TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          10’uncu Birleşim

                                                                                        27 Ekim 2020 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam karşıtı açıklamalarına, Karabağ’ın Türk ve Azerbaycan’ın olduğuna, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, sisteme giremeyen milletvekillerinin kürsüye gelerek bir dakikalık söz talebinde bulunmamalarını istirham ettiğine ilişkin açıklaması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, grup başkan vekillerinin yaptığı açıklamalarındaki süre aşımına ilişkin açıklaması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydın’ın, Erzurum ilinin sorunları ile Erzurumluların beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

 

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin önlenmesinde başarı sergileyen güvenlik güçlerini tebrik ettiğine ve hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, her türlü terör saldırısını lanetlediğine ilişkin açıklaması

2.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, yapılandırma paketine çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla kullandıkları kredi borçları ile sicil affının da alınmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanılan 2021 yılı bütçesinin toplumun çözüm bekleyen sorunlarını gündemine almayan bir bütçe olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, sosyal hizmetler ve çocuk gelişimi bölümlerinin örgün eğitim içerisinde kalması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Soma ve Ermenek maden işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, başta Adanalı çiftçiler olmak üzere tüm çiftçilerin ve tarım sektörünün sorunlarının incelenerek çözüm üretilmesi gerektiği konusunda Tarım ve Orman Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, İstanbul ili Çekmeköy ilçesindeki Zeki Velidi Togan Parkı’nın akaryakıt istasyonuna dönüştürülmek istendiğine ve Sancaktepe esnafının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, yaşanılan pandemi nedeniyle okul servisi esnafının zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıları kınadığına ve Mevlid-i Nebi Haftası’na ilişkin açıklaması

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

13.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünü kutladığına, esnafın zor durumdan kurtarılabilmesi için sicil affının çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, Karaelmas Ekspresi’nin Ankara-Zonguldak illeri arasında yeniden seferlerine başlayacağına ilişkin açıklaması

15.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Murgul ilçesi Damar köyünün coğrafi açıdan siyanür havuzlarına uygun olmadığına ve maden çalışmaları için patlatılan dinamitlerin bölgenin jeolojik altyapısını bozduğuna ilişkin açıklaması

16.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına, Bursa ili Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla köyü bölgesinde kurşun, çinko, bakır zenginleştirme tesisi ve atık barajı çalışmalarına karşı köylülerin yürüttükleri mücadelenin yanında olduklarına ilişkin açıklaması

17.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Hatay ilinde yaşanılan terör eylemi girişimi nedeniyle Hataylılara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve vefat eden Türkolog Mustafa Ali Mehmet’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin ili Erdemli ilçesi Çiriş ve Üçtepe köyleri başta olmak üzere Mersin ili köylerinde tapu iptal davaları sebebiyle köylülerin hak kayıpları yaşadığına ilişkin açıklaması

19.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK PARTİ Kayseri İl Kongresinde yaptığı konuşmasına ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, 25 Ekim İYİ PARTİ’nin kuruluşunun 3’üncü yıl dönümüne, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin önlenmesinde başarı sergileyen güvenlik güçlerini tebrik ettiğine, yaralanan polis memuruna ve Hataylılara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 27 Ekim Türkmenistan’ın bağımsızlığının 29’uncu yıl dönümüne, Karaman ili Ermenek ilçesi maden işçilerinin haklı taleplerinin karşılanması gerektiğine, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron başta olmak üzere Fransız yetkililerin İslam karşıtı açıklamalarını kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

21.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin önlenmesinde başarı sergileyen güvenlik güçlerini tebrik ettiklerine ve Hataylılara geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, 27 Ekim Türkmenistan’ın bağımsızlığının 29’uncu yıl dönümüne, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam karşıtı açıklamalarına ilişkin açıklaması

22.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İslam dünyasının Mevlit Kandili’ni kutladıklarına, Hatay ili İskenderun ilçesinde meydana gelen canlı bomba saldırı girişimini en sert biçimde kınadıklarına ve İskenderun halkına geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, DİSK-AR’ın yayınladığı “Türkiye’de Emeklilerin Durumu ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar Gerçeği” başlıklı rapora, TÜRK-İŞ’in açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırına, Türkiye İnsan Hakları Vakfının 1 Ocak ile 31 Ağustos 2020 tarihlerini kapsayan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri ihlallerine yönelik raporuna, İstanbul Kadıköy’de basın açıklaması yapmak isteyen gençlere müdahale edilirken İstanbul Aksaray’da sokağa çıkan Suriyelilere müdahale edilmediğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet, ülkücü camiaya başsağlığı dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin güvenlik güçleri tarafından bertaraf edildiğine ve yaralılara şifa dilediğine, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ve 28 Ekim Mevlit Kandili’ni kutladığına, Hükûmetin kimi yetkililerinin pandemiyi bahane göstererek vatandaşların Cumhuriyet Bayramı’nı coşkuyla kutlamasını engelleyecek tedbirler ortaya koymasını talihsizlik olarak değerlendirdiklerine ilişkin açıklaması

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, coronavirüs tedavisi aldığı süreçte manevi desteğini ve dualarını esirgemeyenlere teşekkürlerini sunduğuna, salgın sürecinde hayatını kaybeden vatandaşlara ve 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişimini bertaraf eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine ve Hataylılara geçmiş olsun dileklerini sunduğuna, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı, 28 Ekim Mevlit Kandili’ni ve Mevlid-i Nebi Haftası’nı kutladıklarına, Fransa ve Almanya’da İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırılara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişimini bertaraf eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine, yaralananlara ve Hataylı hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay ilinin son günlerde ardı ardına gelişen olaylarla gündeme geldiğine, Hataylıların Türk milletinin istiklali ve istikbali için tek yürek olduğuna ve Türk milletinin teröre teslim olmayacağına ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın (2/915) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, pandemi sürecinde okulların normal seyrinde açılmaması nedeniyle kırtasiye esnafı, kantinciler ve okul servisi işletmecilerinin mağduriyet yaşadığına, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Adana illerinde çıkan yangınlar nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Suriyeli sığınmacıların Kayseri ilinin de içinde olduğu birçok ilde eş zamanlı olarak düzenlediği gösterileri kimin organize ettiğini ve kimlerin, neden izin verdiğini, bu grupların nasıl bir iletişim ağının bulunduğunu ve bu ağların takip edilip edilmediğini öğrenmek istediğine, ülkenin asıl beka meselesinin Suriye meselesi olduğuna ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

35.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, 2013 yılında kabul edilen Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun ek 1’inci maddesinin uygulanmadığına ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle sağlık çalışanlarının yıllık izin, istifa gibi temel haklarına kısıtlama getirildiğine ilişkin açıklaması

37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu sorunları tespit etmek ve sektörün sorunlarının çözülmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla 27/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Iğdır Milletvekili Habip Eksik ve arkadaşları tarafından, enflüanza (grip) salgınının önlenmesi ve gerekli aşıların temin edilmesi amacıyla 27/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ve arkadaşları tarafından, gittikçe derinleşen ve yaygınlaşan gayriresmî Suudi ambargosunun nedenleri ile sonuçlarının ele alınması, bu ambargo karşısında alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 26/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin temsilcilerinin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam’a, Hazreti Muhammed’e ve Müslümanlara yönelik kışkırtıcı, saygısız ve tehlikeli söylemini şiddetle telin ve teşhir ettiğine, dünyanın sağduyu sahibi kanaat önderlerini, siyasetçilerini, düşünürlerini, sanatkârlarını ve toplumsal kesimlerini bu çirkin tavırlar karşısında sağduyudan ve barıştan yana tavır almaya davet ettiklerine; bu bildirinin oylanarak kabul edilmesi ve alınan kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1385)

 

B) Önergeler

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, (2/915) esas numaralı 31/5/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesi (Emeklilere, Yaşlılara ve Muhtaçlara Yakacak Yardımı Ödenmesi) Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/93)

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 221) Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, son 5 yılda hastane çalışanlarına yönelik gerçekleşen şiddet olaylarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın cevabı (7/34454)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TİGEM Şanlıurfa Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğüne ait arazilerde ve tarlalarda 2020 yılında meydana gelen anız yangını sayısına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/34460)

3.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin'in, Hatay'ın Arsuz ilçesinde kurulması planlanan balık çiftliğine ve çiftliğin denize ve bölge ekosistemine vereceği zarara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/34463)

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2019 ve 2020 yıllarında yapılan tohum ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/34464)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, 2019 ve 2020 yıllarında yapılan tohum ithalatına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/34467)

6.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin'in, Balıkesir'in Ayvalık ve Burhaniye ilçesinde yaşanan dolu yağışı sonrası çiftçilerin zararına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/34700)

7.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, 1 Ocak 2003 tarihinden bu yana Bakanlığın ve bağlı kuruluşlarının Kamu İhale Kanunu'nun 21/b maddesine göre yapmış olduğu ihalelere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/34814)

27 Ekim 2020 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam karşıtı açıklamalarına, Karabağ’ın Türk ve Azerbaycan’ın olduğuna, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu Meclis, İstiklal Harbi’nin en çetin zamanlarından itibaren Türk milletinin vicdanı olma hüviyetini taşımıştır. Bugün de aziz milletimizin vicdanını yaralayan bazı süreçler yaşanmaktadır.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, sulh ve selamet kaynağı olan İslamiyeti bir yıkım ve terör odağı gibi göstermeye çalışmaktadır; yüce dinimize hunharca saldırmakta ve İslamofobiyi her geçen gün kışkırtmaktadır. Maalesef, bu hareketler Fransız Cumhurbaşkanının ne ilk ne de son rezaletidir; kendisi her fırsatta insanlık onurunu zedeleyecek girişimlerde bulunmaktadır. Bilhassa son yıllarda bu tavrın muhatabı Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.

Türk milletine düşmanlık güden hangi odak varsa derhâl onlarla beraber saf tutmayı bir şiar hâline getirmiştir. Doğu Akdeniz’de “mavi vatan” hamlemizi baltalamak için Yunanistan’ı kışkırtma vazifesini üzerine alanlardan birisi kendisidir. Libya’dan Suriye’ye kadar nerede terörist, nerede darbeci, nerede katliamcı varsa Fransa Cumhurbaşkanı onların yanında hazır ve nazır durumdadır. Aziz milletimizi köşeye sıkıştırmak gibi boş hayallere sık sık kapılan Macron’un son umudu ise işgalci bir terör devleti olan Ermenistan’dır. Ermenistan’a silah yardımından diplomatik desteğe kadar pek çok alanda yardımcı olmaktadır. Arkasını yasladığı güce güvenen bu işgalci güruh da iyice kendini kaybederek Azerbaycanlı kardeşlerimize saldırmaktadır. Üstelik bu saldırıları savaş meydanlarında cesaretle savaşarak değil, sivil vatandaşların üzerine roket yağdırarak yapmaktadır. Çocukları, kadınları, ihtiyarları katletmek için gözünü karartan Ermenistan’a da onların hamiliğini üstlenen Fransa gibi kirli oyunculara da gereken cevabı Azerbaycan ordusunun kahraman askerleri vermektedir. Her geçen gün Karabağ’da ilerleyiş sürmekte ve esir Azerbaycan toprakları azat edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin varıyla yoğuyla arkalarında olduğunu bilen kardeşlerimiz, bu insanlık düşmanı, katil şebekesini Karabağ’dan söküp atacaktır, buna inancımız tamdır. Anadolu ne kadar Türk yurduysa Karabağ da aynı derecede vatan toprağıdır. Tarihten silemedikleri mührümüz yeniden o topraklardan parlayacaktır. Karabağ Türk’tür, Karabağ Azerbaycan’dır! (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bugün önemli bir siyaset adamı, bir devlet adamı olan eski Sağlık Bakanımız rahmete kavuştu; ona rahmet diliyorum, ailesine sabır diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Sayın Osman Durmuş iz bırakmış, Türk siyasetinde, devlet yaşamında onurlu duruş sergilemiştir. Kendisini rahmetle anıyoruz, milletimize başsağlığı diliyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Erzurum’un sorunları ve beklentileri hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Kamil Aydın’a aittir.

Buyurun Sayın Hocam. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Kamil Aydın’ın, Erzurum ilinin sorunları ile Erzurumluların beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Muhterem Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; sözlerime başlarken yüce heyetinizin ve aziz milletimizin Mevlit Kandili’ni ve Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.

Öte yandan, ebediyete irtihal eden partimizin çok kıymetli mensubu ve 57’nci Hükûmetimizin Sağlık Bakanı Osman Durmuş Bey’e Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere, tüm dost ve sevenlerine sabrıcemil niyaz ederim.

Saygıdeğer milletvekilleri, milletin vekilleri olarak malumunuz bizim iki yönlü bir sorumluluğumuz söz konusu: Birincisi, ülkemizin ali menfaatlerini gerektiren birtakım meselelere ışık tutup, gündeme getirip çözüm önerileri sunmak; diğer sorumluluğumuz ise mensubu olduğumuz, seçildiğimiz bölgenin milletvekili olarak o bölgenin birtakım sıkıntılarını yine buradan, bu milletin kürsüsünden ifade edip çözüm önerilerini talep etmek ve çözüm deruhte etmeye çalışmak. İşte bu siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzun gereği ben de doğup büyüdüğüm, yaşadığım dadaşlar diyarı Erzurum’un bizatihi tanıklık ettiğim birtakım sıkıntılarını ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.

Saygıdeğer milletvekilleri, yiğit, mert, ilkeli ve vefalı duruşun anlam bulduğu dadaşlığı tavır ve davranışlarına yansıtan Erzurumlular, bugüne kadar Erzurum’a yapılan her türlü yatırımın, katkının farkında olmuş ve bu anlamda da gerekli teşekkürlerini, şükranlarını sunmaktan hiçbir zaman imtina etmemiştir. Bunun da çok nezih ve açık ifadesi sandıklara yansımıştır. Bu bağlamda, 6’ncı bölge teşvikleri kapsamında, ilk defa, anlamlı, yerli sanayi yatırımlarıyla ilimiz karşılaşmıştır. Coğrafi ve iklim koşullarının imkânsızlığını imkâna çeviren bu kararlardan dolayı başta Cumhurbaşkanlığı makamı ve daha sonra özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olmak üzere emeği geçen herkese Erzurum adına şükranlarımı sunuyor ve bu yatırımın kalıcı hâle getirilmesi konusunda gereğini arz ediyoruz. Yani diğer bir ifadeyle, Bakanlığımızın dile getirdiği, şekle dönüştürdüğü ifadeyle, Erzurum olarak turuncu bölgede kalmanın en büyük ve topyekûn arzımız olduğunu ifade etmek isterim.

Öte yandan, güney-kuzey hattının merkezi olan şehrimizin bölgelerle bağlantısını sağlayacak Ovit, Kop, Dallıkavak, Pirinkayalar, Çirişli, Tekman ve Kırık Tünelleri ve yol yapımlarının bir an önce hızlandırılıp tamamlanması en büyük arzu ve isteğimizdir. Sadece Erzurum’u değil, kuzeydoğu sınır hattını rahatlatacak diğer önemli bir beklentimizi; Sivas’a kadar, Sivas’tan da Erzincan’a kadar uzanan yüksek hızlı trenin artık tabiri caizse ovaya indiği, bundan sonra işinin daha kolay olduğu bir sürecin yansıması olarak Erzurum ve Kars’a kadar Şark Ekspresi’nin bugün çok uzun saatler yolculuk ettiği hattın da bir yüksek hızlı tren hattı statüsüne, programına alınması konusunda yine yoğun taleplerimizi ifade etmek isteriz.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye’nin büyük, 4’üncü coğrafyası olan kadim kentimizin olmazsa olmaz diğer öncelikli bir kalemi de tarım ve hayvancılıktır. Evet, yoğun iklim ve tabiat şartlarına rağmen o bölgede hâlâ geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan çiftçilerimiz var, besicilerimiz var. Bu anlamda çok çeşitli bir ürün üretimi söz konusu değil, organik olarak ürettiğimiz birkaç kalemimiz söz konusu; bunlar da buğday, şeker pancarı, patates ve biraz da ayçiçeği. Bu anlamda, bu aralar özellikle alımların hızlandırılıp Erzurumlunun mağdur edilmemesi gerekir diye ifade ediyorum. Söylemez Barajı’nın bu anlamda yine tamamlanması bölge insanını çok rahatlatacaktır.

Özellikle üzerinde durmak istediğim diğer önemli bir mesele de şu: Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2017 yılında bir kanun teklifi olarak verdiğimiz, Türkiye’nin en soğuk ikliminde bulunan Doğu Anadolu Bölgesi’ne, tüketimin çok yoğun olduğu bu bölgeye katkıda bulunacak doğal gaz konusunda iyiliklerin yapılması -doğal gaz indirimi- teşviklerin bu alana da kaydırılması, özellikle bu pandemi sürecini yoğunluklu yaşadığımız bir süreçte genelde Doğu Anadolu’yu, özelde Erzurum halkını, tüketiciyi çok rahatlatacaktır diyorum.

Yüce heyetinizi bu dilek ve temennilerle, saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hocam.

İskenderun’daki gelişmeyle ilgili, Sayın Tokdemir buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin önlenmesinde başarı sergileyen güvenlik güçlerini tebrik ettiğine ve hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, her türlü terör saldırısını lanetlediğine ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kardeşliğin, hoşgörünün ve medeniyetlerin buluştuğu serhat şehir Hatay’ımızın İskenderun ilçesinde dün akşam 21.30 sıralarında güvenlik birimlerimiz, Payas kontrol noktasında şüphelendiği 2 teröristi takip ederek İskenderun ilçemizde etkisiz hâle getirmiş, bu esnada patlama meydana gelmiştir. Meydana gelen patlamada çok şükür can kaybımız olmamıştır, yaralılarımıza Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Kaynağı, söylemi, amacı, adı ne olursa olsun, nasıl tanımlanırsa tanımlansın her türlü terör eyleminin karşısındayız. Birlik ve beraberliğimize, ülkemizin huzuruna kasteden her türlü terör saldırısını lanetliyorum. Hatay’da gerçekleştirilen başarılı terörle mücadele operasyonu nedeniyle kahraman güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum, tüm Hataylı hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu, buyurun.

2.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türk milleti değerli bir evladını daha kaybetti, Profesör Doktor Osman Durmuş Allah’ın rahmetine kavuştu. Marmara depreminde kendisi ve ekibi gerekli dirayeti gösterip halkımızın yaralarını sardı ve her türlü sağlık hizmetini başarıyla yerine getirdiler. Göstermelik emperyal yardımları reddederek Türk milletinin kendi sorunlarının üstesinden gelebileceğini göstermişlerdir. Bundan yirmi yıl önce genetik konusunda toplum yeterince bilinçli değilken ülkelerin tarihinde az görülen bir devlet adamlığı refleksi göstererek genetik yapımızın yurt dışına gönderilmesiyle oluşacak bir istismarın önüne geçmiş, cesaretiyle her türlü saldırının üstesinden gelerek Türk milletinin genetik haritasını korumayı başarmıştır. Ülkemizin ve milletimizin başı sağ olsun, merhumun mekânı cennet olsun, yakınlarına sabır dilerim.

BAŞKAN - Sayın Enginyurt…

3.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, yapılandırma paketine çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri aracılığıyla kullandıkları kredi borçları ile sicil affının da alınmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, 21’nci Dönem 57’nci Hükûmette beraber görev yaptığımız Sayın Osman Durmuş’u rahmetle, minnetle yâd ediyorum, mekânı cennet olsun.

Sayın Başkanım, vergiyle, SGK’yle ilgili bir yapılandırma gündeme geldi. Olumlu bulduğumu ifade etmek istiyorum. Lakin, Tarım Krediye borcu olan yüz binlerce insan bu yapılandırmanın içeresine dâhil edilmemiştir. Tarım Kredi borçlarının da bu kapsama alınmasını Sayın Hazine ve Maliye Bakanına buradan iletmek istiyorum. Ayrıca, KOBİ’lere kredi verilecek, doğrudur ama milletin kredi alacak gücü yok, dosyası bozuk, sicili bozuk. Onun için bu vergi ve SGK affı sırasında banka sicil affının da gündeme alınmasını sizin aracılığınızla Hükûmetimize iletiyor, teşekkür ediyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırıları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a aittir.

Buyurun Sayın Ayrım. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri, ben de sözlerime başlarken geçmiş dönem Sağlık Bakanlarımızdan Profesör Doktor Osman Durmuş kardeşimize Allahtan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum.

Değerli arkadaşlarım, Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinin Azerbaycan ordusu mevzilerine ve sivil yerlere yaptığı saldırılarla ilgili olarak şahsım adıma söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi saygılarla selamlamak istiyorum.

Yüce Meclisimizin çatısı altında yapacağım bu konuşmada Ermenistan’ın saldırıları sonucu şehit olan Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum, Azerbaycan’ımızın başı sağ olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, Ermenistan’ın sivillere yönelik bu saldırıları ilk değil, biz bunun örneğini tarihte birçok defa gördük. Maalesef, 21’inci yüzyılda sivillere yönelik yapılan bu saldırılar, bu sefer, şahitlerin olduğu, kanıtların olduğu, video kayıtlarının olduğu; çocukların öldüğü, gençlerin öldüğü, ihtiyarların, yaşlıların öldüğü saldırılardır. Geçen hafta Sayın Meclis Başkanımız ve Mecliste grubu bulunun bir grup milletvekili arkadaşımızla o yerleri gördük, gerçekten çok üzüntü verici tablolardı.

Şimdi, Azerbaycan kendine yapılan bu saldırıya meşru savunma hakkını kullanarak cevap verdi, Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51’inci maddesine dayanarak hem topraklarının bütünlüğünü korumak hem sivil halkı korumak için gerekli cevabı verdi.

Daha evvel, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınmış olan 4 tane karar var. Bu kararın gereğini Azerbaycan ordusu sahada kendisi yapıyor. Ne yapıyor? Derhâl, tamamen ve şartsız olarak, kendi topraklarını işgal eden bu işgal güçlerine karşı savaşarak topraklarını alıyor.

Bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, gerçekten, Azerbaycan ordusu çok önemli merkezleri almış durumda. Otuz yılda kazandığı deneyim ve tecrübeyle bugün, millî iradeyi arkasına aldığı, siyasi gücünü arkasına aldığı ve tabii ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin “Her türlü şartta Azerbaycan’ın yanındayım.” dediği bir ortamda, moralli olarak cephede bu savaşını yapıyor. Ancak gelin görün ki Minsk Grubu Eş Başkanları, otuz yıldır bu davayı bitirmesi gereken eş başkanlar maalesef hiçbir şey yapamıyor ve tamamen “Yok.” hükmündedirler. Şunu şöyle ifade etmek istiyorum ki: Daha yeni, onların getirmek istediği bir karar, Türkiye'nin de gayretleriyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda reddedildi. Ben buradan Birleşmiş Milletler Genel Kurulundaki bağımsız üyelere de huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum; gerçekten, Azerbaycan’ın yanında yer alan, destekleyen bu tavrı, bugüne kadar uygulanan çifte standarda rağmen böyle bir kararın kabul edilmemesini son derece olumlu bir tepki olarak görüyorum.

Gence’ye yaptığımız ziyarette şunu gördük: Ermenistan’ın sivil Azerbaycan halkına karşı uyguladığı vahşetin ve zulmün sınırı yok. Esasen, bu, sadece insan hak ve haysiyetini değil, uluslararası hukuku da açık şekilde ihlal eden zalimane bir tavırdır. Soruyorum sizlere: Gence’de doğum gününden bir gün önce füzeyle katledilen 15 yaşındaki Nigar’ın, hem annesini hem babasını kaybeden 2 yaşındaki Nilay’ın, daha 1 yaşında annesiyle aynı tabuta giren Medine’nin suçu ne? Esir ve cenaze değişimi için alınan insani ateşkes kararını hiçe sayan Ermenistan, Terter’de bir cenaze töreni sırasında yakınlarını defneden sivillere mezarlıkta saldıracak kadar alçalmıştır. Esasen, şimdiye kadar yapılan 3 tane ateşkesin birini yirmi dört saatte, diğerini iki dakikada, öbürünü beş dakikada ihlal eden Ermenistan tarafı olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

ŞAMİL AYRIM (Devamla) – Ama şimdi ben burada, huzurlarınızda, gerçekten, basınımızda görev yapan, Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan basınında görev yapan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Ve son olarak sözlerimi Azerbaycan’ın önemli söz üstatlarından Genceli Nizami’nin sözleriyle bitirmek istiyorum: “Kim salsa dünyaya zulüm bağını/Demek ki bağlar kendi el ayağını.” Ermenistan’ın durumu bu. Halkını fakirliğe boğan, bölgedeki önemli projelerin içinde olmasını sağlamayan Ermenistan hükûmeti -haydut hükûmet, haydut devlet- maalesef bugün sivillere saldırarak bir hukuk cinayeti işlemektedir. Buradan, uluslararası kurumlara tekrar sesleniyorum: Aklınızı başınıza alın, lütfen Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarını iade edin diyorum.

Son olarak da Meclis Başkanımızla Azerbaycan’a yaptığımız ziyarette o olayın olduğu yerde, ölülerin olduğu yerde yaşlı bir teyzemiz aynen şöyle söylemişti: “Kurban olayım milletvekillerine, kurban olayım Türk halkına, kurban olayım Tayyip Erdoğan’a, iyi ki siz varsınız.” Ben de bu teyzemin ellerinden burada bir kere daha öpüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Aliyev şunu söyledi: “Azerbaycan, gerçekten, bu topraklarını alıp inşallah yakında 3 renkli Azerbaycan Bayrağı Şuşa’da dalgalandığında, o zaman Ermenistan vatandaşları da Azerbaycan çatısı altında hak, hukuk, adalet nedir, onu görecekler.” Bu, onun ifadesi.

Ben sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum ve “Karabağ Azerbaycan’dır!” diyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, sisteme giremeyen milletvekillerinin kürsüye gelerek bir dakikalık söz talebinde bulunmamalarını istirham ettiğine ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sisteme giremeyen milletvekili arkadaşlarımız buraya kadar gelip bir dakika söz istiyorlar. Ben daha önce de söylemiştim, buraya kadar gelen bir milletvekiline söz veririm ama sisteme giremeyen milletvekillerimiz gelmesinler değerli milletvekilleri.

Buyurun Sefer Bey.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, Milliyetçi Hareket Partisi Kırıkkale Milletvekili, 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş vefat etmiştir. Osman Durmuş bizim hocamızdır, bakanımızdır. Osman Durmuş üç buçuk yıl Sağlık Bakanlığı yapmıştır. Bakanlığı döneminde yaşanan Marmara depreminde sağlık teşkilatını başarıyla yönetmiş, sağlık teşkilatı bu dönemde çok başarılı hizmetler vermiştir. 600 ambulans alarak 112 hizmetlerinin 81 ilde teşkilatlanmasını sağlamıştır. Döneminde çocuk felciyle mücadelede tüm sağlık teşkilatı başarılı olmuş, 2001 yılında ülkemiz Dünya Sağlık Örgütü tarafından “çocuk felcinden arındırılmış bölge” sertifikası almıştır. Hastanelerde vardiya uygulamasını başlatarak poliklinik hizmetlerinin on altı saate ulaşmasını sağlamıştır.

Dönemine çok damga vuran Osman Durmuş’u rahmet ve minnetle anıyoruz; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Gök’e aittir.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin 97’nci yılını kutlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan cumhuriyetimizin kuruluşu dünyada çok özeldir. Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen sömürü düzenine karşı savaşarak kazanılmış bir cumhuriyettir, özünde tam bağımsızlık vardır. Teokratik bir imparatorluğu ümmet esasından ulus ve yurttaşlık esasına dönüştüren, millet egemenliğini kuran büyük bir dönüşüm projesidir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tanımlamasıyla “‘Cumhuriyet’ demek, demokrasi sistemiyle bütünleşen devlet şekli demektir.” Hedef olarak çağdaş uygarlık alınmış, fikri hür, vicdanı hür nesiller için bilim ve akıl yolu seçilmiştir, laiklik devletin temel prensibi olmuştur. İşte demokrasi, laiklik, fikri hür, akıl ve bilim yolunda ilerleyen devlet ve yurttaşlar hedef alınınca, “cumhuriyet” denilince devleti yönetenlerin her aşamada hesap verdiği bir yönetim anlayışını anlıyoruz. Cemaat ve tarikatların devlet kadrolarını işgal edemediği, himaye görmedikleri, darbe teşebbüsünde bulunamadıkları bir yönetim anlayışını anlıyoruz. Yetkilerin tek bir kişide toplanmadığı, Meclisin güçlü olduğu bir sistemi anlıyoruz. Meclisin bütçe hakkını bizzat kendisinin kullandığı, yasama hakkını tek başına kullandığı ve bunu kimseyle paylaşmadığı, denetleme hakkını elinde bulundurduğu bir yönetimi anlıyoruz. Devlet kadrolarında eş dost, akraba değil, liyakatin değerlendirildiği bir sistemi anlıyoruz. Medyanın özgür olduğu, kimsenin haber alma hakkının kısıtlanmadığı, gazetecilerin cezaevinde olmadığı bir yönetim anlayışı anlıyoruz. Hukuka ve adalete herkesin güvendiği, yargının bağımsız olduğu, Anayasa Mahkemesi kararlarının herkes tarafından uygulandığı bir sistemi anlıyoruz. Emeğin en yüce değer, köylünün milletin efendisi olduğu bir sistemi anlıyoruz. Kadınların toplumun her alanında eşit ve güçlü olduğu bir anlayışı anlıyoruz. Tebaa olmaktan çıkmış, yurttaş olmuş fertlerin yönetenlerden her türlü haklarını özgürce talep edebildiği, yönetenlerin kibirden uzak olduğu bir yönetim anlayışını anlıyoruz. Yurttaşın “Açım, ekmek, iş istiyorum.” dediğinde yönetenlerin bunları abartılı bulmadığı, tam tersine, iş, aş, ekmek temin ederek yurttaşını keyiflendirdiği bir sistemi anlıyoruz. Sanat ve sanatçının korunduğu ve yüceltildiği “Yurtta sulh, dünyada sulh” ilkesinin istisnasız uygulandığı bir anlayışı anlıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kimsesizlerin kimsesi böyle bir cumhuriyeti kurmuş ve yaşatmak istemiştir. Bizim cumhuriyetimiz bedava kurulmuş ve kazanılmış bir cumhuriyet değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözlerini sizlerle paylaşmak isterim: “Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, cumhuriyetten yana gözüküp hakiki zihniyetlerini saklayanları tahlil ve tespit etmekte hiçbir tereddüde düşmeyeceklerdir… Cumhuriyeti elde etmek için çok kan döktük, icabında kurumlarımızı korumak için her şeyi yapmaya hazırız.” Biz de bu sözlerinizin arkasındayız Yüce Atatürk. Sizin istediğiniz doğrultuda cumhuriyeti sonsuza kadar koruyacağımıza söz veriyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Bayramı, yasaklarla engellenecek bir bayram değildir. Devleti kuran bu bayramı, salgın koşullarına uygun coşkulu kutlamak devletin asli görevidir. Cumhuriyetimizin kurucu kadrolarını, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Gök.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren milletvekillerimize birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özdemir...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanılan 2021 yılı bütçesinin toplumun çözüm bekleyen sorunlarını gündemine almayan bir bütçe olduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 2021 yılı bütçe görüşmeleri geçen hafta başladı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle hazırlanan 3’üncü bütçe teklifi, kurumsallaşmadan uzaklaştığımız, şahsileşen bir yönetim sistemine geçişle birlikte hazırlanan bütçeyle vatandaşlarımızın, toplumun tüm kesimlerinin acil çözüm bekleyen sorunlarını gündemine almayan bir bütçedir. Özellikle de en temel sorun alanımız olan artan işsizliği, genç işsizliğini doğru teşhis edemeyen bütçe, sorunlara kalıcı, yapısal bir çözüm üretmekten uzaktır; üretim ve istihdama dayalı büyüme perspektifinden ise çok uzaktır. Açıkçası, vatandaşlarımızı kredi, faiz, borç ve yardım sarmalına mahkûm eden bu son bütçe, AK PARTİ iktidarlarının da on sekiz yıldır ülkeyi getirdiği durumun bir itirafıdır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya...

6.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, sosyal hizmetler ve çocuk gelişimi bölümlerinin örgün eğitim içerisinde kalması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, toplum sağlığı alanında hizmet veren sosyal hizmet mesleğine gönül vermiş, emek vermiş on binlerce uzmanın açık öğretimle bu uzmanlığın kazanılamayacağı uyarılarını dikkate almak, ülkemizin ve toplumun geleceği açısından kritik öneme sahiptir. Sosyal hizmet mesleğine yıllarca emek veren, zaman harcayan on binlerce insanın bu emeğini heba etmeyin. Bu mesleklere uzaktan eğitim topluma fayda değil, zarar verir. Sosyal hizmet eğitimini açık öğretime entegre etmek topluma ve bu mesleğin uzmanlarına yapılmış en büyük haksızlıktır. Örgün eğitimini tamamlamış, gerekli stajları almış nitelikli sosyal hizmet uzmanları işsizken, şimdi açık öğretimde yüz binlerce işsiz yaratmanın ne anlamı var? Mesleklerin içini boşaltmayın, insanların gelecekleriyle oynamayın. Sosyal hizmet bölümü, çocuk gelişimi gibi kritik bölümler bir an önce açık öğretimden kaldırılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Başevirgen...

7.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Soma ve Ermenek maden işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sekiz yıldır ödenmeyen tazminatları için Soma ve Ermenek’ten yürüyüş başlatan maden işçilerimizin TKİ’yle yaptıkları görüşmeden sonuç çıkmamıştı, madencilerimize: “Yetkim yok, Soma ve Ermenek maden sahalarıyla alakamız yok.” cevabı verilmişti. Daha önce olduğu gibi, dün de Ermenek’te madencilerin yürüyüşleri kolluk güçleri tarafından engellendi. Uyar Madencilikten işçilerimiz de Kırkağaç’ta AKP Grup Başkan Vekili tarafından kendilerine verilen sözün yerine getirilmesini bekliyorlar. Maden işçileri sermayenin baskısına boyun eğmeyecek, bütün işçi sınıflarının örgütlü mücadele gücüyle direnecek. Yıllarca emeği ve alın teri gasbedilen, yerin metrelerce altında ölümle burun buruna çalışmayı göze alan maden işçilerimiz haklarını almak için direnişlerinden asla vazgeçmeyeceklerdir.

BAŞKAN – Sayın Sümer...

8.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, başta Adanalı çiftçiler olmak üzere tüm çiftçilerin ve tarım sektörünün sorunlarının incelenerek çözüm üretilmesi gerektiği konusunda Tarım ve Orman Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde tarımın sorunlarını tartıştığımız bugünlerde, memleketim Adana’nın ilçelerinde tarım faaliyetlerini sürdüren çiftçilerimiz, sorunlarının çözülmesini bekliyor. Aladağ’da yapımı tamamlanan göletin su dağıtımına yönelik altyapı çalışmalarının bir an önce bitirilmesi, İmamoğlu’nda Yedigöze Barajı’nın tamamlanması, 800 dönüm arsa vasfındaki arazinin tarıma kazandırılması...Tufanbeyli’de pancar kotasının düşürülmesi üreticiyi mağdur etmiştir. Saimbeyli’de kuraklıktan dolayı tohum kalitesi düşmüştür, tohum desteğinin sağlanması gerekiyor. Yumurtalık’ta pompajlı sulamada yüksek maliyetler düşürülmelidir. Yüreğir’de organik tarım uygulamalarında münavebe kaldırılmalı, destekler arttırılmalıdır.

Buradan Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum: Tarımı yeniden ekonominin lokomotifi hâline getirmek için, başta memleketim Adana’da olmak üzere tüm şehirlerimizdeki çiftçinin, tarım sektörünün sorunları tek tek incelenerek çözüm üretilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel...

9.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, İstanbul ili Çekmeköy ilçesindeki Zeki Velidi Togan Parkı’nın akaryakıt istasyonuna dönüştürülmek istendiğine ve Sancaktepe esnafının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem İstanbul’da yaşanan iki soruna dikkat çekmek istiyorum.

İlk olarak, ne yazık ki Çekmeköy’de vatandaşlarımızı mağdur edecek bir karara imza atıldı. Çekmeköy’deki Zeki Velidi Togan Parkı, Çekmeköy Belediyesinin kararıyla benzin istasyonuna çevriliyor. İstanbul’da vatandaşların nefes alacağı, çocukların koşup oynayabileceği ve hepsinden öte deprem anında toplanacak alan kalmamışken, var olan bir parkın benzin istasyonuna çevrilmesine anlam vermek imkânsız. Çekmeköy’ün yeni bir benzin istasyonuna değil, nefes alacağı parka, yeşil alana ihtiyacı var. Yetkilileri, bu konuda, yandaşın değil halkın ihtiyaçlarını gözetmeye çağırıyorum.

İkinci bir konu ise, Sancaktepe’deki esnaflarımızla ilgili. Salgın ve ekonomik kriz sebebiyle esnaf zaten siftah yapamıyor, bir de üstüne üstlük resmî tatil günleri için Sancaktepe Belediyesine çalışma ruhsatı harcı ödemek zorunda bırakılıyor. Bize ulaşan esnafımız, zar zor ayakta durduğu bu dönemde en azından mağduriyetlerinin giderilmesini istiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

10.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, yaşanılan pandemi nedeniyle okul servisi esnafının zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Okul servisi çeken araçların kışlık lastikleri, mart ayından bu yana hâlen üzerinde duruyor. Aylardır kontak açamayan, kredilerle, kredi kartlarıyla eşe dosta borçlanarak ayakta kalma mücadelesi veren servisçilerimiz kaskolarını, trafik sigortalarını yaptıramıyor, motorlu taşıtlar vergilerini ödeyemiyor. Oto pazarları, ikinci el oto alım satım siteleri, araçları 12 yaş sınırına takılan okul servislerine ait satılık ilanlarından geçilmiyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi yüz yüze eğitimin kademeli başlamasıyla marşa basan servisçilerimiz, 22 yaş ve lise mezunu rehber personel şartını sağlayamadıkları gerekçesiyle kesilen cezalarla boğuşuyor. Saraylarında şatafat içinde yaşayanlara, yandaşa, akrabaya iş bulup aş bulup vatandaşa askıda ekmeği, torbada çayı reva görenlere, Kastamonu’daki 400, Türkiye’deki 200 bin servisçinin mesajını getirdim: “Kaptan direksiyonda uyuyor, Türkiye uçuruma sürükleniyor, sağda inecek var.”

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıları kınadığına ve Mevlid-i Nebi Haftası’na ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (SAV) dünyayı teşriflerinin seneidevriyesi olan Mevlid-i Nebi Haftası içerisindeyiz. Sevgili Peygamber’imizi anlamak, anmak ve çağları aşan mesajlarını insanlıkla buluşturmak için kutlanan Mevlid-i Nebi Haftası’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum.

İnsanlığı huzura, barışa, adalete davet eden Sevgili Peygamber’imize ve mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik son dönemde bazı Avrupa ülkelerinde gerçekleşen edepsizlikleri, alçaklıkları lanetliyor ve şiddetle kınıyorum.

Batı’da tehlikeli bir şekilde yükselen İslam karşıtlığı, bugün artık Müslümanların inanç ve ibadet hürriyetlerini kısıtlamaya, Kitap’ımıza, Peygamber’imize ve tüm kutsallarımıza yönelik topyekûn bir saldırıya dönüşmektedir.

Macron gibi siyasetçiler, Müslümanları hedef hâline getirerek iç ve dış politikadaki başarısızlıklarını gizleyemezler diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaklaşık bir yıldır süt fiyatları artmıyor. Bu süre içerisinde yem fiyatları neredeyse yüzde 50 arttı. Süt fiyatları artmazken şimdi de süt tozu, peynir altı suyu ve yoğurt ithalatı patlamış durumda. Geçen sene ilk sekiz ayda 40 ton süt tozu ithalatı varken, bu yıl ilk sekiz ayda 3.911 ton süt tozu ithal edilmiş. Yani bir başka deyişle, yüzde 9.712’lik bir artış söz konusu. Süt tozu daha çok yoğurt yapımında kullanılıyor yani ithal süt tozuyla yoğurt yiyoruz.

Yine, bebek maması ve bisküvi yapımında kullanılan peynir altı suyu yüzde 6.419 artmış. Geçen yıl 19 ton olan peynir altı suyu ithalatı bu sene 765 tona çıkmış. Yani bebeklerimizi ithal mamayla besliyoruz.

Bizim keşfettiğimiz ve dünyaya yaydığımız yoğurt ise 3 tondan 33 tona çıkmış. Siz, hâlâ 2019’un buzağı desteklerini vermeyin, bir gün süt sağacak inek bile bulamayacağız.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

13.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 97’nci yıl dönümünü kutladığına, esnafın zor durumdan kurtarılabilmesi için sicil affının çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Cumhuriyetimizin 97’nci yılını kutluyorum ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anıyorum.

Sayın Başkanım, esnafımız zor durumda, bir an önce esnafımızı zor durumdan kurtarmak adına sicil affı çıkarılmasını talep ediyorum.

Diğer bir taraftan, Sayın Başkanım, hem ülkemize hem de dinimize dil uzatan Fransa Başkanına “…”(x)

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

14.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, Karaelmas Ekspresi’nin Ankara-Zonguldak illeri arasında yeniden seferlerine başlayacağına ilişkin açıklaması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara’nın bütün ilçelerinin kendilerine mahsus özelliklerini gözeterek, bütüncül ve özgün kalkınma modelleri oluşturarak bölgesel istihdamın artırılması üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu bağlamda, 8 Nisan 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı’yla Karaelmas tren hattının tekrar yolcu taşımaya başlaması önemsediğimiz bir başlıktı. Bu hattın turizme kazandırılmasıyla, Kalecik ilçemiz ile Çankırı, Karabük ve Zonguldak illerimizin de turizmine katkı sunmayı amaçlıyoruz. Bu maksatla, dün, Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy ile Bakan Yardımcımız Nadir Alpaslan’ı bölge milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ve teşkilatımızla Kalecik, Çankırı, Çerkeş, Karabük, Eskipazar ve Safranbolu’da ağırladık. Bölge turizmini canlandıracak, esnafa ve doğal üretim yapan halkımıza katkı sunacak dolu dolu bir turizm rotası oluşturmak adına, Kültür ve Turizm Bakanımız bütün güzergâhı teker teker inceleyerek değerlendirmelerde bulundu.

Bakanımıza ve Bakan Yardımcımıza hemşehrilerimiz adına şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

15.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin ili Murgul ilçesi Damar köyünün coğrafi açıdan siyanür havuzlarına uygun olmadığına ve maden çalışmaları için patlatılan dinamitlerin bölgenin jeolojik altyapısını bozduğuna ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2014 yılında, Artvin’in Murgul ilçesi Damar köyünde, altın madeni işletme ve ayrıştırma tesisi için siyanür havuzu yapılmasını protesto eden yaklaşık 3 bin kişi “Siyanüre hayır.” sloganlarıyla şantiye alanına yürümüş, Cengiz Holdinge ait bakır madeninde çalışan ve havuz yapımında çalıştırılmak istendikleri için iş bırakan 900 işçi de eyleme destek vermiştir. Bölge halkının birlik olup “ölüm çukuru” olarak adlandırdıkları siyanür havuzlarına karşı çıkmaları sonucu çalışmalar son bulmuş, üretimin durmasıyla alakalı bazı şeyler yapılmıştır. Aradan zaman geçtikten sonra, söz konusu bölgede çalışma yapıldığına ilişkin duyumlar alınmıştır.

1/10/2014 tarihinde Eti Bakır AŞ Genel Müdürü Ahmet Tezcan imzalı belgeyle “Murgul ilçesi sınırlarında bulunan tesislerde, başta bakır madenciliği olmak üzere, özellikle 4C grubu metallerin üretimi devam etmektedir. Söz konusu tesislerimizde kıymetli metallerin üretilmesi durumunda siyanürle üretim metodu uygulanmayacaktır.” duyurusu yapılmış olmasına rağmen, ne yazık ki aradan zaman geçince bu sözler unutulmuş ve ilgili bölgede siyanürle altın ayrıştırmasına ilişkin çalışmalar yapıldığına ilişkin duyumlar alınmıştır. Bu konuda, uzman kişilerle yapılan görüşmeler neticesinde, Murgul Damar’ın coğrafi açıdan siyanür havuzlarına uygun olmadığı görüşü ortaya atılmış olup yıllardır maden çalışmaları için patlatılan dinamitlerin bölgenin jeolojik altyapısını bozduğu ve toprağın çok esnek hâle geldiği tespit edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın…

16.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutladığına, Bursa ili Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla köyü bölgesinde kurşun, çinko, bakır zenginleştirme tesisi ve atık barajı çalışmalarına karşı köylülerin yürüttükleri mücadelenin yanında olduklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle ulusumuzun Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum, nice doksan yedi yıllara diyorum.

Bursa’nın Yenişehir ilçesi Kirazlıyayla köyünde, köylüler, mart ayından beri köyün mezarlığı dâhil alanında kurulmak istenen çinko, kurşun, bakır zenginleştirme tesisi ve atık barajına karşı direnişlerini sürdürüyorlar. Mahkeme, daha önce yürütmeyi durdurma kararı verdi, yarın da Bursa 1. İdare Mahkemesinde davaları görüşülecek. Eğer buradan olumlu sonuç alamazlarsa da Ankara’ya kadar yürüyüp haklarını isteyecekler. Dedelerinin, atalarının mezarlığının dahi, ÇED raporları hiçe sayılarak bu maden tesisi alanına verilmesinden dolayı, haklı mücadelelerinde biz de ilk günden beri yanlarındaydık, bundan sonra da yanlarında olmaya ve köylünün hakkını alana kadar da mücadeleye devam edeceğimizi buradan iletir, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

17.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Hatay ilinde yaşanılan terör eylemi girişimi nedeniyle Hataylılara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ve vefat eden Türkolog Mustafa Ali Mehmet’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hatay ilimize geçmiş olsun diyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği üzere “Türkiye artık saldırılarla dizayn edilebilen, yönlendirilebilen bir ülke değildir.”

Dün vefat haberini aldığım, Romanya Türklüğünün öncü ismi Mustafa Ali Mehmet, ömrünü Türklüğe adamış bir tarihçi, Türkolog, dava adamı. Kendisini Romanya’da ziyaret edip Türk kültürü ve tarihine yaptığı hizmetleri üzerine sohbet etme fırsatı bulmuştum. Mustafa Ali Bey, sosyalizme rağmen Türk tarihi gerçeklerini anlatma mücadelesi vermiştir. Türk tarihiyle ilgili, tamamen Türk kaynaklarını kullanarak 3 büyük tarih kitabı da yazmıştır. “Türk Tarihi” adlı kitabı rejimden dolayı sekiz yıl sonra basıma girebilmiştir. Aynı zamanda Kuran-ı Kerim’i Rumence’ye tercüme eden bu büyük isim, Türkçe ders kitapları da hazırlamış ve Romanya’da Türkçe eğitiminin öncüsü olmuştur. Ömrü boyunca verdiği hizmetlerden dolayı birçok ödüle layık görülmüştür. Büyük bir Türkolog olan, Türk kültürünü ve tarihini tüm Romanya’ya anlatmayı dert edinmiş Mustafa Hocaya Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

18.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin ili Erdemli ilçesi Çiriş ve Üçtepe köyleri başta olmak üzere Mersin ili köylerinde tapu iptal davaları sebebiyle köylülerin hak kayıpları yaşadığına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, köylere ziyaretlerimde, başta Erdemli ilçemizin Çiriş ve Üçtepe olmak üzere Mersin’in köylerinin çoğunda büyük hak kayıpları yaşandığını gördüm. Kadastro çalışmaları sonrasında köylülerimizin aldıkları tapular, Hazine tarafından yapılan itiraz sonrasında iptal edilmiş. Bu araziler tarım yapılamayacak hâle gelmektedir çünkü çiftçilerimizin üretim yaptıkları binlerce parsel Hazine tarafından açık ihaleyle satılmak isteniyor. Köylülerimiz, bu kadastro sorunu yüzünden elektrik abonesi olamıyorlar, arazilerini sulayamıyorlar. Bu sorun çözülmezse, köylerde insanlar karnını doyurmak için bile tarım yapamayacaklar. Bir an önce, asırlardır bu topraklarda tarım yapan çiftçilerimizin hak kaybı giderilmelidir. Kesinlikle ihaleyle bu topraklar satılmamalıdır. Bu araziler gerçek sahibi olan köylülere tahsis edilmeli, tarımsal üretime devam edilebilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Arık…

19.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AK PARTİ Kayseri İl Kongresinde yaptığı konuşmasına ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP’nin Sayın Genel Başkanı hafta sonu Kayseri’deydi. Kayseri için yapılan kamu yatırımlarını bir bir sıraladı. On üç yıl önce söz verilen yüksek hızlı tren için “Proje bitti, yapım aşamasında.” dedi. Kayseri’ye on sekiz yılda 30 milyar kamu yatırımı yapıldığını söyledi. “Sahabiye Mahallesi’ne 40 bin metrekare yeşil alan açtık.” dedi, sonra da ekledi, “Her kim ki ‘Kayseri kamu yatırımı almıyor.’ diyorsa gözüne dizine dursun.” dedi.

Sayın milletvekilleri, on üç yıl önce söz verilen yüksek hızlı tren 2021’in bütçesinde yok. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının verilerine göre, on sekiz yılda Kayseri’ye 30 milyar değil, yaklaşık 4,5 milyar kamu yatırımı yapıldı. Kişi başına düşen kamu yatırımı bakımından da Kayseri 81 il arasında 78’inci sırada. Sahabiye Mahallesi’ne açılan 40 bin metrekarelik yeşil alan da yok, kendisinin de kızdığı, gördüğünüz bu dikey mimari var. Sayın Cumhurbaşkanı evlerin balkonundaki saksılar ve yeşil alan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

20.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, 25 Ekim İYİ PARTİ’nin kuruluşunun 3’üncü yıl dönümüne, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin önlenmesinde başarı sergileyen güvenlik güçlerini tebrik ettiğine, yaralanan polis memuruna ve Hataylılara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 27 Ekim Türkmenistan’ın bağımsızlığının 29’uncu yıl dönümüne, Karaman ili Ermenek ilçesi maden işçilerinin haklı taleplerinin karşılanması gerektiğine, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron başta olmak üzere Fransız yetkililerin İslam karşıtı açıklamalarını kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Bugün, büyük bir devlet adamını ebediyete uğurladık. 57’nci Hükûmette Sağlık Bakanlığı yapan ağabeyimiz Osman Durmuş’a Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimi tekrar iletiyorum. Büyük Türk milletinin başı sağ olsun.

Geçtiğimiz pazar günü, Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları ile aziz milletimizin inancı ve desteğiyle kurduğumuz İYİ PARTİ’mizin 3’üncü kuruluş yıl dönümünü coşkuyla kutladık. Kurulduğu günden bu yana Türk siyasetinin seyrini değiştiren ve sıkışmış siyasete yeni bir soluk getiren İYİ PARTİ, bayraklaşan tavizsiz duruşundan ve milletimizin derdini dertlenmekten vazgeçmeden yoluna devam etmektedir. Allah’a hamdolsun ki bu kısa sürede değişmez denilen birçok şeyi değiştirdik, güçlü ve mutlu bir Türkiye’nin yolunu açmaya muvaffak olduk. Başta gençler olmak üzere, toplumun hak arayan ve mağdur edilmiş tüm kesimlerine umut verdik. Kuruluş yıl dönümümüz ülkemize ve aziz milletimize hayırlı olsun, güneşi görene kadar yorulmadan çalışacağımızı da aziz milletimiz iyi bilsin.

Hatay’ın İskenderun ilçesinde, polis ekiplerinin alınan istihbarat üzerine takibe aldıkları araçtaki teröristlerle sıcak çatışma yaşanmıştır. Araçta bulunan teröristin kendisini patlatması sonucu 1 polis yaralanmış, yaralı polisimize acil şifalar diliyorum. Kahraman emniyet güçlerimiz büyük özveriyle çalışarak planlanan büyük bir felaketi önlemişlerdir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – …kendilerini tebrik ediyorum ve başarılı hizmetlerinin devamını diliyorum.

Hatay, PYD’nin Suriye’de mevzilenmesi üzerine teröristlerce hedef hâline getirilmiştir, Hataylı kardeşlerimize de bu vesileyle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, Allah ülkemizi her türlü saldırıdan ve felaketten korusun duasını tekrarlıyorum.

Bundan yirmi dokuz yıl önce, 17 Ekim 1991’de kardeş ve dost ülke Türkmenistan bağımsızlığını ilan etmişti. Kurulduğu günden itibaren Türkmenistan, ekonomiden uluslararası iş birliklerine ve ortak kültüre sahip olduğu ülkelerle stratejik boyutta ilişkiler kurmaya kadar pek çok alanda büyük mesafe katetmiştir. Türkmenistan’ın ebediyen var olması temennisiyle kardeş Türkmenistan’ın bağımsızlığını tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Uzatıp bir dakika verelim.

Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Karaman Ermenek’te bir yılı aşkın süredir maaş ve tazminatlarını alamadıkları için eylem yapan Cenne, Seba ve Turab maden ocağı işçileri, kendilerine verilen sözlerin tutulmaması üzerine yeniden Ankara’ya yürüyüş kararı almıştır. Daha önce yetkililerle yaptıkları görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine, durdurdukları Ankara yürüyüşüne yeniden başlamışlardır ancak güvenlik güçlerinin yolu kapatması üzerine işçiler oturma eylemi başlatmışlardır. Maden işçilerinin Ankara’ya başlattıkları yürüyüşü yakından takip ediyor, ekmeğini taştan çıkaran emekçilerimizin haklı mücadelelerini destekliyoruz, hak arama yürüyüşlerinin engellenmesini ise yerinde bulmadığımızı ifade ediyoruz. Madencilerin sesini Hükûmetin duymasını temenni ediyoruz. Devlet vatandaşını mağdur etmemekle yükümlüdür; kışa girerken aileler mağdur edilmemeli, madencilerimizin haklı talepleri karşılanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, toparlayalım Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Son cümlem efendim.

Fransa’da, başta Cumhurbaşkanı Macron olmak üzere Fransız yetkililerin, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’i hedef alan karikatürleri savunmalarını ve İslam karşıtı açıklamalarını kabul etmemiz mümkün değildir. Macron’un bu açıklamalarının ırkçılıktan farkı yoktur. İnsanları inanç, dil, din, mezhep ve renklerine göre ayırmak Orta Çağ’dan kalma bir zihniyet sorunudur. Bizim için Allah katında hak din olan İslam, onu yapılandırma gibi söylemlerle yıpranmayacak, yeryüzünde var olmaya devam edecek, ezanışerif ebediyen yankılanacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül.

21.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin önlenmesinde başarı sergileyen güvenlik güçlerini tebrik ettiklerine ve Hataylılara geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, 27 Ekim Türkmenistan’ın bağımsızlığının 29’uncu yıl dönümüne, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam karşıtı açıklamalarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57’nci Hükûmet döneminde Sağlık Bakanlığımızı yapmış olan, 21 ve 23’üncü Dönemler Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Osman Durmuş Beyefendi’yi kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz.

Merhum Osman Durmuş, devlet ve millet adına görev yaptığı her alanda, her zaman taraflı tarafsız herkesin takdirini toplamış ve sayısız başarılara imza atmıştır. Değerli büyüğümüze, ağabeyimize, Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve camiamıza da sabırlar diliyorum.

