TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                           86’ncı Birleşim

                                                                  15 Nisan 2020 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun, ülkenin son dönemde yaşadığı adaletsizlik ve hukuksuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, 15 Nisan Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, limon ihracatı başta olmak üzere yaş sebze ve meyve ihracatının serbest bırakılması ve çiftçilerin borçlarının ertelenmesi yönünde Maliye Bakanı ile Tarım ve Orman Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, “Evde kal.” çağrısı yapılan tüm kesimler için kapsamlı, kalıcı çözümler üreten yasal çalışmaların yapılmamış olmasının iktidarın sorunlara bakışını ve yönetim anlayışını ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

3.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, yerel basına coronavirüs salgını nedeniyle ihtiyacı olan desteğin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, coronavirüs salgınıyla mücadelede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin hayata geçirdiği tedbirler ile aldığı önlemlerin başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere uluslararası alanda takdir gördüğüne, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemenin sağlık çalışanlarına hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, üreticilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, yaşanan pandeminin sağlık kurumlarının her türlü salgına karşı hazır tutulmasının önemli olduğunu gösterdiğine, mücadeleyi sağlıklı sürdürebilmek adına insan gücünün kullanılması ve sağlık çalışanlarının kadrolarının artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, veteriner hekimlerin sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemeye dâhil edilmediğine ilişkin açıklaması

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Hatay ilinde meydana gelen ve Osmaniye ilinde hissedilen deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, coronavirüs salgınıyla mücadelenin kararlılıkla devam ettiğine, virüs tedavisi görenlerin hastanelerden ücretsiz yararlanabileceğine, 17 Nisan 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 27’nci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması

9.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, sağlık meslek lisesi mezunu hemşirelerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle zor günler geçiren medya kuruluşları ile çalışanlarına yönelik gerekli yasal çalışmaların yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle zor günler geçiren medya kuruluşları ile çalışanlarına yönelik gerekli yasal çalışmaların yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, coronavirüs salgını nedeniyle zor durumda olan küçük esnaflar ile ücretli çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, ekonomik kriz şartlarının ağırlaşması nedeniyle esnafların sorunlarına çözüm getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, bankalardan esnafların kredi almakta sorunlarla karşılaştığına ve maske temin edilememesi nedeniyle sıkıntılar yaşandığına ilişkin açıklaması

15.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, nicelik ve nitelik açısından üniversitelerin sayısı ile öğretim üyesi sayısının eş değerde artmasına katkı sunanlara minnettar olduklarına ilişkin açıklaması

16.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün,  coronavirüs salgını nedeniyle mali müşavirlerin yıllık gelir vergisi beyannameleri ile kurumlar vergisi beyannamelerinin verilme süresinin 31 Temmuz 2020’ye kadar uzatılmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin yardımlaşma, dayanışma, adalet ve merhamet değerlerinin hâkim olduğu yeni ve adil bir dünya kurma mücadelesinde öncü olacağına ilişkin açıklaması

18.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında açıklanan ekonomik pakette yerel basına yönelik herhangi bir desteğin bulunmadığına ilişkin açıklaması

19.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, corona virüsü nedeniyle vefat eden eczacılar İhsan Giray, İsmail Durmuş, Merih Yalçınöz, Himmet Taştan Kardaşlar ve Süreyya Zıpkınkurt’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

20.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla 5 siyasi partinin katkısıyla hazırlanan ve kabul edilen düzenlemenin hayırlı olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, coronavirüs salgını münasebetiyle hayatını kaybedenlere ve ebediyete intikal eden Türk Metal Sendikası Onursal Başkanı Mustafa Özbek’e Allah’tan rahmet dilediğine, 15 Nisan Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci, Türk Tarih Kurumunun 89’uncu yıl dönümüne, AK PARTİ’nin Parlamentoyu hızlı çalıştırmak adına torba kanun tekniğini bir istisna olmaktan çıkarıp genel görüşme usulü olarak kullanması nedeniyle kanun tekliflerinin yeterince müzakere edilemediğine ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nü kutladığına, Türk Tarih Kurumunun 89’uncu yıl dönümüne, sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla 5 siyasi partinin katkısıyla hazırlanan düzenlemenin gayesine layıkıyla hizmet etmesini ümit ettiğine, coranavirüs salgını sürecinin birlik ve beraberlik içerisinde aşılacağına inandığına ve salgında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ezidi halkının Çarşema Sor Bayramı’nı kutladığına, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’ne, Mahmur Mülteci Kampı’nda yaşanan bombalamayı kınadığına, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Üsküdar Kuzguncuk’taki vakıf arazisini kaçak yapılaşmaya açmasıyla ilgili haberlere yönelik soruşturma başlatıldığına, Grup Yorum üyelerinin ve Mustafa Koçak’ın adil yargılanma taleplerinin karşılanmadığına, çocuk istismarcılarına af getirilmeye çalışıldığına ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 15 Nisan Türk Tarih Kurumunun 89’uncu yıl dönümü ile Dünya Sanat Günü’ne, coronavirüs salgınının ülkede yoksullaşmayı beraberinde getirdiğine, sorumlulukları artan belediyelerin gelir kaynaklarının artırılması ve giderlerinin azaltılması, ücretsiz izne asgari ücret tutarında maaş desteği sağlanması, kısa çalışma ödeneği ve işsizlik sigortası ön koşullarının kaldırılması, sendikalarla toplu iş sözleşmesi ile grev hakkını kolaylaştıracak yaklaşımların oluşturulması gerektiğine, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Kendimizin tıbbi ekipman ihtiyacımızın olmasına rağmen İngiltere, İtalya, İspanya gibi önemli müttefiklerimizin de aralarında bulunduğu 34 ülkeye yardım elimizi uzattık.” ifadesine, terör tanımının ne kadar genişletileceğini ve daha nerelere dayanacağını öğrenmek istediklerine, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’la ilgili yayınlara yönelik “terör örgütlerine hedef göstermek” suçundan soruşturma başlatılmasına, Fahrettin Altun’un katıldığı taşınmaza ait ihalenin saatinin neden belli olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

25.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, coronavirüs salgınına yönelik alınan tedbirlerin sonuç verdiğine, salgınla mücadele kapsamında sunulan destek paketlerinin yanı sıra kamuda yeni istihdam oluşturulduğuna, belediyelere kaynak aktarımı sağlandığına ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz verileceğine, 14-20 Nisan Şehitler Haftası’na, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiğine, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemenin tüm sağlık çalışanlarına hayırlı olmasını dilediğine, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nü tebrik ettiğine, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’la ilgili kurgu, kumpas, adres ve hedef göstermeye yönelik haberlere ilişkin açıklaması

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Sakarya Milletvekili  Engin Özkoç’un ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, coronavirüsle mücadelede destek paketleriyle kolaylıklar sağlayan Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanına teşekkürlerini sunduğuna ilişkin açıklaması

30.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un eksiksiz uygulanarak kadınların yaşamının korunması gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, adaletli yargılanma talep eden Grup Yorum üyelerine ve Mustafa Koçak’a halkı sosyal medya aracılığıyla destek vermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

32.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemeye katkı verenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

33.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, hayata geçirilen düzenlemenin sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesinde caydırıcı olacağına inandığına ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, siyasi mahpuslara ilişkin tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nü kutladığına, coronavirüs salgını nedeniyle terhisleri ertelenen askerlerin tahliye edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, “Evde kal.” çağrıları yapılırken Van ili İŞKUR işçilerinin çalışma saatlerini doldurmaları için hastanelerde çalıştırılması ve ücretli izin verilmemesinin nasıl izah edilebileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

37.- Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, coronavirüs salgını nedeniyle başta Mardin ve Diyarbakır Valilikleri olmak üzere diğer valiliklerde de Kürtçe, Arapça, Süryanice, Ermenice ile yurttaşların konuştuğu dillerde bilgilendirme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

38.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, mahpusların sağlık sorunlarına yönelik tedbirlerin alınarak gereğinin yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

39.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, coronavirüs salgını sürecinde devletin mücadele azmi ve duruşunun takdiri fazlasıyla hak ettiğine ilişkin açıklaması

40.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, beden eğitimi ve spor yüksekokullarından mezun olanların puan türlerinden dolayı mağduriyet yaşadığına ilişkin açıklaması

41.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, coronavirüs salgını döneminde sağlık personeline ek ödemeler ve tazminatlar verilerek hak ettikleri karşılığı almaları gerektiğine ilişkin açıklaması

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

49.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

50.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki ifadelerini reddettiklerine, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un gruplara eşit ve tarafsız davranması gerektiğine ilişkin açıklaması

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, bir hatip kürsüdeyken oturumu yöneten Meclis Başkan Vekilinin itham edilmesinin İç Tüzük’e aykırı olduğuna ilişkin açıklaması

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

55.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un hakemliğinin Meclisin mehabetine uygun tartışma zemini oluşturacağına ilişkin açıklaması

57.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

58.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun FOX TV’ye üst limitten idari yaptırım ve program durdurma cezaları vermesinin kabul edilemez olduğuna, sokağa çıkma yasağı dönemlerinde vatandaşların gazetelere ulaşabilmesi ve basın kuruluşlarının coronavirüs salgını sebebiyle oluşan mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’in görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, coranavirüs salgını nedeniyle hazineye ait taşınmazların satışının üç ay ertelenip ertelenemeyeceğini, kaç gayrimenkulün satılacağını ve satışın hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığını, işletme süresi biten kaç geminin işletme sürelerinin uzatıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

64.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, corona virüsü önlemleri kapsamında  yurt dışı yükseköğretim diplomaları tanıma ve denklik seviye tespit sınavının ertelenmesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması

65.- Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Bekir Kuvvet Erim’in, İstanbul Milletvekili  Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işten çıkarmalara devam ettiğine ilişkin açıklaması

67.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, zor durumda olan çiftçilerin borçlarının bir yıl faizsiz ertelenerek desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

68.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş İl Sağlık Müdürlüğünün kentteki coronavirüs salgınına yönelik bilgi paylaşmadığına, Muş ili corona vaka sayısını, hastanelerdeki yoğunluk ve yatak kapasitesini öğrenmek istediğine, şeffaf olmayan bir yönetimin virüs krizini başarıyla atlatmasının beklenemeyeceğine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, coronavirüs salgınından kaynaklanacak tüm etkilerden en az hasarla çıkılmasını sağlamak adına önlemlerin alınması, ekonomik hayatın normal seyrine dönmesi için gerekli koşulların, tedbirlerin belirlenmesi ve kapsamlı bir mücadele planının hayata geçirilmesi amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınan önlemlerin yetersiz olmasının can kayıplarına ve bulaşma hızının artmasına engel olmak amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan tarafından, Atatürk Havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmasının araştırılması amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine, bastırılarak dağıtılan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48 saat geçmeden Gündem’in "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 21, 22, 28, 29 ve 30 Nisan 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 5 Mayıs 2020 tarihinden başlamak üzere on gün süreyle ara verilmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2020 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika, grubu bulunmayan 3 siyasi parti temsilcisine üçer dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, adalet karşısında boynunun kıldan ince olduğuna ilişkin konuşması

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ile 73 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2778) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 212)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213)

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 212) Adalet ve Kalkınma Partisi Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ile 73 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 213) Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26574)

2.-          Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Çin ve İran'dan ithal edilen ürünlerin ikamesine ilişkin,

Koronavirüs bulunan ülkelerden ithal edilen gıda ürünleri ile ilgili alınan önlemlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26575), (7/26576)

3.- İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, olası bir deprem durumu için iletişim altyapılarının güçlendirmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26577)

4.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Mardin ilindeki bir kaymakamın bir gazetede yer verilen köşe yazısına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26578)

5.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin'in, son 10 yılda ülkemizde ve Balıkesir ilindeki kişilerin bankalar aracılığıyla kullandığı krediler ile bunların geri ödenme oranlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26579)

6.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin'in, 2019 yılında Balıkesir iline yapılan yatırımlar ile 2020 yılı öngörülerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26580)

7.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in, 2010-2020 yılları arasında alkol ve tütün satma ruhsatı bulunan işletmelere kesilen cezalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26721)

8.- Mardin Milletvekili Tuma Çelik'in, Mardin'in Derik ilçesinde Yıldız Barajı'nın patlamasından dolayı zarar gören köylülere ödenen tazminata ve süreçle ilgili soruşturma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26730)

9.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, tarımsal sulama aboneleri için uygulanan elektrik tarifesine ve belirlenen bedelin çiftçilerden peşin olarak istenmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26731)

10.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan'ın, Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği'nde yapılan değişiklik ile tanınmış uluslararası yayınevi tanımında yapılan düzenlemenin içeriğinin netleştirilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26744)

11.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan'ın, Nevşehir ilindeki Zelve Ören Yerinde yer alan dükkânlar hakkında yıkım kararı verilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26745)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Afrika'da başlayan çekirge istilasına yönelik alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26746)

13.- İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu'nun, şehirlerdeki peyzajlama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26748)

14.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık tarafından koronavirüse karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/26792)

15.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlık tarafından düzenlenen hizmet içi eğitimlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26871)

16.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı'nın, mülkiyeti Orman Genel Müdürlüğüne ait olan ve 2007 yılında kapatılan Daday Ballıdağ Göğüs Hastalıkları Hastanesinin binasının değerlendirilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26872)

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, mazot, gübre, ana arı gibi tarımsal üretim desteklerinden yararlanan çiftçi sayısına ve desteklerin il bazında dağılımına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26876)

18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Başta Ankara ili olmak üzere Türkiye genelinde karantina binası olarak kullanılmak üzere boşaltılan KYK yurtlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26900)

19.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin ilinin Yusufeli ilçesinde bulunan bir tünelle ilgili yaşanan sorunlara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26901)

20.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık'ın, COVID-19 salgını nedeniyle alınacak ekonomik tedbirlere ve bankalara olan borçların ertelenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26903)

21.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, son iki yılda kapanan basın kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26904)

22.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk'un, COVID-19 salgını sebebiyle alınacak ekonomik tedbirlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26905)

23.- Antalya Milletvekili Cavit Arı'nın, koronavirüs salgını nedeniyle uçak biletlerini ücretsiz iptal eden havayolu şirketleri için Bakanlık tarafından alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/26982)

24.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, COVID-19 salgını sebebiyle alınacak ekonomik tedbirlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26987)

25.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin'in, koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler kapsamında bazı beyannamelerin ve vergi ödemelerinin sürelerinin uzatılmasına dair önerilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26988)

26.- Mardin Milletvekili Tuma Çelik'in, koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında belediyelerin vatandaşlara ücretsiz su sağlaması ve su faturalarının faizsiz ertelenmesi önerilerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26990)

27.- Muş Milletvekili Mensur Işık'ın, Kredi Yurtlar Kurumuna borcu olan kişi sayısına, toplam borç tutarına ve borç ödemelerinin ertelenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26991)

28.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç'un, koronavirüs salgınına karşı çeşitli alanlarda yapılacak düzenlemelere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26995)

29.- Adana Milletvekili Ayhan Barut'un, COVID-19 salgını süresince görev yapan polis ve askerlerin haklarının iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26997)

30.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan'ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezinin kapatılmasından sonra üretimi yapılmayan aşı ve serum gibi sağlık ürünlerinin teminine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26998)

31.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin'in, COVID-19 salgını süresince müzisyenlere yönelik alınan tedbirlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26999)

32.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan'ın, nitrat gübresine yapılan zamma ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/27000)

33.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz'ın, koronavirüs salgını nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilip edilmeyeceğine ve bu durumda alınacak önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/27002)

34.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan'ın, yurtdışına sefer yapan uçuş personeline koronavirüs testi yapılıp yapılmadığına ve THY tarafından uçuş ve kabin personeline maske sağlanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/27107)

 

15 Nisan 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK, (İstanbul) İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye’nin adalet karnesine ilişkin söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Yeneroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Yeneroğlu.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun, ülkenin son dönemde yaşadığı adaletsizlik ve hukuksuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA YENEROĞLU (İstanbul) – Saygıdeğer Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konuşmayı ülkemizin son dönemde yaşadığı adaletsizlik ve hukuksuzluklardan duyduğum derin üzüntüden dolayı yapıyorum. Hepimiz birer vekil olma sorumluluğu ve bilinciyle milletimizi temsil ediyoruz. Ancak ülkemizde “adalet” diye çığlıklar atılırken nasıl adil olmayan bir ceza infaz kanunu Meclisten çıkabiliyor? Kurşun atanlara, mafya ve çetelere cömert davranırken nasıl olur da aleyhinize “tweet” atan vatandaşlarımıza, bizi eleştiren aydınlara karşı kin besleyip infaz paketinde bile gaddarlık yapabiliyoruz? Birilerinin kinine ortak olup bir vakıf üniversitesine el koymak için nasıl el kaldırabiliyoruz? İnancımız, vicdanımız, adalet anlayışımız buna nasıl izin veriyor? En büyük adaletsizliğin adil olmayıp adil gibi görünmek olduğunu bilmiyor muyuz? Bir saat adaletin, sadece bir saat adaletin bir sene ibadet etmekten daha hayırlı olduğunu unuttuk mu? Peki, haksızlık karşısında susanın nasıl tarif edildiğini okumadık mı? Gece başımızı yastığımıza koyduğumuzda haksız yere cezaevinde olan bir kişinin çocuğunun “Twitter”a koyduğu masum video akıllarımıza gelmiyor mu? Bir kişiye, sadece bir kişiye yapılan haksızlığın her birimize koşarak yönelen bir tehdit olduğunu göremiyor muyuz? Bugün yapılan hukuksuzlukların, sopa başkalarının eline geçince yarın emsal temsil etmeyeceğini mi zannediyoruz? Evlatlarımıza sarılırken çoğunuzun çocuğunun gittiği okula ya da dershaneye çocuğunu gönderdiği için terör örgütü üyeliğiyle suçlanan bir vatandaşımız için üzülmüyor muyuz? 15 Temmuzu bu millete yaşatan caniye hayatımda bir kere “hoca efendi” demedim, geçmişte diyenleri de kınamıyorum. 12 Eylülde, 28 Şubatta zalimliklere alkış tutan o kişinin nihai amacını bilmiyorlardı ve/veya teröre kan akıtmaya kadar iktidar hırsından haberleri yoktu elbette. Peki, kendileri için “Allah affetsin.” diye işin içinden çıkarken yasalara aykırı herhangi bir eylem içerisinde bulunmamış insanların yaşadıkları zalimliklere karşı nasıl susabiliyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, maalesef gelinen noktada Meclis bir tiyatro, bizler birer figüranız. Kendilerini Orta Çağ kalıntısı paternalist bir anlayışla kuvvetler ayrılığının üzerinde görenler, yasamayı da aslında sadece rahatsız edici bir formalite olarak kabul ediyor. Sözde kurtarıcıların kutsandığı bir ülkede elbette “hukukun üstünlüğü” iddiası ayaklar altında ezilir. Ülkemde kuvvetler ayrılığı ilkesi ve temel hak ve hürriyetler yaygın olarak ihlal ediliyor, hukukun üstünlüğü ilkesi üzerinde tepiniliyor. Bazen kürsülerden, çoğu zaman telefonlardan hâkimlere ve savcılara talimatlar veriliyor. Hâkimlere ve savcılara talimat verilen ülkede adalet olur mu? Üniversiteler, vakıflar, dernekler sindirilmiş. Millet sürü olarak kabul ediliyor. Medya kontrol altına alınmış. Toplumun farklı kesimleri şeytanlaştırılıp birbirlerine kıydırılıyor ve insanlar sık sık hain ilan ediliyor. Kin ve nefret beslenerek büyütülüyor.

Saygıdeğer milletvekilleri “Özgürlük neredeyse benim ülkem orasıdır.” diyen Benjamin Franklin’e “Özgürlüğün olmadığı yer işte orası da benimki.” diye cevap vermişti Thomas Paine, üç yüz yıl önce. 21’inci yüzyıla gelindiğinde hâlen aynı cümleyi kurmak beni utandırsa da “Özgürlüğün olmadığı yer ve maalesef adaletin olmadığı yer, işte orası bugün Türkiye’dir.” cümlesini damarlarıma kadar hissettiğimi ifade etmek istiyorum.

Birinci Mecliste, Kurtuluş Savaşı esnasında “Millet cephelerde kan ağlarken bu gensoru da ne oluyor?” diye soranlara “Cepheleri tutacak olan kanundur, adalettir.” diye haykıran Hüseyin Avni beyleri hatırlatıyorum. Ancak biz adalet denilince herkes için adalet istemiyoruz, grup menfaatini öne çıkarıyoruz. Herkesin tabusu var, birimiz “Onu tutuklayın.” diye bağırırken, diğerimiz “Bunu tutuklayın.” diye bağırıyor. Evet, herkes için ifade ve toplanma özgürlüğü isteyemiyoruz, “Herkes istediği gibi yaşasın.” diyemiyoruz. Oysa ancak tahammül etmediğimiz insanlar kadar huzurlu olabileceğimizi unutuyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, hukuktan, adaletten uzaklaştıkça daha da kötüleşecek, daha da fakirleşeceğiz ve birbirimizi daha da kıracağız. Gelin, bu kısır döngüye hep birlikte dur diyelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, sağlık çalışanlarının sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e aittir.

Buyurunuz Sayın Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bugün Ezidi halkımızın bayramı, yeni yılı, Çarşema Sor Bayramı yani Kızıl Çarşamba. Bu vesileyle bütün Ezidi halkımızın bu bayramını, yeni yılını da en içten dileklerimle kutluyorum. Bu bayramın IŞİD’in elinde esir bulunan kadınların ve çocukların kurtarılmasına ve Selefi cihatçı çetelerin yenilmesine vesile olmasını bütün kalbimle diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz ülkemizdeki Covid-19 salgını çok hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor. En son resmî verilere göre vaka sayısı 65.111 kişiye, toplam ölüm ise 1.403 kişiye ulaşmıştır. Dünyadaki vaka sayısı 2 milyonu aştı, dünyadaki ölüm ise 130 bini aşmış durumda. Bütün bu tablonun içerisinde sağlık emekçilerinin durumu çok özel bir yer alıyor çünkü sağlık emekçileri bu Covid-19 salgınında en önde yer alıyorlar ve insanları tekrardan sağlıklarına kavuşturmak için de canla başla çalışıyorlar. Fakat bütün bu süreç içerisinde sağlık emekçilerinin sağlıklarının hiçe sayıldığını ve bir fırsatçılık daha yapılarak aslında bu sürecin esnek çalışma modeline geçilmek için de kullanıldığını görüyoruz.

Evet, bizim de taleplerimizin başında çalışma süresinin kısaltılması, yirmi dört saatlik çalışma süresinin ortadan kaldırılması, kısa süreli çalışmalarla dinlenme sürelerinin uzatılması, sağlık çalışanlarının yemek, servis ve barınma koşullarının, çalıştıkları iş yerlerine yakın yerlerden barınma koşullarının sağlanmasına dönük taleplerimizi bu kürsüden ben ve diğer başka arkadaşlarımız da çok defa dile getirdiler. Fakat görüyoruz ki Sağlık Bakanlığı salgın dönemindeki istisnai çalışma sürecini, zorunlu çalışma şeklini bir kural hâline getirmeye çalışıyor ve bu, aslında sağlıktaki dönüşümün son hamlesi olarak, iktidarın son hamlesi olarak da nitelendirilebilir. Bunun karşısında durduğumuzu, esnek çalışma yöntemini kabul etmediğimizi ifade etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar.

Diğer bir şey, ülkemizde henüz hâlihazırda kaç tane sağlık çalışanının hasta olduğu ya da enfekte olduğuna dair sağlıklı verinin olmadığını görüyoruz. En son bir haftadan çok daha önce Sağlık Bakanlığı 600 kişinin enfekte olduğunu söyledi fakat daha sonra hiçbir veri açıklanmadı. Neden açıklanmıyor? Birincisi, sağlık çalışanlarına düzenli test yapılmıyor. İkincisi, yapılan testler kamuoyundan saklanıyor, bu bilgiler yayınlanmıyor. Bakın, Ankara’da 112 çalışanlarına testler yapıldı ve 112 çalışanları arasında çok yüksek oranda Covid-19 vakası tespit edildi ve çok hızlı bir şekilde test yapılmaktan vazgeçildi. Neden? Çünkü onların, her bir Covid’li sağlık çalışanının aslında on dört günlük karantinaya alınması gerekiyor ve onların yerine çalışacak insan koyamadığınız için, sağlık emekçisi koymadığınız için de onların hasta hasta çalışmasına göz yumuyorsunuz.

Peki, sağlık çalışanlarının Covid-19’la enfekte olarak çalışması ne demek? Onların hizmet verdikleri hastaları, eve gittiklerinde yakınlarını ve toplu taşımadaki her bir yurttaşı da enfekte etmeleri demek yani salgınla mücadele eden insanları sağlığın bulaş kaynağı hâline getiriyor sizin politikalarınız. Bu anlamda, sağlık çalışanlarına, belirti göstersin göstermesin beş gün arayla mutlaka ama mutlaka test yapılmalı ve bu test sonuçları da kamuoyuyla paylaşılmalı değerli arkadaşlar.

İkinci bir konu: Sağlık çalışanları gerekli koruyucu hizmetler, koruyucu ekipmanlar sağlanmadan çalışmaya zorlanamazlar. Hiç kimse kendi yaşamını tehdit eden koşullarda çalışmaz, çalışamaz; bu kadar açık ve net. Bu anlamda eğer Sağlık Bakanlığı gerekli koruyucu tedbirleri almazsa sağlık çalışanlarının işten kaçınma haklarının, çalışmama haklarının anayasal bir hak olduğunu ifade ediyoruz. Böyle bir durumla karşılaşmamak için de Sağlık Bakanlığını çok hızlı bir şekilde önlem almaya davet ediyoruz.

Diğer bir sorun değerli arkadaşlar, özellikle İstanbul’da verilen koruyucu ekipmanların kalite standartlarının sorunlu olması yani taşıması gereken standartları taşımayan koruyucu ekipmanın sağlık çalışanlarına verildiğini ve bunun ne kadar koruyucu olduğuna dair sağlık emekçilerinin kaygı taşıdığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bu da büyük bir sorun değerli arkadaşlar. Nereden temin edildiği belli olmayan, kalite standartlarına uygun olmayan koruyucu ekipmanın sağlık emekçilerini korumayacağı çok açık ve net. Bu anlamda, buna yönelik de hızlı bir çalışma yapılması gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor.

Diğer bir sorun: Şu andaki sağlık çalışanlarının sayısının bütün bu pandemi süreciyle mücadele etmek için yetersiz olduğunu çok iyi biliyoruz fakat buna rağmen Hükûmet henüz adım atmıyor. Bakın, on binlerce insan var ataması yapılmamış ya da on binlerce insan var, sağlık emekçisi var güvenlik soruşturmasına takılan. Bunların çok hızlı bir şekilde işbaşı yapması gerekiyor, bunların çalışma hayatına katılması gerekiyor. Bunun yanında, KHK’li olan sağlık emekçilerinin derhâl işlerine iade edilmesi gerekiyor. Bunun hayati önemde olduğunu da ifade etmemiz gerekir değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Diğer bir sorun da işe yeni başlayan sağlık emekçilerinin yeterli oryantasyon sürecini geçirmeden, Covid-19 salgınıyla mücadele açısından yeterli bilgiye, donanıma sahip olmadan en öne konulması ve Covid-19’la mücadele çalışmalarıdır. Bunun hem sağlık çalışanlarının hayatını riske attığını hem de hizmet verdikleri halk açısından sorunlu bir yaklaşım olduğunu da ifade etmemiz gerekiyor.

Diğer bir şey değerli arkadaşlar, aile hekimliklerindeki takibin sorunlu olması. Siz, aile hekimliği sistemine geçtiniz ama şu anda bir ailede 4 farklı kişi 4 farklı aile hekimi tarafından takip ediliyor. Bunun sonucunda ne oluyor? Bilginin ortaklaşması ve takip süreci de sorunlu oluyor. Bunun hızlıca giderilmesi gerekiyor; bu anlamda da Hükûmet adım atmak zorunda.

En son olarak, sağlık meslek örgütlerini sürece katmanız gerekiyor; onlarsız süreç yönetimi sorunludur, yanlıştır, eksiktir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Çelebi.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, 15 Nisan Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Ağrı’mızın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yılı münasebetiyle şahsım adına, gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan coronavirüs salgınından dolayı vefat eden vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Yine, virüsten etkilenen ve tedavisi devam eden vatandaşlarımıza da Rabb’imden acil şifalar diliyorum. Bu vesileyle süreci başından beri özveri ve fedakârlıkla yürüten başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca Bey’e, seferber olan diğer bakanlarımıza, Bilim Kurulu’muza ve sağlık personeline huzurlarınızda şükranlarımı arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün 15 Nisan, Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yılı, yıl dönümüdür, bugün ilimizde, okunan ezanların, eğitim veren okulların, özgürce alınan nefeslerin yıl dönümüdür. Bugün, yaşlı anaların gözyaşını silen, şehitlerin ruhunu dindiren, mazlumların yüzünü güldüren kurtuluş günüdür.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; cennet vatan Türkiye’mizin çatısı Ağrı Dağı’yla, balıyla, insanlığın ikinci kez neşvünema bulduğu Nuh Tufanı sonrası Nuh’un Gemisi inancıyla, tarihiyle, doğasıyla, kültürüyle kadim şehrimiz Ağrı, Orta Asya’dan gelen kavimlerin tarihî İpek Yolu’yla Anadolu’ya girişleri sırasında bir geçiş noktası olmuş, dolayısıyla birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Biz, bugün, Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yılını kutlarken tarihi o günkü gibi yeniden yaşıyoruz. O yıllarda bölgede bir işgal hareketine girişilmiş ve büyük zulümler, katliamlar yaşanmıştır. Destanlar da bu acıların hatırası olagelmiştir. Tarihin her döneminde olduğu gibi milletimizin bağımsızlığına olan tutkusu, bundan tam yüz iki yıl önce, 14 Nisanda, Patnos, Diyadin, Doğubayazıt, Hamur, Taşlıçay ve Tutak ilçelerimizde, 15 Nisanda Ağrı ilimizde, 16 Nisanda Eleşkirt ilçemizde tezahür etmiş. Bir kez daha tüm dünyaya güneşin yeniden doğuşu gibi apaçık ispat etmiştir. Kurtuluş yolunda gözünü kırpmadan canını feda eden şehitlerimiz ve gazilerimiz bütün sıkıntılara göğüs germiş ve bizlere bu güzel vatanı hediye etmişlerdir. Atalarımız üzerlerine düşen sorumlulukları ziyadesiyle yerine getirmişlerdir.

Dün, Rus Harbi’nde, Çanakkale Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’mızda vatan, bayrak ve İslam uğruna mücadele eden Ağrı halkı; bugün de 15 Temmuz demokrasiye, vatana ve bayrağa sahip çıkarak ne kadar aziz bir halk olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bugün bize düşen, yurdu ve bağımsızlığı için birlik ve beraberlik içinde omuz omuza cephelerde savaşmış, bu uğurda sayısız şehitler vermiş atalarımızın emanetine dünden daha fazla sahip çıkmaktayız.

Değerli milletvekilleri, kadim şehrimiz Ağrı, kültür ve doğal yapılarıyla turizm pastasından çok daha fazlasını hak eden bir şehirdir. Yıllardır terörün ıstırabını çekmiş ve maalesef terörle anılmış bölgemiz yönünden pozitif bir farkındalık oluşturma zamanı gelmiştir. Bunun için, Selçuklulara ve Osmanlı’ya ev sahipliği yapan Doğubayazıt ilçemizdeki İshak Paşa Sarayı, dünyada 2’nci hayatın hayat bulduğu Nuh’un Gemisi, Alaska’dan sonra dünyanın 2’nci büyük meteor çukuru ve Ağrı Dağı’yla müsemma ilimiz, yeni zenginlikleriyle Ağrı’mız, artık, atılım ve bir sıçrama sürecine girmiş bulunmaktadır. İlk adımlarını geçen yıl attığınız talebimizi bu yıl yeniliyoruz, buradan millî iradenin tecelligâhı Yüce Meclisimizden bir kez daha Ağrılı hemşehrilerimiz adına talepte bulunuyoruz. 2021 yılının, UNESCO tarafından da 2000 yılında Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan, Osmanlı mimarisinin Anadolu’da günümüze ulaşabilen tek saray yapısı olarak kabul edilen, Osmanlı ve Selçuklu mimarisinin eşsiz bir sentezini yansıtan, Doğubayazıt ilçemizdeki İshak Paşa Sarayı Yılı olmasını arzu ediyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle Ağrı’mızın ve ilçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümünü tekrar kutluyorum. Vatanı uğruna fedakârca savaşan tüm şehitlerimizi, emeği, teri, inancı, gayreti geçen tüm büyüklerimizi rahmet ve minnet, gazilerimizi saygıyla yâd ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Canım vekilim, biz Ağrı’ya her türlü imkânı veriyoruz ama Sayın Cumhurbaşkanının yapması lazım. Bu Meclis bütün imkânlarıyla Ağrı’nın yanında.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, konuşmamı herkesin yüreğine dokunan Necmettin Halil Onan’ın kaleme aldığı şiirle tamamlamak istiyorum.

“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda

Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda,

İstiklal uğrunda, namus yolunda

Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,

Son vatan parçası geçerken ele,

Mehmed’in düşmanı boğdugu sele,

Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin

Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin

Bir harbin sonunda bütün milletin

Hürriyet zevkini tattığı yerdir.”

Değerli milletvekilleri, saygıdeğer Başkanım; işte bu aziz topraklar Sultan Alparsan’ın Romen Diyojen’i yendiği, Anadolu kapılarının ilk kez Müslümanlara açıldığı yerdir; bu da Ağrı ilidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Özür dilerim.

Sayın Başkanım, yani Mecliste Ağrı’yla ilgili… Ağrı’ya iktidar partisi fabrika açmıyor. Ağrı, sürekli göç veren bir ilimiz. Yani aslında iktidarın Ağrı’ya fabrika açması lazım, o göçü vermemesi lazım. Biz tüm imkânlarıyla Cumhuriyet Halk Partisi olarak Ağrı’nın yanındayız ama bu işi Sayın Cumhurbaşkanının yapması gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen Ağrılı mısın?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Benim Ağrı’yı savunmam için Ağrılı olmam gerekmiyor ki.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Ağrı’ya gelen total yatırım 18 milyar 600 milyon TL’dir; bunu da Sayın Mahmut Tanal’a ithaf etmek istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anayasa 81 diyor ki: “Her vekil her yerin, tüm milletin vekilidir.”

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Eyvallah! Ama sen Ağrı’ya geldin. Ağrı’yı sayayım mı? Bu sene gelen, 200 yataklı kadın doğum…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben fabrika istiyorum, fabrika!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Şimşek…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, limon ihracatı başta olmak üzere yaş sebze ve meyve ihracatının serbest bırakılması ve çiftçilerin borçlarının ertelenmesi yönünde Maliye Bakanı ile Tarım ve Orman Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çağrım, Maliye Bakanımız Berat Albayrak ve Tarım Bakanımız Bekir Pakdemirli’ye.

Tabii, biz günlerdir burada çiftçilerin sorunlarını söylüyoruz, Hükûmetimiz her kesimin derdine derman olmak için ekonomik paketler açıklıyor ama çiftçilerimizle ilgili henüz bir borç erteleme, kredi erteleme, zirai kredi, tarım kredi ve diğer bankalara olan borçların yapılandırılmasıyla ilgili bir paket açıklamadı.

İhracatla ilgili sıkıntılar devam ediyor. Türkiye’de hâlâ Ürgüp’te ve Erdemli’de 100 bin tonun üzerinde limon depolarda. Eğer bu limonun ihracatı serbest bırakılmazsa bu limonların büyük bir kısmını iç piyasa tüketemeyecek ve çürümeye terk edilecektir. Buradan yeniden çağrı yapıyorum; limon ihracatı başta olmak üzere yaş sebze ve meyve ihracatı serbest bırakılsın, çiftçilerin borçları ertelensin. Çiftçilerin sesini duyun, çiftçilerin bu çığlığına karşılık verin ve çiftçinin yüzünü güldürün diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, “Evde kal.” çağrısı yapılan tüm kesimler için kapsamlı, kalıcı çözümler üreten yasal çalışmaların yapılmamış olmasının iktidarın sorunlara bakışını ve yönetim anlayışını ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Salgın süreciyle karşı karşıya kaldıktan sonra Meclis, gündemi çok yoğun ve hızlandırılmış bir şekilde çalışmak durumunda kaldı. Toplumsal vicdanı yaralayan, toplumsal uzlaşı sağlanmadan, hâlâ tartışmalı bir yasayı görüştük günlerce, saatlerce ve hepimizin sağlığını riske atarak; asıl, günlerdir “Evde kal.” çağrısı yaptığımız vatandaşlarımızın tüm kesimleri için detaylı, kapsamlı, kalıcı çözümler üreten yasal çalışmaları bir an evvel yapmalıydık. Ancak içinde bulunduğumuz süreçte asıl ihtiyaç duyulan acil ekonomik önlemler aceleyle hazırlanarak bir torbayla -şu an Komisyonda- Genel Kurula getirilmeye hatta şu an yetiştirilmeye çalışılıyor.

Değerli milletvekilleri, işte bu tablo, iktidarın sorunlara bakışını, yönetim anlayışını, daha doğrusu, her zamanki gibi süreci yönetememe anlayışını bir kez daha ortaya koydu.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

3.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, yerel basına coronavirüs salgını nedeniyle ihtiyacı olan desteğin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yerel basın hem yerel gündemin ulusal düzeye çıkmasında hem yerel kamuoyunun taleplerinin duyulmasında hem de demokrasinin olmazsa olmazı yerel demokrasilerin güçlenmesinde hayati bir role sahiptir. Yerel medyanın ne zor şartlarda binlerce istihdam sağlayarak çalıştığını hepimiz biliyoruz. Bu kuruluşların bugünlerde desteğe ihtiyacı var.

Gazetelerin basılamaz, satışlarını yapamaz duruma geldiği bugünlerde basın kuruluşlarını devletin desteklemesi gerekiyor. Yandaş paçavralara aktarılan milyarlarca liranın çok küçük bir kısmı bu basın kuruluşlarının yaşamasına yetecektir. Ayrımsız, tüm yerel basına yardımda bulunulmasını istiyoruz. Hakları olan resmî ilan ve reklam paraları bir an önce ödenmeli, üzerlerindeki vergi ve sigorta yükleri kaldırılmalı, yerel basın çalışanlarına ekonomik destek ve isteyenlere uzun vadeli kredi sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, coronavirüs salgınıyla mücadelede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin hayata geçirdiği tedbirler ile aldığı önlemlerin başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere uluslararası alanda takdir gördüğüne, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemenin sağlık çalışanlarına hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye coronavirüs salgınıyla mücadelesini Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm bakanlıkların aldığı tedbirler ve özverili çalışmalarla etkin bir şekilde sürdürüyor. Dünyanın birçok ülkesi bu ölümcül salgınla mücadelede sınıfta kalırken Türkiye’nin hayata geçirdiği tedbirler, aldığı önlemler başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere uluslararası takdir görüyor. Güçlü genel sağlık sigortası sistemimiz, sayısı 1 milyonu geçen sağlık ordumuz ve inşa edilen modern hastanelerimizle salgına karşı verdiğimiz mücadelenin olumlu sonuçlarını da görmeye başladık.

Yine, bu kapsamda Sağlıkta Şiddet Yasası dün gece Meclis Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Salgınla mücadele sürecinin en ön saflarında yer alan doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddet olaylarının önüne geçmek amacı taşıyan Sağlıkta Şiddet Yasası’nın tüm sağlık çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Barut…

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, üreticilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Çukurova tüm tarım ürünlerinin turfanda hasadının yapıldığı bir yerdir. Hasadı yeni başlayan soğan ile hasadı çok yakında başlayacak olan patates ve karpuz üreticileri kara kara düşünmektedir. Çünkü coronavirüs sebebiyle ülkedeki tüm lokanta, restoran, misafirhane yemekhaneleri kapatılmış ve ihracatı ön izne bağlı olan soğan ve patates üreticilerimiz şu anda ne yapacaklarını kara kara düşünmektedirler.

Ayrıca, kendi karpuzumuz çıkmadan coronavirüsün çok yoğun yaşandığı ülkelerin başında gelen İran’da, “sınır ticareti” adı altında ülkeye tırlarla karpuz getirilmektedir. Bu hem çiftçinin cep sağlığını hem de insanlarımızın halk sağlığını tehdit etmektedir. Üreticilerimiz, devletimizin şefkatli kollarını yanında hissetmek istiyordur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Topal…

6.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, yaşanan pandeminin sağlık kurumlarının her türlü salgına karşı hazır tutulmasının önemli olduğunu gösterdiğine, mücadeleyi sağlıklı sürdürebilmek adına insan gücünün kullanılması ve sağlık çalışanlarının kadrolarının artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yaşanan pandemi bir kez daha gösterdi ki sağlık kurumlarını her türlü salgına karşı hazır halde tutmamız gerekiyor. Bu pandemiyle mücadelede tüm sağlık personelimiz ciddi gayret sarf etmektedir; dün Sayın Bakan bu hususlara dikkat çekti. Öyleyse, sağlık personeli atamalarında paramedik personel olan acil tıp teknisyenlerine, yine önemli görev üstlenen sağlık teknisyenlerine, hemşerilerimize verilen kadroların artırılması gerekmektedir. Çünkü bu pandemi, açıklandığı üzere, yarın bitecek bir pandemi değil, etkisi yıllarca da sürebilir, başka bir pandemiyi tetiklemiş de olabilir. Bu yüzden yeni hastane inşaatları yapılmakta pandemiyle mücadeleye devam edileceği açıklanmaktadır. Bizler de ülkemizi hazır hâle getirmek, mücadeleyi daha sağlıklı sürdürmek adına insan gücümüzü kullanalım. Bu kadroları artırarak sağlık ordumuzu hazır, donanımlı hâle getirelim.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

7.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, veteriner hekimlerin sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemeye dâhil edilmediğine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halk sağlığını korumak adına sağlık hizmeti veren veteriner hekimlerimiz, temel gıda malzemesi olan hayvansal gıdaların üretim aşamasının en başından soframıza ulaşana kadar her aşamasında her türlü zorluğa karşı görevlerini yapmaya çalışmaktadır. Hiçbir koruma güvencesi olmadan gecenin hangi saati olursa olsun görev yapan veteriner hekimlerin sağlıkta şiddet yasasına dün akşam dâhil edilmemeleri kendilerini oldukça incitmiştir. Veteriner hekimlerin eğitimlerinde almış oldukları zorlu tıbbi dersler görmezden gelinmiş, ayrıca daha önceki epidemi ve pandemilerde yaptıkları hizmetler hiç değerlendirilmemiştir. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a olan saygımız ve sevgimiz gereği veteriner hekimlerimizi de en yakın zamanda bu yasaya dâhil edelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

8.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Hatay ilinde meydana gelen ve Osmaniye ilinde hissedilen deprem nedeniyle geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, coronavirüs salgınıyla mücadelenin kararlılıkla devam ettiğine, virüs tedavisi görenlerin hastanelerden ücretsiz yararlanabileceğine, 17 Nisan 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı vefatının 27’nci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatay’ın Yayladağı ilçesi açıklarında meydana gelen ve seçim bölgem Osmaniye’de de hissedilen depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Devletimiz ve milletimizin el birliğiyle yürüttüğü coronavirüse karşı mücadelemiz tüm kararlılığıyla devam ediyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından dün yayınlanan kararla, sosyal güvencesi olsun veya olmasın, coronavirüs tedavisi gören herkesin hastanelerimizden ücretsiz olarak yararlanabilecek olması ne kadar büyük bir devlet ve millet olduğumuzu bir kez daha göstermiştir. Gelişmiş birçok ülke bu tedavi karşılığında on binlerce dolar isteyerek vatandaşların tedavilerini yaptıramıyorken, tedavi olanların büyük bir kısmının da ödeme sıkıntısıyla karşı karşıya kaldığı günümüzde, elhamdülillah, bizler, yurdumuzun dört bir köşesindeki her bir ferdi bu imkânlardan yararlandırıyoruz.

Sözlerime son verirken 17 Nisan 1993 yılında ebediyete irtihal eden 8’inci Cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal’ı 27’nci ölüm yıl dönümünde rahmetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

9.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, sağlık meslek lisesi mezunu hemşirelerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir zamanlar ülkemizin göz bebeği olan sağlık meslek lisesi hemşirelik mezunu 100 bini aşkın atanamayan ortaöğretim hemşirelerinin serzenişlerini yüce Meclisten seslendirmek istiyorum.

Lisede dört yıl boyunca aldıkları bilgi ve beceriyle sahalarda işini en iyi yapan bu hemşire adaylarımıza atama fırsatı verilmelidir. Hem sahada hem de teoride gereken eğitimleri almışlar, birçoğu gönüllü olarak ek stajlar yapmışlardır. 14-15 yaşlarında insan sağlığının önemini kavramışlar, diplomalarında hemşire yazmasına rağmen lisanslı hemşirelerden hep daha alt statüde görülmüşlerdir. KPSS’den aldıkları 80 puan bile atanmalarına yetmemektedir. Bu çocuklarımız, bilgi birikimleriyle ve tecrübeleriyle, devletin dört yıllık eğitiminin karşılığını devlete hizmetle ödemek istemektedirler, Bakanımızdan adil atama talep etmektedirler. Bu gençlerimizin ümitlerini, hayallerini öldürmeyelim.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle zor günler geçiren medya kuruluşları ile çalışanlarına yönelik gerekli yasal çalışmaların yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamuoyu, böylesi dönemlerde, doğru ve güvenli kaynaklardan haber almaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyar; bu, temel haklardan biridir. Büyük bir özveriyle çalışan basın mensuplarına teşekkür etmenin ötesinde bir şeyler yapmak durumundayız. Gazete tirajları giderek düşüyor, reklamlar yok denecek kadar az. İcra iflas ve ihalelerin durdurulması, gazetelerin en önemli gelir kaynağı olan basın ilan gelirlerini de neredeyse yok etti. Yerel basının durumu daha da kötü. Seçim bölgem Adana’da da olduğu gibi birçok kentte gazeteler haftanın üç günü çıkmaya başladı. Tüm bunlar, gazeteciler için büyük bir işsizlik dalgası geliyor olması demek. Basınımızı ve gazetecileri bu durumda bırakmayalım. En azından bu süreç bitene kadar medya kuruluşları için telefon, elektrik, internet gibi hizmetlerden ücret alınmasın. Çalışanların SGK primlerinin ve maaşlarının bir kısmı makul bir süre devlet tarafından karşılansın. Vatandaşlarımıza da çağrı yapıyorum: Lütfen, gazete alarak Türk basınına sahip çıkalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

11.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle zor günler geçiren medya kuruluşları ile çalışanlarına yönelik gerekli yasal çalışmaların yapılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Adıyaman başta olmak üzere Anadolu’da, Anadolu’nun farklı kentlerinde faaliyet gösteren çok sayıda radyo, televizyon, gazete, sosyal medya kuruluşu ile çalışanları, coronavirüs mücadelesi kapsamında alınan tedbirler nedeniyle ekonomik olarak zor günler geçirmektedirler. Canlarını hiçe sayarak, yerelde ve genelde coronavirüs mücadelesi için alınan tedbirleri anbean halkımızla paylaşan halkı bilgilendiren bu savaşın kahramanları gazetecilerin ve basın mensuplarının haklarının korunması için tedbir almak zorunlu hale gelmiştir. Çok iyi bilinmelidir ki, matbaalar kapanır, kalemler yazmazsa hayat durur. Bu bağlamda, Sayın Cumhurbaşkanına açıkça çağrıda bulunuyorum: Yerel basın organları ve çalışanlarının ekonomik sorunlarının bir an evvel giderilmesi için gerekli her türlü yasal çalışmanın bir an evvel yapılmasını talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, coronavirüs salgını nedeniyle zor durumda olan küçük esnaflar ile ücretli çalışanların mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Açım.” diyen, çocuğuna ekmek götüremeyen, berberi, kuaförü, kahvehane işletmecisini, çalışanlarını; lokanta, tuhafiye, çay ocağı çalışanlarını; esnafı içeren bir paket olmasını isteriz. Evde kalmasını sağlamalıyız. Madende, fabrikada maskesiz dolaşan, yemekhanede maskesiz yan yana oturan işçiler için ücretsiz maske temini yapılmalı; gıdada, tarım mazotunda, gübrede, tarım ilacında KDV yüzde 1 olmalı; kredilerde zorlamalar olmamalı; elektrik, su, doğal gaz hanelere ücretsiz dağıtılmalı. Halka can suyu olan bir ekonomik paketin sunulması için hep birlikte çalışmalıyız. Özel sağlık kuruluşlarında yoğun bakım hastasına baktırmak için nasıl yüzde 50 zam yaptıysak, gariban kesime de yardım etmek zorundayız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

13.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, ekonomik kriz şartlarının ağırlaşması nedeniyle esnafların sorunlarına çözüm getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ekonomik krizin şartları esnaflarımız için her geçen gün ağırlaşıyor. “Evde kal Türkiye” denilen şu günlerde birçok esnafımız siftah yapmadan iş yerini kapatıyor; çekini, senedini ödeyemez duruma düştüler; bu durum, nakit sıkıntısını ve ödeme sıkıntılarını getiriyor. Salgın süresince çeklerin yazılmasının ve senetlerin protesto edilmesinin önüne geçecek yasal bir düzenlemeye acil ihtiyaç var. Önlemler nedeniyle iş yerlerini kapatan esnafımız kira, elektrik, su, doğal gaz, sigorta, vergi, kredi borcunu, çalışanlarının ücretini ödeyemiyor. Banka kredisi alabilmeleri için bir sicil affı gerekiyor. Sicili düzgün esnafımız ise odalardan evraklarını ücretsiz alabilmeliler. Krizi dayanışmayla aşacaksak, esnafa derhâl en az üç ay kira desteği sağlanmalı; elektrik, su, doğal gaz borçları ertelenmeli ve sigorta primlerinde muaflık sağlanmalıdır. İş yerini açamayan esnafa salgın süresince asgari ücret kadar nakit ödeme yapılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

14.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, bankalardan esnafların kredi almakta sorunlarla karşılaştığına ve maske temin edilememesi nedeniyle sıkıntılar yaşandığına ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Televizyonlara çıktınız, “Kredileri erteliyoruz.” diye müjde verdiniz. Kredisi olanlar umutla bankalara gittiler, bankalar, “Kredileri erteliyoruz ama faizini vermeniz lazım.” diyor. Kredisini ödeyemeyen insanlar faizi nasıl ödeyecek, bunu hiç düşünmediniz. “Kredi veriyoruz.” dediniz, bankalara giden esnaflar bin tane zorlukla karşılaştılar, kredi almak ne mümkün.

“Ücretsiz maske dağıtacağız.” dediniz, vatandaş da inandı, maske için PTT şubesine, e-devlete başvurdu. On bir gün oldu hâlâ maskeler ortada yok. “İngiltere’ye, İspanya’ya, İtalya’ya, Çin’e maske yardımı yaptık.” diye övünüyorsunuz, bizim insanlarımız maske bulamıyor.

Bakın, Trabzon’dan vatandaşlarımız arıyor, başvurmadık yer bırakmamışlar, maske yok. Markete gidemiyorlar, minibüse, otobüse binemiyorlar, büyük mağduriyetler yaşıyorlar. Ya, şu nedir? Şu bez parçasına, şu bez parçasına bir milleti muhtaç ettiniz. Bu beceriksizliğinizle Allah gerçekten memleketin ve milletin yardımcısı olsun.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ayıp ya! Ayıp ya!

BAŞKAN – Sayın Kaya, yine kullanalım o maskemizi.

Sayın Aydemir…

15.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, nicelik ve nitelik açısından üniversitelerin sayısı ile öğretim üyesi sayısının eş değerde artmasına katkı sunanlara minnettar olduklarına ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Efendim, YÖK’e dönük düzenlemenin görüşüldüğü şu vasatta küçük bir not düşmek istiyorum: Eğitimli bir toplumu idare etmenin kolaylığını ifadeye gerek yok. Ve biliyoruz ki kalem, altın ve kılıçla remzolunan güç merkezlerini temerküz sizi gücün doruklarına taşıyor. Bu hakikat dünya var olduğundan beri değişmiyor. En mühimi kalemle tarif bulan bilgi, eğitim; diğerlerini de elde etmenin kaynağı bu. AK PARTİ siyasi zeminde var olduğundan beri bu gerçeği hayata geçirmenin gayretinde oldu.

Ekmek ve eğitim, iki hayati kavramı odağa koyan tarz. Bunun en mütebâriz yansıması eğitim kurumlarına verilen ehemmiyet olmuştur. Hem nicelik hem nitelik açısından, üniversitelerin sayı olarak 200’ün üzerinde olması, öğretim üye sayısının buna eş değer artması, uluslararası başarı yükselişi tezimizi teyit bakımından calibidikkattir. Başarıya katkı sunan herkese minnettarız.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

16.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün,  coronavirüs salgını nedeniyle mali müşavirlerin yıllık gelir vergisi beyannameleri ile kurumlar vergisi beyannamelerinin verilme süresinin 31 Temmuz 2020’ye kadar uzatılmasını Hazine ve Maliye Bakanından talep ettiğine ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Mart ayında verilmesi gereken yıllık gelir vergisi beyannamelerinin verilme süresi 30 Nisana kadar uzatılmıştır. Ancak kanunen nisan ayının sonuna kadar kurumlar vergisi beyanları da verileceğinden, bu iki iş yükü çok fazla olan yıllık beyannameler çakışmış, mali müşavirler ve çalışanlarının iş yükü ikiye katlanmıştır. Coronavirüs salgını nedeniyle evrak, fatura ve belgelere birçok kişinin temas etmesi çalışma ortamlarını daha çok zorlaştırmış ve riskli hâle getirmiştir. Çalışanlarıyla birlikte 150 bin kişiyi aşan mali müşavirler, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan yıllık gelir vergisi beyannameleri ve kurumlar vergisi beyannamelerinin verilme süresini 31 Temmuz 2020’ye kadar uzatılmasını talep etmektedir. Akabinde, mayıs ayında verilecek olan geçici vergi beyannameleri de ertelenmelidir.

BAŞKAN – Sayın Özkan.

17.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin yardımlaşma, dayanışma, adalet ve merhamet değerlerinin hâkim olduğu yeni ve adil bir dünya kurma mücadelesinde öncü olacağına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Sayın Başkan, Türkiye olarak coronavirüsle mücadelemizi sürdürürken, komşularımıza ve bizden yardım isteyen ülkelere de dost elimizi uzatmayı bir insanlık vazifesi olarak görüyor ve bu konuda ön yargısız bir şekilde davranıyoruz. Balkan coğrafyasına, İtalya’ya, İspanya’ya, İngiltere’ye ve diğer ülkelere gönderdiğimiz yardımlar, Türkiye’nin sahip olduğu köklü tarihin, büyük medeniyet mirasının ve sürdürmüş olduğu insani dayanışma esaslı dış politikanın da bir sonucudur. Böylesi zor bir zamanda yaptığımız yardımlar, güçlü ve büyük Türkiye’nin tüm insanlığın hayrına olduğunun da bir göstergesidir. Bu zorlu dönemde Türkiye olarak yardımlaşma, dayanışma, adalet ve merhamet değerlerinin hâkim olduğu yeni ve adil bir dünya kurma mücadelesinde öncü olacağımıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünlü.

18.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında açıklanan ekonomik pakette yerel basına yönelik herhangi bir desteğin bulunmadığına ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Coronavirüs nedeniyle açıklanan ekonomik pakette Anadolu’daki yerel basın için herhangi bir destek bulunmamaktadır. Yerel medyanın yaşamını sürdürebilmesi için KOBİ kapsamında Kredi Garanti Fonundan veya KOSGEB’ten kredi verilmelidir. SGK gibi resmî kurumlara olan ödemeler bir yıl ertelenmelidir. Reklam ve ilan faturalarına yansıyan KDV oranı ile ilanlardan alınan Basın İlan Kurumu payı yüzde 5’e düşürülmelidir. TÜRKSAT uydu bedeli ödemelerinin bir süre ertelenmesi ve döviz cinsinden değil, TL olarak ödenmesi gerekmektedir. Medya sektörü emekçilerine ve işsiz kalanlara, bir defalığına 3 maaş sosyal yardım hibe edilmelidir. Kullanılan teknolojik altyapı için düşük faizli kredi imkânı sağlanmalıdır. Kullanılan kâğıt, kalıp gibi ithal malzemelerde kur artışı engellenmeli ve vergilendirme sıfırlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

19.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, corona virüsü nedeniyle vefat eden eczacılar İhsan Giray, İsmail Durmuş, Merih Yalçınöz, Himmet Taştan Kardaşlar ve Süreyya Zıpkınkurt’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Eczacılar, yaşadığımız bu olağanüstü dönemde hastalarını ilaçsız bırakmamak için azami ölçüde ve büyük bir iyi niyetle çalıştılar. Sağlık personelinin coronavirüs nedeniyle ölümlerine ne yazık ki değerli eczacı meslektaşlarım, eczacı İhsan Giray, eczacı İsmail Durmuş, eczacı Merih Yalçınöz, eczacı Himmet Taştan Kardaşlar ve son olarak eczacı Süreyya Zıpkınkurt eklendi. Tüm kayıplarımız için çok üzgün olduğumu belirmek istiyorum. Mesleğini büyük fedakarlıkla yürütürken kaybettiğimiz eczacı meslektaşlarıma Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına ve meslektaşlarıma ve sevenlerine sabırlar temenni ediyorum.

Buradan, vatandaşlarımıza “Hayat eve sığar.” “Evde kal Türkiye” diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

20.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla 5 siyasi partinin katkısıyla hazırlanan ve kabul edilen düzenlemenin hayırlı olmasını temenni ettiğine ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık çalışanlarının uzun yıllardır beklediği sağlıkta şiddet yasasının Meclisimizde grubu bulunan 5 siyasi partinin uzlaşmasıyla kabul edilmiş olmasından elbette ki memnuniyet duyuyoruz. Bu yasada her ne kadar birtakım eksiklikler olsa da yasanın bu yönde ileriye doğru atılmış bir adım olduğunu düşünüyoruz. Umuyoruz, gelecekte bu eksiklikleri de telafi etme imkânı buluruz.

Bu vesileyle, coronavirüs salgınıyla mücadelede ön safhada yer alan sağlık çalışanlarımıza, hizmetlerinden dolayı çok teşekkür ediyor, sağlıkta şiddet yasasının tüm sağlık çalışanlarına ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Dervişoğlu.

Buyursunlar Sayın Dervişoğlu.

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, coronavirüs salgını münasebetiyle hayatını kaybedenlere ve ebediyete intikal eden Türk Metal Sendikası Onursal Başkanı Mustafa Özbek’e Allah’tan rahmet dilediğine, 15 Nisan Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci, Türk Tarih Kurumunun 89’uncu yıl dönümüne, AK PARTİ’nin Parlamentoyu hızlı çalıştırmak adına torba kanun tekniğini bir istisna olmaktan çıkarıp genel görüşme usulü olarak kullanması nedeniyle kanun tekliflerinin yeterince müzakere edilemediğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Her gün yeni kayıplarımız oluyor. Coronavirüs salgını münasebetiyle hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabrıcemil niyaz ediyorum.

Bugün başka bir haber aldık, Türk Metal Sendikası Onursal Başkanı Mustafa Özbek Bey, ebediyete intikal etmiş. Sivil toplum hayatının önemli şahsiyetlerinden biriydi. Kendilerine Cenab-ı Hakk’tan rahmet niyaz ediyorum; sevenlerine, Türk Metal Sendikası camiasına da başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Memleketimizin güzide şehirlerinden biri olan Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Hem Ağrı halkı hem de aziz illetimiz için bu gururlu gün kutlu ve mutlu olsun. Tarihi “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denilir.” tanımıyla millî kimliğe dayandıran Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan Türk Tarih Kurumunun da 89’uncu yılını kutluyorum.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; AK PARTİ iktidarlarıyla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde yapılan değişiklikler muhalefetin, milletvekillerimizin söz hakkının azaltılmasına vesile oluyor. Türk milletinin bize yüklediği görev vatandaşın sesi olmamız, milletimizin ve devletimizin lehine kanunlar çıkarmamızdır. AK PARTİ, Parlamentoyu hızlı çalıştırmak adına, torba kanun tekniğini bir istisna olmaktan çıkarıp genel görüşme usulü olarak kullanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Kanunları normal usullerle görüşsek daha çok müzakere etme şansımız olacak fakat iktidar kanadı bu yöntemi maalesef ve maatteessüf unutmuştur. Birbiriyle alakası olmayan birçok kanunu bir torbaya koyup, Danışma Kurulu kararı alıp “Haydi, bunu Genel Kurulda görüşelim.” arzusu taşımaktadırlar. Kanun teklifleri üzerinde Türk milleti adına söz söylemek, katkı vermek, yanlışları vurgulamak için zorunlu olarak biz de her maddede önerge veriyoruz; bunun sebebi, normal kanun görüşme usulünü terk etmiş olmanızdır, bunun sebebi de kanunlar üzerinde müzakereyi reddetmeye çalışmanızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edelim efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Torba kanun tekliflerini arka arkaya Genel Kurula getirip bir de yüce Meclisimizin itibarını zedeleyici sözler sarf edilmiş olmasını, doğrusunu isterseniz, yadırgamakla kalmıyor, aynı zamanda da ayıplıyoruz çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarından milletvekilleri olarak hep birlikte mesulüz. AK PARTİ Grubunu, kanun tekliflerini Türk milletinin gözetiminde yeterince tartışabileceğimiz, müzakere edeceğimiz yöntemlerle görüşmeye davet ediyoruz.

Bugün, olağanüstü dönemler geçirdiğimiz için, İYİ PARTİ olarak sürece doğru katkılar vermek adına her türlü feragati gerçekleştiriyoruz ama bunun da doğru anlaşılması lazım. Özellikle iktidar partisi içerisinde söz söyleme makamında bulunan kişilerin sosyal medya zeminini kullanmak suretiyle, verdiğimiz önergelerin nitelikleri üzerinden bir tartışma yaratmaya çalışmaları bizim tarafımızdan kabul edilebilir şeyler değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakınız, bir kanun teklifini görüşeceğiz birazdan, Komisyon hâlâ çalışıyor, toplantının bitip bitmediğine dair de herhangi bir bilgi bize henüz erişmiş değil. Parti grupları olarak bu kanuni bekleme süresini de aşarak bunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesi için, bu zor günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışanlarının ve milletvekillerinin de sağlığını düşünerek ortaya koyduğumuz, “Komisyondan çıkıp kırk sekiz saat beklemesin, direkt Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyalım.” dediğimiz kanun teklifiyle ilgili birazdan görüşmeler başlayacak, madde sıralarını bile bilmiyoruz, sıra sayısı birazdan gelecek. Bunu speküle etmiyoruz, “Niye böyledir?” demiyoruz yeter ki doğru çalışalım diye. Bu kanun teklifi maddeleri üzerinde söz hakkımızı kullanmak için önergeler veriyoruz, başka da şansımız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu söz hakkının kullanılması noktasında kanunun ya “ve”sine ya “veya”sına dair birtakım önergeler veriyoruz, milletimizin bize verdiği yetkiye bağlı olarak kürsüyü doğru bir biçimde kullanmak için ama bir mevkidaşım bir “tweet” atıyor “Muhalefet partilerinin ciddiyetsizliğine bakın.” diye. Eğer ciddiyet istiyorsanız bu torba kanun tekliflerini bırakın, kod kanun getirin de Türkiye Büyük Millet Meclisi müzakere görsün.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Bülbül.

Buyursunlar Sayın Bülbül.

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nü kutladığına, Türk Tarih Kurumunun 89’uncu yıl dönümüne, sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla 5 siyasi partinin katkısıyla hazırlanan düzenlemenin gayesine layıkıyla hizmet etmesini ümit ettiğine, coranavirüs salgını sürecinin birlik ve beraberlik içerisinde aşılacağına inandığına ve salgında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Bilindiği üzere, bugün 15 Nisan Dünya Sanat Günü olarak idrak edilmektedir. Bugün de Türkiye’de, sanat camiasında sanat mücadelesi veren bütün sanat erbabının Dünya Sanat Günü’nü kutlamak istiyorum.

Sayın Başkan, Covid-19 pandemisiyle mücadele eden başta sağlık personelimiz olmak üzere, mesai harcayan tüm görevlilerimize başarılar diliyoruz. Dün itibarıyla, sağlıkta şiddetin önüne geçilmesi için yapılan kanuni düzenleme Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda kabul edilmiştir. Bu düzenlemenin hayata geçirilmesinde emeği geçen herkese buradan bir defa daha teşekkür etmek istiyorum. İnşallah, bu düzenleme, sağlıkta şiddetin önlenmesi gayesine layıkıyla hizmet eder diyorum.

Millî dayanışma duygularını teşvik ederek yardımlaşma hissiyatını harekete geçiren bu zorlu günleri birlik ve beraberlik içerisinde aşacağımıza inanıyoruz. Sağlık Bakanlığımızın günlük açıkladığı veriler, ülkemizin hastalıkla olan mücadelesinde olumlu bir seyrin içerisine girildiği konusunda işaretler içermektedir. Dünyayı etkisi altına alan bu hastalığın, bu salgın hastalığın bir an önce ülkemizden gitmesi için bütün milletçe biraz daha sabır göstermemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Yine, bu salgın hastalık sürecinde bugüne kadar hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bugün, yoğun bakımda entübe durumda olan, hastalığı ağır seyreden bütün vatandaşlarımıza ve bu hastalığa yakalanmış bütün vatandaşlarımıza da tekrar acil şifalar dilemek istiyorum.

Sayın Başkan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kültür, dil ve tarih alanında attığı en önemli adımlardan biri olan Türk Tarih Kurumunun misyonu, Türk ve dünya tarihini çağdaş sosyal bilim anlayışıyla araştırmak ve yaymak, bu alandaki araştırmaları desteklemek ve toplumdaki tarih bilincini geliştirmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu misyon çerçevesinde bugüne kadar faaliyetlerini yürütmüş olan ve bugün itibarıyla da 89’uncu kuruluş yıl dönümünü idrak ettiğimiz Türk Tarih Kurumunun kuruluşunun bu gününde, bugüne kadar tarih konusunda bilimsel çalışmalar yapan ve bu tarihi yazan bütün muhterem tarihçilerimizi saygıyla anarken, bu tarihi yazanlar kadar yapanların da hakkı olduğunu bilerek bu tarihi bize veren, bugünlere gelmemize sebep olan şanlı ecdadımıza da buradan minnet duygularımı ifade etmek istiyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Beştaş.

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ezidi halkının Çarşema Sor Bayramı’nı kutladığına, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’ne, Mahmur Mülteci Kampı’nda yaşanan bombalamayı kınadığına, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Üsküdar Kuzguncuk’taki vakıf arazisini kaçak yapılaşmaya açmasıyla ilgili haberlere yönelik soruşturma başlatıldığına, Grup Yorum üyelerinin ve Mustafa Koçak’ın adil yargılanma taleplerinin karşılanmadığına, çocuk istismarcılarına af getirilmeye çalışıldığına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben, öncelikle, Ezidi halkının Çarşema Sor Bayramı’nı kutladığımı ifade ederek başlamak istiyorum. Bu bayramın, hâlen IŞİD’in elinde bulunan, esir tutulan Ezidi kadınların ve çocukların özgürleşmesine vesile olmasını diliyorum.

Bugün aynı zamanda Dünya Sanat Günü. Van Gogh der ki: “Bir kere sanatla tanıştı mı insan artık hiçbir şeye eskisi bakamaz.” Evet, ben tüm sanat dünyasının ve sanatçılarımızın Dünya Sanat Günü’nü kutluyorum. Gönül isterdi ki bu kutlamalarla devam edeyim ama gerçek yaşam farklı seyrediyor.

