TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          64’üncü Birleşim

                                                                                   4 Mart 2020 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KAPALI OTURUMLAR

(ÜÇÜNCÜ OTURUM)

(Kapalıdır)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, İdlib şehitleri ve Suriye meselesi karşısında Hatay konusuna ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, corona virüsün daha çok hangi yaş grubunda ve kimlerde etkili olduğuna ve nasıl bulaştığına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, işitme engelli vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, gündem dışı söz taleplerinin Başkanlık Divanına ulaşan geliş sırasına ve talepte bulunan milletvekillerinin daha önce gündem dışı söz alıp almadığı kriterine dayanılarak değerlendirildiğine ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Türk Hava Kurumunun atıl hâle getirilip sonra kapatılmak mı istendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, mültecilerin diplomatik bir koz olarak görülmemesi gerektiğine, uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde yerleştirme garantisi alınmadan sınır kapılarının açılmasının insanları meçhule göndermek anlamına geleceğine ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, ülkenin bekası için İdlib’de şehit düşen Mehmetçiklere Allah’tan rahmet dilediğine, kırk yıldır sağ-sol çatışmasıyla, ASALA, PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ terör örgütleriyle mücadele edildiğine ilişkin açıklaması

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Suriye’nin İdlib bölgesinde şehadete kavuşan hemşehrileri Uzman Onbaşı Batuhan Tank ile Uzman Onbaşı Halil İbrahim Akkaya’ya ve tüm askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, terör örgütlerine ve emperyalist güçlere karşı haklı mücadelenin ilelebet süreceğine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, ülkede şubat ayında 22 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne, iktidarın bir an önce İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayıp, eylem planlarını hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, tır şoförlerinin İran Lütfabad Sınır Kapısı’nın corona virüsü sebebiyle kapatılmasıyla yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için Dışişleri Bakanlığını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Tarım Kredi Kooperatifleriyle ilgili iddiaların doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, bir ayda İdlib’de 54 şehit verildiğine ve en çok şehit verilen ilin de Gaziantep olduğuna, hemşehrileri Uzman Onbaşılar Veysel Günay ve Selim Nergiz, Sözleşmeli Erler Mecit Demir ve Mustafa Ertürk, Uzman Onbaşılar İbrahim Halil Açıkgöz ve Uğur Kurt, Uzman Çavuş Onur Şükrü Özler ve Halil İbrahim Akkaya’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, İdlib saldırısında şehit olan hemşehrileri Özgür Kavastan’ı, Uzman Onbaşılar İbrahim Tüzel, Mehmet Muhammet Akay ile Osman Ak’ı ve tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, İdlib saldırısında şehit olan hemşehrileri Özgür Kavastan’ı, Uzman Onbaşılar İbrahim Tüzel, Mehmet Muhammet Akay ile Osman Ak’ı ve tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, coronavirüs sebebiyle İran ve Irak’a açılan sınır kapılarının kapatılmasıyla mağdur olan muz üreticilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için Ticaret Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, İdlib şehitlerine ve tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine, Suriye’nin bugünkü durumunun bizim tercihimiz olmadığına ve emperyalist ülkelerin Suriye’de ne aradığının sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, MİT mensubuyla ilgili haberinin Oda TV’de yer almasının ardından Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Gazeteci Hülya Kılınç’ın gözaltına alınmasının ülkedeki basın özgürlüğünün geldiği durumu gözler önüne serdiğine, Manisa ili Akhisar ilçesinde işçileri taşıyan servisin kaza yapması sonucu hayatını kaybeden Leyla Şen ile Meryem Kocu’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

14.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, İdlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Kültür ve Turizm Bakanının yapacağı bir açıklamanın hem içinde bulunulan coğrafyada yaşanan sıkıntılar hem de corona virüsü nedeniyle endişelenen Muğla ili başta olmak üzere ülkedeki tüm turizmcileri rahatlatacağına ilişkin açıklaması

15.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, coronavirüs salgını nedeniyle sınır kapılarında mahsur kalan tır şoförlerinin mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, tüm dünyayı saran corona virüsüne karşı Sağlık Bakanlığının korunmak için gösterdiği çabayı olumlu bulduğuna, solunum yollarını olumsuz etkileyen sigaranın kapalı alanlarda içilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, emekli promosyonlarıyla ilgili yapılan açıklamanın emeklilerin beklentilerini karşılamadığına ilişkin açıklaması

18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, sürgün edilen Yahudilere sadece Osmanlı Devleti’nin kapılarını açtığına çünkü inancın ve insanlığın o gün de bugün de böyle davranılmasını gerektirdiğine ilişkin açıklaması

19.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, Dalamanlı vatandaşların Muğla ili SEKA Dalaman Kâğıt Fabrikasının atıl durumda olan tesislerinin kendilerine bedeli mukabil satılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Selevir Sulama Birliğinin su fiyatlarına yaptığı zamların başta Şuhut ilçesine bağlı Balçıkhisar, Güneytepe, Kayabelen ve Mahmut köylerindeki çiftçileri zor durumda bıraktığına, Güven Kooperatifine şehir içi taşıma belgesinin verilerek öğrenci ve vatandaşların mağduriyetinin önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim Şirketinin Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı imzasıyla yayımlanan bir karar neticesinde başka bir şirkete bağlanarak pasifize edilmek istendiğine ilişkin açıklaması

22.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Bahar Kalkanı Harekâtı’nda şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, İtalyan firması Ferrero’nun yerli iş birlikçilerinin ne kadar fındık aldığının neden açıklanmadığını öğrenmek istediğine, açık ve şeffaf olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, ülkedeki mevcut ekonomik durumun yerel basını olumsuz etkilemeye devam ettiğine, Resmî ilan ücretlerine 2020 yılı için yapılan düzenlemenin artırılmasını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından talep ettiğine ilişkin açıklaması

25.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, kamu yararına uygun olmadığı için satılması kararlaştırılan yerlerin neye göre belirlendiğini ve boşalan hazine kasasının bu tür satışlarla mı doldurulmak istendiğini Çevre ve Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

26.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, corona virüsü sebebiyle İran Lütfabad Sınır Kapısı’nın kapatılması nedeniyle tır şoförlerinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi konusunda Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının gereken adımları atması gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Fatih Toprak’ın, Suriye’de başlatılan Bahar Kalkanı Harekâtı’nın başarıyla yürütüldüğüne, Yunanistan ve AB ülkeleri tarafından göçmenlere yapılan insanlık dışı muameleyi kınadığına ve şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

28.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, İdlib’de şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, corana virüsü konusunda ne kadar hazır olunduğunu öğrenmek istediğine, Sağlık Bakanlığının ve Millî Eğitim Bakanlığının acil eylem planlarını koordineli şekilde revize etmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, İdlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, AKP’nin Suriye’deki yanlış politikalarından en çok etkilenen Hatay ili ve ilçelerinin her zaman devletin, milletin, bayrağın ve ordunun yanında yer aldığına ilişkin açıklaması

30.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, İdlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Kütahya-Tavşanlı-Emet güzergâhındaki yol sorununun giderilemediğine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Grup Yorum üyelerinden İbrahim Gökçek ve Helin Bölek’in 260 gündür ölüm orucunda olduklarına ve ölüm orucuyla hak aramak zorunda kalınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, gazetecilerin soruşturmalarla, gece yarısı baskınlarıyla, gözaltılarla susturulmak istenmesinin demokrasiyle, hukuk devletiyle bağdaşmayacağına ve Barış Terkoğlu ile Hülya Kılınç’ın serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, Antalya ilinde maden ocaklarının tarımsal üretimi etkileyerek, içme sularını kirleterek doğal hayata onarılamaz zararlar verdiğine ilişkin açıklaması

34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, engelli vatandaşların sosyal hayata entegre edilmesinin, istihdamının ve kimseye muhtaç olmadan yaşamaları için gereken koşulların sağlanmasının zorunlu olduğuna ilişkin açıklaması

35.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, tarihî çarşılarda yapılan kira artışları nedeniyle zor durumda kalan Edirne esnafının mağduriyetinin giderilebilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığının yeni bir düzenleme yapmasının şart olduğuna ilişkin açıklaması

36.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, İran’a sınırı olması nedeniyle Ağrı ilinin corona virüsünden kaynaklı risk altında olduğuna, Sağlık Bakanlığının virüsle ilgili ciddi adımlar atması gerektiğine ilişkin açıklaması

37.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yatırımcıların turizm cenneti olan Aydın ili Didim ilçesine su ürünleri organize sanayi bölgesinin yapılmayacağına dair Tarım Bakanlığından açıklama beklediğine ilişkin açıklaması

38.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, İdlib’de şehit düşen 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, bu toprakları düşmandan kurtaran bir milletin evalatları olunduğuna ilişkin açıklaması

39.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’nın, Kapıkule’den başlayıp Halkalı’ya kadar gidecek olan hızlı tren projesinin hafriyatının sebep olduğu mağduriyete ilişkin açıklaması

40.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, İdlib’de Bahar Kalkanı Harekâtı’nda şehit olan askerlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Mart Hatay’ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in vefatının 40’ıncı yıl dönümüne, Hatay konusunun İdlib örnek gösterilerek Suriye’de olup bitenlerle ilişkilendirilmesini yanlış bulduklarına, Türkiye’ye yönelen göç dalgasının vilayetlerdeki demografik yapıyı bozduğuna, Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde zırhlı servis aracına düzenlenen saldırıda şehit olan vatandaşa ve idlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Bahar Kalkanı Operasyonu’nda mücadele veren Türk ordusunun şerefli mensuplarını selamladığına ilişkin açıklaması

41.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında şehit olan 2 Mehmetçik’e ve tüm şehitlere, geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Hafız İsmail Coşar’a Allah’tan rahmet dilediklerine, Birleşmiş Milletler 75’inci Genel Kurul Başkanlığını üstlenen TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ı tebrik ettiklerine, Türkiye’nin mülteci ve sığınmacı politikasında herhangi bir değişikliğin olmadığına, İdlib’de yaşanan gelişmelerden sonra Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıların engellenmiyor olmasından dolayı Türkiye’nin suçlanmasını samimi görmediklerine ve Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığı bir ortamda Batı’nın meseleyi ciddiyetle değerlendirip kalıcı çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

 

42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, iktidarın haber alma hakkını engellemeye dönük sansür başvurularının devam ettiğine, İdlib’de yaşanan felaketin ardından internetin yavaşlatıldığına ve sosyal medya mecralarının engellendiğine, İçişleri Bakanlığı ve RTÜK’ün iktidarı eleştiren paylaşım yapanlara yönelik soruşturma başlatıldığını duyurduğuna, dünyada bütün otoriter iktidarların başvurduğu ilk yolun bilgi hakkını engellemek, interneti yavaşlatmak, haberlere sansür uygulamak, haberleri yapan gazetecileri gözaltına almak ya da tutuklamak olduğuna, İstanbul Valiliğinin kamu düzeni gerekçesiyle kent sınırları dâhilinde getirdiği yasaklara, Barış Hakkı Bildirgesi’ne göre barışı savunmanın bir insan hakkı olduğuna, Çorlu tren faciasında yakınlarını kaybeden aileler ile avukatlarının yargılanmaları olayını kınadıklarına ilişkin açıklaması

43.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Suriye’den şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğine, sınırlar içerisinde ülkenin varlığını ve bütünlüğünü korumak için her türlü mücadelenin verilmesi gerektiğine ancak daha fazla şehit vermemek için diplomasinin yürütülmesinin önemli olduğuna, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ne, sınır komşularıyla savaşan değil daha güçlü Türkiye için konuşan, üreten bir Türkiye olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

44.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Birleşmiş Milletler 75’inci Genel Kurul Başkanlığına seçilen TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ı tebrik ettiğine, İdlib’de şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, Hakk'ın rahmetine kavuşan Hafız İsmail Coşar ve eşi Sevim Coşar’ı rahmetle andığına, 28 Ocakta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından yayınlanan rapora ilişkin açıklaması

45.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında yaşanılan hadiselerin herkesi üzdüğüne, bu tip hadiselere imkân verilmemesi gerektiğine ve  Türkiye’de birlik beraberliğe ihtiyacın olduğu en zor zamanların yaşandığına ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Macar Millî Meclisi Macaristan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Attila Tilki ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

B) Tezkereler

1.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır ile Millî Savunma Komisyonu Kâtip Üyesi Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun 2-4 Mart 2020 tarihleri arasında Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de gerçekleştirilecek olan Parlamentolar Arası Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Konferansı’na katılmaları hususuna ilişkin tezkeresi (3/1085)

2.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır Başkanlığında Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşacak bir heyetin 29 Mart-1 Nisan 2020 tarihleri arasında Arnavutluk’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1086)

 

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 25 milletvekili tarafından, özel güvenlik görevlilerinin yaşadığı sıkıntıların sebeplerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1440) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, kadınların istihdama katılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi amacıyla 3/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Suriye politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasına, 175 ve 53 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine, bu kısmın sırasıyla 2’nci ve 3’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 4, 5, 10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020  salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin'in, Suriye'den yapılan zeytinyağı ithalatına ve zeytinyağı üreticilerine sağlanan desteklere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24723)

2.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşı'nın, tarım sektöründe elektrik, gübre ve su maliyetlerinin sübvanse edilmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24724)

3.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 2002-2019 yılları arasında Türkiye genelinde ve büyükşehirlerde hava kirliliği değerlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24726)

4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, Bakanlık bünyesinde kullanılmak üzere 2019 yılında satın alınan ya da kiralanan araçlara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24727)

5.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, 2004-2019 yılları arasında toplanan deprem vergisi ve 2002-2019 yılları arasında kentsel dönüşüme ayrılan bütçe miktarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24728)

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, TMO'nun boş kalan lojmanlarının yakıt giderlerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/24899)

7.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ceviz ve badem ağacı verilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25333)

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Genç Çiftçi Projesi’ne dair istatistiki verilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin cevabı (7/25336)

4 Mart 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.02

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere başlamadan önce, 3 Mart 2020 tarihli 63’üncü Birleşimde yapılan kapalı oturuma ait tutanak özetinin İç Tüzük’ün 71’inci maddesine göre okunabilmesi için kapalı oturuma geçmemiz gerekmektedir.

Bu nedenle, Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarıya çıkmaları gerekmektedir. Sayın İdare Amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tutanak özeti okunduktan sonra açık oturuma geçilecek ve görüşmelere devam edilecektir.

Sayın İdare Amirlerinin bu konuda yardımcı olmalarını ve salon boşaldıktan sonra Başkanlığa haber vermelerini rica ediyorum.

Salonun hazırlanması amacıyla birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 14.14

III.- KAPALI OTURUMLAR

(ÜÇÜNCÜ OTURUM)

(Kapalıdır)

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin kapalı oturumdan sonraki Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, İdlib şehitlerimiz ve Suriye meselesi karşısında Hatay konusunda söz isteyen Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’a aittir.

Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, İdlib şehitleri ve Suriye meselesi karşısında Hatay konusuna ilişkin gündem dışı konuşması

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkanım, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımıza ve Hataylı hemşehrilerimize saygılarımı gönderiyorum.

Evet, milletçe yastayız, başımız sağ olsun. İdlib’de 34 şehidimiz oldu. Gerçekten büyük kederler içerisindeyiz. Allah milletimize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Şehitlerimizin ailelerine sabır diliyorum. Vatan sağ olsun, aziz milletimiz sağ olsun. Gözyaşlarımızın rengi aynıdır, kan gruplarımız farklı olsa da bu büyük acı karşısında kanımızın rengi beyaz ve kırmızıdır.

Ayrıca, Hatay’da 4 şehidimiz vardı. Ben, çok değerli şehitlerimiz, çok değerli kardeşlerimiz, Emin Yıldırım, Mustafa Bayrakdar ve Muhammed Ali Özer ile Hataylı olmasına rağmen Tekirdağ’da defnedilen Recep Bekir kardeşime Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Allah’ım milletimizin yâr ve yardımcısı olsun.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; son günlerde, Hatay’la ilgili, özellikle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı’nın konuşmasıyla başlayan yoğun bir gündem bulunmaktadır. İsmini burada anmak istemediğim bir haber kanalında Hatay’ımızla ilgili amacını aşan sözler söylenmiştir, bunları kabul etmek mümkün değildir. Gazi Meclisimizden, Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclisinden bu haberleri yapanlara bir kez daha seslenmek istiyorum: Hatay, dedelerimizin kanlarıyla ve canlarıyla alındı, 1939 yılında bedeli ödenerek ana vatana katıldı; ancak bedeli ödenmek suretiyle alınabilir, bu da ancak bütün Hatay halkını katletmekle mümkündür; Hatay halkı buna asla müsaade etmez. Biz, 15 ilçenin vatandaşları olarak, 1 milyon 600 bin Hataylı vatandaş olarak bu haberleri kınıyoruz ve asla kabul etmiyoruz. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, ayrıca, Hatay’ımızın ana vatana katılmasının mimarı, büyük devlet adamı, hayatını Türklük davasına adamış, rahmetli Tayfur Sökmen’i, vefatının 40’ıncı senesinde bir kez daha rahmetle anıyorum. Onun mirası ve mücadelesi bizim için çok çok önemlidir ve onun mücadelesi bizim için bir ışıktır; onun Kuvayımilliye ruhu, onun ana vatana katılmak için verdiği mücadele bizler için yol göstermektedir.

Sayın milletvekillerimiz, şehitlerimiz konusunda dahi bazı spekülatif tartışmalar olmaktadır. Bu, tabii, hepimizi derinden üzmektedir. Şehitlerin sayısı konusunda birtakım tartışmalar var. Bunlara ben bir daha dönmek istemiyorum ama Hatay’ımızın 4 şehidi vardı, Türkiye’mizin 34 şehidi vardı. Hatay’ın 4 şehidini söyleyip 4 şehidini söylemeden bunu saklamak ve bunu inkâr etmek mümkün değildir çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti, kurumları olan, kuralları olan bir hukuk devletidir ve devletimizin kurumlarına, devletimizin kurallarına güvenmemiz gerekmektedir.

Hatay’la ilgili iddialarda bulunanlara şunu söylemek istiyoruz: Evet, gerçekten, Hatay, Türkiye’nin en önemli şehirlerinden bir tanesidir ve Antakya’nın nüfus kayıtlarında, Antakya’nın tapu kayıtlarında hâlâ Halep’in, Şam’ın, Kudüs’ün kayıtları bulunmaktadır. Kudüs’te bir insan eğer tapuyla ilgili bir ihtilafa düşerse Osmanlı Devleti arşivlerine ve Hatay (Antakya) tapu kayıtlarına, nüfus kayıtlarına bakmaktadır. Ben bu hususun çok çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri; ben Hatay’ın bir evladı olmaktan ve Hataylı bir yurttaş olmaktan şeref ve gurur duyuyorum. İnşallah Hatay’ımız AK PARTİ, CHP ve MHP milletvekillerimizle hep birlikte, bir ve beraber olarak varlığını devam ettirecektir.

Sayın Başkanım, bizim hem Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak hem Hükûmet olarak asla kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Yurtta barış, dünyada barış ilkesiyle, komşularımızla kaderdaş olarak, bu coğrafyada yaşayan vatandaşlar olarak, halklar olarak tarihte biriz, kaderde biriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yayman, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Emperyalistlerin bölgemizi Balkanlaştırma, bir mezhep nefretiyle kardeşi kardeşe kırdırma politikasını görüyoruz ve bunun büyük İsrail planının bir parçası olduğunu fark ediyoruz.

Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Türkiye Cumhuriyeti devleti bin yıldır buradadır ve sonsuza kadar da burada olmaya devam edecektir.

Sayın Başkanım, sözlerime son verirken, acımız olduğu anda taziyemize gelen, şehitlerimizin defni için şehrimize gelen İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya, Sayın Bakanımız Hulusi Akar’a, Mustafa Varank Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Yine, haberi alır almaz Hatay’a gelen gazeteci Yavuz Donat Bey’e de ben bu kürsüden teşekkür etmek istiyorum.

Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, coronavirüs hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’a aittir.

Buyurun Sayın Arkaz. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, corona virüsün daha çok hangi yaş grubunda ve kimlerde etkili olduğuna ve nasıl bulaştığına ilişkin gündem dışı konuşması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce, İdlib’de şehit olan kahraman Türk askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Çin’de görülmeye başlanan coronavirüsle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Şu ana kadar dünyada 6 kıtada 64 ülkede corona virüsü görüldü. Yaklaşık 100 bin kişiye bulaşan corona virüsü, 3.500 can almıştır. Başta İtalya ve Yunanistan olmak üzere tüm Avrupa’ya yayıldı. Virüs, komşumuz İran’da 80 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu. Türkiye İran’la hudut, 4 tane sınır kapımız var. Bu bizim açımızdan oldukça önemli efendim, çünkü sağımızda solumuzda, dört tarafımızda corona virüsü görülüyor. 4 tane sınır kapımız var dedim, bu sınırlarda Sağlık Bakanlığımız tarafından sahra hastaneleri açıldı. Bizim orada vatandaşlarımız var, vatandaşlarımız yurt içine girdiğinde hemen alınıyor, bu sahra hastanelerinde ateş kontrolü, kan tahlilleri yapılıyor. Eğer şüphe varsa veya yoksa da on dört günlük kuluçka dönemi vardır, on dört gün bu sahra hastanelerinde tutuluyor. Bu virüs öyle bir şey ki ilk başta negatif çıkabiliyor sonuçlar, ileri safhalarda pozitif olabiliyor, ona dikkatlice bakılmaktadır. Şöyle bir iki örnek vermek istiyorum Çin’den, Çin’de bu virüsü ilk bulan doktor Li Wenliang diyor ki: “Ben SARS ve MERS’e akraba olan bir virüse rastladım.” Ardından “Sen bunu nereden çıkardın?” diyerek doktora dava açıyorlar ve sonra o doktor corona virüsünden öldü. Daha sonra, virüsün çıktığı Wuhan kentinde başhekim Liu Zhiming de corona virüsünden hayatını kaybetti. Yani bu durumun sağlıkçılar arasında, sağlık çalışanları arasında ne kadar tehlikeli olduğunu söylemeye çalışıyorum

Dünya Sağlık Örgütünün açıklamaları var, dünyada 7,5 milyar insan varsa normal gribe yakalananların sayısı yıllık yaklaşık 4-4,5 milyar yani insanların yüzde 50’den fazlası grip oluyor. Gripten ölenlerin sayısıysa 650 bin, normal gripten bahsediyorum, coronadan değil, hafife almamak lazım.

Corona virüsü daha çok hangi yaş grubunda ve kimlerde etkili oluyor, onu söylemek istiyorum. Birincisi, bebekler, çocuklar, yaşlılar, daha çok kemoterapi gören hastalar, kalp ve akciğer hastaları, hamile kadınlar; bu gruplarda çok daha etkili ve tehlikeli olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bir de nasıl bulaştığına dair birkaç kelime söylemek istiyorum. Daha çok solunum yoluyla bulaşıyor bu virüs, yakın temas, öksürük, büyük gruplar yani yan yana yaşamak… Ben bu tür hastalıklara daha çok “büyük şehir hastalığı” diyorum yani büyük şehirlerde gruplar hâlinde yaşıyoruz. Tramvaylarda, taşıma sistemlerinde, kafelerde vesaire insanların bir arada, fazla olduğu yerlerde bu gribin tehlikesi daha fazla.

Semptomlarına gelince, semptomları da çok önemli. 3 tane önemli semptomu var, tüm hekimlerin birleştiği 3 tane. Bir, ateş, çok önemli; ikincisi, baş ağrısı, çok önemli; üçüncüsü, öksürük, kuru öksürük. Ateş, baş ağrısı ve öksürük varsa mutlaka hekime başvurmak lazım. Bunun yanında boğaz ağrısı, karın ağrısı, ishal vesaire olabilir, bunlar her vakada olmuyor ama en önemlisi ateş, baş ağrısı ve öksürük.

Sınıra gelen hastalar eğer risk grubunda ise Ankara’da Zekai Tahir Burak Hastanesinde gözlem altında tutuluyor, bir de Bilkent’te özel gözetimevi var, orada da tutuluyor. Burada şunu da söylemek istiyorum: Başta Sağlık Bakanlığımız ve devletimiz, halkımız, üniversitelerimiz, hekimlerimiz bu konuda çok hazırlıklı ve çok ciddi tedbirler almış vaziyettedir, onu da söylemek istiyorum efendim.

Tedavisine gelince, tedavisi yok, aşısı yok; bununki istirahat, dengeli beslenme, egzersiz, bir de tuzlu suyla günde birkaç kere gargara yapmak lazım. Güneş ışığını coronavirüs sevmez, önümüz yaz. Ben ülkemiz için büyük bir tehlike görmüyorum, tedbirler alınmıştır. Bahara giriyoruz, baharla beraber bu virüsün zayıflayacağına inanıyoruz biz hekimler olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Bu coronavirüsten korunmanın en önemli özelliği el temizliği. El temizliğine dikkat edeceğiz. Ellerimizi bol sabunlu suyla çok yıkamak lazım. Bazen bana diyorlar: “Ne kadar?” Yarım dakika, bir dakika yıkamak lazım ama bunun süresi yok, her fırsatta yıkamak lazım. El temizliği çok önemli, elimizi her yere sürüyoruz çünkü, el temizliğine dikkat etmemiz lazım.

Ayrıca, risklerini söylememe gerek var mı -zamanımız yok- ama onu da söyleyeyim: Coronavirüs ileri safhalarda zatürreye yol açıyor, akciğerlere su dolmasıyla hastalarımızı kaybediyoruz.