Sayın Başkan, dün akşam saatlerinde Hatay ilimizde eylem hazırlığında olan 2 terörist, emniyet güçlerimizin özverili çalışması ve takibi sonucunda etkisiz hâle getirilmiştir. Operasyon sırasında yakalanmak üzere olan terörist kendini patlatmış ancak yaşanan patlamada çok şükür ki can kaybı olmamıştır. Terörle mücadelede üstün başarılar sergileyen bütün güvenlik güçlerimizi bir kez daha tebrik ediyor, olayla ilgili olarak Hatay ilimize, İskenderun ilçemize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın Başkan, Türkmenistan Cumhuriyeti uzun süre Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin himayesinde kalmış sonrasında bağımsızlığını elde etmiş Türk cumhuriyetlerimizden biridir. Bugün, Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği günün yıl dönümü, 27 Ekim Türkmenistan Bağımsızlık Günü. Bu vesileyle, Türkmenistan’da yaşayan değerli kardeşlerimizi, dost ülke Türkmenistan’ı tekrar tebrik ediyor, daha nice yıllar hür ve bağımsız bir şekilde yaşamasını niyaz ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, sizin de Meclisin açılışında çok veciz bir şekilde ifade ettiğiniz gibi, Fransa, Devlet Başkanı Macron son derece vahim, son derece sıkıntılı bir sürecin içerisinde, İslam’a ve Müslümanlara yönelik olarak ortaya koyduğu politikasıyla, yapmış olduğu açıklamalarla bütün İslam âleminin tepkisini çekmiş bulunmaktadır. Kendilerinin gittiği yol yol değildir, çok net bir şekilde tekrar ifade ediyoruz; o, kendisini üçüncü sınıf bir Napolyon tarzında, sanki Doğu’ya şekil verecek, ayar verecek gibi görmeye devam edebilir fakat tarihe baktığında, tarih sayfalarını açtığında Cezzâr Ahmed Paşa’dan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …Akka önlerinde Fransa’nın, Napolyon’un yediği sille ne şekilde olduysa, aynı silleyi de Allah’ın izniyle vurmaya muktedir olduğumuzu tekrar dile getirmek istiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

22.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İslam dünyasının Mevlit Kandili’ni kutladıklarına, Hatay ili İskenderun ilçesinde meydana gelen canlı bomba saldırı girişimini en sert biçimde kınadıklarına ve İskenderun halkına geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, DİSK-AR’ın yayınladığı “Türkiye’de Emeklilerin Durumu ve Emeklilikte Yaşa Takılanlar Gerçeği” başlıklı rapora, TÜRK-İŞ’in açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırına, Türkiye İnsan Hakları Vakfının 1 Ocak ile 31 Ağustos 2020 tarihlerini kapsayan ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri ihlallerine yönelik raporuna, İstanbul Kadıköy’de basın açıklaması yapmak isteyen gençlere müdahale edilirken İstanbul Aksaray’da sokağa çıkan Suriyelilere müdahale edilmediğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, yarın Hazreti Muhammed’in doğum günü olan Mevlit Kandili’ni idrak edeceğiz. İnsanlık değerlerinin en başında gelen güvenilir olmak, adalet ve merhamet anlayışına sahip olmak ve yaşatmak en önemli mirastır. Bu mirasa fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde İslam dünyasının Mevlit Kandili’ni kutluyoruz.

İskenderun’da dün meydana gelen canlı bomba saldırı girişimini en sert biçimde kınıyoruz. Sivil yurttaşlarımızın bulunduğu yerlerde, her gün ve saatte insanların işine gittiği, alışveriş yaptığı mahallerde bu yaşananlar asla kabul edilemez. İskenderun halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın vekiller, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Avrupa İstatistik Ofisi verilerinden yararlanarak Türkiye'de emeklilerin durumu ve emeklilikte yaşa takılanlar gerçeği araştırmasını yayınladı. Yaşamlarının büyük bölümünde çalışan, emek harcayan insanların yaşlılıklarında insanca bir emeklilik yaşamaları en büyük haklarıdır. Türkiye'de 13,2 milyon emekli ve hak sahibinin yaşadığı bir toplumla karşı karşıyayız ama hem emeklilerin insanca yaşam sürmesi gittikçe zorlaşıyor hem de emekliliğe hazırlananların umutları tükeniyor. En düşük dilimdeki 2,6 milyon emekli ve hak sahibi ayda 763 lira alıyor. İkinci dilimdeki 2,6 milyon emekli ve hak sahibi ayda 1.252 TL’yle yaşıyor. Yani 13,2 milyon emekli ve hak sahibinin 7,9 milyonu asgari ücretin altında aylık ve gelire mahkûm edilmiş vaziyette. Emekli aylık ve gelirleri de giderek düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Türkiye'de en düşük emekli aylık ve geliri alan emeklilerin ilk dilimi ile en yüksek emekli aylık ve geliri alanlar arasındaki fark 7,5 kat olmuş vaziyette. Avrupa Birliği ortalaması 4,2 kattır. Yaygın bir emekli yoksulluğu tırmanıyor. Öte yandan, düşük gelirler nedeniyle emeklilerin neredeyse yarısı ya çalışıyor ya da iş arıyor.

Öte yandan, toplumsal cinsiyet eşitsizliği emeklilikte de sürüyor. Kadınlar emeklilik hakkına daha zor erişiyor. İstihdam edilenlerin yüzde 32’si kadınlardan oluşurken emeklilerin sadece yüzde 19’u kadınlar oluyor.

Emeklilerin yüzde 80’ine yakınını 55 ve yukarı yaştakiler oluşturuyor. Dolayısıyla, Türkiye’nin genç emekliler ülkesi olduğu iddiası da doğru olarak ortaya çıkmıyor.

Türkiye'de emeklilikte ortalama ömür beklentisi on yedi buçuk yıl. OECD ve Avrupa ortalamasının oldukça altında. Emeklilikte ortalama ömür beklentisi Fransa’da yirmi beş yıl, Yunanistan’da yirmi dört yıldır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Emeklilikte yaşa takılanları hep konuşuyoruz, çok büyük bir toplumsal sorun ancak iktidar bu konuda herhangi bir çözüm bulmamak için direniyor.

TÜRK-İŞ geçtiğimiz günlerde bir son araştırmasını yayınladı ve 4 kişilik ailenin açlık sınırı 2.482 TL olarak belirlendi yani asgari ücretten daha fazla. Yoksulluk sınırıysa 8.086 Türk lirası olarak belirlendi. Dolayısıyla, sadece emekliler değil, aynı zamanda emekçilerin, işçilerin de son derece ağır koşullarda, insanca olmayan koşullarda yaşadıkları bu araştırmalar ve raporlarda da bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.

Son olarak, Türkiye İnsan Hakları Vakfının hazırladığı, 1 Ocak ile 31 Ağustos 2020 Tarihleri Arasında İfade, Toplanma ve Örgütlenme Özgürlükleri İhlal Raporu’na değinmek istiyorum. Bu ihlal raporuna baktığımızda, çeşitli alanlardaki ihlaller sıralanmış vaziyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Birkaç tanesine kısaca değinmek istiyorum. Örneğin, basılı medyada gazetecilerin ve yazarların gözaltına alınması ve tutuklanması, sayılar ortada.

Sosyal ve dijital medyada çok ağır bir baskı ortamı yaratıldığı çok net olarak görünüyor. 53 habere, 75 internet sitesine, 2 internet sayfasına, 5 sosyal medya hesabına, 59 internet içeriğine, 143 internet adresine erişim mahkeme kararlarıyla engelleniyor. En az 637 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk güçlerinin müdahalesi sonucunda, 1.346 kişinin kötü muamele niteliğinde uygulamalara maruz kalarak gözaltına alındığı görünüyor. Valilikler tarafından 33 ilde -en kısası iki, en uzunu otuz gün olmak üzere- 89 kez tüm eylem ve etkinliklerin yasaklandığı görünüyor. Bu liste öyle devam ederken dernek, vakıf, sendika ve meslek örgütlerinin üye ve yöneticisi olanlara gözaltı ve tutuklamalar ortaya çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim.

Ve tabii ki ocak-ağustos aylarına baktığımızda 2’si il, 11’i ilçe ve 2’si belde olmak üzere toplam 14 belediye başkanının daha İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırılarak yerlerine kayyum atandığı görünüyor. Uzun bir liste. Türkiye İnsan Hakları Vakfının hazırladığı rapora göre, durum, insan hakları ihlalleri açısından vahim gerçekten. Son örneğini de cumartesi günü İstanbul’da gördük. İstanbul Kadıköy’de aralarında HDP Gençlik Meclisi üyelerinin de bulunduğu gençler bir basın açıklaması yapmak istediler, polis müdahale etti, 61 kişi gözaltına alındı. Ne tuhaf bir durum ki aynı saatlerde Suriyeliler -Özgür Suriye Ordusu bayrakları açarak sokağa çıkanlar- İstanbul Aksaray’da sokağa çıkanlar bayrak açtılar, Covid önlemlerini dinlemediler, polis müdahale etmedi, herkes izledi. Dolayısıyla, Türkiye’de demokrasi güçleri, barış güçleri açıklama yapamaz ama Suriyeliler istediklerini, istedikleri biçimde yapabilirler, bu da çifte standardın bir başka örneği olarak karşımıza çıktı.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet, ülkücü camiaya başsağlığı dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişiminin güvenlik güçleri tarafından bertaraf edildiğine ve yaralılara şifa dilediğine, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ve 28 Ekim Mevlit Kandili’ni kutladığına, Hükûmetin kimi yetkililerinin pandemiyi bahane göstererek vatandaşların Cumhuriyet Bayramı’nı coşkuyla kutlamasını engelleyecek tedbirler ortaya koymasını talihsizlik olarak değerlendirdiklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, bir iki saat önce Türkiye Büyük Millet Meclisi ön bahçemizde, bilime, siyasete ve devlete önemli hizmetlerde bulunmuş, 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı müteveffa Osman Durmuş’u son yolculuğuna uğurladık. Allah’ımdan kendisine rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun inşallah diyorum. Bu vesileyle bilim camiamızın, siyaset camiamızın, milletimizin, sevenlerinin başı sağ olsun diyorum. Osman Durmuş’u bilenler, tanıyanlar bilir, Türk siyasetinde yüksek birikimiyle birlikte renkli bir kişiliği olan siyaset ağabeyimizdi. Tekrar kendisine rahmet, ülkücü camiaya da başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, dün İskenderun’da yaşanan terör saldırısı çok şükür kahraman güvenlik kuvvetlerimizin cesaret, dikkat ve gayretiyle bertaraf edilmiştir. Yaralılarımız var, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Terör örgütü bilmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti menşei, kaynağı, aldığı güç noktası neresi olursa olsun hiçbir terör örgütüne pabuç bırakmayacaktır. Müteaddit defalar söylediğim bir sözü tekrar buradan söylemek isterim: Hiçbir hak talebi teröriste masumiyet, terörizme meşruiyet sağlamaz. Bunun böyle de bilinmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, bugün tarih 27 Ekim, yarın 28 Ekim, saat sanıyorum 13.00 itibarıyla Cumhuriyet Bayramı’mız resmî olarak başlayacak. Ne mutlu ve kutlu bir tesadüf ki yarın aynı zamanda Mevlit Kandili. Türkiye’mizde, Anadolu’muzda inşallah yarın akşam ve ertesi günü Mevlit Kandilimizi huşuyla, Cumhuriyet Bayramı’mızı coşkuyla kutlayacağız. Hükûmet kanadından çelişkili bilgiler, genelgeler, haberler alıyoruz. Bir ülkedeki bir millî bayram ki bu millî bayram o ülkenin, o devletin kuruluş miladıysa, Büyük Atatürk’ün söylediği gibi en kutlu günse, bu bayramda Hükûmetin kimi yetkililerinin Covid-19 bahanesine sığınarak vatandaşlarımızın cumhuriyeti coşkuyla -hiç şüphesiz maske, mesafe, hijyen kuralına uyarak- kutlamasını engelleyecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …tedbirler ve uyarılar ortaya koymasını da bir talihsizlik olarak değerlendirmekteyiz. Bu yeni bir şey değil. Her millî bayramda vatandaşların millî bayramı kutlamak için devletle çatışmasını, devletle sürtüşmesini anlamak mümkün değil. Artık geçmişte kaldı demek istiyorum ama şu anlayışı tekrar hatırlıyoruz: AK PARTİ’nin saygıdeğer üyelerini, saygıdeğer milletvekillerini, tabanını tenzih ederim. Ama yıllar önce söylediğim bir söz gene aklıma geldi. AK PARTİ içerisinde kimi yöneticilerin cumhuriyetin icaplarına uymaktan imtina etmek, millî bayramları kutlamaktan kaçınmak gibi refleksleri artık bitmiştir diye umuyordum ama görüyorum ki kimi AK PARTİ üst düzey yöneticilerinde hâlâ bu var. Saygıdeğer milletvekillerimizi tekrar tenzihen söylüyorum. Bugün Türkiye AK PARTİ Hükûmeti tarafından, AK PARTİ Genel Başkanı tarafından yönetiliyorsa, Sayın Recep Tayyip Erdoğan bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve aziz milletimize borçlu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır diyorum.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu…

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, coronavirüs tedavisi aldığı süreçte manevi desteğini ve dualarını esirgemeyenlere teşekkürlerini sunduğuna, salgın sürecinde hayatını kaybeden vatandaşlara ve 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişimini bertaraf eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine ve Hataylılara geçmiş olsun dileklerini sunduğuna, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı, 28 Ekim Mevlit Kandili’ni ve Mevlid-i Nebi Haftası’nı kutladıklarına, Fransa ve Almanya’da İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırılara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu açarken ifade ettiğiniz bütün cümleler hepimizin duygu, düşünce ve hissiyatına tercüman olmuştur; bu vesileyle teşekkürlerimi sunarım Değerli Başkanım.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hakikaten önemli bir süreci yaşadık. Pandemi sürecini hem ulusal hem küresel anlamda hep beraber idrak ediyoruz. Biz de bu süreçte coronavirüsle tanıştık ve elli sekiz gün süren bir tedavi sürecine muhatap olduk bunun yirmi yedi günü yoğun bakımda, yirmi günü entübe olmak üzere. Bu süreçte desteklerinizi manevi anlamda hep yanımızda hissettik. Bu vesileyle, Değerli Başkanım, hem zatıalinize hem bütün siyasi partilerimize, bütün milletvekili arkadaşlarımıza, aziz ve asil milletimizin bütün fertlerine duaları, destekleri münasebetiyle teşekkürlerimi sunuyorum; Allah hepinizden razı olsun.

Bu manada, tabii, hakikaten, hayatını kaybeden vatandaşlarımız oldu, Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Şu anda tedavi gören vatandaşlarımız söz konusu, bu vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum, sıhhat, selamet ve afiyete bir an evvel kavuşmalarını Yüce Rabb’imden niyaz ediyorum. Yardımlaşma, dayanışma, millî birlik ve beraberlik konusunda olduğu gibi bu tür acıları paylaşma, sevinçleri ortak bir duyguyla paylaşma noktasında aziz ve asil bir milletin ferdi olmaktan dolayı da Cenab-ı Hakk’a şükrediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bugün Kırıkkale Milletvekilimiz ve eski Sağlık Bakanımız ve değerli hemşehrimiz –Çankırılı olması münasebetiyle- Osman Durmuş Bakanımıza Allah’tan rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Kederli ailesine, yakınlarına, sevenlerine ve Milliyetçi Hareket Partisine bu vesileyle tekrar başsağlığı diliyorum; mekânı cennet olsun.

Dün akşam Hatay’da -Allah’a çok şükür- güvenlik güçlerimizin istihbari anlamda tetikte olmaları ve gerekli hassasiyeti göstererek menfur terör saldırısını önleyici tedbirleri derhâl yürürlüğe sokmaları münasebetiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - …kahraman güvenlik güçlerimizi tebrik ediyorum ve Hatay’ımıza, Hatay’daki vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, inşallah, hep beraber iki gün sonra cumhuriyetimizin 97’nci yılını kutlayacağız. Bu çok büyük bir kıvanç, çok büyük bir onur. Bu vesileyle, cumhuriyetimizin banisi, kurucu lideri, ilk Cumhurbaşkanı olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla beraber bu cumhuriyet rejimini bizlere emanet eden bütün geçmişlerimizi, büyüklerimizi minnetle yâd ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hakikaten dün hangi badirelerden geçirilerek böyle bir neticeye ulaşıldıysa bugün de aynı badirelerle istiklal ve istikbal anlayışı içerisinde, yedi düvelle mücadele içerisinde, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, millî egemenliğin tecelligâhı olan, millet iradesinin tecelligâhı olan yüce Meclisimizin iradesiyle gerçekten bağımsız bir duruş sergiliyoruz. Mustafa Kemal Paşa’nın “istiklali tamme” dediği tam bağımsız Türkiye’yi her kurum ve kuruluşuyla her nokta da elhamdülillah yürürlüğe sokmuş bir şekilde, başı dik, onurlu, egemen, özgür ve özgün bir dış politikayla da milletimizin ve devletimizin hak ve menfaatlerini alakadar eden her hususu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …her platformda en doğru bir şekilde temsil etme noktasında elhamdülillah emin adımlarla hedeflerimize yürümeye devam ediyoruz. İnşallah bu sene de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, salgın, pandemi şartları çerçevesinde bütün milletimizce ve kurumlarımızca coşkuyla ve heyecanla kutlanacaktır. Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun.

Özellikle, Alman polisinin Berlin’de Mevlana Camisi’ne dönük saldırgan tutumu, Macron’un İslam’a karşı giriştiği savaşı ve bazı aşırı sağcı liderlerin maksadını da çok aşan ifadeleri, hakikaten hep birlikte kınadığımız, ortak bir tutum ve davranış olarak burada zikredildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Özellikle, Fransa ve Almanya’da İslam’a ve Müslümanlara saldırmaya dönük söz, fiil ve davranışlara mutlaka son verilmesi gerektiği ve bu Avrupalı liderlerin kendi ifade ettikleri değerler manzumesine -ikircikli bir yaklaşımla, ihanet edici bir tutumla sergiledikleri kendi tutum ve davranışlarını gözden geçirmek suretiyle- daha tutarlı bir yaklaşım ortaya koymaları, kendi ülkelerinde yaşayan bütün vatandaşların da talebi olduğu gibi bütün insanlığın da ortak talebidir. Bu konuda Fransa’ya gerekli tepkiyi, Macron’a gerekli tepkiyi hep beraber vermek Meclisin de gündemindedir, inşallah bu konuda hep beraber bu tepkiyi ortaya koyacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak Sayın Başkanım…

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, grup başkan vekillerinin yaptığı açıklamalarındaki süre aşımına ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Şimdi, ben herhangi birinize bir cevap olması için söylemiyorum, Meclis Başkanı Başkanlığında Meclis Başkan Vekilleriyle bir toplantı yaptık. Bu toplantıda gündeme gelen milletvekillerimizden gelen şikâyetleri söylüyorum. Belki diğer Meclis Başkan Vekilleri söylememiştir, yaştan güç alarak ben söyleyeyim: Grup Başkan Vekillerinin süre aşımına son derece büyük tepki var. Yani bunu size bir cevap olsun diye söylemiyorum. Benim istirhamım şu: Ben şahsen, Müsavat Bey konuşurken “Müsavat Bey, iki artı bire sadık kalın.” demem. Sayın Altay konuşurken demem, Sayın Oluç konuşurken de demem prensip olarak ama milletvekillerimizden çok yoğun tepki geliyor.

Basın toplantısı gibi oluyor. Yani Türkiye’nin genel meseleleriyle ilgili Grup Başkan Vekilimiz bir değerlendirme yapacaksa, en doğrusu basın toplantısı yapması. O anlamda söylüyorum.

Seni de özlemiştik.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, coronavirüs tedavisi aldığı süreçte manevi desteğini ve dualarını esirgemeyenlere teşekkürlerini sunduğuna, salgın sürecinde hayatını kaybeden vatandaşlara ve 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişimini bertaraf eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine ve Hataylılara geçmiş olsun dileklerini sunduğuna, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı, 28 Ekim Mevlit Kandili’ni ve Mevlid-i Nebi Haftası’nı kutladıklarına, Fransa ve Almanya’da İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırılara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması (Devam)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sağ olun Sayın Başkanım ancak sözlerin hızlı bir şekilde kesildiği de bir vakıa. Otomatik olarak kapanması nedeniyle aslında süre noktasında…

BAŞKAN – Prensip olarak anlaşılmış, iki artı bir Grup Başkan Vekillerine verilen söz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İnşallah bundan sonra bu konulara da süre noktasında riayet ederiz.

Sayın Başkanım, son olarak… Mevlidi Nebi Haftası’nı kutluyoruz. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve kendisinde en güzel örnekler bulunan Efendimiz’e (AS) ilişkin yapılan saldırıları hep beraber kınadığımızı ifade ettik ve bu konuda hakikaten millî şairimiz Akif’in diliyle:

“Dünya neye sâhipse, onun vergisidir hep;

Medyûn ona cem'iyyeti, medyun ona ferdi.

Medyundur o mâsûma bütün bir beşeriyet..

Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrâr ile haşret...” diyor.

Hepimizin ve bütün milletimizin Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir grup önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu sorunları tespit etmek ve sektörün sorunlarının çözülmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla 27/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 27/10/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                        Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                          İzmir

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından “Hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu sorunları doğru tespit etmek ve sektörün bu sorunlarının çözülmesi için gerekli politikaların belirlenmesi” amacıyla 27/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/10/2020 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş…

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Efendim, sözlerime başlarken Sağlık eski Bakanımız Sayın Osman Durmuş Bey’e Allah’tan rahmet diliyor, Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Fransa ve Almanya’nın Türk milletine ve İslam’a yönelik söylemlerini reddediyoruz, protesto ediyoruz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; partimizin grup önerisi hakkında söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz bir tarım ülkesi. Son yıllarda tarımsal üreticilerin sorunları gittikçe artmaktadır. Kısa süre öncesine kadar tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen ülkeler arasında olmamıza rağmen, son yıllarda tarım politikalarının yarattığı olumsuzluklar neticesinde neredeyse her üründe ithalat yapan bir ülke hâline geldik.

Tarımsal üretimde özellikle hayvancılık alanındaki üreticiler girdi maliyetleri ile nihai ürün satış fiyatları arasına sıkışmış ve yavaş yavaş bu sektörden kaçışlar başlamıştır. Döviz kurundaki artışın da etkisiyle sektördeki girdi maliyetleri son iki yılda hızla yükselmektedir. Kullanılan yem, elektrik, mazot gibi girdilerin fiyatlarının dolaylı ya da dolaysız olarak döviz kuruyla bağlantılı olması bu maliyetlerin hızla yükselmesine ve üreticinin artık zarar etmesine yol açmaktadır.

2019 Kasım ayından itibaren mısıra yüzde 42, soya küspesine yüzde 72, süt yemine yüzde 48, besi yemine yüzde 44 zam gelmiş, saman fiyatları ise yüzde 100’ün üzerinde artmış ve buna rağmen çiğ süt fiyatı yeni açıklamaya göre 2,30 TL olarak sabit tutulmuştur. Prim bedelinin 11 kuruştan 40 kuruşa çıkarılması da sektörün derdine derman olamamıştır. Üretici her gün, her hafta girdi maliyetleriyle karşılaşırken bunun karşılığında elde ettiği çiğ süt bedeli artırılmamış, bu yüzden süt hayvancılığı kesimine yönelmiştir. Böylece yakın zamanda süt arzında kriz yaşanmasına sebep olunacaktır.

Türkiye, benzer durumla 2008 ve 2010 yıllarında da karşılaşmış, bunun sonucunda ithalat yapmak zorunda kalmıştır. Görünen o ki siyasi irade henüz on-on iki yıl önceki krizden ders çıkarmamıştır. Süt üreticilerinin girdi maliyetlerinin azaltılması hususunda hiçbir çalışma yapılmamaktadır. Et maliyetlerinin ise en az yüzde 25’ini yem girdisi oluşturmaktadır. Yıllık yem ihtiyacını kendi kaynaklarından temin edemeyen üreticiler, yem fabrikalarından borçlanarak yem temin etmektedir. Yem üreticisi ve tedarikçileri üzerinde ciddi bir denetim olmaması nedeniyle yemdeki girdi maliyeti de maalesef döviz girdileri bahane edilerek fahiş fiyatlarla hayvancılarımıza, besicilerimize satılmaktadır. Bu nedenle de binlerce besi üreticisi besiciliği bırakmak zorunda kalmaktadır. Bir ilimizin kırmızı et üreticisi başkanı “Et üreticilerinin aylardır süren feryatlarının sonucu 2 TL zam verildi. 32 TL olan fiyatı 34 TL yaptılar ama bizi kurtarmaz. Çünkü 1 kilogram etin besiciye maliyeti 37 TL, üretici kilogram başına 3 veya 4 TL zarar ediyor. Karkas olarak 400 kilogram gelen bir dana 1.600 TL zarar ediyor, yani hayvan başı 1.600 TL ile 2.000 TL arası zarar ediyoruz. 100 hayvanı olan bir üretici 160 bin TL zarar ediyor.” diyor. “Dövizdeki yükselişi bahane eden yem fabrikaları 15 güne bir 50 kilogram yem çuvalına 5 ile 7 lira zam yapıyorlar. Son iki aya kadar 70 TL olan besi yemi şu anda 90 TL’ye çıktı. Bu zamlara ne can dayanır ne takat dayanır. Böyle giderse sağacak inek, içecek süt, yiyecek et bulamayız.” diyorlar.

Değerli milletvekilleri, aynı şekilde et üreticileri de girdi fiyatlarının yükselmesine karşılık ithal et formülüyle bozulan piyasa dengeleri sebebiyle güçlük yaşamaktadır. Her ne kadar et ithalatının azaltıldığı söylense de et üreticisinin yükselen girdi maliyetleri konusunda yeterli desteği bulamaması zaman zaman maliyetin altında elindeki hayvanları kesmek zorunda kalmasına yol açmaktadır. Bu sebeple hayvancılık sektörü zarar etmektedir. Üreticiler bu durumu döndürebilmek için de sürekli olarak borçlanmaktadırlar. Bu borçların artık ya sıfırlanması ya da yeniden yapılandırılması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hayvancılık sektörünün yeniden canlandırılması millî bir mesele olduğundan üreticimizin içine düştüğü bu kısır döngüden bir an önce kurtarılması gerekmektedir. Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçların yaklaşık 10 milyar Türk Lirası olduğu ve bu miktarın başka sektörlerde tek kalemde sağlanan vergi indirimi veya vergi aflarıyla düşürüldüğünü hepimiz biliyoruz. Bu nedenle bu borçların silinmesi doğru olacaktır diye düşünüyoruz.

Yine 2021 Yılı Merkezî Yönetim Bütçemizde Tarım Bakanlığı bütçesi yüzde 27 artırılırken maalesef tarım ve hayvancılık destekleri yerinde saymaktadır.

Hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu sorunları doğru tespit etmek ve sektörün bu sorunlarının çözülmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırma önergemize desteklerinizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay ili İskenderun ilçesinde yaşanan terör eylemi girişimini bertaraf eden güvenlik güçlerini tebrik ettiğine, yaralananlara ve Hataylı hemşehrilerine geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; dün Hatay’da hain ve kanlı bir eylem planlayan 2 terörist, istihbaratımızın ve güvenlik güçlerimizin dikkatiyle ve kahramanlıklarıyla bertaraf edildi. Teröristler İskenderun’da kıstırıldı, etkisiz hâle getirildi. Canları pahasına büyük bir özveriyle güvenliğimizi sağlayan, hain saldırıya geçit vermeyen istihbarat ve güvenlik görevlilerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum. Patlamada yaralanan polisimize ve vatandaşımıza geçmiş olsun diyorum, terörün her türlüsünü lanetliyorum.

Hatay, kardeşlik kentidir; Hatay, medeniyet ve hoşgörü kentidir; Hatay, özgürlükler kentidir. Hiçbir hain yakarak, saldırarak kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize zarar veremez, özgürlüğümüze zarar veremez, bu böyle biline. Tüm Hataylı hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, hayvancılık sektörünün içinde bulunduğu sorunları tespit etmek ve sektörün sorunlarının çözülmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla 27/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz nüfusunun önemli bir bölümü tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Hayvan yetiştiricilerinin çok ciddi sorunları olduğunu biliyoruz dolayısıyla bu sorunlara ilişkin Parlamentonun da sorumluluk alması gerektiğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda tüm dünyada -özellikle gelişmiş ülkelerde- hayvansal üretimin toplam tarımsal üretim içindeki payı artarken bizde bırakın artışı ciddi bir gerileme söz konusu. Bu gerilemenin nedeni elbette ki uygulanan yanlış politikalardır. Bu yanlış politikalardan kaynaklı neredeyse hayvancılık bitme noktasına geldi. Uzun yıllardır devam eden mera ve yayla yasakları, yine yem fiyatlarındaki artış, mera alanlarının rant alanlarına dönüştürülmesi var olan sorunları gittikçe ağırlaştırıyor ve derinleştiriyor.

Bakın, yem ham maddesinin yüzde 50’si ithal ediliyor. Dövizdeki artış, çiftçilerin yem almasını oldukça güçleştiriyor. Hayvan yetiştiricilerine bu desteklemeler dolarla verilmiyor ama çiftçi yemi döviz üzerinden almak zorunda kalıyor. Hani çoğu zaman “Dövize biz bakmıyoruz. Bakmayın.” diyorsunuz ya aslında bu politikalardan kaynaklı çiftçiler bu dövize bakmak zorunda bırakılıyor.

Yine, yem fiyatları on bir ayda yaklaşık yüzde 50 artarken çiğ süt fiyatında hiç artış olmadı, zarar eden çiftçiler süt ineklerini kesmek zorunda bırakıldı. Bırakın yani çiftçiler ineklerini kesse de beslese de bu politikalardan kaynaklı zarar etmek durumunda kalıyor. Yani kesimhaneler bile çiftçilere iki üç aya kadar süre içerisinde ancak gün verebiliyor. Yani tüm bu sorunları ithal politikalarla çözmeye çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Canlı hayvan, kırmızı et hatta saman bile ithal eden bir anlayış söz konusu. Bu politikalardan kaynaklı yerli hayvan üreticiliği maalesef bitme noktasına geldi. Hayvancılık, tarihinin en krizli dönemini yaşıyor. Bu krizi aşmak için ithal politikalar yerine girdi maliyetlerinin neden bu kadar yükseldiğinin araştırılması gerekiyor. Yine hayvan yetiştiricilerine kulak verilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlar, son olarak da… Bu tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunları belki de en derin yaşayan illerden bir tanesi de Ağrı ilimiz. Bu konuda ek olarak bir de hayvan küpeleri konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. Geçen hafta hayvan borsasını ziyaret ettik, hayvan ticaretiyle uğraşan esnafımızdan ciddi şikâyetler aldık. Biliyorsunuz ki hayvanların kulaklarına kimlik yerine geçen küpeler takılıyor ama kesinlikle alınması, satılması yasak olan bu küpeler karaborsada satılıyor. Dolayısıyla insanlar, hayvanlarını satmak istediği zaman bu küpeleri bulamıyor ya da karaborsada bu küpeleri satın almak zorunda kalıyor, fiyatının onlarca katı üstünde bu küpeler temin ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Başkan son…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla orada oluşan rant grupları var, bu rant grupları bu küpeler üzerinden ciddi bir para kazanıyor ama hayvan üreticileri bu konuda ciddi bir zarara uğruyor. Hatta öyle ki küpe bulamadığı için hayvanlarını satamayan hayvan tüccarları var. Dolayısıyla bu konuda hem Tarım Bakanlığının hem de Ağrı Tarım İl Müdürlüğünün bir an önce bu sorunla ilgilenmesi, bir soruşturma başlatması ve bu karaborsanın önüne geçmesi gerektiğine inanıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın İlhami Özcan Aygun.

Buyurun Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

İYİ PARTİ tarafından verilmiş olan araştırma önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz hayvancılıkta tel tel dökülmektedir. Nüfusumuzun onda 1’i kadar olan ülkelerden hayvan ithal eder hâle geldik. İktidar, üreticimize nefes aldıracak adımlar atmamakta. Çiğ süt referans fiyatı on aydır sabittir, on aydan beri çiğ süt referans fiyatını artırmadınız ama buna rağmen girdi maliyetleri, yem fiyatları her gün artmakta. Örnek olarak, 20 protein süt yeminin, ocak ayına baktığımızda, torba fiyatı 80 lira, bugün 110 lira. Yine, düve yeminin ocak ayındaki fiyatı -torbası 50 kilogram- 72,5 lirayken bugün 101 lira. Geldiğimiz döneme baktığımız zaman, üreticinin maliyetlerinde yüzde 40’a yakın bir artış var ama süt fiyatına geldiğimiz zaman, olduğumuz yerde sayıyoruz. İşte, geçtiğimiz günlerde Süt Konseyi toplanıyor ama toplantıya bakanlar ve süt üreticileri dışındaki kurumlar katılıyorlar ve sütün maliyetini ortaya koyacak rakamı belirlemek için toplantı yapıyorlar. Asıl üretici yok; sanayici orada, bakanlar orada ama gelen bir bilgi de şu: Hazine ve Maliye Bakanı damat Albayrak, enflasyonu artırmamak için çiğ süt referans fiyatının sabit kalmasını istiyormuş. Geldiğimiz noktada, üretici perişan.

Bakınız, işte, bugünlerde Plan ve Bütçe Komisyonunda 2021 yılı bütçesini konuşuyoruz. Geçen yılki Tarım Bakanlığının bütçesine bakıyorsunuz, tarımsal destekler 22 milyar lira; bu yıl girdi maliyetlerinde yüzde 40 artış var, tarımsal destek yine 22 milyar ama Tarım Bakanlığının bütçesine bakıyorsunuz, yüzde 27 artmış. Kime artmış? Evet “Kime artmış?” diye soruyorum.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Yandaşa.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Çiftçiye yok, üreticiye yok; herhâlde, sadece yandaşlara, belli kesime bütçede bir artış var. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, 2019 yılında 82 bin baş koyun ithalatı yapılmış. Ya, Çekya’dan, Bulgaristan’dan hayvan ithalatı yapıyorsunuz, Türkiye’nin yüzde 20’sinden küçük olan araziden yapıyorsunuz ama hâlâ daha ithalata doymadınız, ithalat lobisine doymadınız, tek derdiniz ithalatçıyı korumak.

Geçtiğimiz günlerde buğdayda, mısırda ve arpada gümrük vergisini sıfırladınız, yetmedi hâlâ daha gemiler kapıda. Yine Venezuela’dan sıfır gümrükle et ve süt türevlerini getireceksiniz; yetmedi Sırbistan’dan, yetmedi Sudan’dan at eti ithalatı yapacaksınız. Ya arkadaşlar, bu ülkede hayvancılık bitti mi, üretim bitti mi? Size soruyorum: Neden üretemiyoruz, neden üretemiyoruz? Merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sayın Başkan toparlıyorum.

Geldiğimiz noktada üretici perişan. Doğru politikalar koymazsanız eğer kısa vadede, orta vadede, uzun vadede… Çok acil bir tablodayız. Kısa vadede projeniz yok, orta vadede projeniz yok, uzun vadede yok. Bakıyorsunuz Avrupalılara, adamlar kısa vadede projesini koymuş, orta vade, uzun vade… Yani merak ediyorum, kısa vadede hayvancılıkla ilgili ne yapacaksınız? Kararnamelerle yönetiyorsunuz, kararnamelerle olmaz. Toplanırsınız Bilim Kurulu, kısa vadede, orta vadede, uzun vadede tarımı tartışırız ve projeyi çizersiniz. Öyle kararnameyle bu iş olmaz.

Bakınız, geldiğiniz noktada Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi, 26/6/2020, Tarım Bakanlığına bir yazı yazıyor, diyor ki: “Ben ilimdeki hayvanları, küçükbaş büyükbaşı aşılamak istiyorum. Çiftçinin üzerindeki yükü almak istiyorum.” 26/10/2020, arkadaşlar hâlâ cevap yok. Siz kimin tarafındasınız, kimin yanındasınız? “Ben diyorum ki Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, Tekirdağ olarak çiftçimin aşılama maliyetini karşılamak istiyorum.” Ama nerede? Cevap yok. İşte, sizin hayvancılığa ve Türk çiftçisine vermiş olduğunuz değer burada arkadaşlar; şapkayı çıkarın, düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika verdim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Başkanım toparlıyorum.

Arkadaşlar, İYİ PARTİ’nin araştırma önergesini destekliyoruz. Tarım ve hayvancılığın bir an evvel ana hedefe oturtulması gerekiyor, ülke refahı tarım ve hayvancılıktan geçecek. “Millî ekonominin temeli ziraattir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün kemiklerini sızlatmamamız lazım, köylü milletin efendisidir diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çankırı Milletvekili Sayın Salim Çivitcioğlu.

Buyurun Sayın Çivitcioğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken 57’nci Hükûmet Dönemi Sağlık Bakanı, Çankırılı hemşehrimiz, Profesör Doktor Osman Durmuş Bey’in vefatı nedeniyle kendisine Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.

Ülkemizdeki hayvancılık sektörü hakkında, İYİ PARTİ Grubu tarafından verilen araştırma önergesi üzerine, AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünyayla birlikte ülkemizde de pandeminin ikinci dalga olasılığına karşı Tarım ve Orman Bakanlığımız her türlü hazırlığı yapmaktadır. Pandemi sürecinde gıda tedariki kapsamında yürüttüğümüz faaliyetlerimizde, 2002-2020 döneminde hayvan sayısında önemli artış olmuştur. Avrupa Birliği ülkeleri arasında, toplam hayvan varlığı sayısında lider konumdayız. Büyükbaş hayvancılıkta, Avrupa Birliğinde 2’nci sıradayız. Küçükbaş hayvancılıkta, Avrupa Birliğinde 1’inci sıradayız. Toplam hayvan varlığında da Avrupa Birliğinde 1’inci sırada yer almaktayız. Son iki yılda büyükbaş hayvan sayısını yüzde 8 artırdık; 2018’de 17,2 milyon iken 2020’de 18,6 milyona yükselttik. Küçükbaş hayvan sayısını ise yüzde 20 artırdık; 2018’de 46,1 milyon iken 2020’de 55,1 milyona yükselttik.

Ulusal Süt Konseyi, 15 Kasım 2019’dan geçerli olmak üzere, 31 Aralık 2020 tarihine kadar çiğ sütün tavsiye fiyatını 2 lira 30 kuruş olarak açıklamıştır. Açıklanan fiyatla, sektörün tüm paydaşları tarafından kabul edilen 1,30’luk çiğ süt/yem paritesi yaklaşık 1,50 seviyelerine ulaşmış oldu. 2020 yılının ilk altı aylık döneminde ise çiğ süt/yem paritesi ortalama 1,35 olarak gerçekleşmiş, son aylarda yaşanan maliyet artışlarına rağmen on aylık dönemde de çiğ süt/yem paritesi ortalama 1,28 seviyelerinde seyretmiştir. Pandemi süreci ve dünya piyasalarında yaşanan gelişmeler nedeniyle üreticilerin süt üretim maliyetlerinde yaşanan artışlardan etkilenmesini önlemek amacıyla çiğ süt destekleme prim fiyatı 40 kuruşa çıkarılmış olup çiğ süt/yem paritesi de 1,30 seviyesine kadar çıkmıştır.

Avrupa Birliği ve ülkemizin eş finansmanıyla uygulanan IPARD programı kapsamında et, süt ve yumurta üretimi desteklenmektedir. Et ve süt üretiminde büyükbaş için en fazla 120 süt ineği veya en fazla 250 baş sığır, küçükbaş için en fazla 500 koyun, keçi kapasitesine sahip hayvancılık işletmeleri destek kapsamındadır. 500 bin avro tutarındaki yatırımlara yüzde 50 ila 70 oranında hibe desteği sağlanmaktadır. Kanatlı et kapsamında en fazla 50 bin “broiler” kapasiteli kümeslerin modernizasyonuna destek sağlanmaktadır. En fazla 250 bin avro tutarındaki yatırımlara yüzde 50 ila 70 oranında da hibe sağlanmaktadır. Yumurta sektöründe en fazla 100 bin yumurta tavuğu kapasiteli mevcut işletmelerin modernizasyonuna destek verilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Devamla) – 500 bin avro tutarındaki yatırımlara yüzde 50 ila 70 oranında hibe desteği sağlanmaktadır. IPARD destekleriyle hayvancılık işletmeleri için gerekli ahır, ağıl, kümes, yem deposu ve benzeri binaların yapımı, makine, ekipman alımı ve proje hazırlama giderleri desteklenmektedir. IPARD I’de 2,1 milyar TL hibe ödenmiştir, IPARD II’de ise bu hibeler verilmeye devam etmekte, şu ana kadar da 488 milyon çiftçimize hibe verilmiştir.

AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde çiftçimizin, köylümüzün ve üreticimizin her zaman yanında olduk, bundan sonra da her koşulda yanlarında olmaya, sorunlarına çözüm üretmeye ve destek olmaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle, İYİ PARTİ grup önerisine katılmayacağımızı beyan eder, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Iğdır Milletvekili Habip Eksik ve arkadaşları tarafından, enflüanza (grip) salgınının önlenmesi ve gerekli aşıların temin edilmesi amacıyla 27/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/10/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                              Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

27 Ekim 2020 tarihinde, Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik ve arkadaşları tarafından (9485 grup numaralı) enflüanza (grip) salgınının önlenmesi ve gerekli aşıların temin edilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/10/2020 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik’e söz veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aralık 2019 tarihinde dünya yeni bir pandemiyle tanıştı, çok zor ve sıkıntılı bir süreç geçiriyoruz, geçirmeye de devam ediyoruz. İşte bu pandemi, ciddi anlamda bizim ülkemizi de coğrafyamızı da vurdu. Dünyada 44 milyon insan enfekte oldu, 1 milyon 165 bin insan yaşamını yitirdi; ülkede de yine 365 bine yakın insan enfekte oldu ve 10 bine yakın insan yaşamını yitirdi ki bu rakamların aslında çok çok daha üstünde olduğunu da herkes biliyor.

Maalesef, bu konuyla ilgili, pandemiyi Sağlık Bakanlığının yönetememesi durumu söz konusu diyebiliriz. Bakın, pandeminin yönetilmesi tamamıyla öngörüyle alakalıdır ve önlemlerin alınmasıyla alakalıdır fakat tüm uyarılarımıza rağmen, Türk Tabipleri Birliğinin uyarılarına rağmen ve gerçekten, bağımsız çalışan hekimlerin çağrılarına rağmen Sağlık Bakanlığı, grip aşısı konusuna yeterince ciddiyetle yaklaşmadı ve yeterli sayıda aşıyı ülkemiz için sağlamadı, yurttaşlarımıza sağlamadı.

Yaklaşık 800 bin aşının getirildiği söyleniyor, 500 bin daha getirileceği ve toplam rakamın 1 milyon 300 bin olacağı söyleniyor. Oysaki bizim ülkemizin ihtiyaç duyduğu aşı miktarının 25 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor çünkü enflüanza yılda 1 milyar insanın enfekte olduğu bir grip ve 600 ila 700 bin insanın komplikasyonlara bağlı olarak yaşamını yitirdiğini hepimiz biliyoruz. Ki özellikle bu pandemi döneminde grip artı Covid-19 olan şahısla ilgili “kusursuz fırtına tarifi” yapılıyor ve tıp literatüründe ciddi anlamda korkulacak bir durum olarak tarif ediliyor. Oysaki bizim Bakanlığımız bu konuda maalesef yeterli düzeyde önlem almadı, yeterli sayıda aşıyı sağlamadı.

Mesela ben size şöyle söyleyeyim: Bu konuda diğer ülkeler neler yaptı, nasıl önlemler aldı, bir bakalım. 67 milyon nüfusa sahip olan İngiltere, 30 milyon doz aşıyı stoklamış durumda. Yine ambargoların altında inleyen İran 7,5 milyon doz aşıyı stoklamış. Bunun 1,5 milyon dozu için Türk Eczacıları Birliği anlaşma yapmasına rağmen, Hollanda’da bir firmayla anlaşma yapmasına rağmen, Bakanlığın bürokratik işlemlerine takıldığı için İran’ın alması neticesinde 7,5 milyon doz aşıyı stokladığını görüyoruz. Almanya, bizimle aynı nüfusa sahip, 26 milyon doz aşı stoklamış. Yani gördüğümüz kadarıyla gelişmiş ülkelerin hiçbirinde aşıyla ilgili sıkıntı yok, hele ki 65 yaş üstüyle ilgili hiçbir problem yok, erişim sıkıntısı yok. Yunanistan’da, ekonomik krizle boğuşan Yunanistan’da dahi grip aşısına ulaşma konusunda hiçbir problem yok.

Oysaki bizim ülkemizde, maalesef getirilen 800 bin aşıyla ilgili bile, Charlson kriterleri diye, böyle çok riskin riskini dahi tanımlama anlamında diyebileceğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Bakıyorsunuz KOAH hastası bir kişi o aşıya ulaşamıyor ya da şeker hastası bir kişi -aynı zamanda kanser hastası- aşıya ulaşamıyor. Oysa hekimlerin reçete ettiği, “endikasyon” gördüğü bütün kişilere aşı sağlanması lazım. Çünkü bu durumda eğer böyle kriterler getirirseniz, bu aynı zamanda hekimlerin mesleki özerkliğine müdahale anlamına gelmektedir. O açıdan da şunu söylüyoruz yani sadece biz değil Dünya Sağlık Örgütü de bunu söyledi: “6 aydan büyük olan bütün herkese grip aşısı yapılmalıdır.” Zaten bununla ilgili Dünya Sağlık Örgütü daha temmuz-ağustos aylarında çok ciddi anlamda uyarılarda bulundu. Yine, bu konuyla ilgili 7 Ağustos 2020’de de Türk Tabipleri Birliği bir mektup yazarak bu aşıların, grip aşılarının sağlanması için, ileride pandemiyle mücadele konusunda sıkıntıya girilmemesi için uyarıda bulundu ama Sağlık Bakanlığının bu konuya yeterli düzeyde alet olmadığını yani bununla ilgilenmediğini, ciddiye almadığını görmekteyiz. Ve neticede de ülkede ciddi anlamda bir grip aşısı sıkıntısı söz konusu, bunu da görüyoruz.

Peki, bunu nasıl yaptı AKP iktidarı? Piyasalaştırdığı bu sağlık sistemiyle, maalesef ciddi anlamda bizleri, sağlığımızı dış lobilerin insafına bırakmış oldu. Bakın, size bir örnek vereyim: Şişli Bomonti’deki SSK İlaç Fabrikası 1979’da açılıyor, 2005’te kapatılıyor. Heybeliada Sanatoryumu 1924’te açılıyor, 2005’te kapatılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Eksik.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Aynı sanatoryumun binası ve arazisi Diyanet Vakfına, Diyanete tahsis ediliyor. Doktor Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü -ki bu enstitü ciddi anlamda büyük çalışmaları olan bir enstitü, özellikle aşı konusunda ciddi çalışmaları var- 1928’de kuruluyor, 2011’de KHK’yle iktidarınız tarafından kapatılıyor. Ve bizleri kimin insafına bırakıyor? Bakın, dünyanın -hangi ülkelere ait- 5 tane ilaç firmasını sayayım: Pfizer ABD’ye, Novartis ve Roche İsviçre’ye, Merck&Co ABD’ye ve bu aşıları aldığımız, 800 bin aşıyı getirdiğimiz firma Sanofi de arkadaşlar Fransız firmasıdır. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki: “Fransız mallarını boykot edelim.” İnşallah, bu aşıları da boykot etmez çünkü elimizde 800 bin tane var, onlar da en azından depolarda çürümez.

Şunu özellikle söyleyelim: Yani bu sorunun, sıkıntıların araştırılması için, bu durumların tespit edilmesi için, kamuoyuna şeffaf bilgilerin paylaşılması için bir Meclis araştırması gerçekten elzemdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Devamla) – Bu konuda bütün partilerin, koruyucu sağlık hizmetlerinin ana etmeni olan aşının, bir yaşam hakkı olan aşının sağlanması için araştırmamıza destek vermelerini, bir Meclis araştırmasının açılması gerektiğini bir kez daha vurguluyorum; hepinizin desteğini bekliyoruz.

Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur’a söz veriyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçen konuşmamda “Türkiye’yi yokluğa yol alır hâle getirdiniz.” demiştim. Şimdi yokluklara bir yenisi daha eklendi, grip aşısı. Bu yokluk, zaten krizde olan halk sağlığını ciddi şekilde zarara uğratacak ve sağlık kurumlarımız üzerindeki yükleri de maalesef artıracak cinsten bir yokluk. Bütüncül ve önleyici bir salgın yönetimi olmadığı için, iyi yönetemediğimiz corona sürecinden sonra önümüzdeki aylarda -üzülerek söylüyorum- bir enflüanza salgını da eklenecek değerli arkadaşlar.

Dünya Sağlık Örgütü altı aydan beri herkesin aşılanmasını öneriyor, tüm diyabet ve kalple ilgili kılavuzlar “Aşı şart.” diyor; risk grubunda da en az 15 milyon insan var ama elimizde 1,2 milyon aşı var. Şimdi, biz sizi defalarca uyardık, sivil toplum örgütleri uyardı; siz yine bildiğinizi okudunuz. Eylül ve ekim boyunca eczanelerde toplanan grip aşısı listeleri silindi ve grip aşısı bugün itibarıyla karneye bağlandı. Vatandaşlarımızın hakkı hukuku yenmişti. Devlet desteğini, iyi yaşam koşullarını kaybeden vatandaşlarımız, şimdi koruyucu sağlık önlemlerinden faydalanma hakkından da oldular, bunu üzülerek söylüyorum.

Bir skor var -az önce de bahsedildi- karne de aşı için getirdiğiniz bir skor bu “Charlson Risk Skoru.” Sorun sokaktaki vatandaşa, anlatsın. Ben size skordan bahsedecek değilim çünkü Sayın Sağlık Bakanı bir gün çıktı dedi ki: “Kendi önleminizi alın.” Vatandaş da kendi önlemini almak için her şeyi okuyor, araştırıyor. Herkes skordan bahsediyor ve çare bulmaya çalışıyor; devlet arıyor, yönetim arıyor vatandaş ve maalesef yok. Doktor bilgisayara yönlendiriyor, bilgisayarda sisteme bakıyor vatandaş, oradan eczaneye, eczacı doktora; bir fasitin içerisinde, olan maalesef vatandaşa oluyor. Bilimsel altyapıdan uzak ve keyfî kriterlere dayanan bu ucube skorlama nereden çıktı ben bilmiyorum ama bildiğim bir şey var: Bu iş böyle yapılmaz.

Yaşlılarımız, diyabet hastaları, kronik kalp, akciğer hastaları, bağışıklık sistemini etkileyen ilaç kullanan hastalar, yüksek risk grubunda olan birçok hasta bu skorlamaya göre bugün aşıdan mahrum maalesef. Trajikomik bir durumumuz var -çok üzülüyorum, trajik desek daha doğru- grip aşımızı biz daha tedarik edememişiz, çıkıp coronavirüs aşısı için hayalî tarihler falan veriyorsunuz yani çok üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum. Niye böyle olduk? Birbirimize hiç bakmayalım değerli arkadaşlar.

Şimdi Sağlık Bakanlığının internet sitesinde öve öve bitiremediğiniz geçmişteki aşı başarılarımızın kaynağı olan aşı ve araştırma enstitülerimizi bir bir kapattınız. 2004’te Aşı Üretim Enstitümüzü kapatarak Türkiye’nin aşı üretme kapasitesine ket vurdunuz. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü çağın gereklerine uygun bir şekilde modernleştirmek için bütçe ayırmadınız “Dışarıdan aşı almak daha ucuz, bizim üretmemize ne gerek var?” demiştiniz. Ve tarihimiz boyunca devlet eliyle geliştirilmişken aşı, AK PARTİ iktidarları döneminde yatırım alamayan enstitü doğal olarak geride kalınca “Bu enstitü artık işe yaramaz, çok masraflı.” deyip 2011’de kapattınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu sırada bütün kurumsal hafızayı, yüz yıllık bilgi birikimini ve tecrübeyi yok etmiş oluyorsunuz değerli arkadaşlar.

Bakın sağlık, siyasete sokulamayacak kadar önemli bir konu. İnanın burada siyaset yapmıyoruz, size doğruları söylüyoruz, burada söylediklerimizi lütfen dikkate alın. Sağlığın ticareti olmuyor, ithalatla falan olmuyor değerli arkadaşlar, ekonomik durumumuz da ortada. Aşı üretilemiyor, kur almış başını gidiyor, vatandaş aşısız. Bu, soğan, patates kuyruklarına benzemiyor; tarımda da aynı şeyi yaptınız ama sağlık konusunda gereğini yapın diyorum ve bir araştırma komisyonu kurulsun lütfen. Bunun için burada hepinizi beraber olmaya davet ediyorum.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız var, yüce milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı çok içten dileklerimle kutluyorum. Türk milleti cumhuriyete sahip çıkacaktır; ilelebet cumhuriyet, büyük Türk milletiyle yaşayacaktır.

Yarın Mevlit Kandili, Mevlit Kandili’niz de mübarek olsun. İnşallah Yüce Allah, milletimize, önümüzdeki günlerde hakkın, hukukun dağıtıldığı ve bolluk, bereket olan günler nasip etsin.

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Gamze Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Değerli vekiller, HDP’nin önerisinde söz aldım; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Dünyayı pençesine alan bir pandemi dönemi yaşıyoruz. Salgının kontrolsüz yayılışını görüyor, endişeleniyor, kaygılanıyoruz ama her şeye rağmen yaşamaya çalışıyoruz. Ve ne yazık ki mücadelede tek başımızayız, niye mi? Veriler ortada. Sekiz aydır hayatımızın merkezinde yeni normal var ancak iktidarın yeni normal yaklaşımının anormal sonuçları olduğunu görüyoruz. Salgını yönetmek, kontrol altına almak ve hastaları tedavi etmekle yükümlü olan iktidar görevini yapmıyor. Her gün açıklanan, sizlerin de farkını anlayamadığınız hasta vaka sayıları aslında başka söze gerek de bırakmıyor.

Bir şey çok net: Türkiye bugün yönetilmiyor, dümeni kilitlenmiş bir gemi misali hızla savruluyor ve kaptan çaresiz. Refahın azaldığını, ekonominin daraldığını, özgürlüklerin budandığını görüyoruz çünkü ülke bir anonim şirket gibi yönetiliyor.

Belirtmeliyim ki Türkiye'de sosyal devlet on sekiz yıldır yoğun bakımda can çekişiyor ama nefes vereni yok. Görüyorsunuz, her gün birçok ilden karantina haberleri geliyor ve bu evlerde karanlık yaşanıyor. Ekmek var mı? İlaç var mı? Soran yok. İnsandan değil, piyasadan yana olan sistem bir çözüm sunmuyor. Çaresiz bırakılan yurttaşa yardım eli uzanmıyor çünkü sosyal devlet olmayınca sağlık da olmuyor. Ne yazık ki kamusal bir hizmet olmaktan çıkan sağlık alanı artık bu yükü taşımıyor yani Türkiye'de sağlık sistemi felç olmuş durumda. Unutmayalım ki sağlık sistemi bir bütündür.