Uluslararası basına düşen acı bir haber var, aynı zamanda iç basına farklı bir dille olsa da yansıdı: Maalesef, Türkiye’ye ait SİHA’lar, 17 Temmuz 2019’dan bu yana ambargo uygulanan federe Kürdistan bölgesinde bulunan Mahmur mülteci kampını bombalamış haberlerini okuduk. Saat 13.10’da bu bombalamalar yapılmış. Kampın çevresinde ve arazilerde koyun otlanan sivil yurttaşların bombalandığı yönünde çok sayıda haber var elimizde. Yine bu haberlerde, çok sayıda ölü ve yaralının olduğu bilgisi de mevcut çünkü Mahmur’un çevresi de bombalanmış ve son gelen bilgiye göre, hayvan otlatan 3 kadın yaşamını yitirmiş bu bombalama sonucu. Yaşamını yitiren kadınlardan biri de ambargo nedeniyle ambulans yetişmediği için vefat etmiş. Ben, ölenlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Ve bu corona günlerinde, dünya corona belasıyla uğraşırken hâlâ Mahmur mülteci kampının bu şekilde bombalanmasını kabul edilemez bulduğumuzu, bunu kınadığımızı ve sivillerin can verdiği olayların kesinlikle normal bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – ...durummuş gibi kabul edilmesini mümkün görmüyoruz ve bu konuda, ölen sivillerin, özellikle dünya kamuoyunda şu anda çok büyük bir yankıya sebep olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un, Üsküdar Kuzguncuk’taki vakıf arazisini kaçak yapılaşmaya açmasıyla ilgili haberlere soruşturma başlatıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Altun’un söz konusu vakıf arazisine izinsiz bir şekilde yaptırdığı yol, şömine ve çardak gibi peyzaj düzenlemesini yıkmıştı. Altun, yıkım yapılan gün Vakıflar Genel Müdürlüğüne başvuruda bulunarak, araziyi kiralarken araziye yapılan... İBB tarafından yıkıldığına dair haberlere ise terör soruşturması açıldı. Evet, bu durumda, terör örgütlerine hedef göstermek sebebiyle açılan soruşturmanın ne kadar talihsiz olduğunu biz de ifade etmek istiyoruz. Şimdi, ayrıca, böyle bir suçlama hangi gerekçeyle yapılmış? Neden haber yapan gazeteciler hedef hâline getirilip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …cezayla karşı karşıya bırakılırken vakıf arazisini kaçak yapıya açanlar hakkında yargı bir şey yapmıyor? “Saraya özgü farklı bir hukuk mu var?” diye tekrar sormak istiyoruz.

Diğer bir mesele, Grup Yorum üyelerinin adil yargılanma taleplerinin hâlen karşılanmadığına dair. İktidar tarafından hedef hâline getirilen, çalışma yaptıkları İdil Kültür Merkezi sürekli basılarak müzik aletleri kırılan ve üyeleri terörist suçlamasıyla tutuklanarak çalışma yapmaları engellenen Grup Yorum’un tutuklu üyeleri açlık grevine başlamıştı. Helin Bölek ise ölüm orucunun 288’inci gününde ne yazık ki yaşamını yitirdi. Grup Yorum üyesi olmayan Mustafa Koçak ise gözaltına alınmış, gözaltında işkence yapılan Koçak, hamile ablasına, kız kardeşine tecavüz tehditleriyle itirafçılığa zorlandığını, itirafçılığı kabul etmeyince de tutuklandığını açıklamıştı. 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Mustafa Koçak sadece tanık beyanlarına dayanılarak ceza verildiğini söyleyerek “Adil yargılanmak istiyorum.” talebiyle başladığı açlık grevini ölüm orucuna çevirmişti. Helin Bölek’in yaşamını yitirmiş olmasına rağmen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …Grup Yorum üyelerinin durumunda bir değişiklik olmadığı gibi talepleri karşılanmazsa ölümle yüz yüze kalacakları tüm kamuoyunun malumudur. Bu bahisle, Grup Yorum üyelerinin ve eylemlerine destek verenlerin adil yargılanma ve yaşam haklarının korunmasının elzem olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Diğer bir mesele, Sayın Başkan, dün de ifade etmiştim; 2015 yılından bu yana çocuk istismarcılarına af getirilmeye çalışılıyor, bugünlerde gündemde olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kadın örgütlerinin, feminist örgütlerin ve tüm kamuoyunun yaygın tepkisi nedeniyle şu ana kadar Genel Kurula gelmedi ama bu çalışmalar devam ediyor. Bugün, corona günlerinde fırsat kollanıyor, bunu kabul etmemiz mümkün değil. 14 yaşında bir çocuğun rızasından bahsedilemez, açıkça bu bir tecavüzdür. “Mağdur erkekler var." deyip kız çocuklarının tecavüz edenle hayat boyu yaşamasının zorunlu kılınmasına izin vermeyeceğiz. “Nikâh varsa...” deyip tecavüzün normalleştirilmesini kabul etmiyoruz diyor, Genel Kurulu selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özkoç, buyurun.

24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 15 Nisan Türk Tarih Kurumunun 89’uncu yıl dönümü ile Dünya Sanat Günü’ne, coronavirüs salgınının ülkede yoksullaşmayı beraberinde getirdiğine, sorumlulukları artan belediyelerin gelir kaynaklarının artırılması ve giderlerinin azaltılması, ücretsiz izne asgari ücret tutarında maaş desteği sağlanması, kısa çalışma ödeneği ve işsizlik sigortası ön koşullarının kaldırılması, sendikalarla toplu iş sözleşmesi ile grev hakkını kolaylaştıracak yaklaşımların oluşturulması gerektiğine, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Kendimizin tıbbi ekipman ihtiyacımızın olmasına rağmen İngiltere, İtalya, İspanya gibi önemli müttefiklerimizin de aralarında bulunduğu 34 ülkeye yardım elimizi uzattık.” ifadesine, terör tanımının ne kadar genişletileceğini ve daha nerelere dayanacağını öğrenmek istediklerine, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’la ilgili yayınlara yönelik “terör örgütlerine hedef göstermek” suçundan soruşturma başlatılmasına, Fahrettin Altun’un katıldığı taşınmaza ait ihalenin saatinin neden belli olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Tarih Kurumunun kuruluş yıl dönümünü, geçmişte tarihimize gerçekten değerli katkıları bulunan herkesi yâd ederek kutluyorum.

Dünya Sanat Günü’nde de sanatçılarımıza vereceğimiz değerle onların önümüzdeki coronasız günlerde tüm dünyaya verecekleri barış mesajlarını içeren eserleriyle birlikte daha nice sanat yılları yaşamalarını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gerçekten dünya olarak zor günler geçiriyoruz. Coronavirüs salgını, tüm dünyada etkisini gösteriyor, ülkemizde de yoksullaşmayı beraberinde getirdi. İnsanlarımız çalışamıyor, üretemiyor, tüketemiyor; başta dar gelirli ve yoksul vatandaşlarımız olmak üzere, tüm halkımızın merkezî ve yerel yönetimlerin de desteğine ihtiyacı var. Bu süreçte görev ve sorumlulukları çok fazla artan belediyelerin de gelir kaynaklarını artırmak gerekiyor, giderlerinin de azaltılması gerekiyor. Bununla ilgili önerilerimiz şöyledir: Yıl sonuna kadar ödenmesi gereken tüm sosyal sigorta prim borçları faizsiz olarak ertelenmelidir. Vergi tahsilatından büyükşehirlere sağlanan pay yüzde 4 daha fazla olmalıdır. İdarelerin borçları nedeniyle 2020 yılında bu paydan kesinti yapılmamalıdır. Yüzde 2 olan İller Bankası kesintisi uygulanmamalıdır. Genel bütçe vergi gelirinden yüzde 1 ek kaynak, toplu taşıma kullanımı için aktarılmalıdır. Muhtasar ve KDV beyannamelerine ilişkin tahakkuk edecek vergiler 2021 yılı sonuna kadar 12 takside bölünmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – DSİ borçları nedeniyle belediyeye aktarılacak paydan kesinti yapılmamalıdır. 2020 yılı elektrik tüketim bedelleri faizsiz ertelenmelidir. Belediyelere yapılacak akaryakıt, doğal gaz ve elektrik tesliminden yıl sonuna kadar KDV alınmamalıdır. Ücretsiz toplu taşıma hizmetinin finansmanını rahatlatmak için belediyelere taşıt başına aylık bin lira ödeme yapılmalıdır. Toplu taşımada kullanılan elektrik tüketiminden vergi kesilmemelidir. Biz bunları sadece kendi belediyelerimiz için söylemiyoruz. Yaklaşık 298 belediyeye sahibiz, bin belediye başka siyasi partiler tarafından idare ediliyor ama yerel yönetimler ve merkezî yönetim el ele biz coronavirüse karşı bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelede halkımızla iç içe olan belediyelerimizin gerçekten desteklenmesi gerekiyor. Bunu Meclisimizin dikkatine sunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim efendim.

Bugün gelmesi muhtemel olan yasa teklifinde belediyelerle ilgili gelirlerin ertelenmesi konusu da gelecek ama biz muhakkak kendi tedbirimizi de almalıyız. Bu yasa teklifinde ücretsiz izne 1.170 lira maaş desteği olması gerektiği söyleniyor. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim bu konudaki teklifimiz asgari ücret tutarındadır. Kısa çalışma ödeneği ve işsizlik sigortası ön koşulları da muhakkak kaldırılmalıdır. Bu yasa teklifinde getirilecek olan işçi ve sendikalarla toplu iş sözleşmesi ve grev hakkını ortadan kaldıracak tedbirler değil, tam tersine, onları kolaylaştıracak yaklaşımlar gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, az önce arkadaşlarımızın da bahsettiği, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın da ifade ettiği maskeyle ilgili olayda milletvekilimiz konuşurken iktidar masalarından sesler yükseliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Ahmet Kaya söylemiyor, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri söylemiyor, bakın, biz bunu nasıl anlatıyoruz, Dışişleri Bakanımız diyor ki: “Bizim ihtiyacımız olduğu hâlde biz başka ülkelere sağlıkla ilgili maske ve yardımlarda bulunuyoruz.” Bunu kim söylüyor? Mevlüt Çavuşoğlu söylüyor. Nasıl söylüyor? “Kendimizin tıbbi ekipman ihtiyacımızın olmasına rağmen -aynen bu kelimelerle- İngiltere, İtalya, İspanya ve müttefikimiz olan 34 ülkeye yardımda bulunuyoruz.” diyor.

Arkadaşlar, çok güzel bir sözümüz vardır “Eve lazım olan camiye haramdır.” derler. Ülkemiz gerçekten çok büyük sıkıntılar çekiyor. Arkadaşlarımızın sözlerine muhalefet etmek değil, onları can kulağıyla dinleyerek destek vermek gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bir Fahrettin Altun meselesidir, bu kadar olayın arasında tartışılıp konuşuluyor. Ben bu konuya fazla girmeyeceğim ama biz bu terör tanımını ne kadar genişleteceğiz? Bu terör tanımı daha nerelere dayanacak? “Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte” diye başlayan bu tanım ucu, “Fahrettin Altun’un adresi gösterildiği için bu terör örgütlerine hedef gösterilmiştir.” adı altında böyle bir davanın açılması gayri ciddidir ve gerçekten utanç vericidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama ben size, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir belge göstermek istiyorum. Fahrettin Altun’un avukatı açıklamış: “İstanbul Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü, kira ihale ilanında 35 tane taşınmaz mülk ihaleye çıkartılmıştır, müvekkilim de bu ihaleye girmiştir.” diyor. Bir kere bu 35 değil 36’dır. “Müvekkilim” dediği Fahrettin Altun’un, ihaleye girdiği madde 17’dir. Burada gösteriyorum, sarıyla da işaretlemişim. Bütün diğer ihalelerde ihale saatleri belli, bir tek Fahrettin Altun’un girdiği taşınmazın ihale saati belli değil. Neden? Buraya yeteri kadar insanlar katılıp da hazine arazisinin kiralanmasıyla ilgili bu konuda insanların önünü kesmek için midir değil midir? Neden bir tek onda saat yoktur?

Bunu da takdirlerinize sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grubu adına, Sayın Akbaşoğlu, buyursunlar efendim.

25.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, coronavirüs salgınına yönelik alınan tedbirlerin sonuç verdiğine, salgınla mücadele kapsamında sunulan destek paketlerinin yanı sıra kamuda yeni istihdam oluşturulduğuna, belediyelere kaynak aktarımı sağlandığına ve sağlık hizmetlerinin ücretsiz verileceğine, 14-20 Nisan Şehitler Haftası’na, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiğine, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemenin tüm sağlık çalışanlarına hayırlı olmasını dilediğine, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nü tebrik ettiğine, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’la ilgili kurgu, kumpas, adres ve hedef göstermeye yönelik haberlere ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca tarafından dün açıklanan verilere baktığımızda alınan tedbirlerin sonuç verdiğini, test sayısının artmasına rağmen, vaka sayısında oran olarak azalma olduğunu görmekteyiz. Gerekli tedbirleri esnetmeden aynı ciddiyetle uygulamaya devam edeceğiz ve dünyayı etkisi altına alan coronavirüsten inşallah hep birlikte kurtulacağız. Aziz milletimiz biraz daha sabırlı olsun, güzel günler inşallah çok yakın. Birbirimizi ziyaret edeceğimiz, çayımızı yudumlarken muhabbet edeceğimiz, sevdiklerimizle birlikte inşallah piknikler yapacağımız, birbirimize sarılıp özlem gidereceğimiz günler çok yakındır diye düşünüyoruz.

Bu süreçte gelir kaybı yaşayan esnaflarımıza destek paketlerini açıkladık. Sabit geliri olmayan vatandaşlarımıza, yaklaşık 4,5 milyon aileye biner lira destek verdik. Sosyal Güvenlik Kurum prim ödemeleri ertelendi. 65 yaş üzeri büyüklerimizin evlerinde tüm ihtiyaçları karşılandı ve emeklilik maaşları kendilerine evlerinde takdim edildi. Bir taraftan Avrupa’da kendi hâline bırakılan bu yaş grubu insanların durumuyla, Türkiye’deki insanlarımızın durumunun arasındaki fark bütün dünyaca görülmüş oldu. Tüm bu destekler ile birlikte kamuda 10 binlerce yeni istihdam oluşturuldu. Belediyelere Covid-19 ile mücadelelerine destek amacıyla kaynak aktarımı sağlandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın dün yayınlanan kararıyla sosyal güvencesi olsun veya olmasın tüm vatandaşlarımızın, 83 milyon insanımızın tamamının sağlıkla ilgili sorunlarında herhangi bir ücret alınmayacağı karara bağlandı. Tüm dünya solunum cihazı ve maske ararken biz bu ihtiyaçları kendi bünyemizde ürettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çiftçimize yönelik tedbir paketlerimizi açıkladık. İnşallah bugün gündeme gelecek olan ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen yeni paketlerimizle de bütün toplum kesimleriyle ilgili gerçekten güzel, olumlu düzenlemeleri hep beraber -nasip olursa- Genel Kurulda görüşmüş olacağız.

Değerli milletvekilleri, 14-20 Nisan Şehitler Haftası. Şairin ifadesiyle “Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber/ Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber./” diye nitelendirdiği bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum. Bu vesileyle tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Onların fedakârlıkları sayesinde bizler huzur ve güven içerisinde burada görevlerimizi yürütüyoruz. Sınır güvenliğimizi sağlayan Mehmetçiklerimizden, ülke içerisinde düzenin devamını sağlayan Emniyet mensuplarımızdan, evlatlarımızın yetişmesi için gayret gösteren öğretmenlerimizden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - …bizlerin şifa bulması için çaba gösteren fedakâr sağlık ordumuzdan, cennet vatanımız ve aziz milletimiz için can veren tüm şehitlerimizden Allah razı olsun.

Değerli milletvekilleri, hep birlikte geçen hafta kesintisiz bir şekilde görüşerek infaz düzenlemesini kanunlaşırdık. Buna ilişkin kanunu Gazi Meclisimizden hep birlikte geçirdik. Cumhurbaşkanımızın da onaylamasıyla kanun yürürlüğe girmiş oldu. Uygulamadaki sıkıntıların yanında milletimizin ve kamu vicdanının hassasiyetlerini de dikkate alarak hazırlanan yeni infaz düzenlemesiyle sistemin işleyişini hem mağdurlar hem de suçlular arasından her iki kesim yönünden adil bir hâle getirmeyi amaçladık. Tahliye olan vatandaşlarımıza yeni sayfa açmak suretiyle yeni bir hayat kurmaya imkân tanıyan bu kanunun, inşallah, kendileri tarafından yepyeni bir yaşantıya dönüştürülme fırsatı olacağını düşünüyor; bu nedenle güzel bir şekilde rehabilitasyon ve resosyalizasyon noktasında kendilerine başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, hep beraber…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak…

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dün gece geç saatlere kadar, hep birlikte gerçekleştirdiğimiz yoğun bir çalışma ve gayretle Yükseköğretim Kanunu’yla ilgili değişiklikleri ve sağlık çalışanlarımızın beklediği düzenlemeleri görüştük. İnşallah, bugün yapacağımız oylamayla da yasalaştıracağız. Hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, hem öğretim üyelerimiz hem değerli sağlık çalışanlarımız, sağlık ordumuz tarafından. Aynı zamanda, bugün, Dünya Sanat Günü; bütün sanatçılarımızın gününü tebrik ediyorum.

Benim sarf edeceğim sözler bunlardan ibaretti ancak bir iki konuya temas edildiği için açıklama mahiyetinde bir cevap verme ihtiyacı hasıl oldu; o da Cumhurbaşkanlığımız bünyesinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Profesör Doktor Fahrettin Altun Bey’le ilgili birtakım olaylara yönelik gerçek dışı haberleştirmelerle, birtakım kurgu, kumpas, adres ve hedef göstermeye yönelik haberlerle ilgili konuşmalara temas edildi. Baktığımızda usulüne uygun bir şekilde, 2018 ve 2019 yıllarında da ihaleye açılmış bir yerle ilgili, 2020 yılında da yapılan ihale neticesinde -herkese açık ihale neticesinde- Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan mülkiyetin kiralanmasıyla ilgili, bir arazinin, küçük bir arazinin orada kiralanmasıyla ilgili bir süreç yaşanıyor. Bu Vakıflar Genel Müdürlüğünün herkese açık ihalesi sonucunda en yüksek bedeli, teklifi vermek suretiyle ihale kendisinde kalan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …ve evinin hemen bitişiğindeki bir yerle ilgili hem komşularının hem kendisinin güvenliğini de ilgilendiren bir boyutu itibarıyla, daha önce 2018 ve 2019 yıllarında ihale edilmiş olmasına rağmen herhangi bir talibin olmaması karşısında 2020’de en yüksek ihale bedelini ödeyerek alan Sayın Fahrettin Altun’la ilgili, güya orada bir yapılaşmaya gittiği, yapılaşmanın yıkıldığıyla ilgili birtakım haberler, tezviratlar söz konusu oldu. Bu noktada haberleştirmelerde de hem kendisi hem ailesi hem de evi açık adres verilmek suretiyle hedef gösterildi. Dolayısıyla bu konuyla ilgili mevzuat herkese açık, hepimiz aynı hukuka tabiyiz, farklı bir hukuk düzeni söz konusu değil. Kanunlar her şeyi amir bir şekilde düzenlemiş dolayısıyla yapılan işlemler hukuk içerisinde, kanun, mevzuat içerisinde yapılan işlemlerdir ve asla ve kata yıkılan bir yapılaşma söz konusu değildir, bir kumpas ve kurgu vardır. Bu kesinlikle bu şekilde olmasına rağmen bunun köpürtülmesinin ancak siyasi birtakım saiklerle ve amaçlarla, bu olayı çarpıtmayla, buradan siyasi rant elde etmeye yönelik bir yaklaşım olarak ortaya çıktığı açıktır. Bu hususun kamuoyu tarafından da bilinmesini arzu ediyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Danış Beştaş…

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu sözlerimi kurmuştum ama Sayın Grup Başkan Vekilinin açıklamalarından sonra büyük bir şaşkınlıkla dinledim. Çünkü şöyle bir cümle kurdu: “Hep birlikte infaz paketini geçirdik, hayırlı uğurlu olsun.” dedi. Hayır, hep birlikte geçirmedik. Bunu iktidar partisi ve MHP, iş birliği ve ortaklıkla geçirdi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tamam.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Doğru, doğru.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Evet, doğru.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani Sayın Başkan, eğer itiraz edenler bir susarlarsa, bizi de dinlemeyi öğrenirlerse gerçekten bir şeyleri anlayabileceğiz karşılıklı olarak. Biz, infaz paketinin kesinlikle corona salgınıyla bir ilgisi olmadığını defalarca ifade ettik. Cezaevinde tutulan 300 bin tutuklu ve hükümlü için, corona dönemine dair tek bir 53’üncü madde düzenlemesi var; bunu tekrar ifade etmek istiyorum.

Biz, 70 maddede önerge verdik, yetmiş saat sürdü bu görüşmeler ve bu önergelerimizde, bütün konuşmalarımızda infazda adalet ve eşitlik istediğimizi söyledik. Bunu bütün boyutlarıyla, tek tek maddeler üzerinde, geneli üzerinde, bölüm üzerinde, dilimiz döndüğünce, bütün uluslararası örnekler, doktrinler, akademisyenlerin görüşleri paralelinde açıkladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ancak iktidar partisi söz vermiş, sözünü yerine getirmesi gerekiyor. “İnsanların, tutukluların ve hükümlülerin, mahpusların can güvenliği umurumuzda değil.” dedi yedi gün boyunca. Yedi gün boyunca, biz onlara, bu corona salgınının suç tipi ayırmadığını, zengin-fakir ayırmadığını, hükümlü-tutuklu ayırmadığını, cezaevlerine virüsün bulaştığını defalarca ifade ettik ama onlar ne yaptılar? Bizim, yoklama ve karar yeter sayısı istememiz karşısında, tarihsel bir dönemde vekillerini burada tutarak bu muhalefetimizi bitirmeyi amaçladılar. Başka bir şey de yaptılar; cuma, cumartesi, pazar ve pazartesi, halkın izlememesi için ve cezaevlerinde izlenmesini engellemek için dört gün boyunca sabahlara kadar Meclis çalıştırıldı. Amaç neydi? Amaç keşke yaşatmak olsaydı; değil yetmiş saat, yedi yüz saat de yaşam için çalışmaya hazırız, bundan hiçbir şikâyetimiz yok ama maalesef bu infaz paketi adaletsiz, eşitlikten uzak ve çok tehlikeli bir şekilde yasalaştı, dün de onaylandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Alaattin Çakıcı’nın tahliye olduğu ama İdris Baluken’in cezaevinde tutulduğu bir paket. Gültan Kışanak’ın cezaevinde tutulduğu ama cinsel suç işleyenlerin serbest bırakıldığı bir paket.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Allah Allah…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet, Sebahat Tuncel’in, Selma Irmak’ın, Figen Yüksekdağ’ın ve daha yüzlerce kadın siyasetçinin içeride tutulduğu, siyasi suç olduğu için içeride tutulduğu ama çetenin, çetelecilerin, tefecilerin, Tosuncukların, dolandırıcıların, kalpazanların, rüşvet verenlerin, rüşvet alanların, insan öldürenlerin serbest bırakıldığı bir paket yasalaştı ama biz şunu dedik: “Corona dönemimde, herkesin yaşam hakkını koruyalım.” Hepsi, kadın ve çocuğa karşı işlenen suçlar hariç herkes evine gitsin. Ev izni olabilir, hükme ara verilebilir, infaza ara verilebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öyle bir aşamaya geldi ki 457 hasta mahpus için bile önergemiz kabul edilmedi. Şu anda, 457 can sadece siyasi suçtan içeride olduğu için korkarım ve umarım bu haberi almayız ama öyle görünüyor ki alacağız, Adalet Bakanı, paketin Meclisten geçtiği gün açıkladı, ölümler hızla artmaya devam ediyor. Bu nedenle, bu pakete ilişkin mücadelemiz bitmedi. Bugün de araştırma önergemiz var ve Meclisin behemehâl Covid-19 salgını sebebiyle içerideki yüz binlerce insanı koruma görevi vardır. Bu paketin, çok önemli bir özelliği var: Tutukluları kapsamıyor, hükümlülerde zaten ayrım var ve şu anda on binlerce tutuklu normal şartlarda tahliye edebilecekken CMK’ye önerdiğimiz -salgın dönemlerinde cezaevlerindeki tutukluluğun sonlandırılacağına dair- bir madde bile kabul edilmedi. Bu, iktidarın gündeminde olmak zorundadır; bizim gündemimizden çıkmadı, çıkmayacak. Bu vesileyle, cezaevinde tutulan siyasetçi, düşünce suçlusu bütün arkadaşları, dostları sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hiç kimseyle ilgili bir komplo falan filan böyle bir şey aklımızda yok. Makam şu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Profesör Doktor Fahrettin Altun, bugüne kadar hiç adını da duymadım. Bundan ne siyasi rant çıkartacağız? Yani, çıkarta çıkarta İletişim Başkanından mı siyasi rant çıkartacağız? Bununla ilgili ne gibi bir komplomuz olabilir? Burada bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımız, ondan daha çok tehdit altında ve hepsinin evleri ve yerleri bellidir. Öğrenmek isteyen insan gidiyor, öğreniyor, biliyor. Bunu, bir terör örgütü hedefi hâline getiriliyor diye basın görevi yapan bir gazeteye dava açıyor olmak gerçekten yakışır bir hâl midir? Oraya dava açacağına, hazineye ait olan arazinin ihalesine giriş saatinin neden burada bulunmadığını açıkla. Belgeyle konuşuyoruz. Burada 36 tane ihale yapılmış, 36 tane ihalenin sırayla saatleri belli. Neden senin girdiğin ihalenin saati belli değil?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sonra, ne siyasi rantı, ne komplosu! Herkes bulunduğu yerin ağırlığına uygun hareket etmek zorunda. Hazine arazisinin yerini kiralamak, arkada güvenlikle ilgili, bilmem neyle ilgili… Ne alakası var!

Milletvekillerimiz, misafirhanelerde kalıyorlar, yıllarca görev yapıyorlar, sabahlara kadar burada, korumaları yok, hiçbir şeyleri yok, gidiyorlar, geliyorlar. Böyle şeyleri söyleyerek yanlışların üzerini örtmek, yüksek sesle bağırarak şöyledir… Bunlara gerek yok. Biz doğruları konuşalım, yanlışlarımızı da yapmamak üzere birbirimizle telaffuz edelim ve bu yanlışlar tekrarlanmasın, söylediğimiz budur.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

28.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Sakarya Milletvekili  Engin Özkoç’un ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, şu hususu ifade etmek isterim ki, burada biraz evvel, konuşmalarımızın temeli, bazı basın yayın organlarında “Boğaz’da kaçak var.” şeklinde, bir yapının da yıkıldığı yönünde, gerçekle ilgisi olmayan bir kaçak yapının olmadığı ve yıkılmadığı bir durum söz konusu, bunu nasıl izah edeceğiz? Bir kaçak yapı yok, bir işlem tesis edilmiş değil, bir tebligat yapılmış değil, ortada olmayan bir şey. Sanki burada bir imar hareketi olmuş, bir kat atılmış, kaçak kat atılmış veyahut da çatı falan çıkarılmış, böyle bir imar faaliyetleri yapılmış da kanun dolanılmış, kanuna aykırı hareket edilmiş de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - …onun üzerine beraber bir işlem yapılmış gibi bir haberleştirme ve sunum söz konusu. Bu, gerçek dışı, doğru değil. Doğru olmayan bir noktadan doğru bir sonuca gidilemez, bunu ifade ettim.

İki, CHP, HDP ve İYİ PARTİ’nin infaz paketine “Hayır.” dediği zaten herkes tarafından kamuoyunun malumu, bunu biliyoruz. AK PARTİ ve MHP’nin birlikte vermiş olduğu bir teklifin, bütün Genel Kurul tarafından müzakeresi neticesinde, yine Genel Kurulun iradesiyle yasalaşma süreci söz konusu. Bu konuyu ifade ediyorum değerli arkadaşlarım. Bir de şunu net bir şekilde kayda geçirmek isterim ki: Getirdiğimiz infaz paketiyle terör suçları, kasten adam öldürme, cinsel suçlar -kadına şiddet de dâhil olmak üzere- ve uyuşturucu imal ve ticaretiyle ilgili suçlar kapsam dışında tutulmuştur, asla ve kata da çocuk istismarcılarına af getirmeye yönelik veya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …ceza infaz indirimine yönelik en ufak bir düzenleme ne teklif edilmiştir ne görüşülmüştür ne de yasalaşmıştır. Çocuk istismarcılarına af getirilmeye çalışıldığıyla ilgili sözlerin, haberlerin tümü gerçek dışıdır. Biz gerçekler değil, vakalar değil olmayan olaylar, tahayyüller üzerinden maalesef bir konuşma, âdeta bir gölge boksu yapar noktadayız. Bunu nasıl ispat edeceğimizi herhâlde kamuoyu en güzel şekilde takdir eder.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, şimdi sisteme girmiş vekil arkadaşlarımıza, milletvekillerine yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

Sayın Erdoğan…

29.- Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, coronavirüsle mücadelede destek paketleriyle kolaylıklar sağlayan Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanına teşekkürlerini sunduğuna ilişkin açıklaması

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coronavirüs salgınının ekonomiye etkilerini azaltmak, üretim ve istihdamı korumak için hazırlanan destek paketi vatandaşlarımıza nefes olacak. Paket, ücretsiz izne ayrılanlara, işten çıkarıldığında işsizlik ödeneğine hak kazanamayan işçilerimize çok büyük destek getiriyor; faaliyetleri durdurulan işletmeler için de birçok kolaylık içeriyor. Bu zorlu süreçte işçiye, işverene iktidarımızın verdiği destekler, açıklanan destek paketleri çok büyük kolaylıklar sağlayacak. Bu anlamda başta Cumhurbaşkanımıza ve Maliye Bakanımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.

Mübarek günlerdeyiz, Rabbim inşallah bu süreci daha iyi, daha kolay atlatmamız için edilen dualarımızı kabul eder. Haftaya ramazanışerife gireceğiz inşallah. Şimdiden bütün milletvekili arkadaşlarımın ramazanlarının hayırlara vesile olmasını, hayırlı bir ramazan ayı geçirmemizi diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

30.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un eksiksiz uygulanarak kadınların yaşamının korunması gerektiğine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14 Nisan tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe giren infaz düzenlemesi nedeniyle cezaevlerinde tahliyeler başladı. Erkek şiddetinin mağduru olan kadınlara İstanbul Sözleşmesi gereği bildirim yapılması gerekiyordu fakat bu bildirimler yapılmadı. Bu nedenle kadınların tedirgin bekleyişi devam ediyor. Bu konuda yetkililerin gerekli önlemleri almamış olmaları kadınlar açısından yaşam riski de dâhil olmak üzere çok ciddi riskler oluşturuyor. Buradan AKP iktidarına sesleniyoruz: İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa’yı eksiksiz uygulayın, kadınların yaşamını koruyun.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

31.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, adaletli yargılanma talep eden Grup Yorum üyelerine ve Mustafa Koçak’a halkı sosyal medya aracılığıyla destek vermeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

HÜDA KAYA (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başka zulümlerde bizim yanımızda olan Grup Yorum üyelerinin bugün yardıma ihtiyacı var. Grup Yorum üyelerinden İbrahim Gökçek bugün ölüm orucunun 303’üncü gününde ve Mustafa Koçak ise, bir itirafçının iftirasıyla, sadece adaletli yargılanma talep ettiği için ölüm orucunda ve 30 kiloya düştü. Hem Türkiye’de hem uluslararası anlamda bugün, 15 Nisan 2020 Çarşamba akşam saat 20.00’de Twitter’da bir “tag” çalışması yapılacaktır. Bütün halkımızı “@direnisler” hesabından bu çalışmaya destek vermeye davet ediyorum. Dayanışma yaşatır.

BAŞKAN – Sayın Tamer…

32.- Kayseri Milletvekili İsmail Tamer’in, sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik düzenlemeye katkı verenlere teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Ülkemiz sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Özellikle Covid-19 savaşında tüm sağlık çalışanlarıyla birlikte, hastanelerimizle birlikte hazır vaziyetteyiz. Sağlık çalışanlarının emeklerine sağlık diyorum.

Ayrıca, dün gece itibarıyla 5 partimizin birlikte vermiş olduğu sağlıkta şiddet yasasıyla ilgili olarak da emeği geçen herekse ben teşekkür etmek istiyorum, tüm partilerimize teşekkür etmek istiyorum. Grup Başkan Vekillerimize, özellikle imzaları bulunan Sayın Bülent Turan, Sayın Muhammed Levent Bülbül, Sayın Engin Özkoç, Meral Danış Beştaş ve Dursun Müsavat Dervişoğlu’na ayrı ayrı teşekkür etmek istiyorum.

Sağlık çalışanlarının hak etmedikleri şekilde muamele görmelerini hiç olmazsa bu çıkarmış olduğumuz kanunla biraz da olsa önlemeyi amaçlıyoruz. İnşallah böyle bir sıkıntı olmaz diyorum.

Genel Kurula saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

33.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, hayata geçirilen düzenlemenin sağlık çalışanlarına karşı şiddetin önlenmesinde caydırıcı olacağına inandığına ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlığımız için gece gündüz demeden çalışan, bu uğurda her türlü fedakârlığı yapan sağlık çalışanlarımız her türlü saygıyı hak etmektedirler. Onların icra etmiş oldukları bu kutsal görevde biz de millet olarak onlara yardım etmek için elimizden geleni yapmaktayız. Onların aziz milletimiz için ne kadar önemli olduklarını coronavirüs salgınında müşahede ettik. Onlar bugün görevleri başında olmasaydı ve ülkemizde sağlık hizmetleri yeteri derecede bulunmasaydı bu salgın hastalığın açtığı yara daha da derin olacaktı. Bu nedenle, fedakârlıkları ve azimleriyle hastalığın önünde bir set olan sağlık çalışanlarımızı yürekten kutluyorum. Sağlıkta şiddeti önlemek için çıkarılan yasanın bu şiddetin önlenmesinde büyük bir caydırıcılık taşıyacağına inanıyorum.

Sağlıkta şiddet yasasının ülkemiz için, sağlık çalışanlarımız için hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gülüm…

34.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, siyasi mahpuslara ilişkin tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Düşmanla savaş hukuku uyguladınız, cezaevlerinde siyasi mahpusları af kapsamı dışında bıraktınız, ölümü dayattınız. Elazığ 2 No.lu F Tipi cezaevinde bir tutuklu corona nedeniyle karantinada. Gardiyanlar maskesiz odalara giriyor, havalandırmalar kullandırılmıyor, bulaşık deterjanı dışında dezenfektan malzemesi verilmiyor. Kayseri Bünyan Kadın Cezaevinde, Merve Aydoğan, Rojda Tokçu ciddi belirtiler göstermesine rağmen tedavileri yapılmıyor, gardiyanlar tarafından dalga geçiliyor, müdür tarafından ise “Kan kussanız dahi hastaneye göndermeyeceğim, sorumluluğu ben alıyorum.” deniyor. Ölümü dayattığınız siyasi mahpuslara ilişkin tedbirleri bir an önce alın, bir an önce serbest bırakın.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

Sayın Tanal…

35.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 15 Nisan Dünya Sanat Günü’nü kutladığına, coronavirüs salgını nedeniyle terhisleri ertelenen askerlerin tahliye edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sanat düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir. Bu sebeple, 15 Nisan Dünya Sanatçılar Günü’nü kutluyorum.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; corona virüsü nedeniyle biliyorsunuz infaz yasasında değişiklik yapıldı, 90 bin insan tahliye edildi. Ancak, terhisine bir hafta kalan askerlerin terhis süresi bir ay sonraya erteleniyor. Yani, burada büyük bir çelişki var çünkü askerlikte bulunan arkadaşlarımızın çoğunun bulunduğu koşullarda sosyal mesafe korunamıyor, oradaki koşullar iyi değil. Bir an önce, bu bir haftalık süresi kalan arkadaşlarımızın da tahliye edilmesi gerekmektedir.

Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık…

36.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, “Evde kal.” çağrıları yapılırken Van ili İŞKUR işçilerinin çalışma saatlerini doldurmaları için hastanelerde çalıştırılması ve ücretli izin verilmemesinin nasıl izah edilebileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Van’da okullarda görevli olan İŞKUR işçilerinin okullar kapalı olduğu için Valilikçe çalışma sürelerini doldurmak üzere hastanelerde görevlendirildiği, itiraz etme haklarının olmadığı, itiraz etmeleri durumunda işten çıkarılmayla tehdit edildikleri iddiaları basına da yansımıştır. Zaten geçici olarak işe alınmış bu işçilerin kendilerinin, ailelerinin ve toplumun sağlığı risk altındadır. Hastanelerde, pandemi dâhil birçok bölümde, herhangi bir eğitimi olmayan İŞKUR işçilerinin çalıştırılması büyük riskler barındırmaktadır. Bir yandan “Evde kal.” çağrıları yaparken öte yandan geçici süreli olarak işe alınmış bu işçilerin, sırf çalışma saatlerini doldurmaları için, bu süreçte en riskli yerler olan hastanelerde çalıştırılması ve ücretli olarak izin verilmemesi nasıl izah edilebilir? Bu salgın günlerinde maaşlarını İşsizlik Fonu’ndan alan bu işçilerin görevli oldukları kurumlar kapalı ise çalışma süreleri sayılarak izinli sayılmalıdırlar, zorla riskli alanlarda çalıştırılmaları yasal değildir.

BAŞKAN – Sayın Çelik…

37.- Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, coronavirüs salgını nedeniyle başta Mardin ve Diyarbakır Valilikleri olmak üzere diğer valiliklerde de Kürtçe, Arapça, Süryanice, Ermenice ile yurttaşların konuştuğu dillerde bilgilendirme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

TUMA ÇELİK (Mardin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Valiliği sokağa çıkma yasağı sırasında resmî sosyal medya hesaplarından sokağa çıkma yasağına ilişkin Arapça bilgilendirme mesajı yayınlıyor. Bu mesajlar sayesinde ana dili Arapça olanlar tedbirler konusunda bilgi sahibi olabildi ve belki de bazıları sağlığını koruyabildi. İnsanlar kendi ana dillerinde yapılan çağrıları daha samimi bulurlar ve ona cevap verirler. Böylesine hayati günlerde de insanların hayatlarına dokunabilmek için ana dillerinde konuşulması gerekir. Dolayısıyla da başta Mardin ve Diyarbakır Valilikleri olmak üzere diğer valiliklerce Kürtçe, Arapça, Süryanice, Ermenice ve yurttaşların konuştuğu diğer dillerde bilgilendirme yapılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İmir…

38.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, mahpusların sağlık sorunlarına yönelik tedbirlerin alınarak gereğinin yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

NURAN İMİR (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İzmir Ödemiş Kapalı Cezaevinde tutsak Mehmet Salih Filiz ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde bağırsak kanseri olduğunu belirterek makatından yoğun kanamalarının olduğunu söylemiş ve “Ölüme terk ediliyorum, sesimi duyun.” çağrısı yapmıştır. Osmaniye T Tipi Cezaevinde tutuklu Sabri Kaya’nın kalp krizinden kaynaklı 3 kere yoğun bakıma kaldırıldığı ve ardından tekrar cezaevine götürüldüğü iddiası var. Kayseri Bünyan Kadın Cezaevinde ise birçok tutsakta görme kaybının oluştuğu, boğaz yanması ve nefes daralması gibi şikâyetleri olmasına rağmen hastaneye götürülmedikleri iddia edilmektedir. Bu iddiaların tedbirlerinin bir an evvel alınmasını ve gereğinin yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

39.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, coronavirüs salgını sürecinde devletin mücadele azmi ve duruşunun takdiri fazlasıyla hak ettiğine ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sözde medeni dünya birçok alanda sınıfta kaldığı gibi, sağlık sistemlerinin işlemez hâle geldiği, insani değerleri ikinci plana attığı, sosyal ve ekonomik buhranın sonuçlarıyla yüzleşmeye başladığı bir süreçten geçmektedir. Bu süreçte devletimizin mücadele azmi ve duruşu takdiri fazlasıyla hak etmektedir.

Diğer yandan, devletimizin almış olduğu tedbirlerin de harfiyen uygulanması gerekmektedir. Özellikle maddi sıkıntı çeken vatandaşlarımızın kredi ve yardım başvuruları ivedilikle karşılanmalıdır. Liderimiz Devlet Bahçeli’nin dediği gibi beşeriz, şaşabiliriz; insanız, gücümüz bir yere kadardır ancak inanırsak, birbirimizi desteklersek, kucaklaşma hasletini canlandırıp tek nefer, tek nefes olabilirsek hiçbir badire, hiçbir salgın maddi bedenimizi, manevi surlarımızı aşamayacaktır.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

40.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, beden eğitimi ve spor yüksekokullarından mezun olanların puan türlerinden dolayı mağduriyet yaşadığına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BESYO mezunu meslektaşlarım P10 ve P121 puan türlerinden dolayı büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. ÖSYM, resmî kılavuzundan yaptığı açıklamada alan sınavına girilmesinin zorunlu olduğunu belirtmesine rağmen 2018 P10 puanına göre alım yapmaya devam etmektedir. Bir yandan iki yıl geçerli olan sınavların mağduriyeti, diğer taraftan beden eğitimi öğretmenliği bölümü P10, P121 mağduriyeti 2019 yılında sınava giren BESYO mezunu öğretmen arkadaşlarımızı büyük ölçüde etkilemiştir. İki farklı yılda, iki farklı puan türünde sınava girenler arasında sıralama adaletsizliği meydana gelmiştir. Ek atama olarak yapılacak 20 bin öğretmen atamasında yayınlanmayan kılavuzda puanların denkleştirilmesiyle yaşanan mağduriyetin giderilmesini talep etmekteyiz. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

41.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, coronavirüs salgını döneminde sağlık personeline ek ödemeler ve tazminatlar verilerek hak ettikleri karşılığı almaları gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sağlık personeli birer kahramanlık destanı yazıyor bugünlerde. Hasta olan birçok sağlık personeli hastalığını atlatıp tekrar görevine dönmekte; bunu bir memleket meselesi hâline getirmiş durumdadır. Bu yüzden sağlık personeline bu dönemde ek ödemeler ve tazminatlar vererek hak ettikleri karşılığı almaları sağlanmalıdır. Bu yoğun günlerde, özellikle yoğun bakımda çalışan, acilde çalışan sağlık personelinin dörder saatlik dönüşümlü çalışmasını öneriyorum. İş yükü açısından ve mesleki yükleri açısından bunu gerekli görüyorum. Diğer yapılması gereken bir konu da sahada vaka bulma yönünde çabaları artırmamız lazım. Hastanede başarılıyız ama vaka bulma konusunda özellikle sahada “sürveyans” ekipleri oluşturarak, riskli ve temas hâlinde olan kişileri tarayarak yeni vakaları bulmak ve bu vakaları hastane öncesinde gözleme alarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:17.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, coronavirüs salgınından kaynaklanacak tüm etkilerden en az hasarla çıkılmasını sağlamak adına önlemlerin alınması, ekonomik hayatın normal seyrine dönmesi için gerekli koşulların, tedbirlerin belirlenmesi ve kapsamlı bir mücadele planının hayata geçirilmesi amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/4/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/4/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekili ve İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, devletimizin ve milletimizin coronavirüs salgınından kaynaklanacak tüm etkilerden en az hasarla çıkmasını sağlamak adına önlemlerin alınması, ekonomik hayatın normal seyrine dönmesi için gerekli koşulların, tedbirlerin belirlenmesi ve kapsamlı bir mücadele planının hayata geçirilmesi amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 15/4/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurunuz Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüsün etkilerini arttırdığı bugünlerde, tüm dünya ülkeleriyle birlikte aslında biz de ekonomik ve siyasi olduğu kadar sosyal ve ahlaki olarak da büyük bir sınav veriyoruz. İçinde bulunduğumuz bu süreç, devletlerin yönetim sistemlerini tartıya çıkarttığı kadar insanlık olarak da oluşturduğumuz temel değerlerimizi de farkında olmadan test ediyor. Türk milleti olarak, bizimle özdeşleşmiş komşuluk, yardımseverlik, ihtiyaç sahibine ulaşma gibi benzeri genetik kodlarımızla uyuşmayan ve bize hiç yakışmayan bazı özensiz davranışlar görmekteyiz. Corona fırsatçılığı olarak da adını koyduğumuz bu durum, üzüntü ve hicapla belirtmek isterim ki maalesef toplum vicdanını da derinden yaralıyor. Yüce Meclisin mensupları olarak bizlere düşen görev de bu fırsatçı yaklaşımın önüne geçmek için gerekli tedbirleri almaktır.

Kâr, serbest ekonomi piyasalarında her firmanın özgür iradesiyle belirlenir ama doğru fiyatın oluşturulması için arzın da dengeli olması ve kaynak imkânlarına da herkesin eşit şekilde ulaşabilmesi gerekir. Şimdi, birçok üründe kıt kaynaklar sürecinden geçiyoruz. Ekonomik olarak kaos zenginlerinin yaratılmasının Meclis olarak önüne geçmeliyiz. Vatandaşlarımıza bu dönemde hep beraber sahip çıkmazsak ne zaman çıkacağız? Dün akşam sağlık çalışanlarımıza nasıl beraberce sahip çıktıysak, bugün hiçbirimizin istemediğini umduğumuz fırsatçılara karşı da beraber mücadele etmeliyiz. Aksi takdirde, iktidar bu ithamların gölgesinde kalacaktır.

Sayın milletvekilleri, bahsettiğimiz fırsatçılığı örneklendirmek gerekirse, dezenfektan ve kolonya hâlen çok pahalı, gıdada fahiş fiyatlar hâlâ devam ediyor, şehirler arası ulaşım karaborsada, maske sorunu burada defalarca gündeme getirildi. Maskesi olmayan insanlar ekmek almaya bile gidemiyor. Siz “Ulaşıyor.” deseniz de milletin bir kısmının elinde hâlen maske yok. Bu insanlar hayatını devam ettirebilmek için karaborsadan bile maske alacak durumdalar. Eğer biz bu sorunu çözmezsek fırsatçıların önünü açmış oluruz. Bir an önce bu işi tamamen çözmemiz gerekiyor. Maske dağıtımlarını “bizim” “sizin” demeden tüm belediyelerimize devredin ki onlar herkese ulaştırabilsin.

Sayın milletvekilleri, üniversiteler 26 Martta bahar yarıyılı için uzaktan eğitime geçti; gerekliydi. Devlet yurtlarında yer bulamayan ve özel yurtlarda kalan öğrencilerimiz o günden beri kayıtlarını sildirmeye uğraşıyorlar. Birçoğu 1 Nisana kadar kendilerine muhatap bulamadılar. 1 Nisandan sonraysa bir aylık daha yurt borcu çıkarıldı. Gerekçe nedir? “Nisan ayına girdik, ay döndü, bu ayın parasını da ödemek zorundasınız.” dediler. Alın size bir corona fırsatçılığı daha. Çoğu öğrencimizin velisi maaş bile alamadan evlerinde kalırken çocuğunun kalmadığı yurdunun parasını ödemek zorunda bırakılması, senetler gösterilerek icrayla tehdide maruz bırakılması kabul edilemez, hiçbirimiz kabul etmemeliyiz. Bunun yanında, nisan ücretini de alıp sözleşme iptalini kabul eden yurtlar, bir de üstüne kalan taksitlerin yüzde 30’unu istiyorlar. Bu oran, öğrenci kendi isteğiyle yurttan ayrılırsa uygulanır. Bu çocuklar kendi istekleriyle yurttan ayrılmıyorlar ki, devlet okullarını kapattığı için memleketlerinde, evlerinde kalıyorlar. Ortada mücbir bir sebep var ama ayrılık sanki keyfîymiş gibi gösteriliyor. Buradan Millî Eğitim Bakanlığını göreve çağırıyorum: Coronavirüs dolayısıyla gerçekleşen yurttan ayrılmaları mücbir sebep kapsamına alın ve velilerin olmayan gelirinden ödenecek yüzde 30’a asla müsaade etmeyin.

Sayın milletvekilleri, tarımdan da bir örnek vermek gerekirse limon ihracatı, geçtiğimiz günlerde izne bağlandı. Bu sorunu daha önce burada da dile getirdim. Üretici limonu 5,5 liraya mal etti, ihracatı durduruldu. Şimdi, bu limonları 4,5 liraya alan çıkmıyor. Sınırlı sayıda şirkete ihracat hakkı verildiği söyleniyor. Şimdi, bu şirketler üreticinin elindeki limonu yok pahasına almaya kalkarsa buna kim “Dur!” diyecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Bu durum tekel yaratır, bu yöntem çiftçiyi zarara uğratır, hem de yurt dışı talep varken.

Mersinli limon üreticilerimizle dün görüştüm. Ürünlerinin sandıklarda çürümeye terk edildiğini ve emeklerinin yok sayılarak heba edildiğini söylüyorlar. “Devlet olarak limon alışında insaflı bir taban fiyatı belirleyelim ve sonra da alıp satalım.” demiştim. Gerekiyorsa satılamayan limonları da halka dağıtın. Genel olarak tarımdan “corona zenginleri” yaratmayalım. Tarıma ve çiftçimize ne kadar ihtiyaç duyduğumuzu bu krizde hep beraber gördük.

Sayın milletvekilleri, bizi çok zor aylar bekliyor. Meclis vatandaşın daha fazla mağdur edilmemesi için teklif ettiğimiz araştırma komisyonunu hemen oluşturmalı ve bu konudaki gerekli önlemleri acilen almalıdır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurunuz Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum.

Az önce üzücü bir haber aldık, Diyarbakır SES Şube iş yeri temsilcisi arkadaşımız Cuma Kurt’un Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini öğrendik. Ben, kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve günden dışı konuşmamda da işaret ettiğim gibi, sağlık emekçilerinin aslında her an yaşam riskiyle yüz yüze olduklarını ve bu konuda alınmayan her önlemin bedelini yaşamlarıyla ödediklerini tekrardan ifade etmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, İYİ PARTİ’nin önerisi üzerinde grubum adına söz aldım. En son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: Birincisi, bu akılla bu kriz sürecini yönetemezsiniz ve yönetemiyorsunuz da. Gerçekten, bu kriz sürecinde ülkedeki ekonomik krizin bırakın derinleşmesini, ülkenin iflas etmesini istemiyorsanız öncelikle yöntemde bir değişikliğe gitmeniz gerekiyor. Nedir sizin yönteminiz? “Biz biliriz.” “Ben bilirim.” tarzında ne yazık ki ısrar ediyorsunuz. Oysaki bizler şunu söylüyoruz: Kolektif olarak bu sürecin yürütülmesi gerekiyor, Meclisin inisiyatif alması gerekiyor. Sivil toplum kuruluşlarının, emek meslek örgütlerinin ve sınıfın temsilcileriyle oturmanız, istişare etmeniz gerekiyor fakat siz buna yanaşmıyorsunuz.

Diğer bir şey, değerli arkadaşlar, bakın, insanların çöpten ekmek topladığı bir süreçteyiz. Bugün milyonlarca insan evinden çıkamıyor Covid-19 salgınından fakat Hükûmet hiçbir yaklaşımını değiştirmiyor. Tıpkı kriz öncesi gibi, tıpkı Covid-19 öncesi gibi israfa devam ediyor, kamu kaynaklarını yandaşlara peşkeş çekmeye devam ediyor ve en önemlisi de tünellere, yollara, köprülere bizim -hazine garantili olan- paraları ödemeye devam ediyor.

Bakın, sizin bir ayda toplam topladığınız bağışın 2 katını bir köprünün garantisi için veriyorsunuz değerli arkadaşlar. Peki, buradan soruyoruz: Bu paralar kimin parası? Bu paralar bu ülkenin parası, yurttaşın parası ve sizleri, bir kez daha mücbir sebep gerekçesiyle bu paraları ödememeye; bu köprüleri, yolları, tünelleri de kamulaştırmaya davet ediyoruz.

Şimdi, AKP’nin yaptıklarını anlatmaktan ziyade kendimizin önerilerini söylemek istiyorum. Eş Genel Başkan Yardımcımız, ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Garo Paylan’ın bir kanun teklifi vardı. Bu kanun teklifinde bu krizden çıkmak için önerilerimiz var. Birincisi: İşten çıkarmalar bütün yıl boyunca yasaklanmalı, temel ihtiyaçlar dışındaki sektörlerdeki bütün faaliyetler 30 Hazirana kadar durdurulmalı, ondan sonra tekrar yeniden değerlendirme yapılmalı. Tüm işsizlere ayda 2.500 TL yardım yapılmalı, geliri olmayan ev kadınlarına 2.500 TL yardım yapılmalı.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – En düşük emekli maaşı 2.500 TL olmalı. Çiftçi borçları ertelenmeli, çiftçi destekleri derhâl ödenmeli. Salgın süresince tüm esnafa her ay 2.500 TL destek sunulmalı. Salgın süresince bankalara olan kredi kartı borçları da dâhil olmak üzere bütün kredi borçları faizsiz bir şekilde ertelenmeli. Tüm kira ödemeleri durdurulmalı, kira alacağından geçinmek zorunda olanların da mağduriyetinin önüne geçilmeli. Elektrik, su, doğal gaz, telefon ve internet ücretsiz olarak herkese sağlanmalı. Asgari ücret vergi dışı tutulmalı, orada vergi muafiyeti sağlanmalı. Gençlerin kredi yurtlar kurumuna olan tüm borçları silinmeli. Özel sağlık kuruluşları hızlı bir şekilde kamulaştırılmalı. Sadece özel sağlık kuruluşları değil, demin söylediğim gibi, yollar, köprüler ve kamu-özel ortaklığıyla yapılan diğer bütün işlerin de devletleştirilmesi, kamulaştırılması gerekiyor. Salgın süresince ücretsiz izin meselesine hiç ama hiç yanaşılmamalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1.717 lira sefalet ücretidir. İşçileri sefalete mahkûm eden bir anlayışı benimsemediğimizi ifade ediyoruz. Bu salgın koşullarında bile hâlâ sermayeyi gözeten, hâlâ yandaşı gözeten anlayışın kendisi her gün yoksul halk çocuklarının ölümüne neden oluyor. İşçiler her sabah kalkıyorlar, fabrikalara, atölyelere, işliklere gidiyorlar. Orada salgını, hastalığı birbirlerine bulaştırıyorlar ama sadece orada kalmıyor; dönüyorlar ailelerine, sevdiklerine de bulaştırıyorlar.

Kaynak nerede mi, açıkladığımız ekonomik paketin kaynağı? Saray yapımlarını durdurursanız, gemicik almaktan vazgeçerseniz, Mercedes ihalelerini durdurursanız, yatlarınıza, katlarınıza para harcamaktan vazgeçerseniz inanın ki çok kaynak var. Bu savaşçı politikalarınız bize yıllık 200 milyona mal oluyor. Savaş politikalarından vazgeçerseniz, barışı eksene alırsanız kaynaklarımız da çok, yeter ki doğru yere harcayın diyor, Genel Kurulu selamlıyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın.

Buyurunuz Sayın Akın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyor, hepinize sağlıklı günler diliyorum.

Şimdi, karşı karşıya kaldığımız gerçekten zor günlerden geçiyoruz. Tabii, bu zor günlerin ekonomik olarak da bize yaptırımları ve karşılaştığımız sorunları var. Şimdi, bu durumda ne yapmalıyız? Bizler tüm imkânlarımızı seferber etmeliyiz. Nasıl seferber etmeliyiz? Diğer ülkelerin yaptıkları gibi. Yani, vatandaşımıza şunu dememiz lazım: “Siz evinizde oturun, siz evinizde sağlıkla kalın, biz devlet olarak arkanızdayız, yanınızdayız.” Ama şunu unutuyoruz gibi geliyor: Değerli arkadaşlar “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”ı unutmayın. İnsanlarımızı hayatta tutmak bizlerin elinde. Nedir? Evde kalacaklar ve bizde onların evde kalmaları için mücadele edeceğiz.

Öyle bir zamanda bu virüse yakalandık ki zaten Türkiye’nin ekonomisi gerçekten çok zor durumdaydı, yüksek bir enflasyonla karşı karşıyaydık, yüksek bir işsizlik vardı, yüksek bir bütçe açığı vardı. Yani, bir ekonomik buhran içerisindeyken virüse yakalandık. Virüsün sonrasında tabii neler olacak ekonomik olarak? Her şey çok farklı olacak, her şey çok daha değişik olacak. Onun için şimdiden tedbirlerimizi almamız lazım.

18 Martta Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, ekonomik bir istikrar kalkanı açıkladı, güzel; “100 milyar TL” dedi, güzel. Bu iddiayla açıkladı ama neticesine baktığımız zaman, o hedefin, o rakamların 35-40 milyar liralık bir paketle, o rakamlar aralığında kaldığını görüyoruz. Yani, paket açıkladınız ama maalesef paket delik çıktı, inanın bana ve milletimiz de bu konudan dolayı büyük derecede sıkıntı yaşıyor. Bu paketin sonrasında kapatılan kahveci, berber, çalışanlar, çiçekçi, sanatçı, sokakta tezgâhını açan insanımız, taksicimiz, yevmiyeyle çalışan yani -devletten kazanç sağlayana- devlete vergisiyle kazandıran vatandaşa hiçbir yarar sağlanmadı değerli arkadaşlar. Şimdi, milletimiz, bu dönemde gerçek anlamda devletini yanında görmek istiyor ama maalesef büyük eksiklikler var. Biz burada yapıcı önerilerimizi söylüyoruz, sizlerden de vatandaşımıza daha çok destek verilmesine fırsat vermenizi istiyoruz. Belediyelerimizle çalışma yapıyoruz, durduruyorsunuz; vatandaşa daha çok hizmet verelim diyoruz, vatandaşa daha çok aş, ekmek de eksik olmasın diyoruz; paketlerinizin altı delik. Onun için gelin hep birlikte milyonlarca vatandaşımıza destek olalım.

Milyonlarca vatandaşımız işe gidiyor geliyor mecburen çünkü ekmek yok, para yok, iş yok. Soru şu: E, fatura geliyor, fatura ne olacak? Düşünün, geliriniz yok, bir paranız yok, pulunuz yok fatura gelmiş; faturayla karşı karşıyasınız. Bir sorunumuz daha var. “Evde kal.” demekle olmuyor, evde tutmayı becermek zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

AHMET AKIN (Devamla) – Buradan AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum, diyorum ki: Evde tutmak göreviniz. Bir olup birlik içerisinde Türk milletine sahip çıkmak zorundasınız. Bunda da elinizde her türlü imkân var fakat maalesef eliniz gitmiyor. Bir ayrıcalık, şöyle bir durum var: Elektrik ve doğal gazda insanlar perişan durumda. İş yok, aş yok, para yok, faturalar nasıl ödenecek? Tabii, bunu düşündüğünüz zaman gelen faturalar gelmeye devam ediyor.

Arkadaşlar, kapatılan iş yerine fatura göndermeyin. Ayrıca elektrik ve doğal gaz faturaları şu anda daha fazla geliyor. Neden biliyor musunuz? Daha önce dağıtım bedeli ayrı bir kalem olarak faturalarda yer alıyordu, neredeyse bir yıl saklanıyordu. Şirketlerde elektrik, doğal gaz zamlanmadığı hâlde bu bedellere zam yapılarak maalesef farklı bir noktaya getiriliyor, fiyatlar yükseliyor.

Şimdi, burada yapmamız gereken ne? Elektrik şirketleri, dağıtım şirketleri devletle, iktidarla bir araya gelecek, kol kola gelecek; hem elektrik üretim şirketleri hem dağıtım şirketleri fedakârlık yapacak hem de devlet fedakârlık yapacak ve üç ay süreyle elektrik, doğal gaz ücretsiz olacak, bu kadar basit.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AKIN (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade varsa…

BAŞKAN – Tamamlayın.

AHMET AKIN (Devamla) – Bunun için burada yapmamız gereken şu: Hem özelleştirilmiş elektrik şirketleriyle hem de doğal gaz şirketleriyle beraber oturup siz devlet olarak, iktidardakiler olarak bunu halletmeniz gerekiyor.

İnsanlar zor durumda, değerli arkadaşlar, lütfen elinizi vicdanınıza koyun. İnsanlar elektriğini, doğal gazını ödeyemiyor. Büyük sıkıntı var. Burada konuştuğumuz bizim değil, Türk milletinin sesidir. 82 milyon vatandaşımız sıkıntı çekiyor. Devlet bu zamanda kendini göstermeyecek de ne zaman gösterecek? Onun için, tekrar söylüyorum: Elektrik ve doğal gaz şirketleri özel şirketlerdir. Devlet de fedakârlık yapacak, onlar da fedakârlık yapacak ve bu millete elektrik, doğal gaz en az üç ay süreyle ücretsiz olarak verilecek; esnafa da bu konuda her türlü destek sağlanacak. Bu, sizin göreviniz. Biz de bu konuda vatandaşımızın isteklerini size iletmiş olduk, anlatmış olduk.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağlıkla kalın. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer.

Buyurunuz Sayın Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun Meclis araştırma komisyonu kurulması önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Coronavirüse karşı Bilim Kurulunca yapılan değerlendirmeler ışığında sürdürülen etkin sağlık mücadelemizin yanı sıra, salgının ülke ekonomimize olan etkilerini azaltmak, işsizlik başta olmak üzere her türlü olumsuzluğun önüne geçmek, iş gücü piyasasını ayakta tutabilmek için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Ekonomik İstikrar Kalkanı Programı’nı açıklamıştır. Bu kapsamda, Halkbank aracılığıyla esnafımız için çok önemli iki destek devreye alınmıştır; işletme finansman desteği ve esnaf kart desteği. Altı ay ödemesiz otuz altı ay vadeli, 25 bin lira limitli bu finansman desteği tüm esnafımızın hizmetine sunulmuştur.

26 Mart 2020 tarihine kadar verilmesi gereken katma değer vergisi beyanname verme ve ödeme süreleri 24 Nisana, 31 Marta kadar verilmesi gereken formların verilme süresi 30 Nisana uzatılmıştır. Nisan, mayıs, haziranda muhtasar ve KDV beyannamelerine ilişkin ödemeler altışar ay ötelenmiştir. Bu aylarda verilmesi gereken muhtasar ve KDV beyannameleri 27 Temmuza ertelenmiştir.

Ekonomik İstikrar Kalkanı kapsamında, kamu bankalarımız ve katılım finans kuruluşlarıyla tüm sektörler ve tüm firmalar için işe devam desteği, kredi desteği başlatılmıştır. Hazine destekli KGF kefaleti sağlanan bu destek için tek şart istihdamın korunmasıdır. Ekonomik istikrar kalkanı kapsamında, firmalara maliyet ve istihdam desteği sağlamak için ilan edilen kısa çalışma desteği başlamıştır. Süreçten etkilenen tüm firmalarımız buna başvurabiliyor, çalışanlar korunuyor, firmalar destekleniyor. Tüm imkânlarıyla devletimiz işçimizin, işverenimizin, esnafımızın yanındadır. Coronavirüs salgınına karşı insanlık büyük bir mücadele veriyor. Ülkemizde de bu mücadele çok yönlü sürdürülürken ekonomi alanında alınan bu kararların milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Gerek sağlık, gerek eğitim gerekse ekonomik alanda gereken tüm adımlar atılmaya devam ediyor ve devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, İYİ PARTİ grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınan önlemlerin yetersiz olmasının can kayıplarına ve bulaşma hızının artmasına engel olmak amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/4/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/4/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

15 Nisan 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen, 6414 grup numaralı, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınan önlemlerin yetersiz olmasının can kayıplarına ve bulaşma hızının artmasına engel olmak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/4/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ayrıca cezaevinde olup bizi ekran başından izleme şansları var ise doğrudan yoksa gıyaplarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımızı, milletvekillerimizi, belediye başkanlarımızı, partimizin her kademesinde görev yapmış yönetici ve üyelerimizi, gazetecileri, aydınları, yazarları, hak mücadelesi yürütenleri, avukatları ve düşüncesi nedeniyle cezaevinde tutsak edilen bütün devrimcileri en içten duygularımla, sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Evet, iktidar bir tercihte bulundu, düşünceleri nedeniyle zindanlara atılmış olan sizleri cezaevinde tutup her türden adi suçu işlemiş hırsızları, gaspçıları, rüşvetçileri, irtikâpçıları, silahla insan yaralayanları, çetelerin, suç örgütlerinin, mafyanın liderlerini serbest bıraktı, bırakacak. Elbette bu bir tercih, aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde olacak.

Bizler komisyonda görüşülmeye başlandığı ilk günden itibaren her birinizin adını saygıyla, özlemle andık, her birinizle gurur duyuyoruz, adınızı, adlarınızı gururla haykırıyoruz. Ama bu teklifin sahipleri serbest bıraktıkları, bırakacakları hiç kimsenin adını anamadı, onlarla gurur duyduğunu söyleyemedi, onlar da serbest bıraktıkları hırsızlarla, rüşvetçilerle, gaspçılarla, irtikapçılarla, kalpazanlarla, çete ve suç örgütlerinin liderleriyle gurur duyabilirler ama biz bütün bunlara rağmen bu kişiler bırakılmasın demedik, ilk günden son güne kadar infaz yasası teklifinin Komisyonda görüşülmeye başlandığı günden karar verildiği güne kadar infazda eşitliği savunduk, gerekli önlemleri alın, yeter ki cezaevleri ölüm evleri olmasın dedik. Ayrımı biz değil, bu teklifin sahipleri yapmıştır.

Evet, dünyada ve ülkemizde Covid-19 salgını hızla ilerliyor, can kayıpları artıyor. Evet, salgın kapsamında cezaevinde alınan önlemler yetersiz. Evet, aldığınız önlemler yetersiz olduğu için cezaevlerinde de bulaşı artıyor, can kayıpları artıyor. Evet, bu nedenle cezaevlerinde mevcut durumun tespiti için, alınacak önlemlerin görüşülmesi için derhâl bir komisyon kurulmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi cezaevlerinde olup bitenleri yalnızca seyretmemelidir, bu konuda sorumluluk almalıdır. Bakanlık ülkedeki ölüm vakalarını her gün, her akşam açıklarken cezaevlerindeki durumu haftalar sonra, yalnız bir kez açıklayabilmiştir.

Bakın, 100 milyarlık bir paket açıkladınız. İçinde emeklilerin zaten verilecek bayram ikramiyesi de milyonlarca asgari ücretli için işverene öteden beri vermekte olduğunuz 75 TL’lik destek de var ama olsun, biz bunu destekliyoruz. “2 milyon aileye biner TL destek vereceğiz.” diyorsunuz. Halkı, yoksulları, ihtiyaç sahiplerini destekleyin, biz de bu tekliflerin arkasında oluruz.

Gelin görün ki üçte 1’ini bugün itibarıyla bıraktığınız, bırakacağınız cezaevindeki 300 bin insan, dezenfekte için kullanabilecekleri malzemeleri, kolonyaları ve diğer ürünleri hâlâ parayla satın alıyorlar. Bakın, bunlar bizzat cezaevinde olan insanların ailelerine söyledikleri şeylerdir. “Ben bunlar için günde 17 TL ödeyemem.” diyen aileler var. Siz “2 milyon insanın sorununu çözeceğiz.” diyorsunuz, “2 milyon ailenin sorununu çözeceğiz.” diyorsunuz ama geride kalan 200 bin insanın parayla kolonya almasını, parayla dezenfektan ürün almasını salık veriyorsunuz.

Cezaevinde olanlarla ilgili Bakanlığa her gün soru soruyoruz ve Bakanlık bu sorulara cevap vermiyor. Bakın, bu sorular hem sorunların tespiti açısından çok önemli; aynı zamanda, biz bu sorularla Bakanlığa, adım atarak sorunları çözme şansı veriyoruz. Bakın, ne diyoruz? Ben sadece birkaç tane örnek vereceğim somut sorulardan: Adana F Tipi Cezaeviyle ilgili sorular soruyoruz, Şanlıurfa Hilvan T Tipiyle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Mahpuslar revire götürülmüyor, ilaçlar gıyaben yazılıyor. Osmaniye T Tipi Cezaevinde bir mahpus 3 kez yoğun bakıma kaldırılıyor, ardından tekrar cezaevine götürülüyor. Kayseri Bünyan Kadın Cezaevinde birçok mahpusta görme kaybı var, nefes darlığı sorunu var ve fakat bu talepler karşılanmıyor, hastaneye götürülmüyorlar. Diyarbakır Cezaevinde sular kesik, aktığı zaman kanalizasyon kokusu geliyor ve biz hâlâ her gün “Buradan, bu suyla ellerinizi yıkayın.” diyoruz

Evet, insafsız bir yasa getirdiniz, evrensel insan haklarını yok saydınız, “Covid’le mücadelemizi destekliyor, takdir ediyor.” dediğiniz uluslararası toplumun çağrılarına kulak tıkadınız ama içeride tuttuklarınızın canından sorumlusunuz. Almadığınız önlemler nedeniyle, eşitsiz yasanız nedeniyle yaşamını yitiren her mahpusun, emin olun, katili olursunuz. Önergeyi ister kabul edin ister etmeyin, mahpusları da ailelerini de yalnız bırakmayacağız ve bu sorunların takipçisi olacağız diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum: Tabii ki suç tiplerinin failleri Ceza Kanunu’nda suçun tipinde belirtilen sıfatlarıyla ifade edilerek “Bunlarla gurur duyun.” beyanlarında bulunuldu. Bunları kabul etmemiz asla mümkün değildir. Suçu, suçluyu övmek Parlamentodaki hiçbir siyasal yaklaşımla bağdaşmaz. Ancak, burada yapılan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışıyla bir infaz düzenlemesidir, suç ve ceza adaletini sağlamayı hedeflemektedir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Cahit Bey, fezleke mi hazırlıyorsunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya “gaspçılarla gurur duymak” ne demek?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Hayır, siz fezleke mi hazırlayacaksınız suçu, suçluyu övmekten?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, burada, bu Mecliste infaz paketi düzenlenirken -ismini vermekten imtina etmeyeceğim çünkü kayıtlara geçti- iktidar partisi milletvekili Sayın Cora, bizim arkadaşımız, önceki dönem Grup Başkan Vekilimiz İdris Baluken’le ilgili şu sözleri kullandı; aynen olmayabilir ama tutanaklarda var: “O, burada her gün konuşuyordu, bize ‘Hesap vereceksiniz.’ diyordu, bu yüzden ceza aldı.” mealinde uzunca bir konuşma yaptı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hayır, öyle bir şey demedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tutanakları çıkarırız, kayıtlarda var.

