TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                           80’inci Birleşim

                                                                    9 Nisan 2020 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, olağanüstü bir süreçten geçildiğine, Genel Kurul çalışmalarını maske takarak yürüttüklerine ve milletvekillerinin sosyal mesafeyi koruma konusunda özenli olmasını rica ettiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, soğukkanlılığın korunması gereken günlerden geçildiğine ve Genel Kurul Salonu’nda sosyal mesafeye uyulması konusunda  hassasiyet gösterilmesi gerektiğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, müşterek bir çalışma yapıldığına, söyleyecek sözü olan herkese söz hakkı tanıdığına ve gerginlik yaratılmaması gerektiğine ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, coronavirüs salgınının toplum psikolojisine etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Covid-19 salgınına yönelik sosyal devlet uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, coronavirüs krizinin Türkiye ve dünyadaki ekonomik, sosyal ve siyasi yankılarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili  Murat Çepni’nin, zorunlu sektörler hariç tüm çalışmanın durdurulması ve çalışanlara ücretli izin sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında ve Sağlık Bakanının koordinasyonunda coronavirüsle mücadelenin eksiksiz yapıldığına ve yardım talebinde bulunan 26 ülkeye karşılıksız malzeme gönderildiğine ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Covid-19 pandemisine karşı ülke olarak mücadelenin kararlılıkla yürütüldüğüne, vatandaşların sadece resmî makamlar tarafından yapılan bilgilendirmeleri dikkate alması, ortaya konulan kurallara titizlikle uyması ve provokatif paylaşımlara karşı dikkatli olması gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, ortaya çıktığı günden bu yana küresel sorun hâline gelen coronavirüs salgınıyla ilgili Türkiye olarak gelişmelerin yakından izlendiğine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde tedbirlerin süratle alınarak hayata geçirildiğine, salgın nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

5.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Covid-19 salgını nedeniyle sınır kapılarının kapatılmasıyla ticaret yapan ihracat ve nakliye firmalarının yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için Habur, İpsala ve Hamzabeyli sınır kapılarında uygulandığı gibi Dilucu ve Gürbulak sınır kapılarında da geçici tampon bölge uygulamasının başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, tüm dünyanın yeni tip coronavirüsle ilgili tarama, tespit, tedavi ve takip konusunda yarış içinde olduğu süreçte devletin halka ücretsiz maske temini sağladığına, şehir hastanelerinin mücadelenin merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, coronavirüs salgınının küresel ticaretteki ekonomiyi olumsuz etkilediğine, ülke olarak en az hasarla atlatılabilmesi için çözümler ortaya koyulduğuna ve temassız dış ticaret çalışmaları gerçekleştirildiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere özveriyle çalışan bakanlara, bürokratlara, sağlık ve Emniyet teşkilatına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, salgın nedeniyle zor durumda olan Hatay esnafının, çiftçisinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 175’inci yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ hükûmetlerinin temel hizmet alanlarında yaptığı değişim ve dönüşüm sayesinde coronavirüs salgınıyla mücadeleye en hazır ülkelerden biri olunduğuna, virüsten kurtulmak için sosyal izolasyona uyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ’nin ülkede siyasetin sadece şeklini değil amacını ve özünü de değiştirdiğine, siyasetin amacının halka hizmet etmek, adaleti, refahı ve kalkınmayı herkes için sağlamak olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin, Hatay ilinde erkenci soğanın hasadı konusunda mağduriyetin yaşanmaması için ilçe tarım müdürlüklerine başvurulması durumunda mevsimlik tarım işçileri ile sokağa çıkma yasağı bulunan çiftçilere gerekli izinlerin verileceğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, coronavirüsle mücadelede âdeta bir savaş sürdüren Türk doktorları ile sağlık çalışanlarının başta şiddet ve özlük hakları olmak üzere sorunları bulunduğuna, sağlıkta şiddeti önleyecek caydırıcı kanuni düzenlemelerin en kısa sürede hayata geçirileceğine ilişkin açıklaması

14.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal’ın, 9 Nisan Mimar Sinan’ın 432’nci ölüm yıl dönümüne ve Mimarlar Günü’ne ilişkin açıklaması

15.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla AK PARTİ Grubu ile MHP Grubunun ortak kanun teklifinin Meclis Başkanlığına sunulduğuna ilişkin açıklaması

16.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Covid-19 salgınına karşı mücadelenin başta sağlık çalışanları olmak üzere kolluk kuvvetleri ile PTT çalışanlarının üstün fedakârlıklarıyla yürütüldüğüne, PTT çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, salgın nedeniyle evde kalınan sürecin dayanışma içerisinde geçirilmesi, Kahramanmaraş ilinin hatta mümkünse tüm illerin tohum desteği yapılan iller kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, bir mahpus yakınının gönderdiği iletiye ilişkin açıklaması

19.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, cezaevlerinde bulunan 457’si ağır, 1.433 hasta mahpusun çoğunun Terörle Mücadele Kanunu’ndan yargılandığı için tahliye edilemeyeceğine, infazda adalet istediklerine ilişkin açıklaması

20.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, coronavirüsle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesine liderlik yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere gayretlerinden dolayı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya ve sağlık çalışanlarına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

21.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, 10 Nisan Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in idam edilişinin 101’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Cemal Bekle’nin, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nün kutlanmasının ardından yaşanan ironik hadiseyi esefle kınadığına, birlik beraberlik ruhunu yaralayıcı dil ve üslubun kabul edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Covid-19’la mücadele kapsamında alınan önlemlerin takdire şayan olduğuna ancak uygulama safhasında karşılaşılan aksaklıkların da görmezden gelinemeyeceğine, vatandaşların kredi başvurularının müspet sonuçlanması için gerekli adımların bir an önce atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Avukat Ebru Timtik ile Avukat Aytaç Ünsal’ın açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürdüğüne, Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’in ve Mustafa Koçak’ın ölüm oruçlarının her an ölümle sonuçlanabileceğine, Meclisi ölümlerin önüne geçmek için inisiyatif almaya, AKP iktidarını da çözümcü bir yaklaşım geliştirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

25.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, iş yeri kira olan esnafa kira yardımı yapılması, SGK, BAĞ-KUR ödemelerinin ötelenmesi ve bankalardan çekilen krediler ile kredi kartı borçlarının faizsiz ötelenmesi, KOSGEB desteklerinden yararlanamayan meslek grubu üyelerinin destek içine alınması, talep eden esnafa bir yıl ödemesiz ve faizsiz kredi verilmesi ile ÖTV’siz akaryakıt için bir çalışmanın olup olmadığını, geçici olarak kapatılan iş yerlerinin en azından aylık zaruri işletme giderlerinin karşılanması için hibe desteği verilmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, yurt dışındaki vatandaşların ülkeye getirilmesi konusuna Dışişleri Bakanlığının hız vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, İŞKUR’un Toplum Yararına Programlar kapsamında devlet okullarında çalışan güvenlik görevlilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirlerin yetersiz, verilen yardımların eksik olduğuna, taleplerinin nazara alınarak gereğinin yapılmasını arz ettiğine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Covid-19 salgını nedeniyle dünyanın her tarafında hastaneler sahra hastanesi olarak sahaya sürülürken iktidarın Yeşilköy’deki 52 dönümlük alana sahra hastanesi yapmak istemesine ilişkin açıklaması

 

30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, coroavirüsten korunma tedbirleri gereğince evlerinde izole olan vatandaşlara dağıtılan kolonya ve maske paketleri üzerinde “Hediyedir” ibaresinin yer almasının doğru olmadığına, İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in  “Milletin elini taşın altına koyduğu bu zor zamanlarda devlet üzerinden milyarlarca lira para kazanan müteahhitlere üç ay para ödenmesin.” çağrısına, sosyal medyadaki paylaşımına istinaden görevden alınarak hakkında soruşturma başlatılan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay’ın yönetici pozisonuna nasıl ve kimlerin tavassutuyla geldiğini öğrenmek istediğine, ülkenin liyakatsiz kişilerle yönetilemeyeceğine, sağlık alanında şiddetin önlenmesi için hazırlanan kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeyi reddeden AK PARTİ Grubu ile MHP Grubunun Meclis Başkanlığına ortak bir kanun teklifi sunmasın ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, coronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, devlet kurumları, sağlık çalışanları ve vatandaşların salgınla mücadelede üzerine düşen vazifeleri layıkıyla ifa ettiğine, insanını yaşatma gayretinde olan devletin her türlü imkânı seferber ettiğine, iyileşen hasta sayısındaki artış, ikinci bilim kurulunun kurulması ile aşı çalışmalarının olumlu yönde seyrinin önemli gelişmeler olduğuna, diğer ülkelerin yardım taleplerine kayıtsız kalınmadığına, devlet millet el ele vererek coranavirüs salgınının atlatılacağına, 10 Nisan Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının 70’inci, 9 Nisan siyaset ve devlet adamı Turan Güneş’in vefatının 38’inci seneidevriyesine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, yurttaşların giderek artan sorunlarına deva üretilemediğine, Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 yeni araç kiralamak için ihaleye çıkılabiliyorsa coronavirüs salgınının yarattığı maliyetin niçin halka ödetildiğini öğrenmek istediklerine, İstanbul ilindeki işçi mahallelerinde virüsün daha hızlı yayılması nedeniyle tedbir alınması, hayati olmayan üretimler dışındaki tüm üretimlerin durdurulması gerektiğine, servise çıkartılan market çalışanlarının mağduriyetine, “Çocuklarım aç.” diyen Roman kadına sosyal medya aracılığıyla verdiği cevap nedeniyle bir kamu görevlisinin işten çıkartılmasının sorunları çözmeyeğine, salgın süresince kadına yönelik erkek şiddetinin arttığına, sığınmaevlerindeki kadınların durumuyla ilgili hiçbir bilginin alınamadığına ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 9 Nisan Dışişleri eski Bakanı Turan Güneş’in ölümünün 38’inci yıl dönümüne, muhalefet partilerinin coronavirüs salgınının yarattığı sorunların araştırılması amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulması taleplerinin reddedildiğine, Dünya Sağlık Örgütünün pandemiye ilişkin önerdiği tanı kodlarının kullanılmadığıyla ilgili şikâyetler geldiğine, Ekim 2019’da Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmesi gereken Türkiye Varlık Fonu denetim raporlarının yollanmadığına ve Covid-19 sebebiyle Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun bu seneki toplantılarını yapmayacak olmasının doğru bir yaklaşım olmadığına, sahra hastaneleri yapılmak istenmesine, Dünya Romanlar Günü’nde “Ben çöpten yiyecek toplamaktan geliyorum.” diyen Roman kadına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay’ın sosyal medya aracılığıyla verdiği cevabın liyakate bakılmaksızın yapılan atamaların sonucu olduğuna ve sistemin sorgulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 9 Nisan devlet adamı Turan Güneş’i ölümünün 38’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, “Açız.” diyen Roman vatandaşa “Geber.” yanıtının verilmesinin hangi aklın ürünü olduğunu anlayamadığına ve bu yanıtı veren Nail Noğay hakkında hukuken ne yapılabilecekse sonuna kadar yapılacağına, konunun takipçisi olacaklarına, Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Eczacıları Birliğinin yaptığı ortak çalışma sonucunda eczanelerden ücretsiz maske temin edebileceğine, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Sağlık Bakanlığının sadece testlere bakarak değil bulgulara da bakarak netice ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

35.- Erzurum Milletvekili  Selami Altınok’un, kanun tekliflerinin görüşülmek üzere Güvenlik ve İstihbarat Komisyonuna gelmediğine, üç ay içerisinde denetim işlemlerini yapabilme imkânlarının olduğuna ilişkin açıklaması

36.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Silivri 5 No.lu Cezaevinde 2 tutuklunun coronavirüs testinin pozitif çıkmasına rağmen karantina uygulanmamasıyla ilgili açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

38.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, coronavirüs dolayısıyla tarımsal üretimin kesintiye uğramaması için 21 ilde tohumların yüzde 75’inin hibe edileceğinin açıklandığına, hibe tohumdan faydalanmak isteyen çiftçilerin tamamının talebinin karşılanması, mazot, gübre, sulamada kullanılan elektrik ve ilaç girdilerinde de çiftçinin lehine indirimlerin yapılması, sebze üretimi için fide hibe edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, coronavirüs salgınıyla mücadelede yurt dışındaki vatandaşların yurt dışı prim borçlanma ödemeleri ile dövizli askerlik ödemelerinin ertelenmesine ilişkin bir düzenlemenin ivedilikle yapılması, eğitim için Avrupa’da bulunan öğrenciler başta olmak üzere tüm yurttaşların ihtiyaçları için tam destek sağlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

40.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

41.- Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, 8-16 Nisan Fısıh Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in AK PARTİ olarak sağlık çalışanlarının haklarını korumak için sağlıkta şiddetin önlenmesi kanun teklifini Meclis Başkanlığına sunduklarına ve CHP’nin sürecin başından beri destek taleplerine karşılık vermediğine ilişkin açıklaması

43.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, zor günlerden geçilen bugünlerde birlik beraberlik ve dayanışmanın her şeyin üstünde olduğuna, hazineden siyasi partilere yapılan yardımın en azından yarısının bu yıl ihtiyaç sahipleri için ayrılabileceğine, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortak imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi kanun teklifinin bir an önce yasalaşması adına her türlü desteği vereceğine, Covid-19 salgınında hayatını kaybeden vatandaşlara Cenab-ı Hak’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

44.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Patnos Cezaevinde tutukluların yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, sağlıkta şiddetin önlenmesi yasasının çıkmasına muhalefet karşı çıkıyormuş gibi bilinçli bir algı yaratıldığına, Halkların Demokratik Partisinin yapıcı katkı sunmaya hazır olduğuna ilişkin açıklaması

47.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, ceza infaz kanun teklifiyle Türk Ceza Kanunu’nda  düzenlemeler yapıldığına, sağlık çalışanlarına karşı işlenen şiddetle alakalı da bir ceza artırımı yapılmak istendiğine ilişkin açıklaması

48.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki  bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, her yayın organının Basın İlan Kurumuna ilan vermek zorunda olmadığına, yasaklanmayan, toplatılmayan hiçbir yayının cezaevine girişinin engellenemeyeceğine, cezaevlerinde corona salgını yaşanmasından büyük endişe duyduklarına ilişkin açıklaması

51.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve kürsüden gerçekleri konuşmak gerektiğine ilişkin açıklaması

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

58.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, IŞİD’in Türkiye’deki sorumlusu Halis Bayancuk’un tahliye edildiğine ilişkin açıklaması

59.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Türkiye’de özgür bir yargı sistematiğinin olduğuna, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin Halis Bayancuk’un tahliyesine karar verdiğine, savcının itirazı üzerine Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin bu itirazı haklı bulduğuna ve bahsi geçen kişinin tutukluluğunun devam ettiğine ilişkin açıklaması

61.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’e Halis Bayancuk’la ilgili bilgilendirme için teşekkür ettiklerine, IŞİD’in Türkiye sorumlusunu serbest bırakan mahkeme heyetine, Kavala’ya ve Gezi davasındakilere herkesin gözünün önünde görüldü diye beraat veren mahkemeye soruşturma açanların acaba IŞİD katilinin beraatına, salıverilmesine karar verenlere soruşturma açıp açmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

62.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Trabzon Milletvekili  Salih Cora’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, görüşülmekte olan  207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önergenin oylanması sırasında istenilen yoklama talebinde usule riayet edilmediğine, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve asitle saldırıya uğrayan Berfin Özek’in avukatının yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

67.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

68.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İç Tüzük’ten gelen haklarını kullanarak yoklama talebinde bulunduklarına ilişkin açıklaması

69.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, getirilen kanunun milletin tamamına şamil olduğuna ilişkin açıklaması

70.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20 milletvekili tarafından, ülkede sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 14/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2116) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Nisan 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

9 Nisan 2020 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşimini açıyorum.(´)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, olağanüstü bir süreçten geçildiğine, Genel Kurul çalışmalarını maske takarak yürüttüklerine ve milletvekillerinin sosyal mesafeyi koruma konusunda özenli olmasını rica ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim ancak önce bir hususu belirtmek istiyorum:  Meclis çalışmalarına maskeyle ve sosyal mesafeyi koruyarak başladığımız bu hafta, bütün arkadaşlarımızın özellikle sosyal mesafe konusunda daha özenli olmalarını rica ediyorum değerli arkadaşlarım. Tartışmalarımızı birbirimizin yakınına kadar gelecek şekilde sürdürmenin ne kadar yanlış olduğunu söylememe gerek yok. Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz, çok dikkatli olmalıyız. En ufak bir ihmalimizde önlenemeyecek sonuçlarla karşılaşmak mümkündür. Arkadaşlarımızın sosyal mesafeyi korumaları konusunda özenli ve önemli bir dikkati göstermelerini rica ediyorum. Bu iş, hafife alınacak bir iş değil değerli arkadaşlarım. Sinirlerimize hâkim olacağız değerli arkadaşlarım. Sinirlerimize hâkim olarak, görüşlerimizi medeni ölçüler içerisinde söyleyerek ama birbirimize sosyal mesafeyi mutlaka koruyarak bu çalışmaları sürdürmek durumundayız. Ben, bu özeni bütün arkadaşlarımdan beklediğimi ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, gündem dışı ilk sözü coronovirüs salgının toplum psikolojisine etkileri hakkında söz isteyen Amasya Milletvekilimiz Sayın Hasan Çilez’e veriyorum.

Buyurun Sayın Çilez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, coronavirüs salgınının toplum psikolojisine etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çok Kıymetli Başkanım, değerli milletvekilleri ve aziz milletim; sözlerimin başında sizleri saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum.

Sözlerimin ilk başında PKK terör örgütünün Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde yaptığı kalleşçe saldırıyı kınıyor ve lanetliyorum. Bu saldırıda şehit olan orman kesimi yaparak geçimini sağlayan 5 kardeşimizin Rabb’im şehadetlerini kabul etsin.

Yine, coronavirüs salgınında vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum, bu salgının pençesinde şu anda hasta olarak hastanelerimizde yatan kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkanım, Covid-19 coronavirüs salgını dünyamızı kasıp kavuruyor. Bu salgınla mücadelenin en etkin yolu sıfır temas. Kendimizi mümkün olduğunca izole etmemiz gerekiyor. O yüzden diyoruz ki: “Evde kal Türkiye’m.” Yaklaşık 15-20 gündür insanlarımız büyük oranda evlerinde, zorunlu hâller dışında dışarıya çıkmıyorlar. İş ve kamu hayatında ise gerekli tedbirler alınarak üretim ve ticaret devam ediyor.

Çay ocağında oturup çay-simide hasret kaldık, el sıkışmanın ne büyük nimet olduğunu yine bugünlerde anladık. Tabii ki bunlar çok can sıkıcı durumlar. İnsanlarımız evlerinde televizyon, internet ve sosyal medya üzerinden süreci takip ediyorlar.

Bu süreçte devletimiz tüm kurumlarıyla milletinin hizmetindedir, bununla gurur duyuyoruz. Dünyada şu ana kadar hiçbir devlette görülmeyen gayreti bizim devletimiz gösteriyor. Sağlık Bakanımız başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımızın her biri bu sürecin baş kahramanlarıdır. En yüksek risk seviyesine rağmen çalışmalarını sürdürmektedirler.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımıza bağlı il müdürlüklerimiz, sosyal hizmet merkezi çalışanlarımız, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımız aracılığıyla büyük bir gayret gösteriyorlar. Vali ve kaymakamlarımız sürekli sahadalar. Vefa gruplarımızda gönüllü olarak çalışan öğretmenlerimiz, imamlarımız, polisimiz, jandarmamız, PTT çalışanlarımız ve diğer kamu personelimiz âdeta bir destan yazmaktadırlar. Âdeta seferberlik ruhuyla ev ev, kapı kapı dolaşarak ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını gidermektedirler. Bu süreçte üretimi durdurmayan iş insanlarımız ve işçilerimize teşekkür ediyorum. Özellikle maske, eldiven, ilaç, alkol gibi coronavirüsle mücadelede kullanılan ürünlerin üretilmesinde sürecin durmaması gerekiyor. Bu süreçte de benim seçim bölgem olan Amasya Suluova ilçemizdeki Amasya Şeker Fabrikamızda alkol üretimini 6 milyon litre gibi bir hedef koyarak üreten çok değerli işçilerimize ve yönetici arkadaşlarımıza buradan bu milletin bir evladı olarak da hassaten teşekkürlerimi arz ediyorum.

Yine Hazine Bakanlığımızın aldığı tedbirlerle esnafımız, işçimiz, sanayicimiz inşallah bu süreci minimum etkiyle atlatacaktır. Kamu bankalarımız yoğun bir çalışma temposu içerisindeler. Banka şubelerimiz personeli ihtiyatlı kullanırken bir de iş yükü artışıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Özellikle bu kürsüden bazı milletvekili arkadaşlar konuşurken eksik ve yanlış bilgilendirmelerde bulunuyorlar. Bu sıkıntılı günlerde herkesin sorumluluğunun bilincinde olarak davranması gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Esnafımız kredi kullanırken “SGK ve vergi borcu yoktur.” yazıları kesinlikle istenmemektedir. Sadece kimlik belgeleri ve vergi levhası fotokopileriyle gitmeleri bankaya yeterlidir. Bunları çarpıtıp toplumun moralini bozmaya hiç gerek yoktur.

Yine bu süreçte, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde devletimizin düzenlediği yardım kampanyası çok anlamlı ve değerlidir. Bu kampanyalarda toplanan para miktarından çok, ortaya koyulan dayanışma ruhu önemlidir. Ben merkezli değil biz diyebilme olgusunun hatırlatılması gibi ulvi ve bir milleti ayakta tutacak birlik ve beraberlik duygularının harekete geçirilmesi amaçlanmaktadır. Yardım edenler iyi bir şey yapmanın huzuru ve gururunu yaşarlar, yardım alanlar ise iyi bireylerin oluşturduğu bir toplumda yaşamanın güvenini hissederler; moral ve motivasyonlar yükselir, toplumun dinamiklerine ve değerlerine bağlılıklar artar. Parayı da devlet toplayıp dağıtınca kimse kimseye minnet duymaz. Yine yardım yapanlar günü geldiğinde ben milletimin, devletimin yanındaydım derken yardım alanlar da günü geldiğinde “Devlet ve milletim benim yanımdaydı.” derler. Ortak değerlere bağlılık, ortak kader için bir olma, toplumsal bağlılık ve birlik, beraberlik duyguları pekişir. Dayanışma ruhumuzu pekiştiren bu kampanya, para miktarından çok bu duyguların yoğunlaşması için daha efdaldir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

100 milyar TL kaynak açıklanmışken toplanan 1-2 milyar TL üzerinden provokasyon yapmak zikrettiğim dayanışmacı ruhumuza darbe vururken materyalist, bencil ve tüketim toplumu yanımızı okşamaktadır; işte bu çok tehlikelidir, Türk milletinin özüne aykırıdır. Aslında böyle yapılarak toplumsal değerlerimizle, toplum genetiğimizle oynanıyor, bizi biz yapan değerler taciz ediliyor. Aman dikkat; millet olarak bu oyuna gelmeyelim.

Konuşmamın sonunda bu süreçte yoğun mesai harcayarak milletin hizmetinden bir an geri durmayan, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Bakanlarımıza ve çalışmalarını aralıksız sürdüren Gazi Meclisimizin değerli milletvekillerine ve çalışanlarına hassaten teşekkür ediyorum.

Biz hep birlikte Türkiye’yiz. Evde kal Türkiye’m diyor, aziz ve asil milletimizi saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Covid-19 salgınına karşı sosyal devlet uygulamaları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat Emir’e aittir.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

2.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Covid-19 salgınına yönelik sosyal devlet uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, tabii Sayın Başkanı da.

Değerli arkadaşlar, covid salgını sonrasında -Çin’de başladıktan sonra- Türkiye’de maalesef sahte rakamlarla, ölçülmeyen rakamlarla, yapılmayan testlerle sahte bir başarı hikâyesi yazılmaya çalışıldı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama maalesef gerçekler duvarına bu yanlışlar geldi çarptı. En son örneğini vereyim: Burada “Test yapın.” dedik, dilimizde tüy bitti. Test yapıldıkça sonuçlar ortaya çıkıyor. Daha dün Dünya Sağlık Örgütü uyardı, dedi ki: “Siz sadece virüs tanımlanan vakaları değil, virüs tanımlanmayan vakaları da yani akciğer ve klinik bulguları dolayısıyla, covid nedeniyle tedavi ettiğiniz vakaları da ‘Covid eksi’ olarak bildirmelisiniz.” Dolayısıyla aslında bugün kaybettiklerimizin, var olan rakamların çok daha üstünde olduğunu Dünya Sağlık Örgütü de söylemiş oldu, biz burada defalarca söylemiştik.

Değerli arkadaşlar, bu rakamlar niye önemli? Şu nedenle: Yapacağımız mücadele, zamana karşı bir mücadeledir. Çok ciddi, katı ve zamanında önlemler almak zorundayız ve bu rakamlar da bize bu önlemleri ne kadar ivedilikle almamız gerektiği noktasında yol göstericidir.

Oysa bu önlemleri zamanında almak yerine hâlâ Türkiye’yi ikiye bölmek, kutuplaştırmak CHP'li büyükşehir belediyeleri olayın dışında tutmaya çalışmak, onların emeğini değersizleştirmeye çalışmak ve bunun üzerinden bu mücadeleyi bile siyasileştirip siyasi çekişmenin, polemiğin konusu yapıp bunun üzerinden siyasi rant elde etmek öncelikli bir çaba olarak karşımızda duruyor.

Değerli arkadaşlar, öncelikle ifade etmeliyim: CHP'li büyükşehir belediyelerinin yaptığı çalışmalar karşısında ezildiniz, kıskançlığa düştünüz, oysa yapılması gereken el ele vermekti. Bunu birkaç örnekle açıklayayım: Mesela, Ankara Büyükşehir Belediyesi 29 Mart’ta, İstanbul 30 Mart’ta, diğer belediyelerle birlikte bir yardım kampanyası başlattık ve bu kampanya çok etkili bir şekilde genişledi ama maalesef Cumhurbaşkanı bunun altında ezilerek ve kendisinin bunun altında kalacağını hissederek bu toplanan bağışların hesaplarını bloke etmek ve kendi kampanyasını açmak zorunda kaldı.(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hadi oradan!

MURAT EMİR (Devamla) - Nasıl bir kampanya başlattı? Bakıyorsunuz, vergi deseniz vergi değil, zorla alındığı belli, salma demek daha doğru, bağış demek için bin şahit ister. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen.

MURAT EMİR (Devamla) - Ve sonuç olarak bu yardımların bu bağışların aslında bağış olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki, burada söylemiştim, bu bağışları hangi hukuki dayanakla topluyorsunuz? Hukuki dayanağı yok arkadaşlar.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Bedava hizmet, sıfır lira, sıfır. Amerika’da kaç bin dolar alıyorlar, haberin var mı?

BAŞKAN - Arkadaşlar, sessiz olalım, sessiz olalım, rica ediyorum.

MURAT EMİR (Devamla) - 10 gün geçti, bekliyoruz, Cumhurbaşkanlığı kararı henüz yayınlanmadı, yani bu paraları nerede harcayacağınızı ne bu Meclis ne bir kimse biliyor. Bu paraları nerede harcayacaksınız? Bu paralarla, siz, bütçeyi mi yamayacaksınız, saraya lüks ve şatafat için harcama mı yapacaksınız yoksa yoksulların, açlıkla karşı karşıya kalanların evine bir gıda paketi mi yollayacaksınız; bunu bilmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – 15 bin dolarlık test var, test!

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlar.

MURAT EMİR (Devamla) – Söylediniz mi? Nasıl harcayacaksınız bu paraları, biliyor muyuz?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sana mı soracağız nasıl harcanacağını?

MURAT EMİR (Devamla) – Siz de bilmiyorsunuz çünkü karar çıkmadı henüz yani Cumhurbaşkanı “Ben bu paraları şurada harcayacağım.” diyebilmiş değildir arkadaşlar. Bu, önemli bir konudur.

Bakın, ücretsiz maske… Ücretsiz maskeyi 3 Nisanda CHP’li belediyeler başlattı, Ankara’nın, İstanbul’un belediye çalışanları her yerde maske dağıtıyorlar, toplu taşıma araçlarına binenlere maske dağıtılıyor. 6 Nisanda “Maske dağıtacağız.” dediniz, 7 Nisanda “Satılmayacak.” dediniz, “PTT dağıtacak dediniz.” Hâlâ dağıtamıyorsunuz.

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Yalan bu, yalan!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Dinle ya, dinle!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen...

MURAT EMİR (Devamla) – Hâlâ insanlara bedava maske veremiyorsunuz.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Herkese veriliyor.

MURAT EMİR (Devamla) – E-devlet başvuruları yapılamıyor, tıkanmış durumda.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bu kadar da yalan olmaz ya!

MURAT EMİR (Devamla) – Kurye olarak çalışabilecek sadece 14 bin PTT çalışanı var. 14 bin PTT çalışanıyla, siz, evlere haftada 5’er maskeyi nasıl ulaştırabileceğinizi düşünüyorsunuz? Bunu yapamayacağınızı, bunun yapılamayacağını, sistemin çöktüğünü görmek için bunu yaşamak mı gerekiyor? Bu kıskançlıktan, bu bölücülükten, bu çekememezlikten vazgeçin.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Sistemin çöktüğünü görmek istiyorsan Amerika’ya bak, Avrupa’ya bak; sistemin nasıl çöktüğünü orada gör!

MURAT EMİR (Devamla) – Bakın, sadece maske dağıtmak için bile büyükşehir belediyelerinin olanaklarından yararlanmalısınız.

Dilimizde tüy bitti, “Sahra hastaneleri kurun.” dedik; “Kapattığınız hastaneleri açın.” dedik, dilimizde tüy bitti, yapmadınız.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Şehir hastaneleri için ne dediniz?

MURAT EMİR (Devamla) – Ekrem İmamoğlu on gün önce söyledi, “İstanbul’a 2 hastane açın." dedi; on gün sonra 2 tane hastane kuracağınızı söylediniz. Zamana karşı yarışıyoruz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MURAT EMİR (Devamla) – Ölümler yaklaştı, ölümler sandığınızdan çok daha fazla. Bu, sizin öyle, burada oturarak, ahkâm keserek, hatta böyle kabalaşarak çözebileceğiniz, erteleyebileceğiniz, üstüne yatabileceğiniz bir sorun değil. On gün önce, yirmi gün önce Türkiye'nin hastanelerini açmak zorundaydınız.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hastanenin yolunu yapamıyorsunuz, yolunu!

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlar, rica ediyorum.

MURAT EMİR (Devamla) – Sahra hastanelerini kurmak için, bu karar için niye bu kadar geciktiniz? Bunun hesabını verin siz önce! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Evde kalacaklara sosyal yardım: Ankara Büyükşehir Belediyesi 20 bine yakın vatandaşımıza biner liralık sosyal yardım desteği verdi; siz neredesiniz? Siz, hangi yoksulun kapısına yiyebileceği erzak kutusunu bıraktınız?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hastanelerin yoluna bile itirazınız var.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hastanelerin yolunu yapın.

BAŞKAN – Arkadaşlar rica ediyorum, rica ediyorum...

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hastanelerin yolunu yapın. Buradan iftira atmakla olmuyor.

BAŞKAN - Rica ediyorum değerli arkadaşlar, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, tekrar anlatsın.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, uyarır mısınız.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, bu gürültüden biz anlamadık, tekrar anlatsın.

BAŞKAN - Sayın Emir, tamamlayın siz de sözlerinizi lütfen, süreniz bitiyor, selamlayalım.

MURAT EMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ifade etmeye çalıştığım şudur…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Dinliyoruz, seni dinliyoruz.

MURAT EMİR (Devamla) – Susarsanız anlarsınız.

Alınan tedbirler eksiktir, yetersizdir ve gecikmelidir ama bu konu aciliyettir, aciliyet içerir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – İspanya’da mı yaşıyorsun kardeşim sen?

MURAT EMİR (Devamla) – Zamana karşı yarışıyoruz, hep beraber aklın ve bilimin ışığında el ele vermek zorundayız. Kimsenin Türkiye’yi ikiye bölmeye hakkı yoktur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, coronavirüsün Türkiye ve dünyadaki yankıları hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekilimiz Sayın Muhammet Naci Cinisli’ye aittir.

Buyurun Sayın Cinisli.

Süreniz beş dakika. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, coronavirüs krizinin Türkiye ve dünyadaki ekonomik, sosyal ve siyasi yankılarına ilişkin gündem dışı konuşması

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. Sağlıkla gündemimize giren coronavirüs krizinin ekonomik, sosyal, siyasi olası yankılarını siz değerli milletvekilleriyle paylaşmak isterim.

Salgın, dünyada otoriter liderliklerin iş başında olduğu, Batı’nın müzmin hastalığı ırkçılığın yükselişe geçtiği, önemli Avrupa ülkelerindeki siyasi belirsizliklerin ve boşlukların oluştuğu, AB karşıtı politikaların ciddi destek gördüğü bir döneme denk geldi. Endişem o dur ki kriz ortamında sorgusuz sualsiz olarak normal zamanlarda alamayacakları sosyal ve siyasal önlemlerle güçlerini daha da hoyratça kullanma eğilimleri olan siyasi liderlikler, bu musibetin defedilmesi sonrasında da kazandıkları bu konfor alanlarını kaybetmeyi istemeyeceklerdir. Üstelik, Batı’nın müzmin hastalığı ırkçılık da kriz dönemlerinde kendine daha çok alan bulmaktadır.

Ayrıca, bu kriz bize siyasi liderliklerin toplumların sorun ve menfaatlerinden ziyade kendi siyasi ikbal ve menfaatleriyle yıllardır meşgul olduklarını apaçık ortaya koydu. Bu da bize kutsal bir görev olan siyasetin toplum için yapılması gerektiği felsefesini tekrar hatırlatmakta. İnsanlığın ve demokrasinin tehdidi olan gelişmeler karşısında demokrasinin, medeniyetin, sivil toplumun, hür düşüncenin ve hür teşebbüsün yanında saf tutup onun sözcülüğüne soyunmak İYİ PARTİ olarak biz kalkınmacı, milliyetçi, demokratların görevi olacaktır.

Ayrıca, henüz kriz yaşanmamışken bile işlevlerini ve sözlerinin geçerliliğini kaybetmiş bazı çok önemli uluslararası kuruluşlar da sorgulanma sürecine gireceklerdir. Bu süreç sırasında yaşanacak siyasi gelişmelere karşı ülkemiz hazırlıklarını yapmalıdır. On yıllardır dünyanın liderliğine soyunmuş, kurumlarının ve sistemlerinin mükemmelliğiyle övünen ve bunların yaygınlaşmasını isteyen Batı ülkeleri bugün, aslında, toplumsal, siyasal ve kurumsal anlamda pek çok meselede ciddi eksiklikleri olduğu gerçeğiyle yüzleştiler.

Ayrıca, ülkelerin bu tip krizlerle mücadelede yalnız olduğunu, küresel koordinasyonda ciddi sıkıntılar bulunduğunu yaşayarak gördük. Örneğin, AB anlaşmaları gereği, sağlık meselesi birliğin sorumluluğunda olmayan bir alan olsa da söylemsel olarak sürekli dayanışmanın ve iş birliğinin vurgulandığı AB içerisinde kriz anlarında karşılıklı yardım beklenmesi çok doğal bir refleks.

Kısıtlı vaktimden dolayı yalnızca Avrupa Birliği özelinde dikkat çekmem gerekirse: Hâlihazırda etkili olan bazı farklı siyasi akımlar ve devletler bu krizin ardından yeni söylem ve politikalar üretecek ve muhtemelen, Akdeniz ülkelerine desteklerini de artıracaklardır. Euro kriziyle başlayan, Schengen kriziyle devam eden Kuzey-Güney Avrupa ayrımı, yaşanan bu üçüncü krizde aradığı desteği bulamayan Akdeniz toplum ve siyaseti “Kriz zamanı dayanışma olmuyorsa ne zaman olacak?” sorusunu dillendirmekte. Bugün, bu ülkelerin karşı blok olarak gördükleri Rusya ve Çin’in askerî ve sağlık personelleri sahada görev yapıyorlar. AB üyesi olmayan Türkiye -NATO kapsamında da olsa- sağlık ekipmanı yardımı gönderiyor. Salgın sonrası dönemde Rusya, Çin ve Türkiye'nin yardımları kadar AB’nin, ABD’nin yapmadığı yardımlar da hatırlanacak ve bu durum, yeni siyasi düzen kurulurken ciddi önem taşıyacak.

Batı’da ciddi bir revizyon yaşanmadıkça büyük olasılıkla ayrışma yaşanabilir. Siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel hususlarda AB içinden farklı birlikler doğabilir. Özellikle, aynı coğrafyada olduğumuz Akdeniz ülkeleriyle yeni tür bir organizasyonda bulunma imkânımızın gündemimize alınmasını tavsiye ederim. Bu gelişmelerin dışında dikkatinize sunmak istediğim bir diğer husus da güvenliğin sivil boyutu kavramıyla toplumların tanışacağına ilişkin. Konvansiyonel savaşların ve tehditlerin yerini farklı türdeki savaşlar ve tehditler alırken bir güvenlik kavramı olarak güvenliğin sivil boyutu, yaşadığımız pandemiyle beraber önemini daha çok hissettirecek. Konvansiyonel savaşlarda belirli meslekten, yaş grubundan ve cinsiyetten insanlar etkilenirken bugün toplumlar yeni tür ekonomik, siber -doğruysa- biyolojik tehditler sonucu yaşa, cinsiyete, mesleğe bakılmaksızın derin zararlar görüyorlar.

Önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeleri göz önünde tutarak değişen tehditler karşısında ülkemizin önlemler alması gerekmekte. Bu çerçevede gıda güvenliği öncelikle ele alınmalı. Salgının doğası gereği tarım ciddi şekilde etkileniyor. Özellikle hasadı kaldıracak, kaldırılan hasadı dağıtacak ve yeni ekimi yapacak tarım işçileri bulmakta pek çok gıda ihracatı yapan ülke zorlanıyor. Tarımın organizasyonu, tarım teknolojilerine sahip olmak ve tarımsal ürün çeşitliliği gıda güvenliğinin bir parçası hâline gelmiştir ve bunların yokluğu bir millî güvenlik sorunu olmaktan öte kıtlık yaşanmasına sebep olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – ABD, Kanada, Brezilya, Rusya, Hollanda gibi ihracatçı ülkelerde durumun kötüleşeceği öngörülmekte. Bu ülkelerin öncelikle kendi vatandaşlarının gıda ihtiyacını temin etmeye odaklanmaları muhtemeldir. Sayın Tarım ve Orman Bakanımızın bu konulardaki görüşlerini -kendilerini görebilirsek- çok merak ediyorum. Şimdiye kadar yaptığımız uyarıları da göz önünde bulundurarak gayriciddi tarım politikaları sonucu gıda ithalatçısı bir ülke hâline getirilen Türkiye’nin, krizin idaresi esnasında tarımı ve gıda tedarikini ihmal etmesinin korkunç bir hata olacağını belirtmek isterim.

Sözlerimin sonunda müsaadelerinizle coronavirüs musibeti nedeniyle birkaç haftadır uzak kaldığım ve çok özlediğim Erzurum’a ve büyük fedakarlıklarla, sıkıntılarla evlerinde kalan kıymetli hemşehrilerime gönülden sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunarım, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım. Söz veremediğim arkadaşlarımızın birleşim süresince, gün içerisinde taleplerini yerine getirmeye gayret edeceğim değerli arkadaşlarım.

Sayın Çepni...

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili  Murat Çepni’nin, zorunlu sektörler hariç tüm çalışmanın durdurulması ve çalışanlara ücretli izin sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

İşten çıkarmayı yasaklayan yeni bir düzenleme gündeme getiriliyor. Ancak AKP’nin aklına gelebilecek bir fırsatçılıkla yine karşı karşıyayız. Böylece İşsizlik Fonu’ndan günde 39 TL vererek ücretsiz izin de yasallaştırılmış oluyor. İşçilerin talebi, zorunlu sektörler hariç tüm çalışmanın durdurulması ve tüm çalışanlara ücretli izin sağlanmasıdır. Bu düzenleme, patronların imdadına yetişmek, milyonlarca işçiyi yine çalışmaya ve ölüme mahkûm etmektir. Ücretsiz izin, patronların bir talebidir ve iktidar kurnazca bunu vermiştir. Tüm çalışanlar için derhâl ücretli izin sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Şeker...

2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında ve Sağlık Bakanının koordinasyonunda coronavirüsle mücadelenin eksiksiz yapıldığına ve yardım talebinde bulunan 26 ülkeye karşılıksız malzeme gönderildiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başkanlığında ve Sağlık Bakanımızın koordinasyonunda coronavirüsle mücadele, teşhis ve tedaviler eksiksiz yapılıyor. Vatandaşlarımıza verilecek maskeler dâhil, masrafların tamamı devletimiz tarafından karşılanıyor. Diğer taraftan, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla, yardım talebinde bulunan 26 ülkeye karşılıksız malzeme yardımı yapılıyor. Dışişleri Bakanımızın koordinasyonunda, yurt dışındaki vatandaşlarımızı, ücret almadan, özel uçakla, bilabedel ülkemize getirerek en büyük tahliye operasyonunu yapan ülkeyiz. Dünyada coronavirüse karşı mücadelede örnek oluyoruz. ABD “Size emek verdim, uçakla getirdim.” diyerek her vatandaşından 1.400 dolar masraf alırken vatandaşlarımızı yurt dışından getiren görevlimizin “Türkiye sizin için uçak gönderdi, ülkenizin kıymetini bilin.” sözleri aklıma geldi.

Büyüksün Türkiye’m diyor, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve tüm yetkililere teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Etyemez...

3.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, Covid-19 pandemisine karşı ülke olarak mücadelenin kararlılıkla yürütüldüğüne, vatandaşların sadece resmî makamlar tarafından yapılan bilgilendirmeleri dikkate alması, ortaya konulan kurallara titizlikle uyması ve provokatif paylaşımlara karşı dikkatli olması gerektiğine ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çin’de ortaya çıkan Covid-19 pandemisine karşı ülke olarak mücadelemizi kararlılıkla yürütmekteyiz. Son dönemde dünyada çok sayıda insanın ölümüne sebep olan Covid-19 sürecinde yayılan tek şeyin virüs olmadığını görmekteyiz. Dezenformasyon, günümüzde maalesef internet, sosyal medya ve anlık mesajlar yoluyla çok hızlı, kolay yayılmaktadır. FETÖ, PKK, KCK gibi terör örgütleri, marjinal gruplar ve art niyetli zihniyetler tarafından ülkemizin mücadelesi baltalanmaya çalışılmakta, toplum korku, panik ve endişeye sevk edilmek istenmektedir. Bu tür şer odaklarına karşı İçişleri Bakanlığımızın Siber Suçlarla Mücadele ekipleri son yirmi günde provakatif paylaşım yapan 200’ün üzerinde şahsı yakalayarak gerekli işlemleri yapmıştır. Vatandaşlarımızın sadece resmî makamlar tarafından yapılan bilgilendirmeleri dikkate almalarını, ortaya konulan kurallara titizlikle uymalarını, provakatif paylaşımlara karşı dikkatli olmalarını buradan özellikle vurgulamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, ortaya çıktığı günden bu yana küresel sorun hâline gelen coronavirüs salgınıyla ilgili Türkiye olarak gelişmelerin yakından izlendiğine ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde tedbirlerin süratle alınarak hayata geçirildiğine, salgın nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ortaya çıktığı günden bu yana küresel sorun hâline gelen coronavirüs salgınıyla ilgili Türkiye olarak gelişmeler yakından izlenmiş, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde süratle tedbirler alınarak hayata geçirilmiştir.

Coronavirüsle mücadelemizde teknolojinin tüm imkânları da kullanılmaktadır. Bunun en son örneği hastalarımızı an ve an takip edecek olan pandemi izolasyon takip sistemidir. Hastalarımızı anlık takip edecek olan bu program sayesinde salgının yayılmasının önüne geçilecektir. Ayrıca, bugün alınan kararla da İstanbul’da eczanelerde bedava maske dağıtımı yapılacaktır, bu anlamda eczacılarımıza da teşekkür ediyorum. Diğer bir yandan da aşı çalışmalarımız devam etmektedir. Profesör Doktor Aykut Özdarendeli ve Profesör Doktor Aykut Özkul büyük bir başarıya imza atarak virüsü izole etmeyi başarmışlardır. Kendilerini yürekten kutluyorum. Hiçbir virüs Türkiye’den, Türk milletinin birliğinden ve beraberliğinden daha büyük değildir.

Sözlerime son verirken virüs salgını sonucu hayatını kaybetmiş vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, hastalarımıza acil şifalar diliyor, takdire şayan bir fedakârlıkla görev yapan doktorlarımıza teşekkürlerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

5.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Covid-19 salgını nedeniyle sınır kapılarının kapatılmasıyla ticaret yapan ihracat ve nakliye firmalarının yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için Habur, İpsala ve Hamzabeyli sınır kapılarında uygulandığı gibi Dilucu ve Gürbulak sınır kapılarında da geçici tampon bölge uygulamasının başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği üzere Covid-19 salgını nedeniyle Sağlık Bakanlığının Ticaret Bakanlığıyla birlikte almış olduğu önlemler içerisinde sınır kapılarının kapatılması da vardı. Ancak bu durum, yurt dışı ticareti yapan ihracat ve nakliye firmalarımız için büyük bir sorun hâline gelmiştir. Dilucu ve Gürbulak sınır kapılarımızda bekleyen 400 civarında tır bulunmaktadır. Habur, İpsala ve Hamzabeyli gibi sınır kapılarımızda geçici tampon bölge uygulaması başlatılmıştır. Aynı uygulamanın Dilucu ve Gürbulak sınır kapılarına da bir an önce yapılarak zor durumda kalan firmalarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, salgın daha başlamadan önce ilimiz Iğdır’da Covid-19 salgınına karşı önlem alan Sağlık Bakanlığına ve İl Valiliğiyle birlikte, İl Sağlık Müdürlüğü nezdinde tüm sağlık çalışanlarına ve güvenlik görevlilerine çok teşekkür etmek istiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya...

6.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, tüm dünyanın yeni tip coronavirüsle ilgili tarama, tespit, tedavi ve takip konusunda yarış içinde olduğu süreçte devletin halka ücretsiz maske temini sağladığına, şehir hastanelerinin mücadelenin merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Tüm dünyanın yeni tip coronavirüsle ilgili tarama, tespit, tedavi ve takip konusunda hızlı bir yarış içinde olduğu, psikolojik maske savaşlarının yapıldığı, tüm ülkelerin yoğun bakım yatağı, solunum cihazı ve tıbbi malzeme ihtiyaçlarının olup dünyadaki diğer ülkelerin bunları bulmakta zorlandığı bir dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla Biosys firmasının geliştirdiği solunum cihazlarının ürüne dönüşmesi için ASELSAN, derin AR-GE kültürü ve sistem bilgisiyle mekanik, yazılım ve elektronik tasarım alanında tüm kabiliyetlerini ortaya koymaktadır. Bu süreçte, devletimiz tüm  halkımıza ücretsiz maske temini yapıp satışını da yasaklamıştır. Yine, şehir hastanelerimiz sistemin bütün yükünü çekerek mücadelenin merkezi olmuştur. Bu vesileyle sağlık çalışanlarımız ülkemizin sağlığı için var gücüyle çalışıyorken devletimizin gurur tablosu, yerli ve millî kurumlarımızla bizler de onların hizmetindeyiz diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, coronavirüs salgınının küresel ticaretteki ekonomiyi olumsuz etkilediğine, ülke olarak en az hasarla atlatılabilmesi için çözümler ortaya koyulduğuna ve temassız dış ticaret çalışmaları gerçekleştirildiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere özveriyle çalışan bakanlara, bürokratlara, sağlık ve Emniyet teşkilatına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İnsanlığın yakın tarihinin en büyük sınavlarından birini verdiği günlerden geçiyoruz. Salgının küresel ticaretteki ekonomiyi de olumsuz etkilediği bugünlerde ülke olarak alternatif yollar geliştirerek salgının en az hasarla atlatılması için çözüm ortaya koyuyoruz. Bu doğrultuda temassız dış ticaret çalışmalarımızı gerçekleştirdik ve bütün dünyaya örnek olacak ciddi başarılar elde ettik. Bu zor günleri, inşallah, atlatarak büyük ve güçlü Türkiye idealine emin adımlarla hep birlikte yürüyeceğiz. Bu süreçte Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere,  büyük bir özveriyle çalışan bakanlarımıza ve bürokratlarımıza, özellikte Sağlık ve Emniyet teşkilatımıza teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.  (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Topal...

8.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, salgın nedeniyle zor durumda olan Hatay esnafının, çiftçisinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan Hatay ilimizde birçok alanda faaliyet gösteren çok sayıda esnafımız var. Uzun yıllardır devam eden Suriye savaşıyla zaten çok mağdur olan bu esnaflarımız şimdi, salgın sebebiyle daha büyük sıkıntı içine girdiler. Zaten, alınan karar gereği çoğu kapalı durumdadır. Hükûmet önlemler aldı ancak esnafımızın durumuyla ilgili, kamu bankalarına olan kredilerin ötelenmesinden başka somut bir  destek vermedi.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet acil olarak esnafımıza, çiftçimize nakit destek vermelidir. İşçilerin SGK primlerini ödemelidir. Esnafın, işçinin, dar gelirli vatandaşımızın bankalara olan kredilerini ve kredi kartlarını bir yıl mutlaka ötelemelidir çünkü Hatay’daki vatandaşımız, esnafımız, çiftçimiz gerçekten çok mağdur. Vatandaşımız bu konuda devletten, Hükûmetten destek bekliyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz.

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 10 Nisan Türk polis teşkilatının kuruluşunun 175’inci yıl dönümünü kutladığına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türk polis teşkilatının kuruluşunu en içten duygularımla kutluyorum. Türk polisi, Türk milletinin huzur ve güvenliğini sağlayan; milletimizin canını, malını, namusunu emanet ettiği; devletimizin ve milletimizin istikbalinin, vatanımızın bölünmez bütünlüğünün, Türk Bayrağı’nın şanlı bir şekilde dalgalanışının teminatı Türk polisi, gece gündüz demeden canla başla, ailesinden ve sevdiklerinden uzakta, terörle mücadelede en ön safta çarpışan yiğitlerdir.

Türk milletinin göz bebeği olan emniyet güçlerimiz bu uğurda nice şehitler vermiş, nice gazileri bağrından çıkarmıştır. Hepsine minnettarız, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” kampanyasında da dayanışma örneği gösteren milletimizin zor zamanında elini taşın altına koyan polis teşkilatımızı saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ hükûmetlerinin temel hizmet alanlarında yaptığı değişim ve dönüşüm sayesinde coronavirüs salgınıyla mücadeleye en hazır ülkelerden biri olunduğuna, virüsten kurtulmak için sosyal izolasyona uyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Küresel salgın hâline gelen coronavirüse karşı ülkece millî bir mücadelenin içerisindeyiz. Devletimiz bütün tedbirlerini alıyor, milletimizin sağlığını tehdit eden salgına karşı tüm imkânlarını seferber ediyor.

Türkiye, son on sekiz yılda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, AK PARTİ hükûmetlerinde, temel hizmet alanlarında yaptığı değişim ve dönüşüm sayesinde coronavirüs salgınıyla mücadele eden en hazırlıklı ülkelerden biri durumunda. Kapsayıcı genel sağlık sigortamızın, yaygın ve modern hastane ağımızın, yetişmiş ve yeterli sayıda sağlık personelimizin önemi bu süreçte çok daha iyi ortaya çıkmıştır. 165 bin doktorumuz, 205 bini hemşire olmak üzere, 490 bin sağlık ve 360 bin destek personelimizle devasa bir sağlık ordusu milletimizin hizmetindedir. Hiçbir virüs, alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir.

Virüsün yayılımını durdurmak ve tamamen kurtulmak için sosyal izolasyona mutlaka uymalıyız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

11.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ’nin ülkede siyasetin sadece şeklini değil amacını ve özünü de değiştirdiğine, siyasetin amacının halka hizmet etmek, adaleti, refahı ve kalkınmayı herkes için sağlamak olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – “Ülkemize hizmet yolunda biz de varız.” diyerek Recep Tayyip Erdoğan’la yola çıktık. Siyasetin temelinin insana hizmet olduğu bilinciyle hareket ettik. Kuruluşumuzdan beri ak ve yeni bir siyasi anlayışı hâkim kılmaya çalışıyoruz. “İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.” anlayışıyla hareket ediyor ve halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu asla aklımızdan çıkarmıyoruz. Şu gerçeği mutlulukla ifade ediyorum ki AK PARTİ, Türkiye'de siyasetin sadece şeklini değil, amacını ve özünü de değiştirmiştir. Artık siyasetin temelinde yalnızca millet vardır; yalnızca, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu düşüncesi varıdır. Siyasetin amacı halka hizmet etmek; adaleti, refahı, kalkınmayı herkes için sağlamak, insanımızın özgürlük ve mutluluğunu, ülkemizin itibar ve kalkınmasını geliştirmektir. Siyaset, hizmet üretiyorsa, sorun çözüyorsa, halkın iradesini yansıtıyorsa bir anlam taşır. Bugünlerde üretilen hizmetleri, çözülen sorunları bu millet görüyor ve yaşıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şanverdi…

12.- Hatay Milletvekili Hüseyin Şanverdi’nin, Hatay ilinde erkenci soğanın hasadı konusunda mağduriyetin yaşanmaması için ilçe tarım müdürlüklerine başvurulması durumunda mevsimlik tarım işçileri ile sokağa çıkma yasağı bulunan çiftçilere gerekli izinlerin verileceğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ŞANVERDİ (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hafta sonra erkenci soğanın Hatay ilinde hasadı başlayacaktır. Coronavirüs tedbirleri kapsamında bu ürünü toplayacak olan mevsimlik işçilerin ilimize gelişleri ve 65 yaş üstü çiftçilerimizin tarlalarına gitmeleriyle ilgili tereddütler vardı. Bu konuda sıkıntı yaşanmaması için Tarım Bakanlığımızla yaptığımız görüşmelerde Sayın Bakanımız, çiftçilere kolaylık sağlanması konusunda herhangi bir sorun olmadığını belirttiler. Çiftçilerimizin ilçe tarım müdürlüklerine başvurmaları durumunda mevsimlik tarım işçilerine ve sokağa çıkma yasağı bulunan çiftçilere gerekli izinler verilecektir. Bu sürecin tarımda en kolay şekilde atlatılması için çiftçilerimizle, ziraat odası başkanlarımızla, il, ilçe tarım müdürlüklerimizle irtibat halindeyiz.

Çiftçilerimizin virüse karşı kendilerini korumaları hususunda hassas davranmalarını istiyor, tüm çiftçilerimize bereketli hasatlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

13.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, coronavirüsle mücadelede âdeta bir savaş sürdüren Türk doktorları ile sağlık çalışanlarının başta şiddet ve özlük hakları olmak üzere sorunları bulunduğuna, sağlıkta şiddeti önleyecek caydırıcı kanuni düzenlemelerin en kısa sürede hayata geçirileceğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” derken yalnızca gönüller inşa etmemiş, aynı zamanda bir gerçeği de ifade etmiştir. Coronavirüsle küresel bir mücadele sürerken pek çok Avrupa ülkesinde doktorlar ve sağlık çalışanları riskleri göze almayarak ya istifa etmekte ya da işe gelmemek için binbir bahane üretmektedir. Hâl böyleyken Türk doktorları ve sağlık çalışanları ise hakkını ödeyemeyeceğimiz bir gayretle coronavirüse karşı âdeta bir savaş sürdürmektedir. Başta şiddet ve özlük hakları olmak üzere sağlık çalışanlarımızın bazı sorunları vardır. Sağlıkta şiddeti önleyecek caydırıcı kanuni düzenlemeler en kısa zamanda gerçekleşecektir. Merhametin ve şifanın adresi olan doktor ve sağlık çalışanlarımıza bu mücadelelerinde Allah’tan yardım ve başarılar diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aksal, buyurun.

14.- Edirne Milletvekili Fatma Aksal’ın, 9 Nisan Mimar Sinan’ın 432’nci ölüm yıl dönümüne ve Mimarlar Günü’ne ilişkin açıklaması

FATMA AKSAL (Edirne) –Teşekkürler Sayın Başkan.

Tam 432 yıl önce bugün Hattat Karahisâri’nin deyimiyle: “Geçti bu demde cihandan, pîri mimarân sinan.” 16’ncı yüzyıldan günümüze kadar gelmeyi başarmış her biri birer azamet ve zarafet timsali, Osmanlı’nın ve İslam’ın politik gücünün dışa vurumu olan eserleriyle Türk mimarlık tarihinin zamanına ruh üfleyen büyük ismi. Aralarında Süleymaniye ve seçim bölgem Edirne’deki “ustalık eserim” dediği Selimiye olmak üzere pek çok eseri bizlere kazandıran, Osmanlı’nın baş mimarı Mimar Sinan’ı ölüm yıl dönümünde rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Bu vesileyle tüm mimarların, mimarlar gününü kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

15.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, sağlıkta şiddetin önlenmesi amacıyla AK PARTİ Grubu ile MHP Grubunun ortak kanun teklifinin Meclis Başkanlığına sunulduğuna ilişkin açıklaması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben hekim bir anne babanın kızıyım. Çocukluğum sağlık ocaklarında, hastanelerde geçti. Bir hekimin sürekli ulaşılabilir olma zaruretini, bir ameliyata girerken sorumluluk duygusuyla yaşadığı derin stresi, evine girdiğinde dışarıda bırakamadığı bir işe sahip oluşunu, gece yarısı çalan telefonların anlamını çok iyi bilirim. Sadece hekimlerin değil, bir bütün olarak tüm sağlık çalışanlarının -insanın kendi evladının dahi yapmaktan imtina edeceği kişisel temizliğinden tutun- bire bir ilgilenme zaruretini yoğun bakımlarda ne şartlarda sürdürdüklerini gayet iyi biliyorum.

Bu bağlamda, sağlıkta şiddete “dur” demek adına, dün AK PARTİ Grubu ile MHP Grubunun ortak kanun teklifini Meclis Başkanlığımıza sunduk. Bu, Sağlık Bakanımızın evvelce dillendirdiği bir husustu. Önceki günlerde de parti grubumuz bu teklifi diğer partilerin değerlendirmelerine sunmuştu. Tabii bizim gönlümüzden geçen, diğer partilerin de bu kanun teklifinin imzacısı olarak bütüncül bir iradeyle bu kanunun Genel Kurula gelmesi olurdu. Ancak ve ancak, kişisel olarak, bu kanunun imzacılarından biri olarak anne ve babama karşı vefa borcumu bir nebze olsun yerine getirdiğimi hissettiğimi ifade etmek isterim.

Ezcümle, sağlık çalışanlarımız için ne yapsak az…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Anne ve babanıza saygılarımı iletin Sayın Yıldız.

ZEYNEP YILDIZ (Ankara)  Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

16.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Covid-19 salgınına karşı mücadelenin başta sağlık çalışanları olmak üzere kolluk kuvvetleri ile PTT çalışanlarının üstün fedakârlıklarıyla yürütüldüğüne, PTT çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Küresel Covid-19 salgınına karşı devletimizin mücadelesi sağlık çalışanlarımızın ve kolluk kuvvetlerimizin yanı sıra PTT çalışanlarımızın üstün fedakârlıklarıyla yürütülmektedir. Temasla yaygınlaşan virüs karşısında gerek posta dağıtım hizmetleri gerekse gişe işlemleriyle birlikte maske dağıtımı ve sosyal yardım ödemeleri gerçekleştirerek risk altında kesintisiz kamu hizmeti sunan PTT çalışanlarımızın bu özverili çalışmalarına karşılık özlük haklarının iyileştirilmesi, yüksekokul mezunu dağıtıcıların memur olabilmesi, yıllardır bekledikleri yıpranma haklarına kavuşmaları, ikramiyeyle ödül elde etmeleri sağlanmalıdır.

Ayrıca PTT personelinin, tek statüde istihdam sistemi içinde tamamının 399 sayılı KHK kapsamında güvenceli şekilde istihdam edilmesi gerekmektedir.

PTT çalışanlarımızı bu zor günlerde takdir ediyor, çalışmalarında başarılar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, salgın nedeniyle evde kalınan sürecin dayanışma içerisinde geçirilmesi, Kahramanmaraş ilinin hatta mümkünse tüm illerin tohum desteği yapılan iller kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bugünlerde ülke olarak ailece evde kalmaktayız. Bunu olumlu bir duruma dönüştürelim. Aile içi iletişimi artıralım. Çocuklarımıza durumu, anlayacakları şekilde anlatalım; onlarla zaman geçirelim. Büyüklerimize ilgi gösterelim; yanımızda değilseler telefonla arayalım, psikolojik destekte bulunalım. Aile içi çatışmalardan mümkün olduğu kadar kaçınalım. Bugünleri dayanışma içerisinde geçirmeye özen gösterelim.

İkinci konum da şudur: Tarım Bakanlığı bu ekim döneminde bazı illere tohum desteği vereceğini açıkladı; bu illerin arasında şehrim Kahramanmaraş yoktur. Oysa Kahramanmaraş ve Elbistan Ovası Türkiye’nin en büyük ovalarıdır. Bu nedenle Kahramanmaraş’ımızın da tohum desteği yapılan iller arasına alınmasını istiyoruz. Bu, hem Maraş için hem de tüm Türkiye’nin tarım ekonomisi açısından çok olumlu bir sonuç verecektir, hatta mümkünse tüm illeri bu kapsamda değerlendirelim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

18.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, bir mahpus yakınının gönderdiği iletiye ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir mahpus yakınının milletvekillerine okumak için bana gönderdiği iletiyi sizlere okuyorum: “Cezaevini aradım, ‘Mesai yok.’ dediler; müdürle görüşemedim. Hastalıkla ilgili endişemi anlattım. Memur ‘İstediğin yeri ara.’ dedi bana. Çaresiz kaldık büsbütün. Allah’ın yeryüzündeki adaletinin temsilcileri vekillerimiz sesimizi duymak istemiyor; sesimizi duyurmamıza yardımcı olur musunuz? Endişe ve acıdan gece gündüz nasıl geçiyor, bilemiyoruz. Az önce eşimle konuştuk ‘Ölmeyi bekleyen, eli kolu bağlı insanlar gibiyiz, moraller sıfır.’ dedi.”

Sağlık Bakanı “Türkiye’nin 81 ilinde 83 milyon tehlikede.” diye bir açıklama yaptı, bunun 300 bini cezaevinde; onlar insan değil mi?

Değerli arkadaşlar, cezaevlerini masum insanlarla doldurmak için bu yasayı yapıyorsanız biliniz ki kararmış vicdanınızın peşini ebediyete kadar bırakmayacağız. Ben ve partim kesinlikle bu suça ortak olmayacağız, olmayacağız!

(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan…

19.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, cezaevlerinde bulunan 457’si ağır, 1.433 hasta mahpusun çoğunun Terörle Mücadele Kanunu’ndan yargılandığı için tahliye edilemeyeceğine, infazda adalet istediklerine ilişkin açıklaması

RIDVAN TURAN (Mersin) – Mehmet Salih Filiz, bağırsak kanseri, Ödemiş T Tipi Cezaevinde ve coronavirüs salgınından bu yana tedavi olamıyor. Sabri Kaya, kalp krizi geçirdiği hâlde Osmaniye T Tipi Cezaevinde hâlâ tutsak durumda. Engin Aktaş, iki eli yok, Adli Tıp Kurumu beş defa “Cezaevinde kalamaz, ağır hastadır.” dediği hâlde cezaevinde tutuluyor. Nitekim Mehmet Yener, 70 yaşında, diyabet hastası ve geçen gün bacağı kesildi, coronavirüsten dolayı hayatını kaybetti. Biz “İnfaz tasarısı ölüm tasarısıdır.” derken ifade etmek istediğimiz şey bu.

Cezaevlerinde 457’si ağır, 1.333 hasta mahpus var ve bunların büyük bir kısmı Terörle Mücadele Kanunu’ndan yargılandıklarından dolayı tahliye edilemeyecekler. Hiçbir şeyin önünü tıkama niyetinde değiliz, yalnızca infazda adalet istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ödünç.

