TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

105’inci Birleşim

30 Haziran 2020 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Erzurum ili ve ilçelerinin turizme katkılarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 8 Temmuz 2018 tarihinde Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, raylı sistemlerin Eskişehir ili ve Türkiye için önemine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 28 Haziran İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu’nun Eşek Adası’nı ziyaretine ilişkin açıklaması

3.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinin devam etmesi nedeniyle esnafın mağduriyetinin giderilebilmesi için 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan borçlarına yönelik yeni bir düzenleme yapılmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

4.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, mahkemelerce FETÖ davalarından beraat ettirildiği hâlde devlet memurluğundan el çektirilen vatandaşlardan idare tarafından görevlerine döndürülmeyenlerin olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, “Onur Yürüyüşü” adı altında millî ve manevi değerlere saldırıldığına, gençleri kötü alışkınlıklara sürükleyecek her türlü oluşuma ve düşünceye fırsat vermeyeceklerine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, ilk coronavirüs vakasının ülkede görüldüğü tarihten itibaren belediyelerin 81 ilde kurulan pandemi kurulları ve Vefa Sosyal Destek Gruplarıyla koordineli şekilde çalışmalarını sürdürmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 28 Haziran Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluşunun 2.229’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa ili Osmangazi ilçesi Çekirge Mahallesi’ndeki Havuzlu Park’ta yaşanan olumsuzluklara ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, adaletin olmadığı yerde haktan, hukuktan ve devletten bahsetmenin mümkün olmadığına, ölüm orucuna devam eden Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal’ın adil yargılanma taleplerinin karşılanarak yaşatılmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 30 Haziran Profesör Fuat Sezgin’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’yi demokraside ve ekonomide dünyanın en büyükleri arasında görmekte kararlı olduklarına ilişkin açıklaması

12.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, üniversitelerin ait olduğu topluma ve dünyaya bilimsel açıdan nitelikli eğitim sağlamakla yükümlü olduklarına ilişkin açıklaması

13.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, cumhuriyetin ilk Millî Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’nin evine Nuri Pakdil’in isminin verilerek neyin amaçlandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

14.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, coronavirüs salgınının önlenmesi ve kontrolü noktasında önemli katkıları olan birinci basamak sağlık kuruluşlarının verimli kullanılabilmesi için yapısal sorunlarının çözülmesinin zorunluluk arz ettiğine ilişkin açıklaması

15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Sarıoğlan ilçesi Palas Mahallesi’nin kanalizasyon sorununun giderilerek Tuzla Gölü ve çevresinin turizme kazandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, kiraz üreticilerine üretim maliyeti ve satış için destek verilmesi, tarımsal desteklemelerin artırılması ile taban fiyat uygulamasının getirilmesini Tarım ve Orman Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, geçim sıkıntısı yaşayan emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, coronavirüs salgını nedeniyle zor durumda olan kahvehaneci esnafının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, iktidarın Ege Denizi’ndeki ada, adacık ve kayalıkları işgal eden Yunanistan’a ne zaman ses çıkaracağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, yeterli tıbbi personel ve pandemi uzmanı olmayan Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde Covid-19 vakalarının nasıl tedavi edileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 24 Haziran 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan atama kararlarıyla 6 üniversiteye yapılan rektör atamalarına, Sağlık Bakanlığınca Covid-19’la mücadele çerçevesinde Sırbistan’ın Sancak bölgesine tıbbi yardım ve doktor gönderilmesinin oradaki soydaşlar için önemli olduğuna, kıdem tazminatıyla ilgili yapılmak istenen düzenlemeye, Mardin ili Kızıltepe ve Derik ilçeleri başta olmak üzere elektrik kesintilerinin neden olduğu mağduriyetlerin giderilebilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 27’nci Dönem İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun kardeşi Ünal Osmanağaoğlu’na ölümünün 6’ncı yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine, temmuz ve ağustos aylarına ait Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının da ertelenmesi gerektiğine, millî elektrikli trenin fabrika testlerine Sakarya ilinde başlanması vesilesiyle üretim kararını veren devlete ve emeklerinden dolayı TÜVASAŞ’a teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, işkence meselesinin Türkiye’nin temel gündemleri arasında yer almaya devam ettiğine, 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetin’in evinde işkenceye maruz bırakıldığına, işkencenin zaman aşımı olmadığına ve hesabının yargı önünde verileceğine, Meclise sunulan çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Irak’ın kuzeyinde düzenlenen Pençe-Kaplan Operasyonu’nda şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Recep Yüksel’e, 27 Haziran Cumartesi günü Giresun ili Bulancak ilçesinde kaybolduktan sonra cansız bedenine ulaşılan 7 yaşındaki İkranur Tirsi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, yeniden görevlendirilen AK PARTİ Grup Başkan Vekillerine başarılar dilediklerine, Covid-19 testi pozitif çıkan milletvekillerine geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, coronavirüsle ilgili kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılmasının ardından vaka sayısının artması nedeniyle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın süreçle ilgili Meclisi tekrar bilgilendirerek yeni bir yol haritasının ele alınması gerektiğine, 2011 yılında Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü adını alan Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluşunun 99’uncu yıl dönümüne, Mustafa Necati Kültür Evi’nin adının Nuri Pakdil Kültür Evi olarak değiştirilmesini kabul etmediklerine, İzmir ili Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy hakkında terör örgütlerine üyelik suçlamasıyla hazırlanan iddianameye ilişkin açıklaması

25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, TÜVASAŞ projesi kapsamında yerli ve millî imkânlarla üretilen millî elektrikli trenin test sürüşüne Sakarya ilinde başlandığına, Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Hükûmetin yaptığı çalışmaların milletin nezdinde büyük güven oluşturduğuna ilişkin açıklaması

26.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun, Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, GAP’ın merkezi olan Şanlıurfa ilinden Türkiye’nin her bölgesine mevsimlik tarım işçilerinin gittiğine ve Konya ilinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

34.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Trabzon ilinde Sağlık Bilimleri Üniversitesine bağlı tıp fakültesi açılması kararının Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğine ilişkin açıklaması

35.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve avukatların meslek onurları için çoklu baro teklifine karşı olduklarına ilişkin açıklaması

36.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, dolu afetinden zarar gören Yozgatlı çiftçilerin mağduriyetlerini giderecek bir düzenlemenin hayata geçirilmesi için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye seslenmek istediğine ilişkin açıklaması

37.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, İzmir ili Bayındır ilçesinde kurulacak çinko ve kurşun ocağının bölgede bulunan tarım alanlarına ve yer altı sularına zarar vermesinin kaçınılmaz olduğu için sürecin durdurulmasına yönelik gereken mücadeleyi vereceklerine ilişkin açıklaması

38.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, özel güvenlik işçilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için iktidara seslendiklerine ilişkin açıklaması

39.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişinden devraldığı mirasla dünyanın çeşitli milletlerine yardım kapısı ve sığınağı olma geleneğini devam ettirdiğine ilişkin açıklaması

40.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, mağduriyetin önlenebilmesi için yeni normalde halı sahaların ve eğlence sektörünün gerekli önlemlerin alınarak açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, 27-28 Haziran tarihlerinde gerçekleşen YKS sınavında yaşanan olumsuzluklara ve Diyarbakır ilinde sınav sırasında rahatsızlandığı için izin isteyerek dışarı çıkan Ömer Ateş isimli öğrencinin tekrar sınava alınmaması nedeniyle intihar etmesine ilişkin açıklaması

42.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

50.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas ili Gölova ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle zarar gören esnafın bir an önce tespit edilerek gereğinin yapılmasını arz ettiğine ilişkin açıklaması

56.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

58.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, 31 Temmuz 2018 tarihinde terör örgütünün saldırısında hayatını kaybeden hemşehrisi Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeği Bedirhan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve terörün kökü kazınana kadar mücadeleye devam edileceğine ilişkin açıklaması

59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın ve Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

67.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

68.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

69.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

70.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

71.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

72.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

73.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

74.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

75.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraken açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, TBMM Başkanı adaylarının 2 Temmuz 2020 Perşembe gününden itibaren 6 Temmuz 2020 Pazartesi günü saat 24.00’e kadar Başkanlık Divanına bildirilmesi gerektiğine ilişkin duyurusu

B) Önergeler

1.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, (2/2086) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/82)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinden kaynaklı hasarın, ihmalin ve sorumlularının tespit edilmesi, oluşan mağduriyetlerin giderilmesi ve aynı felaketin bir daha yaşanması durumunda oluşacak hasarın en aza indirgenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de son zamanlarda artan işkence vakalarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Covid-19 salgınının esnaf ve sanatkârlar üzerindeki etkilerinin araştırılarak bunların yaşadıkları sorunlara karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3002) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin TBMM İç Tüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2020 tarihinde tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 1, 2, 7, 8, 9, 14, 15 ve 16 Temmuz 2020 salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;

TBMM Başkanı seçiminin 7 Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, Başkan seçilene kadar tüm turların yapılmasına ve bu birleşimde Gündem’in ""Seçim” kısmında yer alan işlerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan hariç 20 üyeden kurulmasına ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 6 kâtip üye, 3 idare amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 3 kâtip üye, 1 idare amiri; Halkların Demokratik Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri; İYİ PARTİ Grubuna 1 kâtip üye şeklinde olmasına;

Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından; Dilekçe Komisyonunun 12 üyeden, Plan ve Bütçe Komisyonunun 30 üyeden, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun 3346 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesi gereği 35 üyeden, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun 2937 sayılı Kanun’un ek 2’nci maddesi gereği 17 üyeden, diğer komisyonların 26’şar üyeden kurulmasına ve komisyon üyeliklerinin siyasi parti gruplarına dağılımının ekli listedeki şekilde olmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden Bilen ailesine Başkanlık Divanı olarak Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216)

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, Hazineye ait arazilerin tarıma açılmasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29528)

2.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Diyarbakır ilinde 2016 yılında tamamlanan operasyonlar sonrası hak sahiplerine verilecek konutlar üzerindeki sözleşmelerin tek taraflı olarak feshedildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29529)

3.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Narman Kanyonu’nda bulunan Göndere Vadisi’nin girişinde yapımına başlanan bina inşaatına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29530)

4.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Pazarcık-Narlı bölgesindeki Çöçelli köyünde yapılması planlanan kalker ocağı ve kırma-eleme tesisine ve kalker ocağının bölgedeki olası etkilerine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29531)

5.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Covid-19 salgını nedeniyle risk oluşturabilecek plastik, kâğıt ve diğer atık ithalatının durdurulması önerisine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29532)

6.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, devlet garantili kamu özel iş birliği ile yapılan projelerde yapılan ödemelerin Türk Lirası olarak belirlenmesi önerisi ile Merkez Bankasının son 5 yılda bastığı para miktarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29544)

7.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, 2020 yılı Ocak, Şubat ve Mart aylarına ait geçici vergi beyannamesinin verilme süresine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29547)

8.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, koronavirüs salgını sürecinde devlet bankalarına ihtiyaç kredisi için yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29548)

9.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, Burdur’da koronavirüs salgınından olumsuz etkilenen esnafa ve sağlanan desteklere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/29606)

10.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, Filyos Vadisi Projesi kapsamında Zonguldak iline yapılması planlanan termik santral olup olmadığına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29668)

11.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2020 yılları arasında kamu bankaları tarafından reklam verilen ve abone olunan dergiler ile kullanılan kaynak miktarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29685)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TÜİK ek hizmet binasına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29690)

13.- İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, 2014-2020 yılları arasında yapılan çöp, hurda ve katı atık ithalatına ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29954)

14.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde etkili olan şiddetli rüzgâr nedeniyle zarar gören yerleşim yerlerinin zararlarının giderilmesi talebine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29959)

15.- İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya’nın, 10 Mart-29 Mayıs 2020 tarihleri arasında Bakanlıkça yapılan ihalelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/29960)

16.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 2017-2020 döneminde kamu özel iş birliği projeleri için yapılan ödemeler ile bu kapsamda firmalar ile yapılan sözleşmelere ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29974)

17.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, salgın döneminde yapılan bütçe harcamalarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/29976)

18.- Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin’in, Biz Bize Yeteriz Türkiyem kampanyası kapsamında toplanan bağış miktarına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cevabı (7/30109)

 

 

19.- Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy’un, Kayseri ili Tomarza ilçesinde Mayıs ayı sıcaklığının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesinden dolayı zarara uğrayan çiftçilerin zararlarının giderilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/30125)

20.- Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın, 2020 yılı Mayıs ayı içerisinde yaşanan aşırı sıcaklıklar nedeniyle zarara uğrayan narenciye üreticilerinin zararlarının giderilmesine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/30126)

21.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Adana’da poyraz ve çöl sıcakları nedeniyle zarara uğrayan narenciye üreticilerinin zararlarının giderilmesi ve Tarım Sigortaları Havuzunun kapsamının genişletilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/30128)

22.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Denizli ili Çal, Baklan ve Bekilli ilçelerinde etkili olan şiddetli yağış ve dolu sebebiyle zarara uğrayan çiftçilerin zararlarının giderilmesi ve bu kişilerin zirai kredi borçlarının ertelenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/30129)

23.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Adana’da poyraz ve çöl sıcakları nedeniyle zarara uğrayan narenciye üreticilerinin zararlarının giderilmesi ve Tarım Sigortaları Havuzunun kapsamının genişletilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/30130)

24.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Bakanlık tarafından alınan sermaye şirketlerinin 2019 yılı net kâr dağıtımının sınırlandırılması, geçmiş yıl kârlarının da dağıtılmaması yönündeki kararın kaldırılması önerisine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/30131)

25.- Hakkâri Milletvekili Sait Dede’nin, Giresun ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Gümüşhane ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Çankırı ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Erzincan ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere ilişkin,

Kayseri ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kilis ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Denizli ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Çorum ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kütahya ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Elâzığ ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kahramanmaraş ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Edirne ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Erzurum ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kırklareli ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Bolu ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Isparta ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Bartın ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kırşehir ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Bayburt ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Çanakkale ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kars ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Konya ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Bursa ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Karaman ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Bilecik ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Burdur ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kastamonu ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Balıkesir ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Karabük ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Aydın ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Artvin ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Kırıkkale ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Ardahan ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Amasya ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Sakarya ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Aksaray ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Adıyaman ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Muğla ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Afyonkarahisar ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Nevşehir ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Osmaniye ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Mersin ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Ordu ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Rize ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Samsun ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Sivas ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Manisa ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Malatya ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Sinop ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Uşak ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Tekirdağ ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Yalova ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Yozgat ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Trabzon ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Tokat ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

Zonguldak ilinde koronavirüs salgını nedeniyle iflas eden esnaf sayısı ile bu kişilerin yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için alınacak önlemlere,

İlişkin soruları ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/30133), (7/30134), (7/30135), (7/30136), (7/30137), (7/30138), (7/30139), (7/30140), (7/30141), (7/30142), (7/30143), (7/30144), (7/30145), (7/30146), (7/30147), (7/30148), (7/30149), (7/30150), (7/30151), (7/30152), (7/30153), (7/30154), (7/30155), (7/30156), (7/30157), (7/30158), (7/30159), (7/30160), (7/30161), (7/30162), (7/30163), (7/30164), (7/30165), (7/30166), (7/30167), (7/30168), (7/30169), (7/30170), (7/30171), (7/30172), (7/30173), (7/30174), (7/30175), (7/30176), (7/30177), (7/30178), (7/30179), (7/30180), (7/30181), (7/30182), (7/30183), (7/30184), (7/30185), (7/30186), (7/30187), (7/30188)

26.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Covid-19 sebebiyle iptal edilen uçuşlardan dolayı ödedikleri bilet ücretlerini geri alamayan vatandaşlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/30189)

27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Tarım Kredi Birlik A.Ş’nin 2018 ve 2019 yılında zarar etmesinin gerekçelerine ve Tarım Kredi marketlerine yapılan ürün alımlarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/30299)

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2019 yılında aile içi şiddete maruz kalan ve polis koruması talep eden kişi sayısı ile 18 yaş altı cinsel istismar davası sayısına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30310)

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ülkemiz genelinde uydu yayını yapan ve koronavirüs salgını sürecinde yayına ara veren veya kapanan televizyon kanallarına,

Son beş yıl içinde RTÜK tarafından yayın durdurma ve para cezası verilen televizyon kanallarına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30311), (7/30312)

30.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, koronavirüs sürecinde konkordato ilan eden iş yerleri ile işten çıkarılan ve emekliye ayrılan kişi sayılarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30313)

31.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, 11 Mart-2 Haziran 2020 tarihleri arasında öldürülen kadın sayısı ve kadına şiddet vakalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/30316)

32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, son 10 yılda yabancı uyruklu kişilerce satın alınan arazi miktarı ile konut ve iş yeri sayısına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/30416)

33.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, 31 Mayıs 2020 tarihinde Ankara’nın Etimesgut ilçesinde işlenen bir cinayetin nedeninin araştırılmasına,

2016 yılında şehit olan Derik Kaymakamı’nın ağabeyinin yaptığı bir sosyal medya paylaşımına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30425), (7/30427)

34.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, üniversitelerin öğretim üyesi alımına yönelik verdiği ilanlarda aranan ek koşullara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30426)

35.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, Kars Belediyesi tarafından düzenlenen dolmuş hattı ihalesi ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30428)

36.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, Siirt Belediyesine atanan kayyumların icraatlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30429)

37.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, sözleşmeli kamu personelinin atama işlemlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30430)

38.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, 7 Haziran 2020 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesinde boğularak hayatını kaybeden iki kardeşe ve Dicle Nehri’ndeki boğulma vakalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30431)

39.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, 7 Haziran 2020 tarihinde Şırnak’ın Cizre ilçesinde boğularak hayatını kaybeden iki kardeşe ve Dicle Nehri’ndeki boğulma vakalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/30432)

40.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, 696 sayılı KHK kapsamında olan ve gerekli koşulları taşımalarına karşın Van Büyükşehir Belediyesinde işe alınmayan işçilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/30433

30 Haziran 2020 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Erzurum’un ve ilçelerinin yaz aylarında turizme katkıları hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’e aittir.

Buyurunuz Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Erzurum ili ve ilçelerinin turizme katkılarına ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, her vesile, her fırsatta altını çizdiğimiz bir husus var, diyoruz ki: Vatanımızın her zerresi, her karışı mübarektir, bereketlidir, güzeldir. Dolayısıyla fırsatı olan, imkânı olan gezsin görsün, yaşasın ve yaşatsın; buna vurgu yapıyorum. Erzurum’a dönük yerleşik bir kanaat var, Erzurum kış turizm merkezidir. Evet, doğrudur, bu böyledir ancak sadece kış turizm merkezi değildir arkadaşlar. Erzurum, yaz aylarında da gezilecek görülecek muhteşemlikte, nefasette bir ildir. Dolayısıyla buna ilişkin birtakım kayıtlar düşmek istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sırf yazın değil efendim, sonbaharda, ilkbaharda da gezilir.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, 40 kilometrelik eşi emsali görülmemiş kayak pistlerimiz var ve dünyanın dimağına Erzurum’u bu yönüyle raptetmişiz, kaydetmişiz ve Sayın Cumhurbaşkanımıza minnettarız, Erzurum’u hakikaten kış turizmi merkezi yaptı, 1 milyarlık yatırımlarla, sportif tesislerle donattı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, çok gürültü var, hatibi anlayamıyoruz. Yeniden, baştan süre verelim.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Başkanım, Mahmut Bey’in bir talebi var.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar lütfen, yoksa baştan başlatmak durumunda kalacağım.

Buyurunuz Sayın Aydemir, siz devam edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Zaten süre bitti yani.

Efendim, yazın bu aylarda, hele özellikle temmuzda ve ağustosta gece ve gündüz sıcaklık farkından kaynaklı bir başka nefis hâl yaşanıyor Erzurum’da. Gece yorgana sarılıp yatmanın lezzetini ancak Erzurum’da yaşarsınız. Dolayısıyla, arkadaşlar, yazın Erzurum’u tatil merkezi olarak, Erzurum’u ziyaret merkezi olarak vurguluyorum ve hepinizi davet ediyorum. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Lütfen, Erzurum’a bu yönüyle de bakın diyorum ben.

Erzurum’un başka hususiyetleri var, tarihî süreç içerisinde Cenab-ı Hakk’ın bahşettiği nimetler var. Bunlardan birincisi, Erzurum, Saltuklunun başkenti olmuştur, Türk tarihinde eşi emsali az görülür bir pozisyon almıştır.

İkincisi: Mekke’yle aynı meridyeni paylaşıyoruz, bu da bir başka nimettir; bundan dolayı Cenab-ı Hakk’a şükrediyoruz.

Bir başka hususiyetimiz -Horasan’ı hepiniz bilirsiniz- Ahmet Yesevi hazretlerinin közünün ulaştığı mekândır Erzurum, zerre zerre, nokta nokta Yesevi Hazretleri damgasını vurmuştur. Aziziye, Mecidiye, Hamidiye Türbeleri ve daha onlarcası ziyaretçi bekliyor, çok sayıda turist yurt dışından gelip ziyaret ediyor, o nefaseti, o lezzeti hazmederek gidiyorlar arkadaşlar.

Erzurum, eskiden kar, külfeti ifade ediyordu, hakikaten öyle ama sonradan nimete evrildi kış turizminden dolayı, kayaktan dolayı. Şimdi de yazın, büyükşehir belediyemizin yaptırmış olduğu Yüksek İrtifa Merkezinden dolayı, o yüksek irtifadan istifade maksatlı, çok sayıda futbol kulübü, spor kulübü Erzurum’dan gelip faydalanıyorlar. Bu da bir başka nimete evrildi yani eskiden “Yüksek rakım hastalık getirir.” derlerdi oysa tam tersi bir hâl oluştu. Bundan dolayı da Cenab-ı Hakk’a şükranımız var, minnetimiz var.

Tabii, süre bitiyor ama Değerli Başkanım, bunun önemli bir kısmı o arada gitti, dolayısıyla sizden istirhamım ilave süre istiyorum ben.

BAŞKAN – Tamamlayacağız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İstek üzerine, iki üç dakika daha uzatalım Başkanım.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, bu yüksek irtifadan istifade eden kaç tane ülke olmuş, ne için istifade etmiş, özellikle burada saymak istiyorum: Türkiye, Macaristan, Ukrayna, Hollanda, İtalya, Almanya geçtiğimiz yıl, 2019’da yüzme millî takımlarını Erzurum’da kampa aldılar, yüksek irtifadan istifade maksatlı yaptılar. Dolayısıyla böyle bir nimetimiz var, tabii, buna mümasil, buna eş değer inanç turizmi var, tarih turizmi var, kültür turizmi var, turizmin envaitürü var. Daha önce denize uzaktık biz ama Sayın Cumhurbaşkanımızın katkısıyla, özel yönelmesiyle, Ovit Tüneli sayesinde denizle mesafemiz de iki saate düştü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ya, deniz mi geldi Erzurum’a?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Dolayısıyla “Denizden istifade etmek istiyorum.” diyenler de Erzurum’a gelirse o nimet de onların emrinde olur. Dolayısıyla oraya da bekliyoruz.

İlçe ilçe arkadaşlar, sadece Erzurum merkezi değil, her ilçemizde görülecek yerler, tadılacak lezzetler var, tarihî eserlerimiz var. Mesela Pasinler; efendim Pasinler sadece İbrahim Hakkı’yla değil, Pasinler Savaşı’nın yapıldığı, Bizans’a karşı ilk zaferimizin kazanıldığı mahaldir, orayı mutlaka görmek lazım. Yani bu millete mensubiyet duyan herkesin oraya bir yönünü tevcih etmesi lazım; bunun için bekliyoruz.

Dahasını söyleyeyim, İsmâil Hâmî Dânişmend çok hususi bir not düşüyor ve diyor ki: “Osman Gazi, Erzurum Pasinler doğumludur.” Dolayısıyla Osman Gazi bizim hemşehrimiz, Erzurumlu yani Osmanlı’nın banisi, kurucusu. Böyle de bir özelliğimiz var.

Köprüköy ilçemiz var, envaitürden dertlere deva çermiklerimiz var, mutlaka bekleriz. Ve Horasan, az önce söyledim, Yesevi ahfadının mukim olduğu mekânlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum.

Başkanım, çok çok teşekkür ediyorum.

Tekman, zirveleri ifade ediyor, Karayazı, Anadolu irfanının açığa çıktığı Söylemez Baba gibi bir mübareği bağrında besliyor; Karaçoban, hakeza latif coğrafyasıyla hakikaten yönelenleri büyülüyor ve Hınıs, dört bir yanı turizm mekânı, Seyyid Halil Türbesi’nden tutun da uzunluğuyla turistleri cezbeden kanyonlarına, Akkoyunlu Uzun Hasan’ın amcası Şah Şapur tarafından yaptırılan Hınıs Kalesi’ne varıncaya kadar her yönüyle hakikaten parmak ısırtan bir görüntüye sahip.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Akyazı, Karayazı…

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Yayla turizminde Çat öne çıkıyor. Efendim, gene bizim Tortum, İspir, Pazaryolu, Oltu, Olur, Narman, Şenkaya, Çoruh Vadisi’nde olmalarından dolayı kanyonlarından istifade edilebilecek mekânlardır. Buralara da yönelmesini bekliyorum insanlarımızın. Ve Aşkale… Aşkale’yi de not düşeceğim, inşallah vaktim yetecektir. Efendim, Aşkale’nin Kandilli muhitinde -kardeşim de burada Yaşar Bey de oralıdır- tek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karayazı’yı unutmayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Saydım Karayazı’yı, Söylemez Baba’dan bahsettim ama belli ki cankulağıyla dinlemiyorsun, cankulağıyla dinleyeceksiniz.

AYHAN EREL (Aksaray) – Nene Hatun, Nef’i.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bir iki dakika daha verin Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Selamlayalım efendim.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) – Başkanımın hoşgörüsüne çok teşekkür ediyorum.

Şunu özellikle söyleyeyim: Arkadaşlar, başta söyledim, ülkemizin her yanı mübarek, her yanı lezzet ifade ediyor. Her tarafa gidelim gelelim ama Erzurum’a hususen buradaki bütün milletvekili kardeşlerimi bekliyorum. Dahası sizler şahsında milletimizi, aziz Türk milletini Erzurum’u ziyarete bekliyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Cağ kebabından bahsetmediniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Devamla) - Hepinize cağ kebabı ikram etmeyi de burada taahhüt ediyorum Mahmut Bey.

Çok teşekkür ediyorum, var olun, sağ olun. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, aslında Erzurum ilinin ne Erzurum Valisi ne Erzurum Büyükşehir Belediyesi tanıtımını yapıyor. Yani gerçekten Erzurum Belediyesi ile Valilik tanıtımı yapsa turistik anlamda, turizm anlamında yani orası felaket gelişir.

Teşekkür ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yapma bunu ya!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Gündem dışı ikinci söz, Tekirdağ Çorlu tren kazası hakkında söz isteyen Tekirdağ milletvekili İlhami Özcan Aygun’a aittir.

Buyurunuz Sayın Aygun (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 8 Temmuz 2018 tarihinde Tekirdağ ili Çorlu ilçesinde meydana gelen tren kazasına ilişkin gündem dışı konuşması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Temmuz 2018’de meydana gelen ve 25 canımızın aramızdan ayrılmasına yol açan tren kazası hakkında konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizi izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Tam sekiz yüz yirmi üç gün geçti arkadaşlar, evet, sekiz yüz yirmi üç günden beri bu tren kazasında hayatını kaybeden ailelere adalet arıyorlar ama gelinen nokta da maalesef içler acısı. Bakınız, tarihler 8 Temmuz 2018’i gösterdiğinde Edirne Uzunköprü-İstanbul Halkalı demiryolu hattı üzerinde sefer yapan tren 5 vagonuyla beraber Tekirdağ Çorlu Sarılar’da devrildi. Bu kazayla beraber yaşanan acılar bitmedi. Maalesef, her gün yeniden deşilen yara gibi acılar demleniyor. Bu elim kazada, göz göre göre gelen faciada çocuğunu, ana babasını kaybeden aileler sadece yakınlarını değil, aynı zamanda devlete olan güvenlerini de yitirdiler. Bu ailelere devletin ceberut yüzü gösterildi, acıları küçümsendi.

Devlet Demiryolları yetkilileri tarafından, çocuğunu kaybeden annelere hiç utanmadan, arsızca ve umarsızca “Daha çok gençsiniz, yine çocuk yaparsınız.” denildi. Anayasa Mahkemesi önüne gittiler, seslerini haykırmak, bireysel başvuruda bulunmak istediler. Acılı ailelerin acısını az gördüler biber gazıyla bir de şiddet uyguladılar “Vekilleri ayırın, diğerlerini süpürün.” dediler. Sonra da biber gazı sıkan polisleri darbettikleri gerekçesiyle bu mağdur aileleri yargılıyoruz şimdi.

Sayın Başkan, değerli vekiller; biz konuyu defalarca Meclis gündemine getirdik, defalarca AKP ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu reddetti. Maalesef, Gazi Mecliste bu göz göre göre gelen facianın ardındaki ihmalleri araştırmak üzere verdiğimiz araştırma önergelerinin görüşülmesi devamlı reddedildi. Soru önergeleri verdik, eski Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Turhan’dan gayriciddi yanıtlar aldık. Şimdi, bu yanıtları yalanlayan belgeler ortaya çıktıkça vatandaşın temsilcisi olarak bulunduğumuz Mecliste yalan rüzgârıyla karşı karşıya kaldığımız anlaşılıyor. Su akar yolunu bulur, yalanlar bir gün anlaşılır.

İşte, önceki hafta bu büyük kazanın görüldüğü mahkemenin 5’inci duruşması için Çorlu’daydık. Duruşmada kazanın büyüklüğüyle ters orantılı olarak trajikomik bir tiyatro seyrettik. Kazanın olduğu mevkideki çiftliklerden 3 kişi tanık olarak getirilmişti. Mahkemede bu tanıklara sorulan soruları gördükçe vay diyorum hâlimize.

Evet, mahkemede bu tanıklara kaza olan gün çok yağmur yağdığı söyletilmeye ve kazanın sorumluluğu doğal afete yıkılmaya çalışıldı. Tanık çok yağmur yağdığını leğenin dolmasıyla anladığını söyledi. Bir başka tanık, çok yağmur yağınca suların kümese akın ettiğini, tavukların kümese akın ettiğini söylüyor arkadaşlar. Bu, mahkemede kayıtlara geçti. Hâkim, tavukların telef olup olmadığını merak etti ve bu yönde sorular yöneltti ama ne hikmetse kazaya en yakın olan bölgedeki ambulans ve AKUT’un da konakladığı Akın Çiftliğinden 1 tanık getirilmedi.

Sayın Başkan, değerli vekiller; Menfez ve Köprülerden Sorumlu Şef Mümin Karasu, gördüğünüz fotoğraftaki Mümin Karasu ödüllendirildi. “Ne iş yapardı?” derseniz, Devlet Demiryolları 1. Bölge Müdürlüğü Haydarpaşa Demiryolu Bakım Servis Müdürlüğünde Servis Müdürü Vekiliyken Mümin Karasu birden Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünde Genel Müdüre danışman yapıldı. Acaba bu neden danışman yapıldı yüce Meclise soruyorum. Nerede kritik bir konu varsa Devlet Demiryollarında ya da Ulaştırma Bakanlığında danışman oluyor.

Yine, bakınız, eski bilirkişi heyeti de biliyorsunuz, Devlet Demiryollarından seçilmişti. Gene, şimdi, yeni bir heyet oluşturuldu, 16 Temmuzda bölgede keşif yapılacak, 3 İTÜ’den, 2 Yıldız Teknik Üniversitesinden, 2 de Eskişehir Meslek Yüksek Okulundan olmak üzere teknik danışman heyet kuruldu ama geldiğiniz noktada bakıyoruz ki maalesef 2 ayrı heyet kurulmasına rağmen yedi yüz yirmi üç günden beri daha bir arpa boyu yol alınmadı. Yoldaki bakım onarım eksikliklerini ve yol çavuşluğu sayısındaki sıkıntıları eski Bakan Turhan’a defalarca sorduk ve halkın milletvekili olarak ben bu Meclise seçilmiş, gelmişim fakat Sayın Turhan o kadar ciddiyetsiz ve seçilmiş milletvekiline gayriciddi cevaplar verdi ki ama güneş balçıkla sıvanmadı ve geçtiğimiz günlerde iç yazışmalarda çıkan bu 3 yazıyla beraber Sayın Bakanın ve Devlet Demiryollarının yalanları -nasıl taze boya sürersiniz duvara yağmurda akar- aynen yüzüstüne çıktı arkadaşlar; yazıktır, günahtır! (CHP sıralarından alkışlar) Devletin vekiline yalan söylenmez. Evet, devletin seçilmiş vekiline siz yanlış bilgi veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Yine, geldiğimiz noktada, bakınız, kaza olan menfez, arkadaşlar, kazadan sonra da yapılan menfez... Menfezlerin hiç bakım ve onarıma gerek olmadığı söyleniyor ama ne hikmetse kazadan sonra yapılan menfezin hâli bu. Sayın Genel Müdür bakıyor bana. Evet, Sayın Genel Müdür, eski hâli bu, yeni hâli bu. İşte suç burada, suçlu burada.

Gene gelin, bakınız, dedik ki: “Yol bekçileri lazım.” ve Çerkezköy’den, Haydarpaşa’ya kadar 4 yol bekçisi var ama iç yazışmada 67 yol bekçisine ihtiyaç olduğu söyleniyor, Haydarpaşa birinci bölgenin ihtiyacı var. Ama Sayın Bakan diyor ki: “Ya, ne gerek var; ultrasonik, elektronik sistem kurduk biz.” O sistem, hatırlarsanız, Ankara’da hızlı trende de elektronik sistem patladı. Orada 7 canımızı yitirdik, 25 canımızı da Tekirdağ Çorlu’da yitirdik. Kalkıyor bana diyor ki: “Yol bekçisine gerek yok.” Ama iç yazışmalara geldiğimiz zaman da 67 yol bekçisine ihtiyaç olduğunu kendileri söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım efendim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) - Evet, arkadaşlar, bir de Meclis Başkanımız var, Tekirdağlı. İlk araştırma önergesini verdiğimizde: -AKP ve MHP yine o zaman da reddettiler- “Biz, yakın zamanda daha geniş bir şekilde bunu Genel Kurula getireceğiz.” dediler. Tam yedi yüz yirmi üç gün geçti hâlâ daha araştırma önergesi gelmedi.

Buradan Sayın Başkana da sesleniyorum: Gelin, hep beraber vermiş olduğumuz araştırma önergelerini gündeme alalım, mahkeme heyeti bir yerden, Yüce Mecliste bir yerden bir araştırma grubu kursun, buradaki suçlular kimse -en alttan yukarıya kadar, Sayın Bakana geliyorsa Bakana kadar- suçluları bulalım, mahkeme önüne çıkartalım diyorum.

Sayın Başkanım, hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, raylı sistemler sektöründe Eskişehir’in durumu ve talepleri hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, raylı sistemlerin Eskişehir ili ve Türkiye için önemine ilişkin gündem dışı konuşması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlarım.

Eskişehir Sanayi Odasının hazırladığı rapordan hareketle, raylı sistem sektöründe Eskişehir’in durumu ve Türkiye’nin durumu hakkında birtakım bilgiler arz edeceğim.

Avrupa ülkelerinde taşımacılıkta demir yolu ağırlıkta, bizde ise kara yolu ağırlıkta. Lojistiğin getirdiği yükü azaltmak için demir yolu taşımacılığında ağırlığı artırmamız gerekiyor.

Eskişehir’in okullarında “Eskişehir, demir yollarının kavşak noktası.” diye bahsedilir. Eskişehir, ülkemizin önemli bir sanayi merkezidir, yüksek katma değerli ürünler imal edilmektedir, içinde pek çok sanayiciyi barındırır. Eskişehir’de bulunan Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi (TÜLOMSAŞ) demir yolu imalatında önemli bir fabrikadır. 1920 yılında, Kurtuluş Savaşı’nın içinde kurulmuştur. O zamanlar demir yolundan başka, silah sanayisinde de ülkesinin insanlarına hizmet vermiştir. Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi’nin 780 üyesi vardır. 880 bin nüfuslu ilin 250 bin kadarı geçimini organize sanayi bölgesinden temin etmektedir. Cirosu 9,5 milyar dolar, ihracatı 2,5 milyar dolardır. Kırk yılda ihracatını 50 misli artırmayı başarmıştır.

Eskişehir’in raylı sistemler konusunda birtakım zorlukları vardır. Çözüm üretmek için, ESO öncülüğünde, TÜLOMSAŞ ve şehrin üniversiteleri dâhil 19 kurum ve kuruluşun katılımıyla Raylı Sistemler Kümelenmesi tüzel yapısı oluşturulmuştur. Ayrıca, Hükûmet birtakım düzenlemeler yapmıştır. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii AŞ, Türkiye Vagon Sanayi AŞ, Türkiye Demiryolu Makinaları AŞ birleştirilerek Türkiye Raylı Sistem Araçları AŞ (TÜRASAŞ) şemsiyesi altına getirilmiştir. Ayrıca, TÜBİTAK, pek çok üniversitemiz, HAVELSAN, ASELSAN bu projelerde yer alan kurumlarımızdır.

Raylı Sistemler Kümelenmesi’nin projeleri şöyledir arkadaşlar:

1) Millî Yüksek Hızlı Tren Projesi. İlk etapta 106 set temin edilecek, bunlar gruplar hâlinde getirilecek ve bunlardaki yerlilik oranı gittikçe artacak ve son grup tamamen yani yüzde 100 yerli olacaktır. Millî Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin diğer hedefleri: Millî elektrikli tren seti, yeni nesil millî yük vagonu yapımıdır. Ulusal Raylı Sistemler Araştırma ve Test Merkezi (URAYSİM) Eskişehir’de yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, eğer ki imalatınız testten geçmezse önemli olmuyor, değer kazanmıyor, imalat sayılmıyor. URAYSİM, Balkanlardan Avrupa’ya kadar kıtanın tek test merkezi olacaktır. Ayrıca saatte hızı 400 kilometreye ulaşan trenleri test eden dünyadaki tek test merkezi olacaktır.

2) Eskişehir-Gemlik demir yolu bağlantısı. Eskişehir’in limana ulaşımında en ucuz nakliye yolu demir yoludur. Gemlik’e yapılacak demir yolu hattı Eskişehir için çok hayatidir.

3) Hasan Bey Lojistik Merkezi. Organize sanayi bölgesine uzaklığı 9 kilometredir. Çok önemli olan bu hattın yapımı bir türlü gerçekleştirilmemiştir. AK PARTİ’li Cumhurbaşkanı, başbakanlar, bakanlar söz verdikleri hâlde bu 9 kilometrelik demir yolu hattını bir türlü yapmadılar ve lojistik merkezi atıl hâlde kaldı.

4) Hafif Raylı Sistem, ESTRAM. Eskişehir’in şehir içi ulaşımını sağlamada büyük payı vardır. 2004 yılında Uluslararası Toplu Taşıma Birliği tarafından 13 aday ülke arasında 1’inciliğe layık görüldü ve o yıl hizmete girdi. 7 hatta hizmet veriyor, toplam uzunluğu 40 kilometre ve 2009 yılında 41 milyon yolcu taşımıştır.

ESO’nun Avrupa’ya yaptığı 2 taşıma modellemesinin sonucu şöyledir: 2009 yılında Avrupa’ya 1,5 milyar dolarlık ihracat yaptığından hareketle, Eskişehir kara yolu ve oradan Avrupa’daki adrese teslim edilirse bu kargonun taşıma maliyeti 142,5 milyon dolardır. Eğer ki Eskişehir demir yolu, Gemlik limanı ve oradan Avrupa’ya teslim edilirse maliyeti 84,5 milyon dolardır. Kara yoluyla yapılan taşıma masrafı Eskişehir sanayicisine yılda 58 milyon dolara mal olmaktadır ki ihracatın artmasıyla bu yük daha da artacaktır. 58 milyon doları küçük göremeyiz arkadaşlar. Biliyorsunuz, biz, 50 milyon dolar için Tank Palet Fabrikasını devrettik.

Sayın milletvekilleri, demir yolları sanayisi, sadece komşu ülkeleri dikkate alırsak, Türkiye için çok önemli bir pazardır. Ayrıca, İpek Yolu hizmete girdiği takdirde -ki eninde sonunda girecektir- raylı sistemler Türkiye’nin kalkınmasında çok önemli bir yer temin edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Türkiye’nin kalkınması için raylı sistemler çok önemli bir fırsat hazırlamıştır Türkiye’ye, beklemektedir. Raylı sistemler ülkemize büyük fırsat getirecektir. İnşaat, gayrimenkul yerine üretime, kalkınmaya yönelik en önemli yatırımlardan birisidir.

Hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Şeker…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 28 Haziran İzmit’in düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, milattan önce 262 yılında “Nikomedia” adıyla Bitinya Krallığına, 284 yılında Roma İmparatorluğuna başkentlik yapan Kocaeli İzmit, 1078 yılında Selçukluların yönetimine geçer. 1337 yılında Orhan Bey tarafından Osmanlı topraklarına katılarak İstanbul Boğazı’ndan Düzce Melen Çayı arasına kadar olan yarımada “Kocaili Sancağı” olarak adlandırılır. Birinci Dünya Savaşı’nda işgal edilen Kocaeli 28 Haziran 1921’de işgalden kurtarılır. Konu İzmit’in kurtuluşu olunca Erzurumlu Fatma Seher’i anmadan geçmek olmaz. “Kara Fatma” lakaplı Fatma Seher, millî mücadeleye katılmak için İzmit’e gelerek büyük başarı gösterir. Bu vesileyle Fatma Seher’i ve Türk milletinin kaderini değiştiren başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kâzım Karabekir’i, Fevzi Çakmak’ı ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmetle, şükranla, minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Yunanistan Cumhurbaşkanı Ekaterini Sakellaropulu’nun Eşek Adası’nı ziyaretine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yunanistan Cumhurbaşkanının Eşek Adası’na ziyareti son derece kışkırtıcıdır. Bu ziyaret barış ve istikrara asla katkı sağlamayacak bir manipülasyondur. Eşek Adası statüsünde olan, egemenliği Yunanistan’a anlaşmalarla devredilmemiş 153 ada, adacık ve kayalığın varlığından kaynaklı egemenlik sorununun hukuki veya silahlı çatışma dışında bir başka çözüm yolu olmadığını bildiği hâlde Yunanistan, bu sorunu kışkırtma ve inkâr politikasıyla yönetmeye devam ediyor. Kışkırtma ve tahrikle hiçbir yere varamayacaklardır. Sorunun devletler hukuku ve özelde halefiyet hukuku zemininde silahlı çatışmaya gidilmeden çözülmesi bölgesel barış ve istikrar için en uygun çözümdür. Türkiye’nin de artık uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak gerek silahsızlandırılmış statüdeki adaları gerekse egemenliği Türkiye’de olan, Yunanistan’a anlaşmalarla devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar sorununu gündeme getirerek hukuki hamlelerde bulunması gerekir diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

3.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinin devam etmesi nedeniyle esnafın mağduriyetinin giderilebilmesi için 7143 sayılı Kanun kapsamında yapılandırılan borçlarına yönelik yeni bir düzenleme yapılmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dünyada ve ülkemizde devam eden Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinde çalışanların ve işverenlerin mağduriyetlerinin en aza indirgenmesi için esnafa sağlanan kredi kolaylıkları ve çalışanlara ödenen kısa çalışma ödeneklerinin bir ay daha uzatılması büyük memnuniyet yaratmıştır. Ayrıca esnafın 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Kanunu kapsamında yapılandırılan borçlarının Ocak, Mart, Mayıs 2020 tarihlerinde ödenmesi gereken taksitlerinin ödenmemesi ya da süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi hâlinde kanun hükümlerinden yararlanma haklarının kaybolmaması için Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından bir an önce yeni bir düzenlemenin yapılarak esnafımızın mağduriyetinin giderilmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kayan...