İşte, bakış açısı budur. Ben o gün de söyledim. Biz bu kürsüden konuşuyoruz, hatibimiz konuşmasını yaptıktan sonra, aslında Sayın Grup Başkan Vekilinin açıklaması, evet, bir anlamda “Suçu ve suçluyu övdün.” demekti. Yani, Sayın Cora’nın bıraktığı yerden bir tablo devam ediyor.

Biz, hukuka inanan, hukukun üstünlüğünü esas alan bir partinin milletvekilleriyiz, halk bize oy verince “Gidin orada bizi temsil edin.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yasama dokunulmazlığını bir tarafa bırakarak söylüyorum, onu tartışmıyorum; sorumsuzluk, milletvekillerinin özgürce düşüncelerini ifade etmeleridir. Bu, dünya parlamentolarında da böyledir, Türkiye’de de böyle olması gerekir ama bu iktidarla birlikte kürsü masuniyeti, kürsü sorumsuzluğu da maalesef ortadan kalkmıştır. Birçoğumuz hakkında, benim hakkımda da, Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın, İdris Baluken, Selma Irmak, Gülser Yıldırım ve diğer arkadaşların fotoğraflarını kürsüye koyduğum için fezleke var. Kürsü sorumsuzluğuna dair inanılmaz bir hadsizlik var ve bir tek biz bundan etkileniyoruz, diğer partilerin milletvekillerinin böyle bir tablosu yok.

Evet, biz savunduğumuz siyasi mahpuslarla gurur duyuyoruz. Biz, Gülser Yıldırım’la, Selma Irmak’la, Selahattin Demirtaş’la, Sebahat Tuncel’le, Selma Irmak’la, Gültan Kışanak’la, Selçuk Mızraklı’yla ve yüzlerce arkadaşımızla gurur duyuyoruz. Neden biliyor musunuz? Demokrasi mücadelesi verdikleri için rehin tutuldular ve biz onların yolundan devam ediyoruz mücadelemize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onların bir kısmı ceza aldı, bir kısmı almadı ama o cezalar asla hukuka uygun cezalar değil. Asla, asla ceza hukukunun öngördüğü yaptırımlar değil.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı yani nereye kadar konuşacak? Böyle bir usul yok ki ya! Hatırlatın! Başkasına hatırlatıyorsunuz ama!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Bu düzenlemede adaletli bir infaz paketi yaptık.” dedi. Adaletli bir infaz paketi değil.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yeter artık, geçti gitti.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul yok. Sayın Başkan, böyle bir usul yok. Hiçbir Başkan Vekili böyle bir muameleyi göstermiyor kimseye.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Adaletsiz, vicdansız, eşitliğe aykırı, sadece kendi yandaşlarını çıkaran bir infaz paketidir. Bunu da dikkatinize sunmak istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Başkan, adil ol, adil!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, bu Mecliste bir İç Tüzük, bir teamül var. Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekilinin beyanları baştan sona kendi içerisinde çelişkiler ifade ediyor. Bir milletvekilimizin, Sayın Cora’nın ifadelerini kullanarak beyanda bulundu. Şimdi, öncelikle bunun bir hesabını vermek lazım. Vaktiyle kendi Grup Başkan Vekilleri kürsüye çıkıp… Demokrasilerde var olan denge denetim çerçevesinde seçimden yeni çıkılmış, milletimizden yetkiyi almış ve bu yetki çerçevesinde hesabı -siyasi hesap olarak görürseniz- milletimize yeni vermiş. Darbeyle alaşağı edilmek istenmişiz, milletimiz meydanlarda göğsünü siper etmiş, tarihimizde olduğu gibi. Ha, buna rağmen çıkıp da kürsüden eğer bir tehditte bulunuluyorsa, denilmek isteniliyorsa ki “Hesap vereceksiniz”, bu hesap yargının hesabı değilse, bu hesap milletin hesabı değilse bu neyin tehdididir? O durumda biz arzu ederdik ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eğer siyasi, demokratik bir hesaptan soruyorsanız, demokratik bir denetimden, siyasi hesaptan soruyorsanız onun adresi, duvarda yazdığı gibi, aziz milletimizdir. Milletimiz yetki vermiş. Ha, yargıyla ilgili hesap soracağınızı düşünüyorsanız, bu durumda Sayın Baluken ve ismi geçen, şu anda tutuklu veya yargılanan diğer kişiler de yargının hesabını veriyor. Ne olur? Eğer yapmak istediğiniz, söylemek istediğiniz beyan suçu övmekse yani orada yarın mahkeme tarafından mahkûmiyetle sonuçlanacak Ceza Kanunu’nda yazan bir hükmü -ki bu hüküm de kamu hukuku adına aziz milletimizin sorduğu hesaptır- oradaki suçu ve suçluyu övüyorsanız biz buna karşı çıkarız. Bakınız, eğer demokrasi, hukuk devleti, hür ve serbest siyaset diyorsanız, Batı parlamentolarında var olan bir taraftan özgürlük, bir taraftan demokrasi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın, bana “Tamamlayalım.” dediniz Sayın Başkan, biz oraya da aynısını isteriz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bir zahmet, bir zahmet…

METİN YAVUZ (Aydın) – Soluksuz dinlediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz her zaman üzerine vurgulayarak ifade ediyoruz ki eğer yapılan demokrasi, hukuk, serbest siyaset değil de petrol şirketlerinin, silah baronlarının ve faiz lobilerinin adına…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kendinizi anlatıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …coğrafyamızda Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin hakkına hukukuna, emanetine ihanet etmekse onun mücadelesini siyasal alanda, yargısal alanda, sosyal alanda, sosyolojik çerçevede sonuna kadar vermeye devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yeter artık ya, bunları mı dinleyeceğiz?

BAŞKAN – Buyurun.

44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Uzatmayacağım ama konuşması için Sayın Özkan’a teşekkür ediyorum. Çok önemli bir şey söyledi, “Millet siyasetin hesabını sorar.” dedi; kesinlikle katılıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yargı millet adınadır, dünyanın neresine giderseniz gidin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sandık, sandık, sandık…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Petrol şirketleri adına, silah baronları adına yargı olmaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Değerli milletvekilleri, biz yıllardır söylüyoruz: Siyasetin yargılanma yeri -tırnak içinde- seçimlerdir, sandıktır. Gideriz sandığa, halk bizim siyasetimizi uygun görüyorsa oyunu verir, görmüyorsa vermez. Tam da bunu söylüyoruz. Daha bunu söyleyen Grup Başkan Vekilinin ait olduğu parti, corona döneminde, seçilmiş 8 belediye başkanımızın yerine kayyum atadı. Bir yandan “millet iradesi” deyip ortalıkta naralar atılıyor, diğer yandan o sandıktan çıkan HDP’li milletvekilleri rehin alınıyor, o sandıktan çıkan meclis üyeleri görevden alınıyor ve o sandıktan çıkan, halkın yüzde 70, yüzde 80, yüzde 90 oy verdiği belediye başkanlarının yerine kaymakamlar ve valiler atanıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Neden alınıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz çelişkide değiliz, biz gayet istikrarlı bir şekilde ne dediğimizi biliyoruz ve biz, hesap vereceksiniz dediğimizde asla kimseyi tehdit etmiyoruz. Sizin gibi, bütün yargı bize bağlı değil, bütün kurumlar bize bağlı değil.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Neden alınıyor, onu söyler misin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunlar lafügüzaf. Böyle bir şey söylemedim ben. Başka bir konu açtınız şu anda. Şu anda açılan konu, başka bir konu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz hesap verecekseniz dediğimizde, hukuk önünde, yargı önünde -tarafsız ve bağımsız bir yargı önünde- hatta Uluslararası Ceza Mahkemesinin önünde bunun hesabını vereceksiniz diyoruz. Biz, siyaseten de halka hesap verecekseniz diyoruz. Bizim, onlar gibi, tehdit edip sonra göz altına aldırma, sonra kayyum atama, sonra tutuklama, sonra “Biz onları cezaevinde çıkarmıyoruz.” deme gibi araçlarımız yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terör de bir tehdittir, terör de. Terör, tehdidin âlâsıdır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Tehdit onlara yakışıyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Eski beyanlarımızı tekrar ediyoruz. Kayıtlara geçsin.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınan önlemlerin yetersiz olmasının can kayıplarına ve bulaşma hızının artmasına engel olmak amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Servet Ünsal.

Buyursunlar Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, yirmi aydır bu Parlamentoda yaptığım her konuşmada sağlıkta şiddeti hep dile getirdim, hepiniz biliyorsunuz. Yasanın çıkmasını da istedim. Arkadaşlar, coronavirüs salgını size bizi hatırlattı; doktorları, sağlık personelini hatırlattı; yani coronavirüs salgını vesile oldu. Parlamentodaki 5 partinin yetkilileri bir araya gelerek bu sağlıkta şiddet yasasını çıkardık. Evet, tüm sağlık personeli adına bütün Parlamento üyelerine burada teşekkür ediyorum arkadaşlar.

Evet arkadaşlar, Covid-19 yani bilinen adıyla coronavirüs salgını ülkemizi hâlâ etkilemekte, hatta hızla da artmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen pandemi kararından sonra Türkiye'de bazı önlemler alındı; okullar tatil edildi, acil olmayan yargılamalar iptal edildi arkadaşlar, onun dışında, iş yerleri kapatıldı, şehirler arası ve ülkeler arası transport yani geçişler durduruldu, hatta kısmi, hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulandı. Değerli arkadaşlarım, ne yazık ki komik bir yasak izledik yani tam Aziz Nesinlik bir olayı yaşadık; sokağa çıkma yasağı ilan edildi ama 300 bin kişi sokağa çıktı arkadaşlar. Ne yazık ki yakında, on beş gün, yirmi gün sonra, bu sokağa çıkanların dramatik patolojisini yani bozukluğunu, arızasını, komplikasyonunu göreceğiz arkadaşlar. Umre olayında, cuma namazı kararının geciktirilmesinde, test sayısının azlığında, değerli arkadaşlar, artı, bir de futbol maçlarının geç ertelenmesinde bunları gördük -sevgili Sağlık Bakanına da bunu söylemiştim- bunun patolojisini göreceğiz yakında.

Dünyada ve Türkiye'de hızla ilerleyen ve can kayıplarına neden olan Covid-19 salgını her alanda tehdit ediyor. Tabii ki bu süreçte cezaevlerinde de ciddi sıkıntı var. Önlemlerin yetersizliği, arkadaşlar, koğuşların kalabalıklığı, hijyenin yetersizliği, gıda ve beslenme imkânlarının sınırlı oluşu cezaevindeki vatandaşların bağışıklığını, “immünite”sini düşürüyor, hatta koğuşlarda “sosyal, fiziki mesafe” kavramının uygulanmasını mümkün kılmıyor. Cezaevi doktorluğu yaptığım için bu konuları çok iyi biliyorum arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım, biraz daha kaldı.

Arkadaşlar, tüm bu olaylar yaşanırken Adalet Bakanlığı ilkin ziyaretçi yasağı getirdi. Cezaevlerinde Covid-19 vakalarına rastlanılmadığını, onların devletin güvencesinde olduğunu, titizlikle sağlık sorunlarının çözüldüğünü söyledi. Hepimiz burada tam infaz düzenlemelerini görüşürken Adalet Bakanı bir açıklama yaptı, açık ceza infaz kurumunda 17 hükümlüye corona tanısı konulduğunu, 3 hükümlünün de yaşamını yitirdiğini söyledi. Yine bu açıklamaların ardından, arkadaşlar, 14 hâkim ve savcının, 32 adliye personelinin, 79 cezaevi personelinin, 34 Adli Tıp personelinin corona testi pozitif çıktı.

Covid-19 salgınının önlenmesi, ilacı olmadığı için mümkün değil. Tek çözüm var, fiziki mesafenin korunması. Bu da mümkünken, cezaevlerinde mahkûmlar tahliye edilmediği sürece, bu alanların hastalığın bulaş alanları olmaya devam ettiğini görüyoruz. Bu anlamda, İran’da ve İtalya’da olduğu gibi, hastaların ya da mahkûmların tahliye edilerek salgının önlenmesi yolunda ciddi adımlar atılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayım efendim.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Bu yüzden, daha büyük toplu ölümlerin yaşanmaması için, Parlamentonun acil sorumluluğunu hatırlaması ve bunun gereğini yapması zorunludur arkadaşlar.

Bu anlamda, kısaca bir çözüm de öneriyorum ve bitiriyorum konuşmamı. Arkadaşlar, bir doktor olarak, eski bir cezaevi doktoru olarak söylüyorum, cezaevlerindeki sağlık hizmetleri sınırlıdır. Sağlık sorunu olan tutukluların bırakılması gerek. Başta koğuşların ve ortak alanların sık dezenfekte edilmesi lazım. Mahkûmların ve personelin sık sık kontrolü yapılmalı, dezenfektanlar her fırsatta mahkûmlara verilmeli.

Ağır hastaların, engelli hastaların ve hükümlülerin, kronik hastaların, 60 yaş üstündeki hastaların, gebelerin ve çocuklu kadınların hemen tahliye edilmesi lazım arkadaşlar.

26 tane cezaevinden bana gelen bu sorunları size dile getirmeye çalıştım. Doktorların revire gitmeme sorunu var, mahpuslar revire çıkarılmıyor, revirde ilaç sorunları var, maske ve eldiven sorunları var, artı, tuvaletlerin ve banyoların çok kirli olduğunu, sıcak su sorunu olduğunu söylemek istiyorum.

Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç.

Buyursunlar Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlere ilişkin HDP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular, devletin gözetiminde, sağlıkları ve canları devlete emanet olan kişilerdir. Cezalarını çekerken devlet, onların sağlığını korumak için de gerekli her türlü tedbiri almak mecburiyetindedir. Covid-19 salgınının ülkemizde görülmeye başladığı tarihten itibaren her alanda olduğu gibi cezaevlerinde de gerekli tedbirler, idari tedbirler alınmaya başlanmıştır.

Önceki gün Meclis Genel Kurulunda görüşmelerini tamamladığımız 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun da Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanmış ve yürürlüğe girmiş, bu kapsamda da açık cezaevlerinde tahliyeler başlamıştır ve bugün de devam etmektedir. Bugün itibarıyla da açık cezaevlerinde barınan hükümlülerin tahliyeleri gerçekleştirilecektir. Hâkimler ve Savcılar Kurulu da olağanüstü toplanarak 7242 sayılı Kanun nedeniyle önlemlerin ivedilikle alınması için yapılması gereken hususları kararlaştırmış ve yargı teşkilatlarına göndermiştir.

Komisyonda on sekiz saat kesintisiz, Genel Kurulda da yedi gün yedi gece, kanun görüşmelerini hep birlikte gerçekleştirdik. İnfaz düzenlemesiyle, açık cezaevlerinde bulunan tüm hükümlüler, Covid-19 salgını riski nedeniyle 30 Mayıs tarihine kadar izinli sayılacaklardır. Adalet Bakanımız, Sağlık Bakanlığının görüşü doğrultusunda, bu süreyi 3 kez ikişer ay arayla uzatabilecektir ve hükümlülerin izinde geçecek olan süreleri de infazdan sayılacaktır. Ayrıca, kapalı cezaevinden açık cezaevine geçmesine bir yıl kalanlar da boşalan açık cezaevlerine geçecek ve burada barındırılacaklardır. Böylece, kapalı cezaevinde, salgın riski nedeniyle sosyal mesafe kuralı da bu şekilde sağlanmış olacaktır. Ayrıca, koşullu salıverme ve denetimli serbestlik sürelerindeki değişiklikler nedeniyle de kapalı cezaevlerinden, yasal süresi gelenler, peyderpey tahliye olmaya devam edeceklerdir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığımız bu yasal düzenlemelerin yanı sıra, Adalet Bakanlığının başından beri aldığı sıkı tedbirler de devam etmektedir. Cezaevlerindeki tüm açık ve kapalı görüşler, toplu faaliyetler, iş yurdu faaliyetleri, nakiller, aile görüşme odalarının kullanımı, özel izin hakları, kreş ve anaokulu uygulamaları 30 Nisana kadar ertelenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Zorunlu durumlarda, tutuklu ve hükümlülerin yakınlarının ziyareti ya da avukat görüşü, cumhuriyet başsavcılıklarının kararıyla gerekli tedbirler -maske vesaire- alınarak yapılabilmektedir.

Cezaevine ilk kez gelen hükümlü ve tutuklular doğrudan diğer hükümlü ve tutukluların yanına alınmamaktadır; önce sağlık raporuyla durumu tespit edilmekte, eğer sağlıklıysa on dört gün kuralına uygun olarak ayrı bir yerde bekletilmektedir ve daha sonra hükümlülerin bulunduğu ortama alınmaktadır.

Cezaevlerinde Covid-19 testi pozitif çıkan vakalarla ilgili olarak Adalet Bakanımız gerekli açıklamayı yapmıştır. Bu kapsamda, 5 açık cezaevinde 17 hükümlüye Covid-19 tanısı konulduğunu, 3 hükümlünün tedavi sırasında hayatını kaybettiğini, hastanelerde tedavi gören 14 hükümlüden 13’ünün sağlık durumunun iyi olduğunu, kronik rahatsızlığı bulunan 1 hükümlünün de yoğun bakımda tedavisinin devam ettiğini açıklamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Ceza infaz kurumlarında hastalar ve sağlık hizmetleriyle ilgili olarak tüm tedbirler kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde alınmaktadır. Tutuklu ve hükümlülerin bütün ilaçları, bütün tedavi giderleri devlet tarafından karşılanmaktadır, hükümlü ve tutuklular özgür bir insan gibi bütün sağlık hizmetlerinden istifade etmektedir. Cezaevlerinde de aile hekimliği sistemi vardır, birinci derece sağlık hizmetini bu aile hekimleri görmektedir. Revire alınmamak, doktor muayenesinden sakınılmak gibi bir durum söz konusu olamaz. Aile hekiminin, birinci derecede sağlık kuruluşunun yapamadığı işlemlerde de devlet ve üniversite hastanelerine sevkler yapılmaktadır.

Yine, rehabilitasyon tipi cezaevleri Menemen’de ve Metris’te hizmete girmiştir. Hayatını yalnız başına idame ettiremeyen ağır hasta hükümlüler için adli tıp raporları resen devreye girilerek alınmakta ve bunların tahliyeleri de gerçekleştirilmektedir. Ceza infaz kurumlarında 1.084 sağlık çalışanı var, fedakârca çalışıyorlar, hükümlülerin ve tutukluların sağlığı için çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ben, buradan, tüm sağlık çalışanlarımıza, cezaevlerinde görev yapan tüm sağlık çalışanlarına teşekkürlerimi sunuyor ve görüldüğü üzere, cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların sağlıkla ilgili her türlü tedbirlerinin alındığını belirtmek istiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan tarafından, Atatürk Havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmasının araştırılması amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/4/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 15/4/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan tarafından Atatürk Havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmasının araştırılması amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1739 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/4/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.

Buyurunuz Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sevgili arkadaşlarım, sevgili milletvekilleri; düşünün ki burada oturuyorsunuz, siz burada çalışırken dozerler kapıya dayandı ve burayı yıkıyor; iş makineleri geldi, burayı yıkıyor. Şu anda İstanbul’da Atatürk Havalimanı’nın başına gelen budur. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası ile Atatürk Havalimanı’nın hukuki anlamda bir farkı yoktur, ikisi de kamuya ait mülklerdir, kamuya ait mallardır.

Şimdi, Atatürk Havalimanı’nın 2 tane pisti yıkıldı, yok edildi 7 Nisan tarihinden itibaren. Şu anda iş makineleri ve oradaki alet edevatla çalışılarak yok edilmeye devam ediliyor. Konu neydi? Biz çok erken dedik ki: Atatürk Havalimanı’nın terminal binaları var, hangarları var, oteller var, ulaşımı çok kolay çünkü oraya metro gidiyor. Şimdi, böyle bir yerin -dünyanın her tarafında Çin’de, Londra’da, Kanada’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi- kapalı alanlarını geçici olarak sahra hastanesi hâline getirelim, buradan faydalanılsın. Bunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız aşağı yukarı bir ay önce söyledi. Çıktınız, kulak arkası ettiniz, sesiniz çıkmadı. Bunu yapmadınız. Sonra Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, bir açıklama yaptı, dedi ki: “Yeşilköy’de 1 sahra hastanesi, 1 sahra hastanesi de Sancaktepe tarafında kuracağız.” Biz de zannettik ki bizim önerimize göre Atatürk Havalimanı’nın bu kullanılabilir alanları sahra hastanesi olarak kullanılacak. Sonra ortaya çıktı ki, sizin bir yandaş firmanız var, ona verilmiş. Atatürk Havalimanı’nın hemen yanında aslında daha önce hastane yapılmak istenen bir yer var, orayı hastane yapmak üzere veriyorsunuz; sahra hastanesi değil, bildiğiniz bina dikeceksiniz. Sonra ondan da vazgeçtiniz, geldiniz, Atatürk Havalimanı’nın 2 güzide pistini kazıdınız, yıktınız, beton döktünüz, demir döktünüz, mahvettiniz.

Kırmızıyı görmüş boğa gibisiniz, gördüğünüz bütün millî değerlere saldırıyorsunuz. Yakasını bırakın, yakasını bırakın kardeşim milletin malının! Ne işiniz var? İmarsız, ruhsatsız, yapılaşma yasağı olan bir bölgede, kimseye sormadan yıkıyorsunuz, döküyorsunuz, kendi kendinize iş yapıyorsunuz. Oraya hastane yapacaksınız, kalıcı bina yapacaksınız, adına da “sahra hastanesi” diyorsunuz. Ya, var olan binaları niye kullanmadınız kardeşim? Ne derdiniz var Atatürk Havalimanı’yla? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu, o olay başladığında Valiliğe ve kurumlara bir yazı gönderdi; dedi ki: “Burası ulaşım açısından uygun değildir. Buradan otobüs geçmez, metrobüs geçmez, hiçbir şey geçmez. Asıl kullanılması gereken yerler terminallerin, hangarların olduğu yerlerdir.” “Yok” dediniz. Fırsat biliyorsunuz bu salgını önünüze gelen her yere saldırıyorsunuz. Niye biliyor musunuz, niye biliyor musunuz? Talancı bir zihniyet var; orada yıkarak, dökerek var olan değerleri yok ederek yeniden imara açacaksınız, etrafınızdaki rantçılara sunacaksınız. Yok öyle yağma, yok öyle yağma! Orası, bu milletin zor zamanında, bugün 2 milyar TL’ye yapamayacağınız rakamlarla yapılmış pistlerdir, 300 milyon dolardan daha fazla maliyeti olan. Kime sordunuz kardeşim? Kime sordunuz, kimin haberi var? Hangi kurumdan geçti? Orası 1/100.000’lik palanlarda hâlâ havalimanı olarak geçiyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sana mı soracağız?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bana soracaksın, ben o bölgenin milletvekiliyim. Hâlâ 1/100.000’lik planlarda havalimanı olarak geçen yere, sivil havacılık kanunlarına göre hiçbir bina yapamazsınız, insanlara yaşam alanı yaratamazsınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hastane, hastane…

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Hastane de yapamazsınız, hiçbir şey yapamazsınız, kalıcı bina koyamazsınız, geçin bu işleri, geçin. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bunun nedeni, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının dinlememenizdir, bunun nedeni talancı zihniyetinizdir. Elinizi çekin milletin malından, milletin malından! Suç işleyerek kendinize rant alanları yaratmayın! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bugün, orada ruhsatsız bina dikiyorsunuz. Alıştınız, alıştınız, Atatürk Orman Çiftliği’nde de aynısını yaptınız, yapamazsınız kardeşim, suç işliyorsunuz! Türk Ceza Kanunu’nda imar kirliliği suçunu işliyorsunuz. Türk Ceza Kanunu’nda devletin malına zarar verme suçunu işliyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hastane bu, hastane.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Nereden bu özgürlüğü alıyorsunuz?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Hastaneye karşı mısın?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hastaneye karşı gelme!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Hastanenin yerini size gösterdik; hangarlar var, terminal binaları var. Bir haftada yapılacak, hastane olacak yeri yok sayıyorsunuz, milletin malına kazmayı vuruyorsunuz. 2 milyara mal olmuş pistleri yok ediyorsunuz. Nasıl bir anlayışınız var? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Çok ayıp oldu, çok!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Demek ki sahra hastanesine karşısın!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Her türlü hukuksuzluğu yapıyorsunuz salgınla beraber. Babanızın malı değildir bunlar, devletin malıdır, yapamazsınız kardeşim! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sizin bu işi yapan firmalarınız da dâhil olmak üzere, emri verenler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ya, tamam, her şeye karşısınız da hastaneye bu ortamda karşı gelinmez.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, bir saniye efendim… Bir saniyenizi alabilir miyim?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Genel Kurula konuşsun Başkanım.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Sayın Başkanım, ben konuşurum, problem değil, alışkınım bu arkadaşlara.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen, hatip sözlerini tamamlasın.

Buyursunlar efendim.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz Sabiha Gökçen Havalimanı’na on yıldır bir pist yapamadınız, on yıldır, uçaklar kaza yapıyor orada. 2 tane güzide pisti yıkıyorsunuz. Nedir derdiniz kardeşim! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Orası depremde, salgında, herhangi bir olağanüstü hâlde İstanbul halkının kullanabileceği alandır, tek alandır. Orası güzide bir havalimanıdır. Memnuniyet anketinde dünyada birinci çıkmış havalimanıdır. Nasıl bir düşmanlıktır bu, nasıl bir saldırganlıktır? Hem hangarı çürütüyorsunuz hem diğer tarafa kazma vuruyorsunuz? Bunu yapanlar Türk Ceza Kanunu’nun 152’nci maddesine ve 184’üncü maddesine göre yargılanacaklardır kardeşim!

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hastaneye karşı gelenler de yargılanır, bak!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatibin kürsüden ateşli konuşmasını hep beraber dinledik. AK PARTİ Grup Başkan Vekili olarak elbette bana düşmez ama Cumhuriyet Halk Partisinde hak ettiği yerde olduğu kanaatinde değilim, çok daha etkili noktalarda görev alması gerekiyor. Bakınız, öylesi bir ateşli konuşma yaptı ki konunun özünü yakalamakta zorluk çekiyoruz. Konu, şu anda yaşadığımız salgın sebebiyle ihtiyacımız olan ve bu işin bilimsel koşullarına uygun yeni bir sahra hastanesi ihtiyacıdır. Bu iş, yapılacak olan hastane, herhâlde hava limanındaki o hollerde, geniş ortamlarda elbette yapılamayacağı tespit edilmiş olsa ki bundan dolayı orada yapılıyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Oralarda olur kardeşim, oralarda olur. Sahra hastaneleri oralarda olur.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bizim itirazımız sizin ateşli konuşmanıza değil. Helali hoş olsun, bu kürsü milletin kürsüsü, istediğiniz şekilde hitap edebilirsiniz ancak sizin “talancı zihniyetiniz” ifadesini asla kabul etmiyoruz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Atatürk Orman Çiftliği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Son on yedi yılda 25 bin kilometre duble yol. Bu nereden geldi?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Nereden geldi? Atatürk’ün servetinden geldi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunun paraları, milletimizin emanetine sahip çıkarak geldi.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Öyle mi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yapılan hava limanları, köprüler, işte, vaktiyle şikâyet edilip de bugün milletimizin karşılaştığı, dünyada karşılaşılan bu salgın neticesinde ne kadar ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkan şehir hastaneleri, kamu binaları, gökte uçan SİHA’mız, savunma sanayimiz, bölgesel ve küresel güç olma mücadelemiz…

AHMET KAYA (Trabzon) – Biz hastane yapılmasın demiyoruz ki.

MAHİR POLAT (İzmir) – Tank Palet…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Toparlıyorum.

Burada ifade etmek istediğimiz hadise şu: Biz eğer burayı bir istişare, ortak aklın tezahür edeceği, milletimizin iradesinin tecelligâhı olarak görüyorsak bu ateşli konuşmaları yapmak yerine istişareyi, doğru aklı öne çıkaracak bir anlayışla müzakere edebiliriz. Hatibin kürsüde ifade ettiği beyanı hariç bir itirazımız söz konusu değil. Ancak bu feveran, bu âdeta kabına sığmayan cevval tutum nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bizim arzumuz, Parlamentonun millî irade anlayışına uygun ortak aklı ortaya koyan bir anlayışla çalışmasıdır. Bu çerçevede ifadeleri kabul ediyoruz, diğer ifadelerini reddediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

46- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Grup Başkan Vekilimizin yaklaşık altı dakika önce başka bir muhalefet grubuyla yaptığı ateşli konuşmayı Meclisin hafızasında -eğer kaybetmediyse- şimdi yaptığı bu konuşmayla örtüşmediğini ifade etmek isterim.

İlk önce kişi kendisine bakacak, ondan sonra karşı tarafa bir şey söyleyecek. Ama Sayın Grup Başkan Vekilinin doğru söylediği bir şey var, ben de kendisine yürekten katılıyorum. Gerçekten, ortak bir akılla hareket etmemiz gerekiyor. Ortak akla göre, mevcut binalarımızı değerlendirmek gerekiyor, havaalanlarımızı yok etmek yerine uygun olan alanları sahra hastanesine çevirmek gerekiyor ve bunu, mevcut millî değerlerimizi yok etmeden yapmak gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Böyle değil de başka bir anlayışla hareket ederseniz, adama dönüp sorarlar. Biz, şehir hastanelerinin yapılmasına değil, nasıl yapıldığıyla ilgili, hasta garantisi vererek yapılmış olmasına karşı çıkıyoruz. Tank Palet, hâlâ bizim hafızamızda, unutmadık, Katar ordusuna peşkeş çektiğinizi biliyoruz.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Bırak Tank Paleti; otobüs yollayın, vatandaş sokaklarda, otobüs yollayın insanlara, otobüs.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Onun için iktidar partisinin bu konuda söyleyebilecek hiçbir sözü yoktur. Arkadaşımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin millî varlıklarının bu şekilde heba edilmesinin doğru olmadığıyla ilgili kendi görüşlerini çok net bir delile dayandırarak ifade etmiştir. Bundan da hiç kimsenin rahatsız olmaması gerekiyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

47.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ortak akla uygun müzakereyi hayata geçirebilmeye çalıştığımızı görüyorum. Öncelikle, bu beyanlar için Grup Başkan Vekiline teşekkür ederim.

Bakınız, elbette, kamu yatırımlarının finansman usulleri değişik değişiktir. Nedir bunlar? Doğrudan kamu yatırımı, kamu-özel ortaklığı, yap-işlet-devret sistemi veya doğrudan özel sektörün yapmış olduğu yatırımların devletleştirme usulleri, dünyada uygulanan değişik yatırım teknikleridir, eyvallah. Ha, biz saydık, biraz önce doğrudan yatırımları da saydık, yap-işlet-devretleri de saydık. Kamu-özel ortaklığıyla ilgili bundan belki de yirmi-yirmi beş yıl önce “Haydi, bir ihaleye çıkalım.” denildiği zaman, bu dev yatırımlara hiçbir yatırımcı bulunamazdı. Bu, Türkiye'de güven ve istikrar ortamı sayesinde, ekonomik, sosyal, siyasi alanlarda ortaya konulmuş başarılarladır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Doğrudan kamu yatırımı olsun, kamu-özel ortaklığı olsun, nasıl olursa olsun, sizin derdiniz eğer finansman yöntemiyse o zaman soruyoruz: Bundan yaklaşık yarım asır evvel birinci köprü yapılırken hep beraber “Hayır.” ikinci köprü yapılırken “Hayır.” şimdi üçüncü köprüye “Hayır.” dediler ama güle oynaya herkes geçiyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İkinci köprüde havalimanı…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Milletimizin ihtiyacı nedir, gelecek yüzyılın stratejik alanları nedir ve bu stratejik alanlara şanlı tarihimizde olduğu gibi, ecdadımızın nesilleri olarak o kutlu ecdadın ahvadı olarak bizler ne yapacağız, biz buna bakarız.

Bakın, şu anda şehir hastaneleriyle ilgili yaptığımız çalışmalar… İnanın, hani, birileri bilmese diyecekler ki: “Şehir hastanelerini kurdular, arkasından da salgını bunlar çıkarttı.” Bunu diyecek noktaya da getiriyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onun için, biz meseleyi biliyoruz, biz yetkiyi de talimatı da milletimizden alıyoruz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sözleşmesini söyleyin Sayın Başkan. Şehir hastanesinin sözleşmesini söyleyin.

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

48.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilinin en son söylediği şey hiç yakışık almamıştır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ee, dediniz geçmişte.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yani böyle, yok, “Salgını da bunlar çıkardı.” falan filan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Dediniz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kişi kendisi nasılsa karşısındakini öyle bilirmiş, bu sözü kendisine veriyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Boğaza çarpan geminin kaptanının AK PARTİ yandaşı olduğunu da söyleyecek noktaya getirdiler.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama ben sizi dinliyorum, bu nasıl bir Grup Başkan Vekilliğidir Sayın Başkan?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben stenograflara yazdırdım, stenograflara yazdırdım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben size hiç cevap vermedim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eyvallah, stenograflara yazdırdım. Başka konuya geçtim.

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerçekten yani ben nezaketle bu işi yapmaya çalışıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tamam, buyurun. Biz kayda geçiriyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, devam edelim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım, biz yapılan ihalelerin metotlarına karşı değiliz, biz şuna karşıyız: “Yap-işlet-götür”e karşıyız, bu metodu hangi ihalede uyguluyorsanız ona karşıyız. AKP iktidarı, on sekiz yıllık iktidarında coronavirüsle vatandaşına, kendisinin hizmet vereceği hazineyi sıfırlamış vaziyettedir. Şu anda para basan bir hazine söz konusu, İşsizlik Fonu’ndaki parayı tüketmiştir. Buradan bir kere daha söylüyorum, bu konuşmaları yapmak istemiyorum ama şehitlere verilen yardım parası dahi hâlâ ödenmedi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Öyle bir şey yok ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bunun, yüzünün kızarıklığı olmadan burada konuşuluyor olmasını kesinlikle kabul edilir görmüyorum. Onun için, bu konularda en son konuşacak parti varsa o da Adalet ve Kalkınma Partisidir. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir cümleyle Sayın Özkan.

49.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz tartışma bitsin arzu ediyoruz ancak tartışmanın, son konuşmamızdan ve tartıştığımız meseleden farklı bir istikamete evrildiğini gördük. Bu ülkede, anayasal hukuk düzenimiz çerçevesinde idarenin yapmış olduğu tüm işlem ve eylemler Anayasa’nın 125’inci maddesi çerçevesinde yargı denetimine tabidir. Eğer yapılan çalışmalar, bütün bu süreçlerden geçerek yapılıyorsa, topluma, uluslararası yatırımcılara açık şekilde yapılıyorsa ve yapılan yatırımlar neticesinde vatandaşlarımızın hüsnükabulünü görüyorsa, burada, bu iradeye, bu çalışmalara saygı duymanın milletimiz adına hepimizin üzerine vazife olduğunu düşünüyorum.

Bakınız, şu anda bütün yatırımlara baktığımızda, burada yapılan çalışmaların tamamı, bu ülkenin katma değerini, kamu kaynaklarının en verimli şekilde milletimizin emrine sunulma mücadelesidir. Bunun da son tahlilde denetimi milletimiz tarafından yapılmıştır ve milletimiz, bugüne kadar yapılan-doğrudan, kamu-özel ortaklığı ve yap-işlet-devret-bütün yaptırımları hüsnükabulle karşıladığını vermiş olduğu destekle ortaya koymuştur.

Teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçmesi için…

BAŞKAN – Yeterlidir sanıyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, yeter artık!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Minareyi çalan kılıfına uyduruyor.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan tarafından, Atatürk Havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmasının araştırılması amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 2 milyondan fazla insanı enfekte eden, 130 bine yakın insanın ölümüne neden olan bir salgınla mücadele içerisindeyiz. Zor, uzun ve çok cepheli verilen bu savaşın gündemimizden kolay çıkmayacağını bilmekteyiz ve alınacak önlemler üzerinde partimizce etkin bir çalışma yürütmekteyiz.

Kıymetli milletvekilleri, dünyada ve ülkemizde Covid-19 belasına karşı alınması gereken kısa, orta, uzun vadeli önlemler noktasında her gün yeni güncellemeler yapılmaktadır. Türkiye’de pandemiye bağlı hasta sayısının pik yaptığı dönemlerde verilecek sağlık hizmetinin aksamaması maksadıyla yapılması hedeflenen salgın hastaneleri Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmıştır. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi de zaten bu gidişata göre vakaların artacağını dolayısıyla sahra hastanelerinin yapılması lazım geldiği konusunda daha önceden, mart ayının başında bir beyanatta bulunmuştu.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerimiz bağırarak anlatıyordu ya, ben inşaat mühendisi olarak size tane tane anlatayım, anlaşılır olsun. Sahra yapıları genelde geçici yapılar yani ihtiyaç duyduğunuz anda yaparsınız, ihtiyaç ortadan kalktığı anda da söker, götürür depoya koyarsınız, gerektiği zaman da kullanırsınız. Çin bunu yaptı; o gün geldi, prefabrik bir yapının -o gün o imalata başlamadı; o, onların deposunda vardı- sadece on günde montajını yaparak bunu devreye aldı.

Bizim buradaki muradımız şu: Kamu kaynakları sınırlı, elimizdeki imkânlarımız sınırlı, en az kaynakla bu imalatları nasıl yaparız? Bunun üzerinde yorum yapmak lazım. Dolayısıyla şu anda Atatürk Havalimanı’nda bulunan binalar var. Bu tür yapılarda en büyük maliyet ısıtma, soğutma ve havalandırma giderleridir. Dolayısıyla bu binalarda zaten ısıtma, soğutma ve havalandırma var. Acaba, az bir maliyetle, az bir imalatla bu holler bölünerek odaya dönüştürebilir miydi? Veyahut da hemen havaalanının karşısında CNR Fuar Alanı var, burası da mümkün çünkü dünyada uygulamaları da var. Burası da daha düşük bir maliyetle hastaneye çevrilebilir diye düşünüyoruz. Burada mesele, fayda-maliyet analizi diyoruz. İçinizde inşaat mühendisi arkadaşlarımız da vardır, biz oturur önce fayda-maliyet analizi yaparız.

Bir de bu atıl tesisleri yokmuş gibi düşünmeyin. Bakın, Çin’den ilk heyet geldiği zaman, biz Numune Hastanesini, İbni Sinayı nereye taşıdık? Şehir hastanesine taşıdık. Sonra ne oldu? Çin’den gelen hastalarımızda -hazır hastane vardı- Zekai Tahir Burak ve Ankara’daki diğer atıl hastaneleri değerlendirdik ve de kullandık, çok da iyi oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Çünkü devamında nelerle karşılaşacağımız konusunda bir fikrimiz yok; bugün coronavirüsle mücadele ediyoruz, yarın bambaşka şeylerle de mücadele edebiliriz. İşte “Çernobil patladı, kapandı.” diyoruz, bugün orada radyoaktif ölçümlerin yükseldiğini görüyoruz. Bugün, yaşadığımız çağda farklı salgınlarla da karşı karşıya gelebiliriz, o zaman Atatürk Havaalanı’na da ihtiyacımız olabilir. Dolayısıyla o alanda, bu bin yataklı hastaneyi yapabileceğimiz gerçekten çok ciddi yerler var. Belki yarın o havaalanına da ihtiyacımız olabilir, bunu da düşünmek lazım. Biz işe hep bu cepheden bakıyoruz. Acaba, daha uygun şartlarda, CNR veyahut da mevcut yapılar değerlendirilerek bu hastaneler yapılabilir miydi diye düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Habip Eksik.

Buyurunuz Sayın Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin Atatürk Havaalanı’na yapılacak olan sahra hastanesi üzerine verdiği önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, bu pandemiyle, coronavirüsün pandemisiyle, Covid-19 hastalığının gidişatıyla ilgili, Sağlık Komisyonunda olduğum için, biz 11 Martta Sayın Bakanla beraber toplantı yaptık ve orada önerilerimizi sıraladık. O önerilerin arasında da şu vardı; ben, Sayın Bakana bizzat şunu söyledim, dedim ki: Bu, büyük bir pandemi ve ciddi anlamda büyük sorunlara sebep olacak ve Türkiye olarak biz hazır mıyız, değil miyiz; bunun altyapısını hazırlamamız lazım, bunu sorgulamamız lazım. Bizim, özellikle, milletvekili olarak seçildiğimiz Kürt illerinde ciddi anlamda yoğun bakım yatak sayıları az ve aynı zamanda, İstanbul gibi büyükşehirlerde de şehir hastanelerinden dolayı yine, çok sayıda hastaneleri kapattınız ve büyük sorunlara yol açacak. Ondan dolayı, bu hastaneleri geri açın ve bölgede de yoğun bakım yatak sayılarını artıracak şekilde sahra hastaneleri kurun. Fakat şununla karşılaştık, Sayın Bakan “25 bin yatağımız var yoğun bakım olarak, normal yatak sayımız da çok fazla, bu konuda sıkıntımız yok, doktor olarak da sıkıntımız yok.” dedi, biz de “Göreceğiz.” dedik.

Şimdi, gelinen noktada şunu gördük: Gerçekten yoğun bakım yatak sayısı olarak ve hastane olarak ciddi anlamda önümüzdeki günlerde sorunla, sıkıntıyla karşılaşacağız. Zaten İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı da öneride bulunmuş, demiş ki: “Gelin, buranın hazır olan binalarını hastaneye, sahra hastanesine çevirin, ileride karşılaşacağımız vaka sayılarıyla ilgili en azından önlem almış bulunalım.” demiş. Ama görünen o ki AK PARTİ bu olayı da direkt ranta çevirmeye çalışmış. Yani siz kırk beş günde bir hastane kurarsanız, orada mevcut olan binaları kullanmayıp Rönesans firmasına rant sağlarsanız o zaman insanların aklında da soru işareti birikir.

Bakın, ben size şöyle söyleyeyim: Çin’in yaptığı 1.500 yataklı hastanenin alanı 50 bin metrekare ama buranın yani Atatürk Havalimanı’nın sadece iç hatlar alanı 63.165 metrekare yani ondan daha büyük bir hastaneye dönüştürebilirsiniz hakeza VIP’sini, CIP’sini, dış hatlar binasını dönüştürebilirsiniz, çok kolay. Ama siz, bunun yerine şunu tercih ediyorsunuz: Rönesans firmasının yani Külliye’yi yapan, işte şehir hastanelerinin projelerini pasladığınız, ihalelerini pasladığınız firmanın herhâlde bu aralar işleri kötü gidiyor, onun için onlara inşaat alanı açmak için imara açılmayacak bir alanı, oradaki yerel yönetimlerden de kaçırarak gizlice o şirketlere paslıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bakın, Rönesans firması 5 Nisanda hasır demir alımına çıkıyor yani daha Sayın Cumhurbaşkanı bunun ihalesinin yapılacağını söylemeden, firma gidiyor, hasır demiri alıyor ve ihalesinde de “Yeşilköy’e ve Sancaktepe’ye yapılacak hastaneler için.” diyor. Yani şunu söyleyeyim: Burada halk sağlığını koruma amaçlı bir durum söz konusu değil; burada tamamıyla AK PARTİ’nin belli firmalara, yandaş firmalara rant devşirme durumu söz konusu.

Bakın, ben size birkaç şey ifade edeyim: Iğdır’da toplam 30 yatak var yoğun bakım olarak, Kars’ta 46, Van’da 189, Ağrı’da 44. Bakın, 1 milyondan fazla, 2 milyona yakın nüfus için yaklaşık 250 yoğun bakım yatak sayısı var ve siz bununla ilgili hiçbir önlem almadınız, almayı da düşünmüyorsunuz. Niye? Çünkü sizin için o bölgelerde ranta dönüşecek bir şey yok. En önemlisi, diyorsunuz ki “Biz, Atatürk Havalimanı’nı bir şekilde, hukuksuz bir şekilde imara açalım, bu kriz dönemini de bir şekilde fırsata dönüştürelim.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım.

HABİP EKSİK (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, Sayın Bakan çıkıp diyor ki: “Biz vaka sayısı olarak bir iki haftaya pik yaşayacağız.” Ama bu hastanenin yapılacağı süre kırk beş gün. O zaman, siz bunu pandemi için yapmıyorsunuz, coronavirüs için yapmıyorsunuz. Siz buradan bir fırsat oluşturmaya çalışıyorsunuz, siz oradaki açığı kullanıyorsunuz çünkü iki haftaya pik yaşayacaksak zaten böyle bir durumun söz konusu olmaması lazım ya da şöyle söyleyeyim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Öbür hastaneleri karantina hastanesi olmaktan çıkaracak; karantina hastaneleri artık bu sahra hastaneleri olacak. Vatandaşı ameliyat olacak diğer taraflarda.

Sayın Başkan, böyle bir usul yok, konu açıyor ya!

HABİP EKSİK (Devamla) - 20 tane hastaneyi kapattınız, Ankara Numune Hastanesi dâhil, aynı zamanda Zekai Tahir Buraktan tutun da Dışkapı’ya kadar bir sürü hastane, 20 tane hastane ve siz bu hastanelerin hiçbirini açmayı düşünmüyorsunuz, revize edip halkın sağlığını korumak için kullanmayı düşünmüyorsunuz. Neyi düşünüyorsunuz? “Rönesans firmasına acaba nasıl yine bir ihale paslarım?” hesabı yapıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bakın, çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Hastane ve yoğun bakım sayılarımız az ama bunları bir an önce yapmalıyız, bir an önce.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Devamla) – Son birkaç şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Vekilim, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, 2’nci kez, 3’üncü kez uzatıyorsunuz. Böyle bir usul yok ki!

HABİP EKSİK (Devamla) – Sizin konuşmacınız da aynı şekilde…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok ki!

BAŞKAN – Tamamlayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, son “Toparlayalım.” dedikten sonra yeni gündem açıyor. Böyle bir usul yok ki yani bitirmesi lazım.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Eksik.

HABİP EKSİK (Devamla) – Şimdi, ben size şöyle söyleyeyim: Bakın, demin de bir meslektaşım konuşurken 3 defa uzatıldı. Sayın Ünsal’a da aynısını yaptı, sizin konuşmacınıza da yaptı.

BAŞKAN – Sayın Eksik, bir saniye…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul yok Sayın Başkan, kabul etmiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Niye müdahale ediyorsunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul mü var?

BAŞKAN - Sayın Özkan bir saniye…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, konuşurken müdahale edemezsiniz ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, siz eğer adaletten ayrılırsanız buradaki ortak akıl ortadan kalkar.

BAŞKAN – Bir saniye canım…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, konuşana müdahale edemezsiniz ya! Ya, sürekli nasıl kalkarsınız ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle olabilir mi ya?

BAŞKAN – Sayın Vekilim bir saniye…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, bakınız, siz burada adaletli olmazsanız… Bakın, ben Grup Başkan Vekili olarak ilk kez kürsüde konuşma süresi kadar uzatıldığını görüyorum.

BAŞKAN – Başkanım, lütfen bir saniye…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir şey yok!

BAŞKAN - Bir saniye istiyorum senden, bir saniye.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Olur mu böyle bir şey?

BAŞKAN - Ya, bir saniye istiyorum senden lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Böyle bir yöntem yok ki!

BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hukuk ve adaletten ayrılırsanız burada ortak aklı ortadan kaldırırsınız.

BAŞKAN - İstirham ediyorum… İstirham ediyorum lütfen...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir şey olamaz!

BAŞKAN – İstirham ediyorum sizden.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, son “Sözlerinizi tamamlayın.” demenizden sonra yeni gündem açıyor ve yeniden, başka bir konudan bahsediyor.

BAŞKAN – Bir saniye lütfen… Bir müsaade eder misiniz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade edemeyiz efendim!

BAŞKAN - Kendim için müsaade istiyorum sizden.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle olur mu ya!

BAŞKAN – Oturur musunuz lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle olamaz Sayın Başkan, böyle olamaz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Böyle saygısızlık olamaz ya!

BAŞKAN – Bir saniye…

Sayın Beştaş, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Özür dilerim.

Buyurun Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir şeyi kabul edemeyiz!

BAŞKAN – Ya, müsaade istiyorum senden.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul yok efendim!

BAŞKAN – Bir saniye kardeşim, bir saniye…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kabul etmiyoruz, böyle bir usul yok!

BAŞKAN –Tamamlayın Sayın Eksik.

Bir hekimi dinliyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kabul etmiyoruz, böyle bir usul yok.

HABİP EKSİK (Devamla) – Şimdi, şunu özellikle vurgulayayım: Bu coronavirüs salgınına karşı gerçekten hastane sayımız yetersiz ve gerçekten yoğun bakım yatak sayımız yetersiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, yeni ne söyledin sen, yeni ne söyledin?

HABİP EKSİK (Devamla) – Onun için, gelin, biz yoğun bakım sayılarımızı artıralım; gelin, kapattığınız hastaneleri geri açalım, o 20 tane hastaneyi. (HDP ve AK PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul yok! Yok böyle bir usul! Ne İç Tüzük’te…

HABİP EKSİK (Devamla) – Ve şöyle söyleyeyim, doktor olarak: Sizler, bu ülkede 3.500 doktoru ihraç ettiniz, bugün doktor sayısı olarak biz OECD ülkeleri arasında 41’inci sıradayız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle şey olur mu? Böyle saçmalık olur mu?

HABİP EKSİK (Devamla) – Gelin, o doktorları da görevlerine geri başlatın. Bakın, bu şekilde konuşturmama üzerine değil de dinleyin, kulağınıza birkaç şey küpe olsun. Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in CHP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki ifadelerini reddettiklerine, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un gruplara eşit ve tarafsız davranması gerektiğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, biz kürsüden hatibin konuşmalarını defaatle aynen dinledik, altı dakikada aynı konuyu 6 kez tekrar etti; hepsini reddediyoruz.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Size ne?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ancak anlıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak sizden bir istirhamımız var; adil olmanız gerektiğini biliyorsunuz ve tarafsızlık, adalet duygularına, ilkelerine göre Genel Kurulu yönetmeniz gerektiğini düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçmesi için ifade etmem gerekiyor. Bakınız, bundan önce üç dakikalık bir konuşmada üç dört dakika daha arkasından süre verildiğine ben tanık olmadım.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Siz yarım saat önce işgal ettiniz ama.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için, Halkların Demokratik Partisinden seçilmiş Milletvekili, Meclis Başkan Vekili olsanız da burada bütün gruplara eşit ve tarafsız şekilde davranmanız gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hem kullanıyorsunuz hem de laf ediyorsunuz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, bir saniye efendim…

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Kendini savunabilir ya, sen niye karışıyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim savunmaya ihtiyacımız yok.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, söz vereceğim size.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.

Sayın Beştaş, buyurunuz.

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, bir hatip kürsüdeyken oturumu yöneten Meclis Başkan Vekilinin itham edilmesinin İç Tüzük’e aykırı olduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bizim Meclisimizde ve İç Tüzük’ümüzde böyle bir usul yoktur. Bir hatip kürsüdeyken iktidar partisinin Grup Başkan Vekili kalkıp Meclis Başkan Vekilini bu şekilde itham edemez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu, kesinlikle İç Tüzük’e aykırıdır. Bizim hatibimizden önce, diğer ana muhalefet partisinin hatibi de doktor olması sebebiyle ve gündem corona olduğu için şahsınıza süre üçer dakika uzatılmıştır. İktidar partisi “Ben bu Genel Kurulda ne istersem, o olur, ben dayatırım, ben hukuku değil, gücün hukukunu dayatıyorum.” diyor. (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri) Bunu kabul edilemez buluyoruz, ayrıca Halkların Demokratik Partisinden seçilmiş olsanız bile sizin ne kadar adil, ne kadar eşit, ne kadar demokratik yaklaştığınızı hepimiz görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Onlardan seçilen Meclis Başkan Vekilini eleştirdiğimizde hiçbiri kabul etmiyor ama biz bunu reddediyoruz. Bu hatibe, kürsüye doğrudan saldırıdır, önce siz hukuku uygulayın.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz.

Buyurun Sayın Özkan.

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grup Başkan Vekilinin, Meclis Başkan Vekilinin nasıl çalışacağına ilişkin Anayasa ve İç Tüzük kurallarını hatırlatması bizi memnun etti ancak ilk kez bir HDP'li, Meclis Başkan Vekiliyle ilgili bu ifadeleri kullandığı için, sizin ifadelerinizde tarafsızlık ve adaletle değil, yandaş olanı, yanında duranın yanında bir ifade olduğunu ifade ediyor ve kesinlikle kabul edilemeyeceğini… (HDP sıralarından gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Kendinizi tarif ediyorsunuz. Yandaşlık sizin fıtratınızda var, fıtratınızda.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tek derdinizin, sözde ifade ettiğiniz petrol şirketleri, silah baronları, faiz lobileri… Emperyalistlerin arzusu olduğu zaman “Evet.” diyorsunuz, ondan sonrasını kapatıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

53.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sadece İç Tüzük hatırlatıp oturacağım. Lütfen, İç Tüzük 65’i Sayın Özkan bir daha okusun: “Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır.” Bunu, bir Grup Başkan Vekili seçilir seçilmez önce bunu öğrenecek. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkan.

54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Maddede kesinlikle doğru ve yerinde ifade edilmiştir ancak buradaki çalışma usul ve esaslarına ilişkin sadece milletvekilleri, sadece grup başkan vekilleri değil Başkanlık Divanı da Meclis Başkan Vekili de uymak zorundadır.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, adalet karşısında boynunun kıldan ince olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, adaletle ilgili hem önerilere hem uyarılara hem tartışmalara canıgönülden katılıyor ve adaletin karşısında boynumun kıldan ince olduğunu ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Ooo!” sesleri)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Saygısızlık yapmayın!

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan tarafından, Atatürk Havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmasının araştırılması amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Mustafa Demir.

Buyurunuz Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayıp bir şey ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir tek ayıp bizde var ha, bir tek sizde yok değil mi? Böyle bir şey var mı? Sizin her şeyiniz doğru, bir kusurunuz var mı sizin?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu nasıl bir yöntemdir ya? Bu nasıl bir dildir ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Siz mükemmelsiniz değil mi?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Maske sinirinizi bozuyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok ayıp bir şey yani!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sizde ayıp diye bir şey yok, değil mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz tezahürat yapıyorsunuz ya, Meclis Başkan Vekili konuşuyor ve itiraz ediyorsunuz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Kime parmak sallıyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kime parmak sallıyorsun sen? Parmağını indir!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek? Sen de sallıyorsun!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İndir parmağını! İndir parmağını!

Ya Başkan, ara verin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek? Bir tek siz doğrusunuz değil mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Saygısız!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Terbiyesizlik yapma!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Oturun yerinize!

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Sayın Demir, bir saniye…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Utan ya, Grup Başkan Vekilisin! Bu nasıl bir tutum ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir şey var mı ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Maske senin sinirini mi bozdu? Hayret bir şey! Parmak sallıyorsun, kime sallıyorsun sen? Haddini bil ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Adaletten sapınca böyle oluyor!

BAŞKAN – Arkadaşlar… (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Değerli arkadaşlar, kürsüde hatip var.

Buyurunuz Sayın Demir.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Başkanım, süremi baştan başlatırsanız sevinirim.

BAŞKAN – Buyurun, baştan başlatalım.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; CHP tarafından verilen grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum.

Pandemi sürecinde, muhalefet sözcüleri ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Atatürk Havalimanı VIP Salonu, CIP Terminali, Bakırköy CNR, Büyükçekmece TÜYAP fuar merkezleri, İstanbul’un dolgu alanları, İstanbul’un kapalı spor salonlarının yoğun bakım ünitelerine dönüştürülmesi için talepte bulundular. Deminki konuşmalarda aynı talep tekrarlandı. Buna karşın, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla İstanbul Havalimanı’na ve Sancaktepe’ye 2 tane –altını çizerek söylüyorum- kalıcı ve gelecekte de İstanbullulara hizmet edecek yoğun bakım hastaneleri, pandemi hastaneleri yapılıyor ve baktığımızda, bu pandemi hastanelerinin günümüzde de gelecekte de kullanılacak olması son derece önemlidir.

Değerli arkadaşlar, son günlerde muhalefet bu konuda milleti yanıltmak adına epey mesafe katetti. Bunlardan en önemlisi ve şu anda da gündemde bulunan CHP Genel Başkanının, Adana Büyükşehir Belediyesinin bin yataklı sahra hastanesi yaptığı ancak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığının herhangi bir şey yapmadığı konusundaki söylemi olmuştur. Adana’da söz konusu “hastane” denilen yer, aslında tıbbi donanımdan yoksun, aslında sağlık açısından herhangi bir altyapısı olmayan, sadece tentelerle ayrılmış, sadece paravanlarla bölünmüş bir fuar alanından başka bir şey değildir. Eğer, Sayın Genel Başkan gerçek anlamda bir hastane, gerçek anlamda bir eser görmek istiyorsa Adana Şehir Hastanesini ziyaret etmelerini arzu ederiz.

Şimdi, iktidar ile muhalefet arasındaki farkı şöyle söyleyebiliriz: Steve Jobs öldükten sonra onun hakkında söylenenlere baktığımızda, Steve Jobs’a şöyle diyorlar: “Sen nasıl Apple’ı kurdun ve bu başarıyı nasıl elde ettin?” Steve Jobs ise diyor ki: “Ben asla geleneksel düşünmedim. Asla mevcudu daha iyi yere götürmeyi düşünmedim. Ben hayal kurdum ve hayallerimin peşinden gittim.”

Arkadaşlar, milletle olan muhabbetimizi, onların layık olduğu hizmeti gerçekleştirmek için biz millet adına hayal kuruyoruz ve peşinden gidiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hayal kuramayanlar işte, bu gördüğünüz kapalı alanları sadece ve sadece geçici olarak hastaneye dönüştürme peşindeler. Bizim arkadaşlarımız hepsi bilirler, buradaki arkadaşların; normal şartlarda hastaneyle ilgili herhangi bir problem yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım efendim.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Ama bir şey söyleyeyim: Normal şartlarda bile zaman zaman karşılaştığımız bir zaruret vardır, o da şudur: Bütün milletvekilleri telefonla aranır; yoğun bakım ünitesi, yoğun bakım talepleri olur. İşte, biz, İstanbul’da normal şartlarda da halka hizmet edecek ve gerçek anlamda, en sıkıntılı dönemde, insanların son dönemde ihtiyaçlarını karşılayacak 2 tane büyük hastane sahibi oluyoruz, bunun altını çizelim.

Değerli arkadaşlar, bakın, muhalefetin problemini bir daha söyleyeyim size: Eğer, siz, geleneksel olarak düşünürseniz, konvansiyonel olarak düşünürseniz sadece ihtiyaçların anlık giderilmesi için uğraşırsınız, Türkiye’yi yönetme konusunda asla ve asla talepkâr olamazsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer, siz, semptomatik tedavilerle uğraşırsanız, sadece gördüklerinizi baskılamak durumunda kalırsanız bu ülkenin yaralarına asla merhem olamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Eğer, siz, konjonktürel, günü kurtarmak adına –bugün de olduğu gibi- yaparsanız bu ülkeyi -Atatürk’ün gösterdiği gibi- muasır medeniyet ölçüsüne götüremezsiniz.

Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken şu günlerde, sağlık çalışanlarımızın cansiperane ve fedakârlıkla çalıştıkları bu dönemde küçük siyasi çıkarlar elde etmek amacıyla yanıltıcı açıklamalardan uzak duralım.

Değerli arkadaşlar, bu pandemi elbet bir gün geçecek, yaşadığımız tüm bu sıkıntılar bir gün gelip unutulacak ama unutulmayacak bir şey vardır, siyasi belleğimizde kalacak bir şey vardır; o da Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı, Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmış tirajikomik pandemi hastanesi olacaktır.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan -Sayın Cahit Başkanın ifade ettiği gibi- ateşli bir konuşma dinledik.

Arkadaşımızın bahsettiği sahra hastanesiyle ilgili… Gerçekten, sözlüğü açıp bakarsa sahra hastanesinin geçici olduğunu, destek amaçlı kurulduğunu görür. Eğer sahra hastanesiyle ilgili, arkadaşımız, Amerika’daki, Almanya’daki, Fransa’daki, Kanada’daki örneklerine bakarsa Adana Büyükşehirdeki Sayın Zeydan Karalar’ın yaptığı hastanenin onlardan çok daha mükemmel bir konumda inşa edildiğini görür. Zeydan Karalar’ın yapmak istediği şu, bunu niye eleştiriyorsunuz: “İhtiyaç duyduğunuzda burada hazır, buradaki hastalarla ilgili kullanabileceğiniz bir yer yapıyorum.” Bunu bu kadar büyütmeye gerek yok. Ama bununla ilgili, gerçekten kendi başarılarınızla ilgili bir şey söylüyor olsaydınız Adana Büyükşehri siz alırdınız, İstanbul’u siz kazanırdınız, Ankara’yı siz kazanırdınız. Milletimiz, yıllardan beri yönetemediğiniz büyükşehirleri sizden alıp da Cumhuriyet Halk Partisine verdiyse bunu hazmederek onların başarılarına ortak olmaya çalışın, bizim de istediğimiz budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, az önceki tartışma için bir şey söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, biz iki haftadan beri burada çok ağır koşullar altında çalışıyoruz ama hiç bu noktaya gelmedik, birbirimizi hiç kırıcı bir şey söylemedik. Çok önemli kararları birlikte aldık ve biz sadece bir dakikalık bir olay için on beş dakika kaybetmedik ve bu kadar kırıcı bir şey söylemedik. Arkadaşlar, amaç birbirimizi yok etmek değil ki yahu; amaç, ortaklaşa bir şeyi var edebilmek. Eğer biz sadece bir dakikayı, Meclis Başkan Vekilinin sözü bitirelim diye verdiği bir süreyi bu kadar uzatırsak o zaman biz bu kararları nasıl bitireceğiz? Şimdi, Sayın Doğan Kubat geliyor “Biz bu konuşma sürelerini ortaklaşa nasıl kısaltıp arkadaşlar bir bulaşığa sahip olmadan bir an önce bu ortamı nasıl bitirebiliriz?” diye bunu bizden talep ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – E, şimdi biz buna nasıl cevap vereceğiz arkadaşlar? Hata yapabiliriz, ben yaparım, siz yaparsınız, arkadaşlar yapar ama hatalarımızın üzerine her seferinde böyle kalkarak, böyle uzatarak gitmememiz gerekiyor.

Sayın Başkan, bir an önce maddelere geçilebilecek, bütün Genel Kurulca konuları tartışacak ortamın yaratılması gerekiyor.

Saygılar arz ediyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

56.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un hakemliğinin Meclisin mehabetine uygun tartışma zemini oluşturacağına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, Parlamento tarihinde, teamüllerinde vardır; bazen üç dakika, beş dakika için usul tartışmaları açılıp saatlerce o usul tartışması üzerine müzakere edildiğini hep beraber biliriz. Biraz önce yapılan müzakerenin şahsen, aynen böyle bir usul tartışması gibi faydalı bir tartışma olduğunu düşünüyorum. Siz de yeni bir Meclis Başkan Vekilisiniz yani göreve yeni başladınız ve elinizden geldiği kadar tarafsızlığa riayet etmeye çalıştığınızın da farkındayız. Bizim arzumuz, burada milletvekillerinin kürsüye çıkan bir hatibin mükerrer bazı ifadeleri olabilir; bu da hitabet sanatıdır, ona da saygı duyarız ancak burada -olabildiğince- sizin hakemliğiniz, Meclisin mehabetine uygun tartışma zeminini oluşturacaktır. Biraz önce belki tartışmanın son aşamasında tansiyon yükselmiş olabilir ancak demokratik kültürün oluşması açısından faydalı olduğunu düşünüyorum.

Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkan’a.

Acemiliğime de tabii bir pay ayırmak lazım.

Sayın Oluç, buyurun efendim.

57.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilinin bu tutumunu son derece nezaketsiz görüyoruz, net olarak bunu kayıtlara geçirelim. Yani burada infaz yasası üzerine ne sert tartışmalar yaptık, ne gergin tartışmalar oldu; yedi gün boyunca burada her saat bunları yaşadık ama şu, biraz evvel sizin yaptığınız gibi bir şey yedi gün boyunca o sert tartışmalara rağmen yaşanmadı. Hiçbir Meclis Başkan Vekilinde, ne Levent Gök Başkan Vekili açısından ne de Süreyya Sadi Bilgiç Başkan Vekili açısından baktığımızda böyle bir tartışma olmadı. Siz, şimdi bunu kasıtlı olarak yapıyorsunuz, biz biliyoruz. İşi uzatmak istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Bitirelim efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir taraftan diyorsunuz ki: “Bir an evvel bu ortamdan, hepimiz açısından risk oluşturan bu ortamdan kurtulalım.” Ama bir taraftan da uzatmaya temayülünüz var. Tamam, biz de diyoruz ki: Uzatalım o zaman, ne kadar uzatabiliyorsak o kadar uzatalım. Enine boyuna, 18 maddenin hepsini tartışalım, sabaha kadar, yarın devam edelim. Biz buna varız ama bu nezaketsizliği kesinlikle kabul etmeyeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

58.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, tabii, biz burada istişare ve ortak karar alma sürecini ifade ediyorsak birbirimizi tehdit etmekten sakınarak kendimize yapılmayacağını düşündüğümüz ifadeleri de kimseye kullanmamamız gerektiğini düşünüyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tehdit değil bu.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biraz önce, tansiyonun yükseldiği dönemde tutanaklara bakılacak olursa tarafıma bir beyanda bulunuldu. Ben bunu yeniden açmak istemiyorum. Yani, kendimize ifade edilmesini istemediğimiz ayıp ve nezaketsiz kavramları kullanmamamız gerektiğini düşüyorum.

Eğer biz burada Meclisin mehabetinden, ortak karar alma sürecinden bahsediyorsak biraz önceki tartışmayı elbette biz de arzu etmezdik, biz de istemedik. Ancak, daha evvel usul tartışmalarında benzer şekilde tartışmalar da söz konusu oldu.

Bugün, hem salgın nedeniyle hem de bütün grupların hayırlı, başarılı bir çalışma yapma arzusuyla, beraber ortak karar almıştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu karar çerçevesinde, ortak anlaşma çerçevesinde, yapıcı bir anlayışla çalışmalarımıza devam edeceğimize inanıyorum. Tüm grupların da buna katkı sunacağına yürekten inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir cümle…

BAŞKAN – Bir cümle Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O tartışma sırasında Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki: ”Ben size her şeyi söylerim.” Şimdi ben tutanakları istiyorum, herhâlde tutanaklarda geçmiştir. Biz, Divandan buna ilişkin gereğinin yapılmasını isteyeceğiz.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ve İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan tarafından, Atatürk Havalimanı’nda sahra hastanesi yapılmasının araştırılması amacıyla 15/4/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir dakika Sayın Başkanım.

Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağız.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 19.48

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 20.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin ikinci oylamasında da karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Kabul edilmemiştir.” sesleri)

Düzeltiyorum efendim: Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine, bastırılarak dağıtılan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 48 saat geçmeden Gündem’in "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine; Genel Kurulun 21, 22, 28, 29 ve 30 Nisan 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 5 Mayıs 2020 tarihinden başlamak üzere on gün süreyle ara verilmesine; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2020 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmasına, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika, grubu bulunmayan 3 siyasi parti temsilcisine üçer dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesine; 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/4/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                       Muhammet Emin Akbaşoğlu

                                                                                           Çankırı

                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1'inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 213 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

Genel Kurulun 15 Nisan 2020 Çarşamba günkü birleşiminde 213 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 16 Nisan 2020 Perşembe günkü birleşiminde 213 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;

Genel Kurulun 21, 22, 28, 29 ve 30 Nisan 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarına 5 Mayıs 2020 tarihinden başlamak üzere on gün süreyle ara verilmesi,

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın kutlanması, günün anlam ve öneminin belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel gündemle görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2020 Perşembe günü saat 14.00'te toplanması, bu toplantıda yapılacak görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi parti grubu başkanlarına onar dakika, grubu bulunmayan 3 siyasi parti temsilcisine üçer dakika süreyle söz verilmesi ve bu birleşimde başka konuların görüşülmemesi,

213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812)

Bölümler

Bölüm

Maddeleri

Bölümdeki

Madde Sayısı

1’inci Bölüm

1 ila 10’uncu maddeler

10

2’nci Bölüm

11 ila 18’inci maddeler

8

Toplam Madde Sayısı

18

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Özkoç.

