TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           56’ncı Birleşim

                                                                                   13 Şubat 2020 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinin tarım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Genel Kurul görüşmelerinin uzun süreceği düşüncesiyle Grup Başkan Vekillerinin görüşleri doğrultusunda bu birleşimdeki konuşmalarda ilave süre verilmeyeceğine ilişkin açıklaması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Anayurt gazetesinin Meclis Kütüphanesine düzenli olarak geldiğine ve Meclisin dijital ortamında da var olduğuna ilişkin açıklaması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, ister Genel Kuruldaki görüşmeler esnasında isterse birleşime ara verildiğinde milletvekillerinin nezaketi elden bırakmaması gerektiğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, 31 Mart 2016 Perşembe günü TBMM Başkanlık Divanı Toplantısı’nda karara bağlanan mutabakat metninin 9’uncu maddesinde Genel Kurula ürün ve eşya getirilemeyeceğinin hüküm altına alındığına ilişkin açıklaması

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Türkiye ekonomisindeki canlanmanın güçlenerek devam ettiğine ilişkin açıklaması

2.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, ekonomideki yapısal bozuklukların giderilerek toplumda huzur ve güven ortamının sağlanması konusunda Hükûmete büyük sorumluluk düştüğüne ilişkin açıklaması

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, halkın çözüm bekleyen temel sorunlarının Meclis gündemine getirilmediğine ilişkin açıklaması

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezinin açılmasıyla her alanda olduğu gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinde de Türkiye’nin dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmesinin hedeflendiğine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, ülkenin derin bir ekonomik ve siyasi kriz içinde olmasının AKP iktidarının on sekiz yıldır ülkeyi liyakate dayalı yönetmemesinin sonucu olduğuna, Orman Genel Müdürlüğüne yapılacak personel alımında AKP’nin tutumuna ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yem fiyatlarındaki artışın besiciyi kaygılandırdığına ilişkin açıklaması

7.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale ili Geyikli beldesinde sokak köpeklerinin zehirlenerek öldürülmesi olayına ilişkin Geyikli Belediye Başkanının açıklamasına, Belediyeler ile Tarım ve Orman Bakanlığının sokak hayvanları için ayırdıkları bütçelerini artırması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, CHP’li belediyeler hiçbir emekçinin ekmeğiyle oynamazken AKP’li belediyelerde mobbing uygulandığına, Keşan Belediyesinde kaç emekçinin işten çıkarıldığını ve kaçının sürgün edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Tank Palet Fabrikasında 3 bin liraya imal edilen dürbünler için devlete çıkarılan ödemenin doğru olup olmadığını ve işçilerin ücretlerinin bu şekilde mi devlete ödettirildiğini Millî Savunma Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, işsizlik ve yoksulluktaki artışla birlikte sosyal korunmaya olan gereksinimin de arttığına ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, ülkede uyuz hastalığının önemli sağlık sorunlarından biri hâline geldiğine ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, devletin Elâzığ ve Malatya depreminin yaralarını sarmaya devam ettiğine, depremden zarar gören KOBİ’lere KOSGEB Acil Destek Kredisi Programı kapsamında 100 bin liraya kadar sıfır faizli bir yıl geri ödemesiz kredi verildiğine ilişkin açıklaması

14.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, deprem bölgesinde yaşanıldığı için depremin yılın her günü gündemden düşürülmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, tarımda marka şehir olma yolunda emin adımlarla yürüyen Niğde ilinin Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında yapılan değerlendirme ve bütçelendirme çalışmaları sonucu uygunluk kriterlerini taşıyan projelerinin tamamının kabul edildiğine ilişkin açıklaması

16.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

 

17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, 13 Şubat Ozan Arif’in ölümünün 1’inci, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne, TÜİK’in yayımladığı 2019 yılının Kasım ayına ilişkin iş gücü istatistiklerine, vatandaşın iş bulamayıp evine aş götürememesinin Türkiye’nin gerçek ve en önemli sorunu olduğuna, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısında “Beni işimden ettiler, çocuğum aç." diyerek feryat eden babanın akıbetiyle ilgili bilgi talep ettiğine ilişkin açıklaması

18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un Türkiye’nin İdlib’deki meşru varlığını itham edici açıklamalarına, Türk ordusunun İdlib’deki varlık sebeplerinden birisinin halkına zulmeden Esad rejiminin, gözü dönmüş kıyımlar gerçekleştiren terör örgütlerinin uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında karşısında durmak olduğuna, İdlib’in kaotik ortamında çözümün Türkiye’nin meşru davası ve insan haklarını gözeten politikalarının olacağına ilişkin açıklaması

19.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 13 Şubat DİSK’in kuruluşunun 53’üncü yıl dönümüne, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, Türkiye’de on sekiz yılda 24.106 işçinin güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle hayatını kaybettiğine, ölüm orucuna başlayan İbrahim Gökçek ile Helin Bölek’in üyesi olduğu Grup Yorum ve diğer muhalif müzik gruplarına uygulanılan zulme, suçlamalara ve baskılara son verilmesi gerektiğine, IŞİD elebaşısı El Selbi’nin 2017 yılında İdlib’e, oradan da Türkiye’ye geçtiği, Antep ve Ankara illerinde karargâhlarının bulunduğu iddialarına cevap verilmesini beklediklerine, 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi olayıyla ilgili soruşturmaya yönelik gelişmelere ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, 13 Şubat DİSK’in kuruluşunun 53’üncü yıl dönümüne, Şanlıurfa Barosu Çocuk Hakları Komisyonunun kamuoyuna yansıyan raporuna, açlık grevinde olan Grup Yorum gitaristlerinden İbrahim Gökçek ile Helin Bölek’in ölüm orucuna başladığına ve İbrahim Gökçek’in de aralarında bulunduğu davanın ilk duruşmasının İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görüleceğine, İYİ PARTİ Grubunun son dönemde intihar olaylarında yaşanan artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin reddedilmesine ve Meclisin Çankaya Kapısı önünde yaşanan intihar girişimine ilişkin açıklaması

21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, başarılı bir çalışma günü temenni ettiğine, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğuna ve devletin iş ve eylemlerinin gerek Parlamentonun gerek idarenin gerekse yargının denetimi altında bulunduğuna, IŞİD’le Türkiye’nin, Hükûmetin, devletin ilişkilendirilmeye çalışılmasının terör örgütlerinin algı operasyonu olduğuna, Meclisin Çankaya Kapısı önünde intihar girişiminde bulunduğu ifade edilen Oktay Alkaya isimli şahsın Hatay ilinden gelerek işsiz olduğu gerekçesiyle eylem yaptığının öğrenildiğine ve konuyla ilgili soruşturmanın başlatıldığına ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısında “Beni işimden ettiler, çocuğum aç.” diye feryat eden babanın akıbetine ilişkin sorusunun cevaplandırılmadığına ilişkin açıklaması

23.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve intihar olaylarındaki artışın nedenlerinin araştırılması için komisyon kurulması önerisine direnilmesinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, sosyal devletin üzerine düşenleri yaptığına ancak hiç kimsenin hukuka aykırı eylemlerinden dolayı hak talep edemeyeceğine, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısına gelen İsmail Çimen isimli şahısla ilgili bir gözaltı işleminin söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Mecliste bir kadın dayanışmasına ihtiyaç olduğuna ve Parlamentonun konferans salonlarının kadına yönelik şiddete karşı toplantıların düzenleneceği mekânlar hâline getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Kızılay Derneğinin aldığı bağış ve yardımlar ile bunların kullanılmasına ilişkin işlemlerin araştırılmasının istenmemesinin Kızılayı lekeleyeceğine ilişkin açıklaması

29.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve antisosyal kişilik bozukluğunun bir hastalık olmadığına ilişkin açıklaması

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, vatandaşlara mesele ne olursa olsun sosyal devlet olmanın gereği olarak anne ve baba şefkatiyle yaklaşılması bilincinde ve inancında olduklarına ilişkin açıklaması

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesine Anayurt gazetesinin getirilmesinin yasaklandığına ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Taksim Platformu üyelerinin taleplerine, Gezi’nin bu ülkenin onuru olduğuna ve sahip çıktıklarına ilişkin açıklaması

38.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Gezi ve benzeri kalkışmalara fırsat verilmemesinin demokratik kazanım olduğuna ilişkin açıklaması

39.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gezi’nin yaşandığı dönemdeki İstanbul Valisi ile İstanbul İl Emniyet Müdürünün FETÖ’cü olduğunun ortaya çıktığına ilişkin açıklaması

40.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Gezi hadiselerinin 2013 Mayısında bir ayaklanma hareketi başlatmaya yönelik hadiseler olduğuna ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesine dair basın açıklaması yaptıklarına ancak 2’nci gününden itibaren Gezi’nin farklı bir boyuta taşındığına ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Devlet Bahçeli’nin Gezi olaylarıyla ilgili 7 Haziran tarihli konuşmasına ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, çok masum başlayan Gezi sürecini yönetemeyen iktidarın bugün de insanlar “Açım.” derken suçlamalarla olayları geçiştirmeye çalıştığına ilişkin açıklaması

48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Gezi’nin tarihimizde ilk kez demokrasi ve özgürlüklerin halk adına halk tarafından sahiplenildiği bir hareket olduğuna ilişkin açıklaması

50.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’a yönelik yerinden sarf ettiği ifadelerini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

58.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bu Mecliste “Kürt illeri” ve “Kürt coğrafyası” denilmesinin yasaklandığına, demokrasi kanallarının açılarak bu sorununun çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim’in, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki “Bütün bu gruba karşı söylemiş olduğunuz ifadeleri siz acaba meslek hayatınızda yapmış olabilir misiniz?” beyanının hakaret olduğunun göstergesinin Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un gösterdiği tepkinin olduğuna ilişkin açıklaması

67.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, on yedi senenin hesabını verecek olanın iktidar partisi olduğuna ilişkin açıklaması

68.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve milletin emanetinin zerresine halel gelmesine müsaade etmeyeceklerine ilişkin açıklaması

69.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, milletin bütçesinin ve milletin iradesinin temsilcileri olduklarına ilişkin açıklaması

70.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

71.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında ifade ettiği şiire ve iktidara gerçeklerle yüzleşmenin acı geldiğine ilişkin açıklaması

72.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

73.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

74.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Hükûmet, AK PARTİ Grubu ve Cumhur İttifakı olarak ülkeye umut olmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve 20 milletvekilinin, Türk Kızılayına ilişkin çeşitli iddiaların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2475) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 20 milletvekili tarafından, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile mevcut düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve TBMM’nin daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2477) eses numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Türkiye Kızılay Derneğinin aldığı bağış ve yardımlar ile bunların kullanılmasına ilişkin işlemlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2440) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklaması sırasında AK PARTİ Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

8.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

10.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasıda Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

11.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

12.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında İYİ PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- TUTANAKTAN ÇIKARMA İSTEMLERİ

1.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini Meclis dışında tekrarlamaması ve bu ifadelerin tutanaklardan çıkarılması hususunun oylanmasına ilişkin

 

XI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- Muş Milletvekili Mensur Işık’a 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak bir birleşim çıkarma cezası verilmesi

 

XII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 161) İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra istisnai kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/23851)

13 Şubat 2020 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş’a aittir.

Buyurun Sayın Pektaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gümüşhane Milletvekili Cihan Pektaş’ın, Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gümüşhane’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde yaşamış olduğumuz Elâzığ depremi, çığ felaketi ve uçak kazasında hayatını kaybeden vatandaşlarımız ile İdlib’te şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Barış, kardeşlik ve hoşgörü şehri Gümüşhane’miz yüz iki yıl önce özgürlüğüne kavuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği dönemde, 19 Temmuz 1916’da Torul ve Gümüşhane, 22 Temmuzda da Kelkit Rus kuvvetleri tarafından işgal edildi. Yaklaşık bir buçuk yıl işgal altında kalan ilimiz, kahramanca verilen bir mücadelenin sonunda, 14 Şubat 1918’de Torul, 15 Şubatta Gümüşhane, 17 Şubatta da Kelkit düşmandan temizlendi. Gümüşhane’mizin kurtuluşu için verilen mücadele, asırlardır istiklali ve istikbali için canını ortaya koyan Türk milletinin hür ve müstakil bir şekilde yaşama iradesinin müşahhas bir numunesidir. Kahraman milletimiz, içinde bulunduğu dönemin bütün olumsuz şartlarına rağmen inanç ve umutlarıyla makûs talihini yenmiştir. Toprağı vatan yapan, üstün bir kararlılık ve inançla yurdunu savunan ecdadımız, kahramanlık destanımızın her aşamasına şahit olmuş ve şerefli bir duruş sergilemiştir. Ecdadımız nasıl ki bundan yüz iki yıl önce al bayrağı yere düşürmemek için canı pahasına mücadele ettiyse bugün bizler de aynı mücadeleyi sürdürüyoruz; ülkemiz üzerinde kirli oyunlar oynamak isteyenlere gereken cevabı veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Devraldığımız bu toprakları ve tarihî mirası en güzel şekilde değerlendirerek, geliştirerek ve koruyarak insanımızın istifadesine sunmak için gece gündüz demeden çalışıyoruz.

Gümüşhane’de tarım, turizm ve madencilik sektörlerinde çok önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Ekonomik olarak sulanabilir yaklaşık 450 bin dekar arazimizi modern tarıma kavuşturmak için barajlar, göletler ve kapalı sistem sulama projeleri inşa ediyoruz. 21 baraj ve göletimizi tamamladık, 23 baraj ve göletimizin inşaatı ise devam etmektedir. Şu ana kadar 153 bin dekar arazimizi sulamaya açtık. Projelerimiz bittiğinde, inşallah, tarımsal hasılamız 5 kat daha artmış olacaktır.

Kelkit ilçemizde Hayvan İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’ni kurarak ilçede ve bölgedeki canlı hayvan potansiyelini modern besicilik anlayışıyla ekonomiye kazandırmayı hedefliyoruz. Gümüşhane’de her yıl hayvan varlığımız ve tarımsal hasılamız hızlı bir artış göstermektedir.

Altın ve gümüş madenlerinden ismini alan ve Osmanlı döneminden beri madencilik yapılan Gümüşhane’mizde son yıllarda büyük yatırımlar yapılmaktadır. Başta altın ve gümüş olmak üzere madenler işlenmekte ve ihraç edilmektedir. Madencilik, ilimizin ekonomisine ve istihdamına büyük katkı sağlamaktadır.

Tarihî ve tabii güzellikleri iç içe olan Gümüşhane’mizin turizm potansiyeli oldukça yüksektir. Ülkemizde en fazla yaylaya sahip olan ilimiz, yayla turizminin yanı sıra, kültür turizmi, ekoturizm ve kayak turizmi için de ideal bir konuma sahiptir. “Tabiatın yer altı sarayı” diye tabir ettiğimiz Karaca Mağarası, Torul Kalesi’ne yapılan cam seyir terası, Zigana Dağı’nda bulunan Limni Gölü ve Şiran ilçemizdeki Tomara Şelalesi 2019 yılında yarım milyona yakın ziyaretçiyi ağırladı.

Kelkit ilçemizdeki Satala Antik Kenti’nde kazı çalışmaları devam ediyor. Eserler gün yüzüne çıkmaya başladı. Roma İmparatorluğu’nun Anadolu’daki en büyük lejyonu olan Satala Antik Kenti’nde çalışmalar bittiğinde burası âdeta bir açık hava müzesi olarak milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayacaktır.

“Eski Gümüşhane” dediğimiz Süleymaniye’deki tarihî eserlerin restorasyon çalışmaları devam etmektedir.

Bütün bu tarihî ve tabii güzelliklere ulaşımı kolaylaştırmak için çok önemli projeler hayata geçirilmektedir. 29 kilometre uzunluğuyla dünyanın en uzun 2’nci, Avrupa'nın en uzun tüneli olan Zigana Tüneli inşaatının yüzde 65’i tamamlandı. Tünel bittiğinde hem mesafe hem de zaman olarak yol kısalacak ve bölge ekonomisine büyük bir ivme kazandıracaktır.

Gümüşhane-Kelkit arasında bulunan Pekün Tüneli’nin inşaatı devam ediyor. Yapımı devam etmekte olan Vauk Tüneli, Gümüşhane ile Bayburt’u daha da yakınlaştıracaktır. Ayrıca, Gümüşhane trafiğini rahatlatan, tamamı viyadük ve tünellerden oluşan 11 kilometrelik çevre yolu 10 Ağustos 2018 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından hizmete açıldı.

Trabzon’u İç Anadolu’ya bağlayacak olan Gümüşhane-Şiran arasında bulunan Tersun Tüneli’nin proje çalışmaları devam etmektedir.

Havalimanımızın pist inşaatı tamamlanmak üzere, üstyapısı bitirilerek önümüzdeki yıl uçuşlara açılması planlanmaktadır. Erzincan-Gümüşhane-Trabzon Hızlı Tren Projesi çalışmaları devam ediyor.

Türkiye’nin ortak banttan üretim yapan ilk projesi olan İş Geliştirme Merkezi hizmete açıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Pektaş, bugün konuşmalarda uzatma vermeyeceğim ama sizi uyarmayı unuttuğum için size bir dakika veriyorum. Bundan sonraki hiçbir konuşmada ilave süre vermeyeceğim.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, ağzımızda bantla gelelim artık.

BAŞKAN – Buyurun.

CİHAN PEKTAŞ (Devamla) – Merkeze, şehit öğretmenimiz Necmettin Yılmaz’ın ismi verildi.

Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî hazretlerinin manevi mimarı olduğu Gümüşhane’miz, pestil ve kömenin başkentidir.

Yüz iki yıl önce özgürlüğüne kavuşan Gümüşhane, inşallah, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde kıyamete kadar özgür kalmaya devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin istiklal ve istikbali için canlarını feda eden bütün şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi hürmetle yâd ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Genel Kurul görüşmelerinin uzun süreceği düşüncesiyle Grup Başkan Vekillerinin görüşleri doğrultusunda bu birleşimdeki konuşmalarda ilave süre verilmeyeceğine ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, demin yapmış olduğum açıklama keyfî bir açıklama değil; dün Sayın Grup Başkan Vekillerimizle yapmış olduğumuz görüşmelerde, bugün görüşmeler çok uzun süreceği için en azından burada belli uzatmaları bırakarak, süresi içerisinde konuşmaları yaparak bu işi hızlandırmak için almış olduğumuz bir karar.

Teşekkür ediyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinin tarım sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Aydın ilinin tarım sorunları hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’e aittir.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Herodot, Aydın için “Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü.” demiş. Evliya Çelebi ise “Dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir.” diye tanımlar Aydın’ı. Ancak bizler şimdi Aydın’a “JES’lerin şehri” diyoruz. Aydın’ın havası, suyu, toprağı, tarımı ne yazık ki can çekişiyor.

TÜİK verilerine göre 2017 yılında 152.236 hektar ekilebilir tarım alanı varken giderek azalmış ve 2019 yılında 136.230 hektar ekilebilir alan kalmış. Yani Aydın’da ekilebilen tarım alanı iki yılda 16 bin hektar azalmış. Çoğu tarım işletmesi olmak üzere 2019 yılında 554 işletme ekonomik kriz nedeniyle kapanmış, yeni kurulan işletme sayısı ise 2017 yılına göre yüzde 34 azalmıştır. İhracat payı azalmış ve yüzde 0,43’e gerilemiştir. 2004 yılında kişi başı millî gelir sıralamasında Aydın 25’inci sıradayken 2018 yılında 40’ıncı sıraya düşmüş durumda.

Aydın, 81 il içerisinde, tarımsal arazilerini ipotek vermede 1’inci sıraya geçmiş. Aydın’da gençler işsiz, beyin ve emek göçü yaşanmakta. Ayrıca genel bütçeden ayrılan yatırım ödeneklerine göre 81 il içerisinde Aydın 36’ncı sırada. Tarım yatırımı ise bir önceki yıla göre yüzde 43 oranında azalmış.

Buna rağmen, Aydın hâlâ yağlık zeytin, incir ve kestane üretiminde Türkiye’nin 1’incisi. Ancak her ne kadar üretim fazla olsa dahi ürün kalitesinde büyük düşüş yaşanmaktadır. Bunu bizler değil, çıkardığınız kararnameyle artık tarımsal destek vermeyeceğinizi söylediğiniz çiftçiler söylemektedir.

Bir yandan ekonomik sıkıntılarla, büyük girdi maliyetleriyle boğuşan çiftçi, diğer yandan ellerinde kalan tarım arazilerini korumaya çalışıyor. Peki, neden? JES’lerden. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı 200 nüfuslu Yılmazköy Mahallesi jeotermale mahkûm edildi. Jeotermal santrale ait borular, evler ve bahçelerin içinden geçiyor. Zeytin ve incir ağaçlarının bol olduğu mahallede artık zeytin ve incir yetişmiyor. Mahalleliler kanserin ve sağlık sorunlarının artmasından şikâyetçi. Bu, sadece Aydın’ın tek bir mahallesi değil, Kızılcaköy gibi, Değirmendere gibi, Bozyurt gibi bunun onlarcası var.