Bakın, aylardır sonu gelmeyen bir aşı tartışması yaşıyoruz, alt tarafı bir aşı deyip geçmeyin. Bugün risk grubunda yer alan ve -kalp, diyabet, böbrek ve akciğer gibi- kronik hastalığı olan 34 milyon yurttaşımız var, aşı için bekliyorlar ama gelin görün ki Sağlık Bakanlığının ödeme listesinde yer alan aşılar piyasada yok, bulunmuyor. Çünkü sağlık sisteminin böyle bir hazırlığı yok, dolayısıyla vatandaşın sesini duyan da yok. Bakın, yeri gelmişken hakkını teslim edelim, iktidar bu kadar yok arasında bir şeyi var etti ve “5 puanı bulan aşı olacak.” dedi. Böylece 34 milyon kronik hasta basit bir grip aşısı olabilmek için yaşamları üzerine bir sınav veriyor. Sonuçta ne oldu? Aynı anda kalp, diyabet ve kanser hastalığı olanlar aşı puanını tutturamadı ve aşı olamadı. Şimdi, sizi ölmekten beter eden böylesi bir düzene güvenebilir misiniz? Böylesi çürümüş bir sistemle yönetilen ülkeye gelişmiş bir ülke diyebilir misiniz? Tabii ki diyemezsiniz. Durum böyle olunca risk altında olan yurttaşlarımız “Bize yapılmayan grip aşısı kimlere yapılacak?” diyor, “Bize yapılmıyorsa kimlere yapılacak?” diye soruyorlar, haksız değiller.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Çünkü bu ülkede ihaleler yandaşa veriliyor; memur, işçi alımında ayrım yapılıyor, bari vatandaşı aşıyla ilgili ayırmayın. Sözün bittiği yerdeyiz. Pandemi süreci, Türkiye’deki çarpık sistemin bütün gerçeğini aslında ortaya seriyor.

Yönetenlere buradan sesleniyorum: Bir bahane üretmeden, lütfen, tüm Meclis olarak, hep birlikte, topyekûn olarak bu soruna çözüm üretelim. Vakit geçmeden ülkemizde uygulanacak grip aşısı sayısını artıralım ve kaosa vesile olunmasın. Risk gruplarına grip aşısını yeterli miktarda temin edip uygulayın; insan sağlığından tasarruf olmaz, bir kez daha hatırlatıyorum. Aksi takdirde, bu çarpık sistemi yaratan ve Türkiye’yi uluslararası piyasanın insafına bırakanlar olarak makamlarınızı terk edin.

Sözlerimin sonunda tüm olumsuzluklara rağmen insanüstü çabalarıyla emek veren sağlık emekçilerimizi bir kez daha buradan selamlıyor; ayrıca cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır deyip Cumhuriyet Bayramı’nızı kutluyor, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Mustafa Açıkgöz.

Buyurun Sayın Açıkgöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, kıymetli Divan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve aziz milletim; hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum. AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, sadece kendine medeni olan, sadece kendine yaşam hakkı tanıyan, sözde medeni, sözde insan haklarına ve inançlara saygılı olduğunu iddia eden Avrupa’nın ve özellikle Fransa’nın başındaki ağzı salyalı liderinin, âlemlere rahmet olarak gönderilen, merhamet, şefkat, güzel ahlak timsali, bizim önderimiz, liderimiz, hayat rehberimiz, canımız, kanımız, Peygamber’e (SAV) dil uzatmaya çalışması, Peygamber’imizin yüceliğine, yüce vasıflarına, bizim sevdamıza ve muhabbetimize asla gölge düşüremez. Avrupa’nın bakışı: “Türk demek, Müslüman demek; Müslüman demek, Türk demektir.”

Değerli milletvekilleri, bir millet iki devlet olduğumuz can Azerbaycanlı kardeşlerimizin maddi ve manevi olarak her daim yanındayız. Türkiye bu kanlı, haksız, hukuksuz oyunu bozmak için elindeki bütün imkânları kullanmaya kararlıdır. Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terk etmesiyle bölge sükûta ve barışa kavuşacaktır. Aksi takdirde terör devleti, istilacı Ermenistan hak ettiği sonu mutlaka görecektir. Dünya sessiz kalsa da biz, can gardaşlarımızın her daim yanında olmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sağlık eski Bakanımız, 21’inci ve 23’üncü Dönem Milliyetçi Hareket Partisi Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet; ailesine, milletimize ve Milliyetçi Hareket Partisi camiasına başsağlığı dilerim.

Sayın milletvekillerimiz, dünya Covid-19 salgınıyla aylardır uğraşıyor. Türkiye, aldığı tedbirler, uygulamalar, çalışmalarla dünya kamuoyundan ve Dünya Sağlık Örgütünden takdir almaya devam ediyor. Cansiparane insan sağlığının korunması için görev yapan fedakâr sağlık çalışanlarımıza; bu süreci doğru yöneten, milletimizi anlık bilgilendiren Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’ya, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.

Enflüanzanın, grip hastalığının önlenmesi, mevsimsel yoğunluğun en sağlıklı şekilde atlatılması için Sağlık Bakanlığımızın yetkili birimleri her dönemde olduğu gibi çalışmasını yaptı. Aşıların sağlık önceliğine göre milletimize ulaşması için çalışmalar devam ediyor. Eski Türkiye’de değil ilaç doktor bulamayan, acil servis kapılarında sedyede bekleyen hastalarımız varken şimdi herkesin ulaşabildiği; otel konforunda kaliteli hastaneleri, ücretsiz modern sağlık altyapısıyla uzman hekimlerden sağlık hizmeti alan milletimizin sağlığı, her şeyden önce, on sekiz yıldır AK PARTİ hükûmetlerimizin önceliği olmuştur. Bu vesileyle temizlik, maske, mesafe kuralına riayet ederek hem fedakâr sağlık çalışanlarımıza destek olmak hem de toplum-birey sağlığını korumak adına ortak sorumluluğumuzu hatırlatırım.

Mevlit gecemizi ve Mevlid-i Nebi Haftamızı en kalbi duygularımla kutlarım.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yaklaşırken yeniden diriliş, istiklal ve istikbal ruhuyla 83 milyon vatandaşımızla beraber çalışıyoruz. Cumhuriyetimizin 97’nci yılı kutlu olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Açıkgöz.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Ülkemizin bağımsızlığı, milletimizin birliği ve bütünlüğü uğruna canlarını hiçe sayarak ölüme koşan, bu mukaddes toprakları bize emanet eden, kanıyla, canıyla bu toprakları vatan kılan kahraman şehitlerimizi, fedakâr gazilerimizi minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Gazi Meclisimizi ve aziz milletimi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ve arkadaşları tarafından, gittikçe derinleşen ve yaygınlaşan gayriresmî Suudi ambargosunun nedenleri ile sonuçlarının ele alınması, bu ambargo karşısında alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 26/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/10/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağındaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Hatay Milletvekili ve arkadaşları tarafından, gittikçe derinleşen ve yaygınlaşan gayriresmî Suudi ambargosunun nedenleri ve sonuçlarıyla ele alınması, bu ambargo karşısında alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 26/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (19 sıra no.lu) genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/10/2020 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; Suudi Arabistan’ın bir buçuk yıldır Türk mallarına uyguladığı gayriresmî ambargoyla ilgili verdiğimiz genel görüşme önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Suudi Arabistan 1929’da dostluk antlaşması imzaladığımız dost ve Müslüman bir ülke, doksan yıllık ikili ilişkilerimizin olduğu bir ülke, 6 milyar doların üzerinde ticaret hacmimizin olduğu bir ülke. 2 ülke halkları karşılıklı kardeşlik, akrabalık ilişkileri geliştirdi ama son birkaç yıldır bir siyasi kriz yaşıyoruz. Niçin ve ne uğruna ilişkiler bu boyuta getirildi, mutlaka sorgulanmalı. Bu siyasi krizle birlikte, Suudi Arabistan bir buçuk yıl önce Türkiye'ye karşı örtülü bir ambargo başlattı. Gümrüklerde Türk mallarına tam sayım uygulanıyor, ürünlerimizin girişi yavaşlatılıyor. Türk malları, limanlarda çürümeye, bozulmaya yüz tutuncaya kadar bekletiliyor, on günde pazara sunulan sebze meyve, otuz günde ancak pazara giriyor. Bekletilen sebze ve meyve, işte, bu hâle getiriliyor, gümrüklerde böyle çürütülüyor. Suudi Arabistan’da süpermarket zincirlerinden fastfood zincirlerine kadar pek çok firma Türk ürünlerini satmayacaklarını, kullanmayacakları açıklıyor. Sosyal medya hesaplarından Türk markalar açıklanarak bunların alınmaması isteniyor. Suudi Arabistanlı ithalatçılara Türkiye'den mal almamaları söyleniyor. Müteahhitlerimize, Suudi Arabistan’da iş verilmiyor. Suudi Arabistan vatandaşlarına “Türkiye'ye gitmeyin.” çağrıları yapılıyor. Şu an gelinen noktada ise Suudi Arabistan’daki Türk berberlerine, lokantalarına gidilmemesi söyleniyor. Bu durum, Arabistan’da yaşayan, ezici bir çoğunluğu berber ve lokantacı olan 32 bin Hataylı 45 bin yurttaşımızı tedirgin ediyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, özetle, bir buçuk yıl önce örtülü bir şekilde başlayan ambargo geçtiğimiz aydan itibaren aleni bir hâl aldı. Krallığın başlattığı ambargo halka inmeye başladı.

Evet değerli milletvekilleri, biraz da tüm bu gelişmeler karşısında iktidarın ne yaptığına bakalım: Önce “Ambargo yok.” denilerek inkâr edildi. Sonra, uzunca bir süre sessiz kalındı. En sonunda ise ambargoya “Gülüp geçiyoruz.” diye açıklama yapıldı. Ben, şimdi, buradan iktidara soruyorum: İçinde bulunduğumuz ekonomik krizde, en fazla ihracat yaptığımız 15’inci ülke konumundaki Suudi Arabistan’la ihracatımızın düşme riskinin gülünecek bir tarafı var mı? Suudi Arabistan, Hatay için vazgeçilmez bir pazardır. Yanlış Suriye politikasıyla kapılarını kapatarak, ihracat yollarını daraltarak ekonomik felce uğrattığınız Hatay’ın bir de Suudi Arabistan pazarını kaybetme ihtimali sizlere komik mi geliyor? Ürünlerimizin limanlarda haftalarca bekletilmesinde, çürümeye yüz tutmasında, çöpe atılacak hâle gelmesinde, ihracatçının, çiftçinin yüz binlerce dolar zarara uğramasında gülünecek ne var? Yine, haftalarca limanlarda bekletildiği için perişan olan tır şoförlerimizin, zarar eden nakliyecilerimizin hâline gülüp geçiyor musunuz? Suudi Arabistan’da raflarda, tabaklarda yer alan Türk malının yerini Yunan ürünlerinin almasının nesine gülüyorsunuz? Suudi Arabistan’da çalışan her bir Hataylı gurbetçi, ailesine aylık ortalama 2 bin dolar para gönderiyor yani gurbetçilerimiz Hatay’a yıllık 768 bin dolar döviz girdisi sağlıyor, neredeyse 150 bin kişi bu gelirle yaşıyor. 150 bin kişinin gelirsiz kalması tehlikesi gülünecek bir durum mu?

Değerli milletvekilleri, bu ambargo sorunu, gülünüp geçilecek değil ciddiyetle yaklaşılacak bir konudur; ihracatçımızdan nakliyecimize, çiftçimizden üreticimize, turizmcimizden müteahhidimize, tır şoförlerinden işçilerimize, gurbetçilerimize kadar her sektörden, her kesimden yurttaşımızı derinden etkiliyor. TÜSİAD, TOBB, TESK, TİM, DEİK gibi Türkiye'nin en önemli iş örgütleri de yaptıkları ortak açıklamada ambargo sorununun diyalogla çözülmesi için somut adımlar atılmasını bekliyorlar. Şimdiye kadarki performansına bakarak iktidarın bu ambargo sorunu karşısında çözüm merkezi olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Bu sorun ancak aklıselimle, diyalogla, ortak akılla ve ciddiyetle çözülebilir. Bu yüzden, tek ve doğru adres Meclistir. Bu nedenle, verdiğimiz önergenin gündeme alınması ve ambargo sorununun Meclis çatısı altında çözüme kavuşturulması için desteklerinizi bekliyor, hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemize önemli hizmetleri bulunan Sağlık eski Bakanımız merhum Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet, ailesine ve Milliyetçi Hareket Partisi camiasına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Suudi Arabistan Ticaret Odası Başkanının boykot çağrısı üzerine konuşuyoruz. Fakat biz bu boykotun ve ambargonun türevlerini son bir yıldır hep beraber yaşıyoruz, Türk ürünlerini Suudi Arabistan gümrükleri girişinde yavaşlatma, bekletme, tam sayım gibi örtülü ambargo yöntemleri Türk ihracatçısını yıpratıyordu. Şimdi ise Türkiye’ye dair ithalat, yatırım ve turizm olsun, her şeye boykot uygulama kararı konusunda çağrılar yapılıyor. Marketlerde ürünlerin üzerine boykot amaçlı “Türk malı” yazılıyor. Sadece ekonomik kayıp yaşamıyoruz, ülke itibarımız da sarsılıyor. Suudi Arabistan’a ihracat yapan firmalarımızın yanında orada ticaret yapan, esnaflıkla uğraşan 45 bin vatandaşımız da var, bu vatandaşlarımızın hak edişlerini alması, ticaretlerinin sekteye uğramaması ve hatta hedef hâline getirilmemeleri devletimiz için bir öncelik olmalıdır. Unutmayalım ki güçlü devlet, vatandaşının hakkını yedirmeyen, dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşını kimseye ezdirmeyen devlettir. Bunu da sadece Türk televizyonlarından meydan okuyarak yapamayız; kamu diplomasisinin önemini burada bir kez daha anlıyoruz.

Son bir yıldır örtülü bir şekilde devam eden ambargo uygulamaları bu duruma sessiz kalıştan dolayı tam ambargo hâlini aldı. Uluslararası siyasi çıkarları uluslararası ekonomik çıkarlarla birlikte götürememek diplomatik bir başarısızlıktır. Türk iş dünyası, rekabete dayanan hiçbir ticari rekabetten korkmayacağını defalarca dile getirdi. Burada iktidara düşen, serbest ve adil ticaretin siyasi hilelerle engellenmesini önleyecek adımlar atmak ve iş adamlarımızı rahatlatmaktır. Devlet politikaları uzun vadeli ve tutarlı olmak zorunda. Bir devlet uzun süreli politikalarını keyfî, anlık kararlarla değiştirirse güçlü siyasi ve ekonomik ilişkiler kurup ekonomik ve uluslararası kabul elde edemez. Ekonomik ve siyasi ilişkiler birbirinden bağımsızdır ancak birbirini tetikler.

AK PARTİ, uzun süreli siyasi yatırımlarını ve ilişkilerini doğru şekilde planlayamadı ve devam ettiremedi, şimdi, bunun bedelini değerli yalnızlıkla ödüyor. Bu değerli yalnızlığın ekonomik faturasını da Türk ekonomisi ödüyor ve böyle giderse ödemeye de devam edecek. Diplomasinin incelikleri iç siyasete kurban edilirse, dış politikada da ilişkiler ve hedefler sürekli değiştirilirse dünyada saygın ve belirleyici ülke olma konumunu kaybederiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Son dönem, AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış ekonomik politikaları, tarımda kendine yetememe, üretmek yerine borçlanma üzerinden tüketime yönelik ekonomik yaklaşım Türk ekonomisini zayıflattı. Bu zayıflığın, ekonomik ve finansal dışa bağımlılığın rakiplerimiz tarafından kötüye kullanılmamasını beklemek hayalperestlik olurdu; bu boykot terbiyesizliği de işte tam olarak budur. Bu boykotun yansımalarının diğer Körfez ülkelerinin yanı sıra Fas, Cezayir, Tunus gibi Kuzey Afrika ülkelerinde de görüldüğünü endişeyle takip ediyoruz.

Ambargonun daha da derinleşip yayılmasının önüne geçilebilmesi amacıyla genel görüşme açılma talebini destekleyeceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yanlış anımsamıyorsam 2007 yılıydı ve biz Mısır’a bir ziyaret gerçekleştirmiştik. O vakitler, ziyaretimizde, Türkiye’den gittiğimiz için Mısırlı vatandaşlar tarafından büyük bir sevgiyle karşılanıyorduk ve Türkiye’de gazetecilerin köşelerine taşımış olduğu iki şeyle karşılaşmıştık. Birincisi, Arap camiası, dünyası, çocuklarının adına “Erdoğan” ismini yaygın bir biçimde vermeye başlamıştı. İkinci anımsadığım şeyse Futbolcu Hasan Şaş’la ilgili -ki Türkiye’yi böyle tanımlıyorlardı, böyle anımsıyorlardı- “Şeş Şeş Hasan Şeş” sözü sokakta çok yaygındı. Bu bir şeyin göstergesiydi, Türkiye’nin AKP iktidara geldiği zaman uyguladığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika politikalarının tırnak içinde bir sonucuydu.

Tabii, sözlerime devam etmeden önce şu parantezi açmak durumundayım. Türkiye’de bir kesim, AKP’nin iktidara geldiği günlerde, zamanlarda, işte çeşitli demokratik açılımlar, Kürt sorunu, Alevi sorunu gibi açılımlarla, komşularla sıfır sorun politikalarıyla bir tablo çizmişti ama bu tablo -biz o vakitde ifade ediyorduk- devleti adım adım ele geçirmek için bir iyilik perisi rolü oynanmasından başka bir şey değildi. Bunu da hem Türkiye halkları olarak hem Orta Doğu ve Kuzey Afrika halkları olarak bu zamanda yeterince anlamış olduk.

Peki, Türkiye’de şu an deniliyor ki: Nereden, nereye. İşte, oradan buraya gelindiğini söylememiz lazım. Uygulanan yanlış politikaları bu kürsüden defalarca ifade ettik. Bugün Suriye’de başlamış olan savaş, Libya’da alınan tutum, işte Azerbaycan-Ermenistan savaşında alınan tutum, bütün bu tutumlar şunu göstermiştir ki, Türkiye’de AKP iktidarının uyguladığı savaş siyasetiyle, yayılmacı siyasetle, askerî politikalarla geldiğimiz nokta budur.

Bugün, Arap sokakları, emin olun ki bir Türkiyeli bile görmek istemiyor. Riyad Ticaret Odasının yaptığı açıklamayı belki önce Türkiye ciddiye almadı ama bugün gelinen noktada artık Suudi Arabistan’da çok önemli oranda Türkiye’nin malları alınmıyor. Orada bulunan berber, lokantacı -ki bu sektörün en önemli kesimini bu alanda çalışan Türkiye’den, özellikle Adana, Mersin, Hatay Araplarından oluşan işçiler oluşturmaktadır- hepsi şu an işsiz kalacak ve hepsinin Türkiye’ye döviz girdileri de ortadan kalkmış olacak. Bununla beraber inşaat sektöründe, halı, elektrik elektronik, bir çok alanda Türkiye… Mesela ihracat sıralamasında Arabistan 15’inci sırada yer alan bir ülke. Bir tek Arabistan mı? Hayır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Fas, Tunus, Cezayir, Birleşik Arap Emirlikleri bu boykotu devam ettiren ülkeler. Görünen o ki, farklı ülkeler de bu boykot çağrılarına katılım sağlayacaklar. Ve buradan şunu ifade etmemiz gerekiyor ki: AKP iktidarı, Türkiye’de yaşayan bütün yurttaşları etkileyen bir dış siyaset izledi. Bugün artık insanların açlıkla, yoksullukla terbiye edilmeye çalışılması, ülkede derinleşmiş olan ekonomik kriz sürecinin bir de böylesi boykotlarla, daha fazla derinleştirilmesi asla kabul edilemez. Hükûmet, bu konudaki çözüm yeteneğini tamamen kaybetmiş durumdadır. Meclis, bu konuda inisiyatif almalıdır ve sunulan önergeye olumlu yönde oy vereceğimizi de belirtmek isteriz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Halil Özcan.

Buyurun Sayın Özcan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ÖZCAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, ebediyete uğurladığımız Sağlık eski Bakanımız Sayın Osman Durmuş’u rahmetle anıyorum. Ayrıca dün terör örgütü PKK’nın İskenderun’da planladığı terör eylemini önceden öğrenerek büyük bir felaketi son anda önleyen kahraman güvenlik güçlerimizi tebrik ediyor, aziz milletimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittikten sonra bir daha haber alınamayan ve Konsoloslukta öldürüldüğü resmiyet kazanan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın vefatının üzerinden iki yıl geçti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Ülkemiz topraklarında gerçekleşen bu olayın üzeri asla kapatılamazdı. Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere devletimiz ve Hükûmetimiz, hukuk devleti olmanın gereğini yerine getirerek olayın aydınlanması ve faillerin ortaya çıkarılması için ülke olarak üzerine düşeni yapmış ve Türk mahkemeleri olayları tüm boyutlarıyla ortaya çıkarmıştır. İlerleyen dönemlerde ülkemize daha büyük sıkıntı yaratabileceğinin farkında olan Türkiye, olayı aydınlatarak vahşi cinayetin Suudi Arabistan’ın bilgisi dâhilinde yapıldığını ispat etmiştir.

Değerli milletvekilleri, son günlerde Suudi Arabistan’da “resmî olmayan ambargo” söylemlerini bizler de sizler gibi tüm yönleriyle takip etmekteyiz. Özellikle şunu ifade etmek isterim ki: Suudi Arabistan halkıyla olan kültürel ve tarihsel bağımız, bu ambargo kararını bertaraf edecek güçte ve etkidedir. Suudi Arabistanlı kardeşlerimizin Türkiye’ye olan sempatisi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza olan sevgisi görmezden gelinemez. Suudi Arabistan devletinin de bunu net olarak gördüğünü, bildiğini ve adımlarını bu dengelere göre atmakta olduğunu gözlemliyoruz. Ticari alanda yapılmak istenen bu örtülü ambargo, aslında siyasi bir karardır. Konuya Hükûmetimiz asla kayıtsız değildir ve “Hükûmetimiz ile devletimizin suskun olduğu” söylemleri tam manasıyla abesle iştigal ve mesnetsiz bir iddiadır. Süreç başladığı günden bugüne kadar, başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimiz, Suudi Arabistan devleti yetkilileriyle konuyla alakalı girişimlerini sürdürmüştür ve süreci takip etmektedir. Bunun yanı sıra önemli sivil toplum ve meslek kuruluşlarının başında gelen TOBB, TÜSİAD, TESK, MÜSİAD, DEİK, TİM, yeni bir girişimde bulunmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HALİL ÖZCAN (Devamla) – Ortak açıklamada, Suudi Arabistan’a yapıcı bir diyalog çağrısında bulunan kuruluş temsilcileri, sürecin karşılıklı sağduyulu çalışmalarla düzeltilebileceğini ifade etmiştir. Ayrıca, Suudi Arabistan İstatistik Genel Müdürlüğü verileri de bu ambargonun tutmadığına işaret etmektedir.

Suudi Arabistan’ın Türkiye’den yaptığı ithalatın değeri temmuz ayındaki 693,4 milyon riyalden ağustos ayında 833,6 milyon riyale yükselmiştir. Bu rakamlar, Türkiye’yi, Suudi Arabistan’ın en büyük 9’uncu ihracatçısı konumuna getirmiştir. Bununla birlikte, Katar ve dost ülkelerin Türk mallarını almaya yönelik çağrısı da psikolojik olarak bölgede olumlu etki etmiştir.

Kıymetli milletvekilleri, devletimiz ve Hükûmetimiz, tüm gücüyle ticari faaliyetlerini sürdüren iş insanlarımızın yanındadır. Süreci anbean takip etmekte ve gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Ticaret Bakanlığımız ve gerekse Hükûmetimizin girişimleri sürmektedir. İnşallah, iş dünyasının Arabistan’a diyalog çağrısı cevap bulur ve siyasi bir karar olan örtülü bu ambargo olayı tamamen ortadan kalkar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZCAN (Devamla) – Kimse korku ve endişeye kapılmasın. Bu süreç geçicidir ve sürdürülebilir değildir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

27/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/10/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                        Muhammet Emin Akbaşoğlu

                                                                                                                                        Çankırı

                                                                                                                    AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun, 27 Ekim 2020 Salı günkü (bugün) birleşiminde 221 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 27 Ekim 2020 Salı günkü birleşiminde 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 28 Ekim 2020 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanması, bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 221 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Ramazan Can’a söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sarfınazar et, ben de edeyim.

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimizde 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünden itibaren görüşmelerine devam ediyoruz ve bugün bitirilmesini planlıyoruz. Şayet bugün bitmez ise yarın resmî tatil olduğu için çalışma kararı alıyoruz, yarın bitirmeyi planlıyoruz. 29 Ekim resmî tatil. Grup önerimizin ana teması bu.

Diğer taraftan, Kırıkkale’mizin yetiştirdiği, memleketimizin yetiştirdiği 21 ve 23’üncü Dönem Kırıkkale Milletvekilimiz, Sağlık eski Bakanımız, Kırıkkale’mize, memleketimize güzel hizmetler etmiş merhum Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet diliyorum. Kırıkkale’mizin, memleketimizin ve sevenlerinin başı sağ olsun. Allah yakınlarına, sevenlerine sabır versin diyor, Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ grup önerisi üzerinde söz aldım. Şunun için aldım: Aslında Sayın Can sarfınazar etse belki ben de edecektim ama iyi ki o da konuştu; bir kere, bir yanlışı düzeltelim: Sayın Can, yarın saat 13.00’ten itibaren resmî tatil başlar ve Türkiye Büyük Millet Meclisimizin İçtüzüğü’nün…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – 14.00’te açılıyor.

ENGİN ALTAY (Devamla) - İşte tatil başlamış oluyor, açmamak gerekiyor, etik onu gerektiriyor.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Grup önerisini o yüzden veriyoruz.

ENGİN ALTAY (Devamla) - …54’üncü maddesi de “Resmî tatile rastlamadığı takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu Salı günü saat 15.00, Çarşamba ve Perşembe günleri de 14.00’te açılır, 21.00’de kapanır.” der.

Burada polemik yapma peşinde değilim ama biraz önce açılışta da söylediğim ve İçişleri Bakanlığının 81 ilin valilerine gönderdiği ve kamuoyunda paylaştığı genelgede de “Bu Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamasanız iyi olur.” gibi bir hâl varken, AK PARTİ’nin 28 Ekim Çarşamba günü saat 14.00’te Genel Kurulun toplanmasıyla ilgili bir öneri getirmesi, bizim kimi AK PARTİ’lilerle ilgili cumhuriyete yönelik duygularıyla ilgili kaygımızı teyit eder mahiyette oluyor.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Ne alakası var?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yani efendim, alakası şu: Yarın saat 13.00 ya da 14.00’te -13.00 diye biliyorum ben- Türkiye, Cumhuriyet Bayramı’nı başlatıyor. Cumhuriyet Bayramı’nda, hepimizin burada olmasının vesilesi olan en kutlu günde, Meclisi alelade bir kanun görüşmesiyle toplamak yakışık almadı; bunu söylüyorum, niye sinirleniyorsunuz, ne var bunda, ne var bunda? Doğrusu budur. (CHP sıralarından alkışlar)

Kaldı ki görüşülmekte olan hobi bahçeleri ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun teklifi Cumhuriyet Halk Partisinin prensip olarak müspet baktığı bir teklif ve yine prensip olarak da Cumhuriyet Bayramı’nda Türkiye Büyük Millet Meclisinin, milletin inşallah coşkuyla kutlayacağı bayram sürecinde sayın vekillerin de milletle hemhâl olması bakımından Meclisin çalışmasını doğru bulmuyoruz. Biz de bu bakımdan parti olarak dedik ki: Biz bu kanunun bugün tamamlanması noktasında samimi katkı vereceğiz, hatta oy vereceğiz, muhtemelen olumlu oy da vereceğiz çünkü AK PARTİ’nin birkaç maddeyi de geri çektiğini, çekeceğini memnuniyete öğrendim.

Şurada güzel güzel çalışırken “Yarın bayramda da çalışırız haa!” demenin çok yakışık almadığını düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, yapma polemik, tamam işte.

BAŞKAN – Buna ne cevap vereceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, AK PARTİ Grubuyla ilgili getirilen öneriye ilişkin gereksiz eleştirilerde bulunulunca ve o cümleler sarf edilirken İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan ve cumhuriyetimizin coşkulu bir şekilde kutlanmasına ilişkin pandemi şartları, salgın şartları içerisinde nelere dikkat edilmesiyle ilgili usul ve esaslara ilişkin genelgeye atıf yaparak adeta “Kutlamayın.” der gibi bir töhmet altında bırakıcı cümlelere tabii ki cevap vermemiz gerekir. Bunların hakikatle ilgisi yoktur. Burada genelge elimde, sonuç itibarıyla İçişleri Bakanlığının genelgesi, bütün yurtta coşkuyla ve heyecanla, ilgili tedbirler alınmak suretiyle Cumhuriyet Bayramı’mızın sonuna kadar kutlanmasına ilişkindir. Bu töhmet altında bırakıcı cümleler doğru değildir. Kaldı ki 29 Ekimi hep beraber kutlayacağız, buradayız, biz yarın da buradayız, biz grup olarak buradayız, perşembe günü, 29 Ekimde de buradayız. Dolayısıyla milletin beklemiş olduğu kanunla ilgili de bugün bitmediği takdirde, yarın bu kanun teklifini bitirmeye ilişkin bir öneri söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tabii bir durumdur. Dolayısıyla bunu da Meclisin takdirine sunuyoruz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

27.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, ben Genel Kurulda üç dakikalık konuşma hakkımda da AK PARTİ’nin saygıdeğer milletvekillerini, AK PARTİ tabanını, seçmenini tenzih ederek dedim ki: “Kimi AK PARTİ’lilerin böyle takıntıları var.”

Bakın, Sayın Akbaşoğlu çok iyi hatırlayacaktır, sanıyorum dört beş sene önceydi, bayramlarla ilgili bir kanun teklifi geldi; hatta gerekçesi şuydu AK PARTİ’nin: Bayramları stadyumlardan alacağız, sokaklarda, meydanlarda halk kutlayacak bayramları. Hatta o zaman da siz biraz eleştirildiniz, ben, Allah var, “Bu işin bir mantığı var.” da dedim. Şimdi İçişleri Bakanı diyor ki efendim: “Bayramları kaymakamların ve valilerin müsaade ettiği kadar kutlayacaksınız. Başka türlü, her türlü bayram etkinliğine karşı gerekli katı tedbirleri alacağım.” Aba altından sopa gösteriyor. Ben de bunun yanlışlığına işaret ettim. Takdir aziz milletimizindir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben diyorum ki, cumhuriyet bizim onurumuzdur, bizim şerefimizdir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet.

BAŞKAN – Cumhuriyeti yaşatmak bizim boynumuzun borcudur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Cumhuriyet, Türk tarihinin en büyük olayıdır.

Konuyu kapatalım, gündeme geçelim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İçişleri Bakanlığımızın genelgesi…

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama Sayın Başkan…

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un İslam karşıtı açıklamalarının telin ve teşhir edildiğine ilişkin bir tezkeresi vardır, okuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin temsilcilerinin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam’a, Hazreti Muhammed’e ve Müslümanlara yönelik kışkırtıcı, saygısız ve tehlikeli söylemini şiddetle telin ve teşhir ettiğine, dünyanın sağduyu sahibi kanaat önderlerini, siyasetçilerini, düşünürlerini, sanatkârlarını ve toplumsal kesimlerini bu çirkin tavırlar karşısında sağduyudan ve barıştan yana tavır almaya davet ettiklerine; bu bildirinin oylanarak kabul edilmesi ve alınan kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasına ilişkin tezkeresi (3/1385)

27/10/2020

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Siyasi amaçlarına ulaşmak, iktidarlarını tahkim etmek ve dâhil oldukları çatışmalara taraftar toplamak başta olmak üzere çeşitli bahanelerle inançlar ve toplumlar arasında yıkıcı ihtilaflara yol açabilecek söylemlere başvuran, düşmanlık doğuran eylemlere tevessül eden herkes, sadece temsil iddiasında oldukları kitleleri değil, bütün insanlığı derinden etkileyecek bir cürüm işlemektedirler.

Ne yazık ki son dönemde bu türden hastalıklı bir söylem Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un beyanlarında ve icraatlarında tezahür etmektedir. Mezkûr zat, ifade hürriyetini desteklemek kisvesine bürüdüğü pervasız eylemleriyle, küresel sonuçları her inançtan insanı derinden ve olumsuz etkileyebilecek bir çatışmayı, yarılmayı tetiklemektedir.

Son günlerde Fransa'da yaşanan ve hepimizi, tüm insanlığı derinden üzen aşağılık terör eylemlerinin ve yine gerek Avrupa gerek dünya ölçeğinde tüm din, dil ve ırk mensuplarının yakın iş birliğini zorunlu kılan terörle mücadelenin söz konusu söylem ve icraatları haklı kılmayacağı açıktır. Dünya üzerinde milyarlarca mensubu bulunan bir dinin ve o dine inananların nefret söylemlerine ve ayrımcılığa maruz bırakılmasının doğuracağı sonuçlar, maalesef aşağılık terör eylemlerini planlayan ve icra eden kirli zihinlerin ulaşmak istediği sonuçlardan farklı olmayacaktır.

Üzerinde ciddiyetle durulması gereken husus; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuk retoriğinin ırkçılık ve İslam karşıtlığına dönüşmesine yol açan zehirli iklimin tekil örnekler olmaktan çıkıp devlet başkanları ve bir kısım siyasetçiler aracılığıyla meşruiyet ve yaygınlık kazanmasıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin temsilcileri, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un İslam'a, onun aziz Peygamber’i Hz. Muhammed'e ve Müslümanlara yönelik kışkırtıcı, saygısız ve tehlikeli söylemini şiddetle telin ve teşhir ediyor; dünyanın sağduyu sahibi kanaat önderlerini, siyasetçilerini, düşünürlerini, sanatkârlarını ve toplumsal kesimlerini bu çirkin tavırlar karşısında sağduyudan ve barıştan yana tavır almaya davet ediyoruz.

Bu bildirinin oylanarak kabul edilmesi ve alınan kararın Resmî Gazete'de yayımlanması hususunu Genel Kurulun tasviplerine arz ederim.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                       Başkanı”

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

B) Önergeler

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, (2/915) esas numaralı 31/5/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesi (Emeklilere, Yaşlılara ve Muhtaçlara Yakacak Yardımı Ödenmesi) Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/93)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

02/08/2018 tarih ve (2/915) esas numaralı 31.05.2006 Tarih ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 01.07.1976 Tarihli ve 2022 Sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesi (Emeklilere, Yaşlılara ve Muhtaçlara Yakacak Yardımı Ödenmesi) Hakkında Kanun Teklifi’m esas komisyon tarafından kırk beş günde sonuçlandırılmadığından, kanun teklifimin İç Tüzük 37 hükümlerine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla. 21/01/2019

                                                                                                                                    Ahmet Akın

                                                                                                                                       Balıkesir

BAŞKAN – Lütfi Kaşıkçı, “Acil bir şey var.” dediniz.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay ilinin son günlerde ardı ardına gelişen olaylarla gündeme geldiğine, Hataylıların Türk milletinin istiklali ve istikbali için tek yürek olduğuna ve Türk milletinin teröre teslim olmayacağına ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Medeniyetler ve hoşgörü timsali şehrimiz Hatay son günlerde ardı ardına gelişen olaylarla gündeme gelmektedir. Orman yangınlarıyla başlayan terör saldırıları, dün akşam eylem hazırlığında olan 2 teröristin güvenlik güçlerimizin dikkati neticesinde ölü olarak ele geçirilmesi ve bugün tekrar başlayan orman yangınlarıyla birtakım odakların felaket senaryolarını Hatay’da sergilemek arayışına girdiklerini görüyoruz. Hataylılar millî varlıklarını muhafaza etmek için bugünlere kadar ağır bedeller ödemişlerdir. Devletin varlığına, milletin birliğine zincir vurmaya çalışan çürümüşlere, millî ruhu görmezden gelerek huzurumuzu bozmaya gayret eden ve kardeşliğimizi boğmaya çalışanlara karşı Hataylılar ay yıldızlı bayrak altında Türk milletinin istiklali ve istikbali için tek yürek olmuşlardır.

Hatay vatandır. Türk milleti teröre teslim olmayacaktır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, (2/915) esas numaralı 31/5/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesi (Emeklilere, Yaşlılara ve Muhtaçlara Yakacak Yardımı Ödenmesi) Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/93) (Devam)

BAŞKAN – Önerge üzerinde, teklif sahibi Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın.

Buyurun Sayın Akın. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle, kış gelmeye başladı, kış kapıda artık ve vatandaşlarımız inanın kara kara düşünüyor “Acaba biz bu kışı nasıl geçireceğiz?” diye. Her şey ateş pahasına gelmiş durumda ve zaten bir pandemi sürecindeyiz, hâlâ bu süreç de devam ediyor ama şimdi dediniz ya hani “Artık normalleşme sürecine başladık.” Değerli arkadaşlar, normalleşmiş bir şey yok. Milletimiz gerçekten zor durumda. Onun için, Sayın Cumhurbaşkanının da sizlere söylediği gibi, sokaklara inip, pazarlara inip, çarşılara inip, gidip orada halkı dinlemenizi tavsiye ediyorum. Gerçekten vatandaşımız zor durumda.

Bakın, şimdi, bu yılın başında -sadece bu yılın başında; öyle üç yıl, beş yıl öncesi değil- kömürün tonu 1.200 liraydı, şimdi 1.400 lira: Bu yıl başından bu zamana kadar odun 600 liraydı, şimdi 800 lira. Yani bir vatandaşın 2.200 lira parayı cebine koyması lazım ki bunları ödesin. Şimdi soru şu: Asgari ücretli olan kişi bunları verdiği zaman cebinde 124 lira kalıyor. Allah aşkına, elinizi vicdanınıza koyun düşünün, bunları ödedikten sonra asgari ücretli vatandaşımız ne yapacak? Emekli ne yapacak, ihtiyaç sahibi emeklimiz ne yapacak? Tüm maaşını oduna, kömüre yatıracak gidecek.

Şimdi, elektrikte ve doğal gazda tablo nasıl, bir de ona bakalım. Bakın, tablo burada, 4 kişilik bir ailenin doğal gaz ve elektrik tablosu. Burada, 2017 yılında doğal gaza 140 lira öderken şimdi 250 liraya çıkmış; 140 liradan 250 liraya, artış yüzde 80. Elektrik 101 liradan 172 liraya çıkmış, artış yüzde 70. Burada soru şu: Hangi memurun, hangi işçinin, hangi çalışanın maaşı bu kadar arttı ki bu paraları kaldırabilsin? Bir de üstüne üstlük milletle dalga geçer gibi çıkıyorsunuz diyorsunuz ki: “İşte, efendim, TÜİK’e göre enflasyon bu, şu…” Pazarda gezdiğiniz zaman, bir teyzemizin koluna girin, gidin, sorun. “Teyzeciğim, iktidar ‘Enflasyon yüzde 11.’ diyor.” dediğiniz zaman “Hadi oradan! Onlar nerede yaşıyor?” der. Onun için diyoruz, çarşıda pazarda olmanız milletin hayrınadır çünkü milletin sıkıntılarını dinlersiniz.

Aynı zamanda, yıllardır iktidarda olan bir iktidar düşünün ki, iktidar ortağıyla birlikte Askıda Ekmek Kampanyası yapıyor. Güzel, Askıda Ekmek Kampanyası fakat burada bunun itirafıdır bu, on sekiz yıldır süregelen iktidarın yönetemeyişinin, beceriksiz politikalarının sonunda milletimiz askıda ekmeğe kaldı. Bu ne demek biliyor musunuz? Maalesef, gidişatta önümüzdeki ilk seçimde bu askıdaki ekmeğe muhtaç ettiğimiz vatandaşımız size öyle bir ders verecek ki göreceksiniz, önümüzdeki seçimlerde bırakın iktidar olmayı, muhalefette durmak için bile mücadele edeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo.

AHMET AKIN (Devamla) – Şimdi, bir kanun teklifi hazırlamıştık. Bu kanun teklifiyle ihtiyaç sahiplerine 155 lira katkı vermiş oluyoruz, 155 lira. Vatandaşlarımız herkesi izliyor. Elini vicdanına koyan bütün milletvekili arkadaşlarım, burada vereceğiniz 155 lira destekle hem emeklimiz hem de ihtiyaç sahibimiz, bu kara kışta ve kara kara düşünürken bu kış mevsiminde sıcak bir devlet elini görmüş olacak, devletin şefkatini hissetmiş olacak. Sizler de burada el birliğiyle ellerinizi kaldırırsanız, bu teklife destek verirseniz bunu gündeme alırız ve vatandaşlarımızı rahatlatırız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 65 yaşını doldurmuş, muhtaç, kimsesiz vatandaşlarımıza aylık bağladık. Aynı zamanda, sosyal yardımlaşma vakıflarından kömür ve yakacak yardımını zaten yapıyoruz.

AHMET AKIN (Devamla) – Burada herhâlde hiç kimsenin “hayır” diyeceğini düşünmüyorum; vatanını, milletini seven arkadaşlarıma sesleniyorum.

Ayrıca, arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti yönetilemiyor. Bakın, dolar 8 lirayı çoktan geçti, euro 10 liraya koşuyor, işsizlikte rekorlar kırılıyor, gizli işsizlik var, bir ekonomik buhranla karşı karşıyayız ama ülkenin Bakanı diyor ki: “Ekonomi büyüyor.” Allah aşkına, Sayın Bakan, saraydan çık, sokağa in, gör bakalım buhran sarayda mı var, millette mi var. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlar “müjde, müjde, müjde” diyorsunuz, size bir teklifimiz var: Artık bu müjdelerinizi vatandaşımıza yansıtın. Nasıl yansıtırsınız? Çıkarsınız, dersiniz ki: “İşte biz doğal gazda müjde verdik, orada müjde verdik, burada müjde verdik.” Eyvallah, güzel.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AKIN (Devamla) – Müsaade eder misiniz.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

AHMET AKIN (Devamla) – Vatanımız, milletimiz için olacak her müjdeyi biz de sahipleniriz ama ya, bu müjde biraz da vatandaşa dokunsun. İndirimle ilgili kanun tekliflerimiz şu anda bekliyor. Demin de söyledim, kara kış kapıda, şu vatandaşımıza dokunmamız gerekiyor. Buradaki bu kadar milletvekilleri milletimizin oylarıyla burada. Onların hakkını, hukukunu ve adaletini teslim etmek için buradayız. Teklifimiz şu: Hemen Rusya’yla en kısa zamanda masaya oturun, bu sözleşmeleri biraz öne alın ve fiyatta pazarlık yapın. KDV’yi elektrik ve doğal gazda yüzde 1’e indirin, ÖTV’yi kaldırın, elektrikteki TRT payını kaldırın, faturaları şeffaflaştırın, enerji kooperatiflerini etkinleştirin ve önlerini açın. Ülkemizde, enerjide maalesef halkımızı söz sahibi olmanın dışında bıraktınız. Enerji politikalarınızda 83 milyon vatandaşımızı müşteri gibi görüyorsunuz ve bütün yükü bu millete yüklüyorsunuz. Onun için diyorum ki: Gelin, oy birliğiyle bunu gündeme taşıyalım ve milletin yarasına merhem olalım.

Hepinize teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın (2/915) esas numaralı Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Az önce konuşan Cumhuriyet Halk Partili hatip, Genel Başkanımızın uzun bir süre önce başlatmış olduğu Askıda Ekmek Kampanyası’yla ilgili olarak “Vatandaşın ekmeğe muhtaç edildiğinin ikrarıdır.” şeklinde birtakım ifadeler kullandı. Geçen hafta da bu hafta da Genel Başkanımız bununla alakalı düşüncesini yeniden tekrar etti, yeniden dile getirdi grup toplantılarında fakat bizim de bundan bahsetmemizde bir fayda olacağı kanaatindeyim bu ifadeden sonra.

Askıda ekmek geleneği Türk-İslam medeniyetinin en güzel diğerkâmlık örneklerinden biridir. Diğerkâmlık, hiçbir çıkar düşüncesine dayanmadan, nihayetinde başkalarını düşünmek meselesidir. Kendisini Türk milletinin varlığına adamış olan ülkücü hareketin liderinin başlatmış olduğu ve uzun süredir uygulanan böyle bir kampanyanın bu şekilde istismar edilmesi veyahut da en hafif tabirle, anlaşılamaması son derece üzücüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Dünyanın en zengin ülkesi dahi olsanız, en müreffeh ülkesi dahi olsanız, kendi çıkarının önünde milletinin çıkarını düşünmek duygusu olmadan gerçek manada medeni bir memleket olamazsınız. Milliyetçi Hareket Partisinin bütün gayesi, Türk milletini merhamet ve adalet duyguları içinde dünyaya muktedir kılmaktır; bizim bundan başka bir gayemiz yoktur. Bu gayenin ve bu amaç doğrultusunda yapılan bu tür faaliyetlerin anlaşılamıyor olmasından -bazı kesimlerce anlaşılamıyor olmasından- ve hatta bunun Türkiye’de, ülkemizde muhalefet adına istismar vasıtası olarak kullanılmasından son derece üzüntü duyduğumuzu tekrar dile getiriyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın mevkidaşımı dikkatle dinledim. Bizim burada Sayın Devlet Bahçeli’nin askıda ekmekle ilgili halisane niyetini sorgulamak gibi bir durumumuz zaten yok. Biz burada şuna işaret etmek istedik: Sayın Bahçeli’nin, bir Anadolu geleneği olan… Gelenekler süreklilik arz eder, ihtiyaç olduğu vakit zaten ortaya çıkar. Gelenek vardır. Gelenek, her gün, mesela, bir konuyu sürdürmek değildir; ihtiyaçlarla, arz taleple ilgilidir. Özetle -Meclisin zamanını çok almak istemem ama- Sayın Bahçeli’nin Askıda Ekmek Projesi, girişimi art niyetli asla değildir. Şüphesiz, ihtiyaç sahiplerine bir katkı, bir geleneğin sürmesi anlamında müspettir. Biz, buradan yola çıkarak Hükûmetin -Sayın Bahçeli’yi kastetmiyoruz- Covid-19’la mücadele esnasındaki zafiyetlerinden kaynaklı yapılması gereken işlerin gerektiğinde ve zamanında yapılamadığına, olması gereken yardımların gereği gibi ihtiyaç sahiplerine ulaşamadığından kaynaklı bir boşluk doğduğuna ve Hükûmetin uygulamalarından kaynaklı, milletin ekmeğe muhtaç hâle geldiğine dikkat çekmek istiyoruz. Durum bundan ibarettir.

Teşekkür ederim.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, (2/915) esas numaralı 31/5/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesi (Emeklilere, Yaşlılara ve Muhtaçlara Yakacak Yardımı Ödenmesi) Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/93) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.43

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

21/10/2020 tarihli 8’inci Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 17 ila 35’inci maddeleri kapsamaktadır.

Teklifin ikinci bölümü üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan Gıda, Tarım, Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Sağlık eski Bakanımız Osman Durmuş Beyefendi’yi saygıyla anıyorum, Allah rahmet eylesin, Allah sevenlerine, ailesine sabırlar versin, mekânı cennet olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan teklifte tarım topraklarının sıkı denetimi, gıda güvenliğini sağlayacak yaptırımlar, yerli tütüne destek gibi olumlu bulduğumuz kısımlar olsa da teklif pek çok eksikliklerle doludur. Teklifin düzenlediği kanunlardan ziyade, Türk tarımının düzenleme bekleyen kemikleşmiş sorunları bulunmaktadır. İktidar, tarımdaki sorunları çözmek yerine, suni gündemlerle kamuoyunu meşgul etmektedir. İYİ PARTİ olarak isterdik ki bu kürsüden yaptığımız veya yapılan uyarılar dikkate alınıp bu doğrultuda düzenlemeler yapılsın ancak ne yazık ki AKP, yine istişareden uzak, çiftçilerimizin, muhalefetin, meslek kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerini dikkate almadan çiftçimizin beklediği kanunlar yerine bu teklifi getirmiştir. Bu nedenle, teklif yine istenileni vermeyecektir, çiftçiye nefes aldıramayacaktır.

Değerli milletvekilleri, tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgın süreci göstermiştir ki tarım, tüm ülkeler için en önemli konuların başında gelmektedir. Ancak AKP iktidarının geride kalan on sekiz yılında, Türk tarımı bitme noktasına gelmiştir, ithalat üzerine kurulu AKP tarım politikası iflas etmiştir. Ne yazık ki bu iflas ülke çiftçisini, hayvancısını da iflasa sürüklemiştir. Bugün, çiftçimizin yüzde 80’i borçludur. 2003 yılına göre çiftçilerimizin borçları 40 kat artmıştır.

Değerli milletvekilleri, bir devletin gücü üretimden geçer, sadece tüketen bir devlet yıkılmaya mahkûmdur. Ne yazık ki bugün çiftçilerimiz toprağını terk ediyor; son on yılda çiftçi sayımız yüzde 38 düşmüş, 400 binden fazla insanımız toprak işlemeyi bırakmıştır.

Süt üreticileri, hayvanlarını kesime gönderip süt üreticiliğini bırakmaktadır. Artan maliyete direnemeyen besiciler ise hayvancılığı bırakmaktadır, nasıl bırakmasın ki? Dolar bugün 8 lira 15 kuruş oldu. Çiğ süt fiyatlarının belirlendiği günden bugüne, döviz yaklaşık yüzde 40, üreticilerimizin maliyeti ise geçen seneye göre yüzde 37 artmıştır. Bakınız, geçen yıl bir torba yemin fiyatı 49 TL idi, bu yıl 82 TL’ye yükseldi, samanın tonu 1.500 TL’yi geçti, mısır silajı bir yılda yüzde 21,1 zamlandı, yoncaya gelen zam yüzde 15,2’yi buldu. Marketlerde süt ve süt ürünlerine günlük zam gelirken üreticiden 2,30 TL’ye alınan süte bir yıldır zam yapılmadı, nisan ayı dâhil olmak üzere süt desteklemeleri ödenmedi, Et ve Süt Kurumuna verilen etin parası ancak üç ay sonra ödeniyor.

Tarımdaki durum daha da vahim. Şeker pancarı sökümü yapılıyor, fabrikalar şeker pancarı alım kampanyalarını başlattı ama şeker pancarının alım fiyatı açıklanmıyor, çiftçi ürünün fiyatını hâlâ bilmiyor. Elektrik ve sulama gibi girdi fiyatları sürekli artıyor. Pandemi sürecinin uzaması ve döviz kurlarındaki sürekli artışlar ve şeker pancarı alım fiyatının bir türlü açıklanmaması pancar çiftçisini endişeye sevk etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türk çiftçisi zor durumda, döviz kurlarındaki artıştan kaynaklı akaryakıt, gübre, ilaç, tohum, elektrik, su gibi girdi maliyetlerinin yükselmesi, plansız programsız yapılan ithalatlar yüzünden çiftçimiz bugün üretemez, üretse de para kazanamaz hâle gelmiştir. İktidar, tükenmişlik ve umutsuzluk hâlini çiftçiye de yansıtmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa’nın en geniş tarım alanlarına sahip Türkiye’yi tarımda ithalata muhtaç bir ülke hâline getiren iktidarın hatalı politikaları yüzünden 2002’den bu yana tarım alanlarının yüzde 12’sini yitirdik, tarımsal üretimde dünyanın en büyük 2’nci ülkesi olan Hollanda’nın yüz ölçümü kadar tarım alanını kaybettik, tarım alanları ranta kurban verildi. İktidarın işi gücüyse şov yapmak. “İktidara geldiğimizde tarımsal üretim 37 milyar lirayken 216 milyar liraya çıkardık; 6 kat artırdık.” diyorlar. Peki, bu süreçte çiftçimizin borcu ne duruma gelmiş? 2002 yılında tarım kesiminin toplam borcu 2 milyar 600 milyon lirayken bugün 45 kat artmış ve 119 milyar lira olmuş; üretim parasal olarak 6 kat, borçsa 45 kat artmış. Lafa gelince “Başarı var.” diyorlar ama bunları söylemiyorlar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin onda 1’i kadar toprağa sahip olmayan Hollanda, 100 milyar dolar tarım ihracatı yapıyor; Fransa, Almanya, İspanya, İtalya, Belçika, İngiltere hatta Polonya bile Türkiye’den daha çok tarım ihracatı yapıyor. Toprak, iklim, su bizde ama parayı başka ülkeler kazanıyor. Geçtiğimiz günlerde Hazine Bakanının açıkladığı 3’üncü Yeni Ekonomi Programı’nda, tıpkı diğerlerinde olduğu gibi, tarımın sorunlarına çare olacak bir tek cümle dahi yok. Çiftçi üretemez, ürettiğinden kazanamaz durumdayken bütün girdiler dövize endeksli ve döviz her gün artıyorken hazineden sorumlu damat “Ben dövize bakmıyorum.” diyor.

Değerli milletvekilleri, tarımın yapısal sorunları çözülmeden atılan her adım boşa gidecektir. Üretimi artırmadan, çiftçiye para kazandırmadan gıda enflasyonunu da tarımın diğer problemlerine de çözüm bulamazsınız, bulmanız imkânsızdır. Resmî verilere bakıldığında, büyümeden istihdama, üretimden dış ticarete, ekonomide tarımın payı azalıyor. Ülkemizde tarımsal üretim azalırken istihdamda da tarımın payı sürekli azalmaktadır. Tarımda millî yerine ithalata dayalı politika uygulanıyor. Hububattan bakliyata, yem ham maddelerinden yağlı tohumlara ve son yıllarda patates, soğan gibi üretimi en kolay olan ürünlere kadar birçok tarım ürününü ithal ediyoruz. Daha geçtiğimiz hafta Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle buğday, arpa, mısır gibi hububat ürünlerinde ithalatta uygulanan gümrük vergisi bu yılın sonuna kadar sıfırlandı. Çiftçimizden en yüksek 1,6 TL’den alınan buğday aradan daha iki ay geçmeden 2,4 TL’den ithal ediliyor. Yine çiftçimiz kaybetti, yine ülkemizden döviz çıkacak, Türkiye kaybedecek. İşin daha garip tarafı ise aynı kararnameye göre Suriye’ye hububat hibe edilmesi için Toprak Mahsulleri Ofisine yetki verildi; buğdayı, arpayı, mısırı ithal edip Suriye’ye hibe edeceğiz. Yine çiftçi mağdur edilip bu işleri yapan yandaşlar zengin edilecek.

Hayvancılıkta hayvan materyali, yem, canlı hayvan, kasaplık, besilik sığır, küçükbaş hayvanlar, sperma, ilaç, kırmızı et, saman dâhil her şey ithal ediliyor oysa bu ürünlerin hepsi Türkiye’de kolaylıkla üretilebilecek ürünlerdir.

Değerli milletvekilleri, iktidar tarımı yok saymayı bırakırsa, gerekli düzenlemeleri yapıp millî bir politika oluşturursa ihracatta rekorların kırılacağı bir tarım sektörü yaratılabilir, bu hayal değildir. Sahip olduğumuz tarım potansiyeli buna olanak vermektedir.

