manisa Milletvekili  Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, öncelikle biz siyaset olarak hayatımızın her döneminde darbelere karşı olduk. Bugün darbecilik yapan, darbe pratiklerini adım adım yürüten şahsiyetlerden, partilerden bizim alacağımız bir ders yoktur. (HDP sıralarından alkışlar) Biz, bugün 4 Kasım siyasi kumpasının, darbesinin 4’üncü yıl dönümünde hâlâ arkadaşlarımızın, Eş Genel Başkanlarımız Demirtaş ve Yüksekdağ’ın da içinde olduğu arkadaşlarımızın rehin alındığı bir tarihsel dönemeçteyiz ve AKP-MHP koalisyonunun, ittifakının 15 Temmuzu lütfa çevirerek, Allah’ın lütfu kabul ederek yaptıkları bir siyasi darbedir. Türkiye demokratik bir hukuk devleti değildir, Türkiye'de yargı tarafsız ve bağımsız değildir. Türkiye siyasi kumpaslarla şu anda yoluna devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz 15 Temmuz sabahı -ben de içinde olmak üzere- buradaydık, Meclis grubundaydık ve burada Genel Kurulda bildiriye ilk imza atan siyasi partinin temsilcileriyiz. O gece Meclise gelmediysek bunların yaptıkları provokasyonlardan dolayı gelmedik. Çünkü biz -sokakta da o kadar büyük bir linç kampanyası yürütülüyor ki- karşımıza nerede ne çıkacağını bilmiyoruz.

Sevgili İdris Baluken o zaman şunu söylemişti, demişti ki: “Meclisimizde aynı bildiride bulunan tüm parti gruplarının darbe girişimine ortak bir tavır ve ortak bir dille karşı durulması değerlidir ve tarihe geçecektir.” Aynı İdris Baluken burada benim yerimde oturuyordu, şunları söylemişti: “Biz, anaların ağladığı, anaların oğullarının arkasında yas tuttuğu, gözyaşı döktüğü tablonun artık devreden çıkması gerektiği…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

Son kez açıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “…barışla uyanan, ölümün de yaşamın da barışla ve dostlukla şekilleneceği bir ülkenin özlemini çekiyoruz. Fazla söze hiç gerek yok. Aslında burada yaptığımız bütün planlamaların tek reçetesi var: Silahların ölüm kusmadığı, zeytin dallarıyla barış güvercinlerinin uçurulduğu bir 2015 yılının Türkiyesinde yaşamak istiyoruz.”

Bu yaşamı engelleyen, işte şu anda sözümüze karşı çıkanlardır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, tekrar mı?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan…

BAŞKAN – Arkadan Sayın Tunç gelecek. O da verirdi cevap.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun.

24.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu, Meclis çatısı altında asla kabul edemeyeceğimiz ifadeler AK PARTİ’ye, yapmış olduğumuz reformlara rağmen kalkıp AK PARTİ’nin bir darbe, bir 12 Eylül geleneğini devam ettirdiği iddiasıdır. Bunun asla kabulü mümkün değil. İlk göreve geldiğimiz andan itibaren partimizin kuruluşundan ve kapatma davasına kadar her geçen süreç AK PARTİ’yi… Derin ve paralel yapıların, vesayet kurumlarının, darbecilerin, darbecilere “bizim oğlanlar” diye destek verenlerin…

HABİP EKSİK (Iğdır) – Ortaklarınız… Ortaklarınız…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …PKK’ya, FETÖ’ye silah gönderenlerin, kucağında besleyenlerin, kalkıp da onlarla beraber, iş birliği içerisinde olanların bize demokrasi ve hukuk dersi vermesi mümkün değildir. 2007 yılında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, bitiriyorum efendim. Bunları tarihe not düşelim.

BAŞKAN – Sayın Özkan, tamamlayın lütfen, mikrofonunuzu son kez açıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, kifayetimüzakere…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, şu anda, özellikle aradan geçen süre zarfında verdiğimiz mücadele gösteriyor ki -gece ile gündüz kadar nettir- Türkiye, millî iradesinin hâkimiyeti, demokratik hukuk devletinin talepleri ve gereklerine uygun iş ve eylem yaptığı için uluslararası terör örgütlerinin, iş birlikçilerinin hedefine gelmiştir. Biz teslim olmayacağız, mücadelemizi her şeye rağmen FETÖ’ye, PKK’ya ve iş birlikçilerine karşı sürdüreceğiz inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, bir şey söylemedi ki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha ne söylesin Sayın Başkan!

BAŞKAN – Bakın, sadece sizin sözünüze bir cevap olarak “12 Eylül darbecileriyle aynı sınıfa, tanımlamaya koyamazsınız.” dedi, bunda bir şey yok ki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, kısa bir şey söylemek istiyorum. Sayın Başkan, lütfen izin verir misiniz?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, mikrofonunuzu son kez açıyorum ama bir daha açmam. Yani bir hakkı suistimal ediyoruz.

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kere, darbeci siyasi ayağı niye saklıyorsunuz? (HDP sıralarından alkışlar) Bugün FETÖ iktidarda olsaydı aynen bunları yapacaktı. Kendi ortaklarının yolundan yürüyorlar, kıbleleri aynı yol aslında. Darbecilik pratiğiyle demokratik siyaseti teslim almaya çalışıyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – FETÖ’nün hedefinde sadece Recep Tayyip Erdoğan ve AK PARTİ var, bunu kimse saklayamaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Eğer cemaat iktidarda olsaydı ne yapacaktı? Siyaseti rehin almaya çalışacaktı. Bugün, siyaseti rehin almaya çalışıyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – FETÖ ile PKK iş birliği içerisinde ve hedefinde Recep Tayyip Erdoğan var, bunu kimse göz ardı edemez, kimse saklayamaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Varsa yüreğiniz, gelin siyasi ayağı ortaya çıkaralım. Siyasi ayak nerede?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Siyasi ayak sizde!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – FETÖ bize operasyon çektiğinde ortaktınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O zaman da beraber hareket ettiniz, hendekte de beraber hareket ettiniz…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – FETÖ operasyonları sırasında ortaktınız. 2009’da ortaktınız, 2012’de ortaktınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …kazdığınız çukurlarda da beraber boğuldunuz, beraber boğuldunuz orada da.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bize operasyon çektiğinde FETÖ, ortaktınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Şimdi de siz ortaksınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Beraberdiniz; PKK ile FETÖ beraberdi, çukurda da beraberdiniz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Ortaktınız, ortak! Tarih affetmez! 2009’da da 12’de de ortaktınız siz FETÖ’yle.

BAŞKAN – Sayın Tiryaki… Sayın Tiryaki, tamam…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hiç merak etmeyin, bunların tarih nezdinde hesabını soracağız, yargı nezdinde de hesabını soracağız, merak etmeyin.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – En büyük darbeci sizsiniz! Herkese darbe yapan bir partisiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz bunları kapatıp göz ardı mı edeceğiz zannediyorsun?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Ortaktınız. Biz cezaevindeydik, siz ortaktınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bak, artarak daha çok üstüne gidilecek, merak etmeyin! Azalacak değil, artarak daha çok üzerine gideceğiz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 4 Kasım 2016 siyasi müdahalesinin ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu, buyurun.

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Zor bir konuyu konuşuyoruz. Buradan geçmişe bakabiliriz. Evet, 20 Mayıs 2016 tarihinde bu Parlamento bana göre Anayasa’ya aykırı bir biçimde dokunulmazlıkları kaldırdı ve 4 Kasım 2016 tarihinde de bu Parlamentonun üyelerine karşı bir derin devlet operasyonu oldu. Tabii, ondan önce de 15 Temmuz darbe girişimi vardı. 15 Temmuz sabahında burada, bu kürsüde ben CHP Grubu adına darbeye karşı konuşma yapmıştım, kravatsız ve beyaz gömlekle. Yine tarihe bir not düşmek açısından söylüyorum: Meclisi izleyen basın mensuplarının yazdıklarına göre de darbeye “Kahrolsun darbe!” diye ilk karşı çıkanlardan birisi de benim, sizin grubunuzdan farklı olarak ve bu devleti de ben bir sivil insan olarak darbe komisyonunda öğrendim Sevgili Cahit Özkan, bu devleti ve sizleri. Dört ay boyunca komisyon üyesiydim ve orada öğrendim. Bakın, bilmediğiniz bir şey var veya farkında değilsiniz: Derin devlet sizi sahiplendi yani sizin sahibiniz şu anda derin devlet. Bir şey söyleyebilir misiniz, bu Bodrum’daki fotoğrafa, söyleyebilir misiniz? Dün 3 Kasımdı bugün 4 Kasım. On sekiz yıl önce iktidara geldiğiniz değerler ile şimdiki değerler aynı mı? Gittiğiniz yer sadece ve sadece faşizm, bakın, sadece faşizm.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bizi faşistlikle suçlayamazsınız. Yargı, demokrasi, millî iradenin hakimiyeti…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Faşizme teslim oldunuz, yeni dönemin trendine de uydunuz ve yargıya teslim oldunuz. Buradan çok şey söylemeyeceğim ama şunu söyleyeyim: Bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var Selahattin Demirtaş’la ilgili olarak. Ne diyor biliyor musunuz? Otuz yıl sonra sizi ve sizin Hükûmetinizi yargı tacizi yapmakla suçluyor. Otuz yıl sonra ilk defa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18’inci maddesinden mahkûm oldunuz, Demirtaş dosyasında. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok açık bir biçimde “Siyasi rehinedir.” diyor. Bunu siz başardınız ve bu Parlamentoya, helikopterle nişana giden Ankara Başsavcısını kayyum atadınız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Ve o kayyumların iradesiyle operasyonlar yaptınız, hâlen de yapmaya devam ediyorsunuz.

Bakın, buradan söylüyorum, sizlere de söylüyorum, talimat verenlere de söylüyorum. O yargı mensupları bizi dinlesinler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, tamamlayın sözlerinizi.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bu kürsünün de artık dokunulmazlığı kalmadı, onun da farkındayım ama size de söylüyorum, burada kayıtlara düşsün. Bu yargıya talimat verenlerden de hesap soracağız.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Terörist cenazelerine giden birisi olarak gelip burada böyle konuşmaya hakkınız yok.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – O yargı mensuplarından da hesap soracağız ama adil bir biçimde ve hukuk önünde.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Terörist cenazelerine gidenlerden sorun.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Hiç kimse yerinde rahat oturmasın. O yargı mensuplarına da söylüyorum, size de söylüyorum: Bütün bu hukuksuzlukların hesabını vereceksiniz! (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yılmaz Tunç, buyurun.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Katıldığınız cenazeler kimliğinizdir beyefendi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Gidenin Allah belasını versin, yoksa sizin versin!

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Bağıramazsınız öyle, üslubunuza dikkat edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Hatip kürsüde, kusura bakmayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pardon, tamam.

BAŞKAN – Sayın Tunç, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Öncelikle İzmir depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Rabb’im böyle acıları milletimize ve ülkemize bir daha yaşatmasın diye dua ediyoruz.

HDP grup önerisiyle, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP Eş Genel Başkanları, Grup Başkan Vekilleri ve milletvekillerinin tutuklanmalarının toplumda, ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında tahribat yarattığı iddiasıyla Meclis araştırması açılması talep edilmektedir. Araştırma önergesinin gerekçesine baktığımızda, yargının gerçekleştirmiş olduğu işlemlerin seçme hakkını ihlal ettiği, Anayasa’nın yasama sorumsuzluğuna ilişkin hükümleriyle bağdaşmadığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlal edildiği ifade edilmektedir. Benzer mahiyette daha önce de araştırma önergeleri verilmişti ve bu, Mecliste görüşülüp kabul görmemişti.

HDP eski Eş Başkanları ile bazı yöneticileri ve milletvekillerinin 6-8 Ekim olayları öncesinde ve sonrasında yaptıkları açıklamalar ve bazı eylemler, yargı makamlarınca suç olarak değerlendirilmiş ve gerekli tahkikatların sonunda gözaltılar ve tutuklamalar yapılmıştır. Araştırma önergesine konu olan parlamenterlerin yargının soruşturma ve kovuşturmasına neden olan eylemlerine bakıldığında, bu eylemlerin Anayasa’nın 83/1 maddesinde ifade edilen yasama sorumsuzluğu kapsamında değerlendirilemeyeceği aşikârdır; hem Anayasa’nın geçici 20’nci maddesinde dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılan dosyalar hem de Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamına giren suçlar bakımından dokunulmazlıktan bahsedilemeyecektir.

Değerli milletvekilleri, önergenin gerekçesinde, bizim de katıldığımız önemli bir cümle var: “Seçme hakkını kullanan yurttaş, temsil yetkisini vermiş olduğu parlamenterin kendi menfaatlerini savunacağına olan inançla hareket etmektedir.” Bu cümleden anlaşılması gereken şudur: Seçilen parlamenter, temsil yetkisini aldığı vatandaşın menfaatlerini savunmak zorundadır, halkın oyuyla seçilen milletvekilleri halkın menfaatini korumalıdır. Yaşam hakkını ihlal eden, kırk yıldan bu yanadır, kırk yıldan fazla bir zamandır, bebek demeden, çocuk, yaşlı, kadın demeden, asker, sivil, güvenlik gücü demeden katleden terör örgütleri halkın düşmanıdır. Siyasetçi, terörle ve teröristle araya mesafe koymalıdır, aksi takdirde halkın düşmanıyla birlikte hareket etmiş olur ve kendilerini seçenlere ihanet etmiş olur. Parlamenter özgürce, yargı baskısı olmadan düşüncelerini açıklayabilir, bunda hiçbir şüphe yok ancak yapılan düşünce açıklamaları terörü destekler mahiyette olursa, şiddet çağrısı içerirse bu eylem ve düşünceler hiçbir demokratik hukuk devletinde düşünce ve ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez, nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de bu yöndeki kararları hepimizin malumudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Yargı, şiddet çağrısında bulunanların çağrısına uyarak suç işlenmesi durumunda, zaman aşımı süresi içerisinde, ulaştığı deliller çerçevesinde gerek azmettirenler hakkında gerekse suçu bizzat işleyenler hakkında gerekli soruşturma ve kovuşturmaları yapar, yapmak zorundadır. O nedenle bağımsız yargı bu olaylarla bağlantısı olan -ister siyasi ister kamu görevlisi olsun- herkes hakkında gereğini yapmak durumundadır, kuvvetler ayrılığı ilkesinin de gereği budur. Anayasa’nın 138’inci maddesi gereğince de bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması da mümkün değildir.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir iki cümlesine dair söz aldım.

Bir kere, şu anda 4 Kasım darbesinden bu yana dört yıl geçti, devam eden yargılamaların hiçbirinin hukuk, Anayasa, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve ilgili usulle ilgisi olmadığını, tamamen siyasi bir karar olduğunu not etmek istiyoruz. Bizim hiçbir şiddet çağrımız yoktur, hiçbir şiddet çağrısı HDP tarafından yapılmamıştır, yapılmaz ve şunu hatırlatmak isterim: Aradan dört yıl geçti, biz her gün oylarımızı artırıp büyüyoruz ve halk desteği arkamızda ama kendileri 3’e bölündü, oyları her geçen gün eriyor. Siyasetçiler halka hesap verir; kendi baskıladıkları, yönettikleri yargı eliyle siyaset mekanizmasını zapturapt altına almak, kesinlikle bir darbeci pratiğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 12 Eylülcülerden tek farkları, bunlar sivil, 12 Eylülcüler askerdir.

BAŞKAN - Teşekkür ettim, kayıtlara geçti.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Fotoğrafa bak fotoğrafa. Kardeşleriniz, çocuklarınız hepsi dağda.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya Milletvekili Öznur Çalık’ın ve Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun yerinden sarf ettikleri bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Sayın Başkan, hatibimiz Sayın Tanrıkulu kürsüdeyken tutanağa da geçecek şekilde çok net laf atan bazı Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri kendisine dediler ki: “Gittiğiniz terörist cenazeleri…”

BAŞKAN – Sayın Çalık söyledi, evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, ben, aylardır gördüğüm görüntülerden ve yapılan işten o kadar utanç duyuyorum Türkiye medyası adına ama görülüyor ki buna inanan milletvekilleri var. Şimdi, size açıkça söylüyorum: Bu konu, benim özel bilgimde ve özel ilgi alanımda.

Sayın Sezgin Tanrıkulu’nun Diyarbakır önceki Baro Başkanı Tahir Elçi cenazesindeki tabutun üstüne PKK bayrağı “photoshop”lanmış; bir tane bu var dönen.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bayrak değil, paçavra.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İki, Sayın Sezgin Tanrıkulu’nun çiçek koyduğu söyleniyor teröristlerin mezarına.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum mikrofonu.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve o görüntüler, Uludere’de yanlışlıkla bombalanan zavallı köylülerin. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi de oraya ziyaret yaptı, çok sayıda AK PARTİ’li bakan da gitti Roboski’ye ziyaret yaptı.

Üçüncü bir görüntü var. O da yine “photoshop”lanmış, bu sefer DHKP-C’nin bir amblemiyle. O görüntüde de cenazedeki kişi Aziz Güler. Türkiye’de tek bir suçu olmadığı ve IŞİD bombasına basarak öldüğü ve sınırın birkaç kilometre dışında buzdolabında bekletildiği için, bizzat benim Mahir Ünal’la karşılıklı diyalogla, Numan Kurtulmuş’un ailesine müjdelemesiyle Türkiye’ye getirilen, cemevindeki bir cenaze. Ve Sezgin Tanrıkulu gözünüzün içine bakarak şunu dedi: “Ben eğer bir terörist cenazesine katıldıysam Allah benim belamı versin.” Şimdi çıkın ve şunu söyleyin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – O da kayıtlara girdi.

Sayın Özel, teşekkür ediyorum, son cümlenizi alayım, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu 3 “photoshop”lu ve her birisi Tahir Elçi, Roboski mezar ziyareti ve Aziz Güler’in cenazesi dışında, eğer namus için, ahlak için, vicdan için bir tek Cumhuriyet Halk Partilinin -Sezgin Bey ve bu gruptaki herkes- “photoshop”suz bir terörist cenazesi varsa, namus için söyleyin, yoksa bu iddiayı dile getirmek ve geri almamak namussuzluktur! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup önerisini…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylanmasından önce yoklama talebi vardır, onu işleme alacağım:

Sayın Beştaş, Sayın Tiryaki, Sayın Eksik, Sayın Aydemir, Sayın Bülbül, Sayın Peköz, Sayın Kaçmaz, Sayın Gaydalı, Sayın Kaya, Sayın Piroğlu, Sayın Turan, Sayın Taşçıer, Sayın Ersoy, Sayın Katırcıoğlu, Sayın Pekgözegü, Sayın Koçyiğit, Sayın Maçin, Sayın Paylan, Sayın Koç, Sayın Özen.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Pusula veren milletvekilleri lütfen salondan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 4 Kasım 2016 siyasi müdahalesinin ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında yarattığı tahribatın araştırılması amacıyla 4/11/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Ayhan Barut ve arkadaşları tarafından, ülkede tarım ve hayvancılık sektöründeki üreticilerin ve yetiştiricilerin içinde bulundukları sorunların araştırılması amacıyla 30/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/11/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/11/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Adana Milletvekili Ayhan Barut ve arkadaşları tarafından tarım ve hayvancılık sektöründeki üreticilerimizin ve yetiştiricilerimizin içinde bulundukları sorunların araştırılması amacıyla 30/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2063 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/11/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ayhan Barut, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Partimizin tarım ve hayvancılıktaki sorunlara ilişkin araştırma önergesiyle ilgili grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Ülkemizde ve dünyada yaşamı olumsuz etkileyen pandemi süreci her alanda bizlere bazı ikazlarda bulunmuştur. Yapılan yanlışlar çok fazlaydı, bu yanlışlar salgın döneminde de açıkça ortaya çıkmıştır. Yapılan yanlışlar tarım sektöründe daha da belirgin bir hâle geldi. Örneğin, tarımda kamucu bir politikaya geçilmesi gerekirken dışa bağımlı politikalarda hâlen ısrar ediliyor. Bu dışa bağımlı politikalarınız neticesinde üretici borca batmış, soğandan patatese tüm tarım ürünleri tarlada kalmış, yetiştiricinin eti de sütü de para etmemiştir. Ekonomiyi uçuracağız derken doları uçurdunuz, benzin sayacı gibi sürekli artan dolar 8,50’ye ulaştı ve nerede duracağı da meçhul. Hâlâ çıkıp “Paramız var ki ithal ediyoruz.” diye caka satıyorsunuz. Bazen paranız da işe yaramıyor. Pandemi gerçeği bize paranın işe yaramadığını göstermiştir çünkü tüm dünya ülkeleri öncelikle tarımda kendi ülkesinin gıda ihtiyacını karşılamış, dolayısıyla sizin paranız da işe yaramaz hâle gelmiştir. Eğer paranız çoksa yerli ve millî üreticiyi desteklemek için kullanın.

TÜİK’in verilerine göre, 2003 yılında tarım ve hayvancılıktaki ihracatımız 5,2 milyar Türk lirası, ithalatımız ise 5,9 milyar Türk lirası. Bu dönemde söz konusu alanda dış ticaret açığı ise 700 milyon lira civarında seyretmiştir. Geçen yıl ise tarım ve hayvancılıkta ihracat 36 milyar liraya ulaşırken ithalatımız 63 milyar lira olmuştur, aradaki açık 27 milyar lira. Biz 700 milyon lirayı beğenmezken 27 milyar lira eksiye gitmeyi nasıl açıklayacaksınız? Hatta tüm AKP iktidarı döneminde -ithalat 106 milyar dolar- aradaki eksi bakiye 30 milyar doları bulmuştur. Bu da bize şunu gösteriyor ki tarımda net bir şekilde ithalatçı hâle geldik. Bu durum bizi çok üzüyor ve bu duruma kahroluyoruz.

Yine aynı dönemde tarımsal üretim maliyetleri yüzde 800 ila 900 oranında artış gösterirken ürün fiyatları bu artıştan yeterince pay alamamıştır. Bu nedenle, ürettiği üründen para kazanamayan çiftçiler tarımdan uzaklaşmıştır. ÇKS kayıtlarına göre, iktidarınız döneminde 2 milyon 800 bin çiftçinin 700 bini üretimden uzaklaştırılmış, 2 milyon 100 bine düşmüştür. Bilinmelidir ki üretimden kopartılan çiftçilerin tarımsal üretime tekrar dönmeleri oldukça zordur ve mümkün değildir. Bu nedenle, tarım sektörüne yönelik acilen kapsamlı bir tarımsal üretim seferberliği ilan edilmeli, ithalatı önceleyen yaklaşımlardan uzaklaşılmalıdır.

Tarım Kanunu gereği bütçeden tarıma ayrılması gereken kaynağın gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’inden aşağı olmaması gerekirken bu oran hiçbir zaman uygulanmamış, yüzde yarımı dahi bulmamıştır. Yakında görüşülecek olan Tarım Bakanlığı bütçesindeki desteklerin de geçen yılla aynı rakamda olmasını -22 milyar TL olmasını- kabul etmek mümkün değildir; kanun gereği, verilen destek yüzde 1 olmalıdır.

Bugünlerde görüşülecek olan torba kanunda vergi affıyla birlikte birçok sektöre kolaylık sağlanıyor ancak bunun içerisinde çiftçinin “ç”si, tarımın “t”si yok. Diğer sektörlerin borçları için tanınan avantajlar çiftçilerin borçları için de sağlanmalıdır. Üreticinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının yanı sıra Ziraat Bankası ve özel bankalardaki borçları da uzun vadede yapılandırılmalı, kredi anapara ve faiz ödemeleri iki yıl faizsiz ertelenmeli, çiftçilere yeniden sıfır faizli krediler verilmelidir. Çiftçinin BAĞ-KUR ve SSK borçları da 2021 yılı hasat sonuna kadar ertelenmelidir. Kredi Garanti Fonu denilen bir fon var, bu Kredi Garanti Fonu’nun büyütülmesi gerekiyor çünkü tarım işletmeleri de çiftçiler de -çiftçiler de bir işletme işletmektedir- Kredi Garanti Fonu’ndan yararlanmalıdır. Sulama yatırımları artırılmalı, kooperatifçilik yaygınlaştırılmalı, küçük aile işletmeciliği desteklenmelidir. Yaş sebze ve meyvede aracı sistemden vazgeçilmeli, hayvancılık geliştirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Barut.

AYHAN BARUT (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu salgın döneminde üretimin sürdürülebilirliği ve gıdaya erişim, güvenli gıdaya erişim oldukça önemlidir. Belki de en önemlisi tarım ve hayvancılık dış ticaretinde de açığın kapanması konusudur ve kendi üreticilerimize destek verilmesi konusudur. Bu nedenle ve özetle, üreticilerimizin ve yetiştiricilerimizin içinde bulunduğu sorunlar, alınması gereken tedbirler için sunduğumuz bu araştırma önergemize destek vermenizi istiyoruz. Unutmayın ki bu ülke hepimizin, unutmayın ki tarımın da siyaseti yapılmaz.

Hepinize saygı ve sevgiyle selamlarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “TARMAKBİR” adlı, tarım işletmeleriyle ilgili bir kuruluşun sektör raporunda tarımın 5 temel sorunu ve çözüm önerileri şöyle sıralanıyor:

“1) Maliyet artırıcı unsurların çözümlenememesi: Girdi maliyetlerinin (elektrik, mazot, gübre, ilaç) dünya fiyatlarının üzerinde seyretmesi ve piyasa manipülasyonları sektöre büyük zarar vermektedir.

Çözüm: Tarımsal aracılara akreditasyon sistemi getirilmeli, tarımsal üretim için kullanılan mazotta özel tüketim vergisi kaldırılmalı, tarımsal üretimde yenilenebilir enerjinin kullanımı teşvik edilmeli, tarımda kullanılan elektrik bedeli hasat sonunda ödenmelidir.

2) Çiftçi eğitimi ve uygulamalarının yetersiz olması: Yeni teknolojiler, üretim sistemleri, pazarlama sistemleri, teşvikler ve mevzuat konusunda üreticilerin bilinçlendirilmesine, genç nüfusun tarımsal üretime özendirilmesine ve teşvik edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

Çözüm: İlgili özel sektör kuruluşları, üniversiteler ve yayın kuruluşlarıyla beraber yaygın bir çiftçi eğitimi hedeflenerek arazide uygulamalı ve kontrollü eğitim verilmelidir.

3) Tarım arazilerinin parçalı ve dağınık yapısı: Tarımsal arazilerin çok parçalı ve dağınık yapısı üretim maliyetlerini artırmakta, modern tekniklerin uygulanmasını ve ulaşım ağının inşasını zorlaştırmakta, çiftçinin kazancını düşürmekte ve tarımsal rekabet ile tüketici fiyatlarını olumsuz etkilemektedir.

Çözüm: Arazi toplulaştırması ve sınırsız köy projeleri çalışmaları hızlandırılmalıdır.

4) Tarımsal üretimde verim ve kalitenin düşük olması: Toprak ve iklim şartlarına uygun tür ve çeşit seçiminde, uygun tedbirlerin (gübreleme, sulama ve benzeri gibi) kullanılmaması nedeniyle verim ve kalite düşüktür. Arıtma tesisi bulunmayan sanayi kuruluşları toprağı ve yer altı sularını kirletmekte ve bu durum tarımsal üretimde verim ve kalite kaybına sebep olmaktadır.

Çözüm: Artan nüfus ve beslenme zorunluluğu dikkate alınarak yeni tarımsal üretim teknolojileri geliştirilmeli, bu amaçla TÜBİTAK tarafından “Tarımsal AR-GE” başlığı altında özel bir destek programı geliştirilmelidir. Özellikle küçük ölçekli tarıma dayalı işletmelerin çevre korumaya yönelik faaliyetlerinde ekonomik analizler iyi yapılmalıdır.

5) Sulanabilir arazi miktarının azlığı ve mevcut su kaynaklarının etkin kullanılmaması: Sulanabilir arazi miktarının azlığı nedeniyle ülkemiz özellikle yağlı tohumlu bitkilerde ithalata mahkûmdur. Suyun etkin kullanılmaması nedeniyle hem gereksiz su sarfiyatı olmakta hem de üretim artırılamamaktadır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – “Çözüm: Sulanabilir arazi miktarı artırılmalı, başta damlama sulama sistemi olmak üzere yeni sistemler uygulanarak suyun etkin kullanımı sağlanmalı, bu tür projelere verilen destekler artırılmalı, gübrelemenin etkin yapılabilmesi ve iş gücü maliyetinin azaltılması amacıyla basınçlı sulama sistemiyle birlikte kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.” deniliyor.

Evet, bu raporda söylendiği gibi, eğer bu uygulamaları biz tarımda hayata geçirebilirsek Türk tarımının önemli sorunlarını çözmüş oluruz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan Turan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran karşısında bizleri izleyen sevgili halkımız; Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesine başlamadan önce, 2016 yılında 4 Kasımda bir siyasi darbeyle aramızdan alınmış olan Grup Başkan Vekilimiz Sayın İdris Baluken’in mektubunu sizinle paylaşacağım: “Halkımızın iradesine yönelik yapılan 4 Kasım darbesinin 4’üncü yılını geride bırakmaktayız. Bu süre içerisinde barış, demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelemizden tek bir geri adım atmamanın onurunu yaşıyoruz. Bu anlamda halklarımızın gösterdiği kararlı duruş ve sağlam irade en büyük dayanağımız, moral ve güç kaynağımız olmuştur. Bu iradenin ve inancın bizleri aydınlık ve özgür yarınlara yaklaştırdığına yürekten inanıyoruz. 4 Kasım halk iradesine yapılan darbe, bugün ülkenin içinden geçtiği siyasi, toplumsal, hukuksal ve ekonomik çöküşün yolunu döşeyen mihenk taşlarından biridir. Bu anlamda halklarımızı ve ülkemizi çöküşten kurtaracak çözüm, halk iradesine yapılan darbe anlayışının içerdiği bütün hukuksuzlukların alt edilmesinden geçmektedir. Sarsılmaz inancımızla bütün halklarımıza ve yoldaşlarımıza kararlı mücadelemizin sözünü veriyor ve bu onurlu yolda herkese başarılar diliyoruz. Aydınlık yarınlarda buluşacağımıza olan inancımızla…”

Biz de Sayın İdris Baluken’in şahsında, içeride olan bütün yoldaşlarımızı en içten devrimci duygularımızla selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, “Hesap bilmeyen kasap, ne satır bırakır ne masat.” derler. AKP’nin tarım alanında uygulamaya koymuş olduğu politikalar tam anlamıyla hesap bilmeyen kasabın yaptığı işler. O kadar çok söylenecek şey var ki… Ama bir tane örnek vereyim size: Tarım Kredi Kooperatifleri TAREKS üzerinden Bosna-Hersek’ten et ithalatı yapıyor. Türkiye’de üretilen canlı hayvan 32 liraya kesiliyor, bunun kemiksiz et fiyatı aşağı yukarı 38-39 liralarda cereyan ediyor. Bosna-Hersek’ten ise kilosu 5,2 euroya ağustos ayında ithal edildi bu etler yani 45 liraya tekabül ediyor. 38-39 liradan kendi üreticisinden almayı yeğlemeyen anlayış, 45 liraya Bosna Hersek’ten ithalat yapıyor. 1.645 ton et ithal edilmiş ve Bosna Hersek’e 8,5 milyon euro para ödenmiş.

Şimdi, sebebi ne? Stoklar dolu mu? Stoklar dolu. Et fiyatı, ithal ettiğin ete göre daha düşük. Hangi saikle dışarıdan et ithal ediyorsun? Bunun tek bir izahatı olabilir: Bosna Hersek’le siyasi ilişkileri güçlü tutmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Arkadaşlar, tarımı uluslararası ilişkilerin bir payandası, bir mücavir alanı hâline getiren tarım anlayışından ve tarım politikalarından bu memleket çok çekti. Şu anda Türkiye tarımcılığı, işte bu anlayış sebebiyle, bu vehim sebebiyle bitiş noktasına sürüklendi. İthalatçı politikalar olduğu sürece… Ki Bakan açıklama yapmıştı “Hasadın olduğu dönemlerde ithalat yapmayacağız.” diye. Belli ki Tarım Bakanlığını da Tarım Bakanı yönetmiyor. İthalat tam da hasadın olduğu dönemde yapıldı ve Türkiye’de üretim yapan çiftçiler her zamankinden daha zor bir cendereyle şu anda karşı karşıya.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yunus Kılıç.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tabii, Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tarımın bu kadar konuşuluyor olmasından aslında mutlu olduğumu ifade etmek isterim çünkü tarımın stratejik bir sektör olduğunu, daha çok alakadar olunması gerektiğini, tarımda üretenlerin daha fazla desteklenmesi gerektiğini her geçen gün bütün siyasi gruplar defaatle ifade ediyorlar; bu, sevindirici bir şey. Biz de tam da bunu yapıyoruz arkadaşlar.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, bırakın desteği, köstek olmayın, o bile yeter!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – On sekiz yıldır AK PARTİ de tarımı birinci sektör olarak ele alan, sorunlarını çözmeye çalışan, birikmiş problemlerini halletmeye çalışan, tarımdaki destekleri her geçen gün artıran ve üretimin sürekliliğini sağlamaya çalışan bir anlayışla tarımsal sektöre...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 2006 yılında çıkan kanuna uymuyorsunuz.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Çünkü bu sektörün sermaye yeterliliğinin en az olduğunu, fluktatif ortamlardan en fazla etkilenen alan olduğunu en iyi bilenlerden biri biziz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Buğday desteklemelerini vermediniz.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Dolayısıyla arkadaşlar, özellikle üzerinde çok konuştuğunuz bir iki şeyle alakalı...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Adamlar BAĞ-KUR primlerini ödeyemiyor, Tarım Kredi Kooperatiflerinin faizine yetmiyor ki!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – İfade etmeme müsaade ederseniz Hanımefendi... Biz dinliyoruz, sizin de dinlemenizi istirham ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ama yalan söylüyorsunuz!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Çok ayıp ediyorsunuz! Ben bilim adamıyım, yalan söylemem. Benim söylediklerimin hepsi tespitlidir, kayıtlıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çıkıp üfürmem, bilim ve istatistikler ne söylüyorsa onu söylerim, onun dışında bir yaklaşımım yoktur.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hayır, “Destekliyoruz.” diyorsunuz, köstek oluyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Köksal, rica ediyorum, lütfen... Bugün size bir hâl oldu! Buradayken daha iyiydiniz!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bakın, Meclis araştırması önergenizi verirken birtakım şeyler söylemişsiniz, demişsiniz ki: “Tarımda ithalat, ihracattan fazla.” Bakın, ben buna yalan demiyorum, eksik diyorum. Bakın, siz aslında yanlış iken ben buna eksik diyorum ama siz orada “Yalan söylüyorsunuz!” diye bağırıyorsunuz. Milletvekilliğine yakışan bir üslup değil bu. Lütfen, bırakın anlatayım, cevabınız varsa gelin burada söyleyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Destek vermiyorsunuz ki! Destek vermiyorsunuz ki!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Halka vereceğiniz cevap olmadığı için on sekiz yıldır biz iktidarız ve oylarımızı artırarak devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kamudan 178 milyar alacağı var çiftçinin!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Arkadaşlar, tarımda ithalatın miktarı... Bakın, son on altı yıldır toplamda ithalatın ihracatı karşılama oranında, ihracat lehine her yıl 5 milyar dolar fazlamız var yani cari açığın kapatılmasına tarımsal üretimimiz her yıl 5 milyar dolar katkı yapıyor. Hep söylersiniz ya “Buğday ithalatı!” “Buğday ithalatı!” bakın, bizim buğday ithalatından on altı-on yedi yıldır...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Türkiye’yi ithalat bağımlısı ülke hâline getirdiniz ya!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – ...yapmış olduğumuz ithalatın tamamı 54 milyon tondur ama una, irmiğe, bisküviye, bulgura çevirerek sattığımız 68 milyon tondur ve aradaki fark 12 milyar dolardır. Bu, çiftçimizin cebine katma değerli ürünler üreterek almış olduğu ilave bir miktardır. Ayrıca, tarım alanında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Ayrıca, arkadaşlar, tarımsal alanda ihracatımız ithalatımızdan toplamda 75 milyar dolar fazladır.

Kredilerle alakalı; bakın, AK PARTİ geldiğinde, çiftçimizin kullanmış olduğu toplam kredi yılda 500 milyon liraydı. Şu anda ne kadar biliyor musunuz? 120 milyar lira. Dönüş oranları neydi? Yüzde 40 ila 60 arası; şu anda yüzde 98 dönüşü var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çiftçimiz krediye ulaşıyor, kullanıyor ve sonra ödeme kabiliyetiyle bunu geriye döndürüyor.

Bakın, Tarım Kredi, üyelerinin, pandemiden kaynaklı sıkıntıyı gidermek için çiftçi borçlarını faizsiz olarak altı ay erteledi.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yalan söylüyor!

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Ziraat Bankası, gene Bakanlar Kurulu kararıyla çıkmış olan süreçlerden yararlanarak yüzde 25 düşük faizle çiftçi borçlarımızı zaten lüzumu hâlinde ertelemeye devam ediyor.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çiftçiye verilen krediyi destek olarak gören de ilk defa…

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Yeni yapılandırma paketimizde de çiftçilerin de bundan yararlanması noktasında çalışmalarımız devam ediyor.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hayır, çiftçinin aldığı kredinin faizleri yüksek, ondan bir bahsedin. Tarım Kredinin faizleri yüksek.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – İnanıyorum ki çiftçilerimiz de bundan bu pakete katılacaklar diyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama yapılmasını talep ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ama bir yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Bingöl, Sayın Gökçel, Sayın Sümer, Sayın Köksal, Sayın Zeybek, Sayın Kaya, Sayın Karabat, Sayın Aydoğan, Sayın Şahin, Sayın İlhan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılıç, Sayın Barut, Sayın Kaplan, Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Sarıbal, Sayın Kayan, Sayın Girgin.

Sayın milletvekilleri, bu yoklama sonrasında görüştüğümüz kanuna devam edeceğiz.

Soru-cevapla ilgili olarak dün sisteme giren arkadaşlarımız vardı. Ben, sırasıyla dün sisteme giren bu arkadaşlarımızın isimlerini okuyacağım ve o arkadaşlarımızın soru sormak için sisteme girmelerini rica edeceğim.

Pusula veren milletvekili arkadaşlarımız lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Pusula veren arkadaşlarımız Genel Kuruldan lütfen ayrılmasınlar.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Esin Kara? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Adana Milletvekili Ayhan Barut ve arkadaşları tarafından, ülkede tarım ve hayvancılık sektöründeki üreticilerin ve yetiştiricilerin içinde bulundukları sorunların araştırılması amacıyla 30/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Kasım 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/3200, 3361, 3362, 3364, 3365) esas numaralı, Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine Seçim

BAŞKAN - Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.

Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup oylarınıza sunacağım.

Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

Adı Soyadı                                    Seçim Çevresi

Adalet ve Kalkınma Partisi (11)

Ahmet Kılıç                                   Bursa

Mustafa Demir                               İstanbul

Abdullah Güler                               İstanbul

Hulusi Şentürk                               İstanbul

Necip Nasır                                   İzmir

Selahattin Minsolmaz  Kırklareli

İlyas Şeker                                    Kocaeli

Selman Özboyacı                            Konya

Ahmet Çakır                                  Malatya

Recep Uncuoğlu                             Sakarya

Yusuf Ziya Yılmaz                           Samsun

Cumhuriyet Halk Partisi (5)

Müzeyyen Şevkin                            Adana

Gökhan Zeybek                              İstanbul

Sevda Erdan Kılıç       İzmir

Kamil Okyay Sındır     İzmir

Ulaş Karasu                                   Sivas

Halkların Demokratik Partisi (2)

Ali Kenanoğlu                                İstanbul

Muazzez Orhan Işık    Van

Milliyetçi Hareket Partisi (2)

Lütfi Kaşıkçı                                  Hatay

Cemal Çetin                                  İstanbul

İYİ PARTİ (2)

Hayrettin Nuhoğlu      İstanbul

Bedri Yaşar                                   Samsun

BAŞKAN – Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 10 Kasım 2020 Salı günü saat 15.30’da Yeni Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku 1’inci kat 3 no.lu Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplantı, gün, saat ve yeri ayrıca plazma ekrandan ilan edilmiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, tazminatları için Ankara’ya yürüyen Somalı Uyar Madencilik işçilerine müdahale edildiğine ve gözaltıların olduğuna, madencilerin haklarının verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çok kısa bir şey iletmek istiyorum. Şimdi, biraz önce aldığımız bir habere göre, tazminatları ve işçi sağlığı, iş güvenliği için Ankara’ya yürüyen Soma Uyar Madencilik işçilerine, maalesef, jandarma müdahale etmiş ve görüntüler sosyal medyada epeyce yayıldı. BAĞIMSIZ MADEN-İŞ örgütlenme uzmanları Kamil Kartal ve Başaran Aksu şu anda gözaltında.

Evet, daha düne kadar İzmir’de enkazda canıyla başıyla çalışan madencilerin bugün gözaltına alınması kabul edilebilir değil. Enkaza giden maden işçilerine “kahraman” denilmişti, şimdi haklarını aradıkları için suçlu ilan edildiler. Biz buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ilgililerin tümüne seslenerek şunu söylemek istiyoruz: Madencilerin yolunu açın, haklarını verin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Somalı Uyar Madencilik mağduru işçilerin Ankara’ya yürüyüşlerinin engellenmemesi gerektiğine, Anadolu Ajansının İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Nahçıvan temaslarına yönelik haberine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, ben de birkaç saat önce bu sorunu dile getirmiştim; bu sefer de gözaltına alma işlemleri başladı. Bu son derece yanlış, lütfen… Sayın Vali ve Kaymakam buradan talimatlandırıldıklarını söylüyorlar. O arkadaşların zaten sayıları da çok değil. Pandemi meselesinin de bahane edilmesi anlamlı değil, onların yolunun açılması lazım.

Bir de Sayın Başkan, bir husus var: Ben, şimdi Anadolu Ajansından gördüm, Binali Yıldırım Azerbaycan’a gitmiş, çok iyi bir şey; yanında bir Meclis Başkan Vekilimiz var, bir de Azerbaycan Dostluk Grubumuz var. Anadolu Ajansı, haberi şöyle geçiyor: Türkiye Büyük Millet Meclisi heyetiyle gerçekleştirdikleri Nahçıvan temaslarını Araz Devlet Konukevi’nde basın mensuplarına değerlendirmiş Binali Bey. Binali Bey’in heyet başkanı olduğu söyleniyor, bizim böyle bir kararımız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti olabilmesi için Genel Kurul kararı olması lazım. Geçen hafta, evvelki hafta öyle bir karar aldık, hep birlikte gittiler. İYİ PARTİ’nin, CHP’nin, HDP’nin haberi yok; böyle bir gezi var. Bu, mutlaka iyi niyetle yapılmış şahsi bir temastır ama Meclis adına nasıl böyle bir ziyaret oluyor? Ve Binali Bey “Türkiye Büyük Millet Meclisi adına” falan diyor, bunlar doğru değil. Kaldı ki heyette Milliyetçi Hareket Partisi mensubu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili de var yani bir heyet başkanı olacaksa Meclis Başkan Vekili o heyete başkanlık yapar, İzmir Milletvekili Binali Bey “eski Meclis Başkanı” sıfatıyla o heyete başkanlık yapamaz; teamülleri altüst eden yanlış bir şey. İyi niyetli bir ziyaret. Meclise söylense biz de katkı verirdik. Hem “Meclis heyeti” deyip heyetin başı Binali Yıldırım… Ya Anadolu Ajansı saçmalıyor ya da orada hakikaten Binali Bey'in bir dalgınlığına gelmiş, bu cümleler kurulacak cümleler değil. Bu konuyu düzeltmeleri gerektiğini ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (´)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi sırasıyla şahsı adına konuşma talebi olanlara söz vereceğim.

Sayın milletvekilleri, az önce açıkladığım gibi, dünden soru için sisteme giren arkadaşlarımızın isimlerini okuyacağım; bu arkadaşlarımızdan burada, salonda olanların sisteme girmelerini rica ediyorum:

Ali Cumhur Taşkın, Dursun Ataş, Okan Gaytancıoğlu, Burcu Köksal, Turan Aydoğan, Haşim Teoman Sancar, Türabi Kayan, Orhan Sümer, Özgür Karabat, Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Neslihan Hancıoğlu, Mehmet Güzelmansur.

Soruda önceliği sisteme giren bu arkadaşlarımıza vereceğim. Eğer sisteme girmezlerse bugün sisteme giren arkadaşlarımıza Türabi Bey’den başlamak üzere söz vereceğim.

Şimdi şahıslar adına ilk söz, Sayın Kamil Okyay Sındır’ın.

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, söz konusu 239 sıra sayılı Kanun Teklifi aslında 225 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle aynı adla Meclise sunulmuş. Gerçi Komisyon kararıyla teklifin adı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” olarak değiştirildi yani “İşsizlik Sigortası Hakkında Kanun Teklifi” borç yapılandırması kanun teklifine dönüştü; birbiriyle hiç alakası olmayan iki başlık. Bu teklif bir temel kanun niteliğinde görüşülüyor, birbiriyle hiç ilgisi olmayan 19 ayrı kanunda değişiklik öneriliyor. Komisyonumuza 43 madde olarak gelen teklif, 8 ihdas maddesiyle 51 maddeye çıktı; hatta ihdas edilen maddeler kanun teklifinin başlığını değiştirecek derecede baskın maddeler hâlini aldı. Sıra sayısına ihdas edilen ilk 4 madde borçların yapılandırılmasıyla ilgili olup diğerleri -14, 38, 39 ve 44’üncü maddeler- çeşitli kanunlarda düzenlemeler içeriyor. Bu kanun teklifi de -diğer tüm torba kanunlar gibi içeriğinde birbiriyle hiç ilgisi olmayan maddeler olsa da- temel kanun niteliğinde kabul ediliyor ve yine İç Tüzük çiğneniyor, yine yasama kalitesizliği söz konusu.

Bir başka trajikomik durum nedir, biliyor musunuz değerli arkadaşlar: Teklife 8 madde ihdas edilmiş olduğu hâlde ve hatta başlığı dahi değiştirilmiş olduğu hâlde teklifin genel gerekçesi noktası virgülüne kadar aynı; başlığı farklı, genel gerekçe aynı.

Bu kanun teklifinde öncekiler gibi yine Anayasa’ya uygunluk değerlendirmesi yapılmadan İç Tüzük çiğneniyor. Teklifin 10’uncu, 12’nci, 13’üncü, 17’nci, 19’uncu maddeleriyle birlikte toplam 14 ayrı maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu tarafımızca tespit edildi.