Büyük Menderes Nehri, Türkiye’nin en kirli 3’üncü nehri olma durumunda. JES’ler tarafından Büyük Menderes havzasına yılda 90 milyon tondan fazla buhar ve 9 milyon tondan fazla yoğuşmayan gaz salımı olurken 80 milyon tondan fazla da akışkan, denetim olmadığından, Büyük Menderes Nehri’ne akıyor. TMMOB raporuna göre incir üretiminin en fazla yapıldığı Aydın’da JES tesislerinin toprağa, suya ve havaya yaptığı olumsuz etkiler, üretimi ve ürün kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Koruma önlemleri alınmadan ve denetimsiz biçimde sürdürülen JES yatırımlarının tarıma olan olumsuz etkileri şu ana kadar göz ardı edilmiş durumda. Su kaynakları, ağır metal etkiler altında. Suların kirlenmesi, toprağın kirlenmesi sonucunu doğuruyor. Bu durum tarım yapılacak alanların giderek daralmasına yol açıyor. Buradan yola çıktığımızda geleneksel ürünümüz incir tehlike altında. Menderes havzasında JES tehdidinin boyutları gün geçtikçe büyüyor, JES’lerin buharları bölgede nem oranını artırıyor ve ürün kalitesinde bozulmalar yaşanıyor. Bölgede kanser ve solunum yolu hastalıkları görülüyor. Bu sorunların giderilmesi için gerekli önlemler alınmalı, JES’in verdiği zarar göz önüne alınarak kısıtlama ve yasaklamalar getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Aydın’da sadece incir, zeytin, kestane tehlike altında değildir. Türkiye'de pamuğun yüzde 13,5’i Aydın’da üretiliyor, pamuk üreticisi bankacıların ve tefecilerin eline düşmüş durumda. Toprak Mahsulleri Ofisi müdahale alımları yapmıyor. 80 kuruşluk destekleme primi aynı tutuluyor, ancak tarımsal sulamada kullanılan elektrik, gübre, mazot, zirai ilaç ve işçilik ücretleri azımsanmayacak derecede artıyor. Ürün fiyatlarının aynı oranda artmaması nedeniyle çiftçi bitiyor. Hayvancılık yapan üreticilerimiz zor durumda. Zeytinyağı üreticilerimiz Suriye’den gelen kaçak zeytinyağı girişleri nedeniyle zorda.

Arkadaşlar, çözüm basit, Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi gereği, on dört yıldan beri verilmeyen 176 milyar destekleme primi çiftçiye verilmelidir. İthalat lobisine son verilmelidir. Üreticilerimizin Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizleri silinmeli, anapara beş yıl yapılandırılmalıdır. Kişilere verilen sübvansiyonlu tarımsal kredinin kooperatiflere de verilmesi sağlanmalıdır. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik ücretleri destekleme içerisine alınmalıdır, çiftçilere can suyu verilmelidir. Sulama birliklerindeki sulama ücretlerinin tarifeleri yüksek olup indirilmelidir.

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bülbül.

Gündem dışı üçüncü söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Mersin ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin ilimizin sorunları hakkında konuşmak için gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Mersin, Türkiye’nin, özellikle cumhuriyetle birlikte hızla gelişen ve ilk 10’a giren önemli bir ilidir ancak son yıllarda birçok alanda peyderpey gerilemiştir. Özellikle yaşam kalitesinde çok irtifa kaybetmesi Mersin’in cazibesinin azaldığının bir kanıtıdır. Bunu destekleyen numune veri, nüfus artışında gözükmektedir. Son on yedi yılda Türkiye’de nüfus artışı yüzde 28’ken Mersin’de bu, yüzde 21 düzeyinde kalmıştır. Bu, Mersin’de nüfusun nispeten azaldığına en büyük delildir.

Değerli milletvekilleri, Mersin Türkiye’de potansiyel olarak ilk 5 turizm ilinden 1’idir. 321 kilometre sahile sahip olan ve yılda üç yüz güneşli günü olan Mersin, 150 arkeolojik ve doğal sit alanı, 530 tescilli mimarisi, Silifke Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Alanı, 2000’e yakın tür endemik bitkisi, meşhur yaylaları, ender sedir ormanları, yamaç paraşüt alanları, rafting ve trekking parkurları, kış sporları platformlarıyla eşsiz bir yöredir. Buna rağmen, maalesef, turizm destinasyonunda layık olduğu yeri alamamıştır.

Mersin’de sanayileşme ve ticarette mihenk taşı olan Mersin Limanı, organize sanayi bölgesi, serbest bölge ve diğer tesis ve fabrikalar şehir ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Ne var ki son yıllarda meydana gelen daralma, bazı tesis ve iş yerlerinin kapanmasıyla sonuçlanmıştır. Şirketlerde yüzde 20 düzeyinde daralma yaşandığı görülmektedir. Demek ki yerel sanayiyi ve ticareti canlandırıcı girişimlere ihtiyaç olduğu açıktır.

Değerli arkadaşlar, turizmde potansiyele rağmen arzu edilen seviyeye ulaşamayan Mersin, aslında Türk tarımının başkenti olmuş durumdadır. 15.850 kilometrekare yüzölçümünün yüzde 26’sında yoğun tarım ifa edilmektedir ve örtü altı sebzecilik ve meyvecilikte Mersin Türkiye’de 1’inci sıradadır. Özellikle muz, kayısı, üzüm, şeftali, domates, biber, patlıcan ve açık üretimde de diğer mısır, susam, yer fıstığı, soya fasulyesi, hububat, bakliyat ve pamuk da üretilmektedir. Zeytin ve zeytinyağı üretiminde de Mersin azımsanmayacak öneme sahip, gittikçe artan bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Mersin, aromatik ve tropikal bitkiler ve meyveler konusunda da önemli bir yere sahiptir.

Mersin, iklimi nedeniyle polikültür tarımın yapıldığı istisnai bir ilimizdir ve ülkemizde, özellikle muz, erik, şeftali, çilek ve limon üretiminde 1’inci sıradadır. Tarıma dayalı sanayiye ve hayvancılığa da önem verilmesini özellikle hatırlatmak isterim.

Sorunlara ve çözüm önerilerine gelince, Çukurova Havaalanı’na değinmeden geçmek istemiyorum. Ayrıca, D400 Kara Yolu ve D175 Kara Yolu ile SEKA Limanı ve Mersin merkezden Silifke hattına bir çevre yolu ya da otobanın yapılması önem arz etmektedir.

Bunun dışında, Tarsus kıyı kesimi turizm merkezine, Karboğazı kış sporları merkezine ve yat limanlarına önem verilmesi gerekiyor. Mersin’de öncelikle 8 turizm merkezinde yatırım teşvik edilmeli ve Mersin, turizmde öncelikli yöre olarak da ilan edilmelidir. Ayrıca, Batı Mersin Master Planı’nın da hayata geçirilmesi önemlidir.

Bunun dışında, Mersin -çok önemli- inanç turizminin merkezi hâline getirilebilir, bu konuda çalışmalar yapılmalıdır.

Bunun dışında, özellikle tarımı ve tarıma dayalı sanayiyi geliştirici sulama projelerinin ve Pamukluk, Aksıfat, Sorgun Barajlarının tamamlanması, yer altı su dengesinin korunması, TARSİM’in aktif hâle getirilmesi, pazarlama ve ihracattaki tıkanıklıkların giderilmesi, Mersin Hali ve diğer hallerle ilgili iyileştirici çalışmaların yapılması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi gibi birtakım işlerin de bir an önce tamamlanmasında yarar var.

Mersin’de en önemli sorun olarak -tabii, her yerde olduğu gibi- işsizlik karşımıza çıkıyor. Toplumsal yapı sırf bu sebeple dahi olsa gergindir, acil çözüm bulunması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Suriyeliler meselesi önemli bir diğer konudur. Mersin’den başka illere kalifiye insan göçü var, bunun durdurulması gerekir.

Devlet hastanelerinde doktor yokluğu çekilmektedir, buna özellikle vurgu yapmak istiyorum.

İl merkezinin kuzeye doğru kaydırılması, kıyıların kıskançlıkla korunması, yeni bir imar ve şehircilik konseptinin hayata geçirilmesi ve serbest bölgenin daha da geliştirilmesi, sanayinin geliştirilmesi ve özellikle, tarıma dayalı sanayinin geliştirilmesi önem arz etmektedir. Bu arada, kıyıları kapatan 73 bin yazlığın rehabilite edilerek turizm endüstrisine kazandırılmasını da özellikle hatırlatmak isterim.

Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla söz vereceğim. Onun dışındaki diğer milletvekillerimizin 60’a göre olan söz taleplerini bugün karşılayamayacağım.

Sayın Taşkın, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Türkiye ekonomisindeki canlanmanın güçlenerek devam ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye ekonomisindeki canlanma güçlenerek devam etmektedir. 2020 yılına, cumhuriyet tarihimizin en yüksek ocak ayı ihracatını gerçekleştirmenin gururu ve sevinciyle başladık. Küresel ekonomi ve ticaretteki yavaşlamaya rağmen 2019 yılında ihracatta yakalanan başarının 2020 Ocak ayında da hızlanarak devam ettiği görülmektedir. Bu yılın ocak ayında ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6,1 artarak 14,8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’nin dünyaya açılan kapılarından biri olan seçim bölgem Mersin, 2019 yılında gerçekleştirdiği 1 milyar 797 milyon dolar ihracatla iller arasında 14’üncü sırada yer alarak önemli bir başarı göstermiştir. Ülkemizin büyümesine ve güçlenmesine doğrudan katkı sağlayan tüm üretici ve ihracatçılarımızı bu vesileyle tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

2.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, ekonomideki yapısal bozuklukların giderilerek toplumda huzur ve güven ortamının sağlanması konusunda Hükûmete büyük sorumluluk düştüğüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Artan fiyatlar, vergiler; aile içi, kadına, çocuklara, hayvanlara karşı şiddette artışlar; büyük bir kesimin çalıştığı işten mutsuz olması ve mobbinge maruz kalması, televizyonlardaki şiddet eğilimli diziler toplumda tahammülsüzlüğü, huzursuzluğu ve intiharları tetiklemektedir. İşsizlik oranı yüzde 14’e yükselmiştir. Genç işsizlik ise yüzde 25 oranındadır. 1 milyon 100 bine ulaşan işsiz üniversite mezunumuz, asgari ücret veya daha az bir ücretle yaşamaya çalışan aileler ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

Ülkemizde, bundan on yıl önce yılda 12 milyon kutu antidepresan tüketilirken bugün yaklaşık 60 milyon kutudan bahsedilmektedir. Bütün bunlar geleceğimiz açısından tehlike sinyalleridir.

Ekonomideki yapısal bozuklukların giderilerek toplumda huzur ve güven ortamının sağlanması konusunda Hükûmete büyük sorumluluk düşmektedir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, halkın çözüm bekleyen temel sorunlarının Meclis gündemine getirilmediğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, dün de dikkat çektiğim gibi, halkımızın çözüm bekleyen temel sorunları Meclis gündemine getirilmemektedir. Bunlardan en önemlisi, eğitim sistemimizdeki sorunlar. Öğrenciler, aileler, öğretmenler ve eğitim camiasının hiçbir bileşeni mutlu ve huzurlu değildir. Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmen ayrımının devam etmesi ciddi mağduriyetlere yol açmaktadır.

Bir ücretli öğretmenimizin tarafıma ilettiği üzere, evinin öğretmenlik yaptığı okula mesafesi 65 kilometre, gidiş-dönüş her gün dört saati yolda geçiyor ve ayda 580 lira sadece yol parasına veriyor. Ayda verdiği yüz yirmi saat ders için aldığı ücret 1.900 lirayı geçmiyor. Sigortası tam yatırılmıyor ve zorla tutturulan nöbetin ücreti de ödenmiyor.

Öğretmenlerimizin bizlere ilettiği bu eşitsiz, adaletsiz ve sorunlu kadro ayrımının çözülmesi konusunu Millî Eğitim Bakanlığının ve özellikle de Meclisteki ilgili Millî Eğitim Komisyonu Başkan ve üyelerinin dikkatine sunuyor ve bu konuda hızla bir çalışma yapılması ihtiyacını iletiyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezinin açılmasıyla her alanda olduğu gibi bilgi ve iletişim teknolojilerinde de Türkiye’nin dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmesinin hedeflendiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezinin açılış törenini gerçekleştirdik.

Veri güvenliğinin en az petrol kadar önemli duruma geldiği günümüzde, veri güvenliğini yabancı çözümlerle sağlamaya çalışmak, sınır güvenliğini yabancı askerlere emanet etmekle eş değer durumdadır. Bu, gerçekten büyük hareket, veri güvenliği konusundaki yerli ve millî çözüm çalışmalarını hızlandırıyor. Yüksek teknolojiye dayalı ürünleri tasarlayan, geliştiren, üreten ve tüm dünyaya satan bir Türkiye için gece gündüz çalışmaya devam ediyoruz.

Türkiye’nin ilk yerli ve millî baz istasyonu ULAK Projesi’yle Türkiye’de haberleşme altyapısının kapsama alanına girmeyen tek karış yer kalmaması hedefleniyor.

İnşallah, önümüzdeki dönemde, her alanda olduğu gibi, bilgi ve iletişim teknolojilerinde de Türkiye’yi dünyanın en önde gelen ülkeleri arasına sokacağız diyor, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, ülkenin derin bir ekonomik ve siyasi kriz içinde olmasının AKP iktidarının on sekiz yıldır ülkeyi liyakate dayalı yönetmemesinin sonucu olduğuna, Orman Genel Müdürlüğüne yapılacak personel alımında AKP’nin tutumuna ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Ülkemiz derin bir ekonomik ve siyasi kriz içindedir. Bu durum, AKP iktidarının on sekiz yıldır ülkemizi liyakate dayalı yönetmemesinin sonucudur. AKP zihniyeti, devlette liyakati değil, partizanlığı, ahbap çavuş ilişkilerini, cemaat, tarikat öncelikli kayırmacılığı esas almıştır. Bu anlayışla hakkın, hukukun, adaletin olmadığı toplumsal bir düzen ortaya çıkmıştır.

AKP, son torpil ve kayırmacı tutumunu Orman Genel Müdürlüğüne alınacak 1.150 personel alımında da göstermektedir. Mülakatla yapılan elemelerde adaylardan KPSS puanı düşük olanlara yüksek puan, KPSS puanları çok yüksek olanlara da çok düşük puan verilerek eleme yapılmıştır. Hiçbir ses kaydı, video çekimi ve gözlemci bulundurulmayan mülakatlara göre, pek çok aday haklarının yendiğini ve itirazlarında da bu sonucu kanıtlayacak bir durumun söz konusu olmadığını söylemektedirler. Bakanı TV ekranlarından verdiği sözü tutmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yem fiyatlarındaki artışın besiciyi kaygılandırdığına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yem fiyatlarında hızlı artış besiciyi kaygılandırıyor. Sezonunda üreticinin tonunu 1.000 liraya sattığı arpa tüccarda 1.600 liraya çıktı. İktidar ithal arpa getirdi, nakliye ve KDV hariç 1.280 liraya satıyor. Besicinin tüm girdileri katlanarak artmaya devam ediyor. AKP iktidarı çözüm üreteceği yerde hayvan yemi, mısır kepeğinin KDV’sini yüzde 1’den yüzde 18’e çıkardı. Besici, girdi fiyatlarıyla darbeyi yemiş, iktidar vergi bindiriyor. Saman fiyatlarının tonu 450 TL’den 1.300 TL’ye uçtu, yoncanın tonu 1.300-1.400 TL aralığına fırladı, küspe fiyatları 4 kat zamlandı. AKP iktidarı, çiftçinin, besicinin canına okuyor, “Ekmeyin, üretmeyin, hayvancılık yapmayın.” der gibi politikalar uyguluyor. Çiftçi, besici biterse tüketici de pahalı ürüne mecbur kalır, ithalci anlayış hortlar, ülkenin sorunları artar. Bir an önce bu anlayıştan vazgeçilmeli, tarım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

7.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale ili Geyikli beldesinde sokak köpeklerinin zehirlenerek öldürülmesi olayına ilişkin Geyikli Belediye Başkanının açıklamasına, Belediyeler ile Tarım ve Orman Bakanlığının sokak hayvanları için ayırdıkları bütçelerini artırması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Çanakkale Geyikli’de 20 sokak köpeğinin vahşice katledilmesinin üzerinden haftalar geçti. Vatandaşlarımız gönüllülük esasına dayalı olarak sokak hayvanlarına bakmaya çalışmaktalar. Belediyelerin, Tarım ve Orman Bakanlığının sokak hayvanlarının yaşamlarını idame ettirmeleri için ayırdıkları bütçenin artırılması gerekmektedir. Hayvan hakları yasasını çıkarmadan bu sorunların önüne geçilemeyeceği görünüyor. Başta eğitim süreçleri içerisinde olmak üzere çocuklarımıza hayvan sevgisi ve onların yaşam haklarına saygılı olmayı öğretebilirsek büyüdüklerinde hayvanlara şiddet uygulamalarının önüne geçebiliriz. Geyikli Belediye Başkanı “Bu hayvanları kim öldürdüyse Allah’a havale ediyoruz, bilinçli şekilde öldürülmüşler. Bu can dostlarımız üzerinden kimse bizi suçlamasın, bunları öldürenler ‘Bunu belediye yaptı.’ demesin. Eğer ben böyle bir talimat verdiysem kafama sıkarım.” diyor. 3 şüpheli gözaltında ve belediye personeli. Sayın Başkan, kafana sıkma, istifa et ki bir daha böyle bir rezalet yaşanmasın.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

8.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, CHP’li belediyeler hiçbir emekçinin ekmeğiyle oynamazken AKP’li belediyelerde mobbing uygulandığına, Keşan Belediyesinde kaç emekçinin işten çıkarıldığını ve kaçının sürgün edildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP, büyükşehirleri kaybetmenin verdiği travmayı bir türlü atlatamıyor. Gün geçmiyor ki bir belediyeden işe girmeden maaş alan çıkmasın, yandaşlara aktarılan milyonlar ortaya saçılmasın. CHP’li belediyeler hiçbir emekçinin ekmeğiyle oynamamıştır, sadece yandaşın, yan gelip yatanın, işe gitmeyenin halkın parasını almasına engel olmuştur. Oysa, AKP eline geçen belediyelerde mobbing uygulamakta, emeğiyle çalışan insanları birimler arasında sürgün etmektedir. Kendi yandaşları çalışmadan para aldıkları için çalışan insanları cezalandırmaktadırlar. Bunun en son örneğini Keşan ilçemizde görüyoruz. AKP’li Başkan, bir taraftan halkın belediye çalışanlarından yüzde 87 oranında memnun olduğunu açıklarken bir taraftan da işçileri sürgün ediyor. Belediye Başkanı, başarılı bulunan belediye personelini cezalandıracağına belediyenin düşük olan şeffaflık oranını yükseltmenin yolunu bulsun. Şimdi Keşan Belediyenize bakın ve söyleyin: Kaç emekçi işten çıkarıldı, kaçı sürgün edildi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İstiklal Madalyalı Kahramanmaraş’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü, Cumhurbaşkanlığımızın himayelerinde, kırk günde planlanmış 100 ayrı etkinlikle kutladık. Kutlamalarımızın son gününde, dün Sayın Cumhurbaşkanımızın şehrimize teşrifleri bizleri ayrıca onurlandırdı.

Yine, son bir haftada -bütün şehitlerimizle beraber- ilimizden Mesut Deniz, Ceyhun Taş ve Fatih Saylak kardeşlerimizin peş peşe şehit düşmeleri ve onların defin ve taziyelerinde bulunmamız bize onur ile hüznü bir arada yaşattı. Kahraman ecdadımıza ve şehitlerimize layık olabilmek için istiklalin şehri Kahramanmaraş’ımızın istikbal mücadelesini de el birliğiyle sürdürüyoruz. İstiklal ve istikbal mücadelemizin isimli ve isimsiz kahramanlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

10.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Tank Palet Fabrikasında 3 bin liraya imal edilen dürbünler için devlete çıkarılan ödemenin doğru olup olmadığını ve işçilerin ücretlerinin bu şekilde mi devlete ödettirildiğini Millî Savunma Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Millî Savunma Bakanlığına soruyorum: Tank Palet Fabrikasında 3 bin liraya imal edilen dürbünler için devlete 5 milyona yakın ödeme çıkarıldığı doğru mudur? İşçilerin ücretleri bu şekilde mi devlete ödettirilmektedir? Fabrikada yapılan işler karşılığında yapılacak ödemenin miktarını nasıl tespit ettiniz? Firma ne iş yaparsa yapsın, isterse hiç çalışmasın, devlete istediği faturayı kesebilmektedir diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin? Yok.

Sayın Kasap…

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, işsizlik ve yoksulluktaki artışla birlikte sosyal korunmaya olan gereksinimin de arttığına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Maddi yoksunluk içindeki ailelerde korunmaya muhtaç çocuk sayısı beş yılda 2 katına çıkmıştır. İşsizlik ve yoksulluktaki artışla birlikte sosyal korunmaya olan gereksinim artmaktadır. Yurttaşın ocağında aş yerine yoksulluk, taş kaynamakta; 18 yaşını doldurmuş, öğrenci olmayan 9 milyon kişi işsiz, aç ve muhtaçtır. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre, Kasım 2018-Kasım 2019 arasında, bir yıllık süre içinde, 1 milyon 337 bin 201 kişi sosyal güvenceden yoksun hâle düşmüştür, işini kaybetmiştir. Yine bir yıllık süre içerisinde 948.789 kişi yoksul, aç, muhtaç duruma düşmüştür. İnsani koşullarda yaşamını sürdürebilmek için yeterli gelire sahip olamama durumu artmakta ve vatandaşın ocağında aş yerine yoksulluk kaynamaktadır. Ekonomik yoksunluk nedeniyle koruma altına alınmayı talep eden çocuk sayısı gün geçtikçe artmaktadır. “Zenginleştik.” diyenlerin üzerini örttüğü yoksulluk artık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

12.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, ülkede uyuz hastalığının önemli sağlık sorunlarından biri hâline geldiğine ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Coronavirüs, bütün dünyada halk sağlığını tehdit ederken, ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri hâline gelen uyuz hastalığından bahsetmek istiyorum.

