TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                          106’ncı Birleşim

                                                                 1 Temmuz 2020 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, ülkenin deprem gerçeğine ve fay hatları üzerindeki yapılaşmaya ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Şırnak ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı’nın, 5. İslami Dayanışma Oyunları’nın 2021 yılında Konya ilinde gerçekleştirileceğine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında Süper Lig ve 1. Lig maçlarının oynanmasında engel görmeyen Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun 2. ve 3. Lig maçlarının oynanmaması yönündeki kararının yanlış olduğuna ve bu yanlış kararın düzeltilmesi için Gençlik ve Spor Bakanını göreve davet ettiklerine ilişkin açıklaması

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde ilinde yaşanan dolu yağışının Hüsniye ve Eminlik köyleri ile Ovacık beldesindeki ekili arazilere zarar verdiğine, sulama suyu abonelerinin borçlarından dolayı yaşadığı elektrik kesintilerinin mağduriyetlere neden olduğuna ilişkin açıklaması

4.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın ili Amasra ilçesine termik santral kurma çalışmalarına karşı hukuk düzlemindeki mücadelelerini sürdüreceklerine ilişkin açıklaması

 

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, TÜVASAŞ’ın gerçekleştirdiği proje kapsamında yerli ve millî imkânlarla üretilen millî elektrikli trenin hayırlı olmasını dilediğine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ettiğine, sosyal medya aracılığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak’a yapılan hakareti kınadıklarına ilişkin açıklaması

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, dünyaya yeni gelmiş bir bebek üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve ailesine sosyal medya aracılığıyla hakaret eden ahlak yoksunlarını lanetlediğine, sosyal medya terörünün önlenebilmesi için ivedilikle yasal düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, salgın sonrasında oluşacak yeni dünya düzeninde güçlü olarak yer alabilmek için çok daha fazla çalışılacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yerli ve millî demir yolu sanayisinde büyük mesafeler katedildiğinin kanıtının millî elektrikli tren olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, dünyaya gözlerini yeni açan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın oğlu Hamza Salih’e Allah’tan uzun ömür dilediğine, siyasilerin aileleri üzerinden sosyal medya aracılığıyla yapılan çirkin paylaşımları nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

9.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, kaderi Doğu Akdeniz’de, mavi vatanda ve denizde şekillenecek olan devletin denizcilik bakanlığının bile olmadığına ilişkin açıklaması

10.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, halkın yerel ve ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan il özel idarelerinin iş makineleri ve araçları için kullandıkları akaryakıta ödediği ÖTV’nin kaldırılması için düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, baroların yapısını değiştiren kanun teklifinin kabul edilmesi hâlinde 83 milyonun yaşamında nelerin değişeceğine ve Türkiye’nin sürükleneceği tehlikelere ilişkin açıklaması

12.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, İzmir ili Güzelbahçe ilçesi Yelki Mahallesi’nde sit alanı olan ve tarım arazilerinin bulunduğu bölgede yapılmak istenen “go-kart” pisti projesinin durdurulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

13.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 1 Temmuz Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetin’in evinde işkenceye maruz bırakıldığına, Genel Kurulun 105’inci Birleşiminde Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

15.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, tıp, fizik, matematik, geometri, metafizik, musiki ve astronomi ilimlerinde “üstat” payesini alan Farabi’nin sözlerine ilişkin açıklaması

16.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, yaz okulu açılması konusunda inisiyatifin rektörlere bırakılmaması gerektiğine, öğrencilerin ikamet ettikleri ilde uzaktan eğitimle tüm dersleri kapsayacak şekilde yaz okulları açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, AK PARTİ iktidarının yatırım ortamını iyileştirmek için attığı adımlara ilişkin açıklaması

18.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, pandemi sürecinde mezuniyet işlemleri tamamlanamadığı için birçok öğrencinin mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, tek başına içim özelliğine sahip tütün üreticilerinin mağduriyetlerini giderecek bir yönetmeliğin hazırlanmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın, güçlü sağlık sistemiyle dünyaya örnek olunduğuna ve sosyal devlet anlayışıyla ihtiyaç sahibi vatandaşlara destek olmak için seferberlik anlayışıyla çalışma yürütüldüğüne ilişkin açıklaması

21.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, annelerin ve anneliğin kutsallığını yerle bir eden tüm anlayışların, bakışların lanetlenmeye mahkûm olduğuna ilişkin açıklaması

22.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Konya ilinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı kutladığına, Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu’nun ilk sınır ötesi ziyaretini Eşek Adası’na gerçekleştirmesinin üzerinde durulması gereken önemli bir konu olduğuna, TBMM İdare Amiri olarak görevlendirilen İzmir Milletvekili Fehmi Alpay Özalan’ı tebrik ettiğine, 1 Temmuz itibarıyla normalleşmede yeni bir döneme girildiğine, Afyonkarahisar ilindeki askerî havaalanının 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde söz verildiği gibi sivil uçuşlara açılması ve Ankara-Afyonkarahisar yüksek hızlı tren seferlerinin başlatılması konularında Hükûmeti duyarlı olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı vesilesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve hizmeti geçen devlet büyüklerine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Van ili Erciş ilçesinde yaşanan sağanak yağış nedeniyle zor durumda kalan bölge halkına geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, 2014 yılında  Danıştay kararıyla durdurulan Zilan Deresi HES Projesi’ne pandemi döneminde yeniden başlandığına, Demokratik Toplum Kongresi’ne yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve örgüt üyesi olmak iddiasıyla tutuklanan başta 72 yaşındaki Makbule Özbek olmak üzere 23 Kürt siyasetçinin serbest bırakılması gerektiğine, iktidarın ekonomiyi yönetemediğine, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “83 milyonun sosyal medya terörü karşısında elinin kolunun bağlı kalmasını kabul edemeyiz.” İfadesine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı vesilesiyle cumhuriyetin kurucu kadrolarını bir kez daha rahmetle andıklarına, Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu’nun ilk sınır ötesi ziyaretini Eşek Adası’na gerçekleştirmesiyle nasıl bir anlam ve önem atfedildiğinin ortada olduğuna, Rize ili Fındıklı Belediye Meclisi tarafından “Millet Bahçesi” isminin “100. Yıl Atatürk Parkı” olarak değiştirilmesi nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu’nun iradesinin arkasında olduklarına, 21 Mayısta İzmir ilindeki bazı camilerin hoparlörlerinden müzik yayını yapanların ortaya çıkarılmadığına, Esra Albayrak ve bebeğine yönelik sosyal medya paylaşımını kınadıklarına ilişkin açıklaması

27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Parlamentonun millî iradenin tecelligâhı olduğuna ve ülkenin ortak menfaatlerine göre hareket edilmesi gerektiğine, kişi güvenliğini ve kişi özgürlüğünü koruma noktasında ilk düzenlemeyi yapan ülkelerin başında ABD’nin geldiğine, sosyal medya aracılığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak’a yapılan hakareti telin ettiklerine, sosyal medyanın disiplin altına alınmasının, kişi hak ve özgürlüklerini tehdit etmeden faaliyetlerini yürütmesine imkân sağlanmasının medya anlayışının ve hukuk sisteminin olmazsa olmazı olduğuna, AK PARTİ’nin mütecaviz yaklaşımlara ve saldırgan tutumlara karşı tavrının belli olduğuna, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nın yerli ve millî gemilerle kutlanıyor olmasından kıvanç duyduklarına, Danıştayın Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması için açılan davada vereceği kararın Türk milleti adına olacağına ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, sosyal medya aracılığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak’a yapılan hakareti kınadıklarına ve sosyal medya konusunun hukuki zemine oturtulması gerektiğine, Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün 5651 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifini TBMM Başkanlığına sunduğuna ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, sosyal medya aracılığıyla Esra Albayrak’a yapılan saldırıyı kınadıklarına ve aynı hassasiyetin Başak Demirtaş’a yapılan saldırı konusunda da gösterilmesi gerektiğine, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, vatandaşların sorunlarına çözüm üretecek yasama faaliyetlerini beklediğine, çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin Meclis Başkanlığına sunulduğuna ve ilgili komisyonun İç Tüzük’ün 26 ve 36’ncı maddeleri gereğince 3 Temmuz  Cuma günü saat 11.07’den önce toplanması hâlinde bir İç Tüzük ihlaliyle karşı karşıya kalınacağına ilişkin açıklaması

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Adalet Komisyonu tarafından çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin görüşmeleri için yapılan çağrının doğru olmadığına ve Komisyon Başkanının uyarılması için Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş aracılığıyla ihbarda bulunduklarına ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç;’un, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Aksaray ili Eskil ilçesi çiftçilerinin 1994 yılında tarımsal amaçlı kullanmak üzere devlet tarafından dağıtılan arazilere yönelik mağduriyetlerinin giderilebilmesi için yasal düzenleme yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

39.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, 30 Haziran Emekliler Günü vesilesiyle emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi, EYT’lilerin sorunlarının çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

40.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, 2 Temmuz Madımak katliamının 27’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

41.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, coronavirüs salgını nedeniyle yaşanılan mağduriyetin önlenebilmesi için yeni normalde halı sahaların da açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

42.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, anayasal düzen açısından kaygı verici olan çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

43.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, 2 Temmuz Madımak katliamının 27’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

44.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 11844 sayılı tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketim bedelinin desteklenmesine yönelik Bakanlar Kurulu Kararı’nın Bursa ilini kapsamadığına ilişkin açıklaması

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, ülkede doğal afetler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerden tarım sigortası yaptırmamış olanların devlet yardımından yararlanması yolunun açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle geçici işçi olarak Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde işe alınanların mağduriyetlerinin giderilmesi talebine ilişkin açıklaması

47.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Develi Muhtarlar Derneği Başkanı Abdullah Ganioğlu’nun 31 Mart yerel seçimlerinde Develilere verilen vaatlerin yerine getirilmesi talebine ilişkin açıklaması

48.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 25 Martta düzenlenen basın toplantısında ücretli öğretmenlerin mağdur edilmeyeceğini ifade etmesinin ardından 5 Haziranda mevcut mevzuatın uygun olmadığını ifade ettiğine ilişkin açıklaması

49.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş Devlet Hastanesine coronavirüs şüphesiyle giden yurttaşlara test yapılmadığına ve Muş ilinde YKS sınavında yaşanan tedbirsizliklere ilişkin açıklaması

50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş’ın görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, kanuni düzenleme yapılıncaya kadar MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin aldığı kararı takiben MHP Grubu olarak sosyal medya hesaplarını askıya aldıklarına ilişkin açıklaması

55.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Trabzon ili Akçaabat ilçesi Hıdırnebi Yaylası’nda elektrik sorunu nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için Çoruh AKSA yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

56.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında 2. ve 3. Lig müsabakalarının oynatılmamasına karar veren Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun ligleri tescil edeceğine, liglerinde ve gruplarında ilk sırada yer alan takımların bir üst lige terfi hakları muhafaza edilecekse lig ve gruplarında 2’nci, 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci olan kulüplerin de play-off oynama hakkının korunması gerektiğine ve Kastamonulular olarak aksi bir kararı kabul etmeyeceklerine ilişkin açıklaması

57.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, 2000 yılı sonrasında emekli olanlar ile emekli olacak tüm emekli yurttaşlar arasındaki maaş adaletsizliğinin giderilmesi, intibak sağlanması ve en düşük emekli maaşının asgari ücretle eşitlenmesi için bir çalışmanın olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

58.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, fındık üreticilerinin rekolte tahmini, temmuz ayı içinde destekleme alımı yapılacağı ve taban fiyat açıklamasını beklediğine ilişkin açıklaması

59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili  Dersim Dağ’ın görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

63.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

64.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Tunceli ilinde kayıp üniversite öğrencisi Gülistan Doku meselesini takip etmekten vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması

65.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

67.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Konya ilinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerine Başkanlık Divanı olarak Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde iktidarın kronik bir sorun hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve kuruluşlarda nasıl uygulandığının ortaya çıkarılması, konunun detaylarıyla incelenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla 1/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen ve arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen 33 canın yanarak katledildiği Sivas katliamının araştırılması amacıyla 30/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul’un çeşitli ilçelerinde olmak üzere tüm Türkiye’de konut satış vaadiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık iddialarının araştırılarak hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan'ın, uçak kargo fiyatlarında indirim yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/30191)

2.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin'in, 2020 yılındaki çocuk istismarı vakalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/30558)

 

1 Temmuz 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, deprem gerçeği ve fay hatları üzerinde yapılaşma hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’e aittir.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, ülkenin deprem gerçeğine ve fay hatları üzerindeki yapılaşmaya ilişkin gündem dışı konuşması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün gündem dışı söz almamın nedeni arkadaşlar, ülkemizin yüzde 92’sinde var olan fay hatlarına dikkat çekmek ama bundan daha önemlisi, ülkemizde ekonomik olarak ve demokratik olarak da fay hatları yaşanıyor. 13 milyona yakın insanın iş gücünden uzaklaştığı, 6 milyonun da bu pandemi döneminde onlara eklendiği bir ortamda bu ekonomik fay hatları üzerinde konuşulması gerekirken ne yazık ki ülkemizde baroların bölünmesi, TMMOB, “Kıdem tazminatlarını nasıl kaldırabilirim?” gibi sanal gündemlerle uğraşılıyor. Arkadaşlar, burada tartışılan tüm kanunları siz biliyorsunuz; bugün itibarıyla, bu Meclisin derhâl bunlara son verip ülkemizde beklenen 7 ve üzeri büyüklüğünde olası bir depreme karşı önlem alması gerekiyor.

Neden bunu söylüyoruz değerli milletvekilleri? Ocak ayından günümüze kadar geçen yaklaşık altı aylık süre içerisinde, 5 ve üstü büyüklüğünde 15’e yakın deprem meydana gelmiş olup bu süreçte 52 vatandaşımız hayatını kaybetti, 1.700’e yakın vatandaşımız yaralandı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığından almış olduğumuz verilere göre de 20 bini aşkın bina ve iş yeri ağır hasarlı durumda. Peki, bu bitti mi? Bunun dışında 17 Haziran 2020’de 217 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde yapmış olduğum konuşma ve uyarılardan sonra iki hafta geçmeden, bildiğiniz gibi, Manisa ve Muğla’da yine art arda 5 büyüklüğün üzerinde depremler meydana geldi.

Değerli milletvekilleri, yine, son günlerdeki -ülkemizde afetler sadece depremlerle sınırlı değil tabii- sel afetinde İstanbul’da 1 ve Bursa’da 6 olmak üzere 7 vatandaşımızı kaybettik. Yine, bildiğiniz gibi, şubatta çığ altında kalan 5 vatandaşımızı kurtarmaya kalkarken liyakatsiz kişilerin görevde bulunması nedeniyle ne yazık ki 41 vatandaşımızın çığ altında yaşamını yitirdiği bir olayla karşı karşıya kaldık.

Sonuç olarak ocak-haziran ayları arasında çığ, heyelan ve sel afetlerinden dolayı toplam 99 vatandaşımız hayatını yitirdi. Bunu rakam olarak ifade etmekten de utanç duyuyorum, o ölen insanların anısı önünde de saygıyla eğiliyorum değerli milletvekilleri. Bu süreçte 7 milyar lira hasar oluştu. Bütün bu pandemi döneminde topladığınız yardım miktarı ne kadar arkadaşlar? 2 milyar civarında. Sadece maddi hasar 7 milyarın üzerinde; can kayıpları… Zaten onu konuşmamak bile gerekiyor.

Peki, tüm bu yaşananların nedeni Hükûmet tarafından tartışılıyor mu ya da TBMM’nin gündemine taşındı mı? Şu an 18 ilimizin, 80’i aşkın ilçemizin, 502’yi geçen mahalle ve köyümüzün doğrudan 5,5 ve üzeri deprem oluşturacak fay hattı üzerinde olduğunu bilmemize rağmen, bütün bilim adamlarının ve Jeoloji Mühendisleri Odasının defalarca “7 büyüklüğü üzerinde bir deprem geliyor.” diye uyarmalarına rağmen, bu konuda tek bir çözüm sunulmadı ve bunu burada hâlâ tartışmıyoruz arkadaşlar. Bu, çok önemli bir handikaptır. Bırakın artık bu baroları, bırakın TMMOB’u, bırakın kıdem tazminatıyla uğraşmayı. (CHP sıralarından alkışlar)

Fay zonları üzerindeki alanlarda günümüzde 100 bini aşkın konut var, 500 bin de insan barınıyor buralarda. Burada hâlâ fay hatları veya zonlarının yapılaşmaya kapatılması ve 7269 sayılı Afet Yasası’nda değişiklik yapılması üzerine vermiş olduğum kanun teklifi üç aydır Mecliste, hâlâ ne yazık ki gündeme gelmedi. Bunun bir an önce gündeme gelip tartışılması gerektiğini de buradan ifade etmek istiyorum.

Evet, bu alanda çalışan çok sayıda bilim insanı, jeoloji mühendisleri 1935 ve 1945 yılları arasında bu tarz depremlerin meydana gelerek bir deprem fırtınası olduğunu ifade etmelerine ve uyarmalarına rağmen, hâlâ bununla ilgili tek bir çalışma yapılmıyor.

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve İmar Kanunu’yla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, mevzuat gereği afet bölgelerinde alınması gereken önlemlere ilişkin hâlâ bir çözüm önerisi getirmiyor. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşümden çevrilemedi arkadaşlar. İmar planlarına esas jeolojik ve jeoteknik etütler hâlâ imar planlarına işlenmiyor, kent bilgi sistemine işlenmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen tamamlıyorum Başkanım.

“İmar barışı” adı altında çıkardığınız imar affı, fırsatçıları koruyup kolladı, kanuna nizama uyan insanları bir bakıma cezalandırdı. Ne yazık ki kurala uyanlar ötekileştirildi, kurala uymayanlar ise ödüllendirildi. Bununla ilgili hâlâ bir önlem alınıyor mu? Hayır.

Peki, birinci derecede sorumlu İçişleri Bakanlığı ve AFAD üzerine düşeni yapıyor mu konuda? Yine kocaman bir “Hayır.” Ne yazık ki kaya düşmesi, heyelan, deprem, sel baskını ve benzeri afetlere dönük AFAD üzerine düşeni yapması gerekirken liyakati olmayan, bu konuda bilgisi olmayan çeşitli meslek disiplinlerinden insanlar -bir araştırın lütfen- ne yazık ki AFAD’a atanmıştır, dolayısıyla çığ felaketinde yaşanan aymazlık gibi olaylar yaşıyoruz.

Evet arkadaşlar, bugün yapmamız gereken, bu Meclisin yapması gereken siyasi saiklerden ayrı, hepimizin, 83 milyonun canını ilgilendiren bir deprem olgusuyla karşı karşıya olduğumuzun bilinmesidir. Bakın, pandemiyle ilgili nasıl bir sağlık kurulu oluşturulduysa derhâl bir deprem kurulunun oluşturulması gerekiyor. Enkaz altından çıkarmak marifet değil arkadaşlar, önemli olan enkaz altında insanların ölmemesini sağlamak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bravo! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Selamlayalım, buyurun efendim.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Önemli bir konu olduğu için…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Çok önemli bir konu Başkanım.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Bu kürsüden bir kez daha çağrı yapıyorum: Hükûmetin sorumluluğu taşıması gerekiyor, MHP’li milletvekilerine de sesleniyorum arkadaşlar, yüz binlerce insanın canının sorumluluğunu taşıyoruz. Bir an önce bu Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinde hep beraber, bu ülkenin kanayan yaralarından biri olan 550 aktif fay hattı üzerinde yaşayan yüz binlerce insanımız için fay yasasını gelin, çıkaralım; afetler gibi ulusal bir sorunu birlikte ele alalım, afetlerden sorumlu kurumlara liyakatli kişileri atayalım. Kaynakları ve önceliği Kanal İstanbul gibi uçuk projelere değil; kentlerin, depreme hazır kentler olmasına verelim. Unutmayalım, insan yaşamı çok önemli, daha kaç insanın ölmesini bekleyeceğiz? Biz unutsak da deprem unutmuyor.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Şırnak’ın sorunları hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’e ait.

Buyurun, Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Şırnak ilinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, bu ay itibarıyla yani geçmiş ay itibarıyla haziranda bir normalleşme süreci başlatıldı Hükûmet tarafından. Normalleşme süreci öncesi Şırnak bölgesinde toplam corona vaka sayısı 82 ya da 83’tü ama haziran ayı itibarıyla bu sayı 750’ye çıktı, merkezi de Cizre. Sebebi de şuydu: Yeterince alınmayan önlemler. Bir de şunun tespitini kriz komisyonumuz yapmıştı: Vefa Grubundan 2 arkadaşımız yardım dağıtırken tespit sonucu coronalı çıkıyor ve bunlar yüzlerce aileyi gezmişler, gezdikleri ailelerin büyük bir çoğunluğu bir anda bu mikrobu almış oluyorlar. Aldığımız son bilgilere göre vaka sayısı 750’nin üzerinde ve karantinaya alınan bina sayısı 200’ü çok aşmış. Tabii, bu burada durmuyor, Cizre’de durmuyor; Silopi’ye aynı oranda yansımış, Şırnak merkezine aynı oranda yansımış, İdil’e de yansımış ve giderek yayılıyor.

Tabii, televizyonlarda çokça anlatıldı bu konular, tedbir alma konuları ama değerli arkadaşlar, biz parti olarak, demokratik kitle örgütleri olarak da önlemlerimizi çokça aldık fakat yetkililer buna karşı duyarsız kaldılar. Bakın, ben bu yayılım esnasında iki gün boyunca Vali Bey’i aradım, Sağlık İl Müdürünü aradım; hiçbiri bizim telefonlarımıza cevap vermediler. Mesele şuydu: “Bu konuyu birlikte ele alıp halkın sokağa çıkmaması noktasında ya da diğer tedbirlerini daha rahat alabilmesi noktasında ne yapabiliriz?” idi. Maalesef HDP’li Vekil olduğumuz için onların zihninde biz sakıncalıyız ve bizimle görüşmediler. Oysa Devlet Memurları Kanunu’nda deniyor ki: Devlet memuru dil, din, ırk cinsiyet siyasi düşünce mezhep farklılığı vesaire gözetmeksizin topluma hizmet etmek durumundadır. Oysa siz AKP Hükûmeti olarak memurları o denli korkutmuşsunuz ki kendi ilinin sorunlarını dile getirmek isteyen, bunu görüşmek isteyen vekille görüşmekten kaçınıyorlar. Niye? Çünkü muhaliftir, çünkü düşman kategorisine konulmuştur. Şimdi siz, toplumun birliğinden, bütünlüğünden bahsediyorsunuz; bu toplumda birlik bırakmamışsınız; sosyolojik olarak da bölmüşsünüz, siyaseten de bölmüşsünüz, memurları da bölmüşsünüz; parti devleti hâline getirmişsiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Türkiye tarihinde olmadığı kadar birlik beraberlik içerisinde ülkemizdeki derin ve paralel yapıları temizledik.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, devlet hastaneleri yetersiz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ülkemizdeki derin ve paralel yapıları temizledik, nifakları ortadan kaldırdık.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Şırnak’ta, İdil’de, Cizre’de, Silopi’de, hastanelerin teknik araç gereçleri son derece yetersiz; doktor, memur yetersiz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hamdolsun, Kürt’üyle Türk’üyle Laz’ıyla Çerkez’iyle, Alevi’siyle Sünni’siyle birlik ve beraberlik içerisindeyiz.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Dolayısıyla, ne yapıyorlar? Her taraf dolmuş, dış illere göndermek durumunda kalıyorlar. Dolayısıyla bizim talebimiz şudur: Bir an önce müdahale edilmesi, gerekli ölçümlerin yapılması, tedavi imkânlarının yaratılmasıdır.

Diğer bir husus: Değerli arkadaşlar, yıllardır siyaset malzemesi yapılıyor “Şırnak’ın güneyine bölge hastanesi kuracağız.” diye. Biz de dört gözle bekliyoruz, nerede bu hastane? Bir ara dediler “İdil’de yapacağız.” Sonra dediler “Cizre’nin kuzeyinde yapacağız.” En son dediler “Şırnak’ın güneyinde yapacağız.” Halkı avutuyorlar, ortada hastane yok; mevcut hastaneler sağlık ocağının ölçüsünü aşan bir durumda değildir.

Diğer bir husus: Değerli arkadaşlar, her yıl yazın gelmesiyle bölgenin ormanları, coğrafyamızın ormanları çatışma ya da güvenlik nedeniyle top ateşine tutuluyor ya da bizatihi kesiliyor. Şimdi Şırnak’ın hemen güneyinde, 4 köyde bütün halkın itirazlarına rağmen, “Ormanlarımızın kesilmesini istemiyoruz.” demelerine rağmen gidip Uludere korucularını getirip ormanları kestiriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar Sayın Özgüneş.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Niye? Güvenlik gerekçesiyle. Oysa orada hiçbir güvenlik gerekçesi yoktur. Orada gözetleme kuleleri, karakollar o köylülerin nüfusunu çok çok aşan bir sayıda varlığını gösteriyor.

Diğer bir husus, değerli arkadaşlar, Şırnak’ın yol durumu. Şırnak’taki bütün ilçelerin, bütün il bağlantıları ve köylerin yolları fecaattan öteyedir. Aylarca bunu dile getirdik, basın açıklamalarıyla dile getirdik, Mecliste dile getirdik; göz boyama rötuşlarının dışında hiçbir şey yapılmıyor; bir çukura bir dolgu yapıyorlar, ertesi gün gidiyorsunuz, aynı durumda. Şırnak merkezde belediyeler AKP’nin olursa çok iyi hizmet eder. Arkadaşlar dün aradılar, kırk gündür birçok mahallesinde su yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım Sayın Özgüneş.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Suyu tankerlerle veriyorlar Şırnak’a. Oysaki Şırnak’ın mevcut suyu 3 tane, 5 tane Şırnak’ın ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanının bir sözünü hatırlatıyorum: “Şayet ülkede bir kesim çok zenginleşirken diğer kesimler yerinde sayıyor veya fakirleşiyorsa orada adalet yok demektir.” Şimdi, Türkiye’de fakirleşme yüzde 70-80, burada adalet yok. “Adaletin olmadığı bir yerde zulüm vardır.” Evet, zulüm vardır, dün de tartıştık. Zulüm ise bizim inancımızda küfre eş değerdir arkadaşlar. Yükünüz çok ağır, bir an önce kendinize gelmenizi diliyorum. Zihninizi değiştirin, bu tek parti devletleşme zihniyetinden vazgeçin, toplumu düşmanlaştırmayın.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin birlik, beraberlik ve kardeşliğinin, ulus birliğinin, geçmişte birlikte yaşamış olmasının ve gelecekte de birlikte yaşama ülküsünün en önemli göstergesi anayasal hukuk güvencesi ve vatandaşlarının temel hak ve özgürlükleridir.

Hamdolsun bugün, geçmişle kıyaslandığı zaman, ülkemizde derin ve paralel yapıların siyasete, topluma, ekonomiye müdahalelerini önledik. Ülkemizde siyasi suikastlar üzerinden millete istikamet veren anlayışı ortadan kaldırdık. Her gün şehir merkezlerinde, sokaklarda, caddelerde vatandaşlarımızın terörden dolayı hayatını kaybetmesini ortadan kaldırdık ve bu ülkede FETÖ’yle, PKK’yla, petrol, silah ve faiz üzerinden yürütülen emperyalist saldırıları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Olayla bağını kuramadık Sayın Özkan.

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hamdolsun, ülkemizin birlik ve beraberliğini koruyarak bu emperyalistleri ve onların uşaklarını temizledik. Eğer bugün, Edirne’den Kars’a, Samsun’dan Antalya’ya kadar bu ülke barış ve huzur içerisinde yaşıyorsa demek ki anayasal hukuk güvencemiz ile 83 milyon vatandaşımızın hak ve özgürlüğünü ve 83 milyon vatandaşımızın millî emanetini hakça, adaletli bir şekilde paylaştırmamızdan kaynaklanmaktadır. Bunu Genel Kurul ve aziz milletimizin dikkatine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Konya Milletvekili Selman Özboyacı’nın, 5. İslami Dayanışma Oyunları’nın 2021 yılında Konya ilinde gerçekleştirileceğine ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 2021 5’inci İslami Dayanışma Oyunları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Selman Özboyacı’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Özboyacı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Gazi Meclisimizi ve bizleri ekranları başından izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, yeni doğmuş masum bir bebek üzerinden kirli ağızlarıyla nefret kusanların, gerçekten, ahlakı da izanı da olmadığını buradan ifade etmek istiyorum. Biz, insanlıktan nasibini alamamış bu zavallıların seviyesine inmeyecek ve siyasette ahlakı şiar edinmeye devam edeceğiz.

Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak ve değerli eşi Esra Albayrak’ın 4’üncü evlatları Hamza Salih’e Rabb’im’den hayırlı, sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Rabb’im evlatlarını Albayrak ailesine göz aydınlığı kılsın.

Bu vesileyle, aile kurumunun kısır ve gündelik hiçbir siyasi tartışmaya konu edilmemesini yürekten temenni ediyorum. Bu konu, zannediyorum, siyasetçiler olarak hepimizin ortak tavır takınması gereken, hepimizin hassasiyetle üzerinde durması gereken bir konudur diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Anadolu Selçuklu medeniyetine başkentlik yapan Konya’mızın Selçuklu başşehri oluşunun 923’üncü yılını kutluyorum. Asırları aşan tarihiyle, yüz ölçümü bakımından Türkiye'nin en büyük alanına sahip olan Konya, doğu ve batı arasında stratejik bir konumda olmasıyla beraber, gelişmiş ulaşım imkânları, oturmuş sanayi yapısı, tarımda Türkiye’nin tahıl ambarı olması, ilme hürmeti, manevi iklimi, kültür ve sanata olan ilgisiyle marka bir şehirdir. Özellikle AK PARTİ döneminde şehrimizin almış olduğu yatırımlar Konya’mızın ivmesini her geçen gün daha da yukarıya taşımaktadır.

31 ilçesi ve 2,5 milyona yakın nüfusuyla ülkemizin tarımdan sanayiye birçok alanda üreten gücü ve stratejik noktası olan Konya, yüzde 25’e yakın genç nüfusuyla geleceğimizin şekillenmesi anlamında da ön plana çıkmaktadır. Şehrimiz, ilim, kültür, sanat ve spor alanlarında da gençlere birçok farklı değerler katmaktadır.

Köklü bir spor geçmişine sahip olan ve asırlar boyu spora adanmış hayatlara ev sahipliği yapan Anadolu başkentimiz, Selçuklulardan bu yana atçılık, okçuluk gibi geleneksel ata sporlarımıza öncülük etmesinin yanında “güreşçiler tekkesi” olarak da anılmıştır.

Bugün, Türkiye’de ilk defa bisiklet master planı onaylanan şehir olan Konya, aynı zamanda 550 kilometrelik bisiklet yoluyla New York’tan sonra dünyada 2’nci en uzun bisiklet yoluna sahip şehir olma unvanını da taşımaktadır.

Geçmişten günümüze birçok farklı önemli organizasyona ev sahipliği yapan şehrimiz, son dönemlerde spor alanında almış olduğu yatırımlarla beraber, Türk sporuna büyük katkı sağlamaktadır. Sportif faaliyetler konusunda elinde bulundurduğu imkanlarla, sporcuya ve kulüplere büyük imkânlar sunarak 40’ın üzerinde branşta 294 spor kulübünde 145 bine yakın lisanslı sporcuya gelişmiş tesislerinde hizmet vermektir. Sporcu sayısının her geçen gün daha da arttığı şehrimiz, bu alanda marka bir şehir olma yolunda emin adımlarla yürümektedir.

Tüm bu paylaşımlar doğrultusunda, bugün, Konya çok önemli bir spor organizasyonuna daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. İslam İşbirliği Teşkilatının İslami Dayanışma Spor Federasyonu tarafından organize edilen ve 5’incisi düzenlenecek olan İslami Dayanışma Oyunları 10-19 Eylül 2021 tarihlerinde kadim şehrimiz Konya’mızda yapılacaktır. 56 ülkeden 3 bine yakın sporcu ve binlerce seyirciyi hoşgörümüzle ağırlayacağımız bu programa, devletimiz ve şehrimiz tüm kurum ve kuruluşlarıyla büyük bir özveriyle hazırlanmaktadır.

Daha önce Suudi Arabistan, İran, Endonezya, Azerbaycan gibi ülkelerde gerçekleştirilen bu dev organizasyonun heyecanını Konya olarak tüm hemşehrilerimizle ve milletimizle birlikte paylaşacağız. İnşallah 2021 yılında şehrimizde yapılacak olan İslami Dayanış Oyunları, milletimiz adına gurur vesilesi olarak hem şehrimizin hem de ülkemizin tanıtımına büyük katkı sağlayacaktır.

Birçok branşta İslam dünyasının dört bir yanından önemli sporcuları Konya’mızın manevi iklimiyle tanıştıracak olmanın sevinciyle, oyunların şehrimize kazandırılması konusunda büyük destek veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu’na hemşehrilerimiz adına teşekkürlerimi sunuyor; oyunların Konya’mıza, ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, efendim, burada başlık “İslami Dayanışma Oyunları” aslında bu, İslam’ın sulandırılmasıdır.

SELMAN ÖZBOYACI (Konya) – Adı bu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Aslında “İslami Dayanışma Oyunu” demek... Yani İslam’ı böyle bir oyun hâline getirmekten ziyade bir hak ve adalet mücadelesidir İslamiyet. “İslamiyet oyunları” denen bir şey yok yani bu bir sulandırma, başka bir şey değil bu, böyle bir şey olabilir mi!

Teşekkür ederim, saygılar.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Yılmaz...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında Süper Lig ve 1. Lig maçlarının oynanmasında engel görmeyen Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun 2. ve 3. Lig maçlarının oynanmaması yönündeki kararının yanlış olduğuna ve bu yanlış kararın düzeltilmesi için Gençlik ve Spor Bakanını göreve davet ettiklerine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Futbol Federasyonu, dün yaptığı toplantıyla 2. ve 3. Lig maçlarının oynanmaması yönünde karar almış ve bunu kamuoyuyla paylaşmıştır. Daha önce yaptığı açıklamada liglerin oynanacağı yönünde beyanatta bulanan TFF, bu açıklamasıyla şehir takımlarının tepkisine neden olmuştur. Covid salgınıyla mücadele bahanesiyle yapılan bu uygulamayı yanlış buluyoruz. Zira, Düzce gibi bir üst lige yükselmeyi bekleyen şehir takımlarının yaptığı yatırımlar ve hevesleri kursağında kalmıştır. Süper Lig ve 1. Lig’in oynanmasında bir engel görmeyen, sporu sadece para gözüyle gören, üç beş futbol baronunun tahakkümüyle karar alan TFF yönetimi bu ikircikli kararlardan bir an önce geri adım atmalıdır. Salgınla mücadele ya topyekûn yapılmalı, bütün ligler oynanmamalı ya da diğer liglerde alınan önlemler alt liglerde de alınarak hepsinde oynanmalıdır.

Kendini sadece Süper Lig’in federasyonu zanneden TFF yönetimini alt liglerin bir taraftarı olarak kınıyoruz ve bu yanlış kararın düzeltilmesi için Gençlik ve Spor Bakanını göreve davet ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gürer...

3.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde ilinde yaşanan dolu yağışının Hüsniye ve Eminlik köyleri ile Ovacık beldesindeki ekili arazilere zarar verdiğine, sulama suyu abonelerinin borçlarından dolayı yaşadığı elektrik kesintilerinin mağduriyetlere neden olduğuna ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, Niğde ilinde farklı bölgelerde dolu nedeniyle üreticiler ciddi sorun yaşadı ve çok yerde sıkıntılar oluştu; bu bağlamda Hüsniye, Eminlik ve Ovacık’ta ekili araziler büyük zarar gördü.

Tabii, üretici bu sorununu düşünürken bu arada sulama suyu abonelerinin borçlarından dolayı elektrikleri kesildi. Bölgemizde yer altından elektrikle çıkarılan ve sulama suyu olarak kullanılan bu suların ekili alanlara verilmemesi verim kaybına ve üreticinin ciddi mağduriyetlerine neden olmaktadır. Elektrikle ilgili yapılması gereken düzenlemenin hasat dönemine bırakılması, çiftçilerin kesilen elektriklerinin açılması, bu yolla da sulama suyundan yararlanmalarının önünün açılması gerekmektedir. İlgili Bakanlığı ve konuyla ilgili yetkilileri duyarlı olmaya çağırıyorum. Hüsniye’de, Eminlik’te, Ovacık’ta şu anda sulama suyu kesik.

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

4.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın ili Amasra ilçesine termik santral kurma çalışmalarına karşı hukuk düzlemindeki mücadelelerini sürdüreceklerine ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Evet, güzel ilçemiz Amasra’da termik santral istemiyoruz. Geçtiğimiz hafta da Danıştay 6. Dairesinden olumlu bir karar geldi bu anlamda. Zonguldak, Bartın, Karabük bölgesine ait değiştirilen çevre düzeni planının yürütmesini durdurdu Danıştay. Karar önemli çünkü bu plan Amasra’ya termik santral yapılmasının önünü açıyordu. Danıştay şunu da özellikle vurguladı: “Ülkenin enerji ihtiyacı varsa bunu yerli kaynaklarla karşıla, ithale yönelme.” dedi.

Evet, amaç sadece kömür çıkarmaksa Amasra Taş Kömürü İşletmesi de bu işi gayet iyi yapabilir. Kömür çıkarmak için özel şirkete verilen ancak sözleşme süresi biten Amasra B sahası acilen Türkiye Taşkömürü Kurumuna devredilmelidir diyoruz. Termik santral kurma çalışmalarına karşı biz hukuk düzlemindeki mücadelemizi sürdüreceğiz çünkü bizim için insan sağlığı ve çevre, birtakım grupların para hırsından asla daha değerli değildir diyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, TÜVASAŞ’ın gerçekleştirdiği proje kapsamında yerli ve millî imkânlarla üretilen millî elektrikli trenin hayırlı olmasını dilediğine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ettiğine, sosyal medya aracılığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak’a yapılan hakareti kınadıklarına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde başlatılan Millî Teknoloji Hamlesi’nin son harikası millî elektrikli trenimiz raylara indi ve fabrika testlerine başlandı. TÜVASAŞ tarafından yerli ve millî imkânlarla geliştirilen elektrikli millî trenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diyorum. İlk etapta 5 vagonlu, 324 koltuk kapasiteli, 3 set imal edilen trenlerin hızı saatte 160 kilometre iken daha sonra yükselecek olan setlerin hızının saatte 225 kilometre olması planlanmaktadır. Savunma sanayisi başta olmak üzere çeşitli sektörlerdeki kritik teknolojilerin yerli ve millî üretimine yönelik önemli atılımlar gerçekleştiren Türkiye, millî elektrikli trenle raylı ulaşım sistemlerinde yerlilik ve millîlik bakımından yeni bir dönem başlattı. Bizlere bu gururu yaşatan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere emeği geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, dünyaya yeni gelmiş bir bebek üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ve ailesine sosyal medya aracılığıyla hakaret eden ahlak yoksunlarını lanetlediğine, sosyal medya terörünün önlenebilmesi için ivedilikle yasal düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, dünyaya yeni gelmiş masum bir bebek üzerinden başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve değerli ailesine, Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak’a ve ailesine dönük çirkin ifadelerle ve ahlaksızca yorumlarla kinlerini kusan ahlak ve haysiyet yoksunlarını lanetliyorum. Bu ahlaksızlıklara zemin hazırlayan, cesaretlendiren zihniyeti kınıyorum.

Kendilerinin ve ailelerinin rızasıyla erken evlilik yapmış, çocuk sahibi olmuş, yıllar geçtikten sonra babalarının hapse atılmasıyla dağılma noktasına gelmiş on binlerce ailenin probleminin giderilmesi için arkadaşlarla vermiş olduğumuz önergenin içeriğine bakmadan, önergede ismi olan arkadaşlarıma, bana, aileme yapılan saldırıları, hakaretleri, hatta 1999 Marmara depreminde rahmetli olan kız çocuklarımla ilgili kullanılan aşağılık ifadeleri unutmam mümkün değil.

Sosyal medya terörünü önlemek ve sosyal medyayı kendilerine siper edinen ahlak yoksunu aşağılıkların cezalandırılması için ivedilikle yasal düzenlemeyi bu Meclisin yapması gerekir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, salgın sonrasında oluşacak yeni dünya düzeninde güçlü olarak yer alabilmek için çok daha fazla çalışılacağına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yerli ve millî demir yolu sanayisinde büyük mesafeler katedildiğinin kanıtının millî elektrikli tren olduğuna ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tedbirleri ihmal etmeden mücadelemizi kararlılıkla sürdürerek salgının üstesinden geleceğiz. Bunu yaparken ekonomimizi, üretimimizi ayakta tutacağız. Sadece salgının etkilerini gidermek için değil, sonrasında oluşacak yeni dünya düzeninde en güçlü şekilde yerimizi almak için çok daha fazla çalışacağız. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde her alanda olduğu gibi yerli ve millî demir yolu sanayisinin gelişimi kapsamında da çok büyük mesafeler katettik. Tasarım ve üretim sürecini tamamlayarak fabrika testi aşamasına getirilen yerli ve millî elektrikli trenimiz bunun en güzel kanıtıdır. Bu yılın sonunda raylara indirilecek ve kısa bir sürede yolcu taşımacılığına da başlayacak olan millî elektrikli trenimizin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

8.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, dünyaya gözlerini yeni açan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın oğlu Hamza Salih’e Allah’tan uzun ömür dilediğine, siyasilerin aileleri üzerinden sosyal medya aracılığıyla yapılan çirkin paylaşımları nefretle kınadığına ilişkin açıklaması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak’ın dünyaya yeni gelen oğlu Hamza Salih’e hoş geldin diyor, Allah’tan uzun ömürler diliyorum.

Son günlerde, siyasilerimizin aileleri üzerinden sosyal medya aracılığıyla alçakça, adice, ahlaksızca saldırılar yapılmaya başlanmıştır. En son olarak Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın dünyaya gözlerini yeni açan evladı üzerinden yapılmıştır. Sayın Bakanımızın ve siyasilerimizin aileleri üzerinden yapılan bu çirkin paylaşımları, en hafif tabirle, nefretle kınıyorum. Bu olaylar göstermiştir ki sosyal medyayla ilgili bir düzenleme yapılması şart oğlu şart olmuştur.

Saygıyla Genel Kurulu selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

9.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, kaderi Doğu Akdeniz’de, mavi vatanda ve denizde şekillenecek olan devletin denizcilik bakanlığının bile olmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kabotaj hakkı, Osmanlı’yı kemiren ve Türklerin denizcileşmesine en büyük engel teşkil eden kapitülasyonlara Mustafa Kemal’in en okkalı tokadıdır. Atatürk zamanında limanların devletleştirildiği, Türk Bayraklı ticaret filosunun, kabotaj şehitleri verecek kadar eski ve neredeyse denize çıkamayacak durumdaki gemileriyle millî firmalar ve hatların oluşturulduğu, denizcilik kültürünün baş tacı edildiği günlerden bugünlere geldik. AK PARTİ hâlâ Türkiye'nin geleneksel karacı zihniyetini devam ettiriyor. Kaderi Doğu Akdeniz’de, mavi vatanda, denizde şekillenecek devletimizin, denizcilik bakanlığını bırakalım, denizcilikten sorumlu devlet bakanı bile yok, sadece Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığında bir genel müdürlük var; işte, AK PARTİ’nin denizciliğe bakışı. Unutulmasın, Anadolu, mavi vatanda yüzen toprak gemidir. Devletimiz ve halkımız denizcileşmelidir diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

10.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, halkın yerel ve ortak ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan il özel idarelerinin iş makineleri ve araçları için kullandıkları akaryakıta ödediği ÖTV’nin kaldırılması için düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, il özel idareleri, halkın yerel ve ortak nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı, seçmenler tarafından seçilen il genel meclislerinden oluşan, idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz kurumlardır. Yat ve kotralardan ÖTV almayan devletin, ilin çevre düzeni planından bayındırlık ve iskânı, sosyal hizmet ve yardımları, çocuk yuvalarının ve yetiştirme yurtlarının, okul binalarının yapımı, bakımı ve onarımı gibi hizmetleri yürütmenin yanında, daha çok, köylere hizmet götürmeye çalışan il özel idarelerinin dozerinin kepçesinin kullandığı akaryakıttan ÖTV alması, yapılan işin kamusal niteliğiyle çelişmektedir. İl özel idarelerinin makine ve araçlarının kullandığı akaryakıta ödediği ÖTV’nin kaldırılması, halka daha etkili hizmet sunumunun önünü açacaktır. Bu yönde acil bir düzenleme yapılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

11.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, baroların yapısını değiştiren kanun teklifinin kabul edilmesi hâlinde 83 milyonun yaşamında nelerin değişeceğine ve Türkiye’nin sürükleneceği tehlikelere ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Partili Cumhurbaşkanlığının tek başına hazırladığı ve aslında toplumda herhangi bir talep ve ihtiyaç da yokken baroların yapısını değiştiren teklif kabul edilirse 83 milyonun yaşamında neler değişecek ve Türkiye’yi hangi tehlikelere sürükleyecek diye baktığımızda, zaten sorunlu olan yargıya güven hiç olmadığı kadar zedelenecek, yine temel sorunumuz olan “yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı” ilkesi topyekûn ortadan kalkacaktır. Avrupa Birliği, ülkemizle ilgili tüm raporlarında, ısrarla, uluslararası normlara uygun, bağımsız ve tarafsız bir adalet ve yargı sistemi vurgusu ve çağrısı yaparken yargının daha fazla siyasileşmesinin ve bağımlı yapıların oluşmasının önü açılacak; itaatkâr barolar, iktidardan yana olan barolar, iktidara karşı olan barolar, etnik köken ve inanç bağlamında ayrışan, bölünen barolar yaratılacak. Cumhuriyetimizin en köklü kamu kurumlarından barolara ve ülkemizin birliğine yönelik bu girişimden bir an evvel vazgeçilmesi uyarısında bulunmak istiyorum tekrar.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

12.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, İzmir ili Güzelbahçe ilçesi Yelki Mahallesi’nde sit alanı olan ve tarım arazilerinin bulunduğu bölgede yapılmak istenen “go-kart” pisti projesinin durdurulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

İzmir Güzelbahçe Yelki’de birinci ve üçüncü derece sit alanı olan, etrafı tarımsal araziyle çevrili mevkide, özel bir şahıs, kamu kurumlarından gerekli olumlu görüşü alarak “go-kart” pisti yapmak istiyor. Belediyenin ve vatandaşların itirazı sonrası Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü, planı revize ediyor ve plan yeniden askıya çıkarılıyor. Güzelbahçe Kültür, Çevre ve Güzelleştirme Derneği (GÜLDER) ve vatandaşlar, İzmir 5. İdare Mahkemesine yürütmeyi durdurma ve iptal davası açtı. Bakanlığa çağrımız, bu projenin durdurulmasıdır, tarım arazisinin yok edilmemesidir, bir kişinin kârı uğruna halkın ve doğanın talanına son verilmesidir.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

13.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 1 Temmuz Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin 94’üncü yılı yani denizlerimiz üzerinde egemenliğimizin tesis edildiği ve mavi vatan oluşturulmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk adım attığı gündür. Bu kanunla, bütün kara sularda, körfez, liman, koy ve benzeri yerlerde deniz araçları bulundurma, bunlarla mal ve yolcu taşıma hakkı Türk vatandaşlarına verilmiştir. İtalyan Amiral Fioravano kapitülasyonlar için: “Türkler hiçbir zaman denizlere sahip çıkmak istemediler, tam tersi yabancılara deniz ticareti imtiyazı vermekten başka, kendi mallarını da çok büyük navlunlar vererek onlara taşıttılar. Bu yüzden de imparatorluklarını kaybettiler.” demişti.