Bu kanun teklifi tali komisyon olarak Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına havale edilmiş olsa da söz konusu Komisyon Başkanlarının keyfî tutumlarıyla hiçbir görüş sunulmadı. Hâlbuki İç Tüzük, kendisine havale edilmemiş olsa da bütün komisyonlara kendi alanlarını ilgilendiren -örneğin Millî Eğitim Komisyonu- tekliflere görüş bildirme yetkisi veriyor.

Ayrıca, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 14’üncü maddesindeki gelir ve giderleri etkileyecek kanun tekliflerine oluşturacağı mali yüke dair mutlaka bir etki analizi eklenmesi hükmü yine yerine getirilmedi; tam kanunsuzluk söz konusu.

Kaldı ki 228 sıra sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nde yer alan ve teklif metninden çıkarılan -o zaman için- 5 madde, neredeyse aynı gün hiç değiştirilmeden bu teklife eklenerek Meclis Başkanlığına sunuldu; bu da düşündürücü tabii. Söz konusu maddeler “Görüşülmekte olan 228 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin şu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.” denilerek ve söz konusu düzenlemenin daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmasını teminen teklif metninden çıkarılması amaçlandığı ifade edilerek çıkarılmıştı. Oysaki İç Tüzük’ün 87’nci maddesinde düzenlenen “Değişiklik önergeleri” başlığı altında sadece bir maddenin reddi, komisyona iadesi, değiştirilmesi, metne ek veya geçici madde eklenmesi hakkında değişiklik önergelerinin verilebileceği hükmü dolayısıyla maddenin metinden çıkarılması şeklinde bir önergenin olamayacağı açıktır; olsa da bu, ya maddenin reddi anlamı taşır ya da komisyona iadesi anlamı taşır ki reddedilen maddenin bir yıl geçmeden aynı yasama döneminde Meclis Genel Kurul gündemine alınması söz konusu olamaz. Eğer komisyona iadesi anlamı taşıyorsa da komisyonda söz konusu maddenin görüşme yöntemi bu olmamalıydı, sadece bu maddeler görüşülmeliydi ve esas teklif sahipleri yeniden teklif etmeliydi diyorum.

Tabii, söylenecek çok şey var ama bu teklifin genel gerekçesinde söz konusu 5 madde ve -tabii daha öncede belirttim- 8 ihdas maddesi hakkında hiçbir bilgiye de yer verilmediğini kayıtlara geçirmek istiyorum.

Bu kanun teklifinin genel gerekçesi her ne kadar coronavirüs salgınının istihdam üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak, sosyal devlet ilkesinin gereğini yerine getirmek ve ekonomik aktivitenin istihdamla desteklenmesi olarak bildirilmişse de aslında bu kanun teklifi, mevcut iktidarın Covid-19 pandemisi sonrası ortamı istismar ettiğini teyit etmektedir.

Bu teklifte; işsizliğin azaltılması bahanesine sığınılarak işçinin en büyük çalışma güvencesi olan kıdem tazminatına el atılmaktadır, kademeli olarak kıdem tazminatını ortadan kaldıracak veya işlevsiz kılacak yasal düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır, işverenler için istihdam nedeniyle üstlendikleri vergi ve primlerle ilgili bazı yükümlülükler İşsizlik Fonu’nun sırtına yüklenmekte, İşsizlik Fonu kaynakları süratle eritilmektedir; “vergi ve prim yapılandırması” adı altında kısmi af çıkarılmaktadır; Adalet ve Kalkınma Partisinin on sekiz yıllık iktidarı döneminde 7’nci kez varlık barışı düzenlemeleri tekrardan çıkış yolu olarak ortaya sürülmektedir; emekleriyle çalışanlar aleyhine iş barışını bozan, iş güvencelerini ortadan kaldıran, kıdem tazminatı hakkını zedeleyen, sigortalılığı bölen, kısmi çalışma düzenini özendiren düzenlemeler yapılmaktadır.

Bu kanun teklifinin birçok maddesinde, kamu tarafından üstlenilen bazı sigorta primi ve benzeri ödemelerin yine İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılması öngörülmektedir. İşsizlik Sigortası Fonu’nda çalışanların alın terleriyle elde ettikleri, ücretlerinden kesilen primlerle biriken paraların Hükûmetin iştahını kabarttığı, her vesileyle Fon’un gerçek amacı dışında kullanılması için özel bir çaba harcandığı ortadır. Eğer işverenin de desteğe ihtiyacı olduğu konusunda hemfikirsek İşsizlik Sigortası Fonu yerine, şeffaf bir biçimde, açık bir biçimde, amacı kullanımıyla uyumlu bir biçimde bütçeden bu kaynağın doğrudan aktarılması gerekir. İşsizlik Fonu gibi bütçe dışı kaynağın amacı, işveren destelemek değildir.

Bu kanun teklifi üretimi destekleyen, üretimde verimliliği destekleyen, kalite artışını teşvik eden, yeni yatırım alanlarına ön açan, ödeme güçlüğü içerisinde bulunan ve çarşı pazar enflasyonu altında ezilen memurun, küçük esnafın, işçinin, tarım üreticisinin, artan işsizlik neticesinde işlerini kaybeden emekçilerin sorunlarını çözmek ve daha kalıcı adımlar atmak amacıyla getirilmiş bir teklif hiç değildir değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde pandemi istismar edilerek emeğin ve emekçinin sömürülmesine neden olan düzenlemelerin yanı sıra, bir de -yangından mal kaçırır gibi- en az pandemi kadar halk sağlığını tehdit edecek olan düzenlemeler de vardır. Bu düzenlemelerin başında, elektronik haberleşme altyapıları ve ruhsatlandırılmasıyla ilgili işlemler gelmektedir. Anayasa Mahkemesinin haberleşme istasyonlarının imar mevzuatına göre yapı niteliğinde olduğu kararı ortada iken Danıştayın daha Temmuz 2019’da Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nin 62’nci maddesinin (1)’inci, (2)’nci ve (3)’üncü fıkralarının yürütmesini durdurma kararı ortada iken… Yani bu ne demektir? “Bu istasyonlar için yapı ruhsatı alınma zorunluluğu olması gerekir, imar planı kararı alınması gerekir.” kararları ortada iken böyle bir kanun teklifi geliyor huzurumuza.

Değerli arkadaşlar, bir coronavirüs pandemisi altında küresel olarak bütün dünya, insanoğlu büyük bir sıkıntı çekiyor. Virüsün ve virüs gibi bütün organizmaların mutasyona uğramasındaki en önemli kimyasal ve fiziksel mutajenlerin arasında elektromanyetik radyasyonun ve elektromanyetik alanın olduğunu ben değil, bilim insanları söylüyor. Birçok araştırma raporu var bir virüsün mutasyona uğramasıyla ilgili. Coronavirüsün SARS ve MERS gibi virüslerin mutasyona uğramış bir şekli olduğunu düşündüğümüzde, elektromanyetik alan ve radyasyona maruz kalıp DNA’sının değişime uğraması, DNA’sının etkilenmesi sonucu mutasyona uğraması dolayısıyla haberleşme alanında baz istasyonlarıyla ilgili yapılan düzenleme bizi bu anlamda endişelendirmektedir. Bakın, Profesör Doktor Selim Şeker Hocamız ne diyor: 5G’nin hücre büyümesi ve organlara etki ederek kanserlerin artmasına neden olacağına, bağışıklık sisteminde biyolojik işlevlerde kaçınılmaz etkiler yaratacağına, ısısal etkisinin de gözlerde hasar oluşturacağına dair bilim insanları bilgilerini ortaya koyuyorlar. Oysa biz ne yapıyoruz? Yaşamın riske atılması hususunda sadece bir taahhütname verilmesiyle bunun zararlı olmayacağını kabul etmek durumunda bırakılıyoruz; belediyenin görev, yetki ve sorumluluklarının baypas edilmesine göz yumuyoruz; bu haberleşme cihazlarının yaratacağı elektromanyetik radyasyon alanını yok sayarak çevre sağlığı ve insan sağlığını yok sayıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – İmar mevzuatı baypas ediliyor ve Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın insan ve çevre sağlığına yönelik 5 ve 56’ncı maddelerine aykırılık tespitine rağmen, bu konudaki bu düzenleme huzurumuza geliyor.

Değerli arkadaşlar, tabii ki yapılan bu düzenleme halkımızı, doğamızı, çevremizi ve geleceğimizi değil rantı önceleyen, coronavirüs bahane edilerek emeği ve emekçiyi sömüren, ülkemizi daha da keyfî düzenlemelerle bir kabile devletine çevirmeyi hedefleyen bir düzenleme hâlini almıştır. Şahsım adına söz konusu bu kanun teklifinin birçok maddesinin asla kabul edilemez olduğunu ve gerek ülkemize gerek çevre ve insan sağlığına ve doğaya zarar vereceğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına son söz Sayın Bekir Kuvvet Erim’in.

Buyurun, Sayın Erim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; (2/3147) esas numaralı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce 30 Ekimde yaşadığımız elim hadiseden dolayı, İzmir ilimiz başta olmak üzere Aydın ve çevre illerimizde depremden zarar gören tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyor; vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza ise acil şifalar diliyorum.

Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan milletvekili arkadaşımız Markar Eseyan ve Anayasa Komisyonu eski Başkanımız Burhan Kuzu Hocamıza rahmet diliyor, sevenlerine ve AK PARTİ ailemize taziyelerimi bir kez daha iletiyorum.

Covid-19 nedeniyle tedavi görmekte olan İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu ve kıymetli ailesine, Cumhurbaşkanlığı Sözcümüz Büyükelçi Sayın İbrahim Kalın’a ve tüm şifa arayan hastalarımıza Yüce Rabb’imden acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diyerek çıktığımız bu yolda milletimize hizmette on sekiz yılı geride bıraktık. AK PARTİ’miz, ilk kez iktidara geldiği günden bu yana millet sevdasıyla kesintisiz hizmet dönemini sürdürürken Türkiye'ye çağ atlatan kalkınma hamlelerini gerçekleştirdi, bir yandan da şer odaklarına karşı dimdik duruşuyla bir başarı öyküsü yazdı. Girdiği bütün seçimlerden 1’inci parti olarak çıkmayı başaran AK PARTİ başta savunma sanayi, tarım, ulaştırma, ekonomi olmak üzere millî ve yerli üretimde de öncülük yaptı; eğitimden sağlığa, ekonomiden ulaşıma kadar her alanda vakti ve zamanında toplumu rahatlatan devrim niteliğinde adımlara ve kanunlara imza attı.

Şahsım adına söz almış olduğum kanun teklifimizle tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgınının istihdam üzerindeki olumsuz etiklerinin azaltılması, salgın nedeniyle işçi ve işverenler üzerinde oluşan yükün sosyal devlet ilkesi gereğince paylaşılması ve giderilmesi, normalleşme sürecinde hareketlenecek ekonomik aktivitenin istihdamla desteklenmesi, ile istihdamda devamlılığın sağlanabilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca, ekonomik program hedeflerinin gerçekleştirilmesi, vergi rekabeti, vergide adalet, basitlik, etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde bazı güncellemelerin yapılması öngörülmektedir. Bu çerçevede, kanun teklifinde yer alan düzenlemelerle mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu gözeten, vergi güvenliğini güçlendiren, yatırımları ve sermaye piyasasını teşvik eden, idarenin etkin ve hızlı kararlar almasını sağlayan değişiklikler öngörülmektedir. İstihdam ve vergi konularına ilişkin düzenlemelerle birlikte kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ile son dönemde vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması amacıyla bazı konularda kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesini amaçlıyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, kanun teklifimiz ne tür kolaylıklar sağlamaktadır, özetlemek istiyorum. Teklifle Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, il özel idareleri ve belediyelerin kanun kapsamındaki 31 Ağustos 2020 tarihi itibarıyla kesinleşmiş alacaklarının yeniden yapılandırma kapsamına alınması amaçlanmaktadır. Yeniden yapılandırma kapsamına giren konular: Vergiler, vergi cezaları, idari para cezaları, gümrük vergileri, sigorta primleri, topluluk sigortası primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, İşsizlik Sigortası Primi, Sosyal Güvenlik Destek Primi ile bu alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı, gecikme faizi, cezai faiz, gecikme cezası gibi feri alacaklar kapsama alınmaktadır. Düzenleyici ve denetleyici kurumlarca verilen idari para cezaları, Covid-19’la mücadele kapsamında verilen idari para cezaları ile tütün ve tütün mamulleri kullanımından kaynaklanan idari para cezaları yapılandırma kapsamına girmemektedir. Ayrıca, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında takip ve tahsil edilen alacaklar ile belediyelerin su, atık su ve katı atık bedeli gibi alacakları ile Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlıklarının 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen alacakları da kapsama dâhil edilmektedir, burada ise adli para cezası kapsam dışı tutulmuştur. Başvuruda bulunan mükelleflerin borçlarını genel olarak belirlenen faiz oranlarına göre ikişer aylık dönemler hâlinde 18 eşit taksitle ödemeleri öngörülmekte ancak daha kısa sürede ödeme seçenekleri de düzenlenmektedir.

İşsizlik ödeneğinden yararlandırılan kişilerin iş gücüne daha çabuk geri dönmelerinin teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda işsiz kalan kişilerin işten ayrılmalarını takip eden doksan gün içerisinde yeniden işe girmeleri ve on iki ay süreyle kesintisiz çalışmaları hâlinde işsizlik ödeneğinden yararlandıkları süre için hesaplanacak sigorta primlerinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması amaçlanmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan ve vadesi 31 Aralık 2017 tarihinden önce olan küçük tutarlı alacakların tahsilinden vazgeçilmesi de amaçlanmaktadır.

31 Aralık 2020 tarihinde sona erecek olan mesleki yeterlilik belgesine sahip olan kadın ve gençlerimizin özel sektörde ilave istihdamını destekleyen ve İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanan sosyal güvenlik prim desteği uygulamasıyla birlikte, İşsizlik Sigortası Kanunu’nda 2018 yılında yapılan düzenlemeyle teşvik kapsamında yer alan özel sektör işverenlerince bir önceki yıl ortalamasına ilave istihdam edilen kişiler için on iki ay süreyle, istihdam edilenin kadın, genç ve engelli olması durumunda on sekiz ay süreyle sağlanan prim teşviki uygulamasının ve gelir vergisi stopaj teşviki ve damga vergisi desteğinin 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılabilmesi için Cumhurbaşkanımıza yetki verilmesi amaçlanmaktadır.

Kanun teklifimizle coronavirüs kaynaklı olarak çalışma sürelerinin azalması durumunda çalışanlarımızın gelir kayıplarını telafi etmek için kısa çalışma uygulamasından yararlanma şartları kolaylaştırılmış, çalışanlarını kısa çalışmaya geçiren veya ücretsiz izne ayıran iş yerlerinin normalleşme dönemine daha esnek ve ılımlı geçişlerini sağlamak için düzenleme yapılmıştır. Kısa çalışma ödeneğine hak kazanmak için gerekli olan son üç yılda 600 gün prim ödeme şartı 450 güne, kısa çalışma başlamadan önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olma şartı ise 60 güne düşürülmüştür.

Mevcut durumda 1 Temmuz 2020 tarihinden önce kısa çalışma ödeneğine veya nakdî ücret desteğine başvuran özel sektör iş yerlerinde bu imkândan yararlanan sigortalıların normal çalışma düzenine geçirilmesi hâlinde yararlanılan aylık ortalama gün sayısı ve asgari ücret üzerinden hesaplanan sigorta primleri tutarında ve en fazla üç ay süreyle 31 Aralık 2020’ye kadar destek sağlanmaktaydı. Pandeminin ekonomik etkilerinin devam etmesi göz önünde bulundurularak söz konusu uygulamaların uzatılmasına yönelik Cumhurbaşkanımıza tanınan yetkiyle 30 Haziran 2021 tarihine kadar uzatılması da amaçlanmaktadır.

İstihdama dönüş desteğiyle 1 Ocak 2019-17 Nisan 2020 tarihleri arasında işini kaybetmiş kişiler ile 1 Ekim 2020 tarihi itibarıyla SGK’ye bildirim yapılmadan çalışanların en son çalıştığı işverenlerine başvurarak istihdam edilmeleri hâlinde günlük 44 TL prim teşviki sağlanması amaçlanmıştır. Ayrıca bu kişilerin ücretsiz izne çıkarılması durumunda günlük 39 Türk lirası nakdî ücret desteği veya işverenler tarafından istihdam edilmeyenlere günlük 34 Türk lirası gelir desteği sağlanacaktır. Bu kapsamda SGK’ye, Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirim yapmadan işçi çalıştırmış iş yerlerine geriye doğru prim borcu çıkarılmayacaktır.

İlave istihdam teşvikiyle işverenler tarafından Ocak 2019-Nisan 2020 döneminde en az sigortalı bildirim yapılan aydaki sigortalı sayısına ilave olarak istihdam edilecek her bir sigortalı için her ay bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle destek sağlanması öngörülmektedir. Bu destek kapsamında ise işe alındığı tarihten itibaren çalıştırılacak sigortalılar için günlük 44 Türk lirası, ilave olarak işe alınacaklardan işveren tarafından ücretsiz izne ayrılacak olanlara ise günlük 39 Türk lirası nakdî ücret desteği verilmesi amaçlanmaktadır.

Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye’ye getirilmek suretiyle millî ekonomiye kazandırılmasına imkân veren varlık barışı düzenlemesiyle söz konusu araçlar üzerinden vergi alınmaması öngörülmektedir.

Ayrıca, kanun teklifimizin içerisinde Esnaf Ahilik Sandığı yürürlük tarihinin ertelenmesi, kısa çalışma başvurularında görevli personele sorumluluk yüklenmemesi, evlerde imal ettikleri malları internet üzerinden satanların esnaf muaflığından faydalanması ve buna ilişkin tutarın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması; mal ihracından elde edilen kazançların yüzde 50’sinin beyannamede bildirilen gelirlerden indirilebilmesi; tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisselerine iktisap ettikleri değerin altında elden çıkaranlara yüzde 15 vergi tevkifatı, bazı kuruluşlara tevkifat yapılabilmesine yönelik belirsizliğin giderilmesi ve FOREX işlemlerinin tevkifata tabi tutulması; at yarışlarında ücret olarak yapılan ödemeler üzerinden yapılan yüzde 20 gelir vergisi tevkifatının 31 Aralık 2025 tarihine kadar uzatılması ve lisans sahibi veya yetkilendirileceği kişilerin kapsama alınması; kısmı zamanlı çalışmayı kabul eden hizmet erbabına gelir vergisi ve damga vergisi istisnası getirilmesi; Sağlık Bilimleri Üniversitesi Mütevelli Heyetinin oluşumu, personel temini ve görevlendirilmesi ile ödeneklerine ilişkin düzenlemeler; Cumhurbaşkanlığı raportörlüğü kariyer mesleği ihdas edilmesi, kamu kurumlarındaki bazı kadroların Cumhurbaşkanlığı raportörlüğüne atanabilmesi; ihraç yapılacak ürünlerin üretiminde yurt dışından temin edilecek malların KDV, tecil, terkin uygulamasının 31 Aralık 2025 tarihine kadar uzatılması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) – ...Millî Eğitim Bakanlığına bilgisayar ve donanımlarının, bedelsiz teslimlerinde sağlanan KDV istisnasının 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılması; dernek ve vakıfların stopaja tabi kira gelirleri ve menkul kıymet sermaye gelirinin, iktisadi işletme oluşturulması konusunda sürenin 31 Aralık 2025’e kadar uzatılması ve Covid-19 nedeniyle dernek genel kurullarının ertelenmesi gibi düzenlemeler yer almaktadır. Bazılarını zaman nedeniyle atladım ama tabii, hepinizin ellerinde var.

Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri, devletiniz, ekonominiz, ordunuz ne kadar güçlüyse ülkeniz o kadar güçlüdür. Bugün, güçlü hükûmete, güçlü ekonomiye, güçlü orduya sahip, yurt dışı pazarında dünya devleri dediğimiz küresel oyuncularla rekabet eden güçlü bir Türkiye var.

2020 yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin getirdiği güçlü yapılanma ve hızlı karar alma anlayışıyla başarılı olduk, azimle ve kararlı bir şekilde bundan sonra da başarılı olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erim.

BEKİR KUVVET ERİM (Devamla) – Bu vesileyle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’mizin milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulumuzu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemini yapacağım.

Sayın Taşkın...

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle 22, 23, 24 ve 26’ncı Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde görev alan, aynı zamanda AK PARTİ’mizin kurucularından olan Anayasa Profesörü, Profesör Doktor Burhan Kuzu’ya Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, kanun teklifiyle ilgili 2 sorum olacak.

Birinci sorum: Kanun teklifi kapsamında düzenlenmesi öngörülen yeniden yapılandırmada peşin ödemeye yönelik avantaj sağlanacak mıdır? Taksitlendirme olursa ödemeler nasıl öngörülmektedir?

İkinci sorum : Teklifle öngörülen belirli süreli iş sözleşmesi, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı hakkından mahrum kalmasına neden olmayacak mı?

Çıkacak olan kanunun ülkemize, milletimize hayırlı olmasını dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

On sekiz yıl önce iktidara gelen AKP, yerli ve millî ne kadar kamu kuruluşu varsa elden çıkarmıştır. AKP iktidarı, Türkiye’nin en büyük şirketlerini, fabrikalarını, limanlarını, enerji tesislerini, elektrik ile doğal gaz dağıtım şebekelerini yerli ve yabancı özel şirketlere satmış; satacak bir şey kalmadığında ise maliyetli projeleri yandaş şirketlere yaptırıp hazine garantisi vererek ülkenin geleceğini ipotek ettirmiştir. Üçüncü havaalanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli ve şehir hastaneleri başta olmak üzere firmalarla yapılan sözleşmelerde yolcu, araç ve hasta sayısı garantisi verilmiştir. Ülkenin geleceğini ipotek altına alan bu taahhütleri AKP’li bakanlara sorduğumuzda “ticari sır” diyerek cevap vermiyorlar. AKP, vatandaşın vergileriyle verdiği taahhütleri vatandaşa açıklamalıdır, açıklamak zorundadır diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Getirdiğiniz yasa teklifiyle 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçiler için koşulsuz olarak belirli süreli sözleşme yapılabilecek. Bize “İstihdam artacak.” diye masallar söylüyorsunuz. Belirli süreli sözleşme demek geçici işçilik demektir. Belirli süreli çalışan işçinin iş güvencesi, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı olmaz; emekli olması zorlaşır. Genç işçilere ve ileriki yaştaki işçilere yapılan bu ayrımcılık Anayasa’ya aykırıdır, haksızlıktır, hukuksuzluktur, vicdansızlıktır. Bunu neden getirdiğinizi biliyoruz. Yıllardır gözünüz işçinin kıdem tazminatındaydı ama işçi sınıfı ayağa kalkınca bunu geri çekmek zorunda kaldınız. Bu kez de işçileri bölerek bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Bu yasayı derhal geri çekin. Kıdem tazminatı bize çocuklarımızın emanetidir. Hiçbir işçi kendi çocuğunun kıdem tazminatını gasbetmeye kalkanları affetmez. Tekrar söylüyorum, bu yasayı derhâl geri çekin.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, pandemi ilan edildikten sonra “Her sektör için vergi ertelemesi gelecek.” dediniz ama imalatçılar vergi ertelemesinden yararlanamadı. Özellikle seçim bölgem Afyonkarahisar’daki lokum ve sucuk üreticileri pandemi dönemi SGK primleri ve vergi ödemelerinde zorlandılar, kazanç kaybı yaşadılar, herhangi bir destek de alamadılar. Şimdi bu kanun teklifi, bu imalat sektörünün vergi, prim gibi kamu alacakları için bir yapılandırma getirecek mi, yoksa onlar yine bu konuda es geçilecekler mi?

Yine, bu düzenlemeye baktığımızda çiftçi borçlarını kapsamadığını görüyoruz. Tarım Kredi Kooperatifleri faiz oranları çok yüksek; ayrıca, çiftçi BAĞ-KUR primleri de çok yüksek. Çiftçi bunları ödemekte zorlanıyor, birçok çiftçi ödeyemez durumda. Acaba bu kanun teklifi niçin çiftçi borçlarını kapsamıyor?

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde SSK tavan ücreti ile kıdem tazminatı tavan ücreti aynıydı. Şimdi SGK tavan ücreti 21 bin lira, kıdem tazminatı tavan ücreti 7 bin lira yani kıdem tazminatını yediniz, şimdi kılçığıyla uğraşıyorsunuz. 25 yaş altında ve 50 yaş üzerinde çalışanlar, toplam istihdamın kabaca dörtte 1’ini oluşturuyor. Bu dörtte 1’i güvencesiz çalışma ortamına itiyorsunuz. Getirdiğiniz yasayla kıdem tazminatı alınamayacak, ihbar tazminatı alınamayacak, işe iade davası açılamayacak, sendikalaşma oranı düşecek, tam zamanlı çalışma kısmi zamanlıya çevrilerek işçi suistimal edilecek, istismara uğratılacak, emeklilik yaşının başlangıcı hizmet açısından fiilen 18’den 25’e çıkarılacak. Anayasa’nın çalışma hayatına ilişkin hükümleri, Anayasa’nın başlangıç hükümleri, Anayasa’daki adalete ilişkin hükümler, eşitlik hükümleri ve uluslararası sözleşmeler ile altına imza attığımız hükümler göz önüne gelirse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sancar…

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, maalesef, SGK’yle ilgili geçmiş dönemde pandemi meselesiyle ötelenen primlerin üç ay sonra, altı ay sonra mevcut güncel primlerle çakıştığını üzülerek görmekteyiz. Esnaf bugüne kadar ne nefes almıştır ne ticareti artmıştır ne de çalışmalarında hasılat artışı olmuştur. Pandemiyle ilgili daha dün akşam bile saat ona kadar çalışmalar kısıtlanırken neden esnafa üç aylık, altı aylık, sanki rahatlatıyormuş gibi ve rahatlatmayan formüller ortaya atılmaktadır? Gerçekten samimiyseniz esnafa “Pandemi kalkıncaya kadar SGK primlerinizi öteledik.” diyebilmelisiniz. Pandemiyle mücadelenin, esnafı rahatlamanın tek yolu budur. Mart ayında ödeyemediği primi, temmuz ayında, ağustos ayında 2 prim olarak ödeyen bir esnafa siz, AKP Hükûmeti olarak ne yapmış oluyorsunuz, ben bunu merak ediyorum. Lütfen, samimi olun ve bu anlamda SGK primlerini gerçekten öteleyin, bir yıl olsun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Buğday ve diğer hububat ekimi başladı. Çiftlerimize şu anda en çok lazım olan mazot ve gübre, çiftçi girdilerinde büyük bir rakam oluşturuyor. Aynı zamanda, bitkilerin hastalıklarını önlemek için tohum ilaçlaması yapılması lazım. Bu ilaçlar oldukça pahalı olduğundan tohum firmaları bu ilacı kullanmıyorlar. Bu ilacın Türkiye’de çiftçilere bedava olması lazım. İktidar, mazota bu akşamdan itibaren yüzde 4 zam yapmıştır. Gübre fiyatları 1.650 liradan 2.500 liraya çıktı. İktidar, tohum ilaçlarını çiftçiye bedava vermesi gerekirken mazota ve dolayısıyla gübrelere zam yapmaktadır. Bu gidiş, iyi gidiş değildir. Çiftçiye değil ithalatçıya, çiftçiye değil yabancı ülkelerin çiftçisine destek vermek bizim ülkemize yakışmaz. Bu, bizim çiftçimizin belini bükmektedir.

Ayrıca, biz özellikle şunun cevabını istiyoruz: Çiftçinin yıllık millî geliri ne kadardır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Merkez Bankası “Dövizi düşürmek için bir çalışmamız yok.” açıklamasında bulunuyor, Hazine Bakanı “Döviz kuruna hiç bakmıyorum.” diyor ancak hem dolar hem euro her geçen gün tarihî zirvelere ulaşıyor. Hollanda, İsviçre, Rusya, Almanya ekonomi gazeteleri Türkiye'nin iflas ettiğini yazmaya başladı bile. Vatandaşın mutfağındaki yangın söndürülemez hâle geldi, fabrikalarda üretim durdu, esnaf siftah yapmadan kepenk kapatıyor. Milletimiz bir yandan salgınla bir yandan da ekonomik krizle mücadele etmeye çalışıyor. Aynı ekonomi politikalarıyla devam edilirse devlet memurunun maaşını, emeklinin aylığını ödeyemez hâle geleceksiniz. Bu israfa, bu yanlışa, bu kötü gidişe bir an önce “Dur!” deyin, iktidar olarak gerekli önlemleri alın.

BAŞKAN – Sayın Karabat…

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, 2020 yılında, ülkemizde ölüme sebebiyet veren 3 deprem yaşandı. Dünyada 2020’de depremlerde hayatını kaybedenlerin sayısı toplamda 203 kişi, bunların 165’i Türkiye’dedir. Ülkemizde deprem gerçekliği ortada dururken, bunun vergisi toplanırken ciddi bir önlem alınmamasının vebali Hükûmetin üzerindedir. Tüm uzmanlar, olası bir İstanbul depreminin çok daha korkunç ve yıkıcı bir tablo ortaya çıkarabileceğine işaret ederken Hükûmetin yıllardır bu konuda hiçbir ciddi adım atmadığı açıktır. İnsan hayatını önceleyen projeler yerine ranta dayalı çılgın projelere kaynak ayırmak insan hayatını hiçe saymaktır. Çok geç olmadan herkesin aklını başına toplaması gerekmektedir. Özellikle İstanbul başta olmak üzere, deprem riski yüksek yerlerde belediyelerimizle eş güdüm içinde bir acil deprem planının hayata geçirilerek yirmi yıldır ihmal edilen önlemlerin derhâl alınmasını bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Komisyona bir sorum değil ama çağrım olacak. AKP, yoksullukla mücadele edeceğini söyleyerek iktidara geldi ve iktidarı süresince yaptığı uygulamalarla, tam tersine yoksulluğu arttırdı. Her fırsatta torba yasaların içine güvencesizliği ve işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarına göz koymayı, esnek çalışmayı, sendikasızlaştırma gibi hükümleri sıkıştırarak bunu bir yandan da yasallaştırıyor. Görüşülen 239 sıra sayılı Teklif’te de yine, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü emekçileri güvencesiz bırakan, köleleştiren, yüzyılların kazanımlarını yok sayan, kayıt dışı çalışmayı teşvik eden maddelerin sendikalar adına ve işçiler adına çekilmesini talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Salgın, işsizlik, yoksulluk; milletin Meclisi bunların hepsini bir kenara bıraktı, milyonlarca işçiyi kıdem tazminatı, emeklilik ve iş güvencesi hakkından mahrum bırakacak yasa yapıyor. 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanların kıdem ve ihbar tazminatı hakkı ve emeklilik hakkı bir torbaya atılıp parmak çoğunluğu marifetiyle çalınmak isteniyor. Kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmaya, daraltmaya ve budamaya dönük her girişim emek düşmanlığıdır, alın teri hırsızlığıdır. Bugüne kadar, emek hırsızı yandaşları ihya etmek için her şeyi yapan, devlet kasasındaki kara gün parasını bile harcayanlar şimdi işçilerimizin kefen parasına göz dikme cüretini gösteriyor. Buradan bir kez daha uyarıyoruz: Geç kalmadan bu yanlıştan dönün, emekçi düşmanlığını bırakın.

BAŞKAN – Evet, soru süresi tamamlanmıştır.

Şimdi cevaplara geçiyoruz.

Komisyon, buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifiyle ilgili çok sayıda soru geldi, sürem el verdiği müddetçe bunlara cevap vermeye çalışacağım.

Sayın Ali Cumhur Taşkın Bey “Yeniden yapılandırmada peşin ödemede avantaj sağlanacak mıdır? Taksitlendirmede faiz ödenecek mi?” şeklinde bir soru sordu.

Yeni kanunda peşin ödeme teşvik ediliyor. Kanunda ilk 2 taksit süresi esas alınarak indirim uygulaması düzenlenmiştir. 1’inci taksit ödeme süresi içerisinde yapılandırılan tutarların ödenmesi hâlinde zam ve faiz gibi ferî alacaklar yerine, hesaplanmış olan yurt içi ÜFE tutarında yüzde 90 oranında indirim yapılıyor.

Yine, yapılandırılan alacağın vergi dairelerince takip edilen idari para cezalarından olması hâlinde bu alacak asıllarından da yüzde 25 oranında indirim yapılacaktır. İlk 2 taksit süresi içinde yapılandırılan tutarların ödenmesi hâlinde zam ve faiz gibi ferî alacaklar yerine hesaplanmış olan yurt içi ÜFE tutarından yüzde 50 oranında indirim yapılmaktadır. Yapılandırılan alacağın vergi dairelerince takip edilen idari para cezalarından olması hâlinde bu alacak asıllarından da yüzde 12,5 oranında indirim yapılacaktır. Ayrıca, bu şekilde yapılan ödemelere katsayı da uygulanmayacaktır.

Kanunda, yapılandırılan alacakların peşin veya taksitli olarak 2 şekilde ödenmesi öngörülmektedir. Borçlular bu 2 seçeneğe göre yapılandırılan borçlarını ödeyebilecekler ve eğer taksitli ödeme seçeneğini tercih ederlerse belli bir katsayı üzerinden de ilave ödeme yapmaları gerekecektir. Taksitlere göre tatbik edilecek katsayılar 6 eşit taksit için 1,045, 9 eşit taksit için 1,083, 12 eşit taksit için 1,105, 18 eşit taksit için ise 1,15 şeklinde olacaktır.

Sayın milletvekilimizin bir diğer sorusu: “Teklifle, belirli süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçi için güvencesizlik oluşmaz mı?” diyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 12 Mart 2020 tarihinde coronavirüse bağlı olarak küresel salgın ilan edildiğini hepimiz biliyoruz ve ardından da tüm ülkelere acil durum çağrısında bulunularak gerekli önlemlerin alınması konusunda bildiri yayınlanmıştı. 2021-2023 Yeni Ekonomi Programı’nda da Covid-19 salgınının başta hizmetler sektörü olmak üzere iş gücü arzında ve istihdamda önemli kayıplara yol açacağı belirtilmiştir. Söz konusu programda, 25 yaş altı gençler ve 50 yaşın üstünde olan çalışanların istihdam edilebilirliklerinin kolaylaştırılması için daha esnek şartların sağlanması gerektiği ifade edilmiştir. İstihdamın korunması ve salgının iş gücü piyasası üzerinde etkilerinin asgari düzeye indirilmesi amacıyla çeşitli düzenlemeler yapılmış olup iş gücü piyasasına girişleri hâlihazırda zor olan 25 yaş altı gençler ve 50 yaşın üstünde olan çalışanlar için Yeni Ekonomi Programı’nda öngörüldüğü üzere bir düzenleme gerekli olmuştur. Bu çerçevede, Covid-19 salgını döneminde ülkemiz iş gücü piyasasına ve istihdama katkı sağlayacağı düşünülürek 2003 yılından itibaren 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan belirli süreli iş sözleşmelerinde değişiklik yapılmasına gidilmiştir. Bu bir öneridir. Önerilen değişikliğe göre de 25 yaş altında ve 50 yaş üzerinde koşul aranmadan, istisnai olarak azami iki yıl süreyle belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilecektir.

Sonuç olarak önerilen değişikliğin istihdamı koruyacağı ve Covid-19’un iş gücü piyasasına etkilerini azaltacağı, belirlenen yaş grubundaki çalışanların iş gücüne katılımlarının esnekleştirileceği değerlendirilmektedir.

Ayrıca, yapılan düzenleme gelişmiş ülke uygulamalarında da benzerlik göstermektedir, oralarda da vardır.

Sayın Gaytancıoğlu’nun sorusu “Öngörülen belirli süreli iş sözleşmesi, işçilerin kıdem ve ihbar tazminatı hakkından mahrum kalmasına neden olmaz mı?” şeklinde bir soruydu. Belirli süreli iş sözleşmelerinde kıdem tazminatı alınamadığı yönünde eleştiriler olsa da bu durumlarda alınabileceği de görülmektedir. Belirli süreli iş sözleşmelerinin dezavantajı gibi görünen ve üzerinde tereddütlerin yaşandığı kıdem tazminatına hak kazanma konusunda Yargıtayımız, belirli süreli iş sözleşmesinin yenilenme iradesi olup olmadığına bakılması gerektiğine ve somut olayların incelenmesi neticesinde kıdem tazminatının ödenmesine karar vermiştir. Bununla ilgili, Yargıtay hukuk dairelerinin çeşitli kararları mevcuttur.

İhbar tazminatı ise İş Kanunu’nun “Süreli fesih” başlıklı 17’nci maddesinde düzenlenmekte olup sadece belirsiz süreli iş sözleşmelerinin varlığı hâlinde ortaya çıkmaktadır. Belirli süreli sözleşmelerde sözleşmenin bitim tarihi belli olduğu için herhangi bir bildirim şartı bulunmamakta ve bildirim sürelerine uyulmadığında ortaya çıkan ihbar tazminatı da oluşmamaktadır. Hâlihazırda belirli süreli iş sözleşmelerinde ihbar tazminatı olmadığı için düzenlenen maddeyle de bu konu hakkında herhangi bir değişiklik yaşanmayacaktır.

Yine, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 12 Mart 2020 tarihinde virüse bağlı olarak küresel salgın ilan edilmiş ve ardından tüm ülkelere acil durum çağrısında bulunularak gerekli önlemleri almaları konusunda bildiri yayımlanmıştır. Bu çerçevede, Covid-19 salgını döneminde ülkemizde iş gücü piyasasına ve istihdama katkı sağlayacağı düşünülerek 2003 yılından itibaren 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan belirli süreli sözleşmelerde değişiklik yapılması önerilmiştir. Sonuç olarak önerilen değişikliğin istihdamın korunmasını sağlayacağı ve Covid-19’un iş gücü piyasasına etkilerini azaltacağı, belirlenen yaş grubundaki çalışanların iş gücüne katılımlarının esnekleştirileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca yapılan düzenleme gelişmiş ülke uygulamalarıyla da yine benzerlik göstermektedir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sendikalar karşı, işçiler karşı.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Burcu Köksal’ın sorusu “Vergi ertelenmesi getirilmeyen sektörler bu kanundan yararlanabilir mi?” şeklinde bir sorusuydu. Vergi ertelemesi getirilmeyen sektördeki mükelleflerin 31/8/2020 öncesi borçları yapılandırma kapsamına alınmıştır. Mücbir sebep kapsamı belirlenirken salgından en çok etkilenen sektörler esas alınmıştır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İmalatçılar etkilenmiyor mu? Esas onlar etkilendi. Neye göre tespit ettiniz ki?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Bu kapsamda 1,9 milyon gelir vergisi mükellefinin, 400 bini aşan mükellefin mart, nisan, mayıs aylarında ödemesi gereken gelir stopaj ve KDV’leri ile sigorta primleri ertelenmiştir. Ekim, kasım, aralık aylarında ödeme imkânı sağlanmıştır.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Ödeyemediler zaten, çift prim oluyor.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Ama oylama öncesi bir yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Antmen, Sayın Bankoğlu, Sayın Arı, Sayın Köksal, Sayın Sancar, Sayın Zeybek, Sayın Kaya, Sayın Güzelmansur, Sayın Aydoğan, Sayın Şahin, Sayın Adıgüzel, Sayın Karabat, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kayışoğlu, Sayın Kayan, Sayın Gürer, Sayın Kılıç, Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Keven.

Evet, yoklama için üç dakika süre veriyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.51

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula veren arkadaşlar lütfen Genel Kurul salonundan dışarıya çıkmasınlar.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Süleyman Karaman? Burada.

Sayın Yaşar Yıldırım? Burada.

Sayın Belgin Uygur? Burada.

Sayın Ahmet Erbaş? Burada.

Sayın Bekir Kuvvet Erim? Burada.

Sayın Bülent Tüfenkci? Burada.

Sayın Serkan Bayram? Burada.

Sayın Rümeysa Kadak? Burada.

Sayın Ahmet Zenbilci? Burada.

Sayın Hacı Ahmet Özdemir? Burada.

Sayın Emine Zeybek? Burada.

Sayın Selma Kaplan Kıvırcık? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 25’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Erhan Usta’nın.

Buyurun Sayın Usta.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlarım.

Malum, Türkiye'de ciddi bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz; esnafından sanayicisine, çiftçisinden emeklisine, çalışanından işi olmayanına kadar herkes ciddi bir ekonomik sıkıntı, finansal sıkıntı içerisinde. Böyle bir dönemde tabii ki vergi ve SGK prim borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin bir kanun teklifinin gelmesini olumlu karşılıyoruz, bizim de zaten daha önceden İYİ PARTİ Grubu olarak buna ilişkin önergelerimiz olmuştu. Bu anlamda kanun teklifini destekledik Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada da desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Bunu olumlu buluyoruz fakat yeterli bulmuyoruz çünkü bir defa…

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sessizlik…

ERHAN USTA (Devamla) – …sıkıntılar çok büyük ve bu sıkıntılar da hemen geçecek gibi değil. Bu kanun teklifine göre ocak ve şubat aylarında vergi ve SGK primlerinin 1’inci taksitleri başlıyor. Yani adına ister “kriz” deyin ister “pandemi kaynaklı hususlar” deyin bunların bertaraf olması, bu sıkıntıların giderilmesi bu zaman içerisinde zaten mümkün değil. Dolayısıyla bu katılımın olabilmesi için ve buradan beklediğimiz amacın gerçekleşebilmesi için, bir defa, ödemesiz sürenin daha uzun olması lazım. Biz İYİ PARTİ Grubu olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda bu sürenin bir yıl uzatılmasını söylemiştik yani 2022 başından itibaren başlamasını söylemiştik, önergelerimiz reddoldu ancak yine İYİ PARTİ Grubu olarak bu önergeleri burada vereceğiz.

İkinci husus, on sekiz taksit var. Yine, katılımın olabilmesi için, insanların bunu ödeyip hakikaten artık şu vergi, SGK prim alacaklarının ve borç müessesinin çözülebilmesi için de on sekiz taksit yerine otuz altı taksit şeklinde olmasına ilişkin teklifimiz de hâlen geçerli.

Şimdi, burada kapsamı bir miktar daha genişletmekte yine fayda görüyoruz. Bu, kesinleşmiş alacakları kapsıyor sadece. Daha önceki yapılandırmalarda olduğu gibi, kesinleşmemiş ve dava safhasındaki alacakların da burada kapsanmasının yerinde olacağını ifade etmek istiyorum.

Yine, inceleme ve tarhiyat aşamasında olan işlemler var, bunlar da bu kapsamda değil. 7143’te bu kapsamdaydı bunlar, yapılandırma kapsamındaydı, yine burada kapsama alınmasının olumlu olacağını ifade etmek istiyorum.

Şimdi, diğer bir husus, mücbir sebep nedeniyle bu nisan, mayıs, hazirandaki vergi ve SSK primleri ertelenmişti biliyorsunuz, bu ertelenenlerin ekim, kasım, aralık aylarında ödenmesi gerekiyor, bu vakte kadar ertelenmişti. Şimdi, hâlâ, sıkıntılar derinleşerek devam ediyor, bakın, o günden daha büyük bir sıkıntı var bugün Türkiye’de. Yani işte, dolar olmuş 8,50; diğer ekonomik göstergeleri söylemeye gerek yok, vaktim yok onları değerlendirmeye. Şimdi, böyle bir ortamda ertelenen bu üç aylık borçların da kapsama alınmasının biz yerinde olacağını düşünüyoruz. Umarım ki Genel Kurul burada bir inisiyatif kullanır ve bunları kapsama alır.

Diğer bir husus, vergiye uyumlu mükellefler var, tabii, bir yandan ödeyemeyenler var, bir yandan da ödeyenler var. Bunlar için, biliyorsunuz, yüzde 5 bir vergi indirimi söz konusu fakat buradaki şartlar çok ağır, buradaki şartların iyileştirilmesini biz de talep ediyoruz, bize ulaşan sanayi ve ticaret odalarının da bu yönde talepleri var, bunları ifade etmek istiyorum.

Diğer önemli bir konu, kurumlar vergisi mükellefleri var, bilanço esasına göre defter tutuyorlar, bunların defterlerinde taşınmazlar var. Bunlar zaman içerisinde değerlendirilmiyor ve küçük miktarlarda kalıyor. Şimdi, bunların yurt içi ÜFE’yle değerlendirilmesi durumunda, hakikaten sermayelerinin erimesi kaynaklı olarak bir kısmının konkordato ve iflas gibi durumlarla karşılaşmaması açısından ve kredi ve finansa erişimleri açısından da böyle bir taşınmaz yeniden değerlemesi yapılmasının biz olumlu olacağını değerlendiriyoruz. Bunlar konusunda inşallah Genel Kurul bir inisiyatif kullanır diye düşünüyorum.

Çiftçimiz zor durumda, çiftçi sıkıntıda; çiftçinin bugün mazot alacak parası yok, çiftçi girdilerini alamıyor, tarlasını ekemiyor. Bu anlamda çiftçilere has olmak üzere tarım kredi borçları ile Ziraat Bankası borçlarının da bu kapsama alınmasının vatandaşın sorunlarına çözüm getirmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Şimdi, bu kanun teklifindeki en tehlikeli şey, madde 22’deki varlık barışı meselesidir. Arkadaşlar, önce konunun ne olduğunu söyleyelim: Biliyorsunuz, para, altın, döviz, menkul kıymet gibi bir kısım varlıklarını -yurt içinde olabilir, yurt dışında olabilir- beyan etmeleri, bankaya bildirmeleri durumunda, bunlar ister kayıt dışı kazanılsın hatta isterse konusu suç teşkil eden faaliyetler üzerinden kazanılmış olsun, anasının ak sütü gibi helal oluyor. Şimdi, böyle bir düzenleme getiriliyor. Bunlar daha önceden de getirildi, evet, daha önceden de bunlara her defasında karşı çıktık fakat daha öncekilerden farklı olarak bu sefer daha ekstra birtakım teviller yapılıyor, ekstra birtakım olumlu düzenlemeler yapılıyor bu insanlar açısından. Mesela, öncekilerden en azından bir yüzde 1, yüzde 2 vergi alınıyordu, bunların sermayeye eklenmeleri koşulu vardı; şimdi bunların hiçbirisi yok, hiçbir şekilde vergi alınmayacak yani bunu şu anda özellikle AK PARTİ sıralarındaki arkadaşların insafına bırakıyorum.