Uyuz, insandan insana bulaşabilen bir hastalıktır. Özellikle kış aylarında daha sık görülmektedir. Hastalık on beş yirmi dakikalık yakın temas sonucu bulaşabilmekte olup eşyaların ortak kullanımı, toplu yaşam alanlarında bulunmak hastalığın riskini artırmaktadır. Hastalığın önlenmesi ve kontrolü için uyuz tanısı alan bireyler dışında çevresindeki kişilerin de aynı zamanda tedaviye başlaması son derece önemlidir. Özellikle aile bireylerinin kaşıntısının olup olmamasına bakılmaksızın mutlaka birlikte tedaviye başlaması gerektiğini belirtir, bu konuda vatandaşlarımızı ve yetkilileri dikkatli olmaya davet ederim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

13.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, devletin Elâzığ ve Malatya depreminin yaralarını sarmaya devam ettiğine, depremden zarar gören KOBİ’lere KOSGEB Acil Destek Kredisi Programı kapsamında 100 bin liraya kadar sıfır faizli bir yıl geri ödemesiz kredi verildiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Devletimiz, milletimizin her daim yanında ve destekleyicisi olarak her alanda sıkıntılarını çözmeye ve yaşanan depremin yaralarını sarmaya devam ediyor.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, Elâzığ ve Malatya’da depremden zarar gören KOBİ’lerimize KOSGEB’in Acil Destek Programı kapsamında 100 bin liraya kadar sıfır faizli ve bir yıl geri ödemesiz kredi veriyoruz. KOSGEB’e borcu olan işletmelerimizin de bu yıl ödemesi gereken borçlarını, KOSGEB Kredi Destek Programı’ndan yararlanıp borcu olan KOBİ’lerimizin ödemelerini de 1 Ocak 2021 tarihine kadar öteliyoruz.

Bu vesileyle, depremde vefat eden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

14.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, deprem bölgesinde yaşanıldığı için depremin yılın her günü gündemden düşürülmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer vatandaşlarımız; deprem bölgesinde yaşıyoruz. Dolayısıyla, depremi yılın her günü gündemimizden düşürmemeliyiz.

Bireysel olarak oturduğumuz konutların depreme dayanıklı olup olmadığını tespit ettirip devletin de verdiği destekle gereğini yerine getirmeliyiz. Bina yaptırırken ıslak zeminlerde kullanılacak malzemenin seçiminde gösterdiğimiz özenden daha fazlasını plan, proje ve denetim yapılmasına ve binanın karkası için kullanılan malzemeye göstermeliyiz.

Bina satın alırken manzarasının olup olmadığından, bina içindeki ıslak zeminde kullanılan malzemenin kaliteli olup olmadığından önce binanın plan ve projesine uygun olup olmadığına, depreme dayanıklı olup olmadığına ve fay hattında olup olmadığına bakmalıyız. Deprem sonrası enkazda kalan komşuyu kurtarmak için ilk yardım eğitimi alıp almadığımızı sorgulamalıyız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin? Yok.

Sayın Gültekin…

15.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, tarımda marka şehir olma yolunda emin adımlarla yürüyen Niğde ilinin Kırsal Kalkınma Yatırımlarının Desteklenmesi Programı kapsamında yapılan değerlendirme ve bütçelendirme çalışmaları sonucu uygunluk kriterlerini taşıyan projelerinin tamamının kabul edildiğine ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarımda marka şehir olma yolunda emin adımlarla yürüyen Niğde’miz için Kırsal Kalkınma Destekleri 13. Etap kapsamında yapılan değerlendirme ve bütçelendirme çalışmaları sonucu ilimizden uygunluk kriterlerini taşıyan 2 adet çelik silo, 2 adet mezbaha ve deri işleme, 2 adet gübre, 7 adet soğuk hava deposu, 8 adet bitkisel ürünlerin işlenmesi, paketlenmesi ve depolanması, damızlık ve süt üretimi için 25 adet tesis kurulmasını içeren, 46 adedi ekonomik yatırımlar ile çiftçilik faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik, 114 adedi kırsal ekonomik altyapı yatırımlarını içeren toplam 160 adet projenin tamamı kabul edilmiş olup 122 milyon 17 bin TL toplam proje tutarının 57 milyon 908 bin TL’lik kısmı, Tarım Bakanlığımız tarafından hibe olarak ilimize tahsis edilmiştir.

Niğde’mizin kalkınmasına, istihdamına katkı sağlayacak olan projelere desteklerinden dolayı başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Sayın Tarım ve Orman Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

16.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Seçim bölgem İzmir’imizin Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyor, yaralanan 8 vatandaşımıza ise acil şifalar diliyorum. Yakınlarını kaybeden vatandaşlarımıza ve sevenlerine sabırlar diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Türkkan, buyurun.

17.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, 13 Şubat Ozan Arif’in ölümünün 1’inci, Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne, TÜİK’in yayımladığı 2019 yılının Kasım ayına ilişkin iş gücü istatistiklerine, vatandaşın iş bulamayıp evine aş götürememesinin Türkiye’nin gerçek ve en önemli sorunu olduğuna, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısında “Beni işimden ettiler, çocuğum aç." diyerek feryat eden babanın akıbetiyle ilgili bilgi talep ettiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabah üzücü bir haberle uyandık. İzmir’in Bergama ilçesinde bir altın madenine işçi taşıyan servis aracı ile kamyonun çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında 4 kardeşimiz hayatını kaybetti, 8 kardeşimiz de yaralandı. Kazada hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum; ailelerine başsağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyorum.

Sadece Türkiye’de değil, dünyanın neresinde Türk varsa, Türklük sevdası yaşayanların anılarında hep onun hasret türküleri, destanları hafızalarda kazındı. Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli sanatçılardan biri, milliyetçi-ülkücü camianın sembol ismi Arif Şirin, namıdiğer Ozan Arif aramızdan ayrılalı bir yıl oldu. Ozan Arif, ömrünü Türk milliyetçiliğine adamış, memleket meselelerini şiirlerinde ve türkülerinde işlemiş, bu uğurda mahkemelerde yargılanmış bir vatanseverdi. Kendisinin tabiriyle “Beni Ozan Arif yapan şey, meselelere sadece ideolojik yaklaşmam değil, milletin derdini dert edinmemdir.” demiştir. Merhum Arif’i özlemle anıyorum, Allah’tan rahmet diliyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.

Bugün aynı zamanda Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümü. Erzincan’a ve tüm Erzincanlı vatandaşlarımıza en içten sevgi ve selamlarımı iletiyorum.

TÜİK, son olarak Kasım 2019’a ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı. Türkiye'de işsizlik oranı, 2019 Kasım ayında 2018’in aynı ayına göre 1 puan artmış, yani yüzde 13,3’e yükselmiş. Bu dönemde işsiz sayısı da 327 bin kişi artarak 4 milyon 308 bin kişi oldu. Tarım dışı işsizlik oranı da 1,1 puanlık artışla yüzde 15,4 oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İstihdamda da azalma devam ediyor. İstihdam edilenlerin sayısı 145 bin kişi azalış gösterirken istihdam oranı da yüzde 0,9 puanlık azalışla yüzde 45,6’ya düşmüş. Bu rakamlar da gösteriyor ki işsizlik her geçen gün artıyor, istihdam azalıyor. Hükûmet artık gerçeği görmeli ve tüm yoğunluğunu ekonomiye vermelidir. Vatandaşımızın iş bulamaması, evine aş götürememesi, Türkiye'nin gerçek ve en önemli sorunudur.

Bugün bu kez burada Meclisin Çankaya kapısı önünde 35 yaşlarında bir vatandaşımız, üzerine benzin dökerek “Açım, çocuklarım aç.” diyerek intihar girişiminde bulundu. İnşallah bu örnekler artmaz. Ancak siz bunları görmezden geldikçe, kendi bildiğinizi okudukça önüne geçilebilir mi, gerçekten endişe duyuyorum artık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Dün AK PARTİ Grubunda Sayın Cumhurbaşkanı konuşurken “Beni işimden ettiler, çocuğum aç." diye feryat eden baba, salondan çıkarılmıştı. Bu babanın gözaltına alındığına dair haberler var basılı yayın organlarında. Bilgi almaya çalıştığımız bazı arkadaşlar da babanın yalnızca salondan çıkarıldığını ve Cumhurbaşkanlığı korumaları tarafından kim olduğu sorulduktan sonra serbest bırakıldığı konusunda bilgi verdiler. Ben merak ediyorum ve öğrenmek istiyorum. Bu konuda net bilgi nedir? AK PARTİ Grup Başkan Vekili arkadaşımız bizi bilgilendirirse bu konuda bu bilgi kirliliğinin de önüne geçmiş oluruz.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

18.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un Türkiye’nin İdlib’deki meşru varlığını itham edici açıklamalarına, Türk ordusunun İdlib’deki varlık sebeplerinden birisinin halkına zulmeden Esad rejiminin, gözü dönmüş kıyımlar gerçekleştiren terör örgütlerinin uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında karşısında durmak olduğuna, İdlib’in kaotik ortamında çözümün Türkiye’nin meşru davası ve insan haklarını gözeten politikalarının olacağına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 12 Şubat 2020 tarihinde Türkiye’nin İdlib’deki meşru varlığı hakkında itham edici ve akıl dışı bir açıklama yapmıştır. Bu açıklamada Türkiye’nin İdlib’de üzerine düşeni yapmadığına ve iki hafta içerisinde yaşanan hadiselerin sebebinin Türkiye olduğu yönünde haddi aşan sözler sarf edilmiştir. Moskova’dan yapılan bu aymaz açıklamaların arkası kesilmemiş ve akşam saatlerinde Rusya Savunma Bakanlığı tarafından Türkiye’nin İdlib’de terörist odakları ayırt edemediği ithamında bulunulmuştur.

Dün akşam saatlerinde mesnetsiz ve fütursuz açıklamaların devamı gelmiş, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçiliğinin resmî Twitter hesabı aracılığıyla sosyal medya üzerinden “Takdiri size bırakıyoruz.” başlıklı paylaşımda bulunulmuştur. Bu paylaşımla Rus Büyükelçiliği, haddi olmayarak böylesine kritik bir meselede görüş beyan etmiş, diplomatik misyon için bulundukları Türkiye topraklarında görevlerini kötüye kullanmışlardır. Zira, Moskova’da terör örgütü PKK’ya temsilcilik açan Rus Hükûmetinin ayırt etme kapasitesi de ortadadır. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, doğruyu-yanlışı, zalimi-mazlumu, haini-kahramanı ayırt etme ferasetine ve devlet geleneğine sahiptir. Kahraman ordumuzun İdlib’deki varlık sebeplerinden en temeli, halkına zulmeden Esad rejiminin, gözü dönmüş kıyımlar gerçekleştiren, güvenliğimizi tehdit eden terör örgütlerinin uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında karşısında durmaktır. Rejim ordusunun sivilleri hedef alan saldırıları gayet açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Esad rejimine toz kondurmamak adına kılı kırk yaran Rusya, Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan dramın nihayete ermesi için bu söylemleri terk etmelidir. Biz bölgemizde ve coğrafyamızda kim kimdir, hangi örgütün arkasında hangi büyük devlet var, bölgede kimin ne çıkarı var, hepsini biliyoruz. Rus yetkililer müsterih olsun, at izinin it izine karıştığı İdlib’in kaotik ortamında çözümün aydınlık ışığı, Türkiye'nin meşru davası ve insan haklarını gözeten politikaları olacaktır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun lütfen.

19.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 13 Şubat DİSK’in kuruluşunun 53’üncü yıl dönümüne, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, Türkiye’de on sekiz yılda 24.106 işçinin güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle hayatını kaybettiğine, ölüm orucuna başlayan İbrahim Gökçek ile Helin Bölek’in üyesi olduğu Grup Yorum ve diğer muhalif müzik gruplarına uygulanılan zulme, suçlamalara ve baskılara son verilmesi gerektiğine, IŞİD elebaşısı El Selbi’nin 2017 yılında İdlib’e, oradan da Türkiye’ye geçtiği, Antep ve Ankara illerinde karargâhlarının bulunduğu iddialarına cevap verilmesini beklediklerine, 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi olayıyla ilgili soruşturmaya yönelik gelişmelere ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu yani DİSK’in 53’üncü kuruluş yıl dönümü. “Her iş kolunda daha fazla örgütlülük, daha az iş cinayeti, daha az emek sömürüsü, daha çok emek hakkı.” diyerek DİSK’e nice 53’üncü yıllar diliyoruz.

DİSK, demokrasi ve emek mücadelesinde dünden bugüne önemli bir konfederasyon oldu, bu mücadeleyi yürütürken de ağır bedeller verdi. Konfederasyonun kurucusu ve Genel Başkanlarından Kemal Türkler, bu mücadeleyi yürütürken katledildi. Türkler’in şahsında, emek ve demokrasi mücadelesinde hayatını kaybeden bütün emekçileri saygıyla anıyoruz.

Tam da bugün, İzmir’den yine iş cinayeti haberi geldi. Bergama’da bir altın madenine işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyon çarpıştı. 4 işçi yaşamını yitirdi, 8 işçi yaralandı. Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifalar diliyoruz.

Güvencesiz iş kollarına bir kez daha dikkat çekerken Türkiye’de on sekiz yılda 24.106, 2020’nin Ocak ayında ise 112 işçinin güvencesiz çalışma koşullarında hayatını kaybettiğini hatırlatmak istiyoruz.

Grup Yorum üyeleri, 15 Temmuzdan bu yana sürekli gözaltı, tutuklama ve yasaklarla karşı karşıyadır. Grubun bazı üyeleri, bu baskıları protesto etmek için açlık grevindeler. 18 Hazirandan bu yana açlık grevinde olan İbrahim Gökçek, açlık grevini 4 Ocak 2020’de ölüm orucuna çevirdi. 19 Haziranda, hâlâ cezaevindeyken açlık grevine başlayan Helin Bölek, cezaevinden çıktıktan sonra da açlık grevine devam etti, 20 ocak 2020’de açlık grevini ölüm orucuna çevirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Bugün itibarıyla, İbrahim Gökçek ve Helin Bölek, açlık grevlerinin 241’inci ve 240’ıncı günündeler. Grup Yorum ve diğer muhalif müzik gruplarına yönelik gözaltı, tutuklama, polis baskınları ve yasaklar aracılığıyla uygulanan zulme, suçlamalara ve baskılara son verilsin.

Bugün ajanslara yeni bir haber düştü, bunu paylaşmak isterim: İddialara göre, IŞİD’in Bağdadi’den sonraki yeni elebaşı El Selbi’nin Antep ve Ankara’da MİT denetiminde olduğu iddia ediliyor. El Selbi’nin 2017’de İdlib’e, oradan da Türkiye'ye geçtiği, Antep ve Ankara’da karargâhlarının bulunduğu da iddialar arasında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi toparlayın lütfen.

Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) - IŞİD üyeleri, Suriye'de tutuldukları cezaevlerinden yapılan toplantılarla ilgili çeşitli basın organlarına röportajlar vermişti, bu vahim iddialara bir cevap verilmesini bekliyoruz.

Son olarak, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin üzerinden beş yılı aşkın bir süre geçti ve nihayet yakın bir zamanda, “şüpheli” sıfatıyla, olay yerinde bulunan kimi polislerin ifadesine daha yeni başvuruldu. Bu soruşturma yeterince sürüncemede bırakıldı, umarız soruşturma en kısa zamanda davaya dönüşür, Tahir Elçi’nin kimler tarafından vurulduğu ortaya çıkar diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun lütfen.

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir ili Bergama ilçesinde işçi taşıyan servis aracı ile bir kamyonun çarpışması sonucu hayatını kaybeden 4 vatandaşa Allah’tan rahmet dilediğine, 13 Şubat DİSK’in kuruluşunun 53’üncü yıl dönümüne, Şanlıurfa Barosu Çocuk Hakları Komisyonunun kamuoyuna yansıyan raporuna, açlık grevinde olan Grup Yorum gitaristlerinden İbrahim Gökçek ile Helin Bölek’in ölüm orucuna başladığına ve İbrahim Gökçek’in de aralarında bulunduğu davanın ilk duruşmasının İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görüleceğine, İYİ PARTİ Grubunun son dönemde intihar olaylarında yaşanan artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin reddedilmesine ve Meclisin Çankaya Kapısı önünde yaşanan intihar girişimine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün İzmir’de bir altın madenine giderken meydana gelen trafik kazasında, servis aracında hayatını kaybeden 4 emekçiye başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.

DİSK’in kuruluşunun yıl dönümündeyiz. Bundan elli üç yıl önce Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, kuruluş bildirgesine şunu yazarak başladı, yola çıktı: “Büyük Atatürk’ün daha 1921’de ilan ettiği, bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı savaşmaya ant içmiş sendikacılarız biz.” der DİSK’liler. İşte, o gün başlayan ve kurulduğu günden bugüne kadar işçi sınıfının, emekçinin hakkını hukukunu savunan, ülkemizde sendikal hakların gelişmesi, işçi sınıfının ekonomik, demokratik kazanımlar elde etmesi için her türlü bedeli ödeyen, tarihinde nice büyük direnişler yatan, yöneticilerinin tutuklandığı, işkencelere maruz kaldığı, hatta katledildiği hâlde en yüce değer olan emeğin onurunu savunmaktan asla vazgeçmeyen DİSK’in kuruluş yıl dönümünü ve DİSK altında örgütlü mücadele veren emekçileri saygıyla selamlıyor; başta Genel Başkanları Kemal Türkler olmak üzere özgür, bağımsız ve demokratik bir Türkiye yaratma mücadelesinde hayatını kaybeden tüm emekçileri saygı ve rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, Şanlıurfa Barosu Çocuk Hakları Komisyonunun kamuoyuna yansıyan raporuna göre, 2019 yılı içerisinde kentte 782 tecavüz ve istismar vakası olduğu, bunun 733’ünün 4 ile 18 yaş aralığında çocuklardan oluştuğu, 570’inin kız, 163’ünün ise oğlan çocuğu olduğu belirtildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu rakamlar, Şanlıurfa Barosu gibi herkesin dikkate alması gereken savunma mesleğinin üyelerinin meslek örgütü tarafından açıklanmaktadır. Bu konuda bu Parlamentonun daha fazla beklemeden, düşünmeden harekete geçmesi, mevzuattan kaynaklanan problemlerse onu değiştirmek için çaba göstermesi, toplumsal farkındalık eksikliği varsa bunun için adım atması gerekir. Bu rakamların korkunçluğunu gözler önüne sermekten kaçınmamalı ve meselenin üzerine cesaretle ve dirayetle hep birlikte yürümeliyiz.

Bugün Grup Yorum gitaristlerinden İbrahim Gökçek iki yüz otuz sekiz gündür, Helin Bölek iki yüz otuz altı gündür açlık grevindeler. Gökçek’in de aralarında bulunduğu yedi kişinin yargılandığı davanın daha ilk duruşması yarın 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görülebilecek. Bu davadaki hukuksuzluk iddialarına dikkatle eğilinmesi, sürecin haktan, hukuktan ve adaletten yana bir şekilde ilerlemesi ve ilk olarak, açlık grevindeki Grup Yorum üyelerinin sağlığına kavuşması noktasında taleplerin karşılanması gerektiğinin altını çiziyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bugün sabah hepimiz Meclis önündeki bir intihar girişimiyle irkildik. “Açım aç, çocuklarım aç.” diye bağıran bir babanın intihar girişimine engel olundu.

Daha dün, Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi, artan intihar girişimlerinin araştırılmasıydı ve ilk İYİ PARTİ’nin grup önerisiydi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu önergeye desteğimizi açıkladığımız sırada, Adalet ve Kalkınma Partisinin konuşmacısından önce burada bir ara verildi. O sırada Parlamentodaki dağılım gözler önündeydi ama daha sonra konuşma yapıldı, konuşmaları dahi dinlemeyen milletvekilleri içeriye davet edildi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …bu kadar önemli bir önerge, Meclis gündemine alınmadan reddedildi, ardından da bugün sabah yeni bir intihar girişimi Meclisin kapısında yaşandı.

Trajik olan ise, bugün yaşanan olayda intihar girişimine başvuran babanın gözaltına alınıp, hakkında yasa dışı eylemden işlem yapılacağının açıklanmasıydı, basına bu yansıdı. Gerçekten, bu ülkede, böyle bir meseleye karşı bile “Yasa dışı eylem yapıyorsun.” diye soruşturma açılması, ifade alınması kabul edilebilecek bir yaklaşım değildir. Komik demeye dilim varmıyor ama trajikomik bu yaklaşımı, gerçekten kimler nereden aldıkları yetkiyle yapıyorlar, buna bir müdahale etmek gerekir, Meclisin de gruplarının bundan sonra bu intihar vakalarının artmasına ilişkin önergelerde biraz daha ellerini vicdanlarına koyarak karar vermesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …eğer olabilecekse üzerinde ortaklaşılan bir önergeyle bu komisyonun bir an önce kurulmasına katkı sağlamak, hepimizin üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken konudur diyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

21.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, başarılı bir çalışma günü temenni ettiğine, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğuna ve devletin iş ve eylemlerinin gerek Parlamentonun gerek idarenin gerekse yargının denetimi altında bulunduğuna, IŞİD’le Türkiye’nin, Hükûmetin, devletin ilişkilendirilmeye çalışılmasının terör örgütlerinin algı operasyonu olduğuna, Meclisin Çankaya Kapısı önünde intihar girişiminde bulunduğu ifade edilen Oktay Alkaya isimli şahsın Hatay ilinden gelerek işsiz olduğu gerekçesiyle eylem yaptığının öğrenildiğine ve konuyla ilgili soruşturmanın başlatıldığına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle, görüşülmekte olan yasa teklifi ve gündemdeki diğer konularla ilgili, Genel Kurula, bütün sayın milletvekillerimize, Grup Başkan Vekillerimize ve şahsınıza hayırlı, başarılı bir çalışma günü temenni ediyorum.