24 Temmuz 1923’te Lozan’da kapitülasyonların kaldırılması ve 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’yla Atatürk’ün denizcilik alanında yarattığı vizyon ve politikalar sanki İtalyan amirale cevap niteliğindedir diyor, Kabotaj Bayramı’nı kutluyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

14.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetin’in evinde işkenceye maruz bırakıldığına, Genel Kurulun 105’inci Birleşiminde Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, HDP Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetin’e, Diyarbakır’daki evine yapılan baskın sonrasında, üç buçuk saat süreyle köpekle işkence yapılmış ve komşuları da tehdit edilmiştir. “İşkenceye sıfır tolerans” diyenler, şimdi işkenceyi ve işkencecileri savunur hâle gelmiştir.

Dün, burada, İnsan Hakları Komisyonu Başkanının konuşmasını hayretle ve ibretle dinledik. Komisyon Başkanı, işkencecilere sahip çıkan Emniyetin ve Valiliğin açıklamasını okudu. Farklı bir şey söylemesini beklemiyorduk ama bari Meclise saygısı gereğince “İddiaları inceleyeceğiz.” diyebilirdi, ona bile lüzum görmedi diyemedi çünkü “Evet, işkence var.” derseniz o koltuklarda oturamazsınız, oturtmazlar, biz de bunu biliyoruz.

Rojbin Çetin işkencecilere boyun eğmeyecek ve kaybeden siz olacaksınız. İşkenceyi ve işkencecileri bir kez daha lanetliyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

15.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, tıp, fizik, matematik, geometri, metafizik, musiki ve astronomi ilimlerinde “üstat” payesini alan Farabi’nin sözlerine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Farabi, 873 tarihinde Türkistan’ın Farab şehrinde doğdu. Kendini ilme verdi; Arapça, Farsça, Grekçe ve Latinceyi çok iyi öğrenerek Aristo ve Eflatun’u defalarca okudu. Tıp, fizik, matematik, geometri ve metafizik ilimlerinde üstat payesini aldı.

Hava titreşimlerinden ibaret olan ses olayının ilk mantıki izahını o yaptı. Titreşimlerin dalga uzunluğuna göre azalıp çoğaldığını deneylerle tespit etti. Musiki ve astronomide de üstattı. Kanun adlı çalgıyı bulup, rebabı geliştirdi ve çalgı aletleri yapmanın ilk kurallarını o koydu.

Farabi şöyle der: “Erdemlerin en büyüğü ilimdir. Sevginin kurduğu devleti, adalet devam ettirir. Düşünmek ruhun kendisiyle konuşmasıdır. Önce doğruyu bilmek gerekir; doğru bilinirse yanlış da bilinir, önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz. İsteksiz, bilinçsizce ve tesadüfen yapılan işler mutluluk getirmez.”

BAŞKAN – Sayın Kasap…

16.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, yaz okulu açılması konusunda inisiyatifin rektörlere bırakılmaması gerektiğine, öğrencilerin ikamet ettikleri ilde uzaktan eğitimle tüm dersleri kapsayacak şekilde yaz okulları açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, üniversitede okuyan 7 milyon öğrencimiz var, 1 milyonu yaz okulları açılmamasından dolayı sıkıntılı durumda; üniversite rektörlerinin inisiyatifine bırakılmamalı. Covid sürecinde ikinci dalga riski var, 2020-2021 öğretim yılında amfilerde öğrenci sayısının bu kadar yoğun olmaması, yurtlarda öğrencilerin bu kadar dip dibe olmaması gerekiyor. Bu sebeple ücretsiz, öğrencinin ikamet ettiği ilde, uzaktan eğitimle, uygulamalı ve teorik tüm dersleri kapsayacak şekilde yaz okulları açılmalı. Öğrencilerimizin bir yılını daha yakmayalım. Öğrenciler yaz okulu istiyor, öğrenciler yaz okulu istiyor, öğrenciler yaz okulu istiyor, öğrenciler yaz okulu istiyor, öğrenciler yaz okulu istiyor, öğrenciler yaz okulu istiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

17.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, AK PARTİ iktidarının yatırım ortamını iyileştirmek için attığı adımlara ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Efendim, Şirazi’nin ak tarzı tarif eden hoş bir tespiti var, diyor ki: “Yolda laf atmak değil adım atmak lazım, yürümedikten sonra lafın manası kalmaz.” Adım atan yaklaşım; onun için diyoruz ya “Onlar konuşur, AK PARTİ yapar.” Yatırım ortamını iyileştirmek için son yapılanlara bakınız. Gümrük kapıları için yerli, millî x-ray sistemleri üretmeye başladık; bu sayede yasa dışı ticaret önlenecek. Risk sermayesi fonu oluşturduk, bununla yüksek teknoloji üreten millî firmalarımıza finansman desteği sağlayacağız. Teşvik ve desteklerde yatırımcılara dönük başvuruda tek pencere sistemi çalışmaları tamamlanmak üzere ve ASELSAN, savunma gücümüzü doruklara çıkarmak için büyük atılımlar yapılıyor ve nihayet salgına rağmen organize sanayi bölgelerinde 600’e yaklaşan fabrikanın açılması, adım atan üslubumuza en net nişanedir. Bereketli olsun,

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

18.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, pandemi sürecinde mezuniyet işlemleri tamamlanamadığı için birçok öğrencinin mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Benim de mezun olduğum Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencileri -son sınıf öğrencileri- mezuniyet belgelerini bugün itibarıyla alamamalarından dolayı büyük mağduriyet yaşamaktadırlar. Yarın, 2 Temmuzda Sağlık Bakanlığının kura çekimleri vardır, ancak pandemi sürecinde mezuniyet işlemleri tamamlanamadığı için birçok öğrenci mağdurdur. Dünden beri onlarcası bizlere ulaşıp bu sorunun çözülmesini, o çözülmezse en azından Sağlık Bakanlığının başvuru işlemlerinin bir hafta süreyle uzatılmasını talep etmektedirler; aksi takdirde birçok öğrencinin bir yılı heba olmuş olacak, sadece bir günlük, iki günlük süreçten dolayı da bir yıl beklemek zorunda kalacaklardır. Buradan sesleniyorum: Sağlık Bakanlığının eczacılık mezunları için kura işlemlerini en az 9 Temmuza kadar uzatması birçok öğrencinin mağduriyetini giderecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, tek başına içim özelliğine sahip tütün üreticilerinin mağduriyetlerini giderecek bir yönetmeliğin hazırlanmasını beklediklerine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Tarım Bakanlığınca tek başına içim özelliğine sahip tütün üreticilerinin kuracağı kooperatiflere ilişkin yönetmelik çalışmaları tamamlanmış olup taslak metin görüşmelere açılmıştır. Taslak metin üzerinde yapmış olduğumuz incelemelerde bu yönetmeliğin sorunları çözmekten uzak olduğu, mevcut sorunu çözmekten ziyade sorunu derinleştireceği açıktır. Zor coğrafyada, sınırlı arazilerde üretim yapan tütün üreticileri, Tarım Bakanlığından, sorunun çözülmesi noktasında Tarım Kredi Kooperatiflerinin, tütün kooperatiflerinin önünü açacak şekilde bir yönetmelik hazırlanmasını beklemektedirler. Buradan Tarım Bakanlığını uyarıyorum, özellikle kurulacak kooperatiflerin, sadece sarmalık tütün üreticilerinin kuracağı kooperatiflere ilişkin ayrı başlık altında ayrı bir yönetmelik hazırlanmasını, bu kooperatiflerin her türlü vergiden muaf olmasının sağlanmasını ve her türlü destekten yararlanacak şekilde yönetmeliğin hazırlanmasını bekliyoruz, aksi takdirde şu andaki mevcut taslak sorunları çözmeyecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kırkpınar…

20.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın, güçlü sağlık sistemiyle dünyaya örnek olunduğuna ve sosyal devlet anlayışıyla ihtiyaç sahibi vatandaşlara destek olmak için seferberlik anlayışıyla çalışma yürütüldüğüne ilişkin açıklaması

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, yeni tip coronavirüs salgınının yayılmasını engellemek için zamanında aldığı sıkı tedbirlerin yanı sıra, güçlü sağlık sistemi, sosyal yardımlar gibi birçok başarılarla ismini dünya kamuoyuna duyurdu. Güçlü sağlık sistemiyle dünyaya örnek olan ülkemiz bu alandaki tüm tedbirleri önceden alırken sosyal devlet anlayışıyla yurt çapında ihtiyaç sahibi vatandaşlara destek olmak için bütün kurumlarıyla âdeta seferberlik içerisinde çalışma yürüttü. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yapılan çalışmalardan sadece birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Yerli ve millî solunum cihazımızı üreterek dünyaya örnek olduk, Vefa Sosyal Destek Grupları oluşturuldu, ihtiyaç sahiplerine maddi yardım yapıldı, evsizlerin barınma ve diğer ihtiyaçları karşılandı, vatandaşlara ücretsiz maske ve benzeri malzemeler dağıtıldı, Ekonomik İstikrar Kalkanı Programı devreye alındı, yeni hastane projeleri hazırlanarak devreye sokuldu. Ülkemiz yardım taleplerini geri çevirmeyerek yardım isteyen bütün ülkelere yardım elini uzattı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çakır…

21.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, annelerin ve anneliğin kutsallığını yerle bir eden tüm anlayışların, bakışların lanetlenmeye mahkûm olduğuna ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, İsmet Özel’in mısralarıyla başlamak istiyorum:

“İnsan

eşrefimahlukattır derdi babam

bu sözün sözler içinde bir yeri vardı

ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman

bu söz asıl anlamını kavradı

 

Dilce susup

bedence konuşulan bir çağda

biliyorum kolay anlaşılmayacak

kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın

yanık yağda boğulan yapıların arasında

delirmek hakkını elde bulundurmak”

Annelerin ve anneliğin kutsallığını yerle bir eden tüm anlayışların, bakışların; kimden, kime karşı olursa olsun, dün de, bugün de, yarın da lanetlenmeye mahkûm olduğunu, eşrefimahlukat olan insanın bu makama layık olması için her mücadelenin içinde olacağımızı, bunun aksi bir anlayış olan “belhüm adal” olma gayreti yürütenlerin karşısında olmaya devam edeceğimizi buradan haykırıyoruz. Sadece bedenleriyle hareket edenlerin bu kadar arttığı bir dünyada delirmek hakkını saklı tuttuğumu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

22.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Konya ilinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, geçen hafta Konya’da trafik kazasında hayatını kaybeden mevsimlik tarım işçisi 7 hemşehrime Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Yaşanan bu kaza, Şanlıurfa’nın içler acısı durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Tarımın başkenti Şanlıurfa’nın 48 ile mevsimlik işçi göndermesini gurur tablosu olarak gösterenler Şanlıurfa’ya en büyük kötülüğü yapanlardır.

Sayın Başkan, bu fotoğraf kazada kaybettiğimiz 7 hemşehrimin cenazesinde çekilmiştir. Vatandaştan şeritle ayrılan ve polis korumasında VIP safta bulunanlar, iktidarının bölgedeki temsilcileri ve belediye başkanlarıdır. Ne yazık ki, bu görüntü şehrimize yakışmamış, yürekleri daha da fazla sızlatmıştır. Şanlıurfa’nın sorunlarından haberi dahi olmayan bu kişileri milletimizin takdirine bırakıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Konya ilinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerine Başkanlık Divanı olarak Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Biz de Divan olarak Konya’da, elim trafik kazasında hayatlarını kaybeden Urfalı hemşehrilerimize Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan...

Buyurunuz Sayın Türkkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı kutladığına, Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu’nun ilk sınır ötesi ziyaretini Eşek Adası’na gerçekleştirmesinin üzerinde durulması gereken önemli bir konu olduğuna, TBMM İdare Amiri olarak görevlendirilen İzmir Milletvekili Fehmi Alpay Özalan’ı tebrik ettiğine, 1 Temmuz itibarıyla normalleşmede yeni bir döneme girildiğine, Afyonkarahisar ilindeki askerî havaalanının 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde söz verildiği gibi sivil uçuşlara açılması ve Ankara-Afyonkarahisar yüksek hızlı tren seferlerinin başlatılması konularında Hükûmeti duyarlı olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 Temmuz 1926 tarihinde ilan edilen Denizcilik ve Kabotaj Bayramı, gemi işletmeciliğini desteklemek, millî ekonomiye önemli bir katkı sağlamak ve kabotaj hakkının elde edilişi açısından millî bayramlarımızdan biri olarak kabul ediliyor.

Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’mızın 94’üncü yılı kutlu olsun. Bu bağımsızlık anlayışı kapsamında, millî deniz sınırlarımız içerisinde yer alan bir kaya parçası dahi vatandır. Vatan paylaşılamaz, vatan terk edilemez. Hâl böyleyken, Yunanistan, Ege adaları üzerinden yeni bir küstahlığa daha imza attı. Mart ayında görevine başlayan Yunanistan’ın ilk kadın Cumhurbaşkanı Aydın ilimize bağlı Eşek Adası’nı ziyaret etti. Yunan Cumhurbaşkanının ilk sınır ötesi ziyaretini Eşek Adası’na gerçekleştirmesi, üzerinde durulması gereken çok önemli bir konudur.

Yunan Cumhurbaşkanı adada bulunan anı defterine şunları yazdı: “Adanın fahri vatandaşı olma onuruna eriştiğim için teşekkür ederim. Tarihin derinliklerindeki bu ada, Yunanistan’ın ayrılmaz bir parçasıdır. Burada olmak benim görevim, buraya sahip çıkacağız.” diyor.

Bu arada, Sayın Alpay Özalan kardeşimizi de tebrik ediyorum yeni görevinde. Yeni görevlerinin arasında Meclisteki sükûneti sağlamanın da olduğunu bir de buradan hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

Yunan Cumhurbaşkanının bu söyledikleri asla kabul edilemez. İYİ PARTİ olarak bu küstahlığı şiddetle reddediyoruz.

Diğer yandan, kabul edemediğimiz bir diğer husus ise, Hükûmetin buna sessiz kalması, görmezlikten gelmesidir. Eşek Adası Türk’tür, vatan toprağıdır fakat ada on altı yıldır Yunanistan işgali altında ve yüzlerce silahlı Yunan askeri orada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bağımsız bir devlet için bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Hükûmeti derhâl vatan topraklarına sahip çıkmaya ve küstah Yunan Cumhurbaşkanına hak ettiği cevabı vermeye davet ediyoruz.

Türkiye bugün itibarıyla normalleşmede yeni bir döneme daha girdi. Bu kapsamda sinema ve tiyatrolar, açık hava konserleri, internet kafe, elektronik oyun yerleri, düğün ve nişan salonları bugün itibarıyla yeniden faaliyete geçti. Artık çok klasik hâle geldi bu uyarılar ama bir daha tekrar etmekte fayda görüyorum: Normalleşme çerçevesinde lütfen, sosyal mesafeye dikkat etmeyi unutmayalım, maske takmaya özen gösterelim. İnsanlarımız yine eğlenecek, eşiyle dostuyla yine vakit geçirecek ama kurallara riayet etmek kaydıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Son olarak Afyon’dan bahsetmek istiyorum. Afyon’da bulunan Askerî Havaalanı’yla ilgili olarak Afyonlulara 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Askerî Havaalanı’nın sivil uçuşlara açılacağı sözü verilmişti. Ancak o sözün unutulduğu ve şimdi talep olursa Askerî Havaalanı’nın uçuşlara açılabileceği söyleniyor. Afyonlular “Vadettiniz, söz verdiniz; şimdi ‘Talep olursa…’ diyorsunuz. Biz bir an önce havaalanının sivil uçuşlara açılmasını bekliyoruz.” diyorlar. Afyonluların bir diğer acil isteği de yüksek hızlı trenin Ankara-Afyonkarahisar arasında açılması. Hükûmeti Afyon’un ihtiyaçları konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül…

Buyurunuz Sayın Bülbül.

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı vesilesiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve hizmeti geçen devlet büyüklerine Allah'tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin kendi kara sularında ve kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetlerini kendi kontrolünde bulundurma hakkı olarak tarif edilen kabotaj hakkı bir devletin egemenlik unsurlarından biridir. Osmanlı’nın son döneminde uygulanan kapitülasyonlar nedeniyle kabotaj hakkımız bulunmamaktaydı. İstiklal mücadelemizin ardından imzalanan Lozan Barış Antlaşması’yla kapitülasyonların lağvedilmesi sonucunda ülkemiz kabotaj hakkına da kavuşmuştur. 1 Temmuz 1926 tarihinde çıkarılan 815 sayılı Kanun’la, Türkiye limanları arasında sadece Türk teknelerinin, gemilerinin hizmet vermesi zorunlu hâle gelmiştir. 1935 yılından itibaren de 1 Temmuz günü Türkiye'de Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaya başlamıştır. 8.333 kilometre kıyı uzunluğuyla 462 bin kilometrekarelik mavi vatanda Türk milletinin ve Türk devletinin menfaatleri için görev yapan donanmamız ile Sahil Güvenlik güçlerimiz ve Türk denizciliğine hizmet eden bütün denizcilerimize güç, kuvvet ve başarılar diliyoruz. Vatanımızın bağımsızlığıyla birlikte kabotaj hakkını bize temin etmiş olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte, hizmetleri geçen devlet büyüklerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyor, kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç…

Buyurunuz Sayın Oluç.

25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Van ili Erciş ilçesinde yaşanan sağanak yağış nedeniyle zor durumda kalan bölge halkına geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, 2014 yılında  Danıştay kararıyla durdurulan Zilan Deresi HES Projesi’ne pandemi döneminde yeniden başlandığına, Demokratik Toplum Kongresi’ne yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve örgüt üyesi olmak iddiasıyla tutuklanan başta 72 yaşındaki Makbule Özbek olmak üzere 23 Kürt siyasetçinin serbest bırakılması gerektiğine, iktidarın ekonomiyi yönetemediğine, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “83 milyonun sosyal medya terörü karşısında elinin kolunun bağlı kalmasını kabul edemeyiz.” İfadesine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, geçtiğimiz günlerde Bursa Kestel’de bir sel felaketi yaşanmıştı; dün de Van’ın Erciş ilçesinde öğle saatlerinde başlayan sağanak yağış sele neden oldu. Mahalledeki derenin taşması sonucu bazı ev ve ahırlar su altında kaldı. Sele kapılan 100’e yakın koyun öldü. Zilan Deresi’nde hukuksuz bir şekilde HES yapılıyor ve Erciş sellere karşı korumasız kalıyor bu nedenle ve diğer bütün doğal afetlerde olduğu gibi bölge halkı, önlemsiz bir şekilde, bu tür felaketleri kendi imkânlarıyla atlatmaya çalışıyor.

2014’te Danıştay kararıyla durdurulan Zilan Deresi HES Projesi’ne pandemi döneminde yeniden başlandı. Bu iktidarın bu adımının, bu tür sel felaketlerinin bu kadar fazla kayıpla geçirilmesinin ve bu kadar ağır geçirilmesinin sorumlusu olduğunu bir kez daha vurgulayalım. Erciş halkına da geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha iletelim.

Demokratik Toplum Kongresi soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve sonrasında da örgüt üyesi olmak iddiasıyla tutuklanan 23 Kürt siyasetçi var. Bu siyasetçilerin içinde 72 yaşındaki Makbule Özbek de Makbule ana da var. Yaşına, birçok hastalığına ve pandemiye rağmen hukuksuzca tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Makbule Özbek yaşı açısından da cezaevi koşullarını kaldıramayacak düzeydedir ve sağlığı ve yaşamı büyük risk altındadır.

Bütün ömrünü barış mücadelesine ve barışın elde edilmesi için katkı sunmaya çalışarak geçirmiş olan ve ağır sağlık sorunları bulunan Makbule Özbek başta olmak üzere hukuksuzca tutuklanan herkesin serbest bırakılmasını bir kez daha vurgulamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı ek gümrük vergileriyle iç piyasayı korumak istediğini iddia ediyor ve görüyoruz –tabii, aksini iddia etse de iktidar mensupları- ekonomiyi yönetemiyorlar ve çözüm geliştiremiyorlar.

Şimdi, bütçe açık veriyor, belli. Hazine açık veriyor, belli. Açıklar rekor düzeylere ulaşıyor, bu da belli. Şimdi de dış ticaret açıkları aldı başını gidiyor. Geçen yıl mayısta 1,7 milyar dolarlık dış ticaret açığı, bu yılın aynı ayında 2 katına çıkarak 3,4 milyar dolara yükseldi. Ocak-mayıs döneminde dış ticaret açığı yüzde 102 arttı ve 10 milyar dolardan 21 milyar dolara yükseldi, küsuratlarını da söylemiyorum. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yılın aynı döneminde yüzde 88 iken bu yıl yüzde 74’e gerilemiş vaziyette.

Şimdi, 5 binden fazla ürüne ek gümrük vergisi getirildi ve iktidar her ne kadar “İç üretimi koruyor ve artıyoruz.” dese de gördüğümüz gibi Türkiye’yi üretimden o kadar uzaklaştıran ve bağımlı hâle getiren bir iktidar ki dış ticaret açıkları da her geçen gün artıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İhracat yine mayıs ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 40,9 azaldı, 9 milyar 900 milyon dolar oldu; ithalat yüzde 27,8 azaldı, 13 milyar 300 milyon dolar olarak kaydedildi. Yani ihracatın ithalatı karşılama oranı yine düşük kaldı.

Şimdi, bu iktidarın ekonomi politikası, ekonomiyi yönetme anlayışı israfa, kayırmacılığa, borçlu yaşama anlayışına dayanıyor. Böyle bir ekonomi yönetiminin başarılı olmayacağı ve toplumu daha büyük sıkıntılara sürükleyeceği çok açık ortada.

Bütün veriler de gösteriyor ki siz ne kadar TÜİK verileriyle oynamak için TÜİK başkanlarını, bölge müdürlerini değiştirseniz de ne yaparsanız yapın, makroekonomideki veriler bütün TÜİK müdahalelerine rağmen ekonominin iyiye gittiğini göstermiyor. “Kanatlandık, uçuyoruz.” söylemlerinin bir karşılığı olmadığı çok açık bir biçimde görülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Halk da bunu yaşıyor, yaşayarak görüyor üstelik. Yani, işsizlik açısından da baktığımızda, hayat pahalılığı açısından da baktığımızda bütün sorunların katlanarak büyüdüğünü çok açık bir şekilde görüyoruz.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı geçtiğimiz hafta sonu gençlerle bir buluşma gerçekleştirdi, izledik hep beraber. Bu buluşmada “dislike” rekoru kırıldı. Yani, Erdoğan’ın gençlerle görüştüğü gün Twitter’da gençler “Oy moy yok.” etiketiyle -Z kuşağı denilenler- yeri göğü inlettiler. Şimdi, bugün Erdoğan bir açıklama yaptı ve dedi ki “83 milyonluk Türk vatandaşının sosyal medya terörü karşısında eli kolu bağlı kalmasını kabul edemeyiz.” Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, bu açıklamayla aslında sosyal medyanın gücüyle baş edemediğini, Z kuşağıyla baş edemediğini itiraf etmiş oldu.

Şimdi yine bir yasaklama arayışına girildi ve yani, şöyle bir yaklaşım var “Elindeki tek aracı çekiç olan her şeyi çivi sanır.” misali baş edilemeyenler, ya baro kanun teklifinde görüldüğü gibi baroları bölüp güçsüzleştirmeye çalışıyor ya da şimdi önümüze geleceği belli olan sosyal medya yasaklarındaki gibi yasaklayarak ortadan kaldırmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakın, bu iktidar 3Y’yle iktidara geldi “Yolsuzluğa, yoksulluğa ve yasaklara karşıyız.” diyerek. Bu iktidar 25 milyon yoksul yarattı; yolsuzlukları hiç konuşmuyoruz bile, yani ne durumda olduğunu herkes biliyor; yasaklar her geçen gün artıyor ve neyle baş edemezseniz onu yasaklamaya başladınız. 3Y’yle geldi bu iktidar, inşallah tek “Z” yüzünden gidecek, o da zulüm olacak. Yasaklar zulmü artırır ama bilin ki zulümle abat olanın sonu berbat olur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı vesilesiyle cumhuriyetin kurucu kadrolarını bir kez daha rahmetle andıklarına, Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu’nun ilk sınır ötesi ziyaretini Eşek Adası’na gerçekleştirmesiyle nasıl bir anlam ve önem atfedildiğinin ortada olduğuna, Rize ili Fındıklı Belediye Meclisi tarafından “Millet Bahçesi” isminin “100. Yıl Atatürk Parkı” olarak değiştirilmesi nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu’nun iradesinin arkasında olduklarına, 21 Mayısta İzmir ilindeki bazı camilerin hoparlörlerinden müzik yayını yapanların ortaya çıkarılmadığına, Esra Albayrak ve bebeğine yönelik sosyal medya paylaşımını kınadıklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bugün 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı. “Kabotaj” sözlük anlamıyla, ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme yetkisi, işi olarak söylenmektedir ve aynı zamanda, bir ülkenin ulusal egemenliği için en önemli hususlardan bir tanesidir. Maalesef, Osmanlı’nın son döneminde verilen kapitülasyonlarla Türkiye’nin kabotaj hakkı yoktu yani limanlarımız arasında kendimiz denizcilik işletmesi yapamıyorduk. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması uyarınca kapitülasyonlar lağvedildi ve Türkiye kabotaj hakkına kavuştu. 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren 815 sayılı Kanun’la artık kabotaj hakkımız kanunla da tescil edilmiş oldu ve yürürlüğe girdi. 1935 yılından itibaren bu yasanın yürürlüğe girdiği bu günü, 1 Temmuz gününü Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kutluyoruz. Kendi denizlerimizdeki egemenlik hakları ve kontrolün sağlanması vesilesiyle cumhuriyetin kurucu kadrolarını burada bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Ayrıca, geçtiğimiz günlerde Yunanistan’ın seçilen ilk kadın Cumhurbaşkanı ilk ziyaretini Aydın ilimizin sınırları içinde yer alan Eşek Adası’na yaptı. Cumhurbaşkanlarının ilk ziyaretleri semboliktir. Bizde de cumhurbaşkanlarımız ilk ziyareti Kıbrıs’a, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne, ikincisini de Bakü’ye, Azerbaycan’a yapar. Yani en anlamlı yere yaparsınız, bunu da oraya verdiğiniz önemi, hissettiğiniz yüksek duygu durumunu ifade etmek için yaparsınız. “Yavru vatan” dediğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitmek ya da çift devlet tek millet dediğimiz Azerbaycan’a gitmek böyle vurgulardır.

Yunanistan’ın Cumhurbaşkanı Eşek Adası’na geldi, bilmem dikkati çekiyor mu? Buna karşı Dışişleri Bakanlığından veya her konuda “şahsım” diyerek gerekli açıklamaları yapan yürütmenin başından, dün burada ifade edildiği hâlde Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekillerinden Yunanistan’ın bu salvosuna hiçbir cevap yok. İlk ziyaret yapılıyor; nasıl bir anlam, önem atfedildiği ve nasıl bir iddia koyulduğu ortada ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Kabotaj Bayramı’nda, maalesef “şahsım” susuyor, bu konuda bir şey söylemiyor; grubu susuyor, bir şey söylemiyor; bakanı susuyor, bir şey söylemiyor; Millî Savunma Bakanı susuyor, bir şey söylemiyor. Biz bu konuda milletimize bu durumu şikâyet ediyoruz, dikkatlerini çekiyoruz; bu sessizliğin, bu pervasızlığın hayra alamet olmadığını ifade etmek istiyoruz.

Sayın Başkan, ikinci husus: Cumhuriyet Halk Partili belediyelere yönelik operasyonlar, algı operasyonları, elde bulundurulan kamu gücünü kullanarak yapılan idari vesayet operasyonları ya da yargı kullanılarak yapılan operasyonlar hız kesmeden devam ediyor. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi de Fındıklı Belediye Başkanımız Sayın Ercüment Çervatoğlu hakkında soruşturma başlatılmış. Sebep ne? Sebep, Belediye Meclisi kararıyla “Millet Bahçesi” adının “Atatürk Parkı” olarak değiştirilmesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu soruşturma hem seçilmiş Belediye Başkanına hem seçilmiş Belediye Meclisine bir gözdağı verme, ayrıca “Atatürk” ismine karşı bir tahammülsüzlüğün göstergesidir. Defalarca stadyumlardaki “Atatürk” ismini kaldırıp başka isimler verdikleri, “Atatürk” ismindeki kapalı spor salonlarına başka isimler verilerek tadilatın sonlandırıldığı süreçlerde şimdi de bir ilçenin seçilmiş Belediye Meclisi “Atatürk” ismini koyuyor ama geçmiş dönemde bir partinin seçim beyannamesinde adı geçirilen, oldubittiyle “Millet Bahçesi” diye söylenen eski bir parkın “Atatürk Parkı” adına kavuşturulmasına soruşturma açılıyor. Biz Fındıklı’nın iradesinin arkasındayız, Ercüment Çervatoğlu’nun iradesinin arkasındayız; kendisini selamlıyoruz, onu seviyoruz. Asla korkmasın, dağlar gibi arkasındayız Ercüment Başkanın. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bundan bir buçuk ay kadar önce, 21 Mayısta, İzmir’de bazı camilerin hoparlörlerinden “Çav Bella” çalınması provokasyonu yapıldı. Bu duruma hepimiz tepki gösterdik. Bu durumu görüntüleyen ve daha sonra İzmir Müftülüğüne “Bu konuda ne yapacaksınız?” diye soran üyemiz Banu Özdemir tutuklandı bir algı operasyonu olarak. Bayramı ailesinden ayrı, karantinada, Şakran Kadın Cezaevinde geçirdi, daha sonra salıverildi ama bir buçuk ay geçtiği hâlde bu provokasyonları yapanların kim olduğu ortaya çıkarılmadı. Eğer, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İzmir Müftülüğü, caminin hoparlörlerinden sisteme girerek o şarkıyı kimin çaldığını bulmuyorsa bu acziyettir, buluyor da söylenmiyorsa buradaki mesele siyaseten bir istismar konusudur. Burada devlet dediğin şeffaf davranır; bir partinin hak ve menfaatini değil, kamunun hak ve menfaatini korumak durumundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son sözüm: Sayın Esra Albayrak ve bebeğine yönelik sosyal medyadaki iğrenç paylaşımı kınadığımızı -dün de kınadık sosyal medyadan, partimizin yetkili kurullarında görevli pek çok arkadaşımız da kınadı- burada bir kez daha ifade ediyoruz. Burada, Sayın Demirtaş’a yapılan nasıl kınandıysa, kınanmalıysa Sayın Albayrak’a yapılan da kınanmalıdır. Suçlunun kimliğinden ve mağdurun kimliğinden bağımsız olmak durumundayız, aksi durumda samimiyetimiz sorgulanır. Ancak, bugün Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu durumu hareket noktası kabul edip de sosyal medya üzerindeki işte Netflix’i de, onu da, bunu da kapatmaya varacak ifadelerini -öyle bir algı yaratan ifadelerini- sorunlu buluruz.

Birincisi, kendi ailesine yönlendiğinde bunu söylemesi doğru değil. Bu, kime yapıldığından bağımsız olacaksa bugüne kadar bu şikâyet neden dile getirilmemiş?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi, devletin başında olan kişinin yetkileriyle ve hemen, bir kısıtlama yerine bir düzenleme yapılma ihtiyacı varsa bunun bütün siyasi partilerle, bunun akademisyenlerle, bunun sivil toplum örgütleriyle, toplumun tüm kesimleriyle, özellikle gençlerle oturulup, konuşulup evrensel ölçütlerde, demokrasiden, ifade özgürlüğünden taviz vermeden ama nefret söylemini ve ayrımcı dili, hakareti ve eleştiriyi keskin çizgilerle birbirinden ayırabilecek ve bu etik değerlerin hepimizin içine sineceği etik kurullarla takip edilebileceği bir süreci başlatmanız lazım. Yoksa “Onu kapatırım.” “Buna...” Bakın, başımıza gelen.

Dünkü durum iğrenç ama Adana’dan bir meczubu bulmuşlar, cezai ehliyeti olmamasına da dikkat etmişler. Bana, İstanbul İl Başkanımıza en ağır küfürler; anneme, eşime, kızıma… Bu kişi hakkında suç duyurusunda bulunuyorsunuz, yirmi gün sonra kişi teşekkür ediyor yine aynı videoyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Özgür Bey suç duyurusunda bulunmuş, sağ olsun İçişleri Bakanımız, Yüreğir’imizin Belediye Başkanı, İlçe Başkanımız arayıp arkamda olduklarını söylediler.” diyor, biri çıkıp demiyor ki: “Öyle bir telefon açmadık.” Demiyorlar ki: “Biz, bu meczubun, bu delinin bir siyasinin annesine, eşine ettiği bu ağır küfürlere karşı…” Yüreğir Belediye Başkanı yalanlamıyor, AK PARTİ yalanlamıyor. Hadi Süleyman Soylu’dan geçtim, onun kendi ahlakı kendisinde tapulu olsun, yani onu sorgulamaya dilim varmıyor ama çıkıp da Bakanlıktan birisi “Bakanımız böyle bir şey yapmaz.” demiyor. Ama böyle olunca “Efendim, gerekirse kapatırız...”

Şimdi, iktidar iğneyi kendisine, çuvaldızı muhalefete batıracak. Bu başka bir bakış açısı. Bu meselelere, evrensel ölçütlerde, elbette hakareti, iftirayı, bilmem neyi… Sayın pergolacı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, pergolayı yapmış; adres söylendi diye -ki hiçbirimiz söylemedik- hem fezlekeler ışık hızıyla, erişim bir saat içinde, ertesi gün bilmem ne… Bize Türkiye’nin dört bir yanından sövenlere, on altı gün sonra evinde ifade almaya yollamış Süleyman Soylu, evinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Jest yapıyor beyefendiye, polisler gitmiş evinde ifade almış, o da teşekkür ediyor. Söylediği sözler kimse için kabul edilmez sözler. Biz o günden bugüne de sustuk. Dün Esra Hanım’a yapılan, bebeğe yapılan işi de an ağır dille kınadık, geçen hafta Sayın Demirtaş’a da yaptık ama bu meselelerde siz de devlet gibi davranacaksınız. Parti gibi -bir partiye de yakışmaz- böyle, bir suç örgütü gibi kendine olunca “En ağırını yapacağım.” öbürlerine susalım. Teşekkür telefonu açıyor ya, “Amca arkandayız.” telefonu açıyor. Utanmıyor musunuz Yüreğir Belediye Başkanınızdan? Utanmıyor musunuz İlçe Başkanınızdan? Utanmıyor musunuz bunu yalanlamayan Süleyman Soylu’dan? İsteyen açar şimdi bakar, adamın videosu da duruyor orada.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.

Buyurunuz Sayın Özkan.

27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Parlamentonun millî iradenin tecelligâhı olduğuna ve ülkenin ortak menfaatlerine göre hareket edilmesi gerektiğine, kişi güvenliğini ve kişi özgürlüğünü koruma noktasında ilk düzenlemeyi yapan ülkelerin başında ABD’nin geldiğine, sosyal medya aracılığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak’a yapılan hakareti telin ettiklerine, sosyal medyanın disiplin altına alınmasının, kişi hak ve özgürlüklerini tehdit etmeden faaliyetlerini yürütmesine imkân sağlanmasının medya anlayışının ve hukuk sisteminin olmazsa olmazı olduğuna, AK PARTİ’nin mütecaviz yaklaşımlara ve saldırgan tutumlara karşı tavrının belli olduğuna, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nın yerli ve millî gemilerle kutlanıyor olmasından kıvanç duyduklarına, Danıştayın Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılması için açılan davada vereceği kararın Türk milleti adına olacağına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, tabii, burası millî iradenin tecelligâhı, Parlamento. Parlamento, göreve başlarken her bir milletvekili olarak Anayasa’ya, yasalara, millî iradeye, milletin iradesine bağlılık yemini ettiğimiz millî iradenin tecelligâhı. Burada bizler yakınma, karanlığa bağırma makamı değiliz, biz şikâyet makamı değiliz. Burada, ülkenin ortak menfaati, hukukun üstünlüğü neyi gerektiriyorsa bunları hayata geçirmek zorundayız.

Tabii, hukukun üstünlüğü denildiği zaman malum, geleneksel devlet anlayışında sadece resmî devlet otoritesinin uyması gereken hukuk ve prensipler anlaşılıyor. Ancak, gelişen teknolojik imkânlar, bilgi, iletişim, özellikle veri, veri transferi, veri depolama ve veri güvenliği dikkate alındığı zaman artık küresel şirketlerin, küresel bilgi iletişim merkezlerinin, ağlarının, veri tabanlarının farklı bir anlayışla kişi özgürlüklerini ve güvenliğini tehdit ettiği süreçten geçiyoruz. Bu anlamda, hukuktan bahsediyorsak eğer, hukuk güvenliği olmadığı takdirde gerek devletin gerek devlet organlarının, yetkililerinin gerekse devlet tanımayan küresel şirketlerin ve internet sosyal medya uygulamalarının kişi özgürlük ve güvenliğini tehdit ettiğini görüyoruz. Şu anda, görünen o ki biraz önce sosyal medyayla ilgili değişik Grup Başkan Vekillerinin her birisinin yakındığı konu var. Demek ki sosyal medya güvenliği anlamında, kişi güvenliği noktasında, bireysel güvenlikler noktasında sosyal medyanın ortaya koyduğu bir tehdit söz konusu, bu tartışılmaz.

Sadece ülkemizdeki siyasi çevrelerin bu konuda ortaya attığı fikirler değil, aynı zamanda küresel anlamda Amerika Birleşik Devletleri merkezli olmasına rağmen sosyal medya uygulamalarının, en çok Amerika Birleşik Devletleri’nde sosyal medyayla ilgili düzenlemelerin olduğunu görüyoruz. Hatta bu noktada, kişi güvenliğini ve kişi özgürlüğünü koruma noktasında ilk düzenlemeyi yapan ülkelerin başında –Twitter, Facebook, Instagram, YouTube, Netflix gibi uygulamaların merkezi olan- ABD’nin olduğunu görüyoruz.

Demek ki sosyal medyanın kullanılması ayrı bir şey, sosyal medyanın -konvansiyonel medyanın olduğu gibi- belirli hukuk disiplini altında kişi özgürlüğü ve güvenliğini tehdit etmeden faaliyet göstermesi ayrı bir konu. Bakınız, eğer “ama”sız, “fakat”sız ortada bir hata, bir yanlışlık varsa, bir çirkeflik, kişi özgürlüğünü, güvenliğini, aile hayatını tehdit eden bir hadise varsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) –…bunu “ama”sız ve “fakat”sız kınayıp lanetlemeliyiz ve gereğini de bu çatı altında hayata geçirmeliyiz, bu çok önemli.

Bu noktada, Sayın Maliye Bakanımız Berat Albayrak’a ve eşi Esra Albayrak’a yapılan bu hakareti telin ediyoruz, kınıyoruz. Bunun “ama”sı “fakat”ı olamaz. Eğer biz burada tevil yollu “ama”lı “fakat”lı cümleler kurarsak veya bu tartışmaları farklı mukayeseli şekilde gündeme getirecek olursak bunun ardı arkası kesilmez. Çünkü maalesef bu ülkenin barışını tehdit eden, bu ülkede aynı bayrak altında, aynı topraklarda birlikte yaşama ülküsünü tehdit eden çevreler varsa sadece onların ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Bu noktada, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bugün değil; dünden, geçmişten itibaren sosyal medya üzerinden yürütülen bu tür sınır tanımaz, bu tür mütecaviz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …ahlaktan, hukuktan, ilkesel duruştan, medeniyet değerlerimizden ilham almayan, bu değerlerle çatışmalı anlayışla dünden bugüne verdiği mücadeleyi tüm Türkiye kamuoyu biliyor. Sadece Twitter, Facebook, sosyal medya üzerinden yapılan tartışmalara dün, bugün değil, geçmişten beri dikkat çekip Avrupa’nın, Amerika’nın yaptığı gibi yasal disiplin altına alınması gerektiğini ifade ediyor.

Bakınız “hukuk devleti” “hukukun üstünlüğü” demek anayasal anlamda hem devletin hem de özellikle günümüz dünyasını tehdit eden bu tür küresel saldırgan anlayışların bir şekilde tabi olması gereken ilkelerdir. Bu anlamda, bakınız, Almanya yasal düzenlemeler yaptı Kıta Avrupası’nda ABD’den farklı olarak. Özellikle, verinin dünyada en önemli değer, aynı zamanda en tehlikeli anlayış olduğu dikkate alındığında bizim sosyal medyayı disiplin altına almamız gerekli ve zorunlu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sosyal medyayı disiplin altına almamız, hukuki çerçevede kişi hak ve özgürlüklerini tehdit etmeden faaliyetini yürütebilmelerine imkân sağlamamız günümüz medya anlayışının, günümüz hukuk sisteminin olmazsa olmaz değeridir. Bu anlamda ortada çatışan tabii ki değerler var. Eğer hukuk varsa, bir hukuk normu ortaya konuluyorsa bu anlamda farklı değerler çatışabilir. Bir tanesi, yine, anayasal güvence altına alınan haber alma özgürlüğü, ifade özgürlüğü; yine, anayasal güvence altına alınan kişi hak ve özgürlükleri, özel hayatın güvenliği, gizliliği. Şimdi, bu ilkeleri bir arada elbette hukuk normları çerçevesinde hayata geçirebiliriz. Biz bu düzenlemeyi yapmadığımız takdirde 83 milyonun kişi hak ve özgürlüğü, aile hayatı, maddi, manevi dokunulmazlığı tehdit altındadır. Bu düzenleme nasıl yapılacak? Bir taraftan, kendi altyapımız hamdolsun buna müsait; diğer taraftan, ABD’de var, Avrupa’da Almanya merkezli bu noktada düzenlemeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz de bir taraftan hem günümüzün en önemli teknoloji alanı olan veri transferi, veri üretimi, verinin depolanması ve veri güvenliği noktasında yasal altyapımızı tahkim etmeliyiz, diğer taraftan da suç ve suçlulukla mücadele bağlamında özellikle kişilerin güvenliğini, anayasal hak ve özgürlüklerini tehdit eden bu tür mütecaviz çalışmalara, yaklaşımlara karşı inşallah, vatandaşlarımızın güvenliğini teminat altına alacak yasal düzenlemeleri hayata geçirmeliyiz diyorum.

Son bir iki cümleyi de Kabotaj Kanunu’yla ilgili, malum olduğu üzere…

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Özgür’e yapılan terbiyesizliğe ne diyorsunuz, Özgür’e yapılan terbiyesizliğe? Bir cümle de ona söyle.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Herhâlde bütün çapı etraflı bir şekilde anlattık. Kaldı ki AK PARTİ olarak bugüne kadar nerede mütecaviz bir yaklaşım varsa, nerede saldırgan bir tutum varsa, kim olursa olsun bunlarla ilgili tavrımız bellidir. Daha geçen hafta…(CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SÜMER (Adana) – Yapılanı kınayın, yapılanı! Ya, Yüreğir Belediye Başkanınız, Yüreğir İlçe Başkanınız…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Net olun birazcık, net!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Özel, grubunuzun yaklaşımlarını duyuyoruz ancak müsaade ederseniz bakın, burada objektif, evrensel ve hakikaten 83 milyonun kardeşliğini, güvenliğini… Böylesi bir konuşmada bile çatışma arıyorsak ben bunu çok üzüntüyle karşılarım. Bakınız, burada net tavrımız var: Sayın Özel’in, diğer Grup Başkan Vekillerinizin, 83 milyonun, milletvekili olsun olmasın, ekonomik durumu, sosyal, siyasi statüsü ne olursa olsun hiçbirisini ayırmadan 83 milyonun özgürlüğünü, özel hayatını, kişisel dokunulmazlığını güvence altına almak zorundayız.