Şimdi, bu, hakikaten kim için çıkartılıyor, niye çıkartılıyor? Yurt dışındakini beyan edeceksiniz içerideki bankaya “Yurt dışında benim borcum var, orada kullanmak istiyorum.” diyeceksiniz. Getirme zorunluluğu dahi yok yani yurt içerisinde de aynı şekilde, beyan edeceksiniz, ondan sonra “Hiçbir soruşturmaya tabi olmadan, efendim, hiçbir vergi incelemesi, şuna buna tabi olmadan istediğiniz zaman çekip kullanabilirsiniz.” diyeceksiniz. Yani efendim, hiç olmazsa şirketin bünyesinde biraz kalmasını isteyelim, değil mi? Madem biz sermaye çekmek istiyoruz, yurt dışından nakit olarak getirilmesi zorunlu olsun. Bunların hiçbirisi olmadan böyle bir şey yapılıyor. Bu, kabul edilebilir bir şey değil, bu “adrese teslim” bir şeydir arkadaşlar; kimse alınmasın yani böyle bir şey yapmak hakikaten hem kamu vicdanını yaralar hem de toplumda, devlette, ekonomide bir düzen bırakmaz.

Şimdi “Kayıt dışılıkla mücadele edeceğiz.” diye Hükûmetin bir sürü beyanı var. E, şimdi, siz kayıt dışılığı hatta konusu suç teşkil eden faaliyet gelirlerini sadece beyan edip bankaya bildirmesini yeterli buluyorsunuz, ondan sonra neredeyse “Hiçbir şekilde para getirmene dahi gerek yok.” denilen düzenlemeler yapılıyor burada. Bu, son derece tehlikeli yani bunun yapılmasının ben Türkiye açısından hiç olumlu sonuçlar doğuracağını düşünmüyorum. Bakın, geçmiştekilerden de farklı şeyler yapılıyor burada, dolayısıyla burada bir iyi niyet görmek mümkün değil. Bu, Türkiye’nin başını ağrıtır yarın.

Bakın, bu, Halk Bankası meselesinde de böyle oldu. Aradan zaman geçiyor, ondan sonra birtakım soruşturmalar başlatıldığı zaman da işte hemen “Dış güçler.” demeye başlıyoruz; öyle değil hâlbuki. Burada, hakikaten Türkiye’nin başını ağrıtacak hususlar var. Ya, şimdi helalinden kazandığınız, beyan ettiğiniz, kurumlar vergisini ödediğiniz bir parayı -bakın, kritik bir şey var- ondan sonra “Sermayedarlara temettü olarak dağıtacağım.” dediğiniz zaman, devlet size “Şu kadar daha ilave gelir vergisi vereceksiniz.” diyor. Burada o da yok yani bu parayı hemen al, çek; hiçbir şekilde hiçbir vergilendirmeye, soruşturmaya tabi değil, incelemeye tabi değil. Bunu artık sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum. Bizim talebimiz ve temennimiz, bunun mutlak surette Genel Kurulda teklif içerisinden çıkartılmasıdır.

Şimdi, diğer bir husus, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi. Türkiye, yaklaşık on altı yıldır bir geçici madde kapsamında –faiz diyelim adına, vatandaşın da kolay anlaması açısından- faiz geliri, işte repo geliri olabilir, mevduat faizi geliri olabilir, devlet tahvili faizi olabilir, eurobond faizi olabilir, bunların vergilendirmesini stopaj usulüyle yapıyor. Yani düşük bir vergi ver, ondan sonra başka bir vergi vermene gerek yok. Yani yerine göre ücretli yüzde 40’a kadar vergilendirilirken ne kadar çok faiz geliriniz olursa olsun yüzde sıfır, yüzde 10 ve yüzde 18 arasında, yüzde 18 olanı da çok sınırlı ki birçoğu da yüzde sıfır vergilendiriliyor. Şimdi, böyle bir adaletsizlik var. Hadi bu geçmişte vardı, Türkiye bunları daha sonradan beyana geçirmeyi konuştu, yani “Bunları artan oranda bir vergilendirmeye tabi tutalım.” dedi ama bugün yapılan bir şey var, bu on altı yıllık geçici madde 5+5 şeklinde bir on yıl daha uzatılmak isteniyor. Yani bunun, böyle bir sistemsizliğin uzatılmasına mı itiraz edelim, yoksa milletin bu kadar sıkıntıda olduğu zaman, kirasını ödeyemeyen bir esnafın kira stopajı vermek durumunda olduğu, devletin “Vereceksin.” dediği bir durumda, “Ben faiz gelirinden sıfır vergi alıyorum ve bunu bir on yıl daha uzatıyorum.” diyen bir kanun teklifine mi? Böyle bir insafsızlık olmaz, bunun için inşallah Genel Kurul burada bir karar alır.

En azından, hadi sistemi böyle devam ettireceksek bile buradaki vergi yükünün artırılması lazım, Türkiye buna muhtaç. Şu anda harcamalarımız artıyor, gelirlerimiz düşüyor; Türkiye 1990’lı yıllardaki bütçe açıklarının üzerine doğru hızla koşuyor. Bir yandan da cari açığımız var, böyle bir durumda gelir bulmak durumundayız. Bir tercih yapacak devlet, ya fakir fukaranın biraz daha boğazına sarılacak ya da “Kardeşim, kazandıysan, bak bugüne kadar sana ben kıyak yaptım ama bugün gel biraz vergi ver.” demesi lazım devletin. Devletin, Hükûmetin böyle davranması lazım, bunu yapmıyor, “Ben yine fakirin gırtlağına basacağım.” diyor. Biz İYİ PARTİ olarak bu tercihten yana değiliz, biz bunların çıkartılmasını talep ettik.

Diğer bir husus, şimdi, benim bölümümde değil diğer bölümde, kurumlar vergisi oranı… Bakın, devlette böyle bir düzensizlik olur mu? Kurumlar vergisi oranı yüzde 20, son üç yılda bu 2 puan artırıldı, yüzde 22 olarak uygulandı. Şimdi 5 puan düşürülmesi diye bir şey geliyor. 28 katrilyon lira maliyeti, tek kalemde. “Para kazanmayandan vergi alacağım.” diyen Hükûmet, para kazanandan, uluslararası ölçekte de yüksek olmayan bir vergi oranını 5 puan daha indirecek ve “28 katrilyon lirayı kurumların cebine bırakacağım.” diyor ve bunların da çoğu bankalar. Yani böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil, bunları mutlak suretle düzeltmek lazım. Bu Hükûmet tercihini kimden yana kullanıyor, bunu anlamak mümkün değil.

İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları hızla eriyor, bütçeden yapılması gereken harcamaların tamamı İşsizlik Sigortası Fonu’nun üzerine bindirilmiş durumda. Bunu kabul etmek mümkün değil; bu, işçinin hakkıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, İşsizlik Sigortası Fonu’nun fon varlığının, 2020 programında, devletin, Hükûmetin programında 138 milyar TL (138 katrilyon) olması öngörülürken bugün yeni getirdiği programda 92,5 milyar TL olarak düzenleniyor. 46 milyar TL, öngörülenin üzerine bu kadar yük getirmişiz. Biz bunu Komisyonda sorduk “Buna ilişkin uzun vadeli hesabınız var mı?” dedik. Bunlar yetmiş beş yıl üzerinden hesap eder, yetmiş beş yıllık bir perspektiften bakılması gereken şey için, gelecek yıl için hesabı olmayan bir Hükûmetle karşı karşıyayız. Bunu kabul etmek mümkün değil. İşçinin hakkını korumamız lazım. Bakın, geçmişte bunlar hep yaşandı. Yarın burada yine İşsizlik Sigortası Fonu’nun da açık vereceği bir duruma doğru Türkiye gider, bu hesabı kitabı yapmadan. Ben bunlar yapılmasın demiyorum, bu harcamalar yapılmalı ama bunu bütçeden yapacaksınız. Bütçede kurumlar vergisini indirmek yerine, faize sıfır vergi koymak yerine geleceksiniz bu harcamayı bütçeden yapacaksın. Milletin parasını, işçinin parasını burada kullanmayacaksınız.

Son söz olarak da esneklik adı altında kısmi çalışma imkânı getiriliyor. Buna “imkânı” demeyelim aslında “zorlaması” getiriliyor. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Çalışanların kıdem tazminatı hakları bu şekilde gasbedilecektir, bu yanlış bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Devamla) – Başkanım bitiriyorum hemen, yarım dakika.

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım.

ERHAN USTA (Devamla) – Tamam.

Emeklilikte yaşa takılanların sorunları devam ediyor malum. Onların çözülmesi için her defasında biz burada tavrımızı ortaya koyuyoruz. Bundan sonra, yaşı gelecek primi dolmayacak insanlarla karşılaşılacak eğer bu uygulama hayata geçerse. Dolayısıyla, bir de EYT’den sonra EPT, emeklilikte prime takılanlar diye bir sorunla karşılaşacağız. Bu yanlıştır, bunun tek bir tane faydası olur: Her şey göstermelik yapıldığı gibi burada da bir iş 2 kişiye bölünecek dolayısıyla bir işte 2 kişi görünecek. İşsizliği kâğıt üzerinde düşürecek bir uygulamadır. Bunun haricinde millete, memlekete bir faydası yoktur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ERHAN USTA (Devamla) – Ben bu çerçevede yine de teklifin hayırlı uğurlu olmasını, inşallah bizim düşüncelerimiz çerçevesinde de önergelerle değiştirilmesini sizlerin takdirine arz ediyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, 30 Ekim günü merkez üssü İzmir Seferihisar açıkları olan 6,6 büyüklüğündeki depremden etkilenen İzmir’e ve tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Cenab-ı Hak’tan milletimizi her türlü afetten ve musibetten esirgemesini niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifiyle esasen, tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının istihdam üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması, salgın nedeniyle işçi ve işverenler üzerinde oluşan yükün paylaşılması ve hafifletilmesi, normalleşme sürecinden hareketlenecek ekonomik aktivitenin desteklenmesi ve istihdamda devamlılığın sağlanması amaçlanmaktadır.

Bu çerçevede, Covid-19 kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle yapılan kısa çalışma ve kısa çalışmanın sona ermesini takiben sağlanan normalleşme desteğine ilişkin Cumhurbaşkanına tanınan yetki süresinin uzatılması, işsizlik ödeneğinden yararlandırılan kişilerin istihdama daha hızlı dönüşlerinin teşvik edilmesi ve nakdî ücret desteği verilmesi öngörülmektedir. Ayrıca, özel sektör işverenlerine katkı ve başta dezavantajlı gruplar olmak üzere istihdam artışı sağlamak amacıyla 2020 yılı sonuna kadar uygulanacak olan destek ve teşviklerin uygulama süresinin ihtiyaç duyulması hâlinde 31/12/2023 tarihine kadar uzatılması için Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir.

Evlerinde ürettikleri malların internet ve benzeri elektronik ortamlar üzerinden satışını yapanların belirli şartlarla gelir vergisi muafiyeti kapsamına alınması ile kısmi zamanlı çalışmayı kabul eden hizmet erbabına gelir vergisi ve damga vergisi istisnası getirilmesi düzenlenmektedir. Diğer taraftan, esnafımız için daha önce oluşturulan Esnaf Ahilik Sandığı uygulamasının yürürlük tarihinin 31/12/2023 olarak değiştirilmesi ve bu süreçte esnaf üzerinde prim yükü oluşmaması hedeflenmektedir.

Teklifle düzenlenen bir başka önemli konu da birçok vatandaşımızı ilgilendiren bazı kamu alacaklarının yapılandırılmasıdır. Vergi daireleri, belediyeler, il özel idareleri ve SGK’ye ait 31 Ağustos 2020 öncesindeki kesinleşmiş alacaklar bu kapsamda yapılandırılmaktadır. Vergi idaresinin alacaklı olduğu tüm vergiler ile SGK primleri, özel idare kamu alacakları, belediye su, atık su, çevre, vakıf kira, hasılat payı alacakları, öğrenci kredileri, askerlik, trafik, seçim, nüfus ve kara yolu taşıma cezaları düzenleme kapsamında yer almaktadır. Adli para cezaları, düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından verilen idari para cezaları, Covid-19 nedeniyle verilen cezalar ve yasak yerlerde tütün kullanımı nedeniyle uygulanan para cezaları ise yapılandırma kapsamı dışında tutulmaktadır. Bununla birlikte, tarım kredi ve esnaf kefalet kooperatifleri aracılığıyla kullandırılan çiftçi borçları ile esnafımıza ait kredi borçları, tarımsal amaçlı kooperatiflere ve orman köylülerine, tarımsal kalkınma kooperatiflerine ait kredi borçlarının da yapılandırma kapsamına alınmasının bu kesimlerin beklentilerinin karşılanmasını ve sıkıntılarının hafifletilmesini mümkün kılacağını değerlendiriyoruz.

Alacaklara ilişkin hesaplamada gecikme zammı yahut faiz yerine yurt içi ÜFE esas alınarak ödeme seçeneği sunulmaktadır. Bu çerçevede, peşin yahut iki ayda bir ödemeli olmak üzere 6, 9, 12 veya 18 taksit fırsatı getirilerek üç yıla kadar ödeme imkânı sağlanmaktadır.

Yapılandırmadan yararlanmak için son başvuru tarihi 31 Aralık 2020 olarak belirlenmiştir. Hazine ve Maliye ile Gümrüğe yapılacak ödemelerin 2021 yılı Ocak ayında, Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemelerin ise Şubat ayında başlaması öngörülmektedir. Yapılandırılan alacağın ilk taksit ödeme süresi içerisinde tamamının ödenmesi hâlinde, yurt içi ÜFE esas alınarak hesaplanmış olan tutarın yüzde 90’ının tahsilinden vazgeçilecektir. Geçmişte çıkarılan yapılandırmalar kapsamında ödemeleri devam edenler de kalan borçlarını bu kanuna uygun olarak yapılandırabileceklerdir. Bu düzenleme sonucunda, Hazine ve Maliye Bakanlığına ait 289 milyar, Sosyal Güvenlik Kurumuna ait ise 165 milyar Türk liralık borç yapılandırma kapsamına girmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifle menkul kıymetler ve diğer sermaye piyasası araçlarına ilişkin mevduat faizleri, repo gelirleri ve özel finans kurumlarından elde edilen gelirlerin vergilendirilmesine yönelik indirimlerin süresi de 31 Aralık 2025 tarihine kadar uzatılmaktadır. Yine, önemli bir düzenleme olarak yüzde 20 olan kurumlar vergisi oranını 5 puana kadar indirme ve tekrar kanuni seviyesine getirme yetkisi Cumhurbaşkanlığına verilmektedir. Ayrıca, ilk defa halka arz edilen şirketlere ilişkin kurumlar vergisi oranının indirimli olarak uygulanması da sağlanmaktadır.

Kanun teklifiyle, varlık barışına ilişkin düzenleme de yapılmaktadır. Buna göre, yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye’ye getirilmek suretiyle millî ekonomiye kazandırılması amaçlanmaktadır. Bu şekilde varlıklarını 30 Haziran 2021 tarihine kadar Türkiye’ye getiren, banka ve aracı kurumlara bildiren gerçek ve tüzel kişilerin, varlıklarını maddedeki hükümler çerçevesinde serbestçe tasarruf edebilmelerine imkân sağlanmaktadır. Ayrıca, gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye’de bulunan ancak işletmelerin kayıtları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların kanuni defterlere kaydedilmesi imkânı da getirilmektedir.

Teklifle, Türkiye’de oynanması planlanan 2021 UEFA Şampiyonlar Ligi final karşılaşması dolayısıyla bazı kazanç ve iratların gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulması, mal teslimleri ve hizmet ifalarının da katma değer vergisinden istisna tutulması öngörülmektedir.

Ayrıca, uygulama süresi 31/12/2020 tarihinde sona eren bazı düzenlemelerin süresi uzatılmakta, bu kapsamda konaklama vergisinin yürürlüğü de 1/1/2022 tarihine ertelenmek suretiyle turizm sektörünün desteklenmesi öngörülmektedir.

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanlığında kariyer meslek olarak raportörlük ihdas edilmekte, Anayasa Mahkemesinin OHAL kararnamelerine yönelik verdiği iptal kararı çerçevesinde, FETÖ iltisaklı olanlarla ilgili ek tedbirlere de idari başvuru ve yargı yolunun açılması öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Covid-19 salgını nedeniyle büyük yaralar alan dünya ekonomisi gibi, Türkiye ekonomisi de bu süreçten olumsuz etkilenmiştir. Henüz salgın devam etse de ekonomide çarkları döndürmeye ve vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmaya dönük etkili tedbirler alınmış, kararlar süratle uygulanmıştır. Haziran ayından bu yana ekonomik verilerde görülen iyileşme devam etmektedir. Kapasite kullanım oranları artmakta, üretim ve istihdamdaki artış ile iyileşme beklentisi Ekonomik Güven Endeksi’ni yükseltmektedir. Beş aydır devam eden imalat sanayisindeki büyüme ekim ayında, bir önceki aya göre hızlanmıştır. Salgın şartlarına rağmen artan siparişler büyümeyi desteklediği gibi ihracatı da artırmaktadır. Nitekim, ekim ayında ihracatımız 17,3 milyar dolarla en yüksek aylık değere ulaşmıştır. Türkiye, salgınla birlikte milletimizin huzur ve güvenliğini haleldar eden terörle ve egemenlik haklarımızı tehdit eden dış girişimlerle eş zamanlı olarak etkili bir mücadele yürütmektedir. İnanıyoruz ki devletimiz, hem bu kararlılıktan taviz vermeden vatandaşlarımızın refahını daha da artırmayı hem de ülkemizi lider ülke yapmayı başaracak kapasite, birikim ve yeteneğe sahiptir.

Kanun teklifinin kanunlaşmasıyla, hem salgın nedeniyle ekonomide yaşanan sıkıntıların azaltılmasına ve istihdamın artırılmasına katkı sağlanacak hem de birçok vatandaşımızın borçlarını daha kolay ödeme imkânına kavuşması mümkün hâle gelecektir.

Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 239 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

İlk oturum açıldığında arkadaşlarımız 4 Kasım siyasi darbeyle ilgili konuştular. 4 Kasımdan beri dört yıl geçti; barış, huzur giderek ihtiyaç değil, acil bir ihtiyaca dönüştü. Her taraftan yüksek ses çıkmakta, bir beklenti olmakta ve ne kadar barıştan, özgürlükten uzaklaşırsak aslında işsizlik artmakta, ekonomik kriz ortaya çıkmakta, kutuplaşma, ayrımcılık ortaya çıkmakta. Arkadaşlarımız, o günkü darbe nedeniyle gözaltına alınan, tutuklanan, hükümlülük şeyiyle cezaevlerinde olan arkadaşlarımızdan mektuplar getirdiler, okudular.

Ben, biraz daha farklı bir şekilde… Madem bugün torba yasa teklifinde işsizlik konuşuluyor, madem tekrar kriz konuşuluyor, madem tekrar ülkedeki problemler konuşuluyor, bu arkadaşlarımız ne söylemişler bu kürsüden veya meydanlardan?

Sevgili Selahattin Demirtaş, vekili olduğum il Batman’da, 28 Şubat 2016’da -28 Şubat, biliyorsunuz, bir yıl dönümünde darbelere karşı konuşurken başka bir darbeyle ilgili 4 Kasımı da bugün burada konuşuyoruz- ne diyor? “Bu meydanı dolduran arkadaşlarımızın neredeyse tamamı işsizdir. Esnaflar ancak kendi karnını doyurabiliyor. Çiftçinin mazot, gübre borcu var. Böyle bir ülkeden bunları çekmek zorunda olmadığımızı göstermek zorundayız. Bu bizim kaderimiz değil. El ele verip bunları değiştirebiliriz. Gidin Antalya'ya, Adana'ya, oralar da işsiz; Çukurova ve Harran bütün Orta Doğu'yu besleyecek bir güce sahip ama hepsi işsizdir. İşte, bunun adı AKP'nin ileri demokrasi düzenidir.”

Tekrar -birazdan bölümdeki maddeler üzerinde de tekrar konuşacağım- Sevgili Figen Yüksekdağ ne diyor? “Siz bu iş cinayetlerini çözmezseniz biz buna ‘iş cinayeti’ demeye devam edeceğiz. Siz bu haksızlıkları gidermezseniz biz işçilerin yanında mücadeleye devam edeceğiz.” Ve arkadaşlar, sendikanın bugün burada, vekillerin huzurunda ne tür muamele gördüğüne hepimiz tanık olduk.

İdris Baluken ne diyor? “Bildiğiniz gibi, Sayın Cumhurbaşkanının Merkez Bankasına müdahale eden açıklamalarından sonra dolar kurundaki hızlı bir dalgalanma gün içerisinde neredeyse tarihî rekorlara koşuyor. Nereden nereye ve bu müdahalenin doları artırması karşısında, dövizi artırması karşısında herkes suskun duruyor.”

Tekrar, Çağlar Demirel ne diyor? “Kriz gittikçe artıyor, bir günde doların bu kadar yükselmesi ekonomik istikrarı yerden yere vuruyor.”

Tekrar, Gülser Yıldırım ne diyor? “İnsanları evinden, kentlerinden göç ettireceksiniz, yedek işsizlik yaratacaksınız ve bunu çözüm diye sunacaksınız; işçiye, emekçiye köleliği dayatıyorsunuz.”

Ve Sevgili Abdullah Zeydan ne diyor? “Biz ekonominin istikrara kavuşmasını, üretimin, istihdamın artmasını, topyekûn kalkınmayı gerçekleştirmek istiyorsak savaş politikalarından vazgeçmemiz gerekir.”

Buradan hepsini ve diğer arkadaşları selamlıyorum, saygılarımı sunuyorum.

Arkadaşlar, burada, vergi yapılandırması, işsizlik ve işsizlik sigortası dışında istihdam alanı yaratmak için bir kısım düzenlemeler konuşuluyor ve vergiyle ilgili düzenlemeler düşünülüyor fakat ne gariptir ki gazeteler, ana akım medya bunu nasıl tanıttı? Teşvik paketi; işverene, sermayeye teşvik paketi. Burada, Hükûmetin, iktidarın tercihinin ne olduğu ortaya çıkıyor ve kanun teklifinin gerekçesinde son dönemde getirilen şey, pandemi öne sürülüyor, salgın öne sürülüyor ama içeriğe baktığımızda sermayenin lehine, işçinin, emekçinin aleyhine düzenlemeler var, birçok madde onunla ilgili. Yani siz baktığınızda pandemide en çok mağdur olana bir destek mi var? Hayır, ama “istihdam” diye, “İş bulacağız.” diye bir aldatmacayla beraber daha çok işverene destek var.

Arkadaşlar; vergiler, az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almak lazım. Biz defalarca sorduk -şimdi İzmir depremini herkes konuşuyor- deprem vergisi nerede? Dediler ki: “Yol yapmışız, köprü yapmışız.” Ya, bu yol, köprü için topladığınız paralar nerede, onun vergileri nerede? Dediler ki: “Biz müteahhitlere vermişiz, müteahhitler yol yapsın diye, müteahhitlerle ilgili.” Peki, bunlar nereye gitti? “Bunlarla ilgili biz mecburi onlara bir garanti vermişiz yolcu geçmesi için, inmesi için.” Peki, bu müteahhitlerden topladığınız vergi nerede? İşte, burada onlara teşvik veriyorsunuz, onlara yol açıyorsunuz. Ne güzel bir şey. Yani işçinin, emekçinin ücretinden keseceksiniz, onlara vereceksiniz.

Asgari ücreti örnek veriyorsunuz. Asgari ücretle çalışanların sayısının azlığı ülkedeki demokrasiyi, başarıyı da gösterir, asgari ücretle çalışanların sayısının fazlalığı zulmü gösterir, tercihi gösterir. Bugün açlık sınırının altında asgari ücretli var, onlar daha fazla vergi veriyor ve son üç ay vergi diliminden dezavantajlı kısma giriyorlar ama gelir vergisinde biz bunlardan, sermayeden düşüklüğe gidiyoruz, onlara tercih yaratmaya çalışıyoruz. Vergi düzenlemeleriyle beraber siz değil işçilere, emekçilere destek olmak, tümüyle sermayeye destek çıkmaya devam ediyorsunuz.

Dolaylı vergilere, diğer vergilere hiç girmeye gerek yok. İnsanlar artık markete çıkıp geldiğinde, bizim vergilerimizle köprülere, hastanelere, havaalanlarına hepimizin cebinden giden sadece bugün değil, çocuklarımıza, torunlarımıza olacak miras bile gitmiş oluyor ve ne oluyor arkadaşlar? Biraz önce konuşmanın başında da söyledim, aslında barıştan, huzurdan uzaklaştığımızda problemler artıyor. Bakın, çözüm süreci; birçok eleştiri olmasına rağmen, o süreçte bir ekonomik verilere bakın, bir de bugüne bakın. O nedenle, acil sorunlara köklü çözüm bulmak lazım.

Şimdi, Türkiye’de İşsizlik Sigortası Fonu’ndan söz ediliyor. Arkadaşlar, Türkiye’de iş bulmak çok çok zor, işsiz kalmak çok kolay, iki dudak arasında ama işsizlik ödeneğinden yararlanabilmek en zoru. Ne oldu? Çıktığından beri toplanan para tümüyle işverenlere veriliyor ve bunun da mazereti, bahanesi işçilere destek, işçilere istihdam, eğitim diye gösteriliyor. Bu pandemide bile bu yapılıyor ve giderek öyle bir hâle geldi ki 2023’te İşsizlik Fonu diye bir şey kalmayacak. Bari bunun ismini değiştirelim, ismini koyalım ki “işverenlere destek fonu” işçilerden aldığımızı işverenlere veriyoruz, bunu böyle yaparsanız en azından toplum da bilir. Uzun süredir pandemi de bahane gösterilip işçilerle ilgili bir kıdem tazminatlarına göz dikilmişti, bununla beraber bu torba yasada ne yapıldı biliyor musunuz? Giderek buna bir ortam yaratıldı, 25 yaş altı ve 50 yaş üstüne denildi ki “Esnek çalışma getireceğiz ve bu esnek çalışmayla bir model yaratacağız.” Plan Bütçe Komisyonundaki sayın arkadaşlar biliyor, işveren temsilcisi adına gelen kişi -enderdi zaten sivil toplum örgütlerinin katılımı- böylece biz bir şeyi başardık; 25 yaş altı 50 yaş üstüyse bundan sonra diğer yaşlara da gelecek bu, giderek esnek çalışma gelecek, insanlardan artık modern köle yaratacağız. “Bize istihdam artacak.” diye bir hikâye anlatmayın. Belirli süreli çalışma aslında sendikasız çalışmadır, aslında iş yapamaz bir hâle gelmektir ve giderek sizin bu çarkı sermayenin lehine çevirdiğinizin göstergesidir.

Bir diğeri gençlerle ilgili. Ya, bu Meclis şunu konuştu: Gençlere oy hakkı veriyoruz, gençlere seçilme hakkı veriyoruz. Şu anda ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz? Bir genç, kısmi çalışmaya özendirdiğiniz için sendikalı olmayacak ve emeklilik hakkını cebinden verirse yararlanabilecek. Emekli olması için kendi cebinden vermesi. Bu ne demektir? Genç, sen gel, köle ol. Halkların Demokratik Partisi olarak önerge verdik -üç üyemiz var- madem gençlerle ilgili burada bir kısım vergi düzenlemesi yapıyorsunuz, gelin, öğrencilerin kredi borçlarını kaldıralım dedik ama iki parti reddetti. Biz biliyoruz ki bu reddedişle beraber Türkiye’deki yandaş müteahhide 9,5 milyar vergi affı getiriyorsunuz, öğrencinin 5 milyar borcunu ertelemekten vazgeçiyorsunuz ve gençlerden yanasınız ama bu gençler ilk seçimde size ne olduğunu gösterecekler.

Bir diğeri -kurnazlığa bir bakın- bu süreçle beraber, kısmi çalışmayla beraber getirdikleri bir şey: Emeklilikte yaşa takılanlar, EYT. 50 yaş üstündekilere -emeklilikleri dolmuş, yaşa takılmışlar- şimdi diyor ki: “Git çalış, hiç özlük hakların olmayacak, emekliliğine bu yansımayacak, yararlanamayacaksın.” Esnek çalışma bir modele dönüştürülüyor, giderek ucuz iş kaynağına dönüştürülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İpekyüz, tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Nakdî yardım, günlük 39 lira arkadaşlar. Asgari ücret dediğiniz, açlık sınırının altında; günlük 39 lira veriyorsunuz. Bununla olmaz, bununla bu iş devam ettirilemez.

Bir diğeri, cezalarla ilgili düzenlemeler var. Bir kısmı yerinde ama çok yetersiz. Biz onu söyledik, az önce öğrenci borçlarıyla ilgili söyledik, çiftçilerle ilgili söyledik, sulama birliklerinin borçlarıyla ilgili söyledik.

Ben vekili olduğum ilden örnek vereyim: Mayısın ilk haftası maske takmayan, fiziksel mesafeye uymayan toplu taşıma araçlarına 2 milyon 985 bin TL ceza kesildi İl Hıfzıssıhha tarafından. Bu düzeltilemez mi? Mayısın ilk haftası, daha bir buçuk-iki ay geçmiş. Batman yoksul, Batman işsiz; siz bu cezayı devam ettireceksiniz İl Hıfzıssıhha Kurulu olarak. Burada nerede adalet, nerede vicdan?

Bir diğeri, Varlık Fonu. Arkadaşlar, bir ülkede huzur, özgürlük, güven yoksa para gelmez, para gider.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Selamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Siz ne derseniz deyin, “varlık barışı” diye bir şey çıkarırsanız, “varlık barışı” diye bunu söylerseniz insanlar parayı getirmediği gibi, siz de bir şekilde kara parayı aklama şekline dönüştürürsünüz, özendirirsiniz ve sadece yurt dışı için değil, yurt içinde de parası olup bugüne kadar bildirmeyenleri getirmek için düzenleme yapıyorsanız bunun hiçbir inandırıcılığı kalmaz.

Son olarak, birçok yerde borçlanma var, bu kayyumlar da borç üstüne borç edip o kayyum oldukları kentin geleceğine, özgürlüğüne vergi borcu diye bir yük getirmektedir. Her şeyinizle aslında adaletten uzaklaşıyorsunuz, insanları daha borçlu konuma getiriyorsunuz ve işsizliği artırıyorsunuz. Bunlar çözüm olmayacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Girgin.

Buyurun Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Oktay bütçe sunuşunda “Yapısal değişikliğe uğrayan küresel tedarik zincirinde ülkemizin uluslararası rekabetçiliğinin artırılmasını hedefliyoruz.” demişti arkadaşlar. İktidarın salgına fırsat yaratmak için anlayışı bu yani emeğin ucuzlatılarak rekabetin artırılmasını hedefliyor iktidar. Daha 2011’de Zafer Çağlayan “Gelecekte Türkiye, Avrupa’nın Çin’i olacak.” demişti. Şimdi bunun için fırsat doğdu, artık büyük tekeller işçimizi daha ucuza sömürebilir, gerekli çevre ve sağlık şartlarından muaf olabilir, kamusal kaynaklarımızı daha rahatça sömürebilir. Şu çok net arkadaşlar: Ülkemize sermaye çekecek ucuz emek gücünden, kamusal kaynaklardan başka hiçbir şeyimiz kalmadı çünkü bırakmadılar.

Değerli milletvekilleri, bir yanda salgın, bir yanda deprem, bir yanda paramız pul oldu, alım gücümüz kalmadı. İyi de Meclisin gündeminde ne var? Meclisin gündeminde hak gaspları var; 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçilerin kıdem tazminatlarını ve emeklilik haklarını yok etmeyi hedefleyen yasa teklifi var. AKP için, işçi hakları söz konusu olduğunda bu tutum ne ilktir ne de son olacaktır.

Şöyle bir bakalım: Adını “Ekonomik İstikrar Kalkanı” koydukları ilk paketin sloganı “Çarklar dönecek, salgın fırsata çevrilecek.” idi. Patronlar için başta İşsizlik Sigortası Fonu olmak üzere tüm kanallardan musluklar açıldı, işçilerden ise kredi kartı borçları tıkır tıkır tahsil edildi, ödeyemeyenlerin faizi işledi, borcu katlandı. Şirketlere gelen icra iflas işlemleri durduruldu, emekçiler ise her ay zamlı doğal gaz, elektrik ve su faturalarını ödemeyi sürdürdü. Şirket alacaklarının devlet desteği güçlendirildi, işçiler ise ay başında ev sahibinden nasıl kaçacağını düşündü. Döviz kuru artıp kârları katlanan ihracatçı patronlar için bir de ihracat teşvikleri düzenlendi, emekçilerin ise pahalılaşan mal ve hizmetler karşısındaki ücretleri eridi, alım güçleri azaldı. Asgari ücret salgın döneminde 1 kuruş dahi yükselmedi. Sendikal faaliyetler durduruldu –bu, 12 Eylül sonrası bir ilktir- yetki alınamadı, toplu sözleşme yapılamadı, greve çıkılamadı. “İşten çıkarma yasağı” diye tek taraflı ücretsiz izin uygulandı. Bu sayede patronlar işçileri dilediği gibi işten uzaklaştırdı, ücret ödemedi, tazminat vermedi. İzne yollanan işçi ise günde 39 lira ödenekle geçinmeye mecbur edildi. Sokağa çıkma yasağı geldi, işçiler istisna tutuldu. Şehirler arası seyahat sınırlaması oldu, işçi servisleri kapsamdan çıkarıldı. Hastaneler ve iş yerleri salgının merkezleri hâline geldi. Buralarda onlarca sağlık emekçisi çalışırken yaşamını yitirdi, binlercesi virüse yakalandı. SGK ise hastalığı iş kazası ve meslek hastalığı kapsamından çıkaran genelge yayımladı. İddia ediyoruz, mart ayından bugüne salgın yönetiminin emekçi halkı kollayan tek bir uygulamasını bulamazsınız, bulamazsınız, bulamazsınız arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, teklif diyor ki: “Salgının yarattığı yükün sosyal devlet ilkesi gereğince paylaşılmasını hedefliyoruz.” Bakıyoruz, işçileri koruyucu bir tane bile düzenleme yok. Örneğin, işçiler için gelir vergisi indirimi yok, salgından etkilenenlere dönük nakit transferi yok. Dahası, kaçak işçi çalıştırmış olanlar kaçak işçi çalıştırdığını kabul ettiğinde günlük 44 lira destek verilerek ödüllendiriliyor. Kaçak işçi çalıştırıp devleti aldatanların ve teşviklerden yararlananların aldıkları teşvikler usulsüz olduğu için geri istenmiyor, idari işlem yapılmıyor. Buna karşın, kaçak çalıştırılmış olan işçinin kaçak çalıştırıldığı dönemdeki sigorta primlerinin yatırılmasının yolu kapatılıyor. Yapılmak istenen düzenlemenin amacı, istihdamı sadece kağıt üzerinde artmış gibi göstermektir.

Sermaye için bol kepçe teşvikler dışında, yasa teklifinde emekçilerin kıdem tazminatına yönelik 2 saldırı maddesi var arkadaşlar. Bunlardan ilki, kısmi süreli çalışmaya teşvik maddesidir. Kısmi süreli çalışmayı kabul eden işçiye ödediği gelir vergisinde yüzde 10 vergi indirimi verilerek işçiler kısmi süreli çalışmaya teşvik ediliyor yani zorlanıyor. Kısmi süreli çalışmayı kabul eden mevcut çalışanın çalışmadığı gün sayısı kadar kısmi zamanlı yeni bir çalışan istihdam ediliyor yani işçiye “Ekmeğini küçült, yeter ki istihdam artmış görünsün.” denilmek isteniyor.

Değerli milletvekilleri, on yıllık bir işçi ya da emekliliği gelmiş bir işçi kısmi süreli çalışmayı kabul ettiğinde, bu süreçte iş sözleşmesinin haklı feshi durumunda alacağı tazminat son ücret üzerinden hesaplanacağı için kıdem tazminatı yarıya düşecektir. Bu bir tuzaktır, bu bir hak gaspıdır. Sırf teşvikten yararlanmak için işin ve ücretin bölünmesi geri dönülmez sorunlar yaratacaktır.

Değerli milletvekilleri, kıdem tazminatına yönelik ikinci saldırı ise şudur: Artık 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçiler için belirli süreli iş sözleşmeleri koşulsuz olarak yapılabilecektir. Bu düzenleme, bu yaş grubundakilere kıdem hakkı kapısını kapatmak demektir. Her şeyden önce, bu değişiklik, gençlere ve yaşlılara yönelik ayrımcılıktır. Böylece, yaşa dayalı ikinci sınıf işçilik yaratılmaktadır. Bu açıdan, bu düzenleme, Anayasa’nın en başta eşitlik ilkesinin ihlali demektir. Bu değişiklik, kıdem tazminatı ve iş güvencesi haklarına darbedir. Kıdem kale ise bu yasa Truva atıdır. Bu düzenleme, yeni bir taşeron işçilik faciası yaratacak ve güvencesizliği derinleştirecektir. Neden mi? Belirli süreli sözleşmeyle çalıştırılan işçiler kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamazlar, işe iade davası açamazlar. Bu teklif, milyonlarca genç çalışanı, işsizi ve emekliliği yaklaşan milyonlarca işçiyi etkileyecektir. Bu teklif, en çok da emeklilikte yaşa takılanları etkileyecektir.

Değerli milletvekilleri, 25 yaş altındaki gençlerin ayda on günden az çalıştırılmaları hâlinde, işverene bu işçiler için yaşlılık ve ölüm sigorta primi ödeme zorunluluğu kaldırılıyor. Bu ne demektir? Sigorta başlangıcı 25 yaşa çekilecek demektir. Örneğin, 25 yaşın altındaki bir işçi, diyelim ki aynı ay içinde 3 farklı işverenin yanında ayda on günün altında çalışıyor olsun. Yaşlılık ve ölüm sigorta primi ödeme zorunluluğu kalktığı için, bu süreler bu işçinin emekliliğine sayılmayacaktır. Yani emeklilik hakkı ötelenmiş bir çalışma ilişkisi üretilmektedir. Bu çalışma ilişkisi, yoksul, çalışmaktan başka çaresi olmayan genç işsizlerin durumunu daha da kötüye götürecektir. Bu düzenlemeler, hukuka aykırı şekilde, pandemiyle katmerlenen ekonomik krizde patronları korumak adına işçileri kurban etmektedir.

Değerli milletvekilleri, kısmi zamanlı çalışma ve diğer esnek çalışma biçimleri, örgütlenmenin önünde de bir engeldir. İşçilerin aynı iş yerinde uzun süre çalışabilmesinin önüne geçilerek hukuken ve fiilen her türlü örgütlenmenin önüne geçiliyor. Ayrıca, bu düzenleme, toplu iş hukukundan tam anlamıyla faydalanabilecek işçi sayısının da her gün düşmesine neden olacaktır. İktidarın getirdiği bu yasalarla eve ekmek götürmenin bedeli daha da ağırlaşacaktır. Daha düşük paraya daha yoğun ve güvencesiz çalışmak zorunda kalan işçiler sadece yoksullaşmayacak, karınlarını doyurmak uğruna iş cinayetlerinde daha çok ölecektir. Unutmayalım ki emeğin askıya çıktığı yerde ekmek de askıya çıkar.

Ey iktidar edenler, işçi sınıfını muhtaç etmek istiyorsunuz, olmayacaklar! Köle yapmak istiyorsunuz, olmayacaklar! Haklarını almak istiyorsunuz, vermeyecekler! (CHP sıralarından alkışlar) İşçiyi hor gören adaletiniz batsın, düzeniniz batsın! Emek bizim, hak bizim; zor, zorbalık hep sizin! Alanlar, meydanlar bizim; bozulacak hesaplar sizin! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Bu da işçinin size mesajıdır. İşçinin geleceğiyle oynamayın, bu yasa teklifini derhâl geri çekin.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşçi, emekçi iktidarda zaten. AK PARTİ işçinin, emekçinin partisi. Ezilenlerin hür sesidir, sessiz dünyanın hür sesidir!

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Öztürk.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, işsizlik ve işle ilgili konuşurken biraz önce aldığım haber Hakkâri’de sınırda Karayollarında çalışan işçilerimize saldırı düzenlenmiş ve 1 kardeşimiz şehit olmuş, 2 kardeşimiz de ağır yaralanmıştır. Buradan şehit olan kardeşimize rahmet, yaralanan kardeşlerimize de şifa diliyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi başlangıçta, Komisyona geldiğinde 43 maddeden ibaretti; kamu kuruluşlarından ve son dönemde ihtiyaç doğduğu için vatandaşlarımızdan gelen taleplerin karşılanması amacıyla bazı konuların da ilave edilmesi zarureti ortaya çıktı ve tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgınının Türkiye’deki istihdam üzerinde meydana getirdiği olumsuz etkilerin azaltılması amacıyla bu 51 maddelik kanun teklifi Meclisimizin huzurlarına geldi.

Tabii, kanun teklifiyle, salgın nedeniyle işçi ve işverenler üzerinde oluşan yükün “sosyal devlet” ilkesi gereğince paylaşılması ve giderilmesi; normalleşme sürecinde hareketlenecek ekonomik aktivitenin istihdamla desteklenmesi; destek tedbirleriyle istihdamda devamlılığın sağlanabilmesi; ekonomik program hedeflerinin gerçekleştirilmesi; “vergi rekabeti” “vergide adalet” “basitlik” “etkinlik” ve “verimlilik” ilkeleri çerçevesinde bazı güncelleştirmelerin yapılması amaçlanıyor. Buna ilaveten, teklifle, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunu gözeten, vergi güvenliğini güçlendiren, yatırımları ve sermaye piyasasını teşvik eden, idarenin etkin ve hızlı karar almasını sağlayan değişiklikler öngörülüyor.

Biraz önce söylediğim gibi, yürürlük ve yürütme maddeleriyle birlikte 51 maddeden ibaret olan kanun teklifiyle Adalet Bakanlığı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu gibi idareleri ilgilendiren düzenlemeler yapılmaktadır. Ayrıca, ilave edilen maddelerle, bu çerçevede, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, il özel idareleri ve belediyelerin kanun kapsamındaki, 31 Ağustos 2020 tarihi itibarıyla kesinleşmiş alacaklarının yeniden yapılandırılması da teklif kapsamı içerisindedir. Düzenleyici ve denetleyici kurumlarca verilen idari para cezalarıyla, Covid-19’la mücadele kapsamında verilen idari para cezaları ve tütün ve tütün mamulleri kullanımından kaynaklanan idari para cezaları hariç olmak üzere vergiler, vergi cezaları, idari para cezaları, gümrük vergileri ve idari para cezaları, sigorta primleri, topluluk sigortası primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı, gecikme faizi, ceza faizi, gecikme cezası gibi ferî alacaklar yeniden yapılandırma kapsamına alınmaktadır. Ayrıca, teklifle, işe hızlı dönüş desteği, istihdama dönüş desteği, ilave istihdam teşviki, gençlere kolay istihdam teşviki, kısa çalışma başvurularında görevli personele sorumluluk yüklenilmemesi, evlerde imal ettikleri malları internet üzerinden satan esnafların esnaf muaflığından yararlandırılması, mal ihracatından elde edilen kazançların yüzde 50’sinin beyannamede bildirilen gelirlerden indirilebilmesi, tam mükellef sermaye şirketlerinin kendi hisselerini iktisap ettikleri değerin altında elden çıkaranlara yüzde 15 vergi tevkifatı, internet üzerinden satış yapanların esnaf muaflığından faydalanmasına ilişkin tutarın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması, bazı kuruluşlara tevkifat yapılabilmesine yönelik belirsizliğin giderilmesi ve FOREX işlemlerinin tevkifata tabi tutulması gibi yeni teşvik ve kolaylıklar getirilmektedir.

Yine, kanun teklifiyle kadın veya genç olup mesleki yeterlilik belgesi olanlara fon teşvikinin, ilave istihdam teşvikinin, ilave istihdam gelir vergisi stopaj teşviki ve damga vergisi teşvikinin, kısa çalışma ödeneği uygulamasının, normalleşme desteğinin, ihraç edilecek ürünlerin üretiminde yurt içinden temin edilecek mallarda KDV, tecil ve terkin uygulamasının, Millî Eğitim Bakanlığına yapılacak bilgisayar ve donanım bedelsiz teslimlerinde KDV istisnasının, Hazineye ait taşınmazlar üzerindeki turizm tesislerinden salgın döneminde tahsil edilmesi gereken kira irtifak hakkı ve benzer ödemelerin, tutuklular için Covid-19 izninin, dernek ve vakıfların bazı gelirlerinden dolayı iktisadi işletme oluşturamamasının, İstanbul Sismik Riskinin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi’nin KDV istisnasının, konaklama vergisinin süreleri uzatılmaktadır.

Yine, vakıf taşınmazlarının kiralanmasında teminat alınması ve kiraların ödenmemesi hâlinde kiracının tahliyesine ilişkin süre uzatılmaktadır. Ayrıca Esnaf Ahilik Sandığının yürürlük tarihi, Covid-19 nedeniyle dernek genel kurulları da ertelenmektedir. 2020 UEFA Şampiyonlar Ligi finali için sağlanan KDV, kurumlar vergisi istisnasının yeni takvime göre 2021 finali için de uygulanması sağlanmaktadır. Kısmi zamanlı çalışmayı kabul eden hizmet erbabına gelir vergisi ve damga vergisi istisnası getirilmektedir. Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Türkiye’ye getirilmek suretiyle millî ekonomiye kazandırılması amacıyla varlık barışı düzenlenmektedir. Sağlık Bilimleri Üniversitesinin mütevelli heyetinin oluşumu, personel temini ve görevlendirilmesi ile ödeneklerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Cumhurbaşkanlığı raportörlüğü kariyer mesleği ihdas edilmektedir. Kamu kurumlarındaki bazı kadroların Cumhurbaşkanlığı raportörlüğüne atanabilmesine imkân tanınmaktadır. Mesleki yeterliliğin yaygınlaştırılmasına ilişkin yeni düzenlemeler getirilmektedir. Elektronik haberleşme altyapılarındaki yapılardan bazı belgelerin talep edilmemesine dair düzenlemeler yapılmaktadır. Sağlık tesislerinde hizmet ve faaliyetlerinden dolayı işlenen disipline aykırı fiiller hakkında 657 sayılı Kanun’un disiplin hükümlerine göre işlem yapılması hükmü getirilmektedir. Belirli süreli hizmet sözleşmelerinin yeniden düzenlenebilmesine ilişkin yeni düzenlemeler getirilmektedir. İŞKUR personeli işledikleri suçlar nedeniyle Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamına alınmaktadır. Kamu üniversitesi hastanelerinin verdikleri tedavi hizmetlerine ilişkin toplam tahakkuk tutarının götürü bedel sözleşme tutanağından düşük olması durumunda aradaki farkın terkinine imkân sağlanmaktadır. BAĞ-KUR sigortalılarının sigortalılık sürelerinin durdurulmasına imkân sağlanmaktadır. Payları Borsa İstanbulda ilk defa işlem görmek üzere en az yüzde 20 oranında halka arz edilen kurumların 5 hesap dönemine ait kazançlarına 2 puan kurumlar vergisi indirimi imkânı getirilmektedir. Basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanlara yönelik Anayasa Mahkemesinin kararıyla doğan hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Son cümlem Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Grubu olarak kanun teklifini desteklediğimizi belirtiyor ve yasalaşması için vereceğiniz katkılar için şimdiden sizlere teşekkür ediyor; hayırlı uğurlu olmasını, bereketli olmasını diliyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Sayın Erkan Baş’ın.