Değerli milletvekilleri, gelin, tarımımızı içine düştüğü bu zor durumdan hep birlikte kurtaralım. Pandemi sürecinde bütün dünyanın üzerine titrediği tarım kesimini AKP yok saymaktan vazgeçsin, yeni ve millî bir tarım politikası oluşturalım. Tarımsal üretim için kullanılan mazotta ÖTV’yi kaldıralım, elektrikte çiftçi için destek sağlayıp çiftçimizin tarımda kullandığı elektrikte indirimli tarifeye gidelim. Elektrik faturasına yansıyan yüzde 1 Enerji Fonu bedelini, yüzde 2 TRT payını, yüzde 18 KDV’yi kaldıralım; üreticinin gelirini artıracak, ithalatta bağımlılığı azaltacak düzenlemeler yapalım. Sulama problemlerini çözelim, çiftçiyi suyla buluşturalım ve destekleri artıralım. Çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve bankalara olan borçlarını faizsiz, uzun vadeli yapılandıralım. Sürdürülmesi en önemli unsur olan meraların -yıllardır hayvancılık konusunda meralarımız en önemli konudur- imara açılmasını, talan edilmesini önleyelim. Çiftçilerimizi kuraklıktan, dondan, hastalıktan, aşırı sıcaklardan korkmayacak şekilde, tüm doğal afetlerden koruyacak yasal düzenlemeler yapalım. Çiftçiye doğrudan etki etmeyecek düzenlemeler yerine, çiftçimizin beklentilerini karşılayacak düzenlemeler yaparak tarımı hak ettiği yere getirelim. Doğru politikalarla, doğru planlama ve bakış açısıyla tarımı ayağa kaldıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Tarım, krizde olan ekonomi için tünelin ucundaki ışıktır diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Sefer Aycan.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine, Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Osman Durmuş Bakanımızı bir kez daha rahmetle anmak istiyorum. Osman Durmuş, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinde hocamızdı, beraber çalıştık. 57’nci Hükûmette Sağlık Bakanlığında da beraber çalıştık, Genel Müdürlüğünü ve Müsteşarlığını yaptım. Çok önemli hizmetler yapmıştır, devletimize, milletimize çok önemli katkılarda bulunmuştur. Rahmet ve minnetle tekrar anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Değerli milletvekilleri, yasanın ikinci bölümünde, özellikle tarım arazilerinin bölünmesinin önlenmesi, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılmasının önlenmesi ve amaç dışı kullanım hâlinde de yapılacak yaptırımlarla ilgili maddeler vardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz de tarım arazilerinin bölünmesine karşıyız. Tarım arazilerinin mutlak manada amaç doğrultusunda kullanılması gerekiyor. Çünkü tarımsal üretim insan beslenmesi için, geleceği için son derece önemlidir. En önemli temel ihtiyaçlarımız tarımsal girdilerle, tarımsal üretimle sağlanmaktadır. Bu nedenle, tarımsal üretimimizi daha da artırmamız ve bunu daha da artırabilmek için de topraklarımızı korumamız gerekiyor.

Tarım toprakları çok kıymetlidir. Bir santimlik toprağın oluşması için dört yüz yıl geçmektedir. Onun için hem mevcut arazileri korumamız hem de yeni tarım arazileri edinmemiz gerekiyor. Bu nedenle de Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle hazineye ait ekilmeyen tarım arazilerinin de kiralama yöntemiyle kullanıma açılmasını öneriyoruz.

Daha fazla üretim yapmamız gerekiyor. Tabii 83 milyonu beslemek, dünyanın beslenmesine de katkıda bulunmak için hem tarım arazilerinin bölünmesini hem de bu arazilerin amaç dışı kullanımını önlememiz gerekiyor. Bu konudaki yaptırımları da doğru buluyor ve destekliyoruz.

Özellikle, tarım arazilerinin imara açılmaması gerekiyor. Tarım arazilerinin organize sanayi bölgelerine açılmamasını özellikle istiyoruz. Çünkü imara açılması, o tarım arazilerinin mahvolması anlamına geliyor. İmar herhangi bir yerde yapılabilir hatta yamaçlar bu anlamda daha doğrudur. Şehircilik ve şehir planlaması açısından, ovalarda yerleşim yeri olmaması gerekir. Şehrim Kahramanmaraş’ta da biliyorsunuz çok önemli ovalar vardır. Şehrimizin özellikle Onikişubat bölgesinde çok verimli araziler var ama buralar da imar tehlikesiyle karşı karşıyadır. Mutlaka imara müsaade etmemek ve bu arazilerin korunarak geliştirilmesi konusunda Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılan düzenlemeleri destekliyoruz.

Yasa teklifinin ikinci ele aldığı konu tarım arazilerinin sulanmasıyla ilgili. Modern sulama sistemlerinin desteklenmesiyle ilgili maddeler var, bunu da destekliyoruz çünkü tarımsal üretimi artırmak için mutlaka sulu tarım yapmamız gerekiyor fakat yeteri kadar sulu tarım yapmadığımızı biliyoruz. Bunun için tabii ki barajlar yapılması, bentler yapılması, sulama kanallarının yapılması gerekiyor. Onun dışında da mutlaka modern sulama sistemleri yapılması gerekiyor. Eski, geleneksel yöntemlerle suyu arklara vererek yapılan sulamanın etkili olmadığını suyu sarf ettiğini hatta toprağa zarar verdiğini de biliyoruz. Modern sulama sistemlerinin, özellikle damlama sistemlerinin mutlaka yaygınlaştırılması lazım, bunu yaygınlaştırmak için yapılacak desteklemeleri de doğru ve yerinde buluyoruz.

Yine, Kahramanmaraş, bildiğiniz gibi aslında akarsular yönünden zengin bir şehirdir fakat tarım arazilerimizin en fazla yüzde 25-yüzde 30’u sulu tarıma açıktır. Kahramanmaraş, bu kadar su zengini olmasına rağmen, akarsu zengini olmasına rağmen suyunu başka illere vermekte ama kendisi yeteri kadar kullanmamaktadır. Tabii ki bu, tarımsal üretimi etkilemektedir. Tarımsal üretimi artırmak için mutlaka sulu tarımı da desteklemek ve teşvik etmek gerektiği de gerçektir. Bu konudaki maddeyi de bu anlamda destekliyoruz. İnşallah, daha da desteklenerek modern sulama sistemlerini yaygınlaştırırız çünkü bu suyu da doğru kullanmak, verimli kullanmak ve etkin kullanmak zorundayız.

Ele alınan üçüncü konu ise gıdayla ilgilidir. Gıdaların denetimi ve gıdadaki sahteciliklerin, taklitlerin cezalandırılmasıyla ilgili hükümler var. Tabii ki tarımsal üretim aslında gıdayla da zaten direkt ilişkili. İnsanoğlunun gıdaya ihtiyacı vardır. İnsanoğlu beslenmediği zaman birçok hastalıklar, hatta yaşamla bağdaşmayan bir durum ortaya çıkar, ölümle sonlanır ama tükettiği gıdalar sağlığa uygun değilse sağlığına da zarar verebilir; gıdanın hazırlanması sırasında yapılan yanlışlıklar sağlığına zarar verebileceği gibi, üretim sonrasında gıda içerisinde kullanılan katkı maddelerin, deterjanların, hormonların ve kullanılan diğer ilaçların, pestisitlerin tabii ki insan üzerinde toksik etkileri de vardır. Bu nedenle elbette gıdaya ihtiyacımız var, sürekli gıdaya ihtiyacımız var, gıdanın sürdürülebilir bir şekilde üretiminin devam etmesi lazım ama üretilen gıdanın da insan sağlığıyla uyumlu olması, insan sağlığına zarar vermemesi gerekiyor. Gıda içerisindeki bozulmalar, burada oluşan mantarlar örneğin ölüme sebep olabileceği gibi, toksik etkilere sebep olabilir, alerjik reaksiyonlara sebep olabilir.

Bir diğer tehlikeye, bugün, gıdaya katılan ve “katkı maddesi” denilen, aslında gıda açısından hiç önemli olmayan, sadece gıdanın bozulmasını önlemek için katılan katkı maddeleri konusuna da dikkat çekmek istiyorum. Bilinçsiz katılan katkı maddelerinin birçok sağlık sorununa sebep olduğunu biliyoruz. Zaten bir maddenin şifa ile zehir arasındaki farkı o maddenin dozudur; doğru kullanırsanız şifa olabilir ama bunu fazla kullandığınız zamanda da zehir anlamına gelebilir yani insan vücuduna zarar verebilir. O nedenle gıda konusu, hatta gıda için kullanılan ambalajlar gıda sağlığı ve insan sağlığını direkt etkileyen faktörlerdir.

Bu nedenlerle gıda denetimlerini çok önemsememiz ve çok dikkatli ve özenli yapmamız gerekiyor. Fakat gıda konusu, maalesef taklidin, sahteciliğin, mevzuata uygunsuz üretimlerin, standartlara uygunsuz üretimin en çok olduğu alanlardan biridir. Bu nedenle denetimleri artırmak için biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak mutlaka Tarım Bakanlığındaki denetim ekiplerinin daha da artırılmasını ve özellikle de laboratuvar sistemlerinin daha da kuvvetlendirilerek denetim ağımızın güçlendirmesini öneriyoruz. Sadece şikâyete dayalı denetim yapmak yeterli değildir, rutin denetimler yapmamız lazım. Düzenli aralıklarla denetimler yaparak hem üretim aşamasında hem de tüketim aşamasında yani perakende aşamasında da denetimleri artırmamız lazım. Düzenli aralıklarla örneklem yaparak gıda denetimini artırmamız gerekiyor. Sadece etiketine bakarak geçmek doğru değil, o etiketlerin de mutlaka okunabilir ve anlaşılabilir şekilde yazılması ve kullanılan ambalaj maddelerinin de mutlaka insan sağlığıyla uyumlu olmasının da sağlanması gerekiyor. Çünkü bunların -biraz evvel de söylediğim gibi- mutlak anlamda insan sağlığına zarar verip hatta birçok hastalığa da sebep olma ihtimali vardır. Tüm bu ihtimalleri kaldırmak için gıda denetimini artırmak gerekiyor.

Bir diğer önerimiz de şu: Özellikle şehirlerde, şehir merkezlerinde belediye zabıtalarına da gıda denetim yetkisinin tekrar verilmesini öneriyoruz. Özellikle perakende satışta mutlaka zabıtalar da devreye girmelidir ve böylece daha etkin bir gıda denetimi yapmamız da mümkün olacaktır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Aycan, buyurun.

SEFER AYCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken özellikle gündemimizle ilgili de birkaç noktaya değinmek istiyorum: Macron’un, Fransa’nın, beraberinde Avrupa’daki özellikle Hollanda ve Avusturya’nın dinimize, İslam dinimize, Peygamber’imize, devletimize ve Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptığı saldırıları kınıyorum, nefretle kınıyorum hatta ve aklını başına almaya davet ediyorum. Türk düşmanlığının, Türkiye düşmanlığının ve İslam düşmanlığının körüklenmesinin kimseye bir yararı yoktur.

Yarın yaşayacağımız Mevlit Kandili’mizin şimdiden milletimize, tüm İslam alemine hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümünde -inşallah cumhuriyetimiz daha da güçlenerek ebediyete kadar yaşayacaktır- başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bunu bize sağlayan tüm silah arkadaşlarını ve devletimizi kuran tüm geçmişimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Saygılar sunuyorum; sağ olun, var olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz şu an bu konuşmaları yaparken Hatay’da İskenderun yine cayır cayır yanıyor. Aynı şekilde Yayladağı Kel Dağı’nda -bir yanı Suriye’de, bir yanı Türkiye sınırlarında- yine çok büyük bir yangın çıkmış. Yine, Samandağ’ın Çevlik Mahallesi’nde büyük bir yangın söz konusu ve bütün Hatay’da şu an elektrik yok. Yine yangından devam edeceğim; Adana Kozan, Mersin Anamur da şu an cayır cayır yanıyor. Daha önceki İzmir, Muğla, Cudi Dağı orman yangınlarının gerçekten artık hangisine yetişebileceğimizi biz de bilemez hâle gelmiş durumdayız. Bugün orman yangınlarının sebepleri konusunda elbette bu Meclisin ve bütün Türkiye kamuoyunun bir fikri var. Bu orman yangınlarının en temel sebebi, bir yandan sermayeye, maden şirketlerine ruhsatlar vermeyi, inşaata yer açmayı meşrulaştırmakken Hatay’daki yangını çok daha farklı ele almak gerekir. Orada neler oluyor, siyaseten ne amaçlanıyor, neler dönüyor o bölgede? Bu konuyla ilgili de oranın vatandaşları kaygılı, bizler de büyük bir kaygı taşımaktayız.

Değerli halkımız, yine, yanı başımızda, yakın bir zamanda, Suriye’de 156 noktada yangın çıkmıştı; Lazkiye, Cebel Aleviyyun, Tartus, Humus’da çok büyük yangınlar oldu. Suriye’de yıllardır savaş devam ediyor. Bu savaşın üzerine bu kadar büyük bir yangın ki -az öncede bahsettim, hâlihazırda yine devam eden yangınlar- orada binlerce insan şu an yangından da dolayı aç, susuz ve yoksulluk içinde kıvranıyor. Yanı başımızdaki halklara, komşumuz olan Suriye halklarına ilaç, gıda yardımı ve desteğinin sağlanması için mutlaka ve mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir girişimde bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Ve ben buradan, dünyadaki bütün insan hakları, yardım ve dayanışma kurumlarına, inisiyatiflerine bu konuda bir destek sağlanması konusunda çağrı yapmak istiyorum.

Evet, değerli arkadaş, dünyada 7 milyarı aşkın nüfus yaşıyor ve bu gezegende, ne yazık ki içinden geçtiğimiz süreç ve kapitalist sistemin dayattığı kâr hırsı, bizi yoğun bir şekilde kendi çarkında çiğnemektedir. Bugün hava, su, toprak ekosistemin beyni, kalbi, böbreğidir âdeta ama kapitalizm ve onun hamiliğini yapan iktidarlar ne yazık ki uyguladıkları hoyratça politikalarla tek tek bunları tüketiyor, bizi de tüketmektedir beraberinde.

Bugün otoriter yönetimlerin kimisi “Vatan, millet, Sakarya.” der, kimisi “ülkenin bekası, güvenliği” der, kimisi “demokrasi” der, kimisi “Biz pandemiyle mücadele ediyoruz.” der ama bütün bunların hiçbiri ne yazık ki gerçeğin yanından bile geçmez. Bunların iç, dış siyasetteki başarısızlığın, ülke kaynaklarının yandaşa peşkeş çekilmesinin, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin üstünü örtmek için yurtseverlik duygularını sömürmek dışında hiçbir işe yaramadığını söylememiz gerekiyor.

İşte, biz böylesi bir ortamda, böylesi bir atmosferde gıda, tarım ve orman alanındaki bazı düzenlemelerin yapılmasını konuşuyoruz. Bizler, bu düzenlemeleri konuşurken, bu düzenlemeyi yapmaya çalışırken tarımın nasıl bitirildiğinden bahsedeceğim, birkaç rakamla resmetmeye çalışacağım. Türkiye'de tarım alanları AKP döneminde yüzde 12,3 küçülmüş durumda, sebze bahçeleri alanı yüzde 15 küçülmüş durumda. 2002’de tarımda istihdam edilen kişi sayısı 7 milyon 458 bin kişiyken şimdi 4 milyon 157 bine düşmüş durumda. On sekiz yılda tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısında yüzde 44 düşüş, çiftçi sayısında yüzde 48 azalış söz konusudur. Yine, BDDK’nin yaptığı açıklamaya göre, 2020’de çiftçinin bankalara borcu 180 milyar TL’dir, Kredi Kooperatiflerine borcu 10 milyar TL’dir; yine, tarımsal elektrik, tarımsal sulama borçları da bunların cabası. Kürt halkının yoğun yaşadığı illerde DEDAŞ, faturalarını ödemedikleri için kentin elektriğini kesebiliyor, çiftçinin elektriğini kesebiliyor; aynı şekilde, Devlet Su İşleri de suyu kesebiliyor. 26 milyon hektar alanlık tarım arazisi AKP Hükûmeti zamanında 20 milyon hektara düşmüş durumda. TEKEL özelleştirildi, şeker fabrikaları özelleştirildi; özelleştirildi de özelleştirildi.

Pandemi süreci, bize ve bütün dünyaya şunu bir kez daha göstermiştir: Tarımda kendine yetebilmenin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır. Oysaki bu kürsülerden defaatle ifade ettik: Türkiye, yer altı ve yer üstü varlıklarıyla, zengin toprağı, suyu ve havasıyla bir tarım ülkesidir. Sadece kendine değil, bütün dünyaya tarım ihraç edebilecek bir ülke iken şu an domatesi, patatesi, soğanı, eti ithal eder pozisyona gelmişsek bunun AKP’nin uygulamış olduğu politikaların ve evvelinde elbette 24 Ocak Kararlarının, onun üstüne bina edilmiş olan tarım politikalarının sonucu olduğunu biliyoruz, bilmeliyiz de.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinin 21’inci maddesindeki kanun maddesinde -ki bu maddede verilen ana fikir diğer maddelerde de geçerli- deniliyor ki: “Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri tarımsal üretim amacı dışında kullanılamaz. Ancak, alternatif alan bulunmaması ve Kurulun uygun görmesi şartıyla…” diye bir şeyler sıralanmış. “Savunmaya yönelik stratejik ihtiyaçlar, doğal afet sonrası ortaya çıkan geçici yerleşim yeri ihtiyacı, petrol ve doğal gaz arama ve işletme faaliyetleri, ilgili bakanlık tarafından kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri” gibi bu uzayıp gidiyor.

Biz burada şunu sormak istiyoruz: Mesela, Kanal İstanbul kararı alınırken “kamu yararı” dendi, üçüncü havalimanı inşa edilirken “kamu yararı” dendi. Evet, bir yanı kamu yararı gibi gözükse de esasen oralarda nelerin yapıldığını, havaalanındaki işletmelerin kimlere pazarlandığını, Kanal İstanbul’un civarındaki yerli ve yabancı sermayeye satılmış olan toprakları göz önünde bulundurduğumuzda kamu yararı kısmı çok küçük bir ayrıntı olarak kalmaktadır ki diğer maddelerde de bunun benzerini görmekteyiz.

Bakın, 29’uncu maddede gıda güvenliği ve güvenilirliği konusunda yanıltıcı yayına ceza vermekten bahsediliyor. Doğrudur, bunun denetimi çok önemlidir; kamuoyu, vatandaş yanıltılmamalıdır fakat siz yanıltana değil doğru bilgiyi verene ceza veriyorsunuz; Bülent Şık bunun en önemli örneklerinden birisi. Bu konuda bu maddeyle kime ne ceza verileceği açığa çıkarılmalıdır, kendi çıkarlarınıza göre bunu kullanmanızı asla uygun görmüyoruz ama böylesi bir cezai yaptırımın esaslı bir biçimde uygulanması elbette doğrudur.

En nihayetinde, ithalat ve ihracat oranlarına baktığımızda, iktidarın uygulamış olduğu tarım politikalarında gelinen nokta gerçekleri göz önüne sermektedir. AKP’nin sermaye ve yandaş merkezli politikaları çiftçinin, işçinin, vatandaşın derdine deva değildir. Doğa ve insan merkezli politika tek seçenektir. Ancak bu şekilde, bu politikayla insanlar sağlıklı ve yeterli gıdaya kavuşabilir. Su, toprak, hava korundukça bu mümkündür, ormanlar ve bütün canlılar korundukça bu mümkündür.

Bakın, dolar 8 TL’yi geçmiş durumda. İşçinin, çiftçinin kazancı dolar cinsinden değil, bunu zaten damat Bakan bütün dünyayı güldürecek şekilde ifade etti. Tarımda kullanılan mazot, tarım ilacı, gübre dolara bağlı ve buna göre fiyatlanıyor. “Su, elektrik, emek” derken üretici kâr etmiyor, üretici kazanmıyor; vatandaşsa pahalılıktan sebzeye, meyveye, ete, ekmeğe ulaşamıyor. Askıda ekmek -evet, rahatsız oluyorsunuz- diye bir gelenek oluşturulmaya çalışılıyor. “Evimize ekmek götüremiyoruz.” diyen esnafa Cumhurbaşkanınca “Abartılı geldi, al çay iç.” diye bir çay paketi fırlatılıyor. Bunlar bu iktidarın zulmünün anılacağı semboller olarak tarihte tescil edilecektir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Gruba adına Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBA ADINA OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ünlü vatan şairi Nazım Hikmet bir gün ressam Abidin Dino’ya “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” demişti, ben de şimdi size çiftçinin nasıl mutsuzlaştırıldığının resmini yapmak istiyorum, daha doğrusu anlatmak istiyorum.

Öyle bir çiftçi kitlesi yarattınız ki mutsuz, umutsuz, gelecekten endişeli, çocuklarını çiftçi yapmak istemeyen bir çiftçi kitlesi; üretim potansiyeli çok yüksek ama sizin uyguladığınız ithalat politikasıyla, yüksek girdi politikasıyla, düşük ürün fiyatları politikasıyla tarlaya gitmek istemiyor, traktöre binmek istemiyor, ahıra girmek istemiyor; kısacası, üretim yapmak istemiyor.

Bir zamanlar ilkokulda ne öğrenmiştik? Türkiye, kendi kendine yeten 7 ülkeden 1’iydi ama sayenizde neredeyse hiçbir üründe artık kendimize yeterli değiliz. Şimdi, hemen savunmalarınız var: “İşte dünyada 7’nci sıradayız, Avrupa’da 1’inci sıradayız, çok üretiyoruz.” Ya, arkadaşlar, bu kadar fazla tarım toprağımız varsa tabii ki 1’inci oluruz. Bakın bakalım biraz coğrafyaya, karşılaştırın ülkelerin toprak varlıklarını; bizimki kadar güzel topraklar, bizimki kadar tarıma elverişli topraklar nerede var? O yüzden Türkiye coğrafyası her zaman emperyalizmin hedefi olmuştur. Ya kamu kuruluşlarını özelleştirerek, onların içini boşaltarak emperyalistler siyasi iş birlikçileriyle başarılı olmuşlardır ya da şimdi, özel sektörün içine girerek, üreten özel sektörü de yanına çekerek şirket evlilikleriyle, şununla, bununla hep ortak olmuşlardır.

Çiftçi sizin sayenizde borçlanmıştır arkadaş. Siz diyorsunuz ki: “Çiftçi borcunu ödüyor.” Evet, ödüyor ama sadece faizini ödüyor. Ben beklerdim ki tarım torba yasasında “Biz çiftçinin borcunu nasıl yapılandıracağız?” bunu konuşalım. Her birimiz illerimize gittiğimizde, tarlalara girdiğimizde, köylere gittiğimizde -giriyor musunuz onu da bilmiyorum ama ben giriyorum- hep şunu soruyorlar: “Yapılandırma var mı, borçlara bir af var mı, faizi indirecekler mi biliyor musun?” Ya, daha bugün en az 10 tane telefon aldım. Gazeteleri okuyoruz, böyle bir şey yok; soruyoruz, “Var.” diyorsunuz. Hani nerede? Nasıl bir yapılandırma? Var mı yok mu? Ondan sonra, “Çiftçi borcunu ödüyor.” Nasıl ödüyor arkadaşlar? Traktörü ipotekli, ahırı ipotekli yani böyle bir çiftçi kitlesi yarattınız. Bakın bakalım yaş ortalaması kaç oldu? Gençler tarıma giriyorlar mı? Güzel bir projeniz vardı -biz de destekledik- Genç Çiftçi Projesi; bu proje bitti diye hemen rafa kaldırdınız, köyden kente göç aşırı derecede arttı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yaşlandı diye kaldırdık.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Yaşlandı tabii ki ama siz bunun önlemini...

Avrupa Birliği ne yapıyor? Beş yıl erken emekli yapıyor, yedi yıllık tarım politikası yapıyor. E, hani biz de Avrupa Birliğine adaydık, politikalarımızı buna göre yapsak ya. Siz, günübirlik politikalarla günü geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Ya, daha bugün bakın -bir yıldır süt fiyatları artmıyor- TÜİK ne açıkladı? Takip ediyorsanız bilirsiniz, etmiyorsanız söyleyeyim: Süt tozu ithalatı yüzde 9.217 artmış. Ya süt tozu ithalatı niye artar? Demek ki sanayici ucuz bulmuş, “buzağı maması” adı altında süt tozu sokmuş, yoğurtları onunla yapıyor, üreticiden de düşük fiyatla süt alıyor. Demek ki bir yerde bir sorun var. Peynir altı suyu, o da yüzde 6.000’lerde artmış. Binlerden bahsediyorum; yüzde 10-20, yüzde 100 demiyorum. Bunlar bizde üretilen ürünler, niye ithal ediyorsunuz? Pandemi var, dünya önlemini alıyor “Aman, olur da limanlar kapanır, sınır kapıları kapanırsa biz önce kendi gıdamızı bir kenara koyalım.” diyor. Siz ne yaptınız? 65 yaşındaki çiftçileri neredeyse tarlaya göndermiyordunuz, sonradan aklınız başınıza geldi, “Aman, çoğu bunların yaşlı bari tarlaya gitsinler.” dediniz, belge aldılar.

Dünya her şeyi stoklamaya çalışıyor. Bakın, dünyada üretici ülkeler artık ihracat bile yapmıyor, “Durun, ne olur ne gider, ileride sıkıntı olur.” diyorlar. Siz, ne yapıyorsunuz? Daha hasat yeni bitti, çoğu yerde daha hasat bitmeden ithalat kararnameleri peş peşe... Gümrük vergilerini sıfırlıyorsunuz. Ya, gümrük vergilerini niye sıfırlıyorsunuz? Gümrük vergileri sıfırlanmaz, gümrük vergisi koruma duvarıdır. Siz, gümrük vergilerini yükselteceksiniz ki ürünler girmesin; siz, tam tersine sıfırlıyorsunuz ürünler girsin diye. Hadi, diyelim dünyadan ucuza alıyorsunuz, olabilir ama pahalı alıyorsunuz. Kendi çiftçinizden 1.600 liraya buğday alıyorsunuz, dışarıdan 2.200 liraya buğday alıyorsunuz. Böyle bir hesap nerede var arkadaşlar? Ondan sonra “Türk tarımı çökmüş.” Tabii ki çöker yani hiç mi hesap kitap yapmıyorsunuz? Katma değeri yüksek ürün tarımda vardır. Bunlara lütfen biraz göz gezdirin.

Projelerin çoğu hayalî. Bakın, şimdi Edirne’de bir proje var: “Köyümde Yaşamak İçin Bir Sürü Nedenim Var.” Bunu da güzel buldunuz, birçok ilinizde yapılıyor. Ben de aradım, araştırdım, projenin adını şöyle değiştiriyorum: “Köyümde yaşatmamak için bir sürü neden ortaya çıkartıyorsunuz.” Neden? Ya, adam köyde proje yapmak istiyor, koyun bakmak istiyor, güzel; 100 tane koyun veriyorsunuz, bu da güzel; 100 bin lira, 150 bin lira da veriyorsunuz, bu da güzel. E, 2 kefil; kefiller temiz olacak, sicilleri temiz olacak. Krediyi alacak kişi zaten zar zor krediyi alabiliyor, kefiller de temiz değil; bir de ipotek istiyorsunuz. Ya, bunları sağlayabilen çiftçi yok ki. Hiç mi görmüyorsunuz? Boşuna biz size söylemiyoruz sicil affı sicil affı, borçları yapılandırın diye. Bunları söylüyoruz arkadaşlar.

Süt ve yemle ilgili bir parite vardır, bütün dünyada bu geçerlidir -bakarsınız istatistiklere- süt fiyatı, yem fiyatının 2 katı olması lazım. Siz eşitlediniz. O zaman çiftçilik yapılmaz ki. “Enflasyon olur” mantığıyla her şeyin fiyatını sabitliyorsunuz. Bu yanlış arkadaşlar, enflasyon olmaz. Verin, çiftçiye destek verin; vermediniz. Yasa çıktı, ilk defa burada muhalefetiyle iktidarıyla yasa üzerinde uzlaşma sağlandı, “Gayrisafi millî hasılanın yüzde 1’i çiftçiye destek olarak verilir.” dendi, siz hiçbir zaman vermediniz. Bir ara kıvırmaya gittiniz, dediniz ki: “Ya, veriyoruz, siz hesaplama bilmiyorsunuz.” Biz size rakamlarıyla hesapladık, mantıklı bir şekilde açıkladık; çiftçiye tam 175 milyar lira borcunuz var, alacağınız da aşağı yukarı 160 milyar lira kredi borcu. Gelin, burada bunu silin, madem bir torba yasa çıkartıyorsunuz amacına ulaşsın. Çiftçiler de desin ki: “Ya, beni seviyorlar, galiba yeniden beni efendi yapacaklar. Ben de bu hızla, bu gazla üretmeye başlayayım; tarlaya gireyim, ahıra gireyim, traktöre bineyim, gideyim sabah erkenden tarlada sürüm yapayım, ekim yapayım, dikim yapayım.” Hani diyorsunuz ya “Ekilmeyecek saksı bile kalmayacak.” Nerede? Ekilmeyen alan 50 milyon dekara ulaştı arkadaşlar. Lütfen bunları görün.

Sulama destekleri… Ya, sulama için dünya kırılıyor, su fakiri bir ülkeyiz; Devlet Su İşlerinin bütçesini kısıyorsunuz. Ya, her şeyden kısın ama buralardan kısmayın.

1 milyon süt ineği kesildi. Bunu göremiyorsunuz; birkaç sene sonra kriz olacak. Et ve süt birliktedir, kombinedir.

Üretim planlaması hiç yok. Neyi ne kadar üretiyoruz; neyi ne zaman serbest bırakalım? Bir korktunuz pandemiden, limon ihracatını yasakladınız, sonradan aklınız başınıza geldi “Eh, biz, bunu zaten satıyorduk ya. Biz, bunu yasakladık ama çok da yasaklamışız, bir an önce açalım.” E, alan yok. Patateste, soğanda bunları yaptınız. Yani, hiç piyasaları takip etmiyorsunuz. Edemezsiniz çünkü kurduğunuz ekip yanlış; içinde ziraat mühendisi yok, içinde veteriner yok; buluyorsunuz sektörün dışından kişileri getiriyorsunuz; tarlaya girmemiş, bahçeye girmemiş, ahıra girmemiş kişiler anlayamaz. Siz, hastalandığınızda doktora mı gidiyorsunuz ya da uzman doktoru mu tercih etmeye çalışıyorsunuz? Gözünüzde bir rahatsızlık varsa göz doktoruna gidiyorsunuz. E, bu da böyledir arkadaşlar.

O kadar çok konu var ki; bazı destekleri ödemediniz hâlâ. Ya, 2021’e giriyoruz, bakın, iki ay sonra 2021. 2019’un tohumluk desteğini ödemediniz, buzağı desteğini ödemediniz. Diyorsunuz ki insanlara: “Sertifikalı tohumluk ek, ben sana vereceğim.” Dört yıldır desteği artırmıyorsunuz, ondan sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Destekleri artırmadığınız gibi, 2019’un desteklerini hâlâ ödemiyorsunuz. Girin, satılık sitelerine bakın, kaç tane satılık çiftlik, kaç tane satılık işletme göreceksiniz. Ben söyleyeyim: Neredeyse yüzde 10’u artık tarım arazisi, satılık çiftlik; satılık hayvan, satılık süt ineği dolu bu alışveriş sitelerinde.

Yeniden bir üreten Türkiye projesini hep beraber geliştirmek zorundayız. Türkiye'nin tarımsal potansiyeli çok yüksek arkadaşlar. Topraklara su götürdüğünüzde; ziraat mühendislerini, gıda mühendislerini, veterinerleri, su ürünleri mühendislerini sahaya sürdüğünüzde inanın, ciddi bir potansiyel var. Bu potansiyeli mantıklı bir şekilde, iyi bütçelerle desteklemek zorundasınız. Önümüzdeki günlerde bütçe gelecek, işte, bütçede biraz daha artış yapacaksınız, diyeceksiniz ki “ Biz, biraz bütçeyi arttırdık.” Arkadaşlar, artık, öyle enflasyon oranında arttırmakla ya da “Bir miktar oradan kıstık, buradan kıstık.”la olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Son bir şey söyleyeyim Başkanım.

BAŞKAN – Vermiyoruz, bir dakika verdim ben size.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Gerçek bir bütçe olmalı. Tarım tek üreten sektör arkadaşlar. Üreten sektöre gerçekten, destek verin. Hele, bu pandemi döneminde tarımdan başka üreten sektör yok. Tarıma dayalı sanayide güçlü bir ülkeyiz, bu potansiyelimizi kullanalım diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Abdullah Doğru konuşacaktır.

Buyurun Sayın Doğru. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH DOĞRU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, geçmiş dönem Sağlık Bakanımız Osman Durmuş Beyefendi’ye rahmet diliyorum, ailesine ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

Bugün, Gazi Meclisimizde, ülkemiz ekonomisi adına çok değerli bir kanun teklifini görüşüyoruz. AK PARTİ hükûmetleri olarak üretime değer vermeye, bu doğrultuda adımlar atmaya devam ediyoruz. Covid-19 pandemisi nedeniyle dünyada yaşanan kaynak tedirginliği, üretim güvenliğinin ve sürekliliğinin önemini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. İnşallah, kanunlaştıracağımız bu yasa teklifiyle yaşanması muhtemel sorunların önüne geçilecek, deyim yerindeyse üretime omuz verilmiş olunacaktır. Yeni kanunun önünü açtığı bu uygulamayla tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi ile su ürünleri yetiştiriciliğinde zaten yükselişte olan ülke grafiğimize ivme kazandıracak, bu sayede, üretime duyulan güveni de artırmış olacağız.

Gazi Meclisimizden geçecek olan bu kanun teklifi, seçim bölgem, tarımın ve üretimin başkenti olan Adana’mız için büyük önem taşımaktadır. Küreselleşmenin etkisiyle, bir yandan dünya üzerinde su ürünleri üretim faaliyetleri için kullanılan alanlar daralmakta, bir yandan da insanların kaliteli su ürünlerine olan ihtiyaçları artmaktadır. Bu doğrultuda, dünya genelinde, tarımsal faaliyetler ile su ürünleri üretiminin çeşitlendirilmesi ve artırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacın giderilmesine yönelik, daha küçük alanda daha fazla üretim yapmayı amaçlayan toprak havuzlarda su ürünleri yetiştiriciliği dünya genelinde etkin bir şekilde kullanılmaya başlamıştır.

Adana’mız 163 kilometre kıyı şeridine sahip olup 5 adet lagün, 10 baraj gölü ve 29 adet göletten oluşmaktadır. İlimizin 36 adet su ürünleri yetiştiriciliği yapan tesisinin yıllık üretim kapasitesi 4.100 tondur. 2018 yılı verilerine göre, ilimizde avcılık ve yetiştiricilik yoluyla elde edilen su ürünleri üretimi 8 bin ton olarak gerçekleşmiştir.

Adana’mızda dünyaya örnek teşkil edecek bir çalışma başlatılmış olup Karataş ilçemizde tarıma dayalı ihtisas (su ürünleri) organize sanayi bölgesi kurulacaktır. Su ürünleri organize sanayi bölgesi, Karataş ilçesi Adalı Mahallesi’nde bulunan verimsiz ve bataklık alanlardan oluşan toplam 6.500 dekar mera alanında planlanmıştır. Projeyle, insan eli altında, kontrollü olarak toprak havuzlarda tarla balıkçılığı yapılarak atıl olan bu alanlar değerlendirilecektir. Bu sayede ülke ekonomisine katkı sağlanacaktır. En az 250’si su ürünleri mühendisi olmak üzere, yaklaşık 3 bin kişiye istihdam sağlanacaktır. Projeyle su ürünleri ihracatımızda önemli artışlar olacaktır. Tam kapasiteyle çalıştığında yıllık 35 bin ton üretimle yaklaşık 2,5 milyar TL katma değer oluşturacaktır. Su ürünleri organize sanayi bölgesinde; çipura, levrek başta olmak üzere karides, kerevit, sazan, tilapya, kefal, akvaryum balıkları gibi türler yetiştirilecektir. Karataş ilçesi Adalı Mahallesi’nde kurulacak olan su ürünleri organize sanayi bölgesi alanının yaklaşık yüzde 60’ı yani 3.810 dekar, toprak havuzlardan oluşacaktır. İşletme bazında her bir tesisin büyüklüğü en az 25 dekar alana sahip olacak, organize sanayi bölgesine 254 adet tesis kurulacaktır. Yıllık tesis başı 135 ton su ürünleri üretimi yapılacaktır. Su ürünleri organize sanayi bölgesinde su kaynağı olarak Akdeniz suyu, Ceyhan Nehri ve artezyen suyundan yararlanılacaktır. Her işletme yaklaşık 27 litre/saniye su kullanacaktır. Kurulması planlanan bölgede yapılan ön inceleme çalışmaları sonucunda alınan su örneklerinin analiz raporları değerlerinin, su ürünleri yetiştiriciliği kriterleri açısından uygun olduğu tespit edilmiştir.

Sonuçta kurulması planlanan Adana su ürünleri organize sanayi bölgesinde rekabet şartlarıyla baş edebilir nitelikte, uygun ve kaliteli su ürünleri temini için toprak havuzlarda su ürünleri yetiştiriciliğiyle sanayi entegrasyonu gerçekleşecektir. Böylece gelişen bu sektör sayesinde birçok kademede çalışma imkânlarının tesis edilmesi, bölge, kent ve ülke ekonomisine katkı sağlanması, Adana’nın Avrupa ve Orta Doğu ülkeleri için su ürünleri sağlayıcısı üretim üssü hâline getirilmesi hedefi doğrultusunda böyle bir projenin faydalı olacağı muhakkaktır.

Hükûmetimiz ne pahasına olursa olsun üretimi desteklemeye devam edecektir. Dünyanın içerisinden geçmekte olduğu bu zorlu süreçte dahi devletimizin bütün kaynakları üretim için seferber edilmiştir. Bu ve bundan önceki projeler vatandaşlarımızın ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda şekillenmiş ve yine vatandaşlarımızın menfaatleri doğrultusunda hayata geçmiş durumdadır.

AK PARTİ hükûmetleri olarak üretimi teşvik etmek ve üreticimizi desteklemek adına hiçbir konuda elimizi taşın altına koymaktan çekinmiyor ve aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Şunu çok iyi biliyoruz ki toprak devletin temelidir. Dört bir yanından bereket fışkıran her karış toprağımızı en verimli şekilde değerlendiriyoruz.

Sözlerime son verirken böylesi faydalı bir projenin Adana’mıza kazandırılmasında en büyük payın sahibi olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şahsım ve Adanalı hemşehrilerim adına şükranlarımı arz ediyorum. Tarım ve Orman Bakanımız ile Çevre ve Şehircilik Bakanımıza da hassaten teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına söz talebi ve soru talebi bulunmamaktadır.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

17’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Buyurun okuyun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Semra Güzel                                             İmam Taşçıer                                            Ayşe Sürücü

                                       Diyarbakır                                                Diyarbakır                                                  Şanlıurfa

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü                        Mahmut Celadet Gaydalı                                  Kemal Bülbül

                                           İzmir                                                         Bitlis                                                       Antalya

                                   Nusrettin Maçin                                                                                                          Rıdvan Turan

                                        Şanlıurfa                                                                                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, kapsamı oldukça geniş ve sadece çiftçiyi değil, Türkiye’nin hemen her bireyini çok yakından ilgilendiren yaşamsal bir konu. Fakat tarımla ilgili Türkiye’de ne yazık ki edinilmiş bir çaresizlik var, o da tarımın son derece sıradan bir şey olduğu, tarımla ilgili, çiftçilikle ilgili yapılan küçümsemeler, giderek neredeyse ötekileştirmeler, tarım sahalarına yapılan baraj, maden sahası, yasak bölge, çarpık kentleşme ve benzeri nedenlerle tarım alanlarının yok edilmesi. Mesela, ben size antik zamanlardan örnekler vereyim: Urartu uygarlığını biliyorsunuz mutlaka, Urartu uygarlığının olduğu yere gidin, Urartular, kentini tepeye, hinterlandına hâkim bir yere kurmuşlar ve tarım arazisine asla dokunmamışlar. Bu Malatya Arslantepe’de böyle; bu sistematik bir şekilde yok edilen, katledilen Hasankeyf’de böyle; bu baraj altında bırakılan Nevali Çori bölgesi olan Samsat’ta böyleydi. Çorum’da Hitit uygarlığına gidin, gezin, görün, göreceksiniz tarım alanına hâkimiyetini ve tarım alanını nasıl koruduğunu. Burdur-Antalya yolu üzerinde Sagalossos Antik Kenti’ne gidin, kent nasıl kurulur, tarım alanı nasıl korunur, tarım alanından nasıl faydalanılır, dünyaya örnek olabilecek bir şey. Modern akılla, bilimle biz bunu yapamıyoruz. Hemen burada, yanı başımızdaki Gordion’a gidin, Frigya uygarlığına, orada da aynı şey; Bergama uygarlığına gidin, orada da aynı şey. Bu kadar uygarlık içinde bu kadar berbatlığı nasıl yapıyoruz, ben de anlamış değilim doğrusu.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sini okuyun, Ahilerin bıraktığı mirası, orada nice veriler var. Bu Ankara’nın vaktiyle bir adı da neydi biliyor musunuz? Hüseyinoba’ydı. Neden Hüseyinoba? Hüseyingazi Tepesi’nde erenlerin, evliyaların serverlerinden Hüseyin Gazi vardı, oraya kurulmuştu kent, Hüseyinoba deniyordu ve Hüseyinoba’da tarım yapılıyordu. Şimdi Hüseyinoba katledilmiş. Antalya’ya gidin, ne kadar portakal bahçesi varsa katledilip konut yapılmış. Adıyaman’a gidin, dümdüz araziye şehir kurulmuş ve tarım arazisi yok edilmiş. Şimdi, böyle bir yerde nasıl tarım yapılacak? Hani, Herodot, Ege için diyordu: “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan ülke.” Nerede o yağ ve bal Aydın Vekilimiz Sayın Süleyman Bülbül? Nerede o yağ ve bal kurban? Sana sorayım, sana sataşayım.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Kalmadı, kalmadı.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Şimdi, bakınız, “verimli hilal” Mezopotamya, en batıdaki Ergene ve Gediz Ovası’ndan en doğudaki Iğdır Ovası ve Muş Ovası’na kadar inceleyin; en kuzeydeki Çarşamba ve Bafra Ovası’ndan en güneydeki Amik Ovası’na kadar inceleyin, göreceksiniz, bir toprak katliamı, bir su katliamı, bir tarım alanı katliamı ve giderek tarımın, çiftçinin yok edildiği bir şey. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında nüfusun yüzde 80’i köylerde, yüzde 20’si kentlerde değil miydi? Şimdi köylerde insan kalmamış. Biraz önceki sayın vekilin anlattığı gibi, gidip insanlar kredi almak, çeşitli tarım ve hayvancılıkla uğraşmak istiyor ama yok. Tarım-hayvancılık ilişkisi, tarım-su ilişkisi, tarım-iklim ilişkisi, tarım-insan ilişkisi, tarım-doğa ilişkisi, tarım-doğadaki canlı ilişkisi kesinlikle kurulamıyor; ayıptır, günahtır, yazıktır. Ve bütün bunları anlatmışken tabii ki:

“Dost dost diye nicesine sarıldım,

Benim sadık yârim kara topraktır.

Beyhude dolandım boşa yoruldum,

Benim sadık yârim kara topraktır.

 

Koyun verdi, kuzu verdi, süt verdi,

Yemek verdi, ekmek verdi, et verdi,

Kazma ile döğmeyince kıt verdi.

Benim sadık yârim kara topraktır.

 

Her kim ki olursa bu sırra mazhar,

Dünyaya bırakır ölmez bir eser.

Gün gelir Veysel'i bağrına basar,

Benim sadık yârim kara topraktır.”

Gelin, bu sadık yârimize ihanet etmeyelim, bizi bağrına basacak olan, bize bu kadar değeri bahşeden toprağın ve toprağın bağlaşıklarının, toprağın paydaşlarının kıymetini bilelim.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bülbül, kürsüde yaptığı konuşmada, Aydın Milletvekilimizin, Sayın Süleyman Bey'in daha önce yaptığı bir konuşmasının geçerliliğini yitirdiğini ifade etmek suretiyle Sayın Milletvekilimizin Meclis kürsüsünde yaptığı bir konuşmayı anlamsızlaştırmıştır. Cevap hakkı doğmuştur efendim.

Kürsüden, sataşmadan, İç Tüzük 69’dan talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aydın, dağlarından bal, ovalarından yağ akan bir kentimiz. Ünlü Yunan filozofu Aydın’a der ki: “Yeryüzünün en güzel cenneti.” Ama ne hâle geldik. Aydın’da 28 tane denetlenmeyen JES’lerle, jeotermal termik santralleriyle Aydın’ın da artık havası, suyu, toprağı bitti. Artık Aydın’da ekilebilir arazilerin dönümleri azaldı. Artık Aydın’da vatandaş pencereyi açtığı zaman, hidrojen sülfür gazının -Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanserojen denilen o gazın- çürük yumurta kokusunu koklamaya başladı. JES’lerden çıkan akışkanlar toprağa zarar veriyor, JES’lerden çıkan akışkanlar Menderes’e zarar veriyor; oradan çıkan bitkilerin, tarımsal sulamadan dolayı oluşan ürünlerin gıda güvenliği ortadan kalkıyor. Aydın, AKP’nin on sekiz yıllık iktidarında ne yazık ki dağlarından bal, ovalarından yağ akan Aydın’dan uzaklaştı.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde geçen “kaldırılmıştır” ibaresi “kaldırılmış ve altıncı cümlesindeki ‘Cumhurbaşkanı Kararı’ ibaresi ‘Kanun’ ibaresi şeklinde değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmiştir.

                                Okan Gaytancıoğlu                                      Cengiz Gökçel                                           Ayhan Barut

                                          Edirne                                                       Mersin                                                       Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                                                                                      Orhan Sarıbal

                                         Tekirdağ                                                                                                                       Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba kanunu tartışıyoruz. Maddelerde ne var diye bakınca, çiftçiye, köylüye, yurttaşa, doğaya bir şey çıkmadığını görüyoruz; ormanların yakılmasına, talan edilmesine bir ceza getirilmediğini görüyoruz. Haftalardır, Mersin’de ve ülkemizin farklı noktalarında ormanlarımız yanıyor. Erdemli’de Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü son üç ayda 3 kez yandı. Bugün Anamur yanıyor, Çamlıyayla yanıyor. Bu teklifle, ormanları ve köyleri yakanlara, orman teröristlerine ceza öngörülmüyor, ormanlar korunmuyor.

Peki, ne var torbanın içerisinde? Tarım alanlarının talanı var, tarım alanlarına organize sanayi bölgelerinin kurulması var, TOKİ eliyle imara açılması var, inşaat var bu kanun teklifinde. Bir de bunu “kamu yararı” diyerek yapıyorsunuz. Ne oluyor normal şartlarda? Hazine arazisinde bir çiftçi üretim yapıyorsa üç yıl geçince araziyi satın alabiliyor ya da kirasını ödemeye devam ediyor; tarımsal üretim yapıyor, ülkesine katkı sunuyor. Fakat bu kanun teklifinde yapılmak istenen şey “Kamu yararı var.” diyerek bu insanların atalarının yüzyıllardır tarım yaptıkları hazine arazilerini TOKİ binalarıyla donatmaktır, tarım alanlarına beton dökülmesidir. Bu, tarıma ve çiftçiliğe düşmanlık değil midir? Çiftçi bunu size söylediğinde yine çiftçiye “terörist” mi diyeceksiniz, “Ananı da al, git.” mi diyeceksiniz? Pandemide “Siz ekin, gerekirse biz alacağız.” dediniz çiftçiye. Şimdi neredeyse çiftçiye ekecek toprak kalmayacak. Kamu yararı, çiftçinin üretmesi mi yoksa tarım arazilerinin imara açılması mıdır?

Değerli arkadaşlar, biz burada yaptığımız işlerin doğru olması için çabalıyoruz ancak bu torba kanun teklifi ormanları korumuyor, tarım topraklarını da korumuyor. Teklifte “Orman tarıma açılır, tarımsal topraklara organize sanayi bölgesi kurulur.” diyorsunuz. Bir de bunu “kamu yararı” diyerek yapıyorsunuz, buna izin veriyorsunuz. Bu teklif, tarım arazileri için risklidir, tehdittir, talanın yolunu açar, talanı teşvik eder. Arazileri ranta açmak istediğiniz belli. Siz buraları ranta açınca ortaya çıkan sorunları nasıl çözeceksiniz? Ders çıkarmak isterseniz eğer Ergene’ye bakın, Dilovası orada; “Yok istemeyiz kervan yolda düzülür.” derseniz, devlet öyle yönetilmez. Öyle yönetmeye kalkarsanız kendi yaptığınız kanunu kendiniz kaldırmaya çalışırsınız. Hâlbuki, biz sizi uyarmıştık arkadaşlar; bu düzenlemeyi meslek odalarına, sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına soralım, görüş alalım dedik. O zaman da “Biz biliriz.” diyordunuz, bugün de aynısını diyorsunuz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizi uyarmaya devam ediyoruz, edeceğiz de. Olmayacak işler teklif ediyorsunuz. Bakın, miras intikal işlemlerinin bir yıl içerisinde yapılmasını zorunlu kılıyorsunuz. Sadece reddimiras üç ay sürüyor, uyuşmazlık davaları yıllarca devam ediyor fakat siz bir yılda çözmeye zorluyorsunuz. Öyle “Yaptım oldu.” diyerek devlet yönetilmez ancak savrulur; savruluyoruz da zaten. Kimseye danışmadan, kimseyle görüşmeden yapılan kanun ancak mağduriyet yaratır. Yaptığınız bu kanun da vatandaşı mağdur etmekten başka bir işe yaramayacak; çiftçi yine yoksul kalacak, yine toprağa ekecek tohum bulamayacak, ekse de elektrik borcu yüzünden sulayamayacak; orman talanı son bulmayacak, ormana karşı işlenen suçlar devam edecek. Siz de buna “kamu yararı” diyeceksiniz.

Değerli milletvekilleri, “kamu yararı” diyerek orman alanlarına, tarımsal topraklara el koyma yetkisini getiriyorsunuz. Medeni Kanun ne der, mülkiyet hakkı nedir umurunuzda değil; umurunuzda olan tek şey rantınız, umurunuzda olan tek şey inşaat sevdanız. Arkadaşlar, bu torba kanun Anayasa’yı ihlal ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – “Ormanı talan ederim, yandaşıma veririm.” diyor. Siz de bunu kabul ediyorsunuz. Çiftçinin, köylünün derdi başka, sizin derdiniz başka. Köylü köyde yaşamıyor, herkes yoksul, herkes fakirleşmiş, herkes tarlasını, çiftini çubuğunu bırakıp şehirlerde asgari ücretle bir iş bulmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin on sekiz yılda ülkeyi getirdiği nokta ortada. Tarım politikaları çöktü, ithalatı önceleyen, yerli üretimi bitiren bu tarım politikalarına bir an önce “Dur” dememiz gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, tarımda bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Bu zihniyet değişikliği… Tekrardan yerli ve millî tarım ürünlerinin üretimini artıracak ve ihracatı hedefleyecek bir zihin dönüşümüne ihtiyaç var. AKP bunu anlamaz çünkü on sekiz yılda Cumhuriyet Halk Partisi hep bunu anlattı, hep uyardı, anlamadınız ama seçmen sizi ilk seçimde hükûmetten göndererek size anlatacak. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 17’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkartılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                               Fahrettin Yokuş                                          Enez Kaplan

                                          Adana                                                       Konya                                                     Tekirdağ

                                      Hüseyin Örs                                                                                                           Orhan Çakırlar

                                         Trabzon                                                                                                                       Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın idrak edeceğimiz Mevlit Kandili’nizi tebrik ediyorum. Perşembe günü 97’nci yılını kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı’nızı en içten dileklerimle kutluyorum.

Devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, cumhuriyeti kuran silah arkadaşları ve o dönemde görev yapan milletvekillerinden ebediyete intikal edenleri rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum.

Yine, 21’inci ve 23’üncü Dönemlerde Kırıkkale Milletvekilliği yapan Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş Hakk’a yürüdü, Cenab-ı Allah’tan merhuma rahmet, kederli ailesine, Milliyetçi Hareket Partisi camiasına, Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, 3 Temmuz 2005 tarihinde, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun “Yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü” başlıklı 8/A maddesini Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda değiştirdi. Dokuz yıl sonra, 30 Nisan 2014 tarihinde, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 5’inci maddesinde bir değişiklik daha yaptı. Aradan altı yıl geçti, 8/A maddesinin 5’inci cümlesini yürürlükten kaldırmak için bugün bu teklif geldi. Yani bu teklif 3 defa değişmiş oldu. İşte kalitesiz, sürekli olmayan, çiftçiye hiçbir faydası olmayan kanun nasıl yapılır, bunun en güzel örneğini AK PARTİ döneminde görüyoruz.

Peki, kanunda yapılan bu değişiklik teklifi çiftçilerimiz lehine mi? Kesinlikle hayır. Çünkü öngörülen değişiklik, yeter gelirli tarım arazilerinin ekonomik bütünlüğü olan kısımlarının parsel bazında satışını mümkün hâle getirmektedir. Bu durum, miras hukukundaki birçok kanun hükmünün uygulanmasını zorlaştıracak, birçok sorunu da beraberinde getirecektir. Miraslı tarım topraklarının satış ve miras yoluyla mülkiyet ve el birliği mülkiyeti içindeki tasarrufları ve devri konusunda Tarım ve Orman Bakanlığının ilgili birimlerinden izin alınması ve bilgi verilmesi gerekecektir. Yani iflas, pay temliki, paylı mülkiyetin el birliği mülkiyetine çevrilmesi gibi mülkiyet tür değişikliği Bakanlığın iznine bağlanırsa hem mülkiyet ve eşitlik ilkelerine aykırı bir durum yaratacak hem de tasarruf yetkisini kısıtlayıcı ve yapılacak işlemler sırasında suistimale açık bir durum yaratacaktır. Bu da yeni davaların açılmasına yani zaman ve maddi kayıplara sebep olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bakınız, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne 2003 yılında 2 milyon 765 bin 287 çiftçimiz kayıtlıyken bu sayı 2019 yılında 682.265 kişi azalarak 2 milyon 83 bin 22 kişiye düşmüş. Bugün ülkemizde 231 milyon hektarlık alanda bitkisel üretim yapılmasına rağmen 2019 yılı Çiftçi Kayıt Sistemi’ne göre ancak 148 milyon hektar alan desteklenmekte; yani, 83 milyon hektarlık alanda bitkisel üretim yapan çiftçimiz destekleme imkânından faydalanamamaktadır. Yani, çiftçilerimizin yüzde 36’sı unutulmuş, çiftçilerimiz maddi yetersizlikten tarlayı, tapanı, traktörü satıp şehre göç ediyor. Yani düne kadar üreten, istihdam yaratan çiftçimiz işsiz kalıyor, borçlarını ödeyemiyor. 2002 yılında üreticilerimizin, çiftçilerimizin bankalara 2,4 milyon Türk lirası borcu varken, bu 2020 yılı Mayıs ayında 122 milyar Türk lirası olmuş; yani üreten çiftçimizin borcu 50 kat artmış. Evet, yanlış duymadınız, tam 50 kat çiftçilerimizin borcunu artırdınız değerli arkadaşlar.

Tarım ürünlerinde vergiyi sıfırlayarak yapılan ithalatla yabancı ülkelerin çiftçilerini desteklediniz. Siz, üreticilerimizin girdi maliyetlerini düşürmezseniz ve ihracatta diğer ülkelerin yaptığı gibi sübvanse ve kaliteli mal için dış piyasalarda marka olmayı düşünmezseniz çiftçimizi daha çok perişan eder ve ithalata mecbur kalırsınız, olan da tuzu kurulara değil, çiftçilerimize ve ülkemiz insanına olur.

Değerli milletvekilleri, bakın, 2020 tarım destekleri ne oldu diye soruyoruz, çıt çıkmıyor. Üreticimiz iktidardan bunun cevabını bekliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) ­– Çiğ süt üreticisinin feryadını hâlâ duyan yok; mezbahalarda kesilmeyi bekleyen süt inekleri kesildikten sonra mı duyacaksınız bu feryatları?

Şimdi süt hayvancılığındaki krizi önlemek için iktidarın yapması gerekenleri madde madde ifade edeceğim:

1) Yeni fiyat, 15 Kasımdan geçerli olmak üzere açıklanmalıdır.

2) 40 kuruşluk prim 2020 Temmuz ayından başlayarak verilmeli ve ödemeler kasım sonundan itibaren her ay yapılmalıdır.

3) Yem bitkisi, buzağı, analiz ve arıcılık gibi destekler yıl sonuna kadar ödenmelidir.