Bakın, konu suç ve suçlulukla mücadele. Yani, bir tarafta, televizyondan yapıldığı zaman cezası var, yüz yüze yapıldığı zaman cezası var. Yahu bugün televizyonu kimse izleyemiyor belki de, gündeminde de yok; yüz yüze belki karşı karşıya gelmiyor. Ancak sosyal medya üzerinden yapılan saldırılar gerçekten çok mütecaviz. (HDP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bir dinlemesini bilin ya!

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Oradan konuşmanıza gerek yok arkadaşlar.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Nereden konuşacağız?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani bu kadar objektif, tarafsız, yani konu teorik çalışma, yasal altyapısıyla ilgili konuşmamızdan bile rahatsız oluyorsak alacak daha çok yolumuz var.

Bakınız, müsaadenizle…(CHP sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, cevap bekliyorum. Müsaade ederseniz ben sözümü tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen sayın milletvekilleri…

Buyursunlar Sayın Başkan.

ORHAN SÜMER (Adana) – Ama bak, “Yüreğir Belediye Başkanı” diyor, “Yüreğir İlçe Başkanı” diyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kim olursa olsun, zihniyeti, düşüncesi, dünya görüşü, yaşam tarzı ne olursa olsun, bir kişinin özel hayatını, kişisel dokunulmazlığını tehdit eden her türlü mütecaviz sözü, eylemi yasal disipline, yasal yaptırıma bağlamak zorundayız. Biz de bunun takipçisiyiz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Her gün yapıyorlar, her gün binlerce hakaret var bize, her gün! Bir tanesine bir şey yapmıyorsunuz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yahu işte bunun düzenlemesini yapalım diyoruz ya! Ne konuşuyorsun!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sakin ol şampiyon!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz bitireyim. (HDP sıralarından gürültüler)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Her gün binlerce hakaret var, binlerce! Binlerce hakaret var, bir tanesine bir şey yapılmıyor!

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu, lütfen…

Buyursunlar Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bundan rahatsız oluyorlarsa…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Rüzgâr ters esmeye başladı artık.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tabii, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı olarak kutlanıyor. (HDP sıralarından gürültüler) Özellikle 20 Nisan 1926’da kabul edilen ve 1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren bu bayramın, bu imtiyazın aziz milletimize verilmesi anlamlıdır, önemlidir. Özellikle, limanlarımızın ve denizlerimizin aziz milletimiz tarafından kullanılması önemlidir ancak bunun sadece yasal zemini değil, aynı zamanda fiilen de özellikle deniz taşımacılığından deniz vasıtalarının üretimine kadar son on yıllık süre zarfında ürettiğimiz 40 tane millî gemimiz ve denizaltımız, özel sektörümüz tarafından üretilen tekne, gemi ve deniz ulaşım araçlarına kadar hamdolsun Kabotaj Bayramı’nın sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …düzenleme açısından değil, aynı zamanda ete kemiğe bürünmüş yerli ve millî gemilerimizle kutlanıyor olması bizim en büyük kıvancımız, sevincimizdir. Onun için Kabotaj Bayramı’nı kutluyoruz. Deniz ticaretinin, deniz taşımacılığının, kılavuzluk ve rehberlik hizmetlerinin Türk denizciler tarafından verilmesi anlamlıdır.

Son olarak, yarın 2 Temmuz, 2 Temmuz tarihinde özellikle Danıştayın vereceği Ayasofya kararı Türk milleti adına verilecek bir karardır. İnşallah, milletimizi sevince ve kavuşmaya vesile kılacaktır. Şimdiden bu kararın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, sosyal medya aracılığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile eşi Esra Albayrak’a yapılan hakareti kınadıklarına ve sosyal medya konusunun hukuki zemine oturtulması gerektiğine, Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün 5651 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmasını öngören kanun teklifini TBMM Başkanlığına sunduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak ve eşi Esra Albayrak aleyhine sosyal medya üzerinden yapılan alçak ve ahlaksız saldırıyı nefretle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz.

(Uğultular)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Arkadaşlar, duyamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Bingöl…

Buyursunlar Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu vesileyle, sözün sırası şimdi buraya geldi bizce, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Özkan’ın da ifade ettiği üzere, sosyal medyayla alakalı bu meselenin bir hukuki zemine oturması gerekliliği artık tartışmasız bir hâl almıştır. Yaşadığımız her hadise bunun gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bugün bu şekilde bir saldırı yapılmıştır, dün başkalarına aynı şekilde saldırılar yapılmıştır. Bunun tahammül edilebilir bir hâlde olmadığını buradan ifade etmek istiyoruz. İtibar suikastlarına, kişilerin özel hayatına, ahlakına, haysiyetine, şerefine yönelik birçok saldırıya bugünlerde şahit olmaktayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok yakın zamanda Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürk’ün bu konuda vermiş olduğu bir kanun teklifi mevcuttur. Bu mesele, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak hareket edebileceği bir husustur. Bununla alakalı olarak, tabii ki temel hak ve hürriyetleri esas almak koşuluyla bu meselenin artık bir neticeye varması gerektiği kanaatindeyiz. Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak hiçbir kimseye, özellikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan hiçbir ferdimize bu manada yapılabilecek saldırıları kabul etmemiz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunları önleyecek düzenlemelerin yapılması gerekliliğine ve artık sahte hesaplar üzerinden birtakım manipülasyonların önleneceği, saldırıların önleneceği bir zemine artık Türkiye’nin kavuşması lazım. Bunun hiçbir şekilde ayıbı yoktur, hukuka aykırı bir tarafı söz konusu değildir; aksine, kişilerin hürriyetini, haysiyetini, şerefini muhafaza noktasında büyük önem arz etmektedir. Bu noktada acilen tedbir üretilmesi gerektiğini biz de ifade ediyoruz. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, sosyal medya aracılığıyla Esra Albayrak’a yapılan saldırıyı kınadıklarına ve aynı hassasiyetin Başak Demirtaş’a yapılan saldırı konusunda da gösterilmesi gerektiğine, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, önce şunu söyleyeyim: Sayın Esra Albayrak’a yönelik bu ağır saldırıyı “ama”sız, “fakat”sız lanetliyoruz. Bu konuda bizim açımızdan hiç tartışma yok çünkü kişilik haklarına yönelik bu tür saldırılar, insanın haysiyetine yönelik bu tür saldırılar hiçbir şekilde kabul edilemez, hakaretler asla kabul edilemez; bu konudaki fikrimiz net.

İsterdik ki geçen hafta siz de Sayın Başak Demirtaş’a saldırı yapıldığı zaman aynı hassasiyeti gösterseydiniz keşke, isterdik bunu. Ama şimdi bunu bir kenara koyalım, bunlar üzerinden tartışmayalım çünkü bu konudaki bizim de tutumumuz çok net. Fakat Sayın Özkan, şimdi öyle bir konuşma yaptınız ki bazı şeyler sanki yaşanmıyor gibi konuşuyorsunuz. Bu trol ordusunu kim kurdu? Kim kurdu trol ordusunu, hani “ak troller” diye adı geçen orduyu kim kurdu? Şimdi o trol ordunuzu siyasi manipülasyon amaçlı olarak kullandığınızı sadece biz bilmiyoruz, bütün dünya biliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yani Twitter 7.340 tane hesabı kapattı. Biz geçen hafta buraya araştırma önergesi indirdik Twitter’ın kapattığı hesaplar üzerine, bu konuyu araştıralım diye. Siz karşı çıktınız. Niye? Yani bu yeşil top meselesini kim icat etti, sonra ayağına dolaşınca vazgeçti?

Şimdi, her gün bizim vekillerimizin hesaplarının, kurumsal hesaplarımızın altına sizin kurduğunuz o trol hesapların saldırılarının haddi hesabı yoktur, hakaretlerin haddi hesabı yoktur. Yani bir gün kalkıp demediniz ki “Ya ayıp oluyor, bu nedir?” diye. Bu da yok, bunu da yaşamadık. Şimdi, bütün bunlar varken bunlar yaşanmıyor gibi konuşunca yani Mars’tan geliyormuşuz gibi hissediyoruz. Öyle değil, siz de biliyorsunuz ki bu alan sizin yüzünüzden bu kadar sorunlu bir hâle geldi. Şimdi bu alandaki sorunları aşmak lazım, o konuda elbette ki kimsenin itirazı olmaz ama yani siciliniz çok kabarık, kusura bakmayın, yasakçısınız, biraz evvel söyledim. Siz o alandaki sorunları, yani kişilik haklarına yönelik saldırıları, hakaretleri engellemek için adım atmak yerine yasakçılık yapacaksınız, onu biliyoruz. Yani sosyal medya paylaşımları yaptı diye düşünce ve ifade özgürlüğü engellerini sizler yine yaşatıyorsunuz insanlara.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Sabaha karşı gözaltı yapıyorsunuz, insanları hapse atıyorsunuz. Neden? Sosyal medya paylaşımı yaptı, sizi eleştirdi diye. Hakaret kısmını dışında tutarak söylüyorum. Bunları da siz yapıyorsunuz; düşünce, ifade özgürlüğünü engelliyorsunuz, haber alma özgürlüğünü engelliyorsunuz, bütün bunları yapan sizsiniz. Şimdi hiç bunlar yokmuş gibi “Ya sorunlar var, burada hukuki düzenleme yapalım.” diyorsunuz. Hukuki düzenlemede siciliniz kabarık olduğu için getireceğiniz her düzenlemenin aslında yasakçı zihniyete hizmet edeceğini biz biliyoruz. O yüzden bunu şimdiden söyleyelim. Daha evvel getirdiniz, hazırlığınız da var, -son cümlem efendim, onu söyleyeyim- daha evvel Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen bir torba teklifin içine sosyal medya yasaklarını koydunuz 4 madde. Biz muhalefet partileri itiraz ettik diye çıkardınız. Hazırlığınız zaten var, biliyoruz. Yani yeni çıkmadı bu konu. Siz zaten yasaklamak istiyorsunuz birçok şeyi, o fırsattan istifade bunu da yapalım diyorsunuz. Tutumunuz budur açıkça.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.30

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde iktidarın kronik bir sorun hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve kuruluşlarda nasıl uygulandığının ortaya çıkarılması, konunun detaylarıyla incelenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla 1/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/7/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/7/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde iktidarın kronik bir sorun hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve kuruluşlarda nasıl uygulandığının tam olarak ortaya çıkarılması, konunun tüm detaylarıyla incelenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla 1/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/7/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurunuz Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuzun verdiği araştırma önergesiyle ilgili olarak söz aldım. Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Bugün verdiğimiz araştırma önergesi çok önemli bir konuyla ilgili, ülkemizin kanayan bir yarası aslında: Nepotizm. Nepotizm ne? Nepotizm, eş, akraba, yakın, hısım kayırmacılığı, en basit tarifiyle bu. Zaten iktidarın gerçek anlamda alışkanlık hâline getirdiği… Geçmiş iktidarlarda da vardı bu yani ilk defa olmuyor ama AK PARTİ zirveyi yakaladı. Kelimenin tam anlamıyla zirve, şu anda nepotizm konusunda dünyada totaliter rejimlerle yarışacak şekilde. Yani Suudi Arabistan’da nasıl kardeşi Maliye Bakanı, öbür kardeşi Savunma Bakanı, prens hazinenin başında gibi, Türkiye’de de buna benzer şeyler olmaya başladı. Artık öyle bir vahim hâle geldi ki ciddi şekilde mücadele edilmesi gereken bir rahatsızlık, toplum rahatsızlığı hâline geldi bu. Özellikle monarşilerde, hanedanlıkla yönetilen üçüncü dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de nepotizm bir yönetim biçimine dönüştü. Kamuya yönelik istihdam ve atamalarda ehliyet, liyakat yani bilgi birikimi, tecrübe, kıdem, eğitim, böyle temel kabul görmüş nitelikler artık aranmıyor, onun yerine AK PARTİ’nin biat kültürüne dayalı parti devleti şeklinde bir yönetim tarzı yer aldı. AK PARTİ döneminde yapılan atamalara bakın, iktidar partisinin nepotizm hastalığına nasıl yakalandığını göreceksiniz. Burada isim isim saymam mümkün değil, vakit buna yetmiyor ama siz bunların genelini biliyorsunuz, Parlamentoda da var, Parlamento dışında da var. Eş, dost, akraba ve yandaş olmanın tercih edildiği atamalar toplumsal adalet ve eşitlik duygusunu tahrip ediyor.

İktidar tarafından yaratılan bu tablo karşısında insanımız ne hâle geldi biliyor musunuz? Özellikle gençlerimiz geleceklerine olan inançlarını yitirdiler. Toplumda huzursuzluk yaratan atamalar ve görevlendirmeler yüzünden gençlerimizin kendi ülkelerine dair umutları da yok oldu. Yani, yapılan araştırmalara bakın, Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermiş gençler arasında bile yurt dışında yaşamak isteyen gençlerin sayısı yüzde 60. Bunlar bizim çocuklarımız, geleceği emanet etmek istediğimiz çocuklarımız; bu şekliyle de o çocukları kaçırıyoruz.

Üniversitelere bakıyorsunuz, nepotizmin örnekleriyle dolu, daha geçen gün yapılan atamalar aynı şekilde… Üzülerek beyan ediyorum yani akademik çevrelere hakaret ediyorsunuz aslında, orada çok değerli hocalar var, o hocaların başına getirdiğiniz rektörlerle o akademik çevrelere hakaret ediyorsunuz. O hocaların devlet üniversitelerinde kalmalarının önüne geçiyorsunuz böylece.

Bakıyorsunuz, bir AK PARTİ milletvekili arkadaşımızın kardeşi Beştepe’ye danışman olmuş, bir bakıyorsunuz eski bir bakanın kardeşi hatta kardeşleri en iyi görevlere getirilmiş. Ekonominin atardamarı konusundaki kamu bankalarında çok iyi eğitim almış iyi ekonomistler var, Adalet ve Kalkınma Partisi kadrolarında da var, bir sürü gençler var aşağıdan gelen, onların yerine tercih edilenlere baktığınızda, bu nepotizm hastalığının Covid-19 gibi ciddi bir salgın hâline geldiğini görüyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Daha beter, daha beter.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Nepotizm, toplumda ahlaki çürüme yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda liyakat, kariyer, yaratıcılık, çalışkanlık gibi değerlerin de çürümesine yol açıyor. İş hayatında da var. İş hayatında da bir iş yapmak istiyorsanız “Hayır, sen yapamazsın, şununla yaparsın...”

Size bir örnek anlatacağım. Yurt dışında, Afrika’da bir yatırım yapmak istemiştim yıllar önce. Dünyanın önemli araştırma ve değerlendirme kuruluşu Deloitte’a 3 tane ülke verdim, dedim ki: Bu ülkeleri bir araştır; siyasi risk, pazar, sağlanan avantajlarla ilgili bir rapor getir. İki ay sonra gelen raporda karar verdiğimiz bir ülke vardı. Ülke ismi vermek istemiyorum. Ülkenin İstanbul’daki başkonsolosuyla görüştüm, niyetimi anlattım. “Müsaade ederseniz ben Sanayi Bakanımızı İstanbul’a getireyim. Görüşür müsünüz?” dedi. Ne kadar hevesle yatırım bekleyen bir ülke diye çok mutlu oldum. Sanayi Bakanı, genç bir hanım kardeşimiz geldi. Oturduk, konuştuk. Sunulan fırsatlar muhteşem; vergi indirimi, arazi, işçilerin sigorta primleri vesaire vesaire bir sürü avantajlar var. Hepsinde anlaştık. “Yerli ortak ister misiniz?” dedi. İsteriz ama yüzde 10’u geçmesin dedim. “Yok, daha yüksek olması lazım.” dedi. Sektördense olabilir yani sektör olmayınca zor olur dedim. “Sektörden değil ama yüzde 50 olursa iyi olur, kolay olur.” dedi. Bu bir grup mu yani bizim tanıdığımız, bildiğimiz bir grup mu dedim. “Bizim kralın kardeşi.” dedi. Bakın, Sayın Bakan, ben bir şey söyleyeceğim. Ben bu yatırımı Almanya’ya yapmış olsaydım ve Merkel’in sanayi bakanıyla böyle bir konuşma yapsaydım Merkel’in sanayi bakanı bana “Merkel’in kardeşini ortak alırsan olur.” der miydi? Hayır, demezdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – O yüzden, size ve bize “üçüncü dünya ülkeleri” diyorlar. Geldiğimiz nokta bu, üzülerek ifade ediyorum.

Benim bu ülkeden başka gidecek yerim yok. Ben göç haritasını tamamlamış bir ailenin çocuğuyum. Son vatan burası. Bu vatanın en iyi şekilde idare edilmesini istiyorum. Bütün çabalarımız bu yönde.

Sayın Başkan, biraz vaktinizi alacağım, bir konuya daha değineceğim.

Dün, Hamza Salih, sevgili bebeğimiz, yavrumuz dünyaya gözünü açtı. Cenab-ı Allah iyi insanlarla karşılaştırsın, rızkı bol ömrü bereketli olsun. Çok mutlu olduk, her yeni doğan bebek bu ülkenin yeni bir umudu. Bunda, o bebeğin annesi, babası, dedesi, torunu vesaire herhangi bir akrabalık bağına gerek yok, her doğan çocuk gibi Hamza Salih’e çok sevindik ama bir baktık ki bir şerefsiz hatta birkaç şerefsiz, birkaç haysiyet celladı kalkmış, Hamza Salih üzerinden annesine ve babasına atıfta haysiyet cellatlığı yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bakın, okur okumaz, partimin fikri nedir veya bilmem bir başkası ne der demeden bu haysiyet celladını kınayan bir “tweet” attım, aynı anda, baktım Sayın Genel Başkanımız da atmış. Böyle bir cellatlığı asla kabul edemem kim olursa olsun. Üstelik, ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı; muhalefet edebiliriz, uygulamalarını beğenmeyiz ama ailesine, iffetine uzanan o eli kırmak bizim vazifemiz. Çok net söylüyorum, yürekten söylüyorum, gider bizzat ellerini kırarım. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Aynı gün bir şeye rastladım. Bu sefer, Adalet ve Kalkınma Partisi Küçükçekmece Belediye Meclis üyesi Hamza Gönenç aynı tarihte Facebook hesabında bir resim paylaşmış. Resim bu. Sayın Meral Akşener, yanında diğer siyasi Kemal Kılıçdaroğlu ve diğer hatta teröristbaşı böyle bir fotoğraf verilmiş. Montaj bu fotoğraf.

Sayın Süleyman Soylu’nun bugün açıklamasını gördüm. Bu haysiyet cellatlarının birkaç tanesini yakalamışlar, birkaç tanesi de yurt dışında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sayın Başkan, özür diliyorum toparlayacağım.

Verilmesi gereken en ağır cezanın verilmesi gerektiğini biliyorum hatta ve hatta diyorum ya, bu işin hukuki boyutunu çıkartıp gidip kendi ellerimle, parmaklarını kırmak istiyorum ama buna da ne yapacak merak ediyorum, bu haysiyet celladına Süleyman Soylu ne yapacak onu merak ediyorum. Meral Akşener’in de bir eşi var, onun da torunu var, onun da evladı var, onun da iffeti ve namusu var. Bana emanet kadar size de emanet o, ben Süleyman Soylu’nun bu konuda ne yapacağını çok merak ediyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy.

Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yıl 1933, Hitler ve faşist partisi Almanya’da iktidara gelir ve kendinden olmayana, kendi gibi düşünmeyene yönelik ağır bir baskıyı hemen yaşama geçirmeye başlar. Yalnızca keyfî gözaltılar, tutuklamalar, işkenceler, infazlar vesaireler değildir iş, muhalif yurttaşların iş ve çalışma olanaklarını ellerinden alarak onları kamusal yaşamın dışına iter; çok geçmeden on binlerce Alman yurttaşı, bilim insanları, sanatçılar, doktorlar, mühendisler ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Benzeri görülmemiş bir beyin göçü yaşanır.

Şimdi, yıl 2018 -TÜİK rakamlarına göre de söylüyorum bunu- 253.640 kişinin, üstelik bir önceki yıla göre yüzde 42 oranında bir artışla Türkiye’den yabancı ülkelere göç ettiği ifade edildi. Üstelik bu göç, açıkça bir beyin göçü niteliği taşımaktaydı; çoğunluğu yüksek eğitim görmüş, bilimsel ve mesleki vasfı bulunan insanlarımız, yurttaşlarımız, gençlerimiz kitleler hâlinde ülkeyi terk ettiler ve terk etmeye de devam ediyorlar.

Şimdi, bu göç o kadar şaşırtıcı bir boyut kazanmış ki birçok yabancı basın kuruluşunda “Yetenekli Türkler kitleler hâlinde ülkeyi terk ediyorlar” diye manşetler çıktı. Şimdi, tıpkı ari ırka mensup olmayan kimse örneğinde olduğu gibi, AKP’ye yakın değilseniz, AKP’ye yakın olanların yakını değilseniz, akrabası, eşi, dostu, kardeşi değilseniz bugün Türkiye’de işe girmek bile bir problem. Zaten kamu çalışanı olamıyorsunuz, yıllardır özellikle güvenlik soruşturması, mülakat, arşiv araştırması yapan kurum, tamamen AKP’li olmayan ya da onlara yakın olmayan, onlar gibi düşünmeyen herkesi kamudan dışlamak üzerine kullanılıyor, üniversitelerden dışlamak üzere kullanılıyor ama şimdi öyle bir hâle geldi ki özellikle ülkedeki işsizliğin 13 milyonu bulduğu noktada İŞKUR’a müracaat etmeniz yetmiyor, aynı zamanda bulunduğunuz yerdeki AKP’nin il ve ilçe kurumlarına başvurmanız gerekiyor herhangi bir yerde çaycı olabilmek için bile. Şimdi, getirdiğiniz nokta bu. Yani akrabayı, eşi, dostu kayırmayı öyle bir hâle getirdiniz ki kolluk güçlerinin pandemi koşullarında karantinadan insan kaçırdığı noktaya kadar ulaştırdınız.

Gelelim 2016 yılında yapılan sınavlarla beraber hâkim ve savcı atamalarına. OHAL KHK’si çıkardınız, standart başarı puanını düşürerek hâkim ve savcı alımına başladınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Çok özür dilerim.

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

OYA ERSOY (Devamla) – Bunlardan en az 113’ü AKP’de aktif görev alıyordu.

Üniversitelerde rektörlerin seçimini kaldırdınız, bizzat AKP Genel Başkanı üniversite rektörü atıyor ve son olarak 24 Haziranda atanan 6 rektörün indeksli dergilerdeki toplam makale sayısı 3; 4 yeni rektör de sıfır makaleli. Şimdi, üniversiteleri getirdiğiniz hâl bu. Pandemi koşullarında bununla da yetinmediniz, bilimsel açıklamalarda bulunan Kayıhan Hocamıza bugün itibarıyla soruşturma açtığınızı öğrenmiş bulunuyoruz. Şimdi, biz, bilimin yanındayız, bilim insanlarının yanındayız ve onların bu ülkede halkın çıkarına her türlü açıklamasının da yanındayız; bunun koşullarının sağlanması için de hep birlikte mücadele edeceğiz, bunu da bilin. Yani, Kayıhan Pala Hocamız hiçbir şekilde soruşturmayla sindirilecek bir insan değildir, bir öğretim üyesi değildir, bunun da hepiniz bilgisine sahip olunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Son bir dakika daha, özür dileyerek…

BAŞKAN – Buyursunlar.

OYA ERSOY (Devamla) – Barolara geleceğim. Şimdi, hâkim ve savcıları atama hâlinizi, 2016’dan beri OHAL’i fırsata çevirerek yarattınız, ele geçirdiniz yargının o ayağını. Bugün itibarıyla yapmaya çalıştığınız şey pandemi fırsatçılığıyla baro yasalarını değiştirerek o hiçbir şekilde etkileyemediğiniz avukatları da -yani bağımsız ve kendi işini yapan avukatları- artık yandaş hâle getirmeye çalışıyorsunuz, yandaş olmayan avukat iş bulamasın, yandaş olmayan baro olmasın, aynen HAK-İŞ’e yaptığınız gibi işçi hareketi açısından, bugün de savunma hareketine darbe vurmanın koşullarını yaratmaya çalışıyorsunuz ama savunma direniyor, direnmeye devam edecek ve bu yandaş ve tek ses yaratma operasyonunuza karşı bu ülkede tek sese -yani bunun adı diktatörlüktür- diktatörlüğe karşı mücadele herkesin görevidir diyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal.

Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Öncelikle, gerçekten, dünyada iyi yönetim sistemleri, kötü yönetim sistemleri açısından adlandırma yapılırken, yönetim sisteminde egemen olan ilkenin liyakat olup olmaması önem teşkil etmekte. Türkiye’deki bu çürümüşlük ve çürümüşlüğü bir an önce durdurabilmek için bu araştırma önergesini getiren İYİ PARTİ’ye teşekkür ediyorum. Çünkü, eğer gerçekten bir ülkenin bir an önce yıkılmasını istiyorsanız tank, top, tüfek yerine, o ülkede eş dost ataması yapacaksınız, liyakati rafa kaldıracaksınız. İdare hukukunda Profesör Doktor Sait Gürhan’la biz… Onun doktora teziydi aynı zamanda liyakat “Eğer devlet yönetiminde biz liyakati esas edersek o devlet iyi yönetilen bir devlet olur, efendim, adaletli bir devlet olur, özgürlükçü bir devlet olur, eşitlikçi bir devlet olur; üretim artar, istihdam artar, hukuka olan ve devlete olan güven artar.” Ama şu andaki durumumuz o mu?

Anayasa’mızın 70’inci maddesi diyor ki: “Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.” Ama biz şu anda Türkiye’ye sokakta sorduğumuz zaman, en büyük sorunun torpil olduğu, kayırmacılık olduğu, eş dost atamalarının olduğu söylenmektedir ve bunu görüyoruz.

Peki, bunu genel ifadelerle söyledikten sonra, diyeceksiniz ki: “Yahu, arkadaşım, somuta indirgeyin.” Yani bu eş dost atamaları -gerçekten isim isim sayarsam- var mı elimizde? Bakın, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi tarafından, kamu kurumlarındaki eş dost atamalarının böyle tek bir vaziyette, isim isim, hangi kurumda kimin akrabasının, kimin eşinin, kimin dostunun, kimin oğlunun, kimin kızının, kimin gelininin, kimin damadının çalıştığının açık ve net bir vaziyette haritası çizilmiş durumda. Ben, burada fırsat buldukça, şimdi size… Rahmetli İsmet İnönü’nün bir sözü var, diyor ki: “Namuslular, namussuzlar kadar cesaretli, cesur olsa namussuzlar bu kadar çoğalmaz.” Onun için, bu isimleri şimdi tek tek ifşa ediyorum. Birden fazla maaş alan Cumhurbaşkanlığı bürokratları: Fahrettin Altun, Borsa İstanbul; Ali Taha Koç, TÜRKSAT; İbrahim Kalın, TÜRKSAT; Metin Kıratlı, Borsa İstanbul; Profesör Doktor Uğur Ünal, TDİ; Yunus Arıncı, Vakıfbank, Borsa İstanbul; Arda Ermut, Türk Hava Yolları, Varlık Fonu; Doçent Doktor Mehmet Zahid Sobacı, BİK Yönetim Kurulu Başkanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Özür dilerim Başkanım.

BAŞKAN – Estağfurullah.

Buyursunlar.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Birden fazla maaş alan eski bakanlar: Naci Ağbal, Vakıf Katılım, eski Bakan; Faruk Çelik, Ziraat Bankası; Atilla Koç, Turkcell; Abdülkadir Aksu, Vakıfbank; Mehmet Hilmi Güler, Turkcell ve belediye başkanı; Köksal Toptan, Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkanı. Birden fazla maaş alan eski milletvekilleri: Şahap Kavcıoğlu, Vakıfbank; Sadık Yakut, Vakıfbank; Halil Aydoğan, Vakıfbank; İsmail Alptekin, Vakıfbank; Mahmut Kaçar, Ziraat Bankası; Gülseren Topuz, Takasbank; Nureddin Nebati TÜRK TELEKOM ve Bakan Yardımcısı; Selim Dursun, TÜRK TELEKOM, Bakan Yardımcısı; Edibe Sözen BİK Yönetim Kurulu ve rektör, Ziyaeddin Akbulut, Kamu Görevlileri Etik Kurulu üyesi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada, Nükleer Düzenleme Kurulu üyesi olan aile yakınları var. Efendim, burada aynı şekilde Mehmet Fatih Alptekin, 44 yaşında bir avukat arkadaşımız… Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığından maaş alan eski vekiller: Mehmet Uçum, Seyit Sertçelik, Gülay Samancı, Reha Denemeç, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı İhsan Şener, Oktay Saral, Mustafa Akış, Ayşe Türkmenoğlu, Gülşen Orhan, İsrafil Kışla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım, özür diliyorum.

Hamza Yerlikaya, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı. Cumhurbaşkanı Danışmanı maaşı alan yandaşlar: Ahmet Selim Köroğlu, AK PARTİ eski il yöneticisi Serkan Taranoğlu… Hatta, bu etik yasası geçsin diye o dönem Davutoğlu dediği zaman Sayın Cumhurbaşkanı şu cümleyi sarf etmişti “Ya kardeşim, etik kurulu yasası gelirse biz Türkiye’de il başkanı, ilçe başkanlarını bulamayız.” demişti. Yani bu anlamda, eğer gerçekten o etik kurulu yasası geçmiş olsaydı, biz bugün bu liyakat olayını konuşmamış olacaktık. Tabii ki burada liyakati nasıl anlıyoruz veya nasıl anlatılıyor AK PARTİ cenahı tarafından?

Değerli arkadaşlar, her cuma namazında dinlediğimizde orada ne diyor? Burada, kardeşim, Allah bize “Adaletli olun, iyiliği sevin, akrabalarınıza yardımcı olun.” derken, siz bu ayeti devlet yönetiminde eş dost atamaya ve kayırmacılığa ayırıyorsunuz. Bunu böyle yapmayın. Bunu söyleyen de keşke burada olsaydı, önceki dönem milletvekiliniz Mehmet Metiner derdi, burada onun da kulakları çınlasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Selamlayalım Sayın Tanal, selamlayalım efendim.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Yani ayetteki o akrabaya yardımı ne kadar kayırmacılık açısından meşru hâle getirdiğinizin de bir göstergesi. Benim sizden istirhamım, burada eğer devlet yönetiminin iyi işlemesini istiyorsak, iyilik istiyorsak, iyi yönetim istiyorsak, gelin bu araştırma önergesine “evet” diyelim ama “Yok, biz eş dost kayırmacılığına, atamalara devam edeceğiz.” diyorsanız o zaman da “hayır” diyeceksiniz. Sizi Allah’la baş başa bırakıyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarında alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Abdülkadir Aksu’yu unuttunuz.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Halil Etyemez.

Buyurunuz Sayın Etyemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ’nin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, sosyal medyada virüs gibi yayılan aşağılama, küfür ve hakaretin son derece rahatsız edici bir hâl aldığı hepimizin malumudur. Bu ifadelerin çoğunlukla söz söyleme becerisi zayıf, öfkesini kontrol edemeyen kişilerde bir üstünlük sağlama yöntemi olarak kullanıldığını da görmekteyiz. İnsanın kullandığı üslup kendi değerini göstermektedir. Sadi Şirazi’nin “Yanlış üslup doğru sözün celladıdır.” Sözü, güzel üslubun geleceğimize, çocuklarımıza ve insanlığa olan borcumuz olduğunun veciz bir ifadesidir.

Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak’ın evladının dünyaya gelmesinin ardından, yeni doğum yapmış bir anneye, bir kadına, bir bebeğe, bir babaya kalleş ve çirkince saldıran insanlıktan, şereften nasibini almamış haysiyet yoksunlarını şiddet ve nefretle kınıyorum. Bir bebek üzerinden ailesine ve onların değerlerine saldıranlar hukuk önünde elbette hesap vereceklerdir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, kurulduğu günden beri eşitliği, adaleti, temel insan hak ve özgürlüklerini esas almıştır, yapılan tüm çalışmaları bu esas üzerine inşa etmiştir. AK PARTİ’mizde, millete tepeden bakan, milleti hiçe sayan, sadece şahsi çıkarlarını korumak için kullanan zihniyetlerin yeri olmamıştır, olmayacaktır da. AK PARTİ olarak her daim milletimize karşı samimi ve ilkeli duruşumuzu koruduk, korumaya da devam ediyoruz. Adalet duygumuza, vicdanımıza, ahlakımıza, dirayetimize, ülkemize ve milletimize hizmet etme aşkımıza daima sahip çıkacağız.

Değerli milletvekilleri, kamuda verimlilik, liyakat, kariyer ve adalet ilkelerini temel alan, çalışanlarımızın mali ve sosyal haklarını gözeten insan kaynakları yönetim modelimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemimizin esasını oluşturmaktadır.

Kamu yönetimi perspektifimiz, insanı yaşatan devlet anlayışına dayanmaktadır. Hepinizin de bildiği gibi kamuda görev almanın ilk şartı Kamu Personel Seçme Sınavına girmek ve bu sınavda başarılı olmaktır. Kamuda yapılan tüm atamalar, memuriyete alımlar, kariyer planlamaları ehliyet ve liyakat esas alınarak yapılmaktadır. 30 Haziran 2020 tarihinde yani daha dün, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın 274 şehit yakını, gazi ve gazi yakını ile devlet korumasından yararlanmış 926 gencimizin kura çekimiyle –dikkatinizi çekiyorum kura çekimiyle- yine, geçtiğimiz aylarda, Sağlık Bakanlığımızın 21 bin sağlık personeli, 14 bin de sağlık çalışanı kurayla belirlenmiş ve atamaları gerçekleştirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ETYEMEZ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyursunlar.

HALİL ETYEMEZ (Devamla) – İşinde uzman, geçmişi başarılarla dolu, ülkemize ve milletimize hizmet etmeyi şiar edinen bazı yöneticilerimizin sırf birilerinin tanıdığı olduğu için hedef alınması ve bunun nepotizmle ilişkilendirilmesi asla kabul edilemez.

Bu yöneticilerimizin de bu vatanın bir ferdi ve bir evladı olduğunu hatırlatıyor, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

III. YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

Her zaman yoklama talebi karar yeter sayısı talebinden önceliklidir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Öyle bir yarış mı var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anayasal dayanağı var.

BAŞKAN – Sayın Özel, yoklama talebiniz var.

Sayın Özel, Sayın Polat, Sayın Sümer, Sayın Karabat, Sayın Aygun, Sayın Emecan, Sayın Yeşil, Sayın Keven, Sayın Tanal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Bulut, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Bingöl, Sayın Şahin, Sayın Girgin, Sayın Kılınç, Sayın Ünlü, Sayın Güzelmansur, Sayın Özdemir, Sayın Beko.

Yoklama için üç dakika veriyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Üç nereden çıktı? Başkanın takdiriyse iyi de nereden “üç” diyorsunuz yani? Başkanın takdiriyse başımla beraber.

BAŞKAN – Şu ana kadarki uygulamam böyleydi Sayın Özel, aynı uygulamayı devam ettiriyorum efendim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.26

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III - YOKLAMA

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Pusula veren sayın milletvekilleri, lütfen salondan ayrılmayın.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum, ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, ülkemizde iktidarın kronik bir sorun hâline getirdiği nepotizm gerçeğinin hangi kurum ve kuruluşlarda nasıl uygulandığının ortaya çıkarılması, konunun detaylarıyla incelenmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması amacıyla 1/7/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen ve arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen 33 canın yanarak katledildiği Sivas katliamının araştırılması amacıyla 30/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/7/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/7/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

30 Haziran 2020 tarihinde, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen ve arkadaşları tarafından 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen 33 canın yanarak katledildiği Sivas katliamının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (7976 sıra numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 1/7/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül… (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, Genel Kurulu, sizi ve Divanı saygıyla selamlıyorum.

Okunan bölümde de belirtildiği üzere 2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas Madımak Oteli’nde hakikate, adalete, edebiyata, nefese, sanata, saza, söze, deyişe, aşka kastedilerek yapılan katliamda 33 canımızı yitirmiş bulunmaktayız. Bu katliamla ilgili süreç; hukuki süreç, araştırma süreci tamamen savsaklanmış olup bununla ilgili yeniden bir araştırmanın yapılması gerekmektedir. O nedenle huzurdayım.

Bilindiği üzere, benim de yöneticisi olduğum, Genel Başkan olduğum Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından 2008 yılında başlatılan Ankara’da 150 bin, İstanbul’da 500 bin, İzmir’de 300 bin insanla “Eşit Yurttaşlık İstiyoruz” mitinginden sonra, 3 Haziran 2009’da Sayın Başkan, bir açılım başlattınız: Alevi açılımı, Roman açılımı, Kürt açılımı. Alevi açılımında; gele gele cemevlerine saldırı, cemevlerini tanımama, kapıları işaretleme, Alevi toplumunun eşit yurttaşlık talebini tanımama noktası. Kürt açılımında; kayyum atama, belediye başkanlarını tutuklama, milletvekillerinin vekilliğini düşürme, inanılmaz bir zulüm, inanılmaz bir inkârcılık. Roman açılımında; Sulukule’nin başına gelene hep birlikte tanık olduk.

Şimdi ben öncelikle huzurda hak için, adalet, eşitlik, özgürlük için, dünya insanlığı bir arada kendi inancı ve kimliğiyle eşit yaşasın diye Hakk’a yürüyen Pir Sultan Abdal ve tüm hakikat âşıklarıyla birlikte 33 canı sevgiyle saygıyla anarken diyorum ki bu açılımı yapamama sebebiniz düşünce kabızı olmanızdan kaynaklıdır. Düşünce kabızı olduğunuz, inkârcı olduğunuz için bu açılımı yapamadınız. Bakın, Meluli Baba’nın diliyle söyleyecek olursak bu açılıma ne diyor: “Ateş ile ülfet olmaz el atarsan yakar hemen/Cahil ile sohbet olmaz yaptığını yıkar hemen.” Yarın Sivas’ta 2 Temmuz anması olmasına rağmen maalesef bugün duyuyoruz ki cemevinden Madımak’a kadar olacak meşru, demokratik yürüyüşü engelleme çabası var ve denmiş ki: “Katılımcıların isimlerini istiyoruz.” Ben buradan Sivas Valiliğine, Hükûmet yetkililerine söylüyorum, katılımcıların ismini değil katliamı yapanların ismini açıklayın lütfen.

Bakınız, dünya tarihinde görülmüş bir şey değildir; Madımak katliamıyla ilgili sayı binlerceyken bu iddianame yirmi sekiz gün gibi kısa bir sürede yapılmış ama bugün yıllarca tutuklu olan demokrasi, eşitlik, adalet isteyen insanlarımızın iddianameleri hâlâ hazırlanmamıştır. Bu bir ayrımcılıktır. Madımak konusunda, Alevi inancı konusunda, eşit yurttaşlık konusunda ayrımcı oldunuz, taraf oldunuz. Nasıl taraf oldunuz? Madımak katliamıyla ilgili zaman aşımı kararı verildiğinde Cumhurbaşkanı “Bu karar Türkiye’ye hayırlı uğurlu olsun.” demekle taraf oldu. Madımak katilini affederek taraf oldu. Elbette bir hükümlü affedilebilir ama bebekler tutukluyken, anneler tutukluyken, suçsuz mazlum insanlar tutukluyken seçip bunu bırakmak taraf olmaktır. Cemevine “cümbüş evi” demekle taraf oldunuz. Diyanet İşleri Başkanlığı taraf olmuştur, Hükûmet taraf olmuştur. Bu taraflık konusunda kapılarımızın işaretlenmesine sessiz kalarak, hiçbir kimse hakkında yasal işlem yapmayarak taraf olunmuştur. Taraflık açık ve net bir şekilde ortadadır. Bu taraflık hâlini ortadan kaldırmanın yegâne şartı bu önergenin kabul edilmesi; meşru, demokratik, açık, aleni ve net bir araştırmanın kabul edilmesidir. Başka bir şekilde taraflık ortadan kalkmaz. “Devlette devamlık esastır.” diyorsunuz ya, Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanıyken -ben Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanıydım, 90 şubeyi temsilen- Devlet Denetleme Kurulu tarafından Madımak katliamıyla ilgili yeniden araştırma görevlendirmesi yapmış idi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biz de o zaman derneğimizi temsilen gidip Çankaya Köşkü’nde ilgili kurulla görüşmüştük ama ne yazık ki sizin iktidarınız döneminde bu da ortadan kaldırıldı. Ha, o araştırma neye yol açacaktı, o da ayrı bir tartışma konusu.

Şimdi, biz Türkiye'de Aleviler, Sünniler, inanmayanlar; Kürtler, Türkler, Araplar, Lazlar, Çerkezler, cümle Türkiye halkları, cümle Türkiye'nin inananları, inanmayanları, Türkiye insanlığı; eşit yurttaş olarak yaşayacaksak Madımak katliamıyla ilgili hakikati ortaya çıkarmadığımız surece eşit yurttaş olarak yaşayabilmemiz mümkün ve olası değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakınız, katliamla ilgili on sekiz yıl arandığı hâlde bulunamayan, Madımak Oteli’ne yakın, hemencecik 500 metre mesafede yaşamını yitiren, ölen insanı hatırlıyorsunuz değil mi? Şimdi ben buradan diyorum ki, Madımak katliamı 1550’li yıllarda Pir Sultan Abdal’ı Mal Meydanı’nda katletmenin tekrarıdır. Madımak katliamıyla ilgili söylenen zaman aşımı kararına bu davayı hakaret unsuru, bu davayı ötekileştirme unsuru bilmek de bir türlü Madımak katliamıdır. Madımak katliamıyla ilgili araştırmayı kabul etmemek, bu konuda savsaklamak da bir Madımak katliamıdır. Ha, biz Aleviler olarak şunu demesini de biliyoruz: “…”(x) Ama edep erkân, ilim irfan sahibi olduğumuz için adaletle, hoşgörüyle, demokrasiyle çözülmesini bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım efendim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Demokrasiye, adalete, hoşgörüye müptela olanlara, demokrasiyi, adaleti, hoşgörüyü, kardeşliği, hakikati, varlığı, birliği, bir arada yaşamayı, eşit yurttaş olmayı, hak ve hakikat bilenlere, buna hizmet edenlere aşk olsun. Bir kere daha, Madımak’ta yitirdiğimiz canlarımızı, sanatçılarımızı, aşıklarımızı, kadın semahçılarımızı, çocukluğumuzu sevgiyle, saygıyla, hürmetle anıyor, onlara aşkıniyaz olsun diyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde “ak dava” bugüne kadar hep taraf olmuştur; milletten, medeniyetimizden, millî ve manevi değerlerimizden yana taraf olmuştur. Hamdolsun bu değerlere düşman olanlarla da mücadelemize biteviye devam ediyoruz.

Bakınız bu ülkeye, medeniyetimize, milletimize, birlikte yaşama kültürümüze kim düşman, kim dost, kim milletimizden yana, kim milletimizin karşısında, işte bugüne kadar verdiğimiz mücadele net bir şekilde bunu göstermektedir. Yaptığımız anayasal ve yasal reformlar, idari uygulamalar, teknik, medeniyet, refah, üretim, istihdam, kalkınma istikametinde verdiğimiz mücadeleler, Türkiye’ye dost olanlarla yan yana, düşmanların karşısında olmuştur ve olmaya devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sivas’ı konuş.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bu ülkede birlikte yaşama kültürümüzü ortadan kaldırmaya dönük, kardeş kavgasını körükleyen yapılar dünden bugüne var olageldi. Sivas’tan Başbağlar’a, Bingöl katliamlarına, Uğur Mumcu katliamından Hablemitoğlu cinayetine kadar bu ülkeye istikamet vermek isteyen derin ve paralel yapılar oldu. PKK’sıyla, FETÖ’süyle, DEAŞ’ıyla, DHKP-C’siyle, petrol şirketlerinin desteğiyle, silah baronlarının ve faiz lobilerinin desteğiyle bu ülkeye kastettiler.

Bakın, bugün bu tür kumpas ve siyasi suikastlarla ülkemiz, hamdolsun, karşı karşıya kalmıyor. Bu, derin ve paralel yapılarla mücadelede başarıya ulaşılmasıyla sağlandı. Bakınız, bu ülkede şehirlerin, büyük şehirlerin meydanlarında işlenen suikastlar, hamdolsun, ortadan kaldırıldı. Terör saldırıları ortadan kaldırıldı. Terör sınırlarımızın dışına çıktı ve ta okyanusun ötesine sığınmak zorunda kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Demek oluyor ki biz milletimizden, medeniyetimizden, bayrağımızdan, vatanımızdan ve tarihimizden yanayız, bu mücadeleyi de inşallah devam ettireceğiz. Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle bu kardeşlik mücadelemizi, inşallah, geleceğe taşıyacağız.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Özel.

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, vatandaşların sorunlarına çözüm üretecek yasama faaliyetlerini beklediğine, çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin Meclis Başkanlığına sunulduğuna ve ilgili komisyonun İç Tüzük’ün 26 ve 36’ncı maddeleri gereğince 3 Temmuz  Cuma günü saat 11.07’den önce toplanması hâlinde bir İç Tüzük ihlaliyle karşı karşıya kalınacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bu hususta itirazlarımız var ama onu konuşmacı arkadaşlarımız zaten dile getirecekler. Benim ifade etmek istediğim bir başka husus var Başkanlık makamına.