4.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, mahkemelerce FETÖ davalarından beraat ettirildiği hâlde devlet memurluğundan el çektirilen vatandaşlardan idare tarafından görevlerine döndürülmeyenlerin olduğuna ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

FETÖ davasında açığa alınan, devlet memurluğundan el çektirilen vatandaşlarımızın bir kısmı idari olarak göreve başladılar, bir kısmı mahkeme kararıyla göreve döndürüldüler fakat diğer bir kısmı var ki üç dört yıldır açığa alınmış vaziyette, görevlerini yapamıyorlar ve görevlerinden el çektirildiler. Mahkemede suçsuz oldukları belirlendi, beraat ettiler. Mahkemeler beraat ettirdiği hâlde idarece dokuz on aydır görevlerine döndürülmeyen insanlarımız vardır. Mahkemeye başvuruyorlar, mahkeme “Biz beraat kararı verdik, bizim işiniz yok, idareye başvurun.” diyor. İdareye başvuruyorlar, idare de “Bakalım.” diyor fakat bu bakmak, hâlâ, dokuz on yıldır bir netice vermedi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öçal…

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, “Onur Yürüyüşü” adı altında millî ve manevi değerlere saldırıldığına, gençleri kötü alışkınlıklara sürükleyecek her türlü oluşuma ve düşünceye fırsat vermeyeceklerine ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Birileri yine sözde “onur yürüyüşü” adı altında onursuzca, millî ve manevi değerlerimize saldırmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca kabul görmemiş sapkınlıkları normalleştirerek özellikle gençlerimizi zehirlemeye çalışmaktalar. İnancımıza, toplumsal kodlarımıza aykırı bu tür marjinal sapkınlıkları destekleyenler de aynı çirkinliğe ortaktırlar. Gençlerimizi kötü alışkınlıklara sürükleyecek, neslimizi tehlike altına alacak her türlü oluşuma, düşünceye, projeye karşı mücadelemiz sürecek ve bunlara fırsat vermeyeceğiz. Birileri onur yürüyüşü görmek istiyorsa 15 Temmuzda tankların karşısında yürüyen yiğitlere baksın, terör örgütünün karşısında korkusuzca mücadele eden kahraman askerlerimize baksın, Şenay Öğretmenimize, Necmettin Öğretmenimize, Eren Bülbül’e ve Fethi Sekin’e baksın diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Demir…

6.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, ilk coronavirüs vakasının ülkede görüldüğü tarihten itibaren belediyelerin 81 ilde kurulan pandemi kurulları ve Vefa Sosyal Destek Gruplarıyla koordineli şekilde çalışmalarını sürdürmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dünyayı etkisi altına alan coronavirüs vakasının ülkemizde görüldüğü ilk tarihten itibaren belediyelerimiz, 81 ilimizde kurulan pandemi kurulları ve Vefa Sosyal Destek Gruplarıyla koordineli bir şekilde çalışmalarını sürdürmeye devam ediyorlar. 780 AK PARTİ’li belediyemiz, bugüne kadar 51 milyon maske üretmiştir. Dağıtılan toplam malzeme ise 82 milyon maske, 3 milyon tulum, 13 milyon eldiven, 5 milyondan fazla yaşam ve hijyen malzemesi kolileridir. Bunun yanında, belediyelerimiz 1 milyon iş yerini dezenfekte etti, 65 yaş üstü 8,5 milyon vatandaşımıza yardım etti, ihtiyaç sahibi ailelere 62 milyon TL’den fazla destek sağladı. Belediyelerimiz her şeyi Hükûmetten beklemek yerine, bahane üretmeden çözüm odaklı hizmet politikası yürüterek pandemi sürecinde üzerimize düşeni en iyi şekilde yapmaya devam ediyor. Vatandaşlarımız için çalışmaları aralıksız olarak devam ettiriyoruz.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 28 Haziran Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluşunun 2.229’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

28 Haziran, Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük gücü Kara Kuvvetlerinin 2.229’uncu kuruluş yıl dönümüydü. Türk ordusunun temel unsuru Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş yıl dönümünü kutluyor, tüm şehit ve gazilerimizi saygı, rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Milletimizin bağrından çıkan köklü, millî, manevi ve mesleki değerleriyle birlikte dünyanın en modern savunma taktikleri ve araçlarıyla donatılan kahraman Türk ordusu, her zaman dosta güven, düşmana korku veren bir güce sahiptir. Tarihin her döneminde zalimlere karşı durmuş, masumun kalkanı, mazlumun hamisi, mağdurun destekçisi olmuştur. Ülkemize yönelik her türlü hain plana karşı en büyük caydırıcı gücümüz, kahraman ordumuzdur.

Aziz milletimizin sevgisi, güveni ve duasından aldığı güçle Türk Silahlı Kuvvetleri, binlerce yıllık tarihinde olduğu gibi istiklalimizin ve istikbalimizin en büyük güvencesi olmaya devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa ili Osmangazi ilçesi Çekirge Mahallesi’ndeki Havuzlu Park’ta yaşanan olumsuzluklara ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bursa’nın Çekirge semtinde -tarihi, cumhuriyetle yaşıt- 1935 yılında kurulan Çekirge Havuzlu Park, üç yıl önce Büyükşehir Belediyesi tarafından Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne teslim edildi. Ancak durum o kadar kötü ki içerisinde uyuşturucuların, hapçıların ve şarapçıların kol gezdiği ve bir o kadar da zararların oluştuğu bu Çekirge Havuzlu Park, Bursalıların, ülkemizin vergileriyle, katkılarıyla, tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla yapılmıştır.

Dün incelemelerde bulundum ve şu hâle gelmiş: Parkın içerisinde otlar, ağaçlar çıkmış, milyonlarca liralık tesiste her taraf talan edilmiş, hırsızlar çalmış çırpmış ve atıl duruma gelmiştir. Bu ayıbın ve bu talanın, hırsızlığın bir an önce son bulmasını, yetkililerin bu duruma el atmasını ve sorumluların da bir an önce bulunup cezalandırılmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

9.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, adaletin olmadığı yerde haktan, hukuktan ve devletten bahsetmenin mümkün olmadığına, ölüm orucuna devam eden Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal’ın adil yargılanma taleplerinin karşılanarak yaşatılmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Avukat Ebru Timtik yüz seksen gündür, Avukat Aytaç Ünsal yüz kırk yedi gündür ölüm orucundalar. Bu avukatlar, yine pek çok muhalif siyasiye yapıldığı gibi önce serbest bırakıldıkları hâlde, sonradan gizli tanık yöntemleriyle tutuklanmışlardır. Yargının bağımsız olmadığı, yargıya güvenin kalmadığı yani adaletin olmadığı yerde haktan, hukuktan ve tabii ki de devletten bahsetmek mümkün değildir. Darbe dönemi yargı uygulamalarına son verilmeli ve avukatların ve tüm toplumun talebi olan adil yargılanma talebi yerine getirilmelidir. Bu adım atılmalı, Avukat Ünsal ve Avukat Timtik yaşatılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 30 Haziran Profesör Fuat Sezgin’in vefatının 2’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

30 Haziran, İslam bilim tarihi araştırmacısı Profesör Fuat Sezgin’in vefat yıl dönümü. Ona göre, Müslüman bilim adamlarının ortaya koyduğu bilimsel teori ve icatların birçoğu, bugünkü Batı medeniyetinin, biliminin temelini teşkil etmektedir. Türkiye'nin bir bilim markası olan Fuat Sezgin, kırk yıl görev yaptığı Frankfurt Goethe Enstitüsünde, Müslümanların bilim dünyasına yaptığı katkıları somut delillerle ortaya koydu; Müslümanların bilim üretmedikleri, üretemeyecekleri ön kabulünü yıktı.

Batı’yı iyi tanıyan Fuat Sezgin, gelişmenin temelinde özgürlük ve hoşgörünün olduğunu söyler. Batı dünyası için “karanlık çağ” olarak adlandırılan dönemin, aslında İslam dünyası açısından aydınlık çağ olduğunu ortaya koyar. Ona göre, insanlar bilmemenin kurbanı oluyorlar. “Batı medeniyeti, İslam medeniyetinin çocuğudur. Din gerilemenin nedeni değildir, bilimle ters düşmez. Bilginin zevkine varıp okumak o kadar güzel ki başlayınca sürüklüyor insanı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’yi demokraside ve ekonomide dünyanın en büyükleri arasında görmekte kararlı olduklarına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizin büyümesi ve gelişmesini hazmedemeyenler, demokrasimize ve kalkınmamıza yönelik saldırılarıyla Türkiye'nin önünü kesmek, ülkemize diz çöktürmek, milletimizi bölmek, devletimizi zayıflatmak istiyorlar. Allah’ın yardımı ve milletimizin dirayeti, duruşu sayesinde bunu başaramadılar, başaramayacaklar. Türkiye’yi 2023 hedefine ulaştırana kadar hiçbir engelin, tuzağın ve oyunun bizleri yoldan alıkoymasına izin vermeyeceğiz. Büyük ve güçlü Türkiye hedefine ulaşana kadar mücadeleyi bırakmayacağız. Ülkemizin potansiyeline ve büyüklüğüne inanıyoruz; milletimizin azmine ve gayretine güveniyoruz. Hedeflerimize sıkı sıkı bağlıyız. Türkiye’yi demokraside ve ekonomide dünyanın en büyükleri arasına sokmakta kararlıyız.

83 milyon hep birlikte çarpan yüreğimizle geleceğimize umutla bakmayı sürdüreceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

12.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, üniversitelerin ait olduğu topluma ve dünyaya bilimsel açıdan nitelikli eğitim sağlamakla yükümlü olduklarına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üniversiteler, ait olduğu toplum ve dünyaya bilimsel açıdan tutarlı, nitelikli eğitim sağlamakla ve nitelikli araştırma yapmakla yükümlüdür. Avrupa ve dünyanın çeşitli yerlerinden 388 rektörün 1988’de Bologna’da imzaladıkları Magna Charta Sözleşmesi’nde bu yükümlülüğün yerine getirilebilmesi için, üniversitede sunulan eğitim ve bilimsel araştırmanın etik ve entelektüel açıdan her türlü siyasal güç odağından bağımsız olması vurgulanmıştır.

Uluslararası Higher Education dergisinde, 70 civarında rektörün bilimsel üretim yerine, siyasi güce bağlılıklarını belirten “tweet” attıklarını ve rektörü oldukları üniversitelerimizin akademik performanslarının zayıf olduğu belirtilmektedir. Rektörlerin akademik niteliği yüksek olan kişilerden atanması, üniversitelerimizin uluslararası saygınlığı ve ülkemizin geleceği açısından önemlidir. Sayın Cumhurbaşkanının bundan sonraki atamalarda bu konuyu dikkate alacağını ümit ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

13.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, cumhuriyetin ilk Millî Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’nin evine Nuri Pakdil’in isminin verilerek neyin amaçlandığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Ankara Mithatpaşa’da, ilk Millî Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’ye ait olup ölümünden sonra Kültür Bakanlığına bağışlanan eve Atatürk’e “firavun” diyen Nuri Pakdil’in ismi verilmiştir. Mustafa Necati, Kurtuluş Savaşı’nda en ön cephede savaşan, Atatürk’ün silah arkadaşı bir Kuvayımilliyecidir. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte İmar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı yapmış, eğitimin millîleştirilmesine öncülük etmiştir. Bu kadar görevi, genç bir yaşta, 35 yaşında vefat edene kadar çok kısa bir sürede yapmış, Atatürk arkasından ağlamıştır.

Mustafa Kemal’in silah arkadaşı Mustafa Necati’nin tapulu evine Mustafa Kemal düşmanı bir adamın ismini vererek ne yapılmak isteniyor? Bu, Mustafa Necati’nin hatırasına bir hakarettir. Sadece ona da değil, cumhuriyeti, Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını bu ülkenin ortak değeri gören herkese hakarettir. Ömrünü ve tüm mal varlığını cumhuriyete feda etmiş insanlara yapılan bu ayıba derhal son verin.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

14.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, coronavirüs salgınının önlenmesi ve kontrolü noktasında önemli katkıları olan birinci basamak sağlık kuruluşlarının verimli kullanılabilmesi için yapısal sorunlarının çözülmesinin zorunluluk arz ettiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Coronavirüs salgınının önlenmesi ve kontrolü noktasında çok önemli katkıları olan ve büyük fedakârlıklarla çalışan aile hekimleri, görev tanımlamalarında yer verilmemiş olmasına rağmen, salgınla doğrudan bağlantılı olarak, aile sağlığı merkezi dışında da filyasyon çalışmalarında Covid-19’la mücadele kapsamında büyük risk altında mesleklerini icra etmişlerdir. Maalesef birçok aile hekimimizi ve çalışanlarını da bu süreçte kaybettik.

Sağlık Bakanı, aile ve toplum sağlığı merkezlerinde çalışanlara ek ödeme konusunda bir çalışma içinde olduklarını beyan etti. Ancak henüz bu konuda bir ilerleme sağlanamadığı gibi, hasta olan doktorların maaşlarından da bu süreçte çeşitli kesintiler yapıldı. Birinci basamak sağlık kuruluşlarının önemi, pandemi döneminde daha fazla anlaşılmıştır. Bu sebeple Hükûmetin, birinci basamak sağlık kuruluşlarının daha verimli ve işlevsel kullanılmasını sağlayarak doğru işleyen bir sağlık sistemini oluşturmak adına bir an önce, elzem olan bu yapısal sorunları çözmesi zorunluluk arz etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arık…

15.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Sarıoğlan ilçesi Palas Mahallesi’nin kanalizasyon sorununun giderilerek Tuzla Gölü ve çevresinin turizme kazandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sarıoğlan ilçemizin Palas Mahallesi sınırlarında yer alan Tuzla Gölü keşfedilmeyi bekliyor. Tuzla Gölü, kuşların uğrak yeridir, zengin bir biyolojik çeşitliliği barındırır. Endemik bir bitki türü olan Işıl lalesini sadece burada görebilirsiniz. Kuş gözlemi, doğa gezileri ve doğa fotoğrafçılığı için mükemmel bir yerdir. Bölge, aynı zamanda İpek Yolu üzerinde bulunmaktadır. Tuzla Gölü’ne gelince, tarihî Sultanhanı’nı ve Şahruh Köprüsü’nü de göreceksiniz. Böylesi değerli bir alan turizme kazandırılmalıdır. Ancak gelin görün ki 5 bin nüfuslu Palas Mahallesi’nin yapılmayan arıtmasından dolayı kanalizasyon buraya akıyor. Palas Mahallesi Muhtarımız Yunus Beyazıt “Atık boşaltma alanı köy mezarlığına 150 metre, yerleşim yerine 100 metre uzaklıkta.” diyor. “Dirimize saygınız yok bari ölümüze saygınız olsun, sorunlarımızı çözün.” diyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

16.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, kiraz üreticilerine üretim maliyeti ve satış için destek verilmesi, tarımsal desteklemelerin artırılması ile taban fiyat uygulamasının getirilmesini Tarım ve Orman Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, kiraz üreticilerinin çilesi bitmiyor, sıkıntılar her yerde aynı. Afyonkarahisar Sultandağı, Çay; Konya Akşehir ve Isparta Uluborlu’daki kiraz üreticileri için 1 kilogram kirazın maliyeti ortalama 4 liraya çıkmışken bu üreticiler, ihracatlık 1 kilogram kirazı ortalama 5-6 liraya ve iç piyasaya giden kirazın 1 kilogramını da ortalama 2-3 liraya satabilmektedir. Elektrik, gübre, mazot gibi desteklemeler verilmediği için kiraz üreticisi, çoğunlukla maliyeti bile karşılayamamakta. Kiraz, bir süre toplanmazsa çürüyeceğinden, alıcı firmalar da bu durumu bildiğinden sürekli fiyat düşürmektedir. Çiftçi ise çaresizce zararına da olsa kredi borçlarını ödeyebilmek için alıcı firmaların verdiği düşük fiyatlara kirazını satmak zorunda kalmaktadır. Kiraz üreticileri âdeta isyan etmekte; artık, Bakanlığın konuya el atmasını, kiraz üreticilerine üretim maliyeti ve satış için destek vermesini, tarımsal desteklemeleri artırmasını, taban fiyat uygulamasını getirmesini bekliyorlar.

BAŞKAN – Sayın Güler…

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, geçim sıkıntısı yaşayan emeklilerin mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Emeklilerimiz, ciddi geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Ocak ve temmuz aylarında emekli maaşlarında tüketici fiyat endeksi esas alınıp düzenleme sağlanmaktadır. Emeklilerin maaş artışında dikkate alınan enflasyon sepetinde emekliyi ilgilendirmeyen ürünler yer almaktadır. TÜİK, emekli aylığı dönemlerinde emeklinin tükettiği ürünleri esas alarak hesap yapsa gerçekler ortaya çıkacaktır. Emekli maaşları, gerçek enflasyon rakamlarına göre ayarlanmadığı için artış düşük kalmaktadır. Bu hesaplamayla emeklilerin mağduriyetleri katlanmaktadır. Emekli maaşlarının belirlenmesinde esas alınan tüketici fiyat endeksleri hesaplanırken ortaya konan verilerin gerçekçi olmadığını her emekli de görmekte, bilmektedir. İktidar, bu hesaplama yöntemiyle bir taşla iki kuş vurduğunu sanmaktadır. İktidar ocak ve temmuzda enflasyonu düşük çıkarıp emekli maaşı artışını da düşük vererek bu sayede fayda sağladığını düşünmektedir. Bu yol, yol değildir.

Aylık bağlama oranı, emeklilik hakkı sınırlanırken iktidar, emeklinin hak edişini de vermemekte ve bu, emeklilerin mağduriyetinin katlanarak devam etmesine neden olmaktadır. İktidar, bu yoldan vazgeçmeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

18.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, coronavirüs salgını nedeniyle zor durumda olan kahvehaneci esnafının mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Coronavirüs nedeniyle seksen gün boyunca kapalı tutulan kahvehaneler, 1 Haziranda tekrar açıldı; tabii, buna “açılmak” denirse. Bir kahveci esnafımızla konuştum, söylediklerini aktarıyorum: “‘Kapat.’ dediler, kapattık. Üç ay cebimize kuruş para girmedi. ‘Kapat.’ diyenler gelip hâlimizi hatırımızı sormadılar. ‘Aç mısınız susuz musunuz, evde ekmeğiniz var mı?’ demediler. Sonra ‘Açın.’ dediler. Masalar arasına mesafe koyduk, her türlü tedbiri aldık ama hâlâ oyun oynatmamıza izin vermiyorlar. Maçları oynatıyorlar ama biz oyun oynatamıyoruz. Oyun yoksa müşteri de yok. Bu yüzden işlerimiz yüzde 70 nispetinde azaldı. Şu an tamamen zararına çalışıyoruz. Bu şekilde ayakta durmamız mümkün değil. Sigortamız, vergimiz, kiramız, çoluğumuz çocuğumuz var ama bizi düşünen yok. Böyle giderse iş yerlerimizi kapatacağız, aç kalacağız.” Kahvehaneci esnaflarımızın durumu bu. Hükûmete sesleniyorum: Artık bu sesi duyun ve gereğini yapın.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

19.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, iktidarın Ege Denizi’ndeki ada, adacık ve kayalıkları işgal eden Yunanistan’a ne zaman ses çıkaracağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aydın’a Cumhurbaşkanı gelmiş ama haberimiz yok ama Yunanistan Cumhurbaşkanı gelmiş. Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou, Aydın sınırları içinde bulunan işgal altındaki Eşek Adası’nı ziyaret etti “Bu ada, Yunanistan’ın ayrılmaz parçasıdır.” dedi. 21’inci Yüzyılda ne yazık ki Ukrayna’dan sonra toprak kaybeden ikinci ülke olduk, hem de savaşmadan.

AKP iktidarına soruyorum: Yunanistan tarafından Ege’de 153 ada, adacık ve kayalık işgal edilmiş durumda. Adalarımızı işgal eden Yunanistan’a karşı iktidar olarak ne zaman ses çıkaracaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, yeterli tıbbi personel ve pandemi uzmanı olmayan Adana Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde Covid-19 vakalarının nasıl tedavi edileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana Doktor Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi, 530 yatak kapasitesiyle Türkiye’nin ikinci büyük ruh sağlığı hastanesidir; aynı zamanda 16 ilin bağlı olduğu bölge hastanesi konumundadır. Çok sayıda personel ayrıldı; hastanede kalan sağlıkçılar da büyük baskı altında olduklarını belirterek görev yapmak istemiyorlar.

Tüm bunların üzerine hastanede bir de coronavirüs tehlikesi yaşanıyor. Adana Tabip Odasının verdiği bilgilere ve açıklamalara göre hastanede 10’a yakın hastada Covid-19 testi pozitif çıktı; bu hastalar, hiçbir hastane tarafından kabul edilmiyor. Ekrem Tok Ruh Sağlığı Hastanesi, pandemi hastanesi değil ve yoğun bakım ünitesi de yok. Adana’nın sağlık yöneticileri ve hastane yönetimi bu duruma sessiz.

Ben buradan Sayın Sağlık Bakanına sesleniyorum: Yeterli tıbbi personeli ve pandemi uzmanı olmayan bu hastanede Covid-19 vakası nasıl tedavi edilecek? Bu durum, hem diğer hastalar hem de sağlık çalışanları için bir risk değil midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan…

Buyursunlar Sayın Türkkan.

21.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 24 Haziran 2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan atama kararlarıyla 6 üniversiteye yapılan rektör atamalarına, Sağlık Bakanlığınca Covid-19’la mücadele çerçevesinde Sırbistan’ın Sancak bölgesine tıbbi yardım ve doktor gönderilmesinin oradaki soydaşlar için önemli olduğuna, kıdem tazminatıyla ilgili yapılmak istenen düzenlemeye, Mardin ili Kızıltepe ve Derik ilçeleri başta olmak üzere elektrik kesintilerinin neden olduğu mağduriyetlerin giderilebilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 24 Haziran tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre 6 üniversiteye yeni rektör atandı. İçlerinden birisinin de AK PARTİ milletvekili aday adayı olduğu bu 6 rektörün bilimsel dergilerdeki toplam makale sayısı sadece 6; özür diliyorum sadece 3! Bu 6 rektörün 4’ünün bir bilimsel makalesi bile yok. Yani maksat hasıl olmuş; niteliksiz eğitim için niteliksiz de rektör lazımdı, bu da yerine gelmiş aslında.

Geçtiğimiz hafta sonu çocuklarımız da bu üniversitelere girmek için canhıraş yarıştılar. Her alanda olduğu gibi rektör atamalarında da liyakatsizliğin çok ön plana çıktığını görüyoruz. Problem olmayan her konuda önerdiğiniz her çözümün bizatihi kendisi problem oluyor. Türkiye liyakatten, kıdemden ne zarar gördü ki bu değişiklikler yapılıyor; merak ediyorum. Kırk yıldır uygulanan kanuna göre rektör atanmak için en az üç yıl profesör olmak gerekiyordu. İki defa KHK’yle bu kural kaldırıldı, birkaç aylık profesörler rektör yapılınca, iktidarın arzuları tamamlanınca üç yıl şartı bir daha geri getirildi. Yani devlet o kadar zafiyete uğramış ki. Kararname yayımlıyorsunuz, bu üç yıllık kararı kaldırıyorsunuz, istediğiniz rektörlerin atamalarını yaptıktan sonra bir daha tekrar üç yıl şartı getiriyorsunuz!

Üniversitelerin her şeyden önce ilmin ve bilimin bilgi dağarcığını genişletmek olduğunu düşünürsek kurumun başına gelecek kişinin de bunu başaracak niteliklere sahip bir bilim insanı olması gerekiyor. Fakat, yayımlanmış bir makalesi bile yoksa o kişiden bunları beklemenin de bir anlamı yok. Böylesi liyakatsiz, yandaş atamalarla eğitimin kalitesini artırmak ya da üniversitelerimizi dünyayla yarışabilir hâle getirmek ne kadar mümkün; buradan sormak istiyorum.

Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak bugün yazı yazmış, diyor ki: “Bu iş, kadrolaşma değil, devlete çökme olayıdır.” Bunu yazan, Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit gazetesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet… “Bu iş, bir kadrolaşma değil, devlete çökme olayıdır.” demiş, dikkatiniz çekmek istiyorum.

Bütün dünya, Türkiye’de olduğu gibi Covid-19’la mücadele ediyor, bunlardan bir tanesi de Sırbistan. Sırbistan’ın Sancak Bölgesi, Müslümanların yoğun yaşadığı bir bölge. Sırbistan’ın bu bölgesine maalesef Sırp Hükûmeti, en ufak bir yardım dahi yapmıyor. İnsanlar orada inleyerek ölüyorlar, videoları sosyal medyada dolaşıyor. Dünyanın her tarafına yardım götürmekle övünen Sayın Cumhurbaşkanımız, orada doktor dahi yok. Bakın, ilaç, maske vesair değil, doktor dahi yok. Hasta bakıcılarla bu tedavi sürecini götürmeye çalışıyorlar, en azından geçici süreyle Sağlık Bakanlığının oraya birkaç hekimi göndermesi bu soydaşlarımız için, Müslüman kardeşlerimiz için çok önemli olacaktır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kıdem tazminatı, söz konusu. Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün “Aranızda niye çözmüyorsunuz?” dedi. Böyle bir sorun yoktu ki, çözülmesi gereken bir problem yoktu ki. Biraz evvel söylediğim gibi, problemi yaratıp çözümü konusunda getirdiğiniz, esas problem oluyor. Kıdem tazminatı meselesinde bir mesele yoktu, o meseleyi mesele hâline getiren bizzat sebep şu: Kıdem tazminatında biriken paraların büyüklüğü, çok ciddi şekilde dikkatinizi çekti yani oradaki o paralar da sizin iştahınızı kabarttı. Bunu nereden anlıyoruz? İşsizlik Fonu vardı, 133 milyar lira, hüp etti gitti. Deprem fonu için 64 milyar lira, o da hüplendi gitti. 15 Temmuz şehit aileleri ve gaziler için toplanan para 309 milyon liraydı, o da gitti. Bakın arkadaşlar, nerede ne fonda para varsa onların üstüne çökmek için bekliyorsunuz.

OYAK vardı; OYAK, Türkiye'nin en güçlü kurumlarından bir tanesiydi. FETÖ, OYAK’a çökmek istediği zaman -hatırlıyorum- Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Ulusoy ve o zamanki OYAK Otomobil Fabrikası Genel Müdürü, Yönetim Kurulu üyeleri Ankara’ya gelmişlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Her partiyi dolaştılar “Bizi bu FETÖ’nün gazabından kurtarın; FETÖ, OYAK’a konmak istiyor, çökmek istiyor." dediler. FETÖ’den kurtardılar, sizden kurtaramadılar. OYAK, şu anda sadece ve sadece sizin yandaş şirketlerinizi kurtarmak için kullanılan bir şirket hâline geldi. Geçen hafta Total ve M Oil’i 450 milyon dolara satın aldı OYAK. Böyle bir ihtiyacı var mı OYAK’ın? Hayır, yok. Total’in ve M Oil’in arkasındaki kişiye bakarsanız o Doğan Grubunu satın aldırdığınız grupla aynı olduğunu görürsünüz. Orada zarar ettiriyorsunuz, bu zararı da kalkıp OYAK’a finanse ettiriyorsunuz. OYAK’a da çöktünüz.

Son olarak, Mardin’de yaşayan vatandaşlarımızın sıkıntılarından söz etmek istiyorum. Mardinli kardeşlerimiz özellikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Son, Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Mardinli vatandaşlarımız, özellikle çiftçilerimiz, Güneydoğu Anadolu Bölgesin’de elektrik dağıtımını gerçekleştiren Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinden uzun süredir sıkıntı yaşıyorlar. Kısa adıyla DEDAŞ, Mardinli çiftçilerimize fatura kesmiyor. Çiftçiler, kendilerine faturalar bildirilmediği için ne kadar elektrik tükettiklerini bilmiyorlar. Çiftçi, elektrik borcunu ödemeye gittiğinde kendisine bir ödeme pusulası veriliyor ancak zaman zaman bu pusulalardaki tutarlar da farklılık gösteriyor. Mardinli vatandaşlarımız, elektrik faturalarının kendilerine detaylı bir şekilde bildirilmesini istiyorlar.

Mardin’de daha vahim bir olay var: DEDAŞ, faturayı göndermediği hâlde elektrik borçlarını ödemedikleri gerekçesiyle çiftçilerin elektriklerini kesiyor. Bu durum, özellikle Kızıltepe ve Derik ilçeleri başta olmak üzere, Mardin’in köylerinde tarımla uğraşan çiftçilerimiz için çok ciddi bir sıkıntı. Mardinli vatandaşlarımız en çok ihtiyaç duydukları zamanda üretim yapmaya çalışırken, geçimini sağlamaya çalışırken elektriklerin kesilmesi ne anlama geliyor? Bununla ne yapılmak isteniyor? Bu soruların cevabını merak ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Buradan Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen, Mardin’in sesini duyun ve yıllardır yaşadıkları bu sıkıntıları yarından tezi yok çözün, zira vatandaş gerçekten çok zor durumda.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 27’nci Dönem İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun kardeşi Ünal Osmanağaoğlu’na ölümünün 6’ncı yıl dönümünde Allah’tan rahmet dilediğine, temmuz ve ağustos aylarına ait Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan çiftçi borçlarının da ertelenmesi gerektiğine, millî elektrikli trenin fabrika testlerine Sakarya ilinde başlanması vesilesiyle üretim kararını veren devlete ve emeklerinden dolayı TÜVASAŞ’a teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 2014 yılında hayatını kaybeden İzmir Milletvekilimiz Tamer Osmanağaoğlu’nun da kardeşi olan Sayın Ünal Osmanağaoğlu’nun ölüm yıldönümü; kendisine Allah’tan rahmet diliyor, mekânı cennet olsun diyorum.

Sayın Başkan, çiftçilerimizin mayıs ve haziran aylarındaki Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları ertelenmişti. Çiftçimize pandemi sürecinde rahat nefes aldıran bu erteleme kararının ardından temmuz, ağustos aylarına ilişkin çiftçi borçlarına dair bugüne kadar herhangi bir erteleme işlemi gerçekleşmemiştir. Bu pandemi sürecinin de devam ettiği göz önüne alındığında, çiftçimizin de hasat zamanının olduğu ve olacağı değerlendirildiğinde onları oldukça zor durumda bırakabilecek olan bu borçların, yine aynı şekilde ertelenmesinde büyük yarar vardır. Bu hususta gerekli tedbirin alınmasını talep etmekteyiz.

Sayın Başkan, dün, Sakarya’nın ve Türkiye’nin gururu olan Türkiye Vagon Sanayii TÜVASAŞ’ın yerli ve millî imkânlarla üretmiş olduğu millî elektrikli tren setinin fabrika testlerine başlama törenine katılmış bulunmaktayız. Seri üretimde yüzde 80 yerlilik oranına kavuşacak olan ve 324 yolcu kapasitesine sahip olan millî elektrikli tren seti, saatte 160 kilometre hız yapabilmektedir. Bu yolcu taşımacılığına kısa bir süre içerisinde başlaması beklenen tren setinin devamında 225 kilometre hız yapabilecek olan başka bir tren setinin de üretimine başlanmış olmasını büyük bir mutluluk ve heyecanla öğrenmiş bulunmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – 160 milyar avroluk bir piyasa olarak, pazar olarak ifade edilen bu sektörde TÜVASAŞ’ın attığı bu adımlar, dünya çapında Türkiye’nin yüzünü ağartacaktır. Bu vesileyle millî tren setinin üretim kararını veren devletimize teşekkür ederken, çabaları ve emekleriyle bu gurur tablosunu bize hediye eden işçisinden Genel Müdürüne kadar TÜVASAŞ ailesini buradan bir defa daha tebrik ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş…

Buyurun Sayın Danış Beştaş.

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, işkence meselesinin Türkiye’nin temel gündemleri arasında yer almaya devam ettiğine, 26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Üyesi Rojbin Çetin’in evinde işkenceye maruz bırakıldığına, işkencenin zaman aşımı olmadığına ve hesabının yargı önünde verileceğine, Meclise sunulan çoklu baro düzenlemesini öngören teklifin geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, çok kötü bir konuyla başlayacağım, işkence. İşkence meselesi, 2020 yılında hâlâ Türkiye’nin temel gündemleri arasında yerini almaya devam ediyor.

Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 26 Haziran İşkenceyle Mücadele Günü’nde Diyarbakır’da çok korkunç bir işkence olayı yaşandı. Biz bunu basın toplantılarıyla da duyurduk ama Genel Kurulda bir kez daha, bir kez daha ve asla söylemekten vazgeçmeyeceğimiz bir görüntü var. Evet, bütün Türkiye görsün. Rojbin Çetin, bizim Demokratik Yerel Yönetimler Komisyonu üyemiz, önceki dönem Edremit Belediyesi Eş Başkanımız. Kendisi, Diyarbakır’da ikamet eder. Yapılan bir soruşturma sebebiyle 26 Haziranda -altını çizerek söylüyorum- İşkenceyle Mücadele ve Dayanışma Günü’nde, akşama doğru saat on altı sıralarında yarısı özel harekât timi olmak üzere 100 kişilik bir kolluk gücüyle evine gidilmiş. Eve gidilirken ilkin 2 tane “operasyon köpeği” dedikleri iki köpek içeri girmiş ve şu gördüğünüz, iki bacağını et koparır derecesinde parçalamış ve kendisi, kendi direnciyle köpeklerle boğuşmuş, akabinde üç buçuk saat Rojbin Çetin’e evinin içinde işkence yapılmış. Cinsel içerikli küfürler, hakaretler, tek tek bunların hepsi kendi sesinden bizim elimizde mevcut.

Bununla da yetinilmemiş, binanın ikinci katında oturuyor, her bir dairenin önüne bir özel harekât timi konumlandırılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …ve komşularına demişler ki “Sakın dışarıya çıkmayın yoksa hepinizi aynı muameleye tabi tutarız.” diye bir de tehdit etmişler, ve orada sorguya başlamışlar, daha Emniyete götürülmeden, daha ortada hiçbir şey yokken hakaret, küfür, tehdit ve her türlü kaba işkence diyebileceğimiz yöntem uygulanmış. Gözünün altı, tekmelerle dudağı patlatılarak, vücudu sırtında ve kollarında çok derin darp izleri yaratacak kadar neredeyse parçalanmış bir vaziyette.

Şimdi neymiş: Emniyet Müdürlüğü, Diyarbakır Emniyet Müdürü açıklama yapmış, demiş ki: “Rojbin Çetin kaçıyormuş, köpekler de yakalıyormuş.” Bu ne ya? Biz hep söylüyoruz: Halkın, toplumun aklıyla alay etmeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Artık köpekler de Türkiye’de bir işkence aracına dönüştürülmüştür. İnsan Hakları Komisyonu Başkanı orada, Sayın Çavuşoğlu. Dün kendisine, Komisyona 58 vekil olarak başvuruda bulunduk ve derhâl olay yerine gidip Rojbin Çetin’in vücudundaki izlerini tespit etmelerini ve gerekli işlemlerin yapılmasını istedik. Aradan üç gün geçti, Rojbin Çetin yürüyemediği için tekerlekli sandalyeyle hastaneye götürüldü ve bu sözünü ettiğim bütün izler de doktor raporunda belgelenmiş durumda.

Şimdi, bu bize ne anlatıyor? Biz geçen hafta Canan Kaftancıoğlu davası vesilesiyle Selahattin Demirtaş davasını ve daha birçok örneği vererek aslında yargının, kolluğun ve iktidarın tarihler üzerinden topluma birer mesaj verdiğini ve siyasi saiklerle hareket ettiğini söylemiştik.

26 Haziranda bir kadına bu şekilde vahşice işkence yapılması “Bizim işkenceyle mücadele etme gibi bir derdimiz yok.” demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Biz, dünyada İşkenceyle Mücadele Günü’nde işkence yapmakla övünüyoruz.” demektir. “Biz, Emniyet Müdürümüzün açıklamasıyla, bu işkencecilerin arkasında duruyoruz.” demektir.

Şu ana kadar yaptığımız bütün çağrılara rağmen ne Emniyet Müdürü ne Vali ne oraya operasyona giden 100 kolluk görevlisi hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Aksine, Valilik ve Emniyet “Ben işkencenin sahibiyim, işkenceyi mazur görün; Rojbin Çetin kaçıyormuş, köpek de yakalamış.” dedi. Halkın aklıyla alay ediyorlar. Bu alayı ettirmeyiz biz, bu işkencenin peşini bırakmayacağız.

Evet, AKP, darbeciliğiyle bütün dünyada nam saldı, şimdi de sokakta yaptığı işkencelerle büyük nam salmaya devam ediyor. Bu da yetmedi, işkenceyi evlere taşıyor. İnsanlara artık evin içinde işkence yapılıyor. Yakalamaya giden kolluk, üç buçuk saat neden evde işkence yapar, neden? Bunu iktidar grubuna soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayrıca şunu da hatırlatmak istiyorum: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesi işkenceyle ilgilidir. Hemen hemen bütün maddelerde bir tanım verilir ve istisnaları konulur. İstisnası olmayan madde, işkence maddesidir ve işkencede sadece şu söylenir: “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.” nokta. Bunun istisnası yoktur, hiçbir gerekçe işkenceyi mazur gösteremez. Ülke, 90’lı yıllarda ne yazık ki gözaltında kaybolan insanlar, karakola gidip dönmeyenler ya da merdiven dibinde dövülerek öldürülenlerle doludur. Bu kanlı geçmiş yeniden hortladı. Bu dönemde artık işkenceci bir iktidar anlayışıyla yüz yüzeyiz. Evet, geçen yıl Halfeti’de yurttaşı yüzükoyun yere yatıran, işkence yapan işkencecilere takipsizlik kararı verilirse, aklanırsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diyarbakır’da da evde üç buçuk saat işkence yapıldı. Cezasızlıkla işkence özendiriliyor, işkence teşvik ediliyor. AKP hukuk tanımazlığını, darbeyi devam ettirirken şimdi de “işkenceci iktidar” namını dünyaya salmış durumda. Biz, insanlık onuru bu işkenceyi mutlaka yenecek diyoruz ve bu konuda behemehâl, vali başta olmak üzere, İçişleri Bakanı eğer bu işkenceyi desteklemiyorsa derhâl gereğinin yapılmasını ve açığa alınmalarını, soruşturmanın başlatılmasını ve tutuklanmalarını talep ediyoruz. Çünkü işkencenin zaman aşımı yoktur, işkence insanlığa karşı bir suçtur ve ne olursa olsun, kaç yıl geçerse geçsin bu işkencenin hesabı yargı önünde verilecektir.

Sayın Başkan, uzattım, kusura bakmayın ama çok çok önemli bir mesele olduğu için ayrıntıya girme ihtiyacı duydum.

Diğer bir can alıcı mesele, çoklu baro meselesi. Bu sabah bir teklif sunuldu, evet, içler acısı bir kanun teklifi gerçekten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani bu teklifin, çoklu baro teklifinin aslında ne kadar vahim olduğunu ve baroların tavrının ne kadar doğru olduğunu bugün daha iyi anladık. Geçen hafta yirmi yedi saat Ankara girişinde baroları, baro başkanlarını bekleten iktidar, bugün teklifini sunmuş oluyor. Evet, bir yönetememe ve bir beka sorunu var. Tüm kurum ve kuruluşları tek elde toplama anlayışıyla hareket ediliyor. Evet, geçen yıllarda Demirören Medya Grubu olarak tekeline aldırdı muhalif basını, Demirören’e 750 milyon liralık bir kredi kullandırdı ve basını kendi basını hâline getirdi.

Hâkim ve savcıların kendi sözlerinin dışına çıkmaması için her türlü önlemi alan iktidar şimdi savunmayı teslim almak istiyor. Çünkü Türkiye’de şu anda hukukun, özgürlüklerin, eşitliğin tek güvencesi barolar ve savunma kalmıştır. Bu teklif sadece baroları ilgilendirmiyor, bu teklif sadece avukatları ilgilendirmiyor, bu teklif…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …82 milyon yurttaşı ilgilendiriyor. Herkesin hayatının bir döneminde mutlaka mahkemelerle, avukatlarla, savcılıklarla bir işi olur ve bununla “Bizim avukatlarımızı, bizim yarattığımız baroları tutacaksınız. Avukatlar da yargının hukuksuzluğuna ortak olacak.” diyorlar. Yandaş avukat ve yandaş baro yaratılacak ve bu geçerse -geçmemesi için parti grubu olarak en büyük muhalefetlerimizden birini yapacağız- hiç kimsenin, hiçbir yurttaşın kişi özgürlüğü ve güvenliği kalmayacak çünkü savcı ve avukat kimliği birleşecek. Çünkü savcı, avukat ve hâkim kimliği birleşecek, kimse hukuku savunamayacak. Çünkü herkes, iktidarın düşüncelerini mahkemelerde mecburen savunmak zorunda kalacak, savunma ile iddia makamı arasında bir ayrım kesinlikle kalmayacak. Bu nedenle tüm Türkiye’nin bu teklife çok güçlü bir şekilde “Hayır.” dediğini biliyoruz, baroların yanındayız. Yol yakınken bu teklifi geri çekin diyoruz.

Başka bir konu vardı, onu bilahare aktarırım.

Çok teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel.

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Irak’ın kuzeyinde düzenlenen Pençe-Kaplan Operasyonu’nda şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Recep Yüksel’e, 27 Haziran Cumartesi günü Giresun ili Bulancak ilçesinde kaybolduktan sonra cansız bedenine ulaşılan 7 yaşındaki İkranur Tirsi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, yeniden görevlendirilen AK PARTİ Grup Başkan Vekillerine başarılar dilediklerine, Covid-19 testi pozitif çıkan milletvekillerine geçmiş olsun dileğinde bulunduklarına, coronavirüsle ilgili kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılmasının ardından vaka sayısının artması nedeniyle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın süreçle ilgili Meclisi tekrar bilgilendirerek yeni bir yol haritasının ele alınması gerektiğine, 2011 yılında Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü adını alan Çocuk Esirgeme Kurumunun kuruluşunun 99’uncu yıl dönümüne, Mustafa Necati Kültür Evi’nin adının Nuri Pakdil Kültür Evi olarak değiştirilmesini kabul etmediklerine, İzmir ili Menemen Belediye Başkanı Serdar Aksoy hakkında terör örgütlerine üyelik suçlamasıyla hazırlanan iddianameye ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle pazar günü ateş, Manisa’mızın Ahmetli’sinde -eski beldemiz- Gökkaya Mahallesi’ne düştü ve Kuzey Irak’ta Uzman Onbaşı Recep Yüksel şehit oldu. Manisa milletvekilleri olarak oradaydık, bu büyük acıyı bir kez de burada, yüreğimizde hissettiğimizi ifade ediyor, kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm Gökkaya’ya sabır diliyoruz.

Giresun’un Bulancak ilçesinde 27 Haziran Cumartesi günü kaybolan 7 yaşındaki İkra Nur Tirsi’nin maalesef cansız bedenine ulaşıldı. Ailesi ve Giresun’un bu endişeli bekleyişi büyük bir hüzünle sonlandı. İkra Nur’a başsağlığı, ailesine ve Giresun’a sabırlar diliyoruz.

Sayın Başkan, bugün iktidar partisi Grup Başkan Vekillerinin yeniden görevlendirildiğini öğrendik, mevkidaşlarımıza başarılar diliyoruz.

Sayın Akbaşoğlu’nun sağlık durumuyla ilgili olumsuz bir haber aldık, çok üzüldük, yakından takip ediyoruz ve kendisine acil şifalar diliyoruz.

Coronavirüsün Mecliste milletvekillerini de etkilediği bu süreçte 3 HDP’li arkadaşımızın tedavileri hastaneden eczaneye geçmiş, bunu memnuniyetle öğrendik ancak tedbirleri dikkatle uygulamalıyız. Hepimize bir görev düşüyor, 29 Haziran günü yani dün açıklanan rakamlarda vaka sayısı 1.374 oldu, oysa kısıtlamaların kademeli kaldırılma takvimindeki en önemli tarih olan 1 Haziranda 827’ye kadar düşmüştü ve oradaki yoğun bakım hasta sayısının 650’ye düşmesi geçtiğimiz günlerdeki 20’nin altına düşen vefat sayılarını müjdeliyordu. Maalesef, şu anda, yoğun bakım sayısı binin üzerine çıktı, entübe hasta sayısında artış var ve alınması gereken birçok tedbir Sağlık Bakanının da zaman zaman teyit ettiği şekilde uygulanamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Örneğin, Türkiye’de yayıncı kuruluş -ne kıymetliyse bu Katarlılar- zarar etmesin diye futbol maçları oynatılıyor, seyircisiz oynatılıyor ama maçların yayınlandığı kahveler var veya yayına sahip olmayanlar komşularının evlerinde toplaşıyorlar. Ben bunu Mecliste konuştum, iktidar partisinden arkadaşlar da Sağlık Bakanına ileteceklerini, bizim de iletmemizi söylediler. Ben Bakanla bizzat konuştum, aynı endişeyi paylaştığını, çok haklı bir endişe olduğunu, buna çözüm getirilmesi gerektiğini söyledi. Ancak Katarlının hatırının üstüne hiçbir şey geçmiyor bu memlekette. Ve nasıl analiz edilecek bilmiyoruz ama hepsi mümkün bunların çünkü menşeine göre, filyasyona göre. Ama Süleyman Soylu’nun acemice ilan ettiği bir sokağa çıkma yasağının 3.670 ek vakaya sebebiyet verdiği hesaplanmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Birçok çalışma yapmak lazım ama şehirler arası ulaşımın serbest bırakılmasından sonra İstanbul’daki vakaların İstanbul’a en çok göç vermiş illere yayıldığını gözlemliyoruz. Bu konuda bence Meclise -birkaç saat bir kayıp değildir- Sayın Fahrettin Koca’nın yeniden davet edilmesi, ilk başta yaptığı bilgilendirme ve etkileşim gibi bütün grupların bu konuda görüşlerini ifade etmeleri ve Türkiye'nin bu konuda yeni yol haritasını ciddiyetle ele alması gerekiyor. Yoksa bir başarı hikâyesi anlatılmak istenen böyle bir sürecin hepimizi üzecek sonuçlara evrilmesinden hepimiz endişe ediyoruz.

Sayın Başkan, tam doksan dokuz yıl önce bugün Çocuk Esirgeme Kurumu kuruldu. Savaş meydanlarında emperyalist ordulara karşı mücadele eden kahraman Mehmetçik’in, askerlerimizin evlatları yetim kalıyordu ve bu yüce Meclis oturdu ve Çocuk Esirgeme Kurumu gibi bir kurumu akıl etti ve onu kurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle bir kurum kurdular ki 1924’te pastörize süt dağıtımına, 1927’de anne ve çocukların ücretsiz sağlık hizmetinden ve ürünlerinden yararlanmasına, 1928’de çocuk bahçelerinin tüm yurtta açılmasına, 1929’da diş muayeneleri ve tedavinin başlamasına karar verdiler ve uyguladılar ve bugüne kadar Çocuk Esirgeme Kurumunun yaptıklarını biliyoruz. Bir Manisa Milletvekili olarak devrin Saruhan Mebusları, Manisa Milletvekilleri İbrahim Süreyya Bey ve Mustafa Necati Bey’in başını çektiği bu yasama faaliyetiyle gurur duyuyoruz.