Tabii, Türkiye, demokratik bir hukuk devleti ve devletin bütün işleyişleri, iş ve eylemleri, anayasal hukuk düzeni çerçevesinde gerek Parlamentonun gerek idarenin gerekse yargının denetimi altında. Bu çerçevede, eğer hukuk düzenine aykırı davranışlar varsa bunlar, ilgili mekanizmalar işletilmek suretiyle yargının, Parlamentonun ve Hükûmetin Anayasa denetimi, hukuk denetimi çerçevesinde değerlendirilir ve gerekli yaptırımlar adli ve idari olarak hayata geçirilir. Bu bağlamda biraz önce bahsi geçen konular da yargıya intikal eden hususlar; bunlar zaten soruşturmaya konu edilmiş ve devam etmektedir.

Diğer açıdan, özellikle IŞİD’le ilgili, Türkiye’yi, Hükûmetimizi, devletimizi ilişkilendirmeye çalışmak, maalesef, terör örgütlerinin apaçık bir algı operasyonudur. Buna Gazi Meclisimizin alet edilmesini de elbette kabul edemeyiz. Ha, IŞİD’le ilgili Türkiye'nin müdahalesine bakacak olursak; gerek PKK’nın gerek FETÖ’nün gerek marjinal sol terör örgütlerinin eylemleri ve işlemlerinin, aslında aynı merkezden yönetilmelerine rağmen görünüşte sanki kendi aralarında bir çatışma varmış izleniminden ibaret olduğunu özellikle Barış Pınarı Operasyonu çerçevesinde gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan, tamamlayın sözlerinizi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ülkemizin güvenliğini, istiklalini ve bekasını korumak için başlattığımız Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonları’nda gördük ki ülkemize kasteden, milletimizin birlik ve beraberliğine düşmanlık sergileyen ve Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin barış içerisinde yaşamasını tehdit eden terör örgütü, başı sıkıştığı zaman hemen IŞİD militanlarını, DEAŞ militanlarını salıvermekle işe başlıyor, buna tanık olduk. Onun için, Türkiye, birileri sözde mücadele ederken, özü itibarıyla DEAŞ’la mücadele eden ve netice alan ve bunu bölgesel ve küresel barışımızın olmazsa olmaz unsuru olarak gören Silahlı Kuvvetlerimizin kutlu mücadelesiyle ortadan kaldırmaya gayret etmiş ve büyük oranda da başarmıştır. İnşallah, bu sözde mücadeleyi birileri ne kadar yaparsa yapsın, biz özde, sadece DEAŞ’la değil, PKK’sıyla, FETÖ’süyle, DEAŞ’ıyla, PYD’si, YPG’si, DHKP-C’si, ne kadar bölgesel ve küresel terör örgütü varsa bunlarla mücadelemizi, Allah’ın izniyle, ilelebet sürdürmeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diğer taraftan da bugün Meclisin kapısına gelerek intihar girişiminde bulunduğu iddiasıyla özellikle bazı ifadeler oldu.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gerçek, gerçek!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Oktay Alkaya isimli şahıs, sabah saatlerinde, dokuz otuzdan sonra, Meclisin kapısına hazırlıklı bir şekilde gelmek suretiyle, artık hani…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Taammüden intihar, taammüden intihar!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, müsaade ederseniz…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Taammüden intihar!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ederseniz… Bakın, sonra altında kalırsınız, altında kalırsınız sonra; sabırlı olun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Kalmayız, kalmayız!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani altında kalırsınız sonra. Yani bir şeyi kayıtsız, hele hele kulaktan dolma… Çünkü, akabinde, bazı “tweet”lerinde… Henüz daha bunun ne olduğu dahi anlaşılamadan birileri tarafından o “tweet”lerin atıldığı da bizim vukufiyetimiz dâhilinde. Onun için, sabırlı olursak, bahsettiğiniz kişinin öncelikle “intihara teşebbüsü” diye ifade ediliyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşebbüs, âdeta bir müteşebbis ruhuyla sürekli cereyan ediyorsa onu da iyi anlamak lazım çünkü burası, Meclis, Parlamento, bu ülkenin doğru kararlar almasını ve doğru istikamette yönetilmesini denetleyen ve bunun kurallarını ortaya koyan anayasal bir kurumdur.

Bakınız, şu an itibarıyla elimize gelen bilgi ve belgeler ışığında, bahsi geçen kişinin Hatay ilinden geldiği ve -bunun üzerine ısrarla, bir şekilde kaşınmak istenen olayların varlığını da beraberinde gösteriyor- işsiz olduğu gerekçesiyle eylem yaptığı öğrenilmiş -çünkü bu, onun zahirî beyanı, biz buna itibar etmek zorundayız- şahsın, yapılan sorgulamalarda 5 hırsızlık, 2 konut dokunulmazlığını ihlal, 1 canavarca his saikiyle, işkenceyle öldürme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …9 intihara teşebbüs, 4 kasten yaralama, 3 tehdit ve silahlı tehdit, 2 suç eşyasının satın alınması, 1 fuhşa teşvik, 1 genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, 3 mala zarar verme, 1 kamu malına zarar verme, 1 güveni kötüye kullanma, 1 kasten yangın çıkarma, 1 kayıp şahıs suçlarında kaydının olduğu tespit edilmiştir. Tabii, devam eden soruşturmalar da var. Şimdi, elbette, soruşturma devam ediyorsa masumiyet karinesi de var. Ancak bu meseleyle ilgili belirli bir örgüt anlayışı içerisinde motivasyonun da olduğu, bu noktada soruşturmanın da başlatıldığı bize gelen bilgiler ışığında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak, tabii, bu hususta ne zahirî gerçekliği ne de bâtıni gerçekliği yok saymadan maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasıyla ilgili soruşturma dosyası başlamıştır. İnşallah, bu dosyanın arka planında var olan muharrikler, motivasyonlar neyse onların da derli toplu çıkartılmak suretiyle vuzuha kavuşturulması bizim amacımızdır.

Dün ya da önceki gün bu bağlamda ileri sürülen, Meclis gündemine getirilen önergelere “hayır” oyu kullanmamızın hiçbir şekilde bu meseleyle alakası olmadığını, bu meselenin de takipçisi olacağımızı bildirir, hayırlı, başarılı bir çalışma günü temenni ederim.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun.

22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısında “Beni işimden ettiler, çocuğum aç.” diye feryat eden babanın akıbetine ilişkin sorusunun cevaplandırılmadığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben, Sayın Grup Başkan Vekiline bir soru yöneltmiştim; dünkü grup toplantısında “Açım.” diye bağıran o vatandaşın, bazı yayın organlarında ve internet sitelerinde gözaltına alındığına dair bilgiler var ama bazılarında da sadece polisler tarafından sorgulanıp bırakıldığı şeklinde bilgiler var, hangisi doğru demiştim, onunla ilgili bir cevap alamadım.

Sabah kendisini yakmak isteyen kişinin suç dosyasından bahsetti, daha önce intihara teşebbüs etmiş bir vatandaş olduğundan bahsetti. Bu, onun tekrar intihar etmeyeceğine dair bir işaret değil. Eğer bir suç arıyorsanız... Bakın, suçlu vatandaşların intihar etmelerini yasaklayacaksak başka bir şeyi yasaklayalım. Esas şu: Zararlı etten sucuk üretmek suçundan hüküm giyen, üç ay meslekten uzaklaştırılan bir veteriner hekim profesörü Aydın Adnan Menderes Üniversitesine rektör yaptınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bakın, veteriner hekim, zararlı sucuk üretmekten mahkûm olmuş, üç ay da meslekten uzaklaştırılmış. Eğer buna bakarsanız, bırakın onu üniversitede rektör yapmayı, o üniversitenin önünden bile geçirmemek lazım. “Masumiyet karinesi” dediniz ya, herhâlde masumiyet karinesi sadece burada işinize yaradı; onu hatırlatmak istedim.

Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, Başkanım, bir soru daha sormuştu, isterseniz onu da...

BAŞKAN – Son kez söz vereceğim.

Bir dakika açacağım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben cevap istediği için...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkan.

Başka da söz vermeyeceğim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Biz de konuşsaydık, Özkan Bey ondan sonra söz alsaydı çünkü...

BAŞKAN – Sizde mi Özkan Bey’e bir şey soracaksınız?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O zaman, ondan sonra isterseniz...

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sormayacağım.

BAŞKAN – Bu, birer açılış konuşması değil de Grup Başkan Vekillerinin tartışmasına dönüyor gene.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Öyle olacak Başkanım, ne yapalım yani!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, siz inançlı bir adamsınız, sabır selamettir, sabredin.

BAŞKAN – Çok da sabır dilemeyin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sabredin.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

23.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bizim yaptığımız açıklamaya istinaden AKP Grup Başkan Vekili, bir algı oluşturmaya çalıştığımızı...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terör örgütleri yapıyor, siz yapıyorsunuz demedim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Evet, siz böyle dediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, sizi kastetmedim, terör örgütleri böyle bir algı oluşturdu.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Meclisi buna alet ettiğimiz yönünde beyanları oldu.

IŞİD-AKP ilişkileri burada da çok tartışıldı, dışarıda da çok tartışılıyor ve uluslararası arenalarda da tartışılıyor. Şimdi konumuz bu değil, tekrar örneklerle bunu, AKP-IŞİD ilişkisini söylemek durumunda değiliz, şu an itibarıyla en azından. Ama bir iddia olduğunu söyledik, bugün basının, kimi basın-yayın organlarının işlediği bir mevzu var dedik, bununla ilgili bir yanıtın verilmesi gerektiğini söyledik.

Çok talihsiz konuşmalar yapıyor AKP Grup Başkan Vekili.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Seninki talihli maşallah!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Aynı zamanda da intiharlarla ilgili de şurada...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sizin de daha öncesinden bilginiz var Sayın Başkan, verilen bir soru önergesinin yanıtı Meclis Başkanlığı tarafından... Dokuz yılda 29 kişinin şurada kapımıza dayanıp burada intihar girişiminde bulunduğunu, kendi yaşamını feda ederek bize aç olduğunu, geçinemediğini anlatmaya çalıştı, bu da onlardan biri. Bir insan hemen Meclisin dibinde, kapısında “Ben açım.” diye intihar girişiminde bulundu. Meclisin artık buna bir çare bulması lazım. Herkesi terörize eden, suçlayan, intihar etmeyi bile AKP’nin iznine bağlamaya çalışan yaklaşım doğru değildir.

BAŞKAN – Sayın Özgür Özel, siz de mi söz istediniz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı eleştiriyi yapacaktım. 2 Grup Başkan Vekilimiz yaptı, tekrar etmem.

BAŞKAN – Aslında daha çok sizin hakkınız çünkü Sayın Özkan “Altında kalırsınız.” diyerek sizi töhmet altında bırakmıştı.

Sayın Özel, ben söz vereyim size.

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve intihar olaylarındaki artışın nedenlerinin araştırılması için komisyon kurulması önerisine direnilmesinin doğru olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın 2 Grup Başkan Vekili tam söyleyeceğim şeyleri söylediği için tekrar etmeyeyim dedim ama şöyle bir yanlış yapmamak lazım: Örneğin, dün -tam da yerine gönderme olmasın diye üstü kapalı söylüyorum, herkes anlayacak- birisinin bir başka şehirde intiharından bizim bir belediyemiz sorumlu tutuldu. Bana, tak, bilgi geldi, 6 Haziran tarihinde işten çıkarılmış. İşten çıkarılma gerekçesini okusam katlanamazsınız. Ama işin ucu intihar girişimi olunca ben o bilgiyi Parlamentoyla paylaşmadım. Bu işler doğru bir şey değil çünkü zaten intihar normal bir psikolojik eğilimle ortaya çıkan bir davranış biçimi değildir, bir eylem meylem değildir; bir şeylerle baş edememenin sonucunda hayatından, kendinden vazgeçmedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bunu kriminalize etmek ile özendirmek arasında… İntihar eğiliminde bulunan, psikolojik durumu o çizgide olan birisi için -bunu kriminalize ederseniz de özendirirseniz de- arada saç teli kadar ince bir çizgi vardır ve bunu yapmamak için siyasetçilere sorumluluk düşer. Bu açıklama o sorumluluk çerçevesinde bir açıklama değildir, bu tip açıklamaları yapmamak lazım. Hele hele bu milletin 600 vekiline “Ya, gelin bir komisyon kuralım, artan vakaları araştıralım.” deniliyorsa bu çok meşru, çok haklı, çok yerinde bir tekliftir. Bu teklife direnmek de doğru değildir. Geçmişte hekime karşı şiddeti 11 kez reddedip Gaziantep’te sevgili doktorumuzun, rahmetli doktorumuzun böğrüne bıçak battıktan sonra kabul etmek ya da Doping Komisyonunu defalarca reddedip –yani bir en ağırından, bir en hafifinden örnek veriyorum- Kırkpınar Başpehlivanında doping çıkınca kabul edip komisyonu kurmak, Soma faciasından önce reddedip sonra kurmak ya da darbeden önce FETÖ’yü reddedip sonra Darbe Araştırma Komisyonu kurmak kolay taşınacak tarihsel sorumluluklar değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir gruba ya da bir kişiye “Okuyacaklarımdan sonra altında kalırsınız.” deyip intihara meyleden kişinin geçmişteki veya hâlen yürüyen soruşturmalarını, masumiyet karinesini de bir kenara bırakarak söylemek bir hukukçunun yapacağı iş değildir. Ayrıca, bu intihar meselesini kendi siyasetine karşı örgütlü bir mücadelenin parçası gibi gösterip intihar edecek kişiyi örgüt üyesi olmakla suçlamak da bir siyasetçinin kendisini kurtarmak için sarf edeceği söz değildir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, sosyal devletin üzerine düşenleri yaptığına ancak hiç kimsenin hukuka aykırı eylemlerinden dolayı hak talep edemeyeceğine, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısına gelen İsmail Çimen isimli şahısla ilgili bir gözaltı işleminin söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, cevabın ötesinde, birazcık daha çember açıldı.

BAŞKAN – Önce, Sayın Türkkan’a…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak ben en son bırakılan noktada konuyu toparlayarak gündeme geçmeyi temenni ediyorum.

BAŞKAN – Lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tabii, bakınız, sosyal devlet dediğimizde, devlet, öncelikle, vatandaşlarımıza kendi hür teşebbüslerini kurarak yatırım yapmalarını, hatta istihdam yaparak, üretim yaparak ekonomiye, ailelerine katkı sağlamasını gerektirir; birinci kademe. Efendim, kendi teşebbüsünü, kendi iş yerini kuramıyorsa vatandaşlarımıza iş bulmak durumundadır, iş ve istihdam ortamları üretmek zorundadır; bu, ikinci kademe. Ve bu bağlamda kadınlara, gençlere yatırım için destek imkânı sağlar. Üçüncü kademede de çalışma imkânı olmayan vatandaşlarımıza, fiziki durumları sebebiyle, yaşları sebebiyle imkânsızlık içerisinde olanlara da yine anne şefkatiyle, baba şefkatiyle kol kanat germek zorundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Rica edeyim, tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu noktada devletin kademeli vazifeleri vardır. Bu bağlamda –hamdolsun- şu anda bütçemizde de olduğu şekliyle kadınlara, gençlere iş kurmaları için, genç çiftçilere, kadın çiftçilere istihdam üretebilmeleri için imkânlar sağlanıyor. Özellikle son iki yılda istihdam seferberliğiyle -hamdolsun- yaklaşık 1 milyon 600 binin üzerinde yeni istihdam imkânları ortaya konuldu. Ancak bunlar da başarılamıyorsa, burada da çalışma imkânı yoksa sosyal devlet olmanın bir gereği olarak vatandaşlarımızın yaşamsal ihtiyaçları karşılanmak durumundadır. Bu noktada, sosyal devlet, üzerine düşenleri yapıyor ancak bir de şu var, ifade etmek istediğim mesele şu: Latince bir kavram vardır, hukukçular bunu iyi bilir “Hiç kimse hukuka aykırı eyleminden dolayı hak talep edemez.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Onu sen kendine söyle, adam suçlu diye intihar etmesini normal karşılıyorsun.

BAŞKAN – Sayın Özkan, lütfen tamamlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, müsaade ederseniz hemen toparlayalım.

Hiç kimse hukuka aykırı eyleminden dolayı hak talep edemez. Şimdi, şöyle bir durumu düşünün… Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili Lütfü Bey’in sormuş olduğu soruya da yanıt vermek için söylüyorum. Dün AK PARTİ grup toplantısına gelen İsmail Çimen isimli vatandaşımız grupta arka sıralardan işsiz olduğunu ve kendisinin de TİGEM’de çalışırken iş sözleşmesinin feshedildiğini ifade etmiştir. Tabii, ilgili şahısla ilgili çalışmalar yapılmış, şahsın kurumda çalışırken görevi ihmal sebebiyle soruşturması olduğundan bahisle yine iş mevzuatımız çerçevesinde sözleşmesinin feshedildiği vardır ve şu anda şahısla ilgili bir gözaltı işlemi de söz konusu değildir. Yani bu noktada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok öyle bir şey ya!

BAŞKAN – Sayın Gürer, lütfen…

Sayın Özkan, siz de tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Velhasılıkelam, hassasiyetiniz için teşekkür ederim ancak vatandaşlarımıza bir anne baba şefkatiyle yaklaşmak, sorunlarını çözmek, velev ki psikolojik sorunları olsa dahi onların hem fiziksel hem de ruhsal ihtiyaçlarını karşılamak devletimizin görevidir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, 10 kişi intihar etti, insanlar ailece intihar ediyorlar. Başkan neyden bahsediyor?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu hususu hep beraber Meclis grupları olarak takip edeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Aydın Adnan Menderes Üniversitesiyle ilgili bir şey var mı?

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.11

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve 20 milletvekilinin, Türk Kızılayına ilişkin çeşitli iddiaların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2475) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/2/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Lütfü Türkkan

                                                                                                                                        Kocaeli

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve 20 milletvekilinin “Türk Kızılaya ilişkin çeşitli iddiaların tüm yönleriyle araştırılması” amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 13/2/2020 Perşembe günü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, İYİ PARTİ Grubu adına önerinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Ümit Beyaz.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Konuşma sürelerinde uzatma yapmayacağımı tekrar duyuruyorum arkadaşlar.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk milletinin yardımseverliğinin kurumsallaşmış hâli olan Kızılayda yaşadığımız bağış skandalı milletimizin göz bebeği bu kuruluşa olan güveni zedelemiştir. Türk milletini gururlandıran Kızılay, millî bir kurumdur fakat bu güzide kurumumuz Türk kimliğini küçümseyen, Kızılayla bağdaşmayan konularla gündeme gelen, deprem gibi acı bir olayı suistimal etmekten kaçınmayan, vergi kaçırmayı meşrulaştıran, Kızılayın marka değerini yerle bir eden bu Genel Başkanla kan kaybetmektedir.

Değerli milletvekilleri, hayırseverlik, Türk-İslam devlet anlayışında önemli bir yer tutan, toplumsal eşitsizliği azaltan, zengin ile fakir arasındaki uçurumu gideren, toplumsal dayanışmayı güçlendiren yüksek insani bir duygudur fakat Türk milletinin yardımseverliğinin bir nişanesi olarak yaşatılan bu duygu son dönemde ortaya çıkan skandallarla zedelenmiştir.

Değerli arkadaşlar, bağış skandalının açığa çıkardığı acı gerçek ortadadır. AK PARTİ iktidarı bir ihale bağış sistemi kurmuştur. İktidar, büyük devlet ihalelerini belli firmalara vermekte, bu ihaleleri alan firmalar da iktidarın işaret ettiği dernek ve vakıflara bağışlar yaparak ihale bağış sistemini sürdürmektedir. BAŞKENTGAZ şirketi de doğrudan Ensar Vakfına yapabileceği yardımı Kızılay üzerinden Ensar Vakfına aktarmıştır, yardım kuruluşumuz Kızılayı paravan bir şirket gibi kullanmıştır.