Malum olduğu üzere, aslında, vatandaşlarımız Meclisten hızla sorunlarına çözüm üretecek yasama faaliyetleri bekliyorlar. Örneğin Soma’daki işçiler söz verildiği hâlde… Sayın Özlem Zengin de “Önümüzdeki bir torba yasaya ilave ederek 2 madenin mağdurlarının sorunlarını çözeceğiz.” dediler; gözleri kulakları burada, ellerinde baretleriyle Soma’da oturma eylemi yapıyorlar. Bunun yanında zaman zaman ifade ettiğimiz birtakım süre uzatmalarına ihtiyaç var. Örneğin sendikalar için bir yıllık süre uzatımının altı ayı pandemide geçti, örgütlenme için ilave süreler istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çiftçilerin, esnafların beklentileri var ama bu sırada, bir buçuk ay önce ortaya çıkan bir polemiğe misilleme olarak barolarla ilgili kanun değişikliği ifade edilmişti. Bir buçuk ay boyunca farklı boyutlarıyla tartışıldı, dün bahsettiğimiz -içeriğine girmeyeceğim- kanun değişikliği Meclis Başkanlığına sunuldu ve kırk sekiz saat kuralının işletilmesi suretiyle… Neden var kırk sekiz saat? Komisyon üyeleri ve diğer milletvekilleri Komisyondaki görüşmelere katılmadan önce hazırlık yapacaklar çünkü taslakla ilgili 100 tane tevatür vardı, bambaşka bir öneri geldi, o taslak üzerinde çalışacaklar. Biz, tabii, usulüne uygun bir dağıtım bekledik; İç Tüzük’ün 26’ncı maddesi dağıtımın komisyon üyelerinin yanında Cumhurbaşkanlığına, parti gruplarına ve diğer ilgili komisyonların başkanlıklarına dağıtılması gerektiğini söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Malumunuz olduğu üzere, 36’ncı madde de bekleme süresini komisyon açısından ve komisyonun görevleri açısından tarif ediyor. Biz bugün Meclis Kanunlar Kararların zimmet defterinin fotokopisini aldık. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kendimize dağıtılan her evrakta tarih ve dakikasına kadar saat yazarız. Şu anda zimmet defterindeki görüntüye göre, en erkeni Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna olmak üzere -çünkü ilk bize geldi- bu sabah 11.07’de, ardından da diğer siyasi parti gruplarına Komisyon toplantısıyla ilgili bilgilendirme yapılmış.

Otomatikman Komisyon üyeleri açısından sadece 6 arkadaşımız ama geri kalan 132 milletvekilimiz açısından da kırk sekiz saatlik kaliteli yasama için hazırlanma süresi işletildiğinde Komisyonun çağrısı cuma sabahı saat 11.07’den erken olamaz, bu son derece açık ancak yarın akşam üstü saat 16.00 olarak belirlenmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, ben bunu basın toplantımda söyledim, bir saat vardı Meclisin toplanmasına; sonra geldim, baktım, AK PARTİ grup önerisi yok. Nasıl olabiliyor? Danışma Kurulu kırk sekiz saatlik süreyi beklemeden çalışmayla ilgili bir mutabakat sağlayabilir ya da İç Tüzük 19’a göre toplanamayan Danışma Kurulu sonucu -ki bugün öyle olmuştur- grupların önerileri Meclis Genel Kuruluna getirilebilir. Diğer partilerin grup önerilerine hâkimiz, öyle bir şey yok; AK PARTİ’nin grup önerisinin olmadığını gördük ve ben Sayın Başkanı da uyardım “Grup öneriniz yoksa kırk sekiz saati, bekleme süresini öne çekmiyorsanız bu toplantıyı yarın 16.00’da yapamazsınız.” diye. Şimdi sizin Başkanlığınızda Meclis Başkanlığına, yapmış olduğu çağrının süresini cuma günü saat 11.07 olarak veya 11.30 olarak değiştirmesinin doğru olacağını hatırlatıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aksi takdirde, Başkanlığın yarınki AK PARTİ Danışma Kurulu toplantısını beklemesi ya da gruplardan birinin bu sürenin öne çekilmesiyle ilgili bir grup önerisi vereceğini tahmin etmesi, Başkanlık makamının tarafsızlığı konusunda ve grupların vereceği önerilerden önceden haberdar olması gibi bir arıza yaratır ki bunu hiç kabul etmek istemeyiz. O yüzden, bu konuda -ki sizin, komisyonların çalışma usul ve kurallarını İç Tüzük’e göre denetleme göreviniz de var Başkanlık Divanı olarak- Anayasa Komisyonu Başkanlığının uyarılması gerektiğini, yapılan toplantı çağrısının usulüne uygun şekilde, kırk sekiz saat kuralına göre en erken cuma sabahı için yapılması gerektiğini, aksi takdirde bir İç Tüzük ihlaliyle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özel.

Buyurun Sayın Özkan.

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, gerek Genel Kurul gerekse komisyonlar İç Tüzük’te belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde faaliyet ve görevlerini yerine getirirler. Burası Genel Kurul ve şu an itibarıyla Genel Kurulun gündemi de bellidir. Genel Kurulda Avukatlık Kanunu ya da başka kanunlar değil, şu an itibarıyla grup önerileri görüşülmektedir. Komisyon da kendi gündemiyle ilgili gerek usul tartışmalarına gerekse esasa ilişkin görüşleri almak suretiyle nihai kararı verecektir. Bu noktada, özellikle Adalet Komisyonunun yasayla ilgili toplanma çağrısının İç Tüzük’ün 26 ve 36’ncı maddelerine uygun yapıldığı kanaati ve inancındayız. Bu noktadaki tartışmalara Komisyonda devam edilecektir. Orada gerekli kararlar ilgili Komisyon Başkanı ve yönetimince alınacaktır.

Teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Türkkan.

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Meclis, gündemindeki konuları görüşmek üzere toplanır, doğru. Ancak Sayın Grup Başkan Vekilinin sözünü ettiği konu, Türkiye’de herkesin çok özel bir şekilde beklediği, toplumun hassasiyetlerini ciddi anlamda sıkıntıya koyan bir kanunla ilgili bir komisyon daveti yapıyoruz. Yarın saat dörtte toplanmak üzere yaptığınız bu davetin İç Tüzük’ün amir hükümlerine aykırı olduğunu söylemek Meclis çalışmalarını ne aksatır ne de Meclisin mevcut düzenini bozar.

Bunun gündeme getirilmesini, bu konunun burada tartışılmasını daha sonra –yarın- Komisyon toplandığında çıkacak arızanın önüne geçmesi açısından çok önemli olarak görüyorum. Dolayısıyla “Bunu hemen biz kapatalım, konuşmayalım, yarın Komisyonda…” Hayır, yarın Komisyonda değil, bugün konuşalım. Tüzük’e aykırı yaptığınız bu toplantının düzeltilmesi talebi, doğru bir taleptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu konuda yanlışlık olabilir, ihmal olabilir. Bunun düzeltilmesi yolunda adım atmak da doğru olan harekettir. Biz sizden bunu bekliyoruz, “Konuyu konuşmayalım.” demeyi değil.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

34.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Adalet Komisyonu tarafından çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin görüşmeleri için yapılan çağrının doğru olmadığına ve Komisyon Başkanının uyarılması için Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş aracılığıyla ihbarda bulunduklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, şimdi, tabii, Meclis kendi gündemine hâkimdir ve ona sadık kalacaktır, o konuda bir sıkıntı yok. Meclis Başkanının görevleri, madde 14, 6’ncı fıkra: “Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarını denetlemek; işlerde birikme olması halinde komisyon başkanı ve üyelerini uyarmak ve durumu Genel Kurulun bilgisine sunmak.” Sıkıntı şu: Şimdi, burada, komisyon başkanı İç Tüzük’e aykırı hareket ediyorsa onu kim denetleyecek? Meclis Başkanı. Konu hakkında nereye bilgi veriyormuş? Buraya veriyormuş. Peki, biz o zaman, Meclis Başkanının resen harekete geçmediği ihlalleri nerede ihbar edeceğiz? Benim, özel randevu alıp çay kahve içerken söyleyecek hâlim yok Başkana. İç Tüzük “Denetim görevini yapıp Genel Kurulu bilgilendirir.” diyorsa ben, Başkanın resen hareket etmediği durumlarda ihbarımı kendisine buradan yapmak durumundayım ve sizin aracılığınızla yapmak durumundayım. Çünkü siz, Meclis Başkanına vekâleten oturumu yönetiyorsunuz. Ben, bu ihbarımı yapıyorum ve diyorum ki Komisyon tarafından yapılan çağrı doğru değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyon Başkanı, Meclis parti gruplarını ertesi sabaha bırakarak ne yapmıştır? Otomatikman komisyon üyesi olmayan milletvekilleri açısından kırk sekiz saat kuralını ihlal etmiştir. Milletvekilinin komisyon üyesinden farkı oy hakkı olmamasıdır, önerge verememesidir; onun dışında “Komisyona katılır, çalışır, söz hakkı vardır, üzerinde konuşur.” diye ilgili maddelerde zaten yazıyor. Kaldı ki Komisyon üyelerine de tebligatın uygun saatte yapıldığına dair bir zimmet defteri bilgisi henüz bizimle paylaşılmadı; paylaşılmış olduğunu kabul etsek dahi, grubumuz için örneklersem, kalan 132 milletvekili açısından, bu bilgiyi benim onlara ulaştırmam için bana yapılan dağıtım saati, zimmet defterine göre bu sabah 11.07’dir. Durumu bilginize sunuyor ve Başkanın, Komisyon Başkanını uyarması için kendisine bu durumu ihbar ediyoruz. Bu konuda görevini İç Tüzük’ün 14’üncü maddesine göre yapmasını, Komisyon Başkanını da İç Tüzük’ün 26’ncı maddesine uygun davranmaya davet etmesini talep ediyoruz efendim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen ve arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen 33 canın yanarak katledildiği Sivas katliamının araştırılması amacıyla 30/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Devam edeceğiz görüşmelere.

İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin Sivas olayları için verdiği grup önerisi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime Sivas Madımak’ta hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle minnetle ve dualarla anarak başlamak istiyorum. Cenab-ı Allah onların mekânlarını cennet etsin, onlara bu zulmü yaşatanlara, o canlara kıyanlara da “Kahhar” ismişerifiyle muamele etsin inşallah.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türk-İslam tarihi -üzülerek belirtmek isterim ki- maalesef bu tür acı hadiselerle doludur. Biz bunlardan ders almadığımız için tarih tekerrür etmektedir. Artık bu ayrımcılıktan, fitne kaynaklı acılardan ders almalıyız. Biz, istiyoruz ki dini, etnik kökeni, mezhebi ne olursa olsun canlarımız yanmasın, acı çekmesin.

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta Madımak Otel’de yaşanan korkunç olayın 27’nci yılındayız. Yirmi yedi yıldır bu hadisenin tam aydınlatılamamış olması, hâlen karanlık yönlerinin kalması devletimiz açısından bir utançtır. Yirmi yedi yıldır Madımak için adalet tecelli etmemişse vebal -siyasi parti ayırt etmeksizin- devleti temsil eden bizlerindir. İnsan hayatının söz konusu olduğu hadiseleri siyasi rant elde etmek için kullanmak, oradaki insanların ölümüne sebep olmak kadar kötüdür, kabul edilemezdir, vebaldir.

Bu bağlamda, kalabalığı kim provoke etmiştir, ortaya çıkartılmalıdır. Günler öncesinden dağıtılan bildiriler, kin ve nefret söylemleri kimden kaynaklanmıştır, tespit edilmelidir. Muhafazakâr nüfusun yoğun olduğu bir ilimizde sorunlara yol açabilecek, bir provokasyon oluşturabilecek organizasyonu yapmayı kim akıl etmiştir, bakılmalıdır, bulunmalıdır. Yargılama sürecine düşen gölgeler tekrar değerlendirilmelidir, aydınlatılmalıdır. İnsanlar yanarken film izler gibi izleyenlerden kim hesap sormadıysa onlardan hesap sorulmalıdır. İYİ PARTİ olarak biz bütün bunlara varız, ancak bütün bunlar araştırılırken samimiyet de şarttır kıymetli milletvekilleri. PKK’ya “terör örgütü” diyemeyen, üstüne bebek katili teröristbaşına “halk önderi” diyen bir siyasi anlayış “Madımak’ı araştıralım.” derken samimi değildir kanaatindeyiz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Siz araştırın o zaman, buyurun siz araştırın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Ne zaman Başbağlar’ı da Eruh’u da Şemdinli’yi de Beşiktaş’ı da aynı şekilde araştırmak isterseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – …o hain terör örgütünü lanetlerseniz, o zaman sizinle oturur bütün bunları milletimizin huzuru ve birliği için konuşuruz. Yoksa sözünüzün ve iradenizin bizim nezdimizde hiçbir kıymeti yoktur.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oluç.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç;’un, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, öncelikle bir şeyi belirteyim: Bizim irademize ve samimiyetimize yönelik tabii ki sorgulama yapılabilir, eleştiride bulunulabilir ama bizim bu konuda en ufak bir şüphemiz yok. Bu ülkede yaşanmış olan ve ülkenin tarihine çok ciddi kara harflerle geçmiş olan bir konuyu konuşuyoruz. Şimdi, acılar, yarıştırılarak, karşılaştırılarak aşılamaz. Dolayısıyla, bugün konuştuğumuz mesele 2 Temmuz meselesidir. 2 Temmuz katliamı, maalesef, hukuken de siyaseten de ortaya çıkarılamamış, bütün boyutlarıyla açığa çıkarılamamış bir konudur. Biz, bunu tartışıyoruz bugün. Eğer, bunun araştırılması konusunda bir irade, bir kararlılık varsa bu hepimiz için elbette ki sevindirici bir durum olur; birincisi bu, bunu söylemiş olayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İkincisi, dönüp dolaşıp bizim bazı konularda nasıl cümle kurmamız gerektiğini bize öğretmeye çalışanlara tavsiyemiz; herkes kendi cümlesini kendi bildiği gibi kursun, biz kendi cümlelerimizi bildiğimiz gibi kurarız. Bu konuda, kimseden tavsiye almaya ihtiyacımız yok.

Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen ve arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen 33 canın yanarak katledildiği Sivas katliamının araştırılması amacıyla 30/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sivas Milletvekilimiz Sayın Ulaş Karasu.

Buyurunuz Sayın Karasu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ULAŞ KARASU (Sivas) – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2 Temmuz 1993 günü 33 aydınımızın, cumhuriyetin temellerinin atıldığı, Pir Sultan’ın, Aşık Veysel’in yetiştiği topraklarda, Sivas’ta vicdanları kararmış bir güruh tarafından katledilmesinin üzerinden tam yirmi yedi yıl geçti. Yirmi yedi yıldır bu toplumsal acı, ülkemizin üzerinde kara bir leke olarak durmaya devam etmektedir.

Bu öneriyi tartışabilmek için, öncelikle 2 Temmuzun ne anlama geldiğini, ne ifade ettiğini ve neye karşı yapıldığını iyi bilmek gerekiyor. 2 Temmuz, başlı başına Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu cumhuriyetin yıkılmasına dönük gerici bir kalkışmadır. O gün “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak.” sloganı atanları biz Menemen’den, Maraş’tan tanıyoruz. İskilipli Âtıflardan, fesli saray tarihçilerine kadar uzanan ve bugün de devam eden cumhuriyet düşmanlığı, 2 Temmuz günü Sivas’ta cumhuriyetimizi, laikliği ve demokrasiyi hedef almıştır. O gün Türkiye, yeniden Orta Çağ’ın karanlık zihniyetine hapsedilmeye çalışılmıştır. Orada Alevi’si Sünni’si, Hristiyanı, ozanı, sanatçısı, şairi, emekçisi katledilerek yüzlerce yıldır bu coğrafyada ekilen barış, kardeşlik tohumlarına darbe vurulmak istenmiştir.

Bugün de bu toplumu inanç üzerinden, etnik kimlik üzerinden ayrıştırmaya çalışan bir siyasi iktidarla ne yazık ki karşı karşıyayız. Ama şunu bilin ki bugün Anadolu, Suriye olmuyorsa, Irak olmuyorsa, Yemen olmuyorsa bunu cumhuriyete, cumhuriyetin kurucularına ve başta da Mustafa Kemal Atatürk’e borçludur. (CHP sıralarından alkışlar)

Ne yazık ki Madımak’ta hayatını kaybedenlerin ardından ailelerinin ve sevenlerinin içini ferahlatacak en ufak bir adım bile atılmamıştır. Kalkışma için verilen zaman aşımı kararından sonra dönemin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun.” demekten kendini alıkoymamıştır.

Utanç müzesi olması gereken Madımak Oteli, sırf utanç müzesi yapılmamak adına bilimin “b”sinin kültürün “k”sinin olmadığı bilim ve kültür merkezi hâline getirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporunda bile katliamcı güruhta yer aldığı sabit olan 2 kişinin ismi bugün Madımak’ta hayatını kaybedenlerle yan yana anılıyor.

Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Bu tarz acıların bir daha yaşanmaması, yaşanılan acılardan ders alınması için Madımak Oteli utanç müzesine dönüştürülmelidir, katliamın faillerinden 2 kişinin adı silinmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Karasu.

ULAŞ KARASU (Devamla) – Bu haklı talepleri bile görmezden gelmek katliamı meşrulaştırmak demektir. İktidarı bu yanlıştan bir an önce dönmeye davet ediyorum.

Bir kez daha Madımak’ta kaybettiğimiz tüm canlarımızı saygı ve özlemle anıyorum. Sözlerimi, Madımak’ta yitirdiğimiz Muhlis Akarsu’nun şiiriyle tamamlıyorum:

“İşte geldim gidiyorum dünyadan

Ne yazık ki çözemedim ben beni

Haksızlık dünyada sürüp giderken

Şekil verip çizemedim ben beni.

 

Akarsu'yum hâlden hâle büründüm

Cahilin gözüne nokta göründüm

Derya idim damlalara bölündüm

Çok bulandım süzemedim ben beni.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sivas Milletvekilimiz Sayın İsmet Yılmaz.

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMET YILMAZ (Sivas) – Muhterem Başkanım, sayın milletvekilleri; Sivas olaylarıyla ilgili verilen Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, Sivas olaylarında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum.

Öncelikle belirtmem gerekir ki 83 milyon vatandaşımızı bu ülkenin asli sahibi yapmak cumhuriyetin amacı ve hedefidir. Bu amaca ulaşmak için epey mesafe alınmış olmakla birlikte yine de yapılacak çok şey olduğunu açıkça belirtmem gerekir. Bu ülkede hiçbir etnik ya da dinî grubun diğerine üstünlüğü veya ayrıcalığı yoktur, kanun önünde herkes eşittir. Dün bu kürsüden bir arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, bizim kültürümüzde içimizdeki güçsüzler haklarını alıncaya kadar en güçlümüzdür; güçlü görünenlerse kendilerinden güçsüzlerin hakları alınıncaya kadar en zayıfımızdır.

Bu ülkede, geçmişte olduğu gibi bugün de etnik ve inanç temelli fay hattı oluşturma çabaları devam etmektedir. Bugüne kadar bu çalışmaları birlikle, beraberlikle aşmasını bildik. Ancak birlikte yapmamız gerekenler de var hem de daha fazla gecikmeden. Biz ne kadar Türk’sek o kadar Kürt, ne kadar Sünni’ysek o kadar Alevi’yiz. Kerbelâ’da İmam Hüseyin’in, Kudüs’te Salâhaddin Eyyubî’nin yanındayız.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Mehmet Metiner “Yezit’in yanındayız.” dedi.

İSMET YILMAZ (Devamla) – 83 milyonun bu ülke ve millet üzerine duası birdir. “Allah bizi ehlibeyt yolundan ayırmasın.” dediğimizde buna “Amin.” demeyecek tek bir kimse yoktur.

Aşık Veysel’in ifadesiyle:

“Allah birdir Peygamber Hâk

Rabbülâlemindir mutlak

Senlik benlik nedir bırak

Söyleyeyim geldi sırası

Kürt´ü Türk´ü ve Çerkez’i

Hep Adem´in oğlu kızı

Beraberce şehit gazi

Yanlış var mı ve neresi?

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası

Yezit nedir, ne Kızılbaş

Değil miyiz hep bir gardaş

Bizi yakar bizim ateş

Söndürmektir tek çaresi

Cümle canlı hep topraktan

Var olmuşuz emir Hakk’tan

Veysel sapma sağa sola

Sen Allah´tan birlik dile

İkilikten gelir bela

Dava insanlık davası”

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 104’üncü maddesi Meclis araştırmasının tarifi ve açılmasını düzenler. Burada Meclis araştırmasının belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibaret olduğu belirtilir.

Bu konuyla ilgili olarak 1-2 Temmuz 1993 tarihlerinde Sivas ilinde meydana gelen Madımak olayının, Madımak katliamının oluş şekli, amacı, sonuç ve tesirleri Devlet Denetleme Kurulunun 24 Mart 2014 tarihli ve 2014/5 sayılı Raporu’yla incelenmiş ve binlerce sayfalık raporda birçok bilgi aradan geçen zamana karşı kayda geçirilmiştir.

Sivas, pek çok topluluğun, kavimlerin yerleştiği ve dinleri, inanışları, örf ve âdetleriyle kültür çeşitliliği oluşturan bir yerleşim merkezidir. Bu çerçevede Sivas’ta Alevi ve Sünni nüfus yüzyıllardan beri bir arada yan yana yaşar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

İSMET YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Söz konusu raporda “Katliamın ortaya çıkmasında, önlenememesinde, soruşturulmasında ve yargılanmasında devlete terettüp eden ağır bir hizmet kusuru bulunmaktadır.” ifadesine yer verilmiştir.

2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta yaşanan olay, farklılıklara ilişkin ön yargılarımız, tahammül ve hoşgörü eksikliğimiz, ötekine zarar vermek amacıyla hegemonik güçle kurduğumuz iktidar ilişkileri, tektipleştirme ve ötekileştirmeye dair siyasetlerimiz ve toplumsallaştırma çabalarımız, tüm yaşanan tecrübeleri tarihselleştirmedeki geçmişi günümüzde yaşatmaya yönelik çabalarımız neticesinde hep birlikte oluşumuna katkıda bulunduğumuz bir olaydır.

Bir daha böyle bir olayın yaşanmaması için herkesin üzerine düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmesi gerektiğini ifade ediyor, sözlerimi Pir Sultan’la bitirmek istiyorum.

“Pir Sultan Abdal'ım sözlerim haktır.

Hakk diyen canlardan hiç şüphem yoktur

Cehennemde ateş olmaz, nâr olmaz

Herkes ateşini buradan götürür.”

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.(AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Sayın Özel, yoklama talebiniz var.

Sayın Özel, Sayın Emre, Sayın Sümer, Sayın Yalım, Sayın Erdan Kılıç, Sayın Bakan, Sayın Emecan, Sayın Şevkin, Sayın Kayışoğlu, Sayın Bankoğlu, Sayın Bulut, Sayın Aydoğan, Sayın Bülbül, Sayın Arı, Sayın Demirtaş, Sayın Beko, Sayın Antmen, Sayın Özdemir, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Gaytancıoğlu.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.26

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Zeynel Özen ve arkadaşları tarafından, 2 Temmuz 1993 tarihinde gerçekleşen 33 canın yanarak katledildiği Sivas katliamının araştırılması amacıyla 30/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul’un çeşitli ilçelerinde olmak üzere tüm Türkiye’de konut satış vaadiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık iddialarının araştırılarak hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/7/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/7/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul’un çeşitli ilçeleri olmak üzere tüm Türkiye’de konut satış vaadiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık iddialarının araştırılarak hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 1/7/2020 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Esenyurt, Kadıköy Fikirtepe ve Tuzla ilçeleri başta olmak üzere Türkiye’nin muhtelif yerlerinde, konut satış vaadiyle dolandırılan vatandaşlarımızın dertlerini anlatmak üzere huzurunuzdayım. Bu çerçevede, bu konudaki sorunların tespiti, çözüm önerilerinin ortaya konulması için bir Meclis araştırması açılması talebimiz vardır. Şimdi size bu önergemizin, Meclis araştırması önergemizin gerekçesini zamanın izin verdiği ölçüde açıklayacağım.

İstanbul Esenyurt ilçesi 2008 yılında ilçe olmuştur. 2008 yılında Esenyurt’un nüfusu 373 bindir, 2019 yıl sonu nüfusu 954 bindir, kayıtlı olmayanlarla birlikte hâlen nüfusunun 1 milyon 200 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Sadece resmî nüfusu dikkate alırsak, 2008 yılından 2019 yılı sonuna kadar Esenyurt’taki nüfus artış hızı yüzde 156’dır. Bu yoğun, hızlı nüfus artışının yarattığı bir konut talebi vardır. Konutta olağanüstü bir talebin meydana gelmesi, bazı açıkgöz kişileri, müteahhitleri ya da arsa sahiplerini harekete geçirmiş; birçok vatandaşımız, bugüne kadar, konut satın alma umuduyla, arsa sahibi-müteahhit iş birliğiyle girmiş olduğu projelerin sonucunda mağdur olmuşlardır.

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un getirmiş olduğu birtakım kurallar vardır. 1994 yılındaki 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, kampanyalı satışları Ticaret Bakanlığının iznine bağlamıştır. 2014 yılında yürürlüğe giren yeni 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çok daha sıkı kurallar getirmiştir. Neleri getirmiştir? Konut satış kampanyaları çerçevesinde ön ödemeli bir satış yapabilmek için sözleşmenin noterde düzenlenmesi gerekir. Ön ödemeli konut satışına ilişkin sözleşmenin tapuya tescil edilmesi gerekir. Bu şekilde resmî bir nitelik taşımayan sözleşme düzenlenmedikçe, tapuya tescil edilmedikçe vatandaşlardan herhangi bir şekilde para toplanamayacağı hükmü getirilmiştir. Birçok yasak getirilmiştir. “İnşaat ruhsatı alınmadan asla ve asla vatandaştan para toplanamaz.” hükmü, sınırlaması getirilmiştir. Ama, Esenyurt’ta bunların hiçbiri uygulanmamıştır. Bu konuda birçok örnek vardır. Vatandaşlardan, bunların hiçbiri yapılmaksızın, bu kuralların gereği yerine getirilmeksizin paralar toplanmıştır, inşaatlara başlanan projeler olmuştur, başlanmayan projeler olmuştur ama milletin gözü önünde, Esenyurt Belediye Başkanının gözü önünde, onun göz yumması nedeniyle, Ticaret Bakanlığının görevini yerine getirmemesi sayesinde on binlerce vatandaşımız bugün maalesef mağdur konuma düşmüştür. Bu vatandaşlarımız kendilerini dolandırılmış hissetmektedir ve bu vatandaşlarımız Türkiye Konutla Dolandırılanlar Hak Sahipleri Platformu altında örgütlenmişlerdir. Ben şimdi burada bu platformun sözcülüğünü yapıyorum.

Nasıl işlemiş süreç? Bir örnek, şu çarpıcı bir örnek: Zamanın Esenyurt Belediye Başkanı var şu sağ başta, bir projenin tanıtım töreninde bulunuyor, yanında müteahhitler de var. Bu projenin adı, ismi her yerde malum. Maket proje 13 katlı ama bu proje önünde fotoğraf verdiği tarihte buna verdiği inşaat ruhsatı 5 kat. Satış 13 kat üzerinden yapılıyor ama inşaat ruhsatı 5 katlı ve bu ruhsat da bugün iptal edilmiş durumda. İnşaat 5 kata kadar yapılmış ama 13 kat üzerinden satışlar yapılmış. Vatandaşların şikâyeti üzerine yapılan soruşturma sonucunda açılan davadan dört bin yılla yargılanan müteahhitler olayı ortaya çıkınca da “Bana mı sordunuz?” demiş Esenyurt Belediye Başkanı. Bu sadece bir örnek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Esenyurt Belediye Başkanı zamanında Esenyurt’ta büyük bir imar cinayeti işlenmiştir. Bu imar cinayetinin kurbanları da vatandaşlar olmuştur. Bir vatandaşımız Memduha Kayacan, gazetelerde beyanatı var: “Engelli bir çocuğum var, gazetede bir ilan okudum ‘Engelli vatandaşlara indirimli ev’ mutlu oldum, adrese gittim, beni ikna ettiler, ‘bu zaten devletin görevi, devletin politikası’ dediler, projeye girdim, bugüne kadar tam 100.800 lira para yatırdım ama paramı kaptırdım. Benim binamda benim aldığım daireyi başka kişilere de satmışlar. Şu an ben dolandırılmış durumdayım ama beni dolandıran müteahhidi de başka dolandıranlar var, beni 2 kere dolandırdılar.” dedi. Esenyurt’ta 2 kere dolandırılıyor vatandaşlar; bir, vatandaşı dolandıranlar, bir de vatandaşı dolandıranı dolandıranlar.

Değerli milletvekilleri, bir başka örnek, örnekleri çoğaltabilirim, bakın, Tuzla’da bir örnek var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum.

Tuzla’da 184 ev 350 kişiye satılmış. Bu şekilde ne kadar kişi var biliyor musunuz? On binlerce insan var, mağdur olan toplam vatandaş sayısı 100 bine ulaşmakta Türkiye genelinde. Bunun dolandırılan kısmı, vatandaşların ifadesine göre üçte 2’si, üçte 1’i inşaat sektörünün içine girdiği krizden etkilenmiş durumda. Ticaret Bakanlığı görevini yapmamış, Sayın Ticaret Bakanından iki hafta önce randevu istedim “Esenyurtluları size getireceğim.” dedim. “Ben inceleyeyim, size döneceğim.” dedi. Bekliyorum, herhâlde Sayın Bakan çok yoğun, incelemesini tamamlayamadı; umarım önümüzdeki günlerde dönecektir.

Değerli milletvekilleri, bu soruna Türkiye Büyük Millet Meclisinin el atması lazım. Bu vatandaşlar çare bekliyor, yasa bekliyor. En kısa sürede bu sorunu çözecek bir yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisi çıkarmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu çerçevede, araştırma önergesini sizin desteklerinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar.

Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii bu olay yine tipik Türkiye manzarası; hep böyle dolandırıcılarıyla övünürüz ya. Şimdi, 300 bin nüfustan 900 bin nüfusa çıkan bir ilçeden bahsediyoruz. İmar planları yapılırken genelde nüfuslara göre yapılır, o bölgede yaşayacak insanların sayısına göre de altyapıları dizayn edilir, yolu, izi, köprüsü, telekomünikasyonu, şehir planlamaları yapılır ama öyle enteresan şeyler duyuyoruz ki sanki bu kurallar Türkiye'de yok gibi. Esenyurt’ta son yağmurlarda da gördük ki bodrumlara dolan sular, yine can kayıpları her zaman Türkiye’nin gündeminde. Yani, biz önce çarpık kentleşmeyi yapıyoruz, ondan sonra dönüp buna tedbir almaya çalışıyoruz. Bunun en tipik örneği de Esenyurt.

Şimdi, bu müteahhitliğin bir belgesi yok. Herkes orta yere çıkıp, bir projeyi orta yere koyup “Ben böyle bir ev yapıyorum, konut yapıyorum -beş yıldızlı otellerin balo salonlarında itibarlı insanların olduğu- ben de burada yaşıyorum, ben de buradan ev aldım.” gibi Türkiye'de saadet zincirleri var. Tosun Paşalardan tutun, işte Çiftlik Banklardan tutun, saadet zincirlerinden tutun, konutla ilgili de bu tür saadet zincirlerinden bir sürüsü var.

Değerli arkadaşlar, bakın, artık devletin bu işe bir el koyması lazım, bu konutu kimler yapar, hangi şartlarda yapar, hangi yeterlilikteki insanlar bu işleri yapar, buna bir kimlik kazandırması lazım. Özetle şu: Arsa sahipleri ve müteahhitler kendi aralarında bir sözleşme imzalarlar, bu sözleşmeyi götürüp tapuya şerh ettirirler. Ondan sonra gider, mevcut yapıya göre de kat irtifakını kurarlar. Bundan sonra da inşaata başlarlar. Bu çerçevede devlete de müracaat ederler, derler ki: “Biz konut kampanyası yapıyoruz.” Ticaret Bakanlığından da yetkisini alır, bu çerçevede işler yapılır ama biz de ortada şahane bir maket, beş yıldızlı bir otel, hatırlı müşteriler, “Buradan işte şu daire aldı, bu ev aldı…” Sonunda binlerce mağdur... Hâlbuki Tüketici Yasası bununla ilgili diyor ki: “Vazgeçtiği takdirde yüzde 8 eksiğiyle beraber altı ay içerisinde bunu ödemekle yükümlüdür.” ama bizde kanunlar da çalışmıyor. Bir tüketicinin hakkını kullanıp da -binlerce mağdur olmasına rağmen- müteahhitten parasını aldığına ben şahsen rastlamadım.

Ümit ediyorum ki bu bir dönüm noktası olur. Bu, Türkiye’nin kanayan yarasıdır. Esenyurt’ta da var, Tuzla’da da var, Türkiye’nin değişik şehirlerinde bu tür dolandırıcılık olayları bol miktarda var. Dolayısıyla, bunu yapan insanların bir kimliğinin olması lazım, bir sorumluluğunun olması lazım. Türk Ticaret Kanunu yeterli değil, bunu Bakanlığın da bilfiil takip etmesi lazım.

Yapı denetim şirketleri oluşturduk depremden sonra.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Normal şartlarda bu inşaatlar yapılırken daha ruhsatı alındığı andan itibaren yapı denetim şirketlerinin bu projeleri takip etmesi lazım. Hiçbir yapı denetim şirketinin ben bunlardan dolayı yargılandığını da duymadım. Hâlbuki bunların inşaatın her aşamasını kontrol etme yükümlülükleri var, sorumlulukları var, proje müellifleri var. İşte 5 kata ruhsat alınmış, belediye başkanı projenin yanında poz veriyor ama verilen 5 kat 14 kat olarak yapılıyor yani ne yapılıyorsa bu imar rantı üzerinden yapılıyor.

Bunu aslında herkes biliyor, biz yeni bir şey de söylemiyoruz. Başlangıçta 0,50’lerle başlayan emsallerin daha sonra şartlara ve değişen yakın ilişkilere göre 2’ye, 3’e çıktığını, şehirlerin canına okuduğumuzu başta Sayın Cumhurbaşkanı da söylüyor.

O zaman bu bir başlangıç olsun, gelin bu önergeye hep beraber “evet” oyu verelim, hiç olmazsa şu saadet zincirinden Türkiye bir miktar kurtulsun, bu toplumun kanayan yarası olan konuya da hep beraber bir parmak basmış olalım diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye gibi ülkelerde ev sahibi olmak insanların birinci hayalidir. Ben çocukluğumdan da bilirim, gençliğimden de bilirim, etrafımızdaki bütün arkadaşlarımız, dostlarımız, herkes önce bir evi olsun ister. Gelişmiş demokrasilerde, Avrupa ülkelerinde, baktığınız zaman, insanlar ev sahibi olmaya ihtiyaç duymazlar, kiralarda yaşarlar. Onlar için önemli olan bu sene tatili hangi ülkede geçirecekleri ya da mesleklerindeki kariyerleri, kendilerini bu konuda yetiştirmek; bunun üzerine kurulu bir hayat felsefeleri vardır fakat bizim gibi ülkelerde yani ekonomik ve siyasi istikrarın, öncelikle siyasi istikrarın olmadığı ve akabinde ekonomik istikrarın olmadığı ülkelerde insanların barınma ihtiyacı, başlarını sokacakları bir ev ihtiyacı en önemli ihtiyaç hâline dönüşür. Yıllarca okursunuz, üniversite bitirirsiniz, üniversitede hoca olursunuz, profesör olursunuz, herhangi bir kaygınızın olmaması gerekirken bir gece, sabahleyin bir kalkarsınız ki bir KHK’yle işsiz kalmışsınız, hem de öyle bir işsiz kalmışsınız ki başka hiçbir işte çalışacak pozisyonunuz da kalmamış. İşte böyle bir ülkede yaşadığınız zaman birincil hedefiniz ev sahibi olmak oluyor; bir evin size ait olması, kira derdinden kurtulmak meselesi birincil mesele oluyor.

Bu, müteahhitlerin, kimi dolandırıcıların da iştahını kabartan bir durum. Bu anlamıyla İstanbul’da Esenyurt, Başakşehir, buralar yeni yerleşim projelerinin yapıldığı alanlar; yine, Tuzla ve kentsel dönüşümle birlikte de Fikirtepe bu durumda. Bu tür yerlerde yapılan projeler var, işte maketten satılan evler var fakat bunlar teslim edilmemiş, hatta bir kısmı inşaat hâlinde, kaba inşaatı yapılmış ve çürümeye terk edilmiş. İnsanlar yıllarca para ödemişler, bir sürü hayallerini ve umutlarını bağlamışlar ama bir türlü sorunlarına çözüm bulunamıyor. Türkiye Cumhuriyeti iktidarı yani AKP iktidarı şu anda meselelere müteahhitleri düşünen bir yerden bakıyor. Mesele, müteahhitlerine nasıl iş imkânı sağlanacağı, onların yeni işlerinin nasıl finanse edileceği, onlara yeni iş alanlarının nasıl oluşturulacağı üzerine kurulu ama bu sektörde mağdur olmuş 100 bin civarında insan var ve bunlar ödedikleri para karşılığında evlerini almak istiyorlar. Aynı şekilde, bu inşaat şirketlerine iş yapan çok sayıda taşeron ve onların çalıştırdığı işçiler de var; özellikle Esenyurt bölgesinden çok iyi biliyorum. Dolayısıyla, bu insanların mağduriyetinin giderilmesi hepimiz açısından bir görevdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir iktidarın, bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti iktidarının, ülkesinin, devletinin bu sorunu çözebilecek gücü ve imkânı vardır. Önemli olan niyettir yani müteahhidi mi düşüneceksin, yoksa orada ev sahibi olmak için yıllarını, emeğini vermiş vatandaşı mı düşüneceksin; önce buna karar vermek gerekiyor. Biz o nedenle diyoruz ki: Bir avuç müteahhidi değil; sayıları 100 binleri bulan, dolandırılmış, mağdur vatandaşları ve oralara iş yapan taşeronları ve onların işçilerini düşünmemiz gerekir öncelikli olarak, onların sorunlarını çözmemiz gerekir. Bu dolandırıcılık belasına evlerine oturamayan, evlerine sahip olamayan bu insanların sorununa da çözüm olacak, bunu araştıracak ve çözüm bulacak imkânların oluşturulması gerekiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Demir.

Buyurunuz Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. CHP’nin grup önerisi münasebetiyle söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Esenyurt’ta bahsi geçen konut dolandırıcılığı veya olumsuzluğuyla ilgili şikâyetler olmuştur. Bunu Belediye Başkanlığı dönemimizde de takip ettik. Şu anda konu yargıya intikal etmiştir ve bu konuyla ilgili, sadece Esenyurt Belediyesi değil, herhangi bir belediyenin imara aykırı, mevzuata aykırı herhangi bir şey yapması mümkün değildir. Ayrıca, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yine bu Mecliste, 2013 yılında, AK PARTİ Grubunun önerisiyle yasalaşmıştır ve 6502 sayılı Yasa, tüketicinin gerçek anlamda hakkının korunması ve mağduriyetlerin tekrar yaşanmamasıyla ilgili önemli bir yasadır.

Bu yasada uygulama ve düzenleme maddeleri vardır. Aslında 2 tane önemli uygulama maddesi var. Bunlardan bir tanesi, halk arasındaki deyimiyle “topraktan satışlar” veya maketten satışlar münasebetiyle yapılan ön ödemeli satışlarda genellikle bankalardan kredi alınmaktadır; işte bu süreçte, mağdurlarımızın veya talep edenlerin kesinlikle bankadan garantörlük sözleşmesiyle birlikte yola çıkmalarıyla ilgili önemli bir sigorta çalışması vardır. Arkasından, yine, başlanan inşaatların müteahhitler tarafından suistimal edilmemesi veya olumsuz şartlar neticesinde yarım bırakılmaması konusunda da -tamamlayıcı sigorta yapılması konusunda- tüketicilerin önü açılmıştır.

Değerli arkadaşlar, peki, bu işlemler yapıldı, özellikle Esenyurt’ta bu kadar mağduriyetin yaşanmasının temel sebeplerinden bir tanesi nedir biliyor musunuz? Ben size onu söyleyeyim. Esenyurt’ta 2004 yılında başlanmış imar planları, 2008 yılından sonra da 1/1.000’lik, 1/5.000’lik uygulama imar planlarıyla ilgili çalışmalar devam ederken ve bu nazım imar planları kabul edildikten sonra mevcut müteahhitler, geçerli imar planları üzerinden yapılmış çalışmalar neticesinde oluşturulmuş projelere dayanarak işlemlerini sürdürdüler. İşte, bu arada, tam imar planları onaylanmış ve herkes kendi işlerini yapma konusunda epey mesafe katettikten sonra genellikle bütün belediyelerin başlarına gelen Esenyurt’un da başına gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Demir.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Konu nedir? Yine, o meşhur odalardan biri olan Mimarlar Odasının 2010 yılında Esenyurt Belediyesinin geçerli, reel nazım imar planlarına yaptığı itiraz neticesinde 2014 yılında 5 no’lu İdare Mahkemesi Esenyurt’un uygulama imar planlarını durdurmuştur.

Şimdi, şöyle düşünün: Normalde, geçerli imar planları üzerine yapılmış çalışmalar var. Arkasından Mimarlar Odası tarafından mahkemeye götürülmüş ve durdurulmuş imar planları var. Arkasından tekrar bir imar planları daha yapılmak zorunda kalındı. İşte, bu ikinci imar planları ile birinci imar planları arasında yüzde 50’ye varan yapıda kısıtlama söz konusu oldu.

İşte, asıl problemin kaynağı, asıl bu mağduriyetin temel kaynağı, birinci imar planları ile ikinci imar planları arasındaki yapı stokundaki azalmadır ve bunun tek müsebbibi, en önemli müsebbibi de yine o meşhur odalardan biri olan Mimarlar Odasıdır. Bunu sadece Esenyurt’a değil, benim Belediye Başkanı olduğum dönemde Fatih’e de yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Hazırunu, sayın milletvekillerimizi bu vesileyle de bilgilendirme durumu oldu.

Hepinize çok teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Demir’i dikkatle dinledim, Fatih eski Belediye Başkanı olarak Esenyurt’taki bu devasa yolsuzluğu sahiplenmesini doğrusu yadırgadım. Demek ki bu 100 bin civarındaki vatandaşımızın sorumluluğu müteahhitlere ait değil, arsa sahiplerine ait değil, “Git istediğin kadar, istediğin emsalle inşaat yap.” diyen belediye başkanına ait değil; Mimarlar Odasına ait. Teessüf ediyorum, üzüntülerimi bildiriyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sonuçta, bu vatandaşlarımız yıllardır sürünüyor, evlerini alamıyorlar, paralarını yatırmışlar, hayalî konutlar var. Bir belediye başkanı 5 kata ruhsat verip, 13 katlı maket projenin önünde durup “O projenin arkasında belediye başkanı var.” güvenini, imajını vatandaşa verirse bunun sorumlusu doğrudan belediye başkanıdır.

Ayrıca, o “sigorta” dediğiniz konuların hiçbirini Ticaret Bakanlığı bugüne kadar uygulamamıştır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Demir...

37.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında problemin hepsini Mimarlar Odasına yüklemiş değiliz. Şüphesiz orada mağduriyet söz konusudur. Daire sahipleri tabii bizim için son derece önemli; bütün varlığını, bir daire edinebilmek için hayatını ortaya koymuş, çalışmış insanlar bizim için de son derece önemli ama orada arsa sahipleri var, orada hakikaten düzgün çalışıp inşaatları yarım kalmış müteahhitler de var yani baktığımızda bir sürü problemle karşılaşabiliyoruz. Bunların çoğunda zaten hukuk açısından şu anda süreç devam ediyor ve maalesef bunu da göz ardı edemeyiz. Mimarlar Odası sadece Esenyurt’ta değil... Biz koruma amaçlı imar planlarını Fatih’te yaparken ben Belediye Başkanı sıfatıyla bizzat onların oda başkanlıklarına gittim. Bütün projeleri, bütün detayları, bütün planları onlarla paylaştıktan sonra, onların onayını aldıktan sonra koruma amaçlı imar planlarımız tekrar Mimarlar Odası tarafından mahkemeye verildi, durduruldu, Tarihî Yarımada tam beş yıl kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Bu süregelen –alışkanlık- sadece insanların mağduriyeti değil, aslında şehirlerin de çok ciddi mağdur olduğunu yaşayarak görenlerden birisiyim; bunu da ayrıca paylaşmak istedim.

Teşekkür ederim.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, başta İstanbul’un çeşitli ilçelerinde olmak üzere tüm Türkiye’de konut satış vaadiyle gerçekleştirilen dolandırıcılık iddialarının araştırılarak hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3007) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi sisteme giren 8 sayın milletvekilimize yerlerinden 60’a göre söz vereceğim.

Sayın Gürer…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Aksaray ili Eskil ilçesi çiftçilerinin 1994 yılında tarımsal amaçlı kullanmak üzere devlet tarafından dağıtılan arazilere yönelik mağduriyetlerinin giderilebilmesi için yasal düzenleme yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Başkan.

