TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           75’inci Birleşim

                                                                                        31 Mart 2020 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgını nedeniyle insanlığın zor günler geçirdiğine ve kontrol altına alınarak insanlık adına tehdit olmaktan çıkmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, krizin gerek devletler arasında iyi niyete dayalı iş birliğinin gerekse toplumsal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin hayati önemi haiz olduğunu acı biçimde hatırlattığına, sürecin en az zararla atlatılabilmesi için başta sağlık çalışanları olmak üzere devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla özverili çaba içerisinde bulunduğuna, Meclis olarak milletin kader birliğine vurgu yapan bir tavır takınarak toplumun beklentilerine tercüman olunması gerektiğine, Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına katkı veren milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, 25 Mart 2009 tarihinde vefat eden Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve yol arkadaşlarını rahmetle andığına ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, coronavirüs salgınına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, coronavirüs salgınına karşı alınan ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, 25 Mart Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, üreticilere yapılan mazot ve gübre desteği ödemeleri için teşekkür ettiğine, Mersin ili için önemi haiz olan limon ihracatının yeniden serbest bırakılmasını ve tarımsal kredilerin ertelenmesini Tarım ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, kamuoyunda salgın vakalarının açıklanandan fazla olduğu görüşünün hâkim olduğuna ve aile sağlığı merkezlerinin rutin hizmetlerini verebilmesi için salgın nedeniyle ilk başvurulan merkez olmaktan çıkarılması, aile hekimlerinin çalışmadığı günlerde ücretlerinin kesileceği endişesinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, dünya ilaç, gıda ve kozmetik sanayisinde ham madde olarak kullanılan ve 51 ülkeye ihraç edilen kayısı çekirdeğinin Tarım ve Orman Bakanlığının güvenli bitki listesinde bulunmadığına ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, yaşanan coronavirüs salgını sebebiyle sağlık adına alınan önlemlerin memnuniyet verici olduğuna, ihracat kısıtlamasının kalkması, üreticilerin ve esnafların mağduriyetinin giderilmesi, çiftçilere gereken teşvikin verilmesi ve Hükûmetin bu yönde attığı olumlu adımları devam ettirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Millî Eğitim Bakanlığının uzaktan eğitimi daha kapsamlı sürdürmesini beklediklerine, kamu kurumlarında uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre enfekte olan sağlık personelinin üç gün içerisinde iş kazası olarak bildirilmesinin zorunlu olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, netameli bir dönemden geçildiğine ve devletin her zeminde gereğini yaptığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” kampanyasına katkı sunanların milletin baş tacı olduğuna ilişkin açıklaması

7.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, corona virüsün Türkiye’ye Sağlık Bakanının ilk vakayı açıklamasından ne kadar önce geldiğini ve daha önceki vefatların zatürre veya başka teşhislerle kayıt altına alındığı, malzeme yetersizliğinden dolayı şüphelilerin tamamına test yapılmadığı ve testin pozitif sonuç verdiği hastaların karantina için evlerine yollandığı iddialarının doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, kriz döneminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı coronavirüs önlem paketiyle fazla etkilenmeden atlatılacağına ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 120 bin kapasiteli cezaevlerinde 300 bin mahpusun bulunduğuna, düşünce ve siyasi mahpuslarını da içine alan adil, eşit bir ceza infaz yasasının bir an evvel çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, 25 Mart Muhsin Yazıcıoğlu’nu vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, yurt dışında mahsur kalan ve mağdur durumda olan vatandaşların Türkiye’ye getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, coronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve yurt dışında bulunan işçilerin Türkiye’ye getirilmesi için Dışişleri Bakanlığını göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması

13.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

14.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, coronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 25-31 Mart 55’inci Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, dünyanın en gelişmiş sağlık sektörüne sahip ülkelerinden biri olunduğuna, Covid-19’la yoğun mücadele içerisine girilen süreçte sağlık çalışanlarının sayısının artırılması ve maaşlarının yüksek ölçekte tutulmasının isabetli olacağına, tüm sağlık çalışanlarına millet adına şükranlarını arz ettiğine ilişkin açıklaması

16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, çiftçilerin zor durumda olduğuna ve ek destek paketinin açıklanması gerektiğine, Aydın ili pamuk ve çilek üreticisinin çözüm beklediğine ilişkin açıklaması

17.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, tır şoförü Malik Yılmaz’ın sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

18.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, halkın temel gıda ihtiyaçları için yeterli tedbirler alınarak çiftçilerin üretime devam etmesinin sağlanması ve özel sektörde çalışan işçilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine, çiftçilere yapılan destekleme ödemeleri için Tarım ve Orman Bakanına teşekkür ettiğine ve yapılması gereken düzenlemelere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasını desteklediğine ilişkin açıklaması

19.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Covid-19 salgınında en önde olan sağlık emekçilerinin ihtiyaçlarının neden karşılanmadığını, eksikliklerin sağlık emekçilerinin sağlık ve yaşamlarını riske attığının ne zaman fark edileceğini ve bu durumun ileriki günlerde daha da artması hâlinde sağlık hizmet sunumunu birinci dereceden olumsuz etkileyip etkilemeyeceğini öğrenmek istediğine, sağlık emekçilerinin Covid-19 olması hâlinde iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde işlem yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Covid-19 salgınına karşı yoğun tedbirler alındığına ve bu süreçte evde kalınmasının öneminin sık sık vurgulandığına, kamu çalışanları arasında sağlık personelinden sonra virüse en fazla maruz kalma riski taşıyan PTT çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasının hayal kırıklığı yarattığına, Türk milletinin evde kaldığı dönemde geçimini sağlayacak ya da en azından ödemelerini rahatlatacak adımların atılmasını beklediğine, toplanılan vergilerin doğru şekilde kullanılması hâlinde milletten bağış istemeye ya da ek vergi, ek ödenek getirmeye ihtiyaç kalmayacağına, İYİ PARTİ olarak yapılan yardımların ihtiyaç sahipleri için mi kullanılacağının takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Hükûmetin ve Bilim Kurulunun coronavirüs salgınıyla mücadele için önemli kararlar aldığına ve millete bu kararlara uyma noktasında göstermiş olduğu hassasiyet sebebiyle teşekkür ettiğine, başta sağlık personeli olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlarda fedakârane hizmetler sunanları tebrik ettiklerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasına katkı sağladığını ve destek verdiğini açıkladığına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kampanyaya katkı sağlayacaklarına ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, pandeminin hızla yükseldiği ülkeler arasında bulunulduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasının özetinin halka ilan edilen yardım çağrısı olduğuna, halkın açlık ile corona tehdidi arasında tercihe zorlanmasının derhâl bitirilmesi gerektiğine, suyun ve hijyenin önemli olduğu günlerde başta Mardin Belediyesi olmak üzere suya yapılan zamma, Batman Belediyesine kayyum atanarak Eş Başkanlarının gözaltına alındığına ve Batman Belediyesinin internet sitesindeki Kürtçe seçeneğinin kaldırıldığına, HSK’nin 6284 sayılı Yasa kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığının riske atılmayacak şekilde değerlendirilmesi gerektiği yönündeki kararıyla şiddete meşruiyet sağlanmasını kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, coronavirüs salgınına yönelik milletçe mücadele verildiğine ve mücadelenin başaktörleri olan sağlık çalışanlarına CHP Grubu adına şükranlarını sunduğuna, sağlık çalışanlarına yönelik tedbirlerin yetersiz kaldığına ve döner sermaye paylarının tavandan ödenmesi uygulamasının doktor ve hemşirelerle sınırlı tutulmasının kabul edilemez olduğuna, hastanelerdeki “Tıbbi sarf malzemesi yok, dezenfektan yok, maske yok.” feryatlarının duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, virüsle mücadele önlemleri alınırken vatandaşlardan resmî açıklamalar dışındaki paylaşımlara itibar etmemelerini istirham ettiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ihtiyaç sahipleri için başlatılan millî dayanışma kampanyasına vatandaşları katkı sunmaya davet ettiğine, özveriyle çalışan sağlık personeline ve ilgili kurumlara teşekkür ettiğine, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanan Adil Karaismailoğlu’nu tebrik ettiklerine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, Covid-19 testi pozitif çıkan Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Tarsus Cezaevinden Mardin Cezaevine sevk edildiğine, Kırşehir E Tipi Cezaevinde karantina uygulaması yapıldığına ve Şakran Cezaevinde test yapılan bir görevlinin sonucunun da pozitif çıktığına, cezaevlerinde corona virüsün niye yaygınlaştığını öğrenmek istediğine, temizlik malzemelerinin ve dezenfektanların cezaevlerinde ücretsiz dağıtılmadığına ilişkin açıklaması

28.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, ceza infaz paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğuna ve cinsel suçların yer almadığına ilişkin açıklaması

29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın grup başkan vekillerinin zaman ekonomisiyle ilgili mutabakatını fiilî olarak ortadan kaldırmasını doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması

31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın görüşülmekte olan 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Covid-19 tanısıyla tahliye edildiğine, cezaevlerindeki sorunun hafife alınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki üslubunu kınadığına ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve demokratik siyaset içinde konuşarak, tartışarak sorunları çözecek adımların birlikte atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

41.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına Adil Karaismailoğlu’nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın 28/3/2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığına ve Bakanın İç Tüzük’ün 3’üncü maddesi uyarınca atandığı tarihten sonraki ilk birleşimde Genel Kurulda ant içeceğine ilişkin tezkeresi (3/1155)

 

B) Önergeler

1.- CHP Grubu Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, CHP Grubu Başkan Vekili Manisa Milletveki Özgür Özel ve CHP Grubu Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un (2/1507) esas numaralı 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74)

 

VII.- ANT İÇME

1.- Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun ant içmesi

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, doktorların çalışma hayatının düzenlenmesi ve yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2621) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- AK PARTİ Grubunun, Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun nisan ayı Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve çalışmalarını saat 24.00’e kadar sürdürmesine ilişkin önerisi

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1460) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51)

5.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1589) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 61)

6.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 63)

7.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1601) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 65)

8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1800) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 77)

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1803) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 78)

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1359) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 80)

11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) Hakkında Kısmi Revizyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1544) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 81)

12.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1595) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Sabiha Gökçen Havaalanının teknik ve altyapı eksikliklerini gidermek için alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/25934)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, 9/8/2012 tarihinden itibaren yapılan sap, saman, ot ve yaprak ithalatına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26046)

3.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Adana’da Genç Çiftçi Projesi’nden yararlanan kişi sayısı ve proje kapsamındaki destek miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26051)

4.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Çamardı ilçesinde yetişen Amasya elmasının coğrafi işaret ve tescilinin yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26054)

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde ilinde sulama amaçlı kuyu açılması önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26055)

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kaba yem üretimi ve sulu tarım yapan üreticilere sulama suyu için indirimli elektrik desteği verilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26057)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilerin elektrik borçlarının desteklerden tahsil edilmesi ve aylık fatura uygulamalarının sonlandırılması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26058)

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, üreticilerin tarımsal sulamada kullandığı elektrikten alınan payların kaldırılmasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26059)

9.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın, ruhsatsız ekmek üretimi yapan iş yerlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26060)

10.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, TCDD Boğaziçi Ekspresinin sefer ve duraklarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/26068)

11.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, 2007-2013 yılları arasındaki IPA ve 2014-2020 yılları arasındaki IPARD 2 programı kapsamında yapılan proje ve yatırımlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26163)

12.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Türkiye genelinde bankalara borcu olan çiftçi sayısı ve tarım sektöründe icra takibine düşen borç miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26165)

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Türkiye’deki mera niteliği taşıyan alanlara ve bunların ıslahına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26167)

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, tütün üretimine dair bazı verilere ve tütün üreticilerinin mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26168)

15.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, koyun-keçi çiçeği hastalığı vakalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26171)

16.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Mardin’de elektrik borcunu ödeyemeyen çiftçilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26182)

17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Kanal İstanbul Projesi’ne ayrılacak finansman ile yapılabilecek kamu hizmetlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26198)

18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, bir belediye başkanının A Millî Kadın Voleybol takımının oyuncularına yönelik sözlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26199)

19.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, 4 Şubat 2020 tarihinde Van’ın Bahçesaray ilçesinde yaşanan çığ felaketine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26202)

20.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, Savunma Sanayii Başkanlığının yatırımlarını Erzurum iline yapmasına yönelik çalışmalarının durumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26203)

21.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin ilinde meydana gelen yoğun yağıştan olumsuz etkilenen kişiler ile yaşanan maddi kayıpların telafisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26307)

22.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 2002-2020 yılları arasında mantar üretiminde kullanılan girdilerin fiyatlarında yaşanan değişimler ile mantar üreticilerine verilen desteklere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/26310)

23.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, TBMM’nin açılışının 100’üncü yıl dönümü etkinliklerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26331)

24.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, bir yazılı soru önergesinde yer alan kişisel bilginin internette kapatılmasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26334)

25.- Mardin Milletvekili Ebrü Günay’ın, Elâzığ depremi sonrasında HDP’li belediyelerin yardımlarının geri çevrildiğine dair iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26335)

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, hastalığı nedeniyle hakkında af kararı verilen bir kişinin tahliye edilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26337)

27.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ile Yenişehir Belediyesi bünyesinde çalışan işçilerden üye oldukları sendikaların bilgisinin istenildiği iddialarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26338)

28.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, imar affı ve deprem vergilerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26339)

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, ana dilde eğitim ve kamu hizmeti talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26340)

30.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 23 Şubat 1979 tarihinde işlenen bir cinayetin aydınlatılmasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26343)

31.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Kızılaya yapılan yönetici atamalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26344)

32.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 2 Ocak 2020 tarihinden bu yana Libya’da yaralanan ve şehit olan askerlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26345)

33.- Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın, 23 Şubat 2020 tarihinde yaşanan İran merkezli deprem nedeniyle Van’ın Başkale ve Saray ilçelerinde meydana gelen zarara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26346)

34.- Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun’un, Muş’un Şenyayla bölgesindeki çatışmada hayatını kaybedenlerin cenazelerinin ailelerine teslim edilmediği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26348)

35.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, Almanya’da yaşamını yitiren bir yazarın cenazesinin defnedilmesi sürecine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26349)

36.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, muhasebecilerin ve mali müşavirlerin sorunlarının çözümüne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26351)

37.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, İstanbul Uluslararası Finans Merkezinin altyapı tamamlama ihalesinin ivedi olarak yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26352)

38.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, kadına yönelik şiddetin engellenmesine yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26353)

39.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde bir inşaatta yaşanan iş kazasına,

Bunalıma girerek intihar ettiği iddia edilen bir vatandaşa,

Maddi sıkıntılarından dolayı intihar ettiği iddia edilen bir vatandaşa,

Maddi sıkıntılarından dolayı intihar ettiği iddia edilen bir vatandaşa,

İşsizlikten dolayı intihar ettiği iddia edilen bir vatandaşa

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26354), (7/26356), (7/26357), (7/26358), (7/26359)

40.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, İran ve Türkmenistan arasındaki Lütfabad sınır kapısının coronavirüs nedeniyle kapatılması dolayısıyla Türk şoförlerin sınırda mahsur kaldıkları iddialarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26355)

41.- Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ın, şehit ve gazi olan güvenlik korucularının ailelerine devlet ödünç madalyası verilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26360)

42.- Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’ın, istisnai memuriyet kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26477)

43.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’de corona virüse karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/26478)

44.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, bir büyükelçi atamasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26479)

45.- Van Milletvekili Tayip Temel’in, Avrupa’ya geçmek üzere sınırda bekleyen mültecilerin durumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26481)

46.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, sınır kapılarının açılması sonucu ülkeden çıkan mültecilerin yaşadıkları zorluklara ve bu süreçte izlenen politikalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26482)

47.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, Kızılay Başkanına yönelik çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26486)

48.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Maarif Vakfına aktarılacağı iddia edilen miktara ve Maarif Vakfı Mütevelli Heyetine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26487)

49.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin Kayaş-Elmadağ altyapı ihalesini alan şirkete ve şirketin mühürlenen termik santrallerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26488)

50.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Sincan Çocuk Cezaevinde çocukların infaz koruma memurları tarafından şiddete maruz kaldıkları iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/26489)

 

31 Mart 2020 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, dünyayı etkisi altına alan coronavirüs salgını nedeniyle insanlığın zor günler geçirdiğine ve kontrol altına alınarak insanlık adına tehdit olmaktan çıkmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, krizin gerek devletler arasında iyi niyete dayalı iş birliğinin gerekse toplumsal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin hayati önemi haiz olduğunu acı biçimde hatırlattığına, sürecin en az zararla atlatılabilmesi için başta sağlık çalışanları olmak üzere devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla özverili çaba içerisinde bulunduğuna, Meclis olarak milletin kader birliğine vurgu yapan bir tavır takınarak toplumun beklentilerine tercüman olunması gerektiğine, Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına katkı veren milletvekillerine teşekkür ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Saygıdeğer üyeler, dünyayı etkisi altına alan corona salgını sebebiyle bütün insanlık zor ve sıkıntılı günler geçirmektedir. Bu musibet bize, uluslararası ilişkilerde salt çıkarcı reel politik anlayışın, toplumsal düzeyde ise birey merkezci ve bencilce sayılabilecek bir özgürlük anlayışının egemen olduğu günümüz dünyasında, belki de artık unutmakta olduğumuz bazı kavramlar üzerinde yeniden düşünme fırsatı verdi. Bu kavramlar, iş birliği ve dayanışma. Ülkeler arasında etkin iş birliği mekanizmalarının eksikliği salgının dünya genelinde yayılımını hızlandırırken toplumsal dayanışma konusunda gösterilen zafiyetler de hastalığın ülkeler içindeki yayılımını artırmış görünüyor.

Bu kriz bize, gerek devletler arasında iyi niyete dayalı iş birliğinin gerek toplumsal dayanışmanın ve sorumluluk bilincinin ne kadar hayati bir önemi haiz olduğunu acı bir biçimde hatırlattı ve hatırlatmaya da devam ediyor.

Bu riskleri minimize etmek için, küresel ölçekte çok taraflı siyasi ve iktisadi iş birliği imkânlarını aramaya ve geliştirmeye devam etmeliyiz. Nitekim, bireysel tercihlerimizde de benzer bir ikilemle karşı karşıya kalıyoruz. Bir tarafta salgına karşı yalnızca kendisini koruma içgüdüsüyle hareket eden, bu uğurda istifçiliklik yarışına girerek toplumda panik havası yaratan ve kimi zaman düşük risk grubunda olmanın öz güveniyle tedbirlere aldırış etmeksizin sosyal münasebetleri sürdürerek kamu sağlığını tehlikeye atanlar var. Diğer tarafta ise bu salgının kolektif bir mücadele gerektirdiğinin farkındalığıyla, bireysel özgürlüklerimizden bir miktar feragat ederek sosyal iyiye hizmet etmek gibi bir seçeneğimiz var. Unutmayalım ki bu mücadeleden toplum olarak asgari zararla çıkabilmemiz bu noktada göstereceğimiz hassasiyete bağlıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, hem salgının tıbbi olarak kontrol altına alınması hem de salgının tetiklediği diğer iktisadi ve sosyal problemlere çözüm bulunması noktasında ilk günden beri büyük bir azim ve ciddiyetle çalışmalarını sürdürmektedir. Ne kadar süreceği belli olmayan bu buhranın en az zararla atlatılması için, başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere devletimiz bütün kurum ve kuruluşlarıyla da özverili bir çaba içerisindedir. Bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu süreçte ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeler ışığında bu mücadelenin kanuni altyapısını hazırlamak gibi mühim bir görev ifa etmekteyiz. Bunun yanında, bugün, içinden geçmekte olduğumuz bu sıkıntılı dönemde Meclis olarak bize düşen; her türlü ayırıcı, kışkırtıcı ve fırsatçı tavırlara karşı milletin kader birliğine vurgu yapan olgun bir tavır takınmak, toplumun beklentilerine, hislerine tercüman olmaktır.

Ben Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına katkı veren tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Çalışmalarınızda yüce heyetinize kolaylıklar ve muvaffakiyetler diliyorum, bu salgının da yakın zamanda kontrol altına alınarak insanlık adına bir tehdit olmaktan çıkmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, coronavirüs salgını hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, coronavirüs salgınına ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu zor günlerden geçerken fedakârlık yaparak Genel Kurula geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 10 Martta, maalesef, coronavirüsün Türkiye’de ilk belirtileri başlamıştı. O dönemde, Genel Başkanımız dâhil olmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi olarak “Olağanüstü hâl ilan ederek sokağa çıkma yasağı ilan edin.” diye söylemiştik ama maalesef, Hükûmetin bu işi ciddiye almamasıyla son yirmi günün içinde nereye geldiğimiz belli oldu.

Değerli arkadaşlar, özellikle umreye giden ve 14 Marta kadar dönen vatandaşlarımızı maalesef kontrol edemedik, bütün şehirlere dağıttık ve maalesef, 14 Mart gece 24.00’te bunun önlemini aldınız. 14 Martta İzmir’e inen 2 uçakla yaklaşık 500 vatandaş umreden geldi; bunları hiç kontrol etmeden bütün Ege Bölgesi’ne dağıttınız.

Değerli arkadaşlar, evet, şimdi birlik zamanı. Bu dönemde, bu hastalık Çin’de çıktığında, Güney Kore’de çıktığında, nasıl önlem alındığının örneğini göstermişlerdi bize. Aslında biz, Güney Kore ve Çin’in uyguladığı sistemi uygulasaydık; bugün 167 ölümüz olmayacaktı, bine yakın vatandaşımız yoğun bakımda kalmayacaktı.

Bundan sonra ne yapmamız gerekiyor değerli arkadaşlar? Önemli olan konu bu. Bu hastalıktan sonra Türkiye’nin ekonomisi ne duruma gelecek. Önümüzdeki dönemde en önemli şey gıda sektörü değerli arkadaşlar. Amerika 2 trilyon 200 milyar bütçe açıkladı, Almanya 750 milyar dolar açıkladı, Fransa, İtalya aynı şekilde açıkladı, maalesef biz, hâlen 100 milyar TL yani 14 milyar dolar bir teşvik açıkladık. Bu 14 milyar doların da nereye gideceği belli değil. Sayın Cumhurbaşkanımız her kürsüye çıktığında bir açıklama yapıyordu. Şunu diyordu haklı olarak: “Paramız var; biz, Suriyelilere 40 milyar dolar para harcadık, gerekirse 40 milyar dolar daha para harcayacağız.” Değerli arkadaşlar, bu ülkenin vatandaşına, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına geldiği zaman neden “Para yok.” diyorsunuz. 40 milyar dolar Suriyelilere harcayan bir hükûmet, gerekirse 40 milyar dolar daha para harcayan bir hükûmet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına gelince maalesef “Para yok.” diyor.

Değerli arkadaşlar, yine, 10 Martta, siz, sokağa çıkma yasağı ilan etseydiniz o on beş gün boyunca bugün 3 milyon insan işsiz kalmayacaktı. Neden? Çünkü ilk önce kahveleri kapattınız sonra restoranları sonra kafeleri; orada çalışan işçilerin hepsi, ücretsiz olarak işveren tarafından işten çıkarıldı. Şu an 10 milyon insan işsiz, 10 milyon aile ekmek bulamayacak durumda değerli arkadaşlar.

Sayın Bakan diyor ki “Biz, vergileri, SGK’leri erteledik.” Daha dün, en az 100 tane telefon geldi; size de geliyordur arkadaşlar, size de geliyordur, elektronik haciz sistemiyle, SGK ile vergi daireleri bütün vatandaşların hesaplarına icra göndermişler. Dün bir vatandaş beni aradı “Restoranda çalışıyordum, beni işten çıkardılar. Annem bileziğini bozdurdu, bana 3 bin lira para gönderdi. SGK’ye borcum vardı. Kiramı ödemek için bankaya gittim para çekmeye ama maalesef, elektronik hacizle SGK hesabıma icra koyarak benim o 3 bin liramı aldılar, şu an eve ekmek götürecek durumda bile değilim.” dedi.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; hep beraber, hep birlikte bunu atlatmamız lazım. Ama bir gerçek var; söylediğiniz ile uygulamanız farklı. Buradan AKP’nin Grup Başkan Vekillerine sesleniyorum: SGK’nin genel müdürlerini, vergi dairelerinin müdürlerini arayın, bu e-hacizleri acilen kaldırın. İnsanlar zor durumdalar, ekmek bulamayacak durumdalar.

Dünyada herkes -gerçekten, samimi söylüyorum- her türlü desteği veriyor vatandaşına ama bizim Sayın Cumhurbaşkanımız ne hikmetse bir açıklama yapıyor, vatandaşından para toplamak için IBAN numarası veriyor. Böyle bir devlet olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Biz milleti yaşatmadan devleti yaşatamayız.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, sözlerinizi tamamlayın.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, önümüzdeki dönem, şu an, bütün çiftçilerin borçlarını erteleyin. En az 20-30 bin ziraat mühendisi alarak bütün bölgeye yaymanız gerekiyor. Önümüzdeki en büyük sıkıntı gıda sıkıntısı olacak. Sayın Tarım Bakanı gidip de evinde oturmasın, planlı bir şekilde bürokrasisiyle çalışsın, önümüzdeki dönemde bütün çiftçi desteklerini versin. Şu an çiftçilere 49 milyar TL borcunuz var, devletin borcu var çiftçilere. Bir an önce bu parayı verip bölge bölge üretim yaparak önümüzdeki dönemi atlatmamız lazım. Aksi takdirde, göreceksiniz dört ay sonra raflarda hiçbir gıda bulamayacaksınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bakanlar evlerinde değil Sayın Vekilim, hepsi çalışıyorlar. İcralar ertelendi, hepsi ertelendi icraların.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, coronavirüs salgınına karşı ülke genelinde alınan önlemler hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’ye aittir.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, coronavirüs salgınına karşı alınan ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 pandemisi üzerine alınan ve alınması gereken önlemler üzerine gündem dışı söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem dışı diyoruz ama usulen gündem dışı diyoruz yoksa ülkemizin de bütün dünyanın da birinci gündem maddesi Covid-19. Bir süre daha Covid-19’la yaşayacağız, bu anlaşılıyor. Yaşayacağız diyorum ama aslında, onlarca yurttaşımızı şimdiden kaybettik, yüzlerce yurttaşımız yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor ve uzmanlar, bu rakamın yakın gelecekte binleri bulacağını söylüyor. Sağlık Bakanlığı ve Hükûmet önerilerini ne kadar dikkate alıyor bilmiyoruz ama bir Bilim Kurulu oluşturuldu. Bu Bilim Kurulu, eminiz, alanında uzman kişilerden oluşuyor, önerilerini de kaygılarını da Hükûmetle paylaşıyor. Sağlık emekçileri; ambulans şoföründen paramediğine, laboratuvar teknisyeninden hekimine, anestezi hekiminden ameliyathanede çalışan bütün personellerden yardımcı hizmetlisine kadar gece gündüz demeden çalışıyor, bütün eksikliklere rağmen bunu yapıyorlar.

Evet, Hükûmet bazı kararlar alıyor ve bazı sınırlamalar getiriyor. Bunların önemli bir bölümünün doğru olduğu tartışma götürmez; elinizi sık sık sabunla yıkayın, su ve sabun yoksa kolonyayla temizleyin, öksürüp hapşırdığınızda ağzınızı kapatın, kişisel OHAL ilan edin, kalabalık yerlere çıkmayın, evde kalın gibi. Bu öneriler için hükûmet olmak gerekmez, bu önerileri herkes yapıyor, hepimiz zaten yapıyoruz. Peki, gelişmiş ülkeler ne yapıyorlar? Üretimin zorunlu olduğu alanlar dışında üretimi durduruyorlar, sokağa çıkmayı yasaklıyorlar, halkın gıda ihtiyacının karşılanması için gereken önlemleri alıyorlar, hiç kimsenin işsiz kalmayacağını söylüyorlar, çalışanları ücretsiz izne ayırıyorlar, bunun için her ülke olanakları ölçüsünde kaynak aktarıyor; 100 milyar dolar ayıran da var, 2,5 trilyon dolar ayıran da. Peki, bizim ülkemizde hükûmet ne yapıyor? Sokağa çıkma yasağı getirmiyor, bunun yerine “Kendi OHAL’inizi ilan edin.” diyor, “Evde kal.” diyor. Peki, çalışmak zorunda olanlar, çalışmazsa evine ekmek götüremeyecek olanlar, işsizler, evsizler, göçmenler, onlar için önlem yok, onlar için “sabır ve dua”. Evet, sabır ve dua iyidir ama manevi olarak.

Sokağa çıkma yasağı yok. Neden? Hükûmet sokağa çıkma yasağı ilan ederse eğer, iş yerini kapatmak zorunda olanların, AVM’lerin, fabrikaların, işsiz kalanların tamamının zararlarını bir biçimde karşılamak zorunda kalacak. Ne gerek var, hepsi zaten yavaş yavaş kapatıyor! Milyonlarca işsiz ne yapacak? Su ve sabun. Covid-19 nedeniyle işsiz kalacak olanlar; kolonya ve dua...

100 milyar liralık destek paketi açıkladınız. Gerçi “100 milyar TL” diyorsunuz ama hepimiz biliyoruz ki bu 100 milyar TL’nin en az 12 milyar TL’si zaten emeklilere verilecek olan bayram ikramiyesi. Ayrıca uzunca bir süredir işverenlere yapılan 74 TL’lik asgari ücret desteği. Sokağa çıkma yasağı ilan etmediniz, sorumluluk almadınız. “Evde kal.” çağrısıyla bütün yükü vatandaşa yüklediniz, evde kal çağrısı yapmak için Hükûmet olmanız gerekmez, bunu hepimiz yapıyoruz.

Tarım ve hayvancılık için yeterli önlem almıyorsunuz, şehirden köylere akın akın insanlar gidiyor. Yarın öbür gün pandemi köyleri vurduğunda ne yapacaksınız? Bunun için bir önleminiz var mı bilmiyoruz. Ama dün kendinizi de aştınız, “Biz bize yeteriz” diye yardım kampanyası başlattınız. Covid-19 nedeniyle oluşacak ekonomik krizin faturasını da şimdiden vatandaşa kesiyorsunuz. Vatandaşın cebine göz diktiniz, pes doğrusu. Yardımlaşmak iyidir, dayanışmak iyidir, hiç kuşku yok, yardımlaşmak ve dayanışmak hepimizi geliştirir ve büyütür ama sizinle değil. Neden mi? Bakın, “Deprem yardımları nereye gitti?” diye soranlara “Nereye gittiyse gitti, size hesap mı vereceğiz." diye bir cevap verirseniz toplumun güven duygularını yıkarsınız. Kaldı ki ve elbette, hesap vereceksiniz çünkü demokrasi tam olarak budur. Bakın, bu ülkenin en saygın yardım kuruluşlarından birisi Kızılaydı. Kızılayı vergi kaçırmanın aracısı yaptınız, adına da “Vergi kaçırma ayrı, vergiden kaçınma ayrı" dediniz. Gerçi Kızılay bir yardım kuruluşu olmaktan çoktan çıktı; yardım kuruluşudur ama artık ona olan güveni de bitirdiniz. Oysa bu ülkenin tarihi yardım ve dayanışma tarihidir, vakıflar da böyledir, Ahilik teşkilatı da böyledir, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu da böyledir, Kızılay da böyledir ama bunların hepsine güven kalmadı. Eğer öyle olmasa sizin bu çağrınıza “Zırnık yok.” diye “tag” açarak insanlar cevap verir miydi? İnanın, insanlar böyle bir “tag” açıyorsa bunun sorumlusu da sizsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Her şeye rağmen birkaç avantajımız var.

Birincisi: Covid-19’u geriden takip ediyoruz. Daha sıkı önlemler alarak İtalya, İspanya, Çin ve ABD olmayabiliriz; hâlâ bir şansımız olduğunu uzmanlar söylüyor.

İkincisi: Atanmamış, atamayı bekleyen 600 bine yakın yetişmiş sağlık personeli var. Haksız ve hukuka aykırı biçimde OHAL KHK’leriyle işten attığınız binlerce sağlık personeli var.

Üçüncüsü: Dünyanın en verimli topraklarından bir kısmının üzerinde yaşıyoruz. Kars’ın, Erzurum’un yaylaları, Amik Ovası, Çukurova, Konya Ovası, Trakya, Karadeniz, Ege... Tamamı kendi kendine yeten bir ülkeye sahip olabiliriz, yeter ki tarımı ve hayvancılığı destekleyip koruyabilelim. En azından bu zor günler geçtikten sonra halkımızı, vatandaşımızı aç kalmaktan koruyabiliriz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Büyük Birlik Partisi Kurucu Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Mustafa Destici’ye aittir.

Buyurun Sayın Destici. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, 25 Mart Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Coronavirüs illetinden hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, hastalarımıza acil şifalar diliyorum. İnşallah birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde bu zor günleri de atlatacağımıza yürekten inanıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, aslında bu konuşmayı geçtiğimiz hafta 25 Martta yapacaktım ama Meclisin çalışmaması üzerine bugün sizlerin huzurundayım.

25 Mart 2009 tarihinde partimizin Kurucu Genel Başkanı, liderimiz, dava arkadaşımız, ağabeyimiz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve onun yol arkadaşları, dava arkadaşlarımız Erhan Üstündağ, Yüksel Yancı, Murat Çetinkaya ve İsmail Güneş kardeşlerimizi kaybettik. 31 Martta yani tam on bir yıl önce Tacettin Dergâhı’nda milyonlarla beraber onu Hakk’a uğurladık. Öncelikle, şehit liderimize ve onunla birlikte şehadete erişen arkadaşlarımıza bir kere daha Allah’tan rahmet diliyorum; ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun.

Şahsım ve arkadaşlarım adına, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla birlikteliğimiz hiçbir zaman siyasi parti genel başkanı ve parti mensubu ilişkisinden ibaret olmadı. Muhsin Yazıcıoğlu, Ülkü Ocakları Genel Başkanı olduğu günden beri bizim liderimizdir ve bu durum, şehadetine kadar böyle devam etmiştir. Biz onu hep liderimiz olarak gördük, o ise bizi hep arkadaşı, kardeşi gibi gördü ve öyle davrandı. Ben de 1978 sonlarında Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi öğrencisiyken Şeker Öğrenci Yurdu’nda verdiği bir konferansta, seminerde onunla tanıştım ve şehadetine kadar da birlikteliğimiz devam etti. O, bizim liderimiz olmasının yanı sıra her zaman örnek aldığımız, ailemizin en önemli ve vazgeçilmez ferdi, ağabeyimiz ve dava arkadaşımızdı.

Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, sizlerin de bildiği gibi, tek yüzlü bir insandı; zengin ile yoksula, makam ve güç sahibi ile mazluma, yaşlı ile çocuğa, partide çalışan görevli ile divan üyesine aynı saygı, nezaket, tahammül ve sevgiyle yaklaşırdı; fedakârdı, yardımseverdi, tevazu sahibiydi. Bazılarına göre zaaf gibi görülen bu özellik, aslında onun en büyük gücüydü.

Muhsin Yazıcıoğlu, milletine ve onun değerlerine aşkla bağlı bir vatan evladıydı. Millete, millet iradesine, milletin güvenliğine yönelik bir tehditle karşı karşıya kaldığımızda milletimizin aklına hep onun gelmesini, onun adının telaffuz edilmesini, milletimizin yüksek vefa duygusunun bir tezahürü olarak görüyorum. 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de, 27 Nisan 2007’de korkmadı, tereddüt etmedi, çekinmedi “Bana ne olacak?” demedi, geriye bir adım bile atmadı; milletin, milletin değerlerinin ve millet iradesinin yanında durdu. Onu kaybettiğimiz günden bugüne hiç dinmeyen acımızı içimizde yaşarken onun ideallerine tutunduk; onun şahsiyetini, ahlakını, imanını, cesaretini, dürüstlüğünü insanımıza, devletimize, milletimize, inanç ve değerlerimize duyduğu bağlılığı örnek almaya çalıştık.

Camia olarak yaşadığımız hadisenin yaralarını sarmaya, camiamızı ayakta tutmaya çalışırken diğer yandan büyük bir ciddiyet, titizlik ve kararlılıkla hukuki süreçleri takip ettik.

Büyük Birlik Partisi, şehadet süreciyle ilgili açılan tüm soruşturma ve davalarda resmî olarak şehitlerimizin aileleriyle birlikte taraf ve müdahildir. İlk günden beri, bir kez bile yaşananlar için “kaza” kelimesini kullanmadık.

Yerli iş birlikçiler eliyle yürütülen uluslararası bir komplonun ihtimalinden bahsederken bizi şüpheyle karşılayanlar 15 Temmuz ve sonrasında yaşananlarla adım adım haklılığımızı gördüler ve kabul ettiler. Olayın bütün yönleriyle aydınlatılması, ihmali, hatası, kastı ve kusuru olanların ortaya çıkartılıp hukuk önünde yargılanarak hak ettikleri cezayı almaları için devlet gücüne ihtiyaç olduğu gerçeğini unutmadan süreci takip ediyoruz. Bu, bizim en çok gayret gösterdiğimiz konu olmuştur ve buradan geriye bir adım bile atmayacağız. Hukukun şüphelilerin elinde olduğu ve muhataplarımızın tümünün maske taktığı şartlarda bile mücadelemizden vazgeçmedik. Sabrımız tereddütlerimizden değil, her şeyin hukuk dairesi içinde hukuk tarafından ve hukuka uygun yürümesini istediğimizdendir. Tekraren ifade etmek istiyorum: Adalet ağır ilerler ama daima hedefine varır. Ahirete dair hesapları mahfuz tutarak olursa bu dünyaya ait olan her hesabın gereğini biiznillâh yerine getireceğimizden de hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Sözlerime son verirken şehit Muhsin Başkanımızı güzel bir şekilde anlatan şiirle anlatan şairin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Destici, tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) - … dizeleriyle size veda etmek istiyorum:

Kalpler yine matemde gönül perişan oldu,

Ak saçlı dağlardaki umutlar bî-can oldu,

Hüzünler gül kokuyor, ilkbahar hazan oldu,

Üşüyorum desen de dağları yol eyledin

Sonsuzluğu düşündün, dikeni gül eyledin.

Takdire tedbir olmaz, mukadder bir kader var

Son yolculuk biterken yepyeni bir sefer var,

Tabutta er oğlu er, gönüllerde keder var.

Sıratımüstakimi lisanıhâl eyledin,

Bir menzile vardın ki dikeni gül eyledin.

Mazi gönül ufkunda bir faslı melal gibi,

Yıllanmış hatıralar sanki bir masal gibi,

Ağlıyor gardaşların gökteki hilal gibi,

Milletin gözyaşını bir anda sel eyledin,

Bu nasıl bir muhabbet, dikeni gül eyledin.

Turkuaz sevdalarla yükselirken sancaklar,

Yesevî nefesiyle mayalandı ocaklar,

Vatan evlatlarına çarmıh oldu Mamaklar,

Her nefes “Hu” diyerek acıyı bal eyledin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) – Daha gül goncasıyken dikeni gül eyledin. 

Zor günlerde kükredin, dilde “adamdı” adın,

Şubat karanlığına gök bıçaklar sapladın,

Her adım atışında mahşeri hesapladın,

Bir hayat yaşadın ki nefsini çöl eyledin,

Yeşil yaprak içinde dikeni gül eyledin.

Ölümü düşünerek dünyaya yâr olmadın,

Kıble yüreklilere zinhar ağyar olmadın,

Çektiğin çilelerden asla bizar olmadın,

Sabrın doruklarında sükûtu lâl eyledin,

Salatüselam ile dikeni gül eyledin.

Ahseni takvim üzre yaşayıp bayraklaştın,

Şehitlik rütbesiyle ta sidreye yaklaştın,

Cennette ehli Firdevs kullarla kucaklaştın,

Sen Rabb’ine giderken güneşi kül eyledin,

Gül kokulu Alperen dikeni gül eyledin.

Sen Rabb’ine giderken bizleri kül eyledin gül kokulu Alperen, dikeni gül eyledin.

