TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

8’inci Birleşim

21 Ekim 2020 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Türk tıbbının coronavirüs salgınıyla mücadeledeki başarılarına ve sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergis’in, corona virüsüne yönelik dünyada, ülkede ve Kayseri ili Erciyes Üniversitesindeki aşı çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın sevenlerine başsağlığı dilediğine, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile 4 siyasi partiye mensup milletvekillerinin 18-20 Ekim 2020 tarihlerinde Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete ve Ermenistan devletinin Azerbaycan’ın Gence kentine düzenlediği saldırıya, Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesine dünya kamuoyunun kayıtsız kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Ermenistan devletinin Azerbaycan’ın Gence kentine saldırı düzenleyerek sivilleri hedef almasının insanlık suçu ve uluslararası hukukun ihlali olduğuna, Azerbaycan’ın haklı mücadelesinde şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 19 Ekim Muhtarlar Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yılbaşına kadar sıfırlanmasının üreticileri ve besicileri zor durumda bırakacağına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, TÜİK’in açıkladığı ağustos ayına ilişkin Sanayi Üretim Endeksi verilerine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ iktidarının aldığı ekonomik kararlar ve uygulanan tedbirler sayesinde başarılarının artarak devam ettiğine ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, patates ve pancar üreticilerinin mağduriyetine, buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yılbaşına kadar sıfırlanmasının tarıma bakışı yansıttığına ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine grev haklarını kullanmak isteyen Mersin ili Soda Sanayii AŞ işçilerinin grev haklarının Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle engellendiğine ilişkin açıklaması

8.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Hükûmetin tarımsal üretimle ilgili politikalarının Kırşehir çiftçisini iflas noktasına getirdiğine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, pandemi sürecinin gıdanın önemini ortaya koyduğuna, yem fiyatlarındaki artışların besicileri zor durumda bıraktığına ve Yörüklerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, iş bulamayan üniversite mezunu gençlerin öğrenim kredisi borcunu ödeyemediğine ve bu borçlarının silinmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, mağduriyetin giderilebilmesi için Bölgesel Amatör Lig başta olmak üzere tüm amatör liglerin bir an önce başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, yüz yüze eğitimin başlamasıyla Eskişehir ilinde okullarda Covid-19 vaka sayılarının hızla artmasının tedirginlik yarattığına ve bulaşın yayılma hızının önüne geçilebilmesi için Sağlık Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının gerekli önlemleri alması gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Çay Lisesi binasının Şehit Kamil Tuna Anadolu Lisesine tahsis edilmesine Çay halkının karşı olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Kastamonu ili Daday ilçesinin yol sorununun giderilmediğine ilişkin açıklaması

15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin 1 Ocak 2021 tarihine kadar sıfırlandığına ilişkin açıklaması

16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, pandemi sürecinin ekonomiyi sarstığına, devletin zor durumda olan esnafın BAĞ-KUR primlerini üstlenmesi gerektiğine ve vatandaşların sicil affı çıkarılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

17.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, ülkede risk grubundaki vatandaşlar değerlendirildiğinde yeterli dozda grip aşısının getirilmediğine ve temmuz ayında grip aşısıyla ilgili vermiş olduğu soru önergesine Sağlık Bakanlığı tarafından hâlâ cevap verilmediğine ilişkin açıklaması

18.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir ili Acıgöl ve Derinkuyu ilçeleri ile köylerindeki vatandaşların internet hizmetinden yararlanamadığına, interneti olmayan bir bölgede internet üzerinden eğitim verilmesinin de mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

19.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılanan Çiçek Kobani’nin serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, depremin sıradan bir doğa olayı olmadığına ve tedbirlerle can kayıplarına engel olunabileceğine, AK PARTİ olarak yeni yapıların depreme dayanıklı olması ve eski binaların güçlendirilmesiyle ilgili gerekli çalışmaların başlatıldığına ilişkin açıklaması

21.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, başta sosyal bilgiler öğretmenleri olmak üzere 138.393 öğretmenin atamasının bir an evvel yapılması gerektiği konusunda iktidara ve Millî Eğitim Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne ilişkin açıklaması

23.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, ülkede yaşanan pandemi ve bölgede yaşanan deprem nedeniyle Malatya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün geciken kamu alacağını tahsil etmekte güçlük çektiğine ve vatandaşların su borçlarının yeniden yapılandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, günlerdir kendisinden haber alınamayan Bahtiyar Fırat’ın nerede olduğunu İçişleri Bakanından öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

25.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Tarım ve Orman Bakanının Türkiye’deki çiftçilerin mi yoksa başka ülkelerin mi Bakanı olduğunu, buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin sıfırlanarak ne yapılmak istendiğini öğrenmek istediğine, Uşak ili Eşme ilçesi Dereli köyünün su problemi ile Kayalı, Manavlı, Alahabalı ve Davutlar köylerindeki gölet sorununun çözülmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

26.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’nun, 19 Ekim Aliya İzzetbegoviç’i ölümünün 17’nci yıl dönümünde rahmetle andığına, Azerbaycan’ı her alanda desteklemeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Covid-19 pandemisinden etkilenen gençlerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, pandemiden bu yana CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun her ortamda esnafların sorunlarını dile getirdiğine ve 17 maddelik “esnaf önlemler paketi” açıkladığına, esnafın sesinin duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, UEFA Avrupa Ligi’nde İspanya’nın Villarreal takımıyla karşılaşacak olan Demir Grup Sivasspor’a başarılar dilediğine ve 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutladığına ve Ahmet Taner Kışlalı’yı ölümünün 21’inci yıl dönümünde rahmetle andığına, Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yıl sonuna kadar sıfırlanmasına, çiftçilerin sorunlarının çözümsüz kaldığına, ülke olarak yokluğa ve açlığa doğru gidildiğine, Iğdır ilinde sağlık hizmetlerinde ciddi eksiklikler yaşandığı gibi şehirlerarası otogarın da bulunmadığına ilişkin açıklaması

31.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne, Dağlıca baskınının 13’üncü yıl dönümüne, beyin kanaması geçiren 57’nci Hükûmette Sağlık Bakanı olarak görev yapan, 21’inci ve 23’üncü Dönem Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’a şifa dilediklerine, Azerbaycan ordusunun Karabağ’ı Ermenistan işgalinden kurtarma yolunda hızla ilerlediğine, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile 4 siyasi partiye mensup milletvekillerinin 18-20 Ekim 2020 tarihlerinde Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya, taleplerinin faillerin bulunması ve adil yargılama olduğuna, faili meçhulleri unutmadıklarına ve unutmayacaklarına, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne, Sur Belediyesinin başlattığı “Sur sokaklarını sağlıklaştırma projesi” her bir sokak için 60 bin TL’ye mal oluyorken belediyeye kayyum atanmasıyla her bir sokak için 400 bin TL gider gösterildiğine, Şişecam işçilerinin ve maden işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne, Osman Kavala’nın eşi Profesör Doktor Ayşe Buğra’nın kamuoyuna ve siyasilere yaptığı çağrıya ilişkin açıklaması

34.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne ve Ahmet Taner Kışlalı’yı ölümünün 21’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, beyin kanaması geçiren Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş’a şifa dilediğine, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel Kurulun 20 Ekim 2020 tarihli 7’nci Birleşiminde yaptığı İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın vefatıyla alakalı bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Hapishanesinde tutuklu bulunan ağır hasta Ali Osman Köse’nin ve aynı konumdaki mahpusların durumunun titizlikle değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

36.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’ın, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

37.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, ödenmeyen ücretleri ve kıdem tazminatları için Ankara’ya yürüme kararı alan Soma ve Ermenek maden işçilerinin gözaltına alınmalarının kabul edilemez olduğuna ve yöneticileri yaşanan mağduriyetleri gidermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

38.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki Tarım Bakanlığıyla ilgili verilere ilişkin açıklaması

46.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, beyin kanaması geçiren 57’nci Hükûmette Sağlık Bakanı olarak görev yapan, 21’inci ve 23’üncü Dönem Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’a Allah’tan şifa dilediğine ilişkin açıklaması

53.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar Barosuna mensup bir avukatın asliye ceza mahkemesindeki duruşmasına hastanede coronavirüs tedavisi gördüğüne dair gönderdiği mazeretinin hâkim tarafından reddedildiğine ilişkin açıklaması

54.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Türkiye’de farklı inançlara sağlanan ibadet yeri sayısının Batı’dan 5 kat fazla olduğuna ilişkin açıklaması

55.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisini ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu tanımadığına ilişkin açıklaması

56.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep ili Şehitkamil, Şahinbey, Nurdağı, İslâhiye, Karkamış, Araban, Oğuzeli, Nizip ve Yavuzeli ilçelerinde zor durumda olan çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

57.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Adana ili Sarıçam ilçesi Mustafalar Mahallesi’nin hemen hemen tamamının 2/B arazisi konumunda olduğuna, atadan kalan yerleri nasıl satın alacaklarını düşünmeye başlayan hemşehrileri adına fiyatlandırmanın ödeme güçlüğüne göre tespit edilerek yapılmasını Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

58.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, hayvanların kimliği yerine geçen kulak küpeleri nedeniyle hayvan yetiştiricilerinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

59.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Düzce ve ilçelerinde yaşanan yol problemlerine çözüm bulunması için Ulaştırma ve Altyapı Bakanına seslenmek istediğine ilişkin açıklaması

60.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, 21 Ekim Ahmet Taner Kışlalı’nın ölümünün 21’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

61.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara ili Elmadağ ilçesindeki tarım arazilerinin sulanması amacıyla planlanan Çukurcak Barajı’nın yapımına hangi tarihte başlanılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

62.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, grip aşısıyla ilgili tam bir kaos yaşandığına ilişkin açıklaması

63.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Genel Kurulun 6 Ekim 2020 tarihli 2’nci Birleşiminde yaptığı gündem dışı konuşmasında grip aşısının krize sebep olacağını ifade ettiğine ve grip aşısı krizinin başladığına ilişkin açıklaması

64.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın ailesine ve AK PARTİ’ye başsağlığı dilediğine, Azerbaycan’ın Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini gönülden desteklediğine ilişkin açıklaması

65.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’ın, 19 Eylül 2020 tarihinde yaşamını yitiren Takiyettin Özkahraman’ın cenazesini karşılamak için giden araçlara para cezası kesildiğine ve muhalifleri cezalarla yıldırma politikasına daha ne kadar devam edileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

66.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, avukatlara yapılan baskının asla kabul edilemeyeceğine ve Avukatlık Kanunu’na göre kurum avukatlarının bir baroya üye olma zorunluluğunun bulunmadığına ilişkin açıklaması

67.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Sultansuyu Harası’na ait kültürel miras niteliğindeki binaların yıkılmasını asla kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

68.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, pandemi sürecinin toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkilediğine ilişkin açıklaması

69.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, şeker pancarı üreticilerinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

70.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, ülkenin her alanda olduğu gibi tarımda da büyümesini sürdürdüğüne ilişkin açıklaması

71.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, atanamayan öğretmenler ile 2019 KPSS mağduru atanamayan öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak gereken çözümlerin belirlenmesi ve uygulanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 6-7 Ekim olaylarının idari ve siyasi sorumlularının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin çeşitli iddiaların incelenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2384) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221)

21 Ekim 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, coronavirüs Türk tıbbı ve sağlık çalışanları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’a aittir.

Buyurunuz Sayın Arkaz. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Türk tıbbının coronavirüs salgınıyla mücadeledeki başarılarına ve sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, emperyalizmin piyonu katil Ermenistan, aynen Türkiye’deki iş birlikçisi PKK’nın yaptığı gibi çoluğa çocuğa, kadına, kundaktaki bebeğe kurşun sıkıyor, şehit ediyor. Lider Devlet Bahçeli Bey’in dediği gibi “Kafalarına vura vura Karabağ’dan onları en kısa zamanda atacağız.” Karabağ bizim bağrımızdır, bunu bütün dünya bilsin. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hem bu memleketin ekmeğini yiyeceksin hem suyunu içeceksin hem de Erivan’ın yanında olacaksın, teröriste “terörist” diyemeyeceksin. Teröriste “terörist” diyemeyen, teröristin âlâsıdır ve ta kendisidir.

Değerli milletvekilleri, pandemi döneminde sağlık çalışanlarımızın sorunları hakkında bilgi vermek istiyorum. Geçen yıl aralık ayında Wuhan kentinde coronavirüsle ilgili dedikodular ilk çıktığı sürede biz Türkiye'de çok ciddi önlemler aldık. Birincisi, uzman hekimlerden oluşan Bilim Kurulu oluşturuldu. Hastanelerimiz gözden geçirildi, eksikleri giderildi. Global ve küresel bir dünyada yaşıyoruz dolayısıyla virüsün çok çabuk yayılacağını biliyorduk, öyle de oldu. Geçmişten tecrübe çıkarmak çok çok önemlidir. Bizim ülke olarak ve millet olarak salgın hastalıklar konusunda tecrübemiz çoktur. Köklü bir devletiz, köklü bir sağlık camiasına sahibiz. Hastalığın Türkiye'de görülmesiyle çok ciddi bir mücadele verilmeye başlandı. Biz Avrupalılar gibi ya da ABD gibi hastalarımızı parklarda bahçelerde bırakmadık; zengin-fakir ayrımı yapmadık, yaşlı-genç ayrımı yapılmadı, milletimizin her ferdine eşit bir şekilde yardım edildi ve tedavi edildi. Hekim arkadaşlarım ve tüm sağlık camiası, hastalarımızın tedavilerinde gece gündüz demeden ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Sayın milletvekilleri, aşı konusundan bahsetmek istiyorum. An itibarıyla büyük bir aşama kaydedildi aşıda. Coronavirüsün ilk başladığı dönemde Sayın Sağlık Bakanı bu süre için “On iki ay minimal, on sekiz ay maksimal.” dedi. Şu anda on iki ay dolmak üzere. Aşının hayvan deneyleri yapılmıştır, hayvanlar üzerinde aşı denemeleri bitti, insanlar üzerinde denemelere başlandı. En kısa zamanda inşallah aşı konusunda ciddi ve önemli haberler vereceğiz.

Sağlık camiamızın verdiği büyük bir mücadele var. Bu mücadelede 40 bine yakın sağlık çalışanının coronavirüs testi pozitif çıktı ve hastalandı. Ne yazık ki 119 personelimizi bu mücadelede kaybettik, Allah rahmet eylesin.

Virüs bizden çok değerli yakınlarımızı aldı. Benim de İstanbul Tıp Fakültesinden hocam olan, değerli bilim insanı Murat Dilmener Bey, değerli arkadaşım Cemil Taşcıoğlu, Prof. Doktor Feriha Öz gibi ismini sayamadığım, bu yolda can veren tüm sağlık personeline Allah’tan rahmet diliyorum, ruhları şad olsun.

Ben iki buçuk yıldır bu kürsüde Türk tıbbının, tıp camiasının Avrupa’nın çok önünde, ABD’yle aynı olduğunu söyledim. Şimdi sözlerimi değiştiriyorum, coronavirüs mücadelesinde gördük ki ABD’nin de çok önündeyiz.

Ülkemizde son yıllarda sağlığa çok büyük yatırımlar yapıldı. Sancaktepe’de -Atatürk Havalimanı’nda- biz iki ayda, iki ay gibi kısa bir dönemde, 2 tane büyük pandemi hastanesi yaptık. On beş günde solunum cihazını yaptık. Yalnız solunum cihazını o dönemde, son bir yıl içinde ihtiyacı olan birçok ülkeye hibe şeklinde yardım ettik ve dünyanın her tarafına da ihraç ediyoruz.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık çalışanlarının her zaman yanındayız, yanında olmaya da devam ediyoruz. Coronavirüsle mücadelede tüm sağlık personelinin aynı anda ve adil olarak ek ödenekten faydalanmasını istiyoruz. Özlük haklarının teslimi ve virüs yüzünden can veren personelin şehit sayılması için gereken çalışmaları takip ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Üzülerek belirtmek istiyorum ki tüm çalışmalarımıza rağmen sağlıkta şiddet ve sağlık camiasının yaşadığı sorunlar bitmedi, devam ediyor. Sadece geçen ay sağlık personelimize karşı uygulanmış 60 şiddet vakası var. Son bir yılda 4 sağlık çalışanından 1’i şiddete uğramış. Bunları şiddetle kınıyorum.

Tüm sağlık çalışanlarımızı en içten dileklerimle, saygılarımla selamlıyorum. Türk milleti ve tüm insanlık için büyük riskler göze alarak gecesini gündüzüne katan, ailelerine hasret kalan, başta Sağlık Bakanımız olmak üzere, doktor, hemşire ve sağlık memurundan idare personeline kadar bütün sağlık çalışanlarına şahsım ve milletim adına şükranlarımı arz ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Kocaeli’nin sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli’nin sorunları hakkında konuşacağım.

Kocaeli’nin en önde gelen sorunlarının ilk 3 sırasını hava ve çevre kirliliği, pahalılık ve ulaşım oluşturuyor ama bitmiyor, başka sorunlar da var. En fazla iş cinayeti işlenen iller arasında Kocaeli ilk 3 sıradadır. Yoğun sanayi kenti olan Kocaeli’de işsizlik ortalaması ve kanser oranlarının yüksek olması dikkat çekmektedir.

Çevre kirliliği, maalesef, ilimizde had safhadadır. En fazla ölüm sebebi, yüzde 16’yla kalp krizidir. Yıllardır bir göğüs hastalıkları hekimi olarak Kocaeli’de meslek hastalıkları hastanesi ve göğüs hastalıkları hastanesi olması gerektiğini söylemişimdir, ancak hâlen bu hastaneler yoktur.

Pandemi sürecinde 25 bin lira kredi kullanan esnaf bu ay taksitlerini ödemek zorundadır, ancak okulların, üniversitenin kapalı olması ve kısıtlamalar nedeniyle esnafın durumu çok kötüdür. Kapanan iş yerleri artmakta; çare, çözüm sunulmayan esnaf ne yapacağını bilememektedir.

İl Sağlık Müdürlüğünde gayriahlaki skandallar sağlık müdürünün istifasıyla sonuçlanmıştır. Sağlık çalışanlarının ek ödemeleri yetersizdir.

Kocaeli’deki iş yerleri ve fabrikalarda Covid yaygınlaşmış ve gereken önlemler alınmadığı gibi, yeterli denetimler de yapılmamaktadır.

Kocaeli’de eğitim sıkıntı arz ediyor. Maske ve dezenfektasyon dışında önlem yok, vaka sayısı artıyor. Karmaşaya dönüşmüş değişen ders programları nedeniyle öğretmenler de yoğun iş temposu altında ezilmektedir. Hâlâ interneti olmayan veya kesik olan mahalleler vardır, düzeltilmesi için de herhangi bir çalışma yoktur. Kapalı köy okullarının çoğu açılmamış, öğretmen ataması yapılmamıştır.

Plansızlık, rantçılık ve beceriksizlik sonucu sıkışmış şehir rahatlatılmalıdır. Büyük deprem geçirmesine rağmen toplama yerlerinin ranta peşkeş çekildiği, afete hazırlıksız bir kent vardır karşımızda. Ana caddelerde kaldırımları işgal etmiş kafeler yayaları rahatsız ediyor. Genç nüfusun olduğu Kocaeli’de uyuşturucu tacirleri zehir saçıyor. Sanayi kentinde işsizlik artmakta, dökülen halkevi binası için bir şey yapılmamaktadır. Roma’ya başkentlik etmiş şehir gittikçe yaşanamaz hâle gelmektedir.

4 göçmen işçinin Çayırova Akpınar fabrika yangınında ölümü sonrasında bilirkişi raporu büyük ihmaller olduğunu ortaya koymuştur. Soru önergelerinde bu konuyu Bakanlığa sordum ama Bakanlık ve Kocaeli Valiliği maalesef bunları sümen altı ediyor. Üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen hâlen cezalandırılan hiç kimse yok, işveren cezalandırılmadı aksine yeni fabrika açtı arkadaşlar.

Gebze ilçemiz hormonlu büyümüş durumdadır ve altyapısı yetersiz, insanların mutlu olamadığı bir ilçe hâline gelmiştir. Yukarı Hereke ise kimsesizliğin ihmaliyle yıllardır maalesef dikkat çekmekte. “Kentsel dönüşüm” adı altında rant yaratılan yerler yeni sermaye gruplarına pay ediliyor. Kentin, Roma tarihini ortaya çıkaracak projeleri geliştirilmemiştir. Kocaeli de bir göç kenti hâline gelmiştir. Altyapı, üstyapı, kentsel güvenlik gibi birçok sorun da beraberindedir. Büyükşehir belediyesi hâlâ şeffaf bir ulaşım master programı sunmamıştır. Kocaeliler bu ay suya 2-3 misli fazla fatura ödemiştir. Ulaşımda öncelikle deniz, ikincil olarak raylı sistemden yararlanılmalıdır. Deniz ulaşımı yetersizdir. Gebze-Darıca metro hattı ihale bedelinin yüksekliğiyle dikkat çekmektedir. Deniz yoluyla ile yük taşıma kapasitesi her geçen gün artmaktadır fakat liman demir yolu bağlantısı yeterli değildir. Osmangazi Köprüsü aşırı fiyatlar nedeniyle kullanılmamakta, yük Kocaeli’nin üstüne binmektedir. Gölcük-İzmit arasında raylı sistem yapılmalıdır. D100 Kara Yolu kentin havasını aşırı derecede kirletmekte, D130 Kara Yolu’nun hâli ise gittikçe kötüleşmektedir. Başiskele Sahili’nde açılan yeni limanlar yüzünden artan trafik tırlar, tankerler yüzünden iyice güvensiz hâle geldi. Her zaman olduğu gibi kapasitenin üstünde yük bindirilmiş bu yol tehlike saçıyor. D100’den geçmemesi gereken tırlar, tankerler denetlenmediği için şehir içi trafik tehlikeli bir hâldedir. Kimse bunu denetlemiyor, yönetmelik uygulanmıyor. İzmit Körfezi’nin her yerinde zehirli maddelerle dolu patlamaya hazır konteynerler var. Bütün dünya İzmit’ten para kazanırken yükü İzmitlinin sırtına kalıyor.

Karamürsel çıkışındaki battıçıktının ne zaman biteceği belli değil. Gölcük’ün içinde adımbaşı kırmızı ışık, trafiği işkenceye dönüştürüyor. Güya tünel yapılacaktı, söz verilmişti, yapılmadı. Bundan sonra D130’daki trafik kazalarından yöneticiler sorumludur. Şaibeli izinlerle oluşturulan yeni limanlar, yerleşim yerlerinde açgözlü ve rantçı anlayış yüzünden iyice şehrin tıkanmasına yol açmıştır. Bağçeşme’den Perşembe pazarına bir teleferik bile yapılamamıştır. Bu yapılamayınca Kartepe için 2017’de teleferik iddiası ortaya atıldı, anlı şanlı törenler yapıldı ancak ortada hiçbir şey yok. Oysa büyükşehir belediyesinin bir senede reklama harcadığı para Kartepe’ye yapılacak teleferik parası kadardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - İstanbul’da istenmeyen tesisler Kocaeli’ne taşınmış ve ilimiz kirletilecek, tüketilecek bir kent olmuştur. Çöp depolama alanları yeniden belirlenmeli ve şehre uzak yerlere yapılmalıdır. Alikahya Mahallesi, süresi ve kapasitesi çoktan dolmuş çöp fabrikası nedeniyle kokuyor. Yahyakaptan, baca filtrelerini çalıştırmayan fabrikalar yüzünden kokuyor. Pakmaya tesisleri, yıllardır Köseköy ve Yahyakaptan Mahallelerimizi kokutuyor. Dilovası Kömürcüler OSB, Dilovası’nın çok büyük bir sorunudur ve yıllardır kaldırılmamıştır, sözler verilmiştir ve bu gidişle de kaldırılmayacaktır. Arslanbey OSB, koku saçmaya devam etmektedir. Para babalarının hırsı uğruna koca kent mahvoluyor ve büyükşehir belediyesi seyrediyor. Derince ilçemiz, liman ile yol arasına sıkışmış yapısı nedeniyle kıpırdayamaz hâldedir. Güney Marmara Otoyolu’nun bir projesi bile yoktur. Kandıra ilçemizde turizm yeterli gelişmiyor ve verimli tarım arazilerini köylüler satmaktadır. Asırlık çınarlarımız kesilmiştir. Terkedilmiş Kocaeli Fuarı, işlevini görmeyen Uluslararası Fuar Merkezi ve hayal kırıklığı oluşturan Cengiz Topel Havalimanı çalıştırılmıyor. Kocaeli Valiliği her demokratik gösteriyi yasaklıyor, gazeteci ve siyasileri tutuklamaya, gözaltına almaya devam ediyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, coronavirüs aşısında son durum, Türkiye’de ve Kayseri’de aşı çalışmaları hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Hülya Nergis’e aittir.

Buyurunuz Sayın Nergis. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergis’in, corona virüsüne yönelik dünyada, ülkede ve Kayseri ili Erciyes Üniversitesindeki aşı çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

HÜLYA NERGİS (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüs aşısı çalışmalarındaki son durum, Türkiye ve Kayseri ilimizdeki gelişmeler hakkında yüce Meclisimize bilgi vermek için söz almış bulunmaktayım.

Coronavirüse karşı tüm ülkeler sıkı tedbirler çerçevesinde mücadele ederken aşı çalışmalarında dünyadaki gelişmeleri takip etmenin yanında kendi aşımızı üretme yolunda hızla ilerlemekteyiz. Dünya Sağlık Örgütü eş güdümünde yürütülen COVAX vasıtasıyla 2021 yılı sonuna kadar 2 milyar doz aşı dağıtılması hedeflenmektedir. Programın amacı, tüm ülkelere eşit ve aynı zamanda Covid-19 aşılarının ulaştırılması, zengin ülkelerin düşük ve orta gelirli ülkeleri desteklemesidir. Çin, Rusya, İngiltere ve bazı ülkeler insan üzerinde deneme çalışmalarına başladıklarını bildirmişlerdir. Bunların hiçbiri, satın alınmak istendiğinde her şeyiyle sonuçlanmış bir aşı taahhüdünde bulunamamaktadır.

Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ve TÜBİTAK’ın da bulunduğu çalışma grubu, salgının ilk günlerinde Bakanlığın onayı, desteğiyle çalışmaya başlamıştır. 13 ayrı Covid-19 aşısı çalışması yapılmaktadır ülkemizde. Covid-19 aşı çalışmaları Erciyes, Marmara, Atatürk, Hacettepe, Yıldız Teknik, Ege, Ankara, Orta Doğu Teknik, Selçuk, Boğaziçi, Akdeniz Üniversitelerinden, İzmir Biyotıp ve Genom Merkezinden bilim insanları ile Sağlık Bakanlığı tarafından takip edilmektedir.

Aşı çalışmalarında preklinik ve klinik safhada önemli mesafe alınmış, insan çalışması safhasına gelinmiştir. Kayseri Erciyes Üniversitesi ve Ankara Üniversitesinde geliştirilen 2 aşı adayının insan üzerinde denemelerinin başlayacağı bilgisi hem milletimizi hem de özelde Kayseri ilimizde olması sebebiyle bizleri onurlandırmıştır. Kayseri ilimizde konunun çalışmasını yürüten Profesör Doktor Aykut Özdarendeli Hocamız 1998-2001 yılları arasında Amerika’da Tennessee Üniversitesinde coronavirüs üzerine doktora çalışmaları yapmıştır. 2005 yılında Kırım Kongo corona virüsü izole edilerek virüsün genetik karakterizasyonu ve virolojik çalışmaları tamamlanmıştır. 2009-2010 yılları arasında Amerika’da Pittsburgh Üniversitesi aşı araştırma merkezinde çalışmalar yapmıştır. Ciddi ve ölümcül hastalıklara neden olabilen, önemli boyutta ekonomik kayba yol açan Kırım Kongo kanamalı ateş, kuş gribi, tüberküloz, şarbon gibi BSL-3 sınıfı bulaşıcı materyallerin çalışıldığı biyogüvenlik düzeyi yüksek BSL-3 laboratuvarı, 2013 yılında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinde kurulmuştur. Kayseri’de bulunan BSL-3 laboratuvarı uluslararası akrediteye sahiptir. Ülkemizin ilk aşı araştırma ve geliştirme merkezi 2015 yılında Erciyes Üniversitesi bünyesinde kurulmuştur. Bu laboratuvarda 2018 yılında 58 gönüllüde yapılan çalışmalar sonucunda Kırım Kongo’ya karşı geliştirilen inaktif aşının faz 1 çalışmaları tamamlanmıştır. Aşı üretim merkezi projesi 2018 yılı sonunda Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından kabul edilmiştir.

Ülkemizde ilk Covid-19 vakası 11 Martta görüldükten iki hafta sonra Erciyes Üniversitesi Aşı Araştırma Merkezinde ilk virüs izolasyonu yapılmıştır. Nisan ayında virüsün genetik haritası çıkarılmıştır, mayıs ayından itibaren Covid-19’a karşı yapılan aşı çalışmalarında çok ciddi mesafe katedilmiştir. Pandemi sürecinde ve öncesinde Hükûmetimizin sağlık alanında yaptığı yatırımlarla süreç en doğru şekilde yönetilmiştir.

Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi devreye alınarak sürecin finansal etkileri minimuma indirilmeye çalışılmıştır. Kısa çalışma ödeneği, temel ihtiyaç desteği, çiftçilerimize tohum ve gübre desteği, cumhuriyet tarihinin en düşük faiz oranıyla 250 alt sektörü harekete geçiren konut desteği ve adını şimdi sayamayacağım birçok destek programı sayesinde, OECD tahminlerine göre 2020 yılı boyunca pandemiden en az etkilenen ülkelerden biri olma şansını yakaladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜLYA NERGİS (Devamla) – Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nin harekete geçirilmesiyle toplam maddi destek tutarı 494 milyar TL’ye ulaşmış olup alınan mali önlemlerin millî gelire oranı yüzde 10 olarak gerçekleşmiştir.

İnsanlığın bu hastalıktan kurtulması için çalışmalarını yürüten tüm bilim insanlarımıza şükranlarımı sunuyor, bu çalışmaları yürüten bilim insanlarımızın artması ve en kısa sürede hayırlı haberler alabilmek ümidiyle sağlıklı günler diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ayrım, söz talebiniz vardı.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın sevenlerine başsağlığı dilediğine, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile 4 siyasi partiye mensup milletvekillerinin 18-20 Ekim 2020 tarihlerinde Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete ve Ermenistan devletinin Azerbaycan’ın Gence kentine düzenlediği saldırıya, Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgal edilmesine dünya kamuoyunun kayıtsız kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, geçen günlerde kaybettiğimiz milletvekili arkadaşımız Markar Eseyan’ın ölümünden dolayı duyduğumuz üzüntüyü belirtmek isterim, sevenlerine başsağlığı dilerim.

Değerli arkadaşlarım, dün Meclis Başkanımızla birlikte Azerbaycan ziyaretinden döndük. Cumhurbaşkanlığımızdan başlayan, 4 siyasi partimizin, 83 milyon Türk insanının can Azerbaycan’ımıza göstermiş olduğu dayanışmayı bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanı Aliyev’e ilettik. Gerçekten, bizim gösterdiğimiz bu dayanışma Azerbaycan’da çok büyük bir sinerji yaratmış, çok büyük bir moral vermiş. Bütün arkadaşlarımızın Azerbaycan’ın şu tablosunu gerçekten görmesini isterim. Tabii, bizi etkileyen en önemli olay, 4 siyasi partiden arkadaşlarımızla, Meclis Başkanımızın da Başkanlığında Gence’ye, sivillere yönelik saldırıların olduğu bölgeye gittiğimizde orada karşılaştığımız manzaraydı. Bildiğiniz gibi, Gence’de iki ayrı yerde sivillere karşı gece yapılan saldırılar var ve orada insanlar öldü, çocuklar öldü. Maalesef, dünyanın gözü önünde şahitleri olan, belgeleri olan, filmleri olan bir trajedi, bir katliam. Gece yarısı yapılan bu katliam, maalesef dünya kamuoyuna istendiği gibi yansıtılamıyor.

Bakınız, ben burada bu vesileyle orada göreve yapan çok değerli basın mensuplarına, Türkiye’nin Azerbaycan’ın ve gerçekten doğru haberi yansıtan basın mensuplarına yürekten teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Ziyaretimizde, o füzelerin düştüğü çukurların yanına gittiğimizde yaşlı kadınlar dizilmişti, gençler vardı. Bir yaşlı teyzemizin size selamını getirdik arkadaşlar. “Ben size kurban olayım, ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin milletvekillerine kurban olayım, Türk halkına kurban olayım.” diyen bu yaşlı teyzemizin ben de buradan ellerinden öpüyorum. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Gerçekten 2 yaşında öldürülen çocuklar, 3 yaşında öldürülen çocuklar; bu dünya bu kadar gaddar olamaz. Sivillere karşı yapılan bu caniliğe, bu alçaklığa, bu şerefsizliğe, bu terör devletinin yapmış olduğu bu caniliğe “Dur” demek lazım. Bunu kabul etmek mümkün değil. İnsan olan birisinin bunu kabul etmesi mümkün olamaz. Fazla konuşamayacağım, manzara orada, gerçekler orada. İnanıyorum ki dünya kamuoyu uyanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) - Son söz olarak şunu söylüyorum: Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun almış olduğu kararlar çerçevesinde, Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarından Ermenistan bir an evvel çekilsin; bölgeye istikrar gelsin, huzur gelsin, oradaki halklar gözyaşı dökmesin. Ben inanıyorum ki Karabağ’a o bayrak dikildiğinde -3 renkli bayrak- oradaki insanlar komşuluk ilişkilerini, ezelden beri gelen dostluklarını tekrar yeşerteceklerdir.

Ben dinlediğiniz için teşekkür ediyorum ve dünya kamuoyunu buna kayıtsız kalmaması konusunda bir kez daha uyarıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Gündoğdu…

2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, Ermenistan devletinin Azerbaycan’ın Gence kentine saldırı düzenleyerek sivilleri hedef almasının insanlık suçu ve uluslararası hukukun ihlali olduğuna, Azerbaycan’ın haklı mücadelesinde şehit olanlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Azerbaycan’ın en büyük kentlerinden biri olan Gence’ye alçakça saldırı düzenleyen Ermenistan’ın sivil ve masumları hedef alması bir insanlık suçudur, uluslararası hukukun açıkça ihlali ve inkârıdır. Ermenistan devleti bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir. Ermeni çeteleri Azerbaycan karşısında sıkıştıkça çatışma alanlarını sivil yerleşim yerlerine yöneltmektedir. Katliamcı Ermeni zihniyeti 1915 ve 1992’de Hocalı’da ne yaptıysa, şimdi de çoluk çocuk demeden soykırım yapmaktadır. Ermenistan, Birleşmiş Milletlerin almış olduğu karar doğrultusunda Dağlık Karabağ bölgesinde işgalci konumdadır. Bu konu çözüme kavuşturulmalıdır. Birleşmiş Milletler, AGİTPA ve minsk grubu ülkeler yirmi sekiz yıldır Azerbaycan’ı oyalamaktadır, çözüm konusunda hareket etmemektedirler. Dağlık Karabağ Türk’tür, Azerbaycan’ın öz yurdu ve vazgeçilmez hakkıdır. Bu hak can pahasına da olsa sağlanacaktır. Azerbaycan’ın haklı mücadelesinde şehit olanlara Allah’tan rahmet, gazilere acil şifalar diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

 

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 19 Ekim Muhtarlar Günü’ne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, pazartesi Muhtarlar Günü’ydü. Bu vesileyle muhtarlarımızın bu anlamlı gününü kutluyorum.

Muhtarlarımız büyük bir özveriyle gece gündüz çalışarak vatandaşa hizmet sunmaktadır. AK PARTİ iktidarıyla birlikte ülkemiz büyük bir değişim ve dönüşüm yaşadı. Yapılan dönüşümlerle muhtarlarımız merkezî ve yerel yönetimlerde temsil noktasında ve özlük hakları noktasında birçok imkâna kavuştular. Valiliklerde ve belediyelerde muhtarlarımızla ilgili müdürlükler kuruldu, Muhtar Bilgi Sistemi oluşturuldu.

2002 yılında muhtarlara asgari ücretin sadece yüzde 52’si yani 97 TL maaş ödenirken bugün itibarıyla asgari ücret kadar yani 2.261 lira ödenmektedir. Muhtarların sosyal güvenlik primleri devlet tarafından ödenirken silah ruhsatı harcından da muaf tutulmuşlardır.

Muhtarlarımıza bu imkânları sağlayan başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve ilgili bakanlarımıza, kurumlarımıza teşekkür ediyorum.

Ayrıca, bugün Dünya Gazeteciler Günü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut…

4.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yılbaşına kadar sıfırlanmasının üreticileri ve besicileri zor durumda bırakacağına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, tarımda ithalata doymayan iktidar buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergisini yılbaşına kadar yine sıfırladı. Bunlar ürettirmiyorlar, bunlar ithalata sevdalı, bunların gözlerini rant hırsı bürümüş. Üretim ve üreticiye destek vermek yerine bir avuç rantiyeci için çalışanları halkımız affetmeyecek.

AKP’nin ithalat sevdası yüzünden besicilerimiz de zor bir dönemden geçiyor. Yem sektöründe 2019’da 25 milyon tona yakın yem üretebilmek için 13 milyon ton ithalat yapıldı. Son verilere göre son on bir ayda yem ham maddelerinde fiyat artışı ortalama yüzde 64 oldu.

Süt yeminde yüzde 48, besi yeminde yüzde 44, dolarda ise yüzde 38’in üzerinde artış var ama süt fiyatı yerinde sayıyor. AKP süt üreticisine yüzde sıfır zammı layık görüyor. Çaresizliğe itilen yetiştiricilerimiz ineklerini kesime göndermek zorunda bırakılıyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, TÜİK’in açıkladığı ağustos ayına ilişkin Sanayi Üretim Endeksi verilerine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ iktidarının aldığı ekonomik kararlar ve uygulanan tedbirler sayesinde başarılarının artarak devam ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonominin en önemli itici güçlerinin başında sanayi sektörü gelmektedir. Sanayideki gelişmeleri anlayabilmek adına, takip eden performans göstergelerinden biri de Sanayi Üretim Endeksi’dir.

Sanayi Üretim Endeksi’nin hesaplanması, kısa dönemde ekonomiyle ilgili verilen kararların ve alınan önlemlerin ekonomi ve üreticiler üzerindeki etkilerini ölçebilmek ve geleceğe yönelik tahminler yapabilmek için gereklidir.

Sanayi Üretim Endeksi’nde ağustos ayında yıllık yüzde 10,4 artışla Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri içinde 1’inci sırada, dünyada ise Singapur’dan sonra 2’nci sırada yer aldı. Bu veriler ışığında, Covid-19 salgını nedeniyle yaşanan ekonomik daralmanın olumsuz etkilerinin ortadan kalkmaya başladığı görülmektedir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ iktidarının aldığı ekonomik kararlar ve uygulanan tedbirler sayesinde bu başarılar artarak devam etmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, patates ve pancar üreticilerinin mağduriyetine, buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yılbaşına kadar sıfırlanmasının tarıma bakışı yansıttığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde’de patates hasadı başladı. Ülkemizde 800 bin ton üretimle Niğde ilk sıradadır. Üretici, 1 liraya ürettiği patatesi 50 kuruşa satamamaktadır, ürünü depolamak zorunda kalmaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi bir an önce patates alımı yapmalıdır, AKP iktidarı çiftçinin feryadını duymalıdır. Üretici, ürettiğinden kazanamıyor, tüketici pahalı ürün alıyor; bu sistem değişmelidir.

Pancar üreticisi taban fiyat beklemektedir. Geçen yıl 1 Eylülde taban fiyatının tonu 300 lira olarak açıklanmıştı; bu yıl 20 Eylülde fabrikalar pancar alımına başladı, ortada taban fiyat yok. En az 16 polar ton fiyatı olarak pancarda 390 lira açıklanmalıdır. Ayrıca bugün hububatla ilgili gümrüğün sıfırlanması Türkiye’deki tarıma bakışı yansıtan bir durumdur çünkü buğdayda, arpada fiyatlar üreticiden alınırken 1.650 liradan ekmeklik, 1.800 liradan makarnalık buğday alınmış ama yurt dışından 2.450 liradan ithalat yoluna gidilmektedir.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

7.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine grev haklarını kullanmak isteyen Mersin ili Soda Sanayii AŞ işçilerinin grev haklarının Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle engellendiğine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, Mersin’de Soda Sanayi işçileri toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işverenle anlaşamadılar. Anayasal hakları olan grev haklarını kullanmak isteyen işçiler yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle engellendiler. Fabrikanın yarısı ücretsiz izne gönderilmiş, fabrika boş. İşçiler, işverenle anlaşamıyor. Pandemide işveren işçileri ücretsiz izne yollayabiliyor. İşçiler, gelirden mahrum, evine ekmek götüremeyecek duruma geldi. Ancak grev yapmak isteyince grev yasak. Kimse kusura bakmasın, pandemide keseri hep kendinize yonttunuz. Yeter artık! Hak arayan emekçilerin haklarını bir an önce verin, emekçileri ve çocuklarını açlığa mahkûm etmeyin.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

8.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Hükûmetin tarımsal üretimle ilgili politikalarının Kırşehir çiftçisini iflas noktasına getirdiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hükûmetin tarımsal üretimle ilgili yanlış politikaları Kırşehir çiftçisini ne yazık ki iflas noktasına getirmiştir. Ayrıca devlet destekleri oldukça yetersizdir. Örneğin, pandemi sürecinde sunulan tohum hibe desteğinden Kırşehir sadece 2 ürün için ve çok yetersiz bir miktarda yararlanabilmiştir. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucu artan maliyet ve nakliye girdileri de pancar üreticilerimizi mağdur etmiştir. Kırşehir ekonomisine yıllık yaklaşık 1 milyar lira gibi çok önemli bir katma değer sağlayan besi çiftlikleri de ekonomik darboğaz sebebiyle çok zor günler yaşamaktadır. Üreticilerimiz milyonluk besi çiftliklerinin boş kalması tehlikesiyle karşı karşıyadır. Süt üreticileri de ineklerini kesmek zorunda kalmakta. Besicilerimizin sorunlarını tespit etmek ve çözüm önerileri üretmek adına Meclis Başkanlığına sunduğumuz araştırma önergemiz de hâlâ gündeme bile gelmemiştir.

Hükûmetin can çekişen Kırşehir çiftçisini görmesi ve ivedilikle destek olması büyük önem arz etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

9.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, pandemi sürecinin gıdanın önemini ortaya koyduğuna, yem fiyatlarındaki artışların besicileri zor durumda bıraktığına ve Yörüklerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, pandemi süreci, gıdanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Süt Konseyinin yılbaşından geçerli olmak üzere yapmış olduğu zam, aslında oransal olarak çok düşük bir zam değildir ama yem fiyatlarına gelen anormal artış, hayvancılıkla uğraşan insanlarımızı zor durumda bırakmıştır. Yemin çuvalı 80 liradan 110-120 liraya çıkmış, yaklaşık yüzde 50 oranında zamlanmıştır. Şu anda da süt fiyatları, gerçekten, özellikle hayvancılıkla uğraşan Yörüklerimizi zor durumda bırakmıştır. Seçim bölgem olan Mersin, keçi, koyun yetiştiriciliğinde Türkiye’de 1’inci sıradadır. Öncelikle, Toroslarda Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gidip bakın, bir tek Yörük çadırı tütüyorsa Türk milletini hiç kimse yıkamaz.” dediği Yörükler şu anda zor durumdadır ve mutlaka yem desteği istemektedirler.

Ayrıca, Yörüklerin BAĞ-KUR ve sigorta primleriyle ilgili devletimiz nakdî olarak destek vermektedir ama BAĞ-KUR ve sigorta borcu olanlar bu destekten faydalanamamaktadır. Bu borca bakılmaksızın, bütün Yörüklerin -nakdî destek vermeye gerek yok- sadece BAĞ-KUR ve sigorta borçlarının devlet tarafından acilen karşılanmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, iş bulamayan üniversite mezunu gençlerin öğrenim kredisi borcunu ödeyemediğine ve bu borçlarının silinmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, üniversiteden mezun olan 5 milyon genç öğrenim kredisi borcunu ödeyemiyor. Bu gençlerin 280 bini öğrenim kredisi borcu nedeniyle yasal takipte, haciz ve icralarla karşı karşıya. Her yıl yüz binlerce öğrencinin, yükseköğrenim süresince kullandığı kredileri mezun olduktan iki yıl sonra ödemesi gerekiyor. Ancak üniversite mezunu gençler iş bulmakta zorlandığı ve hatta iş bulamadığı için bu borcu ödeyemiyor. Ödeyemediği için KYK da her ay yüzde 1,4 oranında gecikme zammı uyguluyor. Aylık faizler yüzünden 30 bin liraları bulan borç yüküyle karşılaşan gençler umutsuz. Anne ve babalarının baktığı gençler iş bulamadıkları için bunalmış ve tükenmişlik sendromu yaşıyor. Sayın Cumhurbaşkanı bir yıl önce KYK borçlarının silineceği yönünde gençlere müjde vermişti, ne oldu? Gençlerin borçlarını ödeyememelerinin en büyük nedeni üniversiteyi bitirseler de işsiz olmaları. Bazı iş adamlarının devlete olan milyarlarca lira borcu bir gecede bir kararnameyle siliniyor, bu gençlerin borcu neden silinmiyor? Gençler Meclisten çözüm bekliyorlar. Gençlerin bu borcu bir an önce silinmeli diyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

11.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, mağduriyetin giderilebilmesi için Bölgesel Amatör Lig başta olmak üzere tüm amatör liglerin bir an önce başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Başkan, amatör liglerde top koşturan 70 bini aşkın sporcumuz sekiz aydır maçlar oynanmadığı için büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Profesyonel ligler haziran ayında başlamışken, siyasi parti kongreleri yapılabiliyorken amatör futbol maçları neden oynanamıyor? Türk futbolunun kalbi Trabzon’da gençlik yıllarında futbol oynamış ve hâlen Meclis futbol takımında futbol oynayan bir milletvekili olarak amatör futbolcularımızın fedakârlıklarını, umutlarını, maça çıkarken yaşadıkları heyecanı en iyi bilenlerden biriyim. Futbolu futbol yapan amatör ruhtur. Amatör ruhu yok etmek futbolumuzun geleceğini yok etmektir. Futboldan ekmeğini kazanan on binlerce amatör futbolcumuz, teknik adamımız, hakemler, saha komiserleri ve birçok görevli maçların oynanacağı günü iple çekiyorlar. Türk futbolunun geleceği için ve futboldan evine ekmek götüren insanlarımızın sıkıntılarının giderilmesi için bölgesel amatör lig başta olmak üzere tüm amatör ligler bir an önce başlatılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Süllü…

12.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü’nün, yüz yüze eğitimin başlamasıyla Eskişehir ilinde okullarda Covid-19 vaka sayılarının hızla artmasının tedirginlik yarattığına ve bulaşın yayılma hızının önüne geçilebilmesi için Sağlık Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının gerekli önlemleri alması gerektiğine ilişkin açıklaması

JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Yüz yüze eğitimin başlamasıyla Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden gelen bilgiler okullarda salgına karşı alınan önlemlerde ciddi eksikliklerin olduğu ve olumsuzlukların yaşandığı yönündedir. Birçok ilde olduğu gibi şehrim Eskişehir’de de okullarda Covid-19 vaka sayılarının hızla artması tedirginlik yaratmaktadır. Okulların dezenfektan, ateşölçer gibi ihtiyaçları ailelerden talep edilerek salgınla mücadele edilemez. Belediyeler sınırlı bütçe olanaklarıyla okullardan gelen dezenfektasyon işlemlerini yapmaya, okulların dezenfektan ihtiyaçlarını sağlamaya çalışmaktadır. Tüm öğretmenlerimizi ve çocuklarımızı salgından korumak için yaygın test yapılmalı, okullarda yardımcı hizmet personel sayısı artırılmalıdır. Kantin, servis gibi bulaş riskinin yüksek olduğu yerler için ek önlemler alınmalıdır. Sağlık ve Millî Eğitim Bakanlığı çok geç olmadan gerekli önlemleri alarak bulaşın yayılma hızının önüne geçmelidir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

13.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Çay Lisesi binasının Şehit Kamil Tuna Anadolu Lisesine tahsis edilmesine Çay halkının karşı olduğuna ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Çay ilçesinde bulunan Çay Lisesinin binasının Şehit Kamil Tuna Anadolu Lisesine tahsis edileceği belirtilmiştir. Çay ilçesinde tarihî ve köklü bir okul olan Çay Lisesinin kapatılıp binasının Şehit Kamil Tuna Anadolu Lisesine tahsis edilmek istendiğini merak ediyoruz. Hâlihazırda, Deprem Yönetmeliği’ne uygun olmadığı için binası yıkılan Şehit Kamil Tuna Anadolu Lisesi için tahsisli arazi dururken ve aynı kategorideki diğer okullara dağıtılabilecekken niçin Çay Lisesinin binasına göz dikilmiştir?