2015 yılından bu yana bağış ve gelir kalemlerinde 65 kat artış gözüken Kızılay, 2015 yılında 51 milyon TL yardım alırken 2018 yılında 3 milyar 346 milyon TL’ye ulaşan şüpheli bir bağış gelirine ulaşıyor. Bu akıl almaz gelir artışı ihale bağış sisteminin bir sonucudur. Bu yardımların nereye aktarıldığı bilinmemektedir. Kızılay bu konuda herhangi bir denetim de geçirmemiştir. Milletin kuruluşu olan Kızılay bu konuda herhangi bir hesap vermemektedir. Kanuna karşı hile yapan Kızılay yetkilileri hesap vermek zorundadır. Şüpheli Kızılay Genel Başkanı derhâl istifa etmelidir. Kızılay gibi dernekler şeffaf olmalıdır. Kimden ne kadar yardım aldığını ve bu yardımları nasıl kullandığını öğrenmek milletimizin hakkıdır. Kızılay Genel Başkanı, BAŞKENTGAZ’la ilgili bağış ilişkisini vergi kaçırmak olarak değil, vergiden kaçınmak olarak nitelendirmiştir. “Vergiden kaçınmak” ifadesi ilk kez duyduğumuz bir ifadedir. Oysa biz, vergilendirilmiş kazancı kutsal biliriz. Karşımızda ise vergi kaçırmayı meşrulaştıran bir Kızılay Genel Başkanı bulunuyor. Kızılay, Türk milletinin sahiplendiği bir yardım kuruluşudur. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in dediği gibi, sancağı al bayrağımız gibi kıymetli Kızılay, Türk milletinin vicdan kalesidir. Kızılayda bu yaşananlara yüce Meclisimiz sessiz kalmamalıdır. Kendisine tanınan imtiyazı yasa dışı ve kötü niyetli olarak kullanan Kızılay Genel Başkanı için Hazine ve Maliye Bakanlığı harekete geçmelidir. BAŞKENTGAZ’dan Kızılaya, Kızılaydan TURKEN’e gittiği söylenen paranın gerçekten nereden geldiği konusunda ciddi şüpheler bulunmaktadır. Ben, buradan savcılarımızı da göreve çağırıyorum. BAŞKENTGAZ şirketi 2016 yılından bu yana gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsü aldığı için vergiden muaf gözükmektedir. Gaz dağıtım şirketi nasıl olur da kazançları vergiden istisna olan gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsünü elde eder? BAŞKENTGAZ’a gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsü sağlandığından dolayı devletin vergi kaybı var mıdır, varsa devletin toplam vergi kaybı ne kadardır? BAŞKENTGAZ vergi olarak vermesi gereken parayı Kızılay üzerinden Ensara, oradan da TÜRKEN’e mi göndermektedir? Bağış farklı kurumlar üzerinden dolaştırılmıştır, böyle yapılarak bağıştan en fazla faydalananlar gizlenmek mi istenmiştir? Bu sorular mutlaka cevabını bulmalı, kamuoyu aydınlatılmalıdır.

Sözlerime son verirken, Türk milletinin vicdan kalesi Kızılayımızı yıpratan ilişkilerle gündeme gelen Kızılay Genel Başkanını yüce Meclisin huzurunda tekrar istifaya davet ediyorum, bu ulvi kuruluşumuza daha fazla zarar vermemesini tavsiye ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Peköz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Bergama’da kazada yaşamını yitiren 4 emekçi arkadaşımıza rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.

İYİ PARTİ grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Meclisi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kızılayın 19 Şubat 2009 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan tüzüğüne baktığımız zaman, faaliyet alanlarıyla ilgili şu açıklama yapılıyor: “Bir, şeffaflık; iki, hesap verebilirlik; üç, sorumluluk; dört, adalet ve eşitlik ilkelerine göre görevlerini yürütür.” diyor. Baktığımız zaman, bu maddeler arasında kurumun aracı olarak ya da komisyoncu olarak görev yürüteceğine dair herhangi bir maddeye rastlamıyoruz.

Kızılay Başkanı Sayın Kınık Kızılay kurumunu başka bir kuruma yapılacak bağışa ara bulucu yaparak hem etikten yoksun bir tavır sergilemiş hem vergi kaçırmaya aracılık etmiştir hem de kendisine emanet edilen bir gücü özel çıkarlar için kötüye kullanmıştır. Bununla da yetinmeyip “kaçırma” ve “kaçınma” kavramlarıyla insanlarımızla alay etmiştir. Bu, bir nevi, bizim oralarda bir söz var “Ha kel Hasan ha Hasan kel.” denir, ha vergi kaçırma ha vergiden kaçınma, ne anlam ifade ediyor? Bu durum ülkemizin yolsuzluk algısı endeksinde 180 ülke arasında son üç yılda 91’inci sıraya hızla düşüşünün neden gerçekleştiğini de gözler önüne sermektedir.

Peki “BAŞKENTGAZ, Kızılay, Ensar, TÜRKEN Vakfı arasında bu saadet zincirini denetleyecek bir kurum yok mu?” diye sorarsanız, öyle bir kurum da var arkadaşlar, o da Yeşilayın Genel Saymanı Çetin Dönmez’in sahibi olduğu AKSİS Uluslararası Bağımsız Denetim Anonim Şirketi. Yine, Kızılayın ve Yeşilayın yönetiminde, TÜRKEN Vakfının ve TÜRGEV’in yönetim kurulu üyesi olan Esra Albayrak saadet zincirini böylece bir şekilde işletiyorlar. Bu saadet zincirine böyle bir baktığımız zaman, vakfın daha önceki yöneticisi Halil Mutlu, Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip Erdoğan’ın dayısının oğlu; şimdiki başkanı yine hemşehri kontenjanından Rize İyidereli Behram Turan; bir başkası İbrahim Bacacı, Ensar ve TÜRKEN Vakfının yönetim kurulu üyesi. Yine, böyle devam ediyor, aslında çok sayıda insan var açıkçası. Böyle bir saadet zinciri kurulmuş ve bu saadet zinciriyle hem Türkiye uluslararası alanda zor durumda bırakılıyor hem insanların yardımına koşması gereken Kızılay töhmet altında bırakılıyor.

Bu Kızılay Başkanının derhâl istifa etmesi lazım. Eğer istifa etmiyorsa AKP’li arkadaşlarımızın, milletvekili arkadaşlarımızın en azından onu istifaya davet etmesini, o etmiyorsa kendilerinin istifa edip bu ülkeye son anlarında bir fayda sağlamalarını umuyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Erkan Aydın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kızılay, hepimizin bildiği gibi, yüz elli iki yıl önce kurulmuş, ismini de Ulu Önder Atatürk tarafından almış, 2016 tarihine kadar da gayet saygın, yardımlarda en önde gelen, halkımızın itibar ettiği bir kurum. Ancak 2016’da göreve gelen şu anki Başkan Kerem Kınık gelir gelmez ilk önce bir iş yapıyor. Ne yapıyor? 750 olan şube sayısının 617’sini kapatıp 133’e düşürüyor. Peki, bunu niye yapıyor? Çünkü yapılacak olan genel kurulda bu kadar fazla sayıdaki delegenin oyuyla seçilemeyeceğini bildiği için ilk olarak bunu yapıyor. Kapatılan şube başkanları dava ediyor. Ankara 9’uncu Sulh Ceza Mahkemesi bu dava sonucunu haklı buluyor ve diyor ki: “Yönetime kayyum atanması gerekir.” Bu davada, tabii, başka konular da dava konusu oluyor. 2016 yılına ait toplanan 70 bin kişilik kurban kesim bedelinin sadece 52 bin kişiliğinin dağıtıldığı, 18 bin kişilik kalan kurban bedellerinin ise yandaş vakıflara peşkeş çekildiği görülüyor. Neymiş bunlar, şuradan bakalım isimlerine: Diyanet Vakfı, Yeryüzü Doktorları Derneği, Aziz Mahmûd Hüdâyi Vakfı, “Gift of the Givers” adlı derneklere bildiğiniz Kızılayın paraları peşkeş çekiliyor. Hani, geçen, Ensar Vakfına verilen paralarla gündeme geldi ya, “Vergi kaçırmak değil, vergiden kaçınmak.” dedi ya, aslında bu vatandaş bu işi daha seçilir seçilmez başlatmış. 2018 yılına ait kutulanmış kurban kesim bedelleri, kurban etleri hâlâ dağıtılmamış ve kayyum atanmasına karar vermiş mahkeme. Peki, kayyuma kim atanmış? Gene iktidar mensuplarının çok yakından tanıdığı, dönemin TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın kardeşi İlhami Yıldırım kayyum başkanı olarak atanmış. Peki, mahkeme ne demiş? “Kayyumun bir an önce derneği olağanüstü kurultaya götürmesi, olağanüstü genel kurula götürmesi gerekir.” demiş. Peki, götürmüş mü kayyum? Götürmemiş. 12 Nisan 2019 tarihine kadar beklemiş ve dernek olağan genel kurul yapmış. Böyle olunca, kapatılan o 600 küsur derneğin olağan delegeleri oy kullanamadığı için bu Kerem Kınık denilen vatandaş tekrar Türkiye Kızılay Derneğine Başkan olarak seçilmiş ve ne yapmış? Bütün Türkiye’nin yakından takip ettiği o meşhur Ensar Vakfına 7 milyon 925 bin dolar, oradan TÜRKEN…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erkan Aydın.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım, son otuz saniye…

BAŞKAN – Uzatmayacağımı söyledim Sayın Aydın.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Duymadım ben, duysaydım keserdim.

BAŞKAN – Ben başından beri öyle söyledim.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Vallahi duymadım.

BAŞKAN – Yani, bu dördüncü söyleyişim.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Başkanım, şimdiye kadar bitirmiştim.

BAŞKAN – Şimdi açayım da yani…

ERKAN AYDIN (Devamla) - Hemen toparlıyorum.

BAŞKAN - Ama başka süre vermeyeceğim.

ERKAN AYDIN (Devamla) - Tamam.

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Ne yapmış? 7 milyon 925 bin doları Ensar Vakfına, oradan yurt yapımı için TÜRKEN Vakfına verdiğinde duymuşuz. Aslında, bu vatandaş, bu işi seçildiği günden itibaren yapıyor. Bakın, bizim belediyelerin denetleme komisyonlarında AKP’li belediyelerin nereye para aktardığına bakarken bir de gördük ki gene altından Kızılay çıktı. “Kûtülamâre” dizisi, “Diriliş Ertuğrul” dizisi, “Kuruluş Osman” dizisi gibi dizilere -Kızılay, asıl amacı olan yardımı bırakmış- para aktarmış. Gitmiş, bir sürü taşınmazı varken 12 bin dolara yalı kiralamış; gitmiş, ilk iş olarak kendisine lüks bir makam aracı almış. Tadilat amacıyla, 495 bin lira Genel Merkezinin…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İtibar… İtibar…

ERKAN AYDIN (Devamla) – Evet, tadilatına harcamış. Demiş ki: “İtibardan tasarruf olmaz.” Bu vatandaşın bir an önce istifa edip Kızılayın eski itibarına kavuşması gerekir diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Ceyda Bölünmez Çankırı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bugün Bergama’da hayatını yitirmiş olan 4 emekçimize Allah’tan rahmet diliyorum.

İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Dünyanın dört bir yanında, zor zamanlarda insanlara umut olan, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatan Türk Kızılayını isimler ve şahıslar üzerinden spekülatif iddialarla değersizleştirme operasyonlarını şiddetle kınıyorum. Aziz milletimizin yardımseverlik, merhamet, şefkat ve dayanışma hasletlerinin sembolü Türk Kızılayı, özverili ve etkili bir şekilde yürüttüğü sınır tanımayan hizmetleriyle bu alanda dünyanın saygın kuruluşları arasındaki yerini almıştır.

Her yıl milyonlarca vatandaşımız, yüzlerce kurum ve kuruluş Kızılaya bağışta bulunur. Kurum ve kuruluşların şartlı bağışlarını kabul veya reddetme yetkisi Kızılay Tüzüğü’nün 47’nci maddesinde tanımlandığı şekilde “Genel Merkez Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri” bölümünde açıkça tarif edilmektedir. Kızılaya bağışta bulunan kurum ve kuruluşlara tanınan istisnalar da 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda açıkça sayılmıştır. Tüm bu mevzuata ve mevzuatın açıklığına rağmen “Kızılay, muvazaalı işlerle vergi kaçırmalara fırsat sağlıyor.” suçlamasında bulunmak, Türkiye’nin yüz elli iki yıllık göz bebeği olan, tüm nesillerin hafızasına kara gün dostu olarak işlenen Kızılaya karşı büyük bir insafsızlıktır. Kızılayın faaliyet raporlarına ve mali tablolarına baktığımızda görülecektir ki bu süre içerisinde toplanan yaklaşık 10 milyar TL bağış fonunun yaklaşık binde 5’i özel şartlı bağış statüsündedir ve bunların tamamı da şehit ve ailelerine destek ve eğitim temelli yardımlardır. Bunun, kısaca “Neden bu kadar çok başarılısınız?” suçlaması olarak tanımlanması mümkündür.

Kızılayın kendi iç denetim mekanizmaları, Bakanlığımızın müfettişleri ve Devlet Denetleme Kurulu müfettişleri tarafından da rutin olarak yapılmaktadır. Bu denetimlerin de ortaya çıkardığı standartlar sayesinde milyarlarca liralık yabancı fona ulaşma imkânı bulan Kızılay, bu fonları kullandığı için Avrupa Birliği ve ilgili birimler tarafından da incelenmektedir.

Ülkemizin markası konumundaki Kızılayın başarılı çalışmalarına Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri de kayıtsız kalmamış, 2017 yılında 192 ülkenin katılımıyla gerçekleştirilen Genel Kurul sonucunda da Kızılay Genel Başkanı Doktor Kerem Kınık, 153 Avrupa ve Orta Asya Kızılhaç ve Kızılay Derneklerinin Başkanı seçilmiştir.

Kızılaya yönelik saldırılar çok maksatlıdır. Bu suçlamaların bir deprem felaketinin ardından yapılması da maksadı net olarak ortaya koymuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (Devamla) – Depreme müdahalede ortaya çıkacak bir eksikliğin başka mecralara çekilmesi de amaçlanmıştır ancak Kızılay, bir yandan karalama kampanyasıyla mücadele ederken bir yandan da Elâzığ ve Malatya’da var gücüyle yaraları sarmıştır.

Barışa, huzura, kardeşlik ve dostluğa hizmet eden Türk Kızılayının gücünü bizlerin yardım ve desteklerinden aldığını bir kez daha hatırlatıp aziz milletimizi bu güzide kuruluşumuzu bir kez daha desteklemeye çağırıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir Milletvekili Ceyda Bölünmez Çankırı’nın İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değerli hatipleri dikkatle dinledik, sonuçta vardığımız nokta şu: Bu son yapılan konuşmada, sayın hatip, Kızılayın eleştirilmesini Kızılayı yıpratan bir durum olarak gösteriyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Haksız mı?

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Haksız mıyım?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak Kızılayı yıpratan mesele şudur: Kızılayın kendi demokratik süreçleri içinde yapılan seçimlerde bir tarafında Cumhurbaşkanı, bir tarafında dönemin Başbakanıyla birlikte salona girip, Kızılayın o demokratik sürecini siyasi baskıya dönüştürüp, o günden önce toplanan bağışların 70 katı bağış toplayıp sahada 70 kat etkinlik yapmazken… Yani biz, Kızılay Başkanı değişince 70 kat bağış toplarsa bakarız, Kızılay diyorsa ki “Bu memlekette sofrasına et konulmayan her sofraya eskisinden 70 kat fazla kavurma yetiştiriyorum.” bu avuçlar alkışlamaktan patlar, Kerem’e mereme bakmayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Fakir fukaranın çocuğunu eskisine göre 70 kat fazla giydiriyorum; eskisine göre 70 kat hızlı, etkin mücadele ediyorum.” derse bu avuçlar alkıştan patlar. Ama –faaliyet raporu, birazdan görüşeceğiz- Kızılayın faaliyetlerinde bu farklılık yokken bir de hepimizin aklıyla alay eden bir iş var; şartlı bağış. Şartlı bağış yaparım… “Bunu şehit ailesine ver.” şartlı bağıştır. “Bununla bir okul yaptır.” şartlı bağıştır. “Ömrüm yettikçe ben oturayım bu evde; ben Hakk’ın huzuruna kavuştuktan sonra alın bunu satın, Kızılay’a katın.” şartlı bağıştır. “Bu parayı ben sana vereceğim, yarın sen bunu TÜRGEV vakfına ver, o da gitsin bunu TÜRKEN Vakfına versin.” diye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Düzeltiyorum… “Ben bunu sana vereyim; sen Ensara ver, Ensar da alsın TÜRKEN’e versin.” diye bir şartlı bağış olmaz. O zaman o muvazaadır, kanunun arkasından dolaşmaktır. “Vergi konusunda ‘Kızılay kavurma dağıtsın.’ diye yüzde 100 muafiyet var. Sen bu parayı al, yüzde 5’le sınırlı olan yere yap.” diye bir kaçak yol yaparsanız bu, kanunun arkasından dolaşmaktır, muvazaadır, kanuna karşı kirli iş birliğidir. Bunun tarafını Kızılay yaparsanız Kızılaya güveni işte o zaman kaybettirirsiniz. Bu eleştiriler dâhilinde bu beyefendi Kızılaydan uzaklaştırılırsa, Kızılayın başına Kızılay ruhuna uygun birisi gelirse, Kızılay 1850’lerdeki ruhuna, adını Atatürk’ün koymuş olmasının onuruna uygun davranırsa bu eller Kızılayı alkışlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Artık tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu diller Kızılayı değil; bu diller, muhalefetten gelen bu diller Kızılayı yıpratmaya değil, Kızılayı kirli emellerine alet edenleri eleştirerek Kızılayı doğru çizgiye çekmeye uğraşmaktadır. Yetkimiz Anayasa’dan gelir, bu kürsü millet için kullanılır, bu eleştirileri Kızılayı yıpratmak diye göstermek haksızlıktır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve 20 milletvekilinin, Türk Kızılayına ilişkin çeşitli iddiaların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2475) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Ama işlemi başlattım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Başkan…

BAŞKAN - Ama daldınız; siz tecrübeli bir Grup Başkan Vekilisiniz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nefesimi alırken yaptınız…

BAŞKAN - İki dakika geç kaldınız.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, işleme başlayacağınızı söylediğiniz anda ayağa kalktık. Söylediğiniz anda ayağa kalktık. Oylamaya geçtiğinizi nereden anlayacağım?

BAŞKAN – “İYİ PARTİ grup önerisini...” dedim. Yani ne yapacağım İYİ PARTİ grup önerisini?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama işte, o anda anladım. Belki “Buyurun, Sayın Lütfü Türkkan.” diyeceksiniz. Nereden anlayacağım?

BAŞKAN – Peki, Sayın Özel, teamül oluşturmamak kaydıyla bu sefer sizi kırmamak için yapıyorum ama bir daha geç kalırsanız oylamayı yapar geçerim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, geç kalma değil. Sayın Başkan, şunu netleştirelim: Sayın Başkan, oylamaya geçtiğinizi ancak beyanınızdan anlayabiliriz.

BAŞKAN – Evet, yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Budak, Sayın Kayışoğlu, Sayın Şevkin, Sayın Aygun, Sayın Akar, Sayın Bingöl, Sayın Şahin, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Arık, Sayın Serter, Sayın Aydın, Sayın Ceylan, Sayın Kılıç, Sayın Barut, Sayın Ünver, Sayın Girgin, Sayın Şahin, Sayın Özdemir.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.44

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve 20 milletvekilinin, Türk Kızılayına ilişkin çeşitli iddiaların tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2475) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 20 milletvekili tarafından, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile mevcut düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve TBMM’nin daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2477) eses numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/2/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Fatma Kurtulan

                                                                                                                                         Mersin

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

5 Şubat 2020 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü ve arkadaşları tarafından verilen, 5259 sıra numaralı, yeterli olmayan mevcut anayasal güvencelere rağmen durdurulamayan kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/2/2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, çok uğultu var, lütfen…

Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir kadın cinayeti davasında daha karar açıklandı, gerekçeli karar. Mesut Babayiğit karısını av tüfeğiyle boş bir arazide vurarak öldürmüştü. Hâkim cinayet failine hiç kıyamamış olacak ki hem haksız tahrik hem de iyi hâl indirimi verdi. Ömür boyu hapis cezası tahrik indirimiyle yirmi dört yıla, iyi hâl indirimiyleyse yirmi yıla düştü. Elinde bir tüfekle bir adam eşini boş bir araziye götürüyor, cinayet tasarlanmadan işlenmiş, karısı da adamı tahrik etmiş oluyor. Yetmedi mi, gerçekten yetmedi mi erkekliği indirimlerle, sırt sıvazlamalarla “On yıl yatar çıkarsın.”larla büyüttüğünüz diye sormak istiyorum.

Türkiye'de patriarka hâlâ güçlü, cinsiyetçi ve ayrımcı kodlar hâlâ çok yerleşik; yasalar doğru ve etkin uygulanmıyor, erkek şiddetiyle mücadele mekanizmaları hâlâ bir standarda kavuşmadı ve yeterince erişilebilir değil, yargı ise hep erkeklerin lehine çalışıyor. İşte, önergemizin konusu olan İstanbul Sözleşmesi tam da böylesi yargı kararlarına, erkek adalete, erkek devlete, eşitsizliğe, bu eşitsizliğin yarattığı erkek şiddetine karşı kadınların mücadelesiyle oluşturuldu. İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması, feminist hareketin ve kadın hareketinin önemli bir kazanımıdır. Bizler kırk yıldan fazla süren mücadele hikâyemizde bir yandan kadın dayanışmasını büyüttük, bir yandan haklarımızın yasal güvence altına alınması için uğraştık. Mücadelemiz sayesinde çok önemli yasal düzenlemeler gerçekleşti. Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’ndaki değişiklikler, önce 4320, sonra 6284 sayılı Kanun’la birlikte bugün erkek şiddetini sonlandırmak için başvurabileceğimiz çok sayıda mekanizmaya sahibiz. İşte İstanbul Sözleşmesi de 80’lerin ortasından itibaren bu ülkede yaşam hakkımızı savunmak için, eşitlik için, erkek egemenliğine karşı ilmek ilmek ördüğümüz bu politik hattın, kazanımlarımızın, yaşam hakkımızın koruma altına alınmasıdır. Sözleşmenin çok somut önerileri var değerli arkadaşlar. Fakat en temel olarak devletlere sözleşme şunu söylüyor: “Yalnızca akut şiddete müdahale etmek yetmez. Devlet olarak görevin erkek şiddetinin kaynağına, erkek egemenliğine müdahale etmektir. Şiddetin bahanesi olmaz. Kültür, gelenek, görenek şiddeti meşrulaştırmak için kullanılamaz. Cezasızlık rejimine son vermeli ve toplumda köklü bir değişim yaratmaya yönelik politikalar geliştirmelisin.”