Buyurun Sayın Baş. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve bizleri izleyen yurttaşlarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, şimdi buraya bir madenci bareti getirdim çünkü şöyle hissediyorum bazen, siz öyle hissediyor musunuz bilmiyorum ama: Sanki böyle sanal bir dünyada yaşıyoruz -yani bu Meclisin içi sanal bir dünya- bizim burada el kaldırıp indirmemiz böyle bilgisayar oyunu gibi. Burada aldığımız kararlar insanların hayatlarına nasıl etki ediyor, bunu hiç düşünmeden hareket ediyoruz gibi geliyor. O yüzden ben konuşurken bu baret burada olsun. Biz, işçilerin hayatını tartışıyoruz, işçilerin, emekçilerin nasıl yaşayacağını konuşuyoruz ve bu kapsamda söylenecek ilk şey şu: Yine işçi düşmanı, yine emekçi düşmanı bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Yani “Memlekette hastalık kol geziyor mu?” diye sorsam, hepiniz “Geziyor.” diyeceksiniz. Daha üç dört gün önce deprem olmuş, 110 insanımızı kaybetmişiz, yüzlerce yaralı var; binlerce insan yitirdikleri için ağlıyor bir taraftan, bir taraftan evsiz barksız, geleceksiz kalmış, ne yapacağız diye düşünüyor. İktidar ne yapıyor? İşçinin ekmeğine, hatta bugünkü ekmeğine değil, çocuğunun, geleceğinin ekmeğine bile çökmenin yasasını getirmiş karşımıza koymuş. İşçi buna karşı tepki gösteriyor. Soma’da Jandarmayı dikiyorsunuz karşıya, copluyorsunuz işçiyi, gözaltına aldırıyorsunuz. Ankara’ya -buraya “milletin Meclisi” diyorsunuz- geliyor işçi temsilcileri, Meclisin kapısında polis tartaklıyor, içeri girmeleri engellenmek isteniyor. Bu tablonun en azından insanın yüzünü kızartması, utandırması gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi buradan emekçi kardeşlerime, özellikle 25 yaşın altındaki emekçi, işçi kardeşlerime seslenmek istiyorum: Bu Genel Kurulda sizlerin hayatı, emekleriniz, alın teriniz, haklarınız konuşuluyor. Bugün işçinin en temel hakları kıdem ve ihbar tazminatı, sigorta hakkı bir grup patron temsilcisi tarafından gasbedilmek isteniyor. 50 yaşın üzerindeki emekçiler, bu kanun teklifi geçerse patron sizi geçici işçi olarak çalıştıracak, bu süre boyunca da kıdem ve ihbar tazminatına sahip olamayacaksınız. Bunlar sizin emeklilik hakkınıza göz koyanlardı; şimdi tamamen engellemek için uğraşıyorlar.

Değerli arkadaşlar, bu kanun ayrımcılığın kanunlaşmasıdır; mesela 52 yaşındaki bir işçi ile 30 yaşındaki bir işçi, aynı iş yerindeki 23 yaşında genç bir işçi ile 40 yaşındaki bir ağabeyi, ablası bu kanunla düpedüz ayrımcılığa maruz kalıyor.

Böyle afili isimler var: Belirli süreli iş sözleşmesi. Ne olduğunu kimse anlamıyor, böyle söylüyoruz geçiyor. Belirli süreli demek kıdem yok demek, ihbar yok demek, “Haksız yere işten atıldığında işe iade davası bile açamazsın.” demek. Üstelik bu kanun çıkarsa değerli arkadaşlar… İktidar patronlara şunu söylüyor, diyor ki: “Sen şu işçiyi çalıştır, sigortasını da ödemeyiver, ödeme sigortasını.” Ya, akıl mantık alıyor mu? Kanunla sigorta ödemeden işçi çalıştırma hakkı veriyoruz. Kanunla sigortasız işçi çalıştırma hakkı hangi hukuk kitabında var, ben gerçekten bilmiyorum. Bunun adı kanun falan değil, bunun adı olsa olsa orman kanunu.

Tabii, niye çıkıyor peki bu kanun? Utandığınız için söyleyemiyorsunuz, ben sizin yerinize söyleyeyim: Sorsak “İşsizlik yok, memlekette işsizlik artmıyor.” diyorsunuz ama bal gibi biliyorsunuz ki memlekette işsizlik katlanarak ilerliyor. O yüzden “25 yaşın altında ve 50 yaşın üstünde olanlar iş bulurlarsa dua ederler.” diyorsunuz, “Hazır ortam müsaitken iş bulsunlar ama haklarını almadan çalıştırsınlar.” diyorsunuz. Açık söylüyorum, bunun adı fırsatçılıktır, bu akbabalık düzenidir. Bu da yetmiyor kayıt dışı patronları teşvik ediyorsunuz, işsizlik fonundan kayıt dışı çalışmaya izin veriyorsunuz.

Uzatmayacağım; yani işçileri ölüm sınırında yaşamaya mahkûm eden bir şey ama emekçiler bunu kabul etmiyor, etmeyecek, biz de etmeyeceğiz.

Sadece şunu söylemek istiyorum: Bu iktidarın gözü dönmüş. Birkaç saat oldu, DİSK temsilcilerine Meclis kapısında saldırıldı, bu ülkede işçi sınıfının mücadelesinin yüz akı olan DİSK temsilcilerine Meclis kapısında saldırıldı; madenciye saldırıldı. Bakın, açık söylüyorum, biz onların hakkını savunmak için Türkiye İşçi Partisini kurduk, onların hakkını savunmak için burada görev aldık ve bugün Kırkağaç’ta yerlerde sürüklediğiniz o işçinin, Meclis kapısında darbettiğiniz, gözaltıyla yıldırmaya çalıştığınız işçilerin sesini duymak zorundasınız. O sesi burada sizin yüzünüze karşı haykırmak bizim görevimiz. O yüzden, elimde bir mesaj var, maden işçilerinin mesajı, onların vekili olarak, onlara vekâleten yüzünüze karşı o mesajı ben okuyacağım değerli Başkan izin verirse.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERKAN BAŞ (Devamla) – “AKP dinlesin.” diyor maden işçileri. “On dört yıl bekledik, on dört saniye bile beklemeyeceğiz artık, bitti. Her şeye çare bulanlar, patronların her dediğini yapanlar, her tür kanunsuzluğa susanlar işçiler için de çareyi üretsin.” Holdinglere parayı buluyorsunuz, milyarlarca lira borcu bir kalemde siliyorsunuz, iş işçiye gelince “Yok.” diyorsunuz. Yetti artık, işçi hakkını istiyor. Adam 700 maden işçisinin hakkına on dört yıldır çökmüş. Madenci yasaya göre çalışmış, alın teri dökmüş “Yetmez.” demiş, ömrünü vermiş. Canını veren var, iki gözünü veren var, iki kolu olmayan, ciğeri çürümüş olan var. Artık adalet istiyorlar ve biz de onlar adına söylüyoruz: AKP, sen bu işçinin hakkını vermeyeceksin, sesini yankılatmayacaksın, öyle mi? Yok öyle yağma!

Bakın, sözü şöyle bitireyim. Sanıyorum, sizler işçi sınıfını pek tanımıyorsunuz. Bakın, çok açık uyarıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz tamamlandı, mikrofonu açayım selamlama için.

ERKAN BAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Türkiye İşçi Partisi adına hatırlatıyorum ve uyarıyorum: İşçi sınıfı çok merhametli bir sınıftır. Mesela depremde görmüşsünüzdür, bir depremzedenin hayatını kurtarmak için kendi hayatını tehlikeye atıp o enkazın altına girer; girer çünkü bilir ki enkazın altında büyük ihtimalle kendi gibi alın teriyle, emeğiyle yaşayan bir yoksul vardır. Depremler yoksulların evini yıkıyor, saraylar hiç hissetmiyor o depremi ama işçi sınıfı bir ayağa kalktığında, bir sarstığında işçilerin depreminde bütün saraylar yıkılır, onun altında kalırsınız. O yüzden “Demedi.” demeyin, işçinin hakkını verin. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın Mustafa Yeneroğlu’nun.

Buyurun Sayın Yeneroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEVA Partisi adına gündemdeki İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’yle alakalı görüşlerimizi ifade etmek için söz aldım.

Öncelikle, Hakkâri’de terör saldırısı sonucu şehit olan kardeşimize Allah’tan rahmet dilerim. Yine, yaralı olarak bildirilen 2 kardeşimize de acil şifa diliyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifine gelince: Bu kanun teklifi aslında Türkiye ekonomisinin içler acısı hâlini gözler önüne sermektedir. Hükûmet ülkeyi bir ekonomik krize sokmuş ve bu krizi çözme kapasitesinden de yoksun olduğunu çok açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır. Tüm bu gerçekler gün gibi ortadayken iktidar bu gerçekleri kabul edip değiştirme yoluna gitmektense göstermelik bir şekilde işsizlik oranını düşürmeye çalışmaktadır. Kısmi çalışma ödeneği, ücretsiz izinde nakdî destek gibi uygulamalarla insanlar açlık sınırının çok altında yaşamaya mecbur edilmektedir. Çalışanların bir yıl daha 1.168 liraya mahkûm edilmesi ciddi sıkıntılar barındırmaktadır. Günlük 40 lirayı bile bulmayan bu tutarlarla bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayamayacağı ve sağlıklı bir şekilde hayatını devam ettiremeyeceği bir gerçektir. Uygulamada, çalışan tarafında önemli hak kayıpları söz konusudur. “Kısmi çalışma ödeneği” denilmesine rağmen işçiler zaten tam zamanlı ve hatta fazla mesai yaparak çalışmaya devam etmektedirler. Buna karşılık işverenler çoğu zaman işçinin İŞKUR’dan ödenen miktar dışındaki ücret alacağını dahi ödememektedir. Öte yandan işten çıkarma yasağıyla birlikte uygulanan ücretsiz izinde devletin vermiş olduğu nakdî destek vatandaşlarımızı açlığa mahkûm etmektedir. Ayrıca uygulamada ücretsiz izne çıkarıldığı söylenilen işçilerin çalıştırılmaya devam ettiği, bazı işverenlerin bu uygulamaları suistimal ettiği de herkesçe bilinmektedir.

Torba kanunla kısmi zamanlı çalışmayı kabul eden hizmet erbabına damga vergisi ve gelir vergisi stopajı istisnası getirilmektedir. Çalışan için ödenen vergi ve SGK primlerinin bir nevi istihdam vergisi olduğu düşünüldüğünde teşvikler iddia edildiği gibi çalışanlara değil işverenlere getirilmektedir. Bu madde 1 kişinin tam zamanlı yapacağı işi 2 kısmi zamanlı çalışana yaptırmayı amaçlamaktadır. Böylece işsizlere iş bulamayan iktidar eldeki işleri de bir maaşı birkaç kişiye paylaştırıp işsizliği azaltmaya çabalamaktadır. Bunun anlamı zaten “sefalet ücreti” denebilecek düzeyde ücret alan çalışanların gelirlerinin daha da düşmesidir.

Sayın milletvekilleri, önceki varlık barışı uygulamalarında varlıklar üzerinden yüzde 1 veya yüzde 2 gibi oranlarda vergi alınırken bu teklifte varlıklar üzerinden herhangi bir vergi alınmayacağı düzenlenmektedir. Bir yandan yüksek ÖTV ve KDV’yle sıradan vatandaşın sırtına binen vergi yükü ortadayken yurt dışında bulunan varlıkların vergi ödenmeden ülkeye getirilmesi vergi adaletsizliğinin en açık örneğidir. Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı yeni ekonomik programı kamuoyuna açıklarken 2023 yılına kadar vergi ve prim affı olmayacağını ifade etmişti fakat Sayın Bakanın açıklamasının üzerinden henüz bir ay bile geçmeden vergi affına gidilmesi iktidarın plansız, programsız ve günübirlik kararlarla ülkeyi yönettiğinin, hatta daha doğru bir ifadeyle yönetemediğinin açık örneğidir.

Değerli arkadaşlar, teklif ne yazık ki gençlerimizin ne bugününü ne de yarınını düşünmeden hazırlanmıştır. Teklife göre, gençlerimizin bir ay içerisinde on günden az çalışması durumunda ellerine geçecek miktar sadece 344 liradır. Zaten ayda otuz günden az çalıştığı için oldukça düşük ücretle geçinmek zorunda kalan gençlere primlerini de kendilerinin ödemesini reva görmenin hiçbir anlamı yoktur.

Kıymetli milletvekilleri, son olarak, teklifin belirli süreli sözleşmeyle istihdam düzenlemesi gerçekten sorunludur. DEVA Partisi olarak, nitelik itibarıyla belirsiz süreli olması gereken işlerde belirli süreli hizmet akdi yapılmasına karşıyız. Aynı zamanda, özellikle bu düzenlemeyle birlikte çalışanlar belirli süreli iş sözleşmesinin süresi dolduğunda kıdem ve ihbar tazminatı alamayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MUSTAFA YENEROĞLU (Devamla) - İş hayatında esnekliği sağlamak, işçi haklarını yok saymak ve insanları güvencesiz bir şekilde çalıştırmak değildir. Gidişatı göremeyenler, ekonomideki krizi göremeyenler hiçbir şeye bakamıyorlarsa askıdaki ekmeğe bakabilirler. Derhâl yapılması gereken hukuku ve demokrasiyi askıdan indirmektir. Bu durumda ülkenin tekrar aklıselimle yönetilmesinin önü açılır ancak böyle ekonomi düzelebilir, millet de ekmeğini askıdan indirmek zorunda kalmaz, gider fırından alır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Birinci bölüm üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, soru-cevap işlemini yapacağım.

Sayın Kılıç…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Meclisimizde Kahramanmaraş’ımızın bir kısım çevresel sorunları dile getirildi, ilgilerine teşekkür ederim. Ancak merkez ve güney ilçelerimiz vahşi depolamadan kurtarılarak en son sistem katı atık depolama ve bertaraf tesisine kovuşturulmuş olup kuzeydeki 5 ilçemizin ortak kullanacağı tesisin yapım işi ihale edilmiştir. Afşin-Elbistan A Termik Santrali’nde baca filtreleri takım çalışması fiilen devam etmektedir. Merkez ve 5 ilçemizin atık su arıtma tesisleri faaliyette olup Elbistan Atık Su Arıtma Tesisi yapım çalışması da devam ediyor, 5 ilçemizin arıtma projesi tamamlanmış ve ihale edilecektir. Merkez ile 11 ilçemizden 9’u doğa ve çevre dostu doğal gazla buluşturulmuştur.

Aksu Çayı’nı kirleten 84 fabrikadan 78’inin arıtması olup dağınık hâlde ve düzensiz çalıştırılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Coronavirüs’ten etkilenen sektörlerin iş yeri sahipleri arayarak diyorlar ki “Biz bu yasa teklifinden faydalanamayacağız, sadece ve sadece temmuz ayının borçlarıyla ilgili olarak KDV, SGK priminden faydalanabileceğiz. Çünkü zaten mart, nisan, mayıs aylarında kapalıydık, kısa çalışmadan faydalandık, KDV çıkmadı, SGK primi çıkmadı ve ağustostan sonra işe başladık, ondan sonraki borçlarımızı, tahakkuk edecek borçlarımızı da yapılandırmadığı için biz bu etkilerden faydalanamayacağız.”

Yine, engellilerin bir talebi var, diyorlar ki “Bizler ihtiyaçlarımıza uygun araçları artık alamıyoruz. Çünkü araçların fiyatı inanılmaz bir şekilde arttı. Bizim de ihtiyaçlarımız için belli standartlarda araç almamız lazım.” Bununla ilgili koşulların genişletilmesini talep ediyorlar.

Ve tabii ki çiftçiler de yine nasıl vergi tabana yayılıyorsa aynı şekilde af da tabana yayılsın ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bu kanun teklifiyle işçilerin hakları budanırken çiftçiler için de olumlu bir düzenleme getirilmemektedir. Kanun teklifinin bazı maddeleri kıdem tazminatının gasbına yöneliktir; bu kabul edilemez. İşçilerin hakkını yok etmek yerine çiftçilerin beklentilerini karşılayacak düzenlemeler neden bu kanun teklifinde yer almamaktadır?

Çiftçilerin tarım kredi ve bankalara olan borçları faizleriyle bir an önce yapılandırılmalıdır. Çiftçiler tohum ile toprağı buluşturacağı bu dönemde destek beklemektedir ve dövizle artan ilaç, gübre, tohum girdileri yanında sulama suyu çıkarılırken kullanılan elektrik ve mazota gelen zamlarla nasıl çiftçilik yapacağını düşünmektedir. Farklı nedenlerle ürettiği ürün değer bulmadığı için de çiftçi borçlarını ödeyememekte, ödemelerde zor duruma düşmektedir. Çiftçinin bu borçları mutlaka gündeme alınmalıdır, işçinin, emekçinin hakkını gasbeden kanun maddeleri tekliften çıkarılmalı, çiftçilerin borçlarını yapılandıracak düzenlemeler sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar’da Kurtuluş Savaşı’nın tohumlarının serpildiği, Millî Mücadele’miz için kaçınılmaz bir yere sahip, Kurtuluş Savaşı’mızın simgelerinden biri olan Afyonkarahisar’ın tek özel müzesinin, Zafer Müzesi’nin Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine verilerek CİMER’in kullanımına tahsis edileceği ve müze fonksiyonunu yitireceği iddia ediliyor. Bu iddia doğruysa CİMER Afyonkarahisar’da başka bina bulamayıp niçin Zafer Müzesi’ne göz dikmiştir? Amaç, Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk’ün izlerini silmek midir? Tarihinize, ecdadınıza, geçmişinize hiç mi saygı duymuyorsunuz? Geçmişine sahip çıkmayanın geleceğe hayrı olmaz.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba kanun, 19 farklı kanunda düzenleme yapan ve çoğunluğu çalışma, sosyal işler gibi farklı ihtisas komisyonlarını ilgilendiren düzenlemeler aceleyle sadece Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi. Nitelikli ve kapsamlı yasama sürecinden hızla uzaklaştığımız bu dönemde getirilen bu kanun teklifi de esnaf, işveren, işçinin acil çözüm bekleyen sorunlarını çözmek bir yana, temel sorun alanımız olan üretim, istihdam, genç işsizliğine çözüm üretmekten çok uzaktır. Aynı zamanda kanunda kısmi ve esnek çalışma sisteminin genişletilmesiyle işçinin kazanılmış hakkı gasbedilmektedir.

İlgili maddelerin çekilmesini tekrar Komisyonun takdirine sunmak istiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bartın Irmağı çevresinde, zaten mevcut olan 6 maden ocağına ek olarak 4 ocak daha kurulmak isteniyor. Geçtiğimiz haftalarda halkın katılımı toplantısında neyse ki hemşehrilerim gerekli tepkiyi ortaya koyarak projelerin zararları hakkında da yetkilileri âdeta bilgilendirdi. Bakın, yöre insanına bir süreliğine iş olanağı sağlamanın çevre üzerindeki bedeli bu kadar ağır olmamalı. Maden ocağından çıkarılacak kalkerin taşınması ve oluşacak trafik bile başlı başına bir sorun yaratacak çünkü. Bartın’ın uzun vadeli bir planlamaya ihtiyacı olduğu açıktır. Dağları delik deşik etmek, ırmağı kurutmak, trafiği keşmekeşe dönüştürmek serbest olamaz ve çevresel etki değerlendirme sürecinde projeler kümülatif bir şekilde değerlendirilmeli diyorum, başka alternatifler de dikkate alınmalı. Günübirlik kararlarla küçük bir grubun menfaatleri için Bartın’ın güzellikleri yok edilemez, biz buna izin vermeyiz.

BAŞKAN - Sayın Güzelmansur, buyurun.

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, bu kanun teklifinde pek çok borç yapılandırılıyor, bazı hâllerde faizler yüzde 90’a kadar siliniyor. Hangi borçlar? Gelir vergisi, katma değer vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, özel tüketim vergisi, tüm idari para cezaları, KYK borçları gibi. Ancak çok önemli bir borç atlanmış, o da çiftçilerin sulama birliklerine olan borçları. Çiftçi bu torbada yine görmezden gelinmiş.

Değerli arkadaşlar, çiftçi artan girdi maliyetleriyle borç girdabında, icra kıskacında. Bu nedenle, çiftçinin sulama birliklerine olan borçlarının silinmesi gerçekten önemli. Bunu, başta seçim bölgemdeki Yarseli Sulama Birliğine borcu olan çiftçi hemşehrilerim olmak üzere, tüm çiftçi kardeşlerim adına talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya...

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, kıdem tazminatı, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK’in kırmızı çizgisidir. Üç konfederasyon dün bütünlüklü bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra DİSK Genel Başkanı, Genel Sekreteri ve yöneticileri halkın Meclisinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde kendileriyle ilgili görüşülen bu yasa teklifine ilişkin basın açıklaması yapmaya geldiklerinde milletvekilleri dâhil hepsi coplandı, tekmelendi ve basın açıklaması yapmalarına izin verilmedi. Halkın çıkarına, emekçinin çıkarına Meclis sahip çıkmak zorundadır. Bu yasa teklifi, emekçinin hakkını sermayenin lehine yok eden bir yasa teklifidir.

BAŞKAN – Sayın Keven...

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Başta Yozgat Sarıkaya ilçemiz olmak üzere ilçelerimizin tamamında kadastro müdürlükleri kapatılmaya çalışılıyor. İlçelerimizde adliye gibi, Toprak Mahsulleri Ofisi gibi pek çok kurum kapatıldı. Vatandaşa hizmet üreten bu kurumları ilçelerde kapatmak akla, vicdana sığmıyor.

Yine Yozgat’ta TOKİ’den ev almış olan hemşehrilerim, şu an pandeminin yarattığı ekonomik zorluklardan dolayı taksitlerini ödeyemiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ taksitlerini Covid-19 salgını süresince ertelemelidir. Bu erteleme kararı çok acil alınmalıdır. Aksi hâlde binlerce yurttaşımız evlerinin ellerinden alınacağı korkusuyla yaşamaktadırlar; mağduriyetlere yol açmadan, bu, mutlaka önlenmelidir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Komisyon, buyurun, cevaplar için.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; epey soru geldi. Bunlardan bir kısmına sürem yettiğince cevap vermeye çalışacağım.

“Covid-19 nedeniyle ertelenen mart, nisan, mayıs primleri de yapılandırma kapsamına alınsın.” diye bir temenni, soru geldi. Kanun, kesinleşmiş borçların yapılandırmasını düzenliyor dolayısıyla ertelenen primler ekim, kasım, aralık ayında ödenecek, bu nedenle henüz vadeleri gelmedi. Bu borçlar, 6183 sayılı Kanun kapsamının çerçevesinde taksitlendirilebilir ki bu da otuz altı aya kadar taksitlendirilebiliyor. Yapılandırma kanunu, sektör ayrımı yapmaksızın tüm Sosyal Güvenlik Kurumu prim alacaklarını kapsıyor. Tarımda kendi nam ve hesabına bağımsız çalışan tarım BAĞ-KUR’luları ile mevsimlik tarım işçilerinin prim borçlarını da dolayısıyla kapsamaktadır.

Ayrıca, imalat sektörü işverenlerinin prim borçları da yine yapılandırma kapsamındadır.

Sayın Necdet İpekyüz’ün bir sorusu var, hatta ithamı var: “İşsizlik Sigortası Fonu’nu işverenlere daha fazla kaynak aktarmak amacıyla kullanıyorsunuz.” diyor. Böyle bir şey yok. İşsizlik Sigortası Fonu’nun gelirleri prime esas kazanç üzerinden işçiden yüzde 1, işverenden yüzde 2 ve devletten de yüzde 1 olmak üzere toplam yüzde 4 oranında tahsil edilen primlerden oluşmaktadır biliyorsunuz. Fon’un amacı, sadece prim ödeyenlere işsiz kaldıklarında ödeme yapmak değil, aynı zamanda, istihdamı artırıcı ve koruyucu tedbirler almak, iş gücünün niteliklerini artırmak ve iş gücü piyasasına piyasa araştırmaları yapmaktır. Bu kapsamda, Fon’dan, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, yarım çalışma ödeneği, nakdî ücret desteği, Ücret Garanti Fonu ödemesi gibi ödemeler yapılmakta. Ayrıca, işbaşı eğitim programları, mesleki eğitim kursları, toplum yararına programlar, staj destekleri gibi programlarla iş gücünün istihdam edilebilirliği artırılmaktadır. Bu ödemeler doğrudan vatandaşlarımızın kendilerine yapılmakta olup çalışanlarımızı gözeten, niteliklerini artırmayı ve takip eden süreçlerde de daha iyi koşullarda iş bulmalarını amaçlayan ödemelerdir.

Bunun yanı sıra, yine istihdamın artırılması ve korunmasına yönelik olarak ilave istihdam teşviki, asgari ücret desteği; kadın, genç ve Mesleki Yeterlilik Belgesi sahiplerinin istihdamının teşviki gibi çeşitli teşvik ve destekler de sağlanmaktadır. Bu teşvik ve destekler de iş gücünün maliyetini düşürerek kişilerin istihdam edilebilirliğini artırdığı için yine vatandaşlarımıza dolaylı olarak yansıyan ödemelerdir.

Ayrıca, Fon’dan sağlanan istihdam teşviklerinde ilave istihdam sağlanması temel bir şarttır. Dolayısıyla, bu teşviklerin asıl amacı, işvereni korumak ya da işverene kaynak aktarmak olmayıp istihdamın korunması ve artırılmasıdır. Fon aracılığıyla 2002 yılında sadece işsizlik ödeneği ödemeleri yapılırken gelişen iş gücü piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda sunulan hizmetler çeşitlendirilerek nitelik ve niceliğinin artırılması sağlanmıştır. Bu kapsamda, özellikle iş gücünün niteliğinin artırılmasına yönelik olarak aktif iş gücü politikaları kapsamındaki kurs ve programlar ile teşvik ve destekler için de kaynak kullanılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede, döneminin sosyoekonomik yapısı dikkate alınarak aktif ve pasif iş gücü uygulamalarıyla Fon’un etkin bir şekilde kullanılması temel önceliktir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Vekilim, sanki sen yönetiyor gibi anlatıyorsun ya!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Sonuç olarak, İşsizlik Sigortası Fonu amacına uygun olarak yani istihdamı korumak, artırmak, iş gücünün niteliklerini geliştirmek, işsizlik riskiyle karşı karşıya kalanlara gelir desteği sunmak amaçlarına yönelik olarak kullanılmaktadır.

Yine “İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma şartları çok ağır, herkes yararlanamıyor.” diye bir ifade var. İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında primler, bildiğiniz gibi, 2000 yılı Haziran ayında toplanmaya başlanmıştır ve 2002 Mart ayında ise ilk ödeme yapılmıştır. 2002 yılında yaklaşık 83 bin kişi işsizlik ödeneği almaya hak kazanmış olup bu kişilere yapılan ödeme tutarı 47 milyon Türk lirası olarak gerçekleşmiştir. 2019 yılında ise 1 milyon 16 bin kişi ödenek almaya hak kazanmış ve 8 milyar ödeme yapılmıştır. Kurulduğu günden bu yana sadece işsizlik ödeneğinden faydalanan kişi sayısı 8 milyon 96 bin kişidir. Başlangıçtan günümüze işsizlik sigortası başvuru ve hak ediş şartlarında kolaylıklar sağlanmıştır. Başvurular elektronik ortama alınarak Fon’a erişim kolaylığı sağlanmıştır. Ayrıca, hesaplama yöntemi değiştirilerek ödenek tutarında yaklaşık yüzde 12’lik bir artış sağlanmıştır. Bir başka iyileştirme olarak da son yüz yirmi gün kesintisiz çalışma şartında esneklik sağlanarak hak ediş şartı kolaylaştırılmıştır. Bir diğer düzenleme olarak da kısmi süreli çalışanların da işsizlik sigortası kapsamına alınması sağlanmıştır. 2020 yılında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teklifleri de mi siz verdiniz, yoksa Bakanların yaptıkları işi mi anlatıyorsunuz ya? Siz teklif verensiniz, Komisyonsunuz; Bakanın yaptığı…

BAŞKAN – Komisyona teşekkür ediyorum.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.42

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

1’inci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup ayrı ayrı işleme alacağım, birlikte oylatacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesindeki “31/8/2020” ibarelerinin “31/09/2020”, “2020 yılı Ağustos ayı” ibarelerinin ise “2020 yılı Eylül ayı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

      Süleyman Girgin                  Yüksel Mansur Kılınç                 Ayhan Barut

             Muğla                                 İstanbul                                 Adana

     Mustafa Adıgüzel                  Neslihan Hancıoğlu                       Cavit Arı

             Ordu                                  Samsun                                Antalya

       Aykut Erdoğdu                        İrfan Kaplan                                 

           İstanbul                               Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Aykut Erdoğdu’nun.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti adına kötü bir kanun teklifi üzerinde konuşma yapmak zorundayım. Keşke millet hayrına yapılan bir kanun teklifi üzerinde konuşsaydım.

Değerli arkadaşlar, benden önceki arkadaşlar, bu kanun teklifinin 83 milyon insanımıza hiçbir şey getirmediğini anlattılar. Ben, bu kanun teklifinin, Türkiye’de, Türkiye’nin devletini emrine almış olan 100 yandaş aileye ne getirdiğini anlatmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifiyle bir madde getiriliyor. Bu maddeye göre, yurt dışında varlığı olanlar, kayıtsız bu varlıklarını Türkiye’ye getirdiklerinde 5 kuruş vergi ödemeyecekler ve bunlar hakkında vergi incelemesi de yapılamayacak.

Değerli arkadaşlar, yurt dışındaki bu varlıklardan kasıt, ağırlıklı olarak vergi cennetlerinde olan varlıklardır. Peki, vergi cennetlerinde istisnalar hariç ne tip varlıklar olur?

Birinci varlık: Daha masum görünene “gri para” denir. Gri para “vergilendirilmemiş gelir” demektir. İlgili ülkede, kazanıldığı ülkede -bizim için Türkiye’de- elde edilmiş, vergilendirilmemiş gelirlere “gri para” denir. Bir kısmı bu paradır ama asıl tehlikeli olan kara paradır. Kara para, tanımı gereğiyle “mesneti suç teşkil eden para” demektir. Eğer kaynağı rüşvetse, yolsuzluksa, beyaz kadın ticaretiyse, uyuşturucu ticaretiyse, silah ticaretiyse yani hapis cezasını gerektiren yüz kızartıcı suçlardan elde edilmiş paralara “kara para” denir. Aslında, bizim mevzuatımıza göre kara parayı Türkiye Cumhuriyeti devleti vergilendirebilir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30/7 maddesi var. Bu madde şunu söylüyor: “Cumhurbaşkanınca ilan edilen ülkelerde -yani bu vergi cenneti ülkelerde- yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın %30 oranında vergi kesintisi yapılır.” Yani bizim hukukumuza göre vergi cennetlerine kaçırılmış millî servetimizin yüzde 30 vergilendirilmesi gerekiyor. Namuslu bir maliye bakanı bir ay içinde tespit eder -çünkü vergi adalarına yazılar yazılacak- iki ay içerisinde de bu tahsilatı yapabilir. Buradaki paranın 500 milyar dolar olduğu hesaplanıyor ve bundan, bu ülkeye 150 milyar dolar vergi geliri getirilebilir. Peki bu yapılıyor mu? Hayır. Peki şu an ne yapılıyor? Oradaki kara paraya, gri para sahiplerine, ki bunlar bu vatandaşın hakkını çalmışlar, bunlar rüşvet yemişler… Küçük rüşvetler çantalar içinde verilebilir ama büyük rüşvetler uluslararası arenadaki vergi cennetlerinde verilir. 5 milyon dolardır en büyük bavulla taşıyacağınız para. Türk bankalarında bu işlemi yaptığınız an yakalanırsınız. Bu yüzden büyük rüşvetler vergi cennetlerinde alınır verilir. Şimdi, o alınan verilen rüşvetler, Man Adası’nda, Cayman Adası’nda, bütün ulusların parasını aklayan adalardaki para için diyorsunuz ki: “Getir, sana hiçbir şey sormayacağız.” Ya, arkadaşlar, bari rüşvetin vergisini alalım be; bari silah kaçakçısından, uyuşturucu kaçakçısından vergi alalım be. Vatandaşa söylediğiniz bu kanunla… Ya, zaten ödeyemiyor, deprem görmüş, sel görmüş, bulaşıcı hastalık görmüş “taksit taksit” diyorsun, peşin alamıyorsam taksit taksit canını alacağım diyorsun ama milyarca dolar rüşvete, kara paraya, vergiden kaçırılan paraya dair diyorsunuz ki: “Bu ülkeye getir -5 kuruş almadan- biz senden hiçbir şey almayacağız.” Burası kara para aklayan bir ülke değil, burası haram yiyen bir ülke değil; hele burada, yetimin, tüyü bitmemiş yetimin hakkı milyarlarca dolarlık ihalelerde teslim edildikten sonra, izinlerle, ruhsatlarla teslim edildikten sonra onlardan Man Adası’nda, onlardan Cayman Adası’nda, onlardan Malta Adası’nda gerek gemi, gerek nakit olarak alınan rüşvetleri, üstelik altı ay sonrasına kadar yani önümüzdeki altı ay boyunca alınacak rüşvetleri de getirebilirsiniz diyemez, diyebilemez Türkiye Büyük Millet Meclisi. Arkadaşlar, belki haberiniz yok, bakın, bu kanun teklifi Türkiye'den çalınmış servetlerin geri getirilirken tek kuruş vergi alınmadan geri getirileceğini söylüyor. Buna vicdanımızın el vermemesi lazım. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, 100 tane yandaş firmanın sekretaryası değil burası; buna izin vermeyin. Sorun bakanınıza, hazırlayan arkadaşlara sorun, aynen dediğim gibi olmayacak mı? Aynen dediğim gibi olacak. Bunu kabul etmemeniz gerekiyor.

Sayın Başkan, bir dakika ek süre alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, Türkiye'deki düzenin, kurulu düzenin ne olduğunu gösteren bir kanunla karşı karşıyayız. Meclisimizin kapısında işçiler eylem yapıyor, kıdem tazminatlarını ellerinden alıyoruz. Arkadaşlar, kırk yıldır vergi verenlere kırk gün bakamadık. “Taksit taksit ödeyin.” diyorsunuz. Ya, kurumlar vergisinden 5 puan indiriyorsunuz; kurumlar vergisini ödeyenler koca koca kurumlar, çoğu yabancı şirket. Gelir vergisinden indirin ya, KDV’den indirin, vatandaş bunu ödeyemiyor. Kurumlar vergisinden 5 puan indirme hakkı…

Geçici 67’nin süresini uzatıyorsunuz. Geçici 67 ne biliyor musunuz? Hani yerli ve millîsiniz ya, hani o Londra’daki tefeciler var ya, hani yabancı fonlar var ya, her gün borsa inip kalkıyor ya, her gün döviz kuru yüzde 200-300 oynuyor ya, bundan para kazanan uluslararası fonlardan sıfır vergi alacağız; olmaz arkadaşlar, gerçekten olmaz. “Biz bu vergiyi alırsak bunlar ülkemize gelmez.” Ya arkadaş, gelecek adam bu vergiyi ödemek üzere bu ülkeye gelecek. Başka ülkelerde var mı, hangi ciddi ülkede var bu? Yapmayın etmeyin, bu düzen çürümeye doğru gidiyor ve siz bu sermayaye bu kadar teslim olmuşken bu hâlde ayakta kalmanız mümkün değil ama sizinle birlikte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Neyse, süremi uzatmanızı istemeyeceğim.

Değerli arkadaşlar, bunu yürekten anlattım, bu kanun iyi bir kanun değil, takdir sizin ve vicdanınızın.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifinin 1’inci maddesinin 1’inci fıkrasının a bendinde yer alan "dairelerince” ibaresinin "daireleri tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Necdet İpekyüz                        Garo Paylan                  Hüseyin Kaçmaz

            Batman                               Diyarbakır                               Şırnak

        Kemal Peköz          Mahmut Celadet Gaydacı        Serpil Kemalbay Pekgözegü Adana                                  Bitlis                                   İzmir

Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Yasin Öztürk                      Hasan Subaşı

            Adana                                  Denizli                                 Antalya

    İmam Hüseyin Filiz                      Ahmet Çelik                         Ayhan Erel

          Gaziantep                               İstanbul                                Aksaray

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYON SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Garo Paylan’ın.

Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; 1’inci maddede bir kez daha vergi affı var. Bakın, Süreyya Bey de Komisyon Başkanımızdı Plan ve Bütçe’nin, Sayın Süreyya Bey söylesin. Bu kaçıncı vergi affı? Ben beş yıldır milletvekiliyim, 5’inci kez vergi affı çıkarıyoruz arkadaşlar. Eğer vergi afları işe yaramış olsaydı, herhâlde her yıl vergi affı çıkarmazdık. Her bir vergi affı bir sonraki vergi affını hazırlıyor arkadaşlar ve vergi afları vergi ahlaksızlığını getiriyor arkadaşlar.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Vergi affı değil.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, beş yıldır milletvekiliyim. Maliye Bakanı Naci Ağbal defalarca Komisyonumuza geldi. “Bu son vergi affı.” dedi. Değil mi Süreyya Bey?

BAŞKAN – Bu yapılandırma ama.

GARO PAYLAN (Devamla) – “Son vergi affı.” dedi defalarca. Her “Son vergi affı.” dediğinde, bir yıl sonra bir kez daha vergi affı çıktı arkadaşlar. Maliye Bakanı Berat Albayrak bir vergi affı çıkardı “Bu son, bundan sonra yok.” dedi. Bakın, yine vergi affıyla karşı karşıyayız. Ne diyeceksiniz şimdi? “Pandemi geldi.” diyeceksiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Pandemi var.

GARO PAYLAN (Devamla) – İki yıl önce başka bir dertti, üç yıl önce başka bir dertti. Arkadaşlar, pandemi geldi, dünyada, Türkiye’den başka pandemi sebebiyle vergi affı çıkaran ülke var mı? Yok arkadaşlar, yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Vergi affı değil zaten.

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) – Yapılandırma.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bir tek biz vergi affı çıkarıyoruz.

Bakın arkadaşlar, vergiyi bir ödemeyenler var, bir de ödeyemeyenler var. Küçük esnafımız, KOBİ’ler, evet, zorlanıyorlar. Onlarla ilgili düzenleme yapılmalı ama zorlananların başvurabileceği bir vergi ombudsmanlığı çerçevesinde bu düzenleme yapılmalı. Bir esnaf zorlanıyorsa, bir KOBİ zorlanıyorsa öyle bir kurum oluşturacağız ki gidip başvuracak, zorlandığını belgeleyecek ve kamu onun vergisini yapılandıracak. Ama bir de vergi ahlaksızları var, vergisini ödemeyenler var, kasasında trilyonlarca serveti olduğu hâlde vergisini ödemeyenler var, serveti olduğu hâlde vergisini ödemeyenler var. Onlar ne yapıyor biliyor musunuz? “Ya, nasıl olsa Berat Bey her yıl vergi affı çıkarıyor, ben bankaya gideceğim, kredi alacağım. Kredinin faizi ne? Yüzde 20.” Bir de Türkiye’de sıfır faizli bir kredi var arkadaşlar, sıfır. Bakın, kredi faizi sıfır. Kim veriyor? Berat Albayrak. Ne diyor? “Vergini ödeme, bunu finansman olarak kullan, nasıl olsa her yıl ben sana vergi affı çıkaracağım.” diyor. Faizi sıfır.

Değerli arkadaşlar, işte bu, vergi ahlaksızlığını getiriyor. İnsanlar servetlerini tutuyorlar, kasalarında paraları tutuyorlar. İşletmede finansman olarak ne kullanıyorlar? Vatandaşın ödediği KDV’yi, ÖTV’yi kullanıyorlar, gelir vergisini kullanıyorlar. İşte bu, vergi ahlaksızlığını getiriyor arkadaşlar. Biz buna karşı vergi ombudsmanlığını önerdik. Zorda olan sanayicimiz, KOBİ’miz, esnafımız gitsin, oraya başvursun, vergisi yapılandırılsın dedik. Ancak arkadaşlar, sizler bu vergi yasalarına destek verdiğiniz sürece ne vergi toplamamız mümkün olacak ne vergi adaleti mümkün olacak.

Bakın, bu iktidar vergi meşruiyetini kaybetmiştir, vergi yükü yoksulların sırtındadır arkadaşlar. KDV, ÖTV’yle yalnızca vergi topluyoruz. Zenginlerden 5 kuruş vergi almıyorsunuz, yetmiyor, yandaş 5 tane şirketinize 10 milyarlarca liralık vergi istisnaları getiriyorsunuz. Bir tane yandaşınıza 9,5 milyar vergi istisnası getirdiniz, yalnızca o parayla milyonlarca Kredi Yurtlar Kurumuna borçlu gencimizin borcunu silebilirdik. Bu vergi istisnalarıyla, vergi aflarıyla, arkadaşlar, yüzde 1’i zenginleştiriyorsunuz, yüzde 90’ı yoksullaştırıyorsunuz. Vergi affı vergi yükünü yoksulların sırtına yüklemektir, bunlardan vazgeçin.

Bakın, bu torbada vatandaşımıza ne var? Kıdem tazminatının gasbı var, efendim, emeklilik hakkının gasbı var ve 1.168 TL sefalet ücretiyle bir yıl daha açlığa mahkûm olması var. E, patronlara ne var? Vergi affı, servet affı. Arkadaşlar, bu vicdanınıza sığıyor mu ya? Vatandaşımız “Eve ekmek götüremiyorum.” diyor. Görmediniz mi, duymadınız mı, vicdanınız bu kadar mı taşlaştı? Esnaf “Gebermek istiyorum, dükkânımı 15 lirayla kapattım. Ben dükkânımın kepengini kapatmak üzereyim.” diyor, bunları duymuyor musunuz, bu feryatları duymuyor musunuz? Yalnızca yandaşlarınıza vergi affı, servet affı, vatandaşa vergi yükü.

Arkadaşlar, bu yasayı geri çekin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Oy, emrin olur!

GARO PAYLAN (Devamla) – Gelin, vergi ombudsmanlığı sistemini geçirelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GARO PAYLAN (Devamla) - Zorda olan küçük esnafın, KOBİ’nin vergilerini gerekiyorsa yapılandıralım ama yüzde 1’i daha fazla zenginleştirecek, halkımızı yoksullaştıracak bu vergi affı, servet affı yasalarından vazgeçelim arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Vatanseverlik böyle olur böyle, öğrenin.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Ayhan Erel’in.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devletimiz 2019 yılında kurumlar vergisinin yüzde 76’sını, katma değer vergisinin yüzde 40’ını, motorlu taşıtlar vergisinin yüzde 69’unu ancak tahsil edebilmiştir. Dolayısıyla vergi tahsilatında sorunlar yaşandığı bir gerçektir. Devlet vergisini toplayamaz hâle, toparlayamaz hâle gelmiştir.

Devletin en büyük gelir kaynağı vergilerdir. Ocak 2020’de 1 trilyon 336 milyar TL olan kamu borç stokumuz, Eylül 2020’de 1 trilyon 919 milyar 643 milyon TL olmuştur. Yani, son dokuz ayda kamu borç stokumuz 583 milyar 643 milyon TL artarken aynı sürede sadece 578 milyar 700 milyon vergi toplayabilmişiz. Toplanan vergiler ancak borcu karşılıyor, diğer giderler için ise kaynak lazım. Müflis tüccar ne yapıyor? Zorda kaldığında eski alacaklarını, eski defterlerini karıştırıyor. Bugün devletimiz de zor durumda olduğu için eski alacaklarının peşine düşerek ödenmeyen kamu alacaklarını alma sevda ve çabasına düşmüştür. Devlet, vatandaştan çok kendini kurtarma, kaynak yaratma peşindedir. Ne yapıyor devlet? Alacaklarının faizinden ve cezalarının bir bölümünden belirli şartlarda vazgeçiyor, kalan alacaklarını da vatandaşa “On sekiz ay içinde belirli şartlarda, belirli vadelerde öde.” diyor. Vatandaşımızdan birikimi olan, imkânı olan zaten vergi borcunu ödüyor ama ödeyemeyecek durumdaki olanlara baktığımızda… Şimdi, hep birlikte empati yapalım: Diyelim ki bir otelimiz var veya kahvehanemiz var veya öğrenci taşıyan bir servis aracımız var veya düğün salonumuz var. Sahilde olan bir otelci, zaten bu pandemi sürecinden bu yana otelini açtıysa giderlerini dahi karşılayamadı; kapalıysa zaten yapacağı bir şey yok. Açan arkadaşlarımız işçi paralarını zor ödemiş, sigortalarını yatıramamış, vergisini yatıramamış. Şimdi, biz bu vatandaşa diyoruz ki: Ocak ayında, şubat ayında gel yatırmadığın bu vergileri yatır. Ocak ayında turist mi gelecek? Ocak ayında bu otellere, bu kahvehanelere turistin geleceğinin, müşterinin geleceğinin garantisi mi var? Yok tabii ki. Dolayısıyla, yapılacak iş, bu yapılandırmanın ötesinde bu tür zorda kalan esnafın bu tür borçlarının pandemi sürecinde ertelenmesi, ötelenmesi. Devletin gücü yetiyorsa bir babalık yapıp silerse o da devletin şanına kalmış bir şey. Bizim bu dönemde, bırakın vatandaşın vergi borcunu ödemesini, evine ekmek götürebiliyorsa, bir başkasını rahatsız etmiyorsa buna şükretmemiz lazım.