Çay Lisesinin kapanmasını öğrenciler istemiyor, veliler istemiyor, mezunlar istemiyor, öğretmenler istemiyor; kısacası Çay halkı istemiyor. Bu yanlıştan dönün, yoksa sadece bir okulu kapatmakla kalmayıp bu okulla birlikte bir tarihi de silip yok edeceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Baltacı….

14.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Kastamonu ili Daday ilçesinin yol sorununun giderilmediğine ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kastamonu merkeze en yakın ilçelerimizden Daday’ın yol sorunu yirmi yıldır çözülmediği için onlarca can kaybettik. Sene başında yolun projesinin hazırlandığı ve Karayolları Genel Müdürlüğünün ihale oluru verdiği kamuoyuna açıklanmıştı. Ne yazık ki Kastamonu-Daday yolunun ihale oluru, pandemi ve tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek iptal edildi ve ne üzücüdür ki ihale olurunun iptal edildiği tarihlerde Trabzon-Aşkale Yolu Zigana İkmal İnşaatı ihalesi pazarlık usulü sonucu 953 milyon 203 bin lira bedelle Cengiz İnşaata verildi. Buradan tüm Kastamonulular adına soruyorum: Bu ihale için tasarruf tedbiri yok da Daday yolu için mi var? Daday yolunun yapılması için ihaleyi Cengiz İnşaatın mı alması gerekiyor ve bu yolun yapılması için Kastamonu’nun daha kaç can vermesi gerekiyor?

BAŞKAN – Sayın Aygun…

15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin 1 Ocak 2021 tarihine kadar sıfırlandığına ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bugünkü Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Türk tarımına bir gol daha… Evet, “Askıda ekmek.” diyorsunuz ama ekmeğin ham maddesini üreten çiftçiyi askıya astınız. Bugün -Resmî Gazete’de- buğday ithalatında yüzde 45 olan, arpada yüzde 35, mısırda yüzde 25 olan gümrük vergisini 1 Ocağa kadar sıfırladınız yani Türk tarımını yabancı çiftçilerin kucağına bıraktınız. Toprak Mahsulleri Ofisi hasat döneminden beri ithalat maşasını kullanıyor, Türk çiftçisini yok sayıyor. Onlar için silolarda yazan “Ofis çiftçinin kara gün dostudur.” yazısını değiştirdik, “Bundan sonra siz Bulgaristan, Rusya, Ukrayna’daki yabancı çiftçilerin kara gün dostusunuz.” diyoruz. Bir an evvel AK PARTİ iktidarının bu yöntemden vazgeçmesi, planlamayı doğru yapması gerekiyor. 2021 yılı için buğday üretim programını, doğru çerçeve çizerek -TÜİK ve Tarım Bakanlığı rakamlarının çelişkilerini de göz ardı etmeden- bir an evvel kafalarını kumdan çıkartarak doğru planlamayla yapmalarını bekliyoruz. Türk çiftçisi yabancı çiftçilerin her zaman üstündedir. Atatürk’ün vermiş olduğu o değere sizler de bir an evvel tekrar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, pandemi sürecinin ekonomiyi sarstığına, devletin zor durumda olan esnafın BAĞ-KUR primlerini üstlenmesi gerektiğine ve vatandaşların sicil affı çıkarılmasını beklediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, pandemi ekonomiyi sarsıyor. Bu dönemde, IBAN vererek tarihe geçen bir ekonomi yönetimi var. Peki, yıllardır devletine vergisini ödeyen esnafa, çiftçiye ne verdiniz? Faizle para satmak dışında verilecek bir şey yok. Çiftçi borç içinde, esnaf siftahsız dükkân kapatıyor, on binlercesi kepenk kapattı. 16 Ekim tarihi itibarıyla icra dosyası sayısı 23 milyonu aştı. Kahveci, servisçi, kantinci iş yapamaz durumda. Kahveci dükkânını, servisçi aracını satmak istiyor, müşteri yok. Lokantacılar, tek kullanımlık servis, paket tuz, dezenfektan, masa aralarının seyreltilmesi gibi ek maliyetlere katlanmak durumunda kaldı. Bu insanların BAĞ-KUR primlerini devletin üstlenmesi, karşılaması zor bir talep midir? KOBİ’ler kan ağlıyor, kâbus gibi çöken kredi ödemelerini, prim ve vergi borçlarını düşünüyor. İnsanımız AK PARTİ iktidarından sicil affı bekliyor.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

17.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, ülkede risk grubundaki vatandaşlar değerlendirildiğinde yeterli dozda grip aşısının getirilmediğine ve temmuz ayında grip aşısıyla ilgili vermiş olduğu soru önergesine Sağlık Bakanlığı tarafından hâlâ cevap verilmediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Basına yansıyan haberlerden anlıyoruz ki risk grubundaki yurttaşlarımıza yapılması gereken grip aşıları eksik gelmiş. Hiç kimsenin açıkladığı verilere inanmadığı bir Sağlık Bakanlığından da başka bir şey beklenmezdi. Durumun buraya geleceğini bildiğimiz için temmuz ayında grip aşılarıyla ilgili bir soru önergesi vermiştim ama hâlâ cevaplanmadı. Üç aydır soru önergesine cevap veremeyen ve kuralları çiğneyen bir Sağlık Bakanından yeterli aşı temin etmesi beklenemezdi. Üç ay önce “Bakanlığınız bu yıl için kaç doz grip aşısı temin etmeyi planlamaktadır? Bunun için gerekli anlaşmalar yapılmış mıdır? Bu aşılar hangi tarihten itibaren sağlık kuruluşlarına ulaşacaktır?” sorularını sormuştum. Sorularımız aynı şekilde cevapsız olarak duruyor ama anlaşılan o ki Türkiye'de vatandaşın sağlığını önceleyen, buna göre hareket eden şeffaf bir Bakanlık yok. Rakamlarla oynayıp yandaşa rantı önceleyen sağlıksız bir Bakanlık var.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…

18.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir ili Acıgöl ve Derinkuyu ilçeleri ile köylerindeki vatandaşların internet hizmetinden yararlanamadığına, interneti olmayan bir bölgede internet üzerinden eğitim verilmesinin de mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, Türkiye’nin her türlü sorununu çözdüğünü söyleyen AKP iktidarı… Yüz binlerce turistin ziyaret ettiği Nevşehir’in başta Acıgöl ve Derinkuyu ilçelerinin merkezi olmak üzere köyler de dâhil internet hizmetinden yararlanılamamaktadır. İnternet hizmetinin yerine getirilmesi için yetkililere müracaat ettiklerinde de 650 TL direk parası istenmektedir. Eve götürecek ekmek parası bulamayan vatandaşların bu parayı ödemesi mümkün değildir. İnternet altyapısının sorumlusu devlettir. İnterneti olmayan bir bölgede çocuklarımızın internet üzerinden eğitim alması da mümkün değildir. Devletin sorumluluğunda olan bu sorunun hiçbir bahane üretilmeden acilen çözülmesi gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sürücü...

19.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Urfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılanan Çiçek Kobani’nin serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Çiçek Kobani Kuzey Suriye’de yani kendi toprağında IŞİD’le savaşırken ÖSO çeteleri tarafından esir alınıyor, işkencelerden geçiriliyor, ayağına 2 kurşun sıkılıyor. Sosyal medyada yaralı bir şekilde çetelerin çektiği video paylaşımlarıyla gündeme geldi. Şu anda Urfa’da tutuklu olarak yargılanıyor. 22 Ekimde yani yarın duruşması görülecek olan Çiçek Kobani derhâl serbest bırakılmalıdır. Suriye vatandaşı olan Çiçek’i hangi hakla tutukladınız? ÖSO ve IŞİD’le savaşmak suç mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Demir.

20.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, depremin sıradan bir doğa olayı olmadığına ve tedbirlerle can kayıplarına engel olunabileceğine, AK PARTİ olarak yeni yapıların depreme dayanıklı olması ve eski binaların güçlendirilmesiyle ilgili gerekli çalışmaların başlatıldığına ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, depremin sıradan bir doğa olayı olmadığı ve tedbirlerle büyük can kayıplarına engel olunabileceğini biliyoruz. Bu nedenle AK PARTİ olarak yeni yapılan yapıların depreme dayanıklı olması ve eski binaların güçlendirilmesiyle ilgili gerekli çalışmaları başlattık. Süreç içerisinde hak sahipleriyle yapılacak anlaşma ve yardımlara kadar tüm çalışmalar devam etmektedir.

Olası bir İstanbul depreminde oluşabilecek zararları önleme çalışmalarıyla afet riski altındaki alanlar ve riskli alanların tespiti yapılmaktadır. Deprem ve kentsel dönüşüm kapsamında geçen hafta Esenler’de 1.600, Gaziosmanpaşa’da 1.700 konutun temeli atıldı. Pendik ve Beyoğlu Okmeydanı’nında da zaten ada bazlı çalışmalara başlanmıştı. İstanbul’umuza yapılan bu çalışmalar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza ve belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

21.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, başta sosyal bilgiler öğretmenleri olmak üzere 138.393 öğretmenin atamasının bir an evvel yapılması gerektiği konusunda iktidara ve Millî Eğitim Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, sosyal bilgiler dersi özetle, insan yaşamının önemli bir parçası olan toplumsal hayatın gerektirdiği bilgileri değişik bilim dallarından yararlanmak suretiyle birleştirerek etkin, üretken, demokratik, çağa uygun vatandaşlar yetiştirmek amacıyla oluşturulan bir derstir. Vatandaşlık, demokrasi ve insan hakları eğitimi bakımından önemli olan bu ders için sosyal bilgiler mezunu olan gençlerimizin atanması gerekmektedir. Buradan iktidara ve Millî Eğitim Bakanlığına açıkça çağrıda bulunuyorum: Başta atama bekleyen sosyal bilgiler öğretmenleri olmak üzere, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup toplantısında da ifade ettiği 138.393 öğretmenin atamalarını bir an evvel yapın, öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin umutlarını söndürmeyin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

21 Ekim 1860 tarihinde ilk özel gazetemiz olan Tercüman-ı Ahval’in yayın hayatına başladığı gün ülkemizde Dünya Gazeteciler Günü olarak kutlanmaktadır. Yapılan araştırmalarda, 2010 yılına dair Dünya Basın Özgürlüğü Listesi’nde Türkiye’nin, 196 ülke arasında 106’ncı sıradayken bu sıralamanın son on yılda 57 basamak birden gerilemesiyle Angola ve Zimbabve’nin bile gerisinde kalması son derece düşündürücüdür. “Birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmak.” olan “gazetecilik” tarifi bugün de geçerli olsa bile maalesef bazıları kalemlerini birilerine teslim etmişler, etmeyenlerin de özgürlükleri kısıtlanmıştır. Yaşadıkları özlük hakları sorunlarına ilaveten, en az yüzde 30’u işsiz olan ve mesleğini gerçek anlamda yapmak isteyen başta Gaziantepli gazeteciler olmak üzere, tüm gazetecilerimizin gününü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

23.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, ülkede yaşanan pandemi ve bölgede yaşanan deprem nedeniyle Malatya Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün geciken kamu alacağını tahsil etmekte güçlük çektiğine ve vatandaşların su borçlarının yeniden yapılandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hazine ve Maliye Bakanlığımızın dikkatine: Malatya Büyükşehir Belediyesi MASKİ Genel Müdürlüğünün ilimiz sınırları içerisinde 2020 yılı itibarıyla su borcu olan abone sayısı 148.854’tür. Bu abonelerin faiz hariç anapara borcu 96 milyon 855 bin TL’dir, gecikme faizleriyse 45 milyon 215 bin TL’dir. MASKİ’nin toplam alacağı, faizler dâhil, 142 milyon 70 bin TL civarındadır. Büyükşehir Belediyesi Yasası gereği belediye meclisi faiz silme yetkisine sahip olmadığından, geciken bu kamu alacağını tahsil etmekte zorluk çekilmektedir. Ülkemizde yaşanan pandemi ve bölgemizde yaşanan deprem sonrasında bu konuda ilgili bakanlıklarımızın, esnaflarımızın ve vatandaşlarımızın su borcu alacaklarının faizlerini silip anapara üzerinden yeniden yapılandırması ve taksit imkânı sağlamalarını talep ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Coşkun…

24.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, günlerdir kendisinden haber alınamayan Bahtiyar Fırat’ın nerede olduğunu İçişleri Bakanından öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

14 Ekimde Tahran’a gitmek üzere İstanbul Havaalanı’na giden Bahtiyar Fırat, pasaport kontrolünden geçtikten sonra uçağı beklerken havalimanı polisi tarafından “İstihbarata teslim edilmek üzere seni gözaltına alıyoruz.” denilerek havaalanında alıkonulmuş, üç saat boyunca bekletilmiş, ardından “Yanlış anlaşılma olmuş.” denilerek serbest bırakılmıştır. Uçağını kaçıran Bahtiyar Fırat eve dönmek üzere bir taksiye binmiş, bindiği araç 4 araç tarafından durdurularak kaçırılmış ve kendisinden bir daha haber alınamamıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Bahtiyar Fırat’ın ailesiyle, Savcılık ilk etapta Bahtiyar Fırat’ın MİT tarafından gözaltına alındığı, sabırlı olmaları gerektiği bilgisini paylaşmış ancak ilerleyen süreçte Savcılık bu durumu inkâr etmiştir. Günlerdir kendisinden haber alınamayan Bahtiyar Fırat’ın nerede olduğunu buradan bir kere daha İçişleri Bakanlığına soruyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

25.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Tarım ve Orman Bakanının Türkiye’deki çiftçilerin mi yoksa başka ülkelerin mi Bakanı olduğunu, buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin sıfırlanarak ne yapılmak istendiğini öğrenmek istediğine, Uşak ili Eşme ilçesi Dereli köyünün su problemi ile Kayalı, Manavlı, Alahabalı ve Davutlar köylerindeki gölet sorununun çözülmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları önünde ve de tüm çiftçilerimizin önünde Sayın Tarım ve Orman Bakanına soruyorum: Siz Türkiye’deki çiftçilerin mi Tarım ve Orman Bakanısınız yoksa başka ülkelerin mi? Bugün itibarıyla buğday, hububat ithalatında vergiyi sıfırladınız. Ne yapmak istiyorsunuz? Gerçekten bu takdiri tüm milletimize bırakıyorum.

Diğer taraftan, yine Tarım Bakanına sesleniyorum: Uşak ili Eşme ilçesine bağlı Dereli köyünde iki günde bir yani kırk sekiz saatte bir sadece otuz dakika su verilmektedir. Bu vatandaşın çilesini nasıl önleyeceksiniz? Bunun da bir an önce çözülmesini sizden talep ediyoruz.

Aynı şekilde, Eşme ilçemize bağlı Kayalı köyü, Manavlı köyü, Alahabalı köyü ve Davutlar köyünde, bazı köylerde gölet yok, bazı köylerde ise olan göletler çalışmıyor çünkü teknik hataları var, yapım hataları var. Bir an önce bütün sorunların ve de göletlerin yapılmasını acilen sizden talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kavuncu…

26.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’nun, 19 Ekim Aliya İzzetbegoviç’i ölümünün 17’nci yıl dönümünde rahmetle andığına, Azerbaycan’ı her alanda desteklemeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

EROL KAVUNCU (Çorum) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

“Bizi toprağa gömdüklerini düşünüyorlardı ama tohum olduğumuzu bilmiyorlardı. Allah’a yemin olsun ki asla köle olmayacağız. İstediğiniz kadar dağlara haç dikin, gökyüzüne her baktığınızda hilali göreceksiniz.” diyen Bosna kahramanı, büyük devlet ve dava adamı, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’i vefatının seneidevriyesinde rahmet ve minnetle anıyorum.

“İki devlet, tek millet; ilelebet, ebet müddet.” anlayışıyla, bağımsızlığının seneidevriyesinde can Azerbaycan’ımızı her alanda desteklemeye ve vatan mücadelesinde kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Biz bir ulu çınarın dallarıyız; Azerbaycan bir dalımız; Pakistan, Filistin bir dalımız; Bosna, Doğu Türkistan bir dalımız. Birimiz incinse hepimiz incinir, birimiz üzülse hepimiz ağlarız.

Yaşasın can Azerbaycan, aşk olsun can Azerbaycan, yaşasın kardeşliğimiz!

BAŞKAN – Sayın Aycan…

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Covid-19 pandemisinden etkilenen gençlerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Covid-19 gençleri de etkilemiştir. Okulunu bitiren gençler çalışmaya başlayamamışlardır. Bu nedenle, kullandıkları yükseköğrenim kredilerinin taksitlerini ödeyememektedirler fakat gecikme faizi işlemektedir. Bu dönemde gençlerin yükünü azaltmak, en azından faiz yükünü kaldırmak, birikmiş faizleri silmek ve faiz işletmemek uygun olacaktır. Gençler bunu beklemektedir.

Covid-19 gençlerin eğitimini de etkilemiştir, çalışmalarını, tezlerini dönem içinde tamamlayamamışlardır. Bu dönemde eğitimlerini tamamlayamayan veya daha önce terör dışı nedenlerle eğitimlerini tamamlayamayan yükseköğrenim gençliğine bir fırsat daha verilerek, okullarına dönmeleri ve eğitimlerini tamamlamaları uygun olacaktır. Gençler bu fırsatı beklemektedir.

Saygılarımla teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Serter….

28.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, pandemiden bu yana CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun her ortamda esnafların sorunlarını dile getirdiğine ve 17 maddelik “esnaf önlemler paketi” açıkladığına, esnafın sesinin duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

BEDRİ SERTER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

30 Haziranda, bir esnaf olarak, esnafın tüm sorunlarını burada dile getirmiştim. Pandemiden bu yana Sayın Genel Başkanımız da her ortam ve fırsatta esnaflarımızın sorunlarını dillendiriyor. Son süreçte, Sayın Genel Başkanımız Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde 17 maddelik “esnaf önlemleri paketini” açıkladı. Muhalefet olarak ısrarcı söylemlerimiz sonrası, geçen hafta Sayın Mehmet Muş dil ucuyla da olsa vergi ve sigorta borçlarına dair bir yapılandırma paketinden bahsetti.

Ben yine hatırlatıyorum: Esnaf, kira desteği istiyor. Esnaf, mart, nisan, mayıs aylarına ait elektrik faturalarının iptal edilmesini istiyor. Esnaf, vergi borçlarının en azından altı ay ertelenmesini ve sonrasında yapılandırılmasını istiyor. Esnaf, SGK ve BAĞ-KUR borçlarının bir yıl ertelenmesini istiyor. Esnaf, devletin esnafa olan borçlarının bir an evvel ödenmesini istiyor. Bir dakikaya ancak bunları sığdırabiliyorum. Ezcümle, esnaf, sesinin duyulmasını istiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

29.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, UEFA Avrupa Ligi’nde İspanya’nın Villarreal takımıyla karşılaşacak olan Demir Grup Sivasspor’a başarılar dilediğine ve 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Selçuklu’nun kalbi, Osmanlı’nın vicdanı, cumhuriyetin aklı, Millî Mücadele’ye ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e yüz sekiz gün ev sahipliği yapmış, sultan şehrimiz Sivas’ın göz bebeği Demir Grup Sivasspor’umuz UEFA Avrupa Ligi’nde İspanya’nın Villarreal takımıyla yarın karşılaşacak. Takımımıza başarılar diliyorum, her vurduğunuz gol, hedefiniz 3 puan olsun diyorum.

Ayrıca, doğru ve dürüst haberciliği ilke edinerek kamuoyu yararına düşünen tüm gazetecilerimizin de 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyorum, hepsine sağlık, sıhhat, afiyet diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Şimdi, İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Türkkan.

Buyurunuz Sayın Türkkan.

30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutladığına ve Ahmet Taner Kışlalı’yı ölümünün 21’inci yıl dönümünde rahmetle andığına, Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla buğday, arpa ve mısır ithalatında uygulanan gümrük vergilerinin yıl sonuna kadar sıfırlanmasına, çiftçilerin sorunlarının çözümsüz kaldığına, ülke olarak yokluğa ve açlığa doğru gidildiğine, Iğdır ilinde sağlık hizmetlerinde ciddi eksiklikler yaşandığı gibi şehirlerarası otogarın da bulunmadığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sağ olun Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Gazeteciler Günü, kamuoyunun aydınlatılması ve bilgilendirilmesi doğrultusunda her şartta görevleri peşinde koşan, mesleğin zor şartlarına rağmen mesai kavramı gözetmeksizin gece gündüz çalışan tüm bağımsız gazetecilerin Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyorum.

Gazetecilerin, üzerlerinde iktidar baskısı hissetmeden, özgür ve bağımsız olarak haber yapabildiği bir Türkiye bizim olmazsa olmaz şartlarımızdan. Unutulmamalı ki özgür basın varsa özgür toplum vardır. Kalemini sadece iktidara yanaşmak için oynatanların değil gerçek anlamda Türk milleti için yazanların, haberi Türk milleti için yapan gazetecilerin Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyorum.

Bilim insanı, siyasetçi, gazeteci yazar, benim de Kabataş Erkek Lisesinden ağabeyim Ahmet Taner Kışlalı’nın bugün ölüm yıl dönümü. Yirmi bir yıl önce evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu aramızdan ayrılan Kışlalı’yı rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun.

Resmî Gazete’de yayınlanarak bugün yürürlüğe giren Cumhurbaşkanı kararına göre bazı tarım ürünlerinin ithalatının gümrük vergisi yıl sonuna kadar sıfırlandı. Söz konusu karar uyarınca buğday ithalatında yüzde 45, arpa ithalatında yüzde 35 ve mısır ithalatında yüzde 25 oranındaki gümrük vergileri yüzde 0 olarak uygulanacak. Bu karardan sonra merak ediyorum, burada bölgelerine giden milletvekili arkadaşlar bu çiftçilerin sözlerine nasıl cevap verecekler? Yani şu anda çiftçinin yeniden tarlasını ekme mevsimi; tarlasını ekerken ambarında 3-5 ton buğdayı, arpayı, çoluğuna çocuğuna kışın bakmak için, geçindirmek için saklayan, ambarına koyan köylü, çiftçi, sizin bu kararınız karşısında bir kere daha ezildi.

Bir kere de o 5 müteahhidin yanında durmayı bırakıp da şu çiftçinin, şu milletin yanına geçmeyi beceremediniz, beceremediniz; para tatlı geldi, kaldınız o 5 müteahhidin yanında. Çiftçi hiç umurunuzda değil. Yerli çiftçi, üretici destek beklerken hububat fiyatlarındaki bu vergi sıfırlamalarını nasıl değerlendirmek lazım bilmiyorum. Hükûmet zaten tarımı bitirdi, üretimi durdurdu, çiftçiyi kuru soğana muhtaç hâle getirdi. Çiftçimizin üretimden kopmaması için borç erteleme ve yüksek elektrik fiyatları gibi birçok sorun da çözümsüz kaldı. Çiftçinin borçları birikti ödeyemiyor, ürününü yetiştiremiyor.

Buradan tekrarlıyorum, biz ülke olarak yokluğa ve açlığa doğru gidiyoruz. Ülke üretemiyor, tarım ürünlerini üretemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ülkede tarım ürünleri büyük miktarda ithalata bağlı. Dün kürsüde bir arkadaşımız söyledi, petrolden sonra en fazla döviz ödediğimiz emtia yağlı tohum. Yani biz yağımızı üretemiyoruz ya. Döviziniz yoksa evinizde yağ olmayacak. Bu noktaya doğru giderken bu kararların kimler tarafından, kimin baskısıyla alındığını hâlâ anlayabilmiş değilim. Hiç üretimi destekleyici bir önlem bulunmuyor, şimdi de vergiler sıfırlanmış. Yapılacak düzenlemeler var aslında; mazot, gübre, tohum, ilaç, yem gibi birtakım düzenlemelerin yapılması gerekiyor, sübvansiyonların artırılması gerekiyor. Çiftçiye verdiğiniz fazla parayla çiftçi gidip Las Vegas’ta kumar oynamayacak, Monako’da tekne almayacak, ya, bu ülkede harcayacak onu. Harcadığı paranın zaten yüzde 40’ını harcadığı anda vergi olarak alacaksınız. Ya, verin sübvansiyonu, insanlar rahat etsin, ülke rahat etsin, döviziniz ülkenizde kalsın. Ama bunu düşünmek gibi millî bir duruşunuz olmadı hiçbir zaman, yerli üretimi canlandıramadınız, çiftçimiz üretim için hiç teşvik edilmedi.

Son olarak Iğdır’dan söz etmek istiyorum. Iğdır’da sağlık hizmetlerinde ciddi eksiklikler bulunuyor. Bu nedenle, hastalar yıllardır Erzurum ve Van’daki hastanelere götürülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ağır hastaların birçoğu ne yazık ki yollarda hayatını kaybediyor. Her devlet hastanesinde olması gereken anjiyo ünitesi maalesef Iğdır Devlet Hastanesinde yok. Umuyorum, Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca birilerine Meclisi de izletiyordur, Iğdırlıların bu feveranını da duyuyordur. Iğdır Devlet Hastanesinde anjiyo ünitesi yok. Bu nedenle, hastalar çevre illerdeki anjiyo ünitesi olan hastanelere yetiştirilmeye çalışılıyor. Bu da yine, özellikle ağır hastaların yolda hayatını kaybetmesine sebep oluyor.

Ermenistan’a sınır olması sebebiyle Iğdır’a çok yakın bir konumda yer alan nükleer santral şehirde ne yazık ki kanser vakalarını da artırmış. Buna rağmen, bu konuda herhangi bir tedavi ünitesi devlet hastanesinde hâlâ kurulmamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Iğdır’la ilgili son olarak söylemek istediğim: Her ilden kara yoluyla Iğdır’a ulaşmak mümkün ancak Iğdır’ın hâlâ bir şehirler arası otogarı da bulunmuyor.

Iğdır’la ilgili bu sıkıntıların dikkate alınacağını umut ediyorum. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

31.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne, Dağlıca baskınının 13’üncü yıl dönümüne, beyin kanaması geçiren 57’nci Hükûmette Sağlık Bakanı olarak görev yapan, 21’inci ve 23’üncü Dönem Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’a şifa dilediklerine, Azerbaycan ordusunun Karabağ’ı Ermenistan işgalinden kurtarma yolunda hızla ilerlediğine, TBMM Başkanı Mustafa Şentop ile 4 siyasi partiye mensup milletvekillerinin 18-20 Ekim 2020 tarihlerinde Azerbaycan’a yaptığı resmî ziyarete ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarafsız ve güvenilir haberciliği kendine ilke edinmiş, gece gündüz demeden millet ve demokrasi için çalışan tüm gazetecilerimizin 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyor, kendilerine başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, bundan tam on üç yıl önce, Hakkâri Dağlıca mevkisinde bulunan komando taburuna Irak’ın kuzeyinden sızan 150 kişilik terörist grubunun saldırması neticesinde 12 askerimiz şehit olmuş, 10 askerimiz de yaralanmıştır. Dağlıca baskınında şehit olan askerlerimize bir defa daha Allah’tan rahmet, gazilerimize de hayırlı uzun ömürler diliyorum.

Sayın Başkan, önceki dönem Sağlık Bakanlarımızdan Milliyetçi Hareket Partisi eski Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş’un sabah saatlerinde geçirmiş olduğu beyin kanamasından dolayı hastaneye kaldırıldığını ve durumunun ciddi olduğu haberini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Buradan Sayın Bakanımıza acil şifalar diliyoruz, tez zamanda iyileşmesini bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Azerbaycan ordusu kahramanlıkla ve kararlılıkla Karabağ’ı terörist Ermenistan’ın işgalinden kurtarma yolunda hızla ilerliyor. Geçtiğimiz günlerde tarihî Hudafer Köprüsü’ne Azerbaycan bayrağı dikilmiş, Füzuli, Hadrut, Cebrayıl, Kubadlı, Zengilan işgalden azat olmuştur. Kurtarılan şehirlerden Füzuli’nin bir köyünde yirmi sekiz yıl aradan sonra Ezanımuhammedi’nin okunduğu video görüntüleri hepimizin yüreğini titretmiştir. Son açıklamalar göstermektedir ki Ermeni terör çeteleri büyük bir bozguna uğramıştır ve uğramaya devam etmektedir. Azerbaycan ordusu Şuşa’yı kuşatmış, Karabağ’ın böğrüne inşallah saplanmıştır. Oradan tez zamanda Ermeni çetelerini temizleyeceğine olan inancımız tamdır. İnşallah, Karabağ azat olacaktır.

Karabağ’ın işgalden azat edildiği bu hassas dönemde, Azerbaycan Meclis Başkanının daveti üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop Başkanlığında, içinde Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Sayın Yaşar Karadağ’ın da bulunduğu ve dört siyasi parti grubundan milletvekillerinin katılımıyla Azerbaycan’a çok önemli bir ziyaret gerçekleşmiştir. Bakü’ye yapılan bu ziyaret sırasında, Sayın Meclis Başkanımızın talebi üzerine, terörist Ermenistan’ın füze atışlarıyla masum sivil Azerbaycanlı kardeşlerimizi katlettiği Gence şehrinin ziyaret edilmesi son derece isabetli olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu ziyarette, Meclis Başkanımız Sayın Şentop, bizzat insanlık suçunun işlendiği alanlarda tüm dünyaya Ermenistan’ın zalimliğini ve vahşetini haykırmıştır. Şanlı istiklal mücadelesini yönetmiş, istiklal uğruna her şeyi göze almış Gazi Meclisimiz, bu vesileyle, herkese, yüz yıl önce nasıl bir millî ruha sahipse bugün de aynı millî ruha ve şuura sahip olduğunu göstermiştir.

Bu nedenle, can Azerbaycan’a yapılan ziyaret için başta Sayın Meclis Başkanımıza ve değerli heyetine teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tahir Elçi’nin öldürülmesine ilişkin Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davaya, taleplerinin faillerin bulunması ve adil yargılama olduğuna, faili meçhulleri unutmadıklarına ve unutmayacaklarına, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne, Sur Belediyesinin başlattığı “Sur sokaklarını sağlıklaştırma projesi” her bir sokak için 60 bin TL’ye mal oluyorken belediyeye kayyum atanmasıyla her bir sokak için 400 bin TL gider gösterildiğine, Şişecam işçilerinin ve maden işçilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, bugün sevgili Tahir Elçi’nin duruşması Diyarbakır’da görülüyor. Evet, sevgili Tahir hedef gösterilip katledileli beş yıl oldu ama beş yıl sonra ilk duruşma ancak yapılabildi. Ne olmuştu? Evet, bu bir tesadüf olamazdı tabii ki, hepimizin gözü önünde, kameralar kayıttayken katledildi. 3 başsavcı, 5 savcı değişti. Dava açıldı ama dava tabii ki gerçekten failleri bulmak amacıyla değil, failleri aklamak için açılmıştı. Şu anda devam eden davada -yakından takip ediyorum, etmeye çalışıyorum- bu görüşlerimiz maalesef, mahkeme heyetinin her hareketiyle, her ara kararıyla destekleniyor. Ne oluyor şu anda? Sevgili Tahir’in eşi Türkan Elçi konuşmak istediği için -kendisi bu süre zarfında hukuk fakültesini bitirdi, stajyer avukat olarak duruşmada- mahkeme ara kararıyla onu dışarı çıkarma konusunda karar veriyor. Avukatların adil yargılama konusundaki taleplerine beş dakika önce -takip ettim- duruşmadan çıkarılma kararıyla yine ara kararı veriliyor ve naip hâkim olmadan sanık polislerden ifade alınmaya çalışılıyor, polisler bir zahmet mahkeme huzuruna bile getirilmiyor. Yani bu davadan adalet çıkmaması için, katillerin ceza almaması için maalesef yine bir senaryo devrede.

Evet, Tahir’in katili sadece silahı tutan el değil aslında, kalem tutan eller de bir o kadar sorumludur. Şayet yargı bu azmettiriciler yerine hedef olan kişilere yönelirse üzgünüz ama bu suça ortak olacaktır, bu çok ağır bir vebaldir. Savcı, mahkeme heyeti zahmet edip, makamından kalkıp Amedlilere teker teker sorsa “Tahir Elçi’yi kim öldürdü?” diye cinayeti aydınlatacak bir yola girmiş olacak aslında. Aslında, Terörle Mücadele’den gizli tanık ihraç ederek herkesin gördüğü gerçekler çarpıtılmaya çalışılıyor. Diyarbakır sokaklarında Elçi’yi kimin öldürdüğünü o sokağın sahipleri biliyor.

Yüzyıllar geçse de unutamayacağımız hadiselerde eli kanlı olanlar, eli olanlar hakkında gerekli soruşturmalar başlatılmalı; faillerin, sorumluların bulunmasını ve gerçekten adil bir yargılama yapılmasını bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bizler faili meçhulleri unutmuyoruz, unutmadık hiç, unutmayacağız da.

Sevgili Tahir’i, sevgili arkadaşımı saygıyla sevgiyle bir kez daha anmak istiyorum. Şu anda 6 milletvekilimiz duruşmada, duruşmayı izliyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama talebimizin adil bir yargılama olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, bugün, evet, Dünya Gazeteciler Günü. İktidarın on sekiz yıllık döneminde en az 721 gazeteci tutuklandı, çok sayıda gazete ve haber sitesi kapatıldı, basın-yayın organları sansürlendi ve bu süreç devam ediyor. Pandemiye rağmen 100’ü aşkın gazeteci hâlâ tutuklu, KCK Basın davası dâhil olmak üzere 260 gazetecinin davası da devam ediyor. Evet, gazeteciler ağır tehdit altında çalışmalarını sürdürüyorlar çünkü gazetecilerin önünde iki yol var: Ya gerçekleri hiçbir şekilde görmeyecekler ve yalan haber, algı haberleri, iktidarın talepleri doğrultusunda haber yapacaklar ya da gerçekleri yazacaklar, görevlerini yapacaklar. Görevlerini yapan gazeteciler, yalan atmayanlar, gerçek habercilik yapanlar maalesef tehdit altında tutuluyorlar, tutuklanıyorlar ve ceza alıyorlar ama yalan haber yapmak ve çarpıtmak serbest.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunun değişmesi gerekiyor. Ben gerçek gazetecilerin gününü kutluyorum bu vesileyle.

Evet, kayyum gasbını her fırsatta söyleyeceğimizi söylemiş, ifade etmiştik buradan ve devam edeceğiz. Sur Belediyesi Eş Başkanlığına 31 Martta seçilen Filiz Buluttekin ve Cemal Özdemir, Sur’daki Alipaşa ve Lalebey gibi birçok mahallede eski yapıları onarmak için aynı yılın yazında Sur sokaklarını sağlıklaştırma projesini hayata geçiriyorlardı ve proje kapsamında her bir sokak için 60 bin TL harcanıyordu. Evet, şimdi kayyum ne yapıyor? Kayyum 22 Aralıkta atandı, aynı projeye devam etme kararı aldılar ve her bir sokak için 400 bin TL gider gösteriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim belediyenin gösterdiği fiyatın 6 katından fazla. O geriye kalan 340 bin lira nereye gidiyor gerçekten? Halkın belediyelerindeki bu gelirler, bu hırsızlık, bu yolsuzluk daha nereye kadar devam ettirilecek? Bu açıkça bir gasptır, hırsızlıktır; tıpkı kayyumun gasp ve hırsızlık olduğu gibi. Halkın olanı halka değil kendine harcamanın projesidir bu. Kadayıflar, fıstıklar, şaşaalı makam odaları halkın bütçesinden kayyumun midesine gidiyor. Bütçe dönemine girdiğimiz bu dönemde meselenin son derece hayati olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Evet, Şişecam işçileri, 550 işçi grevde şu anda. İki yılda bir imzalanan toplu iş sözleşmeleri tıkandı. Ocak ayında başlayan TİS görüşmelerinin sonuçsuz kalması üzerine 9 Ekimde başladı bu grev. İşçilerin grev kararı almasıyla birlikte işveren, fabrikalarda çalışan 550 işçiye önce zorla yıllık izin kullandırdı, ardından da tamamını ücretsiz izne çıkardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunun anlamı, işçilerin aileleriyle birlikte, üstelik pandemi koşullarında çok zor şartlara zorlanmasıdır. İşçilerin ücretlerini maliyet olarak gören, vardiya sistemini değiştiren, 100’e yakın işçinin işsiz kalması için uğraşıyor. Bir an önce işçilerin sesine, taleplerine kulak verilmesini istiyoruz.

Aynı şekilde, Bağımsız Maden İşçileri de on dört yıldır iş tazminatlarını alamıyor. Aynı maden ocağında sekiz yıldır ödenmeyen iş kazası tazminatı ve yıllardır ödenmeyen kıdem tazminatları haftalardır gündemde. Maden işçileri taleplerinin karşılanması için eylemdeler ama maalesef, polis zoru, darp, engelleme, her türlü yasaklama kararıyla durdurulmak isteniyor. Biz, işverenler lehine değil, işçiler lehine bir tutum alınmasını ve seslerine kulak verilmesini buradan da ifade etmek istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç.

Buyurunuz Sayın Özkoç.

33.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne, Osman Kavala’nın eşi Profesör Doktor Ayşe Buğra’nın kamuoyuna ve siyasilere yaptığı çağrıya ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; eskiden günlerin bir anlamı vardı, Gazeteciler Günü’nün de bir anlamı vardı ve insanlar, o günlerde, gerçekten, yaptıkları işlerin onurlu anılarını birbirlerine anlatarak daha güzel işler yapabilmek için umut beslerlerdi. Türkiye böyle bir umudu artık yitirmiştir. Türkiye'de 4’üncü güç olan basın artık Türkiye'nin 4’üncü gücü olmaktan çıkartılmış, iktidarın hegemonyası altına girmiştir. Gazeteci emekçi kardeşlerimiz haklarını alamıyor, yazarlar düşüncelerini yazamıyor, “Yarın başımıza ne gelir.” korkusuyla hareket ediyorlar. Artık günün kutlu olması söz konusu değildir; gün endişe günüdür, gün umutsuzluk günüdür. Oysaki Türkiye Cumhuriyeti en büyük umutsuzluğa karşı direniş göstermiş bir ülkedir. Eğer hep birlikte gerçekten onurlu bir hayatı tekrar sürdürmek istiyorsak gazetecisiyle, doktoruyla, askeriyle, polisiyle, emeklisiyle, işçisiyle hepimiz yüreklerimizi birleştirmeliyiz. “Bize dokunmayan yılan bin yaşasın.” demekten vazgeçip, birbirimize sarılıp Türkiye'nin geleceğine sahip çıkmalıyız. Dünya Gazeteciler Günü kutlu olsun.

Osman Kavala’nın eşi Profesör Doktor Ayşe Buğra’nın geçen hafta kamuoyuna ve biz siyasilere yaptığı çağrıyı, attığı adalet çığlığını Genel Kurulda duyurmak istiyorum. Sözlerine hiçbir yorum katmıyorum: “Konuyla ilgilenenlerin çoğunun bildiği gibi, eşim Osman Kavala 18 Ekim 2017 tarihinden beri dört duvar arasında özgürlüğünden yoksun olarak yaşıyor. Bu süre içinde kendisine Ceza Kanunu’nun üç ayrı maddesiyle ilgili suçlamalar yöneltildi. Bunlardan birinden beraat etti. İkincisinden tutuklandıktan sonra tahliye edilip, sonra yeniden tutuklanıp sonra yeniden tahliye edildi ve şimdi bu suçlamayla geçtiğimiz perşembe günü çıkan iddianamede tekrar karşılaşıyoruz ama bu sefer buna bir de üçüncü suçlama, casusluk suçlaması eklenmiş durumda.

Karşılaştığımız durumun niteliğinin anlaşılması için, herkesin son iddianameyi okumasını isterim. 64 sayfalık bir metnin okunmasının zor olduğu düşünülebilir ama o kadar da zor değil. Metinde pek çok siyasi tahlil ve pek çok tekrar var. Tahlil ve tekrarlar çıkartıldıktan sonra ortada makul şüphe zeminini oluşturabilecek bir bilgi ve belge olup olmadığını okuyanlar takdir edebilirler.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Teşekkür ederim.

“Bir hukuk devletinde böyle bir iddianamenin hazırlanması mümkün müdür değil midir, okuyanlar bunu takdir edebilir. Bu süreç içinde bizim neler yaşadığımız da tahmin edilebilir ama ben bütün bunların eşim için, benim için ve ailemiz için ne anlama geldiğinin bir kere daha düşünülmesini isterim. Tutukluluğunun, AİHM’in ‘haksız tutukluluk’ kararını verip derhâl tahliye talep etmesinden sonra hâlâ sürmesinin bizi nasıl etkilediği üzerinde düşünülmesini de isterim. Bir insanın, beraat ettiği gün eşyalarını toplayıp, evine dönmek için hazırlanıp yola çıktıktan sonra yoldan çevrilmesi ve tekrar tutuklanarak cezaevine götürülmesinin nasıl bir şey olduğunun düşünülmesini de isterim. Anayasa Mahkemesinin bizim ‘haksız tutukluluk’ başvurumuzu toplantı gündemine aldıktan sonra başvurumuzla ilgili gündem maddesini tartışmayı ertelediğini toplantının yapıldığı gün duymak nasıl bir şeydir, bunun düşünülmesini de isterim.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Bu AYM toplantısının ve erteleme kararının, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin AİHM kararının uygulanmaması hâlinde konuyla ilgili atılacak adımların tartışılacağı ikinci toplantısıyla aynı güne rastlatıldığının da hatırlanmasını isterim. ‘Casusluk’ gibi bir suçlamanın, bir insan için ve onun ailesi için ne demek olduğunun, bunun üzerimizde nasıl bir etki yaptığının da düşünülmesini isterdim.

Türkiye’de yargının işleyişiyle ilgili sorunlar her gün tartışılıyor, haksızlığa uğrayan ve mağdur olanlar bizden ibaret değil, elbette bunu biliyorum ama eşimin başına gelenler, onun kendisine uygun bir suç aranırken üç yıl boyunca tutuklu olarak cezaevinde kalması, Türkiye’de ve Türkiye dışında pek çok insanın dikkatini çeken özel bir durum oluşturmuş durumda. Bu özel durum karşısında, maalesef, artık bağımsız bir yargı sürecinin normal işleyişiyle karşı karşıya olduğumuza inanmak çok zordur.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Eşimin, benim ve eşimin 94 yaşındaki annesinin düpedüz işkenceye maruz kaldığını düşünüyorum. Bir yandan hepimizin çok iyi bildiği ‘Adalet mülkün temelidir.’ yani ‘Devletin temeli adalettir.’ cümlesi sık sık aklıma geliyor. Bu durumda, bu memleketin bir vatandaşı olarak, sadece basının ve kamuoyunun duyarlılığına değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizleri temsil eden milletin vekillerine de seslenmek ihtiyacını duyuyorum. Merhamet talebiyle değil adalet talebiyle, devletin temeli olan adalet talebiyle, Adalet ve Kalkınma Partisi başta olmak üzere Meclisteki bütün partilere mensup milletvekillerine seslenmek istiyorum. Ama aynı zamanda, halkın yararına siyaset yapmak isteyenler için çok önemli olduğunu düşündüğüm empati duygularına da seslenmek istiyorum. Benim ve eşimin oğlunu artık göremeyeceğini düşünen annesinin durumunun, milletvekillerini ve siyasetle uğraşan herkesi, özellikle de hangi partiden olursa olsun bütün kadın siyasetçileri ilgilendirmesi gerektiğini düşünüyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Burada bu konuşmayı yaparken çok zorlanıyorum. Çok zorlanıyorum çünkü biz evrensel hukuk normlarından ve yasalardan bahsederken artık karşımızda bize durumumuzun bunlara uygun olduğunu anlatmaya çalışan kimsenin kalmadığını düşünmeye başladım. Artık kimse bize yalan söylemek lüzumunu bile hissetmiyor diye düşünmeye başladım.”

Kamuoyunun takdirine sunarım.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin.

Buyurunuz Sayın Zengin.

34.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’ne ve Ahmet Taner Kışlalı’yı ölümünün 21’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, beyin kanaması geçiren Sağlık eski Bakanı Osman Durmuş’a şifa dilediğine, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Genel Kurulun 20 Ekim 2020 tarihli 7’nci Birleşiminde yaptığı İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın vefatıyla alakalı bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, hayırlı bir çalışma günü temenni ediyorum.