Sayın Başkan, çok bağırmak zorunda kalıyorum yani gerçekten sesim yetmiyor.

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, az önce uyardım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Ama, yani bağıra bağıra da konuşamam. Dinlemeyen arkadaşları isterseniz uyarın, dışarı çıksınlar yani bilemiyorum.

BAŞKAN – Milletvekillerini ben dışarıya çağıramam.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Çağırmayın, o zaman sessizliğe çağırın lütfen.

BAŞKAN – Biraz sessiz olalım arkadaşlar, lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – “Cezasızlık rejimine son vermeli ve toplumda köklü bir değişim yaratmaya yönelik politikalar geliştirmelisin.” diyor. Şimdi biz bunların hangilerini yapabildik, hangilerini ülkemizde açıkça hayata geçirebildik? Bu soruyu sormamız lazım. Çünkü bir sözleşmeye imza atmak başka bir şey ama onu hayata geçirmek başka bir şey. Yargıda, kollukta, sosyal hizmetlerde köklü bir değişim yaratamazsanız “aileye ne olur” “erkeklerin iktidarına ne olur” demeden kadınları güçlendirmek için uğraşmazsanız ne erkek şiddeti ne de onu besleyen yargı kararları son bulur.

Değerli milletvekilleri, sözleşmenin ortaya koyduğu somut adımların ülkemizde hayata geçmesi için KEFEK’in alt komisyonu olarak İstanbul Sözleşmesi’nin Etkin Uygulanması ve İzlenmesi Sözleşmesi’ni hayata geçirdik. Bunun için yıllarca dilekçe vermiştik. Bugün, gerçekten, bu Komisyonun kurulması anlamlı ve aktif biçimde çalışmaya devam ediyoruz.

Komisyona katılan uzmanlar ve alanda çalışanlar da defalarca bu sözleşmenin kadınlar için hayati bir öneme sahip olduğunu ifade ettiler. Fakat bu çalışmalarımız sırasında gördük ki bu Meclisten başlayarak kadına yönelik şiddet konusunda her aşamada yapmamız gereken çok şey var ve Mecliste bu Komisyonun olması da önemli bir etki yaratabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bunun için, kadına yönelik şiddet konusunda Mecliste sürekli çalışan bir komisyon olması gerekiyor. Bu nedenle, şimdi bir araştırma komisyonu, ardından da sürekli, daimî bir komisyonun kurulması için biz bu teklifi sunuyoruz.

Bu komisyon önce kendi bulunduğumuz alanda, Meclisten başlayarak Parlamentolar Arası Birliğin düzenlediği, parlamentolarda cinsiyetçilik, taciz, şiddet ve İstanbul Sözleşmesi konusunda eğitim çalışmaları organize etme rolünü üstlenebilir. Bunu, KEFEK’te de bir öneri olarak sunduk.

Değerli arkadaşlar, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” diyoruz. Biz kadınlar, şiddetin, aşağılanmanın, sömürünün ve ölümlerin dışında hayatları hak ediyoruz. Bunlara karşı mücadele etmek zorunda olmadığımız bir dünya düşümüz sürecek. Fakat bunun için, Mecliste de, gerçekten, ciddi bir kadın dayanışmasına ihtiyacımız olduğunu belirtmek isterim.

Önergemize kabul oyu bekliyoruz.

Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Aylin Cesur.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, kadın cinayetlerinin önlenmesine yönelik verilen önerge üzerine, HDP’nin verdiği önerge üzerine söz almış bulunmaktayım İYİ PARTİ adına. 27’nci Dönemde bizler bu yüce kurumda göreve başlayalı tam beş yüz seksen altı gün olmuş. Geldiğimiz noktada, üzülerek ifade etmeliyim ki bir fasitin içindeyiz. Tam da doğru duydunuz, gerçekten bir fasittir bunun adı; fasit dairedir. Siz buna isterseniz ittifak deyin, isterseniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi deyin; işlemeyen demokrasisiyle işletiyoruz diye artık sadece kendinizi işletebildiğiniz ve işletilmez hâle gelen yargısıyla, artık ayrılmayan kuvvetler ayrılığıyla ve olmazsa olmaz -kulaklarınızı tıkadığınız- sivil toplum örgütlerimizin sesiyle; hadise, milletimizin huzursuzluğa, kaygıya, umutsuzluğa mahkûm edilmesi ve ülkemizin raydan çıkmış bir tren gibi orası burası darbe alarak yuvarlanıyor olması.

Beş yüz seksen altı gün olmuş, beş yüz seksen altı gün içinde gündeme ve milletimizin her kesiminin çözüm bekleyen sorunlarına yönelik burada yüzlerce önerge verildi, çözüm önerileri sunuldu. Konu ne olursa olsun sizler, çocuk tacizleri, kadın cinayetleri, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik; işçi, emekli, memur, çiftçi, polis, öğretmen aklınıza ne geliyorsa fark etmedi, çoğunluğu elde ederek sağladığınız sayısal üstünlüğünüzle -sizlerin vicdanlarınızı da yaraladığından hiçbir şüphem olmayan konular dâhil- tüm önergelerimizi reddettiniz. Sağladığınız sayısal üstünlüktü ama bu sayısal durum milletimiz nezdinde sizin aleyhinize döndü ve erimeye başladınız. Neden mi değerli arkadaşlarım? Beş yüz seksen altı günden beri 45 soru önergesi, 20 Meclis araştırma önergesi, 27 kanun teklifi kadına yönelik şiddetle mücadele için verilmiş ve tamamını reddettiniz. Sunduğumuz çözüm önerilerine gerekli olan tedbirleri de almadınız.

Sonuç: 2002 yılında siz geldiğinizde 66 olan cinayet sayısı, memleketin geldiği yerde yüzde 329 artmış; 2018’de 440, 2019’da 474’e ulaşmış ve 2020’nin Ocak ayında 27 kadın öldürülmüş, 7 tane de şüpheli ölüm var. Siz duymadınız sessiz ve vicdanı olanların içlerinde fırtınalar koparan bu sesleri ve kadınlarımız öldüler. Kim bu kadınlar? Anneleriniz, karılarınız, kızlarınız ve gelinliği şehidimizin son örtüsü olan kız kardeşleriniz. Duymadınız, durmadınız, anlatamadık derdimizi sizlere. Ne biz ne geride kalan soğuk cesetleriyle size hakkını helal etmeyen kadınlarımız. Bugün de Nazım’ın diliyle anlatmayı deneyeceğim, belki bu defa yüreklerinizin bir yerine işler diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Müsaadenizle…

BAŞKAN – Buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) – Sağ olun.

Diyor ki Nazım: “Ve kadınlar/Bizim kadınlarımız/Korkunç ve mübarek elleri/İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle/Anamız, avradımız, yârimiz/Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen/Ve soframızdaki yeri/Öküzümüzden sonra gelen/Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız/Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki/Ve karasabana koşulan/Ve ağıllarda/Işıltısında yere saplı bıçakların/Oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan/Kadınlarımız/Bizim kadınlarımız.”

Ben de diyorum ki, biz diyoruz ki: Geçirelim artık hemen bugün verilmiş bu teklifi ve önergeyi. Dursun artık kandan sel olmuş göz yaşları. Geçirelim ki analarımızın ahı kalmasın, geçirelim ki kızlarımızı öpüp koklayıp huzurla yollayalım kendisine sunduğumuz güven dolu memleket sokaklarına ve geçirelim ki, siz geçirmezseniz gelip bizim geçireceğimiz önergelerden ve uygulanması için tedbirini alacağımız kanun tekliflerinden, 6284’ten sonra normalleşecek olan ülkemde dönüp de geriye bıraktığımız yıkıntılar arasında sizi de bulmasınlar diye.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

CHP GRUBU ADINA NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de HDP Grubunun vermiş olduğu önerge hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum ve baştan söyleyelim, bu önergeyi destekliyoruz.

Kadına yönelik şiddet her gün, gün geçtikçe derinleşen bir sorun ve bütün gerçekliğiyle karşımızda dururken, “İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan biziz.” diye gurur duyup bunu uygulamadığınız ortada. 2007’den beri 3 ya da 4 tane eylem planı -Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı- hazırladınız ve bunlar, maalesef ama maalesef, söylem planı olarak kaldı çünkü her eylem planında diyorsunuz ki: “Bir zihniyet dönüşümü gerçekleştirmemiz lazım.” Ama eyleme bakıyorsunuz, öyle bir şey yok, tam tersine bir zihniyet dönüşümü gerçekleştiriyorsunuz. En son, işte, Aile Bakanının, Candan Yüceer Vekilimizin sorularına verdiği “kadınlara yüklenen annelik rolü, ailenin güçlendirilmesi, Mercan Projesi” gibi cevaplar bunu açıkça gösteriyor.

Şimdi, ne yapılması lazım çok belli. Bir kere, eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerleştirilmesi ve ekonominin güçlendirilmesi lazım. En son 2009 yılında bir rapor hazırlamışsınız, Avrupa Birliği destekli bir araştırma yapmışsınız, sonra -araştırdım- on bir yıl geçmiş, bir daha da araştırma yapmamışsınız. Bakın, 10’uncu sayfada ne diyor: Eğitim düzeyiyle ilgili bir araştırma yapılıyor; ilköğretimi bitirmemiş olanlarla ilgili olarak şiddete maruz kalma oranı yüzde 56 iken, üniversite mezunları arasında yüzde 17. Yani eğitim arttıkça şiddet azalıyor. Bu bir gerçek mi? Yapılan araştırmada ortaya çıkıyor.

Yine, bu araştırmada, ekonomik refah seviyesi arttıkça kadınların şiddete uğrama oranının azaldığı çok açık bir gerçek. Ama siz eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğini müfredattan çıkarıyorsunuz. Kullandığınız görsellere kadar, İstanbul Sözleşmesi’nin ve eylem planlarında yazdıklarınızın tersine, kadına sadece annelik, ev işi rollerini yükleyecek görseller ve bunu çocukların bilinçaltına yükleyecek bir eğitim müfredatı uyguluyorsunuz.

Açıkçası, bu yaptıklarınız, kadına yönelik şiddetle mücadele etmediğinizin ve etmeyeceğinizin çok çok açık bir göstergesi. Genelgeler, evet, önemli -Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı- ama onlar olay olduktan sonra uygulanacak, hiçbir kadın geri gelmeyecek arkadaşlar. Önlemek istiyorsanız, kadını güçlendirmek istiyorsanız ekonomiyi düzelteceksiniz. Kadını güçlendirmek istiyorsanız eğitimi düzelteceksiniz; çocukların, özellikle kız çocuklarının kesintisiz ve zorunlu eğitim almasını sağlayacaksınız ama bunu yapmayınca aklımıza ne geliyor? Herhâlde şöyle düşünüyorsunuz diye düşünüyoruz: Sen hanım ağa, ben hanım ağa, bu kadına şiddet kime uygulana? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Radiye Sezer Katırcıoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şiddet, insanlık tarihiyle başlamış. Maalesef ki kadına yönelik şiddet ise tüm dünyada yaşanan küresel bir sorundur; belli bir coğrafyası, dili, dini, ırkı yoktur. Şiddetin şiddeti doğurduğu, psikiyatristlerin özellikle altını çizdiği bir tespittir; zulümle abat olunamayacağı bir gerçektir.

Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle “Kadına yönelik şiddet insanlığa ihanettir.” anlayışıyla politikalarımızı oluşturduk. Bunlar nedir? Hatırlamak gerekirse, ilk önce Anayasa’mıza pozitif ayrımcılık ilkesini getirdik ki birçok Avrupa ülkesinde ne yazık ki hâlâ yok. Başka ne yaptık? Türk Ceza Kanunu’nda yaptığımız değişikle birlikte, mağdurun tecavüzcüsüyle evlenmesinin önüne geçtik, cezayı beş yıldan on altı yıla çıkarttık, töre cinayetlerini sonlandırdık. İstanbul Sözleşmesi, 6284 no.lu Kanun, 81 ildeki ŞÖNİM’ler, 114 -ve sayısı artan- konukevimiz, Alo 183 Sosyal Destek Hattı, İçişleri Bakanlığımızın Kadın Acil İhbar Destek Sistemi yani KADES, Aile Bakanlığımızın müdahil olduğu davalar, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan, devrim niteliğinde olan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, çok yakın zamanda İçişleri Bakanlığımızın, Adalet Bakanlığımızın uygulamadaki aksaklıkları gidermeye yönelik yayımladığı genelgeler ve son olarak Cumhurbaşkanımızın değerli eşleri Sayın Emine Erdoğan’ın 5 bakanlığımızın ortaklığında imzaladığı 75 maddelik Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Planı’nı sıralayabilirim, bu liste uzayabilir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yetmez ama.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Söyleyeceğim Sayın Vekilim.

Geldiğimiz noktada niçin bunları alt alta sıraladım? Siyaset felsefesi bize bir şey söyler, der ki: Toplumsal meselelerde yani kadında, çocukta, yaşlıda, engellide sadece kanuni düzenlemelerle bu işi halledemezsiniz, beraberinde zihinsel dönüşüm gerekir; beraberinde toplumun tüm kesimlerinin, tüm paydaşlarının aynı samimiyetle, aynı içtenlikle, sadece o mağdur insanların, o toplumsal meselelerin faydasını gözeterek çözüm üretmesi gerekir. Yani, bütüncül bir yaklaşımla, konuyu istismar etmeden, işi çözüm odaklı ele almak gerektiğini bize söyler. Yaşadığımız, gördüğümüz bu, bir gerçektir. Aslında diyor ki: İktidarıyla muhalefetiyle, sivil toplum örgütüyle, üniversitesiyle, akademisyenleriyle, medyasıyla bu konuyu ele alın, samimiyetle ele alın, “ama”sız, “fakat”sız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Medya demişken bir rapora değinmek istiyorum. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınladığı bir rapor var, diyor ki: Şiddetle ilgili haberler medyada nasıl yer almalı? Haberler dikkat çekici bir biçimde yayınlanmalı, uygulanan şiddete dair ayrıntılara yer verilmemeli, fotoğraf ve görüntüler yayınlanmamalı.

Medya demişken, buradan medya yöneticilerine sesleniyorum: Başta sabah programları olmak üzere açık oturumları, dizileri, medyayı, haberleri Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunun kriterlerine uygun hâle getirmelisiniz, bu sizin toplumsal sorumluluğunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bu konuyla ilgili birçok rapor var, araştırmalar var ve harıl harıl çalışan, durmadan çalışan Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonumuz var ve bununla ilgili alt komisyonlarımız var; konuşmacılarımız bahsettiler. Bence kaynak israfı olmaması adına, bu raporları samimiyetle, içtenlikle, çözüm odaklı ele alalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Son cümle Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Katırcıoğlu. Sadece selamlama için açıyorum.

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bu habis urdan kadınlarımızı ve çocuklarımızı önceleyerek kurtulacağımıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kerestecioğlu’nun bir söz talebi var.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Mecliste bir kadın dayanışmasına ihtiyaç olduğuna ve Parlamentonun konferans salonlarının kadına yönelik şiddete karşı toplantıların düzenleneceği mekânlar hâline getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben konuşmamda da söyledim, şimdi de sadece önerge oylanmadan bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Bu Mecliste gerçekten bir kadın dayanışmasına ihtiyaç var ama bunun dışında şuna ihtiyaç var: Yani komisyon kurabiliriz, zaten bunu başardığımızı söylüyorum, birlikte çalışıyoruz o komisyonda ama sadece oraya uzmanları almak, dinlemek, işte, konuşmak yetmiyor. Mesela bu Meclisin içerisinde bile taciz var mı? Buna karşı ne yapıyoruz? İşte, çalışanlar, sadece milletvekilleri değil… Otellerde toplantı yapmakla olmuyor, bu Parlamentonun kendi içindeki konferans salonlarını kadına yönelik şiddete karşı toplantılar da düzenleyeceğimiz, bunları ortak yapabileceğimiz mekânlar hâline getirmemiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bu Parlamentonun başka janjanlı böyle şeylerden, ağlar gerip geçmek, engellemek, korumalar dolaştırmak, mavi kordonlar, halılar yaymak ya da arada bir sergi açmaktan başka işlevi olmalı. Hepimiz Avrupa’ya gittik, Avrupa Konseyinde çalıştık, Avrupa parlamentolarını görüyoruz, içinde onlarca toplantı yapılıyor. Bu Parlamentoda doğru dürüst bir toplantı hayata geçmiyor. Hadi bunu kadınlar olarak yapalım diyorum. Aynı şekilde Meclis çalışanlarının da katıldığı, toplumsal cinsiyet konusunda, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda, mesela İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğu konusunda bütün milletvekillerine açık bir toplantı yapalım. Bunlar ancak daimî komisyonlarla olur, daimî bir komisyon kuralım. Gelin, “evet” deyin bu öneriye, ya bir kere de “evet” deyin. Elinizin incisi eksilmez yani.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Yalnız bir konuyu vurgulamam lazım yani televizyon başında bizi seyreden aziz milletimize şöyle bir yanlış anlamaya mahal vermeyelim, sanki Parlamento çalışmıyor gibi bir anlam çıkmasın. Bütün Komisyonlar, hem esas komisyonlar, hem ilgili araştırma komisyonları, dışişleri komisyonları, Genel Kurul yani tamamı yoğun bir biçimde çalışıyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Evet, ben ilave söyledim.

BAŞKAN - Kadın konusunda ilave toplantı ihtiyaçları varsa bununla ilgili olarak da Parlamentomuzun her türlü imkânı da mevcuttur ve bütün milletvekillerimizin de emrindedir diyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve 20 milletvekili tarafından, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile mevcut düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve TBMM’nin daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla 5/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2477) eses numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Türkiye Kızılay Derneğinin aldığı bağış ve yardımlar ile bunların kullanılmasına ilişkin işlemlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2440) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/2/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisini, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                    Özgür ÖZEL

                                                                                                                                        Manisa

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Türkiye Kızılay Derneğinin aldığı bağış ve yardımlar ile bunların kullanılmasına ilişkin işlemlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2440) esas numaralı Meclis araştırma önergesinin görüşmesinin, Genel Kurulun 13/2/2020 Perşembe günlü (Bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bülent Kuşoğlu, buyurun.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle belirteyim, bu araştırma önergesi prosedür gereği verilmiş bir araştırma önergesi değildir.

BAŞKAN – Arkadaşlar biraz uğultu var, biraz yavaş lütfen, biraz sessiz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Bu araştırma önergesi, vergi kaçakçılığıyla ilgili veya BAŞKENTGAZ’la ilgili veya Kızılayla ilgili bir araştırma önergesi de değildir yalnızca. Bu araştırma önergesi değerli arkadaşlarım, devlet itibarıyla ilgili bir araştırma önergesidir, toplum vicdanıyla ilgili bir araştırma önergesidir, böyle bakmanızı rica ediyorum öncelikle. Devlet itibarıyla ilgilidir, toplum vicdanıyla ilgilidir öncelikle.

Değerli arkadaşlarım, hukukumuza göre her firmanın bağış yapma hakkı vardır, yetkisi vardır; her firma bağış yapabilir. Yaptığı bağış “kanunen kabul edilmeyen gider” sayılır ve vergiden düşülmez, normalde böyledir. Fakat “kamuya yararlı dernek ve vakıf” statüsünde olan dernek ve vakıflara bağış yapıldığı zaman kazancın yüzde 5’i tutarında indirim konusu yapılabilir, kamuya yararlı dernek ve vakıflara bağış yapıldığında yüzde 5’i tutarında. Yalnız, Kızılay ve Yeşilaya yapıldığında Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesine göre yine, tümüyle yani yüzde 100 oranında indirim konusu yapılabilir. Biliyorsunuz, bu konularla ilgili olan arkadaşlarımız var aramızda, konuyu gayet iyi biliyorlar. Konu kısaca prosedür olarak, mevzuat olarak böyle.

Peki, bununla ilgili olay nedir? Şöyle bir olay vuku bulmuş: 2017 yılı Aralık ayında BAŞKENTGAZ, Kızılaya 8 milyon dolar bağış yapmış yani 30 milyon liranın üzerinde bir meblağ bağışlamış Kızılaya. 30 milyon liranın üzerinde bir meblağ 2017 kazancından indirilmiş, indirilmesi gerekiyor; normal, anormal bir şey yok burada. 30 milyon liranın üzerinde bir kazanç vergiden indirilmiş, aşağı yukarı beşte 1 oranında -yüzde 20- yani 6 milyon liranın üzerinde bir vergi avantajı sağlanmış. Burada bir anormallik yok fakat BAŞKENTGAZ Kızılaya bir mektup yazmış ayrıca, demiş ki: “Ben sana 8 milyon dolar gönderdim ama bunun 75 bin dolarını Kızılay olarak sen harca, 7 milyon 925 bin dolarını bir yurt yapımında kullanılmak üzere Ensar Vakfına gönder.”