Artık küresel ve global bir dünyada yaşıyoruz. Eskisi gibi değil, insanların birbiriyle iletişimi çok kolay. İnsanlar, dünyanın bir ucundan diğer ucuna, herkes birbirine çok kısa zamanda ulaşabiliyor.

Kısa bir örnek veriyorum eğer Başkanım bir dakika daha verirse çünkü sağlık bu.

Çok teşekkür ediyorum.

Birinci Dünya Savaşı’nda biz 16-17 milyon insan kaybettik; 10 milyonu asker, 6-7 milyonu sivil. Fakat 1918’de Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra “İspanyol virüsü” diye bir grip çıktı, 50 ila 100 milyon arasında insan kaybettik; net bu rakam, en az.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, küresel bir tehdidi konuşuyoruz, açalım mikrofonu.

Buyurun, devam edin, tamamlayın lütfen.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Başkanım, beş dakika daha verin.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Evet, önemli, çok teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt da hakkını verdi size, buyurun.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Yani, şunu söylemeye çalışıyorum: Virüs, savaşta atılan mermiden daha tehlikeli. Savaşı insanlar başlatır, insanlar bitirir ama maalesef virüsü bizim başlatıp bitirme gücümüz yoktur. 50 ila 100 milyon yani o zamanki teknolojiye göre, 100 milyona yakın… Sadece Hindistan’da 17 milyon insanı kaybettik, bütün Avrupa’yı kasıp kavurdu. Hatta Avrupalılar diyor ki: “Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren İspanyol -virüsüdür- gribidir.” Burası çok önemli.

Âşık Veysel’in bir sözü var -hemşehrim- onu söylemek istiyorum, yetmiş beş sene önce söylemiş bunu, diyor k: “Havaya bakarsam hava alırım/ Toprağa bakarsam dua alırım/ Topraktan ayrılsam nerede kalırım/ Benim sadık yârim kara topraktır.”

Biz toplum olarak topraktan, doğadan uzaklaştık. Bunun sebebi de salgın hastalıklar, krizler vesaire falan.

Başkanım, bir dakika daha süre verebilir misiniz?

BAŞKAN – Ben teşekkür edeceğim size Sayın Arkaz.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Ben de teşekkür ediyorum efendim, sağ olun. (MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, gündem dışı üçüncü söz, işitme engelli vatandaşlarımızın sorunları hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’a aittir.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkanım, ben 3’üncü sıradayım sanıyordum.

BAŞKAN – 3’üncü sıradasınız zaten efendim, 2’si geçti. Zaman çabuk geçiyor Sayın Yokuş.

3.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, işitme engelli vatandaşların sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, 2 kere teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bugün işitme engelli kardeşlerimizin sorunlarıyla ilgili konuşma yapacağım. Ülkemizde sayıları 3 milyona yaklaşan işitme engelliler, görünen hiçbir kusurları olmadığından en az dikkat çeken ve toplum içerisinde zor fark edilen engel grubudur. Sessiz azınlığı oluşturan işitme engelli bireylerin, hareket sınırlamasının ötesinde pek çok problemle karşı karşıya kaldıkları da bir gerçektir. İletişim yoksunluğu, eğitim alma ve bilinç gelişimi açısından yaşadıkları ciddi bir sorundur.

İşitme engelliler için hayati önem taşıyan, “3E” diye de ifade edilen erken teşhis, erken cihazlanma ve erken eğitim son derece önemlidir. İşitme engelli bireylerin ortalama kelime dağarcığı 150 kelimeden oluşuyor, dolayısıyla günlük dilde kullanılan her kelimenin karşılığı Türk işaret dilinde bulunmuyor. Bu yüzden de toplumda yerleşik yanlış kanının aksine işitme engelliyle yazışarak iletişim kurulması mümkün olmuyor. Yine, bu yoksunluk nedeniyle işitme engelliler okuduklarını anlamakta, yorumlamakta ve geri bildirim noktasında büyük problemler yaşamaktadırlar. İletişim eksikliği hemen hemen her alanda karşılarına çıkan bir engel oluyor. Sosyokültürel eksiklik, aidiyet duygusunun, örf ve âdet gelişiminin de önüne -ne yazık ki- geçmektedir.

Genel olarak sorunları: Bir, ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı toplamda 56 işitme engelliler okulu bulunmaktadır. Ancak, bu çocukların kaynaştırma sınıflarına dâhil edilmesiyle kapatılan okullarımız oldu. 81 il sıralamasında her ilde bir okul yok iken kapatılan okullarla ailelerin yaşadıkları sorunların artmasıyla çocuklarının eğitim alma ya da eğitimine devam etme hakkı ellerinden alındı.

Okullarımızda kendi dillerinde yani işaret dili eğitimi alma şansları maalesef yok. Ülkemizde öğretmenlerimiz merkezî atama sistemiyle okullarımıza atanıyor. Eğitim fakültesi mezunu, pedagojik formasyon eğitimini tamamlayan bir öğretmenimizin kendisini işitme engelli okulunda bulma şansı son derece yüksek. İşaret diline hâkim olamayan bir öğretmen bu çocuklara nasıl eğitim verebilir, gelişimlerine nasıl katkı sağlayabilir?

Lise eğitimini tamamlayan bir işitme engelli, diğer engelli gruplarıyla eşit şartlarda üniversite sınavına tabi tutulmaktadır. Ülkemizde henüz kendi dillerinde sınav sistemine maalesef geçiş yapılamamıştır.

Yine, istihdamda yer alan işitme engelli bireyler için yasa gereği alınması zorunlu eğitimler mevcuttur; örneğin temel iş sağlığı ve güvenliği ile ilk yardım gibi. Bu eğitimler de maalesef ülkemizde işaret diline hâkim iş sağlığı ve güvenliği uzmanı veya ilk yardımcı olmadığı için işaret dili tercümanları aracılığıyla verilmektedir. Ancak sınava işitme engelli çalışanlar çevirmensiz katılmakta, dolayısıyla başarısız olmaktadırlar. Yaşanılan bu sorun işverenler açısından da işitme engelli çalışanlar açısından da büyük problemlere neden olmaktadır.

Özellikle kolluk kuvvetlerine intikal eden olaylarda karakollarda başlayan sorunlar savcılık ve mahkemelerde artmaktadır. Karakola götürülen bir işitme engelli bireyin ifadesinin alınabilmesi için işaret dili tercümanına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak tercümanlık ücreti işitme engelli bireyden talep edilmektedir. Resmî olarak bir ödenek tanımlaması yoktur. Bu durum da tercümanların isteğine bağlı bir ücret tarifesinin yaratılmasına neden olmaktadır. İşitme engelli bireylerin ekonomik yaşam şartları düşünüldüğünde talep edilen rakamlar son derece yüksektir. Bu ücreti karşılamakta zorlanan ya da tercümana ulaşmakta zorlanıldığında günlerce gözaltına maruz kalan işitme engelli bireyler bulunmaktadır.

Diğer taraftan, Türk işaret dilinin bir standardı oluşturulamamıştır. Kişisel kullanım farklılıklarıyla camiaya zarar verilmiştir. Bu durum kamu kurumlarında bile karşımıza çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Yokuş, tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Millî Eğitim Bakanlığının hazırladığı Türk İşaret Dili Sözlüğü’nde kullanılan bir kelime Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sözlüğünde farklılık göstermektedir.

Genel anlamda değerlendirildiğinde, toplumda var olabilmenin temeli olan iletişimin yoksunluğu işitme engelli bireyler için en büyük sorunu teşkil etmektedir. Beraberindeyse;

1) Toplumsal yaşama katılımının,

2) Eğitim alma hakkının,

3) Hak ve edinimlerinin,

4) Cezai yaptırım, kanun ve yasalara uyumun,

5) İstihdama katılma ya da istikrarlı iş hayatına katılmanın,

6) Kariyer planlamasının,

7) Hizmete erişimin,

8) Toplumca kabul görmüş gelenek ve göreneklerin devamlılığının,

9) Dinî eğitiminin,

10) Aile kavramının ve ebeveyn sorumluluklarının,

11) Bilgiye erişimin,

maalesef önüne geçmektedir.

Bilgiye erişim yolunun sağlanmasını temenni ediyor, bu hususta Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın ciddi bir çalışma yapmasını arzu ettiğimizi buradan ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, gündem dışı söz taleplerinin Başkanlık Divanına ulaşan geliş sırasına ve talepte bulunan milletvekillerinin daha önce gündem dışı söz alıp almadığı kriterine dayanılarak değerlendirildiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bu gündem dışı söz talepleriyle ilgili de bir bilgilendirme yapmak istiyorum.

Bu gündem dışı söz talepleri geldiğinde, öncelikle bizlere ulaşan geliş sırasına göre değerlendiriyoruz. İkinci değerlendirme kriterimiz de daha önce gündem dışı söz alıp alınmadığı ki bu şekilde de daha fazla sayıda milletvekilimize gündem dışı konuşma imkânı sağlamak üzere bunu yapıyoruz. Bu süreç içerisinde bu gündem dışı söz taleplerinin karşılanıp karşılanmamasının sizin tarafınızdan değerlendirilmesini bilgilerinize sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren 30 milletvekilimize yerlerinden birer dakika söz vereceğim. Bu bölümde sisteme giriş yapan milletvekillerimizin söz talebini karşılayacağım ama sonrasında, gün içerisinde İç Tüzük 60’a göre olan söz taleplerini karşılamayacağımı buradan bildirmek istiyorum.

Sayın Sümer, sizinle başlıyoruz, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Türk Hava Kurumunun atıl hâle getirilip sonra kapatılmak mı istendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra, doğrudan Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle kurulan, havacılık sanayimiz için büyük önem taşıyan Türk Hava Kurumu bugün bu misyonunu yerine getirmekten çok uzak, hatta kötü yönetimlerin bir sonucu olarak kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Cumhuriyetimizin simge kurumlarından biri olan Türk Hava Kurumunda önce yolsuzluk iddiaları çıktı, ardından doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hedef gösterildi ve sonra da kayyum atandı. Atanan kayyum, bırakın eski işlevine kavuşturmayı, Kurumu daha da işlevsiz hâle getirdi. Yangın söndürme ihalelerinde devre dışı bırakılan Türk Hava Kurumu büyük bir maddi kriz içerisine girdi. Krizin faturası, Kurum çalışanlarına çıkarılıyor; yaklaşık 150 kişi işten çıkarıldı, işten çıkarılmalara devam edileceği bekleniyor. Buradan soruyoruz: Türk Hava Kurumu atıl bir hâle getirilip sonra da kapatılmak mı isteniyor?

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

2.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, mültecilerin diplomatik bir koz olarak görülmemesi gerektiğine, uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde yerleştirme garantisi alınmadan sınır kapılarının açılmasının insanları meçhule göndermek anlamına geleceğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş sonrasında milyonlarca Suriyeli açık kapı politikasıyla ülkemize sığındılar. Sorumluluğu olan Avrupa Birliğinin ve dünya ülkelerinin, bu sorumluluklarını yerine getirmesi gerekirken tekrar minnet ve rahmetle andığım şehitlerimizin olduğu bir ortamda “Artık mültecileri tutabilecek durumda değiliz.” denilerek sınır kapılarını açmak, sorunu kalıcı olarak çözmeyecek ve yeni dramlara, yeni risklere yol açacaktır. İşte, şu an Suriye dışındaki farklı ülkelerden ülkemize akın eden düzensiz göçmen sayısında artma riskiyle karşı karşıyayız. Bugüne kadarki uyarılarımıza rağmen, iktidar tarafından süreç yine iyi yönetilemezse bu adımın maliyetleri çok daha ağır olacaktır. Mülteciler, diplomatik bir koz olarak görülmemeli, uluslararası hukuk kurallarına uygun bir şekilde yerleştirme garantisi alınmadan sınır kapılarını açıp insanları meçhule göndermek, tüm taraflar için tarihî bir insan hakkı ihlali olarak anılacaktır.

Aynı zamanda, Avrupa Birliği de sınırı kapatmak yerine sorunu kalıcı olarak çözmenin çabası içinde olmalıdır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şeker…

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, ülkenin bekası için İdlib’de şehit düşen Mehmetçiklere Allah’tan rahmet dilediğine, kırk yıldır sağ-sol çatışmasıyla, ASALA, PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ terör örgütleriyle mücadele edildiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin bekası için İdlib’de bulunan askerlerimize yapılan saldırıda şehit düşen Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Kırk yıldır ülkemiz sağ-sol çatışmasıyla, ASALA, PKK, DEAŞ, DHKP-C, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele etti; on binlerce insanımız hayatını kaybetti, binlerce şehidimiz oldu. Devletimizin kararlılığı ve güvenlik güçlerimizin başarısıyla, toprak bütünlüğümüzü tehdit eden PKK terör örgütünün yurt içinde başı ezildi. Bundan rahatsız olan güçler, Suriye’de PKK/YPG terör örgütüne destek vererek güney sınırlarımızı tehdit ettiler. Devletimiz bu tehditlere boyun eğmeyerek özellikle Suriye sınırlarımızda yaptığı sınır ötesi operasyonlarla, güvenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü tehdit eden ve güney sınırlarımızda kurulmak istenilen taşeron PKK/PYD terör devletinin planlarını bozmuştur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Suriye’nin İdlib bölgesinde şehadete kavuşan hemşehrileri Uzman Onbaşı Batuhan Tank ile Uzman Onbaşı Halil İbrahim Akkaya’ya ve tüm askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, terör örgütlerine ve emperyalist güçlere karşı haklı mücadelenin ilelebet süreceğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Suriye’nin İdlib bölgesinde gerçekleşen alçak saldırı sonucu şehadete kavuşan Kadirlili şehit bekçi Yaşar Tank’ın torunu, yetim Ahmet Turhan Tank’ın oğlu Uzman Çavuş Batuhan Tank’a, Bahçeli Piyade Uzman Onbaşı Halil İbrahim Akkaya’ya ve tüm kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yine bu hain saldırıda yaralanan askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Sınırlarımızın terör örgütleri ve gözünü ülkemiz topraklarına dikmiş zalim bir rejim tarafından kuşatılmasına, milyonlarca sığınmacının yükünün kalıcı bir şekilde ülkemizin üstüne yıkılmasına asla izin vermeyeceğiz. Atalarımız, İstanbul’un fethinde, Malazgirt’te, Çanakkale’de, ülkemizin her karış toprağı için gözünü kırpmadan nasıl canını feda ettiyse, bizler de bu kutsal emanete sahip çıkıp aynı kararlılıkla topraklarımızı korumaya devam edeceğiz.

Şehit kanlarıyla sulanmış bu topraklarda terör örgütlerine ve emperyalist güçlere karşı haklı mücadelemiz ilelebet sürecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

5.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, ülkede şubat ayında 22 kadının erkekler tarafından öldürüldüğüne, iktidarın bir an önce İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayıp, eylem planlarını hayata geçirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şubat ayında ülkemizde 22 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bursa’da ise bir hafta içerisinde 2 kadın cinayeti işlendi. 35 yaşındaki Ulviye, kocası tarafından göğsünden 9 kez bıçaklanarak öldürüldü ve 11 yaşındaki kızı annesini kanlar içinde buldu.

Yine, dört gün önce göğsünden tabancayla vurulan Elif, ticari taksiden yola atıldı.

Buradan iktidara sesleniyorum: Bir an önce İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayın, eylem planlarınızı hayata geçirin. Artık zaman kaybetmeye ve bir kadının daha öldürülmesine tahammülümüz kalmamıştır ve bunları uygulamazsanız öldürülen her bir kadının vebali üzerinize olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

6.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, tır şoförlerinin İran Lütfabad Sınır Kapısı’nın corona virüsü sebebiyle kapatılmasıyla yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için Dışişleri Bakanlığını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İran’ı transit geçerek Türkmenistan’a gitmek isterken corona virüsü sebebiyle İran Lütfabad Sınır Kapısı’nın kapatılmasından dolayı bin civarında şoförümüz ve de tırlarımız mahsur kalmıştır.

Sayın Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin İran’la görüşüp, bu bin civarındaki şoförümüzün bir an önce Türkmenistan’a geçişlerinin sağlanması gerekmektedir, yoksa bulundukları ortamdan dolayı corona virüsünden değil ama açlık ve hijyen olmadığından dolayı, başka hastalıklardan dolayı öleceklerdir. Bir an önce Dışişleri Bakanlığını bu göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Tarım Kredi Kooperatifleriyle ilgili iddiaların doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu’na göre yönetilen ve 1 milyon 100 bin çiftçi ortağı bulunan Tarım Kredi Kooperatifleriyle ilgili sürekli skandal haberler geliyor. Personel alımında yaşanan skandallar ve kadın adaylara cinsiyetçi ayrım yapılmasıyla gündeme gelen, çiftçiye yüksek faizle ve pahalı gübre satmakla suçlanan kurumda sular hiç durulmuyor.

Özel bir yasayla yönetilen ve bu kanuna dayanarak hazırlanan insan kaynakları yönetmeliğine göre Tarım Kredi Kooperatiflerinde emekli olanlar istihdam edilemiyor. Ancak Genel Müdür Fahrettin Poyraz’ın milletvekilliğinden emekli olmasına rağmen insan kaynakları yönetmeliğine aykırı bir şekilde atandığı belirtiliyor. Bu usulsüzlüğü kapatmak için 2019 yılında yapılan Birlik Genel Kurulunda yönetmeliğin kişiye özel değiştirildiği, emeklilik şartının kaldırıldığı söyleniyor. Genel Müdürün milletvekili emekli maaşı, Genel Müdür maaşı, teşvik primi maaşı, huzur haklarıyla birlikte aylık gelirinin 100 bin lirayı aştığı dile getiriliyor. Bu iddialar doğru mudur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

8.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, bir ayda İdlib’de 54 şehit verildiğine ve en çok şehit verilen ilin de Gaziantep olduğuna, hemşehrileri Uzman Onbaşılar Veysel Günay ve Selim Nergiz, Sözleşmeli Erler Mecit Demir ve Mustafa Ertürk, Uzman Onbaşılar İbrahim Halil Açıkgöz ve Uğur Kurt, Uzman Çavuş Onur Şükrü Özler ve Halil İbrahim Akkaya’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Canımızdan can gitti. Bir ayda İdlib’de 54 şehit verdik. Son bir ayda 25 farklı şehrimizde şehit acısı yaşanırken en çok şehit veren il Gaziantep oldu. Gaziantep kurtuluş mücadelesinde nüfusunun dörtte 1’ini şehit vermiş gazi bir kenttir. Ancak yanlış politikalarınız yüzünden askerlerimiz Suriye topraklarında şehit oluyor, olmaya da devam ediyor. Gaziantep’de 8 ailenin ocağına ateş düştü: Uzman Onbaşı Veysel Günay ve Selim Nergiz, Sözleşmeli Erler Mecit Demir ve Mustafa Ertürk, Uzman Onbaşı İbrahim Halil Açıkgöz, Uzman Çavuş Uğur Kurt, Uzman Onbaşı Onur Şükrü Özler ve Halil İbrahim Akkaya.

Buradan kahraman şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bizlerin yüreği bu yaşanan acılara, can kayıplarına artık dayanmıyor. Bu acıların devamına sebep olanların yüreği hiç sızlamıyor mu, sizler nasıl dayanabiliyorsunuz, doğrusu çok merak ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, İdlib saldırısında şehit olan hemşehrileri Özgür Kavastan’ı, Uzman Onbaşılar İbrahim Tüzel, Mehmet Muhammet Akay ile Osman Ak’ı ve tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şehit vatandır, millettir, bayraktır. Şehit tarihtir, şahittir, şereftir. Dün Sarıkamış’ta, Galiçya’da, Yemen’de kınalı koç yiğitler, kahraman Mehmetçikler nasıl ki vatan, millet ve mukaddesat uğruna anadan, yârdan ve serden geçtilerse günümüzde de tarihin coğrafyaya dar geldiği, masum ve mazlumların sessiz çığlıklarının arşı titrettiği bu zor günlerde “Vefalı Türk geldi yine.” sedalarıyla aynı ruh ve aynı inançla, aynı iman ve fıtratla İdlib’de zalimlerin karşısında durmuşlar, Türk’ün şanlı bayrağına sarılıp vatan olmuşlardır.

Şehitlerimizi unutmayacağız. Mersin Erdemli’den İbrahim Tüzel’i, Toroslardan Mehmet Muhammet Akay’ı, Mut’tan Özgür Kavastan’ı, Silifke’den Osman Ak’ı ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, ailelerinin acısını yürekten paylaşıyorum; ruhları şad olsun.

“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber / Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.”

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, İdlib saldırısında şehit olan hemşehrileri Özgür Kavastan’ı, Uzman Onbaşılar İbrahim Tüzel, Mehmet Muhammet Akay ile Osman Ak’ı ve tüm şehitleri rahmetle andığına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, ülkemiz, şehitlerine ağlıyor. Seçim bölgem Mersin’in de dört bir yanına şehit ateşi düştü. İdlib saldırısında, Toroslar ilçemizden Mehmet Muhammet Akay, Silifke’den Osman Ak, Erdemli’den İbrahim Tüzel; Gürbulak’ta, Mut ilçemizden Özgür Kavastan şehit oldular. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine de sabır diliyorum. Şehitlerimiz hepimizin değeri ama şehitlik makamı, askerin, polisin, memurun kaderi değil. Devlet, tüm vatandaşlarını güven içinde yaşatmak zorunda.

Bizler, vatanı için gözünü kırpmadan şehit olmuş ataların torunlarıyız. Bizler “Savaş, zorunlu olmadıkça cinayettir.” diyen Atatürk’ün mirasçılarıyız. Savaş politikaları derhâl son bulmalı, sorunlar diplomasiyle, ortak akılla çözülmelidir.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

11.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, coronavirüs sebebiyle İran ve Irak’a açılan sınır kapılarının kapatılmasıyla mağdur olan muz üreticilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için Ticaret Bakanına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, coronavirüs sebebiyle İran ve Irak’la olan kapılar kapatılmıştır ve Türkiye’den giden tırlar uzun kuyruklar oluşturmaktadır. Özellikle, Mersin Limanı’ndan ithal edilip İran’a ve Irak’a ihraç edilmek üzere gönderilen muzlar şu anda tırlarda bekletilmektedir. Dosya değiştirme metoduyla, karşıdan gelen, İran ve Irak’tan gelen tırların kafaları buradaki çekicileri yükleyip götürebilmektedir ama bu da günlük 5-6 aracı geçmemektedir. Bu muzların bozulma süreci artık yaklaşmıştır. Bunların, iç piyasaya sürüleceği şu anda konuşulmaktadır.

Bununla ilgili çağrım Ticaret Bakanınadır: Hiç olmazsa, şu anda Türkiye’ye ithal edilmiş ürünlerin yurt dışına çıkışı bir an önce sağlanmalı ve iç piyasadaki çiftçiler mağdur edilmemelidir ya da bunlar iç piyasaya sürülecekse bunların üzerine vergiler konularak iç piyasaya sürülmelidir. Yoksa vergisiz olarak iç piyasaya sürülürse Türkiye’deki muz fiyatları şu anda yarıya düşecek ve üretici mağdur olacaktır. 

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, İdlib şehitlerine ve tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine, Suriye’nin bugünkü durumunun bizim tercihimiz olmadığına ve emperyalist ülkelerin Suriye’de ne aradığının sorulması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bugün ve daha önce İdlib’de şehit olan askerlerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak ordumuzu ve ordumuzun her operasyonunu destekliyoruz. Allah, ordumuzun yâr ve yardımcısı olsun.

Bugünkü Suriye’nin durumu bizim tercihimiz değildir. Esad’ın kendi insanını katletmesi sonucu bu noktaya gelinmiştir. Suriye’nin bugünkü hâli, Esad’ın ve onu destekleyen İran’ın, emperyalist Rusya’nın, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve İsrail’in eseridir. Sorulması gereken, emperyalist ülkelerin Suriye’de ne aradığıdır. Suriye halkının bazı gruplarına da diyorum ki: Emperyalist ülkelerin yalanlarına inanmayın, sizi kullanmalarına izin vermeyin, aynı coğrafyada kader birliğimiz var, oyunu görün, oyuna gelmeyin.

Saygılarımla teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakırlıoğlu…

13.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun, MİT mensubuyla ilgili haberinin Oda TV’de yer almasının ardından Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Gazeteci Hülya Kılınç’ın gözaltına alınmasının ülkedeki basın özgürlüğünün geldiği durumu gözler önüne serdiğine, Manisa ili Akhisar ilçesinde işçileri taşıyan servisin kaza yapması sonucu hayatını kaybeden Leyla Şen ile Meryem Kocu’ya Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Oda TV’de yer alan “Sessiz sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Oda TV ulaştı.” haberinin ardından Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve haberi yapan Manisalı gazeteci Hülya Kılınç gözaltına alınmıştır. Cumhurbaşkanının “Libya’da birkaç tane şehidimiz var.” demeciyle doğrulanmış olan, daha önce çeşitli medya kuruluşlarında haberleştirilen bir olayı haber yaptığı için Oda TV çalışanlarına yapılanlar, ülkedeki basın özgürlüğünün geldiği içler acısı durumu göz önüne sermektedir. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi, basının önündeki engellerin kaldırılması, gözaltıların son bulması en büyük dileğimizdir.