Ben de konuşmamın başında 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyorum. Kendim de yirmi yılı aşkın süre, yirmi yıl evvelinden başlayarak gazeteciliğin başka boyutu televizyonculuk içerisinde yer almış birisi olarak o günden bugüne neler olduğunu yaşayarak da takip etmiş insanlardan biriyim. Özgürlüklerin daraldığını mı genişlediğini mi bizzat yaşayarak gördüm; bu işleri yaparken vaktizamanında nasıl yok farz edildiğimizi, nasıl hiç görülmediğini bazı gazetecilerin, bazı ekranların... Gelinen noktada gazetecilik yapmak elbette ki şeklen değişmiş durumda. Şimdi bakıyorum, işte, YouTube’da -reklam olmayacağını düşünüyorum artık bunların- Twitter’da, sosyal mecralarda, artık bireysel anlamda da insanlar pek çok şeyi çok özgürce söylüyorlar, yazıyorlar. Bu manada ben konuşma alanının, haber yapma alanının ve haberciliğin artık bir tarafıyla değiştiğini görüyorum ve son derece de özgür bir mecra var. Bunu söylüyorsunuz, ki buna ben itiraz ediyorum: “Doğru haber yapanlar tutuklanıyor, kendilerini daralmış bir alanda hissediyorlar; yalan haber yapanların önü açık.” Yani bunu kabul etmek, böyle bir şey zinhar mümkün olamaz. Çünkü nihayetinde herkes kendi durduğu yerden anlatıyor yani herkes kendi durduğu cepheden bakıyor. Yani Nietzsche’nin dediği gibi “ Nerede duruyorsanız o açıdan bakarak anlatıyorsunuz.” Haberciliğin içerisinde, bir tarafıyla gördüğünü anlatmak, bir tarafıyla da bir yorum var. Sadece kendi gördüğünüzün gerçek, diğerlerinin yalan olduğunu söylemenin kendisi bizatihi bence bir yalan oluşturuyor; önce bunu ifade etmek isterim.

Ben de Ahmet Taner Kışlalı’yı rahmetle yâd ediyorum. Bugün kızlarının bir röportajı var Anadolu Ajansında, onu da okudum bugün güne başlarken. Onların gözünden babalarını dinlemek de… Bence ayrıca bugün iyi bir iş yapmış Anadolu Ajansı.

Eski Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş Beyefendi de inşallah sıhhat bulur, bir an evvel şifasını bulur; Rabb’im tez vakitte şifa versin inşallah diye ifade etmek istiyorum.

Lütfü Bey, Sayın Türkkan burada değiller. Bugün zaten Tarım Bakan Yardımcımız da burada olacak. Kendisi konuşurken ben tekrar Tarım Bakanlığının bütçeye dair planlamalarını, daha evvel yaptıklarını ve önümüzdeki süreçle alakalı bilgilerini alma ihtiyacını duydum. Sadece doğrudan destek bu sene 23 milyar TL, doğrudan destek ve bu yıl, bu desteklerde bütün bakanlıklarda 1’inci sırayı Tarım Bakanlığı oluşturuyor, yüzde 147’lik bir artış söz konusu. Çok uzun bir tablo var, kendisine de göndereceğim -biraz sonra- bu tabloyu. Bu tabloya baktığınızda, nereden baksanız 50 farklı başlıkta teşvikler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özellikle pandemiyle beraber, bu konuya dair muazzam bir artış söz konusu. Bunlarda da verilen kredileri dâhil etmeden söylüyorum yani bunların içerisinde çiftçimize verilen kredileri söylemiyorum, sadece doğrudan desteğin rakamı 23 milyar TL. Her başlık yani aşıdan tutunuz, geleneksel zeytin üretimi, fındık üreticileri, yem bitkileri, çiğ süt üretimi, arıcılık, hayvancılık -yani maddeler hâlinde devam ediyor- tarım danışmanlığı, sertifikalı tohum üretimi, AR-GE desteklemesi, soya fasulyesi üretimi, yağlık ayçiçeği, çay desteği -devam ediyor- bakliyat, dane zeytin desteğine kadar hepsi var. Yani -kalem, kalem, kalem- şuradan bakıyorum, 50’den fazla kalemde doğrudan destek var. O yüzden, bilmiyorum yerli ve millî tarım bundan başka türlü nasıl olabilir?

Bu manada, bu konuyla alakalı sorularımızı zaten Bakan Yardımcımız geldiğinde de -bugün de tarımla alakalı bir kanunu görüşmeye devam edeceğiz- burada ifade etme imkânımız olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Son bir kez rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, son bir şey söylemek istiyorum. Dün yaptığımız konuşmalarda, vefat eden Milletvekilimiz Markar Eseyan’la alakalı bir konuşma yaptım; çok içten, çok kalben bir konuşmaydı. Bugün bazı yayın kuruluşlarında bu konuşmamdan yola çıkarak -ben belki az anlattım, bilemiyorum- ya da oradan yakalayarak bir ayrıştırma noktası bulma gayreti gördüm.

Doğrusu, dün yaptığım konuşmada aslında benim söylemeye çalıştığım şey… Markar Eseyan’ın vefatıyla, Türkiye’de insanları birleştiren bir konuşma yaptık hep beraber. Hatta yarın için, hep beraber cenazeye gitmeyle alakalı dedik ki: Bugün çalışmamızı nihayet bulduralım ve siyasi partilerden arkadaşlarımızın katılımıyla biz cenazeye de hep beraber gitmiş olalım.

Ben Ermenistan’la alakalı meseleyi söylerken Türkiye'nin yaklaşımını anlatma ihtiyacı duydum yani dedim ki: Türkiye'nin meselesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, önemsiyorum bu konuyu.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Çünkü Türkiye’de bunu yapmaya çalışanlar, özellikle -dışarıdan bir gözle- Türkiye’de Ermeni vatandaşlarımıza ilişkin olarak, bu meseleyle ilgili kıyaslama yapmaya çalışanlar var. Türkiye’de yaşayan bütün Ermeni vatandaşlarımızın hakkı hukuku bu ülkeye emanettir, bize emanet. Zaten beraber yaşıyoruz. Bu manada ben, bir ayrışmadan öte, birlikte yaşamanın tabii bir mecrasını anlattım yani bu, bizim kendi içimizde, tabii mecrada devam eden hayatımız; ortak hayatımız, ortak geçmişimiz. Bu meselenin farklı bir yerde durduğunu, Türkiye’nin bu meseleye bakarken meseleyi nasıl konumlandırdığını anlatmak amacıyla böyle bir şey ifade etmek istedim. Doğal olarak, tabii ki hayatın her bir aşaması bireyseldir ve dünyada da ahirette de bu manada, herkesin kendi hesabı, bireysel bir hesaptır. Ben, bu duruşun, bu an itibarıyla tüm bunlar üzerine düşünmemize vesile olduğunu ifade etmek adına bu konuşmayı yapma ihtiyacı duymuştum. Ümit ediyorum, bu kadar ortaklaştığımız bir konuda, bir hüzünde herhangi bir toz zerresi kadar -eskiler “muğber” diyorlar- bile yanlış anlaşılmaya imkân verilmemiş olur, sebep verilmemiş olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Tekrar kendisine, Allah’ın merhametle muamele etmesi için dua ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

35.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Hapishanesinde tutuklu bulunan ağır hasta Ali Osman Köse’nin ve aynı konumdaki mahpusların durumunun titizlikle değerlendirilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Sayın Zengin -yanlış yorumlamış olabilirim, düzeltebilir tabii- sanki benim, gerçekleri haber yapanlar tehdit altında, yalan haber yapanlara gazetecilik serbest gibi… Dedi ki:” Bunu söyleyenler bizzat yalan atıyor.” gibi bir şey anladım ben.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben “Yalan atıyor.” ifadesini hiç kullanmadım; rica ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok,” Yalan atıyor.” değil yani hani “Bizatihi bu yalandır.” dediniz. Yani ben, ben değil biz, kesinlikle gerçeklerin yanındayız, bu konuda asla gerçek dışı bir şeye tenezzül etmeyiz ve konuştuğumuz olaylarda da belgeli, somut verilere dayalı konuşmayı tercih ederiz. O sözümü tekrar etmek istiyorum.

Tabii ki herkes bulunduğu yerden değerlendirir. Biz de bu gerçek haberciliğin mağdurlarını doğrudan dinleyen, temas eden ve gerçekleri burada defalarca anlatmaya çalışan bir partinin temsilcileriyiz. Tek örnek vereceğim: Van’da helikopterden atma meselesini haber yaptığı için, takip ettiği için 4 gazeteci tutuklandı; Adnan Bilen, Cemil Uğur, Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri; Şehriban Abi, Nazan Sala, Jin News muhabirleri. Bizzat karar gerekçesinde, tutuklama karar gerekçesinde “Toplumsal olayları haber yapmak.” diyor. Gazetecilerin görevleri toplumsal olayları haber yapmak değilse nedir diye söylemek isterim. Bunu sadece örnek olarak söylüyorum.

Bir de bunu unutmuştum Sayın Başkan, izninizle çok önemli bir şey. Ali Osman Köse, 63 yaşında, otuz yedi yıldır cezaevinde. Arada iki yıl tahliye olmuş, 1991 yılında ve ağır hasta tutuklu -çok acil bir faks geldi- Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Hapishanesinde. “Tek başına yemek yiyemiyor, içemiyor, yatamıyor, kalkamıyor, üstünü giyemiyor, tuvaletini yapamıyor -büyük, küçük- ve banyosunu bile yapamayacak kadar ağır hasta durumda. Maalesef, her an cenazesi çıkabilir.” şeklinde ailesinin ve yakınlarının talepleri var. Otuz yedi yıldır… Yani gerçekten, cezaevlerinden daha fazla cenaze çıkmasın diye, infazın durdurulmasına dair, Ali Osman Köse ve bu konumdaki mahpusların durumunun titizlikle değerlendirilmesini talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çünkü son aylarda, özellikle hasta mahpusların, maalesef, çok sayıda cenazesini aileleri aldı. Bu konuyu da iktidar partisine duyarlılık açısından ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, atanamayan öğretmenler ile 2019 KPSS mağduru atanamayan öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak gereken çözümlerin belirlenmesi ve uygulanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/10/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Lütfü Türkkan

                                                                                                                                        Kocaeli

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, atanamayan öğretmenlerin ve 2019 KPSS mağduru atanamayan öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak gereken çözümlerin belirlenmesi ve uygulanması amacıyla 21/10/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 21/10/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak atanamayan öğretmenlerimizin ve 2019 KPSS mağduru atanamayan öğretmenlerin sorunlarının araştırılması ve gereken çözümlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerinde partim adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, doğru ve objektif bakış açısıyla bilgiye erişimi kolaylaştıran, başta Trabzon’daki yerel basın mensubu arkadaşlarım olmak üzere tüm gazetecilerimizin 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü’nü kutluyor, kendilerine sağlık ve başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, okullardaki öğretmen açığına rağmen, atanamayan öğretmenlerin sayısı gün geçtikçe artmakta ve eğitim sistemimizdeki aksaklıklar eğitimli işsizliğe sebep olmaktadır. Eğitim sisteminin öznesi olan öğretmenler, atanamamaları sebebiyle başka işlerde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Ataması henüz yapılmamış öğretmenlerimizin kesin sayısını ortaya koyan bir veriye ulaşılamaması, yetkili birimlerin konuya olan ilgisizliğini de gözler önüne sermektedir. Basında sıkça yer alan ve bilhassa sosyal medyada seslerini duyurmaya çalışan atanma mağduru genç öğretmelerimizin verdiği bilgiler, atanamayan öğretmen sayısının yarım milyonu aştığı yönündedir. Eğitim sistemindeki plansızlık, bu sayının her yıl daha da yükselmesine sebep olmaktadır. Eğitim fakültesinden mezun olan gençlerimiz mesleklerini icra etme, yuva kurma planı yaparken en verimli çağlarında işsiz kalmakta; ideallerini, hayallerini rafa kaldırarak farklı işlerde çalışmaya razı olmaktadırlar.

Bilindiği gibi, öğretmen açığı, sözleşmeli öğretmenlik sistemiyle ders ücreti karşılığı sözleşme imzalatılarak giderilmeye çalışılmaktadır. Bu öğretmenler, sözleşmeli öğretmenlik sistemiyle, aynı işi yaptıkları meslektaşlarından daha az maaşla çalışmakta ve birçok haktan da mahrum kalmaktadırlar. Yine, işsiz kalan öğretmenlerimiz özel eğitim kurumlarında asgari ücretin altında çalışmaya razı olmaktadırlar.

Günümüzde, zaten atanmanın zor olduğu bir sınavda soru sayısı değiştirilmiş, adaletsiz bir sıralama yapılarak öğretmen adaylarının mağduriyeti derinleştirilmiştir. 2003-2019 yılları arasında KPSS’ye giren ve ataması yapılan öğretmen sayısına baktığımızda, bugün burada ataması yapılmayan öğretmenler sorununu neden konuştuğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Geçtiğimiz yıllar içinde, her yıl KPSS’ye girenlerin küçük bir kısmı atanırken büyük bir bölümü ataması yapılmayan işsiz öğretmenler ordusuna dâhil olmuştur. Son iki yıla baktığımızda, 2018 yılında KPSS’ye giren işsiz öğretmen sayısı 276.343, ataması yapılan öğretmen sayısı 20.199, atanma oranı ise yüzde 7,30 olmuştur. 2019 yılında KPSS’ye giren işsiz öğretmen sayısı 359.930, ataması yapılan öğretmen sayısı 39.869, atanma oranı ise yüzde 11,07’dir.

Değerli milletvekilleri, ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken bir diğer sorun ise 2019 yılında KPSS’ye giren öğretmenlerimizin mağduriyetleridir. Öğretmen adaylarımızın girmiş olduğu KPSS soru sayısı ile 2017 ve 2018 yıllarında yapılan KPSS soru sayısı farklıdır. 2019 yılında öğretmen adayları için yapılan sınavdaki soru sayısı, 2017 ve 2018 yıllarındaki KPSS sorularından fazladır. Öğretmen adayları farklı soru sayısına ve farklı puan hesaplamasına tabi tutulmuştur ancak adaylara aynı sınava girmiş gibi sıralama yapılmıştır. 2017 ve 2018 KPSS sınavları ile 2019 KPSS sınavının soru sayılarındaki farklılık sebebiyle öğretmen adaylarının puanları arasında denkleştirme yapılmadığından, atamalarda adaletsizlikler ortaya çıkmıştır. Bu mağduriyet, yapılan atamalara ek olarak yeni bir atama daha yapılarak ancak giderilebilir.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ olarak toplumun her kesimindeki mağdurların sesi olmaya özen gösteriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Son grup toplantımızda, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener milletin kürsüsünde 2019 KPSS mağdurları adına genç bir kardeşimize, Türkay Türkmen kardeşimize söz verdi. Bu genç kardeşimiz konuşmasında yaşadıklarını detaylıca ortaya koydu. Bu konuşmadan ülkeyi idare edenlerin alacakları epeyce dersler var. Gönül isterdi ki sizler de bu kardeşimizin konuşmasını dinleyebilmiş olsaydınız.

Değerli arkadaşlar, 6 Aralık 2019’da Millî Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk tarafından cevaplanmak üzere bu mağdur arkadaşlarımızla ilgili bir soru önergesi vermiştim. Bugün de grup olarak bu araştırma önergesini yüce Meclisimize sunuyoruz. Atanamayan öğretmenlerimizin ve bilhassa 2019 KPSS mağduru atanamayan öğretmenlerin sorunlarının araştırılması ve gereken çözümlerin belirlenmesi ve uygulanması amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergesine hepinizin desteğini bekliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurunuz Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Dünya Gazeteciler Günü’nde tüm tutsak gazetecilere özgürlük diyerek Gazeteciler Günü’nü kutluyorum.

Aslında, bu konuyu konuşurken atanamayanlar, atanamayan öğretmenler sorununu konuşurken en başta yapmamız gereken şey, herhâlde nasıl bu kadar güvencesiz bir toplum yaratıldığına dair bir tartışma yapmak çünkü aslında, atanamayan öğretmenler komik bir şey. Yani atanabilmek ya da atanamamak çok saçma bir şey çünkü böyle bir şey hayatımızda daha önce yoktu. Bu neden hayatımıza geldi oturdu? Çünkü çalışma yaşamı, kamu emekçileri başta olmak üzere, bütün alanlarda güvencesizleştiriliyor. Güvencesiz çalışma koşullarını emekçilere dayatan neoliberal bir anlayışla karşı karşıyayız. İstiyorsunuz ki insanlar üretsin ama hiçbir şey kazanmasın. Kendi yaşamlarını sürdürebilmelerinin dahi önüne geçtiniz.

Bakın, ben bir öğretmen çocuğuyum, annem de ev emekçisiydi, 6 çocuk yetiştirdiler ve hepsi de eğitim aldı, meslek sahibi oldu. Onlar da büyük yoksunluklar yaşadılar, kendi yaşamlarından verdiler, bunu başardılar. Ama bugün bunu da başaramayan, bu kadar zor koşulları dahi göğüsleyemeyen, intihara sürüklenen, “atanamayan öğretmenler” diye bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bunun önüne geçmenin, bir an önce çaresine bakmanın önünde hangi engel var? “Hangi engel var?” dediğimiz zaman, AKP-MHP bloğu var. Sadece patronlar için çalışan, sadece sermayeye hizmet eden bu sistem, şu anda bir bütçe sunumu yapıyor. O bütçe, her şeyi getirip yüzde 1’e kilitliyor, geri kalan yüzde 99 nasıl geçinirse geçinsin.

“Atanamayan öğretmenler” diye bir şey var, bu nedir? Bu, öğretmen olacaksınız, öğretmenliğin bütün sorumlulukları sizde olacak, görev, yetki, sorumluluk aynı olacak fakat ücretiniz aynı olmayacak, çalışma koşullarınız aynı olmayacak, güvenceniz olmayacak, hiçbir şeyiniz olmayacak hatta işiniz de olmayacak, tatillerde de maaş filan alamayacaksınız. Bunu kaldıralım arkadaşlar. Eğitim emekçileri arasındaki bu farkların bir an önce kaldırılması gerekiyor ve herkese güvenceli iş sağlamayı başarmalıyız. Öğretmenlerin saygınlığını koruyabilmemiz ve sevgili öğretmenlerimize olan borcumuzu ödeyebilmemiz ancak ve ancak güvenceli bir iş yaratarak mümkün olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler Başkan.

Ayrıca şunu da söylemek gerek: Bu kadar çok işsiz öğretmen var ve bu kadar çok öğretmen bekleyen okul var yani sahayı da çalışmamışsınız, eğitim alanındaki ihtiyaçları da bilmiyorsunuz ve bunları da denkleştiremiyorsunuz.

Bakın, Sayıştayın raporlarını okursanız eğer, buradaki büyük ihlalleri görürsünüz. Sayıştay ne diyor? “Kaynakların verimli kullanılmadığı bir durum var, bu kanaatteyiz.” diyor. Türkiye’de ilk 10’daki Bursa ve Kocaeli’de öğretmen açığı var. Hem öğretmen açıkları yüz binleri buluyor hem de yüz binlerce öğretmen atanamadığı için açıkta bekliyor. Neden? Çünkü öğretmenlere verecek ücret yok. Neden? Çünkü inşaat şirketlerine, bunları yandaş şirketlere destek olarak sunuyoruz. Bütçe kaynaklarını, kamu kaynaklarını, halktan aldığımız vergileri peşkeş çekiyoruz bu kesimlere. O zaman size neden gerek var, size neden gerek var? Yani bir yandan öğretmen açığı var, bir yandan öğretmen var; bunlar karşılaştırılamıyor, denkleştirilemiyor. O zaman size neden gerek var diye soruyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya.

Buyurunuz Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İYİ PARTİ Grubu adına verilen araştırma önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak isterim.

Bugün, gazeteci Ahmet Taner Kışlalı’nın katledildiği gündür. Bir kez daha Ahmet Taner Kışlalı’yı katledenleri lanetle kınıyor ve kendisini rahmetle anıyorum.

Bugün buraya gelmeden önce 360 engelli öğretmenin Millî Eğitim Bakanlığı önündeki oturma eylemine gittim. 360 engelli öğretmen atama bekliyor fakat 360 engelli öğretmen atanmıyor. Bakın, 3.600 değil, 36 bin değil, 360 bin değil; 360 öğretmen. Çalışanın yüzde 3’ünü engelli çalıştırmak zorunda olan bir Bakanlık, yasaya rağmen bu derde derman olmuyor; çok açık. O engelli öğretmenler “Açlık grevi yapacağız.” dediler, ben dedim ki: “Bedeninizi açlığa yatırmayın, zaten bu siyasal iktidar yeterince sizi açlığa mahkûm ediyor ama sizin sesinizi Parlamentoya ve Türkiye gündemine taşıyoruz, taşımaya da devam edeceğiz.” Buradan bir kez daha sesleniyorum: Bedeninizi asla ölüm orucuna ya da açlık grevine yatırmayın, birlikte mücadele ederek bu sorunları çözeceğiz.

Tüm siyasi partiler seçimden önce, seçim meydanlarında öğretmenlere 3600 ek gösterge sözü verdi. Bu söz öğretmenlerin kulaklarında hâlâ çınlıyor. Bu sözü ne zaman yerine getireceksiniz? Eğer 3600 ek gösterge sözünü yerine getirseydiniz 56 bin öğretmen emekli olacaktı. Bu ne demek? 56 bin yeni öğretmenin atamasını yapmak demek. Bu sözü niye yerine getirmiyorsunuz, para mı yok? O beşibiryerde olan müteahhitten alsanız, bu öğretmenlere verseniz para sorununu çözersiniz.

Bakın, 9 bin KPSS mağduru öğretmenimiz var, bunların ataması yapılmıyor. Kapalı olan 20 bin köy okulunu açsanız, her köye 2 öğretmen verseniz 40 bin öğretmen atarsınız. 3.900 PIKTES öğretmeni var, atama bekliyor; bunların atamasını yapmadınız. Niye yapmıyorsunuz? 3.900…

Sayın Ziya Selçuk, eğer gerçekten siz bu atamayı istiyor, sosyete damat da bunu yapmıyorsa beraber gidelim, kapısında oturalım; hakkı alalım. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde eğitimde yatırımlara ayrılan pay yüzde 17,18’di; bugün, 2020 bütçesinde yatırımlara ayırdığınız pay 4,65. Gelin 2021 yılı bütçesinde Millî Eğitim Bakanlığında yatırımlara ayrılan payı iktidara geldiğiniz günkü rakama getirelim. Sizden daha fazlasını beklemiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Daha fazlasını yapma şansınızın olmadığını biliyoruz.

Bugün ikinci bir açıklama yaptım. “Fikrimiz iktidarda değil.” diyor Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Fikrinizi iktidara, Mustafa Necati’nin evinin üzerine cumhuriyet devrimleri karşıtı olan birisinin adını yazarak oraya çakmaya çalıştınız. 21’inci yüzyılda fikrinizin iktidara gelmesini istiyorsanız, laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim anlayışını bu ülkeye egemen kılacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin temelleri laik, demokratik, bilimsel eğitimle atıldı. 35 yaşındaki Mustafa Necati aramızdan ayrıldığında, cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk gözyaşlarını tutamadı. Şimdi siz, onun ailesinin bağışladığı eve cumhuriyet karşıtının adını vererek mi yaşatacaksınız? Fikriniz böyle iktidar olmaz. Fikriniz ancak ne zaman iktidar olur? Eğer, çağı geri götürürsek iktidar olur, bu çağda olması mümkün değil.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Nazım Maviş.

Buyurunuz Sayın Maviş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz, eğitimin niteliğinin öğretmen niteliğiyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu biliyoruz. Hiçbir ülkenin eğitim sisteminin kalitesi, öğretmenin niteliğini aşamaz. Bu nedenle, eğitimle ilgili iyileştirme politikalarımızın odağında hep öğretmen olmuştur. Öğretmen niteliği yükseldikçe eğitimin niteliği yükselmiştir. Bize göre öğretmen, mürebbiyedir, karakter yapıcıdır; bütün eğitimsel araç gereç, özne ve nesnenin ötesinde özel bir anlama sahiptir. Temel hedefimiz, hep öğretmenin niteliğini artırmak oldu. Bunun için, Hükûmetlerimiz döneminde, öğretmenlerimizin niteliğini iyileştirmek için çok önemli adımlar attık. 2002-2003 eğitim öğretim yılında 516.242 olan öğretmen sayısı, 2019-2020 eğitim öğretim yılında 974.837’ye çıkarak yüzde 71’i AK PARTİ döneminde alınmış oldu. Bugün itibarıyla, norm kadro doluluk oranları açısından ülke genelinde yüzde 92,23’e, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde de yüzde 93’e ulaşılmıştır. 2003 yılından 2020 yılına kadar 672.608 öğretmen alımı sağlanmıştır. Dolayısıyla bu dönemde alınan öğretmenlerin toplam öğretmene oranı yüzde 71’i bulmuştur. Bu nedenle de bugün, belki de dünyanın en genç öğretmen nüfusuna sahip ülkelerinden biriyiz. Nitekim, 40 yaş altındaki öğretmen sayımız toplam öğretmen sayımızın yüzde 65’ine tekabül etmektedir.

Burada, arkadaşlarımız eğitim fakültesi mezunu olup da öğretmen olmak isteyen arkadaşlarımızdan bahsettiler. Eğitim fakültelerini bitirip de öğretmen olmak isteyen toplamda 302 bin arkadaşımız var ancak Türkiye’nin bugün itibarıyla 74.078 öğretmen açığı var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 138 bin. Sayıştay raporu 138 bin ya, Allah’tan kork! “138 bin.” diyor Sayıştay raporu.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Dolayısıyla her hâlükârda, zaten Türkiye’nin eğitim açığını kapattığımız takdirde bile eğitim fakültesi mezunu olup da devlet okullarında öğretmenlik yapma imkânı bulamayan arkadaşlarımız olacak, bu olacak. Tabii ki hepimiz, bu Mecliste bulunan bütün siyasi partiler, her üniversite mezunu arkadaşımızın, her fakülte mezunu arkadaşımızın kendi mesleğini icra etmesini, kendi mesleğiyle ilgili kadro almasını canıgönülden isteyecektir, canıgönülden talep edecektir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Eğitimin doğru planlanması lazım. Doğru planlamamışsınız.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Ancak burada popülist yaklaşımlarla, burada popülist yaklaşımların ürettiği “sloganik” söylemlerle bir yarayı deşmeye çalışmanın da ülkemize herhangi bir faydası olduğunu düşünmüyorum.

Çok değerli arkadaşlar, bakın, dünyanın her tarafında öğretmen yetiştirme ve öğretmen atama sistemleri çok ciddi tartışmalarla yürümektedir. Öğretmen yetiştirme sistemleri, eğitim sistemlerinin en önemli ve ilk parçalarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Bu nedenle bir çok ülkede eğitim reformlarının en önemli ayağını öğretmen yetiştirme ve öğretmen atama sistemleri oluşturmuştur. Öğretmeni dönüştürebildiğimiz ölçüde eğitim sistemini dönüştürebiliyoruz. Bu çerçevede, öğretmen yetiştirme ve öğretmen atamayla ilgili 4 aşama mevcut. Eğitim fakültelerine kabul: Bugün sadece bizim ülkemizde, sadece üniversite yerleştirme sınavıyla eğitim fakültelerine kabul vardır. Dünyanın gelişmiş eğitim sistemlerine sahip ülkelerinde yetenek, psikolojik uygunluk, fiziksel uygunluk, mesleğe tutkunluk gibi birçok açıdan çoklu seçme sistemleri uygulanmaktadır.

Aynı şekilde, mesleğe kabul aşaması da birçok aşamadan geçmektedir. Mesleğe en uygun olanları tespit edebilmek için pedagojik bilgi, mesleki beceri, alan bilgisi, mesleki tutku, iletişim becerisi, kişilik uyumu ve uygunluğu gibi birçok hususta seçme sistemlerinden geçirilerek eğitim fakültesi mezunları mesleğe kabul edilmektedir.

Eğer bu ülkede popülist yöntemleri bir tarafa bırakarak eğitimin standardını ve niteliğini artıracaksak eğitim fakültelerine kabul ve mesleğe kabul sistemlerinde köklü değişimlere ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Öğretmen meslek kanununu çıkaralım, kanun teklifimiz bekliyor.

NAZIM MAVİŞ (Devamla) – Bunu da hep beraber başarırsak, bunu da hep beraber gerçekleştirirsek Türkiye'nin eğitim kalitesine büyük katkı sağlamış oluruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – On sekiz yıldır iktidardasınız, kime söylüyorsunuz? Hangi politikalarını yaptınız?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sanki muhalefet partisisiniz!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kim engelliyor?

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Öğretmen meslek kanununu çıkaralım.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Yıldırım Hocam, sen öğretmensin, bunları bilmen lazım ya! Hangi ülkede Türkiye’deki gibi mesleğe kabul var?

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, hatibin sözlerine cevap vermek istiyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, 69’a göre sataşmadan dolayı iki dakika söz istiyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Örs.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; atanamayan öğretmenlerimizin, gençlerimizin sorunlarıyla ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine yaptığım konuşmadan sonra AK PARTİ Grubuna mensup arkadaşımız, hatip bizi “sloganik” sözlerle, yarayı deşmekle suçlamıştır.

Ben şunu söylemek istiyorum: Burada biz yarım milyonu aşan sayıyı bulan gençlerimizin sorununu dile getirdik.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Yarım milyon yok Sayın Vekilim.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Siz, öğretmen fakültelerinden mezun olan sayıyla ile ihtiyaç olan öğretmen sayısını, rakamları veriyorsunuz. Bu ülkeyi biz idare etmiyoruz, yirmi yıla yakındır siz idare ediyorsunuz. Bunu planlayamadıysanız, bu işi beceremediyseniz, bu şekilde burada savunmaya da hiç hakkınız yok. Bu ülkeyi kim idare ediyor? Sizler idare ediyorsunuz. Bu gençlerimizin çağrısına lütfen kulak verin.

Keşke bizim grup toplantımıza katılan atanamayan öğretmen kardeşimizi dinleyebilseydiniz. Ama bizim grup toplantılarımızda milletin kürsüsünü TRT’ye kapattığınız için onu dinleyemediniz. Bundan sonraki grup toplantılarımızda milletin kürsüsüne çıkardığımız mağdurların sesini lütfen TRT’de yayınlayın. Belki oradan bu gençlerimizin ve diğer mağdurların sesine kulak vermiş olursunuz.

Sadece atanamayan öğretmenler değil, 400 binden fazla iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunu; işletme, iktisat, maliye, kamu yönetimi mezunu işsiz gencimiz var.

Burada milletin derdini dile getirirken bile bizi bu şekilde suçlamanızı gerçekten çok yadırgadım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Başkanım, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Konu neydi efendim?

YILDIRIM KAYA (Ankara) – “Sloganik sözlerle…”

BAŞKAN – Cevap verildi efendim.

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Benim konuşmamdan sonra…

BAŞKAN – İsterseniz, bu cevabı müşterek kabul edelim Sayın Vekilim.

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Bir tek şey var: Sayıştayın raporunu Meclis…

BAŞKAN – Peki, yerinizden söz verelim bir dakika.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’ın, Sinop Milletvekili Nazım Maviş’in İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, Sayıştayın resmî raporunda 138.100 öğretmen açığı olduğu söyleniyor. Konuşmacı arkadaşımız Sayıştayın bu resmî rakamını da yok sayan bir tabloyu ortaya koyuyor.

Bizim söylediğimiz şudur: 360 engelli öğretmenin atanmasında yasal, hukuki zemin varken neden engelliyorsunuz? Çok basit, bunda sloganik bir iş yok. 3.900 PIKTES öğretmeni var. Uzaktan eğitim yapamıyoruz. Uzaktan eğitim yapabilmek için 54 bin okula bilişim öğretmeni atanması gerekir, bunlar da eğitim fakültelerinden mezun olanlardan. Çok açık buradan bir kez daha çağrı yapıyoruz: 2018 yılında, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak öğretmen meslek kanunu çıkaralım diye teklif verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Hatibin sözü hak mıdır, öğretmenler…

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaya.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, atanamayan öğretmenler ile 2019 KPSS mağduru atanamayan öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak gereken çözümlerin belirlenmesi ve uygulanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Karaduman…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, ödenmeyen ücretleri ve kıdem tazminatları için Ankara’ya yürüme kararı alan Soma ve Ermenek maden işçilerinin gözaltına alınmalarının kabul edilemez olduğuna ve yöneticileri yaşanan mağduriyetleri gidermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2014’te Soma kömür madeninde 301 işçinin ölümüyle sonuçlanan faciadan birkaç ay sonra, aynı maden ocağında çalışan 2.831 işçi gerekçesiz ve tazminatları ödenmeden işten çıkarılmıştır. Soma’daki Uyar Madencilik tarafından işletilen başka bir maden ocağında da aynı şekilde 1.200 kişinin işine son verilmiştir. Soma’daki işçilerin hak ettikleri kıdem tazminatının beş yılı aşkın süredir ödenmediği ifade edilmektedir. Yine, Ermenek’teki maden işçilerinin de on üç aydır ücretlerini alamadığı bugünlerde sıkça gündemdedir. Soma ve Ermenek’teki maden işçileri ödenmeyen ücretleri ve kıdem tazminatları için Ankara’ya yürüme kararı almış ancak işçilerin yürüyüşleri engelleniyor ve ne yazık ki işçiler gözaltına alınıyor. Bu durum asla kabul edilemez. Yöneticileri yaşanan mağduriyetleri gidermeye ve emeği gasbedilen işçilerin yanında olmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 6-7 Ekim olaylarının idari ve siyasi sorumlularının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İçtüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

21/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/10/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                               Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                           Siirt

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

21 Ekim 2020 tarihinde, Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (9350 grup numaralı) 6-7 Ekim olaylarının idari ve siyasi sorumlularının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/10/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hakikatin gerekçesi olmaz ama bir kez daha kamuoyuna, Türkiye’ye, Türkiye halklarına izah etmek açısından bazı şeyleri dile getirmekte yarar var. Bir, IŞİD canilerinin Kobani’yi, Suriye’nin herhangi bir kentini, Türkiye’de yaptığı Gar katliamını, Suruç katliamını, caniliği, barbarlığı protesto etmek suç değil, bir insan hakkıdır, hakikatin görevidir, toplumun asli görev ve sorumluluklarından biridir; bunu suç saymak suçtur. İki, bu bağlamda tutuklanan belediye başkanlarımız, Sayın Ayhan Bilgen, yöneticilerimiz, önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ hapiste bu sebeple rehin tutulmaktadır; bu suçtur. Yargıçlar ve bu talimatı verenler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını ihlal edenler, hukuka ve insanlığa karşı suç işlemektedir. Üç; 6, 7, 8 Ekimde alanlara çıkanlar şunu söylemiştir: “Kobani’de bir barbarlık var, Kobani halkına, kadınlara, çocuklara, insanlığa, Suriye’de Kürtlere, Türkmenlere, Araplara, Ermenilere, tüm Suriye halklarına karşı bir canilik var, biz bu caniliği protesto ediyoruz.” demiştir ve bu bir haktır. Bu hakkı ihlal edip dolaylı ve direkt IŞİD’i destekleyenler bu katliamın temel sorumlularındandır. Bakınız, katledilenlerden sadece bir ikisinin isminden söz edip diğerlerinden asla söz etmemek; katliamın yapılış biçiminden, katliamdaki valilerin, Emniyet müdürlerinin, güvenlik güçlerinin, kolluk güçlerinin sorumluluğundan söz etmemek ve bundan altı yıl sonra bir suç üretip HDP’nin suçlu olduğunu ifade etmeye çalışmak da suçtur. HDP’de suçlu yoktur, tutuklanan arkadaşların hiçbirisi suçlu değildir. Tekrar ediyorum: Ayhan Bilgen’e ve tüm arkadaşlarımıza, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a, bu vesileyle hakkında işlem yapılmış 75 yaşındaki Ahmet Türk’e karşı suç işlenmektedir. Bu suçun talimatını verenler de bu suçun ortağıdır.

Bakınız, 3 Haziran 2012’de -ben, Pir Sultan Abdal Kültür Derneğinin Genel Başkanıyım- bütün Alevi kurumları ortak karar alarak Adana’da şöyle bir miting yaptık: “Suriye’de savaşa hayır, halklara özgürlük, inançlara eşitlik.” Çok iyi yaptık ve biz, Alevi kurumları olarak yine Kobani’ye saldırısı sırasında üyelerimize ve Aleviliğe tevessül eden canlara dedik ki: Bunu protesto etmek haktır, hep birlikte protesto edelim. Ve bu protestoyu biz de gerçekleştirdik.

Şimdi, başka tarihî gerçeklere bakmadan, “Kobani düştü, düşecek.” deme sözünün yarattığı infiale ve provokasyona bakmadan niye “Kobani düştü, düşecek.”, hayırdır? Kobani düşerse siz ne kazanacaksınız? Kobani’nin düşmesi size ne getiriyor? Sizin, Kobani’yle derdiniz ne? Kobani’yi işgal de suçtur; Afrin’i, İdlib’i, herhangi bir yeri işgal etmek de suçtur, insanlığa karşı suçtur ve bu suç hâlâ, maalesef fiilî, dolaylı ve direkt olarak devam etmektedir.

Şimdi, burada, tekrar şunu belirtmek istiyorum: Bakın, Şengal’den Irak’taki birçok yerleşim yerine; Suriye’den -yetmedi- Suruç’a, Gar katliamına kadar, bize Kobani’yi soranlar, bize Kobani protestosunu soranlar Gar katliamının hesabını verin, Suruç katliamının hesabını verin; Gar’da katledilen 103 canımızın, Suruç’ta katledilen düş yolcularının hesabını verin de öyle çıkın; hukuku ihlal etmeyin.

Savcılar, suç işliyorsunuz.

Bu konuda talimat veren siyasi organ, suç işliyorsunuz.

Tekrar söylüyorum: HDP’ye ve bu gerekçeyle tutuklanan arkadaşlarımızın tümüne ve giderek insanlığa ve giderek kadınlara ve giderek çocuklara karşı suç işlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Meclis sadece bir yasama organı değildir; Meclis aynı zamanda ehlikanaat, divanıhakikattir. Gelin, divanıhakikatte bu hakikati tüm boyutlarıyla ele alalım ve Suriye’de yerleşim yeri yakılıp yıkılıp, annesi babası katledilip, kendisi de kan revan içinde Hakk’a yürürken “Gittiğimde Allah’a bütün bunlara anlatacağım.” diyen o mazlum, o masum, o öpülesi, o secde edilesi çocuğun; Gazale Dede’nin, tecavüz edilen kadınların ve -tekrar söylüyorum- Suruç’un, Gar’ın ve bir bütün olarak partimize yönelik bir suçlamayla infial yaratılarak hukuksuz, adaletsiz, her şeyin çiğnendiği bir ortamda bunları, buyurun -Meclis hakikat divanı- gelin, bu hakikat divanında görüşelim; araştıralım, konuşalım, paylaşalım, soralım, soruşturalım. Niye kaçılıyor bundan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bundan kaçılma sebebi nedir? Bu sebebin ya açık bir şekilde ortaya konması ya da “biz hukuku ihlal etmeye devam edeceğiz, bunu yaparken de suç işleyeceğiz.” denmesi gerekiyor.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Can…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Hatip Afrin’i, Kobani’yi işgal etmekle suçladı. Sataşmadan söz istiyorum.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – İyi ettim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Can.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hatip burada haddini aşan suçlamalarda bulundu; Türkiye Cumhuriyeti devletini Afrin’i, Kobani’yi işgal etmekle suçladı. Türkiye Cumhuriyeti devleti Afrin’de, Kobani’de emperyalist güçlerin tetikçilerini toprağa gömmüştür ve toprağa gömmeye devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Afrin’de, Kobani’de, Cerablus’ta, Tel Abyad’da terör örgütleri vardır; DAİŞ vardır, IŞİD vardır, YPG vardır, PYD vardır. Orada kimsesiz, mazlum Kürt, Arap, Türk kardeşlerimize yapılan zulme karşı Türkiye Cumhuriyeti devleti ordusuyla girmiştir ve oradaki zulme karşı bu evlatlarımızı, bu kardeşlerimizi savunmuştur.

Burada, Türkiye Cumhuriyeti Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir milletvekili çıkıp Türkiye Cumhuriyeti devletinin teröristlere karşı vermiş olduğu mücadeleyi sulandırarak “İşgal etmiştir.” diyemez, hiç kimsenin bu haddi yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Başkan Vekilim, Sayın Başkanım; hatip gelip burada bu sözlerini telafi etmek durumundadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekili olarak, kahraman ordumuzun işgalcilere, emperyalist güçlerin tetikçilerine karşı yapmış olduğu millî mücadeleyi; oradaki kardeşlerimize -demin de söyledim- Kürt, Arap ve Süryani, ne ırktan insanlar varsa onlara uzatmış olduğumuz barış elini sulandırmaya kimsenin haddi ve hakkı yoktur diye burada tekrar dile getiriyorum. Lütfen, hatip konuşmasını düzeltsin.

Bu duygularla, burada yapılan konuşmalarda Türkiye Cumhuriyeti devletine, kahraman ordusuna karşı yapılmış olan bu suçlamaları kesinlikle reddediyoruz ve iade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, sataşma var ama ben yerimden cevap vermek istiyorum.

Biz söylediğimiz sözlerin dayanaklarını birlikte açıklıyoruz, bunu her seferinde söylüyoruz. Afrin’de savaş suçu işlendiğini biz değil, Birleşmiş Milletler söylüyor. Birleşmiş Milletlerin raporlarını lütfen iktidar grubunun bütün milletvekilleri okusun, bunu öneriyoruz ve Birleşmiş Milletler işgal mi, ilhak mı ne olduğunu gayet açık tanımlıyor. Yani bizim kulağımızı dünyaya tıkayarak altında imzamızın olduğu uluslararası sözleşmeleri, ilgili mekanizmaları bilmeden gelip burada böyle -Ramazan Can’ın şahsına değil- sadece hamasetle yanıt vermek bizi hiçbir yere götürmez.

Afrin’de her türlü suç işlendi Sayın Başkan. Şu anda Afrin’de Kürtler yok ya, oranın yerleşik halkı Afrin’de yok. Nereye gittiler, uçtular mı, uzaya mı gittiler, kutuplara mı gittiler?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Afrin’deki Kürtler buharlaştı mı? Kim onları yerinden etti? Bunlara aklıselimle ve dediğim gibi hukukla, uluslararası hukuk kurallarıyla, BM statüsüyle yanıt veriyoruz ve bu yanıtlarımızın dayanakları Türkiye’nin imza koyduğu sözleşmelerin gereğidir.

Sayın Başkan, özür dilerim, başka bir konu da var. Önergemiz birazdan muhtemel reddedilecek, bugüne kadar aksini görmedik. Gerçekten, neden bu Mecliste hiçbir araştırma önergesi kabul edilmiyor? Sormak istiyorum: Meclis neyi konuşsun, biz neyi konuşalım? 3 grup, genellikle, her hafta buraya araştırma önergesi getiriyoruz. Şimdi, Suruç’la ilgili önergemiz reddedildi; gelin, araştıralım dedik -33 can katledildi- reddettiler çünkü istemediler. Soma’da 301 ailenin ocağına ateş düştü, Çorlu tren kazasında 25 kişi ailesinden oldu. Bu cinayetleri, bu ihmalleri gelin araştıralım dedik, istemediler, reddettiler. Neden istemediniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu yaz Giresun’da sel felaketi oldu, 10 kişi yaşamını yitirdi. Her yıl Karadeniz’de yağmur yağıyor, ne oluyor da artık insanlar ölüyor diye araştıralım dedik, araştıramadık çünkü istemediler. Buna ilişkin pandemi koşullarında sağlık emekçilerini, kadınların katledilmesini, ekonominin durumunu, Sivas katliamını, daha bir çok meseleyi araştıralım dedik; istemediniz. Peki, biz ne iş yapıyoruz burada? Gelin, Kobani protestolarını, Meclis -bu 10’uncu önergemiz- halkın iradesi araştırsın, suçlu kimse ortaya çıksın; bunu istiyoruz ama istemiyorlar. Gidip Ahmet Türk’ü -80 yaşında- Gültan Kışanak’ı -dört yıldır cezaevinde- yeni tutuklama kararlarıyla, yargı eliyle cevap veriyorlar; halkımız bunu görüyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 6-7 Ekim olaylarının idari ve siyasi sorumlularının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre.

Buyurunuz Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, toplumun siyasetçilerden en büyük iki beklentisi ne dersek birincisi siyasi ahlaktır, ikincisi tutarlı olmaktır. Siyasi ahlaktan kasıt; çalmayacaksın, çırpmayacaksın, yandaşına peşkeş çekmeyeceksin, elindeki hükûmet gücünü kötüye kullanmayacaksın. Tutarlı olmaktan kasıt nedir? Dün söylediğin, yaptığın ile bugünkü tutarlı olacak.

2014 Ekim ayının başında, çok büyük olaylar yaşandı, 43 vatandaşımız hayatını kaybetti, ciddi mal kayıpları oldu ve bugün bunun üzerine yargısal operasyonlar yapılıyor. Şimdi, ben buradan soruyorum: Siz gerçekten Yasin Börü’nün katledilmesini önemsiyorsanız, sizin gerçekten ölen vatandaşlarımıza saygınız varsa, 7 Ekim 2014’te başlayan olayların Türkiye’deki etkisini ve o günkü siyasi ve idari sorumluların kimler olduğunu merak ediyorsanız; IŞİD’in Türkiye’deki uzantılarını ve Türkiye’ye verdiği zararları merak ediyorsanız ve 7 Ekimden üç gün önce PYD lideri Salih Müslim’i Türkiye’de hangi Hükûmet görevlilerinin karşılayıp, ağırladığını merak ediyorsanız; 9 Ekimde Selahattin Demirtaş’ın okuduğu mektubun İmralı’dan hangi devlet görevlileri, hangi Hükûmet görevlileri eliyle ulaştırıldığını merak ediyorsanız, bunları toplum da merak ediyorsa bu araştırma önergesine kabul oyu verirsiniz ama siz, geçmişte tıpkı “hoca efendi” deyip yücelttiğiniz, ortaklık yaptığınız FETÖ’yle ihtilafa düştüğünüzde ayrıştığınız gibi, zamanında birlikte iş tuttuğunuz PYD’yle de PKK’yla da kendi siyasi ikbaliniz için işinize gelmediğinde ayrı düştüğünüzün ortaya çıkmasını istemiyorsanız elbette buna ret oyu verirsiniz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de siyaset yaparken gece gündüz her konuşmanızda “PKK” diyorsunuz, “PYD” diyorsunuz, bunun üzerine bir şey inşa ediyorsunuz ve bugünkü gözaltı operasyonlarının sebebi olarak kendinizi terörle mücadele eden, ülkenin geleceğini düşünen Hükûmet olarak tarif ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Ben size soruyorum şimdi: Bugün Kobani soruşturmalarından ötürü… Ben o dosyaları okudum ve yaptığınız, izlediğiniz siyaset maalesef öyle kirli ki geceyi gündüzü dosya incelemekle geçiriyoruz -belki bir parlamenterin bu kadar zamanını böyle harcamaması lazım- hemen hemen her sanığın pozisyonunu aşağı yukarı biliyoruz. Ben size tek bir soru soracağım ve bir örnek anlatacağım: Bugün bu operasyonlardan ötürü tutuklu olan Ayhan Bilgen de diğer tutuklananlar da Selahattin Demirtaş da “Ya, bizim oyumuz Cumhur İttifakı’na, biz AKP’yi destekliyoruz.” deselerdi bugün tutuklu olurlar mıydı? Beni dinleyenler vicdanına baksın, karar versin. Size muhalefet etmek suç değil; sizin ölçünüze göre, sizin belirlediğiniz sınırlara göre insanlar bu ülkede yaşamak, davranmak durumunda değil. Dolayısıyla samimiyseniz, gelin, Meclis bu işi araştırsın diyorum, hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Can…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hatibe sadece şunu hatırlatacağım: Meydanlara insanları çağıran o “tweet” hakkındaki düşüncesi nedir? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizler de çağırıyorsunuz, ne var yani? İnsanlara “Demokratik tepkini koy.” demez misin?