Ve şimdi, bugün bir şeyi hatırlatalım ki o ilk imza sahiplerinden, teklif sahiplerinden, Kurumun akıl hocalarından, hamilerinden bir tanesi Mustafa Necati Bey’di, Manisa Milletvekili, Saruhan Mebusumuz. 3 dönem milletvekilliği yaptı, Adalet ve Millî Eğitim Bakanlığı yaptı, üç yıllık Millî Eğitim Bakanlığı efsaneydi. 32 yaşında hayatını kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Otuz iki yıla bunları sığdırdı. Ardında Atatürk’ün gözyaşlarını bıraktı. Atatürk’ün gözyaşlarıyla uğurladığı Mustafa Necati’nin, bu Meclisin de korumasında olan, tapusu kendine tahsisli olan ve bir şekilde Kültür Bakanlığı bünyesine devredildikten sonra “Mustafa Necati Kültür Evi”nin adı” Nuri Pakdil Kültür Evi” olarak değiştirildi.

Şimdi, Nuri Pakdil’e sahip çıkan çıkar. Ben Atatürk’e firavun demesini bilirim. Ama o Nuri Pakdil’in adını bir yere verecek olan varsa gitsin partisinin teşkilatına, toplantı salonlarına nereye veriyorsa versin, nereye yakıştırıyorsa ama cumhuriyetin, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi bir kurumun kurucularından, ilk fikir sahiplerinden, Millî Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, otuz iki yıla müthiş bir ömür sığdırmış birinin ismini kaldırıp da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Atatürk’e firavun diyen birinin isminin verilmesi bu Meclise saygısızlık, kurucu Meclise saygısızlık, Çocuk Esirgeme Kurumuna saygısızlık, Atatürk’ün hatıratına saygısızlık. Bunların hiçbir tanesini kabul etmiyoruz ve bir Manisa Milletvekili olarak Meclisteki bütün Manisa Milletvekillerini de Saruhan Mebusumuza sahip çıkmaya, onun hatırasına sahip çıkmaya davet ediyorum. Turizm Kültür Bakanını kim arasa “Çok haklısınız, çok üzgünüz, çok pişmanız, aman neler oldu, halledeceğiz…” Hani, kaç gün geçti, nereye hallediliyor. Bu konuda herkesin tutum alması lazım, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz.

Barolarla ilgili, AK PARTİ grup önerisinde kürsüden konuşarak burada bu süreyi tekrar etmemiş olayım ve usul ekonomisi olsun.

Sayın Başkan, bütün Türkiye’ye bir meselenin dikkatini çekmemiz lazım ki nasıl bir kirli kumpasla karşı karşıyayız, neler oluyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gazeteleri açanlar geçtiğimiz günlerde şok oldu, ben de şok oldum. Menemen Belediye Başkanımız hakkında bir dava açılıyor, iddianamede Menemen Belediye Başkanımız THKP-C, Dev-Yol, Dev-Genç, MLKP, MKP, TKP/ML, TKP/ML-TİKKO ve TKP/ML Konferans ve KP-İÖ örgütlerine üye olmakla suçlanıyor. Okudum inanamadım, “Dizgi hatasıdır.” dedim. İnternetten baktım böyle; 9 tane örgüte üye, 9 örgütten faaliyetini sürdüren yok. 1984’te faaliyetini sürdürmüş, tamamlamış olan örgütlere üyelikle suçlanıyor, Deniz Gezmiş’in bizatihi üç ay üyesi olmakla suçlandığı THKO’ya üyelikle suçlanıyor. Dedim “Bu nasıl oldu?” Aradım, iddianameyi falan istedim, geldi, gözlerimle gördüm. Sayın Başkan, suç şu: Sayın Serdar Aksoy ilçe kongresinde konuşma yapıyor, diyor ki: “Biz, kim miyiz? Biz, Sivas’ta, Maraş’ta katledilen canlarız; biz, Başbağlar’da katledilen insanlarız; biz, Uğur Mumcu’yuz, Bahriye Üçok’uz. Biz kim miyiz? Kızıldere’de öldürülen Mahir, Diyarbakır Cezaevinde sır verip ser vermeyen İbrahim Kaypakkaya’yız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Mayıs 1972’de altındaki sehpayı kendisi tepikleyip, itekleyip şehit düşen Deniz Gezmiş’iz. Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” (CHP sıralarından alkışlar)

Serdar Aksoy bunu dedi ya, yönteme bakın: Hayatını kaybetmiş, geçmişte asılmış, idam edilmiş devrimcilerin isimlerine bakıyorlar, “Biz oyuz.” dedi ya, onların üye oldukları örgütlere bakıyorlar veya üyelikle suçlandıkları, “O örgütlerden ayrılan örgütler de kökünü buradan almıştır, bunu da yazalım.” diyorlar, 9 örgüte birden üyelikten terör soruşturması. Aklın durduğu, insanın kanının donduğu bir iddianame. Hani bir bakıma bakıyorsun, ben geçen hafta burada hem Erdal Eren’i hem Mustafa Pehlivanoğlu’nu birlikte andım, bu savcının eline düşersem -ki düşeriz, yollar- adam beni hem THKO’dan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …hem ülkücü kuruluşlar üyeliğinden yargılayabilir. Ama işin akıllara ziyan bir gerçek tarafı var, bu tarafı şaka gibi geliyor hepimize. Gerçek tarafı şu: Serdar Aksoy’un seçimlerdeki AK PARTİ’den rakibi, seçimden sonra İçişleri Bakanlığında hukuk müşaviri olarak görevlendirilmiş ama Menemen’de yaşıyor, Serdar Aksoy’un her adımını takip ediyor. Onunla ilgili bir hevesi var ama belediye meclisi CHP’de olduğu için kayyum atayamayacak, bir terör suçu bulacak, bula bula bunu bulmuş. “Biz Deniz Gezmiş’iz” demiş, THKO üyesidir diye Serdar Aksoy’a dava açıyor. Arkadaşlar, bunu izah edebilecek, buna “Evet.” diyebilecek biri varsa beri gelsin. Ama ihbarı yapan kim konuşmayla ilgili? AKP’nin önceki dönem ilçe başkanı, belediye başkanının en yakın siyaset arkadaşlarından bir tanesi İdris Akkoyun. Kurucu başkanı olduğu MEGİAD FETÖ’den kapatılmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Beyefendinin üyesi olduğu 9 tane derneğin 9’u da faaliyette değil, hepsi kapatılmış 15 Temmuz sonrası ama belediye başkanımıza terör örgütü üyeliği suçlaması yapan eski ilçe başkanınız Ankara’da olması gerekirken İçişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri Menemen’de -özel ilgi alanında- helikopter gibi uçuyor belediyenin üstünde, bir şey bulacak, görevden aldıracak, kendisini atatacak. Arkadaşlar, darbeci eylemleriniz öyle muhterislerin ihtiraslarını kabartıyor ki akıllara gelmeyecek şeyler oluyor. Utanırsınız bundan arkadaşlar, bunun savunulacak değil, susulacak tarafı yok, susulacak. Buna bir kelime söylemeniz lazım.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.

Buyurunuz Sayın Özkan.

25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, TÜVASAŞ projesi kapsamında yerli ve millî imkânlarla üretilen millî elektrikli trenin test sürüşüne Sakarya ilinde başlandığına, Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Hükûmetin yaptığı çalışmaların milletin nezdinde büyük güven oluşturduğuna ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî iradenin hâkimiyeti bir taraftan ülkemizin anayasal ve yasal reformlarla hukuk, özgürlük ve demokrasi standartlarını artırırken bir taraftan da üretim, istihdam, teknolojiyle ülkemizi dünyanın parlayan yıldızı hâline getirmeye devam etmektedir. İşte bu anlamda Sakarya’da yapımı tamamlanan TÜVASAŞ projesi kapsamında millî elektrikli trenimiz raylara test sürüşü için indirildi hamdolsun. Bugüne kadar nasıl yerli ve millî teknoloji hamlelerimiz ülkemizin refahını, teknolojisini, kalkınmasını artırmışsa inşallah yakın vadede -yani ilk beş yıllık süre zarfında- ülkemizin lokomotif ve tren sanayisinde gereksinimi olan yaklaşık 15 milyar dolarlık ihtiyacını da karşılayacaktır. Şimdiden hayırlı, mübarek olsun.

Tabii, yaklaşık altı aydan beri dünyayı kasıp kavuran salgınla mücadelemiz devam ediyor. Çin’den dünyaya yayılan ve ülkemize de bulaşan Covid-19 salgınıyla hamdolsun sağlık altyapımız ve devlet-millet dayanışmamız sayesinde büyük bir başarı elde ettik. Ve bugüne kadar vaka sayımız her ne kadar 150 binlere ulaşmışsa da açıkçası şifa bulan, sağlık altyapımızın nimetlerini gören vatandaşlarımız sağlığına kavuşmuş ve bu noktadaki başarımız da bütün dünya milletleri nezdinde dikkati çekmiştir, çekmeye de devam etmektedir. Tabii bunu yaparken ekonomik ve sosyal alanda da ülkemiz dünyada parlayan bir yıldız olarak yoluna devam etmektedir. Malum olduğu üzere şu an itibarıyla dünyada sağlık bakanları bir bir istifalarını sunarken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …hamdolsun milletimiz nezdinde siyasi düşüncesi, fikri ne olursa olsun Sağlık Bakanımızın ve Hükûmetimizin yapmış olduğu çalışmalar milletimiz nezdinde büyük güven oluşturmaktadır.

Şu anda sözlerimi tamamlarken görüşmekte olduğumuz 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Teklifi’nin görüşmesine inşallah devam edeceğiz. Bir taraftan da salgınla mücadelemizde sosyal mesafe ve diğer tedbir kurallarına, temizlik ve diğer maske kurallarına riayet etmek suretiyle inşallah çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Hayırlı, başarılı bir çalışma diliyor, Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Duyurular

1.- Başkanlıkça, TBMM Başkanı adaylarının 2 Temmuz 2020 Perşembe gününden itibaren 6 Temmuz 2020 Pazartesi günü saat 24.00’e kadar Başkanlık Divanına bildirilmesi gerektiğine ilişkin duyurusu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, içinde bulunduğumuz 27’nci Yasama Döneminin ilk devresi için yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı seçim süresi 12 Temmuz 2020 tarihinde sona erecektir. Anayasa’nın 94’üncü, İç Tüzük’ün 10’uncu maddesine göre, ikinci devre için yapılacak seçimlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan adaylarının Meclis üyeleri içinden birinci devre için seçilen Başkanın görev süresinin dolmasından 10 gün önce başlamak üzere 5 gün içinde Başkanlık Divanına bildirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle, Başkan adaylarının, Başkanın görev süresinin dolmasından önceki 10’uncu gün olan 2 Temmuz 2020 Perşembe günü ile 6 Temmuz 2020 Pazartesi günü saat 24.00’e kadar Başkanlık Divanına bildirilmesi gerekmektedir.

Bilgilerinize sunulur.

Sayın milletvekilleri, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinden kaynaklı hasarın, ihmalin ve sorumlularının tespit edilmesi, oluşan mağduriyetlerin giderilmesi ve aynı felaketin bir daha yaşanması durumunda oluşacak hasarın en aza indirgenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/6/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 30/6/2020 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                            Lütfü Türkkan

                                                                                                 Kocaeli

                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından Bursa Kestel’de yaşanan sel felaketinden kaynaklı hasarın tam olarak tespit edilmesi ve oluşan mağduriyetlerin giderilmesi, selin felakete dönüşmesindeki ihmalin ve oluşan hasarın sorumlularının tespit edilmesi, aynı felaketin bir daha yaşanması durumunda oluşacak hasarın en aza indirgenmesi amacıyla 30/6/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/6/2020 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğlu konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, 20 Haziran 2020 Cumartesi günü Bursa’da akşamüstü bir yağmur yağışı söz konusu oldu ve bunun neticesinde 6 vatandaşımızı kaybettik, 1’ini Dudaklı Mahallesi’nde -eski tabiriyle köyünde- 5’ini de Narlıdere Mahallesi’nde -veya köyünde- sele kaptırdık. Bunun dışında, Yenişehir’e bağlı Marmaracık köyünde ve yine Kestel’de Gölbaşı civarında arazinin ciddi bir sel altında kalmasıyla tarımsal ürün zayiatına neden olduğunu görüyoruz.

Çok değerli arkadaşlar, parti olarak, İl Başkanlığı olarak geniş bir teknik ekiple yöreye ziyaretler yapıldı. Selin olduğu köyün üstüne, selin başladığı yere, bütün araziye teknik bir heyet dağıldı ve incelemeler sonucunda bir rapor elde edildi. Buradaki temennimiz şudur tek tek bakarsak: Dudaklı köyünde -bir vatandaşımızı kaybettiğimiz selde- beş yüz yıla yakın yerleşik olan bu köyde ve varlığını sürdüren bu derede ilk defa böyle bir sel oluyor, ilk defa. Meteoroloji raporlarına baktığımızda saatte 20 kilogram bir yağış yani böyle bir sele neden olma ihtimali olmayan bir yağış tespiti var. O nedenle, inceleme raporu bize şunu diyor, diyor ki: “Köyün üzerinde Orman bir yol yaptı ve bu yolun yapımında DSİ’yle irtibatsızlık var. Yol yapımından kaynaklanan hafriyat ve kayalar dere yatağına yuvarlandı. Bu yağmur zamanla bent teşkil eden kayaların oraya birikti ve buradan patladı.” Gerçekten -biz de- değerli AK PARTİ’li, Cumhuriyet Halk Partili ve Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımız da yerinde görmüştür, bu boyda, bu kürsü boyunda kayalar söz konusu. Bu yağmurun, normalde oralara bu kayaları götürmesi mümkün değil. Dolayısıyla, burada gerçekten DSİ anlamında bir ihmal var. Narlıdere mevkisinde de benzer durum var. Vatandaşlar oraya bir bina yapmış. Bu binanın orada mevcudiyetine izin verilmesi her hâlükârda yerel yönetimlerin ihmalidir.

Biz İYİ PARTİ olarak -Grup Başkan Vekilimiz Sayın Orhan Çakırlar, Eskişehir Milletvekilimiz, Ankara Milletvekilimiz ve 2 Bursa Milletvekilimiz- Marmaracık köyüne bir inceleme heyeti olarak 5 milletvekili arkadaşımız gittik, yerinde incelemeler yaptık. Marmaracık köyünde, sulama kanallarına su çok geldiği zaman bir arazinin su basmasını her hâlükârda önlemek için yapılan pompa sisteminin tam o an çalışmadığı bilgisi var. Sorduğumuzda “Arıza meydana geldi.” deniyor ama DSİ’ye soruyoruz, arıza bilgisi yok. Dolayısıyla, burada temel olarak bir arka planında siyasi bir ithamdan ziyade meselenin ele alınması ve bu can kayıplarının bir daha tekrarlanmasını önlemek amacıyla bir araştırma önergesi verdik, lütfen buna sahip çıkın. Bu, burada çok açık, 6 canımızı kaybettik ve binlerce dönüm arazi sular altında kaldı. Bakın, Gölbaşı’nda sel suları söz konusu. Buralarda sel suları söz konusu değildi daha önceleri. Bu yağmur, bu seli yapacak bir yağmur değil ama hızlı tren çalışması, buralarda müteahhitlerin hafriyatlarını düzenli, belirlenen veya uygun yerlere değil, gelişigüzel yerlere atması nedeniyle araziler sular altında kalmış ve bunları CİMER’e de şikâyette bulunmuşlar. Vatandaş bir çare aramış ama maalesef buralar ciddi şekilde tarımsal ürün zayiatına neden olacak şekilde bir sel altında kalmış. Biz İYİ PARTİ olarak bir Meclis araştırma komisyonu kurulması ve bunun araştırılmasını istiyoruz. Bu örnek teşkil eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Tatlıoğlu.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Bakın, Pamukova tren kazasında bir araştırma komisyonu kurulsaydı daha sonraki nice tren kazalarındaki can kayıplarını önlemiş olurduk. Tekrar ediyorum: Burada çok kesin bir ihmal var. Kimin ihmali olduğuna ve neden olduğuna bir bakalım, bu ihmalleri ortadan kaldıralım. Bunun aleyhinde oy veren herkesin bundan sonraki benzer olaylarda vebali olacağını düşünüyorum.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden Bilen ailesine Başkanlık Divanı olarak Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Divan olarak Bursa’da sel felaketi münasebetiyle yaşamlarını yitiren değerli Bilen ailesi fertlerine Allah'tan rahmet, hayatta olanlarına da sabrıcemil niyaz ediyoruz. Hemşehrilerim olan Bilen ailesinin acısını paylaştığımı da ifade etmek istiyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinden kaynaklı hasarın, ihmalin ve sorumlularının tespit edilmesi, oluşan mağduriyetlerin giderilmesi ve aynı felaketin bir daha yaşanması durumunda oluşacak hasarın en aza indirgenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, Bursa Kestel ilçemizde meydana gelen sel felaketi nedeniyle yaşamını yitiren bütün canların ailelerine başsağlığı, kendilerine de Allah'tan rahmet diliyorum. 6 vatandaşımız yaşamını yitirdi ve çok sayıda da tahribat var hem maddi olarak hem de manevi olarak. Bütün Bursa’ya, bütün Kestel halkına da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Bu küresel ısınma, küresel iklim nedeniyle ülkemizde çok sayıda felaketin oluşabileceğini, bu tür sel felaketlerinin, taşma felaketlerinin, heyelan felaketlerinin yaşanabileceğini öngörmemiz gerekiyor. Bütün bunlardan kaynaklı olarak da özellikle dikkat edilmesi gereken hususlar var. Tabii ki bizlerden kaynaklı yani yönetenlerden, insanlardan kaynaklı ihmaller olmadığı takdirde küresel iklimin, ısınmanın meydana getirdiği kazaların çok daha büyük felaketlere yol açmadığını da görebiliyoruz. Burada biraz önce de ifade edildi, özellikle vahşi kapitalizmin önlenemeyen birtakım fütursuzlukları ve yönetimlerin, idarecilerin bunlara karşı tedbir almaması bu tür sonuçlara yol açıyor.

Şimdi şunun yapılması gerekiyor öncelikle: Küresel ısınma nedeniyle de, ekolojik yaşamı tahrip eden bu tür yaklaşımlar nedeniyle de öncelikle bütün illerde bir harita çıkartılması lazım, risk haritaları çıkartılması gerekir. Bu iklim değişikliğinin getirdiği sonuçlar nedeniyle yaşanabilecek bütün bu felaketlerin hangi bölgelerde etkin olabileceği, nereleri vurabileceği konusunda bütün illerde bu çalışmanın yapılması gerekiyor. Dere yataklarına yerleşim izinlerinin verilmemesi gerekiyor. Eğer varsa yerleşim izinleri de bunların boşaltılması konusunda gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Bu tür tedbirler alınmadığı takdirde dere yataklarına yerleşimden tutun -ki birçok ekolojik yaşamı tahrip eden- sırf dağlarda taşlarda maden arayacak diye maden şirketlerine yol açacak şekilde bu tür yolların yapılması da bir bütün olarak dağımızın taşımızın, coğrafyamızın ve doğamızın yok edilmesine ve bunun sonucu olarak da tarım alanlarının ve insanların da can kaybına sebep olabiliyor, Bursa’da yaşadığımız gibi.

Bu anlamıyla biz şunu savunuyoruz, diyoruz ki: Tabii ki bir doğa ve canlıların içerisinde insan buranın, bütün bu canlıların bir parçasıdır ve bütün yaşamımızı doğanın bütünlüğü içerisinde oluşturmamız gerekir. Hiçbir şekilde doğanın dengesini bozacak ve sırf para hırsı üzerinden, sırf kâr hırsı üzerinden doğayı tahrip edecek kimi fütursuzluklara karşı durmamız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bu anlamıyla Bursa Kestel ilçesinde meydana gelen felaketin öyle görüldüğü gibi sadece bir doğal afet olmadığı anlaşılıyor. Bunun araştırmaya, incelemeye ihtiyacı var. Çok farklı iddialar var. Bahsedilen iddiaların araştırılması gerekiyor ve ayrıyeten mutlaka burada maddi olarak da manevi olarak da zarara uğrayan yurttaşlarımızın zararlarının giderilmesi açısından da bu araştırma önergesinin kabul edilmesi ve burada bir araştırma komisyonu kurularak bunların tespit edilmesi ve tüm yurttaşlarımızın zararlarının karşılanması gerekiyor. Devlet olmanın gereği budur. Bu yerine getirilmediği takdirde sizin devletliğiniz de iktidarlığınız da sorgulanır hâle gelecektir. Bu anlamıyla her zaman vatandaşın yanında olabilecek, onun hayrına olabilecek işlerden kaçınmamamız gerekir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

Buyurunuz Sayın Altaca Kayışoğlu.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 20 Haziran gecesi Bursa’da gerçekleşen sel felaketiyle maalesef 6 vatandaşımızı kaybettik. Ben tekrar hepsine Allah’tan rahmet diliyorum.

O gece biz de sahadaydık. Hemen felaketi öğrenir öğrenmez İl Başkanımızla köyleri dolaşmaya çıktık. Bu arada Gürsu İlçe Başkanımıza ulaşan tarım işçilerinin bölgeden kurtarıldığını, Kestel’deki Narlıdere Kayacık mevkisinde vatandaşların kaybolduğunu, arama kurtarma çalışmalarının yapıldığını öğrendik, yerinde takip ettik çalışmaları. Ertesi gün yine bütün gün hem Kestel, Gürsu, Orhangazi, Yenişehir, İznik ilçelerimizin köylerini hem il başkanımız hem milletvekili arkadaşlarımızla dolaştık ve yerinde felaketi gördük maalesef.

Biraz önce İsmail Bey de söyledi. Gerçekten bütün evlerin çamur deryasında kaldığı, arabaların üst üste bindiği Dudaklı köyünde... Yani bir traktör, traktörün üstünde bir araba, arabanın yarısı görünüyor şeklinde bir felaketle karşı karşıya olduğunuzu düşünün. Yaklaşık altı yüz yıllık bir köyün neden bugün felakete uğradığını, neden sel baskınıyla karşı karşıya kaldığını sorgulamamız gerekiyor ve bu araştırma komisyonunu da bu nedenle kurmamız gerekiyor.

Yine 2018 yılında o zaman için Orman ve Su İşleri Bakanlığı, bugün Tarım ve Orman Bakanlığı diye geçen bakanlığın sitesinde 2018’de hazırlanmış, 330 sayfa civarında bir rapor var -Susurluk Havzası Taşkın Yönetim Planı- ve orada “Bursa Kestel Dudaklı köyünde risk yok çünkü yerleşim ile dere arasında kot farkı fazladır.” diyor. 2018 yılındaki raporda böyle söylüyor ama bugün bir selle karşı karşıya kaldık. Demek ki bu rapordan sonra orada birtakım değişiklikler olmuş. Ne olmuş? Biraz önce orman yolunu anlattı İsmail Vekilimiz. Bu da şu: Dudaklı köyünün üstündeki hızlı tren projesi. Onunla ilgili de kuşkular var, tereddütler var ve yağmur sularının akışıyla ilgili projede dikkate alınmayan birtakım şeyler olduğu ileri sürülüyor. Bununla ilgili de hem soru önergesi verdik hem geçen hafta araştırma önergesi verdik. Bunların gerçekten araştırılması gerekiyor. DSİ ne dedi geçen hafta? Dedi ki: “Kaynak yok, dereleri ıslah edemiyoruz.” Ve bu işin, hakikaten bu felaketlerin çok yönlü bir şekilde araştırılması için bu komisyonun kurulması gerekiyor. Dereler neden ıslah edilemiyor? Dere ağızlarına neden konutlar yapılıyor? Bunlar neden denetlenmiyor? Neden taşınmıyor? Aynı aileden 5 vatandaşımızı maalesef dere kenarında konut yapıldığı için kaybettik. 2 kişi de kurtuldu o aileden.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) - Yine iklim değişikliği bir gerçek. Yine 2014 yılındaki bir sempozyumun verileri, meteorolojinin hazırladığı veriler 2021-2030 yılları arasında yağışların bugünün daha fazla üstüne çıkacağını bilimsel olarak açıklıyor. Yani bundan sonra bu tarz yağışlarla, bu tarz felaketlerle karşı karşıya kalma riskimiz çok çok daha yüksek. O hâlde ne yapılması lazım? Bir araştırma komisyonu kuralım, biz de bunun çalışmasını yapalım ama derelerin ıslahı, iklim değişikliğinin göz önünde bulundurulması ve buna yönelik projeler, yollar, hızlı tren hatları yapılırken bunların göz önünde bulundurulması, yine, derelerdeki konutlarla ilgili gerekli çalışmaların yapılması, bunların taşınması, izin verilmemesi ve önlenmesi gerekiyor.

Vatandaşların zararının giderilmesi çok çok önemli. Çekici bedellerinin çok yüksek olduğunu öğrendik, sonra kaymakamlığın Sosyal Yardımlaşmadan karşıladığını öğrendik ama araçların tamir bedelinin köylüler üzerinde kalacağı söyleniyor. Binlerce dönüm ekili alan sular altında kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Çok özür dilerim, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah, buyursunlar efendim.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Binlerce dönüm ekili alan sular altında kaldı. TARSİM nedeniyle, eksiklik nedeniyle birçok çiftçimizin zararının karşılanması mümkün olmayabilir, bunların afet nedeniyle karşılanması gerekiyor. Vatandaşın aracından, evinden, çekici bedelinden tutun, hakikaten, şimdi bizim burada yaşamadığımız için bilmediğimiz en ince ayrıntısına kadar her türlü zararının mutlaka karşılanması gerekiyor diyorum ve sorumlular varsa yapılacak araştırmalarla -yol yapımı, tren hattı yapımı vesaireyle ilgili- bunların da bedelinin ödetilmesi gerekiyor ki bir daha böyle felaketler yaşanmasın.

Biz bu önergeyi destekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Atilla Ödünç…

Buyurunuz Sayın Ödünç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

İYİ PARTİ tarafından Bursa Kestel’de yaşanan sel felaketi dolayısıyla verilen grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım.

Öncelikle şu tarih meselesine burada bir netlik kazandırmak istiyorum. Olay anında, sel felaketi yaşandığı anda ben o ilçede bulunmaktaydım. O ilçede yaşayan bir kişi olarak olay 21 Haziran 2020 Pazar günü meydana gelmiştir. Önergeyi veren hatip de burada açıklamalarda bulunan hatipler de tarihleri 20 Haziran Cumartesi günü olarak belirtmişlerdir. Olay 21 Haziran 2020 tarihinde meydana gelmiştir.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bağlayan gece. Yağış 20’sinde başladı da yani o gece işte.

ATİLLA ÖDÜNÇ (Devamla) – Bursa’mızda aşırı yağışın neden olduğu sel ve su baskınlarında Kestel Dudaklı Mahallesi, Kayacık ve Narlıdere Mahallelerinde, üzülerek ifade ediyoruz ki, 6 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Olay yerine bir saat içerisinde başta Sayın Bursa Valimiz olmak üzere içinde şahsımın da bulunduğu milletvekillerimiz, bakanlarımız, büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarımız, BUSKİ, Devlet Su İşleri, AFAD, Türk Kızılayı ve ilgili yetkililerle süratli bir şekilde intikal sağlanmıştır. Sahadaki çalışmalar koordineli bir şekilde yürütülmüştür. Olayın Sayın Cumhurbaşkanımıza intikal etmesiyle birlikte zatıalilerinin talimatlarıyla İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu ve Tarım Bakanımız Sayın Bekir Pakdemirli gecenin geç vakitlerine kadar Kestel ilçesindeki Afet Yönetim Merkezindeki çalışmalara bizzat katılmışlardır. Hani, söylüyorsunuz ya “Burada bir araştırma komisyonu kuralım.” diye, biz o komisyonu olayın olduğu o gece Kestel ilçesinde kurduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bu komisyon çalışmalarına sabaha karşı dörde kadar, gecenin o saatlerinde başlamıştır ve devam etmiştir. Arama ve kurtarma çalışmaları Kayacık, Narlıdere Mahalleleri arasında belirlenen 4 bölgede 216 arama kurtarma personeli, 47 araç ve 3 arama kurtarma köpeğiyle sürdürülmüştür. Ayrıca jandarma arama kurtarma timleri çalışmalara destek vermişlerdir. Olay anından ve şu ana kadar enerji verilmeyen yerleşim birimi yoktur. 7 adet 112 ekibi, 4 adet UMKE ekibi olmak üzere 11 ekip ve 41 sağlık personeli koordineli bir şekilde çalışmaları sürdürmüşlerdir. Vatandaşlarımızın sel sebebiyle uğradığı maddi zararlarla ilgili teknik çalışmalar olay anından itibaren büyük bir titizlikle hazırlanmıştır.

Şuradan bir kez daha ifade etmek istiyorum ki Allah bir daha Bursa’mıza ve ülkemizin hiçbir noktasına böyle bir acı yaşatmasın; ülkemizi her türlü afet, bela ve salgından uzak eylesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLLA ÖDÜNÇ (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ATİLLA ÖDÜNÇ (Devamla) – Hükûmetimizin sel felaketi dolayısıyla Bursa’mızda yaptığı çalışmalar takdire şayandır. Ben de bu çalışmalar dolayısıyla desteğini esirgemeyen başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere kıymetli Bakanlarımıza, yetkililerimize, belediye başkanlarımıza, sivil toplum kuruluşlarına ve desteklerinden dolayı oradaki köy halkımıza teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, bir söz talebim var.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, 60’a göre söz almak istiyorum.

BAŞKAN – İzninizle efendim.

Buyurun Sayın Tatlıoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun, Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Efendim, Atilla Bey’in sözüne binaen söylüyorum. Sayın Ödünç bizim konuşmamızda olumsuz olarak sadece yağmurla ilgili bölümü tespit etti herhâlde. “Yağmur o tarihte başladı.” dedik, “O gün oldu.” demedik. Ayrıca kendisine şunu da söyleyeyim: Kendi ifadelerini TRT spikerinden işitmiştik zaten. Ayrıca tekrar olduğu için de teşekkür ederiz, sağ olun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ayıp! Ayıp! Ayıp!

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Ne ayıbı? Hakaret mi etti?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ne ayıbı? Otur yerine!

BAŞKAN – Sayın Özel…

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Kim o “Ayıp!” diyen? Hakan Bey, siz misiniz?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Milletvekili arkadaşımıza hakaret ediyorsun. Ayıp! TRT spikeriymiş!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar… Sayın milletvekilleri…

Sayın Özel, buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Bursa’nın acısını bir kez daha paylaşıyoruz.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Aferin, alkışlıyorum sizi!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Kendini alkışla, kendini! Milletvekili olarak aynaya bakarak kendini alkışla!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Onu millet alkışlıyor, rahatına bak!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hak ettin o alkışı, hak ettin! Bravo, çok tebrik ediyorum seni.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Ayıp!

BAŞKAN – Sayın Özel, siz lütfen…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bir laf ettin karşılığını verdi. Ne yaptı? Küfür mü etti? Zoruna giden bir şey mi oldu? Kendine saygın yok.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Size mi soracak ne konuşacağını be? Oturun oturduğunuz yerde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, böyle bir üslubun olmaması lazım.

Sayın Özel, buyursunlar.

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hayatını kaybeden vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyoruz.

Mesele son derece ciddi. Ben bütün konuşmacıları dinledim. Bu konunun araştırılmasıyla ilgili ciddi bir ihtiyaç var. Değerli konuşmacı arkadaşımız uygun bir üslupla konuştu ama herhâlde maksadını aşan bir şey söyledi. “’Siz, hadi bir komisyon kurun.’ diyorsunuz ya, biz o komisyonu o gece orada çoktan kurduk.” Şimdi, anayasal bir Meclis araştırma komisyonu, Meclisteki muhalefet partilerinin de denge ve denetim görevini yerine getirebildikleri, bürokrasinin size söyleyemediğini burada herkesin gözünün önünde söyleyebildiği, siyaseten bazı gerçeklerin sizin ulaşamadığınız veya sizin ulaşılmasını istemediğiniz bazı gerçeklerin, Meclis eliyle sorgulanabildiği çok önemli bir denetim ve yasama içinde öncül bir yoldur. Dediğinizi yapsaydık derdik ki Soma faciasının gecesi biz orada bütün Manisa Milletvekilleri vardık, bunu da kurmayalım. O zaman o rapor ortaya çıkmazdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çocuk istismarı meselesinde, kadına karşı şiddette “Biz, morgun önünde o komisyonu 3 milletvekili kurduk.” derlerdi. Bu üslup üstten bir üslup, Meclisi küçük gören bir üslup ve siyasi partilerin katkılarının ne kadar önemli ve anayasal bir dayanağa sahip olduğunu görmezden gelen bir üslup.

Ben size bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Yeni acılar yaşamamanız, hemşehrilerinizin bir daha hayatını kaybetmemesi böyle bir komisyon çalışmasına ve bütün bakanlıklar açısından da yönleyici ve bağlayıcı olacak komisyon raporuna muhtaçtır. Tarih önünde bunu size hatırlatmayı bir görev bilirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu’nun ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malum olduğu üzere duvardaki yazı egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ifade ediyor ve millet bu yetkisini temsilcileri vasıtasıyla kullanıyor yani milletvekilleri, parlamenterler vasıtasıyla kullanıyor ve bugün, burada, Meclisin gündemine hangi siyasi parti grubu getirirse getirsin gündeme gelen konu önemlidir, millet adına gelen bir konudur ve biz bunu önemsiyoruz. Ancak gerek “Parlamentonun vakarına, onuruna uygun çalışma yapalım.” sözleri gerekse buna karşı, vakara uymadığı iddia edilen sözler, her kim ifade ederse etsin… Yahu, burada milletvekilimiz kendi görüşlerini sunuyor. Bu görüşler bazen TRT’nin görüşleriyle aynı olabilir. Oradaki gazetecilerin de gazetecilik faaliyetlerini yerine getirirken gördüğü, tanık olduğu hadiseleri aktarmaları gerekiyor ve biz de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İlin, büyükşehrimizin milletvekili orada bizzat kendisinin müşahede ettiği, tanık olduğu, keşfen değerlendirmelerde bulunduğu, gördüğü, bildiği ve o çerçevede de Hükûmetimizin yapmış olduğu çalışmaları yerinde inceliyor, değerlendiriyor, burada da anlatıyor. Yani her türlü istiskalden, istihzadan uzak bir şekilde, bir parlamenterin vakarına uygun şekilde eleştirilerimizi yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçevede, milletvekilimize yapılan bu yaklaşımın doğru olmadığını ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

29.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, dün akşam televizyonda bir arkadaşımız güzel bir cümle ifade etti, Sayın Müsavat Dervişoğlu dedi ki: “Birisi ‘bekçi’ dese siz ‘Hırsız var.’ diye bağırmaya başlıyorsunuz.”

Muhterem, arkadaşımız burada diyor ki: “Bir ihmal varsa -öyle olduğu görünüyor- bununla alakalı ihmali olanların ortaya çıkarılması ve bundan sonraki muhtemel sel baskınlarında tekrar herhangi bir can kaybı olmaması için, zarar ziyan olmaması için bir komisyon kuralım. 20 Haziranda yağışlar başladı.” Siz “Sel 20 Haziranda değil, daha sonra oldu.” dediniz, kendisi de onu düzeltti. Bunun neresinde ayıp var ya! Oradan kalkıp “Ayıp, ayıp!” Neresi ayıp? Yani insanlar bir şey ifade ederken herhangi bir gruptan izin almak zorunda mı, böyle bir şey mi hissediyorsunuz? Yok öyle bir şey, öyle bir şey yok. Katılırsınız katılmazsınız, bizim talebimiz var; bir daha can kaybı olmasın, Bursalılar zarar görmesin diye bir araştırma komisyonu kurulmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bunu da nezaketle ifade ediyoruz, nezaketle de dinlerseniz bir problem yok.

Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinden kaynaklı hasarın, ihmalin ve sorumlularının tespit edilmesi, oluşan mağduriyetlerin giderilmesi ve aynı felaketin bir daha yaşanması durumunda oluşacak hasarın en aza indirgenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama isteyeceğim Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir dakika ya, bu ne?

BAŞKAN – Sayın Özel…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, burada biz söz istiyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Allah, Allah!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yoklama talebinden sonra söz mü istenir?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır. Bu söz ne zaman talep edilmiş Bayram Bey, bakar mısınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu sonra verirsiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, bunlar kalkmadan önce…

BAŞKAN – Önce bir talep vardı Sayın Özkan.

Buyursunlar Sayın Özel.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Bakan, Sayın Kayışoğlu, Sayın Yalım, Sayın Bankoğlu, Sayın Bülbül, Sayın Kılıç, Sayın Çakırözer, Sayın Zeybek, Sayın İlhan, Sayın Keven, Sayın Tanal, Sayın Beko, Sayın Şevkin, Sayın Serter, Sayın Tokdemir, Sayın Bulut, Sayın Akar, Sayın Tanrıkulu, Sayın Hamzaçebi.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.58

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, Bursa ili Kestel ilçesinde yaşanan sel felaketinden kaynaklı hasarın, ihmalin ve sorumlularının tespit edilmesi, oluşan mağduriyetlerin giderilmesi ve aynı felaketin bir daha yaşanması durumunda oluşacak hasarın en aza indirgenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de son zamanlarda artan işkence vakalarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/6/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30/6/2020 Salı günü (bugün) yaptığı toplantısında siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Meral Danış Baştaş

                                                                                                  Siirt

                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

30 Haziran 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen (7974) grup numaralı Türkiye’de son zamanlarda artan işkence vakalarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 30/6/2020 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın, yurttaş olmayan ancak ülkemizde bulunan her insanın en az bizler kadar, her birimiz kadar, her biriniz kadar insanca muameleyi ve saygıyı hak ettiğini düşünüyorum.

Evet, Türkiye’de işkence vakaları artıyor. Artık sistematik ve olağan hâle gelmiş işkence vakalarından söz ediyoruz. Evet, Türkiye’de işkence iddiaları karşısında bir cezasızlık politikası var. İktidar, somut, fotoğraflanmış, kayıt altına alınmış işkence iddialarını bile reddediyor, tevil ediyor ve bu cezasızlık politikası işkenceyi meşrulaştırıyor. Ve evet, Türkiye bir hukuk devletiyse işkencenin meşrulaştırılmasının yarattığı mağduriyet ve zararlarının araştırılması ve insan haklarına uygun tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir çözüm bulunması zorunlu ve kanımızca bu konuda atılacak en önemli adımların başında bir araştırma komisyonu kurulması geliyor.

Öncelikle, size Uluslararası Af Örgütünün, İnsan Hakları Derneğinin ve İnsan Hakları Vakfının raporlarında kayıt altına alınmış verilerden birkaç tane örnek vereceğim.

Birincisi, Uluslararası Af Örgütünün 2019 yılı Raporu’nun özetlerinden alınma. Raporun Türkiye’ye dair bölümü özetle şöyle: “Olağanüstü hâl dönemi Temmuz 2018’de sona ermesine rağmen muhaliflere veya muhalif olduğu varsayılan kişilere yönelik baskılar 2019’da da devam etti. Binlerce kişi, çoğunlukla uluslararası hukukta tanımlanmış bir suç işlediklerine ilişkin hiçbir kanıt olmadan, cezalandırma amacı taşıyan uzun süreli tutuklu yargılamalarla cezaevinde tutuldu. İşkence ve zorla kaybetme iddiaları güvenilir kaynaklarca kayıt altına alındı.” diyor Uluslararası Af Örgütü.

İkinci veri, İnsan Hakları Derneğinden: 2019 yılı İnsan Hakları bilançosu; işkence ve kötü muamele, gözaltında işkence ve kötü muamele vaka sayısı 726, gözaltı yerleri dışında işkence ve kötü muamele 751, köy korucuları tarafından işkence ve kötü muamele 1, cezaevlerinde işkence ve kötü muamele 495, kolluk güçleri tarafından tehdit ve ajanlık teklifi 137, toplumsal gösterilerde güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu dövülen ve yaralananların sayısı 3.935, özel güvenlik görevlileri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kalanların sayısı 23; toplam 6.068 işkence ve kötü muamele vakası. 2018’de ne kadarmış bu? 4.513. Yüzde 50 artmış işkence ve kötü muamele.

Üçüncü veri de Türkiye İnsan Hakları Vakfından: 2019 yılında, işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı için İnsan Hakları Vakfına başvuran ve destek isteyenlerin sayısı 908 kişi. 908 kişi psikolojik destek almak için İnsan Hakları Vakfına başvurmuş. 2020 yılının ilk beş ayında İnsan Hakları Vakfına başvuran kişi sayısı 107.

Şimdi, bu veriler ışığında Türkiye’de işkence ve kötü muamele olmadığını kim söyleyebilir, Türkiye’de işkence ve kötü muamelenin sistematik olmadığını kim söyleyebilir?

Gelelim bizim araştırma önergesi vermemizin nedenine; önceki dönem Van Edremit Belediye Eş Başkanımız, partimizin Yerel Yönetimler Kurulu üyesi Sevil Rojbin Çetin’e. 26 Haziran günü evine yapılan polis baskını sırasında üç buçuk saat boyunca işkence gördü. İşkence raporla belgelendi, fotoğraflandı; her iki bacağında köpek ısırması mevcut, belinde postal izleri var, dudağında patlama var, vücudunun pek çok yerinde ekimoz ve darp izleri var. Gizlenemeyecek bir işkence vakası. İşkencenin basın yayın organlarında yer almasından sonra Diyarbakır Valiliği bir açıklama yaptı. Ne beklersiniz? Valilikçe işkence kabul edilmese bile -çünkü Türkiye’de işkence kabul edilmez- “Olay bütün ayrıntılarıyla araştırılmaktadır, işkence insanlık suçudur.” Falan, böyle bir açıklama yapacaktır. Yok, öyle değil. Valiliğin açıklaması tam olarak şöyle: “İkamete giriş yapıldığı sırada dışarıda bulunan özel eğitimli arama köpeği, şahsın balkon kapısından atlamaya çalışması üzerine sağ ayağından tutmak suretiyle kaçmasını engellemiş, operasyon köpeği -sanırsınız ameliyat yapacak köpek- eğiticisi tarafından derhâl kontrol altına alınmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – …şüpheli şahsın görevlilerimize ve kendisine zarar vermemesi amacıyla kademeli oranda zor kullanılarak yakalanması sağlanmıştır.” Yazıklar olsun! Bu açıklamayı yapan Diyarbakır Valiliğine yazıklar olsun! Bu açıklamalar sadece 12 Eylülden sonra yapılırdı, kırk yıl sonra Türkiye’nin geldiği nokta işte, darbecilerin işkenceleriyle aynı noktadır ama Rojbin Sevil Çetin’e yapılan işkence bununla sınırlı kalmadı, bununla da bitmedi. Bütün dünyada insanlığa karşı suç olarak kabul edilen işkence iddiasını Valilik inkâr ediyor, savcılık da bunun üzerine bir araştırma yapmadı ama savcılık bir şey yaptı biliyor musunuz, savcılık bir şey yaptı; bu işkence fotoğraflarını yayınladığı için işkenceyi yapanlar hakkında değil, bunu fotoğraflayan avukatlar hakkında soruşturma başlattı.

İşkencenin resmini mi görmek istiyorsunuz? “İşkenceye sıfır tolerans” diyerek iktidara gelen ve her değeri bir tarafa bırakan Adalet ve Kalkınma Partisine bakın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, yine en baştan söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde, özellikle bu döneminde işkenceye sıfır toleranstan sınırsız tolerans aşamasına gelinmiştir. Bunun en büyük kanıtı, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesinin 29 Ağustos- 6 Eylül 2016, 4-13 Nisan 2018, 6-17 Mayıs 2019 ve 10-23 Mayıs 2017 tarihli ziyaretlerine ilişkin raporun açıklanmasına Bakanlığın izin vermemiş olmasıdır.

Bakın, 2016 tarihinden önce Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesinin Türkiye’ye sözleşme uyarınca yaptığı bütün ziyaretlerin raporları yayınlanmıştır; ilk önce Hükûmete gönderilmiştir, Hükûmet görüşlerini söylemiştir sonra yayınlanmıştır. Ama 2016 yılından bu yana 3 özel ziyaret, 1 düzenli ziyaretin raporları Hükûmetinizin izin vermemesi nedeniyle yayınlanmamaktadır. Bu, tek başına ama tek başına Türkiye’de işkencenin sistematik hâle geldiğinin göstergesidir. Eğer Türkiye’de işkence ve kötü muamele yoksa sözleşme olarak taraf olduğumuz bu Komitenin raporları neden yayınlanmıyor? Neden Hükûmet bu rezervini kaldırmıyor? Tek başına bu olgu Hükümetinizin, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin işkenceci bir Hükûmet olduğunu ortaya koymaktadır aynı zamanda.

Evet, yine Birleşmiş Milletler işkence özel raportörü 18 Aralık 2017 tarihinde Türkiye’ye tam 31 maddelik tavsiyelerde bulundu; Hükûmetiniz döneminde bugüne kadar hiçbiri yerine getirilmedi değerli arkadaşlar ve tam da otokratik bu düzeninize uygun bir biçimde yurttaşlarımıza kaygı ve korku salmak amacıyla işkenceyi sokakta ve her yerde görünür hâlde yapmaya başladınız. Bunun tek bir nedeni var: Bütün topluma korku salmak ve insanları korkutmak. Eskiden, işkence gizli yapılırdı, iz bırakılmamaya çalışılırdı ama şimdi, özellikle, Türkiye’nin her yerinde yurttaşlarımız görsün diye açık bir şekilde yapılıyor ve yapanlar da bir cezasızlıktan faydalanıyor.