Şimdi, bu vergi avantajı olan bir Kızılayın üzerinden yani o avantaj sağlandıktan sonra bağışın bir başka vakfa aktarılması, şartlı bağış gibi görünüyor ama kanuna aykırı, hukuka aykırı, ahlaka aykırı bağış yapılamaz, şartlı bağış yapılamaz. Böyle bir durum söz konusu olmuş ve bu durum aynı zamanda muvazaa teşkil ediyor. Yani gerçek işlemi, vergi indirimini perdelemişler, onu göstermemeye çalışmışlar böyle bir durum söz konusu. Ha, bunu yapan kim? Bunu yapan bir kamu kuruluşu. Yani kamu kuruluşu… Bakanlıklar vardır, Genel Müdürlükler vardır, KİT’ler vardır, anonim şirket şeklinde kurulu kamu kuruluşları vardır, bu da dernek şeklinde yüz elli-yüz altmış yıllık bir kuruluş. Bir kamu kuruluşu olarak vergi kaçakçılığına aracılık etmiş Kızılay yetkilileri, böyle bir anormal durum var. Yani devlet itibarıyla oynanmış, devlet egemenliğiyle oynanmış ve bunu yapan bir kamu kuruluşu, sıkıntı burada. Vergi çok kaçırılıyor, her ülkede kaçırılıyor ama bir devlet kurumunun vergi kaçakçılığına aracılık etmesi, böyle bir organizasyonun içerisinde bulunması bu affedilecek, görülmeyecek bir olay değil. Hepimizin bu konuda devlet için, toplum için bu itibarı gözetmemiz lazım. Bakın, öğrenciler bile harçlıklarından artırdıkları paraları Kızılaya yardım olarak veriyorlardı şimdi kan bağışı yapılmıyor Kızılaya, bu durumda. Yani toplum vicdanı yaralanmış bu konuyla ilgili olarak, bu kadar hassas bir konu. Onun için bu konunun dikkate alınması lazım, bu araştırma önergesinin kabul edilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu, araştırma önergesiyle –tabii, yeterli zaman yok- vergi kaçakçılığı, hileli vergi suçu yönlerinden de araştırılması gereken bir konu. Ayrıca, BAŞKENTGAZ Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı, altyapı gayrimenkul yatırım ortaklığı statüsü kazanmış, bununla ilgili konunun SPK mevzuatı yönünden araştırılması lazım. Konu bir suç teşkil ettiği için vergi dışında, Ceza Kanunu yönünden araştırılması lazım ve biraz önce söylediğim gibi hem devlet itibarı açısından hem de toplum vicdanı açısından, toplum vicdanını da yaralayan bu olay nedeniyle konunun araştırılması lazım. Lütfen, değerli milletvekilleri, konuya böyle bakalım. Bu, hepimizin kurumudur. Hepimizin vicdanını yaralayan bir konudur. O nedenle de hassasiyet gösterelim. Verdiğimiz araştırma önergesinin kabul edilmesi gerekir.

Hepinize bu vesileyle saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, hiç de keyif almadığım bir konuşma yapmak zorunda kalıyorum çünkü bir vatansever, bir milliyetçi insan olarak, milletimizin medarıiftiharı olmuş, yüz elli iki yıllık bir kuruluşumuzun âdeta bu kadar ayağa düşürülmesi, gayriahlaki birtakım iş ve işlemlerin içerisine çekilmesi ve bunu buradan, bu milletin kürsüsünden bizim ifade etmemiz bizi mutlu etmiyor. Ancak bunları, hani “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.” anlayışıyla burada milletimize anlatmak zorundayız. Kızılayı yeniden kazanmak zorundayız. Bu, herhangi bir siyasi partinin önceliği değil, hepimizin önceliği olması gerekir. Yani 82 milyon insanımızın “Benim kurumum.” dediği, hatta çocuklarımızın, evlatlarımızın, kumbaralarında biriktirdiği paraları bağışladığı böyle önemli bir kuruluşun birtakım beceriksiz, ahlaksız insanlar tarafından yönetilmesi zerre ahlakı olan kimse tarafından kabul edilemez, sindirilemez, sineye çekilemez. Bu, bir siyasi öncelik meselesi değildir; hangi siyasi partiden olursanız olun, eğer Kızılayın içine düşürüldüğü bu durum sizi bir Türk vatandaşı olarak üzmüyor, yaralamıyorsa kendinizi sorgulamanız lazım. Dolayısıyla, Kızılayda dönen dolapları araştırmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) “Bu Meclis niye var?” diye adama sorarlar, eğer bu teklif kabul edilmezse. Bunu kabul etmeyen, Kızılayın içine düştüğü durumun daha da kötüleşmesinden sorumlu olacaktır. Bu, bizim kuruluşumuz. Kızılayı hep beraber aklamak zorundayız, yeniden güven duyulan bir kurum hâline, milletin bir kurumu hâline getirmek hepimizin görevi; burada derdimiz bu. Bu önergeyi veren Sayın Bülent Kuşoğlu’nun da İYİ PARTİ’li olarak veren Ümit Beyaz’ın da derdi Kızılayı zedelemek, yok etmek değil, kazanmak istiyoruz.

Bu, siyaseten bakacağımız bir olay değildir diyorum, bu önergeye desteğinizi bekliyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir skandal ve bunun araştırılması lazım, bunun incelenmesi lazım.

Skandalın bir tarafı, Türkiye’de “hayır” diye felaketlerde koşuşturan, yardım toplayan ve birçok çalışma yapan bir kurum -hatta ilkokulda bile kollarımızda Kızılay bandı diye bir şey vardı- bugün, skandalın büyük bir bileşeni olmuş.

Diğer taraftan, Torunlar diye bilinen bir yandaş firma, AVM inşaatı yaparken hayatını kaybeden emekçiler, bunlarla ilgili soruşturmalar yeterli yapılmıyor ve iş cinayetlerinin hükmü ortada.

Diğer tarafta, çeşitli şaibelerle, çocuk istismarıyla anılan bir vakıf, Ensar Vakfı, sonradan kurulan bir vakıf daha, bu vakıfla beraber yurt dışında yine muvazaalı bir şekilde birleşmiş ve Cumhurbaşkanından fazla maaş alan bir genel sekteri olan bir kurum. Ve neymiş? Kaçınmak. Bu Mecliste parlamenter olarak aslında bizim görevimiz, bazı şeyleri gördüğümüzde soru sormak. Sorduk, benim sorduğum soru, birçok vekil arkadaşımız… Geçmişte Kızılayda yer kiralamayla, usulsüzlükle ilgili birçok yaşanan yolsuzluk vardı. 25/9/2019 hâlâ yanıt yok. Siz, nasıl ki, bu önergeye destek istenildiğinde “hayır” derseniz -verilen sorulara cevap vermediğiniz zaman da- aslında ortak oluyorsunuz; cezasızlıkla, yolsuzlukla, usulsüzlüklerin önünü açmış oluyorsunuz.

Kızılay ne yapıyor? Kızılayın son dönemde yaptığı şey, şirkete dönüştürüp holdingleşiyor. Bir holding üretirken, insanlarla beraber kamuya bazı şeyleri düşünürken buradaki… Kızılay yapacağı işlerden bile uzak kalıyor. Ve “holding” deyince kâr hırsına dönüşmüş oluyor. Deprem olduğunda bir kuru “Geçmiş olsun.” “Hemen yardım gönderin...” Sadece para düşünüyor. Bu parayı ne için düşünüyor? Yine yandaşlara, yine belli bir kesime para aktarmak için. Muvazaalı -yeni karşılığı, danışarak, anlaşarak suistimal ederek bir şeyi örtmek- vergiden kaçırıyorlar.

Siz, BAŞKENTGAZ, her yoksul vatandaşa -belli bir ücret- doğal gazı ücretsiz verseniz kıyamet mi kopar? Belli bir vatandaşa elektriği ücretsiz verseniz kıyamet mi kopar? Suyu ücretsiz verseniz kıyamet mi kopar? Yoksulluk varken, insanlar Meclisin önünde “Açız!” diye bağırırken bunlara para vermeyip yurt dışında yurt açacaksınız ve diyeceksiniz ki: “Terörle mücadele...” Teröre neden olmaktasınız.

Bir diğer konu, sizin bu yaptığınız usulsüzlüklere yöneticiler ne diyorlar? “Kaçınıyoruz.” Ya, akrabaları atamaktan kaçının, yolsuzluk yapmaktan kaçının, usulsüzlük yapmaktan kaçının, 467 TL tutarında yaptığınız zamlardan kaçının. İnsanlara maaş zammı yapmadan yaptığınız artışlardan kaçının.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İpekyüz, tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Siz, normal, emekçinin verdiği vergiyi bir tarafa alıp vergi affı yapmaktan kaçının. İnsanların, bu kadar yüzsüzlüğe rağmen, bu kadar usulsüzlüğe rağmen istifa etmek yerine yerinde oturmalarından kaçının. Bizim geçmiş dönemdeki Sevgili Vekilimiz Sırrı Süreyya Önder bu kürsüdeki bir konuşmasında şöyle diyordu: “Böyle her hayırlı bir işten sonra, bir yer açıldıktan sonra ‘Allah utandırmasın, Allah utandırmasın.’ diye bir niyet getirilir; gerçekten utanmıyorlar, gerçekten utanmıyorlar!” Utansalar istifa etmeleri lazım, yerlerinden kalkmaları lazım. Sizler de bu araştırma önergesine eğer sahip çıkmazsanız, Kızılayın araştırılmasını istemezseniz bu suça ortak oluyorsunuz ve utanmıyorsunuz.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yusuf Beyazıt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen grup önerisi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken Bergama’da yaşanan kazada hayatını kaybeden 4 işçimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Türkiye Kızılay Derneği, bilindiği gibi, 1868 yılında kurulmuş, yasal dayanağını Cenevre Sözleşmelerinden alan, dernek statüsünde, ulusal bir cemiyettir. Her yıl milyonlarca vatandaş ile yüzlerce kurum ve kuruluş Kızılaya bağışta bulunur. Kızılaya bağışta bulunan kurum ve kuruluşlara tanınan istisnalar da Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda açıkça sayılmıştır. Tüm bu mevzuata rağmen “Kızılay muvazaalı işlemlerle vergi kaçırmalara fırsat sağlıyor.” suçlamasında bulunmak, Türkiye’nin yüz elli iki yıllık göz bebeği olan, tüm nesillerin hafızasına “kara gün dostu” olarak kazınan Kızılaya karşı büyük bir haksızlıktır. Kızılayın faaliyet raporlarına ve mali tablolarına baktığımızda görülecektir ki bu süre içerisinde toplanan 10 milyar TL bağış ve fonun yaklaşık binde 5’i özel şartlı bağış statüsündedir ve bunların tamamı da şehit ailelerine destek ve eğitim temelli yardımlardır.

Kızılay, kendi iç denetim mekanizmaları, İçişleri Bakanlığı müfettişleri, Devlet Denetleme Kurulu ve uluslararası bağımsız şirketler tarafından rutin denetimlere tabi tutulur. Kızılay, yabancı fonlar kullandığı için de Avrupa Birliğinin ilgili birimleri tarafından da denetlenir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kızılay, ağırlıklı olarak vatandaşımızın bireysel yaptığı o küçük ama çok kıymetli katkılardan beslenmektedir. Vergi Kanunu’nun 10’uncu maddesine göre, Türkiye Kızılay Derneğine makbuz karşılığı yapılan nakdî bağış ve yardımların tamamı, vergi muafiyeti tanınan vakıflara makbuz karşılında yapılan bağış ve yardımların toplamının, o yıla ait kurum kazancının yüzde 5’ine kadar olan kısmı kurum matrahından indirilebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, yapılan bağışın ödenecek vergiden değil, matrahtan indirilmesidir. Buna göre, yüzde 100’ü indirilebilen bir bağış için dahi, en fazla, yapılan bağışın sadece yüzde 22’si kadar vergi avantajı olmaktadır.

Kızılaya yönelik yapılan eleştiriler maksatlıdır; bir deprem felaketinin ardından yapılması, maksadı net olarak ortaya koymaktadır ancak Kızılay, bir yandan karalama kampanyasıyla mücadele ederken, Elâzığ’da Malatya’da kara gün dostu olduğunu bir daha gösterip tarih yazmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, Sayın Beyazıt.

YUSUF BEYAZIT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, vakıf senedinde vakfedenin vakfetme iradesi ne kadar önemliyse, derneklerde de şartlı bağışın, bağışı yapanın iradesi doğrultusunda kullanılması o kadar önemlidir. Düşünce ve hayat tarzının oluşturduğu Kızılay gibi kurumlar özveri ve yardımlaşma dayanışma duygusuyla çalışırlar.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Vicdanınla konuş! Böyle, siyasi angajmanla olmaz!

YUSUF BEYAZIT (Devamla) – Ecdadımız, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi olmadan insan kişiliğini koruyan kurumlar kurmuştur. Hayvan hakları daha ilan edilmeden, yine, hasta leylekler için vakıflar, dernekler kurmuştur. Kızılay, nerede bir felaket varsa orada olmuş, ağlayan çocukların gözyaşını silmiş, öksüzlere aş olmuş, dünyanın her yerinde hastane olmuş, derman olmuş, kimsesizlere kimse olmuştur.

Gelin, hep birlikte bu yüce kurumumuzu yıpratmayalım, bu büyük çınarı gerçekten yıpratmayalım. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kızılay kendi kendini yıpratıyor!

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yıpratan sizsiniz!

YUSUF BEYAZIT (Devamla) – Bu noktada ben hepinizi saygıyla selamlıyor, hepinize en kalbî duygularımla hürmetlerimi arz ediyorum; sağ olun, var olun kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Pislikleri kapatan sizsiniz!

HABİP EKSİK (Iğdır) – Kızılay Başkanının oğlunun maaşını biliyor musunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Kızılay Derneğinin aldığı bağış ve yardımlar ile bunların kullanılmasına ilişkin işlemlerin araştırılmasının istenmemesinin Kızılayı lekeleyeceğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kürsüye çıktı, dikkatle dinledik.

BAŞKAN – Sataşma yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Büyük bir fırsat vardı elinde, deseydi ki “Bu kurumun üzerinde bu kadar çok şüphe varken kuralım komisyonu.” Yine çoğunluk sizde olacak, Milliyetçi Hareket Partisiyle birlikte çoğunluğu alıyorsunuz.

BAŞKAN – Efendim, daha Genel Kurulun onayına sunmadım ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bir dakika, bir dakika… Aleyhinde konuştu…

BAŞKAN – E, canım, olabilir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, müsaadenizle…

Bu komisyon kurulsun, gidilsin, bakılsın. Bakın, 3 konuşmacı çok vahim, çok yanlış işlere işaret etti; her biri başka yönlerden çok doğru eleştiriler getirdi. Bülent Bey zaten vergi mevzuatı açısından meseleyi dediğiniz gibi söyledi ve -vergiden kaçınma, kaçırılma tartışmasını da hatırlarsanız- bunun Kızılay tarafından da kabul edildiği ortadayken siz bu konuşmayı yapınca Kızılay aklanmaz. Götürün buradan kurulacak heyeti, bu konuşmacıların hepsi gitsin, üç ay sonra rapor gelsin “Kızılay tertemiz.” densin; Kızılay o zaman aklanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kızılaydaki şüpheleri araştırmayalım diye el kaldırırsanız Kızılayı lekelersiniz. Burada bütün milletvekilleri için madem Kızılay bu kadar önemli… Ben Kızılayı karalayan, kötüleyen hiçbir konuşma duymadım burada.

Kızılay için tarihî bir fırsat var, Sayın Naci Bostancı salonda, Grup Başkanı; lütfen, burada küçük bir ara verelim. Grubunuz doğrudan muhalefetten gelen her şeyi reddetme refleksiyle oy kullanırsa Kızılay esas o zaman aklanma hakkını kaybedecek. Gidelim bakalım, olabiliyorsa, eğer aklanabiliyorsa aklansın; hatalar, eksikler varsa ortaya çıksın, Kızılayı hep beraber temizleyelim. Lütfen burada buna göre oy kullanalım.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Türkiye Kızılay Derneğinin aldığı bağış ve yardımlar ile bunların kullanılmasına ilişkin işlemlerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2440) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Şubat 2020 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul Edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

4.- AK PARTİ Grubunun, Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi

13/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/2/2020 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                    Cahit Özkan

                                                                                                                                        Denizli

                                                                                                                     AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 141, 29 ve 95 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

13 Şubat 2020 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

13 Şubat 2020 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, haftalık çalışma günlerinin dışında, 14 Şubat 2020 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve bu birleşiminde 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi yok ama oylama öncesinde bir yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Kayışoğlu, Sayın Gürer, Sayın Sümer, Sayın Zeybek, Sayın Aydoğan, Sayın Kuşoğlu, Sayın Şahin, Sayın Emecan, Sayın Arık, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Çelebi, Sayın Özcan, Sayın Ceylan, Sayın Bulut, Sayın Serter, Sayın Taşcıer, Sayın Kılınç, Sayın Şevkin, Sayın Aygun.

Yoklama için iki dakika süre veriyor, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, AK PARTİ Grubu hep cuma, cumartesi günleri…

BAŞKAN – Sayın Tanal, sizi ön tarafa alayım, ne söylediğinizi hiç anlamıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sesim geliyor mu Başkanım, söz verecek misiniz?

BAŞKAN – Hayır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanak açık Mahmut Bey, konuşabilirsiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, AK PARTİ Grubu zaten hep cuma, cumartesi günleri çalışmamız için önerge veriyor ama normal mesai günleri gelmiyorlar ki cumartesi, pazar günü gelsinler.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - AK PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum ve Grup Başkan Vekillerimizi arkaya bekliyorum.

Kapanma Saati: 16.49

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde yer alan 24’üncü maddesi kabul edilmişti.

25’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde yer alan “‘kuruluşlarının’ ibaresi ‘kuruluşları ile laboratuvar kuruşlarının’” ibaresinin “’kuruluşlarının işlem ve faaliyetlerini denetleme’ ibaresi “’kuruluşları ile laboratuvar kuruluşlarının işlem ve faaliyetlerini denetleme ve inceleme’” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                       İlhami Özcan Aygun                                      Orhan Sümer

                                           Sivas                                                      Tekirdağ                                                     Adana

                               Yüksel Mansur Kılıç                                       Suzan Şahin                                            Ednan Arslan

                                         İstanbul                                                      Hatay                                                        İzmir

                                    Gökan Zeybek                                                                                                     Vecdi Gündoğdu

                                         İstanbul                                                                                                                     Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Suzan Şahin’in.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün size AKP’nin eseri olan Türkiye tablosundan bahsetmek istiyorum. 2020’ye giren Türkiye ekonomisinin iyiye gideceğine dair yurttaşlarımızın beklentileri düşerken ekonominin gidişatının aynı kalacağı veya daha kötüye gideceğine dair beklentilerin yükseldiği görülüyor. Bunun sorumlusunu söylemeye gerek yok sanırım. Liyakatsiz yönetim kadroları ve halkını değil üç beş yandaşını doyurmaya yemin etmiş olan AKP, kuruttuğu hazine ve itibarsızlaştırdığı devletle 82 milyon yurttaşımızı isyan noktasına getirmiştir.

Sayın üyeler, vatandaşın bankalara ve finansman şirketlerine olan tüketici kredisi ve kredi kartı borçları son bir ayda 6,8 milyar lira daha artarak 597,3 milyar lira oldu. Milletimiz icra dosyalarıyla, haciz endişesiyle nefessiz kalmış durumda, işsizlik ise cabası. TÜİK’in işsizliği düşük göstermek için rakamlarla oynadığı, işsiz sayısının ve işsizlik oranının aşağı çekilmesi yöntemi açığa çıktı. TÜİK ise suskun. Gizlenen gerçek işsiz sayısının 6 milyon 571 bin kişi, gerçek resmî işsizlik oranının ise yüzde 20,9 olduğu ortaya çıkıyor. Farkında mısınız sayın üyeler, işsiz, umutsuz, geleceksiz bir nesil yetişiyor? İşsizlikten üniversite mezunları da payını almakta. Her 100 üniversite mezunundan 26’sı işsizdir.

Gençlerin büyük kentlere yığılmasında önemli bir etken de tarımdaki gerilemedir. Tarımdaki nüfus sayısında da ciddi düşüş vardır, bunda da başı genç nüfus çekmektedir. Her yıl ortalama 150 bin kişi tarımdan, topraktan kopmaktadır. AKP, geçen yıl ithalatı serbest bırakırken bu yıl ihracata yasak koydu. AKP, ithalat sopasıyla terbiye etmeyi tarım ve hayvancılık politikası hâline getirdi. En büyük felaket, gençlerimizin beklentisinin olmaması ve geleceği ülkesinin dışında aramasıdır. Türkiye’de ise yaşanan tam olarak budur. Yaşanan sorunların temeli de eğitim sistemi ve ülke yönetiminin gençlik sorunlarına duyarsızlığıdır.

2020 sonu kritik görünüyor sayın üyeler. Ticaret Sicili Gazetesi verilerine göre, konkordato sayısı 2019 yılında 899 oldu. İnkârlara rağmen, grip ilaçları da dâhil olmak üzere, 120’ye yakın ilaç piyasada bulunamıyor. AKP Hükûmeti ise hâlâ yüzde 12 zam yapılsın istiyor.

TCDD’yi özelleştirmeye hazırlanan AKP, abonman biletlerine yüzde 300’e yakın zam yaptı. Üçüncü köprüden beklenen sayıda araç geçmediği için devlet yandaş müteahhidine 1,6 milyar TL dolayında ödeme yapacak.