20.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, coronavirüsle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesine liderlik yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere gayretlerinden dolayı Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya ve sağlık çalışanlarına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık insan hayatında hiçbir kavramla yeri değiştirilemeyecek olan, herkesin insan olmaktan dolayı kazanmış olduğu bir haktır. Ne güzel söylemiştir Ulu Hakan Kanuni Sultan Süleyman: “ Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”

Tüm dünyayı içine alan pandemiyle karşı karşıya olduğumuz bu günlerde vatandaşlarımız sosyal mesafeye azami derecede dikkat etmelidirler. Coronavirüsle mücadelemizi millet olarak büyük bir kararlılıkla sürdürmekteyiz. Bu mücadelede büyük bir özveriyle liderlik yapan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca ve tüm sağlık çalışanlarımıza üstün gayretleri dolayısıyla teşekkür ediyorum.

Aziz milletimize sağlık ve sıhhat dolu günler diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk.

21.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, 10 Nisan Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in idam edilişinin 101’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Gazi Meclisimizin çıkarttığı bir kanunla millî şehit ilan edilen Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Beyi 10 Nisan’da idam edilişinin yıl dönümünde rahmetle anıyorum. Kemal Bey Ermeni Taşnak çetelerine Geçici Sevk ve İskân Kanunu’nun gereğini uyguladığı için idam edilmiştir. Dönem, İstanbul’un işgal edildiği, Damat Ferit Hükûmetinin iş başında olduğu bir dönemdir. İşgalci güçlerin baskısıyla kurban arayanlar daha sonraları Atatürk için de idam kararı veren mahkemenin aldığı bir kararla Kaymakam Kemal Beyi idam ettirmiştir. Emperyalizmin asılsız soykırım iddialarına karşı Türklüğün fedakârlığının ve kararlılığının ifadesi Kemal Beyin uğradığı haksızlık Türk milletinin canla başla yürüttüğü Millî Mücadele’yi de derinden etkilemiştir. Daha sonraları, Kemal Bey’in babasıyla Atatürk arasında şu konuşma geçmiştir: “Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oğlun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık. Işık tutan senin oğlundur.” Ruhun şad olsun millet kahramanı, millî şehit Kaymakam Kemal Bey. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bekle.

22.- İzmir Milletvekili Cemal Bekle’nin, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nün kutlanmasının ardından yaşanan ironik hadiseyi esefle kınadığına, birlik beraberlik ruhunu yaralayıcı dil ve üslubun kabul edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

CEMAL BEKLE (İzmir) – Değerli Başkan, kıymetli vekillerim; dün, Dünya Romanlar Günü’nü hep beraber kutladıktan sonra ironi gibi bir paylaşıma hepimiz şahit olduk. Bir kamu görevlisi tarafından yapılan ve hiçbir insani ve vicdani ölçüye sığmayacak bu çirkin paylaşımı esefle ve üzüntüyle kınadığımı buradan beyan etmek istiyorum. Toplumumuzun her kesimi tarafından tepki almış bir paylaşımdır bu. Şunu çok iyi biliyoruz ki bugünleri biz birlikte aşacağız. “Biz birbirimize yeteriz.” derken birlik ve beraberlik ruhumuzu yaralayıcı bu dil ve üslup devletimizin hiçbir kademesi tarafından asla kabul edilemez. Her vatandaşımızın hiçbir ayrımcılığa tabi olmadan devletin bütün imkânlarından, kamu hizmetlerinden eşit şekilde yararlanması için gece gündüz çalışan kamu görevlilerimize de buradan selam ediyoruz, özverilerinin de farkındayız. Şunu da belirteyim: Şahıs, paylaşımının hemen ardından görevden alınmıştır ve hakkında soruşturma açılmıştır. Aileyle de görüştük, ailenin durumuyla ilgili bilgi de aldık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL BEKLE (İzmir) – Bu paylaşımı ve bu algıyı kınadığımı buradan belirtmek istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Osmanağaoğlu…

23.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Covid-19’la mücadele kapsamında alınan önlemlerin takdire şayan olduğuna ancak uygulama safhasında karşılaşılan aksaklıkların da görmezden gelinemeyeceğine, vatandaşların kredi başvurularının müspet sonuçlanması için gerekli adımların bir an önce atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ülkemiz, tüm beşeriyeti tehdit eden Covid-19 virüsünden kaynaklı salgına karşı büyük bir mücadele sergilemektedir. Bu mücadele kapsamında devletimizin milletimizin refahı için aldığı önlemler ise takdire şayandır. Ancak, özellikle ekonomik alanda alınan önlemlerin uygulama safhasında karşılaşılan aksaklıklar görmezlikten de gelinmeyecektir. Ekonomik sorunlarla boğuşan bazı esnaf ve vatandaşlarımızın, devletimizin kendilerine sağladığı kolaylıklardan ve kredi imkânlarından faydalanabilmesi için yaptıkları başvuruların birçoğunun çeşitli gerekçeler gösterilerek reddedildiği bilinmektedir. Bu olağanüstü süreçte vatandaşlarımızın kredi başvurularının müspet sonuçlanması için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

24.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Avukat Ebru Timtik ile Avukat Aytaç Ünsal’ın açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürdüğüne, Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek’in ve Mustafa Koçak’ın ölüm oruçlarının her an ölümle sonuçlanabileceğine, Meclisi ölümlerin önüne geçmek için inisiyatif almaya, AKP iktidarını da çözümcü bir yaklaşım geliştirmeye davet ettiğine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim.

Adil yargılanma hakları ihlal edildiği için açlık grevine başlayan Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürdüler. Yine, konser yasaklarının kalkması talebiyle Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ve adil yargılanma talebiyle de Mustafa Koçak’ın ölüm oruçları her an ölümle sonuçlanabilir. Mustafa Koçak, Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın cezaevinde bulundukları ve mevcut Covid salgını göz önünde bulunduğunda her an yaşam riskiyle karşı karşıya olduklarını ifade etmek gerekiyor. Buradan bir kez daha, Meclisi ölümlerin önüne geçmek için inisiyatif almaya, AKP iktidarını da çözümcü bir yaklaşım geliştirmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

BAŞKAN – Sayın Bülbül.

25.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, iş yeri kira olan esnafa kira yardımı yapılması, SGK, BAĞ-KUR ödemelerinin ötelenmesi ve bankalardan çekilen krediler ile kredi kartı borçlarının faizsiz ötelenmesi, KOSGEB desteklerinden yararlanamayan meslek grubu üyelerinin destek içine alınması, talep eden esnafa bir yıl ödemesiz ve faizsiz kredi verilmesi ile ÖTV’siz akaryakıt için bir çalışmanın olup olmadığını, geçici olarak kapatılan iş yerlerinin en azından aylık zaruri işletme giderlerinin karşılanması için hibe desteği verilmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde olduğu gibi Aydın’da da salgın için alınan tedbirler kapsamında iş yerlerini açamayan esnaflarımız ekonomik olarak zor günler geçirmektedir; kira, elektrik, su, doğal gaz ve banka kredileri gibi ödemelerini gerçekleştirememektedir.

Sayın Bakana sormak istiyorum: İş yeri kira olan esnaflarımıza kira yardımı yapılması ve SSK, BAĞKUR gibi ödemelerin ötelenmesiyle ilgili bir çalışma var mıdır? Bankalardan çekilen kredilerin ve kredi kart borçlarının faizsiz ötelenmesi için bir çalışma var mıdır? KOSGEB desteklerinden yararlanmayan meslek grubu üyelerinin destek içine alınmasıyla ilgili bir çalışma var mıdır? Talep eden esnaflarımıza bir yıl ödemesiz faizsiz kredi verilmesi ve ÖTV’siz akaryakıt için bir çalışma var mıdır? Geçici olarak kapatılan iş yerlerinin en azından aylık zaruri işletme giderlerinin karşılanması için hibe desteği vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öztunç.

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, yurt dışındaki vatandaşların ülkeye getirilmesi konusuna Dışişleri Bakanlığının hız vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, malumunuz üzere yurt dışında çalışan çok sayıda gurbetçimiz, işçimiz mevcuttur. Bugün, Bangladeş’ten özellikle ulaşan işçilerimiz oldu. 184 işçi Bangladeş’te Türkiye Büyükelçiliğinin inşaatı ve Amerikan Büyükelçiliğinin inşaatında çalışıyorlarmış. Bunlar, Türkiye’ye gelmek istiyorlar ancak henüz ulaşan kimse olmamış, büyükelçiliğe başvurmuşlar. Benzer şekilde Kuveyt’te, Suudi Arabistan’da da işçilerimiz var ve Ukrayna’da öğrencilerimiz mevcuttur. Dışişleri Bakanlığının peyderpey bu dışarıdakileri getirdiğini biliyoruz ama biraz daha gaza basmalarını ve biraz daha bu konuda dikkatli olmalarını bir kez daha rica ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan.

27.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, İŞKUR’un Toplum Yararına Programlar kapsamında devlet okullarında çalışan güvenlik görevlilerinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TYP kapsamında İŞKUR’a bağlı olarak  devlet okullarında çalışan güvenlik görevlileri, iş yerinde süreklilik talep etmektedirler. Her yeni eğitim öğretim yılının başında İŞKUR’a başvuran özel güvenlikçiler yaptıkları başvuruların ardından kura, mülakat gibi aşamalardan geçerek geçici süreli olarak okullarda göreve başlamaktadırlar. Haziran ayının sonuna gelindiğindeyse ilgili personel TYP’de bulunan zaman sınırı nedeniyle çalıştıkları iş yerinden ayrılmak zorunda kalmaktadır. Ayrıca, ilgili personel, haziran ayında işten çıkarıldıktan sonra belli bir süre işsiz kaldıkları ve bu süreçte şartları sağlayamadıkları için işsizlik ödeneğinden de yararlanamamaktadır. TYP kapsamında istihdam edilen personel işçi sayılmadıkları için İş Kanunu’ndan doğan hiçbir hakka sahip değildir; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, sendikalaşma hakkı, sosyal yardımlardan faydalanma gibi haklardan mahrum kalmaktadır. Binlerce öğrencinin okuduğu kurumlarda dikkatli davranmak ve onlara gelebilecek zararları hızlıca ortadan kaldırmak açısından güvenlik görevlilerinin sürekliliği çok önemli bir husustur çünkü güvenlik sistemi, çevreyi, kişileri kayıt altına almak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanal…

28.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında alınan tedbirlerin yetersiz, verilen yardımların eksik olduğuna, taleplerinin nazara alınarak gereğinin yapılmasını arz ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1) Sizin vasıtanızla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanından, çocuklu aileler için, bebeklerin bez ve mamasının ailelere destek amacıyla verilmesini talep ediyorum.

2) Geliri olmayanların üç aylık elektrik, doğal gaz, su ve kira bedelinin devlet tarafından ödenmesi gerekmektedir.

3) Fiilen 5 milyon işsizimize sosyal dayanışma gereği yardım edilmelidir.

4) Karantina yerlerinde yardımlar eksik ve yetersizdir, artırılmalıdır.

5) Çiftçilerin kaygıları giderilmelidir.

Alınan tüm bu tedbirler yetersiz, verilen yardımlar da eksiktir. Sosyal devlet ilkesi gereğince bu taleplerimizin nazara alınarak gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

BAŞKAN – Son olarak, Sayın Aydoğan…

29.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Covid-19 salgını nedeniyle dünyanın her tarafında hastaneler sahra hastanesi olarak sahaya sürülürken iktidarın Yeşilköy’deki 52 dönümlük alana sahra hastanesi yapmak istemesine ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Dünyanın her tarafında bu salgın döneminde hastaneler en hızlı şekilde sahra hastanesi olarak sahaya sürülüyor. Mesela Londra’da bir sergi sarayı dokuz günde bin yatak kapasiteli olarak hizmete açıldı. Atatürk Havalimanı boşta dururken iktidarın şu anı fırsat bilip, daha önce yapılaşmasına karşı tepki gösterilmiş olan Yeşilköy’deki 52 dönümlük bir alana, yine kendisine yakın bir rant grubunun hastane yapacağı bir alana yeni bir inşaat izni vermesi ve sahra hastanesini oraya yapması, buna da kırk beş günlük bir süre biçmesi, toplum sağlığına, oradaki, yerleşim birimindeki ulaşıma ve etraftaki her türlü yapıya zarar veren bir yerleşme biçimidir. TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği karşı olmasına rağmen bu rantçı anlayış bu dönemde neden tekrar gündemde?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, zaman içerisinde, sistemde yer alan arkadaşlarımızın taleplerini karşılamaya gayret edeceğim.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Türkkan’da.

Buyurun Sayın Türkkan.

30.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, coroavirüsten korunma tedbirleri gereğince evlerinde izole olan vatandaşlara dağıtılan kolonya ve maske paketleri üzerinde “Hediyedir” ibaresinin yer almasının doğru olmadığına, İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in  “Milletin elini taşın altına koyduğu bu zor zamanlarda devlet üzerinden milyarlarca lira para kazanan müteahhitlere üç ay para ödenmesin.” çağrısına, sosyal medyadaki paylaşımına istinaden görevden alınarak hakkında soruşturma başlatılan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay’ın yönetici pozisonuna nasıl ve kimlerin tavassutuyla geldiğini öğrenmek istediğine, ülkenin liyakatsiz kişilerle yönetilemeyeceğine, sağlık alanında şiddetin önlenmesi için hazırlanan kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeyi reddeden AK PARTİ Grubu ile MHP Grubunun Meclis Başkanlığına ortak bir kanun teklifi sunmasın ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüsten korunma tedbirleri amacıyla evlerinde izole olan 65 yaş üstü vatandaşlara dağıtılan kolonya ve maskelerin paketleri üzerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzalı “Hediyedir” yazısı yer almaktadır. Milletin vergileriyle millete dağıtılan torbaların üzerinde Sayın Cumhurbaşkanının ismi ve “hediyedir” yazılması doğru değildir görüşünü taşıyoruz. Çünkü bu yardımlar şahsi bütçeden dağıtılan bir yardım değildir; üstelik torbaları dağıtan polis, zabıta ve jandarma ekiplerine dağıtım esnasında birtakım propagandaların yaptırılması kadim Türk devlet geleneğinde görülmemiştir.

Aziz milletimize seslenmek istiyorum: Bu torbaları alırken birilerinin size lütfettiği bir hediye gibi düşünüp yüzünüzü saklamayın, utanmayın, mahcup olmayın. Bu yardımlar, sizin vergilerinizle alınıp tekrar size dağıtılan yardımlardır, bizzat sizindir ve size sonuna kadar haktır, ananızın ak sütü gibi de helaldir.

Cumhurbaşkanlığının başlatmış olduğu “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m”  kampanyasında tüm devlet kurumlarının on milyonlarca lira bağışlarıyla şu ana kadar toplanan para 1 milyar 500 milyon lirayı buldu. Devletin coronavirüsle ekonomik mücadele kapsamında ayırdığı 100 milyarlık bütçeyi düşünürsek toplanan rakam bunun sadece yüzde 1’i. Oysa devletin Osmangazi Köprüsü ve Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu için ödeyeceği para yaklaşık 2 milyar 600 milyon lira bu dönemde. Rakamlar gerçeği ortaya koyuyor. Bu vesileyle, daha önce Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in yaptığı çağrıyı bir kez daha buradan tekrarlamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - “Milletin, elini taşın altına koyduğu bu zor zamanlarda devlet üzerinden milyarlarca lira para kazanan bu müteahhitlere 3 ay para ödenmesin.” biraz da bu arkadaşlar fedakârlık yapsın; hatta devlet, tam zamanıdır ki garantili yolları ve köprüleri kamulaştırsın, bu paralar da ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza destek için kullanılsın.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay’ın insanlık dışı bir hareketine şahit olduk. Noğay, bir Roman vatandaşımızın; hani, dün burada hep beraber haklarında hamaset yaptığımız, kendilerinin Türk devletine, Türk milletine bağlılıklarıyla ilgili güzel ifadeler kullandığımız bir Roman vatandaşımızın “Çocuklarım aç, nasıl evde kalayım? Ben şimdi, dilenmekten, çöpten yiyecek toplamaktan geliyorum.” dediği bir videoya “Geber!” diyerek yanıt vermiş ve bunu kendi Twitter hesabından paylaşmıştır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Görevden alındı.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim getirdi göreve?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Öncelikle, bu şahsın sergilediği bu tavrın insanlık dışı bir tavır olduğunu düşünüyorum. İkincisi, bu liyakatsizlere devlet kademelerinde görev verildiği zaman nasıl sonuçlar doğurduğunu bir kere daha gözler önüne sermiştir. Bu liyakatsizlerle çalışmaya devam ederseniz, bunlar sizi daha çok duvara toslatacaktır.

Gelen tepkiler sonrası Bakanlık açıklama yapmış: “Söz konusu şahıs görevden alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştır.” denilmiştir. Peki, ben de buradan şunu söylemek istiyorum: Bir devlet kurumunda görev yapan, hem de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi insanlarımıza yardım etmesi görevleri arasında bulunan Bakanlığa bağlı bir kurumda yönetici pozisyonundaki bir kişi, buraya nasıl gelmiştir? Kimlerin tavassutuyla gelmiştir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türkkan, tamamlayalım lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Böyle, liyakat sahibi olmayanların göreve getirilmesi sonucu, milletimiz böyle hakaretlere maruz kalmaktadır.

Ben şunu gördüm: Bu insanların ve benzerlerinin “Çocuklarım aç.” diyen bir anneye “Geber!” diyecek kadar vicdanları pas tutmuş. İnşallah, bundan sonra bu liyakatsiz kişilerle bu ülkeyi yönetmeye devam etmezsiniz.

Biraz evvel, bir milletvekili arkadaşımız, annesi ve babası da hekim olan bir arkadaşımız, sağlık çalışanlarına şiddetle alakalı bir kanun teklifinin Adalet ve Kalkınma Partisi ile MHP tarafından gündeme getirildiğini, Meclis Başkanlığına verildiğini bazı hamaset cümleleriyle ifade etti. Bunda samimiyseniz şunu da söyleyeceksiniz: On beş gün evvel biz, Meclis Başkanlığına bu teklifi verdik, görmezden geldiniz.

Bundan kırk beş gün evvel -evvelsi gün Ali Şeker konuştu- Meclise Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen o kanun teklifinin bir an önce gündeme alınmasıyla ilgili oylamada “hayır” diyerek bütün sağlık çalışanlarının bu şiddete karşı uğradıkları zulmün yanında yer aldınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türkkan, lütfen tamamlayalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Efendim, tamamlıyorum.

Şimdi, günah çıkarmaya çalıştığınız bu kanun teklifini de milletimiz değerlendirecektir.

Teşekkür ediyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, önce sataşmadan…

BAŞKAN – Zaten vereceğim, onu da ekleyelim.

Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Akçay’da.

Buyurun Sayın Akçay.

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, coronavirüs salgını nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, devlet kurumları, sağlık çalışanları ve vatandaşların salgınla mücadelede üzerine düşen vazifeleri layıkıyla ifa ettiğine, insanını yaşatma gayretinde olan devletin her türlü imkânı seferber ettiğine, iyileşen hasta sayısındaki artış, ikinci bilim kurulunun kurulması ile aşı çalışmalarının olumlu yönde seyrinin önemli gelişmeler olduğuna, diğer ülkelerin yardım taleplerine kayıtsız kalınmadığına, devlet millet el ele vererek coranavirüs salgınının atlatılacağına, 10 Nisan Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının 70’inci, 9 Nisan siyaset ve devlet adamı Turan Güneş’in vefatının 38’inci seneidevriyesine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün, sağlıkçılara yönelik şiddetin önlenmesi kapsamında Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte hazırlayıp imzaladığımız bu söz konusu kanun teklifi hakkında Genel Kurulu bilgilendirmiştim ve o bilgilendirme konuşmam esnasında da çok açıkça ifade ettim ki daha önceden Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerimiz tarafından verilen kanun teklifleri ve buna ilişkin ilgili Bakanlara yazılı soru önergelerimiz mevcut olduğu gibi, diğer partilerin de buna ilişkin kanun teklifleri, grup önerileri, yazılı soru önergeleri olmuştur. Bundan daha doğal bir şey de olmaz. Fakat dün AK PARTİ’yle birlikte verdiğimiz kanun teklifi eğer bu infaz yasasına girecek olursa zaten grupların uzlaşmasıyla söz konusu olacak bir durum. Dolayısıyla, bu “günah çıkarma” vesaire sözlerini şiddetle reddederiz. Sizin olduğu gibi, bizim de daha evvel verilmiş tekliflerimiz ve önerilerimiz var ve bunlar bir uzlaşma içerisinde çıkmasına yönelik gayretlerdir. Bunun da tabii karşılanmasını bekleriz, gelip de bunu eleştiri konusu yapmayı da bir çelişki olarak ifade ederiz.

Bu, corona virüsü salgını nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavisi süren hastalarımıza da acil şifalar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Devlet kurumlarımız, tüm sağlıkçılarımız ve aziz milletimiz salgınla mücadelede üzerine düşen vazifeleri layıkıyla ifa etmektedirler. “Salgın küresel, mücadele ulusal” düsturuyla Türkiye Cumhuriyeti, devletimiz, insanını yaşatma gayretiyle her türlü imkânını seferber etmiştir. Son bir hafta içerisinde iyileşen hasta sayısındaki artışlar da umut vericidir. İkinci bilim kurulunun kurulması ve aşı çalışmalarının olumlu yönde seyri önemli gelişmelerdir. Açıklanan yeni tedbirler sayesinde sosyal hareketliliğin sınırlandırılması, salgınla mücadelede kararlılığın göstergesidir. Tasada, kıvançta bir olmak, millet olmanın kayıtsız şartsız gereğidir. “Evde kal!” kuralı, tavsiye niteliğinde değil, meselenin hassasiyetine binaen oluşturulmuş kesin bir kuraldır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İspanya ve İtalya’ya yapılan yardımlardan sonra, Kuzey Makedonya, Karadağ, Sırbistan, Bosna Hersek ve Kosova’ya geçen gün itibariyle tıbbi yardımlar da ulaştırılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti cihanşümul bir devlettir ve diğer ülkelerden gelen yardım taleplerine kayıtsız kalmamıştır. Devlet, millet el ele vererek bu badireyi atlatacağımız günler yakındır.

Sayın Başkanım, 10 Nisan, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’mızın kahraman kumandanlarından, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının seneidevriyesidir. Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak büyük bir asker, Türk ahlak ve karakterinin seçkin ve faziletli bir simasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türk milletinin hürriyet ve istiklal mücadelesinde Atatürk’ün en yakınındaki çalışma arkadaşlarından birisi olarak millî ordunun yeniden tensip ve teşkilinde, sevk ve idaresinde, iç ve dış olayların karanlık günlerinde feragat ve başarıyla görev almıştır. Bu vesileyle Mareşal Fevzi Çakmak’ı ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, bugün, aynı zamanda hukukçu, siyaset ve devlet adamı Kocaeli eski Milletvekili Turan Güneş’in vefatının da seneidevriyesidir. Siyasete Demokrat Partide başlayıp 10’uncu, 15’inci ve 16’ncı Dönemlerde milletvekilliği yapmış olan merhum Turan Güneş, Bülent Ecevit hükûmetlerinde Dışişleri Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı vazifelerinde bulunmuştur. Turan Güneş’in Dışişleri Bakanlığı yaptığı 1974 yılı Türkiye için kritik bir dönüm noktası olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Kıbrıs Türklüğünün bekası için Barış Harekâtı gerçekleştirilmişti, 25 Temmuz 1974 tarihinde ise Kıbrıs’ta barışın tesis edilmesi amacıyla Cenevre görüşmeleri başladı. Merhum Turan Güneş, bu süreçte engin birikimiyle muteber ve çok önemli roller oynamıştır. Bu vesileyle kendisine Allah’tan rahmet ve siyaset yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi ve ondan evvel Demokrat Parti camiasına ve ailesine tekrar başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Grup Başkan Vekili Sayın Beştaş’ta.

Buyurun Sayın Beştaş.

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, yurttaşların giderek artan sorunlarına deva üretilemediğine, Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 yeni araç kiralamak için ihaleye çıkılabiliyorsa coronavirüs salgınının yarattığı maliyetin niçin halka ödetildiğini öğrenmek istediklerine, İstanbul ilindeki işçi mahallelerinde virüsün daha hızlı yayılması nedeniyle tedbir alınması, hayati olmayan üretimler dışındaki tüm üretimlerin durdurulması gerektiğine, servise çıkartılan market çalışanlarının mağduriyetine, “Çocuklarım aç.” diyen Roman kadına sosyal medya aracılığıyla verdiği cevap nedeniyle bir kamu görevlisinin işten çıkartılmasının sorunları çözmeyeğine, salgın süresince kadına yönelik erkek şiddetinin arttığına, sığınmaevlerindeki kadınların durumuyla ilgili hiçbir bilginin alınamadığına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, son derece zor koşullar altında çalışmak bir yana yurttaşların giderek artan sorunlarına deva da üretemiyoruz. İnsanlar asgari ücretten de az maaşlar açlıktan ölmemek uğruna, coronaya rağmen işlerine giderken devlet ekonomik yardımda bulunmuyor; halkın desteğine ihtiyaç duyduğunu ilan etmişti.

Şimdi yeni bir gelişme var, Cumhurbaşkanlığı tarafından 14 yeni araç kiralanması için ihale açıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının yayınladığı ihale ilanında 9 adet dizel binek araç, 3 adet dizel minibüs, 2 adet dizel ticari kamyonet kiralanması için 7 Mayısta bir ihale yapılacağı açıklandı. Üstelik bu araçların 2019 model olması gerektiği belirtildi ve kiralanacak araçlardan en az birinde karartılmış camlar, perde ve araç içi buzdolabı bulunması gerektiği de belirtildi, ihmal edilmedi. Şimdi, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Madem kasada para yok, coronanın yarattığı maliyeti halka ödetiyorsunuz, o zaman bu araçlar niye alınıyor? 14 tane üst sınıf ve son model araba alınacak bütçe var, o zaman niye halkın ihtiyaçları giderilmiyor ve bir de üstüne para toplanıyor?

Diğer bir mesele, İstanbul’daki işçi mahallelerinde virüsün daha hızlı yayılması meselesi. Çok acil tedbirler alınması gerektiğini önemle ifade etmek istiyoruz. Özellikle Bağcılar, Esenler, Bayrampaşa, Esenyurt semtlerinde, buralarda çalışanların kendilerini izole etmediğine, edemediğine dikkat çekiliyor. Bilim insanları da bu konuda çok sayıda açıklama yaptılar. Buralarda çok acil ve temel ihtiyaçlar üreten yerlerin dışında çalışanların sayılarının azaltılarak çalışılması gerektiğine dikkat çekiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bu dönem ne yazık ki ekonomik şiddet ve kitlesel kırım dönemi. Bu dönemde hayati olmayan üretimler dışında tüm üretimlerin durdurulması gerekiyor.

Coronavirüs herkesi aynı oranda etkilemiyor. Sağlık Bakanının açıkladığı haritada görüldüğü gibi, yoksul işçi sınıfının kümelendiği bölgeler olan Bağcılar, Esenler, Bayrampaşa ve Esenyurt’ta vakaların daha çok olması bunun en açık göstergesidir. Burada coronavirüsün daha fazla yayılmaması için bir an önce tedbirler alınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer bir mesele –Şok Marketleri isim olarak veriyorum, benzer marketler de zaten kendilerini biliyorlar- Şok Marketlerde çalışanların şartları oldukça vahim boyutlarda. Sadece bir resim getirdim, onlarca torba, sarı torbalarla evlere servis uygulaması dönemi başlatıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, burada altyapı olmadığı için 1 kişi 3-4 kişinin işini yapmak zorunda kalıyor ve zorla servise çıkarılıyor bu işçiler. Market çalışanlarını, motorsuz, araçsız market arabalarına onlarca yük yükleyerek ya da ellerinde, korunaksız koşullarda servise çıkarmak gerçekten büyük bir zulüm ve zalimliktir. Şok Market başta olmak üzere bu zulmü yapan tüm marketlerin, işçilerin insani koşullarını sağlaması gerekir. Bir market çalışanı aynı zamanda servise çıkamaz, çıkarılırsa bunun adı kölelik dersek abartılı olmaz. Bu konunun takipçisi olacağımızı ve bunu kabul etmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.

Yine, dün “Çocuklar aç." diyen Roman kadına “Geber!” diyen vatandaşın -ismini bile vermek istemiyorum- işten çıkarılması bu tip sorunları çözmez. Bunu kim işe aldı, liyakati nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Geçmişte de benzer olaylarda kamuoyu tepkisi üzerine “İşten aldık.” diyorlar ama işten alındıktan sonra kamuoyu tepkisi azalınca görülmez kılınıyor ve üç ay sonra tekrar işe alınıyor.

Son olarak, kadınlara yönelik şiddet meselesi çok hayati bir noktaya geldi, bunu da söyleyerek bitireceğim. Evet, salgın süresince erkek şiddeti arttı ve devlet kadınlara sosyal mesafeli. Özellikle, HSK’nin, 6284 sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının, yükümlülerini coronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği kararından sonra bu şiddetler arttı. Kadın örgütlerinin açıkladığına göre martta erkeklerin en az 29 kadını katlettiğini biliyoruz. Devlet, biraz önce de söyledim, kadınlara mesafesini koruyor ve ev içinde şiddete maruz kalan kadınlara hiçbir önlem alınmıyor ama yasayla şiddet uygulayan erkekler evlerine...

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Kadına yönelik şiddetle ilgili alınması gereken önlemlerin salgın bahanesiyle aksatılması bir yana, kadına yönelik şiddetin katlanarak arttığı dikkate alınarak ciddi tedbirlerin alınması gerekiyor. En fazla yoksullaşan ve şiddetin hedefinde olan kadınlardır çünkü en güvencesiz işlerde olan kadınlardır, bakım gibi ücretsiz işlerde en çok çalışan kadınlardır ve gündelik ev emekçisi oldukları için ücretsiz işten çıkarılanlar kadınlardır.

Yine, sığınmaevlerindeki kadınların durumuyla ilgili hiçbir bilgi alınamıyor. Sığınmaevleriyle ilgili şeffaf bilgi derhâl kamuoyuyla paylaşılmalıdır ve bu konuda hassasiyetimizin çok yüksek olduğunu, gerekli tedbirlerin bir an önce alınması gerektiğini önemle, tekrar tekrar hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Özel’de.

Buyurun Sayın Özel.

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 9 Nisan Dışişleri eski Bakanı Turan Güneş’in ölümünün 38’inci yıl dönümüne, muhalefet partilerinin coronavirüs salgınının yarattığı sorunların araştırılması amacıyla Meclis araştırması komisyonu kurulması taleplerinin reddedildiğine, Dünya Sağlık Örgütünün pandemiye ilişkin önerdiği tanı kodlarının kullanılmadığıyla ilgili şikâyetler geldiğine, Ekim 2019’da Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderilmesi gereken Türkiye Varlık Fonu denetim raporlarının yollanmadığına ve Covid-19 sebebiyle Güvenlik ve İstihbarat Komisyonunun bu seneki toplantılarını yapmayacak olmasının doğru bir yaklaşım olmadığına, sahra hastaneleri yapılmak istenmesine, Dünya Romanlar Günü’nde “Ben çöpten yiyecek toplamaktan geliyorum.” diyen Roman kadına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay’ın sosyal medya aracılığıyla verdiği cevabın liyakate bakılmaksızın yapılan atamaların sonucu olduğuna ve sistemin sorgulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bugün 10, 15, 16’ncı Dönem Kocaeli Milletvekilimiz, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasındaki Dışişleri Bakanımız Turan Güneş’in ölüm yıl dönümü. Kendisini bu vesileyle anıyor, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaki hizmetleri başta olmak üzere ülkemize yaptığı tüm katkılardan dolayı kendisine duyduğumuz minnet duygularını bir kez daha ifade ediyor, çok değerli ailesini de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak buradan saygıyla selamlıyoruz. Ayrıca Turan Güneş’in ölümünü anarak partimize de bu konudaki iyi dileklerini ileten Sayın Grup Başkan Vekiline de teşekkür ediyoruz.

Sayın Başkan, Meclis birkaç kez, tüm muhalefet partilerinin ayrı ayrı verdiği coronavirüs sorunlarıyla ilgili bir araştırma komisyonu kurulması talebini reddetti. Bu mesele ulusal bir mücadele, hatta evrensel bir mücadele. Bu konuda da tüm siyasi partilerden uzman milletvekillerinin görev yapması son derece önemli. Bugünlerde Dünya Sağlık Örgütünün pandemiye ilişkin önerdiği tanı kodlarının kullanılmadığıyla ilgili tüm illerden, özellikle hekim arkadaşlardan şikâyetler geliyordu. Türk Tabipleri Birliği bunu raporlaştırdı. Bu raporun tüm partiler tarafından bir araya gelinip tartışılması ve böyle bir sorun varsa buna ciddi şekilde müdahale ediliyor olması son derece önemli. PCR testi pozitif çıkmaksızın ya da test yapılıp sonucu gelene kadar vefat edenlerin dahi testin sonucunun ne olduğuna bakılmaksızın bulaşıcı hastalık diye defne yollandığını biliyoruz ve bu konuda şöyle bir gerçek var, hekim arkadaşlar diyor ki: “Örneğin, kızamık tanısı için kapıdan girince gözünün altındaki haresinden biz kızamığı tanırız, o çok spesifik döküntüden.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Covid-19 öyle bir hâle geldi ki neredeyse hiç duymadığınız bir öksürük biçimi, eşlik eden yüksek ateş ve bilgisayarlı tomografideki spesifik görüntü teste gerek dahi olmadan tanı koymayı gerektirirken, testlerin de yüzde 70 oranında sonuç verdiği, birçok kez Sağlık Bakanının dediği gibi negatif, pozitif, negatif sonuçlar verdiği göz önüne alındığında burada sorunlar var. Şimdi, bu konuda polemik falan yapmadan şunu söyleyelim: İstanbul’da, vakaların çıktığı günden 31 Marta kadar 300 tane Covid-19 olmayan bulaşıcı hastalık tanısıyla defnedilmiş kişi var, 300. Normal Covid’in sayısının çok daha üzerinde. Şimdi, bu şu demek: İstanbul’da bir veba salgını var, bir tifo salgını var da biz mi bilmiyoruz? Varsa onunla da mücadele edelim. Yoksa buradaki rakamlar ile ilan edilen rakamlar arasındaki farklılık endişeleri haklı çıkarıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İzmir’de bulaşıcı hastalık tanısıyla o günden 31 Marta kadar gömülen 60 vaka var oysa geçen sene mart ayında böyle bir vaka yok. Geçen sene mart ayında İstanbul’da 2 ya da 3 bulaşıcı hastalık defni varken Covid olmayan 300 küsur bulaşıcı hastalık defni var. Bunlar çok önemli iddialar, çok önemli kanıtlar. Şu Covid komisyonu kurulmalı, bu meseleyi Meclis ciddiyetle ele almalıdır, yoksa vatandaşın itirazları, şüpheleri gitgide yükselmektedir.

Sayın Başkan, Varlık Fonu, Ekim 2019’da Plan ve Bütçe Komisyonuna yollaması gereken denetleme raporunu yollamadı; başvurduk, ciddi bir cevap da alamadık. Sayın Sadi Bilgiç, yönettiği oturumda, eski bir Plan Bütçe Başkanı olarak da hak verdi, hâlen daha bugüne kadar yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama şimdi, önümüzdeki hafta görüşülmesi beklenen bir torba yasanın içinde bu sefer de Varlık Fonu’na birçok muafiyet getirildiği görülüyor ve denetim raporunun gelmemesi de şüpheleri artırıyor.

Bunun yanında, bir de bakıyorsunuz, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Covid yüzünden bu seneki toplantısını yapmayacakmış. Zaten büyük bir gizlilikle, yapısı gereği doğal bir izolasyonla toplanan Meclisin üye sayısı en az Komisyonunun toplantıya çağırılmamasına tatmin edici bir yanıt bekliyoruz. Ne demek, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu varıp da böyle bir gerekçeyle -hem de uluslararası anlaşmayı 270 kişi burada oyluyoruz, sonra Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu, Meclisin en küçük komisyonu doğal izolasyonla çalışıyor, tam bir gizlilikle ama- bu sene gelmeyecekmiş, hesap vermeyecekmiş? Bunlar doğru yaklaşımlar değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Çok doğru yaklaşımlar.

BAŞKAN – Lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, elimizde, bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkında kanun taslağı var. Bu, rejime kasteden Anayasa değişikliğinin iflasının açık kanıtı ve aynı zamanda itirafı. Bakanlıklar, toplumda, bu yasa çıktığında etkilenecek şirketlere, bazı birliklere, bazı bankalara bunu yollayıp görüş soruyor. Siz bu milletten kıl payı farkla şöyle diyerek aldınız: “Kuvvetler ayrılığı kesinleşecek, yürütme ile yasama tamamen ayrılacak, bakanlar artık kanun teklifi vermeyecek.” Adamlar taslağa görüş soruyor. Haftaya da düştükleri durumdan üzüntü duyacağım bazı milletvekili arkadaşlar, aha da bu taslağın altına imza atıp “Bunu ben yazdım, ben verdim.” diyecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kanun teklifi vermenin, sarayda yazılmış bir metnin alınıp da Kanunlar ve Kararlara verilmek olmadığını… O vermek, o vermek değildir, kimse motokurye, sarayın ulaştırma elemanı değildir. Milletvekillerinin aklı vardır, vicdanı vardır. Eğer sistemin çöktüğünü görüyorsanız, gelirsiniz burada o rejimi, rejime kasteden Anayasa değişikliğinin o yanlış maddelerini hep beraber geri alırız. Bakanlık görüş sorsun mu? Sorsun ama böyle bir tek adam rejimi inşa edip de sonra iktidar partisi milletvekillerine takiyeyle, muvazaayla imzalar attırılmasın, bu doğru bir yaklaşım değil.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Özel, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sahra hastanesi kurulsun, Atatürk Havalimanı hastaneye çevrilsin meselesi otuz gün önce sosyal medyada konuşuluyordu, duruldu duruldu, şimdi “Kırk beş günde 2 tane hastane yapılacak.”deniliyor. Bakın bilgiye: Rönesans Holding 10 Mart tarihinden itibaren tüm paydaşlarına “İş makinesi parkında kaç dozerin var, kaç vincin var, bana kaç işçi verirsin?” “Büyük, çok büyük bir işe giriyoruz, çok hızlı bir iş yapacağız.” diyor. Hastane ve lojman inşaatı yapacağını söylüyor. Sayın Bakan, “Öğrendik ki yap-işlet-devretle olmaz bu işler. Bundan sonraki hastaneleri, şehir hastanelerini biz yapacağız, bunu da devlet yapacak.” diyor. Bir eksiklik yok mu? Şimdi, Rönesans Holdingin, bunu yapacağını yirmi beş gündür bilen Rönesans Holdingin ihalesini ne zaman yaptınız arkadaşlar? Rönesans Holding ne? Sarayın müteahhiti ama o standart, her işi verdiği müteahhit diye değil sarayı da yapan müteahhit.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Ne var bunda, ne var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiçbir şey yok, hiçbir şey yok!

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Rönesans Holding bundan bir ay  önce, biz bilmeden hastane yapacağını biliyor, hazırlık yapıyor, ihale mihale yok ortada. Nasıl olacak? Ya, yarın gelirsiniz, ihalesiz bu işi yapalım diye kanun getirirsiniz, hak veririz de siz niye önceden bütün sektörü…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) ­­– Mecliste basın toplantısı yap, anlat. Burada bu kadar konuşulur mu ya?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nasıl…

BAŞKAN – Peki Sayın Özel… Sayın Özel, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bunu kayda geçiriyoruz, tutanağa, Rönesans Holding inşaata başlayınca gelir sorarız.

Ayrıca, Nail Noğay, biraz önce ifade edildi. Bu mesele, Dünya Romanlar Günü’nde Romanlara İstanbul Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcısının attığı “tweet”.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel, lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Ben çöpten yiyecek toplamaktan geliyorum.” diyene “Geber!” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Son cümleniz için söz vereyim, lütfen tamamlayalım.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam Başkanım, nasıl yapalım yani?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – İki saat mi sürecek ya?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bu usul hakikaten sıkıntılı bir usul ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, son sözüm şu: Bu kişi böyle bir “tweet” atmış, bu kişinin bu “tweet”i atmasındaki sorgulanacak mesele, liyakat meselesi. Bu konuda en duyarlı olması gereken, çözüm üretmesi gereken, toplumun en dezavantajlı kesimleri için çalışması gereken İstanbul’daki İl Müdür Yardımcılığına böyle bir zihniyet atanıyorsa sizin sadakat-liyakat dengesini bozmanızdan kaynaklanan, sadece partili diye hiç liyakatine bakmadan yaptığınız atamaların sonucu bu. Yoksa, herkesin atadığı hata yapabilir, görevden alınır ama bu göreve bu kişi getirilmişse sistemi sorgulamanız lazım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Zengin’de.

Sayın Zengin, sizin de söz hakkınız aynı şekilde geçerli.

Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani, herhâlde, eş değerdir diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Elbette.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Fakat ben biraz daha müsamahalı olacağım, arkadaşlarımın hukukunu ezmek istemiyorum.

BAŞKAN – Ben de sizin hukukunuzu korumak için kararlıyım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Teşekkür ederim, çok sağ olunuz.

BAŞKAN - Buyurun.

34.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 9 Nisan devlet adamı Turan Güneş’i ölümünün 38’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, “Açız.” diyen Roman vatandaşa “Geber.” yanıtının verilmesinin hangi aklın ürünü olduğunu anlayamadığına ve bu yanıtı veren Nail Noğay hakkında hukuken ne yapılabilecekse sonuna kadar yapılacağına, konunun takipçisi olacaklarına, Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Eczacıları Birliğinin yaptığı ortak çalışma sonucunda eczanelerden ücretsiz maske temin edebileceğine, Ankara Milletvekili Murat Emir’in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve Sağlık Bakanlığının sadece testlere bakarak değil bulgulara da bakarak netice ortaya koyduğuna ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben de ilk önce, elbette, Turan Güneş’i rahmetle yâd etmek istiyorum. Çünkü şunu görüyorum: Aslında “devlet adamlığı” dediğimiz şey, faklı yollarla, farklı yöntemlerle aynı hedefe bakabilmek ve özellikle, yaptığınız işlerin izi sizden daha sonra, ömrünüzü tamamladıktan sonra ortaya çıkıyor. Bu manada, kendisini rahmetle yâd ediyorum ve bu işlerin zor olduğunu bir kez daha görüyorum. Yani kolay bir şey değil; idealleriniz için, hedefleriniz için uğraşmak kolay değil. (CHP sıralarından gürültüler)

Şimdi, açık söyleyeyim, iyi bir şey söyleyince de laf işitmek tuhaf geliyor yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Size bir şey diyen yok Başkan, yanlış anladınız, kendi aralarında konuşuyorlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, demek ki, herhâlde, dün olduğu gibi oluyor.

Şimdi, önce, Nail Noğay’dan bahsetmek istiyorum. Normalde ismini söylemek istemem. Utanç verici bir şey, bir insana böyle “Geber!” demek, yazmak hangi aklın ürünü hakikaten ben de inanamıyorum yani.

Şimdi, sordum, baktım ne zaman işe girmiş bu Nail Noğay? 19/8/1988 yılında işine başlamış. Soruyor arkadaşlar ya “Kim almış işe?” 88’e bakılsın, kim almış işe. Tabii bu bizim sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. Otuz iki yıllık memur, maalesef bu kadar sene devlette çalışıp devlet olmanın ruhuna dair hiçbir şey öğrenememiş. Bir kelime insanı bitiriyor, acıyorsunuz gerçekten. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

Değerli arkadaşlarım, iyi bir şey söylüyorum. Ortak bir noktadayız, itirazınızı gerektiren bir durum yok.

BAŞKAN – Arkadaşlar dinleyelim lütfen, bir açıklamada bulunuyor Sayın Zengin.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – “Kim almış?” diyorsunuz, cevap veriyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben şunu söylüyorum: Kim almış? 88’de alan kim? Yapan kim? (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Herkes yapabilir.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir dinleyelim.

Buyurun, devam edin siz Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söz kesildiği için…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir sessiz olalım, Sayın Zengin’i dinleyelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, şunu söylemek istiyorum: Biraz evvel ifade ettiğim gibi, herhâlde yanlışlarda ortaklaşabiliriz.

Şimdi, hayatın içerisinde hiç suçu olmayan bir alan yok. Ben daha evvel geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında da söyledim, bizim içimizde de bir hata yapan insan varsa, insanların hatasını o parti, bu parti, bu bakanlık diye ayırmıyoruz. Yanlış yapan kimse, bizim bakanlığımız bünyesinde, bizim bakanımız da atamışsa, kim yaparsa yapsın yanlış yanlıştır; biz bunun sonuna kadar takipçisiyiz. Nail Bey hakkında hukuken yapılabilecek ne varsa sonuna kadar yapacağız ve mümkünse de memuriyetten atılmasıyla alakalı bütün bir gayret sarf edeceğiz. Bunu hep beraber takip etmemiz lazım, bunu kabul etmemiz mümkün değil. İster Roman vatandaşı… Onu da biraz tuhaf buluyorum yani “Roman vatandaşımıza bunu dedi.” Bu bile ayrımcı bir ifadedir. Önemli olan bir insana, ihtiyaç sahibi olan bir insana, bir kadına, bir vatandaşımıza bunu söyleyen insana biz hayat hakkı tanıyamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayat hakkından kastettiğim şey, bu alandaki varlığını kastediyorum, memuriyet alanındaki varlığını kastediyorum. Bunu sonuna kadar takip edeceğiz ve görüyorum ki müşterek bir sorumluluk var. Herhâlde bu lafı söyleyen adam, o noktaya gelene kadar buna benzer bir ton iş yapmıştır çünkü insanların iş yapma şekli, bir işi nasıl yaparsa bütün işlerini aynı şekilde yapar, bir fark yoktur, yemeğini yemesinden oturmasına, iş yapmasına hepsi aynıdır.

İyi bir haber -ifade etmediler ama  Özgür Özel Bey’in de bundan memnun olduğunu zannediyorum- Sağlık Bakanlığımız ve Türkiye Eczacılar Birliği ortak bir çalışma yaptı, artık  insanlarımız eczanelerden ücretsiz maske temin edebilecekler. Daha önce ücretsiz temini ilan edildi; bu, posta yoluyla yapılacaktı fakat ulaşmada zorluk olabilir düşüncesiyle Eczacılar  Birliğinin bir araya gelmesi… Çünkü eczacılarımız bu konuda çok önemli bir görev ifa ediyorlar, onlara da bir kez daha teşekkür ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu manada, eczanelerden temin edilmesinin fevkalade anlamlı, iyi bir çalışma olduğunu düşünüyorum, her 2 kuruma da ayrıca teşekkür ediyorum.

Bir diğer söyleyeceğim şey: Bir suç ithamıyla karşı karşıyayız, bizlerle ilgili olarak, Sağlık Bakanlığımızla ilgili olarak bir suç uyduruluyor, deniyor ki: “Sahte rakamlarla, ölçülmeyen rakamlarla, sahte testlerle farklı bir tablo inşa ediliyor.” yani bir suç isnadı var, suç uyduruluyor. Sağlık gibi bir konuda, yolun başında -bakıyorum- çok güzel uzlaşmıştık yani Sağlık Bakanlığımız bir Bilim Kurulu oluşturdu, bu Bilim Kurulu neticesinde kararlar deklare edildi, kamuoyuna yapılması gerekenler söylendi. Her akşam, televizyonda Bilim Kurulu üyelerinin kanaatlerini görüyoruz, hatta zaman zaman birbirinden farklı kanaatlerini görüyoruz -ki bilim böyle bir şeydir, birbirini teyit eden değil, farklı fikirlerin yarıştığı bir mecradır, böyle olması lazım zaten- Sağlık Bakanımız da gün gün, yaklaşan tehlikeyi, ne olduğunu, nasıl olduğunu, hepsini anlattı, hepsini.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, fırsat olmadı, ben Mezarlıklar Müdürlüğünden çıkarttıracağım, İstanbul’da bu olaydan evvel bir günde kaç kişi vefat ediyor. Dün, daha burada, bakın, Grup Başkan Vekili Sayın Meral Hanım sorduğu için Samsun’da bir hapishanedeki definle alakalı konuştuk. Aslında testi negatif çıktığı hâlde, hayatını kaybeden vatandaşımızın muayenede bulguları coronaya yakın olduğu için, testi negatif olmasına rağmen böyle tanımlandığını ve defin işlemlerinin buna göre yapıldığını konuştuk. Demek ki Sağlık Bakanlığı, cezaevinde olan insanlarımız da dâhil olmak üzere, sadece teste bakarak değil, bulgularına bakarak, bir karar vererek netice ortaya koyuyor. Bu, şakaya gelen bir şey değil. Bu süreci bizim Bakanlığımız, Sayın Cumhurbaşkanımız yönetiyor. Buradan ortaya çıkacak olan bir maliyet… Biz bunları hesap eden insanlarız, akıllı insanlar bugün yaptıklarının gelecekteki maliyetini de tahmin ederler. Şu an sağlıktan başka bir gündemimiz yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – En önemli meselemiz, milletimizin sağlığı. Öyle olduğu için her şey, hepimizin önünde cereyan ediyor. Kaç kişi hasta, kaç kişi muhtemel hasta olma durumunda, bunlardan bahsediliyor.

Şimdi, devamında şunu söyleyeceğim: Yani arkadaşlarımız takdir etmeyebilir ama bu işler takdir için de yapılmıyor zaten, milletimizin takdiri için yapılıyor. Dünyada, Türkiye’de yapılanlar takdir ediliyor. Türkiye’nin ortaya koyduğu çalışmalar, testlerle alakalı hızlı yaklaşımları -dün bahsettik- kininle alakalı ilaçların önceden toparlanması, yoğun bakım ünitelerinin fazlalığı… Bütün bunlar dünyada yapılan programlarda anlatılıyor, takdir ediliyor. Böyle bakıldığı zaman ve sağlık camiasında çalışan bütün hekimlerimize bakıyorum ekranlarda, insan gurur duyuyor, ne kadar önemli bilim adamlarımız var. Tabii onlar görünmez kahramanlar, böyle zor zamanlarda onları görme imkânımız oldu oysaki onlar her an, her daim çalışmaya devam ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Son cümle.

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ve Türkiye’nin hem Türkiye’de hem yurt dışında bu kadar başarılı, alanında bu kadar yol almış dünya çapında isimlerin, Türkiye’nin geleceğine dair fikir ortaya koyması, dürüstçe Türkiye’nin iyi olduğunu, hangi konularının daha güçlü, hangi yanlarının daha zayıf, bunları da dürüst bir şekilde anlattıkları bir resmi “sahtelik” olarak anlatmayı Allah’a havale ediyorum, öyle söyleyeyim, eğer bir anlamı varsa Allah’a havale ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili benim ifade etmediğim düşünceleri bana atfetti, dolayısıyla 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Lütfen Sayın Emir, buyurun, siz konuşmanızı yaptınız, Sayın Grup Başkan Vekili bir cevap verdi, işlemleri sürdürelim.

Ben, önce bir açıklama yapması için Sayın Altınok’a söz vereceğim. Bir açıklama yapılmıştı, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Başkanı olarak ona bir cevap vereceklerdi.

Buyurun.

MURAT EMİR (Ankara) – Ama Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emir, oturun bir dakika, açıklama yaptıracağım yerinizden, bir saniye.

Buyurun Sayın Altınok.

35.- Erzurum Milletvekili  Selami Altınok’un, kanun tekliflerinin görüşülmek üzere Güvenlik ve İstihbarat Komisyonuna gelmediğine, üç ay içerisinde denetim işlemlerini yapabilme imkânlarının olduğuna ilişkin açıklaması

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grup Başkan Vekili arkadaşımızın ifadeleri üzerine bir açıklama yapma ihtiyacı duyuyorum.

Bizim Güvenlik ve İstihbarat Komisyonumuzun çalışmalarının ben 3’üncü döneminde, şu anda 3’üncü senesinde Başkanlığını yürütüyorum. İlk yıl 2018’de genel seçimlerden dolayı yine ekim-aralık arasında yaptık denetim çalışmalarımızı. Geçen sene yerel yönetim seçimlerinden dolayı yine ekim-aralık arasında yaptık çalışmalarımızı.

Bizimki denetim komisyonu, kanun teklifleri gelmiyor. Biz denetim komisyonu olarak Millî İstihbarat Teşkilatını, Emniyet teşkilatını, Jandarma teşkilatını ve MASAK’ı denetliyoruz. Üç aylık bir zamanımız var, o üç ay içerisinde bu denetim işlemlerimizi yapabilme imkânımız var. Onun için, bir acelemiz olmadığı için ve bu sıkıntılı süreçte arkadaşlarımızı bir problemle karşılaştırmama adına ekim ve aralık ayında yapmayı uygun gördük. Bunun dışında herhangi bir sıkıntı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkürler.

Sayın Emir, siz de yerinizden bir dakika süreyle… Herhangi bir tartışma olmasını da istemiyorum. Siz açıklama yaptınız, Sayın Zengin de bir açıklama yaptı. Bir toparlayarak bitirin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben Sayın Milletvekilimize karşı bir açıklama yapmadım. Zaten Öznur Hanım konuşacak, konuşmacımız kendisine cevap verecek. Ben Özgür Özel Bey’e cevap vermiş oldum.

BAŞKAN – Yalnız, konuşmayı yapan arkadaşımız Sayın Emir olduğu için ben…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben genel olarak söylüyorum. Yani ihtiyaç duysam ismini de ifade ederdim. Kendisinin adını anmadım, zikretmedim; bir cevap hakkı doğmadığını düşünüyorum şahsen.

BAŞKAN – Sayın Emir, siz de artık bu cevap karşısında… Sizi kastetmediğini ifade ediyor Sayın Zengin.

MURAT EMİR (Ankara) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Sayın Emir, lütfen…

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, ismimi vermedi elbette ama benim ifade ettiğim görüşleri…

BAŞKAN – Peki, kısaca, bir cümleyle toparlayın lütfen. Bu tartışma uzamasın.

36.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MURAT EMİR (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz burada bunu söylerken yeni bir suç ihdas etmiyoruz, kimseyi de suçlamıyoruz ama Dünya Sağlık Örgütünün ve bizim de öteden beri söylediğimiz şu: Testleri yanlışlıkla negatif gelmiş veya sadece klinik bulgularla tedavi edilirken kaybedilmiş vatandaşlarımızın Covid’e bağlı “ex” kaydedilmediğini, dolayısıyla bu rakamlara güvenerek bizim rahat edemeyeceğimizi, çok daha ciddi, çok daha ivedi önlemler almamız gerektiğini söylüyoruz. Elbette ki bu ölümlerden kimse suçlu değildir, herkes elinden geleni yapıyor ama buradaki rakamları bizim, tüm Türkiye’nin, herkesin bilmesi son derece değerli çünkü burada bir rahatlama söz konusu.

Bakın, biz maskenin dağıtımının olamadığını, PTT’nin bu işi yapamadığını, sistemin çöktüğünü söyledik, itiraz ettiler ama kendileri ifade ediyorlar: “Bu işi artık eczaneler yapacak.” Dolayısıyla burada konuşarak ortak aklı bulmamız lazım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, çok teşekkür ederim, sağ olun.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Coronanın müsebbibi Dünya Sağlık Örgütüdür, Dünya Sağlık Örgütü.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bitirebilir miyiz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sadece tutanağa geçmesi gerekiyor.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Bu salgının bir müsebbibi varsa Dünya Sağlık Örgütüdür.

BAŞKAN – Bir saniye…

Değerli arkadaşlarım, niçin laflar atılıyor? Yani bakın, sağlıklı bir tartışma ortamını yürütüyoruz. Yani ben arkadaşlarımızın konuyu algılamaları açısından, örneğin Sayın Altınok’a söz veriyorum bir açıklama yapsın diye, Sayın Grup Başkan Vekillerimiz açıklıyorlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bitirebilir miyiz Sayın Başkanım. Bitirelim artık, konuya başlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Özlem Hanım, büyük bir haksızlık yaptınız.

BAŞKAN - Artık bunları, tartışmaları makul bir seviyede bitirelim, ben de arzu ediyorum. Konular hassas olunca hepimiz birbirimizi dikkatlice dinlemek durumundayız, tahammül etmek durumundayız.

BAŞKAN - Sayın Özel, kayıtlara geçmesi açısından, buyurun, bir cümleyle…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aslında şöyle bir şeyin kayda geçmesi zaruri oldu: Özlem Hanım Sayın Murat Emir’in söz talebine itirazında “Ben Murat Bey’i kastetmedim, ben Özgür Özel’in söylediklerine cevap verdim.” deyince… Şöyle bir şey söylüyor konuşmasında, çok net: “Sahte testler yapıldığını söyleyerek…” diyor. Benim öyle bir beyanım yok ki, hiç böyle bir beyanım yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tamam, tamam, yeter.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - “Bilerek negatif çıktığını iddia ederek…” Bunları sosyal medyadan duymuş olabilirsiniz. Benim böyle bir sözüm yok ve beni bununla itham edemez; onu kayda geçirmek için söz aldım.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçmiştir.

Teşekkür ederim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben devamlılık içinde algılıyorum Sayın Başkanım, devamlılık içinde algılıyorum. Her gün bunları bin defa söylüyorlar zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, ben söylüyor muyum Özlem Hanım, yapmayın böyle.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20 milletvekili tarafından, ülkede sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 14/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2116) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Nisan 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

9/4/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 9/4/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20 milletvekili tarafından ülkemizde sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 14/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 9/4/2020 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

(CHP Ankara Milletvekili Murat Emir ile AK PARTİ İstanbul Milletvekili Abdullah Güler arasında karşılıklı laf atmalar)

MURAT EMİR (Ankara) – Ben Özlem Hanım’a gidip bir şey anlatıyor muyum? Sen kimsin ya! Sen kimsin buraya geliyorsun, çık dışarı ya!

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın Güler…

MURAT EMİR (Ankara) – Yerine git sen!

BAŞKAN – Sayın Emir…

MURAT EMİR (Ankara) – Sen kimsin bunu getiriyorsun ya!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Terbiyeli olacaksın!

MURAT EMİR (Ankara) – Sen terbiyesizsin, ahlaksız! Git oraya otur!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ben Grup Başkan Vekiliyle konuşuyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım…

MURAT EMİR (Ankara) – Git oraya otur!

BAŞKAN - Sayın Emir…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Grup Başkan Vekiliyle konuşuyorum. Sen kimsin ya!

BAŞKAN - Sayın Güler…

MURAT EMİR (Ankara) – Sen kimsin benim tutanağımı buraya getiriyorsun!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Terbiyesizsin!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.36

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, soğukkanlılığın korunması gereken günlerden geçildiğine ve Genel Kurul Salonu’nda sosyal mesafeye uyulması konusunda  hassasiyet gösterilmesi gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, birleşimi açarken ifade ettim ama üzülerek de görüyorum ki sosyal mesafe konusunda Meclisimizde problemler yaşanıyor. Bu, hoş bir şey değil; görüntü olarak hoş değil, milletvekilleri olarak, topluma örnek olacak kişiler olarak bizler için hoş bir şey değil.

Medeni bir tartışmanın sürmesi mümkündür. Değerli arkadaşlarım, kimsenin kimseye yaklaşarak görünmeyen bir düşmanı bulaştırma riskiyle karşı karşıya bırakma hakkı yoktur. Değerli arkadaşlarım, bu konuda dikkatli olacağız yani bunlara en başında bizler uyacağız. Burada dün de yaşanan kimi tartışmaların medyada “Milletvekilleri sosyal mesafeye uymadılar.” diye lanse edilmesi bence hepimizi üzmeli.

Şimdi yapılması gereken, sosyal mesafe konusundaki önceliğimizi ve görevimizi eksiksiz yerine getirerek bu salgınla baş etmede Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda alınan kararlara eksiksiz uymaktır. Bu anlayışı hepinizden bekliyorum. Soğukkanlılığımızı korumamız gereken günlerden geçiyoruz. Elbette sabırlı olacağız, elbette yoğun bir süreç bu süreç ama soğukkanlılığımızı koruyarak, sükûnetimizi koruyarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 20 milletvekili tarafından, ülkede sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 14/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2116) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 9 Nisan 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde kalmıştık.

İYİ PARTİ grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Altıntaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Covid-19 dolayısıyla hasta olan vatandaşlarımıza acil şifalar, vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarının başı sağ olsun.

Ülkemizin gündemini tamamen ele geçiren corona virüsüyle tekrar anladık ki sağlık çalışanlarımız, bilim insanlarımız bizler için çok kıymetliler. Bu vakalardan çıkarmamız gereken ders de sanıyorum ki budur. İhtiyaç duymadığımız zamanlarda sağlık için, bilim için, teknoloji için yatırım yapmalıyız. “Bizim başımıza gelmez.” diye düşünmemeliyiz. Umut ediyoruz ki hayatlarımız en kısa zamanda eski hâline dönecek, başımızdan bu bela da gidecektir. İşte o zaman, rehavete kapılmadan, sağlık çalışanlarına ve sağlık sektörüne hak ettikleri değeri vermeliyiz.

Covid-19’a onlar kadar yakın olmasak da birçoğumuzun dışarı çıkarken bile endişe ettiği bir ortamda sağlık çalışanları, hastalıkla direkt temas hâlindeler. Bu, büyük bir fedakarlık, büyük bir özveridir. Hatta bu insanlar bazen ailelerinden kendilerini izole etmekte, çocuklarından, anne ve babalarından uzak durmaktalar fakat gelin görün ki bunca fedakârlığın karşılığında hâlâ sağlık personeline saldıran eşkıyalar var. Daha birkaç gün önce, bir ihbar üzerine hastayı almaya giden sağlık çalışanlarına çirkin bir saldırı oldu. Sağlık çalışanlarına saldırılar her zaman gündemdeydi fakat alınan önlemler yeterince caydırıcı olmadığı için önüne geçilemedi. Hatırlatayım ki 17 Nisan 2012’de Doktor Ersin Arslan katledilmeden önce, 14 Martta Meclise verilen bir önerge AK PARTİ tarafından reddedilmişti. Cinayetten sonra bir araştırma önergesini kendileri vererek komisyon kurmuşlardı ama bu da göstermelikten öteye gidememiştir. Umarız ki iktidar artık samimi davranır ve sağlıkta şiddet konusunu bu Meclis en kısa zamanda çözer.

Türk Tabipleri Birliğinin anketine göre, sağlık çalışanlarının yüzde 31’inin en az 1 kronik rahatsızlığı var, yüzde 4’ü 65 yaş üzeri ve yüzde 1’i ise hamile. Gece gündüz hastalıkla yüz yüze çalışan bu insanlar gece eve de çekinerek giriyorlar; hatta, bazı densiz apartman yöneticileri onları mümkünse binalara sokmamaya çalışıyor. Fiziksel yorgunluğun üstüne bu duygusal ve psikolojik baskılara maruz kalıyorlar. Bu manada, onlara kapılarını açan otellere ve belediyelere de teşekkür etmek lazım ama bu tür destekleri devlet olarak organize bir şekilde yapmanın yollarını aramalıyız; onları yalnız, çabalarını da karşılıksız bırakmamalıyız. Sağlık çalışanları şu anda virüs savaşında en önde çarpışan askerlerimiz, onlar için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Partimizin, coronaya yakalanarak vefat eden sağlık kahramanlarımıza şehit statüsü verilmesi önerisini de görüşmeliyiz.

Dün, AK PARTİ Grup Başkan Vekilimiz Özlem Hanım, bir doktor annesi olduğunu ve sağlık çalışanlarının sorunlarına uzak olmadığını, kendileriyle doğal empati kurduğunu belirtti. Bu, çok güzel. Bu anlayışa hepimiz sahip olmalıyız, burada parti farkı gözetmemeliyiz. CHP’den, MHP’den birçok vekilimizin bu hususları dile getirdiğine şahidiz ancak empati kurmak sadece sözde kalmamalı, bu hususları iyice etüt edip neler yapabileceğimizi konuşmalı ve tartışmalıyız. Örneğin, içinde bulunduğumuz sağlık savaşının en önde gelen birliklerinden olan tıp fakültesi intern yani son sınıf öğrencilerine 2012 yılından itibaren asgari ücret düzeyinde verilen ücretler 2016 yılında yarıya düşürülmüş, bu ücretten yemek paraları düşüldükten sonra ayda 500 lira ellerinde kalıyor. Hâlbuki bu arkadaşlar, gece gündüz demeden, meslek heyecanıyla bu görevlerini canla başla yapıyorlar. Belki bir kısmının maddi imkânları da kısıtlı olabilir. Tabii ki görevlerini para için de yapmıyorlar ama onların bu fedakârlığını, en azından, asgari ücretten az olmamak üzere makul bir düzeye yükseltmeyi derhâl düşünelim; bu arkadaşlara destek olduğumuzu, çalışmalarını takdir ettiğimizi gösterelim.