Aynı zamanda şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar sizlere, bir kez daha burada ifade etmiştim: Sizin hükûmetleriniz döneminde yurttaşlarımız neden güvenlik güçlerine karşı bu kadar çok mukavemette bulunuyor ve itiraz ediyor? Neden? Hükûmetinizden önceki dönem var, Hükûmetinizden sonraki dönem var. Ondan önce polise mukavemet ve hakaret suçlarında bir artış yok ama Hükûmetiniz döneminde olağanüstü artmış. Mesela, 2018 yılında 163 bin yurttaşımıza karşı polise mukavemetten dolayı soruşturma başlatılmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Tam 46 bin dava açılmış. Ne oldu? Yurttaşlarımız neden bu şekilde güvenlik güçlerimize karşı mukavemet gösteriyorlar? Tek bir nedeni var, güvenlik güçlerinin yaptığı işkence ve kötü muamelenin, “bu suç” adı altında örtülmesi ve karartılması. O nedenle buradan bir kez daha ifade ediyorum: Gelin, bu araştırma önergesini kabul edelim; yurttaşlarımızın neden bu cumhuriyetin polislerine ve askerlerine karşı bu kadar çok mukavemet ettiklerini de araştıralım aynı zamanda. Neden, neden saygı göstermiyorlar? Tek nedeni var; işkence ve kötü muamele değerli arkadaşlar. İşkenceyi görünür hâle getirdiniz ve bunu, bütün Türkiye ve dünya görsün diye Ankara’nın girişinde baro başkanlarına yirmi yedi saat boyunca yaptığınız kötü muameleyle taçlandırdınız; o görüntü tek başına… Sandalye vermeyerek, çadır vermeyerek, su vermeyerek ve ihtiyaçlarının karşılanmasını engelleyerek yirmi yedi saat boyunca Türkiye'de 60 baro başkanına kötü muamele yaptınız. Şimdi, Türkiye'de kim söyleyemez? Bir kez daha söylüyorum: Türkiye'de Hükûmetiniz döneminde işkence ve kötü muamele sistematik hâle gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sokakta, gözaltı merkezlerinde, cezaevlerine sistematik bir şekilde yapılmaktadır ve sıfır toleranstan sınırsız tolerans noktasına gelmiş durumdasınız.

Aynı zamanda, bugün, kanun hükmünde kararname zulmüne uğramış, ondan dolayı büyük eza çekmiş, işkence görmüş, kötü muamele görmüş, yurt dışına çıkamamış bir hocamız Profesör Doktor Haluk Savaş biraz önce kanserden yaşamını yitirdi. KHK'li isimlerin sembolü bir isimdi aynı zamanda, insandı ama bu zulüm nedeniyle yaşamını yitirdi kanser hastalığından. Ben ona da buradan Allah’tan rahmet diliyorum ve bütün kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilenlerle de dayanışma içerisinde olacağımızı bir kez daha burada ifade ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın Hakan Çavuşoğlu.

Buyurun Sayın Çavuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; HDP Grubu önerisinin aleyhinde söz aldım. Hepinizi bu vesileyle saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Şimdi, buraya çıkan HDP Grubunun temsilcisi bir kısım veriler paylaştı, bir kısım vakfın verilerini paylaştı, bir kısım derneğin verilerini paylaştı.

Bakınız, Türkiye, 1987 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kabul etti. Size bir rakam vereceğim, en güzel gösterge bu olacak: 2012 yılından 2019 yılının sonuna kadar Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine toplam 71.257 başvuru yapılmış. Bunların sadece 820’si hakkında Türkiye aleyhinde karar vermiş ve bu 820’nin içerisinde de hiçbir tanesinde işkence kararı yok; daha söze hacet var mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakınız, bizim siyasetimizin temel felsefesi insan merkezlidir, zaten yola çıkarken de “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla ortaya çıktık. İnsan onur ve haysiyetini her türlü değerin üzerinde tuttuğumuzu her vesileyle tekrar ediyoruz, uygulamalarımızda da bunu gösteriyoruz. Onun için işkence de insan hak ve hürriyetine, onuruna yapılmış en ağır şiddet eylemi olduğu için bu konuda tavizsiziz. Her ne kadar kabul etmeseniz de “İşkenceye sıfır tolerans.” mottosunun muhtevası da içi de dopdoludur ve Türkiye’de, 2002 yılından bu yana, her alanda olduğu gibi demokratikleşme ve insan hakları alanında da büyük gelişim ve dönüşüm süreci yaşanmıştır. Bakınız, bir: İşkence konusunda ve insanlığa karşı suçlarda zaman aşımını kaldırdık. İki: Anayasa’nın 94’üncü maddesinde bir değişiklik, yaptık, bu bir devrimdir; çoğu Avrupa Konseyi üyesi ülkenin de böyle bir düzenlemesi yoktur, sadece Hollanda’da vardır. Nedir o? Eğer temel hak ve hürriyetlerini düzenleyen uluslararası bir metin ile yerel mevzuat birbiriyle çelişirse mahkemeler, uygulayıcılar uluslararası normu esas almak zorundadır, bu bir devrimdir. 2010 yılında yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğiyle beraber Kamu Denetçiliği Kurumunu getirdik, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirdik, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunu getirdik.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, Türkiye’nin bu anlamda geçmişine nazaran değerlendirdiğimizde, işkence Türkiye’de sıfır toleransla, hiçbir şekilde kabul edilecek bir durum değildir ve yoktur. Şöyle bir şey var, Sayın Cumhurbaşkanımız da zaman zaman ifade ediyor: “‘Bal, bal’ demekle ağızlar tatlanmaz.” diye. “İşkence, işkence” demekle de Türkiye’yi işkenceci gösteremezsiniz. Açık ve net. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bahse konu önerideki somut olaya ilişkin birkaç şey söyleyeceğim: Bakınız, burada da ifade edildi. Şimdi -ben İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olarak- işkence iddiaları bize geliyor tabii, genelde HDP grubundan gelen iddialar bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Halfeti’yle ilgili geldi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Resimleri görmediniz mi Hakan Bey?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Halfeti’yle ilgili konuyu ciddi bulduk ve İçişleri Bakanlığı bürokrasisini Bakan Yardımcımızla beraber Komisyonumuza davet ettik.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Canlı canlı videolarını izledik.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Dinle! Dinle!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) – Şimdi, Halfeti’de, mesela, o gün orada milletvekili arkadaşlarımızdan birisi bir şey sordu; ilginçtir, ne demek istediğinin de anlaşılması bakımından. Dedi ki: “Birinin kolunda ekimoz meydana gelmiş.” Bakan Yardımcımız dedi ki: “Kamerayla tespit ettik, pet su şişesinin kapağıyla ekimozu kendisi meydana getirdi.”

Arkadaşlar, her işin başı samimiyettir; inançta, düşüncede, yaşamda, siyasette samimiyet. Siz, şimdi “İşkence vardı.” diyenlerin bir gün olsun Eren Bülbül’ün katilinin cenazesine omuz verip de Eren Bülbül’ün annesine yapılan o işkenceye karşı burada bir söz söylediğini gördünüz mü? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Göremezsiniz. (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Şimdi işkenceyi savunuyorsun.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bakınız, burada yapılmak istenen şey “Türkiye aleyhine bir malzeme oluşturabilir miyiz?” Olmaz arkadaşlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İşkenceyi örtbas etmek… Ne alakası var!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – İşkenceyi örtbas etmeye çalışıyor, kabul edin hâlinizi. Tebrikler!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Olmaz arkadaşlar, olmaz çünkü samimiyet gerekli, samimiyetin olmadığı yerde herhangi bir neticeye ulaşmanız mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bahse konu bu Sevil Rojbin Çetin’le alakalı olarak Mardin’de, Van mahkemelerinde teröre, bölücü terör örgütüne yani PKK’ya üye olmaktan arandığı…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sizin iddianız, sizin kumpasınız.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - …ve ikametinde yapılan arama neticesinde, kaçmak üzere olduğu ve kaçma esnasında kademeli olarak, ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkememizin de o anda kademeli olarak… Kendisine ve olaya müdahale eden memurlara herhangi bir zarar vermemesi için yapılan bir eylemle derdest edildi ve iş mahkemeye intikal etti.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – 50 kiloda bir kadın ya, bir kadın.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Bu konu da zaten tekrardan mahkeme gündeminde değerlendirilecek.

Değerli arkadaşlar, Türkiye işkence konusunda gerçekten tavizsizdir. Son olarak da İçişleri Bakanlığı bünyesinde “Kolluk Gözetim Komisyonu” adı altında öz denetim kurumu kurulmuştur. Onlar da şu anda kendi bünyesindeki personelinin, memurlarının bu konudaki uygulamalarıyla ilgili olarak denetim ve gözetimini devam ettiriyorlar.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – İşkenceyi çok iyi savundunuz, tebrikler! Tebrik ediyorum!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Son cümle, tekrar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda esas alacağımız yerdir; ne İnsan Hakları Vakfı, ne şu bu dernek ne şu örgüt; Avrupa insan Hakları Mahkemesi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Devamla) - Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2012 yılından 2019 yılının sonuna kadar verdiği Türkiye aleyhindeki hiçbir kararda işkenceyle ilgili hüküm yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanını tebrik ediyorum(!) İşkenceyi savunanlar kervanına kendisi de katıldı. (HDP sıralarından alkışlar) Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi için bir utanç anıdır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bütün beyanlarımız ortada, gayet açık her şey. Eski beyanlarımızı tekrar ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yazıklar olsun! Ne diyeyim yani dilim varmıyor gerçekten.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana yazıklar olsun!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sana yazıklar olsun!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı çıkıp Valiliğe “Ben işkencecinin arkasındayım, ben işkenceyi savunuyorum, ben onları koruyorum.” diyor. Şu fotoğrafı gösteriyorum. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı önündeki yüzlerce dilekçeye rağmen çıkıp burada bize hikâye anlatıyor, evet, hikâye anlattı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşkence yok, kötü muamele yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İşkence nasıl belgelenir? Doktor raporuyla. Doktor raporu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İşkence nasıl belgelenir? Görüntülerle belgelenir. Elimizde görüntüler var. Hastaneye gidemeyecek kadar, yürüyemeyecek kadar ağır bir işkence var; tekerlekli sandalyeyle gidiyor.

Üçüncüsü nedir? Ses kaydı var. Ben işkenceyi ispatlamak gibi bir durumda değilim normalde. Buna rağmen, açıkça bir işkence vakası var ve İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı sıfatıyla utanç verici bir konuşma yaptı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımız gerekli açıklamaları yaptı, bütün bu hususlara ilişkin cevapları zaten verdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bana diyor ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı yok.”

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu çerçevede tekrar cevap vermeye de gerek görmüyoruz. İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben İnsan Hakları Komisyonu üyesiydim, Halfeti’yle ilgili ben de başvurdum, hatta Kâtip Üyeydim. Halfeti’de insanların yüzükoyun yere yatırıldığı, işkence yapıldığı aynen bu olay gibi sabitti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kılını kıpırdatmadı, İçişleri Komisyonundan görevli çağırdı: “Hadi sorularınızı sorun.”

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani bunları kabul etmiyoruz, cevaplarını verdi Komisyon Başkanımız, ekstra bir cevap vermeye gerek duymuyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sorularımızı soralım da bizim elimizde maddi deliller var, maddi bulgular var.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşkenceye sıfır tolerans.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz o İçişleri temsilcisine ne soralım “Bu yere yatırma ne içindir?” diyelim, “Köpeği niye önceden gönderdiniz, dişleriyle etleri kopardı?” diyelim. Bir insan gözaltındayken yürüyemeyecek durumda, neyi soralım? İnsan Hakları Komisyonu üyeliğini uzun süre yaptığım için şunu söylüyorum: Türkiye’deki insan hakları ihlallerini de işkenceyi de sadece kapatmak için çalışıyor, kesinlikle göstermelik bir komisyon faaliyetini yürütüyor, özellikle bugün Başkanının yaptığı açıklama daha da vahimdir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bununla ilgili iddialar tamamen algı oluşturmak içindir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Efendim, diyorlar ki “samimiyet” yani burada açıkça bir işkence vakasına karşı gerçek dışı yalan beyanlarda bulunuldu. Kademeli zor nedir ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kademeli zor, orantılılıktır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni tam okusaydın. Kademeli demek orantılılıktır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kademeli zor, bir insanın gözünü patlatmak mıdır, dudağını patlatmak mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Biz kademeli işkence yaptık.” diyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Orantılı güç kullanıldı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Üç buçuk saat, eve -bir kadına üstelik- bir orduyla, 100 kişilik bir kolluk gücüyle gidip üst tarafının hepsini çırılçıplak soymuşlar, cinsel içerikli küfürler etmişler, istismarda bulunmuşlar, hatta şu cümleyi kurmuşlar -konuştum- demişler ki: “Keşke 5’inci katta olsaydın, atlardın o zaman. Burası 2’nci kat, atlasan da ölmezsin.” Bunların hepsini iktidar partisi biliyor, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı da biliyor; diğer üyeleri -AKP dışındakiler- bilmiyor olabilir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Her şey açık, her şey hukuka uygun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ara, Grup Başkan Vekili non-stop tutanağa geçmesi için bir şeyler söylüyor ama bunun hiçbir kıymetiharbiyesi yok. AKP, Türkiye’de işkenceyi tekrar görünür kılarak, yaptırarak, arkasında durarak AKP’nin bir işkence iktidarını devam ettirdiğini göstermektedir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Halep orada işte arşın burada. Mahkeme kararları ortada, Anayasa Mahkemesine müracaatlar ortada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dosyalar da ortada.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sadece CPT’nin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Başkan.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Tamamlamıyor ki, tamamlamıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sinirlerimi bozamayacaklar.

Sadece son söz, demin Sayın Tanrıkulu da söyledi, defalarca burada sorduk.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz anayasal reformları sizlere rağmen yaptık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – CPT’nin raporlarının açıklanmasına izin vermeyen bir iktidar “Ben işkenceciyim, işkenceye devam ediyorum, bu insanlık suçunun arkasındayım.” demiştir; bunu bütün dünya da böyle bilsin. (HDP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kabul etmiyorum, reddediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir yerlere referans olsun diye yapıyorsunuz. Kabul etmiyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kabul etmeyin kendi kendinize.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İşkence oylama değil ki kabul etmeyesin ya, işkencenin oylaması mı olur?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Avukatsın, delil getirirsin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Al sana delil.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Anayasa Mahkemesi ortada. Nasıl oluyor ya? Rüyanızda mı görüyorsunuz bunları?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika lütfen Sayın Çavuşoğlu.

31.- Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Evet, Sayın Başkanım, şimdi, bir kere benim söylediklerimden elbette HDP Grubunun memnun olmayacağını biliyorum ama gerçek bu, yapacak bir şey yok. Utanç duymaları kendisinin bileceği bir şeydir. Bir şeyi eksik söyledim Sayın Başkanım, Halfeti konusunda, onu da kayıtlara geçireyim. O günkü görüşme yaptığımız esnada bir de fotoğraf ortaya çıktı, işkenceyle ilgili fotoğraf; sonradan anlaşıldı ki o fotoğraf da Van’daki bir fotoğrafmış, Urfa Halfeti’deki değilmiş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yalan söylüyorsun!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yalan söylüyorsun, uyduruyorsun!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yalan söylüyorsunuz!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR ( Ağrı) – Yalan! Gözaltında ses kaydı dinleteyim. İşkencenin ses kayıtlarını dinledim. Başkanlarımız dinletti.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Yani bu kadar gerçeklikten ve bağlamından kopup Türkiye’yi zor durumda bırakmaya matuf bir çabanın ürünü olduğunu görüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ama şunu söyleyeceğim: İnsan hakları konusu üzerine hepimizin titremesi gereken bir konu; kesinlikle siyasi bir konu olarak değerlendirilmemeli, bunun üzerinden istismar güdülmemeli. İnsan hakları konusunda herkes samimiyet içerisinde olmalı.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Beştaş.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Sayın Başkan, maske taksınlar. Maske takarak konuşalım lütfen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Canınız tatlı tabii!

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hiç kimse bizim samimiyetimizi ölçemez, biz gerçekleri gerçek delil ve verileriyle burada açıklıyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aynı şeyleri tekrar ederek gerçekleri göremezsiniz, aynı şeyi tekrar ediyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanının görevi, bugüne gelmeden, biz o 58 dilekçeyi verdiğimizde hemen Rojbin Çetin’i dinlemesi, olay yerine gitmesi, ilgili kişilere bu şekilde soruşturma var mı yok mu diye acilen bir karar alması gerekiyordu. Ama İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı, inceleme talebine gelip buradan, kürsüden üç dakika yanıt vererek emir ve talimatları yerine getiriyor. Yani bu, aslında, işte diyorlar ya “dış dünya”, biz burada her gün Birleşmiş Milletlerin, CPT’nin, AİHM’in kararlarını birçok kararı getiriyoruz; reddedenler, CPT’nin üç yıl boyunca raporlarının neden açıklanmadığını bugün bize cevap versinler. Hangi işkenceyi gizliyorsunuz biz biliyoruz ama Türkiye İnsan Hakları Vakfının ve İnsan Hakları Derneğinin 26 Haziranda açıkladığı raporlar var, “Sistematik işkence devam ediyor.” yönünde raporlar var; kolluk merkezlerinden işkence evlere ve sokağa taşınmıştır artık. Bu konuda biz cevap alamadık. Aldığımız cevap budu. Şu ana kadar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şu ana kadar aldığımız cevap şudur: “Evet, işkence yapılmıştır, biz o işkencecileri savunuyoruz, onların arkasındayız ve biz onuru hiçe sayıyoruz, biz artık işkenceyle insanları teslim olmaya çağırıyoruz.” Ama teslim alamayacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Böyle bir şey yok. Defaatle söyledik, kürsüden söyledik, yerimizden söyledik, hoparlörden söyledik. Bunları kabul etmiyoruz. Kayda girsin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Baro başkanlarının Ankara’ya sokulmamasından daha büyük işkence olabilir mi? Sayın Başkan, eza ve cefa yönünden her türlü işkencedir.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 30/6/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de son zamanlarda artan işkence vakalarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisinin önerisini oylarınıza…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN - Tamam, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, toplantılarımızda Genel Kurul konuşmalarını dinlemeden oy kullanmak hangi sağduyuya sığar. Bence kapıları kilitleyin siz, ondan sonra varsa var, yoksa yok.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Başkanım, dışarıdan geliyorlar, dışarıdan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, Parlamento hukukunun temel ilkeleri, milletvekilleri, burada, kürsüde konuyla ilgili anlatımlarını yaparken buradaki milletvekillerini ikna etmek, doğru olan hususta karar verip oy kullanmaktır ama karar yeter sayısı istediğimizde dışarıdan gelen arkadaşlarımız burada konudan uzak, konu hakkında bilgi sahibi değil, başkalarının yönlendirmesiyle oy kullanıyorlar. Bence siz bu kapıları kapatın, dışarıdan gelenler oy kullanmasın.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, öneri reddedilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 17.49

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Covid-19 salgınının esnaf ve sanatkârlar üzerindeki etkilerinin araştırılarak bunların yaşadıkları sorunlara karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3002) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

30/6/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30/6/2020 Salı günü (bugün) oy birliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                              Özgür Özel

                                                                                                 Manisa

                                                                                        Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Covid-19 salgınının esnaf ve sanatkârlar üzerindeki etkilerinin araştırılarak bunların yaşadıkları sorunlara karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3002) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 30/6/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Bedri Serter.

Buyurunuz Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; partimizin grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, hepimizin ortak noktası olan bir yorumla başlamak istiyorum konuşmama. Aramızda esnaf çocuğu olmayan; amcası, eniştesi, yengesi, bir ucundan da olsa esnaflığa dokunmamış olan bir milletvekilinin bile olmadığını düşünüyorum bu Mecliste. Yani bu demek ki esnaflık da en az doktorluk, öğretmenlik, mühendislik ve buna benzer meslek dalları gibi sözü geçen erdem mesleklerden biridir.

Esnaflığı, “Ahilik” denen kavramı hepimiz bilmekteyiz. Bu kavram sadece esnafa atfedilmiş bir kelimedir. Özü dürüst, doğru ve yetkin esnaflara takılan addır. Bu tabir başka hiçbir meslekte mevcut değildir. Ben de esnaf çocuğuyum ve ben de bir esnafım; dükkâncılığın ne demek olduğunu bilirim. Çocukluğumdan beri bir esnaf dükkânına girerken “Selamünaleyküm, hayırlı işler.” demeyi Kâzım dedemden 5 yaşındayken öğrendim. Aynı üslup ve terbiyeyi çocuklarımla paylaşarak onların da öğrenmesini sahiplendim.

Gün bugün, hayatımızın her noktasına dokunan esnafımıza destek günü bugün. Kahveci, lokantacı, çorapçı, kasap, manav, bakkal, ayakkabıcı gibi değişik iş kollarıyla uğraşan esnaflarımıza uğramadan evimize gitmiyoruz hiç birimiz. Onlardan alışveriş yapmadan hayatımızı idame etme şansımız maalesef ki yok. Esnaflarımız en vazgeçilmez ana damarlarımızdandır. Ben bu konuşmayı hazırlarken önce İzmir’de ve Ankara’da birçok esnaf dükkânına uğradım. İşte, esnafın durumunu, hayatın gerçeklerini oradan daha gerçekçi öğreniyoruz. Bir sözleri çok canımı acıttı. “Covid’de belediyelerin dağıttığı bir koliye muhtaç kaldık.” diyorlar. Maalesef! İnanın arkadaşlar -ve sizler de çok farkındasınız, biliyorum- bir tek esnafımızın yüzü gülmemekte, kendi gülmediği gibi kalfası da ustası da ailesi de kan ağlamakta. “Zaten yıllardır krizdeydik, hayatımızı zor idame ettiriyorduk ama bu Covid-19’dan sonra gerçekten bittik Vekilim.” dediler. Düşünebiliyor musunuz 1 milyon 895 bin esnafımızın 16 milyon haneye ekmek ve aş götürdüğünü? Bu rakamları ortaya koyduğum tablonun yorumunu sizlere bırakıyorum.

Şu anda Türkiye’de yaşayan herkesin, geleceği için çok kaygılı olduğunu bilmekteyiz. Acı bir gerçek de esnafımızın yüzde 74’ü yani 1 milyon 300 bine yakını yarın için gerçekten çok ama çok endişeli. Talepliler, öncelikli olarak iktidarın ve Hükûmetin en kısa zamanda kendilerine yönelik bir kira politikası ortaya koymasını talep ediyorlar. Çünkü hiçbiri kiralarını ödeyemiyor. Pandemi sürecinde, üç buçuk aydır kapalı olan iş yerlerine gelen elektrik, doğal gaz ve su faturalarının o dönem için iptal edilmesini istiyorlar. “Çünkü 1 liralık bile tüketmedik ama makbuzlarda tüketim vergisi olarak bir yığın rakam yazmakta.” demekteler. Esnafımızın yüzde 70’e yakını “BAĞ-KUR’umu, yanımda çalışan arkadaşımın SGK borcunu ödeyemiyorum.” diyor. Hepimiz biliyoruz ki BAĞ-KUR da SGK de çalışan bir insan için gelecek garantisidir. Esnaf kardeşlerimiz hiç değilse mart ayı başı itibarıyla BAĞ-KUR ve SGK ödemelerini altı ay ödemesiz, kalan borcunu on iki ay taksitle, faizsiz ödemek istiyor. Esnaflar kredi kartlarıyla ekonomilerini döndürüyor, cepleri para görmüyor, siftah yapmadan dükkânlarını kapatıyorlar. Salgın öncesi geçmişten gelen krizden dolayı ödeyemedikleri vergi, çek ve senetlerle ilgili sicil affı talep ediyorlar. Suni ve yüzeysel değil kapsamlı ve akılcı bir yapılandırmayla hayatlarına tekrar, sil baştan başlamak istiyor hepsi. Yarın bankaya gidip ya da Halk Bankasına gidip bir esnaf kredisi talep ettiklerinde “Sicilin bozuk.” denmesini istemiyorlar -çok acı- çünkü onlar Ahilik kültürüyle yoğrulmuş onurlu insanlar.

Sizlere esnafın durumunu bilmeniz için bir rakam daha vermek isterim. Adliyeler açıldı, mahkemeler devam ediyor ama Covid-19 salgını öncesi 21 milyonu bulan icra ve iflas dosyası -yani “Normalleşiyoruz.” diyoruz ya- sayılarının nereye varacağını düşünemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Serter.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Esnaflar kredilerini ilgilendiren icra dosyalarının hiç değilse bir sene faizsiz olarak ertelenmesini talep etmektedirler. Hükûmetler, halkın refahını, sağlığını, mutluluğunu ve geleceğini garantiye almak için hükûmet olurlar, her şeyi halktan beklemezler. Kaldı ki esnaflarımız, şu andaki AKP iktidarının Cumhurbaşkanlığı sistemi sonrası her şeyi kontrol altında tuttuğunu ve ülkenin ne hâle getirildiğini bizlerden çok daha iyi biliyorlar. Bunun fazlası da idraklerinde. Bu sorumluluğu da göz önünde bulundurarak bu kürsüden bir esnaf diliyle konuşuyorum sizlere. “Bizi namerde mahkûm etmeyin yani tefecilerin eline bırakmayın.” diyor esnaf.

Son söz: “Hayırlı işler.” diyerek girebildiğimiz, teşekkür ederek dükkânlarından çıkabildiğimiz mutlu esnafları görmek istiyoruz. Güç elinizde, sorumluluk sizde, takip görevi de biz muhalefet milletvekillerinde. Gerekirse bu kürsüden her ay onların sesi olup bunları dile getireceğimi belirtiyorum. Bütün esnaf kardeşlerime hayırlı işler diliyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar.

Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Esnaflar, sanatkârlar, küçük ve orta boy işletmeler ekonomik yapı içinde ticaretin temel unsurlarından biri olarak görülmektedir. Bu işletmeler ülkemizdeki toplam işletmelerden yüzde 98’lik, toplam istihdam içinden yaklaşık yüzde 60’lık, toplam üretim içinden yüzde 37’lik, toplam yatırım içerisinde de yüzde 26’lık bir paya sahiptir. Corona salgını döneminde çok sayıda mahalle ve sokakta dükkân ve iş yerleri kapanmıştır; üretim, istihdam ve ticaret durma noktasına gelmiştir. Bu süreçte sadece esnaf ve sanatkâr kesiminden 500 bin iş yeri mücbir sebeplerden dolayı kepenk kapatmıştır. Bu iş yerlerinde çalışan çıraklar, kalfalar aynı esnaflarımız gibi işsizler ordusuna katılmıştır. Bu dönemde kurulan şirketlerin sayısında da yüzde 66 oranında bir azalma olmuştur. Sadece 2019 yılında 114.977 esnaf iflas ederek kepenk kapatmıştır; bu süreçte kendi göbeğini kendisi kesmiş, kendi yağıyla kendisi kavrulmaya çalışmıştır. Bu süreçte borçlar artmış, kiralar ödenemez hâle gelmiştir.

Şunu da unutmayalım ki esnafımız, sanatkârımız, küçük işletmelerimiz aynen ekonominin ve sanayinin sinir uçları gibidir; bunlar ilk tedbirde -hani en ufak bir yağmur, en ufak bir rüzgâr olduğu zaman grip olurlar ya- ekonomideki en küçük sarsıntılarda bile ilk etkilenen kısım olmuştur ve krizin yükünü de hep bunlar taşımıştır.

Hepimiz biliyoruz ki sıkıntılı dönemlerde, paraları peşin olduğu zaman bilinen zincir marketlerden alışveriş yapanlar, ceplerinde parası olmadığı zaman yine tanıdığı, bildiği manavın, esnafın, berberin kapısını çalmıştır; yine bunların yükünü bu küçük işletmeler, küçük esnaf taşımıştır. Bunların bizden çok fazla bir isteği yok. Yani bir firmaya sağladığınız krediyi bütün Türkiye’deki esnafa sağlasanız, inanın bu sorunların çoğu kendiliğinden çözülür. Bakın “Üç ay süreyle sigorta borçlarımız, vergi borçlarımız, BAĞ-KUR borçlarımız ötelendi. Nereye geldi? Ekim ayına geldi. Ekim ayına geldiği andan itibaren 2 vergiyi, 2 SGK primini beraber ödeme şansımız yok. Bunu yapılandıralım; vergi borcumuzu, SGK borcumuzu, BAĞ-KUR primlerimizi yapılandıralım.” diyorlar. Yani şu an Hükûmetin her türlü çareyi bulduğu bir dönemde çok mu şey istiyorlar? Bunun yapılandırılması bu kadar zor mu? Buradan sizlere sesleniyorum: Bugün bunlar devlete yük olmadığı gibi 1 kişiye bile iş verdiklerini sayarsanız, bunların sayısı 3 milyonun üzerinde, 3 milyon kişiye iş veriyorlar demektir. Aile 2 kişiden oluşsa 6 milyon demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Dolayısıyla, bunlara, en azından kira konusunda olsun, elektrik, su, doğal gaz konusunda olsun katkı sağlamamız lazım.

Geçtiğimiz hafta Kahveciler Odası Başkan İsa Bey, grup salonumuzda misafirimizdi. Ne diyor biliyor musunuz: “Üç aydır kirayı ödeyemiyoruz, hiç olmazsa birini devlet ödesin, birini biz ödeyelim, birini de ev sahipleri ödesin. Bununla ilgili bir çalışma yapın.” diyor.

Bizim bu kürsüden söylediğimizin hep tersini yapıyorsunuz. Biz diyoruz ki: Bursa’da sel olmadı, ekonomi de kötüye gitmedi, Kırklareli’nde de 25 vatandaş ölmedi. Belki tersine oy verirsiniz de bu araştırma önergesi bu sefer geçer diye düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Sait Dede.

Buyurunuz Sayın Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce çözüm sürecinde Meclis tarafından muhatap kabul edilen, sivil, demokratik ve meşru bir oluşum olan DTK’ye yönelik başlatılan saldırıları kınıyor ve gözaltına alınan siyasetçi ve kadın hakları savunucularına yapılan işkenceleri lanetlediğimizi belirtmek istiyorum.

Bilindiği üzere, Mart 2020 tarihinden bugüne Türkiye’de yoğun bir şekilde etkilerinin yaşandığı ve sokağa çıkma yasaklarının, toplumsal karantinanın uygulanmak zorunda olduğu bir pandemi süreci yaşadık. Bu süreç, anormal bir normalleşme politikasıyla kısmi olarak sonlandırılmak istense de salgın etkilerini korumaya ve yayılmaya devam ediyor.

Elbette, bu toplumsal karantinanın en büyük mağduru olan başta emekçiler, kadınlar, gençler ekonomik ve sosyal belirsizliklerin etkisi altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışmışlar; iktidarın sözde ekonomi kalkan paketlerinin dışında bırakılmıştır. Diğer yandan, ekonomide ilk 10’a gireceğiz diyen iktidar IBAN numarası göndererek yurttaşlardan yardım talep edecek noktaya gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, toplumsal belirsizliğin diğer mağdur edilen kesimi şüphesiz esnaf ve sanatkârlardır. 20 Mart 2020 tarihinden bu yana iş yerlerini açamayan ve dolayısıyla ticari hiçbir faaliyette bulunmayan çoğu esnaf ve sanatkâr -başta kira yardımı olmak üzere- elektrik, su, doğal gaz faturalaları gibi zorunlu giderleri destek almaksızın ödemek zorunda bırakılmıştır. Biz de bu dönemde HDP olarak esnaf ve sanatkârların desteklenmesi, mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla hem kanun teklifi hem araştırma önergesi hem de soru önergeleriyle bu konudaki hassasiyetimizi dile getirdik. Çözüm yolları ve yöntemlerini kamuoyu ve kurumlarla da paylaştık. Ancak, tarafımıza Ticaret Bakanı Sayın Ruhsar Pekcan tarafından gönderilen cevapta tam manasıyla bir Halkbank güzellemesi yapılmış olup esnaflara verilen kredilerin miktarı, faiz oranları ve ödeme koşulları içerikli âdeta bir reklam broşürüyle karşılaştık.

Değerli milletvekilleri, bakın, ilgili cevapta 3/6/2020 tarihi itibarıyla 627.352 esnaf ve sanatkârın kredi kullandığı belirtilmiş olup bu sayının 137.329’unun kefaletle kredi kullanabildiği belirtilmiştir. Bu durum, hâlihazırda ekonomik olarak zor durumda olan esnaf ve sanatkârların gittikçe borçlandırılarak daha kötü bir senaryoyla karşılaşacağının göstergesi olmaktadır.

İktidar, gerçekleştirdiği borçlandırmayı bir lütuf olarak göstermekte. Sözüm ona esnaf ve sanatkârların sorunlarına çözüm ürettikleri yanılgısı içerisine girmektedirler. Ekonomiyi yöneten damadın kutularından sürekli olarak yurttaşı borçlandırma çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz hemen hemen bütün ticaret odaları, esnaf sanatkâr odaları ve ilgili konuda yaptığımız saha çalışmaları göstermektedir ki işletmelerin yüzde 82,3’ü pandemi sürecinden etkilenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Dede.

SAİT DEDE (Devamla) – İşletmeler üretim kapasitelerini düşürmüş, yarı zamanlı üretime geçmiş veya üretimlerini durdurmuşlardır. Bu dönemde farklı sürelerle üretimini durduran işletmelerin oranı yüzde 25,1’dir. İşletmelerin yüzde 61,2’sinin hâlihazırda bankalara kısa, orta ve uzun vadede kredi borçları bulunmaktadır. Açılan kredi desteklerine işletmelerin yüzde 57’si başvurmuştur. Başvuru yapmama nedenleri arasında mevcut kredi borçları ve işletmenin sicili önemli bir paya sahiptir. Banka kredi başvurusu yapan işletmelerin de sadece yüzde 51,2’si kredi alabilmiştir. Genel olarak bakıldığında açıklanan tedbirlerden yararlanma oranları oldukça düşüktür. İşletmelerin sadece yüzde 20,30’u banka kredi desteğinden, yüzde 18,40’ı SGK ve vergi borcu ötelemeden, yüzde 29’u kısa çalışma ödeneğinden yararlanmıştır. İşletmelerin yüzde 84'ü pandemi döneminde açıklanan desteklerin yetersiz olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle sorunların kredi ve borçlanma dışı yöntemlerle çözülebilmesi için geri ödenmeksizin yapılacak desteklerin verilmesi sağlanması açısından grup önerisini desteklediğimizi belirtmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Abdullah Nejat Koçer.

Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, coronavirüs salgını nedeniyle tüm dünya zor günler yaşıyor, zor bir dönem geçiriyor. Salgınla mücadelede ülkemizin hedefi ilk andan itibaren süreçten en az zararla çıkmak oldu. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bakanlıklarımızın fevkalade koordinasyonu ile Ekonomik İstikrar Kalkanı çerçevesinde birçok tedbir hemen devreye alındı. Çalışanlardan işverene, KOBİ’lerden esnaf ve sanatkârlara kadar tüm vatandaşlarımız için ayrı ayrı destek paketleri açıklandı. Devletimizin sağladığı imkân ve desteklerin katkısıyla esnafımızın işlerinin kısa sürede yeniden canlanacağına ve ekonomik aktivitenin eskiye döneceğine yürekten inanıyorum. Bu süreçte Hazine ve Maliye ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlıklarımız esnafımıza nefes aldıracak çeşitli destek paketleri açıkladılar. Esnaf ve sanatkârlarımızın HalkBanka olan kredi borçlarının anapara ve faiz ödemelerini üç ay süreyle ve faizsiz olarak ertelediler. Esnaf destek paketinden işe devam kredi desteğine; SGK, BAĞ-KUR prim ödemelerinin ertelenmesinden kısa çalışma ödeneği ve sicil kayıtları düzenlemesine kadar birbirinden önemli çok kolaylık sağlandı. Esnaf ve sanatkârlarımız için 25 bin TL limitli 36 ay vadeyle, 6 ay ödemesiz kredi imkânları sunuldu. Esnaf destek paketi kapsamında 1 milyon 100 bin esnafımıza 25 milyar TL finansman sağlandı, 374 bin esnaf ve sanatkârımızın 3,5 milyar tutarında kredi taksidi ötelendi ve yapılandırıldı, 181 bin işletmeye 145 milyar TL işe devam finansmanı sağlandı.

Millî bir mücadeleye dönüşen bu coronavirüs salgınıyla mücadelede devletimiz destek ihtiyacı hisseden her bir vatandaşımızın, işletmemizin, esnafımızın yanında yer almıştır. Ekonomik İstikrar Kalkanı destekleriyle milletimizin ve esnafımızın yanında olmaya ve Türkiye ekonomisini büyütmek için çalışmaya devam edeceğiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin TBMM İç Tüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2020 tarihinde tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesine; Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 1, 2, 7, 8, 9, 14, 15 ve 16 Temmuz 2020 salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;

TBMM Başkanı seçiminin 7 Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına, Başkan seçilene kadar tüm turların yapılmasına ve bu birleşimde Gündem’in ""Seçim” kısmında yer alan işlerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan hariç 20 üyeden kurulmasına ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 6 kâtip üye, 3 idare amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 3 kâtip üye, 1 idare amiri; Halkların Demokratik Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 başkan vekili, 1 idare amiri; İYİ PARTİ Grubuna 1 kâtip üye şeklinde olmasına;

Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından; Dilekçe Komisyonunun 12 üyeden, Plan ve Bütçe Komisyonunun 30 üyeden, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun 3346 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesi gereği 35 üyeden, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun 2937 sayılı Kanun’un ek 2’nci maddesi gereği 17 üyeden, diğer komisyonların 26’şar üyeden kurulmasına ve komisyon üyeliklerinin siyasi parti gruplarına dağılımının ekli listedeki şekilde olmasına ilişkin önerisi

30/06/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 30.6.2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                             Cahit Özkan

                                                                                                 Denizli

                                                                                 AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin; TBMM İçtüzüğü’nün 5’inci maddesine göre 1 Temmuz 2020’de tatile girmeyerek çalışmalarına devam etmesi,

Genel Kurulun;

1, 2, 7, 8, 9, 14, 15 ve 16 Temmuz 2020 salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

30 Haziran 2020 Salı günkü (bugün) birleşiminde 216 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

216 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde 216 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 2 Temmuz 2020 Perşembe günkü birleşiminde 216 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, çalışmalarını sürdürmesi;

216 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin 30 Haziran 2020 Salı günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde 1 ve 2 Temmuz 2020 Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması,

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 1 Temmuz 2020 Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanması hâlinde ise 2 Temmuz 2020 Perşembe günü toplanmaması,

Anayasa’nın 94'üncü ve TBMM İçtüzüğü’nün 10'uncu maddeleri uyarınca yapılacak TBMM Başkanı seçiminin 7 Temmuz 2020 Salı günkü birleşiminde yapılması, Başkan seçilene kadar tüm turların yapılması ve bu birleşimde gündemin "Seçim” kısmında yer alan işlerin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının Başkan hariç 20 üyeden kurulması ve görev yerleri dağılımının; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 6 Kâtip Üye, 3 İdare Amiri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 3 Kâtip Üye, 1 İdare Amiri; Halkların Demokratik Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 1 İdare Amiri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna 1 Başkan Vekili, 1 İdare Amiri; İYİ PARTİ Grubuna 1 Kâtip Üye şeklinde olması,

Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarından; Dilekçe Komisyonunun 12 üyeden, Plan ve Bütçe Komisyonunun 30 üyeden, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun 3346 sayılı Kanun'un 3'üncü maddesi gereği 35 üyeden, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun 2937 sayılı Kanun'un ek 2'nci maddesi gereği 17 üyeden, diğer komisyonların 26'şar üyeden kurulması ve komisyon üyeliklerinin siyasi parti gruplarına dağılımının ilişikteki listedeki şekilde olması, önerilmiştir.

 

İHTİSAS KOMİSYONLARI ÜYE DAĞILIMI

İHTİSAS KOMİSYONU ADI

AK

PARTİ

CHP

HDP

MHP

İYİ PARTİ

BAĞIMSIZ

TOPLAM

adalet komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

anayasa komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

avrupa birliği uyum komisyonu

13

6

2

2

2

1

26

bayındırlık, imar, ulaştırma ve turizm komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

çevre komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

dışişleri komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

dilekçe komisyonu

6

3

1

1

1

-

12

güvenlik ve istihbarat komisyonu

9

4

2

1

1

-

17

içişleri komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

insan haklarını inceleme komisyonu

13

6

2

2

2

1

26

kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu

13

6

2

2

2

1

26

kamu iktisadi teşebbüsleri komisyonu

17

8

4

3

2

1

35

millî eğitim, kültür, gençlik ve spor komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

millî savunma komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

plan ve bütçe komisyonu

15

7

3

3

2

-

30

sağlık, aile, çalışma ve sosyal işler komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

sanayi, ticaret, enerji, tabii

kaynaklar, bilgi ve teknoloji komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

tarım, orman ve köyişleri komisyonu

13

6

3

2

2

-

26

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, bunu okudunuz, güzel de, Avukatlık Kanunu bize geldi. Yeni teklifte deniyor ki “Birden fazla baro varsa komisyonlarda eşit avukat alınır, komisyon başkanı dönüşümlü olur.” Niye biz bunu dönüşümlü yapmıyoruz, eşit almıyoruz? Bunun da aynısını yapalım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ama bu sizin yetkinizde.

BAŞKAN – Çok sağ olunuz, aydınlattınız Sayın Tanal, çok sağ olun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Eşit deniyor, bunu, dönüşüme göre eşit yapalım, tam konu geldi yani bence tam bu.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Tanal oturursa belki müzakereye devam ederiz.

Doğrusu önergeyi dinledik yani şu ana kadar genelde gruplar arası bir mutabakatla oluşan bir sistemdi ama maalesef bunu önergeyle getirmeyi iktidar partisi tercih etmiş yani komisyon üyeliklerinin kime ne kadar düşeceği işte, grup idare amirleri, kâtip üyeler, Meclis Başkan Vekilliği… Bu da aslında bize bir şeyi daha gösteriyor, hep söylediğimiz bir mesele var: Meclisi etkisizleştirmenin her türlü yol ve yöntemi kullanılıyor yani burası “halk iradesinin temsil edildiği en yüksek organ” diye hepimiz çıktığımızda ifade ederiz ama maalesef burada bir yasama faaliyetinden ziyade muhalefet olarak biz çıkıp sözlerimizi söylüyoruz, eleştirilerimizi yapıyoruz, düzeltilmesi gereken önerilerimizi ısrarla komisyonlarda, Mecliste ifade ediyoruz ama yüzde 100 ya da çok ufak yüzde 99,9 bir hata yapılmamışsa kendileri tarafından bir değişiklik yapılmıyor. Bunu da “yasama faaliyeti ve diğer partilerin buna etkisi” şeklinde tartışmamız mümkün değil.