4) Hayvancılık kredi vadeleri altı ay uzatılmalıdır.

5) Hayvan varlığı listelerine göre kesif yem desteği verilmelidir.

6) Toprak Mahsulleri Ofisi yem sanayisine ucuz ham madde temin etmelidir.

7) Yem sanayisine ham madde ithalatı için uygun kredi imkânı sağlanmalıdır.

Yapılması gerekenleri söylüyorum ki “Siz ne yapacaksınız?” diye bir soru sormayın diye.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle 5403 sayılı Kanun’un 8/B maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Tarım arazilerinde; ifraz, hisselendirme, pay temliki, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi, elbirliği mülkiyetinin devri, paylı mülkiyet olarak intikal, taksim ve vasıf değişikliği ise Ziraat Fakültelerinin ilgili bölümlerinden alınan raporla Bakanlığın izni ile yapılır.”

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                                Burhanettin Bulut

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                       Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.

Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarım arazileri bizim için çok kıymetli, bugün kürsüye çıkan Adana milletvekillerinden bellidir. Ayrıca, Adana’dan 4 Cumhuriyet Halk Partili milletvekili de bugün söz alacak. Sadece bizim için kıymetli değil elbette, insanlık için kıymetli. Çukurova toprakları dünyanın en bereketli topraklarından biri; ovasıyla, dağıyla, suyuyla tarih boyunca romanlara konu olmuş. Bizim açımızdan da çok kıymetli. Yaşar Kemal, bir betimlemeyle Çukurova’yı tarif etmiş, bakın ne demiş Peri Bacaları kitabında: “Çukurovalı toprağına çok inanır. O kadar ki ‘Taş eksen boy verir.’ derler. Toprak 1’e 30, 1’e 40, 1’e 50 verir. Çeltik 1’e 100 verir, susam 1’e 500 verir, darı 1’e 10 verir. Altın mı; al bir avuç toprak, işte sana altın.” İşte biz, Çukurova’nın topraklarını böyle tarif ediyoruz.

Ancak burada, kürsülerde mesaj gönderenler, tarım topraklarına ilişkin olumlu mesaj verenler, yöneticiler, 2011 yılında Adana’nın, Çukurova’nın bereketli topraklarında, Yenice’de bir havalimanı projesi başlatmış, bu havalimanı projesinde 8 milyon metrekare kamulaştırılmış, ilk kötü kokular oradan gelmiş. Dönemin Adana milletvekili o tarihte 4 defa soru önergesi vermiş -milletvekili olarak- dönemin Ulaştırma Bakanlarına. Kimdi bu bakanlar? 2012’de Binali Yıldırım. Binali Yıldırım’a sormuş: “Çukurova Havalimanı için kaç dönüm tarım arazisini kamulaştırdınız?” Sonra da “Buna ne kadar bedel ödediniz?” diye sormuş 2012’de. 2013’te tekrar sormuş, cevap alamamış. Daha sonra, bugün Mersin Milletvekili olan Lütfi Elvan Bakan olmuş, tekrar soru sormuş 2014’te, hatta oraya bir ilave soru daha getirmiş, demiş ki: “Adana Havalimanı’nı kapatacak mısınız?” 2014’te de cevap alamamış. 2015’te bir daha sormuş, yine cevap alamamış. Velhasıl burası, başlangıç itibarıyla gazetelere konu olmuş bir arazi. Konu sebebi de şu: Bölgesel havalimanı arsalarını kim kapattı? O bölgede daha ilan edilmeden arsada hareketlilik başlamış. Tarım arazileri köylülerden dönemin etkin iş adamları tarafından satın alınmış, arkasına kamulaştırılmış. Burada yolsuzluk başlamış. Buradaki yolsuzluk, o tarım topraklarını ele geçirmeyle durmamış, ihaleye başlamış, ilk ihale 2011 yılında 350 milyon euroyla yapılmış. Ancak o gün planlamada şöyle ifade edilmiş: “30 milyon yolculu bir havalimanı yapıyoruz. Bölge havalimanı değil, bölgesel havalimanı olacak, tüm bölgeye burası hitap edecek.” Ve hemen yanında Adana Havalimanı var 40 kilometre mesafede, oranın kapanmayacağı ifade edilmiş. O dönemin yine AK PARTİ danışmanı “Adana Havalimanı’nı kim kapatıyor diyorsa o bir istismarcıdır.” diye ifade etmiş. Ancak ne olmuş? Doğa bu inşaata izin vermemiş, yedi yıl boyunca zemini bitmemiş çünkü su basmış. O kadar bereketli topraklar ki o alanın betona tahammülü yok ve sonuçta yedi yıl sonra oraya bir yapay göl yaparak bu sorunu çözmüşler. Ancak oraya müteahhit dayanmamış, 3 defa temel atılmış, 7 defa bakan değiştirmiş, son olarak da bu yılın mart ayında ihale açılmış, ihaleyi 100 milyon euro bedelle bir şirket almış. Ancak o ihalede ikinci, başka bir şirket -sarayın 5 müteahhidinin içerisinde olan şirket- ihaleyi alamayınca o ihale iptal edilmiş. İhalenin iptal edilmesinin hemen akabinde bakan görevden alındı. Bu projede yedi yıl içerisinde 7’nci bakan değişikliği. Bu projenin 2020 yılının Ekim ayında yeni bir ihalesi açıldı. Bu ihalede yine ilgili firmalar başvurusunu yaptı. Ancak geçtiğimiz hafta bu ihale de iptal edildi, kasım ayında yapılacağı ifade edildi. Kasım ayındaki ihalede bakın ne değişiklikler yapılmış? Birincisi, yolcu sayısı 30 milyondan 12 milyona düşürüldü. Kapalı alan 160 bin metrekareden 50 bin metrekareye düşürüldü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Bu projenin 26 Ekimde ihaleye girmesi gerekirken tüm bu iyileştirmelere rağmen ihale yapılmadı. Aklımıza gelen şudur: Oradaki kötü kokular devam ediyor. Belli ki bu bir sipariş ihale, belli ki yap-işlet-devret modelinin bir başka göstergesi burada aynı şehir hastanelerinde olduğu gibi, aynı otoyollarda, köprülerde olduğu gibi ihalenin iç yüzü belli değil, anlatılmıyor. Burada gördüğümüz, 7 bakan değiştiren, 3 defa temel atma töreni yapılan bu proje, yine bir yetim hakkı yenilen, peşkeş çekilen bir projeden öte değildir. Adana milletvekilleri, tarımı önemseyen tüm milletvekilleri -hiçbir parti ayırmadan söylüyorum- bu ihalenin peşine düşün. Doğaya zulmettik, bari paramızı, halkın parasını burada peşkeş çektirmeyelim.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Kılavuz, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 26 Ekimde vefat eden 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, pandemi sürecinde okulların normal seyrinde açılmaması nedeniyle kırtasiye esnafı, kantinciler ve okul servisi işletmecilerinin mağduriyet yaşadığına, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Adana illerinde çıkan yangınlar nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Türk milletinin gönlünde müstesna bir yere sahip olan değerli büyüğümüz, kıymetli ağabeyimiz, 21’nci ve 23’üncü Dönem milletvekilimiz ve eski Sağlık Bakanımız Osman Durmuş’u rahmetle ve saygıyla anıyorum. Ailesinin ve camiamızın başı sağ olsun.

Pandemi döneminden etkilenen sektörlerin başında esnaflarımız gelmektedir. Okulların normal seyrinde başlamaması özellikle kırtasiyeciler, okul kantin işletmecileri ve servis esnafını etkilemiştir. Yıllık cirosunun büyük bir kısmını ağustos ve eylül ayı içerisinde yapan kırtasiyecilerimiz ve yüz yüze eğitimin kademeli başlaması nedeniyle okul kantin işletmecileri ve servis esnaflarımız sorunlar yaşamaktadır. Ekonomik destek ve teşvikleri sürdürelim.

Son olarak Mersin Anamur’da, Hatay, Osmaniye ve Adana Kozan’da çıkan yangınlardan dolayı vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinde bulunan “taksim ve vasıf” ibaresinin “taksim ile vasıf” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Nusrettin Maçin                                          İmam Taşçıer                                            Semra Güzel

                                        Şanlıurfa                                                  Diyarbakır                                                Diyarbakır

                                     Ayşe Sürücü                                 Serpil Kemalbay Pekgözegü                               Rıdvan Turan

                                        Şanlıurfa                                                      İzmir                                                        Mersin

                                       Hüda Kaya                                                                                            Mahmut Celadet Gaydalı

                                         İstanbul                                                                                                                        Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Hüda Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konumuz tarımla ilgili ama gündem o kadar sıcak ki… Ve bir AKP klasiğiyle daha karşı karşıyayız. Dolar, altın pik yapmış, piyasalar dibe vurmuş, saraylarda ejder meyveleri yenirken evine ekmek götüremeyenlere keyif çayı atılan bir gündemde, gündemi saptırma noktasında çok başarılı bir AKP klasiğiyle daha karşı karşıyayız.

Savaş politikaları, nefret politikaları, saldırılar… AKP iktidarında her gün yeni bir hedef ortaya konuluyor, yeter ki içerideki çökmüşlük, çürümüşlük, batmışlık, iflaslık durumları halkın gündeminden saptırılsın. Şimdi de bir Fransa, bir Macron ve bir de inançların saygınlığına sahip çıkmak, İslam’a sahip çıkmak iddiasıyla gündemler doldurulmaya çalışılıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne yapacağız bu zırvalara karşı?

HÜDA KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, inançlara sahip çıkmak ise önce bizim kendi içimize bakmamız gerekiyor. Biz nefret politikalarının en derinlerine, AKP döneminde, Türkiye’de her gün, her saat şahit olmaya devam ediyoruz. İnsanlar kimliklerinden ötürü, Kürt kimliğinden ötürü helikopterlerden atılıp öldürülürken, Alevilerin kapılarına çarpı işaretleri konulurken, “Affedersiniz Ermeni.” diye insanlar tahkir edilirken, kadınlar, kendi mezhebî kimliğinden dolayı evladını kaybetmiş anneler alanlarda yuhalatılırken nefret politikasının ne demek olduğuna biz Türkiye’de, AKP döneminde yeterince şahit olduk.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne alakası var ya?

HÜDA KAYA (Devamla) – Dine sahip çıkmak, inançlara sahip çıkmaksa mesele -bakın, yarın Mevlit Kandili diye Mevlit Kandilleri kutlanıyor, Peygamberin doğum yıl dönümleri anılarak kutlanılmaya çalışılıyor- bu ülkede ana dilinde mevlit verdi diye bir insan, bir hoca zindanlarda ölüme terk edildi ve defnedilmesini bile yasaklar hâle getirdiniz. “Diller ve renkler Allah’ın ayetidir.” derken Muhammed Peygamber, siz onun getirdiği mesajlara savaş açtınız.

Muhammed Peygamber adaleti, barışı, sevgiyi, insanlığı, özgürlüğün mesajını bize getirdi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Hazreti Muhammed” de.

HÜDA KAYA (Devamla) – Sizler tabii ki dünyaya, İslam dünyasına ve topluma kendinizi İslam’ın bekçisi gibi, İslam’ın temsilcisi gibi iddia edebilirsiniz, böyle popülist politikalarla kendinizi ifade edebilirsiniz ama Türkiye’de yaşadığımız bir gerçeklik var.

Fransa’yı taşlıyorsunuz, Fransa’ya saldırıyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne yapacağız?

HÜDA KAYA (Devamla) – Ben başta toplumumuza, bizi izleyen halkımıza, iktidara ve bütün muhalefet çevrelerine şunu ifade etmek istiyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Konuşmanız Fransız Macron’u destekliyor ya; yazık ya; yanlış yapmayın. Hüda Hanım, siz yapmayın bari bunu ya!

HÜDA KAYA (Devamla) – Yolda, yolun ortasında başı kesilerek katledilen bir insan var orada. 7 binden fazla tespit edilmiş tecavüze uğrayan; cariye, köle pazarlarında satılan Ezidi kadınlar var. Kafesler içerisinde canlı canlı yakılan bizim, Türkiye’nin askerleri var. Kafaları, kelleleri koparılan insanlar var. Hangi İslam’a karşısınız? IŞİD’in İslam’ına mı? El Kaide’nin İslam’ına mı? Taliban’ın İslam’ına mı? Muhammed Peygamber’in İslam’ına? “Muhammed Peygamber’in İslam’ına sahip çıkıyoruz.” diyorsanız barışa teslim olacaksınız, barışa sahip çıkacaksınız.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’nın kitapsızlığına karşıyız.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Müsaade et, müsaade et.

HÜDA KAYA (Devamla) – “Muhammed Peygamber’in İslam’ını savunuyoruz.” diyorsanız adaleti tesis edeceksiniz, özgürlükleri gerçekleştireceksiniz. Bu ülkeyi huzur ülkesi, barış ülkesi hâline getirmek zorundayız. Eğer kendimizi Muhammed Peygamber’e isnat ediyorsak bizler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

HÜDA KAYA (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bunları saldırmak için söylemiyorum. Muhammed Peygamber’in doğum yıl dönümünde bütün halkımıza eğer bunu gerçekten tebrik etmek istiyorsanız önce ibadet olan adaleti tesis etmek bu ülkede yönetim ehliyetini elinde bulunduranların sorumluluğudur. Bunu yapmıyorsanız vebal altındasınız. İnsanlar sizleri eleştiriyor diye yüz binlerce insan işinden, ekmeğinden, mesleğinden ediliyor, açlığa mahkûm ediliyorsa sizler bunun vebali altındasınız. Bir muhasebe fırsatı, tekrar bir muhasebe yapalım; barışı, adaleti, özgürlükleri ülkemizde gerçekleştirelim, bütün inançlara saygı duyalım, bütün dillere saygı duyalım.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatibin kürsüden grubumuzu da hedef alan “Allah’ın ayetlerine savaş açtınız.” ifadesi konuşmanın bütünlüğü dikkate alındığı zaman her yerinden din istismarı akan, gerçeklerle hiç alakası olmayan ve özellikle adalet, barış, özgürlükle âdeta karşıtlık içerisinde olan, kin ve nefret dolu beyanları dinledik; bunların hiçbirini kabul etmiyoruz.

Biz, bu coğrafyada Kürtler, Araplar, Türkler barış içerisinde inançlarını ve değerlerini yaşasınlar diye reformlar hayata geçirdik, bunları pratiğe döktük. Bir taraftan din istismarı yapılacak, diğer taraftan da Fransa’nın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, Müslüman olmayan, İslami değerlerle de alakası olmayan, hani dinime söven Müslüman olsa ifadesi var ya, hani kalkıp Hristiyan ve Müslümanlara, coğrafyamıza bu kadar hakaretler içeren, Orta Doğu’da insanları evlerinden, yurtlarından eden, petrol, silah ve faiz üzerinden yürütülen, emperyalistlerin hedeflerini hayata geçiren Fransa’nın kalkıp benim dinimle ilgili ortaya koyduğu değer tartışmasını savunurcasına Meclis kürsüsünden ileri sürülen beyanları reddediyoruz.

Bakınız, mademki dini referanslar kullanıldı, ben o referanslara karşı diyorum ki, bu kürsüden daha önce de söylemiştim.

(Hatip tarafından Bakara suresinin 154’üncü ayetikerimesinin okunması)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ülkede şehitlerle ilgili herhangi bir söz beyan edemeyen, Allah’ın hükmü için, adalet için mücadele edenlere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …onlarla ilgili herhangi bir beyan ortaya koyamayıp, kalkıp burada Anayasa’nın ve hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde alınan kararlara ve barış ortamına yapılan bu saldırıları asla kabul etmiyoruz. Ve son olarak şunun da altını çizmek istiyorum: “Onlara ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayınız.’ dediğimizde onlar derler ki: ‘Hayır, hayır, biz sadece ıslah edicileriz.’ İşte onlar bozguncuların ta kendileridir.” diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben bu ifadeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay’a söz verdim, size de söz vereceğim.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Tamam.

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, siyasetin kör kalması gereken alanlardan biri biraz önce yürütülen polemiktir. Ne bu Mecliste ne bu ülkenin her bir metrekaresinde kimsenin kimseye din öğretme haddi ve hakkı da yoktur. Herkesin imanı, inancı kendinedir. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, biraz önce, bugün burada bir saygıdeğer milletvekilimiz –Allah’ım acil şifa versin- Covid pozitif olduğunu öğrendi ve öğrenene kadar da ben dâhil 100’e yakın milletvekiliyle temas etti. Biz de diyoruz ki yarın Cumhuriyet Bayramı, tatil var zaten; ortada da bütün partilerin üzerinde mutabık kaldığı bir kanun teklifi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Niyetimiz yapıcı muhalefet anlayışı içinde bu kanun teklifini olabildiği kadar kısa bir sürede ve temas konusuna da maksimum riayet ederek bitirelim.

Sayın milletvekili çıktı, onu da eleştiriyorum. Bu Mecliste kimse hiçbir milletvekiline din öğretemez, din pazarlayamaz, herkesin dindarlığı kendinedir. Bunu Allah bilir. (CHP sıralarından alkışlar) Yani Sayın Özkan’ın da sanki bir tek kendisi Müslüman gibi… Bunu kabul etmiyorum ve karar yeter sayısı istiyorum.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Altay, siz de Macron’a karşı bir kelime edin.

BAŞKAN – Evet, şimdi…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, kürsüden rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay toparladı zannediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Toparladım efendim, uzamasını istemiyorum bunun.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hayır, ben cevap hakkımı…

BAŞKAN – Hüda Hanım, ne istiyorsunuz?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Kürsüden cevap hakkımı talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Sataşmaya meydan vermeyelim, buyurun, düşüncelerinizi ifade edin.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HÜDA KAYA (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, öncelikle şunu ifade edeyim: Burada kimseye din pazarlanmıyor. Dini pazarlayanlara karşı aslında dinin sahibi Yaradan’ın insanlara adaleti öğretmesini, barışı öğretmesini; insanlığa vicdanı, özgürlüğü, eşitliği öğretmesini bir kez daha hatırlatıyorum. Burada kimsenin kimseye din satma gibi bir derdi yok. Hele ki AKP iktidarı, referanslarını saraydan alanlar bizlere hiç din öğretemezler çünkü din saraylardan öğretilmez.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Referansı Kandil’den mi alacaksın?

HÜDA KAYA (Devamla) – “İtibarda israf olmaz." diyen bir saray zihniyetine karşı israfın haram olduğunu söyleyen Muhammed Peygamber’in mesajından dolayı siz savaş açıyorsunuz diyorum. “Merhamet edin ki merhamet edilesiniz." diyen bir Peygamber’e, dine karşı sarayın inancı ne diyor? “Acımayın, acırsanız acınacak hâle gelirsiniz.” İşte bunlar, bu mesajlara, bu dine, bu inanca saldırıdır, istismardır. Sadece maskeleri düşürüyorum, kimsenin kimseye din pazarladığı yok. “Dindarız.” diyorsanız, “Vicdanlıyız.” diyorsanız, kardeşim, ölüyor insanlar adaletsizlikten, insanlar ekmeksizlikten ölüyor. Umudunu kaybetmiş binlerce, yüz binlerce insan cezaevlerinde haksız şekilde kırılıyor. “Başörtü” diyorsunuz, başörtülü kadınların zorla başının açılıp işkence edildiği bir ülke burası. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Yalan söylüyorsun!

HÜDA KAYA (Devamla) – Bize AKP iktidarı ne din öğretebilir ne vicdan öğretebilir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 28 Şubatta sen kendi hâlini bir hatırla. Bugün Meclistesin ve Mecliste konuşma yapabiliyorsun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hangi ülkede yaşıyorsun sen?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Vatanımda yaşıyorum, evet.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kandil’den mi talimat alıyorsun?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bağırma!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Konuşma, haddini bil!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Adalet için mücadele ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, kürsüden söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri...

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, laf atanlara kürsüde söz vereceğim, ona göre hazırlık yapın, burada hemen size söz vereceğim, kim laf atarsa söz vereceğim.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletin kürsüsünden, milletin bütün değerleri, bütün meseleleri biteviye tartışılır, bundan hiç kimse gocunmasın.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – O millet de sen oluyorsun!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bu ülkenin değerleri, işte, al bayrağımızdaki hilal, medeniyetimizi; yıldız, şehitlerimizi temsil eder, al renk de şehitlerimizin kanını temsil eder.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ancak demagoji yapıyorsun, başka bir konuştuğun yok. Ancak hamaset; gerçekleri konuşuyoruz, gerçekleri konuşuyoruz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sana söylüyor, sana.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kalkıp burada din istismarı yapmak suretiyle, agnostik, bilinmez çevrelere mesaj göndermek istiyorsanız biz buna “Hayır.” diyoruz. Bakınız, bu coğrafyada bizim değerlerimiz üzerinden istismar edilmesine biz müsaade edemeyiz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Nereden senin oluyor ya! Kendilerini her şeyin sahibi sanıyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – İstismar nedir? Karanlık emelleri için, bu ülkenin değerleri üzerinden tartışmalar oluşturmaktır. Şu anda yaptığınız istismardır. Yani istismar etmek suretiyle karanlık, gizli emellerinize eğer oradan bir şey devşirmeye çalışırsanız biz buna “Hayır.” deriz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu ülkenin değeri siz değilsiniz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Ama gelin burada değerlerimizi, ahlakımızı, örfümüzü, âdetimizi, dinimizi ve onun referanslarını sonuna kadar ileri sürün.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Her şeyiniz sahte, her şeyiniz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Ancak dert o değil, bakınız, ortada bir tartışma var. Fransa Cumhurbaşkanı diyor ki: “Biz İslam’ı yeniden yazacağız.” Evet mi diyorsun, hayır mı diyorsun?

HÜDA KAYA (İstanbul) – IŞİD’i, IŞİD’i... Saptırmayın, siz IŞİD’e sahip çıkıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bugün Hatay’da, orada terör örgütleri saldırı gerçekleştiriyor, ormanlarımızı, insanımızı katlediyor. Evet mi diyorsun, hayır mı diyorsun? DEAŞ’ın, PKK’nın, o coğrafyada kadınları istismar etmek suretiyle, oradaki insanların yaşam değerlerini, ekonomik kaynaklarını istismar etmek suretiyle eğer bir katliam gerçekleştiriyorsa buna evet mi diyorsun, hayır mı diyorsun?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Destek veren sensin orada IŞİD’e.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Terör örgütü PKK/PYD-YPG, o istismarı gerçekleştiren DEAŞ teröristlerini Cerablus’da, Zeytin Dalı Operasyonu devam ederken salıverdi.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Tamamen demagoji yapıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Buna evet mi diyorsun, hayır mı diyorsun? Biz “ret” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – IŞİD miting yapıyor, miting. Aksaray’da miting yapıyor.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ne diyorsunuz? Gerçekleri söylemiyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bu ülkeye, bu coğrafyaya, Kürtlerin, Arapların, Türklerin birlikte yaşama iradesine her türlü saldırıya “Hayır.” diyoruz ve sonuna kadar da buradan karşı çıkıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Neye karşı çıkıyorsunuz, anlamıyorum! Ben yanlış bir şeye mi davet ediyorum? Adalete çağırıyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Neyi doğru söylüyorsun ki!

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler...Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında ihtilaf var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.58

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Necati TIĞLI(Giresun)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerinde İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, oylama işlemini tekrar yapacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Teklifin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Fahrettin Yokuş                                           Enez Kaplan                                             Hüseyin Örs

                                          Konya                                                     Tekirdağ                                                    Trabzon

                                    Ayhan Altıntaş                                                                                                         Orhan Çakırlar

                                          Ankara                                                                                                                       Edirne

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen yıl 1 Eylülde açıklanan pancar taban fiyatları bu yıl 27 Ekime gelmemize rağmen, hâlen neden açıklanmıyor, bunun cevabını bir türlü bulamıyoruz. Konya Pancar ve Tarım Ürünleri Üreticileri Derneği Başkanı Sayın Ahmet Bestil “Bu sene 16 polar şeker pancarı için ton başı 390 TL, 20 polar şeker pancarı için ise 460 TL taban fiyat istedik, kampanya başladı, fiyatlar açıklanmadı. Çiftçi fiyat bekliyor, üreticiler önünü göremiyor, gelirinin giderinin hesabını yapamayan çiftçimiz gerçekten çok zorlu günler geçiriyor. Taban fiyatı acilen açıklanmalıdır.” diye talepte bulunuyor. Sadece o mu? Bu hususta, Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Hüseyin Akay “Türkiye’de şeker üretimi kota sistemine göre yapılmaktadır. ‘Kota’ demek, ihtiyacınız kadar üretim demek fakat Türkiye’de geçen yıl belirlenen kotadan 150 bin ton daha düşük şeker üretildi, buna rağmen stokta yaklaşık 320 bin ton şeker var. Bu, aynı zamanda ucuz diye kontrolsüz bir biçimde nişasta bazlı şeker üretiminin piyasaya sürülmesine sebep olmaktadır. Bu 320 bin ton şeker eritilemediği için, nişasta bazlı şeker kotası 67.500 ton olmasına rağmen Türkiye’de 600 bin ton üretilmekte ve satılmaktadır. Bu iş el altından gizli saklı yapılmaktadır. Tamamen kayıt dışı yapılan ve denetlenmeyen bu durum, şeker sektörünü büyük bir sorunla ve sıkıntıyla karşı karşıya bırakmaktadır, 320 bin ton şekerin satılmamasına sebep olmaktadır.” diyor, önce şeker fiyatının artırılması, sonra da maliyetleri artan pancar çiftçisinin 2020 ürünü taban fiyatı açıklanmalıdır diye bekliyor.

Bu yıl mazot, gübre, tohum, ilaç ve özellikle elektrik ve su maliyetlerinde bir önceki yıla göre ortalama yüzde 25’in üzerinde artış gerçekleşmiştir. Bu ağır girdi maliyetleri ve emeklerinin karşılığını alamayan pancar üreticileri için, 16 polar pancarın ton taban fiyatının 400 TL olması gerekmektedir. Bu miktarın altında belirlenecek bir fiyatın on binlerce çiftçiyi mağdur edeceği de ortadadır. Türkiye'nin dört bir yanında pancar üretimi yapan çiftçiler sökümlere çoktan başladılar. Şeker fabrikalarına pancar teslimatı sürüyor, ülkeyi yönetenler ise iki aydır pancar taban fiyatını açıklamıyorlar, pancar üreticisi endişe içinde bekliyor.

Değerli milletvekilleri, TÜRKŞEKER, Konya Ilgın Şeker Fabrikasına pancar üretenlerin pancar nakliye ücretlerinde büyük bir ayrımcılığa imza atmıştır. Yunak’daki pancar üreticisi, Ilgın Şeker Fabrikasına teslim ettiği pancarının taşıma ücreti olarak ton kilometresini 0,375 TL’den teslim ederken, Kadınhanı ve Ilgın pancar üreticisi Ilgın Şeker Fabrikasına teslim ettiği pancarının taşıma ücreti olarak ton kilometre fiyatını 0,97 TL’den teslim etmektedir. Bu adaletsiz uygulama neticesinde, Yunak pancar üreticisi ton başına ekstra 10-15 TL arasında ücret ödemektedir. TÜRKŞEKER’in bu ayrımcı fiyat uygulamasının bedelini binlerce Yunaklı pancar üreticisi ödemektedir. Yunaklı pancar üreticilerine yapılan bu ayrımcı fiyatın acilen düzeltilmesi lazım. TÜRKŞEKER yöneticilerinin bu ayıbı ortadan kaldırmaları lazım. Düşünebiliyor musunuz, Yunak’ta 300-350 bin ton şeker pancarı üretiliyor ancak bu üretimden dolayı çiftçilerimizin sadece taşıma ücreti için ceplerinden ekstra giden para 3 milyon Türk lirasını buluyor. Yazık ya, böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Bu bakımdan, iktidarımızı, özellikle bölge milletvekillerimizi göreve davet ediyorum. Yunak’a, Yunak çiftçisine yapılan bu adaletsizliği lütfen düzeltin diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Murat Çepni                                           Nusrettin Maçin                                         İmam Taşçıer

                                           İzmir                                                      Şanlıurfa                                                  Diyarbakır

                            Mahmut Celadet Gaydalı                        Serpil Kemalbay Pekgözegü                                 Semra Güzel

                                           Bitlis                                                         İzmir                                                     Diyarbakır

                                     Ayşe Sürücü                                             Ömer Öcalan                                           Rıdvan Turan

                                        Şanlıurfa                                                   Şanlıurfa                                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki tarım, ülkemizin önemli meselelerinden biridir ama tarım meselesi ve ülkenin diğer meselelerinin hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Ülkede demokrasi adına, insan hakları adına bir şey yoksa, bu ülkenin tarımından tutun sanayisine, çiftçisinden hayvancılığına, diğer tüm üretim alanlarının hepsi tıkanmıştır.

Bakınız, ülkeyi şu an rasyonel devlet mekanizması yönetmiyor. Bir araya gelen, iktidarı elinde tutan, insan haklarını bir tarafa bırakan, demokrasiyi askıya alan, hak, hukuk ve adaleti göz önünde bulundurmayan, HDP’yi hedef tahtasına oturtup ülkede yükseleceğini zannediyor. Orta Doğu’da, Avrupa’da, dünyanın hiçbir yerinde dost bir ülke kalmamıştır. Barıştan söz eden bir saldırıyla karşı karşıya...

Biz buradayız, mücadelemize devam edeceğiz. Daha bugün bir önceki dönem milletvekilimiz gözaltına alınıyor. Hak ve hukuktan bahsedebilir miyiz? Onlarca üyemiz, vatandaşımız, sempatizanımız, üyemiz gözaltında, baskılar, işkenceler, ülkenin tamamını koca bir cezaevine çevirmişler, demokrasicilik oyunundan bahsediyorlar.

Tabii ki tarımdan da bahsedeceğiz. Biz de tarımla, çiftçilikle uğraşan bir aileyiz. Bakınız, Antep fıstığı… Bu yıl içerisinde, çiftçi, 2020’nin Nisan sonu Mayıs başı, kavlak fıstığın fiyatını 65 ila 70 lira arasında veriyordu, en iyisini. Kırmızı kabuklu fıstığı 48 liraya kadar veriyordu. Şu anki fiyatı nedir arkadaşlar, biliyor musunuz? Şu anki fiyatı, en kaliteli kavlak fıstık 48 lira, 50 lira. Kabuklu ben fıstık, kırmızı kabuklu fıstık 37 ila 40 lira arasındadır. Hangi tarımdan bahsedeceksiniz? Arkadaşlar samandan bahsediyor. Arkadaşlar, samanı bir tarafa bırakın, maliyeti en düşük olan ithalat tarım ürünüdür. Nohut mu ithal edilmiyor, fasulye mi ithal edilmiyor, buğday mı ithal edilmiyor, arpa mı ithal edilmiyor? Aklınıza gelebilecek her türlü tarım ürünü, belki fıstık, fındık dışında her şey ithal ediliyor, o da dünyada fıstık üreticisi ABD, İran ve Türkiye dışında başka bir ülke üretim yapmadığı için, fıstık alanında dıştan, kendi ithalat baronları aracılığıyla ithal edememektedirler.

Bir an önce ilçe tarım müdürleri, il tarım müdürleri, Tarım Bakanlığı kendini gözden geçirmek durumundadır. Burada gelip tarım güzellemesi yapılmaktadır. Bilmem, hayvan sayısı 2002’de kaç milyonmuş, yirmi yıl sonra şu kadar artmış, küçükbaş bu kadar artmış, büyükbaş bu kadar artmış…

Arkadaşlar, yirmi yıl önce bir yüzyıl önceydi. Şu an 21’inci yüzyılın ilk çeyreğindeyiz. Dünya da gelişiyor, nüfus da büyüyor. Buna denk, bununla simbiyotik bir şekilde tarım alanında var mı bir gelişme? Gidin, bakın, Hilvan’da, Fırat’ın dibinde, su 3 kilometre ötede, çiftçi suyu yerin altından çıkarıyor. GAP’ın merkezidir, devasa bir Fırat havzası vardır, insanlar tarım arazisini sulayamamaktadır, sulayınca da sondajla su çıkarıyorlar. Ondan sonra, enerji ihtiyacı doğuyor, enerjide Türkiye’nin en büyük barajı, Atatürk Barajı; enerji verilmiyor, enerji sağlanmıyor. Yanılgı içerisindesiniz, sadece tarım alanında değil… Osmaniye’de de var fıstıkçılık, fıstık üreticisi çok mu memnun? Silopi’de de fıstıkçılık yapılıyor -yer fıstığı anlamında- üretici çok mu memnun? Tarım bitmiş, tükenmiş; çiftçilikten zaten bahsedilmiyor. Zaten bunların hepsi ülke yönetiminin tamamıyla alakalıdır. İşiniz gücünüz ithalat baronlarınız -iş adamları diyebilirsiniz- ithalat miktarını belirliyorsunuz bir gecede, kimi kararnamelerle ülkeye binlerce ton, yüz binlerce ton mısır giriyor, buğday geliyor. Birilerine kazandırıyorsunuz, birilerine kaybettiriyorsunuz. Üretene maalesef yer yok, alın teriyle çalışana yer yok, mevsimlik işçiye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayınız.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Arkadaşlar bir istatistik çıkarmış, sadece Urfa’dan diğer illere alın teriyle geçimini sağlamak için mevsimlik tarım işçisi olarak giden insanlardan -son altı ayda kayıt altına alınan- 35 Urfalı vatandaşımız yaşamını yitirmiş trafik kazalarında ya da ırkçı saldırılara maruz kalmış. Buna var mı bir çözümünüz? Yok. Hamaset, hamasetten başka bir şey yok. Urfa, Türkiye tarımının 3’üncü büyük şehridir, tarım arazisinin yüzde 5’ine sahiptir. Var mı projeniz? Yok. Millî duygularla kitleleri konsolide edin, dinî duyguları istismar edin, din siyaseti, ırkçı siyaset yapın; halkları bu noktada bir alana konsolide edin; tarıma da gerek yok, çiftçiliğe de gerek yok, sanayiye de gerek yok, insan haklarına da gerek yok, demokrasiye de gerek yok. Kaybedeceksiniz, büyük kaybedeceksiniz; bu zulmün de altında kalacaksınız!

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında geçen “bir yıl” ibaresinin “beş yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                                         Aydın Özer

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Aydın Özer.

Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)

AYDIN ÖZER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tarımsal arazilerin mülkiyetinin devri konusunda bir yıllık anlaşma süresi getiriliyor. Bu sürede anlaşanlar, işlemlerle ilgili vergi ve harç ücretlerinden muaf olacaklar. Miras konuları genelde bu kadar kısa sürede halledilemiyor. Dolayısıyla bu sürede anlaşma sağlayamayanlara harç muafiyeti hakkı vermemek haksızlık olur. Böyle bir yaklaşım Anayasa’nın eşitlik ilkesine ve hakkaniyete de aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, bölgem olan Antalya ili Kumluca ve Finike ilçelerinde pazartesi günü öğle civarı büyük bir dolu felaketi yaşadık. Maalesef 1 vatandaşımız hayatını kaybetti. Buradan kendisine bir kez daha Allah rahmet eylesin diyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Söz konusu afet 2 ilçede üretimi vurdu; 2.031 üreticimiz afetten etkilendi; 7.875 dekarı Kumluca’da, 767 dekarı da Finike’de olmak üzere toplam 8.642 dekar plastik ve cam sera zarar gördü; 2.625 dekarı Kumluca’da, 6.551 dekarı da Finike’de olmak üzere toplamda 9.176 dekar bahçe afete maruz kaldı. Bu bahçelerin çoğu narenciye ve nar bahçesi. Her iki ilçede de çiftçilerimizin zararı 200 milyon TL civarında. Bu tespitler, şimdiye kadar yapılabilmiş olanlar. Afetten etkilenen üreticilerimizin başvuruları devam etmekte olup hasar tespiti çalışmaları devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, afetleri engelleyemeyeceğimize göre tarım alanlarımızın mülkiyet sorunlarına bakılmaksızın çiftçilerimizin ÇKS yani Çiftçi Kayıt Sistemi dâhilinde TARSİM’e (Tarım Sigortaları Havuzu) dâhil olmaları sağlanmalıdır. Sigorta primlerinin yüzde 50’sini devlet bütçeden ödüyor, geriye kalan yüzde 50’yi de çiftçi kendisi ödüyor ama görüyoruz ki çiftçi, kendisine düşen TARSİM sigorta primi çok yüksek olduğu için TARSİM sigortasından imtina etmeye başlıyor. Sigorta primlerinin üreticinin ödeyebileceği miktarda düzenlenerek makul seviyeye çekilmesi sağlanmalıdır. Mülkiyete bakılmaksızın bütün tarım alanlarının ÇKS’ye dâhil olmasını ve kayıt altına alınmasını bir an önce sağlamak için sistemde yeni bir düzenlemeye gidilmesine ihtiyaç vardır. Özetle, TARSİM sigorta sisteminin üretici lehine çalışabilir konuma getirilmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, iktidar partisi “Çiftçiyi destekliyoruz.” diyor. Ben de bir çiftçi ailesinden gelen biri olarak, ömrünü çiftçiliğe, üretime vermiş bir kardeşiniz olarak bunu gayet yakından görüyorum. Biz aslında çiftçiyi tam desteklemiyoruz, çiftçiyi Avrupa ülkelerindeki üreticilerle rekabet edebilir düzeye getiremiyoruz.

Bakın, şimdi, bu bölgede cam seralardaki üretim bitmiş durumda; cam seraların tamamı doluyla beraber bitmiş durumda, altındaki üretim de bitti, sezonu kaybettiler. Bu üreticiler tesislerini kaybettiler, bunları ayağa kaldırmak lazım. Onun için de, her zaman söylediğimiz gibi, bu pandemi döneminde gördük ki gıda üretimi çok önemli. Eğer üretmezsek aç kalma durumuyla karşı karşıya kalabiliriz. Bu yüzden de çiftçilerin özellikle Ziraat Bankası borçlarının ve tarım kredi borçlarının faizsiz olarak en az iki yıl ertelenmesini sağlamak lazım ve çiftçimizin üretime başlayabilmesi için önümüzdeki süreçte üretimi devam ettirmesini sağlamak da bizim görevimiz. Buradan hem Hazine ve Maliye Bakanına hem Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum: Bu cam seraların plastik seraya dönüştürülme sürecini tamamlamamız lazım. Artık eski kırk yıllık, elli yıllık cam seralar üretim ömrünü tamamlamış durumda ve tarıma katkısı yok. Ve en ufak bir doluda, bu tür bir felakette plastik seraları tamamen kaldırma şansımız varken cam seraları kaldıramıyoruz. Yani önümüzdeki süreçte çiftçinin gerçekten elinden tutmalıyız, üreticinin gerçekten elinden tutmalıyız, onu kalkındırmak için, üretimini devam ettirmek için ne gerekiyorsa yapmalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Fahrettin Yokuş                                           Enez Kaplan                            Muhammet Naci Cinisli

                                          Konya                                                     Tekirdağ                                                   Erzurum

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                                        Ayhan Altıntaş

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                      Ankara

                                                                                                        Ayhan Erel

                                                                                                          Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; sözlerimin başında ülkemizin yiğit, cesur, dürüst bir vatan evladı, büyük bir değeri olan, ömrünü Türk devletine, Türk milletine, davasına adamış, Türk milliyetçisi, Sağlık Bakanımız Osman Durmuş Bey’i rahmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun, ruhu şad olsun. Yüce Türk milletinin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, ilgili kanun teklifinin 19’uncu maddesi üzerine konuşma yapmak üzere partim İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi en derin saygılarla selamlıyorum.

Tarımsal üretimin kesintisiz olarak sağlanmasını ve artan gıda tüketimine cevap verecek ölçüde büyümesini temin etmek için tarım arazilerimizin korunması büyük önem arz etmektedir. Üzerinde söz aldığım maddeyle yeter gelirin altındaki tarım arazilerinin bölünmemesi şartıyla mirasçılara vergi ve harç muafiyeti imkânları sağlanmaktadır. Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu uyarınca bu tür muafiyetlerden yalnızca yeter gelirli büyüklüğü olan tarım arazilerinin mirasçıları faydalanıyordu. Düzenlemeyle arazi büyüklükleri yeter gelirin altında olan tarım arazisi mirasçılarının da bir yıl içerisinde kendi aralarında anlaşma sağlayıp arazilerini koruması hâlinde vergi muafiyetinden yararlanabilmeleri amaçlanmaktadır.

Bilindiği gibi Medeni Kanun’un mirasa ilişkin kurallarını belirleyen maddeleri Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu gereğince yürürlükten kaldırılmış, tarımsal arazilerin hem satış hem de miras yoluyla mülkiyet devri Tarım ve Orman Bakanlığının iznine bırakılmıştı.

Ben, miras konusuna gelmişken -Türkiye’de bir kangren hâline gelen- AK PARTİ’de görev yapan hukukçu milletvekillerinden de bu konuda destek bekliyorum. Mirasçılar arasında yıllarca izaleyişuyuya konu olan topraklar maalesef neticeye kavuşturulmamakta, bundan dolayı da mirasçıların büyük bir bölümü köyündeki, kasabasındaki topraklarından feragat etmekte ve tarım dışı kalmaktadır. Bir kanuni düzenlemeyle ortaklığın giderilmesinin devlet tarafından belli bir süre sonra resen yapılması bu sorunu ortadan kaldıracaktır diye düşünüyorum.

Yine, ülkemiz coğrafi avantajlarından dolayı tarımsal üretimde üstün imkânlara sahip. Örneğin bazı bölgelerimizde yılın on iki ayında üretim yapılabiliyor. Böyle yerler için arazi ekonomik büyüklükleri yeniden belirlenmelidir çünkü sıcaklık ortalaması, yükseklik, ürün çeşitliliği gibi bölge farklılıklarının öne çıktığı tarım alanlarında belirlenmiş bölgeden sağlanan ekonomik verim farklı bölgelerde daha büyük alanda sağlanabilmekte.

Diğer yandan, bir yılla sınırlandırılmış olması tarımsal alanların bölünmesine neden olabilir. Bu süre biraz daha uzatılmalıdır diye düşünmekteyiz. Dolayısıyla sürenin iki yıl veya daha uzun bir süreye çıkarılması arzu edilen sonuçlar sağlayabilir. Ayrıca kanun maddesinden haberdar olmayan mirasçıların uygulama sürecine bir an önce dâhil edilmeleri sağlanmalıdır. 2014 yılında görüştüğümüz kanuna eklenen bir değişiklikle Bakanlığın, mirasçılara tebligat aracılığıyla bildirimde bulunması ve devir için ek süre vermesi kararlaştırılmıştı. Günümüzdeyse ek süre vererek zamanı olumsuz kullanmak yerine miras kararının açıklanmasına müteakip hemen tebligat gönderilecek bir uygulamanın sisteme dâhil edilmesi zamandan tasarruf sağlayacaktır. Yine, bununla birlikte yapılmak istenen değişikliğin mirasçıların kendi aralarında istekleri doğrultusunda zamana bırakılmadan Bakanlığın ara buluculuğunda giderilmesi, daha hızlı sonuç verebilir diye düşünmekteyiz. Unutmayalım ki mülkiyet devir işlemlerinin daha kısa sürede yapılması hem vatandaşlarımız hem de arazilerin tarımsal üretime katılması için oldukça önemlidir.

Bir başka husus da ilgili tapu müdürlüklerine yapılan intikal başvurularının ayrıca Bakanlığa bildirilmesi nedeniyle süreç oldukça uzamaktadır. İzin işlemlerinin, resmî yazışmalarla sürdürülmesi yerine tapu müdürlüklerinde arazi edindirme ofisleri kurularak devir amaçlı başvuruların değerlendirilmesi yapılabilir. Vârisler arasında anlaşmazlık yaşanması nedeniyle henüz devir yapılmayan miraslı arazilerde üreticilerden bazılarının toprağı işlemeyi bıraktıkları görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Ayhan Bey.

AYHAN EREL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazine arazilerinin toprağı olmayan köylülere ve çiftçilere verilmesi hususunda özellikle seçim bölgem Aksaray’da olumsuzluklar yaşanmaktadır. Bunlar, beş yüzer dönüm şeklinde satışa veya kiraya çıkarılmakta; fakir fukara çiftçiler bunları almakta zorlanmaktadır. Oysa bunlar yirmi beşer, otuzar dönüm hâlinde vatandaşa satılmaya veya kiralanmaya elverişli hâle getirilirse zaten parası pulu olmayan bu yoksul vatandaşların buraları kiralamaları mümkün olacaktır.

Yine, toplulaştırma sonucunda seçim bölgem Aksaray’da bir yığın mağduriyetler oluşmuştur. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için gerekli makam ve mevkilere müracaatlar yapıldığı hâlde bu mağduriyetler her geçen gün biraz daha da artmaktadır. Bu mağduriyetlerin giderilmesi de bir an önce gerekmektedir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin çerçeve hükmüne "Tarımsal arazilerin mülkiyetinin devri konusunda" ibaresinden sonra gelmek üzere "mirasın açılmasından itibaren" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Özlem Zengin                                           Ramazan Can                                             Tamer Dağlı

                                           Tokat                                                     Kırıkkale                                                     Adana

                                    Feyzi Berdibek                                     Mücahit Durmuşoğlu                                 Ahmet Özdemir

                                          Bingöl                                                    Osmaniye                                         Kahramanmaraş

                                   Abdullah Güler                                     Fehmi Alpay Özalan                                Metin Gündoğdu

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                         Ordu

                                                                                                       İsmail Kaya

                                                                                                         Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Olumlu değerlendirip takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerekçe...

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle mirasın açılmasından itibaren bir yıl içinde tarımsal arazilerin mülkiyetinin devri konusunda anlaşmaları durumunda, mirasçıların taşınmazların devri ile ilgili yapılacak işlemlere ilişkin harçlardan ve düzenlenecek kâğıtlara ilişkin damga vergisinden muaf olmasına yönelik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                                                                             Okan Gaytancıoğlu

                                         Tekirdağ                                                                                                                      Edirne

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                       Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                      Bitlis

                                     İmam Taşçıer                                            Ayşe Sürücü                     Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                       Diyarbakır                                                  Şanlıurfa                                                      İzmir

                                     Şevin Coşkun                                                                                                             Semra Güzel

                                            Muş                                                                                                                      Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ayhan Barut.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Yasa teklifinin 20’nci maddesiyle yürürlükten kaldırılan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/İ maddesinin ikinci fıkrası üzerinde söz aldım. Bu ikinci fıkranın tamamen kaldırılması isteniyor. Bir başka deyişle ön alım hakkının tamamen kaldırılması isteniyor. Daha önce de söylediğim gibi “İşte, ben yaptım oldu.” mantığının bir örneğini burada görüyoruz çünkü bu yasa teklifi 2014 yılında yine bu Mecliste bu şekilde kabul edilmiş. Bizim arkadaşlarımız, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekilleri 2014 yılında o gün Anayasa Mahkemesine başvurmuşlar; bu yasanın ikinci fıkrasının doğru olmadığını, mülkiyet sahiplerine haksızlık yapıldığını, onlara zarar verildiğini söylemişler. Ve ben de burada diyorum ki: Eğer altı yıl, yedi yıl önce bu yasa doğru idiyse şimdi niye değiştiriyorsunuz, tamamen kaldırıyorsunuz? Ya da yanlışsa bunu niye o zaman getirdiniz? Tekrar bir yanlış daha yapmayalım diyorum. Tarım arazilerinde ön alım hakkının tümüyle kaldırılması yerine bazı değişikliklerin olmasını öneriyorum. Mesela bu arazi büyüklüklerini korumaya değer bir yasa… Bunun için örneğin tapu müdürlükleri satış öncesi bir aylık bir başvuruyla tebligat yapabilir. Bir aylık bir süre beklenir, bu olabilir. Ya da mülk sahibi vârislerden, sınırdaşlardan -yani ön alım hakkı olan sınırdaşlardan- muvafakat toplayarak satışı gerçekleştirilebilir. Ya da biliyorsunuz, vergi oranları çok yüksek, vergi oranları çok yüksek olduğu için tarlaların gerçek değerleri gösterilmiyor, vergi oranları düşürülerek gerçek beyan üzerinden yapılabilir. Bugün bu yaptığınız değişikliklerin de ileride ceremesini çekmemek, ileride tekrar bir soruna dönüşmemesi için gelin bu madde üzerinde değişiklik yapalım. Üreticilerimizi, bu anlamda mülk sahiplerini de koruma altına alalım diyorum.

Sayın Başkan, pandemiyle birlikte tarımın ve sağlığın öneminin bir kez daha ortaya çıktığını tüm dünya biliyor, herkes söylüyor, bir kez de ben söyleyeyim. Bir ziraat mühendisiyim, ziraat mühendisi olarak demokratik kitle örgütlerinde yıllarca yöneticilikler, başkanlıklar yaptım. Tarımın ne denli önemli olduğunu o kadar çok anlattık ki belki de bu anlattıklarımız o zaman iyi anlaşılmıyordu. “Nasıl olsa tarım yapılıyor, nasıl olsa üretici ekiyor biçiyor.” diye tarım doğal akışına bırakılıyordu ama bu pandemi bize tarımın çok kıymetli olduğunu gösterdi. Bu nedenle tarımın kıymetini bilmemiz gerekiyor ama maalesef bugün durum öyle değil, yanlış üzerine yanlış yapıyor iktidar.

Örneğin tarımın bu acı hâli ortadayken Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli geçtiğimiz günlerde Malatya’da diyor ki: “Son iki yılda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi döneminde tarımdaki gayrisafi millî hasılamız yüzde 45 artarak 189 milyardan 276 milyar liraya çıktı.” Bir başka yerde yine “Tarımsal hasılamız 7,5 kat artarak 275 milyar TL’ye çıktı.” diyor. Peki, buradan şöyle soruyorum: Algıyı bırakın Sayın Bakan, algıyı bırakın. 2002 yılında 4,5 milyar lira olan çiftçinin borcu bugün 180 milyar liraya çıkmış, 45 kat artmış. Madem çiftçi ürettiğinden, ektiğinden kazanıyorsa son on sekiz yılda Çiftçi Kayıt Sistemi’ne göre çiftçi sayısı neden 2 milyon 800 binden 2 milyon 100 bine düştü, 700 bin çiftçi ekimden koparıldı? Cumhuriyet tarihinde ilk kez ekim alanları 20 milyon hektarın altına düştü. Bunu neden gizliyorsunuz? Tarımdaki bu kara tablo neden pembe tablo olarak veya güllük gülistanlık anlatılıyor. Bakan, tohumdan gübreye, ilaçtan mazota, enerjiye, her şeyin yüzde 200 ve üzerinde arttığını görmüyor mu? Bugün dolar almış başını gidiyor değerli arkadaşlar, her şeyimiz dolara bağlı. Dolar aynı benzin istasyonlarındaki bir benzin pompası gibi, sayaç gibi her saniye artıyor, 8,20’lere geldi, dolayısıyla tarımdaki tüm girdiler buna paralel pahalandı ve arttı.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekillerimiz; tarımsal destekler geçen yıl 22 milyardı, “Yüzde 36 artırarak…” dedikleri destek 2020 bütçesinde 22 milyardı, bugün üzülerek görüyoruz ki 2021 bütçesinde de yine destek 22 milyar olarak kalmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

AYHAN BARUT (Devamla) – Oran olarak, 2006 yılından 2020 yılına geldiğimiz bu dönemde, Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesine göre yüzde 1’den aşağı olmaması gereken, çiftçinin alması gereken destek 318 milyar, ödenen 142 milyar, biraz önce de söyledim, çiftçinin alacağı 176 milyar.

Değerli arkadaşlar, bu Hükûmet, bu iktidar, bu bakan çiftçiye verilmesi gereken bu hakkı bile vermiyor. Yani bizlerle; çiftçilerle, üreticilerle alay ediyorlar. “Net bir şekilde ihracatçı konuma geldik.” diyorlar ya, net bir şekilde ithalatçı konuma geldik. Çünkü 2003-2019 yılları arasında net bir şekilde 105 milyar dolar ithalat yapmışız, 27 milyar dolar açık vermişiz yani ihracatımız 27 milyar dolar daha aşağı. İthalatla ülkemiz döviz kaybına uğrarken çiftçimiz desteklenmemiş, paramız da yabancı ülkelerin çiftçilerine gitmiştir.

Değerli arkadaşlar, ziraat mühendisleri ve zirai ilaç bayilerinin katıldığı bitki koruma ürünlerinin toptan ve perakende satılmasına yönelik 17 Ekimde Ankara, İzmir, İstanbul’da 15 bin kişinin katıldığı bir sınav oldu. Bu sınavı Tarım Bakanlığı yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN BARUT (Devamla) – Sayın Başkanım, önemli, bir dakika daha.

BAŞKAN – Vermiyoruz valla. Sesiniz iyi. Ama bir dakikadan fazla vermiyorum. Grup Başkan Vekillerine vermedim.

AYHAN BARUT (Devamla) – 15 bin mağduriyet var Sayın Başkanım.

Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında Muş Milletvekili Şevin Coşkun.

Buyurun Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 20’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, doğa hiç kimsenin özel mülkü değil, toplumun müşterek varlığıdır. Bu bağlamda suyu, ormanı yani doğanın bize sunduğu tüm nimetleri toplumun müşterek varlığı olarak korumalıyız. Ancak geldiğimiz nokta itibarıyla tarımsal üretim alanları ve ormanlar yani bütün ortak varlıklar küresel sermayeye peşkeş çekilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki 20’nci maddede olumlu bir değişiklik gibi gözükse de iddia edildiğinin aksine tarım alanları yapılaşmaya açılmakta, amaç dışı kullanımı kolaylaştırılmaktadır. Maddede geçen “İmar planlarında tarımsal niteliği korunacak alan olarak ayrılan yerler ile kamu yararı kararı alınarak tarım dışı amaçla kullanım izni verilen yerler yeniden izin alınmaksızın bu amaç dışında kullanılamaz ve planlanamaz ancak yerleşim alanlarının gelişim alanı ihtiyaçlarını karşılamak için izin verilerek planlanmış alanlarda yeniden izin şartı aranmaz.” ifadesi son derece sakattır. Tam tersine tarım alanlarının amaç dışı kullanımı bu sayede gerçekleşmektedir.

Yine, “büyük ova sınırları içerisindeki tarımsal amaçlı yapılar dâhil olmak üzere farklı bir amaca dönüştüğü anda yeniden izin alınması” ifadesinin kendisi doğru bir uygulama gibi anlatılmaktadır. Ancak yerleşim alanlarında gelişim alanı ihtiyaçlarını karşılamak için izin verilerek planlanmış alanların izin dışında bırakılması uzun dönemde sorunlar doğuracaktır. Zorunlu yerleşim alanı olarak tarım dışı izni alınıp plan yapıldıktan sonra araziler plan tadilatlarıyla ticaret ve sanayi alanına dönüştürülebilir. Özellikle, arıtma tesisi gibi kamu yararı gerekçeleriyle başvuru yapılıp daha sonra plan tadilatıyla fonksiyon değişikliğine gidilebilmesi genel amaca yönelik bir tehdit olarak görülmektedir. Bu bağlamda bu alanların da tekrar izne tabi tutulması mecburiyeti getirilmelidir.