Buyurunuz Sayın Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten hem dünya hem de Türkiye çok zor zamanlardan geçiyor. Bu zor zamanlarda ülkemizde birlik ve beraberlik içerisinde bu coronavirüs belasından nasıl kurtuluruz, bunun çarelerini arıyoruz. Sağlık çalışanlarımız gerçekten hayatlarını tehlikeye atarak çok önemli vazifeler yapıyorlar ama sağlık çalışanları kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekilleri de hayatlarını tehlikeye atarak her türlü bulaşa karşı gerçekten önemli özveride bulunarak Türkiye’nin ihtiyacı olan yasaları çıkartmaya çalışıyorlar. O yüzden, Türkiye Büyük Millet Meclisinin her zaman açık olması, görevini yapıyor olması ülkeye hem moral veriyor hem de ülkede yaşayan yurttaşlarımız bu dönemde kendileriyle ilgili her an karar alacak mekanizmanın işliyor olduğunu görmekten de memnuniyet duyuyorlar. Bu memnuniyete ara verilmemesi gerekir. Gerekirse bununla ilgili, görüşülecek yasalar yoksa bile Meclis aç-kapa yaparak görevine devam eder ama uzun süreli aralar, moralman buradan aldığı desteği, ihtiyaç duyduğu desteği alamadığından dolayı milletimizi de bir karamsarlığa sürükler. Türkiye Büyük Millet Meclisi çok gerekmediği müddetçe bu ara vermelerden vazgeçmelidir.

Ancak, AKP Grubunun getirdiği öneride 23 Nisanda burada olmamız gerekiyor. 23 Nisanda bu Meclisin kuruluşunun 100’üncü yılını kutlarken gerçekten yine tüm dünyaya birlik ve beraberliğimizi tesis ettirmemiz gerekiyor. Ben Meclisin bundan sonraki çalışmalarında hem Türkiye’ye yakışır hem de milletimizin geçmiş tarihine yakışır bir şekilde çalışmalarına devam edeceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 73 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun açık oylamasına başlıyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ile 73 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2778) ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 212) (´)

BAŞKAN - Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin, oy pusulalarını oylama için verilen üç dakikalık süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Ardahan Milletvekili Orhan Atalay ve 73 Milletvekilinin Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 315

Kabul                       : 290

Ret                                              : 25(x)

                                                   Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                                              Rümeysa Kadak                                                             İshak Gazel

                                                     İstanbul                                                                     Kütahya”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sıraya alınan, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin, Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (´)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 213 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91'inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu.

Buyurunuz Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir Bey’in 115 milletvekili arkadaşıyla hazırladığı 213 sıra sayılı Teklif’i görüşmek, partimizin ve şahsımın görüşlerini aktarmak üzere huzurlarınızdayım.

Gerçekten vahameti büyük, bu salonu dolduranların kendi yaşamlarında şahit olmadıkları derecede bir tehdit atmosferi içerisinde dünya. 2 milyona yakın hasta, bugün itibarıyla 120 bini aşkın ölüm söz konusu ve bugün itibarıyla Türkiye’de de 1.518 kaybımız var. Hepsine Allah’tan rahmet dileriz.

Bugün Almanya’dan gelen olumlu haber de var, inşallah öyle olur; 20 Nisan itibarıyla mağazaların açılacağı, 5 Mayıs itibarıyla da okulların ve berberlerin açılacağına ilişkin haberler var. İnşallah bu bütün dünya ve Türkiye için de şamil olur.

Ancak, bütün dünyada sosyal hayatın yanında ekonomik yapıda da çok ciddi bir telaş var çünkü ocak ayındaki dünya ekonomisiyle ilgili bütün göstergeler martın başından itibaren revize oldu ve yakın tarihimizde yani çok yakın tarihte, geçen hafta itibarıyla yeni makrogöstergeler yayınlanmaya başladı ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından.

Daha önce, ocak ayında 3,5 kadar büyümesi beklenen dünya, artık yüzde 3 kadar bir daralmayla karşı karşıya şimdilik. Türkiye’de; yüzde 3’lük bir büyüme beklenen Türkiye’de de yüzde 5’lik bir daralma beklenmektedir. Özellikle Avrupa’da bu daralma çok daha büyük. Gelişmiş ülkelerde yüzde 6’nın üzerinde ve de en sert daralmanın da Avrupa bölgesinde görülmesi beklenmektedir.

Tabii, bu ne demek? Bu geniş daralma, talep yönlü bir daralma, talebin üretimi düşürdüğü ve hep beraber fiyatları düşürerek tekrar talep düşüklüğü şeklinde bir sirkülasyon oluşturduğu bir daralma. Bu, iş yerlerinin kapanması demek, daha az alışveriş demek, daha az satın alma demek, daha az harcama demek, tabii ki daha az gelir demek. Neticede, çok büyük işsizlik demek, işletmeler için kapanmalar ve iflaslar demek.

Bu günler de 1929 bunalımıyla karşılaştırılmaktadır, 2008 krizini geçeceği, 1929 bunalımı şartlarını da geçeceği söylenmektedir. O nedenle, bütün ülkeler ekonomik tedbirler almaktadırlar, acil eylem planları yapmaktadırlar. Türkiye de tabii olarak acil eylem planları yapmıştır ve yapmaktadır. 18 Martta ilk Acil Eylem Planı Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanmıştır ve o zamandan itibaren bu tür politikalar kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşları da acil eylemlerle ilgili kendi önerilerini toplumla paylaşmakta ve yol gösterici olmaktadırlar.

Temel olarak acil eylem planlarının 2 tane temel ayağı vardır. Birincisi, hane halkının gelir ihtiyacı karşılanmalı yani maaşlar ve gelir kesilmemeli. İkincisi de ekonomilerin üretim gücü olan şirketlerin muhafaza edilmesi ve iflaslarının engellenmesi şeklinde bir politika üzerine kurulmuştur. Genel olarak ülkeler bu anlamda hareket etmektedirler ve Türkiye’nin de bu anlamda hareket etmesi beklenmektedir ama peşinen söyleyelim ki 18 Marttaki açıklamayla gördük ki çok zayıf çalışan bir mutfak var. Türkiye’nin toplam gücünü kullanmaktan öte, dar bir kadroyla ve alanı tartamayan bir kadroyla zayıf bir plan ortaya çıktığını gördük. İçinde tarımın olmadığı, içinde turizmin olmadığı ve içinde hakikaten bugün magazinsel kalacak birtakım tedbirlerin olduğu bir program. Ve tabii ki durum giderek ağırlaşmıştır ve ağırlaşmaktadır. Sayın Aydemir’in ve arkadaşlarının sunduğu bu teklif de bunun bir parçasıdır. Esasında Sayın Maliye Bakanının ve Sayın Erdoğan’ın açıklamalarının bir kısmının bu kanunla gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. Yani aşağı yukarı bir ayı geçmiş bir süre sonrasında 18 Mart tedbirlerinin bir kısmının hayata geçirilmesi düşünülmektedir.

Bu teklif 3 ana ayağa sahiptir. Birincisi finansal destekler, ikincisi idari kararlar, üçüncüsü de araya sıkıştırılanlar. Her nedense bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden sonra kanun yapma tekniği ve süreci bozulduğu için gördük ki bakanlıkların çok sayıda bir kanun havuzu var, böyle bir kanun geldiğinde hemen araya atma yarışı var. Gerçekten de bu konuda Sayın Lütfi Elvan’a, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanına teşekkür ediyor, onu takdirle karşılıyoruz. Bizim için, hepimiz için ortak bir plan olması yönünde gayret sarf etti. Bu konuda, grubu bulunan bütün partilerimizin Plan ve Bütçe Komisyon sözcülerini ve gruplarını da takdir ediyorum; ortak bir plan yapma konusunda gayret gösterdiler ve Parlamentomuzda grubu bulunan partilerin tamamı bu konuda maksimum iyi niyetle bir gayret içerisinde oldular. Ve hepimiz şunu söyledik: Evet, çok olumlu şeyler var dedik ama hepimizin kendi penceresinden çok ciddi yetersizliklerin olduğunu da söyledik. Bu çerçeveden baktığımızda finansal destekler önemli ve bunların büyük kısmını destekliyoruz ama yetersiz buluyoruz. Zaten bakın, bütün finansal destekler aşağı yukarı bir kaynağa dayanıyor, bu kaynak İşsizlik Fonu.

Şimdi, dolayısıyla, bugün bu krizle birinci derecede mücadele eden AK PARTİ’nin yöneticileri dönüp 1999 yılındaki 57’nci Hükûmete teşekkür etmeliler. Neden? Çünkü bu İşsizlik Fonu 1999’da kuruldu, 1/1/2000 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi. Bugün 136 milyar liralık bir fon var burada. İçinde para var, yok. Yoksa da paraya çevrilebilir bir fon, bir anlam var.

Aslında AK PARTİ de kendisi 2017’de Esnaf Ahilik Sandığını kurdu fakat geçen dört yıla rağmen bunu yürürlüğe geçiremedi. Eğer geçirseydi bugün de orada üç beş bir tasarruf olacak ve gerçekten bu krizin önemli bir finans ayağı da orası olacaktı. O nedenle, geçmişte yapılan bu büyük hizmetin altında imzası olanlara gerçekten hepimiz ve özellikle bugünkü yöneticilerin bir teşekkür borcu var. O nedenle, geçmişe yönelik konuşurken illaki krizin olmasını beklememek lazım, temkinli olmak lazım, bir bütün olarak bakmak lazım.

Bu 136 milyar bugün, Türkiye’ye on sekiz yılda yapılmış ulaştırma altyapılarının yaklaşık üçte 1’ini bulmaktadır karşılaştırdığımızda, rakam olarak da öyle söyleyeyim.

Bugün konuşulan rakamlar millî gelirin yüzde 2’sidir, 100 milyar lira. Bu toplam maliyet değil, kredilerle beraber. Ama baktığımızda dünya ekonomilerine, bu gerçekten olması gerekenin dörtte 1’idir. Bunun için Türkiye’nin 400 milyar lira civarında bir minimum kaynağı masanın üzerine koyması lazımdır, bunun programını yapması lazımdır. Millî gelirin yüzde 7’sinin altında olmayan bir kaynak tahsis etmelidir Türkiye, edebilir Türkiye. Bu nedenle de bu kaynağı bütüncül bir program içerisinde ayırmalıdır. Bu meseleye artık bugün palyatif, taksit taksit bakmanın anlamı yok. Tekrar ediyorum, aksi takdirde bu kekeme komutanın taarruz emrine benzer. Taarruz emrini verdiğinizde savaş bitmiş oluyor ve gerçekten 18 Martta alınan tedbirlerin bir kısmı daha bugün kanunlaşacak. Onu da Sayın Aydemir akıl etti de böyle bir teklif getiriliyor, hep beraber kurumsal olarak kendisine de bu konuda bir teşekkür borçlular herhâlde.

Şimdi, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, içinde para politikalarının, maliye politikalarının ve bütçe büyüklüğünün olduğu ve yeni makro hedeflerin bulunduğu bir bütüncül program içerisinde bu tedbirler alınmalı. Nedir yıl sonu itibarıyla makro hedeflerimiz? Ondan sonra bu finansal yapılara bakmalı, bu finansal konulara eğilmeli. Şimdi, bugün zaten geniş anlamda 7 milyon işsizimiz var. 149 bin iş yerine demişiz ki: Kapat, git. 1 milyon iş yerini bir şekilde kapatmışız ve 7 milyonun üzerinde yeni işsiz oluşmuş ve kümülatif olarak baktığımızda 10 milyon hane coronavirüs nedeniyle gelir eksikliğine düşmüş. Bu gelir eksikliğindeki 10 milyon hane için de ihtiyaca binaen bir gelir eksikliğini kastediyorum, diğer 10 milyon haneyi ihtiyaç hissetmeyen gelir eksikliğine yazıyorum. 83 milyon 154 bin nüfusun tamamı bir gelir eksikliği içerisindedir, bunun yarısını ihtiyaç duyanlar olarak ayırıyoruz. Dolayısıyla bu teklif bir kısım problemimizi çözer, tamamına yönelik çözümü masamızın üzerine koymamız lazım. O nedenle biz şöyle dedik: 10 milyon hanenin tamamına iki aylık kişi başına beş yüzer liralık ödemeler yapalım, paramız yoksa kupon çıkaralım. Tüketim kuponları verelim, yıl sonundan sonra, 2021’de toplanma döneminde bunları geri toplarız. Bu da bir borçlanmadır ve doğrusu da budur hiç ayırt etmeden. Şimdi, bir telaş var, bugün gördük: “2 milyon insana 1.000’er lira…” “Yok, 2 milyon 300 bin lira şöyle…” “Peki, bunlar nasıl belirlenecek?” “Bunlarla ilgili yeni kriterler var.” Karman çorman. Neden? Bütünlük yok, bir plan yok. Ve üretim gücü olarak da, bakın, 3,5 milyon KOBİ’miz var, 13,5 milyon çalışanı var, toplam, sahipleriyle 16 milyon. Bu KOBİ’leri ayakta tutmak için birinci dereceden çalışan başına 10 bin liradan KOBİ’lere 135 milyar lira kredi tahsis etmek lazım. Bu krediler onların işçilerinin ücretlerini ödemesi için değil, işletme sermayelerini karşılamak için. Yapılan budur dünyada, aklı başında ülkelerin evvelemirde yaptığı budur. Bir kısmı batacaktır, batabilir. Bugün, bunun maliyetine bakma sırası değil, bugün bu kurumları ayakta tutma sırası. Yani 50 tane işçisi olana 500 bin lira krediyi emre amade etmek zorundayız. Bütüncül bakmak lazım, bir kere de yapıp bitirmek lazım, parça parça olmaz.

Bakın, düzenli geliri 5 bin liradan daha düşük ailelere 10 bin lira krediyi bile henüz veremedik. Zaten normalde mikro kredide bütün bankalar sırada. Bu tür krediyi vermek için 5 bin lira geliri var, 10 bin lira kredi istiyor, 36 ay vade.

Çok değerli arkadaşlar, bakın, burada tarım yok. Hâlbuki bu sene Türkiye’de tarım altın olacak çünkü Avrupa yeni üretimi için organize olamamış durumda. Gelin, bu 2020 yılında bütçeye koyduğumuz 22 milyar liranın 2019 yılı için olduğu… Aynı miktarın yarısını 2020 yılının ilk yarısında dağıtalım. Gelin, bu yıla mahsus olarak çiftçilerimizin mazotlarından vergiyi almayalım, lojistikten almayalım.

Bakın, bu tarım bunu kazandırır, biz üretimimizi ayakta tutarsak 2021 yılındaki ekonomik serpme bunların önemli bir kısmını kazandıracaktır. Keşke Türkiye kırılgan bir dönemde buna yakalanmasaydı. Bakın, Türkiye, 2012 yılında buna yakalansaydı, bu problemlerimizin beşte 1’ini ancak konuşurduk. Neden? O gün 12 bin dolarlık millî gelire sahip bir Türkiye vardı. O gün, bugünkü Türkiye’den toplam 240 milyar dolar daha zengin bir Türkiye vardı; onu daha rahat fonlayabilirdik. Ama bugün çok daha fakir bir Türkiye var ve ekonomik dengesi çok daha bozuk bir Türkiye var, kırılgan bir Türkiye var. Bütün bunlarla beraber bizim ricamız şudur temel olarak. Bu duruma Sayın Erdoğan AK PARTİ Genel Başkanı olarak değil, Cumhurbaşkanı olarak inisiyatif almalıdır. Artık Hükûmet refleksiyle değil, devlet refleksiyle hareket etmek mecburiyetindeyiz. Devlet refleksi toplam siyasetin gücünü kullanır, devlet refleksi bütün toplumun gücünü kullanır, böyle daha rahat başarılı oluruz. Samimiyetle söylüyorum, siyasi parti genel başkanı söylemiyle, bu işteki toplam maliyetimiz ve birinci derecede AK PARTİ’nin maliyeti çok daha yüksek olur. Bu kadar buyurganlığı taşımaz bugünkü konjonktür; bu kadar yukarıdan bakmacılığı, siyasi tavırlığı, ayırmacılığı, normal politik tavırları taşımaz ve taşımadığını hep beraber göreceğiz. Bakın, ne yaparsak yanlış oluyor. Neden? Çünkü, sarayla sokak arasında çok ciddi bir makas var. Dün onları önden takip eden bir siyasal akıl, bugün arkadan bile yetişemiyor. Bunu burada samimiyetle çözüm arayan bir siyasi partinin düşüncesi olarak aktarıyoruz.

Bu çerçevede 4 madde de ciddi itirazlarımız var ama birisinde çok ciddi. Çok değerli arkadaşlar, bunlardan 7’nci maddede ücretsiz izin. İş yerleri kapatılanların işsizlik sigortasına dayalı kısa çalışma ödeneğinden asgari ücretlilere 1.752 lira veriyoruz. Fakat bundan yararlanamayanların, ücretsiz izne çıktığında verdiğimiz para 1.170 lira ve bundan bile damga vergisi kesiyoruz, 1.068 liraya düşüyor 39 lira 24 kuruş. Gelin, bunu da kısa çalışma ödeneği seviyesine çıkaralım, 1.752 liraya. Bu insanları bir dilim ekmek parasına muhtaç bırakmayalım. Devlet olmak bugün içindir, bugün yoksan anlamın da yok. Yıllarca devleti için fedakârlık yapan milletini, çalışıp vergisini vereni, askere gidip kanını dökeni, vatanını bekleyenini muhtaç bırakmayacak bir devlete ihtiyaç var bugün. Bugün yoksan, olma bir daha! (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

İkincisi; bakın, şirketlere kâr dağıtımına yüzde 25 sınırlama getiriyorsunuz. Bu üç nedenle sıkıntılı: Bir; gerisinde bir sermaye kontrolü endişesi uyandırıyorsunuz, bu çok tehlikeli. İki; bir firmanın, bir grubun grup şirketleri var, 4 tane şirketi var, 1’i zarar ediyor, 2’si kâr ediyor. Şimdi, bu adam, bu yönetim bu zarar eden firmaya bu kâr eden firmadan kâr aktarmasın mı, sermaye aktarmasın mı? Aktaracak. Ama biz diyoruz ki: “Yok; sen git, bankadan kredi al.” “Ee, bunu ne yapacağız?” “Bunu burada tut.” Böyle olmaz. Bu işlere karışmayın. Devlet bu işlere karışmaz. Üç -çok önemli, gerçekten- Türkiye Varlık Fonuyla ilgili bir inisiyatif. Bu Varlık Fonunun herhâlde başında Sayın Erdoğan olduğu için, Cumhurbaşkanı olduğu için hiçbir denetime tabi değil; ne özel hukuka tabi ne kamu hukukuna tabi. Bunun adını ne koyarsanız koyun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Ben iki dakika ilave isteyeceğim.

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Tatlıoğlu.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Burada, bakın, Varlık Fonunun şirket kurtarma talebini İYİ PARTİ yaptı Genel Başkan Meral Akşener kamuoyuyla paylaştı; dedi ki: “İşletme sermayesi diye değil, borçları nedeniyle zor duruma düşen şirketleri… Varlık Fonu hisse almalı ama onların sahipliğini ‘know-how’ını korumalı.” Yani borç, hisse takası yapmalı, bir müddet sonra işletme bunu geri alabilmeli. Bu, şirket kurtarmadır. Bu teklif, kişi kurtarma bakın. Siz, stratejik olarak önemli şirketlerin batmasını önlemek için Varlık Fonuna alıyorsunuz. Nedir bunun kriteri? Bugün konuştuk hep beraber Varlık Fonu Genel Müdürüyle. Yok bunun kriteri. Acaba bunlar, 46 milyar dolar kredi riski bulunan enerji şirketleri mi? Acaba bunlar, istediği rantabiliteyi bulamayan İstanbul Havaalanı şirketi mi? Nedir? Bunlardır demiyorum ama bu tür mülahazata bile yer açmamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) – Devlet bir kanun koyuyorsa sınırları belli olmalı hukuk budur. Neye tabi olacağı belli olmalı, keyfîlik olmaz. Bakın, buradan başarısız projeleri ve kamuoyunda “yandaş” bilinen firmaları Varlık Fonuna ekleyerek çıkarsanız 83 milyon 154 binin eli bu kanuna “evet” diyenlerin yakasındadır. Tam bu kadar söylüyorum böyledir demiyorum, eğer böyle olursa diyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar.) Böyledir demiyorum, böyle olursa diyorum.

Son olarak; çok değerli arkadaşlar, hepimiz rahatsızız. Bu tür dönemlerde basit, işte, 50 liralık malı 150 liraya satanlara, üç-beş stok yapanlara… Ama bu, ekonomiye kalıcı bir fiyat kontrol sistemi getirmez ve baktık bugün, dinledik, bunu getirenlerin referansları 2018’deki patates, soğan meselesi. Çok açık, siz bu patates, soğan meselesini yönetemediğiniz için ülke oraya geldi. Yani bu ülke 1970’lerde ithal mallara sıraya girdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Selamlayalım lütfen.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) –Ya, patatese, soğana sıraya girmek… Yönetemedi… Bugün buna dayalı, bugün üç-beş yanlış davranışa dayalı ekonomide bir fiyat kontrol mekanizması yaratamayız. Bakın, bu, 70’lere dönmektir. Polis copuyla, kanunla ekonomi olmaz; nasıl talimatla istihdamı yükseltemedik, işsizliği derinleştirdiysek ekonomi işlemez hâle gelir. O nedenle, bu 4 konunun tekrar değerlendirilmesini talep ediyoruz.

Bunların dışında, hep beraberiz ve bütün desteklere olumlu oy kullanıyoruz; yetersiz buluyoruz ama olumlu oy kullanıyoruz.

Çok değerli arkadaşlar, hepinizi bu duygular içerisinde saygıyla selamlarım. İnşallah, iyi günlerde, coronavirüssüz günlerde, mutlu ve iyi bir Türkiye’de buluşuruz.

Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çakırözer, İç Tüzük 60’a göre yerinizden söz talebiniz var.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun FOX TV’ye üst limitten idari yaptırım ve program durdurma cezaları vermesinin kabul edilemez olduğuna, sokağa çıkma yasağı dönemlerinde vatandaşların gazetelere ulaşabilmesi ve basın kuruluşlarının coronavirüs salgını sebebiyle oluşan mağduriyetlerinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun FOX TV’ye üst limitten idari yaptırım ve 3 kez program durdurma cezaları kabul edilemez. Fatih Portakal’ın söylediklerinin nesi yanlış? Belediyelerimizin halkımızın ihtiyaçları için başlattıkları kampanyalar engellenmedi mi? Eskişehir Büyükşehir Belediyesinin, Odunpazarı Belediyesinin fakir fukaranın karnını doyuran aşevleri kapatılmadı mı? Diyanet hiç olmadığı kadar siyasallaşmadı mı? Bunların nesi doğru değil? Bu ceza ve benzer biçimde TELE1’e, Halk TV’ye, Haber Global kanallarına verilen cezalar basın özgürlüğüne, haber alma hakkına darbedir.

Değerli milletvekilleri, halkımızın sokağa çıkma yasağı dönemlerinde gazetelerine ulaşabilmesi önemlidir, hayatidir. Gazete; ekmek gibi, su gibi hayati ihtiyaçtır. İçişleri Bakanlığı, sokağa çıkma yasağı dönemlerinde gazete bayilerinin sınırlı saatlerde de olsa açık kalmasını sağlamalı, matbaa çalışanları ve dağıtım araçlarına gerekli çalışma izinleri verilmelidir. Basın İlan Kurumu darboğazdan geçmekte olan gazetelere maddi destek sağlamalı, yerel basına KOSGEB kredisi verilmeli, yerel kanalların TÜRKSAT uydu bedelleri, RTÜK payı ve frekans bedelleri düşürülmeli ve salgın sonuna kadar da ertelenmelidir. Kamu spot yayınlarını ücretlendirmek suretiyle TÜRSAT ve RTÜK’le mahsuplaşma imkânı sağlanmalıdır.

Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

İnsanlık tehdit düzeyi çok yüksek, aynı zamanda da görünmeyen bir felâketle kesintisiz ve kıyasıya boğuşmaktadır. Dünya ayaktadır, alarm zilleri her ülkede çalmaktadır. Covid-19 hastalığı bulaşıcı özelliğinden dolayı tehlike saçmakta; kıtalara, ülkelere, insan bedenlerine sıçrayıp sirayet etmektedir.

Türkiye hastalık ortaya çıkar çıkmaz engelleyici tedbirleri sıkı bir şekilde almaya dikkat ve titizlikle özen göstermiştir. Nitekim, 6 Ocak 2020’de Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir operasyon merkezi kurulmuş, 10 Ocak 2020’de de Bilim Kurulu teşekkül ettirilerek ölümcül virüsün gelişmesi sıcak takibe alınmıştır. Sağlık Bakanlığı süreci etkili bir şekilde yönetmekte; kamuoyu doğru zamanda, isabetle bilgilendirilmektedir. Devlet tüm kurum ve kurullarıyla seferber edilmiştir. Hükûmet, tarihî nitelikli görevini başarıyla yerine getirmektedir.

Türkiye salgına nispeten daha hazırlıklı yakalanmıştır. Hastanelerimizde yatak sayısı, yoğun bakım ünitesi, teşhis ve tedavi konusunda herhangi bir sıkıntımız yoktur. Şu ana kadar hem sağlık hizmetleri hem gıda ve temizlik maddeleri tedariki hem de kamu güvenliği bakımından kayda değer bir meseleyle karşılaşılmamıştır. Sağlık malzemelerinin üretimi ve tedariki konusunda da şu ana kadar ciddi bir sıkıntı olmamıştır. Türkiye kendi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra tüm imkânlarıyla diğer ülkelerin de yanında olmaya çalışmaktadır.

Türk milleti dünyayı sarıp sarmalayan Covid-19 hastalığını Allah’ın izniyle yenecek dirayete, deneyime ve bilimsel zihniyete sahiptir. Türkiye’nin her yöresinde üstün bir adanmışlıkla görev yapan doktorlarımıza, hemşirelerimize ve bütün sağlık personelimize güvenimiz ve desteğimiz tamdır. Unutmayalım ki henüz aşısı ve kesin tedavisi bulunmayan Covid-19 hastalığından korunmanın en gerçekçi yolu bulaşmasına mâni olmaktır. İnsan ve toplum sağlığı için yapılacak fedakârlıklar geleceğimizi de kesinlikle güvenceye alacaktır. Dolayısıyla, mikrobun kırılması için Sağlık Bakanlığının tavsiye ve tembihlerine aynen riayet etmek insan ve toplum sağlığı açısından mecburiyettir. Bugün itibarıyla ülkemizde vaka sayısındaki artış hızı sabit kalma eğiliminde olup vaka sayısı 69.392’ye, ölüm sayısı ise 1.518’e ulaşmıştır. Covid-19 salgınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ayrıca, tedavi gören kardeşlerimize acil şifalar temenni ediyorum. Sağlık çalışanlarımız, güvenlik görevlilerimiz başta olmak üzere bu süreçte insanlarımıza destek olmak için canla, başla hizmet eden herkese şükranlarımızı sunuyoruz.

Değerli milletvekilleri, Covid-19 hastalığıyla mücadelede ülkemiz, ihtiyaç duyulan her teşebbüs ve girişimi tereddütsüz ifa etmektedir. Elbette, Covid-19 salgınının yol açtığı sosyal ve ekonomik olumsuz sonuçlar olmaktadır, daha da olacağı görülmektedir. Bu kapsamda da ekonomik ve sosyal önlemler peş peşe alınmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın 18 Mart günü açıkladığı Ekonomik İstikrar Kalkanı Destek Paketi, toplamda 100 milyar liralık bir kaynağı hemen devreye almıştır.

Ücretli çalışanlardan esnaf ve sanatkârlara kadar her kesimi kapsayan, istihdamın korunmasını merkeze alan pek çok ekonomik tedbir hayata geçirilmiş, geçirilmektedir. İstihdamın sürmesini sağlamak için esnafımıza, sanatkârımıza, küçük ve orta ölçekli işletmelerimize, ihracatçılarımıza pek çok erteleme ve destek düzenlemesi uygulamaya konulmuştur.

Bu süreçte en büyük önceliğimiz, vatandaşlarımızın geçim sıkıntısına düşmeden temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesini sağlayabilmektir.

Covid-19 salgınının sosyal ve ekonomik hayata olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla hazırlanan bu kanun teklifiyle de çok önemli düzenlemeler yapılmaktadır. Özellikle, çalışanlara ve bu süreçte işten çıkarılanlara yönelik düzenleme büyük önem taşımaktadır. Bu düzenlemeye göre, işten çıkarmalar üç ay süreyle yasaklanmakta ve bu süre içinde ücretsiz izne çıkarılma uygulaması getirilmektedir. İşsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan yahut bu süreçte ücretsiz izne çıkarılanlara 1.177 lira nakdî ücret desteği verilmesi öngörülmektedir. Dolayısıyla 15 Mart 2020 tarihinden sonra işten çıkarılanlardan işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayanlara 1.177 lira nakdî ücret desteği verilmesi sağlanmaktadır.

Yine ücretsiz izne çıkarılacak olanlar da 1.177 lira nakdî ücret desteğinden yararlanacaktır. 1.177 liranın bir ailenin geçimini sağlamada yetersizliği açıktır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan da mutlaka sosyal yardım desteği yapılmalıdır. Hazine ve Maliye Bakanlığı geçen hafta yaptığı açıklamada: “Dar gelirli 2,1 milyon aileye sağlanan bin lira nakdî yardımı yeni 2,3 milyon aileyle birlikte toplamda 4,4 milyon aileye vereceğiz. Ücretsiz izne çıkarılan vatandaşlarımız merak etmesin, onlar için de maaş desteği başlatacağız.” demiştir. Böylelikle sadece nakdî ücret desteği geliri olan, başka bir geliri olmayan ailelere de nakdi yardım yapılacağı anlaşılmaktadır. İşten çıkarılmış, işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan yahut ücretsiz izne çıkarılan çalışanlarımız destek almak için mutlaka gerekli başvuruları yapmalıdır. Hiçbir vatandaşımız “Ben yararlanamam.” dememeli, kendilerine devletimiz tarafından sağlanan destek ödemeleri onların hakkı olup alabilmek için mutlaka başvurmalıdır.

Yine Hazine ve Maliye Bakanının önceki gün verdiği bilgiye göre kısa çalışma ödeneğine 200 bin firma, 2 milyondan fazla çalışan için müracaat etmiş, bu müracaatın 700 bini onaylanmıştır. Kanun teklifiyle kısa çalışma başvurularının işverenlerin beyanı doğrultusunda ödemelerinin gerçekleştirilmesi düzenlenmektedir. Böylelikle kısa çalışma ödemeleri hızlandırılmaktadır.

Coronavirüsten olumsuz etkilendiği gerekçesiyle kısa çalışma ödeneği talep eden esnafımız, bağlı olduğu İŞKUR birimine elektronik posta yoluyla başvuru yapabilmektedir. İş yerindeki haftalık çalışma sürelerini geçici olarak en az üçte 1 oranında azaltan veya süreklilik koşulu aranmaksızın iş yerinde faaliyetini tamamen veya kısmen en az dört hafta süreyle durduran esnafımız, kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak için bulunduğu ildeki İŞKUR’a başvuru yapmalıdır. Hiç kimse “Kısa çalışma ödeneğinden ben yararlanamıyorum.” dememeli, iş yeri kapanan her esnaf mutlaka müracaat etmelidir.

Alınan tedbirlerle 2 milyondan fazla mükellefin muhtasar, KDV ve prim ödemeleri altı ay ertelenmiştir; 2 milyona yakın gelir vergisi mükellefi mücbir sebep hâli kapsamına alınmıştır. Vergi kolaylıkları tüm sektörlere değil, sadece mücbir sebep tanımındakilere sağlanmaktadır. Bu, yeterli değildir cirosu belli bir oranın altına düşen herkese kolaylık sağlanmalıdır. Mücbir sebep kapsamı belirlenirken bir sektörde ne kadar üretim kaybı olduğu da dikkate alınmalıdır. Ayrıca, seçilen sektörlerin tedarik zincirlerinin nasıl etkilendiği de mutlaka hesaba katılmalıdır. Dolayısıyla alınan tedbirlerin işletmelerimizin olağan faaliyetlerinin sürdürülebilirliği anlayışıyla formüle edilmesi gerekmektedir. Çünkü salgının etkisi geçtiğinde üretime hızla ve sorunsuz geri dönebilmemiz lazımdır. Ayrıca, 25 bin liralık esnaf destek kredisi ve kredi kartı, zor durumda olan tüm esnafımıza mutlaka ve ivedilikle verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle yapılan başka önemli düzenlemeler de bulunmaktadır. Şöyle ki Hazine ile Milli Parklar ve Orman Genel Müdürlüğü taşınmazlarına ve izinlerine ait satış, kira ve ecrimisil borçları ile KYK kredi borçları üç ay ertelenmekte ve ertelenen süre kadar aylık eşit taksitler hâlinde faizsiz tahsili öngörülmekte, ayrıca bu süreyi üç ay daha uzatma yetkisi verilmektedir. Konutlara ve faaliyetleri durdurulan iş yerlerine ilişkin su faturası borçları ile belediye taşınmazlarına ait kira borçlarının belediyeler tarafından üç ay ertelenebilmesi, ertelenen süre kadar aylık eşit taksitler hâlinde ve faizsiz tahsili ve bu süreyi üç ay daha uzatabilme yetkisi verilmektedir.

Belediye taşınmazlarındaki faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunmayan işletmelerden, faaliyette bulunmadığı döneme ilişkin olarak kira bedelleri ile ilan, reklam ve çevre temizlik vergilerinin, faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunmayan dönemlere isabet eden kısımlarının alınmaması öngörülmektedir.

Belediyelerce toplu taşıma faaliyetleri için üç ay süreyle gelir desteği ödemesi yapılabilmesi, ruhsat, izin, hat kirası borçlarını faizsiz olarak üç ay erteleyebilmesi ve ertelenen süre kadar aylık eşit taksitler hâlinde faizsiz tahsili öngörülmekte, ayrıca bu süreleri üç ay daha uzatma yetkisi verilmektedir.

Belediyelerin gelir vergisi tevkifatı ödemeleri ile sosyal sigorta prim ödemeleri üç ay süreyle ertelenmekte ve ertelenen süre kadar aylık eşit taksitler hâlinde faizsiz tahsili öngörülmekte, ayrıca bu süreyi üç ay daha uzatma yetkisi verilmektedir.

Ayrıca, yaşlılar ile engellilere yapılan yardımların üç ay süreyle gelir ölçütleri ile ağır engellilik şartı aranmadan yapılması ve bu süreyi üç ay daha uzatma yetkisi verilmesi, tarım satış kooperatifleri birliklerinin destekleme ve fiyat istikrar fonu kaynaklı kredi borçlarının 2020 yılına ait taksit ödemesinin 2021 yılına ertelenmesi, TEDAŞ'ın elektrik tüketiminden kaynaklanan, daha önce yapılandırılmamış alacaklarının yeniden yapılandırılması, Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında verilen lisansların geçerlilik süresinin bir yıl uzatılması, AR-GE ve tasarım merkezleri ile teknoloji geliştirme bölgelerinde yürütülen faaliyetlerin geçici süreyle bölge dışından da yürütülmesine izin verilebilmesi, finansal açıdan zor duruma düşecek büyük kuruluşların Türkiye Varlık Fonu ve şirketlerince sermaye yoluyla desteklenebilmesi, fahiş fiyat artışı ve stokçuluk yapanlara idari para cezası verilmesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, kooperatifler, dernekler ve tarımsal üretici birlikleri gibi çeşitli kuruluşların genel kurul toplantıları ile 2020 yılında yapılması gereken muhtarlık seçimlerinin ertelenmesi gibi düzenlemeler de yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde istihdamı korumak ve özellikle küçük işletmeleri, esnafı, ticaret erbabını, çiftçiyi, kendi işinde çalışan kişileri desteklemek açısından yeni adımlara ihtiyaç vardır. Kredi erteleme, ödemeler ve kısa çalışma ödeneği gibi verilen destekler nefes aldırsa da hâlen atılması gereken adımlar bulunmaktadır. Elektrik, doğal gaz faturalarında ve akaryakıtta kayda değer bir indirim sağlanması tüm esnafımıza nefes aldıracak önemli bir destek olacaktır. Oda, borsa ve birlik aidatlarında indirime gidilmeli, oda ve borsa gelirlerinden kamuya yapılan kesintiler altı ay ötelenmelidir. Türk Hava Yolları kargo ücretlerinde indirim yapılmalı, limanlardaki ardiye ve demuraj ücretleri düşürülmelidir.

Taşıma sektöründeki tüm esnafımız büyük bir mağduriyet yaşamaktadır. Bugüne kadar kendi kısıtlı imkânlarıyla hizmet eden esnafımızın dayanma gücü kalmamıştır. Nakliyeci esnafımıza vergisiz akaryakıt verilerek bu zor zamanda desteklenmelidir. Kamyon, otobüs, servis, dolmuş, taksi esnafına doğrudan gelir desteği yapılmalıdır. Ticari araçlarda motorlu taşıtlar vergisinin 2’nci taksiti alınmamalıdır. Zorunlu trafik sigortalarında prim indirimi yapılmalıdır. Esnaf ve çiftçimizin sosyal güvenlik prim borcu olup olmadığına bakılmaksızın eczanelerden ilaç alabilmesinin önü açılmalıdır.

Coronavirüsle etkin mücadele yanında, tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması ve gıda arz güvenliğinin korunması büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, hazineye ait tarım arazilerinin çiftçilerimizin kullanımına açılmasını, Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı kapsamında tüm ekilebilir arazilerin üretime katılması için üreticilere tohumların yüzde 75’inin hibe edilecek olmasını çok önemli buluyoruz; ancak tohumu alan çiftçinin ekim yapmak için mazot, gübre, ilaç kullanması gerekmektedir. Tarımsal girdilerin fiyatlarıysa sürekli artmaktadır. Çiftçilerimizin birçoğu bu artışlar karşısında çaresiz kalmıştır. Çiftçimizin mazot, gübre, ilaç, yem gibi girdileri uygun fiyatla sağlanmalı, üretilen ürünlere alım garantisi verilmelidir. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik için daha düşük tarife belirlenmeli, elektrik fatura bedellerinin hasat sonrası tahsili sağlanmalıdır. Tarımsal su kullanım ve elektrik borçları faizsiz ertelenmeli, tarımsal desteklere konulan blokeler kaldırılmalı, salgın süresince sulama hizmetleri ücretsiz verilmelidir. Çiftçilerin tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan kredi, anapara ve faiz ödemeleri bir yıl faizsiz ertelenmeli, uzun vadeli yapılandırılmalı, çiftçilere sıfır faizle kredi verilmelidir. Ayrıca bu mevsim yoğunlaşan ekim ve sulama gibi faaliyetlerini yapabilmeleri için tarlasına giden çiftçimiz, sokağa çıkma yasaklarından muaf tutulmalı varsa verilen cezalar iptal edilmelidir.

Son olarak, medyamıza yönelik alınması gereken önlemlerle ilgili beklenti ve önerileri dile getirmek istiyorum. Covid-19 salgını medya sektörünü de olumsuz etkilemiştir. Sektöre ve özellikle de çok zor durumda olan yerel medyaya acilen destek verilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda yerel medya şirketleri KOBİ kapsamında Kredi Garanti Fonu veya KOSGEB kredi ve desteklerinden yararlandırılmalıdır, vergi ve SGK prim borçları en az bir yıl süreyle ertelenmelidir, reklam ve ilan faturalarından alınan KDV ile Basın İlan Kurumu payı düşürülmelidir, telif bedelleri başta olmak üzere RTÜK payı ile frekans bedelleri bir süre alınmamalıdır. TÜRKSAT uydu bedeli ödemeleri bir süre ertelenmeli ve indirim yapılmalı, kamu spotları yayınları ücretlendirilmek suretiyle TÜRKSAT ve RTÜK’le mahsuplaşması sağlanmalıdır. Toplumsal mesaj içeren devletin duyuruları ilgili bakanlıkça resmî ilan olarak yayınlatılmalıdır. Kamu kurumlarının resmî ilan statüsünde olmayan reklamlarına ayrılan bütçenin asgari yüzde 30’u yerel medyaya ayrılmalıdır. Gazete basımında kullanılan kâğıt, kalıp ve mürekkep gibi ithal malzeme maliyetlerinin kur artışlarından etkilenmemesi sağlanmalı ve gümrük vergileri tamamen sıfırlanmalıdır. Toplumu yakından ilgilendiren belediye meclisi ve encümeni ile il genel meclisi ve hizmet birlikleri karar ve duyuruları resmî ilan olarak her şehirde yerel gazetelerde yayımlanmalıdır. Hayatlarını tehlikeye atarak görev yapan gazeteciler ve medya çalışanları ücretlerini sağlıklı olarak alamamaktadır. Basın çalışanlarına ve işsiz kalanlara Basın İlan Kurumu vasıtasıyla maaş desteği verilmelidir. Ayrıca, tüm medya çalışanlarına bir yıllık maaşlarının yarısı kadar, isteğe bağlı olarak, uzun vadeli faizsiz kredi desteği sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, corona musibetini aklın, bilimin ve doğanın gücüyle yeneceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Geçmişte daha müşkül anlarda bile yeise ve yılgınlığa kapılmayan Türk milletinin bu virüs kuşatmasını da yaracağına inanıyorum. Telaşa gerek yoktur, korkuya lüzum yoktur. Nitekim, Allah bes, baki, hevestir. Hükûmet görevinin başındadır, gerekli bütün önlemleri sırasıyla almaktadır. Bugünler geçecektir, hayat normale dönecektir, Türkiye bugünkü karanlıktan güçlenerek çıkacaktır. Aziz milletimiz metin ve müsterih olsun, Türk devleti her güçlüğün üstesinden gelmeye muktedirdir. Ekonominin çarkları dönecek, risklerle dolu bu dönem mutlaka aşılacaktır. Bilinmelidir ki karşımızdaki zorluğu el ele verip güç birliği yaparak Allah’ın izniyle atlatacağız. Bunu başaracağız, birlikte başaracağız. Bu felaketten daha da güçlenerek çıkacağız. Zira, biz Türk milletiyiz, biz Türkiye’yiz. Biz, bize yeteriz Türkiye’m.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun teklifine destek verdiğimizi belirterek saygılarımı sunuyorum, sağlıklı günler diliyorum. Yüce Rabb’im yâr ve yardımcınız olsun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sizin Başkanlığınızda ilk konuşmamı yapıyorum; görevinizde başarılar diliyorum öncelikle.

Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bütün dünya coronavirüsle yatıyor, coronavirüsle kalkıyor ve bütün dünya devletleri ve bütün dünya parlamentoları coronavirüsle ilgili çok önemli tedbirler alıyor. Coronavirüs krizi başladığı anda, partimiz, bu konuda alınacak tedbirlerle ilgili defalarca önergeler verdi. Biz de Plan ve Bütçe Komisyonunu alınabilecek ekonomik ve sosyal tedbirleri görüşmek üzere ivedi olarak toplantıya çağırdık defalarca. Ancak maalesef, Plan ve Bütçe Komisyonu bu konuda toplanmadı. “Bu bir millî mesele. Evet, küresel bir mesele ama bunun millî çözümlerini bulmak üzere Parlamentomuz devreye geçmeli; bütün siyasi partiler uzlaşmayla 83 milyon vatandaşımızın ekonomik, sosyal ve sağlık meseleleriyle ilgili dertlerine çözüm bulmalı.” dedik. Oralı olmadınız. Ne dediniz? “Saraydaki beyefendi bilir, bir de onun damadı bilir.” Yani 2 kişinin aklıyla bütün ekonomik ve sosyal tedbirleri alacağınızı öngördünüz.

Bakın, bütün dünya devletleri, vatandaşına “Evde otur.” diyor ama şunu diyor: “Evde otur, sağlığına bak.” Ama aynı zamanda şunu söylüyor: “Bütün temel ihtiyaçların benim güvencemde.” Biz ne diyoruz arkadaşlar? Ben söyleyeyim. Hani “Ben bilirim.” diyen Tayyip Erdoğan ve damadı, ilk getirdiği pakette şunları getirdi arkadaşlar: “Uçak biletlerinde KDV’yi yüzde 1’e indiriyorum.” dedi. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar? “Uçak biletlerindeki KDV’yi yüzde 1’e indiriyorum.” dedi. O, yüzde 1’e indirdi ya bir hafta sonra bütün uçaklar yere indi, hiçbir uçak uçmuyor. Başka ne dedi? “Otellerde konaklama vergisi almayacağım.” dedi. Ne öngörü ama! Bir hafta sonra bütün oteller kapandı. Başka ne dedi? “Ev alana, kredi oranını yüzde 80’den yüzde 90’a çıkarıyorum.” dedi. Allah’ınızı severseniz, şu anda ev almayı düşünen herhangi bir kimse var mı? Herkes ekmek derdinde, iş, aş derdinde. Bir de ne vadetti; meşhur, o paket onunla yaftalandı? Kolonya vadetti, vatandaşa yalnızca kolonya vadetti. Değerli arkadaşlar, herhâlde o kolonyaya da çok az vatandaşımız ulaştı. Başka da bir tedbir yoktu o torbada. İşte, bir adamın aklıyla ve o adamın damadının aklıyla bu kadar paket çıkıyor. Oysa Meclis devreye girseydi, emin olun, bütün partiler bir arada, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütün değerli arkadaşlarımla birlikte muhteşem paketler yapabilirdik, muhteşem yasa teklifleri alabilirdik; vatandaşımızın ekmeğini, işini, aşını ve temel ihtiyaçlarını güvence altına alabilirdik.

Değerli arkadaşlar, vatandaşlara “Evde kalın.” diyorsunuz değil mi; her gün çıkıyor Sağlık Bakanı, Cumhurbaşkanı, herkes “Evde kalın.” diyor ama vatandaşın temel bir açmazı var, bunu göremiyorsunuz. Vatandaş diyor ki: Ben evde kalırsam açlıktan öleceğim ama sokağa çıkarsam, işe gidersem de coronadan öleceğim. Bari ben ekmeğimi arayayım da belki corona beni öldürmez ama evde kalırsam beni açlık öldürür. Bir de tır şoförü arkadaşımız vardı, hepiniz izlemişsinizdir. “Beni corona öldürmez belki ama sizin bu düzeniniz öldürür.” dedi tır şoförü arkadaşımız. İşte, sizin bu düzeniniz, vatandaşlarımızın sağlığını da işini de aşını da huzurunu da maalesef tehdit ediyor.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, ilk pakette patronların keyfini yerine getirmeye kalktı Sayın Erdoğan, başka da kimsenin keyfi yerinde değildi ve temel ihtiyaçları güvence altına almak için maalesef hiçbir adım atmadı ve ne dedi? “Biz bize yeteriz” dedi. Gördük “Biz bize yeteriz” diyen beyefendiyi, hemen bir IBAN numarası verdi. Düşünün ki bütün dünya devletleri vatandaşının banka hesap numarasını alıp o hesap numaralarına para yatırırken, beyefendi, hani “Dünya lideriyim.” diyen beyefendi vatandaşına IBAN numarası verdi, kendinin, şahsının IBAN numarasını verdi ve vatandaşından para istedi arkadaşlar. Ya, düşünebiliyor musunuz, sarayda oturan kirada oturan, o sıvasız evlerde oturan vatandaşından para istiyor. 1.000 odalı sarayda oturuyor bakın, yetmiyor, Marmaris’te hâlâ 300 odalı yazlık saray inşaatı tam gaz devam ediyor, haberini aldık. Van Ahlat’taki saray inşaatı devam ediyor, Marmaris’te denizde yüzmesi için bir yüzen saray inşaatı devam ediyor, beyefendinin 14 tane uçağı daha duruyor orada, 1 tanesini bile satmadı, yetmedi geçen, hafta 14 tane daha lüks araba kiralamış beyefendi. Düşünebiliyor musunuz? Bir Cumhurbaşkanı vatandaşından fedakârlık isterken önce ne yapar? “Ben yazlık saray inşaatını durdurdum.” der, “Yüzen saray istemiyorum.” der, “14 tane uçağımın bari 13 tanesini satıyorum.” der, “Lüksten, şatafattan vazgeçiyorum.” der, önce kendi tasarruf eder, sonra kendi vatandaşından fedakârlık bekleyecekken maalesef arkadaşlar hiçbirinden vazgeçmiyor, tercihlerinden vazgeçmiyor ve vatandaşımızdan, kirada oturan vatandaşımızdan, sarayda oturan bir Cumhurbaşkanı para bekliyor arkadaşlar. İşte, budur vicdansızlık.

Başka ne tercihi var Sayın Cumhurbaşkanının? Yandaşlarına akan kaynaktan asla vazgeçmiyor; bütçeden on milyarlarca lira 5 yandaş müteahhidine akmaya devam ediyor, vatandaşının geçmediği köprülerin, geçmediği tünellerin parası yandaşlara akmaya devam ediyor; bunlardan vazgeçmiyor.

Başka neden vazgeçmiyor? Güvenlikçi harcamalardan vazgeçmiyor. Bütçede 200 milyar TL güvenlikçi harcamalara gidiyor arkadaşlar. Ya, toplumsal barışı sağlayabilsek, Suriye’deki, Libya’daki maceralardan vazgeçsek bu 200 milyar TL’nin yarısıyla bütün güvenliğimizi sağlayabiliriz ama maalesef “Ben istibdat rejimi kuracağım.” diyor ve güvenlikçi harcamalardan vazgeçmiyor. İşte, bunlardan vazgeçsek arkadaşlar, 200 milyar TL’ye yakın bir tasarruf elde edebiliriz ve bu 200 milyar TL edeceğimiz tasarrufla da bütün vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını güvence altına alabiliriz. Bakın, biz ne öneriyoruz arkadaşlar? Bakın, sosyal paket olarak ne çıktı? Tayyip Erdoğan “2 milyon aileye -o da tek seferliğine- bin TL ödeyeceğim." dedi. Vatandaşlar PTT kuyruğunun önünde sıraya girdiler, orada birbirlerine corona bulaştırdılar.

Değerli arkadaşlar, hadi nisan ayında bin lira verdiniz o 2 milyon vatandaşa. Mayıs ayında o vatandaşlar taş mı yiyecek? Niye tek seferliğine bin lira veriyorsunuz, sonra niye bin lira veriyorsunuz? Açlık sınırı 2.400 TL iken vatandaşa bin lira verilir mi, o da tek seferliğine verilir mi? İşte böyle bir vicdansızlıkla karşı karşıyayız.

Bizim önerimiz, 20 milyon haneye, bakın, 20 milyon haneye her ay açlık sınırının üzerinde, 2.500 TL doğrudan gelir desteği sağlanması. Diyeceksiniz ki “Kaynak nerede?” Anlattım işte, kaynak burada. Saraylardan vazgeçin, yandaşlara aktarmaktan vazgeçin, silahlardan vazgeçin, kaynak var. 20 milyon haneye 2.500 TL versek aylık 50 milyar yapar, dört ay bunu versek 200 milyar yapar. Saraydan, silahtan, yandaştan vazgeçsen 200 milyar TL kaynak var ama bu tercihlerden vazgeçmiyor.

Geçen torba yasa böyleydi arkadaşlar, yeni bir torba yasa daha geldi güya ekonomimizi güvence altına alacak. Biz de heyecanla bekliyorduk “Saraydan ne gelecek?” diye. Mehmet Muş saraya gitti, saraydan torbayı Plan ve Bütçe Komisyonumuza getirdi arkadaşlar. Güya vekiller yasaları yapacaktı, yok öyle bir şey. İlk önce 62 maddeyle geldi, bakın, 62 maddeyle gelen torbada ne vardı biliyor musunuz? Yalnızca sağlımızı tehdit etmiyor bu iktidar, yalnızca işimizi aşımızı tehdit etmiyor, bu dönemi bir fırsata çevirmek istiyor, bütün özgürlük kanallarımızı da kapatmak istiyor; WhatsApp’ı, Twitter’ı, Facebook’u, Instagram’ı kapatacak bir düzenlemeyle karşımıza çıktı. Bütün bunların serverlarını Türkiye’ye getirmeyi vaaz veren bir yasa maddesini getirdi, “Eğer getirmezseniz sizi kapatacağım." dedi. Yaptığımız muhalefetle bu madde çekildi ama biz niyeti görmüş olduk. Cumhurbaşkanı WhatsApp’ı kapatmak istiyor, Twitter’ı, Facebook’u, Instagram’ı kapatmak istiyor; Çin’deki modeli getirmek istiyor, onun sarayının Twitter’ına, sarayının WhatsApp’ına mahkûm olalım istiyor. Böyle bir düzenlemeyle karşımıza geldi, şimdilik bu madde çekildi ama görürsünüz, maalesef göreceğiz, eğer yeterli kamuoyu basıncı olmazsa ilk fırsatta bunu yeniden deneyecektir.

Başka ne var yeni torbada arkadaşlar? Biz iki aydır aynı şeyi söylüyoruz, Cumhurbaşkanı “İşten çıkarmalar yasaklanacak." diyor. E, güzel, biz de aynı şeyi söylüyoruz, işten çıkarmalar yasaklansın ama bunu söylemek için çok geç kaldınız, zaten çıkaran çıkardı. Milyonlarca işveren, yüz binlerce iş yeri kapatıldı ve milyonlarca insanımız işsiz kaldı zaten. Bu yasa yürürlüğe girdikten sonra işten çıkarmalar yasaklanacak. Arkadaşlar, zaten işten çıkaranlar çıkardı. Bu saatten sonra çıkarmayı yasaklasan ne olacak? Ama yok, “Şimdi yasakladım.” diyor. Güzel, bu anlamda nereden dönerse kârdır.

Peki, bunun yanında ne getiriyor? Ücretsiz izin getiriyor arkadaşlar. Düşünün, bir iş yerinin 100 çalışanı var, patrona diyor ki: “Sen, işçilerini bordronda tut ama bütün işçilerini ücretsiz izne çıkarabilirsin.” Böyle bir vicdansız maddeyle karşı karşıyayız.

Peki, ücretsiz izne çıkarıyor. Patron ne ödeyecek? Sıfır lira arkadaşlar, 5 kuruş işçisine ödemeyecek. Peki, bu ücretsiz izne çıkarılanlara devlet ne ödeyecek? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan 1.170 TL ödeyecek arkadaşlar, 1.170 TL. Güne vursanız ne yapıyor? Günlük 39 TL. Peki, 3 öğün var ya günde, 1 öğüne vursanız ne yapıyor? 13 TL arkadaşlar yani 5 kişilik bir aile 1 öğünde 13 TL’yle geçinecek.

Bakın, çay simit hesabı vardı ya, Sayın Grup Başkan Vekili de -AK PARTİ Grup Başkan Vekili- bunu dillendirmişti. Bugün, çay 2 lira, simit 2 lira. Bir vatandaşımız 5 kişilik ailesiyle yalnızca çay içip simit yemeye kalksa 1 öğünde 20 lira yapar. İşte, çay ve simidi bile vatandaşımıza hak görmeyen vicdansız bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, biz ne önerdik? Bu vatandaşlarımıza asgari olarak açlık sınırının üzerinde 2.500 TL doğrudan gelir desteği verilmesini önerdik.

Değerli arkadaşlar, bakın, 29 milyon çalışanımız var, vardı. Bunun 9 milyonu kayıt dışı çalışıyordu. Peki, bu kayıt dışı çalışan işçilere dair bu torba yasada herhangi bir tedbir var mı? Yok arkadaşlar. Kayıt dışı çalışan işçilerin, şu anda, maalesef gelirleri sıfırlanmış durumda ve 25 kuruşluk bir tedbir bu torba yasada yok. Kayıtlı çalışan işçiler de ücretsiz izne çıkarılacak ve 1.170 TL’ye talim etmeye başlayacak arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, çok büyük bir hata yapıyorsunuz. Bakın, eğer ki dar gelirliyi gelirle buluşturmazsanız yani dar gelirli gelirini kaybederse tüketim de yapamaz, vatandaş tüketim yapmazsa üretim de yapılamaz, üretim yapılamazsa yatırımlar da yapılamaz ve ekonomimiz çöker arkadaşlar. Bakın, artık bütün dünya sosyal politikaları konuşuyor; dar gelirliyi korumayı konuşuyor, tüketiciyi korumayı konuşuyor. O, gelirini kaybederse bütün ekonomik sistem çöker ama sarayın derdi ne? Sarayını korumak, yazlık saraya devam etmek, yandaşlarını korumak, kendi ekonomik sistemini korumak; maalesef.

Değerli arkadaşlar, bakın “kısa çalışma ödeneği” diye bir ödenek getirildi bir önceki düzenlemede. Bundan bir örnek vereceğim: Diyelim ki 5 bin lira maaş alan bir işçi o son üç yılda 450 gün çalışma şartını yerine getirmişse -diyelim ki brüt 5 bin lira, net 4 bin lira alıyor- kısa çalışma ödeneğiyle bunun yüzde 60’ı olan 3 bin lirayı almaya devam edecek; nispeten iyi bir düzenleme ama arkadaşlar, 449 gün çalışmışsa bir işçi arkadaşı -bakın, 450 gün çalışan 3 bin lira alacak- o ne alacak? Ücretsiz izne çıkarılıp 1.170 lira alacak. İşte, böyle bir adaletsiz düzenlemeyle karşı karşıyayız. Bizim önerimiz ne? Bu olağanüstü dönemde, gün şartı aranmadan, bütün işçilerin ücretli izne çıkarılması ve onlara asgari olarak 2.500 TL doğrudan gelir desteğinin sağlanması. Arkadaşlar, aksi takdirde ekonomimiz çöker; vatandaşın ekonomisi çökerse ülkenin de ekonomisi çöker.

Değerli arkadaşlar, saray neden bu kadar cimri? Ben çok düşündüm bunun üzerine biliyor musunuz, sizin de düşünmenizi istiyorum. İşsizlik Sigortası Fonu’nda 135 milyar lira kaynak var. Şimdi, arkadaşlar, bu getirilen torbayla işçiye aylık 5-6 milyar lira ödeme yapmayı planlıyorlar. Düşünün, böyle olağanüstü bir dönemde dahi işçinin parasını işçiye vermiyor ve ayda 5 milyar lira ödenek çıkarıyorlar. Normalde, İşsizlik Sigortası Fonu’nu seferber etmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz ama cimri davranıyorlar. Neden olduğunu düşündüm ve cevabını da bu torba yasada buldum. Bakın, Varlık Fonuyla ilgili bir düzenleme var bu yasada arkadaşlar, Varlık Fonu. Ne diyor, biliyor musunuz? “Varlık Fonu büyük şirketleri kurtarabilir, hani, batmış büyük şirketler varsa onları da ben stratejik görürsem onları kurtarabilir.” diyor. Bende jeton düştü arkadaşlar. Hani, Cengiz, Kolin, Limak, Kalyon, Rönesans var ya sarayın müteahhitleri, bunlar sarayın talimatıyla ve beraberce yatırımlar yaptılar ya; köprü, otoyol ve üçüncü havalimanını yaptılar ya, İstanbul Havalimanı’nı, İstanbul Havalimanı battı arkadaşlar. Her yıl 1 milyar eurodan fazla para ödemesi gerekiyor hazineye, ödeyemeyecek çünkü 200 milyon yolcu hedeflemişti, 20 milyon yolcu bile o havalimanından uçmayacak. Ne diyor bu yatırımcılar: “Sayın Cumhurbaşkanı biz battık, sen bu havalimanını bizden al." Kim alacak? İşte, işçinin parasıyla, işsizlik sigortasının parasıyla Varlık Fonu alacak arkadaşlar. Böyle bir vicdansız düzenlemeyle karşı karşıyayız. İşçinin parasını işçiye vermeyip işte yandaş sermayeyi kurtaran bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Bu düzenlemeye ben cevaz vermeyeceğinizi düşünmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ekonomide çarkları ne çevirir? Güven çevirir, güven. Eğer ki bir iktidara güven varsa, bir ülkenin kurumlarına güven varsa, meclisine, yargısına güven varsa o ülkede çarklar döner. Ama eğer ki bir ülkede irade tek adamın ve onun damadının elindeyse o ülkeye kimse güvenmez. Tek adam eğer ki mahkemelere talimat veriyorsa, tek adam eğer ki meclislere fermanlar gönderip yalnızca o fermanlara mühür basılması talimatını veriyorsa o ülkeye kimse güvenmez. Bir ülkede eğer ki vatandaşlar özgürce “tweet” atamıyorsa, özgürce konuşamıyorsa o ülkeye kimse güvenmez. Bakın, yılbaşından bu zamana Türkiye’den 8 milyar dolar kaynak çıktı. Sürekli kan kaybediyoruz arkadaşlar. Merkez Bankasının kaynakları eriyor, neredeyse bitmek üzere. O yüzden de dolar sürekli yukarı çıkıyor. Merkez Bankasının rezervleri eriyor, yabancılar arkasına bakmadan kaçıyor çünkü güvenmiyorlar ve maalesef rezervlerimiz eriyor. Güven olmayan bir ülkeye ne içeride ne dışarıda kimse yatırım yapmıyor. Bakın, vatandaşlarımızın tasarruflarının yüzde 55’i dolarda duruyor arkadaşlar. Düşünün, kendi vatandaşımız bile kendi paramıza güvenmiyor, Amerika’nın dolarına güveniyor. İşte o yüzden, arkadaşlar, istediğiniz kadar debelenin, istediğiniz kadar böyle vicdansız yasalar geçirin, eğer ki bir ülkenin parlamentosu devrede değilse, yapısal reformları ortaya koyamıyorsa, yalnızca sarayın fermanlarıyla iş yapıyorsa o ülke yoksulluğa, sefalete mahkûmdur.

“Başkanlık sistemini getireceğiz, Türkiye uçacak.” dediniz, Türkiye çakıldı. Maalesef, bütün ülkeler tedbirlerini alırken biz bu konuda tedbirler alamıyoruz çünkü kaynakları tükettiniz. Devletler bugünler için vardır arkadaşlar. Bakın, Almanya iyi günlerde tasarruf etti, değil mi? Tasarruf etti, paralarını saraya harcamadı, yandaşlara harcamadı, silahlara harcamadı, tasarruf etti ve bugün, vatandaşlarının hesabına para yatırıyor arkadaşlar, “Sen evde otur, bütün temel ihtiyaçların benim güvencemde.” diyor. Kanada bunu yapıyor; Amerika bunu yapıyor; Fransa, İspanya, İtalya bunu yapıyor; pek çok Uzak Doğu devleti de bunu yapıyor, Malezya, Singapur da bunu yapıyor arkadaşlar, yalnızca Avrupa, Amerika değil. Ama biz ne yapıyoruz? Vatandaşımıza IBAN numarası veriyoruz. Bu saray rejimiyle bu ekonominin sürmeyeceği belli.

Bugünlerde konuşuyorsunuz, ne diyorsunuz? Diyorsunuz ki: “Meclisi kapatalım.” Niye? “Çünkü zaten gerek yok. Saraya yetkiyi verdik, o gerekli kararları alacak.” Arkadaşlar, böyle şartlarda bir Meclis gece gündüz çalışmalı. Bakın, sağlık emekçileri çalışıyorlar, canları pahasına çalışıyorlar. Bakın, fabrikalarda işçiler çalışıyorlar, canları pahasına çalışıyorlar. Bir ülkenin meclisi de ve bir ülkenin milletinin vekilleri de burada vatandaşı için gece gündüz çalışmalı; gece gündüz acil alınması gereken ekonomik ve sosyal tedbirleri, sağlıkla ilgili tedbirleri konuşabilmeli, bununla ilgili yasalar çıkarmalı; Cumhurbaşkanının gönderdiği fermanlar dışında reformlar yapmalı ama maalesef, Meclisimiz sarayın bir noterine çevrilmek isteniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Hep beraber bununla ilgili bir tepki veremezsek, sarayın noteri olmaktan çıkamazsak hem huzurumuzu kaybedeceğiz hem refahımızı kaybedeceğiz hem de sağlığımızı kaybedeceğiz arkadaşlar. Hep beraber kaybediyoruz ama bu girdaptan çıkmak için hâlâ şansımız var. Hep beraber bu Meclisi açık tutalım ve gerekli reformları, gerekli tedbirleri alalım diyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel kürsüden konuşan hatibin söylediklerini hakikaten hayretle dinledim. Hayalî bir konuşma, kendi kafasında kendine göre bir tasavvur oluşturmuş, ona göre kendince cevaplar veriyor ama hep aslında bildik ezberleri tekrarlıyor.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Allah Allah!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Daha önceki konuşmasına baksanız sayın hatibin, aynısını tekrarladığını görürsünüz. Hakikaten, bahsettiği, devlete ve millete ait olan araç gereçler ve mekânlar hiçbir şahsa ait değildir.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ne devleti ya?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Nasıl değildir?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiçbir şahıs onda tasarrufta bulunamaz. Devletin ve milletin malıdır o bahsettiği konular.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sahra hastanesi yapın, sarayı sahra hastanesi yapın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı zamanda, hakikaten, asıl vicdansızlık gerçekleri çarpıtmaktır, gerçek olmayan şeyleri iddia etmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

TUMA ÇELİK (Mardin) – O kadar evsiz var, onları oraya alalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Türkiye Cumhuriyeti devleti, Sayın Cumhurbaşkanımızın yönetiminde, sosyal devletin en güzel örneklerini bütün dünyaya sunmaktadır.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Kesin her yeri güzeldir(!) Sahra hastanesi nerede?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dün alınan karar gereğince, Cumhurbaşkanımızın yayınladığı karar gereğince, 83 milyon insanımızın tamamı Covid-19’la ilgili tedavi noktasında sosyal güvenceye, ücretsiz bir şekilde tedavi altına alınma imkânına kavuşmuştur. Bu biraz evvel bahsedilen -Kanada’ydı, vesaireydi- Amerika’ya baktığımızda 34 bin dolara ancak muayene olabiliyor ve tedavi görebiliyorken Türkiye’de bir kuruş para vermiyorsunuz. Bunu Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün vatandaşları için, elhamdülillah, ödüyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

NURAN İMİR (Şırnak) - Para veriyor mu, para?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla, dünyanın en demokratik ve sosyal devletlerine, bütün insanlığa bir kutup yıldızı gibi örnek teşkil edecek şekilde büyük bir yönetim, yönetişim biçimini ortaya koyan bu devletle övünmeniz lazım ama başka bazı yurt dışındaki şatolardan emir alanlar bunu anlama kabiliyetine maalesef sahip değillerdir.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Bir yerden bir daha emir alırsınız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz ancak milletimizden emir alırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz asla milletimizin emrinden çıkmayız.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sarayı tasvip etmiyoruz. Sarayı beğenmek zorunda değiliz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bize göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bizim bütün politikalarımız millî ve yerli politikalardır, kendine yeten politikalardır. Biz IMF’ye de muhtaç olmadık ve olmayacağız. Dünyada IMF’nin kapısına başvurmayan, elhamdülüllah, neredeyse bir iki ülkeden bir tanesi de Türkiye’dir. Bu, Türkiye’nin gücünü göstermektedir.

Biz bize yeteriz diyorum, teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, “Hayalî bir konuşma.” dedi Sayın Grup Başkan Vekili, gerçekleri çarpıtmakla suçladı. İç Tüzük 69’a göre sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Söz hakkı vereceğim, önce Sayın Oluç konuşsun.

61.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi hatibimiz zaten bu “hayalî konuşma” lafı üzerinden cevap verecektir fakat ben bir şeye özellikle değinmek istiyorum. Şimdi, elbette ki iddia şöyle bir şey değil: Bu sözü edilen saraylar, uçaklar gibi konularla ilgili, bu sarayların tapusu sizin Genel Başkanınızın üzerindedir demiyoruz ki, öyle bir iddiamız elbette ki yok fakat mesele şudur.