Başımız sağ olsun tekrar, Allah mekânını cennet etsin diyorum.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, 25 Mart 2009 tarihinde vefat eden Büyük Birlik Partisi kurucu Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve yol arkadaşlarını rahmetle andığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ben de Muhsin Yazıcıoğlu Başkan ve yol arkadaşlarını rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun.

Sayın milletvekilleri, sisteme giren 20 milletvekili arkadaşımız var; şimdi bu 20 milletvekili arkadaşımızın hepsinin söz taleplerini karşılayacağım ve ondan sonra da bugün içerisinde 60’a göre başka söz vermeyeceğim.

İlk söz Sayın Şimşek’in.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, üreticilere yapılan mazot ve gübre desteği ödemeleri için teşekkür ettiğine, Mersin ili için önemi haiz olan limon ihracatının yeniden serbest bırakılmasını ve tarımsal kredilerin ertelenmesini Tarım ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çağrım Tarım Bakanınadır. Öncelikle, mazot ve gübre destek ödemeleri için teşekkür ediyorum.

Dünya piyasasında tarımda rakiplerimiz olan İtalya, İspanya, Yunanistan gibi ülkelerde coronavirüs sebebiyle tarım alanları ekilememiş, Türkiye için büyük bir fırsat doğmuştur. Çiftçilerimizin önünü açmak, tarımla ilgili ayrıca bir kararname hazırlamak, öncelikle çiftçilerimizin üretimini artıracak destekleri vermek, çiftçi kredilerini ertelemek ve özellikle seçim bölgem olan Mersin’in şu anda en önemli sorunlarından biri olan limon ihracatının yeniden serbest bırakılması, çiftçinin yüzünün güldürülmesi…

Özellikle, Ürgüp’teki ve Mersin’deki soğuk hava depolarının tamamı limonla doludur, limonla ilgili herhangi bir sıkıntı şu anda Türkiye için söz konusu değildir, zaten temmuz-ağustos ayı itibarıyla yeni ürünler de piyasaya çıkacaktır. Dolayısıyla şu an çiftçinin en iyi para kazanabildiği dönemdir. Limon ihracatının yeniden serbest bırakılmasını ve tarımsal kredi ödemelerinin ertelenmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, kamuoyunda salgın vakalarının açıklanandan fazla olduğu görüşünün hâkim olduğuna ve aile sağlığı merkezlerinin rutin hizmetlerini verebilmesi için salgın nedeniyle ilk başvurulan merkez olmaktan çıkarılması, aile hekimlerinin çalışmadığı günlerde ücretlerinin kesileceği endişesinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Kamuoyunda salgın vakalarının açıklanandan fazla olduğu görüşü hâkimdir, TTB’ye ulaşan rakamlar da bu yöndedir. TTB il il vaka sayılarını duyurdu, İzmir salgının en çok görüldüğü illerden biri. Testi pozitif çıkan veya şüpheli hasta sayısının 700 olduğu duyuruldu, salgından etkilenen hekim ve sağlık çalışanı sayısı da yaklaşık 75 olarak açıklandı.

Aile sağlığı merkezlerine gereken destek verilmelidir, ekipman eksikleri vardır ve geç ulaştırılmaktadır. Aile sağlığı merkezlerinin rutin hizmetlerini verebilmeleri için, salgın için ilk başvurulan merkez olmaktan çıkarılmaları gerekir. Aile hekimlerinin çalışmadığı günlerde ücretlerinin kesileceği endişesinin giderilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

3.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, dünya ilaç, gıda ve kozmetik sanayisinde ham madde olarak kullanılan ve 51 ülkeye ihraç edilen kayısı çekirdeğinin Tarım ve Orman Bakanlığının güvenli bitki listesinde bulunmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Dünya kayısısının yüzde 85’i Malatya’da üretiliyor, kayısı kadar kayısı çekirdeği de ülkemizin prestijli ürünlerinden biridir. Ama işe bakınız ki dünya ilaç, gıda ve kozmetik sanayisinde bir ham madde olarak kullanılan kayısı çekirdeği Türkiye’nin millî tarım politikalarını oluşturmakla, millî tarım ürünlerini korumakla, yaşatmakla görevli Tarım ve Orman Bakanlığının güvenli bitki listesinde bulunmuyor; listede yok yok: At kestanesi var, dulavrat otu var, sarıpapatya, yılanyastığı ve kadıntuzluğu var, dahası Türkiye’de yetiştirilmeyen Arap zamkı var. Ancak niyeyse faydalı olduğu dünyada kabul görmüş kayısı çekirdeği yok. İthal edilen onlarca bitkinin güvenli listede olmasına karşın 51 ülkeye ihraç edilen Malatya kayısı çekirdeğinin listede olmaması sizce de garip değil mi? Dulavrat otu güvenli, kayısı çekirdeği güvenilir değil mi Sayın Tarım Bakanımız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, yaşanan coronavirüs salgını sebebiyle sağlık adına alınan önlemlerin memnuniyet verici olduğuna, ihracat kısıtlamasının kalkması, üreticilerin ve esnafların mağduriyetinin giderilmesi, çiftçilere gereken teşvikin verilmesi ve Hükûmetin bu yönde attığı olumlu adımları devam ettirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Coronavirüs salgını ülkemizi ve dünyayı etkisi altına almaya devam etmektedir. Yaşanan salgın insanları etkilediği gibi birçok sektörü de olumsuz bir şekilde etkilemiştir. İnsanlarımızın sağlığı adına alınan önlemler memnuniyet vericidir fakat esnaflarımızın iş hacimleri düşmüştür. İhracata getirilen kısıtlamalar fiyat dalgalanmalarına sebebiyet vermiştir. Mersin’imizin en büyük ihracat kaynaklarından olan limonda ve muzda durum bu şekildedir. İhracat kısıtlamasıyla fiyatlar düşmüş, firmalar limon alımlarını durdurmuşlardır. Üreticilerimizin limonları depoda kalmış, muzda market ve üretici arasındaki fiyat farkı artmıştır. Yapılan sözleşmeler iptal edilmeye başlanmıştır. İhracat kısıtlamasının kalkması, üreticilerimizin, esnaflarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi, çiftçilerimize gereken teşvikin verilmesi, Hükûmetin bu yönde attığı olumlu adımları devam ettirmesi beklentimizdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

5.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Millî Eğitim Bakanlığının uzaktan eğitimi daha kapsamlı sürdürmesini beklediklerine, kamu kurumlarında uygulanması gereken İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre enfekte olan sağlık personelinin üç gün içerisinde iş kazası olarak bildirilmesinin zorunlu olduğuna ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, olağanüstü günler yaşadığımız bugünlerde Millî Eğitim Bakanlığının uzaktan eğitimi, artırarak ve daha kapsamlı bir şekilde yaparak sürdürmesini bekliyoruz. Özellikle lise giriş sınavları ve üniversite giriş sınavı ertelenmediğine göre, yapılacağına göre, fırsat eşitliği sağlamak açısından bu sınıflara ağırlık verilmesi, lise son sınıfların ve üniversiteye girecek kişilerin mutlaka iyi hazırlanması lazım.

Bir diğer konu, özellikle sağlık personelinin coronavirüse yakalandığını duyuyoruz. Bunun bir iş kazası olarak kabul edilmesi gerekir. Özellikle kamu kurumlarında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hâlen uygulanmamaktadır. Bugünden itibaren uygulanması, özellikle enfekte olan sağlık personelinin “iş kazası” olarak bildirilmesi üç gün içerisinde zorunludur kanuna göre. Bu bildirimin yapılması, bundan sonraki haklarını da sağlamak adına önemli olacaktır. Bunu buradan belirterek takibe almak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

6.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, netameli bir dönemden geçildiğine ve devletin her zeminde gereğini yaptığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” kampanyasına katkı sunanların milletin baş tacı olduğuna ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

“Biz bize yeteriz.” itimat telkin eden, huzur bahşeden bir aforizma. Netameli bir dönemden geçiyoruz. Toplumsal kenetlenmenin tartışma götüreceği zamanlar. Bu vakitlerde, tarih boyu en esaslı birlikteliği göstermiş bir milletiz. Dünyaya farklı zaviyelerden baksak da iş başa düştüğünde yürek yüreğe olmak bizim işimiz. Onun içindir ki “Biz bize yeteriz.” diyoruz. Burada aslolan gönülleri bir araya getirmek. Biliyoruz ki devletimiz her zeminde gereğini zaten yapıyor. Açıklanan tedbirler, destek çalışmaları çok aşikâr ve bütün toplum kesimlerinin onayını alıyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın başlattığı kampanya ise, milletçe bu yangına ben de su döktüm ferahlığıdır. Öyleyse tezvirat yapanları bulundukları dehlizde bırakıp yüreğini milletine hasredenleri selamlayalım. Bu kampanyaya katkı sunan herkes milletin baş tacıdır. Minnettarız.

BAŞKAN – Sayın Özcan…

7.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, corona virüsün Türkiye’ye Sağlık Bakanının ilk vakayı açıklamasından ne kadar önce geldiğini ve daha önceki vefatların zatürre veya başka teşhislerle kayıt altına alındığı, malzeme yetersizliğinden dolayı şüphelilerin tamamına test yapılmadığı ve testin pozitif sonuç verdiği hastaların karantina için evlerine yollandığı iddialarının doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SUAT ÖZCAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coronavirüs salgını çıktığı zaman kamuoyu tarafından iktidara önemli bir güven ve destek kredisi verildi. Ancak gerek açıklanan bilgilerin eksikliği gerek sağlık hizmetlerinde kamuoyuna yansıyan olanaksızlıklar ve aksaklıklar gerek okulların geç kapatılması -umre dönüşleri, cuma namazı gibi olayların işaret ettiği- gerekse alınan önlemlerin yetersizliği, başta iktidara açılan güven ve destek kredisini tartışılır hâle getirdi.

Türkiye’ye salgın hastalık Sağlık Bakanının ilk vakayı açıklamasından ne kadar önce gelmiştir? Daha önceki vefatların zatürre veya başka teşhislerle kayıt altına alındığı doğru mudur? Malzeme ve yatak yetersizliğinden dolayı bütün şüphelilere test yapılmadığı iddiaları doğru mudur? Testin pozitif sonuç verdiği yani virüs kapmış olduğu belirlenen hastaların karantina için evlerine yollandığı iddiaları doğru mudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

8.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, kriz döneminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı coronavirüs önlem paketiyle fazla etkilenmeden atlatılacağına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanımızın açıkladığı coronavirüs önlem paketiyle sanayicimiz, esnafımız, emeklimiz ve tüm milletimiz fazla etkilenmeden inşallah bu kriz dönemini atlatacağız. Muhtasar ve KDV tevkifatıyla SGK primleri nisan, mayıs, haziran ödemeleri altı ay erteleniyor. İç hava yolu taşımacılığında üç ay süreyle KDV oranı yüzde 1’e iniyor. Durumdan etkilenen kurumların kredi anapara faiz ödemeleri hem üç ay erteleniyor hem de finansman desteği sağlanıyor. Esnafımızın Halkbanka olan kredi borçları da talep edilmesi hâlinde üç ay erteleniyor. En düşük emekli maaşı 1.500 TL’ye yükseltiliyor. İşçilerin işverenlere maliyetini azaltmak için kısa çalışma ödeneği devreye sokuluyor. İhtiyaç sahibi ailelere dağıtılmak için ilave 2 milyar TL kaynak aktarılıyor. İstihdamdaki sürekliliğe devam için iki aylık telafi çalışma süresi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

9.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 120 bin kapasiteli cezaevlerinde 300 bin mahpusun bulunduğuna, düşünce ve siyasi mahpuslarını da içine alan adil, eşit bir ceza infaz yasasının bir an evvel çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya standartlarına göre 120 bin kapasiteli cezaevlerinde 300 bin mahpus bulunmaktadır. Kalabalık, rutubetli, güneşsiz koğuşlarda çocuklar, kadınlar, erkekler, hastalar ve yaşlı mahpuslar vardır. Tüm toplum, milyonlar adil ve eşit bir infaz yasası beklemektedir. İnfaz yasası görüşmelerinin gecikmemesi gerekmektedir. Bir yıldır bekletilen infaz yasası düşünce mahpusları da içine katılarak, siyasi mahpuslar da içine katılarak bir an evvel çıkarılmalıdır. Anneler, babalar, dedeler, nineler, çocuklar, toplumun tüm kesimleri coronavirüs salgını dolayısıyla cezaevlerinde korunmasız durumda olan yakınları için son derece büyük bir tedirginlik yaşamaktadır, diken üstündedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuyu hassasiyetle gündemine almalı ve bir an önce yasayı çıkarmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

10.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, 25 Mart Muhsin Yazıcıoğlu’nu vefatının 11’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, geçtiğimiz çarşamba günü Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadet yıl dönümüydü. Ben de bu vesileyle onun adını yüce Meclis çatısı altında zikredenlerden olmak istedim.

Ben bazı insanların isimlerini destursuz zikretmememiz gerektiği kanaatindeyim. Muhsin Yazıcıoğlu da benim için bu kimselerden biri. Şayet destur var ise ve haddimi aşmaz isem yalınca şunu ifade etmek isterim: Muhsin Yazıcıoğlu, emrolunduğumuz gibi, dimdik durarak geçirdiği ömrüyle bizlere örnekliğini miras bıraktı. Şehit Muhsin Yazıcıoğlu, Galip Erdem’in de işaret ettiği gibi, bize birbirimizi sevmeyi öğretenlerdendi. Zira, cenazesinde gördüğüm Sivaslı Alevi bir hanımefendiyle omuza omuza yürümüş, birlikte ağlamıştık; bu benim için çok değerli bir tecrübeydi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nu bir kez daha rahmet, minnet ve tazimle anıyorum. Bir ömür güzel insanların yolundan yürümek ve hiç kimsenin gitmediği köylerde dahi büyük bir sevgiyle karşılanmak duasıyla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Topal…

11.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, yurt dışında mahsur kalan ve mağdur durumda olan vatandaşların Türkiye’ye getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, daha önce dile getirdim, bir kez daha dile getiriyorum ve iktidara sesleniyorum: Milyonlarca vatandaşımız var yurt dışında, özellikle Orta Doğu’da, Suudi Arabistan’da, Kuveyt’te, Katar’da sadece benim memleketim Hatay’dan 40 bin vatandaşımız var, 40 bin işçi.

Değerli arkadaşlar, oradaki vatandaşlarımız işsiz kaldı. Dolayısıyla para gönderemedikleri için buradaki ailelerine, buradaki aileleri de sıkıntı yaşıyor. Oradaki vatandaşlarımız da şu anda mahsur ve mağdur durumda. Her vatandaşımız devleti yanında görmek ister; oradaki vatandaşlarımızı rahatlatan bir açıklama yapmamız gerekiyor, yardım yapmamız gerekiyor, buradaki ailelere yardım yapmamız gerekiyor. Dolayısıyla sayın iktidara bir kez daha sesleniyorum: Lütfen, yapılan yardımlardan kendilerine yardım yapalım ve oradaki vatandaşlarımızı, mağdur olan vatandaşlarımızı, mahsur kalan vatandaşlarımızı Türkiye’ye getirelim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, coronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren yurttaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve yurt dışında bulunan işçilerin Türkiye’ye getirilmesi için Dışişleri Bakanlığını göreve çağırdıklarına ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coronavirüs nedeniyle yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, hastalarımıza ise acil şifalar diliyorum.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Yurt dışında çalışan çok sayıda işçimiz var, benim seçim bölgem Kahramanmaraş’tan da örneğin Kuveyt’te işçilerimiz var. Yaklaşık 500 işçi Kuveyt’te şu sıralarda mahsur kalmış durumda, bunların 50-60 civarında olanı benim hemşehrilerim Kahramanmaraşlılar ve Elbistanlılar. Bunların bir an önce Türkiye’ye getirilmesi gerekiyor. Bunun için, Cezayir ve Kuveyt’teki işçilerimizin Türkiye’ye getirilmesi için Dışişleri Bakanlığını bir kez daha göreve çağırıyoruz. Pek çok yerdeki öğrenciler getirildi ama işçilerimizi de unutmayın diyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Sorgun…

13.- Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

AHMET SORGUN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bundan tam beş yıl önce, 31 Mart 2015 günü, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, DHKP/C’li 2 cani tarafından görevi başında şehit edildi. Çalışkanlığı, dürüstlüğü, meslek aşkı ve örnek ahlakıyla temayüz eden şehit Mehmet Selim Kiraz’ı rahmetle anıyor, hak, adalet ve insanlık düşmanı canileri ve arkasındaki emperyalist azmettiricileri lanetliyorum.

Güneş gelince karanlık, hak gelince batıl, adalet gelince zulüm yok olmaya mahkûmdur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

14.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, coronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 25-31 Mart 55’inci Kütüphane Haftası’na ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sözlerimin başında, dünyada salgın hâline gelen coronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, tedavi altındakilere acil şifalar diliyorum.

Kütüphaneler bütün medeniyetlerin ölümsüzleriyle doludur, kütüphaneler insanlığın tek güvenilir ve kalıcı olan belleğidir. Bizler ilk emri “oku” olan bir inancın mensuplarıyız. AK PARTİ olarak, aydınlık günlerin okuyan ve araştıran nesillerin omuzlarında yükseleceği bilinciyle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Kitap okumak, sadece geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek değil, geleceğimize bir yolculuktur. Okumak sadece geçmişi anlamak için yapılmaz, farklı fikirleri ve anlayışları yakalayıp, yeni fikirler ve vizyonları çizip geleceğin inşasına vesile olacaktır. Evde kalmamız gereken bu dönemde kitap okumak bizleri bulunduğumuz dört duvarın ötesine götürür. Kütüphanelerimizin kapılarının tekrar açılacağı sağlıklı ve güzel günlerin çok yakın olduğu inancıyla Kütüphaneler Haftamız kutlu olsun. Evde kalın, sağlıklı kalın.

BAŞKAN – Sayın Arkaz...

15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, dünyanın en gelişmiş sağlık sektörüne sahip ülkelerinden biri olunduğuna, Covid-19’la yoğun mücadele içerisine girilen süreçte sağlık çalışanlarının sayısının artırılması ve maaşlarının yüksek ölçekte tutulmasının isabetli olacağına, tüm sağlık çalışanlarına millet adına şükranlarını arz ettiğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye, güçlü altyapısı ve 165 bini doktor olmak üzere, 1 milyonu aşan sağlık ordusuyla dünyanın en gelişmiş sağlık sektörüne sahip ülkelerinden biridir. Covid-19’la yoğun bir mücadele içerisine girdiğimiz şu süreçte sağlık çalışanlarımızın daha rahat çalışabilmeleri adına personel sayısının artırılması ve maaşlarının yüksek ölçekte tutulması isabetli kararlardır. Türk milleti ve insanlık için riskleri göze alarak gecesini gündüzüne katan başta doktor arkadaşlarım ve hemşirelerimiz olmak üzere, sağlık memurundan idari personele kadar bütün sağlık çalışanlarımıza milletim adına şükranlarımı arz ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, çiftçilerin zor durumda olduğuna ve ek destek paketinin açıklanması gerektiğine, Aydın ili pamuk ve çilek üreticisinin çözüm beklediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şu anda üretim mevsimidir, çiftçinin hâli perişandır, tarım için ek destek paketi açıklanmalıdır. Aydın’ın pamuk ve çilek üreticisi destek ve çözüm beklemektedir. Üreticinin Ziraat Bankası ve Tarım Krediye tüm borçları faizsiz olarak en az bir yıl ertelenmeli, ertelenen borçlar da üç yıl ödemeli olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Çiftçinin enerji borçlarının tarımsal destekleme ödemelerinden mahsup edilmesine son verilmelidir. Üretimle ilişkili borçları nedeniyle enerji ve su kesintisi yapılmamalıdır. Tarımsal girdilerde indirim yapılmalıdır. Çiftçinin kullandığı mazot ve gübrede KDV indirimi yapılmalıdır. 2019 destek ödemeleri bitirilmelidir. Bunlara önlem alınamazsa üretim durma noktasına gelebilir. Çiftçinin sesine kulak verilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

17.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, tır şoförü Malik Yılmaz’ın sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmasına ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli vatandaşlarımız; dün tır şoförü kardeşim Malik Yılmaz’ı söylediği sözlerden ötürü gözaltına alıp daha sonra da ifadesi alındıktan sonra bırakan Süleyman Soylu’yu ve de Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ü buradan kınıyorum. Çünkü şoför kardeşim Malik Yılmaz aynen şunu söyledi: “Emekli değilim, memur değilim; işçiyim, tır şoförüyüm, zengin değilim, çalışmazsam elektriğimi, suyumu, gazımı, kiramı ödeyemem. Bunları ödeyemezsem ha virüsten ölmüşüm, ha çocuklarıma ekmek götüremezsem kederden ölmüşüm.” Onun için “Evde kal.” diyorsanız bütün şoförlerimizin ve de kapatılan tüm sektörlerde çalışan işçilerimizin, personelimizin bütün giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını tekrar talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaşlı…

18.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, halkın temel gıda ihtiyaçları için yeterli tedbirler alınarak çiftçilerin üretime devam etmesinin sağlanması ve özel sektörde çalışan işçilerin göz ardı edilmemesi gerektiğine, çiftçilere yapılan destekleme ödemeleri için Tarım ve Orman Bakanına teşekkür ettiğine ve yapılması gereken düzenlemelere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasını desteklediğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halkımız evinde kalmaya devam ederken temel gıda ihtiyaçlarının sağlanması için çiftçilerimizin gerekli tedbirler alınarak üretime devam etmeleri sağlanmalıdır. Tarım ve Orman Bakanlığımıza, çiftçilerimize yapılan destekleme ödemeleri için teşekkür ediyorum. Bu çalışmaların yanında, çiftçilerimizin Tarım Kredi borçlarının faizsiz olarak ertelenmesi, tarım BAĞ-KUR prim borçlarının, elektrik borçlarının ve tarımsal sulama borçlarının ertelenmesi, üretim için bankaların kredi desteği vermesi ve tarımsal üretim için kullanılan elektriğe uygulanan KDV’nin düşürülmesi gerekmektedir.

Ayrıca, özel sektörde çalışan işçilerimizi de göz ardı etmemek gerekmektedir. İşçilerimiz için yapılan destek çalışmaları için de teşekkür ediyorum. Yapılacak yeni düzenlemelerle de işçilerimiz geleceğe umutla bakabilmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Millî Dayanışma Kampanyası’na ben de katılıyor ve destekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit…

19.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Covid-19 salgınında en önde olan sağlık emekçilerinin ihtiyaçlarının neden karşılanmadığını, eksikliklerin sağlık emekçilerinin sağlık ve yaşamlarını riske attığının ne zaman fark edileceğini ve bu durumun ileriki günlerde daha da artması hâlinde sağlık hizmet sunumunu birinci dereceden olumsuz etkileyip etkilemeyeceğini öğrenmek istediğine, sağlık emekçilerinin Covid-19 olması hâlinde iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde işlem yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, Dünya Sağlık Örgütünün pandemi ilan ettiği Covid-19 virüsü dünyanın her yerinde hızla yayılıp can almaya devam ediyor. Bu salgında en önde olan sağlık emekçilerinin ihtiyaçları neden karşılanmıyor? Hâlâ birçok hastaneden ve birçok sağlık emekçisinden koruyucu ekipman sorunu yaşadıkları bilgisini alıyoruz. Bu eksikliğin, sağlık emekçilerinin sağlık ve yaşamlarını riske attığını ne zaman fark edeceksiniz? Bu ihmaller nedeniyle, sağlık emekçileri arasında Covid-19 salgınının hızla yayıldığını görmüyor musunuz? Bu durumun ileriki günlerde daha da artması hâlinde sağlık hizmet sunumu birinci dereceden olumsuz etkilenmeyecek mi? Bu temel sorunu ne zaman çözeceksiniz, bütün sağlık emekçileri Covid-19 olunca mı?

Ayrıca, sağlık emekçilerinin Covid-19 olması hâlinde bunun iş kazası olarak bildirilmesi ve iş sağlığı ve güvenliği çerçevesinde işlem yapılması gerekmektedir. Bunun da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy, buyurun.

20.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Covid-19 salgınına karşı yoğun tedbirler alındığına ve bu süreçte evde kalınmasının öneminin sık sık vurgulandığına, kamu çalışanları arasında sağlık personelinden sonra virüse en fazla maruz kalma riski taşıyan PTT çalışanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Küresel Covid-19 salgınına karşı devletimiz, virüsün bulaşmasının ve yayılmasının önlenmesi amacıyla yoğun tedbirler almaktadır. Hedefimiz, bu süreci en az zararla atlatmayı sağlamaktır. Bu süreçte, gerekmedikçe dışarı çıkmayarak evde kalmanın önemi sık sık vurgulanmaktadır. Bu kutsal mücadele, evde kalan halkımız, kamu hizmetinde olan tüm sağlık çalışanlarımız, askerlerimiz, kolluk kuvvetlerimiz başta olmak üzere PTT çalışanlarımızın ve diğer kamu çalışanlarımızın üstün gayret ve fedakârlıklarıyla yürütülmektedir. Bu dönemde tüm çalışanlarımızın risk altında olduğu unutulmamalıdır. Kamu çalışanlarımız arasında sağlık personelimizden sonra virüse en fazla maruz kalma riski taşıyan PTT çalışanlarımızın bu fedakârlıklarının farkında olarak özlük haklarının iyileştirilmesi, yüksekokul mezunu dağıtıcıların memur olabilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Dervişoğlu, buyurun.

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasının hayal kırıklığı yarattığına, Türk milletinin evde kaldığı dönemde geçimini sağlayacak ya da en azından ödemelerini rahatlatacak adımların atılmasını beklediğine, toplanılan vergilerin doğru şekilde kullanılması hâlinde milletten bağış istemeye ya da ek vergi, ek ödenek getirmeye ihtiyaç kalmayacağına, İYİ PARTİ olarak yapılan yardımların ihtiyaç sahipleri için mi kullanılacağının takipçisi olacaklarına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurula da başarılı bir hafta diliyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı dün “Ulusa Sesleniş” adıyla milletimizi bir umutla yine ekran başına toplamış fakat bir kez daha hayal kırıklığı yaratmıştır. Türk milleti, Avrupa’nın tüm güçlü devletlerinde olduğu gibi, Hükûmetten de evde kaldığı şu dönemde geçimini sağlayacak ya da en azından ödemelerini rahatlatacak adımlar bekliyordu. Fakat Sayın Cumhurbaşkanı, gerek açıklanan ilk pakette gerekse de dün yapılan “Ulusa Sesleniş” konuşmasında Hükûmetin coronavirüs tehdidi için yeterli parayı ayıramadığını ve gerekli ekonomik tedbirleri alamadığını bir kez daha göstermiştir. Devletin kasası boşaltılmış, vatandaştan alınan vergiler birilerinin cebine aktarılmış, bu günler için kullanılması gereken ve kefen parası olarak da adlandırılan Merkez Bankası yedek akçesi tüketilmiştir. Hâl böyle olunca Sayın Erdoğan, dün tek çare, millete seslenerek “Ben çözemedim, haydi pamuk eller cebe, kendi kendinizi kurtarın.” demiştir. Oysa, bir ülke topladığı vergileri doğru şekilde kullanırsa her türlü zorluğun ve tüm sıkıntılı günlerin altından başarıyla kalkılır, milletten bağış istemeye ya da ek vergi, ek ödenek getirmeye ihtiyaç kalmaz. Eğer buna ihtiyaç duyuluyorsa bu zamana kadar toplanan vergilerin doğru kullanılamamış olduğu gerçeği ortaya çıkar.

Suriyelilere 50 milyar dolar para harcandığını gururla söyleyen Hükûmet, böylesine zor günlerde sıra kendi vatandaşına gelince “Para yok.” diyerek milletten toplanacak yardımlardan medet ummaktadır. Her fırsatta, gerekirse Suriyelilere bir o kadar daha harcayabileceğini söyleyen Sayın Erdoğan’ın maalesef kendi vatandaşına ayıracak parası olmadığı üzülerek görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız Sayın Dervişoğlu.

Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bir diğer endişe ettiğimiz husus ise toplanan paraların akıbetinin ne olacağıdır. Yardımların gerçekten ihtiyaç sahipleri için mi kullanılacağını da ciddiyetle takip edeceğiz. Daha önceden yaşanmış olaylar hâlâ hafızamızdadır. Deniz Feneri olayı akıllarımızdadır. 15 Temmuz şehit aileleri ve gazileri için toplanan paraların akıbetinin ne olduğu hâlen bilinememektedir.

Bu sebeplerle, İYİ PARTİ olarak, milletimizin alın teri olan bu paranın nerelere aktarıldığını takip edeceğiz, tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmemesine asla müsaade etmeyeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Hükûmetin ve Bilim Kurulunun coronavirüs salgınıyla mücadele için önemli kararlar aldığına ve millete bu kararlara uyma noktasında göstermiş olduğu hassasiyet sebebiyle teşekkür ettiğine, başta sağlık personeli olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlarda fedakârane hizmetler sunanları tebrik ettiklerine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı millî dayanışma kampanyasına katkı sağladığını ve destek verdiğini açıkladığına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu kampanyaya katkı sağlayacaklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz dünya çapında salgın hastalık olarak ilan edilen, pandemi olarak ilan edilen coronavirüs salgınıyla büyük bir mücadele içerisindedir. Bu mücadele her geçen gün dozunu artırmakta, alınan tedbirlerin üzerine yeni tedbirler eklenmektedir. Bu çerçevede Hükûmetimiz ve teşekkül ettirilmiş olan Bilim Kurulu hassasiyetle bütün meseleleri, hastalığın, salgının tedbirlerini bütün yönleriyle değerlendirerek önemli kararlar almaktadırlar. Milletimiz bu kararlara uyma noktasında azami şekilde gayret göstermeye çalışmaktadır. Bu noktada tüm milletimize de göstermiş oldukları bu hassasiyet sebebiyle teşekkür etmek istiyorum. Bunun yanı sıra, birçok insan, ülkemizde bu coronavirüs tedbirleri kapsamında elinden geleni yapmaya çalışırken sorumsuzca hareket eden bir kısım insanların da var olduğunu görmekteyiz. Bunları, bu kadar mücadele verilen bir ortamda, milletin bu hassasiyetlerini, geleceğimizi hiçe sayarak bu şekilde, bu kuralları delmeye çalışanları da şiddetle kınıyoruz. Bu çerçevede bugüne kadar çok fedakârane hizmetler içerisinde olan başta sağlık personellerimizi, güvenlik güçlerimizi, sair işlerde çalışanlarımızı, cezaevlerinde bulunan infaz koruma memurlarımızı, bütün Türkiye’de kamu alanında, gönüllü kuruluşlarda gönüllü olarak faaliyet gösteren bütün insanlarımızı buradan tebrik etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bülbül, tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yine, özellikle milletimizin de bu süreçte devletimizin yanında olduğunu; milletin birlik, beraberlik içerisinde olduğunu ve bir kenetlenme duygusuyla hareket ettiğini göstermek bakımından, son derece önemli olduğunu düşündüğümüz bir Millî Dayanışma Kampanyası’nın başlatıldığını dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı ilan etmiştir. Hemen arkasından buna, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey de katkı sağladığını, bu kampanyaya destek verdiğini açıklamıştır. Bizler de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu Millî Dayanışma Kampanyası’nda devletimizle, milletimizle birlikte olduğumuzu ve bu kampanyaya katkı sağlayacağımızı buradan ifade etmek istiyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, pandeminin hızla yükseldiği ülkeler arasında bulunulduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 30 Mart 2020 tarihli Ulusa Sesleniş konuşmasının özetinin halka ilan edilen yardım çağrısı olduğuna, halkın açlık ile corona tehdidi arasında tercihe zorlanmasının derhâl bitirilmesi gerektiğine, suyun ve hijyenin önemli olduğu günlerde başta Mardin Belediyesi olmak üzere suya yapılan zamma, Batman Belediyesine kayyum atanarak Eş Başkanlarının gözaltına alındığına ve Batman Belediyesinin internet sitesindeki Kürtçe seçeneğinin kaldırıldığına, HSK’nin 6284 sayılı Yasa kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığının riske atılmayacak şekilde değerlendirilmesi gerektiği yönündeki kararıyla şiddete meşruiyet sağlanmasını kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, Anayasa’nın 2’nci maddesi Türkiye’nin bir sosyal hukuk devleti olduğunu söyler. Peki, nedir sosyal devlet ilkesi? Ekonomik ve toplumsal yönden yurttaşların sorunlarıyla ilgilenen, onların yaşam düzeyi, sosyal güvenliği ve benzeri konularda gereken önlemi alan devlettir. Peki, milyonlarca yurttaş, üstelik kaygı düzeyi had safhadayken, bu kaygı hem yaşam kaygısı hem de kuşkusuz ekonomi ve gelecek kaygısıyken televizyonlarda saatlerce Cumhurbaşkanının açıklamasını bekledi. Açıklamanın tek özeti ise halka ilan edilen yardım çağrısı ve bilgisi verilen IBAN numaraları oldu. O dakikada halk bir kez daha kendisini yapayalnız ve güvencesiz hissetti. İnsanlar, mevcut corona tehlikesini dahi göremeyecek durumda, coronanın ölümcül tehlikesine rağmen işlerine gitmek zorundalar. Evet, sarayın bu ülkeye olan maliyeti 2 trilyon iken 560 milyon Cumhurbaşkanı maaşının kampanya kapsamında kullanılacağının ilanı ve herkesin bu kampanyaya katılımını teşvik bu tabloda anlamını yitirmiş ve hatta bitmişliğin ilanıdır. Türkiye, pandeminin hızla yükseldiği ve önü alınmayacak noktada olduğu ülkeler arasında. Halk evinden dışarı çıkıyor çünkü devletine güvenmiyor. Açlık ile corona tehdidi arasında bir tercihe zorlanıyor. Bu tercih ölümcül bir tercihtir, bunu derhâl bitirmemiz gerekiyor.

Diğer bir mesele, evet, corona gündeminde su ve hijyen ihtiyacı. Bizim kayyum atanan, gasbedilen belediyelerimiz su faturalarını erteliyordu, su borcu olanların suyunu kesmiyordu ve indirim yapıyordu. Peki, kayyum atanan belediyeler ve AKP belediyeleri ne yapıyor? Suya zam yapıyor. Evet, bu belediyelerin başında Mardin Belediyesi geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mardin Belediyesi -yanlış duymadınız diyeyim sevgili halkımıza- bu salgın ortamında, MARSU, şebeke suyuna yeni bir zam daha yaptı ve gerçekten bu, salgınla mücadelede fırsata dönüştürme ve bundan rant elde edilmenin ne aşamaya geldiğini de ortaya koyuyor. Mardin halkı sakinlerine çifte zamlı faturalar kesilecek. Bunu kamuoyunun ve Parlamentonun takdirine ve halkın vicdanına sunmak istiyorum.

Yine, kayyum uygulamalarından bir tanesi… Bunu söylemekten asla vazgeçmeyeceğiz çünkü kayyum bir gasptır, bir darbe yönetimidir ve geçen hafta Batman Belediyemize kayyum atandı, belediye eş başkanlarımız gözaltına alındı. Kayyumun ilk icraatı ne oldu biliyor musunuz? İnternet sitesinden Kürtçe hizmetin kaldırılması oldu ve haklarında yıkım kararı alınan ve yarım kalan kaçak yapılarda yeniden çalışma başlatıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, aslında AKP’nin var olan, Kürt halkına olan ve halklara olan düşmanlığının resmidir. Ana dilde yaşam tehlikesi altında olan bir yurttaş topluluğuna, bir halka çağrı bile yapılamaması ve bunun siteden kaldırılması, bu salgının nasıl fırsata çevrildiğinin ve düşmanlığın hangi boyutlara geldiğinin meselesidir.

Diğer çok önemli bir mesele var: Evde kal çağrısının en çok kadınları vurması meselesi… Sokak ortalarında ölümlerine şahit olduğumuz kadınlar, şu günlerde ev içi şiddetin öznesi ve mağduru durumundalar. Ülke çapında salgın riskine karşı alınan tedbirler kapsamında HSK dün bir karar aldı, çok önemli bir karar: “6284 sayılı Yasa kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerinin coronavirüs kapsamında sağlığının tehdit edilmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği.” Bu ne demek? Kadına, ya, şiddete uğrasan da ölümle burun buruna da olsan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu, corona önlemlerine kadınları kurban verebiliriz, öldürülebilirler, şiddete uğrayabilirler demektir. Fakat şu bilinsin ki kadınlar yaşam hakkı yok sayılarak şiddet uygulayanlarla baş başa bırakılamazlar. Karakollara giden kadınların şikâyetlerinin alınmaması ve bu karar çok vahim bir tabloya işaret ediyor. Son bir ayda corona salgını döneminde 15 kadın öldürüldü, yaşamını yitirdi. Bu da kadın hakları kurumlarının, biz kadınların en temel gündemlerinden biridir. Şiddete meşruiyet sağlanmasını asla kabul etmiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, coronavirüs salgınına yönelik milletçe mücadele verildiğine ve mücadelenin başaktörleri olan sağlık çalışanlarına CHP Grubu adına şükranlarını sunduğuna, sağlık çalışanlarına yönelik tedbirlerin yetersiz kaldığına ve döner sermaye paylarının tavandan ödenmesi uygulamasının doktor ve hemşirelerle sınırlı tutulmasının kabul edilemez olduğuna, hastanelerdeki “Tıbbi sarf malzemesi yok, dezenfektan yok, maske yok.” feryatlarının duyulması gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kritik bir haftadayız, corona virüsü salgınıyla ilgili milletçe bir sınav veriyoruz, mücadele veriyoruz. Burada, tabii, mücadelenin başaktörleri hiç şüphesiz sağlık emekçileri, sağlık çalışanları. Onlara buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına minnet, şükran duygularımızı ifade ediyorum. Onlara olan gönül ve vefa borcumuz hep sürecek.

Ancak Sayın Başkan, tabii, maharet iltifata, iltifat da maharete tabidir yaklaşımıyla, sağlık çalışanlarına yönelik, Hükûmetin çok kısmi tedbirlerinin yetersiz kaldığını da söylememiz lazım. En basitinden, döner sermaye ödemelerinin tavandan yapılması, ödenmesi uygulaması doğru bir uygulamadır ama pratiğinde bir kurumda, bir hastanede çalışan sadece doktor ve hemşirelere bunu uygulayıp bu kurumda çalışan, yerleri paspaslayan temizlik işçimizden acil tıp teknisyenine, ambulans şoföründen banko memuruna, sekreterine, teknikerine, teknisyenine kadar coronayla mücadele sağlık merkezlerimizde bir takım hâlinde, bir bütünlük hâlinde verilmekte ve doktorumuz kadar, hemşiremiz kadar o hastanede görev yapan diğer unsurlar da aynı risk ve tehditle karşı karşıyayken döner sermaye ödemelerinde tavandan ödeme uygulamasının doktor ve hemşireyle sınırlı tutulmasının kabul edilebilir yanı yoktur. Mevzuatta değişiklik yapılması gerekiyorsa –ki gerekebilir- bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisi geçen hafta salı günü yaptığı gibi, bir buçuk saat içinde Sayın Cumhurbaşkanının paketinin, teklifinin Mecliste kanunlaşmasını sağladığı gibi aynı özveriyi, aynı gayreti yine gösterecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hemen bitireyim efendim.

Öte yandan İspanya’ya, İtalya’ya tıbbi yardım yaptığımızla övünüyoruz, ne güzel bir şey. Böyleyse biz de çok mutlu oluruz, seviniriz ama unutulmamalıdır ki hastaneler “Tıbbi sarf malzemesi yok.” diye çığlık atıyor, aile hekimleri -bırakın sarf malzemesini- “Dezenfektan yok, maske yok.” feryatları atıyor. Yürütmenin de bu konuda daha hassas olmasını, bu hastanelerdeki ve aile hekimlerindeki çığlığa kulak vermesini buradan kendilerine salık veriyoruz Sayın Başkan.

Genel Kurulun zamanını fazla almamak için burada tamamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun lütfen.