Bu süreçte özel hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarına da kamu çalışanlarına verilen hakları tanımalıyız. Ancak bu şekilde onlara da çalışmalarının karşılığını vermiş oluruz. Corona nedeniyle hastanelerdeki hasta sayısının düşmesi bir kısım özel hastaneleri maddi sıkıntı içine soktu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Kamu bankalarınca firmalara yapılan kredi desteklerinden ve yapılandırmalardan bu hastanelerin de yararlandırılmasını düşünmeliyiz.

Tüm bu konuların araştırılarak en iyi çözümlere ulaşılması için araştırma önergemize destek vermenizi bekler, saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekilimiz Sayın Habip Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

Süremiz üç dakika Sayın Eksik.

HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ’nin, sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunları üzerinde verdiği önerge üzerine söz almış bulunmaktayım.

AKP’nin on sekiz yıllık iktidarı döneminde uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı, maalesef, sağlığı piyasacı, ranta dayalı bir alana dönüştürdü ve AKP’nin uyguladığı neoliberal politikalar neticesinde sağlık ticari bir alana dönüştü. Hasta, müşteri olarak algılandı; daha çok hasta, daha çok müşteri ve daha çok para şeklinde algılandı. Toplum sağlığı yok edildi, koruyucu sağlık hizmetlerinden vazgeçildi. Para getiren, tedavi edici hizmetlere ağırlık verildi, neticesinde sağlık emekçilerinin iş yükü devasa derecede arttı. Toplum sağlığı korunmasız oldu ve sağlık emekçilerinin birçok sorunu oluştu.

Peki, sağlığın öneminin anlaşıldığı bu dönemde bugünden itibaren ne yapmalı, bu sorunlar nelerdir?

1) Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan derhâl vazgeçilmeli.

2) Koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmeli ve bu koruyucu sağlık hizmetlerini önemseyen Bülent Şık gibi hocalara ceza değil, ödül verilmeli.

3) Doktorlar, sağlık emekçileri seçim meydanlarında itibarsızlaştırılmamalı. AKP’nin Genel Başkanı gibi, insanlar çıkıp “Elinizi vatandaşın cebinden çekin.” diye itibarsızlaştırmaya tabi tutulmamalı; tam tersine, bugünlerde yaptığımız gibi, alkışlanmalı.

4) Performans sisteminden derhâl vazgeçilmeli çünkü bu performans sistemi, tamamıyla, hastayı sömüren, toplumu ciddi anlamda ilaç ve tıbbi malzeme firmalarına esir kılan bir sistem.

5) Sağlıktan eşit bir şekilde yararlanmak için hak olan, ana dilde sağlık hizmeti sunulmalı.

6) Sağlık şiddeti, AKP iktidarı tarafından derinleştirilmemeli, vazgeçilmeli, etkili ve caydırıcı önemler alınmalıdır, siyasi bir çıkara dönüştürülmemelidir.

7) Sağlık emekçilerinin sendikalaşması önündeki, örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmalı; mobbinge, sürgüne maruz bırakılmamalılar ve kanun hükmünde kararnamelerle sağlık emekçilerinin işleri ellerinden alınmamalı. Bu kanun hükmünde kararnamelerle işleri ellerinden alınanlar derhâl görevlerine başlatılmalı. Yeni atama bekleyen insanların da ataması yapılmalı.

8) Şehir hastaneleri gibi devasa ekonomik yüke dönüşmüş ve resmen sağlık hizmetinin insanlardan kaçırıldığı bir sistem derhâl lağvedilmeli, onun yerine sağlık insanların ayağına götürülmeli, hastalardan kaçırılan bu sistemden vazgeçilmeli.

9) Aile hekimliğindeki masrafları kısan anlayıştan vazgeçilmeli, aile hekimlerinin kira, tıbbi malzeme, elektrik, su faturaları Bakanlık tarafından yatırılmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

HABİP EKSİK (Devamla) – 10) Sağlık yöneticileri, başhekimler, sağlık müdürleri önceden istifa dilekçeleri alınarak atanmamalı, yandaş olmasına değil, liyakata dayalı bir şekilde atamaları yapılmalı.

11) Sevk zinciri geri getirilmeli ve bu konuda kesinlikle ön alıcı programlar geliştirilmeli.

12) Doktor Refik Saydam Enstitüsü gibi kurumlar tekrar, geri açılmalı ve ülkemizi dış dünyaya, ilaç ve tıbbi cihaz lobilerine mahkûm kılan politikalardan vazgeçilmeli, SSK hastanesi gibi kuruluşlar tekrar açılmalı.

13) Ülkede antidemokratik uygulamalardan vazgeçilmeli, bilim insanlarının bu ülkede de yaşayabileceği ortamlar oluşturulmalı ve böylece beyin göçünün önüne geçilmeli.

14) Covid-19 hastalığı için kurulan Bilim Kurulunun önerileri dikkate alınmalı, sarayın “dediğim dedik” anlayışından vazgeçilmesi gerekir ve bu konuda kesinlikle önlemler alınmalı.

Teşekkürler, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Şeker.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlık çalışanlarının sunduğu hizmet, gösterdikleri özveri normal şartlarda da çok kıymetli ama salgın dönemlerinde anlamı bir başka. Kendilerinden, kendi sağlıklarından vazgeçen bu hekimlere, sağlık çalışanlarına karşı sağlıkta şiddet yasasını gündeme alın dedik, maalesef alınmadı, daha da eksik bir düzenlemeyi getirdiniz. Umut ediyorum ki Sağlık Komisyonunda ve Adalet Komisyonunda o eksiklikler giderilerek o ihtiyaçları karşılayacak bir sağlıkta şiddet yasasını hep birlikte çıkarırız. Bunun bir an önce hayata geçmesi çok önemli.

Zor şartlar altında çalışan sağlıkçılar, maalesef hastalanıyorlar da. Yani 1 Nisanda 601 sağlık çalışanı enfekte olmuştu; zannediyorum, vaka sayılarıyla oranladığımızda, 2 bine yaklaştı sağlık çalışanının Covid enfeksiyonu nedeniyle hastalandığı vaka sayısı.

İlk olarak, ülkemizin hasta başına düşen sağlık çalışanı sayısının hâlâ yetersiz olduğunu ve bu sayının mutlaka artırılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Son yayınlanan sağlık istatistikleri yıllığında, ülkemizde her 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı 187 iken AB ortalaması 371, OECD  ortalaması da 348. Yani iyi bir noktada değiliz, bunu bilelim. 100 bin kişiye düşen hekim sayımız az ve bunların bir kısmı da maalesef, şu anda Covid enfeksiyonuyla mücadele ediyor. Ülkemizde 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı da 301, OECD’de, AB ülkeleri içerisinde en düşük oran bizde; OECD ortalaması 938, bizimki 301, AB ortalaması 841 yani neredeyse üçte 1’i. Burada bu kadar yetişmiş gencimiz var, bunlar iş bekliyor ve bunlara da ihtiyacımız var. Bunlar bir an önce kadrolu olarak işe başlatılmalı, bunlardan biz yararlanmalıyız.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte neoliberal yağmayla artık, çalışanlar taşeron olarak çalışıyorlar ve taşeronlar, orada çalışan röntgen teknisyenleri, maalesef, o emeklerini verdikleri yerde çok yoğun bir şekilde çalışmaya devam ederken hiçbir haktan da yararlanamıyorlar. Üniversiteler, Sağlık Bakanlığına bağlansın diye sistematik olarak çökertildi ve birçoğuna haciz geldi. Bu üniversitelere ne kadar ihtiyacımız olduğu ortada, bir an önce mali destekler sağlanarak üniversiteler, yine bize en iyi hizmeti verebilecek şekilde desteklenmeli.

Kan hastaları, maalesef, kan bulamıyor şu anda, kanser hastaları ve kan hastalıklarına sahip olanlar. Kızılay bu konuda, maalesef, ihtiyacı karşılayamıyor ve insanlar kan bulmakta büyük zorluk çekiyor. Kan merkezleri steril bir durumda, yurttaşlarımız oralara gidip kan verebilirler ve bu hastalarımızın sağlığını yeniden kazanmasını sağlayabilirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Sağlık çalışanlarının 3600 ek gösterge düzenlemesi hayata geçirilmeli, özel hizmet tazminatları yükseltilmeli, özlük hakları iyileştirilmeli, yıpranma payları artırılmalı ve taşeron uygulamasına derhâl son verilmeli. Maalesef, bütçeyi Koline, Cengize, Kalyona aktardık; sağlığımıza aktarmadığımız için bugün bu sıkıntıları yaşıyoruz. Sağlıkta şu anda hizmet veren çalışanlara bir yıl yıpranma payı verilmeli, “Covid” salgını nedeniyle bir yıl yıpranma payını da ilave etmek gerekiyor. Memur olan sağlık çalışanlarına 1 derece de verilmeli.

Bizim hazırladığımız teklifte ne vardı? “Paraya çevrilmesin.” dedik, sağlıkta şiddet yasasını getirirken, bu cezalar paraya çevrildiğinde caydırıcı olmuyor. “Ölümle sonuçlanması durumunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilsin.” dedik. Maalesef, bu da görmezden gelindi. Biz bu eksiklikleri Genel Kurulda ve onun öncesinde de Komisyonda gidermeye çalışacağız, umut ediyorum sizler de katkıya açıksınız.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekilimiz Sayın Öznur Çalık.

Süreniz üç dakika Sayın Çalık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Çok Kıymetli Başkanım, saygıdeğer milletvekillerim; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ Grubunun ülkemizde sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının araştırılması adına vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunuyorum ve Meclisimizi bir kez daha sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, coronavirüs, Covid-19 sürecinde bu salgında hayatını kaybeden kahraman sağlık çalışanlarımıza, vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet; hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Bu ülke için özverili, fedakârca hizmet eden kahramanlarımız sayesinde bu zorlu süreci hep birlikte, milletimizle birlikte, evde kalarak, bizler de Mecliste çalışmalarımızı devam ettirerek sürecimizi tamamlayacağız inşallah.

Sağlık alanında önemli bir sınav verdiğimiz bu günlerde, birçok ülkenin sağlık sistemi çökerken, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde sağlık alanında yapılan dev projeler sayesinde sağlık sistemimizin ne kadar güçlü olduğu millet tarafından, dünya tarafından takdir ediliyor, herkes biliyor. Dünya takdir ediyor ama etmeyenleri, Mecliste bunu gündem yapanları da milletimiz görüyor.

Dünya genelinde 1,3 milyon kişinin enfekte olduğu, 75 bin insanın hayatını kaybettiği coronavirüs salgınıyla ilgili olarak, ülkemiz kararlılıkla mücadeleye devam ediyor. Covid-19 teşhis ve tedavisinde hastanelerimizin herhangi bir tanesinde sorun yaşanmadı ve yaşanmamakta. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin dahi ne kadar ciddi sorun yaşadıklarını görüyoruz. Biz, Türkiye olarak, hem hazırlık hem malzeme hem de salgına müdahale konusunda örnek bir süreç yönetiyoruz.

On sekiz yıllık AK PARTİ iktidarıyla birlikte Türkiye, tüm alanlarda olduğu gibi sağlıkta da çok önemli dönüşümlere imza attı. Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte on sekiz yıllık sağlıktaki başarı hikâyesi asla sahte değildir, gerçektir, milletimize dokunan bir başarı hikâyesidir. Türkiye'nin on sekiz yıllık başarı hikâyesinde en önemli etken de sağlıktır. Bu süreçte özellikle hastane ve diğer yataklı tedavi kurumlarının sayısını 2.600’den 5.500’e yükselttik; hastanelerimizin toplam yatak sayısını 3 kat artırarak 240 bine, nitelikli yatak sayısını 20 kat artırarak 145 bine, yoğun bakım yatak sayısını 20 kat artırarak 40 bine çıkardık; doktor sayısını ise 92 binden 161 bine, toplam sağlık çalışanı sayısını 378 binden 1 milyon 125 bine çıkardık.

Çok kıymetli arkadaşlar, 2002 yılından önceki Türkiye'de sağlık sistemine bir dönüp bakarsanız -hafızayıbeşer nisyan ile maluldür- o günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye'nin sağlık sistemini karşılaştırırsanız, yeniden, bir kez daha on yedi yıllık gerçek başarı hikâyesini hep birlikte alkışlarsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çalık, tamamlayın.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Covid-19 süreci, eğer 2020’de Türkiye’ye getirmiş olduğumuz sağlık sisteminin bu döneminde değil de 2002’den önce olsaydı Türkiye'nin hâli ne olurdu, milletimiz bunu çok iyi biliyor. 2002’deki sağlık sistemi ile bugünkü sağlık sistemi arasında dağlar kadar fark vardır ve bugün, sağlık üzerinden hiç kimsenin siyaset yapmaması gerekmektedir ve mevzubahis sağlıksa herkesin siyasetini cebine koyması gerekir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Başta AKP.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Bütün muhalefet partileri başta olmak üzere siyaseti bırakması gerekir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Başta AKP olmak üzere.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Sağlıkta şiddete hep birlikte “Hayır.” dedik yasamızı Meclise getirdik. Türkiye Cumhuriyeti sosyal devlet algısını biz inşa ettik. Ücretsiz maskeleri, vatandaşlarımıza eczaneler üzerinden verme kararını Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla milletimize ulaştıracağız. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, son cümlenizi alalım Sayın Çalık.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Dün akşam, Türk Eczacıları Birliğimizin ve Sağlık Bakanlığımızın yapmış olduğu anlaşma neticesinde ücretsiz maskeler vatandaşlarımıza ulaştırılacak.

Çok kıymetli milletvekillerimiz, özellikle sağlık çalışanlarımıza ben bir kez daha süreç içerisinde takdir ve teşekkür ederken birinci basamak sağlık hizmeti sunucusu olan çok kıymetli meslektaşlarıma, eczacılara ve bütün emeği geçen arkadaşlarıma canıgönülden teşekkür ediyorum. İlk günden itibaren 7/24 ilaç temini ve sağlık danışmanlığı yapan bütün meslektaşlarıma, doktorlarımıza, hemşirelerimize bu sağlık sistemine yakışır ve yaraşır hizmeti getirdikleri için, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Sağlık Bakanımıza ve bütün çalışanlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Meclisi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Gülüm, söz talebiniz var.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Silivri 5 No.lu Cezaevinde 2 tutuklunun coronavirüs testinin pozitif çıkmasına rağmen karantina uygulanmamasıyla ilgili açıklama beklediklerine ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Cezaevleriyle ilgili konuşmak istiyorum. Silivri 5 No.lu Cezaevinde 2 tutuklunun hastaneye kaldırıldığı haberi vardı. Bugün ailesinden alınan bilgiye göre 2’sinin de testleri pozitif çıkmış olmasına rağmen tekrar cezaevine götürülmüş ve aynı koğuşa konulmuştur ve koğuştaki diğer arkadaşlarında da hastalığa dair belirtiler çıkmıştır. Buna dair hiçbir önlem alınmamış, karantina bölgesine alınmamış ve bu şekilde de -diğerlerine yönelik de herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın- cezaevinde kalmaya devam etmesi istenmiştir. Buna dair bir izahat istiyoruz ve neden böyle yaşanıyor cezaevlerinde durum diye sormak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Cinisli…

AYHAN EREL (Aksaray) – Yok.

BAŞKAN – Sayın Erel, size söz verelim.

Buyurun.

38.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, coronavirüs dolayısıyla tarımsal üretimin kesintiye uğramaması için 21 ilde tohumların yüzde 75’inin hibe edileceğinin açıklandığına, hibe tohumdan faydalanmak isteyen çiftçilerin tamamının talebinin karşılanması, mazot, gübre, sulamada kullanılan elektrik ve ilaç girdilerinde de çiftçinin lehine indirimlerin yapılması, sebze üretimi için fide hibe edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Tarım ve Orman Bakanlığı coronavirüs dolayısıyla tarımsal üretimin kesintiye uğramaması için 21 ilde tohumların yüzde 75’inin hibe edileceğini söyledi; çiftçilerimiz adına teşekkür ediyorum. Ancak Aksaray’da 140 çiftçinin bundan faydalanacağı bildirilmekte oysa 500’e yakın çiftçimiz de hibe tohumdan faydalanmak istiyor. Madem üretimi artırmak istiyoruz, talep eden çiftçilerimizin tamamının talebinin karşılanması gerekmektedir.

Ayrıca, sebze üretimi için de fide hibe etmenin yolları araştırılmalı ve üreticilere fide hibe edilmelidir. Hibe tohumun yanında mazot, gübre, sulamada kullanılan elektrik, ilaç girdilerinde de çiftçinin lehine indirim yapılmalı. Özellikle, tüm dünyada petrol fiyatları düşerken çiftçilerimizin kullandığı akaryakıt…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

39.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, coronavirüs salgınıyla mücadelede yurt dışındaki vatandaşların yurt dışı prim borçlanma ödemeleri ile dövizli askerlik ödemelerinin ertelenmesine ilişkin bir düzenlemenin ivedilikle yapılması, eğitim için Avrupa’da bulunan öğrenciler başta olmak üzere tüm yurttaşların ihtiyaçları için tam destek sağlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coronavirüs salgınıyla mücadelede yurt dışındaki vatandaşlarımızı unutmamalıyız. Türkiye’de yurttaşlarımız için prim borçlarının tahsilatı üç ay süreyle ertelendi ama yurt dışındaki vatandaşlarımız için aynı düzenleme yapılmadı. Almanya, Fransa, Belçika ve diğer ülkelerde yaşayan yüz binlerce yurttaşımız virüs nedeniyle sokağa çıkamıyor, işine gidemiyor, ödemelerini yapamıyor. Onlar, Türkiye’den emeklilik borçlanmalarına ilişkin prim borçlarının ertelenmesini istiyorlar; benzer biçimde, dövizli askerlik ödemelerinde de erteleme talep etmekteler. Yurt dışı prim borçlanma ödemelerinin ve dövizli askerlik ödemelerinin birkaç ay süreyle ertelenmesine ilişkin bir düzenlemenin ivedilikle yapılması gerekmektedir.

Bir başka önemli mesele daha var: Özellikle eğitim için Avrupa’da bulunan binlerce öğrencimiz harçlıklarını çıkardıkları kafe, lokanta benzeri iş yerlerinin kapatılması sonrasında gurbette güvencesiz kaldılar. Yurt dışındaki vatandaşların tahliyesi için olağanüstü çaba gösteren Dışişleri Bakanlığımız, bu öğrencilerimiz başta olmak üzere tüm yurttaşlarımızın ihtiyaçları için tam destek sağlamalıdır. Eğer doğruysa bu öğrencilerin Türkiye Cumhuriyeti başkonsolosluklarına yaptıkları başvurularda, bulunduğunuz ülkenin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cinisli…

40.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yaşadığımız bu zor günlerde, sağlık çalışanlarımızın yanı sıra şehirlerimizde sükûnu sağlayan, sosyal hayatta hizmetlere şefkatle yardımcı olan polis kardeşlerimize de teşekkür eder, haftalarını kutlarım. Ayrıca, memleketim Erzurum’da kıymetli hemşehrilerimin önümüzdeki cumartesi ve pazar günleri akşam dokuzda yapacağı polis teşkilatımıza alkışla destek olma kampanyasını desteklediğimi ve canıgönülden katılacağımı belirtmek isterim.

BAŞKAN – Sayın Çelik…

41.- Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, 8-16 Nisan Fısıh Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

TUMA ÇELİK (Mardin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, bugün Musevilerin kutladığı Fısıh Bayramı; bu anlamda ben de bayramlarını kutlamak istiyorum. Zor günlerde bayramlar bizleri daha iyi hissettirir, bir arada olmayı, zorluklara karşı verdiğimiz mücadeleleri daha anlamlı kılar. Salgına karşı mücadele verdiğimiz bugünlerde de bayramlar daha iyi hissetmemizi sağlar.

Bir yandan küresel salgınla, diğer yandan da Türkiye başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde nefret virüsüyle de mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Yayılması durdurulamayan nefret söylemi ve antisemitizme karşı yapılacak en anlamlı şey yan yana durmak, bir arada olmaktır. Bir arada olmak her türlü salgına karşı bizlere güç verecektir. Geçtiğimiz bu zor günler dolayısıyla evlerde kutlanmak zorunda kalınan Musevilerin Fısıh Bayramı’nı en içten dileklerimle kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Demir…

42.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in AK PARTİ olarak sağlık çalışanlarının haklarını korumak için sağlıkta şiddetin önlenmesi kanun teklifini Meclis Başkanlığına sunduklarına ve CHP’nin sürecin başından beri destek taleplerine karşılık vermediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

AK PARTİ olarak, sağlık çalışanlarımızın haklarını korumak için sağlıkta şiddet kanun teklifi, Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığımızın bürokratları, doktor, diş hekimi, eczacı ve sağlık çalışanı olan milletvekillerimiz tarafından hazırlanmış ve Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Sürecin başından beri destek taleplerimize karşılık vermeyen CHP’nin, sağlık çalışanlarımızın moral ve motivasyonlarını bozmaktan başka bir işe yaramayan, yanıltma ve siyasi çıkar elde etme çabasıyla, üstelik kanun teklifine uygun olmayan, göstermelik teklifin içeriğini “AK PARTİ ve MHP sağlıkta şiddet yasasını reddetti.” demesi doğru değildir. Kaldı ki muhalefet, verdikleri teklife 7 milletvekiliyle destek vermiştir, bu, samimi olmadıklarını göstermektedir. Samimiyseler eğer, kanun görüşmelerinde gerekli katkıyı vermelerini bekliyoruz.

AK PARTİ olarak sağlık çalışanlarımızın her daim yanında olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Destici.

43.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, zor günlerden geçilen bugünlerde birlik beraberlik ve dayanışmanın her şeyin üstünde olduğuna, hazineden siyasi partilere yapılan yardımın en azından yarısının bu yıl ihtiyaç sahipleri için ayrılabileceğine, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortak imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi kanun teklifinin bir an önce yasalaşması adına her türlü desteği vereceğine, Covid-19 salgınında hayatını kaybeden vatandaşlara Cenab-ı Hak’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, zor günlerden geçtiğimiz bugünlerde birlik, beraberlik ve dayanışma her şeyin üstünde. Bizler de siyasetçi olarak, parti yöneticileri olarak bunu milletimize tavsiye ediyoruz ama hem sözlerimizde hem davranışlarımızda bunu öncelikle kendimizin göstermesi gerekiyor.

Bir diğer husus: Yine, ihtiyaç sahiplerine, işini kaybedenlere, aşını kaybedenlere ya da işsiz olanlara yardım noktasında da bir fikir birliğimiz var. Bu anlamda da milletimiz büyük bir dayanışma ortaya koyuyor. Benim, özellikle Mecliste grubu bulunan siyasi partilere bir teklifim var. Biliyorsunuz, her yıl hazineden siyasi partilere yardım yapılıyor, bu yıl yapılan yardım da 419 milyon TL. Siyasi faaliyetlerimiz büyük oranda durmuş vaziyette. En azından, bu paranın yarısını yani 209,5 milyonunu 5 siyasi partimizin, ihtiyaç sahipleri için ayırmasını ve onlara vermesini teklif ediyorum. Tabii, bazı arkadaşlar “Siz yardım almadığınız için rahatlıkla bu teklifi yapıyorsunuz.” diyebilir ama biz, 2000 yılında bir kere yardım almıştık, o zaman da rahmetli Kurucu Genel Başkanımız bu yardımı şehit ailelerine bağışladığını açıklamıştı yani Büyük Birlik Partisinin bu konudaki duruşu geçmişten beri bellidir.

Tabii, bu arada, bir başka paylaşmak istediğim konu şudur: AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin önlenmesi, bu husustaki cezaların artırılması ve ertelenmemesine yönelik kanun teklifini destekliyor, bir an önce yasalaşması adına her türlü desteği vereceğimi ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Destici, son cümlelerinizi alayım lütfen.

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) - Sağlık çalışanlarımızın milletimiz için hayatlarını ortaya koyarak mücadele verdiği bugünlerde bu kanunun gündeme alınmasını ve kabulünü hem bir hakkın teslimi ve haksızlığın giderilmesi hem de fedakâr sağlık çalışanlarına bir nebze olsun moral olması açısından önemli buluyor, inşallah Meclisteki bütün milletvekillerimizin oy birliğiyle, kabulüyle yasalaşacağına inanıyor; bu vesileyle tekrar milletimizden, devletimizin uyarılarına harfiyen uymalarını, sağlık çalışanlarımız başta olmak üzere pandemiyle mücadelede çok zor şartlarda görev yapan kamu görevlilerimize yardımcı olmalarını rica ediyorum. Covid-19 salgınında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı, hastalarımıza şifa niyaz ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşdemir.

44.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Patnos Cezaevinde tutukluların yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Patnos Cezaevinde yakınları bulunan aileler bizi sıklıkla arıyorlar, gün içerisinde de aradılar. Ailelerin aktardığı bilgiye göre, iki aydır Patnos Cezaevinde sıcak su akmıyor; tutuklular iki aydır soğuk suyla banyo yapmak zorundalar. Corona virüsünün büyük bir risk oluşturduğu böylesi bir dönemde bile cezaevlerinde sıcak suyun bulunmaması kabul edilemez.

Değerli arkadaşlar, aslında Patnos Cezaevi kurulduğundan beri içme suyu problemi yaşıyor. Biz günlerce aslında burada ifade ettik, buna dair önergeler de verdik. Patnos Cezaevinde içme suyunda kükürt oranı çok yüksek olduğundan hem su kokuyor -içilemeyecek düzeyde- hem de tutsaklar bu suyu kullandıklarından vücutlarında yaralar çıkıyor. Dolayısıyla bir an önce bu Patnos Cezaevindeki su sorununun çözülmesi gerekiyor ki özellikle corona virüsünün bu kadar risk taşıdığı bir dönemde buna ciddi bir duyarlılık gösterilmesi gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sosyal mesafeye uyulması konusunda sosyal medyadan çok ciddi mesajlar geliyor arkadaşlarımıza. Biz az önce Grup Başkan Vekillerimizle görüştük, şimdi kısa bir ara vereceğiz, ondan sonra kanun teklifine başlayacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, kısa bir söz talebim olacak.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Oylayın, sonra Başkan, oylayalım artık.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Oylayalım ondan sonra ara verin.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Grup Başkan Vekillerimizle görüşerek bu kararı aldık yani hepsinin bilgisi dâhilinde.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Oylayalım, ondan sonra ara verin yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğru, doğru.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Kanun Teklifi’nin maddelerine geçişi oylayalım, ondan sonra ara verin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapıldı oylama, yapıldı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yapılmadı, yapılmadı.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Maddelerine geçişi oylayalım o zaman.

BAŞKAN – Bir saniye  değerli arkadaşlarım… Sayın Zengin’le de bir istişare edelim, ona göre… 

Sayın Özel, siz de lütfen, sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Sayın Başkan, konuşan bazı arkadaşlar Cumhuriyet Halk Partisinin bugünlerde -kendisinin de sağlıkçı olmadığını düşündüğüm bir arkadaş çünkü olsa böyle bir ithamda  bulunmaz- göstermelik bir teklif verdiğini söyledi. Kamuoyunda konuşulan, “Bir günde hazırlanan.” dediği, on sekiz ay önce verilmiş bir  teklif, on sekiz ay.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ezbere verilmiş…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve on sekiz ay önce verilen teklifimizi… Mesela sizin kabul edeceğiniz bir hakem bulalım; kim olur? Sağlık Bakanı. Sizin teklife not versin, 100 üzerinden 20 almaz, bizim teklife not versin 95 alır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 100 üzerinden sıfır… Var Kanunda. 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çünkü bizim teklifimiz, dünyadaki örnekler incelenerek doktorların, sağlık alanında çalışan sendikaların bütün talepleri toplanarak verilmiş bir tekliftir. Vahim bir yanlış yapılıyor; Sağlık Komisyonu tali komisyon ilan edilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 82/1-g’de vardı zaten. Kanunda var olanı vermişsin.

BAŞKAN – Sayın Özel, son kez söz veriyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Korkulan odur ki Sağlık Komisyonu toplanmazsa bu teklif konusundaki bütün beklentiler de boşa çıkar. Sizin teklifi iyi bir noktaya getirme görevi, Sağlık Komisyonundaki 5 partiden arkadaşlarındır. Biz, onların vicdanlarına, mesleki deneyimlerine güveniyoruz. Bu hâliyle geçerse dağ fare doğurur. CHP’nin teklifi, on sekiz aydır Komisyonda bekleyen ve yapılan eleştiriyi, “Bir günde verilmiş, göstermelik teklif.” eleştirisini hak etmeyen, yapanı da utandıracak bir tekliftir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir cümle…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, sizin de mi bu konuda bir…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Var, kanunda var olanı verdiniz. 82/1-g; kanuna bakın. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ağzını kapat, ağzını! Sağlıkçı olmadığı için bilmez sağlıkta şiddeti.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım…  Sayın Özkaya…

Değerli arkadaşlarım, lütfen tartışmayalım.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Var Sayın Başkanım, kanunda var.

BAŞKAN – Rica ediyorum yani gerekli açıklamaları yaparsınız.

Sayın Beştaş, sizin de sözlerinizi alıp kanuna geçeceğim.

Buyurun.

46.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, sağlıkta şiddetin önlenmesi yasasının çıkmasına muhalefet karşı çıkıyormuş gibi bilinçli bir algı yaratıldığına, Halkların Demokratik Partisinin yapıcı katkı sunmaya hazır olduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sağlıkta şiddet yasasıyla ilgili, dünden bu yana iktidar partisi kamuoyunu yanıltan çokça açıklama yaptı; sosyal medyada da televizyon programlarında da sanki muhalefet bu yasanın çıkmasına karşı çıkıyormuş gibi bilinçli bir algı yaratıyorlar. Bu katiyen doğru değildir. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak sayısız kanun teklifi verdik, sayısız araştırma önergesi verdik ve bize iki gündür gelip deniyor ki: “İnfaz yasasına ekleyelim.” Bunun infaz yasasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu, tamamen infaz yasasına yönelik tepkileri dindirmeye ve aradan geçirmeye yöneliktir. Sağlık Komisyonumuzun mutlaka toplanması lazım. Bu konuda Sağlık Komisyonu üyelerimiz de birkaç defa talepte bulundular. Adalet Komisyonu tek başına yetmez. Bizim, sağlıkta şiddet yasasının çıkmasına dair hiçbir muhalefetimiz yok; aksine, yapıcı bir şekilde katkı sunmaya da hazırız.

Teşekkür ediyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir cümle söylemem lazım yalnız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

47.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, ceza infaz kanun teklifiyle Türk Ceza Kanunu’nda  düzenlemeler yapıldığına, sağlık çalışanlarına karşı işlenen şiddetle alakalı da bir ceza artırımı yapılmak istendiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, burada biz şunu arzu ediyoruz: Bu hafta içerisinde imkânımız var. Şu an yapacağımız, hep beraber yapacağımız veya destek veren arkadaşlarımızla yapacağımız infaz kanununda Türk Ceza Kanunu’nda da düzenlemeler yapıyoruz. İlişkili bir konu, biz de zaten sağlık çalışanlarına karşı işlenen şiddetle alakalı bir ceza artırımı yaptırmak istiyoruz; son derece alakalı bir mesele. Burada bizim hiçbir şeyimiz yok, hafifletmek, ağırlaştırmak… Biz, tablo neyse onunla beraber yola devam ediyoruz. Asıl mesele, bu kadar önemli bir meseleyi tali bir mesele görüp kendi meselesini önceleyen siyaset anlayışıdır.

Bizim buradaki hedefimiz: Bu hafta gecikmeden bunu burada yapalım. Var mısınız yok musunuz? “Önce sağlık” diyorsanız e bunun içinde olacaksınız. Kaldı ki tezlerinizi savunup “hayır” diyerek, en azından bu kısmına, sağlıkla alakalı kısmına “evet” diyebilirsiniz; buna bir engel de yok zaten. O yüzden, dürüst olmakta fayda var diye düşünüyorum. Hiçbir şeyi de yanıltmıyoruz, gerçeği olduğu gibi söylüyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tartışmalar yeterli bence Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, çok kısa… Sayın Başkan, açık bir itham var yani…

BAŞKAN – Şimdi ama bakın, tekrar tekrar herkes birbirinin açıklamasına da bir cevap vermemeli. Açıkladınız, ben size söz verdim. O zaman lütfen bir cümlenizi rica ediyorum Sayın Beştaş; bir cümleyle kapatalım lütfen.

Buyurun…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tamam o zaman ben de süre alacağım, ben de cevap vereceğim.

48.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki  bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir kere “Dürüst olmamak” söylemini aynen iade ediyorum, aynen. Neden? Biz haftalardır diyoruz ki: “Bu infaz paketi cezaevinde ölüm getirir.” dedik.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İstiyorsunuz, ölümleri istiyorsunuz, ölümlerden yanasınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dünden bu yana 2 kişi yaşamını yitirdi, Mehmet Yeter ve bugün de İzmir’de ölüm oldu. (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarımız, sakin olalım. Lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu yasanın kapsamı genişletilmezse yüz binlerce insan, bizim içinde arkadaşlarımız, belediye başkanlarımız, en önemlisi yurttaşlarımız sadece düşüncelerini ifade eden insanlar ölüme terk edilmiş durumda. Bize diyorlar ki: “Getirelim, infaz paketinin içine monte edelim.” Asıl samimiyetsizlik, asıl dürüst olmama hâli budur. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Sağlıkta şiddet yasasını her zaman onlar reddettiler, araştırma önergelerimizi reddettiler, şimdi kamuoyu baskısı sebebiyle başka bir dil kuruyorlar, kabul edemeyiz. (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Peki, değerli arkadaşlarım, bence bu tartışma yeterli. Bir cümleyle kayıtlara geçsin Sayın Zengin lütfen.

49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bakın, şöyle bir tuhaflık var: Şimdi, benim bildiğim, bir şey söylersiniz size cevap verilir ve biter. Hele böyle bir konuda… Hiç bitmiyor yani hiç bunun sonu gelmiyor.

BAŞKAN – Bence bitirelim. Siz de  lütfen, toparlayıp bitirelim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, sonu  gelmiyor. Yani nihayetinde ben çok mantıklı bir şey söylüyorum. Yapmak istiyorsanız, evet. İstemiyorsanız, bu hafta olmayacaksa bu sizin iradenizin sağlıktan yana olmadığının teyididir, hepsi bu.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, müşterek bir çalışma yapıldığına, söyleyecek sözü olan herkese söz hakkı tanıdığına ve gerginlik yaratılmaması gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Peki, değerli arkadaşlarım… Sevgili arkadaşlarım… (AK PARTİ VE  HDP sıralarından gürültüler)

Bakın, makul bir görüşme takvimini yürütmeye  gayret ediyorum. Yani, bütün Grup Başkan Vekillerimizin nezaketini ve hukukunu da korumaya gayret ettiğim konusunda herhâlde herkesin bir hemfikir olması gerekir. Bu Meclisi yürütürken de Başkan Vekili olarak sürekli Grup Başkan Vekillerimizle görüşerek, onların gerek kendi iç çalışma düzeni, gerekse sizlerle olan ilişkilerini gözeterek, hem belirli aralar veriyoruz hem de tamamen onların da bilgisi dâhilinde bir çalışma yürütüyoruz. Yani, müşterek bir çalışma yapıyoruz. Dolayısıyla, bir kere, herkesin sakin olması gerekiyor. Ben bir gerginlik görüyorum herkeste, bu gerginlik iyi bir şey değil. Herkese, söyleyecek sözü olana ben söz veriyorum, vereceğim de ama bu gerginliği bu Meclisten çıkarmamız lazım değerli arkadaşlarım. Bence Meclisimizin en önemli gündemi, bu gerginlikten çıkmak.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, alınan karar gereğince, gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine  kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (´)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Maddelerine geçilmesine ilişkin oylama sırasında, yoklama talebi üzerine, orada kalmıştık.

Şimdi, maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkan, ara…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ara istiyoruz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, ben, yine Grup Başkan Vekillerimizle göz göze geldim, birazcık da havalandırma ihtiyacından dolayı birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.34

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 30’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşılayacağız.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Büyük fedakârlık, sabır ve cesaretle halkımızın huzur ve mutluluğunu, can ve mal güvenliğini sağlayarak devletimizin bölünmez bütünlüğünü hedef alan tehdit ve tehlikelere karşı mücadele etmeyi kendisine vazife edinen, gücünü kanunlardan, desteğini halktan alan, geçmişi şanla ve şerefle dolu Emniyet teşkilatımız hem geleneksel değerler içinde toplumsal hukukun asli  parçası hem de  çağdaş hukuk devletinin temel omurga yapılarından biri olmuştur.

Bu duygu ve düşüncelerle, polis teşkilatımızın 175’inci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, görevi başında şehit düşen güvenlik mensuplarımıza Allah’tan rahmet, kahraman gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Görevi başında bulunan, mesai kavramı gözetmeksizin çalışan tüm polislerimize ve ailelerine sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum. Ancak, burada, bir beklentiyi de dile getirmek istiyorum. Artık, Anadolu’nun deyimiyle, polisler için “Kuru kuru kurbanın, takır takır yolun olayım.” söylemini bir tarafa bırakarak her partinin vermiş olduğu 3600 ek göstergenin bir an önce polislerimize verilmesi hususunda gerekli iradenin ortaya konulmasını polisler adına, bu yüce Meclisten bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, devlet kurumunu tesis eden üç temel erkten biri olan yargı erkinin işleyişindeki yapısal sorunlar ve teklif edilen kanunun bahse konu sorunları ortadan kaldırmak konusunda yetersiz kaldığı aşikârdır. İstediğiniz kadar yargı reformu paketleri getirin, yargıyı siyasallaşmaktan kurtarmadığınız sürece; istediğiniz kadar infaz indirimi yapın, toplumu ekonomik, sosyolojik, psikolojik olarak refaha ulaştırmadığınız ve suçun sebeplerini ortadan kaldırmadığınız sürece; suçu, hukukun temel ilkeleriyle değil, döneme göre ve siyasi saiklerle tanımladığınız sürece; iktidarınıza tehdit gördüğünüz her şeyi suç ilan ettiğiniz sürece; hâkim ve savcıların kaderini, kariyerini HSK’nin eline bıraktığınız sürece; siyasi ikbaliniz için Anayasa’yı ve hukuku görmediğiniz sürece; iktidara yakın olanların suçlarına “Bir defadan bir şey olmaz.” dediğiniz sürece; iktidarın adı ve tanıdığı yetkilerle borsa oluşturanlara müsaade ettiğiniz sürece; yolsuzluğu yapanları tahliye ederken yolsuzluğu yazanları içeride tutmaya devam ettiğiniz sürece; Türk hukukuna, Türk adaletine olan güven her gün azalmaya, tabiri caizse yerlerde sürünmeye mahkûmdur.

Değerli milletvekilleri, evet, tarafımdan Komisyonda bir teşekkür konusu maalesef suistimal edilmektedir.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Pişman mı oldun?

AYHAN EREL (Devamla) – Hayır, pişman olmadım. Buradan gene… Gecenin bir yarısında yatağında bulunmayıp da gelip oraya, bu 48’inci maddenin anlaşılmasını sağlayan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanına, yine Yargıtay 3. Daire Başkanına, Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdürüne, cumhuriyet infaz savcısına, Bakanlığın değerli bürokratlarına ve Komisyonda bulunan -kendisi burada yok- Ali Bey’e yapmış olduğu açıklamalardan dolayı teşekkür ettim. Yani böyle bir nezaket göstergesini ortaya koymamızdan, bu kanunun tamamını kabul ettiğimiz ve kanunun tamamına teşekkür ettiğimiz anlamı çıkmaz ki. Netice itibarıyla yine, orada, Komisyona, çalışmalarından dolayı da şu bağlamda, o madde için teşekkür ettik. Şimdi, 48’inci maddeye baktığınızda -ben bir hukukçu olarak- saydığım bu değerli Yargıtay Başkanının ve Dekanın açıklamasından sonra ancak gecenin ikisinde anlayabildim. Ne diyor? Cinsel saldırı, madde 102, (2)’nci fıkra hariç; reşit olmayanlarla cinsel ilişki, madde 104, (2)’nci ve (3)’üncü fıkra hariç ve cinsel taciz, madde 105 suçlarından süreli hapis cezasına mahkûm olanlar. Yine, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan madde 102, 103, 104 ve 105; hapis cezasına mahkûm olan çocuklar. Yani maddenin bu kadar dolambaçlı, bu kadar anlaşılmaz yazılmasının ardından ister istemez kafamızda sorular oluşmuştur. Onun yerine şunu niye yazmadınız, ben merak ediyorum: Cinsel suçlar, nitelikli olanlar, 102/2, 103, 104/2 ve 3 “Bunların infazı aynen 3/4 kalacak.” deseydiniz. Yine, cinsel suçlar, basit, TCK 102/1, 104/1 ve 105’inci madde “2/3” diyecektiniz. Yine, çocuklar tarafından işlenen suçlar -bunlar da 102, 103, 104, 105- bunların karşısına indirim oranlarını doğrudan doğruya yazmış olsaydık bu problem ortaya çıkmazdı.

Bu açıklamayı yapanlara teşekkür ederken 53’üncü maddenin geçici 9’uncu maddesinin (5)’inci fıkrasına şiddetle karşı olduğumuzu, bu maddeyle birlikte, izin yoluyla da olsa teröristlerin, çocuk istismarcılarının, cinsel suçlara bulaşanların, uyuşturucu taciri ve imal edenlerin dışarıya çıkacağını ifade ettik. Yani bir teşekkür etmemizi makasla, cımbızla koparıp bir yerlere servis etmenin siyasi ahlaka ve nezakete uygun düşmediği kanaatindeyim.

Keşke ben sizlere şunlar için de teşekkür edebilseydim: Kadına uygulanan şiddete verilen cezalarda artırım talebimizi kabul etseydiniz, buna da teşekkür edebilseydik. Keşke Atatürk’e ve Türklüğe hakaret edenlere verilen cezalarda infaz indirimi yapmasaydınız, ona da teşekkür edebilseydik. Keşke 9’uncu maddeyle uyuşturucu tacirlerine, teröristlere, cinsel istismarcılara, çocuk istismarcılarına, izin yoluyla da olsa tahliye yolunu açmasaydınız; onun için de teşekkür edebilseydim. Keşke yolsuzluk, hırsızlık yapanları şartlı tahliye etme yerine yolsuzluğu, hırsızlığı yazan kalemleri kırmasaydınız, dilleri susturmasaydınız; ona da teşekkür edebilseydim. 

Sayın milletvekilleri, cezaevlerinde günümüzde yaklaşık 300 bin kişi var, bunların yaklaşık yüzde 18’i de tutuklu. Beyanlara göre 90 bin kişi tahliye olacak, izinle ne kadar insan tahliye olacak bunu bir türlü AK PARTİ sıraları bize vermedi. Dün, Ali Bey’in öyle kerhen ağzından bir 75 bin lafı duyuldu. Yine bu tahliye olacakların, izinle salıverilecek olanların hangi suçlardan, kaç kişi oldukları yönünde talebimiz bugüne kadar yerine getirilmedi. Niye saklanıyor, bunu anlamış değiliz.

Günümüzde yaşanan tutukluluk süresi, hukukun üstün ilkelerine, evrensel hukuk kurallarına çok açık ve net bir şekilde uygun değildir. Yani, hâlâ üç yıldır, dört yıldır tutukluluğu devam eden insanlar var; bu, adalete, vicdana sığmaz. Eğer işlediği suçun karşılığında bir cezası varsa kararı, hükmü verin, gereğini yapın; yok, eğer suç bulamıyorsanız bırakın tahliye olsun, tutuksuz yargılansın. Mesela, bunlardan bir tanesi Murat Ağırel. Murat Ağırel’e baktığımızda, sokakta gezen yüz kişiye sorun, bunun AK PARTİ belediyelerinde yapılan yolsuzlukları, hırsızlıkları olumsuzlukları kaleme aldığından dolayı tutuklandığını söyleyecekler. Yoksa Murat Ağırel’in üzerine atılı suçların maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı herkesçe bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, şartlı salıverme oranı 2/3’ten 1/2’ye inmektedir ve kural olarak da bundan sonra 1/2 olarak uygulanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Bu düzenlemenin kalıcı olması korkarım ki cezaların caydırıcı olma özelliğini ortadan kaldıracaktır, suçları işlemeye teşvik edecektir. Bunun önüne geçmek için de en azından bunun geçici madde olarak kalması ve daha sonra, tekrar, infaz oranının 2/3 olarak uygulanması gerektiği kanaatindeyim.

Bir de AK PARTİ’li arkadaşlarımız bu kürsüden muhalefet Komisyon üyelerinin katma değer sağlamadığını, uzlaşmadığını söylediler. Biz İYİ PARTİ olarak 18 maddede değişiklik önergesi verdik. Yani bunlardan bir tanesi çok basit. “Nedir?” derseniz, ceza hukuku terminolojisinde “eşyanın değerinin hafifliği” diye bir kavram yok. Biz “eşyanın değerinin azlığı” ifadesi kullanılsın dedik, bu talebimiz bile maalesef kabul görmedi. Yani hangi talebimizi, hangi makul teklif ve talebimizi yerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Erel, lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kanadı kırık kuşun bu saatten sonra şiire ihtiyacı yok, adalete ihtiyacı vardır diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Öztürk.

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer izleyicileri sevgiyle, saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi tarihinin her döneminde Türk milletinin ve devletinin ihtiyaçları doğrultusunda krizleri, sıkıntıları çözen, gideren bir tutum içerisinde olmuştur. Bilindiği üzere, 2018 Mayıs ayında, Sayın Genel Başkanımız 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında ortaya çıkan siyasi ve sosyal ortamda cezaevindeki kapasitenin oldukça üzerinde bir doluluğa sahip olmasının sakıncalarına dikkat çekmiştir. Sayın Genel Başkanımızın hassasiyetlerini kapsayan şartlı ceza indirimine yönelik kanun teklifimiz de 24 Eylül 2018 tarihinde Genel Başkan Yardımcımız İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız Beyefendi’nin ilk imzasıyla Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Ancak sayısal çoğunluğumuz, öngördüğümüz, vermiş olduğumuz teklifin yasalaşmasına yeterli gelmemiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin öteden beri sorunları çözen siyaset anlayışı çerçevesinde çözümlerde uzlaşan siyaset anlayışı da her daim kamuoyunda güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Bu kapsamda, Cumhur İttifakı’nı oluşturan Adalet ve Kalkınma Partisi ile partimiz Milliyetçi Hareket Partisinin ortak imzasıyla Meclis Başkanlığına sunulan önemli bir kanun teklifinin görüşmelerine başlamış bulunmaktayız.

Geçtiğimiz hafta on sekiz saat süren görüşmeler sonucunda Adalet Komisyonumuzda kabul edilen ve genel olarak infaz kanunundaki süreleri kalıcı olarak yeniden düzenleyen ortak teklifimizin memleketimize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.

Diğer taraftan, teklifimizin bir af teklifi olmadığını güçlü bir şekilde ifade etmek isterim. Teklifimiz sadece infaz sürelerinde değil, İnfaz Hâkimliği Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere toplam 11 kanunda değişiklik yapılmasını öngörmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, infaz sistemimizin temel felsefesi tedbiren tutuklanan ve mahkemelerden ceza alarak hükümlü hâle getirilen kişinin ısrarı sonucu tekrar topluma kazandırılmasıdır yani cezaları çekecek olan tutuklu veya hükümlülerin topluma tekrar dönerek toplumla uzlaşmaları, kaynaşmaları ve topluma yararlı bir fert olmalarını sağlamaktır, yoksa bu insanları cezaevine kapatıp sadece toplumdan tecrit etmek ve onları bir kafes hayatında yaşatmak değildir.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifimizde ceza infaz sürelerinde kalıcı değişikliğe gidilmektedir. Bu kapsamda teklifimiz, terör, cinsel suçlar, uyuşturucu madde ticareti suçu, kadına karşı şiddet, kasten adam öldürme, özel hayatın gizliliği, devlet hayatı aleyhine işlenen suçlar, hariç olmak üzere diğer suçlar bakımından 2/3 olan genel infaz oranını 1/3 olarak düzenlemektedir. Örnek vermek gerekirse karısının yüzüne kezzap atmış olanlar, çocuğuna veya öğrencisine cinsel istismarda bulunmuş olanlar bu infaz kanunu düzenlemesinden faydalanamayacaktır.

Kanun teklifimiz ceza infaz sisteminde çok sayıda yenilikler öngörmektedir. Kanun teklifimizle özellikle 0-6 yaş arası çocuğu bulunan kadınlar, yaşlılarla ilgili kademeli olarak konutta infaz sisteminin kapsamı ve şartları kolaylaştırılmakta ve genişletilmektedir. Yeni doğum yapmış, üç yıl ve altı hapis cezasına mahkûm olan kadın hükümlülerin de yine cezaları konutlarında infaz edilebilecektir.

Kıymetli milletvekilleri, teklifimizle bir yandan hapis cezalarının hafta sonu ve geceleri konutta infazına ilişkin mevcut uygulamaların kapsamı genişletilirken beş yıl ve altı hapis cezasına mahkûm olan hasta ve engellilerin Adli Tıp Kurumu raporuyla cezaları konutta infaz edilebilecektir. Denetimli serbestlik süresi, 30 Mart 2020 tarihinden önce işlenen suçlarda bir defaya mahsus olmak üzere üç yıla çıkarılmaktadır. Tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgını sebebiyle açık ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanan hükümlüler 31 Mayıs 2020 tarihine kadar izinli sayılabileceklerdir. Bu süre, gerektiğinde, Adalet Bakanlığı tarafından üç kez uzatılabilecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, hükümlü ve tutuklulara tanınan hakların başında şikâyet hakkı da gelmektedir. Bu kapsamda tutuklu ve hükümlülere haklarında uygulanan eylem ve işlemlere karşı yargıya başvuru hakkı, hepinizin bildiği üzere, 2001 yılında tanınmıştır. 2001 yılında 57’nci Hükûmet döneminde kabul edilen 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’yla Türkiye'de ilk defa infaz hâkimliği müessesesi getirilmiştir. İnfaz hâkimliği 2001’den bu yana ceza infaz kurumlarında şikâyetleri incelemekte ve karara bağlamaktadır. İnfaz hâkimliğinin verdiği kararlar, tatbik ettiği iş ve işlemler yargı denetimine de tabidir. O dönemde cezaevleri yönetiminin işlemleri ve onlar tarafından hükümlü ve tutuklular için düzenlemiş bulunan çeşitli faaliyetlere karşı yargı denetimini getirmek amacıyla kurulan infaz hâkimliğinin zaman içerisinde eksiklikleri ve ihtiyaçları doğmuştur. Söz konusu bu ihtiyaçlar, teklifimizle giderilmektedir. İnfaz hâkimliklerinin hem yetkileri hem de görev alanları bu kanun teklifiyle genişletilmektedir. Teklifimiz yasalaştığında, her ilin coğrafi sınırı içerisinde bir infaz hâkimliği kurulacaktır. Yine, teklifimizde yer alan düzenlemeyle, mahkûmiyet kesinleştikten sonra cezaevi içindeki tüm süreçler, iyi hâl, açığa alma değerlendirmeleri infaz hâkiminin kararına bağlanmış olacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, adalet sistemimizin bel kemiği durumunda olan en önemli unsur hâkimler ve savcılarımızdır. Tam bu noktada hatırlatmak isterim ki hâkimlik mesleğinde önem bakımından şu 6 nitelik öne çıkmaktadır: Hâkim, hakim olmaya, fehim olmaya, emin olmaya, metin olmaya, mekin olmaya ve müstakim olmaya mecburdur. Fatih Sultan Mehmet’in hâkim karşısına suçlu olarak gelmesi ve aleyhine çıkan bir karar sebebiyle hâkimi tebrik etmesi, adalet ve insanlık için ilginç bir tarihî örnektir. Bu vesileyle belirtmek isterim ki adalet sistemimiz asla ve kata yeni paralel yapılara, bir gruba teslim edilmemeli, hukukun üstünlüğü hedeflenmelidir. Hukuk ve yargı kurumlarının, söz konusu bu duruma daha titiz davranmaları, uyanık hareket etmeleri, zorunluluk ve adalete saygının gereğidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, salgın virüsle mücadele ettiğimiz bu günlerde, riskli çalışma grubu olarak nitelendirilmesi ve öncelikli olarak sorunlarına çözüm sunulması gereken, sayıları 70 bini aşan infaz koruma memurlarımız büyük bir fedakârlık örneği göstermektedir. Öyle ki son düzenlemelerle mesailerinin bitiminde evlerine, ailelerine gidemeyip çalıştıkları kurumda kalmaktadırlar. Bu özverileri ve mücadele azimlerinin sonucu olarak sözleşmeli infaz koruma memurlarına kadro verilmesi, mesai ücretlerinin yeterli hâle getirilmesi, yıpranma hakkı tanınması, psikolojik destek, rotasyon, lojman ve kreş imkânı sağlanması ve yine emekli olduklarında yeterli maaş ödenmesi önemli bir gerekliliktir. Yine risk grubunda değerlendirilecek diğer çalışma grubu ise denetimli serbestlik çalışanlarımızdır. Denetimli serbestlik çalışanlarımıza da fiilî hizmet süresi zammının ödenmesi yerinde ve hakkaniyetin bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır. Belki de önümüzdeki süreçte Meclis Başkanlığına gelecek dördüncü yargı paketi de tüm bunları düzenleyecek ve adalet çalışanlarının haklı beklentilerini karşılayacaktır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, böyle bir düzenleme yapıldığı takdirde katkı sunacağımızı bugünden belirtmek istiyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, içinde bulunduğumuz coronavirüs mücadelesi günlerinde, cezaevlerinden ciddi sayıda tahliye sağlayacak düzenlemelerin yer aldığı teklifte emeği geçenlere ben teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüsle mücadelemiz 11 Marttan bugüne kararlılıkla sürmektedir. Ülke genelindeki mücadelemizde başta Sağlık Bakanımıza olmak üzere tüm sağlık çalışanlarımıza, polis ve Jandarma teşkilatımız ile infaz koruma memurlarımıza güç ve kuvvet diliyor, teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Bu noktada, seçim bölgem olan Kırıkkale’ye ve bütün Türkiye’ye “Evde kal.” çağrısında bulunmak istiyorum. Salgının Kırıkkale’deki etkisini azaltmak için oluşturulan İl Pandemi Kurulundaki Sayın Valimiz Yunus Sezer Bey’i yapmış olduğu çalışmalardan dolayı, üstün gayretlerinden dolayı kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum. Her zaman olduğu gibi, salgınla mücadelede de yanlarında olduğumuzu belirterek zorlu görevlerinde başarılar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin vatana, millete hayırlı olmasını bir kez daha temenni ediyor, sağlıklı günler dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, Halk Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Başaran.

HDP GRUPU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, ben de öncelikle, haksız ve hukuksuz bir şekilde coronavirüs sürecinde bile cezaevinde tutulan önceki dönem eş genel başkanlarımızı, belediye eş başkanlarımızı, yöneticilerimizi, parti çalışanlarımızı, gazetecileri, akademisyenleri, hepsini buradan saygıyla selamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, üç gündür biz bu yasa teklifi üzerinde görüşüyoruz. Aslında Komisyonda da bunun üzerinde çokça konuşmak istedik ama tabii ki bu koşullar içerisinde uzun uzadıya tartışmamızın önü yine bu coronavirüs sebebiyle engellendi. Çünkü bu, içerideki 300 bin insanın, aileleriyle beraber milyonlarca insanın yaşamını etkileyen bir düzenleme ve corona var diye on sekiz saatte hızlı hızlı, acele acele getirip Komisyonda tartıştığımız bir mesele.

Şimdi, arkadaşlar, bunun ne olmadığını çok iyi öğrendik. Bu coronaya karşı bir düzenleme değil. Bakın bunu biz söylemedik; teklif sahipleri söyledi, az önce yine, bu teklifte imzası olan partinin sözcüsü bu kürsüden söyledi. Bu, uzun bir süredir üzerinde çalışılan bir kanunun karşımıza getirilmesidir. Toplumu, beklenti içerisinde olan aileleri, cezaevinde bu Meclisten umut bekleyen insanları ve birbirimizi “Biz corona tedbirleri alıyoruz.” diye kandırmayalım.

Dün, bu kürsüden yine, bir sözcü Birleşmiş Milletlerin açıklamasını söyledi. Değerli arkadaşlar, Birleşmiş Milletlerin açıklamasını bir de ben söyleyeyim çünkü her şeyi çarpıtıyorsunuz; Anayasa Mahkemesi kararlarını çarpıtıyorsunuz, Anayasa’yı çarpıtıyorsunuz, Birleşmiş Milletlerin kararını çarpıtıyorsunuz. Size göre, siz söylediğiniz zaman her şey doğru ama Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bir çağrı yaptı, dedi ki: “Tedbirleri alın.” Bir çağrı daha yaptı “Tutukluları serbest bırakın.” Bir çağrı daha yaptı, sizin “Terörist.” dediğiniz ama bütün dünyanın siyasetçi olduğunu bildiği, size muhalif olan kişileri “Bırakın.” dedi Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi. Hatta Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi bu kanun teklifinden sonra “Ne yapıyorsunuz siz?” dedi. Ama siz kulaklarınızı tıkayıp, corona virüsünü fırsat bilip kendi yandaşlarınıza af çıkartıyorsunuz ama karşıtlarınızı, muhaliflerinizi de ölüme terk ediyorsunuz, fiilî olarak idam cezasını uyguluyorsunuz. Biz bunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz.

Şimdi, bir de bir af tartışması vardı arkadaşlar. Bir daha ifade edeyim: Bu bir aftır ama dönemsel bir af değil, uzun süreli, kalıcı bir aftır. Yani bazı suçlar açısından siz diyorsunuz ki: “Suç işleyebilirsiniz, işlerseniz cezası zaten belli ama biz, size bunun sadece yarısı yatırtırız.” Yani hırsız, gaspçı, rüşvet veren, bunlar neredeyse cezaevinde kalmayacak. Kadını katleden cezaevinde kısmen kalacak ama kadını öldürmeye teşebbüs edenler, kadınların yüzüne kezzap atanlar cezaevinde yatmayacak neredeyse, hele son getirdiğiniz geçici maddeyle bu tip yüzlerce, binlerce insan tedbirsiz bir biçimde toplum içerisine salınmış olacak, bakın, tedbir bile alınmadan ki kadınlar, bu dönemde en fazla ne diyor: “Bakın, salgın dönemlerinde kadına yönelik şiddet vakaları artıyor. 6235 Sayılı Kanun uygulanamıyor. 183 şiddet hattı cevap veremez durumda. Bu süreçte 29 kadın katledildi, önlem alın.” Ama siz bu suçları gerçekleştirenleri hiçbir önlem almadan toplumun içerisine salıyorsunuz buna da “Af değil.” diyorsunuz. Buna da “Sizin yandaşlarınız dışarıya çıkıyor.” dediğimizde “Böyle bir şey yok.” diyorsunuz, buradan da sürekli toplumu manipüle etmeye çalışıyorsunuz arkadaşlar. Bu, bir manipülasyon çalışmasıdır. Bu, aslında, sizin, her defasında arkanıza aldığınız medyayla, kamu gücüyle, bu sefer de bu corona virüsü fırsatçısı tavırlarınızla kendi yandaşlarınızı dışarıya çıkarma operasyonudur.

Biz, bir infaz kanununu tartışamaz mıydık, tartışabilirdik, daha derinlikli tartışabilirdik. Zaten infaz kanunumuz adaletsiz bir kanun. Bir kadını öldüren -ki buraya çıkan her hatip “adam öldürme” dedi ama bu ülkede en çok kadınlar öldürülüyor- bu suçun belli bir kısmını yatarken 3 tane “tweet” atan, 3 de eyleme katılan bir araya getirilip, propagandalar “üyelik” olarak tanımlanıp onlarca yıl cezaevinde kalıyor. Bu da yetmiyor, siz bununla da rahatlamadınız bu kanunu getirdiğinizde, cezaevinin içerisinde ağırlaştırılmış koşullar getiriyorsunuz.

Bakın, Türkiye’deki bizim ceza düzenlememiz özgürlüğü kısıtlamadır, başka bir şey varsa bu Meclis toplansın, kararını versin, özgürlüğünden başka hiçbir şey kısıtlayamazsınız ama siz, onun haberleşme hakkını kısıtlayacak düzenlemeler getirdiniz, onun bilgiye ulaşım hakkını kısıtlayacak düzenlemeler getirdiniz, onlarca hakkını kısıtlayacak düzenlemeler getirdiniz, savunma hakkını kısıtlayacak düzenlemeyi bu kanunla getirdiniz. Bir mahpus, bir tutsak mahkemede yaptığı savunma nedeniyle disiplin soruşturmasına maruz kalabilecek, disiplin soruşturmasının sonucunda infazın yakılması uygulamasıyla yüz yüze kalabilecek.

Siz, bu kanunla sağlık haklarını ellerinden alıyorsunuz. Bir mahkûm, bir tutsak hastaneye gittiğinde ona kelepçeyle muayene dayatılacak; reddedecek, direnecek, orada 3 kamu görevlisi tutanak tutacak ve onun hakkında disiplin soruşturması başlatılacak. Yani, siz, cezaevleri için sadece özgürlüğü kısıtlayan bir mekanizma değil, tamamen haklarını elinden alan; esir, tutsak muamelesi yapacak bir düzenleme getiriyorsunuz. Bu, bu Meclis açısından utanç verici bir tablodur ve bunu muhaliflerinize karşı yapıyorsunuz.

Bakın arkadaşlar, biz çokça uyarı yapıyoruz. Bu kanunu... Şu anda siz muktedirsiniz, yargı şu anda sizin elinizde, yargı şu anda iktidarın sopası hâlinde ama bu Meclis kürsülerinde muhalefetlik dönemini hatırlayan milletvekilleri var. 80 döneminde -tıpkı şu anda sizin yaptığınız gibi- darbeciler geldi bütün siyasi partilerden -bakın, var bu Mecliste, ben biliyorum- sağcısı, solcusu terörist diye cezaevine atıldı. İnsanlar düşüncesini ifade ettiği için idam edildi. Kenan Evren o dönem diyordu ki: “Asmayalım da besleyelim mi!” Siz ne diyorsunuz, sizin bakış açınızın bundan farkı ne? “Dışarıya çıkartalım da yaşasınlar mı?” Çünkü siz içeride ölmelerini bekliyorsunuz, onları ölümle yüz yüze bırakıyorsunuz. Ve biz bunu söylediğimizde “Biz bir af yasası yapmıyoruz, biz bir infaz düzenlemesi yapıyoruz, biz ayrımcı bir tutum sergilemiyoruz o teröristlere karşı.” diyorsunuz. Arkadaşlar, bu ülkede “terörizm” kavramının nasıl ucu bucağının olmadığını, nasıl lastik gibi her tarafa çekildiğini siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Bu “terörizm” kavramıyla sizin toplumsal desteği arkanıza nasıl aldığınızı siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Çıkıp bu kürsülerden bize toplumsal duyarlılıktan söz etmeyin.

Toplumdaki hiç kimse hırsızın dışarıya çıkmasını sizin düzenlediğiniz biçimde istemez, kimse rüşvetçinin çıkmasını istemez, kimse, kadınların hiçbirisi, kadın örgütleri kadına yönelik -bu toplumun yarısı değil mi kadınlar- şiddet uygulayan erkeklerin dışarıya çıkmasını istemez. Ama kimlerin çıkmasını istiyor, size söyleyeyim mi? Bu partiye 6 milyon oy veren HDP’nin önceki dönem eş başkanlarının çıkmasını istiyor. Gazetecilik yaptığı için şu anda cezaevinde tutulan Ahmet Altan’ın çıkmasını istiyor. Avukatlık faaliyetini yürüttüğü için, savunma makamında olduğu için yaptığı meslekle ilgili içeride olan Selçuk Kozağaçlı gibi onlarca avukatın dışarıya çıkmasını istiyor. Figen Yüksekdağ’ın dışarıya çıkmasını istiyor, Gülten Kışanak’ın dışarıya çıkmasını istiyor. İşte toplumsal beklenti aslında tam bu yönde ama siz toplumsal beklenti ile kendi beklentilerinizi karıştırıyorsunuz. Kendi beklentilerinizi, kendi taleplerinizi… Bu Meclisi her defasında kendi bakış açınıza göre dizayn ediyorsunuz, kendi çıkarlarınız için kullanıyorsunuz. İşte onun için biz “Fırsatçılık yapıyorsunuz.” diyoruz. “Onun için yandaşlarınızı çıkartıyorsunuz ama muhaliflerinizi ölüme terk ediyorsunuz.” diyoruz.