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emre.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Bana imkân yarattığı için Sayın Can’a çok teşekkür ederim. Çünkü Kobani olayları yaşandığı vakit Türkiye’de çözüm süreci vardı ve beş ay boyunca devam etti, beş ay sonra Dolmabahçe mutabakatında Hükûmetinizin yetkilileri ile bugün Kobani olaylarından ötürü sorumlu tuttuklarınız aynı masada Türkiye’yi konuşuyorlardı. Sizin ortaklarınızdı. Önce Sayın Can bununla ilgili düşüncesini söylesin; bu bir.

İkincisi: Aynı süreçle ilgili -kendisi de bir hukukçudur- Anayasa Mahkemesinin, diğer mahkemelerin verdiği kararlara ne diyecek? Kendisi mi yargıç, yoksa bizim yargının verdiği kararları mı baz almamız lazım? Teşekkür ederim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin…

40.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat)- Sayın Başkanım, Sayın Emre’yi ben dinledim; burada arka taraftaydım, kusura bakmayın, yerimde değildim. Şimdi iki şey ifade etmek istiyorum; konuşmasında tabii ki itiraz ettiğim çok nokta var ama önemsediğim şeylerden bir tanesi: Diyor ki “Sizinle hemfikir olsaydı bunlar başlarına gelecek miydi?” Şimdi bu sorunun cevabı elbette ki “Hayır.” Yani böyle bir şey olabilir mi, ne demek? Diyorsunuz ki “Sizinle farklı düşündüğü için başına bunlar geliyor.” Bunu söylemeniz bile inanılmaz yaralayıcı yani bu, Türkiye’ye dair müthiş ümit kırıcı bir şey. Buradaki mesele, kimin yanında durduğu meselesi değil; sebep çok belli: Türkiye’de herhâlde kabul ettiğiniz bir şey var -CHP’nin kabul ettiğini düşünüyorum- terör diye bir hadise var. Bütün mesele, hangi görüşte olursa olsun, hangi partide olursa olsun, ister genel başkan ister milletvekili ister yoldan geçen vatandaş terörle yan yana mı, değil mi? Bunun iki yöntemi var: Ya aktif terörün içerisinde oluyorlar veyahut da terörün zemin bulmasına, propaganda yapmasına imkân veren tavırlar, davranışlar oluyor. O yüzden buradaki mesele, hangi partide olduğumuz hangi fikirde olduğumuz değil; asıl mesele, terörle birliktelik var mı, yok mu? Bunun cevabıyla alakalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Sayın Emre’nin konuşmasını dinliyorum, sanki bir araştırma önergesinden bahsetmiyoruz da siz her şeyi araştırmışsınız, kararlarınızı vermişsiniz, Meclisi teyit makamı gibi algılıyorsunuz. Her konudaki kararınız zaten belli, siz herhangi bir fikre zinhar açık değilsiniz yani. Eğer hakikaten samimi soru soruyorsanız, samimi soruların cevabı yoktur, boşluktadır; sizin sorduğunuz o suallerin hepsinin cevabı sizin kafanızda var. Meclis, sizin kafanızda var olan soruların, cevap formundaki soruların bir şekilde teyit edildiği bir yer değil ki. Burada işleyişin nasıl olduğunu biliyorsunuz yani bunu şimdi kamuoyuna anlatırken de biz bunu istemiyoruz gibi… Niye biz bunu istemeyelim? O hâlde niçin bir sürü yargı süreci var? Bu yargı süreçlerini biz bizatihi niye takip ediyoruz?

Şimdi, mesela yargıyla ilgili ithamlarınız var; bakıyorum şimdi ileriki günlerde 15. Ağır Ceza Mahkemesi sizin lehinize bir karar verse ne cevap vereceksiniz ben de onu merak ediyorum. O zaman da “O yandaş, bu böyle.” mi diyeceksiniz? Siz de ben de hukukçuyuz, bu işleri gayet iyi biliyoruz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kanunsuz bir karar verdiler, kanunsuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben açık söyleyeyim: Yargıya ait bir yükü de siyasetin taşımasını doğru bulmuyorum, yargı kendi işini yapar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ya kanunsuz bir karar, kanunsuz, Anayasa’ya aykırı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Efendim, siz hukukçu değilsiniz bildiğim kadarıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sonuç olarak, yargı işini yapsın…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Milletvekiliyim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet ama bana bu konuda lütfen laf atmayın, ben muhatabıma söylüyorum.

Velhasılıkelam -Zeynel Bey her konuda buna cevap verebilecek durumda- yargı işini yapsın ve doğru yapsın, siyasetin yükünü artırmasın; biz de kendi işimizi yapalım. Burada da işin nasıl yapıldığını gayet iyi biliyoruz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

41.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, teşekkür ediyorum.

Ben Sayın Grup Başkan Vekilimle aslında bugünlerde birçok konuda uzlaşmaya başladım, aynı düşünüyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Harika!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Terör konusundaysa şu: hakikaten, eğer Türkiye’de bir terör varsa o teröre karşı Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün milletvekilleri beraber hareket edeceğiz. Ama onlardan bir tek şey rica ediyoruz: Aklımızı karıştırmayın. Eğer gerçekten terörle mücadele ediyorsak Habur Sınır Kapısı’na savcılarımızı gönderip “terör örgütü mensupları” dediğimiz insanları neden Türkiye’ye aldırdınız, niye bizi yanıltıyorsunuz? Biz ne yapacağımızı bilemez hâle geliyoruz.

İkincisi: Bir masada oturup anlaşabilirsiniz. Devlet anlaşır, konuşur; devlet, mutabakata geçer ama “terör örgütüne mensup” dediğiniz kişiler menfezlere bugün çocuklarımızı öldüren bombaları koyarlarken, tünelleri kazarlarken valilere ve kaymakamlara neden gerekli emirleri vermediniz? Onlar size sorarken “Durun şimdi.” niye dediniz? Neden aklımızı karıştırıyorsunuz?

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – FETÖ, FETÖ…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bunun FETÖ’yle ne ilgisi var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Şimdi burada bu savcılara “Durun.” diyen anlayış eğer FETÖ’ye mensupsa ve siz onların dediklerini yapıyorsanız bir terör örgütünün dediğini yapmışsınız demektir. Neden bunu yapıyorsunuz? Bizim söylediklerimiz çok net. 15 no.lu mahkeme eğer bugün gerçekten adaletten yana bir tavır alırsa biz alkışlarız, doğru yapıyorsunuz deriz; eğer adalete aykırı bir davranışta bulunursa yanlış yaptınız deriz. Neden? Çünkü bizim kutup yıldızımız adalet. Sizin adaletiniz, sizin yıldızınız nedir bilmiyoruz ama bizimki belli; biz, adalete uygun hareket eden herkesi ayakta alkışlarız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, doğrusu yargının işini tabii ki bilmemiz lazım. Yargı ne yapar? Ama tabii ki bağımsız ve tarafsız bir yargı. Şu anda Türkiye’de herhâlde elini vicdanına koyan, tarafsız olan -özellikle altını çiziyorum- herkes ortada -üzülerek söylüyorum, her seferinde bunu belirtiyorum- bir yargı olmadığını söyler. Ortada talimatla, emirle çalışan bir yargı sistemi var. Türkiye gezici hâkimlere tanık oldu, gezici mahkemelere. Akın Gürlek -yanlış söylemiyorum herhâlde- nerede ceza verilecek bir dava dosyası varsa oraya naklediliyor. Bu kadar vahim bir dönemdeyiz. Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder, Enis Berberoğlu, Osman Kavala -benim aklımda olanlar- bu 4’ünün davasında aynı hâkimin olması ve hukuku katleden bir karar vermesi tesadüf değil. Bu nedenle üzülerek belirtiyorum ki Sayın Zengin’e “Yargı işini yapsın.” sözünü ciddiye alamıyorum.

Şimdi, bir video var, ben de izledim. AKP’nin, iktidarın son reklam filminde şöyle diyor: “Yasin Börü’yüm.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ve reklamın sonunda “Yasin Börü Erdoğan’dır.” diyor. Ama Yasin Börü’nün ölümünü de soruşturalım, 43 kişinin ölümünü de Meclis araştırsın diyoruz, reddediyorsunuz. Komisyonu kuralım; çoğunluk sizde, siz ne isterseniz o karar verilecek; bizim komisyonda üstünlük sağlamak gibi bir derdimiz yok. Kim bunu söylüyorsa biz her şeye hazırız. Vekili olduğum Siirt’te 5 kişi, baba oğul taranarak öldürüldü, tek bir dava yok. 43 kişiden 1 kişinin davası var diyoruz; 42 kişi niye öldü, neden katiller yakalanmadı, gelin, araştıralım diyoruz, “Yok.” diyorlar. İşte bunu kamuoyu bilsin, ortada bir yargı süreci yok.

BAŞKAN – Sayın Zengin…

43.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, yeni bir cevaba muhal olmadan, hiç imkân vermeden sadece birkaç şey ifade etmek istiyorum.

Şimdi, kanuna aykırı bir emir olamaz, bu mümkün değildir yani. Hatta, daha sonrasında yaptığımız düzenlemelerle böyle bir emrin uygulanmasında ceza yaptırımı koyduğumuzu hatırlıyorum.

Şimdi, bölgeyle ilgili olarak da yani diyelim ki burada bombanın konulduğunu gören bir vali var ve birisi ona “Konsun ama sen bunu yok farz et.” mi diyor? Böyle bir şey olamaz; bu, hayatın olağan akışına aykırı. Yani bir vali, bir kaymakam bizatihi kendisi görüyorsa, haberdar oluyorsa, orada terör örgütünün bir eylemle ilgili hazırlık yaptığını görüyor ve buna göz yumuyorsa… Ya, olamaz böyle bir şey, benim bunu kabul etmem asla mümkün değil; bir vali de bunu yapmış olamaz, bir kaymakam da bunu yapmış olamaz. Yani o dönemle alakalı oradaki yapılanlara daha farklı bir anlam yüklendiğini ben görüyorum. O yüzden, bu bölgeyle ilgili çok özenli bir şey yapıldı, çok özenli yani bu terörle alakalı meseleyi sonlandırmak için -bütün Türkiye şahit, dünya şahit- çok önemli bir süreçten geçildi. Ama ne oldu? Bir grup insan bunu suistimal etti, işte bu eylemler bunun neticesinde oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir cümle daha…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – 2015’te Türkiye’ye çok büyük bir kredi verdi siyasetle bu iş çözülsün diye. Ama hayır yani onun muhatabı olanlar “Hayır, siyasetle çözülmesin, kolumuzun altında terör de olsun, örgüt yeri geldiğinde bu işleri yapsın.” Yani o yüzden, lütfen, artık bir karar vermenin zamanı geçiyor bile. Hatta daha bugünkü konuşmalarda, milletvekillerinizden birinin konuşmasında vardı, belli ki terörle alakalı bir şeyden içeride olan biriyle ilgili buradan diyorsunuz ki “Efendim, rehin alınıyor.” Devlet bunu niçin yapacak? Ya, nasıl böyle bir şey olabilir? Yargı kimi rehin alabilir? Yani yargı bir insana dair bir soruşturma yürüttüğünde bu bir rehin alma harekâtı mıdır? Siz Türkiye yargısını neyle suçladığınızın farkında değilsiniz diye düşünüyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biraz önce gezicileri yargıladınız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O yüzden bütün bunları yerli yerinde…

RAFET ZEYBEK (Antalya) – FETÖ’yü konuşun…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O zaman hâlâ FETÖ’yü savunmaktan vazgeçin. Siz darbe olmasa FETÖ’yü bugün bana hâlâ savunuyor olacaktınız yani.

Lütfen, artık bu konuyla alakalı, şu terörle alakalı gizli, örtülü de olsa -ki ona “gizli” bile denemez yani neredeyse “sarih” de denebilir ama- zaman zaman gizli bir formda bu işler savunulmaktan vazgeçilsin istiyorum, en azından Genel Kurulda vazgeçilsin.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş ayakta.

44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, “rehin” kavramını ben de kullanıyorum, niye kullandığımı açmak için söz aldım. Tutukluluk, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100’üncü maddesine göre…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biliyorum, evet, biliyorum, ceza yerine geçemez; hepimiz biliyoruz ama “rehin” demek değildir bu, değildir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …mevcut delillere göre, suç vasfına göre, ortaya çıkan verilere göre verilen bir tutuklama kararıdır. Ama siyasi olarak bir ülkede iktidar partisinin Genel Başkanının “Ben bu Anayasa Mahkemesini tanımıyorum, karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz.” sözü, Osman Kavala’yla ilgili söylediği sözler… Demirtaş’ın tahliye olacağı gün, mahsup kararının verildiği gün verilen yeni tutuklama kararı ve daha yüzlerce mahkeme kararı asla CMK 100’ü esas almıyor. Bunu ben değil, yarın öbür gün bu ülkede özgürlük olacak, o kararları veren mahkemeler söyleyecek çünkü bize söylüyorlar “Biz bu kararı vermek zorundayız, vermesem işimden olacağım, tutuklanacağım.” diyorlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu ülkede özgürlük var ya, yapmayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu nedenle bugün Demirtaş da Yüksekdağ da Gültan Kışanak da Sebahat Tuncel de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …Aysel Tuğluk da İdris Baluken de Osman Kavala da gazeteciler de; Van’daki 5 gazeteci de sadece devlet aleyhine toplumsal olaylar haberi yaptığı için tutuklandılar ve daha binlerce kişi, maalesef, siyasi olarak iktidarın rehinesi durumundadırlar; bunu hukuku bilen bir yerden söylüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki Tarım Bakanlığıyla ilgili verilere ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, biraz evvel bizim burada bulunmadığımız bir anda Sayın Özlem Zengin, Tarım Bakanlığıyla ilgili bazı verileri açıklamış; onunla ilgili konuşma metnini almadan cevap vermek istemedim; o yüzden biraz geç oldu, kusura bakmayın.

Şimdi, Sayın Zengin, 2020 destekleri henüz açıklanmadı. Ben, hem çiftçilik hem hayvancılık yapan bir adamım, destek açıklanmadı. Aslında nedir sorun? Çiftçi şu an ne yaşıyor? 2020’de ekti, biçti, hasat etti, şimdi yeni tohum ekiyor, 2021 için tohum ekiyor ama 2020 desteği henüz açıklanmadı. Giderleri arttı onların; mazot arttı, ilaç arttı, gübre arttı. Dolara bakmıyorsunuz ama o da arttı, o da tarımı etkiliyor doğal olarak. Ama 2020 yılının desteği, bırakın vermeyi henüz açıklanmadı bile. İki ay sonra zaten 2020 de bitiyor, yani iki ay sonra 2020 bitti. Bakan şöyle demişti: “Benim gönlümden geçen tohum tarlaya düşmeden desteği açıklamak.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Tohum tarlaya düştü, biçildi, hasat edildi, yeni tohum ekiliyor daha henüz yok bakın, tohumun tarlaya düşmesinden geçin. Destekleri çok geç açıklıyorsunuz, geç ödüyorsunuz. Biraz evvel Başiskele’den Mehmet Başyurt dinlemiş bizi, diyor ki: “Ya ben, -buzağım var 2 tane- tarım ilçeyi aradım şimdi, ne zaman ödeyeceksiniz diye, valla hiç de akıbeti belli değil yani tarih de yok.” 2 tane buzağının peşine düşmüş köylü. Söylediğiniz lafta sadece lafta kalıyor. Şöyle bir köye gidin Allah aşkına; Tokat’a gittiğinizde köylüyü dinlemekten çekinirsiniz, emin olun korkarsınız; söyleyecekleri sizi çok üzecektir, çok üzüleceksiniz, vicdanlı olduğunuzu düşünüyorum dolayısıyla çok üzüleceksiniz. Bu insanların dertlerini görmek yerine “Sizin hiçbir derdiniz yok, siz şahanesiniz.” demek bu insanları yok saymaktır, günahtır, emin olun günahtır. Bunlar traktörlerini satmaya başladılar, daha önce söyledi birisi “Ya gıcır gıcır traktörleri var çıkaramıyorlar.” Niye? Banka kapıda hacze bekliyor, kilitlemiş kapısını garajın çıkaramıyor. Traktör almış, dışarı çıkaramıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayvan yemi, çuval yem yüzde 48 arttı. On bir ay evvel çiğ süt 2,30; on bir ay sonra hâlâ 2,30 en ufak bir ilerleme yok, yüzde 48 yem fiyatları artmasına rağmen. 2020 yılında hayvancılık için açıklanan bir destek de yok, 2020’de de öyle geçti. Sayın Tarım Bakanlığı size bunları gönderirken bu bilgileri esirgemiş sizden.

Bir de tarımdaki ithalat oranlarındaki bu vergi indirimi ne biliyor musunuz? Rusya’daki Vadim’i zengin ederken Konya’daki Halil’i bu karanlığa mahkûm ediyorsunuz. Sizin için Rusya’daki Vadim çok daha önemli hâle gelmiş.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, çok istifade ettik Grup Başkan Vekillerimizden ama buyurun.

46.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok teşekkür ederim.

Çok haklısınız Sayın Başkan, biz de arkadaşlarımızdan istifade ediyoruz.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilim “Bunu nereden çıkartıyorsunuz?” diye bir soru sordu, ben de cevap vermek zorundayım. Valilerle ilgili konuyu biz söylemiyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan söyledi efendim. Aynen şöyle: Çözüm sürecinde valilere “Baskı yapmayın.” talimatı verdiklerini, bu dönemde ülkeye ciddi manada silah girdiğini kendisi söyledi. Biz söylemedik efendim; bu bir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ya, bu “Bomba patlatanları görmeyin.” demek değil herhâlde.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İkincisi, elbette çözüm sürecinde oturacaksınız, konuşacaksınız da çözüm süreci bitmişti, yeni mahallî idare seçimleri vardı. Abdullah Öcalan’ın kırmızı bültenle aranan kardeşini neden çıkarttınız da televizyonda konuşturdunuz?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Onlara cevap verdik yalnız, onların hepsini cevapladık.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hepsinin cevabı verildi.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 6-7 Ekim olaylarının idari ve siyasi sorumlularının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç.

Buyurunuz Sayın Yavuz Gözgeç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki tüm dünya insan hakları sınavı veriyor. Dünyanın gözü önünde Azerbaycan’da çocuklar, siviller katlediliyor. Daima hakkın ve haklının yanında olarak “iki millet tek devlet” diyoruz. 83 milyon tek yürek can Azerbaycan’ın yanındayız.

Değerli vekiller “6-8 Ekim olayları” deyince aklımıza Yasin Börü geliyor…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Niye, diğerleri insan değil mi?

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) - …insanları kaosa çağıranlar, yakıp yıkmaya çağıranlar, vatandaşlarımızın kanı eline bulaşanlar, kaostan beslenenler, PKK, YPG, DAEŞ terör örgütleri geliyor. Teröre sırtını dayayanların, terör örgütlerinin talimatlarıyla hareket edenlerin çağrısıyla yakıp yıktılar, masumları katlettiler. Kurban Bayramı’nda et dağıtan 16 yaşında gencecik fidan Yasin Börü başta olmak üzere vatandaşlarımız vahşice katledildi, güvenlik görevlilerimiz yaralandı; okullar yakıldı, iş yerleri yağmalandı.

Değerli vekiller, yaşam hakkı en temel haktır. Terör, yaşam hakkını hedef alan en kapsamlı şiddet hareketidir. Terörle mücadele insan hakkı mücadelesidir. Biz -Türk, Kürt, Laz, Çerkez- herkesin bu ülkede güven içinde yaşaması, terörle mücadele ederken tek bir vatandaşımızın kılına dahi zarar gelmemesi için uğraş veriyoruz. HDP önergesinde “endişe içinde katliamı önlemeye çalışan HDP” “anayasal haklarını kullanan protestocular” ifadeleri var. Devletin egemenliğine, bütünlüğüne kastedip, insanları, yakıp yıkmaya çağırıp sonra “endişeyle katliamı önlemeye çalışan” demek en basit ifadeyle samimiyetsizliktir. Aslında biz bu samimiyetsiz tavrı birçok konuda görüyoruz; bir yandan kadın haklarından, çocuk istismarından bahseden HDP, diğer yandan HDP Diyarbakır İl Binasının önünde sadece ve sadece, evladını terörün pençesinden kurtarmak için evlat nöbeti tutan Diyarbakır Annelerini bırakın anlamak annelere hakaret eden bir HDP.

Yine önergede “anayasal haklarını kullanan protestocular” deniyor. 16 yaşındaki Yasin Börü’yü katledip bir evin çatısından aşağı atmak mı anayasal haktır? Evleri, iş yerlerini yakıp yıkmak, yağmalamak mı anayasal haktır, okulları yakmak mı anayasal haktır? PKK bir terör örgütüdür, PKK’ya “terör örgütü” diyemeyenlerin ellerine kan bulaşmıştır, bu kanı hiçbir önerge, hiçbir sahte barış söylemi gizleyemez. Ve bu tavır bana Bakara suresinin ayetlerini hatırlatıyor. Ayetlerde mealen buyruluyor ki: “Kendilerine ‘Bozgunculuk yapmayın, fesat çıkarmayın.’ dendiği zaman ‘Bizler sadece ıslah edicileriz, barıştan yanayız.’ derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir.”

Değerli vekiller, adalet mülkün temelidir, cezasız kalan suç adalete, hukuka inancı sarsar. Milletimiz adına hukukun üstünlüğü ilkesi içinde tüm terör örgütlerinden hesap sorulması kaçınılmazdır diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, yeni bir şey duymadım, yeni bir söz duymadım. Yani aynı şeyleri, yine Yasin Börü; yine 42 kişi yok; onları kim öldürdü, bu yok.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Biz de aynı şeyleri duyuyoruz.

ADİL ÇELİK (Balıkesir) – Çünkü gerçekleri söylüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İşte biz de diyoruz ki: Gelin, Yasin Börü de dâhil -Yasin Börü de tabii ki dâhil 43 kişinin- 43 kişinin nasıl öldürüldüğünü, kimlerin yol açtığını araştıralım diyoruz.

Sayın Başkan, şuna dünyanın hiçbir yerinde itibar edilmez: Biz, 43 kişiden 33 kişi HDP’li diyoruz, biz kendi kendimizi mi vurduk? Yani HDP’liler kendi kendilerini vurup, kendi dükkânlarını, mağazalarını mı yağmaladılar? Bu konuda artık bu algı yönetimi tutmuyor, bunu kendileri de biliyor. Biz, bunu bütün ayrıntılarıyla anlattık ve biz, soruşturmadan kaçan, araştırmadan kaçan insanlar olmadık. Bizim MYK üyelerimiz, savcı ifade alsın diye defalarca savcıya gittiler. Savcı ifade bile almıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Altı yıl sonra yeni bir karar verildi ve bu siyasi kumpas devreye konuldu, bunun adı siyasi kumpastır, HDP’ye yönelik saldırıların bir halkasıdır. Bütün saldırılara rağmen HDP etkisizleştirilemediği için bu sefer Kobani protestoları devreye konulmuştur; kargalar bile güler, altı yıl sonra siz, suç vasfını değiştirerek evinde, işinde olan insanları tekrar tutuklayarak bu operasyonun hukuki olduğuna kimseyi inandıramazsınız. Gültan Kışanak dört yıldır cezaevinde, bütün fezlekeleri dava konusu yapıldı ve bir hafta önce torbadan sıfırdan bir soruşturma çıktı. Bu savcılar görevlerini böyle mi yapıyorlar? Yani buna inanmaz…

Tabii her gün söyleyeceğim… Dünyanın bütün ülkelerinde, yani saydığımız kadarıyla 99 ülkede, Kobani’yle dayanışma gösterileri vardı. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun da açıkça çağrı yapmıştı.

Son sözüm…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 15 Temmuzda Erdoğan’ın yaptığı çağrı neyse HDP’nin yaptığı çağrı da odur, katliamı önlemektir…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hiç alakası yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olamaz Sayın Başkan, lütfen, rica ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Katliamı önlemektir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, Cumhurbaşkanının yaptığı biri devlete karşı biri teröre karşı. Haddini bil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sivillerin, 200 bin Kobanilinin IŞİD saldırısından kurtarılması amacını taşımaktadır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Haddini bil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ortada bir IŞİD saldırısı var, bir de halk var; halkı korumak için protesto hakkı çağrısı yapılmıştır.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olamaz böyle bir şey yani artık yeter ya! Aynı şeyleri söyle söyle usandık artık ya, Sayın Başkanım…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Biri devlete karşı biri teröre karşı.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun.

48.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, yani bilemiyorum, bir konu ne kadar böyle tekrar tekrar konuşulabilir? Yani, artık ben, seslendiğim milletimizdir, el insaf diyorum; ülkede darbe var, darbe girişimi, darbe girişiminde, ülkenin meşru Cumhurbaşkanı’nın “Ey halkım, sokağa çıkın, darbe var.” demesiyle insanları, terör örgütlerini sokağa çağırmak aynı şey midir ya? Hâlâ aynı şeyi söylüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Artık sabır taşı çatlar, nasıl aynı şey olabilir? Siz insanlara diyorsunuz ki “Hukuku tanımayın, siyaseti tanımayın, hendekleri kazın, sokağa çıkmayın, dükkânınızı açmayın, terör örgütüyle yan yana yürüyün.” Sizin insanlarınız size isyan etti, nasıl bunu yan yana örnek verirsiniz? Artık yeter!

Sayın Başkan, oylayacaksak oylayalım her şeyin bir sınırı var. “Ya sabır!” artık yani, sabır taşı olsa çatlar aynı laflara artık, yeter!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Oylamaya geçiyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Oylamaya geçiyoruz…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Aynı şey midir ya, Türkiye Büyük Millet Meclisinde aynı şeyleri terör propagandası yapıyorsunuz ya; aynı şeyleri, tekrar tekrar… Allah Allah!

49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 6 Ekimden önce yüzlerce sivil toplum örgütü, vakıf, sendika, oda, uluslararası kurumlar, Birleşmiş Milletler, uluslararası parlamentolar Kobani halkının katliamdan geçmemesi için çağrı yaptılar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Aman, aman, aman! Ya, demek? Türkiye’yi suçlamaktır bu ya Sayın Başkanım, yalan, hiç ilgisi yok konuyla, hiç ilgisi yok konuyla.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir halkın, kardeşlerimizin, yeğenlerimizin, amcalarımızın, teyzelerimizin IŞİD çetesinden kurtulması için, katliama uğramaması için bu çağrı yapılmıştır.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz yurt dışındaki insanlara farklı anlamlar yükleyerek Türkiye aleyhine burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde propaganda yapıyorsunuz. Buna müsaade edemeyiz Sayın Başkan, yeter artık!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kobani ve Suruç bitişiktir, Suruç’ta oturanlar Kobani’dekilerin annesi, babası, amcası, teyzesidir…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, yeter artık!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …ve bu katliam…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yeter artık, artık yeter!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …tehdidine karşı…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yeter, olmaz yani, olmaz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …demokratik protesto bir haktır.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olamaz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bütün dünyayı suçlu ilan edemezler.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 21/10/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, 6-7 Ekim olaylarının idari ve siyasi sorumlularının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin çeşitli iddiaların incelenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2384) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/10/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/10/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                    Engin Özkoç

                                                                                                                                        Sakarya

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin çeşitli iddiaların incelenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2384) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 21/10/2020 Çarşamba günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divanın sevgili üyeleri, değerli milletvekilleri; önergenin gerekçesini 11 kalem hâlinde açıklayacağım.

1) OHAL KHK’leri yoluyla, OHAL’de amaçtan sapma. Üç ay için ilan edilen OHAL, yirmi dört ay sürdü. 37 KHK’yle olağanüstü hâli gerektiren durumlarla hiç ilgisi bulunmayan alanlarda düzenleme yapıldı, hukuk düzeninde köklü ve onarılmaz sürekli değişiklikler yapıldı.

2) Sınır tanımayan yaptırımlar uygulandı. OHAL KHK’leriyle 131.922 tedbir işlemi yapıldı, yaptırım uygulandı. Öyle ki insanların seyahat özgürlükleri bile yok edildi.

3) Kuruluş amacı ve uygulama. Komisyon iki yıllığına kuruldu ancak dört yıldır, Olağanüstü Hal İşlemleri Komisyonu 2017 başında kurulduğu hâlde işlemlerini tamamlayamadı, dosyayı kapatamadı.

4) Ret yanıtı için yıllarca bekleme söz konusu. 4’üncü yılın sonunda Komisyon 126.300 başvurudan sadece 97.570’i ret olmak üzere 12.680’i kabul sonucuyla yüzde 10 kadar olumlu yanıt verdi ve şu anda dosyaların bir kısmı hâlâ beklemekte.

5) Kuruluş amacına aykırı bir uygulama söz konusu. Hakkında hiçbir soruşturma veya kovuşturma olmayan ya da takipsizlik veya beraat kararı verilen on binlerce mağdur ret yanıtı aldı. Adları sadece KHK ek listelerinde yer alan kişilerin önüne büyük bir engel konuldu ve Komisyon tamamen kapalı kutu biçiminde gerekçesiz karar verdi.

6) Adil yargılama hakkı tamamen ortadan kaldırıldı. Zira Komisyon kuruluşunun 4’üncü yılında bir süzgeç işlevi görmesi bir yana, tamamen kilitleme ve yargı yolunu kapatma aracına dönüşmüş ve âdeta bir fiilî cezalandırma mercisi hâlini almıştır. Bu açıdan, dosyası Komisyon önünde bulunan kişiler bırakın mahkemeye erişim hakkını, görevlerine dönebilme hakkını, bütün özgürlüklerinden yoksun olma durumunu sürdürmektedirler.

7) Yargı kararlarının gereklerini yerine getirmeme. Komisyon sadece Anayasa Mahkemesinin kararını değil, ağır ceza mahkemelerinin verdiği kararların gereklerini bile yerine getirmemiştir. Bu özelliğiyle Komisyon bir fiilî durum değil, âdeta bir tür gaz odasına dönüşmüş bulunuyor. Bunun tipik örneği barış akademisyenleridir; Anayasa Mahkemesi karar vermiştir, ağır ceza mahkemeleri karar vermiştir ama Komisyon hâlâ o dosyaları bloke etmektedir; işte, Anayasa madde 138, 153’ün açıkça ihlali.

8) OHAL sonrası dönemde OHAL’de bile alınmayan yasaklar çıkarılmıştır. Bunun bir örneği, 7145 sayılı Yasa’yla, mağdurlar iade kararı alınsa dahi tazminat talep edememektedirler. 7194 sayılı Yasa’ya göre, sosyal güvenlik hakkı yasağı olmadığı hâlde sosyal güvenlik haklarını ihlal eden kamu görevlileri konusunda herhangi bir hukuki veya idari, mali, cezai sorumluluk öngörülmemiştir, kaldırılmıştır. Bu çerçevede, “ilave tedbirler” başlığı altında, yasaklar Anayasa Mahkemesince iptal edildiği hâlde burada yine, altı aylık bir ek süre tanınmak suretiyle dört yıl beklemiş olan kişilere bir altı ay daha bekleme yaptırımı öngörülmektedir. Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi kararlarını etkisiz kılıcı işlem ve eylemlere Meclis de ortak olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

9) Fiilî yasak ve yaptırımlar devam etmektedir. Örneğin, avukatlık yasağı Anayasa Mahkemesi kararıyla aşılabilmiştir ancak toplantı, gösteri yürüyüşü ve buluşma yasağı, silahsız güvenlik personeli olma yasağı, iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olma yasağı gibi birçok yasak dizisi burada yer almaktadır. Beraat kararı verilenler bile bu görevleri üstlenememektedirler.

10) Devletin varlığını sorgulama eşiği. Bu Komisyon, başta Anayasa madde 2, 6, 11, 36, 37, 40 ve 138 gelmek üzere Anayasa’yı ihlal etmiş ve Anayasa’nın öngördüğü sorumluluklar zincirini ortadan kaldırmış bulunmaktadır. İşte, bu konuların araştırılması ve başkaca haksızlıkların giderilmesi için Meclisimizin, yüce Meclisin bu duruma komisyon yoluyla el koyması gereklidir.

Son cümlemi belirteyim Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Hocam.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

11) Komisyon, hak arama özgürlüğü önünde ciddi bir engel oluşturmaktadır. Her ne kadar olağanüstü hâl hukuken sonlanmış görünse de yarattığı kural ve kurumlar varlığını sürdürmektedir. Olağan hukuka dönüşün sağlanabilmesi ve hak ihlallerinin sona erdirilmesi amacıyla Komisyonun çalışmalarını ve kararlarını incelemek üzere bir araştırma komisyonu kurulmalıdır.

Sayın vekiller, hukukun üstünlüğü ve Anayasa’ya sadakat üstüne ant içmiş üyeler olarak, Anayasa dışı oluşum ve uygulamalar karşısındaki ahlaki ve hukuki yükümlülüğünüzü hatırlatır, araştırma önergesine desteğinizi bekleriz.

Biraz önce yapılan tartışmada “Yargı devrede iken burada araştırma yapamayız.” dendi, hayır, şimdi tam tersine yargı kararları uygulanmıyor. Bu, bir idari birimdir, idari kuruluştur Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu ve bunun işlemlerini araştırma görevi ve sorumluluğu yüce Meclisindir.

Takdirlerinize saygıyla sunulur. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Kaboğlu’nun vermiş olduğu Meclis araştırması açılmasıyla ilgili önerge üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, ülkemiz 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan bir darbeden sonra sıkıyönetime geçti. Sıkıyönetim süresi ülkemizde yedi yıl devam etti, 1987 yılına kadar. Temmuz 1987 tarihinden itibaren olağanüstü hâl rejimi başladı. Bu arada 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu çıkarılmıştı, bunun hükümleri icra edildi. Bu süre zarfında tabii, 12 Eylül rejiminin getirdiği karanlık uygulamalardan sonra idamlar oldu ve 3 binin üzerinde kamu görevlisi işinden oldu, böyle bir süreci yaşadık. Ancak, olağanüstü hâlden başka ikinci aşamada güvenlik ve özgürlük ikileminin içerisinde sıkıyönetim, onun daha ağırı olan seferberlik hâli ilan edilirse söz konusu ve en ağırı da savaş durumu olarak gözüküyor bu bağlamda.

Ancak, önerge içeriğinde bahsi geçen olağanüstü hâl uygulaması ise münhasıran 2016 yılı 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişiminden sonra yürürlüğe sokulan uygulamalardır. Devlet düzenine, milletimizin istiklal ve istikbaline, anayasal hak ve özgürlüklere kastetmek isteyen bir casusluk örgütü olan FETÖ için Türk milleti tepki koymuş ve dağılmaya yüz tutan devlet kurumlarının toparlanmasını sağlayarak düzeni korumayı başarmıştır. Bu vesileyle şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum, gazilerimizi de saygıyla anıyorum. Ancak iktidar iyi inceleme yapmadan ve soruşturma yapmadan fatura kesmeyi tercih etmiş, kurunun yanında yaş da yanmıştır. Adaletsizlikler ve feryatlar ayyuka çıkmıştır, aileler dağılmıştır ve kurulan Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu misyonunu yerine getirememiştir. Karar mercileri güvencesiz olduğu için bir suçlamaya maruz kalabilirim korkusuyla Cumhurbaşkanlığından talep gelmeden işlem yapamaz hâlde beklemektedir. Bu, büyük bir sorundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatılmıştır)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ülkemiz gerçekten büyük badireler geçiriyor, yaşıyor her anlamda. Adil Öksüz olayını hatırlayalım, Zekeriya Öz’ün saltanatını hatırlayalım, FETÖ hâkim ve savcılarını hatırlayalım -4.500 kişi alındı, bunlar hep AK PARTİ döneminde alınan insanlar- Genelkurmayda 15 Temmuz gecesi açılan kasadan çıkan 139 FETÖ’cü generalin isimlerini hatırlayalım –bunlara ne oldu?- Mehmet Dişli olayını hatırlayalım mesela, Fettah Tamince davasını hatırlayalım, Ergenekon ve Balyoz davaları yüzünden aşırı mağdur edilen çok değerli komutanlarımızı hatırlayalım, pelikan grubunu hatırlayalım ve bir Taraf gazetesi vardı, onu asla unutmayalım diyorum. Mağdur edilenlerin ve kurunun yanında yaş olarak yananların da haklarını teslim edelim diyorum, önergeyi bu bağlamda destekliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grubu adına Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin grup önerisi üzerine söz aldım. Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, Victor Hugo’nun bir sözü var, diyor ki: “Aslında vicdan insanın içindeki tanrıdır.” Biz, OHAL döneminde vicdanın nasıl öldüğüne, vicdansız bir iktidarın, eline geçen yargı araçlarını aslında halkın aleyhine nasıl kullandığına bire bir tanıklık ettik. Peki, sadece vicdan mı öldü? Hayır, OHAL döneminde vicdanla beraber hukuk katledildi ve en önemlisi de anayasal devlet düzeni ortadan kaldırılmak için OHAL KHK’leri bir araç olarak, bir kaldıraç olarak da kullanılmaya çalışıldı.

Sayın Kaboğlu Hocam az önce, OHAL dönemindeki hukuksuzlukları ve kurulan OHAL Komisyonunun aslında her bir mağdur için, her bir hakkı yenen insan için nasıl hukuksuzluklar içerdiğini tek tek anlattı. Savunma hakkının ihlal edilmesinden -bağımsız ve tarafsız olmasa da- yargıya erişim hakkının engellenmesine ve bu anlamıyla masumiyet karinesinin ihlalinden tutalım da silahların eşitliği ilkesine kadar yüz yüzelik, savunma hakkı gibi hukukun bütün temel ilkeleri aslında OHAL Komisyonu kurulmasıyla ortadan kaldırıldı.

OHAL Komisyonunu size kim muştuladı? Aslında bizler -bir OHAL KHK’lisi olarak söylüyorum- AİHM’e başvurduğumuzda dosyalar çok kabarıktı ve AİHM size dedi ki: “Ya, bu iş böyle olmaz. Biz bunların hepsine de ihlal kararı vermek zorunda kalırız, sizin için de dosya çok kabarık olur. İyisi mi, siz gidin bir ara birim kurun, bir idari birim kurun ve bunların bir kısmını ayıklayın. Bu arada zaman geçer, bazıları ölür, bazıları hakkından vazgeçer, bazıları şöyle olur.” dedi ve size bu aklı verdi.

Peki, OHAL Komisyonu idari bir merci olarak nasıl oluyor da bir yargı biriminin kararını veriyor? Bunu sormamız gerekir değerli arkadaşlar. Bugün, OHAL Komisyonunun yaptığı kendisini bir yargı kurumu yerine koymasıdır ve yargısal bir işlemi idari bir mekanizmayla yürütmesidir. Bu anlamıyla hukuki değildir, bu anlamıyla doğru değildir, bu anlamıyla da hak ihlalinin başında geliyor.

Size kısa bir OHAL bilançosu okumak istiyorum değerli arkadaşlar. OHAL tamı tamına yedi yüz otuz iki gün sürdü, 32 KHK çıktı, 152 kanun değişti ve bu KHK’lerle toplam 48 özel sağlık kuruluşu, 179 basın-yayın kuruluşu, 1.767 dernek, 4.722 iş yeri kapatıldı, 48.535 işçi işsiz kaldı. 209’u gazeteci, 95’i belediye başkanı, 12’si milletvekili olmak üzere 70.689 kişi tutuklandı, cezaevine konuldu. Başka ne oldu değerli arkadaşlar? 99 belediyeye kayyum atandı OHAL gerekçesiyle, OHAL döneminde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Başka ne oldu? 19 sendika ve konfederasyon kapatıldı, 7 grev yasaklandı ve OHAL kararnameleri nedeniyle işinden, aşından olan 58 ila 60’a yakın insan şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi ya da intihar etti. Peki, bu arada sizin böyle yeni bir müjde diye verdiğiniz OHAL Komisyonu ne yaptı değerli arkadaşlar? OHAL Komisyonu aslında bütün bu başvuruları zamana yayarak çürütmeye çalıştı. Evet, 127.678 kişiye kamudan çıkarma işlemi yapmışsınız, toplam başvuru 126.300 bunlardan incelemesi devam eden 16.050 kişi var ve siz 16.050 kişiyi dört yıldır bekletiyorsunuz, biri de benim, biri de Sayın Kaboğlu ve diğer 8 milletvekili hâlâ bekliyorlar. Neden? Çünkü işinize gelmiyor değerli arkadaşlar. Siz hakikatin, doğrunun ve iyinin yanında değilsiniz, zamana yayarak zaman kazanmaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sayın Başkanım, konunun hassasiyeti itibarıyla bir dakikanızı istirham ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Çok teşekkürler.

Bu gidişle de -şimdi yeniden süresi geliyor- Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle süresini bir yıl daha uzatmaya çalışacaksınız. İki yıllık için kurulan Komisyon dört yıldır görev yapıyor ama dört yıldır hiçbir sonuç alamıyoruz, dört yıldır biz sadece mahkemeye gitmek için OHAL Komisyonunun ret ya da kabul kararını bekliyoruz. Şimdi, bu, vicdani bir karar mıdır? Bu, insani bir karar mıdır? Bu, hukuki bir karar mıdır? Bunu hangi vicdan, hangi hukuk, hangi insanlık kabul eder diye hepinize sormak istiyorum ama bu, sizin iktidarınızda şaşılacak bir şey değil çünkü siz ihraç ettiğiniz insanlara “Ağaç kökü yesin.” diyecek kadar vicdansız olan bir iktidarsınız. Siz, aynı zamanda bu KHK’ler eliyle birçok insanın da yaşamına mal olmuş bir iktidarsınız. Biri Bülent Uçar, Malatya’daki SES çalışanıydı, sağlık emekçisiydi, OHAL’den dört ay sonra yaşamını yitirdi. Ben, bu süreçte yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımı da saygıyla, sevgiyle anmak istiyorum. Bu mücadeleyi ne olursa olsun sonlandıracağımızın sözünü de bir kez daha veriyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya.

Buyurunuz Sayın Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve aziz milletimiz; AK PARTİ Grubumuz adına CHP önergesi üzerine söz almış bulunuyorum.

OHAL Komisyonu, malum, 15 Temmuz, FETÖ terör örgütünün darbe teşebbüsünden sonra kurulmuş bir idari organdır. Bu terör örgütü, cumhuriyet tarihimizin, belki de Türk-İslam tarihinin en gizli, en Haşhaşi, en sinsi örgütlerinden biridir; uzun süreli yapmış olduğu planlar sonucu devletin kılcal damarlarına girmiş ve 15 Temmuz günü de darbeye teşebbüs etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde ve önderliğinde aziz Meclisimiz ve büyük milletimizin hep birlikte, kahramanca mücadelesiyle bu süreç durdurulmuş ve daha sonra da hızlı bir şekilde önce kanun hükmünde kararnameyle OHAL ilan edilmiş, Meclisimiz bunu tasdik etmiş ve akabinde de kararnameler çıkarılmıştır. Tabii, bu terör örgütü, klasik terör örgütlerinden farklı olup devlet içindeki organizasyondaki kamu görevlileri olduğu için mecburen çok hızlı ve etkin bir mücadele yapmak gerekiyordu ki bozulan kamu düzeni ve kamu otoritesi sağlanabilsin. Buna göre de ilgili kişiler, tespit edilenler hızlı bir şekilde kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edildi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bundan nasıl bir kamu düzeni sağladınız acaba, onu merak ediyorum.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Daha sonra OHAL Komisyonu kuruldu, OHAL Komisyonu bu süreçte etkin bir şekilde faaliyetine devam ediyor.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Dört yıl oldu, dört yıl.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Bugün itibarıyla en son 126.300 dosyadan 12.790’ı kabul, 98.010’u ret olmuş ve 110.800’ü de sonuçlanmış; 15.500 dosya kalmış.

Sayın Kaboğlu önergesinde diyor ki “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunu etkin bir yol olarak görmüyor, hukuka uygun bir müessese görmüyor.” Hayır, doğru değil. Köksal/Türkiye davasında açık bir şekilde bunun idari bir organ olduğu, yargı denetimine tabi olduğu ve son derece şeffaf, çalışan, doğru bir organ olduğunu belirliyor dolayısıyla bu iddia doğru değil.

Efendim “Bir kısım takipsizlik kararları var, beraat kararları var.” Takipsizlik kararları, zaman aşımı süresince yeni delil elde edildiğinde her zaman dava açılabilen hukuk evraklarıdır. Beraat kararları da kendi içinde “Suç işlenmediğinin sabit olması nedeniyle beraatine” “Suç işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine” diye ikiye ayrılırlar. Dolayısıyla aslında, suç işlenmiş ancak delil yeterli olmadığı için beraat kararı verilmiştir. Doğrudan her beraat kararını, her takipsizlik kararını biz kanunla, kanun hükmünde kararnameyle iade edelim demek bu devlete yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kanunilik ilkesi nerede? Kanunilik ilkesine ne oldu?

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Haksızlıklar iade edilmelidir. Zaten OHAL bunun için kurulmuştur. Kararları yargıya açıktır ve devam etmektedir.