25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, virüsle mücadele önlemleri alınırken vatandaşlardan resmî açıklamalar dışındaki paylaşımlara itibar etmemelerini istirham ettiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde ihtiyaç sahipleri için başlatılan millî dayanışma kampanyasına vatandaşları katkı sunmaya davet ettiğine, özveriyle çalışan sağlık personeline ve ilgili kurumlara teşekkür ettiğine, 31 Mart İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Selim Kiraz’ı şehit edilişinin 5’inci yıl dönümünde rahmetle yâd ettiğine, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanan Adil Karaismailoğlu’nu tebrik ettiklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya bir süreden beri küresel bir salgınla karşı karşıya. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, devletimiz virüsle mücadele önlemlerini alırken bizler de bireysel tedbirlerimizi almayı ve kurallara uymayı ihmal etmiyoruz, etmemeliyiz. Vatandaşlarımızın resmî açıklamalar dışında sosyal medyada yer alan manipülatif ve provokatif paylaşımlara itibar etmemelerini özellikle istirham ediyorum. Panik yapmadan, birlik ve beraberlik içerisinde, büyük bir hassasiyetle bu süreci atlatacağımıza eminim. Buradan tüm milletvekillerimizi, vatandaşlarımızı Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde ihtiyaç sahiplerimiz için başlatılan Millî Dayanışma Kampanyası’na katkı sunmaya davet ediyorum. “Biz Bize Yeteriz Türkiye” diyoruz. Bu düşüncelerle büyük bir özveriyle çalışan tüm sağlık personelimize, ilgili kurumlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, İstanbul Adalet Sarayındaki makam odasında terör örgütü DHKP-C üyelerince şehit edilen Cumhuriyet Başsavcımız Mehmet Selim Kiraz’ın şehadetinin 5’inci yılı. Adalet mücadelesiyle görevinin başında şehadete yürüyen; cesareti, kişiliği ve hukukçu kimliğiyle öne çıkan bir şahsiyet olan Cumhuriyet Başsavcımızı rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az sonra Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanan Sayın Adil Karaismailoğlu’nun yemin törenini izleyeceğiz. Sayın Bakanımızı tebrik ediyoruz. Tecrübesiyle, birikimiyle ülkemiz ve milletimiz için güzel çalışmalara şimdiye kadar öncülük yaptığından dolayı tabii ki teşekkür ediyoruz ama bundan sonra çok daha büyük beklentimiz var kendisinden.

Görevi devreden Sayın Mehmet Cahit Turhan Bakanımıza da bugüne kadar yaptığı önemli hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına Adil Karaismailoğlu’nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı’nın 28/3/2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandığına ve Bakanın İç Tüzük’ün 3’üncü maddesi uyarınca atandığı tarihten sonraki ilk birleşimde Genel Kurulda ant içeceğine ilişkin tezkeresi (3/1155)

31/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına Sayın Adil Karaismailoğlu'nun atandığına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı 28/3/2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Sayın Bakan İç Tüzük'ün 3'üncü maddesi uyarınca atandığı tarihten sonraki ilk birleşimde Genel Kurulda ant içecektir.

Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, okunan tezkereye göre Sayın Adil Karaismailoğlu Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak atanmıştır. Anayasa’nın 106’ncı maddesi gereğince, Sayın Bakanın Anayasa’nın 81’inci maddesinde yazılı şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde ant içmesi gerekmektedir.

Sayın Bakanı ant içmek üzere Genel Kurul salonuna davet ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Kendisi Cumhurbaşkanına layık olacağını söylediği için Cumhurbaşkanına yemin etse daha doğru olmaz mıydı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sayın Emir, söylediklerinizden şu an hiçbir şey anlamıyorum, söz alsaydınız söz verirdim. İç Tüzük 60’a göre bütün söz taleplerini karşıladım.

Teşekkür ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben anladım. Gerek yok Sayın Başkan anlamaya.

MURAT EMİR (Ankara) – Kendisi Cumhurbaşkanına layık olacağını söylemişti.

BAŞKAN – Sayın Bakan, buyurun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

VII.- ANT İÇME

1.- Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun ant içmesi

ULAŞTIRMA VE ALTYAPI BAKANI ADİL KARAİSMAİLOĞLU – "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim." (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Evet, Sayın Bakanı tebrik ediyoruz, hayırlı uğurlu olsun.

Değerli milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 16.05

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- HDP Grubunun, Grup Başkanvekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

31/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/3/2020 günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                               Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                           Siirt

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

30 Mart 2020 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş tarafından 6010 grup numaralı Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 31/3/2020 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayşe Acar Başaran, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğimiz gibi, aslında 2019’un son aylarında bütün dünyanın konuştuğu ama bizim çok geç tartışmaya başladığımız ve önlemleri çok geç aldığımız bir salgın meselesi var ve Dünya Sağlık Örgütünün “pandemi” olarak ilan ettiği Covid-19 salgınıyla ilgili bizim de bir önerimiz var. Aslında bazı tedbirler alınıyor ama hiç görülmeyen, tartışılmayan ya da tartışılsa bile çok dar tartışılan “Cezaevlerinde nasıl tedbir alınması gerekiyor?” diye bir komisyon kurulması önerimiz var. Bütün partilerin bu konuda desteklerini bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, bu salgının aslında nedenleri çokça tartışılabilir, belki dönem içerisinde tartışılabilir; nasıl bu sürece geldik, nasıl bu salgın şu anda dünyanın dört bir yanını kasıp kavuruyor? Ama bir taraftan da aslında bizim en kritik ve en riskli gruplardan cezaevlerini daha ciddi bir biçimde ele almamız gerekiyor. Şu anda Türkiye'nin gündeminde bir infaz eşitliği meselesi var, tabii ki bu da tartışılması gereken bir mesele. Bütün cezaevlerinde şu anda daha adil ve daha hakkaniyetli bir infaz rejiminin oturulup üzerinde tartışılması ve konuşulması gerekiyor. Bu, bizim de talebimiz ve beklentimiz. Doğru, bunu bir tarafa bırakarak şu anda daha esaslı bir tartışma yürütmemiz gerekiyor ki o da şu: Bu salgının risk alanlarından biri cezaevleri ve cezaevleriyle ilgili daha gerçekçi, daha sonuç alıcı tedbirler nasıl alınabilir, oradaki insanların yaşam hakkı nasıl korunabilir diye aslında daha geniş bir tartışmaya ihtiyacımız var. Bunu niye söylüyoruz değerli arkadaşlar? Bugün basına yansıyan bir bilgi vardı: Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız Nalan Özaydın daha önce Tarsus Cezaevindeydi, bundan dört beş gün önce Mardin Cezaevine sevk edilmiş ve kendisinde bu virüsün tespit edildiği yani bu hastalığa yakalandığı ve testin pozitif çıktığı yönünde şu anda yaygınlaşan bir bilgi var.

Şimdi, bir cezaevinde bir kısım tedbirlerin alındığı ifade ediliyor; işte görüş yasakları konuluyor, işte avukatlara birtakım kısıtlamaların getirildiği ifade ediliyor ama bunların yetersiz olduğu çok net arkadaşlar çünkü cezaevine dışarıdan sadece aileler gitmiyor. Bakın, gardiyanlar günde belirli rutinlerle, değişimlerle cezaevlerinin içerisine giriyor ve bu cezaevinden giden gardiyanlar toplumla bire bir temas hâlinde. Bu, dışarıdaki teması içeriye götürüp aslında cezaevindeki bütün o insanların yaşam hakkını ve sağlığını tehlikeye atan bir boyutta. Yine, sürekli bir biçimde bu gardiyanların cezaevindeki koğuşlarla bir şekilde temaslarının olduğunu biliyoruz. Bu temaslar nasıl oluyor? İşte, aramalar vesilesiyle oluyor, havalandırmanın açılması vesilesiyle oluyor, birtakım ihtiyaçların içeriye götürülmesiyle oluyor. Bu riski daha da büyüten bir mesele.

İkincisi arkadaşlar, biz cezaevlerinin -bütün dünyada da ama Türkiye cezaevlerinde de- nasıl problemli yerler olduğunu biliyoruz, zaten hijyen koşullarının çok sıkıntılı olduğu yerler. Yine cezaevleri insanların beslenmelerine gerekli hassasiyetin gösterilmediği yerler, yine insanların temiz havadan en az faydalandığı yerler yani bunlar bu hastalığın riskini daha da artıran nedenlerden sayabileceğimiz meseleler.

Şu anda Türkiye cezaevlerinde -şu an İHD’nin belirlediği rakamları söylüyorum ama bunun daha fazla olduğu söyleniyor- 445’i ağır olmak üzere binlerce hasta tutsak ve mahpus var, bunları ayrımsız olarak söylüyorum. Yine 65 yaş üstü yani risk grubunda olan insanlar var. Şimdi, bu kadar riskli, tehlikeye bu kadar açık durumdaki cezaevlerinin daha önce planlanan, AKP’nin ajandasında olan bir infaz rejimi üzerinden tartışılması aslında başka bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.

Şimdi, arkadaşlar, bir daha tekrar edeyim: Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın, kendisi astım hastası ve kendisinin pozitif çıkan bu hastalığa şu anda yakalandığına dair bir veri var ve şu anda Mardin Devlet Hastanesinde karantina altında tutuluyor. Kendisi hasta olmasına rağmen dört beş gün önce -talebi olsa bile- neden sevk edildi? Zaten şu anda kendisi hastalığa yakalandığı için bu sevk esnasında -Tarsus Cezaevinin içerisinde bu hastalığın yaygınlaşmış olması muhtemel- yine getirildiği esnada getiren kişilere de -gardiyanlar, askerler- bir de Mardin Cezaevine de bu hastalığı bulaştırmış olma ihtimali çok yüksek. Risk bu kadar büyükken cezaevlerinde çıkabilecek en ufak bir olumsuz durum karşısında bunun sorumluluğunu buradaki hangi milletvekili alır arkadaşlar, hangimiz alabiliriz? Biz sorumlu olabiliriz. Bu insanların yaşam hakkından sorumlu olan iktidar başta olmak üzere, orada çıkacak herhangi bir olumsuz durumun sorumluluğunu kim çıkıp alacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkanım, bir dakikayla toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Başaran.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bütün bu Meclis en esaslı biçimde o cezaevindeki insanların yaşam hakkından sorumludur. O açıdan “Görüşleri engelledik.” “Avukatlar gittiğinde maske veriyoruz…” Avukatlara maske veriyorsunuz da o gardiyanların maskesi, eldiveni yok, hijyen koşulları sağlanmıyor. Bu koşullarda siz nasıl tedbirler alıyorsunuz? Dediğim gibi, bir cezaevinde başlayacak bir vakanın bütün cezaevlerine yayılma olasılığı varken bu kadar ciddiyetsiz, aslında bu kadar gerçeklikten uzak bir yaklaşım kabul edilemez.

Bu nedenle arkadaşlar, bu insanların yaşam haklarının sorumluluğunun hepimizde olduğunu bilerek bu önergeye hepinizin “evet” demesini, partilerin eşit katılımıyla bir komisyon kurulmasını, cezaevinde nasıl tedbirler alınabilir, en kısa zamanda cezaevindeki tutsak ve mahpusların can güvenliğini nasıl koruma altına alabiliriz diye tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkür ederim arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Seçim bölgem Aksaray’a T tipi kapalı ve açık ceza infaz kurumu yeni yapıldı, eksikleri var. Bunların başında… Söylediklerimizi Bakanlık olarak -sağ olsunlar- bir araçla giderdiler ama 200’e yakın çalışan, şehrin yaklaşık 20 kilometre dışında olan ve toplu ulaşım araçlarının bulunmadığı bir yere, görevlerine gidip gelmelerinde büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Buradan Bakanlığı göreve davet etmekteyim. Ya Bakanlığın fazla bulunan otobüslerinden üç dört tanesini oraya göndersinler ya da servis ayarlayarak burada görevli vatandaşlarımızın, görevli memurlarımızın görev yerine rahat gidip gelmeleri hususunda gerekli önlemleri alsınlar. Bunu orada çalışan 200 arkadaşımız adına özellikle talep ediyorum.

Hapishanelerde en çok şikâyet edilen konulara baktığımızda: Koğuşlar çok kalabalık, yataklar birbirine yakın. Ortak alanlarda ve yemekhanelerde bu kadar kalabalıkta sosyal mesafenin korunması pek mümkün görünmüyor. Bütün dünyayı, dolayısıyla Türkiye’yi de etkisi altına alan corona virüsünün cezaevlerine de girmesi kaçınılmaz gibi görünmektedir. Sayın Bakanımız bu konuda gerekli önlemleri almakta, samimiyetle bir şeyler yapmaya çalışmakta; hükümlü ve tutukluların dışarıyla temasını kesiyor, ziyaretleri yasakladı, nakilleri ortadan kaldırdı, özel izin hakları, hastalık ve güvenlik durumları dışında başka bir yere nakilleri durduruldu, yine, çalışma ve işyurdu faaliyetleri ortadan kaldırıldı ve insanların, cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin bu corona virüsüne yakalanmaması hususunda gerekli önlemleri almaya çalıştığını görmekteyiz.

Yine, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, dünkü genelgesiyle birlikte, denetimli serbestlikle ilgili cezaevlerine gelen vatandaşların işlemlerinin bir günde hemen yapılıp cezaevinde kalmamaları hususunda gerekli işlemlerin yapılmasını yetkililerden talep etmektedir.

Bu kadar kalabalık olan cezaevlerindeki yoğunluğu nasıl azaltabiliriz, onu tartışmak lazım. Hepimiz biliyoruz, okullar kapalı; özellikle yatılı bölge okullarına, yine öğrenci yurtlarına, öğrenci pansiyonlarına, belirli suçlardan tutuklu ve hükümlü bulunan insanları buraya yerleştirerek normal cezaevlerindeki yoğunluğu azaltabilir miyiz? Bu konuda bir araştırma yapılabilir. Buradaki insanlar devlete emanettir. Emanete sahip çıkmak gerektiğini düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Mahir Başarır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünya ve ülkemiz büyük bir tehdit altında. Corona virüsünün boyutları günden güne hepimiz için büyük bir tehdit oluşturmakta ama alınan tedbirler ya yetersiz kalmakta ya da geç alınmaktadır.

Evet, cezaevleri... Bugün, cezaevlerinde 300 bin civarında hükümlü ve tutuklu var. Cezaevleri tarihî bir doluluk yaşamaktadır. Mahkûmlar ya sırayla uyuyor ya sırayla nefes alıyor. Düşünün, cezaevlerinde hijyen yok, doktor yok, önlemler yetersiz. Sağlık ve fiziki koşullar yetersiz, tuvaletlerde bile insanlar sırada; el, ayak, yüz yıkarken lavaboda sıraya girilmektedir. Bakan bununla ilgili bazı tedbirleri yeni açıkladı. Şimdi, cezaevindeki görevli arkadaşlarla konuşuyoruz. Maske, hijyen, sağlık kurallarıyla ilgili şu ana kadar alınan bir tedbir maalesef ki yok.

Her şeyi bir kenara bıraktım, bugün, 459’u ağır olmak üzere 1.333 hasta tutuklu ve hükümlü var. Neden onları tahliye etmiyorsunuz? Ama bu ülkede, Sivas canisi aylar önce sağlık sebeplerinden tahliye edildi. Eğer o hasta mahkûmları bugün tahliye etmiyorsak ne zaman edeceğiz? Herkes infaz indirimine kilitlenmiş, onu bekliyor. Bu hafta gelmedi, önümüzdeki hafta gelecek.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geldi, geldi.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Peki, önümüzdeki hafta Meclise gelecek, şu anda Mecliste var mı? Yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Var, var; verdiler.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili “Var.” diyor ama az önce Cahit Özkan basın toplantısı yapıyor, kapsam dışı suçları açıklarken “Toplum vicdanını rahatsız etmeyecek cinsel suçlar.” diyor. Ben çok merak ediyorum, toplum vicdanını rahatsız etmeyecek hangi suçlar var? Cinsel suçların hangisi toplum vicdanını rahatsız etmiyor? Çok ilginç!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – CHP’nin dediği gibi yaptık, beraber yaptık. Böyle yapmayın, bilmiyorsunuz süreci. Ayıp! Hiçbiri yok.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şimdi, bu ülkede infaz indirimi…

(Uğultular)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, müsaade edin, Sayın Başarır konuşuyor.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İnfaz indirimi zorunluluk ama bence hiçbir şeyi değiştirmez. Eğer bu ülkede “Bu şartlarda yaşayamıyorum.” diyen bir tır şoförü tutuklanıyorsa infaz indirimi gelse ne olur?

Cumhurbaşkanının dünkü konuşmasından dolayı bir üniversite öğrencisi bir “tweet” atıyor, mizah yapıyor ve gözaltına alınıyorsa siz bu infaz yasasını getirseniz ne olur?

Evet, dün Cumhurbaşkanını dikkatle dinledik, önlemlerle ilgili. Maalesef cezaevleri değil sadece, biz sosyal devletten sosyal topluma doğru gitmişiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Başarır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Güçlü, egemen bir devlette, bugünün koşullarında, devlet IBAN numarası vermez. O devlet, IBAN numarasını alır, köylüsüne, çiftçisine, işçisine para yatırır.

Değerli arkadaşlarım, şu anda, iktidar, sosyal medyada da virüsle ilgili, insanların paylaşımıyla ilgili avcılığa çıkmış durumda, çok yazık. Bence sosyal medyada suçlu aramayın, siz virüs arayın, siz insanlara yardım edin; siz servise binip fabrikalarda çalışan yüz binlerce işçiyi düşünün.

Evet, yardım toplanabilir; söylesin Cumhurbaşkanı bu parayı nerede kullanacak? Eğer “10 milyon işçi için kullanacağım.” diyorsa biz bu parayı verelim ama genel bütçeye gidecek, sarayın giderleri için kullanılacak, kendi israf ettiği paralar için kullanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu kadar iftira olmaz ya! El insaf ya! İnsaflı ol, insaflı…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Vallahi senin burada olduğunu bilsem konuşmazdım. Sosyal mesafeyi de seninle alamıyorum ben. Gerçekten konuşmazdım senin burada olduğunu bilseydim. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – İnsaflı ol, insaflı…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Nereyi düzelteceğimi anlamadım ki. Yılmaz Bey cevap verecek şimdi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, düzeltilecek bir şey yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmanın baştan sona hepsi yalan, iftira, problem… O yüzden konuşmanın düzeltilecek bir tarafını bulamadım. Yılmaz Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Başarır, sataşmadan söz istiyor musunuz?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – İstiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, sizi tebrik ediyoruz bu arada (!)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Bravo Başkan, adil bir yönetim sergiliyorsunuz.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadeleri sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Şimdi, sözümün baştan sona kadar yalan olduğunu söylediniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hepsi… İnfaz paketi geldi.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Şimdi soruyorum: Bu ülkede milyonlarca işçi evinde mi, fabrikada mı? Yalan mı?

Bu ülkede 15 Temmuz şehitleri için topladığınız bağışları nereye harcadınız? Deprem vergilerini nereye harcadınız?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Nerede?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Beşiktaş’ta ölen şehit polislerin yakınları için topladığınız parayı nereye harcadınız? Nerenize güvenelim biz sizin? Söyleyin…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – 15 Temmuz için toplananlar nerede?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ya, diyorum ki: Para toplayalım, bu parayı biriktirelim. Şunu açıklayın, “Bu toplanan parayla iki ay bu ülkede işçiler çalışmayacak.” deyin.

İnsanların hâlâ elektriği kesiliyor. Bu da mı iftira? Suyu kesiliyor.

65 yaşındaki insanlara “Sokağa çıkma.” diyorsunuz. Benim memleketimde şalgam satan, bekçilik yapan, mendil satan insanlar var.

Sayın Cumhurbaşkanı çıkmış “En düşük emekli maaşını 1.500 lira yaptım.” diyor. Ne güzel ya! Allah razı olsun! Asgari ücret 2.300 lira bu ülkede. Neyin iftirası?

O tır şoförüne yapılan muameleyi doğru mu buluyorsunuz? Bir “tweet” attı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tutuklanmadı ama.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Gözaltına alındı. O da bir tutukluluk. İki gün tutuklu kaldı.

Sen bir avukatsın. Gözaltında kalınan süreler tutukluluk, ceza infazından sayılmıyor mu? Sayılmıyor mu? Bilmiyor musun bunu sen?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sakin… Sakin…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – “Yalancı” diyorsun ama. Bilmiyor musun bunu?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İnfaz paketi gelmediği yalan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben neden korkuyorum biliyor musun? Ben bilen insandan korkmam, ben cahilden de korkmam; biri bildiğini bilir, biri bilmediğini. Yarı cahilden çok korkarım, ne bildiğini bilir ne bilmediğini.(CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aman, çok büyük konuşma yaptın. Bravo, tebrik ederiz! Hemen internette paylaş da oradan alkış al.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yılmaz Tunç.

Buyurun.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Benden önce kürsüde konuşan Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü, “Bilmeden konuşmam.” dedi ama şu anda infaz kanunuyla ilgili kanun teklifi henüz Meclis Başkalığına verildi ve siz daha okuma fırsatı bulmadınız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İçeriğini bilmiyor daha. Bağırsın gitsin.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Okumadan, görmeden, teklifi görmeden, cezaevleriyle ilgili, ceza infazıyla ilgili ne getirdiğini bilmeden burada ahkâm kesmek doğru değildir, hiç doğru değildir.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Basın toplantısını söyledim beyefendi, basın toplantısını. Grup Başkan Vekili konuştu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Cahit Özkan niye basın toplantısı yapıyor?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız yardıma ihtiyacı olan, sokağa çıkıp çalışamayan vatandaşlarımıza devlet bütçesinden yardım ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın hayırseverlerin de katkısını alması sizin niye zorunuza gidiyor bu kadar?

MURAT EMİR (Ankara) – Belediyeler niye sizin zorunuza gidiyor?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Hani IMF’ye borç veriyorduk?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Türkiye Türkiye’ye yeter, biz bize yeteriz ve hayırseverlerimizin bu dayanışması sayesinde, bu küresel tehlikeden el birliğiyle çıkacağız.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sakin lütfen…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sakiniz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Yalım, lütfen…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Tamam, sakiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arkada boş yerlerimiz var Sayın Yalım.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Burası iyi Başkanım.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Sayın Başkanım, HDP grup önerisi, Covid salgını nedeniyle cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerle alakalı bir öneri. Tabii, devletimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Sağlık Bakanlığımızın ve Bilim Kurulunun önerileri doğrultusunda tüm kurum ve kuruluşlarıyla her türlü tedbiri alıyor ve bizler de vatandaşlar olarak bu tedbirlere uymanın gayreti içerisindeyiz. Hep birlikte bu küresel tehdidin üstesinden gelecek güçteyiz. O nedenle, hiçbir şekilde moralimizi bozmamamız gerekiyor. Tabii, bu alınan tedbirler kapsamına cezaevleri de dâhil. Bu konuda Adalet Bakanlığımız çok hassas davranıyor. Özellikle, şu ana kadar cezaevlerinde Covid-19 pozitif çıkan bir vakaya rastlanmadı, inşallah bundan sonra da rastlanmaz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Var... Var…

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Cezaevine ilk kez gelen hükümlü ve tutuklular için öncelikle Covid-19 belirtileri olup olmadığı noktasında rapor alınıyor ve sağlıklı olduğu tespit edildikten sonra da yine cezaevinde diğer mahkûm ve tutukluların yanına değil de ayrı bir odada, ayrı bir yerde on dört gün bekletildikten sonra asıl yerine alınıyor. Cezaevlerine gelen tüm personel, avukat, hekim vesaire hepsi büyük cezaevlerinde termal kameralarla, diğer yerlerde de ateş ölçerlerle kontrol edilerek içeriye alınıyor. Cezaevlerinde açık ve kapalı tüm görüşler iki hafta süreyle ertelenmişti, bu süre iki hafta daha uzatıldı. Açık cezaevlerindeki ön izinler, özel izinler ertelendi. Cezaevlerindeki tüm ortak faaliyetlere -eğitim vesaire- son verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İnsanlar yerlerde yatıyor cezaevlerinde.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Tutuklu ve hükümlülerle acil hâllerde görüşme durumunda maske ve eldiven takılarak, cam arkasından, telefonla, kapalı bir görüşme mümkün olabiliyor. Cezaevlerinin temizlik ve dezenfekte işlemleri konusunda da elbette ki hassasiyet gösteriliyor. İnfaz koruma memurları tutuklu ve hükümlüyle hiçbir şekilde temas kurmadan ve sosyal mesafeyi koruyarak çalışmalarını sürdürüyorlar. Cezaevi personeli dışarıda iken gerekirse uygun yerlerde barındırılıyorlar. Hastalananlarla ilgili olarak aile hekimleri gerekli tedbirleri alarak kurumlara gelmeye devam ediyorlar. Sevk ihtiyacı varsa uzman doktor cezaevine geliyor; tutuklu, hükümlü hastaneye gönderilmiyor. Tüm hükümlü ve tutukluların kişisel temizlik maddesi ihtiyaçları kurum tarafından karşılanıyor. Bir cezaevinden başka bir cezaevine sevkler de iki hafta süreyle ertelenmişti; bu, iki hafta daha uzatıldı.

Her alanda olduğu gibi, devletin koruması altında olan tutuklu ve hükümlülerin sağlığı açısından da alınması gereken tüm tedbirler alınıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ayrıca, bu idari tedbirlerin yanı sıra da Ceza İnfaz Kanunu’nda yapılan düzenlemelerle ceza adaletini sağlayan, suçlunun ıslahını amaçlayan, cezasızlık algısını da sona erdiren ve cezaevlerimizde Covid salgını tehlikesi nedeniyle açık cezaevlerinde izin müessesini getiren düzenleme ve daha birçok alanda düzenleme yapan bu kanun teklifini de Meclis Başkanlığına sunmuş bulunuyoruz. Ben, teklifin hayırlı olmasını diliyorum.

Grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtmek istiyorum.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkanım, bir açıklama, kısa bir açıklama…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Mersin Milletvekilimiz Ali Mahir Başarır kanun teklifini elbette görmedi, görmediğini de biliyor. Ali Mahir Başarır, kanun teklifi sahibi olarak AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’ın biraz önce yaptığı basın toplantısında sarf ettiği bir söze değindi. Cahit Özkan “kamu vicdanını yaralayan cinsel suçlar” ifadesini kullandı. Ali Mahir Başarır da dedi ki: “Kamu vicdanını yaralamayan cinsel suç var mı? Varsa tarif edin.” Burada “Teklifi bilmeden konuştunuz, şunu yaptınız, bunu yaptınız.” demek gariptir.

İlaveten, “Hayırseverlerin yardımı sizi niye rahatsız ediyor.” dedi Sayın Tunç. Biraz sonra görüşülecek 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde, bu işin bizi nasıl rahatsız ettiğini, niye rahatsız ettiğini hem yüce Genel Kurula hem aziz milletimize tane tane anlatacağım.

Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Başaran, size bir sataşma yok, size söz veremem. Müsaade edin.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sataşma değil, bir açıklama yapacağım.

Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, öncelikle, ben ayrıca 60’a göre söz istemiştim ama hatibimizin söylemlerine açık bir yalanlama ve gerçek dışı şeklinde bir beyan bu konuda…

BAŞKAN – Efenim, bakın, burada bir sataşma söz konusu değil.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir açıklama, yerimden izin vermenizi istiyorum gerçekten.

BAŞKAN – Eğer grup adına söz istiyorsanız grup adına söz verebilirim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ama kendi konuşması…

BAŞKAN – Grup adına söz verebilirim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tamam, grup adına konuşsun. Ben sonra söz alacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başaran.

27.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın, Covid-19 testi pozitif çıkan Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Tarsus Cezaevinden Mardin Cezaevine sevk edildiğine, Kırşehir E Tipi Cezaevinde karantina uygulaması yapıldığına ve Şakran Cezaevinde test yapılan bir görevlinin sonucunun da pozitif çıktığına, cezaevlerinde corona virüsün niye yaygınlaştığını öğrenmek istediğine, temizlik malzemelerinin ve dezenfektanların cezaevlerinde ücretsiz dağıtılmadığına ilişkin açıklaması

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan, şimdi, konuşmamda da belirttim, somut vakalar ifade ettim ama somut vakalarla ilgili bir açıklama olmadığı için tekrar söz isteme ihtiyacı duydum.

Bir; sevklerin iptal edildiğine dair bir açıklama var ama daha üç dört gün önce Nalan Özaydın Tarsus Cezaevinden Mardin Cezaevine nakledilmiş, sevk edilmiş. Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız Nalan Özaydın’ın bu Covid-19 testi yapılmış ve pozitif çıkmış yani şu anda Tarsus Cezaevi de Mardin Cezaevi de risk kapsamında. Ayrıca, Kırşehir E Tipi Cezaevinde şu anda karantina uygulaması varmış, avukatlarımızın aldığı bilgi bu ve bununla ilgili de şu anda bir açıklama yok.

Bir tane daha; Şakran Cezaevinde bir görevliye test yapılmış ve pozitif çıkmış. Şimdi, madem bu kadar tedbir varsa cezaevlerinde bu niye yaygınlaşıyor?

Bir cümle daha; bu dezenfektanların hiçbiri ücretsiz olarak cezaevlerinde dağıtılmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir toparlayayım Başkanım, grup adına söz verdiniz zaten.

BAŞKAN – Gene de birer dakika, bugün öyle.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hayır, grup adına söz verdiniz, cümlemi bitireyim.

BAŞKAN – Sayın Başaran, grup adına söz verdiğimi biliyorum. Sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu açacağım.

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bu temizlik malzemeleri ve dezenfektanların hiçbiri de cezaevlerinde ücretsiz dağıtılmıyor, kişilere para karşılığı veriliyor ve çok yüksek ücretlerle bu veriliyor. Yani yine AKP tarafından harikalar diyarında gibi bir konuşma yapıldı ama bunların gerçekliği böyle değil. Büyük bir felaket geliyor, Meclis olarak bu büyük felaketin altında kalmadan önlem alalım diyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Turan, buyurun.

28.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, ceza infaz paketinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğuna ve cinsel suçların yer almadığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, polemikten, sataşmadan, tartışmadan uzak durmaya çalışıyoruz sürecin hassasiyetinden dolayı. Ancak, bir yanlış anlamaya mahal vermeme adına söz aldım. Az önce, kıymetli Grup Başkan Vekilinin ettiği ifade belki yanlış anlaşılabilir diye revize etmek istiyorum: Paket Meclise sunulmuştur, cinsel suçlar hiçbir şekilde paket içerisinde yer almamıştır Sayın Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Canım, biz var demedik ki zaten. “Kamu vicdanını yaralayan cinsel suç ne?” dedik.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından, Covid-19 salgını kapsamında cezaevlerinde alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 30/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, doktorların çalışma hayatının düzenlenmesi ve yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2621) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

31/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/03/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, doktorların çalışma hayatının düzenlenmesi ve yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2621) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 31/3/2020 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gündür bu kürsüye çıkan her milletvekili arkadaşım ve Grup Başkan Vekilleri beni çok mutlu eden sözler sarf ediyorlar. Sağlık çalışanlarına övgüler düzülüyor, müteşekkir olduklarını ifade ediyorlar bu da bir hekim olarak beni çok mutlu ediyor. Ama neylersiniz ki yıllardır sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu olumsuz koşullarla ilgili aynı hassasiyeti maalesef Parlamento gösteremiyor. Biz söylüyoruz, karşımızda bir duvar var; biz öneriyoruz, neylersiniz ki o duvar bir türlü aşılmıyor.

Şimdi, bütün dünyayı kasıp kavuran, ülkemizi âdeta bir yangın yerine dönüştüren bir pandemiden bahsediyoruz. Olay öyle bir noktaya geldi ki, geçmiş yıllardaki salgınlardan daha düşük düzeyde ölüm oranları söz konusu olmasına rağmen yarattığı tahribat inanılmaz derecede. Peki, biz ne yapıyoruz? Bu konuda defalarca çok ciddi, çok içtenlikli öneriler yapıldı ama keşke bu öneriler, o gün, o önerilerin yapıldığı süre içerisinde dikkate alınsaydı. Test dedik, dilimizde tüyler bitti. Maalesef, test konusunda çok geç kalındığı için biz bu vakaların önüne artık geçemeyecek bir noktaya geldik.

Umreden gelen vatandaşlarımızla ilgili ciddi bir takip yapılmadığı için, üstüne üstlük sınırda özellikle Van’dan o insan kaçakçılığını teşvik eden girişimler bu vakaların daha da artmasına neden olan etkenlerden birkaçı.

Ama bir başka şey var; yine dilimizde tüy bitti, ya, bu ekipmanlar ciddi bir şekilde dağıtılmıyor; önlük, maske, gözlük, dezenfektanlar hâlâ bir sıkıntı, Türkiye'nin birçok yerinde –size de ulaşmıştır- bu büyük bir sorun olarak karşımızda duruyor.

Bakın, başka bir şey var; biz de diğer gruplar da hep önerdik, sağlık çalışanlarına ilave ödemeler yapılsın. E, yapıldı. Bu bizi mutlu etti. Kime yapıldı? Hekimlerimize ve hemşirelerimize, laborantlara yapıldı. Ama değerli arkadaşlar, o çatı altında çalışan hastabakıcılar var, hizmetliler var, güvenlik görevlileri var, sekreterler var; bunlar da aynı olumsuz koşullarda aynı riske maruz kalarak çalışma yapıyorlar. Peki, onlar niçin bu kapsama alınmıyor? Aslında orada belki hekimlerimizden daha da büyük tehlike altında olan, oraları temizleyen kardeşlerimiz ama böyle bir ayrımcılık bizi üzüyor. Bunun ortadan kaldırılması lazım.

Başka bir şey, aile hekimleri… Aile hekimlerinin de çok ciddi anlamda risk grubu olduğu herkesçe malum ama düşünün ki o aile hekimleri rapor aldıklarında, hastalandıklarında eğer hastalarını bir arkadaşına devredemezse ücretlerinin önemli bir kısmı ödenmiyor, kesiliyor. Olabilecek iş mi bu değerli arkadaşlar? Sonuçta onlar da hekim, onlar da böyle ciddi bir hizmet üretiyorlar ve risk altındalar. Bildiğiniz gibi, ilk başvurulan hekimler de aile hekimleri ama neylersiniz ki onlar da böyle bir muameleye maruz kalmışlar.

Şimdi, bizim yine dilimizde tüy bitti; ya, bugün için şu herkesin övgü dizdiği, teşekkürlere boğduğumuz sağlık çalışanlarıyla ilgili süratle düzenlemeler yapalım; infaz yasası kadar önemli değerli arkadaşlar. Şu sağlıkta şiddet yasasını el birliğiyle çıkaralım. Bakın, son altı yılda 176 binin üzerinde şiddet vakası gerçekleşti.

Peki ya intiharlar? 2015’te 180 sağlık çalışanı intihar etti, 2016’da 129 sağlık çalışanı intihar etti, 2017’de 122 sağlık çalışanı intihar etti. Niçin? Çünkü baskı altında çalışıyorlar, çünkü çok ciddi anlamda şiddete maruz kalıyorlar, çünkü performans onları ciddi anlamda bitap düşürüyor. O açıdan, bütün bu gerçeklikler önümüzdeyken sağlıkta şiddet yasasını niçin getirmiyoruz, niçin duyarsız kalıyoruz? Bunu anlamış değiliz. Adalet ve Kalkınma Partisinin, bizim ısrarla üzerinde durduğumuz bu yasa teklifine sıcak bakmamasının bir gerekçesini söyleseler, anlasak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bingöl, tamamlayın sözlerinizi.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – İnanın, haklı bir gerekçeyse bu önerimizi geri çekeceğiz ama hiçbir şekilde haklı bir gerekçesi yok. Sadece övgüler düzüyoruz, sadece teşekkür ediyoruz, sadece minnet duygularımızı ifade ediyoruz ama aynı günler içerisinde o sağlık çalışanlarına, ambulansta hizmet yönetmeye çalışanlara saldırı gerçekleştiriliyor. Hastanede hekim kardeşlerimize yumruk sallanıyor. Bugünlerde, şu övgüler düzdüğümüz günlerde bile sağlık çalışanlarımız böyle şiddete maruz kalıyorlar ve biz bütün bunlara rağmen duyarsız kalıyoruz.

Şimdi, bence yapılması gereken, bütün bu siyasi bakış açımızı bir tarafa bırakıp bu öneriye lehte oy kullanmak. Burada hiçbir şekilde size bir eleştiri gelmeyecektir değerli kardeşlerim. İnanın, yaptığınız övgülerin, o methiyelerin karşılığı olacaktır ve sağlık çalışanları en azından bu süreçte daha moral ve motivasyonları yüksek bir şekilde çalışma şansına sahip olacaklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Kahraman ilan ettik, kahramanlarımıza gereken hassasiyeti gösterelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İYİ PARTİ Grubu adına Hüseyin Örs.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine İYİ PARTİ adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Coronayla mücadele ettiğimiz bugünlerde bu mücadelede cephenin en önünde yer alan hekimlerimizin ve sağlık çalışanlarımızın sorunları ve hak kayıplarının giderilmesiyle ilgili verilen bu araştırma önergesi daha da ayrı bir anlam ifade etmektedir. Hepimiz biliyoruz ki 7/24 çalışan doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık çalışanları en büyük risk grubunu oluşturuyor.

Değerli milletvekilleri, vatanın birliğini ve bütünlüğünü, kamu düzenini ve güvenliğini tesis etmek amacıyla görevi başında hayatını kaybedenleri ifade eden “şehitlik” kavramı Türk toplumunun kurucu unsurlarından, en değerli, manevi kabullerinden biridir. Hiç şüphe yok ki, içerisinde bulunduğumuz süreçte gece gündüz demeden görevini canla başla ifa etmeye çalışan, vatandaşlarımızı hayatta tutmak için kendi hayatlarını tehlikeye atan sağlık meslek mensupları da kamu düzeni ve kamu sağlığı için en hayati ve kutsal görevlerden birini yerine getirmektedirler. Dünyadaki örneklerine bakıldığında bu kutsal görevin ifası sırasında hastalığa yakalanan ve ne yazık ki hayatını kaybeden sağlık mensuplarıyla karşılaşmaktayız. Ülkemizde bu kayıpların hiç yaşanmamasını temenni etmekle birlikte, bahse konu sağlık mensuplarının ifa ettikleri görevin kutsallığı göz ardı edilmemelidir.

Bu kapsamda, gerek icra edilen vazifenin öneminin ve kutsallığının tespiti gerekse gerçekleşmesi hâlinde kamu sağlığını tehdit eden salgın hastalıklarla mücadele esnasında hayatını kaybeden sağlık meslek mensuplarının “şehit” olarak addedilmeleriyle kendilerinin ve yakınlarının kanunen şehitlik makamına atfedilmiş hükümler uyarınca işlem görmeleri amacıyla 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’da değişiklik zarureti doğduğu düşüncesindeyiz. Bu çerçevede, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in gündeme getirdiği “Salgınla mücadele ederken hayatını kaybeden sağlık personeli şehit sayılsın.” önerisini Grup Başkan Vekillerimiz Sayın Lütfü Türkkan ve Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına kanun teklifi olarak verdik. Bu teklifimize desteğinizi bekliyoruz, şimdiden bunu sizlerle paylaşmak istedim, inşallah bu teklifimize destek verirsiniz.

Bu vesileyle, bugün görüştüğümüz CHP grup önerisine kabul yönünde oy vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu…

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coronavirüs salgınına Türkiye hazırlıksız yakalandı, bilhassa Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı; yakından takip ediyorum, son derece hazırlıksız yakalandı. Vakalar doğru dürüst tespit edilemiyor ve bütün bunlara rağmen, bakın, bugün açıklanan bir istatistik var ve şu anda dünya Türkiye’yi konuşuyor, biliyor musunuz? 19’uncu günde 10 bin vaka sayısıyla, şu anda Türkiye 1’inci sırada dünyada. İran 22’nci günde 10 bin sayısını yakalamış, İtalya 40’ıncı günde 10 bin sayısını yakalamış. Bu, çok büyük bir tehlikedir. Bu, aslında yeterli önlemlerin alınmadığının çok büyük bir ispatıdır. Aslında, durum daha da vahimdir.