Bugün, vatandaşlarımız, aile reislerinin çoğu sabah evden çıkarken telefonlarını kapatıyor, akşama kadar telefonunu açmıyor. Niye biliyor musunuz? Hanım arar da bir şey ister, çocuklar arar da benden bir şey talep eder endişesi var. Telefonu açarım, talepleri yerine getiremezsem akşam hanımın, çoluğun çocuğun yüzüne bakamam kaygısıyla telefonunu maalesef açamıyor. Durum böyle ama sayın Türk milleti var olduğundan beri devletine karşı canı kanı dâhil her türlü fedakârlığı yapmıştır. Şimdi fedakârlık sırası devletimizdedir. Demin söylediğim gibi, bırakın vergileri yapılandırmayı, ödeme güçlüğü çeken vatandaşlarımızın bu süre boyunca borcunu öteleyin.

Cumhurbaşkanlığı, vatandaşın evine ekmek götürme sesini yanlış algılıyor veya kulak vermiyor. Oysa Sayın Cumhurbaşkanı ilk Başbakanlığı dönemindeki gibi pazar yerinde salatalığı koluna silip yiyerek pazarcıyla sohbete devam edebilseydi veya makam aracıyla geçerken piknik alanındaki vatandaşın sofrasına oturup onun ekmeğini ve acısını, derdini paylaşabilseydi bugünkü durumu bütün çıplaklığıyla görebilme imkânına sahip olacaktı. Sayın Cumhurbaşkanımız vatandaş ile kendi arasındaki etten duvarı kaldırırsa vatandaşın çektiği çileyi daha net bir şekilde görecektir diye düşünüyorum ve bu çıplaklığı gören Sayın Cumhurbaşkanı da bu kanunun bu şekilde çıkmasına müsaade etmeyecektir diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

Buyurun.

AYHAN EREL (Devamla) – Sayın Başkan, bu kanun teklifinde toplumun temel direği olan çiftçilerimizle ilgili herhangi bir düzenleme yok. Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldığı borcu ödeyemez hâle gelen ve bankalardan, tefecilerden daha yüksek oranda faiz uygulayan Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcuyla ilgili bir yapılandırma yok. Yine, çiftçilerimizin ayakta kalma çabasına karşılık kamu bankalarından almış olduğu borçlarla ilgili bir düzenleme yok. Sulama birliklerine olan borcuyla ilgili bir düzenleme yok. Yine, çiftçilerimizin elektrik borçlarıyla ilgili bir düzenleme yok. Aksaray’da yaklaşık 35-40 bin lira üç ayda bir elektrik parası gelen çiftçi bu borcu ödeyemez hâle gelmiştir. Özel sektör, bunun üzerine açma, kapama bilmem ne, şu, bu parasıyla 60-70 bin lirayı bulmakta ve ödeyememektedir. Türkiye'de çiftçiler zengin topraklarımızın fakir çiftçileri durumuna düşmüştür maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Selamlama yok mu Başkanım?

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYHAN EREL (Devamla) – Yine, ulaşım sektöründe faaliyet gösteren ticari araçlara sahip vatandaşlarımız her yıl araçlarını muayene ettirmekte ve fahiş ödemeler yapmaktadır. Eğer devlet bir ferahlama, rahatlatma getirecekse bu konuda da bir düzenleme yapmalıdır diyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum ama öncesinde bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim:

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Karabat, Sayın Bülbül, Sayın Başarır, Sayın Sancar, Sayın Kaya, Sayın Kayan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Gürer, Sayın Yeşil, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılıç, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Önal, Sayın Özdemir, Sayın Tokdemir, Sayın Gökçel, Sayın Güzelmansur, Sayın Kuşoğlu.

Yoklama için üç dakika süre veriyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.29

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 20.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama süreçlerinde bugün bir saate yakın süre kaybettik. Arkadaşlarımızdan ricamız -lütfen- Genel Kuruldan uzaklaşmamalarıdır.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“b) Vadesi geldiği hâlde ödenmemiş ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan ve bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş vergi cezaları ile iştirak nedeniyle kesilmiş vergi cezalarının %50’si ve bu tutara gecikme zammı yerine, bu Kanunun yayımı tarihine kadar Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın; ödenmemiş alacağın sadece gecikme zammından ibaret olması hâlinde gecikme zammı yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla cezaların kalan %60’ının ve bu cezalara bağlı gecikme zamlarının tamamının,”

      Süleyman Girgin                  Yüksel Mansur Kılınç                 Ayhan Barut

             Muğla                                 İstanbul                                 Adana

        İrfan Kaplan                       Mustafa Adıgüzel                        Cavit Arı

          Gaziantep                                 Ordu                                  Antalya

                                              Neslihan Hancıoğlu                Özgür Karabat

                                                      Samsun                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Özgür Karabat’ın.

Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuşmakta olduğumuz kanun teklifiyle bir kısım vergi borçlarını taksitlendirmeyi, bir kısım kamu alacaklarını ötelemeyi, bir kısmının faizini silmeyi konuşuyoruz. Peki, neden bu hâldeyiz? Vatandaş neden vergi borcunu ödeyemiyor da biz taksitlendirmeye ihtiyaç duyuyoruz? Ya da biz neden vergileri tahsil edemiyoruz da bugün bu yasalara ihtiyaç duyuyoruz? Eğer vergi sisteminiz adaletsizse, vergi politikalarınız istikrarsızsa böyle yasalara her zaman ihtiyaç duyarsınız. Adaletsiziz çünkü bazı vergiler yüksek, adaletsiziz çünkü kayıt dışını kayıt altına alıp vergilendiremiyoruz ve haksız vergiler var. İstikrarsızız çünkü Hükûmetiniz döneminde tam 8 kez böyle yapılandırma yapmışız.

Değerli arkadaşlar, Emile Zola diyor ki: “Pırlantadan alınmayan vergi kitaptan alınıyordu, pırlantadan alınmayan vergi ekmekten alınıyordu çünkü pırlanta alandan değil, kitap okuyandan korkuyorlardı.” (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bu yüzden adaletsiz verginiz değerli arkadaşlar. Toplamda 8 kez af çıkartmışsınız, son üç yılda -2016, 2017, 2018- 163 milyar toplamayı düşünmüşsünüz ama toplayamamışsınız, 73 milyar toplamışsınız ve şimdi takriben 454 milyarlık bir rakamı tekrardan yapılandırmaya sokuyorsunuz. Sonuçlarının ne olacağını az çok tahmin ediyoruz çünkü esası düzeltmeden, şeklî yaptığınız düzeltmelerin hiçbirinden sonuç alamayacağınızı biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, ben size şunu söyleyeyim: İflas etmiş vatandaştan, iflas etmiş esnaftan vergi almayı bekliyorsunuz. Açık bir şekilde şunu söylemek isterim ki sizin politikalarınız iflas etti ve bu politikalarınız şimdi vatandaşı iflas ettirip vergi ödeyemez duruma getirdi, sizse bu vergiyi taksitlendiriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun adı ne biliyor musunuz? Bunun adı sıfırı tüketmektir değerli milletvekilleri. Sıfırı tüketmişsiniz ve şimdi, vergi borçlarını taksitlendirerek, faizlerini silerek aslında alacak kırdırıyorsunuz, alacak; farkında mısınız? Alacak kırdıran bir esnaf gibisiniz, bu durumdasınız, Hükûmetinizin durumu budur değerli milletvekilleri.

Peki, son zamanlarda kurumlar vergisini ne kadar tahsil ettiniz? Yüzde 76. KDV? Yüzde 40. Motorlu taşıtlar vergisi? Yüzde 69. Sorgulayın bir, neden böyle; milleti ne hâle soktunuz, sorgulayın.

Değerli milletvekilleri, diyorsunuz ya “On sekiz yıldır iktidardayız.” İşte, on sekiz yılın sonu bu; vergi ödeyemeyen esnaf, vergi ödeyemeyen vatandaş, on sekiz yılın sonu bu. Rahmetli Müslüm Gürses diyor ya “Yıllar utansın!” diye. Gerçekten, on sekiz yıllık iktidarınızda yıllar utansın ya! İktidarınızda yıllar utansın! Gerçekten durum bu değerli milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar)

Ve şunu söylemek isterim: Topladınız şimdi vergiyi, nereye ödeyeceksiniz? 2020 bütçesinde yüzde 19 faiz gideri, 2021 bütçesinde yüzde 20 faiz gideri. Alın vergiyi, faize verin; alın, faize verin. Bu mu yani politika, bu mudur değerli milletvekilleri? Soruyorum şimdi, niye bu yasada öğrencilerin Kredi Yurtlar Kurumu burslarının tamamını affetmiyorsunuz? Bu çocukları, bu gençleri işsiz bırakan siz değil misiniz, on sekiz yıllık iktidarınız değil mi? İşsiz bıraktığınız bu gençlerden siz şimdi nasıl bu paraları geri istiyorsunuz da affetmiyorsunuz? Her şeyi affediyorsunuz, önünüze gelenin vergi borcunu affediyorsunuz, 5’li çetenin vergilerini affediyorsunuz. Niye bu öğrencilerin kredi borçlarını affetmiyorsunuz, sebebi ne? Bu çocukların size yaptığı ne? Sormak hakkımız değil mi! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi başka bir şey daha soruyorum: Covid-19’la beraber bütün dünyada neyi konuştuk? Tarım politikalarını, gıda ihtiyacını, gıda krizini konuştuk, değil mi? O zaman en çok korumamız gereken kim? Çiftçi. Siz şimdi o zaman bu çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcunu, Ziraat Bankasına olan borcunu niye ötelemiyorsunuz, niye affetmiyorsunuz? Eğer siz çiftçiyi korumazsanız yarın bir gün bu Covid’in ikinci dalgasında gelen açlıktan sorumlu olmayacak mısınız? Bu vergi politikanızı niye sorgulamıyorsunuz?

Şimdi, başka soru şu: Covid-19 bitti mi değerli milletvekilleri? Covid-19 bitmiş gibi hemen tahsil edilen bu yapılandırma doğru mu? Bitti mi, niye hemen tahsilata başlıyoruz, niye süreyi uzatmıyoruz? Kriz devam ediyor; Covid-19’un ikinci dalgası yaşanacak, farkında değil misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sözü çok uzatmak istemiyorum. Gelinen nokta on sekiz yıllık iktidarınızın sonucudur ve gelinen nokta şudur değerli arkadaşlar: Hani kongre kongre, il il dolaşıyorsunuz ya, vatandaşın çay ihtiyacı olduğunu düşünüp “Alın size çay, alın size çay.” diye atıyorsunuz ya, o vatandaşın size bir teklifini okuyarak konuşmamı bitireceğim, vatandaş diyor ki size: “Geleydin bir çay içimi, sen çay dökerdin, ben de dökerdim içimi.”

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “itibarıyla” ibaresinin “itibarı ile” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu            İmam Hüseyin Filiz              Yasin Öztürk

            Adana                                   Gaziantep                           Denizli

   Ahmet Kamil Erozan                     Ahmet Çelik                     Hasan Subaşı

             Bursa                                 İstanbul                              Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ahmet Kamil Erozan’ın.

Buyurun Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben tabii bıraktığım yerden devam ediyorum her zaman olduğu gibi.

Tabii ki dış politika gündemimizin bir numarası yine Yukarı Karabağ meselesi ve bu Yukarı Karabağ meselesinin nasıl çözüleceğine ilişkin de ortada bir yol haritası mevcut aslında. Buna kabaca “5+2 formülü” deniliyor. 5+2 formülü derken, 5 bölge artı 2 bölge anlamında bunu söylüyorum. Yapılması gereken, Ermenistan’ın bugüne kadar çoktan yapmış olması gereken o 5 bölgeyi boşaltmış olmasıydı. Ondan sonra oturup yukarı Karabağ meselesinin yani coğrafi olarak Yukarı Karabağ’ın geleceğine ilişkin tanımlama yapılacaktı, arkasından da, müteakip, geri kalan 2 bölge boşaltılacaktı. Maalesef bunu beceremedi veyahut siyasi sebeplerle bunu gerçekleştiremedi Ermenistan. Azerbaycan da Ermenistan’ın kendisine verdiği fırsatları değerlendirerek biliyorsunuz iki aydır “Senin siyasi anlamda yapamadığını ben askerî alanda yaparım.” diyor ve bizim de maddi, manevi desteğimizle epey yol aldı. Bu ilk 5 bölgenin 4 tanesini kurtardı, geriye 1 tane kaldı; o da temizlendikten sonra şöyle bir şey olacak maalesef, Rusya’dan şöyle bir mesaj gelecek: “Hadi bakalım çocuklar, müzakere masasına.” Müzakere masası dediğimiz şey Minsk Grubu, başka bir yer yok. Minsk Grubu deyince ben geçen gün tüylerimi diken diken eden bir açıklama duydum. Sayın Binali Yıldırım’ın yetkili veya yetkisiz olarak Nahçıvan’a gitmesinden farklı olarak, Sayın Şentop -dolayısıyla sizin aracılığınızla mesajım ve sorumdur aynı zamanda Sayın Şentop’a- şöyle bir açıklama yaptı Bakü’deyken: “Minsk Grubunun beyin ölümü gerçekleşmiştir.” dedi. Şimdi, eğer böyleyse… Beğenirsiniz beğenmezsiniz Minsk Grubunu ama bunun müzakere edileceği ikinci bir forum yoktur.

SALİH CORA (Trabzon) – Otuz yıldır ne yaptılar?

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Niye yoktur? Azeriler bile buna “evet” dediler, bunun çözümünün Minsk Grubunda olacağını… Azeriler birinci ateşkesin 4’üncü maddesinde “Format konusunda mutabık kaldıklarını” söylediler. Şimdi, Azerilerin “evet” dediğine Türkiye Cumhuriyeti nasıl “hayır” diyebildi, ben bunu anlamadım, bir. İkincisi, günü geldiğinde “Buyurun Minsk Grubuna.” dediklerinde “Yo, biz istemiyoruz.” mu diyeceğiz? Başka gideceğimiz yer yok. Şimdi, böyle bir durumda o masaya biz günü geldiğinde maalesef kırık oturacağız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Allah Allah!

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Dolayısıyla -yani Sayın Şentop’a dolaylı olarak mesajım- bu Sayın Şentop’un fikri midir yoksa bu Dışişleri Bakanlığı tarafından kendisinin önüne konulan bir notun okunmuş olmasından mı kaynaklanmıştır?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Aliyev’in kendisi de vardı, orada Aliyev bunu söyledi, Cumhurbaşkanı Aliyev söyledi ya. “Azeriler”i kabul etmiyorum. Ne demek ya? Tam da Azerbaycan Türklerinin söylediği şey.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Dinle kardeşim, dinle; dinle de öğren.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – İkincisi, Libya. Libya’da ne oluyor, farkında mısınız? Libya’da bir ateşkes sağlandı; güzel, 23 Ekimde sağlandı. Aranızda o ateşkes mutabakatını okuyan insan var mı? 2’nci maddesinde ne yazıyor? Yani “Serrac” dediğimiz Ulusal Mutabakat Hükûmetinin de kabul ettiği anlaşmanın, mutabakatın 2’nci maddesinde şu deniyor: “Yabancı güçler, savaşçılar üç ay içinde Libya’yı terk edecektir.” Kimleri kastediyor? Suriye’den gelenleri kastediyor madde, bu bir. Aynı 2’nci maddede ikinci bir husus var: “Şimdiye kadar yapılmış olan bütün askerî iş birliği anlaşmaları askıya alınmıştır.” diyor. Var mı okuyan bunları? Yok. Ha, şimdi ne olacak? Biz, bütün yumurtaları aynı sepete koymanın maliyetiyle karşı karşıyayız.

Vaktim sınırlı olduğu için son bir şeyi söyleyeceğim: Sinop’ta S-400 denemesi yapıldı, değil mi? Denemesi yapıldı, aktive edilmedi. Ben bir babayiğit arıyorum, bir babayiğit! “Biz S-400’leri aktive ettik ve hizmete aldık.” diyecek bir insan evladı arıyorum. Bunu bulamadığım müddetçe kimse çıkıp bana “Bunlar aktive edildi.” demesin. Sebebini de şu açıdan söylüyorum: Bu, Ruslarla bir anlaşma çerçevesinde yapıldı. Bir tost makinesi aldığınız zaman eve götürüp ne yapıyorsunuz? Fişe takıyorsunuz, düğmesine basıyorsunuz; çalışıyor mu diye bakıyorsunuz. Bunu yaptınız, bunun ötesine gidemediniz. Ben İYİ PARTİ adına, sizi bu sistemi aktive etmeye davet ediyorum, becerirseniz “Aferin.” diyeceğim.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “daireleri tarafından” ibaresinin “dairelerince” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Necdet İpekyüz                 Gülüstan Kılıç Koçyiğit           Hüseyin Kaçmaz

            Batman                                   Muş                                    Şırnak

   Serpil Kemalbay Pekgözegü            Kemal Peköz       Mahmut Celadet Gaydalı

             İzmir                                   Adana                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 4 Kasım yani dört yıl önce bugün partimize yapılan siyasi darbenin yıl dönümü. Ben bu vesileyle bu darbeyi ve bu darbeci zihniyeti kınadığımı belirtmek istiyorum ve buradan şu anda cezaevinde olan önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş’ı, Sayın Figen Yüksekdağ’ı ve milletvekillerimizi, Gültan Kışanak’ı, Sebahat Tuncel’i, İdris Baluken’i, Çağlar Demirel’i, Gülser Yıldırım’ı ve onların şahsında cezaevinde rehin tutulan bütün siyasi mapusları, partili mapuslarımızı saygıyla sevgiyle selamladığımı ifade etmek istiyorum.

Bu vesileyle, Sayın Sebahat Tuncel’in bize bir mektubu var; bu mektuptan kısa bir mesajı sizinle paylaşmak istiyorum: “HDP halkların, inançların, kadınların umudunu diri tutan, başka bir yaşamın mümkün olduğuna inanan herkesin öncü partisidir. Baskılar, saldırılar, gözaltılar, tutuklamalar HDP’nin haklı mücadelesinden ve faşist iktidara karşı tek alternatif olmasından kaynaklanıyor. HDP, radikal demokrasi çizgisini esas alarak demokratik, eşit, özgür, ekolojik bir yaşamı kurmak için yaşamın her alanında örgütleniyor ve direniyor. Bu mücadelemiz mutlaka başarıya ulaşacaktır, bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Şimdi özgürlük zamanı ve özgürlüğü örgütleyerek geleceği kurma zamanı. 4 Kasım siyasi darbesini yapanlar elbette kaybetmeye mahkûmdur. Onlar yolun sonuna geldiler, bizler ise henüz yolun başındayız. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam. İçeride, dışarıda, tarlada, fabrikada, sokakta direneceğiz, örgütleneceğiz ve mutlaka kazanacağız.” (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, ben söz aldığım 2’nci maddeye ilişkin de birkaç şey ifade etmek istiyorum. Şimdi, elimizdeki 239 sıra sayılı Yasa Teklifi bir torba teklif, 19 kanunda ayrı ayrı değişiklik öneriyor ve kanunların en temel özelliği olan yasaların ulaşılabilir, anlaşılabilir ve öngörülebilir olma özelliklerini de ilga eden bir şekilde Meclise geldi, Bütçe Komisyonuna geldi ve bugün de burada.

Bütün bu maddelerin her biri ihtisas komisyonlarında tek tek tartışılması, tek tek konuşulması gerekirken her zamanki AKP yöntemiyle Plan ve Bütçe Komisyonuna getirildi, oradan da Meclis gündemine taşındı.

Bugün, halkımız İzmir depreminde can derdindeyken, enkazın altında yaralılarını beklerken, başını sokacak bir evi yokken AKP ne yapıyor? Ne yapacak, yine gözünü yoksulun, emekçinin, çiftçinin cebine dikmiş; oradan ne devşiririm, oradan Cengize, Limaka, Koline acaba ne taşıyabilirim diye kara kara düşünüyor. Neden kara kara düşünüyor? Çünkü değerli arkadaşlar, yolun sonuna geldiniz, bütün kaynakları tükettiniz; ülkenin bütün katma değer yaratan kurumlarını sattınız, yandaşlarınıza peşkeş çektiniz. Bugün, topladığınız vergilerin yüzde 15’i, yüzde 20’si sadece faiz harcamalarına gidiyor. İç borcumuz, dış borcumuz katlanarak artıyor ve siz bu borçları yönetemiyorsunuz. Neden yönetemiyorsunuz? Çünkü kur almış başını gidiyor, dolar olmuş 8,5; euro 10’larda, altını durdurabilene aşk olsun. Ama siz, hiç bunlar olmamış gibi yerinize oturmuşsunuz ve işçinin son kalesi olan kıdem tazminatını, ihbar tazminatını gasbetmenin peşine düşmüşsünüz. El insaf diyoruz ya, el insaf! Çekin artık elinizi işçinin cebinden, çekin artık elinizi işçinin alın terinden. Bırakın ya! İnsanlar, sabahtan akşama kadar, gün doğumundan gün batımına kadar emek harcıyorlar çocuklarına bir ekmek götürebilmek için ve siz şimdi “O emeğe nasıl konarım?” diye, getirmiş burada yasa tartıştırıyorsunuz. Sizin hiç mi akrabanız yok, yoksul hiç mi tanıdığınız yok, hiç mi sizi aramıyorlar? Ağabey, abla, enişte, dayı, teyze… “Yapmayın, etmeyin, ekmeğimize el koymayın, geleceğimize el koymayın, emeklilik hakkımızı almayın.” diye sizi arayan hiç kimse yok mu değerli arkadaşlar? Bütün aileleriniz zengin mi? Hepiniz fabrikatör çocuğu musunuz? Hepiniz saraylarda mı oturuyorsunuz? Benim bir sürü yoksul tanıdığım var, bir sürü işsiz tanıdığım var, bir sürü ekmek peşinde koşan var ve diyorlar ki “Biz, nasıl yaşayacağız bu ülkede, nasıl emekli olacağız, nasıl çocuklarımızı okutacağız, nasıl işe gideceğiz, nasıl iş bulacağız?” Bunlar sizin de derdiniz değil mi değerli arkadaşlar? Siz bunları dert etmiyor musunuz? Allah aşkına, hiç mi çevrenizde bir yoksul yok ya? Hiç mi yüzüne bakarken utanmıyorsunuz? Ben bir yoksul gördüğümde, bir işsiz gördüğümde kahroluyorum bu Meclisin bir üyesi olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, sözlerinizi tamamlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Tamam Sayın Başkan.

Neden bizim halkımız böyle yoksul yaşasın değerli arkadaşlar? Neden mezarda emekli olsunlar? Neden en temel hakları olan ihbar tazminatını, kıdem tazminatını gasbeden bir yasaya bu Meclis imza versin, el kaldırsın değerli arkadaşlar? Düzenleme mi yapmak istiyoruz? Gelin, yapalım. Ne yapalım, biliyor musunuz? Vergiyi tavana getirelim, tabandan almayalım; dolaylı vergileri azaltalım; asgari ücreti vergi dışı bırakalım. İstisna mı tanıyacağız? Gelin, asgari ücreti istisna yapalım değerli arkadaşlar. Gelin, servetten vergi alalım, ranttan vergi alalım değerli arkadaşlar. Artan oranlı gelir vergisini getirelim. Adaletli bir vergi düzeni sağlayalım ama aldığımız vergiyi de yine bu ülkenin halkına harcayalım. Bu ülkenin istihdamını mı artırmak istiyoruz? Üretken olalım, üretken bir ekonomiye geçiş yapalım değerli arkadaşlar. Beton ekonomisinden vazgeçelim, katma değeri yüksek bir ekonomik modele geçelim. Bütün bunları yapmadan, yandaşa peşkeş çekerek olur mu? Olmaz. Bu halk da sizi affetmez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık var; elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“a) 31/01/2021 tarihine kadar (bu tarih dâhil) ilgili idareye başvuruda bulunmaları,”

      Süleyman Girgin                    Mustafa Adıgüzel        Yüksel Mansur Kılınç

             Muğla                                   Ordu                                  İstanbul

    Neslihan Hancıoğlu                        Cavit Arı                         Ayhan Barut

            Samsun                                Antalya                                 Adana

        İrfan Kaplan                                                                  Yunus Emre

          Gaziantep                                                                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Yunus Emre’nin.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

YUNUS EMRE (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne yazık ki ülkemiz zor günler yaşıyor, bu hafta bir deprem acısıyla sarsıldık ancak Türkiye’de bu depremle birlikte de gördüğümüz bir manzarayı yaşıyoruz, o da şu: Yönetimin, iktidarın hesap verme anlayışından uzak olması, sorumluluk, siyasi sorumluluk taşımaması ve bütün olaylarda, bütün toplumsal, önemli sorunlarda ne yazık ki sorumluluğu vatandaşlara yüklemek suretiyle hesap vermekten kaçması.

Bakın, arkadaşlar, çok ağır bir deprem manzarası karşısında vatandaşlarımıza önerilen, çürük evlerde oturulmaması oluyor. Bunun niçin tercih edildiği, vatandaşlar tarafından niçin çürük evlerde oturmanın tercih edildiği gündeme getiriliyor. Bu ağır pandemi koşulları altında gerekli ekonomik tedbirleri, gerekli sağlık tedbirlerini almak yerine vatandaşlara evde kalmaları, temizliğe, maskeye, mesafeye dikkat etmeleri öneriliyor. Böylelikle, sorumluluğun kendilerinde olmadığı, yurttaşlarda olduğu ve böylelikle de kendilerinin hesap vermekten kurtulacakları düşünülüyor.

Değerli arkadaşlarım, bunu sıradan yurttaşlar önerebilirler “Evlerinizde kalın, temizliğe dikkat edin.” diyebilirler ya da deprem koşullarının bu şekilde ağır olmaması için “Daha güvenli konutlarda oturun.” diyebilirler ancak iktidarda bulunanların bunu söyleyerek sorumluluğu vatandaşların üzerine yıkmaya çalışması 21’inci yüzyıl Türkiyesi için çok acı bir manzaradır.

Az önce ifade de etmiştim, hesap verme ve sorumluluk anlayışı bir demokrasinin temelidir; doğru, sağlıklı, ahlaklı bir yönetimin olabilmesinin temelidir. Bakın, cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün cumhuriyeti tarif ederken çok özlü bir ifadesi var; diyor ki Atatürk: “Cumhuriyet fazilettir.” Değerli arkadaşlarım, cumhuriyet neden fazilettir? Niçin cumhuriyet altında faziletli bir yaşam mümkündür? Bunun temeli aslında kimsenin bir ayrıcalığının olmamasıdır, cumhuriyet rejiminde kimsenin özel ayrıcalıkları yoktur. Ancak, sizin anlayışınızda, arkadaşlar, yönetimde bulunanlar ayrıcalıklıdır çünkü onlar hesap vermezler; muhalefet partisinin Genel Başkanı, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu “Bu deprem paraları nereye gitti?” diye sorduğunda “Ben size mi hesap vereceğim?” diye bir yanıt verirler. Cumhuriyet fikriyatının özünü kavrayamamış kişiler böyle yanıtlar verirler çünkü -az önce ifade ettim- hesap vermekten, siyasal sorumluluktan uzaktırlar ve temel yaklaşımınız ne yazık ki siyasal hayatta da toplumsal hayatta da insanları dışlamak, kendi kararlarınızı topluma empoze etmek, buna yönelik itirazları baskıyla, zorlamayla ortadan kaldırmaya çalışmak. Değerli arkadaşlar tekrar ifade etmek istiyorum: Hesap verme anlayışından uzaksınız ve 21’inci yüzyılın Türkiyesi bunu hak etmiyor.

İşsizliği ve özellikle genç işsizliğini -Türkiye’nin en yakıcı sorunu- gündeme getirdiğimizde gençlerin iş beğenmediğini söylüyorsunuz, sorumluluğu üzerinize almıyorsunuz. Ya, dolar uçmuş, euro uçmuş, bu hatırlatıldığında “Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diye soruyorsunuz, bu hatırlatıldığında “Ben dolara bakmıyorum ki.” diyorsunuz. Değerli arkadaşlar, sorumluluk sahibi olarak davranmıyorsunuz, hesap verme anlayışından uzaksınız. Tabii, bunun bir sonucu olarak şu soruyu sormak lazım arkadaşlar: Bu Meclis kimin Meclisi? Buradaki milletvekilleri kimin milletvekilleri? Bu Meclis, adı üzerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu milletin Meclisi ve bu milletin temsilcileri olarak burada bulunan insanlar millete hesap vermelidir arkadaşlar. Biz burada vazifemizi millet adına yapıyoruz, biz size hemen her gün bunun hesabını burada sormaya çalışıyoruz ve bundan kaçıyorsunuz arkadaşlar, bundan kaçıyorsunuz. Türkiye’de bu deprem vergileri nereye harcanmıştır 99’dan bugüne? Bunun hesabını vermek durumundasınız arkadaşlar, bundan kaçamazsınız.

SALİH CORA (Trabzon) – O deprem vergileri nerede…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Salih Cora, dinle, dinle bir şey öğrenirsin, dinlemeyi öğren!

YUNUS EMRE (Devamla) – Laf atmayı bırakın, bunların hesabını çıkın, bu kürsülerde verin. Türkiye'nin halka beş yılda bir sandık konulduğunda hesap verme anlayışı, demokratik bir anlayış değildir. Demokrasilerde hesap her gün verilir arkadaşlar, her gün verilir. Özgür basını ortadan kaldırırsanız, Meclisin denetim işlevini yapmasını imkânsız kılarsanız orta yerde bir hesap verme imkânı kalmaz, hesap verme durumu kalmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YUNUS EMRE (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin çok acı bir dönemini yaşıyoruz. Ekonomik alanda, toplumsal alanda, eğitimde, toplumsal barışta birçok konuda çok kapsamlı sorunlarımızı yaşıyoruz. Türkiye'nin bu sorunlarını demokratik bir sistem içerisinde çözebilmesinin yolu, iktidarda bulunanların hesap verme anlayışını içine sindirmesidir. Bakın, parlamenter demokrasinin sunduğu bütün hesap verme, hesap sorma yollarını ortadan kaldırdınız ve Türkiye’de adına bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi dediğiniz ucube sistemin doğal sonucu, Türkiye’de hesap verme durumunun ve siyasal sorumluluğun ortadan kalkması oldu. Ama biz, tabii, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu topluma, milletimize bunun sözünü verdik, güçlendirilmiş parlamenter sisteme döneceğiz ve Türkiye’de demokratik bir sistem çerçevesinde hesap verme ve siyasal sorumluluk ilkelerini tekrar bu ülkenin temel ilkeleri hâline getireceğiz.

Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “kaydıyla” ibaresinin “şartıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Musa Piroğlu                        Necdet İpekyüz                Hüseyin Kaçmaz

           İstanbul                                Batman                                 Şırnak

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı Serpil Kemalbay Pekgözegü

            Adana                                   Bitlis                                   İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Musa Piroğlu’nun.

Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sözlerime 4 Kasımda bir Meclis darbesiyle rehin hâline getirilen Eş Başkanlarımızı ve onların şahsında, hapishanelerde tutulan bütün devrimci tutsakları saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Bir yasa görüşüyoruz ama ülke depremle uğraşıyor, beşik gibi sallanmaya devam ediyor. Ülke salgınla uğraşıyor, neredeyse sokağa çıkma yasakları ilan edilecek. Ülke yoksullukla uğraşıyor, insanlar intihar ediyor ama bu iktidarın gündeminde ne deprem ne salgın ne de yoksulluk var. Bu iktidarın gündeminde, işçilerin temel haklarını elinden alan, emeklilik hakkını yok eden, kıdem tazminatını yok eden, ihbar tazminatını yok eden ve kayıt dışı çalışmayı yasal hâle getiren bir torba yasa mevcut. Bu iktidar, bu yasayla aynı zamanda işçi sınıfına bu saldırıları yaparken patronlara bir dizi kıyak yapmakla da meşgul; vergilerini affediyor, kirli parayı aklıyor, İşsizlik Fonu’nu patronlara peşkeş çekmeye devam ediyor.

Soma işçileri çok konuşuldu. Ben, Soma işçilerinin olduğu yerden devam etmek istiyorum. Bugün gözaltına alınıp sonra serbest bırakılan maden işçisi, geçtiğimiz günlerde jandarma barikatının önünde alay komutanına seslendi, dedi ki: “Bir tane kıçı kırık patrona hesap sormayı beceremeyen devlet, gücünü bizde mi sınayacak?” Aynı şekilde, dün 3 kere gözaltına alınan, hırpalanan, dayak yiyen Bimeks işçilerinden 48 yaşındaki bir kadın işçi de polise seslendi: “20 lira kazanmak için fabrika önünde simit satıyorum; polisleri karşımda değil, arkamda görmek istiyorum.” Ben buradan bu 2 işçiye de şöyle bir şeyle cevap vermek istiyorum: Polis hiçbir zaman sizin arkanızda olmayacak ve bu devlet gücü yetmediği için değil, patronların, maden şirketlerinin, müteahhitlerin devleti olduğu için gücü onlara yetmeyecek. Bu devlet, bu devleti elinde tutan iktidar, ne yazık ki bu ülkede işçiye düşman ve patronların iktidarıdır. Var olan iktidar bloku, ülke servetini yağmalamak için bir araya gelmiş bir talan ortaklığından başka bir şey değildir. O işçiler, bu iktidar var olduğu sürece buradan hiçbir taleplerinin kabul edilmeyeceğini de bilmek zorundalar. Kürsüye çıkan pek çok arkadaşımız, iktidardan, iktidarın Meclisinden bir dizi talebin; öğrenciler için, işçiler için, yoksullar için bir dizi talebin gerçekleşmesini istediler ama onlar da biliyor, biz de biliyoruz ki bu Meclisin, bu iktidar çoğunluğunun bunu yapma şansı yok çünkü onların temsil ettiği sınıf, onların temsil ettiği patronlar, sadece ve sadece kendi çıkarlarının burada temsil edilmesini istiyorlar ve bu Hükûmet, kurulduğu günden bugüne çıkardığı bütün yasalarla işçilere saldırmaya, patronları korumaya devam ediyor.

Ve madenci arkadaş sormaya devam ediyor, diyor ki: “Bu Uyar Madenciliğin arkasında kim var kardeşim?” Ben söyleyeyim: Bu Meclisteki çoğunluğu oluşturan iktidar grubu var. O iktidar grubu, o maden baronlarının, Kaz Dağı’nı yağmalayan maden baronlarının, Ordu’daki enerji baronlarının, Salihli’deki enerji baronlarının arkasındaki esas güçtür ve onlar yıkılmadığı sürece işçilerin herhangi bir şey kazanma şansı yoktur. Bu yüzden ben işçi sınıfına, yoksullara, depremde enkazın altında kardeşi, dostu kalmış olan bütün yoksullara seslenmek istiyorum: Soma işçisinin sesi, haykırışı hepimizin haykırışıdır ve biz o sesi dillendirmedikçe yani “Vallahi de billahi de korkmuyoruz.” demedikçe buradan herhangi bir yasayı çıkarma şansımız yok. Bu yüzden biz sesimizi birleştirmeli ve yan yana gelmeliyiz. Bu yüzden ben tekrar bütün işçilere ve sendikalara buradan açık çağrı yapıyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Bu yasayla fiilen işçi sınıfının bütün kazanımları ortadan kaldırılıyor. İşçiler birleşmedikçe, işçiler ayağa kalkmadıkça, işçiler sokaklara dökülmedikçe bu Meclisten onlar için hiçbir yasa çıkmayacak. Ya hep beraber direneceğiz ya hep beraber Soma işçisinin sloganını, “Senden korkmuyoruz!” diyeceğiz. “Senden korkmuyoruz alay komutanı! Senden korkmuyoruz sarayın komutanı!” diye sesimizi yükseltmediğimiz sürece biz kazanamayacağız. (HDP sıralarından alkışlar)

Saraya da sarayın önündeki askerlere de polislere de bunu açıkça söylemek zorundayız: Sizden korkmuyoruz çünkü biz güçlüyüz, biz kazanacağız! (HDP sıralarından alkışlar)

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Hadi oradan!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Başkanım, bu kürsüye dair bir cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben söz istemiştim, Başkanım söz istemiştim.

BAŞKAN – Müsaade edin arkadaşlar.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, kürsümüz engellilere uygun hâle getirildi; bu oldukça büyük bir adım. Meclis büyük oranda erişime uygun hâle getirilmiş durumda, bu da çok büyük bir adım.

SALİH CORA (Trabzon) – Kim yaptı bunları?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayıp ya! Adam teşekkür edecek.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Bunları hepimiz yaptık, siz yapmadınız. Bu Meclis sizin tapulu mülkünüz değil, bu ülke de sizin tapulu mülkünüz değil. Halkın vergisiyle, halkın kazancıyla yapılıyor. Bir sözümü bitireyim.

SALİH CORA (Trabzon) – Karar mercisi kim, karar mercisi?

BAŞKAN – Sayın Cora, niye müdahale ediyorsunuz böyle bir konuya? Lütfen ya!

SALİH CORA (Trabzon) – Karar mercisi…

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Bir karışmazsa sözümü bitireceğim.

BAŞKAN – Sayın Cora yani böyle bir konuya, böyle bir açıklamaya müdahale etmenin bir anlamı yok! (HDP sıralarından “Ayıp ama ya!” sesleri)

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Ya, ayıp ya!

Ben Meclis Başkanlığına bu işler için, özellikle Meclisteki bütün düzenlemeler için teşekkür ediyorum ama aynı zamanda, bu düzenlemelerin milyonlarca engellinin hayata katılımının sağlanması için genel bir düzenleme hâline getirilmesi gerektiğini, sokaktaki ve evine hapsolmuş bütün engellilerin erişime uygun bir ülkede yaşaması için gerekli tedbirlerin bu Meclis tarafından ortak alınması gerektiğini belirtiyor, bunun için de Meclisi göreve çağırıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Öncelikle bir söz talebi var; müsaade ederseniz…

Sayın Özkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Hakkâri ili Derecik ilçesinde terör örgütü PKK’nın yol yapımında çalışan işçilere yönelik saldırısında şehit düşen işçiye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, tabii ki işçiler, bu ülkenin her daim özellikle en fazla müsaadeye mazhar, her zaman bütün yasal düzenlemelerde dikkat etmemiz gereken vatandaşlarımızdır. Ancak bugün Hakkâri’de Derecik ilçesinde Hakkârili vatandaşlarımız evlerine, yuvalarına ulaşsınlar diye yol çalışması yapan işçilere ve çalışanlara PKK terör örgütü uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla saldırıda bulunmuş…

SALİH CORA (Trabzon) – Hadi kınayın bakalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …ve 1 vatandaşımız, işçimiz, alın terini ve emeğini ortaya koyarak yavrularına, evine ekmek götürmek için çalışan işçimiz şehit olmuş, 2 işçimiz de yaralanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şehit olan işçimize Allah’tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize sabrıcemil niyaz ediyorum; yaralılarımıza da acil şifalar niyaz ediyorum.

İnşallah, biz işçilerimizin, emekçilerimizin sadece alın terlerini değil canlarını da koruyoruz ve korumaya devam edeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Hakkâri ili Derecik ilçesinde terör saldırısı sonucu şehit düşen işçiye Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Evet, biz de hayatını kaybeden işçimize Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi vardır, yoklama işlemini yerine getireceğim.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Beştaş, Sayın Tiryaki, Sayın İpekyüz, Sayın Aydemir, Sayın Bülbül, Sayın Piroğlu, Sayın Özen, Sayın Peköz, Sayın Gaydalı, Sayın Kaya, Sayın Koçyiğit, Sayın Ersoy, Sayın Kaçmaz, Sayın Turan, Sayın Koç, Sayın Maçin, Sayın Özsoy, Sayın Kemalbay, Sayın Dede, Sayın Eksik...

Evet, yoklama için 3 dakika süre veriyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin on sekizinci fıkrasında yer alan “Bakanlığınca” ibaresinin “Bakanlığı tarafından” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Yasin Öztürk             İmam Hüseyin Filiz

            Adana                                  Denizli                              Gaziantep

        Hasan Subaşı                          Ahmet Çelik

           Antalya                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Yasin Öztürk’ün.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi genel anlamda bazı alacakların yeniden yapılandırılmasını, bir diğer deyişle devlete olan mali borçların affını düzenlemektedir. Bahse konu 3’üncü madde ise ilgili kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların başvuruda bulunma koşulları ve ödeme şekillerine ilişkin hususları ve detayları hükme bağlamaktadır. Uzun zamandır sokaktan gelen bir ses vardı: “Vergi affı ne zaman çıkar?” Dikkat edelim, soru “Vergi affı çıkacak mı?” değildi, vatandaş af çıkacağından emindi, sadece zamanını merak ediyordu. Coronavirüs nedeniyle ortaya çıkan ekonomik zorluklar, mükelleflerin geçen yılın vergisini bu yılın zor şartlarında ödemek durumunda kalması vergisini ödeyemeyen kesimlerde beklenti oluşturmuştu ama beklentinin asıl nedeni ekonomideki kötü gidişatın yanında af bağımlılığı idi. Çünkü Hükûmetin farklı Maliye Bakanlarının “Bu, son af. Başka vergi affı yok.” dillendirmelerine rağmen son on sekiz yılda 9 kez vergi affı getirildi ve işin ilginci daha geçtiğimiz vergi yapılandırmalarının taksiti bile ödenemedi. Keşke vatandaşı “Vergi ödemek anayasal yükümlülüktür, yükümlülüğünüzü yerine getiremiyorsunuz.” diye suçlayacak lükse sahip olabilseydik ama vatandaş kazanmıyor, kazanamadığı için de vergisini ödeyemiyor, vergi de veremediği için alışkın olduğu üzere af bekliyor. Düşen tahsilat oranları, artan bütçe açığı vergi affının arz yönünü oluşturuyor. Arzın ve talebin bu denli arttığı durumlarda da vergi affı neredeyse kaçınılmaz oluyor.

Değerli milletvekilleri, bazı iktisatçılar vergilemenin bir sanat olduğunu söyler. Hatta bu konuda söylenmiş meşhur bir söz vardır: “Vergileme sanatı, kazı bağırtmadan ondan mümkün olduğunca fazla tüy almaktır.” Sanat kısmı tartışılır ama iktidarın, vatandaşı yolunacak kaz olarak gördüğü tartışılmaz bir gerçektir.

Vergilemede en önemli unsur dengedir, vergi artışlarının temel kaynağı da bütçe açığıdır. Ancak bizim vergileme sistemimiz dengeden çok dengesizlik, orandan çok orantısızlık üzerine kurulu olunca bütçenin payına açık; çalışanın, üretenin, işçinin, çiftçinin payına da daha fazla vergi yükü düşmektedir.

Mevcut vergi sistemimiz dolaylı vergilere dayalıdır ve ülkemizde dolaylı vergi oranları da çok yüksektir. Tüketilen her kalemden dolaylı vergi alındığı gerçeği kadar bu vergi yükünün tamamının son tüketicinin sırtında olduğu da başka bir gerçektir. Bu durum, özellikle ekonomik kriz ve içerisinde bulunduğumuz salgın gibi olağanüstü durumlarda tüketimin azalmasına, ciddi anlamda devletin gelir kaybına sebep olmaktadır; işte, dönem tam da bu durumu yansıtmaktadır.

Açlık sınırının asgari ücret sınırını çoktan geçtiği, aileleriyle birlikte yaklaşık 40 milyon vatandaşımızın bu kadere teslim olduğu, iş yerlerinin arka arkaya kepenk kapattığı bir dönemde zorunlu harcamalara bile para yetmemektedir ve ne yazık ki bu kesime vergide af, vergi çeşitliliğinde azalma ya da vergi oranında indirim de uygulanmamaktadır.

Vatandaşın, adı belli vergiler dışında ödemek zorunda kaldığı asıl vergi ise enflasyon vergisidir. Enflasyon vergisi obez bir vergi türüdür; dolarla, euroyla, altınla günlük olarak beslenmekte, iktidarın bütçe açığını para basarak finanse etmeye çalışmasıyla da oranı her gün artmaktadır. Enflasyon vergisi de oransal olarak tabana yayılan eşitsiz bir vergi türüdür. Maaşı, geliri, kazancı Türk lirası olan ve tüketeceğinden fazla parası olmayan bu vergiyi ödemekle yükümlüyken dövizi olan, altına yatırım yapan bu vergi yükünü paylaşmak zorunda olmadığı gibi üstüne kazançlı bile çıkabilmektedir. Enflasyon vergisi de dolaylı vergiler gibi oranı düşmeyen, affa uğramayan, türü ve çeşitliliğine indirim uygulanmayan bir vergi türüdür.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere 2020 yılı ücret gelirlerinin 22 bin liraya kadar olan kısmı yüzde 15, 22-49 bin lira arasındaki kısmıysa yüzde 20 oranında vergilendirilmektedir. Asgari ücretle çalışanların ücretleri eylül ayından itibaren yüzde 20 gelir vergisi dilimine girmiştir, eylül ayında 25 lira az maaş alan asgari ücretliler ekim ayından yıl sonuna kadar aylık ücretlerinde 125 liraya varan düşüş yaşayacaktır. Asgari ücret gelir değil rızık, nafakadır; buna rağmen, her asgari ücretli, rızkından kazanç elde etmiş gibi vergilendirmeye tabi tutulmaktadır. Bir de ücretli olmasına rağmen vergilendirme dışında tutulan, hatta adlarına ödenen verginin bile asgari ücretliden alındığı bir kesim var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Kan bağı, siyasi bağ, candaş bağı, yandaş bağı nedeniyle makbul vatandaş sayılarak kamuya ait kuruluşların yönetim, denetim veya tasfiye kurullarında görevlendirilen, hatta birden fazla kuruluşta görev alan üyelerin ikinci ve üçüncü ücretleriyle ilgili vergi kamu kuruluşu tarafından karşılanmaktadır yani dolayısıyla bu kişilerin vergilerini bile vatandaşlarımız ödemektedir. İşte, bu iki grubun birincisine vergi affı, vergi oranında indirim, muafiyet uygulanmamaktadır; ikincisinden ise bırakın affı, ücretlerinden kaynaklı oluşan vergi bile alınmamaktadır. Bu mu adalet, bu mu eşitlik?

Gelirde adaletsizlik olduğu gibi alınan vergide de adaletsizlik söz konusu. Vatandaşlarımıza yüksek vergi oranlarıyla ödeyemeyecekleri şartlar oluşturarak üç beş yılda bir vergi affı yerine daha adil vergi oranlarıyla, ödeyebilecekleri ve sürdürülebilir bir vergi sistemi bir an önce hayata geçirilmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

(1) “Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerince takip edilmekte olan ve vadesi 31/12/2014 tarihinden (bu tarih dâhil) önce olduğu hâlde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan ve 6183 sayılı Kanun kapsamına giren her bir alacağın türü, dönemi, asılları ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle tutarı 100 Türk lirasını aşmayan asli alacakların ve tutarına bakılmaksızın bu asıllara bağlı fer’i alacakların, aslı ödenmiş fer’i alacaklardan tutarı 250 Türk lirasını aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.”