Ayrıca, bu sabah iş yerlerine gitmek için bindikleri servisin Akhisar’da kaza yapması sonucu hayatını kaybeden emekçilerimiz Leyla Şen ve Meryem Kocu’ya Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erbay…

14.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, İdlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Kültür ve Turizm Bakanının yapacağı bir açıklamanın hem içinde bulunulan coğrafyada yaşanan sıkıntılar hem de corona virüsü nedeniyle endişelenen Muğla ili başta olmak üzere ülkedeki tüm turizmcileri rahatlatacağına ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İdlib’de kaybettiğimiz şehitlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Türk devleti güçlüdür, sorunların üstesinden geleceğine inancımız tamdır. Ancak hem coğrafyamızda yaşanan bu sıkıntılar hem de corona virüsünden kaynaklanan kaygılar, sezon hazırlığında olan turizm işletmecilerimizi endişelendirmektedir. Thomas Cook şirketinin batmasından olumsuz etkilenen Fethiye, Marmaris, Sarıgerme, Bodrum, Dalyan ve bölgemizdeki tüm turizmciler, devletimiz tarafından alınan tedbirleri merak etmektedir. Sezon hazırlıklarının yapıldığı, rezervasyonların yoğun olması gereken bu dönemde Turizm Bakanının yapacağı bir açıklama, Muğla’mız ve ülkemizdeki turizmcileri rahatlatacaktır. Bölgemizin lokomotif sektörü olan turizm sektöründe alınacak tedbirler, zor şartlarda var olma mücadelesi veren turizmciye moral olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Girgin...

15.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, coronavirüs salgını nedeniyle sınır kapılarında mahsur kalan tır şoförlerinin mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Taşımacılık yapan tır şoförlerimiz, coronavirüs salgını nedeniyle günlerdir sınır kapılarında mahsur durumdalar. Sadece Gürbulak Sınır Kapısı’ndaki bekleyiş bir haftayı aşmış durumda. Yine, uzun zamandır bin civarında şoförümüz, İran çıkışı, Türkmenistan girişi olan Lütfabad Kapısı’nda beklemektedir. Türkiye Konsolosluğu, Lütfabad Sınır Kapısı’ndan 5 kilometre uzakta olmasına rağmen hiçbir yetkili, şoför arkadaşların sorunlarıyla ilgilenmemektedir. Tır şoförlerimiz, bu nedenlerle gıda, barınma ve tuvalet gibi en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayacak olanaklardan yoksun kalmış, yiyecekleri için karaborsacılara mahkûm edilmişlerdir. Dışişleri Bakanlığı, şoförlerimizin Türkmenistan’a geçişleri için acilen sürece dâhil olmalıdır, Sağlık Bakanlığı da ihtiyaç hâlinde karantina bölgelerini oluşturup gerekli tedbirleri acilen almalıdır. Şoförlerimiz perişandır, mağduriyet bir an önce giderilmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Altıntaş...

16.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, tüm dünyayı saran corona virüsüne karşı Sağlık Bakanlığının korunmak için gösterdiği çabayı olumlu bulduğuna, solunum yollarını olumsuz etkileyen sigaranın kapalı alanlarda içilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm dünyayı saran coronavirüs, ülkemizi de tehdit etmektedir. Solunum sistemine zarar veren bu virüs, ülkemize henüz girmedi ama girerse yakın dokunuş kültürümüz nedeniyle hızla yayılma potansiyeli var. O nedenle, Bakanlığımızın bu virüsün ülkemize girmemesi için gösterdiği üstün çabaları olumlu buluyorum, Sayın Bakanımızı ve tüm Bakanlık çalışanlarını tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sigaranın solunum yollarına olumsuz etkisini anlatmama gerek yok. Özellikle kapalı alanda sigara içenlerin, kendi sağlıklarına verdikleri zarar yanında diğer çalışanları da pasif içici konumuna sokmaları, onların sağlıklarına da ciddi bir tehdittir. Meclisimizde de kapalı alanlarda sigara içilmemesine dikkat edilmesini diler, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Gürer...

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, emekli promosyonlarıyla ilgili yapılan açıklamanın emeklilerin beklentilerini karşılamadığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sosyal Güvenlik Kurumu ile Bankalar Birliği, bugün emeklilerle ilgili promosyon rakamını açıklamıştır. Bu rakam, emeklilerin beklentisini karşılamamaktadır. En az bir maaş tutarında promosyon verilmesi, emeklilerin beklentisiydi ancak verilen ücret ne yazık ki günlük bir simit ya da çayı birlikte tüketmeye dahi yeterli olmamıştır. Bankalar Birliği, kamu bankalarının baskılamasıyla emeklilerin haklarını ne yazık ki vermemektedir, özel bankalar daha fazla promosyon vermeye taraftır. Promosyon bir lütuf değildir, haktır, sadaka olarak verilmiyor; emekli, hakkını istiyor. En az risk grubu olan emekliler için bankaların, promosyonlarını en az 1 maaş tutarında vermeleri doğru olandır. Emekli mağdurdur, geçim sıkıntısı çekmektedir. Bu anlamda, emeklilerin promosyonları artırılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, sürgün edilen Yahudilere sadece Osmanlı Devleti’nin kapılarını açtığına çünkü inancın ve insanlığın o gün de bugün de böyle davranılmasını gerektirdiğine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

“Endülüs” Müslüman fatihlerin İspanya’ya verdikleri isimdir. Avrupalı kralların çocukları, Endülüs medreselerinde eğitim görürdü. Endülüs, Avrupa’nın en güçlü, seçkin, zengin devletiydi. Sonra, İspanya’da sekiz asırdır devam eden İslam hâkimiyeti son buldu. Müslümanlar ve Hristiyan olmayan herkes vaftiz edildi, işkence gördü, öldürüldü, kalanları sürüldü; sürgünden orada yaşayan Yahudiler de paylarını aldılar. Yahudiler kendilerine yeni bir yurt bulabilmek için Avrupa ülkelerinin kapısını çaldılar, sadece Osmanlı Devleti bunlara kapılarını açtı, gelip bize sığındılar. Sultan II. Bayezit, Yahudilerin iyi karşılanmaları ve onlara zarar verilmemesi hususunda bütün illere emirnameler göndermiştir çünkü inancımız ve insanlığımız o gün bugün böyle davranmamızı gerektiriyordu, Avrupa’ysa o gün de bugün de aynı Avrupa’dır.

BAŞKAN – Sayın Özcan…

19.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, Dalamanlı vatandaşların Muğla ili SEKA Dalaman Kâğıt Fabrikasının atıl durumda olan tesislerinin kendilerine bedeli mukabil satılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

SUAT ÖZCAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları Genel Müdürlüğüne bağlıyken 2001 yılında özelleştirilmesi sonucu MOPAK AŞ firmasına devredilen Muğla SEKA Dalaman Kâğıt Fabrikasıyla ilgili olarak ihaleyi alan firma, tesislerin bir kısmını kapatmış, çok az bölümünü işletmeye almıştır. Fabrikaya ait sosyal tesisler -200 koltuklu kapalı sinema, 26 odalı otel, aynı anda 500 kişiye hizmet verebilecek lokanta ve lokal ile 65 metrekareden 160 metrekareye kadar 250 adedi geçen değişik, tek, 2, 3 katlı betonarme lojmanları- hiç kullanılmamış, bakımı da yapılmamış, tamamen çürümeye terk edilmiştir. Şu an binaların camları kırılmış, çerçeveleri düşmeye başlamıştır. Bu durum, millî servetimizin göz göre göre yok olması demektir. Bu tesislerin firmadan bedeli mukabil alınarak halka yine bedeli mukabil satılması, Dalamanlı vatandaşlarımızın talebidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere… Yok.

Sayın Köksal…

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Selevir Sulama Birliğinin su fiyatlarına yaptığı zamların başta Şuhut ilçesine bağlı Balçıkhisar, Güneytepe, Kayabelen ve Mahmut köylerindeki çiftçileri zor durumda bıraktığına, Güven Kooperatifine şehir içi taşıma belgesinin verilerek öğrenci ve vatandaşların mağduriyetinin önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Selevir Sulama Birliğinin suya yapmış olduğu aşırı zam nedeniyle, bir su motoru, saatte yaklaşık 6 bin lira yakmaktadır. Tarımda üretim maliyetinin sürekli arttığı bugünlerde, bir de yapılan bu afaki zam, çiftçilerin belini bükmektedir. Özellikle Şuhut ilçemize bağlı Balçıkhisar, Güneytepe, Kayabelen ve Mahmut köylerindeki çiftçiler, mağdur olmuştur. Bir an önce bu yanlıştan dönülmesini ve yapılan zammın geri çekilmesini bekliyoruz.

Güven Kooperatifi, 1954 yılında kurulmuş olup Akşehir-Afyonkarahisar arası otobüs işletmeciliği yapmaktadır. Bu otobüsler, özellikle Çay ve Sultandağı ilçeleri ile buralara bağlı köy ve kasabalardaki vatandaşların ulaşımını sağlamaktadır. Ancak Güven otobüsleri, şu anda Akşehir ilçesinde şehir içine sokulmamakta, sadece Akşehir garajına girmesine izin verilmektedir. Bundan da en çok, Çay, Sultandağı ve civarındaki köy ve kasabalardan Akşehir’e giden öğrenciler ve vatandaşlar, mağdur olmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için Güven Kooperatifine “D4” adı verilen şehir içi taşıma belgesinin verilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

21.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim Şirketinin Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı imzasıyla yayımlanan bir karar neticesinde başka bir şirkete bağlanarak pasifize edilmek istendiğine ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kurulduğu 1939 yılında “Sivas Cer Atölyesi” adıyla faaliyete geçen Türkiye Demiryolu Makinaları Sanayii Anonim Şirketi TÜDEMSAŞ, Resmî Gazete’de Cumhurbaşkanı imzasıyla yayımlanan bir karar neticesinde başka bir şirkete bağlandı. Seksen bir yıldır Sivas’ta binlerce vatandaşımıza ekmek kapısı olan, ilk yerli otomotiv Devrim’e ait motor bloklarının dökümünü yapan, ilk yerli buharlı lokomotifi üreten TÜDEMSAŞ, Sivas’ın can damarıdır. İktidar, siciline işlemiş bir özelleştirme tutkusuyla birçok devlet kurumunu olduğu gibi TÜDEMSAŞ’ı da pasifize etmek istemektedir.

Buradan Sivas’a bir darbe daha vurmaya kalkışanlara sesleniyorum: TÜDEMSAŞ, tüm Sivaslıların kırmızı çizgisidir. Kirli oyunlarınıza alet etmenize, bu fabrikayı da yandaşlara veya yabancılara peşkeş çekmenize asla izin vermeyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

22.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Bahar Kalkanı Harekâtı’nda şehit olan askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Maalesef, bugün İdlib’den 2 askerimizin şehit haberini üzüntüyle almış bulunuyoruz. Bahar Kalkanı Harekâtı’nda katil Esad rejiminin unsurları tarafından yapılan saldırı sonucu şehit olan kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı, yaralanan askerlerimize ise acil şifalar diliyorum. Tüm milletimizin başı sağ olsun. Türk milletinin muzaffer tarihinin, millî bekasının, meşru savunma hakkının onurlu mücadelesini vermek için İdlib’de bulunan Mehmetçik’imize saygılarımı ve dualarımı gönderiyorum. Erkeğinden kadınına, gencinden yaşlısına aziz milletimiz, ordumuzun her daim yanındadır. Mehmetçik’imize bu kutlu mücadelesinde muvaffakiyetler diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

23.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, İtalyan firması Ferrero’nun yerli iş birlikçilerinin ne kadar fındık aldığının neden açıklanmadığını öğrenmek istediğine, açık ve şeffaf olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Tarım Bakanına ve TMO Genel Müdürüne soruyorum: Geçen yıl bu tarihlerde fındık fiyatıyla ilgili, en az 20 TL olmalı demiştim, Hükûmet 16,5 TL vermişti. Bugünlerde fındık, bizim dediğimiz gibi 20 TL’ye satılıyor; işte, bu aradaki fark, çiftçinin cebinden çalınandır. Yine, geçen yıl TMO, depolarındaki fındığın tamamına yakınını sezon öncesi İtalyan firması Ferrero’ya vermiş, yerli sanayicimizi mağdur etmişti. Bir yıldır uyardık, hakkaniyetli olun, yerli firmaları, yerli sanayiyi de gözetin diye, bugünlere geldik. TMO bu yıl da depolardaki fındığı piyasaya sürdü ama bu defa, kime ne kadar fındık verdi, onu da açıklamıyor. Ferrero’nun piyasaya ayar vermekte kullandığı yerli iş birlikçilerinin ne kadar fındık aldığı belli değil; soruluyor, söylenmiyor. Neden açıklamıyorsunuz? Neden korkuyorsunuz? Böyle gizli kapaklı iş olur mu? Ferrero’nun fındık piyasasındaki oyunlarına ayakçılık mı yapıyorsunuz? Açık ve şeffaf olun, sezon öncesi bu ve benzer ayak oyunlarından vazgeçin; bunları takip ediyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

24.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, ülkedeki mevcut ekonomik durumun yerel basını olumsuz etkilemeye devam ettiğine, Resmî ilan ücretlerine 2020 yılı için yapılan düzenlemenin artırılmasını Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından talep ettiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde mevcut ekonomik durum, yerel gazetelerimizi olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Ulusal gazetelerin bile ekonomik sıkıntılardan dolayı yayın hayatlarına son verdiği bu süreçte, seçim bölgem Gaziantep’te bulunan birçok yerel gazete, iki yıl öncesine kadar renkli baskı yapmaktayken artan kâğıt ve baskı maliyetlerinden ötürü siyah beyaz baskıya dönmüşlerdir. Birçoğu, hacizler sebebiyle resmî ilan haklarını alamamakta ve basın çalışanları işsiz kalmaktadır. Resmî ilan ücretlerine 2020 yılı için yapılan düzenlemeye göre, yerel gazeteler için resmî ilanın bir santimetrekaresinin tek sütundaki yayım ücreti KDV hariç 15 TL’den 17 TL’ye yükseltilmiştir. Ayakta kalma mücadelesi veren yerel basın mensupları bu artışı yeterli bulmamakta ve artırılmasını talep etmektedirler. Konuyu aracılığınızla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına iletiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

25.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, kamu yararına uygun olmadığı için satılması kararlaştırılan yerlerin neye göre belirlendiğini ve boşalan hazine kasasının bu tür satışlarla mı doldurulmak istendiğini Çevre ve Şehircilik Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Resmî Gazete’de bugün yayımlanan kararnameye göre 11 ilde, yayla alanı olmaktan çıkarılan toplam 14 milyon 92 bin 800 metrekarelik yer var. Acaba, yayla alanları ranta mı kurban edilecek?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 50 bin kamu lojmanının satılması için ihale açılmasının ardından şimdi de aralarında Aydın’ın da bulunduğu 32 ilde 1.290 hazine arazisi, kamu hizmeti için gerekli olmadığı gerekçesiyle ihaleyle satışa çıkarıldı. Üstelik, söz konusu arazilerden beş yıl süreyle emlak vergisi ve katma değer vergisi de alınmayacak. Nazilli’de 7 gayrimenkul de bu ihaleye girecek yerlerden. Aşağıyakacık’ta, Sevindikli’de, Hasköy’de, Kırcaklı’da, Dualar’da, Haydarlı’da ihaleye girecek taşınmazlar var.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Kamu yararına uygun olmadığı için satılması kararlaştırılan yerlerin belirlenmesi neye göre yapılmaktadır? Kamu yararına uygun olmadığı kararlaştırılan bu tip yerler satışa mı çıkarılacaktır? Saray ile yapılan israf harcamalarıyla boşalan hazine kasası bu tür satışlarla mı doldurulmak istenmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

26.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, corona virüsü sebebiyle İran Lütfabad Sınır Kapısı’nın kapatılması nedeniyle tır şoförlerinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesi konusunda Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının gereken adımları atması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, Türkmenistan’ın girişlerine izin vermediği, Türkiye'nin geri dönmelerini sağlayamadığı çoğu Hataylı bin şoförümüz, Lütfabad Sınır Kapısı'nda on beş gündür coronavirüs esareti yaşıyor. Şoförlerimizin bulunduğu parkın etrafı tel örgülerle çevrilmiş ve çarşıya inmelerine dahi izin verilmiyor. Yiyecekleri, içecekleri azalmış, hijyen yok, maske yok, coronavirüs salgını yanı başlarına kadar gelmiş ama korunma tedbirleri yok, hâlleri içler acısı.

Geçen hafta da yetkilileri göreve davet etmiştim, bir kez daha yineliyorum: Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı derhâl gerekeni yapmalıdır. Eğer, şoförlerimizin Türkmenistan’a giriş yapmaları sağlanamıyorsa sağlıklı bir şekilde yuvalarına geri dönmeleri, ailelerine kavuşmaları konusunda gereken adımlar derhâl atılmalıdır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…

Sayın Toprak…

27.- Adıyaman Milletvekili Muhammed Fatih Toprak’ın, Suriye’de başlatılan Bahar Kalkanı Harekâtı’nın başarıyla yürütüldüğüne, Yunanistan ve AB ülkeleri tarafından göçmenlere yapılan insanlık dışı muameleyi kınadığına ve şehitlere Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; kahraman ordumuz, Suriye’de Bahar Kalkanı Harekâtı’nı başlatmıştır. Harekât, ordumuz tarafından başarıyla yürütülmektedir. Türk halkı, tek yürek harekâtın arkasındadır, ülkemizde ve yurt dışında Bahar Kalkanı Harekâtı’na şanlı bayrağımızla destek yürüyüşleri gerçekleştirmektedir. Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, hayati bir mücadele içerisindedir. Orta Doğu’da kan ve gözyaşının durması için gerçekleşen bu harekâtta görev alan kahraman askerlerimize muvaffakiyetler diliyorum. Zulme karşı verilen mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir.

Kendi rızasıyla ülkemizden ayrılmak isteyen göçmenlere Yunanistan ve AB ülkeleri tarafından yapılan insanlık dışı muameleyi şiddetle kınıyorum. Aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

“Okçular tepesi” terk edilmeyecektir, “şehitler tepesi” boş değildir, boş kalmayacaktır. “Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”

Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

28.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, İdlib’de şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, corana virüsü konusunda ne kadar hazır olunduğunu öğrenmek istediğine, Sağlık Bakanlığının ve Millî Eğitim Bakanlığının acil eylem planlarını koordineli şekilde revize etmeleri gerektiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün İdlib’den 2 askerimizin şehadet haberini aldık. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, sınırımıza dayanmış bir büyük tehlike daha var: Coronavirüs. İran ve Irak’ta hızla yayılmaya başladı. Sağlık Bakanlığımızın da belirttiği gibi ülkemizde görülmesi an meselesi. Peki, biz buna ne kadar hazırız? İki ay önce Dünya Sağlık Örgütü, salgının boyutunu detaylarıyla açıklamıştı ancak bizde bu konuyla ilgili adımlar son birkaç haftadır atılmaya başlandı. Örneğin bugünkü Resmî Gazete’de coronavirüs salgını sebebiyle Türkiye’de ihtiyaç duyulabileceği gerekçesiyle radyoaktif toz filtreli koruyucu maske, tulum, gözlük, önlük, cerrahi maske ve tıbbi eldiven ihracatı ön izne bağlandı. Önemli bir karar, ancak biraz geç alındı. Ayrıca özellikle Sağlık ve Millî Eğitim Bakanlıklarının acil eylem planlarını kapsamlı ve koordineli şekilde revize etmeleri gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tokdemir…

29.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, İdlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, AKP’nin Suriye’deki yanlış politikalarından en çok etkilenen Hatay ili ve ilçelerinin her zaman devletin, milletin, bayrağın ve ordunun yanında yer aldığına ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, İdlib’de şehit düşen tüm vatan evlatlarımıza Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

AKP’nin Suriye’deki yanlış politikalarından en çok etkilenen serhat ilimiz Hatay ve ilçeleri, özellikle bombalar ve füzelerle psikolojisi bozulan ve geçici sığınmacılarla demografik yapısı her gün değişen, şehitlerimizin ve gazilerimizin ilk durağı Reyhanlı ilçemiz, her zaman devletinin, milletinin, bayrağının ve ordusunun yanında yer almıştır.

Ata’mız Gazi Mustafa Kemal’in, şahsi meselesi olarak gördüğü ve “namusum” dediği şehrimiz için “çalınmış vilayet” yakıştırması yapmak, kimsenin haddi değildir. Millet olmayı devlet olmaya tercih eden biz Hataylılar, öz yurdumuzda, Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamaktan onur ve gurur duyuyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

30.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, İdlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Kütahya-Tavşanlı-Emet güzergâhındaki yol sorununun giderilemediğine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İdlib’deki şehitlerimiz için başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin; yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum, ulusumuzun başı sağ olsun.

Bugün, Kütahya-Tavşanlı-Emet yolu trafiğe kapatıldı. On küsur yıldır tekrar tekrar yapılmasına, tamirat görmesine rağmen yol sık sık devriliyor, sık sık göçüyor ve heyelanlar meydana geliyor. Burası, Kütahya’nın önemli turizm ve termal bölgelerinden Emet’e bağlanan, binlerce ton borun taşındığı tek yol ama maalesef bu yol bir türlü yapılamıyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gülüm...

31.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Grup Yorum üyelerinden İbrahim Gökçek ve Helin Bölek’in 260 gündür ölüm orucunda olduklarına ve ölüm orucuyla hak aramak zorunda kalınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul)– Grup Yorum üyelerinden bahsetmek istiyorum. İbrahim Gökçek ve Helin Bölek, ölüm orucunun 260’ıncı günündeler. Bu ülkede, hukuk sağlansın, adalet sağlansın, keyfî tutuklama ve gözaltılar, yasaklamalar son bulsun demek için insanlar maalesef, açlık grevine, ölüm orucuna girmek zorunda kalıyorlar. Grup Yorum üzerinde sürekli bir baskı uygulanıyor; kültür merkezleri basılıyor, konserleri yasaklanıyor, grup üyeleri sürekli keyfî bir şekilde tutuklanıyor. Açlık grevi ve ölüm orucu sebebi taleplerinin bir an önce kabul edilmesini, insanların yeniden hayata bağlanacağı koşulların yaratılmasını, bu konuda duyarlılığın geliştirilmesini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Kimse ölüm orucuyla hak aramak zorunda kalmasın bu ülkede.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer...

32.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, gazetecilerin soruşturmalarla, gece yarısı baskınlarıyla, gözaltılarla susturulmak istenmesinin demokrasiyle, hukuk devletiyle bağdaşmayacağına ve Barış Terkoğlu ile Hülya Kılınç’ın serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı, gazeteci gözaltılarıyla kısıtlanmakta, baskı altına alınmakta. Hafta sonu, Sputnik Türkiye sitesinin Ankara ve İstanbul’daki muhabir ve yöneticilerinin önce evlerine baskın yapıldı, sonra gözaltına alındılar. Bugün de Oda TV Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu ile Manisalı gazeteci Hülya Kılınç, gece yarısı baskınlarıyla gözaltına alındılar. Çalıştıkları kurumlar belli, çağırırsınız gelirler ama ille de gece yarısı baskınıyla alınıyorlar. Terkoğlu ve Kılınç, sadece gazetecilik faaliyeti yapmıştır. Bu gözaltıların kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Gazetecilerin soruşturmalarla, gece yarısı baskınlarıyla, gözaltılarla susturulmak istenmesi, demokrasiyle, hukuk devletiyle bağdaşmaz. Barış Terkoğlu ile Hülya Kılınç’ın derhâl serbest bırakılması gerekir.

Gazetecilik suç değildir. Gazeteciler devletin memurları değildir.

BAŞKAN – Sayın Budak...

33.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, Antalya ilinde maden ocaklarının tarımsal üretimi etkileyerek, içme sularını kirleterek doğal hayata onarılamaz zararlar verdiğine ilişkin açıklaması

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, tarım ve turizm sektörlerinin başkenti, doğrudan çok büyük miktarda döviz kazandıran Antalya’da 34 maden sahası için 18 Martta bir ihale yapılacağı duyuruldu. Söz konusu maden sahalarının 23’üne ise ilk kez ruhsat verilecek. Buna göre, Korkuteli’de 14, Göndoğmuş’ta 3, Finike’de 2, Kaş’ta 2, Serik ve Gazipaşa’da 1’er saha ilk kez faaliyete açılacak. Bu alanların toplam büyüklüğü ise yaklaşık 20 bin dönüm olacaktır. Uçaktan bakılınca Antalya, mevcut maden taş ocaklarıyla bombalanmış gibi görünen bir kent hâline dönmüş durumda. Bundan turizm büyük zarar görüyor, tarım büyük zarar görüyor. HES’ler nedeniyle su kaynaklarına ulaşmakta zorluk çeken çiftçimiz, bir de ocaklardaki patlamalar nedeniyle suyunun yönünün değişmesinden mağdur oluyor. Ocak faaliyetleri, tarımsal üretimi etkiliyor, içme sularını kirletiyor, doğal hayata onarılamaz zarar veriyor. Şunu unutmayın: Antalya’nın üstü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aygun…

34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, engelli vatandaşların sosyal hayata entegre edilmesinin, istihdamının ve kimseye muhtaç olmadan yaşamaları için gereken koşulların sağlanmasının zorunlu olduğuna ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Engelli vatandaşlarımız arasında işsizlik yüzde 80’lere kadar çıkmıştır. Özel sektörde 124 bin engelli vatandaşımız çalışıyor ama bu sayı yetmez. Şu anda 10 bin engelli yurttaşımız kamuya atama bekliyor. Oysa yakın zamanda kamuya 1.304 engelli ataması gerçekleşmişti. Bu anlamda hem özel sektörde hem de kamuda daha çok engelli ataması yapılması için yasal kotayı artırmak gerekiyor. Bu anlamda, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 30’uncu maddesine göre, 50 veya daha fazla işçi istihdam eden özel sektör için yüzde 3, kamu iş yerlerinde yüzde 4 engelli kotası uygulanmaktadır. Biz, bu kotaların yüzde 100 artışla özel sektör için yüzde 3’ten yüzde 6’ya, kamuda ise yüzde 4’ten yüzde 8’e çıkarılmasını talep ediyoruz. Engelli vatandaşlarımızı sosyal hayata entegre etmek, istihdam etmek ve kimseye muhtaç olmadan yaşamaları için gereken koşulları sağlamak zorundayız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

35.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, tarihî çarşılarda yapılan kira artışları nedeniyle zor durumda kalan Edirne esnafının mağduriyetinin giderilebilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığının yeni bir düzenleme yapmasının şart olduğuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz aylarda tarihî çarşılarda yapılan zamlarla Edirne’deki esnafımızın zor duruma sokulduğunu burada dile getirmiştim. Yüzde 100’ü bulan ve Türkiye’nin hiçbir yerinde yapılmayan bu zamlar, esnafımızı başka bir açıdan da etkilemiştir. Yapılan kira artışlarıyla birlikte yıllık kira miktarları arttığı için, götürü vergilendirmeye tabi esnaflarımız, gerçek usule tabi olmak zorunda kalmıştır. Bu da esnafımıza muhasebeci ücreti, peşin vergi gibi yeni yükler getiriyor. AKP böylece bir zamla iki kuş vurduğunu düşünüyor olabilir ama vurduğu, bu ülkenin sabah dükkânını açan, belki günü siftahsız kapatan, zar zor geçimini sağlayan esnafı. Esnafın, işçinin, emeklinin, işsizin sırtına bu kadar yük yüklemek nedir? Bu insanlar nasıl geçinecek? Hazine ve Maliye Bakanlığının bu konuda yaşanan mağduriyetleri ortadan kaldırmak için yeni bir düzenleme yapması şarttır. Siz gülebilirsiniz ama esnafımız, işçimiz, emeklimiz kan ağlıyor.