Örnek vermek gerekirse, son derece tartışılan ve yapılmasında ne gibi sakıncalar doğuracağı bilinen Kanal İstanbul bu koşullarda yasal hüviyet kazanmıştır. Üçüncü havaalanı ve Kaz Dağları da bu yöntemlerle yasallaştırılmış, doğa sermayedarlar tarafından talana uğratılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bugün tüm dünyada finansal sermayenin egemenliği altına girmekte olan bir tarım ve gıda rejimiyle karşı karşıyayız. Ülkemizde 1980 askerî darbesinin ardından devreye sokulan 24 Ocak Kararları, 1989’da finansal serbestleşme adımları 90’lar boyunca tarımda devletin regülasyon araçlarını zayıflatmış, 2000 krizi, Derviş reçeteleri ve yapısal uyum politikalarıyla tarım giderek güç kaybetmiştir. AKP iktidarı ise tarımı kapitalist, neoliberal düzenin ayaklarının altına paspas etmiştir. AKP’nin 18 yıldır uyguladığı politikalarla tarım sürdürülemez bir noktaya evrilmiştir. Türkiye’deki 26 milyon hektarlık tarım arazisi AKP iktidarının son on sekiz yıllık sürecinde ne yazık ki 23 milyon hektara inmiştir. Yani Türkiye’de tarım alanları son on sekiz yılda yüzde 12,3 daralmış, sebze bahçeleri alanı yaklaşık yüzde 15 küçülmüştür. 2002’de 7 milyon 458 bin kişi tarımda istihdam edilirken 2020’nin Şubat ayında bu sayı 4 milyon 157 bin kişiye gerilemiştir.

Değerli milletvekilleri, bu politikaların sonucu olarak son on sekiz yılda tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı yüzde 44, çiftçi sayısı ise son on iki yılda yüzde 48 azalmıştır. Tarım alanındaki bütün bu küçülmeye karşın çiftçilerimizin borçları ise her gün artmaktadır. Çiftçilerin 2020’nin ilk üç ayı dâhil bankalara toplam 128 milyar TL, tarım kredi kooperatiflerine ise yaklaşık 10 milyar TL borcu bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP tarımdaki yapısal sorunlara dair kalıcı çözüm üretmiyor, var olan yapısal sorunların daha da derinleşmesine yol açacak yanlış politikalarda ısrarını sürdürüyor. Tarımsal üretimdeki yapısal sorunlar bu kadar belirginken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – …AKP çiftçiyi, üreticiyi desteklemek yerine, çiftçi ve üreticiyi üretimden koparmak adına, sermaye adına politikalar üretmeye devam etmektedir.

Bizler, öncelikle AKP’nin ivedilikle neoliberal politikalardan vazgeçmesini ve çok uluslu şirketlerin talepleri yerine halkın taleplerini dikkate alan bir tarım politikası uygulamasını talep ediyoruz. Büyük şirketlerin çıkarları yerine küçük ölçekli üreticilerin temel alındığı, tarım emekçilerinin örgütlenme engellerinin ortadan kaldırıldığı bir üretim, istihdam ve paylaşım politikasıyla Türkiye yeniden tarımda kendi kendine yeten bir konuma getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, ünlü düşünürlerin söylediği gibi doğa, insan olmadan da yaşar ama insan, doğa yok olduktan sonra yaşayamaz.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkartılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                 İbrahim Halil Oral                                         Enez Kaplan                                        Fahrettin Yokuş

                                          Ankara                                                     Tekirdağ                                                     Konya

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                                            Aylin Cesur

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                       Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime 57’nci Hükûmetin Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk milliyetçileri camiasına ve Milliyetçi Hareket Partisine başsağlığı diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tarım arazilerinde sınırdaş maliklerin ön alım hakkı maalesef 2014 yılında AK PARTİ iktidarı tarafından getirilmiştir. Görünen o ki süreç doğru yönetilmemiş, şikâyetler artmış ve kötüye kullanma yaşanmıştır. Bu sebeple AK PARTİ, 2014’te getirdiği düzenlemeyi altı yıl sonra kaldırmak istemektedir. Gerçekten de bu uygulama sayesinde rant elde edenlerin olduğu, arazi fiyatlarının arttırıldığı ve yatırımcıların mağdur edildiği bilinmektedir. Keşke bu suistimalleri engelleyecek düzenlemeler getirilerek süreç idare edilseydi ve bu madde samimiyetle uygulanabilseydi. Böylece arazilerin birleştirilmesine ve tarımda sürdürülebilirliğe katkı sağlanırdı ancak sürdürülebilirlik kavramı ülkemizde tarım için asla kullanılamaz hâle gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, elimde gördüğünüz bu raporu Türkiye Ziraat Odaları Birliği hazırlamıştır. İçinde, Ankara’daki ziraat odalarımızın kendi ilçeleriyle alakalı talep ve önerileri yer almaktadır. Yerel sorunların dışında hemen hemen her ilçemizde, hatta ülkemizin her yerinde bazı sorunlar öne çıkmaktadır.

27’nci Dönemde milletvekili seçildiğim andan itibaren gerek sahada gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında tarımla alakalı görüşlerimi ifade etmekteyim. İki yıl önce dile getirdiğim ve dile getirmeye devam ettiğim sorunların hâlâ devam ettiğini bu rapor sayesinde yeniden görmekteyiz; hâlâ Tarım Kredi ile Ziraat Bankası borçlarının faizleri çiftçinin belini bükmektedir, hâlâ sulama fiyatlarındaki artış çiftçiyi zorlamaktadır, hâlâ tarım vasfını yitirmiş arazilerde yapılan hobi bahçelerine çözüm bulunmamaktadır, hâlâ destek fiyatlarının miktarı ve açıklanma süreleri tarım emekçilerimizin derdidir, hâlâ tarımsal elektrik aboneliklerinin fatura tahakkuk zamanları ve fiyatları çiftçimizin rüyalarına girmekte, üstlerine karabasan gibi çökmektedir ve hâlâ barajlardan gelen sulama hatlarının yetersizliği tarımın en büyük sorunlarındandır ve bu sorunların tamamı Meclisimizin bulunduğu şehirde yani Ankara’da yaşanmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinden yarım saat mesafede, Gölbaşı’nın, Polatlı’nın, Şereflikoçhisar’ın ve Elmadağ’ın köylerinde çiftçimiz hâlâ kan ağlamaktadır. Ülkemizin başkentinde dâhi tarımsal sürdürülebilirlik yerlerdedir maalesef. Üstüne üstlük geçtiğimiz günlerde öğrendik ki hububat ithalatında gümrük vergileri sıfırlanmıştır.

Bu raporda yer alan onlarca problemden sadece birini aynen okumak istiyorum: “Buğday ekim alanlarında azalma vardır. Bu durumun nedeniyse fiyatlardaki düşüşler ve verilen desteklerin yetersiz olmasıdır.”

Saygıdeğer milletvekilleri, buğday çiftçisi para kazanamadığı, kendini çeviremediği için tarlalarını ekmekten vazgeçerken nasıl bir akıl yurt dışından buğday, arpa ithalatını kolaylaştıracak kararlar çıkarabilir? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu gümrük vergisi düşüşü, açıkça Türk çiftçisine ihanettir. Buğday çiftçisini destekleyerek fiyatları düşürmek yerine yabancı çiftçiyi kalkındırmayı seçmek de ancak AK PARTİ iktidarına yakışan bir karardır. Türkiye İstatistik Kurumu ve Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ülkemizde son iki yılda çiftçi sayısı yüzde 48 azalmıştır. Son yedi yılda 3,4 milyon hektarlık tarım arazisi terk edilmiştir. Biz, sınırdaş arazilerin satışında ön alım koysak ne olur, koymasak ne olur?

Sayın milletvekilleri, iktidarın tarım politikası baştan sona faciadır. Türkiye’nin sadece yüzde 4’ü kadar tarımsal arazisi olan Hollanda, tarımsal ürünler ihracatında dünyada 2’nci sırada yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yani Konya kadar bir ülke bizden daha fazla tarımsal ihracat yapmaktadır. Bu, hepimiz için bir utanç vesikasıdır. Ben Ankara’nın köylerinde gözyaşı döken çok çiftçiyle tanıştım, onlarla sohbet ettim. Aslında gözyaşı dökmesi gereken onlar değil, bizleriz. Geleceğe, çocuklarımıza sağlıklı, verimli ve yerli üretim hububat, sebze ve meyve bırakamayacağımız için gözyaşını bizler dökmeliyiz. İşsiz kalan her tarım emekçisi için gözyaşını bizler dökmeliyiz. Rahmetli Necip Fazıl’ın “Reis Bey” tiyatro oyunundaki diyaloğunda ifade ettiği gibi “Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz.” Tekrar ediyorum: “Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz.” Sizin tuzunuz nasıl olsa kuru, ağlayamadığınız için çiftçinin derdini on sekiz yıldır anlayamadınız, olan geleceğimize ve tarıma oldu.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesiyle kanuna eklenen fıkranın ikinci cümlesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                               İsmail Atakan Ünver                                  Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                        Karaman                                                     Edirne                                                       Mersin

                                     Ayhan Barut                                            Orhan Sarıbal                                İlhami Özcan Aygun

                                          Adana                                                       Bursa                                                      Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’ye Cumhur İttifakı tarafından dayatılan tek adam rejimi, tek adamın liyakatsiz bakanlarının beceriksizlikleriyle birleşince bugün Türkiye ekonomik bir buhranın içine düşmüştür, tarım da bundan payını almaktadır. Aslında tarımda yapılacaklar bellidir, mesele yapacak iradeyi bulmaktır. Bu dönemde ne yapılabilirdi? Mesela AK PARTİ iktidarı uygulamadığı Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesini bu yıl uygulayabilirdi, kanuna göre millî gelirin yüzde 1’i oranında verilmesi gereken çiftçi desteklerini bu orana yükseltebilirdi. Çiftçimizin 2007’den bu yana iktidardan alacağı -eski parayla- 175 katrilyon liraya ulaşmıştır. Garantili müteahhitlerine para bulan AKP, çiftçiye para bulamamaktadır. Mesela Ocak 2018’den Ocak 2020’ye kadar tarımdaki enerji zamları yüzde 108 olmuştur. Ayrıca çiftçimiz elektriği meskenlerden daha pahalıya kullanmaktadır. Sırtına yüklenen bu maliyet, çiftçimizin tarımsal faaliyetini kârsız, verimsiz ve amaçsız bir hâle büründürmüştür. Çiftçinin kullandığı elektrikte fiyat indirimi yapılabilirdi, yapılmadı, akla bile gelmedi. Mesela, elektriğin pahalı olması, tarımsal üretim yapmak için yer altı suyu kullanmak zorunluluğu olan İç Anadolu’da üretim maliyetini çok artırmaktadır. Bu bağlamda, 2018’den beri sadece doğu ve güneydoğudaki 6 ilde uygulanan tarımsal elektrik destekleri İç Anadolu Bölgesi’nde de uygulanabilirdi; en azından, ülkede tarımsal elektrik tüketiminde ilk 10’da bulunan Karaman, Konya ve Aksaray illerinde de uygulanabilirdi. Burada elektrik desteklenmiyor, yine desteklenmesi akla bile gelmiyor.

Hayvansal üretimde de yem fiyatlarındaki yüzde 50’e varan artışlar, küçük ölçekli yetiştiricilerimiz başta olmak üzere, tüm yetiştiricilerimizi üretimi terk ettirecek boyuta ulaşmıştır. Hayvansal üretim de desteklenmelidir. Anaç keçi ve koyun desteği 2014 yılından bu yana aynı kalmıştır. Yine, sürü yönetimi, çoban desteği de yıllardır hiç artırılmadığı için her yıl artan sosyal güvenlik primleri karşında eriyip gitmiştir. Yetiştiricilerimiz bu desteklerin iyileştirilmesini beklemektedir. Meraların ıslahı ve aşıların ücretsiz hâle getirilmesi de küçükbaş hayvancılığa verilebilecek en önemli desteklerdir.

Süt üreticileri de olmak ya da olmamak noktasında yaşamsal bir sınıra gelmiştir. Uzun süredir sattığı sütün parasını dahi tahsil edemeyen süt üreticisinin varlığını sürdürebilmesi desteklenmesine bağlıdır.

Bu süreçte bir şey daha öğrendik: Ülkede hiçbir şey, dövizin artışı, akaryakıt, enerji ve gıda zamları enflasyonu artırmıyormuş ama çiğ süte zam yapılırsa enflasyon artıyormuş. Süt üreticisine kulak tıkayanlar gitsinler mezbahalara baksınlar. Mezbahalar, kesime getirilen süt inekleriyle dolu. Eğer gidişat böyle sürerse süt üretimi azalacak, bu nedenle de süt fiyatları zaten artacak ve bu da enflasyon olarak karşımıza çıkacak, bu arada olan da küçük ölçekli üreticiye olacak. Aklın yolu birdir. İş bu noktaya varmadan süt üreticilerinin fiyat beklentileri karşılanmalıdır.

Pancar alım taban fiyatı da hâlen açıklanmamıştır. Pancar fiyatındaki belirsizlik çiftçiyi, elindeki kota fazlası ürüne göz diken pancar tefecilerinin eline düşürmüştür. Pancar fiyatı bir an evvel açıklanmalıdır, açıklanacak fiyat da TÜİK’e uydurtulan enflasyona değil, gerçek maliyetlere uygun olmalı, tonu 390 liranın altına düşmemelidir.

Geçen hafta yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle buğday, arpa ve mısır ithalatındaki sıfır gümrük uygulaması 1 Ocak 2021’e kadar uzatıldı. Türkiye’de tarım arazileri boş dururken Bakanlığın ithal yoluyla yabancı çiftçiyi desteklemesi ibretlik bir durumdur. Yıllardır yerlilik ve millîlik hamaseti yapan iktidarın yerlilik ve millîlikten anladığı, özbeöz Türk çiftçisi dururken ithalat yoluyla yabancı ülke çiftçisini desteklemek mi?

Tarım Bakanı “Tarımsal hasılada, Avrupa’da 1’inciliğe yükseldik, dünyada ise ilk 10’dayız.” diyor. Bazı rakamlara bakalım, aslında gerçek ne? Nüfusu Türkiye’nin beşte 1’i, yüz ölçümü Konya kadar olan Hollanda’nın 2019 yılı tarımsal ihracatı 94,5 milyar avro, Türkiye’ninki ise 16 milyar avro. Türkiye’nin nüfus başına düşen tarımsal üretiminin nüfus artışına orantılı olarak artmadığı da bir başka gerçek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Tarım sektöründeki büyüme 2002’de yüzde 8,7 iken 2018’de yüzde 1,3’e düştü, 2003-2018 ortalaması ise yüzde 2,6; bu dönemde Türkiye’nin büyümesi ise yüzde 5,5.

Tarım Bakanı, tarım ve ormanın siyasetüstü bir mesele olduğunu ve siyasete malzeme olamayacağını söylüyordu. İşe gelen bazı rakamlara göre tarımı ele almak siyaset değil de nedir? Esas siyaset budur. AKP Türk tarımını batırmıştır, Bakan da bunu gizlemeye çalışmaktadır.

Söyleyeceğim şu: Siyaseten kullanışlı bir veriyi ele alıp diğerlerini görmezden gelerek tarım ve hayvancılığın sorunları çözülemez. Bu yapılan körlerin fili tarif etmesi gibi, kimin eline filin neresi gelirse filin tarifini de ona göre yapıyor. Bakanlık kör taklidi yapmak yerine Türkiye’nin yeniden tarımda kendisine yeten bir ülke hâline gelme zorunluluğunu kabul etmeli ve Türk çiftçisine sahip çıkarak tarımsal üretimi desteklemelidir. Türkiye’nin kalkınmasının en kolay ve ucuz yolu budur.

Genel Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin bulunan “yeniden” ibarelerinin “tekrar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Mahmut Toğrul                                      Nusrettin Maçin

                                          Mersin                                                    Gaziantep                                                  Şanlıurfa

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü                        Mahmut Celadet Gaydalı                                  İmam Taşçıer

                                           İzmir                                                         Bitlis                                                     Diyarbakır

                                     Semra Güzel                                                                                                              Ayşe Sürücü

                                       Diyarbakır                                                                                                                   Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21’inci maddeyle ilgili önerge üzerinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, son haftalarda 2 torba yasa üzerinde sıkça konuştuk, konuşmaya da devam ediyoruz. Bunlardan biri, şu anda görüşmekte olduğumuz Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile sırada bekleyen Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Mecliste bu kanunlar komisyonlardan alelacele geçirilip Genel Kurulun gündemine getiriliyor ama toplumun büyük bir kesimi getirilmek istenen tekliflerin büyük bir bölümüne karşı çıkıyor. Gıda, çevre, elektrik, ziraat mühendisleri, çevre ve ekoloji hareketleri, çiftçiler, köylüler, gıda üreticileri yani bu konuları kendilerine dert edinenler, irdeleyenler her 2 torba yasaya yönelik itirazlarını gündeme getiriyorlar. Gıdayla ilgili teklifteki bazı maddelere toplumun bu konuda irade göstererek iptalini istemesi üzerine, basında da izlediğimiz kadarıyla Cumhurbaşkanının talimatıyla bir kısmı geri çekildi. Diğer teklifle ilgili -madencilik karşıtı bazı mücadeleler açısından düşünüldüğünde- yıllardır süren itirazlara rağmen henüz iptal veya geri çekilme kararı çıkmadı. Toplumun bu torba yasalara karşı verdiği mücadeleler esasen tekliflerin hazırlanma sürecinin antidemokratik ve adaletsiz olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla hazırlanan bu kanun tekliflerinin hazırlanma sürecine dair ek bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bu mekanizmaların merkezinde gıda toplulukları, meslek odaları, ilgili araştırma birimleri, gıda kooperatifleri, çiftçi sendikaları, ilgili üniversite yapıları, tüketici dernekleri gibi sivil toplum kuruluşları, kamusal ve güvenilir bilgiye erişimi hedefine koymuş sosyal girişimler yer almalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 21’inci maddesi, büyük ova koruma alanlarında tarım dışı kullanımlara izin verilmiş alanlar için izin verilen yerler, yeniden izin alınmaksızın bu amaç dışında kullanılamayacağını ve planlanamayacağını içeriyor. Büyük ova koruma alanı ilan edilen yerlerde arazi kullanım planları hazırlanmadan hiçbir şekilde tarım dışı amaçla başvurular bizce değerlendirilmeye dahi alınmamalıdır. Düzenlemede bu konu da açıkça yer almalıydı fakat konuya dair hiçbir açıklama getirilmemiştir.

Kanun teklifinde, kamu yararı kararı alınmasıyla, büyük ova koruma alanları dâhil tarım arazilerinin tarım dışı bırakılmasına yönelik tasarruflar bulunmaktadır. Ancak gelinen noktada ne yazık ki hemen her konu için kamu yararı kararı verilebilmektedir. Özel bir fabrikanın depolama alanını genişletmek istemesi bile kamu yararı kapsamında karara bağlanabilmektedir.

Yine uygulamada alternatif alan bulunmaması konusu, tarım alanlarının tarım dışı bırakılma gerekçeleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğu zaman “alternatif alan” kavramı, başvuranın başka arazisi olmadığı yer olarak değerlendirilmekte, bölgede alternatif alanların bulunup bulunmaması dahi araştırılmamaktadır. Bu konuya açıklık getirici bir düzenlemenin teklifte yer alması gerekiyordu, ne yazık ki bu konuya dair bir düzenleme teklifte yer almıyor.

Maddede yer alan “…yerleşim alanlarının gelişim alanı ihtiyaçlarını karşılamak için izin verilerek planlanmış alanlarda yeniden izin şartı aranmaz.” hükmüyle ve “Yerleşim ve gelişim alanı, alternatif alanı yok.” gerekçesiyle tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önü açılmaktadır. Büyük ova koruma alanı ilan edilmesi, tarım alanlarının korunması bakımından kuşkusuz büyük önem taşıyor ancak uygulamanın sadece ilanla kalmaması, bu alanların amaç dışı kullanımlarının önlenmesi gerekiyor. Geçenlerde Eskişehir’de “büyük ova koruma alanı” olarak ilan edilmiş Alpa Ovası’nda termik santral yapılmasıyla ilgili alınan karar tam da bu konudaki kaygılarımızı derinleştiriyor. Büyük ova koruma statüsü kapsamında ovalarda tarımsal yatırımların yapılması teşvik ediliyor. Bu yatırım planlaması kapsamında sit alanlarındaki tarımsal arazilerde en fazla 75 metrekareye kadar idari bina ya da ev yapılmasına izin verilebiliyor. Bu ovalarda daha önce de yapılan kaçak yapılaşmalara ilişkin herhangi bir maddenin bu teklifte bulunmaması, bu teklifin eksik yönlerinden biridir.

Ayrıca, Türkiye’nin turizm başkenti olmasının yanında büyük üretim potansiyeliyle tarımın da başkenti olan Antalya’dan tek bir ovanın bile bugüne kadar koruma altına alınmamış olması dikkat çekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Oysa turizm, inşaat, sanayi, otoyol, enerji, madencilik ve baraj gibi yatırımlara kurban edilen Antalya’daki verimli tarım arazilerini barındıran ovalar, büyük bir risk altında bulunuyor.

Son olarak ise tarım arazilerini korumak, tarımsal üretimin artırılması, tarımsal faaliyette bulunan emekçilerin üretime devam etmesinin tabii ki ön koşuludur ancak tek gerekçesi değildir. Tarımsal girdilerin yüksekliği, destekleme miktarlarının yetersizliği, üretici satış fiyatlarının düşüklüğü, aracıların ve komisyoncuların varlığı, sosyal olarak yaşanan kısıtlılık ve ithalat politikaları üreticilerin tarımsal faaliyetten uzaklaşmasının gerekçelerinin bir kısmıdır. Ne yazık ki teklifle iddia edilenin aksine tarım alanları yapılaşmaya açılmakta, amaç dışı kullanımın önü açılmaktadır. Dolayısıyla, bu yönüyle biz bu maddeye muhalefet ediyoruz.

Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    İsmail Koncuk                                         Fahrettin Yokuş                                          Enez Kaplan

                                          Adana                                                       Konya                                                     Tekirdağ

                                      Hüseyin Örs                                       Arslan Kabukcuoğlu                                   Orhan Çakırlar

                                         Trabzon                                                    Eskişehir                                                     Edirne

                                                                                                     Ayhan Altıntaş

                                                                                                           Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gıda, Tarım ve Orman Alanlarında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Yarın idrak edilecek olan Mevlit Kandili’ni ve perşembe günü kutlanacak olan Cumhuriyet Bayramı’nın 97’nci yıl dönümünü de ayrıca kutluyorum.

Toprağın binlerce yılda oluştuğunu biliyoruz. Günümüzde, gıda güvenliği dolayısıyla toprağın stratejik bir önemi vardır. Ülkemizde şehirleşme maalesef daha çok “kıymetli topraklar” diyebileceğimiz ovalarda, düz arazilerde oluşmaktadır. Ayrıca, önemli bir deprem kuşağında olan ülkemizde daha sağlam alanlarda, kayaçlarda şehirlerin kurulması mümkün iken düz yerlere indirilmekle deprem bakımından da riskimiz artırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, toprağın korunması konusunda çok kıskanç olmalıyız. Eskişehir, İzmit, kısmen Bursa, Antalya, Bitlis, Van gibi bazı şehirler kayaç yerlerine kurulacakken ovalara kurulmuştur ve büyümeleri daha çok bu yönlerde olmuştur. Bunlar günümüzden yetmiş sekiz yıl önce inkişaf etmiş şehirlerimizdir. Şimdi yüksekten bakınca bu durumu garipsiyoruz, o zamanki koşullarda bu şehirleşme belki doğal karşılanıyordu; günümüzde böyle bir yapılaşmayı doğal karşılayamayız, hiçbir mazereti de olamaz. Tarım arazisi niteliğindeki alanlara yapılaşma istisnası kesinlikle getirilmemelidir. Günümüz şartlarında bazı şeyleri hoş görmek, gelecek kuşaklarca da böyle karşılanacağı anlamına gelmez.

Organize sanayi bölgeleri ya da okul gibi alanlar, çevresindeki tarım arazileri korunarak yapılmalıdır. Bir organize sanayi bölgesi bir yere dar geliyorsa şehrin başka bir bölgesine yenisi yapılabilir, zaten böyle yapılıyor. Ya da okul küçük geliyorsa şehrin başka bir semtine okul kurma yoluna gidilmelidir. Bunların etrafındaki tarım arazileri bu yapılara feda edilmemelidir.

Bu maddenin ikinci paragrafında “Yerleşim alanlarının gelişim alanı ihtiyaçlarını karşılamak için izin verilerek planlanmış alanlarda yeniden izin şartı aranmaz.” ibaresi vardır. Metin kanunlaşırsa buna istisna getirildiğinde yasanın altı üstüne getirilerek işlemez hâle getirilecektir. Bu görüşler dâhilinde 21’inci madde yeniden gözden geçirilmelidir. Günümüzde toprağın önemi ve değeri ortadayken tarım alanlarının bir şekilde tarım dışı amaçla kullanılması bilinçli taksire girer.

Bu yasada geçen, muhtemelen geri çekilecek 32’nci madde vesilesiyle bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Beslenme konusunda dünyadaki son gelişmeleri bilmek vatandaşımızın hakkıdır. Bu, son derece spekülasyona kullanılmaya yatkın bir konudur. “Beslenme” denilince herkesi ilgilendiren bir konudan bahsetmekteyiz. Güvenilir, kabul görmüş sonuçları halka anlatırken cesur olmalıyız. Örneğin, “Lancet” dünyanın genel tıp konusunda en itibarlı iki üç dergisinden biridir. Lancet’teki makalede 1990-2017 yılları arasında yapılan, 195 ülkeyi kapsayan bir çalışmada yirmi yedi yılda yüksek miktarda tuz, karbonhidrat ya da işlenmiş et kullanımının ömrü kısalttığından ve bunlara bağlı olarak bahsedilen ülkelerde 11 milyon kişinin hayatını kaybettiğinden bahsedilmektedir. Medya bu araştırmayı halka iletme görevini yerine getirmelidir. Bilim adamı kisvesi altında birileri televizyon ekranlarına çıkıp “Buğdayla beslenme şöyle kötü, böyle kötü...” diye beyanatta bulunabilmektedirler. Buğday, binlerce yıldır insanın beslenmesinde ve dolayısıyla Türk milletinin beslenmesinde önemli bir yeri olan gıda maddesidir. Eğer bu eleştiriyi yapıyorsanız ülkenin şartlarında bunun yerine bir alternatif koyabilmelisiniz. İnsanları strese sokacak ifadelerde dikkatli olunmalıdır, yaygın medya böyle bir yayın için dikkatli olmalıdır. Bence bu yasa bahsettiğim konuları bir sonuca bağlamada bir fırsattı, bu maddenin geri çekilmesi kötü olmuştur.

Geçen hafta da pancar nakline TÜRKŞEKER yardımıyla ilgili bir konuşma yaptım. Sayın Tarım Bakan Yardımcısı sağ olsunlar konuyla ilgilendiler ve daha sonra TÜRKŞEKER Genel Müdürüyle yirmi beş dakika kadar bir telefon görüşmesi yaptık. Olay şudur: Geçen yıllarda pancar naklinde verilen fiyatın yüzde 23 kadar eksiğiyle nakliye yapan firmalarla anlaşmaya varılmıştır. Gelin görün ki bu firmalar bu parayı eksik bulmakta ve şeker pancarı ekicisinden ilave ücret istemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Pancar ekicisi bu parayı vermekte zorlanmaktadır. Sayın Genel Müdür “Kötü mü oldu, yüzde 23 daha ucuza taşıtıyoruz.” ifadesini kullanıyor, yalnız ihale şartnamesini açıklamıyor. Ben de kendisine niye yüzde 30 daha ucuza taşıtmadınız dediğim vakit de maalesef doyurucu bir cevap alamadım. Hükûmet, ihale şartnamesi ne ise ortaya koymalıdır. Ben bir milletvekili olarak bu yıl nasıl ucuza pancar taşıması yapıldığını öğrenemedim. Bu üstü kapalı işlerden vatandaş rahatsızdır. Şeffaf yönetim istemek herkesin hakkıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesiyle kanuna eklenen fıkranın ikinci cümlesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                Okan Gaytancıoğlu                                       Hasan Baltacı                                         Cengiz Gökçel

                                          Edirne                                                   Kastamonu                                                   Mersin

                                     Ayhan Barut                                            Orhan Sarıbal                                İlhami Özcan Aygun

                                          Adana                                                       Bursa                                                      Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı.

Buyurun Sayın Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bizim oralarda bir söz vardır, böyle çok önemli işler yapacakmış gibi görünen insanlar için şöyle derler: “Kardeşim, kurt mu boğuyorsun, ne iş yapıyorsun?” Şimdi, Meclise bakıldığında, bugün burada Tarım Kanunu görüşülürken sokaktaki çiftçi, üretimden küsmüş çiftçi, borçları dağları aşmış çiftçi bize böyle söylüyor: “Kurt mu boğuyorsunuz kardeşim siz orada, ne işime yarıyorsunuz?” “Siz, bizim işimize yarayan, bizim derdimize derman olacak, bizim derdimizi çözecek hangi yasayı çıkartıyorsunuz da orada çalışıyorsunuz?” diye soruyor. Bunun karşılığında yapılan anketlerde şunu görüyoruz: Arkadaşlar, Meclise güven yüzde 1’e düşmüş.

Bugün burada Tarım Kanunu’nu görüşüyoruz. Aslında, burada Tarım Bakanının olması gerekiyordu. 61 milletvekilimiz yan yana gelmiş -işte, Kırklareli’den, Urfa’dan, Burdur’dan, Malatya’dan, şuradan buradan- bir kanun teklifi hazırlamışsınız ama biz burada, Tarım Bakanının olmadığı bir ortamda Türkiye tarımının meseleleri konuşuyoruz. Hâlbuki, yapmamız gereken ne? Arkadaşlar, neyi yapmamız gerekiyor? Çiftçinin borçlarını konuşmamız gerekiyor, ithalatı konuşmamız gerekiyor, yok edilen tarım arazilerini konuşmamız gerekiyor, ekilmeyen, ekilmekten vazgeçilen tarım arazilerini konuşmamız gerekiyor, yaklaşan gıda krizini konuşmamız gerekiyor ve her şeyden önemlisi, taban fiyatlarını konuşmamız gerekiyor. Neyi konuşmamız gerekiyor? Çiftçi, pancar taban fiyatının açıklanması istiyor, bunu konuşmamız gerekiyor. Neyi konuşmamız gerekiyor? Süt üreticisi, süt üretmekten perişan duruma gelmiş, zam bekliyor, bu zammı konuşmamız gerekiyor. Neyi konuşmamız gerekiyor? Buğday üreticisi, bizim kendi köylümüz buğdayını üretmiş, Toprak Mahsulleri Ofisine 1.650 liradan veriyor, biz ithalatı 2.145 liradan yapıyoruz. Niye bu ithalatı 2.145 liradan yapıyoruz ve niye ithal ediyoruz? Esasında bunu konuşmamız gerekiyor. Çiftçinin borçlarını konuşmamız gerekiyor arkadaşlar. 1 litre sütün karşılığında 1 kilo yem niye alınmıyor? Onu konuşmamız gerekiyor. Tarım Kanunu’ndan kaynaklanan 176 milyar lirayı ödememiz gerekirken biz niye hububat ithalatına on sekiz yılda 24,5 milyar dolar ödemişiz? Bunu konuşmamız gerekiyor.

Bir tane örnek vermek istiyorum: Sadece Kastamonu’da on sekiz yılda Tarım Kredi Kooperatiflerinden 103 bin çiftçimiz kredi kullanmış, bunların 75 bini idari takibe düşmüş, 18.250 çiftçi de icraya düşmüş. İşte, bunu burada konuşmamız gerekiyor. Bunu burada konuşursak Türkiye Büyük Millet Meclisine güven de artacaktır.

Arkadaşlar, Kastamonu’da yine, sadece 2020 yılının ilk dokuz ayında kredi kullanan 4.012 çiftçiden 3.063’ü borcunu ödeyemediği için idari takibe düşmüş. Bu çiftçilerden 135’i ise icralık duruma düşmüş. Sadece bu yıl Tarım Kredi Kooperatiflerine olan gecikmiş borçlanmalar 35 milyon lirayı buluyor arkadaşlar. Neyi konuşmamız gerekiyor? Borçları konuşmamız gerekiyor.

Kastamonu özelinde söyleyecek olursam biz Türkiye'nin, cumhuriyetin en kadim şehirlerinden biriyiz ama bundan bir ay önce TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre, aynı zamanda, Türkiye'nin en yoksul illerinden biriyiz. Niye en yoksul illerinden biriyiz? Madenlerimiz satıldı, fabrikalarımız satıldı, limanlarımız satıldı. Şimdi, Şeker Fabrikası da satılmak üzere arkadaşlar. Şeker Fabrikasının satılmaması için onlarca kez mücadele verdik ama hâlâ Şeker Fabrikasının satışı özelleştirme listesinden çıkarılmadı arkadaşlar. Hâlbuki, imkân verilirse pancar üretimi Kastamonu’da sürekli artıyor. Bu yıl 420 bin ton pancar işlenecek ve 56 bin ton kristal şeker üretilecek ama çiftçinin merak ettiği şu: 16 polar şeker ihtiva eden pancara ne kadar taban fiyat vereceksiniz? Talepleri 390 lira. 20 polar şeker ihtiva eden pancar için talepleri 460 lira.

Değerli arkadaşlar, galoş giyerek tarlaya giden bir genel başkanın esnafın kafasına çay fırlatmasını, inanın, ben yadırgamıyorum ama buradan bir tavsiyem var: O saraylarınızdan çıkın, halkın arasına karışın, galoş giymeden tarlaları dolaşın, çiftçinin derdini dinleyin. Çünkü siz saraydan çıkmazsanız bir gün gelecek, halk o saraya girecek.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Ataş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Suriyeli sığınmacıların Kayseri ilinin de içinde olduğu birçok ilde eş zamanlı olarak düzenlediği gösterileri kimin organize ettiğini ve kimlerin, neden izin verdiğini, bu grupların nasıl bir iletişim ağının bulunduğunu ve bu ağların takip edilip edilmediğini öğrenmek istediğine, ülkenin asıl beka meselesinin Suriye meselesi olduğuna ve gerekli önlemlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Duygusal, hamasi laflafla ve dış odaklardan alınan talimatlarla ülkemize doldurulan Suriyeliler, hafta sonu, Kayseri’nin de içinde olduğu birçok şehirde eş zamanlı gösteriler yapmışlardır. Kaçarak geldikleri vatanlarında açamadıkları ÖSO bayraklarını bizim topraklarımızda açmaya çalışmakta, sloganlar atmakta, ekonomik krizden bunalan vatandaşlarımızı tahrik etmektedirler. Eş zamanlı yapılan bu provokatif eylemleri kim organize etmektedir? Bu grupların nasıl bir iletişim ağları bulunmaktadır? Bu ağlar takip altında mıdır? Pandemi süreci bahanesiyle baro seçimlerinin ertelendiği, millî bayramların yasaklandığı bu dönemde Suriyelilere kimler, neden izin vermiştir? Suriyeliler meselesi, göz yumulmayacak, görmezden gelinemeyecek ve yok sayılamayacak kadar hayatidir. Ülkemizin asıl beka meselesi budur. Telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkmadan, bir an önce konuyla ilgili gerekli önlemler alınmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde bulunan “yeniden” ibarelerinin “tekrar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                   Rıdvan Turan                                       Nusrettin Maçin

                                           Bitlis                                                        Mersin                                                     Şanlıurfa

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü                                 İmam Taşçıer                                            Semra Güzel

                                           İzmir                                                     Diyarbakır                                                Diyarbakır

                                                                                                      Ayşe Sürücü

                                                                                                         Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce, Ahlat’ta yapımı devam eden saray ve millet bahçesi çalışmaları sırasında çok sayıda insan kemiğinin ortaya çıktığı, inşaatın durmaması adına bu kemiklerin ya makinelerle ezildiği ya da saklandığı yönünde ciddi iddialar yer almakta. Bu hususun üzerinde ciddi şekilde durulması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 14’üncü maddesine yeni bir fıkra eklenmektedir. Söz konusu 14’üncü madde, tarımsal potansiyeli yüksek büyük ovaların belirlenmesi ve korunması amacı taşımaktadır. AKP’nin kanun yapma tekniği genel anlamda önce herhangi bir şeyi yasaklıyor, ardından yeni bir fıkrayla bu yasağın kimler tarafından ve ne şekilde ortadan kaldırılacağının şartları belirleniyor. Bu durum, kanun maddeleri üzerinde çelişkiler ve ikilemler yaratmaktadır. Örneğin, söz konusu 5403 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde, büyük ovalarda bulunan tarım arazilerinin amacı dışında kullanılamayacağı, sadece tarımsal amaçlı yapı ya da Bakanlığın talebiyle Bakanlıkla ortaklaşa kamu yararı kararı alınmış faaliyetlerin yapılabileceği ifade edilmektedir. Burada, bir yandan “Tarımsal alanlar sadece tarım için kullanılır.” denilirken, diğer yandan “Kamu yararı varsa yapılaşma normal.” demenin anlamı nedir? Çünkü iktidarın kamu yararı kavramı ile halkın kamu yararı kavramı aynı şeyi ifade etmemektedir. Çünkü iktidar tarafından AVM’ler, HES’ler, müteahhitler, oteller, saraylar birer kamusal yarar iken toplumsal açıdan bunun herhangi bir karşılığının olduğunu söylemek mümkün değildir. Örneğin, Bitlis’in Ahlat ilçesinin Çarho bölgesi tarımsal bir alan olma özelliğine sahip. Burası Okçular Vakfına devredildi, şimdi de millet bahçesi yapılıyor. Bunların tamamı sizler için kamusal yarar ama üretim açısından ülke ekonomisine hiçbir katkısı yok. “Ama”sız ve “fakat”sız, tarım alanları sadece tarım için kullanılmalıdır. Fakat şimdi, getirilen fıkra da -bugüne kadar getirilen maddeler gibi- hem korumacı hem de korumayı ortadan kaldırıcı çifte anlam barındırmaktadır. Bir yandan, tarımsal alanların başka bir amaç doğrultusunda kullanılamayacağının altı çizilirken diğer yandan yerleşim alanının ihtiyacı için kullanılabileceğinden bahsediliyor. Üretim alanlarında betonlaşmayı meşrulaştırıcı her türlü adımın karşısında büyük bir kararlılıkla durmak gerekmektedir. Bu koruyucu tavır, en başta, iktidar grubu tarafından sergilenmelidir. Hâlbuki çıkan her yasa hem tarım alanlarını yok etmiş hem de üreticiyi tarımdan uzaklaştırmıştır. Çiftçiler Meclisten ve iktidardan üretici için destek beklerken çıkarılan yasalarla sadece umut dağıtılmıştır. Çiftçinin yükünü azaltacak, girdi maliyetini düşürecek hiçbir adım atılmamıştır; üretilen ürün maliyeti kurtarmadığı gibi aldıkları desteklere de bankalar tarafından el konuldu.

Değerli milletvekilleri, çiftçinin yıllardır çözülemeyen sorunlarına bir de coronavirüs sebebiyle ihracat kaygısı eklenmiştir. Sorunlar yumağı hâline getirilen üretimin ve çiftçilerimizin durumunu TÜİK ve SGK verileri açıkça özetlemektedir. SGK’ye kayıtlı çiftçi sayısı on iki yılda yüzde 48 azaldı, sadece çiftçi değil tarımsal istihdam da çok ciddi yaralar aldı. TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 2002’de 7 milyon 458 bin iken 2020 Şubat ayı itibarıyla 4 milyon 157 bin kişiye geriledi; tarım sektöründe istihdam yüzde 44 azaldı. Özellikle pandeminin etkisiyle gerek dünyada gerekse Türkiye’de milyonlarca insan işsizlikle burun buruna. Akdeniz Parlamenter Asamblesinin 19 Ekimde gerçekleştirdiği toplantıda pandemi sürecinde tüm dünyada 149 milyon insanın işsiz kaldığı paylaşıldı. Pandemi sürecinin işsizlik üzerindeki etkileri hâlâ mevcudiyetini korurken bunu önleyici en önemli politika üretim zincirinin yeniden değerlendirilmesi olmalıdır. Buradaki üretim, salt bir sanayi üretimi değil tarımsal açıdan kendine yetecek bir üretim ağının geliştirilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Gaydalı.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) - Cumhurbaşkanı geçtiğimiz yıllarda nasıl şehirlere ihanet ettiğini söylediyse, geçtiğimiz haftalarda nasıl eğitim konusunda başarısız olduğunu itiraf ettiyse, yarın da tarım politikalarındaki yetersizliği ve yanlışları görecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Adıgüzel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, 2013 yılında kabul edilen Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun ek 1’inci maddesinin uygulanmadığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, Sözleşmeli Erbaş ve Er Kanunu’nun ek 1’inci maddesi 2013 yılında kabul edildi ve maddede “Sözleşmeli erbaş ve erler en az yedi hizmet yılını doldurduktan sonra kamu kurum ve kuruluşlarının boş kadro ve pozisyonlarına atanırlar.” deniyor. Yedi yıl geçmiş, kanun çıkmış, uygulanmıyor. 7250 sayılı Kanun daha üç ay önce, 16 Temmuz 2020’de kabul edildi; 15’inci maddeyle, sözleşmeli erlerin mesai bitiminde evlerine gidebilmelerinin önünü açtık. Nerede? Üç ay geçti, kanun uygulanmıyor. Komisyon tutanakları burada, verilen sözler burada, uygulamada sorun olursa milletvekilleri “Bize ulaşılabilir.” falan… Komutanlarla, Savunma Bakan Yardımcısıyla görüştüm, sonuç yok. Neymiş? Pandemi. Subay, astsubay, memur çıkıyor. Pandemi sadece sözleşmeli erleri mi etkiliyor? Alt mahkeme hâkimleri Anayasa Mahkemesini takmıyor, Genelkurmay Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesini kabul etmiyor. Bu kanunlar uygulanmayacaksa neden çıkardık? Bu, Meclisin iradesine saygısızlık değil midir?

Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiş” ibaresinin "ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Fahrettin Yokuş                                           Enez Kaplan                                              Behiç Çelik

                                          Konya                                                     Tekirdağ                                                     Mersin

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                    Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                       Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH DOĞRU (Adana) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu teklifin 22’nci madde değişikliği üzerine verdiğimiz önerge için söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarım deyince içimiz yanıyor. Teklifin genel gerekçeler bölümünü inceledim. Ülkemiz tarımı son on yedi yılın on dördünde büyümüş, bunu ifade ediyor. 2003-2019 arasında yıllık ortalama yüzde 2,8 büyüme gerçekleşmiş. 2019 büyümesi yüzde 3,3 olmuş. Tarımsal hasılamız 2002 yılında 37 milyar TL’yken 2019 yılında 7,5 kat artmış ve 275 milyar TL olmuş. İhracatımız 2002’de 3,7 milyar dolar iken 2019 yılında 18 milyar dolara çıkmış. Size soruyorum: Bu bilgilerin bir değeri var mı? Tabii ki yok çünkü istatistik biliminde ve ekonomide “karşılaştırmalı üstünlük” kavramı vardır. 2002 yılında tarımsal hasılamız 37 milyar TL dediğimiz zaman bunun o zamanki döviz kuru karşılığı 30,5 milyar TL’dir. 2019 yılında bahsi geçen 275 milyar TL de 47,5 milyar dolardır. Dolayısıyla, kabaca, on sekiz yılda 30 milyar dolardan 47,5 milyar dolara çıkardığımız bir tarımsal hasıla söz konusudur. Buradan yüzde 50 dahi artış olmamasına rağmen “7,5 kat artırdık.” diye genel gerekçeye yazmak gerçekten nasıl bir vicdan, bunu anlamak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 2002 yılında 27 milyon hektar kullanılabilir tarımsal alana, ovaya sahipti ama tarım arazisi on sekiz yıl zarfında 23 milyon hektara düşmüştür. Demek ki 4 milyon hektar alan tarım dışına itilmiştir. Birinci sınıf tarım toprakları yapılaşmaya açılmıştır. Kırsal kesimi geçinemez duruma sokup kentlere neredeyse zorunlu göçe zorlayan ve buna yol açan bir siyasi iktidarın politikasıyla karşı karşıyayız. 2014 yılında Türkiye’de 34 bin köy varken bu, 18 bine düşürülmüş ve bütün köy mal varlıkları yağmalanmıştır. 224 sayılı Köy Kanunu’nun işlevselliği maalesef taammüden yok edilmiştir. Tarım yoluyla geçinemeyen kırsal kesim insanı, kent işsizliğinin objesi hâline getirilmiştir. Kırsalda kalanlar ise ya emekli ya da yaşlı insanlar olup gerçek üretici değillerdir. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığının tarıma ilişkin istatistiki verileri tutarsızdır ya da güncel değildir. Dolayısıyla TÜİK’de sağlıklı veri paylaşımı yapamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, iktidar hiç kusura bakmasın, ülkeyi tarımda maalesef dışa bağımlı hâle sokmuştur. Anadolu artık geçmişe kıyasla ne eken ne biçen ne de hayvan yetiştiren bir coğrafya değildir. Dünya koşarken siz müktesebatımızla üç beş adım atmışsınız, takılmışsınız 2002 yılına, hiç ileri gidemiyorsunuz. Yani onun için gayrisafi yurt içi hasıladaki tarıma ayrılan paya bakalım: Yüzde 1. Yasal olarak konulması gereken bu pay ne yazık ki devriiktidarınızda yüzde 0,37’ye gerilemiştir.

Tarım sektörünün girdi maliyetleri aşırı yüksektir, yüzde 150’ye varan bir zamla karşı karşıyayız. Buna bir çözüm yoktur. Sulama yatırımları ödenek verilmediği için birçok yerde beklemektedir. Tarım sektörü gittikçe gerilemekte ve çiftçi borç batağına saplanmaktadır. Şu anda total çiftçi borçları 120 milyar TL’nin üzerindedir. Destekleme politikaları ne yazık ki hayata geçirilememiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, tarım deyince çok konuşmak gerekiyor ama zamanımız yetersiz, o nedenle ben şunu ifade etmek istiyorum: Ovalarımıza sahip çıkalım, tarımsal bölgelere sahip çıkalım; tarımla iştigal eden aileleri, insanları koruyalım, güçlendirelim; aksi hâlde tarımda bağımlılık demek ulusal bağımsızlığı kaybetmek demektir. Onun için tarım en önemli sektördür, hayatidir. Dolayısıyla, ovalarımızı, havamızı, su kaynaklarımızı, tarımın bütün bileşenlerini cimrice korumamız icap eder.

Önergemizin kabulünü diler, hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 21.48

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

23’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinde geçen “bir ay içerisinde Bakanlığa ve” ibaresinin “bir ay içerisinde Bakanlığa, ilgili meslek odalarına, Ziraat odalarına, muhtarlıklara ve” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                               Müzeyyen Şevkin

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                       Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Teklifin 23’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

5403 sayılı Kanun’un “Denetim” maddesinde değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu maddeyle, denetim görevi sadece Bakanlık, valilik veya kurullara verilmiştir. Oysa etkili ve verimli bir denetim için, denetim yapılacak bölgedeki tarımla ilgili meslek odalarından, muhtarlardan ve ziraat odalarından oluşan özel bir kurul olmalıdır. Böylece, o bölgenin tarımsal gerçekleri ve yöre halkının sorunları göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılabilecektir.

Değerli milletvekilleri, ürettiğinden kazanamayan ve borcu sürekli artan, katlanarak artan çiftçi, maalesef tarımsal üretimden hızla uzaklaşmakta ve ne yazık ki köyden kentlere göç etmek zorunda kalmaktadır. 2005 yılında 26,6 milyon hektar olan ekilebilir arazi varlığımız, maalesef, 3 milyon 100 bin hektar düşerek 23,5 milyon hektara gerilemiştir. Tarım arazilerimiz çeşitli sebeplerle terk edilmektedir. Başta Çukurova olmak üzere -biliyorsunuz, Çukurova, dünyanın sayılı 3’üncü tarım ovası- son derece önemli zenginlikte tarım ovası olan Çukurova da dâhil olmak üzere, burada hem bu alanların amaç dışı kullanımı hem de planlamanın yanlış alanlara yapılması, birinci sınıf tarım alanlarının amaç dışı kullanımlarının önünü açmaktadır.

“Millî ekonominin temeli ziraattır.” diyor Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk. Değerli milletvekilleri, son günlerde ne yazık ki buğday, arpa ve mısır ithalatında gümrük vergileri sıfırlandı. Daha önce “Artık ithalat yapmayacağız.” diyen Sayın Bakanımız “Paramız var da ithalat yapıyoruz.”a dönüşen bir politikayla, maalesef, buğdayda yüzde 45, arpada yüzde 35, mısırda yüzde 12 vergi ödeyen özel sektöre sıfır gümrükle… Gemi limanda beklerken kararname çıkarılıyor ve kararname çıktıktan sonra sıfır gümrükle limandan buğday getiriliyor, silolara dökülüyor. Maalesef, yerli ve millî olduğunu iddia edenler, bu parayı Türk çiftçisine, yerli ve millî çiftçiye aktarmak yerine yabancı ülkelere aktarmakta. Ne tesadüftür ki, aynı dönemde Kızılay, yine yurt dışına, Suriye’ye ve benzeri Orta Doğu ülkelerine yine mısır, buğday ve arpa hibe edecek. Şimdi, soru şu: Acaba bu arpa, buğday kimden alınacak arkadaşlar? Bu mısır, acaba, peşin parayla, sıfır gümrükle ithalat izni verdiğiniz firmalardan mı alınacak diye burada sormak istiyorum doğrusu. Değerli milletvekilleri, evet, yerli ve millî olduğunu iddia edenlerin mutlaka bunu değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çukurova Bölgesel Havalimanı’yla ilgili, Adana Vekilimiz az önce konuştu. Yine söylemek istiyorum, 2020 yılının sonlarına geldiğimiz şu günlerde, havalimanı ihalesinde tam bir keşmekeş ve kaos hâli devam etmektedir. Maalesef, alt ve üstyapı ihalelerinde bir sürü usulsüzlükler ve işlemler sürmekte. Bilinmeli ki geçtiğimiz aylarda bir Bakanın da görevinden alınmasına sebep olan bu havaalanı inşaatının yapıldığı yer birinci sınıf tarım toprağıdır ve 1 santimetrekare tarım toprağının oluşması için neredeyse bin yılın geçmesi gerekiyor. Maalesef, yer altı su seviyesi de yüksektir. Jeolojik anlamda da, ekolojik anlamda da sıkıntılar yaratacak olan bu havaalanının da bir an önce bu zararlardan kurtarılması gerekiyor ve vazgeçilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, evet, Şakirpaşa Havalimanı’nın istimlake uygun alanları vardır, genişletilmeye müsaittir; derhâl o Yenice’deki havalimanından vazgeçilip buraya gelinmeli.

Değerli milletvekilleri, Sayın Komisyon üyeleri; bugün bize geldi, Adana İl Raporu. 15 ilçemizin tarımda yaşamış olduğu sorunları içeren bir rapor. Umuyorum size de aktarılmıştır, aktarılmadıysa size bir fotokopisini de ileteceğim. Çok önemli talepler var, 15 ilçemizden gelen talepler var. “Tarımsal üretimde kullanılan gübre, elektrik, sulama, ilaç, yem gibi girdilerde artan fiyatlar ilde en önemli sorundur. Döviz kurunda yaşanan artışlar elbette ki etkendir ama üreticilerimizin üretime devam edebilmesi ve sürdürülebilirliğin sağlanması için girdi fiyatları makul seviyelere çekilmelidir.” diyor, 15 Ziraat Odası ilçe başkanımız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Evet, elektrik fiyatlarının yüksek olduğundan bahsediyorlar. Yüzde 18 KDV kaldırılmalı, yüzde 2 TRT payı, yüzde 1 Enerji Fonu mutlaka kaldırılmalı, tarımsal destekler ekimden önce verilmeli, pamukta destek arttırılmalı, kırsaldaki üreticiler desteklenmeli.

En önemli sorunlardan biri pazarlamadır. Mutlaka uzun vadeli üretim planları yapılmalıdır. Şu anda Adana’da narenciye dalında; maalesef satılamamaktadır. Narenciye tarlada 1 lira, pazarda 5 lira, markette 8 lira, İstanbul’da 12 liradır. Mutlaka pazarın bulunması lazım. Yurt dışındaki tüm unsurlarla kavgalı olduğumuz için ihracat yapamıyoruz. Dolayısıyla Tarım Kredi Kooperatiflerinin de kredi borcunu silmesi lazım.

Ekmeğe muhtaç ettiniz arkadaşlar, önce ekmeğe muhtaç edip sonra askıda ekmek dağıtmaya başladınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Buğdayı dışarıdan ithal ediyorsunuz, ekmeğe muhtaç ettiniz bu ülkeyi. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Eğer bu ülkede hayır yapacaksanız bu ülkeyi yoksullaştıran yasalara imza vermekten vazgeçin diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – CHP herhâlde Çukurova Havaalanı’na karşı. Milletvekilleri buna bir cevap verecekler herhâlde. CHP herhâlde Çukurova Havaalanı’nın yapılmasına karşı geliyor. Konuşmalardan onu anlıyoruz. Yarın bir gün Mersin halkına anlatırım bunu.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Efendim, Çukurova Havalimanı’nın Şakirpaşa Havalimanı varken oraya yapılmasının bir mantığı yok. Birinci sınıf tarım toprağını yok ediyorsunuz. Yer altı su seviyesi yüksek. Birinci sınıf tarım toprağını yok ediyorsunuz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinde bulunan “aykırılık tespit edilmesi halinde” ibaresinin “aykırılık tespit edilmesi durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                       Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                      Bitlis

                                     İmam Taşçıer                                            Semra Güzel                                        Züleyha Gülüm

                                       Diyarbakır                                                Diyarbakır                                                  İstanbul

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü                                 Ayşe Sürücü                                             Zeynel Özen

                                           İzmir                                                      Şanlıurfa                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Zeynel Özen. (HDP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün tarım ve hayvancılık yasasının bazı maddelerini görüşüyoruz. Bir söz vardır. Deveye sormuşlar “Boynun niye eğri?” diye, deve demiş ki: “Nerem doğru ki boynum da doğru olsun?”

Şimdi, biz demokraside, hukukta, insan haklarında, ifade özgürlüğünde nasılsak tarım ve hayvancılıkta da öyleyiz. Ama kavramadığımız şu: Bir ülkede tarım gelişmemişse sanayisi ve endüstrisi de gelişmez çünkü tarımda üretilen maddeler endüstrinin ve sanayinin ham maddesidir arkadaşlar. Eğer tarım gelişmemişse sanayi de gelişmez. Tarım nasıl gelişsin? Girdiler yüzde 100, yüzde 200 artarken; tüm gübre, mazot, ilaç, her şey artarken taban fiyatlar yerinde sayıyor ya da yüzde 5, yüzde 10 artıyor. Bu şartlarda tabii ki çiftçi tarlasını ekmiyor ve ekili alanlarımız, tarım alanlarımız gittikçe küçülüyor.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, öbür taraftan, tarım alanları madenciliğe açılıyor, imara açılıyor, HES yapımına açılıyor ve bunun en güzel örneğini ocak ayında ben verdim. Memleketim olan Maraş’ta Dulkadiroğlu ilçesine bağlı Çiğli, Çınarlı ve Fituşağı köylerinin, Alevi köylerinin arasında 3 bin dönüm verimli arazi, senede 3 ürün alınabilen verimli arazi sanayi tesisleri yapılması için kamulaştırıldı. Fakat idare mahkemesi köylülerin direnişi ve mahkemeye gitmesiyle bunu bozdu, Yargıtay da bu bozma kararını onayladı ama Türkiye’de maalesef artık tuz koktu; mahkemelerin kararları uygulanmıyor, uygulanmadığı gibi şimdi o inşaat, o proje maalesef devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, saraydan bakınca her şey tozpembe gözüküyor. Benim sizden ricam, buna saraydan bakmayın çünkü iki yüz elli yıl önce de Fransa sarayında Marie Antoinette kendisini protesto eden, ekmek isteyen halka şunu söylemişti: “Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin.” Sizler de Cumhurbaşkanının Malatya’da halkla diyaloğunu izlemişsinizdir. “Açız, evimize ekmek götüremiyoruz.” diyorlar, o bir torba çay atıyor ve diyor ki: “Keyif çayı için.” Karnı aç insanlar keyif çayı içmez arkadaşlar. Saraydan bakınca her şey tozpembe gözüküyor fakat öyle değil, gerçek öyle değil.