Aksaray ili Eskil ilçesinde devlet tarafından 1994 yılında yaklaşık 33 dekar hazine arazisi tarımsal amaçlı kullanmak üzere çiftçilere dağıtıldı. Bu yerlerin kirası 2009 yılına kadar ekenden alındı. Çiftçilerin ekip diktiği yerler tapulu duruma getirildi ve bu yerleri yıllardır eken diken çiftçilere hak sahipliği verilmedi. 2019 yılında çıkarılmış olan 4706 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin on ikinci fıkrası kapsamında toplulaştırmadan sonra da hazine arazisi olan yerlerin yüzde 50 fiyat indirimiyle hak sahiplerine satılması için başvurular kabul edilmektedir. Ancak çiftçiler, yıllarca ekip diktiği yerler tapulu alan olarak geçtiği için bu haktan yararlanamıyor. Hazine arazilerinin ihaleye çıkarılarak yüzde 50 indirimli satıştan yararlandırılmaları için yasal düzenleme yapılması talep ediliyor. Cumhuriyet Halk Partisi İlçe Başkanının yanı sıra Belediye Başkanı ve tüm ilçe başkanları, tüm siyasi partiler bunun düzeltilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına dilekçe verdiler. Gereğinin yapılmasını talep ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Beko…

39.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, 30 Haziran Emekliler Günü vesilesiyle emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi, EYT’lilerin sorunlarının çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya çapında her yıl 28 Haziran-4 Temmuz tarihleri arası Emekliler Haftası, ülkemizdeyse Mustafa Kemal Atatürk’ün emekliye ayrıldığı tarih olan 30 Haziran Emekliler Günü olarak kutlanmaktadır. Ancak ne yazık ki ülkemizde emeklilerimiz, küresel bir salgın ve ekonomik krizle beraber belirsizlik ve güvensizlik sarmalından geçiyorlar. Bugün, 13 milyon emeklinin 6 milyonu emeklilik sonrası ikinci bir işte çalışmak zorunda kalırken çok büyük bir bölümü yoksulluk ve hatta açlık sınırı altında yaşamaktadır. Emekliler, yaşamı boyunca çalışan, üreten, alın teri döken, prim ödeyen, emeğinin karşılığını emekli olduğunda hak ettiği biçimiyle alması gereken yurttaşlarımızdır. O nedenle emeklilerimizin adaletli intibak yasası bu Meclisten mutlaka çıkmalı, EYT’lilerin de sorunu çözülmeli, gasbedilen hakları iade edilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

40.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, 2 Temmuz Madımak katliamının 27’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yarın 2 Temmuz, Madımak katliamının 27’nci yıl dönümü. Yirmi yedi yıl önce Sivas’ta şiirler yakıldı, Sivas’ta türküler yakıldı, Sivas’ta insanlık yakıldı; aydın düşünürler, yazarlar, demokratlar, bizim canlarımız yakıldı; 33 Alevi can, diri diri, organize bir şekilde yakıldı. Tarihimizin en karanlık olaylarından biri olan bu katliamda yakanları, alkışlayanları, savunanları unutmadık, unutturmayacağız. Madımak katliamı Türkiye tarihinde kara bir lekedir ve hiçbir katliamın zaman aşımı olmaz. Yirmi yedi yıl önce Sivas’ta 2 Temmuz 1993 tarihinde Madımak Oteli’nde yakılarak katledilen canlarımızı sevgi ve saygıya, rahmetle anıyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

41.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, coronavirüs salgını nedeniyle yaşanılan mağduriyetin önlenebilmesi için yeni normalde halı sahaların da açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mağduriyetleri üç ayı aşan sektörlerimizden biri de sayıları 25 bin civarında olan halı saha işletmeleri. 1 Haziranda fitness salonları, hamamlar ve havuzlar açıldı ama halı saha işletmeleri açılmadı. “Şimdi olmaz, bire bir temas var.” diyeceksiniz, “Bundan dolayı açılmaması gerek.” diyeceksiniz. Belki doğru ama kamu kurumlarına ait olan futbol sahalarında maçlar oynanıyor, zemini halı olan semt sahalarında başta gençler olmak üzere herkes basketbol oynuyor. Halı sahaları yaparken ciddi masraflar yapan girişimciler halı sahaları işletebilmek için yine büyük bir maliyetle karşı karşıyadırlar. Her halı sahada en az 3 kişinin çalıştığı kabul edilirse 75 bin aile ne yiyor ne içiyor, farkında mısınız? Her türlü sağlık önlemlerini alarak mağdur olan halı saha işletmelerini bir an önce açın, yeni mağduriyetler yaratmayın.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

42.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, anayasal düzen açısından kaygı verici olan çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler.

AKP Grubu çoklu baro yapılanmasının önünü açacak düzenlemeyi Meclise sundu, hem de 78 baronun itirazına rağmen. Anayasa’nın 135’inci maddesi baroları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını kamu tüzel kişisi olarak nitelendirdiği sürece çoklu baro diye bir proje söz konusu olamaz. Barolar, kamu tüzel kişiliğine sahip kamu kurumlarıdır; aynı Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi. Nasıl Türkiye Büyük Millet Meclisi yanında ikinci bir paralel meclis açamazsanız, paralel baro da açamazsınız. Vekil oldukları gün Anayasa’ya sadakat andı içen, namus ve şeref sözü veren AKP milletvekillerine bu yeminini hatırlatıyor, anayasal düzen açısından son derece kaygı verici olan bu teklifin geri çekilmesi konusunda bir kez daha uyarıyoruz. Çoklu baro demek, yandaş baro demektir, ülkeyi bölmek demektir, paralel yapı oluşturmak demektir. Savunma, hak ve özgürlük ihlallerine karşı milletin itirazıdır; itiraza tahammülünüz yok. Sesi kısık, cübbesi düğmeli topluluk oluşturmak için yapmaya çalıştığınız yasa utanç vericidir. Hukuk için susmayacağız, biat etmeyeceğiz!

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

43.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, 2 Temmuz Madımak katliamının 27’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Yirmi yedi yıl önce, 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’ta olan 33 aydınımız Madımak Oteli’nde yakılarak katledildi. Aradan yirmi yedi yıl geçti ama asıl failler yargı önüne çıkarılmadığı gibi, ceza alan sanıklar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın affıyla cezaevinden çıktı. Bir yargı sistemi düşünün, katliamı zaman aşımına uğratan; bir yargı sistemi düşünün, failleri adaletten kaçıran; işte, bu, ülkemizin ayıbı, cezasızlığın görünen resmidir. Sivas katliamı bir insanlık suçudur. Bu böyle kabul edilmeli ve 2014’te Anayasa Mahkemesine, yaşam hakkı ve uzun yargılama nedeniyle yaşanan hak kayıpları olduğu için yapılan başvuru bir an önce sonuçlandırılmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

44.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, 11844 sayılı tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketim bedelinin desteklenmesine yönelik Bakanlar Kurulu Kararı’nın Bursa ilini kapsamadığına ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Bazı illerde tarımsal sulamada kullanılan elektrik tüketim bedelinin desteklenmesine ilişkin karar 2018 yılında 11844 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla yürürlüğe girmiştir. Bu karar, tarımsal sulama abone grubuna dâhil üreticilerin elektrik faturalarının yüzde 35’ini ödemeleri koşuluyla, geri kalan yüzde 65’inin Bakanlığın destekleme bütçesinden ödenmesini içermektir. Bursa ili ve ilçeleri ürün çeşitliliği ve üretimi konusunda Akdeniz Bölgesi’nden sonra 2’nci sırada yer almaktadır fakat ne yazık ki Bursa çiftçimiz bu programa dâhil edilmemiştir. Sadece Yenişehir ilçemizde çiftçimize ait yaklaşık 1.800 elektrik trafosu mevcut olup üreticimiz sulama döneminde açma-kapama ücreti olarak her yıl 300 lira ödemektedir. Çiftçimiz, tarımsal sulamada elektrik tüketim bedelinin desteklenmesini talep etmektedir, ayrıca da her yıl ödediği açma-kapama ücretinin alınmamasını istemektedir.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, ülkede doğal afetler nedeniyle zor durumda olan çiftçilerden tarım sigortası yaptırmamış olanların devlet yardımından yararlanması yolunun açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çiftçilerimizin ürünleri zaman zaman kuraklık, sel, aşırı yağış, dolu gibi çeşitli doğal afetlere uğramaktadır. Şehrim Kahramanmaraş’ta ve tüm ülkemizde ekili alanların doğal afetlere uğraması sonrası ciddi mahsul kayıpları yaşanmaktadır ve çiftçiler mağdur olmaktadır. Devletimiz bu durumdaki çiftçilerimize yardım etmektedir; bu doğru bir uygulamadır, destekliyoruz fakat afetzede çiftçinin yardımdan yararlanması için tarım sigortası yaptırmış olması şartı aranması sıkıntı yaratmaktadır. Tarım sigortası yaptırmamış çiftçilerin yardımdan yararlanmasının yolu açılmalıdır. Genellikle küçük çiftçilerin, sigorta yaptırma gücü olmayanların durumu dikkate alınarak bu çiftçilerimize bir kolaylık sağlanmalı, mağduriyetleri giderilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özel…

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle geçici işçi olarak Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde işe alınanların mağduriyetlerinin giderilmesi talebine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, birçok milletvekilimize ve grubumuza ulaşan bir ileti var. “Bizler 32 bin kişi, Millî Eğitim Bakanlığında, 696 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle geçici kadroya alınan işçileriz. Sözleşmemizde ‘İşveren isterse iki ay süreyle sizi ücretsiz izine çıkarabilir.’ maddesi vardı. Temmuz, Ağustos aylarında ücretsiz izine çıkarıldık, bu iki ay süresince işsizlik ödeneği dâhil hiçbir hakkımız yok. Bu corona pandemisi döneminde bizler nasıl geçimimizi sağlayacağız, çoluk çocuğumuza ne yediririz? Kısaca, sıkıntımız çok büyük. Herhangi bir yasal ve sendikal dayanağımız da yoktur. Bizler zaten asgari ücretle çalışan gariban işçileriz. Bizlere yardımcı olmanızı rica ediyoruz.” demişler. Onların sesini yüce Meclise duyurmuş olalım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Arık.

47.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Develi Muhtarlar Derneği Başkanı Abdullah Ganioğlu’nun 31 Mart yerel seçimlerinde Develilere verilen vaatlerin yerine getirilmesi talebine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aşağı Everek Mahallesi Muhtarımız, Develi Muhtarlar Derneği Başkanı Sayın Abdullah Ganioğlu bakın ne diyor: “Zengin ortak geliyor diyerek bizi kandırdılar. Bir zamanlar il olmasını hayal ettiğimiz Develi’mizi köye dönüştürdüler. Şapka düştü, kel göründü.” Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Memduh Büyükkılıç’a sesleniyorum: 31 Mart yerel seçimlerinde verdiğiniz vaatler nerede? Develi’ye yakışan termal nerede? Köylere yol yapacaktınız, nerede? Kentsel dönüşüm sözünüz nerede? Yarım kalan devlet hastanesi nerede? Sindelhöyük, Çayırözü’ne verdiğiniz vaatler nerede? ‘Mehmet Cabbar kardeşimizi kazandırın, koluma takın, hizmet yapacağım.’ demiştiniz, Mehmet Cabbar’ı kolunuza taktık, 55 çılgın projemiz nerede?” diye soruyor. “Lafı mı olur?” demiştiniz. Evet, lafı oluyor, Develi artık hizmet bekliyor. Aslında sayın muhtar, sadece mahallesinin ya da ilçesinin değil, bir şehrin isyanını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

48.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un 25 Martta düzenlenen basın toplantısında ücretli öğretmenlerin mağdur edilmeyeceğini ifade etmesinin ardından 5 Haziranda mevcut mevzuatın uygun olmadığını ifade ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Millî Eğitim Bakanı 25 Martta Sağlık Bakanıyla düzenlediği basın toplantısında “Telafi derslerine ücretli öğretmenler girecek, o zaman ücret alacaklar.” dedi. 1 Nisandaki açıklamasında da “Ücretli öğretmenler uzaktan eğitim yoluyla yaptığımız çalışmalara katkılarını sürdürecek, ücretlerini almaya devam edecek.” diyerek ücretli öğretmenleri mağdur etmeyeceklerini belirtti. Destekleme, yetiştirme kursu ücretli öğretmenleri 13 Marttan, diğer ücretli öğretmenler ise 19 Hazirandan beri işsizdir. Destekleme öğretmenlerinin son maaşları 300 ila 400, diğerlerinin ise 1.900 liradır. Bu rakamlarla geçinmek mümkün değildir. Aynı Bakan 5 Haziranda yaptığı açıklamada ise “Mevcut mevzuat içinde bunu yapmamız mümkün görünmüyor.” diyor. Sayın Bakan mevzuatı yeni mi öğrendi? Artık umut tacirliği yapmayın. Anlaşılıyor ki sarayın izni, damadın harcama onayı olmadan Bakanların bir hükmü yok.

BAŞKAN – Sayın Coşkun…

49.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş Devlet Hastanesine coronavirüs şüphesiyle giden yurttaşlara test yapılmadığına ve Muş ilinde YKS sınavında yaşanan tedbirsizliklere ilişkin açıklaması

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Muş Devlet Hastanesine coronavirüs şüphesiyle giden yurttaşlara hiçbir şekilde test yapılmadığı, Bakanlıkça talimat geldiği ve ayakta durabilen hiçbir hastaya müdahale edilmeyeceği yönünde yurttaşlara bilgi verildiği tarafıma iletilmiştir. Aynı zamanda hafta sonu yapılan YKS sınavlarında Muş’ta okul içlerindeki güvenlik birimlerinin üst aramasını eldivenle yaptığı ancak eldivenlerin değiştirilmeden tüm öğrencilerle temas edildiği de gelen bilgiler arasındadır. Bölgede pozitif vaka sayısının hızla artmış olduğu görülürken bu ve benzeri tedbirsizliklerin neye dayanarak yapıldığı Bakanlıkça izah edilmelidir.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.27

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)(´)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 28’inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

28’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 306’ncı maddesinin başlığında yapılan değişiklikteki “tavzih” kelimesinin “açıklama” kelimesi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Bülent Tezcan                         Orhan Sümer                 Süleyman Bülbül

             Aydın                                  Adana                                  Aydın

   Nurhayat Altaca Kayışoğlu            Rafet Zeybek                    Ünal Demirtaş

             Bursa                                  Antalya                             Zonguldak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Hüda Kaya                          Hasan Özgüneş                    Şevin Coşkun

           İstanbul                                 Şırnak                                    Muş

       Züleyha Gülüm                         Murat Çepni                     Ali Kenanoğlu

           İstanbul                                  İzmir                                 İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş.

Buyurunuz Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bugün yargıyı konuşuyoruz. Maalesef, bugün yargı sistemimiz sorunlar yumağı hâline gelmiştir ve bugün yargıda çok büyük yapısal ve zihinsel sorunlar vardır. Aslında, yargıda AK PARTİ öncesinde de büyük sorunlar olmuştur. Yani özellikle darbe dönemlerinde yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirdiği ve büyük adaletsizliklerin yaşandığı dönemler olmuştur ancak bugüne kadar, hiçbir zaman için yargıda bu kadar çok siyasallaşma yaşanmamıştır, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirdiği başka bir dönem bu kadar yaşanmamıştır ve vatandaşlarımızın yargıya bu kadar az güvendiği bir dönem hiç yaşanmamıştır. Tarihten bugüne kadar iktidarlar, her zaman için yargıyı kontrol etmek, yargı kendi emirlerinde olsun isterler. Siz de AK PARTİ Grubu olarak yargıyı kontrol etmek ve yargının kendi emrinizde olmasını istiyorsunuz yani yargıyı vesayet altına almak istiyorsunuz. İşte, bu sebeple de yargının DNA’sıyla oynadınız ve yargının sistematiğini bozdunuz.

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, ülkemizde maalesef yoktur, yargıçlarımız ve savcılarımız bağımsız ve tarafsız karar verememektedirler. Bu sebeplerle de yargıya olan güven, ülkemizde en dip noktalara kadar gerilemiştir. Vatandaşlarımız sizin yargınıza güvenmemektedir. Bakın, yargıya güven 2014 yılında yüzde 31 iken 2018 yılında yüzde 38 oldu. “Tabii ki bu oranlar, yüzde 20’nin çok üzerinde olmakla beraber yeterli oranlar değildir.” diyen kimdir? Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay söylüyor bunu yani Cumhurbaşkanının Vekili söylüyor. Aslında bu bir itiraftır, yargının içler acısı hâle gelen durumunun en üst düzeyde itiraf edilmesidir. Bir itiraf daha var: “Yargıya olan güven yüzde 70 idi, şimdi yüzde 30’lara geriledi.” diyen kimdir? Kim yaptı bu itirafı? Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit. ORC, kamuoyu araştırma şirketi, 2019 yılı Kasım ayında bir araştırma yapıyor. 4.156 kişiyle yapılan araştırmada, ankete katılanların yüzde 68’i ne diyor biliyor musunuz; “Yargıya güvenmiyorum.” diyor; yüzde 20’si “Kısmen güveniyorum.” diyor; “Yargıya güveniyorum.” diyenler ise yüzde 11,7 arkadaşlar yani yüzde 11,7! Bu, daha kasım ayında yapılan bir araştırma, aradan yedi sekiz ay geçmiş. Bu rakamlar, maalesef, yargının ne kadar güvenilmeyen bir kurum hâline getirildiğini ortaya koymaktadır. Neden böyle? Çünkü siyasallaşmış bir yargı var, çünkü siyasallaşmış yargının sonucudur bu güvenilmeyen yargı.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ Grubu olarak son aylarda bir gerginlik politikası izliyorsunuz, toplumun sinir uçlarıyla oynuyorsunuz. Anlaşılıyor ki yerel seçimlerin yenilgisini ve travmasını hâlâ üzerinizden atamamış durumdasınız. Ekonomi kötüye gidiyor, ülkeyi yönetemiyorsunuz ve gündemi değiştirmeniz gerekiyor; tüm bunları unutturmak için Türkiye’nin gündemini değiştirmeniz gerekiyor ve gerginlik politikası uyguluyorsunuz bunun için çünkü gerginlikten besleniyorsunuz. Hâkimler ve Savcılar Kuruluyla vesayet altına alınan hâkim, savcılardan sonra sırada avukatlar var. Şimdi de avukatları vesayet altına almaya çalışıyorsunuz. Barolarla ilgili dün sunduğunuz teklifle, FETÖ’yle beraber yürüdüğünüz dönemde FETÖ’nün çıkmasını istediği çoklu baro önerinizi güncellediniz. Bir FETÖ projesi olan çoklu baro sistemini kanunlaştırmak istiyorsunuz. Aslında, çoklu baro değil yapmak istediğiniz. Nedir? Paralel baro. Paralel baro teklifiyle, baroları bölüp parçalamak istiyorsunuz, avukatları kutuplaştırmak, kamplaştırmak istiyorsunuz, bağımsız baroları vesayet altına almak istiyorsunuz ve baroları susturmak istiyorsunuz. Baroları bölüp parçalamak, paralel baro FETÖ’nün hedeflerindendi. İşte, şimdi, FETÖ’nün yarım bıraktığı bu hedefi siz tamamlamak istiyorsunuz. İşte, burada, bu teklifle AK PARTİ Grubunda FETÖ’nün ruhu dolaşıyor. Avukatları bölmenin, parçalamanın, paralel baronun kime yararı olacak? FETÖ’nün hedeflerini uygulamak size ne kazandıracak?

Değerli milletvekilleri, avukatlık bir kamusal meslektir, yargının 3 ayağından biridir. Bağımsız baro, bağımsız yargının olmazsa olmazıdır. 80 baronun 80’i de çoklu baroya karşı çıkıyor yani paralel baroyu istemiyor. Baro başkanları geldiler, Mecliste sizin Grup Başkan Vekillerinizle görüştüler.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Burası millî iradenin tecelligâhı, burada millet adına parlamenterler, siyasi parti grupları kanun tekliflerini getirirler.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – “Çoklu baro istemiyoruz, bu teklifi getirmeyin.” dediler ama siz ne yaptınız? “Biz bunu illa getireceğiz.” dediniz.

Değerli milletvekilleri, baro başkanları, baroların tarihinde ilk defa kendi bulundukları illerden yürüyüş yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yaptığımız yasal düzenleme, avukatlık ve hukuk alanında en büyük reformlardandır.

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Üç gün yürüdüler baro başkanları, değerli arkadaşlarım. Zonguldak Barosu Başkanımız Özel Eroğlu da 73 yaşına rağmen üç gün yürüdü. Peki, siz ne yaptınız? Ankara’nın girişinde baro başkanlarına barikat kurdunuz, baro başkanlarının Ankara’ya girmesini engellediniz. Güvenlik güçleriyse baro başkanlarını tartakladılar. Baro başkanları barikatın kurulduğu yerde, yağmur çamur demeden yirmi yedi saat beklediler.

Avukatlara yeşil pasaport verdiniz, tebrik ediyoruz, güzel bir olaydı; evet, avukatlar için önemli bir olaydı. Avukatlar şimdi yeşil pasaportla istedikleri ülkeye gidebiliyorlar vize almadan ama Türkiye’nin başkentine giremediler değerli arkadaşlar. İşte, bu durum trajikomik bir durumdur. Ne oldu? Yine, tüm dünyaya rezil olduk. Siz, ısrarla paralel barolar kurulsun istiyorsunuz, avukatlara da bunu dayatıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun efendim.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Anayasa’nın 135’inci maddesine göre kurulan 20’nin üzerinde kamu niteliğinde meslek kuruluşu vardır, Barolar Birliği de bunlardan biridir değerli arkadaşlar. Şoförler odasını veya Odalar ve Borsalar Birliğini veya Noterler Birliğini bölmüyorsunuz, parçalamıyorsunuz da niye baroları bölüyorsunuz? Hani, bunu derken de bu meslek gruplarını da bölün demiyorum, onu da yanlış anlamayın ama niye Barolar Birliğine özel bir kanun çıkarmak istiyorsunuz? Bu kurumların hepsi size göre düzgün işliyor da barolar mı yanlış işliyor? Buradan da MHP Grubuna söylüyorum, hani “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” diyordunuz; ne oldu? Vali tek, kaymakam tek, belediye başkanı tek, ticaret ve sanayi odaları tek, noterler tek, her kurum tek, saraydaki tek adam dahi tek; barolar niye tek değil değerli arkadaşlar, barolar niye çoklu, barolar niye paralel? Baroları bölmek bölücülüktür, vatana ihanettir ve hiç kimseye de yararı yoktur, bu memlekete de yararı yoktur.

Bu teklifi derhâl geri çekmenizi rica ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hukuk muhakemeleri kanun teklifinin 28’inci maddesi üzerine söz aldım. Bu madde tabii, teknik bir madde. Kanunun bütünü üzerinde parti sözcülerimiz görüşlerimizi dile getirdiler ve bu maddeye, bu teklife ilişkin muhalefetimizi de dile getirdik.

Ben, şimdi size bu hukuk, mahkeme, kardeşlik, eşitlik, hak, hukuk, adalet, hani Alevi kardeşlerimiz filan sözleri çok söylendi ya bugün, bunun üzerinden bir yargı kararı aktaracağım. Şimdi, aynı zamanda seçim bölgem olan İstanbul’da Arnavutköy’de 2018 yılında bir okulda, Arnavutköy Cumhuriyet Ortaokulunda, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni oruç üzerine konuşuyor, ders veriyor orada ve oruçları anlatırken “Aleviler de muharremde oruç tutarlar.” diyor ve ekliyor: “Ama Alevilerin yemeği yenmez.” Şimdi, bunu, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni söylüyor. Neyse, çocuklar bunu dışarıya taşıyorlar, arkasından da Arnavutköy Cemevi Başkanımız Yüksel Yılmaz bu konuyla ilgili şikâyette bulunuyor, konu soruşturulmaya başlanıyor. Geçtiğimiz hafta, bu konuyla ilgili cumhuriyet savcısı bir karar veriyor ve diyor ki: “Kovuşturmaya yer olmadığına…” Yani, bunu kovuşturmaya gerek yok.

Şimdi, gerekçeleri şunlar… “Alevilerin yediği yenmez.” diye söylenen… Hatta, şöyle ilginç bir şey oluyor; çocuğun birisi diyor ki: “Ya Öğretmenim, ben az yedim, bir şey olur mu öğretmenim bana?” Öğretmen de “Az yediysen bir şey olmaz.” gibisinden bir cevap da veriyor. Yani böyle bir diyalog ortamında da bu konu konuşuluyor ve arkasından, cumhuriyet savcısı şunu söylüyor, diyor ki: “Bu söylem, aleniyet unsuru bakımından gerçekleşmediği için yani aleniyet taşımadığı için kovuşturmaya gerek yok. Bu söylem, kamu güvenliği açısından da bir sorun teşkil etmemektedir. Bu nedenle de soruşturmaya gerek yok.” Ve bunun TCK’nın 216’ncı maddesinin 2’nci fıkrasında düzenlenen suç kapsamında olmadığını ifade ediyor oysa Türk Ceza Kanunu’nun 216’ncı maddesi çok açık yani kin, nefret, belli bir etnik gruba, dinî inanca, mezhebe yönelik nefret söylemlerinin cezalandırılmasına ilişkin bir madde fakat bu savcı, bütün bu söylemden kaynaklı olarak “Herhangi bir soruşturmaya, kovuşturmaya gerek yok.” diye bir karar veriyor.

Şimdi, arkadaşlar, söyle bir düşünelim: Bu, bir öğretmen ve bunu öğrenciye söylüyor, öğrencilere söylüyor, “Alevilerin yemeği yenmez” diye öğrencilere söylüyor. Hani, şöyle düşünüyorum: Bu öğretmen ya da herhangi bir öğretmen ya da herhangi bir kişi, bırakın öğretmen olmayı, Twitter’dan, herhangi bir sosyal medyadan, ne bileyim, Alevilerle ilgili değil de yani başörtüsüyle ilgili, camiyle ilgili, Müslümanlıkla, Sünni insanlarımızın inançlarıyla ilgili kötü bir laf etmiş olsaydı, ne olurdu? Bir, bu savcı böyle bir karar verebilir miydi? İki, bu savcı böyle bir karar verse görevinin başında durabilir miydi; kendisine bırakın haritadan yer beğenmeyi, bu mesleği, bu görevi yerine getirebilir miydi; savcı olarak görevinde kalabilir miydi? Bunların hepsinin cevabını biz biliyoruz. İşte, o zaman şunu diyoruz biz: Ya, buraya çıkıyorsunuz, güzel konuşuyorsunuz, diyorsunuz ki “Ya, Aleviler bizim kardeşimizdir, biz mezhepçilik yapmıyoruz, Kürtler bizim kardeşimizdir. Biz etnik, inançsal ayrımcılık yapmıyoruz.” İyi de pratik öyle değil ki yani burada daha ne diyecekti bu öğretmen? Yani “Alevi’nin yediği yenmez” “Alevi’nin yemeği yenmez” hakaret değilse, bir topluma yönelik kin, nefret değilse daha ne diyecekti? Yani ne bekliyordunuz, ne söylemesini bekliyordunuz ki kin, nefret ve hakaret olsun? Şimdi, o yüzden burada güzel laflar ederken bunun karşılığının olup olmadığını da bir tartmanız gerekiyor. Oysa bütün bunların bir karşılığı yok, sadece güzel laflar ediyorsunuz. Sayın Başkan belki söz alır biraz sonra ve der ki “Ülkemizde eşitlik, adalet…” “Devletimiz hukuk devletidir, yargımız bağımsızdır.” Artık, ezberledik bunları ama bu kararlar bunu demiyor, bu kararlar bunu söylemiyor arkadaşlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bülbül.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş’ın görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, benim burada bulunmadığım sırada, arkadaşlarım ifade ettiler, Cumhuriyet Halk Partili hatip, madde üzerindeki değişiklik önergesi hakkında söz alan hatip, Milliyetçi Hareket Partisine seslenerek “Vatanın, milletin bütünlüğünden, tekliğinden bahsediyorsunuz -barolarla alakalı olarak herhâlde- bu bölünmüş barolar nedir? diye sormuş; MHP’ye “bölücülük” ve bu noktada ağır ithamlarda bulunmuş. Bana ifade edilen o.

Şimdi, şu an, Hukuk Muhakemeleri Kanunu üzerine bir görüşme yapıyoruz. Allah nasip ederse Komisyon sürecinde de Genel Kurul sürecinde de barolarla alakalı Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini net bir şekilde ifade edeceğiz. Milliyetçi Hareket Partisi vatanın, milletin, memleketin bölünmez bütünlüğü üzerine hayatını bu yolda feda edecek noktada düşünceye sahip olan bir siyasi harekettir. Bu noktada en ufak bir hesap verme zorunluluğumuz, kendimizi savunma zorunluluğumuz söz konusu değildir. Bu mesele, bu kanun sürecinde bizim içerisine gireceğimiz değil, barolarla alakalı görüşmeler sürecinde değerlendireceğimiz bir meseledir. Bu söylenen, ifade edilen hususları tamamen, sonuna kadar reddettiğimizi, kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum, saygılar sunuyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Sayın Özel, yoklama talebiniz var.

Sayın Özel, Sayın Aygun, Sayın Sümer, Sayın Bakan, Sayın Zeybek, Sayın Kaya, Sayın Tığlı, Sayın Şeker, Sayın Budak, Sayın Gürer, Sayın Kılınç, Sayın Kayan, Sayın Güzelmansur, Sayın Demirtaş, Sayın Yılmazkaya, Sayın Aydoğan, Sayın Tutdere, Sayın Polat, Sayın Ünsal, Sayın Başevirgen

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.58

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinde verilen aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren milletvekili arkadaşlarımız, lütfen ayrılmayın.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı 216) (Devam)

BAŞKAN – 28’inci madde üzerinde verilen aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

28’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Arslan Kabukcuoğlu                   Fahrettin Yokuş           Aydın Adnan Sezgin

          Eskişehir                                Konya                                  Aydın

        Yasin Öztürk                          Aylin Cesur                     Ümit Dikbayır

            Denizli                                 Isparta                                 Sakarya

         Hüseyin Örs

           Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs.

Sayın Örs, buyurunuz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ilgili teklifin 28’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 6100 sayılı Kanun’un 306’ncı maddesinin başlığı “Tavzih ve tamamlama talebi ile usulü” şeklinde değiştirilmiş, (1)’inci fıkrasına “Tavzih” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya tamamlama” ibaresi ile (1)’inci ve (3)’üncü fıkralarına “tavzih” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya tamamlama” ibaresi getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde de millî ve stratejik ürünümüz olan fındık üzerinde bir şeyler söylemek istiyorum.

Fındık Düzce’den Artvin’e, Trabzon’dan Gümüşhane, Tokat’a kadar 16 il, 123 ilçe ve 3.200 köyde 720 bin hektar alanda yaklaşık 500 bin çiftçiyle üretilen bir ürünümüzdür. Dünya piyasasında fındığın yaklaşık yüzde 75’i ülkemizden karşılanmaktadır. Bu sebeple fındık, ülkemiz için millî ve stratejik bir üründür. Dünyada tartışmasız en kaliteli fındık da ülkemizde yetiştirilmektedir. O yüzden, fındıkla ilgili stratejilerimizi bu gerçeklik çerçevesinde belirlemeliyiz diyorum.

Ülkemizde fındığın önemi, bundan tam seksen beş yıl önce 10 Ekim 1935 yılında Başkanlığını dönemin Ekonomi Bakanı rahmetli Celal Bayar'ın yapmış olduğu 1’inci Millî Fındık Şûrası’nda ortaya konulmuştur. 1’inci Millî Fındık Şûrası’nda “Fındık mahsulünün tam değerlendirilmesi ve müstahsil ile tüccarın işlerinin çabuklaştırılması, kolaylaştırılması bakımından bir bankanın kurulması zarureti vardır." denilmiştir. Üreticilerin örgütlenmesi, iç ve dış pazarlarda tanıtım faaliyetlerinin artırılmasına yönelik kararlar alınmıştır.

1938 yılında kurulan ve binlerce üyesi olan Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği yani FİSKOBİRLİK, maalesef, bugün, işlevsiz hâle getirilmiştir. Buna bağlı olarak piyasada tekelleşme artmış, özel sektör ve yabancı sermayeli şirketlere mahkûmiyet kaçınılmaz olmuştur.

Değerli milletvekilleri, her yıl fındık sezonu gelmeden, bu kürsüden gerekli tedbirlerin alınması ve hem üreticilerimizin hem de sektörümüzün rahatlatılmasıyla ilgili planlamaların yapılması ve önemli tedbirlerin uygulanması yönünde uyarılarda bulunuyoruz. Fındıkta her sezon öncesi yapılan rekolte açıklamaları ve spekülatif hareketlere buradan dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Hayalî, abartılı rekolte açıklamaları ve spekülatif hareketlerin amacı piyasa fiyatını aşağıya çekmektir. Nitekim, piyasada 24 liraları gören fındık, son birkaç haftada 19-20 lira seviyelerine düşmüştür.

Her sezon öncesi fındık taban fiyatıyla ilgili sorunlar ortaya çıkmakta ve üretici mağduriyet yaşamaktadır. Fındık hasadının başlamasına çok az bir süre kala fiyatın belirlenmemiş olması ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Taban fiyatın acilen açıklanması üreticinin lehine olacaktır. Yaşanan salgın süreci ve şartları göz önünde bulundurularak çay taban fiyatında yapılan yanlışların fındıkta yapılmaması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum. Bu yıl için maliyetin üzerine enflasyon ve çiftçinin yaşam payı da ilave edilerek üreticiyi memnun edecek bir taban fiyat belirlenmeli ve hasat başlamadan önce bu taban fiyat muhakkak açıklanmalıdır.

Devletin, TMO ya da FİSKOBİRLİK üzerinden bir alım politikası oluşturması gerekmektedir. Bunun yanında, ekonomik ömrünü tamamlamış fındık bahçeleri iklim ve arazi koşullarına göre acilen yenilenmeli, verim ve kaliteyi ön planda tutan politikalar uygulanmalıdır. FİSKOBİRLİK’e işlevsellik kazandırılmalı; üretim, pazarlama ve ihracata kadar her durumda inisiyatif alınarak üreticinin yanında olunmalıdır.

Buradan, başta iktidar ve TMO olmak üzere, fındıkla ilgili tüm paydaşlara seslenmek istiyorum: Yapılması gereken, üreticiyi çeşitli söylemlerle algı yaparak oyalamak değil, alın terinin karşılığını almasını sağlamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Son olarak değerli arkadaşlar, bölgemizdeki üreticilerimizden tarafıma iletilen bir talebi de yüce Meclisimize arz etmek isterim. Alan bazlı destek müracaat süresi, 30 Haziran itibarıyla bitmiştir. Ziraat odalarından aldığım bilgiye göre, bu corona tedbirleri kapsamındaki yasaklardan dolayı, birçok üreticimiz müracaatlarını gerçekleştirememişlerdir. Bu nedenle, bu müracaat süresinin bir ay daha uzatılması talepleri vardır. Ben de bu durumu, bu kürsüden Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine iletmek istiyorum. Aksi hâlde, binlerce üreticimiz bu destekten mahrum kalacaklardır.

Son olarak diyorum ki: Yine yeşillendi fındık dalları, inşallah iyi olur bizim üreticinin hâlleri.

Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) esas numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinde geçen “veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                          Hasan Özgüneş                    Şevin Coşkun

           İstanbul                                 Şırnak                                    Muş

       Züleyha Gülüm                         Murat Çepni        Gülüstan Kılıç Koçyiğit

           İstanbul                                  İzmir                                    Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Muş Milletvekilimiz Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 1 Temmuz, yarın 2 Temmuz yani Sivas katliamının yıl dönümü. Yirmi yedi yıl önce yarın yani 2 Temmuzda Sivas’ta Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için kente giden yüzlerce aydının 33’ü ne yazık ki gerici güruhlar tarafından katledildi, yaşamdan koparıldı. Sadece onlar değil, aynı zamanda 2 otel çalışanı da bu saldırı sırasında yaşamını yitirdi.

Peki, Sivas’a gidenler niçin gitmişlerdi? Pir Sultan Abdal Şenlikleri için gitmişlerdi ve aslında, o dönemin valisi olan Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’in de misafiriydiler, resmî davetlisiydiler. Ama buna rağmen 1 Temmuzdan itibaren kentte gerici bildiriler dağıtılmaya başlandı ve Sivas’a gelen aydınlar, yazarlar, Alevi inancının önde gelenleri, erenler hedef hâline getirildi ve aslında 2 Temmuzun önü 1 Temmuzdan açıldı ve ne yazık ki dönemin Hükûmeti, dönemin kolluk güçleri bütün bu sürecin seyircisi oldular.

Peki, Sivas ilk miydi? Hayır, Sivas ilk değildi. Aslında 38 Dersim katliamını yapan anlayış ile 1978’de Maraş katliamını yapanlar ile 1980’de Çorum katliamını gerçekleştirenler ile Sivas katliamında insanları diri diri yakanlar aynı anlayışın ürünüydüler. Dersim’de “Silahlarımızın kabzası bozulmasın.” diye odun kütükleriyle çocukların, gençlerin ve kadınların kafasını ezenler, Sivas’ta “Yakın onları!” diye bağırıyorlardı ve o yakma eyleminin bir düşüncenin, bir ideolojinin, bir anlayışın dışa vurumu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Nedir bu? Alevi’yi yok sayan anlayış, Alevi inancını sistem içerisinde eritmek isteyen anlayış; Alevi’nin inancını, Alevi’nin mabedini, Alevi’nin dergâhını hiçe sayan anlayış; Alevi’yi asimile edip “makbul Alevi, devletin Alevisi” yaratmak isteyen anlayış, işte Sivas’ta kendini gösterdi. Ama dediğim gibi, Sivas ne ilkti ne yazık ki son da olmadı. Sivas’la yüzleşilmediği için, Sivas’ın hesabı verilmediği için, Sivas’taki adalet süreci takip edilmediği için biz sonrasında Gazi katliamını, Ümraniye katliamını da yaşadık değerli arkadaşlar. Bugün, şuradan da bakmamız gerekiyor; IŞİD nasıl Türkiye’nin 2 askerini canlı canlı yaktıysa, nasıl kafa kestiyse o gün Sivas’ta insanları yakanlar da aynı anlayıştan, aynı ideolojiden, aynı duygudan besleniyorlar. Ötekini yok sayan, ötekine tahammül etmeyen, ötekini biat ettirmeye çalışan bir anlayışın, bir aklın yansıması olduğunu çok iyi biliyoruz.

Peki, dönemin muktedirleri ne dedi? Dönemin Başbakanı Çiller, çıkıp televizyonlarda “Çok şükür otel dışındaki yurttaşlarımıza bir şey olmamış.” dedi. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ne dedi? “Bu olayda karşılıklı bir çatışma yoktur. Otel yangını nedeniyle oteldeki insanlar yaşamını yitirmiştir.” dedi. Tabii ki karşılıklı bir çatışma yoktu, çünkü bilerek ve isteyerek bir katliam planlanmıştı ve bu katliamın önüne geçmek için hiç kimse hiçbir şey yapmadı ve 33 aydınımız, bu ülkenin 33 geleceği, 33 yürek, 33 insan diri diri yakıldı. Bunun utancı da -tabii ki- onun faillerini aklayanların üzerine kalmış durumda.

Değerli arkadaşlar, biz şunu çok iyi biliyoruz: Bu ülkede öteki olmak zor. Dün Alevilere yaptığınızı bugün Kürtlere yapıyorsunuz; dün Ermenilere yaptığınızı bugün Alevilere, Kürtlere, Çerkezlere, kadınlara yapıyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yalan söylüyorsun yalan! İftira atıyorsun, yalan söylüyorsun! Yalancısın sen, iftiracısın sen!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Siz bütün farklılıklara düşman, bütün farklılıkları yok etmek isteyen, bütün farklılıkları ötekileştirerek hedef hâline getiren insanlarsınız.

Tabii, eylemleriniz bununla da sınırlı değil, son dönemde özellikle LGBTİ bireylerini hedef göstermeniz, bunun üzerinden siyaset yapmanız, gençleri hedef göstermeniz, baroları hedef göstermeniz, bu ülkenin muhaliflerini, muhalif kurumlarını hedef göstermeniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – …aslında zihinsel kodlarınızı ve kiminle örtüştüğünüzü çok iyi bir şekilde ortaya koyuyor.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Irkçılık yapma, ırkçılık yapma!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Ben ırkçılık yapmıyorum ama ırkçılık yapanları çok iyi tanıyorum, hiç merak etmeyin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bölücülük yapıyorsun, bölücülük.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yaptıklarınız sadece Sivas’la da sınırlı değil. Bakın, sabah akşam mülteciler için söz söylüyorsunuz, “Kucak açtık 4 milyon Suriyeliye.” diyorsunuz, “Göçmenlere ev sahipliği yaptık.” diyorsunuz ama bakın bu ülkede 2 İranlı genç -biri 25 yaşında, biri ise 27 yaşında- Saeed Tamjidi ve Mohammad Rajabi idam edilecekleri bilindiği hâlde İran’a iade edildiler ve ölüm cezaları kesinleşti. İşte, sizin iktidarınız bu.

Başka ne yapıyorsunuz? Siz, düzensiz göçmenliği, göçmen kaçakçılığını teşvik eden bir Hükûmetsiniz ve şu anda Van Gölü’nde 110 can gölün altında, siz burada kılınızı kıpırdatmadan oturuyorsunuz ve bu insanlar sizin Hükûmetinizin politikaları nedeniyle öldüler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Siz, belki de hiçbir zaman onlar için bir şey yapmadınız.

İçişleri Bakanınız açıklama yapıyor ama üzerinden dört gün geçmesine rağmen -27’sinde oldu olay- hâlâ bu insanlara ulaşılmış değil ve Van yeni göçmenliğin, kaçakçılığın, insan kaçakçılığının üssü hâline gelmiş durumda. Sizin İçişleri politikanız, sizin Hükûmet politikanız, sizin göçmen politikanız nedeniyle bu ülkede göçmenler ya gemilerde, teknelerde ya botlarda ya da donarak kar altında yaşamlarını yitiriyorlar. Bu gerçekle yüzleşseniz iyi olur diyorum, Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

“Yalan söylüyorsun.” sözünü de iade ediyorum bu arada.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – İşin gücün yalan, yalancı!

BAŞKAN – Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatibin kürsüden nefret söylemini kınıyorum, lanetliyorum; yazıklar olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu ülkenin millî iradesinin tecelligâhından çıkıp Madımak’ta bu ülkenin birliğine, beraberliğine kastedenleri, barışı tehdit edenleri âdeta bu milletin içerisinden çıkmış gibi görerek buradan başka ihanetlere, başka fitnelere, başka din ve inanç tahrikine neden olmanızı kınıyorum, lanetliyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Siz kendi politikalarınızı kınayın, siz kendi politikalarınızı kınayın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biliyorum kaygınızı, sebebini biliyorum bunun. Bunun arka planında bu ülkede millî güvenlik politikalarının, hukukun, refahın, özgürlüklerin ihanete fırsat vermeyişinden rahatsızlık duyuyorsunuz; bu ülkede PKK’nın kökünün kazınmış olduğundan rahatsızlık duyuyorsunuz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sizin Genel Başkanınız Sivas davası için “Hayırlı uğurlu olsun.” dedi.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Bağırma, bölücü!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ülkenin şehirlerini karıştıran, saldırılarla bu ülkeyi tehdit eden derin ve paralel yapıların kökünün kazınmış olduğundan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sizin Genel Başkanınız Sivas’ın katliamcılarını affetti, affetti; önce bunun hesabını ver! Öyle konuşmakla olmaz!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hikâye anlatma!

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tamamlamak için henüz erken. Kürsüden söz alıp bu kadar ihanet ve tahriki yapıp ondan sonra bizden tamamlamamızı beklemeyin..

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – İhanet eden sizsiniz! Hem de halka ihanet ediyorsunuz, siz halka ihanet ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cevabımız var, söyleyecek sözümüz var.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Davayı ne yaptınız? Sen onların müdafisiydin, avukatları sizsiniz! Siz Sivas’ın avukatlarısınız! Siz Sivas’ın avukatlarısınız, affedilemezsiniz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ülkenin birlik ve beraberliğine kasteden PKK’ya laf söyleyemezken, ihanet odaklarına laf söyleyemezken, onların burada tevil yollu borazanlığını yaparken bizden susmamızı beklemeyin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Siz Sivas’ın avukatlarısınız.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Bölücü!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Aynaya bak aynaya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bu ülkede o Madımak ihanetini gerçekleştirenler ile PKK’nın sözcülüğünü yapanlar aynı çevreden besleniyorlar, dert belli.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ya sıkışınca “PKK”, söz olmayınca “PKK”.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bu ülkede on yedi yıldan beri anayasal reformlarla birliğimizi, dirliğimizi, kardeşliğimizi tahkim etmeye başladık.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Başka yerlerden gel Cahit Özkan, bize gerçeği söyle, gerçeği!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ülkede içişleri politikasıyla, güvenlik politikalarıyla Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Sünnilerin, 83 milyon vatandaşımızın birliğini, beraberliğini, kardeşliğini tahkim ettik.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sen Sivas’ı savundun mu?