Şimdi, barolarla ilgili de aynı tablo oluştu. Yine bütün gruplar ziyaret edildi. Biz sözlü olarak, şifahi olarak işte ne getirmek istedikleri konusunda bir karşılıklı konuştuk ve sonra taslak geldi. O taslağa ilişkin “Bizim önerilerimiz nedir, bizim çoklu baroya, bu nispi temsile, avukatların, savunmanın hukuk içindeki konumu nedir”e dair cevabımız bile alınmadan iktidar ve ortağı tarafından, MHP tarafından bir taslak sunuldu. Şimdi, şu anda bütün barolar alanda. İstanbul’dan Adana’ya, Adana’dan Diyarbakır’a birçok ilde, İzmir’e kadar binlerce, on binlerce avukat bu sistemi, bu taslağı kabul etmediklerini; bunun hukuka, savunmaya, yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığına vurulacak ciddi bir darbe olduğunu haykırıyor. Ben Ankara’dan, Genel Kuruldan, bütün meslektaşlarımı bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum; Mücadelelerinde yanlarındayız, yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Ben girişte de ifade etmiştim, çoklu baro sistemi -daha ayrıntılı da anlatacağız- dünyada aslında eşi benzeri görülmemiş bir sistem. Yani kamu kurumu niteliğindeki bir meslek odasını sırf yönetimi ele geçiremiyorsunuz diye, sırf muhalefetten oluşuyor diye bölmek, parçalamak ve tıpkı yargı erki gibi, iddia ve karar erki gibi kendisine bağlı kılma çabasından başka hiçbir şey değildir. Bu, sadece avukatları ilgilendirmiyor; bu, hukukun üstünlüğünü, hak ve özgürlükleri, savunmanın yargının temel sacayağı olduğu gerçeğini de kökten sallayan bir taslak olarak önümüze getiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu, şu anlama geliyor; daha Komisyon başlamadı ama ben bütün Türkiye’ye şunu söylemek istiyorum: Bundan sonra mahkemeye gittiğinizde savcı ve yargı yani mahkeme heyeti nasıl düşünüyorsa aslında savunma da aynı düşüncede olacak. Savunma yapmaktan imtina edecek çünkü nasıl ki İnsan Hakları Komisyonu Başkanı çıkıp işkenceyi savunuyorsa oradaki avukat da müvekkilinin hak ve özgürlüklerini savunmak yerine iktidarın, AKP'nin hak ve özgürlüklerini savunmak durumunda kalacak.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - İşkenceyi savunmadı Komisyon Başkanımız, tolerans konusunu söyledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu, yandaş avukat yaratma çabası, yandaş baro yaratma çabasından başka hiçbir şey değildir; yol yakınken gelin, hukuka bu büyük darbeyi vurmayın. Gerçekten, bu mesleğin sadece avukatlıkla ilgili olmadığını, herkesin kişi özgürlüğü ve güvenlik hakkıyla ilgili olduğunu, tazminat hakkıyla ilgili olduğunu, velayet hakkıyla ilgili olduğunu, düşünceyi ifade özgürlüğü hakkıyla ilgili olduğunu, tecavüze karşı mücadeleyle ilgili olduğunu hepimiz biliyoruz. Buna karşı “Dur.” diyelim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar partisi “Meclis önümüzdeki günlerde nasıl çalışsın?” diye bir grup önerisi getirdi. Aslında, genel bir mutabakat var: Bu şartlar altında çalıştıkça sağlığımızı kaybediyoruz. Çeşitli partilerdeki milletvekillerimiz Covid’e yakalandı, çok sayıda Meclis çalışanının Covid rahatsızlığı var ama her şeye rağmen çalışalım deniyor. Aslında, elde üzerinde mutabakat sağlanabilecek pek çok konu var ve aslında Meclisin bunları halledip hepimizin sağlığı için bir süreliğine ara vermesi -belki bir hafta- mümkün ama buna imkân yok. Çünkü bir kesin karar var: Baroların seçim sistemi değiştirilecek. Buna karar verildi ve bununla ilgili de…

Bugün savunma mesleği için kara bir gün ama Meclis için, Meclis tarihi için hakikaten utanç verici bir noktaya geldiğimiz bir gündeyiz. Verilen teklifi inceleme imkânınız oldu mu bilmiyorum, teklif tam olarak şu noktada: İstanbul’da 46 bin avukat var, Tunceli’de 42, Ardahan’da 48 avukat var. Avukatların sayısına göre temsilci yani delege geliyor Barolar Birliği yönetimi seçilirken o kuralı değiştiriyorsunuz. Böylece ne oluyor biliyor musunuz? 46 bin üyeli İstanbul sizin teklifinize göre 13 delegeyle, 42 üyeli Tunceli, 48 üyeli Ardahan 4 delegeyle temsil ediliyor. Yani, Ardahan’daki 10 avukat 1 delege yollarken İstanbul’daki 3 bin avukat 1 delege yolluyor. Yani Ardahan’daki avukatın oyu, İstanbul’dakinin 300 katı değerli hâle gelmiş oluyor. Şimdi, temsilde adaleti konuşacağız ya… Örneğin, bakın yaptığınız iş şu: Sayın Cumhurbaşkanı Barolar Birliği meselesine şöyle bakıyor: “Memleketim Rize’de 181 avukatın olduğu bir baro var, o 4 delege yollasın; İzmir’de 9.612 avukat var, onlar da 5 delege yollasın.” Yani Rizeli avukatın oyu İzmirli avukatın 60 katı değerli olsun, önergeniz bu. Sebep ne? Sebep şu: Geçmişte, bir Anayasa Mahkemesi açılışında onur kırıcı tavırlarınıza muhatap olan, sonra -nasıl olduysa oldu- makulleşen ve sizin için makbulleşen Barolar Birliği Başkanının artık bir seçim kazanması mümkün değil. Ne yapacaksınız? Seçim sistemini değiştirip -ama akla hayale gelmez yöntemlerle- kendisinin yeniden seçilmesini olanaklı kılacak bir delege yapısı hazırlamaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunu hem de Anayasa üzerine ant içilen, Anayasa'nın temsilde adalet noktasında Anayasa Mahkemesi kararlarının… Elimde 3 tane karar var, bunun yirmide 1’i kadar kötü uygulamaları “Temsilde adalete uymaz.” diye iptal etmiş, İstanbul Tabip Odasında, Veteriner Hekimleri Odasında ama durum şu: Bakın, arkadaşlar, bu kafa sizi nereye götürür biliyor musunuz? O, zamanında -söyleyeni bağlar- çok ayıpladığımız, “Efendim, dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir mi olacak?” diyen bir kafa var ya, sizin bu kafanız şuraya geliyor: Efendim, ben İzmir’den oy alamıyorum, Rize’den alıyorum. O zaman İzmirliler 200 bin kişiye 1 milletvekili seçsinler, Rizeliler 40 bin kişiye 1 milletvekili seçsinler, 20 bin kişiye 1 milletvekili seçsinler.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rize’den yüzde 77 oy alıyoruz. (CHP sıralarından “Dinle! Dinle!” sesleri)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu ne kadar adilse, bu ne kadar mertçeyse, bu ne kadar elde bulundurulan yasama imkânını demokrasiyi ortadan kaldırma noktasında kullanmaksa barolar için yaptığınız iş de odur, barolarla ilgili yaptığınız iş de odur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Toparlıyorum efendim.

Barolar Birliği ve barolar Anayasa'nın 135’inci maddesinden kuvvet alırlar, güç alırlar. O madde der ki: “Bunlar, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleridir, kamu tüzel kişilikleridir.” Siz, nasıl Marmaris’e ikinci bir kaymakam atayamazsanız, nasıl İstanbul’a ikinci bir defterdar atayamazsanız, nasıl bakanın, nasıl bakanlıkların ikinci bir tanesi olmazsa kamu kurumu niteliğinde olduğu ve bu, Anayasa’da yazdığı için baroların da ikincisini, üçüncüsünü yapamazsınız. Yaparsanız ne olur? Yaparsanız şu olur: Ak avukatlar barosu, sosyal demokrat avukatlar barosu, milliyetçi avukatlar barosu; baro logolarında Rabialar, kurtlar, kuşlar, altı oklar ve tamamen birbirinden ayrışmış, birbirine düşmüş, kutuplaşmış bir meslek örgütü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bitireyim, kapatıyorum

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bunu yapmanın size bir faydası olmadığı gibi, savunma mesleğine bir faydası olmadığı gibi, Türkiye’nin dışarıdan görünüşüne… Ya bunun bir İngilizcesi var mı, Almancası, Fransızcası var mı? Yurt dışından Türkiye’ye bakan adam bakacak, zaten ülkeyi kim yönetiyor? Recep Tayyip Erdoğan. Ekonominin başında kim var? Damadı. Zaten görüntü bir Orta Doğu görüntüsü. Bunun üstüne, efendim, Türkiye’de 40 tane üyesi olan baro 4 delege yolluyor, 9 bin tane üyesi olan baro 5 delege yolluyor; Sırf Recep Tayyip Erdoğan’a yakınlık ya da onun duyduğu husumet üzerinden kurulmuş bir denklem. Bu ayıbı teşhir etmeye, buna direnmeye, Türkiye’ye bu ayıbı yaşatmamanız için gerekli tüm mücadeleyi vermeye biz hazırız. Hodri meydan! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, (2/2086) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/82)

15/1/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/2086) esas numaralı ve 16/7/2019 Başkanlığa geliş tarihli Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’min ilgili komisyonda kırk beş gün içerisinde ele alınmaması sebebiyle İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                         Deniz Yavuzyılmaz

                                                                                               Zonguldak

BAŞKAN – Teklif sahibi Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurunuz Sayın Deniz Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003-2014 yılları arasındaki tarihlerle sınırlandırılan, maden kazalarında şehit olan madencilerin ailelerine devlette istihdam hakkı tanıyan kanundaki bu süre sınırlamasının kaldırılması için verdiğim kanun teklifine destek istemek için huzurunuzdayım, maden şehitlerinin çocuklarına destek istemek için huzurunuzdayım.

Zonguldak ili Kozlu ilçesinde büyümüş bir milletvekiliyim. Kozlu neresi, size hatırlatmak istiyorum: 1992 yılındaki grizu faciasıyla anılan, 263 madencimizin şehit olduğu ve o gecenin sabahı babalarını kaybeden 263 maden şehidimizin çocuğuyla bu acıyı birlikte yaşadığımız bir ilçemiz, Zonguldak Kozlu ilçesi. Arkadaşlarım o gün babasız kaldılar, babasız büyüdüler, bugün hâlâ babasızlar. Grizu faciasının acıları onlar için sadece bir gün içinde yaşanıp bitmedi. Şehit madenci aileleri hâlâ o acıları yaşıyor. Bugün itibarıyla 2003 yılı öncesi ve 2014 yılı sonrası maden kazalarında şehit olanların ailelerine devlette istihdam hakkı tanınırsa bu sadece 500 ve 600 kardeşimize bir istihdam hakkı tanıyacak yani devlete neredeyse bir yük getirmeyecek ve “Ben bu vatanın evladıyım.” diyen herkesin boynunun borcu olan, maden kazalarında öldüğü tarihe göre şehitler arasında ayrımcılık yapan bu tarih sınırlamasının kaldırılmasını talep ediyoruz. Bakın, bu konuda AK PARTİ’nin daha önce verdiği bir söz var. Bu sözü hangi tarihte verdiniz? Yıl 2018, yer Zonguldak; konuşan, dönemin Başbakanı Sayın Binali Yıldırım.

(Hatibin tablet bilgisayardan bir ses kaydı dinletmesi)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Evet, hayırlı uğurlu olmadı çünkü verdiğiniz bu sözü tutmadınız. Yani demek ki neymiş? Her zaman kandırılan siz olmuyormuşsunuz, bazen de siz çok güzel kandırıyormuşsunuz, artık hangisi işinize geliyorsa. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, değerli milletvekilleri, unutmayın, bir avuç kömüre ömrünü vererek çalışan, hastalanan, ciğerlerini tüketen madencileri unutmayın. Ülke kalkınması adına şehitler veren madenci kentlerini unutmayın. 3 Mart 1992 yılında 263 madencinin şehit olduğu Kozlu’yu unutmayın. 1983’te 103 işçinin yaşamını yitirdiği Armutçuk’u unutmayın. 1990 yılında Amasya’da 3’ü yanarak olmak üzere kaybettiğimiz 65 maden işçimizi unutmayın. 1995 yılında 38 madencinin göçük altında kalarak can verdiği Yozgat’ı unutmayın, Soma’yı unutmayın. 2014 yılından sonra maden kazalarında şehit olanları unutmayın, şehit madencilerin ailelerini unutmayın. Hâlâ kanıyor yüreklerimiz, acımız hâlen taze.

Hangisi daha acıdır değerli milletvekilleri, soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz, tamamlayalım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Hangisi daha acıdır? Babasız büyüyen bir çocuk olmak mı yoksa çocuğu hayatta çaresiz kalan bir maden şehidi olmak mı? Onların ailelerine, çocuklarına sahip çıkmak hepimizin görevi değil mi? Bir çocuğun gözlerinin içine bakıp “Senin baban şu yıllar arasında ölmedi, o yüzden sen bizi ilgilendirmiyorsun.” diyebilecek vicdansızlar var mı bu Mecliste? (CHP sıralarından alkışlar) Birazdan oylamada bunu da göreceğiz.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 60’a göre 9 arkadaşımıza söz veriyoruz.

Sayın Tanal…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, GAP’ın merkezi olan Şanlıurfa ilinden Türkiye’nin her bölgesine mevsimlik tarım işçilerinin gittiğine ve Konya ilinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden Şanlıurfalı mevsimlik tarım işçilerine Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Mevsimlik tarım işçisi olarak yollara düşen Şanlıurfalı hemşehrilerimiz Konya’daki kazada can verdi. 7 tabut yan yana dizildi, 11 kişi hastanede tedavi görüyor. Kaza ve defin görüntüleri karşısında hepimiz kahrolduk. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

GAP’ın merkezi olan Şanlıurfa’mız mevsimlik işçilerin başkentine dönüştü. Topraklarımız bereketli ama yanlış politikalar yüzünden hemşehrilerim memleketinde ekmek bulamıyor, başka şehirlerde tarlalarda çalışıyor. Türkiye’nin neredeyse tüm şehirlerine Şanlıurfa’dan mevsimlik tarım işçileri gidiyor. Türkiye İstatistik Kurumuna göre Şanlıurfa’nın geliri ha bire, sürekli artıyor gösteriliyor. Ancak Şanlıurfa’nın geliri bu kadar yüksekse insanlar niye başka şehirlere çalışmaya gidiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şanlıurfalıların geliri artmış olsaydı Şanlıurfalılar başka şehirlere gitmezlerdi.

BAŞKAN – Sayın Ayvazoğlu…

34.- Trabzon Milletvekili Bahar Ayvazoğlu’nun, Trabzon ilinde Sağlık Bilimleri Üniversitesine bağlı tıp fakültesi açılması kararının Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğine ilişkin açıklaması

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Sağlık Bilimleri Üniversitesine bağlı olarak Trabzon’a kurulması planlanan tıp fakültesi açılması kararı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” adıyla eğitim hayatına başlayan, yurt dışında eğitim faaliyeti vermeye tek yetkili devlet üniversitesi unvanı taşıyan ve kuruluş misyonu geçmişle gelecek arasında köprü olmak üzere belirlenen, yeni adıyla Sağlık Bilimleri Üniversitesinin kadim şehrimizde kurulacak tıp fakültesinde eğitim görecek olan evlatlarımızın taşıyacakları haklı gururu aynı şekilde hissetmekteyiz. Bölgemizin sağlık merkezi olan, yapılacak şehir hastanesiyle sağlık turizminde de marka olmaya aday Trabzon’umuzda, ilme ve bilime verdiği destekle kuruluşundan bu yana çizgisinden bir adım sapmayan partimin, ecdadımız II. Abdülhamit Han’ın açtığı bu kapı ve kapılardan geçerek, adımlarını geliştirerek devam ettireceğine inancım tamdır. Şehrimizin sağlık ve eğitim alanlarındaki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

35.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve avukatların meslek onurları için çoklu baro teklifine karşı olduklarına ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ Hükûmeti tarafından hazırlanan çoklu baro düzenlemesi avukatlık mesleğine karşı yapılmış bir sabotaj girişimidir. Çoklu baro ciddi bir siyasal kutuplaşma ve bölünmeye sebep olacak, avukatları siyasi görüşlerine göre ayrıştıracaktır. Çoklu baro avukatlık mesleğinin ve baroların siyasallaştırılmasıdır, yargı bağımsızlığına vurulan bir darbe ve savunma bağımsızlığının yok olması demektir. Barolar siyasi partilerin yan kuruluşlarına dönüştürülemez, mahkemeye siyaset karıştırılamaz. Avukatların onurlu cübbelerine hiçbir siyasi iktidar düğme eklemeye çalışmasın. Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve avukatlarımızın meslek onurları için çoklu baro teklifine karşıyız. Adaletin terazisiyle oynamanıza izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Keven…

36.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, dolu afetinden zarar gören Yozgatlı çiftçilerin mağduriyetlerini giderecek bir düzenlemenin hayata geçirilmesi için Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye seslenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat’ın merkez ilçesinde Büyükmahal, Sarımbey köyleri; Sorgun ilçesinde Mehmetbeyli, Şahmuratlı, İdrisli, Temrezli köyleri; Aydıncık ilçemizde Sakızlık, Güroğlu, Mollaismail köylerinde dolu afetinde zarar gören kişilerimize buradan tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

19 bin dekar arazide etkili olan dolu afetinde, ne yazık ki çiftçimizin mahsulü büyük ölçüde zarar gördü. Geçen hafta Boğazlıyan’da 11 bin dekar zarar gördü hem de ikinci kez. TARSİM sigorta eksperleri zarar gören tarlalarda tespit çalışmaları yapıyor ama ne yazık ki sigorta yaptıramamış çiftçilerin mağduriyetinin nasıl giderileceği hakkında bir açıklama yapılmıyor.

Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli’ye tekrar sesleniyorum: Yozgatlı çiftçilerimizin mağduriyetini giderecek bir düzenlemeyi acil hayata geçirelim. Borçlarına faizsiz erteleme talep ediyorlar, borçlarını erteleyelim ve bir kısmını da zararları oranında hibe edelim. Bu önerilere artık kulak verin aksi hâlde üretim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beko…

37.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, İzmir ili Bayındır ilçesinde kurulacak çinko ve kurşun ocağının bölgede bulunan tarım alanlarına ve yer altı sularına zarar vermesinin kaçınılmaz olduğu için sürecin durdurulmasına yönelik gereken mücadeleyi vereceklerine ilişkin açıklaması

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir’de orman ve yeşil alanlar başta olmak üzere çevre ve hava kirliliğine neden olan maden ocaklarının yapımının hız kesmediği görülmektedir. Bayındır’ın Sarıyurt, Kızıloba ve Ovacık Mahallelerinde yaban hayatı koruma ve geliştirme sahasına, yıllık 150 bin ton kapasiteli kurşun ve çinko ocağı için çevre etki değerlendirme onayı verilmiştir. Bu çevre katliamları öncelikle İzmir halkına, İzmir’e ve ülkemize ihanet demektir. Kurulacak kurşun ve çinko ocağı tarım, orman ve zeytin alanının içinde ve karacaların yaşam alanında yer almaktadır. Bölgede bulunan tarım alanlarının ve yer altı sularının bu ocak nedeniyle zarar göreceği açıktır. Buna rağmen süreç başlatılmıştır, bunun bir an önce durdurulmasını talep ediyorum, durması için gereken tüm mücadeleyi vereceğimizi bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

38.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, özel güvenlik işçilerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için iktidara seslendiklerine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

320 bini aşkın özel güvenlik işçisi esnek ve güvencesiz çalışmanın en ağır koşullarına muhataptırlar. Özel güvenlik işçileri ne istiyor? Yetki ve sorumluluktan doğan haklar konusunda bir iyileştirme, görev tanımı dışında çalışmalarının engellenmesi, kendilerine yönelik yeni bir işçi sağlığı ve iş güvenliği düzenlemesinin yapılması, çalıştıkları kamu iktisadi teşekkülüne bağlı taşeronda değil çalıştıkları kurum bünyesinde istihdam edilmek, 696 sayılı KHK’yle belediye şirketlerine geçen özel güvenlik işçilerinin iş kollarının belirsizliğinin giderilmesi; maaş, özlük hakları ve risk tazminatları konularında iyileştirme; yıpranma hakkı, ödüllendirme, şehitlik ve gazilik taleplerinin karşılanması ve kadroya dâhil edilen işçilerin tayin talepleri hakkında düzenleme.

İktidara sesleniyoruz: Özel güvenlik işçilerinin sesine kulak verin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

39.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin geçmişinden devraldığı mirasla dünyanın çeşitli milletlerine yardım kapısı ve sığınağı olma geleneğini devam ettirdiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Başta adalet ve insani değerlere verdiği önem sayesinde kısa sürede 3 kıtada hâkimiyet kurma başarısını gösteren ecdadımız zor ve zayıf durumlarında bile mazlumlar için sığınak olma özelliğini korumuştur. Bu sebeple “cihânpenâh” “âlempenâh” “cihanın, âlemin sığınağı, koruyucusu” gibi vasıflarla anılmışlardır. Günümüz terminolojisinde “insani diplomasi” olarak da adlandırılan bu tür uygulamalar Osmanlı Devleti’ne medeniyet tesis eden bir devlet olma özelliği kazandırmıştır. Geçmişinden devraldığı mirasla, Türkiye Cumhuriyeti devleti de dünyanın çeşitli milletlerine yardım kapısı ve sığınağı olma geleneğini devam ettirmektedir.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

40.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, mağduriyetin önlenebilmesi için yeni normalde halı sahaların ve eğlence sektörünün gerekli önlemlerin alınarak açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık Bakanı ve Spor Bakanının dikkatine… Futbol ligleri başladı ve maçlar oynanıyor ancak halı sahalar hâlâ kapalı. Sayın Bakanlara soruyorum: Stadyumda Covid-19 riski yok da halı sahalarda var mı? Bu sebepten, halı sahaların gerekli önlemler alınıp acilen açılmasını buradan talep ediyorum.

İkinci bir sıkıntı ise hâlâ eğlence sektörüne izin verilmedi. Bu sektörde çalışan 1 milyon kişi ve işverenler son derece mağdurlar. Gerekli destekler verilmediğinden bu sektörde çalışanlar ciddi derecede sıkıntı içindeler. Gerekli önlemlerin alınmasını ve bu sektörün de acilen açılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, 27-28 Haziran tarihlerinde gerçekleşen YKS sınavında yaşanan olumsuzluklara ve Diyarbakır ilinde sınav sırasında rahatsızlandığı için izin isteyerek dışarı çıkan Ömer Ateş isimli öğrencinin tekrar sınava alınmaması nedeniyle intihar etmesine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Bütün uygulamalarınızda olduğu gibi 2 milyon 433 bin çocuğumuzun geleceğini belirleyecek YKS sınavını da yüzünüze gözünüze bulaştırdınız. YKS sınavları öncesi çocukların psikolojisi ve geleceğinin yok sayılmasından başlayarak ne sıralarda ne de sınıflarda sosyal mesafe kuralına uyulmamıştır. Kronik hastalığı olan çocuklarımız tüm hastalık kapma riskine karşın aynı sınıflarda sınava girmişlerdir. Öğretmen olmayan, işin ehli olmayan sınav gözetmenleri atanmıştır. Kimi çocuklarımızın geleceğini bütünüyle etkileyecek sınavı otuz dakika erken bırakma vahameti yaşanmıştır. Ama hepsinden acısı ve daha vahimi, affedilmeyecek olanı, midesi bulanarak izin isteyip dışarı çıkan Ömer gencin tekrar sınava alınmaması nedeniyle intihar etmesine sebep olunmuştur.

Her hak arayanı kriminalize etmeye çalıştığınız gibi, sorununa sahip çıkan “Size oy moy yok!” diyen gençleri de FETÖ’cü yaptınız ya, pes doğrusu size! Oy moy yok size! Oy moy yok size! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.55

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 Milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

24/6/2020 tarihli 104’üncü Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 23’üncü maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

23’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Arslan Kabukcuoğlu                           Ayhan Erel                          Fahrettin Yokuş

                Eskişehir                                    Aksaray                                  Konya

        Aydın Adnan Sezgin                         Yasin Öztürk                     Ahmet Kamil Erozan

                  Aydın                                       Denizli                                   Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ahmet Kamil Erozan, Bursa Milletvekilimiz.

Buyurunuz Sayın Erozan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bu corona vesilesiyle üç aydır ben bu kürsüde söz almadım, dolayısıyla bazılarınız açısından bir dış politika güncellemesi yapılamadı ama ben bu fırsatı değerlendireceğim. AKP sıralarının boş olması üzücü ama arkadaşlara söylerseniz tutanaklardan okurlar.

Öncelikle, Sayın Çavuşoğlu’na teşekkür etmek isterim. Geçen akşam bir televizyon programına çıktı ve Libya tezkeresi konusunda, sipariş ettiği bir soruya cevap verdi. “Sipariş ettiği” diyorum çünkü gazeteci, evvelden bilgilendirilip “Sen bana bu soruyu sor, ben de bu cevabı vereceğim.” kurgusuyla yaptı bunu. Şunu sordu gazeteci, “Bu muhalefet tezkereye ‘hayır’ dedi, herhâlde bugün pişmanlardır.” dedi. Enteresan bir soruydu ve Sayın Çavuşoğlu buna cevap verdi, dedi ki: “Ben o tezkere öncesinde muhalefet partilerini ziyaret ettim, -“muhalefet partileri” dediği zaman bizi ve Cumhuriyet Halk Partisini kastediyor- ve altı ay evvel, bugün ne olacaksa onlar konusunda kendilerini bilgilendirdim.” Şunu demeye getiriyor, “O gün ne söylediysek bugün gerçek çıktı.” diyor. Ben bu beyan karşısında, üzülerek, şunu beyan etmek isterim: Bunun, söylediklerinin hiçbiri doğru değil. Ama kendisi o toplantıya ilişkin kendi versiyonunu aktardığı için, o gün toplantıda ne olduğunu ben söylemek durumundayım şimdi. Bunu sosyal medyada da yapabilirdim ama yapmayacağım çünkü devletin tutanaklarına girmesini istiyorum. O toplantıya geldiğinde biz 4 milletvekiliydik Sayın Genel Başkanla birlikte, kendisi vardı ve Dışişleri Bakanlığının memurları vardı, -Sayın Ümit Özdağ Bey yok ama- birtakım sorular sorduk. Ümit Özdağ Bey şu soruyu sordu: “Sizin elinizde en kötü durum senaryosu var mı?” En kötü durum senaryosu yani ters bir şey olursa tezkere, Mehmetçik’i gönderiyoruz; ne yapacaksınız? Çavuşoğlu bu kavramı ilk defa duymuş gibi davrandı, sustu. Buradaki stenograf arkadaşlarımız kadar, en az onlar kadar iyi tutar Dışişleri Bakanlığı mensupları not -onlar da tutuyorlar- ve onların özelliği şudur; söylenmeyeni de tutar yani memur açtı parantezi “Sayın Bakan bu soruya cevap vermemeyi tercih etti.” dedi, kapattı. 1’inci soru cevapsız kaldı.

2’nci soru: Bir tezkere çıkaracağız öğleden sonra, 2 Ocakta, bize söyler misiniz bizden ne isteniyor? Bir mektup gelmiş, o mektuba sizin olumlu cevap vereceğiniz anlaşılıyor. Bizden ne istiyorlar; asker mi istiyorlar, tank mı istiyorlar, tüfek mi istiyorlar, uçak mı istiyorlar, ne istiyorlar bizden? Ki ona göre biz karar verelim öğleden sonra. Veyahut siz bize deyin ki: “Bizden şunları şunları istiyorlar, şunları şunları veremeyiz ama şunları veririz.” “Bize şu mektubun bir örneğini verir misiniz?” dedik. “Veremem.” dedi ama o istedi. Dolayısıyla biz o gün Mehmetçik’i bir bilinmeyene yollamamak için “hayır” oyu verdik; madde bir.

İkinci konuya geçiyorum, biliyorsunuz, Libya. Aşağı yukarı Libya’ya Suriye’den sevk edilenlerin sayısı 10 bine yaklaştı; bunlar tek yön biletle gidiyorlar. Ne demek tek yön bilet? Ucuz olsun diye değil, dönecekleri belli değil. İki türlü dönecekleri belli değil: Ya orada ölecekler, bir savaşın içine gidiyorlar ama başka bir sebebi daha var, bunlar orada aşağı yukarı 2 bin dolar maaş alıyorlar. Bunlar kendi vatanlarını korumuyorlar, paralı asker durumundalar; oraya, başka bir toprağı, başka bir ideolojik hedef için korumaya gittiler. Niye oraya gittiklerinin ikinci sebebi ise İtalya’ya kaçmanın en kestirme yolu orası çünkü. Bunlar geri dönmeyecekler, başınıza bela olacaklar. Bunları götürdünüz geri getiremeyeceksiniz.

Üçüncü konu: Eşek Adası. Biliyorsunuz, geçmişte, Sayın Çavuşoğlu 26’ncı dönemde bir söz söyledi: “Birtakım adalar işgal edildi ama bizim dönemimizde değil, başka bir dönemde işgal edildi.” Sanki devletin sürekliliği yokmuş gibi, başkasının günahı, sanki bugün o devlet yok. Ben 2 defa yazılı soru önergesi verdim, ikisini de cevapsız bıraktı. Neyse ki komşudan haberi aldık dün, komşudan aldık haberi. Niye? Çünkü sözde işgal altında olduğu söylenen adalar “18 ada artı bir kayalık” diye anılıyor. Dün ne oldu? Eşek Adası’na Yunanistan Cumhurbaşkanı gitti. Dışişleri Bakanlığı tıs, Cumhurbaşkanlığı tıs. Kime ben teşekkür edeceğim, Yunanlılara mı teşekkür edeceğim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Ama en azından şunu öğrendik: “İşgal edilen adalar” dediğimiz şeyler artık 18 değil, 17’ye düştü. Dün akşam Dışişleri Bakanlığının ve Cumhurbaşkanlığının sessizliğiyle bir adanın Yunanistan’a ait olduğunu da Yunanlılardan öğrendik, Çavuşoğlu’ndan değil.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinde geçen “şartlara” ibaresinin “koşullara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Hüda Kaya                              Hasan Özgüneş                        Şevin Coşkun

                 İstanbul                                      Şırnak                                    Muş

              Murat Çepni                             Züleyha Gülüm                         Hişyar Özsoy

                   İzmir                                      İstanbul                               Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Hişyar Özsoy.

Buyurunuz Sayın Özsoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bizim bugünkü önergemiz görüşülürken İnsan Hakları Komisyonu Başkanı... Şu an kendisi sanırım burada değil. Ben gerçekten büyük bir dehşetle dinledim kendisini. Şu açıdan söylüyorum: Bakın, dün 58 milletvekili bir başvuru yapıyor, diyorlar ki: “Ciddi bir işkence davası var, bir durumu var.” Fotoğraflar var, konuşuyoruz, gösterildi. Şu, işkence gören bir eski belediye başkanı, bir siyasetçi, bir kadın. 100 polis evi basmış, durum bu. Şimdi, normalde şunu beklersiniz İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olması hasebiyle, der ki: “Tamam, biz aldık, inceliyoruz, Valiyle konuşacağız, savcılıkla konuşacağız.” Bunların hiçbirisini yapmıyor, yani minimum nezaketten bile yoksun, gelip burada, dönüp bize “Siz zaten teröristsiniz.” demek istiyor. Bu “terörle mücadele” lafı arkasında dünya kadar çirkinliği kapatmaya çalıştılar, hâlen aynı yöntemde ısrar ediyorlar. Bakın, burada ciddi bir iddia söz konusu. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanının yapması gereken, ya yereli arayacak ya oraya bir heyet gönderecek. Ya, sizin hiç mi bu Meclise saygınız yok? 58 milletvekili başvuru yapmış. Yani hadi tamam, en azından... Minimum nezaketten yoksunsunuz. Kendisi intihar etmiştir, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı olarak o Komisyona ihanet etmiştir. Biz bundan sonra kesinlikle o Komisyonu da, o Komisyonun Başkanını da tanımıyoruz. Çıkıp şu Meclisin karşısında aleni bir şekilde işkenceyi savunacak ve minimum nezaketten yoksun olacak; kendisine “El Fatiha” diyoruz; bu bir.

Arkadaşlar, arkadaşlarımız bakın konuşuyorlar şu mesele hakkında. Nereden bakarsanız bakın, dehşet verici bir durum fakat bu yakın zamanda olan şeylerden beni daha fazla dehşete sürükleyen bu aleni işkence davası değil, ya bu, köpeklerle… Ya, köpeklerle eve girilir mi? Fakat biz alıştık, buna alıştık. Diyarbakır’da daha önce de oldu, geçen ay da oldu, köpeklerle, 3 çocuğu olan eve girdiler, raporlar alındı, başvurular yapıldı ama bir türlü sonuç alınamıyor. AK PARTİ 1980 darbesini eleştirerek iktidara geldi. 1980 darbesini Diyarbakırlılar Esad Oktay’ın köpeği Co’dan bilirler. Belli ki kırk yıl sonra geldiğimiz noktada köpekler yine işkence aracı olarak kullanılıyor fakat bu yeterince dehşet verici değil. Aranızda Kayseri Milletvekili olanlar var mı, Sayın Bakanımız bir ara buradaydı, orayla ilgili bir şey söyleyeceğim çünkü.

Kıymetli arkadaşlar, beni daha fazla dehşete düşüren, şu fotoğraflar. Bir hikâyesi var, kısaca anlatacağım. Fotoğrafta gördüğünüz kişi… Şöyle yakın tutayım da kadrajdan çıkarmasınlar, bazen kameralarla da oynuyorlar, iyi gözüksün. Şurada, Selçuk Başkanımız var. Selçuk Mızraklı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanıyken yerine kayyum atandı, şu an Kayseri Cezaevinde. Bir dönem, burada on ay milletvekilliği yapmıştı. Kendisi Diyarbakır’ın çok yakından tanıdığı bir cerrah; bütün bölgenin tanıdığı, yüzlerce insanı ameliyat etmiş, şifaya vesile olmuş bir insan. Şöyle yaptılar, böyle yaptılar, bir şekilde Selçuk Başkanı cezaevine gönderdiler. Selçuk Başkanın kendi resimleri; bakın, burada, birisi Amedspor, gençlerle çekilmiş fotoğraf; bir tanesi uçurtma şenliğinden; bir tanesi Evin diye bir kız çocuğuyla burada konuşuyor; burada da bir çocuğun elini öpüyor.

Şimdi, iyi dinleyin lütfen, özellikle Grup Başkan Vekilleri, bu 4 resmi yirmibeşer adet çoğaltmışlar ve cezaevine göndermişler. Selçuk Başkana sadece her birinden birer tane verilmiş, 96 tanesi iade edilmiş. Gerekçe ne? Şu maddeye dayandırmışlar, şu maddeye, bakın, fotoğrafları gördünüz: “Kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren, görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri vesaire, vesaire, vesaire…” Hükümlüye verilemez.” diyor. Görüyorsunuz değil mi arkadaşlar? Şimdi, ben size basitçe şunu sormak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Başkan, hemen toparlıyorum.

Şimdi, fotoğraflar bunlar. Görüyorsunuz, bu. Şimdi, Selçuk Başkan burada gülmüş, çocuklarla konuşmuş, sohbet etmiş, uçurtma uçurmuş. Ya bunun içinde siz terörizmi nerede gördünüz, terörizm bunun neresinde? Hangi yönetici cezaevinde bunun için paniğe kapılmış? Bunlar ne yiyip ne içiyorlar, neyin kafasını yaşıyorlar? Yani bundan terörizm çıkarabilecek mantık nedir ben size söyleyeyim mi? Faşizm böyle bir şeydir işte. Selçuk Başkan gülüyor ya burada, uçurtma uçuruyor ya burada, çocuklarla konuşuyor ya. Meşhur “Uçurtmayı Vurmasınlar” filmini siz bilirsiniz; uçurtmayı vuruyorlar ya. Bakın, bir uçurtma resmini orada kartpostal olarak kullanacak, sağa sola gönderecek, bunu bile kendisine vermiyorlar. Bakın “Şu resim bizi korkutmuyor.” dedim az önce, şu resim, çok alıştık, maalesef alıştık. Tekme mi yedik? Valla ben de yedim polislerden, yemeyen vekilimiz neredeyse yoktur, günlük rutin şeyler fakat bu faşizm korkutmuyor bizi. Asıl korkulması gereken, asıl büyük problem olan, şuradaki küçük bir gülüşü, çocuklarla oynamayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Hemen bitiriyorum Başkanım.

…bir uçurtmayı vatana millete tehdit unsuru olarak görüp cezaevine sokmamaktır. Yarattığınız faşizm budur. Faşizmi biz polis copunda çok fazla aramıyoruz, biz bir şekilde başa çıkıyoruz, eylemlerimizi yapıyoruz, geri adım atmıyoruz, sevgili arkadaşımız, Rojbin arkadaşımız da zerre kadar mücadelesinden vazgeçmiş falan değil ama bu utancı da Selçuk başkanın, bir belediye başkanı, bir hekimin uğradığı bu muamelenin utancını da ben halkın huzuruna sunuyorum; karar onların, takdir onların.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Konuşmacının iddia ettiği konu bizim açımızdan çok hassas değerlendirilmesi gereken bir konu. Türkiye’de uzun yıllar işkence en önemli gündemken ısrarla “sıfır işkence” deyip bu konuda çok önemli -hükûmetlerimiz tarafından- mevzuat değişiklikleri yapmış, uygulamalar yapmış bir Hükûmetiz; dolayısıyla, bu kanunları Meclisten beraber geçirdik zamanında. Ve biz işkenceyle ilgili hep çok hassas davrandık. Konuya ilişkin iddiaları not aldık. Sabahleyin de bildiğim kadarıyla çok uzun tartışıldı, o yüzden tekrar Meclisin gündemini bu konuyla ilgili uzatmak istemem ama sabahki tartışmalarda ifade edildiği gibi, bu konu araştırılacaktır ve yargı açısından özellikle değerlendirilecektir Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

43.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Başkan.

Sayın Turan burada olmadığında İnsan Hakları Komisyonu Başkanı çıkıp “İşkence doğrudur, yapılmıştır; kademeli güç kullanılmıştır.” dedi ve İnsan Hakları Komisyonunun hiçbir işlevinin olmadığını sadece Meclise değil, bütün Türkiye’ye de ilan etti; yani bu, kayıtlara geçmiş olsun.

Tabii ki, diğer bir mesele: Bir iddiaları vardı, onu da söylemek isterim. Israrla konuşmacı, Sayın Çavuşoğlu dedi ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye’yle ilgili, işkence ihlali yoktur.” Ben de araştırdım. Şimdi, bir kere, önce şunu not edelim: 2010 yılından önce başvuru yapılıp 2010 sonrası sonuçlanan birçok işkence vakası var, danışman arkadaşlar hâlâ çıkarıyor. 2011’de 2; 2015’te 2 ihlal kararı var; isterlerse kararları verebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayrıca, şu notu da özellikle ifade etmek isterim: 2012 yılında Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanındı, AİHM’e direkt başvuru yolu kapatıldı; bu nedenle, AİHM’e gidebilmek için AYM iç hukuk yolu olarak tüketilmek zorunda. Bu, tabii ki, süreyi uzattı fakat Anayasa Mahkemesinin işkence ihlali konusunda çok sayıda kararı var. Ve şunu o zaman da söyledik, dedik ki: Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru açılmasının yolu aslında işi uzatmak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidişi engellemektir; bir ara kademe görevi görüyor. Bunu da kayıtlara geçsin diye söylüyorum. “İşkence ihlali yoktur.” diyen İnsan Hakları Komisyonu Başkanına buradan duyuruyorum; isterse kararları kendisine gönderirim.

Son olarak da Sayın Turan’ın söylediğini önemsiyoruz çünkü ilk defa böyle bir yanıt aldık. “İşkenceye sıfır tolerans” diyen bir iktidar, her fırsatta bununla övünen bir iktidar… Bizim delilleriyle, verileriyle, belgeleriyle getirdiğimiz bir işkence vakasına valilik ve İnsan Hakları Komisyonu Başkanı sahip çıktı. Bizim burada beklediğimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …tek bir şey var. Bu işkenceyi yapanlar, talimatı verenler neden hâlâ görevde? Neden haklarında bir soruşturma yok? Bunun yapılmasını ivedi olarak istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Buyursunlar Sayın Turan.

44.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu konuyu uzatmayı doğru bulmadığımı ifade etmiştim. Prensibi bir daha söylüyorum: Biz, kim olursa olsun, nasıl olursa olsun tüm işkence iddialarına karşı hassas olan, “işkenceye sıfır tolerans”ı prensip edinen bir partiyiz. Bunula ilgili de uzun yıllar çalışmalar yapmış ve bununla ilgili de Meclisimizde önemli düzenlemeler geçirmiş bir partiyiz. İddia konusu ya da diğer konularla ilgili ne varsa, eldeki belgelerin, bilgilerin yargıya verilmesini ve takibinin yapılmasının ısrarla altını çizmek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Beştaş.

45.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Sayın Turan iyi bilir, meslektaşız, suç duyurusu için söylemek yeterlidir, ihbardır. Şu anda, biz, olayın hemen akabinde Diyarbakır’da basın toplantısı yapıp verileri kamuoyuyla paylaştık, avukatları gerekli şikâyetleri yaptılar ama arkasından, valilik ve emniyetin açıklamasıyla “Bu suçu soruşturmayacağız.” diye bir ilan yapıldı. Bu şikâyet yapılmıştır, hem de ilk gün yapılmıştır. Ayrıca Rojbin Çetin ifadesinde diyor ki: “Ben işkencecileri teşhis edebilirim çünkü yüzleri açıktı, bir süre sonra gözlerimi bağladılar.” Bu suç duyurusunu bir de buradan ben yapmış olayım.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222’nci maddesinin 3’üncü fıkrasına eklenen cümledeki “hususta” kelimesinin “konuda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Aysu Bankoğlu                             Murat Bakan                       Sevda Erdan Kılıç

                  Bartın                                        İzmir                                     İzmir

              Özkan Yalım                               Metin İlhan                           Bülent Tezcan

                   Uşak                                       Kırşehir                                  Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın Bülent Tezcan.

Buyurunuz Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz. Yine, biliyoruz ki bu kanun teklifi daha önce ilan edilen “yargı reform paketi” denilen paketin bir parçası olarak kamuoyuna sunuldu, ikinci ayağı olarak, ikinci etap olarak kamuoyuna sunuldu. Herkes şunu biliyor ki bu paketin içerisinde “yargı reformu” denebilecek, buna “yargı reformu” diyecek ciddi reform niteliğinde düzenlemeler yok. Bu tartışma dışı ama böyle de olsa bunlar görüşülüp, konuşulup bu teklif yasalaşabilirdi. Oysa, öyle bir iklimde, öyle bir tabloda bu teklifi görüşüyoruz ki bu teklifin görüşülmeye başlandığı gün Türkiye’de baro başkanları başkente sokulmadı, Ankara’nın kapısında sabaha kadar eziyete tabi tutuldu. Yani, bir Meclis düşünün ki yasama faaliyetinde yargı reformunun parçasını görüşüyoruz derken, aynı gün aynı anda yargının en önemli unsuru olan savunmayı ayaklar altına almakta beis görmeyen bir anlayış Parlamento çalışmalarına hâkim olmaya çalışıyor. Bu tarihimizin en büyük utançlarından ve ayıplarından biri olarak yazılı kalacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bugün, kaldığımız yerden görüşmeye başlıyoruz. Yine, bugün, Türkiye’de savunma mesleğini yok etmeye, savunma örgütlenmesini, baroları güçsüzleştirmeye, yok etmeye ve iktidarın köleleri durumuna sokmaya dönük bir kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine sarayın talimatıyla getirilip teslim ediliyor. Aynı gün öğle sıralarında Ankara Çağlayan Adliyesinde bunu protesto etmek isteyen avukatlar önce adliye kapısından sokulmayacak noktada bir muameleyle karşı karşıya kalıyorlar. Her hafta baroları ve avukatları, savunma mesleğini ayaklar altına alan bir anlayışın hâkim olduğu iklimde biz bunları konuşuyoruz. Hangi yargı reformundan bahsediyorsunuz, hangi yargı reformuyla savunma mesleğini parçalayarak sarayın köleleri durumuna getiren savunma anlayışıyla, yargının sacayağı olan savunma ve yargıdan birini kırarak, yok ederek, topal hâle getirerek hangi yargı reformunu yapacaksınız? Sizin “reform” dediğiniz şey, daha önce FETÖ döneminde yaptığınız reformlar gibi, o anlayışla yargıyı bir anlayışa teslim edip iktidarın kontrolünde yargı yaratma adına Türkiye’yi paramparça eden ve yargı sisteminin onarılmasını neredeyse imkânsız noktalara getiren uygulamanızın devamı değil mi? Bu tecrübeyle, sicili bozuk bir anlayışın bugün “yargı reformu” adı altında milletin önüne getireceği hiçbir şeyin samimiyeti olmadığını, olamayacağını geçen hafta Ankara kapısında yaptıklarınız ve bugün bu kanun teklifini Meclise getirmenizle açıkça ortaya çıkmıştır, ifşa olmuştur, yapmak istediğiniz şey ifşa olmuştur. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Grup Başkan Vekilimiz rakamları verdi, ben vermeyeceğim. 46 bin avukat var İstanbul’da. “İstanbul’da 23 baro kurulabilir.” diyorsunuz. Maksadınız ve muradınız nedir, baroları bölmekten ne elde edeceksiniz? Bakın, adliyeyi böldünüz, adaleti böldünüz. Bugün çıkın mahkeme koridorlarında, adliye koridorlarında her bir koridor bir tarikat ve cemaat tarafından parsellenmiş. Dün yargıda yükselmek için FETÖ’cü olmak gerekiyordu, bugün yargıda yükselmek için Hakyolcu, İskender Paşacı, bilmem neci, bilmem Menzilci, başka bir tarikatın mensubu olmak artık gerekli, zaruri bir şart hâlini almış. Şimdi, adliyeyi böldünüz, baroları da bölmeye çalışıyorsunuz. Adliye koridorlarını Menzilcilere, Hakyolculara tahsis ettiniz, Türkiye'de baroları da Menzilcilerin barosu, Hakyolcuların barosu, filanca etnik kökenin barosu, filanca cemaatin barosu, filanca ideolojinin barosu diye baroları da bölme peşindesiniz. Yazıktır bu yargı sistemine yaptığınız kötülükler. Yazıktır, yazıktır! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, avukatı adliyeye sokmayan bir rejim yarattınız, avukatı başkente sokmayan bir rejim yarattınız. Bakın, bilinen bir söz vardır: “Avukatlar köle kullanmadı ama hiçbir zaman efendileri de olmadı.” Şimdi siz bu yasayla avukatların efendisi olma peşindesiniz, saray rejimini avukatların efendisi yapmanın peşindesiniz ama yargı camiası, savunma mesleği ve bu ülkenin demokratik güçleri baroları köleleştirmenize müsaade etmeyecek, buna müsaade etmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sonra, ben bir şeyi merak ediyorum: Bu, nedir bu FETÖ merakı? 2013 yılında FETÖ projesiydi bu. FETÖ’nün yarım bıraktığı işleri ikmal etme peşinde misiniz? Ya, eskiden anladık, bir zamanlar Amerika’yı hac yolu, Pensilvanya’yı istikbali kıble yapmıştınız ama yollarınız ayrılmıştı, bugün niye buluştunuz yeniden, niye aynı yere geldiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Son sözüm, bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Son sözüm: Bu tekliften vazgeçin. Daha önce milletin karşısına çıktığınız gibi “Allah da millet de bizi affetsin. Hata yapmışız." deme hakkınızı tükettiniz. Böyle bir hakkınız bundan sonra yok, hiç olmazsa şu saatten sonra yargı camiasına, savunma mesleğine, adalet duygusuna kötülük yapmaktan ve tahrip etmekten vazgeçin.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hatibin konuşmasını çok heyecanla yaptığını tebessümle izledik. Aslında bugün verilen kanun teklifini daha rahat inceleme imkânı olsaydı bu kadar agresif olmaya, kızmaya gerek yok diye düşünüyorum. Ancak şu ifade hoşumuza gitmedi, Sayın Tezcan’ın nezaketine yakışmadı diye düşünüyorum: “Sarayın talimatıyla yaptınız.” Bakınız “saray” dediği, bizim gözümüzde milletin evi. Milletin evi diye hitap edilen yere, bir ithamda bulunuyormuş gibi ifadede bulunmanın şık olmadığı kanaatindeyiz. Ayrıca “saraydaki kişi” dediği de milletin çok büyük oy oranlarıyla yaklaşık yirmi yıldan beri hep destek verdiği bizim Genel Başkanımız. Dolayısıyla bizim -o ifadeyle- “saraydakiyle” istişare etmemiz, toplantı yapmamız çok doğal diye düşünüyorum. Bunu böyle bir itham konusuymuş gibi tekrar tekrar kullanmak şık değil Sayın Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Onun dışında, yine Sayın konuşmacı “Barolar bu teklifle siyasallaşacak.” dedi. Yani şu an barolar hiç siyasallaşmış değil, sadece mesleki faaliyetlerini yapıyor da siyasallaşacakmış iddiasında bulundu. Bakınız, şu an DHKP-C’nin arka bahçesi olmuş birçok baronun açıklamalarını bu millet nasıl olur gördü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, çoklu baroyla, o baro olacakmış, bu itham olacakmış; bunları bırakın. Şu an siyasallaşmış baronun en ağır örneğini görüyoruz. Mesleki olarak yapılacak her türlü çalışma baş tacıdır. Ancak Diyanetten başlayın da birçok konuya kadar, başörtüsünden başlayın da darbeye kadar birçok baronun nerede yer aldığını tüm milletimiz yakinen takip etti.