BAŞKAN -  Sayın Taşdemir…

36.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, İran’a sınırı olması nedeniyle Ağrı ilinin corona virüsünden kaynaklı risk altında olduğuna, Sağlık Bakanlığının virüsle ilgili ciddi adımlar atması gerektiğine ilişkin açıklaması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

İran’la sınır olan Ağrı ilimiz, corona virüsünden kaynaklı büyük bir risk altında. Geçen hafta, Sağlık Bakanı, Doğubeyazıt ilçemize giderek sahra hastanesi kurulacağını ve karantina uygulaması yapıldığını ifade etti ama gelinen noktada sahra hastanesinin bir çadır karantinası olduğu, asgari sağlık hizmetlerinin verilmediği, hasta olmayanların bile hastalanma riskini taşıdığı bir tablo açığa çıktı. İnsanlar sınır kapısında soğuk çadırlarda bekletiliyor, bir çadırda 30-40 insan tutuluyor, yine 170 kişi aynı tuvaleti kullanmak zorunda kalıyor, yemeklerini çadır aralarında yemek durumunda kalıyor. Dolayısıyla virüsle böyle mücadele edilmez. Ciddiyetsiz bir tutum olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığının bir an önce virüsle mücadelede bu koşulları düzeltmesi ve ciddi bir adım atması gerektiğini tekrar belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

37.- Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, yatırımcıların turizm cenneti olan Aydın ili Didim ilçesine su ürünleri organize sanayi bölgesinin yapılmayacağına dair Tarım Bakanlığından açıklama beklediğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, sizin aracılığınızla Tarım Bakanına iletmek istiyorum: Didim, turizm cenneti olan bir ilçemiz, yazın yaklaşık 700 bin turisti ağırlıyoruz. Maalesef, Tarım Bakanlığının aldığı bir kararla, buraya su ürünleri organize sanayi bölgesi kuruluyor. Bu vesileyle bundan bir ay önce Vali Bey’le görüştüğümüzde bu konuyla ilgili bilgi vereceğini söylemişti ama şu an duyduğumuza göre, 4 büyük yatırımcı yani 5 yıldızlı otel yapacak yatırımcılar geri çekilmiş yani yatırımdan vazgeçmişler. Tarım Bakanlığından bir an önce bu su ürünleri organize sanayi bölgesinin yapılmayacağına dair bir açıklama yapması isteniyor. Bütün Didimlilerin kulağı gözü Tarım Bakanlığında.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

38.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, İdlib’de şehit düşen 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, bu toprakları düşmandan kurtaran bir milletin evalatları olunduğuna ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – İdlib’de bugün de 2 evladımız şehit düştü. AK PARTİ Genel Başkanının duaları bugün de gerçek oldu. Dün bir evladımızı gönderdiğimiz “şehitler tepesi”ne bugün de 2 evladımızı gönderdik; Allah rahmet eylesin, acılı ve kederli ailelerine sabır versin.

Biz, bu toprakları düşmandan kurtaran bir milletin evlatlarıyız. Bu vatanda doğmuş olan her kişi bilir ki bu vatanın her karış toprağında şehit kanı vardır. O şehitler ki bu toprakları düşmana teslim edenlerle de mücadele etmiştir. O nedenle, bu vatanda kimsenin kimseye şehadet mertebesinin yüceliğini anlatmasına gerek de yoktur, ihtiyaç da yoktur. Ancak, şehit olanların vatanseverliği ne kadar tartışılmaz ise, fütursuzca daha çok şehit istediğini söyleyenlerin bu ülkede barış ve huzur sağlayacağını düşünmek de o kadar zordur.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

39.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’nın, Kapıkule’den başlayıp Halkalı’ya kadar gidecek olan hızlı tren projesinin hafriyatının sebep olduğu mağduriyete ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kapıkule’den başlayıp Halkalı’ya kadar gidecek olan hızlı tren projesinin hafriyatı başlamıştır. Bu hafriyat esnasında toprak kazımında elde edilen hafriyatlar, tamamen meralara ve düz araziye dökülmektedir. Bu meralarda hayvancılık yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Özellikle Babaeski’mizin Düğüncülü köyünde 3 bin dönüm arazinin yüzde 60’ına toprak döküldüğünden dolayı, hayvancılar, artık, hayvanlarını satmak zorunda kalmışlardır. Buna bir an önce çare bulunması gerekiyor ve bu toprağın buradan mutlaka kaldırılması gerekiyor. Özellikle E5 Kara Yolu’nun genişletilmesi esnasında alınan malzemelerin oluşturduğu çukurlara dökülecek olan hafriyat bunu önleyecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, milletvekillerimizin 60’a göre olan söz taleplerinin tamamı karşılanmıştır. Bundan sonra gün içerisinde sayın vekillere 60’a göre tekrar söz vermeyeceğimi buradan bilgilerinize sunuyorum.

Şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.

40.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, İdlib’de Bahar Kalkanı Harekâtı’nda şehit olan askerlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Mart Hatay’ın ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in vefatının 40’ıncı yıl dönümüne, Hatay konusunun İdlib örnek gösterilerek Suriye’de olup bitenlerle ilişkilendirilmesini yanlış bulduklarına, Türkiye’ye yönelen göç dalgasının vilayetlerdeki demografik yapıyı bozduğuna, Ağrı ili Doğubeyazıt ilçesinde zırhlı servis aracına düzenlenen saldırıda şehit olan vatandaşa ve idlib şehitlerine Allah’tan rahmet dilediğine, Bahar Kalkanı Operasyonu’nda mücadele veren Türk ordusunun şerefli mensuplarını selamladığına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. 

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

İdlib’de Bahar Kalkanı Harekâtı’nda dün 1 askerimiz daha şehit düşmüş, 9 askerimiz de yaralanmıştı, bugün de harekât alanında bulunan unsurlarımızdan 2 evladımızı daha şehit verdik, 6 evladımız da yaralı. Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, aziz milletimize ve kederli ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralı evlatlarımıza ise acil şifalar temenni ediyorum.

Dün, Hatay’ın Türkiye sınırlarına dâhil edilmeden önceki ilk ve tek Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in vefatının 40’ıncı yılını idrak ettik. Tayfur Sökmen, Hatay’ın vatan topraklarına katılmasında çok önemli görevler üstlenmiş  büyük bir devlet adamıdır. Vatan nedir bilmez birilerinin son zamanlarda cennetmekân Sökmen’i hedef alması kendisinin değerini ve kıymetini daha da artırmış; ayrıca, anlaşılabilir hâle getirmiştir. Merhuma bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.

Bu vesileyle, Hatay konusunun, İdlib örnek gösterilerek, Suriye’de olup bitenlerle ilişkilendirilmesini fevkalade yanlış bulduğumuzu da ifade etmek istiyorum. “İdlib giderse Hatay gider.” gibi benzetmelerin yapılmasını da tehlikeli bulduğumuzu söylüyorum. İdlib ile Hatay mukayese edilebilecek yerler değildir; Hatay, ilçelerin rekabetinden, Bakanlar Kurulu kararıyla il olmuş bir yer de değildir. “Hatay” demek “Türkiye” demektir, “Hatay” demek “başkent Ankara” demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Hatay’ın toprakları Türk vatanının topraklarıdır, dost düşman herkesin bunu iyi bilmesi lazım.

Ayrıca, bu ülkeyi yönetenlerin, tarihî bilgiler ışığında, ileriye dönük projeksiyonlar gerçekleştirmeleri de icap ediyor. Başından beri uyarıyoruz: Bu, Türkiye’ye yönelmiş göç dalgası vilayetlerimizdeki demografik yapıyı maalesef ve maatteessüf bozmuştur. Bugün 1 Türk vatandaşına karşı Hatay’da 1,8 sığınmacı düşmektedir; bu konuda da Hükûmeti hem bilgilendirmiş hem de uyarmış olayım.

Ayrıca, Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde, Gürbulak Gümrük Müdürlüğüne ait zırhlı servis aracına roketli saldırı düzenlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saldırıda, servis aracında bulunan 1 kişi şehit olmuş, 30 kişi yaralanmıştır. Şehidimize Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Saldırıyı şiddetle kınıyorum, tekrar etmemesini temenni ediyorum.

İdlib’de verdiğimiz 37 kahraman şehidimizi tekrar rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Ambulansların dahi bombalandığı bu alçak ve menfur saldırıyı da bu vesileyle şiddetle kınıyorum. Saldırı sonrasında başlatılan Bahar Kalkanı Operasyonu’nda canıyla, kanıyla mücadele veren kahraman ve şanlı Türk ordusunun şerefli mensuplarını selamlıyorum. Cenab-ı Hak, milletimizi ve şanlı ordumuzu korusun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

41.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında şehit olan 2 Mehmetçik’e ve tüm şehitlere, geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden Hafız İsmail Coşar’a Allah’tan rahmet dilediklerine, Birleşmiş Milletler 75’inci Genel Kurul Başkanlığını üstlenen TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ı tebrik ettiklerine, Türkiye’nin mülteci ve sığınmacı politikasında herhangi bir değişikliğin olmadığına, İdlib’de yaşanan gelişmelerden sonra Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıların engellenmiyor olmasından dolayı Türkiye’nin suçlanmasını samimi görmediklerine ve Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığı bir ortamda Batı’nın meseleyi ciddiyetle değerlendirip kalıcı çözüm üretmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bahar Kalkanı Harekâtı kapsamında bölgede bulunan askerî unsurlarımıza, ordumuza yönelik saldırı neticesinde 2 kahraman Mehmetçik’imizin daha şehadet haberini, 6 kahraman Mehmetçik’imizin de yaralandığı haberini almış bulunmaktayız. Önceden kaybettiğimiz şehitlerimizle birlikte bu şehitlerimizi de rahmetle ve minnetle andığımızı tekrar dile getirmek istiyoruz. Yaralanmış olan kardeşlerimize de acil şifalar diliyoruz.

Bu sabah basına düşen haberlerden yine büyük bir üzüntü yaşadık. Ünlü hafız ve mevlithan Sayın İsmail Coşar’ın eşiyle birlikte trafik kazasında hayatlarını kaybettikleri haberini aldık. Kendisi, en son Kocatepe Camisi imam-hatipliğinden emekli olmuştu; Türkiye’de sesiyle, hocalığıyla, özellikle önemli dinî günlerimizde okuduğu mevlitlerle hafızalarımızda olan değerli hocamıza Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine ve sevenlerine de buradan başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkan, Avrupa Birliği eski Bakanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanımız Sayın Volkan Bozkır Birleşmiş Milletler 75’inci Genel Kurul Başkanlığını üstlenmiştir. Sayın Bakanımızı buradan tebrik eder, görevinde üstün başarılar dileriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – 27 Şubat 2020 tarihinde Suriye’nin İdlib kentinde kahraman ordumuza yapılan alçak saldırı sonucunda Türkiye Cumhuriyeti devleti sınır kapılarını açma kararı vermiş ve bunun sonucunda ülkemizde bulunan düzensiz göçmenlerin, sığınmacıların Avrupa’ya geçişi başlamıştır. İçişleri Bakanlığımızın bugün sabah 09.00 itibarıyla yapmış olduğu açıklamaya göre, Edirne’den Yunanistan’a geçen göçmen sayısı yani ülkemizden ayrılan göçmen sayısı 135.844’e yükselmiştir. Burada altı çizilmesi gereken husus, Türkiye'nin mülteci ve sığınmacı politikasında herhangi bir değişikliğin olmadığıdır. Yani Türkiye hâlen, kendisine sığınmış olan mülteci ve sığınmacılara barınma, yiyecek, sağlık ve eğitim alanlarında yapmış olduğu yardımlara devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - İdlib’de yaşanan gelişmelerden sonra söz konusu olan tek farklı uygulama, ülkemizden ayrılmak isteyip Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıların engellenmiyor olmasıdır. Türkiye'nin böyle bir karar vermiş olmasından ötürü kınanmasını veya suçlanmasını asla ve asla samimi görmemekteyiz. Zira Türkiye, bugüne gelinebileceği, bugünlere gelinebileceği konusunda defalarca uyarmıştır. Üzerine düşen yükümlülüklerin fevkinde fedakârlıklarda bulunmuş olmasına rağmen, Avrupa Birliği ve üye ülkeler kulaklarının üzerine yatarak Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasal yönden yıpranması için sığınmacıları bir enstrüman olarak değerlendirmeyi tercih etmişlerdir. Avrupa’nın ve dünyanın bu meselede neler yapması gerektiğini söylemeye ihtiyaç yoktur fakat ortada samimi bir bakışın da olmadığını görmekteyiz.

Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin, Türkiye'nin, AB’yle yapılan sığınmacı anlaşmasına uyması gerektiğine dair yapmış olduğu açıklamalara karşı Avrupa Parlamentosu Türkiye eski Raportörü Kati Piri’nin sosyal medyada yapmış olduğu paylaşım son derece manidardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) -  Kati Piri, Mark Rutte’nin “Türkiye’nin bu anlaşmaya uyması” çağrısını son derece ironik bulmuş ve “Türkiye hangi bölümüne uymalı? 2016'da vizelerin kaldırılacağı belirtilmişti; 2018'e kadar 6 milyar euro taahhüt edilmişti ancak fonlarda gecikme yaşanıyor, yeni fon öngörülmüyor; yeni fasılların açılması söz konusu bile değil; öte yandan, üç yılda sadece 25 bin mülteci yeniden yerleştirildi." ifadelerini kullanmıştır. Bu ifadeler meselenin açık bir şekilde itirafıdır fakat buna rağmen Avrupa, Avrupa Birliği hâlâ, meseleyi değerlendirirken şaşılığından vazgeçmiş değil, bu noktada hâlâ, Yunanistan’ı -yapmış olduğu şiddetli eylemleri, zalimce muameleleri- cesaretlendirmekle meşguller.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Avusturya Başbakanının gerekirse dış sınırlarına daha fazla güvenlik gücü ve polis takviyesi yapılabileceğine dair açıklamasını son derece vahim karşılıyoruz. Güvenlikçi bir anlayışla sınırda sığınmacılara karşı zorbalık, zulüm ve onlara karşı katil eylemleri de dâhil olmak üzere başvurulan yollar son derece sıkıntılıdır. Bu, meseleyi hiçbir şekilde çözmeyeceği gibi, dünyamız adına ve medeni gözüken Batı adına son derece büyük bir ayıptır.

Türkiye’nin bu noktadaki hassasiyeti, bugüne kadar yaptıkları ve muameleleri bir sefer daha iyi bir şekilde ortaya çıkmıştır diyoruz. Bu noktada, Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığı bir ortamda artık Batı’nın meseleyi ciddiyetle değerlendirip kalıcı, kesin bir çözüm üretmesi gerektiğini ifade etmek istiyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, iktidarın haber alma hakkını engellemeye dönük sansür başvurularının devam ettiğine, İdlib’de yaşanan felaketin ardından internetin yavaşlatıldığına ve sosyal medya mecralarının engellendiğine, İçişleri Bakanlığı ve RTÜK’ün iktidarı eleştiren paylaşım yapanlara yönelik soruşturma başlatıldığını duyurduğuna, dünyada bütün otoriter iktidarların başvurduğu ilk yolun bilgi hakkını engellemek, interneti yavaşlatmak, haberlere sansür uygulamak, haberleri yapan gazetecileri gözaltına almak ya da tutuklamak olduğuna, İstanbul Valiliğinin kamu düzeni gerekçesiyle kent sınırları dâhilinde getirdiği yasaklara, Barış Hakkı Bildirgesi’ne göre barışı savunmanın bir insan hakkı olduğuna, Çorlu tren faciasında yakınlarını kaybeden aileler ile avukatlarının yargılanmaları olayını kınadıklarına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, iktidarın, haber alma hakkını engellemeye dönük sansür başvuruları devam ediyor; buna ilişkin birkaç örnek vermek istiyorum: İdlib’de yaşanan felaketin ardından internet yavaşlatılmıştı, sosyal medya mecraları engellenmişti ama elbette ki bunun bir sonu olmadığı ortaya çıktı ve tekrar, gerçeklerin öğrenilmesinin yolu açıldı.

İçişleri Bakanlığı ve RTÜK, iktidarı eleştiren paylaşım yapanlara yönelik soruşturmalar başlatıldığını duyurdu. Bu da bir engel sayılmaz çünkü insanlar özgürce konuşacaklar ve eleştirilerini dile getirecekler. Yetmedi, 29 Şubat gecesi Sputnik Türkiye Servisinde çalışan 3 gazetecinin evine 15-20 kişilik bir grup saldırdı. Onlar, Emniyete gidip saldırganlardan şikâyetçi oldular ama onun yerine 3 gazeteci gözaltına alındı; sonra Genel Yayın Yönetmeni İstanbul’daki ofisinde gözaltına alındı; sonra bunların, gazeteci arkadaşların hepsi salındı. Söylenenler, sorulanlar neydi? Haber yapmalarıydı. Gazeteciler haber yapmak için varlar. Bu iktidarlar da gazetecilerin yaptığı haberleri beğenmeyebilirler ama gazeteciliğin evrensel kuralı haber yapmaktır.

Yetmedi, Mezopotamya Ajansı ve Rûdaw muhabirleri Edirne sınırında mültecilere ilişkin haber yaparken gözaltına alındılar; önce İdris Sayılgan tutuklandı, itiraz üzerine serbest bırakıldı. Bu yetmedi, Yakın Doğu Haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Alptekin Dursunoğlu, ifadesinin alınmasının ardından tutuklandı. O da yetmedi, Edirne’de sığınmacı göçünü takip eden, çoğu uluslararası medya kuruluşlarında çalışan ve yabancıların da aralarında bulunduğu 9 gazeteci Pazarkule’de gözaltına alınıp akşama kadar tutuldular. İddia neydi? Gazeteciler yasak bölgede bulunuyorlarmış! Yani mültecilerin, sığınmacıların bulunduğu yerde gazetecilerin bulunması yasak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Neden “yasak” deniyor? Çünkü gerçekleri yazacaklar. Bu da yetmedi, en son Oda TV Haber Müdürü Barış Terkoğlu sabah 04.00’te gözaltına alındı. Hâlbuki, normal bir zamanda ifadeye çağrılsa, iddia neyse bunun üzerine konuşulsa olabilirdi ama gazeteci, sabah 04.00’te evi basılarak gözaltına alınıyor.

Bütün bunlar sadece son beş gün içerisinde gerçekleşen olaylar ve baktığımızda, bütün otoriter iktidarların dünyada başvurduğu ilk yol deneniyor. Nedir? Bilgi hakkını engellemek, interneti yavaşlatmak, haberlere sansür uygulamak, haberleri yapan gazetecileri gözaltına almak ya da tutuklamak. Bir kez daha söyleyelim ki bugün dünyanın gelmiş olduğu noktada sansür çare değildir, hiçbir zaman olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.

Tabii, bu iktidarın sansür çabaları bir taraftan sürerken İstanbul Valiliği de bu işlerden aşağı kalmıyor. Valilik, kent sınırları dâhilinde “Savaşa hayır.” konulu miting, yürüyüş, basın açıklaması, imza kampanyası düzenlenmesini, afiş dağıtılmasını, çadır ve stant kurulmasını 1-10 Mart tarihleri arasında yasakladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yani Valilik, bu yasağa ilişkin olarak, gerekçede “Kamu düzenidir." dedi.

Şimdi, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi’ni onaylamış ve yürürlüğe koymuş bir ülke olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Sözleşmenin 20’nci maddesi, çok açık bir şekilde, savaş propagandasını yasaklamıştır, savaş propagandasını. Yani savaş propagandası yapmak yasaktır ama barışı savunmak serbesttir. İstanbul Valiliğine bunu bir kez daha hatırlatıyoruz, İçişleri Bakanlığına bir kez daha hatırlatıyoruz. Barış hakkıyla ilgili olarak 2017 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Barış Hakkı Bildirgesi de vardır. Yani barışı savunmak, bir insan hakkıdır; dolayısıyla bunu yasaklamak, engellemek söz konusu olamaz ve bu yasağa da, savaşa karşı olanlar, barışı savunanlar asla uymayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim efendim.

Son olarak bir konuya daha değinmek istiyorum. Çorlu tren faciasında yakınlarını kaybedenlerin yargılanmasına başlandı biliyorsunuz. Çorlu’daki tren kazasında oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden Mısra Sel, anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal, çocuğunu kaybeden Hüseyin Şahin, bunların davalarını sürdüren avukatlar Gökmen Yeşil, Mürsel Ünder, Selvi Yüzbaşıoğlu Saltan ile Burak Arı’nın yargılanmasına bugün Ankara Adliyesinde başlandı. Çok küçük bir salonda yargılama başlatıldı. Duruşma devam edemedi, 13 Nisana ertelendi. Çorlu faciasında yakınlarını kaybeden insanlar neden yargılanıyor? Yani oğlu Oğuz Arda Sel’i kaybeden anne Mısra Sel’i neden yargılıyorsunuz? Çünkü, aileler ve avukatlar, Anayasa Mahkemesi önünde tutmak istedikleri adalet nöbeti nedeniyle yargılanıyorlar ve orada polisin şiddet uygulaması karşısında direnmiş olan ailelere dava açılmış vaziyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Mısra Sel bugün açıklamasında dedi ki: “Bugün burada olmak hem bizler hem avukatlarımız adına çok utanç verici fakat bu utanç bize ait değildir; bu ayıp, bizi Anayasa Mahkemesi önünde darbeden, sesimizi kısmaya çalışan, şikâyette bulunup bizi buraya getirenlerindir.” Yani ailelerinden yakınlarını, çocuklarını, annelerini, babalarını, eşlerini kaybetmiş olanların acılarına anlayış göstermek yerine, onların adalet nöbetini engelleyen, onların adalet nöbeti yapması durumunda şiddet uygulamakla karşı karşıya kalmalarını sağlayan kolluk kuvvetlerinindir bu ayıp. Bu yargılamayı da bir kez daha kınıyoruz ve Çorlu’daki tren faciasında yakınlarını kaybetmiş olan ailelerle dayanışmamızı bir kez daha dile getiriyoruz.

Teşekkür ediyorum.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Macar Millî Meclisi Macaristan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Attila Tilki ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi.

BAŞKAN – Evet, Macar Millî Meclisi Macar-Türk Dostluk Grubu Başkanı Attila Tilki ve beraberindeki heyet Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Sayın Özkoç...

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Suriye’den şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğine, sınırlar içerisinde ülkenin varlığını ve bütünlüğünü korumak için her türlü mücadelenin verilmesi gerektiğine ancak daha fazla şehit vermemek için diplomasinin yürütülmesinin önemli olduğuna, 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü’ne, sınır komşularıyla savaşan değil daha güçlü Türkiye için konuşan, üreten bir Türkiye olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda şehit haberleri, yaralı haberleri maalesef Suriye’den geliyor. Hepimizin yüreğimiz ağzımızda, kulağımız orada, bu haberleri -ne durumda olduğunu- bekliyoruz.

Kahraman ordumuzdan şehit olan her askerimiz yüreğimizi yakıyor. Biz kendi sınırlarımız içerisinde ülkemizin varlığını ve bütünlüğünü korumak için her türlü mücadeleyi elbette vermeliyiz ancak hak ettiğimiz ve sınırlarımızı koruyan bir mücadelenin içerisinde olmalıyız, haksız bir savaşın içinde asla olmamalıyız. Askerlerimizin daha fazla, nedensiz bir şekilde ölmesinin engellenmesi için gerekli diplomasinin yürütülmesinin gerekli olduğunu bir kere daha ifade ediyoruz.

Bu konuda Türkiye özgür olmalıdır, konuşan bir Türkiye olmalıdır. Milletvekili konuştu diye ona hakaret edilmemelidir, gazeteci konuştu diye tutuklanmamalıdır. Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç yazdı diye tutuklanmamalıdır. Akademisyenler, sivil toplum örgütleri özgürce kendi fikirlerini söyleyebilmelidir. Konuşan Türkiye’den, Türkiye zarar etmez. Türkiye konuşursa Türkiye’nin düşmanları susar. O zaman biz daha güçlü oluruz, birbirimize daha sahip çıkarız.