Efendim barış akademisyenleri… Arkadaşlar, işin özü şu: Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı büyük bir kalkışmaya kalkan PKK terör örgütü çukurlara gömülmüş, Türk Silahlı Kuvvetleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hepsi beraat etti ya, hepsi beraat etti.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sabırlı ol, sabırlı ol!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Füsun Üstel kararı var, Anayasa Mahkemesinin Füsun Üstel kararı var. Anayasa Mahkemesini tanımıyor musunuz? Oturun, okuyun.

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Türk devleti ve Türk Silahlı Kuvvetleri PKK terör örgütünün hepsini o çukurlara gömmüştü. Bu gömmeyi görenler ve terör örgütünün yöneticileri acilen bu barış sağlansın diye beyanda bulundu, PKK’yı ve bu terör örgütünü sevenlerin önemli bir kısmı imza attı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Neye göre söylüyorsunuz, mahkeme beraat verdi Sayın Özkaya? Anayasa Mahkemesi “hak ihlali” dedi. Ayıptır, ayıptır ama yani bu kadar hukuktan bağımsız konuşulmaz ki!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Anayasa Mahkemesinin kararı var.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Terör örgütlerini sevmek suç değil, sevebilirsiniz, kişi sevdiğiyle beraberdir. Biz terör örgütlerine karşıyız, biz terör örgütlerini sevmiyoruz, biz Türkiye Cumhuriyeti devletini seviyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sevebilirsiniz, sevmenizin hiçbir mahzuru yok ama bu devlete ve bu millete hizmet edeceksek buna saygı…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Anayasa Mahkemesi de mi seviyor o zaman? Anayasa Mahkemesinin kararına ne diyorsunuz?

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Anayasa Mahkemesi dün karar verdi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Anayasa Mahkemesinin kararı var!

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Anayasa Mahkemesi dün karar verdi, dedi ki: Anayasa Mahkemesi ceza mahkemesinin beraat kararında olgu beraati varsa, bir mutlak beraat varsa idare bununla bağlıdır. Ancak bir olgu beraati yoksa disiplin hukuku ayrı bir hukuktur, ceza yargılaması ayrı bir hukuktur. Ceza mahkemesinin sonucuna göre idare mahkemesi otomatik karar vermez.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ceza mahkemesi açılmamıştı barış akademisyenleri hakkında! Hepsinde beraat kararı var.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – O zaman idare mahkemesinin önünü açın! İdare mahkemesinin önünü niye kapatıyorsunuz?

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Bunu kendi usullerine göre değerlendirir ve buna göre sonuç verir. Karar daha dün, dün, dün yayınlandı.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – İdare mahkemesine gitmenin önünü niye kapatıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu gösteriyor işte bu. Bunu sabırla bekleyeceksiniz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Niye yargının önünü kapatıyorsunuz?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bağırmayın Allah rızası için ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Niye tahammül edemiyorsunuz? Sonunu bir dinlesene!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Çünkü çarpıtıyor.

BAŞKAN – Selamlayınız Sayın Özkaya.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Anayasa Mahkemesi de yargı da bu devletin, bu milletin. Yanlışları düzeltmek için var. Yanlışları düzeltmek için var ve yanlışı olanları da düzeltiyor ama “Toptan bunları iade edelim.” demek terör örgütlerini yeniden devlete getirmek demektir. Biz terör örgütlerine karşıyız, bu terör örgütlerini yok edeceğiz. PKK’ya da PYD’ye de FETÖ’ye de DEAŞ’a da, hepsine karşıyız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne alakası var konuştuğunuz konuyla? Barış akademisyenlerinden bahsediyoruz ya!

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Hepinizi, yüce Meclisi saygıyla selamlıyoruz. Biz milleti seviyoruz, milleti sevdiğimiz için PKK’yı sevenlere bile bir şey demiyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Burada söz konusu olan, biz anayasal devlet miyiz, değil miyiz?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kanında ihanet virüsü taşıyan bütün herkesin karşısındayız, bütün örgütlerin karşısındayız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Neye göre, neye göre?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kanında ihanet virüsü taşıyan bütün örgütlerin karşısındayız, hepsine düşmanız biz!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Aynaya bak, aynaya bak!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Anayasa Mahkemesi hak ihlali vermiş. Hayret bir şey ya!

BAŞKAN – Hocam, bir saniye…

Buyurun efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bizim için burada sorun olan, Anayasa’mızı tanıyor muyuz? Anayasa’mızın üstün hükümlerine saygılı mıyız? Anayasa’nın öngördüğü yasama, yürütme ve yargı görev, yetki ve sorumluluk alanına saygı duyup duymadığımız sorununda düğümleniyor iş. Yargı kararı varsa ortada, biz bunu burada sorguluyorsak o zaman Anayasa’yı sorguluyoruz demektir. Anayasa’yı sorguluyorsak devleti sorguluyoruz demektir çünkü hukuk devleti hukuk kalıbında yoğrulmuş bir örgüttür. Bu nedenle, bu konularda ortak mutabakat sağlayalım, bunun için de komisyon kuralım, bunu derinlemesine konuşalım. Yoksa burada birer dakika konuşmayla, birbirimizi suçlamakla bu sorunu çözüme bağlayamayız. Ben hiç kimseyi suçlamadım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından söz etmedim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu Komisyon kurulurken başta yeşil ışık yaktı fakat Komisyon bir yıl için kurulmuştu oysa dördüncü yılında hâlâ…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Elimde Anayasa Mahkemesinin kararı var. Bu kararda Anayasa Mahkemesi, barış akademisyenlerine dair ihlal kararı verdi ve hepsi yerel mahkemelerde beraat etti. Şu anda OHAL Komisyonunda görüşülen davaların önemli bir bölümü -bilindiği üzere- karara bağlanmadı. Hangi ölçüye göre karara bağlanıyor, anlayabilmiş değiliz. Çünkü ihraç edilenlerin önemli bir bölümü hakkında tek bir soruşturma dahi yoktur yani bizzat bildiğimiz meselelerde tek bir soruşturma yoktur. Hukuk güvenliği ve hukuk devleti olmak, sonuçta “iltisak” denilen kavramın hukuki altyapıyla hukuki mesnedinin ispatını gerektirir. Yani bizim herhangi bir insana, memura, görevliye, akademisyene “Seni sevmiyoruz çünkü sen bunları seviyorsun, sen bunlarla ilişkilisin.” gibi bir söz söyleme lüksümüz yoktur, herkesin hukuka göre hareket etme zorunluluğu vardır; en başta da yönetenlerin bu sorumluluk içinde hareket etmesi gerekiyor. Barış akademisyenlerini burada, Meclis kürsüsünde suçluymuş gibi lanse etmek kabul edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ortada bir yargı kararı var ve haklarındaki ihraç kararları henüz kaldırılmamıştır. OHAL Komisyonuna dayanak gösterilen karar da bir yıl içindi, şu anda dördüncü yılda; neyi araştırıyorlar, neyi tespit edemiyorlar, bu konuda tatmin edici hiçbir bilgi elimizde yok. Tamamen zamana yayarak, ihraç edilenlerin daha fazla mağdur edilmesine sebebiyet veriliyor; bunu da bilginize sunarız.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin çeşitli iddiaların incelenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2384) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Ekim 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Yerinden söz isteyen arkadaşlarımız var.

Sayın Çelik…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, beyin kanaması geçiren 57’nci Hükûmette Sağlık Bakanı olarak görev yapan, 21’inci ve 23’üncü Dönem Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’a Allah’tan şifa dilediğine ilişkin açıklaması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

57’nci Hükûmette Sağlık Bakanı olan, 21 ve 23’üncü Dönem eski Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş’un yoğun bakımda olduğunu öğrendim. Sayın Durmuş sağlık hizmetlerinde iz bırakmış bir şahsiyettir. Onun sağlıkta emperyalist dayatmalara nasıl direndiğine bizzat şahidim. 17 Ağustos Marmara depreminde gösterdiği üstün başarı onu Türk milletinin kalbinde müstesna yerine yerleştirmiştir, duamız Sayın Bakanımızladır, Allah şifa versin diyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

53.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar Barosuna mensup bir avukatın asliye ceza mahkemesindeki duruşmasına hastanede coronavirüs tedavisi gördüğüne dair gönderdiği mazeretinin hâkim tarafından reddedildiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Afyonkarahisar Üniversite Hastanesinde Covid tedavisi gören Afyonkarahisar Barosuna mensup bir avukat meslektaşım asliye ceza mahkemesindeki duruşmasına hastanede Covid tedavisi gördüğüne dair bir mazeret gönderiyor ama hâkim mazereti reddediyor.

Burada avukatlıktan gelen birçok milletvekili arkadaşımız bilirler ki aynı durum hâkimin başına geldiğinde avukatlar bunu anlayışla karşılar ama hukukun geldiği noktada maalesef hâkimler artık her konuda duruşmada keyfî karar verebiliyorlar. Diyorum ki bu nasıl bir empati kuramama, nasıl bir anlayışsızlıktır. İnsan sağlığındın daha önemli ne olabilir? Artık liyakat, liyakat, liyakat. Bu tahammülsüzlüğe, bu keyfîliğe bir son verilsin. İnsan olmak bence her kimlikten önce gelmeli.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

54.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Türkiye’de farklı inançlara sağlanan ibadet yeri sayısının Batı’dan 5 kat fazla olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye farklı inançlara sağlanan ibadet yeri sayısında Batı’nın 5 kat önünde. İngiltere’de 1.975 Müslümana 1 cami, Hollanda’da 1.728 Müslümana 1 cami, Rusya’da 2.875 Müslümana 1 cami, ABD’de 1.600 Müslümana 1 cami, Fransa’da 2.400 Müslümana 1 cami, Almanya’da 2.200 Müslümana 1 cami düşüyor. Türkiye’de 180.854 Hristiyan, yaklaşık 20 bin Yahudi yaşıyor; gayrimüslimler nüfusun oran olarak binde 4’ü. 461 gayrimüslim için 1 ibadethane bulunuyor. Ayasofya’nın tekrar ibadethane olarak açılmasını provoke eden Yunanistan ise başkentinde cami bulunmayan tek Avrupa ülkesidir. Bu konularda bir kaşık suda fırtına koparan, âleme sözde çağdaşlık ve özgürlük pazarlayan Batı dönüp aynaya baksın.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu...

55.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Adalet Bakanlığına bağlı cezaevlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisini ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu tanımadığına ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet Bakanlığına bağlı cezaevleri öylesine keyfî bir hâle geldi ki Türkiye Büyük Millet Meclisini, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu bile tanımıyor. Afyonkarahisar T Tipi Cezaevinden Hüseyin Torlak’ın, 27 Ağustosta, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna ihlallerden dolayı gönderdiği mektup cezaevi tarafından cezalandırılmış ve kişi tek kişilik hücreye alınmıştır. İki ay boyunca İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu -ki bu Komisyonun üyesiyim- son derece atıl kalmış, bu ihlal karşısında hiçbir görev yapmamıştır ve sonrasında şahıs bize ulaşmıştır. Düşünün, iki ay boyunca, Meclisin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, kendisine ulaşan ve kendisini ayaklar altına alan bir muamele karşısında tek bir işlem yapmamıştır. Bu Komisyonun adının artık “İnsan Haklarını İhlal Komisyonu” olarak değiştirilmesini istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan...

56.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep ili Şehitkamil, Şahinbey, Nurdağı, İslâhiye, Karkamış, Araban, Oğuzeli, Nizip ve Yavuzeli ilçelerinde zor durumda olan çiftçilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Gaziantep’te, çiftçilerimizin pandemi süresi boyunca ertelenen icra takipleri 16 Hazirandan itibaren tekrar açılmaya başladı. Şehitkamil, Şahinbey, Nurdağı, İslâhiye, Karkamış, Araban, Oğuzeli, Nizip ve Yavuzeli’de, tarım kredi kooperatiflerine borçlu olan çiftçilerimiz gelen icralardan dolayı çok zor durumdalar. Çiftçilerimizin icra işlemleri en az iki yıl süreyle durdurulmalıdır. Zor zamanlarda dahi üretimine aralıksız devam eden fedakâr ve cefakâr çiftçilerimizin topraklarını ekebilmeleri ve üretime devam edebilmeleri için kredi borçları faizsiz ertelenmeli ve kredi vadeleri yükseltilmelidir, çiftçilerimizin tohum, ilaç, mazot, gübre desteğinin sıfır faizli olarak yapılanması sağlanmalıdır, ivedi bir şekilde çiftçilerimizin mağduriyeti giderilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çulhaoğlu...

57.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Adana ili Sarıçam ilçesi Mustafalar Mahallesi’nin hemen hemen tamamının 2/B arazisi konumunda olduğuna, atadan kalan yerleri nasıl satın alacaklarını düşünmeye başlayan hemşehrileri adına fiyatlandırmanın ödeme güçlüğüne göre tespit edilerek yapılmasını Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana ili Sarıçam ilçemizin Mustafalar Mahallesi, 1.268 nüfuslu 400 hanenin yaşadığı, Kozan Caddesi kenarında bulunan güzide bir mahallemizdir. Burada ikamet eden hemşehrilerim yoğunlukla alım gücü zayıf olan, çiftçilikle geçimini sağlayan insanlardır. 1925 yılından bugüne kadar doksan beş yıldır Adanalı hemşehrilerimizin yaşadıkları bu mahallenin hemen hemen tamamı 2/B arazisi konumundadır. Şu anda bu mahallemizde 2/B çalışmaları yapılmakta ve Sarıçam İlçe Millî Emlak Müdürlüğünde kıymet takdiri aşamasında olup fiyat belirlenerek ikamet edilen kişilere satışı yapılacak. Doksan beş yıldır burayı vatan eyleyen hemşehrilerimiz “Biz Adana’ya, ilçelerine giderek çalışan, geçimlerini sağlayan insanlarız.” diyerek şimdiden atadan, dededen kalan yerleri nasıl satın alacaklarını, taksitlerini nasıl ödeyeceklerini düşünmeye başladılar. Hemen hemen tamamı dar gelirli hemşehrilerimiz adına, yapılan çalışmada fiyatlandırmanın ödeme güçlüğüne göre tespit edilerek yapılmasını Mustafalarlı hemşehrilerim adına Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’tan talep ediyorum.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşdemir…

58.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, hayvanların kimliği yerine geçen kulak küpeleri nedeniyle hayvan yetiştiricilerinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Bu hafta seçim bölgem Ağrı’da Hayvan Borsası’nı ziyaret ettik. Hayvan Borsası esnafından çok yoğun şikâyetler aldık, almaya da devam ediyoruz. Hayvan yetiştiricileri zaten çok zor durumda, kentimizde mevcut politikalardan kaynaklı hayvancılık zaten bitme noktasında; bunun üzerine bir de alınıp satılması kesinlikle yasak olan, hayvanların kimliği yerine geçen kulak küpeleri karaborsada fiyatlarının çok üzerinde satılıyor. Birileri bu satılan küpelerden büyük vurgunlar vuruyor, hayvan yetiştiricileri ise büyük mağduriyetler yaşıyor. Hatta öyle ki bu küpelerin bulunamamasından ya da fiyatlarının çok yüksek olmasından kaynaklı hayvanlarını satamaz durumdalar. Dolayısıyla, hem Tarım Bakanlığının hem de ildeki Tarım Müdürlüğünün bir an önce bu meseleyle ilgilenmesi, bu meseleye müdahil olması gerekiyor mağduriyetin giderilmesi için.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

59.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Düzce ve ilçelerinde yaşanan yol problemlerine çözüm bulunması için Ulaştırma ve Altyapı Bakanına seslenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

24 Haziran 2018 seçimlerinden bu zamana kadar geçen iki buçuk sene zarfında, Düzce ve ilçelerinde yaşanan yol problemleriyle alakalı bir arpa boyu, maalesef, yol alınamamıştır. İki buçuk yıllık zaman zarfında gerek Meclis kürsüsünden gerekse Bakanlık nezdinde yaptığımız konuşmalar, maalesef karşılık bulmamıştır. İki buçuk yıldır kuzeybatı çevre yolunun yapılması gerektiği, Akçakoca-Kocaali kara yolunun Melenağzı Köprüsü’nden Akçakoca’ya kadar olan kısmında herhangi bir çalışma yoktur. Yığılca-Düzce arasında yapımı sekiz yıldır devam eden 20 kilometrelik yolun daha yüzde 60’ı yapılmıştır. Bu hızla giderse yol ancak 2030 yılında bitecek gibi görünmektedir. D100 Kara Yolu üzerinde bulunan kavşaklarda bazen 1 kilometreyi aşan kuyruklar oluşmaktadır.

Sayın Ulaştırma Bakanına buradan seslenmek istiyorum: Artık Düzce’nin yol problemlerini çözün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Başkan, 60’a göre söz istemiştim, vereceğinizi söylemiştiniz.

BAŞKAN – İlk fırsatta vereceğim efendim.

1’inci sırada yer alan, Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 9’uncu maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesine “2/A maddesinin” ibaresinden sonra gelmek üzere “(b) bendinde yer alan ‘binde beşini’ ibaresinin ‘binde onunu’ şeklinde,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Mersin

                                    Hüseyin Yıldız                                         Faruk Sarıaslan                                           İrfan Kaplan

                                           Aydın                                                     Nevşehir                                                  Gaziantep

                                                                                               Abdurrahman Tutdere

                                                                                                        Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.

Buyurunuz Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, yine bir torba kanun teklifi klasiğiyle karşı karşıyayız. Bu torba kanunda, özellikle seçim bölgem olan Adıyaman başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında tütün üretimi yapan tütün üreticilerine ilişkin de birtakım düzenlemeler var, teklifte buna ilişkin maddeler var. Özellikle 11’inci madde, 12, 13 ve 14’üncü maddeler tütün üreticisini yakinen ilgilendirmektedir.

Değerli milletvekilleri, pandemi süreci başladığında, hepiniz çok iyi hatırlarsınız, Sayın Cumhurbaşkanı çiftçilere hitaben “Bir karış boş toprak bırakmayın, bütün toprakları ekin.” dedi ve başta Adıyaman olmak üzere Hatay, Batman, Diyarbakır, İzmir, Manisa ve Türkiye’nin diğer bölgelerindeki tütün üreticileri de Sayın Cumhurbaşkanının bu talebine karşılık verdi; tütünlerini ektiler, hasatlarını yaptılar. Hasat bitti. Şu anda, özel firmaların özellikle tütün üreticileriyle yapmış olduğu sözleşmeler gereğince üreticiden ürünü alması gerekiyor. Özel firmalar tütün üreticisiyle sezon başında yapmış olduğu sözleşmelerde baş fiyat olarak 19,5 TL’lik bir fiyatı kabul etti ve bu fiyat üzerinden çiftçiyle anlaştı. Üretici tütününü şu anda hazırlamış durumda ancak özel firmalar Kâhta’da, Besni’de, Adıyaman merkezde, Samsat’ta tütün üreticisine “Siz bu ürünü 13 liradan verirseniz alırız, vermezseniz ürünü almayacağız.” diyor ve çiftçi üzerinde, üretici üzerinde büyük bir baskı oluşturuyorlar. Şu anda üreticimiz kan ağlıyor; Hatay’da, Adıyaman’da ve diğer bölgelerdeki üreticilerimizin hepsi bu sorunla karşı karşıya.

Buradan, milletin kürsüsünden, tütün üreticisiyle sözleşme yapan özel firmalara açıkça sesleniyorum: Sizin yaptığınız vicdansızlıktır, fırsatçılıktır. Türkiye bir hukuk devletidir, hukuk devleti kapsamında üreticiyle yapmış olduğunuz sözleşmenin gereğini yapın, attığınız imzaların arkasında durun, insafsızlık yapmaya gerek yok. Türkiye’de, bu ortamda neyin fiyatı düştü de siz tütün üreticisine 13 lira fiyat dayatıyorsunuz? Mazotun fiyatı mı düştü, gübrenin fiyatı mı düştü, ilacın fiyatı mı düştü, çay, yağ, şeker başta olmak üzere hangi gıda maddesinin fiyatı düştü de siz çiftçiye bu şekilde baskı yapıyorsunuz, dayatma yapıyorsunuz?

Buradan bu sözleşmeleri denetlemekle görevli Tütün ve Alkol Dairesine de çağrıda bulunuyorum, Tarım ve Orman Bakanlığına da çağrıda bulunuyorum: Siz, bu sözleşmeleri denetlemekle yükümlüsünüz. Şu anda, özel firmalar, Türkiye’nin her tarafında tütün üreticisine baskı yapıyorlar, tütün üreticisini zora sokuyorlar, alın terlerine göz dikmişler, emeklerine göz dikmişler, denetim görevinizi lütfen yerine getirin.

Değerli arkadaşlar, yine, bu teklifte, özellikle 12’nci maddede, Türkiye’de üretim yapan sigara fabrikaları başta olmak üzere, buradaki üreticilerin ürettikleri tütün mamullerinde yerli tütün kullanma oranını yüzde 30’a çıkaran bir düzenleme var. Bu, gerçekten olumlu bir adım, biz bunu destekliyoruz ancak üreticilerimiz de merak ediyor, neden yüzde 30, neden yüzde 50 değil? Yani bu topraklarda yetişen ürün, bu topraklarda işleyen fabrikalarda üretilen mamullerde neden yüzde 50 olarak kullanılmıyor? Gerçekten bu da düşündürücü. Burada, yerli tütün kullanma oranının en az yüzde 50 civarında olması gerekiyordu. Bu teklif bu hâliyle de olumlu ancak yürürlük maddesinde, arkadaşlar, sorun var, özellikle Komisyondaki arkadaşlara da söylüyoruz. 14’üncü maddede yürürlükle ilgili hususa baktığımızda, kademeli olarak 2022 yılında yüzde 17, 2023 yılında yüzde 21, 2024 yılında yüzde 25’e çıkarılıyor.

Değerli arkadaşlar, iktidardaki arkadaşlara sesleniyorum: Madem yerli üreticiyi korumak adına bu kanun teklifini getirdiniz, bu, neden 2021’de 2021 ürünü için uygulanmayacak, neden yıllara yayıyorsunuz bu şekilde? Zaten iktidarınız döneminde, Türkiye’de üretim yapan fabrikalardaki yerli tütün oranı düştü. 2003 yılında yüzde 43 iken şu anda, 2017 yılında bu oran yüzde 12’lere düşmüş sizin yanlış politikalarınız yüzünden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Sizin tütünle ilgili, tarımla ilgili yanlış politikalarınız yüzünden zaten tütün üreticisi mağdur, zaten sıkıntılı. Madem öyle, bu kanun teklifi maddesi hemen yürürlüğe girsin, 2021 yılından sonra Türkiye’de üretim yapan fabrikalarda yerli tütün oranı yüzde 30, yüzde 40 olarak kullanılsın.

Yine, bu teklifin sakat olan ve ceza hukuku açısından da adaletsiz olan bir maddesi var; özellikle 8’inci maddenin (k) bendine eklenen “sarmalık tütün” ibaresi çok sakat arkadaşlar. 4733 sayılı Kanun’da sarmalık tütüne ilişkin zaten (o) bendinde düzenleme var. Burada telefonla, faksla 1 kilo tütün satana 20 bin TL’den 100 bin TL’ye kadar para cezası var, bu gerçekten çok büyük bir vicdansızlık. Düşünün, Kâhta’dan Hasan amca Çelikhan’dan Ali amcayı aradı, “Bana 1 kilo tütün gönder, ücretini ödeyeyim.” dedi. Bunun cezası bu teklifteki maddeye göre 20 bin Türk lirası. Ya vicdan, el insaf diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türk Ceza Kanunu’nda ve cezanın genel hükümlerinde “ölçülülük” diye bir ilke var, bir eylemin bir cezası olur. Şimdi, 4733’te, bu (k) bendi eğer bu şekilde yürürlüğe girerse bir eylemin iki cezası oldu, hem (k) bendinde olacak hem (o) bendinde olacak sarmalık tütüne ilişkin, dolayısıyla bu da beraberinde bir sıkıntı.

Ayrıca, yerli tütün üretimini teşvik etmek adına, sigara fabrikalarına, büyük sigara şirketlerine, burada, (ı) bendinde de bir müeyyide var ancak bu cezalar çok yetersiz. Siz, burada (k) bendinde 1 kilo tütün satana 20 bin lira para cezası getiriyorsunuz ancak bir sonraki bentlerde yerli tütünü yüzde 30 olarak kullanmayan büyük firmaya çok cüzi cezalar getiriyorsunuz. Bu cezalar caydırıcı olamayacağı için bu kanun uygulanamayacaktır ve dolayısıyla, 12’nci maddede getirmiş olduğunuz yüzde 30 kotası da fiilî uygulamada uygulama yeri bulamayacaktır.

Ben, bu hususlarda gerekli düzeltmelerin yapılmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için iki dakikalık süre vereceğim.

Önergenin oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde bulunan “pazarlayan ve satan” ibaresinin “pazarlayan ile satan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                             Murat Çepni                     Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                          Mersin                                                        İzmir                                                         İzmir

                                   Nusrettin Maçin                                           Ayşe Sürücü                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                        Şanlıurfa                                                   Şanlıurfa                                                      Bitlis

                                     İmam Taşçıer                                            Semra Güzel

                                       Diyarbakır                                                Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, bir özelleştirme hikâyesiyle daha karşı karşıyayız. Özelleştirme dediğimiz, halkın bütçesinin, halkın kaynaklarının sermayeye peşkeş çekilmesinden başka bir şey değil. Yine, uluslararası tekellerin, uluslararası sermayenin krizine çare diye ortaya çıkarttığı, aslında halkın emeğinin acımasızca sömürüldüğü, insan ve doğa kaynaklarının sermaye tarafından talan edilmesi sürecinden bahsediyoruz.

Burada, şeker fabrikaları söz konusu olduğunda, bu düzenleme, küçük ölçekli işletmeleri denetlemeyi getiriyor. Bu süreç şöyle gelişiyor: Şeker fabrikaları 1925’te kuruluyor, 1935’te Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ kuruluyor fakat 2001 krizi sürecinde de özelleştirme kararı alınıyor.

Yine, 2003 yılında, ilk başlangıç olarak da şeker fabrikalarına ait taşınmazların, mülklerin satılmasıyla başlanıyor bu özelleştirme sürecine ve en nihayetinde bugüne kadar 14 şeker fabrikası özelleştirilmiş oluyor. Evet, bu 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesi sonucunda 2,5 milyon üretici devreden çıkıyor, bitiriliyor, açlığa mahkûm ediliyor ve milyonlarca insan da yine bu süreçten olumsuz etkileniyor. Bu özelleştirmelerde gerekçe olarak sunulan şey de tıpkı diğer KİT’lerde olduğu gibi, tıpkı bütün bu özelleştirmelerde sermayenin ortaya koyduğu gerekçede olduğu gibi, 2016 yılında 76 milyon TL zarar etmesi gösterildi. Ayrıntıya girmeden hemen birkaç rakam vererek buna yanıt vermek istiyorum. Sadece aynı dönem sarayın yıllık harcaması 650 milyon TL, 76 milyon zararın olduğu sene sarayın harcaması 650 milyon TL yani on üç günlük harcamayla tüm bu zarar aynı zamanda eşitlenebilir.

Dolayısıyla, şimdi, bugün, tabii, Türkiye’de ne zaman böyle bir gündem olsa arkasından uluslararası bir tekel görüyoruz. Şimdi, burada karşımıza Cargill diye bir uluslararası ABD şirketi geliyor -tıpkı fındıkta, İtalyan Ferrero’da olduğu gibi, tıpkı madende Kanadalı Alamos Gold şirketinde olduğu gibi- yani şirketler emrediyor, iktidarlar şak diye yapıyor. Şimdi, bu Cargill şirketi 86’dan beri Türkiye’de çalışma yürütüyor ve 2001 krizinde özelleştirme talep ediyor, iktidar bunu hızlıca… Yani IMF istiyor, Cargill talep ediyor ve dolayısıyla iktidar da bu özelleştirme kararını alıyor. Özelleştirme kararı durdurulmasına rağmen, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan müdahalesiyle 2013 yılında tekrardan başlıyor.

Değerli arkadaşlar, yetmiyor, yetmiyor; iktidar Cargill şirketine yüzde 70 oranında vergi indirimi sağlıyor, yetmiyor; KDV ve gümrük vergisinden muafiyet sağlıyor, yetmiyor; kurumlar vergisinde indirim sağlıyor, yetmiyor; şirketin 44 milyon TL’lik yatırımına da devlet katkısı veriliyor. Yani Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının 22 Nisan 2020 kararında olduğu gibi.

Şimdi, bu Cargill ne yapıyor? Cargill nişasta bazlı şeker üretiyor. Yani tüm dünyada, başta Avrupa olmak üzere uzaklaşılmaya çalışılan çünkü hem doğaya hem de insan sağlığına son derece zararlı bir madde olmasından kaynaklı uzaklaşılmaya çalışılırken, bunun karşısında, hem doğaya hem insan sağlığına son derece yararlı şeker pancarı tasfiye ediliyor ve nişasta bazlı şeker, Cargill’in üretimi teşvik ediliyor. Peki, bu teşvikler nasıl oluyor? Tüm dünyada dediğimiz gibi tablo tersine işlerken, Türkiye’de tam tersine nişasta bazlı şekerin teşvikleri artırılıyor, yüzde 25-50 dolaylarında mütemadiyen düzenli olarak artırılıyor.

Şimdi, buradan çıkarttığımız sonuç şu: AKP, her zaman söylediğimiz gibi yüzde 1’in iktidarıdır. Uluslararası tekeller ve onların yerli iş birlikçileri daha çok kâr etsin diye ne talep ediyorlarsa AKP iktidarı bunları yapmakla kendisini sorumlu görüyor ve bunların karşısında “Kral çıplak.” diyenler de işte, bu iktidar anlayışı tarafından vatan haini diye yaftalanıyor. Şimdi, burada söylüyoruz, vatana, toprağa, insana düşman bu siyaset karşısında buna “Kral çıplak.” diyen, “Siz yüzde 1’in iktidarısınız.” diye itiraz edenler işte bu ülkenin geleceğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – İşte, burada, Cargill’in sendikalı oldukları için işten çıkarttığı işçiler var, Cargill’in işçileri, bir buçuk yıla yakındır bu işçiler direniyorlar. İşte, sizin yaptığınız siyasetin, politikanın karşılığı budur. İşçi sınıfının üzerine karabasan gibi çökeceksiniz, onun ekmeğini elinden alacaksınız; oradan aldığınız, çaldığınız paraları uluslararası firmalara ve onların yerli iş birlikçilerine hortumlayacaksınız. Ben, buradan, direnen Cargill işçilerini selamlıyorum. Bugün bu politikalar karşısında, işte Cargill işçilerinin açtığı yoldan mücadeleyi yükselterek çıkacağız, onların direnişiyle mutlaka ve mutlaka bu topraklarda emperyalizme ve bunun iş birlikçisi sermaye iktidarlarına karşı mutlaka zaferi kazanacağız.

Teşekkür ederim.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesindeki “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         Mehmet Metanet Çulhanoğlu                           İmam Hüseyin filiz                                Zeki Hakan Sıdalı

                                          Adana                                                    Gaziantep                                                    Mersin

                                     Enez Kaplan                                           Fahrettin Yokuş                                           Hüseyin Örs

                                         Tekirdağ                                                     Konya                                                     Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 9’uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilgili kanun teklifinin bu maddesiyle şirket ve fabrikalar dışında kalan ve şeker piyasasında faaliyet göstererek şekeri ham madde olarak kullanan ya da ticaretini yapan kişilerin denetlenmesi öngörülmektedir.

Öncelikle, bu teklif hazırlanırken ilgili meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve diğer paydaşların görüş ve önerilerine yeterince başvurulmadığını görmekteyiz. Artık alışkanlık hâline gelmiş bir şekilde hazırlanan bu tarz tekliflerde hatalar ve eksikliklere sıkça rastlanmakta ve daha sonra, yine bu hataları düzeltmek amacıyla, aynı konularda teklifler tekrar Genel Kurula sunulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde, Türkiye’den Gürcistan’a geçiş yapmak için günlerdir Sarp Sınır Kapısı’nda beklemek zorunda kalan tır şoförü arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin yaşamakta oldukları sıkıntıları dile getirmek istiyorum.

Türkiye’den Gürcistan’a giriş yapmak için, ta Arhavi’den başlayıp Sarp Sınır Kapısı’na kadar uzanan yaklaşık 30 kilometrelik araç kuyruğunda günlerce bekleyen, adım adım ilerleyebilen tır şoförü kardeşlerimin çektiği sıkıntıları yerinde tespit etmek için, geçtiğimiz günlerde, İYİ PARTİ Hopa İlçe Başkanımız Sayın Mürsel Şişman ve İYİ PARTİ Kemalpaşa İlçe Başkanımız Sayın Erdoğan Basbay Başkanlarımla birlikte Sarp Sınır Kapısı’na gittim.

Değerli arkadaşlar, orada gördüğüm şu: Tır şoförü arkadaşlarımızın mağduriyetleri oldukça fazla. Şoförlerimiz ülke ekonomisine katkı sunmak için çıktıkları bu yolda perişan durumdalar. Konuştuğum şoför arkadaşlar Arhavi’de kuyruğa girdiklerini, 27 kilometrelik yolu ancak üç dört günde geçerek Sarp Sınır Kapısı’na ulaşabildiklerini ve kapıdan da ne zaman geçeceklerini bilmediklerini ifade etmişlerdir. Bu arkadaşlarımız, ihtiyaçlarını karşılayabilecek donatılara sahip tır parkları olmasını istiyorlar çünkü çöp sorunları var -gittim, yerinde gördüm- banyo sorunları var, tuvalet sorunları var -Allah göstermesin- yol boyunca durdukları için trafik kazasına uğrama ihtimali var. Günlerce yollarda beklemek zorunda kalan şoför kardeşlerimiz “Çağımız bilgisayar çağı ama hâlâ kapıdan geçerken bu uzun süreli beklemeleri yaşıyoruz. Bir an önce Sarp Sınır Kapısı’nda randevulu sisteme geçilmelidir. Lütfen, sesimizi duyurun Vekilim.” dediler. Ben de diyorum ki: Devlet eliyle bu sürücü kardeşlerimizin mağduriyetlerine ivedilikle çözüm bulmalıyız. Sarp Sınır Kapısı’nı dert kapısı olmaktan bir an önce çıkarmalıyız.

Gürcistan’la görüşülüp sorunların çözümüne yönelik adımlar bir an evvel atılmalıdır çünkü tır şoförü arkadaşlarımız Gürcü tarafının uygulamalarından şikâyetçidirler. Bu arkadaşlarımız Gürcü makamları tarafından PCR testi için 30’arlı gruplar hâlinde Adria iç gümrüğüne polis eskortuyla götürüldüklerini, bu durumun sınırın sıfır noktasında sahayı tıkadığını, 30’arlı gruplar yapmak yerine test gereken sürücülerin bekletilmeden test bölgesine yönlendirilmelerinin oluşan sıkışıklığı azaltacağını söylemişlerdir.

Değerli arkadaşlarımız, bu şoför kardeşlerimizin her birinin evi barkı, çoluğu çocuğu, ailesi var. Bir taraftan ülkemiz ekonomisinin yükünü çekerken diğer taraftan da ailelerinin yükünü çekiyorlar. Bu kardeşlerimizin evlerinden barklarından kilometrelerce uzakta çektikleri eziyet ve yaşadıkları perişanlık ne insanlığa sığar ne de ülkemize yakışır.

Ben kendileriyle görüşmem sırasında yaşadıkları mağduriyeti bir çare ve çözüm üretilebilir umuduyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getireceğime söz vermiştim. Bu sözümü yerine getirmek için konuyu sizlere arz ediyorum. Buradan da ilgili bakanlıklarımıza ve yetkililerimize seslenmek istiyorum: Sarp Sınır Kapısı’nda eziyet bir an evvel son bulsun, Sarp Kapısı eziyet kapısı olmaktan çıkarılsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Her yıl yaşanan bu çile bir daha yaşanmasın diye gerekli tedbirler vakit geçirilmeden alınsın; kapıdaki personel sayısı mı artırılacak, artırılsın; diğer bazı sınır kapılarında olduğu gibi randevulu sisteme geçilmesi için donanım mı gerekli, o donanım kurulsun; altyapı eksiği mi var, bu eksiklik giderilsin. Herkes uykudayken gözü yolda, çocuğunun fotoğrafı aynada olan bu tır şoförü kardeşlerimizin, kaptanlarımızın yolda izde çekmiş oldukları sıkıntılar bir an önce giderilsin diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Kayan, yerinizden bir söz istemiştiniz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, 21 Ekim Ahmet Taner Kışlalı’nın ölümünün 21’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ahmet Taner Kışlalı yirmi bir yıl önce katledildi, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve diğerleri gibi. Onlar, toplumu aydınlatmaya, kafalarındaki örümcek ağlarını temizlemeye, karanlıklara ışık tutmaya, önlerini görsünler diye aydınlatmaya kendi canlarını feda etmiş aydınlarımızdır. Karanlıkta her türlü oyunu çeviren yarasalar toplumun aydınlanmasından daima korkmuşlardır. Korktukları başlarına gelecek, toplum aydınlanacak, çevirdikleri dalavereleri görecek diye bu değerli aydınlarımızı seri cinayetler şeklinde ortadan kaldırmışlardır. Bedenleri yok ama fikirleri ve yaptıkları toplumu her daim aydınlatacaktır, ruhları şad olsun.

BAŞKAN – Sayın Gök…

61.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Ankara ili Elmadağ ilçesindeki tarım arazilerinin sulanması amacıyla planlanan Çukurcak Barajı’nın yapımına hangi tarihte başlanılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Komisyon Başkanımız eğer bürokratlarından bilgi alabilirse sevinirim. Ankara’mızın Elmadağ ilçesinin 80 bin dekar genişliğindeki tarım arazilerinin sulanması amacıyla Çukurcak Barajı isimli bir baraj planlaması yapıldı. Bunun üç yıl önce DSİ 5. Bölge tarafından yüklenici firmayla imzaları atıldı. Bir yıl önce de çevresel etki değerlendirme süreci tamamlandı. Ancak bu barajın yapımına henüz başlanılmadı. Elmadağ ve Ankara’mız için önemli olan ve kuru arazinin sulanması amacıyla planlanan Çukurcak Barajı’nın yapımına hangi tarihte başlanılacağını öğrenmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – 10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde bulunan “eksik veya yanıltıcı” ibaresinin “eksik ve yanıltıcı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                           Ali Kenanoğlu                                      Nusrettin Maçin

                                          Mersin                                                     İstanbul                                                    Şanlıurfa

                                     İmam Taşçıer                                          Züleyha Gülüm                   Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                       Diyarbakır                                                  İstanbul                                                       İzmir

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Semra Güzel                                             Ayşe Sürücü

                                           Bitlis                                                     Diyarbakır                                                  Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.

Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Merhabalar.

Evet, bugün yine bir yasa tartışması yapıyoruz ama her zaman olduğu gibi yasada emekçiler, doğamızın korunması, ekolojinin korunması, halkın çıkarlarının gözetilmesi diye bir durum yok. Yine sermayeden yana, zenginleri kayıracak, “Nasıl olur da zenginlere daha fazla rant alanı açabilirim?”in önünü açan bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız. Mesela kimler yok? Mevsimlik işçiler yok. Mevsimlik işçilerin hangi koşullarda çalıştığına, “Bunların yaşam koşulları nasıl düzeltilebilir?”e dair bir sorunun cevabı burada yine yok. Oysa mevsimlik işçiler deyince -aslında adından da belli- özellikle yaz dönemleri kendi yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalan, başka topraklara gitmek zorunda kalan insanlardan bahsediyoruz. Neden gitmek zorunda kalıyorlar? Herkes isterdi ki yaşadığı yerde, doğduğu yerde geçimini sağlayabilsin, karnını doyurabilsin ama maalesef bu olanaklar iktidarlar tarafından yaratılmadığı için insanlar mevsimlik işçi olarak başka illere, başka bölgelere göç etmek zorunda kalıyorlar. Bu göç yollarında çok ciddi sorunlarla karşı karşıyalar. Daha çalışacakları yere gitmeden trafik kazası diye geçilen, aslında iş cinayetleri olarak değerlendirilmesi gereken nedenlerle, ya ölümlerle ya yaralanmalarla baş başalar. Çalışacakları yere ulaştıklarında ise aslında “köle koşulları” diyebileceğimiz koşullarda çalışılıyor; sabah beşte kalkıyorlar, gece geç saatlere kadar çalışıyorlar, “mesai saati” diye bir kavramı yok, uzun çalışmaktan dolayı ek mesai ücretleri alamıyorlar ve çok fazla düşük ücretlerle çalışıyorlar. Günlük 70 liradan başlayan, belki en fazla 120 liralara kadar çıkabilen bir ücret karşılığında çalışıyorlar yani bir tür köle çalışması.

Bunların içerisinde elbette ki en ağır koşullarda çalışanlarsa mevsimlik işçilikte çalışan kadınlar. Çünkü kadınlar her sektörde olduğu gibi bu sektörde de kölenin de kölesi pozisyonunda, koşullarında çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Kadınlar bu işlerin yanında, tarlada, bahçede, bağda çalışırken aynı zamanda yaşadıkları yerin, yine erkek egemenliğinden kaynaklı, bütün bakım işlerini kadınlar yapmak zorunda kalıyor. Nerelerde yaşıyorlar? Çadırlarda. Belki sizlerin bir gün bile kalamayacağı, bazen çok soğuk bazen çok sıcak olan, yazın güneşin altında kavrulan çadırlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kalıyorlar. Çoğunun suları yok, düzenli, temiz bir tuvaletleri, ihtiyaçlarını karşılayacağı mekânları yok, yani barınma hakları da yok aslında. Ve bu koşullarda kadınlar sadece tarım işçiliğini değil aynı zamanda ev işlerini de çocuk bakımını da yapmak zorunda kalıp günlük on sekiz saate varan çalışmaları yürütmek zorunda kalıyorlar. Bütün bunlara rağmen kadınlar erkeklerle aynı ücreti almıyor. Erkekler de çok düşük ücret almasına rağmen kadınlar onlardan daha düşük ücret alıyor. Eş değer işe eşit ücret maalesef birçok sektörde olduğu gibi buralarda da geçerli değil. Yine, kadınlar burada tacize, tecavüze, şiddete maruz kalıyorlar ama bunlara karşı herhangi bir yaptırımın da uygulanması söz konusu olmuyor.

Yetersiz koşullar, yetersiz ortamın kendisi kadınların kendisine dahi kişisel bakımlarını yapmasını zorlaştırıyor. Sosyal sigortadan tümüyle mahrumlar. Toplam çalışan mevsimlik işçilerin yarısına yakını kadın ama yüzde 90’ı kayıtsız, güvencesiz bir koşulda çalışmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla da ne sağlıktan yararlanabiliyorlar ne emeklilik haklarından yararlanabiliyorlar. Çalışma yaşı ilkokuldan başlayıp 70’e, 75’lere kadar varan bir çalışma sektöründen bahsediyoruz ama sizin buna karşı da elbette ki bir çözüm derdiniz yok.

Çocuk işçilik çok yaygın. Çocuk işçilik, aynı zamanda eğitimlerini, öğretimlerini de engelleyen bir durumda. Mart ayından kasım ayına kadar yapılan bir çalışma çocukların okullara gitmesinin de önüne geçiyor. Tabii ki başta kız çocuklarının okullaşma oranı çok daha fazla azalarak gidiyor.

Gerçekten bir çözüm üretmek isteniyorsa aslında yapılması gerekenler belli, buna dair çözüm önerileri belli. Öncelikle çalışan işçilerin gerçek anlamda emeğinin karşılığını almasını sağlayacak ücretin muhakkak sağlanması gerekiyor. Barınma haklarının sağlanması, kötü yaşam koşullarının bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Kadınlar için eş değer işe eşit ücretin verilebildiğini denetleyecek bir mekanizma ve gerçek anlamda emeğin karşılığı olduğu bir mekanizmanın üretilmesi gerekiyor. Gebe, lohusa kadınların ve bebeklerin düzenli takibinin yapılması, bunlara ilişkin gezici hizmet ekiplerinin oluşturulması, ücretsiz kreş ve bakımevlerinin, çocuk bakım yerlerinin oluşturulması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Sosyal güvenlik anlamında kayıt dışılığa son verilmesi, emeklilik koşullarının sağlanması, emeklilik hakları sağlanacak bir şekilde düzenleme yapılması, ulaşımın ücretsiz ve güvenli hâle getirilmesi en öncelikli sorunların ve çözüm üretilmesi gereken alanların başında geliyor.

Yine diğer bir sorun: Kadınların ücretleri maalesef kadınlara değil, birlikte gittikleri kocaya, eşe, abiye yani ortamda kim varsa erkek olarak ona veriliyor, kadınların eline yine herhangi bir ücret geçmiyor. Kadınlara yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü önleyecek mekanizmaların üretilmesi gerekiyor, kadınların sağlıklı ortamda çalışma hakkının güvence altına alınması gerekiyor.

Tabii, belki bunların en başında şunu söylemek gerekiyor: Aslolan herkesin doğduğu yerde, yaşadığı yerde doyabilmesini sağlamak; insanların yaşam güvencesi için, ücretleri için, para için başka illere göç etmesinin önüne geçecek mekanizmaları sağlamaktan geçiyor. Bunun için de emekten yana olmak zorundasınız, halktan yana olmak zorundasınız. Sermayeden yana olunca tabii ki bunlara kulaklarınızı tıkıyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde yer alan “muhtemel” ibaresinin “olası” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Mersin

                                     Burcu Köksal                                          Faruk Sarıaslan                                       Hüseyin Yıldız

                                   Afyonkarahisar                                              Nevşehir                                                     Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.

Buyurunuz Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta eşim olmak üzere objektif yayıncılık yapan, gerçekleri halka ulaştırmak için büyük çaba sarf eden bütün gazetecilerin gününü kutluyorum.

Evet, Şeker Kanunu’nda değişiklik yapan bir maddeyle karşı karşıyayız. Şeker Kanunu derken, hoş, önümüzdeki yıllarda bu kanunun pek bir hükmü kalmayacak çünkü sayenizde pancar üreticisi perişan, bitme noktasında. Çünkü siz kimsenin gözünün yaşına bakmadan sadece küresel şirketlerin ve yandaşlarınızın çıkarı için şeker fabrikalarını sattınız. Cargill denen Amerikan firmasına boyun eğdiniz, nişasta bazlı şeker dediğimiz başta kanser olmak üzere birçok hastalığa yol açan- zehrin piyasaya egemen olmasının yolunu açtınız.

Amerika size dedi ki “Sizin şeker pancarından ürettiğiniz şekerin maliyeti yüksek, onun için NBŞ’ye kol kanat gereceksiniz.” Bunu bir emir telakki ettiniz. Bu sebeple 1998’de 500.951 hektar olan yani sizin iktidarınızdan önce 500.951 hektar olan şeker pancarı dikim alanı, 2015’de 272.990 hektara düştü ve yıllar içerisinde pancar üreticisini kotayla eze eze canından bezdirdiniz.