Ayrıca FETÖ’nün projesiymiş. Bakınız “insaf” deriz. Bu çalışma yapılırken ne kadar vakıf, dernek ve benzer kuruluş varsa istifade edildi. Bu ithamda bulunacaklarını düşündüğümüzden dolayı o zaman ki FETÖ’nün derneğinin de ne dediğine baktık. Asla iddia edildiği gibi bir konu değil Sayın Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – O zaman muhtemelen Sayın Başkanın ifade ettiği, FETÖ projesi olarak ifade ettiği yaklaşım Türkiye’deki bütün baroların kapatılması, tekrar isteyenlere baro kurulması imkânı verilmesiydi. Ama şu an ki teklif öyle değil ki. Şu an her mevcut baro yerini kolluyor, koruyor. İstersek, belli sayıda avukat bir arayı gelirse tekrar bir baro kurulabiliyor. Mevcutlar kapatılmıyor, mevcutlar zaten var, istemiyorlarsa kurmasınlar, istemeyen kurmasın ama isteyene tekrar bir baro hakkı vermek de hem örgütlenme özgürlüğünün hem fikir özgürlüğünün bir gereğidir. Bunun dünyada örnekleri var, vesaire. O yüzden meseleye daha soğuk akılla, mesleki yaklaşımla, bir kamuoyu hassasiyetiyle bakmakta fayda olduğu kanaatindeyim Sayın Başkanım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçsin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kanun teklifinin imza sahibi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak konuşmacının bu imza ve kanunun oluşmasıyla alakalı beyanlarını partimiz adına, grubumuz adına reddediyoruz. Külliyen iftiradan ibarettir. İspata davet ediyorum kendisini.

BAŞKAN – Sayın Özel…

47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Bülent Turan’ı dinleyince, hani okumamış olsak, bakmamış olsak diyeceksiniz ki gayet demokratik bir teklif gelmiş, bu teklifi de gönül rahatlığıyla savunuyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aynen öyle Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle mi, yani hiç şundan erinmiyorsunuz: 46 bin tane üyesi olan İstanbul Barosunun delege sayısı 13 olacak, 42 tane üyesi olan Tunceli Barosunun, 48 tane üyesi olan Ardahan Barosunun delege sayısı 4 olacak. Bir tarafta 3 bin avukat 1 temsilci seçecek, öbür tarafta 10 avukat 1 temsilci seçecek, Ankara’ya geldiklerinde oyları birbiriyle eşit olacak. Yani 3 bin avukatın sözüyle 10 avukatın sözünü denkleyince birinin reyi öbüründen 300 kat kıymetli olacak. Kiminki kıymetsiz olsun? Yandaşlaştıramadıklarınızın, saraya çağırıp da düğmesi olmayan cüppeleri düğmesi varmış gibi iliklemeyenlerin, “kuvvetler ayrılığı” deyip de sizin güdümünüze girmeyenlerin oy gücünü üç yüzde 1 azaltacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz insaf, biraz vicdan! Şunu nasıl savunabiliyorsunuz: Recep Tayyip Erdoğan’ın memleketi Rize’nin 181 avukatı var, 4 delege yollayacak; İzmir’in 9.612 avukatı var, 5 delege yollayacak; birbiriyle eşit güç.

Peki, siz iktidara gelmeden hemen önce, çıkıp da bir iktidar partisi -o günkü koalisyon hükûmeti veya X partisi- “Siz çok oy alacağınız yerlerde 400 bin kişiye 1 vekil çıkaracaksınız ama örneğin CHP’nin çok oy aldığı Muğla’da, Aydın’da, İzmir’de 40 bin kişiye 1 milletvekili çıkacak. Sonra Ankara’ya gelince çoğunluğu kim sağlayacak, bakacağız.” denseydi bunun akılla, vicdanla, ahlakla bağdaşır tarafı olur muydu? “Eldeki yasama gücünü kullanarak darbe yaptılar, millî iradenin Genel Kurula yansımasına ve yasama çoğunluğunu almasına engel oldular.” demez miydiniz?

Sırf sizin nitelemenize göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Anayasa’dan güç alan, hem de kaç Anayasa değişikliğinde de değişmeden kalan, kamu kurumu niteliğinde bir yere “Kendi reklamını yapmak için saldırılar düzenleyen aciz bir terör örgütünün arka bahçesi.” derseniz iki şey olur; birincisi, o terör örgütü hayatının en büyük reklam fırsatını bulur, ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar) İkincisi: 9 bin, 10 bin, 30 bin avukata dersiniz ki “Teröristler odayı yönetiyor, siz dönüp dönüp bu adamları seçiyorsunuz.” Bunu yapmaya hakkınız yok. Mecliste oturup da ele geçirdiğiniz yasama çoğunluğuyla kötücül işler yapmaya, demokrasiyi ayaklar altına almaya hakkınız yok. Utanırsınız! Gelecek dönemlere bunu bırakırsınız. Bir gün çıkarlar, bu tabloyu böyle alnınıza yapıştırırlar sizin. Derler ki: “Bak, güç sizdeyken ne yapmışsınız?” Savunamazsınız, utanırsınız. Rize’den 4, İzmir’den 5 delege, öyle mi? Birinde 180 avukat var, birinde 10 bin avukat var. Bunu savunacak babayiğit varsa hodri meydan, ikna etsin, ben alkışlayacağım. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, soru bana ilişkin o yüzden önce ben izin verirse Sayın Başkan da sonra ifade etsin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Olur, önce kendisi tamam.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

48.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu “O babayiğit nerede?” falan tarzı yaklaşımlara “burada” diye cevap veririz de gereksiz bunlar yani daha saygın, daha saygılı konuşulabilir, bir. İkincisi, Bülent Tezcan Bey’e dikkat etmesini öneriyorum şundan dolayı: Maskeyi çıkarıyoruz bağırırken, konuşurken. Pandemi ciddi bir problem, tehlike. Çok bağırıyorsunuz, yanınızda arkadaşınız var. Ya takın maskenizi ya bağırmayın. Zaten, bu, bağırmamak için var, ciddi söylüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Anlatsana hukuktan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bak, bağırmıyorum. O yüzden diyorum ki bağırmayın, burası konuşma yeri, bağırarak değil, konuşarak yapabiliriz Başkanım, birinci söyleyeceğim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bir de akıl vereceksin…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Pandemi var, bağırma, bağırma.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Pandemi varsa bu yasayı niye getirdin kardeşim? Pandemiyle uğraş!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özgür Bey, grubunuza sahip olur musunuz?

Bakın, Özgür Bey konuşurken bir sürü de böyle meydan okudu, nerede o yiğitler falan. Hiç ağzımızı açmadık, dinlesinler iki dakika, cevap vereceğim Başkanım.

Şöyle: Özgür Bey’e teşekkür borcumuz var. Bu manayla bu konunun tartışılmasını ve belki de anlaşılmayan tarafları varsa anlaşılmasına katkı sağlamış oluyor. Bakınız, mesela diyor ki Sayın Başkan: “İstanbul’un delegesi ile Tunceli’deki nasıl eşit olur?” Bakın Başkanım, avukatların birliği barolardır yani illerdeki baroları avukatlar seçer, birliği oluşturur. Ancak Türkiye Barolar Birliği, başkanların birliğidir, tüzel kişiliklerin birliğidir. Aynen Odalar Birliğinde olduğu gibi. Şu an Odalar Birliği mevcut hâliyle Türkiye’de başkanların temsil edildiği bir yer değil midir? Aynı mantığı o zaman Odalar Birliğine de biz getirelim; İstanbul’un çok olsun, Ankara’nın az olsun vesaire, bu yanlış bir yaklaşım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dolayısıyla avukatlar mesleki çalışmaları için birliklerini illerde oluşturur. Kim çok oy alırsa oraya gelir, baş tacı ancak Barolar Birliği, bir daha diyorum, başkanların, tüzel kişiliklerin Odalar Birliğinde olduğu gibi temsilidir, Almanya’da her ilin başkanlarının eşit temsili olduğu gibidir. Dolayısıyla, Barolar Birliğinin eşit temsille bir araya gelip toplantı yapması aslında tüm baro başkanlarının bir gelecek kaygısı taşımamasının siyasi anlamda bir gereğidir. Bakınız, şimdi, isim soracaklar ama konu…

CAVİT ARI (Antalya) - Yeni mi aklına geldi, on sekiz senedir ne yaptınız da ne anlatıyorsunuz?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Dinleyin, dinleyin. Ondan sonra cevap verin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, dinlemeyene bir şey anlatamam ki.

CAVİT ARI (Antalya) - On sekiz senedir ne yaptınız da ne anlatıyorsun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Size anlatıyorum, belki faydalanırsınız, size anlatıyorum.

Ben bu Kanunu ezbere biliyorum, bilmeyenlere anlatıyorum Başkanım, dinlesinler anlatayım.

İkincisi, Almanya’da öyle, dünyanın birçok yerinde öyle, baro birliklerinin ortak yönetimidir. Ancak İstanbul’un çok delegesi olacakmış da Tunceli’nin bilmem ne olacakmış. Bakınız, 50 bin avukatın olduğu İstanbul’da 8 bin oy alan kişi, delege bağlamında hesap yapılırken kalan 42 bininkini de yapıyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sizin adayınız 2 bin oy aldı, 2 bin. Ona bir baro kuruyorsunuz, onu anlatsana.

TAMER DAĞLI (Adana) – Ne saygısız adamsın sen ya! Ayıp yahu, ayıp! Dinlemeyi öğren, dinlemeyi.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ben İstanbul Barosu üyesiyim, 2.300 oy aldınız, ona baro kuruyorsunuz.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Dinle, dinle!

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ne dinleyeceğim ya!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

Sayın Turan, buyurunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bunlar demokratik kişiler, biz değiliz, değil mi Sayın Başkan! (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, bu tarz, bu üslup Meclisin mehabetine yakışmıyor, demokratik mütalaaya yakışmıyor.

Beğenmeyebilirler, ben bunu istiyorum, bunu söylüyorum. Senin dediğini mi söyleyeyim illa, senin dediğini mi yazayım illa? Ben öyle düşünmüyorum, bırakın söyleyeyim.

Bir daha söylüyorum: 50 bin avukatlı İstanbul’da 8 bin oy alan…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sen inanıyor musun söylediklerine?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, Allah aşkına, çok rica edeceğim ya! Allah aşkına yapmayın ya! Bak, dört değil, beş değil, gözünü seveyim ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Özgür Bey, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Turan, tamamlayalım efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkanım, konuşabilsem tamamlayacağım.

Bakınız, bir daha söylüyorum: 50 bin avukatlı bir baroda 8 bin oy alan kişi, oylamaya katılmayan 42 binin de delege hesabını Ankara’ya taşıyor. Önemli bir şey söylüyorum, hani İstanbul çok olsun diyorsunuz ya. Ama oy vermeyen 42 binin de delege hesabı yapılıyor, dolayısıyla bu hesap yanlış bir hesap. O yüzden diyorum ki Barolar Birliği, başkanların birliği olması lazım; onu hazırlıyoruz, 3+1. Ama yine de Özgür Bey’in eleştirisini ciddiye alarak diyorum ki: Bu hassasiyeti önemli, o yüzden 5 bin avukatın olduğu yerde ilave bir baro imkânı varsa aynı şekilde delege imkânı da olsun diyoruz. Dolayısıyla, İstanbul, Ankara, İzmir tarzı yerlerde her beş binde 1 ilave delege vererek zaten nüfusa ilişkin bir delegasyon yapılanmasını da kısmen sağlamış oluyoruz. Her sistemin eleştirilen tarafı olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Her demokratik rejim içerisinde seçim sistemleri, benzer çalışmalar eleştirilir, daha iyisi önerilir, baş tacıdır ama bağırarak, kızarak, arkadan laf atarak olmaz. Bir daha söylüyorum, Barolar Birliğine yaklaşımımız başkanların birliğidir.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Hâlâ konuşmayın diyorsunuz, ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dediniz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sana demedi, sana demedi.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Başkan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yeni gelene baştan başlayalım o zaman Başkanım.

Dolayısıyla, bu çalışma komisyonda görüşülecek, teklifleri değerlendiririz tekrar, benzer çalışmalar varsa mutlaka ispat ederiz. Fakat benim dediğim doğrudur, şu anda yapılan doğrudur; bu, doğru bir yaklaşım değil. 1960 Anayasası’ndan sonra farklı hesaplarla Türkiye’de çok sayıda -statükoyu da temsilen- siyaseti zayıflatmak niyetiyle kurulan kurumlardan diyenler de var. O yüzden sakin bakmakta, tartışmakta, felsefi bakmakta da fayda var. Türkiye’nin önünü açmak, Türkiye’de daha demokratik bir rejim, daha demokratik bir sistemi beraber tesis etmekte büyük fayda var diye düşünüyorum Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan çok kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN - Sayın Özel…

49.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleriyle ilgili en ufak bir fikri olanlar şunu bilirler ki Anayasa bu kurumların oluşumunu tarif ettiği gibi, seçiminin hâkim gözetiminde yapılmasını ve temsilde adaletin gözetildiği bir seçim sistemi getirilmesini öğütlemiştir. Bunun kuruluş kanunlarında da anayasal dayanağı ve temsilde adalet gerekçesi açıkça anlatılmıştır. Yani, şöyle bir şey yoktur: Barolar Birliği bir tane soba firmasının genel merkezi gibi 81 ildeki temsilcilerini toplayıp da İstanbul temsilcisi ile Kayseri temsilcisini eşit kefeye koyamaz çünkü en ideali doğrudan seçmektir. Doğrudan seçimin mümkün olmadığı durumlarda delege sistemine geçilmiştir. Bu, demokrasinin gereğidir. Delege sistemi doğrudan temsili ne kadar yansıtırsa o kadar başarılıdır.

Şimdi, ben mi doğru söylüyorum, Bülent Bey mi, buna anayasal olarak kim karar verecek? Anayasal olarak buna Anayasa Mahkemesi karar verecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, 3 karar: 2002/31, 2009/98, 2011/146. İstanbul Tabip Odası; Ankara Veteriner Hekimleri Odası, Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası ve Veteriner Hekimleri Birliği büyük kongresi; ayrıca da Diş Hekimleri Odasıyla ilgili kararlar. Kararların ortak noktası şu, okuyorum: “Demokrasimizin olmazsa olmaz kuralı seçimlerdir. Demokratik seçimin en önemli niteliği ise adil bir temsil ilkesine dayalı, serbest, eşit ve genel oy esasını içermesidir. Hukuk devletinin bir gereği olarak adaletli bir hukuk düzeninin kurulabilmesi de diğer seçimler yanında kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin seçimlerinin de seçime katılacakların adil bir şekilde temsil edilmesine bağlıdır. Temsilde adaletin sağlanamadığı bir seçimin demokratik olmasından ve hukuk devleti ilkesine uygunluğundan söz edilemez. İtiraz konusu kural demokrasiye aykırı düşmektedir.” diyor ve diyor ki Tabip Odasıyla ilgili kararda “14 bin üyesi bulunmasına karşın 500 üyeli bir oda eşit delegeyle temsil yapıldığı için bozdum kararı, İstanbul kararını.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum, son cümlem.

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “İstanbul Diş Hekimleri Odasının da delege üst sınırı 10’la sınırlandırıldığı için bu kadar üyeye 10 delege temsilde adalete uygun değil.” diyor, bozuyor. Yani Sayın Bülent Bey’in ifade ettiği gibi, “İlin büyüklüğüne bakma, başkanlar 1’er tane, 81’i de eşit.” değil, tam tersine diyor ki: “Üye sayısını yansıtacak.” Aynı şöyle: 25 milyon oy alınca, burada yüzde 50’nin üzerinde temsiliniz aranıyor ya, salt çoğunluğu sağlamanız gerekiyor ya, kuralı değiştirip 25 milyon oya size burada 100 sandalye verirlerse ne yapılmaya çalışılırsa, nasıl darbecilikse bu yapılan da öyle bir darbeciliğin daniskasıdır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklif nasılsa gelecek ve tartışılacak.

Buyurunuz Sayın Turan.

50.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hani derler ya ağzımızdan aldınız, aynı şeyi söyleyecektim. Perşembe günü bu kanun teklifi komisyonda görüşülecek, haftaya olursa Komisyon takdirine bağlı Genel Kurulda görüşülecek. Özgür Bey başta olmak üzere bekleriz arkadaşlarımızı, konuşuruz, tartışırız. Ancak ifade ettiği için söyleyeyim izin verirseniz. Bir defa, bu kanun teklifini verdikten sonraki tüm takdir yetkisi Meclisindir. Meclisin kabulüne bağlı olarak yasalaşacaktır. Bu çalışmaların nihayete ermesi yani yasalaşması hâlinde bu yaklaşıma darbeci vesaire ithamlarını doğru bulmuyorum Sayın Başkan. Meclis takdir ederse yasalaşır, değilse yasalaşmaz.

İkincisi: Komisyon çalışması var, Genel Kurul safhası var; orada değerlendiririz. Ancak Özgür Bey ifade ettiği için söyleyeceğim. Zaten iddia ettiği gibi bir Anayasa engeli varsa, teklifin yasalaşmasından sonra mahkemeye götürülebilir, Anayasa denetimi de aynı şekilde yapılabilir. Fakat ben de bir bilgi paylaşayım Özgür Bey’le. Anayasa 135’teki kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin birden fazla olup olmadığını 2012 yılında özellikle turist rehberleri örneğinde Anayasa Mahkemesi tartışmış -yanlış hatırlamıyorsam CHP götürmüş mahkemeye- ve oradaki mahkeme kararında 135’in zorunlu üyeliğine evet ama birden fazla algılanmasına hayır tarzında özetlenebilecek bir karar vermiş Sayın Başkan. Dolayısıyla bu çalışmaları yaparken Anayasa Mahkemesinin kararlarına da diğer çalışmalara da bakıp ona göre değerlendirmeye çalışıyoruz. Ama buna rağmen söylüyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - …perşembe günü tartışalım, konuşalım, hep beraber bu tartışmanın sonucunda da en iyi kararı verelim Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurunuz.

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, bu cümleleri çok duyduk infaz paketinde, iç güvenlik paketinde, daha yüzlerce teklifte “Gelin komisyonda konuşalım, yasamada konuşalım, o zaman karşılıklı değişiklikler olur.” ama hiçbir zaman bir virgül, bir nokta değişmedi. Bu da tipik bir yöntem olarak kullanılıyor, bu birincisi.

İkincisi: Tutarlılık, insanın yaşamında çok önemli bir yere tekabül eder. Bu, aynı zamanda karşıya güven veren bir olgudur. Nereden geldim buraya? Tutarlılık sadece kişilere özgü değildir, kurumlara özgü de tutarlılık ve sözün devamlılığı çok hayati bir değerdedir.

Şimdi, Sayın Turan’ı dinlerken yani öyle bir manzara çizdi ki sanki Türkiye yönetiminde öyle bir çoğulcu yaklaşımı savunuyorlar ki sanki öyle bir demokrasiyi savunuyorlar ki bir barolar kalmış, baroları da çoğulcu yapıya göre, efendim, birden fazla barolar kurulabilsin, işte temsilde adalet önemli değil; bize bunları anlatıyor. Ya, bence, hani halk dilinde bir söz vardır, “Gidin onu çocuklara anlatın.” derler. Gerçekten gidin çocuklara anlatın 5 yaşından küçük çocuklara.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tabii, çocuklardan da özür diliyorum bu arada.

Yani şöyle bir şey var: Türkiye’de tek tek tek diye diye her şeyi tek elde toplayan, bütün kuralları altüst eden, yargıda bütün atamaları kendi elinde toplayan, Yargıtay seçimlerinden AYM üyelerinin atanmasına kadar ve Cumhurbaşkanlığı sistemi -her gün söylediğimiz gibi- tek adam sistemi olarak hâlâ yürürlükteyken baroları; anayasal bir kurum olan baroları hem de hukukun icrasında adalet, özgürlük ve demokraside hayati bir rol oynayan baroları bölelim demek kendi kendisiyle uzlaşmaz bir çelişki içinde olduğunu gösteriyor. Şunu söylerlerse belki anlarız, daha doğrusu bunu biliyoruz da kamuoyu anlasın: “Ya, biz, baroların seçimlerinde baro yönetimlerini kazanamıyoruz. Bizim de nispeten bir kısım avukatlarımız var, onlara bir baro kurdurmak istiyoruz.” Türkiye Barolar Birliği yönetimini de ele geçirmek istiyoruz. Bunun anlamı budur. Türkiye Barolar Birliği yöneticileri de buna karşı, 78 baro da karşı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 78 baro bildiri yayınladı, haftalardır barolar, avukatlar, baro başkanları feveran hâlinde sokaktalar, yirmi yedi saat bekletilen baro başkanları gerçeği ile işkencesi var, burada bize çoğulculuk hikâyesi anlatmasınlar. Burada çoğulculuk değil “Ben savunmayı ele geçiremedim. Savunma makamı, benim hukuksuzluğumu teşhir ediyor. Kadın cinayetlerinde verdiğim cezasızlık kararlarına karşı tepki veriyorlar. İşkenceyi aklamama izin vermiyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidiyorlar. İnsan haklarını savunuyorlar, ben bunu engellemek istiyorum.” diyorlar. Bunun meali budur, bunu daha çok konuşacağız, ben de bunu demek istiyorum.

Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.01

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Teklifin 23’üncü maddesi üzerinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

24’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesine eklenen metnin, tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Hüda Kaya                              Hasan Özgüneş                        Şevin Çoşkun

                 İstanbul                                      Şırnak                                    Muş

              Murat Çepni                             Züleyha Gülüm                  Dirayet Dilan Taşdemir

                   İzmir                                      İstanbul                                   Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Önerge hakkında konuşmak isteyen Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.

Buyurunuz Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta Demokratik Toplum Kongresine yani DTK’ye bir operasyon yapıldı; kurum basıldı, tabelalar indirildi ve kurumun kapısına mühür vuruldu. Farklı meslek grupları ve demokratik kitle örgütlerinde çalışan 65 Kürt siyasetçi hakkında yakalama kararı çıkarıldı; 45’i gözaltına alındı, bunlardan 22’si tutuklandı. Tutuklananlardan birisi de 72 yaşındaki Makbule Özbek’ti. Makbule Ana, aslında otuz yıldır barış mücadelesi yürütüyor, kendisi aynı zamanda Barış Anneleri aktivisti ama maalesef, bu operasyon kapsamında, kendisi de yaşlı hâliyle, birçok hastalığı olmasına rağmen tutuklandı. Bu tutuklamayla da bir kez daha görüyoruz ki aslında AKP, barıştan ne kadar da çok korkuyor.

Değerli arkadaşlar, DTK, yıllardır Kürt meselesi üzerine çalışma yürüten bir platform; farklı siyasi görüşlerden insanların da olduğu, bu konuda katkı sunduğu bir platformdan oluşuyor. Bu platformda dönem dönem çalıştaylar düzenlendi, o zamanlar bu çalıştaylara AKP’li milletvekilleri de katıldı, hatta Mecliste görüşüne başvurulması için DTK, Meclise davet edildi ve görüşleri soruldu kuruma ama dün görüşüne başvurulan DTK, bugün tam tersi bir şekilde -ne yapılıyor- terörize edilmeye çalışılıyor.

Peki, bu, neyin üzerine inşa ediliyor? Bakın, DTK’yle ilgili dosyaları hazırlayan hâkim ve savcılar, Fetullahçı terör örgütüne üye olmaktan -yani sizin hazırladığınız iddianameler bunlar- cezaevinde, bu hâkim ve savcılar şu an cezaevinde bulunuyor. Evet, bu hâkim ve savcılar cezaevinde ama fikirleri, fikriyatları adliye saraylarında, mahkeme salonlarında devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, aslında DTK’nin bir sivil toplum örgütü olduğunu siz de çok iyi biliyorsunuz. Sorun DTK’nin ne yaptığı değil; asıl sorun, siz Kürtler adına söz kuran, Kürtler adına konuşan bütün kurumları ortadan kaldırmak istiyorsunuz; işin özü, meselesi de bu. Diğerleri de aslında sizin gerekçelendirdiğiniz gerekçeler.

Değerli arkadaşlar, hatta biz şunu da söyleyebiliriz: Yandaş olmayan bütün sivil toplum örgütlerini tasfiye etmek istiyorsunuz. İlk olarak da elbette ki her zaman bu işin laboratuvarı Kürtlerdir, Kürtlerin kurumlarıdır, buradan başladınız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kürtlerin kurumu yok, Kürtçülüklerin kurumları var.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Bakın, Kürtler kendi adına gidip Mars’ta Kürtlük adına bir tane fidan dikse siz gidip bu fidanı da sökeceksiniz; bundan eminiz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Böyle ayrımcılık olabilir mi ya.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Ayrımcılık sizin yaptığınız faaliyetlerdir, bunu anlatıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Kürtlerin varlığı inkâr ediliyor, yüzyıllık siyaset AKP şahsında yeniden yeniden güncelleniyor; bunun özü de budur. Bugün DTK’nin kapısına vurulan mührün demokratik siyasete vurulduğunu, barış istemine vurulduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, diğer vekil arkadaşlarım da ifade etti, ben de bir kez daha ifade edeceğim çünkü bizim öyle kolayca geçiştireceğimiz bir durum değil bu mesele. Bir önceki dönem Edremit Belediyesi Eş Başkanımız Rojbin Çetin’i -ki Edremit’te yüzde 51 oy alarak seçilmişti- Diyarbakır’da, Van’da yani Emniyet de dâhil tanımayan kimse yoktur. Bakın, Rojbin’e bir tebligat gönderilseydi, ifadeniz var denilseydi Rojbin gidip ifadesini verecek tanınan bir siyasetçi, bir kadın siyasetçi ama bu, tercih edilmiyor. Ne yapılıyor? Yalnız başına evinde kalan Rojbin’in evine neredeyse bir ordu gönderiliyor, evi basılıyor ve üç buçuk saate yakın Rojbin’e evinin içerisinde işkence yapılıyor. Neler yapıldığını arkadaşlarım burada ifade ettiler, ben tekrara düşmeyeceğim.

Değerli arkadaşlar, son dönemlerde Diyarbakır’da siyasetçiler dâhil halkın evi basılıyor ve köpekler eşliğinde basılıyor. Biz bununla ne denmek istendiğini çok iyi biliyoruz çünkü bu köpeklerle saldırma, işkence yapmanın bizim hafızamızda bir yeri var ve çok canlı bir şekilde duruyor. Bakın, 12 Eylül 1982 darbesinde cezaevlerinde tutsaklara köpeklerle işkence edilirdi. Bugün bu ruh, yeniden Diyarbakır’da canlandırılmak isteniyor. Evet, biliyoruz sizin her şeye bir cevabınız, bir kılıfınız var; işkenceye de kılıfınız var. Sizden önceki muktedirlerin de vardı. Bakın, Metin Göktepe gözaltında katledildiğinde ne demişti dönemin muktedirleri?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – “Vallahi, bir duvardan düştü, yaşamını yitirdi.” demişlerdi.

Evet, biz, Rojbin için de yaptığınız açıklamalara şaşırmıyoruz. Hatta, şunu bekliyorduk: “Vallahi, AKP’yi zor durumda bırakmak için kendini köpeğe ısırttı.” Bunu bile diyebileceğinizi tahmin ediyordum, gerçekten bunu söylemediğiniz için kendimizi bu anlamda biraz daha şanslı hissediyoruz.

Değerli arkadaşlar, işkence, insanlığa karşı suçtur. Bu Meclis, insanlık onurunu korumak zorundadır, üzerine düşen sorumluluğu da yerine getirmek durumundadır. Biz, Rojbin’in neden hedef seçildiğini çok iyi biliyoruz. Onun için de biz, Rojbin’in yanında olmaya devam edeceğiz. Rojbin’in verdiği mücadele, hepimizin ortak mücadelesidir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, konuşmacının özellikle “AK PARTİ barıştan korkuyor. Kürtler için konuşan tüm kurumları kapatıyor.” tarzı, çok genel ve şık bulmadığımız ifadelerini reddediyoruz, net bir şekilde.

Biz, 82 milyonu kardeş bilen, tüm milletleri, dünya milletlerini kardeş bilen bir felsefenin sahipleriyiz. Dolayısıyla böyle, bir grubu, bir mezhebi, bir ırkı itham eden, onların kurumlarına karşı ön yargılı olduğumuzu iddia eden tüm söylemleri reddediyoruz Sayın Başkanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

53.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, biz de onların söylediğini reddetmekle yetinmiyoruz, diyoruz ki: Gelin, son bir ay içinde Kürtlere karşı yapılan uygulamalara bir bakalım, gerçekten 82 milyon bir mi, bütün dünyada barış politikası yürütüyorlar mı, bunu hep birlikte görürüz. Nedir? Sadece 2 tane örnek vereyim: Geçen hafta Kobani’de 3 kadın, SİHA’larla atılan bombalarla öldürüldü, sivil, evinde oturan kadınlar. Yine, Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nde piknik yapan baba ve çocuklar bombalama sonucunda öldürüldü, çocukların gülüşü yarım kaldı. Kürt’e dair her şeye düşmanlık yapıp sonra “Biz herkesle kardeşiz.” hikâyesini artık Kürtler yutmuyor.

Teşekkürler.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

54.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu, çok bölücü bir dil Sayın Başkan. Çok bölücü bir dil, bu dil; bu dili reddediyoruz Sayın Başkan. Ne demek “Kürtler için şunu yaptı, bunu yaptı.”

Biz bir daha diyoruz: İşkence varsa, 82 milyona karşı işkence suçtur ve bunu kabul etmeyiz. Ama iddia konularının hepsi yargı konusu, bunları yargı değerlendirir Sayın Başkanım.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini teklif ederiz.

         Arslan Kabukcuoğlu                       Fahrettin Yokuş                   Aydın Adnan Sezgin

                Eskişehir                                     Konya                                   Aydın

             Yasin Öztürk                              Dursun Ataş                            Ayhan Erel

                 Denizli                                      Kayseri                                 Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Sayın Dursun Ataş.

Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri seyreden, takip eden yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Hazreti Ali der ki: “Devletin dinî, adalettir.” Fatih Sultan Mehmet Han da der ki: “Adaleti öldürdüğün gün devlet ölür.” Hadisişerife göreyse “Bir saat adaletle hükmetmek, bir yıllık ibadetten üstündür.” Yine, Sayın Erdoğan’ın ifade ettiği gibi “Adaletin olmadığı devlet, yıkılmaya mahkûmdur.” Acımasız orduların kumandanı Timurlenk bile “Memleketler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir.” demiştir. Kısacası, insan için ekmek, su, hava nasılsa devlet için, millet için de adalet odur. Ancak AKP iktidarı döneminde Türk adaleti ağır yara almıştır. Uydurma delillere dayanan Ergenekon, Balyoz davaları, hâkim cübbelerinde düğme arayan, Cumhurbaşkanıyla çay toplamaya giden yüksek mahkeme başkanları, sarayda yapılan adli yıl açılış törenleri, Sayın Erdoğan’ın tek bir cümlesiyle gelen tutuklama veya tahliye kararları, sarayda yapılan törenle göreve başlayan yargı mensupları, ancak AKP’den referansı olanların girebildiği hâkim ve savcılık meslekleri, Kandil’den gelen PKK’lı teröristlerin davul, zurnayla karşılanıp ayaklarına gönderilen hâkim ve savcıların kararlarıyla Türkiye’ye sokulması; kısacası, on sekiz yılda Türk yargısı AKP yargısı hâline dönüştürülmüştür.

Sayın milletvekilleri, adalet olmadan insanlık olmaz. Adında adalet olmasına rağmen uygulamalarında adalet görülmeyen AKP iktidarının son vahim icraatı ise adaletin kurucu unsuru olan savunmanın temsilcilerine yani binlerce avukatın temsilcilerine yaptıklarıdır.

Adalet, özgürlük ve meslekleriyle ilgili olarak Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya yürüyen baro başkanları, Ankara’nın girişinde hiçbir yasal gerekçe olmaksızın engellendi, hatta darbedildikleri görüntüleri kamuoyuna yansıdı. Orada darbedilen avukatlar değildi, adalet oldu; engellenen baro başkanları değil, özgürlükler ve insan hakları oldu. Avukatların bile hak, hukuk, adalet için sesini duyurmaya çalışıp duyuramadığı, seslerinin kesildiği bu ortamda ülkeyi yöneten partinin isminde “adalet”in olması hiçbir anlama gelmiyor.

Sayın milletvekilleri, AKP iktidarında ağır yaralanan adalet elbet bir gün kazanacak çünkü adalet topaldır, ağır ağır yürür ama varacağı yere er veya geç varır. İnsan hakları kazanacak, hukuk kazanacak ama zorbalık kaybedecek, iktidar kaybedecektir.

Değerli milletvekilleri, sürekli kanunlar çıkarıyoruz. AKP sürekli adına “reform” dediği paketler getiriyor ancak getirilen kanunlar yargının hiçbir sorununa merhem olmuyor, hukukun üstünlüğünü tesis edemiyor. Kısacası, yasa çok ama adalet yok.

Daha geçtiğimiz aylarda Hukukun Üstünlüğü Endeksi yayımlandı, Türkiye dünyada 2020 yılında 128 ülke içerisinde 107’nci sırada yer aldı. İktidar gücünün hukuka bağlılığı sıralamasında 128 ülke arasında 124’üncü sıradayız, temel haklara saygıda 123’üncü sıradayız. Adalet anlayışı ve hoşgörüyle tarih boyunca milletlere örnek olan Türk milletinin ve devletinin bu duruma düşürülmesi çok üzücüdür. Türkiye Cumhuriyeti’ni bu hâle getiren AKP iktidarına bu utanç dahi tek başına yeterlidir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde adaleti sağlamalıyız, hukukun üstünlüğünü ve özgürlükleri tesis etmeliyiz, tek bir adamın elinde toplanan yasama, yürütme ve yargı gücünü birbirinden ayırmalıyız ama bunlar, bu kanunlarla olmaz, bu ucube hükûmet sistemiyle hiç olmaz. Adalet için, geleceğimiz için, Türkiye için iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter hükûmet sistemine bir an önce geçmeliyiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281’inci maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümledeki “mahsus” kelimesinin “özgü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Aysu Bankoğlu                             Murat Bakan                       Sevda Erdan Kılıç

                  Bartın                                        İzmir                                     İzmir

              Özkan Yalım                               Metin İlhan                      İsmail Atakan Ünver

                   Uşak                                       Kırşehir                                 Karaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Karaman Milletvekilimiz Sayın İsmail Atakan Ünver.

Buyurunuz Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu bilelim ki yargıda reform yapabilmek için önce, hâkimin kafasındaki hukuku, evrensel hukuku uygulamak üzere değiştirmek lazım ama AK PARTİ hiçbir zaman bunu istemedi, bilakis hâkimin kafasına kendi hukuk anlayışını yerleştirmeye çalıştı, olmadı kendi teşkilatında görev yapanları hâkim yaptı. Bugün yargının sorunu öncelikle geniş anlamda ceza hukukuyla ilgilidir, haksız tutuklamalar, hukuksuz yargılamalar, adaletsiz cezalar, keyfî olarak suç oluşturan eylemleri yargılamamak, suç olmayanları yargılamak, yargıya siyasi müdahaleler; bugün yargının öncelikli sorunları bunlar. Sözde reform yapıyorsunuz ama bunlarla ilgili hiçbir şey yapmıyorsunuz. Şimdi bir de çoklu baro istiyorsunuz, Barolar Birliği seçim sistemini değiştiriyorsunuz.

Barolar kamu tüzel kişiliğidir. Kamuda ikilik olmaz. Kamuda ikilik olursa paralel devletten bahsetmek gerekir. Gerçi paraleli size mi anlatacağız? Ne boş bir çaba! Çünkü paralel sizin uzmanlık alanınız, paraleli en iyi siz bilirsiniz. Tarihî görevimizi yapıyor ve sizi yine uyarıyoruz: Bunu yapmayın, her zamanki gibi yine pişman olursunuz. Sizin barodan, baroculuktan anladığınız “Baro başkanı benimle aynı siyasi görüşte mi, değil mi?”dir. Baro avukatı temsil eder, avukatın durumu ne, umurunuzda mı; mahkeme salonunda hâkime, savcıya karşı ne, dışarıda müvekkile karşı ne; daralan iş potansiyeli; küçülen pasta; artan avukat sayısı; düşen gelirler; avukat kirasını ödeyebiliyor mu, BAĞ-KUR’unu ödeyebiliyor mu, evini geçindirebiliyor mu mesleğin sorunları bunlar. Var mı bunlara çözümünüz? Yok. Tek derdiniz “Baro başkanı kim olsun, Barolar Birliği Başkanlığına kim seçilsin.” Bırakın bu işleri. Hukukun üstünlüğünün peşinde olanlar için bu en son konuşulacak şeydir. Hukukun üstünlüğü hâkim kılınsın da baro başkanı kim olursa olsun hiç kimsenin umurunda olmaz.

Soruyorum: Nasıl olacak çoklu baro? Barolar arasında rekabet mi yaratacaksınız, rekabet hangi konuda olacak, üyelerine disiplin cezası veren barolar, vermeyen barolar veya az ceza veren barolar mı olacak, barolar nasıl ayrılacak, siyaseten mi ayrılacak? Sizce sağcı-solcu diye mi ayrılacak? İnanan-inanmayan diye mi, ak-kara diye mi ayrılacak? Yoksa sarayın avukatları-milletin avukatları diye mi ayrılacak? Bence, yapmak istediğinizi en iyi anlatan tarif budur. Sarayın avukatları bir tarafa, milletin avukatları öbür tarafa. Size “bölücüsünüz dendiğinde kızıyorsunuz, o yüzden demiyorum. Siz avukatın cübbesine düğme dikmeye, ilik açmaya çalışıyorsunuz. Unutmayın avukat cübbesine düğme de diktirmez, ilik de açtırmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu dünya üzerinden ne diktatörler ne hukuk tanımazlar ne hak bilmezler geldi geçti. Onların hiçbirisinin şimdi esamesi yok ama hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün olmazsa olmazı gerçek hukukçu avukatlar hâlâ var, barolar hâlâ var, savunma hâlâ var, sonsuza dek de olmaya devam edecekler. Faşizm, bir çok kişiyi korkutur ama en çok kimi dehşete düşürür biliyor musunuz, hukukçuları. Hukukçu faşizmi görünce korkmaz ama dehşete düşer çünkü faşizm önce hukuku yok eder. Tarih boyunca faşizmin ağına düşen mağdurların en yakınında her zaman ona yardım etmek için çırpınan bir hukukçu olmuştur. O yüzden faşizmin vatandaşa ne yapabileceğini en iyi hukukçular, avukatlar bilir ve faşizmin ayak seslerini duyduklarında dehşete düşerler. Sizin döneminizde insanların yürümesi yasak ama yandaşın yürütmesi serbest. Üzerinde avukat cübbesi olan baro başkanlarının Ankara’ya girmesi yasak ama üzerinde hâkim cübbesi giymiş FETÖ’cülerin kozmik odaya girmesi serbest. Devriiktidarınızda Ankara Büyük Şehir Belediyesinin Ankara’ya sokmadığınız baro başkanlarına yağmurdan korunmaları için çadır kurması yasak ama sizin teröristlere Habur’da çadır mahkemesi kurmanız serbest. Baro başkanları üzerlerine takım elbise giyip otomobilleriyle gelselerdi Ankara’ya girişleri serbest olurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Ancak cübbelerini giyip yürüyerek geldiklerinde Ankara’ya girmelerini yasakladınız. Çünkü siz hukuktan korkuyorsunuz, hukuktan. Baro başkanlarını yıldırmak için tuvalete gitmelerini bile engellemeye çalıştınız. En insani durum bile sizin baskı ve yıldırma politikanızı uygulayabilmeniz için bir fırsat. Pes yahu! İnsanlıktan istifa etmiş bir zümrenin son zalimliğiydi bu. “Bu kadar da olmaz.” dediğimiz ne varsa devriiktidarınızda oldu, oluyor.

Ey milletim, avukata, baro başkanına bunu yapan sana ne yapmaz. Sizin isteğiniz, barolar konuşmasın, avukatlar konuşmasın, hukukçular konuşmasın, bilim insanları konuşmasın, gazeteciler konuşmasın, yazarlar konuşmasın. Ya kim konuşsun? Troller konuşsun, yandaşlar konuşsun, şakşakçılar konuşsun, yalakalar konuşsun, istediğiniz bu. Kötüsü, bunu millete demokrasi diye yutturmaya çalışıyorsunuz. AKP zihniyetinin herkesin susmasını istediği bu otoriter yönetim anlayışını tarif etmek için sadece “demokrasi” kelimesi yetmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Bu yaşadıklarımız olsa olsa ileri demokrasi olmalıdır, yerseniz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim.

Sayın Özel, Sayın Hakverdi, Sayın Kaya, Sayın Yalım, Sayın Sümer, Sayın Antmen, Sayın Ünver, Sayın Biçer Karaca, Sayın Bulut, Sayın Kayışoğlu, Sayın Keven, Sayın Göker, Sayın Demirtaş, Sayın Erdan Kılıç, Sayın Tığlı, Sayın Şevkin, Sayın Özdemir, Sayın Şahin, Sayın Adıgüzel, Sayın Kılınç.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.45

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Teklifin 24’üncü maddesi üzerinde Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yerinde.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 25’inci madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Arslan Kabukcuoğlu                           Ayhan Erel                          Fahrettin Yokuş

                Eskişehir                                    Aksaray                                  Konya

              Şenol Sunat                          Aydın Adnan Sezgin                     Yasin Öztürk

                 Ankara                                       Aydın                                   Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol Sunat. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Değerli milletvekilleri, 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bugün burada hukuk muhakemelerinden konuşuyoruz. Haktan, hukuktan sözde söz ediyoruz ve en önemlisi adaletten bahsediyoruz. Peki, adaletin ne demek olduğunu anlayabiliyor muyuz sayın milletvekilleri? Adalet demek, hak edene hakkını vermek demek. Adalet, insan kayırmamak, adil olmak demek. Adalet, kul hakkı yememek, yetim hakkı yememektir. O yüzden deniliyor ki: “Devletin dini, adalettir.” Peki, soruyorum sizlere: on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarında yandaşlarınızın dışında hakkı yenmeyen bir kesim kaldı mı? Çiftçisinden esnafına, EYT’lisinden ve birbirinden farklı emekli maaşı alan emeklilere, yoksulundan işsizine, imtihanlarda kazandığı hâlde hakkı yenen gençlere, atanamayan öğretmenlerden engellilere… Uzayıp giden bir liste. Engelli demişken değerli milletvekilleri, kamuda çalıştırılacak engelli personel için ilan edilen kadro sayısı ile göreve başlayan engelli memur sayısı arasında 2012-2019 yılları arasında ilan edilen kadrolarda 3 bini geçen kadro boş duruyor. 2019 ve 2020’de yeni kadro ihdas edildi mi, bu sayıyı da bilmiyoruz. Engelli KPSS imtihanını kazanmış olmasına rağmen engelli kardeşlerimiz neden atanmadı, neden hakları yeniyor? Ayrıca bu pandemi sürecinde Ekim 2020’de yapılacak Engelli KPSS imtihanına girecek engelli vatandaşların başvuru süresinin uzatılması konusunda çağrıda bulunmuştum. Çünkü, pandemi sürecinde engelli kardeşlerimiz başvuramadılar, hastanelerden rapor alamadılar. Tekrar ediyorum, bu kardeşlerimizin başvurmaları için acilen yeni bir başvuru tarihi belirlemek gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, sıra bir türlü ele geçirilmeyen barolara geldi. Avukatlık kanun teklifi hiçbir baronun ve baroların üst kuruluşu olan Türkiye Barolar Birliğinin, üniversitelerin, akademisyenlerin -ve benzerlerinin- görüşü alınmaksızın sarayda hazırlandı. Anayasa tarafından düzenleme altına alınmış bir meslek kuruluşu olan, en önemli görevleri arasında hukukun üstünlüğünü, sosyal hukuk devletini, insan haklarını savunmak ve korumak olan baroları da artık yok etmek için karar aldınız. Yargıyı tamamen bağımlı hâle getirmektir dileğiniz. Ele geçiremedikleri, sözünü geçiremedikleri barolar ve meslek kuruluşları böl, parçala ve yönet taktiğiyle ele geçirilerek dize getirilmek isteniyor. Avukatları ve meslek kuruluşlarını siyasetin kucağına atmaya kimsenin hakkı yoktur sayın milletvekilleri. Getirilmeye çalışılan Avukatlık Kanunu değişikliğinin iki önemli unsuru var. İstiyorsunuz ki iktidarın hukuka uymayan yanlışlarını eleştiren baroların sesini kısmak; böylece böl, parçala, yönet yöntemlerini uygulamak. Bu bir FETÖ taktiğiydi, bunu uygulamaya çalışıyorsunuz. Bir dönem sendikalar üzerinde yapılanlar şimdi de meslek kuruluşları üzerinde yapılmak istenmektedir. Alternatif çoklu baro sisteminin çok büyük sakıncaları var, çekin bu yasa teklifini. Türkiye hukuk devleti olmaktan uzaklaştırıldı; kanun devleti ve parti devleti hâline geldi, buna asla hakkınız yok.