AHMET TAN (Kütahya) – Çok büyük erdem, çok büyük erdem(!)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mesele tapusunun olması değil, kullanım hakkı Cumhurbaşkanı olduğu sürece, kullanım hakkı onda olduğu için bizim de buna dair eleştirilerimizi yapma hakkımız vardır. Dolayısıyla, şimdi, kullanım hakkı onda olduğu için bu sarayların, bu tür kriz zamanlarında, toplum, bu pozisyonda olan kişilerin bu kullanım haklarından feragat etmelerini, bazı alanlarda tasarruf tedbirlerinin başını çekmelerini bekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yani bunlar çok doğal beklentilerdir ve halk bunu bekler, toplum da bekliyor zaten böyle şeyleri ama bunların hiçbiri yapılmıyor, tam tersine, bunlar devam ettirildiği için eleştiri hakkı da doğal olarak ortaya çıkıyor. Bunu bir söylemek istiyorum yani bu konuda bu tutum sürdüğü müddetçe de eleştiri hakkı kullanılacaktır elbette ki.

İkincisi, şunu da bir kez daha söylemiş olalım. Bakın, tek tek bunları tartışmak için, tabii, şimdi zamanımız da elverişli değil bu açıdan, başka zamanlarda da tartışmaya devam edeceğiz, bu salgın bitince de konuşacağız bunu. İlk aşamada alınmış olan tedbirlerin bazıları, işte, KDV, uçak biletleri, konaklama vergisi, konut kredisi faizleri vesaire gibi konuların coronavirüs salgınıyla hiçbir alakasının olmadığını da kayıtlara net olarak geçirmek lazım yani anlaşılmamıştı durumun vahameti ilk önlemlerde, dolayısıyla coronavirüs salgınının ne olduğu anlaşılmadığı için yanlış önlemler alınmıştı, onu da bir kez daha kayıtlara geçirmiş olalım.

Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkanım, 69’a göre söz talep ediyorum kürsüden efendim.

BAŞKAN – Hangi konuda?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hiçbir sataşma falan yok.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Gerçekleri çarpıttığımı iddia etti efendim, açık bir sataşmadır.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Hayalî, hayalî… Bak, kendi Grup Başkan Vekiliniz hayalî olduğunu söyledi zaten, ona ait değil.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Sen sabahtan beri iftira atıyorsun, yalan söylüyorsun ondan sonra kalkmış…

BAŞKAN – Yeni bir tartışmaya mahal vermeyelim.

Buyursunlar. (HDP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, Çankırı Milletvekili  Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Değerli arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekili “Hayalî bir konuşma.” dedi. Herhâlde Külliye’ye “Hayalî.” diyor. Bin odalı bir Külliye var, ona “Hayalî.” diyor herhâlde, öyle anlıyorum. Cumhurbaşkanı buna çok alınacaktır.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Milletin, milletin orası.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Siz “şahsına” dediniz de ben cevap vereceğim merak etmeyin.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, o Külliye’nin yani bin odalı sarayın günlük maliyeti kaç para biliyor musunuz? 5 milyon lira, 5 milyon lira.

AHMET TAN (Kütahya) – Ayıp, ayıp!

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Yalan söylüyorsun; nerede, nasıl hesaplıyorsun, hani rakamlar?

GARO PAYLAN (Devamla) - O 5 milyon lirayla -sizin verdiğiniz bin lirayı her gün 5 bin vatandaşımıza daha verebilirsiniz- 5 bin vatandaşımıza her gün dokunabilirsiniz o sarayı kapatırsanız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İftira atıyor.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, Marmaris’e gidin bakın Sayın Grup Başkan Vekili, yazlık saray inşaatı tam gaz devam ediyor, bu mu hayalî? Yazlık saray inşaatı devam etmiyor mu? Bu mu hayalî? Gidin, Van Ahlat’a bakın, Van Ahlat’ta bir saray daha inşa ediliyor, o da mı hayalî?

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Milletin, milletin. Bunları bilin artık.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Ne milleti ya?

GARO PAYLAN (Devamla) – Uçan 14 tane saray var, uçan, bunlar da mı hayalî? Sayın Cumhurbaşkanı bir cuma namazına gidiyor, 150 tane lüks arabayla gidiyor; bir yere gidiyor, tepede helikopterler, lüks arabalar, bunlar mı hayalî? Peki, Marmaris’te yapılan yüzen saray mı hayalî? Marmaris’te yüzen saray var ya, milyonlarca lira para aktarılıyor. Böyle olağanüstü bir dönemde bir Cumhurbaşkanı önce kendisi tasarruf eder, bütün bunlardan feragat eder, bunlardan vazgeçer ve buradan yapacağı tasarrufla on binlerce, yüz binlerce vatandaşımıza daha dokunur. Yandaşlara aktarılan kaynaklar mı hayalî? Bak, bütçemizden 25 milyar TL doğrudan 5 müteahhide aktarılıyor, bunlar mı hayalî? Bir damattan bir damada aktarılan silah paraları mı hayalî arkadaşlar?

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Zoruna mı gidiyor?

GARO PAYLAN (Devamla) – Bütün bunlar kaynaklarımızı heba ediyor. Olağanüstü bir dönemde bu tercihlerimizi değiştirmeliyiz ve tercihlerimizi vatandaşa doğrudan gelir desteği vermek üzere kurmalıyız. Sayın Cumhurbaşkanı, bunlar hayalî değil, Sayın Grup Başkan Vekili, bunlar hayalî değil, bunlar gerçek ama bunlar acı gerçekler.(HDP sıralarından alkışlar)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – İftira… İftira atıyorsun.

AHMET TAN (Kütahya) – Ayıp, ayıp!

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Akbaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Milletimiz her şeyi izliyor, kamuoyu kimin doğruyu, kimin yanlışı temsil ettiğini de görüyor. Hayalî sözlerinizi burada aynen tekrarlayarak ifade ettiniz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Nasıl hayalî ya? Bu mu hayalî?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - Ondan sonra da başka konulara girdiniz. “Bir damat bir başka damada silah paralarını yolluyor.” dediniz. Bak, bunların hepsi iftira, bunların hepsi iftira.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Aktarıyor, aktarıyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Arkadaşlar, Türkiye dünyanın en gelişmiş İHA’sını, SİHA’sını, TİHA’sını üretti.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kimler alıyor, kimler?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Akıncı İHA’sını üretti. Herhâlde, bu Akıncı İHA’nın üretilmesi nedeniyle bir rahatsızlığınız mı var? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Aynen, aynen.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Savaşa karşıyız. Eğitime harcayın, sağlığa harcayın.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Cebinizi dolduruyorsunuz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Teröristleri yok etmesi, Türkiye'nin millî çıkarlarını ortaya koyması, bütün yurt dışında da Türkiye'nin, 83 milyon insanın haklarını koruması rahatsız mı etti de silahlara atıf yaptınız?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hiç değil, hiç, hiç.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – O silahı üreten Selçuk Bayraktar’a helal olsun, onu doğuran anaya helal olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Neden? Çünkü Türkiye'nin millî çıkarlarını… Suriye’deki olayları hep beraber yaşadık, bunun ne kadar stratejik ve önemli olduğunu hep beraber müşahede ettik. Bu güzel imkânları veren, millete bu güzel hizmetleri sunan bütün bilim adamlarımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sarayları say, sarayları!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) - …sanayicilerimize, millî ve yerli üretimde bulunan bütün iş adamlarımıza selam olsun diyorum, helal olsun diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – İnsanlar çöpten ekmek topluyor ve siz saraylarla övünüyorsunuz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Allah aşkına, miting mi burası!

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Abdüllatif Şener.

Buyurunuz Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Coronavirüs, ilk ortaya çıktığı günden itibaren Türkiye’de yakından izlenmiştir ancak Hükûmet gerekli tedbirleri, önlemleri hem vaktiyle almamıştır hem de konuyu yanlış anlamıştır. Hepinizin bildiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanı daha mart ayının başında coronavirüsle ilgili ne gibi önlemler alındığını, Ukrayna uçağında kendisine soran gazetecilere, her sabah bir kaşık dut pekmezi almakla bu işi çözeceğini söylemiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok önemlidir…

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Daha sonra, 18 Mart tarihinde, bildiğiniz gibi Çankaya’da bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda yaptığı konuşmada da hâlâ Türkiye’de coronavirüs vakası ortaya çıktığı hâlde, ölümler başladığı ve vaka sayısı süratle artığı hâlde konuyu anlayamadığını ifade eden cümleler sarf etmiştir. Bu virüsün dünyayı sardığını, petrol fiyatları ve finans piyasaları nedeniyle Türkiye’nin müthiş bir avantaj içerisinde olduğunu söylemiştir. Daha bir hafta öncesine kadar Hazine ve Maliye Bakanı da 2020 yılı için yüzde 5’lik bir büyüme hedefini sürdürdüğümüzü ifade etmiştir. Ya vatandaşın gözüne bakarak bu Hükûmet kandırmaya çalışıyor veya olayın vahametini hâlâ anlayabilmiş değil. Çünkü Sayın Bakandan iki gün sonra IMF, tüm ülkelerle ilgili yayınladığı raporda Türkiye’nin 2020 yılında yüzde 5 küçüleceğini raporlamıştır.

Değerli arkadaşlar, olayı kavramakta, anlamakta zorluk çeken mevcut Hükûmet, tedbirlerinde, gerçekten, ben bilirim havası içerisinde ve etkisiz, işlevsiz paketlerle ve kanun teklifleriyle ülkeyi yormaktadır.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ilk günden itibaren Hükûmeti uyardık, öneriler sunduk. Böyle, tek bir akılla bir ülkenin problemlerinin değil, bir ailedeki problemlerin bile çözülemeyeceğini gösterdik ve dedik ki: Bakın, 2009’dan beri toplamadığınız Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayın, bu Konseyde, ziraat odaları birliklerinin temsilcileri, işçi ve işveren sendikalarının temsilcileri, odalar, borsalar, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle birlikte farklı meslek gruplarının ve sektörlerin de görüşlerini almak suretiyle bir konsensüs dairesinde kapsamlı ve her kesime hitap edecek, ülkemizin tamamını kavrayacak düzgün bir program hazırlayın. Ama, maalesef, Cumhuriyet Halk Partisinin sürekli yaptığı bu çağrılara rağmen mevcut Hükûmet kulağını kendisi dışında gelen seslere kapatmıştır.

Ana muhalefet partisiyle, muhalefet partileriyle hatta belediyelerle iş birliği hâlinde olması gereken Hükûmet, maalesef, her şeyi biz yaparız dercesine muhalefeti dinlememeye, belediyelerin bile yardım toplamasını engellemeye hatta aşevi faaliyetlerini bile yasaklamaya kalkmıştır. Bu mantık ve bu anlayışla bu sorunun çözülemeyeceğini, çözemeyeceğinizi bilmeniz gerekiyor.

Elbette biz, ülkemizde güzel şeyler olsun, sıkıntı anlarımızda doğru politikalar uygulansın, bu politikalar iktidarıyla, muhalefetiyle daha çok aklın, daha çok düşüncenin, daha çok önerinin bir araya geldiği programlar olsun isteriz, çözümün bu olduğuna da inanırız ama maalesef hem olayı anlamayan hem de laf dinlemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu pakette neler var, hızlıca özetleyeceğim. Bugünkü ortamı iktidarın kavramadığının en açık delillerinden biri de bu pakettir. Ne var içinde? İşte, bakıyoruz; ruhsatlar, izinler, borçlar, vergiler, kiralar üç ay erteleniyor.

Arkadaşlar, şu içinde bulunduğumuz durum, sıkıntıda bulunan vatandaşın birtakım yükümlülüklerini üç ay ertelemekle halledilebilecek bir iş değildir. Bu bakış açısı külliyen yanlıştır.

Başka? Bakın, TEDAŞ’ın özelleştirme nedeniyle alacaklarının devredilmiş olduğunu biliyoruz ve büyük bir vatandaş kitlesi açısından da bu büyük bir sıkıntı hâline gelmiştir. TEDAŞ borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşurken, bu konuları tartışırken Konya’dan Sulama Birlikleri Başkanı arıyor, Karapınar Ziraat Odası Başkanı arıyor “Bu, yapılandırmayla halledilecek iş değil.” diyor “Kangren olmuş, yüzdürülecek hâli de kalmamış. Niye bu ortamda ‘Şunları sildik’ demiyor bu Hükûmet?” diye soruyor.

Başka ne var burada? Derneklerin, odaların, sendikaların yasal toplantılarını üç ay erteliyor. Bu zaten fiilen kendilerinin de yapmayacağı toplantılar. Seyahat acentelerinin işletme belgelerinin devrine imkân sağlıyor. Devlet hastanelerini borca batırmış bu Hükûmet, bu borç batağından kendi hastanelerini, devletin hastanelerini kurtarmak için oraya kaynak aktarmayı bu teklifin içerisine yerleştirmiş vaziyette. İşte, sağlık durumu müsait olmayan, yaşlılık hâlinde olan, bakıma muhtaç kimselerin bakımevlerinde, bakım merkezlerinde kalmasıyla ilgili bazı sınırlamaları üç aylığına genişletiyor. Üç aydan sonra ne olacak? Üç ay sorunu çözüyor mu? Arkasından işçilerle ilgili bir düzenleme var, en çok tartışılması, konuşulması gereken maddelerden biri de budur. Üç madde hâlinde düzenlemiştir, işin özeti şu: Patrona, işverene diyor ki, “İşçilerin işine son verme -şimdiye kadar son verilenler bir kenarda- onları ücretsiz izne çıkar, ücretsiz izne çıkardıklarına da biz hükûmet olarak günlük 39 lira para vereceğiz.” Yani, 39 lira vermekle neyi çözeceksiniz değerli arkadaşlar? Halka, sıkıntı içerisinde olan insanımıza bu paketin içerisinde ne vardır diye baktığınızda en dikkati çeken madde bu. Bu maddede de işini elinden alıyorsunuz, gönderiyorsunuz evine, maaşını vermiyorsunuz, onun yerine günlük 39 lira veriyorum diyorsunuz. Açlık sınırının altında bir paraya, işini elinden alarak mahkûm ediyorsunuz.

Burada “Hazine ve Maliye Bakanlığının bilişim sistemi bu coronada çökerse ne yapacağız?” maddesi var. Kardeşim çökertme sistemini, demek ki sen, Hazine ve Maliye Bakanlığının bilişim sistemini bile koruyabilecek önlemleri önceden almamışsın, mekanizmayı ona göre kurmamışsın, buraya düzenleme getiriyorsun.

Başka? Kaçaklıkla ilgili bir madde var.

Başka? Fiyatlara müdahaleyle ilgili düzenleme var. Piyasa ekonomisi tasfiye oluyor. Fiyat mekanizması kumanda ekonomisine dönüşüyor ve sermaye şirketlerinin kâr dağıtımına ve serbest yedek akçe dağıtımına müdahale var. Sermaye şirketlerinin yedek akçesine ne karışıyorsun, kâr dağıtımına ne karışıyorsun? Bırak, ihtiyacına göre kararını kendi alsın. Bu kâr dağıtmak, yedek akçe dağıtmak iyi bir şey değilse siz 2019’un, 2020’nin Merkez Bankası kârlarına, yedek akçelerine niye el koydunuz? Kendiniz için başka bir şey yapıyorsunuz, piyasadaki özel şirketlere başka bir yasal düzenleme yapıyorsunuz. Ve hepsinden önemlisi 2 madde hâlinde de Türkiye Varlık Fonunun yandaş şirket sahiplerini kurtarmasıyla ilgili düzenleme yapılmıştır, açık ifadesi de budur.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gerek 18 Mart tarihli Ekonomik
İstikrar Kalkanı Paketi dedikleri veya bu isimle açıkladıkları program gerekse bu kanun teklifi coronavirüs nedeniyle Türkiye’de ortaya çıkan ekonomik ve sosyal problemleri, mevcut iktidarın hiç anlamadığını göstermektedir. Bir kere değerli arkadaşlar, piyasada korkunç bir talep daralması var. Talep daralması demek üretimi de vurur, ticaret sektörünü de vurur; esnafı da vurur, çiftçiyi de vurur. Bütün sektörleri sıkıştıran korkunç bir talep daralmasının olduğu bir ortamda ekonominin nereye doğru gittiğini iyi görmek, ona göre de ciddi ve anlaşılır, herkesi kapsayacak bir paket hazırlamak lazım.

Cumhuriyet Halk Partisinin önerileri arasında vardır, yıllardır söyler; aile sigortasını getirin, bütün ailelerin ekonomik olarak kendini güvencede hissedeceği bir sistemin bu ülkeye getirilmesi lazım, yerleştirilmesi lazım, kurulması lazım diye defalarca, yüzlerce kez söylediği hâlde Hükûmet bunu dikkate almamıştır, muhalefeti hiçbir zaman dinlememiştir. Bugün de günde 39 lira parayla vatandaşın derdine deva olmaya çalışmaktadır.

Bakın, şu ortamda kapanan iş yerleri ve işsizliklerle ilgili bir tahminde, tahminden de öte öngörüde bulunalım. Genelgeyle kapatılan iş yerleri var; kafeler, kahvehaneler, restoranlar, berberler, kuaförler, eğlence yerleri vesaire. Burada 270 bin firma var ve bu genelgelerle kapatılanlar nedeniyle yapılan hesaplamalar 1,9 milyon kişinin işsiz kaldığını gösteriyor. Başka? 65 yaş üstü ve 20 yaş altı sokağa çıkma yasağı var. Bakın, Türkiye’de size bağlı, Hükûmete bağlı bir birim olarak TÜİK’in verdiği rakamlara göre 5 ila 17 yaş grubu arasında çalışan 720 bin kişi var; 20 yaş altında demek ki 1 milyondan fazla insan var. 65 yaş üstü de işinde gücünde olan insanlar var. Bunların toplamının 1,4 milyon kişi olacağı hesaplanıyor. Her ne kadar, ortalığı dağıttıktan sonra her işte yaptığı gibi, yazbozla “İşi olanlar sokağa çıkma yasağı kapsamı dışına alınmıştır.” denilse bile telafi etmek zordur. Ama şunu biliyoruz: Her şeyden önce, bunlar dışında daralan talep nedeniyle de Türkiye’de ilave bir 2 milyon kişinin işsiz kaldığı tahmin edilmektedir. Kayıt dışı çalışanlar vesaire, bunları da bir tarafa bıraktığımız zaman 6-6,5 milyon insan şu bir aylık süre içerisinde bu ülkede işsiz kalmıştır. Zaten 2018’de ekonomiyi krize soktunuz. Bu kriz nedeniyle de 4,5 milyon işsiz devralmıştık. Toplarsanız, şu anda Türkiye’deki mevcut işsiz sayısı 11-12 milyon civarındadır. Değerli arkadaşlar, 11-12 milyon insanın işsiz olduğu bir ortamdan bahsediyoruz. Yani şu anda Türkiye'nin işsizliği korkunç düzeylere çıkmıştır, yüzde 30 işsizlik vardır. Peki, siz ne yaptınız? Bu işsizlerin derdine hangi devayı sundunuz? İşte, 2 milyon kişi başvurmuş, ücretsiz izne çıkarılan 2 milyon kişi başvurmuş, bunlara İşsizlik Fonu’ndan 700 bin kişisine ödemeler yapılmış, diğerlerine de yapılacakmış. Bir kısmına değişik ödemeler yaptınız, 2 milyon civarında da Fak-Fuk Fon’undan bir defaya mahsus olmak üzere verdiğiniz bin liradan bahsediyorsunuz, bunun sayısını artırabileceğinizi ifade ediyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bin lira dediğiniz bir haftada biter, çok tasarruflu kullansan on günde biter. Üç yüz elli beş gün ne yapacak bu vatandaş? Senede on gün için harcayacağı parayı verdiniz. Üç yüz altmış beş günden çık on günü, üç yüz elli beş gün kalır. Üç yüz elli beş gün açlığa mahkûm edeceğiniz yoksul, açlık sınırının altında yaşayan insanlara verdiğiniz bu bin lirayı “Sorunu çözdük.” diye ilan ediyorsunuz. Bu paketin içerisinde bu ülkedeki bu ekonomik tablonun iyiye dönüştürülmesi, bu krizden çıktıktan sonra da toparlanmasını sağlayacak hiçbir mekanizma yoktur. Bir kere, şunu bilmeniz lazım: Haydi, bu virüs kalktı ortadan, sağlık sorunları kalmadı diyelim, bu işsizlikle ilgili rakamlar, kapanan iş yerleriyle ilgili sorunlar uzunca bir süre devam edecektir düzgün önlemler alamadığınız sürece. Adam iş yerini kapatıyor, virüs bitti diye tekrar iş yerini kazanmasının kolay olduğunu düşünemezsiniz. Ve ortaya 11-12 milyon işsiz çıkmış, bunun, hem şu andaki hâliyle ilgili olarak hem de gelecekte tekrar işe girmesini sağlamaya yönelik olarak, kurgulanmış, hesabı kitabı yapılmış hiçbir program yok, hiçbir plan yok, hiçbir strateji yok; palyatif tedbirlerle ya 18 Mart bilmem ne kalkanı veya bugün görüştüğümüz gibi, coronavirüs nedeniyle ortaya çıkan sosyal, ekonomik önlemler diye bir paket, kanun teklifi.

Tekrar söylüyorum değerli arkadaşlar, bütün muhalefet partilerinin de görüşlerini almak suretiyle, bütün sosyal kesimlerin görüşlerini almak suretiyle, iktidar olarak, hükûmet olarak öncülük yapacaksınız, birlikteliği sağlayan kurullar, komisyonlar oluşturacaksınız, bütün partilerin görüşlerini alacaksınız ve ciddi önlemler geliştireceksiniz. Bununla olmaz, bununla netice alınmaz, alınması de mümkün değildir.

Bakın, kaynaklarla ilgili, yani “100 milyar liralık paket açıkladık.” demişlerdi, onun içinde 100 milyar yok zaten ama 100 milyar dediğiniz işte, 15 milyar dolar civarında bir paradır. Bunun da hiçbir sadra şifa olmayacağı açıktır.

İşsizlik Fon’unda 132 milyar var, bugünkü paket herhâlde bir 5-10 milyarı ancak buradan alınacağını gösteriyor. E, diğerini ne yaptınız, yok mu ettiniz, yoksa buharlaştı mı? Niye böyle çekingen davranıyorsunuz? Veya işsizlere, yoksullara derdine deva olacak bir kaynak aktarmaktan niye imtina ediyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Yoksa özel kolladığınız, gözettiğiniz kaynakları aktarmayı düşündüğünüz yerler mi var? Kamu-özel iş birliği nedeniyle ödeme garantili bir ton iş var; köprüler, havayolları, şehir hastaneleri vesaire. Bunun için bütçeye koyduğunuz parayı ne yapmayı düşünüyorsunuz? 2 katına mı çıkarmayı düşünüyorsunuz Çünkü ödeme garantisi artmış oldu yollar işlemediği için, havaalanları işlemediği İçin? Yoksa buradaki parayı çiftçiye, esnafa, iş yeri kapanan insanlara, yoksullara, işsizlere vermeyi mi düşünüyorsunuz? Ama hiç cömert davranmadığınız, buradaki kaynakları bir yerlere harcamayı düşündüğünüz belli. Dış kaynak kullanmayız diyorsunuz. Hani şu Katar Emiri’nden 600 milyon dolarlık hediye uçak almıştı Sayın Cumhurbaşkanı kendi açıklamasıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Peki, bu Katar bu kadar cömert de niye keseyi hiç bu corona için, Türkiye için açmıyor acaba? Özel uçak hediye etmesini bekleyene kadar biraz başka finansmanlar sağlasın. Bu o kadar ciddi bir mesele ki değerli arkadaşlar, ülkedeki insanımızı açlığa mahkûm etmemek için, evinde açlıktan ölüme mahkûm etmemek için, gerekirse Sayın Cumhurbaşkanının bütün uçaklarını ve sarayını da satması gerekir diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’in görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel konuşan Sayın Hatip “Özel olarak koruduğunuz kesimler mi var?” dedi. Ona cevaben, sadece sayın konuşmacının sorusuna ithafen… Evet, özel olarak koruduğumuz kesimlerimiz var: İşçilerimiz, çiftçilerimiz, sanayicilerimiz, emeklilerimiz…(CHP sıralarından gülüşmeler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Tabii! Tabii!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - …velhasıl toplumun tüm kesimi bizim için özeldir ve özel olarak onların hizmetinde olmaya devam edeceğiz arkadaşlar.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, şahısları adına ilk söz, Manisa Milletvekilimiz Sayın Uğur Aydemir konuşacak.

Sayın Aydemir, buyursunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlarken coronavirüs salgını nedeniyle hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yine, virüs nedeniyle tedavi gören tüm vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Evet, sayın milletvekilleri, tüm dünyayı etkisi altında alan coronavirüsü iki açıdan değerlendirmek lazım: Bir, sağlık açısından, bir de ekonomik ve sosyal açıdan.

Her birimiz tüm dünyayı birlikte takip ediyoruz. Birçok gelişmiş ülke sağlık altyapılarının yetersiz olması nedeniyle yüksek ücretlere rağmen vatandaşlarına coronavirüs tedavisi hizmeti sunmakta aciz kalmışlardır. Her gün haberlerde baktığımızda, Avrupa’da coronavirüs hastalarının -yollarda, parklarda- cebinde parası olsa dahi hastaneye gidemediğini, hastanelerde yer olmadığını ve tedavi imkânlarına ulaşamadıklarını ibretle görüyoruz. Hâlbuki, Türkiye’ye baktığımızda ne görüyoruz? “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanımız bu sözü kendisine düstur edinmiş ve iktidara geldiği günden itibaren “Sağlık birinci önceliğimiz.” demiş ve sağlıkta Türkiye’yi, değerli kardeşlerim, âdeta dünyanın bir numarası hâline getirmiştir. Bugün, Türkiye sağlık açısından altyapısını tamamlamış ve bütün hastanelerini tıbbî cihazlarla donatmış, yetişmiş personeliyle beraber, hastanelerde doktorlarıyla, hemşiresiyle, tıbbî sekreteriyle, cihazlarıyla birlikte bütün 83 milyonun âdeta hizmetine sunmuş vaziyetteyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii ki bu ülkede kim bir çivi çaktıysa teşekkürü borç biliyoruz, İşsizlik Fonu’nu kim kurduysa tabii ki teşekkür edelim geriye dönüp. Ama bugüne bakıp da sağlıkta geldiğimiz noktayı görüp de teşekkür etmezsek biraz Cumhurbaşkanımıza haksızlık etmiş oluruz kanaatindeyiz. Tabii ki bugünü görelim, tabii ki sağlıkta teşekkür edelim ama dönüp biz de teşekkürde cimrilik yapmıyoruz ama sizlerden de bu teşekkürü bekliyoruz. Sağlıkta, Türkiye’nin geldiği bu noktaya hakikaten dünya parmak ısırırken, dünya Türkiye’yi örnek gösterirken ama kimi konuşmacıların, özellikle sağlıktaki gelinen bu noktaya değinmeden konuşmalarını bitirdiklerini maalesef gördük. Evet, ben buradan bir kez daha çok kıymetli Cumhurbaşkanımıza, Türkiye’yi sağlıkta bu noktaya getirdiği için -paran olsa ne yazar değerli kardeşlerim Avrupa’da olduğu gibi- çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, coronavirüs Çin’de ilk çıktığı andan itibaren, hatta çıkmadan önce, Sağlık Bakanımız, Hükûmetimiz bütün tedbirlerini almışlar ve baktığımızda, bugün coronavirüsle mücadelede başta Sağlık Bakanımız olmak üzere, bütün sağlık ekibimiz, sağlık personelimiz canla başla mücadele ediyorlar ve hamdolsun, Türkiye’de coronavirüsü yenmenin âdeta gururunu da, onurunu da yaşıyoruz. İnşallah, çok kayıp vermeden de bu mücadelenin üstesinden Türkiye gelecektir değerli kardeşlerim.

Değerli hemşehrilerim, hemşirelerimize, doktorlarımıza, hatta Vefa Sosyal Destek Hattı çalışanlarımıza, güvenlik güçlerimize buradan bir kez daha yürekten teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberlik içerisinde yürüttüğümüz bu mücadeleden her zaman -söylediğimiz gibi- zaferle çıkacağız inşallah.

Değerli milletvekilleri, şahsım ve 115 milletvekilimizle birlikte, hep birlikte bu kanun teklifimizi Meclisimize sunduk, Plan ve Bütçe Komisyonunda da çok güzel bir şekilde görüşmelerimizi yaptık. O kadar güzel başladık ki görüşmelere -hakikaten, burada çıkan konuşmacılardan da bekledim- bir uzlaşı sağladık. 18 maddenin belki birkaç tanesinde uzlaşı sağlamasak da büyük bir kısmında, en az 13-14 tanesinde uzlaşı sağladık. Bazı eksiklikler gördünüz, karşı çıktığınız bazı maddeler oldu ama değerli arkadaşlar, hakikaten, bu 18 maddenin, grubu bulunan bütün partilerle birlikte, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Başkanlığında bir torba yasa olarak mutfak çalışmasını yaptık ve bazı maddeler üzerinde titizlikle çalıştık, bazı maddeleri tekliften çıkarttık ama güzel bir teklif olarak da yüce Meclisin huzuruna getirdik.

Değerli kardeşlerim, bu teklifi verene kadar daha önce neler yaptık, tabii bunlara da bir bakmak istiyoruz. Şimdi, bazı konuşmacı arkadaşlarımız “Yüzde 1 uçak KDV’sini kaldırsanız ne olacak, kaldırmasanız ne olacak?” diye âdeta bugüne kadar yapmış olduğumuz düzenlemeleri görmezlikten geldi. Şimdi, tabii, yüzde 1 KDV’yi söylemeniz normal, onu da biz yaptık çünkü KDV’yi yüzde 1 oranına indirdik.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Uçakları uçurdunuz ama.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Ama gelir vergisi mükelleflerini mücbir sebep sayıp da nisan, mayıs, haziran beyannamelerini temmuz ayına ötelediğimizi, ödemelerini de altı ay ötelediğimizi söyleseniz ne olur, ne olur arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hiç öteleme diye bir şey yok, hepsi yalan.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bu gelir vergisi mükellefleri Türkiye’nin mükellefleri değil mi? Tamamını mücbir sebep sayıyoruz, tamamını. Sigorta primlerini de öteledik altı ay. Şimdi, yüzde 1 KDV tabii ki nasıl hatırınızda? Devamlı uçakla İstanbul’a gidip geldiğinden hatırlıyorsun herhâlde. Yüzde 1 KDV’yi hatırlıyorsunuz ama gelir vergisi mükelleflerinin sigorta primlerini ötelediğimizi, kurumlar vergisi mükelleflerinden de coronavirüsten sektörel bazda etkilenenleri ötelediğimizi de söylemenizi bekleriz.

Değerli arkadaşlar, başka ne yapmışız? Kredi Garanti Fonu’nu 50 milyara çıkarttık değerli arkadaşlar, 25 milyar lira genişlettik. Bu ne demek? 500 milyarlık kredi hacmi demektir. Kime gidiyor bu paralar?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yandaşlara...

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bizim esnafımıza gitmiyor mu?

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hayır, gitmiyor.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi “yandaşlar” diye laf geliyor. Evet, teşekkür ederim; pas atın, ben cevap vereyim, çok severim böyle şeyleri. Şimdi “yandaş” diyorsunuz. Az önce “Varlık Fonu’nu ‘Aman, yandım Allah, battım!’ diyenleri kurtarmak için kurdunuz.” diyen de, dün, konuşmasında “5 tane firmayı Tayyip Erdoğan bu Hükûmete yandaş yaptı, onları zengin yaptı.” diyen de sizsiniz, bugün gelip “Onlar battı.” diyen yine sizsiniz. Bu çelişki değil mi arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dün diyorsunuz “Kurtardınız.”, bugün diyorsunuz “Batırdınız.” Şimdi, sizi anlamak mümkün değil. Ama dün başka türlü konuşup bugün başka türlü mü konuşacağız?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Onlar paraları Man Adası’na götürdü; paralar Man Adası’nda.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Lütfen, yani, ne söylediğimizi bilmemiz lazım, ne konuştuğumuzu bilmemiz lazım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Panama’da, Panama’da.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi, 2 milyon kişiye bin lira para verdik, bunu küçümsüyorsunuz. “Ailelere ayda 500 bin lira para verelim.” diyorsunuz. Biz bin lira vermişiz “E niye verdiniz? Vermeyin.” diyorsunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bin lira yeter mi?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – 2 milyon 300 bin kişiye de yine bin lira vereceğiz, en düşük emekli aylığını 1.500 lira yaptık. Evet, esnaflarımıza T.C. kimlik numarasıyla beraber 25 bin lira kredi imkânı sağladık, yüzde 4,5 faizle. (CHP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlar, şimdi, yapılanları sayarak benim teklifime giremiyorum ama maalesef bunları da saymak zorundayım.

AHMET AKIN (Balıkesir) – Ya, keşke verse, vermiyorlar ki.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Geçmediğimiz köprülerin parasını kime veriyorsunuz?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Yalnız, vakitte yanlışlık var. Sayın Başkan, bana kaç dakika söz verdiniz?

BAŞKAN – Devam edelim efendim.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Hayır, yirmi dakika… Ben ona göre konuşmamı planlayacağım. Kaç dakika konuşuyorum ben?

BAŞKAN – On dakika.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Niye yani, niye on dakika konuşuyorum onu anlamadım? (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Şahıs adına efendim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sen şahsın adına konuşuyorsun, şahsın adına.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Hayır, niye böyle oluyor anlamıyorum yani?

Evet, değerli arkadaşlar, kanuna… Ben kendi konuşmamı yirmi dakikaya göre hazırladım Sayın Başkan, yirmi dakikaya göre hazırladığım için... (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Hesabını iyi yapacaksın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, torba teklifime geliyorum. Teklifimizde neler var bir bakalım.

BAŞKAN – Sayın Hatip, toparlayalım.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli kardeşlerim, hazine taşınmazlarına ait alacaklarını Hazine erteliyor, üç ay süreyle erteliyor. Detaylarına girmek istemiyorum, şimdi, tabii, sürede anlaşamıyoruz Başkanla. Evet, belediyelere imkânlar sağlıyoruz, Tabii ki belediyeler zor durumda, bunu da Hükûmetimiz gördüğü için, belediye ayrımı yapmaksızın… Yani belediye dediğimiz zaman değerli arkadaşlar, 83 milyon bizim vatandaşımız, bütün belediyeler de bizim belediyemiz. Ne a ne b ne c belediyesini ayıramayız, hepsi bizim belediyemiz. Belediyelerin gelir vergilerini, gelir vergisi tevkifatlarını, SSK primlerini üç ay süreyle öteliyoruz.

FEHMİ KÜPÇÜ (Bolu) – Yandaş mı bu! (CHP sıralarından gürültüler)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Üç ay süreyle öteliyoruz değerli kardeşlerim, artı İller Bankasından yapılan kesintileri yapmayacağız. Belediyelere kaynak oluşturmak için bunları yapıyoruz değerli kardeşlerim.

Evet, öğrenim kredisi borçlarına başvuru şartı aranmaksızın, herhangi bir zam veya faiz uygulanmadan üç ay süreyle öğrenci kredilerini de öteliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayalım Sayın Aydemir.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Daha yeni başladı Sayın Başkanım, maddelere devam, devam.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, bu miktar da ne kadar? 550 milyon lira.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ya, borcu erteliyorsunuz, silmiyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, tarım satış kooperatifleri birliklerinin 2020 yılı ve daha sonraki yıllara ilişkin DFİF kaynaklı kredi borçlarını faizsiz olarak birer yıl erteliyoruz. Şimdi, çiftçilerimizin yararlanacağı, özelleştirmeden dolayı 2013, 2014 yılından önce kalan TEDAŞ’a ait borçlarını, değerli kardeşlerim, yeniden yapılandırıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 75 bin çiftçimiz var, 75 bin çiftçimizin elektrik borcunu yapılandırmak…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ne kadar borcu var?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Yani bu, bu torbaya girdi diye suç mu arkadaşlar? Çiftçiler bizim vatandaşımız değil mi? Onlar da bizim vatandaşımız.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Toplam borcu ne kadar?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Üretim nerede? Tarım kredi kooperatifleri nerede?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – 75 bin abonenin 1 milyar 677 milyon borcunu yapılandırıyoruz.

Evet, sona gelelim, işsizlik. Ücretsiz izne gelelim arkadaşlar, herkesin değindiği ücretsiz izin.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ha, oraya gel!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, gelelim. Şimdi ücretsiz izin ne demek değerli arkadaşlar? 39,24 lira…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, bu çok önemli. Herkesin bilgilenmesi lazım.

BAŞKAN – Buyursunlar, buyursunlar.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi, ücretsiz izin ne demek değerli kardeşlerim? Bakınız, adam beş gün önce işe girmiş ve iş yeri de kapanacak; işveren işçisine maaş ödeyemeyecek, işten çıkartmak istiyor. İşçi çıktığı zaman ne kısa süreli ödemeden faydalanabiliyor ne İşsizlik Fonu’ndan faydalanabiliyor. Bu arkadaşımız çıkacak, bir lira para almayacak. Biz ne dedik? “Hiçbir hakka sahip olmasan dahi…” Bakın, “Hiçbir hakka sahip olmasan dahi, şartların tutmasa dahi, gel kardeşim. 39,24 lira, 1.177 lira parayı bu devlet sana ödeyecek.” dedik. Yani bunun kadar güzel…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Maşallah, maşallah.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, maşallah tabii, tebrik ediyorum, maşallah tabii. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugüne kadar Türkiye bunu gördü mü? Bugüne kadar Türkiye bunu gördü mü arkadaşlar? Kısa süreli çalışma ödeneği, “Efendim 39,24 lirayı nasıl buldunuz? Bu rakam nasıl denk geldi?” diyorsunuz. Bakınız, yıllar boyu asgari ücretle…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Telefon numaranızı verin de sizi arasın vatandaş.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, bakınız, 39,24’ü nasıl bulduğumuzu söylüyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Çay simit, çay simit…

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Yıllar boyu asgari ücretle çalışıp da işten çıktı arkadaş, işveren çıkardı işten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Şunu sesi açın da vatandaş duysun.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bu arkadaşımız İşsizlik Fonu’na gidip müracaat ettiğinde günde 39,24 lira para alıyor. O parayı, yani yıllardır asgari ücretle çalışan bir kişi nasıl para alacaksa İşsizlik Fonu’ndan, bu kardeşimize bu hakkı biz veriyoruz değerli kardeşim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz efendim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sen geçin o zaman o parayla!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bir selamlasın.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Sabaha kadar konuşsak yetmez yaptıklarımıza.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Kanun teklifini ben veriyorum, on dakika konuşuyorum, olacak şey değil.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Telefon numaranızı verin de vatandaş arasın sizi.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Telefon numarama gerek yok, ben anlatayım, siz anlatırsınız vatandaşlara.

BAŞKAN - Şahsı adına Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı konuşacaktır.

Buyursunlar Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Değerli Başkanım ve milletvekili arkadaşlarım; ben de öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Tüm dünyayı ve ülkemizi saran bir corona virüsü salgınıyla karşı karşıyayız. Corona virüsü salgınının ülkemizdeki ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması hakkında düzenlenmiş bulunan kanun teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi bir kez daha selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu salgının önce sağlıkla ilgili olumsuz sonuçları var malum. Bu salgın ülkemizde görüldüğü günden bu tarafa büyük bir özveriyle mücadele eden tüm sağlık çalışanlarımızı, doktorlarımızı, hemşirelerimizi, hasta bakıcılarımızı, sağlık sektöründe kim varsa hepsini öncelikle buradan saygıyla selamlıyorum çünkü onlar gerçekten bu sürecin kahramanları. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, değerli arkadaşlar, bu sürecin ekonomik sonuçları var. İşte, şu dakikalarda biz bu ekonomik sonuçlarıyla ilgili görüşmekteyiz. Şimdi, “ekonomik sonuçları” deyince, ne oldu değerli arkadaşlar? Bakın, bizim küçük esnaf dediğimiz iş yerleri var. Bugün, alınan kararla ülkemizde berberden tutun, kuaförüne, aşçısına, restoranına, kantinine, kadın kuaförüne, kıraathanesine, kafesine, düğün ve nişan yerlerine kadar, hepsi kapandı. Şimdi, buradaki vatandaşlarımız gerçek anlamda bir ekonomik sıkıntı yaşamakta. İşte, bununla ilgili, bir vatandaşımızın bugün sosyal medyaya yansıyan bir feryadı var, diyor ki “Bugün itibarıyla bir aydır iş yerimiz kapalı. Şahsım olarak yaşadığım ve eleştirilerim şu şekildedir: Çözüm odaklı olun lütfen. Kredi alamadık devletten, alan varsa yazsın. Özel bankalardan erteleme veya iyileştirme alamadık. Araç kredimiz gecikmede, her gün mesaj geliyor, ‘Satalım.’ diyoruz, kelepirci dolu ortalık. Elektrik faturası geliyor dükkân kapalıyken ve denk getirseler kesecekler veya 1,6 faiz… Kiram ödenmedi, çalışanımız için ödeme yapamadık. İşveren olarak bir destek göremedik, BAĞ-KUR’a, sigortaya borç işliyor, üç kuruşluk maske gelmedi. Ne aldım? Koskoca bir hiç. Ya siz?” İşte bu vatandaşımız diyor ki: “Tamam, sustum. Her şeyi devletten beklemiyoruz. Devletimiz de var olsun sonsuza kadar ama iyi ki ailemiz ve dostlarımız var. Lakin şunu da unutmamak da fayda var: Halk varsa devlet var, halk varsa hükûmet var.” İşte, vatandaşın feryadı bu arkadaşlar. Yani bugün, mücbir sebep nedeniyle iş yeri kapanmış esnafımız var, iş yokluğu nedeniyle iş yeri kapanmış esnafımız var. Şimdi, biraz önce bahsettim, mücbir sebep nedeniyle ve iş yokluğu nedeniyle iş yeri kapanan esnaf sıkıntıda. Yine, belirli saatlerde çalışmak zorunda bırakılan esnafımız sıkıntıda. Bu esnafımız ne istiyor değerli arkadaşlar? Diyor ki esnafımız: “Dükkânlarını genelgeyle ya da iş yokluğundan kapatmak zorunda olan esnafımıza, öncelikle, en az üç ay süreyle ya da salgın bitinceye kadar, geri ödemesiz, asgari ücret kadar nakit desteği sağlanmalı. Yine, bir yıl geri ödemesiz, beş yıl vadeli, mümkünse 50 bin TL faizsiz kredi desteği sağlanmalı. İş yeri kapalı olan esnaf ve sanatkârlarımıza kredi yardımı yapılmalı. Okulların tatil olması nedeniyle mağdur olan servisçi ve kantinci esnafımıza destek sağlanmalı. Şehir içi yüzde 50 kapasiteyle yolcu taşıyan otobüsçü, toplu taşıma esnafımıza ve çalışma günleri kısıtlanan taksici esnafımıza nakit desteği sağlanmalı. Esnafımızın elektrik, su ve doğal gaz faturalarının devlet tarafından sübvanse edilmesi ya da en az üç ay süreyle ertelenmesi beklenilmekte. SSK ve BAĞ-KUR primleri dükkânları kapalı olduğu sürece devlet tarafından karşılanmalı. Özel bankaların problem çıkarmadan esnafımıza destek sağlaması imkânı yaratılmalı.” İşte esnafımızın ve esnafın meslek odalarının iktidardan beklediği bunlar değerli arkadaşlar. Yani hamaset laflarıyla bu işler olmuyor.

Bakın, buraya çıkan iktidar mensubu arkadaşlarımız diyorlar ki: “Belediyeler de bizim belediyemiz.” Doğru, belediyeler de bizim belediyemiz ama bu, lafla, söylemekle olmuyor değerli arkadaşlar. Bakın, coronavirüs salgını yaşandıktan sonra belediyeler dâhil ciddi kampanyalar başlatıldı. İşsiz olan, iş yerini kapatan vatandaşlarımıza destek için kampanyalar başlatıldı. Ne yaptınız? İlk yaptığınız iş belediyelerin kampanyalarını durdurmak oldu. Hani hep beraberdik? Hani birlikteydik? Bu belediyeler bizim belediyemiz değil mi? Şimdi, belediyeler bu kampanyalarla ihtiyaç sahibi vatandaşa destek verecekti. Siz, önce onu önlediniz bu vesileyle. Şimdi, vatandaşımızın belediyelere yardım etmeye niyeti var ama iktidarın baskısından yardım edemez vaziyette.

Değerli arkadaşlar, bakın, 2/B ödemelerine erteleme getirildi. Bugün gün içerisinde çok sayıda çiftçi vatandaşımız bize ulaşmaya çalıştı. Diyor ki: “Tamam, nisan ayından bu tarafa 2/B ödemelerinin ötelenmesi doğrudur, iyidir. Peki, ya ekonomik nedenlerden dolayı bugüne kadar 3 taksitini geçirmiş ve bu nedenle 2/B hakkını kaybetmiş olan vatandaşımız ne yapacak?” Bu ülkede virüs nedeniyle ekonomik sıkıntı belki iki aydır var ama ülkede zaten ekonomik olarak yaşanan kriz uzun zamandır var. İşte, ekonominin yanlış yönetimi nedeniyle o vatandaşımız 2/B borcunu bugüne kadar ödeyemedi; ödeyemediği için, 3 taksiti geçirdiği için 2/B hakkını kaybeden vatandaşımız bulunmakta. Lütfen, onların sesine kulak verin diyorum ve 2/B hakkını kaybetmeyle karşı karşıya kalan “Ben bugün borcumu ödeyeceğim.” diyen bu vatandaşa o hakkını yeniden geriye teslim edelim değerli arkadaşlar; bu çok önemli.

Şimdi, bakın, bu düzenlemede özellikle belediyelerle ilgili birçok tahsilatın ötelenmesine dair düzenlemeler var. Tamam, belediyelerle ilgili, belediyelerin tahsil edecek olduğu bu ödemelerin ötelenmesini vatandaş yönünden baktığımızda doğru görüyoruz, peki ya belediyelerin durumu? İşte, biz belediyelerin de durumunu rahatlatacak, onları ekonomik olarak güçlendirecek doğru tedbirler almak zorundayız. Doğru tedbirler almalıyız ki bu ekonomik sıkıntıların yaşandığı dönemde belediyelerimiz daha rahat hizmet yapabilsin değerli arkadaşlar.

Şimdi, elektrikle ilgili birtakım ötelemelerden bahsedilmekte. Ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar: Bugün, hemen hemen her gün vatandaşımıza “Elektrik faturan gecikti.” diye gecikme mesajları ve kesme mesajları gelmekte. Yani hâlen bu “Elektrik borcu yatmadı.” diye elektriğinin kesilmesi tehlikesiyle vatandaş karşı karşıya.

Üniversite hastanelerinin borçlarının Hazine ve Maliye tarafından ödenmesi konusu. Destekliyoruz çünkü o hastaneler de bizim. Tıp fakülteleri, belli bir döneme kadar gerçekten ülkemizin yüz akıydı, çok önemli hastanelerdi ancak sizlerin yanlış politikaları nedeniyle, yanlış uygulamalarınız nedeniyle tıp fakülteleri bugün borç batağı içerisine düşürülmüştür. Özellikle, işte, böyle bir günde tıp fakültelerinin güçlü olmasının çok önemli olduğu ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

CAVİT ARI (Devamla) - Bu anlamda, her ne kadar geçici bir düzenleme de olsa tıp fakültelerinin özellikle yeniden güçlendirilmesi ve borçlarının Hazine ve Maliye tarafından üstlenilmesinin bu anlamda doğru olduğunu ifade edebilirim.

Değerli arkadaşlar, bu getirmiş olduğunuz ekonomik düzenlemeye esastan bakar isek aslında, hiçbir şey yok içinde, sadece ve sadece borçların üçer ay ötelendiğine dair ifadeler olduğunu görebiliriz, esaslı bir düzenleme olmadığını çok açık bir şekilde söylüyorum buradan. Vatandaşımız kendi derdine derman olunmasını beklemekte. Siz, esas, vatandaşın derdini çözecek öneriler, desteklemeler sağlayın. Esnafımız, çiftçimiz sizden bunu bekliyor.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım soru-cevaplara girmiştik biz, soru-cevabı atladınız.

BAŞKAN – Birinci bölüm 1 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyursunlar Sayın Erel.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, soru-cevap kısmına girmeyecek miyiz? Yasal anlamda bu, milletvekillerinin hakkı.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan kanun teklifinin birinci bölümü üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bozkurt amblemli Türk Metal Sendikasının kurucusu ve onursal başkanı, her zaman önceliği vatan olan, Türkiye sevdalısı, Türk milliyetçisi, Türk işçi hareketinin tarihinde çok önemli bir yere sahip olan, Ergenekon kumpasıyla ve FETÖ’cülerin tezgâhıyla haksız yere girdiği hapishanede çile dolduran, eziyet çeken ama davasından dönmeyen, Türklük davasının çile adamı, Türk Boyları Konfederasyonu kurucu başkanı Mustafa Özbek Hakk’a yürümüştür. Allah rahmet eylesin. Ailesinin ve sevenlerinin, Türk dünyasının başı sağ olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle sosyal ve ekonomik hayata ilişkin birtakım önlemler alınmaya çalışılmaktadır. Alınan önlemler geç kalmasına rağmen, eksik olmasına rağmen desteklediğimizi beyan etmek istiyorum ama keşke bu önlemler sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, işçi sendikalarının yani tüm toplum katmanlarının görüşleri alınarak hazırlansaydı; yine, böyle taksit taksit değil de toptan hazırlanarak yürürlüğe konulmuş olsaydı.

Metne baktığımızda, devlet, kendi tasarrufunda bulunan hazine taşınmazlarındaki ecrimisilleri 1/4/2020 tarihinden itibaren üç ay ertelemektedir. Yani bugün parası olmayan vatandaş üç ay sonra parayı nereden bulacak, bunu hiç düşünen yok. Erteleme yetmez, devlet altı ay süreyle ecrimisil hakkından vazgeçmelidir. Yine, devlet, millî parklardan, mesire alanlarından, orman yerlerinden alacaklarını üç ay ertelemektedir. Başta da söylediğim gibi, bu ertelemeler çözüm getirmez. Bu ertelemeler yerine, devlet, bu alacaklarından vazgeçmelidir.

Yine, belediyelerin, büyükşehir belediyelerinin ve kuruluşlarının gelir vergileri alınmamalı, sosyal güvenlik primleri üç ay boyunca devlet tarafından karşılanmalıdır. Geçirmekte olduğumuz zor günlerde belediyeler büyük masraflar yapmakta, vatandaşın derdine derman olmak adına bütçelerini aşmaktadır. Bunun çaresi de İller Bankasından belediyelere gönderilen paradan altı ay süreyle hiçbir kesinti yapılmaksınız bu paranın tamamının belediyelere ödenmesi, belediyelerin bir nebze de olsa nefes almasını beraberinde getirecektir.

Kanun metninde, şehir içi dolmuş ve halk otobüslerine belediyelerin destek sağlaması isteniyor ama şehirler arası otobüslere, kamyonculara bu kanun metninde herhangi bir menfaat, herhangi bir yarar sağlanmıyor. Oysa, bilindiği gibi, şehirler arası yolcu taşıyan otobüsler artık faaliyetlerini yapamamaktadır; taksitleri vardır, sigorta bedelleri vardır, ödenmesi gereken borçları vardır. Bu esnaf ve kamyoncu eesnafı çok zor durumdadır, onlar da çözüm beklemektedir. Temmuz ayı içerisinde ödenecek olan motorlu taşıtlar vergisi ticari araçlardan alınmamalıdır.

Yine, iş bulamayan üniversite mezunu öğrencilerimizin Kredi Yurtlar Kurumuna olan borçları tamamen silinmelidir. TEDAŞ’a olan borçlar yapılandırılmamalı, aksine, tamamen, bu borçlar ortadan kaldırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuaförde, taksiciye, bakkaldan kamyoncuya yüzlerce sektörde -berber, manav, terzi, kantin, düğün salonu, kahvehane, kafe, pastane, lokanta gibi- sayısı 2 milyonu aşan esnaflarımız tatil demeden, bayram demeden, yılbaşı demeden üç yüz altmış beş gün altı saat sokakları aydınlatır, sokakların sesi ve nefesi olur. Yeri gelir anahtarımızı, yeri gelir valizimizi onlara emanet ederiz, parası olmayan vatandaşlara bu esnaf arkadaşlarımız faizsiz bankacılık hizmeti sunarlar. Yani bunlar ekonominin temel ve köşe taşlarıdır.

Esnafımızın dükkânları kapalı, ışıkları sönük, yollar karanlık. Onların iş yerlerinin ışıklarının sönmesi demek evlerinin de ışıklarının sönmesi demektir. 500 bin iş yerinin ışığı şu anda yanmıyor. Şimdi, dolayısıyla 10 milyonluk bir nüfus olan esnafımızın evdeki ışıkları da hayalleri de geleceğe dair olan ümitleri de zifiri karanlıkta kaybolmaktadır. Bunlar, büyük para kazanan insanlar değildir. Bunlar, günlük kazanan, günlük harcayan ve günlük kazandığı paralarla hayatını devam ettiren insanlardır; birikimleri de yoktur. Bu nedenle, bu salgın bitinceye kadar, asgari ücret kadar karşılıksız ödeme beklemektedirler. Sosyal güvenlik primlerinin devlet tarafından ödenmesi, elektrik, su, doğalgaz paralarının devlet tarafından ödenmesi yine akaryakıtta da büyük oranda indirim beklentileri vardır. Esnafımız, bir yıl geri ödemesiz, faizsiz olmak üzere, en az beş yıl vadeli 50 bin liraya kadar bir kredi talep etmektedirler. İçinizden “Bu paraları nereden bulacağız?” gibi soruların sorulacağına dair öngörüm var. “Bu parayı nereden bulacağız?” diye soruyorsunuz. Yani gerçekten bu para Türkiye Cumhuriyeti devletinde var mı, yok mu? Geçmişte Hükûmetin, siyasi iradenin icraatlarına baktığımızda bu parayı kolaylıkla bulabileceğimizi düşünüyoruz. Elimde vergi borcu silinen şirketler var. Bu listede, iddia edilen ve vergi borcu silinen şirketlere baktığımız zaman 5 müteahhidin, bankaların, Türkiye’nin en ünlü iş adamlarının olduğunu görmekteyiz. Bunların vergi borcunu silerken nereden para buluyorsanız esnafın elektrik, su, doğal gaz giderini karşılamak için de aynı şekilde para bulmak zorundasınız. Kamu-özel iş birliğiyle yaptığınız, vatandaşın üzerinden geçmediği, havaalanının yerini bilmediği, tedavi olmadığı hastanelere ödediğiniz paraları bir yıl süreyle ödemediğiniz takdirde fakirin fukaranın derdine derman olabilirsiniz diye düşünüyorum.

Bu metinde tarım yok. Türkiye’de tarım ve hayvancılık can çekişiyor. Sadece sembolik bir şekilde tohum hibe etmekle tarımın problemleri çözülmüyor. Tarım yapmak için, tarlamızı ekmek için mazota ihtiyacımız var, gübreye ihtiyacımız var, ilaca ihtiyacımız var ama bu ihtiyaçlar karşısında çiftçinin cebinde bunları karşılayacak para yok.

Türkiye’nin dünyada yardım etmediği tek millet Türk milleti. Baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti devleti, Afrika’nın ortalarından İspanya’ya, ta Uzak Doğu’dan Orta Doğu’ya, adını bile söylemekte zorlandığımız birçok ülkeye yardım ederken onlara yapmış olduğu bu cömertliği kendi milletinden, kendi halkından esirgediğini görmekteyiz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – El insaf, el insaf!

AYHAN EREL (Devamla) – Devlet, bugünlerde var. Devlet vatandaşına “Vergi ver.” dedi, vatandaş vergi verdi. Devlet vatandaşına “Askere gel.” dedi, askerlik yaptı. Ceza kesti, cezasını ödedi. Şimdi, vatandaş, devletin “Gel.” dediği “Fedakârlık yap.” dediği her ortamda canıyla, kanıyla, bedeliyle her türlü fedakârlığı yaptı. Devlet bugünler için var. O zaman, şimdi fedakârlık yapma sırası devlette. Eğer devlet bugün fedakârlık yapmayacaksa, devlet bugün babalığını göstermeyecekse ne zaman gösterecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

AYHAN EREL (Devamla) – Yani, bu sorunlar sadece 2 milyon aileye bin lira para vermekle çözülecek kadar basit sorunlar değil.

Notlarımın arasında, işçilere sadece günde 39 lira 24 kuruş gibi bir bedel ödüyorsunuz. Bir arkadaşımız, 5 kişi üzerinden simit, çay hesabı yaptı. Ben, 4 kişi üzerinden çay, simit hesabı yaptığımda günlük 48 lira tutuyor. Sizin verdiğiniz para ise 39 lira 24 kuruş yani 4 kişilik aile 3 öğün 1 simit, 1 çayla öğünü geçirmiş olsa 48 liraya ihtiyacı var. Ev kirası ne olacak, çocuğun sütü ne olacak, elbisesi ne olacak, ayakkabısı ne olacak, elektriği ne olacak, suyu ne olacak, doğal gazı ne olacak; bunları bir düşünmemiz lazım.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı -daha önce de söylemiştim- bu sene fitreyi kişi başı 27 lira olarak 2 öğün yemek bedeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

AYHAN EREL (Devamla) – Ben bugüne kadar inandığım gibi yaşadım, inandığım her şeyi söylüyorum ama halkın içinde olmayanlar bu benim söylediklerimi maalesef anlayamazlar diyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.

Buyursunlar Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında yeni coronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, tedavi görmekte olan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Doktor, eczacı, hemşire, sağlık teknikeri, sağlık teknisyeni ve cümle sağlık çalışanlarına, güvenlik güçlerimize ve mücadeleye omuz veren tüm çalışanlarımıza teşekkür ediyor “Allah yardımcıları olsun.” diyorum.

Türkiye, hastalık ortaya çıkar çıkmaz engelleyici tedbirleri sıkı bir şekilde almaya özen göstermiş, devlet, tüm kurumlarıyla seferber edilmiştir. Bugüne kadar halk sağlığına ilişkin alınan önlemlerin yanı sıra, salgının ekonomik hayata olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için de bazı tedbirler alınmış, bundan sonra da ihtiyaca göre alınmaya devam edilcektir.

Görüştüğümüz kanun teklifi de bu manada, işletmelerin, birçok sosyal kesimin ve tüm vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştıracak bir dizi destekten oluşmaktadır. Kanun teklifiyle şu önemli düzenlemeler yapılmaktadır: Ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan veya işten çıkarıldığında işsizlik ödeneğine hak kazanamayan işçilerimize nakdi ücret desteği sağlanması. Her türlü iş sözleşmesinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık hâlleri dışında üç ay süreyle iş veren tarafından feshedilememesi. Yaşlılar ile engellilere yapılan yardımların üç ay süreyle gelir ölçütleri ile ağır engellilik şartı aranmadan yapılması, ihtiyaç hâlinde bu sürenin Cumhurbaşkanınca bir yıla kadar uzatılması. Faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunamayan işletmelerin yıllık ilan ve reklam vergileri ile yıllık çevre temizlik vergilerinin faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunamayan dönemlere isabet eden kısımlarının alınmaması. Hazine ve belediye taşınmazları ile Millî Parklar ve Orman Genel Müdürlüğü taşınmazlarına ve izinlerine ait borçlar, Kredi ve Yurtlar Kurumu kredi borçları ile belediyelerin gelir vergisi tevkifatı ödemeleri ve sosyal sigorta prim ödemelerinin üç ay süreyle ertelenmesi ve belediyelerce toplu taşıma faaliyetlerinin üç ay süreyle desteklenmesi. Konutlara ve faaliyetleri durdurulan iş yerlerine ilişkin su faturası borçlarının belediyeler tarafından üç ay süreyle ertelenebilmesi. Kaçakçılıkla mücadelede el konulan bulaşıcı salgın hastalıkla mücadelede doğrudan ilgili tıbbi cihaz ve malzemelerin bekletilmeyerek ilgili kamu kurumuna tahsisi. Tarım satış kooperatifleri birliklerinin destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu kaynaklı kredi borçlarının 2020 yılına ait taksit ödemesinin 2021 yılına ertelenmesi. Seyahat Acenteleri Birliğine üye seyahat acentelerinin ödemesi gereken yıllık aidatın 2020 yılında alınmaması ve seyahat acentelerine ait işletme belgelerinin acente unvanından bağımsız olarak devredilebilmesi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, kooperatifler, dernekler ve tarımsal üretici birlikleri gibi çeşitli kuruluşların genel kurul toplantılarının ertelenmesi ve bu süre içerisinde mevcut organlarının görev, yetki ve sorumluluklarının devamının sağlanması. Boşalan muhtarlıklara ilişkin 2020 yılında yapılması gereken seçimlerin ertelenmesi. Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında verilen lisansların geçerlilik süresinin bir yıl uzatılması. AR-GE ve tasarım merkezleri ile teknoloji geliştirme bölgelerinde yürütülen faaliyetlerin geçici süreyle bölge dışından da yürütülmesine izin verilmesi. Mücbir sebep hâllerinde Hazine ve Maliye Bakanlığına ilişkin bilgi ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrasına ilişkin yöntemlerin Bakanlıkça belirlenmesi. Devlete ait üniversitelerin, tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakülteleri ile bunlara bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri ile rektörlüklerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitülerin döner sermaye işletmesi birimlerine Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden kaynak aktarılabilmesi amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, pandemiyle birlikte birçok ülke gibi Türkiye’de de temel olarak halk sağlığının korunması ve vatandaşlarımızın gelir düzeyinin korunarak geçim sıkıntısına düşmemesi, aynı zamanda da üretim gücünün ayakta tutulabilmesi amaçlanmıştır. Bu teklifin yasalaşmasıyla devlet tüm imkânlarıyla esnafın, işçi ve işverenin, öğrencinin ve yoksulun yanında olduğunu bir kez daha göstermiş olacaktır. Düzenleme, birçok kesime içinde bulundukları şartlarda nefes aldıracak ve ekonomik bakımdan kendilerini daha güvende hissetmelerine yardımcı olacaktır.

Şüphesiz çok önemli günlerden geçiyoruz. Böylesi zor zamanlarda esas olan “millî birlik” ruhunu diri tutmak, dayanışma anlayışı içerisinde hareket etmek ve doğabilecek hasarları milletçe el birliğiyle azaltabilmektir. Bu kapsamda teklifteki bazı alacakların alınmaması, ertelenmesi veya yapılandırılması, yaşlılar ile engellilere yapılan yardımlarda üç ay süreyle gelir ölçütleri ile ağır engellilik şartının aranmaması, yine üç ay süreyle işçinin işten çıkarılmasının yasaklanması, kısa çalışma ödeneği başvuruları için uygunluk tespitinin tamamlanmasını beklemeden işverenlerin beyanı doğrultusunda ödemelerin gerçekleştirilmesi yönündeki hükümler sosyal ve ekonomik etkisi bakımından oldukça önemlidir.

Hatırlanacağı gibi daha önce Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi uygulamaya girmişti. Bundan sonra da gelişmelere ve ihtiyaca göre ilave destek tedbirleri söz konusu olabilecektir. Sonuç itibarıyla dünyayı kavuran Covid-19 salgını nedeniyle faaliyetini yürütemeyen yahut faaliyetinde aksama yaşayan ve bu nedenle gelir kaybına uğrayan işletmeler ile vatandaşlarımız üzerindeki olumsuz etkilerin azaltılması amacıyla sosyal kesimlere yönelik destek içeren kanun teklifini ve salgınla mücadele kapsamında alınan önlemleri Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu buluyor ve destekliyoruz.

Sürecin sevk ve idaresine bakıldığında iyi bir planlama, denetim, yönlendirme ve koordinasyon içerisinde başarılı olunduğunu aziz milletimiz müşahede etmektedir. İnanıyoruz ki Türk milleti bilimin yol göstericiliğinde, Meclisimizin basireti, Hükûmetin dirayeti, milletimizin feraseti ve Cenab-ı Allah’ın inayetiyle yeni tip coronavirüs salgınını da atlatacaktır. Bugünler geçecek, hayat inşallah normale dönecektir.

Açıktır ki salgın sonrası dünya eski dünya olmayacak, Türkiye bu süreçten güçlenerek çıkacak ve yeni dünyada bugünden daha güçlü şekilde milletler camiası içerisindeki yerini alacaktır. Türkiye’nin önü açık, geleceği aydınlıktır.

Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, coranavirüs salgını nedeniyle hazineye ait taşınmazların satışının üç ay ertelenip ertelenemeyeceğini, kaç gayrimenkulün satılacağını ve satışın hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığını, işletme süresi biten kaç geminin işletme sürelerinin uzatıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şöyle bir sorum var: 2’nci maddeye göre, hazineye ait olan taşınmazlar elektronik ortamda satılabilecek. Şimdi, hazineye ait taşınmazların satışı bu corona virüsü nedeniyle üç ay ertelenemez mi? Hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor? Bu şekilde kaç tane gayrimenkul satılacak? Bu satılacak olan gayrimenkullerin listesi elinizde var mıdır? Bunu bizlerle paylaşır mısınız? Buradan elde edilmesi gereken gelir ne kadardır? Yani bu corona virüsü sürecinde elektronik ortamda hazineye ait taşınmazların satılması hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor? Burada açık ve net bir şekilde Komisyonun ve Komisyon Başkanının bize bu konuda bilgi vermesini istirham ediyorum.

İkinci konu: Yine aynı şekilde burada işletme süresi biten yani can güvenliği anlamında denize çıkamayacak olan gemilerin işletme süresinin uzatılmasına yönelik bir madde var. Burada kaç tane gemi bundan yararlanıyor? Bu gemilerin listesini bize verir misiniz?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık, 60’a göre sözünüz var.

64.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, corona virüsü önlemleri kapsamında  yurt dışı yükseköğretim diplomaları tanıma ve denklik seviye tespit sınavının ertelenmesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

STS ve denklik mağdurlarının taleplerini dile getirmek için söz aldım, teşekkür ediyorum.

Corona virüsü önlemleri kapsamında, yurt dışı yükseköğretim diplomaları tanıma ve denklik seviye tespit sınavı ve muadil sınavlarının ertelenmesine karar verilmiştir. Ancak bu erteleme 60 binin üstünde kişinin diplomasının geçerli olma sürecini de ertelemektedir. Yıllarca yurt dışında maddi manevi sıkıntılarla okullarını bitirenler döndüklerinde ise denklik sorunlarıyla karşılaşıyorlar. Bu gençlerin, alındığını transkriptiyle belgelenen derslerinde sınavların yapılmaması, sınavların ders aşamasındayken yapılması, corona sürecinde sınavların elektronik ortamda yapılması, yılda bir yapılan sınavların yetersiz olduğu, sınavın alternatifi olabilecek staj ve benzeri programların açılması ve sürecin daha fazla uzatılmaması gibi talepleri ve beklentileri var. 60 binin üstünde olan STS ve denklik sınavı mağdurlarının talepleri ele alınarak çözüm üretilmelidir.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, sorularımıza cevap verilmeyecek mi? Yani bizi rahatlatmak için verdiysen söz, keşke soru sormasaydım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Telaş etme, vereceğiz ya.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – 23 Nisanda açıldığında verecekler.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Sayın Başkan, cevap vereyim mi ben?

BAŞKAN - Buyursunlar Sayın Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Meclisin çok yoğun çalışma günlerinde, infaz yasasını konuştuğumuz sıralarda da coronavirüsle bağlantıları bakımından bu konu esasında detaylı bir biçimde buradaki bütün partiler ve bireyler tarafından değerlendirildi.

Bugün hazırlanması gereken stratejik bir plan olmalı fakat Hükûmetin kamuoyuna sunduğu, bize, Meclise, partilere sunduğu bir stratejik planın olmadığını görüyoruz. Bakın, bugün ben de katıldım Plan ve Bütçe Komisyonunun bu kanun teklifini görüştüğü toplantıya, HDP Komisyon üyesi olan Sayın Garo Paylan ısrarla “Kısa, orta ve uzun vadeli planınız nedir?” diye soru sordu ama birkaç kez sormasına rağmen Bakan Yardımcısının bu soruya verdiği yanıt: “İnanın ki çok çalışıyoruz.” Bu bir yanıt değildir, bir Hükûmetin vereceği yanıt “Ya, biz çok çaba harcıyor, çok çalışıyoruz ama bu çalışmadan ne çıkar biz şu an bilmiyoruz.” şeklinde olamaz.

Bakın, Hükûmetin aldığı önlemleri göz önünde bulundurursak şunlar çıkıyor karşımıza: Ekonomik İstikrar Kalkanı 100 milyar ama bu 100 milyarın içinde yine sermayeyi kurtarma, yine holdingleri kurtarma operasyonu var. Bir IBAN kampanyası ortaya attılar dillere destan, bunun adı da “dayanışma” oldu. Böylesi zamanlarda bir cumhurbaşkanına düşen görev, bir IBAN açıklamak değildir, bunu asla kabul etmiyoruz. Diğer bir icraat: Belediyelere kayyum atandı. Bir diğer icraat: Belediyelerin hesapları bloke edildi, aşevleri kapatıldı.