2016’da sıfır gümrük tarifesiyle aspartam, NBŞ, tatlandırıcı ithal ettiniz. Amaç, pancar üreticisini bezdirip üretim yapmasının önüne geçmekti. 2015’de 170 bin ton şeker ithal ettiniz, oysaki o yıl Türkiye’deki tüm şeker fabrikalarının depolarında 400 bin ton civarında şeker vardı yani şeker ithalatını gerektirecek bir durum yoktu. Peki, amaç neydi? Amaç, nişasta bazlı şeker lobisi, Türkiye’ye 2 milyar doların üzerinde katma değer sağlayan şeker sektöründen devletin elini çektirip Türkiye’yi şekerde dışa bağımlı hâle getirmek istiyordu. İşte, bunun için ilk adım şeker ithalatıyla başladı. Aralık 2017’de Şeker Kurumunu kapattınız. Bu sayede nişasta bazlı şekerin piyasada denetimini yapacak doğru dürüst bir kurum kalmadı. Şimdi diyeceksiniz ki “Bu teklifle denetim getireceğiz.” Geçin bunları; biliyoruz ki sadece küçük işletmeler, yerel işletmeler denetimden geçer geçerse, büyük firmalara yine dokunamayacaksınız.

Bugün o nişasta bazlı şeker, bu zehir çocuklarımızın şekerlemelerinde, çikolatalarında, bisküvilerinde, her yerde yeniyor ve bakın uzmanlar ne diyor bu zehirle ilgili olarak: “Her türlü hastalığa davetiye çıkarıyor.” Bir profesör buna “tescilli zehir” diyor ve sizin iktidarınızda işte bu tescilli zehrin üretimi 2002’den itibaren artarak devam ediyor.

Bu rakamların içerisine yurt dışından ithal edilenler ve merdiven altı üretilenler dâhil değil, Türk Şeker Kurumunun açıkladığı raporlar. Biz de diyoruz ki: Bu sağlıksız NBŞ’ye, bu zehre karşı pancar şekeri, pancardan elde edilen gerçek şekeri yemek istiyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Çocuklarımız için, gençlerimiz için, geleceğimiz için “NBŞ’ye hayır!” diyoruz.

Akabinde şeker fabrikalarını sattınız. Bakın, sattığınız yerde bulunan bütün pancar üreticileri, küspeciler, nakliyeciler, işçiler, herkes kan ağlıyor. Pancar üreticisi, özelleşmeyle birlikte teslim ettiği pancarlarda yüzde 20’lerde, 30’larda, hatta 40’larda fire veriyor. Polar ortalamaları düşük gösteriliyor. Ya aynı tarla, aynı tohum, aynı su, aynı iklim; geçmiş yıllardaki polar ortalaması ile bu sene, özelleşmeden sonraki son iki yılın polar ortalamalarına bakıyorsunuz, afaki uçurumlar var. Pancar üretiminde maliyet yüzde 35 artmış ama fiyat yerinde sayıyor ve hâlâ daha pancar alım fiyatı açıklanmıyor. Sonunda pancar üreticisini de canından bezdirdiniz. “Özelleştirmeyle işçi çıkarılmayacak.” dediniz ama özelleştirmeden sonra yüzlerce işçinin ekmeğiyle oynandı. Görüldü ki kimse memnun kalmadı bu özelleştirmeden, yandaşlarınız hariç tabii.

Şimdi, bakın, yokluklar içerisinde kurulan cumhuriyet, sınai kalkınmayı 3 beyaz üzerine kurmuştu; un, pamuk, şeker. Peki, ne oldu? Sümerbank üç kuruşa satıldı. Sayenizde buğday, un ve pamuk ithal eder hâle geldik ve şeker fabrikalarını peşkeş çektiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Şimdi, yapılanları, şu yaptıklarınızı görünce aklıma Tevfik Fikret’in şu dizeleri geliyor: “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,/Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” Ama ahdımız olsun ki kör kuruşa sattığınız o güzelim fabrikaları Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında geri alıp gerçek sahibi millete tahsis etmek de bizim boynumuzun borcu olsun.

Genel Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, grip aşısıyla ilgili tam bir kaos yaşandığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pandemiyle beraber sonbahar sezonu geldi, herkeste bir grip rahatsızlığı başladı. Her yıl rahatlıkla eczanelere gidip olduğumuz grip aşısına bu sene olimpiyatlara katılan sporcular gibi bazı kriterler veriyorlar “Eğer bunu atlarsan sen grip aşısı olursun. Yani 100 metreyi şu kadar da koşacaksın, bu kadar satürasyonun olacak.” vesaire gibi. Hâl böyle olunca vatandaştan ciddi anlamda şikâyet var. Depolara geldi grip aşısı aslında ama Sağlık Bakanlığının puanlama sistemi yüzünden aile hekimleri reçete yazamıyorlar. Yani grip aşısıyla ilgili tam bir kaos var. Türkiye’de önceki yıllarda ekim ayında grip mevsimi başlamadan yapılan grip aşısı, pandemi nedeniyle aile hekimleri üzerinden risk skoru denilen bir puanlamaya göre hastalara reçete edilecekmiş. Grip aşısı olması gereken riskli kişiler -size de grip aşısı lazım olabilir Erkan Bey, yaşınız uygun- öncelikle aile hekimlerine başvuracak, aile hekimi Bakanlığın o belirlediği puanlamaya göre puanı tutan 1’inci riskli grup adı altında saptanan hastaya grip aşısı reçetesi yazacakmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hasta, o reçete koduyla eczaneye gidecek ve eczacı da ilaç deposundan aşı isteyecek, eczaneden aşısını alan vatandaş tekrar aile hekimine gidecek ve aşısı orada yapılacak. Ya, vatandaş hakikaten gripse bu süreç içerisinde lillahil fatiha, gitti, gitti. Durum bu. Kanser ve KOAH hastalığı bir arada olan bile bu sisteme göre 5 puanı toplayamadığı için grip aşısını olamıyor. Yani “Param var, alayım.” desen de eczaneye gidip geçen senelerdeki gibi aşı da alamıyorsun. Ne yapacaksın? Oturup amentüyü okuyup bekleyeceksin. Başka da bir çare bırakmadılar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Türkkan’ın önerisi ve uyarısını maske için de kabul ediyoruz. Genel Kuruldaki arkadaşlarıma bir hatırlatma olsun.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesindeki "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                             Zeki Hakan Sıdalı                                         Enez Kaplan

                                          Adana                                                       Mersin                                                     Tekirdağ

                                     Yasin Öztürk                                       İmam Hüseyin Filiz                                  Fahrettin Yokuş

                                          Denizli                                                    Gaziantep                                                    Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 10’ncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Kanun teklifinin bu maddesi, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 11’inci maddesi üzerinde bir değişikliği düzenliyor. Bu vesileyle, pancar üretimi yapan çiftçilerimizi, özelleştirilen şeker fabrikalarımızın mağdur edilen işçilerini ve yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Nedir Şeker Kanunu’nun ilgili maddesinde yapılan değişikliğin amacı? Madde gerekçesinde açıklanan hâliyle şöyle: “Tarım ve Orman Bakanlığının şirket ve fabrikalar ile piyasada mal ve hizmet üreten, pazarlayan ve satan, gerçek ve tüzel kişilikler nezdinde yaptığı inceleme, araştırma ve denetim görevi sırasında istenilen bilgilerin yanlış, eksik veya yanıltıcı olarak verildiğinin saptanması veya hiç verilmemesi ya da yerinde inceleme ve denetim imkânının verilmemesi hâllerinde uygulanacak idari para cezalarının belirlenmesi amaçlanmaktadır.” Tabii ki her sektörün, kurumun, kuruluşun yaptığı iş ve işlemlerde kontrole tabi tutulması ve denetlenebilir olması şarttır ancak komisyonda kanun teklifinin bu hâliyle geçmesi durumunda yaşanacaklara yönelik getirilen haklı bir eleştiri de şudur: Şeker piyasasında büyük şirketler denetlenememektedir. Şeker Kanunu’nda yapılan değişiklikle aslında denetlenemeyen büyük şirketlerin değil küçük şirketlerin denetiminin önü açılmaktadır. Bugüne kadar özellikle şeker pancarı üreticileri, şeker fabrikaları, özelleştirmeler söz konusu olduğunda yaşanan hatalı uygulamalar hâlâ hafızamızdayken kanunla bir değişiklik yapıp para cezaları artırıldığında kimin cezalandırılacağı konusu şüphelidir.

Sayın milletvekilleri, iktidar hiçbir stratejiye dayanmayan kamuya ait 25 şeker fabrikasının 10 tanesini özelleştirmiştir. Pancar üretimi yapan çiftçilerimizin, özelleştirilen şeker fabrikalarında mağdur edilen işçilerin sorunlarının çözümsüz kalması bir yana fabrikalarda ciddi bir üretim kaybının yaşandığı ortaya çıkmıştır. 2019-2020 pazarlama yılında satışı yapılan 10 fabrikanın 5 tanesi kendilerine tanınan kota kapsamında üretim yaparken 5 tanesinde ise yaklaşık 100 bin ton eksik şeker üretilmiştir. Özelleştirme ihale şartnamesine göre yüzde 90 kotanın altında şeker üretimi yapan fabrikaların şeker kotalarının TÜRKŞEKER’e devredilmesi gerekmektedir ancak 2020-2021 pazarlama yılı çerçevesinde kotanın altında üretim yapan 5 şeker fabrikasının yaklaşık 100 bin ton şeker kotası TÜRKŞEKER’e devredilmemiştir. Bunun adı fabrikaları alan firmalara geçilen kıyaktır. Şeker üretimi düşmüştür, özelleştirilen fabrikalarda ciddi bir yatırım ve iyileştirme yapılmamıştır. Özelleştirilen şeker fabrikalarında üretim verimlilikleri sağlıklı bir şekilde incelenmemekte, fabrikaların kendi verileri üzerinden üretim rakamları değerlendirilmektedir. Tehlike kapımızdadır. Türkiye’de üretilmediği hâlde üretilmiş gibi gösterilen şekerden dolayı büyük bir şeker açığına girersek bu hiç de sürpriz olmayacaktır. Bu durumda yine kanun teklifiyle ilgili yapılan eleştiriyi tekrarlamak durumundayım: Şeker Kanunu’nda yapılan değişiklikle aslında denetlemeyen büyük şirketlerin değil küçük şirketlerin denetiminin önü açılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, dikkat çekilmesi gereken başka bir konu daha var. 24 Aralık 2017 tarihinde Şeker Kurumu bir kanun hükmünde kararnameyle kapatıldı. Şeker Kurulu, Şeker Kurumunun karar organıydı ve kotaları tespitini, iptalini ve transferleri hakkında karar alma ve uygulama yetkisine sahipti. Şeker Kurulu, sorunlara karşı sektörde, gerek kotaların tahsisi ve gerekse şeker pancarı ve nişasta bazlı şeker üretiminde temsilcilerin sektörün paydaşlarından oluşması nedeniyle bir denge unsuru olmuştu. 7 kişiden oluşan Şeker Kurulunun 3 temsilcisi Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığından, diğerleri Türk Şeker Fabrikaları AŞ, PANKOBİRLİK, Konya Şeker ve Cargill temsilcilerinden oluşuyor idi.

Kurum kapatıldı ne oldu? Kurumun görevleri, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bulunan Şeker Dairesi Başkanlığına geçti. Kotaların tespiti, denetim, iç fiyat, arz-talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate alarak şeker ticaretine ilişkin kurallar, alandaki aktörlerin temsilcileri yerine sadece Tarım Bakanlığı tarafından belirlenmektedir. Bu değişikliğin birkaç anlamı vardır: Zaten özelleştirmelerle perişan olan pancar üreticisinin, başta PANKOBİRLİK olmak üzere sektör temsilcileri vasıtasıyla kullandığı söz söyleme ve karar verme süreçlerine katılım hakkı son bulmuştur. Peki, sektör temsilcilerinin tamamı mı söz söyleme hakkından mahrum kalmıştır? Tabii ki hayır, Cargill hâlâ kendi deyimleriyle “basiretli tüccar” olarak baskı unsuru olmaya devam etmektedir. Kurumun kapısına kilit vurulduktan sonra, Cargill yetkililerinin sektördeki belirsizliğin ortadan kalktığına dair sevindiklerini açıklaması, Kurumun kapanma kararıyla ilgili bilinmezlikleri bilinir kılmaktadır.

İkincisi, şeker hem sanayi hem de tarımsal öneme sahip stratejik bir ürün olma özelliğini korumaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, sözlerimi tamamlayayım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Hatta malum salgın döneminde dezenfektan kullanımı; maske, hijyen, mesafe üçlemesinin koşullarından biri hâline gelmiştir. Malum, etil alkolün ana ham maddesi şeker pancarıdır. Karar alma sürecinde Sanayi Bakanlığıyla ilişkili kurum olan Şeker Kurumunu kapatıp sadece Tarım Bakanlığına bağlı bir daire başkanlığına şekerle ilgili görev ve sorumlulukları yüklemek şekeri sanayi dalından koparıp sadece tarım odaklı ele almak demektir. Şeker sadece tarımsal bir ürün değildir. İktidar şeker pancarı üreticisinin, özelleştirilen fabrikalarda çalışan işçilerin sesini duyamadığı gibi şeker pancarı bitkisinden kaç sektörün faydalandığını da kavrayamamıştır.

Değerli milletvekilleri, son olarak, Türkiye'nin şeker politikası dünya pazarındaki yerimizi de belirleyecektir. Şeker üreticisine kota koymak, kurala uymayana ceza yazmak yeterli bir politika değildir. Kota kadar önemli olan denetimdir. Denetimi yetersiz kota sistemi ise art niyetli ve kâr hırsıyla hareket eden firmalara haksız kazanç sağlama imkânlarını yaratacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “tedbirlerin” ibaresinin “önlemlerin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Mersin

                                    Hüseyin Yıldız                                         Faruk Sarıaslan                            Abdurrahman Tutdere

                                           Aydın                                                     Nevşehir                                                  Adıyaman

                                     İrfan Kaplan

                                        Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan.

Buyurunuz Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Pandemiyle birlikte krizde olan ülke ekonomisi daha da derinleşti. AK PARTİ Hükûmetinin ithalat sevdası ve yapmış olduğu zamlar çiftçi ve üreticilerimizi içinden çıkılmaz bir darboğaza soktu. On sekiz yıllık AK PARTİ iktidarının çiftçiyi getirdiği noktaya baktığımızda 2003-2019 yıllarında tarım ihracatımız 77 milyar dolar iken ithalata 104 milyar dolar ödeme yapıldı. 2002 yılında çiftçilerimizin bankalara olan borcu 2,4 milyar lira iken 2019’da 108 milyar liraya çıktı. Son on yedi yılda tarım sektöründe 2 milyon 361 bin kişi işinden oldu, 683 bin kişi üretimden vazgeçti. Köylü milletin efendisiyken on sekiz yılda köylü ülkenin kölesi hâline getirildi.

Gaziantep’te çiftçilerimiz perişan; çiftçilerimizin yüzde 97’si Tarım Krediye ve bankalara borçlu. Artan girdi maliyetleri nedeniyle çiftçilerimiz topraklarını ekemeyecek duruma geldi. Fıstığın, kırmızıbiberin, üzümün, narın, pamuğun, buğdayın, zeytinin, nanenin, şeker pancarının, mercimeğin ve daha birçok ürünün yetiştiği ilimizde çiftçilerimize yeterli teşvik verilirse üretim katlanacak, çiftçilerimiz rahat bir nefes alacak. Ancak AK PARTİ iktidarı, çiftçiye vereceği desteği yandaşa vergi affı olarak verdiğinden, çiftçilerimizin bugün geldiği nokta ortadadır.

Değerli arkadaşlar, ilacından mazotuna, gübresinden tohumuna kadar neredeyse her kalemi ithal eden bir ülke hâline geldik. 2002 yılından bu yana mazota yüzde 487, gübreye yüzde 674, yem fiyatlarına yüzde 587 zam geldi. 2019 yılında, zirai ilaç ithalatına 397 milyon dolarlık para harcandı; 2019 yılında, tohum ithalatına 155 milyon dolar ödeme yapıldı. Artan girdi maliyetleriyle karşılaştırıldığında çiftçi kâr etmiyor. İki gün önce, Kilis’te iş bulamadığı için çiftçilik yapan üniversite mezunu bir kardeşimiz diyor ki: “Yaz, kış sebze yetiştiriyorum. Hayatım boyunca kredi kartı kullanmadım ama şimdi kredi borçlarından nefes alamıyorum, elektrik borcumu ödeyemiyorum. Ürün tarladayken elektriği kesiyorlar, ürünümü sulayamıyorum. Özelleştirmelerden önce yüzde 50 tarımsal sulama indirimi vardı, şimdi yok, tamamen zarardayız. Çiftçiler elektrik faturalarını sezon sonu ödesin, en azından ürünümüzü yetiştirebilelim.” Gaziantep’ten de yine birkaç örnek vermek istiyorum. Geçen yıl kilosu 40-50 lira arasında çiftçiden alınan fıstık bu yıl 40 liradan, geçen yıl 3 liranın üzerinde çiftçiden alınan yaş kırmızıbiber bu yıl 3 liranın altında, yine geçen yıl 1 lira 25 kuruştan çiftçiden alınan üzüm bu yıl 1 lira 10 kuruştan alındı. Pamuk ekim alanları azaldı, pamuk üretimi düştü. İlimizde üretilen zeytinyağı satış fiyatları ise iki, üç yıldır aynı. Ayrıca Suriye’den kaçak getirilen zeytinyağının fiyatı düşürmesinden dolayı üreticimiz de mağdur oldu.

Değerli arkadaşlar, sonuç olarak girdi maliyetleri geçen seneye göre yüzde 50 artarken taban fiyatları ya aynı kaldı ya geçen yıla oranla düştü. Çiftçinin kâr etmesi gerekirken aracı, stokçu kâr etti; çiftçilerimizin tüm ürünleri kaderlerine terk edildi.

Peki, ne yapılsa Gaziantepli çiftçimizin yüzü gülerdi? Kapatılan Güneydoğubirlik yeniden açılsaydı Gaziantepli çiftçimizin yüzü gülerdi. Nizip, Karkamış, Oğuzeli’nin de içinde bulunduğu Barak Ovası Fırat Nehri’yle buluşturulsaydı çiftçilerimizin yüzü gülerdi. Kılavuzlu Barajı kullanıma açılsaydı İslâhiye, Nurdağı, Kahramanmaraş ve Hataylı çiftçilerimizin yüzü gülerdi. Hamidiye Göleti’ne kanal açılsaydı Nurdağlı çiftçilerimizin yüzü gülerdi. İthalat yerine yerli üretim sevdalısı bir hükûmet olsaydı çiftçilerimizin yüzü gülerdi. Girdi maliyetleri baz alınarak ürün taban fiyatları belirlenseydi çiftçilerimizin yüzü gülerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

İRFAN KAPLAN (Devamla) – Çiftçinin borçları faizsiz en az bir yıl ertelense, sıfır faizle kredi imkânı verilse; elektrik, su, fatura ücretleri hasat sonrasında alınsaydı çiftçilerimizin yüzü gülerdi. Tarım arazileri konusunda üretime ve üreticiye destek verilseydi çiftçilerimizin yüzü gülerdi. Son olarak yandaşın vergi borçlarını silmek, uçan saraylar almak, saltanatlarından ödün vermemek yerine çiftçiye, köylüye, üreticiye değer veren bir hükûmet olsaydı çiftçilerimiz gülerdi.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde bulunan “tesisi” ibaresinin “sağlanması” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                                         İmam Taşçıer

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                  Diyarbakır

                                     Semra Güzel                                 Serpil Kemalbay Pekgözegü              Mahmut Celadet Gaydalı

                                       Diyarbakır                                                     İzmir                                                         Bitlis

                                     Ayşe Sürücü                                                      

                                        Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel.

Buyurunuz Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 11’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Maddeyle, Tarım ve Orman Bakanlığına etil alkol, alkollü ürünler ve etanol gibi ürünlerin yanı sıra makaron, yaprak sigara kâğıdı, sigara filtresi ve alkollü ürünlerin de piyasasını, üretimini, satışını denetleme yetkisi veriyor. Yani bu ürünlerin de fiyatında belli artışlar olacak ve kayıt dışı üretim artacak.

Genelde yoksul kesimlerin tükettiği tütün ürünlerine zam üstüne zam yapılıyor. Tütün üreticisinden cüzi fiyatlarda alınan ürünler yüksek vergilerle piyasaya sunuluyor. Kazanan, üreticiler ve tütün mamullerini kullanan yurttaşlar değil, fabrikalar ve devlet erkânı oluyor.

Değerli milletvekilleri, fabrikaların çiftçi düşmanlığını, çok canlı bir problemi çiftçi yurttaşlarımızın talebiyle aktarmak istiyorum. Diyarbakır Çınar’da şeker pancarı ekiliyor ve toplanan pancarlar Elâzığ’da bulunan şeker fabrikasına götürülüyor. Fabrika şu anda randevu usulü çalışıyor. Çiftçi, işçi getirerek pancarları topluyor fakat fabrikadan randevu alamamışsa işçileri bekletmek durumunda kalıyor ve toplatamıyor. Bu durumda, işçiler ya daha fazla yevmiye istiyor ya da gelmek istemiyor. Yine, fabrika geçen sene yol masrafı için 90 TL verirken bu sene 48 TL veriyor. Geçen sene küspe parası olarak çiftçiye 140 TL verirken bu sene 90 TL veriyor. Fakat fabrika 90 TL’ye aldığı küspeleri 300 TL’ye satıyor. Çiftçiler “Bu kadar emek verip zarar etmektense ürün tarlada kalsın, daha iyi.” diyor. Çınar’da şeker pancarı ekimi yapan üreticinin sorunlarının çözüm bulabilmesi için bir an evvel adım atılmalı ve gerekli politikalar üretilmelidir.

Değerli milletvekilleri, yerinde, yurdunda, kendi topraklarında çeşitli nedenlerle tarım ve hayvancılık yapamayan yurttaşlar başka yerlere çalışmak için gidiyor, güvencesiz ve kötü şartlar altında tarım işçiliği yapıyor. Her yıl onlarca mevsimlik tarım işçisi yollarda kaza yaparak yaşamını yitiriyor. Bu sene Afyon’da ve Sakarya’da da gördüğümüz üzere, bölgeden mevsimlik tarım işçisi olarak giden birçok yurttaş ırkçı saldırılara maruz kaldı. Temmuz ayında Diyarbakır’dan Rize’ye çay toplamak için giden 35 yurttaş, kendilerine vadedilen yemek ve yol parasını alamadıkları için Jandarmaya gidip şikâyette bulundu fakat patron hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Ertesi gün işçiler, bir grup tarafından saldırıya uğradı ve paralarını almadan dönmek zorunda kaldılar. Saldırıyı düzenleyenler hakkında hiçbir soruşturma veya işlem yapılmadı.

Bölgede süren çatışmalar ve güvenlik politikaları dolayısıyla ekim alanları “Operasyon var.” denilerek yasaklanmaktadır. Köylerinde kalamayan ve zorunlu göç etmek zorunda kalan insanlar tarımdan, topraktan koparılmaktadır.

Ayrıca, çok az kalan çiftçiler de hayat pahalılığıyla mücadele ediyor. Elektrik, su gibi, tarım yapabilmenin temel unsurları Diyarbakır’da ve bölgede tamamen DEDAŞ’ın inisiyatifine bırakılmış durumda.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden defalarca dile getirdik fakat bir ur gibi çitçinin, yurttaşın sırtına kambur olmuş DEDAŞ sorunlarına hâlâ bir çözüm bulamadı bu Meclis. Çiftçinin üretimine ket vuran, belini büken, elektriği, doğal olarak suyu yıllardır çiftçiye zehir eden DEDAŞ hukuksuz faaliyetlerine devam ediyor. Kayıt dışı elektrik kullanımı bahanesiyle kesilen faturalara defalarca mahkemelerden “Haksız işlem yapılmıştır.” kararı alınmasına rağmen kendi çıkarlarına göre dizayn edilmiş bir sistemde çiftçiyi mağdur etmeye devam ediyor. 10 dönüm tarlası olan çiftçiye 20 trilyon elektrik borcu çıkıyor; damgası, mührü olmayan bir kâğıt ellerine tutuşturuluyor ve “Gidin, ödeyin, yoksa açmayız elektriği, ürününüz tarlada kalır.” deniliyor, bildiğiniz karaborsa usulü. Tohum almak için bile kredi çeken insanlara trilyonluk elektrik borcu çıkartılıyor. Evet, biz de bu paralar nereye gidiyor diye soruyorduk. Mardin Belediyesine yapılan yolsuzluk soruşturmasında gördük ki Mardin DEDAŞ İl Müdürü yolsuzluk yaptığı için tutuklandı ama 1 milyon 700 bin TL ödeyerek serbest bırakıldı. Yolsuzluktan tutuklanmış bir DEDAŞ İl Müdürü 1 milyon 700 bin TL’yi nereden buluyor? Aile serveti herhâlde, kimse bunun hesabını sormuyor. Sonuç: Ürün tarlada, çiftçi mağdur.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Diyarbakır başta olmak üzere bölgede birçok il tarıma son derece elverişli. Patronun, fabrika ve şirket sahiplerinin çıkarı değil, çiftçinin, tüketicinin çıkarının gözetildiği bir tarım politikası olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SEMRA GÜZEL (Devamla) – Yoksa para babalarının sırtını sıvazlayarak gidilecek yol, şimdi olmasa bile elbet bir gün DEDAŞ İl Müdürünün başına gelen sonuca götürecektir, yolsuzluktan tutuklanma. O yüzden yerli tohumun nimeti bilinmeli, tarım arazileri parçalanacağına birleştirilerek tarımı daha teşvik edici politikalar yapılmalı.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesindeki “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                             Zeki Hakan Sıdalı                                    Fahrettin Yokuş

                                          Adana                                                       Mersin                                                      Konya

                                     Enez Kaplan                                     Muhammet Naci Cinisli                                              

                                         Tekirdağ                                                   Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Yaşadığımız pandemi süreci sonrasında tarımın yaşamımızda kapladığı alanın ne kadar hayati olduğunun artık bilincine varıldığını umuyoruz. Toplumumuzun fazlasıyla farkında olduğu bu hususun siyasetin de ilgi alanına girmesi için İYİ PARTİ olarak uyarılarda bulunuyoruz. Takdir edersiniz ki gıda güvencemizin arzını mümkün kılmak için tarımsal üretimin devam etmesini sağlamak gerekiyor. Millî ve sürdürülebilir tarım politikalarına işte tam da bu nedenle ihtiyaç duyuyoruz. Son yıllarda ülkemizdeki kanun yapma pratiği ise göstermelik olarak kamuoyunun görüşünün alınması ve belli bir kesimin faydalanacağı yasal düzenlemelerin aşama aşama hayata geçirilmesi şeklinde. Bu durumun örneklerinden birini de gündemimizdeki kanun teklifinde görüyoruz. Geçtiğimiz temmuz ayında Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp alelacele Genel Kuruldan geçirilen 217 sıra sayılı torba Kanun Teklifi’yle tütün ürünlerinin satışına ilişkin cezai yaptırımlar yürürlüğe girmişti. Tütün üreticimize, çiftçimize AK PARTİ’nin teklifiyle kaçakçı muamelesi yapılması kabul edilmişti. Bugün ise tütün yasasındaki yanlışlar yeni bir yanlışla düzeltilmeye çalışılıyor. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin keyfîliğine ve ciddiyetten uzak kanunların çıkarıldığına tekrar şahit oluyoruz. Ülkemizin yönetimi için hız ve aceleye değil, sağduyu ve bilgiye ihtiyaç var. Devletimizin kurumsal ciddiyetle yönetilebilmesi için iyileştirilmiş parlamenter sisteme geçmeliyiz.

Üzerinde söz aldığım maddeyle tütün mamullerinin üretim ve satışının Tarım ve Orman Bakanlığının izin ve denetiminde gerçekleştirilmesi amaçlanıyor yani bu maddeyle sigara zamları ve yükseltilen vergi oranları nedeniyle vatandaşlarımızın tercih etmeye başladığı açık tütün, sarma sigara, makaron kullanımının sertçe kontrol altında tutulması ve cezai yaptırımların uygulanması öngörülüyor. Açıkçası, AK PARTİ Hükûmeti teklif ettiği bu madde sonrasında verilecek idari para ve hapis cezalarıyla bandrollü sigara almaya imkânı olmayan, sarma sigara içmek durumunda kalan dar gelirli vatandaşlarımızı da yabancı sigaraya yöneltip onları da yabancı kartel müşterisi hâline getirecek. Meşhur ithalat lobisi maalesef yine devrede.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’deki Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi sayısı giderek azalıyor. 2019 yılında 2 milyon 80 bin iken 2020 Eylülünde kayıtlı çiftçi sayısı 1 milyon 800 bine düştü yani fark 280 bin çiftçi. Bu çok acı bir tablo değerli milletvekilleri. TEKEL’in özelleştirilmesiyle başlayan süreçte yabancı kartel lobi etkisinin tütün piyasasına hâkim olmasıyla tütün üretimi ve yerli sigara sanayisi zaten çökmüştü. 2002 yılında tütün üretici sayısı 405 bin iken 2019 yılında ancak 50 bin çiftçimiz tütün üretiminde kalabildi, tütün ekim alanı da 1 milyon dekar azaldı. Örneğin 80 kilometre boyunda, 40 kilometre enindeki Muş Ovası’nda ana ürün tütün iken Tarım Bakanlığını idare eden ithalat lobisinin etkisiyle bugün bu bereketli topraklarda tütün ekimi bitmiş ve kocaman ova bomboş duruyor. Bunun sonucunda maalesef ülkemizde tüketilen tütünün yüzde 88’i ithal ediliyor. Yıllık 500 milyon doların üzerinde bir tutar göz göre göre millî servetimizden yabancı kartellere aktarılıyor. AK PARTİ döneminde yerli tütünün tüketiminde kullanılan pay yüzde 12’ye indirilmişken bir de kaçak ürün muamelesi yapmak, can çekişen tütün üreticimize derman olmak yerine “Üretmezsen can da çekişmezsin.” demek oluyor aslında. Hâlbuki ülkemizin uluslararası piyasalarda marka değeri olan en önemli tarımsal ürünlerimizden bir tanesi tütün idi. Muş Ovamız, Bafra Ovamız, Bakırçay Ovamız gibi ülkemizin değişik coğrafyalarında yetiştirilen tütünler dünya piyasalarında uzun yıllar boyunca gördüğü yüksek talep sayesinde “Türk tütünü” ismiyle anıldı. AK PARTİ iktidarı döneminde tütün üreticilerimizin cebinde kalması gereken millî servetimizin yaklaşık 40 milyar lirasının yabancı kartellere ödenmesi nasıl millî ve yerli değilse bu tür kanunlar da köylünün, işçinin, öğrencinin, gününü kurtaramayan esnafın içtiği sarma tütünü içemez duruma getirip onları yabancı sigara tüketimine mecbur bırakan kanun maddesi de yerli ve millî değildir.

Bugün bir millî Türk tütün sanayisinden de bahsedemez duruma geldik. Anlaşılıyor ki Tarım Bakanlığında çok etkili olan ithalat lobisi bu kanun maddesine de el atmış. Getirilmek istenen düzenleme, 2017 yılından beri kooperatifleşme düzenlemesi yapılmayan tütün üreticisine değil esasen tütün piyasasına hâkim, çok uluslu tütün tekellerine fayda sağlamakta.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

AK PARTİ iktidarınca yüksek kabiliyeti olan tütünün tarımsal ürün olarak dahi görülmemesinin kabul edilebilir olmadığını dikkatinize sunarım.

Değerli milletvekilleri, sözlerimin sonunda aldığım yoğun şikâyetleri burada dile getirmek isterim. Bu, benim bir Erzurum Milletvekili olarak boynumun borcudur. İçinde medikal sektörüne çok kaliteli alkol üretimi de yapan fabrika hiçe sayılarak yok pahasına satılan Erzurum Şeker Fabrikası maalesef pancar üreticimizi mağdur etmekte ve onları üzüyor. Köprüköy’ün, Pasinler’in, Aşkale’nin pancar üreticisi ve diğer bazı ilçelerimizin pancar üreticisi şu anda Erzurum Şeker Fabrikasından gelecek cevabı merakla bekliyorlar. 2 bin metreden Anadolu’ya bakan Erzurum’da kar ha yağdı ha yağacak. O kar yağdıktan sonra o pancarlar hiç de bir işe yaramaz, çürür gider. Buradan Erzurum Şeker Fabrikasını uyarıyorum ve kendilerinden bu üreticilerimizi mağdur etmemeleri için ricada bulunuyorum.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın Aydın, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Genel Kurulun 6 Ekim 2020 tarihli 2’nci Birleşiminde yaptığı gündem dışı konuşmasında grip aşısının krize sebep olacağını ifade ettiğine ve grip aşısı krizinin başladığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Grip aşıları mevzusunu ağustos ayından beri dile getiriyoruz. İki hafta önce Genel Kurulda da söz alarak aynı maske krizi gibi, grip aşısının da bir krize sebep olacağını ifade ettik ve malum, beklediğimiz çocuk doğdu ve grip aşısı krizi başladı. Sabahtan beri ben de bir eczacı olduğum için onlarca telefon alıyoruz.

Charlson puanlaması diye bir puanlama üzerinden insanlar sınıflandırılmış, hastalıklar sınıflandırılmış ancak ne hikmetse şekeri, tansiyonu olan, yaşı 65’i geçen bunun yanında sekonder hastalığı olan birçok kişi aşı yaptıramıyor, aile hekiminden geri dönüyor. Hâlbuki Sağlık Bakanlığı zamanında bu tedbirleri alsaydı, 80 milyona sadece 800 bin aşı gelmeseydi bu corona salgınında her vatandaş grip aşısını olabilirdi, olması da gerekirdi.

BAŞKAN – Sayın Subaşı…

64.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, vefat eden İstanbul Milletvekili Markar Eseyan’ın ailesine ve AK PARTİ’ye başsağlığı dilediğine, Azerbaycan’ın Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini gönülden desteklediğine ilişkin açıklaması

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ MKYK üyemiz, İstanbul Milletvekilimiz, Türkiye aşığı, değerli arkadaşımız Markar Eseyan’ın genç yaşta vefatı bizleri derinden üzmüştür. Vefat eden Markar arkadaşımızın ailesine, sevenlerine, AK PARTİ ailemize başsağlığı diliyorum. Onun demokrasimize ve siyaset hayatımıza yaptığı katkılar asla unutulmayacaktır.

Tek millet, iki devlet olduğumuz Azerbaycan’ın Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini gönülden destekliyorum. Bebek katili Ermenistan’a hiçbir şekilde ses çıkarmayan, sözüm ona medeni dünya şunu bilmelidir ki, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. İnadına haykırmaya devam edeceğiz: Dünya 5’ten büyüktür. Türkiye Azerbaycan’la el ele, omuz omuza her türlü tehdide karşı mücadeleye devam edecektir, Türkiye sonuna kadar Azerbaycan’ın yanındadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

65.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’ın, 19 Eylül 2020 tarihinde yaşamını yitiren Takiyettin Özkahraman’ın cenazesini karşılamak için giden araçlara para cezası kesildiğine ve muhalifleri cezalarla yıldırma politikasına daha ne kadar devam edileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Takiyettin Özkahraman 75 yaşında, ileri derecede kalp hastalığıyla cezaevinde tutulmaya devam edilen ve bütün infaz ertelemeleri yanıtsız bırakılan bir hasta mahpustu. Özkahraman 2014 yılında Barış ve Demokrasi Partisinin Muş Malazgirt İlçe Başkanlığı görevini yürütmüştü. 19 Eylül 2020 tarihinde Van Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşamını yitirdi. Malazgirt’e getirilen cenazeyi karşılamak için giden 42 araca 3.150 TL para cezası kesildi. Gerekçe, cenazenin muhalif bir kişiye ait olması ve cezaevinden getirilmiş olmasıdır. Muhalifleri cezalarla yıldırma politikasına daha ne kadar devam edeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

66.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, avukatlara yapılan baskının asla kabul edilemeyeceğine ve Avukatlık Kanunu’na göre kurum avukatlarının bir baroya üye olma zorunluluğunun bulunmadığına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığı danışmanının, Bakanlığa bağlı ve ilişkili kuruluşları, Ankara’da kurulmak istenen ancak avukatlardan yeterli destek bulamadığı 2 No.lu Baroya olan katılımı artırmak amacıyla ziyaret ettiği… Daha sonra, ziyaret sonrasında kurum avukatlarına “Ankara 2 No.lu Baroya katılmanız için talimat verildi.” şeklinde mesaj gönderilmiştir. Kamu avukatlarına yapılan bu baskı asla kabul edilemez. Avukatlık Kanunu’na göre kurum avukatlarının bir baroya üye olma zorunluluğu mevcut değildir, bu bir tercih meselesidir, talimata konu olamaz; suç işlenmektedir.

Ülkemizde tarım ve hayvancılık tükenmiş, çiftçi, üretici haciz ve icra kıskacında bitmişken Bakanlık kendi çalışma alanını iyileştirmek yerine mesaisini çoklu baro projesine harcamaktadır.

Sayın Bakan, memleketi tarımda ithalat lobisine teslim ettiniz, lütfen işinize bakınız.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

67.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Sultansuyu Harası’na ait kültürel miras niteliğindeki binaların yıkılmasını asla kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Tarım Bakanımıza: Türkiye’nin stratejik öneme sahip tarımsal üretim alanlarını barındıran ve dünyaca ünlü safkan Arap atlarını yetiştirmenin yanı sıra hayvan yetiştiriciliği yapılan Sultansuyu Harası’na ait kültürel miras niteliğindeki binaların özel bir şirkete hazırlattırılan deprem raporu bahane edilerek yıkılmasını asla kabul etmiyoruz. Sultansuyu Harası’nın tarihî taş yapılarının özel bir şirkete hazırlattırılan deprem raporuna dayanarak yapılacak yıkımı sonrası yaklaşık 15 milyon TL harcanarak yeni binaların yapılacağını öğrendik. Bir süre önce restore edilen iki katlı ve yatay mimari eseri yapılar için yıkım kararı alınmasını, siparişe özel şirket raporuyla yıkılmasını kabul etmiyoruz. Depremin üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen yıkım kararının bugünlerde alınması manidardır. Tarihî ve kültürel yapının yıkılmasına gönlümüz razı değil. Sultansuyu Harası zarar ettirilerek kapattırılmak mı isteniyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Barut…

68.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, pandemi sürecinin toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkilediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, pandemi süreci toplumun tüm kesimlerini olumsuz etkiliyor. İktidarın çözüm üretmeyen tavrı sorunları daha da derinleştiriyor.

Pandemi eğitimi de çok etkiledi, burada üniversitelerin ayrı yeri var. 4,5 milyon lisans ve 3 milyon ön lisans öğrencisi, 74 vakıf üniversitesi, 129 devlet üniversitesi bulunuyor. Birçok ülkede üniversiteler yüz yüze eğitime açılırken ülkemizdeki belirsizlik ise sürüyor. Uzaktan eğitimle ilgili yaşanan sorunlar ortada; evinde televizyon dahi bulunmayan ailelerimiz varken birçok okulun da bilişim sistemleri çökmüş durumda. Birçok öğrencinin on-line eğitim için bilgisayarı, cep telefonu, interneti yok. Aynı evde birden fazla öğrenci de var. Bu öğrencilerin yaşadığı mağduriyet göz ardı ediliyor. Üniversitelerde yüz yüze eğitim için gerekli hijyen, maske ve mesafe önlemleri alınmalı, öğrencilere çözüm bulunmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

12’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde yer alan “yüzde otuzunun” ibaresinin “yüzde ellisinin” ibaresiyle “yüzde kırk beşe” ibaresinin “yüzde yetmiş beşe” ibaresiyle değiştirilmesini ve “ve yüzde on beşe kadar indirmeye” ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                 Hasan Subaşı                                       Fahrettin Yokuş

                                          Adana                                                      Antalya                                                      Konya

                                 İbrahim Halil Oral                                       Ayhan Altıntaş

                                          Ankara                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yurt içinde üretilen tütün mamullerinde yerli tütün kullanım oranının artırılmasıyla yeni bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Bu düzenlemeye göre Türkiye'de üretilen tütün mamullerinin kullanım oranlarının artırılması öngörülüyor. Bu durum, kuşkusuz yerli üreticimizin desteklenmesi bakımından oldukça önemlidir. Bu teklife göre, yüzde 30’luk yerli tütün kullanım zorunluluğu 2022 yılından itibaren başlamak üzere kademeli olarak uygulanacaktır. Buradaki esas sorun da kademelerin uzun zamana yayılmasıdır. Madem yerli tütünü destekleyeceğiz, o zaman bu kademeyi yaklaşık beş yıl gibi bir zamana yaymak doğru değildir.

2022 yılından itibaren başlayacak olan kademeler 2025’e kadar sürecek ve yüzde 30’ları bulacak. Bu zamanlamayı üç yıl gibi bir süreye yaydığımız takdirde de tütün üreticilerimizin zarara uğramasına engel olacak düzenlemeleri de yanında getirmemiz lazım. Konunun uzmanları ve teknik elemanlara göre, zaten üç yıl içinde tedarik konusunda bir sıkıntı yaşanmayacağı da açıkça ifade edilmektedir. Dolayısıyla, üreticinin aleyhine olarak uzatmaya gerek yoktur. Düzenlemede yer alan Cumhurbaşkanının yerli tütün kullanımını yüzde 45’e kadar artırma yetkisiyle yüzde 15’e kadar indirme yetkisi tamamen birbiriyle çelişmektedir. Neden artırma uygulaması yapılırken bir de o kadar indirme politikası öngörülüyor? Bu maddede, yüzde 15’e kadar indirme yetkisinin çıkarılması gerekmektedir.

Diğer yandan, yerli tütün kullanım oranına uymayan fabrikalar için düzenlenmiş bulunan cezalar caydırıcı değildir. Yine, buradan sormak istiyoruz, 2022 yılı yerine 2021 yılında başlatsanız bir sıkıntı mı olur? Yüzde 30’u yüzde 50’ye çıkarsanız ve Cumhurbaşkanımıza yüzde 75’e kadar çıkarma yetkisi verseniz bir zarara mı uğrarız? Bunları bu şekilde düzenlemek için elinizi tutan biri mi var, kaleminizi tutan biri mi var? Ama bunları yapmıyorsunuz çünkü bu işte samimi değilsiniz.

Ülkemizde, sözleşmeli olarak üretilen tütünün yüzde 12’si iç piyasada üretim yapan fabrikalar tarafından kullanılmaktadır, yüzde 88’i ise her yıl ihraç ediliyor. Tütün, üzüm, fındık gibi ihraç rekortmeni olan tarımsal bir ürünümüzdür. Dolayısıyla, bu üretimi yapan tütün üreticisi de tarımsal desteklemelerden faydalanmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı destek verdiği tarım ürünlerini havza bazlı olarak oluşturmaktadır. Tütünün de aynı şekilde havza bazlı desteklemelerin desteklenen ürünler grubuna, içine alınması lazım. Yaklaşık yüzde 90’ını ihraç ettiğimiz tütün neden havzaya alınmıyor? Neden gerekli destek sağlanmıyor? Özellikle bölgesel olarak düşünürsek Ege, Karadeniz Bölgeleri, Adıyaman’ın bir kısmı ve Hatay havzaya alınmalı ve destek sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bununla birlikte, tütün üretimi sözleşmeli olarak yapılmaktadır. Ancak bu sözleşmede üreticiye avans ödeme yükümlülüğü yoktur. Tütün üreticilerinin, finansal olarak zorluk yaşamaması için avans ödemelerinin de sözleşme maddesine eklenmesi gerekmektedir. Bu yıl pandemi nedeniyle tarımla uğraşan birçok üreticimiz büyük zorluklar yaşadı. Tütün üreticilerimiz ödenmeyen avanslarla mağdur olmuştur. Bir daha bu gibi mağduriyetlerin yaşanmaması adına, avans ödemelerinin sözleşmede yer alması son derece önemlidir. Bilindiği gibi, tütün üreticisi tüm tarımsal faaliyet ürünleri içinde en düşük gelire sahip olan gruptur. Ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlayan tütün üreticilerimize gereken destekler sağlanmalıdır. Burada Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar’ın bir sözüyle konuşmamı aslında sonlandırmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Sayın Bayraktar diyor ki: “2002 yılında 405 bin olan tütün üreticisi çiftçi sayısı, 2019 yılında 50 bin çiftçiye düştü. 2019 yılında, Türkiye olarak başka ülkelerin tütün üreticisi çiftçilerine 291 milyon dolar kazandırdık.” Yani şunu demeye çalışıyor: Kendi tütünümüzü, kendi üreticimizi unuttuk ve gittik yabandan tütün aldık, 291 milyon dolar harcadık. Hani, diyorsunuz ya “Biz, yerliyiz, millîyiz.” Allah aşkına, bu koskoca yalanı sürekli söylüyorsunuz. Nereniz yerli, nereniz millî? Eğer yerli ve millî olsanız 291 milyon dolarlık tütün ithal etmeyiz, o para Türk çiftçisinin olurdu, diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde yer alan “en az yüzde otuzunun Türkiye’de üretilen tütün olması zorunludur” ibaresinin “en az yüzde ellisinin Türkiye’de üretilen tütün olması zorunludur” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                   Mahmut Celadet Gaydalı                              Nusrettin Maçin

                                          Mersin                                                        Bitlis                                                      Şanlıurfa

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü                                 Semra Güzel                                             Ayşe Sürücü

                                           İzmir                                                     Diyarbakır                                                  Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Gıda Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere tarım siyasi değil toplumsal bir olgudur ve dolayısıyla böylesi bir konunun siyasi kaygılarla şekillenmesini doğru bulmuyoruz. Fakat AKP döneminde her türlü alan maalesef siyaset konusu hâline getirildi. 12’nci maddeyle 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesine yeni bir fıkra eklenmektedir. Bu fıkrada: “Tütün mamulü üreticilerinin, bir takvim yılı içerisinde yurt içi piyasaya arz amacıyla ürettikleri ve ithal ettikleri; sigara, nargilelik tütün mamulü, sarmalık kıyılmış tütün mamulü ve pipoluk tütün mamulü kategorilerinde kullandıkları toplam tütünün, kategori bazında en az yüzde otuzunun Türkiye’de üretilen tütün olması zorunludur. Cumhurbaşkanı, bu oranı yüzde kırkbeşe kadar artırmaya ve yüzde onbeşe kadar indirmeye yetkilidir.” denilmektedir. Bu zikzağın gerekçesi nedir? Bu bana güzel bir Kızılderili söylemini anımsattı: “Eğer havada rüzgâr yokken fırıldak dönüyorsa, mutlaka bir üfleyeni vardır.”