Zonguldak Kozlu’daki kömür ocağında yirmi sekiz yıl önce meydana gelen grizu patlamasında 263 emekçinin hayatını kaybetmesinin yıl dönümü olan 3 Mart “İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü” olarak anılıyor.

Her gün ortalama 5 kişi iş kazasında hayatını kaybediyor. Ülkemizde yaşanan bu iş cinayetlerinin bir an önce durdurulması için gerekli tedbirleri almalıyız. “Yaşandı” “oldu” “bitti” “kaderimizdi” dememeliyiz. Onların hayatları bizim hayatlarımız, bizim çocuklarımızın hayatları ve bunlarla gerçekten ilgilenmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türkiye, yoksulluk ve mağduriyet konusunda büyük bir sıkıntı içerisinde; iş dünyası tedirgin -iflaslar hemen kapılarında- esnaf tedirgin, çiftçi tedirgin. Enflasyon, bugün açıklanan rakamlara göre yüzde 12’nin üzerine çıkmış durumda. Türkiye'nin üreten bir Türkiye olmasını sağlamamız gerekiyor; fabrikaları çalışan, öğrencilerinin mezun olduktan sonra iş bulduğu, tarlalarının ekildiği, bereketli topraklarından bereketli ürünlerin fışkırdığı bir ülke olması gerekiyor. Biz birbirimizle savaşmamalıyız, biz sınır komşularımızla savaşmamalıyız; biz ekonomik savaş vererek çocuklarımıza bir gelecek hazırlamalıyız, bunun mücadelesini vermeliyiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Zengin…

44.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Birleşmiş Milletler 75’inci Genel Kurul Başkanlığına seçilen TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır’ı tebrik ettiğine, İdlib’de şehit olan 2 askere Allah’tan rahmet dilediğine, Hakk'ın rahmetine kavuşan Hafız İsmail Coşar ve eşi Sevim Coşar’ı rahmetle andığına, 28 Ocakta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından yayınlanan rapora ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ben de saygıyla selamlıyorum.

Evveliyatla, ben de Sayın Volkan Bozkır’ı tebrik ediyorum; Türkiye için, diplomasi adına önemli bir gelişme olduğu kanaatindeyim. BM’nin 75’inci Genel Kurul Başkanlığına seçildi kendileri. Bu manada, Türkiye demokrasisi adına, Türk dış politikası adına Dışişleri Bakanlığımızı ve Sayın Volkan Bozkır’ı hassaten tebrik ediyorum, ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Üzüntülü haberlerimiz var, hayatını kaybeden 2 şehidimiz var. Kendilerine Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Tabii ki kalben, ruhen, madden orada vatan müdafaası için uğraşan askerlerimizin yanında olduğumuzun bir kez daha altını çizmek istiyorum.

Yine, camiada çok iyi tanınan Hafız İsmail Coşar ve eşi Sevim Coşar Hanımefendi bugün Hakk’ın rahmetine kavuştular. Fevkalade üzgün olduğumu ifade etmek istiyorum. Kendilerini rahmetle anmak istiyorum buradan; Allah gani gani rahmet eylesin, çok hizmet ettiler.

Devamında da, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinin bir raporu yayınlandı 28 Ocakta, ondan bahsetmek istiyorum. 22 Temmuz 2019’da İdlib’de bir pazar yerine yapılan saldırıyla ilgili olarak, Rus uçaklarının yaptığı saldırı neticesinde hem Rusya’nın hem de Suriye rejiminin bir savaş suçu işlediğini kabul etti bu rapor. Önemli bir şey olduğu kanaatindeyim. Tabii, adalet bazen gecikerek geliyor fakat tüm bunlara rağmen, insanlara reva görülen bu uygulamanın bir insanlık suçu olarak Birleşmiş Milletlerde altının çizilmiş olmasının fevkalade önemli bir gelişme olduğu kanaatindeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Gün içerisinde zaten bu mevzuları defaatle konuşmaya devam edeceğiz.

Ben iyi bir çalışma günü olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Tezkereler

1.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır ile Millî Savunma Komisyonu Kâtip Üyesi Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun 2-4 Mart 2020 tarihleri arasında Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’de gerçekleştirilecek olan Parlamentolar Arası Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası Konferansı’na katılmaları hususuna ilişkin tezkeresi (3/1085)

28/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Volkan Bozkır ile Millî Savunma Komisyonu Kâtip Üyesi ve Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu'nun 2-4 Mart 2020 tarihleri arasında Hırvatistan'ın başkenti Zagreb'de gerçekleştirilecek olan Parlamentolar Arası Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP) ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) Konferansı'na katılmaları hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                     Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır Başkanlığında Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşacak bir heyetin 29 Mart-1 Nisan 2020 tarihleri arasında Arnavutluk’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1086)

28/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşacak, Dışişleri Komisyonu Başkanı ve İstanbul Milletvekili Sayın Volkan Bozkır Başkanlığındaki bir heyet 29 Mart-1 Nisan 2020 tarihlerinde Arnavutluk'a resmî ziyaret gerçekleştirecektir.

Anılan heyetin söz konusu Arnavutluk ziyareti, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                     Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.53

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 25 milletvekili tarafından, özel güvenlik görevlilerinin yaşadığı sıkıntıların sebeplerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1440) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 25 milletvekili tarafından, özel güvenlik görevlilerinin yaşadığı sıkıntıların sebeplerinin tespiti ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 26/6/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 4/3/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içimizin kan ağladığı günlerden geçiyoruz. Vatandaşlarımızın sorunlarını dile getirmek için kürsüye çıktığımızda yapmak istediğimiz en son konuşma başsağlığı dilemek. Ama ne yazık ki yine şehitlerimiz var. Denizlili şehidimiz Uzman Onbaşı Armağan Akman’ı, Trabzonlu şehidimiz Uzman Çavuş Kadir Tuncer’i vatanımızın kutsal toprağından cennete uğurlayacağız. Onlar, bütün şehitlerimizle birlikte mahşerde buluşuncaya kadar yüreklerimizde olacaklar; ruhları şad, mekânları cennet olsun, Peygamber Efendimiz’e komşu olsunlar; Cenab-ı Allah yakınlarına ve bütün milletimize sabırlar versin.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin sorunları bitmiyor. Gençlerimiz, eğer atadan, dededen, anadan babadan bir para kalmadıysa okumak zorunda. Okumak kolay mı? Okumak da zor ama hani, o eski tabirle, kolunda bir altın bileziği olsun, bir mesleği olsun derdindeler. Evlatlarımız okuyor, bir şekilde meslek sahibi oluyor; şansı olan işe giriyor, daha şanslı olan, torpil bulabilirse -tırnak içinde söylüyorum- mülakatla işe giriyor. Vatandaş, mülakatın ne olduğunu da iyi biliyor. Şansı olamayan ne yapıyor? Diplomasında mesleki unvanı ne olursa olsun, polis olmak istiyor, bekçi olmak istiyor, uzman çavuş olmak istiyor, bunları olamazsa da özel güvenlik görevlisi olmak istiyor. Neden? Polis ve bekçi olmak daha avantajlı; maaşı belli, kadrosu var, iş güvencesi var. Ama işte o “mülakat” denilen zorlu kısmı aşamayanlar ise yeni moda meslek, güvenlik görevlisi kurslarına katılıp asgari ücretin çok az üzerinde bir maaşla çalışmaya razı oluyorlar.

Türkiye’de 1 milyon 700 bin kişi güvenlik görevlisi sertifikası almış durumda. Özel güvenlik görevlileri 5188 sayılı Kanun kapsamında çalıştırılmaktadırlar. Görev alanlarında ve süresinde kamu görevlisi  sayılırken aynı zamanda, 4857 sayılı Kanun’a göre de işçidirler. Bu durum sahada birçok soruna yol açmaktadır. Görevini yapmaya çalışan özel güvenlik görevlilerine görevleri haricinde iş yükü yüklenmekte, hâl böyle olunca da güvenlik zafiyeti meydana gelmekte, eğer yüklenen işi yapmazsa sistematik bir şekilde bezdirme, yıldırma, mobbing ve iş akdi feshine kadar giden süreçler yaşanmaktadır. Özel güvenlik görevlilerinin iş güvencesi yoktur, mevcut yasa özel güvenlik görevlilerini koruyamamaktadır. İşveren ve müşteri arasında kalınan ihtilaflı hususlarda özel güvenlik görevlilerinin iş akdi kolayca feshedilmektedir. Bu durumda özel güvenlik görevlilerini koruyan kanun maddesi yoktur. Özel güvenlik görevlileri genel kolluğa yardımcı görev ifa etmelerine rağmen, hemen işten çıkartılmaktadırlar. Kanun hükmünde kararnameyle taşerondan kadroya geçerken özel güvenlik çalışanları ikiye ayrılmış durumdadır. Devlette çalışan özel güvenlik görevlileri sekiz saat üzerinden çalışırken özel sektörde görev yapanlar on iki saat ve üzeri çalışmakta, buna karşılık fazla mesai ücreti hakkından yararlanamamaktadırlar.

Aynı zamanda, kamuda ve özel sektörde çalışan güvenlik görevlileri, mesai saati dışında birbirlerinden farklı maaşlar almaktadırlar. Taban maaş sistemi uygulaması olmadığı için özel sektör istediği maaşla özel güvenlik görevlisi çalıştırmakta, kamuda çalışan ile özel sektörde çalışan güvenlik görevlileri arasındaki bu maaş farkı aralığı iyice açılmaktadır.

Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı verilerine göre, faaliyet izni verilen 1.430 özel güvenlik şirketi ve 444 özel güvenlik eğitim kurumunun bulunduğu ülkemizde, yaklaşık 330 bin özel güvenlik elemanı görev yapmaktadır. Silahlı ve silahsız, 2 tip güvenlik kartı verilmekte; silahsız güvenlik görevlileri yüz saat, silahlı güvenlik görevlileri ise yüz yirmi saat eğitimden geçmektedirler. Güvenlik çok hassas bir konudur ve eğitime endeksli bir şekilde düzenlenmektedir. Silahlı ve silahsız ayrımı yapılmaksızın, yasanın çıktığı ilk hâliyle tekrar düzenlenip en az lise mezunu şartı konulmalı ve eğitim kalitesi artırılmalıdır.

Özel güvenlik görevlileri, sendikal örgütlenme haklarını tam olarak kullanamamaktadırlar; taşeron yasasından sonra her biri, iş kolu tanımlaması olmadığı için ayrı ayrı sendikalara verilmektedirler. Bir yasal düzenlemeyle Sendikalar Yasası’na güvenlik iş kolu dâhil edilip toplu iş sözleşmesi, sendikal hakları da verilmelidir.

Ülkemizde, şu anda 1 milyon 700 bin kişi özel güvenlik sertifikası sahibidir. Ancak verilen bu sertifikalar amacı dışında da kullanılmakta, eğitim verilmeden eğitime katılmış gibi gösterilip sadece göstermelik sınavla belge alınmaktadır.

Özel güvenlik görevlilerinin en büyük sorunlarından biri de şiddete maruz kalmalarıdır. Özellikle hastanede çalışan özel güvenlik görevlileri hasta yakınları tarafından şiddete uğramakta, ne hastane yönetimi ne de ilgili kurum sahip çıkmaktadır. Güvenlik sağlamak zorunda kalan güvenlik görevlileri, korunmaya ihtiyaç duymaktadırlar. Bu durumdan dolayı, bu çalışanlar psikolojik ve sosyolojik sorunlar yaşamaktadırlar.

Özel güvenlik görevlileri gece nöbetlerini çoğu yerde tek başına tutmak zorunda kalmakta, bu durum özel güvenlik görevlisini tehdide açık hâle getirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

En azından 2 kişiyle nöbet tutulması uygulaması mevzuata girmeli, bu konu özel sektörün inisiyatifine bırakılmamalıdır.

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde yapmış olduğum bir konuşmada da dile getirmiştim, ülkemiz, deprem ve beklenen/beklenmeyen bir sürü felaketin yaşandığı bir bölgede. O an arama, kurtarma, yardım faaliyetleri konusunda tecrübeli elemanlara ihtiyaç duyuluyor. Mevcutta 330 bin güvenlik görevlisi var. Güvenlik şirketlerinin yaptıkları açıklamalara göre, bu yıl 28 bin kişi daha güvenlik sertifikası alacak. Bu demektir ki güvenlik görevlisi sertifikası almak için gereken eğitimlere zorunlu arama, kurtarma, yardım eğitimleri de eklense sadece bu sene sertifika alması beklenen 28 bin kişi arama, kurtarma, yardım konusunda eğitimli personel olur.

Ayrıca, özel güvenlik görevlileri sadece resmî kurumların, AVM’lerin, hastanelerin, fabrikaların değil; özel sitelerin, yaşam alanlarının güvenliğini de sağlamaktadır.

Bu nedenle partimizin grup önerisine desteğinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Öztunç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Özel güvenlik görevlilerine ilişkin araştırma önergesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini aktarmak üzere huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlar, özel güvenlik görevlilerine toplumun her kesiminde rast gelebiliyoruz; bir AVM’de görebiliyoruz, bir havaalanında görebiliyoruz, sitelerde görev yapıyorlar yani gün içerisinde neredeyse her yerde özel güvenlikçilerle karşılaşabiliyoruz.

Geçmişte özel güvenlik görevlilerine ilişkin bir yasa yoktu ve kimi sigortasız çalıştırılıyordu, çok fazla hakları yoktu. 5188 sayılı Yasa çıktı, 5188 sayılı Yasa’yla özel güvenlik görevlilerine birtakım haklar verildi ama bunlar biraz eksik kaldı gibi görünüyor.

Şu anda sertifika sahibi 1 milyon 650 bin özel güvenlik görevlisi var ve bunların 400 bini çalışıyor, görev yapıyor yani 1 milyon 250 bini maalesef hâlâ iş sahibi değil. Özel güvenlikçilerin çoğu üniversite mezunu yani sosyolog özel güvenlik görevlisi, psikolog özel güvenlik görevlisi, mühendis özel güvenlik görevlisi; bunlar görev yapıyorlar. İşsizlikten kaynaklı, ekonomik krizden kaynaklı sıkıntılar nedeniyle özel güvenlik görevlisi oluyorlar, aldıkları eğitim dışında görev yapıyorlar.

Bakın, geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi İçişleri Komisyonunda Bekçilik Yasası’na ilişkin birtakım çalışmalar yapıldı ve kanun teklifi geldi. Anladığımız kadarıyla, kanun teklifi önümüzdeki hafta Genel Kurulda görüşülecek. Bekçilikle ilgili teklifin içerisine, belki de özel güvenlik görevlilerinin eksik olan haklarına ilişkin birtakım maddeler ilave edilebilir; mesela özlük haklarına ilişkin maddeler ilave edilebilir.

Aynı zamanda, özel güvenlik görevlileri maalesef tek tip kıyafet uygulamasına tabi değiller. Yani bakıyorsunuz, her özel güvenlik firması kendi personeline kendisinin belirlediği kıyafeti giydiriyor; polisler gibi, bekçiler gibi değil. Sayın İçişleri Bakanının da bir açıklaması var, bu konuda bir çalışmanın da olduğu belirtiliyor; bu çalışma hızlandırılırsa ve özel güvenlik görevlilerine, polis gibi, bekçi gibi, asker gibi tek tip kıyafet uygulaması da getirilirse en azından bunların bir karşılıkları olur, toplum bunları karıştırmaz.

Maalesef, özel güvenlik görevlileri çalışma alanlarında zaman zaman büyük sıkıntılar da yaşıyorlar. Bazı vatandaşlarımız, bazı insanlar özel güvenlik görevlilerine karşı birtakım olumsuz tutum ve davranışlar içerisinde oluyorlar. Bu tutum ve davranışların önüne geçebilmek için özel güvenlik görevlilerine birtakım hakların da verilmesi gerekiyor, buna inanıyoruz. “Niye?” derseniz çünkü nihayetinde kolluk kuvvetinin, polisin olmadığı yerde özel güvenlik görevlileri bir anlamda polise yardımcı olarak görev yapıyorlar; bir alışveriş merkezine gittiğinizde bir olay yaşandığında ilk müdahaleyi özel güvenlik görevlisi yapıyor. Havaalanında üst aramasını ya da başka bir şey olduğu zaman, herhangi birinin havaalanından uçağa binmek için yanında başka bir şey…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Peki, Sayın Başkanım.

Velhasılıkelam, özel güvenlik personeline ilişkin araştırma önergesini destekliyoruz ama 5188 sayılı Yasa’nın, daha önce Hükûmetinizin çıkardığı bu yasanın biraz daha geliştirilmesi gerekiyor, eksiklikleri vardır. Bu yasanın geliştirilmesi durumunda özel güvenlik görevlilerinin sorunlarının da çözüleceğini düşünüyoruz.

Bugün 2 şehidimiz var İdlib’de. Ben, şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize de başsağlığı diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mustafa Hilmi Dülger, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun özel güvenlik görevlilerinin yaşadığı sıkıntılarla ilgili vermiş olduğu grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubum adına aleyhte söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, 27 Şubat 2020 gecesi Suriye İdlib gerginliği azaltma bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetlerimize ait konvoya yapılan alçak ve menfur saldırıda ve daha sonrasında Bahar Kalkanı Operasyonu’nda şehit olan kahraman evlatlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yüce milletimize başsağlığı diliyorum. Gazilerimize de Rabb’imden şifa niyaz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel güvenlik görevlileri bugün, 2004 yılında yürürlüğe giren 5188 sayılı Kanun’a göre görevlerini yerine getirirken yürütmüş oldukları hizmet -kanundaki ifadesiyle- kamu güvenliğini tamamlayıcı bir mahiyet arz etmektedir. Buna göre, özel güvenlik görevlilerinin çalışmış oldukları şirketle, işverenle aralarındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisi olup buna göre ücretleri, özlük hakları İş Kanunu gereği bir sözleşmeyle belirlenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2004 yılında getirilen bu düzenlemeyle genel güvenlik güçlerinin üzerindeki hantallaştırıcı ve esas görevlerini yapmalarını engelleyen birçok konu, günün gelişen ve değişen şartları sonucu bu güvenlik şirketlerine bırakılmış; böylece, genel kolluk kuvvetleri esas görev alanlarında daha aktif ve daha etkili bir hâle gelmişlerdir. Ayrıca, bu düzenlemeyle çok sayıda kişiye de istihdam sağlandığı hepimizce malumdur. Bu nedenle, toplumda azımsanmayacak bir sayı oluşturan özel güvenlik görevlilerinin sorunlarına son derece duyarlıyız ve bu sorunları önemsediğimizi belirtmekte yarar görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün itibarıyla özel güvenlik hizmetleri de devletin gözetim ve denetimi altında yürütülmekte, mülki idare amirlikleri bu konuda ciddi denetim yetkileriyle bu görevin ifasını kontrol ve murakabe etmekte, bu alan asla özel sektörün insafına bırakılmamaktadır. Özel güvenlik görevlileri özel sektör çalışanı olmakla birlikte, yürüttükleri görev gereği göreve başlamaları, nitelikleri ve bu görevde devam edip edemeyecekleri, yine, genel güvenlik görevlilerinin denetimi ve bunların verecekleri belgelerle olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel güvenlik sektöründe ülkemizde çok sayıda kişiye istihdam sağlandığı da bilinmektedir. Yapılan bu düzenlemeyle hem kamu giderlerinde bir azalma olduğu hem de özel sektör gelirlerinde ve iş istihdam artışında olumlu bir sonuca gittiği hepimizce malumdur.

Araştırma önergesi teklifinde, özel güvenlikçilerimizin sayılan, sayılmayan tüm sorunlarının İçişleri Bakanlığımız ve Hükûmetimizce değerlendirilerek çözüme kavuşturulacağına olan inancım tamdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dülger, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Ancak, önergede sözü edilen özel güvenlik görevlilerinin 3201 sayılı Kanun kapsamına alınması teklifi ise bu konuda devletin güvenlik sağlayan elemanlarından bir kısmının özel sektöre devredilmesi gibi bir anlam içerdiğinden, sanırım, dikkatlice incelenmeden kaleme alınmış bir önerge olduğunu düşünüyor, bugünkü gündemimiz gereği önergenin karşısında olduğumuzu belirtiyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, kadınların istihdama katılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi amacıyla 3/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

3 Mart 2020 tarihinde İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, kadınların istihdama katılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve sosyoekonomik konumlarının güçlendirilmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 5620 sıra numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/3/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Züleyha Gülüm, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Merhabalar.

8 Marta giderken öncelikle tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum.

Evet, bir kutlama günü gibi gözükse de aslında, bizim kalan diğer üç yüz altmış dört gün gibi mücadele ettiğimiz, kadın özgürlük çizgimizi büyütmeye çalıştığımız; haklarımızı, kazanılmış haklarımızı geri vermemek için mücadele etmek zorunda kaldığımız; yeni haklarımızı elde etmek için uğraştığımız bir günden bahsediyoruz.

8 Mart, bizim açımızdan, tarihsel açıdan kadınların canlarıyla ödedikleri bedeller sonucu kazanılmış günlerden bir tanesi. Mücadeleyi büyütmekte kararlıyız. Kadın özgürlükçü çizgimizi büyütmekte ve erkek egemenliğinin olmadığı, patriyarkalliğin olmadığı, kapitalizmin olmadığı, kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı bir dünyayı yaratmakta da kararlı olduğumuzu tüm kadınlar adına buradan bir kez daha haykırmak isteriz. Mücadelemiz devam edecek; bütün iktidarların engellemelerine rağmen, Türkiye'de olduğu gibi, kadınların tüm etkinlik ve eylemliliklerini engellemek isteyen iktidara rağmen mücadelemizden asla dönmeyeceğiz; sokaklarda, meydanlarda, evlerde, iş yerlerinde, nerede olursak olalım kadın özgürlük çizgimizi büyütmeye devam edeceğiz.

İktidar, her ne kadar lafa geldiğinde kadın-erkek eşitliğinden yana olduğunu söylese de yine de kadınların eylemlerine müdahale ediyor; daha bugün yine bir kadın eyleminin yapılmasını engelledi, önüne geçmeye çalıştı; belli gerekçelerle, yasaklarla kadınların yapacağı etkinliklerin önüne geçmeye çalışıyor. Ama şuradan bir kez daha söyleyelim: Ne yaparsanız yapın kadın özgürlük mücadelesini asla ve asla durduramayacaksınız.

Kadınlara dair istihdam meselesine gelmek istiyorum. Maalesef, Türkiye'de kadınlar “iş yaşamı” dendiğinde görünmez kılınan vatandaşlar olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de her 10 kadından sadece 3 kadın iş yaşamında kendisine bir iş bulabiliyor. 20 milyondan fazla kadın maalesef ev dışındaki iş yaşamında iş bulabilecek bir konuma sahip değil ve iş bulabilen kadınların da çoğunluğu güvencesiz, esnek, sigortasız çalışma koşullarında çalışmaya mecbur ediliyor. Çünkü kadınlara şöyle bir yerden bakarsanız, “aileyle uyumlaştırılmış iş yaşamı” diye bir tarifleme yaparsanız, “Ailedeki işler önceliklidir, ev kadınlığınız önceliklidir, bakım hizmeti önceliklidir, bu işler sizin işinizdir; ondan sonra, zaman bulursanız ev dışında çalışırsınız.” diye bir politika üretirseniz elbette ki kadınlar ev dışında kölelik düzenine uygun çalışma koşullarında çalışmaya mecbur bırakılırlar.

Peki, iş yaşamına çıktığımızda biz kadınlar nelerle karşılaşıyoruz? Mobbingden tutun, eş değer işe eşit ücret verilmemesinden tutun, tacizden, tecavüzden tutun birçok sorunla karşı karşıya olarak iş yaşamında bulunmak zorunda kalıyoruz. Peki, bunlara çözüm üreten bir iktidar var mı? Hayır. Ne bütçede kadının adı var ne bütçede toplumsal cinsiyet eşitliği var ne de pratikte, uygulamada siyasi iktidarın buna dair herhangi bir uygulamasını görüyoruz; tam tersine, kadınları evlere hapsetmeye çalışan, “Dört duvar arasında kalın.” diyen, itaat ettirmeye zorlayan bir iktidar yaklaşımıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz.

(Gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessizlik lütfen.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Yine, göçmen kadınlardan, mülteci kadınlardan, bugün, zorla sınırlara sürdüğünüz “Aslında bu ülkede çok güzel hayatlar yaşıyorlar.” diye iddia ettiğiniz ama kapılar açıldığında gitmek için can atan göçmen kadınlardan bahsetmek istiyorum ve göçmen kadınlar bugün, bütün mülteciler gibi, hayatları pahasına sınıra sürülüyorlar, bu ülkeden gitme çabası içindeler. Çünkü göçmen kadınlar bu ülkede tacize, tecavüze, mobbinge en fazla uğrayan kadınlar; çalışsa da ücretlerini alamayan kadınlar, her türlü haksızlığa çok daha fazla maruz kalan kadınlar. İşte, sizin abarta abarta anlattığınız göçmen politikanız bu. Mültecilere dair “Müthiş ev sahipliği yapıyoruz.” dediğiniz kadınlar bu ülkeden kaçmak için fırsat kolluyorlar, bir sorun kendinize “Neden acaba?” diye.

LGBT+’lara yönelik nefret suçları, yine onlara yönelik ayrımcılık ve sömürü çok ağır koşullarda bu ülkede yaşanıyor.