Bakın değerli arkadaşlar, buradan defalarca söyledik, dünya büyük bir pandemiyle, büyük bir salgınla karşı karşıya, milyonlarca insanın yaşamını yitirme ihtimalinin yüksek olduğu bir süreçten geçiyoruz. Böylesi bir süreçte merkezî Hükûmete düşen en önemli görev, öncelikle koordinasyonu sağlamak ve tam bir örgüt gibi çalışabilmektir. Yani bugün, merkezî Hükûmet başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere bütün belediyelerle bir koordinasyon içinde yerel yönetimleri bu sürece aktif katacak, aktif bir biçimde katılımını sağlayacak iş yapmalıyken HDP belediyelerine kayyum atama, CHP belediyelerinin dayanışma hesaplarını bloke etme gibi bir ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı, kutuplaştırıcı uygulama görüyoruz. Şu an görüştüğümüz kanun teklifinde önümüze ne geliyor, neyi hedefliyordunuz? Grev ve toplu iş sözleşmesini yasaklamayı. Peki, neden? Madem bu pandemi günlerinde zararları azaltma, pandeminin olumsuz etkilerini azaltmak için böyle bir kanun çıkarıyorsak bunun grevle ne alakası var?

Yine, torba mantığı. Hazır bütün insanlar salgın hastalıkla uğraşırken ben, sendikalara bir operasyon yapayım. Şunu düşünmüyor değiliz: Böylesi bir torbaya acaba bunu öncelikle koymayı nasıl planladınız? Demek ki yarın öbür gün işçiye, emekçiye, memura maaş veremez duruma geleceksiniz. Sendikaları devreden çıkarmak için bu operasyonu yapmaya çalıştınız ama neyse ki bu operasyon muhalefetin ortaya koyduğu tavırla şu an için ötelenmiş durumda. İşten çıkarma yasaklandı, çok iyi, bunu kamuoyuna güzel anlattınız. Peki, bunun arkasından ne gelecek? Onu anlatamadınız.

Bakın, diyorsunuz ki: “İşçiye verilecek ücret 39,24 TL yani bir aylık 1.170 TL.” Bununla bir insanın, bir ailenin nasıl yaşayabileceğini düşünüyorsunuz? Bu, doğru değil, yanlış bir yaklaşım. Hane başına bin lira ve bunu bir sefere mahsus olarak vermeyi planlıyorsunuz bu kanunda. Peki, o bin lira bittikten sonra o hane halkı ne yiyecek ne içecek?

Yine, bu kanun teklifine baktığımızda esnaf yok, KOBİ’lere destek yok, işçi, çiftçi, kayıt dışı işçiler yok ama fatura öteleme var. Hangi faturayı öteliyorsunuz? Yine belediyelere dolaylı bir operasyonla, belediyelerin gelirlerini azaltmayı hedefleyen bir yaklaşımla su faturalarını öteliyorsunuz. Oysaki biz, su faturalarını, elektrik faturalarını, doğal gaz faturalarını, bütün faturaları, özellikle, yoksulluk sınırı altında yaşayan insanların ödememesi konusundaki ısrarımızı yinelemek istiyoruz.

Peki, biz HDP olarak bu pandemi sürecinde hangi adımların atılması… Yani “Acil alınacak önlemler neydi?” sorusuna bizlerin de yanıtını şöyle özetlemek isterim: İşten çıkarmalar bir ay boyunca yasaklanmalı. Şimdi, bu yasayla üç ay bu yasaklanıyor, geri kalanı Cumhurbaşkanının insafına bırakılıyor; şayet Cumhurbaşkanının canı istemezse üç ay sonra bu kanun geçerliliğini yitirecek. Temel ihtiyaçlar dışındaki sektörlerdeki faaliyetler, ilk aşama olarak gerçekten uzun bir zaman yani işçi canını hiçe sayan bir şekilde planlanamaz. Bakın, bugün sabah ben taksiyle Meclise geldim. Taksiciyle sohbet ettiğimizde söylediği şey şuydu: “Sabah sekizden gece on ikiye kadar çalışıyoruz ama günde 3 ya da 4 yolcu ya alıyoruz ya almıyoruz.”

Bugün, bütün işsizlere, geliri olmayan kadınlara, salgın süresince ülkemizdeki mültecilere, göçmenlere, emeklilere en az 2.500 lira para ödenmek durumundadır, aksi takdirde insanların yaşamını sürdürme ihtimali yoktur. Bakın, çiftçilik yani tarım alanının desteklenmesi, çiftçinin desteklenmesi. Bu, sadece o çiftçinin yaşaması için değil, pandemi zamanında tarıma duyulan ihtiyacın katlanarak karşımıza çıkması… Türkiye bu olanakları iyi kullanabilecek bir altyapıya sahipken iktidar ne yazık ki açıkladığı paketlerle sermayeyi kurtarmaya çalışıyor ama çiftçiyi kalkındırarak, tarımı geliştirerek bu pandemi sürecinde insanlara yeme içme konusunda katkı sağlayacak projelerden uzak davranıyor.

Öğrenciler KYK borçları silinsin istiyor ama ne yazık ki bu Hükûmet öğrencilere diyor ki: “Ben sadece erteleyebilirim.” Bakın, Varlık Fonu yine bu kanunda önümüze gelen önemli noktalardan biridir. Varlık Fonunda hedeflenen ne? Bir kere, 2018 yılında denetim ve inceleme raporunu sunmamıştır. Yani oradaki harcamalar nasıl yapılıyor, nereye yapılıyor ne Meclis ne halk ne kamuoyu hiç kimse bilmiyor. Burada yandaş kurtarma var ve tam olarak kanunda şöyle geçiyor: “Zor durumda olan büyük kuruluşları satın alabilecek ya da ortak olabilecek...” diye cümle devam ediyor. Bu yandaş kurtarmadır, halkın parasıyla holdingleri desteklemektir.

Yine, diğer bir harcama kalemi, gene buradan ifade ettik, Irak, Libya, Suriye’de savaşa tam gaz devam. Bakın, bugün Mahmur kampında Türkiye’ye ait olan SİHA’lar 3 kadının yaşamına kastedecek bir bombardıman yaptılar. Neden yapıyorsunuz? “Bu pandemi günlerinde dayanışma, savaş bitsin, silah sussun.” dedikçe sizler savaşı, şiddeti, silah kullanımını daha fazla artıran bir hâle gelmiş durumdasınız.

Bakın, bugün, 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde AKP iktidarı kaybettiği için pandemi günlerinde belediyelerden rövanş almaya çalışıyor. Az önce bahsettim su faturalarını -devam edeyim- kira alacakları, reklam ve ilan alacaklarını erteliyor, fiilen zaten belediyeler ulaşımdan da bir kazanç sağlayamıyor çünkü insanlar önemli oranda sokağa çıkmıyor. Bu maddi imkânlar ellerinden alınıyor ve sonra şöyle anlatılıyor kamuoyuna: “İller Bankasından kesintilerini üç ay boyunca erteliyoruz.” Bu bir destek değil, bu gerçekten ötekileştirme, kutuplaştırma, partizancılık yapmaktır, pandemi günlerine uymayacak yöntemdir bunlar.

Evet, değerli arkadaşlar, küresel salgınla mücadelenin tılsımı sosyal devlettir, sosyal devlet programının uygulanmasıdır. Salgın büyük bir ekonomik buhranı hızlandırmaktadır, doğru ama bu salgın bize şunu da öğretti: Patronsuz hayat devam edebilir, işçisiz hayat devam edemez. Mesela, insansız devlet olamaz, insan ve doğa merkezli devlet olmak zorundadır. “Ekonomi uçuyor.” diye Hazine ve Maliye Bakanı propaganda yapıyor, hatta büyüme oranları açıklıyor. Buna gerçekten tabiri caizse kargalar güler ya. Bugün, her aileye bin lira ödeyemeyen, bunu bile taksite bağlamış ve bir sefere bağlamış olan, aileleri parçalara ayırarak böyle bir uygulamayı yapan bir Hükûmet hangi büyümeden bahseder? Ben bunu gerçekten bilemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Şunu da belirtmemiz gerekir ki cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlülerle ilgili coronavirüsle mücadele programı meselesi bitmiş bir mesele değildir, bugün bu Meclisin önümüze acil olarak yeniden getirmesi gereken bir meseledir.

21’inci yüzyılda devletler ve iktidarlar aynı kalmayacaktır, coronavirüs bunun önemli göstergelerindendir. Bakın, 19’uncu yüzyılda Marx ne demiş? “İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, maddi koşullar onların bilinçlerini belirler.” Bir sorun ortaya çıktığında eş zamanlı olarak çözümleri de tomurcuklanmaya başlar. Bugün bu corona günlerinde bilinçler farklılaşacaktır; bu kaçınılmaz. İşçinin, emekçinin, yoksulun, ezilenin ve sömürülenin lehine yeni tomurcuklar oluşuyor. Bunu siz de sermaye güçleri de çok iyi bilsin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Komisyonun söz talebi var.

Buyursunlar.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

65.- Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü Bekir Kuvvet Erim’in, İstanbul Milletvekili  Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Sayın Başkan, izin verirseniz, Sayın Tanal’ın sorusuna cevap vermek istiyorum.

Hazine taşınmazlarının ihalelerinin elektronik ortamda yapılması… Zaten birçok firma ve kurumlarımız bu işleri yapıyor. Gümrük mallarının satışını elektronik ortamda TOKİ yapıyor, Ticaret Bakanlığı yapıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Niye ertelemiyorsunuz Başkanım, niye ertelemiyorsunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Niye erteleyeceğiz? Tarlalar ekilecek, atıl, durumda milyonlarca dönüm, binlerce dönüm arazisi var devletin, memleketin, işlenecek, tekerlek dönecek. Teslim mi olacağız tamamen coronavirüse?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Listesi var mı? Bize listesini verebilir misiniz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Var. Geçen yıl, 2019’da 14.946 adet satış yapılmış.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Geçen yılı bırakın…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Bu yıl 3.125 adet satış yapılmış, 590 adet taşınmaz kiraya verilmiş.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, geçen yılı bırakın, şu anda satılacakların listesini söyleyin bize.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Efendim?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şu anda satılacakların listesini verin bize.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Süregelen bir sistem var. Liste yok şu anda ama istiyorsan veririz. Gir internete bak.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Liste yok… Nasıl satacaksınız ya? Fiyatları belirli mi, değil mi? Ne kadar para elde edilecek?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Var internette, herkes görebiliyor; şeffaf, gizli saklı bir şey yok. Sonra, bak, bu ihalelerin elektronik ortamda olması… Ben icra ve izaleişüyu ihalelerinin de elektronik olması için uğraşıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anladım.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Neden, biliyor musun? Şeffaf, çantacılar olmayacak, mal gerçek değerine gidecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Listesini verin ki şeffaf olsun ama, listesini verin bize.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Kira da olsa ihale de olsa yap-işlet-devret de olsa sen beni görmeyeceksin, ben seni görmeyeceğim. Bunda ne var? Bunda ne kötülük var? Zaten hangi devirdeyiz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Listesini ne zaman bize verebilirsiniz? Bu gayrimenkullerin listesini ne zaman bize verebilirsiniz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Var internette, herkes görebiliyor bunu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İşte, verin 1 tanesini bana.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Tamam, verdirelim. Şu anda hazır yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 1 tane ver ya.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Tamam, verdirelim, gizli saklı bir işimiz yok ki.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Erim, yazılı olarak onları takdim edersiniz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN - Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır.

Buyursunlar Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, öncelikle şunun vurgusunu bir kez daha yapmak istiyorum: Yani, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde belki ancak Millî Mücadele günlerinde olmuştur -çok acil savaş günlerinde- belki Kıbrıs müdahalesinde -Kıbrıs Barış Harekâtında- olmuştur; aynı günde teklif metni Komisyon üyelerimize geliyor -bir gün önce ama akşam vakti bir araya geliyoruz; öğleden sonra, bir gün öncesinde- ertesi gün Komisyonumuz toplanıyor; Komisyon bitiriyor konuşmalarını, görüşmelerini, daha Komisyonda görüşmeler devam ederken Meclis Genel Kurulunda gündeme giriyor kanun teklifi, Genel Kurul gündemine alınıyor. Komisyon bitiriyor, Genel Kurulda boşlukta bırakılan bölüm maddeleri tanımlanıyor, konuyor, sıra sayısı falan belirleniyor gibi… Bunların hepsi bir gün içerisinde yapılıyor ve yine bir etki analizi yok değerli arkadaşlar; etki analizi dediğimiz, yani bu torba kanunun kamu harcamalarına, gelir ve giderlere, bütçeye olan etkisi nedir, bunu görmüyoruz; sorarsak belki belli başlı bazı konularda genelgeçer ifadeler sunuluyor.

Şimdi, arkadaşlar, bu böyle olmaz. Yani pandemi diyoruz, dünyada küresel bir salgın var diyoruz, sadece ülkemiz değil bütün dünya ülkeleri bu salgından zarar görüyor, bu salgının derdiyle uğraşıyor şu anda -biz de aynı şekilde- ama bakıyoruz diğer ülkelere, örneğin Fransa “Ben 45 milyar euro önlem paketi açıklıyorum.” diyor -kişi başına 669,6 euro- ve bu önlem paketinin içeriğini sunuyor. İngiltere “Ben 400 milyar dolarlık paket açıklıyorum.” diyor; 6.097 dolar kişi başına. Almanya diyor ki: “Ben 550 milyar euro paket açıklıyorum, kredi desteği veriyorum.” Amerika Birleşik Devletleri “Ben, 1 trilyon dolar veriyorum.” diyor; 3.061 dolar kişi başına. İspanya diyor ki: “Ben 200 milyar dolar destek paketi açıklıyorum; bunun 117 milyar doları -bakın, TL falan konuşmuyorum- kamuya, 83 milyar doları özel sektöre ve yıllık millî gelirimin yüzde 20’sine tekabül eden bir kaynak ayırıyorum buna. Yıllık gelirimin yüzde 20’sine tekabül eden bir kaynak ayırıyorum.” diyor. Biz ise böyle, ne olduğu belli olmayan, kanunun adı gibi, genelde ifade ettiğimiz torba kanun gibi bir torba paket… Sayın Cumhurbaşkanı 100 milyar TL’lik bir rakamdan bahsetti daha önce, bunun açılımını da yaptı. Burada, bakıyoruz, getirilen teklifin maddelerinde… Aslında bu kanunda “Koronavirüs Salgınının -sadece ekonomik değil, ekonomik adında da geçiyor zaten- Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması…” diyor. Bu salgın, sadece sağlık sektörünü ilgilendiren ve sadece sağlık sektörüyle ilgili alınması gereken önlemleri ortaya koyan bir düzenlemeyi değil, bu salgının topyekûn her sektördeki, her alandaki -sağlık dışında ekonomi sektöründe, sağlık dışında sosyal yaşamda, sağlık dışında kültürel yaşamda- etkilerini de dikkate alıp bu etkilerine karşı topyekûn mücadeleyi de gerektiriyor.

Sayın Uğur Aydemir burada “Sağlık sektöründe ne kadar iyi durumdayız.” dedi. Ben de rakamlarla birkaç konuya değinmek istiyorum. Bakın, OECD üyesi ülkelerin ortalaması, 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 47, Türkiye’de 28,3; 2020 yılı hedefi de 29,2’ye çıkarmak. 47 ülke arasında 38’inciyiz. Yine, 100 bin kişiye düşen hekim sayısı Türkiye’de 187, OECD ortalaması 340, 2 katı; 2020 hedefimiz de 210’a çıkarmak 187 hekimi. 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı Türkiye’de 301, OECD ortalaması 900; tam 3 katı. Bakın, Almanya, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerden falan bahsetmiyorum, bunların bazıları bizden daha kötü bile olabilir ama OECD ortalaması diyorum. Hemşirede hedefimiz ise 325. 2002’de hastane sayımız 774’tü, on yedi yıl sonra hastane sayımız 928’e çıktı.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ama onların hepsini yeniledik Hocam ya, onları da söyle.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Şimdi, bir de “Performansa dayalı bir sağlık sistemi getiriyoruz.” deniliyor. Buna göre, bir hekimin bir günde yaklaşık 72 hastaya bakması bekleniyor performans değerlendirmesi ve kriterlerine göre. Hem de her hastaya beş dakika verse kesintisiz bütün gün boyunca bu hekimin hasta bakması lazım, beş dakikayla sadece.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, sağlık sistemi bu durumdayken, ekonominin durumu da ortadayken çok fazla bir şey beklemiyoruz ama belediyelerin sırtına yüklenen; artı, ücretlinin, işçinin, işinden atılan veya işinden uzaklaştırılıp geliri düşürülen ücretlinin sırtına yüklenen bir pandemi, bir salgın önlem paketi. Bir işçiye diyorsunuz ki: “Kardeşim, sen bitiksin, işten çıkarılırsın veya ücretli izinde sana günlük 39 lirayı reva görüyoruz; al ayda 1.170 liranı, helalühoş olsun.” Lütufkâr bir… Niye bu salgının yükü, bedeli, bu ağır yük ücretlinin, işçinin sırtına yükleniyor? Neden?

Değerli arkadaşlar, bakın, İspanya “Ben millî gelirin yüzde 20’sini bu salgınla mücadele için destek paketi olarak ayırıyorum.” diyor. Gelin, millî gelirin yüzde 20’sini siz de ayırın ama ücretliyi, işsiz kalanı veya ücretli izne ayırıyorum diyerek mağdur durumda bıraktığınız vatandaşlarımızı bu durumdan kurtarın.

Değerli arkadaşlar, çiftçi bitik. Bu kürsüye gelmeden önce bir üreticiyle konuştum, Torbalı’da bir süt üreticisi. “Ben bitiğim Sayın Vekilim, bittim. Hayvanlarımı satmak istiyorum. Artık haraç mezat bir bedelle elimden çıkardım.” diyor. Neden? “Kredi borçlarımı ödeyebilmek için. Artık bu üretimi de bozdum. Bir daha da bu üretime dönemem, bittim.” diyor. Değerli arkadaşlar, durum bu.

Siz bu ülkede eğer gıda arzının güvenliğini ve güvencesini sağlayamazsanız; gerek gıda güvencesi gerek gıda güvenliği, her ikisi de çok önemli ama gıda arzında güvenceyi ortaya koyamazsanız… Bu kriz, yarın başka bir kriz, öbür gün bir başka kriz ama kendi topraklarınızda kendi üreticinizle kendi üretiminizi yaparak kendi insanınızın gıda ihtiyacını karşılayamadığınız bir durumda kimse de sizin yüzünüze bakmaz böylesi bir pandemi, böylesi bir küresel salgın durumunda. Bu sefer, açlıkla nasıl mücadele edeceğiz derdine düşeriz ve Türkiye bu durumda, daha da kötüye doğru gidiyor, çiftçinin borçlarını telafi edecek önlemler almadığımız sürece bu durum çok daha vahim bir duruma geliyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, belediyelerin gelirleri olarak bir öz kaynakları vardır, ağırlıklı olarak emlak vergilerinden gelir; ilan, tabela, reklam vergilerinden gelir; işte, efendim, ecrimisilden, oradan buradan birtakım ek gelirleri vardır cüzi miktarda; kira gelirleri vardır veya ceza gelirleri oluşur kesilen cezalara yönelik; bir de merkezî yönetim bütçesinden gelen pay vardır, İller Bankası aracı olur, merkezî yönetim bütçesinden belediyeye aktarılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Şimdi, siz bu krizin yükünü belediyelerin sırtına yüklemiş durumdasınız değerli arkadaşlar çünkü mayıs ayı vergi ayı, şimdi göreceğiz önümüzdeki ay, belediyelerin ne kadar vergi tahsilatı olacak, tahakkuk-tahsilat oranı ne olacak, bunu göreceğiz; çok düşük kalacak. Çünkü zaten ücretli olan asgari ücretin bile altına, 1.777 liraya mahkûm edilince, esnaf kepenk indirince, sanayici kepenkleri indirip üretimi durdurunca, üretimin de olmadığı bir yerde siz emlak vergisini beklemeyin belediyelerde. Belediyelerin İller Bankasından yani merkezî yönetim bütçesinden alınan geliri eğer bir de kesintiye uğratılırsa borçları nedeniyle, belediyelerin çok ciddi bir gelir sorunu ortaya çıkacak.

Bir yandan da diyorsunuz ki: “Suyu almayın.” “Almayacağım.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – “Vatandaşa destek verin, mağdur etmeyin.” Tabii ki verecek, çünkü belediye belde sakinlerinin mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılayan bir kamu tüzel kişiliğidir. İdari mali özerkliği olduğu için, bütün gücüyle, hem idari hem mali gücüyle kendi belde sakinlerine, vatandaşına azami hizmet verme gayreti içerisindedir, kamu tüzel kişisidir. Devlet, bütün kamu kurumlarıyla -belediyeleri de bunun dışında tutamazsınız- bir bütündür. Bu bütünlüğü bozarsanız ve siyasi birtakım hesaplar üzerinden yerel yönetimleri “benden olan- olmayan” diyerek zor duruma sokacak düzenlemelere doğru giderseniz; belediyelerin bu gelirlerinden mahrum olmasına neden olur ve bu yükü onların sırtına bindirirseniz, bunun cezasını belediyeler çekmez, bunun cezasını vatandaş çeker, halk çeker değerli arkadaşlar. Bunu yapmayın, hiç olmazsa bazı önlemleri -İller Bankasından kesilen payları kaldırın- belediyelerin gelirlerini artırıcı önlemleri alın diyorum, hiç olmazsa geçen yılki gelirini garantileyin diyorum.

Bu duygu ve düşüncelerimle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kesinti zaten üç ay yok Hocam.

BAŞKAN – Şahsı adına söz sırası İstanbul Milletvekilimiz Nazır Cihangir İslam’da.

Buyurunuz Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlarım, önce, yine, ben Sayın Başkana ve Grup Başkan Vekillerine teşekkür ediyorum. Aslında bu şahıslar adına söz bana çıkmamıştı ama bugün bir karar alındı ve bütün grupların desteğiyle biz bağımsızlara veya grubu olmayan siyasi partilere de söz hakkı tanındı.

Şimdi, bu Tüzük içinde aslında bir bağımsızın veya grubu olmayan siyasi parti milletvekilinin şu Parlamentoda yemin dışında hiçbir söz alamaması mümkün yani böyle bir ihtimal var. Çünkü bu söz haklarının önünü kapatabilecek bazı uygulamalar, taktiksel uygulamalar var, ben bunun detayına girmek istemiyorum ama bugünkü görüşmelerden edindiğim sonuç şu ki -16 Nisan 2020’nin ilk saatlerindeyiz- bu İç Tüzük’ün bağımsız ve grubu olmayan siyasi parti milletvekillerine de söz hakkını verecek, yani bunu kayda bağlayacak şekilde değişeceği umudunu taşıyoruz. Elbette bu konuda güncelleme oldukça bilgilendirme de yapacağız.

Çok değerli arkadaşlarım, şu yakın tarihte gerçekten önemli şeyler yaşadık. Yani bu salgın esnasında işini kaybedenler, belediyelerin âdeta devlet dışına itilerek bu yardım kampanyalarına katılmasının fiilen ve resmen engellenmesi -yani genelgelerle engellenmesi, İçişleri Bakanlığının bunu bloke etmesi- Eskişehir’de bağışlarla yıllardır ihtiyacı olan insanlara yemek veren aşevinin kapatmaya götürülmesi; bunları üst üste koyunca, gerçekten, henüz hem salgının idrak edilmediği hem de bu salgın ve seferberlik ortamında öncelikli olarak yapılması gereken şeylerin ne olduğunun hâlâ tam anlaşılmadığı kanaatini taşıyoruz.

Belediyeler devletin bir parçasıdır değerli arkadaşlar; hangi partiden, hangi siyasi partiden olursa olsun, bu devletin bir organıdır ve bu seferberliğin ve vatandaşa yardım çalışmalarının el birliğiyle yapılması hem bu halkın hem de bu devletin yararına olacaktır.

Bugün yine basından duyuyoruz, Parlamentonun aşağı yukarı kırk beş gün çalışmaması gibi bir durum söz konusu. Ben kişisel olarak bu konudan oldukça rahatsızım yani vatandaşın da, bizi seçen, buraya gönderen insanların da rahatsız olduğunu hissediyorum. Ee, kırk beş gün bir Parlamentoyu… Zaten başkanlık sisteminin, tek kişi yönetiminin ön plana çıktığı, bu Meclisin yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin âdeta fonksiyonsuz duruma düşürülmeye çalışıldığı ve her gün itibarının biraz daha düşürüldüğü ortamda salgın olsa da, pandemi olsa da -bu ülkede çalışan, hâlâ iş başında olan insanlar var- biz de bu riski –riski minimize ederek- göze alıp bu Parlamentoyu açık tutmalıyız, öyle veya böyle açık tutmalıyız kanaatindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) - İşte, şu geçtiğimiz cuma günü yaşadığımız bir facia vardı, “cuma gecesi faciası” diyorum ben ona. Bunun tamamen… İşin çok fazla magazinel yönüne girmek istemiyorum, benim işim de değil ama dışarıdan göründüğü kadarıyla şunu rahatlıkla hissedebiliyorum ki Hükûmet içerisindeki, iktidar kanadı içerisindeki, bakanlar arasındaki birtakım çekişmelerin su yüzüne çıkıp şu salgın ortamında, şu pandemi ortamında hepimizin gözünün önüne gelmesi.

Arkadaşlar, devlet tepişme yeri değildir; devlet, hükûmet, iktidarlar mücadele etme yeri değildir. Ha, bu konuda hem partinizi hem de Hükûmeti gerçekten daha ciddi olmaya davet ediyorum. Ne yaşadık o akşam? Üzülerek söylüyorum, onun sonuçlarını daha önümüzdeki günlerde göreceğiz, milyonlarca kişinin bir panik havasında etrafa yayılmasının. Evet, İçişleri Bakanı da itiraf etti, “Bu benim hatamdır.” dedi, “İstifa ediyorum.” dedi, istifasını verdi ama istifası kabul edilmedi. İstifa tek taraflı bir eylemdir arkadaşlar. İstifada kararlı olan insan, ceketini alır, çantasını alır ve o odadan öyle çıkar çünkü tek taraflıdır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan (ç),(d),(e) ve (f) bentlerinin metinden çıkarılmasını ve (ğ) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

ğ) 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanununun 16’ncı maddesi kapsamındaki kredi borçları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bir defa mahsus olmak üzere faizleriyle birlikte silinir.

Dirayet Dilan Taşdemir                 Züleyha Gülüm                     Ömer Öcalan

              Ağrı                                  İstanbul                              Şanlıurfa

  Mehmet Ruştu Tiryaki                 Hüseyin Kaçmaz      Gülüstan Kılıç Koçyiğit

          Batman                                   Şırnak                                    Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak üzere, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.

Buyursunlar Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, görüşülmekte olan torba yasanın 1’inci maddesi üzerine hazırlığımı yapmıştım, yalnız, siyasi mahpus, tutsak olarak cezaevinde tutulan önceki dönem milletvekilimiz Abdullah Zeydan’ın annesi bu akşamüzeri hayatını kaybetti. Bildiğiniz üzere, Abdullah Zeydan, diğer vekil arkadaşlarımızla birlikte cezaevinde tutsak. Yakın tarihte tahliye edilmesine rağmen -ki önceki sefer de, önceki kez de hukuka aykırı bir şekilde tutsak edilmişti- tahliyesinin hemen sonrasında, cezaevinden çıkışına dahi izin verilmeden milletvekili arkadaşımız tekrardan tutuklandı. Tahliye taleplerinde bulunuldu; ağır hasta, yatalak annesinin durumu bilinmesine rağmen, kine, kibre teslim olanlar tarafından bir türlü tahliye edilmedi ve bugün, Abdullah Zeydan’ın annesi, yıllardır oğlunu göremeyen annesi Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Değerli arkadaşlar, dediğim üzere, aslında 1’inci madde üzerinde konuşmak için notlar almıştım ancak bu ülkenin bir Kürt yurttaşı olarak birkaç sitemde bulunmak istiyorum size. Dün arkadaşlarımız değindi, 1986 ila 1989 arasında Baas rejimi Saddam tarafından 182 bin Kürt vahşice katledildi. Sadece Kürt olması önemli değil tabii ki; Sabra ve Şatilla’da da, Ruanda’da da, Bosna-Hersek’te Srebrenitsa katliamında da, Başbağlar’da da katliama maruz kalan insanlıktır. Dün arkadaşlarımız defalarca söyledi, bin yıllık Kürt kardeşinizin bu acısını… Tanıyorum, her partide onlarca Kürt milletvekili var ama her ne hikmetse, bir kişi bile bu katliamı kınayan tek cümlelik bir açıklama yapmadı. Değerli arkadaşlar, bu büyük bir eksiklik. Biz eğer “bin yıllık kardeşlik, ortak gelecek, ortak tarih” diyorsak bu noktadaki eksikliği de görmemiz gerekiyor.

Şu an ülkenin içinde bulunduğu durum cumhuriyet tarihinin başından beri mevcut durumla neredeyse eş değer. Kürtler cumhuriyet tarihinin başından beri “öteki halk” olarak yerini aldı. Çoğu zaman bütçeden Kürt’ün payına düşen, tel örgüler, tanklar, toplar, karakollar, cezaevleri oldu. Eğer ki bu mesele çözülseydi; bu savaş bütçesine ayrılan bütçe gerçekten halkın, halkların ihtiyaçlarına ayrılsaydı bugün belki de çok farklı bir ortamda buluşabilirdik. On sekiz yıllık AKP iktidarları döneminde bugün geldiğimiz nokta, iş yok, aş yok, hukuk yok, Anayasa yok. Yaşamak, sadece bu mu gerçekten? Tek başına, yaşamak mı denir buna? Değerli arkadaşlar, yaşamak, onurlu bir yaşam varsa yaşamaktır, haysiyetli bir yaşam varsa yaşamaktır, adaletli bir yaşam varsa yaşamaktır. Ancak bu salgın döneminde bile infaz paketinde… Ki tarihten de örneklerini verdik; gerek 49’lar davasında, 1960’larda gerekse de 1991 yılındaki infaz paketinde Kürtler nasıl ayrı tutulduysa bugün Kürtlerle birlikte gazeteciler ve diğer muhalif kesimler de ayrı tutuldu. Takdir edersiniz, siyasi partilerdeki her fert bu ülkenin daha iyi yerlere gelmesini ister, ondan şüphemiz yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Değerli Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyursunlar.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Ama şundan emin olun: Bu şekliyle ne hiçbir sorunu çözebilirsiniz ne bu ülkeyi o hepimizin istediği seviyeye getirebiliriz ne de yaşadığımız acıları sonlandırabiliriz. Ülkenin hâline bakın. Helvadan bir hukuk devleti yaratmışsınız, her acıktığınızda yiyorsunuz. Kürt belediyelerine kayyum atıyorsunuz, HDP’nin seçilmişlerini, Kürtlerin temsilcilerini tutukluyorsunuz; o sürekli vurgu yaptığınız, “millî irade” “halk iradesi” dediğiniz durumu her seferinde ayaklar altına alıyorsunuz.

Dolayısıyla, en azından bu salgın döneminde net bir mesaj olarak, virüs için nasıl 1,8 milyon canlı türünden biriysek, adalette, hakkaniyette de o birliği tesis edelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından söz aldım.

BAŞKAN – Buyursunlar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvelki hatibin iddialarını reddettiğimizi beyan etmek isterim ve Meclis olarak çıkardığımız kanunlar, genel, nesnel, objektif, bütün bir millete sâridir; en ufak bir ayrımcı anlayış, zihniyet, yaklaşım ve düzenleme asla ve kata söz konusu değildir. Yürütme organımız da buna uygun bir şekilde hareket edip uygulama yapmaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan (a), (b), (c), (ç), (d), (e), (f), (g), (ğ), (i) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

a) Hazine taşınmazlarına ilişkin olarak sözleşmeye istinaden ödenmesi gereken bedeller ile ecrimisil bedellerinden 1/4/2020 tarihinden itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gerekenleri başvuru şartı aranmaksızın silinir. Bu süreler, bitiminden itibaren Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından 3 aya kadar uzatılabilir.

b) Turizm tesisi maksadıyla verilen izinler hariç olmak üzere 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu gereğince Devlet ormanlarında gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına verilen izinler ile Orman Genel Müdürlüğü tarafından 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gereğince kiraya verilen mesire yerleri ve taşınmazlardan 1/4/2020 tarihinden itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gereken bedeller başvuru şartı aranmaksızın silinir.

c) 9/8/1983 tarihli ve 2873 sayılı Millî Parklar Kanununa tabi yerlerde 2886 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan kiralamalardan 1/4/2020 tarihinden itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gereken bedeller başvuru şartı aranmaksızın silinir. Bu süreleri bitiminden itibaren 3 aya kadar uzatmaya Tarım ve Orman Bakanı yetkilidir.

ç) Büyükşehir belediyeleri, belediyeler, il özel idareleri, bağlı kuruluşları ve iştirakleri ile bunların üyesi olduğu mahalli idare birliklerinin mülkiyetinde veya tasarrufunda olan taşınmazlara ilişkin olarak ilgili mevzuatınca yapılan satış, ecrimisil ve kiralamadan kaynaklanan bedellerin veya tutarların, 19/3/2020 tarihinden itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gereken kısımları silinir. Bu süreler, bitiminden itibaren ilgisine göre Çevre ve Şehircilik Bakanı veya İçişleri Bakanı tarafından 3 aya kadar uzatılabilir.

d) Büyükşehir belediyeleri, belediyeler, bağlı kuruluşları ve iştiraklerin gelir vergisi tevkifatı beyan ve ödeme süreleri, tüm sosyal sigorta prim ödemelerinden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gerekenler silinir. Bu süreler, bitiminden itibaren 3 aya kadar Cumhurbaşkanı tarafından uzatılabilir.

e) Büyükşehir belediyeleri, belediyeler, bağlı kuruluşları ve iştiraklerinin konutlara ve faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunamayan işyerlerine ilişkin su tüketimine bağlı alacakları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gerekenlerle sınırlı olmak üzere silinir. Bu süreler, bitiminden itibaren 3 aya kadar belediye meclisince uzatılabilir.

f) Büyükşehir belediyeleri ile belediyeler, kendisinden izin veya ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan gerçek ve tüzel kişilere, toplu taşıma hizmetinin kesintisiz olarak yürütülebilmesiyle sınırlı olacak şekilde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 aylık süreyle sınırlı olmak üzere meclis kararıyla; gelir desteği ödemesi yapabilir, belirlenen döneme tekabül eden ruhsat, izin, hat kirası borçları silinir. Ayrıca Büyükşehir belediyeleri, belediyeler, bunların bağlı kuruluşları ile iştiraklerinin İller Bankasına olan borçlarına karşılık yapılan kesintiler 3 ay süre ile yapılmaz.

ğ) 16/8/1961 tarihli ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanununun 16 ncı maddesi kapsamındaki kredi borçları, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren silinir.

i) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi'nin (TEDAŞ) elektrik tüketiminden kaynaklanan alacakların (özelleştirme devir işlemleri sırasında TEDAŞ'a devredilmiş olan alacaklar) bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 aylık süre içerisinde tahsil edilecek olanları silinir.

       Ayhan Altıntaş                         Behiç Çelik                İbrahim Halil Oral

            Ankara                                 Mersin                                 Ankara

Dursun Müsavat Dervişoğlu                                               Zeki Hakan Sıdalı

             İzmir                                                                             Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak üzere Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyursunlar Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, büyük Türk milliyetçisi, sendikacı ve Türk kamuoyunun yakından tanıdığı ve Türk kültür hayatında derin izler bırakan Mustafa Özbek Bey’i rahmetle anıyorum; maalesef onu kaybettik.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Allah rahmet eylesin.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sağ olun, çok teşekkür ediyorum.

Mekânı cennet olsun.

Bunun yanında, bu hafta itibarıyla başlayan Şehitler Haftası ve akabinde 23 Nisan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 100’üncü yılını kutlayacağız, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlayacağız.

Meclisin bir anlamı var, o da şudur: Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da kurulduğu zaman devlet yoktu, devlet İstanbul’da görünüşte vardı ama işgal altında bir başkent söz konusuydu. Devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi bir bir inşa etmiştir. Devletimizin, Türkiye Cumhuriyeti’nin anası olan ve bütün kurumları bünyesinden çıkaran Türkiye Büyük Millet Meclisi savaş kazanan, muzaffer bir Meclistir dolayısıyla biz, konuşmalarımızda hep vurgu yaparak özellikle “Gazi Meclis” diye kendisini nitelendiriyoruz. Arkamızda da “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” yazarak özellikle, Osmanlı’dan tevarüs etmeyen ve Osmanlı rejiminde egemenliğin bir aileye ait olduğunun bilincinde olarak bugün artık, modern, çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün öncülüğünde, önderliğinde kurulan bir Türkiye Cumhuriyeti bizim yaşam felsefemizdir, dünyamızdır, hayatımızdır ve var oluşumuzdur. Onun için, nice yüz yıllara, inşallah, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak ve yaşayacaktır.

Değerli milletvekilleri, corona pandemisi nedeniyle tüm insanlık ve milletimiz büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Bugün itibarıyla 162 ülkeye yayılan bu pandeminin binlerce, on binlerce insanı etkilediğini ve hayatlarını kaybettiğini hep birlikte müşahede ediyoruz. Bugün itibarıyla Türkiye’de de 1530 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, etkilenenlere de Allah’tan şifa niyaz ediyorum. İnşallah, bu salgını en hafifiyle atlatabiliriz.

Ancak bu pandemi süreci başladığından itibaren yani 11 Marttan itibaren –özellikle vurgu yapıyorum- ben bir idareci olarak, şöyle baktım, bu nasıl yönetiliyor diye. Tabii, baştan işi sıkı tutan bir Hükûmet, bir iktidar söz konusu değil ve objektif kriterlere uygun bir yönetim tarzı icra edemediler. Ne yaptılar? Şartlara, gelişen koşullara ve eleştirilere göre pandemi konusunda birtakım icraatlar yapmaya çalıştılar. Geriye baktığımız zaman, gerçekten, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ndan bihaber olduklarını ve daha önce, bilinçsizce, bunun birçok maddesini değiştirdiklerini ve Hıfzıssıhha Enstitüsünü dahi kapattıklarını gördük. 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’u da ortadan kaldırdıklarını gördük ve önleyici sağlık yerine, tedavi edici sağlığa önem verdiklerini gördük; sağlığı özelleştirdiklerini gördük, şehir hastaneleri yaptıklarını gördük. Ve böylece bir kamu hizmeti olan sağlığı özel sektöre teslim eden bir zihniyet, kendisini coronavirüs münasebetiyle ortaya çıkardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Burada bocaladılar ve toparlanmaları da mümkün değil. Bunun devamı da daha acıklı olarak, ta Bakan istifalarına kadar gelecek süreçleri de önümüze koyuyor.

Değerli milletvekilleri, şu anda 11 milyonun üzerinde işsiz var; 7 milyon yeni işsiz var, zaten 4,3 milyon işsiz vardı. Bunlara bir çözüm bulmak gerekiyor, o konuda bir çalışma yok ve ilan edilen İstikrar Kalkanı Programı nedir? Dağ fare doğurdu. Bundan da bir şey çıkmıyor ve ianeyle devlet yönetmeye çalışılıyor. Nasıl bir mantıktır bu? Devlet ciddiyet ister, devlet para toplamaz, devlet bağış toplamaz; devlet vergi toplar. Bunların hepsini bilmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyursunlar.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, önergemize geçersek: Burada, özellikle devlet kurumlarının kendi alacakları yani satış, ecrimisil, kiralama ve diğer bedellerle ilgili hep erteleme getiriliyor; üç ay erteleme, üç ay erteleme. Hepsinde böyle ama büyükşehre, diğer belediyelere ve bağlı kuruluşlarıyla iştirakçilerine geldiği zaman bunlar ne yapıyor? Aynı konuda tamamen erteleme yerine, silinme işlemi getiriliyor. Demek ki belediyeye külfeti yüklüyorsun ama kamu kurumlarına öyle bir külfet yüklenmiyor ancak üç ay erteleniyor. Böyle bir anlayış, devlette çift başlılığı doğurmaz mı? Bunun da önüne geçmek gerekiyor.

Dolayısıyla son olarak söyleyeceğim şu: Tarım mevsimindeyiz, tarıma fevkalade önem vermek zorundayız. Birçok hatip de buna değindi, ben de özellikle hatırlatıyorum.

Önergemizin kabulünü diliyor hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (d), (f) ve (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“d) Büyükşehir belediyeleri, belediyeler ve bağlı kuruluşların gelir vergisi tevkifatı beyan ve ödeme süreleri, tüm sosyal sigorta prim ödemelerinden, 1053 sayılı Belediye Teşkilatı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkındaki Kanun'un 4'üncü maddesi uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yaptığı yıllık taksit ödemelerini, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 aylık döneme ilişkin tahsil edilmesi gerekenler 3 ay ertelenir. Bu süreler, bitiminden itibaren 3 aya kadar Cumhurbaşkanı tarafından uzatılabilir. Bunlar ertelenen süre sonunda, ertelenen süre kadar aylık eşit taksitler halinde, herhangi bir gecikme zammı ve faiz uygulanmadan tahsil edilir. Erteleme süresince 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan tarh ve ceza kesme zamanaşımı süreleri işlemez ve zamanaşımı işlemeyen süreler kadar uzar.

f) Büyükşehir belediyeleri ile belediyeler, kendisinden izin veya ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan gerçek ve tüzel kişilere, veya büyükşehir belediyelerinin 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu'nun 7'nci maddesinin birinci fıkrasının (p) bendinin ikinci cümlesinde yer alan kriterler esas alınarak büyükşehir belediye meclisi kararıyla belirlenen yerlerdeki toplu taşıma hatlarının işletmesini temin ettiği o bölgede kurulu taşıma birlik veya kooperatiflerine toplu taşıma hizmetinin kesintisiz olarak yürütülebilmesiyle sınırlı olacak şekilde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 aylık süreyle sınırlı olmak üzere meclis kararıyla; gelir desteği ödemesi yapabilir, belirlenen döneme tekabül eden ruhsat, izin, hat kirası borçlarını faizsiz olarak 3 ay erteleyebilir. Çevre ve Şehircilik Bakanı bu süreleri, bitiminden itibaren 3 aya kadar uzatmaya yetkilidir. Ruhsat, izin, hat kirası borçları ertelenen süre sonunda, ertelenen süre kadar aylık eşit taksitler halinde, herhangi bir gecikme zammı ve faiz uygulanmadan tahsil edilir.

g) Faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunamayan işletmelerin yıllık ilan ve reklam vergileri ile yıllık çevre temizlik vergilerinin, ve katı atık bedellerinin faaliyetleri durdurulan veya faaliyette bulunulamayan dönemlere isabet eden kısmı alınmaz.

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

       Utku Çakırözer                          Cavit Arı                        Serkan Topal

          Eskişehir                               Antalya                                  Hatay

        Servet Ünsal

            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak üzere Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.

Buyursunlar Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu pakette birçok madde var ama 3 tanesi çok önemli; birincisi: Emekçilerimizin rızaları dışında zorunlu ücretsiz izne çıkarılması uygulaması getirilmekte. Bu, iş kanunlarımıza aykırıdır. Hele hele yüz binlerce, belki milyonlarca emekçiye günlük 39 lira verilecek olması büyük vicdansızlıktır. Diyanet İşleri Başkanlığının bu yıl için belirlediği fıtır sadakasından bile azdır bu. Fıtır sadakası kişi başına 27 lira. Siz, tüm aileye “Günde 39 lirayla geçin.” diyeceksiniz. 39 lirayla nasıl geçinecek? Yani aylık 1.170 lira. Kirayı mı ödesin? Ailesinin, çocuklarının gıda parasını mı ödesin? Elektrik faturasını mı, gaz faturasını mı ödesin? İşsizlik Fonu’nda 130 milyar lira dururken bu yapılan insafsızlıktan başka bir şey değildir. Ücretsiz izne çıkarılan tüm işçilere en az, kısa çalışma ödeneği kadar ödeme yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak: Bu pakette, salgın döneminde vatandaşımızın yanında yer alan belediyelerimize yeterince destek çıkılmamakta oysa halkımızla en yakın temasta olanlar onlar. Onların varlığı, hizmetini devam ettirmesi hayati önemi haiz. Şimdi, burada belediyelere pek çok sorumluluk yükleniyor, temel gelir kaynakları olan alacakları erteleniyor. Kira alamayacaklar, ilan ve reklam vergisi alamayacaklar, emlak vergilerinin büyük çoğunluğu ödenmeyecek. Tamam, çünkü vatandaş ödeyemiyor ama belediyeler hizmet vermeye devam edecek. İşte, otobüs, tramvay çalışıyor, çöpler alınıyor, aşevleri her türlü baskıya rağmen fakir fukarayı doyuruyor. Yani gelirleri artmazken giderleri olağanüstü artacak. Onların özel merkez bankası yok, hazinesi yok, para basacak hâlleri yok, o zaman mutlaka ama mutlaka desteğe ihtiyaçları var. “Ne hâliniz varsa görün.” diyemeyiz. Belediyelere bu maddeyle sağlanan imkânlar yetmez yani gelir vergisi, prim ödemeleri erteleniyor ama yetmez. Bakın, neler yapabiliriz? İşe, kamu bankalarından başlayabiliriz. Aynı, yurttaşın belediyelere olan borçlarını ertelediğimiz gibi belediyelerimizin kamu bankalarına olan borçları da mutlaka ertelenmelidir. Yine, bu önergede teklif ediyoruz. DSİ baraj yapıyor, parasını belediyeden alıyor. O zaman gelin, belediye su ve kanalizasyon idarelerinin bütçelerinden yapılacak bu yılki geri ödemeleri gecikme faizi veya zammı işletmeksizin erteleyelim. Belediyelerin, bağlı kuruluşların toplu taşımada ÖTV’siz yakıt alımını sağlayalım. Belediyelerin, İller Bankasında olan yüzde 2 payları niye ertelenmiyor, o da ertelenmeli. Raylı sistem araçları için gerekli enerjinin elektrik faturalarının düşürülmesini düşünmeliyiz, ertelenmesini düşünmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, belediyelerin ayakta durması, varlığını, hizmetlerini sürdürmesi çok önemlidir; bunu azımsamamalıyız, küçümsememeliyiz ve mutlaka yanlarında olmalıyız. Burada, saray yönetiminin, Millet İttifakı tarafından kazanılan İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir gibi büyükşehirlere yönelik ayrımcı politikalarının yanlışlığını da vurgulamak isterim. Bu dönemde, merkezî yönetimiyle, yerel yönetimiyle tek hedefimiz, 83 milyonun sağlıkla bu krizi atlatması olmalıdır. Bırakın, hayırsever yurttaşlar, şeffaflık içinde yardımlarını istedikleri yere yapsınlar. Belediyelerin faaliyetlerini engellemeye yönelik siyasi tavırların halkımızda bir karşılığı yoktur. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerimiz, halkın ihtiyacı için çalışmaya devam edeceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, burada son olarak üzerinde durmak istediğim konu, Varlık Fonuna ilişkin getirilen, hukuk dışı, şirket kurtarma düzenlemesidir. Biz bunu fevkalade sakıncalı buluyoruz. Bunun salgınla, Covid’le uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kamu kaynaklarının, Varlık Fonunun, İşsizlik Fonu’nun, gidip de zarar eden bazı belli müteahhitleri kurtarmaya, üçüncü havalimanının zararlarını kurtarmaya, batık enerji şirketlerini kurtarmaya harcanmasına karşıyız. Bu, vicdansızlık olur, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmek olur. Daha dün gece, Türkiye’nin önemli bilim merkezlerinden biri olan Şehir Üniversitesinin, borcunu ödemiyor diye kapatılmasına şahit olduk. Asıl neden siyasi, bunu hepimiz biliyoruz ama gerekçe, borçlarını ödeyememekti ama yirmi dört saat dahi geçmeden getirdiğiniz bu paketle, yine halkın vergileriyle, salgın bahanesiyle şirket kurtaracaksınız. Bu ne perhiz, bu ne turşu denmez de ne denir bu yaptığınıza?

Değerli arkadaşlarım, son söz olarak, Genel Başkanımız defalarca söyledi, yine söylüyoruz: Artık, bu bütçe harcamalarının yönünü vatandaşımıza çevirmenin zamanı geldi. Bakın, Eskişehir’de Ticaret Odamız, sanayi Odamız, esnaf, iş insanları feryat figan, bankalar kredi vermiyor. Eskişehir’de sadece Ticaret Odasına bağlı hizmet sektöründe çalışanların sayısı en az 5 bin kişi. Dükkânlar kapalı, bu insanların maaşları nasıl ödenecek, kaynak bulabilir miyiz? Evet, bulabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Geçilmeyen yollardan, tünellerden, uçulmayan havalimanlarından biz bu kaynakları yaratabiliriz. Onlara milyarlarca liralık garantiler verdiniz, o garantilerin en azından bir yıl süreyle ertelenmesini sağlarsak o garantilere ödenecek parayla 83 milyonun mağdur olmamasını sağlayabiliriz. Bunu hep birlikte becerebiliriz.

Değerli arkadaşlarım, son söz olarak da bu salgınla mücadele döneminde halkın haber alma hakkını korumalıyız. Halkın gerçekleri öğrenmesini sağlayan basın kuruluşlarına yardımcı olmalıyız. Önümüzdeki hafta sonu sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Sokağa çıkma yasağı sırasında gazetelerin halka ulaşmasını İçişleri Bakanlığı mutlaka sağlamalıdır. Ya bayiler açık tutulmalıdır, en azından belli saatler içinde ya dağıtım şirketlerine, matbaa çalışanlarına izin verilmelidir ama mutlaka halkın haber alma hakkı, habere ulaşma hakkı korunmalıdır. Basın İlan Kurumu da gazeteleri mutlak surette desteklemelidir, ileriye dönük vereceği reklamların parasını bugünlerde vermelidir. İletişim hakkı, bilgiye ulaşmak, basın özgürlüğü her zaman olduğundan çok daha önemlidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (d) bendinde yer alan “prim ödemelerinden” ibaresinin “prim ödemeleri ile 3/7/1968 tarihli ve 1053 sayılı Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanunun 4’üncü maddesi uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yaptığı yıllık taksit ödemelerinden” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Muhammet Emin Akbaşoğlu       Muhammed Levent Bülbül   Mehmet Doğan Kubat

            Çankırı                                Sakarya                                İstanbul

         Recep Özel                           Engin Özkoç   Dursun Müsavat Dervişoğlu

            Isparta                                 Sakarya                                  İzmir

       Erkan Haberal

            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 1053 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesi uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne yapılan yıllık taksit ödemelerinin madde kapsamına alınması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Özsoy, buyursunlar.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin işten çıkarmalara devam ettiğine ilişkin açıklaması

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgen olan İstanbul’da, Büyükşehir Belediyesini yönetemeyen CHP yönetimi, geçtiğimiz günlerde vicdanının ve insafının olmadığını bir kez daha gösterdi. İBB yönetimi, Darülacezede beş ila yirmi yıl arasında görev yapmış, 3'ü sağlık mezunu, birçoğu da yüksek lisans mezunu, emekleriyle ekmek paralarının peşinde olan çalışanları baskıyla işten çıkarmıştır. Tüm vaktini ve imkânlarını şehrin ve halkın sıkıntılarını çözmek yerine insanların ekmeğiyle oynamaya adayan CHP’li Belediye Başkanı, içinde bulunduğumuz bu zor günlerde bile yine işten çıkarmalarla gerçek yüzünü göstermiştir.

Herkesi kucaklayacağına namus sözü veren CHP yöneticilerine Gazi Meclisimizden sesleniyorum: İnsanların ekmeğiyle oynamayın. 2024’te halkın karşısında hesap vereceğiniz gibi, bir gün mutlaka Hakk’ın karşısında da hesap vereceksiniz diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.54

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 01.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Mustafa Açıkgöz (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

2’nci madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklifi’nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (h) ve (ı) bentlerinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

          Cavit Arı                            Servet Ünsal                      Serkan Topal

           Antalya                                 Ankara                                  Hatay

      Süleyman Girgin

             Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak üzere Muğla Milletvekili Süleyman Girgin.

Buyursunlar Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elimizdeki teklifin 2’nci maddesinde yer alan genel kurulların ertelenmeleri (h) ve (ı) bentleri hariç, yerinde ve uygun görüyoruz. (h) maddesini salgınla alakasız görüyor, (ı) bendinde yapılan düzenlemeyi ise doğru bulmuyoruz.

(ı) bendinde yapılan düzenlemeyle sendikaların yetki tespitlerinin verilmesi, toplu iş sözleşmelerinin yapılması, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümü ile grev ve lokavta ilişkin süreler bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süreyle uzatılmıştır. Bu madde, Komisyona geldiği şekliyle, sendikal haklara yönelik bütünüyle bir yasak anlamına gelmektedir. Çalışma Bakanlığı tarafından sendikal yaşama dair bütün süreçler durdurulmuş, sendikal haklar askıya alınmıştı ve bunun yasal düzenlemesi gerekiyordu. Peki, neden coronavirüs tedbirlerinin içine sendikal haklara yönelik bir saldırı apar topar konmuştu, onu izah etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kapsamda bir durdurma 12 Eylülde de olmuştu ancak görüşülmekte olan toplu sözleşmeler, Yüksek Hakem Kurulu aracılığıyla, hak kayıpları olsa da bitirilmişti. Teklifin Komisyona gelen hâliyle yapılmak istenen, altı ay süreyle, Anayasa’ya aykırı bir şekilde sendikal hak ve menfaatlerin gasbedilmesiydi; 12 Eylülün bile ötesindeydi yani. Gasbetmek istediler çünkü 30 Haziran 2020’de, taşeron işçisiyken kadroya geçen belediye işçileri normal sözleşme düzenine geçeceklerdi. Yine 30 Ekim itibarıyla da kamuda taşerondan kadroya geçen diğer tüm işçiler normal toplu sözleşme düzenine geçecekti. Normal toplu sözleşmeye geçilseydi 1 milyon işçi altmış günlük ikramiye alacaktı. Taban ücretler var; işçilerin pozisyonu gereği önce taban ücrete intibakları yapılacak, sonra toplu sözleşme zammı alacaktı. İktidar, bu kazanımları bir yük olarak görüyordu, bu yükü erteleyecek formül arıyordu, emek dünyası da bu niyetin farkındaydı. Teklif, Komisyona bu nedenle bütünüyle bir yasaklama olarak geldi, itirazlar üzerine kısmen değiştirildi. Yeni düzenlemeyle birlikte sendikalar yetki tespiti başvurusunda bulunabilecek, mevcut görüşmeler tamamlanacak, tarafların itirazı olmaması durumunda toplu sözleşme imzalanabilecek. Fakat, bu, kâğıt üzerinde olandır; fiilen olan, süreci zamana yayarak sendikal hakları askıya almaktır. Nasıl mı? Eski bir işçi ve sendika yöneticisi olarak defalarca şahit oldum ki sözleşme süreci çetin bir süreçtir. İşçilerin tamamını örgütlemiş ve yetkiyi almış olsanız da işveren sadece tek bir itirazıyla toplu sözleşme yapma hakkınızı en az iki yıl öteleyebilir. Bu süreçte işveren baskısına, mobbinge ve bahanelerle işten atmalara maruz kalan işçi baskıyla sendika üyeliğinden ayrılmaya zorlanır, mahkemelerde sürünürsünüz. Sonuçta işçi kazanır, toplu sözleşme yetkisini alır ama örgütlü işçinin önemli bir kısmı bu süreçte ya işten atılmıştır ya da bezip üyelikten vazgeçmiştir, istifa etmiştir. Böyle bir ortamda yeni düzenlemeyle her türlü başvuru, iptal yetki sürelerine üçer ay eklemek, başta anlattığım şekliyle ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir. Oysa, bu düzenleme bu şekliyle de Anayasa’mızın örgütlenme özgürlüğü ve sendikal haklarla ilgili hükümlerine ve uluslararası sözleşmelere bütünüyle aykırıdır. Örneğin, yukarıda bahsettiğim taşerondan kadroya geçen işçilerin durumu yeni düzenlemeyle ne olacak? Bu sene bu işçiler toplu sözleşme yapabilecekler mi? Teklif sahiplerine sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yapılması gereken, coronavirüs tedbirlerine uyacak şekilde toplu iş sözleşmesi görüşmelerini gerçekleştirmenin sağlıklı bir yolunu bulmaktır. Video konferansla ihale yapılabiliyorsa toplu sözleşme de yapılır. TEZ-KOOP-İŞ Sendikası sözleşmeyi video konferansla bağıtladı, yasa geldiği gibi geçseydi eğer imzalayamayacaktı. Sendika işçinin zırhıdır, işçinin zırha en çok ihtiyaç duyduğu dönemde o zırhı delmek büyük bir vebaldir.

Değerli arkadaşlar, küresel coronavirüsü bahane ederek sendikal hakları askıya almaya çalışan zihniyet, grev yasakçısı 12 Eylülün ürünü ve devamcısıdır. Unutmayın, bu ülke “OHAL’i, patronlar rahat etsin, işçiler greve çıkmasın diye kullanıyoruz.” diyenler tarafından yönetiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN- Tamamlayın efendim.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) - AKP iktidarı döneminde 200 bine yakın işçinin grev hakkı, grev ertelemeleriyle elinden alınarak yasaklandı. Bu ülkede işçilerin yüzde 90’ı sendikasız, işçilerin yüzde 93’ü toplu iş sözleşmesi kapsamında değil. Ülkemiz, toplu iş sözleşmesi kapsamı ve sendikalaşma açısından OECD sonuncusudur. Tablo böyleyken hem de çalışma yaşamının sarsıldığı böyle bir dönemde bu kaleye yönelik her türlü saldırı coronavirüse karşı yürütülen mücadeleyi de sekteye uğratacaktır Bu nedenle, bu madde tekliften bütünüyle çıkarılmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2’nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (ı) bendinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

"f) 18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 61 inci maddesi uyarınca 2020 yılı Mayıs ayı içinde yapılması gereken Birlik Genel Kurulu, 31/7/2020 tarihine kadar ertelenir. Bu süre, ilgili Bakan tarafından 3 aya kadar uzatılabilir.”

Dursun Müsavat Dervişoğlu               Behiç Çelik                   Fahrettin Yokuş

             İzmir                                   Mersin                                  Konya

        Yasin Öztürk                      İbrahim Halil Oral                    Bedri Yaşar

            Denizli                                 Ankara                                 Samsun

     Zeki Hakan Sıdalı                     Orhan Çakırlar

            Mersin                                  Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyursunlar Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yeni Koronavirüs Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun Teklifi’ni görüşmek üzere toplandık ama yaşamsal önemi olan bir kesimi yine unuttuk. Hangi kesim? Tarım kesimini. Coronavirüs salgını nedeniyle birçok sektörde üretim neredeyse durma noktasına geldi ancak salgın ne kadar yayılırsa yayılsın gıda en temel ihtiyaç. Bu nedenle, tarımda üretimin aksamadan devam etmesi gerekiyor. Hatta tarladan sofraya uzanan zincirin her bir halkasını daha da sağlamlaştırmak büyük önem taşıyor. Ülkemizde yazlık ürünlerin ekim ve dikim dönemi başladı ancak corona günlerinde sağlık kadar önem verilmesi gereken tarım sektöründe belirsizlikler hâlâ devam ediyor. Yurt dışından alınan gübre, tohum ve ilaç gibi girdilerin tedarikinin ne şekilde sürdürüleceği konusu belirsiz. Mevsimlik işçilerin üretim bölgelerine sağlıklı bir şekilde nasıl nakledileceği, sağlıklı bir şekilde nasıl çalışacakları, konaklamalarının ve temiz su kaynaklarına erişimlerinin nasıl olacağı belirsiz.

Aslında İçişleri Bakanlığı mevsimlik işçilerle ilgili bir genelge yayınladı; mevsimlik tarım işçisi ihtiyacının öncelikle aynı şehirde yaşayanlardan karşılanması tavsiyesinde bulundu. Bu olmuyorsa da mevsimlik tarım işçilerine “Seyreltilmiş araçlarla seyahat edin.” “Mesafenizi koruyun.” “Çadırlarda 1,5 metre arayla uyuyun.” “Çadırları 3 metre arayla kurun.” tembihlemesinde bulundu. Bu genelgeyi hazırlayanlara sormak istiyorum: Siz hiç mevsimlik işçileri yolculuk yaparken görmediniz mi? Siz hiç mevsimlik işçileri konaklarken gördünüz mü? Siz hiç mevsimlik işçilerin yaş ortalamasını biliyor musunuz? Sizin, tarım sektöründe çalışan kesimin yaş ortalamasından haberiniz var mı? Siz hiç tarlada çalışan bir işçinin sofrasına oturup ekmeğini paylaştınız mı?

Öncelikle şunu ifade edelim ki mevsimlik tarım işçilerinin sayısına yönelik sağlıklı bir veri yok. Kimi kaynaklara göre 350-400 bin, kimi kaynaklara göre ise 1 milyon mevsimlik tarım işçisi var. Mevsimlik tarım işçiliğine giden Suriyeli göçmen sayısı ise son yıllarda oldukça yükseldi ve asıl önemlisi, bunlar tarım bölgelerinde yetişen ürünlerin ekim ve hasat dönemlerinde ilkbahardan başlayıp sonbahara kadar sürekli yer değiştiriyor. Mesela bu işçiler aileleriyle birlikte şeker pancarı çapalamak için mayıs ve haziran aylarında, hasat için eylül ve kasım ayları arasında İç Anadolu Bölgesi’ndeki illerin yanı sıra memleketim Denizli’ye de geliyor. Yine bunlar, mayıs, temmuz, eylül ayları arasında Rize’de çay hasadı, haziran sonundan ağustos başına kadar ise Malatya ve Elâzığ’da kayısı, ağustos ve eylül aylarında Karadeniz’de fındık toplanması, eylülden kasıma kadar da pamuk hasadı için il il dolaşıyor.

Genelge çıkarmak kâğıt üstünde kolay ama genelgeyi hayatın gerçeklerine uydurabilmek önemli. Tarım sektöründeki belirsizlikleri sıralamaya başlamıştım, devam edeyim: Döviz aldı başını gidiyor, dolayısıyla tarımda ürün girdi maliyetleri de aynı doğrultuda artıyor. Çiftçi döviz karşısında nasıl korunacak belirsiz. Döviz karşısında sadece üreticinin değil, tüketicinin de artması muhtemel fiyatlar konusunda nasıl korunacağı belirsiz. Yurt içinde hasadı yapılan ürünlerin zamanında ve uygun fiyata tüketiciye nasıl ulaştırılacağı belirsiz. İthal edilen bazı ürünleri üreten ülkelerin aldığı ihracatı kısıtlayıcı tedbirler nedeniyle bu ürünlerin ikamesinin nasıl yapılacağı yine belirsiz. Belirsizlikler, soru işaretleri ortada ama göstermelik destekler dışında tarımda sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi adına doyurucu adım bu kanun teklifinde de yok. Ne ilk açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi’nde çiftçinin adı anıldı ne de şimdi. Bu yüzden sağlık için oluşturulan Bilim Kurulu gibi tarımda da bir bilim kurulunun oluşturulması şart hem de zaman geçirmeden hem de yandaşlık ilişkisine bakılmadan, tarımda söz sahibi bütün kesimlerin bu kurulda görüşlerinin değerlendirilmesi kayduşartıyla.

Değerli milletvekilleri, bir diğer konu da tarımla birlikte acil ele alınması gereken hayvancılık sektörünün durumu. Toplu tüketim yerleri kapandı. Turizm sezonu başlamadan bitti. Bu demektir ki fiyatların yüksekliği nedeniyle vatandaşın ihtiyaç listesinden çıkardığı et ürünlerine olan talep düşecek. Talep azalıyor ama besicilerin elinde yetiştirdiği hayvanlar var. Besiciler bu dönemde hayvanlarını kesime gönderemeyeceği için daha uzun beslemek zorunda. Bu durum hem et kalitesinin düşmesine neden olacak hem de ilave yem tüketimi dolayısıyla maliyetlerin yükselmesine neden olacak. Süt üreticisi de bir o kadar dertli. Bu konularda bir tavsiyemiz var. Diyorsunuz ki coronavirüse karşı vücudun bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi şart. Bunun için iyi beslenilmesi, vitamin ve proteinle vücudun desteklenmesi gerekiyor. O zaman hem besiciye hem vatandaşa bir iyilik yapın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Et ve Süt Kurumu marifetiyle besicilerimizin arz fazlası hayvanlarını değerinde alın ve üretilecek et ve süt ürünlerinin arzını uygun fiyatla halka sağlayın. Bu dönemde sürdürülebilir tarım ve hayvancılık politikası üreteceksiniz ki bu aşamada üretim yapmak zorunda kalan tek sektör olarak kaldı; o zaman çiftçilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve diğer özel bankalara olan borçlarını faizsiz bir şekilde bir yıl ertelenmesini sağlayın. Tarım kesiminin enerji ve sulama birliklerine yapılacak ödemelerini faizsiz, bir yıl öteleyin. Çiftçiye bu yıl içinde yapılması gereken destekleme ödemelerini peşin olarak yapın. Çiftçinin mazot giderindeki ÖTV’yi bari bu dönemde kaldırın ve et ürünlerine ithalat yasağı getiriyorken Brezilya gibi coronanın salgın olduğu bir ülkenin 10 bin baş hayvanının ülkeye girişine izin verip korumaya aldığınız firma gibi, istisnasız bütün tarım ve hayvancılık sektörünü, köylümüzü, çiftçimizi korumaya alın.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Gaytancıoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

67.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, zor durumda olan çiftçilerin borçlarının bir yıl faizsiz ertelenerek desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP ne kadar duyar bilmiyorum ama çiftçimiz zor durumda ve seslerinin duyulmasını istiyor. Çiftçi özel bankalara olan borçlarını erteletemiyor. Genel Kurula gelmeden önce bir çiftçimiz beni aradı ve sıkıntılarını dile getirmemi istedi: “Erteleme yapmıyorlar, zaten özel bankalara ‘Erteleme yapın.’ demekle bu iş olmaz. Bütçesini hazırlar, kanununu çıkarır, ona göre ertelemeleri yaptırırsınız. Biz, bütün çiftçi borçlarının faizsiz bir yıl ertelenmesini istiyoruz. Yaşadığımız pandemiyi ‘CHP’li belediyeleri taklit et, onlara da iş yaptırma.’ kafasıyla atlatacağımızı, ekonomik krizi aşacağınızı düşünüyorsanız yanlış içindesiniz. Çiftçimizi, üretimi ne pahasına olursa olsun desteklemek zorundayız, yoksa pandemi krizi, ekonomik kriz derken gıda krizi kapımıza dayanır. Korkarım ki AKP beceriksizliği ülkemizi özellikle bazı ürünlerde sıkıntıya sokacak gibi duruyor. En kısa sürede üretimi destekleyen politikalara dönmenizi diliyoruz.”

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 3- 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanununun 4 üncü maddesinde bulunan üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"İşletme belgesi bir işletmeye mahsus olmak üzere tüzel kişilere verilir. Bakanlıktan izin almak kaydıyla işletme belgesi acenta unvanından bağımsız olarak başka bir tüzel kişiliğe devredilebilir ve devir Bakanlık siciline işlendiği tarihte hüküm ifade eder. Devredilen işletme belgesinde yer alan acenta unvanı veya iltibasa yol açacak unvan on yıl içerisinde hiç bir seyahat acentasına kullandırılmaz. İşletme belgesini devreden tüzel kişiliğe üç yıl içerisinde yeniden işletme belgesi verilmez. Belge devrine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir.”

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

          Cavit Arı                            Servet Ünsal                      Serkan Topal

           Antalya                                 Ankara                                  Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Hatay Milletvekilimiz Serkan Topal.

Buyurunuz Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Bir kez daha hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum, şu anda hastanede tedavi olanların hepsine de acil şifalar diliyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, her zaman bu kürsüde vatandaşlarımızın sorunlarını dile getiriyoruz, maalesef, şu ana kadar bir türlü çözüm bulamadılar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, özellikle coronavirüsle ilgili ekonomik sorunları çözebilmek adına vatandaşlarımız devletten bir şeyler bekliyorlar. Beklentileri nedir? Devletin “Ey vatandaşım, günü geldi senden vergi aldım, günü geldi ilk doğduğunda o kimlik kartından harç aldım, günü geldi öldüğün zaman bile mezar vergisi aldım senden, günü geldi iş yeri açtığın zaman her şeyini aldım, günü geldi seni askere çağırdım, askere gittin, şehit oldun, gazi oldun bu vatan için. Hani, hep ben senden para topladım ya, işte o paraları bu zor günler için topladım.” demesini bekliyor, vatandaş. İşte, devletten bunu bekliyor, çıksın devlet bunu desin. Sonra “Ey vatandaşım, sen git, evinde rahat uyu, o kesilen maaşını ben ödeyeceğim. O işini kaybedenler, o mamayı alamayanlar, o mamayı ben vereceğim.” desin devlet. Vatandaş bunu bekliyor arkadaşlar. “Sen yine devletini bu sefer de dinle, evinde rahat ol; aşını, ekmeğini, tuzunu, sütünü ben göndereceğim.” demesini bekliyor devletin ama nerede arkadaşlar! Şimdi, bir ekonomik paket açıklandı, inanın samimi söylüyorum, hani, o cumartesi-pazar günü sokağa çıkma yasağı ilan edildi ya, o ekonomik paket bazı üreticilerin sadece o günkü zararlarını ödeyemez; samimi söylüyorum, siyaset de yapmıyorum bu kürsüde.