Aslında siz daha genişini düşünüyordunuz onu da biliyoruz. Cinsel istismar faillerini de bu dosyaya koyacaktınız, uyuşturucu tacirlerini de bu pakete koyacaktınız, yapacaktınız bunu da. Büyük bir toplumsal muhalefetten korktuğunuz için “Parça parça yapalım.” diyorsunuz, “Adım adım gidelim.” diyorsunuz. İşte bu birinci adım olarak karşımızda duruyor. Şimdi birinci adımda bir kısmını salacaksınız, ikinci adımda da kalanları çıkartacaksınız çünkü işte onlar sizin yandaşlarınız. İşte onlar üzerinden aslında siz kendinizi var ediyorsunuz. Yoksa gerçekten salgın vesilesiyle bu Meclise bir kanun getirseniz, gerçekten yaşam hakkını önceleseniz kanunun tümünde yaşam hakkını bu kadar ihlal eden düzenlemeler olmazdı.

Bakın, çocuklu ve hamile kadınlar açısından bu kanunda düzenleme var, onda bile ayrımcılık yapıyorsunuz. Bakın, hastalar açısından kanunda düzenleme var, 65 yaş üstü ve hastalar açısından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkanım, rica edersem bir dakikayla toparlayacağım.

BAŞKAN - Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bu kanunda 65 yaş üstü ve hasta mahpus ve tutsaklarla ilgili bir düzenleme var, onda bile ayrımcılık yapıyorsunuz. 71 yaşında Selma Altan adında bir kadını, sadece kendisinin içerideki insanlarla vicdani olarak kurduğu dayanışmayı kırmak için, bu dayanışmanın sizin üzerinizde yarattığı etki nedeniyle, hasmane tavırlarınız nedeniyle terörist diye cezaevinde ölüme terk ediyorsunuz. 445 hasta tutsak ve mahpus var; bunların bir kısmı size göre dışarıya çıkartılması gereken, diğerleri ölüme terk edilmesi gereken. İşte onun için arkadaşlar, biz günlerdir diyoruz ki bu Mecliste sizler yaşam hakkını kutsamıyorsunuz. Bütün kutsallarda en başta yer alan yaşam hakkı sizin için kişiye göre değişiyor; muhalifinizse ölebilir ama yandaşınızsa yaşatmaya değerdir. Bu yaklaşımınızdan vazgeçmenizi, toplumsal beklenti, vicdan, uluslararası sözleşmeler ve hukuk çerçevesinde tekrar bu kanun teklifinin düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bölüm üzerindeki konuşmalar bittiğinde soru-cevap işlemimiz var biliyorsunuz. Ben sisteme giren arkadaşlarımızın -dün de ifade ettiğim gibi- kanun teklifi üzerine olan soruları varsa Komisyon burada, daha sonra soru-cevap işlemini… Özellikle kaliteli bir yasama tekniği ve sürecini yaşatmak için sorularınızın kanun teklifiyle ilgili olmasını şimdiden ifade ediyorum. Sisteme giren arkadaşlarımızın ona göre hazırlık yapmalarını rica ediyorum. Yani gündem infaz yasası, herkes düşüncesini, aklında kalan soruları Komisyona sorsun ve Komisyon da bilgisi dâhilinde bunlara cevap versin. Yani süreci bu şekilde götüreceğiz. Sisteme giren arkadaşlarımıza soru-cevap işleminde söz vereceğim değerli arkadaşlarım.

Şimdi, bölüm üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Alpay Antmen’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Antmen.

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan coronavirüs krizi ve tehlikesinin arasında buradayız, çalışıyoruz. Elbette halkımız için yararlı ve faydalı olan her şey için burada olmamız gerekiyor. Burada olmamız görevimiz, elbette çalışacağız ama adama sormazlar mı, bu af yasası için iki yıldır neyi bekliyordunuz? Bu bağlamda, umarım, ülkemiz ve dünya bu salgını bir an önce ve en az hasarla atlatır, atlatacaktır.

Değerli milletvekilleri, 65 yaş üzeri ve 20 yaş altı kişilere sokağa çıkma yasağı geldi. Peki, 20 ve 65 yaş arası vatandaşlara corona virüsü bulaşmıyor mu, neden onlar dışarıda kalsın?

Aslında keşke, bugünlere kalmadan, kahramanca ve fedakârca çalışan sağlık emekçilerimiz için burada, sağlıkta şiddet yasasını çıkarmış olsaydık. Keşke, bu af teklifi bugünlere kalmasaydı da gönül isterdi ki salgın günlerinde çalışmak zorunda olan, bugünlerin asıl kahramanları başta doktorlarımız, sağlık emekçilerimiz, eczane, market, postane, kargo çalışanları ve benzeri emekçiler için çalışmalar yapsaydık. Keşke, bugünlerde dahi çalışmak zorunda olan tüm vatandaşlarımızı evlerine göndererek onların maaşlarının bu süre boyunca verilmesini sağlasaydık. Keşke, işçiler, emekçiler ve esnafımız için her türlü maddi ve manevi önlemi alsaydık ama maalesef bunları konuşmuyoruz.

Bu arada Mecliste çalışan bütün herkese teşekkür etmek istiyorum, bu riskli dönemde görevlerini en iyi şekilde yaparak bizlerle birlikte çalışmaya devam ediyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz affa karşı değiliz, ancak nasıl bir af? Bunu konuşmamız gerekiyor. Düşünce suçları, gazeteciler ve topluma kazandırılmasında mahzur olmayan hükümlüler için af çıkarılmasına elbette karşı değiliz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi bu yasaya vicdan ve adaleti koymak istiyoruz, bu yasaya evrensel hukuk normları hâkim olsun istiyoruz. En kabul gören tanıma göre adalet, başkalarına zarar vermemek ve herkese hakkı olanı vermektir. İşte bu yasa teklifiniz ne adaletli ne de adil, eşit hiç değil. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yasa teklifi bu hâliyle vicdansızdır, adaletsizdir. Ya bu teklifi hep beraber vicdanlı ve adaletli bir yasaya dönüştürürüz ya da karşınızda bizi yani Cumhuriyet Halk Partisini bulursunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Kaldı ki af, eğer toplumsal barışı sağlamıyorsa, hukuksuzluğu önlemiyorsa, adalete ve hakkaniyete uygun değilse ve vatandaşların tamamının gönlü razı değilse buna af veya infaz düzenlemesi bile demek doğru değildir. Rüşveti yazan gazeteci neden hapse atılıyor, rüşveti alanlar neden bırakılıyor? İnfaz düzenlemesiyle çete liderleri, kadına şiddet gösteren çıkacak ama muhalif gazeteciler cezaevinde kalacak; hırsızlar çıkacak, düşünce suçluları içeride kalacak. Nerede adalet, nerede vicdan, nerede eşitlik?

Yine, bu teklifte muhalif basın yasaklanmak isteniyor, bu teklif içinde özgür medyaya sansür getirilmek isteniyor. İktidar hem gazetecileri tutukluyor hem de gazeteyi tutukluyor. Nasıl mı? Bu yasa teklifi bu şekilde Meclis Genel Kurulundan geçerse Basın İlan Kurumu istediği gazeteyi cezaevlerine ve ilgili kurumlara yasaklayabilecek, sokturmayacak. Bu, haber alma özgürlüğünün gasbıdır. Basın İlan Kurumu zaten sansür ilan kurumu olarak çalışıyor. Bu yanlıştan derhâl dönülmeli ve Genel Kurulda bu madde iptal edilmelidir.

Cezaevlerine bakalım, 2002’de 59.429 mahkûm ve tutuklu varken bu sayı 2020’de 300 bini buldu yani cezaevlerindeki sayı tam 5 kat arttı. Hadi bu af çıktı, 60 bin-70 bin kişi erkenden tahliye oldu diyelim, sonra ne olacak? Sanki bu ülkede adil yargılama, yargı ve yargıç bağımsızlığı varmış gibi bu aftan ne bekliyorsunuz? Cezaevleri kısmen boşalacak, yerlerine muhalifleri mi doldurmayı amaçlıyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bu af teklifi en başında infaz hâkimliği kurumunu düzenlemekte. Ne acelesi vardı şimdi bunun? Eğer corona salgını nedeniyle bir af şart ise 3 maddeyle bu yasa yapılır ve hatta üzerinde daha iyi tartışılır, daha adil hükümler getirilebilirdi.

“İnfaz yasası” diyorsunuz, içine cezaları artırıcı hükümler koyuyorsunuz; “infaz yasası” diyorsunuz ama içine kaçakçılara kıyak hükümleri koyuyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bu teklif vicdanlı ve adil bir teklif değildir.

Mesela birinci bölümün içine bakacak olursak kanun teklifinin 8’inci maddesiyle getirilmek istenilen değişiklikte, hükmün verilmesinden sonraki dönemde seçenek yaptırımının kısa süreli hapse dönmesi ya da şartları varsa başka seçenek yaptırımına dönüşmesinde karar merciinin, kararı veren mahkeme yerine infaz hâkimliğine olarak hükme bağlanması hatalıdır. Burada faili yargılayan ve onunla yüz yüze temas eden mahkeme yerine, yetkinin infaz hâkimliğine devri yargılamaya hâkim olması gereken yüz yüzelik ilkesine uygun değildir.

Yine, kanun teklifinin 13’üncü maddesiyle Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesinde yer alan hürriyeti bağlayıcı cezaların alt ve üst sınırları değiştirilmek istenmektedir. Bu belirlemelerin yapılmasında çok titiz davranılmalıdır. Bilimsel inceleme ve araştırma yapılmadan karar verilmemelidir. Oysa bu madde için ne titizlik gösterilmiş ne de gerekli uzman incelemelerine başvurulmuştur.

Yine, kanun teklifinin 16’ncı maddesi hakkında mahkûmiyet hükmü verilen ve kanun yoluna başvuran sanıkla ilgili olarak sanığın adli kontrol hükümlerini ihlal etmesi hâlinde kararı veren mahkeme, dosyadan elini çektikten sonra UYAP kayıtlarını inceleyerek tutuklama kararı verebilecektir. Bu hüküm “Mahkemelerin karar verdikten sonra elini dava dosyasından çekmesi” hükmüne açıkça aykırıdır. Dosya, fiziken kanun yolundayken UYAP üzerinden her nasılsa mahkeme, öğrenip inceleme yapacak, tutuklama gibi istisna olması gereken bir tedbiri vererek kişinin özgürlüğünden mahrum bırakılmasını sağlayacaktır; bu da adil ve hukuki değildir.

Yine, kanun teklifinin 25’inci maddesinde getirilen değişiklikle cezaevlerine alkol sokmak, alkol bulundurmak veya kullanmak fiillerine hücre cezası öngörülmektedir. Hücre cezası, cezaevleri için öngörülen en ağır disiplin cezasıdır. Alkolle ilgili fiillere bir disiplin cezası getirilebilir, belki de getirilmelidir ama buna hücre cezası gibi en ağır disiplin cezası istemek adil ve hukuki sayılamaz. Alkol fiillerinin kurum araç ve gereçlerine zarar verme, tünel kazmaya teşebbüs, firar etmeye teşebbüs, isyana teşvik ve isyan, kasten yaralama, çıkar sağlamak, şiddet kullanmak, rüşvet gibi eylemlerle bir tutulması son derece yanlış, son derece ağır ve adil olmayan bir hüküm olmuştur. Bu hükümde eylem ile verilecek ceza arasında denge kurulması zorunludur.

Değerli milletvekilleri, burada 300 bin kişiyi ilgilendiren bir af düzenlemesini görüşüyoruz. Sadece içeride olan 300 bin kişiyi değil, bunların ailelerini -ama hiç burada konuşmadığımız- bu suçların mağdurlarını etkileyecek bir düzenleme yapmaya çalışıyoruz. Evet, bu teklifte bazı suçlar için koşullu salıverme var, güzel ama teklifte tutuklular yok. Nerede tutuklular? Tutuklular insan değil mi? Basın emekçileri yok. Adamlar sadece anayasal olarak vatandaşı bilgilendirme haklarını kullandıkları için cezaevindeler ama bu teklifin hiçbir yerinde yoklar. Düşünce suçluları hiç yok. Zaten, size göre “siyasal suç” diye bir kavram da yok ama bunun yanında, çek de yok. Ne var? Kayırma var. Ne var? Ayrımcılık var. Ne var? “Ben yaparım, olur.” mantığı var.

Bakın, on sekiz saat, yemek molaları dışında, aralıksız çalışan Adalet Komisyonunda verilen onlarca, yüzlerce teklifte -500 sayfalık tutanaklara bakın- hiç mi mantıklı bir teklifimiz yoktu, hiç mi doğru söylediğimiz bir şey yoktu? Ama dinleyen yok. Niye? “Ben yaparım, olur.” Niye? “Ben iktidarım.” Niye? “İşte ben öyle istedim.” Öyle değil arkadaşlar, öyle değil.

Bakın, bu kanunda adalet yok, adalet; eşitlik yok, hakkaniyet yok, vicdan yok. Sayın Cumhurbaşkanının da dediği gibi, devlet, önce devlet aleyhine işlenen suçları affetmeyi veya infaz yasasına tabi tutmayı düşünmeli. Siz, neden, vatandaş aleyhine olan suçları bu kanun teklifi kapsamına koyuyorsunuz da devlet aleyhine işlenen suçları hiç düşünmüyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Tamam, teröre bulaşan, insan öldüren, devlet aleyhine 15 Temmuz gibi alçak ve hain bir darbeyi yapanlar bu kanun teklifi kapsamında elbette olmasın, elbette olmayacak ama “Bir ‘tweet’ attı.” diye içeride olan insanların yerine de lütfen kendinizi koyun.

Son söz: Teklif sahiplerine seslenmek istiyorum. Eğer bu teklife vicdan ve adaleti eklemezseniz tarih ve halkımız sizi asla affetmeyecektir.

Kuruluşunun 100’üncü yılında yüce Meclisi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bölüm üzerinde söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bartın Milletvekilimiz Sayın Yılmaz Tunç’a aittir.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Coronavirüs tehdidinin devam ettiği bir ortamda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu tehlikeden bir an önce dünyanın ve ülkemizin kurtulması için dua ediyoruz. Bu noktadaki tedbirlerimize devam ederek de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabii, değerli milletvekilleri, 2005 yılından bu yana yaklaşık on beş yıldır uygulanan Ceza İnfaz Kanunu’muzu modern infaz rejiminin gerekleriyle uyumlu hâle getirmeyi amaçlayan, 70 maddeden oluşan, AK PARTİ ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa hazırlayıp Meclis Başkanlığına sunduğu; Ceza İnfaz Kanunu başta olmak üzere özellikle infaz düzenlemesi anlamında koşullu salıverme ve denetimli serbestlik süreleri ve infaz sisteminde kalıcı düzenlemeler içeren kanun teklifinin görüşmelerini gerçekleştiriyoruz.

Teklifin geneli üzerinde yapılan görüşmeler sırasında özellikle kapsam dışı tutulan suçlar bakımından tartışmalar hep yapıldığı için, teklifin diğer olumlu düzenlemeleri de maalesef kamuoyu tarafından yeterince öğrenilememiş oluyor. “Bu teklifte adalet yok.” deniyor. Tabii ki kapsam dışı tutulan terör suçları bakımından eğer bunun kapsam dışı tutulmasından rahatsız oluyorsanız o sizin bileceğiniz iş. Cinsel suçlar, uyuşturucu ticareti ve diğer toplumsal hassasiyeti gözeterek hazırladığımız istisnalar bakımından eğer “Adalet yok.” diyorsanız onu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Öncelikle bu teklifteki hedefimiz, ceza adaletine uygun, suçlunun ıslahını ve topluma kazandırılmasını sağlayacak kalıcı bir infaz rejimi getirmek. Teklifin amacı cezaevlerini boşaltmak değil. Evet, geçici maddelerde, coronavirüs salgını nedeniyle alınacak tedbirler bakımından cezaevlerindeki salgın riskini ortadan kaldıracak düzenlemeler var ama kalıcı maddelere baktığımız zaman infaz sistemimizde, özellikle hukuk devleti ilkesine uygun, daha çağdaş, daha modern bir infaz rejimine uygun düzenlemeler yapıldığını görüyoruz.

Cezaevlerindeki doluluğu burada ifade eden konuşmacılar oldu. Bu doluluğun sebebi, bir kere, öncelikle, 2005 yılında Ceza Kanunu’nda yapılan ceza artışları ve İnfaz Kanunu’ndaki 1/2’lik infaz süresinin üçte 2’ye çıkmasından dolayı her iki kanundaki hem cezaların artışı hem de hükümlülerin cezaevindeki kalış süresinin yüzde 40’tan yüzde 66’ya çıkmış olması ve ayrıca, istinaf mahkemelerinin devreye girerek istinafta beş yılın altındaki suçların kesinleşmiş olması ve istinafın devreye girmesi nedeniyle de Yargıtayın, önündeki dosyaları hızlandırarak karar vermiş olması ve bir de bunun üstüne 15 Temmuz darbe girişimi cezaevlerindeki doluluğu artırdı. Tabii, bu problemin de çözülmesi gerekiyor. Teklif, bu amaca yönelik geçici maddeler de içeriyor.

Teklifin önemli maddelerinden bir tanesi, infaz hâkimliğiyle ilgili düzenlemeler. İnfazla ilgili işlemler bundan sonra artık tamamen infaz hâkiminin denetiminde gerçekleştirilecek. Cumhuriyet savcısının kararlarına karşı da infaz hâkimine itiraz edilebilecek. İnfaz hâkiminin kararına karşı da ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilecek. Bununla da tatmin olunamıyorsa yazılı emir yoluna gidilebilecek.

Teklifin koşullu salıvermeyle ilgili bölümünde, maddesindeki en önemli hususlardan bir tanesi, koşullu salıvermenin ön şartı olan iyi hâl düzenlemesi. Hepimizin bildiği gibi, iyi hâl nedeniyle koşullu salıverilen bazı hükümlülerin toplum içerisinde suç makinesine dönüştüğü hepimizi rahatsız eden bir husus. Bunu da düzelten, buna çözüm getiren çok önemli bir düzenlemeyi de bu teklif içeriyor. Koşullu salıvermede iyi hâl incelemesinde, artık hükümlünün son bir ayına bakılarak değil, cezaevindeki kaldığı süre içerisinde altı ayda bir düzenlenecek raporlarla, cumhuriyet başsavcısının ya da görevlendireceği cumhuriyet savcısının başkanlığında idare ve gözlem kurulu ve Sağlık Bakanlığından, Aile Bakanlığından uzmanların da katılımıyla oluşturulacak bir komisyon tarafından karar verilecek. Bazı suçlar bakımından ve on yılın üzerindeki suçlar bakımından da bu kararlarda infaz hâkiminin de onayı gerekecek.

Teklifle koşullu salıverme sürelerinde değişiklik yapılırken bir kere ağırlaştırılmış müebbet hapis koşullu salıvermesi otuz yıldır, bunda bir değişiklik yok; müebbet hapis koşullu salıvermesi yirmi dört yıldır, bunda bir değişiklik yok. Darbe suçları, kadın cinayetleri, kasten öldürme; bu suçlar bu kapsamda, dolayısıyla aynı şekilde muhafaza ediliyor. Ayrıca koşullu salıvermede dörtte 3 olan terör suçları, cinsel saldırı suçları, uyuşturucu ticareti suçlarından mahkûm olanlarda dörtte 3 infaz muhafaza ediliyor, burada da bir değişiklik yok. Kasten öldürmenin haksız tahrik ve benzeri indirimlerle süreli hapse dönüşmesi durumunda, burada da üçte 2’lik durum muhafaza ediliyor. İşkence ve eziyet suçlarında, casusluk ve devlet sırlarına karşı suçlarda, özel hayatın gizliliğinin ihlaliyle ilgili suçlarda üçte 2’lik koşullu salıverme süresi muhafaza ediliyor.

Çocukların işlediği terör, uyuşturucu ticareti, cinsel saldırı suçlarında da yine bir değişiklik yok, üçte 2’lik koşullu salıverme süresi muhafaza ediliyor. Diğer suçlar bakımından üçte 2’lik oran, 1/2‘ye indiriliyor.

Teklifte suça sürüklenen çocuklar bakımından da önemli düzenlemeler var. Onları topluma kazandırmak, onların eğitimlerini sağlamak, çocukların üstün yararı ilkesi açısından çok önemliydi ve teklife göre 15 yaşına kadar olan çocukların cezaevindeki bir günleri üç gün sayılacak; bir gün, iki gün sayılıyordu. Bir de yeni bir geçici maddeyle 15-18 yaş grubunun bir günü, iki gün sayılacak ve onların üstün yararını koruyan önemli bir geçici madde de teklifte mevcut.

Teklifle özel infaz usullerinin kapsamı genişletiliyor ve bu da modern infaz hukukunun gereklerinden bir tanesi. Hafta sonu infaz, geceleyin infaz; hafta sonu cuma akşamından pazar akşamına kadar, gece akşam saatinden sabah saatine kadar işini ya da eğitimini aksatmadan belli suçların altındaki hükümlüler cezalarını bu şekilde çekmiş olacaklar. Bunlar, kasten işlenen suçlarda bir buçuk yıla kadar, taksirle işlenen suçlarda da üç yıla kadar ama taksirle öldürme burada da yine istisna.

Tabii, konutta infaz var. Konutta infazdan yararlananların kapsamı yine bu teklifle genişletiliyor. Kadınlar, çocuklar ve 65 yaşını tamamlamış olan hükümlüler, cezası toplam bir yıla kadarsa konutta infazdan yararlanabilecek. 70 yaşını bitirenler iki yıla kadar cezalarda, 75 yaşını bitirenler dört yıla kadar cezalarda konutlarında infazına hâkim karar verebilecek. Beş yıldan az cezalarda da eğer ağır hasta olduğu raporla tespit edilmişse o da konutta infazdan yararlanabilecek. Yine, doğum yapan kadınlar da doğumdan itibaren bir buçuk yıl geçinceye kadar konutta infazdan yararlanabilecek.

Tabii ki teklifte, toplumsal hassasiyet ve korunan yarar açısından dikkate aldığımızda bazı suçların cezalarında da artışlar var. Bunlardan kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi durumunda ceza bir kat daha artırılacak; hepimizin bildiği gibi kezzap olayı olmuştu. Örgüt suçunun cezası artırılıyor, burada alt sınır bir yıldan dört yıla çıkarılıyor. Tefecilik suçunun cezası artırılıyor.

Değerli milletvekilleri, kadına şiddet, cinsel istismar, çocuk istismarı, bunlar AK PARTİ’nin kırmızı çizgileri, kırmızı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Bu suçların cezalarını dünyada en yüksek veren ülke Türkiye, Avrupa hukukuna bir bakın. Orada çocuk istismarında on sekiz yıllık üst sınır, bizde alt sınır. Bunu yapan bu Meclis ve öncülüğünü yapan da AK PARTİ. O nedenle bu konular üzerinden sosyal medyada yalan beyanlarla bizi karalamaya yeltenmeyin. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu millet bizim ne yaptığımız gayet iyi görüyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen, dinleyelim, rica ediyorum. Ne oluyor?

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Öbür maddeye gel. 53’üncü maddeyi okuyun.

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin Sayın Tunç.

Buyurun, devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Teklifte infaz yakmayla ilgili problem de çözülüyor. Yirmi yıl cezaevinde kaldı, koşullu salıverildi, sekiz yıl koşullu salıverildi ama koşullu salıverme süresi içerisinde bir aylık basit bir suç işledi. O infaz yanmayacak, ikinci işlediği suçun 2 katı ceza alacağı ceza adaletine daha uygun bir sistem getiriliyor.

Covid-19 nedeniyle, açık cezaevinde bulunan hükümlülere 30 Mayısa kadar izin veriliyor. Eğer salgın riski devam ederse Sağlık Bakanlığının görüşü doğrultusunda Adalet Bakanlığına bu izni 3 kez ikişer ay arayla uzatabilme imkânı getiriliyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Niye hastalara da vermiyorsunuz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ya hasta tutsaklar… Cezaevinde hasta tutsak yaşamıyor mu? Hasta tutsaklar…

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Açık cezaevinde boşalan kısma da kapalı cezaevinden açık cezaevine geçmesine bir yıl kalanlar geçebilecek, ancak onlar izin kullanamayacak. Eğer koşullu salıverilme süresi gelmişse izin kullanma hakları gerçekleştirilecek.

Tabii, denetimle serbestlikle ilgili maddeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Denetimli serbestlikle ilgili, özellikle, geçici bir madde bu da. Bu maddeyle ilgili 2016’da olağanüstü hâl kararnamesiyle denetimli serbestlik süresi bazı suçlar istisna tutularak bir yıldan iki yıla çıkarılmıştı.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Muhalifler…

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – “Bazı suçlar” dediğim de terör suçları, cinsel suçlar, kasten öldürme…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Muhalifler, muhalifler…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Düşünce suçluları…

BAŞKAN – Sayın Tunç, Genel Kurula hitap edin siz, tamamlayalım.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – İstisna suçların dışında bir yıldan iki yıla çıkarılmıştı. Şimdi, bu geçici maddeyle 30 Mart 2020 tarihinden önce işlenen suçlar bakımından bir yıllık süre üç yıla çıkarılıyor. Burada da istisna olan suçlar biraz önce saydığımız…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Size karşı muhalif olanlar…

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Burada, tabii, eşe karşı şiddet, alt soy, üst soy, kardeşe karşı şiddet ve kasten yaralamanın canavarca hisle işlenmesi, özel hayatın gizliliğini ihlal, uyuşturucu ticareti, cinsel suçlar, terör; bunlar da yine bundan yararlanamayacaklar. Diğer suçlar bakımından üç yıl olarak uygulanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Devamla) –Bağlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, son cümlenizi alalım.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

2016’da, iki yıldan faydalananlar ilave bir yıldan daha faydalanmış olacaklar. Ayrıca burada, doğum yapan kadınlar bakımından 0-6 yaş grubu çocuğu olan kadınlar için bu denetimli serbestlikteki geçici madde dört yıl olarak uygulanacak.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Kadınlar arasında da ayrımcılık yapıyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Yine, 70 yaşını tamamlayan hükümlüler de dört yıldan yararlanacak. Ağır hastalık hâli varsa 65 yaşını da tamamlamışsa bunlar Adalet Bakanlığının belirlediği tam teşekküllü hastaneden alınacak raporla ve Adli Tıp Kurumu raporuyla cezalarını denetimli serbestlikte çekecekler.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yine istisnaları var, yine istisnaları var.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Teklif, ceza adaletine uygun, suçlunun ıslahını amaçlayan önemli düzenlemeler içeriyor, hayırlı olmasını diliyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – 560 ağır hasta var, 560; 1.800 hasta var şu anda cezaevlerinde.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bölüm üzerinde şahıslar adına söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Salihe Aydeniz’e aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Aydeniz.

SALİHE AYDENİZ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün öncelikle coronavirüsten kaynaklı hasta olan tüm hastaların bir an önce şifa bulmalarını, şimdiye kadar hayatını kaybetmiş olanlara da Allah’tan rahmet diliyorum. Evet, bugün başta cezaevleri olmak üzere tüm halklarımızın gözü kulağı, beklentisi buradan çıkacak olan kararların toplumsal barışa, demokrasiye ve en önemlisi de eşitlik ilkesine uygun olması yönündedir. Ama en çok biz biliyoruz ki bu iktidar salgınla mücadele yerine aslında kendisini, rantçılarını, yandaşlarını koruyacak tedbirler alıyor. Bugün bu yasa da bunu gösteriyor. “Yaşanan bu krizleri fırsata çevirebiliriz.” sözünün, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra denilen “Bu bir Allah’ın lütfudur.” sözüyle bir farkı yoktur. Tüm dünya, insan yaşamını her yönüyle tehlikeye atan coronavirüsle çok yönlü tedbirlerle mücadele ederken, iktidarınız bu durumu fırsata çevirmek ve Kürt halkına düşmanlık yapmak üzerinden aslında tüm Türkiye halkları için tehlike oluşturmaktan vazgeçmiyor. Neredeyse her gün siyasi operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar devam ediyor. İrade gasbı ve sömürge mantığı olan kayyum politikalarınız devam ediyor. Askerî operasyonlar hız kesmeden devam ediyor. Aldığınız tedbirler emekçiyi, kadını, işçiyi korumak yerine sermayedarları korumaya devam ediyor. Ekolojik kıyıma sebep olacak projelerden vazgeçmek yerine yangından mal kaçırırcasına ihaleler hayata geçirilmeye devam ediliyor.

İktidarınızda bulunduğunuz süre boyunca yanlış siyasal, ekonomik ve toplumsal politikalarınız, yine savaşta ısrar politikanız ülkeyi krizden çıkamaz hâle getirmiştir. Siz kendinizi 1.000 odalı saraylarda bin bir yöntemle korumaya almışken, saraylarınızın harcamalarından tasarruf yapmazken halk için, emekçiler için…

SALİH CORA (Trabzon) – Konu infaz yasası.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Ne için olduğunu biliyorum.

Müdahale eder misiniz.

BAŞKAN – Siz lütfen Genel Kurula hitap edin.

Sayın Cora… Rica ediyorum arkadaşlar…

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Saraylarınızın harcamalarından tasarruf yapmazken halk için, emekçiler için, işçiler için tasarruf yapma talimatı veriyor, hiçbir sosyal izolasyonu olmayan cezaevleri için de kapsam tartışması yapıyorsunuz. Sizi samimiyete davet ediyorum, samimiyetsizlikten vazgeçin.

Değerli milletvekilleri, yapılmak istenen “infaz kanununda değişiklik” ismi altında aslında cezaevindeki ağır hak ihlallerine yasal kılıf uydurma teklifidir. Bütün cezaevlerinde kötü muamele, işkence, sağlık hakkı gasbı, iletişim hakkının gasbı, ceza içinde ceza olarak “Gözünün üstünde kaşın var.” bahaneleriyle verilen disiplin cezaları, onura ve ahlaka sığmayan hukuk dışı uygulamalar… Türkiye’de cezaevlerindeki hak ihlallerini sıraladıkça sıralayabiliriz çünkü devlet mekanizmaları anayasaya, hukuka, adalete, vicdana göre değil, iktidarınızın ve özellikle sarayın isteğine ve talimatına göre çalıştırılmaktadır.

SALİH CORA (Trabzon) – Öyle bir şey yok.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Bugün görüşülen bu yasa teklifiyle yapılacak olan -zaten fiiliyatta bitirmiş olduğunuz- adalet, eşitlik ilkesini ortadan kaldırmaktır. Bu düzenlemeyi de “infaz indirimi” ismi altında her zaman yaptığınız gibi algı oluşturarak yapma peşindesiniz. Bu yasa teklifiyle birilerine af çıkarırken birilerine de işkence sistemini yasallaştırma derdindesiniz. Unutmayın ki eşit uygulanmayan adalet, adalet değildir. Bu şekilde düzenlenen teklif kamu vicdanını yaralayacak, toplumsal barışı da zedeleyecektir. Bu pakete göre gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler, avukatlar, öğrenciler, emekçiler, sosyal medya paylaşımcıları, ağır hasta mahpuslar ve suçsuz yere ebeveynleriyle kalmak zorunda kalan çocuklar bundan yararlanamayacaklar. Bu durum, açık bir şekilde salgın durumunu fırsata çevirerek siyasi ortaklık yaptıklarınıza özel af çıkarma yasasıdır. Bunun yanında kendiniz gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan ederek aslında karşınızda duran tüm kesimlere yönelik fiilî bir idam zemini oluşturmak derdindesiniz. İktidarınız gibi düşünmeyenlere karşı düşman hukuku…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Bu, kindar bir tutumda ısrar etme teklifidir. Bu yasa teklifi tam bir ıslah projesidir. Sizin gibi düşünmeyen her muhalifi neye göre, kime göre terörist ilan ediyorsunuz? Bu hakkı nereden kendinizde buluyorsunuz? Bu düzenleme, yaşadığımız olağanüstü süreçte cevap olacak bir düzenleme değildir.

Sayın milletvekilleri, bu Hükûmet başta Kürt halkına olmak üzere Türkiye halklarına düşmanlık gütmektedir. Bu düşmanlık ve tüm demokratik kriterleri hiçe sayarak oluşturduğunuz düzen, bu iktidarın bitişi olacaktır. Bizleri yüzlerce yöntemle yıldırmaya, yıkmaya, yakmaya, katletmeye çalıştınız ama asla haklı ve hakikat mücadelemizden vazgeçiremediniz, vazgeçiremeyeceksiniz. Bizler, bu şekliyle çıkarmaya çalıştığınız yasa teklifini de tanımayacak, kendimizi korumanın yol ve yöntemlerini elbet bulacağız.

Sayın milletvekilleri, değerli halkımız; çıkarılmak istenen bu teklifin hiçbir şekilde hukuki, ahlaki ve vicdani yönü yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

SALİHE AYDENİZ (Devamla) – En önemlisi Anayasa ve eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu teklifin bu şekliyle çıkması bu Meclisin utancı olarak tarihe geçecektir. Bu utanca ortak olmamak için herkesi duyarlı, vicdanlı, adaletli olmaya çağırıyorum. İktidarın, kendi günahlarına ortak etmek için kurdukları bu tuzağa düşmemeye çağırıyorum.

Bütün halklarımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz Bursa Milletvekilimiz Sayın Emine Yavuz Gözgeç’e aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gözgeç.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, teklifte kadın cinayetleri, cinsel saldırı suçları kapsam dışındadır. Ben de bir kadın vekil olarak tekrar etmek istiyorum ki kadına şiddet bizim kırmızı çizgimizdir. Sadece kadına değil, çocuğa, erkeğe, tüm yaratılmışlara şiddet kabul edilemez. Ancak şunu ifade etmeliyim ki tüm insanlığa, özellikle kadına karşı yapılan en kapsamlı şiddet hareketi PKK terörüdür, terör saldırılarıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kız çocuklarını dağa kaçıran, onlara tecavüz eden, kadınları canlı bomba olarak kullanan, kadınları katleden PKK terör örgütüne…

NURAN İMİR (Şırnak) – Ülkeyi AKP yönetiyor, AKP. AKP yönetiyor bu ülkeyi.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) – …tek söz dahi söylemeyenlerin, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapanların… (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum, sayın konuşmacıyı dinleyelim. Rica ediyorum.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) - Tekrar etmek istiyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun, siz devam edin, Genel Kurula hitap edin.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PKK’ya laf sayıyorsun sen, desene… Allah, Allah.

BAŞKAN - Lütfen, değerli arkadaşlarım…

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) -  Kız çocuklarını dağa kaçıran, tecavüz eden, kadınları canlı bomba olarak kullanan, kadınları katleden PKK terör örgütüne tek söz dahi söylemeyenlerin, söyleyemeyenlerin, terör örgütlerinin sözcülüğünü yapanların kadına dair tek söz söylemeye hakları yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bu kadar.

NURAN İMİR (Şırnak) – Hadi! Hadi!

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) – PKK’ya söyledim arkadaşlar, size söylemedim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yani, bakın, kürsüde konuşan herkesin hukukunu koruyoruz değerli arkadaşlarım, rica ediyorum.  Dinleyelim lütfen.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, teklifte çocuğun yüksek yararını gözeten ve kadınlar lehine olan değişikliklerden kısaca bahsetmek istiyorum.

Yapılan değişikliklerle, hamile olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin  tutuklanması yerine adli kontrol altına alınma imkânı getiriliyor bu düzenlemeyle. Yine, anne ve çocuğun yüksek yararı gözetilerek hapis cezasının infazının geri bırakılma süresi altı ay yerine, bir yıl altı aya çıkartılıyor ve böylece anne ve çocuğun ceza infaz kurumuyla daha geç karşılaşması sağlanıyor.

Yine, 17’nci maddede sadece hükümlünün hastalığı hâlinde infaza ara verme imkânı varken yapılan değişiklikle, hükümlünün eş veya çocuklarının sürekli hastalık veya malullük nedeniyle bakıma muhtaç olmaları hâlinde de hapis cezasının infazına ara verilme imkânı tanınmakta ve mevcutta var olan altı aylık süre de bir yıla çıkartılıyor.

Çocuk hükümlülere ilişkin düzenlemeler var, çocukların üstün yararını gözeterek. En geç iki ayda bir sağlanan aile görüşmesi imkânı en geç ayda bir görüşme imkânı yapılıyor. Çocuk hükümlülerin kardeşiyle de aile görüşmesi yapabilmesi imkânı var. Çocuk hükümlüler için hazırlanan tören, anma günü, doğum günlerinde çocukların ailelerinin de etkinliğe katılması imkânı getiriliyor. Eğer, yine çocuk, bir yakını olmaması nedeniyle izne çıkamıyorsa eğitim evlerinde iznini değerlendirebilmesi, kamu kuruluşlarının gençlik kamplarına, gençlik merkezlerine katılabilme imkânı düzenleniyor.

Yine, 0-6 yaş gurubunda çocuğu bulunan kadın hükümlüler için denetimli serbestlikten yararlanma şartı olarak belirlenen oran beşte 3 belirleniyor, diğer hâllerde bu oran beşte 4. Yani 0-6 yaş grubunda çocuğu bulunan kadın hükümlü, koşullu salıverme için geçirmesi gereken sürenin beşte 3’ünü infaz kurumunda geçirmesi hâlinde beşte 2’sini denetimli serbestlikten yararlanabilecek. Bu hâlde de azami denetimli serbestlik süresi dört yıl olarak belirlenmiş.

Özel infaz usulleri kapsamında da kadınlar ve çocuklar lehine düzenlemeler var. Kadın, çocuk veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları bir yıl ya da daha az süreli hapis cezasını konutta çekebilmesi, yine doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçen ve toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan kadınların cezasını konutta çekebilme imkânı getiriliyor. Koşullu salıverilme süresinin hesaplanması da, yine çocuklara ilişkin özel hükümler var, 15 yaşına kadar olan çocukların infaz kurumunda geçirdiği bir gün üç gün sayılıyor. 18 yaşına kadar çocukların infaz kurumunda geçirdiği bir gün iki gün olarak sayılıyor. Çocuklar için yine önemli bir düzenleme; adli kontrol sürecinde daha iyi takip edilebilmeleri ve haklarında yapılacak iyileştirme çalışmalarının daha verimli hâle getirilmesi amacıyla rehberlik edecek bir uzman görevlendirilmesi söz konusu. 

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz tüm insanlık bir virüsle mücadele ediyor. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanımız, tüm bakanlarımız, sağlık çalışanlarımız, vekillerimiz, belediye başkanlarımız, tüm milletimizle topyekûn bir mücadele veriyoruz. Biz inanıyoruz ki her zorlukla birlikte mutlak bir kolaylık vardır. Milletimizin birlik ve beraberliğiyle, en önemlisi Allah’ın yardımıyla bu zor günleri de aşarız inşallah diyorum.

Kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi birinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Bu sürenin yarısını sisteme giren değerli milletvekillerimiz, diğer yarısını da Sayın Komisyon kullanacak.

Buyurun Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, yapılan infaz düzenlemesiyle, cezaevlerine girecek süreli yayınlar ve kitaplar konusunda da ciddi kısıtlamalar getiriliyor. Şimdiye kadar fiili olarak zaten cezaevlerinde kitap ve muhalif yayınların, Yeni Yaşam, BirGün ve Evrensel gibi yayınların cezaevlerine girmesinde problemler vardı, bu durum yasallaştırılmak isteniliyor.

Şimdi ne deniliyor? Basın İlan Kurumundan ilan alamayanlar cezaevine giremeyecekler. Bunun, en temel hak olan bilgi edinme hakkının, bilgilenme hakkının ihlali olup olmadığını Komisyona sormak istiyorum. Bu düzenlemeyle ne amaçladıklarını açıklarlarsa sevinirim.

BAŞKAN – Sayın Pekgözegü…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 1’inci maddesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuktur. AKP iktidarı döneminde çocuk mahpus sayısı azalmadı, en az yüzde 26 arttı. Çocukların suça yönelmesinde etkili olan toplumsal nedenleri bu pakette değerlendirmişler midir Komisyon üyeleri? Suç, sosyolojik, pedagojik bir sorundur. Bu sorunları çözmeden, çocukların cezaevlerinde olmasını nasıl açıklıyorlar?

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık…

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

5275 sayılı Kanun’un 47’nci maddesinde disiplin soruşturması için süreler iki ve yedi gün iken madde 27’yle beş ve on beş günlük süreler öngörülüyor. Sürelerin bu şekilde artırılması hangi pedagojik araştırmanın sonucunda değerlendirilip belirlenmiştir? Sürenin artırılmasının çocuklar üzerinde nasıl bir fayda sağlayacağı düşünülüyor? Sonuçta, çocuklar 12 yaşından itibaren somut zekâyla birlikte dış dünyayı algılayabiliyor, yetiştiği çevreye göre ve beslenme koşullarına göre gelişimi daha geriden gelebiliyor. Uzun süre ceza beklentisinin çocuğun psikolojisi üzerinde yaratacağı kaygı nasıl ortadan kaldırılacaktır? Bu düzenleme, personelin çocuklar üzerinde keyfî tutumlarına neden olmayacak mı?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 32’nci maddesiyle ceza infaz kanununa eklenen geçici 6’ncı maddede olduğu gibi bu düzenlemede özel hayata karşı suçların kapsam dışında bırakılmasının çelişkiye sebep olabileceğini ifade etmek isterim. “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” olarak tanımlanan Türk Ceza Kanunu 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138’inci gerek suçların niteliği ve gerekse öngörülen hapis cezalarının miktarı itibarıyla geçici düzenlemenin kapsam dışı tutulmasını gerektirecek ağırlıkta ve tehlikede olmadığı, tehlikelilik hâlinin daha fazla olduğu kabul edilebilecek suçların geçici düzenleme kapsamında olduğu hâlde bunun kapsam dışı bırakılması Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Ayrımcılık yasağı” 14’üncü maddesine aykırılık teşkil etmiyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gülüm…

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Yasaya ilişkin soru sormak isterdim ama cezaevlerinden sürekli coronayla ilgili haberler geldiği için mecburen bunlara öncelik veriyoruz zira yaşam hakkından bahsediyoruz.

Şanlıurfa 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi B-5 koğuşunda 22 kişi kalıyor. Sekiz gündür yüksek ateş, kuru öksürükle şikâyetleri olan mahpuslar var. Kontrolleri yapılmamış, muayeneleri yapılmamış, ilk hafta sadece 3 kişide bu belirtiler varken bu hafta koğuşta kalan herkeste aynı belirtiler gerçekleşmeye başlamış. Daha önce bunlar açlık grevine giren insanlar, dolayısıyla bağışıklıkları çok zayıf; kontrollerinin yapılmamasının gerekçesi nedir?

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bu yasa görüşülürken infaza ilişkin kısmında Avrupa Birliği müktesebatından bahsetti yasayı getiren arkadaşlar. Avrupa Birliği müktesebatının, en hızlı ve yaygın olduğu dönemde cezaevlerindeki koşullar sivil toplum örgütleri tarafından denetlenebiliyordu. 2010 yılından sonra yine bu iktidar bunların tamamını unuttu. Şimdi, infazla ilgili kurulan gözlem kurullarında Aile Bakanlığından ve Sağlık Bakanlığından birer uzman veya yetkili olmasına rağmen barolardan neden yok, sivil toplum örgütlerinden neden yok, Avrupa Birliğiyle bunun ilgisi nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelik…

TUMA ÇELİK (Mardin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

5275 sayılı Kanun’un, 62’ci maddesinin (3)’üncü fıkrasında getirilen basın yasağında çocuğun korunmasında hedeflenen hukuki yarar nedir? İfade özgürlüğüne ket vurulması, çocuğun gelişimi açısından sorunlar doğurduğunda, buna dair alınan önlemler nedir? Çocuğun, kendi dilinde kitap okuma hakkı neden engelleniyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çepni….

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Eğer bu düzenleme mücbir sebeplerle Covid’le mücadele için yapılıyorsa eşitlik ilkesine tam uyum zorunlu değil midir? İçeride kalması düşünülen siyasi mahpuslar, bu durumda ölüme terk edilmiş olmuyorlar mı? Mücbir sebeple yapılan bir düzenlemede bile tercih edilen bu eşitsizlik özel af niteliğinde değil midir?

BAŞKAN – Sayın Coşkun…

ŞEVİN ÇOŞKUN (Muş) –Teşekkürler Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, çok ağır isnatlarla yargılanan tutukluların, çoğu zaman mahkemeye çıkma talepleri reddedilmekte, ifadeleri SEGBİS’le alınmaktadır. Uygulamada hâl böyleyken, yeni düzenlemeyle, tutuklu ve hükümlüler, on beş gün süreyle cezaevinden çıkarılarak gözaltına alınabilecek. Bugüne kadar, yasaya uygun olmamasına rağmen cezaevinden çıkarılanlar baskı altında tutuldu, zorla ifadeleri alındı. Bu düzenlemenin amacı, tutuklu ve hükümlüye, bir: Gizli tanık ve itirafçılığı dayatmak mı? İki: Gözaltı, işkence ve kötü muamele tehdidi altında tutmak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşdemir…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Yasa teklifinde madde 48’e ekstra cezalar eklenmiş, odaya kapatmak ve aile görüş yasağının uzatılması gibi. Hangi cezaevlerinde, hangi uzman kadroyla, bilimsel veriler ışığında inceleme yapılıp yeni cezalar üretildi? Çocuğun dünyasında güven olarak kodlanmış aile bağı kesildiğinde, cezaevinde kendini ifade edemeyen çocuğun istismara uğraması ya da şiddet görmesi durumunda, bu durumun üstünün örtülmesine engel olacak mekanizmalar düşünülüyor mu? Yine, çocuklarla ilgili bu yasalar hazırlanırken hangi uzmanlardan görüş alındı? Bunu öğrenmek istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yargı, zaten siyasallaşmış durumdaydı ve adaleti katlediyordu, infaz yasası maalesef daha da kötüleştiriyor. İşte, size bir örnek: Mehmet Yeter’in dün Bafra Cezaevinde vefat ettiği haberini almıştık. Oğlu ve avukatıyla görüştüm. Ameliyatı, ölümü ve gömülmesi ailesine haber verilmeden yapılmış. İki farklı savcı açıklaması var; Samsun savcısı, “Coronavirüs müspet ve ailesine ulaşılamadı.” dedi, Bafra cumhuriyet savcısı, “Ailesine ulaşıldı ve corona menfi.” dedi. Biz, devletin hangi savcısına güveneceğiz? Siyasallaştırdığınız yargı, işte bu tür skandallara yol açıyor. İnfaz yasası konusundaki eleştirilerimizi hâlâ dinlemiyorsunuz, bu ayrımcı yasayı dayatmaya çalışıyorsunuz.

BAŞKAN – Şimdi söz sırası Sayın Komisyonda.

Buyurun.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Tahmin ediyorum, burada 12 saygıdeğer milletvekilimizin, soru-cevaplarıyla beraber soruları oldu. Tabii, çocukla ilgili olarak birçok sayın milletvekilimiz temas ettiler, ben onlarla ortak… Sayın Pekgözegü, Sayın Koçyiğit ve aynı zamanda Sayın Işık özellikle çocuklarla ilgili düzenlemelerle ilgili birkaç ortak hususu sordular.

Öncelikle şunu söyleyebiliriz ki cezanın birinci hedefi kamu düzenini ve toplumu korumak, ikincisi cezaların gelişmesini, oluşmasını engellemek, üçüncüsü de suçlunun yani suçu işleyen failin ıslah edilmesidir. Tabii, 18 yaş altı -bizim kanunlarımızda özellikle 15-18 yaş arası ve 15 yaşından küçük- suça sürüklenen çocukların işlemiş oldukları suçlarla beraber cezaevi koşullarında infaz şartlarının neler olduğuna dair birkaç hususu özellikle belirtmek istiyorum.

Özellikle adli kontrole tabi tutulan çocuğa bir uzman görevlendirilmektedir. Bu uzman, suça sürüklenen çocuğu uzun zaman dinleyerek –ve bir takip planı hazırlayacak şekilde- çocuğun bir daha suç işlememesi ve ıslah edilmesi noktasında gerekli tedbirlerin neler olduğuna dair idareye bir rapor hazırlıyor, bunu ifade etmek isterim.

Yine, çocuklar hakkında özgürlükten yoksun bırakma en son çare olarak düşünüldüğü için bu konudaki mevcut uygulamamızda, ceza infaz kurumlarında, özellikle özel günlerde idarede, cezaevi koşulları içerisinde birçok tedbirin alınması ve çocuğun bu özel günlerde kardeşleriyle ve ailesiyle irtibatının kesilmemesi noktasında çok özel bir çaba sarf edilmektedir.

Sayın Koçyiğit, birinci aşamada, kitap ve yayınlara kısıtlama getirildiğini, özellikle Basın İlan Kurumu kapsamı içerisindeki yayınların cezaevine gelebileceğini, diğer yayınlar konusunda bazı takdir hakkının keyfîyete sebebiyet vereceğini, bunun da olumsuz bir durumu ortaya çıkarabileceğini ifade etmektedir.

Buradaki esas durum, malumunuz, birçok yayın kuruluşu Basın İlan Kurumu standartlarını taşımadan yayıncılığa başlıyor ve kamu düzeni açısından devletin denetim konusunda birçok sıkıntılar yaşadığını görüyoruz. Esas burada, Basın İlan Kurumu takibiyle beraber bir keyfîliğin önüne geçilmesi ve bir disiplinin sağlanması öngörülmektedir. Aksi takdirde, bunun dışındaki bir durum olduğunda başı boş, tamamen keyfî, çok daha farklı uygulamaların  ortaya çıkabileceğini düşünüyoruz. Bir standardın olması gerekir diye düşünüyoruz, bunda da Basın İlan Kurumunun şartlarının çok daha uygun olduğunu ifade ediyoruz.

Bu arada da, ifade edildi, birçok…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bu hak ihlali değil mi ama?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Efendim, bakın, bir disiplinin olması gerekiyor ama yani sizin…

BAŞKAN – Tamamlayalım. Karşılıklı olmasın, bir tamamlayalım, ondan sonra.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bir disiplini olmadan, bir kuralı olmadan siz gelişigüzel bütün yayınların cezaevine girebileceğini düşünebiliyor musunuz. Bu, esas keyfîliğe yol açar.

Bu arada, gündeme geldi, BirGün, Evrensel, Cumhuriyet, Aydınlık, Sözcü gibi gazeteler de şu andaki cezaevi koşulları içerisinde cezaevine girmektedir. Bu konuda da bilgi vermek istedim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yeni Yaşam.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Yeni Yaşam girmiyor.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Efendim, o standartları taşıyorsa…

RIDVAN TURAN (Mersin) – Girmiyor. Ben imtiyaz sahibiyim, girmiyor.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bakın, Basın İlan Kurumunun standartları çok öyle ağır şartlar değil, yani günümüzde biliyoruz, gelişigüzel, başıboş, kimin çıkardığı belli olmayan, yazı işleri müdürünün belli olmadığı, çok garip yayınlar var.

TUMA ÇELİK (Mardin) - “Kimin çıkardığı belli olmayan.” ne demek?

BAŞKAN -  Siz devam edin, lütfen.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Efendim, siz itiraz edersiniz, itirazınızı sunarsınız.

Evet, Sayın Tanal, özellikle Türk Ceza Kanunu’nun 132, 133, 134, 135 ve 136’ncı maddelerinde ifade edildiği üzere, özel hayata ilişkin suçlarla ilgili bir durumun kapsam dışında kalmasının Anayasa’nın eşitlik ilkelerine aykırı olduğunu ifade ediyor. Hayır, geçmişte bunun çok ciddi ağır sonuçlarının olduğunu biliyoruz. Özellikle, FETÖ terör örgütünün mensuplarının çok keyfî uygulamalarla kişilerin özel hayatı, özellikle telefon dinleme, fiziki takiplerle beraber çok ağır şartlarda mağduriyetler yaşatıldığı bir durum yaşadık, gördük, biliyoruz. Dolayısıyla, bu tür olaylara karışacakların bu mahiyette de bu kapsamın dışında olmasıyla beraber, esasında bu tür eylemlere, bu tür suçlara karşı bizim AK PARTİ olarak tavrımızın ne olduğunu da çok net olarak ifade etmek istiyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hepsi FETÖ değil Başkanım. Yani bu, böyle değil.

BAŞKAN – Sayın Tanal, oturun, Komisyonu bir dinleyelim, rica ediyorum.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – FETÖ terör örgütü mensuplarının bu konuda neler yaptıklarını, neler…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bunların hepsi FETÖ değil. Onu size söylemeye çalışıyorum.

BAŞKAN – Siz devam edin, Sayın Güler.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Peki, devam ediyorum.

Sayın Gergerlioğlu’nun sorularıyla ilgili notlarımızı aldık. Özellikle çok zor bir dönemden geçiyoruz yani Covid-19 salgınından kaynaklı olarak bazı vefat eden kişilerin yapılan daha önceki tetkiklerinde ve tahlillerinde negatif çıkmasına rağmen ölümü de gerçekleştiği için tedbir amaçlı olarak sağlık kuruluşlarımızın özellikle defin merasimlerinde ve defin işlemlerinde biraz daha dikkat etmesi gerektiği hususunda -bu hastalığın yayılmaması için de özel bazı çabaları izliyoruz- notlarımızı aldık. Bafra Cezaeviyle ilgili olarak durumun neler olabileceğini ifade ediyoruz.

Sayın Turan Aydoğan’ın bir ifadesi vardı -özellikle bu infaz yasasını incelediğimizde çok önemli bir kurumsal yapının ihdas edildiğini görüyoruz- bu da gözlem ve izleme heyeti; evet olabilir, değerlendirilebilir. Gözlem ve izleme heyeti Batı’da çok daha yerleşik bir şekilde uygulanıyor. Bundan sonraki dönemlerde de gerçekten iyi hâle gelmiş, ıslah olduğuna inanılan kişiler bu gözlem ve izleme heyetlerinin bir raporuyla ve infaz hâkimliğinin onayıyla beraber o süresi geldiğinde tahliye olabileceklerdir. Ancak özellikle kamuoyunu çok yakından ilgilendiren ve medyada da çok ağır bir şekilde değerlendirilen suç makinesi diyebileceğimiz bazı kişilerin de bu komisyonların izleme ve gözleme faaliyetleriyle beraber, herhâlde bundan sonraki dönemlerde iyi hâl durumuyla beraber tahliye olmasının önüne geçilecektir. Bu, devrim niteliğinde bir durumdur. Evet, bu gözlem ve izleme heyetine barolardan, sivil toplum örgütlerinden de katkı sağlayacak, bu manada, maiyet içerisinde yer alacak kişiler olabilir, mümkündür, bunlar değerlendirilebilir çünkü yeni bir sistem inşa ediliyor. Bu sistemin kurumsal manada oturması ve çalışmalarını belli kurallar içerisinde sürdürmesi de önem arz edecektir. Bunu da ifade etmek isteriz.

Biraz önce Sayın Gülüm, Urfa Cezaeviyle ilgili birkaç hususu ifade etti. Notlarımızı aldık, yakinen de takip ederiz elbette ancak şunu söyleyebiliriz, bütün cezaevlerimizde -şu andaki arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- Türkiye’de şu anda hiçbir cezaevinde corona vakasıyla ilgili bir durum söz konusu değildir. Elbette bazı belirtiler olabilir, daha yakinen takip edeceğiz bu mahiyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güler, toparlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Var, elinizde.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Güneş balçıkla sıvanmaz ya.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Şimdi, ben bahsetmek istemedim ama bu, Urfa Cezaevindeki ilgili mahkûm Mehmet Binici uzun zamandır astım hastalığından muzdarip, tedavisi devam eden bir mahkûm.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Risk grubunda, niye çıkarmıyorsunuz?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Dolayısıyla, siz de bilirsiniz ki Dünya Sağlık Örgütünün de şu anda bahsettiği raporlara baktığımızda ikincil ve üçüncül hastalıkları olanların, bu da nedir, astım gibi, bronşit gibi ve özellikle şeker hastalığı gibi, tansiyon gibi hastalığı olan kişilerin bu mahiyette çok daha sıkıntılı durumlara düşebileceğini ifade ediyor. Dolayısıyla bunu da ifade etmek istedim. (HDP sıralarından gürültüler)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bırakın, ölmesinler.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bırakın, ölmesin.

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Peki, çok teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar…

Sayın Koçyiğit, size söz vereceğim kayıtlara geçmesi açısından ayakta konuşmak üzere. Lütfen öne gelin, şuraya gelin, kayıtlara geçmesi için. Sizin bir itirazınızı ben gördüm. Kayıtlara geçmesi açısından size son kez bir söz vereyim. Oradan ifade edin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, bir defa, Basın İlan Kurumundan ilan olmayanları “başıboş” olarak tanımlamak bir Komisyon için çok talihsiz bir tanımlama. “Kimin çıkardığı belli olmuyor.” diye bir ifade kullandı Sayın Komisyon Sözcüsü. Örneğin, Yeni Yaşam gazetesini çıkaran arkadaşımız, sahibi burada; Mersin Milletvekilimiz Rıdvan Turan çıkarıyor. Ama bu gazete ve diğer muhalif gazeteler cezaevlerine alınmıyor. Kitaplar konusunda ciddi sıkıntılar var.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçmiştir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bu, en temel olan insan hakkına, düşünce ve fikir özgürlüğüne ve bilgi alma hakkına bir darbedir. Toplumu disipline etme arayışının bir şeyidir.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, soru-cevap işlemini tamamladık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ben zaman içerisinde sisteme giren arkadaşlarımıza söz veririm ama bu, böyle, artık karşılıklı değil. Sorular soruluyor, Komisyonun belli bir süresi var.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Cevap vermedi ama. Sorduğum sorunun cevabı gelmedi.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, cevap veremediklerinizi lütfen bu arada araştırınız. Ben makul bir açıklamayı daha sonra size sunarım.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Bir soru sordum, çocuğun ana dilde okuma hakkı neden engelleniyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, tutanağa geçmesi adına bir cümle söyleyeceğim, tek cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, benim sorum açık ve nettir. Türk Ceza Kanunu 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138… Dedim ki… Yani burada bu soruyla ilgili hemen Sayın Komisyon Başkanı “Bunlar FETÖ’cüdür.” dedi. O zaman bize şunu verebilir mi? Bu Ceza Kanunu’ndan şu anda mahkûm olan kaç tane FETÖ’cü var; kaç tane normal, sıradan vatandaş var? Bunu versinler bize.

BAŞKAN – Peki, bunları da  bir araştırsınlar, bir ara açıklasınlar.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Soru-cevap bitti Başkan, ya!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, niçin müdahale ediyorsunuz?

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Başkanım, soru-cevap bittiğinde soru soruyorlar. Böyle bir şey olmaz ki!

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Yani bunları söylediğimiz zaman müdahale mi oluyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Arkadaşlar, sizin milletvekilleriniz sormuyorsa benim hakkımı niye tecavüz ediyorsunuz yani birbirimize hoşgörülü olacağız, saygılı olacağız.

BAŞKAN – Rica ediyorum değerli arkadaşlarım.

Sayın Başer ve Sayın Koçer, burada arkadaşlarımız Meclis Başkan Vekilinden izin alarak konuşuyorlar. Lütfen, bir önemli kanun görüşülürken benim yapmaya çalıştığım, herkesin kafasındaki soruların giderilmesi. Kaliteli yasama tekniğini yapmaya çalışıyoruz. Tahammüllü olacağız değerli arkadaşlarım, yani kafalarda oluşan soru işaretlerini gidermekten daha doğal ne olabilir? Komisyon “Ben sorulara cevap vermek istiyorum.” diyor. Soruları o şekilde alıyoruz, yani rica ediyorum, sizler lütfen müdahale etmeyin. Özellikle idareyi bana bırakın ben kurallara uygun yönetmeye devam ederim.

Değerli arkadaşlarım, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilim, şu aşama yoklama talebinin olacağı bir aşama değil.

Değerli arkadaşlarım, özellikle Grup Başkan Vekillerinizin müdahale ettiği konularda bir konuya girmeyelim. İç Tüzük’ümüzün okunmasında, bilinmesinde yarar vardır. Ne zaman önergeler verilir, ne zaman oylamalar yapılır, ne zaman yoklamaların isteneceği İç Tüzük’ümüzde açıktır. Şu aşamada Sayın Beştaş belki önerge olduğunu farz ederek konuya girmiştir ama daha önergelere başlamadık.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

Buyurun Sayın Beştaş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, her yayın organının Basın İlan Kurumuna ilan vermek zorunda olmadığına, yasaklanmayan, toplatılmayan hiçbir yayının cezaevine girişinin engellenemeyeceğine, cezaevlerinde corona salgını yaşanmasından büyük endişe duyduklarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle teknik bir hata sebebiyle kalktım.

BAŞKAN – Tabii, tabii, ben anladım zaten.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sorulara verilen cevaplarda bir iki hususta yasal olarak vahim bir niteleme yapıldı. Bir kere, cezaevlerine girecek basın yayın organlarına, herhangi bir basın yayın kurumu karar veremez, basın savcılığı vardır -her yayın organı Basın İlan Kurumuna ilan vermek zorunda değildir- ve basın savcılığının denetimindedir, bu birincisi.

İkincisi, yasaklanmayan, toplatılmayan hiçbir yayının cezaevine girişi engellenemez, bu yasa dışı bir şeydir. Yani böyle yasak bir meseleyi sanki yasalmış, meşruymuş gibi ifade etmeleri tümüyle yanıltıcı, aldatıcı ve maalesef gerçek dışıdır. Şimdi, cezaevlerinden -şu anda elimde- 5-10 tane dilekçe aldım bugün, sadece şunlar, cezaevinden geldiği belli. Bunu özellikle söylüyorum: Yeni Yaşam gazetesi, Evrensel ve BirGün hepsine verilmiyor, Yeni Yaşam hiç verilmiyor. Toplatılmayan yayınlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, toparlayın. Bunları diğer konuşmalar sırasında da ifade ederseniz yararlı olur. Lütfen toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunlar çok önemli. Sayın Başkan, çok önemli olduğu için söz aldım.

Şimdi, burada getirilen düzenleme basın savcılığını da Türk Ceza Kanunu’nu da ilgili bütün hükümleri de lağvediyor, diyor ki: “Sen Basın İlan Kurumuna ilan vermezsen ben bu yayını almıyorum.” Bu birincisi.

Covid-19’a ilişkin de biz cezaevlerinde corona salgınının olmasından büyük bir endişe duyuyoruz. Bunu mutlu olduğumuz için anlatmıyoruz. Şu anda elimdeki bu şeylerden yüz tane örnek verebilirim, faksla geldi. Hepsi dezenfektan olmadığını, maske olmadığını, koruma olmadığını, arkadaşlarının karantinaya alındığını söylüyorlar. Bunların hepsi Van Yüksek Güvenlikli Cezaevinden geldi. Bugün Silivri’de 2 mahpus yine karantinaya alınmış. Bunu reddederek, “Ölümleri Covid-19’a bağlı değil.” diyerek bu üstü örtülecek bir mesele değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz 294 bin insanın yaşam hakkından söz ediyoruz. Bu işi lütfen ciddiye alsınlar, biz basit bir meseleden söz etmiyoruz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Komisyon sıralarımızda Adalet Bakanlığının temsilcileri de var, bu taleplerinizi onlar da duyuyorlar, Sayın Komisyon Başkanıyla paylaşsınlar lütfen. İlerleyen zamanlarda gerekli açıklamalarda bulunmak üzere ben Komisyonumuza da söz veririm.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şimdi madde üzerindeki görüşmelere başlayacağız.