Yine, kadınlara yönelik şiddet inanılmaz bir şekilde artmış durumda; kadınları değil, erkekleri, erkek egemenliğini koruyan bir yargı sistemini besliyorsunuz, sürekli büyütüyorsunuz. Bunu son süreçte Diyanet İşleri Başkanlığının, Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarına başvuran kişilere söylediği nasihatlerden de anlıyoruz. Öğütler şöyle sıralanıyor başvuruculara: “Eğer şiddete maruz kaldıysanız tepki göstermeyin, sessiz olun, öbür odaya geçin; sinirinin geçmesini, sakinleşmesini bekleyin.”

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Yalan konuşuyorsun, yalan; böyle bir şey yok.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – “Hakarete maruz kalıyorsanız bir durun, neden bunu yaptığını bir sorun, anlamaya çalışın.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gülüm, sözlerinizi tamamlayın.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – “Peki, polise başvuralım mı, ne diyorsunuz?” dendiğinde de verilen cevap şu: “Hayır, polise şikâyet etmeyin, aile içinde bir şekilde çözersiniz.” deniyor. İşte, sizin, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden sürekli “Biz kadına yönelik şiddeti engelleyeceğiz.” diye söylediğiniz sözlerin hikâyesi burada gizli. Ne diyor aslında? “İtaat et.” “Şiddete boyun eğ.” “Erkek ne isterse onu yap.” diyen bir Diyanet İşleri Başkanlığının Aile ve Dinî Rehberlik bürolarıyla karşı karşıyayız. Ama şunu bir kez daha söyleyelim: İtaat etmeyeceğiz, makbul kadınlarınız olmayacağız, kadın özgürlük çizgimizden asla vazgeçmeyeceğiz.

Yaşasın 8 Mart diyorum! Kadınlar savaş istemiyor; barış, hemen şimdi. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Koncuk, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

“Ve kadınlar,

Bizim kadınlarımız;

Korkunç ve mübarek elleri,

İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

Anamız, avradımız, yârimiz.”

Değerli milletvekilleri, bizim kültürümüz de kadınlarımızı baş tacı yapan hususları ihtiva eder. Yüce dinimiz “Cennet, anaların ayakları altındadır.” buyuruyor.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Başkanım, pek beğenmediler ama bakın; destek verirseniz çok yazık olacak.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Efendim?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – “Önergeyi destekliyorum.” deme, ifadelerinizi beğenmediler.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Benim bakış açım onlardan farklı tabii canım yani aynı şey değil. Onlar kendi üsluplarıyla; biz kendi üslubumuzla, İYİ PARTİ üslubuyla anlatırız, millî bir bakış açısıyla anlatırız tabii.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatibe müdahale etmeyelim lütfen.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bir dakikamı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Koncuk, buyurun.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Güzel sözler söylemişiz, güzel şiirler yazmışız ama gerçekten kadını hayatın içerisine sokamamışız. Bu, ciddi bir eksiklik. Kadın ve erkek elmanın yarısı gibi diyoruz ama çalışma hayatında kadın eksik. Bu, aslında bu millete yapılmış bir haksızlık. Bir yarımız eksik çalışıyoruz.

Peki, kadın istihdamını ne yapıp da artırabiliriz? Ne yapabiliriz, hangi tedbirleri almamız lazım? Bu tedbirleri aldık mı? Elbette bazı adımlar mutlaka atıldı ama yeteri kadar tedbir aldığımızı söyleyebilmek mümkün değil. Kadını eve hapsediyoruz; ana olarak çocuk doğuruyor, iş hayatından koparıyoruz. Anne olduğu için, çocuk bakmak zorunda olduğu için, bu zorluklar sebebiyle iş hayatından uzaklaşanlar da var veya bu sebeplerle iş hayatına girmekten kaçanlar, imtina edenler de var. Ne yapmak lazım? Bu zorlukları ortadan kaldıracağız.

İzin meselesini çözeceğiz. Doğum iznini ücretli hâle getireceğiz; daha uzun tutacağız. Yarım günlük çalışma hakkı vereceğiz, tam maaş ödeyeceğiz. Kreş yardımı yapacağız.

Bakın, kreş gerçekten çok ciddi bir problem. Bu kreş meselesi hep söylenir. Belli oranda bir destek olduğunu biliyorum ama herkese değil. Özel ya da devlet kreşi olsun, bu kreşlerin sayısı artırılmalı ve çocuğunu kreşe gönderen her aileye, her anneye mutlaka kreş yardımı yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu izin meselesini çözmeden… Biz, hâlâ kadınlarımızın süt izni meselesini çözemedik, bunu tartışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koncuk, tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Süt izni meselesini dahi çözemeyen… Bakın, kamuda çok görüyorum “Efendim, bu süt iznini ne zaman vereceğiz?” birçok kurumda, okulda bu tartışılıyor, halen tartışılıyor. Bunu dahi çözemedik.

Dolayısıyla, bizim gerçekten niyetimiz kadın istihdamını erkek istihdamıyla eş değer noktaya getirmekse bütün bu problemleri aşabilmemiz lazım, gerekli mevzuat düzenlemelerini mutlaka yapmamız lazım, yoksa bir yarımız eksik yola devam edemeyiz.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Suzan Şahin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle İdlib şehitlerimizi rahmetle, minnetle anıyor, ailelerine ve milletimize sabırlar diliyorum. Gazi yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Kadınlar eğitimde, siyasette, istihdamda eşitsizliğe, ayrımcılığa ve adaletsizliğe uğramaktadır. Bunun temeli, kadına yönelik ayrımcı söylemlerdir. Eşitliğe inanmıyorsunuz, “Kadın evin süsü.” “Kadınlar iş aradığı için erkekler işsiz kalıyor.” gibi birçok söylemle bunu açıkça dile getiriyorsunuz. Bunun sonucu kadınlara şiddet, işsizlik ve yoksulluk olarak geri dönüyor.

Değerli üyeler, ülkemizin potansiyel büyümesinin önemli bileşenlerinden biri olan istihdam oranının artırılması için kadın istihdamı özel önem taşımaktadır. Türkiye’de kadınların iş gücüne katılımının OECD ortalamasına yükselmesi hâlinde millî gelirde yüzde 20 artış sağlanacağı ifade edilmektedir. Bu anlamda, kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyüme süreci için nüfusun yarısını oluşturan kadınların, başta çalışma hayatı olmak üzere, toplumsal yaşamın her alanında güçlendirilmesi ve eşit temsili gereklidir. Türkiye’de çalışma çağındaki nüfusun içerisinde iş gücüne katılabilen kesimin büyük çoğunluğu erkeklerden oluşmaktadır. Türkiye nüfusunun ve seçmenlerin yarısını oluşturan kadınlar çalışma hayatında eşit koşullarda yer alamamakta, arasa dahi iş bulamamaktadır.

Kadınlarla ilgili istihdamda görülen tablo vahim durumda; 31 milyon çalışabilir kadın içerisinde 2 milyonu işsiz, 4 milyonu sigortasız, 20 milyonu ise iş gücü piyasasının dışındadır. Bu veriler, devletin sosyal devlet olmaktan, yoksulluğu giderici politikalar üretmekten ve herkesin insanca yaşayabileceği bir refah düzeyini sağlamaktan ne kadar uzak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli üyeler; belediyeler ücretsiz kreş ve yaşlı bakım hizmetlerini artırmalı, kadınlara verilen doğum izni gibi sosyal haklar babalara da tanınmalı ve bu izinlerin kullanılmasını teşvik edici politikalar geliştirilmelidir. Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde de belirtildiği üzere, kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa son verilmelidir. Uluslararası sözleşmeler ve iç mevzuatlarımızdaki düzenlemelerin uygulamaları sorunludur. Evet, yeni mevzuatlar gerekli ancak mevcudun uygulanmasında Hükûmet kararlı ve tavizsiz davranmak zorundadır. Uygulamaların ciddi takibi yok, müeyyidesi de yok. İstanbul Sözleşmesi’nin bile yeniden gözden geçirilmesi, dönüştürülmesi konuşuluyor. Kadınlar, kâğıt üstünde kalan söylemleri değil; tavizsiz, kararlı uygulamalar bekliyor, samimiyet bekliyor; eşit, özgür birey olarak yaşamak istiyor.

Tüm parti gruplarının kadının istihdamdaki etkinliğini artıracak pozitif ayrımcılık göstermesi ümidiyle tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor, kadına ve kadının yönetimsel gücüne inanan CHP Grubu olarak önergenin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin, tamamlayın sözlerinizi.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Ayrıca, ömrünü Hatay davasına adayan, eski Hatay Devleti’nin ilk ve tek Cumhurbaşkanı olan Kuvayımilliye kahramanı Tayfur Sökmen’i vefatının 40’ıncı yılında rahmetle ve minnetle anıyorum. Tayfur Sökmen’in özgün hitabıyla “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz.” diyerek mücadele veren, Hatay’ımızı özgürleştiren -Eşsiz Atatürk başta olmak üzere- tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun.

Seksen yıl önce, Hatay’ımızın Fransa tarafından Türkiye’ye verildiği, Hatay’ın çalıntı bölge olduğunu söyleme gafletinin hortlatılmak istendiği şu günlerde Tayfur Sökmen ve Atatürk’ün bıraktığı emanete her daim sahip çıkacağımızın; bu emanete sahip çıkacak, bunun onurunu yaşayacak nesilleri yetiştireceğimizin bilinmesini isterim. Millet olmayı devlet olmaya tercih eden Hataylılar öz yurdumuzda yaşamaktan onur duyuyoruz.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Jülide İskenderoğlu, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Bahar Kalkanı Harekâtı bölgesinde devletimizin, milletimizin bekası ve güvenliği için şehadete yürüyen Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, gazilerimize de acil şifalar diliyorum.

Herkes şunu bilmeli ki Türkiye'nin gücünü ve kararlılığını test edenler, hem sahada hem de masada bunun karşılığını almaya devam edeceklerdir. Yüz yıl önce Çanakkale’de olduğu gibi bugün de milletimizin birlik ve beraberliği oldukça karşımızda durabilecek hiçbir güç yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlarla ilgili siyasi konular, ideoloji gözetilmeden siyasi hesaplarla hareket edilmeyecek kadar hassas konulardır. Bu konuların siyasetüstü olarak değerlendirilmesini her zaman ifade ediyoruz. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer alması, kadın girişimciliğimize yönelik desteklerin, kursların, merkezlerin yaygınlaştırılması AK PARTİ iktidarı döneminde olmuştur. Kadınların istihdam, siyaset, spor, sivil toplum gibi hayatın her alanında daha etkin bir şekilde yer alması ve artan oranlar bu konularda referanslarımızdır. Kadınların iş gücüne katılımını, ülkemizin ekonomisi başta olmak üzere, her alanda kalkınması için oldukça önemli görüyoruz. Bununla birlikte toplumun mimarı olarak gördüğümüz kadınlarımızın iş dünyasında gösterdiği başarılar hepimizi gururlandırıyor.

2012 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde “Her Alanda Kadın İstihdamının Artırılması ve Çözüm Önerileri” konulu alt komisyonumuz kuruldu ve önemli çalışmalara imza atıldı. 2013 yılını “Kadın İstihdam Yılı” ilan ettik. 2002 yılından bu yana düzenlemiş olduğumuz aktif iş gücü programlarına katılanların yüzde 52’si kadınlarımız. 2002 yılından 2019 yılı Ekim ayı sonuna kadar 913.415 kadın mesleki eğitim kurslarından yararlandı. 2009’dan 2019 yılı Ekim ayı sonuna kadar 742.235 kadın işbaşı eğitim programlarımıza katıldı. 2002 yılında İŞKUR aracılığıyla 4.543 kadın işe yerleştirildi, 2018 yılında ise 96 kat bir artışla 435.317 kadın işe yerleştirildi. Kadınlarımızın istihdamı için yapılan çalışmaların hepsini burada anlatmaya süremiz yetmez. Şunu söyleyebilirim ki cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisinde yer alma hedefine ulaşmada en büyük güçlerden biri, yüzde 41 kadın istihdam hedefiyle hayatın her alanında yer alan kadınlarımız olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın İskenderoğlu.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Devamla) - Kadın istihdamı konusunda bir öneri üzerine söz almışken Diyarbakır’da yüz seksen dört gündür büyük bir kararlılık ve mücadeleyle evlat nöbeti tutan tüm annelere ve ailelere selamlarımızı gönderiyor; bir kadın, bir anne olarak bir kez daha desteğimizi yineliyoruz. Bu da Hükûmetimizin haklı kadın eylemlerine engel olmadığının bir ispatıdır.

Bu vesileyle şimdiden tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.

HDP grup önerisinin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Suriye politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                          Sakarya

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Suriye politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1672 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/3/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Özkoç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Saygını kabul etmiyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Amerika Birleşik Devletleri eğer Orta Doğu’da bir savaş yaratıyorsa, daha önce yarattığı savaşların nedenlerine dayalıdır. Amerika Birleşik Devletleri eğer İslam dünyasını bir düşman olarak tanımlıyorsa “Irak’ta nükleer silah üretiliyor ve biz bu nükleer silahı engelleyeceğiz.” diye defalarca denetim yapıldığı hâlde oraya girip minarelerden ezan okunurken, çocuklar yollarda yürürken… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Önergeyle ilgili konuş!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …Müslüman kadınları evlerde yemek yaparken…

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Önergeyle ilgili konuş!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …eğer orada… (AK PARTİ sıralarından “Önergeyle ilgili konuş!” sesleri)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Adam ol! Adam ol!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …yukarıdan bombalama sesleri geliyor, o insanlar katlediliyorsa… (AK PARTİ sıralarından gürültüler, CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Adilik yapma!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …o zaman bunun bir tek sorumlusu vardır, Amerika Birleşik Devletleri’dir.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Önergeyle ilgili konuş!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Onursuzluk yapma!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Amerika Birleşik Devletleri’yle beraber hareket eden, İslam dünyasını düşman hâline getiren… (Kürsü önünde toplanmalar, AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Haysiyetsizlik yapma! Onursuzluk etme!

BAŞKAN – Milletvekilleri, yerlerinize oturun lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …onunla birlikte bu mücadelenin kaynağı olan insanlara karşı…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, herkes yerine otursun lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - …bir şekilde, onun yanında bu savaşa katılan herkes bu savaştan sorumludur.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Haysiyetli olacaksın! Onurlu olacaksın!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bunun için bizler ne yaparsak yapalım, ne söylersek söyleyelim, tamam mı… (AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Sana yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yerlerinize oturun lütfen.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.01

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 17.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere –ki sürenin diğer yarısını kullanacak olan- Sayın Altay’ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Suriye’den, özelde İdlib bölgesinden art arda aldığımız şehit haberlerinin, acı haberlerin ve oradaki Mehmetçik’imizle ilgili gelecek kaygısının doğal olarak bizlerde bir gerilime –sadece bizde değil, herkes için bunu söylüyorum- bir kaygıya, bir gerginlik ortamına da ister istemez yol açtığı bir vakıa. Bu yüzdendir ki bu konuyla ilgili olarak siyaset, karşılıklı İdlib hassasiyetinden kaynaklı gerilimden dolayı da yükseliyor. Ama bu, şu demek değil: Bu Mecliste bu tür arbedeler -inşallah, bu son olur- çok oldu; bu, vatandaşlarımız nezdinde hiçbir siyasi partiye bir artı asla getirmez, hepimizin üyesi bulunduğu yüce Meclisin itibarına halel getirir. Bir şekilde ağızdan çıkan sözler… Çıktıktan sonra söz, bizim değil, biz sözün esiri oluruz. Sayın Cumhurbaşkanının dün başlattığı, bugün süren, aslında hiç olmaması gereken ve yakışmayan da sözler sarf edilebiliyor. Bu, elde değildir, tecrübeli bir siyasetçi olarak söylüyorum. Bunu ben tecrübemle minimize edebiliyorum ki siyasette çok tecrübeli olan Sayın Cumhurbaşkanı da dünkü konuşmasıyla ilgili sorulsa “Keşke öyle demeseydim.” diyecektir, eminim. Bu durumda, elbette yine, nasıl karşı tarafın bir gün önce söylediği doğru değilse ertesi gün söylenenin de yakışık almadığı, doğru olmadığı sözler çıkıyor. Bunları partiler arası bir diyalogla çözmek, toparlamak, bir arka kapı diplomasisiyle bu konuda bir mutabakat mümkündür.

Değerli arkadaşlar, nezaket nezaketi doğurur, saygı saygıyı doğurur; saygısızlık saygısızlığı doğurur. Böyle baktığınız zaman, buna herkes kendince bir gerekçe üretebilir; ağır tahrik denilir, şu denilir, bu denilir ama bunlar olmamalı, bütünüyle olmamalı. Üzüldüm, bugün burada biraz itiş kakış olabilir -olmamalı da- ama aklıma şu geldi: Ya, İdlib’de askerlerimiz savaşıyor, askerimiz orada savaşırken… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen… Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (Devamla) – …bizim de buradaki bu görüntümüzün hiçbirimize, hiç kimseye bir hayrı yok. Söyledim arkadaşlar, bu konuda partiler arası görüşmeler, grup başkan vekilleri düzeyinde görüşmeler yapılır, yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Başkanım, biraz daha...

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Öyle olmasa bu Meclis çalışamaz hâle gelir. Ama Meclisi çalıştırmak zorundayız, Meclis açık kalmak zorunda. Şuraya bomba düştüğünde bu Meclis çalıştı değerli arkadaşlar. Siyasi argümanlarımızı, mülahazalarımızı, bunları elbette değerlendireceğiz ama hepimizin şurasında bir Türkiye olacak, bir Türkiye'm olacak “Hepimiz Türkiye’yiz.” demeyi bileceğiz.(CHP sıralarından alkışlar)

Bu anlayışla, herkesin sinirlerine son vererek, sinirlerimizi törpüleyerek Genel Kurulun çalışmalarına devamı gereklidir. Sürenizi çok aldım.

Teşekkür ediyorum.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bir söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Zengin, çok kısa bir söz hakkı vereceğim yerinizden.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un CHP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında yaşanılan hadiselerin herkesi üzdüğüne, bu tip hadiselere imkân verilmemesi gerektiğine ve  Türkiye’de birlik beraberliğe ihtiyacın olduğu en zor zamanların yaşandığına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; benim hayatta en nefret ettiğim şey, bir şey varken bir şey yokmuş gibi davranmaktır. Biraz evvel yaşadığımız hadiselerden sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranamayız. Hepimizin üzgün olduğunu biliyorum, böyle bir hadise yaşandıktan sonra herkes, hakikaten, derinden üzülüyor. Bunlara imkân vermemek lazım.

Şimdi, kelimelerle ifade etmek kolay fakat bunu eyleme geçirmek lazım. Dün, Genel Kurulda pek çok konuşma yapıldı. Bu hadiselere sebep olan milletvekili de dün çok tahrikkâr konuşmalar yaptı. Bazı şeyler konuşulurken liderler arasında olur, bazı şeyler genel başkanlar arasında olur ve her ne olursa olsun bir ülkenin cumhurbaşkanına, bir defa, ahlaken söylenemeyecek şeyler vardır, edeben söylenemeyecek şeyler vardır, hukuken, anayasal olarak söylenemeyecek şeyler vardır. Bu sınırları asla geçmemek lazım. Şu an Türkiye, tarihinin en zor günlerinden geçiyor. En zor, birliğe, beraberliğe en çok ihtiyacımız olan zamandayız. Böyle bir zaman içerisinde hepimizin olması gereken nokta bellidir. İtiraza evet, eleştiriye evet, yöntem farklılığına evet; o yüzden farklı siyasi partiler olarak burada varız zaten. Ama usul, edep dairesinde herkes ağzından çıkan kelimelere dikkat etmeli, hâline, tavrına, üslubuna dikkate etmeli ve birlik içerisinde olduğumuzu asla unutmamalıyız.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Suriye politikasının tekrar değerlendirilmesi, sınır güvenliğimizin sağlanması, bölgede huzur ve istikrarın tesis edilmesine yönelik atılacak askerî ve diplomatik adımların belirlenmesi amacıyla 4/3/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Behiç Çelik.

Sayın milletvekilleri, arka arkaya oylamalarımız olacak, sayın milletvekillerinin Genel Kurulu terk etmemelerini rica ediyorum.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle gergin bir ortamda huzurlarınızdayım. Aslında hepimiz birbirimize muhtacız ve aynı milletin evlatlarıyız. Özellikle Parlamentonun, birbirleriyle parti gruplarının münasebetlerinde olağanüstü dikkatli olmaları iktiza ediyor çünkü buradaki her olumsuz hareketin -fiziki ya da söylev anlamında- topluma çok daha kötü bir şekilde yansıması görülebilir ve toplumumuz da gerilirse bunun önüne nasıl geçeceğimizi o zaman kara kara düşünmeye başlarız.

Değerli milletvekilleri, ben Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konumuz Suriye. Suriye deyince Orta Doğu’yu, Doğu Akdeniz’i bütünüyle ele almak, konunun anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Bu coğrafya, kesintili de olsa, bin yıllık Türk egemenliğinde kalmıştır, sadece dört yüz yılı Osmanlı egemenliğidir. Bu coğrafya Haçlı Seferlerini ve Haçlı hâkimiyetini görmüştür. 19’uncu yüzyılda emperyalist ve kolonyalist saldırılara muhatap olmuştur, bu saldırılar hâlen devam etmektedir. Bu coğrafya, iki bin yıl geçtikten sonra, 20’nci yüzyılda, 1948 yılında İsrail’in kuruluşunu da görmüştür. Bu coğrafya, 21’inci yüzyıl başlarında yeni tip emperyalizme ve globalizme, algı yönetimine, teolojik dönüştürmeye tanıklık etmektedir. Yeni tip ideolojiler ve emperyalizm, bu coğrafyada demografik operasyon ve etnik temizlik de yapmaktadır. Peki, tüm bunlar olurken iktidar ne düşünüyor? Bir kere, bugünkü Suriye sonuç, dünkü Suriye sebeptir, dolayısıyla BOP sebeptir. BOP, bölge için ne öngörüyor? Gözyaşı, kan, etnik temizlik, parçalanma, dinsel ve mezhepsel savaşlar öngörüyor. BOP, İsrail’in ebedi güvenliğini istiyor. BOP’a karşı olmak Türk’e taraf olmaktır. BOP’a taraf olmaksa İsrail’e, ABD’ye, Rusya’ya, kısaca emperyalizme hizmet etmek demektir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de 5,3 milyon Suriyeli vardır. Toplam düzensiz göçmen sayısı Türkiye’de 7 milyondur. Suriyeliler “ensar ve muhacir” söylemiyle âdeta ülkemize çağrılmıştır. Şimdi başımız belada ve bu, atom bombası gibi bir demokrasi bombasını önümüze koymuştur. Sayın Özdağ’ın dediği gibi, bu aynı zamanda bir Kavimler Göçü’dür, modern Kavimler Göçü’dür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Ben, tutup burada Kobani’ye peşmergenin sokulmasını, Süleyman Şah Türbesi’nin nasıl kaçırıldığını, irticai gruplara desteği anlatmak istemiyorum. Ancak Suriye’de bir savaş pozisyonuna girmemiz bekamız için, millî çıkarlarımız için kesinlikle uygun değildir; daha büyük paylaşım savaşlarını bu tutum tetikleyebilir, bunun vebali de ağır olur.

Değerli arkadaşlar, aslında söylenecek çok şey var ama bu gerginlik ortamında ben sözümü burada bağlarken Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisine katıldığımı ifade ediyor, aziz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 4’üncü sırasına, 175 ve 53 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine, bu kısmın sırasıyla 2’nci ve 3’üncü sıralarına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 4, 5, 10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020  salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

4/3/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                       Özlem Zengin

                                                                                            Tokat

                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 4'üncü sırasına, 175 ve 53 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise yine bu kısmın sırasıyla 2'nci ve 3'üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

4 Mart 2020 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 173 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

5 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

10 Mart 2020 Salı günkü birleşiminde 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

11 Mart 2020 Çarşamba günkü birleşiminde 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 12 Mart 2020 Perşembe günkü birleşiminde 196 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesi,

4, 5, 10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Mart 2020 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek bu birleşimlerinde gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

196 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

196 sıra sayılı Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633)

196 sıra sayılı Denizli Milletvekili Nilgün Ök ile 46 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2633)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

Birinci Bölüm

1 ila 20’nci maddeler

20

İkinci  Bölüm

21 ila 40’ıncı maddeler

20

Toplam madde sayısı

40

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (´)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

27 Şubat 2020 tarihli 62’nci Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülen 173 sıra sayılı Teklif’in birinci bölümünde yer alan 8’inci maddesi üzerindeki önerge işleminde kalınmıştı.

8’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum: 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesinin 1’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

“(1) İmalatçı, devrettiği yetki ve görevlerin niteliğini, varsa koşullarını ve sınırlarını yazılı olarak ve açık bir biçimde belirlemek suretiyle yetkili temsilci atayabilir.”

         Ayhan Erel                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu      Zeki Hakan Sıdalı

           Aksaray                                 Adana                                  Mersin

    Hayrettin Nuhoğlu                     İsmail Koncuk

           İstanbul                                 Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Zeki Hakan Sıdalı, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin içinden geçtiği bu zor zamanlarda, İdlib ve Ağrı’da şehit düşen tüm yiğitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Şu anda ülkemiz ve bayrağımız için cansiparane şekilde mücadele eden tüm Mehmetçik’imize Allah güç ve kuvvet versin.