Bakın, otuz yıllık göğüs hastalıkları uzmanıyım, solunum hastalıkları otuz yıldır benim alanım ve çok iyi biliyorum ki bu konuda yeterli tedbirler alınmıyor. Vaka sayılarının bilinmesi konusunda büyük yetersizlikler var. Bu 10 bin sayısı bile çok az, daha fazla vaka var aslında; bu bir.

İkincisi, ölüm sayıları. Ölüm sayıları -yıllarca ölüm raporları düzenleyen bir doktor olarak söyleyeyim- maalesef, kesin tanı gelmeden “Covid-19 müspet” diye giremiyor doktor arkadaşlar; o yüzden solunum yetersizliğinden ölüyor gibi görünüyor, ölüm sayıları da aslında fazla. Bakın, çıplak gerçeği söylüyorum.

Şu anda doktor arkadaşlarımız, sağlık çalışanları çok tedirginler. “Biz yaşatmak için yaşamak zorundayız. Alkış yetmez, savaşta silahsız cepheye sürülen askerler gibi hissediyoruz kendimizi.” diyor doktor arkadaşlarım bana. Son derece sıkıntılı bir durum ve bu çok net bir gerçek; bir hafta sonra belki doktor bulamayabiliriz, sağlık çalışanı bulamayabiliriz.

Bakın, Türk Tabipleri Birliği ve SES’in çok ciddi çalışmaları var. Şu anda yüzde 50 triyaj yok. Sağlık çalışanlarının yüzde 44’üne eğitim verilmemiş ve sağlık çalışanlarının yüzde 28’i kronik hastalıklarla malul durumda. Cerrahi maske sayısı yüzde 68’inde, yeterli değil ve maalesef, büyük sağlık ihlalleri var. Yüzde 48’ine solunumsal hijyene yönelik eğitimler verilmemiş, yüzde 32’sine triyaj prosedürleri ve ilgili eğitimler verilmemiş maalesef.

Şimdi, tablo bu değerli arkadaşlar. Kötü bir tablo ve gizleniyor vakalar. Aslında, yoğun bakımlarda olan, müdahale edilen hastalar yüzde 10, yüzde 90 hasta tespit edilemediği için, test yapılamadığı için -Almanya’da günde 40 bin test yapılıyor, bizim ülkemizde yirmi günde ancak 80 bin teste ulaşıldı- vaka sayısının az olduğu ve buna rağmen dünya birincisi olduğumuz şu anda çok acı bir gerçek. Şu anda hekim arkadaşlarımız da gergin, panik ataklı hastalar hastaneleri dolduruyor ve eğer ki bu kriz doğru yönetilemezse hastanelerimiz felç olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şimdi bakın, tüm bu durumlarda Sağlık Bakanlığı “32 bin sağlık çalışanı alacağız.” diyor ama 15 bin nitelikli, birikimli, tecrübeli, KHK’li sağlık çalışanını geri almayı düşünmüyor, bu inanılacak bir durum değil.

Bakın -profesörler, doçentler, uzmanlar, pratisyenler, acil, yoğun bakım uzmanları- yirmi-otuz yıllık uzmanları ihraç ettiler, şu anda büyük perişanlık yaşıyorlar. “32 bin sağlık çalışanı alacağız.” diyorlar; bu arkadaşlarımız tecrübesiz olacak tabii ki. Tecrübeli, nitelikli insanları düşünen yok. “Coronavirüs konusunda ciddi, nitelikli çalışmalar yapabilirim, aşı çalışmalarına destek verebilirim.” diyen KHK’li Tıbbi Genetik ve Viroloji Uzmanı Doçent Doktor Mustafa Ulaşlı’yı inanılmaz bir şekilde, sırf KHK’li olduğu için devre dışı bıraktılar. “Sağlık Bakanı bana ‘Cumartesi günü tamam, görüşeceğiz, edeceğiz.’ dedi, pazartesi ne olduysa görüşmeyi reddettiler.” Bu inanılacak bir durum değil ve bakın, şu anda maalesef sağlık çalışanları eylem yapıyor, bugün İbni Sina Hastanesinde eylem yaptı sağlık çalışanları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Temizlik görevlileri sağlık çalışanı sınıfı dışında tutuluyor ve bu yüzden sağlık çalışanları büyük bir tedirginlik içinde, bunu protesto etmek için bir eylem yaptılar, 5 kişi gözaltına alındı. Güya alkışlıyoruz biz bu sağlık çalışanlarını, utanç verici bir durum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yanlış bilgi verdiniz.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Arife Polat Düzgün.

Buyurun Sayın Düzgün. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin hekimlerin yaşadığı sorunlar ve hak kayıpları üzerine vermiş olduğu önerge üzerinde aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Malumlarınız olduğu üzere tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de küresel Covid-19 salgınıyla yoğun bir mücadelenin içerisindedir. Başta Sağlık Bakanımız olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlarımız bu virüsün çıkış noktası Çin’in Wuhan kentinde salgına dönüşmesiyle birlikte gerekli önlemleri ivedilikle alarak, bu virüsün ülkemize girişini olabildiğince geciktirerek şeffaf, samimi bir çalışma sergilemektedirler.

Covid-19 salgınının ülkemizde görülmesiyle birlikte ise Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan ilk destek paketinde başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık çalışanlarına özel yer ayrılmıştır. Bu süreçte en büyük risk grubunda olan sağlık çalışanlarının virüsten korunması için de tüm ilgili kurumlarımız üzerine düşeni yapmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşmasında belirttiği gibi, 24 milyon cerrahi maske, 3 milyonun üzerinde N95 maske, 1 milyonun üzerinde koruyucu tulum, 181 binin üzerinde koruyucu gözlük dağıtılmış olup, Sağlık Bakanlığımızın bu konuda stokları mevcut olup dağıtmaya devam edecektir.

Bununla birlikte, ülkemizde başlamasıyla birlikte sağlık çalışanlarımız için sosyal psikodestek hatları kurularak Sağlık Bakanlığımız gerekli girişimleri ivedilikle başlatmıştır. Bu kapsamda sağlık çalışanlarımız için mesai sonrası kalacakları yurt, pansiyon, otel benzeri yerlerin planlanması da hazır durumdadır. Ben de bir hekim olarak sahadan şu an için aldığım bilgiler neticesinde şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki sağlık çalışanlarımızın mesai planlaması onların bu süreçte salgından en az şekilde etkilenmesini sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Umarım gerek kalmaz ancak gerekli durumda da devreye girebilecek yeterli sağlık çalışanımız da bulunmaktadır. Sağlıkta şiddetle ilgili de düzenlemelerin yapılması için grubumuz çalışma yapmaktadır.

Sözlerime burada son verirken Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sağlık Bakanımız olmak üzere, ailesini ve çocuklarını bırakarak gece gündüz çalışan sağlık çalışanlarına ben de şükranlarımı sunuyorum, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- AK PARTİ Grubunun, Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun nisan ayı Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve çalışmalarını saat 24.00’e kadar sürdürmesine ilişkin önerisi

31/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/3/2020 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                    Bülent Turan

                                                                                                                                      Çanakkale

                                                                                                                    AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 174, 50, 24, 51, 61, 63, 65, 77, 78, 80, 81, 85, 107, 115, 122, 163, 192, 195, 139, 141 ve 29 sıra sayılı Kanun Teklifleri’nin bu kısmının sırasıyla 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20 ve 21'inci sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 1, 2, 7, 8, 9, 14, 15, 16, 21, 22, 28, 29 ve 30 Nisan 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve anılan birleşimlerde çalışmalarını saat 24.00’e kadar sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi yok.

AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; okutup, işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- CHP Grubu Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, CHP Grubu Başkan Vekili Manisa Milletveki Özgür Özel ve CHP Grubu Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un (2/1507) esas numaralı 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1507) esas numaralı 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’mizin İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için işlem yapılmasını arz ederiz.

                                      Engin Altay                                               Özgür Özel                                              Engin Özkoç

                                         İstanbul                                                     Manisa                                                     Sakarya

                           CHP Grubu Başkan Vekili                        CHP Grubu Başkan Vekili             CHP Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz isteyen Sayın Veli Ağbaba.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, coronavirüs salgınında hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum, salgından etkilenenlere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Başta hekimlerimiz olmak üzere, bu konuda mücadele eden herkese Meclisten şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP döneminde, on sekiz yılda 800’e yakın KİT’in özelleştirildiğini gördük ancak bunların 2 tanesini gündemle de ilgili olduğu için paylaşmak istiyorum; özellikle şeker fabrikalarını.

Geçtiğimiz dönemde 25 Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili “Şeker fabrikaları satılmaz; şeker vatandır, satılamaz.” diyerek bütün Türkiye’yi gezdik; yalvardık, yakardık ama maalesef Hükûmete, iktidara, AK PARTİ’ye anlatamadık. “Şeker, sadece şeker değildir; şeker küspedir, şeker alkoldür, şeker vatandır.” dedik ve haklı çıktık maalesef.

Değerli milletvekilleri, şeker fabrikaları özelleştirildi ve bu memleketin fakir fukarası virüsten korunmak için elini yıkayacak alkol bulamıyor şu anda. Ne yaptı tedbir olarak? Tedbir olarak vergileri kaldırdı, sıfır vergi yaptı ve dünyanın en büyük alkol üreticilerinden, şeker üreticilerinden biri olan Türkiye şu anda dünyadan alkol dilenecek duruma gelmiş durumda maalesef. Bunu yapanlara yazıklar olsun diyoruz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Veli Bey, hiç alakası yok.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, gelelim diğer bir meseleye.

Değerli arkadaşlar, ne diyorduk? “Dünya bizi kıskanıyor.” “Ey, Merkel…” “Ey, Macron…” “Ey, Trump…” diyorduk ama Trump kişi başına 2 bin dolar para dağıtıyor, Merkel IBAN topluyor vatandaşından, Macron IBAN topluyor vatandaşından, Sayın Erdoğan ise vatandaşına, fakir fukaraya sanki para vermiş gibi IBAN dağıtıyor.

SALİH CORA (Trabzon) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi de IBAN dağıtıyor.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Trump 2,2 trilyon vermiş vatandaşına, Merkel 700 milyar euro vermiş, Macron 300 milyar euro vermiş, Türkiye 14,3 milyar euro vermiş. Hem para vermiyor vatandaşına hem de üstüne para istiyor.

Değerli arkadaşlar; dünya, halkına el uzatırken Türkiye, vatandaşına el açıyor, geldiğimiz durum bu. Dolar artınca halk dolar satsın, deprem olunca halk yardım yapsın, kriz olunca halk kemer sıksın, salgın olunca halk para versin. Madem, zor günler için halk var, o zaman size ne gerek var? Bunu da size sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, İçişleri Bakanlığı dün gece bir genelge yayınladı: “Belediyeler izinsiz yardım toplayamaz.” dedi. CHP’li belediyeler -Ankara, İstanbul başta olmak üzere- 11 Büyükşehir Belediye Başkanımız üç gün önce milletinden yardım toplayarak fakire fukaraya dağıtmak için kampanya açtı. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu memlekette vakıflar yardım toplar, bu memlekette dernekler yardım toplar, Ensar Vakfı yardım toplar, TÜRGEV toplar, TÜGVA toplar, bazı vakıflar toplar, 15 Temmuz şehitlerinin paralarını yiyenler, Beşiktaş’ta şehit olanların paralarını iç edenler yardım toplar, deprem paralarını sağa sola harcayanlar yardım toplar ama CHP’li belediyeler yardım toplayamaz. Bu, coronavirüs kadar tehlikeli bir zihniyettir. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi CHP’li Ankara ve İstanbul Belediyelerinin paralarına el koymuşlar, Allah sizin gözünüzü doyursun. Bir de, kendileri de tehditle memurlardan para topluyorlar değerli arkadaşlar. Tehditle memurlardan para topluyorlar, CHP’li belediyeler gönülle para topluyor, onu engellemeye çalışıyorlar.

SALİH CORA (Trabzon) – Zorlama yok.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Şimdi, konumuz şu, konumuz Tank Palet Fabrikası. Sevgili Sakarya Milletvekilimiz Engin Özkoç ortaya çıkardı. Geçtiğimiz yıl aralık ayında böyle gizli kapaklı kaptı kaçtı, bir baktık ki millî ve yerli Tank Palet Fabrikası satılıyor. Kime satılıyor? Bir yandaşınıza, sizin partinin yöneticisine, Ethem Sancak’a. Bu Sancak ailesinde ne aradınız, ne buldunuz bilemiyorum. Değerli arkadaşlar, sonra, bunu Katar Silahlı Kuvvetleriyle ortak alacağını söyledi. Bakın, Katar Silahlı Kuvvetleriyle… Tank Palet Fabrikası bizim eylem yapmamıza, Engin Özkoç’un bağırmasına, Genel Başkanımızın her yerde ilan etmesine rağmen Katarlılara satıldı. Ne için? Tank üretmek için. On altı ay geçti, on altı ay, bir tane çivi çakabilmiş değiller. Ne yapıyor? BMC, orada araba üretiyor.

Değerli arkadaşlar, Tank Palet, millîliğin ve yerliliğin turnusol kâğıdıdır. Eğer bir insan Tank Paletin satışını savunuyorsa o, millî ve yerli değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, sözlerinizi tamamlayın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Tank Palet, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir unsurudur, ikinci ordu neyse, Hakkâri’deki bir tabur neyse, İdlib’deki asker neyse Tank Palet Fabrikası da aynıdır. Nasıl ki bir askerimiz, bir bölüğümüz bir başka Silahlı Kuvvetlerin emrine verilemezse, verilirse bu ülkeye ihanetse Tank Paleti satmak da ihanettir, vatana ihanettir. Herkesin, kendine milliyetçiyim diyenlerin, yerliyim diyenlerin turnusol kâğıdıdır. Bakalım ne kadar yerlisiniz ne kadar millîsiniz?

Hiç aklımıza gelir miydi şöyle bir kanun teklifi vermek: “Askerî fabrikalar, deniz tersaneleri özelleştirilemez.” Bunu da bize yaptırdınız.

Bir daha söyleyelim: Tank Paleti satanlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerlerini başka silahlı kuvvetlerin emrine veren insanlardır ve bunlar tarihte nasıl anılıyorsa yarın da öyle anılacaktır.

Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülent Turan Bey.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hassasiyetle altını çiziyorum, diyorum ki: Ortak bir sorunla karşı karşıyayız. Birçok arkadaşımız, birçok partimiz, bu konuyla ilgili, bu ortak duyguları paylaşıp ona göre bir üslup geliştiriyor. Ama her partiden böyle bireysel birkaç arkadaş çıkıp maalesef tüm süreci sabote eden bir dil kullanabiliyor. Bu süreç hepimiz için ortak bir süreç. Şu konuşmanın kime faydası var Allah aşkına; ülkeye, sağlık sorunlarına, CHP’nin kendisine, kime faydası var?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Vatana faydası var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aslında doksan yıldan beri neden iktidar olamadıklarının en güzel cevabı şu kürsüdeki tarz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu tarz kimseyi büyütmez, bu tarz ülkeye katkı sağlamaz.

Ben diyorum ki: Her günün, her haftanın, her yılın bir ruhu vardır. Şu an ölümlerin olduğu ve bu ölümlerde CHP’li ile AK PARTİ’li ayrımı olmadığı bir dünya sorunuyla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Devlet elinden geldiği kadar tedbir aldı, almaya devam ediyor, Bilim Kurulu öncülüğünde tüm önerileri değerlendiriyoruz. Fakat bunun yanında, birçok iş adamımız, bırakın iş adamını, orta gelirli, alt gelir grubu insanımız bize bile gelip “Yardım kampanyası başlatalım, bizim gönlümüz, ruhumuz bu konunun yanında.” deyip devletinin yanında olduğunu hissettirmek istediler.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Zorla bağış topladınız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fransa bugün kampanya başlattı. Dünyada her ülke bunu yapıyor zaten. Kaldı ki -polemik olmasın ama bunu yapmak zorundayım- ilk defa bu ülkede bir kampanya başlatılmıyor. Bakın, elimde bir belge var. Heykel bulunmayan illere heykel yapılma kampanyası bile yapılmış bu ülkede; bakınız, böyle bir mesele bile olmuş. Şunu demek istiyorum: Devlet ortak dil yakalar, vatandaş devletle bir araya gelmek ister.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu minvalde Cumhurbaşkanımız da tüm milleti davet etti, dedi ki: “Arzu eden vatan evlatları, bu kampanyaya destek olsun.” Ben de buradan haykırıyorum: CHP’nin de ulusalcı, milliyetçi, devletçi vekilleri var, herkes az önceki gibi değil. O yüzden, aklıselim, sağduyulu tüm vekillerimizi hep beraber ülkemizde “Türkiye’yiz, beraberiz.” diyen anlayışı bu kampanyaya destek vermeye davet ediyorum. İstanbul Belediyesi hak ettiği…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Niye el koydunuz paraya? İstanbul Belediyesinin, Ankara Belediyesinin parasına niye el koydunuz?

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen, siz konuştunuz, müsaade edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sınırsız bir konuşma… Ben de talep ediyorum.

Olmaz efendim!

BAŞKAN – Size de vereceğim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İstanbul Belediyesi kolilerin değerinden çok daha üst değerle para toplayacak, bu serbest olacak ama devletin kendisi, Cumhurbaşkanının bizzat kendisi bir kampanya başlatacak, buna kızacaksınız. Yardımcı olmayabilirsiniz ama bırakın da laf atmayın. Destek olmayabilirsiniz ama bırakın da iftira atmayın.

Sayın Başkan, bir diğer mesele…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Zorla toplamayın, memurları tehdit etmeyin diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen toparlayın.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Memurları tehdit ediyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Veli Ağbaba’ya bir dakika daha sabrı, demokrasiyi tavsiye eder misiniz lütfen.

BAŞKAN – Bir daha tekrarlar mısınız son cümlenizi lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Ağbaba’ya bir dakika daha sabrı ve demokratik kültürü tavsiye eder misiniz lütfen.

Beş dakika bağırdı, hatta, aramızdaki sosyal mesafeden endişe duyarak izledim, çok bağırdı. Buna gerek yok, daha sakin konuşabiliriz, daha rahat konuşabiliriz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen de bağırıyorsun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama hiçbir cevabımı dinlemediği gibi buradan bağırmaya devam ediyor.

Son bir dakika Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle bir şey yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tank Palet Fabrikasıyla ilgili de şimdiye kadar Mecliste bin defa konuştuk, bin defa cevap verdik. Aynı iddiaları tek kelime değiştirmeden tekrarlamanın hiç kimseye -hele ki bugünlerde- faydası olmadığını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun lütfen.

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın grup başkan vekillerinin zaman ekonomisiyle ilgili mutabakatını fiilî olarak ortadan kaldırmasını doğru bulmadıklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Bugün Genel Kurul açılırken 5 siyasi parti grup başkan vekili olarak bir araya geldik ve hem corona virüsü tehdidi nedeniyle hem sayın milletvekillerimizin sağlığını da düşünerek zaman ekonomisi konusunda bir mutabakat sağladık. Sayın Turan’ın savunma refleksini anlamaya çalışıyorum. Bunun da makul bir sınırı vardır çünkü daha bir saat önce zaman ekonomisiyle ilgili, beş dakikanın hesabını yapan bir toplantı yapmışken. Sayın Turan’ın, grubumuza mensup Genel Başkan Yardımcımız Sayın Veli Ağbaba’nın konuşmalarından rahatsız olmasını ve cevap verme isteğini de anlıyorum ama Meclisin de bir adabı var Sayın Başkan.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sen onu kendi adamına söyle, o adabı.

BAŞKAN – Sayın Başer, lütfen…

Sayın Grup Başkan Vekili, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Veli Ağbaba beş dakika konuştu, Sayın Turan dokuz dakika konuştu yerinden.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Üç dakika ya, üç dakika…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yok canım, yanlışın var.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz lütfen.

Neyse… Dokuz dakika değil, onu düzelteyim de…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, yedi dakika olsa ne olur?

BAŞKAN – Söz gelişi söylediniz, tamam.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu doğru bir tutum değil, sizin tutumunuz açısından söylemiyorum. Sizin, siyasi parti gruplarının meramını grup başkan vekilleri aracılığıyla özgürce anlatmasındaki toleransınızı da biliyorum, bunu yanlış da bulmuyorum; bilakis, doğru buluyorum ama bunun suistimal edilmesini yanlış buluyorum. Suistimal eden zatıaliniz değil, Sayın Turan ve bu şekilde zaten Sayın Turan, zaman ekonomisiyle ilgili arkada yaptığımız mutabakatı da fiilî olarak ortadan kaldırmıştır, bunu doğru bulmuyoruz. Nitekim ben de on dakikalık konuşma hakkımı, madde üzerinde aldığım konuşma hakkımı tümü üzerinde yirmi dakika olarak revize ettim ve bu yirmi dakika içinde Sayın Veli Ağbaba’nın anlatamadıklarını daha tane tane daha yavaş yavaş Sayın Bülent Turan’ın da anlayacağı şekilde, neden bu kampanyayla ilgili gerekçelerimiz var, neden bu kampanyayla ilgili kuşkularımız var hem zatıalinize hem yüce Genel Kurula anlatacağım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Turan, buyurun.

31.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey’in uyarısını ciddiye alarak çok kısa ifade etmek istiyorum. Bugün, o anlaşmanın gereği olarak ne sözleşmelerde ne kendi grup önerimizde konuşma yapmadık, bugün ilk defa konuşuyoruz. Engin Bey’in de engin demokratik kültürünün bu dört dakikayı çok rahat telafi edeceği kanaatindeyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ağbaba, buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Turan yaklaşık dokuz dakikalık konuşmasında...

BAŞKAN – Dokuz dakika konuşmadı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Cevap hakkımı kullanmak istiyorum iki dakika.

BAŞKAN – Neyle ilgili? Sataşma yoktu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç sataşmadım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Turan sataştı Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Efendim?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz de duydunuz, isim vererek sataştı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne dedim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sataşma yoktu Sayın Ağbaba.

Değerli arkadaşlar, tutanakları isteyeceğim.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.23

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.43

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- CHP Grubu Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, CHP Grubu Başkan Vekili Manisa Milletveki Özgür Özel ve CHP Grubu Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un (2/1507) esas numaralı 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/74) (Devam)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilen öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işler kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger ile 55 Milletvekilinin Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi (2/2555) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 174)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 50 sıra sayısıyla basılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun.

Buyurun Sayın Dervişoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı salgınla mücadele konusunda malumunuz olduğu üzere bir kampanya başlatmıştır, adına da “Millî Dayanışma Kampanyası” demiştir. Cumhurbaşkanı bu kapsamda yedi aylık maaşını bu kampanyaya bağışlayacağını ifade etti, İYİ PARTİ olarak kendisine teşekkür ediyoruz efendim.

Kampanyadan anlaşılan o ki on sekiz yıllık iktidarınızda hazineyi içi boş bir hâle getirmişsiniz, şimdi de aziz milletimize “Pamuk eller cebe, size bir IBAN numarası gönderiyoruz.” diyorsunuz. Bizi kıskandığını söylediğiniz Avrupa ülkeleri vatandaşlarına “Siz sağlığınıza dikkat edin, para desteği bizden.” diyor siz ise adına “millî” koyarak para toplamak için bir kampanya tanzim ediyorsunuz. Tüm masraflarını devletimizin karşıladığı kişinin maaşlarını bağışlaması yetmez. Bir zahmet, Katar’dan alınan uçan sarayı, oğullara ait gemicikleri, kupon arazilerden elde edilen gelirleri de bağışlasınlar.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu metin sizin değil Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Her destek paketinde özellikle kollanan, vergi affı dâhil her türlü avantaj sağlanan yandaş müteahhitler de bir zahmet ellerini ceplerine atsınlar.

Değerli milletvekilleri, bütün dünyayı etkisi altına alan coronavirüs, maalesef, bizim bildiğimiz, zaman zaman da dile getirdiğimiz ancak sizin milletten hep sakladığınız bir gerçeği de ortaya çıkarmıştır. Müflis tüccar hesabı açıkladığınız paketler Türk ekonomisinin nasıl bir batakta olduğunu gözler önüne sermiştir. Görüyoruz ki tüyü bitmemiş yetimin hakkına yani beytülmale de el uzatılmıştır.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi’nin talimatıyla, belediyelerin düzenlediği yardım kampanyalarına destek kararı almıştık. Sonra bir baktık ki İçişleri Bakanlığı valiliklere gönderdiği genelgeyle onu da yasaklamış. Kürsüye çıkmadan önce aldığım bir habere göre Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının yardım kampanyası için açtığı hesaplara bloke koyulmuş. 81 ilin valisine gönderilen genelgede belediyelerin yardım toplamasının yasada yeri olmadığı ifade edilmiş; vatandaş için destek kararı alan ve yardım kampanyası başlatan belediyeler için de soruşturmalar açılacağı ifade edilmiştir.

Arkadaşlar, hayır işlerini de tek elde topladınız da bizim mi haberimiz yok? Esnaf siftah yapamıyor, millet evine ekmek götüremiyor. Bu vebalin altında kalmayı nasıl göze alabiliyorsunuz? Bu durum sarayda VİP cuma namazı düzenlemeye benzemez. Milletin ahı iki cihanda da yakanızı bırakmaz. Bırakın, herkes üzerine düşeni yapsın. Bu tutumunuz nedeniyle, “Biz üzerimize düşeni yapamayacağız, Millet İttifakı’nın belediyeleri de yapmasın.” diye attığınız bu adımdan bir an önce vazgeçmenizi temenni ediyorum. Öyle anlaşılıyor ki sizin derdiniz millet değil, milletin bu zor gününde sorunlarına çözüm üretmek de değil. Gün, siyasi hesap yapma günüymüş gibi değerlendiriyorsunuz. Bunu yapmayınız. Gün siyaset yapma günü değil; gün, günü kurtarmak günü de değil; gün, geleceği kurtarmaktır. Bu şuur ve sorumlulukla hareket etmek mecburiyetinde olduğumuzu hiçbirimiz unutmamalıyız.

Kendinizi izole ettiğiniz sırça köşklerden hissedilmiyor olabilir ancak içinde bulunduğumuz durum fevkalade ağır ve ciddidir. Algı yönetmeyi bırakın da süreci yönetmek yolunda doğru adımlar atmaya karar verin. Yönetemiyorsanız da “Bizden bu kadar, elimizden bu kadar geliyor.” deyip çekilebilirsiniz. Altın varaklı klima peteklerinin önünde poz vererek devlet yönetilmez. Devlet yönetmek ciddiyet gerektirir ve doğru kararlar alabilecek bir iradeyi sergilemekten geçer.

İYİ PARTİ olarak Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi’nin talimatları doğrultusunda, neler yapabiliriz, yarına hangi doğru mirası bırakabiliriz diye çaba sarf ediyoruz. Sizlere de bir anlamda neler yapılması gerektiği noktasında muhalefet olarak yol göstermeye, yolunuzu açmaya ve aydınlatmaya çalışıyoruz. Siyasi ajandayla değil de olaya vicdanınızla bakarsanız attığımız adımların, verdiğimiz önerilerin vatandaşın sorununa derman olacağı gerçeğini göreceksiniz ancak siz bu süreçte akılla hareket etmediğiniz gibi vicdanınızla da hareket etmiyorsunuz. Bugün uluslararası anlaşmaları konuşma günü değil; aslında konuşulması gereken, asgari ücretliler için, emekliler için, fedakâr sağlık çalışanlarımız için neler yapabiliriz, bunları konuşmamız gerekiyor. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir dizi kanun teklifi verdik. Gelin, hep birlikte bu kanun tekliflerini konuşalım, yasalaştıralım, Türkiye Büyük Millet Meclisi de sorumluluğunun gereğini yerine getirsin, bir nebze olsun milletimizin nefes almasına katkı sağlasın. Verdiğimiz kanun teklifleri: Asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızın gelir vergisinden muaf tutulması. İki, tüm Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarının bir yıllığına faizsiz olarak ertelenmesi. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartının kapsamı genişletilsin ve prim yatırma gün sayısı 450 günden 150 güne indirilsin; bu, üçüncü teklifimiz. Yap-işlet-devret modeliyle hayata geçirilen köprü ve otoyollar için ödenen garanti geçiş ücreti pandemi süreci geçene kadar iptal edilsin yani en azından bu süreç atlatılana kadar ödemeler durdurulsun. Beşinci kanun teklifimiz, elektrik, doğal gaz ve su fatura tüketim bedellerinin 1.7.2020 tarihine kadar ilgili bakanlıklar tarafından karşılanması, elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılması, elektronik haberleşme ve fatura ödemelerinin gecikmesi durumunda verilen hizmet durdurulmasının ortadan kaldırılması. Diğer bir kanun teklifimiz; salgın sürecinde, bütün ürünlerden alınan KDV oranlarının yüzde 1’e düşürülmesi ve yine bir diğer kanun teklifimiz; bu süreçte fedakârca çalışan, kahraman sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önüne geçilmesi, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin cezai müeyyidelerinin artırılması.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifini biz getirdik diye onay vermeyecekseniz eğer, buyurun, iktidar grubu olarak siz getirin, biz İYİ PARTİ olarak desteklemeye hazırız. Yeter ki milletimiz için faydalı adımlar atılsın. Unutulmasın ki kimin öneri verdiği önemli değil, bir an önce bu zor süreçten geçen insanlarımızın derdine az da olsa çözüm üretebilmek, derman sağlayabilmektir. “Bu kanun tekliflerinin kime ne faydası olacaktır?” demeyin. Toplumu partizan politikalarla kutuplaştırmayın. Zaten yeteri kadar kutuplaştık ve birbirimize karşı ötekileştik. İktidar, bizden kendisi gibi konuşmamızı istiyor. Biz de muhalefet olarak milletimize verdiğimiz sözün gereğini yerine getirmeye gayret sarf ediyoruz.

Millet olmak kaderde, kıvançta, tasada bir ve beraber olmaktır. Şimdi, belki de tarihimizin en tasalı günlerinden geçtiğimiz bu dönemde toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın en yüksek noktada olması gereken şu dönemeçte bile toplum göbeğinden ikiye yarılmış durumdadır. Tarih bunu yapanları affetmez, millet bunu yapanları affetmez, hepsinden önemlisi Cenab-ı Hak bunu yapanları affetmez. Cenab-ı Hak birliğimize, beraberliğimize zeval getirmesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Milletimizi bu zor günlerden çıkaracak el birliği, güç birliği ve gönül birliğini bizlere nasip etsin.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum efendim. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Kamil Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ben de sözlerimin başında yüce heyetinizi saygıyla selamlayarak huzurunuzdayım.

Saygıdeğer milletvekilleri, 2020 yılının ilk çeyreğinde ülke olarak ulusal ve uluslararası ölçekte ortaya çıkan birtakım sorunların olumsuz yansımalarına milletçe tanıklık etmekteyiz. Bir yandan transit geçiş güzergâhı olmamız nedeniyle ağır bedellerle yaşadığımız göç ve göçmen sorunları ve olumsuz yan etkileri; öte yandan doğu, güneydoğu merkezli, ülkemizin birçok yerinde yaşadığımız deprem ve çığ felaketleri ve acı kayıplarımız ve akabinde Suriye’nin İdlib bölgesinde Bahar Kalkanı öncesi ve sonrasında yaşananların bizleri büyük acı ve kedere boğması ilk akla gelen hususlardır.

Son günlerde buna bir de kitlesel bir sağlık tehdidi hâline gelen Covid-19 salgınının ülkemizi de etkisi altına alması eklenince milletçe aklıselim düşünmemiz ve hareket etmemiz gerektiğinin kaçınılmaz olduğu açık ve sarihtir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir müddet bu tarz olağan dışı durumlarda tüm mülahazaları bir kenara bırakarak birlik ve beraberlik içinde, toplu bir tutum, tavır, davranış ve eylem içerisinde olmamız gerektiği çağrısında defaaten bulunmuştuk.

Şimdi, bir kez daha tekrar ediyoruz çünkü söz konusu vatanın bütünlüğü, milletin sağlığı ve güvenliğidir. Böyle bir birlik ve beraberlik ruhuyla üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur. İşte, somut bir örneğini geçen günlerde kutladığımız, yâd ettiğimiz, 105’inci yılını idrak ettiğimiz Çanakkale Deniz Zaferlerinde gördük.

Saygıdeğer milletvekilleri, insan, yaratılışı gereği maddi ve manevi bir varlıktır. Yani bir yönüyle manası, iç dünyası söz konusu; bir yönüyle de maddi dünyası söz konusudur. Dolayısıyla ikisi arasındaki dengeye dikkat ederek birtakım gelişmeleri takip edip birtakım iyi niyetli çabaları göstermek zorundayız çünkü aslolan, gerçekten, insanın bir bütün olarak bu dünyada ikamesinin, hayatının devamının sağlıklı bir şekilde sürdürülmesidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türk milleti, tarihinin çeşitli dönemlerinde yüz yüze geldiği büyük afet, salgın, saldırı ve musibetlere karşı millet olma refleksiyle, “Sen ben yok, biz varız.” şiarıyla hareket etmiş ve elhamdülillah, üstesinden gelmeyi başarmıştır çünkü vatanı korumak, onu kurmak veya kurtarmak kadar şerefli bir görevdir. Bu görevin de birinci dereceden muhatabı, aziz milletinin kurumsal veya sistematik yapısı olan devlettir. Yani milletin yaşaması ile devletin varlığı ve idamesi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Dolayısıyla, bu ilişkiyi dikkate alarak birtakım hususlara değinmek istiyoruz.

Evet, şu ana kadar kürsüden yapılan konuşmalar ışığında, baktığımızda, sürekli, seçildiğimiz bölgeleri temsilen ve bizim üst çatımız olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin ali bir kurumu olarak yüce Mecliste birtakım kalkınma önerileri, birtakım kurtuluş reçetelerinden bahsettik. Elbette ki bunlar devletin, Hükûmetin yapması gereken hususlardır ama çuvaldızı oraya batırırken iğneyi de kendimizden ihmal etmemeliyiz diye düşünüyoruz. Niye söylüyoruz? Çünkü gerek şu anda varlık, buradaki mevcudiyetimizin anlamı olan, seçildiğimiz bölgelere olan sorumluluklarımızdan bakarak çıkarım sağladığımızda, gerek insani duygularımız açısından ya da inançlarımız, değerlerimiz, kriterlerimiz açısından baktığımızda, inanın, hepsini bir arada hesaba katıp şu sonuca varıyoruz: Biz bildiklerimizle değil ya da vâkıf olduklarımızla, öngörülerimizle değil yaptıklarımızla sorumlu tutulacağız, yaptıklarımızdan dolayı, en önde söylediğim, seçmen huzuruna geçeceğiz, insanlığa hesap vereceğiz, tarihe not düşeceğiz ya da indallahta bunun manevi hesabını da göreceğiz. Dolayısıyla neyi bildiğimiz değil, neyi tavsiye ettiğimiz değil, hangi sistemi, hangi öngörüyü, hangi siyasi çıkarımı veya çözümü önerdiğimiz değil, burada ne yaptığımızın biraz daha gündeme gelmesi gereken olağanüstü şartlarda yaşıyoruz. Ne yapmalıyız? Biz, bize düşmesi hasebiyle yapmamız gereken, bu kadar ivedilikle çözüm bekleyen çok önemli bir sağlık meselesi konusunda ne yapmalıyız? Dünya şu anda gerçekten bir çaresizlik içerisinde, fakruzaruret içerisinde ve inanın, bazı Avrupa ülkelerinin akıbetinin ne kadar sıkıntılı olduğunu resimlerde çok açık bir şekilde görüyoruz; gömülmeyi bekleyen cesetler…

Şimdi, bütün bunlar ışığında, birazcık sorumluluk alarak neler yapılabilir? Biz, âcizane bunu düşündük, tefekkür ettik, istişare ettik ve Genel Başkanımız, biraz önce saydığımız 2020 yılının ilk çeyreğinde yaşadığımız bütün bu sıkıntılar noktasında, gerçekten “Biz ne yapabiliriz?” noktasında somut birtakım eylem planlarını devreye soktu. İşte, bunlardan bir tanesi, hatırlarsınız, Malatya ve Elâzığ’daki deprem akabinde arkadaşlarımızla oraya gidip elimizde ne varsa, gücümüz neye yetiyorsa -hani “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” ulvi düşüncesine matuf bir şekilde- çadırımızla, kumanyamızla elimizdekini avucumuzdakini paylaşmaya çalıştık. Yetmedi, daha sonra, göç dalgası sonrasında Trakya sınırımıza yoğunluklu olarak birikenler için yine biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Genel Başkanımızın öngörüsüyle “Somut, ete kemiğe büründürülmüş şekliyle ne yapabiliriz?” düşüncesinin eyleme dönüşmesi sonucu “Hiç değilse oradaki çocuklara, donmak üzere olan yavrularımıza bir kreş açalım, hiç değilse indallahta onların feryatlarıyla muhatap olmayalım.” dedik.

Şimdi de karşımızda bir salgın var. Elbette ki siyasetin çözmesi gereken sorunlar var, elbette ki biz de seçilmiş olduğumuz bölgenin insanlarının bu olağanüstü şartlarda karşılaştığı birtakım sıkıntılarına vâkıfız. Belki birçoğu Türkiye'ye genel, şamil kılınacak meselelerdir ama özellikle doğuda, güney doğuda, gerçekten iklim şartlarının ağır olduğu bölgelerde biraz daha ağırlıklı seyrediyor. Bizim öncelikli olarak inanın -yardım paketleri ya da ufak tefek birtakım, elbette ki bunları anlamsızlaştırmayacağız, küçümsemeyeceğiz ama- ivedilikle çözülmesi gereken… Gerçekten sanayi bölgesi olmaması hasebiyle genellikle esnafın ve küçük ölçekli sanayicinin olduğu bir bölgeden bahsediyoruz, hizmet sektörünün yoğunluklu olduğu bir bölgeden bahsediyoruz; kapanan iş yerlerinin olduğu, ücretlerini alamayanların, çıkış akdi verilenlerin yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz. O zaman ne yapabiliriz? Elbette ki devletimiz, yetkililer, Hükûmetimiz bu konuda peyderpey birtakım önlemler alıyor ama biz “Bir an önce buna -çorbada tuz misali- nasıl bir katkıda bulunuruz?”un endişesi içerisindeyiz. Uykularımız kaçıyor, rahat değiliz çünkü nereden geldiğimizi biliyoruz, nereye gideceğimizin de farkındayız. Biz, yüce Türk milletinin, gerçekten, İslam ahlak ve faziletiyle bezenmiş yüce mensuplarıyız. Dolayısıyla, artık uykusuz gecelere muhatap olmama adına dedik ki: “Evet, bizim de bu çorbada tuzumuz bulunsun.” İşte, o, elektrik faturasını ödeyemeyen, doğal gaz faturasını ödeyemeyen, dükkânını açıp rızık kapısını işletemeyen insanlara gerçekten somut bir şeyler yapmak lazım. Onun için böyle bir kampanya başlatıldı ve biz de parti olarak -Genel Başkanımız kendi ifadesiyle buna katıldığını dün açık bir şekilde belirttiler- buradan, katıldığımızı çok net bir şekilde ifade ediyoruz. Elbette -benim buradaki bireysel olarak katkım- ben inanıyorum ki en azından dadaşlar diyarı Erzurum’daki gerçekten soğuktan düçar, yeni fatura eklenmesin diye yakıtını yakamayan insanların belki 1 lirasına katkıda bulunur benim bir maaşım diye vicdanen bir rahatlama düşüncesi içerisindeyim. Bunu yapmazsak gerçekten sıkıntı daha da büyük hâller alacak. Dolayısıyla bizim parti olarak bu kampanyaya destek verdiğimizi ifade etmek istiyoruz. Elbette ki devletimiz -biraz önce ifade ettim- mutlaka somut adımlar atıyor, daha çok atacak, daha büyük projeleri devreye sokacaktır ama bizim de bu çorbada tuzumuzun olması gerekir. Ama bunları yapmak yerine bağcıyı dövmeyi hedeflemek, gerçekten, bu şartlarda ne siyaset adına ne muhalefet adına ne de efendim, birtakım öngörüler, birtakım eksikler, hatalar üzerinde odaklanarak bir kazanım sağlama adına beyhude girişimlerdir. Bunu somutlaştırmak gerekirse, taa dünyanın öbür ucundan, Amerikalardan, insanların sağlığıyla ilgili dahi kötü bir haberi bir intikam duygusuna dönüştüren, insanlıktan nasibini almamış insanların “tweet”lerine bakınca “Ya Rabbi çok şükür iyi ki biz böyle değiliz.” diyoruz. Ne demek? Yani, bir insanın sağlığından bir intikam duygusu, bir intikam vesilesi çıkarmaya çalışıyorlar.