Cumhurbaşkanı tarafından yüzde 15’e indirilmesi yetkisi, teklifin gerekçe kısmının 12’nci maddesinde yer alan “Türkiye’de üretilen tütünlerin kullanım oranı artırılarak, tütün ithalatının azaltılması ve ithalat yoluyla temin edilen tütünler yerine çiftçilerimizin ürettiği tütünlerin kullandırılması amaçlanmaktadır.” ifadesiyle de çelişmektedir. Hâlbuki bu oranın mümkün olduğu kadar azami tutulması ve hatta tamamının yerli olması teşvik edilmelidir. Maddeyi bir an olumlu olarak ele alalım. Getirilmek istenen düzenlemeyle yerli üreticinin destekleneceği varsayımında bulunabiliriz. Keza söz konusu maddeyi hazırlayanlar da madde gerekçesinde bu duruma değinmiştir. Fakat bugün yaptığımız düzenleme bugüne kadar yaptığınız hatalı uygulamayı maalesef kompanse edemez. 2002’de kabul edilen Tütün Yasası’yla getirilen kısıtlamalar ve TEKEL’in özelleştirilmesi sonrası tümüyle dışa bağımlı hâle gelen, tütün sektöründe milyonlarca tütün üreticisi işsiz kaldı.

Tütün üretimini küçücük alanlara sıkıştırarak insanları sefalete sürüklediniz. Tütün işçileri başka işlerde çalışmaya mahkûm edildi. Bu konuya dair en çarpıcı örneklerden biri Soma maden kazasında ölen işçilerdir. Soma katliamında yaşamını yitiren birçok kişi tütün emekçisi ve tütün üreticisiydi.

Bitlis’te 342 köyümüzün 100’den fazlasının ekonomisi tütün üreticiliğine dayanıyordu. Bitlis’te daha önce yaklaşık 1.500 kişinin çalıştığı sigara fabrikası AKP hükûmeti döneminde kapatıldı ve buna karşı herhangi bir alternatif üretim de teşvik edilmedi. Dolayısıyla, her biri bir fabrika gibi istihdam sağlayan, tütün üreten köyler tütün üretimini bıraktı. Bundan dolayı da gençler batı illerine göç etmek zorunda kaldı. Kapatılan fabrikalarla Bitlis’te ekonomik ve sosyal sistem AKP’nin tütün politikaları yüzünden zor bir sürece girdi.

4 Mart 2016 tarihinde yine Genel Kurulda bugün yapılan düzenlemeyle ilgili konuşmuştum. “O zamanlar ‘batıyor’ dediğiniz ve emsal gösterdiğiniz Yunanistan bile Philip Morris şirketiyle üç yıllık anlaşma yaparak tütün üretimini destekleyip üreticisinin yüzünü güldürmüştü. Biz ise Philip Morris gibi şirketler yüzünden üreticiyi ve emekçiyi bu işe kurban ettik.” demiştim. Dört buçuk yıl sonra sigarada söylediklerimiz geç de olsa idrak ediliyor. Kâr marjı çok yüksek, böylesi bir alanda karteller tarafından tabii ki rekabet istenmez.

Her şeyde “yerli ve millî” lafını ağzından eksik etmeyenler konu ne zaman tütün, sigara olsa British American Tobacco Company yanında yer alıyor. Tütün bu ülkenin en büyük zenginliğidir ve birçok ailenin geçim kaynağıdır. Bu zenginliği ayakta tutmak ise merkezî Hükûmetin en büyük sorumluluğu olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Bu, ekonomik büyümenin yanı sıra bölgesel kalkınma açısından da önem teşkil etmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde geçen “yüzde on beşe kadar” ibaresinin “yüzde yirmi beşe kadar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                    Hüseyin Yıldız

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Aydın

                                   Faruk Sarıaslan                                  Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                        Nevşehir                                                     Manisa

                                    Cengiz Gökçel

                                          Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu.

Buyurunuz Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle yurt içinde üretilen tütün mamulleri içindeki yerli tütün oranının kademeli olarak yüzde 30’a çıkarılması amaçlanmaktadır. İlk aşamada hedefimiz 2022 yılında tütün mamullerindeki yerli tütün oranını yüzde 17’ye çıkartmak. Hedefimiz 2022 yılında yüzde 17’ye çıkartmak ise bugün yerli tütün oranına bir bakmak gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, 2018 verilerine göre bir paket sigaradaki yerli tütün oranı yüzde 12. Tütün sektörü şu anda yabancı imalat sanayisinin kontrolünün en yüksek olduğu sektör durumunda. Oysa çok değil, 2003 yılında yerli tütünün satış amaçlı üretilen sigaradaki kullanım oranı yüzde 43 idi. 2006 yılında Türkiye’de 128 bin ton tütün ihraç ediliyordu ve buna karşılık 66 bin ton ithalatımız vardı. 2017 yılına geldiğimizde ise bu tablo tam tersine döndü. İhracatımız 128 bin tondan 51 bin tona düştü, ithalatımız ise 66 bin tondan 100 bin tona çıktı. Bu tablo neden tersine döndü? Tütünde net ihracatçı pozisyonunda olan ülkemiz nasıl oldu da tütünde net ithalatçı durumuna düştü? Fındık ve üzümden sonra en önemli ihraç ürünümüz olan tütün nasıl bu hâle geldi? Özellikle 2003 yılından sonra uygulanan yanlış politikalar -esasında buna yanlış dememek gerekir- tütünü, tütüncüyü bitirmek için uygulanan bilinçli ve kasıtlı politikalar tütün üreticimizi fakirliğe mahkûm etti. Üretici küstü, tütün ekmekten, dikmekten vazgeçti, göçe zorlandı. Öyle ki şu anda Manisa kırsalındaki yaş ortalaması 50. TEKEL’in tütün kısmının özelleştiği 2008 yılında bu ülkede 180 bin aile tütün üretiyordu, 2018 yılında bu sayı 55 bine düştü. TEKEL’in özelleştirilmesi, kota uygulamaları, sözleşmeli üretim uygulamaları üreticiyi yabancı şirketlerle baş başa bıraktı, üreticiyi yabancı şirketlerin insafına bıraktı. Bunlarla baş edemeyen çiftçi tütün üretimini bıraktı. Şimdi ne yapılmak isteniyor? Yüzde 12 olan sigaradaki yerli tütün oranı yüzde 30’a çıkartılmak isteniyor. Olumlu mu? Olumlu bir yaklaşım elbet ama geçmiş olsun. Tütüncüyü bitirmek için yapılması gereken her şeyi yapmışsınız, TEKEL’i özelleştirmişsiniz, üreticiye kota getirmişsiniz, çiftçiyi uluslararası şirketlerle tek taraflı sözleşme yapmaya zorlamışsınız, 1986 yılında ithal tütünde kilogram başına 3 dolar olan fonu 15 sente kadar indirmişsiniz, tütüncüyü öldürmüşsünüz, şimdi ölüden medet umuyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, tütüncünün sorunlarından bahsederken sözleşmeli tarım uygulamasından da bahsetmek zorundayız. Şimdi, Akhisar’ın Yayakırıldık köyünden Muhtar Mehmet ile uluslararası tütün firmalarının sözleşme yaptığını bir düşünün. Yasa gereği, sözleşme 3 nüsha tanzim edilecek, 1 nüshası çiftçide kalacak ancak şirketler sözleşmeyi Muhtar Mehmet’e vermiyor. Muhtar Mehmet, inanın, neye imza attığını bile bilmiyor. Zorunlu olmasına rağmen 1 nüshası İlçe Tarım Müdürlüğüne de teslim edilmiyor. Bu sözleşmenin adil olma ihtimali var mı? Bu sözleşmede sizce kim kârlı çıkar? Yayakırıldıklı Muhtar Mehmet mi, yoksa büyük şirketler mi?

Değerli milletvekilleri, bu sene yaşanan bir olayı sizlere arz etmek istiyorum. Türkiye’de; Manisa’da, Denizli’de tütüncü şubat ayında sözleşme imzalar, mart ayında, nisan ayında da avanslarını alır. Zaten tütüncünün tütün dikmekteki en büyük amacı, meramı avansı alabilmek. Bu sene avanslar ağustos ayında ancak verildi; avansa güvenip borca giren üretici perişan oldu, borç yüzünden icralık oldu. Üretici avans için şirkete gittiğinde “Ne avansı, sözleşmede avans diye bir şey yok.” cevabını aldı.

Değerli milletvekilleri, böyle bir sözleşme olabilir mi? Böyle bir düzen olabilir mi? Çiftçi resmen şirketlerin insafına terk edilmiş; çiftçi çaresiz, çiftçi yapyalnız.

Değerli milletvekilleri, şu an yukarıda görmüş olduğunuz bu avizelerin sayısı 16. 16 Türk devletini temsil etmekte ve tütün karşılığında Çek Cumhuriyeti’nden -Çekya- alınmış yani bedeli tütün üreticisinin alın teriyle ödenmiş. Yani demem o ki bu ülkenin ekonomisinde, istihdamında, hatta bu yüce Meclisin temelinde tütüncü vardır, tütüncünün alın teri vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben Akhisarlıyım. Bugün zeytinin başkenti olan Akhisar, geçmişte de tütünün başkentiydi. Bakan, tütün piyasasını her yıl gelir Akhisar’da açardı. Fiyat güzelse kasketler havaya atılır, şayet fiyat memnun etmezse kasketler yere çalınırdı. Devriiktidarınızda o kasket yere bir kere düştü, yıllardır da kaldıramıyoruz ne yazık ki. Devlet, önce, üretimde sürekliliği sağlayacak, tütün üretimini artıracak sistemi kurmak zorundadır; yoksa uygulanamayacak kanun çıkarmanın bence hiçbir önemi yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 12’nci maddesiyle 4733 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesine eklenen fıkrada yer alan “ve yüzde on beşe kadar indirmeye” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Özlem Zengin                                            Ahmet Aydın                                   İbrahim Halil Fırat

                                           Tokat                                                     Adıyaman                                                 Adıyaman

                                       Yakup Taş                                     Muhammed Fatih Toprak                                  Bülent Turan

Adıyaman                                                     Adıyaman                                                 Çanakkale

                                     Ramazan Can                                      Fehmi Alpay Özalan                                  Abdullah Güler

                                        Kırıkkale                                                      İzmir                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle “ve yüzde on beşe kadar indirmeye” ibaresinin madde metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 13’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                   Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                      İzmir

                            Ömer Faruk Gergerlioğlu                                   İmam Taşçıer                         Mahmut Celadet Gaydalı

                                         Kocaeli                                                   Diyarbakır                                                     Bitlis

                                     Ayşe Sürücü

                                        Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin.

Buyurunuz Sayın Maçin. (HDP sıralarından alkışlar)

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

13’üncü madde tütün üreticilerimizle ilgili ve tütün üreticilerimiz için hayati bir konuyu görüşmüş oluyoruz.

Arkadaşlar, iktidar, yüksek vergi alamadığı ürünü ya yasaklıyor veya vatandaşların daha yüksek vergiler ödemeden alabileceği ürünlere ulaşmasını engellemeye çalışıyor. Örneğin, TEKEL sigaralarına gelen zamlarla, sigara tüketen vatandaşlarımızın cebinden yerel tütün üreticilerimizin sigara maliyetinin 50-60 katı daha fazla para çıkmaktadır. Tütün ve onun yan ürünleri olan makaron, filtre, sigara kâğıdı gibi ürünler Adıyaman, Urfa, Diyarbakır başta olmak üzere birçok şehrimizde yerel üreticinin gelir kaynakları arasındadır; tüketiciler içinse tütünü tüketebilmeleri için gerekli olan malzemeler arasındadır. Yasa teklifi, tütün üreticisini, tütün satan esnafı ve bunu tüketen milyonlarca insanı kaçakçılık kapsamına almayı öngörmektedir. Bu şekilde, küçük üreticiyi, esnafı ve kıt kanaat geçinen tütün kullanan vatandaşlarımızı zan altında bırakmaktadır. “Kayıt dışılık ve vergi kaybı” adı altında getirilmek istenen düzenleme büyük sigara tekellerinin çıkarını temsil ederken küçük üreticiyi yok etmeyi hedefleyen bir uygulamadır. Yapılması gereken, küçük üreticiyi tütün ve yan ürünleri konusunda destekleyen -yasal güvence ve düşük vergilendirmeyle, korumacı uygulamalarla- sigara tekelleri karşısında rekabet ve ekonomik tahribat yaşamayacakları düzenlemeler yapmaktır.

Bir önceki maddelerde para cezaları öne çıkarken bu uygulamalarla üreticiler ve tüketiciler adli vakalara dönüştürülerek hapis yolunun da gösterildiği kriminal bir uygulama düşünülmektedir.

Daha önce Şeker Yasası’yla beraber bu alandaki piyasa egemenliği tamamen küresel sermayeye verildi. Şimdi de daha küçük yapılı, daha küçük sermayeli kurumları denetleyerek var olan mevcut piyasalar da küresel sermayenin lehine yönlendirilmek istenmektedir.

TEKEL’in özelleştirilmesiyle, Tütün Kanunu’yla bütün tütün üreticisi üretimden koparıldı. Türkiye’nin birçok yerindeki tütün çiftçisi AKP iktidarınca sistemli bir biçimde tasfiye edildi. Tütün işçileri başka işlerde çalışmaya mahkûm edildi. Bu konuya dair en çarpıcı örneklerden biri de Soma maden kazasında ölen işçilerdir. Soma katliamında yaşamını yitiren birçok kişi tütün emekçisi ve tütün üreticisiydi.

Sarma tütüne yönelik getirilen bu yasakla insanların hayat tercihleri biçimlendirilerek müdahale edilmektedir. Sigara satışına veya ithalatına kota koymayan devlet, küçük çiftçinin tütününe müdahale ediyor. Aslında iktidarın bir sigara karşıtlığı yoktur. İnsanların, yüksek vergilerle alamayacağı sigara yerine daha ucuz ürünlere yönelmesini engellemek istemektedir. Bu teklifle, iktidarın alkole ilişkin yasaklamalarıyla da ekonomik sebeplerle evde içki yapımının önüne geçmek amaçlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, AKP iktidarının aslında ekonomi politikası diye bir politikası yok. Niye yok? Ya serbest piyasa ekonomisini uygulayacaksınız, piyasayı serbest bırakacaksanız -buna ister klasik liberalizm deyin ister neoliberalizm deyin- ya da Keynesçi devlet politikasını uygulayacaksınız. Şimdi, AKP’nin ekonomi politikası yok. Kamyon yolun ortasından gidiyor; ne sağından ne solundan. Giden arabalara hiç bakmaksızın, kendi bildiğini… İstediği zaman sağa geçiyor, istediği zaman sola geçiyor, istediği zaman ortadan yürüyor. Türkiye ekonomisini, her alanda olduğu gibi, tütün üreticilerini de, tütün tüketicilerini de zor durumda bırakan bir yasayla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Tamamlayacağım.

Şimdi, üreticinin 100 lirayla ulaşabildiği 1 kilo tütün, fabrikalar aracılığıyla, 100 lira değil, bin lira. Tüketiciyi mağdur ediyor.

İkincisi, tütünün kilosu -demin CHP’den Adıyaman Milletvekilimiz de söyledi- bugün 13 liradan talep ediliyor ama 2022 için ise 22 lira. Ya, iki yıl sonra tütünün kilosunun 22 lira olmasını vicdan kabul eder mi?

Bakın, tütün üreticilerinin, bu tütünün yan maddeleriyle geçimini sağlayan insanların kulağı şu an Mecliste ama bildiğinden şaşmayan iktidar partisi -benim bildiğim bildiktir- her zaman sermayeden yana; üreticiden, işçiden, emekçiden yana tavır almamıştır, tütün üreticileri konusunda da tavrı yine tekellerden yana.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “müsadere” ibaresinin “zor alım” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Mersin

                                    Hüseyin Yıldız                                         Faruk Sarıaslan                       Mehmet Akif Hamzaçebi

                                           Aydın                                                     Nevşehir                                                    İstanbul

                                                                                                      Türabi Kayan

                                                                                                         Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan.

Buyurunuz Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Konu, tarımın ve ormanın hâlipürmelali.

Değerli arkadaşlar, işe ilk başladığınız zaman acemisinizdir, zamanla tecrübe kazanırsınız, hem işinizi genişletirsiniz hem ekonominizi genişletirsiniz. Türkiye’de on sekiz yıldan beri iktidar var ama gelin görün ki on sekiz yılda tecrübesi artacağı yerde, bu ülkenin ekonomisini geliştireceği yerde, on sekiz yılın sonuna geldiğimizde maalesef ekonomi batmıştır. Bu kadar beceriksizlik herhâlde özel olarak yetiştirilmekle mümkündür diyorum ben. Ama sizi yetiştirenler nereden geldi, onu da bir türlü bilmiyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle buğday, ayçiçeği gibi en çok lazım olan tarım ürünlerimizde sürekli olarak azalma var. 25 milyon tona kadar çıkmış olan buğday rekoltemiz maalesef 17-18 milyon tona kadar düşmüştür. Türkiye’nin buğday üretimini sağlıklı bir şekilde yaptığınız zaman 35-40 milyon tona kadar kapasitesini artırma şansınız vardır. Nasıl mı? Önce tohum ıslahıyla başlayacaksınız. Onun ardından “kültür tarımı” dediğimiz, tarımın gübresini, ilacını vesairesini sağlıklı bir şekilde atıp toprağını sağlıklı bir şekilde hazırladığınız zaman 35-40 milyon ton buğdaya çok rahat erişirsiniz. Peki, Türkiye’nin ihtiyacı ne kadar? 20-25 milyon ton.

Şimdi, biz, her yıl 7-8 milyon ton dışarıdan buğday ithal ediyoruz. Hâlbuki bu şekilde bir çalışma yapsak her yıl 10-15 milyon ton yurt dışına buğday satacağız değerli arkadaşlar. Peki, bunu niçin yapmıyoruz, niye yapmıyoruz? Sebebi şu: Çünkü araştırma geliştirme bu Hükûmetin işi değil. Bu Hükûmetin işi, dışarıdan alalım, ithalat yapalım; ithalat yapmak için belli kişilere imkân tanıyalım, fırsat verelim, o insanları zengin edelim hesabıdır bu. Bugüne kadar Türk tarımının bu hâle gelmesinin yegâne sebebi budur değerli arkadaşlar.

Ayçiçeğine gelince… Ayçiçeği üretiyoruz. Ayçiçeğinin bugün kilo fiyatı 4 lira, ayçiçeği tohumunun kilo fiyatı 200 lira değerli arkadaşlar yani 50 kat fazla. 50 kat fazla olan bu ürünü, toprağımız var, suyumuz var, yağmurumuz var, güneşimiz var ama üretemiyoruz. Çünkü üretmek için çalışmak lazım, üretmek için araştırmak lazım, üretmek için bu işe eğilmek lazım. Peki, eğiliniyor mu? Hayır. O zaman ne yapılıyor? Nasıl yapıyoruz biz bu işi? İthalat yoluyla çünkü kolay olan budur çünkü hiçbir çaba, hiçbir gayret, hiçbir bilimsel araştırma yapmaya gerek kalmadan yandaşlarınıza ithalat imkânı verirsiniz. Ondan sonra buyursun ithalat, gelsin ithalat ve yandaşların cebi dolsun.

Değerli arkadaşlar, Fransız Hükûmetinden, tarımına katkıda bulunduğundan dolayı, bizim Türk Hükûmetindeki Türk Bakanlar liyakat madalyası alıyorlar, nişan alıyorlar. Ne kadar utanç verici bir şey. Hiç utanmıyor musunuz Sayın AKP’liler? Bundan daha büyük bir rezalet olur mu? Bunun gibi; fındık, incir, kuru üzüm ve zeytin üretiminde dünya şampiyonuyuz. Dünya piyasasını bizim yönetmemiz gerekiyor ama maalesef, dünya piyasası bizde değil. Dünya piyasasını ele geçiren Alman’ı, İtalyan’ı, Fransız’ı bize talimat veriyor “Bu şekilde yapacaksın.” diye.

Zeytin ağacı dikmemizi engellemeye çalışıyorlar değerli arkadaşlar. Kiminle mi? Yunanistan’ın talimatını İtalyası, Almanyası alıyor ve Türkiye’ye diyor ki: “Sen her tarafını zeytin ağacıyla donatamazsın.” Bundan utanmıyor musunuz?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Sen utan, sen.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Ben niye utanacağım? Ben buradan bütün her şeyi açık bir şekilde söylüyorum size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın efendim.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Doğru olanı gelin beraber yapalım diyorum. Doğrusunu söylemekten niye çekiniyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, ayçiçeği yağı fabrikalarımız vardı bizim, özellikle Trakya’da. Bu yağ fabrikalarının yüzde 90’ı kapatılmıştır. Bir iki tane Amerikan firması geldi bunların hepsini satın aldı, şimdi Amerikan fabrikalarının çıkardığı ayçiçek yağını yiyoruz değerli arkadaşlar.

Bunun yanında, tütüne gelelim, pancara gelelim. Pancarı ne hâle getirdiğinizi biliyorsunuz değil mi? Demin çıktı bir arkadaşımız, şekeri dışarıdan ithal ettiğinizi anlattı. 14 tane fabrikayı kapattınız, sattınız ama imalat yapamaz hâle getirdiniz. Biz daha cumhuriyetin ilk yıllarında 20 tane şeker fabrikası olacak dedik, pancar şekeri fabrikası olacak dedik. Bunları daha sonra 35’e çıkardık. Bakın arkadaşlar, on sekiz yıldaki beceriye bakın; şeker fabrikalarının 14’ü kapandı, biz dışarıdan şeker ithal ediyoruz. Bundan utanmıyor musunuz? Utanın arkadaşlar, bu rezalettir! Hani nerede millî, hani nerede yerli! Hepsi palavra! Hepsi palavra çünkü kendileri dahi inanmıyorlar. Ama hesap başka. Hesap yerli üretim değil, hesap dışarıdan alsınlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size süre verdim, ekstra süre verdim efendim.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bizim Samsun sigaramız vardı bölgenin tütününden üretilen, Bitlis sigaramız vardı, Tokat sigaramız vardı, bunun yanında Bafra sigaramız vardı, aynı zamanda Manisa bölgemizin Hisar sigarası vardı. Ne oldu bunlar?

Değerli arkadaşlar, çok kısa bir şey söyleyeceğim. Bir İngiliz yazar Türk Birinci sigarası içiyordu. 70’li yıllarda İngiltere ve Amerika Türkiye’ye ambargo koyduktan sonra, Birinci sigarasını ambargodan dolayı getiremiyorlar diye hükûmete dava açmıştır ve davasını kazanmıştır; buradan tekrar ona Birinci sigarası gönderdik. Siz ne yaptınız? Hepsini yok ettiniz, şimdi mahkûm ettiniz halkımızı yabancı sigaraya. Tütün alıp içiyorlardı, onu da yasakladınız. Ne yapsın diye? Yabancı sigara alsın diye; yabancı sigara sanayicilerinin, yabancı tütünün üreticisi olan tütün üreticilerinin ceplerini doldurmak için. Yakışıyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Yakışıyor mu, söyleyin bana! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Yazıklar olsun diyorum size! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Hatip.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Utanın, utanın!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Konuşma!

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Bu kadar kötü bir hükûmet hiç gelmedi Türkiye’ye! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Ayıp, ayıp!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Otur yerine!

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Söylediklerimde bir yanlış varsa onu söyleyin bana.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hepsi yanlış, hiç doğru yok!

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Göster o zaman.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                             Zeki Hakan Sıdalı                                    Fahrettin Yokuş

                                          Adana                                                       Mersin                                                      Konya

                                İmam Hüseyin Filiz                                  Arslan Kabukcuoğlu                                       Enez Kaplan

                                        Gaziantep                                                  Eskişehir                                                   Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Hükûmet, yabancı sigara fabrikalarına verdiği tavizle, Türk milletine yönelik bazı yasaklamalar getirmektedir. Türk tütün sektörü sigara kartellerinin kontrolüne geçmiştir. Hükûmet, yaşanmakta olan ekonomik sorunlar içerisinden çıkış ararken sigara fiyatını, alkol fiyatını artırma yollarına gitmekte, kendince de vatandaş buna birtakım çözümler aramaktadır.

Devlet, tütün, makaron, sigara kâğıdı, sigara filtresine koyduğu kısıtlamalarla vatandaşı kontrollü sigara içmeye ve böylece vergi vermeye zorlamaktadır. Makaron, sigara filtresi veya sigara kâğıdı taşınması kolay olan şeylerdir. Bunlar yükte hafif, pahada ağırdır. Bir nevi, bunların kaçakçılığı teşvik edilmiş olmaktadır. Devlet sigaradan makul bir vergi alsa vatandaş da gayrimeşru yollara sapmayacaktır.

Bugün ruhsatsız silah taşımanın cezası bir ila üç yıl arasında hapis cezasıdır. Aynı şekilde, uygun olmayan tütün ya da alkol tüketiminin cezası da bir yıl ila üç yıl arasında hapis cezasıdır. Yani legal tütün piyasası dışından alışveriş yapmak kaçak silahla eş tutulmaktadır. Şöyle bir düşünelim; 14,5 liralık sigaranın 12,47 lirası vergiyken 2 lirası maliyettir. Bu derece ölçüsüz ve mantıksız verginin vatandaşı getirdiği nokta yasa dışı yollara sapmaktır. Bu zorlamaların sonunda vatandaş artık kenevir eker gibi tütün ekerse şaşmamak lazım. Bunlar arzu edilecek şeyler değildir. Ne olursa olsun, tütün ve alkol üzerindeki bu vergi vatandaşı çok zorlamaktadır.

2018 yılında devlet alkol ve sigaradan 51,1 milyar lira vergi almıştır yani 2018’deki gelir vergisinin yaklaşık yüzde 9’unu Türk sigara ve içki tiryakileri ödemişlerdir. Kişi başına gayrisafi millî hasılanın 7 bin dolar civarında olduğu bir ülkede bu vergiler ölçüsüz ve mantıksızdır. Sigaraya uyguladığımız vergiyle, dünyada sigaradan en çok vergi alan, şampiyon devletiz. Dünyanın en yüksek alkol vergisi alan 6’ncı ülkesiyiz. Bu şekilde, vatandaş bu maddeleri kullanmaktadır, bulduğu zehirli maddelerle kendini öldürmektedir. 1 litre rakı 200 liraya satılırken maliyeti 40 lira civarındadır. Alınan vergi son derece hesapsızdır. Önceleri etil alkolü vatandaş dışarıdan bulup bir kimyager becerisiyle kendisine içki hazırlarken daha sonra bunun üzerindeki baskı yüzünden etil alkol bulamamıştır; ya metil alkol almıştır ya metil alkol almıştır ya da birtakım düzenbazlar metil alkolü “etil alkol” diye satmıştır ve insan vücuduna toksik olan bu maddeler insanların hayatlarını kaybetmelerine neden olmuştur.

İçkide yüzde 80 çok yüksek bir vergidir. İnsanlık tarihinde görülmüştür ki gerek kısasa kısas cezaları gerekse idam cezası gibi çok şiddetli cezalar dahi insanları suçu işlemekten alıkoyamamaktadır. Alınacak verginin makul oranda tutulması durumunda… Yüksek hapis cezalarıyla kural dışı sigara ve alkol tüketiminin önüne geçilemeyecektir. Olması gereken, vergilerin, vatandaşın satın alma gücünü de dikkate alarak belirlenmesidir. Bu sayede vatandaşın kaçak tütün, sigara, alkol kullanımı da önlenmiş olacaktır.

Konumuz Tarım Bakanlığı olunca pancar ekicilerinden bahsetmemek olmaz. Ekim ayının sonu olduğu hâlde pancar fiyatları hâlâ belirlenmemiştir. Bölgem Eskişehir’in çiftçileri önemli pancar üreticilerindendir. Her gün bunların şikâyetleriyle karşı karşıya gelmekteyim ve haklı şikâyetlerini dile getirmektedirler. Girdilerin yüksekliği de dikkate alınırsa pancar fiyatının en az 400 lira olması gerekir. Ayrıca TÜRKŞEKER bu yıl pancar taşımada bir değişikliğe gitti. Önceleri pancarın nakliye fiyatını bölgedeki şeker fabrikaları ve nakliyeciler belirlerken bu yıl TÜRKŞEKER kendi belirlemiştir ve de bu yıl belirlediği fiyat geçen yıl belirlenen, kabul edilen fiyatın yüzde 23 altındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bitiyor Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, memlekette neyin fiyatı düşüyor ki pancar taşımasının fiyatı düşsün? Bu fiyata nakliyeci pancarı taşımamakta, pancar ekicisinden ilave ücret almaktadır. İlave ücret almayan nakliyeciler pancar taşımasını yapmıyorlar. Pancar tarlada bekliyor, çiftçi fiyat belirlenmediği için ne ekeceğine karar veremiyor. Hükûmet bunların planlamasını yapamadığı için kafasına göre ürünlerde gümrük vergisini artırıyor, azaltıyor. Kaybeden Türk çiftçisi, Türk milleti. Millî servette düşme olmaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “2022 yılı için yüzde on yedi, 2023 yılı için yüzde yirmi bir ve 2024 yılı için yüzde yirmi beş olarak uygulanır.” ibaresinin “2022 yılı için yüzde yirmi, 2023 yılı için yüzde yirmi beş ve 2024 yılı için yüzde otuz olarak uygulanır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                            Ayşe Sürücü                                            İmam Taşçıer

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                  Diyarbakır

                                   Nusrettin Maçin                                           Semra Güzel                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                        Şanlıurfa                                                  Diyarbakır                                                     Bitlis

                          Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü.

Buyurunuz Sayın Sürücü. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 14’üncü madde üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.

İlgili madde, tütün mamulleri üreticilerinin kullandıkları yerli tütünün kademeli olarak artırılmasına ilişkin bir teklifte bulunuyor. Ancak 2000’li yılların başında Tütün Kanunu’yla uluslararası şirketlerin politikaları doğrultusunda yerli tütünü yok ederek şirketlere rant sağladınız. Bu sebeple, tütün üreticisinin girdi maliyetlerine ve mevcut şartlarına bakmaksızın, son derece düşük bir kotayla yerli tütün şartı getirmenizin üreticiye sağlayacağı bir fayda kalmamıştır. Fakat aynı torba yasanın bir diğer maddesinde ise Cumhurbaşkanına yerli tütün kotasını istediği anda yüzde 15’e kadar indirme yetkisi tanınmıştır. Bu, son derece iyi niyetten uzak ve tütün üreticisinin gözünü boyama amacı taşıyan bir maddedir.

Sormak istiyoruz: Adıyaman’da tütün üreticisinin tütünlerini götürüp sattığı TEKEL fabrikalarını neden kapattınız? Çünkü daha fazla vergi almak için kapattınız. AKP tütün üreticisine diyor ki: “Tütün ekebilirsin ama satamazsın.” Adıyaman’da binlerce ailenin geçim kaynağı olan kıymalık tütün üretimini yasaklayarak köylüyü, çiftçiyi, küçük üreticiyi bitirip uluslararası sermaye şirketlerine alan açtınız. 3 milyon tütün üreticisi yanlış politikalarınızdan dolayı tütün üretiminden vazgeçti.

Tarımsal üretime de özel vergiler getirme noktasına gelen iktidarın tütüne olan müdahalesi IV. Murat’ı aratmamaktadır âdeta. Hem toplum mühendisliği yapıp hem de haksız vergilerle üretici ve tüketiciyi ekonomik çıkmaza sokmaktasınız. Örneğin, Urfa’da, binbir emekle fıstık yetiştiren Bozova ve Karaköprü fıstık üreticileri dolu yağışı sebebiyle önümüzdeki bir, iki yıl mahsul alamayacak. Ama bir yandan da mahsul tarlalarda yanarken AKP iktidarı serin toplantı odalarında ithalat kararları alıyor. Çiftçinin ekonomisini ve tarımsal üretimini ithalatçı politikalarınız çerçevesinde kesip biçiyorsunuz.

Evet, Suriye’nin kuzeyinden tonlarca buğdayı, hububatı –tırnak içinde- ithal ediyorsunuz. Savaşın olduğu, sivil katliamların yaşandığı, sayenizde ÖSO’nun cirit attığı Kuzey Suriye’den tarımsal ithalat yaparken karşıda bir muhatap var mıydı? Ödeme yaptınız mı? Önümüze sereceğiniz tüm belgeler göstermelik, bunu da biliyoruz. Çukurova, Harran Ovası, Suruç Ovası, Mardin Ovası, Konya Ovası dururken savaşın olduğu bir coğrafyadan hububat getirmeyi çiftçiye nasıl açıklayacaksınız?

AKP iktidarı 2020’nin ilk beş ayında yüksek oranda tarımsal ürün ithalatında bulunurken çiftçi tarlada yanan, değersizleşen ürünle baş başa kaldı. Dünyanın en bereketli topraklarını imara açma çabasında olan AKP’nin tarım politikalarındaki çarpık, ayrımcı ve verim odaklılığından ne kadar uzak olduğunu, bizzat Tarım Bakanı, 21 kente tohum desteği sunarken Urfa’yı, Mardin’i ve Diyarbakır’ı bunun dışında tutarak bize göstermiştir.

Değerli arkadaşlar, ekolojik ve tarihî değerleri yok etmeye çalışan iktidar, işi gücü bırakıp yaban doğaya ölüm getirmeye niyetlenmiş durumda. Av katliamdır; av bir spor değil, avcılar da sporcu değildir. Şiddet, devlet kurumlarının ihaleleriyle meşru kılınamaz. Hiçbir hayvanın canı ihaleyle satılıp ölüme meşruluk kazandırılamaz.

Evet arkadaşlar, demokratik değerleri, tarım arazilerini, toprağın tüm bereketini, Munzur Vadisi’ni, Zilan Deresi’ni, Karadeniz’in derelerini, Kazdağları’nı, Hasankeyf’i, toplumun hafızası olan mezarlıkları, insan olmaya dair ne varsa talan ediyorsunuz. Hasankeyf insanlık mirasıydı, AKP koca bir tarihi talan etti. 13’üncü yüzyılda Moğol istilasına, savaşlara, medeniyetlere, insan ırkına ve bin yıllara direnen Hasankeyf, AKP’nin beton saçan, insana, doğaya, tarihe düşman politikalarıyla yok edilme noktasına getirildi. Tarihi, ekolojiyi, doğayı, insan haklarını ve toplumu savunan herkese karşı bir imha politikası yürüten sizler, talancısınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İmha politikasını terör örgütleri yapıyor. Türkiye üzerinde karanlık emelleri olanlar yapıyor imha politikalarını.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Bir an önce, ithalata dayalı, verimi yok eden, desteklemeleri DEDAŞ’ın eline bırakan, çiftçi ve tarım düşmanı rant ve talan politikalarından vazgeçin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “bendinde yer alan” ibaresinin “bendinde belirtilen” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Mersin

                                   Faruk Sarıaslan                                         Hüseyin Yıldız

                                        Nevşehir                                                     Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız.

Buyurunuz Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, demin arkadaşlar “Tütün piyasasında, yerli tütün kullanımı yüzde 30” dedi ama bu, 14’üncü maddede de yüzde 25 olmuş; tekrar değiştirmişler mi, bilmiyoruz Başkan. 2022’de yüzde 17, 2023’te yüzde 21, 2024’te yüzde 25 olacak yerli tütün kullanımı. Hâlbuki Türkiye’de siz TEKEL’i özelleştirirken 290 milyon liraya, alan yandaşınız parayı yatırmadan Amerikan şirketiyle anlaşarak bir ay sonra 900 milyon liraya devretti. Yani kendi cebinden para çıkmadan 610 milyon dolar cebine para attı; bunu hepimiz biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Özelleştirildikten sonra yabancı sermaye geldi Türkiye’ye ve Türk tütününü yok etti, dışarıdan ithal tütün getirdi. Türkiye’de yaklaşık 110 milyar adet sigara üretiliyor arkadaşlar, 110 milyar adet ve bunun yüzde 1’inde dahi Türk tütünü kullanılmıyor. Şimdi aklınız başınıza geldi, yüzde 25’e getiriyorsunuz. Tabii, o lobiler saraya gelip gidiyor, onların hepsinin kim olduğunu biliyoruz. Orada pazarlık usulü yaptınız; bunu, 2022’ye, 2023’e ve 2024’e yaydınız.

Değerli arkadaşlar, yeri geldiği zaman “Millîyiz.” diye her yerde hava atıyorsunuz. Yahu, millîlik bu mu? Yani Türkiye’de bedavaya TEKEL’i özelleştireceksiniz, aradan 610 milyon dolar para götüreceksiniz, sonra geleceksiniz, Türkiye’deki tütün üreticilerini yok edeceksiniz. Ben Aydın Didimli’yim, benim 3 tane köyümün geçim kaynağı tütündü arkadaşlar. Yani o köylülerin hepsi, sabahın köründe gidip tütün yapıp sattıktan sonra evini yeniliyordu, çocuğunu evlendiriyordu, yatırımını yapıyordu ama maalesef, siz iktidara geldikten sonra çiftçiyi yok ettiniz.

Değerli arkadaşlar, üç aydan beri, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla bütün milletvekillerimiz 81 ili geziyoruz. Ben de geçen hafta Bülent Tezcan’la beraber Aydın’daydık, Aydın esnafıyla, KOBİ’lerle görüştük. Yem fabrikasına gittik, yem fabrikasında diyorlar ki: “Sayın Vekilim, biz yem üretiyoruz ama bu yemin ham maddesinin yüzde 47’sini ithal ediyoruz.” Hazine Bakanı Değerli damat dedi ki: “Ya, dolar yükselirse yükselsin.” Bir örnek vereceğim: 200 TL’yi siz çıkardınız yani TL’den 6 sıfırı attınız değil mi? 200 TL ilk çıktığında 125 dolar para alıyorduk yani 200 lira para veriyorduk, 200 TL’yle 125 dolar alıyorduk. Şu an, 2020’de biz 120 dolar almak için 970 lira para saymak zorundayız, 970 lira. Yani bizim paramız yüzde 70 değer kaybetmiş. Ham maddenin yüzde 47’sini-yüzde 50’sini yurt dışından getiriyoruz buraya.

Değerli arkadaşlar, çiftçileri yok ettiniz. Şimdi ben size soru soruyorum: 2006’da bir kanun çıkardınız değil mi? Millî gelirin yüzde 1’i çiftçiye prim olarak dağıtılacaktı. Hesap yaptığımızda, şu an çiftçinin sizden alacağı 157 milyar TL. Şu an çiftçinin borcu ne kadar? 150 milyar lira. 150 milyar lira çiftçinin borcu var arkadaşlar. Madem siz bu Türk çiftçisini seviyorsunuz, gelin önümüzdeki dönemde getirin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek veririz; bu 150 milyar TL’yi silelim, zaten çiftçilerin alacağı var sizden, o zaman ödeşelim. Önümüzdeki dönemde bunu yapmadığınız takdirde -hani tanzim satışları kurdunuz ya, Suriye’de savaş vardı ya oradan soğan ile patatesi ithal ettiniz biliyorsunuz değil mi, böyle Çankaya’nın merkezinde patates, soğan kuyruğu oluşturdunuz- seneye bunu bulamazsınız değerli arkadaşlar. Siz, bu sene, yatın kalkın Cumhuriyet Halk Partisinin büyükşehir belediye başkanlarına dua edin. Neden? Size anlatayım:

Bir, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı ne yaptı, biliyor musunuz? Bütün üreticilerin direkt hayvanlarını aldı, Ege Et: –çöpe atılmıştı biliyorsunuz, sizin Özel İdarenizdeyken- geri aldı, 5 milyon yatırım yaptı.

METİN YAVUZ (Aydın) – Allah, Allah!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Aydın’ın köylüsünü, üreticisini gerçekten ihya etti ve Türkiye’nin en ucuz etini Aydın’da yiyoruz Ege Etin sayesinde, en kaliteli etini de orada yiyoruz değerli arkadaşlar. 17 ilçede de şu an perakende satış yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN YAVUZ (Aydın) – Yalan söylüyorsun, yalan! Yalan söylüyorsun! Ben de Aydınlıyım, yalan söylüyorsun!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Aydın’a giremiyorsun, Aydın’a giremiyorsun!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN YAVUZ (Aydın) – Kim, ben mi girmiyorum?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sorun, Aydın milletvekillerine sorun bakalım; giremiyorsunuz.

METİN YAVUZ (Aydın) – En son altı ay önce geldin Aydın’a! Hadi oradan! Yalan söylüyorsun!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Genel Kurulu selamlayalım.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şu an buğdayı Rusya’dan ithal ediyorsunuz ya, Mansur Yavaş çiftçiye 250 bin dönüm destek verdi, bu sene 250 bin dönüm buğday ekti Ankara çiftçileri.

METİN YAVUZ (Aydın) – Yalan! Yalan!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Sizin yapamadığınızı Cumhuriyet Halk Partisinin belediyeleri yapıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben size bir öneri getiriyorum… Tarım Bakanı var ya, şu an ithal lobilerin kucağına düşmüş arkadaşlar. Bir tek Bakan direndi onlara, Faruk Çelik, sizin Bakanınız, onlara direndi. Ne yaptı biliyor musunuz saray? Baktı ki olmuyor, adamı görevden aldınız, atamadınız; işin gerçeği bu. Şu anki Tarım Bakanı, Avrupa’nın Bakanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı değildir değerli arkadaşlar. Bir gerçek bu.

METİN YAVUZ (Aydın) – Külliyen yalan, külliyen yalan!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Gerçekler bu. Acı söylüyoruz işte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Siz millî olamazsınız, yerli de olamazsınız; sizin partiniz, saray, komple Avrupa’nın ithal baronlarına peşkeş çekiyorsunuz.

METİN YAVUZ (Aydın) – Hadi oradan!

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                             Zeki Hakan Sıdalı                                    Fahrettin Yokuş

                                          Adana                                                       Mersin                                                      Konya

                                     Enez Kaplan                                        İmam Hüseyin Filiz

                                         Tekirdağ                                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN ve KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İmam Hüseyin Filiz, Gaziantep Milletvekili.

Buyurunuz Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi üzerinde, İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 4733 sayılı Kanun’a geçici madde ilave edilerek yerli tütün kullanım oranları 2022 yılı için yüzde 17, 2023 yılı için yüzde 21 ve 2024 yılı için yüzde 25 olarak öngörülmüştür. Madde gerekçesinde “Türkiye’de üretilen tütünlerin kullanım oranları artırılarak ithal edilen tütünler yerine aşamalı ve zamana yayılmış yerli tütün artışıyla çiftçilerimizin ürettiği tütünlerin kullanılması amaçlanmaktadır.” denilmektedir. Bu gerekçeye katılıyorum ancak bu gerekçeyle 2008 yılında sigara fabrikalarının özelleştirilmesinde yerlilik ve millîlik anlayışının hâkim olmadığı da açıkça itiraf edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 12’nci maddede konuşan Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un önerdiği gibi, yerli tütün kullanma oranının kademeli artış yerine en az yüzde 50 olarak güncellenmesi ve 2021’den itibaren başlatılması çiftçilerimizin önünü açacak ve rahatlatacaktır.

Değerli milletvekilleri, 2002 yılından bu yana tütün ve tütün üreticilerinin başına gelmeyen kalmamıştır. Dünyada oryantal tip tütün üretiminde uzun yıllardır söz sahibi olan Türkiye’de tütün üretimi istikrarsız bir seyir izlemiştir. 4733 sayılı Tütün Yasası’yla destekleme alımlarına son verilmiş, sözleşmeli üretim modeline geçilmiş ve tütün üreticileri mağdur edilmişlerdir. Tütün üretimini rakamlarla ifade edecek olursak 2002 yılında 405 bin olan tütün üretici sayısı 2019 yılı itibarıyla yüzde 86 azalarak 56 bine, tütün üretimi ise 2002 yılında 159.521 tondan yüzde 44 azalarak 2019 yılında 70 bin ton civarına gerilemiştir. Tütün tarımı zor, meşakkatli ve geliri az bir iştir. Bu bakımdan, genç nesil tütüncülükten uzaklaşmış ve çoğunlukla büyük şehirlere göç ederek üretimi ters yönde etkilese de tütün üretiminde gerilemenin asıl sebebi sigara fabrikalarının satılması olmuştur. Özelleştirme yani yabancılaştırma kapsamında sigara fabrikalarımızın British American Tobacco firmasına 1 milyar 720 milyon dolara satıldığı 2008 yılında devlete sağladığı vergi miktarı 2 milyar dolar civarındaydı. Burada, tarihî TEKEL fabrikalarının, bir yıllık vergi gelirlerinin bile altında satılmasının yerlilik ve millîlik anlayışıyla bağdaşmadığını belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme sonucu, fabrikaların bulunduğu illerde işsizlik artmış, vatandaşların başka yerlere göç etmelerine sebep olunmuştur. Mesela Bitlis’te -biraz önce sayın hatiplerden birisi de bahsetti- 26 bin ailenin geçim ve gelir kapısı kapanmış, çoğu işsiz kalmış ve yarısından fazlası da göç etmek zorunda bırakılmıştır.

Bir diğer vahim ve önemli olay ise Samsun, İzmir, İstanbul, Ankara, Malatya, Adana Sigara Fabrikalarının birçoğunun arazilerine AVM’ler inşa edilmesidir. Bu da kabul edilebilir değildir, yanlış yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, TEKEL’in tütün piyasalarından çekilmesi ve sigara fabrikalarının satılması neticesinde piyasaya tümüyle hâkim olan çok uluslu şirketin tamamen yerli tütünden imal edilen sigaraları piyasaya yeterince sunmaması sonucu, yurt içinde satılan sigaralarda yerli tütün kullanımı en alt seviyeye inmiştir. Sözleşmeli tütün üretim modeli uygulanması sonucunda özellikle Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde olan talebin kısıtlanmasıyla tütün üreticileri sözleşme yapacak firma bulamamış ve tütün üreticileri çaresiz kalmışlardır.

Değerli milletvekilleri, TÜİK verilerine göre, Türkiye’de 15 yaş üzeri nüfusun yüzde 27,3’ü sigara içmektedir; bu da yaklaşık 22 milyon kişi demektir. 1 paket sigara fiyatının ortalama 15 TL olduğunu varsayarsak Türkiye sigaraya yılda yaklaşık 115 milyar TL yani yaklaşık 14 milyar dolar ödemektedir. Sigara fabrikaları British American Tobacco’ya satıldığında BAT Global Birleşme ve Satın Almalar Bölümü Direktörü Richard Hodgson’un “Ödemede ne kadar kredi almayı düşünüyorsunuz?” şeklindeki soruya “Bu konuda çalışmalar yapıyoruz.” dedikten sonra “Türkiye 8’inci büyük sigara piyasası” diye cevap vermesi gerçekten ibret vericidir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz, efendim.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Türkiye’yi bu şekilde pazar olarak görenlere sigara fabrikalarının satılması, üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir konudur.