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Vatan hainisiniz!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bölücü…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Aynaya bak!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ya, evet, evet(!)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bütün derdiniz, bütün kavganız on sekiz yıldan beri özellikle millî birlik, beraberlik ve kardeşlik açıklamalarımızı engellemeye çalışmak olmuştur. Bunun hesabını vereceksiniz.(Gürültüler)

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 19.30

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

29’uncu madde üzerinde Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında kalınmıştı.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Oluç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; tartışmanın içinden çıkamayınca en kolay yol karşısındakine hakaret etmektir. Aciz içindesiniz, aciz içindesiniz. Böyle tartışarak, böyle konuşarak hiçbir yere varılamaz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Siz hakaret ettiniz, siz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi bakın, Sayın Grup Başkan Vekili Cahit Özkan konuşmasında bir sürü hakaret etti, bir sürü hakaret etti ama, az buz değil. Bu ilk yaptığı da değil çünkü kendisinin temizlemesi gereken bir geçmişi var; o Fetullahçı geçmişini temizlemek için bize hakaret etmeyi en uygun yol olarak bulmuş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sana nasıl hesap soracağım, bak şimdi sen! Dur sen!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sorun. Ne hesabı soracaksan sorarsın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sen bize hakaret edeceksin biz de hukuk çerçevesinde cevap vereceğiz, susacağız ha.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakın, ben size bir tane açıklama okuyacağım şimdi; Sayın Devlet Bahçeli, Ergenekon, Balyoz davalarıyla ilgili yıllar önce tarafsız ve bağımsız yargı çağrısı yapmış, “Fetullah Gülen faaliyetlerini askıya alsın.” çağrısı yapmış. Peki, Cahit Özkan koşa koşa televizyonlara çıkmış, ne demiş? Bakın, demiş ki: “Bu çağrıyı süren Balyoz, Ergenekon davalarının itibarsızlaştırılması, yargıçların, savcıların itibarsızlaştırılması ve davanın akamete uğratılması gayreti olarak görüyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Öncelikle bu davalar hukuk çerçevesinde devam etmektedir. Cemaat bir terör örgütü değildir ki böyle bir ateşkes ilan eder gibi bir yaklaşım içine girsin. Cemaatin faaliyetleri bir hukuki, siyasi çalışma içerisinde değildir ki.” Buyurun, televizyonda bu sözleri siz söylemişsiniz. Siz şimdi bu sözlerin üzerini örtebilmek için oturduğunuz yerden bize hakaret etmeyi iyi ve doğru yol olarak görüyorsunuz. Bu doğru bir tutum değil, biz bunu eleştiriyoruz. Bakın, biz diyoruz ki: Varsa tartışılacak bir şey tartışırız ama hakaretle olmaz. Ne hainliğinden bahsediyorsunuz ya! Siz kendi yaptığınız hainliklere bakın! Sizin bize hain deme hakkınız yok, size bu hakkı vermiyorum ben.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – Sen kimsin ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bana da diyemezsiniz, hiçbir arkadaşıma da hain diyemezsiniz, yok öyle hakkınız! Siz kendinizi ne zannediyorsunuz! (HDP sıralarından alkışlar) Sizin günahlarınızın gölgesi boyunuzu çok aştı, sizin günahlarınızın gölgesi her yeri kapladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Fazla gaza gelme, fazla gaza gelme.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Öyle kolay kolay oturacaksınız camdan bir kulenin içinde, bize taş atacaksınız. Yok öyle şey, attırmayız!

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Bağırma, bağırma.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, eğer terör örgütlerinden bahsedeceksek -ben buradan kürsüden de söyledim, yerimden de söyledim- konuşuruz, evet. Ahrar-uş Şam’ı konuşalım, IŞİD artıklarını konuşalım, El Kaide türevlerini konuşalım, FETÖ’yü konuşalım, HTŞ’yi konuşalım, kurmuş olduğunuz bütün bu ilişkileri konuşalım. Ya, söyleyince “Geç onları.” oluyor, söyleyince “Geç onları.” Bütün bunları konuşalım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – PKK’yı?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yok öyle, oturacaksınız camdan kulenin içine, bize saldıracaksınız. Önce kendi geçmişinizi temizleyin, ondan sonra konuşun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Doğru dürüst konuş, sen kendi geçmişine bak!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hadi oradan!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’yı da konuşsana! PKK bozuntularını konuş! Haddini bil!

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürsüden istiyorum efendim, sataşma var. Sataşma açık efendim. Böyle bir şey var mı!

BAŞKAN – Sayın Özkan 69’a göre söz veriyorum size, buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim siyasi çizgimiz milletvekili olmadan önce, hukuk mücadelesi verdiğimiz dönemden itibaren medya önünde, milletimizin huzurunda, şeffaf bir şekilde cereyan etmiştir. Her şey şeffaf, demokratik ortamlarda olmuştur. Savunduğumuz değerler: Millî iradenin üstünlüğü, demokrasi, hukuk devleti ve hukuk reformları…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ya hikâye anlatıyorsun.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – … insan hak ve özgürlükleri, başörtüsü mücadelesi, bu ülkede ayrımcılığa karşı mücadele…

HÜDA KAYA (İstanbul) – Git, yalan söylüyorsun.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bunların içerisinden geldik ve Balyoza müdahale talebinde bulunduk.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hepsi yalan, hepsi sahtekârlık, hepsi tiyatro! En net bölücü sizsiniz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Şu anda Balyoz, Türkiye Cumhuriyeti yargısında, yüksek yargıda görülmeye devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Başsavcılığının vermiş olduğu bozma kararı talebi çerçevesinde derdesttir. Burada sanık olanların 28 Şubat davasından hüküm giydikleri malumdur. Burada, demokrasinin gereğini Mecliste ve milletin huzurunda, medya önünde ifade etmiş, haykırmış birisiyim. Tarih boyunca FETÖ’yle mücadelede de çizgimiz nettir. (HDP sıralarından gürültüler) 17-25 Aralıktan 15 Temmuza kadar bu ülkede birileri koltuk sevdasıyla FETÖ’ye yaltaklık yaparken biz meydanlarda bunun mücadelesini verdik. [CHP ve HDP sıralarından alkışlar(!)] 4 tane FETÖ’cü hâkim ve savcı ihraç edildi diye çıkıp da yargıya “sarayın yargısı” dediniz.

Biraz önce yapılan tartışmaya bakacak olursak biraz önce neyi tartıştık? Çıktı birisi, bu ülkede derin ve paralel yapılar, Madımak Sivas’tan, Başbağlara, Bingöl katliamına, bu ülkede aydınların katledilmesine kadar, terör üzerinden Türkiye’ye istikamet vermek isteyenlere kalkıp onun üzerinden otuz küsur yıl geçmiş iken gelip milletin kürsüsünde onların gösterdiği istikamette at gözlükleriyle bakmaya devam ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Elli yıl da geçse anlatacağız!

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ya, milletin kürsüsünden ne konuşuyorsun?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sen ne konuşuyorsun? Sen niye konuşuyorsun milletin kürsüsünden?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Alevi-Sünni, laik-antilaik çatışması çıkarmak istiyorlardı, maalesef o ihanetin üzerinden otuz yıl geçmiş hâlâ terörün gösterdiği istikamet huzurunda, onun gösterdiği istikamette yol almaya devam ediyorlar. (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yargılasaydın! Yirmi yıldır siz iktidarsınız, yargılasaydın o zaman!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bu ihanetle mücadele edeceğiz. (HDP sıralarından gürültüler)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Katili cezaevinden çıkardınız!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kavgamız, mücadelemiz bu ülkenin huzurundan, istikametinden yana. (HDP sıralarından gürültüler)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Katili cezaevinden siz çıkardınız!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Dert belli, PKK’nın kökünü kazıdık, FETÖ’yü ülkenin dışına kovduk, ne kadar ihanet unsuru varsa onları temizledik diye rahatsızsınız. (HDP sıralarından gürültüler)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Diri diri yaktınız, ne konuşması ya!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hesabını vereceksiniz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Ne kadar rahatsız olursanız olun bunlarla mücadeleye devam edeceğiz. Bu ihanetlerin milletin kürsüsünden dillendirildiği zaman susmayacağız, hukuk önünde, millet önünde hesabını sormaya devam edeceğiz. (HDP sıralarından gürültüler)

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sizin paradan başka kimseniz olmaz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Katili cezaevinden sizin çıkardığınızı söyle! Kim çıkardı?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hadi bakalım…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cevap kalmayınca, filan tarihte bilmem ne… Bak bakalım o konuşmaların önüne arkasına.

BAŞKAN – Sayın Oluç… Sayın Oluç, bitirelim bu konuyu lütfen.

Buyursunlar.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

53.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakalım tabii.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bak tabii, getir buradan yayınla.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakalım, bakalım, hepsine bakalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gel! 17-25 Aralıkta hepiniz “Acaba koltuk bölüşür müyüz?” dediniz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ya, FETÖ’yü ülkenin dışına biz kovduk diyorsunuz, nerede kovdunuz FETÖ’yü ülkenin dışına siz? Nerede kovdunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hadi bakalım!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İktidar iş birliği yaptınız kaç yıl boyunca? Ya, “Gel hoca, gel.” diye konuşmalar yaptınız! Bak daha demin orada diyorsun…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İş birliği yapsaydık oradan gelirdi o.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bırak, bırak bunları! “Hoca gel.” diye salya sümük siz ağladınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İş birliği yapsaydık gelirdi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Salya sümük siz ağladınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İş birliği yapsaydık oradan gelirdi. Hadi gelseydi! Gelseydi hadi!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bak, Bülent Arınç ne demiş: “FETÖ konusunda hiçbirimiz masum değiliz.” dedi daha geçen gün. Neyi siz kovdunuz? Neyi siz kovdunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İş birliğimiz olsaydı orada kalmaz gelirdi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yıllarca iktidar ortaklığı yaptınız, birlikte bu ülkenin canına okudunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İş birliği olsaydı orada durmazdı.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Devletin bütün kurumlarına siz yerleştirdiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Amerika’da, Pensilvanya’da durmazdı.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Geçin onları, geçin onları!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hadi gelseydi! Öyle diyor.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Grup Başkan Vekili öyle değil o işler; siz hikâye anlatıyorsunuz, bu hikâyeyi kimse yemez. Yaşananlar ortada, bütün belgeleriyle ortada.

Bak, tekrar söylüyorum, camdan kulenin içine oturup bize taş atmayacaksınız. Vazgeçin bu işten!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Geç onu, geç!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Atmaya başladığınızda biz de sizin o camdan kulenizi her seferinde kıracağız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terörle arasına mesafe koyamayanlar kalkıp burada konuşmasın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Öyle değil o işler, öyle değil.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – O camdan kuleyle kastettiğin ne Sayın Grup Başkan Vekili, onu söyle bakayım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz arkadaşlar.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Söyleyeyim, onu söyleyeyim.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Söyle, öyle maval okumayla olmuyor bu işler; ne olduğunu açık söyle.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mavalı sen okuyorsun! Terbiyeli konuş! Terbiyeli konuş! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Aynaya bakın, aynaya!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ne demek “camdan kule” ya! Camdan bir kule mi var! Bırak onu. (HDP sıralarından gürültüler)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Anlatacağım, bilmediğin şeyi sor.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Suçunuzu göreceksiniz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Neyi anlatacaksın! Hep aynı şeyi söylüyorsun, iki yıldır aynı şeyi dinliyoruz; hiç farklı bir şey yok. İmayla olmuyor bu işler.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Dinleyeceksin çünkü camdan kulenin içindesin; evet, camdan kulenin içindesin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Müsaade ederseniz Grup Başkan Vekili konuşacak.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Biz size tek bir şey diyoruz: Terör örgütüyle aranıza mesafe koyun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bırak, senin Grup Başkan Vekilin cevap versin; konuşma fazla ya!

BAŞKAN – Müsaade ederseniz Grup Başkan Vekili konuşacak.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bir dakika Başkanım…

Onu koyamazsan hiç konuşma hakkın yok.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hayret bir şey! Hep aynı şey ya, “Terör” “Terör” başka bir şey yok! Hep aynı şeyi tekrarlıyorsunuz, başka bir yanıtınız yok çünkü. Aciz içindesiniz, aciz! Zavallısınız ya! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Siz yapıyorsunuz aynısını ya, bütün tutanaklar ortada, her çıkan aynı şeyi konuşuyor ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hadi canım sen de! Sen kendi Grup Başkan Vekiline bak.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bu ülkeye azıcık bir faydanız olsun ya! Bu ülkenin ekmeğini yiyorsunuz ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hadi, hadi işine! İşine bak, işine!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İşim bu, işim bu! Terörle mücadele, işim bu benim. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.51

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

Maddeye geçmeden önce Sayın Bülbül bir izahatınız olacaktı.

Buyursunlar efendim.

54.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, kanuni düzenleme yapılıncaya kadar MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin aldığı kararı takiben MHP Grubu olarak sosyal medya hesaplarını askıya aldıklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün de tüm siyasi parti gruplarının dile getirdiği bir meseleydi sosyal medyadaki bu fütursuzluk, ahlaksızca yapılan saldırılar, kişi hak ve özgürlüklerini tamamen yok sayarcasına yapılan itibar suikastları bizim konumuzdu, bunları dile getirmiştik.

Sayın Genel Başkanımız da bugün Twitter üzerinden, sosyal medya aracılığıyla birtakım mesajlar ortaya koymuştur, dile getirmiştir. “Burada insan şerefine, insan namusuna, insan haysiyetine envaiçeşit saldırganlığı provoke eden sosyal medyanın bu hâliyle varlığı akla, ahlaka ve insani değerlere tamamen aykırıdır. Sosyal medya terörü insan ve toplum huzuruna kastetmektedir.” demiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Devamında: “Bu nedenle sosyal medyanın temiz kullanımı sağlanasıya, konuyla ilgili kanuni düzenleme TBMM’de yapılasıya kadar şahsen sosyal medya hesaplarımı tümden askıya alıyor, duruşumu, düşüncemi, tarafımı, tavrımı, tercihimi ve tepkimi alenen ilan ediyorum. Sosyal medyada yaşanan dehşet verici ve şiddet dolu kirlenme nihayete ermeden bir daha ne Twitter hesabımı kullanacağım ne de Facebook paylaşımı yapacağım. Bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme gelecek her muhterem ve müstesna kanun teklifine de sonuna kadar destek vereceğim.” şeklinde ifadeler kullanarak toplumumuzla mesajını paylaşmıştır Sayın Genel Başkanımız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Sayın Genel Başkanımızın, Grup Başkanımızın, liderimizin bu ifade…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …ettiği hususlar muvacehesinde almış olduğu kararı takiben bizler de bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir kanun yapılıncaya kadar sosyal medya hesaplarımızı askıya aldığımızı ifade etmek istiyor, saygılar sunuyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1. İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – 29’ncu madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 310’uncu maddesine eklenen 2’nci fıkranın “ek karar verilir” ibaresinin “ek karar alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Aysu Bankoğlu                     Sevda Erdan Kılıç                   Murat Bakan

            Bartın                                   İzmir                                   İzmir

        Özkan Yalım                           Metin İlhan                            Cavit Arı

             Uşak                                  Kırşehir                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Cavit Arı.

Buyurunuz Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifinin 29’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, bu madde HMK’nin 310’uncu maddesiyle ilgili bir düzenleme getirmekte. Mevcut hâlinde ne var? Mevcut hâlinde, bir mahkeme kararı verildiğinde “Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.” hükmü mevcut. Yeni getirilmeye çalışılan ilave hüküm ise “Feragat veya kabul, hüküm verilmesinden sonra yapılmışsa taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi dosya temyize gönderilmeden veya ilk derece mahkemesince feragat ve kabul doğrultusunda ek karar verilebilir.” Yani nedir? “Artık temyize göndermeye gerek yok.” denilmekte. Eğer dosya, feragat veya kabul dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye aynen geriye gönderir değerli arkadaşlar.

Yani buradaki mesele şu: Hükümden sonra davadan feragat edilmesi hâlinde mahkemenin ilk karar bozulmadan dosyayı tekrar ele alıp alamayacağı meselesiyle ilgili bir düzenlemedir. Hüküm verildikten sonra davadan feragat edilmesi hâlinde yerel mahkemenin davadan feragat hakkında bir karar verebilmesi uygulaması hakkında 1086 sayılı HUMK’ta bir düzenleme bulunmamaktaydı. Ancak 1940 tarihli içtihadı birleştirme kararı çerçevesinde, “Eğer bir mahkeme karar vermişse feragat dahi yapılmış olsa artık karar temyiz edilip Yargıtay tarafından bozulduktan sonra yerel mahkemece karar verilir.” hükmü yerleşmişti, uygulama bu şekildeydi. Ancak, değerli arkadaşlar, bakın, 6100 sayılı HMK’de bu konuda da yine bir açıklama, bir düzenleme yapılmamıştır ancak kanun bu şekilde olmakla beraber yani bir düzenleme taşımamakla beraber, sizin çıkarmış olduğunuz bir yönetmelikte, yenisi çıkıncaya kadar -yenisi de 6 Ağustos 2015 tarihinde yürürlüğe girmiş- bu tarihe kadar sanki yasada bir düzenleme varmış gibi yönetmelikle “Temyize göndermeden yerel mahkeme karar verebilir.” hükmü getirmişsiniz.

Değerli arkadaşlar, yasada yok ve tam tersi Yargıtayın yerleşik içtihadına aykırı bir şekilde yönetmelik çıkarmışsınız ve artık, dosya sanki Yargıtaya gönderilmeden yerel mahkemede feragatla ele alınabilir gibi bir düzenleme getirmişsiniz, bu da hukuka bakış açınızı açıkça göstermektedir.

Değerli arkadaşlar, bakın, barolarla ilgili bir düzenleme getirmektesiniz. Barolarla ilgili getirmeye çalıştığınız düzenlemenin gerekçe kısmını size okumak istiyorum. Gerekçe kısmını, değerli arkadaşlar, Avukatlık Kanunu’nun 76’ncı maddesinden almışsınız, bakın 76’ncı maddesinden almışsınız. 76’ncı maddede geçen ve sizin bu düzenlemeye dayanak yaptığınız gerekçe aynen şu şekilde: “Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleriyle olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak…” diye devam ediyor. Ancak, değerli arkadaşlar bakın, sizin gerekçeye yazmadığınız bölüm avukatlık mesleğinin saygınlığı kısmı, hukukun üstünlüğü kısmı, insan haklarını savunmak ve korumak kısmı. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, bu bölümleri gerekçenize yazmamışsınız çünkü siz bunlarla ilgilenmiyorsunuz. Maddenin geri kalan diğer her şeyini yazmışsınız ama bu bölümlerini gerekçede yazmamışsınız değerli arkadaşlar, gözümüzden kaçmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAVİT ARI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yine bu düzenlemeyle ilgili gerekçenizde, avukatlık hukukuna ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesinde yaşanan gecikmelerin ortadan kaldırılması ve baro hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla, özellikle avukat sayısı fazla olan barolar bakımından, aynı ilde birden fazla baro kurulabilmesi imkânı getirilmekte. Ben soruyorum buradan sizlere: Burada iş ve işlemlerde hangi gecikme var? Barolar hangi işlemleri geciktirdi de şimdi siz böyle birden fazla baro düzenlemesi getirmeye çalışıyorsunuz? Bugüne kadar ben hiçbir baronun iş ve işlemini geciktirdiğini duymadım. Yıllarca baroda yöneticilik yaptım, 5 dönem Barolar Birliği delegeliği yaptım; hiçbir avukatın bu anlamda bir şikâyeti olmamıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım, son cümlem.

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAVİT ARI (Devamla) – Değerli arkadaşlar, avukatlık, yargının kurucu unsuru olarak kabul edilir ve bağımsız savunmayı temsil eder ancak siz, getirmeye çalıştığınız çoklu baro sistemiyle savunmanın zayıflatılmasının, siyasallaştırılmasının, bölünmesinin, yargı üzerinde imtiyazlı bir sınıf oluşturulmasının resmîleştirilmesini yaratmaya çalışmaktasınız. Amaç sadece hizmetlerin kolaylaştırılması olsaydı delege sistemi değiştirilmezdi. Hadi birden fazla baro sistemini bu nedenle izah ettiniz. Peki, delege sistemini niye değiştirmektesiniz? Değerli arkadaşlar, burada 1 taşla 2 kuş vurma hikâyesi var. Bakın, çoklu baroyla iktidar savunmayı da disipline etme derdine girmiştir, son kaleyi de zapt etme peşine düşmüştür. Delege yapısıyla oynamayla da birisinin elindeki koltuğu ona teselli ikramiyesi olarak tekrar geri verebilme hareketidir bu işlem.

Bu duygu ve düşüncelerle, barolarla ilgili düzenlemeden vazgeçmeniz gerektiğini ifade ediyorum.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Hayrettin Nuhoğlu                 Arslan Kabukcuoğlu             Fahrettin Yokuş

           İstanbul                               Eskişehir                                Konya

   Aydın Adnan Sezgin                     Aylin Cesur                       Yasin Öztürk

             Aydın                                  Isparta                                 Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta bu kürsüden Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulunun bir açıklamasıyla ilgili tepkimi ortaya koymuş ve bu Kurulun, Türklüğe düşmanca tavrından dolayı Cumhurbaşkanlığı bünyesinden uzaklaştırılmasını talep etmiştim. Bu Kurul, çok pervasızca, tezlerini Anayasa’ya aykırı ve yalan üzerine kurarak açıklama yapmıştır. “Yapılan tüm araştırmalarda hiçbir kimlik grubu yüzde 50’den fazla bir sosyolojik güce sahip değildir.” şeklindeki ifadenin aynı zamanda kasıtlı ve kötü niyetli olduğunu düşünüyorum. Konuşmamda, bir araştırmadan alıntı yapmış ve bu araştırmadan başka alıntılar da yapacağımı söylemiştim.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu araştırma, 2004 değil 2014 yılında yapılmıştır. Bir devlet üniversitesi tarafından “Türkiye’de Kimlikler, Kürt Sorunu ve Çözüm Süreci: Kamuoyundaki Algılar ve Tutumlar.” başlıklı olarak yaptırılan söz konusu araştırma çok değerli ve faydalı sonuçlar vermiştir.

Bu araştırmanın üçüncü bölümü Türk kimliği, dili ve kültürü hakkında algılarla ilgilidir. Sonuçlara bakıldığında, yüzde 85’i Türkçenin tek ana dilleri, yüzde 8’i ise ana dillerinden biri olduğunu söylemiştir. Buna göre, yüzde 93’ün ana dilinin Türkçe olduğu görülmektedir.

Türkiye gibi nüfus ve toprak bakımından büyük bir ülkede yüzde 93 gibi çok yüksek bir oranda Türkçenin ana dili olarak belirtilmesi, Avrupa ülkeleri arasında en yüksek oranlardan biridir.

Türk dili ve kültürünü etnik dil ve kültürleriyle günlük hayatlarında nasıl kaynaştırdıkları sorulduğunda, yaklaşık yüzde 82’lik çok büyük bir çoğunluk Türk dili ve kültürünün hayatlarında ya tek veya birinci sırada olduğunu belirtmiştir.

Değerli milletvekilleri, Atatürk’ün sağlam sosyolojik temellere dayanarak ortaya koyduğu milletleşme sürecinin mükemmel şekilde devam ettiği ama 21’inci yüzyılın ilk on sekiz yılına damgasını vuran AKP iktidarlarıyla birlikte çok ağır saldırılara maruz kalmasına rağmen, milletin feraseti ve irfanı sayesinde halâ sürmekte olduğu görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine ve kurucu iradeye karşı amansız bir savaş açan Adalet ve Kalkınma Partili birçok kimse ve yandaş yazarlar Atatürk’e, arkadaşlarına ve Türklüğe hakaret etmişlerdir.

Bir tarafta “36 etnik grup’’ diyerek yaralar kaşınmış, millî birlik ve kardeşlik duyguları bozulmaya çalışılmış, diğer taraftan Türk milliyetçiliği küçümsenerek ayaklar altına alınmıştır. “Türk” ve “Türkiye” adı resmî kurumlardan bile silinmeye başlanmıştır. “AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk.”. diyenler il başkanı ve milletvekili yapılmıştır.

Son zamanlarda “Türk” ve “Atatürk” sözlerini duysak da samimi olup olmadıklarını henüz anlamadan Cumhurbaşkanlığı bünyesinden resmî bir kuruldan, Hukuk Politikaları Kurulundan duyduğumuz açıklama, hiçbir şeyin değişmediğini, kafalarındaki yüzyıllık reklam arasının devam ettiğini, 2023’te sona ereceğini ve hedeflerine varacağını zannetmektedirler. Türk milletinin uyanık evlatları, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet ettiği Türk gençliği her şeyin farkındadır. Daha altı ay önce İstanbul’da, resmî birçok kişi ve kuruluşun katılımıyla, o zamanki sıfatı Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Güvenlik Kurulu üyesi olan sakallı, emekli generalin kurmayı hayal ettiği yeni devletin adını, dilini, başkentini, para birimini ve niyetlerini biz duyduk ve takip ettik ama cumhuriyet savcılarının takip edip etmediklerini henüz bilmiyoruz.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın başlangıç ilkeleri, değiştirilmesi teklif bile edilemez olan ilk 3 maddesi, Anayasa’nın 81’inci maddesine göre bu kürsüden milletvekili olarak yaptığımız yemin ve aynı zamanda, Cumhurbaşkanının gene bu kürsüden Anayasa’nın 103’üncü maddesine göre ettiği yemin, yasaklanan Andımız, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi hep Türklük üzerine kurulmuştur, bundan aklı başında hiçbir Türk vatandaşı rahatsızlık duyamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – İşte, burada ifade ettiğim “hiçbir Türk vatandaşı” derken bile etnik kökenine bakmadan, hiçbir ayrım yapmadan, Anayasa’nın 66’ncı maddesindeki “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” ifadesine vurgu yapmaktayım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı, namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ediyoruz, Anayasa’dan ayrılmayacağımıza söz veriyoruz, bu yemini Türk milletinin önünde yapıyoruz; Cumhurbaşkanı, ayrıca tarih huzurunda olduğunu beyan ediyor. Anayasa’ya bağlı kalmak bir namus ve şeref ve sözü olması kadar, devletin varlığının da garantisidir. Başka türlü devlet kalıcı olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Atatürk, 20 Ekim 1927 yılındaki Nutuk’unda Türk gençliğine hitap ederek mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temeli, en kıymetli hazinesi olarak gösterdiği Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeyi birinci vazife olarak göstermiştir. Bu vazifeyi asla unutmayacağız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hırpalanan ve kutuplaştırılan millî birlik ve beraberliğimiz, huzur ve güven içinde yaşama umudunu azaltmıştır, kabul etseler de etmeseler de gerçek durum böyledir. Bu gerçeği bizim söylememiz kadar ülkeyi yönetenlerin de görme ve anlama mecburiyeti vardır. Yaptığımız ikazların anlaşılmasını bekliyor, Genel Kurulu ve Türk milletini selamlıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, doğru sayılsın. Biz daha çoğunluktayız, öyle görünüyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayılsın efendim, sayılsın efendim.

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Sonradan gelenler var Sayın Başkanım, sonradan geliyorlar.

BAŞKAN – Evet, elektronik sistemden oylama yapıyoruz efendim hemen, bir dakikalık süreyle oylama yapıyoruz.

Buyurunuz, oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

30’uncu maddeyle ilgili 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) esas numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 30’uncu maddesinde geçen “veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                          Hasan Özgüneş                    Şevin Çoşkun

           İstanbul                                 Şırnak                                    Muş

       Züleyha Gülüm                         Murat Çepni

           İstanbul                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Şırnak Milletvekilimiz Sayın Hasan Özgüneş.

Buyurunuz Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli vekiller; herkesi selamlıyorum.

Başta Sevil Rojbin Çetin arkadaşımıza işkence yapanları lanetliyorum, kınıyorum.

Ayrıyeten, Sivas Madımak katliamını yapanları, onları koruyanları, onlara kucak açanları, aklamaya çalışanları kınıyor ve lanetliyorum. Onları mücadelemizde saygıyla yaşatacağız.

Değerli arkadaşlar, hukuktan çokça söz edildi. Şimdi, düşünün, bir ülkede avukatlar açlık grevine giriyor ve diyor ki: “Beni adil yargılayın.” Ziya Paşa’nın çok güzel bir sözü var: “Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Burada demokrasi, hukuk, insan hakları, kardeşlik, bütünlük, bilmem ne adına çokça laf ediliyor ama esamesi yok. Bu Mecliste bile bize neredeyse “Sus ve itaat et.” denilecek. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir, bu ülke kimsenin babasının ekmek teknesi de değildir. İşte “Ekmeğini yiyorsunuz.” Yiyorsak bizim ekmeğimizdir, kimseden almıyoruz, bizim ülkemiz olduğuna göre ekmeği de bizimdir.

Avukat Aytaç Ünsal 148’inci günde, Ebru Timtik 181’inci günde, ölüm eşiğine gelmişler. Bu Mecliste vicdan diye bir şey varsa, insanlık sevgisi diye bir şey varsa bu meseleye el atılır. Grup Yorum “Ben müzik yapmak istiyorum.” dedi, 2 insan canından oldu değerli arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum.

Burada zihniyet her şeyin başında gelir. Şimdi, Sarıkamış’ı hepimiz aşağı yukarı biliyoruz. Enver Paşa, Hasan İzzet Paşa’ya diyor ki: “Harekete geçelim.” O ne diyor? Diyor ki: “Eksi 30-40 derece soğuk var, asker aç, sefil, yazlık elbiseleriyle savaşamaz.” “Askerin hepsi savaşa hazır.” diyor. O da diyor ki: “Sizden korktuğu için böyle söylüyorlar.” ve istifa ediyor. Enver Paşa askeri savaşa sürüyor; kimi tarihçiler 90 bin, en azı 35 bin diyor. İşte, Enver Paşa’nın zihniyeti o insanları orada öldürttü ama o zihniyet bugün Türkiye’yi öldürüyor, bugün Türkiye’yi batırmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, geçen günlerde Demokratik Toplum Kongresi’ne ve bir çok demokratik kitle örgütüne operasyon düzenlendi. 23 arkadaşımız tutuklandı, 43 arkadaşımız gözaltına alınmıştı.

Şimdi, 2012’de, bu Meclisin Başkanı Cemil Çiçek onlara davetiye çıkarıyor, diyor ki: “Sizden bir heyet gelsin, Anayasa Uzlaşma Komisyonu onlardan görüş alacak.” Dolayısıyla, Sayın Baluken kendi ifadesinde diyor ki: “Bizim toplantımıza eski MİT Müsteşarı geldi, katıldı, DTK’nin toplantısına.” Şimdi ne yapılıyor? Yasa dışı, neredeyse terör kurumu ilan ediyorsunuz.

FETÖ bir zamanlar sizin için el öpme, etek öpme, hasret türkülerini dizme merkeziyken, günün birinde terörist oldu, çıktı. Yani işinize geldiğinde muhteşem hoca, işinize geldiğinde demokratik kitle örgütü, gelmediğinde de terör kurumu olarak lanse etmeye çalışıyorsunuz.

Sokak isimlerini değiştirdiniz, Kürtçe tabelaları indirdiniz, park isimlerini değiştirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Yalan!

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Özgüneş.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Celadet Ali Bedirhan Kürt alfabesini oluşturan bir aydın, onun kütüphanesini yıktınız geçen günlerde. İstanbul Kürt Enstitüsü, Kürt derneğini, kadın derneklerini, dayanışma derneklerini kapattınız. Sizin amacınız ne? Ülkede yarattığınız diktatörlüğü, korkuyu Meclise de uzatmak, Mecliste de yaşatmak, herkesi biata çekmektir. Şunu açıkça söyleyelim, biz bir kişi olsak da demokrasiden, hukuktan, inançların özgürlüğünden, kadın-erkek eşitliğinden, halkların eşitliğinden, özgürlüğünden bir milim geri adım atmayacağız, biat etmeyeceğiz.

Herkese saygılar, selamlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 314’üncü maddesine eklenen fıkradaki “ek karar verilir” ibaresinin, “ek karar alınır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Aysu Bankoğlu                        Murat Bakan                       Özkan Yalım

            Bartın                                   İzmir                                    Uşak

     Sevda Erdan Kılıç                       Metin İlhan                         Ahmet Önal

             İzmir                                  Kırşehir                              Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Önal.

Buyurunuz Sayın Önal. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yapılması planlanan değişiklik teklifinin 30’uncu maddesi üzerinde parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güzel ülkemizin işsizlikten enflasyona, asgari ücretten tarıma kadar onlarca sorunu varken bunları konuşmak ve çözüm üretmek gerekirken, tüm bunlardan çok uzak bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Bu kanun teklifinde vatandaşımıza dokunan, onun problemlerini önceleyen ve çözüm üreten hiçbir düzenleme yoktur. Olan, sadece milleti oyalama ve sorunları örtme gayretinizdir. Kötü niyetli tüm çabalarınıza rağmen vatandaşlarımız gerçeği görmekte ve hesap sormak için sandığın önüne konulmasını beklemektedir.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz son on sekiz yılda hukuk devleti olmaktan maalesef hızla uzaklaştı. Kişiye özgü çıkarılan kanunlar, Anayasa’ya aykırı düzenlemeler, keyfî uygulamalarla yüzlerce yıllık demokrasi tarihimize ciddi zararlar verildi. Tüm bu uygulamalar nedeniyle, ülkemiz, 2019 yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 126 ülke arasından 109’uncu sırada yer alıyor.

Bugün Türkiye’de özel ve devlete ait hukuk fakültelerinin sayısı 90’ları bulmuştur. Türkiye’de, hâlihazırda 20’ye yakın hukuk fakültesinin dekanı, kadro eksikliği gibi gerekçelerle hukuk fakültesi mezunu bile değildir. Üstelik, dekanı hukuk fakültesi mezunu olmayan üniversitelerin çoğu devlete ait üniversitelerden oluşmaktadır. Özellikle son beş yıl içerisinde, sırf üniversitelere prestij katmak amacıyla açılan hukuk fakültelerinde öğretim üyesi bile yoktur.

Değerli arkadaşlar, yargı erkinin sacayağında en önemli görevi üstlenen ve savunmayı temsil eden avukatlarımızın sorunları her geçen gün daha da artmaktadır. Toplamda 150 bini bulan ve çok büyük bölümünün üç büyük kentte toplandığı avukatlarımız, serbest piyasa koşullarında, ekonomik sıkıntılarla karşı karşıyadır. İhtiyaçtan çok fazla sayıda açılan hukuk fakültelerinden mezun olan ve avukatlık yapmak isteyen genç stajyerler, ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bir şekilde ya da en az derecede yararlanarak bir yıl staj yapmaktadır. Avukat stajyerlerin birçoğu nitelikli staj yapmadan ve emek sömürüsüne maruz kalarak avukatlık mesleğine adım atmakta ve genç işsizler ordusuna katılmaktadır.

Son yıllarda, içi adalet üretmeyen ama ismi “saray” olarak ifade edilen adalet sarayları kurulmakta ve Avrupa’nın en büyük hizmet binalarının yapılması gurur sebebi sayılmaktadır. Bir yandan içi boş ve sistemi kilitlenmiş büyük adalet sarayları yapılmaya çalışılmaktayken, bir yandan da bu çalışmalar mevcut adliyelerin yetersizliği bahane edilerek yerel ve adli binaların birçoğunun özel kişilerden, yüksek bedellerle kiralandığı da basına yansımaktadır.

Yakın tarihe kadar, özellikle FETÖ soruşturmaları kapsamında 4 bin hâkim ve savcı meslekten ihraç edildi. Üstelik, bu hâkim ve savcıların birçoğu sizin iktidarınızda göreve başlatıldı. Günümüzde de hâkim ve savcı olmak isteyip yazılı sınavı geçen genç meslektaşlarımızın mülakatı geçebilmek için siyasi gücü olan kişiler aradıkları iddiaları gerçek ise bu, Türk demokrasisi adına son derece vahim bir durumdur. Bu durum dahi tek başına, son yıllarda göreve getirilen hâkim ve savcıların liyakat yerine siyasi nedenlerle mesleğe kabul edildiğinin en önemli göstergesidir. Tüm bu yaşananlar yakın tarihte yapılan hatalardan ders alınmadığını göstermektedir. Oysaki içinde bulunduğumuz sistem, yargının güncel ve görünür sorunlarını çözmek yerine bu sorunları görmezden gelmeyi ve yasaları halk üzerinde daha fazla baskı kuracak şekilde değiştirmeyi amaçlamaktadır. Bunun yanında, görevde bulunan hâkim ve savcılarımız yılda ortalama 700 ila 1.400 arasında dava dosyasına bakmaktadır. Hâkim ve savcı sayısının azlığı ve yine adalet sistemindeki yardımcı personel sayısının azlığı nedeniyle adaletimiz kilitlenme noktasına gelmiştir.

Yargı çalışanlarımız ve kurumlarımız bu denli ciddi problemlerle karşı karşıyayken, bu kanun teklifinde bu problemleri çözecek hiçbir düzenleme maalesef yoktur. Bu kanun teklifinde, büyük bir özveriyle çalışan mübaşirlerimizin, zabıt kâtiplerimizin, icra memurlarımızın, yazı işleri müdürlerimizin özlük haklarında da uğradıkları kayıpların giderilmesi, aldıkları maaşların günün koşullarına göre iyileştirilmesi için getirilmiş bir düzenleme de yoktur. Emekli olmaları hâlinde alacakları tazminat ve bağlanacak emekli maaşları çok düşük olduğundan birçoğu ilerleyen yaşına rağmen çalışmak zorundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

AHMET ÖNAL (Devamla) – Bu kanun teklifinde adliye çalışanlarımızın emeklilik dönemleri için yapılan bir düzenleme de yoktur. Peki, ne vardır? Sadece göz boyama, günü kurtarma çabanız ve gayretiniz vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken bunca haksızlığa ve hukuksuzluğa rağmen tüm vatandaşlarımızın umutlarını yitirmemelerini, CHP iktidarında adalete güvenin yeniden ve hızla sağlanacağını, yargının siyaseti dizayn etme aracı olmaktan kurtarılacağını ve bir gün herkesin adalete ihtiyacı olacağını bilerek yargıyı yeniden tarafsız ve bağımsız hâle getireceğimizin sözünü veriyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Arslan Kabukcuoğlu                   Fahrettin Yokuş           Aydın Adnan Sezgin

          Eskişehir                                Konya                                  Aydın

        Yasin Öztürk                           AylinCesur                     Ayhan Altıntaş

            Denizli                                 Isparta                                 Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi de, maalesef, hemen hemen bütün teklifleriniz gibi istişareden uzak. İstişareyi kendi aranızda yapmış olabilirsiniz fakat muhalefetin fikirlerine yeterince başvurulmadığı görülüyor. Komisyonlarda görevli arkadaşlarımız bu hususu şerhlerinde de belirtmişler. Muhalefetin ve meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin, baroların görüşleri alınmayınca da kanunlarda hatalar, eksikler oluyor ve siz de bu eksikleri gidermek için daha sonra tekrar kanun teklifi vermek zorunda kalıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, teklifin veriliş amacını, yargı sürecini hızlandırmak, gereksiz mesainin önüne geçmek, yargılamayı daha etkin ve verimli hâle getirmek olarak belirtmişsiniz. Amaç olarak katılıyoruz. Avukatlar da mahkemeye işi düşen vatandaşlar da sürecin yavaşlığından şikâyetçi fakat yargıyı daha etkin hâle getirmek istiyorsanız, siyasetin yargı üzerindeki elini çekmesini sağlamanız gerekir.

2020 yılında açıklanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne bir bakalım: 128 ülke var, Türkiye hukukun üstünlüğünde 107’nci sırada. Bizden önce kimler var? Nijerya bizden önce, İran bizden önce, Rusya bizden önce. Hükûmetin gücünün sınırlandırılmasında 124’üncü sıradayız. İran 109’uncu sırada, bizden sonra sadece Kamboçya, Mısır, Nikaragua ve Venezuela var. Temel haklar sıralamasında 123’üncü sıradayız. Nijerya, Rusya, Pakistan, Zimbabve bizden önde. Bu endekste Türkiye, hukukun üstünlüğü sıralamasında 2014’te 59’uncu, 2015’te 80’inci sıradaymış. Gittikçe gerilere düşmüşüz. Yargı sistemimiz sürekli darbe alıyor. Endeksleri, akademisyenleri, hukukçuları, siyasetçileri bir tarafa bırakırsak yargının hâlini anlamak için vatandaşa bakmak gerekir. Halk yargıya güvenmiyorsa yargı adaletli karar veremiyor demektir, hukuk güvenilmez demektir. ORC’nin 2019 Kasım ayında yaptığı bir araştırma vardı, vatandaşa “Yargıya güveniyor musunuz?” diye sormuşlar. “Güveniyorum.” diyenlerin sayısı yalnızca yüzde 11,7. Yüzde 68 ise “Güvenmiyorum.” demiş, geri kalanlar da “Kısmen.” cevabını vermiş. Yargıya yeterince güvenilmediğini Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül de reddetmiyor. Yargıya güven artsın diye yargı reformları yapılıyor fakat bunlar da pek işe yaramış gibi durmuyor.

Yargıya güven olmaması beraberinde büyük sorunları getirir. Halk bir haksızlıkla karşılaştığında devletin yardımını ister. Bu şekilde halkın devletle bütünleşmesi sağlanır. Devletin esas koruyucu gücü de bekçi, polis değil yargıdır. Yargı karar verir, güvenlik güçleri destek olur. Yargı işini iyi yapmazsa kargaşa çıkar. Halk devlete sığınamaz, güçsüzler ezilir, güçlüler eşkıyalık yapar.

Değerli arkadaşlar, bahsettiğim endekslerde neden sürekli gerilediğimizi hiç düşündünüz mü? Sorunun temelinde yatan neden nedir? Esasında bunun araştırılması gerekir. Eğer yargıya güven artsın istiyorsak halkın neden güvenmediğini araştırmamız gerekir, Meclisin yapacağı işlerin başında bu gelmelidir.

Bence yargıya güvensizliğin birinci nedeni, yargıyı devletin bir genel müdürlüğü gibi talimatla yönetilebilir görmektir. İstediğin kararları uygulayıp istemediğin kararları veren hâkimleri cezalandırırsan ne yargıya güven kalır ne de adalete.

Bir başka neden iktidarın her alanda içine düştüğü nepotizm çukurudur yani adam kayırmacı yaklaşımlardır. Yakın zamanda da hâkimlik, savcılık sınavı için torpil isteyenleri duyduk. Bunların önüne geçmedikçe reformlar işe yaramaz. Kayrılarak atanan yargı ve hukuk bilincinden yoksun bir hâkimden ya da savcıdan adil olmasını bekleyebilir misiniz? Adalet yalnızca duruşmalara değil yargının her alanına yansımalıdır. Öncelikle hukuk eğitiminin niteliğini artırmak, sonra o mezunların liyakat sırasına göre adalet basamaklarını birer birer çıkmasını sağlayacak bir sistem kurmak lazımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Yargı mensuplarını hem liyakatle seçmeyip hem de beğenmediğimiz karar veren hâkimleri HSK yoluyla cezalandırırsanız ne hukuktan ne de adaletten bahsedebiliriz.

Gerçek demokrasilerde bütün vatandaşlar bir hak ihlaliyle karşılaşırlarsa onları koruyacak bir yargı düzeni vardır. Aksi hâlde demokrasiden bahsedilemez.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sisteme giren 4 sayın milletvekiline yerlerinden 60’a göre söz veriyorum.

Sayın Kaya…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Trabzon ili Akçaabat ilçesi Hıdırnebi Yaylası’nda elektrik sorunu nedeniyle yaşanan mağduriyetin giderilmesi için Çoruh AKSA yetkililerini göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Trabzon turizminin gözde merkezlerinden biri olan Akçaabat ilçemize bağlı Hıdırnebi Yayla’mızda yıllardır devam eden elektrik sorunu bir türlü çözülmüyor. Çözülmediği için de yayla sakinleri büyük mağduriyetler yaşıyor. Voltaj yetersizliğinden buzdolabı, çamaşır makinesi hatta televizyonlar dahi çalışmıyor. Burada yaşayan ve hayvancılıkla uğraşan insanlarımızın buzdolaplarındaki yiyecekleri, içecekleri, süt ve süt ürünleri ekşiyor, bozuluyor, tüm emekleri heba oluyor. Aslında sorunu çözecek trafo gelmiş fakat ne hikmetse bir türlü yerine takılmıyor. Elektrik dağıtım yetkililerinin “Başvuru programa alındı. Yıl sonu trafo bağlanacak, sorun giderilecek.” sözlerine rağmen bu trafo üç yıldır yerine konulmadı. Bir trafoyu yerine koymak bu kadar zor mudur? Hıdırnebi Yaylası sakinlerinin sesi neden duyulmuyor ve bu insanlar neden elektriksiz bırakılıyor. Buradan, Çoruh AKSA yetkililerine sesleniyorum ve Hıdırnebi Yaylası’ndaki elektrik sorununun bir an önce çözülmesi için göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

56.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında 2. ve 3. Lig müsabakalarının oynatılmamasına karar veren Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulunun ligleri tescil edeceğine, liglerinde ve gruplarında ilk sırada yer alan takımların bir üst lige terfi hakları muhafaza edilecekse lig ve gruplarında 2’nci, 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci olan kulüplerin de play-off oynama hakkının korunması gerektiğine ve Kastamonulular olarak aksi bir kararı kabul etmeyeceklerine ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Futbol Federasyonu önceki gün bir açıklama yaparak 2. ve 3. Liglerde müsabakaların oynatılmamasına karar verdiğini, ligleri tescil edeceğini ve tescil formatını da ilerleyen günlerde kamuoyuyla paylaşacağını duyurdu. Bu açıklama sadece liglerinde lider olan ekiplerin bir üst lige çıkartılacağını, bir üst lige terfi ettirilecek diğer takımların ise Federasyonca masabaşında belirleneceği yönündeki spekülasyonları da beraberinde getirdi. Eğer ki liglerinde ve gruplarında ilk sırada yer alan takımların bir üst lige terfi hakları muhafaza edilecekse lig ve gruplarında 2’nci, 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci olan kulüplerin de play-off oynama hakkı mutlaka korunmalıdır. Kastamonulu olarak aksi bir kararı kabul etmeyeceğimizi, Gün Medya Grup Kastamonuspor’un hakkının gasbedilmesine göz yummayacağımızın bilinmesini istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Girgin.