Diğer taraftan, biliyorsunuz, bir torba yasa geldi. Devletin alacağı vergiler, halktan alacağı, toplayacağı vergiler 269 milyar. Bir yapılandırmaya gidildi, bu yapılandırmanın içinde köylüye, çiftçiye yer yok. Yer olsa da bir anlamı yok çünkü onlarca yapılandırma yasası gelmiş şimdiye kadar Meclisin gündemine, bunlarda başarı -en başarılı olan yüzde 40- yüzde 10’larda, 15’lerde çünkü vatandaşın eğer parası olsa zaten borcunu zamanında öder. Siz yapılandırsanız da eğer parası yoksa onu ödeyemez, geri dönüşü de olamaz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, saraydan bakınca bu iş böyle gözüküyor ama Cumhurbaşkanımız diyor ki Birleşmiş Milletler için: “Dünya 5’ten büyüktür.” Evet, dünya 5’ten büyüktür ama şunun da iyi bilinmesi gerekiyor: Türkiye de o halkımızın alın terini sömüren, onlara peşkeş çekilen 5 şirketten büyük. Türkiye, o 5 şirketten büyüktür arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – Onun için halkımızın alın terini bu şirketlere peşkeş çekip ondan sonra da halkın aklıyla dalga geçmemek gerekiyor.

Damat diyor ki: “Dolarla işiniz ne, maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?” Buğday ithal ediyoruz arkadaşlar, et ithal ediyoruz. Bunlar neyle alınıyor? Dolarla alınıyor. Maalesef, bugün, asgari ücret 300 dolara düşmüştür arkadaşlar, doların yükselmesiyle. Bu ancak üçüncü dünya ülkelerinde görülen bir ücrettir. Halkı yokluğa ve açlığa mahkûm ettiniz, bunun hesabını vereceksiniz.

Teşekkür ediyorum. Meclisi de selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Zeki Hakan Sıdalı                                       Fahrettin Yokuş                                          Enez Kaplan

                                          Mersin                                                      Konya                                                     Tekirdağ

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                                            Aylin Cesur

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                       Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid’le birlikte tarıma artan ilgi müstakil evlere olan talebi artırınca hobi bahçeciliği deyim yerindeyse patladı. Yazlık alamayanlar için, daha uygun fiyatlı hobi bahçeleri bir alternatif olarak ön plana çıktı. Yoğun taleple birlikte verimli tarım arazilerine, ovalara, yılda üç ürün alınan tarlalara bile hobi bahçeleri kurulmaya başlandı. Yani hobi bahçeleri hobi olmaktan çıktı, tarımafobi bahçelerine dönüşerek tarımsal üretimi tehdit eder hâle geldi. Oysa hobi bahçeleri ovalar, verimli tarım arazileri, meyve bahçeleri ve orman arazilerindeki ağaçlar kesilerek oluşturulan alanlar üzerine kurulmamalı, aksine kentsel alanlara kurulmalı. Hobi bahçeleri konut, yazlık olarak değil, ticari olmayan sürdürülebilir üretim alanları olarak kalmalı.

Amacından saparak kentsel rantın unsuru hâline gelen hobi bahçeleri belediyelerden daha çok emlakçılar tarafından kurulur hâle gelirken pazarlanması da bir emlak faaliyetine dönüştü. Üzerinde sürdürülebilir kent tarımı yapılan hobi bahçeleri gitti, yerini betonlu, havuzlu hobikondular aldı. Hobi bahçeleri, kentte yaşayanların, kentin stresinden uzaklaştıkları, toprakla uğraşarak tarıma, üretime olan özlemlerini giderdikleri, kendi ihtiyacı olan sebzeyi, meyveyi üretecekleri alandı. Bu bakış açısı sürdüğü sürece ne hobi bahçelerine dönüşür ne de ranta konu hobikondulara dönüşür. Bu olumsuz gidişi durdurmanın yolu, işin felsefesine odaklanmaktan geçiyor. Bu yasa teklifi, daha önce hatta sizin iktidarınız döneminde çıkarılan yasaların uygulanamadığının bir itirafı. 2005 yılında çıkarılan yasa gerçekten uygulansaydı tarımsal alanlardaki yapılaşmayı, sanayi, turizm, enerji, madencilik yatırımlarını, hobi bahçelerini konuşmuyor olacaktık. Tarım topraklarını korumak için yine yasalar çıkarılıyor, cezalar getiriliyor, verimli tarım arazilerine kurulan hobi bahçeleri yıkılarak tarım arazilerinin bölünmesi önlenmeye çalışılıyor. Hobi bahçeleri konusunda gösterilen hassasiyet öncelikle diğer tesisler, konutlar için de gösterilmeli.

Örneğin, Türkiye'nin en verimli tarım arazilerinden Çarşamba Ovası’na yapılan biyokütle tesisi niçin konuşulmuyor? Koruma altına alınan ve bir çivi çakılamaz denilen ovalara, örneğin Alpu Ovası’na niçin termik santral kurma girişimleri yapılıyor? Tarım arazilerine kurulan hobi bahçelerini yıkmak için çaba gösterilirken niçin sanayi, konut, enerji, madencilik, altyapı tesislerinin kaldırılması, en azından bugünden sonra izin verilmemesi için çaba gösterilmiyor? Verimli tarım arazilerinin kurtarılması hedefi sadece hobi bahçelerini yıkmakla olmaz, çok daha bütüncül bir bakış açısı gerekir.

Tarım arazilerinin kaybı konusundaki ciddiyeti, sizlere memleketim olan tarım kenti Mersin’de yaşanan dikkat çekici rakamlarla ifade edeyim: Mersin’in tarım alanı, 2008-2019 yılları arasında 406 bin hektardan 333.173 hektara geriledi yani 72.827 hektar arazi tarım alanı vasfını yitirdi. Bu, 2008 yılı tarım alanı referans alındığında yüzde 18 oranında bir kayıp demek. Yani Mersin son on yılda tarım alanlarını yüzde 18 oranında kaybetti. Bu, 101.958 adet futbol sahası demek. Bu kayıp Mersin için büyük bir kapasite kullanım kaybı, kabul etmek mümkün değil. Şayet, Mersin her on yılda 72.827 hektar tarım alanı kaybetmeye devam edecek olursa gelecek kırk beş yıl içerisinde tarımın başkenti Mersin’de tarım yapılacak 1 metrekare arazi bile kalmayacak. Burada dikkat çekici olan başka bir şey ise toplam kaybın yüzde 71’inin son beş yılda meydana gelmiş olması. Son on yılda kentin toplam arazi varlığı içerisindeki tarım arazilerinin oranı yüzde 25’ten yüzde 21’e gerileyerek yüzde 4 oranında küçüldü. Tarım dışı araziler 2009’dan 2019’a 75.595 hektar arttı. Bu artışın 70 bin hektarı doğrudan tahıl tarımından kopanlardan oluşurken 5 bin hektarı orman ve fidanlıklardan dönüştürülen alanlardan kaynaklandı. Mersin, son on yılda 75.595 hektar arazisini yapılaşmaya, sanayi, turizm, enerji, madencilik yatırımlarına ve maalesef, hobi bahçelerine kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – En verimli topraklarımızı yanlış, plansız yatırımlardan, beton kentlerden ve diğer pek çok enerji şirketinin işgalinden kurtaramazken, bugün, burada hobi bahçelerini konuşmak asıl zararı, asıl kaybı gözden kaçırmaktır. O nedenle, yasa uygulayıcılarını, öncelikle Meclis olarak çıkardığımız yasaları en iyi şekilde denetlemeye, tarım alanlarını koruma konusunda hassasmış gibi yapmak yerine ciddiyete, samimiyete, konuyu gerçekçi bir şekilde almaya davet ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde 4 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle değiştirilen 5403 sayılı Kanun’un 20’nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                                    Utku Çakırözer

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                     Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün tarımı, çiftçiyi, kırsal kalkınmayı konuşuyoruz; şu şöyle olmalı, bu böyle olmalı diyoruz ama iş bütçeye geldiğinde, para meselesine geldiğinde kimse çiftçiyi hatırlamıyor. İki gün önce, torba kanun Plan ve Bütçe Komisyonumuzdan geçti, haftaya Genel Kurulda görüşülecek. Orada, neredeyse herkesin borcuna yapılandırma var ama “milletin efendisi” dediğimiz köylümüze, çiftçimize yok; patronun vergi affı, sigorta affı, esnafın BAĞ-KUR affı, arabası olanın trafik cezası affı, öğrencilerin KYK kredi affı var ama borç içindeki Anadolu çiftçisine yönelik tek bir kolaylık yok, af yok, yapılandırma dahi yok. Çiftçinin borcuna deva olmadığınız gibi, bir de çıkıp alın terinin karşılığını almasını engelliyorsunuz. Nasıl mı? Tarımda ithalatın önünü açarak hem de hasat döneminde. Hani Tarım Bakanının çiftçiye sözü vardı, “Ben Bakan olduğum süreçte, hasat devam ederken o ürünün ithalatına izin verilmeyecek.” diye. İşte arpa, buğday ve mısırda gümrük vergileri sıfırlandı. Tarımda ithalat çiftçinin boynunu bükmekte. Bu, son derece yanlıştır. Kanada’nın, Meksika’nın, Yunanistan’ın çiftçisine kazandıracağınıza, bizim Eskişehir’in, Kayseri’nin, Konya’nın çiftçisine kazandıralım. Geçen hafta Mahmudiye’de, Çifteler’de pancar üreticilerini dinledim. Biliyorsunuz, şeker pancarı temel gıdamız olmasının yanı sıra, pandemi sürecinde hepimiz için ayrı öneme sahip bir tarım ürünü. Pancar olmasa ondan üretilen kolonyayı, dezenfektanı bulamayacaktık bugün. Buradan bir kez daha hem soframız hem de sağlığımız için üreten o pancar üreticilerine selam gönderiyorum. Bu çiftçimiz her türlü zorluğa rağmen ekti, suladı, büyüttü ve hasada başladı. Çiftçi pancarını topluyor, fabrikaya teslim ediyor ama kaçtan teslim ettiğini bilmiyor. Aylar önce açıklanması gereken pancar fiyatı hâlâ ortada yok. Buradan eli nasırlı pancar çiftçimiz adına sesleniyorum: Alın terinin karşılığı; mazotunun, gübresinin, sulama, elektrik ve söküm bedellerinin karşılığı, pancarın ton başına fiyatının en az 390-400 lira olmasıdır. Bunun altındaki her rakam çiftçimizin cebinden, çiftçimizin aşından çalmak demektir.

Değerli milletvekilleri, çiftçinin başındaki bir başka dert, doğal afetler. Eskişehir çiftçisini iki yıldır her tür afet vurdu; don vurdu, dolu zarar verdi, seli, fırtınası, hepsi çiftçimizi vurdu. Geçen yıl 53 milyon lira hasar vardı; 9 ilçede 2.174 çiftçimizin bahçesi, tarlası harap oldu; Ankara’daki beyler adam başına sadece 201 lira -şaka değil, 201 lira- yardım gönderdiler. Bu yıl afet üstüne afet yaşandı; 250 mahallede 15 bin çiftçimizin tarlası, bahçesi ama az ama çok zarar gördü; devletin kendi rakamlarıyla 125 milyon liralık afet hasar raporu çıkarıldı. Buradan söyleye söyleye artık utandıklarından mıdır nedir bilinmez, bir küçük bütçe ayırdılar. Bakıyoruz, bu sefer de adam başına ortalama 500 ile 1.000 lira arasında bir yardım, bir asgari ücret dahi değil; onu da altı ay oldu, daha henüz vermiş değiller. Bu yaşananlar ilk de değil, son da değil; Eskişehir çiftçisinin on sekiz yıllık kaderi.

Birkaç ilden bahsedeceğim, isimlerini vermeyeceğim: Doğu Anadolu’da, sizin iktidarınızda 7 milyar lira tarımsal destek almış, helalühoş olsun. Akdeniz’de, 15,2 milyar lira almış bir ilimiz; Karadeniz’de, 9,5 milyar lira almış; Akdeniz’de, yine 8,8 milyar lira; Orta Anadolu’da, 29 milyar lira tarımsal destek almış; oradaki çiftçilere helalühoş olsun. Peki, bizim Orta Anadolu’nun buğday ambarı, Türkiye’nin 2’nci büyük pancar üreticisi Eskişehir’imize ne kadar destek verilmiş? On sekiz yılda sadece 1,9 milyar lira; 2 milyar bile değil, maalesef böyle. İşte, bu, Eskişehir çiftçisinin ihmal edilmişliğinin, terk edilmişliğinin resmidir.

Tohum destek paketi açıklanır, Eskişehir çiftçisine yok. Hayvan yetiştirici bölgeler, üretim merkezleri açıklanır; Eskişehir yok. Konya Ovası’na destek var, Alpu Ovamıza destek yok. Bırakın desteği, koruma altındaki bu verimli ovaya zehir santrali dikmeye kalktınız. Bugün Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından açıklandı, Eskişehir’e yapılmak istenen termik santralin gerçekleşmesi hâlinde 24 ilde 11 milyon yurttaşımız sağlığından olacak, 575 futbol sahası büyüklüğünde tarım alanı yok olacak, darbeyi yine çiftçiler yiyecek. Buradan bir kez daha haykırıyorum ki Eskişehir ve Eskişehirliler bu zehir projesine sonuna kadar direneceklerdir. Hafta sonu Çifteler ilçemizdeydim, Sakarya Irmağı’mızın doğduğu yer ama gelin görün ki Çifteler’de üreten çiftçilere Devlet Su İşleri “Sen bu nehri kullanamazsın.” diye yazı göndermiş. Yazı burada değerli arkadaşlarım, gösterdiğim gibi, işte belgesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Tabii Sayın Başkan.

Çiftçiye “Sen sulu tarım yapamazsın; pancar, mısır, ay çiçeği ekemezsin.” diyorlar, “Ekersen de su vermeyiz.” diye tehdit ediyorlar. Abbas Halim Paşa, Sait Halim Paşa, Yıldızören, Zaferhamit, Körhasan, Gelenli, Eminekin ve diğer köylerden yüzlerce çiftçi kara kara düşünüyor; tehdide rağmen ekse önündeki nehirden suyu alamayacak, dinleyip ekmese alın terinin karşılığını alamayacak. Buradan Ankara’daki beyleri uyarıyorum: Çiftçiyi susuz bırakarak, tehdit ederek tarım politikası oluşturulmaz. Yapılması gereken belli, çiftçiyi tehditle korkutmak değil, su kanalları, barajlar, göletler inşa ederek ihtiyacı olan suyu temin etmektir.

Değerli milletvekillerimiz, Türkiye’nin en iyi, en çevik, safkan yarış atlarının yetiştirildiği yer Mahmudiye’dir. Mahmudiye’de haralar var, çiftlikler var; yarışan pek çok at orada bakılıyor ama bir hipodromumuz yok. Hipodrom standartlarında idman merkezi var, 2 bin metre çim pist var, 1.800 metre kum pist var ama kullanılmıyor. Gelin, bunu hipodrom yapalım diyoruz ama dinleyen kim.

Son olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Sayın Başkanım, selamlayayım…

BAŞKAN – Prensip olarak 2’nci kez ilave süre vermiyorum, şimdiye kadar kimseye vermedim.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Peki, tabii, selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sadece Eskişehir’imiz için değil, tüm çiftçilerimizin talepleri ortak. Tüm tarımsal ve hayvansal destek ödemeleri zamanında ve bir takvim çerçevesinde yapılmalı, çiftçinin tarım girdilerinde, mazotta, tarımda kullandığı elektrik ve sudan ÖTV ve KDV gibi vergiler kaldırılmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde bulunan “Tarımsal amaçlı arazi kullanım plan ve projelerine aykırılık durumunda uygulanacak cezalar ve yükümlülükler” ibaresinin “Tarımsal amaçlı arazi kullanım plan ile projelerine aykırılık durumunda uygulanacak cezalar ve yükümlülükler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                       Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                      Bitlis

                                     İmam Taşçıer                                            Semra Güzel                                             Ayşe Sürücü

                                       Diyarbakır                                                Diyarbakır                                                  Şanlıurfa

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                                                 Dirayet Dilan Taşdemir

                                           İzmir                                                                                                                           Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Yaklaşık iki haftadır, AKP’nin aslında tarıma dair politikasızlığını konuşuyoruz. Burada birçok şey söylendi, eleştiri yapıldı, önerilerde bulunuldu ama biliyoruz, yine her zamanki gibi bildiğinizi okuyacaksınız, bu eleştirileri ve önerileri dikkate almayacaksınız. Ama yine de biz konuşmaya devam edeceğiz, eleştirilerimizi ve önerilerimizi sunacağız.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu coğrafyada -yani milattan önce 9000’den itibaren- tarım yapılıyor. Yani Mezopotamya ve Anadolu’dan, “verimli hilal” denen bölgeden, tarımın ilk icat edildiği, arpanın, buğdayın keşfedildiği bir coğrafyadan söz ediyoruz. Ama bu verimli topraklarda maalesef, bugün öyle bir hâle getirdiniz ki ekmeğin diyarında insanlar ekmeğe muhtaç pozisyonunda. Yine sayenizde, zengin toprakların yoksul insanları oluverdik.

Değerli arkadaşlar, yine daha önce de söylemiştim, bir kez daha söylemek istiyorum. Tarihin hiçbir döneminde tarım, bu kadar büyük bir kriz yaşamadı. Yani kapitalist sistemin çıkarlarını çiftçinin menfaatlerinin önüne koyan bir siyaset izleniyor. Dolayısıyla bu siyasetten kaynaklı da tarım bitme noktasına getirildi. Bakın, bu belirlemeyi biz yapmıyoruz. Bunu TÜİK’in rakamları da söylüyor. TÜİK’e göre, çiftçi sayısı son on iki yılda yüzde 48 azalmış, sebze bahçeleri alanları yüzde 15 küçülmüş. Yine, 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı, 2019’da 600 bine kadar düşmüş. Yine, TÜİK verilerine göre, tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken 2020 Şubat ayı itibarıyla bu sayı 4 milyon 157 bin kişiye kadar gerilemiş. Yani bu verilerden de anlaşılacağı üzere, çiftçiler artık topraklarını ekemiyor, biçemiyor, tarımla uğraşamıyor. Yine, mazot, gübre, ilaç, tohum fiyatları almış başını gidiyor, bir de bunların üzerine elektrik faturalarındaki o büyük yükseliş eklendi dolayısıyla çiftçiler bu yükselen elektrik faturalarını ödeyemiyor. Bu sefer ne yapıyorsunuz? Bu sefer de özellikle bu destekleme amacıyla verilen yardımlara blokaj koyuluyor yani bir anlamda TEDAŞ’ın tahsilatçısı pozisyonuna da düştünüz. Yani resmen bu politikalarla insanlara diyorsunuz ki: “Tarım yapmayın, tarımdan uzak durun.”

Değerli arkadaşlar, bu politikalardan en fazla etkilenen illerden bir tanesi de Ağrı. Ağrı kentimiz, aslında bir tarım ve hayvancılık kenti ama uygulanan yanlış politikalar belki de en fazla bizim bu Ağrı kentimizi etkiliyor. Ağrılı çiftçiler gerçekten, resmen kan ağlıyor yani dönem sonu geldiğinde, ürettikleri ürünleri sattıklarında, aslında bu borçlarını karşılayamıyorlar hatta aldıkları kredileri bile ödeyemez duruma geldiler, tarlalarını ekip biçemiyorlar. Bundan kaynaklı olarak da her yıl Ağrı’dan 30 bine yakın kişi kenti terk ediyor, büyük şehirlere gidiyor. Yine, Ağrılı gençler, bu üretimden koparılan gençler büyük şehirlerde, metropollerde inşaat sektöründe çalışmak zorunda kalıyorlar ve her yıl onlarca genç iş cinayetlerine kurban gidiyor, yaşamını yitiriyor.

Değerli arkadaşlar, yine, bu pandemi süreci de ciddi anlamda kentimizi etkiledi; esnafın birçoğu kepenk kapatmak zorunda kaldı yani Ağrılı esnaflar bu durumda kendi kredilerini bile ödeyemez durumdalar. Evine ekmek götüremeyen binlerce esnaf var, genç var. Bundan kaynaklı olarak sadece geçen ay içerisinde 4 genç intihar etti, bu yaşam koşullardan kaynaklı. Yani gerçekten, bir Ağrı’ya gidin, İŞKUR’un önünde uzun kuyruklar oluşmuş. İlk defa, Ağrı tarihinde böyle İŞKUR’un önünde uzun kuyruklar oluşuyor. Bakın, burada da tabii, bir torpiliniz varsa ve yandaşlardan da eğer sıra gelirse bir iş bulabiliyorsunuz ama maalesef, her yerdeki kayırmacılık burada da devreye giriyor; Ağrılılar bir iş bulma konusunda sorun yaşıyorlar.

Değerli arkadaşlar, yine Ağrı kentimiz aslında, sosyoekonomik durum açısından, Türkiye’de sonda gelen üç il içerisinde yer alıyor. Sadece tarım ve hayvancılıkta değil sağlık, eğitim, ekonomide de benzer sorunlar yaşanıyor. Yani bizim kentimizde olan tek şey, AKP’nin her dönem halka sunduğu boş vaatler. Yani boş vaatler konusunda kentimizde çok istikrarlı bir şekilde, gerçekten bu politikalar sürdürülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Yani resmen, kentimiz boş vaatler kentine dönüşmüş durumda. Dolayısıyla insanlar da bunun farkında, bir kez daha buna yönelik tavırlarını, tepkilerini de ortaya koyacaklarını biliyoruz. Ama şunu söyleyeyim: Hakkınızı yemeyelim, vallahi, Ağrı’da istikrarlı yaptığınız tek şey partimize, HDP’ye saldırmak. Bu konuda çok istikrarlı bir siyaset izleniyor. Resmen HDP, Kürt düşmanlığı yeni yeni politikalarla devreye sokuluyor. Geçen hafta, Ağrı’da Doğubeyazıt ilçemizde, ilçe binamız sabahın beşinde, bakın, bir siyasi partinin parti binası sabahın beşinde kapısı kırılarak basıldı, eş başkanlarımız gözaltına alındı. Dolayısıyla bu siyasi partiye yönelik uygulamalarınız… Gerçekten, artık bunun adı barbarlıktır, bunun adı zorbalıktır. Biz, Ağrı halkının hem bu boş vaat siyasetine hem bu barbarlık ve zorbalık siyasetine “Hayır.” dediğini, itirazını bir kez daha size göstereceğini biliyoruz.

Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Fahrettin Yokuş                                           Enez Kaplan                                             Hüseyin Örs

                                          Konya                                                  Tekirdağ                                                       Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                          Ayhan Altıntaş                                            Aylin Cesur

                                          Edirne                                                      Ankara                                                      Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen, Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 24’üncü maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubu olarak verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, teklifin 24’üncü maddesi, tarımsal amaçlı arazi kullanımı plan ve projelerine aykırılık durumunda uygulanacak cezaları artırıyor. Bu, olumlu bir düzenleme olarak göze çarpmaktadır. Ancak iktidarın 2002’den bu yana tarım konusundaki siciline baktığımız zaman, bu tarz düzenlemeleri gölgede bırakacak şekilde, tarım sektörünün ve tarımsal üretimin âdeta yıkıma uğratıldığını görüyoruz. TÜİK ve SGK’nin verileri de iktidarın yanlış politikaları neticesinde ülkemizde çiftçiliğin giderek azaldığını açık bir şekilde teyit etmektedir. Bunun temel sebebi de çiftçinin para kazanamaması, girdi maliyetlerinin giderek yükselmesi sebebiyle çalışarak, üreterek zarar etmesidir. Nitekim, 2003 yılında, Çiftçi Kayıt Sistemi’nde 2 milyon 765 bin çiftçi kayıtlıyken bu sayı 2 milyon 133 bin kişiye düşmüştür. Yani 632 bin çiftçi tarımı bırakmak zorunda kalmıştır. AK PARTİ’nin yanlış tarım politikaları sebebiyle, 4 çiftçimizden 1’isi üretimden çekilmiştir. Çiftçilerimiz üretimden çekilirken buna bağlı olarak tarımsal sektörlerde istihdam edilen vatandaşlarımızın sayısı da hızla azalmıştır.

TÜİK verilerine göre, tarımda istihdam edilen kişi sayısı 2002’de 7 milyon 458 binken 2020 Şubat ayı itibarıyla 4 milyon 157 bin kişiye gerilemiştir. Söz konusu veriler, son on sekiz yılda 3 milyon 301 bin tarım emekçisinin işini kaybettiğini ve tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 44 oranında azaldığını ortaya koymaktadır. Böylece, geçmişte tarımda kendi kendine yeten Türkiye, AK PARTİ döneminde tarımda dışa bağımlı hâle gelmiş ve yabancı ülkelerin çiftçilerini zengin edecek şekilde uygulanan tarımda ithalat politikalarını desteklemiştir.

Bakın, mesela, hububat ithalatı için gümrük vergileri 1 Ocağa kadar sıfırlandı. Buğday ithalatında yüzde 45, arpada yüzde 35 ve mısırda yüzde 25 olan gümrük vergileri 2021’e kadar yüzde sıfır olacak. Gümrük vergilerini sıfırlamak yerine çiftçiyi desteklemek daha mantıklı olmaz mıydı? Hem bizim çiftçimiz kazanırdı hem de geleceğe daha umutla bakardık.

Sadece hububatta değil, pamukta da ithalata dayalı bir ekonomi ortaya çıkıyor. Ülkemizde lif pamuk üretimi geçen seneye göre yüzde 40 düşmüş, pamuk ithalatı da 2018-2019 sezonunda 760 bin ton iken 2019-2020 sezonunda 1 milyon tona yaklaşmıştır. Bu politikalarla yabancı ülkelerin çiftçileri desteklenirken bizim çiftçimiz fakirleşmiş ve tarımsal üretimden çekilmiştir.

Bakın, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’le Yozgat ve Kayseri’ye gittik, oralarda çiftçi ve hayvancılarımızla da görüştük. Çiftçilerimiz boşuna çalıştıklarını söylüyorlar. Tohum, mazot, gübre, hayvan yemi gibi girdilerin maliyetlerindeki görülmemiş artışlar çiftçiyi bezdirmiş durumda, artık çayı bile keyifle içemiyorlar. Bu tablo, çiftçiyi canından bezdiren AK PARTİ’nin yanlış tarım politikalarının en net fotoğraflarından biridir.

Değerli milletvekilleri, iktidarın Türkiye’de tarımı bitme noktasına getiren ve üreticimizi iflas ettiren politikalarıyla tarım arazileri de azalmıştır. TÜİK verilerine göre, 2002’de 26 milyon 579 bin hektar olan ekim alanları, 2018’de 23 milyon 94 bin hektara gerilemiştir. Bu kayıp arazi rakamı, Türkiye’nin tarım ihracatından elde ettiği gelirden 5 kat daha fazla tarımsal ihracat gelirine sahip olan Hollanda’nın yüz ölçümü kadar bir araziye tekabül etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, pandemi süreci tarımsal üretimin ve kendi kendine yetebilirliğin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu gerçeğin farkında olan bizler, İYİ PARTİ’nin iktidarında, sadece tarımda kendi kendine yeten bir Türkiye yaratmayacağız, tarımsal ihracatımızı artırarak Türkiye’yi tarımda hak ettiği yere getireceğiz. Yani hem ülkemizi hem de üreticimizi zenginleştireceğiz. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in de ifade ettikleri gibi, tarım konusunda Türkiye’nin potansiyeli çok yüksektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Bu potansiyel ancak doğru bir analiz, düzgün bir planlama ve kapsamlı bir stratejiyle hayata geçirilebilir.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifinin 24’üncü maddesiyle değiştirilen 5403 sayılı Kanun’un 20’nci maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu şekilde tahsil edilememesi halinde ilgisine göre Hazine ve Maliye Bakanlığı veya İller Bankası Anonim Şirketi tarafından belediye veya il özel idaresinin 2/7/2008 tarihli ve 5779 Sayılı İl Özel İdarelerine ve Belediyelere Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun gereğince aktarılan paylarından kesilerek, genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere takip eden ayın sonuna kadar Bakanlık merkez muhasebe birimi hesabına aktarılır.”

                                    Özlem Zengin                                           Ramazan Can                                             Tamer Dağlı

                                           Tokat                                                     Kırıkkale                                                     Adana

                               Fehmi Alpay Özalan                                        İsmail Kaya                                       Salim Çivitcioğlu

                                           İzmir                                                     Osmaniye                                                   Çankırı

                               Mücahit Durmuşoğlu                                   Metin Gündoğdu                                     Abdullah Güler

                                        Osmaniye                                                     Ordu                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Uygun buluyor, takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 5403 sayılı Kanun’un 20’nci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında, yıkım masraflarının yüzde 100 fazlasının ilgili belediye veya il özel idaresinden tahsil edilme usulünün belirlenmesi ve tahsil edilen tutarların genel bütçeye gelir kaydedilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 4 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle değiştirilen 5403 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                                          Ali Keven

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                      Yozgat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Yozgat Milletvekili Ali Keven.

Buyurun Sayın Keven. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KEVEN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Tarım ve orman alanında getirilen çeşitli düzenlemeler ne yazık ki sorunların çözümünden çok uzak. Çiftçilerin yaşadığı sorunlarla ilgili, tarımdaki ithalat politikanız, buğday üretimi, pancar üretimi gibi tarımsal veriler üzerinde yaptığımız eleştirilere ve çözüm önerilerine kulak tıkıyorsunuz, tam bir dayatma örneği sergiliyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat’ımız bir tarım şehridir. Yozgat’tan çiftçilerimizin sizlere selamları var; “Yeşil mercimekte 1’inci, şeker pancarında 2’nciyiz ve buğday üretiminde ilk 6 il arasındayız ama hayatımızdan memnun değiliz.” diyorlar. Çünkü mazot ve gübre fiyatları kepçeyle artarken buğday ve arpa fiyatı kaşıkla artıyor, nohut ve mercimek fiyatları dalgalı seyrediyor. Geçen sene 5 liraya satılan ürün bir yıl sonra 3 liraya satılabiliyor. Sertifikalı tohum desteği, ekim sezonu geldi, ödenmedi. Şeker pancarı üreticileri pancarı söküyor, fabrikaya teslim ediyor ama kaç lira fiyat verileceği belli değil. Şeker pancarı taban fiyatı, ekim ayı bitiyor, belli değil. Geçen sene 1 Eylülde açıkladığınız pancar fiyatını neden açıklamıyorsunuz? Merak ediyorum, pancarın fiyatını şeker olunca mı açıklayacaksınız?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on sekiz yılda 68 milyon ton buğday ithal eden AKP iktidarı, çiftçimizi yoksullaştırırken başka ülkelerin çiftçisini ihya etti. Bu dönemde, on sekiz yılda tarım ürünleri ithalatına 104 milyar dolar ödediniz; arpa ve buğday ithal etmek için gümrük vergilerini sıfırladınız, her şeyi sıfırladınız ama çiftçinin borcunu sıfırlamadınız. Öyle sanıyorum, böyle giderseniz Türk çiftçisi de sizi sandıkta sıfırlayacak. Şu an çiftçilerin bankalara 120 milyar lira borcu bulunduğunu biliyor musunuz? Bu borcun ertelenmesi ve faizsiz yapılandırılması çok acil bekliyor. Yapılandırma paketinin içine çiftçilerin dâhil edilmesi şart, Tarım Kredi borçlarının yapılandırmaya dâhil edilmesi ve faizlerinin silinmesi şart.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat’ta hayvancılıkla uğraşan üreticilerimizin sizlere selamları var. Üretici, girdi maliyetleri artışından, doların artışından endişeli; geleceğe güvenle bakamıyor. Maliyetlerin artışı gerek besicilik gerekse süt hayvancılığı yapanlar için içinden çıkılmaz bir hâl aldı. Şu an düveler, inekler maalesef kesime gönderiliyor çünkü yem fiyatı yüzde 35-40 arttı ama süt fiyatı bir türlü artmıyor. Yozgat’ta Ziraat Bankası, kapısına gelen üreticiye hayvancılık kredisi vermek için binbir zahmet öne sürüyor. Kapasite raporlarıyla, üreticinin elindeki ağılın kapasitesini düşürmek için uğraşıyorlar. Bu üretici ne yapsın? Tefecinin eline mi düşsün istiyorsunuz?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgatlı esnafımızın da sizlere selamları var; Covid salgını koşullarında siftah yapamıyor, borcunu ödeyemiyor, evine ekmek götüremiyor. Servisçi esnafı mart ayından beri kontağı kapattı, iş yapamıyor; biz de devlet olarak onların araç muayene ücretlerini üstlenelim. Kahvehaneci esnafına gelir desteğinde bulunalım. Kırtasiyeciler için kamu kurumlarına o ilde, ilçede bulunan kırtasiyeden malzeme temin etme zorunluluğunu getirelim. Yine, diğer esnafımıza kira yardımı yapalım. Bu öneriler ilk etapta bir nebze rahatlama yapacaktır ama Sayın Cumhurbaşkanımız Malatya’da esnafa “Sen abartıyorsun, bu kadarı abartı.” diyor. Bu söylem, esnafın sorunlarını çözmüyor, çözemiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnafımız sicil affının bir an önce çıkarılmasını bekliyor. Yeni kredi de kullandırılmayan esnaf ne yapacak, soruyorum, bir açıklasanız da tüm esnaf öğrense. Salgının başladığı mart ayından itibaren BAĞ-KUR prim borçları ödenemiyor. Mart ayından itibaren BAĞ-KUR primi borçları mutlaka silinmelidir. Esnaf Kefalet Kooperatifleri tarafından kullandırılan 25 bin liralık kredinin ödemesi üç ay ertelenmişti, şimdi onun da ödeme günü geldi. Esnafın neyini alacaksınız, canını mı alacaksınız, merak ediyorum.

Şu an Yozgat’ta üniversite öğrencileri şehre gelmediği için kafecisi, lokantacısı, kantincisi, kırtasiyecisi, yurt işletmecisi, binlerce esnaf gelirini kaybetti. Bu esnafların prim borcu, kira, stopaj, fatura, vergi ödemesi gibi birikmiş borçları, düzenlenecek bir hibe destek programıyla mutlaka üstlenilmelidir. Sadece Halk Bankasında biriken 15 milyar lirayı bulan borç, yeniden yapılandırılarak bir yıl ertelenmelidir.

Eğer, siz, meşhur beşli müteahhit grubuna değil de esnafa bütçe ayırırsanız kaynak çok. Bu müteahhitlere verilen yolcu ve araç garanti sayılarını biraz daha insaflı ve vicdanlı verirseniz kaynak çok. On sekiz yılda Londra tefecilerine, Galata bankerlerine yani faize tam 1 trilyon lira ödediniz; yönünüzü tefecilere değil esnafa, çiftçiye, emekçiye çevirirseniz kaynak çok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ KEVEN (Devamla) – Bu ülkeyi on sekiz yıl tek başınıza yönettiniz. Ülkenin geldiği nokta: Yoksullar, zenginlerin yaşadığı mahallelerde artık yemek topluyor; siz övünebilirsiniz bu tablodan, ben utanıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Beyaz, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeyle sağlık çalışanlarının yıllık izin, istifa gibi temel haklarına kısıtlama getirildiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Teşekkürler Başkanım.

Sağlık Bakanlığı tarafından bugün yayınlanan genelgeyle sağlık çalışanlarımızın yıllık izin, istifa gibi bazı temel haklarına kısıtlama getirildi. Zaten zor şartlarda çalışan sağlıkçılarımız için artan vaka sayısıyla birlikte şartlar gittikçe ağırlaşıyor. Sağ olsun, sağlık çalışanlarımız pandemi sürecinde üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. Sağlık çalışanları kendi sağlıklarından, ailelerinden, sosyal yaşamlarından fedakârlıkta bulundular. Peki, Hükûmetimiz sağlık çalışanları için ne yaptı? Ek ödeme yok, performans yok, sağlıkçıya şiddete çözüm yok, yetersiz personel için yeni atama yok, özlük hakları yerinde sayıyor. Gelin, milletin vekilleri olarak bu zor dönemde milletin kahramanlarının sorunlarını çözelim, sağlık çalışanlarımızın yüzünü güldürelim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde bulunan “Tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasına ve toprak koruma projelerine uyulmamasına ilişkin cezalar ve yükümlülükler” ibaresinin “Tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasına ve toprak koruma projelerine uyulmamasına dair cezalar ve yükümlülükler” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Semra Güzel                                            Rıdvan Turan                                       Nusrettin Maçin

                                       Diyarbakır                                                   Mersin                                                     Şanlıurfa

                                     İmam Taşçıer                                   Mahmut Celadet Gaydalı                                   Ayşe Sürücü

                                       Diyarbakır                                                     Bitlis                                                      Şanlıurfa

                            Serpil Kemal Pekgözegü                                                                                  Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                           İzmir                                                                                                                        Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa teklifi hakkaniyetli, vicdanlı, bilimsel yayınları engelleme riski taşıyor. Neden? “Tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen” denilerek bilimsel yayınların önüne geçilecek, öncesinde önüne geçildi ve cezalandırıldı bile. Nasıl mı? İşte size örnek: Bülent Şık, Sağlık Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi arasındaki ortak çalışmada yer aldı, 2011-2015 yılları arasında bu çalışmada yer aldı. Kanserojen maddelerin kanser oluşturma riski araştırıldı, sanayi bölgeleri ve turizm bölgeleri arasında bir kıyas yapılarak araştırıldı. Nereler? Tekirdağ, Edirne, Kırklareli, Kocaeli ve Antalya araştırıldı. Sanayi bölgelerinde pestisitin yüksek çıkacağı tahmin ediliyordu, evet, yüksek çıktı ama Antalya Kumluca’da da yüksek çıktı, pestisitler oldukça yüksek orandaydı, büyük bir tehlike vardı. En az 1 milyon 300 bin çocuğun olduğu bir bölgede kanser riski çok büyük bir orandaydı ama Sağlık Bakanlığı ne yaptı biliyor musunuz? 2015’te bu çalışmanın sonuçlarını açıklamadı, “E, durun, durun, 2017’de açıklayacağız.” dedi, açıklamadı. Bülent Şık kıvranıyordu. 2019 geldi, yine açıklanmıyordu ve Bülent Şık bir makale yazdı “Türkiye'yi kanser eden ürünleri devlet gizledi, biz açıklıyoruz!” dedi makalesinde, çok önemli gerçekleri açıkladı. Çok doğru söylüyordu, yapılan araştırmayı söylüyordu, sonrasında ne mi oldu? Cezalandırıldı; mahkemeye verildi Sağlık Bakanlığı tarafından, bir yıl üç ay ceza aldı; yalan söylediği için değil, bilimsel araştırmanın sır bilgileri açıkladığı hususundan bir yıl üç ay ceza aldı. Ama bakın, tehlike çok büyüktü. Dilovası’nda her 3 ölümden 1’i kanserden dolayıdır; Tekirdağ’da, Edirne’de, Kırklareli’de her 5 ölümden 1’i kanserden dolayıdır. Büyük bir risk var ve risk artıyor ama bu umursanmadı “Niye gerçekleri söyledin?” cezası verdiler. İşte, böylesine acımasızca, vicdansızca bir madde getiriliyor. AK PARTİ iktidarının, maalesef, vicdansızca işleri çok fazla, bütün bunlara rağmen hâlâ kendini dindar, ahlaklı gösterme alışkanlığı da çok yüksek oranda; çok üzücü.

Geçtiğimiz hafta AK PARTİ’li vekiller Genel Kurulda bir yarış hâlindeydi, Aliya İzzetbegoviç’in taziyesi yarışı hâlindeydi. Aslında, o yarışı kazanamamaları riski yoktu, Aliya’ya taziye vermeyi hak etmişler miydi, onu kendilerine sormalıydılar; bence hak etmemişlerdi çünkü Aliya çok ahlaklı bir insandı, düşmanları kadınları ve çocukları öldürürken “Hayır, biz düşmana benzeyemeyiz, kadın ve çocukları öldüremeyiz.” diyen bir insandı ama siz çocuklu anneleri, hasta mahpusları acımasızca cezalandıran, zulmeden bir iktidarsınız.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Yalan söylüyorsun, yalan!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yalan söylüyorsun.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Neresi yalan ya, neresi yalan?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, Aliya İzzetbegoviç hatıralarında ne der? Tebaa ve itizâlcileri anlatır.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Sen Aliya’nın ismini ağzına alamazsın.

HÜDA KAYA (İstanbul) – İnsanlar mahpusta ölüyor, neresi yalan?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Siz Aliya’yı bilmiyorsunuz da.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Sen onun ismini ağzına alamazsın!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – “Doğu Batı Arasında İslam”ı okudun mu?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Aliya kim, sen kimsin ya!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Ben okudum, tüm eserlerini okudum ve sizin din istismarı anlayışını en başta Aliya’nın ortaya koyduğunu, Aliya’nın bunu eleştirdiğini çok iyi biliyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Bakın, bakın size “Doğu Batı Arasında İslam”dan… Okumamışsınızdır, biraz dinleyin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Anlat da dinleyelim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - İtaat edenleri ve karşı çıkanları anlatmış.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Senin gibi yalancı değildi o!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Diyor ki: “Bunlar itaat zihniyetli insanlardır -sizi anlatıyor- ve tabi olmayı, amirlerince methedilmeyi, onların gözüne girmeyi severler. Öte tarafta mutsuz bir insan grubu vardır -muhalifleri, itiraz edenleri kastediyor- bunlar, hep yeni bir şey isterler, ekmek yerine daha ziyade hürriyetten, maslahat yerine insanın şahsiyetinden bahsederler; geçimlerini yöneticiye borçlu olduklarını kabul etmeyip bilakis yöneticiyi de kendilerinin beslediklerini iddia ederler. Onlar iktidarı sevmez, iktidar da onları sevmez. İtaat edenler insanlara, otoriterliğe, putlara taparlar; hürriyetçiler ise tek bir tanrıya taparlar.” Bu iki gruptan hangisine mensup olduğunuza ve taziyeyi hak edip etmediğinize bir karar verin derim size.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Sen kendine bak, aynaya bak aynaya! Sen aynaya bak!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, daha sonra sizin işiniz gücünüz istismardır, din istismarı yaparsınız, Yasin Börü istismarı yaparsınız. Hayatınız din ve Yasin Börü istismarı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REFİK ÖZEN (Bursa) – Aliya senin gibi riyakâr değildi, samimiydi samimi!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen kendine bak ve PKK’ya bak, kendine bak!

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, bir dakika… Sayın Milletvekili, Genel Kurula hitap edin yani zorla böyle tahrik ederek…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şimdi bakın, Yasin Börü’yle ilgili…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’ya bak, kendine bak!

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Milletvekili...

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – AK PARTİ’nin önemli bir istismarı vardır. Ben size çok önemli bir örnek vereceğim: Bakın, 2015 yılında -o zaman siyasetçi değildim- T24 “web” sitesinde yazar olarak çalışıyordum, T24 çalışmasında Diyarbakır’a gittim, HÜDA PAR İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu’yla görüştüm, nedir bu Yasin Börü meselesi, anlatın bana dedim. Ne dedi, biliyor musunuz? Bakın, Yasin Börü’nün AK PARTİ tarafından istismar edildiğini söyledi, bakın aynen cümleleri okuyorum… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yasin Börü cinayetinde Hükûmetin samimi olmadığının, istismar ettiğinin, bunu Genel Başkanlarının da daha önceden söylediğinin altını çizdi. Erdoğan’ın, olaylardan ancak on beş gün sonra Yasin Börü’nün adını ağzına aldığından…

REFİK ÖZEN (Bursa) – Yalancısın!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – …samimi olmadıklarından, hatta 6-8 Ekim olaylarında HÜDA PAR’ın adını bile ağzına almadığından şikâyetçiydi. “Yasin Börü cinayeti kan donduran bir cinayetti…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Bütün davalarına katıldık, bütün!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – “…Berkin Elvan, Hacı Birlik ve Yasin Börü’de çifte standart yapılmamalı, hepsi istismardan kurtulmalıdır.” diyordu.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın Milletvekili.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, HÜDA PAR İl Başkanı Şeyhmus Tanrıkulu bunu söylüyor ama sizin hiçbir şeyden haberiniz yok. İşiniz gücünüz istismar, her şeyi istismar ediyorsunuz, dini de Yasin Börü’yü de. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’ya sor onu!

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti, devleti demokratik bir hukuk devletidir… (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Anayasa’da öyle yazıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …bağımsız yargısı vardır ve…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çok bağımsız bir yargısı var, çok(!)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …iç hukuk yolları tüketildikten sonra bireysel başvuru ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mekanizmaları vardır. (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu söylediklerine kargalar bile gülüyor, kargalar bile!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, siz gerçekleri göremiyor musunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, bir taraftan terör örgütünün Kandil’de, Kuzey Suriye’de kaçırıp götürdükleri çocuklara yaptıkları istismarı göz ardı edip…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ya, başka cevabınız yok mu sizin?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …orada yaptıkları yargısız infazları yok sayıp, terör örgütünün uluslararası emperyalist çevrelere verdikleri destek ve…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – İktidar sensin!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …onların Türkiye’deki kuklası olma iradelerine teslim olup, gelip burada hukuk dersi, adalet dersi veremezsiniz. (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Cevap ver, cevap!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çatlasanız da patlasanız da din istismarı yapsanız da sizi buralarda bu şekilde söylem içerisine iten oligarklara boyun eğseniz de onlardan da ses çıkmayacak; Türkiye, demokratik hukuk devleti olarak hukukun gereğini yerine getirecek. (HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz, size söylenene cevap verin, söylenene!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bu vicdansızlıkla Aliya’yı ağzınıza almayın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Göreceksiniz, bugün, bölgemizde Kürtlerin, Arapların, Türklerin barış içerisinde yaşamasına ihanet eden terör örgütleri ve onlara sessiz kalan siyasi uzantıları milletimiz nezdinde de tarih ve zaman nezdinde de hesap vermeye mecburdur.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ezberlemişsin, ezberlemişsin!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Helikopterden attığınız insanların hesabını verin önce!

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

(Kâtip Üye Giresun Milletvekili Necati Tığlı tarafından önergenin okunmasına başlandı)

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin…”

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK, Kürtlere kurban olsun!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ezbercilik yapıyorsunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – PKK mı helikopterden attı? Ayıptır, utanın ya! Utanın biraz!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Teröre karşı bir çift laf edemeyenler utansın!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Birazcık vicdanlı olun ya!

(Kâtip Üye Giresun Milletvekili Necati Tığlı tarafından önergenin okunmasına devam edildi)

“…25’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘değiştirilmiştir’ ibaresinin ‘yeniden düzenlenmiştir’ ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                   Fahrettin Yokuş                                           Enez Kaplan                                             Hüseyin Örs

                                          Konya                                                     Tekirdağ                                                    Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                                                                                         Ayhan Altıntaş

                                          Edirne                                                                                                                      Ankara”

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekilleri gerekli cevabı veriyor, laf atmanın bir anlamı yok…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Başkan, onlar atıyor.

BAŞKAN – …laf atmanın bir yararı da yok. Çok laf atan varsa söz vereyim gelsin konuşsun şurada. Laf atanların çoğunun konuşacak bir şeyleri de yok.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Onlar çok güzel oturuyorlar Başkan.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Örs.

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 25’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin 25’inci maddesi tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasına ve toprak koruma projelerine uyulmamasına ilişkin cezaları ve yükümlülükleri içermektedir. Bu maddenin teklif nedeni, kamuoyunca “hobi bahçesi” olarak adlandırılan yapıların yıkılması yönünde olarak da düşünülmektedir. Ne yazık ki tarım arazilerinin tarım dışı kullanılması yıllarca devletin buna göz yumması sonucu ortaya çıkmış bir durumdur. Vatandaşın tarım ve hayvancılık faaliyetlerini desteklemek için veya hobi bahçesinin müştemilatı olarak kurdukları yapılar da bu kapsama girmektedir. Ayrıca, bu yapıların bir millî servet olduğunu da unutmayalım. Kaldı ki bu teklif maddesinin öngördüğü gibi bu yapılar yıkıldıktan sonra arazinin tekrar eskisi gibi tarım yapılabilir hâle getirilmesi de her zaman mümkün olmayacaktır. Bu yüzden, bu teklif maddesinin, kanun teklifinin yürürlüğe girdiği tarihten önce tamamlanmış olan yapılar için uygulanmaması daha uygundur diye düşünüyoruz. Bu maddenin muhatabı olan vatandaşlar ile devletin sulh yoluna gitmesinin de doğru bir adım olacağına inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde seçim bölgem Trabzon’un Akçaabat ilçesi Yıldızlı Mahallesi’nde bulunan Sera Gölü’müzde yaşanan çevre sorunlarını Genel Kurulda arz etmek istiyorum.

21 Şubat 1950 tarihinde meydana gelen büyük bir heyelanla oluşan Sera Gölü, ilk oluşumunda 4 kilometre uzunlukta iken bugün neredeyse 1 kilometre uzunluğa kadar düşmüştür. 1990 yılında Trabzon ilinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle Derecik Vadisi’nde bulunan Sera Deresi, çok büyük miktarda alüvyon ve çöple dolmuştur. Gölün çıkış kısmı dolgu baskısına dayanamayarak patlamış ve gölün derinliği 5 metre kadar alçalmıştır. 1990 yılından sonra Sera Gölü, normal flora ve faunasına kavuşmaya çalışsa da gölün dolması ve kirlenmesi engellenememiştir. Sera Gölü, 2005 yılında üçüncü derece sit alanı, 2010 yılında da tabiat parkı olarak ilan edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, özellikle son on yılda gölde önemli derecede kirlenmenin olduğu görülmektedir. Kirliliğin önlenmesi için, ilgili bakanlıklarca gölün ıslahı için bazı çalışmalar yapılmış ancak yeterli olmamış olacak ki kirlilik hâlâ devam etmektedir. Yapılan ıslah çalışmaları gölün giriş kısmında biriken alüvyonun boşaltılmasıyla sınırlı kalmıştır. Oysa gölün kirlenmesinin nedeninin biriken alüvyondan değil, Derecik Vadisi’ndeki yerleşim bölgelerindeki atıkların doğrudan göle gitmesinden kaynaklandığı bilim adamları tarafından da ifade edilmektedir. Nitrat, fosfat ve azot kaynaklı bu maddelerin bir kısmı suda çözülmüş hâlde, bir kısmı ise doğrudan göle girerek birikmekte, bunun sonucunda ise gölde doğal olarak yaşamakta olan ve en önemli besin kaynakları fosfor ve azot olan su yosunları için olağanüstü besin kaynağı oluşmaktadır.

Gölün derinliğinin azalmış olması ve bol miktarda besin içermesi nedeniyle özellikle güneşli mevsimlerde doğal olarak yaşamakta olan su yosunları, fotosentez yaparak bol besin üretip aşırı derecede çoğalarak gölün yüzeyinde bir tabaka oluşturmaktadır. Aşırı derecede oluşan bu yosun tabakası gölün oksijenini tüketerek diğer canlıların yok olmasının yanında güneş ışınlarının da gölün alt tabakalarına girişini engelleyerek diğer flora elementlerinin yaşamasına engel olmaktadır. Bugün, Sera Gölü’nde yaşanan kirliliğin temel nedeni budur. Şu anki durumun devam etmesi önümüzdeki yıllarda çok daha ağır bir kirliliğin oluşmasına neden olacaktır. Sonuçta, oksijensiz bir göl olarak sadece anaerobik bakterilerin yaşadığı bir göl hâline gelecek ve bataklığa dönecektir.

Gerekli tedbirler bir an önce alınsın, Sera Gölü’müz bataklık olmasın diyor, Genel Kurulu en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 25’inci maddesiyle değiştirilen 5403 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin üçüncü fıkrasının üçüncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve maddeye dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bu şekilde tahsil edilememesi halinde ilgisine göre Hazine ve Maliye Bakanlığı veya İller Bankası Anonim Şirketi tarafından belediye veya il özel idaresinin 5779 sayılı Kanun gereğince aktarılan paylarından kesilerek, genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere takip eden ayın sonuna kadar Bakanlık merkez muhasebe birimi hesabına aktarılır."

"Tarım arazilerini, tescili mümkün olmayan fiili hisseler oluşturarak arazinin hisselere tekabül ettiği kabul edilen kısımlarının zilyetliğini, bir özel hukuk tüzel kişisinin faaliyeti kapsamında bu tüzel kişiyle üyelik veya ortaklık ilişkisi kurarak devretmek veya bu işlere aracılık etmek suretiyle arazinin bütünlüğünün bozulmasına ve amacı dışında kullanılmasına sebebiyet verenlere bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz günden bin güne kadar adli para cezası verilir. Ayrıca bu tüzel kişi hakkında elli bin Türk Lirasından iki yüz elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Tarım arazisinin bütünlüğünün sağlanması ve tarımsal üretime uygun duruma getirilmesi halinde, bu fıkra uyarınca kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.”

                                      Cahit Özkan                                             Ramazan Can                                            Atilla Ödünç

                                          Denizli                                                    Kırıkkale                                                     Bursa

                                     İsmail Tamer                                             Yusuf Başer                          Ceyda Bölünmez Çankırı

                                         Kayseri                                                      Yozgat                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Tarım arazilerinin kooperatifler başta olmak üzere özel hukuk tüzel kişileri aracılığıyla satın alınıp fiilî taksim yapılması suretiyle üyelere veya ortakların kullanımına tahsis edilmesi ve bu suretle 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hilafına fiilî bir durum oluşturulması, uygulamada sıklıkla rastlanan bir hukuka aykırılık hâlini almıştır. Bu haksızlığın, bilhassa emlak danışmanları gibi aracıların resmî veya gayriresmî organizasyonunda gerçekleştirildiği şikâyetleri söz konusudur.

Önergeyle 5403 sayılı Kanun’un temel amaçlarından olan tarım arazilerinin bölünmesinin önlenmesine yönelik değişiklik yapılması amaçlanmaktır. Bu kapsamda, mezkûr kanunda yazılı hükümlere göre tarım arazilerinin tescili mümkün olmayan şekilde fiilî hisselere bölünerek zilyetliğinin bir özel hukuk tüzel kişisinin faaliyeti kapsamında bu tüzel kişiliğe üyelik veya ortaklık ilişkisi kurularak devredilmesi veya bu işlere aracılık edilmesi suretiyle arazinin bütünlüğünün bozulmasına ve amacı dışında kullanılmasına sebebiyet verilmesi suç olarak düzenlenmektedir.

Suçla etkin mücadelenin sağlanması açısından fail veya faillerin hapis ve adli para cezasıyla cezalandırılmasıyla ayrıca tüzel kişi hakkında idari para cezası verilmesi amaçlanmaktadır. Fıkranın son cümlesiyle, tarım arazisinin bütünlüğünün sağlanması ve tarımsal üretime uygun duruma getirilmesini teşvik etmek amacıyla kamu davasının açılmaması, açılmış olan kamu davasının düşmesi, mahkûm olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmasına imkân tanınmaktadır.