Şimdi, bugünkü teklifte ne var arkadaşlar? Yine bir öteleme olayı var. Nedir? Altı ay. Diyelim ki arkadaşlar, altı ay sonra esnaflarımız iş yerlerini açtılar, normal hayatlarına döndüler; peki, altı ay içerisinde, zaten adamlarda para yok, işçilere mi para verecekler, sigortaya mı, vergiye mi? Yani, dolayısıyla sadece öteleme yetmez, onlara ciddi anlamda destek lazım; esnaflarımızın sigortalarını, vergilerini ödemek lazım.

Şimdi, suyla ilgili, elektrikle ilgili, doğal gazla ilgili yine öteleme; bu, sorunu çözmez arkadaşlar. Altı ay sonra ne olacak? Vatandaş zaten altı aydır işsiz, altı ay sonra o parayı nereden getirecek? Ben şunu söylüyorum: Altı ay öteleme yerine, bir yıl elektriği, suyu, doğal gazı mutlaka devlet karşılamalıdır; kapanan esnafımızın SGK primini, vergisini mutlaka ödemelidir. Az önce Sayın Gaytancıoğlu da dile getirdi, Amik Ovası’nda çiftçimiz perişan oldu, üretemez durumda şu anda. Yahu Allah aşkına, bir mazot desteği verelim. Bir mazot yahu, bir mazot desteği verelim. Sadece elektriği, suyu ötelemek yetmiyor arkadaşlar, istihdam sağlayan hiçbir vatandaşımızın tefeciye gitmemesi gerekiyor, bunun önüne geçmek gerekiyor. Bunun önüne geçecek kim? İktidar.

Şimdi “devlet” dedik ya, devlet elbette devlet ama devleti yönetenler şu anda kimler arkadaşlar?

Yine, şimdi, kamu alacakları mutlaka bir yıl devlet tarafından ödenmelidir. Yine, az önce değerli milletvekili arkadaşımız da dile getirdi. Ya, bizim çiftçilerimiz, özel bankalarda -samimi bir şekilde arkadaşlar, vatandaşlar Amik Ovası’nda ve beni arıyorlar- maalesef, ötelemiyorlar, özel bankalar ötelemiyor. Dolayısıyla bir kez daha iktidara buradan sesleniyoruz. Yine, toplu taşıma araçları sahipleri… Bu konuda onlara destek vermeliyiz. Bin TL…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum, Sayın Başkanım.

Şimdi, tabii, esnafımıza kredi verilmesi yönünde bir çalışma yapıldığını esnafımız duydu ve bankaya gidiyor, maalesef esnafımız kredi alamıyor, maalesef alamıyor.

Değerli arkadaşlar, kısaca birkaç şeyi sıralamak istiyorum. Özellikle servis şoförlerine ve diğer şoförlere mutlaka destek verilmeli, esnaflarımıza nakit destek verilmeli, faizsiz kredi mutlaka verilmeli ayrıca KOSGEB’den de mutlaka destek verilmeli.

Yine, bir konuyu daha özellikle dile getireceğim. Sokağa çıkma yasağında ciddi sıkıntılar yaşanmıştı. Bakkallar, sokağa çıkma yasağında evlere servis yapmak kaydıyla aslında açık kalabilirler. Bu konuyu İçişleri Bakanı mutlaka çözmelidir.

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda yine sokağa çıkma yasağında üretici arkadaşlarımız mallarını toplayamıyorlar, bu konuda ciddi sıkıntılar var, çok ciddi telefonlar aldım son bir iki gün içerisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Sayın Başkanım, son bir dakika…

BAŞKAN – Buyurun.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Yine, son olarak şunu ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar. Yine, bu teklifte, yurt dışında çalışan işçilerimizle ilgili herhangi bir madde yok. Yurt dışında işçilerimiz zaten işsiz kaldı, buradaki aileleri de şu anda perişan durumda. Dolayısıyla Arabistan, Kuveyt, Katar, Sudan, Libya ve diğer ülkelerde çalışan vatandaşlarımız mağdur olmakla birlikte aileleri de mağdur oldu. Bu maddelerde hiçbir şey yok onlar adına, mutlaka onların mağduriyetlerinin de giderilmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Orhan Veli Kanık’ın Kitabe-i Seng-i Mezar şiirinin şu meşhur dizeleri var: “Hiçbir şey çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar.” Gerçekten işçilerimiz de memurlarımız da milletimiz de hiçbir şey çekmedi dünyada iktidardan çektiği kadar diyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “tarihte” ibaresinin “tarihi itibariyle” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                     Mehmet Ruştu Tiryaki            Hüseyin Kaçmaz

           İstanbul                                Batman                                 Şırnak        Musa Piroğlu                   Dirayet Dilan Taşdemir                 Tuma Çelik

           İstanbul                                  Ağrı                                   Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu.

Buyurunuz Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, doğrusu Muhammet Emin Akbaşoğlu’nu takdir edeyim çünkü o ne zaman konuşsa ben çocukluk yıllarıma gidiyorum. Ben de çocukluğumda her resmî bayramda kürsüye koşar huşu içinde kahramanlık şiirleri okur, hamaset nutukları atardım…

SALİH CORA (Trabzon) – Hiç değişmemişsin.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – …ama hamaset ve kahramanlık edebiyatıyla yoksul insanların karnı doymuyor, işsizlerin iş kaygısı, fabrikalarda çalışmaya zorlanan işçilerin işinin devam edip etmeyeceği kaygısı tükenmiyor.

Bu iktidar, ısrarla beni haklı çıkararak yoluna yürüyor ve ben bundan ne yazık ki mutlu olamıyorum. Çünkü, ısrarla şunu söyledim: Çoğunluğun seçtiği bu iktidar, sadece zenginleri ve patronları koruyor. Anladım ki eksik söylüyorum, bu iktidar sadece patronları korumuyor, işçilere zulmediyor. Salgın geldi, salgın için attığı her adımda işçilerin ve yoksulların sırtına yeni yükler bindirdi. Küçük dükkânları kapattı ama yerine hiçbir şey koymadı, milyonlarca insan işsiz kaldı. Biz burada maskelerle oturuyoruz ama işçiler her gün fabrikaya gidiyor. Sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor “20 yaşından küçükler sokağa çıkamaz.” deniliyor, öbür gün bir genelge geliyor “İşçi çocuklar çıkabilir.” diyor ve işçiler ne yazık ki ağır bir sorunla yüz yüze geliyor.

Salgına karşı iktidarın politikası basit; patronları ve zenginleri koruyacaksın, işçileri ve yoksulları salgına karşı sokağa atacaksın. Bunu gören patronlar da hiç çekinmeden ısrarla bunu uygulamaya çalışıyorlar. İşçiler açlıkla tehdit ediliyor ve virüsün ortasında ölümüne yaşamaya zorlanıyor. Patronlar işçileri işten çıkarmaya, fabrikalar da insanları işten atmaya devam ediyor. Fabrikalar bir virüs tarlası gibi işçileri hasta ediyor ve işçiler yaşadıkları yerlere bunu taşıdığından, işçi mahalleleri virüsün en güçlü olduğu yerler olmaya devam ediyor. Fabrikalardan işçi çıkarma ve ölüm haberleri geliyor.

İstanbul’da Ünlü Tekstil; 100 işçide virüs çıktı, üretim devam ediyor. Denizli’de Denizlispor Başkanı Çetin’in sahibi olduğu Çetin Beton; virüs çıktı, üretim devam ediyor, virüse yakalanan işçi işinden atıldı. ETİ fabrikası; 24 işçide virüs çıktı bisküvi fabrikasında. TÜPRAŞ; buradaki Tekfen Holding virüs çıkan 17 işçiyi işinden attı. Canbebe; bebeklere bez yapan bu tesiste 10 işçide virüs çıktı, üretim devam ediyor.

Ve size bir fotoğraf göstermek istiyorum; Novotel. Hani her gün balkonlara çıkıp alkışladığınız doktorlar var ya, onları geçen gün “Müşterileri rahatsız oluyor.” diye gece yarısı otelden sokağa attı. Doktorlar alkış istemiyor, doktorlar sağlık hizmetlerini verebilmek için koruyucu ekipman ve cihaz istiyor yani sorumluluğunuzu yerine getirmenizi bekliyor. Ne yazık ki bunların hepsi yapılmamaya devam ediyor. Ben haksızlık edildi iddiasındayım, “39 lira” deniliyor bütün hatipler konuşurken, oysa 39 lira 24 kuruş veriliyor. Kemal Sunal yaşasaydı bunu derdi herhâlde, “39 lira 24 kuruş, 39 lira olsaydı ne yapardık?” Kuruşla hesaplayabiliyorsunuz işçilerin aldıklarını ama patronlara gelince torbayla, patronlara gelince küfeyle ödemeye devam ediyorsunuz ve onlara, işçilere sadece sefalet ve açlık dayatıyorsunuz. “Evde kal.” çağrıları yapıyorsunuz ama bu çağrıların hepsi ikiyüzlülük görülüyor çünkü işçilerin evde kalmayacağını biliyorsunuz ve her sokağa çıkma yasağınızda, her “Evde kal.” çağrınızda işçilerin yaşamaya, çalışmaya devam etmesi gerektiğini vurguluyorsunuz ve bütün bunları yaparken, bir yandan İtalya, İngiltere’ye yardım malzemeleri gönderip şov yapmayı da eksik bırakmıyorsunuz.

Peki, ne yapılmalı? Ben, buradan işçi sınıfına ve yoksul halklara sesleniyorum: Bu iktidarın işçiler için yapacağı hiçbir şey yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Bu iktidar işçilere sadece zulüm yapar. Biz, iktidar için “Kürt halkına düşman.” dediğimizde çok öfkeleniyorsunuz. Biz eksik söylüyoruz. Bu iktidar sadece Kürt halkına düşman değil, bu iktidar yoksul halklara düşman, bu iktidar işçi sınıfına düşman, bu iktidar patronların iktidarı ve zulmü işçilere yapıyor ve işçilerin yapacağı tek şey var, yoksulların yapacağı tek şey var, bu zulmün faturasını bu iktidardan sormak ve buradan tekrar sesleniyorum, işçilere, yoksullara, yoksul mahallelerinde yaşayanlara sesleniyorum: Bu Meclisten, bu iktidarın yönettiği bu Meclisten medet ummayın. Yapılacak iş çok basit; kendi özel örgütlenmelerini kurmalılar, kendi dayanışmalarını kurmalılar ve mücadeleyi yükseltmeliler çünkü devletin vermeye çalıştığı para, bizim devletten istediğimiz para bizim alnımızın hakkıyla kazandığımız paradan başka bir şey değildir. O bütçe çalışanların vergisiyle oluşturuluyor. hakkımızı istiyoruz ve sonuna kadar mücadele edeceğiz, o hakkı sizden alacağız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Dursun Müsavat Dervişoğlu               Behiç Çelik Bedri Yaşar                                                       İzmir                                   Mersin            Samsun

      Fahrettin Yokuş                      Orhan Çakırlar              Zeki Hakan Sıdalı

            Konya                                  Edirne                                  Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak üzere Samsun Milletvekili Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3’üncü madde, Covid-19 salgınından en yoğun biçimde etkilenen işletmeler arasında yer alan turizm sektörünün önemli unsurlarından biri olan seyahat acentelerinin, içinde bulunduğu dönemde faaliyetlerine devam etmesi ekonomik olarak mümkün olmayanların işletme belgelerinin farklı bir tüzel kişiliğe devredilmesi maddesi. Tabii, bu, bizim de desteklediğimiz bir madde. Şu an, Türkiye, yaklaşık 58 milyon turist bekliyor ama maalesef, şu içinde bulunduğumuz ortam itibarıyla bunların gerçekleşmeyeceğini de hep beraber görüyoruz. Geçtiğimiz dönemde yaklaşık 35 milyar dolar turizm sektöründen gelirimiz vardı, tahmin ediyorum bu sene de bu rakamlar ciddi oranda düşecek. Tabii, turizm sektöründe çalışan sayımız çok fazla; günübirlik çalışanlar var, mevsimsel çalışanlar var, bir de bu çıkardığımız kanundan dolayı kısa çalışma ödeneğiyle veyahut ücretsiz izne gönderilerek çalışacak kesimler var. Bunlardan bahsederken, diğer taraftan, yine bu sektörde özellikle hem iflas masasının yönettiği şirketler var, buna paralel olarak kayyumların yönetmiş olduğu şirketler var. Bugün çıkaracağımız kanunda KGF kredilerinden bahsediyoruz ama bugün kayyumlar veyahut da iflas masalarının yönettiği büyük şirketler var, bunlarda da çok ciddi istihdamlar var, ama bizim bu çıkaracağımız kanunla bu kredilerden bu şirketler istifade edemiyor. Onu Sayın Başkana da söyledim. Bu sektörde çok ciddi istihdam var. Mümkünse bu şirketlerin de bu kurumların da kesinlikle desteklenmesi lazım.

Şimdi, buna paralel ticaret odasının bir çalışması var “Coronavirüsle ilgili beklentileriniz neler?” diye. Şöyle, ana başlıklara baktığımız zaman 738 sanayici ve iş adamının görüşleri sorularak bu rapor hazırlanmış. İş adamlarımızın yüzde 83’ü uluslararası bir ekonomik durgunluk bekliyor coronavirüsten dolayı. Alınan tedbirlere yüzde 8’i “yeterli” diyor, yüzde 66’sı “yetersiz” diyor, yüzde 26’sı da “kısmi yeterli” diyor. Önümüzdeki üç aylık satışlar konusunda iş adamları yüzde 90 satışlarında azalma bekliyor. Önümüzdeki dönemdeki yatırımlarla ilgili, yine, bu yapılan ankette iş adamlarının yüzde 90’ı önümüzdeki üç ve altı aylık dönemlerde yatırım yapmayı düşünmüyor. Yine, yüzde 74’ü üretim maliyetlerinin artacağını düşünüyor. Yüzde 88’i istihdamda azalma bekliyor. Yine, yüzde 69’u da ham madde fiyatlarının yükseleceğini ifade ediyor. Yani buradaki rakamlar diyor ki önümüzdeki günler, önümüzdeki yıllar çetin geçecek. Eğer biz bugünden bu tedbirleri almadığımız takdirde… Şu an bu işi kurtarma şansımız var, devam ettirme şansımız var. Üretim yapan firmaları destekleyerek onların gücünü artırma gibi bir de mecburiyetimiz var.

Bakın, netice itibarıyla, bu üretim olacak, bu vergiler toplanacak ki Türkiye’de işler yürüsün, işler yoluna girsin. Dolayısıyla bugün iş dünyasının en büyük beklentisi şu, diyorlar ki: “Biz, bu çıkarılan özellikle kredilerden ciddi oranda destek almakta zorlanıyoruz.” 4-5 ticaret odası başkanıyla görüştüm, bankalarda kredibilitesi mümkün olduğunca yüksek olan firmaların bu gelen teşvikli kredilerden, KGF’lerden daha fazla istifade ettiğini söylüyorlar, bu kredileri kullanmada zorluklar yaşadıklarını söylüyorlar. Ben, tabii, biraz da kaynakların eksikliğine bağlıyorum yani devlet, şu an –Sayın İsmail Tatlıoğlu da ifade etmişti- 400 milyar TL civarında bir rakamı piyasaya şarj etmesi lazım ki Türkiye’de çarklar dönsün, taşlar yerine otursun ama bugün bizim ortaya koyduğumuz paket yaklaşık 100 milyar TL’yle başladı, inşallah bundan sonra da devam eder ama bununla şu an görünen o ki çarkları çevirmekte zorlanacağız. İlerleyen zamanda işçilerle, esnaflarla ilgili de görüşlerimi beyan etmek isterim. Dolayısıyla bugün gerçekten bu tedbirleri almanın tam zamanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sayın Başkanım, sadece bir konuyu ifade etmek için…

Şimdi, hepimizde bir maske var. Bu maskenin mart ayında, ocak ve şubat ayında Türkiye’deki fiyatı 13 kuruştu. 13 kuruş ithalattan gelen rakamdı, Türkiye’deki üretim de 15 kuruştu ama bakın, bu geçtiğimiz üç ay içerisinde Türkiye’de hiçbir maliyet bu kadar artmamasına rağmen, şu an duyduğum kadarıyla devletin aldığı rakam 70 kuruş civarında, bizim duyduğumuz rakamlar 3 TL civarında. Yurt dışına kaça satıldığının bir önemi yok, Türkiye’deki talepler karşılandıktan sonra isterlerse 10 liraya satsınlar, bir önemi yok ama bu rakamı birinin izah etmesi lazım. Sizler bugün icra makamındasınız. Yani 13 kuruşluk bir maskeyi bugün 70 kuruşa devlet alıyorsa iki ay içerisinde Türkiye’de hangi maliyetler değişti ki fiyat buradan buraya geldi? Tabii, yani maskenin kullanımının içerisine girmek istemiyorum ama bu, yine hükûmetin görevi, sizlerin görevi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Lütfen, bunlar kimse, bunlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılmasını hükûmetten de bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 4’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır.

Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 4- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

“EK MADDE 45- Devlete ait üniversitelerin tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakülteleri ile bunlara bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri ile rektörlüklerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitülerin döner sermaye işletmesi birimlerinden, borç karşılama yüzdeleri Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilecek oranın altında kalanlara Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden kaynak aktarılabilir.

Birinci fıkraya ilişkin usul ve esaslar Strateji ve Bütçe Başkanlığının görüşü alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir ve yapılacak harcamalara ilişkin iş ve işlemler Hazine ve Maliye Bakanlığı denetim elemanları tarafından denetlenir. Denetimlerde, aktarılan tutarların belirlenen esaslar çerçevesinde ve amacına uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı ayrıntılı olarak değerlendirilir.”

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

          Cavit Arı                            Servet Ünsal                      Serkan Topal

           Antalya                                 Ankara                                  Hatay

         Fikret Şahin

           Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin.

Buyurunuz Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabii, gecenin bir hayli ilerlemiş bu saatinde coronavirüs salgınıyla ilgili birtakım düzenlemeler yapıyoruz. Bu şekilde düzenleme yapacağımıza, keşke tek bir maddeyle ilgili bir düzenleme yapmış olsaydık; Cumhurbaşkanının tarafsızlığıyla ilgili bir yasal düzenleme yapmış olsaydık, inanın coronavirüsle daha etkili bir şekilde mücadele etmiş olurduk burada. Gördük ki bu coronavirüs salgını bizlere bir şeyi daha öğretti; Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bu şekilde görmüş olduk.

Bakın, diğer ülkelerde, Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da, evet, iktidardaki Cumhurbaşkanları muhalefet ve iktidarı yan yana getirerek topyekûn bir mücadele verirken, maalesef, ülkemizde Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı, her açıklamasında salgınla ilgili bilgi vereceğine devamlı muhalefeti eleştirerek, muhalefete çatarak hedef şaşırtmaya çalışmaktadır ve başarısızlıklarını gözden kaçırmaya çalışmaktadır. Bakın, daha hafta sonu gördük, sokağa çıkma yasağının nasıl ilan edildiğini hep birlikte yaşadık, hatalarla dolu bir süreci izledik. Başlangıcı başka bir hata doluydu, biterken öyle bir şekildeydi. Başlamadan iki saat önce sokağa çıkma yasağı ilan edildi, tüm vatandaşlar sokağa döküldü. Bitmeden iki saat önce İçişleri Bakanı bir “tweet” attı. Efendim, istifa ettiğini söyledi ve daha sonraki süreçte de efendim, Bakanın çok iyi hizmet yaptığı, 1 milyon “tweet” atıldığı, Cumhurbaşkanının kabul etmediği, efendim, tekrar göreve devam ettiği gibi birtakım devlet yönetimiyle, daha doğrusu devletin ciddiyetiyle ilgili olmayacak bir süreci yaşadık. Yani bir “tweet”le mi biz bu Bakanın istifasını öğreneceğiz? Yani istifa bu şekilde mi olmalı? Yazarsınız, imzanızı atarsınız, takdim edersiniz, makam kabul ederse ondan sonra çıkarsınız topluma açıklarsınız. “Tweet”i atıp da ondan sonra efendim, şu kadar “tweet” aldım, hadi tekrar göreve döneyim diye bir ciddiyetsizliği şahsen kabul etmek mümkün değil. O zaman, aranızda bakın, bakan olmak isteyen arkadaşlar var. Evet, açsınlar bir “tweet” yarışması en fazla “tweet”i kim aldıysa o bakan olabilir. Değil mi yani? Salih bey kardeşimiz de genç bir arkadaşımız o da Trabzonlu bakan olmaya da yakışıyor, olabilir, olabilir tabii ki yani ben kendisine bir yol gösteriyorum burada.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ne alakası var ya?

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – İktidar, muhalefetle mücadele ettiği kadar virüsle mücadele etmiş olsaydı, inanın daha çok başarı sağlamış olurduk. Görüyoruz ki bu mücadelede AKP'nin en üst düzey yöneticisinden belediye başkanına, bürokratına kadar halktan kopmuş bir yönetim anlayışı sergiliyorsunuz.

Bakınız, biraz önce İstanbul Belediyesiyle ilgili bir arkadaşımız burada birtakım şeyler söyledi. Tabii, doğruluğu tartışılır, bilemiyorum ama biz öyle bir bilgi almadık. Şunu ifade etmek istiyorum: Bakınız, “Topyekûn bir mücadele verelim.” diyoruz, ilk günden bu yana diyoruz ki: “Merkezî yönetimle yerel yönetimler bir eş güdüm hâlinde çalışsın.” Oldu mu bu? Olmadı.

Bakın, belediyelerin yapmış olduğu bağış kampanyasını bloke ettiniz. Neden ettiniz, ne anlamı var? Vatandaşa gidecek yardımı engellemiş oldunuz. Hadi, onu da geçtik, aşevlerine yapılan, yirmi beş yıldır aşevlerine yapılan bağışları engellediniz. Ya, vatandaş oradan bir kap çorba içiyor ya, bunu engellediniz. Hadi onu da geçtik, hafta sonu Muğla’da, efendim, belediyenin ekmek dağıtımını engellediniz. Neden engelliyorsunuz, ben bunu anlamıyorum yani hani, ne var bunun altında yatan? “Bizim başarısızlıklarımız ortaya çıkıyor.” diye endişe mi duyuyorsunuz? Bırakın bu dönemde, ya! “Vatandaşa hizmet edelim, hep birlikte bunun yükünü kaldıralım, size yardımcı olalım.” diyoruz. Ee, görüyoruz ki bakın, yani bu krizi yönetmekten uzaksınız. Ne var? Bakın, maske dağıtımıyla ilgili sıkıntı… Belediyelerle ortaklaşa yapsanız iyi olmaz mıydı? Ya, bu vatan hepimizin, ülke hepimizin vatandaşımıza hepimiz hizmet etmek istiyoruz. Ya, sizlere yardımcı olmak istiyoruz, engellemek istemiyoruz.

Bakın, buradan bunu ifade etmek istiyoruz. Gelin, hep birlikte bir eş güdüm hâlinde insanımıza yardımcı olalım. Yani şu anda birlikte olmayacağız da ne zaman olacağız, onu söyleyin. İşte, burada, Cumhurbaşkanının tarafsızlığı devreye giriyor. Eğer önceki dönemdeki gibi bir tarafsız Cumhurbaşkanı olmuş olsaydı, bir masa etrafında hepimizi toparlardı ve topyekûn burada mücadele verirdik. Sözde devamlı birlik ve beraberlikten bahsediyorsunuz ama eylemde, maalesef, bunu göremiyoruz biz sizden.

Vatandaş “Açım.” diyor ama atadığınız bürokrat “Geber.” diyor. Benim kendi seçim bölgem Balıkesir’de vatandaş maske istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Benim kendi seçim bölgem Balıkesir’de vatandaş diyor ki: “Maske talep ediyoruz.” Büyükşehir Belediye Başkanı diyor ki: “İşsiz, güçsüz EYT’lilere maske mi vereceğim?” diyor. Bu şekilde bir yönetim anlayışı sergileniyor, vatandaşa yazık oluyor, onu söylemek istiyorum. Vatandaş sizi, sorunlarını çözmek için iktidara getirdi ama inanın, bakın sevgili arkadaşlar, bizatihi sizler vatandaşa sorun olmaya başladınız, vatandaşın ekmeğine, çorbasına göz koyan bir yönetim anlayışı var. Vatandaşın yardımlarını blokaj yapmanız… Açıkçası vatandaşın yaşam hakkına blokaj yapıyorsunuz, bırakın parayı, vatandaş hayatta kalmaya çalışıyor, vatandaşın yaşam hakkını blokajlıyorsunuz siz burada ve vatandaş bunu inanın not alıyor, not alıyor ve bunun da ilerideki bir seçimde mutlaka hesabını kesecek. Sizler değil misiniz “Biz 3 Y’yle geldik.” dediniz. Ne dediniz? “Yoksullukla…” dediniz, bakın 16-17 milyon yoksulumuz vardı şimdi 5-6 milyon daha eklenecek. Belki ülkenin yarısı yoksul hâle gelecek, yani bununla birlikte mücadele vermezsek nasıl başaracağız? “Yasaklar...” Dediniz bakın, ekmek dağıtımı dahi yasaklandı. “Yolsuzluk…” dediniz, zaten ona hiç girmiyorum, ona hiç girmiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Efendim, yani sonuç olarak olağanüstü günleri yaşıyoruz. Gecenin bu saatinde daha da fazla uzatmak istemiyorum, sabrınızı da taşırmak istemiyorum. Bu mücadeleyi hep birlikte, topyekûn verdiğimiz takdirde başarılı oluruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan “tarihli” ibaresinin “tarih” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                     Mehmet Ruştu Tiryaki                  Tuma Çelik

           İstanbul                                Batman                                 Mardin

      Hüseyin Kaçmaz                Barış Atay Mengüllüoğlu Dirayet Dilan Taşdemir

Şırnak                                     Hatay                                    Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu.

Buyursunlar Sayın Mengüllüoğlu.(HDP sıralarından alkışlar)

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) – Emekçi halkımızı Türkiye İşçi Partisi adına selamlıyorum.

İnfaz yasası tartışmalarının başladığı günden bu yana eşitlik talebimiz, onca uyarımız, konuşmamız dikkate alınmaksızın iktidar ortakları tarafından yedi günde de olsa geçirildi. Bu tutum elbette ki infaz yasasına has bir şey değil. Hakkaniyetsiz ve “Ben yaptım, oldu.”cu bu tavır iktidarın en bilindik özelliklerinden 2 tanesi. Bugünse Komisyon görüşmeleri henüz bitmişken alelacele -sözüm ona- işçiye destek paketi getirildi. Neden bu kadar hızlı? Çünkü bir an önce geçirilip Meclis tatil edilecek. Ne kadar? Kırk beş gün ya da bugün basından gördüğümüz kadarıyla, otuz gün; biz de tam takip edemiyoruz.

Salgın yaşadığımız şu günlerde teması minimuma indirmek, bulaşma oranını azaltmak sağlık açısından doğru ve mantıklı, katılıyorum. Öyle de, milyonlarca emekçi şu an çalışmaya zorlanmıyor olsaydı eğer, milyonlarca emekçiye başından bu yana, söylediğimiz gibi, ücretli izin veriliyor olsaydı o zaman bir mantıktan, eşitlikten bahsedebilirdik. Salgının açıklanan ilk vakasının hemen sonrasında açıkladıkları 100 milyar liralık paketi sermayeye veren, üçüncü sarayın inşaatına devam eden, salgını fırsat bilip Salda Gölü’nü talan eden, acil olmayan hiçbir sektörde iş durdurmayan iktidarın işçinin, emekçinin yararına bir şey yapacağını biz zaten beklemiyorduk. Biz bu iktidarın işçi düşmanı, holding dostu olduğunu zaten her defasında söylüyoruz. Bu tespitimize “Hayır, biz işçileri en çok düşünen iktidarız.” şeklinde, aslı olmayan cevaplar veriyorlar ama durum bu.

Peki, iktidar nasıl düşünüyormuş emekçiyi? Demin de söylediğim gibi, milyonlarca emekçi günün her saati işe giderken temasta olacak şekilde çalışmak zorunda bırakılıyor. Fabrikalar açık, corona pozitif çıkan yerlerde dahi iş durdurulmuyor, işçi kendi inisiyatifleri ve örgütlenmeleriyle, neredeyse kavga ederek sonuç almaya çalışıyorlar. Neredeyse hiçbir sektörde bırakın iş bırakmayı, vardiyalı sisteme bile geçilmiş değil. Kuryeler, kargo çalışanları ölümüne çalıştırılırken ancak gizlice motorların üzerinde dinlenebiliyorlar. Bir çalışanın 40 ile 100 haneye gittiği PTT işçileri hiçbir tedbir alınmadan çalıştırılmaya devam ediliyor. Bakın, bunun sonucunda, Esenyurt Şubesinde daha önce 3 vaka varken, bugün 11 vaka var. Bahçelievler Şubesi ve birçok şubede birçok vaka görülmeye başlandı ve çalışmaya zorlayan şube müdürü dâhil hasta. Ve buna karşı çıkan 100’e yakın çalışan sürgüne gönderildi ya da haklarında soruşturma açıldı, bunu söyleyen HABER-SEN Şube Başkanı. Ve en son, çalışmaya devam eden Galataport inşaatında, DEV-YAPI-İŞ sorumlusu arkadaşımız Hasan Oğuz ne yazık ki öldü fakat gelin görün ki AKP en işçi dostu hükûmet.

Uzun zamandır ekonomi çok iyi masalı dinliyoruz; şöyle güçlü, böyle büyük ekonomimiz var falan diye hamaset almış başını gidiyor. “Değil.” diyen vatan haini ya da terörist. İnfaz yasasında da gördüğümüz üzere, zaten AKP’ye karşı çıkan herkes terörist. Mesela, yaptıklarınızı ortaya döken gazeteciler terörist, size karşı çıkan siyasetçiler ya da “Yurttan gece yarısı gönderildik.” diyen öğrenciler, “Daha fazla vaka var.” diyen doktorlar, “Ücretli izin hakkımızı istiyoruz.” diyen işçiler, konser vermek isteyen sanatçılar; herkes terörist, bir tek AKP pirüpak.

Madem her şey bu kadar güzel biz de soruyoruz: O hâlde emekçiye neden ücretli izin yok? Neden faturalar gelmeye devam ediyor? Neden patrona ücretsiz izin verme hakkı var? Madem işten çıkarmak yasaktı bugün işçi kıyımı neden yaşanıyor? Patronların bu işgüzarlığıyla ilgili herhangi bir cezai yaptırım var mı mesela? Hiçbir yere maskesiz girilemezken halka maske neden hâlâ dağıtılamadı? Mesaj almayan dünya kadar insan var, her gün yazıyorlar. 34 ülkeye yardım gidebiliyorsa şayet, bakanınız neden “Aslında bizim ihtiyacımız var.” diyor? Yardımlar neden Cumhurbaşkanlığı forsuyla gidiyor, cebinden mi yapıyor bu yardımları Cumhurbaşkanı? Madem ekonomide sorun yok, neden emekçiye vereceğinizi iddia ettiğiniz parayı, emekçiden 10 lira bağış isteyerek topluyorsunuz? Ekonomi çok iyi de neden doğru dürüst destek yok? Yoksulluk, 6.964; açlık, 2.013; asgari ücret, 2.324; halka destek, 1.170 lira. Günde 39 lira. Var mı cevabı? Yok. AKP kapı duvar.

Hepiniz tek tek Dünya Sanat Günü’nü kutladınız, sağ olun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum.

BAŞKAN – Devam edin.

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) - Söz verilmesine rağmen, şu dönemde işsiz bırakılan, desteklerden faydalanamayan, her gün “İşimizi istiyoruz.” diyen sanatçıları duymazdan gelerek kutladınız. Salgında ilk tedbir olarak kapattığınız özel tiyatroların en azından vergi ve fatura muafiyeti taleplerini görmezden gelerek, ihracatıyla övündüğünüz yerli dizilerin emekçilerinin sektörün durduğu dönemde nasıl yaşayacaklarına dair tek bir plan yapmadan kutladınız. Sanırım sizin kutladığınız sanatçılar, durdurana kadar akla karayı seçtiğiniz setlerde “Oy corona, corona.” diye şarkı söyleyen ya da böyle komiklik yapan ya da sete gitmesine rağmen insanlara, ultra lüks villasından “Evde kalın.” diye hamaset yapan yıldız oyuncular ya da işsiz kalma korkusuyla Genel Başkanınıza teşekkür videosu çektirdiğiniz ödenekli kurum oyuncuları.

Her konuşmamda halkın sorunlarını buradan dilim döndüğünce söylemeye çalışıyorum. Sizinle sert konuşuyorum olmuyor, yumuşak konuşuyorum olmuyor hatta romanla, şiirle, tiyatroyla, sinemayla örnek veriyorum olmuyor. O yüzden bu sefer sözüm size değil, direkt emekçi halkımıza.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) – Bitiyor, son cümlelerim.

BAŞKAN – Buyurun.

RECEP ÖZEL (Isparta) – 2’nci defa olmaz ki ya.

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Devamla) – Herkese oldu Recep.

Brecht’in dediği gibi “Faşizme karşı birleşmeyenler, faşizmin zindanlarında buluşurlar.” Bu iktidara muhtaç değilsiniz, bu kölelik düzenine boyun eğmek zorunda değilsiniz; siz daha çoksunuz, daha güçlüsünüz, daha iyiyi hak ettiğinizi biliyorsunuz ve bu iktidardan ancak birlikte, beraberce kurtulabilirsiniz.

Hiç şüpheniz olmasın yarınlar sizindir yoldaşlar. Dostça. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dursun Müsavat Dervişoğlu               Behiç Çelik                    Orhan Çakırlar

             İzmir                                   Mersin                                  Edirne

         Bedri Yaşar                        Fahrettin Yokuş                     Hüseyin Örs

            Samsun                                 Konya                                 Trabzon

     Zeki Hakan Sıdalı                                                      İbrahim Halil Oral

            Mersin                                                                            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.

Buyursunlar Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken bir hususu Meclisimize arz etmek istiyorum. Serbest muhasebeci, mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin bir talebi vardır, bu talebi buradan iletmek istiyorum. Bu arkadaşlarımız bu dönemde vermeleri gereken gelir vergisi, kurumlar vergisi ve geçici vergi beyannamelerinin düzenlenmesinde çok sıkıntılar çektiklerini söylüyorlar ve diyorlar ki: “Bu belgeler, beyannameler Temmuz 2020 tarihine ertelensin.” Ben de onların bu dileğini burada sizlere iletiyorum.

Ayrıca bugün bu konuyla ilgili konuşurken bu corona belasından hayatını kaybeden vatandaşlarımız içerisinde 8 tane de bu meslek grubundan arkadaşımız olduğunu da öğrendim. Belki bana iletilen rakam buydu. Onlara da Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. Bu insani sebeple ve içinde bulunmuş olduğumuz bu corona sürecindeki zor şartlar da göz önüne alınarak bu arkadaşlarımızın talebinin bir an önce ivedilikle çözülmesinde hepinizin katkılarını bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz madde 4; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na eklenen bu maddeyle, devlete ait üniversitelerin tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakülteleriyle, bunlara bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimleri ile, rektörlüklerine bağlı sağlık hizmeti sunan enstitülerinin döner sermaye işletmesi birimlerinden borç karşılama yüzdeleri Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilecek oranın altında kalanlara Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden kaynak aktarılmasına imkân vermektedir. Düzenlemenin salgınla mücadele eden, cesaretle görev yapan sağlık kuruluşlarımızdan üniversite hastanelerinde bir rahatlama sağlayacağı görüşündeyiz. Bu nedenle olumlu buluyoruz. Keşke bu üniversite hastanelerimizin sorunlarına bu corona virüsü belasından önce eğilebilseydik. Keşke o zaman onların değerini bilseydik demek istiyorum.

Arkadaşlar, bu belayla mücadele dünyada ve Türkiye’de devam ediyor. Bugünkü rakamlarla dünyada 2 milyondan fazla enfekte olan var ve 130 binin üzerinde insan da hayatını kaybetmiş. Ben bu akşam Sayın Sağlık Bakanımızın açıklamalarını izledim, Türkiye’deki vaka sayımızın da 69 bin seviyelerinde olduğunu öğrendim. Maalesef 1.518 vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Fakat tedavi gören hastalarımızın içerisinden de 5.674 vatandaşımızın taburcu olmasını da önemsiyorum. Bu taburcu olanların sayısı arttıkça en azından bu üzüntümüz biraz hafifler diyorum ve buradan da vatandaşlarımıza sesleniyorum: Lütfen konulan kurallara uymaya devam edelim, evde kalmaya devam edelim.

Değerli arkadaşlar, bugün gecenin bu saatlerinde 15-16 maddelik bir teklifle coronavirüsün ekonomik kayıplarının giderilmesi hususunda yapılması gerekenleri konuşuyoruz. Biz İYİ PARTİ olarak sürecin başından beri yapıcı muhalefet anlayışımızla beraber bu beladan kurtulma noktasında iktidarımıza, bizi idare edenlere gerekli uyarılarda, önerilerde bulunduk, bundan sonra da aynı sorumluluk bilinci içerisinde bulunmaya devam edeceğiz. Bazen biz burada eksikleri söylüyoruz, uygulamalardaki noksanlıkları söylüyoruz. Sizlerden ricamız, siz iktidara mensup arkadaşlarsınız, lütfen bizim uyarılarımızı ciddiye alın, uyarılarımıza dikkat edin. Yani biz başından beri her yaptığınız doğru şeye, evet, katıldık, katılmaya devam edeceğiz ama siz de bizim burada söylediklerimize tahammül ederseniz çok iyi olur diye düşüyorum. Mesela, bugün gündüz Trabzon Milletvekili Ahmet kardeşim Trabzon’dan gelen bir durumu burada beyan etti. Maske bulmakta zorluk çekiliyor, gerçekten zorluk çekiliyor yani vatandaşlardan bize gelen talepleri söylüyoruz. Bunları söylerken hemen bir muhalefet, hemen böyle bir tepki göstermeyin, bir ciddiye alın. Belki İstanbul’da, Ankara’da, büyük şehirlerde bu, bu kadar sorun değildir ama Anadolu’nun birçok yerinde maske konusunda bir sıkıntının olduğu bir gerçek. Zaten biz de vatandaştan gelen talebi, dileği söylüyoruz. Bu noktalara dikkat etmenizi sizlerden hassaten rica ediyoruz. Çünkü bu süreç sadece sizin değil hepimizin beraber yürüteceği ortak bir anlayışla beraber çözülebilecek bir süreçtir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Bu süreçte değerli arkadaşlar, trol ağzıyla konuşmayalım, iyi niyetle dinleyelim. Siz algıyı yönetmekte mahirsiniz, onu biliyoruz, ama şu anda bulunduğumuz durum algıyla yönetilecek bir durum değil, daha ağır bir durum var. Yani algıyı yönetmeye çalışmayın, krizi yönetmeye çalışın, lütfen enerjinizi buna verin diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi, 5’inci madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı “Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 5- 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 18- Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle;

a) Bakım merkezlerinde bakım hizmeti sunulabilmesi için ek 7’nci maddenin birinci fıkrasında yer alan gelir ölçütü ve ağır engellilik şartları,

b) Hizmet alımıyla bakım hizmeti sunulabilmesi için ek 10’uncu maddenin birinci fıkrasında yer alan gelir ölçütü şartı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay süreyle aranmaz.

Cumhurbaşkanı bu süreyi bir yıla kadar uzatmaya yetkilidir.”

    Kamil Okyay Sındır                     Serkan Topal                           Cavit Arı

             İzmir                                   Hatay                                  Antalya

       Bülent Kuşoğlu                        Servet Ünsal                Mustafa Adıgüzel

            Ankara                                 Ankara                                   Ordu

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5’inci maddede engelli bakım merkezlerinde, huzurevlerinde vatandaşların hizmet alabilmeleri için şartların kolaylaştırılmasını destekliyoruz. Teklifin geneli için söyleyeceklerim var: “Salgının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması hakkında” deniliyor ama destek bekleyen birçok meslek mensubu var. Getirilen bu teklifle, taşımacı esnafına büyükşehir belediyelerinin gelir desteği yapabilmesi ve borçlarını üç ay faizsiz erteleyebilmesi imkânı getiriliyor. Burada bir eksiklik var: S plakalı servis taşımacılığı yapanlar ile ticari, köy, mahalle, minibüs esnafı da bu düzenlemeye dâhil edilmek istiyorlar; olmalılar.

Yerel basın ve medya kuruluşları: Yerel medya ülkemizin ekonomik koşulları nedeniyle zaten mali yönden iyi durumda değildi, coronavirüs pandemisi sonrası alınan geniş kapsamlı birçok önlem yerel basın açısından şartları daha da ağırlaştırmıştır. Mahkeme, icra ilanları yok, birçok iş yeri kapalı, reklam geliri yok; yerel basın acil destek istiyor. Bu bağlamda, yerel basın mensupları ve dernek yöneticileri tarafından da talep edilen bazı düzenlemeleri burada maddeler hâlinde dile getirmek istiyorum:

1) Yerel medya şirketleri, en az 4 işçi çalıştıranlar KOBİ kapsamında ve KOSGEB’den kredilendirilmelidir.

2) Resmî kurumlara olan ödemeler en az bir yıl süreyle ertelenmelidir.

3) Reklam ve ilan faturalarına yansıyan KDV oranı ile ilanlardan alınan Basın İlan Kurumu payı yüzde 5’e düşürülmelidir.

4) Yerel radyo televizyon kuruluşlarının telif bedelleri başta olmak üzere, RTÜK payı ile frenkans bedelleri de bir süre alınmamalıdır.

5) TÜRKSAT uydu bedeli ödemeleri bir süre ertelenmeli ve döviz üzerinden değil, Türk lirası üzerinden indirimli olarak ödenmelidir.

6) Kamu spotları yayın ücretleri TÜRKSAT ve RTÜK’le mahsuplaşmada kullanılabilmelidir.

7) Medya sektörü çalışanlarının tamamına, işsiz kalanlara Basın İlan Kurumu vasıtasıyla bir defalığına nakdî yardım yapılmalı; ayrıca, tüm medya çalışanlarına devlet bankalarından veya fonlardan bir yıllık maaşlarının yarısı kadar beş yıl ödemeli, faizsiz kredi desteği sağlanmalıdır.

8) Belediye meclisi veya encümen kararları ile il genel meclisi ve hizmet birlikleri karar ve duyuruları resmî ilan olarak her şehirde yerel gazetelerde yayınlanmalıdır.

9) Toplumsal mesaj içeren devletin duyuruları, ilgili Bakanlıkça resmî ilan olarak yayımlatılmalıdır.

10) Kamu kurumlarının resmî ilan statüsünde olmayan reklamlarına ayrılan bütçenin asgari yüzde 30’u yerel medyaya ayrılmalıdır.

11) Yerel medyaya, dijital dönüşümde kullanılmak üzere, teknolojik altyapı için düşük faizli kredi imkânı sağlanmalıdır.

12) Gazete basımında kullanılan kâğıt, kalıp, mürekkep gibi ithal malzeme maliyetlerinin kur artışlarından etkilenmemesi için gümrük vergileri ve KDV’si tamamen sıfırlanmalıdır.

Mali müşavir ve muhasebeciler virüsün bulaşma riskini artıran kâğıt evrak üstünde çalışıyorlar. Hizmet verdikleri kesim de insanlara teması yüksek olan esnaf ve iş insanları. Türkiye’de 120 bin mali müşavir var, yanlarında çalışanlarla beraber 500 bin ve aileleriyle beraber de 2 milyon yapıyorlar. Bu süreçte 10 mali müşavir ve muhasebeci hayatını kaybetti salgın nedeniyle. Kendilerine ve salgın nedeniyle hayatını kaybeden tüm insanlarımıza rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Mali müşavir ve muhasebeciler nisan ayında verilmesi gereken beyannamelerin ertelenmesini talep ediyorlar.

Sayın milletvekilleri, tüm dünya ve ülkemiz salgınla boğuşuyor. Milletin gündeminin ne olduğu belli, Hükûmetin gündemiyse hiç değişmiyor, eskisi gibi. Hem bağış kampanyaları düzenleniyor hem de bir yandan büyük ihaleler, saray inşaatları, maden için çevre talanı sürüyor. Bu süreçte bu kadarına da pes dedirten bir vakayı sizlerin de, milletimizin de takdirlerine arz edeceğim: Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 10 Nisan 2020, karar sayısı 2393. Birden fazla maaş alan çok koltuklu bürokratlar, danışmanlar var ya bunların çoğu eski milletvekili, partili ya da yakınları. Hem 3-4 yerden maaş alacak hem de maaşları, 2018’den bu yana aldığı maaşlarında da geçerli olacak şekilde, vergisiz ve kesintisiz hâle getirilmiş, katmerli kıyak yapılmıştır. Bunları normal zamanlarda yapıyorsunuz da bu salgın sürecinde, millet ekonomik sıkıntı çekerken SMS atıp 10 TL istiyorsunuz. Cumhurbaşkanı maaş bağışlıyor, “Maaşları bağışlayın.” diyor ama altına imza attığı bu kararnameyle fazladan maaş veriyor. Cumhurbaşkanı böyle bir şeyin altına bu dönem de nasıl imza atar? Eğer, Sayın Erdoğan bunu bilmeden imzaladıysa -böyle olduğunu düşünmek istiyorum- ona bu yanlışı yaptıranları gereğini yapmak üzere Sayın Erdoğan’a havale ediyorum. Yok, eğer, bunu Sayın Erdoğan bilerek imzaladıysa o zaman da Sayın Erdoğan’ı millete havale ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, buradan bir konuya daha değinmek istiyorum. Ukrayna’nın Çernobil bölgesindeki orman yangını nedeniyle bölgede 14 kat fazla radyasyon tespit edilmiştir. Bu geceden itibaren kuzey bölgelerinde kuzey rüzgârı ve şiddetli yağış beklentisi var. Ülkemizin kuzey bölümlerine, Marmara ve Karadeniz bölümüne bu bölgeden bir hava akımı bekleniyor. Bu konuyla ilgili bir risk olup olmadığı hususunda yetkililerden bir açıklama bekliyoruz. Şu ana kadar bu konuda bir açıklama duyamadık hem Atom Enerjisi Kurumundan hem de ilgili bakanlıktan bu konuyla ilgili bir çalışma ve halkı bilgilendirme istiyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dursun Müsavat Dervişoğlu               Behiç Çelik                    Orhan Çakırlar

             İzmir                                   Mersin                                  Edirne

     Zeki Hakan Sıdalı                    Fahrettin Yokuş                      Bedri Yaşar

            Mersin                                  Konya                                 Samsun

    İbrahim Halil Oral

            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (HDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Koronavirüs Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Teklif’in 5’inci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, Türk milletine, Türk işçisine ve Türk sendikacılığına büyük hizmetler yapmış, Ergenekon kumpasının mağduru Mustafa Özbek’in vefatı dolayısıyla üzüntülerimi ifade ederek başlamak istiyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Ayrıca, kısa süre önce aldığımız habere göre, Irak’ın kuzeyinde hain PKK’lı teröristler tarafından şehit edilen Manisalı Deniz Piyade Uzman Çavuş Muhammet Fatih Duruhan’a da Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Türk milletinin başı sağ olsun.

Kıymetli milletvekilleri, teklifin 5’inci maddesi, engelli bakım merkezlerinin ve huzurevlerinin yaşlılarımıza ve ağır engellilerimize üç ay süreyle hizmet vermesini sağlamaktadır. Bu düzenleme son derece olumludur ancak özellikle özel eğitim alanında pek çok öğrencimizin mağduriyetleri vardır. Kaynaştırma öğrencileri için Millî Eğitim Bakanlığımız Eba TV’de yayına başlamıştır fakat bu yayınlardan düşük seviyede otizmli bir evladımız faydalanabilirken daha yüksek seviyede otizmi olan öğrencilerimiz faydalanamayacaktır. Bazı öğrenciler bu karantina döneminde zihinsel ve fiziksel olarak geriye gidişi dahi yaşayacaklardır. Bu öğrencilerimizin eğitimleriyle alakalı çalışmalar da yürütülmelidir. Özellikle geriye gidiş yaşayacak evlatlarımız için gerekiyorsa ailelerle birlikte, karantina ortamında eğitimciler görevlendirilmelidir.

Ayrıca, bu öğrencilerimize bir bakıma kamu hizmeti veren, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan 50 bin civarında personel de mağdur durumdadır, mart ayı ödeneklerini yarım olarak almış durumdadırlar fakat Hazine ve Maliye Bakanlığından önümüzdeki aylar için kurumlara ve personele nasıl bir ödeme yapılacağı net değildir. Bu kurumlara, ayakta kalması için, salgının sürdüğü dönemde ya avans olarak ya da doğrudan mücbir sebeplerden dolayı ödeme yapılmalı ve eğitim yapılmış gibi değerlendirilmelidir. Konuyla alakalı pek çok sivil toplum kuruluşu görüşlerini kamuoyunda paylaşmaktadırlar. Hatta, öğrendiğimiz kadarıyla, bu hususla alakalı, dernekler ve kuruluşlar, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Muş’a ulaşmışlar ve Sayın Muş’a taleplerini bir dosya hâlinde sunmuşlardır. Ben, bu torba kanunda, özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarını da rahatlatacak bir düzenleme görmek isterdim ancak, maalesef, göremedik. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu hususta inisiyatif alarak bir çözüm üretirse bu kuruluşlarımızdan da olumlu bir geri dönüş mutlaka olacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, yurt dışında eğitimleri süren pek çok öğrenicimiz uçuş yasaklarından önce ülkemize dönmeye başladılar ve başardılar ancak bazı ülkelerde kalan öğrencilerimizin olduğunu da öğrenmekteyiz. Örneğin, Kırgızistan’da okuyan öğrencilerimiz bize ulaşmış, Türkiye’ye dönmek istediklerini belirtmişlerdir. Bu öğrencilerimiz için bir uçak gönderilerek ve uygun karantina ortamı sağlanarak ülkeye dönmeleri sağlanmalıdır. Ayrıca, başka ülkelerde kalmış öğrencilerimiz varsa da ülkemize dönmelidirler çünkü aileler çok tedirgindir, öğrencilerimiz de gurbet elde sıkıntı yaşamaktadırlar. Pek çok Avrupa ülkesi, Türk Cumhuriyetleri ve KKTC dahi bütün öğrencilerini ülkeye getirmişken bizim böyle bir durumda duyarsız davranmamız pek doğru değildir.

Sayın milletvekilleri, son olarak da şunu söylemek istiyorum: Torba kanunda Kredi ve Yurtlar Kurumu borçları üç ay süreyle ertelenmektedir ancak bu erteleme sadece normal süresi içinde ödeme yapan kişileri kapsamaktadır. Asıl sorun, ödeme yapmadığı için borçları vergi dairesine düşmüş, yapılandırılmış, tecil ve taksitlendirme yapılmış öğrenci ve mezunlarımızdadır. Bu gençlerimiz özellikle ödeme zorluğunu yaşamaya devam edeceklerdir. Bu sorunun kesin çözümü için KYK borçlarının faizleri acil bir şekilde affedilmeli, anaparaları da uzun vadeli olacak şekilde taksitlendirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Asıl olan ise bütün kredilerin burs sayılarak borçların affedilmesidir; temennimiz ve arzumuz, öğrencilerin dileği ve isteği budur. Bu hususa dikkatlerinizi sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde aynı mahiyette 2 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

       Ayhan Altıntaş                         Behiç Çelik                İbrahim Halil Oral

            Ankara                                 Mersin                                 Ankara

     Zeki Hakan Sıdalı                    Fahrettin Yokuş Dursun Müsavat Dervişoğlu

            Mersin                                  Konya                                   İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

        Serkan Topal                     Okan Gaytancıoğlu                       Cavit Arı

             Hatay                                  Edirne                                 Antalya

        Servet Ünsal

            Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurunuz Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak’ın kuzeyinde hain terör saldırısında şehit düşen Uzman Çavuşumuz Muhammet Fatih Durhan’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine de başsağlığı dilerim.

Değerli milletvekilleri, krizler her zaman refah kayıplarına sebep olur. Zaten yıllardır ekonomik sıkıntılarla boğuşan, kişi başına millî geliri 12 bin dolarlardan, 8 bin dolarlara düşen ülkemiz bu krize çok zayıf yakalandı. Vatandaşlarımız da şu an hem ciddi bir refah sorunu hem de gelecek kaygısı yaşıyorlar. Şu ana kadarki krizlerin çoğu genelde bankacılık sistemi üzerinden yaşadığımız maddi krizlerdi; ancak bu sefer tüm dünya ülkeleriyle eş zamanlı yaşadığımız bir arz krizi de eklendi. Talepteki daralma daha da artacak yani hem para yok hem de müşteri yok. En çok etkilenen sektörlerden biri olan hizmet sektöründe talepler genelde anlık oluşuyor ve ertelenemiyor. Dolayısıyla arz talep ilişkisi herhangi bir planlamayla yönetilmediğinden kayıplar da telafi edilemiyor. Mesela üç ay berbere gidemeyen biri ilk fırsat bulduğunda 4 tıraş birden olamaz, üç aylık kayıp tek taleple karşılanamaz. Bu bağlamda hizmet sektöründeki işletmeler birikmiş borçlarıyla süreklilik sağlayamayacaklar ne yazık ki. Verilen destekler sadece bugün değil yarın batmalarından başka bir işe yaramayacak. Bahsettiğim küçük ölçekli ve az sermayeli tüm bu işletmeler üç ay sonrasını görseler bile kapanacaklar.

Hükûmet tarafından alınan tedbirler kapsamında 150 bin iş yerinin faaliyeti durduruldu. Buralarda çalışan 7 milyon vatandaşımız da an itibarıyla işsiz. Çalışanların yüzde 56’sı hizmet sektöründe. Bu krizin işsizlik üzerindeki etkisi millî gelir üzerindeki etkisinden daha fazla olacak. Bunun ekonomik etkisi ise halkımızı daha da fakirleştirmek olacak. Global bir tehdide dönüşen bu salgının küresel ekonomiyi yüzde 3, Türkiye ekonomisini ise en az yüzde 5 küçülteceği öngörülüyor. Yani ülke olarak küresel ekonomiden çok daha fazla küçüleceğiz. Sadece bu öngörü bile krizden ne kadar zarar göreceğimizi gözler önüne seriyor

Değerli milletvekilleri, iktidar -nihayet tarım üreticisini hatırladı- ancak “Bu kanun teklifinde yer alan erteleme çiftçinin dağ gibi olan sorunlarının sadece tozunu alır, dağ baki kalır.” dedik. Tarım, bu salgın sürecinde daha radikal tedbirlere ihtiyaç duyuyor, biz de tarıma hiç olmadığımız kadar ihtiyaç duyuyoruz çünkü tüm dünya gibi, gıda güvenliği ve gıdaya kesintisiz ulaşımın ne kadar önemli olduğunu artık daha net görüyoruz. Kendi çiftçimize sırtınızı dönüp “Paramız var ki ithal ediyoruz.” diyordunuz ama paranız olsa da ithal edemeyeceğiniz bir dönemin içindeyiz. Sürekli söylediğimiz üretim ekonomisini yaratmak ve desteklemek işte tam da bugünler için gerekliydi.

Değerli milletvekilleri, kısa çalışma ödeneğinin esnetilen şartlarını sağlayamayan vatandaşlarımızın İşsizlik Fonu’ndan aktarılacak parayla desteklenmesi doğrudur fakat teklifin öngördüğü günlük 39 liralık desteği kabul edemeyiz. Aylık 1.177 liralık destek kimsenin temel ihtiyaçlarını karşılamayacaktır. Bir de bunun üstüne o paradan damga vergisi kesmeyi öngörüyorsunuz. Şimdi damga vergisi zamanı mıdır?

Önerimiz, bu madde kapsamında izne ayrılanlara da kısa çalışma ödeneğindeki şartların işletilmesi ve brüt asgari ücretin yüzde 60’ına denk gelen 1.762 liralık destek sağlanması mağduriyetlerini bir nebze giderecektir.

Ayrıca, bu destekten faydalanmak için maddenin yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmesi bulunması öngörülüyor. Çoğu işveren, zaten yanındaki işçileri şimdiye kadar çoktan işten çıkardı. Peki, onların durumu ne olacak? Teklifinizde buna hiçbir cevap bulamıyoruz. İşini kaybedene sahip çıkmanız lazımken lütfen sırtınızı dönmeyin.

Virüsün tespitinden bugüne kadar, işinden ayrılanların, virüs tehdidi ortadan kalkana kadar bu destek kapsamına alınması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Bütün bu paketlerden sizin bu krizin ekonomik etkilerini tam kavrayamadığınızı görüyoruz. Taksit taksit alınan önlemler hiçbir işe yaramaz. Acilen, gayrisafi millî hasılamızın en az yüzde 7’si kadar, üretim ve hizmet sektörlerini önceleyecek bir paketin hazırlığını yapmalısınız yoksa, bu iş hamaset söylemlerinde kalır ve ekonomimiz bu beladan sonra da yoğun bakımdan çıkamaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde konuşmak isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu.

Buyurunuz Sayın Gaytancıoglu. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu salgının üzerinden yaklaşık bir ay geçti, biz yeni yeni paketler açıklıyoruz. Bugün de bir ekonomik istikrar paketi, ekonomik destek paketi açıklıyoruz ama içinde geniş kesimler yok. Sadece günü kurtarma, idare projeleri var. Örneğin, işçiler çok az var; emekliler yok, yoksullar, işsizler, hele hele çiftçiler hiç yok.

Şimdi, özelleştirdiğiniz TEDAŞ’ın yapılandıracağınız birtakım borçları var. Bu, bir destek değil. Destek nedir biliyor musunuz? Şu an çiftçinin tam 130 milyarı aşan borcu var; Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel bankalara. Bunu bir yıl faizsiz erteleyebiliyor musunuz? Bu yönde bir çalışma yapabiliyor musunuz? Böyle bir şey paketin içinde var mı? Yok.

Peki, salgın geçecek, kriz bitecek, Türkiye bu yaralarını nasıl saracak? Tabii ki üretimle saracak. Ne üretecek? En kolay şey, aslında en avantajlı olduğumuz sektör, tarım sektörü. Buna yönelik destekleme niye yapmıyorsunuz? Neden 2019’un desteklerinin tamamını ödemiyorsunuz? Hatta biz olsak 2020’nin desteklerini bile veririz ki üretim hacmi artsın.

Şimdi, az önce bir arkadaşımızla konuşuyorduk “Krize gireceğiz bazı ürünlerde.” dedim “Hangi ürünler?” dedi. Ya, Türkiye neyi ithal ediyorsa o ürünlerde kriz olacak. Hiç mi okumuyorsunuz dünyadaki gelişmeleri? Ne diyor Rusya? “Ben 5 milyon tondan başka buğday vermem, ihraç etmem.” diyor. Sen 2019’da 10,5 milyon ton buğday almışsın demek ki alırsan daha fazla para vereceksin ya da paran var bulamayacaksın. Bu kadar ithalat bağımlısı olur mu… Ukrayna, Rusya, Arjantin, Brezilya “Biz artık dünyaya ayçiçeği ham yağı satmayacağız.” diyorlar. Şimdi, bunlar bizim hep döviz ödediğimiz, ithal ettiğimiz ürünler. Bu ürünlere yönelik bir politikanız var mı? Yok. Soyada yüzde 95 dışa bağımlıyız, 2 milyar dolar para ödüyoruz soya için. Tavukçuluk sektörü yani ihracat yaptığımız sektör ve hayvansal protein aldığımız sektör tamamen soyaya bağlı, mısıra bağlı. Şimdi, “Soyayı vermeyeceğiz:” diyorlar. Ne yapacaksınız? Bu yönde bir üretim politikanız var mı? Geçen hafta Bakan biraz dolaştı, “Merak etmeyin depolar dolu.” dedi. Ben söyleyeyim, depolarda ne var biliyor musunuz? O ithal edilen buğdaylar var bir iki aylık daha. Haziranda temmuzda yeni ürün çıkacak, kasımda aralıkta sorunlar başlayacak. Depolarda ne var biliyor musunuz? Meksika’dan, Amerika’dan ithal ettiğimiz o makarnalık buğdaylar var. Hani, herkes makarnaya hücum etti ya, işte o makarnaların buğdayını eskiden biz üretiyorduk şimdi Amerika’dan ve Meksika’dan satın alıyoruz. Bu yönde bir politika var mı? Böyle bir ekonomik paket içerisinde bunlar var mı? Yok. Ne var? Geçen hafta “Tohumun yüzde 75’ini vereceğiz 21 ilde.” Ya arkadaşlar, tohumu değil, gübreyi, ilacı, her şeyi hatta traktörü vermeniz lazım.

Siz, yıllardır uyguladığınız politikalarla köylerde insan bırakmadınız. Köylerin tamamı boşaldı, kırsal nüfus yaşlandı, hepsi İstanbul’a, Ankara’ya geldi. İstanbul’da neden corona vakası fazla? Sizin politikalarınız nedeniyle. İnsanları göç ettirdiniz, köyden kente göç işte, Türkiye'nin geldiği sorun.

Şimdi, 50 milyon dönüm arazi boş. Biz kaç yıldan beri söylüyoruz. O araziye artık üstüne para vermeniz lazım ki insanlar geri dönsün. Bu yönde bir politikanız var mı? Yok. Ben size hatırlatayım. Bir bakanınız çıktı, “300 koyun vereceğiz.” dedi. Nerede koyunlar? Yok. Hep günübirlik politikalarla bir şeyler yakalamaya çalışıyorsunuz ama sonu fiyasko oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Gelin, gerçek bir ekonomik destek paketi açıklayalım, ayakları yere bassın. İçinde üretim planlaması olsun. O 50 milyon dönüm arazide ne üreteceksiniz? Ben söyleyeyim: Soya üretmek zorundasınız, ayçiçeği üretmek zorundasınız, mısır buğday... Bunların hepsini ithal ediyoruz. Çok da basit, projeksiyonlarını yaparsınız. Sulama yatırımlarına destek vermeniz lazım ama önce, onu üretecek çiftçiyi bir rahatlatmanız lazım. Siz çiftçiyi borçlandırdınız, uçan kuşa borcu var, ipotekli. Bankaya gidiyor, borcunu ödeyemiyor. Sonra da buraya gelip çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bizim çiftçimiz borcunu ödüyor.” Evet, çiftçi borcun faizini ödüyor; anapara katlanarak, giderek artıyor. Bankacılar ne diyor biliyor musunuz? “Gerçek borç tarım kredide, Ziraat Bankasında, özel bankalarda değil, tefecilerde.” diyor. Yani çiftçi bu durumdayken bizim üretim yapmamız çok zor, ama beraber olursak, nitelikli politikalar uygularsak olur.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi 7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olanı 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 7- 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 24- Bu madde ile, maddenin yürürlüğe girdiği tarihte iş sözleşmesi bulunmakla birlikte, istihdamı korumaya yönelik olarak 4857 sayılı İş Kanununa Teklifle eklenmesi öngörülen geçici 10 uncu madde uyarınca işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçiler ile işten çıkarıldığında işsizlik ödeneğine hak kazanamayan işçilere bu süre içerisinde ücretsiz izinde bulundukları veya işsiz kaldıkları süre kadar; hiçbir geliri olmayan yurttaşlara, şart aranmaksızın tüm işsizlere ve herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almayanlara üç ay süreyle, Fondan aylık 2.500 Türk Lirası nakdi ücret desteği verilir.”

Dirayet Dilan Taşdemir                 Züleyha Gülüm                     Ömer Öcalan

              Ağrı                                  İstanbul                              Şanlıurfa

Gülüstan Kılıç Koçyiğit             Mehmet Ruştu Tiryaki

              Muş                                   Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.

Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Evet, “Corona salgınının ekonomik ve sosyal hayata etkilerinin azaltılması” başlığı adı altında gibi görünse de herhâlde bunu şöyle değiştirmek lazım: “AKP’nin ekonomik, sosyal hayata olumsuz etkilerinin azaltılmasını nasıl sağlayabiliriz?” diye tartışsak herhâlde daha iyi olacak.

Uzun zamandır işçilerin zorunlu sektörler dışında çalışması yasaklanmalı, ücretli izne ayrılmalı diyorduk. Evet, işten çıkarmalar da yasaklanmalı diyorduk. Bugün itibarıyla işten çıkarma yasaklanmış gibi gözükse de aslında ücretsiz izinle bir tür yine işten çıkarma gerçekleştirilmiş oldu. Oysaki yapılması gereken, gerçekten, ücretli izin ve zorunlu sektörler dışında bütün işçilerin ücretli izne çıkarılması, zorunlu sektörlerde çalışanların da bütün güvenlik önlemleriyle -sağlığa dair bütün güvenlik önlemleri alınarak- çalışmaya devam edebilmesinin koşullarının sağlanmasıydı ama maalesef öyle olmadı. Verilen bir ücretten bahsediliyor, gerçekten ücreti duyunca insanın gülesi geliyor; 39 liradan bahsediyoruz. 39 lirayla acaba sizler geçinebiliyor musunuz? Bir dönüp bakın, ondan sonra halka 39 liradan bahsedin. Bu da yetmedi aslında dolaylı olarak işçilerin ücretsiz izne çıkarılma durumunda haklı fesih haklarını da elinden almış oldunuz; böylece işçiler haklı fesih maddesini de kullanamaz hâle geldiler. Üstelik bu parayı da devlet kendi kasasından, kendi bütçesinden, yıllardır halktan topladığı vergilerden vermek yerine nereden veriyor? İşsizlik Fonu’ndan veriyor yani işçilerin alın terinden toplanmış paralardan, yine diyor ki “Oradan vereceğim parayı.” Bu ne anlama geliyor? Bir süre sonra İşsizlik Fon’unda da para bitince, işçiler işten atıldığında oradan alabilecekleri bir destek kalmayacak, işsizlik ödeneği de işçilere verilmeyecek anlamına geliyor. Öyle çok laflar söylediğiniz, “Bizi kıskanıyorlar.” diye sürekli övündüğünüz ülkelere bir bakın, nasıl destekler vermişler? Almanya’sından İngiltere’sine, en yoksul ülke olan Kongo’nun bile nasıl halka yönelik destekler açıkladığını burada tek tek saymayacağım. Gerçekten bir durun bakın, ondan sonra kim kimi kıskanıyor, görebilirsiniz.

Covid-19 gündeminde dahi yandaşlarınıza ihale ve ödeme garantisi vermekten beis görmüyorsunuz ama yoksullara gelince “Para yok.” diyorsunuz. Bu da yetmiyor “Siz bize verin, bir toparlayın, bizde para kalmadı, biz size yine geri veririz.” diyorsunuz.

Bakın, çalışanların hâli nasıl? Soma’da işçiler bütün sağlık hakları sıfırlanarak madenlerde çalıştırılıyor. Yine, Kocaeli’de, Özka Lastikte pozitif vaka sayısı 4’e yükselmesine rağmen işçiler hiçbir güvenlik önlemi almadan çalıştırılmaya devam ediliyor. Özellikle kargo işçileri, kuryeler ve PTT çalışanlarının çalışma koşullarında hiçbir güvence yok, üstelik de bu dönemde çok fazlaca arttı. Bu artışın sonucuna dair de hiçbir önlem, hiçbir denetleme yapılmıyor. PTT çalışanları kaç zamandır size seslerini duyurmaya çalışıyor ama anlaşılan sizin bu sesi duymak gibi bir derdiniz de yok.

Şimdi, verdiğiniz ücrete geri dönelim: Gerçekten bu ücretle yaşanabileceğini mi düşünüyorsunuz? 2020 Ocak ayı itibarıyla bu ülkede 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli, yeterli beslenebilmesi için yapması gereken harcamaları ölçüt aldığınızda bile açlık sınırı olan 2.219 liradan bahsediyoruz. Şimdi, siz, açlık sınırında bir ücret vererek diyorsunuz ki “Bununla idare edin.” Öncelikli olarak “Kendinizi idare edin.” demek lazım. Peki, bu su faturasına mı yetecek, elektrik faturasına mı yetecek, doğal gaza mı yetecek? Hangi birine yetiştirecekler bu parayı? En azından bunu söylerken hiç değilse su faturası, elektrik faturası, doğal gaz faturası, iletişim ücretlerinin bu dönem içerisinde ücretsiz olması gerekmez miydi? “Bunları ödediğinde yemeğe nasıl para verecek?” diye hiç mi düşünmüyorsunuz? Bunları bir kez daha buradan soralım.