      Süleyman Girgin                    Mustafa Adıgüzel        Yüksel Mansur Kılınç

             Muğla                                   Ordu                                  İstanbul

    Okan Gaytancıoğlu                        Cavit Arı                         Ayhan Barut

            Edirne                                 Antalya                                 Adana

    Neslihan Hancıoğlu                     İrfan Kaplan

            Samsun                               Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; getirdiğiniz yasayla gençlerin geleceğini, yaşı 50’ye ulaşmış işçilerin hayallerini yıkıyorsunuz. Asıl amacınız kıdem tazminatına göz dikmekti ama bunu başaramadınız. Şimdi, Anayasa’ya aykırı olan bir ayrımcılık içinde insanları bölüyorsunuz. Genç işçileri ve yaşı 50’ye ulaşmış işçileri kısa süreli çalıştırarak yani onlara geçici işçilik yaptırarak onların kıdem tazminatının, ihbar tazminatının ödenmemesini istiyorsunuz; onlar emekli olmasın istiyorsunuz; yazıktır, günahtır.

Peki, başka ne var bu torbanın içerisinde? Borç yapılandırması. Borç yapılandırması kime yok? En sorunlu kesime borç yapılandırması yok; çiftçiye borç yapılandırması yok. Bakın, bu kitap ne? Bunu konuşuyoruz. Baktınız mı kaç sayfa? Ben baktım, 298 sayfa. 298 sayfa içinde çiftçi affı yok, çiftçinin borç yapılandırması yok. Hani köylü milletin efendisiydi? Niye düşünmüyorsunuz; neden çiftçinin bu hâle geldiğini, getirildiğini, sizin sayenizde getirildiğini düşünmüyorsunuz, anlamıyorsunuz? Günde 20 tane telefon alıyorsak inanın 15 tanesi “Tarım kredi borçları yapılandırılacak mı? Ziraat Bankası borçları yapılandırılacak mı?” şeklinde.

Hangi aydayız? Buğday ekim ayındayız şimdi; herkes tarlalarını sürüyor, gübre atıyor, tohum atıyor. Gübreye bir ayda tam 3 kere zam geldi. Hani dolarla işiniz yoktu? Kardeşim, gübre dolarla geliyor; bunu biliyor musunuz? Onun için, her şeye zam geldi.

Çiftçinin borcunu düşünmüyorsunuz, biz düşünüyoruz çünkü siz aldığınızda 1 milyar lira olan çiftçi borcu tam 160 milyar liraya çıktı; bir bu kadar da aracılarda, tefecilerde olduğu söyleniyor. Şimdi yapılandırmayacaksınız da ne zaman yapılandıracaksınız? Bakıyor musunuz hiç internete? Birçok ülke gıda stokluyor. Buğday fiyatları tam 40 dolar arttı, makarnalık buğday fiyatları 50 dolar arttı, ayçiçeği fiyatları 100 dolar arttı; bunları takip ediyor musunuz? Bunların hepsi dolarla geliyor arkadaşlar.

Siz, destekleme yapmanız gerekirken bu yıl hiç baktınız mı bütçeye? Bir şeyi artırmayı unuttunuz: Çiftçiye verilen desteği hiç artırmamışsınız. Ya, bu dönemde tam tersine Türkiye'nin en şanslı olduğu sektör, tarım sektörü. Tarım sektörünün payını biraz artırmanız gerekmez mi? Faize bu kadar çok para verirseniz, bütçe açığı bu kadar çok olursa tabii ki çiftçiye para gelmez, esnafa para gelmez.

Siz iyi misiniz arkadaşlar? Hiç farkında mısınız? Çiftçi bitiyor, çiftçi borçlanıyor, kırsal boşaldı; esnaf bitiyor. Yani bu vergi yapılandırmasına, tamam, destek veriyoruz; trafik cezaları, motorlu taşıtlar vergisi; BAĞ-KUR, SSK primleri yapılandırılsın ama yapılandırırken de pandemi koşullarını unutmayın lütfen. Pandemi koşullarında zaten esnaflar üç ay çalışmadı, bazı sektörler hiç çalışmadı. E, şimdi durumlar düzeldi mi? Kimisine 5 bin lira verdiniz, kimisine 10 bin lira verdiniz, kimisine 50 bin lira verdiniz; esnaflara uzun vadeli krediler, sıfır faizli krediler vermeye çalıştınız, veremediniz; bunların ödemeleri geliyor, bunlar ne olacak? Koşullar düzeldi mi? Herkes ikinci dalgadan söz ediyor, daha aşı bulunmadı. Yani bundan sonra durumlar daha kötü. Neden siz ocak ayına kadar birinci taksitler ödensin istiyorsunuz? Bırakın, madem para lazım, bir yıl erteleyin, insanlar borcu bir yıl ödemesinler; parası olan ödesin ama ödemeyeni bu yapılandırmadan mahrum bırakmayın.

Arkadaşlar, Türkiye hepimizin. Gözümüzün önünde insanlar zor duruma düşüyor. Nereden para bulurum derdindesiniz, nereye elinizi atsanız kuruttunuz; İşsizlik Sigortası Fonu’nda para kalmadı, hiçbir yerde para kalmadı, satacak bir şey de kalmadı, her şeyi sattınız. Ama en azından, Türkiye’yi ayağa kaldıracak, üretim yapacak sektörlere biraz can suyu verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

Önümüzdeki günlerde bütçeleri konuşmaya başlayacağız. Tarımsal desteklemeleri bütün dünya ülkeleri artırırken Türkiye aynı bırakıyor. Ya, burada bir hata var. Bakın, ağustos ayından ekim ayına kadar tam 5 defa Toprak Mahsulleri Ofisi ihaleye çıkıyor. Bu ne demek? Tam 1 milyon 800 bin ton buğday ithalatı yapıyor. Demek ki bir sorun var. Dünyada fiyatlar yükseldi, ürün bulamıyor. Neden kendi çiftçinizi düşünmüyorsunuz, kendi çiftçinize “Üret kardeşim, ben sana destek veriyorum. Artık Rusya’dan buğday ithal etmeyeyim, hem tonuna daha fazla para ödüyorum, bu parayı sana ödeyeyim” demiyorsunuz, niye düşünmüyorsunuz? Düşünün arkadaşlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “tahsil dairelerince” ibaresinin “tahsil daireleri tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Necdet İpekyüz                      Hüseyin Kaçmaz                    Kemal Peköz

            Batman                                 Şırnak                                  Adana

Mahmut Celadet Gaydalı                 Abdullah Koç   Serpil Kemalbay Pekgözegü

             Bitlis                                    Ağrı                                    İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Şenol Sunat                      İmam Hüseyin Filiz Mehmet Metanet Çulhaoğlu

            Ankara                               Gaziantep                                Adana

        Yasin Öztürk                         Hasan Subaşı                   Orhan Çakırlar

            Denizli                                 Antalya                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Sayın Abdullah Koç’un.

Buyurun, Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 4 Kasım. Partimize yönelik olan siyasi soykırımı şiddetle kınıyorum.

Bu nedenle rehin tutulan Sayın Çağlar Demirel’in kısa bir mesajını sizinle paylaşmak istiyorum: “Halklar gittikçe yoksullaştı. İç ve dış siyasette düşmanlaştırıcı politikalar arttı. Biz 4 Kasım öncesi bunları söylediğimiz için HDP olarak siyasi darbeye maruz kaldık. Bizlere yapılan bu siyasi darbeyi tüm Türkiye halkları gördü ve yaşıyor. Tutuklamalar ve rehin almalarla sorun çözülmeyecektir, ancak halkların demokratik iradesini tanımak ve çözüm süreciyle bu sorunun çözümü mümkündür. Bizi bugünlere getiren mücadele ve direniş ruhu devam edecektir. Haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı sözümüzü söyledik, söylemeye devam edeceğiz.” diyor, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, biz yine bu Mecliste bir torba yasa teklifiyle karşı karşıyayız, yine yoksulun boğazını sıkan bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız.

Bakın, vergi düzenlemesini de getiren bu torba yasa vergi yükümlülüğünü… Anayasa’nın 73’üncü maddesi “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere … vergi ödemekle yükümlüdür.” diyor.

Bir diğer husus: Yine, kamu görevini yürüten mahkemelerin bağımsızlığını ve tarafsızlığını ifade eden hüküm Anayasa’nın 138’inci maddesinde yer almaktadır. Peki, Türkiye’de işler bu şekilde mi yürüyor? Gerçekten mahkemeler -kamu görevini gören, bizim vergilerimizle görevlerini yürüten bu mahkemeler- tarafsız ve bağımsız olarak işlerini yürütüyorlar mı, biz ona bir bakalım. Bakın, bu iktidarın güdümünde olan bu yargı gerçek anlamda bütün vatandaşlara eşit davranıyor mu; vergilerimizle maaşlarını alan bu hâkimler ve savcılar, kamu görevlileri vatandaşlara gerçek anlamda eşit bir şekilde muameleme gösteriyor mu; tarafsızlıklarını yitirmişler midir, yitirmemişler midir; biz bunlara bakalım.

Değerli arkadaşlar, vergisini ödemeyen halkın boğazını sıkan bu iktidar, aynı zamanda adalette de gelirde de yine bu halkın boğazını sıkan bir iktidar hâline gelmiş durumdadır. Bakın, bu, sadece adalette değil, sağlıkta da aynı şekilde. Sağlık hizmeti için vergisini alan bu Hükûmet, aynı zamanda, sağlık hizmeti almak isteyen vatandaş hastaneye gittiği zaman önce veznenin yolunu gösteriyor.

Diğer taraftan, peki, eğitimde farklı mı bu mesele? Hayır, eğitimde de farklı değil. Eğitime gittiğiniz zaman, yine aynı şekilde, sizin cebinize göz diken bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyasınız.

Peki, bu adalet sisteminin, gerçek anlamda, haksız ve hukuksuz uygulamalarına örnek var mı Türkiye’de? Onlarca örnek var değerli arkadaşlar. Peki, boğazımıza çöken ve aynı zamanda istediğini alan bu iktidar, adalete gelince ne yapıyor? Adalete gelince, gerçek anlamda, adalet dağıtmayan bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Bakın, Kobani protestosu nedeniyle olaylar meydana geldi. Gerçek faillere ilişkin hiçbir soruşturma yok ama partimize yönelik -aradan altı sene zaman geçmiş- operasyonlar yapılıyor, burada da adalet yok. Yine, 28 Aralık 2011 tarihinde Roboski’de insanlar katledildi, burada da yine adalet yok. 59 belediyemize el konuldu; irademize el konuldu, yine adalet yok. 2015 yılından bu yana, eski Eş Genel Başkanlarımız dâhil olmak üzere 15 bin partilimize operasyon yapıldı, 4 bin kişi tutuklandı; yine adalet yok değerli arkadaşlar. İnfaz Yasası getirildi bu Meclise, bizlere dönük olunca yine adalet yok. Cezaevleri ölümevleri hâline geldi, bizlere gelince yine adalet yok değerli arkadaşlar. 2020’de Van’da Osman Şiban ve Servet Turgut helikopterden atıldı, bunlara adalet yok. Bakın, 2019 tarihinde Ağrı’nın Tutak ilçesinde Murat Kaya katledildi, yine adalet yok. Ağrı’nın Diyadin ilçesinde 15 ve 16 yaşlarındaki Muhammet Aydemir ve Orhan Aslan katledildi, yine bunlara adalet yok değerli arkadaşlar. Adaletsizlikler bunlarla bitmiyor, saymakla bitmiyor, biz burada sadece birkaç tanesini saymakla yetiniyoruz. Bu sistem, adaletsizliği ve vergi adaletsizliğini gerçek anlamda getiren bir sistem.

Değerli arkadaşlar, ben yine sizin huzurunuzda seçim bölgem olan Ağrı’yla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bakın, Ağrı, Türkiye’de en son sırada yer alan bir il. Bakın, Ağrı’ya büyük hilelerle, büyük aldatmacalarla günde 10 tane bakan geliyordu ve bu bakanların yapmış oldukları tuzaklarla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – AKP, Ağrı’da belediyeyi kazandı tuzak kurarak, halkı kandırarak fakat Ağrı gerçek anlamda, işsizlikte, gelir adaletinde, gelirde ve mevcut olan yoksullukta şu anda Türkiye’de en son sırada. Ağrı Belediye Başkanı çıkıp ne diyor, biliyor musunuz? Diyor ki: “Ağrılıların yüzde 80’i beni sevmiyor.” Ben de buradan Ağrılılar adına size sesleniyorum: Biz sizi sevmiyoruz. Sizi neden sevelim? Bize tuzak kurdunuz, bizi aldattınız. (HDP sıralarından alkışlar) Şimdi, Ağrı perperişan hâlde, Ağrı’da işsizlik diz boyu. O yüzden, biz sizleri gerçekten sevmiyoruz. Ağrılılar olarak da bundan sonra size kesinlikle zırnık kadar oy yok, size oy çıkmayacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Başkanım, böyle bir husus yok, Belediye Başkanımızı herkes seviyor. Sayın bakanlarımız da Belediye Başkanımız da hiç kimseye bir kumpas kurmadılar. Dolayısıyla bu, kendi hayalleri. Biz orada yüzde 55 oranında bir oy aldık. Hamdolsun, Belediyemiz de Hükûmetimiz de gayet güzel çalışıyor. Bunu da kayıtlara geçmesi için belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Şenol Sunat’ın.

Değerli arkadaşlar, zaman zaman milletvekili arkadaşlarımız maskelerini çıkarıyorlar. Biliyorsunuz, pek çok milletvekili arkadaşımız maalesef Covid-19’a yakalanmış vaziyette. Kendinizden vazgeçmiş olabilirsiniz ama arkadaşlarınızdan ve bizlerden vazgeçmeyin lütfen ve maskeleri çıkarmayın.

Buyurun Sayın Sunat. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Evet, teklifin 4’üncü maddesinde vergi ve prim borçlarının yapılandırılmasındaki ortak hükümler, diğer hükümler düzenleniyor.

Sayın milletvekilleri, vatandaşlarımızın borçlarının yapılandırılmasını elbette olumlu karşılıyoruz fakat borçları bu anlayışla yapılandırmak sadece borcu az bir süre ötelemek demektir. Birkaç ay sonra yapılandırma taksitlerinin ödemesi geldiğinde vatandaşlarımız için değişen hiçbir şey olmayacaktır. Devletin görevi ve öncülüğü borç batağına saplanmış vatandaşına kısa bir süre kazandırmak değil, vatandaşlarının borca batmasını engellemek olmalıdır. Devletin görevi istihdam yaratmak, üretim artırmak; memuru, işçiyi, emekliyi, esnafı, tüccarı ve toplumun tüm kesimlerini adil bir biçimde kalkındırmak olmalıdır. Maalesef, saray yönetiminin kalkınmadan, yönetmeden anladığı şey vatandaşın sırtından yükü almak değil, borç yükünü yapılandırmaktır. Maalesef, bu ülkede on sekiz senedir yoksulluk azaltılmıyor, yoksulluk yönetiliyor.

Biliyorsunuz, AKP iktidarında her sene düzenli olarak getirilen vergi borç yapılandırması 7’nci kez yapılıyor. Peki, borçlar azalıyor mu? Hayır. Vatandaşın alım gücü artıyor mu? Hayır. Vatandaşı borçtan kurtaracak, borcu azaltacak bir imkân sağlanıyor mu? Hayır. Sayın milletvekilleri, elinizden gelen tek şey borçları yapılandırmak fakat bunu bile yanlış ve eksik yapıyorsunuz. Eğer bir borç yapılandırması olacaksa bu imkândan toplumun tüm kesimlerindeki mağdur vatandaşlarımızın eşit ölçüde yararlanması gerekir. Tarım Kredi Kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının ve Esnaf Kefalet Kooperatiflerine olan esnaf borçlarının kapsam dışında tutulması büyük bir yanlışlıktır. Çiftçimizin, esnafımızın bugünlerde her zamankinden çok yardıma ve desteğe ihtiyacı vardır. Yandaş müteahhitlerin milyonlarca, milyarlarca borcu tek kalemde affedilirken borç batağındaki çiftçimize borçlarının yapılandırılması çok mu görülmektedir sayın milletvekilleri? Alın teriyle, namusuyla çalışan Türk çiftçisinin AKP yandaşı müteahhitler kadar kıymeti yok mudur?

Ayrıca, vergi adaleti ilkesi gereği vergisini ödeyemeyen vatandaşlarımızın borçları yapılandırılırken borcunu düzenli ödeyen vatandaşlarımızın da ödüllendirilmesi gerekmiyor mu? Aksi takdirde vatandaşlarımız vergi ve borç ödemelerinde haksızlığa uğradıklarını düşünebilir ve düzenli ödenen vergilerde de düşüş yaşanabilir ki maalesef yaşanıyor.

Değerli milletvekilleri, bugün ülkemizde çok büyük bir ekonomik kriz var; dolar 8,5 liraya, euro 10 liraya dayanmış; 3 gençten 1’i işsiz, esnaf siftah yapamıyor, emekli geçinemiyor, çiftçi tarlasından umudu kesmiş, asgari ücretliler yaşam savaşı veriyor; EYT’lilerin dertleri, atanamayan öğretmenlerin çilesi ve süre kısıtından dolayı daha sayamayacağım binlerce sıkıntı var. Sizlere sormak istiyorum: Pandeminden dolayı işten çıkarılan ve kısa çalışma ödeneğiyle geçinmeye çalışan işçiler borçlarını nasıl ödeyecek? Üniversiteyi bitirmiş ve üç yıldır iş bulamamış gençlerimiz KYK borçlarını nasıl ödeyecek? Siftah yapamayan, kepenk kapatan esnafımız borç batağından nasıl çıkacak? Ürünü tarlada kalan çiftçimiz borçlarından nasıl kurtulacak?

Sayın milletvekilleri, on sekiz yıl süregelen yanlış ekonomik politikalar, “ben yaptım oldu” zihniyeti; liyakatsiz, kibirli yönetim; rant temelli büyüme ve son olarak malum partili Cumhurbaşkanlığı gibi ucube bir sistem sonucunda ekonomimiz dipte, vatandaşımız borç batağında. Devleti yönetenlerin bırakın kriz yönetmeyi, döviz artışını durdurmak için dahi bir planları yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum.

Evet, Hükûmetin, iktidarın açıkladıkları her yeni ekonomi paketi bir önceki paketin aynısı olsa da bu ülkeye bir önceki paketten çok daha fazla zarar veriyor. “Üretimi artırmak” “istihdam yaratmak” “sosyal adalet” “refah düzeyi” gibi kavramları hatırlamıyorlar bile.

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ’nin yeni bir sloganı oluştu artık, hepimizin dilinde: “Dolarla maaş almıyorsan dövizi kafana takma hiç, eve ekmek götüremiyorsan al bir keyif çayı iç.”

Saygılarımla. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (9)’uncu fıkrasında yer alan "(kaynak sularının kira bedeli dâhil)” ibaresinin "(tasarrufunda bulunan taşınmazların kira ve irtifak hakkı bedelleri ile kaynak sularının kira bedeli dâhil)” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Cahit Özkan                         Vedat Demiröz          Mehmet Doğan Kubat

            Denizli                                İstanbul                               İstanbul

   Muhammed Fatih Toprak            Hacı Bayram Türkoğlu

          Adıyaman                                  Hatay

(13) a) Tarım ve Orman Bakanlığınca, tarımsal amaçlı kooperatiflere veya bu kooperatiflerin ortaklarına 31/8/2020 tarihinden önce kullandırılan ve bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla muaccel hâle gelen krediler ile ilgili mevzuatı uyarınca yeniden yapılandırılan ancak taksitleri süresinde ödenmeyen kredi alacaklarının bakiye asılları ile ödenmeyen alacağın vadesinin başlangıç tarihi itibarıyla bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar %3 faiz uygulanarak hesaplanacak borç tutarının; bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen ikinci ayın sonuna kadar Tarım ve Orman İl Müdürlüklerine başvuruda bulunarak ilk taksit 2021 yılı Kasım ayından başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği ayda toplam beş eşit taksitte ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Bu fıkra hükümlerine uygun ödeme yapıldığı takdirde bu Kanunun yayımı tarihinden sonraki sürelere herhangi bir faiz, zam ve katsayı uygulanmaz.

b)       Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce dava konusu edilmiş ve/veya icra takibi başlatılmış alacaklar için, borçlunun bu fıkra hükümlerinden yararlanmak üzere başvuruda bulunması hâlinde davalar sonlandırılır ve icra takipleri durdurulur. Bu takdirde borçluların mahkeme ve icra masrafları ile vekâlet ücretini ilk taksit tutarı ile birlikte ödemeleri şarttır.

c)       Bu fıkra kapsamına giren alacakların tamamının bu fıkrada öngörülen süre ve şekilde ödenmemesi hâlinde alacak ilgili mevzuatın öngördüğü şekilde hesaplanır ve ödenen tutarlar mahsup edilir.

ç)       Bu fıkra kapsamına giren alacaklara karşılık bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce ödenen tutarlar red ve iade edilmez.

d)       Bu fıkranın uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilidir.

(14)     Orman köylerinde oturan köylüler ile bu köylülerce kendi aralarında 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulmuş veya durumları bu Kanun hükümlerine intibak ettirilmiş çok amaçlı tarımsal kalkınma kooperatiflerine Orman Genel Müdürlüğünce kullandırılan kredilerden ödeme süresi geldiği hâlde bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla ödenmemiş olan kredi alacaklarının asıllarının tamamı ile bu alacaklara ilişkin fer'iler yerine, bu Kanunun yayımı tarihine kadar %3 faiz uygulanarak hesaplanacak tutarın; bu Kanunun yayımı tarihini izleyen ikinci ayın sonuna kadar orman bölge müdürlüklerine yazılı başvuruda bulunulması ve ödenmesi gereken tutarın, ilk taksiti 2021 yılı Kasım ayından başlamak üzere ve her yıl ilk taksitin tekabül ettiği ayda toplam beş eşit taksitte ödenmesi şartıyla bu alacakların ödenen kısmına isabet eden fer'ilerin tahsilinden vazgeçilir. Bu fıkra hükümlerine uygun ödeme yapıldığı takdirde bu Kanunun yayımı tarihinden sonraki sürelere herhangi bir faiz, zam ve katsayı uygulanmaz. Bu fıkra uyarınca taksitlendirilen alacaklara ilişkin olarak açılmış davalar sonlandırılır. Yargılama giderleri ile icra masrafları ve vekalet ücretleri karşılıklı olarak talep edilmez. Bu fıkra kapsamında ödenmesi gereken tutarların fıkrada öngörülen süre ve şekilde kısmen veya tamamen ödenmemesi hâlinde, ödenmemiş alacak asılları ile bunlara ilişkin faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer'i alacaklar ilgili mevzuat hükümlerine göre tahsil edilir. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Orman Genel Müdürlüğü yetkilidir.

(15)     Büyükşehir belediyeleri, belediyeler veya bağlı kuruluşlarının, 3/7/1968 tarihli ve 1053 sayılı Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun kapsamında imzalanan protokol uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenmesi gereken ve bu Kanunun yayımı tarihi itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan borçlarının en az %25'ini fer'ileriyle birlikte bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren en geç bir ay içinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödemeleri halinde veya bu tutar tahsil edilmiş olanlarından fıkra hükmünden yararlanmak üzere başvuruda bulunmaları halinde, kalan borcu işleyecek kanuni faiz ile birlikte ve protokollerindeki kalan taksit sürelerine eşit bölünmek suretiyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödenir. Bu fıkra uyarınca yapılandırılan borçlar için açılan davalar ve yapılan icra takipleri kendiliğinden sona erer. Yargılama giderleri ile icra masrafları ve vekâlet ücretleri karşılıklı olarak talep edilmez. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yetkilidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, belediyelerin ilgili kanunlarca verilen yetkiler çerçevesinde kendilerinin tasarrufuna bırakılan taşınmaz kiralamaları ve irtifak hakkı tesisinden kaynaklanan alacaklarının da yapılandırma kapsamına alınması, Tarım ve Orman Bakanlığınca tarımsal amaçlı kooperatiflere veya bu kooperatiflerin ortaklarına kullandırılan kredilerin, Orman Genel Müdürlüğünce orman köylüleri ile bu köylülerce kendi aralarında 1163 sayılı Kanun’a göre kurulmuş veya durumları bu kanun hükümlerine intibak ettirilmiş çok amaçlı tarımsal kalkınma kooperatiflerine kullandırılan kredilerin yapılandırılması amaçlanmaktadır.

Ayrıca, maddeye eklenmesi öngörülen bir diğer fıkrayla da büyükşehir belediyeleri, belediyeler veya bağlı kuruluşlarının 1053 sayılı Kanun kapsamında imzalanan protokol uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne ödemesi gereken borçlarının yapılandırılması yönünde düzenleme önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 5- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 7 – İşsizlik ödeneğinden yararlandırılıp, işten ayrılmalarını takip eden 90 gün içerisinde işyerlerinde bu Kanun kapsamında işe giren ve işe girdiği tarihten itibaren hizmet akdine tabi olarak en az 12 ay süreyle kesintisiz çalışanlardan talepte bulunanların, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca sigortalı sayılmak suretiyle, işe başladıkları tarihten önce yararlandıkları en son işsizlik ödeneği süresi için Kurumca Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeme yapıldığı tarihte geçerli prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanacak uzun vadeli sigorta primi işveren ve sigortalı hisselerinin tamamı Fondan karşılanır. Bu fıkra hükümlerinden aynı işsizlik ödeneği hak sahipliği için sadece bir defa yararlanılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir.”

      Süleyman Girgin                  Yüksel Mansur Kılınç                 Ayhan Barut

             Muğla                                 İstanbul                                 Adana

        İrfan Kaplan                            Cavit Arı                            Ali Keven

          Gaziantep                               Antalya                                 Yozgat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Bekaroğlu’nun.

Buyurun Sayın Bekaroğlu...

Genel Kurulda yok.

CAVİT ARI (Antalya) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Komisyondaki açıklamalardan söz konusu değişikliğin amacının istihdama daha hızlı dönüşü sağlamak olduğu, 200 bin kişinin bu hızlı işe dönüş desteğinden faydalanacağı ve bunun da maliyetinin 190 milyon Türk lirası dolaylarında olacağı, söz konusu tutarın İşsizlik Fonu’ndan karşılanacağı ifade edilmiştir.

Maddeyle getirilen düzenlemede sadece özel sektör iş yerlerinde göreve başlayanların yararlandırılmasının amacı anlaşılamamıştır.

Bu maddeyle işsizlik ödeneğinden yararlandırılan kişilerin işten ayrılmalarını takip eden doksan gün içerisinde işe girmeleri ve on iki ay süreyle kesintisiz hizmet akdine tabi olarak çalışmaları hâlinde işsizlik ödeneğinden yararlandıkları süre için sigortalıların başvurmaları hâlinde prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanacak uzun vadeli sigorta pirimi işveren ve sigortalı hisselerinin tamamının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması amaçlanmaktadır.

Bu uygulama işsizlik sigortasının amacını saptamaktadır.

İŞKUR bülteninden alınan bilgilerden Mart 2002 tarihinden Eylül 2020 tarihine kadar işsizlik ödeneği almak için 14 milyon 4 bin 494 kişinin başvurduğu, 8 milyon 127 bin 379 kişinin bu ödeneği almaya hak kazandığı, bu aşamaya kadar toplam 36 milyar 639 milyon 500 bin 997 TL işsizlik ödeneğinden ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.

Sosyal güvenlik hukuku açısından işsizlik sigortasının amacı kişinin ekonomik bir risk olan işsizlik döneminde gelir desteğine kavuşmasıdır.

Yapılan bu düzenleme ise bu mantığa aykırı olarak gelir desteği amaçlı bir sigortanın uzun vadeli sigorta sistemine yönelik olarak kullanılmasıdır.

Bir diğer sorun ise işsizlik dönemi için ödenecek primlerin asgari ücret üzerinden ödenmesidir.

Bu durum, sigortalının emekli aylığının hesaplanmasında olumsuz bir etki yaratacaktır.

Bu maddenin gerektirdiği ödemelerin İşsizlik Fonu yerine bütçe kaynaklarından karşılanması gerektiğine, madde metnindeki sakıncaların giderilerek söz konusu maddenin yasalaştırılması gereğine inanmaktayız.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 5- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 7- İşsizlik ödeneğinden yararlandırılıp, işten ayrılmalarını takip eden 90 gün içerisinde özel sektör işyerlerinde bu Kanun kapsamında işe giren ve işe girdiği tarihten itibaren hizmet akdine tabi olarak en az 12 ay süreyle kesintisiz çalışanlardan talepte bulunanların, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca sigortalı sayılmak suretiyle, işe başladıkları tarihten önce yararlandıkları en son işsizlik ödeneği süresi için Kurumca Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeme yapıldığı tarihte geçerli prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanacak uzun vadeli sigorta primi işveren ve sigortalı hisselerinin tamamı Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından karşılanır. Bu fıkra hükümlerinden aynı işsizlik ödeneği hak sahipliği için sadece bir defa yararlanılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurumca belirlenir.”

   Serpil Kemalbay Pekgözegü          Mahmut Celadet Gaydalı    Hüseyin Kaçmaz

               İzmir                                       Bitlis                              Şırnak

        Kemal Peköz                        Necdet İpekyüz

            Adana                                  Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 4 Kasım 2020, bundan dört yıl önce partimize yönelik bir darbe gerçekleşti ve Eş Başkanlarımız, Grup Başkan Vekillerimiz, milletvekillerimiz başta olmak üzere partimizin en değerli milletvekilleri rehin alındılar. Bu, aslında sadece HDP’ye yapılan bir darbe değildi elbette ki; bu, aynı zamanda emek güçlerine, demokrasi güçlerine, özgürlük ve demokrasi için mücadele eden bütün toplum kesimlerine yapılmış bir darbedir. Bakın, Gültan Kışanak bu darbenin yıl dönümünde ne söylüyor:

“Kürtler yaşadıkları bütün haksızlıklara ve hukuksuzluğa rağmen demokratik siyasette ısrar etmek için yoğun bir çaba gösteriyorlar. Fakat son dört yılda kesintisiz bir şekilde hem yerel hem de genel siyasete katılımları faşist uygulamalarla engelleniyor. Bu durum açıktır ki sadece Kürt halkının sorunu değil, Türkiye’de yaşayan ve demokratik bir yönetim arzulayan herkesin sorunudur. Demokratik siyasete inandığını söyleyen tüm siyasi partilerin bu konuda net bir tutum alması ve güçlü bir mücadele hattı kurması gerekir. Bizler siyasi rehin olarak tutuluyoruz ama şunu bir kez daha net olarak ifade etmek isterim ki faşizme boyun eğmedik, eğmeyeceğiz! Gültan Kışanak.” (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, tıpkı sevgili Gültan Kışanak’ın dediği gibi, bu faşist darbenin aslında işçilere, emekçilere, demokrasi güçlerine yönelik bir darbe olduğunu tam da bu torba yasa gösteriyor. Şu anda torba yasaya karşı direnen güçler, sendikalar, emek örgütleri; polis zoruyla, kolluk gücüyle bastırılıyor, sindirilmeye çalışılıyor. Bugün milletvekilleriyle görüşmek, burada, Mecliste sorunlarını gündemleştirmek isteyen DİSK yöneticileri içeriye alınmayarak ve darbedilerek burada iktidarın faşist yüzü bir kere daha gösterilmiş oldu.

Değerli arkadaşlar, yaşanan bu darbe süreci işçileri, emekçileri yoksullaştırıyor ve bugüne kadar kazanılmış bütün hakların gasbedilmesine sebebiyet veriyor; bunlar da bu torba yasalarla gerçekleşiyor; torba yasanın içerisine bir miktar şekerli bir şey koyuyorsunuz, geri kalanı, zehri halka içirmeye çalışıyorsunuz. Bunu elbette ki halk yutmuyor, işçiler, emekçiler yutmuyor ama ceberut devlet düzeniniz şu anda insanların tepkilerini açığa çıkartmasının önünde engel oluyor.

Bu kurduğunuz ceberut sistemle şöyle bir şey yarattınız: Tıpkı, hani bu ülke ilk kurulduğu zaman, cumhuriyet ilk kurulduğunda, tek parti iktidarında “Sınıfsız, imtiyazsız bir kütleyiz.” deniyordu ve sanki bu ülkede milyonerler yaratılması gerekirmiş gibi de her mahallede bir milyoner yaratmak istiyordu tek parti dönemi; şimdi siz de bir parti devleti olarak sanki sınıfsız ve imtiyazsız bir Türkiye varmış gibi sadece ve sadece aslında sermaye sınıfının çıkarlarını her şeyin üstünde tutarak bu yasaları geçirmeye çalışıyorsunuz. Fakat sanıyor musunuz ki Türkiye’de sınıflar yok. Elbette Türkiye’de sınıflar da var, sınıf bilinci de var, işçi sınıfının örgütlü mücadelesi de var ve bunun, sizlerin karşısında bir gün dikileceğini, çok geçmeden dikileceğini mutlaka göreceksiniz.

“İşsizlik sigortası ve bazı kanunlarda değişiklik yapmak istiyoruz.” diyorsunuz ve sözde, işsizlikle mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz fakat işsizlikle mücadele diye bir şey yok burada arkadaşlar. İş mi var ki işçiler doksan gün boyunca işsiz kalınca hemen “Doksan birinci gün çalışalım da işsizlik primlerimiz devlet tarafından İşsizlik Fonu’ndan yatırılsın.” diyecekler. Bir kere, İşsizlik Fonu’nu sermaye çıkarları için kullanmaya doymadınız, bunu yol ediyorsunuz. Öte taraftan da zaten Türkiye’de bir işsizlik tsunamisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – İşsizlik tsunamisi varken insanların işsizlikten kaçınmaları için “İşçileri yönlendiriyoruz.” diye burada bir kılıf geçirmişsiniz bu torba yasaya; biz bunu kabul etmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, sizin yapmak istediğiniz, Türkiye’de eksik istihdamı yasallaştırmaktır; yasal bir şekilde güvencesiz çalışmayı, sigortasız çalışmayı sağlamaktır. Şu anda, bu torba yasa güvencesizliği, sigortasızlığı yasallaştırıyor. Anayasa’ya göre de uluslararası sözleşmelere göre de suç olan sigortasız, güvencesiz çalışma, bu yasayla yasallaştırılıyor. Devletin görevi eksik istihdam değildir, güvencesiz istihdam yaratmak değildir, kaçak çalışan işçileri meşrulaştırmak değildir. Devletin yapması gereken, nitelikli işler yaratmaktır, güvenceli bir toplum yaratmaktır; herkesin evine aş götürmesini, herkesin güvenceli, insana yakışır bir işe kavuşmasını sağlamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bu yasa hem 25 yaş altı için hem 50 yaş üstü için ayrımcılık yaparak, güvencesizliği getirerek darbeyi işçiye vurmaktadır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Yasin Öztürk                   Orhan Çakırlar

            Adana                                  Denizli                                 Edirne

    İmam Hüseyin Filiz                     Hasan Subaşı

          Gaziantep                               Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İmam Hüseyin Filiz’in.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na ek madde ilave edilerek işsizlik ödeneğinden yararlanan kişilerin işten ayrılmalarını takip eden doksan gün içerisinde işe girmeleri ve on iki ay süreyle kesintisiz hizmet akdine tabi olarak çalışmaları hâlinde işsizlik ödeneğinden yararlandıkları süre için uzun vadeli sigorta primlerinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması amaçlanmaktadır. Maddeyi prensip olarak destekliyor olsak da parti grubumuzun muhalefet şerhinde belirtildiği gibi, aslında yapılması lazım gelen şey, işsiz kalınan süre içerisinde sigorta primi ödemesinden ziyade istihdama bir katkı vermek, işe almayı kolaylaştırmak veya işe almanın maliyetini azaltmak olmalıdır. Dünya genelinde yapılan bir kısım çalışmalara bakıldığında, sosyal güvenlik açısından parça parça yapılan teşviklerden ziyade, genelde yapılacak sigorta prim indirimlerinin çok daha verimli olduğu şeklinde analizler vardır.

Değerli milletvekilleri, hepinizin takdir ettiği gibi, işsizlik sigortasının 2 temel amacından 1’incisi, işsizin ve ailesinin uğrayacağı maddi ve manevi zararları en alt düzeyde tutarak toplumdaki sosyal dengeyi bozucu sonuçları ve suç eğilimini önlemek; 2’ncisi ise işsizlerin iş ararken daha seçici olmalarını sağlayarak iradesi dışında işsiz kalanların mesleklerine ve yeteneklerine uygun olarak yeniden iş gücü piyasasına dâhil olmalarını teşvik etmektir. Böyle olsa da aslında ülkemizin en önemli sorunu işsizlik ya da istihdam sorunudur. Toplumumuzun büyük bir çoğunluğu, özellikle gençlerimiz, ya iş bulamamakta ya da eğitimlerine uygun olmayan alanlarda çalışmak durumunda kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, TÜİK’in Haziran 2020 verilerine göre, 4 milyon 227 bin işsiz vatandaşımız var; genç nüfustaki işsiz sayısı 2 milyon 387 bin kişidir; ayrıca, 1 milyon 100 bin civarında işsiz üniversite mezunumuz var; iş aramayan işsizleri de dâhil edersek işsizlerin sayısı 11 milyon 420 bin civarındadır.

Değerli milletvekilleri, bireysel, sosyal ve siyasal bakımdan çok sayıda olumsuz sonucu bulunan işsizliğin ortaya çıkardığı olumsuzlukları gidermek için iktidarın işsizliğe çareler üretmesi gerekmektedir. İşsizliği azaltmak ve minimuma indirmek için öncelikle üretim teşvik edilmeli, sanayileşmeye önem verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde sanayi ve hizmet sektörleri yüksek nitelikli ara eleman ihtiyacı duymaktadır. Bunun için de mesleki ve teknik eğitime önem vermek gerekmektedir. Yapılması gerekenleri şöyle sıralayabiliriz: Mesleki ve teknik eğitim veren okullar, müfredatları iş gücü piyasasına uygun hâle getirilerek ihtiyaca uygun nitelikli mezun verir hâle getirilmelidir. Kariyer yönlendirmelerinde sistematik bir yapı oluşturulmalıdır yani meslek okulları ile istihdam ilişkilerinin etkin bir şekilde planlanması için rehberlik ve danışmanlık hizmetleri geliştirilmelidir. İşletmeler ile okulların iş birliği çok önemlidir. İl bazında iş gücü piyasası ve ihtiyaç analizleri dikkate alınarak işletmelerin katılımlarıyla eğitim, istihdam olanakları yaratılmalıdır. Meslek yüksek okulları gelişmiş ülkelerdekilere benzer şekilde organize edilerek öğretim elemanları özellikle serbest piyasada çalışmış, sanayinin ve işletmenin sorunlarını bilen, tabiri caizse ayağında çizme, sırtında önlüğüyle öğrencilere uygulamalı eğitim verecek akademisyenlerden seçilmelidir. Organize sanayi bölgelerinde meslek yüksek okulları açılması yaygın hâle getirilmeli ve bizzat sanayide, işletmelerde çalışan mühendislere dersler verdirerek eğitim alanında üniversite-sanayi iş birliği temin edilmelidir. Böylece, öğrencilik yıllarından itibaren sanayiyi tanıma fırsatı bulan öğrenciler mezun olduktan sonra kolaylıkla iş bulma imkânına kavuşacaktır, iş yerleri de öğrencilik yıllarından tanıdıkları öğrencileri istihdam edeceklerdir. Bu uygulamayı Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğüm sırasında bizzat gerçekleştirdik ve çok ciddi gelişmelere şahit olduk.

Ayrıca, konuşmamın başında belirttiğim gibi istihdam üzerinden alınan vergi, prim ve işveren payı gibi mali yüklerin düşürülmesi yeni istihdam alanlarının oluşmasını teşvik edecektir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.26

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

6’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 6- 4447 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinin onikinci fıkrasında yer alan ‘2015 yılından itibaren beş yıla’ ifadesi ‘31/12/2023 tarihine’ şeklinde değiştirilmiştir”

      Süleyman Girgin                    Mustafa Adıgüzel        Yüksel Mansur Kılınç

             Muğla                                   Ordu                                  İstanbul

    Neslihan Hancıoğlu                     Mürsel Alban                           Cavit Arı

            Samsun                                  Muğla                                 Antalya

        Ayhan Barut                          İrfan Kaplan

            Adana                                Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mürsel Alban’ın.

Buyurun Sayın Alban. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜRSEL ALBAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 6’ncı maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce İzmir’de meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum.

On sekiz yıldır uygulanan yanlış ekonomi politikaları nedeniyle oluşan ekonomik sistem bozukluğu bugün Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte zirveye çıkmıştır. Ülkemizde çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Başta tüm işletmeler olmak üzere hemen hemen herkes büyük zarar gördü. Bilançolarda kur farkı ve yüksek faiz kaynaklı zararlar oldukça arttı, özellikle pandemi süreci bu zararları katlayarak büyüttü. Esnaflarımız başta olmak üzere küçük ve orta ölçekli tüm işletmeler banka kredilerini geri ödeyemediler, ciddi zorluklar yaşamaktadır. Aynı şekilde emekçilerimize “kısa çalışma ödeneği” adı altında sadakadan öteye gitmeyen bu ödemeler kandırmadan ibarettir. Salgın günlerinde hayat pahalılığı karşısında emekçilerin yaşam koşulları daha da zorlaşmıştır. AKP yönetimi birtakım uygulamalarla kendisini işçilerin yardımına koşuyormuş gibi göstermeye çalışmaktadır. Emekçilerin paraya en çok ihtiyaç duydukları bu dönemde yapılan bu ödemeler sadaka mahiyetindedir ve yetersizdir. Kısa çalışma ödeneği diye aylık 1.593 TL, günlük 52 TL sadaka veriyorsunuz. Üstelik bunu da işçinin İşsizlik Fonu’ndan veriyorsunuz. Verdiğiniz bu paralar tam olarak günlük 5 euro etmektedir. “Bizi kıskanıyor.” dediğiniz Avrupa’da 5 euroyu dilenciye verseniz, inanın o 5 euroyu kafanıza fırlatır. AKP’nin şov amaçlı kullandığı bu ödemeler sanki bir lütufmuş gibi sunulmaktadır. Oysa işçilerin eline geçen bu paralar İşsizlik Fonu’nda işçilerden kesilenlerden elde edilen birikimlerle yapılmaktadır. Ertelenenler dâhil vergi, SGK borçları ödenemiyor, tedarikçilere olan borçlarını çek, senet vererek uzun vadeye yaymaya çalışıyorlar.

Kamuya olan borçlarının yapılandırılmasını öngören düzenleme önemli olmakla beraber mevcut sorunların çözümü için yeterli değildir. Çözüm, yapılandırma değil, bu kanun teklifinin tamamında tüm borçların ve cezaların silinmesidir. Bakın, daha önce birçok kez bu tür kamu alacaklarında yapılandırma getirdiniz. Ne oldu, biliyor musunuz? Daha sonra yapılandırmayı dahi yapılandırdınız. Niçin? Çünkü vatandaş bu yapılandırmaların ilk taksitini bile ödeyemiyor, piyasa borç batağında. Buna bir de bütçe açığı ve hazine borçları da eklenince bu yapılandırmayı yapmak zorunda kaldınız. Zaten sizin bu yapılandırmayı vatandaş için değil, har vurup harman savurduğunuz, boşalttığınız hazineye biraz para girsin diye yaptığınız açıkça ortadadır. “Hazineye para lazım.” diyorsunuz. Öncelikle israfı durdurun. Örnek mi istiyorsunuz? İşte size örnek: Cumhurbaşkanlığının 16 uçağı var, mart ayında yurt dışına 1 uçuş, yurt içinde yaklaşık 10 uçuş yapmıştır. Bu uçuşlarda 1 uçak kullanıldıysa diğer 15 uçak ne yaptı? Diğer 15 uçak uçmasa bile mecburen bakımı yapıldı ve yaklaşık 13 milyon dolar para harcandı. Siz bu yapılandırmadan yaklaşık 500 milyar TL para bekliyorsunuz. Hazineye para lazım değil mi? Bakın, benim size bir önerim var, gelin hep birlikte Cumhurbaşkanının uçaklarından başlayalım, kullanmadığı 15 uçağı satın, yazlık sarayın inşaat maliyet harcamalarını durdurun. Marmaris Okluk Koyu’ndaki yazlık saray için kamulaştırdığınız 65 hektarlık arazinin tamamını, alın teriyle, kadimden gelen haklarıyla elde ettikleri mülkiyetlerini vatandaşların ellerinden ağlata ağlata aldınız. Bu yerleri hak sahiplerine geri vererek ödediğiniz milyarlarca liraları geri alın. Vatandaşın gözünün yaşını silin. Beş gün tatile gittiği yazlık sarayı satın, vatandaşın borcunun tamamını silin. Hiç kimse de vergi vermiyorum, yapılandırın diyemez. Satın yazlık sarayları, satın binilmeyen uçakları, bırakın vatandaşın cebindeki üç beş kuruşu, silin tüm borçları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MÜRSEL ALBAN (Devamla) – Allah kuluna “Yürü ya kulum!” demiş; siz vatandaşa borcunu ödetmek için arabasını sattırdınız, yürüttürdünüz ama saray saltanatına 16 uçak alarak uçurdunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Nereye doğru uçurdunuz? Ses çıkarmayarak bu yönetime, uçuruma doğru uçurdunuz. Zamanı gelince bu seçmen sizin ayağınızı yere bastırmasını bilir, sizi de yürüyemez hâle getirir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “yer alan” ifadesinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Rıdvan Turan                Serpil Kemalbay Pekgözegü        Hüseyin Kaçmaz

            Mersin                                  İzmir                                   Şırnak

        Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı           Necdet İpekyüz

            Adana                                   Bitlis                                  Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Rıdvan Turan’ın.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran karşısındaki değerli halkımız; bu yasa teklifini “Anayasa’ya aykırı mı?” “Şurası demokratik mi?” “Demokratik teamüllerle uyuşuyor mu, uyuşmuyor mu?” diye tartışmanın lüzumu yok. Bu yasa teklifi bizatihi Erdoğan tarafından anayasal düzenin ilga edildiğinin göstergelerinden bir tanesidir. Bunu laf olsun diye söylemiyorum, bakın niye söylüyorum? 2017 yılında ne söylemişti Erdoğan: “Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki: ‘Hayır, burada greve müsaade etmiyoruz çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.’ Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.” Yani Erdoğan, anayasal düzeni, elinde olan OHAL kararnameleriyle ilga etmiş oldu. Dün AKP’nin 18’inci yılıydı. On sekiz yıllık zaman dilimi AKP’nin ne denli işçi düşmanı olduğunu, ne denli emek karşıtı olduğunu, ne denli örgütlü işçilere karşı taammüden bir tutum içerisinde olduğunu bize gösterdi. Neler görmedik ki? TEKEL işçilerine saldırıdan maden işçilerini meydanda tekmelemeye kadar, işçilerin grev veya toplu sözleşme hakkını ortadan kaldıran tutumlara kadar, işçileri “nankör” olarak nitelendiren tutumlara kadar, hatta Soma katliamını “kader” ve “fıtrat” olarak nitelendiren tutumlara kadar.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin dinci, muhafazakâr yüzünü kazıyın, altından, böyle, tombul, semirmiş bir sermayedar çıkar. AKP’nin on sekiz yıllık siyasi geleneğinin bütünü yoksula, işçi sınıfına ve emekçilere karşı tutumla geçti. Şimdi, bir yasa teklifi halka pazarlanmaya çalışılıyor, AKP ve MHP tarafından pazarlanmaya çalışılıyor. “İstihdam paketi” olarak halka satılmaya çalışılan bu şeyi Anayasa terazisine vurmaya gerek yok. Bu ülkede Anayasa diye bir şey artık yok, demokratik teamüller diye bir şey yok; artık AKP ve MHP’nin faşizme yönelik planlaması var, programı var; bunu böyle görmek lazım.