Değerli milletvekilleri, son olarak toplumumuzu tütün mamullerinin tüketiminin zararlarından koruma çalışmalarının devam etmesini diliyor, aynı zamanda Tarım Bakanlığının tütün üretimi ve ihracat boyutlarıyla ülkemizin önemli bir kesimini ilgilendiren tütünle ilgili bir millî tütün politikasını ortaya koyması gerektiğini bir defa daha hatırlatıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                          Nusrettin Maçin                       Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Mersin                                                     Şanlıurfa                                                      Bitlis

                                     Semra Güzel                                 Serpil Kemalbay Pekgözegü                                İmam Taşçıer

                                       Diyarbakır                                                     İzmir                                                     Diyarbakır

                                     Ayşe Sürücü

                                        Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

Buyurunuz Sayın Turan.(HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İki türlü tarım yapılabilir; bunlardan bir tanesi insanın doğayı taklit ettiği tarım pratikleri, diğeri de doğaya dikte ettiği tarım pratikleri. Tarihsel olarak bakıldığında, tarımın bir pratik olarak çıkışı insanın doğayı taklit etmesine dayanır. İnsan doğayı taklit ederken az girdiye, az enerjiye, yoğun istihdama ihtiyaç duyar, ekolojik dengeyi bozmaz. Ne zaman ki insan doğaya dikte etmeye başlarsa, “Şu kadar topraktan, bu kadar ürünü, şu tarihte elde edeceğim.” derse -biz buna kapitalizm diyoruz kısaca- fazla gübre, fazla yakıt, fosil yakıtlar, hormon ve sair kimyasalları kullanmak zorunda kalır. Endüstriyel tarım pratiklerinin handikabı da bu ikincisinde yatmaktadır çünkü endüstriyel tarım pratikleri ve kapitalizm, doğayı bir kaynak olarak görür. Bizler doğayı kaynak olarak değil, varlık olarak görürüz. Doğayı kaynak olarak gördüğünüz için, doğada bulunan her şeyin geri planında bir kazanç esası görürsünüz.

Şimdi, şu gariban hayvanların avlanma meselesi: Deniyor ki “Ya, bizim kültürümüzde var bu iş. Hani az sayıda insan bunu yapıyor ama bizim kültümüzde var.” Vallahi, kültür denen şey insanın ürettiği, yarattığı her şeydir, bunun içerisinde iyisi de vardır, kötüsü de vardır. Kültürümüzde var diye bir şeyi savunmak saçmalığın dik âlâsıdır. Savaşlar da kültürümüzde vardır, insanların birbirini boğazlaması, toprak için insanların birbirini öldürmesi, bütün toplumların, bütün sınıflı toplumların kültüründe olan şeydir. Kültüründe var diye bunu savunmak ve desteklemek mümkün değil, aynı avcılığın olduğu gibi.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Merkez Av Komisyonu şöyle bir janjanlı yapıya kavuşturulacak; ne olacak: Bir akademisyen gelecek fen edebiyat fakültesinden; nasıl geleceği ayrı, kimin seçeceği, atayacağı ayrı mesele. 3 de doğa ve çevre kurumlarından insan gelecek. Böylece Merkez Av Komisyonu daha büyük bir cüsseye sahip olacak ve iddia o ki hangi hayvanların katledilip katledilmeyeceğine daha bilimsel bir perspektifle cevap verecek. Şimdi, bir defa meseleyi şuradan ele almak gerekir: O 3 doğa, çevre örgütünden kimlerin geleceğine nasıl karar verileceği de ayrı mesele, bu konuda partizanlık yapacağınıza eminiz ama bunlar olmasa bile mesele şu: Burada, bilimin yaratmış olduğu meşruiyet alanı, toplumsal muhalefetin yaratmış olduğu meşruiyet alanı kullanılarak zaten doğada az sayıda kalmış olan canlıların, hayvanların ölüm fermanı imzalanıyor. O meşruluğa yani Merkezi Av Komisyonunu genişletmiş olmaktan kaynaklı oluşturduğunuz ve üretmeyi düşündüğünüz meşruiyet zeminine dayanarak bu hayvanların ölüm fermanına imza atıyorsunuz. Aranızda toy gören var mı ya? Bağırtlak gören var mı? Kaç tane kınalı keklik kaldı memlekette? Çengel boynuzlu dağ keçisi gördünüz mü arkadaşlar? Görmediniz, bunlar bitti, pek çok şeyin bittiği gibi.

Şimdi Merkezi Av Komisyonu oturacak, şu, şu hayvanların -üveyik, bağırtlak gibi hayvanların da zaten nesli tükeniyor- öldürülmesine karar verecek. Avcılık -lâmı cimi yok- bir spor değildir. Başka bir canlıyı yok ederek bir spor yapmak mümkün değildir. Ne İslamen ne vicdanen ne insaniyet olarak bunu kabul etmek mümkün değildir arkadaşlar. Avcılık bir katilliktir ve geri planında silah tekellerinin olağanüstü mali hacimlere ulaşmış kriminal bir dünyası vardır. Geldi bir Merkezi Av Komisyonu Başkanı Komisyona, bakın, dinleyin ha, diyor ki: “Biz üçüncü gücüz.” Birinci güç kim? Asker; sonra polis, sonra da avcılarmış. Terörle mücadeleden tutun, bilmem ne kolluk gücüne kadar hangi maddeden, hangi yasadan bu meşruiyeti kendilerine devşiriyorlar bilinmez ama “Biz üçüncü gücüz.” diyor ve doğaseverlere, çevre koruyucularına karşı ölüm tehdidinde bulunuyorlar, biliyor musunuz, duydunuz mu bunu daha önce, bilmiyorum.

Şimdi, buradan hareketle, Merkezi Av Komisyonunu genişleterek avcılığa meşruiyet alanı kazandırmaya dönük her türlü faaliyetin, biz, HDP olarak hayvanları katletmeye destek önergesi olduğunu düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RIDVAN TURAN (Devamla) – 250’den fazla doğa ve çevre örgütü bu önergelerin karşısında arkadaşlar. Avcılığın meşru bir zemine bağlanması değil, avcılığın yasaklanması esas olmalıdır. Kaliforniya ormanlarının yok olması kurtların gidişiyle meydana geldi, biliyor musunuz? Kaliforniya ormanları önemli ölçüde, yıllarca araştırıldıktan sonra “Ya, kurtlar azalınca niye ormanlar yok oluyor?” denildi. Oysa burada çok hassas bir ekolojik denge vardı, sizin gözetmediğiniz ve geri planında para gördüğünüz denge; o da şuydu: Musların ve geyiklerin popülasyonunu kontrol altında tutan kurtlardı, kurtlar büyük bir hızla öldürüldüğünde geyikler ormanı talan ettiler.

Şimdi, sportif amaçlarla ABD Büyükelçisi gelmiş, bilmem ne ülkesinin temsilcisi gelmiş, bu memlekette onlara avcılık yaptıracaksınız; yazıktır, günahtır. Günahtır gerçekten, bu mazlumlara kıymayın bu kadar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN TURAN (Devamla) – Son cümlem…

BAŞKAN – Buyurunuz.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Paranın dışında çocuklarımıza bırakacağımız bir ülkemizin olduğunu unutmadan buna el kaldırın ve Kızılderili şefin dediği gibi, bir gün AKP’liler de paranın yenmeyecek bir şey olduğunu görecek değerli arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde geçen "yükseköğretim kurumlarının orman fakültelerinden bir, biyoloji bölümlerinden bir olmak üzere iki bilim insanı” ibaresinin "yükseköğretim kurumlarının orman fakültelerinden iki, biyoloji bölümlerinden iki olmak üzere dört bilim insanı” olarak değiştirilmesini; "doğa koruma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını temsilen dört” ibaresinin "doğa koruma alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını temsilen altı”; "toplam yirmibeş” ibaresinin "toplam yirmidokuz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                           Hüseyin Yıldız                               Bayram Yılmazkaya

                                           Bursa                                                        Aydın                                                    Gaziantep

                                   Faruk Sarıaslan                                      Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                        Nevşehir                                                     Edirne                                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya.

Buyurunuz Sayın Yılmazkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, günümüz dünyasında gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler, kendi insanlarının sağlığındaki en önemli faktörün beslenmeden ve temiz havadan geçtiğini yıllardan beri keşfettikleri için ülkelerindeki tarım ve gıdadaki düzenlemeleri yıllar öncesinden tamamlamışlardır. Bu ülkelerdeki kolay ve ucuz beslenme sayesinde salgın ve kronik hastalıklarda insanlar daha korunaklı hâle gelmiş durumdadır ama maalesef, ülkemizde hemen hemen her alanda olduğu gibi mevcut iktidar insanların beslenmeye bağlı sağlığını geri planda bırakıp “Birilerini daha çabuk nasıl zengin ederiz?” veya “Rant nerede daha fazladır?” derdine düşmüş, sonuçta ulusal politikalarımız tarım ve gıdada hâlen oturmamış bir sistemle devam etmektedir. Yıllarca verdiğimiz mücadele ve uğraşlara rağmen, ülkemiz insanları, bol ve ucuz doğal gıda noktasında beslenmedeki yetersizlikler sonucunda, salgın ve kronik hastalıklara bünyesel olarak daha zayıf bir şekilde yakalanmaktadır.

Değerli arkadaşlar, yaşamın tüm bileşenlerini ve alanlarını yakından ilgilendiren tarım ve gıda, tek bir kişinin aklıyla yönetilecek bir sektör değildir. Coronavirüs salgınıyla önemi bir kez daha ortaya çıkan tarım ve gıdada tüm dünyanın şimdiye kadar bitirmiş olduğu, bizim çok geç kaldığımız ulusal ve sürdürülebilir tarımın belirlenmesi şarttır. Eğer bu yöntemi belirlemezsek günübirlik adımlar, eksik çözümler ve yanlış düzenlemelerle gıda ve tarım alanındaki sorun yumağı her geçen gün biraz daha büyüyecek ve içinden çıkılmaz bir hâle gelecektir ve hatta gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, ne yazık ki ülkemizdeki tek adam yönetimine özgü “Ben bilirim.” ve “Yaptım oldu.” tavrı, bu yasa teklifinin hazırlanması ve görüşülmesinde de kendini göstermiştir. Daha önceki dönemlerinizde de her gelen Tarım Bakanı, ülkenin ve insanların değil kendi hırslarının peşine düşerek bir önceki yasayı değiştirip yine birilerinin menfaatine gelecek hâle getirmiştir.

Değerli arkadaşlar, artan nüfus, iklim değişikliği, su kaynaklarının kısıtlılığı, toprak kayıplarının artması, verimli toprakların kaybedilmesi gibi nedenlerle tarımsal üretimin nüfusa yetmediği durumlarda gıda egemenliği ve gıda güvenliği, ülkelerin geleceğe güvenle bakabilmesi için en stratejik konular olacaktır. Ülkemiz tarımı, AKP iktidara geldiği günden bugüne kadar, artan bir şekilde dışa bağımlı hâle gelmiştir. 2002 yılında tarımsal hasılanın büyüme oranı 7,5 kat artmışken 2003 ila 2019 yılları arasında tarım sektörü ortalama 2,7 büyümüştür. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra büyüme oranı daha da aşağı düşerek yüzde 2,5 olarak gerçekleşmiştir. Tarımsal hasıla kayıpları, büyüme oranlarının düşük olması ve AKP iktidarının ithalatçı politikaları ülkemizi tarımda net olarak ithalatçı konuma getirmiştir.

Getirilen yasa teklifinde -arkadaşların da belirttiği gibi- Tarım Kanunu’nda değişiklik öngörülmesine karşın çiftçilerimizin yaşadığı çeşitli sorunlarını ve sıkıntılarını gideren düzenlemelere yer verilmemesi, Türkiye tarımı açısından çok üzücüdür. İlim Gaziantep’te olmak üzere, çiftçilerin sulama ve elektrik borçlarını ödeyememeleri, yeterli destek primi alamamaları, birikmiş banka borçları, devletin destek için verdiği ödemeden vergi kesilmesi, borçları nedeniyle gelen paralara usulsüz bir şekilde haciz ve bloke işlemi uygulanması çiftçilerimizi çıldırtacak hâle getirdiği gibi tükenmişlik sendromuna da sokmuştur. Çiftçilerimiz artık mesleği bırakıp tarlalarını ekmemeye başlamışlardır. Bu durum sayısal olarak da görülmektedir. 2002 yılında tarımın istihdam içindeki payı yüzde 35 iken 2019 yılında tarımın istihdam içindeki payı yüzde 18’lere düşmüştür. Başka bir deyişle, son on yedi yılda 2 milyon 361 bin kişi tarımsal istihdamdan çıkmıştır. 2019 yılında 3 milyon 387 bin hektar tarım arazisi, çoğu ülkenin gıptayla bakıp eline geçmezken ülkemizde maalesef nadasa bırakılmıştır. Dünya, tarımı ve ekme işini ciddiye alıp ucuz gıda temininin peşine düşmüşken biz, elimizdeki verimli arazileri yıllardır uygulanan yanlış ve tutarsız politikalar nedeniyle kaybetmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin 15’inci maddesinin kabul edilmesi hâlinde Merkez Av Komisyonunun üye sayısı 21’den 25’e çıkartılacaktır. Böylece, yaban hayatıyla ilgili usul düzeyde faaliyet gösteren 4 sivil toplum kuruluşunun yanı sıra, doğru bir kararla, 1’i biyoloji diğeri orman mühendisi olmak üzere 2 bilim insanı yer almış olacaktır. Tek kaygımız şu: Bu Komisyona seçilecek kişilerin liyakat ve ehliyet kriterlerine göre seçilmesi önem arz etmektedir. Doğal hayatı koruma noktasında bizim de onayladığımız bu maddenin biyolojik çeşitlilik kaybıyla ülkemizdeki tehlike altındaki tür sayısının korunmasına katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, tarım ve tarım ürünleri güvenli olursa gıdaya ulaşım ya da alımı güvenli olur. Gıda çok ve ucuz olursa beslenme güçlü olur. Beslenme güçlü olursa vücut Covid ve gribe daha az yakalanır; yakalansa dahi güçlü bir şekilde, çabucak atlatır.

Son olarak Covid’le ilgili biraz konuşmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) - Biliyorsunuz ülkemizde birinci dalga bitmeden ikinci dalga diye yeni bir artışa geçtik. Arkadaşlar, en son bugün 2.013 yeni vaka, 68 ölüm, yine ağır hasta sayımız 1.504 civarında. Maalesef, açık söyleyeyim, dünyada da her yönüyle bizim bu sınavı tamamen geçtiğimizi söyleyemem bir hekim olarak çünkü sayıların doğru olmadığına dair herkes artık bir şeyler söylemeye başladı. “Vaka mı, hasta mı?” parabolüne soktuk ülkeyi, doğru değildi bu. Ve gördüğüm kadarıyla dünyada bir çok ülkenin uyguladığı, yaptığı gibi sürü bağışıklığı psikolojisini uyguluyoruz, sürü bağışıklığı politikasını uyguluyoruz.

Ben yalnız özellikle siz milletvekili arkadaşlarım için bir şey önereceğim: Sayın Cumhurbaşkanının her grup toplantısından önce, galiba milletvekili arkadaşlara Covid testi yapılıyormuş, PCR testi. Bu, doğru değil arkadaşlar, Grup Başkan Vekilleriniz konuşamıyorsa ne olur birisi gitsin Sayın Cumhurbaşkanımızla konuşsun. Bakın, o PCR testi yapılırken bile tehlikeli; özellikle burun operasyonu geçiren, burunda problemi olan… Hatta hatta yapanın acemiliğinden, kafa kaidesine kadar girdiğinde o çubuk çok kötü şeylere neden olabilir. Gelin, bu testi de bence her Cumhurbaşkanı toplantısında grubunuza yaptırmayın diyorum, size bir önerim olsun bu.

Grip aşısına gelince, dünyanın her yerinde beklentisi 10 milyon kutu olan grip aşısı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) – 10 milyon dolayında bir grip aşısı beklentisi varken -1 milyon 300 bin, galiba bir 800 bin daha, etti 2 milyon diyelim- o kadar grip aşısının olmaması çok tehlikeli arkadaşlar. Bakın, salgında grip çok çabuk bulaşır ve Covid’le benzer klinikler verir. İnsanlar yarın hastanelere ufacık bir öksürüğünde, ufacık bir ateşinde “Covid oldum.” diye gidecektir ama aşı yapılmış olsa en azından grip olmayacağı fikrine kapılıp Covid olduğu şüphesiyle gidecektir. Bu nedenledir ki bu aşı konusunda çok eksiğimiz var. Neden bu hâle geldik, onu da anlamış değilim. Hâlbuki çok kolay temin edilebilirdi, aylardan beri belliydi ülkemize grip geleceği ve Covid’le bu mücadelenin olacağı ama maalesef niye bu önlemler alınmadı, onu da bilmiyorum. Bu da iktidarınızın eksikliğidir diye düşünüyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 15’inci maddesinde yer alan “teşekkül eden” ibaresinin “oluşan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Enez Kaplan                                         Zeki Hakan Sıdalı                                          Aylin Cesur

                                         Tekirdağ                                                     Mersin                                                      Isparta

                                   Fahrettin yokuş                                      İmam Hüseyin Filiz

                                          Konya                                                    Gaziantep

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Isparta Milletvekili Aylin Cesur.

Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”

Evet Cahit Sıtkı Tarancı bunu yıllar önce söylemiş. Geçenlerde ölüm yıl dönümüydü, Allah rahmet eylesin.

Bizim, bir “dünya ülkesi Türkiye” hayalimiz vardı, 2000’e gelindiğinde eksiği gediğiyle de aslında olmuştu ama şimdi bitmeyen bir krizler ülkesi Türkiye’yle karşı karşıyayız. Ne diyoruz anlatalım: Tarımda sanayileşme ve Endüstri 4.0’dı hayalimiz; bir büyük yoksulluk, yokluklar ülkesi hâlinde bulduk kendimizi. Millî tarım stratejisi olmayan; tüccarların her zaman üreticiye, emekçi çiftçilerimize tercih edildiği ama bunun bile becerilemediği, tüccarın da iflasla yumulduğu, gıdanın ithalata bağlandığı, çiftçimizin belinin çoktan kırıldığı, Tarım Bakanı pozisyonunun sadece tarımımızı daha kötüye götürmeye yaradığı ve son Bakanımızla -sözüm meclisten dışarı- kötürüm hâline getirildiği bir Türkiye.

Yokluk yıllarına gidelim. Atatürk, cumhuriyeti kurduğunda önce köylünün yükü olan aşar vergisini kaldırdı, çiftçiyi topraklandırmaya çalıştı, tarımda makinalaşmayı teşvik etti. Ve 13 milyondu nüfus, yüz ölçümüne baktı ve döndü dedi ki: “Topraklarımızı işlemek için nüfusumuz çok az, arayı makina gücüyle kapatırız.” Şimdi bugün nüfusumuz 81 milyon; son on iki yılda çiftçi sayısı yüzde 48, son on sekiz yılda da tarım alanları yüzde 12,3; sebze bahçeleri de yüzde 15 küçüldü.

Yüksek dikkatlerinize sunuyorum: Tarımsal nüfusumuz azalıyor, evet ama sanayileşmeden dolayı değil, verim artışı ve artan teknoloji nedeniyle değil yanlış tarım politikaları yüzünden sürekli zarar edip borç altında ezilen çiftçi, köylü, bırakıyor.

Ben bu kürsüde, domates alıp fabrika kuran memleketimizi fabrika satıp domates ithal eder hâline getirdiniz demiştim geçen sene; şimdi diyorum ki: Yoksulluğu, en büyük savaşı görerek yenmiş ve dünyanın 16’ncı büyük ekonomisine gelmiş Türkiye’yi yokluğa yol alır hâle getirdiniz. Yoksulluğu arar hâle geleceğiz arkadaşlar, Allah vermeye. Bakın, kura bakmayanlar göremez, bilemezler de çiftçiye bakın, çiftçiyle konuşun; çiftçi, köylü bitik.

Geçtiğimiz hafta bizim Isparta gülünün kilogram başına taban fiyatı açıklandı. Hemen bir araştırma önergesi sundum; dolar artmış, mazot ve gübre pahalanmış, sağlık önlemleriyle maliyetler daha da artmış. Gül için taban fiyatı geçen sene 7,80’di ve demiştim ki: Gülü toprağa gömdünüz. Şimdi, bu sene 7,35; iyi mi?

Dolar önceki yıla göre yüzde 36 artmış, eylül ayının enflasyonu yüzde 11,75. Bu sizin moralli enflasyon, TÜİK rakamları; ben ona “moralli” diyorum. Şimdi, dolar bu sene yüzde 34 artmış; gülün taban fiyatı geçen sene 1,32 dolar, bu sene 0,92 dolar; kazançlar yüzde 31 daha az.

Bulgaristan’a bakalım, bizim şimdi rakibimiz. Çok daha kalitesiz gülü olmasına rağmen, Bulgaristan’da devlet toprak sübvansiyonu veriyor hektar başına 303 dolara yakın ve yine ilaç için, kış ilaçlaması için yardım yapıyor hektar başına 224 dolar ve bugünlerde Bulgaristan Meclisinde gül üreticisine kilo başına 30-60 sent prim vermesi tartışılıyor. Şimdi, mazot için yapılan ÖTV iadesini de yapıyor ve Avrupa Birliği Komisyonu tarafından da yardım yapılıyor üreticiye. Bununla bizim üreticimiz karşı karşıya gelmiş, burada defalarca söyledik, hâlâ destek yok. Geçen yıl gelirler ile giderler dengedeyse bu sene yüzde 50 daha fakirleşmiş çiftçi. Ne yapsın, Allah aşkına? Ben size soruyorum: Gül üreticimiz taş mı yiyecek arkadaşlar; hak mı bu, reva mı? Ne yiyecek, nasıl borç ödeyecek ve nasıl çorba kaynatacak? Kaynatamıyor, işi bırakıyor. Gül, kültürümüz eğer çiftçiye acımıyorsanız, kültürümüz için acıyın ve sahip çıkın bu insanlara.

Bir örnek daha vereceğim: Çiğ süt fiyatları 2,30 lira 15 Kasım 2019’da. Yem dolarla; gübre, mazot hepsi dolarla artmış, vergisi de öyle. Gülü beğenmedinizse eğer sütü soruyorum. Dün burada süt için söyledi arkadaşlar, hiç öyle değil gerçekler. O zaman, geçen sene dolar 5,75’ti, bugün 7,90. Ve sütçüleri içine almadan yapılan toplantılarda 2,70 liraya çıkarmayı düşünen lütfedicilere, sütçülerimiz adına ben soruyorum: 3 liradan aşağısı süt üreticisinin zararına üretim demek, “Ya öl ya da sütçülüğü bırak arkadaş.” demek.

Eriyor çiftçimiz, terk ediyor üreticimiz toprağını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Toprağı üretici terk ediyor ve asgari ücrete razı oluyor çocukları baba mesleğini devam ettirmek yerine.

Değerli arkadaşlarım, bütüncül bir üretici destekleme stratejisi şart. Tarım aslında bir girişim işi ve aslında dünyanın neresine giderseniz gidin dünya üzerindeki en riskli ve kutsal girişim. Hem küresel rekabete açık hem de tarımsal üretim bilgisi ve üretici kaybolduğu zaman onu yerine koyacak kimse yok yani bir hafızası var tarımın, hafızayı kaybediyorsunuz. Bir şey değil, sizden sonra da düzeltemeyeceğiz yani. Şimdi, bugün dünya verimli tarımla, dijital dönüşümle ve akıllı tarımla uğraşıyor; bakın bizim hâlimize, geleneksel üretim tarzlarıyla bu alanda küresel çapta rekabet etmek çok zor. Üreticinin eline borçlarını çevirecek kadar değil birikim yapacak, sermaye oluşturacak kadar para geçmesi ve eline geçtiği bu birikimlerle tarımsal dönüşümü sağlaması gerekiyor ki Türk tarımı 21’inci yüzyıla taşınabilsin, yoksa imkânsız. Siz, bu fiyat kırmalarla bunu yapamazsınız ve üretici bu fiyatları kabul etmediğinde ithalata dayanan politikalarınızla onları kendi aklınızla disipline etmeye çalışıyorsanız eğer bunu da bu şekilde yapamazsınız. Bu ürünleri işleyenler, yerli ve uluslararası pazarlara ulaştıranlar, alıcılar, sanayiciler; onları da korumak gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen selamlayınız.

AYLİN CESUR (Devamla) – Taban fiyatları artırılamazsa bile üretim maliyetleri düşürülmeli ki kaliteli ve miktarı doğru ürünü alabilsin alıcı da.

Şimdi ben buradan -vaktim doldu- kaderine terk edilmiş köylülerimize, çiftçilerimize sesleniyorum: Sabredin -ben de sabredin diyorum- sabredin çünkü bu kürsülerin yamalı kanunları değil sizin derdinize derman olacak günleri yakın; sabredin çünkü bütüncül bir tarımsal kalkınma stratejisiyle hak ettiğiniz yaşamı size verecek kanunlar çıkarılacak günler yakın; sabredin çünkü israftan arınmış bir bütçeyle Türkiye tarımının 21’inci yüzyıla taşınacağı günler yakın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Keven…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

69.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, şeker pancarı üreticilerinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şeker pancarı çiftçisi hayatından bezdirildi. Şeker pancarı hasadı başlayalı bir ay oldu, pancar fabrikaya çoktan teslim edildi ama fiyatı belli değil. Şu an çiftçiyle resmen alay ediyorsunuz. Şeker pancarının fiyatını şeker hâline geldikten sonra mı açıklayacaksınız? Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, geçen yıl, 1 Eylül 2019’da Konya’da yaptığı mitingde şeker pancarı fiyatını açıklamıştı. Şimdi ekim ayı bitiyor, ortada bir açıklama yok. Yüz binlerce şeker pancarı çiftçisi yine hüsrana uğratıldı. Benim ilim Yozgat pancar üretiminde ülkemizde 2’nci sırada olup Yozgatlı üreticiler umutla 400 lira fiyat bekliyorlar. Pancar taban fiyatını açıklayamıyor iseniz söyleyin, açıklayacaksanız bir an önce açıklayın, üreticinin umutlarıyla fazla oynamayın.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Esgin…

70.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, ülkenin her alanda olduğu gibi tarımda da büyümesini sürdürdüğüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ESGİN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Türkiye her alanda olduğu gibi tarımda da büyümesini sürdürüyor. Tarımsal hasılada Avrupa’da 1’inci sırada yer alıyoruz. Son iki yılda tarımsal desteği, yüzde 52 artışla, 22 milyar liraya çıkardık. Bakanlık bütçesinin yüzde 55’i çiftçimize yönelik desteklere ayrıldı. Biz kayıtsız ve şartsız, daima çiftçimizin ve üreticimizin yanındayız. Bu yıl salçalık domateste fiyat düşüklüğü sebebiyle, seçim bölgem Bursa’mızda, çiftçimizin mağduriyet yaşamaması için TÜRKŞEKER üzerinden 50 bin tonun üzerinde alım gerçekleştirdik. Bu sayede domates fiyatını sözleşmeli tarım rakamlarına çıkararak piyasayı regüle ettik. Aynı şekilde salçalık biberde de gerekli adımları attık. Önümüzdeki yıl girdi maliyetleriyle finansman riskini azaltacak, sözleşmeli tarımda üreticimizi koruyacak ve alım garantisiyle çiftçimize bir koruma kalkanı sağlayacak düzenlemeler için hep…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

71.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya’nın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – OHAL sürecinde hak ihlallerini araştırma önergemiz vesilesiyle Sayın Özkaya’nın iddia ettiğinin tersine, belirttiği dünkü AYM kararlarında AYM ve ACM kararlarının idare için bağlayıcı olmayabileceğine dair bir dayanak yoktur, olamaz da. Önergemiz bakımından AYM -madde 153- ve ACM -madde 138- kararlarının yok sayılması Ceza Kanunu’na göre suçtur. Şu hâlde sorun, hukuk devleti miyiz yoksa çete devleti mi olacağız noktasında düğümlenmekte.

“Terörist” tanımına gelince: Yakın geçmişte Pensilvanya mukimi teröristbaşı önünde diz çökenler, 2017 tek kişi anayasası dayatmasına “Hayır.” diyenlere terörist yaftası vuruyordu, bugün ise güdümleri altındaki yargıdan bile korkuyorlar. Ülkeyi yağmalamak için yasaları torbalayanlar ve AYM kararlarını etkisiz kılmak için Anayasa’yı sürekli ihlal edenler de kendileri. Âdeta bir tür devlet terörü yaratmak için yarışmaktalar.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Aydın Milletvekili Metin Yavuz ve 60 Milletvekilinin Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2985) ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 221) (Devam)

BAŞKAN – 16’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin Kanun Teklifi’nden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit                               Nusrettin Maçin

                                          Mersin                                                        Muş                                                       Şanlıurfa

                                     İmam Taşçıer                                   Mahmut Celadet Gaydalı            Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                       Diyarbakır                                                     Bitlis                                                         İzmir

                                     Ayşe Sürücü                                             Semra Güzel

                                        Şanlıurfa                                                   Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, teşbihte hata olmaz, bir söz vardır: Deveye sormuşlar “Boynun niye eğri?” O da “Nerem doğru ki.” demiş. Şimdi, biz de AKP’ye diyoruz ki bu kadar yanlış, yanılgılı bir tarım ve orman yasasını niye getirdiniz ki? Onun da “Ben, hangi işi doğru yaptım ki burada benden doğru bir iş bekliyorsunuz?” diye ifade ettiğini duyabiliyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, dün de ifade etmeye çalıştık, iki gündür de arkadaşlarımız uzun uzun anlatıyorlar. Bu tarım meselesi bir iktidara, tek kişiye bırakılmayacak kadar önemli bir mesele; hepimizin yaşamını çok yakından ilgilendiriyor, geleceğimizi yakından ilgilendiriyor fakat görüyoruz ki bu konuda kör, sağır, dilsiz ve duyarsız bir tutumda ısrar ediyorsunuz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, içinden geçtiğimiz son, pandemi dönemi, aslında bizim birçok sorunu görmemizi sağladı, örneğin gıda krizini, örneğin kıtlığı; örneğin gıda enflasyonu gibi şeylere daha yakından bakmamızı sağladı. Bugün, Türkiye şunu çok açık ve net gördü: İşte, sokağa çıkma yasağı ilan edildi, pandemi nedeniyle herkes evine kapandı, ne oldu? İnsanlar marketlere koştular ve gıda stoklamaya başladılar, neden? Çünkü, gıda vardı yani birileri buğday ektiği için, birileri o buğdayın hasadını yaptığı için, değirmende öğüttüğü için biz, gidip marketten un alabildik. Un kendiliğinden tarlada yetişen bir şey değil. Birileri domates fidesini toprakla buluşturduğu için, biber fidesini toprakla buluşturduğu için, biz gidip markette biberi, domatesi, patlıcanı alabildik. Peki, bütün bunların olmadığı koşullarda biz, böyle bir durumda nereden nasıl gıda alacağız değerli arkadaşlar? Buna dair bir fikriniz, bir yaklaşımınız var mı? Hayır, yok.

Şimdi, bakın, Türkiye'de bunların yapılması için yani üreticinin üretmesi için, çiftçinin üretime devam etmesi için bazı koşullar gerekiyor. Biz, her yıl kaybedilen tarım alanlarıyla yüz yüzeyiz. Bir taraftan toprak erozyonla kaybediliyor ama diğer taraftan sanayiye açıldığı için, diğer taraftan yanlış bir şekilde tarım politikaları uygulandığı için tarım alanları sürekli daralıyor. Bugün, daha doğrusu her geçen gün üreticiler topraktan, tarımdan, kırdan ve üretimden kopuyorlar, koparılıyorlar. Buna dair bir önleminiz var mı? Hayır, değerli arkadaşlar.

Bakın, sadece TÜİK verilerinde Türkiye’deki tarım alanları son on sekiz yılda yüzde 12,3 daralmış değerli arkadaşlar, sebze bahçeleri alanı yüzde 15 küçülmüş ve 2002’de 7 milyon 458 bin kişi tarımda istihdam edilirken bu sayı 2020 Şubat ayında 4 milyon 157 bin kişiye düşmüş, yani 3 milyondan fazla bir kayıp var ve siz, bu kaybı hiç önemsemiyorsunuz.

Peki, bu kayıp ne oluyor? Bu insanlar buharlaşıyor mu? Artık köyünde tarım ve hayvancılıkla uğraşmıyor; sebze ekmiyor, buğday ekmiyor. Ne oluyor? Köyünü terk ediyor değerli arkadaşlar, büyük şehirlere gidiyor ve “Ne iş verirsen yaparım ağabey.” diyen niteliksiz emekçi oluyor; aslında, iş gücünde ara eleman oluyor. Yani bu insanların her biri sermaye için ucuz iş gücü oluyor ve siz, bu politikaları ne yazık ki destekliyorsunuz, bunun önüne geçmek için de hiçbir önlem almıyorsunuz.

Şimdi, dün de söyledim, bu ülkenin neye ihtiyacı var? Bir tarım reformuna ihtiyacı var; sürdürülebilir, gerçekten üreticiyi destekleyen, üreticinin girdi maliyetlerini düşüren, dışa bağımlılığı azaltan bir tarım politikasına ihtiyacı var. Bugün sizin Maliye Bakanınız dolara bakmıyor ama mazotu satanlar dolar üzerinden alıyorlar ve dolar üzerinden onu pompaya yansıtıyorlar. Bir çiftçi gidip tarlasını ekip biçmek için bir depo, iki depo mazot harcadığında üçüncüyü alamaz noktaya geliyor. Sonuç ne oluyor? Sonra, gidiyor, özel bankalara borçlanıyor, borç yükü artıyor. Bu sefer ne oluyor? Gelip traktörünü haczediyorlar, tarlasını haczediyorlar ve üretimini sürdüremeyen çiftçi ülke için de kendi için de millî gelir için de bir kayıp oluyor.

Başka ne yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Yaptığınız yanlışlardan biri: Bakın, bölgede DEDAŞ ve DSİ, halkın üzerinde gerçek anlamda ceberut bir sistem yürütüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bugün, DEDAŞ’ın elinde olan Mardinli, Urfalı üreticiler onlar nedeniyle üretemez hâle gelmiş. Siz kendi alacaklarınızı, devletin alması gereken vergiyi bir kalemde yandaş şirketler lehine silerken bu üreticilerin borçlarına dair hiçbir akıl geliştirmiyorsunuz değerli arkadaşlar. Örneğin, şöyle demiyorsunuz: “Ya, küresel bir salgın var, biz bu borçları millîleştirelim, biz bu borçları devletleştirelim ve bu DEDAŞ zulmünden üreticimizi kurtaralım, ikinci ve üçüncü ürünü tarlada yanmasın.”

Başka ne yapıyorsunuz değerli arkadaşlar? Üreticilerin borçları nedeniyle verdiğiniz teşviklere DEDAŞ’ın haciz koymasının önünü açıyorsunuz. Ya, Allah aşkına bir şeyi kalkındırmak için üç kuruş para veriyorsunuz, ondan sonra en pahalıdan elektriği satıyorsunuz, ona da DEDAŞ gidip haciz koyuyor. Bu, vicdana sığar mı değerli arkadaşlar; hepinize soruyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde geçen “ve avlanma ücreti alınmayacak diğer kişilere” ibaresinin çıkarılmasını, “izin ücreti” ibaresinin “izin ücretine” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Orhan Sarıbal                                       Okan Gaytancıoğlu                                     Cengiz Gökçel

                                           Bursa                                                        Edirne                                                       Mersin

                                   Faruk Sarıaslan                                          Özgür Ceylan                                        Hüseyin Yıldız

                                        Nevşehir                                                  Çanakkale                                                    Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan.

Buyurunuz Sayın Ceylan. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Teklif’in 16’ncı maddesi üzerinde görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerekçenin ilk cümlesi “Tarım ülkemiz için öncelikli bir faaliyet alanıdır. Özellikle son yaşanan Covid-19 salgını da tekrar göstermiştir ki gıda güvenliği ve güvenilirliği, diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemiz için de hayati bir meseledir.” diye başlıyor. Değerli milletvekilleri, bu haklı ve yerinde tespitin iktidar tarafından yapılmış olması ülkemiz açısından sevindiricidir. Hâliyle bu tespiti görünce tarım sektörünün yapısal sorunlarının çözümü noktasında doğru adımlar atılacağı beklentisi yükseliyor ancak cumhuriyetin ilk yıllarında ekonominin lokomotifi olan tarım sektörü her geçen gün kan kaybediyor.

Gerekçeden devam edeceğim: “2002 yılında 37 milyar TL olan tarımsal hasılamız 7,5 kat artarak 2019 yılında 275 milyar TL’ye yükselmiştir.” denilerek kamuoyuna istatistik oyunlarla yanıltıcı bilgi veriliyor. Peki, gerçekten 7,5 kat bir artış söz konusu mudur? Değerli milletvekilleri, dönemin döviz kurları üzerinden gerekçede açıklanan rakamı dolara çevirdiğinizde 23 milyar dolara karşılık 2019 yılında 34 milyar dolarlık bir tarımsal hasıla gerçekleştiğini görürsünüz. Söylendiği gibi 7,5 katlık bir artış olsaydı tarımsal hasılamızın 172 milyar dolar seviyelerinde olması gerekirdi.

Çiftçimizin hâli ortada; çiftçi gırtlağına kadar borç içerisinde, her hasat dönemi öncesi sıfırlanan gümrük kotaları nedeniyle canından bezmiş durumda.

Gerekçenin her satırında birbirinden ilginç cümleler serpiştirilmiş. Bunlardan biri de “Her ne kadar kendi kendine yeten bir tarım sektörümüz bulunmakta ise de…” De’si ne kardeşim? Uygulanan politikaların etkisiyle ülkemiz tarımda net ithalatçı bir konuma gelmiştir. Kendi kendine yeten bir tarım sektörümüz vardı, evet ama artık saptan samana her şeyi ithal eden bir ülke olduk. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, son dönem tarım ihracatımız toplamı 77,6 milyar dolar, ithalata ödediğimiz rakam ise 104,6 milyar dolardır; fark tam 27 milyar dolar yani kendi üreticimizi değil, yabancı ülke çiftçilerini desteklemişiz.

Çiftçinin, sanayicinin ve esnafın yüzü artık gülmüyor. Hâliyle bizim üreticilerimiz de fakirleşmiş, borçlanmış; kimi bankaya kimisi de tefecilere. 2002’de bir çiftçinin bankalara ortalama borcu bin lira iken 2019 yılında bu rakam 52 bin lira olmuş. Sonuç mu? Sonuç, üretimden uzaklaşan çiftçi gerçeği.

2003 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi’nde 2 milyon 765 bin kişi varken 2019 yılında bu rakam 2 milyon 83 bin kişiye düştü; 682 bin üretici artık tarımsal üretim yapmıyor. 2002 yılında 900 bin kişi tarım BAĞ-KUR’luyken yüzde 35 azalarak Nisan 2020’de 585 bin kişiye düştü. Tarım sektörünün gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 10,3 iken 2019’da yüzde 6,4’e geriledi. Çöküş bu hızla sürerse ülkemizin sonu bir felakettir değerli arkadaşlar.

Çiftçi 2014 yılının ilk gününde 10 bin lirayla dolar almış olsaydı elinde 4.596 doları olacaktı. Aynı çiftçi bugün 10 bin lirasını dolara çevirse eline geçecek para 1.269 dolardır. Bu çiftçi niye üretsin arkadaşlar? Fakirleşmenin boyutunu tek başına bu bile açıklamakta görmeyen gözlere, duymayan kulaklara. (CHP sıralarından alkışlar)

Buna bir çare bulmak zorundayız. İktidar, muhalefet el ele vererek 83 milyonu uçurumun kenarından çekmeliyiz. Tarımsal üretimin artırılması için gerekli yapısal önlemleri ivedilikle hayata geçirmeliyiz.

Allah rızası için rakamlarla algı oluşturma telaşından vazgeçin de şu çiftçinin, köylünün derdine derman olmaya çalışın. Çiftçiye ÖTV’siz mazotu verin, millete verdiğiniz sözleri yerine getirin. Millet size dümeni verdi gemiyi kazasız belasız limana yanaştırın diye, siz de biraz gayret edin.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde yer alan “Bakanlık tarafından” ibaresinin “Bakanlıkça” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                             Zeki Hakan Sıdalı                                         Enez Kaplan

                                          Adana                                                       Mersin                                                     Tekirdağ

                                İmam Hüseyin Filiz                                   Hayrettin Nuhoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                        Gaziantep                                                   İstanbul                                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI YUNUS KILIÇ (Kars) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerine konuşacağım, selamlarımı sunarım.

Bu madde, tabiata ve türlerine zararlı hayvanların, görevliler veya avcılar tarafından avlanmasıyla ilgili yönetmeliğin Bakanlık tarafından çıkarılmasını düzenlemektedir. Maddenin gerekçesine göre yabancı diplomatlardan, devlet misafirlerinden ya da uluslararası kuruluş temsilcilerinden avlanma ücreti alınmaması öngörülmektedir. Bu durumun bir ikilik yaratacağını, istisnaların doğru olmadığını düşünüyoruz. Bize göre, önemli davetlilere bu imkân verilecekse, bu avlanma bedeli, davet eden kurum tarafından karşılanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de stratejik bir öneme sahip sektör olan tarım, son yıllarda atılan günübirlik adımlar, eksik çözümler ve yanlış düzenlemelerle içinden çıkılmaz bir hâle gelmiştir. İktidar yetkililerinin birçok konuda olduğu gibi çizdikleri pembe tablolar gerçeklerden çok uzaktır. Corona salgını dolayısıyla işsiz kalanlara, iş yerleri kapanan küçük esnaf mensuplarına, kredi, borç, faiz batağında çırpınan insanlara pembe tablolar çizmeye devam etmek, onlarla dalga geçmek demektir.

Takip edilen ithal ağırlıklı politikalar sonucunda Türkiye, tarımda ithalatçı ülke konumuna gelmiştir. Daha yakın zaman önce, genetiği değiştirilmiş, içleri çürümüş soğanı, patatesi Suriye’den, Mısır’dan, İran’dan ithal etmedik mi? Ürün planlaması ve fiyat garantisi olmadığından rastgele üretim yapılmaktadır.

Bugün, ülkemizin bazı bölgelerinde birçok üretici sebze, meyvesini tarladan kaldıramadı, satamadı. Bir taraftan, çarşı pazar gerçekten ateş pahası; insanlar, kahredici acı bir tablo karşısında yoksulluğa, sefalete, açlığa mahkûm edilmektedir. Diğer taraftan, yandaş medyanın bazı torba kanunlarda yer alan uyduruk ve uçuk maddelere dayanarak attığı manşetler ise şaşkınlık yaratmaktadır. Hazırlanmakta olduğu açıklanan vergi ve sigorta borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak işte, bazı gazete başlıkları: “Ekonomide üç gelişme” “Ekonomiye ilaç gibi paket” “2023’e kadar her kesimi rahatlatacak ekonomik paketler gelecek”

İktidar mensuplarının ve yandaş medyanın ekonominin düzeltilmesiyle ilgili başarılı sonuç getirmeyeceği kesinlikle belli olan bu paket propagandası, enflasyon, zam, geçim sıkıntısı, yoksulluk tablosunun üzerine kâbus gibi çökmüştür. Bunun en belirgin göstergesi çarşı, pazar ve marketlerdeki fiyatlardır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin iyi yönetilmediğini söyleyerek, örnek vererek eleştirilerde bulunmak bizim görevimizdir. Haklı olduğumuz eleştiriler için iktidarın teşekkür etmesini elbette beklemiyoruz ama hiç olmazsa dinlemelerini, eleştiri konularını anlamalarını bekliyoruz. Ziraatla, tarımla uğraşan çiftçimiz, köylümüz sorunları kökünden çözecek ve ülke tarımına hayalî değil, kalıcı olacak düzenlemeler beklemektedir. Hatırlatmak isterim, hani bir proje vardı, 2015 yılında AKP iktidarı tarafından kısa adı TARSEY olan “Tarım Sektörü Entegre Yönetim Bilgi Sistemi” diye yüzyılın projesi olarak tanıtılmıştı. Sormak gerekmez mi, ne oldu bu yüzyılın projesine? Bu ülkenin kaynakları, bu projede olduğu gibi, pek çok örneklerini gördüğümüz hayalî projelerle peşkeş çekilmeye devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, doğal ekosistemler artan bir hızla değişmektedir. Bu değişimde yoğun bir insan baskısı olduğu şüphesizdir. Canlı popülasyonların son elli yılda yüzde 60’a yakın azaldığı bilim adamlarınca ifade edilmektedir. Bu azalmanın iklim krizlerinin etkisi, kirlilik ve istilacı türlerle aşırı avlanma sonucu daha da artacağı öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Ülkemizde de durum farklı değildir. Gelecek nesillerimizi düşünerek coğrafi ve tabii güzelliklerimizi, doğal kaynaklarımızı korumak ve faydalı şekilde kullanmak zorundayız. İklim ve toprak varlığımızı, tarım alanlarımızı en etkin şekilde kullanarak istihdam yaratmak, ihtiyaç duyulan ürünleri yetiştirmek ve ürün fazlasını ihraç etmek suretiyle hem dışa bağımlılığımızı azaltmak hem de kazanç sağlamak mümkündür.

İYİ PARTİ olarak artarak biriken sorunların bilimsel çalışma, bütünsel bir bakış ve kararlı bir iradeyle çözüme kavuşturulacağına inanıyoruz. Bunun için, tarımın bütün paydaşlarının katılımıyla kısa, orta ve uzun vadeli planlarla gerçekçi çözümler getiren yasalar yapmak gerektiğini ifade etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sonuç olarak şunu söylemeliyim ki her torba kanunda olduğu gibi, bu kanun teklifi de şaibelidir, en önemli şaibe de “Yanıltıcı yayın yapılamaz.” ibaresidir. “Yanıltıcı yayın” tanımı son derece öznel, muğlak ve tehlikelidir. Bu maddenin bu şekliyle yasalaşması keyfî uygulamalara sebebiyet verecektir, halkın doğru bilgi alması engellenecektir. Bu sebeple, bu madde başta olmak üzere, birçok maddeye şiddetle karşı olduğumuzu belirtiyor, saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.07

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

221 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Ekim 2020 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.09



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 221 S. Sayılı Basmayazı 7/10/2020 tarihli 3’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.