İki bin beş yüz yıla dayanan Türk devlet geleneği ve devlet aklı, son dönemde yaşadığımız her türlü zorluğun üstesinden gelecek olan güç, irade ve yöntemi ortak akılla ortaya çıkaracak yetkinliğe sahiptir. Gündemin çok daha öncelikli konularını takip ederken gündelik sorumluluklarımızı da yerine getirmeye devam etmek zorundayız. Şehitlerimizin kaybıyla yüreğimiz yanarken, yüce Meclisimizin devam eden çalışmaları içerisindeki gündem gereği, ürün güvenliğiyle ilgili söz almış bulunmaktayım.

Sayın milletvekilleri, bir kanunu çıkarmak kadar, sonrasında bu kanunu layığıyla uygulamak ve takip etmek de önemlidir. Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu olmak adına, böyle bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardı, doğru ancak burada izlenmesi gereken metot sadece “AB uyumunu sağladık, bitti.” değil, samimi bir şekilde ülke içindeki ürün güvenliğini de sağlayacak adımlar atmaktır; yoksa kanun çıkar, uygulama kadük kalır. Piyasada daha etkin denetim yapabilmek için kusursuz bir denetim ağı oluşturmak gerekli, yoksa cezalandırma sistemli değil raslantısal olur, güvensiz ürün satışını önleyemez.

Süreç yönetimi de, aynı şekilde, hayati bir önem taşıyor. Kamu, üreticiler, ithalatçılar ve tüketicilerden oluşan zincirin tüm halkaları gereğince bilinçlendirilmeli ve ürün güvenliğini tam anlamıyla kavramalıdır.

Güvensiz ürünün sebep olduğu ölüm ve yaralanmalarda üretici ve ithalatçı, zarar görene karşı sorumlu ise de bu zararları sıfıra indirmek Bakanlığın asli görevidir; güvensiz ürüne sorumlu aramaktansa böyle ürünleri imal ve ithal ettirmemek de öyle. Buradaki temel mesele insan sağlığı ise sonuç odaklı, caydırıcı önlemler almak zorundasınız. Burada, tüketicilere de büyük rol düşüyor. Ürün Güvenliği Farkındalık Projesi’ni yerinde bulmakla birlikte yeterli bulmuyoruz. Böyle önemli işleri 10 konferansla, 25 alışveriş merkezinde stant açarak çözemezsiniz; daha planlı, kapsamlı, topluma nüfuz edici projeler geliştirmek gerekiyor. Okullarda eğitici programların düzenlenmesi, stantların kurulması ve konunun somut örneklerle izah edilmesi akıllıca bir hamle olur. Çocuklar ve gençler öğrendiklerini ailelerine öğretiyor, bu gerçeği göz önünde bulundurmalıyız.

Sayın milletvekilleri, getirdiğiniz kanun teklifiyle, biz burada ürünlerin kurallara uygunluğunu, güvensiz ürünlerin risklerini ve onların önlenmesini, bu ürünlerin üretiminin durdurulmasını ve halka zararlı ürün temin edilmesinin önüne geçilmesini sağlamalıyız. Peki, siz bu konuda ne kadar samimisiniz? Malumunuzdur, daha geçenlerde Tarım Bakanlığı, Türk Gıda Kodeksi’nde bir değişikliğe gitti; sonunda, sahte bal, sahte pekmez, sahte peynir üretimi yasaklandı. Bu değişikliği tam alkışlayacaktık ki eklenen geçici maddeyi gördük. O maddeyle, o güne kadar üretilmiş sahte ürünlerin yıl sonuna kadar piyasada kalmasına ve satılmasına izin veriyorsunuz. Şimdi, burada, tüm tüketiciler adına soralım: “Sahte” tabir edilen gıdalar eğer sağlığa zararlı değilse neden üretimini yasakladınız? Yok, eğer sağlığa zararlıysa neden piyasadan toplamıyorsunuz? Niçin vatandaşların sağlığına zararlı olan sahte gıdaları vatandaşa yedirmeye devam ediyorsunuz? İnsan sağlığı bu kadar ucuz olmamalı. “Sahte gıda üreten mağdur olmasın, malları imha edilmesin.” diye düşünüyorsanız, milyonlarca vatandaşımızın hayatını tehlikeye atmaya hakkınız yok. Herkese suç işliyor muamelesi yapıyorsunuz, dürüst üreticiyi dolaylı olarak bürokrasiyle bunaltarak sahtecileri aslında kayırmış oluyorsunuz. Mersin’de de işini layığıyla yapan bal üreticileri buna en güzel örnektir.

Başta söylediğimi tekrar etmek gerekirse, ürünlerde güvenliği sağlayacaksanız, bu konuda samimi olun ve sadece Avrupa Birliği müktesebatı uyarınca değil, vatandaşın sağlığını düşünerek işler yapın.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında geçen "biçimde” ibaresinin "şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Ayşe Acar Başaran                     Ayşe Sürücü                        Tuma Çelik

            Batman                               Şanlıurfa                                Mardin

       Ali Kenanoğlu                       Nusrettin Maçin                   Rıdvan Turan

           İstanbul                               Şanlıurfa                                Mersin

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Ahmet Akın                         Tacettin Bayır               Müzeyyen Şevkin

           Balıkesir                                 İzmir                                   Adana

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                 Tahsin Tarhan                     Haydar Akar

            Manisa                                 Kocaeli                                Kocaeli

      Ali Fazıl Kasap

           Kütahya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) –Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Tuma Çelik’in.

Buyurun Sayın Çelik. (HDP sıralarından alkışlar)

TUMA ÇELİK (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2013 yılından beri gündemde olan bu düzenleme konusunda konunun muhatabı olan sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarının görüşleri alınmıyor. Bırakın sivil toplumu, Meclisin ilgili komisyonlarının raporları dahi dikkate alınmıyor ve yasa uygulanmaya başlayınca da ortaya çıkacak olan sorunlarla insanlar baş başa bırakılıyor maalesef. Birçok noktada ortaya çıkan bu durum toplumsal yapımızı zorluyor, hukuk tanımazlık egemen oluyor, keyfiyet başlıyor ve maalesef hukuk tanımazlık memleketin her yerine taşınıyor.

Biliyorsunuz, Türkiye'de devlet okullarında Hristiyan ve Musevi öğrenciler de okuyor ve Türkiye'deki en büyük hak ihlallerinden biri bu okullarda zorunlu din dersi okutulması sırasında yaşanıyor. Süryaniler Türkiye'deki bütün Hristiyanlar gibi, Museviler gibi eğer dinlerini ibraz edebiliyorlarsa, gösterebiliyorlarsa bu din dersinden muaf olabiliyorlar ancak bu öğrencilerimizin muafiyet süreci tam olarak bir eziyete dönüşmüş durumda. Kimliklerinde İslam yazmamasına rağmen öğrencilerimizden kendilerinin ve bazen de akrabalarının, anne ve babalarının Müslüman olmadığını ispatlamaları isteniyor. Tek bir dilekçeyle halledilebilecek bu durum aslında birçok noktada insanlara eziyet hâline geliyor. Hukuku baypas etmek için bürokrasi yaratılıyor. Öğrenciler ve veliler kendi dinlerini açıklamak zorunda bırakılıyor. Lakin bütün bu süreçleri atlatmamız, zorunlu din dersinden muaf olmamız için yeterli olmuyor. Öğrenciler bazı okullarda din dersine sokulmaya devam ediliyor bütün bu duruma rağmen.

İstanbul’da İsmail Tarman Ortaokulunda bir Hristiyan öğrenci, din dersinden muaf olduğu hâlde zorla derslere sokulmaya çalışılıyor. Okul idareleri yasaları ve mahkeme kararlarını uygulamayarak aslında suç işliyorlar. İmam-hatibe dönüştürülmek istenen bu okula ilişkin alınan mahkeme kararları yine yöneticiler tarafından uygulamaya sokulmuyor, hayata geçirilmiyor; kısaca, burada da hukuk tanımazlık, Anayasa’yı yok sayma, hukuku uygulamama, mahkeme kararlarına uymama durumu var.

Son bir hukuksuzluk örneği yine Mardin’den. Mardin’in Derik ve Kızıltepe ilçelerine bağlı mahallelerin bazılarında on, bazılarında ise yirmi gündür elektrik verilmiyor, elektrikler kesik. Tarımsal sulama kuyularında bulunan sayaçların okunmadan faturalandırılmasından kaynaklanan, DEDAŞ ile çiftçiler arasındaki gerginlik bu kesintilerin olmasına sebep oluşturdu ve bu çerçevede de 200’den fazla mahalle, 1.500’e yakın çiftçi ve toplamda 75 bin kişiyi etkileyen bir duruma dönüştü.

Bakın, hiçbir sebep insanların en doğal ihtiyaçlarını karşılamalarını engellememelidir. Eğer DEDAŞ’ın çiftçilerle bir sıkıntısı, bir sorunu varsa bunu çözme yoluna gitmelidir. Hukukun burada işleme konulması gerekiyor ama hukuka uyulmuyor maalesef yine de. DEDAŞ bu durumu bahane ederek binlerce insanın elektriğini kesip suya ulaşmasını engelleyemez, engellememelidir ama özelleştirilen elektrik dağıtım şirketi, düzene ayak uydurarak köylülerin elektriklerini kesmiş, elektrikler kesik olduğu için de köylülerin suya ulaşım imkânı da ortadan kaldırılmıştır. Hiçbir hukuk, hiçbir kural tanınmıyor maalesef. Tarih bu çerçevede aslında hepimizi yargılayacak ve bundan da sorumlu olan hesabını verecektir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ikinci söz, Sayın Ali Fazıl Kasap’ın.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle İdlib’de, Suriye’de şehit olan erlerimize, uzman çavuşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar temenni ediyorum, milletimize de başsağlığı diliyorum, sabır diliyorum.

Konumuz, kanun teklifi gereği, Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi üzerineydi. Eğer siz bir ürünseniz artık hiçbir güvenilirliğiniz kalmadı. Aynı miadı dolmuş olan ilaçlar gibi faydası olmuyor, artık zarar vermeye başladı. Mazlumun yanında yer alacaktınız, Filistin’de, Kudüs’te, Gazze’de, El Halil’de yoksunuz. Yemen’de neden sesiniz, soluğunuz çıkmıyor? Burası Yemen… Yemen de bizi çağırıyor ama yokuz değil mi? Burası Yemen, açlıktan kırılan çocuklar var. Burası, malumunuz son günlerde bırakmış olduğumuz muhacirler. Bu da Yemen… Yemen’de yokuz, Arakan’da yokuz, Hindistan’da yokuz. Tüm kavramları kirlettik, “ensar” neydi, “muhacir” neydi? Onu hepimiz biliyoruz. Kime yardım etmiştik? İsrail’e, ABD’ye yardım ettik, ona kulvar açtık. El Halil’de de yoktuk. “Muhacir” kavramının ne demek olduğunu biliyorsunuz. Biz daha önce de bunu defalarca söylemiştik ama burası istişare kültürünün olması gereken bir yerdi. Sözlerin hepsini dinleyecektik, en güzeline tabi olacaktık, bu prensibi hayat şiarı edinecektik ama maalesef olmadı.

Bir İçişleri Bakanımız var her gün skor veriyor, diyor ki: “135.844 kişi Yunanistan’a veya sınırları geçerek başka ülkelere gitti.” Biz Ömerleri arıyorduk, Trumplarla, Putinlerle dost olduk. Siz kimleri dost edindiniz? “Ömer” diyorduk, bula bula Sudanlı Ömer El Beşir’i bulduk. Saraya muhacirleri almadık, saraya El Beşirleri aldık, Müslim’i aldık, Barzani’yi aldık. Artık, ürün güvenliğimiz kalmadı.

Birileri “İslam kardeşliğinin sınırı yoktur." demişti. “Kardeşlik” anlayışımız Avrupa’nın  vereceği 1-2 milyar euroyla mı sınırlı? Dün “bereket” dediğimiz muhacirler bugün besleme oldular. Artık bu belde, emin belde olma niteliğini yitirdi. “Kendilerinde bir ihtiyaç olsa bile kardeşlerini öz nefislerine tercih ederler.” anlayışı, “Kim nefsinin cimri ve bencil tutumlarından kurtulmuşsa onlar kurtuluşa ermiştir.” prensibi artık yok değil mi arkadaşlar? “Ensar ve muhacir nedir, o adam bilmez.” deniyordu. Biz biliyoruz, ensar nedir biliyoruz. Suriye’deki insanlarımızı bombalardan kurtardık ama onları nereye teslim ettik? Yunan polisinin ateşine teslim ettik, Yunan polisinin ateşine. Hani bunlar muhacirdi, hani bunlarla her şeyimizi paylaşacaktık, onlar bizim zenginliğimizdi! Tüm komşularımızla kavgalıyız. Suriye’de emperyalistlere hizmet eden bir anlayışın parçasıyız. Ülke olarak yorgun ve yaralıyız. Libya’da sonu olmayan bir savaşın taraftarı olduk şu anda. Siyasal, sosyal ve ekonomik bakımdan bitmiş vaziyetteyiz. Müstekbirlerin çıkarları uğruna bazı şeyleri alet yaptık, onların silahlarıyla mazlumları vuruyoruz, onların silahlarıyla müstazafları eziyoruz.

Nihai olarak, burası uzlaşmanın, burası istişarenin, burası ortak aklın sonucuyla karar verilen bir yer olması gerekirken kavganın, gürültünün olduğu bir yer; haklı olanın sesinin kavga, gürültüyle susturulmaya çalışıldığı bir yer olmamalıydı. Akıllarını kullanmayan toplumlar, akıllarını kullanan toplumlar tarafından kullanılmaya mahkûmdur. Nihai olarak tekrar şunu söylemek istiyorum: “Sözlerin hepsini dinleyip en güzeline tabi olacağız.” Bu prensibi hayat prensibi hâline getirmek görevimizdir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Muş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ensar-muhacir ilişkisi bizim inancımızda ve kültürümüzde olan bir şeydir. Biz hiçbir zaman ülkemize sığınanlara karşı “besleme” gibi bir ifade kullanmadık, kullanmayız. Türkiye, kendisine sığınan 3,5 milyondan fazla sığınmacının hiçbirisine “Sen bu ülkeden git.” “Başka yere zorla gideceksin.” diye bir şey dememiştir. Sadece sınırlarla alakalı daha önce sıkı kontroller yaparken şu an itibarıyla başka yere gitmeyi arzu edenlere, bu tercihlerini hayata geçirmek isteyenlere herhangi bir kısıtlama yapmamaktadır; yoksa, Türkiye'de kalmak isteyenlere zorla “Buradan git.” diye bir şey yok ama “Ben başka bir yere gideceğim.” diyorsa bu… Birleşmiş Milletlerin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de bütün uluslararası normlarda da ülkenize gelen bir sığınmacıya “Git.” diyemezsiniz fakat başka bir yere gitmek istiyorsa da ona herhangi bir kısıtlama yapma durumunuz söz konusu olamaz. Konu bundan ibarettir. Burada olmak isteyenler burada kalabilirler, başka ülkeye gitmek istemek kendi takdiridir, o da kendilerinin bileceği iştir.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Hulusi Şentürk ile 95 Milletvekilinin Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi (2/2537) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 173) (Devam)

BAŞKAN – 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının (i) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini teklif ederiz.

“j) Bakanlığın belirleyeceği şartlar çerçevesinde satış sonrası destek hizmeti sağlar.”

Dursun Musavat Dervişoğlu              Enez Kaplan               Hayrettin Nuhoğlu

             İzmir                                 Tekirdağ                               İstanbul

     İbrahim Halil Oral                  İmam Hüseyin Filiz               Ayhan Altıntaş

            Ankara                               Gaziantep                               Ankara

         Bedri Yaşar

           Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Bedri Yaşar’ın.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ailelerine başsağlığı, yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

Şehitlerimize son görevimizi yerine getirmek için Samsun’daydık. 3 şehidimizi toprağa verdik. Samsunlu hemşehrilerimiz ve kahramanlarımız İstihkâm Uzman Onbaşı Şükrü Elibol, Piyade Uzman Onbaşı Tayfun Pekel, Piyade Uzman Onbaşı Eyüp Gülaçtı ve aynı saldırıda şehit olan diğer Mehmetçiklerimize de Allah’tan rahmetler diliyorum. Kurtaran şehir Samsun’umuzun bir haftada yaşadığı acının tarifi yok, yüreklerimiz yandı, dağlandı, acımız çok büyük. Tabii beklerdik ki hiç olmazsa bu şehitlerimizin haberini aldığımız gece -Samsun’dan izledik, takip ettik- TRT’nin belki yayın akışı değişir, bir şeyler söyler ama maalesef hayal kırıklığına uğradık.

Diğer taraftan, son günlerde Samsun’un gündeminde bir su meselesi var. Kurumlar farklı farklı açıklamalar yapıyor. İlk açıklama SASKİ’nin. Samsun’da içme suyunun koktuğu ve suyun bulanık geldiğini belirten vatandaşlarımız sosyal medya üzerinden tepkiler gösterince SASKİ Genel Müdürümüz Fatih Yıldız Bey “Samsun’da suda yaşanan kokunun sebebi ihmal değil. Mevsim geçişlerine göre yağışlardan sonra bazı estetik parametre dediğimiz durumlar oluştu. Halkımızın tedirgin olmasına gerek yok.” diyor. Bu açıklamadan sonra, yine Samsun Çevre Platformu, Uludağ Üniversitesinde bir profesöre analiz yaptırıyor; orada çıkan sonuçlara göre alüminyum değerlerinin normalden daha yüksek olduğunu, bu suyun içilemez olduğunu ifade ediyor. Devamında, bu sefer İl Sağlık Müdürlüğü tekrar bir açıklama yapıyor, diyor ki: “Yapılan tetkiklerde, yaptığımız analizlerde sudaki alüminyum değeri bir miktar yüksek.” “Bir miktar yüksek”ten ne dediği çok fazla anlaşılamıyor yani içilebilir mi, içilemez mi, bununla ilgili bir bilgi yok. Dolayısıyla şu an Samsun’da tümüyle bir kargaşa var. SASKİ “Yalan beyanda bulunuyorsunuz. Dolayısıyla sizin hakkınızda davalar açacağız.” diyor ama devletin kurumu İl Sağlık Müdürlüğü de diyor ki: “Bir miktar fazlalık var.” Dolayısıyla içilebilir mi, içilemez mi diye bir görüş de beyan etmiyor. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz? Şu an Samsun’da bütün marketlerde neredeyse içme suyu, bildiğiniz sular tükenmek üzere. Vatandaş bu mevcut suyu kullanmıyor. Dolayısıyla biz de bunu buradan gündeme getiriyoruz, diyoruz ki: Artık ne yapılacaksa, nasıl bir şey orta yere konulacaksa halkı tedirgin eden bu tür meselelerden uzak durmamız lazım. Bunun sonuçlarını bir an önce… Sorumlusu İl Sağlık Müdürlüğüyse, Halk Sağlığı Şube Müdürlüğüyse neyse, muallak açıklamalardan daha çok işin özü, özeti neyse buna yönelik açıklamalar yapması ve halkta sükûneti oluşturması şart. Yoksa bugün, hakikaten -diğer bölgeleri bilmiyorum ama- Samsun’da bu konuda çok ciddi meselenin, problemin olduğunun altını buradan çiziyorum. Bizim burada görevimiz uyarmak, buradan da uyarıyorum. İnşallah gerekli denetimler yapılır, halkın istediği şekilde su temini sağlanır.

Gıda güvenliğinden bahsediyoruz, gıda güvenliği de böyle. İşte, Tarım Bakanlığı her gün çıkıyor açıklama yapıyor, diyor ki: “Şu kadar gıdada sorun var. Bunları da ifade ediyoruz, listeyle beyan ediyoruz, isimlerinizi açıklıyoruz.” Değerli arkadaşlar, şu dönemde, yaşadığımız yüzyılda hâlâ merdiven altı üretimlerden bahsedilmesi, belli gıdalarda gıda boyasından tutun da farklı argümanlara kadar ne isterseniz var cinsinden ürünlerin marketlerde satılması, inanın hepimizi çok ciddi üzüyor.

Dolayısıyla biz özünde bu kanunun bu fıkralarına destek veriyoruz ama bunlar daha çok Avrupa Birliği kapsamındaki düzenlemelerden kaynaklanıyor. Ben diyorum ki: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Avrupa Birliği vatandaşlarından daha kalitelidir, daha yüksek hizmeti haizdir. Onlar istediği için değil, bizim ülkemizdeki standartları yükseltmek adına bu düzenlemeleri yapmamız daha doğru olacaktır.

Dolayısıyla bunun konuşulacak bir tarafı yok. Hava, su, gıda en temel ihtiyaçlarımız. Bununla ilgili düzenlemeleri bir an önce gerekli… Yani ifşa etmek yetmez, onları gerektiği kadar cezalandırmak için ne gerekiyorsa yapmamız lazım diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının (c)  bendinde geçen “durumlarda” ibaresinin “hallerde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Ayşe Sürücü                          Tuma Çelik       Mahmut Celadet Gaydalı

          Şanlıurfa                                Mardin                                  Bitlis

       Ali Kenanoğlu                       Nusrettin Maçin                   Rıdvan Turan

           İstanbul                               Şanlıurfa                                Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalı’nın.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle İdlib’de yaşamını yitiren tüm askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, sabırlar; yaralılara da acil şifalar diliyorum. 

Türkiye halklarını kutuplaştıran bu yönetim anlayışı aynı zamanda içeride de tüm hukuksuzlukların zeminini oluşturuyor. Bakınız, HDP kongresi öncesinde partililerimize yönelik, merkezî bir kararla gözaltı uygulamaları yapıldı. 65 yaşında, ağır böbrek hastası, beyninde tümör şüphesi olan ve sağlığı yerinde olmayan Naciye Türemiş de bu isimlerden biriydi ve tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi, 2013-2015 yılları arasında katılmış olduğu basın açıklamalarıydı. Oysaki temel hak ve hürriyetler kapsamında kalan, polisin “Dağılın.” şeklinde uyarısının bile olmadığı legal gösterilerdi bunlar. Yine kadına yönelik şiddeti dahi kınayan açıklamalar bile suç olarak değerlendirildi.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin genel gerekçesi ele alındığında aslında AB uyum çerçevesinde hazırlanmış bir teklif olduğu anlaşılmaktadır. Bugüne kadar AB ülkelerine üretilen kaliteli ürünler gönderilirken diğer yandan iç piyasada toplumun sağlığını önemsemeyen ürünlerin tüketilmesine göz yumulmuştur. Her ne kadar toplum sağlığına zararlı üreticilerin listesi yayınlansa da caydırıcılık konusunda yeterli önlemler alınamamıştır. Çok uzak bir tarihe bakmaya gerek yok, daha birkaç hafta önce Tarım ve Orman Bakanlığı sahte bal, sahte pekmez ve sahte peynir üretimini 19 Şubat 2020 itibarıyla ülke genelinde yasakladı. Ancak yönetmeliğe eklenen bir geçici maddeyle, firmaların stoklarında bulunan ve bugüne kadar piyasaya süremedikleri sahte balları bu yılın sonuna kadar halka satabilmeleri için devlet eliyle özel bir hak tanındı.

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri, dürüst üreticisine gereken destek ve teşvikin verilmemesidir. Birkaç hafta önce Rusya 5 bin ton domatesi kabul etmedi, gerekçeleri de gıda standartlarına uymadığıydı.

Bir yandan nitelikli ve sağlıklı ürün üretiminde hızla bir düşüş söz konusuyken diğer yandan sahte ve toplum sağlığına zararlı ürünlerin piyasada rahatlıkla satılması bizzat Bakanlık tarafından sağlanmaktadır. Bu ortamda dürüst üreticinin rekabet gücü kırılmakta, ekonomik gücü azalmaktadır.

Bilindiği üzere, vekilliğini de yaptığım Bitlis ili ülkenin en güzel ballarını üretmektedir. Devletin yetkili organlarının Bitlis balı gibi doğal ve sağlıklı üretilen balları desteklemesi, iç ve dış piyasada reklamını yaparak görünürlüğünü artırması, bölge insanına ve üreticiye destek olması gerekirken aroma katkıları veya bir miktar bal eklenerek bal aromalı şurup, çam aromalı şurup, ballı şurup ve benzeri isimlerle bal izlenimi veren ürünlerin piyasaya sürülmesi özendirilmektedir.

9’uncu maddeye bakıldığı zaman da madde gerekçesinde “İthalatçı yurt içi piyasaya sadece güvenli ve varsa teknik düzenlemelere uygun ürünleri arz edebilir.” denilmektedir. Geç kalınmış bir madde. Kendi standartlarımızı doğru düzgün kuramaz ve bu standartları uygulamazsak ithalatçıya kapıyı sonuna kadar açarız. İthalatçıya bir yandan güvenli ürünü iç piyasaya sürmesi gerektiğinin teknik düzenlemesi yapılırken diğer yandan Bakanlık sahteye göz yumuyor.

Yürütme organları sahteciliği meşrulaştırırken AB uyum çerçevesinde yasama organına bir kanun hazırlatmak mevcut sorunları bitirmiyor. Kanun, gereği gibi pratikte uygulanmıyor ise anlamını baştan yitirmiş demektir.

Sanayi ülkeleri, gıdadan makineye, ülke ve bölgelere göre ayrı üretim bantları yaparken böyle bir ortamda ülkeyi ciddi bir şekilde koruma altına almak bizim görevimizdir. Tabii ki iç piyasaya sunulan ürünler sağlıklı olsun fakat bunun denetimi gerçekten de hem ithalatçı hem imalatçı yönünden ne ölçüde gerçekleşecek, bunu da zamanla göreceğiz.