1’inci madde üzerinde üç önerge vardır. İlk okutacağım iki önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Ayhan Altıntaş                     Yasin Öztürk                      Ümit Beyaz

                 Ankara                             Denizli                              İstanbul

         Arslan Kabukcuoğlu                  Ayhan Erel                    Lütfü Türkkan

                Eskişehir                            Aksaray                               Kocaeli

              Hüseyin Örs                                                                      

                Trabzon

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Serpil Kemalbay Pekgözegü        Muazzez Orhan Işık             Züleyha Gülüm

                  İzmir                                 Van                                 İstanbul

             Abdullah Koç                      Murat Çepni       Dirayet Dilan Taşdemir

                   Ağrı                                İzmir                                   Ağrı

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir uğultu başladı salonda, bir rica edelim, maddeler üzerindeki görüşmelere başlayacağız.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.

Süreniz beş dakika Sayın Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, dünden başlamak istiyorum. Dün Sayın Grup Başkan Vekili Cahit Özkan kürsüye geldi, “Bu, Cumhur İttifakı’nın bir yasa teklifidir ve arkasındayız.” dedi. Ama enteresan, iş yoklama isteyen gruptan sonra oylamaya gelince Milliyetçi Hareket Partisi Grubundan 40 kişi buradayken siz, yarınız bile burada yoktunuz. Nasıl yanındasınız?  (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, ben bir şey söylemek istiyorum, bir müsaade edin.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Yalan söylüyorsun.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, rica ediyorum, lütfen. Arkadaşlarım, konuşmacıyı dinleyelim lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Burada kaç yıldır, eskiden beri milletvekilliği yapan arkadaşlar var. Hiçbir zaman anlaşmadığınız, mutabakata varmadığınız bir kanunla alakalı hiç kimse daha yoklamaya girmemiş, siz de dâhil. Bunu önce öğreneceksiniz ve burada bulunacaksınız. Ama zannediyorum dünkü bu yanlışınızdan dolayı çok ciddi bir resesyona girdiniz. Kanunun arkasında durmak için önce buraya bir gelin.

Gelelim bu kanunla alakalı olarak meseleye. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Lütfen, değerli arkadaşlarım, rica ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Cezaevlerinin fiziken doluluğu nedeniyle bu kanunun çıkması elzemdir, doğrudur; cezaevlerinde insanlar yerde yatıyor, bu da doğrudur; cezaevlerini boşaltmak lazım, bu da doğrudur, corona virüsü her yerde var, cezaevlerinde olmaz mı? Orada da mutlaka vardır, şu anda baş göstermediyse, göstermeyecek anlamı da çıkmaz, mutlaka orada da olacaktır. Cezaevlerini boşaltmak bu açıdan çok önemlidir. Ama 300 bin adamı cezaevlerine atan da sizsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NECİP NASIR (İzmir) - Hadi oradan be!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bu sayı 2002’de 60 bin kişiydi, 300 bin kişiyi ben atmadım, siz attınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mahkemeler var, mahkemeler, yargı…

BAŞKAN – Konuşmaları herkesin saygıyla dinlemesini rica ediyorum değerli arkadaşlarım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Dolayısıyla şu anda kendi hatalarınızın tamiri için bu meselenin gündeme getirilmesi zamanlama açısından enteresan.

Bakın, ben bir şey söyleyeceğim. Kadına şiddetle alakalı meseleyi devamlı söylüyorlar, o konuyla alakalı bir şey daha ifade edeyim.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Şiddet, terör dağda, dağda.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – “Kadına şiddet” şeklinde Türk Ceza Kanunu’nda müstakil bir madde yok bir kere yani orada hukukçular da var, bilirler. Türk Ceza Kanunu 81’inci maddede ve devamında düzenlenen kasten öldürme suçlarında, TCK 82’nci madde (d) bendinde üst soy, alt soy, eş olarak atıf yapılarak ağırlaştırma yapılıyor. TCK 86’da kasten yaralama suçlarında yine üst soy, alt soy, eş olarak atıf yapılarak ağırlaştırma yapılıyor. TCK 96’da eziyet suçlarının 2’nci fıkrasında yine üst soy, alt soy ve eş olarak atıf yapılarak ağırlaştırma yapılıyor. Yani peki, kadın sadece eş mi? Mesela o kadın vardı, genç kızımız vardı, 20 yaşında bu kız, Berfin, bu bir eş değil ama eziyet gördü, hâli bu. Yani buna ağırlaştırılmış ceza verecek bir kanun yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Var, var, o var, teklifte var o.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Biz de o yüzden dedik ki arkadaşlar: Kadın sadece eş değil, kadınlar nişanlı olabilir, ispat edilemeyen imam nikahlılar olabilir. Biz kasten öldürme, kasten yaralama ve eziyet maddelerine “kadın” kavramının müstakil olarak eklenmesini…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Var, var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – …ve infaz hükümlerinin de bu istisnaya göre ağırlaştırılmasını talep ediyoruz, bunun önemli olduğunu düşünüyoruz.

Bir de, bir konudan daha bahsedeceğim, bugün bir haber vardı gazetenin birisinde, saray için araç ihalesi açılmış, 14 araç alınacakmış. Bakın, ben bir şey söyleyeyim mi size, ben Sayın Cumhurbaşkanının bu ihaleden haberi olduğunu zannetmiyorum yani Sayın Cumhurbaşkanın ihtiyacı olduğunu da zannetmiyorum. Orada çalışan, danışman vesaire gibi kurullarda çalışan arkadaşların kendilerinin talebiyle açılmış bir ihaledir bu. Bunu kim yaptıysa onu mutlaka bulun. Bu, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük düşmanıdır. Millet “Açım.” diyor, “Maske alamayacağım.” diyor.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Maske bedava, bedava.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Evinde kadın “Açım, çocuklarıma bir şey yediremiyorum, o yüzden dileniyorum” diyor. Bu dönemde böyle bir ihaleyi açmak bu milleti -ben size bir şey söyleyeyim- çıldırtır, deli eder, sıkıntıya sokar. Bu konuya lütfen eğilmenizi istiyorum, bu konu önemli. Ya millet “Param yok, maske alamıyorum.” diyor, o yüzden bedava yaptınız.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Bedava dağıtılıyor, bedava dağıtılıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bak, “Parayla satacağız.” dedi bakan, baktınız millet aç “Bedava dağıtacağız.” dediniz. Onu almakta zorlanıyor, onu dağıtamadık. Maskeyle ilgili bir şey daha söyleyeceğim. Bir maske meselesini beceremediniz, dördüncü defa değişti. Önce parayla satacaktınız, sonra “bedava” dediniz, sonra “PTT” dediniz, şimdi “eczane” oldu. Bakalım bundan sonra ne olacak. İnşallah sonu hayır olur.

Hepinize hayırlı günler diliyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Değerli arkadaşlarım, bakın bir kanun teklifini görüşürken, özellikle kanun teklifini getiren partimizin ya da partilerimizin eleştiriler karşısında daha bir tahammüllü olması gerekir, bu işin doğası gereğidir. Burada yapılacak tartışmaların fikrî dünyamıza bir zenginlik katmasını bekliyorum ben. Özellikle teknik yönlerde yapılacak eleştirilerin ya da her türlü sert eleştirilerin göğüslenmesi gerekir. Ayrıca, burada partilerimizin sözcüleri var, ben onlar istedikleri zaman da kendilerine söz veriyorum ama arkadaşlarımızın dışarıdan müdahaleleri işin yürümesini gerçekten zorlaştırıyor. Bunu yapmayalım, herkesi bir saygıyla dinleyelim, cevap verecek olan arkadaşlarımız cevabını verirler. Bu şekilde bir süreci beraber götürelim arkadaşlarım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurun lütfen.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; şimdi, dün yaşanan, Genel Kurulun kapanmasıyla alakalı meseleyi ben şahsen hiç gündem yapmayı düşünmüyordum fakat Sayın Grup Başkan Vekili kürsüden bizi de suçlayarak konuşma ihtiyacı duyunca çok tabii olarak cevap vermemiz lazım. Şimdi, kanunu getiren MHP Grubu ve biziz ve tabiidir ki burada olması gereken bizleriz. Salı günü 14 tane oylamamız vardı, bizim bütün milletvekillerimiz buradaydı. Bu konuda hiçbir sayısal sorunumuz yok ve nihayetinde, düne geldiğimizde… Hepimiz biliyoruz, bugünlerde çok özel zamanlardan geçiyoruz. Bin defa konuştuk, dedik ki: Arkadaşlarımız var, aslında, normal şartlar altında, bütün gruplardan 70’e yakın milletvekilimizin sağlık açısından dışarıya çıkma yasağı var. Ayrıca, kadın arkadaşlarımız da dâhil olmak üzere, daha evvelden kanser tedavisi gören arkadaşlarımız var. Sağlık açısından çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Daha evvel gruplar arasında bu süreci götürürken yoklama istemek gibi bir şey yapmamaya dair bir serbest çalışma planı üzerinde biz buradayız; böyle biliyoruz, böyle konuştuk ve söze itimat ediyoruz. İstenebilir mi? Evet, istenebilir ama burada, efendim, takip etmemek, burada olamamak… Ha, bugün hepimiz buradayız; hatta, isterseniz sabaha kadar buradayız, isterseniz hafta sonu da buradayız; ne kadar istiyorsanız buradayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç kimse çalışmaktan kaçmıyor, sonuna kadar buradayız ama bizim kabahatimiz söze inanmaktır, kabahatimiz budur; bir kez daha görmüş olduk.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, bir saniye…

Sayın Başkanım, izninizle, bitirmek istiyorum.

Şimdi, efendim, hapishaneler… Ya, soracağım ben: Darbeciler olmasın mı hapishanelerde, olmasın mı cezaevinde? PKK’lılar olmasın mı, DHKP-C’liler olmasın mı, kasten adam öldürenler olmasın mı? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu mudur yani, bu mudur, bu mudur kardeşim? Biz buraya gelmişiz… (HDP sıralarından gürültüler)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – IŞİD’ciler olmasın mı?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir sakin olalım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz sakiniz Başkanım.

Yani burada şunu belirtmem lazım: Biz fikrî mücadeleye varız ama siz kürsüden… Hem burada hiç olmayacaksınız… Eğer iyi niyetliyseniz, burada sayı çıkmayacaksa bile buradaysanız oy kullanacaksınız; nezaketen bu böyledir, nezaketen. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen, karşılıklı değil.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ha, o sebeple, Genel Kurulun kapanmasından haz duyanları, onları kendilerine havale ediyorum. Biz hep buradayız ve çalışacağız inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Yani, ben, bu konuyu fazla tartışmanın da gereği olduğunu düşünmüyorum.

Sayın Türkkan, bir cümleyle lütfen bitirelim. Çünkü çok yoğun maddelerimiz var değerli arkadaşlarım.

Yani bir de konuşmacılara bir hak tanıyalım kürsüde, ondan sonra oylamalarımızı yapalım değerli arkadaşlarım. Süreci biraz süratli götürmek istiyorsanız böyle bir zamana ihtiyacımız var.

52.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bizler bugüne kadar -ilk defa kanun çıkarmıyor bu Meclis- mutabakat hâlinde çeşitli kanunlar da çıkardık ve Grup Başkan Vekilleri olarak “İçeride yoklama istenmeyecek.” şeklinde birtakım kararlar aldığımız kanunlar da oldu, mutabakatla çıkardığımız kanunlar da oldu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, nezaketen, öyle maalesef.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ama burada hem kamuoyunun hem de bilmeyen milletvekili arkadaşların bilmesi için söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz hepimiz biliyoruz, lütfen, rica ediyorum.

BAŞKAN – Lütfen değerli arkadaşlarım, bakın oradan söz atmalarınız son derece yanlış oluyor, rica ediyorum. Bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuştu.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu konuda kimseyle en ufak herhangi bir mutabakatımız olmadığı gibi görüşmemiz dahi olmadı. Bakın, reddetmek de değil, bu konuda görüşmemiz dahi olmadı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz öyle diyorsunuz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sadece ve sadece dünden kalan o sıkıntıyı anlayabiliyorum arkadaşlarda. Bugün de buradalar, gayet güzel devam edeceğiz Allah’ın izniyle. Hayırlı günler diliyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz sizinle konuşmadık ama Naci Bey’le arkadaşlarınız konuştu.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bize ağır ithamlar var, lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, sizden hiç bahsetmedik.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – PKK’ya dedi, sana demedi. Sen PKK mısın?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

53.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz hiç kimseyle, hele iktidar grubuyla bu infaz paketiyle ilgili hiçbir anlaşma yapmadık. serbest çalışmaya uyacağız diye hiçbir söz vermedik. Bizim Grup Başkan Vekilimiz Saruhan Oluç ilk gün “İç Tüzük’ten kaynaklı bütün haklarımızı sonuna kadar kullanacağız.” dedi.

Şüphesiz, Mecliste zaman zaman bu tip şeyler olabiliyor, adımlar atılabiliyor ama bizi özellikle Genel Kurulun kapatılmasından haz duymakla suçlamanız çok ağır bir mesele. Biz corona salgınından sonra…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Aynen, ısrar ediyorum haz duyuyorsunuz, ısrar ediyorum haz duyuyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir Grup Başkan Vekili konuşurken diğeri böyle cevap vermez. Karşılıklı saygılı olalım önce.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, tekrar söz vermeyeceksiniz biliyorum. Ben de bunu reddediyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, siz lütfen genel, bana bakarak hitap edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben size hitap edeyim.

Sayın Başkan, bir kere, her şeyden önce Genel Kurulun, Meclisin açık olması gerektiğini, bu dönemde çalışması gerektiğini ilk gün ben söyledim, beş dakikalık konuşmayla söyledim. Onlar kendilerinin istedikleri kanunları istedikleri serbest çalışma yöntemiyle geçirmeyi âdet edinmişler.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç âdet edinmedik, reddediyoruz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)  - Şu anda diyorlar ki: Yok, PKK çıksın mı, yok şu çıksın mı?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Reddediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben de bütün kamuoyunun gözünün önünde şunu söylüyorum: İdris Baluken cezaevinde ölsün mü? (AK PARTİ sıralarından “Ölsün.” sesi) Figen Yüksekdağ ölsün mü? Selahattin Demirtaş ölsün mü? Ahmet Altan ölsün mü? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Peki. Teşekkür ederim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bu olamaz,  biz kimse ölsün demiyoruz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ölsün mü? Bunu söylüyorlar. Şu anda bunu kabul edemeyiz.

BAŞKAN – Lütfen… Peki… Kayıtlara geçmiştir değerli arkadaşlarım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz hapishanelerden güç alıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ölüm yasası çıkarıyorlar, öldürme yasası çıkarıyorlar. Arkadaşlarımızın ölümüne imza atmanıza asla izin vermeyeceğiz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ben işleme devam ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz ölüme imza atıyorsunuz, siz cinayet işliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen oturalım.

Önerge işlemine devam ediyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Amacınız onları çıkarmak değil, asla değil.

BAŞKAN – Sayın Zengin… Sayın Beştaş…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O susarsa ben de susarım. Susması lazım, böyle olmaz. O susar, ben de susarım. Olmaz.

BAŞKAN – Sayın Zengin, Sayın Beştaş, rica ediyorum. Rica ediyorum arkadaşlar. Böyle bir şey yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cezaevlerinden cenaze çıkıyor cenaze. Onlar cenaze çıkması için bu yasayı yapıyorlar.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen… Bakın, söz vermedeki benim nezaketimden uzaklaşılmamasını rica ediyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olmaz… Sayın Başkan, eğer devam ederse ben de devam edeceğim. Olmaz Başkanım, olmaz.

BAŞKAN - Kayıtlara girmiştir. Sizinkiler de kayıtlara girmiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben bir Grup Başkan Vekili olarak konuşurken o oradan böyle bağıramaz. Ben onu dinledim.

BAŞKAN – Ben, şimdi işleme devam ediyorum Sayın Beştaş, lütfen oturun.

Değerli arkadaşlarım, aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekilimiz Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Anlaşmışmışız. Ne anlaşması ya!

BAŞKAN – Sayın Zengin, Sayın Beştaş, lütfen oturun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz sizinle anlaşmadık, hiçbir şekilde anlaşmadık.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Sayın Zengin ve Sayın Beştaş, rica ediyorum. Ben şimdi bir işlem tesis ediyorum arkadaşlar, Sayın Koç’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Koç…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bir saniye, lütfen…

Bakın Sayın Başkanım, burada genel bir teamülden bahsediyoruz. Bu hastalığın içerisinde bu yapılan ne demektir ya! Biz istemiyoruz demek…

BAŞKAN – Sayın Zengin, rica ediyorum, bakın bir işlem tesis ediyoruz, oylamalar yapacağız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İstemiyorlar. Meclisi çalıştırmamak ne ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ölüm yasası çıkarıyorsunuz. 3 kişi öldü cezaevinde.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yalan söylüyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz korunuyorsunuz, milleti ölüme terk ediyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Sayın Zengin, rica ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayıptır, ayıp!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yalan söylüyorsunuz, yalan. Kürsüde kaç defa söyledim “Doğru değil bunlar.” diye. Bilerek söylüyorsunuz ve insanlar ölsün istiyorsunuz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu belirteyim: Bu AKP’nin on sekiz yıllık iktidarının sonucu halkı ekmeğe muhtaç etmek, cezaevlerine 300 bine yakın insanı doldurmak… (AK PARTİ ve HDP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen… Hatipleri dinleyeceksiniz değerli arkadaşlarım, rica ediyorum.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bu bir gerçek ama toplumu maalesef kamplaşmaya götürmek. Bu, AKP iktidarlarının icraatıdır 18 yılın sonucunda. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım lütfen…

Sayın Koç, bir saniye…

Değerli arkadaşlarım, bakın, özellikle Sayın Can, sizlerden rica ediyorum. Bakın, konuşmacılar kürsüde özgürce konuşacaklar, bunda bir sıkıntı yok, biz de bunu tesis edeceğiz ama değerli arkadaşlarım söz eğer aleyhte olan bir söz olursa Grup Başkan Vekilleriniz bunları cevaplandırıyor. Ben az önce bir şeyi ifade ettim, bütün salon için söylüyorum, dışarıdan müdahaleler sürecin iyi yürümesini engelliyor maalesef ama biz de soğukkanlı bir şekilde sürecin yürümesine gayret ediyoruz. Bu ancak birbirimize saygı göstermekle olur.

Sayın Koç, buyurun lütfen siz. Genel Kurula hitap edin ve lütfen sataşmalar olmasın.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerimi yeniden şöyle başlatayım: Değerli arkadaşlar, şimdi, corona virüsü nedeniyle ne yazık ki cezaevlerinden artık ölüm haberleri gelmeye başladı. Bakın, son iki günde 3 tane haber aldık, 2 tanesi ölümlü haber; birisi Mehmet Yeter, diğeri ise Ali Pak. Bunlar cezaevlerinde corona virüsü nedeniyle yaşamlarını yitirdiler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım lütfen, rica ediyorum.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, bu AKP Hükûmeti bu kanun teklifini Meclis gündemine getirirken şunun için getirdi… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, hatip konuşsun rica ediyorum.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bakın, bütün dünyayı saran bu corona virüsü nedeniyle bir tedbir amacıyla getirdiğini bütün halka bu şekilde yansıtmak istedi ama şimdi biz Komisyonda bunu şu şekilde gördük ve şu anda da Genel Kurulun huzuruna gelen kanun nedir biliyor musunuz? 70 maddeden ibaret. Bu 70 maddenin hemen hemen yüzde 80’inin, yüzde 90’ının bu corona virüsüyle, tedbirle ilgisi yoktur. Bakın, size bir şey söyleyeceğim: Neler getirdi peki bu 70 madde? Bakın, Türkiye şu anda çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya, dünya çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya, siz neyi getiriyorsunuz? Siz İnfaz Hâkimliği Yasası’nı getiriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Maskeni tak!” sesleri)

BAŞKAN – Maskenizi kullanın Sayın Koç lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bakın İnfaz Hakimliği Yasası neyi getiriyor biliyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar rica ediyorum, rica ediyorum. Yani bakın, konuşmaları bir anlayalım, konuşmaları anlayamıyoruz.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – İnfaz Hakimliği Yasası siyasi tutsakların üstündeki tahakkümü biraz daha arttırıyor. Bu ne demek değerli arkadaşlar? Şu demek bakın: Cezaevindeki o mevcut olan, kırıntı hâlinde kalan insan haklarını da, ne varsa hepsini, oturmuşsunuz çok ince hesaplarla ortadan kaldırmak için çeşitli maddelerle burada halkın gündemine getiriyorsunuz. Bakın neler getiriyorsunuz? Değerli arkadaşlar, 21’inci maddeyle getirmek istediğiniz şey, keyfî bir şekilde bu sulh ceza hâkimliklerine çok ciddi yetkiler vermek istiyorsunuz. Nedir biliyor musunuz? Bir kişiyi yakalamak için neredeyse bir mahalleyi, bir şehri arama yetkisi veriyorsunuz. İnsanların bütün özeline dair ne varsa hepsini bu hâkimliklerin önüne atmak istiyorsunuz. Bakın, 23’üncü maddede ne var değerli arkadaşlar? Hastaneye gitmek isteyen, hastanede kendi meramını anlatmak isteyen ve muayene olmak isteyen mahpusların elindeki mevcut olan kelepçeyi çözmek için bir itirazı varsa buna ilişkin de yepyeni bir kanun maddesi getiriyorsunuz. Yani insanların ne kadar hürriyeti varsa hepsini kısıtlamak için uğraşıyorsunuz. Bu AKP Hükûmetinin on sekiz yıllık icraatının sonucu budur. Bu nedenle biz başa tekrar dönüyoruz. Bakın, bu halkı ekmeğe muhtaç ettiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlar.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu halkı cezaevlerine doldurdunuz. Bakın, sadece 50 bin kişi şu anda tutuklu, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiş. Yargılanan 6 kişiden 1’i şu anda tutuklu.

Değerli arkadaşlar, halkı kamplaştırdınız. Gerçek anlamda şu anda halk kamplaşmış durumda. Yani bölücülüğü siz yapıyorsunuz, biz yapmıyoruz emin olun, biz yapmıyoruz, biz bütünleştirici konumdayız. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler.)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, rica ediyorum.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Siz niye bölücülük yapıyorsunuz biliyor musunuz? Siz şundan dolayı yapıyorsunuz: Bakın, siz Terörle Mücadele Yasası’nın arkasına gizlenerek şu anda toplumu kamplaştırıyorsunuz. Neden bunu yapıyorsunuz? Bakın, düşünceleri nedeniyle şu anda cezaevinde tutuklu olan binlerce insan var. Siz bunları neden bu kapsamın dışında tutuyorsunuz? Siyasal mücadele veren insanları neden bu kapsam dışında tutuyorsunuz? Bakın, biz size burada çağrı yapıyoruz ve meydanlarda da size çağrıda bulunduk. Biz dedik ki: “İnfazda eşitlik ilkesi olsun. İnfazda adalet ilkesi olsun.” Bakın, biz komisyonda mücadele ettik, on sekiz-yirmi saate yakın çalıştık ve bütün önerilerimizi dile getirdik. Bizim bütün amacımız neydi biliyor musunuz? Adaleti sağlamaktı. Ama ne yazık ki bir virgül dahi değiştirmediniz. Bir şey değiştirdiniz, sizin hakkınızı yemeyelim. Neyi değiştirdiniz biliyor musunuz? 53’üncü maddeye… Değerli arkadaşlar, bütün o kadına karşı işlenen suçlardan ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan dolayı cezaevinde olan insanları açık cezaevlerine göndermek için yepyeni bir önerge verdiniz ve bu önergeyi de gecenin geç saatlerinde kabul etmek suretiyle uygulamayı bu şekilde başlattınız. Siz dürüst davranmıyorsunuz. Dürüst davranın değerli arkadaşlar. Bakın, dürüst davranın.

Türkiye şu anda çok ciddi tehlikelerle karşı karşıya. Gelin, bu kanun teklifini derhâl geri çekin çünkü bu, Türkiye'nin yararına değil; bu, insanların yararına olmayan bir tekliftir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sessiz olalım.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz mi var? Peki.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Önergede yoklama isteyemez Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sizi çalıştırmak istiyoruz, kötü bir şey yapmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, Sayın Oruç, Sayın Paylan, Sayın Taşdemir, Sayın Koçyiğit, Sayın Orhan Işık, Sayın Çepni, Sayın Koç, Sayın Tuma Çelik, Sayın Eksik, Sayın Gülüm, Sayın Gergerlioğlu, Sayın Kemalbay, Sayın Ruştu Tiryaki, Sayın Aydeniz, Sayın Ersoy, Sayın Toğrul, Sayın Kaçmaz, Sayın Işık, Sayın Coşkun; 20 kişi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Önergede yoklama istenmemesi gerekir, İç Tüzük’te sadece maddede istenir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Meclis çalışsın, çalışsın.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Usule aykırı.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Arkadaşlar, pusula gönderecek arkadaşlar ayrılmasınlar, bizzat herkesi göreceğim tek tek.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler…  Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Değerli arkadaşlarım, tekrar hepinizi bir sakinliğe davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Buna ihtiyaç var, buna ihtiyaç var.

Grup Başkan Vekillerinizin her zaman söz alıp cevaplandırma ihtiyacı vardır. Sürecin yürümesi açısından buna ihtiyaç var. 

Şimdi, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde geçen “Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına” ibaresinin “Cumhuriyet savcısının ceza ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                      Zeynel Emre                Süleyman Bülbül

                 Mersin                             İstanbul                                Aydın

            Turan Aydoğan             Saliha Sera Kadıgil Sütlü

                İstanbul                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Turan Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Size bir iki ifade okuyacağım şimdi: “Oluk oluk kan akıtıp altında duş alacağım.” diyen bir şahıs vardı, hatırlıyor musunuz? (HDP sıralarından “Evet.” sesleri) O şahıs cezaevi görmedi. O şahsı lütfen sorguya çağırdınız, yanında yüzlerce arabayla beraber gitti ifade verdi ve geziyor. Milletin yarısını tehdit etti, ölümle tehdit etti, kan akıtmayla tehdit etti; cezaevi görmedi, herhâlde hakkındaki soruşturma da akamete uğramıştır.

İkinci bir ifade daha okuyacağım: “Senin kanını akıtır sana içiririm. Umarım ne kadar ciddi olduğumu anlarsın, yoksa seni paramparça ederim. Öldüreceğim kişiye önceden haber veririm.” Bu da İstanbul’u sizin elinizden alan, Türkiye’deki demokrasi güçlerinin göz bebeği Ekrem İmamoğlu’na bundan on üç gün önce gönderilmiş bir e-mail. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen, hatibi dinleyelim.

Genel Kurula hitap edin Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bu e-mail dolayısıyla on üç gün boyunca Cumhuriyet savcılığı ve sizin Bakanlığınız doğru düzgün bir işlem yapamadı. Ne zamanki basına yansıdı, o zaman kerhen “Bu adamı bulduk.” dediniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bunu niye söylüyorum? Bunu, şimdi daha çok kızacağınız bir şey söyleyeceğim, onun için söylüyorum: Majestelerinin yargısı budur işte. Siz, majestelerinin yargısının yapmış olduğu bataklığı kurutmak yerine bataklıktaki sineklerin bir kısmını öldürmekle uğraşıyorsunuz. Bu yasanın özeti budur. Bu yasa, Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır, Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır, Anayasa’nın 87’nci maddesine aykırıdır.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hep aynı şeyleri söylüyorsunuz.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bizi burada, toplumun önünde bir Anayasa ihlaline kasıtlı olarak itiyorsunuz. Üstelik, getirdiğiniz yasa bu toplumda barış sağlayacak, adalet sağlayacak bir yasa değil. Bu tip yasalar ne için yapılır? Böyle, ekonomisi bozuk, siyaseti bozuk, idaresi bozuk ve yargı düzeni bozuk olan ülkelerde yaratılmış olan adaletsizliğin telafi edilmesi için yaratılır. Dünyanın demokrasisi gelişmiş ülkelerinde hiç gördünüz mü infaz rejiminin değiştirildiğini, “kısmi af” falan filan adı altında yaratılan sorunların telafi edildiğini? Görmediniz; görüp söyleyemezsiniz, buraya çıkıp söyleyemezsiniz.

Sizin yarattığınız sorunların telafisiyle ilgili yola çıktık biz. Aylarca, yıllarca sizi davet etti Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel, Meclis kapanmadan sizi buraya dört dörtlük bir af yasası, infaz yasası yapmaya davet etti. Neredeydiniz? Yıllarca yattınız, kılınız kıpırdamadı. Milliyetçi Hareket Partisinin -bence hiç katılacak bir yanı yok- 2-3 maddelik getirdiği bir infaz rejimiyle ilgili teklif vardı, sonra geri çekildi. Onunla ilgili -Allah sağlık versin inşallah, şimdi hastanede Feti Yıldız, acil şifa diliyorum- Feti Yıldız Komisyona gelip “Bu ne olacak?” dediğinde, Komisyon Başkanı “Biz, bütün partilerin uzlaşacağı bir infaz rejimi yapacağız.” dedi. Çok doğruydu bu. Bu mu sizin uzlaşınız? Bu mu sizin uzlaşınız? Gazetecileri kapsam dışında bırakacaksınız…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – 22 gazeteci kimmiş?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – …seçilmiş belediye başkanlarını kapsam dışında bırakacaksınız, yazanları çizenleri kapsam dışında bırakacaksınız, fikir söyleyenleri kapsam dışında bırakacaksınız, FETÖ’nün bir numaralı finansörü sarayın uçağında gezecek, Kara Harp Okulunda okuyan gariban çocuklara otuz yıl ceza vereceksiniz ve burada kapsam dışı bırakacaksınız. Yazan çizen herkese 220’nci maddeyle, 314 göndermesiyle ceza vereceksiniz, size aykırı düşünen herkes terörist olacak, Ceza Kanunu’nda doğru düzgün bir terör tarifi yapmayacaksınız, sonra bizim önümüze geleceksiniz, devleti soyanları, bir şekilde peşkeş çekenleri kurtarmak için yaptığınız yasayı da bu topluma “barış yasası” diye sunacaksınız. O soyguncuları yazan gazeteciyi içeri attınız, henüz kitabı çıkmadan attınız. Cenin hâlinde düşünce cezalandırdınız siz. Siz, artık, bir baskı iktidarı hâline geldiniz. Kendi mağrurluğunuzdan dolayı, bu Mecliste anayasal olarak, Meclisin beşte 3 çoğunluğuyla çıkması gereken bir yasayı, burnu büyüklük yapıyorsunuz, iki parti bir arada “İstediğimiz şekilde çıkarırız.” diyorsunuz. Millet izliyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Anayasa Mahkemesi izliyor.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Anayasa Mahkemesine gerek yok; hukukçusunuz, Anayasa’yı siz daha iyi yorumlayacaksınız benim gibi.

Daha önce çıkarılmış olan “Rahşan yasası” dediğiniz yasanın da adı “şartlı tahliye yasası”ydı ama öyle yorumlanmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Burada oyun yapıyorsunuz, bir kısım insanlara özel af çıkarıyorsunuz, Mecliste herkesi buna mecbur sayıyorsunuz.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Oyunu siz yapıyorsunuz, siz. Oyun sizin işiniz.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Şimdi, majestelerinin hâkimlerini suçluyorsunuz “infaz hâkimliği” adı altında. Doğru, infaz hâkimliği güzel bir şey ama geniş yetkileri itibarıyla ne yapacağı belli olmayan majestelerinin hâkimini yarattınız. O majestelerinin hâkimleri neler yaptı, biliyor musunuz? Sulh ceza hâkimleri FETÖ borsasının kurbanı oldu. Burada “maklubeye kaşık sallayanlar” diye siz tartıştınız onların durumunu. Osman Kavala’yı tahliye eden mahkemenin hâkimini aylarca, yıllarca istediğiniz şekilde karar verdi diye orada tuttunuz, tahliye kararı verildiğinde de Sayın Cumhurbaşkanı çıktı, dedi ki: “Tahliye kararı vermeye kalktı.” Mahkemenin verilmiş bir kararına “vermeye kalktı” diyen bir irade, Anayasa’daki bütün erkler ayrılığını yoka sayan iradedir, tek adam iradesidir ama bilin ki toplum önünde artık azınlıktasınız. Baskınız artsa da toplum sizi görüyor, gereğini yapacaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) - Devlete kalkan baş ezilir, Kavala olsun, kim olursa olsun, devlete kalkan baş kesilir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Akçay.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir konuda kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Sayın konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekilimiz, Genel Başkan Yardımcımız, ağabeyimiz Fethi Yıldız Bey’in hazırladığı şartlı ceza indirimini öngören kanun teklifinin geri çekildiğini ifade etti. Bu yanlışı, yanlış ifadeyi düzeltiyorum: “Bu teklif hiçbir zaman geri çekilmemiştir, beklemeye alınmıştır.” İfade aynen bu şekildedir ve şu anda da Meclis kayıtlarında durmaya devam etmektedir. Daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi’yle birlikte şu anda görüşmelerini yaptığımız infaz düzenlemesi gerçekleştirilmiş ve Milliyetçi Hareket Partisi tarafından da imza altına alınmıştır, mesele bu şekildedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve kürsüden gerçekleri konuşmak gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel CHP adına konuşan hatip tamamen gerçek dışı, temelsiz birtakım iddialarda bulunmuştur. Hepsini kendisine iade ediyoruz ve reddediyoruz. Majestelerinin bir mahkemesi ve hâkimi yoktur, Türk milletinin mahkemesi ve hakimi vardır. Bunun herkes tarafından bilinmesi lazım, bir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İkinci olarak, Sayın Ekrem İmamoğlu’yla ilgili “Kanını içerim falan filan...” diyen kişi de AK PARTİ’li değil CHP Etimesgut ilçe örgütünün üyesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sonuçta ortaya koyduğunuz bütün argümanlar ve tezler çökmeye mahkûmdur. Yalan dolanla hakikatleri ters yüz edemezsiniz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla herkes, bu konuda gerçekleri kürsüde konuşmak durumundadır. Bütün herkesi töhmet altına alan yalanlarla hiçbir şey ifade edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sakin olun, toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen...

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuyla ilgili kamuoyuna açıklama yapmıştır. Başından itibaren suç duyurusunda bulunmuş ve siber suçlarla ilgili emniyetin gerekli birimleri derhâl harekete geçmiştir, bu da kamuoyunun huzuru içerisindedir. Ancak bu konuda konuşanlar, gerçeği yansıtmayan, bile bile, kasten yalan ve yanlış sözlerle kamuoyunu aldatmaktadır. Buna asla müsaade edilemez.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, birazcık daha...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiç kimse yalan söylemeyecek bile bile.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, bana yalancı deniyor, söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir saniye... Bir saniye... Bir saniye...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Böyle bir üslup yok.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Majestelerinin hâkimi demek yalancı olması anlamına gelmez, güdümlü yargı demek bu.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Aydoğan, lütfen...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yalancı lafını iade ediyorum kendisine.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, bu şekilde, birbirimize karşılıklı, yüksek sesle cevap vererek, konuşarak sürecin götürülmesini olanaksız görüyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İade ediyorum kendisine.

BAŞKAN – Peki, tamam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özel, kayıtlara geçmesi açısından söz veriyorum, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, hayır. Sayın Başkan, her şey bir yana ama şimdi, İç Tüzük’ü sizin kadar hassasiyetle uygulayan birisi varken böylesine bir üslup, böylesine hakaretler ve dönüp “Hiç kimse burada yalan söylemeyecek.” diye de Meclisteki hem sizin riyaset makamınızın otoritesini hiçe sayan hem parti kimliğimizi rencide eden bu saldırıya karşı İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre, usulünce iki dakika kürsüden cevap hakkını kullanmak istiyoruz.

BAŞKAN – Ben yerinizden vereceğim Sayın Özel, lütfen...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır Sayın Başkanım, hayır Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özel, şöyle yapalım...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, buna teslim olmam, buna teslim olmam.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben de aynı şekilde söz istiyorum, evet.

BAŞKAN – Siz de mi söz istiyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim üzerimde hatırınız büyüktür ancak bu dile teslim olmam. Söz hakkı, sataşma kürsüden cevaplanmak durumundadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir saniye...

Sayın Akbaşoğlu, oturun, ben gerekirse size de söz veririm tekrar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, iki dakika söz veriyorum yalnız yeni bir sataşmaya...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Turan Aydoğan kullanacak cevap hakkını efendim.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan sizden ricam şudur: Artık bir sataşmaya yol açmadan müzakerelerin mümkün olduğunca sakin bir üslupla götürülmesini temin etmenizi rica ediyorum, siz deneyimli bir hukukçusunuz.

Buyurun Sayın Turan. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisin çatısı altında temiz bir dil kullanmakla mükellefiz. Burada dile getirmiş olduğumuz “majestelerinin yargısı” ifadesini Sayın Grup Başkan Vekili kendisi de benim kadar bilir, hukukçudur; yargının bağımsızlığının engellenmiş hâli anlamına gelir.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Size göre.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Efendim, bir müsaade edin ya da siz gelin konuşun.

Yargının bağımsızlığının engellenmiş hâlinin zaten doğal olarak tezahür ettiği ifadeler Sayın Cumhurbaşkanının ağzından çıkmıştır Osman Kavala davasında, çıkmıştır Rahip Brunson davasında, çıkmıştır bir gazetecinin Almanya Başbakanıyla anlaşılarak uzun süre içeride tutulduktan sonra gönderilmesinde, o da bir haksız tutmaydı. Şimdi, bu kadar siyasallaşmış bir yargıya ben majestelerinin yargısı demeyeceğim de bağımsız ve tarafsız yargı mı diyeceğim, sizin gibi başımı kuma mı gömeceğim? (CHP sıralarından alkışlar) Ben ömrümü bu işe verdim, ben hak ihlalleriyle uğraşarak geldim buraya.

BAŞKAN – Sakin olalım değerli arkadaşlar, Sayın Aydoğan lütfen siz de.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Sizin gibi Sayın Cumhurbaşkanının iki dudağının arasında, daha önceden hazırlanmış yasaları burada tekrarlamaya gelmedim. Ben, burada yolda İstanbul’dan gelirken vicdana gidiyorum diye mesaj attım İstanbul seçmenine, İstanbul seçmenine borcum var.

“Yalancı” ifadesi bu Meclis çatısı altında kullanılabilecek bir ifade değildir. Benim kullandıklarımda gerçek dışı olan da hiçbir hâli yoktur, zatıalinize aynen iade ediyorum, alın, nerede kullanırsanız kullanın ama burada her zaman yaptığınız gibi genel birtakım ifadelerle beraber, soyut suçlamalarla beraber, bu Meclis iradesini yoka sayarak baskın gelmek istiyorsanız da halkımız bizi izliyor yüce halkın vicdanı her şeyden egemendir.

Saygılar sunuyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, siz de bir cümleyle toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı şekilde ben de kürsüden bu açıklamayı yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yalnız, şimdi, Grup Başkan Vekili olarak bir toparlayarak ve konuşmayı burada sonlandırmak üzere size söz vereyim. Sayın Akbaşoğlu, bunu yapabilecek ehliyette olduğunuzu ben biliyorum.

Buyurun.

2.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Evet, birçok hususa temas edildi, tabii, ben kısa bir süre içerisinde bazı başlıklara ancak cevap verebildim. Bir tanesi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın güya bir AK PARTİ’li tarafından tehdit edildiği algısı oluşturulmuştu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Demedi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Kamuoyunda, kamuoyunda…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Çarpıtıyorsun, demedim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Kamuoyunda böyle bir algı oluşturulmuştu. Buradan hareketle hâkimlerin ve savcıların gerekli takibatı yapmadığıyla ilgili suçlamada bulunuldu.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Doğrudur.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bunların hepsi gerçek dışı. Dün itibarıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kamuoyuna da açıklama yaptı, herkesin malumu. Aynı zamanda, bu tehditkâr dili kullanan kişi CHP Ankara Etimesgut ilçesinde CHP’nin üyesi olan bir kimse. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, tamamlayalım, ne olursunuz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla ortaya konulan bütün tezler çökmüş oldu. Şimdi, biz bu hakikati ortaya koymayacağız da birtakım yalan ve yanlışlara mı teslim olacağız arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Kamuoyunun bu hakikati bilmeye hakkı var. Bile bile de bu meseleyi çarpıtmak kimsenin haddi ve hakkı olmamalıdır.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Hepimiz hakikatin peşinde olmalıyız. Milletimize hakkı ve hakikati ifade etmeliyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu hepimizi bağlayan bir durumdur. Bunu hatırlatmaktan başka da bir konuya temas edilmemiştir. Hepimiz temiz bir dile, hakkı ve hakikati milletimize duyurmaya memuruz. Bu konuda herkeste bir duyarlılık istirham ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, sağ olun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, bir cümleyle lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan nasıl bir cümleyle? Yani ben de anlamıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben sataşmada bulunmadım.

BAŞKAN – Şimdi, bakın…

Buyurun, ben talebinizi alayım öncelikle.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiçbir sataşmada bulunmadım.

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar.

Buyurun, talebinizi alayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük’e uyma konusundaki hassasiyetiniz hepimizin takdiri.

Beyefendi, İç Tüzük 69 gerektiren hakaret ve iftiralarda  bulununca takdir ettiniz, cevap verildi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak kürsüye çıktığında… Biz bir daha kürsüye çıkmayacaktık, kendisine de hiçbir şey söylenmedi. Kürsüye çıktı, çıksın. Ben her zaman konuşulmasından yanayım. O konuşması sırasında tekrar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP üyeliği üzerinden saldırganın, tehditçinin…

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar, dinleyelim.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu söyledi. Ben şimdi oturup buraya…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – CHP içerisinden bihaber bu ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bir dinler misiniz!

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ya, Cumhuriyet Halk Partisi bir siyasi parti, niyetinden haberi mi yok Başkanım ya?

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Çilez, rica ediyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Kardeşiyle ayrı bir yargı düzeni kuran…

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.

Buyurun.

(Gürültüler)

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Sayın Çilez, bakın, Grup Başkan Vekiliniz ayakta.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Susalım ama…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen… Bakın, bir kanun teklifinin görüşmelerini sürdürmeye gayret ediyoruz.

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun açıklığa kavuşturulması lazım. Bunun için de kürsüden de isteyebileceğim hâlde -bir öncekinde yerinizden olsun dediniz ama- siz “bir cümleyle” deyince, benim onu bir cümleyle ifade etmem mümkün değil.

BAŞKAN – Buyurun, ben açayım mikrofonunuzu, açıklamanızı yapın, kapatalım.

Sayın Akbaşoğlu, ne olursunuz artık, benim de…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Duruma göre ben de söz hakkımı mahfuz tutuyorum.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ben de kanun teklifinin yürümesi açısından tartışmanın bir an önce bitmesi gerektiğine inanıyorum. Lütfen, bitirelim.

Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, her iki partinin milletvekilleri de benzer konularda laf atıyor. Cumhuriyet Halk Partili bir hatibin çıkıp da suçluyu partisine göre ifade etmesini hiç doğru bulmam. Hatibimiz asla böyle bir şey yapmadı. Hatibimiz çıkıp da -bu suçlamayı ondan iyi bilen yok, o kişinin Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olduğunu- aynen şunu söyledi: “Bu durum AK PARTİ’li bir siyasetçinin başına gelseydi on yedi gün boyunca yan yatılıp da bu iş kamuoyuna mal olduğunda mı ortaya çıkardı?” dedi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Haberi yok, haberi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoksa, Sayın Erzurum Milletvekilimiz, Hocam da sordu, söyleyeyim: Bu kişi Cumhuriyet Halk Partisi üyesi olarak çıktı. Biz, İnfaz Kanunu’na yaklaşırken CHP’li, AKP’li, MHP’li diye bakmayız. Bakmaya kalkarsak buradan hangi suçlular hangi partinin mensubu, ne destek vermişler tartışması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın da kapatalım artık Sayın Özel bu konuyu.

Sayın Akbaşoğlu, sizden de rica ederim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben de kapatacağım, toparlayıp kapatacağım.

BAŞKAN – Toparlayın kapatalım, konu anlaşılmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Örneğin “Hangi mafya lideri hangi partiye destek vermiş? Hangi uyuşturucu baronuna kim sahip çıkmış?” tartışmaları bir başlar ki bunun sonunda bu işin içinden özellikle teklif sahibi iki parti çıkamaz. O yüzden biz bu işi asla ve asla şu suçlu şu partiden demedik, suçlunun CHP’li olması meselenin kovuşturulmamasını veya CHP’ye bir yükümlülük getiriyorsa…

BAŞKAN – Peki, toparlayalım artık, teklifin maddelerine geçelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu iddia eden varsa bunu bilelim. O teklifi yapan hangi partiden olursa olsun cezayı çekmesi gerekmektedir. Bunu ifade ediyorum.

BAŞKAN – Peki. Sayın Akbaşoğlu bunda Sayın Özel bir şey söylemedi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açıklama yapıp bitireceğim.

BAŞKAN – Bir cümle, rica ediyorum... Bakın 2’nci maddeyi okutacağım şimdi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet sağ olun, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Yani, kanunun ilerlemesini istiyorsak bunu yapalım.

Buyurun. Bir cümleyle, lütfen.

57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Beyefendi biraz evvel açıklamasını yaparken maalesef yeni sataşmalara da sebebiyet vererek bir yaklaşımda bulundu.

BAŞKAN – Toparlayalım, Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ancak ben sataşmada bulunmayacağım. Ben bir açıklamada bulunuyorum ve diyorum ki kim olursa olsun…

BAŞKAN – Konu anlaşılmıştır artık.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …Türkiye Cumhuriyeti devletinde, tehdit ve hakaret suçunu işlemişse devletimiz onu enseler, bağımsız ve tarafsız yargının önüne çıkartır ve Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemeler hükmünü keser ortaya koyar. Sistem bu şekilde işler ama bunun dışında birtakım yaftalamalarla majestelerinin hâkimi, mahkemeleri falan filan yok ve aynı zamanda da AK PARTİ’yle ilgili bir algı oluşturuldu bu meseleyle ilgili. Bu kişinin de AK PARTİ’yle uzaktan yakından alakası olmayan…

BAŞKAN – Mesele anlaşıldı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …CHP’nin üyesi olduğunu kürsüden vurgulamış olduk, bu açıklamayı yaptık ve töhmet altında kimse kalmasın diye kamuoyunu da doğru bilgilendirdik, yaptığımız budur, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki. Değerli arkadaşlarım…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, devlet enseleme yapmaz bu ifade yanlış, düzeltsin bunu, devlet enseleme yapar mı?

BAŞKAN - Sayın Tanal rica ediyorum, rica ediyorum…

Değerli arkadaşlarım, önümüzde oldukça çok sayıda madde var. Şimdi 2’nci maddeye geçeceğiz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Devlet enseleme yapmaz efendim, hiçbir yerde.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Suçluyu enseler, suçluyu enseler!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, herkes konuşursa yani konuşmalara girilirse bu şekilde yürütme şansımız olmaz. Bakın, şimdi burada bir karar verilmesi durumu var yani kanun maddelerini görüşecek miyiz, görüşmeyecek miyiz yoksa tartışmalar başka alanlarda mı yürüyecek?

Ben Meclis Başkan Vekili olarak, önümüze gelen kanun teklifinin maddelerinin görüşülmesini arzu ediyorum yani bu konuda bir çaba sarf ediyorum. Yani bu özeni herkesin göstermesi gerekir. Ben Meclis Başkan Vekili olarak bunu sizlere öneriyorum arkadaşlar. Görüşelim. Arkadaşlarımız, herkes konuşmalarını anlatsın. Ama bir hassasiyet oluştuğunu görüyorum. Bütün Genel Kurulumuzun soğukkanlı ve sakin olmaya ihtiyacı olduğu bir zaman olduğunu düşünüyorum. Bu anlayışla götürmeye çalışıyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi gelelim 2’nci maddeye.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır.

İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2’nci maddesinin kanun teklifinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                    Turan Aydoğan   Saliha Sera Kadıgil Sütlü

                 Mersin                             İstanbul                              İstanbul

              Zeynel Emre                   Ali Mahir Başarır            Süleyman Bülbül

                İstanbul                             Mersin                                Aydın

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Mehmet Ruştu Tiryaki               Züleyha Gülüm          Muazzez Orhan Işık

                 Batman                             İstanbul                                 Van

    Serpil Kemalbay Pekgözegü             Murat Çepni Dirayet Dilan Taşdemir                     

                  İzmir                                İzmir                                   Ağrı

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Ali Mahir Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önümüzde kimine göre bir infaz yasası, kimine göre bir af yasası ya da kısmi bir af yasası var. Aslında pek de hukuken vasıflandırabileceğimiz bir yasa değil bu. AKP ve MHP Grupları belli suç tiplerini vahim görmüş, belli suç tiplerini ise vahim görmemiştir. Aslında Türk Ceza Kanunu’ndaki hemen hemen tüm suçlar bir vahamet gösterir, toplumun vicdanını zedeler ama buradaki vicdanı neye göre belirleyeceğiz. Evet, öncelikle buradan çıkacak bir yasa toplumsal bir uzlaşıyı gerektirmektedir. Var mı? Yok.

Şimdi, AKP Grubu sürekli “Kırmızı çizgimiz.” diyor. Evet, uyuşturucu, terör, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, cinayet bizim için de çok vahim suçlar ama bazı suç tipleri var bu yasadan yararlanıyor. Sizin kırmızı çizginiz mi, değil mi sormak istiyorum. Mesela genel ahlaka karşı işlenen suçlar: Türk Ceza Kanunu 225, 226, 227, 228. Nedir bu suçlar? Bakın, okuyorum; kırmızı mı, değil mi?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Cezası ne kadar?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bir çocuğa müstehcen görüntü yollamak, bir çocuğu fuhşa teşvik etmek…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Cezası ne kadar?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Kırmızı çizginiz değil bunlar sizin. Alenen cinsel ilişkide bulunmak, kumar, kumar oynatmak… Bunlar vicdanınızı sızlatmıyor mu sizin? Soruyorum. Cezası ne olursa olsun bir çocuktan, fuhuştan bahsediyorum.

Ha, hayır.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul)  – Bu tarafa bakıp da konuşma.

BAŞKAN – Sayın Başarır, Genel Kurula dönün. Herkesi gözeterek konuşalım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Rüşvet, zimmet, irtikâp, insan ticareti masum suçlar mı? Hırsızlık, gasp masum suçlar mı?

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Terör masum mu, terör?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Masum olmadığını söyledim; anla, anla!

BAŞKAN – Sayın Başarır, lütfen siz Genel Kurula hitap edin.

Lütfen siz de yerinizden söz atmayın değerli arkadaşlar.

Lütfen, siz Genel Kurula hitap edin Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şimdi bir sabah, beş yıl önce uyandığımızda, Ege kıyılarında bir bebek ölüsü görmüştük: Aylan bebek.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kimseyi affetmiyoruz ki herkes cezasını çekecek, herkes cezasını çekecek!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Onun katilleri insan tacirlerine af geliyor mu, gelmiyor mu? Geliyor, geliyor, geliyor. Bunlar sizin vicdanınıza değmiyor mu? Demek ki vicdan diyorsak onu toplum bir tartıya koyacak, AKP değil. Allah aşkına, ben, bu yasanın neresinden bakarsam bakayım bir rezalet.

İzzet Özgenç… Yıllarca beraber yürüdünüz. Hadi bize sormadınız, hadi İYİ PARTİ’ye sormadınız. 2005 Ceza Yasası’nı yapan Adem Sözüer 15 sayfalık bir muhalefet, bir makale yazdı; hiç bakmadınız mı ona?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Baktık, hepsini okuduk, hepsine baktık.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Hiç sormadınız mı ona? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Şu kadarcık hukuk bilgisi olan bir insan bu teklifi Meclise getirir mi? Hocaları geçtim, üniversiteleri geçtim, bizi geçtim, ya bir ceza avukatına sormadınız mı?

Şu yasanın neresinden bakarsak bakalım tel tel dökülüyor. Şimdi, evet, bazı suçlar hepimiz için vahimdir ama ceza hukukunu, Anayasa’yı bir yere iterek bir şey yapamayız. Neden Adalet Komisyonunda görüldü bu, neden Anayasa Komisyonunda görülmedi? Neden hep beraber karar vermedik? Getiriyorsunuz terör, cinsel suçlar, bu bizim için de kırmızı çizgi, bunu en başta söyledik, geçin bunu. Geçin bunu, geçin bunu. Siz daha genel ahlakla ilgili suçları okumamışsınız, okumamışsınız.

İSMET YILMAZ (Sivas) – Önerge ver destekleyelim, önerge ver destekleyelim.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Eminim, siz Türk Ceza Kanunu’ndaki suçları tek tek bir tartıya koymadınız, tartışmadınız. Adalet Komisyonundaki arkadaşlarımızı dinlemediniz. Böyle yasa yapılır mı? Lütfen, laf atmayın. Ben doğru şeyleri söylüyorum; ben bir avukatım, hukukçuyum. Dünyanın neresinde böyle bir af yasası gelir, nerede gelir?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Ne lafı atacağız? Ne lafı?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Evet, ancak laf atarsınız. Aman Allah’ım ya! Ya sizin göreviniz bu değil, şu yasayı doğru düzgün yapmak, şu yasayı hukukçularla tartışmak. Eminim içinizde hukuk mantığı olan, vicdanı olan insanlar, milletvekilleri şu anda ibretle izliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Başarır, lütfen.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - O kadar çok AKP’li hukukçu biliyorum ki HSYK’de ikinci başkanlık yapmış, üniversitede profesörlük yapmış, “Rezalet!” diyor. Çekin bunu, çekin bunu.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Gelsin bizim yanımızda söylesin.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Toplumun büyük çoğunluğunun tepkisini alıyorsunuz. Hukuk tarihine bir kara leke olarak geçecek.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Gelsin bizim yanımızda söylesin onu o zaman, tartışalım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Ben sözlerime son verirken, en azından, anayasa hukukunu okumuş, ceza davalarına girmiş birisi olarak şu yasayı görüşmekten bile utanç duyuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerine söz isteyen, Batman Milletvekilimiz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Süreniz beş dakika Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Teklif’in 2’nci maddesi üzerine grubumuzun itirazlarını, görüşlerini paylaşmaya çalışacağım, öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, teklifin 2’nci maddesiyle 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Yasası’nın 2’nci maddesini değiştiriyorsunuz. Tek başına bu, büyük bir sorun değil, akademisyenler yasayla ilgili ayrıntılı değerlendirmeler yaptılar, infaz hâkimliklerine bu yetkilerin verilmesine çokça itiraz yok. Ne yapıyorsunuz? Sadece infaz hâkimliklerinin kuruluşu ve yetkilerini ayrıntılandırıyorsunuz. Peki, sorun ne? Sorun şu: Getirdiğiniz yeni infaz sistemiyle, infaz hâkimliklerinin kuruluş biçimi, infaz hâkimliklerine tanıdığınız yetkilerin genişletilmesiyle mahpusların hiçbir sorununu çözmüyorsunuz, kararlarına karşı istinaf ve temyiz hakkı tanımıyorsunuz. Dolayısıyla bir bütün olarak değerlendirilmesinde yarar var.

Komisyon tartışmaları sırasında da dile getirildi, dendi ki: İnfaz hâkimlerini birinci sınıf hâkimler arasından seçin. Bakın, teklif sahiplerinden bir arkadaşımız dedi ki: “Biz, HSK’yle konuştuk, olabildiğince birinci sınıf hâkimler arasından seçecekler.” Sanki babasının şirketini yönetiyor. Yani aramış Hâkimler ve Savcılar  Kurulunu, onlar da demişler ki: Biz olabildiğince birinci sınıf hâkimler arasından seçeceğiz. Yasa yapıyoruz arkadaşlar, yasaya bir hüküm koyarsınız, dersiniz ki: İnfaz hâkimleri birinci sınıf hâkimler arasından seçilir, eğer orada birinci sınıf hâkim yoksa kıdeme göre belirlenir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yanlış biliyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir dinleyin ya! Olmaz ki böyle.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bunun örnekleri var, seçim kurulu hâkimleri bu şekilde belirleniyor. Neden bu önemli? Çünkü infaz hâkimleri doğrudan mahpusların temel haklarıyla, özgürlükleriyle ilgili kararlar veriyorlar dolayısıyla kıdemli birinci sınıf hâkimlerin infaz hâkimi olmasında yarar var.

Şimdi, bu o kadar önemli bir şey ki neleri inceliyorlar? Bakın, ben size sadece bir tane örnek vereceğim, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma ve kısıtlama cezası gerektiren birkaç tane suçu sayacağım yani bir ceza alırsanız; mektup yazıp alamıyorsunuz, faks ve telgraf gönderemiyorsunuz, televizyon izleyemiyorsunuz, radyo dinleyemiyorsunuz, telefon açamıyorsunuz, diğer iletişim haklarından yararlanamıyorsunuz. Ne yaparsanız bunları kullanamıyorsunuz? Protesto amacıyla topluca yemeği almamak, bakın, protestonun içeriğinin bir önemi yok. Topluca yemek almadınız, bütün iletişim haklarınızdan mahrum bırakılıyorsunuz. Kurum İş Yurdu Yönetim Kurulunca uygun görülen işte çalışmama, sanki pranga mahkûmları. İş Yurdu: “Şu işte çalışacaksın.” diyecek siz kabul etmeyeceksiniz bütün iletişim haklarınız elinizden alınıyor. Herhangi bir şeyi protesto etmek amacıyla idareye karşı sessizce direnişte bulunmak, bakın yasa hükmü bu, herhangi bir şeyi protesto etmek için sessizce oturduğunuzda bütün iletişim haklarınız elinizden alınıyor. Bir başkası; gereksiz yere marş söylemek, slogan atmak. Gerekli marş ve slogan ne? Onu bilmiyoruz ama gereksiz yere marş söylediniz, slogan attınız, iletişim haklarınız engelleniyor. (HDP sıralarından alkışlar)

Evet, bunlar iletişim kısıtlama cezası gerektiriyor.

Şimdi çok demokrat, büyük demokrat, en büyük demokrat Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ne yapmasını beklersiniz? Bu hükümleri yürürlükten kaldırmasını beklersiniz değil mi? Bize, “Biz demokrasi getiriyoruz.” diyorsunuz ama  ne yapıyorsunuz? Bunlar yetmez, diyorsunuz. Yeni bir suç daha ekliyorsunuz, diyorsunuz ki kurum idaresine bildirilen telefon aracılığıyla ya da teknik müdahaleyle başka bir hatta yönlendirme yapmak suretiyle görüşme hakkı olmayan kişilerle görüşürseniz, ben, yine sizin bütün iletişim haklarınızı elinizden alırım yani annenizin, babanızın, eşinizin telefonunu aradınız cezaevinden, o arada bir kuzeniniz, bir yakınınız evde onunla konuştunuz bütün iletişim haklarınız kesildi. Ya da eşinizi cep telefonuyla aradınız, eşiniz iş yerinde ve iş yerindeki arkadaşlarını tanıyorsunuz, iş yerindeki arkadaşlarıyla konuştunuz; Adalet ve Kalkınma Partisinin bugün getirdiği öneriyle iletişim haklarınızdan yoksun kalacaksınız. Selahattin Demirtaş eşini aradı, eşi o telefonu kaydetti, sevdiklerine o telefonu dinletti; Selahattin Demirtaş’ın bütün iletişim haklarını elinden alacaksınız. İşte, bize demokrat olduğunuzu söylüyorsunuz ama getirdiğiniz teklif tam olarak bu.

Cezaların infazıyla ilgili sorunumuz, aslında, sadece bunların denetim yetkisinin infaz hâkimliğine verilmesiyle çözülmüyor. Evet, infaz hâkimliğinin denetiminde olması iyidir ama emin olun, bu infaz kurumlarında, cezaevi müdürlüklerinin, cezaevindeki yönetim kurullarının ve savcılıkların öyle uygulamaları var ki size saysam “Orta Çağ’daki ada hapishaneleri mi bunlar?” dersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bizzat dinlediğim için bunları rahatlıkla söylüyorum. Evet, belki 355 tane hapishanenin tamamında yok; evet, belki her cezaevinde bu uygulamalar yapılmıyor; evet, belki sistematik değil ama emin olun, bugün, Türkiye'de cezaevinde insanlar falakaya yatırılıyor; bugün, Türkiye'de insanlar cezaevinde çıplak aranıyor. Bakın, yirmi yedi yıldır hapishanede olan bir mahkûm, yirmi yedi yıldır, kendi isteğiyle veya isteği dışında yeni açılmış bir hapishaneye gönderiliyor ve o hapishanede bu hükümlü, yirmi yedi yıldır cezaevinde olan birisi, bir başka hapishaneye gönderilirken çıplak aranıyor.

Eğer infaz rejimiyle ilgili bir şey yapmak istiyorsanız, eğer bu ülkeye toplu iğne ucu kadar demokrasi getirmek istiyorsanız cezaevlerinin bu sorunlarını tartışmamız lazım, infaz rejiminde bunları tartışmamız lazım; yoksa hırsızları, gaspçıları, yağmacıları affederek bu ülkeye bir kuruşluk demokrasi getiremezsiniz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir. 

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “olumlu görüş” ifadesinin “teklifi ile” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Arslan Kabukcuoğlu                  Ayhan Erel                   Ayhan Altıntaş

                Eskişehir                            Aksaray                               Ankara

              Ümit Beyaz                       Hüseyin Örs                      Bedri Yaşar

                İstanbul                            Trabzon                               Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Yaşar, beş dakika süreniz var.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum, bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 2’nci maddesinde infaz hâkimliğinin kuruluş, görev ve yetkileri yeniden düzenlenmektedir. İnfaz hâkimliğine önemli görevler yüklenerek koşullu salıverme, koşullu salıvermenin geri alınması, mahsup, düşme, zaman aşımı gibi kararların infaz hâkimince verilmesi düzenlenmektedir. Bu haklardan yararlanmak için iyi hâli olma koşulu bulunmaktadır. İyi hâli olma koşulu hukuken oldukça muğlak bir ifadedir ve keyfî kararla suistimal edilmeye açıktır. Bu bağlamda, uygulamada yaşanabilecek sorunların önüne geçilmesi için infaz hâkimlerinin niteliği belirlenmeli ve birinci sınıf hâkimlerden seçilmelidir.

Hepimizin bildiği gibi özellikle son dönemde -adalet mensupları da dâhil- adalete güvenin yüzde 30’ların altına düştüğü bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla, bu konuda adaletin daha fazla zedelenmemesi için infaz hâkimlerinin birinci sınıf hâkimlerden seçilmesini bu maddede önerdik, ümit ediyorum kabul edersiniz.

Toplum olarak yıllardır fedakârlık yapıyoruz ama bu fedakârlıklar bir türlü bitmiyor. Bizden beklenen fedakârlıklardan birisi bitmeden diğeri başlamaktadır. Hazırlanan bu infaz yasası da yine milletten beklemektedir. Hepimizin de bildiği gibi, devlete karşı işlenen suçları devlet, şahsa karşı işlenen suçları da şahsın affetmesi gerekmektedir. Yapılan bu düzenlemede devlete karşı işlenen suçlar infaz kapsamında yer almazken, şahsa karşı işlenen suçların büyük bir çoğunluğu infaz kapsamı içine alınmıştır. Ortada salgın gibi özel bir durum olmasına rağmen, kamu vicdanı bu konuda ciddi rahatsızlık taşımaktadır. Hatta şöyle bir kanaat var: “Vurguncular, hırsızlar, yolsuzlar dışarıya atılırken acaba iyi insanlara cezaevlerinde yer mi açılıyor?” Ben hukukçu değilim, bunu, yasanın piyasadaki yansımaları olarak değerlendirebiliriz.

Yine, aynı şekilde, bu af yasalarının -2000 yılında çıkarılan Af Yasası da dahil- toplumda hiç bir caydırıcı tarafının olmadığını izliyoruz. İçeri girenlerin hepsi belli bir zaman dilimi sonra dışarı çıktı, 2000 yılında yapılan afta da bunu gördük. Ümit ediyoruz ki… Şu an içeride yaklaşık 300 bin kişi var; verilen rakamlara göre bunların yaklaşık 90 bini dışarı çıkacak gibi görünüyor ama toplumdaki kanaat şu: “Belli bir zaman dilimi sonra bunlar tekrar içeri dönecekler.”