Neymiş? Burada, pandemi sebebiyle ortaya çıkan fakruzaruret durumunda sorumluluğu işçiye ve işverene bölüştürecekmiş; iddia bu doğrultuda. Bunlar palavra. Bunların hepsinin kısaca özeti şu: AKP ve MHP’nin “başkanlık” “yeni Türkiye” “millî irade” gibi kodlarla sürdürdüğü sistematik faaliyetin sıkıştığı yerde ucuz iş gücü ve emeğin kazanımlarının hunharca katli söz konusu. Bunda MHP de sorumludur, bunda AKP birinci derecede sorumludur. Bunun, işçi hakları konusunda 1936 yılındaki “Grev yapanın Türklüğünden şüphe ederim.” mantığından daha başka bir mantık olmadığı çok açık değerli arkadaşlar. Bunu söylememin sebebi şu: O yıllar dünyada faşizm rüzgârlarının estiği yıllardı ve bu sebeple işçi sınıfına karşı muazzam bir saldırı kampanyası başlatılmıştı, şimdi de durum ne yazık ki bundan daha ayrı değil.

Bakın, bunu arızi bir durum, bir görev kusuru, aslında iyi yapmaya çalışıyormuş da arkadaşlar yanlışlıkla böyle bir yola tevessül etmişler gibi görmemek lazım; böyle algılamamak lazım. Bu, yaşanan kriz ortamının, çok boyutlu krizin faturasını yoksullara ve işçi sınıfına çıkarma eğilimidir.

Faşizm konusunda laf kurulacaksa, Poulantzas, faşizme giden yolun tüm sınıf ve tabakaları saran çok boyutlu bir kriz dinamiğiyle şekilleneceğini ve bu kriz dinamiğinde birilerinin çıkıp egemenler yani sermaye lehinde yaşamı yeniden kurmak için alt sınıflara, işçi sınıfına ve yoksullara terörist bir muamele yapacağını yazar; işte yaşadığımız şey tam da budur. Bu yasayı başka türlü “Şurasını düzeltelim mi? Burasını yeniden ele alalım mı?” diye tartışmak mümkün değildir. Bu, AKP ve MHP’nin faşizme geçiş programıdır; bunu böyle görmek gerekir. Pandemiyle, başka şeylerle alakası yoktur.

Bakın, geçen gün Hakkâri’de Şerali Dereli adındaki yoksul Kürt köylüsünü öldürenle, 2016’da HDP’lileri cezaevine atanla, işçilerin hakkını şu anda gasbeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bugün Hakkâri’de öldürülen, şehit edilen çalışanları biliyorsun değil mi? Hiç onlarla ilgili bir şey demiyorsun.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Sen bir müsaade et… Sen bir müsaade et… Sen çok biliyorsan gelir konuşursun, gelirsin konuşursun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bol kepçe konuşuyorsun, bugün işçileri katletti o imansızlar.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Şimdi bak, 2016’da HDP’lileri darbeyle içeriye atan ile işçi haklarını faşizan bir zihniyetle elinden alan AKP ve MHP zihniyeti aynı zihniyettir. Geçenlerde damat bahsetti, “Uluslararası sermayedarlarla memleketi cazibe merkezine çevireceğiz.” Nasıl yapacaksın bunu? İşçi ücretlerini düşürerek, köle koşullarında insanları çalıştırarak.

Bakın arkadaşlar, öyle korkuyorsunuz ki en küçük adımda dâhi -işte, maden işçileri ortadadır- bir küçücük kıvılcıma tonlarca su döküyorsunuz. Su dökseniz de aşağıdan bir yangın devam ediyor, bunu böyle bilin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bu sizin çabanızdan bağımsız bir biçimde bu ülkede artık size yönelik bir yeterlilik duygusu oluşmuş durumda. Ne yaparsanız yapın, bu yasayı da çıkartacaksınız ama saraylarınız, iktidarınız ve zenginliğiniz halk tarafından kuşatıldığında, insanlar sokaklara döküldüğünde bu yasaların hepsinden geri adım atacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan, teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “ibaresiyle” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Bedri Yaşar                      İmam Hüseyin Filiz                   Ahmet Çelik

            Samsun                               Gaziantep                              İstanbul

        Hasan Subaşı                         Yasin Öztürk    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           Antalya                                 Denizli                                  Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun, bir söz talebiniz var galiba.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisi, elli bir yıllık tarihinde “Dik baş, tok karın.” şiarını ilke edinmiş bir siyasi partidir ve her türlü “izm”e, faşizme, komünizme ve diktatöryalizme karşı bir siyasi partidir.

Konuşmacının sözleri, soğuk savaş döneminin birtakım sloganik söylemleridir. O dönemin zihniyetini yansıtmaktadır ve ayrıca, sürekli sokak vurgusu yapılması da son derece manidardır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, Sayın Özkan, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum. Hatibin kürsüden grubumuza, Cumhur İttifakı’na dönük ifadelerini asla kabul etmiyoruz. Bugün Türkiye’de, hukukun üstünlüğü “rule off law” yani hukukun otoritesini, Anayasa’nın otoritesini, ve vatandaşlarımızın güvencesini hayata geçiren bir anlayışla Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetiliyor. (HDP sıralarından gürültüler) Yani bu ülkede bir taraftan işçilerimize PKK terör örgütü saldıracak, bu ülkenin devletiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit edecek ve bu ülkede devlet otoritesi kalksın da biz başımıza buyruk ne yaparsak yapalım anlayışla hareket eden terör örgütleri cirit atacak sonra da biz bakacağız, bunun kabulü mümkün değil. Biz, bu ülkede, bakın, Almanya, Fransa, İtalya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Batı demokrasilerinde, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde, gelişmiş demokrasilerde hukuka, Anayasa’ya, demokratik kurumlara her kim nasıl itaat etmesi, nasıl uyması gerekiyorsa biz de cumhuriyetimizde, devletimizde bunu egemen kılacağız. Yani bu ülkenin anayasal kurumlarına, göreve gelmiş Hükûmetine, Parlamentosuna, “Türkiye’yi faşizme sürüklüyor ve bu ülkenin vatandaşlarına silah sıkıyor.” ifadesini kabul edemeyiz. Bu ülkeyi hukukla, demokrasiyle, refahla mutlak surette buluşturacağız ve bu ülkeyi muasır medeniyetler seviyesi hedefinin üzerine çıkaracağız.

Teşekkür ediyorum.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Ne zaman? Ne zaman?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ne zaman buluşturacaksınız?

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben, hatibimize yerinden bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Turan, grup adına buyurun.

32.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadeleri ile Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

RIDVAN TURAN (Mersin) – Öncelikle, MHP Grup Başkan Vekili muhtemelen kızmış ve bundan incinmiş ama kızması ve incinmesi asla ve asla şu anda bir maden işçisinin yaşadığı kızgınlıktan ve incinmeden daha fazla değil.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biraz önce teröristler Hakkâri’de çalışan işçiyi katletti, niçin ses çıkarmadınız?

RIDVAN TURAN (Mersin) – Yağma yok değerli arkadaşlar, eğer AKP’yle bu ülkenin ekonomik gidişatında sorumluluk sahibiyseniz askıya ekmek asarak bu işten kurtulamazsınız. İnsanların size karşı ne kadar tepkili olduğunu mutlaka bilmelisiniz.

AKP Grup Başkan Vekiline de söyleyeceğim şey şu: Her konuda lügatiniz aynı; terör, terör… Ben size diyorum ki: Bu yasa insanları kölelik koşullarında çalıştırıyor. Bunun dışında argümanınız varsa “Yok değil, biz insanların refahını artıracağız, çok güzel koşullarda yaşatacağız.” diyorsanız çıkın ama şunu bilin ki: Bu koalisyon, arasında da her gün daha fazla çelişkinin yoğunlaştığı bu koalisyon bu halkın ekonomik olarak fakruzaruretinin en büyük sebebidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sokaklarda mı arayacaksın çözümü?

RIDVAN TURAN (Mersin) – Yeter ki şiddet olmasın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sokak demokrasidir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Bedri Yaşar, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 6’ncı maddesi, kanunda sayılan şartları sağlaması şartıyla belirlenen prime esas kazançlar üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarın, işe alındıkları tarihten itibaren İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması konusunda başlatılan ilave istihdam desteği uygulama süresinin 2020 yılından 2023 yılına kadar uzatılmasını içeriyor. Tabii, biz özellikle bu pandemi süreci içerisinde çok zor şartlar yaşayan, zor günler geçiren esnafımıza yönelik, üreticimize yönelik, özellikle borcunu ödemeyen toplumun bütün kesimlerine yönelik atılan adımları doğal olarak destekliyoruz.

Tabii, içinde bulunduğumuz şartlar öyle sizin çok da tahmin ettiğiniz gibi değil. İşte, mart ayında pandemi süreci başladı, o zaman vergi ve sigorta ödemelerini altı ay ötelediniz. O, ekim ayıydı, geldi çattı, hem ekim ayı ödemeleri hem geçmişten gelen ödemeler üst üste geldi. Dolayısıyla, pandemi süreci hepimizin de izlediği gibi ikinci dönemine girmek üzere, şartlar böyle olunca daha bunlar bile ödenemez hâlde. Bunların daha çok faizlerle yapılandırılması yerine bizim önerimiz şuydu: Bu olağanüstü şartları yaşayan ülkemizde bunların faizlerini hiç olmazsa devlet karşılasın, ana paralarını ödeme yönünde esnafımız gayret sarf etsin.

Şimdi, aynı şekilde vergi ve SSK borçlarının bugün yapılandırılmasına biz karşı değiliz ama daha bir önceki yapılandırmanın taksitleri bitmedi, ondan öncekilerin taksitleri bitmedi, girdi birbirine. Bunun uzun vadede alışkanlık hâline gelmesini doğru bulmuyoruz ama bugün içinde bulunduğumuz şartlar itibarıyla bu borcun yapılandırılması doğrudur ve de yerindedir. Hatta biz şunu da öneriyoruz: Şimdi, Maliye Bakanlığımızın, Hazinenin yetkilileri burada. Geçmiş dönemden sigorta borcu olanlar var, bunlar her yapılandırmada tekrarlanıp duruyor. Nasıl? Bankalar tahsil edemedikleri alacaklarını varlık şirketlerine satıyor; işte, yüzde 10’una, yüzde 15’ine alacağın durumuna göre satıyor. Bugün de bunların eğer -on yıl geçti, on beş yıl geçti- hâlâ tahsilatı mümkün değilse bu borçlar için de böyle bir yol izlenebilir diye düşünüyorum, bu da bu manada gündeme gelebilir. Hatta bizim seçim programımızda vardı, ödenemeyen kredi borçlarıyla, kredi kartlarıyla ilgili demiştik ki: Bu, yaklaşık 3-4 milyar civarında bir rakam. Bunlar da ha bire takibe uğruyor. Biliyorsunuz, bunlar küçük rakamlar ama gerçekten milleti inciten, eşinden ayıran, çok sıkıntılar yaşatan bir hadiseydi. “Bunları da aynı şekilde, devlet, varlık şirketleri gibi bu kredi kartı borçlarını satın alsın, hatta bir miktarını silsin, bunu da uzun vadede yapılandırsın.” diye bizim teklifimiz vardı. O, bugün de gündemde, bunu da sağlamak mümkün.

Yine, aynı şekilde, istihdama yönelik adımların atılması lazım. Bugün, bankalara müracaat ettiğiniz takdirde, özellikle devlet bankalarına -siz hep böyle söylüyorsunuz ama- gidin, kapılarını tık tık vurun… Ben bugün bir şube müdürüyle de görüştüm. “Kredi verebiliyor musunuz?” diyorum “Maalesef şu an küçük işletmeler hariç yani işte 3 milyon cirosu olan işletmelere yaklaşık 100 bin liraya kadar kredi veriyoruz.” diyor ama yüksek orandaki talepleri yerine getiremediğini de buradan sizlere söylüyorum.

Üretimde süreklilik esastır yani üreticinin, esnafın, çiftçinin sürekli desteklenmesi lazım. Durup kalkmayla “Sizi durdurdum, önünüze engel koydum, bundan sonra işinize devam ederiz.” mantığıyla işletmeler yürümüyor. Hepinizin bildiği gibi araçlar ilk hareket esnasında en fazla mazotu tüketirler, işletmeler de böyledir; “dur”la “kalk”la başlamak zordur, maliyetleri yüksektir, dolayısıyla işler yürürken bunların desteklenmesi lazım. Tabii, bununla beraber, zaman zaman memleketimizin değişik yerlerinden sorunları da gündeme getiriyoruz bu kürsüde.

Sayın Başkanım, GİK üyemiz Sayın Rıdvan Uz ve Çanakkale İl Başkanımız Selahattin Yıldızlar diyor ki: “Bizler, Çanakkale’nin merkez Kepez beldesinde bütün siyasi partilerin temsilcileriyle beraber, muhtarlarımız da dâhil oturduk, bir kahvaltılı toplantı yaptık. Orada da iktidar partisine mensup milletvekilleri dedi ki: ‘Hiç merak etmeyin. Biz, Kepez beldesinin sulama sorununu çözeceğiz.’”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözleriniz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

E, aradan uzunca zaman geçti. Özellikle, Kepez beldesi Kalabaklı köyünden Saffet Akçay amcamız diyor ki: “Biz şu iktidar partisinin milletvekillerine ulaşamıyoruz. Bizim sulama projelerimizle ilgili de daha hiçbir adım atılmadı. Neyin ne olacağı konusunda da hiçbir fikrimiz yok. Sana zahmet, oradadır, Meclistedir, siz daha kolay ulaşırsınız, bir sor bakalım, şu bizim sulama işimizde bir ilerleme var mı?” Ben de buradan Çanakkale’yi temsil eden iktidar partisinin milletvekillerine diyorum ki: Saffet Akçay amcanın selamı var, “Şu bizim sulama işi ne oldu bir baksın, bize de bir haber versin.” diyor, Çanakkale şehitler beldesinden de hepinize selam söylüyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 7- 4447 sayılı Kanunun geçici 19 uncu maddesine aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.

“Cumhurbaşkanı, birinci ve onuncu fıkralarda yer alan 31/12/2020 tarihlerini 31/12/2023 tarihine ve ikinci fıkrada yer alan 2020 yılını 2023 yılına kadar uzatmaya yetkilidir.”

      Süleyman Girgin                  Yüksel Mansur Kılınç                 Ayhan Barut

             Muğla                                 İstanbul                                 Adana

        İrfan Kaplan                            Cavit Arı                  Mustafa Adıgüzel

          Gaziantep                               Antalya                                  Ordu

     Ali Mahir Başarır                  Neslihan Hancıoğlu

            Mersin                                 Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Mahir Başarır’ın.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İşsizlik Sigortası Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde söz aldım.

Evet, bu torba yasayı neden getirdik? Pandemi sürecinde istihdam üzerindeki olumsuzlukları gidermek için getirdik. Ama görüyorum ki işçi için, emek için, emekçi için hiçbir şey yok, yine patronları korumuşsunuz. 25 yaş altındaki işçiler ile 50 yaş üstündeki işçilerin kıdem hakkını elinden alıyorsunuz, emeklilik hakkını zorlaştırıyorsunuz. Bu hak 1936 yılında verildi İş Kanunu’nda ama seksen dört yıl sonra bununla oynama şerefi AKP Grubuna ait.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın 49’uncu maddesini hiç okumadan mı bunu getirdiniz, merak ediyorum. Ne diyor? “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek ve çalışma barışını sağlamakla mükelleftir." Anayasa’nın 49’uncu maddesiyle ilgili ne var? İşçinin hayat seviyesi yükseliyor mu? Dönüp bir işçinin hâline bakıyor musunuz? Bu ülkede pandemi süreci diyorsunuz; bu süreçte yumurtaya ekmeğe, elektriğe, nohuda her şeye yüzde 70 zam gelmiş, her şeye. Her şeyi geçiyorum, mart ayında 90 lira olan unun çuvalı 160 lira olmuş. Peki, asgari ücret ne kadar? 2.324 lira. Neden asgari ücreti konuşmuyorsunuz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – 100 dolar, 100 dolar!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Emekli maaşı 1.800-1.900 lira civarında. Neden bunun artırılmasını konuşmuyorsunuz? Sizin iş dünyasından başka, patronlardan başka bir kıbleniz yok mu? Neden?

Şimdi, vergiyi 8’inci kez yapılandırıyorsunuz, niye? 8 kez yapılandırdınız; esnaf için, berber için, kahveci için… Bu adamlar bunu nasıl ödeyecek? Bugün, kahveci günde 10 tane çay satıyor; taksitlendirdi, ödeyebilir mi? Siz, bunu kimin için getiriyorsunuz? Başınızın üstünde taşıdığınız o 5’li çete için getiriyorsunuz, onlara getiriyorsunuz bu vergi indirimini. Bu ülkede ne yazık ki her şeyi onlara yapıyorsunuz.

Arkadaşlar, bu 5’li çete -Cengiz, Kolin, Limak gibi bu şirketler- on sekiz yılda 2019 bütçesinden fazla ihale almış ama bunlar için vergi indirimi getiriyorsunuz. Nedir bunlar? Kim bunlar, yakamıza yapıştı? Başka şirket yok mu bu ülkede? Kredi onlara, yolcu garanti onlara, araç garanti onlara...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Meclis garantisi de onlara!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yani, anlamıyorum ben bunu. Sizin göreviniz Cengiz İnşaat ve yandaşlarını zengin etmek mi? (CHP sıralarından alkışlar)

“İstihdam.” diyorsunuz siz, “İşçi.” diyorsunuz; nerede işçiyle ilgili bir şey var burada, ben merak ediyorum. 5 şirket. Yine, yeni, Çukurova Havaalanı’nda belli, 5 milyon yolcu yılda seyahat ediyor, 10 kez ihaleyi iptal ettiniz; Cengiz İnşaata vereceksiniz ve 12 milyon yolcu garantisi vereceğiniz söyleniyor. Neden? Neden? İşçinin, emeklinin, bu ülkenin geleceğini bu insanlara ipotek etmek zorunda mısınız? Söyleyin bunu. Bu yatırım değil; bu çalma modeli, bu zengin etme modeli. Bence, bu ülkede bunlara yolcu garantisi vermeyin, bu insanlara, halka, emekliye, işçiye ekmek garantisi verin artık biraz. Bu ülkede araç garantisi vermeyin, milyonlarca gence iş garantisi verin biraz. Kredi garantisi vermeyin, milyonlarca üniversite mezunu devletten aldığı krediyi ödeyemiyor; onlara, kredilerine af garantisi verin. Allah’tan korkun biraz.

Çıkın sokağa, pazara. Bugün bir asgari ücretli 2.324 lirayla geçinebilir mi? Biriniz geçinin hadi, on gün. On gün geçinin!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Saray on dakika geçinsin!

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Geçinemezsiniz ama bu yasada patronlara, büyük firmalara, yandaş şirketlere vergi indirimini getiriyorsunuz. En son Kolin İnşaata 425 milyon lira vergi indirimi getirdiniz. Ya, yazık değil mi? Sonra, buna direnen sendikacıları Meclis kapısında tartaklıyorsunuz. Madencileri polis, asker metrelerce sürütüyor. Artık insaf, insaf, insaf! Bazı milletvekilleri söylüyor “Nasıl sokağa çıkalım?” Niye? Çünkü halk size hakaret ediyor, halk hakaret ediyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Biz halkın içindeyiz ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Halkın içerisinde ben hiçbir milletvekilini görmüyorum, görmüyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Her zaman sokaktayız!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sen burada işçiyi savun, işçiyi, 5 şirketi değil! Sen 5 şirketin avukatı mısın? Halkın avukatı ol!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Her zaman halkın içindeyiz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Halkın avukatı ol! Sen emeklinin, işçinin avukatı ol! Seni Cengiz İnşaat seçmedi, bu halk seçti.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Her zaman sokaktayız!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “uzatmaya” ibaresinin “uzatmak için” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Metanet Çulhaoğlu    İmam Hüseyin Filiz                      Aylin Cesur

            Adana                               Gaziantep                                Isparta

        Yasin Öztürk                          Ahmet Çelik                      Hasan Subaşı

            Denizli                                İstanbul                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Aylin Cesur’un.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu kanunla “Alacakları yeniden yapılandıralım.” demişsiniz. Ekonominin gidişatı için bir yapılandırma yapılması zaruret de ama yine yöntem yanlış. Önce şunu belirtelim: Pandeminin ekonomik sonuçları için önerdiğiniz yapılandırmaya salgından dolayı gerek duyulmadı. Ben bir önceki konuşmamda da söylemiştim, salgından önce başlayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminiz ve israf ekonominiz sonucu içine düştüğümüz yapısal, ekonomik ve siyasal tıkanmanın sonucu bu.

“Ekonomi, başkanlık sistemine geçince uçacak.” demiştiniz, fos çıktı, tıkanmanın zararları ve getirdikleriyle salgın ekonomisini yönetmekte zorlanıyoruz ve mecburen yapılandırmalara gidiyoruz. Yanlış olan şu: Bu yapılandırmalar bir sistem, bir program dâhilinde değil yani, bir makro ekonomi stratejisi kapsamında yapılmıyor. Her defasında uzatmalar hâlinde taksit taksit gerçekleşiyor. Dayanağı nedir, sonu nedir, nereye varılmaya çalışılıyor, belirsiz. Öngörülebilirlik, piyasaları asıl etkileyen şey ve en önemli şey aslında ama bizim, sizinle öngörebildiğimiz, gidişatın sürekli daha kötüye gittiği. Ha, diyorsanız ki “Bizim bir makro ekonomi politikamız var, o da damat beyin geçen ay açıkladığı Yeni Ekonomi Programı.” o program bir ay içerisinde çoktan 2023 döviz kuru hedeflerini geçti, her boyutuyla gerçeklikten uzak bir program olduğunu gördük hepimiz. Ha, diyorsanız ki “Bizimki o program değil.” o zaman başka. O zaman, geçen ay damat beyin açıkladığı neydi bize? Şimdi, bakın, neyle oynuyorsunuz? Kurumlarla, liyakatle ve istatistiklerle. Şeffafız demekle öyle şeffaf da olunmuyor.

Şimdi, arkadaşlar, kısa çalışma ödeneğinden faydalanan 1 milyondan fazla vatandaşımız var, ücretsiz izne çıkarılmış 2 milyondan fazla vatandaş var. Bunlar bin lira aylıkla geçinmeye çalışırken hâlâ istihdam içinde sayılıyorlar ve istatistiklerinizde iş gücüne katılım oranı düşürüldü ve aktif iş arayan 2 milyona yakın vatandaş azaltıldı. “4 milyon 200 bin işsiz var.” diyorsunuz -sizin rakamlarınız- ama az önce saydığım rakamlar 5 milyon daha yapıyor yani toplam 9 milyon. Yani, aslında işsizlik yüzde 13,4 değil, yüzde 27. Şimdi, bir de gizli işsizlerimiz var. İşli yani çalışan kime deniyor? İşi var, emek koyuyor ve emeğin karşılığını alıyor değil mi? Şimdi, istihdam içinde çalışan gözüken milyonlarca esnafımız gizli işsiz. Açıyor dükkanını erkenden, sabahleyin geliyor, kepengini indiriyor ve akşam işi siftahsız bitiriyor. Bu vatandaşlarımız sizin istatistiklerinizde değil, hiçbir istatistikte yok ama ülkenin her köşesinde var bunlar. Çıkın sokaklara. Soruyor esnafımız, yıllarca vergilerini verdikleri hâlde kendilerine bu zor zamanda neden destek çıkılmadığını soruyorlar. Kredilerin aslında bir yardım olmadığını, eninde sonunda geri ödeyeceklerini biliyorlar. Onlar adına soruyoruz. Olmayan gelirle esnaf birikmiş borcu nasıl ödeyecek? Şimdi, verdikleri vergilerin israfa gittiğinin, kendilerine kaynak kalmadığının ve asıl sorunun iktidarın kötü yönetimi olduğunun da farkındalar. Her şeyi dolarla alırken, gelirler artmadan kurdaki artış maliyet artışlarına sebep olduğu için “Dövize bakmıyorum.” diyen Hazine ve Maliyenin başındakine de kızgınlar. Memleketi ithalat cenneti hâline getirdiler diye kızgınlar. Kendilerinden yüzde 20 stopaj alındığı hâlde, kaymak tabakaya vergi indirimlerini, aflarını bol keseden dağıtmanıza da kızgınlar. Gelir adaletsizliğinin devlet eliyle artırılmış olmasına da kızgınlar ve muhtemelen, burada, kurumlar vergisinde de ciddi düşüşlere gidilmesi için kanun teklifi konuşulacağını duysalar buna da kızarlardı.

Şimdi, daha iki hafta oldu, burada söylemiştim, sonunu düşünmeden borçlanıyorsunuz. İsrafla bütçe açık veriyor ama içiniz rahat, keyfiniz gıcır ne de olsa vatandaş öder koyduğunuz vergilerle, adaletli adaletsiz fark etmiyor.

Yine, geçen hafta, ben, bu kürsüde dedim ki: Vatandaş taş mı yiyecek? Karar verdim, bu kürsüye her çıktığımda, onlara siz gerçekten ekmek buluncaya kadar soracağım: Taş mı yiyecek vatandaş? Çünkü biz, kötü ekonomi yönetiminizin sonuçlarını çalışanın, emekçinin primleri üzerinden, 25 yaş altı gençlerimizin ve 50 yaş üzerindeki vatandaşlarımızın haklarından keserek telafi etme çabalarınızı kabul etmiyoruz.

Ben sözü Âşık Mahzuni’ye vereceğim:

“İnsanın kanından yiyip içenler,

Beyler sofrasında yüksek uçanlar,

İzini kaybedip vurup kaçanlar,

Arkasına bakınmaya az kaldı.

Bu kavgada kim yürüdü, kim döndü,

Esamemiz okunmaya az kaldı,

Bu düğünün sonu mutlak gelecek,

Al kınalar yakınmaya az kaldı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) – Az kaldı arkadaşlar, az kaldı arkadaşlar, az kaldı arkadaşlar!

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Oya Ersoy                  Serpil Kemalbay Pekgözegü         Necdet İpekyüz

           İstanbul                                  İzmir                                  Batman

      Hüseyin Kaçmaz                       Kemal Peköz       Mahmut Celadet Gaydalı

            Şırnak                                  Adana                                   Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Oya Ersoy’un.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün 4 Kasım; sevgili Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer, halkın milletvekilleri, arkadaşlarımız, dört yıldır cezaevinde rehin tutuluyorlar. Neden, biliyor musunuz? Çünkü -bunu asla unutturmayacağız- saray rejiminin kurulmasına engel görüldükleri için tutuluyorlar.

Bugün, bu Meclisin kapısının önünde, sevgili DİSK Genel Başkanımız Arzu Çerkezoğlu ve DİSK’e bağlı sendikalarımızın genel başkanları polis tarafından darp edildi, birilerinin emriyle, sarayın emriyle darp edildiler. Ne için gelmişlerdi? İşte, bugün, burada görüşülmekte olan, sermayenin çıkarı için görüşülmekte olan bu yasa teklifine karşı işçi hareketinin sözünü söylemek için gelmişlerdi ve diyorlardı ki “Kıdem tazminatımıza dokunmayın, emeklilik hakkımıza dokunmayın.” Ben, buradan, içeride, dışarıda, sarayın ve sermayenin egemenliğine karşı direnen herkesi, daha üç gün önce alkışladığınız ama bugün haklarına sahip çıktıkları için gözaltına alınan Somalı maden işçilerini, Üçkuyular’da ve Hacıbektaşlı köyünde toprakları için direnen köylüleri ve ülkenin dört bir yanında eşit ve özgür bir yaşam için direnen, çalışan, kadın katillerinin peşine düşen tüm kadın arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle bir kez daha selamlamak istiyorum.

Evet, bu teklifte ne var? Şimdi, teklifin gerekçesine bakıyoruz, salgının yarattığı yükün sosyal devlet ilkesi gereğince paylaştırılmasından bahsediyor. Peki, içeriğinde ne var? İçeriğinde işçiler için ne var, sermaye için ne var? Kuralsız ve güvencesiz bir çalışma yaşamının örgütlenmesi var, kıdem ve ihbar tazminatının gasbı var ve 24 yaş altı genç işçiler için, çalıştıkları günlerin yani emeklilik haklarının gasbı var. Tam da bu noktada bu teklif en çok da kadınları vuruyor. Özellikle 25 yaş altı çalışan kadınların doğum iznini gasbediyor ve burada, emeklilik hakkını gasbediyor. Zaten, hâlihazırda, toplumsal cinsiyet eşitsizliği yani yaşamın her alanında olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği en fazla emeklilikte sürüyor. Bakın, DİSK’in geçen hafta açıkladığı bir rapor var. Bu rapora göre, istihdam edilenlerin yüzde 32’si kadın olmasına rağmen emekli olan kadınların oranı sadece yüzde 19. Yani bu teklifle işçilerin payına tarihsel kazanımlarının, haklarının gasbı düşüyor. Peki, işverenin payına ne düşüyor? Teklifin onlarca maddesinde işverenlere bol keseden teşvik dağıtılıyor ve kayıt dışı işçi çalıştıran işverenler dahi ödüllendiriliyor bu teklifle. Asıl amacı işsizleri korumak olan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere ölçüsüz kaynak aktarımı yapılıyor. Bahanesi ne? İstihdam. Peki, bakalım, 2017 ile 2020 yılları arasında işverenlere bütçeden işveren sigorta prim desteği olarak 114,2 milyar lira kaynak aktardınız. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere 43 milyar lira doğrudan destek ve teşvik verdiniz ve sadece istihdam teşvikleri için doğrudan sermayeye en az 134 milyar lira kaynak aktardınız. İstihdam arttı mı? Hayır. Bunu en iyi de siz biliyorsunuz.

Bakın, geçtiğimiz günlerde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı “Sosyal Koruma Kalkanı’mız kapsamında vatandaşlarımıza sağladığımız destek ve yardımlarda 39 milyar lirayı aştık.” diye övünerek bu tabloyu paylaştı. Şimdi, bunun 30 milyara yakını İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yani zaten işçinin parası ve şimdi, siz, bunu da yeniden ve yeniden gasbetmenin yollarını arıyorsunuz bu teklifle. 43 milyar lira aktarmışsınız zaten işçinin o hakkından sermayeye ve burada övündüğünüz şey, işçilerin zaten kendilerine ait olan 30 milyar lirayı işçiye verdim diye övünmek. Şimdi, siz, asıl burada bir hesap vermek zorundasınız. Birincisi, işverene aktardığınız paranın hesabını vermek zorundasınız; ikincisi, 100 milyar lira nerede? Bu İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kalan 100 milyar lira nerede?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

OYA ERSOY (Devamla) - Bu pandemi ve deprem koşullarında ve ekonomik kriz koşullarında günlük 39 liraya mahkûm ettiğiniz işçilere vermeniz gereken parayı, Fon’u bu yasa teklifiyle yeniden ve yeniden sermayeye peşkeş çekme derdindesiniz.

Ben, buradan bir tane bir şey hatırlatmak istiyorum: Ortada sosyal devlet yok, bir paylaşım da yok; ortada sosyal devlet olmadığı gibi işçileri, emeklileri, halkı sırtında yük olarak gören bir iktidar var ama asıl yük sizsiniz.

Buradan bir şey hatırlatmak istiyorum: 1999 depremi. AKP bunu çok iyi hatırlar çünkü kendisini iktidara taşıyan süreçti bu, bu işti. Halk enkaz altındayken dönemin iktidarı, milletin, halkın emeklilik hakkını tırpanladı ve şimdi de siz İzmir depreminin enkazı altında emeklilik hakkını, kıdem tazminatı hakkını ve ihbar tazminatı hakkını tırpanlamaya kalkıyorsunuz. O dönemin iktidarı nasıl enkaz altında kaldıysa, siz de bu enkazın altında kalacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Kemal Bülbül                  Mahmut Celadet Gaydalı           Necdet İpekyüz

           Antalya                                  Bitlis                                  Batman

      Hüseyin Kaçmaz                       Kemal Peköz  Serpil Kemalbay Pekgözegü

            Şırnak                                  Adana                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Kemal Bülbül’ün.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli üyeler; herkese iyi geceler, herkese sevgi ve saygılar.

Yani, Rıdvan Vekilim aslında kanun teklifiyle ya da kanunlar teklifi ya da torba, poşet neyse, bununla ilgili ne yapılması gerektiğini ifade etti ama bir kere de ben ifade edeyim.

Şimdi, bu yasa teklifi nasıl bir zamanda geliyor? Bir, kış geliyor. İki, pandemi süreci var. Üç, inanılmaz bir işsizlik ve yoksulluk var. Dört, psikososyal bir çöküntü var ve daha da sayabileceğimiz birçok şey var; deprem var, başka başka felaketler kapıda, maazallahuteala her an yeni felaketler gelecekmiş gibi bir hava söz konusu. Böylesi bir ortamda ne yapılır? Toplum psikolojik olarak, sosyal olarak, ekonomik olarak, moral olarak sağaltılmaya çalışılır ama bunu yapmak yerine var olan hakları da gasbetmek, var olanı da elinden almak gibi durum söz konusu.

Birçok arkadaş dile getirdi, bugün, kapıda, DİSK yöneticilerine yapılan saldırı faşizm falan değildir, daha ötesi bir şeydir; barbarlıktır, ahlaksızlıktır. (HDP sıralarından alkışlar) Hem de Zonguldak’ta 2 maden işçisi göçük altında kalmışken, sadece demokratik haklarını kullanmak gibi bir erdemle Meclisin kapısına gelen sendikacılara yapılan saldırının başka bir tanımı yoktur. Kıdem tazminatı gasbediliyor, bu torbanın içerisine başka başka… Dipsiz bir kuyu gibi bu torba, elinizi atıyorsunuz ulaşamıyorsunuz vesaire ve bütün bunlar ne zaman? 4 Kasım 2016 darbesinin gölgesinde. Peki, nedir bu 4 Kasım? 4 Kasım, Şark Islahat Planı’nın, İttihat ve Terakkinin yaptığı katliamların, Tunceli Kanunu’nun, 49’lara yapılanların, 27 Mayıs darbesinin, 12 Mart darbesinin, 12 Eylül darbesinin, boşaltılan 4 bin köyün, 17 bin faili meçhulün ve yapılan sayısız belediye gasbetme darbesinin toplamıdır. (HDP sıralarından alkışlar) Burada demokrasi diye bir amaç yoktur; burada bastırma, susturma, yok etme... Bu siyaset değildir, böyle bir siyaset aklı olamaz. Elbette ki iktidar eleştirilecek, elbette ki iktidar eleştirilere karşı öz eleştiri verecek, hesap verecek. Yok “Bizi eleştirmeyin.”, yok “Bize bir şey sormayın.”, yok “Bize hesap sormayın…” Nerede böyle şeyin bolluğu? Halk arasında bir laf var, derler ki: “At Ali Paşa’nın, çubuk kara meşenin; dehle, gitsin.” Bulmuşsunuz atı, dehleyin gitsin. Yok böyle bir yaşam, yok böyle bir yaşam! (HDP sıralarından alkışlar) Karşınıza işçiler de, karşınıza Kürt halkı da, karşınıza emekçiler de, kadınlar da, yoksullar da, depremzedeler de, hakkını arayan herkes de, öğrenciler de… Mağdur edilen herkes karşınıza dikilecek. Aslında karşınızdalar ama görmek istemiyorsunuz. Bir bakar körlük hâli var. Demiştim ki: Türkiye’de diktatörlük yoktur, “diktakörlük” vardır ve bu “diktakörlük” bütün bu olup bitenleri görmüyor, duymuyor, fark etmiyor; basireti bağlanmış, izan körelmiş. Böylesi bir tabloyla karşı karşıyayız ve hâlâ bizi rencide ediyorlar ve hâlâ bize saldırıyorlar, hâlâ mazluma saldırıyorlar.

Diyanet İşleri Başkanı çıkıp diyor ki: “Deprem, kıyamet denemesidir.” Vay senin aklına turp sıkayım ben, e mi!

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Ne biçim konuşuyorsun ya!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bakar mısınız şuna; bu bir bilim insanı, bu bir ilahiyatçı güya. Onu diyeceğine, depremzedelere, yoksullara, enkaz altında kalanlara moral verecek bir şey söylesene bre cahil! Böyle bir dindarlık, böyle bir tefsir, böyle bir kelam, böyle bir içtihat olur mu? Olmaz. Nedir bu? Cehaletin ürünüdür. Biz cehalete teslim olmayız; biz zulme, biz faşizme, biz katliama, biz hiçbir yok etmeye teslim olmayız. Neden? Çünkü hakkı, hakkaniyeti ve adaleti savunuyoruz. Çünkü haklıyız; güçlülüğümüzü, gücümüzü hakkımızdan alıyoruz. Ve kırk yıldır, 12 Eylül 1980’de de Gülten Kışanak Diyarbakır Cezaevinde işkenceye tabi tutuluyordu, bugün de Kandıra Cezaevinde işkenceye tabi tutuluyor. Yazıklar olsun, yuh olsun!

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Türkiye’de işkence falan yok.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Türkiye’de işkence vardır, bu senin söylediğin de bir işkencedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Türkiye’de işkence yok.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Böyle “İşkence yok.” demekle olmuyor, kandıramazsınız.

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Sözümü bölmeyin lütfen.

SALİH CORA (Trabzon) – Sizin derdiniz Diyanet değil, sizin derdiniz İslamiyet!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bizim derdimiz İslamiyet değil, bizim derdimiz hakkaniyettir.

SALİH CORA (Trabzon) – Hadi oradan!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – İslamiyeti bilenler adil olurlar, inançlara saygılı olurlar. Şahı Merdan Ali’ye sordular, dediler ki: “Devletin dini var mıdır?” “Vardır, adalettir.” dedi. “Adalet nedir?” dediler. Dedi ki: “Mazlumun ve masumun hakkını korumaktır.” Mazlumun ve masumun hakkını korumayandan İslam da olmaz, adalet de olmaz, adil de olmaz. Ne olur? Zorba olur, barbar olur. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini teklif ederiz.

    İmam Hüseyin Filiz                      Ahmet Çelik                      Hasan Subaşı

          Gaziantep                               İstanbul                                Antalya

        Yasin Öztürk                Mehmet Metanet Çulhaoğlu      İbrahim Halil Oral

            Denizli                                  Adana                                  Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

      Süleyman Girgin                  Yüksel Mansur Kılınç        Neslihan Hancıoğlu

             Muğla                                 İstanbul                                Samsun

        Ayhan Barut                          İrfan Kaplan                           Cavit Arı

            Adana                                Gaziantep                               Antalya

     Mustafa Adıgüzel                      Cengiz Gökçel

             Ordu                                   Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın İbrahim Halil Oral’ın.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, İzmir depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza yüce Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum. Canla başla vatandaşlarımızı enkaz altından kurtarmaya çalışan arama kurtarma birimlerimize de sonsuz şükranlarımı sunuyorum, Allah onlardan razı olsun.

Saygıdeğer milletvekilleri, insanımızın deprem sebebiyle can derdine düştüğü bir ortamda, maalesef, iktidara mensup bazı isimlerin ve yandaş basının dilinde siyasi rant amaçlı ifadeler yer almaktadır. Özellikle 1999 yılında yaşanan ve bütün Marmara Bölgesi’ni etkileyen deprem ile İzmir’de yaşadığımız depremi kıyaslamak ve buradan yalan yanlış beyanlarla siyasi rant elde etmeye çalışmak çok çirkindir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın çıkıp “1999 depreminde devlet iki gün ne olduğunu anlayamamıştı.” ifadelerini kullanması ne devlet ciddiyetine yakışır ne de acılarla boğuşan bir iklimin ruhuna uygundur.

Ben 1999 depremi olduğunda bu çatı altında milletvekili olarak bulunmaktaydım. Bu sebeple, birkaç söz söylemeyi vicdani bir görev kabul ediyorum. “İki gün devlet ne olduğunu anlayamamıştı.” dediğiniz depremde, 8 bina değil 133 bin bina yıkılmıştır. Evet, kıymetli arkadaşlarım, 8 bina değil, 133 bin bina yıkılmıştır ve 17 bin kişi hayatını kaybetmiştir. Tarihin en büyük felaketlerinden biri olan bu depremde, dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı ve bugün İYİ PARTİ Teşkilat Başkanı olan Sayın Koray Aydın Bey başta olmak üzere, 57’nci Hükûmetin Kabinesinin büyük bir kısmının sabahın ilk ışıklarıyla deprem bölgesinde olduklarına şahidiz. O büyük afette, Sayın Koray Aydın’ın icraatlarıyla, geçici konutların da kalıcı konutların da nasıl olağanüstü bir mücadeleyle, altyapılarıyla birlikte teslim edildiğini eğer hatırlamıyorsanız, o günün “Devletin Sözünü Tuttuğu Gün” manşetli gazetelerini açıp okuyarak hafızalarınızı tazeleyebilirsiniz. Siz, hâlâ Elâzığ, Van, Malatya depremlerinin yarasını tam manasıyla sarabildiniz mi? Biraz vicdanlarınıza dönün ve bu işi siyasete bulaştırmak yerine tecrübeden faydalanmasını bilin. İYİ PARTİ kadroları doğal afetlerle mücadelede Hükûmetimize tecrübesiyle destek olmaya her zaman hazırdır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde derin bir ekonomik kriz vardır. Bu kriz, görüştüğümüz teklifin gerekçesinde ifade edildiği gibi sadece coronavirüsün yarattığı sıkıntılardan kaynaklanmamaktadır. Ülkemizde yapısal mali problemlerden, israftan, yanlış ekonomik politikalardan kaynaklı âdeta ekonomik bir tsunami yaşanmaktadır. Bu tsunami esnafı, çiftçiyi, hizmet sektörünü, öğrenciyi, emekliyi boğmaktan beter etmiştir. Teşviklerle alakalı süre uzatımında Cumhurbaşkanına yetki vererek bu tsunami içinde boğulan vatandaşı maalesef kurtaramazsınız. Topu 2023’e kadar Cumhurbaşkanına atmak bu Meclise yakışmamaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, sadece gecikme faizlerini silerek on sekiz aylık yapılandırmalarla bu borç yükünü hafifletemezsiniz. Devlet, esnaf kefalet ve tarım kredi borçlarını satın alarak yapılandırma kapsamına sokmalıdır. Bununla alakalı biraz önce Bedri Yaşar Bey’in bahsettiği gibi, İYİ PARTİ’nin “Türkiye Dayanışma Fonu” adı altında bir seçim programı mevcuttur, oradan istifade edebilirsiniz.

Öğrencilerin KYK borçlarında indirime gidilmelidir hatta tamamı devlet tarafından ödenmelidir. Coronavirüs sebebiyle kapalı olan KYK yurtları ve üniversiteler için merkezî bütçeden ayrılan miktarlarda kullanılmayan kısımlar hazineye iade edilmeli, KYK borçlarının hafifletilmesi için öğrencilere aktarılmalıdır.

Esnafın ve firmaların KDV alacakları ödenemiyorsa, ödenmiyorsa bu miktarlar vergi borçlarından düşülmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Hazine ve Maliye Bakanımız bu vahim tabloya bakınca ve konu dolar olunca başını kuma gömmeyi tercih etmektedir. Sayın Albayrak’a bakarak “Memlekette ekonomik kriz yoktur.” diyoruz. Yakında Avustralya veya Kanada dolarının 6 lira civarındaki kurunu söyleyerek “Doların 9 lira olduğunu diyenler yalan söylüyor.” diye açıklama yaparsa inanın hiç şaşırmayacağım.

Sayın Cumhurbaşkanına çağrım şudur: Borçları yapılandırdığınız gibi hükûmeti de yapılandırınız, Sayın Albayrak’ı görevden alınız ya da başka bir göreve atayınız.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi partini yapılandır.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bu hareket bile piyasalara güven getirecek, ekonomiyi rahatlatacaktır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Önce kendi partinizi yapılandırın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sözünüz varsa buyurun burada konuşun, milletin kürsüsü burası.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Daha sonra bakacağız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O bir kere denedi o işi, konuşamaz. Bir daha dene bakalım.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Ben, milletin kürsüsünde konuşuyorum.

Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde ikinci söz talebi Sayın Cengiz Gökçel’in.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde sürekli istihdam paketleri açıklandığını görüyoruz. Paketler açıklanıyor, türlü kavramlar ve rakamlar katılıp karıştırılıyor, kimsenin anlamayacağı şekilde önümüze konuyor. Evirip çevirmeye gerek yok, işin özü belli, sorumuz net. Bu yönetim sistemine geçildiğinden beri istihdam oranları nasıl değişti? Ne kadar katma değerli ürün üretmişiz? Asgari ücretliye ne katmışız? Asgari ücretle çalışan işçinin gelir vergisi matrahını düzenlediniz mi? Açlıkla sınanan asgari ücretliye ne veriyorsunuz? Bunu konuşalım. Her paket açıklandığında pembe tablo çizme çabası var sizde. Başarılı olmak için öncelikle hatalar kabul edilmelidir fakat siz hatanızı kabul etmiyorsunuz. Başarısızlıklarınızı da başarı diye bize anlatmaya kalkıyorsunuz. Bu pembe tabloyu çizenler Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildiğinden beri istihdam oranlarının nasıl değiştiğini açıklayabilecekler mi acaba? Eğer merak eden olursa, iş gücü verilerine göre istihdam son bir yılda 1 milyon 254 bin kişi azaldı. Yani, işsizimize işsizler ordusu katıldı. Siz rakamlarla nasıl oynarsınız bilmem ancak reel olarak istihdam artmıyor aksine azalıyor.