Efendim, bir hastane resminden 3 farklı haber yapılıyor. Bir yerdeki hastanenin bir resmi, aynı resim, 3 ilde 3 farklı acil resmi gibi lanse ediliyor. Bizim de doktor arkadaşlarımız var, ben de akademiadan geliyorum, her akşam görüşüyoruz konuşuyoruz çünkü bu bir seferberlik ilanıdır bir nevi. Niye seferberlik ilanıdır? Yaşadığım somut bir örnekle ifade etmeye çalışayım: “Erzurum’dan 2 mektup” diye, yabancı, İngilizce bir metin geçti elime çok yıllar önce, tesadüfen karşılaştım, daha sonra çevrildi bu. Efendim, Osmanlı-Rus Harbi sonrası, bölgede yoğun kış şartları, kışın bir türlü toprağa ulaşılamamasından dolayı cenazelerin defnedilemediği, karın altına gömüldüğü bir süreç ve İskoç Kilisesi mensubu 36 kişilik doktor grubunun bölgeye insani yardım etme adına gelişi ve baharla birlikte… Onların yazdığı 2 mektubun yaptığım çevirisinden size ifade etmeye çalışıyorum. Daha sonra bu uluslararası belge olarak yayınlandı ve o doktorların bir tanesinin de torunu geldi, Erzurum’da biz misafir ettik ve konuştuk. Aynen şunu ifade ediyorlar: “Cesetleri gömemiyorduk. Bırakın teşhis, tanı koymayı, gelen cesetlerin birçoğunun zaten derileri yapışmış, çorabını çıkarmaya çalıştığımızda ayağının derisi de beraberinde geliyordu; birçoğunun ağzı, burnu, birçok uzvu yoktu çünkü kurtlar yemişti. Bahar geldi, sular akmaya, karlar erimeye başlayınca şehri bir koku aldı ve eriyen karlar kızıl akmaya başladı ve dizanteri, difteri ve diğer salgınlardan dolayı 36 kişilik doktor grubundan 16’sını da biz kaybettik.”

Şimdi, Allah aşkına, bu yüce Meclis çatısı altındayız, defaatle söylüyoruz; ne olur şu siyasi mülahazalarımızı bir kenara bırakalım, birbirimizde ayıp arama noktasında değiliz artık çünkü, gerçekten Yaradan’ımızın da yasak ettiği bir şey, kusur aramayacağız, şimdi kusur arama zamanı değil, ayıp arama, hayıflanma “Eh işte, bunu yaptın, bunun cezası da budur.” deme zamanı değil. 14’üncü yüzyılda da bunun çaresi buydu. Aynen Somuncuoğlu gibi, aynen 11’inci yüzyılda İbni Sina’nın yine millete söylediği de buydu o dönemde yaşanan salgınlar ışığında. Şimdi, bizim gerçekten bireysel olarak katkımız ne olabilir, ne yapabiliriz? Burada siyasi düşüncelerimizi, mülahazalarımızı bir kenara bırakıp, gerçekten sözle değil -çok hafife alıyoruz- alkışlamayalım, tebrik etmeyelim, “Allah razı olsun.” demeyelim, ne yapalım? Ne yapalım? O zaman onların maddi eksikliklerine maddi katkıda bulunalım, o zaman geçmişimize bakıp ders çıkarıp, tekrar yaşamama adına “Biz ne yapabiliriz?”in çare ve çözümünü düşünelim.

Değerli arkadaşlar, bu düşünce ve duygularla biz hareket ettik ve bu kampanyaya katılma kararı aldık çünkü benim Erzurum’daki hemşehrimin gerçekten fakruzaruret içerisinde ödeyemediği faturalarına kaynak oluşturulması adına ben bu çorbaya bir tuz atma niyetindeyim. İnşallah Rabb’im hedefine ulaştırır diye düşünüyorum.

Ben bu duygularla yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, saat 15.30’da haftalardır tartışılan infaz yasa taslağı açıklandı. Yine bir iktidar klasiğiyle karşı karşıyayız. Geçen hafta büyük şaşaalarla, tefle zurnayla, işte “Partilerle görüşüyoruz, biz kendi taslağımızı getirmiyoruz, gideceğiz diğer partilerin görüşlerini alacağız.” diye, uzun yıllardan sonra bizimle de görüşmeye geldiler; uzun uzun görüşlerimizi aktardık -diğer partiler kendileri söylerler- yazılı da sunduk ama bugün önümüze gelen taslağa… Zaten bilgi verme gereği duymadılar, sadece ortaklarıyla konuştular ve ilk getirdiklerinden hiç de farklı olmayan bir paketle karşı karşıyayız.

Bunun neresinden tutacağımı bilmiyorum. Bu corona döneminde, salgın döneminde tutulabilecek hiçbir yanı yok bu önerinin. İktidar partisi alenen, bütün dünyaya “Benim yurttaşlarımın canı umurumda değil.” diyor. “Ben cezaevinde yaşayan, tutuklu bulunan ya da hükümlü bulunan yüz binlerce insanın ölme riskini ciddiye almıyorum.” diyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri defaaten çağrı yapıyor: “Lütfen cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüleri serbest bırakın.” diyor. İtalya bırakıyor, İran bırakıyor, Türkiye ne yapıyor? Her şeyi Allah’ın lütfu olarak görüyor ya, bu kriz, bu corona krizi, salgın, Allah’ın lütfu falan değil; istediğiniz kadar kendi lehinize çevirmeye çalışın, insanlar arasında, ölüm ile yaşam arasında çok ince bir çizgi var.

Biz somut bilgiler söylüyoruz. Şu anda cezaevlerinde, Kırşehir E Tipi Cezaevinde bazı bölümler karantinaya alınmış diyoruz. Biraz önce konuşmacımız söyledi, Nalan Özaydın -adını veriyoruz- Mazıdağı Belediye Eş Başkanımız şu anda karantinada ve virüs teşhisi konulmuş diyoruz. Şakran Cezaevinde bir görevlinin -resmî bilgidir bu, şu anda tespit yapılmış- ikinci testinin sonucu bekleniyor, ikincisi pozitif çıkar diye. Biz diyoruz ki: “Cezaevlerini boşaltın.” İnfaz koruma memurlarını cezaevine tıkıyorlar. Bu kadar zekâ yoksunu olunur mu? Binlerce, on binlerce infaz koruma memurunu niye izole ediyorsunuz toplumdan? Bunun bir yolu var, içeridekileri serbest bırakacaksınız. Siz yurt dışına çıkışı yasakladınız, iller arası seyahati yasakladınız, mahalleleri izole ediyorsunuz, binaları karantinaya alıyorsunuz; siz bu insanların kaçmayacağını, kaçamayacağını, böyle bir teşebbüs olamayacağını adınız kadar iyi biliyorsunuz. Burada tarif edilemez bir düşmanlık var. Yok efendim “Terör suçları kapsam dışıymış...” Terör kim ya? Terörist kim? Öğretmen, doktor, siyasetçi, öğrenci, gazeteci, akademisyen, yazar çizer; bunlar terörist falan değil. Bunlar, bu insanlar, sadece AKP’ye muhalif olduğu için cezaevindeler. Terör tanımı dünya tarihinin en geniş hâlini yaşıyor şu anda. Bunu böyle değerlendirenler ancak terörist olabilir. İçerideki Selma Irmak, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş terörist değil, Osman Kavala terörist değil; Mehmet Emin Özkan terörist değil; daha birçok isim verebilirim. Yarın duruşması var, Elif Kısa terörist değil. Biraz önce aradılar, Siti Gören 70 yaşında, yüksek risk grubunda. Bu, terörist mi şimdi? İşte bununla iktidar partisi şunu yapıyor -hukuki mealini söylüyorum- insan öldürmeye tam teşebbüs ediyor. Cinayettir bu, cinayet. Siz, corona virüsüyle insanların ölümüne göz yumarsanız, bu, kaldırıldığı iddia edilen idam cezasının geri gelmesidir. Siz, o insanları cezaevinde öldürmeye çalışıyorsunuz. Bu, düşmanlık bile değil. Biz yüz binlerce, 288 bin candan söz ediyoruz, aileleriyle beraber milyonlarca insandan söz ediyoruz; bunlar bu ülkenin yurttaşları değil mi? Yurttaşları değilse çıkın deyin ki: “Yurttaşlıktan attık, biz onları virüsle baş başa bırakıyoruz.” Bu yönüyle infaz yasası bir idam yasasıdır, bir cinayet yasasıdır, insanları öldürmeye alenen kastetmektir. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Bize hiçbir şey danışılmadı, hiçbir konuda ortaklaşmadık, sadece görüşlerimiz sunuldu, diğer partilerle ortaklaşıldıysa da bizim hiçbir bilgimiz ve ilgimiz söz konusu değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi, efendim, birçok suç çıkacak. Bizim önerimiz de şuydu zaten: Önce, bir, cezaevlerini ayrımsız boşaltalım, yaşam hakkını koruyalım, diğer tedbirleri mahkemeler alır; adli kontrol mü verir, ev hapsi mi verir, denetimli serbestlik mi verir, bunu verir. İlk adım, acil adım budur. Sanki adil yargılama varmış da, sanki Türkiye’de yargı tarafsız, bağımsızmış da bu insanlar hüküm giymiş. Ya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yüzlerce kararı var “Türkiye’de adil yargılama yoktur.” diye. Anayasa Mahkemesinin onlarca kararı var “Türkiye’de adil yargılama yoktur.” diye.

Hükümlü olanlar… Şimdi, Mehmet Emin Özkan 84 yaşında, 2 oğluyla beraber bir itirafçının yalanları yüzünden içeride ve şu anda yüksek risk grubunda, şu an 37 derece ateşi var. Şimdi, o ölse doğal ölüm mü olacak? Hayır, cinayettir. Bunun faili de bu iktidardır ve bunun hesabını er geç vereceksiniz. Tez, yol yakınken bu infaz paketini geri çekin; adil, herkese eşit uygulanabilecek, “infazda eşitlik” prensibini gözeten bir yasa taslağı getirin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu, tarihsel sorumluluğunuzdur. Dünya corona salgınıyla mücadele ederken, herkes yurttaşlarını korumaya çalışırken, iktidar bugünkü açıklamasında “Efendim, 90 bin kişiyi dışarı çıkarmayı hedefliyoruz.” diyor. Cezaevinin sayısını hafifletiyorlar. Tutuklu ve hükümlülerin, mahpusların nüfusunu azaltıp kendilerince bir tedbir almaya çalışıyorlar. Uzun süredir gündemlerinde olan bir şey, coronayı bahane ederek birilerini dışarı çıkarmaya çalışıyorlar.

Bu konuda ayrımcılığa karşıyız, eşitsizliğe karşıyız, cinayete karşıyız, idam cezasına karşıyız ve iktidarın tek başına bu yasaları bu şekilde getirmesine karşıyız. Bu vesileyle, cezaevlerinde bulunan bütün arkadaşlarımı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

İnfaz yasasına hem Komisyonda hem Genel Kurulda en net ve sert muhalefeti yapacağımızı da ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın görüşülmekte olan 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; konuşmayı dikkatle dinlemeye çalıştım. Tabii ki her yasa teklifi gibi infaz teklifi de eleştirilebilir, “daha fazlası olsun, daha eksiği olsun” denebilir. Zaten Komisyon aşaması da Genel Kurul aşaması da bu yüzden var. Beraber tartışacağız, bununla tüm iddiaları dile getireceğiz.

Değerli arkadaşlar, her yasa gibi tabii ki bu da eleştirebilir ancak iki hususu düzeltmek istiyorum. “Kırşehir Cezaevinde coronadan karantina var.” iddiasının doğru olmadığını ifade etmek istiyorum; az önce bilgi almaya çalıştık arkadaşlarımızdan, valimizden, diğer görevlilerden.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bize de bilgi geldi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Varsa eğer -bununla ilgili- ayıp değil, corona karşısında tabii ki karantinaya alınabilir ama şu an olmadığı bilgisini aldık, paylaşmak isterim.

İkincisi: Sayın Başkan, birtakım isimler okuyarak sayın konuşmacı “Bunlar terörist değil.” dediler. Kimin terörist kimin olmadığını sayın konuşmacı veya başkaları değil, bizzat mahkemenin değerlendirmesi lazım. (HDP sıralarından gürültüler)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hangi mahkeme?

OYA ERSOY (İstanbul) – Saray…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hangi mahkeme?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Corona var, sakin olun. Bağırmayın… Sakin…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – AKP’nin elinde oyuncağa dönüşen mahkeme mi?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Muhalifleriniz onlar, muhalifleriniz!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen, müsaade eder misiniz?

Sayın Turan, tamamlayın lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Arkadaşlar, sadece “Konuşmacı bir liste okudu.” dedim, daha bir şey demedim.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Çünkü ayrımcılık yapıyorsunuz! 300 bin insanı ölüme terk ediyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok heyecanlı bir grup Sayın Başkan bu… Sakin olun, gerek yok.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Heyecanlı değiliz…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bakınız, polemik olmasın diye…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – 300 bin insanı ölüme terk ettiniz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir daha söylüyorum: Kimin terörist kimin olmadığına sayın konuşmacı değil mahkemeler karar verir. Kaldı ki okunan liste içerisinde “Sırtımızı PKK’ya dayadık.” diye gurur duyan insanlar olduğunu hepimiz biliyoruz. O yüzden, bırakın, mahkemeler kimin sırtını teröre dayadığına kimin dayamadığına karar versinler.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hangi mahkeme ya? Hangi mahkeme?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, bakın, Grup Başkan Vekiliniz söz istiyor, müsaade edin.

Sayın Beştaş buyurun.

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gönül isterdi ki gerçekten tarafsız ve bağımsız bir yargı olsun ve kimin suçlu kimin suçsuz olduğuna yargı karar versin. Bu meseleyi, önce kendilerine hatırlatmak isterim ki: “Biz karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” diyen Cumhurbaşkanına ve AKP Genel Başkanına bir sorsunlar. O karşı hamle nedir? Ne yaptılar da Selahattin Demirtaş hakkındaki karar değiştirildi? Figen Yüksekdağ ve Demirtaş hakkında, sahte belgelerle, Ankara’da ikinci tutuklama kararı nasıl verildi bunu gayet iyi biliyoruz. Bu kararı yargı vermedi, bu kararı siyaset verdi, bunu iktidar partisi verdi ve Türkiye tarihinde ilk defa, ilk defa, Selahattin Demirtaş ve Yüksekdağ 3 defa, tahliye olup tekrar tutuklanıyor. Osman Kavala üç ayrı suçtan bir tahliye oluyor, yeni bir suçtan tutuklama kararı veriliyor. Emir ve talimatla çalışan bir yargı düzeninde toplumun yargıya güveni kalmamıştır, bizim de güvenimiz kalmamıştır ama yargı rahat bırakılmalıdır. Yargı mensuplarını da zan altında bırakmak istemiyorum çünkü yargı şu anda büyük bir baskı ve baskı tehdidi altındadır. İşten atılıyor, tutuklanıyor, sürgün ediliyor, her türlü işlem yapılıyor, sonra efendim “Yargı karar veriyor.” Hayır, yargı karar vermiyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Efendim, zabıtlara geçsin, uzatmayacağım. Kimin terörist olup olmadığını hem mahkemeler hem milletin genel kahir ekseriyeti biliyor Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizce de biliyor.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (Devam)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri tamamlanmıştır.

Şimdi şahsı adına söz talebi Sayın Abdullah Koç’un.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; an itibarıyla hapishaneler gerçek anlamda bir ölüm alanı hâline gelmiş durumdadır. Durum o kadar vahimdir ki artık bu corona virüsü ne yazık ki birçok hapishaneye yayılmış ve birçok hapishane şu anda karantina altındadır ve cezaevlerinde bulunan binlerce insan şu anda tehlike altındadır.

Değerli arkadaşlar, bakın, 220 bin nüfusu barındırabilecek olan cezaevlerinde şu anda tam 300 bin insan kalıyor, 300 bin insan. Bakın, 3.100 hükümlü ve tutuklu çocuk şu anda cezaevinde. 780 çocuk anneleriyle beraber şu anda cezaevinde kalmakta. Bakın, İnsan Hakları Derneğinin verilerine göre 457’si ağır yani ölümle pençeleşiyor, toplamında 1.333 mahpus şu anda ağır hasta ve ölümle yüz yüze kalmış durumda değerli arkadaşlar.

Bakın, size biraz önce, saat 15.30’da AKP’nin bütün Türkiye’ye ve bütün dünya kamuoyuna açıklamış olduğu bu infaz yasasıyla ilgili bazı değerlendirmelerde bulunmak istiyorum. Bakın, bütün dünya, uluslararası bütün örgütler, Dünya Sağlık Örgütü bu küresel vebadan, bu küresel hastalıktan kurtulmanın yolunun uzlaşmadan geçtiğini söylüyor “Ancak uzlaşmayla bunu yenebilirsiniz.” diyor fakat bu AKP Hükûmeti ne yapıyor? AKP hükûmeti, halklar arasında uzlaşma sağlayabilecek olan bütün ortamları elinin tersiyle itiyor. Ne yapıyor peki? Bakın, cezaevlerini birer ölüm alanı hâline getiriyor. Terörle Mücadele Yasası deniliyor -TMK- Terörle Mücadele Yasası neyi getiriyor? Yazarları cezaevine tıkıyor, siyasetçileri cezaevine alıyor, gazetecileri cezaevine tıkıyor, savunma yapan avukatlara yönelik cezaevi ortamını öngörüyor. Terörle Mücadele Yasası temel Ceza Yasası’nın yüzde 50’sini kapsıyor, yüzde 50’sini. Maddelerini saymaya çalışırsak burada bitiremeyiz değerli arkadaşlar.

Terörle Mücadele Yasası’nı uygulayan mahkemeler de mevcut olan iktidarın etkisi altında ve bu iktidarın neredeyse etkisiyle karar verir hâle gelmiş durumda. Terör kavramı, 1990’lı yıllarda Türkiye’nin yasal ortamına girmiş fakat öyle bir aşamaya gelmiş ki bu iktidara karşı olan, bu iktidara ses çıkaran, bu iktidarı eleştiren kim varsa hepsi Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde sorgulamaya tabi tutuluyor ve ne yazık ki hapishanelere gönderiliyor. Bakın, ben size bir örnek vereceğim değerli arkadaşlar: Bu hükûmet dün bir kampanya başlattı. Bu kampanyaya “Zırnık yok.” diyen insanlar şu anda takibat altında ve evlerine baskınlar düzenleniyor. Bakın, karşı koyan, eleştiren insanlara yönelik, an itibarıyla operasyonlar başlamış durumda. Ben, size yakın bir tarihten bir örnek vereceğim: Bakın, Malik Yılmaz bir tır şoförü. Çıktı, mevcut olan “Eve kapanın.” ortamını eleştirdi diye kendisi gözaltına alındı ve şu anda, değerli arkadaşlar, denetimli serbestlikten faydalanıyor, denetimli serbestlikle evine gönderildi, imza karşılığında bırakıldı. Bakın, Hatay İl Emniyet Müdürü ne diyor biliyor musunuz? “Sosyal medya üzerinden provokatif paylaşımlar yapan hesap sahipleri hakkında araştırmalar neticesinde; TikTok’la yapılan, Twitter üzerinden paylaşılan, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edici video paylaşımı yapan kişiler hakkında soruşturma açılmış ve mahkemeye götürülmek üzere gözaltına alınmıştır.” Bu kim? Bu bir tır şoförü. Bakın, bir eleştiri karşısında uğramış olduğu şeye bakın. Peki, ben bu il emniyet müdürüne soruyorum şimdi buradan: Valilik önünde bir kişinin “Ben açım.” diye kendini yakmasına sebep olan kişiler hakkında bir soruşturma açtı mı? Buna sebep olan kişiler hakkında bir gözaltı kararı verdi mi? Bu mudur peki sizin yaptığınız? Hatay İl Emniyet Müdürüne ve İçişleri Bakanına buradan sesleniyorum: Sizin yaptığınız bu mudur peki? Bu mudur uzlaşma? Bu mudur eşitlikçi davranma? Kesinlikle bunları kabul etmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, derhâl yapılması gereken şeyleri burada bütün kamuoyuyla paylaşmak istiyorum: Kesinlikle ve kesinlikle, ideolojik anlamda, siyasal anlamda eleştiri yapan insanlara karşı âdeta bir set hâline getirilen bu Terörle Mücadele Yasası’ndan kaynaklı tutuklu olan, cezaevinde hükümlü olan bütün arkadaşların derhâl serbest bırakılması gerekiyor. Bakın, bunun yanı sıra Türkiye’de bu tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren mahkemeler tarafından verilen tutuklama kararlarına derhâl ara verilmeli ve insanlar kendi evlerine gönderilmelidir. Bakın, cezaevleri şu anda birer ölüm alanı hâline geldi, toplama kampları hâline gelmiş durumda. İran’ı beğenmiyorsunuz, İran’da bile binlerce insan cezaevinden tahliye edildi, insanlar evlerine gönderiliyor.

Bakın, bu ceza infaz düzenlemesiyle getirilmek istenen şey korkunç; “korkunç” denecek maddeler getiriliyor. İnsanları cezaevinde ölümle yüz yüze bırakacak nitelikte olan bir yasa teklifidir ve kesinlikle, derhâl geri çekilmesi gerektiğini ilan ediyoruz ve burada öneriyoruz. Bakın, önlemler an itibarıyla ne olmalıdır? Ağır hasta mahpusların salgın hastalık durumu nedeniyle infazları derhâl ertelenmelidir, derhâl. Öncelikle 60 yaş üstü olan bütün mahpuslar, derhâl evlerine gönderilmelidir. Hamile ve çocuklu insanlar, derhâl serbest bırakılmalıdır. Çocuk tutsaklar, derhâl serbest bırakılmalıdır. Terörle Mücadele Yasası kapsamında –biraz önce de belirttim- cezaevinde bulunan, tutsak olan herkes serbest bırakılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, son dönemde özellikle infazda eşitsizlik ilkesini getiren bu maddelere ve bu uygulamalara derhâl son verilmelidir. Tutuklamanın istisnai olduğu hususu gözetilerek mevcut tutukluların hepsi evlerine gönderilmeli ve bu an itibarıyla hiçbir şekilde bir tutuklama kararı verilmemelidir.

Mahpusların görüş hakları kesinlikle kısıtlanmamalıdır. Bakın, cezaevlerinde acilen temizlik ve hijyen kurallarına riayet edilmeli ve gereken malzeme derhâl temin edilmelidir.

Değerli arkadaşlar; hasta, engelli, yaşlı, çocuklu, hamile mahpuslar derhâl evlerine gönderilmelidir. Bakın insanlar salgını önlemek için hapishanelerin içine girecek kişiler, uymaları gereken hijyen kuralları yönünden derhâl uyarılmalıdır. Sağlık çalışanları başta olmak üzere mahpuslarla temas eden tüm çalışanlara koruyucu elbiseler verilmelidir ve bu konuda önlem alınmalıdır.

Kurumda düzenli ve yeterli sayıda sağlık personeli bulundurulmalıdır. Tüm hapishane çalışanı ve mahpus yakınlarına olası belirtilere karşı derhâl test yapılmalıdır. Görüşlerin yapıldığı alanlarda mahpusların görüş haklarını ihlal etmeyecek şekilde hızla önlemler artırılmalıdır.

Bakın değerli arkadaşlar, ring araçlarıyla değil, hijyenik ve sağlığa uygun araçlarla cezaevleri içerisindeki ulaşım sağlanmalıdır. Aileler ve avukatlar başta olmak üzere herkese derhâl bilgi verilmeli, bilgi alma hakları hiçbir şekilde kısıtlanmamalıdır.

Değerli arkadaşlar, tabii, bunların yanı sıra bir de Hükûmete bu konuda bir eleştirimiz daha var: Bakın, bu corona virüsü karşısında Amerika Birleşik Devletleri 2 trilyon dolar, Almanya 850 milyar avro, Kanada 500 milyar dolar, Fransa 500 milyar dolar, Türkiye ise “gönlünüzden ne koparsa” gibi bir projeyle karşımıza çıktı. Sivil toplumun yapması gereken para toplama ve kampanya işlemini maalesef bu Hükûmet, kamu gücünü elinde bulunduran iktidar yapıyor.

Bakın, belediyelerimizin yardım konvoylarına el konuldu, el. Kayyumlar atandı, belediyelerimizin bu halka yapacağı hizmetler ne yazık ki engellendi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bir dakika daha söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Bakın, yine, İçişleri Bakanlığı bir genelge yayımladı değerli arkadaşlar, belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin yardım toplama kampanyaları engellendi. Bunun üzerine bakın, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin başlatmış olduğu kampanya neticesinde yatırılan paraların bazı bankalar tarafından bloke edildiği bilgisi geldi; maalesef, bunun doğru olduğunu da buradan belirtmek isteriz. Daha geçen hafta Dernekler Yasası’nda bir değişiklik yapıldı, bu Dernekler Yasası’yla ne yapıldı arkadaşlar? Derneklere üye olan insanlar fişlendi, fişlenme düzeni kuruldu.

Önce size, bunca silaha yatırılan paraları geri çekin diyoruz, örtülü ödeneğe ayrılan 5,4 milyar lirayı bu halka harcayın ve sarayın israfını önleyin diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, soru-cevap yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu sosyal mesafeyi artırma ihtiyacı dolayısıyla epey ara veriyoruz yani milletvekillerimiz otururken. Birbirimizle yapacağımız konuşmalarda da bu, maalesef, duyurmak için sesimizi yükseltmemize sebep oluyor. O yüzden de sürekli, çok ciddi manada da bir uğultu var ve rahatsız ediyor. Acil bir şey konuşmak isteyen arkadaşlarımız lütfen bu konuşmaları kuliste yapsınlar diye rica ediyorum konuşmacıların da çünkü insicamı bozuluyor.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLİSTİN DEVLETİ HÜKÜMETİ ARASINDA FİLİSTİN-TÜRKİYE DOSTLUK HASTANESİ’NİN GAZZE’DE ORTAK İŞLETİLMESİ VE DEVRİ İLE FİLİSTİN VATANDAŞLARININ TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİNİ TÜRKİYE’DE ALMASINA DAİR PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 30 Mayıs 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ümit Özdağ’ın.

Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; corona salgını sonrası dünyanın, corona öncesi dünyadan çok farklı olacağı konusunda hemen hemen herkes mutabık görülüyor. Esasen, dünya, salgın öncesinde, 2008 finansal krizinden bu yana hiper küreselleşmeden bölgeler etrafında yeniden örgütlenen bir küreselleşmeye, neoliberalizmden milliyetçiliğe, kozmopolitizmden millîliğe, tek kutupluluktan çok kutupluluğa doğru ilerliyordu. Corona salgını, yaşanan değişim sürecini müthiş şekilde hızlandırmış görünüyor.

Değerli milletvekilleri, yaşanan salgının kısa, orta ve uzun vadeli, geçici ve kalıcı sonuçları olacaktır. Devlet, siyaset, ekonomi, hukuk, kültür, çalışma hayatı, sivil toplum, eğlence anlayışı; özetle her şey, bütün dünyada büyük ölçüde eş zamanlı olarak değişecektir. Bütün dünyada bu kadar kısa sürede yaşanan bu kadar büyük bir dönüşüm, bütün insanlık tarihi boyunca gerçekleşmemiştir. Salgını etkisizleştirecek ilacın, tedavinin bulunması geciktikçe salgının dönüştürücü etkisi, daha kökten ve ağır olacaktır.

Değerli milletvekilleri, önce salgını göğüsleyecek, salgının Türk milleti üzerindeki etkilerini, başta sağlık, sonra ekonomik anlamda en aza indirgeyecek ve müteakiben salgının dönüştürücü etkilerini yapıcı bir şekilde dönüşüm için kullanacak bir hazırlığa devlet cihazının hazır olması gerekir. Ancak ne yazık ki Türkiye, salgının sonuçlarını doğru yönetemediği gibi, salgın sonrası dünyaya da henüz hazırlandığımızı söylememiz mümkün değil. Büyük bir ekonomik krizle karşı karşıyayız ve kriz, salgının sağlıkla etkileri azalınca kendiliğinden ortadan kalkmayacak, aksine ne yazık ki daha da ağırlaşacak. Karşı karşıya olduğumuz durumu, günübirlik hazırlanmış ekonomi paketleriyle aşmak veya halkın ihtiyaçlarını yardım paketleriyle karşılamak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Varto depreminden sonra bir grup milletvekili, Varto’ya ziyarete gidiyorlar. Bir milletvekili, çadırda oturan bir yaşlı Vartoluya felaketten dolayı üzüntülerini ifade ettikten sonra diyor ki: “Sizin için dua ediyoruz.” Yaşlı Vartolu kızarak cevap veriyor: “Duayı biz ederiz, siz devletsiniz, işinizi yapın; bizi bu durumdan kurtarın.” Böyle büyük bir küresel tehdit karşısında sivil toplum, millî birlik içinde dayanışma göstererek yardım kampanyaları düzenleyebilir, hatta düzenlemelidir. Devlet ise yardım kampanyası yapmaz, stratejik planlama yaparak mücadele eder. Yapılması gereken, başı sonu belli, riskleri hesap edilmiş bir makro devlet planlaması ve uygulamasıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, büyük imkânsızlıklar içerisinde İstiklal Harbi yönetmiş gazi bir meclistir. Meclisimiz, İstiklal Harbi şartlarında harbin ekonomik kaynaklarını oluşturmak için önce vergi tedarik kanunu çıkarmıştır; böyle bir gelenekten geliyoruz.

Eski Merkez Bankası Başkanı ve İYİ PARTİ Ankara Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz’la bu sabah bir görüşme ve fikir alma imkânım oldu. Sayın Yılmaz, dört beş yıl süren harplerde bile bir ekonomik program dâhilinde harbin sürdürüldüğüne, İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin savaşın finansmanı için ünlü ekonomist Keynes’in ortaya koyduğu “Savaşı nasıl finanse ederiz?” adlı plan çerçevesinde savaşı enflasyonsuz sonlandırdığına dikkat çekti.

Değerli milletvekilleri, AKP, Türk milletini ve milletimizin geleceğini düşünüyorsa palyatif, popülist politikalar yerine Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışır şekilde stratejik bir planlamayla konuyu ele almak zorundadır. Zaman, var olanı korumak, en az hasarla ekonomiyi ileriye taşımak için planlamalar yapma zamanıdır. Maliye ve para politikalarını birlikte, yaratıcı bir şekilde ve dönemin şartları gereği uygulamak zorundayız.

Değerli milletvekilleri, ülke kaynaklarının büyük bir bölümünü yandaş 5 firmaya tahsis edeceksiniz, yandaş şirketlere aklın ve vicdanın kabul etmeyeceği vergi afları getireceksiniz ve 18 Ağustos 2018’de Anadolu Ajansının verdiği bir habere göre Türkiye’nin yardımda dünyanın en cömert ülkesi olduğunu, 2018’de 8,7 milyar dolarlık yardımla, 6 milyar 690 milyon dolarlık yardım yapan ABD’nin önünde dünyanın en cömert ülkesi olduğunu kaydedeceksiniz ve Suriyeli sığınmacılar için sizin ifadenize göre 40 milyar dolar ama hazineden çıkan 52 milyar dolarlık bir harcama yapacaksınız ve sıra, Türk halkına gelince “Kendi kendinize yardım edin.” diyeceksiniz. Kriz sebebiyle bu sene ödemeleri ertelemeleri mümkün iken, kullanılmayan havaalanları ve yollar için hazineden yandaş şirketlere para aktarmaya devam edeceksiniz ama işsiz kalan vatandaşlarımıza, işi batan esnaflarımıza sahip çıkmayacaksınız.

Bakın, 1986 ile 2002 arasında yap-işlet-devret modeliyle 67 tane proje yapılmış. Sözleşme bedeli 11 milyar 602 milyon dolar, yatırım bedeli ise 11 milyar 127 milyon dolar, şirketlerin kârı 454 milyon dolar, takriben yüzde 4 kâr etmişler. 2003-2017 arasında 158 yap-işlet-devret projesi yapılmış, sizin döneminizde; sözleşme bedeli 123 milyar 286 milyon dolar, yatırım bedeli ise 50 milyar 530 milyon dolar; şirketlerin kârı 72,7 milyar dolar, kâr oranı yüzde 147! Bunlar, devlet rakamı. Milletten para toplayacağınıza, bu kadar kârı aktardığınız şirketlere bu sene hazineden para aktarmayın.

Değerli milletvekilleri, karşı karşıya olduğumuz ağır kriz, üç-beş aylık maaş bağışıyla toplanacak parayla aşılabilecek bir kriz değil. Yapılması gereken, büyük kaynakları harekete geçirmektir.

Özetle, bu açıklandığı şekliyle, bir yardım kampanyasıyla süreç yönetilmeye çalışılırsa, bu süreç yönetilemeyeceği gibi, aslında, bir konkordato ilanı ifadesi bütün dünyanın önünde dile getirilmiş olur ki doğrusu muhalefet partisi üyesi olarak da böyle bir şeyi biz arzu etmeyiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına, Sayın Dirayet Dilan Taşdemir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz 11 Marttan beri düzenli olarak halka “Evde kal.” çağrısında bulunuyoruz. İşini kaybetme riskine, yoksulluğa, işsizliğe, yaşam koşullarının zorluğuna rağmen, aslında bir gün dönüp baktığımızda halkın büyük bir çoğunluğu, bu çağrıya kulak verdi ve evde kalmaya devam etti. Yani toplum, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdi; şu an tam da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gereken, hükûmetin kendisi. Çünkü hükûmetler tam da bu karantina dönemlerinde, en azından dünya örneklerinde bizim tanıklık ettiğimiz hükûmetler çıkıp vatandaşlarına şunu söylediler: “Evet, siz evde kalın, hiçbir şeyi sorun etmeyin, sadece sağlığınızı düşünün. Biz varız, buradayız, sizin bütün sorunlarınızı biz çözeceğiz.” dediler. Peki, bizde ne oldu? Bugüne kadar toplumun kaygılarını giderecek, rahatlatacak herhangi bir somut, net adım atılmadı. Örneğin, ücretli izin talebi gerçekleşmedi, temel ihtiyaçlar karşılanmadı; elektrik, su, doğal gaz, internet ücretsiz olmadı, 10 milyonu bulan yoksullara yönelik herhangi bir tedbir alınmadı.

Peki, ne oldu buna karşı? Cumhurbaşkanı dönüp halktan -ne dedi- “Biz bize yeteriz.” hamasetiyle bir kez daha para talep etti. Yani bu coronavirüsün faturasını da halka yükledi, halka havale etti. Yani sosyal devletten sizin anladığınız, halktan para toplamakla sınırlı. Dolayısıyla siz çok istiyorsanız elbette ki parayı etrafınızda kümelenen sermayedarlardan toplayabilirsiniz çünkü biz biliyoruz ki bu topladığınız parayı da bir kez daha onlara harcayacaksınız.

Değerli arkadaşlar, yine bu ülkede her konuda sadece AKP konuşabilir, AKP eylemde bulunabilir, AKP faaliyette bulunabilir, AKP’nin dışında her şey herkese yasak. Bakın, coronavirüse karşı da sadece AKP önlem alabilir. AKP belediyeleri her türlü faaliyeti yürütebilir. AKP’nin il, ilçe örgütleri her şeyi yapabilir ama HDP’nin belediyelerine kayyum atanır. HDP’nin il, ilçe yöneticileri, halkı corona virüsü hakkında uyaramaz, herhangi bir çalışma yürütemez.

Örneğin Diyarbakır’da 65 yaş üstü bireylerin, yine, kronik hastalığı olanların, evde yalnız yaşayan insanların ihtiyaçlarını gidermek için çalışma yürüten il, ilçe yöneticilerimiz, partimiz engelleniyor. Neden? Bir gerekçeniz var mı? Gerçekten biz bunu çok merak ediyoruz. Sizin yürüttüğünüz faaliyeti sizin muhalifiniz partiler yürüttüğünde neden suç işliyor? Suç işliyormuş gibi aslında lanse ediyorsunuz. Bir kez daha bu sorunun cevabını sizden bekliyoruz ama şunu da söyleyeyim: Engellemeleriniz, baskılarınız bizi halkımızla dayanışmaktan vazgeçirmeyecek; biz her koşulda, her şartta halkımızın yanında olmaya, halkımıza destek sunmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, yine, uzun bir dönemdir tartışılan bir infaz yasası var. Günlerdir tartışılıyor, toplumda ciddi bir beklenti de yaratıldı ama bir gün dönüp baktığımızda, aslında dağ, fare bile doğurmamış. Oysa 300 bine yakın tutsak ve mahpus, bizden adalet bekliyor, eşitlik bekliyor yani bu salgın döneminde, bu kadar toplumsal dayanışmayı, birliği, beraberliği dilinizden düşürmediğiniz bir dönemde sizden ayrımcılık yapmamanızı bekliyor ama maalesef dönüp baktığımızda yine ayrımcı bir tutumla karşı karşıyayız.

Peki, biz size soruyoruz burada: Siz cezaevlerinde virüsün kime bulaşıp kime bulaşmayacağını nereden biliyorsunuz? “Cezaevlerinde önlem aldık.” diyorsunuz ama biz hiçbir önlem almadığınızı biliyoruz. Burada bir art niyet var, burada gerçekten mahpuslar, ölüme terk edilmek isteniyor. Hiç kimse bize terör merör safsatasından söz etmesin. Biz “terör” kavramının sizin için sihirli bir sözcük olduğunu çok iyi biliyoruz. Siz bu sihirli sözcükle muhalefete, muhaliflerinize baskı uyguluyorsunuz, zulüm uyguluyorsunuz.

Yine, diğer bir noktayı sürekli dilinize pelesenk ediyorsunuz. Ne diyorsunuz? “Yargı bağımsız.” diyorsunuz. Biz bu ülkede yargının tarafsız, bağımsız olmadığının binlerce örneğini size bir kez daha anlatabiliriz. Yargı, sizin talimatlarınızla çalışıyor; yargı, sizin baskınızın altında. Dolayısıyla kararlar, öyle bağımsız, tarafsız verilmiyor. Kimse de bu iddianıza inanmıyor. Eğer öyle olmuş olsaydı arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Sadece bir “tweet” attığı için… Bakın, sizi eleştirdiği için “tweet”i atıyor. Aradan yarım saat geçmiyor, bir bakıyoruz, polis kapısını çalıyor. Oysa Tahir Elçi’nin dava dosyası beş yıl sürmüştü. Binlerce insan şu an cezaevlerinde adil yargılanmayı bekliyor. Peki, nedir bu adaletin ışık hızı? Sadece söz konusu siz olunca, adalet bu kadar ışık hızıyla çalışıyor. Diğer hiçbir konuda AKP bu kadar hızlı, yerinde tedbirler almıyor, önlemler almıyor. Biz kez daha buradan çağrıda bulunuyoruz: Bu ayrımcı tutumunuzdan vazgeçin, 300 bin tutsağın, mahpusun hepsi sizin vatandaşınız. Siz vatandaşlarınızı ölüme göz göre göre gönderemezsiniz. Gönderirseniz, tarih karşısında suçlu olursunuz, insanlığın vicdanında suçlu olursunuz, toplum nezdinde suç işlemeye devam etmiş olursunuz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına söz talebi, Sayın Süleyman Bülbül’ün.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Olağanüstü günler yaşadığımız bu zor dönemde her gün ekranlarda olan, her fırsatta konuşan Sayın Cumhurbaşkanı, şaşırtıcı bir şekilde ekran karşısına son günlerde 3 kere çıktı. Yaptığı ilk konuşmada patronlara ekonomik paket açıkladı, ikinci konuşmada ise vatandaştan para istedi. Bunu yaparken lütfeder gibi 7 maaşını da bağışladığını söyledi. Hayırlısı olsun ama her yıl bütçe başlangıç ödeneğinin binde 5’ine karşılık gelen ve kendisine örtülü ödenek harcaması için ayrılan tutardan hiç bahsetmedi. 2020 bütçesinde “gizli hizmet gideri” olarak harcanması için belirlenen 5 milyar 410 milyon 105 bin 985 TL’den hiç bahsetmedi. Hasta garantili hastaneler, yolcu garantili havaalanları inşa edilirken, geçiş garantili yollar yapılırken, saraylar, külliyeler inşa edilirken “İtibardan tasarruf olmaz.” diyenler, devletin yüceliğinden bahsedenler, mevzu virüsle mücadeleye, halk sağlığı ve güvenliğine geldiğinde IBAN gösterir oldu.