57.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, 2000 yılı sonrasında emekli olanlar ile emekli olacak tüm emekli yurttaşlar arasındaki maaş adaletsizliğinin giderilmesi, intibak sağlanması ve en düşük emekli maaşının asgari ücretle eşitlenmesi için bir çalışmanın olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Anayasa’mızda “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” hükmü yer almaktadır. Buna rağmen, bugün itibarıyla, aynı külfete katlanan hatta aynı süre çalışmalarına ve aynı primi ödemelerine rağmen emekli oldukları tarihlerin farklı olmasından dolayı emekliler farklı aylık almaktadırlar. Emekliler ay sonunu getiremiyor. Ülkemizdeki hayat şartları, geçim şartları her geçen gün zorlaşırken emeklilerimizin alacakları 50 liraya, 100 liraya, 200 liraya çok ama çok ihtiyaçları var. Bu sebeple 2000 yılı Ocak ayı başından sonra emekli olan ve emekli olacak tüm emekli yurttaşlarımız arasındaki maaş adaletsizliğinin giderilmesi, intibak sağlanması ve mağduriyetlerin giderilmesi için bir çalışmanız var mıdır? En düşük emekli maaşının asgari ücrete eşitlenmesi için bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Tığlı…

58.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, fındık üreticilerinin rekolte tahmini, temmuz ayı içinde destekleme alımı yapılacağı ve taban fiyat açıklamasını beklediğine ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakanlık her yıl olduğu gibi fındık rekoltesini henüz açıklayamadı, fakat yurt dışı kaynaklı kuruluşlar biz dâhil tüm fındık üreticisi ülkelere yönelik tahminlerini yaklaşık bir ay önce duyurdu. Dünya ölçeğinde ve ülkemiz için yüksek rekolte tahminlerinin her yıl olduğu gibi piyasayı manipüle etme amaçlı olduğunu biliyorsunuz. Ağustos ayının ilk haftası fındık hasadı başlayacak. Artan üretim maliyetleri karşısında fındık üreticisi çaresiz, bir an önce Bakanlığın rekolte tahmini bekleniyor. Temmuz ayı içinde destekleme alımı yapılacağının açıklanmasını, taban fiyatın açıklanmasını bekliyor. Alın terinin, emeğinin karşılığını alacağını bilerek bahçesine girmek istiyor. Üretici Giresun kalite fındığın en az 27 lira olmasını istiyor. “Fındığını satma, beklet, 2021 Nisan-Mayıs ayında satarsın.” sözlerini duymak istemiyor.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – 31’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317’nci maddesinin ikinci fıkrasında, “davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işleme başlamak, bir defaya mahsus olmak” şeklindeki ibare değişikliğinin, “davalıya, yanıt süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya özgü olmak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Aysu Bankoğlu                        Murat Bakan                       Özkan Yalım

            Bartın                                   İzmir                                    Uşak

     Sevda Erdan Kılıç                       Metin İlhan                 Burhanettin Bulut

             İzmir                                  Kırşehir                                 Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana milletvekilimiz Sayın Burhanettin Bulut.

Buyurunuz Sayın Bulut.(CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyonun Sayın Sözcüsünün tek başına “katılmıyoruz” yerine “katılamıyoruz” demesi gerekiyor Komisyonun salt çoğunluğu olmadığı için. Takdirlerinize Sayın Başkanım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Aynı anlamda efendim.

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni rejim, Türkiye'deki tüm kurumları parti devletinin hizmetine sunmuş hâle getirdi. Yani Türkiye'deki tüm kurumlar, bunun içerisinde yargı ve yasama da dâhil olmak üzere, sarayın siyasi tercihlerinin esiri oldu, onların taleplerine ve isteklerine göre yasa teklifi gelir hâle geldi. Örneğin son günlerde tartıştığımız kıdem tazminatı. Adına her ne kadar emeklilikte yeni bir sistem denilse de tek amacı var, işçinin kıdem tazminatını fonlamak. Peki, bu konuda işçinin bir talebi var mı? Bu konuda işverenin bir talebi var mı? Yok. Hatta işçinin isyanı var çünkü işsiz kalmış durumda. Türkiye'de 10 milyona yaklaşan bir işsizlik var. Türkiye'de esnaf hakeza aynı şekilde, üç aydır iş yerini kapatan esnaf, belki de Türkiye tahinde, cumhuriyet tarihinde ilk defa yargı paketlerine muhtaç hâle gelmiştir. Üniversite öğrencilerinin talepleri var, örneğin bu taleplere karşı bir başvuru oldu mu, bir iyileştirme oldu mu? Neydi o talep? Denildi ki: “Bu üniversite sınavlarını temmuza aldınız, bırakın orada kalsın, biraz daha çalışalım.” Ama siz yine turizm şirketlerini öncelediniz.

Yine sosyal medyada birtakım yazışmalar oluyor -son olayı hariç tutarak söylüyorum- orada da örneğin Cumhurbaşkanı gençlerle buluşuyor, orada “dislike” yapılıyor, anında “Youtube kapatılması gerekiyor.” diye söylemler başlıyor. Örneğin Canan Kaftancıoğlu’na atılan “tweet”leri, orada atılan küfürleri görmeniz gerekiyor ama buna karşı en küçük bir reaksiyon yok. Yine, hani dediğimiz gibi yasamanın ve yargının üzerinde tahakküm kuran yürütme, yaptığı işleri sadece havuz medyasında anlatmak istiyor, bunun dışındaki eleştirilere tahammülü yok. İşte RTÜK -hatta Başkanı geçen haftalarda bir bankanın yönetimine atandı- taraflı olduğu açık bir hâlde TELE 1 ve Halk TV’yi kapattı. Peki, bunu niçin kapatıyorsunuz? Yaptığınız başarısızlıkları halk öğrenmesin diye. Peki, ne yapıyorsunuz bunun yerine? Havuz medyasından haber yapıyorsunuz; A Haber’le tüm Türkiye’ye haber yapmaya çalışıyorsunuz ama ne yaparsanız yapın, tüm kanalların kumandalarında sadece A Haber olsa bile bu halk A Haber’i izlemiyor.

Yine bu iktidar ilk geldiğinde, on sekiz yıl önce şundan bahsediyordu, hep dediği şey: “Avrupa Birliğine girmek bizim en büyük hedefimiz.” Ancak bu yapılanları üst üste koyduğumuzda Avrupa Birliğine giremedik ama tipik bir Kuzey Kore ülkesi hâline geldik.

Bugün de çokça konuşulan baro yasası gündemimizde. Baro yasası, bir anlamda meslek odalarına yapılan bir müdahaledir. Türkiye’de 19’a yakın meslek odası var, bunlar kamu tüzel kişiliğiyle kurulmuştur; her şeyden önce mesleğinden dahi, kendi bulunma varlığından dahi öncelediği ülkedir, halktır. O yüzden kamu hizmeti ve adı üzerinde kamu tüzel kişiliği olanlar. Ancak demin bahsettiğim gibi burada eksik kalan bir taraf var, meslek odaları maalesef yandaş olamadı. Yandaş olmak isteseler de aslında olamazlar çünkü kanunun verdiği yetki onları yandaşlıktan uzak tutuyor. Şunu istiyorlar: Aynı yandaşların dediği gibi beyaza “siyah” denmesini istiyorlar ancak meslek odaları kesinlikle beyaza “beyaz” der, beyaza “siyah” demez.

Peki, iktidarın böylesi bir dönemde meslek odalarından nasıl faydalanması gerekiyor? Meslek odalarına demokrasinin bir kalitesi olarak bakıp onlardan faydalanması gerekiyor ama bakıyorsunuz pandemi döneminde Türk Tabipleri Birliğinden yararlanmadı. Örneğin, kıdem tazminatı konusunda yaptığı toplantılara DİSK’i çağırmadı. Bu yapılan baro çalışması, baro yasa teklifi de tamamen yandaşlaştırmaktan öte başka bir şey değil; diğerlerinin hepsi teferruat. Yapılan iş, baroyu çoklu yapıya çevirip kendisine yandaş bir baro hüviyeti oluşturmak. Burada da çeşitli örnekler var: 1924 yılından önce, Osmanlı döneminde her milletin kendine ait bir barosu vardı. 12 Eylülden önce de yine örnekleyebiliriz: Örneğin, öğretmenlerin 2 ayrı derneği vardı; örneğin, polislerin POL-BİR ve POL-DER diye 2 ayrı yapısı vardı. Bu yapılar ne kadar parçalanırsa, ne kadar çoklu hâle gelirse bu şu anlama gelmiyor, çok sese gelmiyor, ayrı ayrı seslere tekabül ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Bulut.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Burada yandaşlık adına adalet sistemini düzeltmek yerine baronun bu yapısına müdahale etmek istiyor. Peki, baro bu hâle gelirse ne olur? Yani çoklu yapıya girerse, delege sistemini dedikleri gibi yaparlarsa ne olur? İşte o zaman barolar siyasetin arka bahçesi hâline gelir, siyasi partilerin arka bahçesi hâline gelir çünkü herkes ideolojisine göre bir yapının içerisine girer. Bunu da anlamamak, bilmemek mümkün değil. Avukatlar da baronun esiri olur. Hangi avukat hangi baroya girerse alnına o baronun ideolojisi yazılır, ister istemez, maalesef bundan kurtulamaz.

Baronun bir başka hüviyeti daha var, sadece avukatlar değil, hukukun güçlendirilmesine ilişkin de bir amacı olması gerekiyor. Böylesi çoklu bir baro ülkedeki hukuk sistemini de aşağıya alır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Çok kısa, bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyursunlar.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Sonuç olarak, Türkiye’de 80 tane baro var ve bu baroların 78’i bu çoklu yönetime, bu yeni baro yasasına karşılar. Demin bahsettiğim gibi, kıdem tazminatında işçinin, işverenin karşı olması gibi, burada da bu baro yasasını getirdiğiniz meslek örgütleri ve meslektaşlar bunu istemiyor. Peki, kim istiyor? Kimin istediğini bilmiyoruz. Ama görünen o ki bu, Metin Feyzioğlu’nu kurtarma operasyonu gibi geliyor. Metin Feyzioğlu’na o gün sırtını dönen baro, siz ne yaparsanız yapın onu Başkan yapmaz; ancak, kendi meslektaşları, avukatlar kimi isterse, onu başkan yapar.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) esas numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde geçen “mahsus” ibaresinin “özgü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                          Hasan Özgüneş                    Şevin Coşkun

           İstanbul                                 Şırnak                                    Muş

       Züleyha Gülüm                         Murat Çepni                        Dersim Dağ

           İstanbul                                  İzmir                              Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Dersim Dağ.

Buyurunuz Sayın Dağ. (HDP sıralarından alkışlar)

DERSİM DAĞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet 1 Hazirandan beri normalleşme sürecini başlattı fakat o günden bu yana başta Diyarbakır olmak üzere bölge illerinin çoğunda coronavirüs vaka sayılarında ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir. Diyarbakır’da günlük vaka sayısının 100’ü geçtiği, kentte entübe olan kişilerin çoğunun evlerine gönderildiği ve sağlıklı bir şekilde takip edilmediği gözlenmektedir. Kentte çalışan 155 sağlık emekçisinin testi pozitif çıkmış durumdadır. Hastanelerde ciddi ve yeterli önlemler alınmamakta, Covid şüphesiyle hastaneye giden yurttaşların çoğuna test dahi yapılmamaktadır. Resmen ikinci dalganın yaşandığı kentte yetkililer durumu halkın kapıldığı rehavet ve tedbirsizlikle açıklamaya çalışmaktadır. Bu konuyla ilgili birçok soru ve araştırma önergesi verdik fakat maalesef şimdiye kadar alınan ciddi bir önlem bulunmamaktadır.

Sabah akşam duyarlılık çağrıları yapan iktidar bu pandemi koşullarında 2,5 milyon öğrenciyi sınava girmeye mecbur bırakmıştır. Bildiğiniz üzere YKS daha önce ertelendi, sonra tekrar ileri bir tarihe alındı ve en sonunda uzmanların tüm uyarılarına, milyonlarca öğrencinin itirazına rağmen sınav yapıldı ve Diyarbakır’da sınav öncesi midesi bulandığı için sınava alınmayan Ömer Ateş intihar etti. Ömer Ateş’in katili bu Hükûmettir. İktidar sırf sermayedarlarını memnun etmek için milyonlarca gencin sağlığını ve geleceğini riske atmaktan çekinmedi çünkü sizin için önemli olan, gençlerin geleceği ve sağlığı değil; sizler için önemli olan, kendi rantınız ve lüksünüz.

Arkadaşlar, bizler altı yıldır her yerde Gülistan Doku’nun akıbetini soruyoruz fakat 5 Ocaktan bu yana yani yüz yetmiş dokuz gündür Gülistan hakkında herhangi bir bilgiye ulaşılmış değil. Gülistan Doku Dersim gibi küçük, her tarafı 7/24 MOBESE’lerle izlenen bir şehirde kaybettirildi. Bugüne kadar soruşturmayla ilgili bir gıdım ilerleme sağlanmış değil. Dosyada baş fail olarak görünen kişinin doğru düzgün ifadesi dahi alınmamış, teknik hiçbir cihazı incelenmemiş ve dosyada bunun gibi onlarca ihmalkârlık söz konusu.

Bir anne yüz yetmiş dokuz gündür çocuğunun akıbetini soruyor ve artık anne umudunu kesmiş, kızının cansız bedenine kavuşmayı bekliyor. Yargı ve kolluk mensupları Gülistan’ı bulmak yerine, Gülistan’ın akıbetini soran “Gülistan bulunsun.” diye basın açıklaması yapan sıra arkadaşları hakkında soruşturmalar açmaktadır. Arkadaşlarının akıbetini soran 5 üniversiteli öğrenci hakkında başlatılan soruşturma nedeniyle kadın öğrenciler yurttan atıldı ve bursları kesildi. Gencecik bir kadın bir şehrin göbeğinde kaybettiriliyor, faillerine dokunulmuyor fakat arkadaşlarının akıbetini soran kişilere hemen soruşturma açılıyor. İşte, sizin yarattığınız düzen bu; yargınız ve kolluğunuz katilleri koruyor, hak ve adalet arayan kişileri ise ceza ve tehditle baskılamaya çalışıyor.

Gülistan Doku dosyası aynı zamanda iktidarın kadınlara dönük yaklaşımını da açık bir şekilde ortaya koymaktadır. AKP iktidarı döneminde bu ülke, kadınlar için mezarlığa, şiddet yuvasına dönüşmüştür. 2002-2019 yılları arasında 15.557 kadın katledilmiş, on binlercesi şiddete maruz kalmış ve tecavüze uğramıştır. Bu nedenle kadınlardan, kadın hakları ve mücadelesinden en son bahsedecek kişiler sizlersiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan gençlere dönük yaptığı canlı yayında gençlerin yaptığı yorumlardan rahatsız olacak ki yayını ilk önce yorumlara kapattırdı. Yoruma kapatılan yayını gençler “dislike”lamaya başladı. Erdoğan bunu da sevmemiş olacak ki kaç gündür iktidar, iktidar basını ve kalemşorları gençlere saldırma peşindeler. Sarayın baş kalemşorlarından biri “Gençler, şimdiden uyarayım ‘dislike’ atan ‘dislike’lanır.” sözleriyle gençleri tehdit etmekten geri durmadı. İktidar kendisi gibi düşünmeyen, haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı duran tüm muhalif kesimleri tehdit, tutuklama, açlık, işsizlik ve işkenceyle baskılamaya çalışmaktadır.

Şunu çok iyi bilin ki: İktidarınız döneminde hayatlarını kararttığınız bu gençler sizlerden zerre kadar korkmuyor ve bugüne kadar yaptığınız tüm hukuksuzlukların hesabını tek tek soracaktır. İstediniz kadar tehdit edin, baskılamaya çalışın ama bu gençler sizleri tarihin çöp sepetine atacak, kurtuluşunuz yok.

Buradan bir kez daha “dislike” rekoru kıran tüm gençler adına söylüyorum: Size oy moy yok.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili  Dersim Dağ’ın görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatibin kürsüden “Kolluk güçleri katilleri koruyor.” ifadesini reddediyorum.

Güvenliğimizin teminatı olan kolluk güçleri, anayasal hukuk düzenimiz çerçevesinde 83 milyonun hak ve özgürlüğünü, yaşam hakkını, vücut bütünlüğünü korumaktadır.

Kolluk güçlerimiz, bu ülkenin barışını güvence altına almak mücadelesi vermektedir. Ülkemizin içinde ve dışında verdiğimiz mücadele de budur. Yurt dışında, maalesef, suikastta kaybettiğimiz cinayetlerin de takibini yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu anlamda, er ya da geç, vatandaşlarımızın, kamu görevlilerimizin, bu ülkemizin her bir ferdine karşı yurt içinde ve yurt dışında cinayetleri işleyen bütün katillerin takibini yapacak ve hukuk önünde hesabını soracağız.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu hatibimizin işaret ettiği mesele çok mühim bir mesele. Sayın Grup Başkan Vekilinin söylediği sözler açılmayı gerektiriyor, çok önemli bir mesele, Gülistan Doku, Türkiye’nin temel gündemlerinden biri. Bugün itibarıyla yüz yetmiş dokuz gündür kayıp. Nerede kayboldu? Dersim’de, Tunceli’de, iki adıyla da söyleyeyim. Peki, Dersim nasıl bir ildir? Küçücük bir il, kuş uçsa devletin kolluk gücünün haberi olur. Her tarafta MOBESE’ler, kamera kayıtları bulunur ama genç bir üniversite öğrencisi kadın yüz yetmiş dokuz gündür bulunamıyor. Peki, neden bulunamıyor? Zaynal Abarok isimli bir gençle duygusal bir arkadaşlığı var. Bunun babası emniyet görevlisi ve bu çocuk, bu genç, her kimse ilk günden itibaren korumaya alındı, şehir dışına çıkmaları sağlandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kamyonla evlerini taşıdılar, görüntüler medyaya yansıdı. Anne ve aile bu genç kızın bulunması için aylardır Munzur Suyu’nda nöbet tutuyor. Peki, ne yapıldı? Savcılık, Zaynal Abarok isimli şahsın telefonunu bile inceleme gereği duymuyordu. Son kamera görüntülerinde Gülistan Doku ve bu genç birlikte görünüyorlar ve sonra kayboluyor. Bununla da kalmıyor deliller karartılıyor. Yani, Türkiye’de bir ilde yüz yetmiş dokuz gündür bir genç kadın kayıp ve bulunmuyor. “Bulunamıyor.” demiyorum, çünkü istenirse yirmi dört saat içinde bulunur. Bununla da yetinmediler… Ben, Gülistan Doku’yla ilgili önerge verdim ve önergede Zaynal Abarok’un adı geçiyor doğal olarak. Önergenin hikâyesinde bunu anlattım. Önergem nasıl işleme konuldu biliyor musunuz? Zaynal Abarok’un ismi silindi, kişilik hakları korundu. Şimdi böyle bir olayda biz ne diyelim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hatibimiz bu olayı anlatırken “Katilleri ya da katil adaylarını koruyor.” derken bu meseleden hareketle söyledi. Ve biz, bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisinden önemle şunu istiyoruz ve özellikle iktidar grubuna sesleniyoruz: Gülistan Doku’yu bulun. Gülistan Doku nerede? Gülistan Doku Dersim’de kaybolmaz, kaybettirilir. Dersim’de insanlar kaybolmaz, kaybettirilir. Tarihimiz bununla ilgili vakalarla doludur. Biz de hatibimizin söylediğini tekrar ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurunuz.

61.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, elbette bir mağduriyet varsa bunların takibi hukuk önünde, yargı önünde devam eder. Bakınız, Türkiye Cumhuriyeti devletini bir muz cumhuriyeti gibi kimse göremez.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Aynen öyle. Aynen öyle yaptınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çünkü yapılan yargılamalar… Hadi diyelim ki ilk derece mahkemesine güvenmediniz, istinafa güvenmediniz, Yargıtaya güvenmediniz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kaybolan bir insan ya, kaybolan bir insan!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yol açmışız, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluna güvenmediniz. Hadi oradan da bir şey çıkmadı, uluslararası mekanizmalar önüne götürdünüz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine güvenmediniz. E, soruyorum o zaman, acaba gerçekten yaşıyor muyuz? Neye güvenebiliriz? Hayat gerçek mi? “Düşünüyorum, o hâlde varım.” Benlik şuurumuzun nasıl, ne şekilde cereyan ettiğini mi sorgulayacaksınız?

Şimdi, onun için, bir şeyi gelip bir kazığa bağlamak lazım. Yani bu ülkenin hukuk düzeninin güvencesi olan yargının delil toplama çalışmaları bir şekilde kolluk üzerinden gerçekleşiyor. Kolluk bir şeyi eksik yapmış olabilir, bunun da hesabı hukuk önünde sorulur, elbette sorulur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kolluk güçleri bir çalışma yaparken yasal mevzuata tam uymamış, eksik uymuş olabilir. Yine ceza hukukumuz, mevzuatımız çerçevesinde bunların hepsinin hesabı sorulur. Ancak bu ülkenin adli kolluğuna, idari kolluğuna, kolluk güçlerine, güvenlik güçlerine “katil” demeyi asla kabul edemeyiz, bunu kimse kabul edemez.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Katil demedik, sen uyduruyorsun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Katil demedik.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, tutanakları çıkaralım, tutanaklarda var.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – “Koruyor.” diyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Katillerin kolluk güçleri tarafından korunduğunu iddia etmek…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – “Katil” demekle aynı şey mi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …bakınız, cinayete ortak olmaktır; bunun kabulü mümkün değil, bunu kabul edemeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Siz dediniz “Görevini yapmayanlar olabilir.” diye.

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama diğer taraftan, elbette, bu ülkenin sınırları içerisinde ve sınırları dışında al bayrağımızın temsilcisi olan, oralarda vatandaşlarımızın işlerini gören, konsolosluk yapan, oralarda sefarette bulunan bizim vatandaşlarımızın katledildiği hadiseler oldu. Onun için, bunların da takibini yapıyoruz. Devlet bazen bakıyor ki orada cani var, orada katil var; takip ediyor, ancak uluslararası mekanizmalara kadar, INTERPOL’e kadar çalışmalarını yürütüyor ama bazen devlet kendi personelinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …kendi vatandaşlarının güvenliğini veya bu vatandaşlarımızın yaşam hakkını tehdit edenleri elbette zaman zaman, baktığımız, gördüğümüz usuller çerçevesinde takip edemiyor. Demek oluyor ki burada kolluk güçlerimiz delilleri toplamaya çalışmış, eksik bırakmış; bu iddiada iseniz yargısal yollar sonuna kadar açık; iç hukuk yollarında, uluslararası mekanizmalarda takibini yapın.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sorun yargının işlememesi zaten.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama bu ülkede barışımızı tehdit ettiğini düşündüğümüz bu ifadelerden hassasiyetle herkesin sakınması gerektiğini düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hoşgörünüze sığınıyorum…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

62.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hoşgörünüze atfen uzatmak istemiyorum ama Sayın Özkan neredeyse bir konferans verdi; doğrusu, anlamakta zorlandım başta.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çok iyi anladınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani bize niye ilk derece mahkemelerini, niye AYM’yi, niye AİHM’i anlattınız bilmiyorum; biz bu yolları çok iyi biliyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çünkü burada yargılama yapamayız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çünkü biz işin yargılayan tarafı değiliz, adil yargı mücadelesi veren bir partiyiz aynı zamanda.

Ben size, genç bir kadının kaybolduğunu anlattım. Ya, küçücük bir ilde bir kadın kayboldu ve yüz yetmiş dokuz gündür bulunmuyor dedim. Niye bulunmuyor dedim? Baş şüphelinin, Zaynal Abarok’un ifadesine başvurulmamış dedim, telefonu incelenmemiş dedim. Babası Emniyet görevlisi, kamyonla evini taşımasına göz yumulmuş dedim, Munzur suyunun kenarında yüz yetmiş dokuz gündür bir anne ağlıyor, ağıt yakıyor dedim.

Savcılık soruşturması var. Savcılık soruşturması... Daha cenaze bulunmadan biz hangi mahkemeye başvuralım? Siz de biliyorsunuz, soruşturma devam ederken ben bir mahkemeye gidemem. O soruşturma ya takipsizlik verir ya dava açar. Dava biter, istinafa gider. İstinaf biter -ben de sizin üslubunuzla anlatayım- Yargıtaya gider. Yargıtay biter, AYM’ye gider. AYM biter, İHM’e gider.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biliyoruz onları.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, kaybolan bir insan ya!

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben size işin A’sını anlatıyorum A’sını. Rahmetli Demirel bir zamanlar ne demişti: “Fırat’ın kıyısında bir kuzu kaybolursa hesabı bizden sorulur.” Biz kuzu demiyoruz ha, genç bir kadın diyoruz.

“Katilleri koruyorsunuz.” dedi hatibimiz Sayın Dağ. Evet, koruyorsunuz. Size, koruduğunuz katillerin listesini saysam, sabaha kadar konuşmam lazım. Kemal Kurkut’un katili neden serbest? Medeni Yıldırım’ın katili neden serbest? Faillerin kimliği biliniyor. Berkin Elvan’ın katili neden serbest? Ali İsmail Korkmaz’ın katilleri nerede? Şimdi, katiller hem korunuyor hem cezasızlıkla ödüllendiriliyor hem takipsizlik kararları veriliyor hem de gelip bize burada hukuk dersi veriyorsunuz. Bu hukuk dersini biz yaşayarak öğrendik. Tanık olduk, sanık olduk, avukat olduk ve bunları gayet iyi biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada Gülistan Doku’nun bulunmamasının -bakın, hukuk diliyle söylüyorum- objektif sorumlusu devlettir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yok canım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hukuk aygıtıdır, İçişleridir, bunu bulmayanlardır. Ya, Fırat’ın kıyısında kaybolan dedik, “Munzur’da kaybolmuş.” diyorlar. “Munzur’da bulamadık aramayı bırakalım.” diyorlar. Peki, bu genç kadın nereye gitti? Dersim’de biri slogan atıyor “tweet” atıyor, gidip evini basıyorsunuz. Türkiye’nin neresinde olursa olsun biri ağzını açıyor, gidip yakalayıp mahkemeye götürüyorsunuz. Peki, kaybolan bir genç kadını nasıl bulamıyorsunuz? Buna inanmıyoruz. Katiller mevcut davalarla korunuyor, dediğim gibi listesi o kadar uzun ki 2002’ye kadar gitmem lazım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

63.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Parlamentoda yasama faaliyeti yapıyoruz. Eğer, gerçekten burada yargının görev alanına giren bir mesele varsa, bunun, bütün dosya münderacatıyla üzerine çalışılıp, üzerine müzakere edip değerlendirme yapılabilir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama yargı değil, değil. Ben size soruşturma diyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız bir soruşturma, bir kovuşturma bu Genel Kurulda ele alınıp, bir tarafından bakılıp, değerlendirilip buradan bir sonuç çıkarılacak, bu çıkan sonuç da devletin güvenlik güçlerinin katilleri koruduğu sonucuna götürecekse eğer, bunun hukuk anlayışı nezdinde karşılığı olmadığını ifade edelim, dünyanın hiçbir yerinde yok.

Elbette, devletin suçla, suçlulukla mücadele etmesi, soruşturmayla, kovuşturmayla suç faillerine ve suç delillerine ulaşması, devletin yargı, kolluk ve güvenlik güçlerinin görevidir. Burada bir tartışma yok ancak dünyanın hiçbir ülkesinde bütün suçlulara, faillere ve delillere eksiksiz, tartışmasız bir şekilde ulaşılabildiği, kusursuz bir şekilde bu sistemin çalışabildiği örnek yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu dediklerimden şu anlaşılmasın: “Yahu, bir tane hukuksuzluk varsa, bir tane kolluk güçlerinin eksik, yanlış yaptığı şey varsa üstüne bir bardak su içelim.” Kimse demez, diyemez; bunu da dedirtmeyiz. Ancak, adı üstünde, bir hukuka aykırı eylemden bahsediyoruz. Suç teşkil eden, hukukçuların tabiriyle tipe uygun, hukuka aykırı ve kusurlu, kasten işlenen suç kanunda yazılır. Böyle bir suç işlenmişse bunun delilleriyle ilgili elbette devletin takip etme, arama, bulma, ortaya çıkarma, yargı önünde hesabını sorma görevi var. Ama burada delillere ulaşılamamışsa, bu noktada faile ulaşılamamışsa bunun katilinin devlet tarafından korunduğunu iddia etmek kesinlikle kabul edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Katil kaçtı, bir kontrol bile edilmedi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Pasaportuyla uçağa bindi, gitti.

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, ceza muhakemesi mevzuatımızda bir suçun tanıklarının nasıl dinleneceği ifade edilmiştir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Dinlenmemiş.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben dosyayı hiç bilmiyorum, ancak burada, mesela 80 milyon vatandaşımızdan herhangi birini getirip tanık olarak dinletebilir “Ben istiyorum, dinlensin.” Şimdi, nasıl olacak bu iş? Burada bir yargılama varsa yargılamanın usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, bu noktada hukuka aykırı bir yargılama yapılıp yapılmadığı, adil yargılanma ilkelerinin yerine getirilip getirilmediği… Bunların, biraz önce bahsettiğimiz mekanizmalar çerçevesinde ki bu mekanizmalar dünyada test edilmiş, ileri, çağdaş hukuk sistemlerinin mekanizmalarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunların kusurlu olması, eksiğinin olabilmesi mümkün değil. Ancak, buradaki mekanizmalara rağmen “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yanlış arkadaş, tanımıyorum; Türk hukukunu tanımıyorum, Anayasa Mahkemesi benim için yok hükmündedir.” diyerek gayrimuayyen, bilinmezliğe işi götürmek mümkün değil. Bunun için, buradaki mağduriyet neyse bununla ilgili takibin devlet tarafından yapıldığı, varsa eksikliğinin de mutlaka hak ihlalinin söz konusu olduğu, mağdurları tarafından da uluslararası mekanizmalara götürme hakkının olduğu ortadadır. Bunun için, devlete, hukuk sistemimize –eksikliğine rağmen- bu tür kasti bir ifadenin itham edilmesi, kasti olarak bunun yapıldığının söylenmesi, kamu görevlilerinin bu tür eylemleri kasti olarak yaptığını iddia etmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ifadenin kendisinin de doğrudan hukuka aykırı olduğunu bir hukukçu olarak ifade ederim.

Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – 17 bin insan kayboldu bu ülkede ya! Faili meçhuller nerede?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 30 bin insanı katletti terör örgütü.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne alakası var şimdi bizim söylediğimizle?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

64.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Tunceli ilinde kayıp üniversite öğrencisi Gülistan Doku meselesini takip etmekten vazgeçmeyeceklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yani doğrusu Türkçe konuşuyoruz ama ben galiba anlatamıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben de anlatamıyorum herhâlde.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – En iyisi dışarı çıkın da anlaşın ya. Yeter arkadaş! Dışarı çıkıp anlaşın o zaman.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ana dilimde yani Kürtçe konuşsaydım anlamamanızı anlardım ama Türkçe konuşuyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Başkanım, çıkar şunları, dışarıda konuşsunlar ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben bir mahkeme kararından söz etmedim, ben bir yargılamadan söz etmedim. Ben bir kadının kaybolması vakasından söz ettim ve bulunmamasından söz ettim. Ama Sayın Özkan istiyorsa o yargı süreçlerini aynı uzunlukta anlatayım, hiçbir sıkıntı yok benim açımdan.

Ben size bugün çıkan bir haberi söyleyeyim önce: JİTEM davası. Hani yargı korumuyor ya katilleri. Evet, yeni haber: Mardin’de 7 köylünün öldürüldüğü JİTEM soruşturmasına takipsizlik kararı verildi. 2002’den -siz de bakın- takipsizlik kararı… Bu ülkede on binlerce insan faili meçhul cinayete ve faili belli cinayetlere maalesef uğradı ve yaşamını yitirdi. Bu ülkede yer altından cesetler fışkırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha geçen ay Dargeçit’te insan kemikleri, toplu bir mezarlık bulundu.

Bu dönemde -AKP iktidarı döneminde- o davaların çoğunu yakından takip ettim; bütün bu katiller tek tek aklanmaya devam ediyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yeter artık ya! Her aşk intiharını burada mı konuşacağız? Her aşk intiharı burada konuşulmaz ya! Her intihar, her aşk intiharı bu yerin gündemi değildir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Eronat gelmiş, hoş gelmiş (!)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hoş buldum, hoş buldum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vallahi hoş gelmiş.[HDP sıralarından gülüşmeler(!)] Bağırmanızdan anladık, tanıdık hemen, dışarıdan gelir gelmez.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Buradaydım, burada, burada. Buradayım, dinlemişim, dinlemişim, gözün görmüyor. Her aşk intiharı bu Meclisin gündemi midir ya?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha ne dediğimi anlamadan, daha dinlemeden, daha bilmeden görevini yerine getiriyorsun, anlıyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Saygılı ol biraz! Gözün görmüyor, buradayım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Senin görevin bağırmak, bağırmak sadece.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Her aşk intiharını bu Meclisin gündemine getiriyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, hiçbir şey dinlemeden, anlamadan gelip böyle direkt saldırması da işte budur yani.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Dinlemişim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Eronat dediğin budur, Oya Eronat dediğin bağırır sadece. Ben size bir şey anlatıyorum burada.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Her aşk intiharı burada konuşulmaz, yeter artık ya! Yeter artık ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben bir şey anlatıyorum burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın arkadaşlar, teşekkür ediyoruz.

Buyurun, bitirelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gülistan Doku meselesinden öyle vazgeçmeyeceğiz. “Gülistan Doku nerede?” diye “tweet” atan -“tweet” diyorum, ben de her gün atıyorum, atmaya çalışıyorum- 5 öğrencinin bursu kesildi ve yurttan atıldılar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yeter artık! Her aşk intiharı burada gündeme alınmaz. Allah, Allah!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, Gülistan Doku’yu bulması gerekenler, Gülistan Doku’yu arayanları soruşturuyor. Daha dün size işkence vakası anlattık. İşkence vakasını belgeleyen, fotoğraf çeken avukat soruşturuluyor, ifadeye çağrılıyor ama işkence yapanların belleri sıvazlanıyor. İşte, Türkiye’deki yargı budur.

Ben somut konuşuyorum Başkan, somut olay veriyorum, dosya numarası veriyorum, vaka veriyorum; karşımda bana bir hukuk dersi verilmeye çalışılıyor. Hukuk dersini en son alacağım yer, iktidar partisinin grubudur, kusura bakmayın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:21.46

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

31’inci madde üzerinde Diyarbakır Milletvekili Sayın Dersim Dağ ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasında kalınmıştı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III. YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Oylama öncesi yoklama talebiniz var.

Sayın Özel, Sayın Antmen, Sayın Sümer, Sayın Bülbül, Sayın Kaya, Sayın Ünsal, Sayın Erdan Kılıç, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Tığlı, Sayın Bakan, Sayın Emecan, Sayın Yalım, Sayın Arı, Sayın Zeybek, Sayın Kayan, Sayın Şahin, Sayın Önal, Sayın Kadıgil, Sayın Güzelmansur, Sayın Bulut, Sayın Kılınç.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Arslan Kabukcuoğlu                     Aylin Cesur             Aydın Adnan Sezgin

          Eskişehir                                Isparta                                  Aydın

        Yasin Öztürk                       Fahrettin Yokuş

            Denizli                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün sizlere Konya’mızın Ilgın ilçesinin Çavuşçugöl köyünden bahsedeceğim. Çavuşçugöl, aynı zamanda bir gölün olduğu yer, bir eski kasaba, daha önemlisi, Sayın Milletvekilimiz Hacı Ahmet Özdemir Bey’in memleketi, doğduğu yer. Çavuşçugöl’de bir madenimiz vardı, göle 4-5 kilometre uzakta, kömür madeni; o maden 2019 yılında faaliyetlerine son verdi. Köylü, tam “Artık, kömür isinden kurtulacağız, kanser vakalarıyla ölmekten kurtulacağız.” derken bir olay yaşandı; Sayın Cumhurbaşkanımız 2 Ocak 2020 tarihinde köyün hemen kenarında, gölle bitişik bir alana acele kamulaştırma kararı aldı. Nasıl aldı, kim aldırdı belli değil ama yine, Çevre Bakanlığımız hem de 10 Şubatta bir karar aldı, aynı bölgeyi doğal sit alanı ilan etti. Böyle çelişkiler içerisinde şu anda bu köyümüz büyük bir felaketle yüz yüze. Ben köylülerimizle gittim görüştüm, köyün en verimli arazileri, sit alanında olan araziler maalesef acele istimlake kurban edilmiş ve daha acısı, köyün ekili arazilerine iş makineleri girmiş, köylünün haberi yok çünkü acele kamulaştırılması lazımmış, aceleleri varmış! Niye aceleleri var bilmiyoruz ama herhâlde seferberlik filan var ya da olağanüstü bir durum var ki telafisi mümkün değil, acele etmişler. Sefer Bey, tarlasına girilen Sefer, tekerlekli sandalyede oturuyor, “15 nüfusa bakıyorum. Yahu, bari hasat yapsaydık da öyle girselerdi.” diyor. Ama karar almışlar, demişler ki: “Bu devasa iş makineleri burayı talan edecek.” Ne var? Maden var. İyi de orada bin kişi yaşıyor. Köylü zaten kanserden, hastalıktan perişan. Şimdi, köylü diyor ki: “Biz hangi suçu işledik? Ata topraklarımız, hemen köyümüzün bitişiği istimlak edildi, elimizden alındı ve bize ‘Ölün.’ diyorlar.” Ve köylü samimiyetle şuna inanıyor: “Sayın Cumhurbaşkanımızın bundan haberi olsaydı buna imza atmazdı.” Dedim ki: Vallahi olabilir. “Aldatılmış olabilir.” diyorlar. Dedim ki: Billahi olabilir. Ben götüreyim, Mecliste söyleyeyim, nasıl olsa Sayın Cumhurbaşkanımızın orada partili vekilleri var, sonuçta duyar ve sizin bir avuç kömür için ölmenize inşallah engel olur. Yani tercih şu: Bir avuç kömür mü, Çavuşçugöl köyünün bini aşkın yaşayanları mı?

Sayın Milletvekilimiz Hacı Ahmet Özdemir’den şikâyetçiler. Sayın Vekilimle de görüştüm, dedim ki: Köyüne niye sahip çıkmıyorsun emmi oğlu? Vallahi, benim köyümde -cidden söylüyorum- böyle bir durum olsa ben giderim, o iş makinelerinin önüne yatarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için, Sayın Vekilim, beraber gidelim, şu köyüne sahip çıkalım, bu işi çözelim, yazık! Hani diyorsunuz ya: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Ama siz bin kişiyi öldürmek için “Aman, Ciner grubu yaşasın, 5 müteahhit yaşasın, varsın bin tane köylü ölsün.” diyorsunuz. Ben demiyorum, kadınlarımız diyor. Kadınlarımız “Bizi öldürüyorsunuz. Bize yaşam hakkı vermiyorsunuz. Hangi suçu işledik?” diyor; bakın, bunları Hacı Ahmet Bey’e de vereceğim. Onun için, Sayın Vekilim, gel, şu köyüne sahip çık.

İkinci bir husus -sürem bitiyor- şimdi, burada bir de Atlantı diye bir eski kasabamız var. Bu da Çavuşçugöl’den su alan bir kasabamız. Yasa gereği anlaşmışlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

SALİH CORA (Trabzon) – Buna cevap verilmesi lazım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Yüzde 65 su Atlantı ve çevresindeki 9 köye verilecek ama gelin görün ki Ilgın Belediye Başkanı -iddialara göre- Kaymakam, bu köylere su vermek istemiyor yeterince. Su konusunda şikâyetçi olan Sulama Birliği ve bütün köylülerle sohbet ettim. Vallahi onlar da diyorlar ki: “Hacı Ahmet Bey bize sahip çıkmıyor.” Ben de onlara söz verdim. Ya, hakem olayım, Hacı Ahmet Bey’le beraber gelelim, bu köylerin sorununu çözelim. Çünkü Atlantı ve 9 köy yani Karaköy, Çavdar, Karakaya, Mahmudiye, Kolukısa, Pusat… Binlerce dönüm arazide, su kesildiği için, Ilgın Belediyesi göldeki kapakları kırdırdığı için -iddia bu- sulama yapamıyoruz, perişanız. Sayın Cumhurbaşkanımız ne diyordu? “Bir karış ekilmeyen alan kalmamalı.” “E biz de ektik ama suyu vermiyorlar bize, kurutuyorlar arazilerimizi.” diye dert yanıyorlar. Dedim ki: “Ben size aracı olurum, ben bunları anlatırım, mutlaka Sayın Cumhurbaşkanımıza duyururlar ama eğer bu sit alanına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Çünkü raporlar var. Devlet Su İşleri “Burada kömür kazılamaz.” diyor, Çevre öyle diyor, “sit alanı” diyor ama efendim, sebep ne biliyor musunuz? Ilgın’da termik santral yapılıyor, Ciner grubunun. Oraya da kömür buradan gidecek. Orası da mahkemelik, burası da mahkemelik ama eğer ki o bin köylü kömüre heba edilirse vallahi billahi bu gayretullaha dokunur, bu kul hakkına girer, benden söylemesi.

İyi akşamlar, hoşça kalın. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Adımı anarak sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Buyurunuz, 69’a göre söz veriyorum size Sayın Özdemir.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Sayın Başkan, değerli Meclis; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sayın vekilim ismimi anarak sataşmada bulundular.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sataşmadım.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Kendilerine bu durumu bendeniz bir özel oturumda çok güzel bir şekilde izah ettiğim hâlde konusuna iyi çalışmadığını gördüm. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından gülüşmeler, alkışlar(!)]

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Seni kim tutar be, devam!

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Maalesef, hakikaten, ciddi anlamda birtakım yanlış ifadelerde de bulundular. Yalnız, her şeyden önce şunu söylemek isterim: Kendileri bizim Konya’mızın muhalefet partilerinin bir milletvekilidir. Ama bizim örfümüzde şöyle bir şey vardır: Birisinin önce kapısının zilini çalarsınız, sonra selam verirsiniz, sonra da “Müsaade eder misiniz, girebilir miyiz?” dersiniz, ondan sonra evine girersiniz. Benim köyüme gideceksiniz, zilimi çalmayacaksınız, selam vermeyeceksiniz, ondan sonra da mahremime gireceksiniz, “Ben size aracı olurum.” diyeceksiniz. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

Çocukluğumun geçtiği, herkesi tepeden tırnağa tanıdığım köyümüzün kültüründen haberiniz olmadığı için, kendinden büyüklerin hepsinin dayı olduğu, hala olduğu, kendinden küçüklerin hepsinin de yeğen olduğu köyün ben hem dayısıyım hem yeğeniyim. Sıkıntı yok, burada bizim müdahalemiz yerindedir, herhangi bir sıkıntı yoktur. Ciner grubuyla ilgili verdiğiniz bilgiler yanlış. TKİ’nin burada işletmesinin olduğu hususunu filan ben size uzun uzun burada anlatmak isterim ama maalesef vaktimiz yetmiyor. 220 milyon ton kömürün olduğu, 1968’den beri gelen Demirel, Ecevit, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Erbakan ve diğer bütün başbakanların sürdürdüğü kömürcülük faaliyetlerinin 6 kilometre ötede başlayıp…

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – “IMF’den para al.” diyorlar Hocam, IMF’den. “Boş ver kömürü.” diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Şöyle söyleyeyim: 6 kilometre ötede, 1968’den itibaren otuz beş yıl kömür çıkarılıp bu kömürü eminim ucuz olduğu için Fahrettin Bey’in de seve seve yaktığı, tükettiği bir kömür işletmemiz var. Biz 1,5 kilometre öteden kömür çıkarılan bir ocağa sahibiz. Bu ocak Türkiye Kömür İşletmelerine aittir ve alanını genişletmek istemiştir, yeni bir ocak açımı söz konusudur fakat bu ocağın açılmasında biz köylümüzü, ben hemşehrilerimi, yakınlarımı asla mağdur edecek değilim elbette. Girişimlerimiz sürüyor, çevresel etkiler, tespitler yapılıyor, bunların ölçümleri yapılıyor, gönlünüz rahat olsun. Çavuşçu Gölü’nü emin olun, sizden çok daha fazla düşünen milletvekilleri var ve kendilerinin de evladı olarak ben buradayım. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar(!)]

Atlantı konusunu da şöylece açıklayayım: 1960’larda kurulmuş olan bu baraj Atlantı-Ilgın Sulama Ovası Projesi olarak yürürlüğe konmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – 180 milyon metreküp su tutulmak üzere yapılmıştır. Köyün su kaynakları üzerine kurulan göletler ve yağışlar nedeniyle bu sene 56 milyon ton su tutulabilmiştir. Gölün ölü hacmi 23 milyon tondur. 23 milyon tona varıncaya kadar biz su veriyoruz. Hiçbir köyümüzü, köylümüzü mağdur etmiyoruz fakat 23 milyon tona varan sudan köylümüz tekrar yararlanmak istiyor. Bizim bu suyu o köylüye vermemiz gölün ölümü anlamına gelir, ileride tarlaların tamamen kurak kalması, sulanamaması anlamına gelir. Bu noktada biz Valilikle, belediye başkanlarıyla, ilçe başkanlarıyla, kooperatif üyeleriyle çok özel toplantılar yaparak konuyu büyük bir hassasiyetle sonuca bağlamışızdır; sonuç bundan ibarettir. Kısa süre içerisinde de ben zaten Çavuşçu Gölü’ne gidip bu konuları kendilerine bire bir anlatacağım.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yokuş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

65.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, sayın vekilimin töre, örf ve gelenekten bahsederek girmesi gerçekten çok ilginç. Ben Türk töresiyle yetişmiş bir Türk evladıyım, töreyi çok iyi bilirim, hiç mesele yok ama nerede yazıyor… Ben Konya’nın Milletvekiliyim -adım öyle- Konya’nın her noktasına giderim, her vatandaşımın kapısını çalarım, hepsiyle de görüşürüm. Beni davet ettiler, çağırdılar, gittim yani senden, sizden izin mi alacaktım? Yapmayın emmi oğlu, yapmayın, yapmayın! Akıllı olun, akıllı olun! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EROL KAVUNCU (Çorum) – Allah Allah!

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – “Sen” diye konuşma!

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Benim köyüme de rahatlıkla gidebilirsin. Töre, örf nedir Sayın Vekilim? Ben 2 milyon 200 bin Konyalının temsilcisiyim. Nerede haksızlık var, hukuksuzluk var, adaletsizlik var; oradayım, hiç merak etme! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – “Sen” diye konuşma, “sen” diye!

EROL KAVUNCU (Çorum) – “Akıllı ol.” ne demek ya! Onun aklının zekâtı senin gibi 100 kişiye yeter!