Şimdi işçilerin kıdem tazminatını yok etmek üzere yine hazırlık yapıyorsunuz. “Tamamlayıcı emeklilik sistemi” denilerek makyajlanıp sunulan teklif kıdem tazminatını kuşa çevirmek, yok etmek üzerine planlandı. Ayıptır, yazıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Hem işverenlerin hem de işçilerin gündemi bu zor şartları nasıl aşacağı yönündeyken yaşadığımız bu süreçte böyle bir teklifin gündeme getirilmesi, tartışılması hem işverenler açısından hem de işçiler açısından çalışma hayatının huzurunu bozmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biz bu ülkenin ekonomisini nasıl düzeltelim diye düşünen yok. Türk milletini nasıl zenginleştirelim diye düşünen yok. Gençleri istihdam edecek alanları nasıl açarız diye düşünen yok. Eğitim kalitesini nasıl artırırız diye düşünen yok. Fakirliği, yoksulluğu nasıl önleyelim diye düşünen yok. Biz İYİ PARTİ olarak projelerimiz ve programlarımızla bu millete hizmet etmeye hazırız. Siz yönetemiyorsanız biz varız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Özyürek…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas ili Gölova ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle zarar gören esnafın bir an önce tespit edilerek gereğinin yapılmasını arz ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bugün Sivas ilimizin Gölova ilçesinde yaşanan sel nedeniyle ciddi anlamda yollarımız ve esnaflarımız zarar görmüştür. Zarar gören esnaflarımızın bir an önce tespit edilerek devletimizin onlara sahip çıkmasını talep ediyor ve gereğinin yapılmasını buradan arz ediyorum. Gölovalı hemşehrilerime de buradan geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Teşekkürler Sayın Başkanım.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde geçen “hâkimin” kelimesinden sonra gelmek üzere “varsa taraf vekillerinin de” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

               Hüda kaya                               Züleyha gülüm                          Murat Çepni

                 İstanbul                                     İstanbul                                   İzmir

            Hasan Özgüneş                            Şevin Çoşkun                    Mehmet Ruştu Tiryaki

                  Şırnak                                        Muş                                    Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerine sizlerle görüşlerimi paylaşacağım. Sizlerle görüşlerimi paylaşacağım diyorum ama aslında böyle bir yöntem yok çünkü yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. Madde üzerinde görüşlerimizi paylaşabilmek için usulen bir önerge vermek zorunda kalıyoruz, bu da böyle bir önerge.

25’inci maddeyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim ama ondan önce üç konu var özellikle paylaşmak istediğim. Profesör Doktor Haluk Savaş’ı kaybetmişiz. Emin olun bir kişi daha sizden alacaklı gitti. Öbür dünyada her iki eli yakanızda olacak binlerce kişi olacak, bunlardan bir tanesi de Haluk Hoca olacak. Haluk Hoca’ya “terörist” dediniz, Haluk Hoca’yı yargıladınız, Haluk Hoca beraat etti, aklandı, göreve iade etmediniz, göreve iade etmediğiniz gibi yurt dışına çıkmasını bile engellediniz. Aylarca tedavi göremedi ve sonunda “BİMER’e başvurun” dediniz, “Oraya başvurun.” dediniz. Dokuz ay sonra yurt dışına tedaviye gidebildi ve tedavisinden sonuç alamadı, onu da kaybetmişiz, mekânı cennet olsun. Ama bir daha söylüyorum, emin olun öbür dünyada her iki eli de yakanızda olacak.

Şimdi, insan hakları ihlalleriyle ilgili bir sürü şey söylüyoruz, hak ihlallerini söylüyoruz, bakın çok somut şeyler söylüyoruz. Emin olun burada söylediğimiz şeyler hamasi şeyler değil. Bakın, işkencenin fotoğrafını paylaştık sizinle, bundan daha somut ne olabilir. Kaç tane vaka görülebilir işkencenin fotoğrafının paylaşıldığı? O kadar talihsiz bir iş yaptınız ki İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Başkanını çıkardınız ve bu işkenceyi ona savundurdunuz bugün burada bu kürsüde. İşkenceyi savundu. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Başkanı, valinin söylediğini tekrar etti. Ne dedi: İşte balkondan atlarken operasyon köpeği saldırmış da, şöyle olmuş da, böyle olmuş da, terör örgütü üyesi olmaktan aranıyormuş da… Nerede aradınız? Diyarbakır’da yaşıyor, herkes biliyor, saklanan birisi değil. Arkadaşımız, siyaset yapan, bizim yerel yönetimler kurulu üyesi olan bir arkadaşımız. Kaçıyormuş da, saklanıyormuş da, gecenin bir yarısında evini basıyorsunuz. En büyük insan hakları ihlallerinden birisi budur. Bakın, FETÖ döneminde biz ne diyorduk? Diyorduk ki: “Eğer sabah kapınızı çalan sütçü değilse, bilin ki o ülkede insan hakları ihlali vardır.” Ya bırakın sabahı, gece saat on ikide ev basıyorsunuz, gece saat ikide ev basıyorsunuz, gece saat dörtte ev basıyorsunuz, her evin kapısını kırıyorsunuz istisnasız, otuz saniye beklemeden, sonra çilingirle o kapıyı yaptırıyorsunuz, daha önce de söyledim, size yakın kişilere oradan menfaat temin ediyorsunuz. Bu kadar büyük vicdansızlık olmaz.

Üçüncü şey barolar meselesiyle ilgili. Gerçekten yandaş sendika yarattınız, ben size bunu uzun uzun anlatabilirim. Burada aramızda milletvekili olarak bulunanlardan o yandaş sendikanın yöneticileri de var. Başka konfederasyonların başkanı da var burada. 40 bin üyeli bir sendika birkaç yıl içerisinde nasıl 1 milyon üyeli oldu? On üç yıl içerisinde 40 bin üyeye ulaşan bir sendika sizin iktidarınız döneminde birkaç yıl içerisinde 1 milyona ulaştı. İşte siz barolarla ilgili yapacağınız yasa değişikliğiyle tam olarak bunu yapacaksınız, yandaş baro oluşturacaksınız, yandaş baro. Ve sonra bunu hukuku savunan kurumlar olarak bize yutturmaya çalışacaksınız öyle mi?

Son olarak şu teklifle ilgili bir şey söylemek istiyorum. Bakın, bilirkişilik kurumu gerçekten ciddi bir sorun yani sorun yaratan bir alan. Siz 2016 yılında yine bir yasa teklifi getirdiniz ve Bilirkişi Kanunu, çıktı fakat bu yasa bilirkişilik kurumuyla ilgili temel sorunları çözmedi. Neden? Çünkü yargıçların sırtında o kadar çok iş yükü var ki istemedikleri hâlde zaten dosyaları bilirkişilere gönderiyorlar. Karşıda bir yargıç var, yargıcın karşısında iki taraf var, her ikisinin de birer vekili var -avukat- ve o yargıç “bilebilecek bir kişi” diye dördüncü bir avukata dosyaları gönderiyor. Türkiye’deki bilirkişilik kurumu böyle yürüyor.

Ben size sabaha kadar bunun eksiklerini sayabilirim ve emin olun, buradaki hukukçu arkadaşlarımızın büyük bir bölümüyle de bu bilirkişiliğin eksikliği, sorunları konusunda ortaklaşabiliriz. Ama bu teklifin içerisinde sadece bir şeyi getiriyorsunuz bilirkişilikle ilgili. Ne, biliyor musunuz? Zar zor bilirkişiden bir rapor aldınız. O bilirkişi raporunu incelemek için süre verdiniz taraflara. Taraflar da o süre sonunda incelediler, ona karşı beyanda bulunacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Şimdi diyorsunuz ki: Eğer bu süre içerisinde çözemezse yani hani diyeceklerini anlatamayacak durumdaysa iki haftalık süre daha vereceksiniz taraflara. Bu mudur yani? Bilirkişilik kurumunun Türkiye’deki en büyük sorunu bu mudur? Çözecekseniz buradan mı başlayacaksınız? Gerçekten, 57 maddelik koca HUMK kanunu içerisine bilirkişilikle ilgili koyduğunuz tek madde o, o da hiçbir soruna palyatif bile çözüm olamayacak diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, konuşmacı sabahleyin bu konuyu tartıştığımızda muhtemelen burada değildi. O yüzden duyamamış olabilir. Bir daha söylemek isterim: AK PARTİ işkenceyle mücadele için çok büyük mesai harcamış, bedel ödemiş bir parti.

Başından beri söyledik, bir daha söylüyoruz: Biz işkenceyi “insanlık suçu” olarak kabul ediyoruz. İşkenceye karşı sıfır tolerans olmasını savunan bir partiyiz. Bununla ilgili, işkence suçlarının zaman aşımına konu olmaması gibi birçok yasal mevzuatı burada beraber geçirdik. Dolayısıyla, burada, ilgili kişi terörist midir değil midir, suçu var mıdır yok mudur, güvenlik güçlerinin güç artırımı var mıdır yok mudur; yargıya intikal etmiş anladığım kadarıyla ama ben prensibi söylüyorum.

Burada yüksek sesle bağırılarak -bir grubu ilzam edercesine- sanki işkenceyi savunuyormuşuz gibi itham edilmemizin doğru olmadığı, haksızlık olduğu kanaatindeyim. Bu ülkede on sekiz sene önce…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Savunduğunuz için cevap verdik.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Peki, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, bunu bile dinleyemiyorsunuz Allah aşkına ya!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Dinliyoruz, dinliyoruz. Sabahtan beri de buradayız Sayın Turan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İşkenceye karşıyız diyoruz, onu dinlemiyorlar Sayın Başkan ya.

57.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkür ederiz.

İşkenceye karşı olmak; işkence suçunu işleyenleri görevden almak, soruşturma açmak, dava açmak ve hatta tutuklanmasını, en azından iktidar olarak bu iradeyi ortaya koymayı gerektirir.

Şimdi ben bu arada kararları toplamaya devam ediyorum. Son gelen rakam… Çünkü ısrarla İnsan Hakları Komisyonu Başkanı bize dedi ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararı yoktur.” Bu sayılar arttı, 2010’dan sonra verdiği karar sayısı 7, daha önce söylemiştim ama AİHS madde 3 işkence yasağı ve kötü muamele yasağı ve etkin soruşturma yokluğu başlıklarını da içerdiği için -2010 ve sonrası bütün ihlaller toplamda- AİHM’nin 3’üncü madde bağlamında 327 ihlal tespiti var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu rakamlar şu anda mevcut. Ayrıca Anayasa Mahkemesinin 2012-2018 yılları arasında 68 ihlal kararı var.

Sayın Başkan, Rojbin Çetin meselesi yeni bir mesele olduğu için buraya getirdik çünkü hâlâ valilik açıklaması üzerine İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı bir açıklama yapmadı ve bugün -maalesef mecburen söyleyeceğiz çünkü bu çok korkunç bir tablo oluşturdu- İnsan Hakları Komisyonu Başkanı işkenceyi savundu ve sahiplendi. Bizim beklentimiz: Sayın Turan’ın söylediklerine atfen söylemiyorum, bu işkence yapanların -o 100 kişi kimdir? Üç buçuk saat işkence yaptılar- bunun hesabını vermelerini bekliyoruz. Aklanmaları hâlinde bunun peşini bırakmayacağımızı söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 290’ıncı maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümledeki “yazılır” kelimesinin, “eklenir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Aysu Bankoğlu                             Murat Bakan               Özkan Yalım

                  Bartın                                        İzmir                         Uşak

          Sevda Erdan Kılıç                            Metin İlhan                      Ali Haydar Hakverdi

                   İzmir                                      Kırşehir                                  Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Ali Haydar Hakverdi.

Buyurunuz Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Torba kanun teklifinin 25’inci maddesi üzerine söz aldım. 25’inci maddeyle 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 290’ıncı maddesine bir cümle ekliyoruz ve bu eklediğimiz cümleyle de hâkime keşif tutanağına keşif sırasındaki gözlemlerini yazmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu madde aslında bizce uygun bir madde değil. Gerekçesi şu: Zira hâkimler dosya üzerinde herhangi bir not almayı bırakın, şifahen herhangi bir beyanda dahi bulunmaya çekinirlerken hâkimleri keşif tutanağında böyle bir maddeyi dercetmeye ya da gözlemlerini yazmaya zorlarsanız hâkimler ciddi sıkıntı yaşar. Bu sebeple de aslında bu maddeyi ne amaçla buraya koyduğunuzu biz anlayabilmiş değiliz ama amacın da maalesef imza sahibi milletvekili arkadaşlara ait bir amaç olmadığı kanaatindeyim, biraz sonra açıklayacağım.

Şimdi, bu torba yasa teklifine baktığımızda birkaç süre değişikliği dışında reform olarak değerlendirilebilecek herhangi bir husus tarafımızdan gözlenmemiştir. Şimdi, ismi “yargı reformu strateji belgesi kapsamında hazırlanan ikinci paket” ama paketi açtığımızda maalesef reform niteliğinde herhangi bir şey yok. Hatta yönetmelikle değiştirilme ihtimali olan şeyleri bile yazmışsınız buraya ve maalesef burada reform olarak savunmak zorunda kalıyorsunuz.

Kanaatimizce de teklifi imza sahipleri zaten hazırlamadı. Nereden geldi? Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu ile Adalet Bakanlığından birkaç kamu görevlisi arkadaşımız bir araya geldi ve bu metni hazırladılar. Sonra da bu metni Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekiline ve bir kısım milletvekili arkadaşımıza imzalattıktan sonra onların aracılığıyla da Meclis Başkanlığına sundular. Aslında, kendilerinin hazırladığı bir yargı paketinin de olmadığı ve başka taraftan hazırlandığı kanaatindeyiz. Şimdi niye söylüyoruz bunu? “Ne fark eder?” diyorsunuz. Anayasa referandumundan önce sizler şunu savunuyordunuz, milletten şöyle oy istediniz, dediniz ki: “Kanunu milletvekilleri yapacak ve güçlü Meclis olacak.” Şimdi, geldiğimiz noktada ne kanun yapabiliyoruz ne Meclisin eski itibarı kaldı. Ama, mevcut hâlden AK PARTİ milletvekillerinin kendileri de rahatsızken maalesef inanmadan bu sistemi savunmak zorunda kalıyorlar, ben böyle düşünüyorum.

Şimdi, aslında tam da bu durumla ilgili -hukukçu milletvekili arkadaşlarım bilir- bir hikaye var, bunu sizinle paylaşmak istiyorum. Bir kasaba merkezinde çok işlek bir caddede caminin tam karşısına bir meyhane açılmış. Tabii, imam bu duruma sinirlenmiş ve meyhanenin kapatılması için girişimlerde bulunmuş ama bu girişimlerden sonra bir taraftan da her gün ama her gün Allah’a dua ediyormuş, diyormuş ki: “Allah’ım ne olur bir yıldırım düşür, şu meyhane yerle bir olsun.” Bu duayı cemaatle birlikte de yapmış. Aslında kasabada imamın bu duasını duymayan kimse kalmamış. İmam her gün ısrarla ısrarla “Allah’ım ne olur bir yıldırım düşür, şu meyhaneyi yerle bir et.” diyormuş. Gün gelmiş, aradan birkaç gün geçmiş, bir gece yarısı yağmur, fırtına, boran, şimşek, gök gürültüsü derken meyhanenin tepesine bir yıldırım düşmüş, meyhane yerle bir olmuş. Ertesi sabah meyhaneci hemen koşmuş mahkemeye müracaat etmiş. Demiş ki: “Benim meyhanem imamın dualarıyla yerle bir oldu, imam benim zararımı tazmin etsin.” Mahkeme kurulmuş, deliller toplanmış, tanıklar dinlenmiş, karar günü geldiğinde de taraflar bir araya gelmiş. Hâkim şöyle bir dilekçeye bakmış, bir taraftan da taraflara bakmış. Bir tarafta bir meyhaneci ve meyhanesinin duayla yıldırım sonucu düştüğünü savunuyor. Bir tarafta da imam, ya duayla yıldırım düşer mi diye savunuyor. Şimdi AK PARTİ’li milletvekillerimin işi gerçekten zor. Burada davacının ve davalının da işi zor, hâkimin de işi zor ama AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımın da gerçekten işi zor. Neden? Hani, dediniz ya: “Güçlü Meclis, yasaları biz yapacağız.” Bugün getirdiğiniz Avukatlık Kanunu’ndaki değişiklere dair de inanmıyorsunuz ama savunmak zorunda kalıyorsunuz. Ben sizler için şunu isterim: Allah kimseyi ama hiç kimseyi inanmadığı bir şeyi savunmak zorunda bırakmasın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Âmin.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyle ilgili 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Arslan Kabukcuoğlu                           Ayhan Erel                          Fahrettin Yokuş

                Eskişehir                                    Aksaray                                  Konya

        Aydın Adnan Sezgin                         Yasin Öztürk

                  Aydın                                       Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 26’ncı maddesiyle 6100 sayılı Kanun’un Beşinci Kısmının İkinci Bölümünün “Hükmün Tashihi ve Tavzihi” şeklinde olan başlığı “Hükmün Tashihi, Tavzihi ve Tamamlanması” şeklinde değiştirilmiştir.

Maddeye baktığımızda, bu getirilen teklifle birlikte buradaki bir boşluk doldurulmaya çalışılıyor. HMK’de hâkimlerin vermiş olduğu hükümde zaman zaman düzeltmeye ihtiyaç duyulan kısımlar meydana geliyor veya açıklama ihtiyacı hissedilen hükümde bölümler yer alıyor. Taraflar mahkemeye verdikleri bir dilekçeyle hükmün düzeltilmesini veya açıklığa kavuşturulmayan bölümlerin açıklanmasını talep edebiliyorlardı ancak bazı zamanlarda da teknolojinin azizliğine uğrayarak hâkimlerin kes-kopyala-yapıştır uygulamasından dolayı zaman zaman hükümlerin eksik olduğunu ve dolayısıyla hükümde bir anlam bütünlüğünün olmadığı ortaya çıkıyordu. Getirilen bu düzenlemeyle de eksik kalan ve kes-kopyala neticesinde hükmü eksik yazılan hükümlerin tamamlanmasına bir dilekçeyle imkân sağlanmıştır. Kanun teklifi bu yönüyle bir eksikliği gidermektedir, dolayısıyla kanaatimizce uygun bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz gibi Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından üretim kapasitesinin artırılması ve dışa bağımlılığın azaltılması amacıyla çiftçilerimize destekleme ödemeleri yapılmaktadır. Sayın Tarım Bakanının 18 Haziranda yatacağını söylediği yağlık ayçiçeği desteği başta Aksaray Eskilli çiftçilerimiz olmak üzere Türkiye’nin birçok yöresindeki çiftçilerin maalesef henüz hesaplarına yatmamıştır. Sayın Bakanın bu beyanlarına güvenerek alacaklılarına karşı çiftçiler, bu tarihi vade olarak vermişler ancak hesaplarına para yatmadığı için çiftçilerimiz alacaklılar karşısında mahcup duruma düşmüşlerdir ve sözünü tutamama gibi bir durumla karşı karşıya kalmışlardır. Devlet desteği en az bir yıl sonra vermekte, ayçiçek için ton başına 400 TL ödeneceği söyleniyor ancak askıda olan listelere bakıldığında bu rakamlardan kesinti yapıldığı ve çiftçilerimize 400 lira ödeme yapılmadığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Suriyeli mültecilere, Suriyeli sığınmacılara veya Suriye’den gelen vatandaşlara 40 milyar dolar harcıyor ve “Gerekirse bir 40 milyar dolar daha harcarız.” şeklinde beyanda bulunurken ülkemizde üretime katkı sunan, eli öpülesi çiftçilerimize maalesef ödemeler zamanında yapılmamaktadır ve destek paraları da bölük pörçük, parça parça verilmekte ve çiftçilerimizin yaralarına merhem olmamaktadır. Çiftçilerimizin hakları, çiftçilerimizin alın terleri kurumadan kendilerine verilmelidir.

Yine, Hükûmet, yerinde bir kararla, özellikle güneydoğuda bulunan illerimizde, tarımda kullanılan elektrikte yüzde 75’lere varan bir indirim uygulamaktadır. İç Anadolu Bölgesi; devletine, vatanına, milletine, bayrağına sevdalı, kanunlar karşısında tabiri caizse boynu kıldan ince bir şekilde hareket etmektedir. Konyalı, Aksaraylı, Kırşehirli, Karamanlı, Nevşehirli, Niğdeli çiftçilerimizin “Güneydoğuya sağlanan bu avantajlardan biz niçin mahrum bırakılmaktayız, bizim günahımız borcumuzu tamamen ödemekten mi kaynaklanıyor? Biz de borcumuzu ödemeyelim de bize de mi indirim yapılsın.” şeklinde serzenişleri vardır.

Hükûmetin bugünlerde çok zor şartlar altında üretim yapan, tarlasını ekerek milletimizi doyurma sevda ve çabasında olan çiftçilerimize bu katkıyı sağlamalarını bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.37

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Teklifin 26’ncı maddesi üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşlarının verdiği önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.46

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

Teklifin 26’ncı maddesi üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşlarının verdiği önergenin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir.

Sayın Ekinci…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, 31 Temmuz 2018 tarihinde terör örgütünün saldırısında hayatını kaybeden hemşehrisi Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeği Bedirhan’a Allah’tan rahmet dilediğine ve terörün kökü kazınana kadar mücadeleye devam edileceğine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

31 Temmuz 2018 yılında hain terör örgütünün saldırısı sonucu şehit olan hemşehrim Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeği Bedirhan’ımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine sabır diliyorum.

Çok şükür kahraman güvenlik güçlerimiz, şehitlerimizin kanını yerde bırakmadı; bugün olayın faili olan bir terörist etkisiz hâle getirildi.

Herkes şunu bilsin ki terörün kökü kazınana kadar mücadelemiz devam edecektir. Bu mücadeleyi yapan başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve sayın bakanlarımıza buradan bir kez daha şükranlarımı sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN – 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) esas numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde geçen “tavzihi” ibaresinin “açıklaması” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Hüda Kaya                              Züleyha Gülüm                         Murat Çepni

                 İstanbul                                     İstanbul                                   İzmir

            Hasan Özgüneş                            Şevin Çoşkun                         Erdal Aydemir

                  Şırnak                                        Muş                                    Bingöl

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bingöl Milletvekilimiz Sayın Erdal Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

(Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir’in kürsüye avukat cübbesiyle çıkması)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, İç Tüzük’e aykırı bu, İç Tüzük’e aykırı!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ne oldu?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Konuşamaz böyle, konuşamaz!

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (AK PARTİ sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Burası Adliye değil, Adliye; burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Süre hakkım saklı kalsın Başkanım.

Siz “Çıkarın.” deyin, çıkarayım.

BAŞKAN – Efendim?

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Siz deyin, çıkarırım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Aykırı işlem yapıyorsunuz, olur mu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, bir durun!

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz.

Sayın Aydemir, maksat hasıl olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Bitti, o kadar işte ya! Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bu cübbe hiçbir iktidara, hiçbir güce, hiçbir egemene, hiçbir krala, hiçbir padişaha tabi olmayan, güce karşı sürekli mücadele etmiş olan avukatların cübbesi.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Eğer siz şu anda konuşuyorsanız avukatlar sayesinde konuşuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, ne oluyor böyle ya?

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, deminden beri “Türkiye’de işkence yok.” diye ve aleni bir şekilde yapılan işkenceleri aklamak için Meclis İnsan Hakları Komisyonu gelip işkence iddiasının olmadığını savunmak zorunda kaldı. Bu, AKP Grubu için utanç verici bir durumdur. Bu, utancınızdır, tarihe geçtiniz.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Öyle bir şey yok çünkü!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, bundan daha dört gün önce, 82 milyonun huzurunda naklen yayın… Arkadaşlar, baro başkanları da seçilerek geliyor, seçim sonucunda avukatlar tarafından seçiliyorlar ve “Baro Başkanı” unvanını alıyorlar. İşte, bu AKP iktidarı seçilmiş baro başkanlarına 82 milyonun huzurunda başkentte alenen işkence yaptı, sizler işkence yaptınız -işte, AK PARTİ Hükûmeti işkenceci bir Hükûmettir- hem de bütün halkın huzurunda avukatlara yönelik yaptınız bunu.

Bakın, arkadaşlar, avukatlar, mesleğin doğası gereği, tabiatından kaynaklı hak savunuculuğu, özgürlük savunuculuğu yaptığı için hiçbir güce, hiçbir iktidara, hiçbir padişaha; bu, tek adam olsa bile, 1.100 odalı sarayından buyursa bile hiçbir zaman ama hiçbir zaman pabuç bırakmazlar. Bu hak savunuculuğu avukatlık mesleğinin tabiatında olan bir husustur; bundan dolayıdır ki hiçbir güç barolara, avukatlara istikamet veremez, menzil çizemez.

Bakın, özellikle, tarihten yargının durumuyla ilgili iki çarpıcı örnek vermek istiyorum: Değerli arkadaşlar, İslam öncesinde Hazreti Ömer’le birlikte Sad bin Ebu Vakkas isminde bir kişi (AK PARTİ sıralarından “sahabe, sahabe” sesleri) 200 develik bir kervanla İran’a bir sefer yapar; bu, ticari bir seferdir ama gittikleri zaman bu 200 develik kervanları orada talan edilir. Tabii, üzerlerinde maddi anlamda hiçbir para, altın da kalmadığı için bir hancıya sığınırlar, hancıya durumlarını anlatırlar. Hancı da der ki: “Siz İran’ın Hükümdarı, Padişahı Nuşirevan’a başvurun.” Hiçbir inançları ve umutları olmadan Nuşirevan’ın huzuruna çıkarlar, derler ki: “Başımızdan böyle bir vaka geçti, böyle bir vaka yaşadık.” Nuşirevan da uğramış oldukları bütün zararlarını karşılar, 200 deve ve altınları da kendilerine iade eder; Ebu Vakkas ve Ömer’e der ki: “Siz bu şehri terk ederken iki ayrı kapıdan çıkın.” Tabii, bu çıkışta da bir kapıda Nuşirevan, Padişah kendi oğlunu astırmış; diğer kapıda da vezirini astırmış bir durumda. İşte, Hazreti Ömer’in adaletini size hatırlıyorum. Adil olun, adaletten her koşul ve şartta hiçbir şekilde ayrılmayın, hukukun üstünlüğüne inanın; tek kişinin, sarayın hukukuna, üstünlüğüne inanmayın. Burada 90 hukukçu vekil var. Hepinizin vicdanına sunuyorum. Bu tek kişinin iradesi dışında bir tasarruf mudur? Adalet Bakanına şu soru soruldu, denildi ki: “Barolarla ilgili bir düzenleme yapılacak.” Adalet Bakanı aynen şu cevabı verdi, dedi ki: “Bizim gündemimizde böyle bir tasarı yok.” Bir gün sonra, saray, “Barolarla ilgili çalışma başlatın.” dediği zaman Adalet Bakanının haberi oldu arkadaşlar. Bakın, ülkeyi yönetemiyorsunuz, Adalet Bakanının bile barolarla ilgili bir düzenleme yapılırken bu işten haberi yok, vah ki vah hâlinize! Bütün iradenizi maalesef ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Meclis Genel Kuruluna, buraya gelen, iktidar partisine mensup olan her milletvekili arkadaşımız -âdeta yarışa girercesine- varlıklarını saraya armağan etmek için yarış içerisindeler.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Siz de PKK’ya mı varlığınızı armağan ediyorsunuz?

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, adalet armağan işi değildir. Bakın, buna inanın, adalet bir gün size de lazım olacak.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Siz de PKK’ya mı varlığınızı armağan ediyorsunuz?

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Baroları işportaya düşürmeyin. Bakın, şuradan söylüyorum: Bu baro yasası değişirse, eğer bunu geri çekmezseniz bakın, buna adınız gibi emin olun, AK PARTİ’nin içerisinden nasıl barolar çıkacak; pelikancılar çıkacak, İskender Paşacılar çıkacak, Menzilciler çıkacak, her etkin grup tarikatın bir barosu olacak, bunu yapmayın. Adaletle, adaletin temel direği olan savunma mekanizmasıyla ve onun kurumsal temsilcisi barolarla oynamayın; sarayın akıl tutulmasına ortak olmayın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir’in görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Parlamento millî iradenin tecelligâhıdır. Bu Avukatlık Kanunu’nu, barolara ilişkin düzenlemeyi bilerek, isteyerek, planlayarak, analiz ederek, farklı görüşleri dinleyerek ve bu çerçevede, katılımcı demokrasinin bir gereği olarak ve baroların Anayasa’da ve yasada belirtilen görevlerini de dikkate alarak Meclisin gündemine getirdik, AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları getirdi.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Adalet Bakanının haberi yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha, eğer, bu ülkede baroları kendi arkabahçeniz olarak görüyorsanız bunlardan sakınacaksınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, şu karar. Bu karar şu anda kürsüden bağıra bağıra savunulan bir baronun yönetim kurulundan çıktı. Ne diyor, okuyayım, dikkatle dinleyin çünkü bunları savunurken tarih nezdinde de mahkûm olacaksınız, bunun farkında olun. Bakınız, İstanbul Barosunun kimin arkabahçesi olduğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – 78 baro karşı çıkıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız “İstanbul Barosu” diyor, İstanbul Barosu; kimin arkabahçesi? Diyor ki: “Müşteki -şikâyet eden- Şerdil Dara Odabaşı.” Herhâlde tanıyorsunuz.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Seni de tanıyoruz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şikâyetinin konusu şu: “Kendisi de avukat olan müşteki Şerdil Dara Odabaşı kendisiyle ilgili bir davada avukatın ‘kendisi de avukat olan Kadıköy Belediye Başkanı’ dediği için…” Alt tarafı “Kendisi de avukat olan Şerdil Dara Odabaşı…” demiş. Devamla: “Yerel yönetimler ve yöneticiler yerele hizmet etmek için vardır; yerele düşmanca tavır takınmak için, kişisel hırslarını yansıtmak için değil.” dediği için İstanbul Baro yönetimi ilgili avukat hakkında soruşturma başlatıyor. Eleştiri ne kadar ağır, dikkat ettiniz mi! Biraz önce hatibin kürsüden bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına, milletvekillerine…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İşkenceyi atladın sen, o savunulmaz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …millî iradenin tecelligâhında inanılmaz hakaretler yapacak, biz bunlara “Eyvallah!” diyeceğiz ancak İstanbul Barosu bu ahlaksızlığa, bu hukuksuzluğa maalesef hukuku peşkeş çekecek. Biz bunu kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Barolar, Anayasa’nın ve yasanın öngördüğü çerçevede demokratik bir anlayışla görev yapacak. Bunun hesabını İstanbul Barosundan ve onu savunan iradeden sonuna kadar soracağız.

Teşekkür ediyorum.

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkan, soruşturma için sadece muhakkik görevlendirilmiş.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek Cavit Bey, muhakkik ne demek ya! Böyle bir şey var mı!

Biliyorsunuz, konuyu araştırmışsınız.

CAVİT ARI (Antalya) – Soruşturma açmak zorunda Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tartışmanın bitmesini bekliyorum Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha, soruşturmayı açan da Belediye Başkanı zaten. Bu Belediye Başkanı göreve gelse, yetki alsa ne olacak! Bu ne biçim iştir ya, bu nasıl bir şikâyettir ya. Şikâyetin konusuna bak!

CAVİT ARI (Antalya) – Soruşturma Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklıdır. Bilmiyorsanız öğrenin.

BAŞKAN – Sayın vekiller, değerli arkadaşlar, kendi aramızda konuşmayalım lütfen.

Buyurunuz Sayın Beştaş.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bizden hesap soracakmış!

CAVİT ARI (Antalya) – Senin de kafana yatmıyor ama savunmak zorunda kalıyorsun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onu da tekrar savunacağım. Bak nasıl yürürlüğe giriyor!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, arkadaşlar, lütfen…

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – İnan ki içten söylemiyorsun, elini kalbine koy. Hukukçusun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bu tartışmayı…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sizin Belediye Başkanınız şikâyette bulunmuş.

CAVİT ARI (Antalya) – Şikâyet dilekçesi verdi mi yönetim işlem yapmak zorunda.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O nasıl Belediye Başkanı? Nasıl bir belediye başkanı?

CAVİT ARI (Antalya) – Onun problemi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sizin Belediye Başkanınız.

CAVİT ARI (Antalya) – Ne alakası var!

BAŞKAN – Grup Başkan Vekili diyaloğun bitmesini bekliyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, biz konuşurken de lütfen sessizliğe davet edin, tamam mı, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biraz önce görseydiniz, davet ettiğimi görürdünüz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyursunlar Sayın Başkan.

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, öncelikle şunu söyleyeyim bizim Bingöl Milletvekilimiz sayın Erdal Aydemir on yıl Baro Başkanlığı yapmış bir hukukçudur. Ve cübbesiyle kürsüye çıktığında var olan tepkileri aslında o cübbeyedir işte, o iliklenmeyen cübbeyedir. Unutmasınlar, o cübbeler iliklenmeyecek asla, asla ve asla!

SALİH CORA (Trabzon) – HDP yönetiminde DE ilikliyor milletvekilleri.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Diğeri, Sayın Başkan, yani biz cübbe giyebiliriz, İç Tüzük’te de buna engel bir durum yok, ceketimizi giyeriz, üstüne de cübbemizi giyeriz ama burada barolar tartışılırken avukatların cübbelerine gösterilen tepki aynı zamanda bu teklifin gelmesindeki arka planı da ortaya koyuyor. Şimdi, Sayın Özkan 29 Haziranda -dün- yaptığı bir röportajda şunu söylemiş: “Demokratik katılım ve çoğulcu temsil gerçekleşecek, hukuk ve hukukçu kalitesi artacak, Türkiye hukuki ihtilafların çözüm merkezi olacak.” Ya, bu nasıl bir anlatımdır ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yandaş baroları oluşturacaksın, yandaş avukatlarla yeni barolar kuracaksın, temsilde adaletin dibine dinamit vuracaksın, 3 bin kişi ile 10 kişinin oyunu eşitleyeceksin ve sonra da diyeceksin ki “Çoğulcu bir yaklaşım var.” Buna kendileri de inanmıyor, bunu gayet iyi biliyoruz.

Şimdi, savunmaya sıra geldi. Neden? Çünkü savunma… Biraz önce kendisinden önceki Grup Başkan Vekili dedi ki: “Siyasetin arkabahçesi olmuş barolar.” Eğer, 78 baro muhalefetin -siz de “muhalefetin” dediniz- arkabahçesiyse vay sizin hâlinize! Zaten gidiyordunuz, şimdi bu gidişiniz daha da hızlanmış vaziyette. Bu baro meselesini daha çok konuşacağız ama tutarlılık, tutarlılık; bunu istiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Antmen, buyurun.

61.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Burada, Sayın Grup Başkan Vekilinin, sanıyorum, Avukatlık Kanunu’yla ilgili bir bilgi eksikliği var. Barolara verilen her şikâyet sonrasında avukat hakkında barolar bir soruşturma açarlar, önce savunma isterler avukattan, savunma geldikten sonra muhakkike verirler, muhakkik raporundan sonra bu baro yönetim kurulunda disiplin kuruluna sevk edilip edilmeyeceğine karar verilir, bu da Türkiye Barolar Birliğinde itiraza tabidir. Burada, ayrıca, ortada hiçbir husus yokken Sayın Grup Başkan Vekilinin Kadıköy Belediye Başkanımız Şerdil Odabaşı’nı konu etmesini de kabul etmiyoruz. Sayın Şerdil Odabaşı’yla görüştüm, verilen dilekçeyi gönderecek. Verilen her dilekçe, bir avukat tarafından verilen her dilekçe avukatlığın vakar ve haysiyetine uygun olması gerekiyor, aksi hâlde disiplin suçudur. Bununla ilgili dilekçeyi, karşı tarafın verdiği dilekçeyi Sayın Grup Başkan Vekiline arz edeceğiz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

62.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın ve Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, öncelikle burada iki tartışmayı aynı anda yapıyoruz. Bir tanesi, kendisi avukat olan bir Belediye Başkanı kendisiyle ilgili bir davada, sadece bu kadar, eleştiri sınırında bile değil, böylesi bir konuda hemen avukatı disiplin soruşturmasıyla muhatap bırakmasıdır; birinci konu bu. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Onun gündemle ne alakası var, gündemle ne alakası var?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız “Belediye başkanı sadece yerele hizmet etmek için vardır, kişisel hırsları için değil.” ifadesi çok ağır gelmiş ve Belediye Başkanı hemen şikâyet ediyor; bu bir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Onun gündemle ne alakası var?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için, böylesi bir anlayış bu ülkede Cumhurbaşkanı olsa, yetkili makamlara gelse ben “Vay hâlimize!” derim; bu bir.

İkincisi: Bakınız...

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Yahu baro başkanlarını dövdünüz, dövdünüz; baro başkanlarını dövdünüz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri, lütfen...

Buyursunlar efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, temsil -biraz önce Grup Başkan Vekili anlattı- demokratik temsil diyoruz. Bana birisi çıkıp şunu demesi lazım: 46 bin üyeli İstanbul Barosunda son seçimde 8 bin oy alıp, Baro Başkanlığını ve yönetimini alıp ve Barolar Birliği delegasyonunda yüzde 25 -yüzde 8 oyla yüzde 25- temsil sağlayıp ondan sonra da bize gelip demokrasi dersi veremezler. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Böyle bir yakıştırma yakışmıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, sadece İstanbul, Ankara ve İzmir Baro Başkanlarının aldıkları oy Türkiye’deki toplam avukatların almış olduğu oyun sadece yüzde 15’i. Yüzde 15 alacaksınız, yüzde 100 Barolar Birliğinin yönetimini belirleyeceksiniz, bu nasıl bir demokrasi anlayışı! Bunu kabul etmiyoruz. Demokratik temsili, temsilde adaleti sağlayacağız.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Yakışmıyor, böyle bir yakıştırma yakışmıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bak burada, kitap burada, rakam burada.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Beştaş...

63.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Doğrusu dehşetle izliyorum. Bugün, Sayın Özkan demokratlığa soyunmuş...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Her zaman öyleyim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – ...ama çok garip bir şey var, çok garip bir durum var. Hakikaten dehşetle izliyorum. “Neden?” diyeceksiniz. Çünkü bir baronun yönetim kurulunun disiplin soruşturması açmasını büyük bir haksızlık olarak görüyormuş; ne kadar güzel bir düşünce bu, haksızlığa karşı çıkıyorsunuz. Ya, bu ülkede parti Genel Başkanları rehin hâlâ cezaevinde, bu ülkede belediye başkanları -başkan oldukları hâlde- kendilerine muhalif oldukları için hâlâ cezaevinde. Selçuk Mızraklı, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, kendi fotoğraflarının kendisine gitmesi engelleniyor. AKP sokakta insanlara işkence yapıyor, AKP her türlü zulmü yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Demek ki cevap veremediğinizden konuyu dönüp dolaştırıp buraya getiriyorsunuz. Cevabını verdik kapattık. Demek ki bize verdiğiniz cevap yetmedi, cevabınızı aldınız, cevaplayamadınız, söz sabahki konuya geldi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama bugün nedense bir çoğulcu, bir demokrasi havarisi kesilmiş. Ya, bu teklifi savunmak için buna gerek yok. Sizin bu söylediklerinize ne biz inanırız… Siz konuşurken ben dinliyorum, biraz saygı lütfen, lütfen saygı… Bakın, siz konuşurken -ben grubuma da söyledim, size de söyledim- dinledim sizi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz. Ne yaptığınızı çok iyi biliyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir dinleyin önce, sonra cevap verin, bir dinleyin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Konu ne, konu ne?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir dinleyin, dinleyin. Ne konuşuyorsun şimdi! Ben anlatıyorum, Meclise anlatıyorum. Niye yerinden konuşuyorsun?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen Genel Kurula hitap edelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, yerinden bir Grup Başkan Vekili konuşurken diğer Grup Başkan Vekilinin aralıksız sataşması herşeyden önce şık değil, çirkindir, çirkin bir durum yani. Ben buradan bir şey anlatıyorum. Diyorum ki, bugün demokrasi havarisi kesildi, eyvah ki ne eyvah!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani bu ülkede kendilerine muhalif herkesi bir şekilde terörist ilan eden bir akıl, bugün gelmiş barolarda disiplin soruşturmasını tartışıyor yani ben de size diyorum ki bu politikayla zaten ikiye bölündünüz, yakında 5’e, 10’a da bölüneceksiniz ve gideceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel…

64.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kadıköy Belediye Başkanımızla ilgili çok haksız bir ithamda bulunuldu, olayın gerçeğini söyleyeyim. Yanımda, arkamda hukukçu arkadaşlar var, karşımda çok saygın hukukçular var tüm Mecliste.

Şimdi, bir firma kesinleşmemiş bir alacağı için 170 milyon TL parayı belediyeden istiyor. Bu parayı isterkenki dilekçesinin başına da “Kadıköy Belediye Başkanlığına, kendisi de hukukçu olan Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı” diye yazıyor. Avukatlık etiğinde, mesleki etikte nasıl rekabet yasağı, reklam yasağı varsa bir avukatın mesleğiyle ilgili savunma görevini yapmak dışında, onun seçimle geldiği bir görevde avukatlığını ima ederek “Belediye benim paramı ödesin, bak bir de avukat olacaksın, meslektaşım olacaksın!” iması doğrudan meslek etiğine aykırı olduğu için ve ondan sonra yapılacak her türlü iş ve işlemi idare açısından da sakat gösterebileceği için kendi meslek örgütünün Haysiyet Divanına -onur kuruluna- “Bu yapılan iş doğru bir iş değil, uyarın.” diye söylüyor. “Ben Belediye Başkanı kimliğimle buradayım, paralı pullu işlere ‘meslektaş, kendisi de avukat olan’ diye bir tuhaf imayı niye yapıyor?” diye söylüyor. Bir başka meslektaşı da burada bir meslektaşının meslek onurunun korunması için kullanabileceği dilekçe veya şikâyet hakkını kullanmasını mahzurlu görüyor. Demek ki buradaki durum, Sayın Şerdil Dara Odabaşı’nın yapmış olduğu bir eksiklik değil, bir diğer meslektaşının, şikâyet hakkının kendisine kullandırılması konusunda bir farklı tutum takınmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de bunu bu Meclisin çok değerli hukukçularının bilgisine ve değerlendirmelerine arz ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, son kez olsun mu?

Buyursunlar efendim.

65.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, zaten tartıştığımız konu bu. Demokrasiden, özgürlükten, tahammülden, farklı görüşlere saygıdan bahsediyoruz. “Herkes kendi fikrini hür, özgür şekilde ifade etsin, her mesele yargıya götürülmesin, her konu şikâyet konusu olmasın, biraz tahammül edelim.” deniliyor ve zaman zaman çıkıp bu kürsüden Sayın Cumhurbaşkanımıza “Yahu, niçin Cumhurbaşkanına hakaret suçu var, niçin böyle şikâyetler yapılıyor?” diye şikâyetlerde bulunacaksın, yakınacaksın, sonra da çıkıp gülüp geçilecek bir dilekçeyi disiplin soruşturmasına konu edeceksin; mesele bu.

Bakınız, gönlümüz arzu ederdi ki Kadıköy Belediye Başkanı -böylesi bir dilekçe gelmiş; hani, bu şikâyetleri yapıyorsak- “Yahu, şuna baksana, ne yazmış?” deyip kenara koysaydı; bak, o zaman “tahammül” derdik. Yanlış olarak gördüğümüz mesele bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bunlar şikâyet konusu olursa yarın bu yollar açılır; bizim derdimiz, anlayışımız bu. Bunun için -mademki tahammül tavsiyesinde, çağrısında bulunuyoruz- herkes bir şekilde tahammül sınırını zorlasın.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyursunlar.