Kendileri yetmedi, Diyanet de devreye girdi. 2018’de 60 milyon TL’si fitre ve zekâtlar olmak üzere toplam 1,2 milyar TL gelir elde eden, yurt dışındaki cami inşaatları için yaklaşık 500 milyon dolar para harcayan, kim oldukları belli olmayan dernek ve vakıflara 300 milyon TL yardım yapan, bütçesi 8 bakanlıktan ve en önemlisi, Sağlık Bakanlığı bütçesinin 3 katından fazla olan Diyanet “Maaşını paylaş, kardeşinle yakınlaş.” diyerek vatandaşlardan SMS’yle 10 TL istedi.

İktidar, yoksulluk ve yoksunluktan hâlâ çalışmak zorunda kalan, kendi OHAL’ini ilan edemeyen “Ya evde kalıp açlıktan öleceğim ya da işe gidip virüsten öleceğim.” diyen, çalışma ile pandemi arasında sıkışan vatandaştan hangi yüzle para istiyor, hangi parayı istiyor; anlamak mümkün değil.

Salgının her geçen gün daha büyük riskler oluşturduğu, halkın can güvenliğinin tehlikeye düştüğü, esnafın, işçinin evde oturmak zorunda kaldığı, vatandaşın kira ve faturalarını ödeyemediği bir dönemde vergi veren halkına sahip çıkması gereken AKP iktidarı, vatandaştan para ister gibi bir duruma gelmiştir.

O kadar samimiyetsizler ki kendilerinden değil diye, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının günlerdir açık ve şeffaf bir şekilde yürüttükleri kampanyalarını genelgeyle yasaklıyorlar. Gerekçeleri ise “belediyelerin yardım ya da bağış toplama yetkisinin olmadığı” gibi komik bir iddia ancak önceki dönemlerde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri, AKP’nin elindeyken istedikleri gibi yardım kampanyası düzenleyip bağış toplayabiliyorlardı ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş döneminde “Güney Asya Depremi Yardım Kampanyası” adı altında bağış toplanmıştı.

Diğer yandan, TÜRGEV’den İlim Yayma Cemiyetine, Suriye’deki radikal örgütler için yardım toplayan derneklerden binlerce vatandaşı dolandıran Deniz Fenerine kadar tarikatlara ve cemaatlere bağlı, sicili temiz olmayan ne kadar dernek ve vakıf varsa “kamu yararına çalışan vakıf ve dernek” statüsüne alınmış ve hiçbir izin alınmadan bağış ve yardım toplamalarının önü açılmıştır. Bu dernek ve vakıflara bu izinler verilirken ülkenin içinde bulunduğu bu zor dönemde vatandaşlarının, ihtiyaç sahiplerinin ve bu salgın nedeniyle iş yerini kapatmak zorunda kalan işverenlerin içinde bulunduğu ekonomik zorluğu biraz olsun hafifletmek için AKP’nin yapmadığını yapan ülkenin en büyük 2 belediyesinin başlattığı kampanyalar engellenmektedir. Şu günlerde iktidarı halk sağlığı ve güvenliğini önemsemeye davet ediyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde soru-cevap işlemi yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Evet, madde üzerinde gruplar adına ilk söz talebi, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk’ün.

Buyurun Sayın Öztürk.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşın elini duaya, iktidarın da elini vatandaşa açtığı günlerden geçiyoruz. Milletimize sağlık ve sabır diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vatandaşın heyula gibi üstüne çöken, yaşamakla aç kalmak arasında kâbuslar gördüğü corona gündeminde Genel Kurulumuzun gündemi, ne yazık ki uluslararası anlaşmalar. Rızkı peşinde koşan ve mecburen çalışmak zorunda kalan, evde kalamayan vatandaşlarımız var; yevmiyeli çalışan gündelikçilerimiz, sosyal güvencesi olmayan çalışanlarımız, işten çıkarılma korkusu yaşayan işçilerimiz, kredi borçları ötelense bile “Üç ay sonra nasıl ödeyeceğim?” diye kara kara düşünen esnafımız, çiftçimiz, hâlâ yeterli koruma malzemesi verilmeden canla başla çalışan sağlıkçılarımız var.

Gönül arzu ederdi ki vatandaşların “Bizim hâlimiz ne olacak?” kaygısına cevap verecek bir gündemle toplanabilseydik. Genel Kurul, yine ülke gündeminin dışında kaldı. Tabii, ülke gündemine odaklananlar da var, mesela Sayın Cumhurbaşkanı. Her kriz anında dolaylı bir vergiyle vatandaşın kapısını çalarak krizi fırsata çeviren Hükûmet, bu sefer de bu taktiğin tutmayacağını bildiğinden elindeki ikinci koza sarıldı, “Biz bize yeteriz Türkiye.” diyerek vatandaşın vicdanını vergilendirmeye başladı. Bugüne kadar alınan vergiler, yapılan bağışlar doğru kullanılsaydı biz zaten birbirimize yeterdik ama demek ki yetememişiz.

Yardım kampanyasına Sayın Cumhurbaşkanımız, 7 maaşını bağışlamasıyla start verdi; Allah, hayrını kabul etsin ama gönül isterdi ki Cumhurbaşkanının bu bağışına, vergi borcu silinenler, 21/b kapsamında ihalesiz iş alanlar, Kızılay üzerinden Ensara bağış yapanlar da dâhil katılabilseydi. Ya da üst düzey memuriyetleri olmasına rağmen birkaç üst yönetim kurulu üyeliğinden maaş alanlara da maaşlarını bağışlatabilseydi. Tedbir paketi açıklanırken kayırdığı 5 müteahhitten bağış sözü alabilseydi. Ve Sayın Cumhurbaşkanı, keşke, maaş bağışlamak yanında, israfı önleyeceklerinin sözünü verebilseydi, Katar’ın hediye ettiği uçağı bağışlasaydı, özel siparişlerle yaptırılan makam aracı filosundan birkaç araç bağışlasaydı, kamunun araç saltanatına son vereceğini duyurabilseydi, kamunun elinde sadece otoparkçılık yapan, işlevini, görevini tamamlamış KİT’lerin yönetim kurulu saltanatına son vereceğini duyurabilseydi.

Vatandaşımızın cebi olmasa da gönlü zengin. “Deprem oldu, ver; sel oldu, ver; çığ düştü, ver.” Türk milleti, devlet, millet söz konusu olunca her türlü yardımı yapar, geçmişte de yapmıştır, yine yapar ve sorgulamaz da Allah rızası için yapar, millet sevgisi için yapar. Vatandaştan istenen bu paralarla hazine rahatlayacak mı? Bırakın artık vatandaşın duygularıyla oynamayı.

Bu ülkede kaynak var, kendileri bulamıyorlarsa biz tavsiyede bulunabiliriz. Yıllardır toplanan deprem vergileri var, imar ve vergi affından hazineye aktarılan paralar var, bedelli askerlikten toplanan paralar var, İşsizlik Fonu var. Müşteri garantisi verilmiş havaalanı ve köprülere üç ay para ödemeyin. Sözleşmenizde “Mücbir Sebep Durumu” başlıklı bir hükmünüz yok mu? Bu hükme istinaden yandaş müteahhitlere ödemeyi durdurun. Merkez Bankasının elinden ihtiyat akçesini aldınız. İşte ihtiyati durum, kullanın. Bugünden daha zor gün mü bekliyorsunuz? Örtülü ödeneğiniz ne güne duruyor?

Verdiğimiz kanun teklifleri vardı, hiçbirini kabul etmediniz. Asgari ücretle çalışan vatandaşlarımızı gelir vergisinden muaf tutun. Tüm Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarını bir yıllığına faizsiz olarak erteleyin. Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartının kapsamını genişletin. Elektrik, doğal gaz ve su fatura tüketim bedellerini pandemi süresince ilgili bakanlıklar karşılasın, elektrik faturalarındaki TRT payını kaldırın. Fatura ödemelerinin gecikmesi durumunda verilen hizmet durdurulmasın. Salgın süresince bütün gıda ve temizlik ürünlerinden alınan KDV oranını yüzde 1’e düşürün. Bu süreçte fedakârca çalışan, çalışırken vefat eden kahraman sağlık çalışanlarımızı şehit sayın. Hiçbirini duymadınız, görmediniz, vatandaşınıza sırt çevirdiniz. Vatandaşımızın gıda paketine de ihtiyacı var ama önceliği nakit para. Vatandaş kira ödeyecek, su, elektrik, doğal gaz faturası ödeyecek, üç ay sonra bankalara faizle kredi ödeyecek.

Sadece Sosyal Yardımlaşma Vakfında kayıtlı vatandaşlara verilen yardım yeterli değil. Sosyal Yardımlaşma Vakfından yardım almanın kriterleri var: Gelirin olmayacak, evin olmayacak, üstüne kayıtlı herhangi bir taşınmazın olmayacak.

Şimdi vatandaşımız öyle bir durumda ki on beş gün öncesine kadar az da olsa gelir getiren bir işi vardı. Esnafın dükkânı ve çalışanı, seyyar tezgâhında satış yapan işportacımız, evlere gündeliğe gidip evladının rızkını çıkaran analarımız vardı, berberlerimiz vardı, lokantacılarımız vardı, emeklinin vakit geçirdiği kahvehanelerimiz vardı. Sezon açılacak diye sevinen turizmcilerimiz, bari altı ay eve ekmek götüreceğim ümidi taşıyan otel çalışanlarımız vardı. Esnaf kepenk kapattı, turizmci otel kapattı, çalışanların bir kısmı ücretli izne ayrıldı, bir kısmı işten atıldı. İŞKUR’a kaydolup iş bulma ümidi taşıyan ve bu salgın nedeniyle bu ümidi de elinden alınan vatandaşlarımız var. İŞKUR’un önünde bir işsiz ordusu listesi var. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının elinde Sosyal Yardımlaşmadan yardım alan kişilerin yanında SGK’li vatandaşlarımızın listesi de var. Madem halktan “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m.” diye yardım bekliyoruz, hadi o zaman, toplanan paraları İŞKUR’un önündeki bu işsiz ordusuna verelim. Yanı sıra, SGK’li vatandaşlarımızın listesi var; bu vatandaşlarımıza nakit olarak yardım yapalım. Verelim ki bu kâbus dolu günler bittiğinde vatandaşımızın elinde sıcak para olsun, alışveriş yapabilsin, borcunu ödeyebilsin, esnaf da rahat etsin, nefes alsın; berber de lokantacı da pazarcı da nefes alsın.

Değerli milletvekilleri, öyle bir dönemden geçiyoruz ki bir virüs bütün ayrılıkları ortadan kaldırdı; zengin-fakir, ünlü-ünsüz, saltanat sahibi, iktidar sahibi-muhalif ayrımı yapmadan. Ne kendini süper güç ilan eden Amerika ne onunla yarışan Rusya ne ticareti elinde bulunduran Çin ne Avrupa ne de İran dinledi. Gün, ayrıştırma değil birlik olma günü ama hâlâ bunun farkında olamamış bir AK PARTİ’si iktidarı var. Bakın, iktidarın elinden kaçırdığı büyükşehir belediyeleri günler önce yardım kampanyaları başlattı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın başlattığı kampanyanın adı “Dayanışma İçin 6 Milyon Tek Yürek.” Aynı şekilde, İstanbul ve Konya Büyükşehir Belediye Başkanları da “Biz de dayanışma içindeyiz.” diyerek sizin üzerinizdeki yükü almaya çalıştı ve bu kampanyalar gerçekten ilgi gördü, belediyeler topladıkları yardımları vatandaşlara dağıtmaya başladı. Peki, bugün ne oldu biliyor musunuz? İçişleri Bakanlığı bir genelge yayımlayarak belediyelerin valiliklerden izinsiz yardım toplayamayacağını, izinsiz faaliyetler hakkında soruşturma açılacağını duyurdu. Sayın İçişleri Bakanını kim, nasıl bilgilendiriyor bilmiyoruz, etrafına bir göz atsın. 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’nun 1’inci ve 2’nci maddeleri açık. Bu kanunun ilgili maddeleri, yardım toplamaya yetkili kişi ve kuruluşları ve bunların hangi amaçla yardım toplayabileceklerini belirler. Ayrıca, Anayasa’mızın 127’nci maddesine göre belediyeler kişi ve kuruluş değil, mahallî idare kurumudur. Dolayısıyla yasa belediyeleri kapsamaz, hiçbir kanun da Anayasa’ya aykırı olamaz. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun belediyelerin yetki ve imtiyazlarını düzenleyen 15’inci maddesinin (i) bendine göre bağış kabul etmek belediyeye verilmiş bir imtiyaz olup belediye başkanlarının görev ve yetkilerini düzenleyen 38’inci maddenin (l) bendine ve belediyelerin gelirlerini düzenleyen 59’uncu maddenin (g) bendine göre yasal bir gelirdir. Kanun hükmü açıktır; belediyelerin bağış alması yasaldır, izne tabi değildir, yapılan bağışlara el konulamaz, valilikler vasıtasıyla belediyeler tarafından başlatılan bağış kampanyaları durdurulamaz. Bu yaptığınız yetki gasbıdır, kanun tanımazlıktır, suç işlemektir. Belediye Kanunu sadece AK PARTİ’sinin belediyeleri için çıkarılmış bir kanun değildir. Sayın Soylu, Acun yardım yaparken sen Survivor’da mıydın, Çiftlik Bankta tosuncuk para toplarken neredeydin? Tokatçıya para toplamak serbest, belediyeye mi yasak, bunları sormak istiyorum.

Buradan çağrı yapıyorum: Şayet buna tevessül ederseniz vurduğunuz, vurmaya kalktığınız sille, bumerang olur size döner. Korkunun ecele faydası yok. Seçim zamanı gelince korkun ama bugün siyasi kaygıları, düşmanlığı bir tarafa bırakarak bir ve beraber olun. Bugün sen ben yok, hep birlikte sıkıntı çeken bizler varız. Gün siyaset günü değil, gün elini taşın altına koyma günü. Belediyelere yol gösterin, devletin kayıtlarında listeler var, onlara verin. İşsizleri siz biliyorsunuz, kimsesizleri siz biliyorsunuz, yaşlıyı, engelliyi siz biliyorsunuz. Bir an evvel “Biz Bize Yeteriz” kampanyasıyla duygu sömürüsünü bırakın, virüsü bari siyasi hıncınıza, kininize alet etmeyin, ayrıştırmadan birbirimize yetmenin yolunu bulun. Ha, siz bulamıyorsanız endişeniz olmasın, yardımsever vatandaşlarımız bir yolunu bulur. Vatandaş güvendiği para, yatacak yer arıyor, siz üstüne yatacak yer arıyorsunuz. Yapacağınız bağışla gıda alınır, belediye aranır, görevliler ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Sizin gerçekten yatacak yeriniz yok. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ebrü Günay. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 pandemisi aslında hepimizin gündemi ve bütün dünyada herkesi eşit ve ayrımsız bir şekilde tehdit etmeye devam ediyor. Tabii bu tehditle beraber, aslında dünya yeniden birçok şeyi tartışmayı başladı. Aslında sistemlerin, mekanizmaların, sosyal ilişkilerin, kültürel yapıların bir çoğunun bu şekilde değişeceği gündemde. Ama bugünlerde, aslında Türkiye’de bu süreçle beraber kesin ve net olan, değişmeyecek olan bir şeyi hepimiz bir kez daha gördük. Bunu aslında son birkaç saat içerisinde yeniden gördük. Değişmeyecek olan şey de AKP iktidarının ayrımcı politikaları, ayrımcılığı sonucu insanlarını ve vatandaşlarını ölüme terk etmesi politikaları. Toplumun dezavantajlı, yoksul kesimi iktidar tarafından maalesef desteklenmiyor, maalesef korunmuyor; bunun yerine, daha çok sermayedarlar ve iktidarın yandaşları korunmaya devam ediyor. Bu yetmiyor, sizin politikalarınıza karşı dayanışmaya çalışan, bir şekilde dayanışma ağları kuran, destekler kurmaya çalışan ağları yasaklamaya çalışıyorsunuz. Bakın, Elâzığ depreminde yardım götüren belediyelerimiz, belediye konvoylarımız engellendi ve şimdi aynı şeyi yeniden yapıyorsunuz. Bizim yardım paketlerimizi ya da ihtiyaç sahiplerine yapacağımız yardımları engellemeye çalışıyorsunuz ve aslında, bütün toplumsal yapıları yani sizin kontrolünüzde olmayan, sizin çıkarlarınıza hizmet etmeyen bütün dayanışma ağlarını, tekrardan yasaklamaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, sosyal devlet olmanın bir gereği vardır, o da vatandaşın aslında IBAN numarasını almak ve vatandaşa zor zamanlarda ihtiyacı olan desteği sağlamaktır. Peki, Türkiye ne yapıyor? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, vatandaşa bir IBAN numarası veriyor ve diyor ki: “Benim yardıma ihtiyacım var, ben iflas ettim, bana yardım edin.” Bu devlet olmanın gereği...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Senden istemiyoruz.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Kimden istedi?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sizden istemiyoruz.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Halktan, herkesten istedi. Sen verirsin.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sizden istemiyorlar ki hiçbir şey.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Başkan müdahale edecek misiniz? Sataşıyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – İstemiyoruz Sayın Başkanım, istemiyoruz.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Neyse, Başkan da galiba ayrımcı. AKP’liler konuşmaya her yerden devam ediyor, onlar oradan beni susturabilir ama ben buradan konuşmaya devam edeceğim.

Bakın, kimsenin evinden çıkamadığı bugünlerde temel ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışan çiftçilerimiz var. Her koşulda, riske rağmen, coronavirüs riskine rağmen bizim temel ihtiyaçlarımızı sağlamak için, gıda ihtiyaçlarımızı sağlamak için üretim yapmaya devam ediyorlar ve maalesef ki bu çiftçiler ve emekçiler AKP iktidarı tarafından tekrardan korunmuyor.

Danıştayın, çiftçilerin desteklemesine el konulmayacağına dair aldığı yargı kararı var ve buna rağmen ne oluyor biliyor musunuz? Bölgede, özellikle Kürt illerinde faaliyet yürüten, 6 ile elektrik dağıtımı yapan DEDAŞ, maalesef, çiftçiye yapılan yardıma ve desteklemeye el koyuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından 2020 yılı için çiftçilere verilen mazot, gübre ve tohum desteklemelerinin tamamına el koyuldu, el koyulmaya da devam ediliyor. Bunun adı açık, net bir şekilde, fırsatçılıktır ve daha önemlisi buna göz yummak ise bu fırsatçılığa ortak olmaktır.

Bir diğer nokta ise coronavirüsle mücadele esnasında, aslında dünyanın tamamında doğal gaz, elektrik, internet ve su faturalarının devletler tarafından ödenmeye devam edilmesi. Peki, Türkiye’de durum nasıl işliyor? Ben söyleyeyim, kayyum atanan belediyelerin…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Doğal gaz, elektriğin borçlarını siliyor musunuz? Öyle talep ediyor.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Başkan, müdahale edecek misiniz?

BAŞKAN – Niye, size kimse bir şey söylemedi ya.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Başkan, oradan müdahale edip durup insicamımı dağıtıyorlar, özellikle yapıyorlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, önden o kadar…

Ya, Cora gerçekten…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika, yapmayın ama…

BAŞKAN – Yani Sayın Cora, siz gelene kadar huzur içerisinde yönetiyorduk Meclisi.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yapmayın ama! Bir dakika, çok ayıp bir şey ama başka bir şey söylüyoruz ya.

BAŞKAN – Sayın Günay, buyurun…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Cora’nın hiç bir günahı yok Sayın Başkanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir de hatibimizin süresi bitti.

Siz devam edin.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Neyse ben konuşmaya devam edeceğim.

BAŞKAN – Sayın Günay, siz her hâl ve şartta konuşursunuz diye biliyordum ama sukutuhayale uğradım.

Buyurun, devam edin.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Hayal meselesi değil Başkan, bakın, AKP’liler konuşmaya devam ediyor, müdahale etmiyorsunuz. İnsicamımı dağıttılar, bu kadar basit yani.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – HDP’den de en çok laf atan kendisi Başkanım bu arada.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – Dünya Covid salgınına karşı mücadeleye devam ederken arkadaşlar, çiftçiler bölgede hâlâ üretim yapmaya devam ediyorlar. Peki, ne yapıyorlar biliyor musunuz? DEDAŞ, o izin verdiğiniz, yol verdiğiniz DEDAŞ, onların desteklemelerine el koyuyor. Buna göz yummak, buna ortak olmaktır, bu fırsatçılığa ortak olmaktır. Dünyanın her yerinde elektrik, internet, su ödemeleri ücretsiz hâle getirilirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

EBRÜ GÜNAY (Devamla) – …maalesef, Türkiye’de sizlerin atadığı kayyumlar suya zam yapmaya devam ediyor. Mardin Büyükşehir Belediyesi buna açık, net örnek; üstelik yüzde 100 zam yaparak yüzde 2 olan bakım bedelini yüzde 4’e çıkartarak suya zam yapmaya devam etti ve şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Musluktan akan sular çamurlu, buna rağmen zam yapmaya devam ediyorlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın ve ülkemizin başına musallat olan corona virüsünün bir an önce, önce Meclisimizde sonra ülkemizde, dünyada bertaraf edilmesini temenni ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ayrı ayrı olarak hepimiz, her siyasi parti, her siyasi yetkili ve yürütme organı yetkilileri hem iyi niyetlerini ortaya koyuyor hem oldukça hamasi nutuklarla, iyi niyet beyanlarıyla vatandaşa moral vermeye çalışıyor. Yalnız bir şeyin unutulmaması lazım. Bu meselenin çözümünde birlik şarttır. Bu meselenin çözümünde, dönemin ruhuna ve iklimine uygun olarak hareket etme mecburiyeti vardır.

Bunları şunun için söylüyorum. Sayın Meclisin, yüce Meclisin müsaadesi olursa şu andan sonraki konuşmamın bölümünü Sayın Cumhurbaşkanına, AK PARTİ Genel Başkanına hitap ederek tamamlamak istiyorum. Şunun için bunu istiyorum. Ben, Erdoğan bu konuda kötü niyetlidir demem, diyemem ama sürecin yürütülmesinde siyasi mülahaza ve değerlendirmelerin, siyasi ayrışmaların şu kadarcık bile olsa dikkate alınmasını ve buna göre tavır ve tutum belirlenmesini çok yanlış buluyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı bir kampanya başlattı, başlatabilir, hakkıdır, doğrudur. Bunun Türkiye’nin, devletin gücü ve kudreti bakımından eleştirilecek yanları vardır, zamanlamasıyla ilgili söylenecek söz vardır, amenna ama Türkiye’de siyaset çok yoğun geçiyor, sadece Mecliste değil, tabanda da yoğun geçtiği için insanların siyasi ayrışmalarından dolayı kimi ön yargılarının ve güvensizliklerinin olmasını da yadırgamamak lazım.

Şimdi, hâl böyle olunca buradan şuraya gelmek istiyorum: Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediyelerimiz başta olmak üzere bizim belediye başkanlarımızın da kanunun ve Anayasa’nın kendilerine yüklediği görev ve sorumluluktan dolayı, evde tutulan, evde kalan vatandaşlarımıza çare olmak gibi bir mecburiyetleri var. Aş isteyene aş, erzak isteyene erzak, ısınmayla ilgili talepleri karşılamak, ilaç, gıda vesaire aklınıza ne gelirse, bir insanın günlük yaşamını idame ettirmesi için ne gerekiyorsa o konuda belediye başkanlarımız seferber olmuşlardır. Hiç şüphesiz bunu belediyenin imkânlarıyla yapmaları mümkündür ama takdir edersiniz ki koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti, hani “IMF’ye borç para veriyoruz.” diye övünen devlet, hani “Suriyelilere 40 milyar dolar harcadık, 40 milyar daha harcarız.” diyen devlet, hani “Kanal İstanbul'u özel sektör yapmazsa biz yaparız, elhamdülillah şu kadar gücümüz var artık.” diyen devlet ve hani “Dünyanın en büyük 17’nci ekonomisine sahibiz.” diye övünen devlet, daha bu virüs pik yapmadan, daha ilk günlerde yardım kampanyası açmak zorunda kalmış ise belediyelerimiz kendilerine gelen bu talepleri kıt kaynaklarla nasıl yapacak? Elbette belediyelerimizin de bu yardımlara koşma mecburiyeti var.

Vatandaş iki şeyi dara düşünce arar; bir, devletini. Vatandaş için devlet şudur: “Devletim güçlü olsun, büyük olsun, aman, benden uzak olsun.” Bilir ki vatandaş dara düştü mü, “Çare!” diye bağırdı mı gelecek bir devleti vardır. Onu bilmesi lazım. Bir de vatandaş yerelde, mahallinde sıkıştığı zaman ulaşabileceği, derdine derman olacağı, yaralarını saracağı bir belediye başkanının olduğunu bilir, o güvenle yaşar. Durduk yerde de bunlara seslenmez. Şimdi, vatandaş seslenmeye başladı. “Evde kal.” diyoruz. Yetmez, biz, artık yürütmeye diyoruz ki: “Evde kal.” geçti, sen “Evde tut.”; evde tutmanın çaresini bul. Ama hâl böyleyken şimdi, bir manzarayla karşı karşıyayız. “Ey Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Ey İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, siz, bu virüsle mücadele için belediyenize bağış yapmak isteyenlerin bağışlarınızı alamazsınız.” Niye alamazsınız? 2860 sayılı Yardım Toplama Kanunu’na aykırı. Her bağış yapan bağışçı için bankaya “Belediye Başkanı olarak bu bağışı kabul ediyorum.” yazısı göndereceksin diye bir dayatmayla, Sayın Cumhurbaşkanımızın dayatmasıyla Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve diğer belediyelerimiz karşı karşıya. Şu denebilir: “Hep birlikte, bir havuzdan yapalım.” Denebilir, talep edilebilir. Uyulur, uyulmaz ama bunu Sayın Cumhurbaşkanı eğer böyle istiyor idiyse şu Mecliste grubu bulunan, en azından grubu bulunan 5 siyasi partinin Genel Başkanları ve Eş Genel Başkanlarıyla bir araya gelebilmeliydi; sarayda gelmesine gerek yok, Çankaya Köşkü bunun için çok müsaitti.

Sayın Cumhurbaşkanı: “Ben bu krizi AK PARTİ olarak yendim.” diyecekse bunu diyemeyecek, olmaz. Milletin aklıyla alay etmenin, milletin aklını küçümsemenin bir âlemi yok. Bu krizi Hükûmet yenmeyecek. Bu krizi yener ise Türkiye Cumhuriyeti devleti, milletiyle birlikte yenecek. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun bilinmesi lazım.

Bunu şunun için de söylüyorum: Şimdi, evet, 2860’a göre, Yardım Toplama Kanunu’na göre belediyelerimizin yardım kampanyası açmak için Maliyeye başvurmaları lazım. Ama belli ki şimdiden ipe un seren yürütme, belediyelerimizin bu taleplerini reddedecek. Peki, belediye başkanlarımız kendilerine feryadı ulaşan vatandaşlarımıza yardım etmeyecek mi? Edecek, gerekirse başka hizmetlerden kısacak, edecek. Bugün, Ankara Milletvekilimiz Tekin Bingöl -örnek diye söylüyorum- Ankara Büyükşehir Belediyesinin -kendi seçim bölgesi olduğu için- bağış hesabına -ki bu hesap 2016’da açılmıştır, bu işe özel bir hesap da değildir- para yatırmak istedi, rakamı vermeyeyim, iyi de bir rakam; banka “Bunu alamam, bu konuda bloke var.” dedi.

Şimdi, bunu yaparsanız, böyle bir krizde bile Sayın Cumhurbaşkanım, toplumu ayrıştırmış olursunuz, bölmüş olursunuz. Ben bir konuşmada dedim ki: Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı “Evde kalın.” diye söyleyince babam fanatik bir CHP’lidir, onu dinlemez, inadına sokağa çıkar, onun için ben bu ekranlardan babama çağrıda bulunuyorum, “Evde kal.” Burada bir tatlı mesaj var aslında. Sayın Kılıçdaroğlu da Sayın Bahçeli de HDP’nin Eş Genel Başkanları da İYİ PARTİ’nin Sayın Genel Başkanı da “Evde kal.” çağrısı yaptı. “Evde kal.” konusunda mutabıkız. “Yardımı ya ben yaparım ya hiç kimse yapmasın.” diyemeyiz.

Sayın Cumhurbaşkanım, herkes işini yapıyor. Bak, bugünden beri teşekkür ediyoruz; şükran minnet duygularımızı, gönül vefa borcumuzu dillendiriyoruz sağlık çalışanlarımıza. Yürütme -Sağlık Bakanı- elbette işini yapıyor, siz Sayın Cumhurbaşkanı işinizi yapıyorsunuz ama bırakın belediyeler de işini yapsın. Böyle bir dönemde, belediyelerin “Ben yardım etmek istiyorum, benim şu paramla evden çıkamayan ama işini kaybetmiş 10 aileye her ay biner lira verin.” diyen insanların bu parasını, bu yardımını, bu helalini, bu sadakasını, bu dayanışma duygusunu -adına ne derseniz deyin- engellerseniz, bundan millet razı olmaz, Allah da razı olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu akşam -hangi saatte uyursunuz bilmem- başınızı yastığa koyduğunuzda, gel, buradaki herkesin niyetinin ayrı ayrı bile olsa yangını söndürmek olduğu bilinciyle, vicdanınla üç dakika bu konuyu bir düşün. Ben, yüce Meclisin bir üyesi olarak, bu milletin bir evladı olarak, siyaseten size çok karşı birisi olarak sizden rica ediyorum; bu milletin bir ferdinin gece yatağa aç girmemesi için size yalvarıyorum Sayın Cumhurbaşkanım: Gelin, bu inadınızdan vazgeçin, bırakın herkes işini yapsın, belediyelerimiz işini yapsın ve unutmayın Sayın Cumhurbaşkanım, yangın bir kovayla sönmez, yangın olduğu zaman, herkes eline bir kova alır, yangına koşar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz…

Belediye başkanlarımızın siyaset yapmak gayesi yoktur; tıpkı sizin gibi, devlet gibi, yürütme gibi, ellerine bir kova alıp vatandaşların maşrapayla doldurduğu büyük kovalarla yangını söndürmek arzuları vardır.

Sayın Cumhurbaşkanı, gelin, bu konuda müsamahakâr olun ya yardım kampanyası başvurusuna müsaade edeceğinizi, olur vereceğinizi açıklayın ya da 2860’ı 5393 ve 5216’yla birlikte yorumlayarak belediye başkanlarımızın önünde engel olmayın diye 82 milyon adına, 82 milyonun feryadını yüce Meclis üzerinden size ulaştırıyorum. Bu akşam yatağa yattığınızda bu konuyu iki dakika düşünmeniz için sizden çok ama çok ricada bulunuyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına son söz AK PARTİ Grubu adına Sayın Bülent Turan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Grup Başkan Vekilinin konuşmasını -samimi niyetlerle konuşmasını- dikkatle, takdirle izlediğimi ifade etmek istiyorum. Bakınız, sabahtan beri değişik konularda her partimizin eleştirileri oldu, yaklaşımları oldu. Fakat öne çıkan mesele, özellikle, bu kampanya meselesiyle ilgili tespitler ve tetkikler oldu.

Değerli arkadaşlar, önümüzdeki sorun ortak bir sorun; bu sorunun partisi, ideolojisi yok. Risk, hepimiz için eşit derecede var, o yüzden daha dikkatli bir çalışma temposuyla, daha dikkatli bir usulle süreci devam ettirmeye çalışıyoruz.

Devletimiz önemli tedbirler aldı, önemli adımlar attı. Türkiye diğer ülkelere nazaran bu sorunla çok daha geç karşı karşıya kaldı. Birçok alanda da devletin güçlü yaklaşımıyla, özellikle her insanımızın -hangi kurumun sigorta imkânından faydalanırsa faydalansın- eşit derecede her hastaneye gidecek olması; en zenginimizin, en fakirimizin, vekilimizin, bürokratımızın aynı şartlardan istifade etmesi devletimizin büyüklüğüne iyi bir örnek.

Bunun yanında, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bu süreçte birçok iş adamımız, birçok işçimiz, birçok muhtarımız ısrarla partimizden, devletimizden, değişik kurumlarımızdan “Yardım kampanyası yapın.” diye istekte bulundu. Bu, asla devletin acziyeti falan değil tam aksine devlet millet kaynaşmasının iyi bir örneği olarak ortaya kondu. Devletin parası olmadığından falan değil ama devlet ve millet, büyük bir sorunda beraber, omuz omuza yol yürümenin bir fotoğrafını ortaya koymuş oldu. O yüzden bu kampanyayı sanki sadece Türkiye’de var, dünyada yokmuş gibi lanse etmenin “Devletin falanca fonunda para kalmadı da ondan bunu yapıyorsunuz.” tarzı eleştirilerin doğru olmadığı kanaatindeyim. Kaldı ki birçok Avrupa ülkesi de bu konuda benzer çalışmalar yaptı.

Bunun yanında, elimde resmî bir rapor var; devletimizin bu konuda ne kadar büyük mesafe aldığının en güzel göstergesi; Kişi başına düşen yoğun bakım ünitesine baktığımızda Amerika’nın 34 kişi, Almanya’nın 30 kişi, İtalya’nın 12, Fransa’nın 11 olduğu bu oranda Türkiye, bakın arkadaşlar, kişi başına düşen yoğun bakım ünitesi sayısında 40’la 1’inci. Yoğun bakım ünitesi sayısında Amerika’dan, Almanya’dan, Fransa’dan, İtalya’dan çok daha ileri bir yerdeyiz. Bunlar kıymetli veriler.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Çünkü yoğun bakımlar para kazandırıyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Anlayamadım Sayın Vekilim.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Yoğun bakımlar para kazandırıyor.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Rahatsız mısın bundan da?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hayır.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Rahatsız olmayın, bir defa da “Bravo.” deyin.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ticari faaliyet...

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bir defa da “İyi yapmışsınız.” deyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir defa da “Milletimizle beraber, omuz omuza, ne güzel.” deyin. Bunlar yanlış şeyler değil. Ben bundan gurur duyuyorum. Bir AK PARTİ’li olarak değil, bu milletin bir ferdi olarak gurur duyuyorum, siz de duyun lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Keşke amacınız para olmasaydı, biz de gurur duyardık.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, devletimizin gücünden hiçbir endişemiz yok fakat hukukun üstünlüğü esastır. Bazen beğenmesek de bazen kızsak da hatta anlamada sıkıntı yaşasak da mevzuat önümüzde -hepimizin değiştirilmesi teklifiyle beraber söylüyorum- bir engel olabilir. Bakınız, Sayın Grup Başkan Vekilinin iyi niyetlerle söylemiş olduğu yaklaşımı önemsiyorum ama şu açıklamayı yapmak durumundayım: Millî Dayanışma Kampanyası, ihtiyaç sahiplerimize her bir ferdimizin destek olacağı, hangi süreçle ve usulle yardımların iletileceği de çok açık olan bir dayanışma örneği. Önümüzde 2860 sayılı bir Yasa var. Yasa özel, sadece yardım kampanyalarını düzenleyen bir yasa. Bu Yasa’nın 6’ncı maddesi, yetkili makamlardan izin almadan vakıf, dernek, belediye vesaire yardım iznini vermiyor. Bunları eleştirebiliriz “Belediye başkanları seçilmişse ilgili kontrollerle beraber bu kampanyaları yapabilir.” diyebiliriz ama önümüzde –bir daha diyorum- bir kanun var ve bir maddesi var. Bu maddeye göre de AK PARTİ’li veya CHP’li veya başka partili hangi belediye izin almadan bu adımı atmışsa bakanlık da adım atmış, mevzuatın gereğini yapmış. Bireysel olarak şunu söyleyeyim: Hak etmeyenleri gündeme taşımak onları büyütmek demek aslında. O yüzden “aman ne iyi” demiyorum ama Sayın Grup Başkan Vekili, önümüzde bir mesele var, niyetiniz iyi olabilir, baş tacı ama diyorum ki bu meselenin teknik olarak halli gerekir. “El koymak.” falan değil, yasal olmayan adımdan dolayı bir adım atmak söz konusu. O yüzden iyi niyetli olan yaklaşıma ilgililerin mutlaka cevap vereceğine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen sözlerinizi Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Devamla) - …bu konunun böyle siyasi polemikten, kavgadan, tartışmadan uzak olarak değerlendirileceğine ve en doğru kararın hukukun üstünlüğü prensibi gereğince verileceğine inanıyorum. Yoksa herkes yardım etmek istiyor, herkes istediği vakfa, istediği derneğe, istediği belediyeye bu işi yapmak istiyor; herkes bu sorunun bir tarafından destek olup, omuz verip çözülmesini istiyor. Bu mesele ortak meselemiz. Nasıl ki bu ortak meselede omuz omuza yürüyebiliyorsak benzer teknik konuların da çözümünde omuz omuza hareket edebiliriz.

Bu vesileyle, ben, devletimizin bu konuda aldığı kararların, attığı adımların ne kadar kıymetli olduğunu, bireysel olarak hepimizin yapacakları olduğunu, vatandaşlarımızın özellikle sosyal mesafe başta olmak üzere tüm uyarılara dikkat etmesi gerektiğini, sosyal medya tarzı farklı alanlardan değil, ilgili kurumlardan olan uyarıların ciddiye alınması gerektiğini tekrar ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın 50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi Sayın Turan niye söz aldı bilmiyorum. Ben Cumhurbaşkanına hiçbir eleştiri getirmedim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - AK PARTİ Grubu adına aldım Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – AK PARTİ Grubuna da eleştiri getirmedim. Ancak bir şey söyleyeyim, orada tabii mikrofonda tek konuşurken vatandaşlar sizden önce ne konuşulduğunu bilmeyebilir, beni dinlememiş olabilir, şunun bilinmesi lazım: Madem bu kadar samimiyseniz, benim mesajım herhâlde Beştepe’ye gitmiştir, Fahrettin Altun biraz sonra çıkar “Sayın Cumhurbaşkanımız Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarımızın yardım toplama kampanyalarına uygun görüş vermektedir.” der, mesele hallolur. Bunun hamasetini yapmak yerine burada bir samimiyet testinden geçiyoruz, bunu hep beraber göreceğiz.

Teşekkür ederim.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahıslar adına söz talebi Sayın Murat Emir’in.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Turan biraz önceki konuşmasında bu yasa işlerinden oldukça iyi anladığını ortaya koymuş oldu.