Sırf şirin gözükmek için borçların yapılandırılmasını torbanın içine attınız. Kalkıyorsunuz her konuşmanızda “Tarımda şu kadar destek verdik.” diyorsunuz. O zaman soruyorum: Neden çiftçinin sulama borçları, elektrik borçları yapılandırılmıyor? “Destek veriyoruz.” diyorsunuz. Neden çiftçinin şu anda 168 milyar lira borcu var? Neden çiftçilerin o içinde oturduğu evle tarımsal üretim yaptığı arazileri satılıyor? Bunu hiç merak ediyor musunuz arkadaşlar? Eğer siz ülkedeki üretim yapan çiftçileri, köylüleri zerre kadar düşünüyorsanız çıkın bir üretim alanına, tutun bir çiftçiyi “Arkadaş, senin gelir durumun ne? Sen BAĞ-KUR primini ödüyor musun? Sen ektiğin üründen yeteri kadar gelir elde ediyor musun?” Cesaretiniz varsa bunu sorun. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) Burada ahkâm kesmek kolay.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – İşçilere cumhuriyet tarihinde verilmeyen desteği verdik.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, iş sadece tarımda, üretimde de bitmiyor.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Cumhuriyet tarihinde verilmeyen desteği biz verdik.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) - Burada getirdiğiniz yasa teklifiyle bir kölelik düzenini emekçiye, işçiye, çalışana dayatıyorsunuz. 25 yaşın altındaki, 50 yaşın üzerindeki insanların ellerinden çalışma yasasından kaynaklanan hakkı alıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bizim insanlarımız köleliği hak ediyor mu? (CHP sıralarından “Hayır!” sesleri, alkışlar) Belki sizin liderinizin altında “ona her daim biat etme” anlayışı var ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları her türlü emperyalist baskıya boyun eğmediği gibi sizin çıkartacağınız bu yasanın karşısında da elbette dimdik ayakta duracak ve bu yasayı size çıkarttırmayacağız! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, burada aslında söylenecek çok şey var, biz bunları söylüyoruz. İşsizlik Fonu’ndan işverene teşvik veriyorsunuz, işçinin senelerce alın teri dökerek ödediği primleri siz işveren için harcıyorsunuz. Siz hep beşli çete için çalışıyorsunuz. Tamam, anladık, işverenler de zor günler geçiriyor ama onu işçiden çalarak yapmayacaksınız. Sosyal devletseniz, büyük devletseniz bunun için yeni bir fon kurarsınız, gerekirse devlet olarak bütçenizden karşılarsınız; emekçiden çalmazsınız, çalışandan çalmazsınız, haklarını sonuna kadar verirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Emekçiler, çiftçiler bize oy veriyor; emekçiler, çiftçiler, işçiler bize oy veriyor, AK PARTİ’ye oy veriyor. Zenginler size oy veriyor, zenginler; çiftçiler, işçiler bize oy veriyor.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Eğer bir kanun yapılıyorsa bunun amacını bu kanun vatandaşlara sosyal ve ekonomik yönden ne getiriyor ne götürüyor onu hesaplayarak ortaya koyarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Siz getirdiğiniz bu kanunla işçiyi, emekçiyi ezdiriyorsunuz, onların hakkını da ellerinden alıyorsunuz; bu, adalet düzeninde olmayacak bir uygulama.

Değerli arkadaşlar, aslında sizin çok yaptığınız hatalı işler de var. Bugün Mersin’in Anamur ilçemizden aradılar. Değerli arkadaşlar, geçen hafta salı günü bir yangın çıkmıştı. Uçarı köyü diye bir köyümüz var; siz gerçi onu elimizden çaldınız, mahalle yaptınız, köylülüğümüzü unutturdunuz bize. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlar, ülkemizde açıkta en kaliteli muzun yetiştirildiği bu köydeki arazileri yıllardır orada, atalarından kalan hazine arazilerinde üretim yapan çiftçilerimizin, köylülerimizin elinden alıp ihaleyle sermayeye peşkeş çekiyorsunuz. Bunu asla kabul etmiyoruz, bunu asla kabul etmiyoruz, bunu gerçekleştiremeyeceksiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

“Madde 9 – 4447 sayılı Kanunun geçici 22 nci maddesinin birinci fıkrasında bulunan ‘1/1/2021’ ifadesi ‘31/12/2023’ şeklinde değiştirilmiştir.”

       Sibel Özdemir                         Ayhan Barut                       İrfan Kaplan

           İstanbul                                 Adana                              Gaziantep

          Cavit Arı                        Neslihan Hancıoğlu             Süleyman Girgin

           Antalya                                 Samsun                                  Muğla

  Yüksel Mansur Kılınç                 Mustafa Adıgüzel

           İstanbul                                  Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Sibel Özdemir’in.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce de defalarca şahit olduğumuz gibi Adalet ve Kalkınma Partisi yine Meclis Genel Kurulunun gündemine taşıdığı bu kanun teklifiyle -51 maddelik bir torba kanun- 19 farklı kanunda değişiklik yapmaktadır. Farklı ihtisas komisyonlarını ilgilendiren birçok konu, toplumun bizden çözüm beklediği temel sorun alanları bir torba kanunla sadece Plan ve Bütçe Komisyonunda hızlıca görüşülerek maalesef Genel Kurul gündemine getirildi. Öncelikle, tabii ki en önemlisi Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda ilgili tüm tarafların görüş ve önerilerinin alınmadığı, detaylıca tartışılmadığı, sendikaların, meslek kuruluşlarının karşı çıktığı hatta karşı çıktıkları için şiddete maruz kaldığı maddelere dikkat çekmek istiyorum.

Bazı maddelerde kıdem ve ihbar tazminatıyla emeklilik hakları sınırlandırılıyor, işçinin, gençlerin, kadınların sahip olduğu, kanunla güvence altına alınan sosyal hakları ve güvenceleri ellerinden alınıyor. Özellikle 25 yaş altı çalışanlar ile 50 yaş ve üzeri çalışanlara ciddi hak sınırlamaları getiriliyor. Bizlerin bu maddeleri kabul etmesi mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; benim, üzerine söz aldığım 9’uncu maddeyle 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılarak Esnaf Ahilik Sandığına esnaflardan pirim kesilmesine ve devletin prim desteği ödemesine ilişkin uygulamanın yürürlük tarihi 2023 sonuna ertelenmekte.

Hatırlanacağı üzere esnaf dayanışma teşkilatı ahilik örgütlenmesinden hareketle 2017 yılında 6824 sayılı Kanun’la İşsizlik Sigortası Kanunu’nda düzenlemeye gidilerek iş yerini kapatan ya da zor durumda kalan esnafa belirli bir süre ödeme yapmak amacıyla Esnaf Ahilik Sandığı kurulmasına dair yasal düzenleme yapılmıştı ve uygulamanın 2018’de başlaması öngörülmüştü. Ancak kapsamlı şekilde hazırlanmayan, uzlaşıyla kabul edilmeyen, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun STK’lerin görüşleri dikkate alınmadan yine bir oldubittiyle yasalaşan düzenleme aradan geçen üç yıla rağmen hayata geçirilemedi. Esnafın yasa yapılırken fona katkı primiyle ilgili farklı talepleri vardı ve bu anlaşmazlık nedeniyle 2018 yılında başlaması gereken uygulama 2020 yılına ertelenmişti ve geçen yıl mart ayında yapılan değişiklikle fonun oluşması bir kez daha ötelendi ve 2021 yılı başına ertelendi.

Şimdi, bugün görüştüğümüz kanun teklifinde yine bir kez daha yapılan değişiklikle Covid-19 pandemisi nedeniyle çok zor durumda kalan esnafımızın en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde Esnaf Ahilik Sandığının yürürlük tarihi bu defa da 2024 tarihine erteleniyor. Defalarca uyardığımız hâlde yasama sürecindeki eksik yaptığınız bu düzenlemenin uygulamasını sürekli ertelediniz. Şayet tüm tarafların taleplerini içeren nitelikli bir yasama süreciyle Esnaf Ahilik Sandığı 2018 yılında uygulanmaya başlanmış olsaydı sosyal devletin bir gereği olarak sandıkta biriken fondan esnafın derdine bir ölçüde çare olunması belki de bugün mümkün olacaktı.

Değerli milletvekilleri, peki ne oldu? Pandemi döneminde Hükûmet esnafa “Salgın nedeniyle dükkânınızı kapatacaksınız.” dedi. Peki esnaf ne yaptı? Dükkânını geçici olarak kapattı. Kapattı da ne oldu? Salgın döneminde devletin ve toplumun orta direği olan, birçok farklı sektörde faaliyet gösteren esnafımız maalesef kaderine terk edildi. Sosyal devlet anlayışından çok uzak uygulamalarla esnaf, işçi, işveren borç, kredi, faiz sarmalına terk edildi; banka kredisi verildi ya da kredileri ötelendi. Şimdi bu kredilerin geri ödemeleri geldi fakat esnaf için normalleşme mümkün olmadı. Bırakın kredi ödemesini, esnaflarımız kira ve sürekli zam yapılan elektrik, doğal gaz gibi sabit giderlerini de ödeyemez durumdalar.

Değerli milletvekilleri, gelinen aşamada esnaf ve sanatkâr için İşsizlik Fonu işlevini görecek olan Esnaf Ahilik Sandığı uygulamasının, üç yıl daha ötelemek bir yana, bir an önce oluşturulması gerekmektedir. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak esnafın acil çözüm bekleyen sorunlarını ve esnafın doğrudan gelen taleplerini dikkate alarak 17 maddelik bir öneri sunmuştuk Hükûmete. Ve eğer biz bugün bir yasal düzenleme yapacaksak değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar için hak temelli bir sistem oluşturmalıyız, esnafı banka faizlerine mahkûm etmemeliyiz, esnafın kepenk kapatmasına seyirci kalmamalıyız, esnafımızın taleplerini ve sıkıntılı durumunu dikkate alacak olan Esnaf Ahilik Sandığı uygulamasını bir an önce başlatmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dediğim gibi, eğer bir yasal düzenleme yapacaksak, en azından salgın bitene kadar zor durumda olan esnaftan prim desteği alınmadan bu sandık oluşturulabilir. Sosyal devletin bir gereği olarak en azından bu süreçte başlangıç aşamasında sandığa devletin daha fazla katkı yapması sağlanarak böyle bir çalışmayla sandığın işler hâle getirilmesi için önemli bir adım atılması gerektiğini biz düşünüyoruz ve bu uygulamanın bir an evvel esnafımızın çözüm bekleyen sorunlarına bir çare olmasını temenni ediyoruz.

Ben bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlayarak sözlerime son vermek istiyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Başarır, Sayın Sümer, Sayın Antmen, Sayın Alban, Sayın Köksal, Sayın Arı, Sayın Karabat, Sayın Gürer, Sayın Kasap, Sayın Şahin, Sayın Aydoğan, Sayın Kılınç, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kaya, Sayın Ünlü, Sayın Ceylan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Hancıoğlu, Sayın Demirtaş.

Yoklama için üç dakika süre veriyor ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “ibaresiyle” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fahrettin Yokuş                   İmam Hüseyin Filiz                   Ahmet Çelik

            Konya                                Gaziantep                              İstanbul

        Hasan Subaşı                         Yasin Öztürk    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           Antalya                                 Denizli                                  Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuş’un.

Buyurun Sayın Yokuş.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında Hakkâri Derecik’te PKK terör örgütünün saldırısı sonucu şehit olan işçi kardeşimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize de Rabb’imizden şifalar diliyorum. PKK terör örgütünü bir kez daha buradan lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu torba yasa içerisinde hepinizin malumu olduğu üzere işçi haklarını geriye götüren bazı maddeler var. Bu maddelerle ilgili olarak Türkiye'nin en büyük işçi sendikaları olan, konfederasyonları olan TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK ortak bir basın açıklaması yaparak Türkiye Büyük Millet Meclisine çağrıda bulundular. Bu çağrıyı duymayan milletvekillerimizin olabileceği düşüncesiyle buradan aynen okuyorum:

“TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde olan torba yasa teklifinin çalışma hayatına ilişkin düzenlemelerinden duyduğumuz ortak kaygıyı ve teklifin yaratacağı sakıncaları kamuoyuyla paylaşıyor ve teklifin iş hukukuna esneklik getiren hükümlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminden geri çekilmesini talep ediyoruz.

Kanun teklifiyle belirli süreli iş sözleşmesinin kapsamının genişletilmesi ve yaygınlaştırılması söz konusudur. Belirli süreli sözleşmeyle çalışan işçiler kıdem ve ihbar tazminatı ile iş güvencesi -işe iade davası- hükümlerinden yararlanamadığından bu düzenlemeyi son derece sakıncalı buluyoruz.

25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanların hiçbir şarta bağlı olmaksızın belirli süreli iş sözleşmesiyle -geçici işçi olarak- istihdam edilmesi sonucunda kıdem ve ihbar tazminatı gibi haklardan yararlanamamaları büyük haksızlıkların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Yaşa bağlı olarak getirilecek bu düzenleme çalışanlar arasında ayrıma yol açacaktır, çalışma düzeni ve sosyal adaletin bozulmasına neden olacaktır, ülkemizde belirsiz süreli iş sözleşmesi esasına dayalı olarak düzenlenen iş hukuku düzeninin altüst olmasına yol açacaktır. Ayrıca yaşa bağlı olarak getirilen bu ayrım Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır.

Kanun teklifinde 25 yaş altında olup on günden az çalışma günü olan çalışanlara yönelik bir düzenleme yer almaktadır. Bu teklifle 25 yaş altındaki işçilerin uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin ödemelerinin yapılması yükümlülüğü ortadan kaldırılmaktadır. Bu teklif çalışanların işsizlik, malullük, yaşlılık, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı ve analık gibi hayati öneme sahip haklardan yararlanmasını ortadan kaldıracaktır. Bu düzenlemeyi özellikle sosyal güvenlik hakkı açısından sakıncalı buluyoruz. Yaşa ve çalışma biçimine bağlı olarak sosyal güvenlik haklarından mahrumiyet getirecek bu düzenlemenin de Anayasa’nın eşitlik ve sosyal güvenlik hakkı hükümleriyle çeliştiğini düşünüyoruz.

Torba kanun teklifinde kısmi çalışmanın yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Kısmi çalışma yaşlılık aylığı, malullük aylığı, işsizlik ödeneğine hak kazanma gibi pek çok konuda ciddi hak kayıpları yaratacağı için bu düzenlemeyi sakıncalı buluyoruz.

Üç işçi konfederasyonu olarak işçilerin başta kıdem tazminatı ve sosyal güvenlik hakları olmak üzere Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış haklarına zarar vereceğini düşündüğümüz bu teklifin geri çekilmesini talep ediyoruz. Ülkemizin küresel salgın ve deprem felaketleriyle uğraştığı ve yaralarını sarmaya çalıştığı bu zor günlerde, çalışanları büyük endişelere sevk eden ve hak kayıpları yaratacak bu teklifin Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminden geri çekilmesi bütün çalışanların ortak arzusudur. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün siyasi partileri bu konuda sağduyulu davranmaya ve işçilerin sesine ve arzularına kulak vermeye çağırıyoruz. 3 işçi konfederasyonu olarak bu konuda ısrarlı olduğumuzu vurgulamak istiyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – “TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK olarak çalışma hayatının sorunlarıyla ilgili düşünülen düzenlemelerin ülkemizde uzun bir geçmişi olan sosyal diyalog mekanizmaları kullanılarak ele alınmasından yana olduğumuzun bir kez daha altını çiziyoruz.” diyorlar.

Evet, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin 3 büyük konfederasyonu bunu söylüyor ama işçileriyle diyalog kurmayan, onları dinlemeyen, konfederasyonları yok sayan bu anlayış maalesef ısrarla bu düzenlemeyi yapmak istiyor.

Buradan son söz olarak şunu demek istiyorum: Eğer bu düzenleme geçerse ne olur biliyor musunuz? Biliniz ki çalışanın emeğine uzanan eller iflah olmaz.

İyi geceler. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Sait Dede                  Serpil Kemalbay Pekgözegü             Kemal Peköz

           Hakkâri                                 İzmir                                  Adana

   Mahmut Celadet Gaydalı             Hüseyin Kaçmaz                Necdet İpekyüz

             Bitlis                                   Şırnak                                 Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Sait Dede’nin.

Buyurun Sayın Dede (HDP sıralarından alkışlar)

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba yasanın 9’uncu maddesi üzerindeki görüşlerimizi paylaşmadan önce, İzmir’de meydana gelen depremde hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Hepimizin yüreğini burkan bu faciada sorumluluk yine doğaya ve vatandaşlara yükleniyor, rant ve denetimsizliğin üstü örtülmeye çalışılıyor. Bakın, yirmi bir yıldır başlangıçta “geçici” denilerek alınmaya başlanan, 2002’den beri kalıcı hâle getirilen cep telefonu, internet, bankacılık işlemleri, Spor Toto, Millî Piyango, uçak biletleri, gümrük ve pasaport işlemleri gibi birçok konuda toplanan deprem vergilerinin binaların güçlendirilmesinde, deprem güvenliğinin sağlamasında kullanılmadığını görüyoruz. Bugüne kadar toplanan 70 milyar 895 milyon 689 bin TL’nin nereye gittiği de ayrıca araştırılması gereken bir husus.

Şimdi, deprem için toplanan vergilerin nereye gittiği meçhulken çok zor şartlar altında çalışan AFAD bünyesindeki arama kurtarma teknisyeni emekçilerin durumuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Emekçi arkadaşlarımız deprem bölgelerinde çalışmanın yanı sıra, dağda ve doğada arama kurtarmada, trafik kazalarında, sel, çığ, maden göçüklerinde ve kimyasal, biyolojik radyasyon ve tehlikeli nükleer maddelerin ölçümünde hiçbir risk tazminatı olmaksızın riskli bir iş kolunda çalışmaktadırlar. Madem Meclisi torba yasa cennetine çevirdiniz, gelin bu torbanın içine bu emekçi arkadaşlarımızın çalışma ve özlük haklarına ilişkin bir iyileştirme ekleyelim. Ama tabii, bu torba kanundan da anlaşılacağı üzere sizin için önemli olan sermayenin palazlanmasıdır.

Değerli milletvekilleri, 2017 yılında yapılan düzenlemeyle kurulan Esnaf Ahilik Sandığının uygulanmasına dair yürürlük tarihi 31/12/2023 tarihine ertelenmek isteniyor. Bu ertelemeyle coronavirüs salgınından olumsuz etkilenen esnaflara yönelik düzenleme yapılacağı belirtilmektedir fakat sandığın yürürlük tarihinin ertelenmesi, coronavirüsten etkilenen esnafa yönelik sağaltıcı bir düzenleme olmaktan çok uzaktır. Son bir buçuk yılda 160 bin esnaf kepenk kapattı, esnaf borçlarını çeviremeyecek durumda. Dolayısıyla sandığın uygulanmasına dair yürürlük tarihinin ertelenmesinden çok daha fazla düzenlemeye ihtiyaç vardır. Esnafımızın kullandığı krediler faizsiz ve ödeme gücüne göre taksitlendirilmeli. Yine, esnafın sosyal güvenlik primleri iş yerlerinin kapalı olduğu dönemde hazine tarafından karşılanmalı. Esnafa salgın sürecinde haksız, insafsız cezalar yazılmamalıdır. Tabii, bir de esnafın devletten tahsil edemediği borçlar var, bu borçlar da derhâl ödenmelidir. Ama bunların yapılmayıp kurulan bir sandığın uygulanmasına dair yürürlük tarihi geriye bırakılıyor, kaldı ki bu sandık esnafın hiçbir sorununa çözüm getirmiyor.

Ayrıca, Türkiye’deki fonların, sandıkların durumu ortada. Misal, kurulduğu günden bu yana İşsizlik Sigortası Fonu her şey için kullanılmış ama neredeyse işsizler için ya hiç kullanılmamış ya da çok az kullanılmıştır. İşçinin ücretinden kesilen primlerle biriken Fon’un büyük çoğunlukla işsizlere değil işveren teşviklerine, iktidarın niteliksiz istihdam politikalarına, seçim dönemlerinde seçim malzemesi olarak kullanılmasına ve son yıllarda hazine için düşük faizli borçlanma imkânının sağlanmasına harcandığını görüyoruz.

Resmî işsiz sayısı dünyadaki 108 ülkenin nüfusundan fazla olan Türkiye’de işsiz sayısı, TÜİK ve İŞKUR kayıtlarında bile 4 milyonun üzerindedir. “Bile” diyoruz çünkü pandeminin ekonomiye etkileri nedeniyle Türkiye hariç tüm ülkelerde işsizlik oranlarında ve sayılarında radikal bir artış yaşanırken Türkiye’de TÜİK’in veri hesaplama yöntemiyle gerçek işsiz sayısı bilinmemektedir. Gerçeği yansıtmayan resmî açıklamaların aksine işsizlik oranının açıklananın katbekat üstünde olduğunu görmekteyiz.

Ekonomi denkleminin merkezine sermayeyi koyan AKP’nin bu torba yasa teklifinin “Sermayenin her istediği yapılırsa ekonomi düzelecek.” mantığının bir yansıması olduğunu bir kez daha görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, sözlerimi tamamlamadan önce, sizlere Şerali Dereli’den bahsetmek istiyorum. Şerali Dereli, Yüksekova’nın Esendere beldesinin Duranlar köyünde yaşayan bir vatandaş ve 29 Ekim günü evinin hemen yanında ilk önce darbedildi, sonra asker kurşunuyla katledildi, sonra evinin 102 metre uzağına taşındı ve saatlerce ailesinin cenazeye ulaşması engellendi.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Asker kurşunuyla olmaz bu; yanlış konuşuyorsun.

SAİT DEDE (Devamla) - Şu ana kadar failleriyle ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. Bakın, Valilik, olaydan beş gün geçtikten sonra, basına yansıdıktan sonra kamuoyunun baskısı üzerine açıklama yapma gereği duymuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

SAİT DEDE (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.

Valiliğin açıklama yapmak için beş gün beklemiş olması da olayın nasıl örtbas edilmeye çalışıldığının göstergesidir. Valilik yaptığı açıklamada güvenlik güçleri tarafından olayın gerçekleştirildiğini kabul etmekle birlikte, meydana gelen olaya yine bir kılıf bularak güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilen bu infazı meşrulaştırmaya çalışmıştır. Bu bir vahşettir ve hiçbir kılıf bunun üzerini örtmeyecektir.

Sözlerime son verirken 4 Kasım 2016 tarihinde siyasi bir operasyonla tutuklanan Hakkâri Milletvekilimiz Abdullah Zeydan’ın mesajını sizlerle paylaşıyorum: “Uzun yıllardır HDP’ye yönelik saldırılar halkımızın fedakârca duruşu sayesinde boşa çıkarılmaktadır. Tüm bu amansız baskılara rağmen HDP dimdik ayakta durabilmiştir. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm halkların onurlu ve özgür yaşama kavuşması için halkımızla ve tüm arkadaşlarımızla mücadelemizi her zamankinden daha yüksek bir gururla sürdürmeye devam edeceğiz ve tüm halklara özgür yaşamı mutlaka armağan edeceğiz.” (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dede.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum. Türkiye bir hukuk devletidir. Güvenlik güçleri herhangi bir vatandaşımızı katledecek bir girişim içerisinde asla olamaz. Bir an için böyle bir iddia varsa dahi, bütün idari işlemleri yargı denetimine tabi olan Türkiye Cumhuriyeti devletinde yargı önünde herkes bunun hesabını verir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – 10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“MADDE 10- 4447 sayılı Kanunun geçici 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında bulunan “31/12/2020” ibaresi “30/6/2021” şeklinde değiştirilmiştir.”

      Süleyman Girgin                  Yüksel Mansur Kılınç                 Ayhan Barut

             Muğla                                 İstanbul                                 Adana

        İrfan Kaplan                       Mustafa Adıgüzel           Neslihan Hancıoğlu

          Gaziantep                                 Ordu                                  Samsun

          Cavit Arı                           Lale Karabıyık

           Antalya                                  Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

Nedir konu? Sayın Özkan size bir şey söylemedi ki.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bize şunu dedi: “Devlet, vatandaşını öldürmez.”

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Doğru.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Devlet, teröristi öldürür, vatandaşı değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama şu anda, Şerali Dereli, son cinayet. Asker kurşunuyla 60 yaşında bir köylü öldürüldü, evet öldürüldü; bu sabit. Beş gün sonra Valilik açıklama yaptı ve bunu doğruladı. Roboski’de öldürülen 34 canı nereye koyalım? Maalesef devlet, vatandaşını öldürmemeli, öldüremez, öldürürse hesabını verir yani bu çok önemli bir mesele.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yine aynı iddialar, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, bu çok tartışma açacak bir konu, saat gece on ikiyi on geçiyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, çok önemli bir mesele. Şerali Dereli’yi öldüren, kurşun sıkan asker hâlâ tutuklanmadı, hâlâ hesabı verilmedi, tıpkı helikopterden atılan vatandaşlar gibi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kişi hak ve özgürlükleri, yaşam hakkı, Anayasa’da ve uluslararası sözleşmelerde en fazla korunan haktır. Bunun kabulü mümkün değil. Bu tür iddiaları devlete yakıştırmak, Türkiye'nin güvenlik mücadelesini, stratejisini tehlikeye düşürür.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada “Türkiye bir hukuk devletidir.” demekle hukuk devleti olunmuyor. Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır, 100 kere söylemekle de bu gerçek olmuyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunun kabulü mümkün değil.

BAŞKAN – Teşekkür ettim Sayın Beştaş.

Önerge üzerinde söz talebi Sayın Lale Karabıyık’ın.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bahçesinde öldürülmüş ya.

SAİT DEDE (Hakkâri) - Adam bahçesinde öldürülüyor, sen diyorsun “Türkiye'nin güvenliği ya!”

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, artık size söz vermeyeceğim, en azından bugünlük.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, şunu deseniz: “Hesabını sorarız, soruşturma açarız.” Öldürmek ne demek ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hesabını soracaksın ancak devlet de yaşam hakkını koruyacak, bunun sonuna kadar mücadelesini verecek.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öldürmüş işte, öldürmüş.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibe biraz saygı rica ediyorum lütfen.

Sayın Karabıyık kürsüde.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşçilerin niçin hesabını sormuyorsunuz? O da katledildi.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onun da hesabını sorarız, hepsini soruyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hiç duymadık öldürülen işçileri ağzınızdan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O da sizin sorumluluğunuzda. Güvenliği alın, öldürülmesin.

BAŞKAN – Sayın Beştaş...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Öldürülen işçiydi ve Hakkâri’deki vatandaşlarımıza yol yapıyordu.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onun da sorumlusu sizsiniz, Şerali Dereli’nin de sorumlusu sizsiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yok ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir güvenliği sağlayamıyorsunuz, dinletemiyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte, terör örgütü bu saldırıları yaparken hesabını sordu devlet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Devlet zorunludur.

BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum...

Bakın, bu saatte yapılacak iş değil, yaptığınız.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Karabıyık, buyurun lütfen.

Kusura bakmayın, arkadaşlar adına özür diliyorum.

Buyurun.

LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi 25 Mart 2020’de geçici 23’üncü maddeyle kısa çalışma uygulaması yeniden düzenlenmişti ve bu maddede, önceden normal şartlarda üç yılda 600 prim gün ödemesi şartı varken 450’ye ve önceki son yüz yirmi gün hizmet akdine tabi olma şartı da 60’a indirilmişti.

Yine aynı tarihte -hatırlarsak- Cumhurbaşkanına da kısa çalışma ödeneği uygulamasını 31/12/2020 tarihine kadar uzatma yetkisi verilmiş idi.

Şimdi, bugün de yeni gelen bu maddeyle 30 Haziran 2021 tarihine kadar bu yetki uzatılıyor. Yani bu şu anlama geliyor: Sadece kısa çalışma ödeneği değil, aynı zamanda ücretsiz izin aylığı -ki diğer ismiyle “nakdî ücret desteği” diyoruz- onlar da uzatılıyor. Ama bunu çok net bilelim, bu şu anlama geliyor: Yine Haziran 2021’e kadar bu gruba giren çalışanlar tam ücret alamayacaklar yani mart ayından bu yana zaten tam ücret alamıyorlardı. Kısa çalışma ödeneği alanlar yine net ücrete yakın bir ücret alsalar da bu arada ücretsiz izin aylığı alanlar 1.168 liraya maalesef talim etmek zorunda kalıyor, işten ayrılamıyor. Bu, aynı zamanda iktidara belki şöyle bir yarar sağlıyor: Onları işte göstererek işsizlik oranı üzerinde olumlu bir etki yapılıyor ama bu insanlar, bu çalışanlar, son derece mağdurlar ve aynı zamanda yaşam şartları ağır; yoksullaşma her geçen gün artıyor, hayatlarını sürdürmekte zorluk çekiyorlar.

Diğer taraftan bu uygulamada uzun dönemli sigorta primleri de zaten karşılanmıyor. Tabii, SGK’ye prim günleri de eksik bildirilmiş oluyor ki bu, Anayasa’nın 60’ıncı maddesine zaten aykırı.

Bir de şunu unutmayalım: Bu eksik bildirimler bir taraftan ileride büyük bir hak kaybı doğmasına da sebebiyet verecek, hak kayıplarını da biriktirmiş olacak. Aslında yapılması gereken en iyi şey şudur: Burada, şu aşamaya gelmişken ücretsiz izin aylığı alanlara da yaşam şartlarını da düşünerek en azından kısa çalışma ödeneği kadar bir ücreti verebilmek lazım. Hatta hatta geriye dönerek mart ayına kadar, kısa çalışma ödeneği miktarına tamamlamak da ihtiyaçtır diye söylemek istiyorum.

Yine, ücretsiz izin aylığı alanlar, aynı zamanda işten de ayrılamıyorlar, tazminat alamıyorlar ama işverenle anlaştıkları şartlarda, tazminatını da alarak -belki daha iyi bir iş buluyorsa- bu şekilde ayrılabilmelerinin de sağlanabilmesi lazım. Bunları da düşünmek, burada masaya yatırmak zorundayız değerli milletvekilleri, yaşam şartları ağır.

Şimdi, bugün itibarıyla baktığımızda mart ayından bu yana kısa çalışma ödeneği kaç kişiye verilmiş? 3 milyon 580 bin 638 kişiye nakdî ücret desteği ise 2 milyon 45 bin 139 kişiye verilmiş. Şimdi, onların, çok yakında kısa çalışma ödeneğinin 1 taksiti daha ödenmiş, yatırılmış olacak. Ancak bildiğimiz gibi enflasyon her geçen gün artıyor. Şu anda Türkiye’de işsizlik sorunu, iktidarın on sekiz yılda getirdiği 22 pakete rağmen aşılabilmiş değil, her geçen gün de daha olumsuz verilerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu ailelerin eğitim masrafları var, geçinme masrafları var, tencereleri kaynayacak. Yoksulluk her geçen gün derinleşiyor değerli milletvekilleri. Bu paralarla geçinmek gerçekten güç. Yani, kendimizi onların yerine koyduğumuzda çok güç şartlarda yaşadıklarını, yaşamaya çalıştıklarını görelim. Bir taraftan geçinemedikleri için kredi almaya çalışıyorlar, taksitlerini ödeyemiyorlar ve aylar geçiyor, bir borç yığını, bir borç birikimiyle karşı karşıya kalıyorlar. Aynı zamanda, şunu da unutmayalım ki sosyal bozulmalar üzerine de olumsuz etkisi oluyor bu yoksullaşmanın. Bu nedenle biz, özellikle bu aşamada, bu vatandaşlarımızın geçim sıkıntılarını da dikkate alarak iyileştirme yapmak durumundayız. Bu kadar fon var ve özellikle de İşsizlik Fonu’nda bu kadar işsizlik azalsın diye çalışma yapıldı ama hiçbir yere varılamadı. Bu miktarları artık özellikle çalışana harcamak gerekiyor. Bu coronavirüs sürecinde, içinde bulunduğumuz bugünlerde onları lütfen görmezden gelmeyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Karabıyık, buyurun.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Tekrar bunları düşünmemiz lazım, geriye dönük iyileştirme yapmamız, en azından net asgari ücret rakamına kadar bunları çıkarabilmemiz lazım diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Behiç Çelik                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu    İmam Hüseyin Filiz

            Mersin                                  Adana                              Gaziantep

        Yasin Öztürk                          Ahmet Çelik                      Hasan Subaşı

            Denizli                                İstanbul                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Behiç Çelik’in.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi hakkında vermiş olduğumuz değişiklik önergesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına konuşma yapmak için söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 31 Ekim 2020 tarihinde İzmir Seferihisar’da meydana gelen deprem, 115’in üzerinde cana, binin üzerinde yaralanmaya mal olmuş, büyük maddi ve manevi yaraların açılmasına yol açmıştır. Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı dilerim.

Olası deprem ve büyük doğal afetlere karşı iktidarın önceden hazırlıklı olması, planlama ve tatbikat yaptırılması; insan, araç gereç, malzeme ve nakdî kaynakların hazır tutulması icap eder ancak “AFAD” adlı teşkilat bu tür afetler karşısında hem deneyimsiz hem de koordinasyon kabiliyeti düşüktür...

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Yok böyle bir şey ya. Yazık ya! Böyle bir şey olabilir mi ya!

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – …iltica hareketlerinde daha uzmanlaşmıştır.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Gece gündüz çalışıyor AFAD ya, canla başla çalışıyorlar ya.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Başka kurumlar üzerinde yaptırım gücü olmayan bir örgütün afette yaraları sarması mümkün değildir.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Yazık ya, hakikaten yazık yani! AFAD dediğiniz devletin bir kurumu ya.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – AFAD’ın içinde olduğu bir koordinasyonla işin yürütülmesi, ilgili belediyelerin de dâhil edilmesi bir zorunluluktur. Önceden hazırlanmış olan afet planları doğrultusunda, halkın da katılımıyla afetle mücadele sürdürülmelidir, 7269 sayılı Kanun’un gereği yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, 2020 yılı, Türkiye’miz için zor bir yıl olmuştur. 24 Ocak Kararlarıyla ilgili bir toplantıda İstanbul’dayken Elâzığ depremi gerçekleşti. Ardından şubat ayında Van-Bahçesaray yolunda çığ faciası oldu, asker ve sivil birçok yurttaşımızı kaybettik, şehit oldular. 27 Şubatta İdlib’de uçak bombalarıyla askerlerimiz şehit edildi; bu olayda 63 şehit verdiğimiz ifade ediliyor. Mart ayına geldik, küresel bir faciayla karşılaştık; bu da COVID-19. Zaten krizde olan Türk ekonomisi yeni coronavirüs pandemisi nedeniyle iyice zora girmiştir. Devletin ekonomi yönetiminin -dış politika, güvenlik, tarım, sanayi, sağlık, eğitim gibi her alanda çoklukla başarısızlıkların görüldüğü bir dönemde- ehil olmayan şahsiyetlerce batağa sürüklendiği inkâr edilemez. Böylece işsizlik çığ gibi artmıştır, hayat pahalılığı aileleri perişan etmiştir, gençler hayatlarından hoşnut değildir, döviz kurları Türk lirası karşısında aşırı değer kazanmıştır, millî servet heder edilmiştir, edilmeye de devam ediyor; esnaf kepenk kapatmaktadır, çiftçi tarlasını sürüp ekememektedir, fert başına düşen millî gelir 8.300 doların altına gerilemiştir, sanayici konkordato ilan etmektedir. Tüm bunlar, iktidar tarafından dikkatle değerlendirilerek acil çözüm bulunmalıdır. Milletimizin zorda olduğu gerçeği ciddiyetle ele alınmalıdır. Zira, ahlak ve maneviyatı da menfi etkilediği unutulmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık 19 kanunda değişiklik içeren bu torba kanun, ne yazık ki çalışma hayatımızı, mali yapımızı, idari ve insani yönümüzü, geçimimizi doğrudan doğruya olumsuz etkileyecektir. Böyle bir yasama tekniği yerine iyi çalışılmış metinlerle uzlaşı yolu aransaydı kuşkusuz, daha etkili olurdu ama bu teklif gösteriyor ki siyasal iktidar ve onun destekçileri, geniş halk kitlelerinin çektikleri zorlukları anlamazdan gelmektedirler. Burada bir irade ortaya konuyor, o da şu: 5 şirket Türk milletinden büyüktür. Biz, bunu kabul etmeyeceğiz. Biz, esnafın, çiftçinin, işçinin, dar gelirlinin, çalışan ve üretenin yanında olacağız. Biz, hırsız müteahhitlerin karşısında, depremde can veren mağdur ailelerin yanında olacağız. Biz, hukuktan, adaletten, iyi yönetimden yana olacağız; paylaşımcı ve dayanışmacı olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Behiç Bey.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ilgili kanun teklifinin söz konusu maddesinde -10’uncu maddede- İşsizlik Sigortası Kanunu’nun 23’üncü maddesine atıf yapıyor. Burada kısa çalışma ödeneğiyle ilgili bir hüküm belirtiyor ve bunu tarihe bağlıyor. Aslında, 135 milyar Türk lirasına ulaşan İşsizlik Fonu’nun amacı dışında nasıl kullanıldığını da hepinizin dikkatine sunuyorum. Neyse, bunları süremiz dolduğu için kapatıyorum ve biz, iktidarı günahlarıyla baş başa bırakıyoruz.

Son olarak önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde yer alan “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Necdet İpekyüz                      Hüseyin Kaçmaz                    Kemal Peköz

            Batman                                 Şırnak                                  Adana

Serpil Kemalbay Pekgözegü                                       Mahmut Celadet Gaydalı

             İzmir                                                                              Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmaz’ın.

Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Depremde, çürük apartmanda oturmak zorunda kalan yoksullar ölür; salgında en çok yoksullar ölür; savaşta yoksullar şehit olur; yağmurda sadece yoksulların damı akar; madenlerde yoksullar ölür; AKP yasa yapar, işçinin, emekçinin kazanılmış haklarını kıyımdan geçirir. Bunların hiçbiri kader değil, her şey sınıfsal.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK da yoksul çocukları dağa çıkarır!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Siz, maşallah, demokrasiye tepki olarak doğmuşsunuz ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK da yoksul çocukları dağa çıkarır!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Firavun bile Hazreti Musa’nın konuşmasına müsaade ediyordu ya.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK da yoksul çocukları dağa çıkarır!

BAŞKAN – Sayın Demirbağ…

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Herkese, herkese laf söylüyorsunuz. Buyurun, burada konuşunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yoksul çocukları dağa çıkarır!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Ya bir susun ya, bir sunun ya!

BAŞKAN – Sayın Demirbağ, Sayın Hacı Turan ölüyordu sayenizde.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Ya, firavun bile bunu yapmıyordu ya! Herkese bağırıp çağırıyorsunuz ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Lafa bak! Firavun sensin!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Demokrasiye tepki olarak doğmuş, milletvekili olarak buraya gelmiş ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Firavun” diyor, lafa bak! Firavun sensin!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Ya, sabır…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Devam edin Vekilim, siz devam edin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Firavun sensin!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, görüşülmekte olan torba yasanın özcesi, salgında patrona kıyak, emekçiye kıyımdır. Sunulan torba yasa kanun teklifiyle, istihdamı teşvik etme bahanesiyle sömürüyü katmerliyorsunuz.

Görüşülmekte olan torba yasanın 10’uncu maddesine göre milyonlarca işçiden kesilerek oluşturulan İşsizlik Fonu’ndaki paranın işverenlere yol, su, elektrik ve yeni istihdam teşvikleri, işçiye ise aylık 1.177 TL işsizlik maaşı ve kısa çalışma ödeneği olarak geri dönmesine 30 Haziran 2021’e kadar devam edilmesi amaçlanıyor. Salgın koşullarında vergiyi tabana yayıp geliri artırarak salgında en çok zarar gören emekçiye, esnafa, çiftçiye kaynak yaratması gereken iktidar, doğası gereği, holdinglere, patronlara kıyak vergi indirimleri getiriyor; tavandan alamadığı vergiyi her zaman olduğu gibi tabana yayıyor, bunlarla birlikte de salgını fırsata çevirip esnek ve güvencesiz sömürüyü de katmerliyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkes artık bunu görüyor; oylar eriyor, ekonomi battı, hukuk ortada yok, eğitim içler acısı; yalan, talan, yağma, israf herşey gün gibi ortada. Artık halk “Kral çıplak!” diyor. TÜİK Başkanına ne kadar da müdahale etseniz… Size sadece gerçek enflasyon örneğini söyleyeyim: Yirmi beş yıl görev yapan bir öğretmen 99.430 TL ikramiye alıyor. Eskiden emekli olan bir öğretmen emekli ikramiyesiyle bir daire alabiliyorken şimdi ise ikinci el orta sınıf bir araba bile alamıyor; alın size gerçek enflasyon.

4 Kasım 2016 siyasi darbesinin üzerinden dört yıl geçti, onlarca milletvekilimizin tutuklanmasıyla başlayan darbe kapsamında yüzlerce seçilmişimiz tutuklandı. Halk iradesi gasbedildi, belediyeler işgal edildi, Meclis iradesi hiçe sayıldı. Anayasal rejim tümüyle askıya alınarak ülkeye tek partinin kutuplaştırıcı, dışlayıcı, savaşçı anlayışı dayatıldı. Bu darbeyle demokratik siyaset alanı hedef alındı, bu darbeyle artık ne Anayasa ne de Anayasa Mahkemesinin kararları dikkate alınır oldu ne de Meclis iradesi bir anlam ifade eder duruma geldi. Darbe mekaniğiyle var olmaya çalışanlar saldırıdan, düşmanlıktan, ötekini yok etmekten başka bir çıkar yol düşünmeyenler her zamankinden daha çaresizdir ve yenilmeye mahkûmdur. Darbeye karşı direnmenin haklılığıyla yolumuza devam ediyoruz. Bu haklı mücadeleden aldığımız güçle moral kaynaklarımız da ahlaki değerlerimiz de her zamankinden daha güçlü. 4 Kasım darbesinde tutsak alınanlar başta olmak üzere tüm siyasi tutsaklar özgürleşinceye kadar mücadelemiz devam edecek. Gelecek bizimdir; gelecek halk iradesini esas alan demokratik güçlerindir.

Son günlerde birçok ilimizde ortaya çıkan bir durum ama vekili olduğum Şırnak ilinin Cizre ilçesinde 2 bin yurttaşımız, kendilerini istihbarat birimi olarak tanıtan ve kolluk gücü olduğunu iddia eden bazı kişiler tarafından aranıp taciz ediliyor ve sorular şu şekilde: “HDP’ye niye gidiyorsunuz? HDP’de ne buluyorsunuz? Etkin pişmanlıktan yararlanmak ister misiniz?” Yani bu durum, aslında Türkiye’de hukukun geldiği durumu gösteriyor. İktidar yargıyı, kolluk gücünü, devletin bütün kurumlarını muhaliflere karşı, kendi rakiplerine karşı bir sopa olarak kullanıyor. Hukuku ayaklar altına alanlar, yargıyı sopa olarak kullananlar gün gelecek hesap verecek.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bugün de defalarca dile getirildi; Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ meselesine ilişkin sürekli maalesef ki bir savaş seviciliğine varabilecek söylemlerde bulunuluyor ama şunu söylemek isterim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Sayın Başkan, sadece kısa bir süre istiyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın siz, buyurun.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Savaşlarda tek kazanan silah şirketleri ve elitlerdir, kaybeden ise farklı dilleri konuşan ama ayrı dertleri paylaşan yoksul insanlardır. Azeri ve Ermeni halkları on yıllardır yoksullukla boğuşuyor, kaynaklar elitlere ve militarizme akıyor. Bu yüzden biz barış diyoruz. Bunun için bu ülkede de Ermenistan ve Azerbaycan arasında da, Orta Doğu’da da, dünyanın her yerinde barışın her yere yayılması için hepimizin elinden geleni yapması gerekiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Söz vermeyecektiniz.

BAŞKAN – Unuttum arkadaşlar, çok yoğun, on iki saat geçince…

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum: Görev yaptığımız Parlamento çatısı altında çıkardığımız Anayasa ve yasal düzenlemeler çerçevesinde mahkemelerin vermiş olduğu karara istinaden cezaevinde bulunanlara “tutsak” demek, her şeyden önce, yapmış olduğumuz yasama faaliyetiyle bağdaşmaz. (HDP sıralarından gürültüler) Ha, diğer taraftan, devletler elbette savaşçıdır. Devlet, hukukunu egemen kılmak için, devlet otoritesini tesis etmek için savaşır. Kiminle savaşır? Egemenlik hakkına saygı duymayanlara, Türkiye'yi işgal girişiminde bulunanlara, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden terör örgütlerine karşı savaşır ve savaşmaya devam edecektir. (HDP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kafkaslarda, coğrafyamızda ve bütün gönül coğrafyamızda emperyalistlerin silah, petrol ve faiz üzerinden yürüttükleri emperyalist hedeflere ses çıkarmayanların, Türkiye’nin vermiş olduğu bu egemenlik mücadelesine sözde silah baronlarına destek çıkıyor diye sözüm ona destek çıkmalarına asla müsaade etmeyecek ve haklı davamızın savaşını ebediyete kadar sürdüreceğiz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin…

Sayın Beştaş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in birer rehine olduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, ben uzatmayacağım çünkü ne dediğini anlamaya çalıştım ama anlamadım, gerçekten anlamadım. Fakat şunu söyleyeceğim…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Millet anlıyor, milletimiz anlıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Millet de anlamıyor emin olun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çünkü bir kişinin bir günde 100 defa “Türkiye bir demokratik hukuk devleti.” demesiyle…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – ...şu anda da bağırmasıyla millet hiçbir şey anlamıyor. Ama şunu söyleyeyim…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bağırsın Sayın Başkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Özkan, kendini miting alanında hissetti herhâlde. Burada bir miting yapmıyoruz, karşımızda da on binler yok.

Şunun için söz aldım: Sayın Hüseyin Kaçmaz Vekilimiz eksik söyledi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatibi dinlememişsiniz siz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Tutsak” dedi, biz asla Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel’e “tutsak” demiyoruz aslında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onlara “tutsak” değil “rehin” diyoruz. Tutsaklıkta da bir hukuk vardır ama onlar birer rehinedirler, AKP’nin rehinesidirler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.31

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk ve Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim ile 46 Milletvekilinin İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3147) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 239) (Devam)

BAŞKAN - 239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 5 Kasım 2020 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.33



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(´) 239 S. Sayılı Basmayazı 3/11/2020 tarihli 11'inci Birleşim Tutanağına eklidir.