Ayrıca 5403 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında yıkım masraflarının yüzde 100 fazlasının ilgili belediye veya il özel idaresinden tahsil edilme usulünün belirlenmesi ve tahsil edilen tutarların genel bütçeye gelir kaydedilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde geçen “beş” ibaresinin “bir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                 Okan Gaytancıoğlu                                        Fikret Şahin

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                     Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarım kanunuyla ilgili görüşmeleri yapıyoruz. Tarımsal üretimde ülkemiz dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden 1’iyken şu anda hemen hemen ithal etmediğimiz hiçbir tarımsal ürün kalmadı. Zeytinyağından peynire, samandan ete kadar pek çok tarımsal ürünü ithal ediyoruz. Tarımsal üretim yapılan alanlar ve çiftçi sayısı her geçen gün maalesef azalıyor. Her şeyden önce tarımsal üretimde planlamamız yok. Ülkemizde hangi ürün, nerede, ne kadar üretilecek, üretimin ne kadarı iç piyasada tüketilecek, ne kadarını ithal edeceğiz, kimse bunu bilmiyor. Tarımsal üretimde dünya piyasaları takip edilip çiftçi üretim için yönlendirilmiyor. Çiftçi sahipsiz, ne yapacağını bilmez hâlde.

Balıkesir de tarım ve hayvancılıkta ülkemizin önde gelen illerinden biri hatta kendi ilimizi “Türkiye’yi doyuran il” olarak adlandırıyoruz. Sebze üreticileri Kepsut’ta, Sındırgı’da, Bigadiç’te, İvrindi’de yıllardır zarar ediyorlar. Domates bu yıl 30 kuruştu. Kepsut Ziraat Odası Başkanımız Mehmet Emin Türk’le yaptığımız bir hesapta 1 dönüm domates için en az 2.450 lira para harcanırken en iyi fiyatla 1 dönüm domatesi sattığı zaman eline 1.750 lira geçiyor ve her çiftçi 1 dönüm domatesten en az 700 lira zarar ediyor ve ne yapıyor bu domatesi? Bakın, burada gördüğünüz gibi işte, keçilerine yem olarak domatesi bu şekilde veriyor.

Yine Sındırgı’da veteriner arkadaşımız, Veteriner Hekim Serkan Sak; o da bir tarımsal üretici; yine, biber yetiştiriyor. Bu yıl da biber, şurada gördüğünüz gibi 45 kuruş ve burada da biberler yine bir hayvan yemi olarak ineklerin önüne konulmuş durumda. Bu, bizim ilimizde oluyor.

Yine, besi üreticisi Bigadiç’te Mustafa Erat “Geçen yıl, besi yemi 75 lirayken ben hayvanımı 42 liraya kesime veriyordum. Bu yıl besi yemi 110 lira, 35 liraya kesime veriyorum ve zarar ediyorum. Samanın kilosu 90 kuruş oldu.” diye şikâyet ediyor. Evet, saman 90 kuruş. Bakın, ibretlik bir tablo, AKP’nin tarımı getirdiği nokta burası: Saman 90 kuruş, domates 30 kuruş, biber 45 kuruş. 1 kilo samanla 3 kilo domates alıyorsunuz veya 2 kilo biber alıyorsunuz. Özür dileyerek ifade ediyorum: Hayvan yeminin insan besininden daha değerli olduğu bir noktadayız şu anda, işte tarımın geldiği nokta bu. Bakın, ibretliktir: 1 kilo samanla 2 kilo biber veya 3 kilo domates alıyorsunuz.

Yine, süt üreticisi, Sındırgı Işıklar’da bir keçi çobanı, Yörük bir arkadaşımız Taner Işık, kendi el emeğiyle, alın teriyle süt üretiyor ve dünyanın belki de en güzel keçi peynirlerini yapıyor. Peki, mevcut iktidar ne yapıyor? Efendim işte, bir kararnameyle Venezuela’dan 1.500 ton peynir ithalatına izin veriyorsunuz. İktidar, bir taraftan peynir ithalatına izin verirken diğer taraftan da evet, “50 Peynirli Şehir Balıkesir” diye bu şekilde kitap bastırıyor. Bakın, çelişkiyi burada göstermek istiyorum size.

Yine, zeytin ve zeytinyağı üreticileri de aynı şekilde sıkıntıda. Edremit’teki zeytin üreticisi Mehmet Semerci: “Maliyetler her yıl artıyor ama ürünümüzü aynı fiyata satıyoruz. Geçen yıl zeytin için kullanılan bir çuval gübre 82 lirayken bu yıl 140 lira yani yüzde 70 oranında gübre fiyatı artmış ama yemeklik sızma zeytinyağını geçen yıl 18 ila 20 liraya satarken bu yıl da yine aynı fiyata satıyoruz.” diyor. Üstelik iki yıldır zeytin sineğiyle havadan mücadele, ilaçla mücadele maalesef yapılmıyor ve ürün kalitesi giderek düşüyor.

Yine, Havran’dan bir zeytin üreticisi Hilmi Okur, sorduğum zaman şöyle diyor: “Sayın Vekilim, yağmurlar çok zamanında yağdı, zeytinler tane tuttu, Allah bizim yanımızda ama AKP iktidarı bizim yanımızda değil.” diye serzenişte bulunuyor. Zeytin hasadı döneminde zeytin ve zeytinyağı ithalatına izin verilmesi ve tağşiş ürünler yerli üreticinin zarar etmesine neden oluyor, yıllardır bu engellenemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Bitirmek üzereyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Yine Susurluk’ta, şeker pancarı üreticimiz de uzun yıllardan bu yana getirilen kota ve Susurluk Şeker Fabrikasının kapatılacağı söylentileri nedeniyle üretimden uzaklaşmış durumda, fabrikanın çalıştırılması için de başka illerden maalesef pancar getirmek durumundayız. Oysa yıllar önce yeterli miktarda pancar üretimi vardı, izlenen yanlış tarım politikaları nedeniyle gelinen nokta ortadadır.

Hatta yakın zamanda, tarımsal üretimde Balıkesir, hibe tohum destek kapsamına maalesef alınmamıştır. Bununla birlikte, damızlık büyükbaş hayvan için destek kredisi veren Ziraat Bankası da yine Balıkesir’i bu proje dışında bırakmıştır.

Susurluk Göbel’den yine bir üretici amcamız Ahmet Yakut şöyle diyor: “Bize gereken destek verilsin; bırakın Türkiye’yi doyurmayı, biz dünyayı dahi doyururuz.”

Evet, üreticimize gereken desteğin verilmesi temennisiyle bu kanunun ülkemiz ve üreticimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde bulunan “cezalarının yarısı uygulanır” ibaresinin “cezalarının yüzde ellisi uygulanır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                 Serpil Kemalbay Pekgözegü                            Nusrettin Maçin

                                          Mersin                                                        İzmir                                                      Şanlıurfa

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                   İmam Taşçıer                                            Semra Güzel

                                           Bitlis                                                     Diyarbakır                                                Diyarbakır

                                     Ayşe Sürücü                                                                                          Filiz Kerestecioğlu Demir

                                        Şanlıurfa                                                                                                                     Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 salgını, sağlıklı ve erişilebilir gıda konusu üzerine tüm dünyanın daha fazla düşünmesine neden oldu. Covid-19 öncesinde açlıkla mücadele edenlerin sayısı 820 milyonu geçmişken salgınla birlikte bu sayıda yüzde 12-14 oranında artış yaşandı. Yani sadece kısa dönemli ulusal çıkarları göz önünde bulundurarak dahi gıdanın ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu görüyoruz. Fakat gıda, kişisel ya da ulusal çıkarların çok ötesinde yalnızca üreticileri değil, canlı ve cansız tüm varlıkları etkileyen, ekolojik dengenin merkezinde yer alan bir konu. Sağlığımızı ve biyolojik çeşitliliği tehdit eden kimyasallar, genetiği değiştirilmiş tohumlar ve makineye dayalı endüstriyel tarım; toprağın hızla çölleşmesine, sağlık sorunlarında artışa, biyoçeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Daha fazla kâr kaygısıyla birim alandan en fazla ürünü almak için her türlü yöntem uygulanıyor, ekolojik ilkeler yok sayılıyor, ürün çeşitliliği azalıyor, ürünlerin besleyicilik özellikleri de azalıyor. Ülkemizde ne yazık ki tüm tarımsal zenginliğe rağmen bu tehlikeli dönüşüm çok açık biçimde görülüyor. Peki, bunlar ne için oluyor, ne uğruna oluyor? Mesela çiftçiler mi zenginleşiyor? Katma değeri yüksek ürünler ithal ederek açığı mı kapatıyoruz? Aksine, tarımsal ithalat her geçen gün artarken kırsalda refah ise düşüyor. Çiftçinin toplam borcu 160 milyarı aşmış durumda. Traktör, elektrik, sulama, mazot ve kiralara bir de çiftçinin bağımlı hâle getirildiği kimyasal ilaç ve tohum masrafı ekleniyor. Çiftçi borçla başa çıkamayınca da aile işletmeciliği tasfiye edilerek yerine şirket tarımı getiriliyor. Gıda her gün pahalanıyor, mercimeğin fiyatı geçen seneye göre yüzde 49, fasulyeninki yüzde 36 arttı arkadaşlar.

Bugün bütçede de gördük, milyonlarca tarımsal üreticiye 2021 bütçesinden ayrılan pay sadece 31 milyar ve baktığımızda devletin sadece bir grup sermayedara ödediği faiz ise 179,5 milyar lira.

Evet, onca tarımsal zenginliğimize rağmen ithal edilmeyen ürün kalmadı. Gümrük vergilerini sıfırlayarak Yunanistan’dan, hatta Kanada’dan bile buğday ithal ediyoruz. Ceviz Şili’den, Kuzey Amerika’dan; patates ve soğan Mısır’dan, saymakla bitmez.

Tarım arazileri ve orman arazilerinin durumu ise çok can yakıcı, Türkiye hızla çölleşiyor. Buna rağmen, tarım arazileri küçülmeye, orman arazileri ise açıkça yağmalanmaya devam ediliyor. Kaz Dağları altın madenleri için talan edilmedi mi? Hiç ihtiyaç olmayan bir havalimanı ve üçüncü köprü Kuzey Ormanları’nı mahvetme pahasına rant için inşa edilmedi mi? Bodrum’da, Muğla’da yazlık beldelerde her sene dekarlarca orman önceden yakılıp daha sonra da imara açılmıyor mu? Güvercinlik Koyu’na dikilen ultra lüks oteller ortada ve daha yüzlerce örneği var.

Zeytinlikleri ranta açacak yasayı siz Meclise getirmediniz mi? Hâl buyken, bunca büyük talan bizzat Hükûmet eliyle yapılırken bu kanun teklifi tüm bunları yapanları mı cezalandırıyor? Hiç sanmıyorum. Yoksa tarım arazisinde ufak bir yapı yapmış kişilere binlerce lira ceza, ormanları katledenlere ise mükafat mı getiriliyor yine?

Değerli arkadaşlar, elbette tarım arazilerinden rant elde eden, arazileri usulsüzce kullananlar engellenmeli fakat bu, tarım arazilerinin, toprağın, ormanların korunması için gerçek bir politikanın bir parçası olmalı. Kaz Dağları’nı yağmalayanlar milyarlar kazanırken nenesinden kalma arazisine bir kulübe yapan cezalandırılırsa toplum bunu affetmez. Bizim bugün birincil görevimiz, ekolojik dengenin bozulmasına neden olan tahribatın durdurulması, endüstriyel tarımsal üretimden giderek vazgeçilerek ekolojik köylü tarımının yaygınlaştırılması ve çiftçinin borçtan kurtarılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bunun için de Meclis, böyle paydaşlara sormadan hazırlanan yasalar yerine, gıdayı üreten ve gıdaya ihtiyaç duyan herkesle birlikte yeni bir tarım programı ve yeni bir tarım politikası oluşturmalıdır diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim, görüyoruz AK PARTİ sıralarında bir çoğunluk var ama kalkan parmaklarda o çoğunluğu göremiyoruz Sayın Başkanım. Önergeye verilen ret kararlarında parmakları görmek istiyoruz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Arkadaşlar, oylamalara katılalım.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Fahrettin Yokuş                                           Enez Kaplan                                              Bedri Yaşar

                                          Konya                                                     Tekirdağ                                                    Samsun

                                      Hüseyin Örs                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                              Orhan Çakırlar

                                         Trabzon                                                      Adana                                                       Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 26’ncı maddesi, tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasını ve toprak koruma projesine uyulmaması hâlinde uygulanacak para cezalarını ve yükümlülüklerini düzenlemektedir.

Değerli arkadaşlar, hepimiz biliyoruz ki daha önce bu tarım arazilerine özellikle “hobi bahçesi” adı altında bir sürü inşaat yapıldı; bunun adına kulübe deyin, yazlık ev deyin ve hepimiz görüyoruz ki bunlar özellikle Ege’de neredeyse havuzlu villalara dönüştü. Siz önce yaptırıyorsunuz, yaptırılmasına göz yumuyorsunuz, ondan sonra çıkardığınız kanunlarla bunların önüne geçmeye çalışıyorsunuz, imar barışıyla beraber de bu işi meşrulaştırmaya çalışıyorsunuz. İmar barışını çıkardık, herkes götürdü parasını yatırdı; yerinde bağ evi mi var, depreme dayanıklı mı değil mi, bunların hiçbir tanesine bakmadan paraları topladınız. Şimdi, bu paraları toplamakla beraber “Hadi gelin, yıkın.” diyorsunuz. Doğrusu, bunların hiç yapılmaması.

Bugün buradan tekrar sizi uyarıyoruz; işe daha kaynağındayken müdahale edin ve bunların yapılmasına engel olun. Hepimiz biliyoruz ki 1 santim toprağın oluşması yaklaşık dört yüz beş yüz yılı alıyor yani tarım arazilerinin bu şekilde katledilmesine gelecek nesiller açısından hiçbirimizin müsaade etmemesi lazım. Biz diyoruz ki tarım sektörü savunma sanayisi kadar stratejiktir ve de korunmalıdır.

Bugün, biz “Özellikle Samsun’a, mesela Çarşamba Ovası’na biyokütle tesisi yapılsın, yapılmasın.” diye burada mücadele ederken şu an tesisin bacasından dumanlar çıkmaya başladı, üretim başladı; hâlâ bilirkişiler gelecek, bu iş doğru mu yanlış mı karar vermeye çalışacaklar. Yani maalesef, Türkiye’de yargının uzun süreli yargılaması sonucu bu binalar da yapılacak bitecek; siz mahkemelerle uğraşırken arazinin ortalarında nur topu gibi binaların olacağından hiçbirinizin şüphesi olmasın.

Diyoruz ki özellikle Samsun bölgesi, Türkiye meyve, sebze üretiminin yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. Burada Samsun milletvekillerimiz var, hepsi bilir; Samsun, özellikle kırmızı pancar, lahana, fiğ üretiminde Türkiye 1’incisi; turp, fındık üretiminde Türkiye 2’ncisi; pırasa, muşmula üretiminde Türkiye 3’üncüsü; işlenmemiş tütün ve böğürtlen üretiminde Türkiye 5’incisi. Biz diyoruz ki bu tarımsal arazilerin üzerlerine bırakın enerji santrallerinin kurulmasını veya buna benzer kimyasal tesislerin kurulmasını; sanayi tesisi yapılmasına, konut arazisi yapılmasına bile şahsen karşıyız ama bir sürü kanuna rağmen maalesef bunların önüne bir türlü geçemiyoruz.

Her geçen gün, tabii, ekilebilir alanlarımız da azalıyor. Neticede çiftçimiz, ektiğinin, biçtiğinin karşılığını alamadığı sürece maalesef Türkiye’de tarım geri gitmeye devam ediyor. Diyorsunuz ki, işte “Tarımsal ihracatımız 18 milyar.” Türkiye'nin büyüklüğüne göre bu, devede kulak bile değil; bu, övünülecek bir rakam değil. “Dünyada 180 ülkeye tarım ihracatı yapıyoruz.” diyorsunuz ama bugün adını sanını duymadığımız ülkelerden ithalatı izliyoruz. Yani, bugün, 1.650 liraya buğday alırken 2.200 liraya dışarıdan buğday ithal ettiğimizi görüyoruz. İşte, ayçiçeğinin mevsimi, biz yine yurt dışından farklı fiyatlarla ithalata devam ediyoruz. İthalata dayalı bir tarımın dünyanın hiçbir yerinde yaşaması mümkün değildir. Siz, tarım girdilerini, tarımdaki girdileri düşürdüğünüz zaman ben inanıyorum ki Türkiye eski şanlı, şöhretli günlerine geri dönecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Borçların yapılandırılmasıyla ilgili, işte, yine Plan ve Bütçeden geçti, SGK, vergi borçları yapılandırılıyor ama çiftçinin borçları bir türlü yapılandırma kapsamına girmiyor. Çiftçimize sahip çıkmadığımız sürece gidişatın hiç de iyi olmadığını, bu ithalatı devam ettirdiğimiz sürece çiftçilerimizin bu işten vazgeçeceğini bir kez daha ben buradan ifade ediyorum.

Yine, bunun yanı sıra -sürem dolduğu için bir başka konuya değinmek istiyorum- özellikle, bizim İYİ PARTİ Uşak İl Başkanımız Şener Toköz ve Merkez İlçe Başkanımız Hakan Savaş Bey, Uşak’ta bir çalışma yapmışlar. 1990 yılında, 442 sayılı Kanun’un ek 13’üncü maddesiyle, köylerdeki harman yerleri, samanlıklar, ahır veyahut da köyde evi olmayan yerlere devlet belli parselleri satmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Demiş ki: “Beş yıl içerisinde bu parsellerin bedelini ödeyin ve de evlerinizi yapın.” Bu, tabii, 1990 yılında çıkan bir yasa, o günden bugüne köylünün durumu ortada. Bu yatırımlar, bunlar yapılamamış. Kimisi parasını ödemiş, evini yapamamış; kimisi hiç parasını ödeyememiş ama geçen süre içerisinde belli müsamahalar gösterilmiş ve bu uygulama devam etmiş.

Maalesef, iktidarınız döneminde, 2017 yılında, bu 442 sayılı Kanun’a 7061 sayılı Kanun’la eklenen geçici 5’inci maddeyle demişsiniz ki: “2020 yılına kadar eğer bunların parasını ödemezseniz, binaları yapmazsanız bunlar otomatikman devlete geçecek, devlet arazisi olacak.” Ben de buradan diyorum ki: Zaten pandemi süreci; köylünün, vatandaşın durumu ortada iken bunları ödemesi, ödeyenlerin de ev yapması mümkün görünmüyor. Gelin, bunu 2020 yılının sonuna değil de beş yıl daha uzatalım, bu beş yıl içerisinde de hiç olmazsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Kimseye söz vermedim, sana kıyamam ama vermedim kimseye.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Bu, sadece Uşak’ı da ilgilendirmiyor; dolayısıyla bu, Türkiye’deki herkesin problemi. Bunun bir beş yıl daha uzatılmasına destek vereceğinizi ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 27- 18/4/2006 tarihli ve 5488 sayılı Tarım Kanununun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin birinci cümlesine “güçlendirilmesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “, modern sulama sistemlerinin geliştirilmesi” ibaresi eklenmiş, (ğ) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“ğ) Üreticilere yapılacak tarımsal destekleme ödemelerinde çiftçi kayıt sisteminin yanı sıra Tarımsal Üretim Kayıt Sistemi esas alınır.”

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                                 Süleyman Bülbül

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                       Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Tarım Bakanı geçen yıl, 2020 bütçe görüşmelerinde Komisyonda şöyle bir ifadede bulunmuştu: “Biz hasat mevsimi olan ürünü ithal etmeyeceğiz, bu konuda söz veriyoruz.” Ama AK PARTİ’li bakanların verdikleri sözleri tutup tutmadığını biz önümüzdeki günlerde göreceğiz demiştik ve gördük. 21 Ekimde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle buğday, arpa, mısıra yönelik gümrük vergisi sıfırlanıyor ve yıl sonuna kadar ithalat sınırı yok, miktar belirlenmemiş durumda ve hasat mevsimi olduğu hâlde mısırda ithalata sıfır gümrük veriliyor. İşte gördük arkadaşlar. Bir tek tarımda değil bu, AK PARTİ hükûmetleri on sekiz yıldan beri 7 Tarım ve Orman Bakanıyla çalıştı; çiftçinin durumu belli, üreticinin durumu belli, vatandaşın durumu belli.

Bakınız arkadaşlar, üretim toprakla olur; üretim toprakla olur ama elinizde toprak varsa olur. AK PARTİ hükûmetleri zamanında ekilebilir tarım alanları 4 milyon hektar azaldı arkadaşlar, 4 milyon hektar. Ayrıca, hayvancılık neyle olur? Merayla olur. Gidip de geçen yıl tonunu 400 liradan ithal edersiniz samanın, şimdi 900 liradan ithal edersiniz Bulgaristan’dan. Ama ne yaptınız? Türkiye’deki mera alanı 2002 yılında 14 milyon 616 bin 686 hektar iken bu sayı 11 milyon hektara düştü, 3 milyon hektar mera alanı ortadan kalktı. Ege Bölgesi’nde ne oldu 2001 yılından bugüne kadar? Yüzde 66 mera alanı kalmadı, hayvancılık da bitti.

Değerli arkadaşlar, şu anda Tarım Bakanlığını ithalat lobisi yönetiyor. AK PARTİ’li 2 milletvekili arkadaş -isimlerini söylemek istemiyorum- geçmiş aylardaki açıklamalarında “İthalat lobisini Bakanlıktan kurtaramıyoruz.” diye beyanatlarda bulunmuşlardı. Birisi Konya Milletvekili, birisi Aydın Milletvekili. Evet, arkadaşlar, bir memlekette ithalat lobisi üretim bakanlığını ele geçirmişse o memleketin çiftçisi de o memleketin üreticisi de ne olur? Sefalet içinde kalır, borçlarını ödeyemez; Tarım Krediye borçlarını ödeyemez, Ziraat Bankasına borçlarını ödeyemez, kamu bankalarına borçlarını ödeyemez. Üreticide para olmazsa zincirleme olarak esnafta da para olmaz, millî gelir de artmaz. Ne olur? Pandemi ortamı gibi tarım alanlarına önem verildiği ortamlarda çıkarız buğday ithal ederiz, çıkarız mısır ithal ederiz, çıkarız arpa ithal ederiz. Ne yaparız? Pamuk ithal ederiz arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Aydın Ovası, Ege Ovası pamuk ovası. Ne oldu pamuklar? Geçen hafta içerisinde Cizre’ye gittim, Cizre’de boy boy pamuk tarlaları. Siz, 2019’da dünyada en fazla pamuk ithal eden ülke olursanız ve 1,6 milyar dolar pamuğa para verirseniz 2019’da ve 2020’nin ilk sekiz ayında 720 bin tona siz çıkıp da 1,1 milyar dolar pamuğa para verirseniz Yunan çiftçisini zengin edersiniz; bizim çiftçimizi zengin etmezsiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle, Aydınlı pamukçuların size selamını getirdim.

Pamuk böyle de zeytin farklı mı? Siz, Afrin’den gelen, Suriye’den gelen zeytini, ihracat amacıyla gelen zeytini getirip de iç piyasaya sunarsanız, vermiş olduğumuz soru önergelerinde çıkıp da -bu şirketler hangi şirketlerdir, iç piyasaya Afrin zeytinini sunan şirketler- açıklayın dediğimiz zaman Sayın Bakan “Bu ticari sırdır.” derse benim Ege’deki zeytin üreticim ne olacak, onların hâli ne olacak? Bunun da hesabını vermek lazım.

Değerli arkadaşlar, süte gelelim. Süt üreticisi hayvanlarını kesiyor, mezbahaya veriyor. Nasıl vermesin? Ulusal Süt Konseyine göre bir yıldan beri sütün litre fiyatı 2,30 lira; 1 litre süte karşılık 1,5 kilogram yem. Arkadaşlar, yem geçen yıl 70 lira, bu yıl 115 liraydı, geçen hafta yüzde 5,2 de zam yaptınız, 120 liraya dayandı. 90 kuruşluk zararı kim ödeyecek arkadaşlar, kim ödeyecek? Hayvancılık bitmiş, tarım bitmiş, çiftçi bitmiş, siz yabancı ülkelerin yabancı çiftçilerine para kazandırıyorsunuz, ondan sonra bu memlekette çıkıp da Tarım Bakanı olarak sözler veriyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir de “Yerliyiz.” diyorlar.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Arkadaşlar, bu, yerli, millî olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Ya değerli arkadaşlar, bunun yerlisi, millîsi olur mu? Siz ilk önce kendi çiftçinize, kendi pamuğunuza, kendi zeytinyağınıza, kendi hayvan üreticisine bakacaksınız. “Destekleme primi” adı altında vatandaşa vermediğiniz… 177 milyar lirayı çiftçiye neden vermediniz? Destekleme primlerinden yüzde 2, yüzde 4 gelir vergisi niçin alıyorsunuz arkadaşlar? Destekleme primlerinden yüzde 2, yüzde 4 gelir vergisi mi alınır?

Arkadaşlar, bu Bakan son sözlerini verdi, inşallah, sandıkta gideceksiniz ve en son Tarım ve Orman Bakanınız olacak.

Teşekkür ederim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinde bulunan “ve” bağlaçlarının çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                       Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                      Bitlis

                                     Semra Güzel                                             İmam Taşçıer                    Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                       Diyarbakır                                                Diyarbakır                                                     İzmir

                                     Ayşe Sürücü                                                                                                       Hüseyin Kaçmaz

                                        Şanlıurfa                                                                                                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.

Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasa teklifinin 27’nci maddesinde makaron ve yaprak sigara kâğıdına ilişkin bir düzenleme var. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3’üncü maddesine bu ibareler de eklenerek artık tütün üreticisiyle birlikte makaron ve yaprak sigara kâğıdına da ağır cezai yaptırımlar getiriliyor. Yasa teklifine dediğimiz gibi baktığımızda bu durum ortaya çıkıyor. “Kayıt dışılık ve vergi kaybı” adı altında getirilmek istenen düzenleme büyük sigara tekellerinin çıkarını temsil ederken küçük üreticiyi yok etmeyi hedefleyen bir uygulamadır. Bu sebeple bu duruma karşı çıktığımızı belirtiyoruz ve yerli tütün üreticilerinin desteklenmesi gerekirken böyle bir düzenlemenin daha da sorunları içinden çıkılmaz hâle getireceğini beyan ediyoruz.

İzlemekten utandığınız görüntüler vardır. Duyduğunuzda sağır olasınızın geldiği sözler, yerin dibine geçmek istediğiniz, boğazınızın düğümlendiği, kahrolduğunuz. Bir yerimiz açıkta kaldığında, bir açığımız ortaya çıktığında, bir fotoğrafımız paylaşıldığında değil de bir acıyı, bir yokluğu gördüğümüzde, şahit olduğumuzda yaşadığımız utançtan bahsediyorum. Diğerini bilemem ama böyle utanmayı unutmamak kıymetli.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki birileri utanmayı unutunca bakiyesi bize kalıyor, biz utanıyoruz. Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın kendisine derdini anlatınca dilenci muamelesi yaptığı kanser hastası Dilek Özçelik "Çaresizliği hiç yaşamamışsınız." dediğinde kahrolmuştuk mesela. 34 kişinin parçalandığı Roboski için "Uludere bir operasyon kazasıdır." açıklaması yapıldığında sağır olasımız gelmişti. Soma'da madencinin hayatını kaybettiği faciadan sonra madencinin tekmelenmesini gördüğümüzde yerin dibine geçmek istemiştik. İnşaattan düşen, göçük altına kalan, barajda boğulan işçi için “mukadderat” denmesine utanmıştık.

Emeklemeyi bitirip yürümeye başladığımız yani aklımız ermeye başladığı andan itibaren bize yoksullukla alay edilmemesi gerektiği öğretildi. Yoksul evlere gittiğimizde hep tok olduğumuzu söylememiz gerektiğini duyarak büyüdük. Bir dilim ekmeğini bizimle paylaşan sofralarda hep "Çok doyduk." dedik.

Birinin yoksulluğuyla alay etmemek gerektiği bir yerlerde yazmaz ama biliriz. Geçim derdinin şakası olmaz. Yarayla dalga geçmez yarayı bilen, yokluğu yok saymaz yokluğu gören. Bir insan açlığını söyleyecek duruma geldiyse gururunu bir kenara bıraktığını biliriz. Bu yüzden mesela "Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin." deriz. “Bir ekmeğe muhtaç” sözü daha çok mecazi anlamda kullanılır ama bunu söylediğinde kimseye “Abartıyorsun.” demeyi aklımızdan geçirmeyiz çünkü çok zor durumda olduğunu anlatmaya çalışmıştır gururunu, onurunu bir yana bırakıp; onun yerine biz utandığımızdan başımızı eğeriz. Bir ekmek 2 lira, bir kilo çay 30 lira, asgari ücret 285 dolar. “Ucuz olsun.” diye ekmek almak için marketlerin akşam saatlerini bekleyenler de var, evinde kendi yapanlar da; meyve, sebze için pazarın dağılmasını gözleyenler her gün artıyor. Çayı keyif için değil, ekmeğin yanına katık için içiyor binlerce insan yani “Boğazından kuru kuru geçmesin.” diye çünkü en ucuz zeytin 25-30, en ucuz peynir 30-35 lira, asgari ücretli çalışanın olduğu 4 kişilik bir aile için bırakın eti, kıymayı, sadece peynir, ekmek ve zeytin yese ayda bin lira ediyor.

“Eve ekmek götüremiyoruz.” demek abartı, “Alım gücümüz düştü.” demek normal, tıpkı “Zam geldi.” demenin yalan, “Fiyat güncellendi.” demenin normal olduğu gibi. Fiyat güncellemesinin çalışanların maaşlarında neden yapılmadığı sorusu da malumunuz, sürekli başka bir niyetten soruluyor iddiasıyla cevaplandırılıyor ve elbette itibardan da tasarruf edilmiyor.

Bu arada ekmek bile askıda; halkın birbiriyle dayanışma için askıda ekmek, simit, yemek paylaşması şahanedir lakin iktidarın insanların bir ekmeğe muhtaç kaldığını görmemesi kahırdır. Komşusu açken tok yatılmayan evlerden, açlığın görmezden gelindiği, “Açım.” diyenin duyulmadığı, görülmediği günlere geldiysek bu utanç iktidarın. Allah kimseyi açlık, yoksulluk, daha kötüsü aymazlık ve arsızlıkla terbiye etmesin diyoruz.

Neyzen Tevfik’in de dediği gibi “Ekmek herkese yetecekti aslında. Tarlaya karga dadandı, ambara fare, fırına hırsız, memlekete harami.” Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk, o yüzden anlaşamıyoruz. Hizmeti de lütuf gibi sunmaktan vazgeçin. Bu çilekeş millet her şeyin en iyisine layık ve en iyisine layıkken sadakaya muhtaç edilmemeli, bu halkın duyguları da emeği de sömürülmemeli. Halklarımızı, yoksulluğa, sefalete maruz bırakan bu iktidardan birlikte kurtaracağız.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “eklenmiş ve on altıncı fıkradaki ‘ya da kullananlar’ ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                            Ayhan Barut                                          Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Adana                                                       Mersin

                               İlhami Özcan Aygun                                  Okan Gaytancıoğlu                                       Orhan Sümer

                                         Tekirdağ                                                     Edirne                                                       Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars)– Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Orhan Sümer.

Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 28’inci maddesiyle, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 3’üncü maddesinde değişiklik yapılıyor. Teklifte toplum sağlığını korumak amacıyla vatandaşı yanıltacak, taklit, tağsiş ürünlerin reklamına, üretimine ve pazarlamasına para ve hapis cezası getiriliyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak vatandaşların yararına olacak her konuyu destekledik, desteklemeye devam edeceğiz ancak keyfîliğe, adam kayırmacılığa, yandaşı kollamaya dün de karşıydık, bugün de karşıyız. Madde vatandaşı kandırana, ayıplı mal üretip satana para, hapis cezası getiriyor ama bunu tespit edecek olan kimdir, hangi kurumdur, bu konuda net bir söylem yoktur. İktidarın keyfî tutumlarla yasaya hatta Anayasa’ya aykırı işler yapabileceğini ne yazık ki yıllardır görüyoruz. Yasa teklifinin maddesi bu şekliyle kabul edilirse yarın bilim insanları, dernekler, üniversiteler, meslek odaları keyfî olarak siyasal iktidarın cezai yaptırımlarına maruz kalacaklardır.

Değerli milletvekilleri, söylemde özgürlük olmadı mı sonuçlar mutlaka yanlış olur. Tarım alanlarında yapılan “İktidardan taraf olmayanlar bertaraf olur.” baskısını en azından bu alandan kaldıralım. Gönül isterdi ki gıda tarım kanunuyla ilgili görüşülen teklif, başta ülkemizin tarım kenti hâline gelmiş ancak son yıllarda öksüz bırakılmış şehirlerimize ve seçim bölgem, memleketim Adana’ya can suyu olsun ama ne yazık ki öyle değil. AKP iktidarının bu ülkeye yaptığı en büyük kötülük, Türkiye’yi tarım ürünü ithal eder duruma düşürmektir. Zira AK PARTİ hükûmetlerinin yönetimde olduğu tüm dönemlerde, çiftçilere verilen destekler yetersiz olmuştur. Ürün girdileri şirketler tarafından sürekli artırılmış, çiftçilerin binbir eziyetle, çileyle elde ettiği ürünlerinin fiyatı, maliyetlerinin altında kalmıştır.

Çiftçinin sömürüsü sürerken tüketiciler de aynı şekilde tüccarlar tarafından sömürülmektedir. Sonunda çiftçi, ekin yetiştirmeye değil yaşam savaşı vermeye başladı. Türkiye’de çiftçi sayısı son on iki yılda yüzde 48 azaldı, tarım alanları son on sekiz senede yüzde 12 düştü, sebze bahçeleri aynı dönemde yüzde 15 küçüldü. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde, Türkiye’nin tarım alanı 26 milyar hektardan şu anda 20 milyon hektara geriledi. Ekilen tarım alanları 18 milyon hektardan 13 milyona düştü. Çiftçi kendi toprağına maalesef küstü, traktörüne haciz geldiği için toprağı sürmeyi bıraktı. 5 milyon hektardan fazla tarım arazisi, maddi imkânsızlıklar nedeniyle maalesef ekilemiyor.

Değerli milletvekilleri, eskiden “Türkiye, tarım ülkesi.” denirdi, şimdi ise Türkiye, ithal tarım ürünleri ülkesi hâline getirildi. Ayçiçeğini Rusya’dan, arpayı Ukrayna’dan, buğdayı Amerika’dan, mercimeği Kanada’dan, nohudu Meksika’dan ithal eder duruma geldik. Tohumlarımızın tamamı ithal oldu maalesef. Türk tohumunu, tütününü, pamuğunu kendi memleketimize yabancı hâle getirdiniz. Yakın tarihe kadar tüm dünyanın bildiği Türk tütünü vardı. Türk tütünü ihracatın göz bebeğiydi, hem dünyaya ihraç ediliyor hem de yerli ve millî sigaralar üretiliyordu. Peki, sonra ne oldu? 2002 yılından sonra özelleştirmeyle maalesef öksüz bırakıldı. Anadolu’nun verimli toprakları ve ürünleri artık yok. Tüm ülkemizde verimli topraklar dururken maalesef Sudan’dan tarım arazisi kiralayan, çiftçiye sırtını dönen bir iktidar var; milletin efendisi olan köylüye hesap vermeye mecburdur. Yakın zamanda, tarım arazisi imara açılan çiftçiler, karpuz üreticisi, beyaz altın pamuğun sevdalısı, narenciye üretiminin başkenti olan Adanalı hemşehrilerim ilk fırsatta bu hesabı soracaktır iktidardan.

Konuşmamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarım ve çiftçinin ne kadar önemli olduğunu belirten sözleriyle tamamlamak istiyorum, belki bu lafları Tarım Bakanımız duyar: “Dünyada zaferlerin iki vasıtası vardır; biri kılıç, diğeri saban. Hakiki zafer kılıçla değil, sabanla yapılandır. Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer eliyle de sabanı topraktan ayırmadı. Eğer milletimizin çoğunluğu çiftçi olmasaydı biz bugün dünya üzerinde bulunmayacaktık.” Milletimizin yüzlerce yıldır topraktan ayırmadığı saban, AKP iktidarıyla ne yazık ki elden düşmüştür.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Özlem Zengin                                           Ramazan Can                                             Tamer Dağlı

                                           Tokat                                                     Kırıkkale                                                     Adana

                                      İsmail Kaya                                       Mücahit Durmuşoğlu                                  Abdullah Güler

                                        Osmaniye                                                 Osmaniye                                                   İstanbul

                                                                                                Fehmi Alpay Özalan

                                                                                                            İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Olumlu değerlendiriyoruz, takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 5996 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen yanıltıcı yayın yasağına ilişkin hükümlerin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Dolayısıyla, kabul edilen önerge doğrultusunda 29’uncu madde metinden çıkarılmıştır. Bir karışıklığa mahal vermemek için sıra sayısı metninin mevcut maddeleri üzerinden görüşmelere devam ediyoruz. Kanun yazımı sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir. Bu açıklama, bundan sonra metinden çıkarılacak maddeler için de geçerli olacaktır.

30’uncu madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinin çerçeve hükmünde yer alan “,maddeye dördüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir” ibaresinin “eklenmiştir” şeklinde değiştirilmesini ve çerçeve hükümle 5996 sayılı Kanun’un 24’üncü maddesine eklenen beşinci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Özlem Zengin                                           Ramazan Can                                             Tamer Dağlı

                                           Tokat                                                     Kırıkkale                                                     Adana

                               Fehmi Alpay Özalan                                       Sabri Öztürk                                        Ahmet Özdemir

                                           İzmir                                                       Giresun                                           Kahramanmaraş

                                                                                                    Abdullah Güler

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 5996 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen yanıltıcı yayın yasağına ilişkin hükümlerin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin çerçeve hükmünde yer alan "değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.” ibaresinin "değiştirilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini, çerçeve hükümle değiştirilen 5996 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve fıkraya eklenen (r) bendinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

"l) 24 üncü maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak taklit veya tağşiş yapılan gıda veya yemlere el konulur. Ürünler masrafları sorumlusuna ait olmak üzere piyasadan toplatılır. Piyasaya arz amacı dışında değerlendirilmesi mümkün olmayan ürünler işletmecisi tarafından Bakanlık gözetiminde imha edilir veya ettirilir. Piyasaya arz amacı dışında değerlendirilmesi mümkün olan ürünlerin mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir. Taklit veya tağşiş yapılan gıda veya yemleri;

1) Üreten, ithal eden veya kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya arz eden gıda veya yem işletmecisine ellibin Türk lirasından,

2) İzlenebilirliğini sağlamadan piyasaya arz eden perakende gıda veya yem işletmecisine beşbin Türk lirasından,

aşağı olmamak ve beşyüzbin Türk Lirasını geçmemek kaydıyla, fiilden bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa fiil tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde biri oranında idarî para cezası verilir. Fiilin üç yıl içinde birinci kez tekrarlanması durumunda üreten, ithal eden veya kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya arz eden gıda veya yem işletmecisine yukarıda belirtilen idari para cezalarının alt ve üst sınırları bir katı artırılarak uygulanır. Fiilin aynı süre içinde ikinci kez tekrarlanması durumunda, üreten veya ithal eden gıda veya yem işletmecisine bin günden üçbin güne kadar adli para cezası verilir ve gıda veya yem işletmecisi beş yıldan on yıla kadar bu sektördeki faaliyetinden men edilir. Fiili üç yıl içinde ikinci kez tekrarlayan kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya arz eden gıda veya yem işletmecisine ise ikiyüzbin Türk Lirasından az olmamak ve iki milyon Türk Lirasını geçmemek kaydıyla, fiilden bir önceki mali yıl sonunda oluşan veya bunun hesaplanması mümkün olmazsa fiil tarihine en yakın mali yıl sonunda oluşan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde biri oranında idarî para cezası verilir.”

                                      Cahit Özkan                                             Ramazan Can                              Selahattin Minsolmaz

                                          Denizli                                                    Kırıkkale                                                   Kırklareli

                                  Selman Özboyacı                                                                                                       Mustafa Demir

                                          Konya                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu gereği gıda, gıdayla temas eden madde, malzeme ve yemle ilgili faaliyet gösteren işletmeciler, kendi faaliyet alanının her aşamasında kanunda belirtilen şartları sağlamak ve bunu doğrulamakla yükümlüdür.

Aynı şekilde, gıda ve yem işletmecisi, faaliyetiyle ilgili istenen kayıtları güncel tutmak, izlenebilirliği sağlamak amacıyla, üretim, işleme ve dağıtımın tüm aşamalarında, sorumluluğundaki gıda veya yemin, gıda veya yeme ilave edilecek her türlü maddenin ve gıdanın elde edildiği hayvanın takibinin yapılabilmesi için bir sistem oluşturmak ve talep hâlinde bu bilgileri bakanlığa sunmak zorundadır.

Bu kapsamda, ithalat ve birincil üretim dâhil ürünün üretim, işleme, depolama, nakliye, nihai tüketiciye satışı veya arzını içeren herhangi bir aşaması olarak tanımlanan üretim, işleme ve dağıtımın aşamaları gereği, gıda veya yem konusunda faaliyet gösteren işletmeler, kendi faaliyet alanının her aşamasında kanunda belirtilen şartları sağlamak ve bunu doğrulamakla yükümlüdür. Bu kapsamda, kendi faaliyet alanından sorumlu olmaları nedeniyle, üretici veya ithalatçı ile kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya gıda veya yem arz eden işletmecilere verilen cezalar farklılaştırılmıştır.

Diğer taraftan, taklit, tağşiş fiilinde asli sorumlulukları olan üretici ve ithalatçıya, fiilin üç yıl içinde üçüncü defa gerçekleştirildiğinin tespiti hâlinde adli para cezasının verilmesi ve sektör faaliyetinden men yaptırımının uygulanması öngörülmüştür. Fiili üç yıl içinde üçüncü kez gerçekleştirdiği tespit edilen kendi adı veya ticari unvanı altında piyasaya arz eden gıda veya yem işletmecisine ise iki yüz bin Türk lirasından iki milyon Türk lirasına kadar idari para cezasının verilmesi amaçlanmıştır.

Ayrıca, 5996 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen yanıltıcı yayın yasağına ilişkin hükümlerin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Özlem Zengin                                           Ramazan Can                                             Tamer Dağlı

                                           Tokat                                                     Kırıkkale                                                     Adana

                               Fehmi Alpay Özalan                                       Sabri Öztürk                                        Ahmet Özdemir

                                           İzmir                                                       Giresun                                           Kahramanmaraş

                                                                                                    Abdullah Güler

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 6112 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen yanıltıcı yayın yasağına ilişkin hükümlerin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 32’nci madde metinden çıkarılmıştır.

33’üncü madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Özlem Zengin                                           Ramazan Can                                             Tamer Dağlı

                                           Tokat                                                     Kırıkkale                                                     Adana

                               Fehmi Alpay Özalan                                       Sabri Öztürk                                Mücahit Durmuşoğlu

                                           İzmir                                                       Giresun                                                   Osmaniye

                                                                                                    Abdullah Güler

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 6112 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen yanıltıcı yayın yasağına ilişkin hükümlerin teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 33’üncü madde metinden çıkarılmıştır.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylamadan önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere, lehte, Kırıkkale Milletvekili Selahattin Minsolmaz söz istemiştir.

Buyurun Sayın Minsolmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Kırklareli Milletvekili olarak “Kırıkkale Milletvekili”ni düzeltmek istiyorum.

Bugün Rahmetirahman’a kavuşan değerli eski Sağlık Bakanımız Sayın Osman Durmuş’a da Allah’tan rahmet, yakınlarına, milletimize ve partisine başsağlığı diliyorum.

Genel Kurulda görüşmelerini tamamlamış olduğumuz, şahsım ve 60 milletvekili arkadaşım tarafından verilen Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, tarımımız, ormanlarımız, üreticilerimiz, tüketicilerimiz, tarımsal sanayimiz, mutlak tarım alanlarımız ve nihayetinde aziz milletimiz için önemli bir yasal düzenlemenin görüşmelerini tamamladık. Şüphesiz bitkisel ve hayvansal üretim, balıkçılık, ormancılık, yaban hayatı ülkemiz, milletimiz ve insanlık için büyük önem taşımaktadır. Tarımsal ve hayvansal üretimin ne denli stratejik bir üretim alanı olduğu yaşanan pandemi sürecinde bütün dünya tarafından bir kez daha görülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tarımında 2002 yılından bu yana önemli mesafeler katedilmiş olup üretimin nitelik ve nicelik olarak geliştirilmesine ilişkin desteklemeler kararlı biçimde sürdürülmüştür. Üreticimizin daha fazla ve kaliteli üretim yaparak daha fazla kazanması, 83 milyon insanımızın yani tüketicimizin daha kaliteli ve daha sağlıklı, daha ucuz gıdaya ulaşması için doğru destekleme politikalarının kararlılıkla uygulanması sürdürülmüştür.

2002 yılında 37 milyar olan tarımsal hasılamız 7,5 kat artmıştır. 2002 yılında 3,7 milyar dolar olan tarımsal ihracatımız 2019 yılında 18 milyar dolara yükselmiştir. Bu başarıda en büyük pay yine üreticimizin, çiftçimizin ve tarımsal ürünleri işleyen tarımsal sanayicilerimizindir. 2002 yılına kadar tarımsal ham ürünler dışında çok fazla tarımsal ihracatı olmayan ülkemiz doğru tarım ve tarımsal sanayi politikaları sayesinde başka bir aşamaya gelmiş ve tarımsal ürünlerin işlendiği tarımsal sanayi ürünleri elde edilerek 18 milyar dolarlık bir tarımsal hasıla sağlanabilmiştir ihracatta. Türkiye un ihracatında dünya 1’incisi, makarna ihracatında dünya 2’ncisi konumuna yükselmiştir. Üretim işleme ve pazarlama gücümüzle ülkemizin tarım alanındaki dış ticaret fazlası 5,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiş; üreticimiz, sanayicimiz, ihracatçımız 193 ülkeye 1.827 çeşit tarımsal ürünün ihracatını gerçekleştirmeyi başarmıştır. Bu başarı öyküsünde geçmişiyle bugünüyle, iktidarıyla muhalefetiyle, üreticisiyle sanayicisiyle, Tarım ve Orman Bakanlığımızla, birliklerimizle, kooperatiflerimizle, ziraat odalarımızla ve tüm paydaşların desteğiyle bu başarı sağlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri boyunca ulaşımda, sağlıkta, eğitimde, sosyal hizmetlerde, savunma sanayisinde, terörle mücadelede gösterilen başarının bir örneği de tarımda sergilenmiş ve güzel ülkemizin üreticileri, aziz milletimizin gıda ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, Avrupa’da, Balkanlar’da, Orta Doğu’da, Kafkaslar’da ve Kuzey Afrika’da da o bölgede gıda ihtiyacını karşılayan kaynak ülkelerden biri olabilmiştir. Pandemi sürecinde temel gıda maddeleri temininde herhangi bir sorun yaşanmamıştır, perakende zinciri hiçbir zaman aksamamıştır, yurt dışındaki market manzaraları ülkemizde görülmemiştir, tarımsal üretim kesintisiz devam etmiş ve buna bağlı olarak da vatandaşımızın tüm ihtiyaçları karşılanabilmiştir. Hükûmetlerimiz boyunca ülkemiz tarımına 310 milyar lira tarımsal destek verilmiş, 33 milyar Türk lirası hayvansal üretim desteği sağlanmıştır. 6,6 milyon hektar tarım arazisi sulamaya açılmış, 4,7 milyar fidan dikilmiştir. Büyükbaş hayvan varlığımız yüzde 80 artmış, küçükbaş hayvan varlığımız yüzde 51 artmıştır, süt üretimi yüzde 173 artmıştır. Tohum ihracatımız 10 kat artmış, tohum üretimimiz 8 kat artmıştır.

2020 tarım bütçesinin yüzde 55’ini tarımsal desteklere ayırmış bulunmaktayız. Tarımsal gayrisafi hasıla 48,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve buna bağlı olarak ülkemiz, kendine yetebilen nadir ülkelerden biri konumuna yükselmiştir. Tabii ülkemizin tarımda, hayvancılıkta kendine yetmesi yanı sıra orta ve uzun vadeli planların yapılması da kaçınılmazdır. Bu bakış açısıyla tarımda ve hayvancılıkta yapılan orta ve uzun vadeli çalışmalar için en önemli kanun düzenlemelerinden bir tanesi de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SELAHATTİN MİNSOLMAZ (Devamla) – …bu kanun teklifi kapsamında gerçekleştirilecektir. İlgili kanun teklifi çok sayıda hususu kapsamakla beraber tarım topraklarının korunmasına ilişkin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na ilişkin düzenlemeler kanun teklifinin en önemli kısmını ihtiva etmektedir. Tarım alanlarının tarım dışına çıkarılmaması, tarım dışına çıkarılan alanlarda yapılacak uygulamalara ilişkin çok önemli düzenlemeler bu kanun teklifi içerisinde getirilmiştir.

Dolayısıyla bu kanun teklifi hayırlıdır ve bu kanun teklifi ülkemiz için olumlu maddeleri içermektedir. Milletimize bu kanun teklifinin hayırlı olmasını temenni ediyor, aziz milletimizin sağlığı ve geleceği için ülkemizdeki tarımın güvence altına alınması açısından önemli bulduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.

Sözlerime son verirken milletimizin, milletvekillerimizin mübarek Mevlit Kandili’ni ve Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte söz Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a aittir.

Buyurun Sayın Sarıbal. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve elbette Meclisin emekçileri; (2/2985) esas numaralı Yasa Teklifi’yle ilgili görüşmeleri tamamladık.

Tabii yasayla ilgili ilk konuşmamda çok açık söylemiştim, yasa demokratik değil demiştim çünkü paydaşları tarafından kesinlikle tartışılmamıştı. Bu maratonda da şunu gördük: Yine, muhalefet partileri bolca ifadelerde bulundular, onlarca şey söylediler, bir tek kelime bile yasanın içerisine girmedi.

Yine, bu yasa için şunu söylemiştim: “Bu yasa, halkın yasası değil; bu yasa, iktidarın geçmişte yaptığı hatalardan kısmen geri dönme; bu yasa, iktidarın denetim mekanizmasını yerine getiremediği için cezayı artırma; bu yasa, orman talanı; bu yasa, mülkiyet hakkının kişilerden alınıp kamuya verilmesi, bir yerde mülkiyete el koyma yasası.”

Örnek mi? Kısa kısa söyleyeyim: Tekel bayilerine ısrarla vergi ve ceza yağdırma; sonuç toplumun hepsi kimyager oldu ama etil alkol yerine metil alkol kullandılar ve bu ülkede 100’den fazla insanın öldüğü bir sorunla karşı karşıyayız ve bu sorunun temeli iktidardan kaynaklanmaktadır. Yani, bugün metil alkol yüzünden bu topraklarda ölen insanlar iktidar sayesindedir, iktidarın yanlış politikaları sayesindedir, iktidarın vergiye yaptığı zam nedeniyledir. Suçlu bellidir, derin bir konudur, bununla ilgili de umuyorum Mecliste yeni konuşmalar yapacağız. Yani, tekel bayileri cezalandırmakla bu ülkede toplumu cezalandırıyorsunuz. Tekel bayileri cezalandırmakla bu ülkede zenginlere istediğiniz gibi yaşayın, yoksullara gidin zehir için ve ölün diyorsunuz; bu, çok net.

Yine, aynı şekilde tütün meselesi, 2022’de başlanacak, 2025’de yüzde 30 olacak. Neden şimdi değil? Neden daha fazlası değil? Çünkü kararı siz değil, attığınız imzalar nedeniyle yabancı şirketler, yabancı tekeller veriyor, onların değirmenine su taşıyorsunuz.

Yine, başka bir konu: Komşu parsel meselesi. Komşu parsel ön alım hakkı yanlış demiştik, inanmamıştınız, uyguladınız, yanlış olduğunu gördünüz ama yeni bir yanlışa imza atıyorsunuz. O zaman arazi ölçeğini neden koydunuz? Neden böyle bir yapılanmaya gittiniz? Arazi ölçeği doğru bir iş yeterli geliri sağlama açısından ama komşu parsel uygulamasını önce getirip sonra kaldırmak yine eski yanlışa dönmek demektir. Dolayısıyla, bütün bu söylediklerimi onay vermediğimiz alanlar olarak paylaşmak isterim.

Orman alanları… Defalarca anlattık: Orman sizin isteğinizle inşa edilmiş bir şey değildir, orman yüzlerce yıllık ekokültür içerisinde kendi kendini var eden, biyoçeşitliliğiyle, ekosistemiyle var olan bir şeydir. Şimdi diyorsunuz ki: “Kentin içindeki fidanlıkları ormanın içine taşıyacağız. Tıbbi aromatik bitkileri orada yetiştireceğiz. Mantarı orada yetiştireceğiz.” Ya, mantar zaten ormanda kendisi yetişiyor, siz ellemeyin, orada mantar var zaten, o yetişecek.

Yine, ayrıca diyorsunuz ki: “Keresteyle ilgili işletmeler yapacağız.” Orman katliamı dedik, devam ediyorsunuz. Bu, orman katliamıdır.

Başka bir şey daha, sizin çok önemli yaptığınız bir şey bu: Cezayı artırırken “suç işle, parasını öde ama cezaya devam et” “suç işle, parasını öde ama cezaya devam et” modeli var. Bu, çok yanlış. Şu anda orman katliamının en önemli parçası olarak hemen yanı başımızda durmaktadır.

Son olarak, zaten tütünde defalarca söyledik, tütünde uygulama yanlış dedik. Tütünde vergi almak için ısrarla cezaya… Makaronda, sözleşmeli tütün ekiminde bütün bunları bitiriyorsunuz. Bir taraftan yerli tütünü yüzde 30’a çıkarma çabası, öbür taraftan yerli tütünün bu vergiler karşısında özellikle Şark tütününün üretilmemesiyle ilgili bir konuyu net bir şekilde ortaya koyuyorsunuz.

Yine, arazi ifraz meselesi üzerinden, el birliği meselesi üzerinden kamu yani Bakanlığın arazi dağılımına müdahalesini öngörüyorsunuz. Olmaz öyle bir şey. Bir yıl içerisinde aile içerisindeki mülkiyet dağılımının sağlanmasını istiyorsunuz. Bu mümkün değil, içinizde hukukçular vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Hukukçuların söylediği, Türkiye'de ortalama üç yıl sürüyor. Siz bunu bir yıla sıkıştırdığınızda ve bundan sonra bunu kamuya aktardığınızda bu, gerçekten hakkaniyetli bir şey olmuyor.

Son olarak belki şunu söylemek lazım: Kanunda iyi şeyler var yani yanlıştan dönmeler var, bu önemli. İktidarın öz eleştiri vermesi, kendisiyle yüzleşmesi kıymetli bir şey, biz de bunu önemsiyoruz açıkçası ama öbür taraftan bütünüyle baktığımızda, tarım ve üreticinin, 83 milyon insanın tarım ve gıda egemenliği ve gıda güvenliğiyle ilgili sorunlarını çözebilme kabiliyetinde kesinlikle değil. Sadece durumu idare etme, günlük bazı mekanizmayı çözmeye dönük bir kanun, hem de temel kanun ama torba kanun çünkü 12 maddeden oluşuyor.

Son olarak sadece ve sadece şunu söyleyeyim: Arkadaşımız çıktı, söyledi, tarımda iyi yaptıkları şeyleri söyledi. Rakamlarla istediğiniz gibi oynayabilirsiniz ama biliniz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tarıma, tarım alanlarına, doğal yaşam alanlarımıza, orman alanlarımıza ve diğer bütün kaynaklarımıza bu kadar zarar veren başka bir iktidar olmadı. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Son söz şu: Egemenler ve zenginler yoksullara sadece tarlayı bıraktılar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                    :        266

Kabul                                           :        222

Ret                                               :          44   (x)

                           Kâtip Üye                                                      Kâtip Üye

                          Necati Tığlı                                                 Rümeysa Kadak

                             Giresun                                                          İstanbul”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Kasım 2020 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.34



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 221 S. Sayılı Basmayazı 7/10/2020 tarihli 3’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.