Şimdi, bir soruyla başlayayım değerli arkadaşlar: Cumhurbaşkanlığı bir yardım kampanyasını nasıl başlatabilir? Hukuk devletinde böyle bir kampanyanın başlatılabilmesinin yolu, ancak ve ancak Cumhurbaşkanlığı kararıyla olabilir. Peki, şu anda bir Cumhurbaşkanlığı kararı söz konusu mu? Size söyleyeyim: Hayır. Dolayısıyla dün akşam Sayın Cumhurbaşkanının başlatmış olduğu yardım kampanyası şu hâliyle yasal dayanaktan yoksundur. Şimdi, yasal dayanaktan yoksun bir şekilde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı adına para toplanmaktadır ama bunun yasal dayanağı yoktur arkadaşlar. Tabii, tek adam rejimi olduğu için siz o tek adamın ağzından ne çıkarsa onun aslında geçerli ve tutarlı olduğunu düşünüyorsunuz ama değil. Peki, bu durumda Cumhurbaşkanının bir an evvel bu kararı çıkarması gerekir mi? Evet, tabii gerekir. Peki, buna niye takılıyoruz biz? Yani şunu diyebilirsiniz: “Ya, yarın bu karar çıkar, ne var bunda?” Ama olmaz öyle çünkü o kararda bu paraların ne şekilde toplanacağının ve ne şekilde harcanacağının yazılması gerekir. Daha önce Elâzığ depremi için toplanan paralarda yine böyle bir karar söz konusu. Peki, bu niye önemli arkadaşlar? Çünkü siz para toplayıp harcamama konusunda sabıkalı bir iktidarsınız. 15 Temmuz şehit yakınları ve gazileri için toplanan paraların üstüne yattınız, tek kuruşunu harcamadınız, hâlâ orada hesaplarda duruyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Yalan, yalan.

MURAT EMİR (Devamla) – Beşiktaş saldırısından sonra toplanan paralar için de aynı şeyi yaptınız. Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka buna bir yasal dayanak oluşturulması lazım.

Peki, Süleyman Soylu burada bir yasal eksiklik varken niye burayla ilgilenmez de büyükşehir belediye başkanlarımızın açtığı kampanyayla ilgilenir? Bunu anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, “millî birlik, beraberlik” diyorsak “herkesin dayanışması” diyorsak “Bu krizden, bu salgından ancak ve ancak herkesin el ele vermesiyle, herkesin omuz omuza vermesiyle kurtulabiliriz.” diyorsak mutlaka herkese bu olanağın da sağlanması gerekir. Bu nedenle ilgilileri bugünkü, bu, 2016’dan beri yapılan bağış toplama konusundaki kıskançlıklarından vazgeçmeye çağırıyorum. Bu mutlaka çözülmesi gereken bir şeydir. Bu konu üzerinde çok fazla durmayacağım.

Önemli bir konu değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığı veri paylaşımı konusunda, iletişim konusunda sınıfta kalmıştır; doğru bilgileri paylaşmamaktadır, çeşitli nedenlerle yanlış bilgiler üzerinden yürünmektedir ve bilerek de bilgiler saklanmaktadır. Hangi bilgiler? Öncelikle Covid-19’dan dolayı kaybettiğimiz vatandaşlarımızın şehirlerinin, yaş gruplarının ve mesleklerinin mutlaka açıklanması gerekir. Bu, bizim bu salgınla mücadelemizde bize yol gösterecek önemli bir veridir. Bütün dünya bunları bilirken bizim Türkiye’de bunu bilmememiz mümkün değil. Dolayısıyla, burada Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun bir ihlali varmış gibi, o kanunun arkasına saklanıp kendi kafanıza göre bir gizlilik, bir perdeleme yapmanızı asla doğru bulmuyoruz.

Diğer bir konu arkadaşlar, başından beri söylüyoruz, “Test yapın.” diyoruz yapmıyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) – 10 bin test yapılmış ya, az mı?

MURAT EMİR (Devamla) – Daha yeni yeni günlük 10 bin sayısına yaklaşmaya başladık ama bu çok geç kalınmış sayılardır. Bakın, dünya artık günde 30 bin test sayısını konuşuyor. Test yapacaksınız, bulacaksınız ve hemen katı izolasyon uygulayacaksınız. İzolasyon konusunda da geç kalıyoruz, gevşek davranıyoruz. Mutlaka ve mutlaka vatandaşlarımızı katı izolasyonla evlerinde tutmamız gerekiyor. Nerede bir Covid-19’lu coronavirüs hastası görsek, onları bulduğumuz anda tecrit etmek, izole etmek zorundayız. Şimdi, bunlar yapılmadan yol alınmaya çalışılıyor, bir karanlıkta yürünmeye çalışılıyor ve maalesef başarısız kalıyoruz.

Yine aynı şekilde, değerli arkadaşlar, veri eksikliğinin, sayı eksikliğinin bir sebebi de testlerin bazen yapılmaması bazen de bilimsel açıdan negatif çıkmasıdır. Oysa biliyorsunuz, bizim Sağlık Bakanlığımızın algoritmasına göre de klinik bulgular ve radyolojik bulgular olduğu anda ona Covid-19 hastası tanısı konur ve tedaviye başlanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MURAT EMİR (Devamla) – Ancak bu kişiler bir şekilde hayatlarını kaybederlerse bunlar Covid-19 eksi olarak kayıtlara geçmiyorlar. Bu da bir sebep. Dolayısıyla şunu biliyoruz: Aslında bu hastalık zannettiğimizden çok daha yaygın, biz buz dağının ancak görünen kısmıyla mücadele ediyoruz. Ancak ve ancak hep beraber aklı ve bilimi ön plana alarak bu sorundan kurtulabiliriz. Sağlık Bakanlığını, özellikle Bilim Kurulunu daha çok dinlemeye, siyasi kaygılardan arınmaya ve sağlıklı ve tutarlı iletişim kurmaya davet ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Mazıdağı Belediyesi Eş Başkanı Nalan Özaydın’ın Covid-19 tanısıyla tahliye edildiğine, cezaevlerindeki sorunun hafife alınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın vekiller, biraz evvel bizim hem Grup Başkan Vekilimizin hem de hatip olan vekilimizin cezaevleriyle ilgili yaptığı konuşmada bazı bilgiler vermiştik, şimdi netleşti, tekrar size bu bilgiyi vermek istiyorum.

Nalan Özaydın bizim Mazıdağı Belediye Eş Başkanımızdır, cezaevindeydi. Bugün Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından az evvel “Covid-19 tanısı” denerek tahliye edildi. Bu Nalan Özaydın arkadaşımız Tarsus Cezaevindeydi, oradan Mardin Cezaevine sevk edilmişti. Dolayısıyla bugün işaret ettik, siz “Yok.” dediniz ama araştırın bunu. Şu demektir bu konu: Tarsus ve Mardin cezaevlerinde Covid-19 tanısı konmuş 1 kişi vardı ve bunun sonucunun nerelere kadar ulaştığını şimdi biz bilmiyoruz, sizin bunu araştırmanız lazım. Dolayısıyla cezaevlerindeki sorun ciddidir, büyüktür, bunu hafife almayın, verdiğimiz bilgileri kulak arkası etmeyin diye söylemek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, Sayın Turan, buyurun.

36.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, suçu, görüşü, ideolojisi ne olursa olsun cezaevindeki bir insan devlete emanettir. O yüzden her sağlık meselesinin önemle, dikkatle mutlaka takibi gerekir.

Sayın Grup Başkan Vekili o görüşmede yoktu muhtemelen, Kırşehir için böyle bir bilgi verdik ama eğer dedikleri gibiyse zaten bunu konuşuruz, tekrar değerlendiririz. Adalet Bakanımızın defaatle yaptığı açıklama var. Bu konuda çok hassasız, insan canı üzerine politika yapmayız, insan canı üzerine daha hassas davranırız. Eğer böyle bir şey varsa tabii ki bunun gereğini hem Sağlık Bakanlığı hem Adalet Bakanlığı yapacaktır Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz evvel arkadaşınız, vekil arkadaşınız bu konuda bilgiyi bize, buraya gelip sormuştu. Evet, biz söylemiştik, ben bunun için hatırlatıyorum ve çok yeni, yani, Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi de, tanı konduğu için, Covid-19 olduğu için tahliye kararı verdiğinden özellikle tekrar vurgulamak istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.41

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.08

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

50 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Filistin Devleti Hükümeti Arasında Filistin-Türkiye Dostluk Hastanesi’nin Gazze’de Ortak İşletilmesi ve Devri ile Filistin Vatandaşlarının Tıpta Uzmanlık Eğitimini Türkiye’de Almasına Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1456) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 50) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Gruplar adına madde üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Tatlıoğlu’nun.

Buyurun Sayın Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Parlamentomuzun çok saygıdeğer mensupları; gerçekten de endişenin çok yüksek olduğu bir dönemde Mecliste çalışmanın da kendine ait bir sıkıntısı var ve bu çerçevede yasama konularını görüşme sürecindeyiz.

Şimdi uluslararası bir anlaşma üzerine mütalaa ve münazara ediyoruz ve aynı zamanda da uluslararası bir tehditle karşı karşıyayız. Biraz önce Sayın Bakanla sohbet ederken şöyle dedik: Herhâlde şu kriz sonrası dünyada konuşulanların yarısı çöpe gidecek, belki konuşanların da yarısı artık siyaset sahnesinde veya sivil toplum sahnesinde olmayacak.

Nedir konu? Tabii ki gerçekten İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük tehdit algısını konuşuyoruz. Bütün dünyayı ve bütün ülkeleri etkiliyor. Bu çerçevede bütün ülkeler de kendilerine ait ödevleri yapmak durumundalar, kendi ödevlerini en iyi şekilde yapma gayreti içerisindeler, ortak akıl üretmek ve kaynakları harekete geçirmek amacındalar. Biz böyle bir toplantılar silsilesi yaptık ve İYİ PARTİ olarak beş temel önceliğimiz var kendi ev ödevimizde. Bugün için ilk 5 sorun şu:

Birincisi: Sağlıkta açık bilgi ve veri eksikliği, şeffaflık. Bu konudaki endişelerin tamamen giderilmesi gerekiyor.

İkincisi: Sanayici, esnaf, çiftçi ve KOBİ’lerin önce nakit açığının, sonra da gelir eksikliğinin giderilerek bu ekonomik aktörlerin ekonomik alanda kalmalarının devamını sağlamak.

Üçüncüsü: Hane halkı gelir düşüşüne bağlı ekonominin durdurulmasını engellemek ve bir adım sonra da geçim endişesini ortadan kaldırmak.

Dördüncüsü: Şu anda oluşan ve hepimizin de şahitlik ettiği, kamu yönetiminde kargaşa ve bilgi kirliliğinin önemli bir unsur olduğunu, problem olduğunu görüyoruz.

Beşincisi de, krizin uzaması durumunda gıda tedarikinin çok ciddi bir tehdit olduğunun hep beraber -herhâlde- farkında olduğumuzu düşünüyoruz.

Bunlar bizim İYİ PARTİ olarak beş öncelikli sorun olarak gündemimizde duruyor.

Çok değerli arkadaşlar, sabahtan beri -biraz konuya da baktığımızda- gerçekten bu önceliklerimizi biraz şaşırmış durumda gidiyoruz. Neyi tartışıyoruz? Belediyelerin yaptığı yardımların ve buna bağlı olarak Cumhurbaşkanının yardım kampanyasını tartışıyoruz. Elbette ki buna sıra gelecek. Çünkü, nakit akışı, gelir eksikliğinden sonra geçim sıkıntısı başlayacak, ekmek derdi başlayacak ve o zaman bu yardım kampanyalarına sıra gelecek. Milletimiz bunu her zaman yaptı ve görevi yerine getirdi, her zaman. Bakın, çok yakın tarihte, rakamları üst üste koyduğumuzda 650 milyon liralık bir rakam var ortada. 15 Temmuz için 309 milyon lira toplanmış, İdlib için 168 milyon toplanmış, medyada yine bağlı olarak 73 milyon toplanmış, Elâzığ deprem bölgesi için 100 milyon toplanmış ama yine bunlarla ilgili de nerede kullanıldığıyla ilgili bir açık bilgi yok.

Bakın, biz geçen gün Sinop’u ziyaret ettik, Sinop Ticaret Odasının Başkanıyla görüştük -Sinop milletvekili var mı bilmiyorum- çocuğunu İstanbul Beşiktaş’taki terör olayında kaybettiğimiz bir vatandaşımız ve dedi ki: “Benim ihtiyacım yok ama bu para beni bulursa çocuğumun yerine öğrencilere burs dağıtacağım.” Bu para henüz onu bulmamış. Bu para, 309 milyon lira henüz 15 Temmuz şehit ve gazilerinin 1 tanesini bile bulmadı. Evet, bu para yendi, yedirildi, uçuruldu demiyoruz ve bu paranın toplamı 650 milyon lira; tutun bir o kadar da topladık, 1 milyar 300 milyon lira.

Peki, nedir lazım olan Türkiye’ye? Arkadaşlar, hiç lafı döndürmeye gerek yok; devlet masanın üzerine asgari 400 milyar lira koymalı, kaynak olarak koymalı çünkü bunun maliyeti, bütün ülkelerin millî gelirlerinin yaklaşık yüzde 8 ile 10’u arasında. 4,8 trilyonluk bir gayrisafi millî hasılası olan Türkiye asgari 400 milyar liralık bir bütçe koymalı ve bunu devlet yapmalı. Bugün devletin yapması gereken şeyler var. Bugün “Devlet niçin vardır?” sorusunun cevabını toplumun arayacağı bir yerdeyiz. Bugün “Sosyal güvenlik kurumları neden vardır?” sorusunun cevabını arayacağımız yerdeyiz. Yoksa Cumhurbaşkanlığı veya Hükûmet ile belediyelerin yarışacağı bir Türkiye olmamalı bu. Yani bu, maalesef, bir rol kapma. Sabahleyin Sayın Genel Başkan Meral Akşener Hanım’ın üçer aylık maaşını belediyelere vermesinden sonra böyle bir şeyle karşılaştık. Bakın, bunlar AK PARTİ’nin ilk dönemlerinde kendi şikâyet ettiği şeylerdi. Çok arkadan geliniyor. Sayın Cumhurbaşkanının 19 Marttaki ilk açıklamaları da böyle; eksik, ortak akıl üretilmiyor. Çok net söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanı kekeme komutan gibi, taarruz emri anlaşılınca savaş bitmiş oluyor. Bir kompakt, bütün bir çözümleyici maddeler yok. Bakın, yapılanlardan en önemli yaptırım bir tek kısa çalışma ödeneği. Bakın, 1999 yılında çıkmış işsizlik sigortasına bağlı geliştirilmiş bir model, bu var zaten. Ne yaptık? Evet, doğru bir şey yaptık, bunun şartlarını esnettik. Bunun dışında ortada ciddi bir şey yok. Şimdi 5 bin liranın altında düzenli geliri olanlara 10 bin lira kredi. Bu kredi var zaten, bankalar böyle mikro kredilerin peşinde koşuyorlar. Burada devletin bir payı yok. Bakın arkadaşlar, devletin payı şurada olmalı: 3 milyon 150 bin KOBİ’miz var bizim. Sahipleri hariç 13 milyon 500 bin çalışanı var. Bunu yapıyorlar. Devlet şunu yapmalı: KOBİ’lere çalışan başına onar bin lira asgari para tedarik etmeli, emre amade kredi tahsis etmeli. Bu 135 milyar lira eder, çok para değil Türkiye’nin kredi hacmine baktığımızda. Bir yıl faizsiz kredilendirse bunun maliyeti 12 milyar lira olur, bilemedin 10 milyar lira. Yani, 1,5 milyar dolar bir maliyete katlanacak devlet ama 135 milyarı emre amade edecek. 25 kişi çalışıyorsa KOBİ’de 250 bin liralık krediye sahip olacak, nerede ihtiyacı varsa orada kullanacak. Dünya bunu böyle yapıyor. Yoksa biz bugün maalesef belediye yardım paketleriyle uğraşıyoruz. Yapmasın mı, bir belediye ihtiyaç sahiplerine, fakir fukaraya yardım etmesin mi? Bu belediyeler daha önce AK PARTİ’de olsaydı itiraz edecek miydik? Bunu kim ederse yanlış yapıyor, vicdanen deyin. İnanmadığımız sözleri söylemekte çok mahir olmuşuz. Özellikle de bugünlerde bu çok öne çıkmış yani, inanmadığımız şeyleri söylüyoruz.

Şimdi, çok değerli arkadaşlar, uluslararası anlaşma… Uluslararası anlaşmalarda en önemli şey nedir Sayın Bakan? Güvendir. Türkiye ne yaparsa yapsın, yaptıklarının etkili olması için bu zeminde güven tesis edecek bir yönetim olması lazım, bugünkü yönetimde bu yok. Para basmadan bahsediliyor. Evet, doğrudur, para da basılmalıdır ve basılacaktır da ama bu, kurallı ekonomiler için etkindir. Bu, kuralsız, devletin birilerine para kazandırmak için çalıştığı ekonomilerde etkin olmaz. Göreceksiniz maliyetlerin nereye çıktığını. Onun için, ortak akıl üretecek çok acil bir yapıya geçmek lazım. Biz şunu görüyoruz: Parlamentomuz, keşke bizim 30 ocak tarihinde Parlamentonun gündemine getirdiğimiz corona virüsüyle ilgili araştırma önergesini reddetmeseydi de, 30 ocaktan itibaren bu meseleye Parlamento olarak sahip çıkılsaydı ve önlemler buna göre alınsaydı, yola erken çıkılsaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Tatlıoğlu.

İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - O nedenle, bugün bulunduğumuz noktada daha ortak akılla… Eksik akılla değil, bu zamana kadar yapılan gibi değil, arkadan koşan politikalarla değil, yetersiz okumalarla değil… Bakın, hepiniz buradasınız, bütün bu riskleri alarak gelip çalışıyorsunuz, önceliklerimizi belirleyelim. Bugün Parlamentonun öncelikli gündemi bu uluslararası çalışma mıdır? Önceliklerinden bile mahrum bir Parlamentoyuz. Eksik akılla gidemeyiz, ortak aklı harekete geçirmeliyiz.

İnşallah, milletimizin de, bütün insanlığın da bu corona virüsü en küçük hasarla atlatması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Züleyha Gülüm.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Evet, coronavirüs, tüm toplum sağlığını etkiliyor, sadece Türkiye’de değil tüm dünyada etkiliyor. Ortak sorunumuz olduğu doğru ama maalesef çözüm yöntemlerinde ya da önceliklerimizde ortak değiliz. İktidarla bu anlamıyla hiçbir zaman ortaklaşmadık çünkü bugünkü politikalarda olduğu gibi bundan önceki politikalarda da iktidarın asıl kurtarmak istediği her zaman kendi iktidarının bekası oldu ve sadece zenginler oldu. Bugün de aslında iktidarın aldığı önlemlere baktığımızda yine sermayeyi koruyan, yine yandaşlarını koruyan bir politik hattın ötesinde bir şey görmüyoruz. Halklara buradan düşen hiçbir şey yok, yoksullara düşen bir şey yok, emekçilere, kadınlara, gençlere, üniversite öğrencilerine düşen hiçbir destek yok. Başından beri şeffaf yürütülmeyen, her şeyi gizlemeye çalışan, önlemleri almış gibi gösterip aslında doğru düzgün önlem almayan bir iktidar var karşımızda çünkü anlaşılan “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.” politikasına devam ediyor. Peki, kimler olacak bu kalan sağlar? Bu koşullarda, “Açım.” diyen emekçinin olduğu koşullarda, kadına şiddetin arttığı koşullarda elbette ki ayakta kalacak olanlar, sadece zenginler ve AKP’nin kendi bekası, kendi iktidarı olacaktır. İşte bu nedenle biz sizinle bu politikalarda ortak değiliz. Bizim savunduğumuz kesim halkın tamamıdır, emekçilerdir, yoksullardır; bugün mali desteğe ihtiyacı olan -yardıma değil- halktan halk için aldığınız paraları iade etmeniz gereken kesimler, çalışanlardır, emekçilerdir, kadınlardır, gençlerdir. Zenginlere para aktarmaktan artık vazgeçin. Bugüne kadar verdiklerinizi -eğer bir dayanışma istiyorsanız- zenginlerden isteyin, yoksullardan isteyecek bir şeyiniz yoktur. Peki, yoksullar size niye para versin? Bugüne kadar bu halkın cebinden çaldığınız paraları ne yaptınız, nerelere harcadınız? Deprem paralarını ne yaptınız? İşsizlik Fonu’ndaki paraları ne yaptınız? Bunların hesabını verdiniz mi? Geçenlerde yapılan açıklamada şöyle deniyor: “Bunlara ilişkin hiçbir açıklama yapma ihtiyacı duymuyoruz.” Peki, bu halk size niye güvenip bir destek mekanizmasına dâhil olsun? Bu da yetmiyor, kendi iktidarınızı korumak için bu arada fırsattan istifade, büyük fırsatçılıkla, en kötü günleri bile fırsatçılığa çevirip belediyelere kayyum atıyorsunuz. Bu da yetmiyor, belediyelerin corona virüsüyle mücadelesi için geliştirdiği önlemleri engellemeye çalışıyorsunuz, HDP’li belediyelerin faaliyetlerini engellemeye çalışıyorsunuz. Bu da yetmiyor, CHP’li belediyelerin dayanışma faaliyetlerinin önüne geçmeye çalışıyorsunuz. Gerçekten halkı düşünen bir iktidar acaba bu faaliyetleri engeller miydi, bir dönün ve kendinize sorun. Bu cevabı tabii ki çok iyi biliyorsunuz.

Kadınları da korumuyorsunuz. “Evde kal.” diyorsunuz da kadınların evlerde hangi şiddetle baş başa kaldığını bilmiyor musunuz? Bu son on beş gün içerisinde 18 kadın öldürüldü ve bu 18 kadının 12’si ev içerisinde erkek şiddetiyle öldürüldü. Peki, buna dair bir önleminiz var mı? Yasayı uyguluyor musunuz? Tam tersine, Hâkimler ve Savcılar Kurulundan karar çıkıyor, diyor ki: “6284 kapsamında bir tedbir alındığında yükümlünün coronavirüsle ilgili sağlık koşullarına dikkat edilmeli.” Edilsin de kadınların hayatları ortada, buna dair hangi önlemi aldınız, buna dair bir cevabınız var mı? Buna dair bir cevap yok.

Bu da yetmedi, bugün cezaevleriyle ilgili uzun zamandır kamuoyunda beklenen bir paket geldiği söylendi. Bu paket ne diyor? Diyor ki: “Ben çeteleri, topluma karşı suç işleyenleri bu anlamıyla coronadan korumak için, ölümle karşı karşıya bırakmamak için tahliye ederim ama siyasi suçluları, ama yaşlı olanları, ama hasta olanları, ama yıllardır ağır hastalıklarla cezaevinde olanları, hamile kadınları, çocuklu kadınları, kendi yaşamını korumak için evdeki erkeği öldürmek zorunda olan kadınları cezaevlerinde coronayla karşı karşıya bırakırım, ölürlerse ölürler, orada da kalan sağlar bizimdir.” Bunu neye çeviriyor? Kendisine yönelik toplumsal muhalefet içerisinde aslında bağımsız olmayan bir yargı eliyle cezaevlerine tıktıkları insanları ölümle aslında karşısında muhalefet etmeyecek bir noktaya çekmeye çalışıyor. Bu infaz yasası hiçbir şekilde kabul edilebilir bir yasa değildir. Fırsattan istifade üstelik bazı cezaları ağırlaştırıyor, disiplin cezalarıyla şartlı salıvermenin zaten ağır koşulları bugün bir kez daha fazlaca ağırlaştırılıyor. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? “Corona günlerinde hazır fırsattan istifade istediğim şekilde yasal düzenlemeleri de bu arada geçiriyorum.” zihniyetinden vazgeçin. Bugün bizim için acil olan yeni yasal düzenlemeler değil, bu coronaya karşı mücadele edilebilecek yol ve yöntemlerin ne olduğunun, cezaevlerinde bu salgın hızlıca yayılmadan, daha fazla yayılmadan -ki bugün başlamış durumda- bu insanları bu salgından nasıl kurtaracağımızın düşünülmesi gerekiyor. Ama, bugün yapılan şey, yine iktidar, kendisinin daha önce geçiremediği, zamanında kamuoyu baskısı nedeniyle geçiremediği yasal düzenlemeleri bugün sanki bir tedbir alıyormuş gibi bu Meclisten geçirmeye çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Gülüm.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Yasada eşitlik istiyoruz. İnfaz meselesi de değildir bu. Bugün alınması gereken tedbirler kapsamında bir an önce cezaevleriyle ilgili yasal düzenleme çıkarılmalı. Başta yaşlı mahpuslar olmak üzere hamile kadınlar, çocuklu kadınlar, eşlerini, erkekleri hayatlarını kurtarmak için öldürmek zorunda olan kadınlar ve siyasi mahpuslar olmak üzere bir an önce cezaevlerinden tahliyeler gerçekleşmelidir. Bunun sorumluluğunu alamazsınız. Cezaevlerinde yaşayan insanların hayatlarından siz sorumlusunuz, sağlığından siz sorumlusunuz ve bu eğer ölümlerle sonuçlanırsa bunun hesabını yargı önünde vermek zorunda kalacak olanlar da sizlersiniz. Buradan bir kez daha hatırlatalım: Bu yasa teklifinizi geri çekin, toplumsal muhalefete, halkın taleplerine, siyasi partinin önerdiği düzenlemelere kulak verin ve ona göre bir yasal düzenleme çıkarın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına söz talebi Sayın Ali Mahir Başarır’ın.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Aslında “Gerilmesin ortam.” diyorlar, bizim de en büyük arzumuz bu. Olağanüstü şartlarda hepimiz görev yapıyoruz. Bu virüsü herhâlde herhangi bir parti veya herhangi bir kurum ortaya atmadı. Ülkemizin de, dünyanın da karşısında olan bir bela. Ortak akılla doğruyu hep beraber bulmak zorundayız. Buradaki tartışmalardan, buradaki kavgalardan, buradaki eleştirilerden bir kazanan, kaybeden çıkmıyor. Gerçekten olağanüstü bir dönem. Biz, toplumun yaşadıklarını, bize gelen şikâyetleri burada anlatmak durumundayız.

Bakın, esnaflarla konuşuyoruz, esnaflar bizi arıyor, berberler arıyor, restoranlar arıyor, kuaförler arıyor, çay ocakları arıyor; arıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim: Ses kaydını Sayın Grup Başkan Vekillerine verebilirim, dün bir kuaförü bir enerji şirketinin müşteri temsilcisi arıyor “Borcunuzdan dolayı uyarıyoruz, elektriğinizi keseceğiz.” diyor. Ve kadın diyor ki: “Benim dükkânımı devlet kapattı.” Ya, uyarın, elektrik faturasından, su faturasından dolayı esnafı aramasınlar, belediyeler de aramasın.

İki: Biz bunları kapattık. Halk Bankası, esnaf için 25 bin lira kredi desteğiyle ilgili bir kampanya başlattı. Oraya giden esnaflardan “Vergi borcu yoktur.” “SGK’ye borcu yoktur.” “BAĞ-KUR’a borcu yoktur.” yazısı isteniyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Yalan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Doğru.

SALİH CORA (Trabzon) – Yalan, öyle bir şey yok, kesinlikle.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ya, doğru, yapmayın; isteniyor, yapmayın lütfen.

SALİH CORA (Trabzon) – Ama yalan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bakın, burada sakin sakin konuşuyoruz.

SALİH CORA (Trabzon) – Kesinlikle yalan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ne olur, lütfen. Biz burada konuşuyoruz. Bakın, lütfen ama…

BAŞKAN – Sayın Cora, lütfen, rica ediyorum…

SALİH CORA (Trabzon) – “Yalan.” demeyeyim, yanlış bilgi.

BAŞKAN – Sayın Cora, siz de doğru bilgiyi verirsiniz o zaman.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yani istiyorlar. İstemiyorlarsa “İstemiyor.” dersiniz. Bunu istiyorlar. Allah aşkına, bu ülkede vergi borcu olmayan, BAĞ-KUR’a borcu olmayan esnaf var mı? Olsa neden kredi kullansın bu adam zaten? Ciddi bir sıkıntı.

Şimdi, üçüncü bir durum: Hepimiz gayet evlerimizde oturuyoruz, video paylaşıyoruz, çocuklarımızı da yanımıza almışız “Evde kal Türkiye.” Bunu da sosyal medyada paylaşıyoruz. Güzel, evde kalsınlar. Hemen altına bir yorum: “Sizin tuzunuz kuru. Hadi bakalım, benim yerime sen kal.” Kim söylüyor bunu? İşçi söylüyor. Kim söylüyor bunu? 65 yaşında bekçilik yapmak zorunda kalan, arabada şalgam satmak zorunda olan insanlar söylüyor. Dün, Cumhurbaşkanı çıkıp bu kampanyayı anlatırken şunu söyleseydi: “Benim 10 milyon işçim için bu parayı topluyorum, orada birikecek, onlar iki ay evde kalacak.” deseydi bu tartışma olmazdı. Dokuz yıldır 5 milyon Suriyeliye bakıyoruz ama ne yazık ki 10 milyon işçiye iki ay evde bakamıyoruz biz.

Bakın, bakın, fabrikalara bakın, sabah servisle bu insanlar 2 bin kişinin, 3 bin kişinin çalıştığı fabrikaya gidiyor, orada yemek yiyor, orada ter döküyor, orada giyiniyor, aynı servisle evine tekrar geliyor, nasıl koruyacaksınız bunları? Bunun önlemini almak zorundayız. Biz işçiyi, emekçiyi, sokakta çalışan insanı korumuyorsak hiçbir anlamı yok bunun; bunu kavga için söylemiyorum, inanın söylemiyorum.

“Evde kal.” demesi kolay ama evde kalması gereken insanları doyurmak zorundayız; devlet böyle bir şeydir. “Ben evde kaldığım zaman aç kalmayacağım.” demeli o işçi, o insan.

Ben çok insan tanıyorum, 65 yaşında mendil satıyor, bekçilik yapıyor, çocuğunu okutmak zorunda, kirada, emekli maaşıyla geçinemiyor, bu imkânları vermek zorundayız. Bu para olmayabilir, üç hafta önce “Bu para yok.” diyecekti, bu yardım kampanyası başlayacaktı ve bu sebeple olduğunu, bu sebeple bir fonda biriktiğini anlatacaktık; eğer bunu yapsaydık hiç bu tartışmalar olmazdı, inanın. Yoksa, bakın, insanlar, vatandaşlarımız, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, burada çok güzel bir sınav veriyor: Sokaklar boş, kimse dışarı çıkmıyor, üzerine düşen görevi dört dörtlük yapıyor insanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Son otuz saniye…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bakın, arıyor “Televizyonum yok.” diyor, herhangi bir esnafımızı aradığımız zaman -beyaz eşyacı- televizyonunu yolluyor; komşuları kimseyi aç bırakmıyor. Türk toplumu böyle bir toplum, iyi bir sınav veriyor, doğru bir sınav veriyor ama biz de devlet olarak, bu insanlara hep beraber gerekeni yapalım, insanları evde tutalım. Benim söylediğim şey bu ama bunları konuşurken, bunları anlatırken oradan bir laf geldiği zaman, oradan bir laf geldiği zaman gerginlik oluyor.

Biz, bugün, burada en zor koşullarda çalışıyoruz, herkes tehlikede ama biz bu yüzden buradayız, bu tehlikeyi yenmek için buradayız. Ne olur, söylenenleri bir eleştiri, bir hakaret olarak almayın; dinleyelim, tartışalım, doğru yolu hep beraber bulalım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylaması açık oylamaya tabidir. İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Başkanın gerekli görmesi hâlinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” denilmektedir. Bu hüküm çerçevesinde, teklifin tümünün açık oylaması 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır. Belirtilen gündeki birleşimde, gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında teklifin tümünün açık oylaması yapılacaktır. Ayrıca, bugün görüşmeleri tamamlanarak tümünün oylamasına geçilecek tüm tekliflerin oylamaları da bu şekilde 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılacaktır.

Bilgilerinize sunulur.

3’üncü sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 24 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni’nin.

Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, tüm dünyada etkisini artıran bir salgın vakasıyla, riskiyle karşı karşıyayız ve içinde olduğumuz sürecin temel karakteri, boyutları henüz açığa çıkmamış. Yani içinde bulunduğumuz günün nasıl bir tablo oluşturduğuna henüz hâkim değiliz ve sonrası açısından da gelecek açısından da nasıl bir sonuçla karşılaşacağımız henüz belli değil. Dolayısıyla, bütün dünyada, henüz, yaşadığımız sonuçlara çare üretmekle meşgul iktidarlar fakat Türkiye söz konusu olduğunda bu duruma başkaca faktörler etki yapıyor, ekleniyor.

Türkiye, evet, kaos yaşıyor fakat bu kaos belki de tüm dünyada yaşanılandan çok daha derinlikli bir kaos. Çünkü Türkiye’de yaşanan kaosun temel karakterinden bir tanesi güvensizlik meselesi yani Türkiye toplumu yarının ne olacağını bilmiyor, yaşadığı sıkıntının, gerilimin, riskin tam olarak ne olduğunu bilmiyor ve kimden bir çare umacağının farkında değil.

Bugün binlerce sağlık emekçisi çok büyük bir fedakârlıkla, büyük bir özveriyle işlerini yapmaya çalışıyorlar; kaldı ki onların dahi ortaya koydukları, ifade ettikleri itirazlar biliniyor. Yani Türkiye’yi özgün yapan en temel mesele, bugün, iktidarın bu süreci yönetme tarzıdır. Tabii ki süreç geliştikçe, ilerledikçe biz başından ortaya koyduğumuz eleştirileri söylemeye devam ediyoruz fakat Meclisin de çalışma tarzından hareketle, bir süre sonra, ifade edilen eleştirilerin ve uyarıların zaman zaman sıradanlaşmaya başladığı riski ortaya çıkıyor. Fakat hem bizim açımızdan hem de süreç açısından beklenilenin zirvesine henüz ulaşılmadı yani pik noktasına gelinmediği tespiti yapıldığına göre aslında çok daha fazla söz söylemek, çok daha fazla eleştiri yapmakla karşı karşıyayız çünkü süreç henüz önümüzde.

Şimdi, biz, iktidarın coronavirüse karşı mücadele değil, tam tersine, halka karşı mücadele ettiğini söyledik. Bunu söylerken de elimizde çok somut veriler var ve bunları defaatle ayrıntılandırarak aktarmaya çalıştık. İktidar bu süreci şeffaf yürütmüyor. İktidar, bu sürecin temel aktörlerinden faydalanmayı bir tarafa koyun, bugün açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği –TTB- şube yöneticilerini cezalandırmakla meşgul. İktidar, bu süreçte, Twitter’da “tweet” atan yurttaşlarının peşine düşmekle meşgul. İktidar, bu süreçte, “Evde kal.” çağrısına bağlı olarak “Evde kalayım fakat açım, bunun bir çaresini üretin.” diye feryat eden yurttaşları gözaltına almakla, tehdit etmekle meşgul. İktidar bu süreçte paketler açıklıyor ve bu paketlere bakıyorsunuz ki sermaye korunuyor, şirketler korunuyor ve halka çağrı yapılıyor. İlk açıklanan pakette yine halka bir şey yoktu, bütünüyle şirketleri kurtarma paketiydi.

Şimdi “Biz bize yeteriz.” diye bir jargonla millî dayanışma kampanyası başlattı. Evet, Türkiye kendisine yetebilir fakat AKP olmazsa yeter. Siz tarımı bitirdiniz, sanayiyi, üretimi bitirdiniz, inşaat ekonomisini, beton ekonomisini temel ekonomi biçimine dönüştürdünüz, rant ekonomisini geliştirdiniz. Ülkenin bütün kaynaklarını, ormanlarını, derelerini inşaat şirketlerine peşkeş çektiniz. Evet, siz olmazsanız bu halk başının çaresine pekâlâ bakabilir. Sizin sermaye diktatörlüğünüz olmasa bu halk pekâlâ başının çaresine bakabilir.

Dayanışma yasaklanıyor. Şimdi soruyorum buradan: Daha siz dün milyarlarca lirayı Ensar Vakfına -cinsel tacizle suçlu Ensar Vakfına- aktardınız. Siz deprem paralarını iç ettiniz ve buna benzer çok sayıda örnek var. Ee, bu halk size güvenir mi? Bu halk size güvenmez, bu halk size güvenmez. Dolayısıyla, “Biz bize yeteriz.” edebiyatlarıyla, hamasetleriyle bu süreci atlatamazsınız.

Yapılması gereken çok basit. Kaynak meselesine gelince, bakın, 2020 bütçesinde güvenlik ve silahlanmaya ayrılan bütçe 230 milyar TL. Evet, güvenlikçi ve savaş politikalarından vazgeçerseniz bu süreç pekâlâ çözülebilir. Müteahhit firmalara yapılacak garanti ödemelerini yapmazsanız çözülebilir. Cumhurbaşkanının örtülü ödeneğinden çetelere aktarılan paraları aktarmazsanız bu sorun çözülebilir. Sarayın günlük, aylık, yıllık harcamalarıyla çözülebilir. Yandaş derneklere 2020’de aktarılan 2 milyar 735 milyon TL’yle pekâlâ çözülebilir.

Evet, “Evde kal.” deniliyor; güzel, doğru söyleniyor fakat bu çağrıya, çalışan milyonlarca işçi dâhil değil. Bu, düpedüz bir ikiyüzlülüktür. Milyonlarca işçi çalışmak zorunda. Biz, bunun için, mutlaka ve mutlaka, acilen ücretli izin çağrısını yapıyoruz. Bu süreçte, iktidarın, kendi bekasını kurtarma, kendi ekonomi gemisini yüzdürme derdinde olduğunu biliyoruz. Halkımıza biz şu çağrıyı başından beri yaptık ve halkımız da gerekeni kendi cephesinden yapıyor, kendi dayanışma alanını kurmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bunun son örneği; yüzlerce kurumun, demokratik kitle örgütünün, insanların, partilerin ve vekillerin de dâhil olduğu bir platform kuruldu; bu platform Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu. Bu platformun talepleri şunlar: İşten çıkarmalar yasaklansın; İşsizlik Fonu, sendika ve meslek örgütlerinin gözetiminde, işsizler için değerlendirilsin; güvenceli ve güvencesiz tüm işçilerin sağlığı SGK tarafından karşılansın ve en önemlisi de -13 madde var, ben bunların birkaçını açıklıyorum sadece- ücretli izin gerçekleştirilsin. Evet, bu platform böyle bir çağrı yapıyor. Ben buradan bu çağrıyı tüm halkımıza söylüyorum değerli arkadaşlar. Bu platform yani yüzlerce kurumun bir araya geldiği ve milyonlarca emekçinin sözü ve duygusunu tarif eden bu platform 2 Nisandan itibaren “her akşam saat 20.20’de bir dakika ışık yakıp söndürme” çağrısı yapıyor. Evet, biz, bu süreçte, halk olarak, iktidarın ortaya koyduğu tüm politikalara karşı “kral çıplak” demeye devam edeceğiz. Bu iktidar, aynı zamanda, halka karşı verdiği mücadelede yani virüse karşı değil, halka karşı verdiği mücadelede çok tipik hamleler yapıyor; bir tanesi de cezaevleri yani yeni açıklanan infaz paketi. Burada da iktidarın ideolojik düşmanca tutumunun bir karşılığını görüyoruz.

Coronavirüs sürecinde, virüs tedbirinden kaynaklı olarak, tüm halkımız, tüm Türkiye toplumu cezaevlerinin acilen boşaltılmasını beklerken… Çünkü cezaevlerinde 100 bine yakın fazla tutsak, fazla mahkûm var. Dolayısıyla, 3 kişilik bir yerde 6 kişinin kaldığı, 3 kişilik ranzaların 6 kişilik ranzalara dönüştürüldüğü, havalandırma koşullarının çok sınırlı olduğu, beslenme koşullarının çok sınırlı olduğu koşullar bu koşullar. Fakat bunu yapmayı bir tarafa koyun, iktidar “Fırsat bu fırsat.” diyerek yeni hazırladığı infaz paketinde siyasi mahpusları, siyasi tutsakları yani faşizme karşı mücadele yürütürken, eşitlik, özgürlük mücadelesi yürütürken devlet tarafından, iktidar tarafından tutsak edilen, hapsedilen insanları paketin dışında tutuyor. Bu, doğrudan bir halk düşmanlığıdır, doğrudan ayrımcılıktır, eşitsizliktir. Biz, bu konuda eşitlikçi bir politika, eşitlikçi bir düzenleme yapılmasını doğru buluyoruz.