66.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir meslek örgütünden de gelen bir milletvekili olarak şunu açık söyleyeyim: Etik konularda, özellikle meslek etiği konularında tahammül sınırı meselesi ile kişinin kendisine yapılan eleştirilerin, “Efendim, bana hakaret ettiler; bunun karşılığında suç duyurusunda bulunayım, ceza davası açayım, tazminat davası açayım, parasını alayım.” yaklaşımının aynı noktaya konulması son derece sıkıntılıdır. Etik meselelere göstereceğiniz tahammül bir başka meslektaşınıza yapılacak bir etik ihlali doğurur; o yüzden, oradaki tahammül kişisel değildir; meslek onurunu korumaya, mesleğin yapılışını korumaya yöneliktir. Ama “Cumhurbaşkanına hakaret” gibi bir de üstüne üstlük yoksul insanlara dünya kadar tazminat davası açıp servete servet katma ve üstüne ceza davası için suç duyurusunda bulunma başka bir şeydir, şerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve kendi şahsında, avukatlık mesleğinin onurunu… Ve bir başka meslektaşına yönelebilecek bir başka saldırının önünü kesmiştir. Etik meselelerde titizlik ama şahsi meselelerde tahammül esastır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

67.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iki ayrı başvuruyu birbirinden ayırır: Biri cezai kovuşturma, biri disiplin soruşturması. Disiplin soruşturmaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularına konu olamaz çünkü disiplin soruşturmasıdır. Cezai müeyyide yoksa yok. Bakınız, tam da bu nokta da hakkın hukuku hâlidir. Eğer ceza hukukuna giren bir konunun koruduğu hukuki menfaate baktığımız zaman; toplumsal yarar, birlikte yaşama kültürüne baktığımız zaman disiplin soruşturmasından daha fazladır. Yani siz böylesi bir konuyu disiplin soruşturmasına konu ederken “Yahu, bu bir meslek etiğidir, diğer meslek etiğinin mağduru olabilecek kişilerin de korunması için şikâyette bulunuyorum.” anlayışını ben kabul edemem. Çünkü ceza hukukunun koruduğu hukuki menfaat daha yukarıdadır ve bunu şikâyet ediyorsanız, yarın, siz, ceza hukukunun konusuna giren bir konuda olur olmaz şikâyetlerle insanları mağdur edersiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Arkadaşlara teşekkür ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Beşinci Kısmının ikinci Bölümünün başlığında yapılan değişiklikteki “tavzihi” kelimesinin “açıklama” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Bülent Tezcan                             Orhan Sümer                        Süleyman Bülbül

                  Aydın                                       Adana                                   Aydın

    Nurhayat Altaca Kayışoğlu                     Rafet Zeybek                     Gülizar Biçer Karaca

                  Bursa                                       Antalya                                  Denizli

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Denizli Milletvekilimiz Gülizar Biçer Karaca.

Buyurunuz Sayın Biçer Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün konuşmamda, aslında, görüşülmekte olan kanundaki düzenlemelerin aleniyet ilkesine nasıl aykırı olduğunu ya da belirsiz alacak davalarında bu düzenlemenin yasallaşmasıyla yaşanacak olan sıkıntıları ya da tanıkların video konferans yöntemiyle yani görüntülü ifadelerinin alınmasına ilişkin hukuki sakıncalardan bahsedecektim ancak bugün başka bir şey oldu; savunmayı bölen, parçalayan ve aslında savunmayı, aynı zamanda vatandaşların hak ve özgürlüklerinin somutlaşmış hâli olan, avukatlık mesleğini ne hâle getireceğini hepimizin bildiği malum olan bir kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunuldu. Tabii, bu kanun teklifine -ben eminim- Cumhur İttifakı’nın tüm milletvekillerinin, hukukçu milletvekillerinin kendilerinin bireysel ve kişisel anlamda itiraz etme hakları olsaydı, ben inanıyorum ki hiçbir hukukçunun, hiçbir avukatın vicdanı bu kanun teklifine imza atmaya el vermezdi. Ben sizlerin yerinde olmayı hiç arzu etmem. Bu kürsüden üzülerek konuşmama devam edeceğim. Yirmi yedi yıllık avukatım, savunmayı savunmak zorunda kalmanın gerçekten zorluğuyla konuşmama devam edeceğim.

Bu kanun teklifi verildiğinde bir tarihsel kronolojiyi de hatırlatmak isterim. 2010 yılında, FETÖ’yle aynı menzile birlikte yürünürken bir referandum yapıldı. O referandum da yargının üstünü, Anayasa Mahkemesi gibi üst yargı organlarını dizayn etme projesiydi ve o dönem de Fetullahçı terör örgütünün lideri “Mezardakileri de çıkarıp gelin, oy kullansınlar.” dedi ve kol kola, el ele yargının üst mercilerini ele geçirme, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu -o günkü adıyla- dizayn ederek hâkimlik ve savcılık mesleğini ve yargının sacayağından 2’sini ele geçirme projesini hayata koydular. Yine, arkasından, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişiminden sonra 20 Temmuzda ilan ettikleri sivil darbeyle, 16 Nisanda yeni bir düzenlemeyle karşımıza geldiler; o zaman da “Hâkimler ve Savcılar Kurulu” olarak ismini değiştirdikleri Kurulun bütün hâkimlerini tek kişiye, saray iradesine teslim edecek bir düzenlemeyi hayata geçirdiler. Evet, bugünkü ironi bir başka ironi. Bugün Fetullahçı terör örgütünün projesi olan çoklu baro düzenlemesini yani baroları siyasetin ele geçirme projesini Türkiye Büyük Millet Meclisine kim sundu? İşte, Fetullahçı terör örgütüyle aynı menzile birlikte yürüdükleri, örtülü koalisyon yaptıkları dönemde bu Fetullahçı terör örgütünün Türkiye’nin onurlu, şerefli subaylarını derdest etmeye kalktığında Fenerbahçe Orduevi’nin önünde Fetullahçı terör örgütünün kumpas davasını savunmak için konuşma yapan, aynı zamanda Fetullahçı terör örgütünün yardım ve yataklığı nedeniyle 15 Temmuz sonrasında kapatılan İstanbul Genç Girişimciler Derneğinin üyesi olan bir milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisine bugün Fetullahçı terör örgütünün projesini kanun teklifi olarak sundu. Ben, bunu tüm milletvekillerimizin, tüm arkadaşlarımızın bilgisine sunmak istiyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, savunma yargının kurucu unsurudur, vatandaşın hak arama özgürlüğünün de somutlaşmış hâlidir. Peki, baroların bu şekilde bölünmesi, parçalanması, temsilde adaletin sona erdirilmesi, köküne dinamit konulmasının altında yatan gerçek nedir? Cinsel istismara uğrayan çocuklarımızı savunan, kadın cinayetlerinin mağdurlarının, kadın cinayetlerinden sonra onun evlatlarının yanında olan avukatların ya da kadına şiddetin yanında bedelsiz hukuki yardımda bulunan avukatların sesini mi kesmek ya da doğa talanlarına, çok sevdiğiniz rant ve yandaş talanlarına karşı onurluca dava gören ve mücadele eden avukatların sesini mi kesmek istiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, o cübbe, gerçekten yirmi yedi yıl boyunca onurla taşıdığım, hem çocukların hem kadınların hem doğanın ve siyasi düşüncesi ne olursa olsun hakkının peşinde koşan her yurttaşın hakkını onurluca savunduğumuz bir meslektaşım ve mesleğimdi. O cübbe bunu temsil ediyordu. Avukatlar hiçbir zaman o cübbeye düğme dikilmesini kabul etmediler. Avukatlar hiçbir zaman o cübbenin cepleri olmasını -asla- kabul etmediler ve bir avukat olarak diyorum ki görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile ne hâkime -hele de iktidara- tabiyiz. Bizim aşağımızdaki insanların varlığı iddiasında değiliz fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. Avukatlar esir kullanmadı ama hiçbir zaman da efendileri olmadı diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 27’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Arslan Kabukcuoğlu                       Fahrettin Yokuş                   Aydın Adnan Sezgin

                Eskişehir                                     Konya                                   Aydın

              Aylin Cesur                           İbrahim Halil Oral

                 Isparta                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Teklifi’nin 27’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunda ikinci yargı paketi olarak bilinen teklifi görüşmekteyiz. Yani adalet üzerine konuşmaktayız ancak adaletin en temel kurumlarından olan barolar ve avukatlarımızın dertlerine cevap verememekteyiz. Üstüne üstlük geçtiğimiz günlerde barolar hakkında planlanan düzenlemeyi protesto etmek için demokratik hakkını kullanan baro başkanlarına yapılan muamele de ortadadır. Allah aşkına, 80 kişi, 80 baro başkanı yürüyerek Ankara’ya girse darbe mi olacaktı, savaş mı çıkacaktı, Ankara düşman işgaline mi uğrayacaktı? Bu ne tahammülsüzlüktür, sürekli aşırıya kaçmaktasınız. Geçtiğimiz hafta, 15 Temmuz gazilerinin darbedildiği hadise hâlâ sıcaklığını korumaktadır.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Önce gazileri, sonra avukatları darbettiler.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Yakında sayın milletvekillerimizden biri darbedilirse hiç şaşırmayacağım.

Kıymetli milletvekilleri, iktidar elini vicdanına koyup düşünmelidir. Yandaş baro başkanı yok diye baroların yapısını kanunla değiştirmek adalet midir? İşte mesele de tam burada başlamaktadır. Mesele adalet kavramındadır. Adalet, bir duygudur, bir inançtır. Adalet, bir yaşam biçimidir. Adalet inancını yüreğimizde taşımazsak istediğimiz kadar kanun çıkaralım boşunadır, beyhudedir. Yüce dinimizde adalet iman kadar, takva kadar, ibadet kadar önemli bir kavramdır. Tarihimizde adaletle hükmetmek bir devlet ilkesi olmuştur. Büyük Türk komutanı Emir Timur geniş arazileri fethettikten sonra tarihe geçen şu ifadeyi kullanmıştır: “Memleketler kılıçla alınır ancak adaletle muhafaza edilir.” Yargının siyasallaştığı, HSK’nin Cumhurbaşkanının eline bakar hâle geldiği, mahkemelere güvenin her geçen gün düştüğü bir ortamda memleketimizi adaletle muhafaza edebilir miyiz? Bunu vicdanlarımıza sormamız gerekir. Hazreti Peygamber’in en yakın arkadaşı ilk halife Hazreti Ebubekir, hilafet görevine geldiğinde ilk anda yaptığı konuşmada bakın, neler söylüyor: “Güçsüz olanınız haklı ise hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür, güçlü olanınız haksız ise kendisinden hak sahibi hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçsüzdür.” İşte, devlet budur. Devletin varlık sebebi bu adalet dengesinin sağlanmasındadır. Ancak AK PARTİ iktidarı, Hazreti Ebubekir Efendimiz’in bu söylediğinin tam tersini yapmaktadır. “Eğer AK PARTİ’li iseniz güçlüsünüz, değilseniz güçsüzsünüz.” algısı toplumumuzda hâkimdir.

Memlekette finansçı kalmamış gibi millî güreşçimiz Yerlikaya’nın Vakıfbank Yönetim Kuruluna atanması işte bu algının sebeplerinden birisidir. Muhalefetin sesini kısmak için cezalar yağdıran RTÜK Başkanının Halkbank Yönetim Kuruluna atanması adalet duygusunun yıkılmasının temelindedir. Ankara Büyükşehir Belediyesinde Halk Ekmek Genel Müdürüyken istifa edip Yalova’da üç dört farklı göreve getirilen şahsın varlığı Türkiye’de adalet duygusunun bozulmasının bir numaralı sebebidir.

Adalet sadece mahkemede yoktur, Hazreti Ali Efendimiz’in işaret ettiği gibi “Devletin dini adalettir.” Devletin dini adalet ise küfrü de zulümdür. Adaletin olmadığı yerde zulüm hâkimdir. Sizleri vicdanınızı dinlemeye, Allah’ın “adalet” ismi çerçevesinde adil olmaya çağırıyorum. Bunu hep birlikte yapabiliriz diye düşünüyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, son olarak -bir dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde hizmet vermiş olan- Mustafa Necati Kültürevi’nin isminin değiştirilmesini doğru bulmadığımı da ifade etmek istiyorum. Merhum Mustafa Necati Uğural, Millî Mücadele ve cumhuriyet döneminde büyük hizmetler yapmış, Millî Eğitim ve Adalet Bakanlıklarını icra etmiş, sonrasında ise genç yaşında vefat etmiş bir şahsiyettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Oral.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu ismin kaldırılıp tartışmaya mahal verebilecek bir ismin oraya verilmesi asla doğru değil kanaatindeyim. Toplumsal kutuplaşmaya mahal verecek işlerden kaçınmamız gerekmektedir. Ayrıca, Mustafa Necati’nin kendisinin bağışladığı eve başkasının ismini vermek hakkaniyete uygun olmadığı gibi ahlaki de değildir. Eminim ki Nuri Pakdil’in isminin yaşatılabileceği pek çok tesis vardır ve bulunabilir. Bu durumun da düzeltilmesi gerektiğini düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2735) esas numaralı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinde geçen “veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Hüda Kaya                              Hasan Özgüneş                       Züleyha Gülüm                             İstanbul                                      Şırnak                                  İstanbul                              Şevin Coşkun                              Murat Çepni                             Oya Ersoy                                  Muş                                         İzmir                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.

Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Herhâlde o cübbeyi çıkaracak Başkanım… Başkanım, İç Tüzük’e aykırı bu, müdahale etmeniz lazım.

OYA ERSOY (Devamla) - Yıllardır hukuksuzluk düzeninin tam karşısında mücadele eden savunmaya ve savunmanın onuruna sahip çıkan, halkın haklarını ve insan haklarını ve hukuku savunan tüm meslektaşlarımı buradan saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sayın Başkanım, böyle olur mu?

OYA ERSOY (Devamla) – Korkmayın bu kadar bu cübbeden.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Korkmuyoruz ya, niye korkalım?

OYA ERSOY (Devamla) – Korkmayın bu kadar bu cübbeden.

SALİH CORA (Trabzon) – O cübbeyi PKK’nın önünde ilikliyorsun, burada açıyorsun.

OYA ERSOY (Devamla) - Düzgün konuş benimle, düzgün konuş.

BAŞKAN – Sayın Ersoy, lütfen, lütfen…

OYA ERSOY (Devamla) – Tamam, düzgün konuşacaksın.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne demek ya?

OYA ERSOY (Devamla) - Şimdi, günlerdir baro başkanları başta olmak üzere bütün meslektaşlarım sokaklarda bir şey anlatmaya çalışıyor, bir şeyi engellemeye çalışıyor. Ve bugün itibarıyla sarayın yasa teklifi Meclise sunuldu ve bugün Çağlayan Adliyesinde, İzmir’de, Adana’da meslektaşlarımız şu tabloda, buyurun bakın, sizin ele geçirdiğiniz o yandaş medya bunları vermiyor. 78 tane baro başkanımız bakın, ısrarla söylüyorum, 78 baro başkanı, bir gazeteye ilan vermeye kalktı ve bu ilanda diyorlar ki: “Baroların bölünmesi, parçalanması bağımsız savunma yerine siyasete ya da başka ortaklaşmalara dayalı, sesi kısık, cübbesi düğmeli topluluklar yaratacaktır.” Ve bu ülkede yaşayan bütün vatandaşlara sesleniyor, hukuk devletine ve insan onuruna inanan bütün vatandaşlarımızı tarihsel sorumluluğa çağırıyor. Evet, siz bu ilanı görmediniz çünkü sizin ele geçirdiğiniz medya -Hürriyet gazetesi mesela- bu ilanı yayınlamadı. Tam da bu hâle getirmek istiyorsunuz işte hukuku ve barolarımızı. Çok somut bir örnektir bu.

Barolarımızın çağrısı bizim, hepimizin çağrısıdır ve ben buradan her ne kadar sıralar boş olsa da bütün hukukçu vekillerimize seslenmek istiyorum: Bırakın siyasi kaygılarınızı ve bir hukukçu olarak gelin birlikte toplanalım, baro başkanlarımızı davet edelim, meslektaşlarımızı davet edelim ve hep birlikte sarayın derdini değil, bu mesleğin, hukukçuların sorunlarını tartışalım ve birlikte çözümü tartışalım. Ve buradan, bu halkın Meclisinden bunun yasaları çıksın, yoksa sarayın yasaları değil, onun derdi değil; halkın sorunlarına avukatların, meslektaşlarımın sorunlarına çare bulalım burada.

Bakın, demokrasiden bahsediliyor sabahtan beri burada, sunarken de zaten bu baro yasa teklifinin baroların yapısını demokratikleştirilmesinden bahsediliyor. Şimdi, demokrasi demek eşit temsil demektir, demokrasi demek katılım demektir. Baro başkanlarından kaçırdınız bu teklifi. Bırakın, Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyeleri bile Feyzioğlu’nun attığı “tweet”ten öğreniyor bu teklifin geleceğini. Geçtim bunları da, meslektaşlarımızın zaten haberi yok, bizlerin zaten haberi yok, sizin bizzat Cumhurbaşkanlığı Kabinenizin haberi yok, Adalet Bakanının haberi yok. Bu mudur katılımcılık, bu mudur demokrasi? Biz demokrasi deyince eşit temsili, baro yönetim kurullarında kadınlara yüzde 50 kotayı savunuyoruz. Biz eşit temsilden bunu anlıyoruz. Bu meslektaşlarımın yarısı, bu halkın yarısı biz kadınlarız ve eşit temsilse evet eşit temsil, biz bunu savunuyoruz.

Şimdi sizin derdiniz ne? Yargı ele geçirildi değil mi? Adli yıl açılışları sarayda yapılıyor, hazır olda yapılıyor. Hâkimler cübbelerini iliklemek için birbirleriyle yarışıyor, bir de çay toplayanlar var. Savcılar bir talimatla davalar açıyor, yakalama kararları çıkarıyor. Peki, ya savunma? Yok. O hâlâ direnmekte, savunma hâlâ direniyor. İstanbul Barosunu seçimlerde yıllardır ele geçirmeye çalıştınız. Ben, İstanbul Barosuna bağlı bir avukatım her şeyden önce. Aldığınız oylar, şu ana kadar bırakın 2 bini, 3 bini geçmedi ve geçtiğimiz seçimlerde ilk iki adayın 2’ncisinin aldığı oy oranının bile altında oy aldınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Ersoy.

OYA ERSOY (Devamla) – Sizin şu anki Genel Başkanınızın İstanbul’a ilk belediye başkanı olduğu seçimde aldığı yüzde 25’in bile üstünde oy aldı İstanbul Barosunda çıkan bizim 2’nci listemiz.

Yani siz o zaman ele geçiremediniz, bir de ajan sokarak yapmaya çalıştınız, devşirmeye kalktınız, onlar da avukat camiasında tutmadı, şimdi sarayda kadro verdiniz, para veriyorsunuz, maaşa bağladınız. Artık hiçbir itibarları kalmadı. Evet, bütün bunları yaptınız, ele geçiremediniz baroları, dimdik ayakta savunma, direniyor, o zaman diyorsunuz ki “Örgütsüzleştirelim, bölelim, parçalayalım.” Ama biz de diyoruz ki “Eğer avukatlar susarsa, eğer hukukçular susarsa bu halk susar.” Sizin de derdiniz bu zaten, halkı susturmak için savunmayı ele geçirmeye çalışıyorsunuz, ele geçiremediniz, bölüp parçalamaya çalışıyorsunuz ama şuna inanın, bu savunma direnmeye devam eder, savunmayı durduramazsınız. Bu halk da size biat etmeyecek; etmedi, etmeyecek. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 305’inci maddesine eklenen “305/A” maddesinin birinci fıkrasındaki “hususlarda” kelimesinin “konularda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Aysu Bankoğlu                             Murat Bakan                       Sevda Erdan Kılıç

                  Bartın                                        İzmir                                     İzmir

              Özkan Yalım                               Metin İlhan                   Mustafa Sezgin Tanrıkulu

                   Uşak                                       Kırşehir                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu.

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi gecenin bu saatinde saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, yargıyı konuşuyoruz. Bir yargı mensubu olarak ifade edeyim ki Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde yargı kurumu yok oldu. 2010 yılından önce Türkiye'de bir yargı kurumu vardı, onun bağımsızlığını ve tarafsızlığını tartışıyorduk ama şimdi kurum olarak bir yargı yok, yürütmenin bir parçası hâline gelmiş olan bir yargı var. Burada hep ifade ediyorum, HSK’nin Karayolları Genel Müdürlüğünden farkı yok, Çağlayan Adliyesindeki birimin İstanbul Karayolları Bölge Müdürlüğünden bir farkı yok; yargıyı bu noktaya getirdiniz.

Bakın, baroları konuşacağız perşembe günü ama ondan önce size sesleniyorum, buradaki hukukçu milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum. Kıdemli bir avukatım. Yargı aynı zamanda teamüllerle işler, yargının teamüllerine herkes saygı gösterir ama siz bu teamülleri de yok ettiniz. Örnek mi? Size söyleyeyim, bakın: İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi -bir kez daha buradan söylüyorum tutanaklara geçsin diye- 7 Eylül 2018 tarihinde, hızla ama hızla, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’e ceza verdi, tarihin en büyük cezasını verdi; dört yıl sekiz ay. O davaları izledim, tümü hukuka aykırıydı, adil yargılama ilkelerine aykırıydı. Ne oldu, biliyor musunuz? 10 Ekim 2018 tarihinde Çağdaş Hukukçular Derneğinin duruşması vardı 37. Ağır Ceza Mahkemesinde. 37. Ağır Ceza Mahkemesi bunların tümünü tahliye etti, 4 sayfa gerekçe yaptı. Ne yaptı, biliyor musunuz Adalet Bakanlığınız HSK’yle birlikte? 37. Ağır Ceza Mahkemesini dağıttı, rüştünü Selahattin Demirtaş davasında ispatlamış olan o heyeti 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti yaptı. O heyet Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerine adil olmayan koşullarda en ağır cezaları verdi. Bakın, aynı adliye içerisinde bir yargıç, bir heyet alınıp başka bir heyet yapılamaz; Türkiye’nin yargı tarihinde bunun bir örneği yoktu. Sonra hızla ama hızla aynı heyet, Sözcü davasında, Canan Kaftancıoğlu davasında ve barış akademisyenleri davasında aynen -o duruşmaların tümünü izledim- intikam alır gibi, savunmayı yok sayarak kararlar verdi.

Şimdi, ne oldu, biliyor musunuz Cahit Bey? Bu heyeti ne yaptınız biliyor musunuz? Daha dün, buralarda görevi bitti ya, Hrant Dink’in yargılandığı 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti yaptınız. Ya, bakın, böyle gezen bir heyet olur mu bir adliye binası içerisinde? Siz buna şimdi “yargı” mı diyorsunuz? Buna ne diyorsunuz gerçekten, bir sözünüz var mı? Çıkın burada söyleyin. (CHP sıralarından alkışlar) Çağlayan Adliyesi içerisinde bir heyet iki yıl içerisinde aynı derecedeki bu mahkemeleri nasıl gezer? İlk önce 26, sonra 37, şimdi 14. Neyi konuşuyorsunuz ya! Neyi konuşuyorsunuz!

Adalet ve Kalkınma Partisinin şanssızlığı -kuruluşundan beri takip ediyorum- bu heyete teslim olmasıdır, bu hukukçu heyetine teslim olmasıdır, gerçekten teslim olmasıdır. En başında bizleri bile dinleyen, görüş alan bir Adalet ve Kalkınma Partisi aklı vardı ama şimdi bütün bunları yok eden bir akıl var sizde, gerçekten. Biraz dinleyin, etrafınızı biraz dinleyin. Bakın nereye gidiyor, bir bakın. Akıldan, mantıktan, gelecekten yoksun bir biçimde bu kadar berbat yasalara imza atamazsınız, atamazsınız. Ve tarihin en ağır mahkûmiyetlerini alıyorsunuz, bakın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Osman Kavala, Selahattin Demirtaş davaları bu Hükûmetin sabıka kaydıdır, sabıka kaydı. Faili meçhul cinayetlerde, işkencelerde, köy yakmalarda Sözleşme’nin 18’inci maddesine göre ihlal vermedi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ama ne dedi Demirtaş davasında: “Sen, Demirtaş’ı yargı eliyle siyasetten diskalifiye etmek için tutukluyorsun, yargıyı kullanıyorsun.” dedi. En ağır mahkûmiyet, en ağır, anlayana tabii. Osman Kavala davasında yine en ağır mahkûmiyeti verdi, 18’inci maddeden. Dedi ki: “Sivil toplum örgütlerini tasfiye etmek için yargıyı kullanıyorsun, onu zorla hapsediyorsun.” dedi. Ve itirazınızı büyük daire kabul etmedi, kabul etmedi ve kesinleşti karar. Türkiye’deki yargıyı bu noktaya getirdiniz.

Daha dün Diyarbakır’daydım, bakın, daha dün. Gidin, ilk önce, yargıda oluşturduğunuz borsaları temizleyin barolara el atacağınıza, borsaları. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Daha dün, bakın, daha dün Diyarbakır’da Zerya Kuyumculuk diye bir yere operasyon yapılmış, operasyon yapılmış nitelikli dolandırıcılık… Yerel gazetelere bakıyorum, içlerinde kamu görevlileri var, savcılar ve hâkimler var, oraya para yatırmışlar, bu iddialar var. Bu paralar kimin parası? kuyumcuya niye para verirler? Rüşvet parası, rüşvet! Adliyelerinizden rüşvet dökülüyor, rüşvet! Avukatlar açlıktan, işkence olmasın diye insan haklarına sahip çıkıyor, sizin yarattığınız bu yargı düzeninde adliyeler rüşvet kokuyor, yolsuzluk kokuyor, kayırma kokuyor. Yargıyı bu noktaya getirdiniz. Gelin, bunları konuşalım ilk önce. Bu dediklerimize cevap verin biraz, biraz cevap verin cevap! Gelin, burada konuşun bütün bu söylediklerimizi. Kokmuyor mu? Rüşvet kokmuyor mu? Bunlara cevap verin. (CHP sıralarından alkışlar)

Burada baroları konuşacağız, Diyarbakır Barosunun onurlu bir Başkanı olarak burada da konuşacağız. Ama tarih sizi demokrasiye darbe yapan, Parlamentoya darbe yapan avukatlar olarak da -grubunuzu söylemiyorum- tarihe geçirecek, bundan hiç kuşkunuz olmasın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

68.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, ben hassaten İç Tüzük’ün ilgili hükümlerine dikkat ederek herhangi bir sataşmaya meydan vermeden konuşmamı yapmak istiyorum; bu çok önemli.

Yani Türkiye anayasal bir hukuk devletidir; eleştirebiliriz, yargı kararları da eleştirilir, eleştirilecektir de, eleştirilmelidir de. Kaldı ki bu eleştiriler, zaman içerisinde gerek akademik anlamda gerek yargı pratikleri anlamında hukukun üstünlüğünün tahkim edilmesinde mutlaka katkı sağlayacaktır. Ancak hukuk düzenimiz nasıl olursa olsun ya da hangi ülkenin hukuk düzeni nasıl olursa olsun toplumları bir arada tutan bir değer varsa o da yargıdır, eleştirileriyle beraber yargıdır, doğrularıyla yanlışlarıyla yargıdır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Yanlış yargı nasıl bir arada tutar toplumları?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, Türkiye’de bir anayasal kurum var, yargı makamı ve bu yargı makamı yanlışlarıyla ve doğrularıyla çünkü bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Niçin çekişmeli yargı diyoruz? Niçin nizalı kaza diyoruz? Niçin -farklı tezlerin- “tez, antitez, sentez” anlayışıyla yapılan bir yargılamadan bahsediyoruz? Düşünün, taraf vekillerinden birisi kendi doğrusunun mutlak anlamda nihai doğru olduğunu düşünürse ve bu kendi tezinden başka hiçbir tezin kabul edilemeyeceğini ve tezi, o tez kabul edilirse de hukuksuz bir yargı olacağını ifade ederse böyle bir yargıyı kabul edebilir miyiz? Bu da olmaz. Yani "Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan tezahür eder.” Mecelle kaidesi, bugün çekişmeli yargı anlayışıyla bizim maddi gerçeğin ortaya çıkmasına vesile olur. Yani taraf vekilleri arasında yargıyla ilgili bir çekişme varsa, bir yanlış varsa kendi iç denetimleri çerçevesinde istinaf, Yargıtay, akabinde bireysel başvuruyla Anayasa yargısı, arkasından da uluslararası yargı mekanizmaları bu tartışmaları değerlendirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani rüşvetle ilgili bir ithamı yargının geneline teşmil etmek suretiyle yargıyı töhmet altında bırakmak ve varsa rüşvetle ilgili bir iddia bunu ilgili makamlara bildirmek, takipçisi olmak her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımızın asli görevidir. Velhasılıkelam yargıyla, yasamayla, yürütmeyle ilgili hukuk çerçevesinde yapılması gereken eleştirileri sonuna kadar kabul ederiz, destekleriz ancak tamamen itibarsızlaştırmaya ve yargıyı töhmet altında bırakmaya dönük yaklaşımların da doğru olmadığı kanaatindeyiz.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, müsaadenizle, Sezgin Tanrıkulu yerinden konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanrıkulu.

69.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, tabii ki şu anda ben bir eleştiride bulundum yargıya kurumsal olarak. Kurumsal olarak yargının bugün içinde bulunduğu ortamda bağımsız ve tarafsız olmadığını ifade ettim. Yargının her yerinde tabii ki görevini doğru yapan hâkimler var, savcılar var, hukuka saygılı olanlar var ama rüşvet, yolsuzluk, kayırma, görevi kötüye kullanma, imtiyaz bu yargının bir parçası hâline gelmiş, gelmiş maalesef. Yani ben soru önergesi de verdim üç gün önce bu iddialara açıklık getirin diye. Dolayısıyla iddiaların yazıldığı yerler belli.

Ayrıca şunu da ifade edeyim bakın, yani bir yerden bahsetmek istemiyorum. Baro başkanlarına karşı bu kadar saygısız olan bir yargı ortamında adalet beklenmez. Diyarbakır’daki sulh ceza hâkimi Diyarbakır baro başkanına duruşma sırasında terbiyesiz diyebiliyor. Niye diyebiliyor, biliyor musunuz? Bu haddi kendisinde bulabiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin efendim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – İşte, bu cesareti bu hâkimlere sizler verdiniz. Bakın, ben meslekten avukatım. Hâkimlere ve savcılara bir diyeceğim yok ama onlara gereğinden fazla bir güç atfederseniz yarın sizin başınız belaya girer. O yüzden sizleri burada uyarıyorum hep, bu uyarıma dikkat edin. Kürsüden geliyorum; yarın bakın, bu yargıçlar döner aynı hukuksuzluğu size yaparlar. O yüzden, bugün kurum olarak yargıyı daha bağımsız, daha tarafsız hâle getirmek için çalışalım; baroları elinize geçirmek amacıyla değil, kurum olarak böyle yapalım. Hepsi birer dukalığa dönüşmüş durumda. Bakın, bu salondaki hâkimleri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bağladınız, bize kanun hükmünde kararnameyle kayyum atadınız burada, kayyum; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığını bize kayyum atadınız, bütün bu milletvekillerine. O zaman size söyledik, yanlış yapıyorsunuz. Yarın öbür gün size dönecekler, bakın göreceksiniz, size dönecekler eğer güç dönüşürse.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Çünkü yargı güçten çekinir, güçten korkar; bunu bilin. Şimdi siz güçlüsünüz, yarın bu değişecek. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanrıkulu.

Sayın Beştaş, çok kısa efendim, kısa bir katkı…

70.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Özkan şöyle bir şey söyledi, çok önemsiyorum, “Yargıyı itibarsızlaştırmayalım.” dedi. Biz de yargının itibarsızlaştırılmasının bütün topluma tehlike vereceğini söylüyoruz, tehlikeli olduğunu söylüyoruz ve şu anda, maalesef, Anayasa Mahkemesi kararları dâhil, beğenilmeyen kararlara bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ya da ortağının lideri tarafından açık eleştiriler yapıldığını biliyoruz. Yine, bir yargıcın, bir mahkeme heyetinin farklı bir karar vermesi sebebiyle sürgün edildiğini, görev yerinin değiştirildiğini, terfisinin durdurulduğunu biliyoruz. Bu konuda yüzlerce örnek var elimizde. İşte budur yargıyı itibarsızlaştıran. Demin hatibin söylediği bir mahkeme heyetinin üç ayrı mahkemeye görevlendirilmesi tam da siyasetin yargıyı kullanmasının ispatı niteliğindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz de tüm bu uygulamalara karşıyız. Diyoruz ki yargı tarafsızlığı ve bağımsızlığı hepimiz için lazımdır. Yargı kimseye bağımlı olmamalıdır, bağımlı olduğu zaman yarın öbür gün iktidardan düşersiniz, o yargı size de aynı şekilde davranır. O kadrolaşma sizin ilelebet yargıdan muafiyetiniz anlamına gelmez. Bunu daha çok konuşmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

71.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, HDP Grup Başkan Vekili, liderimizin yargı kararlarına karşı, kabul etmeyen ve bunu dile getiren tavrından bahsetti, böyle bir tavır içerisinde olduğunu ifade etti. Milliyetçi Hareket Partisi ve sayın liderimiz yargı kararlarıyla alakalı olarak mutlaka birtakım değerlendirmeler yapabilir, bizler de yaparız bu değerlendirmeleri; yargı kararlarını eleştirdiğimiz, bunun hakkaniyete uygun olmadığını düşündüğümüz durumlarda bunu dile getiririz. Ancak mesele yargı kararlarına uyulup uyulmaması, mesele yargı kararlarının gereğinin yapılıp yapılmamasıdır. Bizler, çok açık bir şekilde bir yargı yoluyla, bir FETÖ operasyonu olduğu belli olan, Milliyetçi Hareket Partisinin kongre sürecine ilişkin yargılamalar neticesinde o kararı veren hâkimlerin kimler olduğunu çok iyi biliyor olmamıza rağmen, Milliyetçi Hareket Partisiyle alakalı olarak kongre kararı çıktığı zaman, yapılması noktasında bir karar verildiği zaman o mahkemelerde, o hâkimlerin mahkemesinde, Sayın Genel Başkanımız “Yargı kararının gereği yapılacaktır.” deyip Milliyetçi Hareket Partisinin kongre tarihini belirtmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bizler, bunun bir operasyon olduğunu bildiğimiz durumda… Ki 15 Temmuz sürecinde bunlar samanlıklarda yakalanan hâkimler, güvenlik güçlerinin samanlıklarda yakaladığı hâkimler bunlar. Dolayısıyla biz o durumda dahi yargı kararını yerine getirme noktasında hassasiyet göstermiş bir partiyiz. Bu manada Milliyetçi Hareket Partisinin yargıya herhangi bir şekilde saygı duymadığı veya yargı kararlarını kabul etmediği yönünde anlaşılabilecek ifadeleri kabul etmediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Sayın Özkan bir söz alsın.

72.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii yargı kararlarının eleştirilmesinin sınırlarını biraz önce konuşmamda ifade etmiştim. Hukuk çerçevesinde eğer Türk milleti adına karar veren mahkemeler verdikleri karar, dosya içeriği ve hukuk normları açısından doğru mudur yanlış mıdır, bunları değerlendirmek, eleştirmek hem hukuk camiasının hem de akademik camianın hukukun gelişmesine katkı sunan eleştiriler olması nedeniyle önemlidir, yapılmalıdır. Ve bu eleştiriyi kimler yapabilir; sadece vatandaşlar mı, akademisyenler mi, hukukçular mı, siyasiler mi? Siyasilerin hangileri yapabilir; Cumhurbaşkanı, genel başkanlar, milletvekilleri yapabilir mi? Buna baktığımız zaman, dünyada, genel anlamda bütün dünya ülkelerinde bu bir özgürlük alanıdır, bu bir eleştiri alanıdır. Hukukun gelişmesine katkı sunar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) –Şöyle tarihimize baktığımız zaman -ben özellikle, sivil toplum kuruluşlarında bugüne kadar bu mücadelenin içerisinde bulundum- Türkiye’ye, maalesef, zaman zaman millî iradeye, topluma yön vermek, istikamet vermek için nice yargılamaların yapıldığını geçmişte biliyoruz. Hiçbirimizin içini tatmin etmeyen, özellikle Sivas davasından Başbağlar davasına, Uğur Mumcu cinayeti davasından Hablemitoğlu cinayetine kadar veya buna benzer pek çok davada yapılan yargılamalar maalesef kamunun vicdanında, toplumun vicdanında, Türk milleti adına karar verilmiş olmasına rağmen, milletimiz nezdinde vicdanlarda karşılık bulmamıştır; bu çok önemli. Yani Türk milleti adına karar veriyor olmak, yargı makamlarının milletin vicdanında karşılık bulacak kararlar almasını ifade eder.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ve bugüne kadar, tabii, yeni bir tartışmaya girmeyelim, Sayın Cumhurbaşkanımız… Özellikle, Sayın İlker Başbuğ’un tutuklanması sürecini anımsatacak olursak o dönem Zekeriya Öz’ün bu tutuklamayla ilgili attığı adım karşısında Sayın Cumhurbaşkanımız meydanlarda şunu söyledi -hatırlayın, yıl 2011-2011’de: “Bu ülkenin Genelkurmay Başkanına ‘terör örgütü lideri’ diyemezsiniz.” diye meydanlarda eleştirdi yargı kararlarını. Şimdi, bakıyoruz…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ama sen kapıda bekliyordun, sen Fenerbahçe Orduevinin kapısında İlker Başbuğ’u istiyordun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir müsaade et, bir müsaade et! Sen bizi bir, yaptığımız mücadeleyi…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen de orada “İlker Başbuğ gelsin.” diyordun, böyle bir durum vardı orada.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir müsaade et. Neyi gizliyoruz ki?

Sayın Grup Başkan Vekili, söz alıp da konuşursanız ben de cevap veririm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Hangi sivil toplum kuruluşundaydın o zaman? Söyle, söyle!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Örnek vereyim, yerinden dedi ki: “Ey Cahit Özkan, sen Balyoz davasına müdahil oldun!” bla bla bla… Yahu, ben gittim, mücadele verdim, “Bu ülkenin millî iradesine bir saldırı varsa yargıda hesap verecek.” dedim; hatırlayın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Verdiğimiz mücadele hukuk mücadelesidir. (İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya, Allah aşkına, bak, bir taraftan diyorsun ki “Adam terörist değil.”, öbür taraftan “Adamı teslim edin.” diye Fenerbahçe Ordu Evinin kapısında bekliyorsun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ederseniz bitirebileceğim, yoksa bitiremem.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır, doğru söylemiyorsun!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade ederseniz bitireyim.

BAŞKAN – Müsaade sizin efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ta, benim 2010 yılında hukuk camiasında görevlerim sırasında… Balyoz davasına müdahil olmuşum; şu anda, bu dava bugün yüksek yargıda derdest. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 6 Ekim 2016’da, 15 Temmuz darbesinden de sonra “Bu kumpas vardır ancak bu davanın tamamı çökmüş değildir.” diyerek yüksek yargıda bozma talebinde bulundu ve Yargıtayda şu anda inceleme aşamasında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen Cumhurbaşkanıyla ters düşmüşsün, ters düşmüşsün Cumhurbaşkanıyla.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Balyoz davasında bir numaralı sanık zaten 28 Şubattan mahkûm olmuştu, bütün kumpas iddiaları da bu bir numaranın kurtarılması için yapılmıştı. Onun için, biz hukukun üstünlüğünün, demokrasinin ve anayasal hukuk güvenliğimizin mücadelesini verdik. Bu mücadele bugün yüksek yargıda derdesttir, bu da verdiğimiz mücadelenin ne kadar hukuki olduğunu göstermektedir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

73.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Bülbül bir şey söyledi, onu açmak isterim. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şimdi, ben “yargıya yapılan müdahaleler” dedim, eleştiri olarak cevap verildi. Eleştirileri de biliyoruz. Eğer eleştiri buysa, “Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz.” demek eleştiriyse bunu Türkiye toplumunun, halkının takdirine sunuyorum. Karşı hamle yapmak ve işi bitirmek tahliyeyi engellemektir çünkü. Bu ülkede Cumhurbaşkanı bir dava hakkında bu şekilde konuşursa hiçbir hâkim -düşüncesi ne olursa olsun- aksi bir karar veremez, bu bir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Nasıl veremez?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İkincisi, MHP lideri Sayın Bahçeli’nin -geçen hafta düştü- Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesi… MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli -hakkında “dönek” “fırıldak” falan bir sürü laf var- şikâyet etmiş hâkimleri ve HSK, istinaf hâkimleri hakkında soruşturma başlattı, bu iki. Üçüncüsü, yine MHP Genel Başkanı -daha önce de değişik konuşmaları var- Mümtaz’er Türköne’ye ilişkin “Bırakılmalıdır.” dedi. Hiç tartışmıyorum; bence de Mümtaz’er Türköne de dâhil, içeride bulunan hasta bütün tutuklu ve hükümlüler behemehâl bırakılmalıdır ama ben isim vermiyorum, ayırmıyorum; ne Mehmet Emin Özkan’ı Mümtaz’er Türköne’den ayırıyorum ne Ahmet Altan’ı Osman Kavala’dan ayırıyorum ne de başka bir ismi ayırıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada bir hukuk ölçüsü koyuyorum. Diyorum ki: “Cezaevinde her an ölebilecek olan hasta mahpuslar Madımak sanığıdır.” diye bırakmayın ya da sizin ülküdaşınızın kardeşidir diye birilerini yargıya “Bırakın.” demeyin. Yargıyı rahat bırakın diyoruz, bizim söylediğimiz budur.

BAŞKAN - Sayın Bülbül, buyurun.

74.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, Sayın Başkan, HDP Grup Başkan Vekili elinde telefon, sanki…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Haber okuyorum, haber.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Haber okuyorsunuz da nereden okuduğunuzu bilmiyorsunuz.

Şimdi, Genel Başkanımızın sözü eğer “Mümtaz’er Türköne bırakılmalıdır.” gibiyse o haber organını bir açıklayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O meale gelir.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim? Meal mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne dedi, Sayın Bülbül?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Meal yapmak için insan elinde tutmaz. Meal yapıyorsanız o elinizde hiçbir şey olmaz “Ben böyle hatırlıyorum.” dersiniz o zaman anlarım ama elinizde telefon tutup da sanki belgeli konuşuyormuş havası yaratmaya çalışmayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Okuduğum HSK’nin soruşturma raporu.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Mümtaz’er Türköne’ye dair Genel Başkanımızın beyanları açıktır. Genel Başkanımız, Mümtaz’er Türköne dosyasının -şu an Yargıtaydadır- iyi değerlendirilmesi gerektiğini, herhangi bir haksızlığın yapılmaması gerektiğini ifade etmiştir. Mümtaz’er Türköne’yle ilgili olarak bu ifadesinin sebebinin de kendisinin suçluluğu, suçsuzluğu noktasında bir değerlendirme yapmamıştır ve hatta “Yaptıysa ne gerekiyorsa da yapılsın.” demiştir ama bunu söylemesinin sebebi olarak da bir ünsiyet… “Nedir?” diye sorulduğunda, bu, Mümtaz’er Türköne’nin kardeşinin bizim şehidimiz olduğu, bizim dava arkadaşımız olduğu meselesini ifade etmiştir. Buradan yargıya müdahale yorumu çıkartmak çok zorlama ve kasıtlı bir yaklaşımdır.

Ayrıca, onu, bahsettiğiniz haberi inceleriz, ben onun ayrıntısına bakarım fakat şunu şimdiden ifade edeyim: HSK’ye hâkimleri de savcıları da şikâyet etme imkânı mevcuttur. Bunlar değerlendirilir, eğer hâkimin kendi haklarını ve yetkilerini kötüye kullandığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - …bir durum söz konusuysa ilgili hâkimler ve savcılar hakkında gerekli idari disiplin işlemleri yapılır. Bunlar son derece normal şeylerdir. Siz hukuk içerisinde olan bu yaklaşımları ve bu ifadeleri sanki hukuka bir müdahale gibi anlatmaya kalktığınız zaman biz buna itiraz ederiz, biz bunu kabul etmeyiz. Bizim söylediklerimiz bundan ibarettir.

Lütfen, ne diyorsak ona göre yorumlarınızı yapın, bu tür zorlama ve kasıtlı ifadelerden lütfen kaçının.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

75.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraken açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha önce açtığım HSK’nin soruşturma haberiydi, şimdi diğerini açtım. “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şöyle konuşmuş…” diye haber var: “Bugün, ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne’nin şehadetinin 41’inci yıl dönümüdür. 23 Haziran 1979’da 21 yaşındayken şehit düşmüştü. Ağabeyi Mümtaz’er Türköne ise cezaevindedir. Mümtaz’er Türköne’yi öğrencilik yıllarından itibaren tanırım, aleyhe de pek çok yazısı ve beyanatı olmuştur. Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtaz’er Türköne’nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtaz’er Türköne’nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır. Dileğim, bir haksızlık varsa -aynen okuyorum- bunun acilen düzeltilmesidir.” diyor ve sonra Abdulkadir Selvi -uzun bir yazı- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Yeniden yargılansın.” talebinde bulunduğu Mümtaz’er Türköne’nin tahliyesi için formüller açıklamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Beştaş.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yahu, Meral Hanım, hukukçusunuz; yeniden yargılama talebi var mı okuduğunuz şeyde?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben Sayın Selvi’nin yazısını okuyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Selvi’nin yazısını hukukçu olmayanlar yorumlasın da siz hukukçusunuz, “yeniden yargılama” nedir biliyorsunuz, yapmayın Allah aşkına!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz beni dinlemediniz herhâlde, ben yazıyı anlatıyorum ya!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Genel Başkanımızın beyanı açıktır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Tokat Milletvekili Özlem Zengin ile 128 milletvekilinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2735) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 216) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.11

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 23.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 105’inci birleşiminin dokuzuncu oturumunu açıyorum.

216 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bugünkü gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Temmuz 2020 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma saati: 23.12



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 216 S. Sayılı Basmayazı 24/6/2020 tarihli 104’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.