Hazır bunları dışarı çıkarmışken herhâlde cezaevlerinde de bol miktarda boş yer olacaktır diye düşünüyoruz. Bizim Muş Yeşilova Belediye Başkanımız diyor ki: “Bizim beldemizde 470 dönümlük en önemli meralık alanı hazineye devrederek burada bir cezaevi yapma kararı alınmıştır. Belde halkı meralık alanda yapılması planlanan cezaevine karşıdır. Yeşilova Belediyesi, belde halkının talebini dikkate alarak konuyu yargıya taşımıştır.” Buradan yetkililere sesleniyorum: Bu cezaevi, meralık alan yerine bir başka yere yapılmalıdır. Ama burada, bildiğiniz gibi Muş bölgesi hayvancılığın çok yoğun olduğu bir bölge. Bizim, cezaevinden daha çok hayvanlarımızı otlatacak meralara ihtiyacımız var. Tam da yeri geldi, bir sürü de cezaevleri boşalıyor. Adalet Bakanlığının yetkilileri de burada; ümit ediyorum, Muş’un Yeşilova beldesine cezaevi yapma gereği duymazlar, oradaki hayvancılığı da desteklemiş oluruz.

Yine, tabii, bir Samsun Milletvekili olarak iki gündür Samsun Bafra Cezaevinin gündeme gelmesi vicdanlarımızı bir miktar yaralamıştır. Sanki Samsun Bafra Cezaevinde bambaşka olaylar cereyan ediyormuş gibi bu tür isimler, bu tür anmalar şehirlerde çok ciddi onur kırıcı meselelere sebep oluyor. Kaldı ki ben Samsun Cumhuriyet Başsavcısını da bilfiil tanıyorum. Samsun’da hakikaten -başka yerleri bilmem ama- arkadaşlarımızın adalet, hukuk konularıyla ilgili çok ciddi çalışmalarının olduğunu biliyorum. Onların böyle yanlış işler yapmayacağını da ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık üç saate yakındır birleşimi götürüyoruz. Birazcık havalanmayı temin açısından bir on beş dakika ara vereceğim.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:19.38

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

3’üncü maddede kalmıştık.

Değerli milletvekilleri, 3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Murat Çepni                Dirayet Dilan Taşdemir           Züleyha Gülüm

                  İzmir                                 Ağrı                                İstanbul

         Muazzez Orhan Işık        Serpil Kemalbay Pekgözegü

                   Van                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gülüm.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Evet, bu yasada belki de en fazla unutulan düzenlemelerden bir tanesini, kadınları konuşmak istiyorum. Her ne kadar iktidar, toplumda bir algı yöntemiyle, kadınlara yönelik suçların af yasasının kapsamına alınmadığını söylemiş olsa da aslında gizli bir af, bu yasa içerisinde maalesef var. Kadına yönelik birçok suçta kadına yönelik özel düzenlemeler, ceza hukukunda özel düzenlemeler olmadığı için aslında genel düzenleme içerisinde affedilen bir sürü suçun içerisinde kadına yönelik suçlar da var. Tehdit, şantaj suçları, psikolojik şiddet suçları gibi suçlar aslında kadınlara yöneltilmiş olsa da af kapsamına alındı maalesef. Yine, baştan getirmeye belki cesaret edemedikleri, kamuoyunun tepkisinden dolayı hep gizli saklı getirmeye çalıştıkları tecavüzcülere ve kadın katillerine yönelik af düzenlemesi de son dakika hamlesiyle bu yasa teklifine maalesef getirildi. Demek ki tecavüzcüleri, kadınlara şiddet uygulayanları affetmek sizin açınızdan makul ama düşünce suçlularını, basın özgürlüğünden dolayı içeriye girmiş olan insanları affetmek sizin sınırlarınızda değil. Şimdi, birkaç tane örnek vereyim, cezaevinden çıkıp kadınları öldüren erkeklerden. 18 Ocak günü Tahsin Yüksekova cezaevinden yeni çıkmışken Kadıköy’de çiçekçilik yapan eşi Seyhan’ı ve annesi Zülfiye’yi öldürdü. Yetmedi, devam ediyoruz. Ordu’da cezaevi firarisi Özgür Ardıç Ceren Özdemir’i katletti. Denizli’de Ahmet Kaya bir kadını öldürdüğü için cezaevindeydi, cezaevinden kaçtı ve kaçışından sonra da eşini öldürdü. Şimdi, bütün bu örnekler önümüzdeyken, peki, bu iktidar, bu düzenlemeyi yaparken acaba kadınları korumak adına ne yapıyor, hangi düzenlemeleri yapıyor?

Şunu çok iyi biliyoruz ki, erkekler öldürmeye çalıştığı kadınları, yaralamaya çalıştığı kadınları çıktığında öldürür ya da dava sırasında tanıklık yapan insanları, yakınlarını, arkadaşlarını, akrabalarını çıktığında öldürür. Buna dair birçok örnek varken, buna rağmen hiçbir düzenleme yapılmamasını acaba kadın düşmanlığı dışında neyle açıklayabiliyoruz? Hangi tedbir alındı? Kadınları koruyacak mekanizmalar oluşturuldu mu? Hepsi “Hayır.” Adliyeler çalışıyor mu? Sığınaklar acaba kadınlara yeterli oranda sağlanıyor mu? Hayır. Üstelik şimdi bir de sığınaklar kadınlardan darp raporu istiyor. Yani “Önce dayak yiyin, önce şiddete uğrayın, ondan sonra sığınağa alacağız.” mı diyorsunuz? Bu söylemin başka bir anlamı var mı? Bu da yetmedi, Hâkimler ve Savcılar Kurulu erkeklerin korunması yönünde bir karar verdi, kadınları ise maalesef göz ardı etti, hiçbir tedbir alınmadı.

Peki, en azından şunu yapamaz mıydınız: İstanbul Sözleşmesi’nin hükümlerinden olan, şiddet faili erkeğin bırakılması durumunda mağdurun haberdar edilmesi, mağdurun kendisinin ve yakınlarının korunması, tanıkların korunmasına yönelik hükmü hayata geçirecek bir düzenleme yapamaz mıydınız? Hayır, bunu da yapmadınız çünkü siz gerçekten kadın düşmanı bir politika üretiyorsunuz.

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün son aya ilişkin, mart ayına ilişkin açıklamasında ne var, biliyor musunuz? Genel asayiş olaylarında yüzde 40 azalma olurken aile içi şiddette yüzde 38 artış var. Bu ne demek? Kadınlar öldürülecek ve siz de “Kadınların öldürülmesine seyirci kalmaya devam edeceğiz.” demiş oluyorsunuz. Dolayısıyla bu yasa aslında kadın katillerinin, kadına yönelik şiddet uygulayanların önünü açmış bir yasa. Bu yasadan önce yapılması gereken şuydu: Kadınları koruyacak güçlü mekanizmaların oluşturulması, bütün bu düzenlemelerden sonra af yasasının tartışılmasıydı ama kadın düşmanı politikalarınız, erkek egemen politikalarınız buna engel oldu. Bu da yetmedi, cezaevlerinde bugün özellikle siyasi tutsaklara diyorsunuz ki: “Buralarda ölebilirsiniz, size ölme özgürlüğü veriyoruz.” Sizin özgürlükten anladığınız şey bu. Cezaevleri, bir ülkenin aynasıdır, bir ülkede demokrasinin olup olmadığının insan hakları olup olmadığının göstergesidir ama Türkiye’de cezaevleri hep baskı altında, hep faşizan bir yönetim altında oldu maalesef. AKP iktidarı ise bu düşmanla savaş hukukunu daha da genişleterek, tüm muhaliflere yönelik, herkesi düşman görerek, bütün toplumsal muhalefete bu faşizan yöntemleri dayattı. Kime düşman bu iktidar? Halka düşman, emekçiye düşman, kadına düşman, Kürt’e düşman. Bir tek düşman olmadığı yer var: Sermaye ve yandaşları; onun dışında herkese karşı düşmanlık besliyor.

Cezaevlerine bir bakalım, neden cezaevleri bu kadar dolu? Çünkü AKP politikalarını eleştiren herkes düşman ve herkes içeri atılmalı. 400’e yakın cezaevi tıklım tıklım dolu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Tutuklu ve hükümlü mevcudu 300 bin civarında. Şu anda Türkiye’de mahkemeler tutuklama fabrikası gibi çalışıyor. İktidar kimi istiyorsa onu içeri atıyor, kimi çıkar diyorsa onu çıkarıyor. Selahattin Demirtaş kararından, Gezi davasının sonucundaki verilen sözlerden ve kararlardan bu çok net anlaşılmıyor mu? Bize şunu söylemeyin: “Bu ülkede bir yargı var.” falan demeyin, bu ülkede yargı yok. Bu yargının verdiği hiçbir karar da aslında gerçek bir karar değil. Düşüncesinden dolayı içeri atılan insanlar, gazetecilik yaptığı için içeri atılan insanlar, haklarını talep ettiği için içeri atılan öğrencilerin, kadınların olduğu bir ülkede yaşıyoruz maalesef. Siz, bu topluma diyorsunuz ki: “Köleleştireceğiz sizi.” İşçilere emekçilere diyorsunuz ki: “Kölemizsiniz.” Cezaevlerindeki insanlara diyorsunuz ki: “Köleleşeceksiniz.” Ama bu toplum köleleştirmenizi asla ve asla kabul etmeyecek, her koşulda bu yaptığınızın, ölümü dayatmanızın hesabını soracak. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, biraz evvel ifade edilen gerçek dışı iddiaların hiçbirini kabul etmediğimizi kayıtlara geçirmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Beştaş, sizin de bir talebiniz mi oldu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, IŞİD’in Türkiye’deki sorumlusu Halis Bayancuk’un tahliye edildiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çok önemli bir gelişme oldu, IŞİD’in Türkiye’deki sorumlusu Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk tahliye edildi. Evet, daha önce Hizbullah davasından ömür boyu hapis cezası almıştı ve Kobani savaşı döneminde 9 Ekim 2014’te serbest bırakıldı. 2017 yılında terör örgütü kurma, yönetme suçundan tutuklandı ve bugün tahliye oldu. Niye tahliye oldu? Biz bu kadar içerideki insanların can güvenliğinden söz ederken IŞİD’in sorumlusunun tahliyesi dikkate değerdir. Evet, Rahip Brunson’ı Trump ister, bırakılır; Deniz Yücel’i Merkel ister; istismarcıları, cinayet işleyenleri, Hizbullahçıları, IŞİD’çileri siz bırakırsınız; sonra “Yargı bağımsız.” diye burada nutuk atarsınız. 82 milyonun hukuku yok burada, tek adamın hukuku var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen bitirelim.

Değerli arkadaşlarım, bu aradaki tartışmaları birer dakikanın dışına taşırmayalım çünkü yapacak çok işimiz var.

Buyurun Sayın Beştaş, son defa süre veriyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cemaatle ortaklık yaptıkları dönemde akademisyen, yazar, siyasetçi, herkes teröristti. İdris Naim Şahin, şiire, tuvaldeki resme, herkese “Teröre hizmet edebilir.” diyordu. Bugün AKP cemaatten iyi öğrenmiş, iyi öğrencilik yapmış gerçekten. Şimdiki İçişleri Bakanı da aynı İdris Naim Şahin gibi herkese terörist muamelesi yapıyor. Bugün bununla da yetinmedi, yargısız infaz talimatı verdi ve Bingöl’de araba içinde öldürülenlerin sorumlu olmadığı bilindiği hâlde tarihe düştü. Bugün de bizim can güvenliğimizden sorumlu olan bir Bakan yargısız infaz talimatı vermiştir, bu da AKP’nin tek adam hukukudur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, sizin de kısaca bir değerlendirmenizi alayım, kanuna devam edelim.

59.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakınız, bir açıklama yapmak üzere söz aldı ama bir ton, birçok değerlendirme yaparak sözü bıraktı. Yani hepsi gerçek dışı.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – Yalan ve yanlış bilgi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kim tahliye olmuşsa -bakın, şu anda cezaevinden belki birçok insan da tahliye oluyor olabilir- Ceza İnfaz Kanunu çerçevesinde, cezasını çekmiştir, suçunun karşılığını almış ve cezasını çekmiştir, ceza hukuku, infaz hukuku çerçevesinde de gerekli işlemler, ilgili, yetkili merciler tarafından yapılmış olabilir. Bahse konu olayla ilgili de nedir, ne değildir onu da biz araştıracağız ayrıca, burada Meclisimizi bilgilendireceğiz. Ancak bu konuda rutin işleyen bir hususu, bir konuyu, bir siyasi suçlama sebebine dönüştürmek hukuka saygısızlığın ta kendisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın cümlenizi de diğer önergeye başlayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla objektif hukuk sistemi içerisinde kimin ne ceza alacağı, kimin aldığı cezayı ne kadar yatacağı objektif hukuk kuralları çerçevesinde ilgili kanun maddelerinde yazılıdır. Burada hiç kimsenin bir müdahalesi asla ve kata söz konusu değildir. Buradan hareketle “tek adam rejimi” yaftalamalarıyla, farklı siyasi saiklerle birtakım suçlamalarda bulunmak, işi saptırmak, hakikati örtmek ve ucuz birtakım neticeler elde etmekle eş değerdir. Dolayısıyla bu tavrı kesinlikle kabul etmediğimizi ifade etmek istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin.

BAŞKAN – Lütfen, bir cümleyle kayıtlara geçirin. Bakın, ben işlem yapıyorum şu anda.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kere, biz ucuz iş yapmıyoruz. IŞİD’in Türkiye halifesi ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor ve bugün tahliye oluyor. “Yargı bağımsız” derken bir hukukçu olarak gülmemek için kendimi çok zor tutuyorum. Şu anda içeride "tweet" attığı için tutuklular varken, IŞİD gibi bir çete, bir barbarlık örgütünün Türkiye sorumlusunun serbest bırakılmasına “Bizden bağımsız.” demelerine hiç kimse inanmaz, inanmıyoruz.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şöyle bir talebimiz olsun yani bu konuda söz alıp bir şey söylemek lazım ama ben açıkçası Meral Hanım’dan duydum haberi. Mümkünse hem Bakanlığın yetkilileri de buradayken…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu yapıyor o işi şu anda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …böyle bir işin olup olmadığını ve gerekçesini bilirsek ona göre biz de siyasi tavrımızı belirleriz.

BAŞKAN – Tabii. Sayın Akbaşoğlu da belirtti, “Ben araştırıp bilgi vereceğim.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sağ olun Başkanım.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 3 - 4675 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde yer alan “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” ibareleri; “Hâkimler ve Savcılar Kurulu” ibaresi olarak değiştirilmiştir.

            Alpay Antmen                      Zeynel Emre                Süleyman Bülbül

                 Mersin                             İstanbul                                Aydın

            Turan Aydoğan                    Bülent Tezcan    Saliha Sera Kadıgil Sütlü

                İstanbul                              Aydın                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekilimiz Sayın Bülent Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Tezcan.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekte bir af yasası olan ancak teklif sahiplerinin ısrarla “infaz indirimi” diye adlandırdıkları teklifi görüşüyoruz. Önce şunun bilinmesinde yarar var: İnfaz indirimi yapılmasına ya da afla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan partilerin de külliyen esaslı bir indirime ve affa karşı çıktığı durum söz konusu değil, gördüğümüz, anladığımız bu. İstenen şey sadece infaz adaleti, infaz adaleti istiyoruz. Yani bir iş yapıyorsak doğru düzgün yapalım, adaletli olsun, hem de böyle günlerde sıkıştırarak bu şartlarda çalışıyorsak.

Bakın, dün burada görüşmeler yapılırken, Sayın Komisyon Sözcüsü, temsilcisi sorulara cevap verirken önemli bir şey söyledi, dedi ki: “Eğer teröre destek veriyorsa, o kalem silahtır.”

Değerli milletvekilleri, bu teklifin ruhu budur. Bu teklifin ruhu bu sözde yatıyor. Bakın, biz bu sözleri ilk defa duymuyoruz. 2011 yılının Aralık ayında, 2012 yılının Mayıs ayında, dönemin AK PARTİ İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin çıktı, dedi ki: “Havan mermisi ile yazının farkı yoktur.” O zaman çıktı dedi ki: “Resim yapan, tuvalle, makaleyle, şiirle terör suçu işleyenler var.” Şimdi, bütün mesele bu. Yani terörü tarif ederken, terör örgütüne yardım ve yataklık yapıyor diye, terör örgütü üyesi olmadığı hâlde teröre yardım ve yataklık yapıyor diye bu ülkede birçok insanın, düşünceleri nedeniyle ya da muhalif olduğu için cezaevinde olduğunu biliyoruz. Bakın, bu tercihin sonuçlarını aslında çok yakın zamanda yaşadık. Bu tercih, bir çeteden yana pozisyon alarak, aslında başka çetelerle mücadele ediyorum derken, ülkeyi 15 Temmuzun eşiğine getirdi, FETÖ terör örgütü, çete, devleti teslim alacak noktaya geldi. Şimdi, bu anlayışı devam ettirdiğimiz sürece, bugün o çeteden kurtulalım derken yeni çete reislerinin önünü açan yeni bir anlayışla karşı karşıya kalacağız. Bu anlayışı değiştirmediğimiz sürece, infaz adaletine sahip çıkmadığımız sürece bu meseleleri çözebilmemiz mümkün değil. İtirazımız buna. Hiç laf kalabalığı yapmaya gerek yok, gürültü patırtı yapmaya gerek yok. Bakın, AK PARTİ sözcüsü sayın milletvekili arkadaşımız dün burada konuşma yaparken “Kimse bizden FETÖ için yumuşama beklemesin.” dedi. Telaş etmeyin, kimsenin böyle bir yumuşama beklediği yok sizden. Zaten telaşınıza gerek yok. FETÖ’nün etkili ve yetkili kadroları, FETÖ borsası çalıştığı için FETÖ borsasında işini yürütüyor, sırtını da saraya dayamış. Neyin telaşı içerisindesiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, peki bedel ödeyen kim? Bedel ödeyen yine Barış Terkoğlu, bedel ödeyen yine Barış Pehlivan, bedel ödeyen yine Murat Ağırel. Dün FETÖ’nün sizinle beraber, ittifakla hapse attıkları bugün yine sizin döneminizde, yeni ittifaklarınızda, istediğinizi yapmıyor, sizin gibi düşünmüyor diye hapisteler. Bu teklifte bunlarla ilgili hiçbir şey var mı? Yok.

Değerli arkadaşlar, siyasi suçların olmadığı bir af teklifi kabul edilemez. Siyasi suçlar konjonktüre bağlı suçlardır. Bugünün kahramanları yarının siyasi suçluları olur, bugünün siyasi suçluları yarının kahramanları olur. Onun için, bir af düzenlemesi yapacaksak devlet, siyasi suçları, kendisine karşı işlenen suçları öncelikle kapsamın içine alacak.

Değerli arkadaşlar, yine, dün arkadaşımız burada dedi ki: “Kimse bizden teröristlere karşı yumuşama beklemesin.” Bu terör meselesi, bu terör suçu nasıl, ne bitmez bir sermayeymiş ki her yaptığınız olumsuzluğun arkasından bu terör suçu meselesine çok rahat sığınabiliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Şunu herkes biliyor ki: Bu ülkede eli kalem tutanı terör örgütüne yardımdan içeri attılar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkede “tweet” atan genci terör örgütüne yardımdan içeri attılar. Gerçekleri açıklayan gazeteciyi “Devlet bilgilerini ifşa etti.” diye hapse attılar. Siyasetçiyi bu sebeplerle hapse attılar. Bu teklifin içerisinde hiçbir şey yok. Terörün Allah belasını versin, buradan söylüyorum ama “tweet” atan genci, siyasetçiyi, eli kalem tutanı “Terör örgütü üyesiydi.” diye adliye kapısına götürene de yazıklar olsun; mesele bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, son sözüm şudur: Bu meseleden kalkıp da hiç kimse “Siz teröre sahip çıkıyorsunuz.” konusunu gündeme getirmesin. Siz “Teröre karşı biz yumuşamayacağız.” diyorsunuz. Biz böyle bir şeyi, sizin nerelerde, ne zaman yumuşadığınızı yakın tarihte gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlenizi alalım Sayın Tezcan.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, siz “Kimse bizden teröre karşı yumuşamamızı beklemesin.” dediniz. Doğrudur, böyle bir beklentimiz yok. Kimse de bizden, İstanbul seçimlerini kaybedecekleri zaman Öcalan’ın mesajını devlet televizyonunda okutanların yalancı pehlivanlığına inanmamızı beklemesin, biz de buna inanmıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebiniz mi var?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İşlemi başlattınız efendim, işlem başladı.

BAŞKAN - Rica ediyorum arkadaşlar. Ben o anda gördüm zaten Sayın Beştaş’ı.

Sayın Beştaş, Sayın Taşdemir, Sayın Koçyiğit, Sayın Orhan Işık, Sayın Çepni, Sayın Koç, Sayın Çelik, Sayın Eksik, Sayın Kaya, Sayın Gülüm, Sayın Gergerlioğlu, Sayın Kemalbay, Sayın Toğrul, Sayın Mensur Işık, Sayın Hatımoğulları Oruç, Sayın Tiryaki, Sayın Ersoy, Sayın Kaçmaz, Sayın Coşkun, Sayın Oluç, Sayın Sarısaç.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Pusula veren arkadaşlar lütfen ayrılmasınlar değerli arkadaşlarım, hepsine tek tek bakacağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.27

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde Aydın Milletvekili Bülent Tezcan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir söz talebim vardı Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Zengin’in talebi oldu.

Sayın Zengin, özür dilerim.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Türkiye’de özgür bir yargı sistematiğinin olduğuna, Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin Halis Bayancuk’un tahliyesine karar verdiğine, savcının itirazı üzerine Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin bu itirazı haklı bulduğuna ve bahsi geçen kişinin tutukluluğunun devam ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Tezcan konuşurken bir söz talebim vardı. Kendisinin konuşmasıyla alakalı değil ama HDP Grup Başkan Vekili Sayın Beştaş Türkiye’de IŞİD’in temsilcisinin serbest bırakıldığını söyledi. Bu konuya dair bir açıklama yapmak istiyorum.

Tabii, Türkiye’de, onlar inansa da inanmasa da özgür bir yargı sistematiği var. Bu yargı sistematiği içerisinde, mekanizma içerisinde Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi bahsi geçen kişinin tahliyesine karar vermiştir, savcı itiraz etmiştir, Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesi bu itirazı haklı bulmuştur ve bahsi geçen kişinin tutukluluğu devam etmektedir, tahliyesi söz konusu olmamıştır. Bu konuya dair açık, sarih bilgi vermek istiyorum.

Genel Kurulun dikkatine şunu ifade etmek istiyorum: Bunun infazla bir alakası yok. Yargı, itirazlarla şekillenir. Görüyorsunuz, 2. Ağır Cezanın verdiği bir karara itiraz olmuştur ve 3. Ağır Ceza Mahkemesi de bu itirazı haklı bulmuştur. Yani bu itirazı infazla alakalı bir şey gibi izah etmeyi, anlatmayı da hukuk bilmemezlik olarak görüyorum.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, sadece açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben tahliye kararı verildiğini söyledim. Tahliye kararı verilmiş, itiraz edilmiş, tekrar tutuklanmış. Bu, benim sözümün gerçek olmadığı anlamına gelmiyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, siz sanki infazla serbest bırakılmış gibi anlatıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İnfazla doğrudan ilgili.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Eksik bilgi.

BAŞKAN – Peki, konu aydınlanmıştır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şu anda elimde mahkeme kararı var. On iki yıl altı ay hapis cezası almış, propagandadan da bir yıl altı ay yirmi iki gün… Biraz önce söyledim ya, Brunson’ı Trump, Deniz’i Merkel, peki, bunu, tahliye olmasını kim istedi; bunu sordum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tahliyeyi isteyen kimse yok, mahkemenin özgür idaresidir. Lafı evirip çevirmeyelim.

BAŞKAN – Tamam, peki. Konu bence aydınlanmıştır değerli arkadaşlarım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, aydınlanmıştır ama anlamayanlara tekrar etmek istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -  Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel, sizin de bir talebiniz oldu, onu da alalım, sonra da diğer önergeyi okutalım.

Buyurun.

61.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’e Halis Bayancuk’la ilgili bilgilendirme için teşekkür ettiklerine, IŞİD’in Türkiye sorumlusunu serbest bırakan mahkeme heyetine, Kavala’ya ve Gezi davasındakilere herkesin gözünün önünde görüldü diye beraat veren mahkemeye soruşturma açanların acaba IŞİD katilinin beraatına, salıverilmesine karar verenlere soruşturma açıp açmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öncelikle, Özlem Hanım’a bu bilgilendirme için teşekkür ederiz çünkü konuyu Meral Hanım’dan duyduk.

Şimdi, durum şu Türkiye’deki yargı düzeninde: Ben Sayın Kavala’nın da içinde olduğu Gezi davasını izledim, iddianame herkesin gözünün önünde çöktü. Yani savcı mahcup oldu iddianameden çünkü iddianamedeki hiçbir şeyin ispatı yoktu ve mahkeme, çok olağan bir şekilde, tamamının beratine ve tahliyesine karar verdi. Ertesi gün “Kavala’yı birileri beraat ettirmeye kalktı.” diyerek Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hem bir başka tutuklamayla içeride tuttular hem de o heyet hakkında soruşturma başlatıldı mesela. Bakın, şurada, garın önünde 104 canımızı aldılar. Kavala’ya ve Gezi davasındakilere hiçbir somut delil olmadığı herkesin gözünün önünde görüldü diye beraat veren mahkemeye soruşturma açanlar, acaba IŞİD’in Türkiye halifesini serbest bırakan mahkeme heyetine, IŞİD katilinin, barbar katilin beraatine, salıverilmesine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …karar verenlere -daha sonra itiraz üzerine bir başka mahkeme bu büyük çılgınlığa, bu büyük hukuksuzluğa, bu büyük yanlışa “Dur!” demiş ama- onu salmaya çalışanlara bir soruşturma açacak mı? Esas mesele bu. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın hoşuna gitmeyen her kararı veren heyete bir soruşturma açıyorsunuz, bu canileri bırakmaya çalışana da bir bakın yani.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Konuyu nereden nereye aldınız Özgür Bey ya. İlla oraya destek vereceksiniz ya.

BAŞKAN – Peki, konu aydınlanmıştır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 3- 4675 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan “Yüksek” ibareleri madde metninden çıkarılmış ve maddenin birinci fıkrasında yer alan “iş ve kadro durumuna göre” ifadesinden sonra gelmek üzere “niteliği bakımından birinci sınıf hakimlerden seçilmek üzere” ifadesi eklenmiştir.”

            Ayhan Altıntaş                      Ayhan Erel                       Hüseyin Örs

                 Ankara                             Aksaray                              Trabzon

              Ümit Beyaz                       Yasin Öztürk           Arslan Kabukcuoğlu

                İstanbul                             Denizli                             Eskişehir

(Uğultular)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, “Komisyon önergeye katılıyor mu?” diye soracağım ama öncelikle uğultunun kesilmesini rica ediyorum. Biraz sessiz olalım değerli arkadaşlarım.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen, Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Erel.

AYHAN EREL (Aksaray) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin değiştirilmesi önergesi üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlamaktayım.

Teklif edilen maddeyle, infaz hâkimliğinin görevinin kapsamı genişletilmekte ve tutuklular hakkında infaz aşamasında verilecek tüm kararların infaz hâkimlerince verilmesi amaçlanmaktadır. İnfaz hâkimliğine önemli görevler yüklenerek, koşullu salıverme, koşullu salıvermenin geri alınması, mahsup, düşme, zaman aşımı gibi kararların infaz hâkimliğince verilmesi karara bağlanmaktadır. Bu haklardan yararlanmak için “iyi hâlli olma” koşulu bulunmaktadır.

İyi hâlli olmak, hukuken oldukça muğlak bir ifadedir ve keyfî kararlarla suistimal edilmeye açıktır. Bu bağlamda uygulamada yaşanabilecek sorunların önüne geçilmesi için infaz hâkimliklerinin niteliği belirlenmeli ve birinci sınıf hâkimlerden seçilmelidir. Yoksa sulh ceza hâkimlerinin düştüğü hatalar yüzünden adalete olan güven her geçen gün azalmaktadır. İnfaz hâkimlerinin de yapacağı hatalar adalete olan güveni tekrar sarsmaya devam edecektir diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülke olarak çok zor bir süreçten geçtiğimizi hepimiz biliyoruz, görüyoruz ve hep birlikte yaşıyoruz. Bu sürecin ne kadar devam edeceğini net olarak kimse bilmiyor. Temennimiz en kısa sürede sona ermesidir.

Son günlerde yaşanan bu sıkıntılı süreçte, vatandaşımızı aç bırakmamak için çiftçilerimiz üretmeye, çalışmaya zor şartlarda devam etmektedirler. Zaten zor şartlar içerisinde üretim yapmakta iken, maalesef, yem zamlarından dolayı belleri bükülmüştür. Dünyada ve ülkemizde petrol fiyatları, mazot fiyatları düşmüş, nakliye maliyetleri azalmıştır. Üreticilerimiz de bu bağlamda yem fiyatlarının düşmesini beklerken, yem fiyatlarında azalma olmasını beklerken, maalesef, anlam verilmeyen bir şekilde yem fiyatlarında fahiş miktarda artışlar meydana gelmektedir. Bu artışın nedenlerini köylülerimiz, çiftçilerimiz, hayvan besleyicilerimiz maalesef henüz çözememişlerdir. 78 lira 25 kuruş olan yem fiyatları, yirmi gün içinde 85 lira 25 kuruş olmuştur. Ülkemizde corona virüsünü yaşadığımız günden bu yana yem fiyatlarında yaklaşık yüzde 20 artış meydana gelmiştir. Üreticilerimiz bu son yem zamlarıyla birlikte ne yapacaklarını, hayvanlarına nasıl yem alacaklarını kara kara düşünmeye başlamışlardır.

Buradan Tarım Bakanımıza sesleniyorum: Üreticilerimizin bu mağduriyetlerinin önüne geçmek için gerekli önlemleri alınız; yoksa, Allah muhafaza, kıtlık kapımızı çalmak üzere.

Diğer bir sorun da şehirlerimizde toplu ulaşım yapan araç sahipleri ve şoförlerinin bir feryadı var. Alınan önlemlerle birlikte daha önce taşımış oldukları yolcu sayılarını yarı yarıya azaltmışlardır ama araçlarının kasko bedellerinin, sigorta bedellerinin ve mazot girdilerinin yüksek olması yüzünden çok zor durumdadırlar. Birçoğu bu araçlarını zaten senetle, borçla almışlardır. Bu şartlar altında senetlerini, borçlarını ödeyemez durumdalar. Araçları rehin altındadır. Eğer borçlarını ödeyemezlerse -her ne kadar şu anda icra yasağı varsa da- ilerleyen zamanlarda ekmek teknelerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır. Zor durumda olan, toplu taşımacılık yapan bu şoför esnafımızın, minibüs esnafımızın sorunlarının da bir an önce Hükûmet tarafından giderilmesini bu arkadaşlarımızın adına rica ve talep ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Murat Çepni                Dirayet Dilan Taşdemir Ömer Faruk Gergerlioğlu

                  İzmir                                 Ağrı                                 Kocaeli

Muazzez Orhan Işık                Serpil Kemalbay Pekgözegü        Züleyha Gülüm

                   Van                                 İzmir                                İstanbul                     

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrımcı bir yasayla karşı karşıyayız. Bir yıldır bu yasa bekleniyordu ve corona dolayısıyla geldi ama yine ayrımcı olarak geldi. Bakın, düşünün, yıllardır beklenen bir yasa getiriyorsunuz, hem ayrımcı hem corona dolayısıyla insanlar arasında yaşam hakkı ayrımı yapıyor ve bir de riskli gruplar arasında da ayrım yapıyor. Bu denli kötü bir yasayla karşı karşıyayız. Günlerdir milyonlarca “tweet” atılıyor, sosyal medyada herkes büyük tepki gösteriyor; tüm milletvekillerine, hepimize geliyor sanırım mesajlar, telefonlar. Toplum “Bu adil ve eşit olmayan yasayı onaylamayın.” diyor bize. Türkiye tarihinin en büyük tepkisi var şu anda.

Bakın, maddelerde neler var: 53’üncü madde çok ilginç, çok çarpıcı. Bir yıl kala herkes kapalıdan açık cezaevine çıkabiliyor. Bir grup çıkamıyor, düşünce suçluları çıkamıyorlar; çocuklu anneler, hastalar, yaşlılar buna dâhil. Bu, düşman hukuku değilse nedir arkadaşlar? Bu çıkamayanlar da kim, biliyoruz. Birisine “terörist” demişsiniz ve daha sonra da “Ya, biz teröristi mi affedeceğiz?” diyorsunuz. “Terörist” dedikleriniz “barış” diyenler, bir bankaya zamanında para yatıranlar, bir özel okula çocuğunu gönderenler, bir gazeteye abone olanlar. Bunlara kalkmışsınız “terörist” diyorsunuz; anne, baba, bütün aileleri perişan ediyorsunuz.

Bakın, madde 20 var. Bu, daha da inanılmaz, insanlık dışı bir madde. Ne diyor? Mahpusun eşi veya çocukları hastaysa veya malulse bir yıl infaz erteleme verilir ama yine “terör suçlusu” dediği düşünce suçlularına “Hayır, bunu getirmem.” diyor. İnanılmaz bir şey. Yani bu kadar da muhaliflere gaddarlıkta zirveye inanamıyorum gerçekten. Nasıl bir vicdansızlık bu? Mahpusun yakınından dolayı mahpusu cezalandırıyor, mahpusun yakınını cezalandırıyor. İnanılmaz bir şey. Herkese “terörist” demeye çalışıyorsunuz siz.

Bakın, 50’nci maddede de yine var. Herkes evde infazdan faydalanabilirken çocuklu, hamile anneler, yaşlılar, hastalar eğer ki düşünce suçundan mağdursa yararlanamıyor. Ya, bunun neresine siz “evet” diyeceksiniz? Elinizi vicdanınıza koyun yani, Allah’tan korkun ya! Olacak şey değil yani!

Bakın, insanlar depresyonda, çok büyük sıkıntıları var. Çocukların psikolojisi bozulmuş durumda. Anneler mahpus, babalar mahpus ve bu toplum büyük bir sıkıntı yaşıyor. Yeni muhalifleri almak için tahliyeleri yaptığınızı çok iyi biliyoruz.

Aynı zamanda, bakın, adil bir yasa olmalıydı. İşin doğrusu, bu yasadan, çok abartılmış cezalar verilen bu yargı ortamından ne adliler ne de siyasiler memnun aslında.

Bakın, ben size bir olay anlatacağım: Halime Çalışkan, Çanakkaleli bir hanım. Bir akademisyenle evleniyor. Babası ve eşi daha sonra KHK’yle ihraç ediliyor ve hapishaneye atılıyor.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hangi suçtan?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Halime Çalışkan’ın uzun yıllar çocuğu olmuyor ve sonunda çocuğu oluyor. Halime Çalışkan aylardır, ne zaman bir af çıkacak diye bekliyordu ve bakın, sonunda ne oldu biliyor musunuz? Coronavirüs salgınını duyduğu zaman beti benzi attı, mahvoldu, perişan oldu. Onu psikiyatriste götürdüler, üçlü antidepresif tedaviye başlandı. Bebeği vardı, Elif Zehra ve bu kadın perişan durumdaydı. Sonra ne oldu? Bu cuma günü, Komisyon toplantısından sonra, olumsuz bir sonuç çıktığını duyunca, terör örgütü üyeliği ve propagandasıyla ilgili, yasaya bir şey katılmadığını duyunca çok üzüldü ve sonra balkona çıktı. Yan odada bekleyen annesi balkondan güm diye bir ses duydu, koştu balkona, yerde kanlar içinde kızı yatıyordu. Başı mı döndü, ayağı mı kaydı, başka bir şey mi, bilmiyoruz. Ama şunu çok iyi biliyoruz ki Elif Zehra artık annesiz ve babası cezaevinde olduğu için de babasız.

Bakın, bu resme iyi bakın; Elif Zehra hem öksüz hem yetim. Allah korusun, insanları depresyona sürükleyen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şu anda binlerce kadın, binlerce erkek depresyonda.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sayın hatibi dinleyelim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, size bir başka örnek daha veriyorum: HDP Çayırova temsilcimiz Emine ve Mehmet Karaaslan’ın çocukları bunlar. Niye gösteriyorum? 6 Aralıkta karı koca, anne baba tutuklandılar. Ben evlerine gittim, çocukları teskin etmeye çalıştım, “Ya on beş-yirmi günde çıkarlar, çocuklar merak etmeyin.” dedim, beş ay oldu hâlâ tutuklular. Suçları ne biliyor musunuz, sorguda sorulmuş: “Şu fotoğrafta halay çeken sen misin?” Bakın, beş aydır bu insanların iddianamesi bile hazırlanmadı ve coronadan dolayı bu çocuklar da öksüz ve yetim kalabilir. Bu resimlere iyi bakın.

BAŞKAN – Selamlayalım Sayın Gergerlioğlu, süreniz bitiyor.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yine bir başka örnek: Fuat ve Nazlı Çatpınar, bunlar da anne ve baba, Düzce cezaevindeler ve 3 çocukları da cezaevinde, ara sıra babaannesine geliyorlar. Bu aileler perişan durumda arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu insanları, terörist ilan ettiğiniz on binlerce insanı niye bu yasanın içine katmıyorsunuz? Bu terörist ilanında sizin kriterleriniz ne oldu?

Ve en son, Ahmet Altan; eğer bu yasayı onaylarsanız Türkiye’nin en önemli düşünürü de cezaevinde kalacak.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – FETÖ’cünün feriştahı ya!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Kabul edilecek bir durum değildir bu.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Ayhan Altıntaş                     Yasin Öztürk                      Ümit Beyaz

                 Ankara                             Denizli                              İstanbul

              Hüseyin Örs                     Lütfü Türkkan                      Ayhan Erel

                Trabzon                             Kocaeli                              Aksaray

          Zeki Hakan Sıdalı              Arslan Kabukcuoğlu

                 Mersin                            Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin her köşesinde, gece gündüz demeden, çoğu zaman ailesinden uzakta fedakârca görev yapan huzur ve güvenin teminatı Türk Polis Teşkilatının 175’inci kuruluş yıldönümünü kutluyorum.

Coronavirüs salgınıyla uğraştığımız bugünlerde, vatandaşlarımızın güvenliklerini sağlamanın yanında vatandaşlarımızın hayatlarını da kolaylaştıran tüm polislerimize görevlerinde başarılar ve kolaylıklar diliyorum.

Bu süreçte polislerin iş yükünün arttığı hepimizin malumudur. Bu bağlamda, hem polislerimizin iş yükünü azaltmak hem de gün geçtikçe artan işsiz vatandaşlarımıza gelir sağlamak için gelin, polisimizin yapmakta olduğu vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını karşılama, karantinadaki kişilerin evlerini kontrol etme gibi işleri bu işsizlerimize yaptıralım. Böylece hem polisimizin iş yükü azalsın hem de işsizlerimiz ailelerini geçindirmek için biraz gelir elde etsin.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin bugün karşı karşıya olduğu en temel problemlerden biri yargılama sürelerinin uzunluğu meselesidir. Bu yüzden yargılamada hedef süre ilkesi hep beraber ortaya konuldu ancak o günden bugüne baktığımızda yargılama sürelerinin kısalmasını bırakın, aksine daha da uzadığını görmekteyiz. Yargılama sürelerinin ne kadar uzun olduğunu söylediğimizde mahkemelerin iş yükünü gerekçe gösteriyorsunuz. Peki, soruyorum, yargının iş yükünü azaltmak için ne yapıyorsunuz, suç işleme oranlarını azaltmak için neler yapıyorsunuz? Evet, ceza infaz kurumlarının ağzına kadar dolu olduğundan hepimiz şikâyetçiyiz. Peki, bu sayıları azaltmak için ne yapıyorsunuz? İnfaz Kanunu’nda değişikliğe gidiyorsunuz. Böyle yaparak sorunu kökten çözmek yerine, yalnızca ağacı budamayı tercih ediyorsunuz.

Yargılama sürelerini kısaltabilmek, cezaevlerinin doluluk oranların kalıcı şekilde azaltabilmek ancak vatandaşın eğitim ve refah seviyesinin yükselmesiyle sağlanır. Eğitim ve refah karnemiz ise maalesef çok zayıf. Uzun yargılama süreleri Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde bizim de en çok sorun yaşadığımız konuların başında geliyor. Ben de yüce Meclisimizi bu Konseyde temsil eden bir parlamenter olarak bu hususu açıklamakta zorluk çekiyorum. Büyük sorunları halının altına süpürmek yerine kalıcı şekilde çözecek öneriler getirmek hepimizin görevi. Yoksa kısa bir süre sonra, burada kendimizi yine bir Ceza İnfaz Kanunu’nda yapılan değişikliği görüşürken bulacağız. Yargının karşı karşıya kaldığı yapısal sorunları konuşmadan, bu noktaya nasıl gelindiğini ve toplumsal yapının deformasyona uğradığını iyi analiz etmeden kapsayıcı ve uzun vadeli çözümler üretemeyiz.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde yaşanan Covid-19 salgınından dolayı Adalet Bakanlığı tarafından ani bir kararla ceza infaz kurumu personelleri on beş gün karantina, on beş gün görev döngüsü içerisinde aralıksız çalıştırılıyor. Personellerin ve mahkûmların sağlıkları düşünülerek yapılan bu izolasyonda görevlilere hiçbir corona virüsü testi yapılmaması ise çok büyük bir hatadır. Onlardan herhangi birisinin virüs taşıması insan hayatına yönelik geri dönülmez sonuçlar doğurabilir. Personellere karantina kapsamında tahsis edilen çoğu barınma yerlerinin gerekli hijyen şartlarını taşımaması nedeniyle izolasyonun amacıyla çelişilerek hastalığın meydana gelmesine davetiye çıkarılmakta. Ayrıca, kimi ceza infaz kurumlarında personellerin mahkûmlar gibi cezaevlerinde yatırılacağı ifade edilmektedir. Bu uygulama büyük bir haksızlık olacaktır. Belki de aylar boyunca ailelerinden uzakta tutulacak görevlilerimize yapılan izolasyonun başarıya ulaşabilmesi için acilen tüm ceza infaz koruma memurlarına coronavirüs testi yapılmalıdır.

Buradan bir çağrıda bulunuyorum: Zor şartlarda ve ailelerinden uzakta görev yapan infaz koruma memurlarına, bu süreçte sağlık çalışanlarına yapıldığı gibi, ek mesai ücreti ödeyelim. Böylece hem personellerin hem de bakmakla yükümlü oldukları ailelerinin mağduriyetlerini bir nebze gidermiş oluruz.

Covid-19 sebebiyle ortaya çıkan sorunların yanında, infaz koruma memurlarının bir de kronik hâle gelmiş sorunları mevcut.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Mesleki olarak zor şartlarda görev yapan personellerin emniyet hizmetleri sınıfında olması gerekiyorken yıllardır bu personellerin genel idare hizmetleri sınıfında olup masabaşı çalışan bir memurla aynı haklara sahip olması, yerine getirdiği görevin doğasıyla ters düşmektedir. İnfaz koruma memurlarımızın özlük haklarına yönelik iyileştirmelerin bir an önce yapılmasını istiyor ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Peki.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Önergeyi kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde geçen “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin” ibarelerinden sonra gelmek üzere “şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hallerde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                      Zeynel Emre                Süleyman Bülbül

                 Mersin                             İstanbul                                Aydın

            Turan Aydoğan             Saliha Sera Kadıgil Sütlü          Utku Çakırözer

                İstanbul                            İstanbul                            Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Utku Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Diyarbakır’da PKK terör örgütünün saldırısı sonucu hayatını kaybeden orman işçilerimize Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı diliyorum. Bu hain terörü bir kez daha lanetliyorum.

İçinde bulunduğumuz Polis Haftası’nda huzur ve güvenliğimiz için özveriyle çalışan Emniyet teşkilatımıza da teşekkür ve minnetimi ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, infaz düzenlemesini getirirken iktidar sözcüleri dediler ki: “Her şeyden önce, bu düzenleme halkın vicdanına sığmalı.” Doğru, böyle olmalı ama bu hâliyle hiçbir vicdana sığmıyor çünkü adil değil, eşit değil, denge yok. Ayrımcılık var, hukuksuzluk var. Her şeyden önce salgının boyutunu kavrayan bir düzenleme değil. Cezaevlerinde 12 kişilik koğuşlarda 20 kişi kalıyor. İnsanlar ya aynı yatağı paylaşıyor ya yerde yatıyor. Ama henüz suçlu olup olmadığı dahi belli olmayan 90 bin tutukluyu cezaevinde salgın ve ölüm riskiyle baş başa bırakıyorsunuz. Oysa tutuklular, iddialar kanıtlanana kadar suçsuzdur. Gelin, kapsayıcı kriterleri belirleyelim, tutukluların önemli bölümünü adli kontrolle tutuksuz yargılamaya gönderelim. Mesela, madem 65 yaş üstüne “Evde kal.” diyoruz, o zaman derhâl 65 yaş üstü tutukluları evlerine gönderelim.

Değerli arkadaşlarım, ikinci olarak, bu düzenlemeyle yağma, hırsızlık, çete, insan ticareti, yaralama, taksirle adam öldürme, rüşvet, zimmet, irtikap ve daha birçok suçtan hüküm giyen yaklaşık 100 bin kişi serbest kalacak; kimine infaz indirimi, kimine açık cezaevine çıkış, ev izni ve nihayet serbest kalma imkânı ama eline taş dahi almamış, düşüncesi için, yazısı, konuşması için cezaevinde tutulan yüzlerce siyasi tutuklu için hiçbir şey yok. Kimden bahsediyorum? FETÖ kumpaslarında Silivri zindanında haksız, hukuksuz on dokuz ayları çalınmasına rağmen gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyen Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’dan, Hülya Kılınç’tan; Murat Ağırel, Ahmet Altan, Mümtazer Türköne, Ferhat Çelik, Aydın Keser ve daha onlarcası yok bu pakette. Gaspçıyı, hırsızı, rüşvetçiyi, adam yaralayanı, adam öldüreni affediyorsunuz ama bunları yazan gazetecileri içeride tutuyorsunuz; işte, vicdana sığmayan bu. Başka kim yok? Muhalif duruşu, konuşması nedeniyle haksızca, hukuksuzca “terör” damgası vurulan siyasetçiler, belediye başkanları, hak savunucuları yok; 2 kez cumhurbaşkanı adayı olan Demirtaş yok, Osman Kavala yok, Selçuk Kozağaçlı yok. Yani bir grup mahpusun yaşam hakkı korunurken bir başka kesimin yaşam hakkı açıkça ihlal edilmekte. Bu, ne hukuk terazisine ne de vicdanlara sığar.

İşin daha vahim bir boyutu da var. Bir yandan, kişilere karşı suç işleyen on binleri bırakarak cezaevlerini boşaltıyorsunuz; öte yandan, boşalan yatakları düşünce suçlularıyla dolduracak adım atıyorsunuz. Tek adam yönetiminde artık, taraflı ve partili bir kimlik taşıyan bir Cumhurbaşkanını eleştirdiği için, sosyal medya mesajı, konuşması nedeniyle yargılanan, basın toplantısına, gösteriye katıldığı için yargılanan binlerce yurttaş düşük ceza dahi alsalar mutlaka cezaevine girecek. İşte, bakın, FOX Haber sunucusu gazeteci Fatih Portakal ironi içeren eleştirel mesaj paylaştı diye, Cumhurbaşkanı suç duyurusunda bulunuyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Hakaret etti.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Yargının bu bağımlı hâli değişmez ve düzenleme yasalaşırsa Fatih Portakal’ı da cezaevine göndereceksiniz.

O zaman, değerli arkadaşlarım, nerede kaldı yaptığımız yargı reformu? Hani, haber, eleştiri, yorum suç olmayacaktı? Yine, bu pakette var; mahpusların dış dünyayla belki de tek bağlantılarını sağlayan gazetelerine hiçbir yargı kararı olmaksızın yasak getiriliyor, haber alma hakkına darbe vuruluyor.

Bugün Evrensel olur, bir gün Cumhuriyet olur, yarın Hürriyet, Milliyet, Sabah olur. Tek adam yönetimi, Basın İlan Kurumunu özgür basını susturmak için sopa gibi kullanmaktan vazgeçmelidir. Soruyorum: Salgında cezaevlerini boşaltacak infaz kanunu ile mahpusun gazetesini yasaklamanın, ne alakası var? Benzer bir başka düzenlemeyi bugün basından okudum. Salgının yurttaşlara ekonomik hasarını hafifletmek için ikinci bir ekonomik paket hazırlanıyor ama içinde fişleme var, sansür var. Youtube’u, Facebook’u, Twitter’ı, Instagram’ı baskı altına almak istiyorsunuz. Onlara vatandaşı fişletmek, yapmazlarsa fişi çekmek, erişimi engellemek yani sansürlemek istiyorsunuz. Soruyorum: Ne alakası var Twitter’ı, Youtube’u sansürlemenin salgınla; ne alakası var, halka yardımla, ekonomik mücadeleyle? Salgınla mücadele adı altında gazetecileri, aydınları zindanda tutmaktan, düşünceyi cezaevine koymaktan, gazeteleri, sosyal medyayı sansürlemekten artık vazgeçin.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeyle, Gezi eylemleri sırasında Ali İsmail Korkmaz’ın, Berkin Elvan’ın, Abdullah Cömert’in ölümüne neden olan güvenlik görevlilerine; Soma, Ermenek maden cinayetlerinde; Çorlu, Ankara YHT cinayetlerinde; Aladağ yurt cinayetinde ihmali, sorumluluğu bulunanlara cezasızlık var. “Kapsam dışı.” dendi ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – …kadını döven, yaralayan ve ölüme iten erkekler cezaevinden çıkacak. Gençlerimizi zehirleyen torbacılar, masumların canına kastedenler, çocukların geleceğini karartanlar çıkacak. Öte yandan, Gezi Parkı direnişini organize etti diye hukuksuz biçimde iki buçuk yıldır tutuklu olan, 1 beraat, 2 tahliye kararına rağmen, bugün 891 gündür Silivri zindanında tutulan Osman Kavala içeride kalmaya devam edecek. Bunu hiçbir vicdana kabul ettiremezsiniz.

Bu vesileyle özveriyle görev yapan yaklaşık 70 bin infaz koruma ve diğer cezaevi çalışanımızı da hatırlatmak isterim. İnfaz kapsamının genişlemesi onların salgından etkilenme riskini de azaltacaktır. İnfaz koruma görevlilerimizin özlük haklarını da en kısa sürede iyileştirmeliyiz.

Değerli arkadaşlarım, iki hafta sonra Türkiye Büyük Millet Meclisimizin 100’üncü yıl dönümünü kutlayacağız. Eğer “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Diyorsak o zaman, 100’üncü yıl dönümünde bu Meclisten bu milletin gerçekten vicdanını sızlatmayacak eşit, adil ve hakkaniyetli bir düzenlemeyi çıkarmak zorundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesinin kanun teklifinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

              Zeynel Emre                    Süleyman Bülbül Mustafa Sezgin Tanrıkulu

                İstanbul                              Aydın                               İstanbul

     Saliha Sera Kadıgil Sütlü             Alpay Antmen                 Turan Aydoğan

                İstanbul                             Mersin                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Tanrıkulu.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – O fakir köylülerden de bahset Sezgin Bey. Sen Kulplusun!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere bir tarih hatırlatması yapacağım, özellikle AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarıma. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 27 Aralık 2002 tarihinde değiştirildi. Niçin değiştirildi? Bu kürsülerden, sizlerden hatırlayan var mı, bilmiyorum. Recep Tayyip Erdoğan için değiştirildi, Genel Başkanınız için değiştirildi. Genel Başkanınız 3 Kasım 2002 seçimlerine katılamadı; 312’den ceza almıştı, halkı kin ve düşmanlığa tahrikten ceza almıştı.

SALİH CORA (Trabzon) – Şiir okuduğu için.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Evet, şiir okuduğu için ceza almıştı.

SALİH CORA (Trabzon) – E, tamam, ne var onda?

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dinleyelim. Sayın Cora, niye müdahale ediyorsunuz? Dinleyelim, bir şey anlatıyor.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – 312’den ceza almıştı, Anayasa’nın 76’ncı maddesi uyarınca 3 Kasım seçimlerine katılamadı. Hangi kelimelerden dolayı katılamadı biliyor musunuz, hangi kelimelerden dolayı? “İdeolojik ve anarşik eylemlere katılmış olmak.” Recep Tayyip Erdoğan ideolojik ve anarşik bir eyleme katılmış mıydı?

SALİH CORA (Trabzon) – Sizin yargınızdı…

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Katılmış mıydı?

SALİH CORA (Trabzon) – O, sizin yargınızdı.

BAŞKAN – Sayın Cora… Rica ediyorum Sayın Cora.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdiki de sizin yargınız.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Soruyorum size, katılmış mıydı? Bana göre katılmamıştı.

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu, siz de Genel Kurula göre devam edin.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ben, o zaman Diyarbakır Barosunun Başkanı olarak avukatına Diyarbakır’da ev sahipliği yaptım, davasına girmeyi de teklif ettim kendilerine ve onlara ev sahipliği yaptım çünkü bir düşünce suçuydu, aynı şekilde, yargılandığı madde. Ama Anayasa uyarınca ideolojik ve anarşik eylem kabul edildiği için milletvekili olamadı, Başbakan olamadı. Bu Meclis, CHP’nin içinde olduğu Meclis, Anayasa’yı Recep Tayyip Erdoğan için değiştirdi; Recep Tayyip Erdoğan Martta, Siirt’te yapılan ara seçimlerde milletvekili oldu ve Başbakan oldu. Bu yolu bu Meclis açtı arkadaşlar, bunu unutmayın ama şimdi, siz bu mazlumluktan zalim oldunuz. Kendi muhaliflerinizi hapishanede tutuyorsunuz ve ölüm koridorunda tutuyorsunuz bu salgın sırasında. Ne zaman böyle zalim oldunuz, arkadaşlar? Bakın, bu Meclis düşünce suçlusu olarak kabul ettiği Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasete girmesi için Anayasa’yı değiştirdi. Şimdi, biz burada bir yasa yapıyoruz ama siyasiler içeride kalsın diye yapıyoruz ve bu konuda bir adım atmıyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) – Hangi siyasi?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, kendisinin 2013 tarihli açıklaması var, 21 Kasım 2013 tarihinde Sayın Erdoğan’ın açıklaması var: “Siyasal suçlara af olabilir.” diyor; e, o zaman çözüm sürecinde tartışılan konu.

Değerli arkadaşlar, bakın, salgın var, cezaevlerinde tutuklular var. Recep Tayyip Erdoğan’ın rezervi nedeniyle cezaevlerinde kalan tutuklular var, siyasetçiler var. Ona bu yolu bu Meclis açmıştı ama şimdi, sizler, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri aynı siyasetçileri, haklarında mahkûmiyet kararı olmadığı hâlde ölüme mahkûm ediyorsunuz, bir ölüm koridorunda tutuyorsunuz. Buna literatürde “işkence” diyorlar aynı zamanda. Dolayısıyla elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlar, vicdanınıza koyun. Bizim, insanları yaşatma sorumluluğumuz var. Haklarında mahkûmiyet hükmü olmayan insanların cezaevinde ne işi var? Adli kontrol yöntemleri var. Bakın, bu yargıya, bu zalimliğe izin vermeyin, izin vermeyin. Ben yargının içerisinden gelen birisiyim, yirmi beş yıl avukatlık yaptım, Baro Başkanlığı yaptım. Bunlara izin verirseniz yarın aynı şeyi sizlere yapar, aynı şeyi. Dolayısıyla bakın, bu Parlamentoya düşen görevler var. Elimizi vicdanımıza koyacağız, elimizi vicdanımıza koyacağız. Vicdanımızla, aklımızla, sağduyumuzla yurttaşlarımızın yaşam hakları için bu yasa teklifinin kapsamını siyasal suçlar bakımından da kapsam dışında olanlar bakımından da genişletmek durumundayız, infazda adaleti sağlamak durumundayız. Ne işi var gazetecilerin, ne işi var avukatların, ne işi var siyasetçilerin cezaevinde? Ne işi var çocuğunu okula gönderen, bankaya para yatıran ya da sendika üyesi olan insanların cezaevlerinde? Elinizi vicdanınıza koyun; bunlar terörist mi, ellerine silah mı almışlar, terör eylemi mi yapmışlar, terörü mü övmüşler?

Değerli arkadaşlar, bakın, aynı mantıkla Genel Başkanınız da anarşik eylemlere katılmış olarak kabul edilmişti, aynı anlayışla. Bu anlayışın şimdi yürütücüsü olmayın. Size yapılan zalimliğe biz karşı çıktık.

SALİH CORA (Trabzon) – İkisi birbirinden çok farklı. Hiç alakası yok.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Ama siz, şimdi, yarattığınız mağdurlar bakımından başka bir zalimliği yapıyorsunuz kendi çoğunluğunuzla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Dolayısıyla buna son vermek hepimizin elinde. Bakın, bu Parlamento bu maskelerle bu salgın döneminde tarihe geçecek, tarihe geçecek işler yapacağız ama ileride herkes, kendi vicdanıyla, meydana gelecek ölümlerden de sorumlu olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağlıkla kalın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yahu sen Kulplu değil misin? Biraz Kulp’tan da bahset!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Ya, utanmazlık yapma! Biraz da sus ya! Dün bahsettim, sen dinledin mi?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bugün de söyle, ne var yani? 5 kişi öldü ya, 5 şehit var! Kulplu değil misin sen?

BAŞKAN – Sayın Eronat, rica ediyorum, bir konuşmacı konuşmasını yaptı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Zengin, bir talebiniz oldu.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, aslında hakikaten cevap vermek istemiyorum bir tarafıyla fakat tabii, kayıtlara giriyor bir taraftan, bizde yara açıyor başka bir taraftan. Şimdi, bizim kabul edemeyeceğimiz şey zalimlik iddiasıdır çünkü niye? Bizim siyasal hareketimizin gelişi, daha evvel burada çok söyledim, bir sürü yara üzerine şekillenmiştir. Yani bizim siyasete gelişimiz, aslında şurada oturmam –kendi adıma söyleyeyim- bir mucizedir yani. Niye? Biz hiçbir şey olamayan insanlardık, biz bunlarla mücadele etmenin ne olduğunu biliyoruz. (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Şimdi her şeysiniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - 367 meselesinde kararı bu Mecliste verenler kimdir? Yani, evet, oradan Sayın Cumhurbaşkanımız o gün Başbakan oldu, seçimlere girdi ama devamında 367 kararını veren de burasıdır.

TUMA ÇELİK (Mardin) – Sizin yüzünüzden yediğim dayaklar haram olsun!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ama Sayın Zengin…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başaran, rica ediyorum...

BAŞKAN – Sessiz olalım değerli arkadaşlarım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben yargı içerisinde geçmişte neler olduğunu gayet iyi biliyorum yani bunları daha sonra uzun uzun konuşuruz.

BAŞKAN – Peki…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye Sayın Başkanım…

Biz, bu “zalimlik” denen şeyi –zinhar- reddediyoruz; biz merhamet sahibi insanlarız, adalet sahibi insanlarız. Bu insanları böyle masumlaştırma hâllerini gayet iyi anlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Terörün nasıl bir parçası olduklarını da Türkiye son derece iyi biliyor.

O yüzden, Grubumuz adına bunları reddediyorum Sayın Başkanım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özel, buyurun.

63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Trabzon Milletvekili  Salih Cora’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, burada bir tanıklığımı hatırlatacağım, aslında pek çoğu buradalar ve kimse de onu inkâr etmez ama Salih Cora bağırıyor “Hangi siyasi?” falan diye.

Biz, İdris Baluken’le Grup Başkan Vekili olarak çalıştık; birikimli, yetenekli, belagati yüksek birisi. Sonra, bir gün İdris Bey’i aldılar götürdüler, sonra serbest bırakıldı. Oturum başlayınca bütün Grup Başkan Vekilleri Meclisi yöneten Başkandan  rica ettik  -sağ olun, siz de hiç kırmıyorsunuz- ara verdi, arkaya geçtik bir çay içtik. O toplantıda, tüm partilerin Grup Başkan Vekilleri İdris Bey’in tutuklanmasından çok rahatsız olduklarını, üzüldüklerini söylediler ve İdris Bey bilgi verdi: “Burada yaptığım konuşmaları dışarıda birkaç kez tekrar ettiğim için örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt üyesi gibi yargılanma…” falan, bir şeyler… Ağzımız açık dinledik. Bütün partilerin Grup Başkan Vekilleri bundan üzüntü duyduk hatta Doğan Kubat da vardı, şakalarıyla böyle, sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, bitirin lütfen.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitireyim efendim. İdris Baluken tekrar tutuklandı. Dosyada değişen bir şey yok; ben özellikle de o onu söyledi diye baktım. Herkes de baksın, herkes de içeride İdris Bey’e ne dediğini biliyor, hatırlıyor, hepimiz yaşıyoruz ve İdris Baluken’in şu anda içeride olmasına “Hangi siyasi?” diye sorunca… Ya da “İçeride ölsün mü?” deyince bugün, arkadan birisi “Ölsün.” dedi. Tutanaklara bakacağım yani kim demiş? Hakikaten, o vicdansızlık bu Meclis’ten nasıl çıktı ben inanamıyorum ama bir hakkı teslim etmek için söylüyorum ki ben İdris Baluken’le aylarca, yıllarca çalıştım ve İdris Baluken’in dosyasını görünce bütün Grup Başkan Vekilleri ağzımız açık kaldı. “İçeride siyasi yok.” falan filan, sakın demeyin.

Çok teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir dakika söz verebilir misiniz?

SALİH CORA (Trabzon) – İsmimi söylediği için…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben ne dedim? Salih Cora “Hangi siyasi?” dedi, onu söyledim.

SALİH CORA (Trabzon) – Sadece tutanaklara geçmesi için.

BAŞKAN – Salih Bey, size bir şey söylemedi ama. “Salih Bey oradan laf attı.” dedi.

SALİH CORA (Trabzon) – Nasıl söylemedi ya? “Salih Cora…” dedi.

BAŞKAN - Peki, oradan bir açıklama yapın Salih Bey.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, yanlış anlaşılmasın Sayın Başkan, ben söyleyeyim, düzeltsin. Ben, söz hakkından yanayım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söz hakkı verdiniz…

BAŞKAN – Bir saniye… Ben verdim sözü.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben, Salih Bey “Hangi siyasi?” dediğinden adını andım. Arkadan “Gebersin.” diyen kim, onu size söylemedim, onu yanlış anlamayın. Öyle demedim ben. Onu sizin gruptan birisi dedi, tutanaktan bulacağım ben onu. O şimdi olmadı, üç saat önce oldu.

BAŞKAN – Salih Bey, sizinle ilgili bir şey söylemedi yani sizi kastederek herhangi bir şey söylediğini ben de görmedim.

SALİH CORA (Trabzon) – İsmimden bahsederek “’Hangi siyasi?’ dedi Salih Cora, açıklayayım.” dedi.

BAŞKAN - Yani sizden bahsettiğini ben düşünmüyorum, söylemedi zaten öyle bir şey söylemedi ama sizi kastettiğini, ifade etmediğinizi söylüyorsunuz siz de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söylemedim.

SALİH CORA (Trabzon) – Söylediniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söz verdiniz Başkanım.

SALİH CORA (Trabzon) –  Söz verdiniz, ifade etmeme müsaade eder misiniz tutanaklara geçmesi açısından?

BAŞKAN – Tamam, tamam, ben de onun için bekliyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Başkanım, bahsettiği siyasi -o dönemde biz de milletvekiliydik ön sıralarda oturuyorduk- her zaman…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Mikrofonu açar mısınız Başkanım?

SALİH CORA (Trabzon) - …her yerde yaptığı konuşmalarda, o dönem, hendek, barikat, terör olaylarında her gün şehit cenazelerinin geldiği bir ortamda, milletin gözünün içerisine bakarak AK PARTİ’lilere ve Recep Tayyip Erdoğan’a karşı hep “Hesap vereceksiniz; askeri hendek, barikatın olduğu yerden geri çekin.” diye tehdit eden ve talimatlar veren bir kişiydi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Siz de intikam mı aldınız? E işte, itiraftır bu. 

SALİH CORA (Trabzon) – Onu kimsenin burada masum göstermeye hakkı ve haddi yoktur. (HDP sıralarından gürültüler)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu bir itiraftır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen kendi Grup Başkan Vekiline söyle onu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, herhangi bir isim verilmedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, herhangi bir isim falan da vermedi ama buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen kendi Grup Başkan Vekiline söyle, o gün arkada oturanlara söyle, Doğan Kubat’a söyle sen onu.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bu ülkeye darbe yapanlarla kol kola…

BAŞKAN – Yahu, bu tartışmaları kapatalım arkadaşlar. Bakın, kanun maddeleri üzerinde konuşacak arkadaşlarımız var.