Evet, cezaevlerindeki yoldaşlarımız, başta da belirttiğim gibi, faşizme karşı mücadele ettiler ve etmeye de devam edecekler. Elbette ki biz, onların özgürlüğüne kadar mücadelemizi yükselteceğiz; bundan hiç kimsenin bir kuşkusu olmasın. Bu, ne AKP’nin ortaya koyduğu fırsatçı, eşitlik barındırmayan politikalarına ve paketlerine bağlıdır ne de siyasi iktidarın düşmanlıklarına bağlıdır. Bu, halklarımızın yürüteceği mücadeleye bağlıdır.

Dolayısıyla, buradan bir kez daha tüm tutsak yoldaşlarımıza selam gönderiyorum, onların mücadelesini sürdüreceğimizi buradan bir kez daha söylüyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; konuşmacının bahsettiği birkaç hususun altını çizmekle ilgili kendimi görevli kıldım tabiri caizse.

Bakınız, sayın konuşmacı “Halk size güvenmiyor, neden güvensin? Size destek olmayacaklar.” dedi.

Sayın Başkan, birincisi, halk güvenmediği bir iktidara on sekiz yıl boyunca destek olmaz, oy vermez.

İkincisi…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorsunuz; mesele bu, mesele bu.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Katakulli, katakulli!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Zorla yapıyorsunuz!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hep böyle misiniz? Hep böyle misiniz?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bir şey olmadı ama kesin bir şey oldu!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sakin olun.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sakiniz…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ikinci ifadem de şu…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Arkadaşlar, cevap veremiyor.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Turan, lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu adaba aykırı, demokrasiye aykırı, Genel Kurulun hukukuna aykırı. Yapmayın böyle.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Cevap veremiyorsunuz, sürekli böyle sataşmayla geçiştirmeyin, buyurun.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kampanya dün başladı Sayın Başkan. Kampanyaya tüm milletimizi davet ettik. Sayın konuşmacının dediği gibi eğer kimse güvenmiyorsa, halkımızın kampanya sonucunda ne kadar katkı sağladığı veya sağlamadığı görülecektir. Onu görerek karar vereceğiz.

İkincisi, Sayın Başkan, “Yandaş derneklere milyonlarca dolar para aktarıldı.” dedi. Bununla ilgili sayısız konuşmalar yapıldı burada. Kamunun, belediyelerin bu tarz derneklere, vakıflara para verme riski falan yok Sayın Başkanım. Bunu defaatle yalanladık, belgeleri gösterdik. Bununla ilgili mahkûmiyet kararları verildi iftiradan dolayı. Aynı konuyu bir daha söylemelerinin iyi niyetten uzak bir yaklaşım olduğu kanaatindeyim.

Bir diğer husus, Sayın Başkan, bugün açıklanan infaz yasasıyla ilgili herkesin, her partinin, her vekilin eleştirisi olabilir; bunları saygıyla karşılıyoruz ama itham etmelerini, ağır ifadelerle tahkir etmelerini doğru bulmuyorum. Bugün açıklandı, cuma günü isterim ki her parti “Şu önerilerimiz var, bu eleştirimiz var.” desin.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Söyledik, dikkate almamışsınız, söyledik biz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Söyledik, dikkate almadınız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmayayım mı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yeter ya, çok konuştun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Cuma günü komisyon var, haftaya Genel Kurul var. Bu tarzdaki üslubu hiç kimse dinlemez bile ama bir daha söylüyorum, her partinin saygın hukukçuları var, üyeleri var. Ya, çalışın inceleyin, değerlendirin. Belki beraber değiştireceğimiz maddeler olur, çıkarılacak olan olur, eklenecek olan olabilir. Ama bu üslubun hiç kimseye faydası yok. Bir daha davette bulunuyorum tüm partilerimize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Açalım mikrofonu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir daha ön yargısız davette bulunuyorum her partiye. Önemli bir konudan bahsediyoruz, infaz yasası hepimizi ilgilendiren, tüm toplumları ilgilendiren bir mesele. Cuma günü komisyon var, haftaya Genel Kurul var. Bu üslupla değil, ciddiye alınacak, değerlendirilecek üslupla, önerilerle gelin, hep beraber tartışalım.

Sayın Başkan, selamlarımı sunuyorum tüm Genel Kurula. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)

BAŞKAN – Teklif üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TRANSİT VE ULAŞTIRMA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI (LAPİS LAZULİ GÜZERGÂH ANLAŞMASI)’NIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 15 Kasım 2017 tarihinde Aşkabat’ta imzalanan “Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum, görüşmeleri tamamladıktan sonra dışarıda sohbet imkânı olabilir.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay’ın.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dünya büyük bir pandemiyle mücadele ediyor, salgın dünyada her yeri altüst ediyor ve bütün dünyanın odaklandığı konu Covid-19 salgını. Gerçek anlamda demokratik olan ülkelerde, özgürlüğü, eşitliği bir nebze olsun inşa edebilmiş olan ülkelerde, sendikaların güçlü olduğu, sivil toplumun güçlü olduğu ülkelerde, şeffaflık politikasının inşa edilebildiği ülkelerde görüyoruz ki halkın sağlığı... Diğer, bizim gibi -hibrit faşizmi mi diyelim, faşizm mi diyelim, ne diyelim, totaliter rejim mi diyelim, tiranlık mı diyelim- hiçbir açıdan şeffaf olmayan, hiçbir konuda açık olmayan, hiçbir konuda hesap vermeyen, hiçbir kurulu işlemeyen, hiçbir açıdan dürüst, adil olmayan iktidar tarafından gizleniyor, saklanıyor, engellenmiyor, zamanında yeterince önlem alınmıyor ve bugün, Türkiye’de, 82 milyon büyük bir felakete doğru sürükleniyor. Bakın, bugün de açıklamalar yapıldı, bunlar resmî açıklamalar. 15.422 tane test yapılmış.

SALİH CORA (Trabzon) – Az mı?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Test, test, test diye her gün söylüyorduk. Nihayet biraz test yapmaya başladınız. Evet, test yaptınız ve 2.074 vaka çıktı. Bakın, gülmeyin, beyler gülmeyin; insan yaşamından bahsediyoruz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bilim Kurulunun bir kararı var.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – İnsan hayatından bahsediyoruz. Sizin tuzunuz kuru, elbette gülebilirsiniz ama bugün 46 insan yaşamını yitirdi, hesabını verebiliyor musunuz?

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Hesap verebilir misiniz? Peki, bunlar resmî açıklamalar; siz bu açıklamaları lütfen en az 5’le çarpın, belki çok daha yüksek bir rakamla çarpmanız gerekiyor ve bu çarpım tablosunun sonucunda insan hayatı çıkacak. İnsanlar, bugün, yaşama sizin yüzünüzden veda ediyorlar, yaşamlarını kaybediyorlar. Kişisel koruyucu donanımlar, uygun kişisel koruyucu donanımlar verilmediği için sağlık emekçileri, bugün, risk altında ve onlar da yaşam riskiyle karşı karşıyalar.

Şimdi, arkadaşlar, bakın, sıkışınca diyorsunuz ki: “Biz birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız, dayanışma içerisinde olmalıyız.” Herhâlde Halkların Demokratik Partisi bugüne kadar Türkiye’de en çok dayanışmadan bahseden partidir ve en çok dayanışmayı, toplumsal dayanışmayı ve toplumsal barışı inşa etmek için bedel ödeyen partidir; bunların en başında da önceki Eş Başkanlarımız sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ geliyor ve bütün milletvekillerimiz, partililerimiz, belediye eş başkanlarımız geliyor. Gerçeği yazdığı için, çizdiği için hapishanelerde olan pek çok gazeteci var; bunlar da bizim dostlarımız.

SALİH CORA (Trabzon) – Gazeteciler mi?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bu dayanışmayı savunan, dayanışma ve halkların özgürlüğü için, adalet için, halkların refahı için yaşamını böylesine ortaya koymuş insanlar bugün hapishanedeler. Hapishanede şu anda 300 bine yakın mahpus var, 300 bin.

SALİH CORA (Trabzon) – Mahkûm, mahkûm.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Mahpuslar hapishanede neyi bekliyorlar? Neyi bekliyorsunuz?

SALİH CORA (Trabzon) – Cuma gününü bekliyoruz, sizden teklif bekliyoruz. Önerilerinizi getirin, önerilerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, eğer bir bulaşı olduğu zaman, hapishanelerde bir bulaşı vakası olduğu zaman… Türkiye’de nasıl eğri büyük bir şekilde dikleşmeye başladıysa, grafik artık dik olarak devam ediyorsa yani her gün geometrik olarak ölümler ve vaka sayıları artıyorsa hapishanelerde bu katbekat daha fazla olacak.

SALİH CORA (Trabzon) – En güvenli yer cezaevi, şu anda hiç vaka yok.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ama sizde vicdan yok, siz bana hiç konuşmayın çünkü sizin insan olduğunuzdan bile şüphe ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Yok artık!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Çünkü robot gibisiniz, makine gibisiniz, buraya el kaldırmaya geliyorsunuz. Siz susun, sizin hiç konuşmaya hakkınız yok.

BAŞKAN – Sayın Kemalbay…

SALİH CORA (Trabzon) – Eş Genel Başkanlık yaptın sen, yakıştı mı sana? Bu ifade doğru mu? Bana hakaret ettiniz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizler de halkın sorunlarına çözüm aramak konusunda sınıfta kalıyoruz, hep beraber kalıyoruz. Ve bizler, bugün eğer pandemiyi önleyemiyorsak Türkiye’de, Türkiye dünya 1’incisi olduysa eğer salgında, bugün dünya 1’incisi olduysa eğer, o zaman bunun sorumlusu bu Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Nerede dünya 1’incisi ya! Neyin dünya 1’incisi!

SALİH CORA (Trabzon) – Kim insandır, kim insan değildir, herkes aynaya baksın!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Türkiye Büyük Millet Meclisi şu anda büyük bir suç işliyor. Şu anda, bugün burada bu konuyu bu kadar hafife aldığı için bu Meclis suç işliyor ve bu Meclis halka karşı görevlerini yapabiliyor diyemeyiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Ben size ne dedim de hakaret ediyorsunuz? Böyle bir şey olur mu ya!

RECEP ÖZEL (Isparta) – “Meclis suç işliyor.” diyemezsiniz.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekili gereken cevabı verecektir. Lütfen…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, bu Meclisin görevi, bu halkı saraydan kurtarmak olmalıdır. Sarayda bir avuç çıkar grubunu, bir avuç eliti mutlaka bu halktan uzaklaştırmak gerekiyor. Sarayın verdiği kararlar, bir avuç elitin verdiği kararlar 80 milyonu gerçekten -ağır konuşmak istemiyorum ama- ölüme götürüyor. Bakın, bulaşı demek, şu demek: Bu halkın yüzde 60’ından fazlası Covid-19 olacak, yüzde 60’ından fazlasına bu hastalık bulaşacak.

SALİH CORA (Trabzon) – Ağzını hayra aç.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Ben burada bilimsel bir veriden bahsediyorum arkadaşlar. Bu bir gerçek ve o yüzden bütün bilim insanları şunu söylediler: “Test… Test… Test...” Daha ilk günden Çin’i öğrendiğimiz zaman yapacağımız hazırlık buydu: Test, test, test. Yani test yaparak insanları bulacaktık, izole edecektik ve halkı koruyacaktık ama Sağlık Bakanının söylediğine göre daha salgın buraya gelmeden biz güya o testleri yapmışız da üretmişiz de 500 bin adet testi başka ülkelere satmışız, onun söylediği bu, onun yalancısıyım. Yani dünya pandemi yaşıyor fakat Türkiye elindeki 500 bin testi başka bir yere satıyor, elinde test yok, test yapmıyor. “Hayır, bizim elimizde test var ama biz testi yapmıyoruz.” diyorsanız o zaman da size sormak istiyorum: Testleri niye yapmıyorsunuz?

SALİH CORA (Trabzon) – Yapıyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Niye yapmadınız, niye azar azar artırdınız, niye herkese test yapmıyorsunuz, niye her noktaya test yapmıyorsunuz, niye hâlâ 15 bin?

SALİH CORA (Trabzon) – Yapıyoruz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bilmeden konuşuyorsun, elinde veriler mi var?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, gene diyorsunuz ki: “Biz, bize yeteriz. Birlik olalım, beraber olalım.” “Biz bize yeteriz.” lafı birleştirici bir laf değil, kutuplaştırıcı bir laftır. Aslında, yine, her zamanki gibi kutuplaştırmak için “Biz bize yeteriz.” diyorsunuz; bizlere, halklarımızın kulağını kapatmak için bunu söylüyorsunuz. Fakat asıl amacınız şu, yapmak istediğiniz şey şu: Siz, aslında sürü bağışıklık sistemi yöntemini takip ediyorsunuz. Bu halkı sürü yerine koyuyorsunuz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Bu olay İngiltere’de. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ve şeffaflık politikası izlemeyerek, gerçekleri karartarak, ölümleri gizleyerek, vakaları gizleyerek…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi, Avam Kamarası değil.

SALİH CORA (Trabzon) – Hayır, gizlemiyoruz, kesinlikle gizlemiyoruz, araştırmıyorsunuz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın “Bu bulaşı olsun, salgın gerçekleşsin, ölen ölür kalan sağlar bizimdir.” diyorsunuz. Yaptığınız şey bu. Neden? Çünkü eğer hazırlıklı olsaydınız o zaman bu ülkenin milyarlarca lira bütçesi bu iş için ayrılmış olacaktı.

SALİH CORA (Trabzon) – En hazırlıklı ülke Türkiye, Avrupa battı, İngiltere felaket.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sen sus, vicdansızsın! Sen sus, vicdansızsın, vicdansızsın!

SALİH CORA (Trabzon) – Ama ayıp oluyor, ayıp ediyorsun!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sen beni anlayamazsın, dinlememen de gerekiyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Kime konuşuyorsun?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ben halklarımıza karşı konuşuyorum.

BAŞKAN – Serpil Hanım… Sayın Kemalbay… Rica ediyorum Sayın Kemalbay.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Halkımıza sesleniyorum, halkımıza şunu söyleyeceğim: Arkadaşlar, bu iktidarın hiçbir önlem paketi yok.

SALİH CORA (Trabzon) – Başkanım, müdahale etmenizi istiyorum, böyle bir şey olamaz ya.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz…

Sayın Kemalbay, lütfen ifadelerinize, sözlerinize dikkat edin.

SALİH CORA (Trabzon) – Böyle hitap edemezsin, sözünü geri al!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, böyle bir usul yok, yapmayın.

SALİH CORA (Trabzon) – Ama böyle bir hakaret olamaz Sayın Başkan ya.

BAŞKAN – Size hakaretten zaten söz vereceğim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İstemedi ki daha.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Önlem paketi demek şudur: Önlem paketi demek halkı korumaktır, halkın evde kalmasını sağlamaktır; halkın gıdaya, sağlığa erişiminin parasız olmasıdır. Halkın eve gittiği zaman, işçinin, emekçinin, esnafın evde kaldığı zaman şunun güvenini duyması lazım: “Ben evdeyim ama karnım doyacak.” Bu güveni iktidarın, devletin verebilmesi lazım ama ağzınızdan düşürmüyorsunuz sosyal devletiz diye, tabii düşürmediğiniz yalanlardan bir tanesi de bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sosyal devletin zırnık kadar olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye’de despotik bir iktidar var, Türkiye’de “şirketokrasi” var, şirketlerin devleti var. Bakın, şirketler hâlâ geçilmeyen köprülerden para kesmeye, garantiler almaya devam ediyor, geçilmeyen yollardan, havaalanlarından para devşirmeye devam ediyor, bu konularda hiçbir sorun yok. İşte, projeler devam ediyor, Kanal İstanbul rant projesi de devam ediyor ama halkın güvenceye kavuşması, halka ücret desteği verilmesi, servetten vergi alınması gibi pek çok yapılabilecek iş; işçilere ücretli izin verilmesi, kadınlara sosyal destek verilmesi, ev kadınlarına ücret verilmesi, destek verilmesi bütün bu taleplerin hiçbirine cevap verilmiyor ve tabii ki bugün cezaevlerinden çıkarmayı planladığınız o hilkat garibesi yasa teklifinde yaptığınız şey, sizin söylediğinize göre, 90 bin insan bundan yararlanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bir dakika alabilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlandı Sayın Kemalbay.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Varsayalım ki bundan 90 bin insan yararlanacak. Peki, nerede 200 bin insan, 200 bin insana ne olacak?

BAŞKAN – Teşekkür ettik Sayın Kemalbay.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – 200 bin insanı ölüme mi terk ediyorsunuz? Buna hakkınız var mı? Siz kimsiniz?

BAŞKAN – Sayın Kemalbay, teşekkür ediyorum…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Siz kimsiniz ki! Kimin öleceğine kimin kalacağına siz mi karar veriyorsunuz?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri… Sayın Kemalbay…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bunu ne hakla yapıyorsunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biz karar vereceğiz tabii, başka kim karar verecek.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Siz taammüden cinayet işlemeye karar veriyorsunuz, sizin bu kararınızı asla kabul etmiyoruz ve bunun hesabını da vereceğinizi buradan söylüyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, konuşmacılara her zaman milletvekili arkadaşlarımız yerinden laf atıyorlar, bu her zaman olan bir şey, bunu hep beraber yaşıyoruz ama bunun hiçbir tanesi bir milletvekilinin diğer milletvekiline hakaret etme hakkını vermez. Onun için…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hakaret etmedi ki.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “Vicdansızlık” hakaret değildir.

BAŞKAN – Serpil Hanım, isterseniz ara vereyim, tutanakları getirteyim, sözlerinizin içerisinde pek çok kabul edilemeyecek noktalar var ama bu saatte, bu ortamda ortamı germemek için bu tutanak isteme işine girmiyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ancak, yerinizden değil Sayın Cora, sataşmadan dolayı kürsüden vereceğim.

Buyurun…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İstemedi ki Başkan, böyle bir usul yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama istemedi ki...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Böyle bir usul yok Başkan!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Taraf tutmayın Başkan, taraf tutmayın!

BAŞKAN – Müsaade edin, 60’a göre mi, 69’a göre mi söz vereceğimin kararını da ben vereyim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Talep etmedi ki, böyle bir usul yok ama.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Cora’nın karar verip istemesi lazım Sayın Başkan.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Talep edecek, talep etmedi.

SALİH CORA (Trabzon) – Söz talebinde bulundum.

BAŞKAN – Bakarsanız el kaldırdılar ve sisteme girdiler konuşma talebiyle farkında değilsiniz!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz taraflı yönetiyorsunuz, her yönettiğinizde taraflı yönetiyorsunuz.

BAŞKAN – Siz buyurun…

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Cora, kaça göre söz istediniz?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Vicdansız olmadığını mı şimdi ispat edecek orada?

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; az önce konuşan HDP milletvekili hatibin ifadelerinin, sözlerinin her birinin esasında bu Meclisin mehabetine, Meclisin ruhuna yakışmayan ifadeler olduğunu ve bu sözlerin her birini kendisine iade ettiğimi belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Türkiye Büyük Millet Meclisinde herkes yasama dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı kapsamında istediğini söyleme hakkına sahip olmakla birlikte hiç kimseye hakaret etme hakkı ve imkânı tanınmamaktadır. Ayrıca bunları söyleme haddine de sahip olmadığınızı ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, değerli arkadaşlar burada yapılan konuşmalarda açıkça bir ülke düşmanlığı, millet düşmanlığı…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ya böyle bir şey yok. Böyle bir şey yok. Böyle bir konuşma tarzı da yok.

SALİH CORA (Devamla) - …birlik ve beraberliğe yönelik atılan adımlar karşısında bir Türkiye düşmanlığı, Türkiye’yi karalama kampanyası güdülmektedir.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz sevdalısınız, biz düşmanız…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Millet düşmanı sensin!

SALİH CORA (Devamla) – Biz bunların her birinin ne amaçla yapıldığını çok iyi biliyoruz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bu halkın düşmanı sizsiniz!

BAŞKAN – Ebrü Hanım lütfen… Sayın Başaran, Sayın Günay rica ediyorum…

Sayın Oluç söz istedi. Grup Başkan Vekiliniz cevap verecek lütfen.

SALİH CORA (Devamla) – Size verilen talimatlar doğrultusunda burada ne söylemek istediğinizi çok iyi biliyoruz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Milletin düşmanı sizsiniz. Bu halkın düşmanı sizsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Haddini bil!

SALİH CORA (Devamla) – Milletimiz sizin ne olduğunuzu biliyor ve bu şekilde de hiçbir zaman size prim vermemektedir. Sizin saygınız işte budur, sizin anlayışınız budur, sizin demokrasi kültürünüz budur. Siz ancak ve ancak başkalarından aldığınız talimatları gelip burada tekrar etmekten başka hiçbir sözünüz yoktur, kelamınız yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Haddini bil! Hadsiz! Haddini bil!

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir yönetim yok.

SALİH CORA (Devamla) – Dolayısıyla değerli arkadaşlar, Türkiye’nin bu coronavirüsle ilgili olarak yapmış olduğu mücadele takdire şayandır. Türkiye şu anda baktığınızda…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Böyle bir ifade olamaz! Haddini bilecek!

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir şey yok!

SALİH CORA (Devamla) – Avrupa’da İtalya çökmüştür, Almanya çökmüştür, Fransa kan ağlıyor, Amerika ne yapacağını şaşırmıştır ama Türkiye dimdik ayaktadır, mücadele ediyor. Millet ülkesinin arkasındadır, millet devletinin arkasındadır, millet AK PARTİ’nin yanındadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Siz bizim yanımızda olmasanız da biz birbirimize yeteriz.

Hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Söyleyecek laf bulamayınca hamasi nutuk çekiyorsunuz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Her şey sizden yana. Kırk tane hakaret ediyor. Grup olarak biz de söz istiyoruz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir yönetim yok.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ya yeter bir de siz mi konuşacaksınız! Konuştu zaten, cevap verdi yani.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Başkan, böyle bir usul yok. Kırk tane hakaret etti. Bütün grup olarak biz de söz istiyoruz sataşmadan.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Böyle bir usul yok!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz kurulmadan adım atamıyorsunuz Sayın Cura.

SALİH CORA (Devamla) – Cura değil, Cora.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Siz kurulmadan adım atamıyorsunuz, kurulmadan adım atamıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki üslubunu kınadığına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; az önceki konuşmacı konuşmasında “faşizm mi, tiran mı, diktalık mı, despotik yönetim mi?” gibi Meclisin adabına, usulüne aykırı büyük haksızlık, büyük itham içeren bir konuşma yaptı, yetmedi, arkadaşımıza maalesef kürsüden tekrarını uygun görmediğim birkaç ağır ifadede bulundu.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Arkadaşın cevap veremedi, hamaset yaptı! Verseydi cevap, verseydi!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Aslında disiplin cezasını hak eden bu konuşmanın, bu üslubun cevap vermeyi hak eden bir üslup olmadığını…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Kendi hamaset yaptı! Bir metin ezberlemiş AKP; millet, vatan, Sakarya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - …bu üsluba cevap vermeyi zül addettiğimi ve tüm hücrelerimle kınadığımı ifade etmek istiyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

40.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve demokratik siyaset içinde konuşarak, tartışarak sorunları çözecek adımların birlikte atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani corona virüsünü tartışırken başka konulara da girmek zorunda kalıyoruz, demek ki yapabilecek bir şey yok.

Şimdi, Sayın Cora’nın usulüdür, her konuşmacıya, orada oturup, laf atıp insicamını bozmak…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – İşi o, işi o! Sana bir meslek vermişler!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …ve mesnetsiz iddialarda bulunmak onun usulü; bunu biliyoruz ama kürsüden çıkıp…

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - AKP’nin laf atan milletvekili...

BAŞKAN – Bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor, lütfen…

SALİH CORA (Trabzon) – Asla böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, Sayın Cora, lütfen…

Sayın Cora, bakın, eğer siz bir başka partinin grup başkan vekiline böyle davranırsanız sizin grup başkan vekilinize de diğer parti gruplarından aynı şekilde mukabele olur. Rica ediyorum, lütfen…

Buyurun Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Kürsüden çıkıp bize yönelik had bildirici konuşmacılarınız gerçekten çok ilginç oluyor yani “Başkalarından talimat almak.” lafını kullanıyorsunuz ya… Sizin Grup Başkan Vekiliniz Sayın Turan, bir kere, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapmıştı, demişti ki: “Recep Tayyip Erdoğan olmadan biz, hepimiz bir hiçiz.” Hiçbiriniz kalkıp da demediniz ki Grup Başkan Vekilinize “Biz hiç değiliz.” demediniz çünkü siz de öyle düşünüyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla o gün susmuş olanlar, bugün kalkıp bize burada kürsüden “Başkalarından talimat alıyorsunuz.” diyemez, haddiniz değil sizin böyle bir şey; birincisi bu. (HDP sıralarından alkışlar)

İkincisi: Yahu, ne millet düşmanlığından bahsediyorsunuz, biz size her gün burada Kürt halkına ve o bölgede yaşayan bütün halklara nasıl düşmanlık yaptığınızı anlatıyoruz. Daha geçtiğimiz hafta 8 belediyeye kayyum atadınız, corona virüsüne karşı mücadele eden 8 belediyeye kayyum atama düşmanlığını sizin iktidarınız yaptı. “Apaçık Kürt düşmanısınız.” dedik. Siz, şimdi, kalkıp bize mi söylüyorsunuz bunu? Ne düşmanlığımızı gördünüz millete? Alakası yok. Bakın, bu tartışmalarla, bu hamasetle hiçbir yere gidemezsiniz. Niye gidemezsiniz biliyor musunuz? Siz, buna devam ettiğiniz müddetçe Halkların Demokratik Partisi her seçimde biraz daha güçlenerek bu Millet Meclisine geliyor ve halk, Halkların Demokratik Partisini temsilcisi olarak gördüğü için milyonlarcası oy veriyor ve “Gidin, bizim orada görüşlerimizi, taleplerimizi savunun.” diyor, durum budur. Bunu içinize sindireceksiniz ve sindirdikten sonra da eşit koşullarda tartışmayı, eşit koşullarda görüşmeyi, eşit koşullarda demokratik siyaseti geliştirmeyi içinize sindireceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım sistemi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bunu yapmadığınız müddetçe bu acayip tartışmalardan ve hamasetten kurtulma imkânımız olmayacak. Bizim size teklifimiz budur. Gelin, demokratik siyaset içinde düzgün bir şekilde konuşarak, tartışarak sorunlarımızı birlikte çözecek adımları atalım diyoruz. Söylediğimiz budur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Turan, çok kısa lütfen.

41.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, az önceki arkadaşımız, konuşmasında kendisine ağır hakaretten dolayı söz almasına rağmen, belki Grup Başkan Vekilinden anlayış beklerdim, belki…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – O zaman ona cevap verseydi ya! Niye başta hamaset yaptı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya bir sus Allah aşkına! Sabahtan beri aynı yerde.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – “Ya bir sus!” diye böyle bir emir kipiyle konuşmayın.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Sen bir nasıl konuşulacağını öğren önce. O da bana hakaret etti bu durumda.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekilinden “Arkadaşımız yanlış bir ithamda bulundu. Doğru olmadı, şık olmadı. Bir daha yapmayacağız.” demesini beklerdim ama tam tersine muazzam bir ithamla karşı karşıya kaldık. Bakınız, Halkların Demokratik Partisine bu milletin nasıl bir cevap verdiğini yüzde 15’ten yedi ay sonra yüzde 10’a nasıl indirdiğini hepimiz biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Nasıl olduğunu bir biz bilmiyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Halk büyük bir kredi verdi. Halk bu krediyi verirken “Demokrasinin yanında olun.” dedi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bombaları söyleyin!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bombalarınızdan çok iyi bilirsiniz, IŞİD’den çok iyi bilirsiniz. Sizin öfkeli çocuklarınızdı.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Öyle olmuyor. Bombalarınız…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Meclisin yanında olun.” dedi ama saz çalanlarla, silah çekenlerin nasıl aynı anda, beraber yol yürümeye çalıştığını herkes gördüğü için bu hâlde ithama maruz kalmış oldular.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, Sayın Başkan, izin verin bir saniye lütfen. Sayın Başkanım, bakınız, izin verirseniz konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Peki. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Az önce, yine Grup Başkan Vekili adımı vererek benim bir konuşmamda “Sayın Erdoğan olmasa bir hiçiz.” dediğimi ifade ettiler. Konuşmanın başını kes, sonunu kes, iki kelime bunu ifade et, Sayın Saruhan’ın siyasi kültürüne yakıştıramadım.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kişi kendinden bilir işi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Söylediğim şuydu, bir daha söylüyorum: O soru “AK PARTİ’den ayrılan Sayın Davutoğlu’nun partisi ne olur, nasıl başarılı olur?” sorusuydu. Ben de bunun üzerine profesör de olunsa, farklı görevlerde de bulunulsa beraber yürümek kıymetli. Beraber yürümeyen kim varsa sonuç alamaz Türkiye siyasetinde demiştim; söylediğim şey bu. Ben Bülent Turan olarak avukatım, fotoğraf çekiyorum, kitaplarım var, çok kıymetliyim ama siyasi birey olarak tek başıma aday olduğumda sonuç alamam demiştim. Aynı şeyi bir daha söylüyorum: Biz AK PARTİ olarak kıymetliyiz, bir arada beraber yol yürüyoruz, ortak aklı buluyoruz ama bu ortak aklın dışında adım atan kim varsa yanlış yapar dedim, yine söylüyorum. Bu ithamınızı hiç yakıştıramadım Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, madde üzerinde şahıslar adına söz talebi Sayın Özkan Yalım’ın.

Değerli arkadaşlar, son konuşmacımızdır.

Sayın Yalım, lütfen bir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde konuşalım.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkürler.

Evet, Sayın Başkan, değerli vatandaşlarımız; bu saatte bizi izleyen kalmadı ama televizyonlar kapandı, belki internetten izleyenler olabilir. İlk önce herkese tekrar saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, içinde bulunduğumuz süreçle alakalı, gerçekten üzücü bir süreçten geçiyoruz çünkü bu hafta sonu ben virüsten dolayı maalesef 100’lü rakamları göreceğimizi gözlemleyebiliyorum. İnşallah, bu rakamlar en kötü ihtimalle pazartesiden itibaren inişe geçer diyorum. Böyle bir fikrimi de paylaşmak istedim çünkü istatistikler bunu gösteriyor, umarım ben yanılırım diyorum.

Şimdi, tabii ki virüsle uğraşıyoruz, önlemler alındı, Sayın Cumhurbaşkanı birçok sektörde -özellikle tekrar saymayacağım isimleri- kafesinden kuaförüne, berberine kadar birçok esnafın kepengini kapattırdı. Tabii ki burada çalışan vatandaşlarımız, gündelik kazanç sağlayan vatandaşlarımız bana ulaşıyorlar değerli milletvekili arkadaşlarım. Artık, ceplerinde para kalmadı, ihtiyaçlarını göremiyorlar, erzak alamıyorlar. Gerçekten, bu, sadece Uşak’ta böyle oluyorsa, inanın, Türkiye’nin 81 ilinde, 970 ilçesinde 52 bin muhtarlıkta bu aynı şeyler geçerlidir. Onun için bir önlem almamız gerekiyor.

Bakın, ben çok kısaca, hemen 3 maddeyle acil önlemleri sunmak istiyorum. Kapatılan tüm iş yerlerindeki çalışanların sigortalarının ve de en az asgari ücret seviyesinde birer maaşın ödenmesi gerekmektedir. Bakın, tekrar ediyorum; Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “Kapatılsın.” Kapattılar. Burada çalışan işçilerimizin, orada çalışan esnafımızın en azından her birisine bir ay boyunca sigortaları ile birer maaş vermemiz gerekiyor ki evlerine ekmek götürebilsinler, en azından çocuklarına bir şeyler yedirebilsinler.

Diğer taraftan, bu iş yerlerine ait olan kredilerin özellikle devlet bankalarından olan kredilerin faizsiz bir şekilde ötelenmeleri acilen gerekmektedir.

Diğer bir, benim zaruri gördüğüm üçüncü madde ise şu: Türkiye'de şu anda birçok vatandaşımız -esnaf olsun veya işçi olsun- çalışamamaktadır, evine para götürememektedir. Bu sebepten dolayı, 4 kişilik bir ailenin kullanacak olduğu gaz, elektrik ve su bu süreç içerisinde devlet tarafından ücretsiz verilmelidir. Böylelikle bu süreci doğru bir şekilde atlatabiliriz.

Ben buradan Sayın Bülent Turan’a sormak istiyorum, kendisi de burada. Sayın Başkan siz de şahit olun lütfen. Bunu birçok vatandaşımız soruyor, ben de size soracağım, yerinizde değilsiniz ama Divandasınız: Sayın Bülent Turan, İşsizlik Fonu’ndaki 131 milyar yerinde mi değil mi? Bakın, tekrar soruyorum tüm milletvekillerinin ve bizi izleyenlerin önünde ve de Mecliste şu anda kaydoluyor, tutanaklara geçiyor. Sayın Bülent Turan, yazılı sordum, tekrar bir daha sözlü soruyorum: İşsizlik Fonu’ndaki 131 milyar yerinde duruyor mu durmuyor mu? Buna sizden muhakkak cevap bekliyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sistem değişti, bana sorma yetkiniz yok.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bu, kesinlikle işsizlerimizin, şu anda işsiz kalan vatandaşlarımızın -acil imdat freni dediğimiz- kötü günlerinde kullanmak için biriken paradır. Bu parayla yol mu yapıldı, otoban mı yapıldı, köprü mü, hastane mi yapıldı? Bu paranın yerinde durup durmadığını, tekrar, size 3’üncü kez sözlü bir şekilde soruyorum.

Diğer taraftan değerli vatandaşlarımız, çok değerli çalışma arkadaşlarım; bununla alakalı bakın, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “40 milyar dolar misafirlerimize, Suriyelilere harcadık.” Tamam, biz büyük bir devletiz; komşumuzda olan savaştan dolayı onları aldık, baktık, 40 milyar dolar para harcadık. Hatta dedi ki: “Bir 40 milyar dolar daha harcarım.” Bakın, 40 milyar doları bugün 6,5’la çarptığınızda tam 260 milyar TL yapıyor. Türkiye’miz 83 milyon kişiden oluşmaktadır. 83 milyonu, 3 binle çarptığınızda yaklaşık 252 milyar yapıyor. Yani bugün, Suriyelilere harcanan 40 milyar dolarla hatta “Bir 40 daha harcarız.” dediğiniz o parayla, 252 milyarla, ister geliri olsun olmasın, ister işi olsun olmasın, kişi başı bugün, İngiltere’deki gibi herkese 3’er bin TL’yle otuz gün veya yirmi bir günlük bir karantina sürecini kapsayacak olan bir süreç, herkesin kendi yaşam faaliyetlerini sürdürebileceği ve de bu olayı, bu virüsü kontrol altına alabilecek olduğumuz bir süreç geçecekti. Ama nerede! Paraları başka yerlere yedirdiniz, o 5 tane şirkete yedirdiniz, o 5 tane şirkete Osmangazi, Yavuz Sultan Selim, Avrasya Tüneli vesaire vesaire…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalım, tamamlayın sözlerinizi.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Şimdi, bu köprülerden kimse geçmiyor, otobanları kimse kullanmıyor ve kullanılmadığı için, bu firmalara geçiş garantisinden dolayı da ödemeler devam edecek.

Bunun yanında, ben bir geçmiş olsun dileğimi sunmak istiyorum. Kırklareli Valisi ve İl Sağlık Müdürünün de maalesef sonuçları pozitif çıkmış, virüse yakalanmışlar. Onlara tekrar geçmiş olsun diliyorum.

Yalnız, Balıkesir’de üzücü bir olay var. Sayın Bülent Turan, bunu da özellikle görüşmenizi rica ediyorum, Balıkesir’de aile hekimi bir doktorumuz Fevzi Turgut’u, İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz iki aylığına görevden alıyor. Neden alıyor biliyor musunuz? Sadece Cumhurbaşkanının vermiş olduğu esnek çalışma sistemine uyduğundan dolayı. Onun için, buradan özellikle İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz’ı ve Balıkesir Valisini bu doktorumuzun haklarını savunması yönünde tekrar uyarmak istiyorum.

Hepinize teşekkür ederim, çok sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın görüşülmekte olan 24 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkanım, kıymetli Grup Başkan Vekili “söz alma” diyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Milletvekillerinizin hayati tehlikesi var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Haklı, geç oldu ama yine aynı partinin konuşmacısı adımı 4 defa zikrederek soru soruyor. Bir defa usul olarak, vekillerimiz özellikle yazılı soruları bakanlara sorması lazım ama bizi çok sevdiğinden muhtemelen böyle bir tarz geliştirdi, eyvallah.

Sayın Başkan, esnek çalışma, kısa çalışma ödeneği gibi tüm İşsizlik Fonu uygulamalarına ilişkin ödemeler zaten İşsizlik Fonu’ndan karşılanmakta. O para bugünler için var. O yüzden bu soruyu çok anlamlı bulmadığımı ifade etmek istiyorum.

Bir de onun dışında…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Para yerinde mi değil mi? Bunun cevabını bekliyoruz Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ben özel bilgilendiririm Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Transit ve Ulaştırma İşbirliği Anlaşması (Lapis Lazuli Güzergâh Anlaşması)’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1195) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 24) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

4’üncü sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1460) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 51) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 51 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE KIRGIZ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 9 Nisan 2018 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sosyal Güvenlik Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum.

Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

5’nci sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1589) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 61) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 61 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE NİJERYA FEDERAL CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ VE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 2 Mart 2016 tarihinde Abuja’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Nijerya Federal Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

6’ncı sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 63) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 63 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERİ EĞİTİM ÖĞRETİM ALANINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 26 Temmuz 2017 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askeri Eğitim Öğretim Alanında İşbirliği Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

7’nci sıraya alınan İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askeri Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1601) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 65) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BANGLADEŞ HALK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ASKERÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİM İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASINA DAİR 1 NUMARALI DEĞİŞİKLİK PROTOKOLÜNÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 12 Ekim 2011 tarihinde Dakka’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bangladeş Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Askerî Eğitim ve Öğretim İş Birliği Anlaşmasına Dair 1 Numaralı Değişiklik Protokolü”nün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

8’inci sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1800) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 77) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE UKRAYNA HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR VE SERVET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASINI DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 9 Ekim 2017 tarihinde Kiev’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasını Değiştiren Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

9’uncu sıraya alınan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1803) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1803) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 78) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 78 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE AVRUPA BÖLGE OFİSİ VASITASIYLA DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ ARASINDA İNSANİ VE SAĞLIK ACİL DURUMLARINA HAZIRLIKLILIK DSÖ COĞRAFİ AYRIK OFİSİ’NİN İSTANBUL TÜRKİYE’DE KURULMASINA İLİŞKİN EV SAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 2 Mayıs 2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avrupa Bölge Ofisi Vasıtasıyla Dünya Sağlık Örgütü Arasında İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ Coğrafi Ayrık Ofisi’nin İstanbul Türkiye’de Kurulmasına İlişkin Ev Sahibi Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

10’uncu sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1359) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 80) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 80 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ULUSLARARASI KOMBİNE YÜK TAŞIMACILIĞI ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 25 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

11’inci sıraya alınan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) Hakkında Kısmi Revizyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) Hakkında Kısmi Revizyonun Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1544) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 81) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 81 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yoktur.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ULUSLARARASI DEMİRYOLU TAŞIMALARINA İLİŞKİN SÖZLEŞME (COTIF) HAKKINDA KISMİ REVİZYONUN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) Demiryolu ile Uluslararası Taşımalara İlişkin Hükümetlerarası Örgütün (OTIF) 29-30 Eylül 2015 tarihlerinde düzenlenen 12 nci Genel Kurulunda kabul edilen Uluslararası Demiryolu Taşımalarına İlişkin Sözleşme (COTIF) hakkında “Kısmi Revizyon”un onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2'nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3'üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir, açık oylama 2 Nisan 2020 Perşembe gününe bırakılmıştır.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.31

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

12’nci sıraya alınan 85 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

12.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Tanınması ve Tebdiline İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1595) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 85)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da Komisyonun bulunmayacağı anlaşıldığından alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Nisan 2020 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.32



(X) 50 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 24 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 51 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 61 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 63 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 65 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 77 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 78 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 80 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 81 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.