Amaç sadece AB uyumu çerçevesinde bu zarureti yerine getirmek olmamalı. Bu ülkede, gerçek anlamda, toplum sağlığının korunması adına topyekûn bir mücadelenin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Üreticiden tüketiciye, ithalatçıdan ihracatçıya varıncaya kadar sağlıklı ve dürüst bir üretim-tüketim zincirinin kurulması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gaydalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının (a) bendinde bulunan “veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Ahmet Akın                          Haydar Akar                    Tahsin Tarhan

           Balıkesir                                Kocaeli                                Kocaeli

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                 Tacettin Bayır                      Necati Tığlı

            Manisa                                  İzmir                                  Giresun

     Müzeyyen Şevkin

            Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necati Tığlı’nın.

Buyurun Sayın Tığlı. (CHP sıralarından alkışlar)

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tabiatıyla, doğal hayatıyla, tarihî dokusuyla ve insanıyla Giresun herkesin yaşamak isteyeceği bir yerdir. Hani herkesin rüyalarını süsleyen bir yer vardır ya, işte Giresun öyle bir yerdir. Doğu Karadeniz Bölgesi’ndedir; Ordu, Sivas, Trabzon, Erzincan ve Gümüşhane’yle komşudur. Ürettiği fındık, dünyanın en kaliteli fındığıdır. Nüfusu 453.912, seçmen sayısı 334.305. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir ilidir ve buraya 4 vekil göndermiştir.

Bu bilgilendirmeleri hem Giresun’un AK PARTİ vekillerine hem de merkezî Hükûmete Giresun diye bir ilin olduğunu hatırlatmak için yaptık. Evet, sizler sadece seçimden seçime hatırlıyor olsanız da Giresun diye bir il vardır. 2002’de Giresun’da yüzde 45 oy aldınız ama yaptığınız ilk iş, Giresun’un SEKA Aksu Kâğıt Fabrikasını 5 milyon liraya satmak oldu; oysa değeri 57 milyon liraydı. Fabrikayı alan yandaş, makineleri 11 milyon liraya hurdaya sattı, anında 6 milyonu kaptı ama siz “Yetmez.” dediniz,  5 milyon liraya sattığınız fabrikayı 68 milyon liraya geri aldınız ve bir sonraki seçime kadar yan gelip yattınız, Giresun’umuza uğramadınız.

2007’de Giresun’da yüzde 51 oy aldınız ama trenleri raydan, demir yollarını güzergâhtan çıkardınız. Giresun demir yolu hattını meydanlarda seçim yatırımı olarak müjdelediniz ama iş yapmaya gelince, Giresun’u demir yolu güzergâhından çıkardınız. Bu mudur sizin Giresunlulara verdiğiniz değer? “1.300 kilometre demir yolu yapacağız.” dediniz, yapa yapa 158 kilometre demir yolu yaptınız.

2011’de Giresun’da yüzde 59 oy aldınız ama hayır duası alamadınız. Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize’yi kapsayan Karadeniz Sahil Yolu’nun Giresun ayağında ne bir proje ne de bir ihale var; var olan tek şey vaatleriniz. Karadeniz Sahil Yolu tüm illerde eş zamanlı bittiğinde faydalı olur. Giresun Çevre Yolu ayağını yavaşlatmak ya da “Şimdilik 8 kilometresini yapalım.” demek vatandaşın parasını sokağa atmaktır, Giresunluyu takmamaktır; hele hele iptal etmeyi düşünmek Giresun’umuza ihanettir. Giresun Çevre Yolu Projesi bitirilmediği sürece iktidarınız “Giresun’a hizmet götürdük.” diyemez.

7 Haziran 2015’te yüzde 53; 1 Kasımda yüzde 61 oy aldınız ama 2 tarih arasında yaşananlardan dolayı Giresunlulardan helallik alamadınız. Ne Eğribel Tüneli bitti ne de Eğribel Tüneli için savurduğunuz vaatler ama Giresunlunun ömrü bitti. Giresun-Batlama kara yolu hepten unutuldu ama yaklaşan her seçim öncesi bu yolda inceleme yaparak sağa sola talimat veren bölge milletvekillerinin komik hâlleri unutulmadı. Kim “Çalışmaların takipçisiyiz.” diyorsa ya gelsin Giresun halkına hesap versin ya da gitsin Genel Başkanına hesap sorsun.

2018’de Giresun’da yüzde 42 oy aldınız ama fındık üreticisinden geçer not alamadınız, fındıkta rekolteyi tespit edemediniz, alım fiyatlarını açıklayamadınız çünkü Ferrero ne dediyse onu yaptınız. “Giresun’da kurulan fabrikalarla işsizlik bitti.” dediniz ama Giresun’da kurulan bir fabrika yok. Zaten Giresun’da biten de işsizlik değil, iş bulma umuduydu.

Giresun en fazla göç veren 5’inci il, iş bulamayanlar kenti terk ediyor. Giresun’da yaşayan Giresunlu nüfusu 450 bin, il dışında yaşayan Giresunlu nüfusu 1 milyon 250 bin. Giresun, Karadeniz Bölgesi’nde yatırım yapılan iller sıralamasında sonuncu çünkü her şeyi bilen iktidarınız Giresun ilini ihmal etmiştir. “28 günde 28 proje” gibi sözlerle Giresun halkının isteklerini hiçe saydınız.

Değerli milletvekilleri, en kötü verileri bile pembe rüyalara dönüştüren TÜİK, Giresun verilerine de çare bulamamıştır. Eksi 3 büyümeyle ekonomisi en fazla küçülen il Giresun’dur. 2014 ile 2019 tarihleri arasında şehir merkezinde 2.812 iş yeri açıldı, şu anda 1.495’i yok, maalesef kapandı. Şehri ayakta tutan küçük esnaf artık ayakta duramaz hâle geldi. Ama yandaş medya esnafın teşvik ve desteklerden haberdar olmadığını ve yararlanmak istemediğini yazdı, aynı “İş var ama çalışacak adam bulamıyoruz.” diye yaptıkları açıklamalar gibi.

Sözün özü: İktidar temsilcileri ve bölge milletvekilleri bu tespitlerimizi duysunlar ve hamasi sözlerden kaçınsınlar. AK PARTİ’ye oy versin ya da vermesin, her Giresunlu bu kentin çok geri bırakıldığını biliyor.

Giresun ili, gelişeceği yerde günden güne kasaba hâline geliyor. AK PARTİ Giresun’u yarı yolda bırakmıştır, verdiği sözleri tutmamıştır. Onun için Giresun’a boş vaatler vermekten vazgeçin yoksa Giresunlulara bakacak yüzünüz kalmayacak. 

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi’nin 10’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“c) Ürün kendi sorumluluğu altındayken, depolama ve nakliye koşullarının ürünün teknik düzenlemesine veya 5 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen genel ürün güvenliği mevzuatına uygunluğunun zarara uğramamasını sağlar.”

Dursun Müsavat Dervişoğlu              Enez Kaplan              İmam Hüseyin Filiz

             İzmir                                 Tekirdağ                            Gaziantep

   Arslan Kabukcuoğlu                    Ayhan Altıntaş              Hayrettin Nuhoğlu

          Eskişehir                                Ankara                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Ürün Güvenliği” başlıklı kanun teklifinin 10’uncu maddesi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarak başlıyorum.

Ülkemiz son yıllarda her konuda olduğu gibi gıda maddeleri bakımından da yolgeçen hanına dönmüştür. Son derece yetersiz denetimler sonucu herkes dilediği her ürünü rahatça ülkemize sokabilmiştir. Hasta kurbanlık hayvanlardan domuz ve katır etlerine, genleriyle oynanmış tohumlardan hormonlu yiyecek maddelerine, kanserojen ihtiva eden çocuk oyuncaklarından okul malzemelerine kadar her şey ithal edilmiş ve kolayca satışa sunulmuştur. Sadece para kazanma amacı öne çıkmıştır.

Elbette alırken de satarken de öncelik, insan sağlığına uygun, belirlenmiş standartları olan ürünler olmasına dikkat etmek olmalıdır. Yasa, geç kalınmış olsa da önemli bir yasadır. Yasalar, uygulayanlar tarafından değer kazanır. Sahada yapılacak olan denetim mekanizmaları da yasaya uygun olarak kurulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, son günlerin en önemli konusu Türk milletinin bağrını yakan şehitlerimizdir. İdlib ve Suriye, sorun olmanın ötesinde, ocakları söndürmeye devam etmektedir. Suriye dört yüz yılı aşkın yönettiğimiz ve çok sayıda bize ait tarihî ve kültürel miras bıraktığımız bir ülke olmasının yanında, atamız Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu topraklardır.

Nurettin Zengi’nin ve Selahaddin Eyyubi’nin muhteşem dönemlerini kapsayan Zengiler ve Eyyubiler devletlerinin üzerinde hüküm sürdüğü, Osmanlılardan bize intikal eden, Misak-ı Millî hudutlarında yer alan yerleşim yerleri ve Akdeniz kıyılarından güneye, Golan Tepeleri’ne kadar yerleşik olan çok sayıda soydaşımızla, coğrafi ve tarihî bağlarımız olan bu ülkeyle inişli çıkışlı siyasi bir geçmişimiz vardır.

Yakın geçmişimizde ülkemizdeki bölücü terör olaylarının organize edilip yönetildiği, militanların eğitilip yetiştirildiği Bekaa Vadisi’ni unutmadık. Bebek katili teröristbaşının oradan çıkarılması için zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in sınırda yaptığı cesur konuşmayı da unutmadık.

Değerli milletvekilleri, komşumuz Suriye'nin geri kalmış, çok uluslu ve küçük bir ülke olmasına rağmen emperyalist büyük devletlerin ilgi alanı içerisinde olmasının sebebi bulunduğu coğrafi konumdur. İlişkilerimizin sert olmasının sebebi ise saydığım özelliklerden ve orayı yöneten ailenin politikalarını Türk düşmanlığı üzerine kurmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Hâl böyleyken 2002 yılından beri ülkemizi yönetmekte olan AKP hükûmetlerinin takip ettiği politikalar bizi bugünkü durumlara getirmiştir. Geleneksel dış politikamızın sistematik olarak bozulması ve hatta yerle bir edilmesi sonucu devlet hafızası ve ciddiyeti ortadan kalkmıştır. Ülkemizde yönetim bir aileye hatta bir kişiye teslim edilerek şahsi ilişkiler devreye girmiştir; böylece Suriye’yle karşılıklı aile tatilleri, yat gezileri, dost sohbetleri, mutluluk tabloları şaşırtıcı boyutlara ulaşmıştır. İşte o günlerdeki Başbakan, bugünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Suriye konusunda bakın, düşüncelerini nasıl dile getirmişti, 2010 yılında referandum için propaganda gezileri kapsamında 15 Ağustosta Gaziantep’teki konuşmasında şöyle demişti: “On yıllar boyunca Türkiye sanal korkularla endişelere maruz bırakıldı. İçeride sanal tehditler, dışarıda düşmanlar üretildi. Türkiye on yıllar boyunca içine kapandı, içine kapatıldı. Biz geldik bu anlayışı yıktık, bu anlayışı ortadan kaldırdık. Suriye ile Türkiye birbirine husumetle bakıyordu, sürekli gerginlikler yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geliyordu. Biz geldik, Esad kardeşimle oturduk, iki ülke arasındaki meseleleri konuştuk, istişare ettik, müzakere ettik. Türkiye ile Suriye’yi bölgenin iki kardeş, iki dost ülkesi hâline getirdik mi? Her alanda iş birliğine gittik mi? İş birliği anlaşmaları imzaladık mı? Suriye’yle aramızdaki vizeleri kaldırdık mı? Bütün o korkuların, bütün o tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Düşman üretme politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya çıktı.” Ve aradan dokuz yıl geçti, Suriye’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Nuhoğlu, kısaltacaksınız mecburen.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Hayır, kısaltacağım da sanki süre biraz fazla mı şey yaptı bilmiyorum ama ben atlıyorum.

BAŞKAN – Zaman çabuk geçiyor.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Atatürk’ün laflarından, elbette ki çok önemli sözlerinden bahsedecektim, onları söyleme imkânı bulamadım. O hâlde, Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ilgili, istişarenin şart olduğuyla ilgili sözlerini burada ifade edemiyorum ama biz diyoruz ki: Türk milletinin karşılaştığı tehlikelerin bertaraf edilmesi ve her şeyin daha düzgün gitmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi asla devre dışı bırakılmamalıdır.

Bu cennet vatana göz dikenleri, onlara destek verenleri, Türk evlatlarının canına kastedenleri, yuva yıkanları, onlara fırsat verenleri asla karşılıksız bırakmayacağımızı ifade ediyor, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanında olduğumuzu, gönülden desteklediğimizi bildiriyor, Allah’tan yardım diliyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının (b) bendinde geçen “durumlarda” ibaresinin “hallerde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Rıdvan Turan                         Ayşe Sürücü                     Ali Kenanoğlu

            Mersin                                Şanlıurfa                               İstanbul

         Tuma Çelik                        Nusrettin Maçin

            Mardin                                Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Sayın Nusrettin Maçin.

Buyurun Sayın Maçin. (HDP sıralarından alkışlar)

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.

Bizler burada gıda güvenliğini tartışıyor, düzenlemeler yapmak istiyoruz fakat öyle bir husus var ki geçtiğimiz günlerde Hatay ilimizde Âdem Yarıcı isimli vatandaşımız “Çocuklarım aç.” diyerek Hatay Valiliği önünde kendini ateşe verdi ve sonucunda yaşamını yitirdi. Maalesef ki bazı vatandaşlarımız -güvenli ürün tercih edebilmelerini bir kenara bırakalım- evine ekmek götüremeyecek durumdadır. Ben burada Âdem Yarıcı’yı saygıyla anıyorum.

Ürün güvenliği konusuna gelecek olursak, yapılan değişiklik önerilerine bakıldığında, hiçbir öneride tüketiciyi korumaya dair herhangi bir yaklaşım ortaya konulmamıştır; daha çok üreticiyi korumaya dönük olan bu öneriler, ürün güvenliğine dair olan sorunları çözmekten çok uzak olduğu gibi bu sorunları gölgeleyecek ve halının altında saklamaya devam ettirecek değişiklik önerileri olarak durmaktadır.

“Ürün güvenliği” denince akla gelen ilk şey gıda güvenliği oluyor. Gıda güvenliği alanında uzman olanların bu konuya dair açtıkları bir parantez var ki dünyada gıda yoluyla 200’den fazla hastalığın yayılma durumunun olduğu ve yine dünyada ortalama 10 kişiden 1 kişinin gıda kaynaklı rahatsızlıklar, hastalıklar geçirdiği, yılda ise yaklaşık 420 bin insanın gıda kaynaklı hastalıklardan yaşamını kaybettiği ifade edilmektedir.

Bu kanun teklifi, salt olarak teknik düzenlemeler içermekle birlikte, gıda güvenliğini de dışarıda bırakmaktadır. Tarımsal üretimden elde edilen ürünlere bakıldığında, örneğin Türkiye’de son dört yıl içinde pestisit kullanımı yüzde 51 oranında artmış. Pestisitler, doğurdukları zararlar nedeniyle uzun süre silinmeyecek izler bırakıyor ve gıda güvenliğimizi tehdit ediyor; insanların sinir sistemine, hormonal sistemlerine zarar veriyor, pek çok kanser türüne, kısırlığa neden oluyor, çocuklarda gelişim bozukluklarına yol açıyor; arılara ve diğer canlılara verdiği zararla biyoçeşitlilik kaybına sebep oluyor, ekosistemi tahrip ediyor, suyumuzu ve havamızı zehirliyor. Bu durumda, mutfaklarımıza giren tarımsal ürünler nasıl olur da güvenilir olur? Daha işin başında, tarlada zehirleme işlemi yapılıyor. Avrupa ülkelerinde ve ABD’de pestisit kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen, Türkiye'de tam tersine 33 pestisit çeşidinin kullanımı öneriliyor. Örneğin, Rusya’ya giden tarımsal ürünlerin geri gönderilmesine dair herhangi bir açıklama yapılmamaktadır. Geri dönen ürünlere ne oluyor?

Gıda denetimi seferberliği yapılacağı önceden kamuoyuna duyuruluyor, sonra denetimi yapacak kişilerle birlikte medya mensuplarıyla denetim gerçekleştiriliyor. Kamuoyuna önceden duyurulan denetimlerin ne kadar amacına ulaştığı, doğrusu kafalarda soru işareti oluşturmaktadır. Bakanlık, kamuoyunda, denetimden çok Bakanlığın çalıştığı algısını yaratarak tüketilen gıdaların sağlıklı olduğu, sağlıksız olabileceklerin Bakanlık tarafından hemen teşhir edileceği algısını yaratmaktadır. Ocak ayında denetimlerin altı günle sınırlı olması, Bakanlığın gıda güvenliğine yeterince önem vermediğini göstermektedir.

“Denetim seferberliği” adı altında gazlı içecekten bala, çaydan zeytinyağına, çikolatadan ete kadar taklit, tağşiş veya ilaç etken maddesi tespit edilen toplam 229 firmaya ait 386 parti ürün belirlenmiştir.

10’uncu maddede yer alan “Dağıtıcı, dağıtılan ürünlerden sorumludur.” maddesinden anlaşılacağı üzere, çok teknik bir madde olmakla birlikte, bir bütün olarak gıda güvenliğinin ve denetiminin bu kanun teklifiyle birlikte yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyorum.

Durum bu iken, ürünlerden sadece üreticiyi sorumlu tutmak hiçbir yarar sağlamazken hiçbir karşılık da bulmamaktadır. Bununla birlikte, sağlıksız gıda üretimi yapan firmaları ifşa etmekte… “Merdiven altı” diye tarif edilen kayıt dışı üretime yönelik önleyici ve etkin bir politika da uygulanmamaktadır. Tarım Bakanlığı kendi sorumluluğunu üreticiye ve dağıtıcıya yüklememeli, en başta kendisi bu ürünlerin satışını yasaklamalıdır. Bu konuda, ürünlerin, imalat sürecinde, piyasaya sürülmeden önce denetleyici kurum tarafından laboratuvar ortamında tahlil edilerek ürünün güvenilir olup olmadığına tahlil değerleri kıstas alınarak karar verilmelidir. Bu kurumlarda sıradan personel olmamalı; gıda mühendisleri, ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, veterinerler, kimyacılar ve sağlıkçılardan oluşan, alanında yetkin olan kişilerce denetleyici kurumlar oluşturulmalıdır. Bunlar, il tarım müdürlükleri bünyesinde faaliyet yürütmelidirler.

Yukarıda açıkça ifade edilen nedenlerden dolayı söz konusu düzenlemenin amaçlandığı gibi etkin bir yarar sağlamayacağını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Maçin.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Bunun ötesinde, düzenleme, üreticiyi önceleyen, ürün güvenliğini bütüncül olarak ele alan bir yaklaşımdan uzaktır. Sadece Avrupa Birliğine uyumun amaçlandığı, üreticilerin kaygılarını dikkate alan bir düzenlemeyi uygun bulmuyorum.

Bu nedenle, söz konusu kanun teklifi, Türkiye’de üretilen bütün ürünlerin Avrupa Birliği standartlarında üretilmesini içeren bir anlayışla yeniden ele alınmalıdır. Ancak bu şekilde Türkiye’de üretilen bütün ürünlerin insan sağlığına ve güvenliğine dair kaygılar giderilebilir.

Teşekkür ediyorum, saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 173 sıra sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “hale” ibaresinin “duruma” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Ahmet Akın                          Haydar Akar                    Tahsin Tarhan

           Balıkesir                                Kocaeli                                Kocaeli

       Tacettin Bayır                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu        Müzeyyen Şevkin

             İzmir                                  Manisa                                  Adana

        Fikret Şahin

           Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fikret Şahin’in.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Mücadeleye devam eden Mehmetçik’imizin ayağına taş değmesin, Allah yardımcısı olsun diyorum.

Efendim, tabii, ulusal güvenliğin bu kadar sıcak olarak gündemimizde yer aldığı bugünlerde gıda güvenliğinden konuşmak ne kadar doğru, bilemiyorum ama ben de bu konuda birkaç kelime söyleyeceğim.

Şimdi elimde gördüğünüz 19 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete’de gıda kodeksiyle ilgili bir yönetmelik yayınlıyor Tarım Bakanlığı. Biraz önce diğer hatip arkadaşlarımız da bahsettiler. Bu yönetmeliğin -kısaca özetleyeceğim sizlere- 9’uncu maddesinde “Yapay şekilde yapılmış pekmezler, aroma verici veya bal eklenerek oluşturulmuş bal şurupları, bitkisel yağ veya diğer gıda bileşenleri karıştırılarak yapılan peynir benzeri ürünler üretilemez.” denilmiş ve yasaklanmış fakat bu yönetmeliğin alt kısmına geçtiğimizde görüyoruz ki geçici bir madde eklenmiş ve bu maddede sadece şöyle denilmiş: “9 uncu maddenin ikinci fıkrası kapsamında bu Yönetmeliğin yayımı tarihinden önce ürettikleri ürünler, 31/12/2020 tarihinden sonra piyasada bulunamaz.” Yani, zannediyorum, sadece sahte balların satışı ve üretimi bu yılın sonuna kadar serbest bırakılmış.

Şimdi, tabii, şunu sormak geliyor aklımıza: Yani pekmezin sahtesi zararlı, bunu yasaklıyorsunuz; peynirin sahtesini yasaklıyorsunuz; balınkini neden yıl sonuna kadar bekletiyorsunuz? Yani bu sahte bal üreticilerinin özelliği nedir, neden bu sahte bal üreticileri bir yıl daha vatandaşı bu şekilde zehirlemeye devam edecektir? Buna neden müsaade ediliyor, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu sahte bal üreten kişiler kimlerdir, bunları da tabii merak ediyoruz. Vatandaşın sağlığı hiçe sayılarak bu kişilere maddi kazanç sağlanmasının devam ettirilmesindeki amaç nedir, bunu merak ediyoruz. Eğer bu sahte ballar sağlığa zararlıysa neden yasaklanmamıştır ve eğer sağlığa zararlı değilse de neden bu yönetmelik çıkarılmıştır diye kendi kendimize soruyoruz. Yani, özetle, bu sahte bal üreticileri kimlerdir ve neden korunmaktadır; sorumuz budur.

Şimdi, yaşadığım bir örneği anlatacağım ben size kendi seçim bölgemden. Balıkesir bölgesinde, Edremit ve Ayvalık hattında, özellikle yaz aylarında yol boyunca, 150-200 metrede bir karadut şurubu, karadut pekmezi; köylü pazarlarında ballar falan satılır ama hep standart şekilde tabelaları vardır, araçlar benzer şekildedir. En son, yaklaşık iki buçuk ay kadar önce o bölgeye yaptığım bir ziyarette bir televizyon programında bir arkadaş benim karşıma sahte bir bal getirdi, sahte baharatlar getirdi “Sayın Vekilim, bunları incelemeniz için size veriyorum.” dedi, ben de aldım -televizyon programında kayıtlıdır- getirdim buraya. Burada Gıda ve Kontrol Genel Müdürünü şahsen kendim aradım. “Sayın Genel Müdür, durum böyle böyle. Vatandaşın çok yoğun şikâyeti var. Özellikle Edremit’te kamyon kamyon sahte bal satılıyor.” dedim ve firmanın ismini de verdim. Burada Balıkesirli milletvekili arkadaşlar da var. Şu ana kadar tahlil sonuçlarını… Bakın, iki buçuk aya yakın bir zaman oldu, hemen hemen her hafta Gıda ve Kontrol Genel Müdürünü, özel kalemini aradım, hâlen sonucu almış değilim. Bir milletvekili olarak sahte gıdayı teslim ediyorum, özellikle Genel Müdürle de görüşüyorum ve takip ediyorum, hâlen elimde sonuç yok. Laboratuvar müdürü sekreterimi aramış -o da geçen hafta, “Konuşma yapacağız yani vekilimiz sonucu istiyor.” demesine rağmen- “Efendim, bal sahte, diğerlerini bilemiyoruz.” diye bir sonuç... Ben, kâğıt üzerinde yani döküm olarak istedim, hâlâ sonuç elimde değil. Bölgeyi aradım, bana teslim eden arkadaşı da aradım, hâlâ sahte bal satışı, sahte baharat satışları devam ediyor.

Yani şunu söylemek istiyorum: Bakın, işte bu yönetmeliği çıkaran kişilerin arkasında, o sahte bal üreticilerinin arkasında işte böyle Gıda ve Kontrol Genel Müdürleri, onun üzerinde yine özellikle de Bakan var. Buradan uyarıyorum yani bir milletvekili olarak söylüyorum: Vatandaş zehirleniyor. Bakın, burada da iktidar partisinden Balıkesir milletvekili arkadaşlarımız var, onlara da sesleniyorum, Edremit halkı haykırıyor sayın vekillerim: “Sahte baldan artık zehirleniyoruz, kanser oranı arttı.” diyorlar. Gelin, bir çözüm bulun. Bakın, bu sahte bal üreticilerinin arkasından söylemek istemiyorum ama Gıda ve Kontrol Genel Müdürü gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Şahin.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Gıda ve Kontrol Genel Müdürünün ismini vermekten hicap duyuyorum, vermek istemiyorum burada -yani şimdi kendisini rencide etmemek adına- ama görevini doğru yapan bürokratlar istiyoruz. Bakın, liyakat işte o yüzden önemli ve sorumlusu yine Sayın Bakandır. Böyle bir yönetmelik çıkartılmaz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.40

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

173 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 5 Mart 2020 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.42



(´) 173 S. Sayılı Basmayazı 25/2/2020 tarihli 60’ıncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.