Sayın Beştaş, buyurun, siz de sözlerinizi tutanağa geçirin lütfen bir cümleyle.

64.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, büyük bir esef duydum. Siz, karar verdiğinizi bir kez daha ilan ettiniz.

MENSUR IŞIK (Muş) – Aynen, aynen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kez daha ilan ettiniz. Bütün Türkiye’ye İdris Baluken’in kararını sizin iktidarınızın verdiğini ilan ettiniz.

SALİH CORA (Trabzon) – Bu benim yorumum. Bu benim düşüncem.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İdris Baluken hiç kimseye talimat vermedi. İdris Baluken konusu suç olan hiçbir fiil işlemedi.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – O sizin kanaatiniz, o sizin görüşünüz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İdris Baluken size çok iyi muhalefet yaptı; sizin yalanlarınızı, hilelerinizi, zalimliğinizi, suçlarınızı buradan bizim gibi ifade etti, ifade.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bu üslubu kabul edemeyiz. Cevap vermek bu olamaz Başkanım.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım…

Sayın Beştaş, toparlayalım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ve siz burada bunu söyleyerek aslında işte buradaki konuşmaların onun dosyasını oluşturduğunu ifade ettiniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…

SALİH CORA (Trabzon) – Terörü savundu, teröristleri savundu, PKK’lıları savundu. Böyle bir şey yok!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben, İdris Baluken’in dosyasını çok iyi okudum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne demek “sizin suçlarınızı” ya! Ne demek bu ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İdris Baluken’in konuşmalarının tümü yasama sorumsuzluğu kapsamındadır.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir müsaade edin.

BAŞKAN – Sayın Zengin, söz vereceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yasama sorumsuzluğunu herhâlde buradaki bütün milletvekilleri bilir. Bizim, kürsüden, buradan yaptığımız konuşmalar dava dosyasına asla suç olarak giremez.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara girmiştir.

SALİH CORA (Trabzon) – PKK’nın bütün eylemlerini burada savunmuştur. PKK’nın bütün eylemlerinin arkasında olduğunu ifade etmiştir. Hendek, barikat dönemini savunmuştur.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu, Anayasa’nın emredici kuralıdır ve bunun dışında, İdris Baluken’e örgüt üyeliğinden, 2911’den ve propagandadan ceza verildi; İdris Baluken’in dosyası, propagandalar birleştirilerek “üyelik” yapıldı.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara girmiştir Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İşte, siyasi karar böyle veriliyor. Kapalı kapılar ardında Cora gibi isimler…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Arkadaşımıza hakareti bıraksın artık Başkanım. Bu böyle olmaz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …kendi meslektaşlarını, kendi mevkidaşlarını suçlayarak suç duyurusunda bulunuyor.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, kayıtlara girmiştir, bence anlaşılmıştır konu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Başkanım, böyle olmaz! Bu böyle olmaz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu korkunç bir durum, bir hukukçu olarak utanç duyuyorum sizden. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Ben de sizden utanç duyuyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkanım, lütfen maskelerini taksınlar.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım… Bir saniye Sayın Zengin…

Arkadaşlarım, konuşurken lütfen maskelerimizi çıkarmayalım. Özellikle konuşmalar sırasında…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Benim kime söylediğimi herkes biliyor. Ben, konuşma yapan arkadaşlarımıza söylüyorum, konuşma yapan arkadaşlarımızı zaten ilzam edeceğim.

Sayın Zengin, lütfen siz de bir açıklama yapın, kapatalım da maddelere geçelim.

Buyurun.

65.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, şimdi, hiç ortada bir şey yok. Arkadaşımız konuşuyor, CHP’li milletvekili arkadaşımız. Son derece sade bir şey ifade ediyorum zalimlikle ilgili; oradan oraya… Şimdi, biz burada herhâlde İdris Baluken… Burası mahkeme mi? Mahkeme salonu mu burası? Değil…(AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mahkeme’yi mi suçlayalım?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Burası mahkeme değil. Burası bir mahkeme salonu değil ama….

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İhbar etmişsin, sen ihbarcısın ya.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet, ihbar etmiş ya… Tüm kayıtları var işte…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım… Sayın Oluç, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Efendim, ihbarcı, itiraf etti. Tutanaklara girdi, ihbar edenlerden biri o işte, mahkeme kurmuşlar... Açıkça itiraf etti.(HDP ve AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bakın problem şudur: Burası bir mahkeme değil. Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sakin olalım değerli arkadaşlarımız, sakin olalım lütfen.

Değerli arkadaşlarım… Sayın Oluç, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mevkidaşlarını ihbar eden adamlardan biri, açıkça ortaya çıktı. Biz de bunu anlatıyoruz. Yarın da bizi ihbar edecek.(HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.31

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon yerinde.

5’inci maddedeki önergeler üzerinde kalmıştık, 5’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde geçen “ya da” ibaresinin “veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Serpil Kemalbay Pekgözegü             Murat Çepni            Muazzez Orhan Işık

                  İzmir                                İzmir                                   Van

            Züleyha Gülüm              Dirayet Dilan Taşdemir

                İstanbul                               Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ağrı Milletvekilimiz Sayın Dilan Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Taşdemir.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hadi “veya” diye bir savunun bakalım, “ya da” değil “veya” diyelim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Buyurun, konuşun, siz de görüşünüzü ifade edin; bakalım ne kadar yaratıcı şeyler söyleyeceksiniz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – “Veya” mı diyeceğiz “ya da” mı?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Değerli Başkanım, Genel Kurulu selamlıyorum.

Yani, evet, bizler çokça söz alıyoruz bu kürsüde. Yaptığınız şey aynı olunca bizler de dolayısıyla aynı şeyleri söylüyoruz. O açıdan, hani eşyanın tabiatı gereği adıyla çağırmak gerekir ya, bu yasa da infaz yasası değişikliği değil, bir özel af yasasıdır.

Bu daha önce de sizin gündeminizde vardı, sadece uygun zaman ve mekânı bekliyordunuz. Tam da corona virüsü bunun için fırsat oldu çünkü corona virüsünden kaynaklı şimdi ciddi bir toplumsal hassasiyet var. Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler, yine, insan hakları örgütleri bu konuyla ilgili çokça duyurularda bulundu, cezaevlerine ilişkin çağrılarda bulundu. Siz de açıkçası fırsat bu fırsat deyip bu yasayı bugün Meclise getirdiniz, böyle alelacele, tartışmaya da müsaade etmeden geçirmeye çalışıyorsunuz.

Arkadaşlar, niyetiniz tutukluları cezaevinde corona virüsüne karşı korumak değil; cezaevlerine yönelik bir planınız, projeniz var, açıkçası bunu hayata geçirmeye çalışıyorsunuz. Bu yasa tasarısı, bu hâliyle eğer Genel Kurulda kabul edilirse cezaevinde bırakmak istedikleriniz için bu yasanın corona virüsten daha tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz.

Değerli arkadaşlar, bakın, yasanın tümüne baktığımızda ve ilgili maddelere baktığımızda aslında yapılmak istenen, cezaevinde bırakılmak istenenler için cezaevini cehenneme çevirmektir, ikinci bir cezaevine dönüştürmektir. Özellikle politik tutsaklar burada hedef hâlindedir çünkü anlayışınız ıslah etme üzerine kuruludur, yasanın özü de budur. Cezaevlerinde daha önce hak ihlali olarak görülen her şeye bir yasal kılıf buluyorsunuz, aslında suçu burada yasallaştırmaya çalışıyorsunuz. Niyet de şudur: Dışarıda, size muhalefet eden, itiraz eden boyun eğmeyen herkesi bir kez daha bu yasa aracılığıyla -cezaevinde bunlara yönelik bir- cezalandırma ve intikam alma girişimidir.

Değerli arkadaşlar, bakın, -konuşurken de- sizi Adalet Komisyonunda da dinledik, burada da sizi dinlerken aslında şu duygunuz, yaklaşımınız çok açık ve net hissediliyor. Siz, tutsakların insani varlığını inkâr ediyorsunuz, insanlık onuruna karşı, insanlık onuruna yönelik suç olarak kabul edilen şeyler karşısında tutukluların biat etmesini istiyorsunuz. Bu, biat etmenin sonucudur. Yine, bu uygulamaların, aslında biz hiç de yabancısı değiliz, size binlerce örneğini verebiliriz, tarihten bugüne. Bakın, 80’lerin darbecileri, cuntacıları da aynı şeyi yaptı, aynı şeyi düşündü. Diyarbakır’da, Mamak’ta, Metris’te aynı uygulamalara başvurdu ama başaramadılar, siz de başaramayacaksınız. Yani, dönemin darbecileri tarihe bir utanç vesikası olarak geçtiler, bugün sizler bile isimlerini anmaktan imtina ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın ayrımcı olduğunu söyledik, yani yine ayrımcı olduğu kadar adaletsizdir ve insafsızdır. Neden? Çünkü, yolsuzluk yapanları, rüşvet alanları, zimmetine para geçirenleri siz bir şekilde bırakacaksınız. Peki, kimleri cezaevinde bırakıyorsunuz? Bakın, bu kürsülerde milletvekilliği de yapan, şu an Kandıra Cezaevinde rehin tutulan 72 yaşındaki, Halil Aksoy’u cezaevinde bırakmak istiyorsunuz. Bakın, Halil Aksoy, on yıl ceza aldı ve sizin terörist ilan ettiğiniz, FETÖ’cü dediğiniz hâkim ve savcıların kararlarıyla tutuklandı ve siz o kararlara dayanarak Halil Aksoy’u terörist ilan ediyorsunuz. Kendilerini terörist ilan ediyorsunuz ama verdiği kararlara da sıkı sıkı sarılıyorsunuz çünkü bugün işinize bu geliyor.

Yine, değerli arkadaşlar, kimi cezaevinde bırakmak istiyorsunuz? Aysel Tuğluk’u. Yani, insan hakları aktivisti, kadın mücadelesi yürüten Aysel Tuğluk’u cezaevinde bırakıp ama kadına yönelik şiddet uygulayanları dışarı çıkaracaksınız. İşin özü, siz diyorsunuz ki “Salgın da olsa, hastalık da olsa, virüs de olsa, kıyamet de kopsa, ben Kürtleri, muhalifleri bu yasanın kapsamına almayacağım, bir kez daha, bir kez daha cezalandıracağım.” “70 yaşındaki hasta tutsağı da bırakmayacağım.” diyorsunuz, “2 kolu olmayan tutsağı da bırakmayacağım.” diyorsunuz, “Oylarınızla seçtiğiniz, irademdir dediğiniz seçilmişlerimizi de bırakmayacağım.” diyorsunuz ve bunu ilan ediyorsunuz. Çünkü şöyle bir bakış açınız var, diyorsunuz ki “Ben zaten hukuka baskı uygulayarak yalanla dolanla, kumpasla bunları cezaevine attım; şimdi ben bunları cezaevinden bir kez daha çıkarmayacağım.” diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ama şunu bir kez daha hatırlatmak isterim ki devlet aklı böyle işlemez, böyle işlememelidir. Devlet intikam almaz, devlet hesaplaşmaz; devlet toplumsal barış için cesaret eder, adım atar. Şimdi de bu cesareti gösterin, bu hesaplaşmaktan vazgeçin, çözümsüzlükte diretmeyin, çözümsüzlük inkâr politikalarından vazgeçin. Bakın, yüz yıldır aynı nakarat tekrar ediyor, siz de bu nakarata katılmış durumdasınız, bir an önce bu siyasetten vazgeçin, toplumsal barış adına, halkların bir arada yaşama umudu adına bu tutumunuzdan vazgeçin ve bu yasaya bütün cezaevinde bulunanları dâhil ederek bir çalışmayı birlikte yürütelim.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “sonra gelmek üzere ‘karar,’” ibaresinin “sonra gelmek üzere ‘hüküm,’” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ayhan Altıntaş                     Yasin Öztürk Ayhan Erel                     

                 Ankara                             Denizli                               Aksaray

              Ümit Beyaz                      Lütfü Türkkan                    Hüseyin Örs

                İstanbul                             Kocaeli                              Trabzon

Arslan Kabukcuoğlu                       Zeki Hakan Sıdalı

                Eskişehir                            Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu ceza infaz yasasının geçici 6’ncı maddesi var. Orada, 1 Temmuz 2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından 26 Eylül 2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun kasten adam öldürme suçları -81 ve 82’nci maddede- üst soya, alt soya, eşe ve kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar -onlar da madde 102, 103, 104, 105’te geçiyor- özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar -132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138’inci maddeler- uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu -madde 188- ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12 Nisan 1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere bu kanunun 105/A maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “bir yıl”lık süre “iki yıl”, 107’nci maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan üçte 2’lik oran yarısı olarak uygulanır. Teklifte de geçici 6’ncı madde korunmakla beraber (1)’inci fıkrada istisna suçlar sayılmış ve 30 Mart 2020 tarihine kadar işlenmiş olması şart koşulmuştur. Yani 1 Nisan 2020 tarihinde istisna suçları işleyenler hakkında 105/A maddesine göre denetimli, koşullu, birleştirilebilir anlamına göre infaz hâkimi karar verse ne olacak? Yani aynı şekilde, geçici 6’ncı maddenin (5)’inci fıkrasında “30 Mart 2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, tabi olduğu infaz rejimine göre belirlenen koşullu salıverme süresinin hesaplanmasında hükümlünün 15 yaşını dolduruncaya kadar ceza infaz kurumunda geçirdiği bir gün, üç gün; 18 yaşını dolduruncaya kadar ceza infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınır deniliyor ve “istisna suçlarıyla bağlanmamak” diyor. Bu da cinsel suç işleyen hükümlünün çocuk olması durumunda infaz indirimine ek olarak bir indirim daha sağlıyor. Suçun mağduru siz olsaydınız ya da ebeveyn olarak siz olsanız ne hissedersiniz? Teklifin 53’üncü maddesinde düzenlenen geçici 9’uncu maddenin (5)’inci bendine göre ise açığa çıkan ya da çıkmaya hak kazananlar -ki TCK madde 103, çocuk istismarında üç yıl yatarak bu hak kazanılıyor- serbest kalıyor sekiz yıl alıyorsa. İki ay-altı ay arasında eve gidiyor, izinli kabul ediliyor, infazından da mahsup ediliyor. Siz, böyle bir suçtan cezaevinde kalan bir insanın dışarıda izinli sayılmasına ne diyeceksiniz? Altı ay ve bu da cezasından sayılıyor.

Bir şey sormak istiyorum, beni aydınlatırsanız sevinirim. Bu Çiftlik Bank diye bir mesele vardı, orada bir “Tosuncuk” dedikleri çocuk var, ismini hatırlayamıyorum, devamlı yatta, teknede resimleri çıkıyor, o çocuk da bu infaz indiriminden faydalanıyor değil mi? (CHP ve HDP sıralarından “Evet, evet!” sesleri)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – En çok o, her şey vuruyor ona.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yok, hayır. Yaşı 18’den büyüktür, yararlanmıyor.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bakın ben size bir şey söyleyeyim mi? Tosuncuk’a para kaptıranlar dışarıda sizi bekliyor.

BAŞKAN – Sayın Özkaya…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – “Eğer Tosuncuk’u bırakırsanız…” diyorlar haberiniz olsun çok kötü şeyler düşünüyorlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Milletin parasını kapmış, Arjantin’de, Ukrayna’da resimler geliyor; zavallılar emekli maaşlarını, ikramiyelerini yatırmışlar. Tosuncuk bu kanunla beraber çıkacaksa çok kötü olacak. Arkadaşlarla yaptığımız istişarede Tosuncuk da bu kanundan faydalanıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii canım, her şeyinden faydalanıyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) –  Ama göreceğiz, toplum takip ediyor ben size söyleyeyim, burada bir şey söylemeniz yetmiyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bu infaz, o tutuklular; ayrı ayrı kavramlar.

BAŞKAN – Sayın Özkaya, lütfen…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Bir de bir şey duydum, Berfin kızımızdan bahsetmiştim bugün, bu resmini gösterdiğimiz kızın. Bugün bir dilekçe vermiş hem avukatlarını azletmiş hem de “Davadan vazgeçiyorum.” demiş. Yüze asit atarak işlenen yaralama suçu şikâyete bağlı bir suç değil tabii, o nedenle şikâyetin geri alınmasının davaya bir etkisinin olmayacağını düşünüyorum, kamu davası devam edecek. Ancak Berfin’i böyle bir dilekçe yazmaya iten nedenin ne olduğunu merak ettiniz mi? Ben Berfin’in avukatlarıyla konuştum bugün, “Berfin bu yasayla beraber kendi yüzüne asit atan eski erkek arkadaşının dışarı çıkacağını ve kendisine bir daha kötülük yapacağını düşünerek böyle bir dilekçe yazmaya mecbur kaldı.” dediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Cezasını artıyoruz Başkanım, biliyorsun, cezasını artırıyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Sürem bitti, çok teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 6’ncı madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesinin kanun teklifinden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                      Zeynel Emre                Süleyman Bülbül

                 Mersin                             İstanbul                                Aydın

            Turan Aydoğan             Saliha Sera Kadıgil Sütlü   İsmail Atakan Ünver

                İstanbul                            İstanbul                             Karaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Karaman Milletvekilimiz Sayın İsmail Atakan Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ünver.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teklif, iki yıldır oyalanan, duyguları istismar edilen hükümlü ve hükümlü yakınlarını, hukuk terazisinin yanlış tarttığı tutuklu ve tutuklu yakınlarını hayal kırıklığına uğratmıştır. İnsanları umutlandırdınız, getirdiğiniz bu teklifle de ancak 90 bin civarında hükümlüye kıyak yaptınız. Geri kalan mahkûmların, tutukluların ve ailelerin de duygularıyla oynadınız. Cezaların infazının temel amacı failin yeniden topluma kazandırılması olduğundan, suçun mağduru hayatta olduğu sürece devletin mağdura rağmen suçluyu affetme yetkisinin olmadığının kabulü gerekir. Bu anlamda, devletin ancak kendisine karşı işlenen suçlardan dolayı suçluyu affetme yetkisinin olduğu kabul edilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan defalarca “Eğer bir suç devlete karşı işleniyorsa devletin bunu af yetkisi olabilir fakat şahıslara karşı işleniyorsa bunun af yetkisi devlette değildir.” demiştir. Buna rağmen bu teklifle devlet devlete karşı işlenmiş şiddetin ve silahlı saldırının söz konusu olmadığı düşünce suçlarının cezalarında indirim yapmak yerine yine şahıslara karşı işlenen suçların cezasını en azından bir kısmını affetmek yönünde irade ortaya koymaktadır.

Getirilen teklife baktığımızda, teklifin bir şeyler yapmak istemediği hâlde yapmak zorunda bırakılmış olanların psikolojisiyle hazırlandığını düşündürüyor. Yani yapmak istememiş de yaptırmışlar gibi. Böyle olunca da ne yapan memnun olmuş ne de yaptıran. Bu hâliyle muhatap olacak olanlar da memnun kalmayacak. Bu teklifteki en önemli eksiklik ve hatta Anayasa’ya aykırılık tutukluların tamamen kapsam dışında bırakılmış olmasıdır. Bir tarafta cezaları kesinleşmiş hükümlü sıfatına sahip suçluların cezalarında indirim yapılarak cezaevlerinden çıkması sağlanırken suçlulukları henüz kesinleşmemiş tutuklular hiçbir suç ayrımı gözetilmeden tevkifevlerinde tutulmaya devam edilecektir. Bu yapılan tam bir adaletsizlik örneğidir. Öyle ki teklifte cezalarında indirime gidilen suçlarda bile tutukluluk hâli devam edecektir.

Teklifin 53’üncü maddesinde, Covid-19 salgını nedeniyle tüm suçlarda bazı infaz şartlarını sağlayan hükümlülerin geçici süreyle de olsa cezaevinden izinli sayılarak çıkarılması öngörülmektedir. Hal böyleyken bile, yani Coöid-19 salgınına rağmen tutukluların yani suçlulukları mahkeme kararıyla sabit olmamış şahısların ceza ve tevkifevlerinde tutulmakta ısrar edilmesini anlamak ve hukuk adına kabul etmek mümkün değildir. O zaman bu düzenlemeyle ilgili şunu söylemek uygun olacaktır: Bu düzenlemede sergilenen temel anlayış hukukun üstünlüğü ve vicdani olmaktan ziyade siyasi bir bakış açısıdır. Tutukluların kapsam dışında bırakılması, adi suçlardan tutuklu olanlar bir tarafa, günümüzde tutuklamanın genelde siyasi iktidara muhalif olan yazar, çizer, gazeteci, bilim insanı, siyasetçi gibi toplumda karşılık bulmuş kişilere karşı bir sindirme, bir susturma, bir cezalandırma yöntemi olarak benimsenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Hoşa gitmeyen her söz, hoşa gitmeyen her eylem, hatta her “tweet” terörle ilişkilendirilerek “Örgüt üyesi olmamakla birlikte…” diye başlayan “…örgüte yardım etmek, propagandasını yapmak…” gibi uyduruk nitelemelerle suç sayılarak birçok kişi cezalandırılmaktadır. Bu durumda da yürütmenin herhangi bir yönetim uygulamasını eleştiren siyasiler, gazeteciler, yazarlar, sosyal medya kullanıcısı sade vatandaşlar aynı veya benzer eleştiriyi herhangi bir terör örgütü yaptığında örgütle aynı pozisyona düşmekte, iktidar da bunu fırsata çevirerek yargı eliyle muhalifleri sindirmek için kullanmaktadır. Yani talimatlı yargı, suç olmayan eylemden suç çıkarmakta, iktidar da el ovuşturmaktadır.

Gasptan sahteciliğe, hırsızlıktan dolandırıcılığa, genel ahlaka karşı suçlardan ihaleye fesat karıştırmaya, rüşvetten mafyacılığa kadar çeşitli suçların faillerinin serbest bırakılması için çaba gösterilirken çeşitli yollarla düşüncesini açıklayan bilim insanı, gazeteci, avukat ve sade vatandaşların tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde bırakılmasında ısrarcı olmanın mazur görülecek hiçbir tarafı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Mesela, geçmişte FETÖ'nün de hedefinde olan Oda TV yazarları, Sözcü gazetesi yazarları, Cumhuriyet gazetesi yazarlarının bugün de hedefte olması; gazeteciler Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel’in ve diğerlerinin tutuklanması manidardır ve infaz yasası düzenlemesinin Meclis gündeminde olduğu bugün bile serbest bırakılmalarının düşünülmüyor olması iktidarın kafasında hukuksal ve vicdani bir bakışın değil, tam bir kindarlık ve hınç alma güdüsünün hâkim olduğunu göstermektedir. Millî birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde iktidarı aklıselime davet ederek, milletin attığı “tweet”le, yaptığı paylaşımla, söylediği sözle, yazdığı yazıyla uğraşmayı bırakın diyorum ve konuşmamı hak, hukuk, adalet hemen şimdi, olmazsa er ya da geç ama bir gün mutlaka diyerek tamamlıyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle 4675 sayılı Kanun’un değiştirilmesi öngörülen 6’ncı maddesinin 5’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikâyetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğinden itibaren yedi gün içinde Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. İnfaz hâkimliğinin tüm kararlarına karşı istinaf ve temyiz yolu açıktır. Kanunlarda infaz hâkiminin onayına tabi olduğu belirtilen hususlarda da bu hüküm uygulanır.”

    Serpil Kemalbay Pekgözegü        Muazzez Orhan Işık                 Murat Çepni

                  İzmir                                 Van                                   İzmir

            Züleyha Gülüm              Dirayet Dilan Taşdemir         Hüseyin Kaçmaz

                İstanbul                               Ağrı                                  Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Şırnak Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kaçmaz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6’ncı madde üzerine söz almış bulunmaktayım. 6’ncı maddeye baktığımızda, infaz hâkimliğinin kararlarına karşı itiraz yolu işlenmekte. Buradaki talebimiz, bu infaz hâkiminin kararlarına karşı istinaf ve temyiz yolunun açık olması talebi, bu şekliyle yerellerin keyfiyetinin önlenmesi ve bir şekilde içtihat birliğinin sağlanabileceğini düşünmekteyiz. Yani bu yapılmak istenen düzenlemenin tümünü, sarayın infaz rejimini Dostoyevski’nin sözleriyle açıklamak gerekirse, Dostoyevski der ki: “Halklarımızın en yeteneklileri, en güçlüleri, rejime karşı koymaya cesaret etmiş devrimciler ve muhalifler ölüler evi’nde yatmaya devam edecek, üstelik daha zalimane koşullarda.” Şu an burada, bu infaz yasasında yapılmak istenen tam da bu. Yapılan değişiklikle, muhalifler cezaevinde tutsak edilirken gayrimeşru âlemin üyeleri, hırsızlar, gaspçılar, haraççılar ve kitabına uydurulmak suretiyle, nefret suçluları, cinsel istismarcılar, çete liderleri azat ediliyor. Böyle bir dönemde, normal şartlarda, cezaevlerinde toplu ölümlerin önüne geçmek için tedbir alınması gerekiyorken ancak maalesef ki burada da düşman hukuku ve yine, ayrımcılık söz konusu.

Cumhuriyet tarihinde ayrımcı yasalar ve ayrımcı aflar ilk kez gündeme gelmiyor arkadaşlar. Buna bir örnek 49’lar davasıdır. “49’lar davası” olarak bilinen bu dava, 1959’da “Bin Kürt’ü Taksim’de asalım da diğerlerine ibret olsun.” diyen milletvekilinin sözlerine karşı 104 Kürt aydınının ve Kürt öğrencinin kınama beyanı yayınlaması sonrası maalesef ki burada, Ankara’da sular ısınıyor. Bunun sebebi de bu kınama beyanının altında “Türkiye Kürtleri” yazmasıydı. Sonra, üstüne, yetmedi, bir de Musa Anter gazetede Kürtçe şiir yazdı. Bu, tam olarak, aslında, düğmeye basılması gereken bir durum olarak görüldü ve dönemin iktidarı düğmeye bastı, İstihbarat Teşkilatına Kürt aydınlarının bir şekilde tutuklanması için talimat verdi ve o gün rapor hazırlandı, 50 Kürt aydının, öğrencinin tutuklanması için tutuklama müzekkereleri yollandı boş isimlerle. Bu şekliyle, Emniyet birimleri Kürt aydınlarını, ileri gelenleri ve muhalif olan kesimleri gözaltına aldı, İstanbul Harbiye’deki askerî binaya götürdü ve orada yalnızca 40 hücre olması sebebiyle diğer 10 kişiyi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı; dikkatinizi çekerim, sadece hücre olmaması sebebiyle. Ne işledikleri suç    -iddia edilen tabii- ne görevleri ne kişilikleri hiçbir şey değildi. O diğer 10 kişinin tutuksuz yargılanmasının tek sebebi sadece hücrenin olmamasıydı ve bu hücrelerde yaklaşık beş ay boyunca bu insanlar insanlık dışı muameleye maruz kaldı; beş ay boyunca ne duş alabildiler ne tıraş olabildiler ve en sonunda birçoğu verem oldu, birçoğu ağır hastalık geçirdi ve Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi Mehmet Emin Batu veremden, kan kusarak hayatını kaybetti. Daha sonrasında ne oldu? 1960 darbesi olunca siyasi mahpuslara af çıktı ama bu dönemde yaptığınız gibi yine Kürtler hariçti; “49’lar” tahliye edilmedi, bırakılmadı, affedilmedi. Biz bugün kimseden af istemiyoruz; biz bugün hukuken infazda adalet olsun, eşitlik olsun diyoruz.

Değerli arkadaşlar, o dönemde yaşanan bu hukuksuzlukların daha sonrasında Türkiye’de Kürt meselesini getirdiği noktayı hepimiz biliyoruz. O gün sırf “Türkiye Kürtleri” dediği için ya da gazetede Kürtçe şiir yayınladığı için insanlar -bugün sizin, muhaliflerinize yaptığınız gibi- “terörist damgası” yiyordu. Onlar o gün onlara diyordu, sizler bugün kendi muhaliflerinize diyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, 49’lar davası isim ve biçim değiştirerek bugün de hâlen devam etmekte ancak bu sefer Kürtlerle birlikte insan hakları savunucuları, muhalif gazeteciler ve gerçek anlamda muhalefet eden tüm kesimlere karşı bir ayrımcılık ve düşman hukuku devrede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – 49’lar davasında yapılan zulüm olmasaydı, dediğim gibi belki Kürt meselesinde şu an yaşadığımız durumu yaşamıyor olabilirdik ancak sizler, infaz yasasında ölümün kol gezdiği böyle bir dönemde bile muhaliflerinize o kadar kinle, o kadar kibirle bakıyorsunuz ki cezaevlerinden yüzlerce, binlerce cenaze bile çıksa hiç umurunuzda olmayacak, biliyoruz ancak size şunu hatırlatmak isterim: Sizler istediğiniz kadar “Tarafsız, bağımsız yargı var.” deyin, biz sizleri, sizlerin hukuka yaklaşımını Rahip Brunson kararından, Deniz Yücel kararından biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, zulüm zalime sadıktır, er ya da geç gelir, sahibini bulur. Bu yasalarla kendiniz de yargılanabilirsiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama mı istiyorsunuz?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - “Önergeyi oylarınıza sunuyorum.” dedikten sonra oldu efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama beni gördü Başkan.

BAŞKAN – Yok “sunuyorum” derken zaten ayağa kalkmıştı Sayın Beştaş, gördüm kendisini.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayağa kalkmıştım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonradan istediler. Sonradan istedi.

BAŞKAN – Gördüm değerli arkadaşlarım, gördüm.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben ayaktaydım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle: Aynı anda 20’sinin de kalkması lazım usule göre. Önergede daha sonra istesinler efendim. 

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Usul yerine gelmedi efendim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Usul yerine gelmedi yalnız. Siz işlemi başlattınız, sonra ayağa kalktı, aynı anda 20’sininde ayağa kalkmaları lazım, sonradan kalktılar.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, ben aynı anda gördüm ikisini…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, aynı anda kalkmadılar. Aynı anda kalkmadılar.

BAŞKAN – Rica ediyorum… Ben gördüm. Lütfen… Bir işlem yapıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O anda isteyebilirler. Efendim, bakın, usule aykırı bir işlem var ortada.

BAŞKAN – Lütfen… Rica ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yanlış. Sadece Meral Hanım siz oylamaya geçerken ayağa kalktı. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Rica ediyorum… Ben gördüklerimi yapıyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) –  Görüldü, tekrar bakılabilir, kameralara bakılabilir efendim. Kameralara bakılabilir. Doğru değil, usul açısından yanlış. Usul yanlış.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, rica ediyorum…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, zaman kazanıyorlar, lütfen… Zaman kazanıyorlar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Usul yanlış. Başladığınız işlemi bitirin, ondan sonra istesinler efendim.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, ben bir işlemi kabul ettim, devam ediyorum.

Sayın Beştaş,  buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, yanlış.

BAŞKAN – Rica ediyorum değerli arkadaşlar…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yanlış ama yanlış.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Zaman kazandılar. 

BAŞKAN – Sonuçta bir oylama yapıyoruz, arkadaşlarımız burada zaten.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, yanlış.

BAŞKAN – Rica ediyorum… Sayın Akbaşoğlu, rica ediyorum…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, bakın…

BAŞKAN – Rica ediyorum değerli arkadaşlar, ben bir işleme başladım ama.

Sayın Beştaş…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir dakika… Usul açısından yanlış. Sonuç itibarıyla…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, ben işlemi gördüm…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, şöyle… Bir açıklama yapacağım. Pardon, bir açıklama yapacağım. (HDP sıralarından gürültüler)

Bakın, kamera kayıtlarından da bakabilirsiniz Sayın Başkanım. (HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, bunu ileri şey yapmanıza ben anlam veremiyorum. (HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

Bir dakika arkadaşlar… Rica ediyorum… Değerli arkadaşlarım, rica ediyorum…

Sayın Akbaşoğlu, rica ediyorum, sizden özellikle rica ediyorum, bakın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açıklama yapacağım, sonra işleme devam edin. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Rica ediyorum… Değerli arkadaşlar, lütfen…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – İçeriyi doldurdular ama olur mu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açıklama yapacağım… Bakın, Grup Başkan Vekili olarak ben söz istiyorum. (HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu bakın, ben, oylamaya…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Grup Başkan Vekili olarak bir açıklama yapacağım. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar… Bir dakika değerli arkadaşlarım… Lütfen… Bekleyin lütfen.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Başkan, yarısı geldi zaten… Hepsi geldi.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

Sakin olalım, yani gerekli şey var zaten, görüyorum tabloyu, gerekli tabloyu görüyorum.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Genel Kurulda oturun madem çok önemsiyorsunuz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir açıklamada bulunacağım.

BAŞKAN – Buyurun, tamam, peki.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şimdi bir işlem yapılıyor… (HDP sıralarından “Olmaz ki!” sesleri)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Olmaz ki.” diye bir şey yok. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlarım, hiç kimseye müdahale olmasın.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle: Sayın Başkanım… (HDP sıralarından gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

BAŞKAN – Lütfen…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, ben elimi kaldırdım, söz istedim. (HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir saniye müsaade edelim.

Basit bir işlem yapacağız değerli arkadaşlarım. Rica ediyorum… Büyütmeyelim ya! Büyütmeyelim, işlemlerimiz devam edecek. Arkadaşlar lütfen masaya vurmasınlar. Masaya vurmayın arkadaşlar.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Böyle bir usul yok.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu, usulsüzlük. Bakın, saygısızlık!

BAŞKAN - Bir saniye Sayın Akbaşoğlu.

Değerli arkadaşlarım, zaten usuli bir işlem yapacağız. Rica ediyorum… Lütfen Sayın Beştaş, arkadaşlarınız masaya vurmasınlar. Rica ediyorum…

Sayın Akbaşoğlu, lütfen söyleyin, ben işlemi tamamlayayım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şimdi, ben, hatibin konuşması biter bitmez elimi kaldırdım, söz istedim çünkü bazı notlar aldım.

BAŞKAN – Biliyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Birçok doğru olmayan şeyler söyledi, iftira niteliğinde birtakım iddialarda bulundu. Açıklama yapmak için söz istedim, göz göze geldik ve sonra söz vereceğinizi söylediniz. Böyle yaptınız, onayladınız.

BAŞKAN – Evet, onu da gördüm.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ondan sonra da “Önergeyi oylarınıza sunuyorum.” dediğinizde ayağa kalktı.

BAŞKAN – Efendim, bakın, daha cümlem bitmeden -değerli arkadaşlarım- hanımefendi kalktı ayağa.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, dediğinizde kalktı, önceden değil. 20 kişi birden kalkmadı. Sadece kendisi söz ister gibi…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu yeterli çoğunluğunuz var, hiç bunları uzatmayalım. Ben bir işlem…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Önemli değil, hayır.

BAŞKAN – Tamam, peki.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, bu, çoğunluk meselesi, azınlık meselesi değil; bu, usul meselesi, İç Tüzük meselesi, hakkın kötüye kullanılması meselesi. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Meselenin özü bu. Bunu millet görsün, herkes görsün.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum, sizden rica ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, usule aykırı bir durum var. (HDP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir sessiz olalım.

Peki, rica ediyorum Sayın Akbaşoğlu.

Buyurun değerli arkadaşlar.

Ben işlemi başlattım Sayın Akbaşoğlu, sizden rica ediyorum yani siz deneyimli bir siyasetçi ve Grup Başkan Vekilisiniz ama ben sözümü tamamlarken Sayın Beştaş ayağa kalkmıştı ve ben de gördüm kendisini. Şimdi izin verin…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) -  20 kişinin birden ayağa kalması lazımdı, tek başına kalktı, 20 kişi birden kalkmadı.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen, sizden rica ediyorum, lütfen rica ediyorum sizden.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tamamen usule aykırı.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarımızın zaten büyük bir çoğunluğu ayaktaydı ama sizin müdahaleniz üzerine oturanlar da oldu. Lütfen, rica ediyorum…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) -  Hayır, sadece kendisi ayaktaydı, kendisi ayaktaydı.

BAŞKAN - İşlemimizi tamamlayalım Sayın Akbaşoğlu, rica ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) -  Bundan sonra yoklama taleplerini usule uygun istemeleri lazım.

BAŞKAN -Peki, peki teşekkür ederim, onlara daha da özen göstereceğiz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) -  Çünkü usulsüzlük usulsüzlüktendir.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Artık gerek yok, zaten geldiler.

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN - Sayın Beştaş, Sayın Oluç, Sayın Taşdemir, Sayın Turan, Sayın Çepni, Sayın Çelik, Sayın Koç, Sayın Toğrul, Sayın Paylan, Sayın Kaya, Sayın Gülüm, Sayın Hatımoğulları, Sayın Başaran, Sayın Tiryaki, Sayın Işık, Sayın İmir, Sayın Ersoy, Sayın Kemalbay, Sayın Eksik, Sayın Kaçmaz.

BAŞKAN - Yoklama için üç dakika süre veriyorum, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, biraz evelki konuşmayla ilgili…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Çoğunluğunuza güvenip yasa çıkaracaksanız orada oturmayı da öğreneceksiniz!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sessiz olalım lütfen.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, arkada ne oluyor, niçin karşılıklı laflar atılıyor?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Buradan sataşıyorlar, buradan laf atıyorlar.

YUSUF BAŞER (Yozgat) - Ya niye konuşuyorsun!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Hakaret ediyorlar Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, görüşülmekte olan  207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önergenin oylanması sırasında istenilen yoklama talebinde usule riayet edilmediğine, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve asitle saldırıya uğrayan Berfin Özek’in avukatının yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 57’nci maddesi şu şekilde: Görüşmeye tabi tezkerelerin oylanması ile kanunların maddelerine geçilmesi ve tümünün oylanması esnasında, işaretle oylamaya geçilirken en az yirmi milletvekili ayağa kalkmak veya önerge vermek suretiyle yoklama yapılmasını isteyebilir.

Dolayısıyla 20 kişinin birden ayağa kalkması gerekir. Bu usule riayet edilmediğini ifade etmek istedim.

Ayrıca, biraz evvel konuşan HDP milletvekili, birtakım kin ve nefretle hareket edildiğinden bahisle tamamen hakikat dışı ithamlarda bulunmuştur. Bunun gerçekle hiçbir alakası olmadığını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sadece terör, kasten öldürme, cinsel suçlar ve uyuşturucu maddeler dışında, bir resosyalizasyon, rehabilitasyon çerçevesinde, bugüne kadar yapılan ceza infaz yasası değişikliklerine uygun, paralel bir şekilde, toplumun beklentisine uygun bir şekilde bir değişiklik Meclisin gündemine gelmiştir ve bu tartışılmaktadır. Sonuçta Meclisin iradesi tecelli edecektir. Bu konuda hiçbir şekilde kin ve nefretle hareket etme asla söz konusu değildir. Bu ancak söyleyenlerin kendisini bağlar, bizimle hiçbir ilgisi ve alakası yoktur. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN - Peki…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı zamanda, biraz evvel İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Lütfü Bey bir soru sormuştu Berfin Hanım’la ilgili. Onunla ilgili avukatının yapmış olduğu bir açıklama var Sayın Grup Başkan Vekilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) –  O da “Kesinlikle yapılan düzenlemeyi destekliyoruz.” diyor, avukatının açıklamasıdır. İskenderun Kadın Platformu da “Canavarca hisle işlenen bu tür durumlardaki ceza artırımının yanındayız.” diyor, bunu da yüce Meclisin bilgisine sunuyorum. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN - Teşekkür ederim, sağ olun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan…

(Uğultular)

BAŞKAN - Bir saniye değerli arkadaşlarım, bir sessizlik olsun lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) -  Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Beştaş, gördüm ben sizi, oturun, Sayın Türkkan söz istedi.

Buyurun Sayın Türkkan.

67.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Akbaşoğlu’nun açıklamalarını dinledim. Berfin kızımızın üç avukatı var, bunlardan ikisini azletmiş. Zannediyorum, azlettiği avukatlardan biri de böyle bir demeç vermiş olabilir, doğru. Ama ben bir şey daha söyleyeceğim size: Berfin kızımızın uğradığı bu saldırıdan sonra avukatların da ciddi anlamda savunma konusunda korkuları olduğunu bizatihi belirttiler.(AK PARTİ sıralarından “Yalan söylüyorsun!” sesi)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) -  Yani adamın canavarca bir his…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O tamamen…

BAŞKAN -  Değerli arkadaşlarım, Grup Başkan Vekili, Grup Başkan Vekiline söz veriyor, lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sen tanıyor musun, asit atanı tanıyor musun? “Yalan söylüyor.” diyene soruyorum: Tanıyor musun? Avukatların savunma mekanizması bile, bu adamın çıktıktan sonra kendilerine böyle bir tavırla yaklaşacağından dolayı bir korkuları var. Arkadaşlar “ölmeyi bayılmak zannedenler” için bu kolay olabilir de zor işler, haberiniz olsun.

BAŞKAN -  Peki, teşekkür ederim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O ayrı bir durum, getirilen düzenleme genel bir düzenleme. Bunun karakterini de izah ettim, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçti.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun siz de lütfen.

68.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İç Tüzük’ten gelen haklarını kullanarak yoklama talebinde bulunduklarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili açıkça sizin işleminizi engelledi ve o sırada, hepimizin gözü önünde hileyle dışarıdaki milletvekillerinin içeri gelmesini sağladı. (AK PARTİ ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen, lütfen… Değerli arkadaşlarım, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Aslında, bu, İç Tüzük’e göre bizce ceza gerektiren bir işlemdir. Onun ilgili maddesini de… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen… Değerli arkadaşlarım, lütfen… Değerli arkadaşlarım, bir susun, bir Sayın Grup Başkan Vekilini dinliyorum. Rica ediyorum…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim yoklama isteyerek hakkımızı kötüye kullandığımızı söyleyenlere cevabımızdır: Meclis, AKP’ye ait değildir, Meclis halka aittir. Bize böyle lütuf yapıyormuş gibi hiç davranmasınlar, biz İç Tüzük’ten gelen haklarımızı kullanıyoruz. Yoklama istemek bizim hakkımızdır ve Meclisi kapatmak için değil, milletvekillerinin çalışması için istiyoruz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yasayı engellemeye çalışıyorsunuz siz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada çok önemli bir kanun görüşüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İnsanların yaşam hakkını…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkan, iki dakikayı niye laf ediyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama dinlemiyorsunuz!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İki dakikayı niye laf ediyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne diyorsun ya, ne diyorsun ya?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, siz bana doğru hitap edin lütfen, bana doğru hitap edin. Lütfen, Grup Başkan Vekilleri arkada oturan arkadaşlarının konuşmalarını engellesin.

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Meclisin kapanmasını istemek gibi bir gayemiz asla yoktur. Biz burada görüştüğümüz kanunun milyonlarca yurttaşı ilgilendirdiğini, yaşam hakkı ve özgürlük hakkını, güvenlik içinde yaşama hakkını doğrudan etkilediğini söylüyoruz. Vekiller sağlık durumlarının kötü olduğunu söyleyebilirler, bunu anlarız ama biz burada dört duvar arasında, hiçbir koruması olmadan ve devletin sorumluluğu altında olan tutuklu ve hükümlülerin haklarını savunmak zorundayız. Halk bize bu yetkiyi verdi. Kin ve nefret bizim duygumuzda yoktur ama onlar intikam ve kin duygularıyla bu kanunu yapmışlardır. Muhaliflerine düşman gibi yaklaşıyorlar, düşman ceza hukukuna, düşman infaz hukukuna dönüştürmüşlerdir.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara geçmiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, tek bir cümleyle, ne olursunuz toparlayın. Siz de toparlayın da kanuna devam edelim.

Buyurun.

69.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, getirilen kanunun milletin tamamına şamil olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; şimdi, bakınız, evet, İç Tüzük’te “Şu şekilde yoklama istenebilir.” deniyor. Bu…

BAŞKAN – Artık bu konuyu geçelim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama şöyle: Bakın, güya ben engellemişim de arkadaşlar gelmiş.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet… Öyle…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Öyle mi? (HDP sıralarından “Öyle.” sesleri)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım lütfen sakin olalım. Değerli arkadaşlarım lütfen laf atmayalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Arkadaşlarım… Demek ki bak, arkadaşlarımızın burada olduklarını bile bile yoklama istemek hakkın kötüye kullanılmasının ta kendisidir. Bu bir itiraftır. [AK PARTİ sıralarından alkışlar; İYİ PARTİ sıralarından alkışlar (!)]

BAŞKAN – Biraz daha sakin, rica ediyorum; arkadaşlar, sakin olalım, sakince.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İşin özü bu. Sonuç itibarıyla biz hiçbir zaman kimsenin etnik kökenine, siyasi görüşüne göre bir kanun getirmiyoruz, objektif bir kanun getiriyoruz. Bu, milletimizin tamamına şamildir, bu böyle biline.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.46

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN - 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

6’ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “şeklinde değiştirilmiştir.” ibaresinin “şeklinde düzenlenmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ayhan Altıntaş                      Ayhan Erel                     Yasin Öztürk

                 Ankara                             Aksaray                               Denizli

         Arslan Kabukcuoğlu                  Ümit Beyaz                     Hüseyin Örs

                Eskişehir                           İstanbul                              Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Erel.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; bundan yaklaşık elli yıl önce yazılan Türk adaletinin durumunu gösterir bir şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Gene tehir etme üç ay öteye

Bu dava dedemden kaldı hâkim bey.

Otuz yıl da babam düştü ardına

Siz sağ olun, o da öldü hâkim bey.

 

Kırk yıl önce yani babam ölünce

Kadılıklar hâkimliğe dönünce

Mirasçılar tarla, takım bölünce

İrezillik beni buldu hâkim bey.

 

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git

Bini buldu burada yediğim zılgıt

Eğer diyeceksen: Bana ne, öl git!

Oğlumun bir oğlu oldu hâkim bey.

 

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su

Yüz yılda hükme bağlanmaz mı bu?

Kazanmasam da hu, kazansam da hu!

Canım ta burnuma geldi hâkim bey.

 

Keşife meşife, damgaya, harca

Kanımız kurudu harca da, harca.

Sayenizde avukatlar yıllarca,

Fakiri yoldu da yoldu hâkim bey.

 

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar

Değişti bizde de güya devirler

Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar

Tapucuyu aya saldı hâkim bey.

 

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?

Şaşırdım billâhi yolu yordamı.

Kızma sözlerime alam kadanı

Sıkıntıdan içim doldu hâkim bey.

 

Mülkün temeliydi adalet hani?

Bizim hak temelde saklı mı yani?

Çıkartıp da versen kim olur mâni?

Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim bey?

 

Hem davacı pişman, hem de davalı

Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.

Sabret makamından çalma kavalı,

Sürüler ekine daldı hâkim bey.”

Yani Türk adaleti yaklaşık elli yıl önce böyleymiş, şimdi de böyle. İnşallah, yıllarca sürüncemede kalan dosyalar, Yargıtay raflarında çürümeye yüz tutan dosyalar tez zamanda hükme bağlanır, karara bağlanır. Zira geciken adalet, adalet değildir diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                      Zeynel Emre                Süleyman Bülbül

                 Mersin                             İstanbul                                Aydın

            Turan Aydoğan             Saliha Sera Kadıgil Sütlü

                İstanbul                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sera Kadıgil. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kadıgil.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan yasa teklifi üzerinde söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

On sekiz yıldır yaşananların tüm çıplaklığıyla önümüze serildiği bir süreçteyiz. Her bulduğu kuruşu betona gömmeyi marifet sanan iktidarın gözünde neye karşılık geldiğimizi ya da daha doğrusu neye karşılık gelemediğimizi, insan canı yerine neleri tercih ettiğinizi bir kez daha utançla izliyoruz. Salgın bir hastalıkla, evde kalmanın en etkin tedbir olduğu bir tehlikeyle yüz yüzeyiz. Bazı ülkeler, olması gerektiği gibi, vatandaşını korumaya aldı. Bazı ülkeler “risk” dedi, sürü bağışıklığı uyguluyor. Sizse “Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin.” deyip işin içinden çıkarım sanarak resmen sınıf bağışıklığı uygulamayı tercih ettiniz. Halkın vergilerini iç ederken salgının faturasını da yine halka kesmeyi tercih ettiniz. Sırf kaybettiniz diye, belediyelere gönüllü yapılan bağışları durdurmaya kalktınız, sonra da işçiden, memurdan zorla haraç kesmeyi, bunun adına da “dayanışma” demeyi tercih ettiniz. İnşaatlarınızın doymaz, doyurulamaz müteahhidi Cengiz Holdingin tam 424 milyonluk vergi borcunu tek kalemde sildiniz, sonra aynı şirketin lütfedip 34 milyon lira bağış yapmasını alkışlamamızı beklediniz. Kaçak saray, yazlık saray, uçan saraylar yetmedi, bir de Ahlat’ta kışlık saray istediniz. “Bari bu salgında durayım.” demek yerine, vergilerimizi çarçur etmeye devam etmeyi tercih ettiniz. Bu süreçte en önce cephede mücadele eden sağlık emekçilerine yeterince malzeme sağlamak yerine, hatırlı ve Katarlı dostlarınıza çıkar sağlamak için İstanbul’a kanal ihalesi yapmayı tercih ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Tam da bugünler için sakladığımız kefen paramızı, yedek akçemizi bile yediniz, sonra başınız sıkışınca çıkıp “Biz bize yeteriz.” dediniz. Evet arkadaşlar, biz bize yeteriz ancak biz size, sizin şatafatınıza, müteahhitlerinize, saraylarınıza, milyonluk makam arabalarınıza, yatlardan inmeyen çocuklarınıza, ejder meyveli smoothie aşkınıza yetmedik, yetemedik. (CHP sıralarından alkışlar) Siz, hepimizin hayatını tehdit eden bu salgınla mücadele etmeyi değil, bu salgın hastalığı bile israf düzeninize, kutuplaştırma siyasetinize meze etmeyi tercih ettiniz.

Bakın, şimdi, sözde bir infaz yasası görüşüyoruz. Salgın günlerinde mahpusların yaşam hakkının güvence altına alınması, siyasetin ve tüm toplumun desteklediği yani hepimize ait son derece haklı bir talepti. Oysa siz ortak akılla vicdanlara uygun, adil bir düzenleme yapmak yerine, aylardır nasıl Meclis gündemine sokuştursak diye düşündüğünüz bayat ve berbat teklifinizi “corona tedbiri” adı altında bize dayatmayı tercih ettiniz. Kadın örgütleri, barolar, akademisyenler görüş vermek istedi; “Corona var.” dediniz, dinlemediniz. Bir bilene danışıp tartışarak doğrusunu bulmak yerine “Ben yaptım oldu.” anlayışıyla mahkûmundan mağduruna tüm toplumun vicdanını kanatmayı siz tercih ettiniz.

Sizin devrinizde cezaevindeki insan sayısı bir değil, üç değil, tam altı kat arttı. Gazeteciler, öğrenciler, seçilmişler, avukatlar, yazanlar, çizenler, özetle yalnızca ve sadece fikrini söyleyenler sizin yüzünüzden cezaevinde.

Yaptığınız hataları en azından salgın hastalık döneminde bir parça düzeltmek yerine bunca haksızlığı derinleştirmeyi tercih ettiniz. 2018’de Genel Başkanınız çıktı, “Devlet kendine karşı olan suçları affeder, kişilere karşı olanları değil.” dedi. Aradan daha iki yıl geçmedi, siz yine ettiğiniz lafları bir güzel yutmayı, bunu bile marifet gibi satmayı tercih ettiniz.

İspanya’da, Fransa’da kadınlar için özel kodlar belirlenirken, şiddete uğrayan kadınlar otele yerleştirilip tüm masrafları devlet tarafından ödenirken siz kadınları dövenleri, tehdit edenleri, kadınlara şantaj yapanları bu karantina günlerinde sokaklara salmayı, bir de utanmadan çıkıp “kadına şiddet suçları kapsam dışı” diye reklam yapmayı tercih ettiniz.

Suçu kesinleşmemiş yani hukuken masum olan tutuklulardan değil, suçu kesinleşmiş mahkûmlardan başlamayı tercih ettiniz. Ali İsmail’i, Berkin’i katledenler için hiç utanmadan indirim istediniz de hakkında hiçbir mahkûmiyet kararı olmayan Kavala gibi on binlerce tutukluyu içeride tutmayı tercih ettiniz. Soma faciasının sorumlularını ödüllendirip mağdurları savunan avukatları ölüme terk etmeyi tercih ettiniz. Aladağ’da cemaat yurtlarında yanarak can veren kız çocuklarının, Çorlu’da dedesine yarım bedeni teslim edilen Oğuz Arda Sel’in katillerini affedebildiniz ama lağım medyası ordunuza katılmayı reddeden onurlu gazetecileri affedemediniz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kadıgil.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

“FETÖ” denen Amerikan uşaklarıyla aynı masada bir maklubeye kaşık sallayanlar bırakın yargılanmayı, saray danışmanlıklarında keyif çatarken siz, “Ne istedilerse verdik.”lerinizin göz göre göre gelen darbesinin tüm suçunu henüz 20’li yaşlarda bir avuç askerî öğrencinin boynuna asmayı tercih ettiniz. “Cezasızlığı önleyeceğiz.” adı altında majestelerinize dil uzatacak herkesi hapse tıkmayı seçerken aynı anda aynı teklifle, misal, altı yıl hapis cezası almış bir gaspçının bir tek gün cezaevinde yatmadan sokaklara dönmesini tercih ettiniz.

Özetle, siz, adil bir af getirmek yerine, bir kez daha, kurduğunuz yalan, talan ve israf düzenine karşı çıkan herkesten intikam almayı tercih ettiniz. Bunlar sizin tercihleriniz. “Yaşam, yaptığınız tercihlerin bütünüdür.” derler ancak ölüm her zaman kişinin tercihi olmaz. İşte, siz bu milleti yaşatmak yerine, bir kez daha, bir avuç yandaşınızı yaşatmayı tercih ettiniz ve emin olun, ilk seçimde bu tercihlerin bedelini çok ağır ödeyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Daha çok beklersiniz!

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – İlk seçimde, ilk!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – 3000’li yılları bekle!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı istiyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Değerli arkadaşlarım, bir tereddüt  hasıl olmasın, ben görüyorum tabloyu ama olsun, elektronik cihazla oylama için bir dakika veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama başlandı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kapıların kapalı olması lazım Başkan, hemen kapıda duruyorlar.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ben taleplerinizi yerine getiriyorum, bir tereddüdün olmamasına da özen gösteriyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Başkan, ne tereddüdü ya?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, o benim sorunum değil. Ben oylamayı başlatıyorum, artık bir dakikalık süre içerisinde gelen gelir, oyunu kullanabilir.

Değerli arkadaşlarım, karar yeter sayısında pusula alamıyoruz çünkü bunun özelliği o, pusula alamıyoruz.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.13

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

7’nci madde üzerinde İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

7’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi ile 4675 sayılı Kanun’a eklenen Geçici Madde 2'nin ikinci fıkrasının teklif metninden çıkarılmasını; üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişikliklerin uygulanacağı tarihe kadar, iş ve kadro durumu dikkate alınarak, 2nci maddenin değiştirilen hükümlerine göre infaz hâkimlikleri kurulur ve faaliyete geçirilir. İnfaz Hâkimliği kararlarına karşı itirazın Bölge Adliye Mahkemelerinin hangi dairesi tarafından inceleneceği ve/veya Yargıtay’ın hangi ceza dairesinin bakacağı hususu HSK tarafından belirlenir.”

    Serpil Kemalbay Pekgözegü             Murat Çepni                  Züleyha Gülüm

                  İzmir                                İzmir                                İstanbul

         Muazzez Orhan Işık           Dirayet Dilan Taşdemir           Mahmut Toğrul

                   Van                                 Ağrı                              Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Toğrul. 

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, bu yasa teklifi evrensel hukuk normları, insan hakları ve demokratik kriterlerle uyuşmamaktadır. Özellikle hasta, yaşlı, çocuklu tutuklu ve hükümlülerin tahliye edilmelerini veya infazlarının ertelenmesini de kapsamayan bu teklifle insanlık suçu işlenecektir. Bu teklif, iktidarın düşman hukukunun bir dışa vurumudur; iktidarın, kendisine muhalif olanlara yaşam hakkı tanımamasıdır. Ayrıca, iktidara bağımlı olan yargının cezaevlerine doldurduğu siyasi tutuklu ve hükümlülerin, muhaliflerin bu düzenlemeden faydalandırılmaması evrensel hukuk kurallarına, AİHM ve AYM içtihatlarına da uygun değildir. Bu düzenleme bir özel af niteliği taşımaktadır ve eşitlik ilkesine de aykırıdır. Bu düzenlemenin ne hukukla ne de mantıkla açıklanabilecek bir gerekçesi yoktur. “Muhalifseniz yasa önünde eşit değilsiniz” diyor iktidar.

Bilindiği gibi insanlar, Türkiye’de, daha iddianamesi bile hazırlanmamış bir şekilde uzun süre cezaevlerinde tutuklu kalabiliyor. Hiçbir gerekçe olmadan yapılan tutuklamalar başlı başına yargı uygulamasında bir ihlaldir. Bunlara yönelik bir düzenleme yapılmaması ağır bir insanlık suçudur. Özellikle gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler kısaca bütün siyasi tutuklular; demokratik rejimlerde ceza hukukunun varlık nedeni bile sayılmazlar. Bu suçlu yelpazesi ancak antidemokratik siyasal rejimlerde görülür. Bu nedenle, af ancak siyasi mahpuslar için mümkündür. Çünkü zaten demokratik hukuk devletlerinde düşünce suçuna yer yoktur. TMK ve TCK’nin uygulamaları yakın geçmişte çok sayıda düşünce suçu yarattı. TMK, anayasal dayanaktan yoksun olarak uluslararası sözleşmelere aykırıdır. İnsanlar, siyasal iktidar ya da resmî görüş tarafından benimsenmeyen düşünceleri açıkladığı için tutuklanabiliyor. Bazı davalar var ki AKP iktidarı dışında dava konusu bile yapılmaz. Buna karşılık, insan canına ve ırzına yönelik failler her yerde ve her çağda suç teşkil eder. Bunları af kapsamına almak, siyasi mahkumları af kapsamı dışında tutmak insanlık suçudur. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve yaşam hakları devletin ve iktidarın güvencesi altındadır. İktidar tarafından getirilen bu düzenlemeyle ortaya çıkmıştır ki iktidar, yaşam ve sağlık hakkı bağlamında sadece kendisine yakın kesimlere af getirmeye çalışmaktadır ancak bu bir hak gasbıdır. Sadece düşünceleri, muhalif duruşları nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunan siyasiler geçmiş dönem milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, akademisyenler, sosyal medya paylaşımlarıyla düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını kullanmış olan yurttaşlar, öğrenciler bu düzenlemenin kapsamı dışında tutulmaktadır. İktidar, kendisine muhalif olanların yaşam hakkını hiçe saymaktadır. Bu düzenleme ve Covid-19, bu büyük haksızlığın giderilmesi için bir vesile olabilirdi ancak tam da bunun aksi yapılıyor. Gerçek suçlu özneleri salıvermek için gayret sarf ediyorsunuz. Böyle bir ayrımcı düzenlemeyle bir kez daha Anayasa’yı, İnfaz Yasası’nı ihlal ediyorsunuz.

Devlet, yurttaşlar arasında ayrım yapmaksızın herkesin yaşam hakkından sorumludur. Mahpuslar da Covid-19 salgınında devlet sorumluluğu ve yükümlülüğü altındadır. Gelin, cezaevleri toplu katliam eşiğine gelmeden ön yargılardan, düşmanca bir tutumdan vazgeçerek nesnel, adil ve eşit bir düzenleme yapalım.

Öte yandan, hapishane koşullarından kaynaklı sağlık problemleri yaşayan mahpuslar Covid-19 tehdidi altındadır. Özellikle cezaevinde bulunan ağır hasta mahpusların yüksek risk grubunda bulunması nedeniyle serbest bırakılarak infazlarının ertelenmesi, tutuklu olanların serbest bırakılması gerekmektedir. Acilen bir önlem alınmaz ve tahliyeler sağlanmazsa toplumda umulmadık yeni yaralar açılacaktır.

Sonuç olarak, muhalefeti hiçe sayarak bildiğini okuma yaklaşımından vazgeçin. Bu durum da gösteriyor ki iktidar muhalefete karşı keyfî bir davranış sergilemektedir. Bu keyfî davranış öyle bir noktaya varmış ki bütün hukuk normları kendi keyfî tutumlarına göre okunmakta. Teklifin bu hâliyle Genel Kuruldan geçmesi etik dışı bir tutumdur. Bu bir kesimi kayırma mantığıdır ki zaten var olan meşruiyet sorununuzu daha da derinleştirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Tamamlıyorum.

Diğer yandan, 7’nci maddeye ilişkin olarak ise istisnai olan ve infaz hâkimliği ile ağır ceza mahkemelerinin verdiği keyfî kararların önüne geçilmesini kısmi de olsa sağlayan kanun yararına bozma yolunun kapatılmasının kabul edilemez olduğunu bir kez daha burada ifade etmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "madde eklenmiştir.” ibaresinin "madde ihdas edilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ayhan Altıntaş                     Yasin Öztürk           Arslan Kabukcuoğlu

                 Ankara                             Denizli                             Eskişehir

              Ümit Beyaz                        Bedri Yaşar                      Hüseyin Örs

                İstanbul                             Samsun                              Trabzon

              Ayhan Erel

                Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz, öyle mi?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki.

Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekilimiz Sayın Bedri Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Yaşar.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatinde infaz yasasıyla ilgili verdiğimiz önergelerin hepsini, gördüğümüz kadarıyla takip ediyoruz, reddediyorsunuz. Dolayısıyla reddedilecek bir önerge üzerinde konuşmak yerine, iş dünyasından gelen birisi olarak, hiç olmazsa esnafın dertlerini burada bir miktar gündeme getirirsem sizlerin de iktidar mensupları olarak en azından ilgili makamlara bunları iletme şansınız olur diye düşündük; belki daha fazla katkı sağlar.

Hepimizin bildiği gibi şu an 55 milyon yurttaşımız devletten elde ettiği gelirlerle değil, tümüyle kendi alın teriyle geçiniyor, kendi alın teriyle elde ettiği rakamlarla geçinmeye çalışıyor.

Bugün, tabii, infaz yasasına takıldık kaldık ama bugünkü ölüm sayısı 96, toplam ölüm sayısı 908, yeni vaka 4.056, toplam vaka sayısı 42.282. Yani bunun demek ki daha ucu açık, neyin nereye gideceği konusunda da hiçbir fikrimiz yok. Özellikle esnafımız, sanatkârımız, çiftçimiz çok zor günler geçiriyor. Şu ara en fazla çalışan kurum neresi biliyor musunuz? Devletin 3 bankası: Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası ve Halk Bankası, inanın, 7/24 çalışıyor. Belki de şu corona virüsünden en fazla etkilenen kesimlerin başında da -şimdi bunların çok ciddi istihdamları var- burada çalışan arkadaşlarımız geliyor. İşte, 5 binin altında geliri olana sağlanan 10 binlik krediden tutun da işte, 100 milyar bir limit ayrılmıştı, bunun dağıtımı da dâhil… Yani devletin, esnafın yükünü hafifletmek üzere ortaya koyduğu kredilerin tamamı devlet bankaları marifetiyle dağıtılıyor. Dolayısıyla inanılmaz bir işlem yükü var, maalesef bu gelen rakamlar da yeterli değil. Bu şikâyetler size de geliyordur: “Müracaat ediyoruz, net sonuçlar alamıyoruz, işlemler hızlı sonuçlanmıyor.” Hatta oda başkanı diyor ki: “Bazı firmalara limit yok gibi gerekçelerle kredi tesis edilemiyor.”

Ben, burada, başta Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’na diyorum ki sizin, aidatlardan topladığınız çok ciddi rakamlar var. Aynı şekilde ticaret odası başkanlarına da buradan sesleniyorum, onların da topladığı aidatlardan dolayı ticaret odalarının çok ciddi birikimleri var. Dolayısıyla gün bugün, bu topladığınız aidatlardan hiç olmazsa esnafa, çiftçiye uygun vadelerle, uygun şartlarda bu rakamları kullandırın. Buna benzer, tabii, bir sürü hadiseler…

Özellikle, mesela öğrenciler var. Kredi ve Yurtlar Kurumunda kalan öğrencilerin ödemelerini devlet bir şekilde ayarladı ama özel yurtlarda kalan öğrenciler var. Şu an bunlar, ev sahipleriyle neredeyse mahkemelik oldular, dava konusu oldu. Yani nereden tutarsanız tutun, bugün piyasada çok ciddi problem olduğunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok.