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Zekâtları yemeye alışkınsınız ya, yersiniz, zekât da yersiniz; haramzade olunca her şeyi yersiniz!

EROL KAVUNCU (Çorum) – Ayıp ya!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yokuş.

Buyursunlar Sayın Özdemir.

66.- Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Sayın Vekilim, ben sizin töreye saygınız olduğunu, bir yere misafir giderken hangi ölçülerle hareket etmeye dikkat ettiğinizi elbette biliyorum, Konya Milletvekili olduğunuzu da biliyorum ama ben bir siyasi nezaketten bahsediyorum. Ben köyümün A’dan Z’ye sorunlarını bilen bir insanım. Bunlar için de beş yıldır bu Mecliste, alnımın akıyla, yüzümün akıyla görevimi icra etmekte olan bir insanım. Bunları gelip bizimle konuşsanız, bu konuları biz sizlere anlatsak, bu konularla ilgili bilgilendirmelerimizi yapsak… Elbette biz sizi Çavuşçugöl’de ağırlamaktan büyük bir onur duyarız. Kapımızı da açardık, evimizi de açardık, ikramlarımızı da yapardık ve sizlerle beraber köylülerimizle, oturur, orada çınar ağaçlarının, kavak ağaçlarının altında çayımızı ikram eder, hep beraber konuları konuşur dönerdik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Nezaket öğrenin ya! Nezaket bu.

EROL KAVUNCU (Çorum) – Nezakete bakar mısın!

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyle ilgili 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Bülent Tezcan                         Orhan Sümer                 Süleyman Bülbül

             Aydın                                  Adana                                  Aydın

     Nurhayat Altaca Kayışoğlu           Rafet Zeybek                       Necati Tığlı

             Bursa                                  Antalya                                Giresun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Giresun Milletvekilimiz Sayın Necati Tığlı.

Buyurunuz Sayın Tığlı. (CHP sıralarından alkışlar)

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Komisyonlarda tartışılmadan, muhalefetin görüşlerine ve önerilerine yer verilmeden burada yapılan birçok kanun aslında halktan ve haklıdan yana değil de güçten ve güçlüden yanadır.

Yıllarca görüldü ki sadece kanun değişikliğiyle reform yapılmıyor. Yapılan kanunlar Anayasa’ya uygun değilse, yargı bağımsızlığını kaybetmişse, bireysel hak ve özgürlükler kısıtlanmışsa, adaletin terazisi doğru tartmıyorsa, ortada büyük haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik vardır.

İktidar yıllardır burada yaptığı ya da yapmak istemediği kanunlarla insanların en temel haklarını ellerinden almıştır ve almaya da devam etmektedir. Emekli olmak için yaş sınırına takılanlara verdiği sözleri unutarak EYT’lilere de haksızlık yapmıştır. Bağımsız haber yapan gazetecilerin özgürlükleri ellerinden alınmıştır. İyi bir gelecek hedefleyen çocuklarımızın, gençlerimizin hayali çalınmıştır. İşçinin, emekçinin tazminatına göz dikilmiştir.

Bir ülkede adalet ve hukuk zedelenmişse, adalet bağımsızlığını kaybetmişse, hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı ilkesi yok sayılmışsa, baro başkanları polis tarafından darbedilmişse ve sizler buna seyirci kaldıysanız, o ülkede önce yaşamsal hakları olan güven azalmaya başlar, sonra yatırımcılar ülkeden kaçar; peşinden sanayi çarkları dönmez, üretim azalır; sonrası hızla artan işsizlik, fakirlik, yoksulluk ve çaresizliktir, yani özetle, Türkiye’nin bugünkü hâlidir.

Adalet ve hukuk deyince ilk akla gelen yer tabii ki özgür barolar ve bağımsız mahkemeler oluyor. Baroların yapısını ve seçim sistemini değiştirmek, baroları bir pasta gibi bölmeye çalışmak ve birden fazla baro kurulmasını istemek, çoklu baro sistemi üzerinde durmak, çoktan seçmeli test içinde en yakın cevabı bulmak gibi bir şey.

Mahkemeler karar verirken hukuka değil de savunma avukatının üye olduğu baronun adına, kime yakın olduğuna bakarlarsa ne olacak? Tabii ki saray gücüne güç katarken hak, hukuk ve adalet yerle bir olmuş olacak. Yarın öbür gün birileri çıkar da “Yok PKK’cı baro, yok FETÖ’cü baro, yok tarikatçı baro, yok bu mezhepçi baro, yok şu partili baro” diye örgüt kurarlarsa ve bu ülkeyi yıkmak için ellerinden geleni yaparlarsa, aynı 15 Temmuzda olduğu gibi “Bilmiyorduk.” mu diyeceksiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Bırakın kanun teklifini hazırlamayı, bunu düşünmek bile bu ülkeye, bu ülkenin ecdadına ve bu ülkenin geleceği çocuklara ihanettir. AK PARTİ’nin il ve ilçe teşkilatlarında görev yapmış avukatları hâkim ve savcı yaparak yargıda nasıl bir AK PARTİ kadrosu oluşturduğu çok açık bir şekilde görülüyor.

Sayın milletvekilleri, bu ülkede yaşayan herkese, hak ve özgürlükleri savunan, terazisi şaşmayan, kimsenin önünde cübbe iliklemeyen bir anlayış lazım. Adaletsizliğin tüm kurumlara sirayet ettiği iktidarınızda vatandaşımız hem kendi geleceğinden hem de ülkenin geleceğinden umutlu değil. İşçimiz, çiftçimiz, öğrencimiz, kadınımız ve gençlerimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine güvenmiyor artık. Halk, yetkileri elinden alınmış Meclisin tekrar eski gücüne kavuşmasını, tek adam rejiminin ve “Ben dedim, oldubitti.” anlayışının artık sonlanmasını istiyor.

Üniversite sınavına giren gençlerimiz, mağdur ettiğiniz gençlerimiz, gönüllerini almak isteyen AKP Genel Başkanına “dislike”ta rekor kırdırıyor. Onun için, ilk seçimde oy kullanacak 5 milyondan fazla Z kuşağı gencimiz, kardeşimiz, AK PARTİ iktidarının Z raporunu alacak ve fişini çekecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde geçen “başvurma” ibaresinin “müracaat” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                          Züleyha Gülüm                  Hasan Özgüneş

           İstanbul                                İstanbul                                 Şırnak

         Murat Çepni                          Şevin Coşkun

             İzmir                                    Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) –Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İzmir Milletvekilimiz Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul, değerli halkımız; bu akşam Ankara Tuzluçayır’da bir polis işgali yaşandı, yüzlerce polis ve güvenlik gücü Tuzluçayır’a yığıldı. Sebebi, yirmi yedi yıl önce Sivas’ta IŞİD yöntemleriyle yakılarak katledilen 33 canımızı anmak isteyen halkımızın yapacağı basın açıklamasını engellemek. Evet, günlerdir Sivas katliamını konuşuyoruz ve Sivas katliamıyla bugün açısından hesaplaşma, yüzleşme ve katillerden hesap sorma tartışması yapıyoruz. Fakat bugün bir kez daha görüldü ki katliamlarla hesaplaşmak ancak katliamın hesabını sormakla gerçekleşebilir. Yirmi yedi yıl önce gerçekleşen, 33 canımızın diri diri yakılmasına sebep olan bir katliamı bugün anmamızın önüne kimler geçmek istiyorsa bunlar ancak ve ancak katliamı sahiplenenlerdir ve katliama ortak olanlardır, katliama ortak olan aklın yirmi yedi yıl sonra da hâlâ capcanlı ortada duruyor oluşudur.

Evet, biz Sivas’ı, Sivas’ta diri diri katledilen canlarımızı anmaya devam edeceğiz, ta ki katillerden ve onları besleyen siyasetten hesap sorana kadar. Sivas’ın ışığı sönmeyecek ve Sivas’ta yitirdiğimiz canların anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Evet, işkence konuşuldu ve işkenceye dönük de iktidarın yaptığını, yapması gerekenleri defaatle burada konuştuk. Evet, işkence evveliyatından beri bir istisna kesinlikle değil, yani iş bilmez yöneticilerin, yoldan çıkan görevlilerin yaptığı bir icraat değil; işkence, bu coğrafyada, bir yönetme biçimidir. Çünkü işkencecilerden hesap sormazsanız, işkence yöntemiyle gerçekten samimi hesaplaşmazsanız, tam tersine, onları korur, kollar ve onlara rütbe atlatırsanız, bunun adı çok net olarak işkencecilere sahip çıkmaktır, işkenceye ortak olmaktır.

Evet, Rojbin Çetin, Diyarbakır’da üç buçuk saat köpekli işkenceye maruz kaldı ve şu anda yürüyemiyor. Peki, nerededir şu anda Rojbin Çetin, hastanede mi? Hayır, şu anda Mardin Emniyetinde sorgusu hâlâ sürüyor. Evet, bu anlamda biz, işkenceyle hesaplaşmayan AKP iktidarının işkence suçu işlediğini tekrar tekrar söylemeye devam ediyoruz.

Bakın, size birkaç ifade okuyacağım: “Bana seninle ilgili sonsuz yetki verildi. Bu devlet senin için özel uçak kaldırdı. Burası başka yere benzemez, buradaki herkes profesyonel. Kaçamazsan, konuşmazsan buradan çıkamazsın. Burası Emniyet ya da hapishane değil, burada süre sınırı yok; bir Allah bir de biz varız, bizim sözümüz geçer. Bizi devlet yetiştirdi, her türlü donanıma sahibiz; kırık olsa alçıya alırız, organ nakli gerekiyorsa yaparız.” Bunları yaşayan Ayten Öztürk diye bir kadın. Bu kadın 8 Mart 2018’de Lübnan’da gözaltına alınıyor Lübnan devleti tarafından, sonrasında Türkiye’ye teslim ediliyor, bir uçakla Ankara’ya getiriliyor ve altı ay boyunca Ankara’da, resmen neresi olduğu kabul edilmeyen ama her boyutuyla bir devlet kurumu olduğu belli olan bir yerde işkenceye maruz kalıyor. Bu işkence, kelimenin gerçek anlamıyla, tümüyle vahşet bir işkence. Gözü yirmi dört saat kapalı, tuvalete giderken bile kapalı; tırnaklarına, bütün vücuduna elektrik veriliyor; bayıldığında revir gibi bir yere götürülüyor, orada vücuduna belli kremler sürülerek tedavi edilmeye çalışılıyor. Konuşması, itiraf etmesi bekleniyor ve bu işkence altı ay boyunca sürüyor.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Türkiye’de işkence yok.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – İşkence sonunda kapanan gözleri yine ilaçlarla açılıyor, ters askıya alınıyor, ayaklarından asılıyor, falaka yapılıyor ve bütün bunlar altı ay boyunca sürüyor.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Burası muz cumhuriyeti mi?

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Öyle olsa iyi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Altı ay sonra ne oluyor? Altı ay sonra şunlar oluyor: Altı ay sonra yani 28 Ağustos 2018’de bu kadın Ankara’da bir açık alana bırakılıyor. Bırakıldığı anda etrafı Ankara TEM polisi tarafından çevriliyor ve Ankara TEM polisi gözaltına alıyor. Niye? Hakkında ihbar var diye. Üç gün tekrar gözaltında tutuluyor ve tutuklanıyor. Savcıya işkence gördüğünü anlatmaya çalışırken savcı bakmıyor bile. Vücudunda elektrikten kaynaklı yüzlerce yara var.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Türkiye’de işkence yok.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – İşte, bu, işkencenin bu ülkede bir yönetme biçimi olduğunun çok doğrudan bir kanıtıdır. Ben buradan halkımıza sesleniyorum: İşkenceyi, katliam siyasetini bir yönetme biçimi olarak belirleyenlerden kurtulmak bizim elimizde. İşimizi, ekmeğimizi çalanlar, işimize, ekmeğimize göz koyanlar ile bu işkencecilerle katliam siyaseti yürütenler aynıdır. İşte, tam da burada barolara gerçekleştirilen operasyonun da bir amacı budur. İşte, halkımızın korunması, haklarının korunması, işkenceye karşı mücadelenin de aynı zamanda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Selamlayalım efendim.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Baroya dönük bu operasyon, aynı zamanda, işkenceye karşı mücadelenin de engellenmesine yöneliktir.

Evet, buradan ben Alevilerin inanç özgürlüğünün, eşit yurttaşlık mücadelesinin, tüm halklarımızın, işçi sınıfının ve emekçilerin iş, ekmek, özgürlük mücadelesinin en güçlü biçimde yürütüldüğü koşullarda olduğumuzun altını çizmek isterim. Karanlığın en koyu olduğu anda olduğumuz doğrudur fakat aydınlığa en yakın olduğumuz andır. Cesaret ve kararlılıkla yan yana geldiğimizde bu ceberut sistemi, emin olun, yerle bir edebiliriz.

Tüm halkımıza buradan bir kez daha selam ediyorum ve teşekkürlerimi sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Arslan Kabukcuoğlu                   Fahrettin Yokuş           Aydın Adnan Sezgin

          Eskişehir                                Konya                                  Aydın

        Yasin Öztürk                          Aylin Cesur                        Dursun Ataş

            Denizli                                 Isparta                                 Kayseri

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun Ataş.

Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İki haftadır görüştüğümüz, “ikinci yargı reform paketi” adını verdiğimiz bu kanun teklifinin 32’nci maddesinde “celse harcı” olarak geçen harcın ismi “başvurma harcı” olarak değiştiriliyor ve tamamına baktığımızda da maalesef bir reform paketi olmaktan çok çok uzak. Haftalardır bunun üzerinde konuşuyoruz, muhalefeti ne dinleyen var ne de verdiği tekliflere “Acaba doğru mudur?” diye dönüp bakan var. O yüzden, kanun üzerinde çok fazla konuşmadan, şehrim olan Kayseri’nin sorunlarını dile getirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ticaretin merkezi, sanayi şehri ve tarımda Anadolu’nun parlayan yıldızı olan Kayseri bu özelliklerini günden güne kaybediyor; ulaşımı zor, üretimden uzak, sıradan bir şehir hâline dönüşüyor.

1926 yılında uçak üretimi yapan, Sümerbank Bez Fabrikasının olduğu Kayseri, Hava İkmal, Anatamir, TANKSAN, ASPİLSAN gibi sanayi altyapısına sahiptir. Yerli otomobil ve savunma sanayisi yatırımlarına uygun, altyapısına sahip olan Kayseri’mize şimdi millet bahçesi yapmak için uğraşıyoruz. Kayseri’nin kek ve çay verecek bahçeye değil iş ve aş verecek sanayi yatırımlarına ihtiyacı var, ancak maalesef ki yatırım yapacak Hükûmet yok, yatırıma öncülük edecek Bakanlar yok fakat şehrimize gelen ve söz verip verip giden birçok Bakan var. Bir yıl içerisinde şehrimize Hazine ve Maliye Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Tarım ve Orman Bakanı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, Millî Savunma Bakanı geldiler. En son geçen hafta yine Millî Savunma Bakanı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı geldi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız şehrimize ilk defa geldi, kendisinden önceki selefleri gibi hızlı trenin, Kayseri havaalanının, tramvay hatlarının sözünü verdi ve gitti. Kendisinden önce bu sözleri 2 Cumhurbaşkanı, 3 Başbakan, birçok Bakan daha önce de verip gitmişlerdi. Bakalım çiçeği burnundaki Bakanımız sözlerini tutacak mı? Ama bilsinler ki bu saatten sonra Kayseri’nin boş laflara karnı tok, bu laflara verilecek cevabı da çok. Kayseri artık söz değil icraat bekliyor.

Şehrimizi ziyaret eden Bakanlar zirai dondan ve dondan zarar gören çiftçilerimizi ziyaret dahi etmedi, sanayici ve esnafımızı dinlemedi, çiftçilerimizin sorunlarını dinlemedi. Felahiye, Özvatan, Sarıoğlan, Akkışla, Pınarbaşı ve Sarız ilçelerimizde hâlâ doğal gaz bulunmuyor, bu ilçelerimize doğal gaz ne zaman gelecek, kim getirecek, kimse bunu bilmiyor. Develi’de heyelan mağduru olan vatandaşlarımızı dinlemediler, mağduriyetlerini gidermediler, Develili hemşehrilerimiz bar bar bağırıyor. Sarıoğlan ve Bünyan sınırındaki Palas Tuzla Gölü’nün bozulmakta olan doğal çevresini defalarca gündeme getirdik. Seçim zamanı söz verdiler, Camikebir, Argıncık ve Oruçreis kentsel dönüşümü ile TOKİ yatırımlarından bahsetmediler, Develili hemşehrilerimizi dinlemediler. Evet, Kayserili hayırseverdir, şehri için her şeyi yapar, ülkesi için her şeyi yapar; şehre yatırım gelmeyeceğini anlarsa da bu saatten sonra gereğini yapar.

Değerli milletvekilleri, Kayseri’ye 2020’de 358 milyon TL ödenek ayrıldı. Yatırımlar toplamına bakıldığında yüzde 0,46’ya tekabül ediyor, yani yüzde 1 bile değil. Hâlbuki Kayseri’nin gayrisafi millî hasıladaki payına bakarsak ülke sıralamasında 13’üncü şehir.

Diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı sarayına bakalım, 2020 yılında 610 milyon TL harcanacak. 2019 yılında sarayın bahçesine 2,8 milyar TL harcandı. Marmaris’teki saraya 435 milyon TL harcanacak, Ahlat’a yapılan saraya ne kadar harcanacağını bilen dahi yok. Keyfî, şatafat ve israf harcamalarının tek kalemi, Kayseri’ye yapılan yatırımlardan çok daha fazla.

Şimdi de, Kayserililer işsiz ve aşsız gezerken, şehzade Bilal Erdoğan’ın Okçular Vakfına Belediye 10 milyonluk tesis yapmayı planlıyor. İstanbul ve Ankara Belediyelerinde ödenekleri kesilen yandaş vakıf ve dernekler gözlerini şimdiden Kayseri’ye diktiler. Kayserilinin işini ve aşını Suriyelilere, hakkını vakıflara aktarıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, daha önce de söyledim, on yedi yılda AKP Kayseri’den 1 Cumhurbaşkanı, 3 Bakan, birçok milletvekili ve sayısız bürokrat çıkardı. Kurulduğu günden itibaren Kayseri AKP’ye her seçimde rekor oy verdi. Buna rağmen “Kayserili işini bilir.” mantığıyla şehrimize kamu yatırımları yapılmıyor, şehrimiz devlet yatırımlarından mahrum bırakılıyor ama bu böyle gitmez.

Kayserili uyanıktır, Kayserili zekidir; dediğiniz gibi, işini de gayet iyi bilir, günü gelir yapılmayan yatırımların hesabını sizden bir bir sorar diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 33’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Bülent Tezcan                         Orhan Sümer                 Süleyman Bülbül

             Aydın                                  Adana                                  Aydın

   Nurhayat Altaca Kayışoğlu            Emine Gülizar Emecan         Rafet Zeybek

             Bursa                                     İstanbul                            Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan.

Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli vekiller, evet, bu görüştüğümüz Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nde tam 66 madde var. Geçen haftadan beri bu kanun teklifini konuşuyoruz. İçinde 2-3 tane görüşülmesi gereken konu dışında “reform” adı altında görüşülebilecek hiçbir şey yok. Bunu konuşuyoruz üç haftadır. Üstelik dün de Meclise gelen, Avukatlık Kanunu’nda değişiklikler içeren kanun teklifi bu kanun teklifinin önüne geçmiştir ve dünden beri de bu baroların seçim sisteminde yapılan değişiklikleri konuşuyoruz. Şimdi, hangi ortamda yapıyoruz bu konuşmaları? Şöyle bir bakalım: Covid-19 gibi bir tehlikeyle karşı karşıyayız ve Mecliste vakalar artmış durumda. Milletvekilleri bile pozitif çıkmaya başladı; hepsine buradan, tabii, geçmiş olsun diyorum, sağlıklar diliyorum. Personel aynı şekilde ve burada tedirgin bir ortamda görüşmeler yapıyoruz. Ama yaptığımız bu görüşmelerin, konuşmaların, tartıştığımız konuların, getirdiğimiz kanunların halkın, vatandaşın sorununa dokunan hiçbir yönü yok.

Şimdi, değerli vekiller, çıkın sokağa ve insanlara bir sorun “Meclis çalışsın mı, çalışmasın mı?” diye. “Çalışsın.” derler. “Biz nasıl çalışıyoruz, siz de çalışın.” diyecekler tabii ki, elbette. Sonra onlara bir sorun, “Ama biz, işte, baroların seçimiyle ilgili kanunda değişiklikler yapıyoruz, işte, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nu görüşüyoruz, uygun mudur?” diye sorun, “Ben ne anlarım baroların seçimiyle ilgili kanundan? Bana ne muhakemelerden, bana ne bunlardan?” diye başlar size söylemeye. Ondan sonra da şunları söyler: “Ben kiramı ödeyemiyorum, ben evime ekmek götüremiyorum, ben borcumu ödeyemiyorum, esnaf olarak kepengimi açamıyorum.” der. Gidin, sanayiciye sorun “Ben üretemiyorum.” der. Daha yeni, 400 tane ürüne gümrük vergisi getirildi ve bunların içerisinde sanayicinin üretimde kullandığı teçhizatlar, ham madde ürünleri var. Sanayici nasıl üretecek? Üretemeyince işinden personel çıkaracak, işsizlik artacak. Ondan sonra sorun işçiye “Benim kıdem tazminatıma dokunma!” diyecektir. Şimdi, böyle bir durumda, ülkeyi yönetemediğinizi ve çözümleri üretemediğinizi ve bunları gölgelemek istediğinizi görüyoruz.

(Uğultular)

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Duyamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Emecan, bir saniye efendim.

Lütfen… Genel Kurulda uğultu var, hatibi dinleyelim efendim.

Buyurunuz Sayın Emecan.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sizin tek amacınız iktidarı korumak olmuş ve gittikçe de otoriterleşen bir hâl almaya başladınız.

Şimdi, değerli vekiller, hukuk devleti olmak çağdaş bir demokrasinin en önemli göstergesidir. Bir ülkede demokrasiyi, yargı bağımsızlığını, hak ve özgürlükleri gerilettiğiniz zaman ekonomi de geriler, ekonomide de başarısız olursunuz. “Türkiye çağdaş demokrasinin neresinde acaba?” diye soracak olursak, tarihi incelediğimiz zaman, her otoriter siyasal iktidarın hukuku tanımayıp yargıyı kendi emrine almaya ve adaleti yok etmeye çalıştığını görürüz. Bu da yetmez sadece; kültür, sanat, edebiyat alanlarında da hep kendi istedikleri olsun isterler.

Eğitime geldiğimizde, eğitimi egemenlik altına alarak gelecek kuşakların devlete değil sadece kendilerine bağlı olarak yetişmesini isterler. Kendileri gibi düşünmeyen STK’leri de yok etmek isterler. Bilmiyorum bu söylediklerim sizlere tanıdık geliyor mu? İşte siz, çağdaş demokrasiden otoriter bir rejime doğru freni patlamış bir kamyon gibi ilerliyorsunuz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Sanıyorsunuz ki iktidarınız sonsuza kadar sürecek ve hukuk size hiç lazım olmayacak. O kadar çok örnek var ki zamanım azaldığı için hepsini sayamayacağım tabii ki burada ama en son kamuoyunda çok tartışılan, bu Barolar Birliği seçim sistemindeki değişiklikleri içeren teklifi dün Meclise getirdiniz. Barolar kamu tüzel kişiliğidir. Ancak sizin gibi düşünmüyorlar diye, baroların delege sistemini değiştirip çoklu baro oluşturarak, yargının üç ayağından biri olan savunma ayağını bölerek yeni bir ucube sistem yaratıyorsunuz. İlk ucube sisteminiz neydi? Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi, yani tek adam rejimi. Getirdiğiniz ikinci ucube sistem de işte bu çoklu baro sistemidir değerli arkadaşlar. Bu teklifin yanlışlığını ortaya koyabilmek için çırpınan baro başkanlarının da temel hak ve özgürlüklerini ayaklar altına aldınız. Baro başkanlarını Ankara kapılarında yirmi sekiz saat beklettiniz. Aç, susuz, tuvaletsiz zulmettiniz onlara, zulmettiniz!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Emecan.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadenizi isteyeceğim.

Şimdi, tüm bunlar neden yaşanıyor diye baktığımızda… Çünkü siz halkın ihtiyaçlarını artık çözemiyorsunuz, onlara bir ilaç olamıyorsunuz ve kendi iktidarınızı da korumanız gerekiyor, kollamanız gerekiyor. Uluslararası alanda da “otokrasiyle yönetilen bir ülke” değerlendirmesi yapılan bir noktaya gelmiş durumda ülkemiz. Yakın zamanda yayınlanan Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde iktidar gücünün hukuka bağlılığı sıralamasında 128 ülke arasında 124’üncü sıradayız değerli vekiller.

Şimdi, içinde yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını sağlayan, temel insan haklarını koruyan ve güçlendiren, hukukun önünde eşitliği sağlayan, hak arama yollarını açan, adaleti sağlayan, hukukun evrensel ilkelerine saygı duyan, hayata geçiren maddeler olan bir paket getirin, biz de destek verelim. Tabii, getirdiğiniz Avukatlık Kanunu Teklifi’ni de bir an önce geri çekin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 33’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Yasin Öztürk                     Arslan Kabukcuoğlu             Fahrettin Yokuş

            Denizli                                Eskişehir                                Konya

   Aydın Adnan Sezgin                     Aylin Cesur                        Hüseyin Örs

             Aydın                                  Isparta                                Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 33’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklif edilen maddeyle 6100 sayılı Kanun’un 331’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme” ibarelerinin “Görevsizlik veya yetkisizlik” şeklinde değiştirilmesi öngörülmektedir. Kısaca, bu maddede bir lafzi değişiklik söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde, Trabzon ilimizin çok güzel bir ilçesi var, Akçaabat, bu ilçemizden bahsetmek istiyorum. Akçaabat, Trabzon’un batısında yer alan çok güzel bir ilçemizdir. Deniziyle, yaylalarıyla, Sera Gölü’yle, Orta Mahalle’siyle ve coğrafi tescilli Akçaabat köftesiyle, cumhuriyetle yaşıt Sebatspor’uyla ve yıllarca dünya 1’incisi olmuş horonuyla sadece bölgemizde değil Türkiye'de ve dünyada tanınan bir ilçemizdir.

Bu noktada şunu da söylemeden geçemeyeceğim: 1923 yılında kurulan bir futbol kulübü olan bu Akçaabat’ımızda mevcut stadyumumuz yıkılarak yerine millet bahçesi yapılmıştır. Bugün Akçaabat ilçemiz, baktığımızda, 125 bin nüfusuyla 3 ilimizden daha fazla nüfusa sahip olan bir ilçemiz olmasına rağmen maalesef stadyumu yoktur. Akçaabatlı gençler ilçemize bir stadyumun derhâl, en kısa zamanda tekrar kazandırılmasını istiyor.

Bu ilçemizin gelir kaynağı eskiden denizcilik, ticaret ve tarımdı. Tütün üretiminin yasaklanmasından bölge tarımı önemli bir darbe aldı. TEKEL kapandı, insanlarımız işsiz kaldı. Bir zamanlar Akçaabat’ımızla özdeşleşen zeytin bahçelerimiz yok oldu. Akçaabat zagudası neredeyse unutuldu. Bugün, Akçaabat’a baktığımız zaman verimli topraklarının, maalesef, imara açıldığını görüyoruz. Beton binalarla perdelenen o güzelim tarihî Orta Mahalle ne yazık ki kartpostallarda kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, Akçaabat ilçemizin en büyük sorunu işsizliktir. Bu ilçemiz için yapılması gereken, bahçe tarımı, hayvancılık ve balıkçılığın desteklenmesidir ama asıl üzerinde durulması gereken turizmdir. Bu noktada Akçaabat’ta bulunan tarihî bir kalemiz ve bu kalemizin bulunduğu bölgenin çok yakınında yaşanan Rus işgaline karşı kadını ve erkeğiyle Akçaabatlıların verdiği kahramanca mücadeleye yani Sargana direnişine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Akçaabat ilçe merkezine 8 kilometre mesafede, denizin hemen kıyısında tarihî Akçakale Kalesi yer almaktadır. İşte, hemen denizin kenarında Akçakale Kalemiz. Burada da baktığımız zaman, hemen denize sıfır, güzel bir tarihî kalemiz, Akçakale Kalemiz. 14’üncü yüzyılda İmparator II. Aleksios tarafından yaptırıldığı bilinen bu tarihî kale, yıllardır ihmal edilmiştir. Moloz ve kesme taşlarla yapılan bu kale, birçok bölümü yıkılmasına rağmen, hâlâ daha orijinalliğini korumaktadır, bugün de Akçaabat Belediyesine tahsisli durumdadır.

Bu kale, arkeolojik kazılar ve restorasyon çalışmalarıyla bölge turizmine bir an önce kazandırılmalıdır. Bu çalışmalar belediyenin imkânlarıyla bitirilecek gibi değildir, Kültür ve Turizm Bakanlığımız bu kalenin restorasyonuyla ilgili bir an önce harekete geçmelidir, gerekli ödenekler çıkarılmalıdır. Söz konusu kale, sadece Akçaabat için değil, hem Trabzon hem de ülke turizmi açısından önemli bir turizm merkezi hâline getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Akçakale’nin bulunduğu bölgenin çok yakınında yaşanan ama ne yazık ki tarihî arşivlerde yer bulamayan bir kahramanlık destanından da bahsetmek isterim. Akçaabat’ın tarihinde 1810 yılı Ramazan ayı ayrı bir yer tutar. Bu tarihte, Rus donanması Akçaabat’ın Sargana mevkisine çıkarma yapmak istemiş ancak bölgede yaşayanların büyük bir direnişiyle karşılaşmıştır. Akçaabat halkı, 48’i kadın olmak üzere 969 kayıp vererek bölgeyi savunmuş, Rus işgalini engellemiş ve Rusları geri püskürtmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Örs.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Burada, Akçaabatlı kadınlarımızın Ruslara karşı ortaya koydukları mücadele ve direniş de çok önemlidir. Bu şanlı Sargana direnişini ölümsüzleştirmek adına söz konusu yere bir anıt inşa edilmesi, gelecek nesillere tarihimizin taşınması açısından da çok faydalı olur diye düşünüyorum.

İnşallah, Akçakale Kalesi restorasyonu tamamlanır, Sargana direnişinin simgesi bir anıt inşa edilir ve bölge, tarihî ve kültürel bir merkez olarak turizmin hizmetine açılır. Bu vesileyle bu direnişte hayatlarını kaybedenleri, kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.

Konuşmamın son cümlesi olarak, hepinizi en kısa zamanda Akçaabat’a bekliyorum. Hepinize iyi akşamlar diliyorum.(İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) esas numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinde geçen “veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                          Hasan Özgüneş                  Züleyha Gülüm

           İstanbul                                 Şırnak                                 İstanbul

         Murat Çepni                          Şevin Coşkun                          Sait Dede

             İzmir                                    Muş                                   Hakkari

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak üzere, Hakkâri milletvekilimiz Sayın Sait Dede.

Buyurunuz Sayın Dede.

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Ülkemizde, son yıllarda, giderek artan biçimde temel kanunlarda değişiklik yapılmakta; değişikliklerin tamamının, hiç tartışılmadan, ilgili kişi ya da kurumların görüşleri sorulmadan, aceleyle Meclise getirilerek kanunlaştırılması yoluna gidilmektedir. Bu anlaşılmayan acelecilik sonuçta, aynı kanun üzerinde defalarca değişiklik yapılma zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Eski adıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 1927 yılından 2011 yılına kadar yani seksen üç yılda 33 defa değişikliğe uğramış, 2011 yılından bugüne ise -eğer bu değişiklik kabul edilirse- 19 kez değiştirilmiş olacak. Şimdi, tekrar yargılamanın etkin ve verimli bir biçimde yürütülmesi için HMK burada, Genel Kurulun gündeminde. Çözüm bekleyen, bilinen ve kronikleşmiş sorunlar mevcut iken temel kanunlarda sık sık değişiklik yapılması o uygulayıcılarda kafa karşıklığına sebebiyet vermekte, bir içtihat oluşumuna engel olmakta, bir gün öncesiyle geçersiz olan, bir gün sonra geçerli sayılmakta. Tek suçlu, yargıdaki gecikmenin tek sorumlusu kanunlara bağlanmaktadır. Gecikmelerin asıl sebebi, böyle alelacele, yangından mal kaçırırcasına hazırlanan kanunlardır. Elbette, tüm kanunlar zaman içinde değiştirilebilir ancak bu yapılırken kanunun sistematiği, amacı ve ruhu zedelenmemelidir. Teklifin genel gerekçesinde doktrin ve uygulamadaki görüşlerin değerlendirildiği belirtilmişse de teklif görüşe sunulmamış, en azından konunun uzmanlarının görüşü alınmamış, mesleki kuruluşlar, hukuk fakülteleri, yargı organları ve hukuki kurumların görüşleri değerlendirilmemiş, bu konudaki toplantılarda tartışılmamıştır. Eğer yapıldıysa kamuoyuna karşı sorumluluğunuzu yerine getirip lütfen, açıklayın; hangi baroyla görüşülmüş, hangi hukuk fakültesinden görüş alınmıştır?

Değerli milletvekilleri, şimdi, iktidarın kalem oyunlarıyla, kelime oyunlarıyla hukuk düzenlemesi anlayışının yanında, bir de pratikte hukukun icra edilişi esnasında Hakkâri ili özelinde yaşanan hukuki anormalliklere de kısaca değinmek istiyorum. Hakkâri’nin normali, sürekli GBT kontrollerine girmek, adımbaşı bulunan arama noktalarında aramalara maruz kalmak, aldığı 2 kilo pirincin hesabını karakol komutanına vermek, deposundaki yakıtın neden fazla olduğunu izah etmek. Hakkâri’nin normali yine “Nereye? Niçin? Neden gidiyorsun?” sorularına makul cevaplar vermek. Bu anormal durum, temel hak ve özgürlüklerin, hukukun askıya alınmasıyla normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Bugün, sürekli hâle gelen yasaklamalarla, il ve ilçe merkezleri dışında kalan bölgelerin tamamı özel güvenlik bölgesi ilan edilmekte, bu keyfiyet hukuka aykırı olarak valiliğe ve İçişleri Bakanlığına bırakılmaktadır.

Hukuk devleti, kendi yaptığı hukukla kendini sınırlandıran devlettir. Buradaki amaç, toplumsal yaşamda bir veya birkaç kişinin keyfîliğinin değil yasaların egemen olmasını sağlamaktır. Ne idari anlamda bir denetim yapılmakta ne de yargısal denetim yapılmaktadır. Cezai anlamda ise yaşanan olaylara baktığımızda, ne yazık ki bu haksızlıklar himaye edilmekte, bir devlet politikası olacak şekilde korunmaktadır.

Bakınız, geçen hafta, 2016 yılında Yüksekova’nın Büyükçiftlik beldesinde ot toplayan çocuklarına yemek götürürken öldürülen Sürmi İnce’nin Yüksekova Ceza Mahkemesinde duruşması görüldü. 9 şüpheli hakkında takipsizlik kararının önceden verildiği dosyada yargılanan tek sanık vardı. Bu tek sanığın yargılandığı dosyada sanığa verilen üç yıl dört ay hapis cezası istinaf mahkemesi tarafından bozularak yerel mahkemeye geri gönderilmiştir; bozma gerekçesi ise sanığa verilen cezanın fazla bulunması. Bir anne öldürülüyor ve adalet “Üç yıl ceza çok.” diyor, bu mu adalet? Yüksek mahkeme, cezasızlık zırhını suç işleyen kolluk kuvvetine giydirebilmek için epey titiz davranıyor. Tabii, bu vaka tek değil; Bemal Topçu, Mehmet Reşit İşbilir, Veysel İşbilir, Rahmi Safhalı, Serhat Buldan, Necdet İşözü, Aydın Tümen, Mehmet Temel, Sertip Şen, Vedat Ekinci ve toplanmamış mühimmatlarla oynarken ölen çocuklar. Bunların tamamı sivil, silahsız, evinde, bahçesinde, sokağında öldürülen yurttaşlarımız. Bu saydıklarım son birkaç yılda yaşananların yalnızca bir kısmı, Hakkâri’nin anormal normali bu işte. Bu cinayetlere karışanlar ve bunların failleri korundu hatta bir kısmı ne acıdır ki ödüllendirildi. Dolayısıyla şunu net bir şekilde ifade etmek kendi adıma bir sorumluluk ve zorunluluktur. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturunuzun içerisindeki insan Kürt değildir ve bu açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Dede.

SAİT DEDE (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Şimdi, Genel Kurulda siz sayın milletvekillerine soruyorum: Hani hukuk, hani temel hak ve özgürlükler, hani nerede o en kutsal yaşam hakkı? Anayasa’da yazıyor, Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Hukuk devleti anlayışına göre, hukuk yoksa devlet de yoktur. Hukukun olmadığı yerde var olan, sırf bir örgütlü şiddettir. Bu şiddeti uygulayanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar ama Hakkârili köyüne, mahallesine gidemiyor. Seçtiğim milletvekili, belediye başkanı tutuklanıyor. Hukuk, iki satırlık bir yasa değildir. Hukuk “Yok kanun, yap kanun.” demek değildir; hele, böyle alelacele temel kanunları bir oldubittiye getirmek hiç değildir.

Hukuk ve adaletin bir gün herkese lazım olacağı gerçeğini belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, 34’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yapılan değişiklik kapsamındaki (b) bendinde geçen “verilen” kelimelerinin “alınan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Özkan Yalım                        Aysu Bankoğlu              Sevda Erdan Kılıç

             Uşak                                   Bartın                                   İzmir

        Murat Bakan                           Metin İlhan                      Rafet Zeybek

             İzmir                                  Kırşehir                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen, Antalya Milletvekilimiz Sayın Rafet Zeybek.

Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında, madde üzerinde konuşmak istiyordum, daha doğrusu 40’ıncı madde üzerinde ama amacım, kesinlikle polemik yapmak değildir. Geçen hafta, bu teklifin görüşmekte olduğumuz ikinci bölümünün tamamı üzerinde yaptığım bir konuşmadan sonra, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay şahsımla ilgili birtakım iddialarda bulundu, daha doğrusu, açıkçası haksız bir suçlamaya maruz kaldım. Bu nedenle bunu açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Akçay benim o konuşmamdan sonra “Eğer hafızam yanıltmıyorsa Rafet Bey üç dört ay önceki bir konuşmasında ‘Kırk yıldır siyasetin içinde birisi olarak…’ Belli ki kırk yıldır siyaset yapmış oysa işte savcılık yaptığını söyledi.” dedi. Bunun üzerine ben Grup Başkan Vekilimizle konuştum, o da açıklama yaptı, “Rafet Bey böyle bir şey söylemedi.” dedi. Bu şekilde konuşmalardan sonra Sayın Akçay buradan ayrıldı, bir süre sonra tekrar geldi, söz istedi yani tutanağı getirtti, öyle anlaşılıyor. Bizim Grup Başkan Vekilimiz de açıkçası “Eğer böyle bir konuşma yaptıysa Rafet Zeybek, biz özür dilemesini biliriz.” demişti. Sayın Akçay tekrar gelişinde “Evet, tutanağı getirdim, aynen okuyorum.” dedi hatta “İşte ‘Şu kadar yıl savcılık yaptım.’ ifadelerini kullandı ama ben tutanağı getirdim; öncelikle kendi hafızamı tebrik ediyorum ve 15/10/2019, Yasama Yılı 3, Birleşim 6, tutanaktan aynen okuyorum.” dedi. “Kırk yıldır siyasetin içinde olan birisi olarak bu tür kişileri politikanın yüz karası olarak değerlendiriyorum.” Sadece bunu okudu. Zaten, ben o tutanakları da aldım, tutanakta bu yazıyordu. Tabii, onun üzerine hemen konuşmalar başladı, derken şey bitti. Buradan çıktıktan sonra tutanakları ben de aldım; evet, öyle bir söz söylemişim ben, daha doğrusu “söz” derken, o tarihte konuşurken -onu özellikle okumak istiyorum- şöyle demişim değerli arkadaşlar “Şimdi size 25 Mayıs 2019 tarihinde çekilen hâkim, savcı kurasında Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu konuşmanın bir kısmını okuyacağım.” deyip başlamışım okumaya: “‘Dün, yine bir siyasi partinin genel başkanı Meclisteki grup toplantısında yargı mensuplarımızla ilgili olarak ahlak, edep, insaf, hepsinden önemlisi, insanlık dışı sözler sarf etti. Bunlar öyle ileri gittiler ki -affedersiniz, affınıza sığınıyorum- bir küfretmedikleri kaldı. Kırk yıldır siyasetin içerisinde olan birisi olarak bu tür kişileri politikanın yüz karaları olarak değerlendiriyorum.’” Yine devamında diyor: “…kuru gürültüyle üste çıkma vasıtası olarak görenlere en güzel dersi yine yargının kendisi verecektir.” Ben de eleştirmişim, demişim ki: “Bir Cumhurbaşkanı bir kura töreninde ‘Yargı bunların dersini verecektir.’ diyorsa o yargı bağımsız olmaz.” Ama Sayın Akçay -öyle anlaşılıyor, tabii, hafızası kuvvetli olabilir, ona bir şey demiyorum- belli ki benim söylediklerimi ya da okunanları anlamamış. Ama buna rağmen, gerçekten… Hatta şöyle bir sözü de söyledi, “Yani biraz tutarlı olmak lazım.” dedi. Ben beş yıllık bir siyasetçiyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben beş yıllık siyasetçiyim ama yirmi yedi yıl cumhuriyet savcılığı yaptım. Bu süre içerisinde binlerce dosyaya baktım. Benim hiçbir dosyamın içerisine siyaset girmemiştir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hadi oradan! Külliyen yalan!

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Girmemiştir…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Külliyen yalan! (CHP ve AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAVİT ARI (Antalya) – Nereden biliyorsun, nereden?

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Girmemiştir…

Yine, insanlar arasında ayrımcılık girmemiştir! İnanç farklılıkları girmemiştir!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Girdi, girdi…

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Cinsiyet ayrımcılığı girmemiştir!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Suçlu birisi gibi konuşuyorsun ya! Rahat ol, rahat!

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Ben o koltukta, peygamber koltuğunda oturuyor bilinciyle görev yaptım. (CHP sıralarından alkışlar) Ama eğer siz, siyaset yapan hâkim, savcı arıyorsanız, dört yıldır atamasını yaptığınız hâkim, savcılara bakınız! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim lütfen.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Bunların içinde parti üyelerini, yöneticilerini göreceksiniz, aday adaylarını göreceksiniz! İyi bakın! Eğer göremezseniz ben size hepsini göstereceğim. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Suçlu gibi konuştun, suçlu gibi! Rahat konuş!

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – İl başkanından, ilçe başkanından hâkim atayanlar… Biraz saygı gösterin!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rahat konuş, suçlu gibi konuşma!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Bülbül, buyurunuz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

67.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Zeybek’in konuşmasını dinledik. Şimdi, tabii, Mecliste birtakım konuşmalar yapılırken bazı konuşmaların aktarımı sırasında tırnak içerisinde, tırnak dışında… Öyle bir ifadedir ki o demin ifade edilen “İşte, kırk yıllık siyasetçiyim, ben böyle bir şey görmedim.” Bir konuşmanın arkasına kendi beyanı olarak eklenebilecek bir ifadedir. Bunun, Meclis görüşmeleri sırasında böyle anlaşılması da söz konusu olabilir. Netice itibarıyla, Sayın Erkan Akçay'ın hafızasının kuvvetli olduğu ortaya çıktı, o kısımda bir yanlışlık yok. Neticede öyle bir beyan söz konusu fakat tabii ki buradaki beyan, kendi şahsıyla alakalı olarak, kendi hukukçuluğuyla ilgili olarak kullandığı ifadeleri, biz beyana itibar etmek noktasında oluruz. Bu noktada bizim herhangi bir şeyimiz söz konusu değil ama geçmişte böyle bir konuşma olduğunu biz hatırladığımız için Sayın Grup Başkan Vekilimizin ifadeleri olmuştur. Bizim bu aşamada söyleyeceğimiz bunlardır.

Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – 35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Madde kabul edilmiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyle ilgili 1 önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 39’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 39 - 6100 sayılı Kanunun 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine ‘temyiz edilebilen alacak davaları’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘ile kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanlar’ ibaresi eklenmiş, (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.

‘c) Yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar.’

‘g) 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar.’”

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat  Muhammed Fatih Toprak

            Denizli                                İstanbul                             Adıyaman

          Salih Cora                            Recep Özel                    Bayram Özçelik

           Trabzon                                 Isparta                                 Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 6100 sayılı Kanun’un 362’nci maddesinin (1) fıkrasının (b) bendine eklenen ibareyle, kira ilişkisinden doğan diğer davalardan üç aylık kira tutarı temyiz sınırının üzerinde olanların temyize tabi olacağı hükme bağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

40’ıncı maddeyle ilgili bir önerge var. Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 40’ıncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Bülent Turan                    Mehmet Doğan Kubat                Ramazan Can

          Çanakkale                              İstanbul                              Kırıkkale

         İsmet Uçma                      Mehmet Uğur Gököz            Ahmet Çolakoğlu

           İstanbul                                 Isparta                             Zonguldak

         Hamdi Uçar

          Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 6100 sayılı Kanun’un 390’ıncı maddesinin (1)’inci fıkrasına eklenmesi öngörülen cümle tekliften çıkarılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda 40’ıncı madde metinden çıkmıştır. Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek adına, görüşmelere mevcut madde numaraları üzerinden devam edilecektir. Madde numaraları, kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca teselsül ettirilecektir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.24

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 2 Temmuz 2020 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.26



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(´) 216 S. Sayılı Basmayazı 24/6/2020 tarihli 104’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.