“Para bulamıyoruz.” diyorsunuz, paraları nerelere aktardığınız çok belli. Buralardan alın, halka verin. Mesela nereye? Sermayenin vergi borçlarını siliyorsunuz ama öğrencilerin Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarını silmeye hiçbir niyetiniz yok.

Yine, sermayenin bütün ihtiyaçlarını karşılayan düzenlemeler yapıyorsunuz ama yoksulların taleplerine asla kulak vermiyorsunuz. Yandaş sermayenize, Cumhurbaşkanınıza, Diyanete ayrılan bütçe halka harcansın. Kamuda araç saltanatına son verilsin, halka harcansın. Savaşa yatırım yapmaktan vazgeçin, savaş bütçesini halka harcayın. Cihatçılara para aktarmaktan vazgeçin, halka harcayın. Örtülü ödeneği açın, halka harcayın. Biz bize yeteriz de gerçekten, bu halk size yetemiyor; doymak nedir bilmiyorsunuz. Düşün bu halkın yakasından demek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Yine, Meclisi tatil etmekten bahsediyorsunuz. Korkuyorsunuz, corona bulaşır biz de hasta oluruz diye düşünüyorsunuz ama bu halkın çalışma koşullarından, halkın yaşam koşullarından hiç haberiniz var mı? Acaba onlar korkmuyorlar mı bu corona virüsünün kendilerine bulaşmasından? Onlara çalışmayı dayatıyorsunuz, onlara en ağır koşullarda yaşamayı zorunlu kılıyorsunuz, “3 kuruş parayla yaşayın.” diyorsunuz ama kendinize gelince Meclisi tatil etmekten, kırk beş gün çalışmamaktan bahsediyorsunuz. Hangi hakla bahsediyorsunuz bundan? Önce, halkın güvenliğini sağlamak zorundasınız; önce, işçilerin, emekçilerin, kadınların güvenliğini sağlamak zorundasınız. Kadınlara destekten bahsettiniz mi, bir desteğiniz var mı kadınlara yönelik? Yok. Kadınlara erkeklerden bağımsız olarak ayrı aylık ücret bağlanması gerekiyor, yoksa kadınlar erkek şiddetiyle karşı karşıya kalacaklar; buna dair de hiçbir tedbiriniz yok. Öyleyse Meclisi kapatmak falan yok, birlikte çalışmaya, muhalefetin sesini de dinleyerek ortak kararlar almaya çağırıyoruz sizi. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "39,24 Türk Lirası” ibaresinin "brüt asgari ücretin günlük tutarının % 60'ı kadar” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

       Ayhan Altıntaş                         Behiç Çelik                İbrahim Halil Oral

            Ankara                                 Mersin                                 Ankara

Dursun Müsavat Devrişoğlu             Fahrettin Yokuş              Zeki Hakan Sıdalı

             İzmir                                   Konya                                  Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.

Buyursunlar Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün kaybettiğimiz işçi hareketinin önderlerinden Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Sayın Mustafa Özbek Bey’e Allah’tan rahmet dilerken TÜRK-İŞ camiasına ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun, baktığımız zaman ihtiyaçları karşılamıyor, karşılamadığı gibi birçok adaletsizliği de peşi sıra getiriyor. Şimdi, diyoruz ki ‘’yoksullara bir defaya mahsus bin lira verelim’’ arkasından diyoruz ki “Kısa çalışma ödeneği içinde olan gruba da 1.762 lira verelim; üç ay olsun o ve daha sonra, ücretsiz izinli olanlara da 1.177 lira verelim.” Allah aşkına, bu rakamları niye icat ettiniz? Buradaki mantığınız ne? Adaletiniz ne? Hak, hukuk burada nerede? Yani bunların hepsinin ortalamasını alıp şunu diyemez misiniz? “Biz, üç ay boyu hiç olmazsa asgari geçim ücreti tutarında ya da TÜRK–İŞ’in ortaya koyduğu açlık sınırı civarında bir ücreti herkese öngörelim.” deseniz kıyamet mi kopar, bütçeniz mi batar, Türkiye mi batar? Hiçbir şey olmaz ama ısrarla kimine bin lira, kimine efendim 1.762 lira, kimine de 1.177 lira; bir de damga vergisi alacaksınız 1.177 liradan. Allah’tan korkun ya! Gelin, şunları bir adalet üzerine getirin; “Şu anda Türkiye’de en az 10 milyon hane halkı var işini kaybetmiş işsiz, bunlara hiç olmazsa asgari ücret tutarında üç ay boyunca ücret verelim.” deyin de adaletiniz bir kere tecelli etsin ya, bir kere, ama nerede nerede? Bunu yapmıyorsunuz, zaten yapmanızı da aslında beklemiyoruz.

Bakın, şimdi, sağlık çalışanlarını öve öve bitiremedik ve -Allah razı olsun, ellerine düştük ya- “Bunların döner sermayelerini yüzde yüz artırdık.” dedik. Neyi artırdın Allah aşkına? Ne kadar artırdın? Sağlık çalışanlarının Sağlık Bakanlığı bünyesindeki bütün sendikaları yıllardır diyor ki: “Efendim, bu ek ödeme adaletsizliğini, döner sermaye adaletsizliğini bir düzeltelim ve bunu, ek ödemeleri emekliliğe esas hâle getirelim.” Yıllardır bunu söylüyorlar, niye bunu getirmiyorsunuz? Ama yok. Şimdi diyorsunuz ki: “Üç ay süreyle, biz, sağlık çalışanlarının ağızlarına bir parmak bal çalalım; hadi aslanlarım, hadi kahramanlarım!” Ve çaldığınız bir parmak bal da sağlık işçilerine yok yani sağlıktaki taşeron işçilere, kamu işçilerine yok; sağlık çalışanlarını bir bütün olarak görme anlayışınız yok çünkü. Şimdi, yirmi dokuz yıllık bir teknisyen diyor ki: “Öyle bir aldatıldık ki biz döner sermayemiz yüzde yüz artacak diye beklerken, benim artışım sadece 50 lira.” Nasıl bir adalet? Nasıl bir ayrımcılık? Nasıl bir sistem? Ama bunları düşünecek, bu adaleti getirecek bir anlayış bugüne kadar olmadı ki bundan sonra olsun.

Şimdi, gelelim Emniyet çalışanlarına, PTT çalışanlarına, banka çalışanlarına. Şimdi, bu kamu görevlileri sağlık çalışanları gibi büyük bir risk altındalar ama onları düşünen yok. Özellikle Emniyet ve Jandarma… Bu insanlar izin günlerinde dahi çalıştırılıyor. Yahu, aldattınız, yıllarca kandırdınız “3600 vereceğiz, vereceğiz, vereceğiz.” diye, bari vermiyorsunuz, şu mübarek ramazan geliyor, kurban geliyor, gelin bunlara 2 tane ikramiye verelim de bunlar bir moralle… Kendileri için değil bizim için hem canlarını teröre karşı veriyorlar hem de şimdi virüs belasına karşı cansiparane çalışıyorlar ama siz bunları düşünmezsiniz. Ama düşündüğünüz yerler var, hakkınızı yemeyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımız bir kararname çıkardı cumartesi günü. Helal olsun, yani takdire şayan! Diyor ki: KİT’lerde -kamu iktisadi teşebbüslerinde- yönetim kurulu üyesi, denetim kurulu üyesi çift maaş alan ne kadar üst bürokratım varsa ikinci aldıkları maaşlardan dolayı, huzur haklarından dolayı vergi ödemeyecekler, vergi indirimi getirdim onlara. Aman ya Rabb’im… Şöyle bir zamanda, şöyle bir dönemde çift maaş alan yandaşlarını, yandaş bürokratlarını düşünen bir iktidardan zaten halk için, vatandaş için, yoksul için bir şey beklenmez ama bir şey daha yaptı, bakın, bir şey daha yaptı: Türkiye İstatistik Kurumu var ya, -TÜİK- hani şu rakamlara takla attıran kurum; oradaki daire başkanlarının da ek ödemelerini artırdılar. Allah’tan korkun ya! Başka daire başkanlarına yok. İşte sizin adaletiniz, olmayan adaletiniz. Ne diyeyim başka ben size…

İyi akşamlar efendim, hoşça kalın. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Coşkun…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

68.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş İl Sağlık Müdürlüğünün kentteki coronavirüs salgınına yönelik bilgi paylaşmadığına, Muş ili corona vaka sayısını, hastanelerdeki yoğunluk ve yatak kapasitesini öğrenmek istediğine, şeffaf olmayan bir yönetimin virüs krizini başarıyla atlatmasının beklenemeyeceğine ilişkin açıklaması

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Corona salgınının her tarafa yayıldığı bugünlerde, Muş İl Sağlık Müdürlüğü kentteki coronavirüs hakkındaki gelişmelere dair tarafımıza hiçbir bilgi paylaşmamaktadır. Talep ettiğimiz bilgiler kentteki corona vaka sayısı, hastanelerdeki yoğunluğun oranının ne olduğu, kent merkezi ile ilçelerde bulunan hastanelerdeki yatak kapasitesi… Bu bilgiler zaten kamuoyuna açıklanması gereken bilgilerdir ancak tüm aramalarımıza rağmen bu bilgiler bizimle paylaşılmamaktadır. Yetkililerin şeffaf davranmaması toplumda kaygı ve paniğe sebep olmaktadır. Şeffaf olmayan bir yönetimin virüs krizini başarıyla atlatması da beklenemez.

Teşekkür ediyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 Milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2812) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 213) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesindeki “39,24” ibaresinin “59” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

        Serkan Topal                            Cavit Arı                         Veli Ağbaba

             Hatay                                  Antalya                                Malatya

        Servet Ünsal

            Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözümün başında söyleyeyim, bu 7’nci madde işçiye karşı kurulan bir kumpastır, açık bir kumpastır. Burada, işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanamayan işçiler fondan günlük 39,24 TL nakdî destek alıyor. Bu değişiklikle işten çıkarmanın adı ücretsiz izin olmaktadır. Mevzuatımızda işverenin -her iki taraf olarak- ücretsiz izin hakkı yoktur. Yapılması gereken, işten çıkarılması yasaklanan tüm işçilere kısa çalışma ödeneğinin ve daha önce işten çıkarılanlara işsizlik ödeneğinin verilmesi sağlanmalıdır.

Bu yasa değişikliği gündeme geldiğinde, kamuoyuna “AKP işten çıkarmaları yasaklıyor.” diye propaganda yapıldı ama işin öyle olmadığı ortaya çıktı. Değişikliğin birinde işten çıkarmaları yasaklıyor, diğerinde ücretsiz izin uygulaması getiriyor. Tam bir AKP kurnazlığı. Niye yapılıyor? Bakın, kısa çalışma ödeneği minimum 1.700 TL, ücretsiz izin uygulamasıysa 1.177 TL yani işçi 523 TL hak kaybına uğruyor. Koca devlet fakirin fukaranın 523 TL’sine göz dikiyor. İşçinin hakkına göz dikenlerin gözleri çıksın demekten başka bir şey elimizden gelmiyor.

Değerli milletvekilleri, yapılması gereken şey, imzalamış olduğumuz 102 sayılı ILO Sözleşmesi’nde yer alan aile yardımları sigortasının derhâl uygulanmasıdır. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu 2011’den beri bunu savunuyor ama maalesef Hükûmet buna kulaklarını tıkamış durumda.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla ücretsiz izne çıkarılan ya da kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan çalışanlara günlük 39,24 TL ödenecek, aylık 1.177 TL’ye geliyor. Şimdi, hep beraber burada elinizi vicdanınıza koyun, bir an, 39,24 TL’yle nasıl yaşayacağınızı düşünün. Çocuklarınızın yanında, eşinizin yanında ne konuma düşeceğinizi elinizi vicdanınıza koyarak düşünün değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bugün verdiğiniz bu teklifle, 39,24 lirayla bırakın yaşamayı, açlıkla karşı karşıya kalmayı göreceksiniz. Lütfen, bu ödeneği 2.324 liraya çıkarın.

Bu corona o kadar kötü bir şey ki yoksulları ölüm ile yaşam arasında sıkıştırıyor. Bir ucunda açlık, bir ucunda corona. Hekimler sağlıklı beslenmenin coronaya karşı çok önemli olduğunu söylüyorlar. Bu mümkün mü bu ücretle? Asla.

Bakın, sizin iktidara gelirken kullanmış olduğunuz çay ve simit hesabı var değerli milletvekilleri. Gelin, hesabı hep beraber yapalım: Çayın tanesi -biliyorsunuz, artık corona günlerinde karton bardakla içiyoruz- 2 TL. Değerli arkadaşlar, simit 2 TL. Bir aile düşünelim ki Recep Tayyip Erdoğan’ı çok seviyor, bu ailenin ismi Ahmet olsun. Bu Ahmet Bey, Recep Tayyip Erdoğan’ı dinlemiş, Allah da vermiş, 3 çocuk yapmış. İsimleri de Rabia olsun, Abdullah olsun, Hafize olsun. Bu 5 kişilik aile 1 öğün birer simit yiyip birer çay içse 2 kere 2, 4; günlük 1 öğünü 20 TL, günlüğü 60 TL’ye gelir değerli milletvekilleri. Bu Ahmet Bey’in şartları uygun olmadığı için ev alması mümkün değil, aylık 1.000 lira kira ödüyor. Şimdi, günlüğü 39,24 lira, aylığı 1.177 lira olan aile, Allah aşkına, nasıl yaşasın, bir düşünün. Daha kullanması zorunlu dezenfektanı alamıyor, kolonya ulaşmamış, maske arıyor, sigarayı zaten Recep Tayyip Erdoğan’a uymuş bırakmış olduğunu düşünelim, su içecek parası yok, çay ve simit de 1.800 lira; sizin verdiğiniz para 1.177 lira.

Bakın, bir daha söyleyelim: Çay ve simit 1.800 lira, sizin verdiğiniz para 1.177 TL. Şimdi, Allah için siz söyleyin; adam size güvenip 3 çocuk yapmış, şimdi 2 çocuk aç; ya 2 çocuk ölecek ya karı koca ölecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, 5 kişilik aileye 3 kişilik çayı ve simidi layık görüyorsunuz. Bir de kendi yaşantınıza bakın; şatafat var, israf var, saraylar var, yazlığı var, kışlığı var, kaçağı var.

Değerli arkadaşlar, bu şartlarda bir kendi yaşantınıza bakın, bir kendi çocuklarınıza bakın, bir de Hafize’ye bakın, Abdullah’a bakın. Elinizi vicdanınıza koyun, bir daha söyleyelim, elinizi vicdanınıza koyun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bu, 1177 liraya, çay ile simide mahkûm ettiğiniz aileleri düşünün, biraz vicdana gelin. Bakın, yandaş iş adamlarına, yandaşlarınıza dağıttığınız ihalelerin haddi hesabı yok. Daha dün, Atatürk Havalimanı’na yapacağınız ihaleyi bir yandaş iş adamına önceden kurgulanmış bir şekilde verdiniz. Lütfen, vicdanlı olun.

Değerli arkadaşlar, dünyanın mücadele ettiği 3 tür bağışıklık var: Biri -Özgür Özel’in dediği gibi- sürü bağışıklığı, İngiltere mücadele etti, beceremedi; bir diğeri sınır bağışıklığı, hastalığı bastırmak için sınırı kapatıyorlar; bir de AKP’nin Türkiye’de uygulamış olduğu sınıf bağışıklığı. Üsttekiler yaşasın, alttakiler ölsün. Bu sınıf bağışıklığını da dünyada icat eden ülke sizsiniz. Bakın, parası olan korunuyor, parası olan çalışmıyor, parası olan iyi besleniyor ama yoksullar virüs ve açlıkla karşı karşıya kalıyorlar.

Değerli arkadaşlar, dünyada sizin yönettiğiniz gibi bir virüs yönetimi yok. Vicdanınıza tekrar söylüyorum, vicdanınıza, fakir fukarayı düşünüyorsanız bu fakir fukaraya 39,24 lira verilmesine rıza göstermezsiniz, bu teklifimize “evet” oyu verirsiniz. Hepinizden destek bekliyoruz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 8’inci maddeyle ilgili 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Dirayet Dilan Taşdemir                 Züleyha Gülüm                     Ömer Öcalan

              Ağrı                                  İstanbul                              Şanlıurfa

  Mehmet Ruştu Tiryaki                                            Gülüstan Kılıç Koçyiğit

            Batman                                                                              Muş

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Taşdemir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Bu geceden sonra Meclis uzun bir dönem ara verecek. Değerli arkadaşlar, tüm toplumun coronavirüsle mücadele ettiği bir dönemde Meclisin bu kadar uzun bir süre kapalı kalması kabul edilebilir değil. Yani bugün, bütün emekçiler çalışıyor, yoksullar çalışıyor, sağlıkçılar çalışıyor, elbette ki milletvekilleri de çalışmalıdır. Yani sizin canınız, bizim canımız kimseninkinden daha değerli de değil, tatlı da değil. Dolayısıyla, bu kadar uzun vadeli Meclisi kapatmayı düşünmeyi bizim doğru bulmadığımızı ifade etmek isterim. Zaten Meclis açık olduğunda da maalesef Meclisi sadece torba yasalar geçirmek için işletiyorsunuz. Yani dolayısıyla burada beraber -muhalefetle birlikte- bir iş yapma üzerine bir kültür oluşturamadık, oluşturamadınız. O açıdan da biraz bunun üzerine düşünmek gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın bir infaz yasası geçirildi. O zaman da biz görüşlerimizi, muhalefetimizi, önerilerimizi, aslında olmaması gerekenleri de ifade ettik; yine tutum benzer bir biçimdeydi. Elbette, bu infaz yasası geçtikten sonra da yani bir kez daha bize şunu düşündürdü: “Anayasa’da, hukukun önünde herkes eşittir.” fikri, düşüncesi aslında sözde bir düşünce. Yani burada kimse eşit değil, hukuk karşısında da eşit değil. Hukuk kimin elindeyse, kim kullanıyorsa onun sopasıdır; şu an sizin elinizde siz bunu kullanıyorsunuz. Dolayısıyla, Kürtler de bu ülkede hiçbir zaman eşit yurttaş olmadı. Siz de bu yasa vesilesiyle bir kez daha bunu gösterdiniz, ısrarla gösterdiniz. Bakın, çeteleri, mafyaları yine bu gaspçıları gözünüzü kırpmadan bıraktınız ama 70 yaşında hasta bir Kürt tutsağı bırakmamak için kırk takla attınız yani hukuku çiğnediniz bırakmamak için.

Değerli arkadaşlar, bu nasıl bir kin, nasıl bir öfke, nasıl bir düşmanlık ki gerçekten sizi bu kadar fanatik yapmış. Bakın, bu fanatik siyaset bu ülkeye ciddi bir zarar veriyor, siz de bunu görmelisiniz. Bu vicdansızlık, bu adaletsizlik, bu hukuksuzluk gerçekten sizleri de çürütüyor, bu toplumu da çürütüyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, yine, onlarca kez biz burada, bu kürsüde ne söyledik? Dedik ki: “Bakın, kadına şiddet uygulayanları bırakıyorsunuz. Tedbir almıyorsunuz. Kadınlar ciddi risk altında.” Bakın, dünden beri bizleri, kadın örgütlerini onlarca kadın aradı. Ne söylediler, biliyor musunuz: “Şimdi, biz ne yapacağız?”

Bakın, kısa bir örnek vereyim. 33 yaşındaki Züleyha, Aydın Didim’de yaşıyor. Züleyha eşinden boşandığından beri aslında yine şiddet görüyor. 6 defa bu adam tutuklanmış şiddet uyguladığı için. Tutuklanmış bırakılmış, tutuklanmış bırakılmış. En son 2016’da sokağın ortasında yine Züleyha’ya şiddet uygulamış. Buna karşın elektronik kelepçe takılmış. Bu adam bu elektronik kelepçeyi kırmış, tekrar Züleyha’nın evine gitmiş, ona şiddet uygulamış. En son, kadın örgütlerinin avukatlarının müdahalesiyle, mücadelesiyle bu şahıs tutuklanmış. Üç aydır zaten tutuklu ama siz bu yasayla bu adamı bıraktınız. O zaman, Züleyha’nın başına gelebilecek ya da benzer durumda olan kadınların başına gelebilecek bütün olaylardan sadece o failler sorumlu değil, siz de sorumlusunuz, parmak kaldıran milletvekilleri de sorumludur.

Değerli arkadaşlar, yine, diğer önemli bir konu: Vallahi yani bu yeryüzünde ne olursa olsun, kıyamet de kopsa şu Kürt karşıtlığı ve düşmanlığından bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Bakın, bugün Mahmur’a bir saldırı oldu, Mahmur’da 3 kadın katledildi. Mahmur Kürt meselesinin, Kürt sorununun aynasıdır; nedeni değil, sonucudur. Bakın, siz inkâr edebilirsiniz. Açıkçası, bu Meclise bakınca, belki de Kürt meselesi hakkında çok bir fikriniz olmadığını da düşünüyorum. O açıdan, Mahmur’u da size kısaca anlatmak istiyorum. Bakın, otuz yıla yakındır bu ülkenin vatandaşları Mahmur’da yaşıyor. Neden Mahmur’da yaşıyor? Çünkü 1990’ların aynı, benzer zihniyetiyle köyleri, evleri bu insanların başına yıkıldı, bu insanlar göç etmek zorunda kaldı, köyünden Mahmur’a gitmek durumunda kaldı ve orada o insanlar yaşamını sürdürüyor. O dönemler, hepiniz hatırlarsınız yani 3 bine yakın köy yakıldı, 1 milyon insan göç ettirildi. Şimdi de bu insanların hâlâ peşini bırakmadınız, yaşadıkları yerde, sığındıkları yerde bombalıyorsunuz, katlediyorsunuz. Bakın, siz konjonktüre göre “Kürt meselesi vardır.” “Yoktur.” diyebilirsiniz, buna göre konumlanabilirsiniz, buna göre tartışıp tartışmamaya da karar verebilirsiniz ama bu ülkenin temel sorunlarından bir tanesi de Kürt sorunudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyursunlar.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Bugün, bu meselenin bu kadar derinleşmesinin, çözümsüz kalmasının temel nedenlerinden biri de gerçekten bu inkârcı zihniyettir. Bu inkârcı zihniyetten bir an önce vazgeçmek gerekiyor.

Arkadaşlar, yüz yıldır bu Kürt meselesi var. Gerçekten, sanki iktidarlar arasında bu Kürt meselesindeki inkârcı, karşıtlaştırıcı düşman siyaseti bulaşıcı hâle gelmiş. Yüz yıldır iktidardan iktidara bu bulaşıyor, artık buna bir son vermek gerekiyor. Barış siyasetini konuşalım, Kürt meselesinin demokratik çözümünü konuşalım. Bu Meclise yakışan da budur, bu Meclisin görevi de budur. Sadece gelip el kaldırıp gitmek, soruna yokmuş gibi ve inkârcı yaklaşmak gerçekten sorunun derinleşmesinden başka bir anlama gelmiyor, yaşadığımız deneyimler yüz yıldır bunu gösteriyor. Bu Meclis bir kez daha bu tutumundan vazgeçmeli ve ısrar etmemelidir.

Herkese iyi geceler diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tutanaklara geçmesi için ifade ediyorum Sayın Başkanım: Biz birlik ve beraberliğin, kardeşliğin, bütünleştiriciliğin teminatı olarak siyaset yapıyoruz. Söylenenleri reddettiğimizi ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“MADDE 8 – MADDE 7 - 4447 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 25 - Yeni koronavirüs (Covid-19) sebebiyle işverenlerin yaptıkları zorlayıcı sebep gerekçeli kısa çalışma başvuruları için, uygunluk tespitinin tamamlanması beklenmeksizin, işverenlerin beyanı doğrultusunda kısa çalışma ödemesi gerçekleştirilir. İşverenin hatalı bilgi ve belge vermesi nedeniyle yapılan fazla ve yersiz ödemeler, yasal faizi ile birlikte işverenden tahsil edilir.

Covid-19 sebebiyle yaptırılan kısa çalışmalarda, çalışanın aldığı kısa çalışma ödeneği ile kısa çalışma öncesi net ücretinin arasındaki farkın işveren tarafından tamamen veya kısmen ödenmek istenilmesi halinde bu ödemeden damga vergisi hariç sigorta primi ve gelir vergisi kesintileri dahil hiçbir kesinti yapılmaz”

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu        Emine Gülizar Emecan

             İzmir                                  Ankara                                İstanbul

         Veli Ağbaba                            Cavit Arı                        Serkan Topal

           Malatya                                Antalya                                  Hatay

        Servet Ünsal

            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Buyurunuz Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son TÜİK verilerine göre, ocak ayı dar tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 362 bin kişi. Geniş işsizlik tanımına göre ise işsiz sayısı 8,5 milyon kişi. Şimdi nisan ayındayız, bu rakam mutlaka çok daha artacaktır çünkü açıklanan TÜİK verileri ocak ayına ait.

Virüs nedeniyle risk altında olan iş yerlerinde 1 milyon 700 bin kişi var. Sadece iki genelgeyle faaliyetleri durdurulan 252 bin iş yeri var. Faaliyetleri geçici olarak durdurulan turizm ve eğlence sektöründe toplam 1 milyon 900 bin kişi var; işsiz kalan motorlu kurye 500 bin kişi; berber, kuaför salonunda işsiz kalan sayısı 504 bin kişi, kapanan AVM’lerde işsiz kalan 523 bin kişi; faaliyetleri durdurulan 71.103 kahvede işsiz kalan 213 bin kişi; artık çalışamayan, yolcu taşıyamayan 7.500 şehirlerarası otobüsün şoförü, muavini, yazıhane çalışanı 90 bin kişi; okullar kapandığı için 150 bin servisçi var; özel eğitim merkezlerinde çalışan 90 bin kişi; sokakta geçimini sağlayan kâğıt toplayıcısı, simitçisi, ayakkabı boyacısı, sokak müzisyeni, seyyar satıcısı, pilavcısı 6 milyon kişi. Yine, taksici, minibüsçü cabası, 18 milyon vatandaş, değerli milletvekilleri, şu anda işsizlikle karşı karşıya. Bu insanlar açlık ile virüs arasında uçurumun kenarında.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs gelmeden önce ciddi bir işsizlik sıkıntısı vardı. Türkiye’nin aralık ayındaki işsiz sayısı 95 ülkenin nüfusundan daha fazlaydı ancak bu salgın işsizlik sorununa tüy dikmiş durumda. Bu hızla giderse çok yakın zamanda gerçek işsizlik oranı yüzde 20’yi bulabilir. Coronavirüs ve kötü yönetim yüzünden, en iyimser tahminle istihdamda 6 milyon 227 bin kişi işini kaybedebilir. Peki, yukarıda söylediğim küçük esnaf ve geçimini günlük kazançla sağlayan insanlarla ilgili bir tedbir var mı? Bunun cevabı maalesef kocaman hayır.

Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye’de yaşayan esnaflar hem kira nedeniyle, hem çalıştırdıkları insanlar nedeniyle büyük risk altında, en büyük sorunu da bunlar yaşıyor. Sadece esnaflar mı? Bir diğer sorun da bu sorunu yaşayan çiftçiler. Maalesef bu yıl hasatlarını kaldırıp kaldıramayacakları belli değil, şu anda ekimin yapılması gereken, emek verilmesi gereken yerlerde maalesef çiftçi emek veremiyor. Peki, tedbir alınıyor mu? Hayır. Ama bir şeyler yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı 9 Nisanda 14 yeni makam aracı için ihale yapıyor. Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye’de makam araç sayısı 125 bin; dünyanın en büyük araç üreticisi Almanya’daki makam aracı sayısı 9 bin, yine dünyanın en önemli markalarının üreticisi Japonya’daki makam aracı sayısı 10 bin, Fransa’daki makam aracı sayısı 8 bin. Peki, makam araçlarında dünya şampiyonu olan Türkiye fakir fukaraya nasıl bakıyor? Hani, Almanya bizi kıskanıyor, Fransa kıskanıyordu ya, makam aracındaki durum aynı mı bir bakalım değerli arkadaşlar. Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya tüm çalışanlarının maaşlarını garantiye almış durumda. İspanyası açıklama yapıyor, Fransası açıklama yapıyor: “Hiçbir çalışan iş yeri, hiçbir emekçi işsiz kalmayacak, güvencesi devlettir.” diyor.

Değerli arkadaşlar, Almanya çoğunluğu Türk olan taksi şoförlerine 10 bin euro veriyor. Biz ne yapıyoruz? 16 uçağı olan Cumhurbaşkanlığı tasarrufta bulunuyor mu? Hayır.

Değerli arkadaşlar, Amerika’dan daha fazla uçağımız var, Fransa’dan, Almanya’dan daha fazla uçağımız var; uçak üreticisi Fransa’dan daha fazla özel uçağımız var. Fakir fukara ekmek bulamazken Cumhurbaşkanı büyük uçaklara binmeye devam ediyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, peki, Cumhurbaşkanlığı tasarrufta bulunmuyor da Meclis bulunuyor mu? O da bulunmuyor değerli arkadaşlar, o da makam aracı saltanatını sürmeye devam ediyor. Biz ne yapıyoruz? Tasarrufu fakir fukaradan bekliyoruz, 1.177 TL vererek onlardan tasarruf bekliyoruz. Sizin tuzunuz kuru, simit hesabını bilmezsiniz, çay hesabını bilmezsiniz, bana laf atarsınız. Ama size bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlar, fakir fukara aç. Fakir fukarayı açlıkla terbiye etmeye çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir iki rakam daha paylaşıp sözlerime son vermek istiyorum: İşsizlik Sigortası Fonu var, buradan AKP milletvekilleri ya da Hükûmet vermiyor, işçinin vergisinden kesilen İşsizlik Sigortası Fonu var. Mart ayı içinde toplam fonun kaynağı, fonun varlığı 131 milyar 972 milyon 739 bin TL. 2020 yılının ilk üç ayında işsizlik ödeneğinden, dikkatle dinleyin, işsizlere ödenen tutar 2 milyar 994 milyon 576 bin TL. Peki, işverenlere ödenen tutar ne kadar? 5 milyar 378 milyon TL. Bu bile İşsizlik Sigortası Fonu’nun nereye kullanıldığının, iktidarın kimi tercih ettiğinin en açık göstergesi değerli arkadaşlar.

Bakın, sadece işveren istihdamı artırsın diye verilen teşvik miktarı 47 milyar. İstihdam artmış mı? Hayır. Aynı dönemde istihdam tam 1 milyon 472 bin kişi azalmış. Bu nedenle, hepinizi şatafattan kaçmaya, hepinizi fakir fukara açlıkla terbiye edilirken -makam araçlarınızda, uçaklarınızda- kaçak saraylarınızda oturmamaya davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın konuşmacının iddiaları, bize, Yenikapı’da makam araçlarını sergileme iddiası fos çıkan İmamoğlu’nun iddialarını hatırlattı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hay Allah!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hizmet araçlarını makam aracı olarak nitelendirmesi aklımıza geldi. Kayıtlara geçmesini istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 9’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Dirayet Dilan Taşdemir                 Züleyha Gülüm                     Ömer Öcalan

              Ağrı                                  İstanbul                              Şanlıurfa

Gülüstan Kılıç Koçyiğit                    Tuma Çelik           Mehmet Ruştu Tiryaki

            Mardin                                 Batman                                   Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Mardin Milletvekili Tuma Çelik.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; arkadaşlar, devletlerin büyüklüğü o devletin halkına sunduğu imkânlarla ölçülür. Bakın, Kanada, Almanya, Fransa ve daha birçok devletin salgınla birlikte halkına, vatandaşlarına sunduğu imkânları hepimiz gördük. Biz, bütün bu ülkelerin bizi kıskandığını söyleyen iktidarın halkına sunduğu imkânlara da bir bakalım. Ne sunuyor? IBAN numaralarıyla yardım topluyor, her gün, bizler de dâhil hepimize, herkese mesajlar geliyor “‘Biz bize yeteriz’ kampanyasına bağışlarınızı bekleriz.” diyor. Büyük devlet sözle olmaz. Büyük devlet, dediğim gibi, halkına sunduğu imkânlarla olur ve ortada.

Sayın Başkan, değerli üyeler; daha önce sıkça dile getirdik, tekrar ediyoruz. İnfaz düzenlemesinde de çokça kez dile getirdik. Aynı şeyi yaptınız, aynı şeyi yapmaya devam ediyorsunuz. Salgından bile fırsat çıkarmaya çalışıyorsunuz; tam olarak, bu salgını fırsata çevirmeye çalışıyorsunuz. Parası olanlar evlerine çekildi, evlerinde kalmasına yardımcı oluyorsunuz; işçilerin, emekçilerin çalışmasını istiyorsunuz, onları çalışmaya zorluyorsunuz. Sizler de “ekonomi paketi” adı altında sermayedarları, kendi yandaş şirketlerinizi kurtarmaya çalışıyorsunuz. Yapılmak istenen değişiklik tam da budur. İşte, bunu anlatmaya çalışıyoruz. Salgının olumsuz etkilerinin telafisi için, finansal açıdan zor duruma düşecek büyük kuruluşların ayakta kalması için onlara farklı seçenekler sunacağınızı belirtiyorsunuz. Büyük kuruluş kim? Kriterleri belli değil, neyi esas alacağınız belli değil; kime, neyi sunacağınız yine belirsiz. İstediğiniz yere çekebilmek için yaptığınız bir değişiklik aslında bu ama biz kimler olduğunu biliyoruz; Cengizi, Limakı, Kalyonu kurtaracaksınız aslında. Haydarpaşa Garı’nı İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alıp kime verdiyseniz onu kurtaracaksınız. Hâlen Mardin’deki fabrikalarında işçilerini hiçbir tedbir almadan çalıştıran yandaş holdinglerinizi kurtaracaksınız. Bunları da Varlık Fonu eliyle yapmak istiyorsunuz.

Varlık Fonu zaten memleketin en tartışmalı kurumlarından bir tanesi, yandaşlarınız için kullanmaktan başka bir işe yaramadığı şimdi açıkça ortaya çıkıyor. Her türlü ayrıcalığa sahip, istisnalara sahip, Kamu İhale Kanunu’ndan muaf, Devlet Memurları Kanunu’ndan muaf bu fonun hangi kamusal yarar için kurulduğu belli değil. Bir gün uyandık, bir fonla karşılaştık, en kârlı kurumlar bu fona devredildi. Fonu kuran: Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı. Yöneten: Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı. Vekili: Berat Albayrak, Maliye Bakanı, Cumhurbaşkanının damadı, denetleyen kim? Hiç kimse, Cumhurbaşkanı denetleyebilir. Bakın, 15/11/2018 tarihinde bir soru önergesi sunduk biz, dedik ki: “Türkiye’de hukuksuzluğun geldiği noktayı göstermesi açısından tek başına yeterlidir bu örnek.” Dünya örneklerine baktığımızda, varlık fonlarının kurulmasının iki temel nedeni ön plana çıkmaktadır: Birincisi, bütçe fazlalığı; ikincisi ise enerji zenginliğidir. Türkiye’de her iki durum da söz konusu değildir. Anlayacağınız, dünyada benzeri yok bu fonun ama aslında Cumhurbaşkanı kendisine özel bir hazine kurdu, geçmiş başına yönetiyor; zaten diğer hazinenin başında da damadı var. Ülkenin tüm yurttaşlarının emeğiyle ortaya çıkmış olan kamusal değerlerini, tüm toplum yararına değil, sadece belirli yandaş şirketlerin batmaktan kurtarılması için kullanmak istiyorsunuz. Bu da açık bir vicdansızlıktır. İşçiler iş yerlerinde her türlü tehdide rağmen çalışmak zorunda kalıyor çünkü evde kalmalarını sağlayacak koşulları yaratmadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

TUMA ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ben gerçekten merak ediyorum bir aile 1.177 lirayla nasıl geçinecek? Ki bu para iki günlük yemek paranız. Yardımlara izin vermiyorsunuz. Bağışlar nereye gidiyor belli değil. Diğer taraftan, insanlar iş yerlerinde salgına yakalanıyor. Ya açlıktan ölecekler ya da salgından, insanlara başka seçenek bırakmadınız. Daha maske dağıtamıyorsunuz, insanlara kalkıp “İşe gidin.” diyorsunuz çünkü yandaşlarınızı kurtarmanın derdindesiniz.

Böylece bir şeyi öğrenmiş olduk: Her şeyi fırsata çevirmeye çalışıyorsunuz, bu konuda mahirsiniz. Sınır tanımazsınız, Allah’tan korkmazsınız, bari biraz insaflı olun, insanlar can derdindeyken yandaşlarınızı korumaktan vazgeçin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyursunlar Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Allah’tan korkar, halka en güzel hizmetleri sunarız ve asılsız iddiaların tümünü de reddederiz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/2812) esas numaralı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle 4857 sayılı İş Kanunu’na eklenen geçici 10’uncu maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “aylık brüt asgari ücret tutarında” ifadesinin, “5 aylık brüt asgari ücret tutarında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   İsmail Atakan Ünver                  Süleyman Girgin                         Cavit Arı

           Karaman                                 Muğla                                 Antalya

        Servet Ünsal                          Serkan Topal                       Fikret Şahin

            Ankara                                  Hatay                                Balıkesir

    Kamil Okyay Sındır                                                        Bülent Kuşoğlu

             İzmir                                                                            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver.

Buyurunuz Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Coronavirüs salgınıyla mücadele için çeşitli önlemler alınmaktadır. Bu önlemler kapsamında İçişleri Bakanlığınca bazı iş yerlerinin faaliyetlerine geçici süreliğine ara verilmiş, birçoğu da salgının yayılmasına paralel olarak insan hareketliliğinin azalması sebebiyle iş kaybetmiş veya işleri tamamen durmuştur.

Bu coronavirüs salgını sebebiyle alınan önlemlerden en fazla etkilenen kesim esnaf ve sanatkârlardır. Mesela berberler, kuaförler, kahvehane ve kafe işletmeleri, düğün salonları, pastaneler, lokantalar kapatılmış ya da sadece paket servisi hizmeti vermelerine müsaade edilmiştir. Öyle ki fırınlar bile iş kaybetmiştir zira vatandaş ekmeğini evde yapmaya başlamıştır. Küçük sanayi sitelerinde çalışan oto tamircileri de işlerinin hemen hemen tamamını kaybetmişlerdir. İnsanlar evde kaldığı için, sokağa çıkmadığı için araç tamir ettirme ihtiyacı da hissetmemektedirler. Taksiciler ve dolmuşçular da aynı dertten muzdariptir. Yokluğa mahkûm kalan esnaflarımız seslerini duyurmak istemektedirler. Örneğin, bu krizden ilk ve en çok etkilenen makasından ve usturasından başka sermayesi olmayan berber ve kuaförler “Makasım kesmiyor, ocağım tütmüyor, berber ve kuaförüne sahip çık Türkiye’m.” diye feryat etmekte ama seslerini kimse duymamaktadır. Bu meslek gruplarıyla ilgili yaraya merhem olacak bir ekonomik tedbir henüz alınmamış, bu gruba karşı hükûmet tarafından kredi yolu gösterilmiştir. Yani daha fazla borçlanma önerilmektedir. Bu krediler alınacak, borç yapılacak ama bu borçları kim, hangi kazançla ödeyecek? Esnafın işi bitmiştir ama iş yerlerinin giderleri işlemeye devam etmektedir. Tüm giderlerin yanında esnafın üzerinde bir de BAĞ-KUR primi yükü vardır. Bununla ilgili olarak SGK Başkanlığınca Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 4/b maddesi yani BAĞ-KUR kapsamına giren sigortalılardan Vergi Usul Kanunu gereğince mücbir sebep kapsamına alınan faaliyet alanlarında ve bazı mükellefler açısından BAĞ-KUR primleri üç ay ertelenmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu erteleme yeterli değildir. Üç ay sonra esnaf ve sanatkârlarımız bu primleri nasıl ödeyeceklerdir? Zaten evini zor geçindiren esnafın gelirlerinin üç ay sonra 2’ye katlanacağı yönünde bir öngörünüz mü var? Şimdi siz bilmem kaç aileye “Biner lira veriyoruz.” diyorsunuz. Esnafın BAĞ-KUR priminin ne kadar olduğunu biliyor musunuz? 1.015 lira 33 kuruş. Aylık geliri hatta cirosu 2, 3 bin lira olan esnaf bu ertelenmiş borcu ve cari ayın primini yani bir ayda 2 primi nasıl ödeyecek? Mesela berberin müşterisi 2 kat fazla mı tıraş olacak? Oto tamircisine müşterisi arabasını 2 defa mı getirecek? Elbette olmayacak.

Şimdi bu kanunla belediye gelirlerinden bazılarının bu salgın süresine isabet eden kısımlarının ödenmemesi, bazılarının da ertelenmesi düzenleniyor. Ancak bu kanunun eksiklerinden birisi de BAĞ-KUR primiyle ilgili bir düzenlemeyi içermemiş olmasıdır. Bu salgından en çok etkilenen esnaf ve sanatkârların olabilecek en üst düzeyde desteklenmesi gerekir. Bu kapsamda, BAĞ-KUR primleriyle ilgili erteleme değil, aslında yapılması gereken esnafın BAĞ-KUR priminin devlet tarafından ödenmesidir ama kasa boş, bunu yapmayacağınızı ve yapamayacağınızı biliyoruz. Öyleyse bu konuda yapılması gereken şey, en azından talep hâlinde sigortalılığı durdurmaya yönelik düzenleme yapılmasıdır. Mücbir sebep kapsamında olanlar ve iş yerini kapatmış olanlar başta olmak üzere, 4/B kapsamında sigortalı olanların talep etmesi hâlinde, mart, nisan, mayıs ayları itibarıyla üç aylığına sigortalılığın durdurulabilmesi, bu sürenin uzatılması konusunda yürütmeye yetki verilmesi, eğer salgın biterse 1 Haziranda, eğer yürütme tarafından süre uzatılmışsa bu uzatmanın bittiği tarihi takip eden gün itibarıyla kurumca resen yeniden başlatılması yönünde bir düzenleme mutlaka yapılmalıdır. İleride yine talep hâlinde bu sürenin ihya edilmesine ve primleri ödenerek kıdeme ve emekliliğe sayılmasına olanak sağlanmalıdır. Sigortalılığı durdurulan sigortalı ve bakmaya yükümlü olduğu kişiler, bu süre zarfında sağlık hizmetlerinden de kesintisiz yararlanmalıdır. Zaten borçlu olunsa da yıl sonuna kadar sağlık hizmetinden yararlanılacağı SGK tarafından ifade edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Cumhurbaşkanı da sigortalı olsun olmasın tüm vatandaşların coronavirüs tedavisi masraflarının devlet tarafından karşılanacağını açıklamıştır. Buradan hareketle “İş yerini kapat.” deyince kapatan, kimisi üç yıldır, kimisi beş yıldır, kimisi on beş yıldır, kimisi yirmi yıldır prim ödeyen esnafın sağlık giderlerinin de üç ay devlet tarafından karşılanmasının Hazine ve Sosyal Güvenlik Kurumu açısından sorun oluşturmayacağını düşünüyorum. Ne de olsa ilgili Bakan “Hazine dolu, dünyada salgına en hazırlıklı ülke biziz.” demiyor mu? Madem Hazine Bakanı böyle diyor, ben de esnaf ve sanatkârlar için bu adımı çok görmeyin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Şimdi, 10’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı "Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 10- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa aşağıdaki ek madde ilave edilmiştir.

"Mücbir sebep

EK MADDE 7- Deprem, yangın, sel gibi doğal afetler ile salgın hastalık veya Hazine ve Maliye Bakanlığı bilişim sistemlerinin herhangi bir nedenle çalışmaması gibi mücbir sebep hallerinde; veri, bilgi ve belgelerin oluşturulması, kaydedilmesi, iletilmesi, muhafazası ve ibrazına ilişkin yöntemler Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir.

Mücbir sebep hallerinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı bilişim sistemleri üzerinden yürütülen işlemlerde yaşanabilecek gecikme nedeniyle ilgililere, gecikme faizi, gecikme zammı ve ceza gibi yaptırımlar uygulanmaz.”

          Cavit Arı                         Selin Sayek Böke                Bülent Kuşoğlu

           Antalya                                  İzmir                                  Ankara

        Serkan Topal                          Servet Ünsal             Kamil Okyay Sındır

             Hatay                                  Ankara                                  İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke.

Buyurun Sayın Sayek Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ağır bir kriz yaşıyoruz, zaten kendi krizimizin göbeğindeydik, bir de coronavirüs fırtınasına yakalandık. Coronavirüs gelmeden önce çok yüksek düzeyde işsizlik yaşanıyordu. Coronavirüs gelmeden önce halk faturaların altında eziliyordu. Coronavirüs gelmeden önce müthiş bir borçluluk vardı ve halk aldığı ücret açlık sınırının altında olduğu için çocuğuna nasıl bakacağına, işine nasıl gideceğine, kirasını nasıl ödeyeceğine, sofraya ekmeği nasıl koyacağına dair ağır bir kaygı içindeydi ve işte, o dönemde siz halkın bu kaygılarını gidermek yerine yandaşlarınıza özelleştirerek peşkeş çektiğiniz elektrik faturalarını düzenlememeyi seçtiniz. Siz, o dönemde, bunun yerine patatesten, soğandan terörist çıkarmayı tercih ettiniz. Yine, o dönemde, emekçinin hak ettiği ücreti alması için ücretleri artırmak yerine, TÜİK’te beğenmediğiniz enflasyon rakamlarını yayımladığı için görevlileri görevden almayı tercih ettiniz. İşte, bunları yaptığınız için, şimdi attığınız hiçbir adıma hiç kimse artık güvenmiyor. İşte bunları yapmış olan sizler, şimdi bu torba yasayla karşımıza şunu getiriyorsunuz: “İzin verin, bir fiyat kurulu kuralım ve bu fiyat kurulu hangi fiyatın hakça olduğuna karar versin.” diyorsunuz. Patatese, soğana “Terörist.” demiş olan ve TÜİK’te fiyatları yayımladığında beğenmediğiniz için görevden almış olan sizler, şimdi hangi fiyatın hakça olduğunu belirlemek için kurul kurma yetkisi istiyorsunuz.

Herkesi ve her şeyi düşman gören anlayışınız bugün sizin de hayatınızı zorlaştırıyor. Coronavirüs krizinde sokağa çıkma yasağının insanları panikle sokağa itmesi de bundan, stokçu ararken muhalif üreticiye ceza keseceğinize dair güvensizlik de tam da bundan. Güven olmayınca işte her şey böyle çöküveriyor.

Stokçuluk ve fırsatçılık elbette kabul edilemez ama zaten stokçuluk ve fırsatçılıkla mücadele etmek için ihtiyaç duyulan araçlar elinizde var, yeni bir kurula ihtiyacınız yok. Sorun, siyasi fırsatçılık yapıyor olmanız. Çok iyi biliyoruz bu refleksinizi ve biliyoruz ki stokçuluğu kontrol etmek adına, muhalif olan üreticiyi ve esnafı cezalandırmayı seçeceksiniz.

Piyasalar mutlaka var olmalı ama piyasalar mutlaka kamu yararı gözetilerek denetlenmeli ve düzenlenmeli, kamu yararı gözetilerek. Oysa bugün yaşıyor olduğumuz parti devletinde kamu yararını değil, sarayın bekasını gözeteceğinizi çok iyi biliyoruz; halkı değil, yandaşı koruyacağınızı çok iyi biliyoruz. Oysa ihtiyaç çok belli; halkın temel ihtiyaçları için tüm fiyatları hızla düşürmek, faturaları ertelemek değil, iptal etmelisiniz. Halkın rahatlamaya ihtiyacı var.

Coronavirüs öncesi 4 milyon 362 bin kişi işsizdi, 1 milyon 126 bin kişi bir yılı aşkın süredir iş arıyordu. Şimdi, coronavirüs sonrası işsizliğin 2 hatta 3 katına çıkacağı öngörülüyor. Oysa ki ihtiyaç belli, insanları yaşatmalıyız, gelir ve iş güvencesi vermeliyiz. Peki, bu yasa ne yapmıyor? Ücretli izni zorunlu kılmıyor, gelir garantisi vermiyor ama onun yerine ne yapıyor? Zaten dokunulmazlığı olan hiçbir hesap verme yükümlülüğü olmayan Varlık Fonunu ve ona değecek olan bütün yandaşlara yeni bir zırh, yeni bir dokunulmazlık kuruyor. Yandaş kurtarılacak kimse denetlemeyecek. Halksa hafta içi coronavirüsle işe gidecek, hafta sonu coronavirüsle evinde sokağa çıkmadan dinlenecek.

Coronavirüs öncesi ağır bir borç yükü vardı, 6 milyar liraydı siz iktidara geldiğinizde hane halklarının borcu, bugün 624 milyar lira ve bu borcu artık ödemeyeceği ağır koşullar var karşısında. Peki, bu yasa ne yapmıyor? Halkın borcunu affetmiyor, kredi kartı yükünü azaltmıyor, KOBİ’ye “Borcunu ödeme.” demiyor “Onun yerine daha çok borç al.” diyor ama o borcu da vermiyor ve bu yasa ne yapıyor? Halkı finansal piyasalar karşısında dokunulmazlıkla koruyacağına Varlık Fonuna zaten var olan dokunulmazlıklarına yeni zırhlar ekleyerek daha da çok korumaya alıyor. Coronavirüsten önce ülkemizin risk primi dünyanın en yüksek risk primleri arasındaydı. Paramız altı yıldır aralıksız istikrarlı bir biçimde değer kaybediyordu. Varlık Fonu’nu kurduğunuz için, hazineyi buraya bağladığınız için, Varlık Fonu’nu saraya bağladığınız için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyursunlar.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) – …ve tek adam rejimi kurduğunuz için böyleydi. Coronavirüs sonrası artık risk algısı bütün dünyada arttı. Para da bütün insanlar gibi güvende hissettiği evine kaçıyor ve en önce en riskli gördüğü ülkelerden kaçıyor. Peki, bu koşullarda bu yasa ne yapıyor? Ülkenin risk primini artıran Varlık Fonu’nu daha da güçlendiriyor. Ne için? Riski artırmak için. Coronavirüsten önce maliye politikası sayenizde çökmüştü, ihtiyat akçeleri hiç edilmiş, hazine paraleli olan Varlık Fonuna, Varlık Fonu saraya bağlanmıştı, mali disiplin yok edilmişti, bütçede öncelik hep yandaştı, asla halk değildi. Peki, bu yasa teklifi ne yapmıyor? Bütçede rantçıya ayırdığı hazine garantilerinden 19 milyar liraya dokunmuyor. Peki, ne yapıyor? Yandaşlarına Varlık Fonu üzerinden yeni bir zırh daha sağlıyor.

Özetle, bu yasa teklifi, Covid-19’la mücadele yasası değil. Bu yasa teklifi iktidarın ve yandaşlarının bekasını koruma yasası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) – Yaşayacağımız ve yaşatacağımız bir gelecek için yeni kurullara –zırhı genişletilmiş Varlık Fonuna değil- halkçı, kamucu, dayanışmacı bir siyasete ihtiyaç var. Siz, yapmazsınız -“yapamazsınız” demiyorum yapmazsınız- ama halk mutlaka kendini kurtaracak.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde yer alan “tarihli” ibaresinin “tarih” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüda Kaya                     Mehmet Ruştu Tiryaki                  Tuma Çelik

           İstanbul                                Batman                                 Mardin

      Hüseyin Kaçmaz                Dirayet Dilan Taşdemir               Musa Piroğlu

            Şırnak                                   Ağrı                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu.

Buyurunuz Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, engellilerin sorunlarını biraz dile getirmek için geldim.

Sürü bağışıklığı, üretken olmayan nüfus fazlasının salgında ölmesi, sağlıklı olan alt sınıfların ise ayakta kalarak üretime devam etmesi anlamına geliyor.

Sürü bağışıklığı, devlete yük olarak görülen, üretim dışına düşmüş engellilerin, emeklilerin ve hastaların salgında ölüme terk edilmesi anlamına geliyor.

Sürü bağışıklığı, bu iktidarın salgına karşı üstü örtük bir şekilde uyguladığı politikanın kendisinden başka bir anlama gelmiyor. Engelliler için birtakım adımlar atılıyor ama ne yazık ki hayatlarını düzeltmek için gerekli esas adımlara bir türlü çaba gösterilmiyor. Kamudaki engelliler ücretli izne çıkarılıyor, özel sektördeki engelliler çalışmaya devam ediyor. Medikal malzemelere ve ilaçlara ulaşım ne yazık ki imkânsız hâle gelirken bunları almak iyice zor duruma düşüyor. Sokak yasağı, sağlık kurumlarına erişimi çok zorlamaya başlarken engellilerin erişimi iyice zor hâle geliyor. İlaç raporları uzatılıyor ama engelli emeklilerin, rapor yenileme adı altında emeklilik maaşları kesilmeye devam ediyor. Rehabilitasyon merkezlerindeki öğrenciler ve burada çalışan öğretmenler, çalışanlar ne yazık ki sokakta bırakılıyor ve engelliler bu sorunlarla yaşamaya devam ediyor.

Ben, size birtakım fotoğraflar göstermek istiyorum. Bu gördüğünüz Cengiz Holdingin Başkanı, sarayın en kıymet verdiği müteahhitlerden biri. Büyük ihaleleri bu alıyor ve büyük vergi cezalarından indirimi de bu alıyor. Özelliği ne? Halkın anasına sövüyor.

Bu gördükleriniz 2 yazar, Mehmet Barlas ve Engin Ardıç. İktidara yakın bir basın kuruluşunun önemli kalemleri. Özellikleri ne? Halka “Geri zekalı!” diyor, halka “Öküz!” diyor, halka “Lümpen!” diyor, halka “Ayı!” diyor ve bu halk düşmanları, halka düşmanlık yapan bunlar, bu cesareti nereden alıyor? Bunlar bu cesareti buradan alıyor; mafya baronlarını serbest bıraktığınız, tecavüzcülerin serbest kalma imkânlarını yarattığınız, halka karşı suç işleyenleri serbest bıraktığınız, infaz yasasını onayladığınız gün çektirdiğiniz bu fotoğraftan alıyor. Sizin vicdansızlığınız, bu insanların halka karşı düşmanlık yapmasını destekliyor ve kışkırtıyor. Ve Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu, savaşa İHA’lara, SİHA’lara harcanan paraları anlatırken dedi ki: “Helal olsun.” Ben diyorum ki: Halkın parasını yiyenlerin, halkın ekmeğini çalanların, işçinin alın terini çalanların, işçinin emeğini çalanların kursağından giren her lokma haram olsun. (AK PARTİ sıralarından “Maskeni tak.” sesleri, gürültüler) Ve siz, bu maskeyi bu kadar dert edinen siz, fabrikalara giden milyonlarca işçinin ölümünü biraz dert edinin, kendi canınız kadar, sokağa saldığınız işçilerin canını dert edinin, ondan sonra konuşun. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Biraz daha bağır, anlaşılmıyor!

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Anlasaydınız bu yasalar çıkmazdı. Azıcık sesini duysaydınız işçinin, bu kadar bağırmazdınız.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümünün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 11 ila 18’inci maddeleri kapsamaktadır.

Gruplar adına söz talebi yok.

Şahıslar adına, İstanbul Milletvekili Erkan Baş.

Buyurunuz Sayın Baş.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, gelirken saate baktım, dörde doğru geliyor, bir iki saat sonra güneş doğacak. O zaman şu soruyu sormamız lazım: Nereye kaçıyorsunuz arkadaşlar, ne kaçırıyorsunuz? Yani gecenin bu saatinde ne görüşüyoruz? Geçen hafta “infaz indirimi” dediğiniz, adaletsiz af yasasını yedi gün tartıştık, dördünü televizyonların kapalı olduğu saatlerde tartıştırdınız. Şimdi yine halktan kaçırıyorsunuz. Bence normal, normal çünkü burada bir kanun çıkacağı zaman o kanun üzerine araştırırız, düşünürüz, tartışırız, siz pek yapmıyorsunuz ama yurttaşlara sorarız, şu konuda vatandaş ne diyor mesela, işçi sendikaları ne diyor, bunları konuştuk mu, yok, hiç konuşmadık. Konuşamazsınız çünkü çoğunuz kanunu görmediniz ki. Milletvekili gündemi takip eder, benim işim bu. Mesela bugün saat on ikide hepimize gündem gönderildi, o gündemde bu konuştuğumuz madde var mı, yok.

Şimdi, ben halkımız bilsin ve tutanaklara girsin diye söylüyorum. Bu kanun teklifi gündemde yoktu, yoktu çünkü bu görüşme tümüyle usulsüzdür. İç Tüzük’e apaçık aykırıdır. İç Tüzük madde 24 “Komisyon en az iki gün önce toplantıya çağırılır.” diyor, çağrıldı mı, çağrılmadı. İç Tüzük madde 36 “Başkanlık komisyona havale edildikten sonra görüşmeler en az 48 saat sonra yapılır.” diyor. Böyle bir şey oldu mu, olmadı. 14 Nisan’da Başkanlığa verdiniz, 15 Nisan’da Komisyona gitti, 15 Nisan’da buraya geldi, böyle bir şey görülmemiş, İç Tüzük madde 42 diyor ki “ Komisyon raporu bastırılıp milletvekillerine dağıtılır.” Saat 20.59’da mail gelmiş, 20.59’da buraya, gündeme gelmiş. Hiçbiriniz almadınız, basılmış bir hâli hiçbirimizin eline gelmedi. Şimdi, bunların tümü açıkça İç Tüzük ihlalidir, usulsüzdür. Şimdi, arkadaşlar, bu İç Tüzük niye böyle yazmış? Demiş ki milletvekili bunu alsın, okusun, incelesin, tartışsın, düşünsün, ondan sonra kararını versin. Ama siz ne yapıyorsunuz? Böyle bir şeye ihtiyacınız yok, geleni oyluyorsunuz, başka türlü bir çalışmayı maalesef bilmiyorsunuz.

Bu, bir ihanet yasasıdır. Dün, nasıl adalet duygusuna vicdana ihanet eden bir yasa çıkarttıysanız bugün de işçiye ihanet yasası yapıyorsunuz. Bakın, bu oturum başlayınca AKP adına burada bir konuşma yapıldı. Bütün iş adamlarını selamlıyorum, selam olsun, helal olsun diye iş adamlarına bağırdınız, onlar da size bağırıyor. Bütün patronlar diyor ki helal olsun size, selam olsun size diyorlar. Hani burada gelip böyle poz veriyorsunuz ya yasa çıktıktan sonra bence bu akşam çağırın TÜSİAD da gelsin, MÜSİAD da gelsin, TOBB da gelsin, hepsiyle birlikte burada fotoğraf verin, bu kanuna bu yakışır. Siz arkadaşlar, bakın, halkın aç olduğunu biliyor musunuz, İŞKUR kuyruklarını hiç görüyor musunuz? Bugün yayınlanan bir araştırma diyor ki her 4 kişiden 1’inin ailesinde işten çıkarılan var. Birisi ücretsiz izne çıkartılmış, birisinin maaşı düşürülmüş. Peki biz bu jet hızıyla olan maddede ne yapıyoruz? Hükûmet patronlara diyor ki: “Eğer sen işçiyi ücretsiz izne çıkarmak istiyorsan işçi sana sorun mu çıkarıyor -çünkü işçinin hakkı var, ücretsiz izne çıkmayabilir- al sana yasa, tepe tepe kullan.” “İlla çıkartacağım mı?” diyorsun, “Verirsin cezasını, çıkartırsın işçiyi.”

Şimdi, böyle bir yasayı tartışıyoruz. Bir de ne demişsiniz? “25’inci maddenin (1)’inci fıkrasının (2)’nci bendi bunun dışında.” Ne anlama geliyor, hiç düşündünüz mü? Türkiye’de işten çıkarılan her 100 işçinin 90’nı bu maddeden işten çıkarılıyor ki zaten, 100 işçinin 90’ı zaten bu dışında bıraktığınız maddeden çıkarılıyor. Sonra bir de tatava yapıyorsunuz, “İşten çıkarmak yasaklanıyor." Aynı Takvim gazetesi gibisiniz, her gün “emekliye müjde” “emekliye zam” “emekliye müjde” “emekliye zam...” Ama ne yaparsanız yapın, her şey patronlar için. (HDP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, biraz önce Veli Ağbaba geldi, burada size bir şey anlatmaya çalıştı. Simit, çay hesabı... Ama, tabii, siz kendi liderinizden başka kimseyi dinlemediğiniz için ben size Recep Tayyip Erdoğan muhalefetteyken nasıl hesap yapıyorsa öyle hesap yapacağım, biraz güncelleyeceğim, kusura bakmayın. Kaç para veriyor bu iktidar size? 1.170 lira. Bu kardeşinizin bir hesabı var. Şu anda 1 bardak çay kaç para? 2 lira. Simit kaç para? 2 lira. 3 çocuklu, 5 kişilik bir aile... Bakın, çay ve simit dışında başka hiçbir şey yemeyeceksin, sadece çay, sadece simit. 5 kere 4 ne yapar? 20. Günde 3 öğün, ne yapar? 60. Ayda otuz gün, ne yapar? 1.800. Ne veriyor bu iktidar? 1.170 lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN BAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, Tayyip Erdoğan’ın sözü, tamamlayayım izin verirseniz.

BAŞKAN – Kendi sözlerinizi tamamlayın efendim.

ERKAN BAŞ (Devamla) – Değerli kardeşlerim, bu zalim yönetim, bu aziz halkımıza 1 bardak çay ile 1 simidi bile layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksin? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Evinin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Soruyor size Recep Tayyip Erdoğan. İşte ekonomik durum bu ve bunu siz yarattınız arkadaşlar, siz.

Değerli arkadaşlar, tabii, mesele böyle olunca Tüzük, kural, hukuk ne varsa hepsini çiğniyorsunuz, gecenin bu saatinde de Meclisi kapatıp kaçıyorsunuz. Halk bizi görmesin, halk bizi duymasın istiyorsunuz.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Heyecanlanma, sade sade!

ERKAN BAŞ (Devamla) – Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, biz muhtemelen, benim bu konuşmamdan sonra hızlıca oylamaları yapacağız ve bu Meclis kapanacak, belki 23 Nisan’da görüşeceğiz belki görüşemeyeceğiz. 40-45 gün burada yokuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Biz buradayız, 23 Nisan’da buradayız, merak etme. Sizi de bekleriz.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Baş.

ERKAN BAŞ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, biz gidiyoruz? 40-45 gün sonra geliyoruz. 40-45 gün sonra geldiğinizde yüzlerce maden işçisi ölmüş olacak. 40-45 gün sonra geldiğinizde yer altında tekstil atölyelerinde üretim yapmak zorunda kalan tekstil işçileri ölmüş olacak. Kargo işçileri, PTT işçileri, inşaat işçileri her gün ölecekler. “Biz, bu insanların hayatını kurtaracak yasalar yapmadan nereye gidiyoruz?” diye soruyorum.

O yüzden sözlerimi şöyle tamamlayacağım, bir tır şoförü çıktı ya, Malik, Malik yoldaşımız, o ne dedi? “Bizi virüs değil, sizin düzeniniz öldürecek.” Biz de yaşamak ve yaşatmak için direneceğiz, direneceğiz ve bu bozuk düzeni yıkacağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın konuşmacının, atıf yaptığı İç Tüzük’ün diğer maddeleri bu görüşmenin temelini oluşturan usulü de belirlemektedir.

BARIŞ ATAY MENGÜLLÜOĞLU (Hatay) – İç Tüzük öğreneceksiniz sayemizde.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla, herhangi bir usul tartışması da yaşanmamıştır. Meşru bir zeminde görüşmeyi yapıyoruz. Kuşkusu bulunmasın sayın konuşmacının. Sıra sayısı da buradadır.

Dolayısıyla, herhangi bir problem yoktur. Söylediklerinin yanlışlığı gibi de hesabı da yanlıştır. Yanlış hesap Bağdat’tan döner.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Akbaşoğlu’nun da bir çay, simit hesabı var meşhur, o da yapsın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle, ben Sayın Ağbaba Bey’i çay ile simit yemeye davet ediyorum, beraber hesabı yaparız. Ama ben o zaman şunu söyledim, kayıtlara geçsin, 31 Mart seçimlerinden önce dediler ki: “2002’deki asgari ücretle mi daha fazla çay-simit alınıyor yoksa 2019’daki asgari ücretle mi daha fazla çay-simit alınıyor?” Mukayese sadece bu idi. Çay-simit hesabı yapıldığında, 2019 Türkiye'sinin asgari ücretinin, 2002’nin asgari ücretinden 2 misli daha fazla alım gücü olduğu ortaya çıktı.

Teşekkür ederim. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar(!)]

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

11’inci madde üzerinde önerge yok.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 12’nci madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 12- 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 13- (1) Sermaye şirketlerinde 30/9/2020 tarihine kadar 2019 yılı net dönem kârının yalnızca yüzde yirmibeşine kadar dağıtımına karar verilebilir, geçmiş yıl kârları ve serbest yedek akçeler dağıtıma konu edilemez, genel kurulca yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemez. Devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait fonların, doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip olduğu şirketler hakkında bu fıkra hükmü uygulanmaz. Bu fıkrada belirtilen süreyi üç ay uzatmaya ve kısaltmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(2) Genel kurulca 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı alınmış ancak henüz pay sahiplerine ödeme yapılmamışsa veya kısmi ödeme yapılmışsa, 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmibeşini aşan kısma ilişkin ödemeler birinci fıkrada belirtilen sürenin sonuna kadar ertelenir."

(3) Finans kuruluşları ile borç yapılandırma sözleşmesi olan ve net dönem kârının yüzde yirmibeşinden fazlasını ödeme taahhüdünde bulunan sermaye şirketleri (1). fıkradan istisnadır.

    Kamil Okyay Sındır                    Bülent Kuşoğlu                     Murat Bakan

             İzmir                                  Ankara                                  İzmir

          Cavit Arı                            Fikret Şahin                      Serkan Topal

           Antalya                               Balıkesir                                 Hatay

        Servet Ünsal                                                    Emine Gülizar Emecan

            Ankara                                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER – (Gaziantep) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Önerge üzerinde söz talebi yok.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Ticaret Kanunu'nun ruhuna aykırı bir düzenleme olan bu maddenin, salgın döneminde nakit ihtiyaçlarını karşılayarak üretim sürecini devam ettirme gayretinde olacak işletmeleri zora sokacağı tahmin edilmektedir, yasakçı bir anlayışın ürünüdür.

Madde metninin daha iyi anlaşılması için söz konusu değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 213 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle 6102 sayılı Kanun’a eklenen geçici 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yüzde yirmibeşinin” ibaresinin "yüzde yirmibeşine kadarının” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"(3) Bu maddenin kapsamına giren sermaye şirketlerine ilişkin istisnalar ile uygulamaya dair usul ve esasları belirlemeye, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşünü almak suretiyle Ticaret Bakanlığı yetkilidir.”

         Cahit Özkan                          Ramazan Can                   Selim Gültekin

            Denizli                                Kırıkkale                                Niğde

     Mustafa Kendirli                                                 Hacı Bayram Türkoğlu

           Kırşehir                                                                            Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER – (Gaziantep) - Takdire bırakıyoruz, Sayın Başkan.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, sermaye şirketlerinde, 30/9/2020 tarihine kadar 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmi beşine kadarının dağıtımına karar verilebilmesi ve bu şirketlere ilişkin istisnalar ile uygulamaya dair usul ve esasları belirlemeye ilişkin olarak Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşünü almak suretiyle Ticaret Bakanlığına yetki verilmesi öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü maddede önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü maddede önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci maddede önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

16’ncı maddede önerge yok.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci maddede önerge yine yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci maddede önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları böylelikle tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ve 115 milletvekilinin; Yeni Koronavirüs (Covid-19) Salgınının Ekonomik ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

"Kullanılan oy sayısı   : 274

Kabul                       : 230

Ret                                              : 44(x)

                                                   Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                                              Rümeysa Kadak                                                             İshak Gazel

                                                     İstanbul                                                                     Kütahya”

Hayırlı uğurlu olsun arkadaşlar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, size ve bütün Grup Başkan Vekillerimize, bütün milletvekillerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Sağ olun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Aynı duygularla Başkanım.

BAŞKAN – Aynı dileklerle ben de şükranlarımı sunuyorum. Başarılar…

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 16 Nisan 2020 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 04.13



 (x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(´) 212 S. Sayılı Basmayazı 14/4/2020 tarihli 85’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(´) 213 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.