Dolayısıyla devletin 3 tane yolu var. Bir, devlet ya alacaklarından vazgeçecek ya da karşılıksız asgari geçim indirimi kadar her vatandaşına bir katkı sağlayacak ya da çok uygun şartlarda, faizini devletin karşılaması şartıyla, bu kredileri yapılandırması lazım. Çünkü herkese evde kal diyoruz; esnaf evde kaldığı takdirde, özellikle günübirlik işçiler de dâhil, geçinme şansları yok. Ben buradan Sayın Akbaşoğlu’na da söz doğması açısından sataşmada bulunuyorum, aleni diyorum ki: Dün Çankırı’da bir berberimiz, tamirci dükkânında birini tıraş ederken  basıldı, makasına  el kondu, 3.100 küsur lira da ceza kesildi. Ona da cevap hakkı doğdu, inşallah buradan, gelir, hiç olmazsa berberin makasını iade etme ve cezasını ödeme şansı doğar diyorum. Çünkü biz bunları gördük; geçmişte, seçim döneminde soğan depolarının basıldığını da biliyoruz.

Dolayısıyla, bakın arkadaşlar, bu, esnafın genel durumunu yansıtıyor. Bununla ilgili gerekli tedbirleri almak bizim görevimiz. Bu konuyla ilgili net adımların atılması lazım, net tedbirlerin alınması lazım, yoksa elektrik parası, su parası, kira  parası, bunlar çok ciddi rakamlar. Daha şimdiden binlerce esnaf kapısına kilit vurdu. Bizlerden güzel haberler bekliyor diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – İnşallah, bu problemlere çözüm olması konusunda sizlerin de birer vesile  olacağınızı ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde, 3’ü aynı mahiyette olmak üzere, 3 önerge var.

Önergeleri okutup birlikte işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.

    Serpil Kemalbay Pekgözegü        Muazzez Orhan Işık                 Murat Çepni

                  İzmir                                 Van                                   İzmir

            Züleyha Gülüm              Dirayet Dilan Taşdemir                 Hüda Kaya

                İstanbul                               Ağrı                                İstanbul

Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:

            Ayhan Altıntaş                      Ayhan Erel Ümit Beyaz                                                        Ankara                               Aksaray                İstanbul

         Arslan Kabukcuoğlu                                                       Hüseyin Örs

                Eskişehir                                                                    Trabzon

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Alpay Antmen                    Turan Aydoğan                    Zeynel Emre

                 Mersin                             İstanbul                              İstanbul

              Süleyman Bülbül                 Saliha Sera Kadıgil Sütlü             Uğur Bayraktutan

                     Aydın                                    İstanbul                                      Artvin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hüda Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kaya.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, infaz yasasının çıkarılması için hepimiz gayret gösteriyoruz. Hepinizin bildiği gibi milyonlarca vatandaşımız, insanımız, bu ülkenin halkı, köylüler, meslek sahipleri, ev kadınları, eğitimli, eğitimsiz her kesimden insanlarımız; yürekleriyle, gözleriyle, gönülleriyle bu yasa nasıl çıkacak, nasıl sonuçlanacak, bunu bekliyorlar arkadaşlar.

Ben, burada iktidarın tepeden tırnağa yaptığı politikaları eleştirmek -her zaman söylediğim gibi genellikle- sitem etmek için değil, içinizde gerçekten iktidarın politikalarını destekleyen diğer MHP vekili arkadaşlara da bunu ifade etmek istiyorum, içinizde vicdan sahibi olduğunu düşündüğüm arkadaşlarımız da var, vekillerimiz de var. Tekrar tekrar aynayı kendimize tutalım, vicdanlarınızda bunu sorgulayın arkadaşlar. Bir gün iktidar, bugünkü iktidar, muhalefete düştüğünde bugün sebep olduğunuz uygulamalar, hukuk kuralları, pratikler, politikalarla siz de aynı şekilde yargılanmayı ister misiniz? Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkasına yapmayı yüreğinize sindirebiliyor musunuz? Bunu vicdanınız kabul ediyor mu? Her kelimede, her mazerete sığınmada hemen terörist ifadesini kullanıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – HDP’nin milletvekili olmayı yüreğine sindirebiliyor musun? Senin vicdanın rahat mı?

BAŞKAN – Arkadaşlarım, lütfen müdahale etmeyin. Sayın konuşmacıyı dinleyelim.

HÜDA KAYA (Devamla) – Vicdanınızı dinlememek için sözlerimizi gürültüyle boğmayın arkadaşlar.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sen kendi vicdanınla ilgilen. Aynaya bak, aynaya.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen biraz sessiz olalım. Sabırlı olalım değerli arkadaşlarım, rica ediyorum.

Sayın Kaya, siz Genel Kurula hitap edin lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

HÜDA KAYA (Devamla) – Biraz susun, biraz sessizce dinleyin, vicdanınıza sorun, vicdanınızla yüzleşin.

Sizin “terörist” dedikleriniz…

ŞAHİN TİN (Denizli) – Kandil’den geliyor.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Kandil’e bak, Kandil’e.

HÜDA KAYA (Devamla) – Saraya muhalefet eden herkes teröristtir, iktidarın politikalarını eleştiren herkes teröristtir.

Bakın, ben bir örnek vereceğim. Bakın, cezaevlerinde olan nice canlarımız var, arkadaşlarımız, dostlarımız var. Dışarıda çoluk çocuk… Hatta içeride bebekleriyle, çocuklarıyla olan binlerce kadın var.

Bırakın, ben sadece daha önce de ifade etmiştim, anlatmıştım, ufacık bir örnek vereceğim. Diyarbakır’da basın açıklamasında Kur’an-ı Kerim’den barış ayetleri anlattım diye; Allah’ın isimlerinden “es-Selam” ismiyle “İslam”ın “Müslüman”ın kökenini açıkladım, barış ayetlerini açıkladım diye; “İnsanım.” diyenin “Müslüman’ım.” diyenin barışa sahip çıkması gerektiğini, ölüme değil, zindana değil, şiddete değil, barışa, adalete, hakikate, hakka sahip çıkması gerektiğini anlattım diye; ben bu konuşmamdan dolayı terör örgütü propagandasıyla yargılanıyorum. Bana getirdiğiniz fezlekelerden bir tanesi bu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bundan mı Müslümanlığı öğreneceğiz?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, sabırlı olalım lütfen. Değerli arkadaşlarım, lütfen konuşmacıyı dinleyin.

HÜDA KAYA (Devamla) – Kur’an’da barışı istemek bile size göre politikanıza muhalefet, terörizm propagandasıdır. Vicdanlarınıza bir kez daha sorun, susun ve dinleyin, kendinizi sorgulayın arkadaşlar. Milyonlarca insanın…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Senin kendi vicdanın rahat mı?

HÜDA KAYA (Devamla) – Bakın, insanlar çöplükten ekmek topluyorlar.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Bebekler öldürülürken, askerlerimiz şehit edilirken senin vicdanın rahat mı?

BAŞKAN – Lütfen değerli arkadaşlarım, sataşmayalım.

HÜDA KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sizlere bir de corona açısından ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, coronadan önce, bakın, yeryüzünün her bir tarafında büyük halk hareketleri vardı. Şu anda geldiğimiz noktada, yeryüzünde nereden bakarsak bakalım en az 3-4 milyar insan toplumdan izole olmuş bir durumda evlerindeler ve “Allah’ın evi” dediğimiz her yerde, Avrupa’da, Kâbe’de, Türkiye’de, İslam dünyasında, Uzak Doğu’da kutsal mekânların tamamı insanların yüzüne kapatılmış durumda.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Onu PKK’lılara söyle sen.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PKK’ya söyle sen.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım lütfen, rica ediyorum. Lütfen değerli arkadaşlarım, hatibi dinleyelim.

HÜDA KAYA (Devamla) – Bakın, biraz bunu düşünün, biraz bunu muhasebe edelim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Senden mi vicdan dersi alacağız?

HÜDA KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, insanız; arkadaşlar bakın, insan olarak her şeyi, bütün kimlikleri, partileri bırakın, ideolojileri bırakın, sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaya, tamamlayın lütfen.

HÜDA KAYA (Devamla) – Tamamlıyorum, teşekkürler.

Arkadaşlar, bakın ırk, inanç, mezhep hiçbir şeyi söylemiyorum size, parti olarak da söylemiyorum, insan olarak söylüyorum. Bütün ibadethanelerin, “Allah’ın evi” denilen yerlerin bile -şu anda tüm inançlar yer yüzünde fiili olarak neredeyse işlevini yitirmiş gibi- kapısına kilit vurulmuş durumda.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Sen onu PKK’lılara söyle, PKK’lılara.

HÜDA KAYA (Devamla) – Bu, insanım diyenlerin, dindarım diyenlerin, inançlıyım diyenlerin -neye inanırsa inansın- kendilerini, kendimizi muhasebe etmemiz gereken bir dönem değerli arkadaşlar.

Bakın, kendi çocuklarımız için yaptığımız izolasyonları, kendi canlarımız, sevdiklerimiz için yaptığımız tedbirleri -yarın zindanlarda sizler veya sevdikleriniz de olabilir- bunu bir kez daha…

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Tehdit mi ediyorsun?

HÜDA KAYA (Devamla) - …vicdanlarınızda muhasebe edin, corona günlerinde zindanlardan cenazeler çıkmasın.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Bebek katillerine söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir dinle, dinle!

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Tamam, yeter artık, dinlemek istemiyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Susun ya! Dinlemeyi öğrenin ya!

HÜDA KAYA (Devamla) – Bunu bir kez daha düşünün arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Kaya, lütfen. Gecenin artık ilerleyen saatlerinde dikkat edelim konuşmalarımıza da.

HÜDA KAYA (Devamla) – Peki, hemen tamamlıyorum. Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın, ses çıkararak, cevap vererek ben size sataşmıyorum. Sataşarak değil, insanız, dinleyelim, muhasebe edelim ve bu infaz yasasında insanlığa onura, izzete, şerefe, adalete, hukuka yaraşır bir sonuç çıkaralım ve bunu birlikte başaralım.

Teşekkür ederim. İyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gecenin bu ilerleyen saatlerinde biraz daha sizleri sabırlı ve soğukkanlı olmaya davet ediyorum. Değerli arkadaşlarım, çok uzun süren bir mesai yapıyoruz. Elbette, arkadaşlarımızın ifadelerinin her biri kıymetlidir, herkesin söyledikleri kıymetlidir ama birbirimizi dinlemeye de tahammüllü olacağız değerli arkadaşlarım, bu işin kuralı bu, Meclis bunun yeri. Birazcık sabırlı olalım. Biraz sükûnetli olalım. Herkesin söylediklerini bir dinleyelim. Cevap vermesi gerektiği zaman zaten arkadaşlarımız cevap veriyorlar ama gecenin bu ilerleyen saatinde sataşmaları bir sonlandıralım. Konuşmacılarımızı dinlemekte yarar var.

Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Türk polis teşkilatının kuruluşunun 175’inci yılını kutluyorum. Kuruluşunun 175’inci yıl dönümü vesilesiyle vatandaşlarımızın huzuru, güvenliği ve esenliği için canla başla, büyük fedakârlıklarla ülkemizin dört bir yanında görev yapan polis teşkilatımızın Polis Haftası’nı da tebrik ediyorum.

Bu noktada vatandaşlarımıza da seslenmek istiyorum. Özellikle, Covid-19 salgını tedbirleri kapsamında, zor şartlar altında görevlerini yerine getiren polislerimize bizler de vatandaşlar olarak destek olalım, yardımcı olalım. Alınan önlemlere titizlikle uymaya özen gösterelim. Bu vesileyle, Emniyet teşkilatımızda görev yapan tüm teşkilat mensuplarımızın Polis Haftası’nı tekrar kutluyor, görevlerini kahramanca yerine getirirken şehit olan polislerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize sağlık diliyor, şu anda görevleri başındaki tüm polislerimize ve değerli ailelerine selam ve saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 8’inci maddesiyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50’nci maddesinin (6)’ncı fıkrasında yer alan “hükmü veren mahkeme” ibaresinin “infaz hâkimliği” ve (7)’nci fıkrasında yer alan “hükmü veren mahkemece” ibaresinin “infaz hâkimliğince” şeklinde değiştirilmesi amaçlanmıştır.

Değerli arkadaşlar, seçenek yaptırımlar hükmü veren mahkemenin kararıyla yapılırken teklif edilen maddeyle bu yetkiler infaz hâkimine bırakılmaktadır. Teklif bu hâliyle, hükmü veren mahkemeyi ve yargılanmasını hükümsüz hâle getiren bir uygulamaya da yol açmaktadır. Oysaki mahkeme, yargılama sürecinde sanığı gözleyen ve değerlendirendir, verdiği ceza da bu gözlem üzerinedir.

Değerli milletvekilleri, seçenek yaptırımların kısa süreli hapis cezasına çevrilmesinde hükümlü hakkında karar veren mahkeme yetkili kılınmıştır. Bilindiği üzere, ceza yargılaması hâkim, savcı, sanık ve müdafinin etkin şekilde katıldığı bir sistem üzerine kurulmuştur.

Mecelle’nin 1792’nci maddesinde belirtildiği şekilde “fehîm, müstakîm, emîn, mekîm ve metîn” olan hâkimin doğrudan sanıkla olan etkileşimi ve sanığı gözlemlemesi cezanın tayininde büyük önem arz etmektedir. Aleyhinde hüküm kurulan sanığın hangi hâllerde nedamet duyacağını, toplum hayatına yeniden, nasıl bir süreçle hazırlanabileceğini en doğru ve yerinde değerlendirebilecek makam şüphesiz hükmü kuran mahkemedir. Buna karşılık, hükümlüyü görmemiş ve tanımayan, mahkûmiyeti gerektiren hadise ve gerekçelerden, kişisel sebeplerin bulunup bulunmadığından ve benzeri şahsi durum ve özelliklerden bilgisi olmayan infaz hâkimliğinin yapacağı değerlendirme ve ulaşacağı neticenin aynı derecede isabetli olması beklenemez.

Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223’üncü maddesine göre hüküm millet adına verilen yargı kararları olup bu kararların istinaf ya da temyiz dışında başka hâkimlerce değiştirilmesi söz konusu olamaz. Düzenlemeyle, hükmü değiştirme yetkisi verilmek istenen infaz hâkimliği ise 4675 sayılı Yasa’da düzenlenmiştir. Buna göre, infaz hâkimleri hükmün infazında sadece idari görev verilen hâkimler olup idari görev yapmaktadırlar. Bu nedenle infaz hâkimlerine denetim mercileri olan, istinaf ya da Yargıtay gibi karar düzeltme yetkisi verilmesi TCK, CMK ve Anayasa’nın 141’inci maddelerine aykırıdır. Hürriyeti bağlayıcı bir ceza usulü ancak hâkim kararıyla verilebilmektedir fakat hukukun aradığı hâkim kararı yargılamayı yapan hâkim kararıdır. Düzenleme bunu gözden kaçırmıştır.

Değerli milletvekilleri, diğer, önemli bir hususu da burada dile getirmek istiyorum, o da infaz hâkimliğine ilişkin fiilî durumdur. 4675 sayılı Yasa’yla düzenlenen infaz hâkimliği, hükümlünün tutuklulukta geçecek süresinin sanık aleyhine değişmemesi için bir teminat olarak kurulmuştur, doğrudur. Ancak, bugün uygulamada maalesef infaz hâkimliği, tutukluluk süresinin uzamasına neden olan kurumlar olarak ortada durmaktadırlar. Örneğin, aldığı ceza itibarıyla gerek şartlı salıverilme süresi gerekse denetimden yararlanma süresi itibarıyla cezaevinde bir saat dahi kalmaması gereken hükümlüler, infaz hâkiminin kararını bekledikleri için iki üç gün sonra cezaevinden çıkabilmektedirler. Bu, açıkça hürriyeti kısıtlamaktır arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Buna sebep ise, infaz hâkimlerinin asli görevlerinin yanında ayrıca infaz hâkimliği yapmalarıdır. Elbette, 5’inci ve 4’üncü bölge adli yargı mahkemelerinde, müstakilen infaz hâkimi tayin etmek zordur, bunu biliyorum ama 3’üncü, 2’nci, 1’inci bölge adli yargı mahkemelerinde infaz hâkimleri sadece bu görevle iştigal etmelidir.

Son olarak da şunu söyleyerek sizlere veda etmek istiyorum: Bu şekliyle 8’inci maddenin teklif metninden çıkarılmasını talep ediyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde söz isteyen, Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Bayraktutan.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, buradaki ihtiyaç neden hasıl olmuştur önce onu ifade etmek istiyoruz. Avrupa Konseyine üye olan ülkeler arasında ceza infaz sistemleriyle alakalı yapılmış olan incelemede -ki bu inceleme ilginç bir incelemedir, Türkiye de var bu incelemenin içerisinde- cezaevlerinde 100 bin kişiye düşen tutuklu ve hükümlü sayısı açısından Avrupa ülkelerindeki ortalama rakam 125 değerli arkadaşlarım. Türkiye bu konuda 2’nci sırada, Türkiye’yi geçen bir tek ülke var, o da Rusya. 100 bin kişiye düşen tutuklu ve hükümlü sayısı açısından Rusya’da 389 hükümlü var ama aynı şekilde Türkiye’yle alakalı bir değerlendirme yaparsak Türkiye’de ise 329 hükümlü var değerli arkadaşlarım. Cezaevleri ve tutukevlerimiz ne yazık ki yüzde 25 kapasitenin üzerine çıkmış doluluk oranı açısından, 200 binli rakamlardan 300 binli rakamlara doğru ulaşmıştır.

Yine, aynı şekilde Avrupa’daki ceza infaz memurlarıyla alakalı değerlendirmede ise bir Avrupa ülkesinde 1 ceza infaz memuruna ortalama 1,6 tutuklu düşüyorken Türkiye’de 4,6’yla alakalı bir rakam var değerli arkadaşlarım. Bunun haricinde, çok geriye gitmeye gerek yok, 2009’da yani bundan on yıl öncesine kadar aynı rakam Türkiye’de 100 bin kişiye 161 rakamı düşüyorken, değerli arkadaşlarım, bu gelinen tabloda 100 bin kişiye 329 rakamı düşmektedir. Bu şu demektir: Demek ki ceza infaz sistemiyle alakalı Türkiye bu anlamda sınıfta kalmıştır, sık sık çıkartılan aflarla, bu şekilde Parlamentoya getirilen düzenlemelerle, cezaevlerini boşaltma gerekçesiyle bu infaz sistemiyle alakalı ne yazık ki gerekenleri yapamıyoruz değerli arkadaşlarım.

Bir temel argümanda ayrışıyoruz. Bu temel argüman nedir? Bizim sözcülerimiz buraya çıktığı zaman bu düzenlemenin af olduğunu ileri sürüyorlar ama sizler bunun infaz indirimiyle alakalı olduğunu iddia ediyorsunuz. Bu konuda Türk Ceza Kanunu’nun 65’inci maddesinin (1)’inci fıkrası genel affı, (2)’nci fıkrası özel affı ortaya koyuyor. Özel afta özellikle açık bir şekilde ifade ediyor, ne diyor? İnfaz süresiyle alakalı kısaltmaları ve infazın tamamıyla ortadan kaldırılmasını özel af kapsamına alıyor değerli arkadaşlarım. Bu neden önemli? Bunları niye zapta geçiyoruz dinlemeyeceğimizi bildiğimiz hâlde? Anayasa’nın 87’nci maddesindeki 5/3 çoğunlukla tasarruf nisabının en azından bu şekilde, 360 rakamıyla alakalı bir düzenlemeyle olması gerekir değerli arkadaşlar. Bu konuda bir yol ayrımına gidiyoruz.

Sevgili milletvekilleri, bakın, bu ülkede af ilk defa çıkmıyor. Afla alakalı düzenlemelere baktığınız zaman 1950’de Demokrat Parti seçimi kazandığı zaman, iktidara ilk geldiği zaman bir genel af çıkarıyor. Başka ülkelerde de bu şekilde düzenlemeler var. Fransa’da bir gelenek hâline gelmiş, her cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra bu şekilde aflar ortaya konuluyor; ama bu af çıkarılıyorken prematüre yani doğuyorken sakat olmuyor yani infazda eşitlikle, adaletle alakalı temel kuralları ortaya koyuyorlar. Bu konuda ne yazık ki bir problemle karşı karşıyayız.

Bize ilk sordukları zaman “Bu şekilde ne düşünüyorsunuz?” diye, öncelikle “terör” tanımını bir kere yapmamız gerekiyor. Şiddet ile silah kullanan ile 15 Temmuz akşamı bu Parlamentoyu bombalayanlar ile düşünce suçları arasındaki o ince çizgiyi iyi hesap etmemiz gerekiyordu. Bu konuda AKP Grubundan veya bu kanun teklifini Parlamentoya getirenlerden bir düzenleme yapması şeklinde iyimserlik içerisinde değiliz. Yarın bir gün tarihe not düşmesi açısından bu Parlamento kürsülerinde bunları konuşuyoruz değerli arkadaşlarım.

Kanun maddesiyle alakalı da eğer bir şeyler söylememiz gerekirse 8’inci maddeyle alakalı düzenlemede -biraz önce milletvekili arkadaşımız da aynı şeyleri söyledi- kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarla alakalı, seçenek yaptırımlarla alakalı düzenlemelerde bir başka şey getiriyorsunuz, infaz hâkiminin önüne getiriyorsunuz seçenek olarak. Bunu kabul etmek mümkün değil. Muhalefet şerhimizde de açık bir şekilde ifade ettik arkadaşlar. Bu en azından yüz yüzelik ilkesiyle aykırılık açıkça teşkil etmekte. Yani hükmü veren mahkemenin hâkiminin önünde bu şekilde bir düzenleme olması gerekirken sizin bunu göz ardı ederek başka türlü bir düzenleme yapmanızı bir anlamda hukukun evrensel ilkeleriyle, genel kurallarla, eşitlikle, adaletle, hakla hukukla bunu anlatmanız mümkün olmaz.

Sevgili arkadaşlarımız, şu var: Bunu bir kanun hükmü açısından getirebilirsiniz, kanuni olarak da bunun gereğini sağlayabilirsiniz yani kanuni olabilir ama hukuka uygun olur mu olmaz mı, onu vicdanlarımızda, onu adalette, onu Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışacağız.

Bakın, bunu anlatalım diyorken bugün buraya Cumhuriyet gazetesini getirdim. Bakın, burada Cumhuriyet gazetesinin bir manşeti var değerli arkadaşlarım. Bugün çok çarpıcı bir manşeti kendisi, Cumhuriyet gazetesi olarak ileri sürmüş, demiş ki: “Af iktidarın iyi çocuklarına.” Bundan daha çarpıcı olarak bu teklif anlatılamazdı değerli arkadaşlarım. Yani bu afta düşünce suçu açıkladı diye, “tweet” attı diye, bununla alakalı haber yaptı diye insanlarla alakalı, gazetecilerle alakalı düzenlemeler getiriyorsunuz. Bunun haricinde en alakasız bir suç mekanizması hâline dönüşmüş kişileri kalkıp sokaklara, dışarıya bırakıyorsunuz. Yani, biz terör suçuyla alakalı baştan beri de ifade ediyoruz, çıkan arkadaşlarımız da ısrarla bunu söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bayraktutan.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, 15 Temmuz akşamı bu Parlamentoya gelen ilk milletvekillerinden biriyim, hatta ilk üç milletvekilinden biriyim. O gece, Mustafa Kemal’in en büyük emanetim dediği bu Parlamentoyu bombaladılar, utanmadan bombaladılar hem de. O gece, bu Parlamentoyu bombalayan kişilerle alakalı bu Parlamentoda bir kişinin ağzından bile “Affedelim.” diye bir sözcük çıkamaz ama bir düşman ceza hukuku saikiyle bu terör tanımını yapıyorken sadece “tweet” attı diye, sadece düşüncelerini ifade etti diye, size muhalif olabilir, hoşunuza gitmeyebilir, sadece gazetede yazdı diye insanları terör yaftalamasıyla, terör suçlamasıyla koyup bombalayanlarla, silah kullananlarla, tehdit edenlerle, cebir ve şiddet kullananlarla aynı havuzun, aynı sarmalın içiresine atarsanız bu silah gelir bir gün size de döner.

Bu tarihî uyarıyı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapmaktan bir kere daha Mustafa Kemal’in Parlamentosunda onur duyuyor, yüce Parlamentoyu ve siz değerli milletvekillerini saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, 9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                      Zeynel Emre                Süleyman Bülbül

                 Mersin                             İstanbul                                Aydın

            Turan Aydoğan             Saliha Sera Kadıgil Sütlü             Veli Ağbaba

                İstanbul                            İstanbul                              Malatya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Serpil Kemalbay Pekgözegü             Murat Çepni            Muazzez Orhan Işık

                  İzmir                                İzmir                                   Van

      Dirayet Dilan Taşdemir              Züleyha Gülüm                  Rıdvan Turan

                   Ağrı                               İstanbul                               Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün burada yeni bir yanlış yapmamanız için sizi uyarmaya çalışıyoruz. On sekiz yıllık AKP iktidarında maalesef muhalefetin, konunun muhataplarının görüşünü ve rızasını almadığınız için yaptığınız yanlışların sayısını hatırlamıyoruz ve bu hatalarınızın sonucunu, ceremesini sadece AKP milletvekilleri veya AKP çekmiyor, bütün ülke çekiyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, bugün de bu uyarıları yapıyor ve tarihe not düşüyoruz. Birkaç örnek vermek isterim: Avrupa Birliğiyle imzalanan Geri Kabul Anlaşması 2014 yılında burada AKP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği uyum yasalarında bizim avantajımız vatandaşlarımızın Avrupa ülkelerinde vizesiz dolaşım hakkıydı. Ancak o dönemki Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri, Faruk Loğoğlu, Osman Korutürk, Oğuz Oyan, sevgili Mahmut Tanal, Özgür Özel gibi hatiplerimiz çıktılar, “Bu anlaşmayı imzalamayın lütfen, bu anlaşmayı eğer imzalarsanız Türkiye Avrupa Birliğinin mülteci kampına dönüşür, mülteci deposu olur.” dediler ama anlatamadık. Değerli arkadaşlar, CHP sözcüleri “Bu anlaşmadaki büyük orantısızlık ancak bir sömürge ülkesi ile sömürgeci ülke arasında olur.” dedi, maalesef o kulaklarınız duymadı. Bugün Türkiye sizin o aldığınız karar sonucunda belki yüz yıl, iki yüz yıl çözemeyeceği bir mülteci sorunuyla karşı karşıya; Hatay, Antep, birçok ilimiz maalesef büyük sorunlar yaşıyor. Afganistan’dan gelen insan, Pakistan’dan gelen insan sizin sayenizde Türkiye’de kalıyor değerli arkadaşlar. Eğer bu Geri Dönüş Anlaşması’nı imzalamasaydınız Türkiye bu sorunu yaşamazdı.

Yine, Soma konusunda sevgili Grup Başkan Vekilimiz, o dönemki Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel kalktı bu kürsüden dedi ki: “Soma’da cinayetler olacak, Soma’da tedbir alın.” dedi ama kalkan ellerinizle komisyon kurulması reddedildi ve 2014 yılında 301 tane fakir fukara çocuğu kaldırdığınız eller sayesinde katledildi.

Yine, değerli arkadaşlar, bir örnek var ki, 12 Eylül 2010 referandumu. Cumhuriyet Halk Partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekilleri, aydınları “Bu referanduma oy vermeyin, evet çıkmasın, çıkarsa yargı bu cemaatin eline geçer ve o cemaat yarın gelir ne yapar?” dedi ama sizler, ortağınız Pensilvanya’yı yanınıza aldınız, yazarınızı çizerinizi aldınız, basını aldınız “evet” çıktı. Ne oldu? 15 Temmuz gecesi darbe oldu, binlerce yaralı, 250 şehit ve ülkenin kaybolan itibarı.

Değerli arkadaşlar, buradan bir kez daha uyarıyoruz; yapmayın, yapmayın, yapmayın, yapmayın! Bakın, bu Ceza Kanunu’nu yapan sevgili hocalarımız Profesör Doktor Adem Sözüer, Profesör Doktor İzzet Özgenç “Bu yasayla görülmemiş bir ayrımcılık olacaktır.” diyor.

Değerli arkadaşlar, buradan konuşmalarınıza bakınca, sizi duyan da dünyanın en demokrat partisi sanar. Gerçek öyle mi? Hayır. Bakın, AKP’nin on sekiz yıllık tarihine bakarsak yargıyı muhalifleri susturmak için bir sopa olarak kullanan, gören bir iktidarla karşı karşıyayız. Yargıyla yüzlerce katliam yapan bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız. Örnek verelim, Balyoz, Ergenekon, Oda TV, askerî casusluk davaları bir siyasi katliamdır; sadece askere değil Deniz Kuvvetlerine, Hava Kuvvetlerine yapılmış bir darbedir.

Değerli arkadaşlar, şimdi, o süreç devam etseydi, Balyoz davasından İlker Başbuğ yatmış olsaydı, İlker Başbuğ bu düzenlemeden yararlanamayacaktı. Mehmet Haberal yararlanamayacaktı, Engin Alan yararlanamayacaktı. Değerli arkadaşlar, bunu vicdan kabul etmez, bunu ahlak da kabul etmez. Şimdi, Osman Kavala... Allah aşkına Osman Kavala’yı cezaevinde tutacak bir kanun yazıldı mı? Yazıldı da biz mi okumadık? Değerli arkadaşlar, kanunla, hukukla ilgisi yok, tamamen siyasi bir nedenle içeride.

Bir sorumluluğumu yerine getirmek istiyorum. Geçmişte burada Grup Başkan Vekili olarak görev yapan İdris Baluken’i hangi gerekçelerle cezaevinde tutuyorsunuz? Tamamen siyasi. Diyorlar ki: “Dolmabahçe Mutabakatı.”

Arkadaşlar, Dolmabahçe Mutabakatı’nda 3 HDP'li arkadaşımız oturuyordu, 3 de AK PARTİ’den oturuyordu. HDP'den oturanların tamamı cezaevinde, AK PARTİ’den oturanlar nerede? Bir suç varsa o suça sen de ortaksın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yine, Barış Pehlivan’ın, Barış Terkoğlu’nun, Murat Ağırel’in, Hatice Kılınç’ın, Ferhat Çelik’in, Aydın Keser’in tutuklu olduğu bu düzenleme vicdana, ahlaka sığmaz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bakın, diyorsunuz ya “’Tweet’ atan içeride mi?” Hakan Aygün evvelsi gün tutuklandı. Fatih Portakal hakkında soruşturma açıldı. “Benzini boş verin, dünyanın en pahalı cumhurbaşkanı bizde.” diyen Bitlisli bir fakire iki yıl dört ay ceza verildi. Bu ülkenin yetiştirdiği Zuhal Olcay’a ceza verildi. Bu ülkenin şehit anası Pakize Akbaba mahkeme salonundan sürüldü. Metin Akpınar’ı, Müjdat Gezen’i adli hükümlerle içeride tuttunuz, yurt dışı yasağı koydunuz.

Şimdi bu değişiklikle Ali İsmail’in katilleri, Ethem Sarısülük’ün katilleri dışarıda olacak, “tweet” atanlar içeride kalacak; Ahmet Altanlar içeride kalacak, mafya babaları dışarıda kalacak; eli silah tutmamış, eli silah görmemiş, ömrü şiddetle mücadeleyle geçmiş insanlar içeride kalacak; bu, kabul edilemez.

Değerli arkadaşlar, diyor ki AKP sözcüsü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Başkanım, hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım Sayın Ağbaba lütfen.

VELİ AĞBABA (Devamla) – AKP sözcüsü diyor ki: “Bizden FETÖ'ye merhamet beklemeyin.” diyor. Ya, arkadaşlar, FETÖ'nün üst düzeyi kalmadı. Ya kaçtı gitti ya da kaçırıldı göz göre göre. Kim? Zekeriya Öz, gözünüzün önünde göz göre göre kaçtı, göz yuma yuma kaçırdınız. Kim var içeride FETÖ'den?

Bakın, o hâkimler, savcılar yok, hepsi etkin pişmanlıktan şimdi dışarıdalar. Kim var biliyor musunuz? Parası olmayan fakir fukara çocukları var, eli silah tutmamış öğretmenler var. Kim var arkadaşlar, kim var? Milletvekili akrabası olmayan fakir fukara çocukları var.

Bakın, fakir fukara çocukları içeride, Meclisi bombalayan, Meclise bomba atan milletvekilinin kardeşi Lahey Büyükelçisi, kardeşi cezaevinde olan birisi bakan. O nedenle bu adalet değil. Bu adalet değil, eli silah tutmamış insanların cezaevinde olması kabul edilemez. Katili, hırsızı dışarıda olacak, Selahattin Demirtaşlar içeride olacak, kabul edilemez. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerine söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; birkaç gün önce Berat Kandili’nin, bağışlamanın, beraat etmenin faziletlerinden bahseden sizler, haklarında hüküm kurulmamış veya sahte, gizli tanıklarla hüküm verilmiş binlerce insanın ölüme mahkûm edilmesine rahatlıkla onay veriyorsunuz. Size bir soru sormak istiyorum değerli arkadaşlar: Sahi, Carl Schmitt sizin neyiniz oluyor? Taş attığı isnadıyla 18 yaşında cezaevine giren Mehmet Salih Filiz şu an 23 yaşında hem bağırsak kanseri hem de tüberküloz hastası. Corona salgını sebebiyle tedavileri yapılamıyor ve ölüme terkedilmiş durumda. Sabri Kaya kalp krizi geçirdi, Osmaniye T Tipi Cezaevinde kalıyor ve ısrarla tahliye edilmiyor TMK’den hüküm aldığı için. Yine, Engin Aktaş, iki eli yok. Adli Tıp Kurumu, onun cezaevinde tek başına kalamayacağına ilişkin düşüncelerini beş defa üst üste ifade etti, “Cezaevinde kalamaz.” dedi, “Ağır hastadır.” dedi, buna rağmen hâlâ cezaevinde tutuluyor. Böyle 457’si ağır, yaklaşık 1.500 hasta tutuklu var ve bunların çok önemli bir kısmı TMK’den ya tutuklanmış ya da hüküm almış durumda. Arkadaşlar, Carl Schmitt sizin neyiniz oluyor? 47 gazeteci TMK sebebiyle cezaevinde, 7 bin HDP üyesi cezaevinde. Demirtaş, Yüksekdağ, Baluken, Kışanak, Sebahat Tuncel ve Osman Kavala gibi insanlar ellerine silah almamışlar, tetik çekmemişler ama sizin TMK’niz sayesinde ve saray yargısı sayesinde cezaevindeler. Bunun vicdanla, hukukla, demokrasiyle ve adaletle izah edilebilecek tek bir tarafı var mı arkadaşlar?

Bakın, FETÖ’ye Adalet ve Kalkınma Partisinin desteği sürüyor, ittifak hâlâ bütün gücüyle devam ediyor. Siz bakmayın vitrinde olanlara, birbirlerine karşı nutuklar attıklarına; esasen, az önce ifade ettiğim seçilmişler başta olmak üzere pek çok tutukluya hüküm kuran FETÖ’cü hâkimler belki şu anda yoklar ama fikirleri ve kurdukları hükümler iktidarda. Laf olsun diye söylemiyorum, ben kendim yargılandığım için söylüyorum. 3 cezaevi gezdim, AKP ile FETÖ’nün ortak ittifakı sonucunda bir operasyonla cezaevine girdim ve şu anda pek çok arkadaşım FETÖ’cü hâkimlerin kurduğu hüküm sebebiyle cezaevinde. Ya, açıkça söylemek gerekir: Siz onların örgütsel ve politik olarak devamcısısınız. Eğer gerçekten bundan zerre kadar bir şüpheniz varsa çıkıp demelisiniz ki: “Eğer bu insanlar, bunlar muteber değilse bunların kurdukları hükümler de muteber değildir. Eğer bunların bir hükmü tesis ederken yaptıkları yol ve yöntemlerde, her neyse, bunlarda bir yanlışlık varsa elbette onların, o kurulan hükümlerin yeniden ele alınması gerekir.” Ama siz o kadar netsiniz ki, o kadar rahatsınız ki onların kurduğu hükümler neyse aynen o istikamette yürüyüşünüze devam ediyorsunuz.

Arkadaşlar, insanın aynaya bir bakması gerekir, aynaya bir bakması gerekir ve buradaki vicdansızlığı, adaletsizliği görüp “TMK” denen ucubeyle iktidar karşıtı hemen her şeyin bir terör suçu hâline getirildiği ülkemizde adil bir infaz düzenlemesinin nasıl olması gerektiğini düşünmesi gerekir, bunu da muhalefetle beraber yapması gerekir; bunun tersi ne yazık ki adil olmayacaktır, hakkaniyetli olmayacaktır.

Bizim yargılandığımız davada mübaşir bile, çaycı bile FETÖ’den cezaevinde ama hâkimlerin kurduğu hüküm, savcının iddianamesi hâlâ çok sayıda insanın cezaevinde kalmasına sebep oluyor. Hiç dönüp düşünmüyor musunuz ya? Yani bu kadar haksızlık, bu kadar izansızlık olabilir mi? Yani bunların kurduğu hükümlere ilişkin hiç mi şüpheniz yok? Dönüp de “Ya, bunlar burada tarafgir davranmış olabilirler, adaleti yerle yeksan etmiş olabilirler.” diye hiç düşünmüyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Belli ki düşünmüyorsunuz. O sebeple, ortağınızla beraber getirmiş olduğunuz, getirmeye çalıştığınız bu teklifte TMK kapsamında yargılanan herkesi dışarıda bırakmışsınız. Yaşlılar var, tek başına hayatını idame ettiremeyecek insanlar var, ağır hastalar var; belli ki bunların cezaevinde kalması ve hayatlarını cezaevinde sona erdirmesi konusunda netsiniz arkadaşlar. Ne diyelim? Allah yolunuzu açık etsin ama bunun elbette bir hesabı olacaktır, ya bu tarafta ya o tarafta bunun mutlaka bir hesabı olacaktır çünkü bu, kalkmış olan ölüm cezasını yeniden kurmak, yeniden kurumsallaştırmak anlamına gelir.

“FETÖ’de yumuşama beklemeyin.” denildi. Biz beklemiyoruz, siz zaten onun örgütsel ve politik açıdan devamcılığını yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Selamlayalım.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bu biçimiyle bu bir infaz yasası değildir değerli arkadaşlar, bu bir faşist diktatörlük inşa yasasıdır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

70.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok kısa bir şey söylemek istiyorum.

Sayın Hatip birden fazla defa terör örgütüyle bizim aramızda bir bağlantı kurarak bizi siyasi bir devamlılık içerisinde olmakla itham etti, bunu şiddetle reddediyorum. Uzatmak istemiyorum, bu konuda daha çok şey söyleyebilirim ama bunu kesinlikle reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ve Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile 57 Milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2762) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 207) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 9 - 5237 sayılı Kanunun 51 inci maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bent eklenmiş, ikinci fıkrasında yer alan "hâkim” ibaresi "infaz hâkimi”, beşinci fıkrasında yer alan "hâkime” ibaresi "infaz hâkimine” ve yedinci fıkrasında yer alan "hâkimin” ibaresi "infaz hâkiminin” şeklinde değiştirilmiş ve yedinci fıkrasına "çektirilmesine” ibaresinden sonra gelmek üzere "infaz hâkimliğince” ibaresi eklenmiştir.

"c) Mal varlığına karşı işlenen suçlar, ekonomik suçlar, kamu idaresine karşı işlenen suçlar ve kamu güvenine karşı işlenen suçlar gibi özel yahut kamu tüzel kişileri ile gerçek kişilerin maddi açıdan zarara uğramasına sebep olan suçlarda, mağdurun yahut kamunun uğradığı zararın tespiti ile bu zararı geçmemek kaydı ile veya mağdur ve sanığın anlaşacağı rakamın mahkemeye depo edilmesi şartı ile eski hale getirme,”

         Arslan Kabukçuoğlu                  Ayhan Erel                   Ayhan Altıntaş

                Eskişehir                            Aksaray                               Ankara

              Ümit Beyaz                                                             Hüseyin Örs

                İstanbul                                                                     Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Altıntaş.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Son günlerde birtakım tartışmalara şahit oluyoruz. Af meselesinden çocuk istismarına kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu tartışma konularında bizim öncelikli ölçümüz maşerî vicdandır. Şu veya bu kesimin, şu veya bu şahsın çıkarına, faydasına ama milletimizin ortak hissiyatına aykırı hiçbir iş bizim için makbul değildir.

Geçmişte çok aflar çıkardık. Bu affı çıkarır da bundan ne kadar siyasi rant elde ederiz? Arkadaşlar, biz böyle düşünemeyiz. Geçmişte bunları gördük. Rahşan affını da ondan önceki afları da gördük, hepsini gördük.

Efendim, cezaevleri dolmuş. Cezaevlerini boşaltmak için af çıkarılmaz. O zaman adama sorarlar: Bu cezaevlerini niye yaptınız? Bunun bir caydırıcılığı var da onun için yaptık. Adaletin tesisi farklıdır, o hukuktur. Hukuk, hakların sahibine iadesidir. Önce vicdan terazimizde tartmadan alelacele kararlar vermeyeceğiz.

‘’Af meselesinin milletimizin vicdanını rahatsız edeceğini gördük. Burada temel bir ilke var: Devlet, kişilere karşı işlenen suçları af yetkisine sahip değildir. Suç, şahıslara karşı işleniyorsa bunun af yetkisi devlette değildir. Ancak bunu affedebilecek merci o şahısların, mazlum, mağdur insanların ta kendisidir. Biz o yetkiyi devlet olarak kendimize alamayız. Düşünün ki bir ailede bir kişinin eşi, kardeşi öldürülmüş; devlet olarak biz bunu affedebilir miyiz? O yetki ancak o ailenin kendine aittir.’’

‘’Biz devlet olarak bir katili affettiğimizde maktulün ailesine bunu nasıl anlatacağız?’’

‘’Bunun dışında parasal suçlar, hırsızlık, şu, bu… Aynı şekilde, edebilir miyiz?’’

Eğer adalet mülkün esasıysa o zaman biz bu mülkü ayakta tutmak için adil davranmak zorundayız. Uyuşturucu baronları ile onlara torbacılık yapanları bir araya getirmek veya ayrı ayrı değerlendirmek… Bunu anlamak da mümkün değil, biz bunlarla hep mücadele ettik. Uyuşturucu suçlularına kader mahkûmu diyebilir miyiz? Can alan katillere mi kader mahkûmu diyeceğiz?’’

‘’Devlete karşı işlenen suçları devlet affeder, o ayrı bir konu ama şahıslara karşı işlenen suçları devletin af yetkisi yoktur, bu böyle bilinsin. Hele hele 50 bini aşkın uyuşturucu satıcısının cezaevinde olduğu bir dönemde biz, uyuşturucuları affedenler olarak mı anılacağız? Buna evet diyor musunuz? Eğer benim mağdurum, mazlumum bu noktada ‘Tamam, ben affettim.’ diyorsa bu ayrı konu ama biz asla. O zaman adil olamazsınız, o zaman adaletle hükmeden olamazsınız.”

Değerli arkadaşlar, şimdiye kadar bu okuduğum cümlelerin hepsi Sayın Cumhurbaşkanımıza ait. Bu cümlelere ben de tamamen katılıyorum. Ama bu teklifi getirerek AK PARTİ Grubu kendi genel başkanlarının sözlerini boşa çıkarmaya mı çalışıyor? Belki diyeceksiniz ki: “Bu teklif af teklifi değil infaz indirimi.” Hem vatandaşın hem de Sayın Cumhurbaşkanımızın “Rahşan affı” tabirini kullandığı yasanın adı da af yasası değildi. Cumhuriyetin kuruluşundan Rahşan affına kadar 48 tane af çıkmış. Bunların 7 tanesi genel af diye adlandırılıyor, diğerlerinin adları farklı farklı. Kaldı ki Rahşan affının sonuçlarını da hepimiz bizzat gördük. Yeni suçların işlenmesine engel olmak bir yana teşvik etmişti. Aftan on beş yıl sonra mahkûm sayısı 3 katına ulaşmıştı. Örneğin; cinayet hükümlüsüyken Rahşan affıyla serbest kalan Özgür Dengiz 2008’de bir daha cinayet işleyince “2 cinayetim var, otuz yıl yatar çıkarım. O zamana kadar da bir af çıkar elbette.” demişti.

Bu yasayı illa geçirmek istiyorsanız gelin kadına, çocuğa şiddeti, cinsel istismarı, uyuşturucu ticareti yapanları kapsam dışı bırakalım. Tutukluluğu cezalandırma olarak kullanmaktan vazgeçelim. Yargıyı siyasetin aracı olmaktan çıkaralım. Cezaların ılımlı ve yargılamanın düzenli, kurallara uygun ve çabuk olduğu bir yazılı hukukta aflara ihtiyaç yoktur. Eğer hukukun vatandaşlarımızı mağdur ettiğini düşünüyorsak önce siyasetin hukuk üzerinden el çekmesini sağlamalıyız. Kuvvetler ayrılığını tamamen tesis etmeli, yargıyı diğer erklere ezdirmemeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altıntaş.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Konuşmama af veya infaz indirimine ihtiyaç olmayacağı, tarafız ve adil bir hukuk düzenine ulaşmak umuduyla son veriyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde üç önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutuyor ve işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Alpay Antmen                    Turan Aydoğan   Saliha Sera Kadıgil Sütlü

                 Mersin                             İstanbul                              İstanbul

                Zeynel Emre                     Süleyman Bülbül                           Murat Emir

                   İstanbul                              Aydın                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle ve ısrarla ifade etmek isteriz ki biz bu af yasası kapsamında bundan yararlanıp evlerine gidecek olan vatandaşlarımızla ilgili en ufak bir sorun hissetmiyoruz ve buradaki mücadelemiz onlara dönük değildir. Biz, bu af kapsamında olmayanlar bakımından, özellikle düşünce suçları, siyasal suçlar yani eline silah almamış, suç işlememiş ama şu anda tutuklu şekilde ve hükümlü şekilde cezaevlerinde kalan vatandaşlarımız açısından bu mücadeleyi veriyoruz. Önemli bir konu, acele edilecek bir konu değil.

Öncelikle şunu belirtmek isterim: Gerekçe Covid’se üç aydır neredeydiniz? Üç ay öncesinden Covid’in böylesine yayılacağı, cezaevlerinde en ufak bir bulaşta on binlerce hükümlünün ve tutuklunun risk altında olacağı biliniyordu. Beklediniz, kulağınızın üstüne yattınız, şimdi acele etmeye kalkıyorsunuz ve hatta milletimiz bu tartışmaları izlemesin diye de milletten kaçırarak bu tartışmaları alelacele yürütmeye çalışıyorsunuz, oysa konuşmamız lazım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, cezaevlerimiz tıka basa dolu. 10 kişilik koğuşlarda 20’ye yakın kişi kalıyor, 300 bine yakın tutuklu ve hükümlü var. Ama şunu bilmenizi isterim: Devriiktidarınızda öylesine sosyal, siyasal, ekonomik çalkantılar yaşanıyor ki aslında Türkiye’de bir suçlu ve suç üretimi söz konusu. Bakın, nüfusu bize yakın olan Almanya’da -hani, Merkel’in bizi kıskandığı Almanya’sı var ya, o Almanya’da- 60 bin tutuklu ve hükümlü var sadece. Bunun üzerinde düşünmemiz lazım.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ceza miktarları?

MURAT EMİR (Devamla) - Peki, Sayın Özkaya bana şimdi laf atıyor, ben de ona bir şey söyleyeyim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Ceza miktarları aynı mı?

MURAT EMİR (Devamla) - Bir sürü gerekçe duyduk, evet, toplumsal barış olması lazım, cezaevleri tıka basa dolu, Covid salgını geliyor. En komiğini de söyledi, dedi ki “Ya, işte, açık cezaevlerinde tavuklar var, bunlara da bakmak lazım, açık cezaevini boşalttık, kapalıdan açığa hükümlü alıyoruz.” Kendisi bu kürsüden söyledi, bir saat önce.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Doğru.

MURAT EMİR (Devamla) - Bakın, insan bunu söylerken biraz sıkılır.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Niye sıkılayım?

MURAT EMİR (Devamla) - Bu kafayla bir infaz düzenlemesi yapılır mı? Burada insanların hayatlarıyla oynuyoruz, insanların bir günü bile çok değerli, değerli arkadaşlar.

Bakınız, bu konuşmamda ben tutukluluk meselesine eğilmek istiyorum. Adalet Bakanlığı “55 bine yakın tutuklu var.” diyor. Tutuklu addedilenlerle birlikte neredeyse 70 bin tutuklu var. Bakınız, gaspçıyı, insan ticareti yapanı, hırsızı, rüşvetçiyi, kasten yaralayan ve yaralaması sonucunda kişinin ölümüne sebep olanı biz serbest bırakacağız ama henüz suçluluğu ispatlanmamış kişileri cezaevinde tutuyoruz. Bu olacak şey midir? Tutuklular niye tutuklular? Hangi hukuki değeri korumaya çalışıyoruz? Adalet bir gün tecelli ettiğinde o hüküm uygulanabilir olsun diye. Oysa, bakın ne kaçma şansı var kişilerin ne de delilleri karartma. Gelin bu tutukluluğa bir el atalım, yani bunları çıkarıyorsak tutukluları cezaevinde tutmak niye? Niye biliyor musunuz? Çünkü tutukluluk, yine sizin devriiktidarınızda bir cezaya dönüştü. Artık, tutukluluğun kendisi bir ağırlaştırılmış cezadır arkadaşlar. Bakınız, Osman Kavala 892 gündür tutuklu, dile kolay, 892 gündür tutuklu. Bu kişi, Gezi Parkı davasından beraat ettiği gün, ettikten saatler sonra yirmi aydır hakkında sürdürülen 15 Temmuz soruşturması kapsamındaki bir dosyadan anayasal düzeni cebir ve şiddetle değiştirmek, ortadan kaldırmak iddiasıyla tekrar tutuklandı. Ama nasıl tutuklandı, biliyor musunuz? Cumhurbaşkanı dedi ki: “Dün onu bir manevrayla beraat ettirmeye kalktılar.” Değerli arkadaşlar, bir Cumhurbaşkanı bir kişinin -kim olursa olsun- beraat ettirilmesiyle niye ilgilenir? Nasıl bilir bu dosyayı? Niye bilir bu dosyayı? Niye bu konu hakkında bir fikri vardır ve bunu söyler? Ve biliyor musunuz, o Cumhurbaşkanı Hâkimler ve Savcılar Kurulunun üyelerini bire bir belirleyen Cumhurbaşkanıdır? Peki, o zaman biz nasıl söyleyeceğiz “tarafsız ve bağımsız yargı” diye, nasıl söyleyeceksiniz?

Bakın, ben buradan şunu anlıyorum: Sarayda bir mahkeme kuruluyor, demek ki öyle oluyor, öyle olsa gerek.

Sayın Başkanım, önemli bir konu, izin verirseniz bir dakika kadar.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Çok önemli.

MURAT EMİR (Devamla) – Çok önemli.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

MURAT EMİR (Devamla) – Demek ki sarayda bir mahkeme kuruluyor ve Sayın Cumhurbaşkanının Osman Kavala’yla ilgili bir fikri var. Delilleri görüyor ve onun kendince suçlu olduğuna karar veriyor ki onun beraat edemeyeceğini, olsa olsa bir manevrayla beraat ettirilebileceğini söyleyebiliyor. Bakın, bu bir hukuk devletinde olabilecek bir şey değil değerli arkadaşlar. Ve sonuç olarak, bu kişi, Osman Kavala bir kişisel husumet üzerinden ve defalarca yeni suçlar isnat edilerek, en sonunda da yine siyasi casusluk suçlamasıyla tutuklandı, tutuklu yargılanıyor ve cezaevinde tutuluyor.

Buna benzer binlerce, on binlerce örnek sayabilirim; geleceğiz, daha çok konuşacağız bunları, tek tek anlatacağız. Sayın Grup Başkan Vekili, işte bu yargıya “majestelerinin yargısı” denir. Beyefendi ikna olduktan sonra Osman Kavala beraat edecek, bunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, bir an evvel yapılması gereken tutukluların da gaspçılara ayırdığınız, hırsızlara, rüşvetçilere gösterdiğiniz şefkati hak ettiğini düşünmek ve onları da en azından bu Covid-19 salgınından koruyacak tedbirleri almaktır.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 207 sıra sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “ya da” ibarelerinin “veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Murat Çepni                Dirayet Dilan Taşdemir             Şevin Coşkun

                  İzmir                                 Ağrı                                   Muş

Muazzez Orhan Işık                 Serpil Kemalbay Pekgözegü        Züleyha Gülüm

                   Van                                 İzmir                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekilimiz Sayın Şevin Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Coşkun.

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; infaz düzenlemesinin 10’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs nedeniyle dünyanın birçok ülkesinde cezaevlerinde af düzenlemesi getirilerek binlerce tutuklu ve hükümlü serbest bırakılmıştır. Türkiye’de de ihtiyacımız olan şey birkaç maddelik acil önlem paketiyle af düzenlemesinin getirilmesi, ayrımcılık gözetilmeden tüm tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılmasıdır. Ancak ekonomik ya da sosyal fark etmeksizin her krizi fırsata çeviren siyasi iktidar coronavirüs krizini de fırsata çevirme gayretindedir. Çünkü iktidar kendisine muhalif olanları, siyasetçileri, gazetecileri, akademisyenleri cezaevine atmış; şimdi de onları virüs döneminde cezaevinde tutarak bir kez daha ölümle karşı karşıya bırakmaktadır. Bugün bu tasarıyla cezaevinden çıkamayanlar, siyasetçiler, sosyal medyadan muhalif paylaşım yapanlar, basın açıklamasına katılanlar, düşüncesini özgürce ifade etmek isteyenlerdir, evrensel hukukun hiçe sayıldığı “terörle mücadele kanunu” adı altında tutuklananlardır. Hâlâ yaşamları riske atılarak cezaevinde tutulmaya devam ediliyorlar. İşte, iktidarın fırsatçılığı buradadır.

Değerli milletvekilleri, binlerce siyasi tutuklu ve hükümlü bu infaz düzenlemesinden yararlanamadığı gibi bir de yaşamları iyice daraltılıyor. Cezaevlerindeki tecrit politikaları bu infaz düzenlemesiyle derinleştiriliyor.

Bakın, bir fırsatçılık daha. Düzenlemeye göre, Basın İlan Kurumunun keyfî ilan ambargosu koyduğu gazetelerin cezaevlerine alınmaması öngörülüyor. Kim bunlar? Muhalif gazeteler. Kimler okuyor? Muhalif siyasiler, muhalif tutuklular ve hükümlüler. Devlet hem bu gazeteleri ekonomik baskı altına almak için ilan vermiyor hem de “İlan alamıyorlar.” diye cezaevlerine sokmuyor. Bu düzenleme açıkça bir dayatma düzenlemesidir, bunun başka bir adı yoktur.

Cezaevlerinde tecrit başka bir şekilde daha derinleştiriliyor. Tutuklu ve hükümlülerin aileleri dışında 3 arkadaşını görüşçü olarak yazmalarının da önü kapatılıyor. Zaten, bu hak, OHAL’de güvenlik soruşturmasıyla fiilî olarak kullanılmaz hâle getirilmişti. İşte şimdi de fırsatçılık yapılıp bu fiilî ihlale kanunen kılıf hazırlanıyor.

Siyasi tutuklu ve hükümlülere tüm bu düşmanca yaklaşımların da üzerini örtmek için bazı yenilikler düzenlenmiş. Eğitim amaçlı internet erişimi, telefonla görüntülü konuşma vesaire. Siyasi tutuklu ve hükümlülerin sohbet, iletişim, kitap, görüş hakkı normal zamanlarda engellenirken bu yeni haklardan yararlanamayacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre 590’ı ağır, toplam 1.564 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bu insanların normal şartlarda dahi cezaevlerinde kalması mümkün değilken infaz düzenlemesinin kapsamına alınmamalarını hangi hukuki, vicdani ve insani gerekçelerle açıklayabilirsiniz? Hasta tutuklu ve hükümlüler yaşamlarını tek başına idame ettirememekte ve sağlıklı koşullarda tedavileri yapılamadığı için yaşamları büyük tehlike altındadır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifini hazırlayanların kimleri kapsam dışına bıraktığını birkaç örnekle anlatmak istiyorum. Gülser ve Fatma Özbay kardeşler. İkisi de Şakran Kapalı Cezaevinde tutuluyor. Müebbet hapis cezası alan Gülser Özbay yirmi bir yıldır cezaevinde. 59 yaşındaki Gülser Özbay rahîm kanseri ve cezaevinde tedavisi mümkün değil. 55 yaşındaki Fatma Özbay yirmi üç yıldır cezaevinde ve göğüs kanseri, hastalığı üçüncü evreye girdiği için bir göğsünü kaybetti, tedavisi defalarca ertelendi. Bu şartlar altında hâlâ cezaevinde tutulmaya devam ediliyor. Muhlise Karagüzel, Muş eski İl Eş Başkanımızdı. Dokuz aydır Bünyan Cezaevinde tutuklu bulunuyor. Şeker, astım ve tansiyon hastalığı var. Gazeteci Ziya Ataman, ağır hasta hükümlü. 2016 yılından bu yana tutuklu. Cezaevi koşullarından kaynaklı bağırsak hastalığı iyice ileri bir seviyeye ulaşmış durumda. Hasta tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde iyileşme şansı yoktur. Salgın sürecinde en fazla risk grubunu hasta tutuklu ve hükümlüler oluşturmaktadır. Dolayısıyla acilen serbest bırakılmalı ve gerekli sağlık hakkına erişimleri sağlanmalıdır. Hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması için bu infaz düzenlemesine de gerek yoktur; şartsız, koşulsuz serbest bırakılmalıdırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Coşkun.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Cezaevlerinden tabutların çıkması engellenmelidir aksi hâlde bu vebalin altından hiç kimse kalkamaz.

Değerli milletvekilleri, dünyada herkesin ortak bir görüşü var: Virüs ayrım yapmıyor. Evet, virüs ayrım yapmıyor ama işte siyasi iktidar ayrımcılığı hiç olmadığı kadar derinleştiriyor, kimin hayatta kalıp kalmayacağına karar veriyor, bir başka deyişle kendisinde yaşam hakkı ihlali görüyor. Bundan tek bir sonuç çıkıyor: AKP-MHP ittifakı da, teklifi de virüsten daha tehlikeli bir hâl almaya başlıyor.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “ibaresi eklenmiştir.” ibaresinin “ibaresi ihdas edilmiştir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ayhan Altıntaş                     Yasin Öztürk           Arslan Kabukcuoğlu

                 Ankara                             Denizli                             Eskişehir

              Ayhan Erel                        Ümit Beyaz                      Hüseyin Örs

                Aksaray                            İstanbul                              Trabzon

       Muhammet Naci Cinisli

                Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aksaray Milletvekilimiz Sayın Ayhan Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Erel.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin değiştirilmesiyle ilgili önergemiz üzerinde İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeye baktığımızda, mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik veya koşullu salıverilen hükümlülerin, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkilerini düzenlemektedir ve bu yetkileri kullanmasına medeni hukuktan kaynaklanan yetkilerle beraber izin verilmektedir.

Şimdi, bu düzenlemeye baktığımızda, AK PARTİ’li Grup Başkan Vekilleri ve Komisyon üyelerinin, bu kanunun kamu vicdanında hüsnükabul gördüğü, milletin bunu büyük bir memnuniyetle karşıladığı yönünde beyanları var. Belki, kısmen, vatandaşlarımız bunu kabul etmiş olabilirler, beğenmiş olabilirler ama bazı eksik yönleriyle de diğer vatandaşlarımızın beklentilerine maalesef cevap verememiştir. Mesela, adli para cezası var. Belirli süreli hapis cezaları paraya çevrilerek suç işleyen vatandaşın cezalandırılması cihetine gidilmektedir. Adli para cezasını ödeyemeyen vatandaş bu parayı ödemediği zaman da hapis cezasına çevrilmektedir. Bu infaz yasasında, adli para cezası hapis cezasına çevrilen vatandaşların indirim hakkından faydalanamadığı görülmektedir, bu da bir eşitsizliğe sebep olmaktadır.

Yine, eşitsizlik deyince aklımıza Rahşan affı gelmektedir. Endişemiz ve korkumuz Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı düşüncesiyle Anayasa Mahkemesinin bu infaz affını genişletme gibi bir durumu ortaya çıkarsa ortaya çıkaracağı sonuçları ben düşünmek istemiyorum.

Yine, toplumda, millette “kader mahkûmu” diye tabir edilen bir kavram var. “Kader mahkûmu” denilen insanlara baktığımızda bunların istemeden, iradeleri dışında veya zorunlu şartlar içerisinde suç işlediklerini görmekteyiz ve bu kişilere karşı işlenen suçlar eğer teşebbüs aşamasında kalmış ise veya tahrik altında veya meşru müdafaa şartları altında bu eylem gerçekleştirilmiş ise bunların 1/2 oranında infaz hakkından faydalandırılmaması bize göre adil olmamıştır. Yani siz dolandırıcıyı, gaspçıyı, hırsızı, adi suçluları 1/2 oranında infaz indiriminden faydalandırırken; namusunu, malını, kızını, hanımını, canını korumak için bir eylemde bulunmuş ve istemeden belki de hedef gözetmeksizin yapmış olduğu bu eylem sonrasında ceza almış insanları maalesef biz bu indirimden faydalandırmıyoruz. Bu yönüyle de kamu vicdanı bunu kabul etmiyor. İlerleyen dönemlerde bu yasayı hazırlayan, bu metni hazırlayan arkadaşlarım umarım bu duruma dikkat ederler.

Diğer bir husus, bugün yine alınan haberlere göre İçişleri Bakanlığının genelgesiyle birlikte belediyelerin fakir, fukara, aç, susuz vatandaşları doyurmak amaç ve gayesiyle oluşturdukları aşevlerinin hesaplarına bloke konulduğu ve bundan böyle vatandaşların bu aşevlerinin hesaplarına para yatıramayacağı anlaşılmaktadır. Şimdi, AK PARTİ ve ondan öncesi millî görüş geleneğinden gelen belediyelerimize baktığımızda, gerçekten, bu anlamda yoksul vatandaşlarımızın, fakir vatandaşlarımızın, ihtiyacı olan vatandaşlarımızın -belediye imkânlarıyla veya hayırsever vatandaşların hayırlarını, bağışlarını, fitre ve zekatlarını belediyeye vererek- ihtiyaçlarının büyük ölçüde giderildiğini görmekteyiz. Hani seçimler öncesi AK PARTİ’li belediye başkanı adaylarımız çıktıkları mitinglerde “Eğer biz kazanamazsak başka bir parti kazanırsa size belediyenin yaptığı yardımları keserler, haberiniz olsun." diye tembih ve tehdit etmişti ya şimdi ise maalesef, iktidardaki siyasi irade, belediyenin yoksul vatandaşlarımıza, fakir vatandaşlarımıza sağlamış olduğu aşları, ekmekleri, giyimleri kuşamları kesme cihetine gitmektedir, kursağına sıcak çorba götürerek onları dilenme durumunda bırakmadan, aşlarını sağlayan aşevlerine yapılan bağışları engellemektedir ki bu, bize göre çok yanlıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Tamamlayın Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Kim yaparsa yapsın, fakir fukaraya yardım eden herkesten Allah razı olsun. Bugüne kadar yirmi beş yıldır AK PARTİ’li belediyeler bu işi yapmıştı, bundan sonra da bırakın, yeni gelen belediye başkanları bu işi yapsınlar. “Yeter ki toplumda meydana gelen yoksulluk, toplumda meydana gelen açlık birileri tarafından giderilsin de kim giderirse gidersin." diye düşünüyorum.  Bu durum vatandaşlar arasında sıkıntılara neden olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN EREL (Devamla) – Sürem doldu.

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Adalet herkese lazımdır diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.42

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 00.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 80’inci Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

207 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Değerli milletvekilleri gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 10 Nisan 2020 Cuma günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi geceler dilerim.

Kapanma Saati: 00.46



(´) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(´) 207 S. Sayılı Basmayazı 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.