2019’da doğal gaza yüzde 33 zam geldi. Bu, son on yılın en yüksek zam oranıdır. Zamlarla, ek vergilerle beli bükülen emeklinin ve asgari ücretlinin kira ve faturalardan sonra elinde sadece simit alabilecek para kalıyor. Bu yokluk, yoksulluk yetmezmiş gibi, Hükûmet utanmadan, sıkılmadan işçi, BAĞ-KUR ve SGK emeklilerine yüzde 6,5 zamla 77 lirayı, memura yüzde 5,5 zamla 134 lirayı lütuf olarak görüyor. Sarayın bir bakanı da çıkıp utanmadan, sıkılmadan “Jest yaptık.” diyebiliyor. Ayıptır, günahtır, zulümdür bu. Milletle dalga geçmekten vazgeçin.

Yolsuzluklarınız ve usulsüzlükleriniz geldiğiniz günden beri hızla artıyor. Türkiye’yi demokratik olmayan ve baskıcı ülkeler sınıfına gerilettiniz. Ekonomik göstergelerde duraklama ve gerileme, beraberinde toplumsal buhran ve çöküşü getirdiniz. Adaleti, liyakati ve ehliyeti yok ettiniz, kurumların içini boşalttınız. Kızılay gibi nice kurumu itibarsızlaştırarak rant kapısı hâline getirdiniz. Devletin kaynaklarını kullanma konusunda da şeffaf değilsiniz, her şeyin üstünü örtüyorsunuz. Ayrımcı ve ötekileştirici politikalarınız ve kininizle toplumsal barışı zedeleyip Türkiye’yi mutsuz insanlar ülkesine dönüştürdünüz.

Değerli üyeler, Türkiye'nin yönetilmesinde çok büyük bir sonradan görmelik, büyük bir aşağılık kompleksi hâkimdir. En büyük havalimanı, hastane, cami, köprü ve şimdi de en büyük kütüphane projeleriyle siyasi şovlar yapılırken ekonomik krize neden olunmuş, hazine tamtakır kuru bakır hâline getirilmiştir. En büyük havalimanı yapılıyor ancak kapatılan Atatürk Havalimanı kadar yolcu taşıyamıyor, en büyük cami yapılıyor ancak dolmuyor, en büyük köprü yapılıyor ancak geçiş garantileri yüzünden bütçeden milyarlar müteahhit firmalara akıtılıyor. Aynı durum şehir hastanelerindeki hasta garantileri yüzünden de yaşanıyor. “En”lerinize Kanal İstanbul’u eklemeyi düşünüyorsunuz ya “en”leriniz ve önceliğiniz açlık, yoksulluk sınırında yaşamak zorunda kalan yüz binlerce vatandaşın boğazına, yaşam hakkına, refahına kanal açmak olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Şahin.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Rant uğruna yok ettiğiniz ormanları, çevre katliamını durdurun; en önceliğiniz bu olsun. Mesela, deprem vergilerini depreme tedbir almaya harcayın; en önceliğiniz milletin can ve mal güvenliği olsun. Sorun “en”lerde değil, neyi öncelediğinizde. En önce rant mı, yolsuzluk mu yoksa millet mi, yoksulluk mu; yandaşlarınız mı, liyakat mi oturup bunu bir düşünün. (CHP sıralarından alkışlar) Önceliğiniz ortak akıl değil, tek kişinin egosu. Türkiye, çağdaş, barışçı, demokratik görüntüsünden uzaklaştı, gerici zihniyete, totaliter rejime teslim edildi. İşte, AKP’nin milletimizi içine düşürdüğü karamsar tablo budur. “En”lerin “en”i ise millettir; hak, hukuk, adalet, refah, güven ortamı olmalıdır. Önce vicdan, vicdan, vicdan diyorum!

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                     Aydın Adnan Sezgin

                                           İzmir                                                        Adana                                                       Aydın

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                                          Yasin Öztürk

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                      Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Yasin Öztürk’ün.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 25’inci maddesine geldik ama hâlâ ülkemizin korkutan gündemi depreme ilişkin alınması gereken önlemlerle ilgili –hazır, İmar Kanunu’nda değişiklikler yapılırken- bir adım yol katetmedik.

AK PARTİ’sinin ileri gelenleri imar konularını iyi bilirler. Sayın Cumhurbaşkanımız belediye başkanlığından geldi. Albayraklar dosyasından arkadaşları depremin olduğu bölgenin de vekili aynı zamanda. Başbakanlığı döneminde de -kendi illerini bir kenara bırakıyorum- birçok metropol şehir AK PARTİ’sinin elindeydi. Yani belediye başkanlığı yapmış bir Başbakanın el atması gereken sorunlu konuların en başında imar sorunu ve kentleşme gelmeliydi. Hele bir de deprem gerçeğiyle yaşamak zorunda olan bir ülkenin Başbakanı bu sorunu yapılacaklar listesinin ilk sırasına yerleştirmeliydi. Ne yapıldı? En sorunlu konulardan biri, çözülmek yerine, partisel, kişisel, kurumsal, grupsal ranta dönüşüm aracı oldu hem de bu işin en uzmanı tarafından, en beceriklisi tarafından. O zaman sormak lazım: Hükûmet, depreme ilişkin önlemler almak için -Allah korusun- daha büyük yıkımlar, daha büyük depremler mi bekliyor?

Değerli milletvekilleri, ülkemizde afetler kadar bir diğer sıkıntı da -sanki bu felaketler ilk defa başımıza geliyormuş gibi- kurtarma çalışmalarının yetersiz kalması. İşte arama kurtarma faaliyetleri sırasında yaşanan acemiliğin en son 2 örneği, çığ felaketi ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yaşanan kaza sonrası bir defa daha ortaya çıktı. Uçak kazası sonrası yaralanan vatandaşlarımız, kendi imkânlarıyla uçaktan tahliye oldu, yaralılar otobüslerle taşındı ve buna benzer istenmeyen görüntüler.

Depremi kader olarak gören bir Cumhurbaşkanımız var, önleyemeyeceklerini düşünüyorlar. Bari felaket sonrası can kaybını azaltmak adına önlemler alınsın. Bu konuda bir tavsiyemiz var. Biliyorsunuz, ülkemizde yaşanan işsizlik sorunu nedeniyle yeni bir iş alanı doğdu. Kimse diplomasına göre iş bulamıyor, dört yıllık üniversite mezunu gençler kapımıza kadar geliyor, bıraktıkları CV’lerine, üniversite diplomasına ek olarak güvenlik görevlisi sertifikası, hasta kabul eğitimi gibi sertifikalar ekliyorlar. Soruyoruz: Sen mühendis olmuşsun, öğretmen olmuşsun, bunlar ne? Diyorlar ki: “İş yok, bari güvenlik görevlisi olalım, bekçi olalım, polis olalım, uzman çavuş olalım.” Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Denetleme Başkanlığı verilerine göre, faaliyet izni verilen 1.430 özel güvenlik şirketi ve 444 özel güvenlik eğitim kurumunun bulunduğu ülkemizde yaklaşık 300 bin özel güvenlik elemanı görev yapıyor. Silahsız güvenlik görevlileri yüz saat, silahlı güvenlik görevlileri ise yüz yirmi saat eğitimden geçiyor.

Konumuz güvenlik görevlileri değil ama madem ülkemiz deprem ve beklenen, beklenmeyen bir sürü felaketin yaşandığı bir bölgede, o an arama, kurtarma, yardım faaliyetleri konusunda tecrübeli elemanlara da ihtiyaç duyuluyor. Mevcutta 300 bin güvenlik görevlisi var, güvenlik şirketlerinin yaptığı hesaplamalara göre bu yıl 28 bin kişinin daha güvenlik sertifikası alması bekleniyor. Bu demektir ki güvenlik görevlisi sertifikası almak için gereken eğitimlere zorunlu arama, kurtarma, yardım eğitimleri de eklense sadece bu sene sertifika alması beklenen 28 bin arama, kurtarma, yardım konusunda eğitimli personelimiz olur. AFAD, Kızılay, AKUT’un, belediyelerdeki itfaiye görevlilerinin ve hatta askerlerimizin bu tür felaketlerde yaptığı görevler tabii ki yadsınamaz ama yetersiz. Felaket anında ülkenin herhangi bir yerinden yardımcı kuvvetlerin bölgeye intikalinde zaman kaybı yaşanıyor. Her ilimizde havaalanı yok, kaldı ki havaalanı bile olsa uzman destek ekiplerinin bölgeye ulaşması için bile zamana ihtiyaç var. Vatandaş zaten panik hâlinde, kurtarma ekipleri gelene kadar kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor ve felaket katlanıyor. Bakıyorsunuz enkazın, binanın altında yaralı varken üzerinde vatandaşlar geziyor, yaralı kurtarılacak vatandaşın ne yazık ki enkazdan cansız bedeni çıkarılıyor. Oysaki güvenlik görevlilerine bu tür eğitimler verildiğinde ülkemizin her bölgesinde anında müdahale edebilecek kurtarma ekiplerimiz bulunacak, hem zaman hem can kayıplarının önüne geçilecektir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde böyle bir eksik varken, kanun teklifinin 25’inci maddesinde yer alan “4708 sayılı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘kuruluşlarının’ ibaresi ‘kuruluşları ile laboratuvar kuruluşlarının’ şeklinde değiştirilmiştir.” düzenlemesi hakkında konuşmayı ülkemiz açısından lüks buluyorum. Hükûmete tavsiyem, ülkenin gerçek gündemiyle bir an evvel yüzleşmesi ve artık ne yapılacaksa yapılması konusunda bizlerin de verdiği tavsiyeleri kulak ardı etmemesidir.

Saygılarımla Genel Kurula arz ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde geçen “ile” ibaresi yerine “ve” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mahmut Toğrul                                          Ali Kenanoğlu                                             Oya Ersoy

                                        Gaziantep                                                   İstanbul                                                     İstanbul

                                   Muazzez Orhan                                                                                                     Hüseyin Kaçmaz

                                            Van                                                                                                                          Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmaz’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan torba yasa teklifinin 25’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Torba kanun teklifine baktığımızda, maalesef ki sanki ülkede halkın yakıcı ve elzem sorunları yokmuş gibi Cumhurbaşkanına yeni bir saray yapılmak istendiğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, yeni bir saray yapmak istiyorsunuz. Peki, halkın buna ihtiyacı var mı? Size sormak istiyorum: Halk bu kadar yoksullukla, halk bu kadar sorunla cebelleşirken gerçekten yeni bir saraya ihtiyacınız var mı? (AK PARTİ sıralarından “Niye rahatsız oluyorsun?” sesi)

Yok, rahatsız olmuyorum, açıkça söyleyeyim, rahatsız olduğum yok ama halk rahatsız, size onu söyleyeyim. En sonda söylemem gereken şeyi belki de en başta söyleyeyim: Saray yapmayın, anket yapın, göreceksiniz ki her gün daha fazla eriyorsunuz, artık kaybediyorsunuz, saltanatınız sallanıyor; bunu bilin arkadaşlar. Sizler saray yapmakla uğraşırken, sizler her gün yandaşlarınıza ülkenin bütçesini peşkeş çekerken halk yoksullukla boğuşuyor.

Şu resmi size göstermek isterim, evet, belki hepiniz gördünüz: Adem Yarıcı, Hatay’da kendini yakarak intihar etti “Açım, çocuklarım aç.” diyerek intihar etti. Sizler Bitlis Ahlat’ta yeni bir saray yapmakla uğraşıyorsunuz. Eminim, birçoğunuzun da vicdanına ağır geliyor bu durum ancak ne mümkün “Cumhurbaşkanı istedi, o saray yapılacak.” diyorsunuz. Adem Yarıcı niye intihar etti, size söyleyeyim: Hatay’da, Hatay’ın 5 kilometre ötesinde yürüttüğünüz İdlib’deki savaş politikası sebebiyle yoksullaştı. İşsizlikten, yoksulluktan her gün insanlarımız, halkımız artık intihar etmeye başladı. Buradan çok net bir şekilde söylüyorum: İntihar çözüm değil, yoksulluk sebebiyle intihar etmek yanlış. Bu tekçi zihniyete karşı, bu faşist uygulamalara karşı, bu halkın iliğini sömüren düzene karşı bizler mücadele edeceğiz, örgütlü bir şekilde mücadele ederek bunun üstesinden geleceğiz.

Değerli milletvekilleri, dediğim gibi, birileri halkın iliğini sömürürken halkın üç kuruş kazanmak için imanı gevriyor, tabiri caizse, imanı gevredi. Âşık Mahzuni Şerif’in de dediği gibi: “Yoksulun sırtından doyan doyana.” Yoksulun sırtı tam da bu, Adem Yarıcı’nın açık kalmış, yanmış, kor hâline gelmiş sırtı gibi.

AKP iktidarları döneminde her geçen gün bu halk yoksullaştı. Yoksulluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin temel sebebi demokrasiden uzaklaşmaktır ve savaş politikalarında ısrar etmenizdir.

Buradan bir kez daha söylüyoruz, gerek Suriye politikasında gerek Kürt meselesinde diyalog ve müzakereden başka çare yok. Sizler savaş politikasında ısrar ettikçe halkımız yoksullaşıyor ve halkımız daha ağır bedeller ödemek zorunda kalıyor.

Size tekrardan söylüyorum, saray yapmayın çünkü bu saraylar yıkılacak, iktidarınızı kurtaramayacak. Size son kez şunu söylüyorum, son olarak söylüyorum bunu: Saray yapmayın çünkü ülkede yolsuzluğa, hukuksuzluğa ve yoksulluğa sebep olanların yargılanacağı birçok adalet sarayı var. Onlar, bunların müsebbiplerinin en yakın zamanda yargılandığı yerler olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Özkan, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden konuşurken tabii grubumuza sataştı ancak ben bu sataşmaları reddettiğimizi ifade ediyorum, bir de bilgi vermek istiyorum, bahsi geçen Adem Yarıcı’yla ilgili. Ne Türkiye haklı mücadelesini Suriye’de sürdürdüğü için ne de kürsüden bahsedildiği için böyle bir olay cereyan etmiştir. Bakınız, zaten İdlib’de, Fırat’ın doğusunda ve batısında terörle mücadelede ortaya koyduğumuz çalışmaların vatandaşımız doğrudan arkasında durdu. Bütün siyasi parti gruplarının bir şekilde tabanının da desteklediği çalışmalardır, o millî bir meseledir. Ancak Adem Yarıcı hakkında şu anda elimize ulaşan bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum, Genel Kurulun bilgisine sunmak istiyorum: Eşi ve kendisi devletten sosyal yardım alıyordu. 2010’da Antakya Devlet Hastanesinde antisosyal kişilik bozukluğu, “bağımlılık sendromu” teşhisi konulmuş, bir psikolojik rahatsızlığı olduğu hastane raporlarında mevcuttur. Yine, eşine şiddet uygulamış ve uzaklaştırma kararı alınmış bir kişidir. Her zaman bu Genel Kurulda kadına karşı şiddetle ilgili hassasiyetimizi bütün siyasi parti grupları da yine ifade ediyor. Antakya Belediyesi, Hatay Büyükşehir Belediyesi, Valilik önünde müteaddit defalar benzeri bir intihar girişiminde bulunmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yine, Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında işe sokulmuş ancak işi beğenmediği için işten ayrılmıştır. Aileye, yani Adem Yarıcı’nın ailesine, sosyal devlet olmanın gereği olarak 2012-2019 tarihleri arasında 10 bin 764 lira 99 kuruş TL nakdî yardımda bulunulmuş, Antakya Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından, 33 bin 222 lira 37 kuruş olmak üzere, toplamda 44 bin 87 lira yardımda bulunulmuştur.

Genel Kurulun bilgisine arz ederim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP Grup Başkan Vekili bu tarzından vazgeçmeli. Toplumun bir dramını burada dile getirmeye çalışıyoruz.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Nerede? Yalan ya!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Daha önce de, güne başlarken de, burada çalışmalara başlarken de aynı durumla karşı karşıya geldik. Şimdi, yine toplumumuzun önemli bir sorunu olan alan üzerinden intiharlar gibi bir vakayı gündeme getirmeye çalışıyoruz. Açlıktan, yoksulluktan toplu olarak insanların kendi yaşamına, ailece yaşamlarına son verdiklerine tanıklık ettik, gördük, tartıştık da burada bunu.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ne alakası var ya! İş verdik.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Aslında bir hukukçudur. Şimdi, bir iktidarın, bir insan için -kişilik haklarına da- hayatı boyunca tüm yaptığı, ne olmuş, ne bitmiş, “Ama intihar edenin böyle böyle bir durumu da var, geçmişi de budur, sicili budur.” diye kendini aklamaya çalışması gerçekten vahim bir durumdur, çok çok acınacak bir durumdur. AKP Grup Başkan Vekili bu tarzdan vazgeçmeli, bunu başka… Savunamıyorsa “Biz savunamıyoruz.” demeli ama aksi takdirde, bu yönteme, hakikaten, Başkanım, sizin de müdahale etmeniz gerekiyor. Bu yol, yol değil; doğru bir yaklaşım değil, vicdani de değil, vicdani bir durum, bir yaklaşım değil.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özel…

31.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve antisosyal kişilik bozukluğunun bir hastalık olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce, sabah Meclisin önünde yaşanan olaydaki kişinin geçmişteki sabıkasından veya hâlen yürüyen bir davadan bahsedilerek “İntihar girişiminde bulunan kişi böyle bir kişidir.” dendi. Burada da yine yanlış bir şey var, bir sağlıkçı olarak uyarmak durumundayım: Antisosyal kişilik bozukluğu bir hastalık değildir, antisosyal kişilik bozukluğu bir belirtidir. Siz bunu burada, tutanak altında, canlı yayında söylerseniz antisosyal kişilik bozukluğu belirtisine sahip birçok kişiyi bunun bir hastalık olduğu noktasında rahatsız edersiniz, yakınlarını üzersiniz; kişilerin, psikiyatrlarından almış oldukları bu telkin ve bu belirti üzerinden kendileriyle yapılan sohbetleri değersizleştirirsiniz. Bazı şeyler… Şimdi, ben sizin yaptığınız gibi yapmayayım ama hukukçu olduğunuza vurguyla “Bunun Latincesini de bilirim, Türkçesini de…” Biz de bunun Latincesini de Türkçesini de biliriz. Yaptığınız iş, söylem çok yönden züccaciyeci dükkânındaki fil gibi, bir tarafımız bir tarafını, bir tarafımız bir tarafını deviriyor. Ya, insanları adli sicilleri üzerinden kriminalize edip intihar girişimini bambaşka bir boyuta çekiyorsunuz; bu sefer, burayı izleyen, antisosyal kişilik bozukluğu -“sorunu” bile dememek lazım- belirtisiyle baş etmeye çalışan insanlara da haksızlık ediyorsunuz.

Teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN - Cahit Bey, buyurun.

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, vatandaşlara mesele ne olursa olsun sosyal devlet olmanın gereği olarak anne ve baba şefkatiyle yaklaşılması bilincinde ve inancında olduklarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan, biz bu hususa ilişkin hem Meclis açılışında anlattığımız meselelerin hem de şu an itibarıyla ifade ettiğimiz hususların arkasındayız. Biz, meselenin, ne olursa olsun, velev ki bir psikolojik vaka olsun velev ki istismar olsun, mutlaka vatandaşlarımıza sosyal devlet olmanın bir gereği olarak anne ve baba şefkatiyle yaklaşılması gerektiğinin bilincindeyiz, inancındayız.

Onun için, biraz önce ilgili vatandaşlarımızla ilgili anlattığımız hadiselerde -biz arzu ederdik ki- mesela şöyle bir durum söz konusu olsaydı: Biz, bu hususta istismarda bulunup… İşe sokulmasına rağmen -ki mevzuatımız buna müsait değil, biliyorsunuz- bir kişi işten çıktıktan sonra… Efendim, işsizlik maaşı bağlandığı takdirde ve devlet ona iş bulduktan sonra eğer o işten kendi rızasıyla ayrılırsa mevzuatımıza, hukuk düzenimize göre -ki Avrupa düzenlemeleri de aynı şekildedir- o zaman işsizlik maaşı da kesiliyor, evrensel iş mevzuatı bunu gerektiriyor. Biz diyoruz ki, vatandaşlarımızla ilgili olması gereken ideal düzenlemeler -eğer hayattaysa- ve bu düzenlemelere göre sosyal devlet olmanın gereği olarak vatandaşlarımıza karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmişsek, bu durumda, vatandaşlarımız nezdinde eğer bir istismar söz konusuysa, inanın, bu istismara karşılık vermek başka vatandaşlarımızın -hakları nedeniyle- mağduriyetine neden olabilir. Devlet, Anayasa’nın 11’inci maddesi çerçevesinde, “eşitlik kuralı” çerçevesinde vatandaşlarımızın emanetini hakça paylaştırmayı gerektirir. Bu noktada devlet olarak bizim üzerimize düşenleri ne kadar yerine getirebildiğimizi ifade etmek için söz almıştım.

Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Herkesin özel durumunu ortaya saçamazsınız burada.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun.

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bu Meclise ne zaman intiharla ilgili bir haber gelse, karşı taraftan, bu intihar edenin kişiliğiyle alakalı ya “Hırsız, suçlu, adli yargıda devam eden şu kadar davası var.” veya “Bu konuda bu kadar suçu var.” veya “akli dengesi bozuk” “psikolojisi bozuk” “potansiyel suçlu” “provokasyon, eylem yapmaya hazır” gibi suçlamalarla bu intihar eylemlerini basitleştiriyorsunuz. Bakın, hiçbir adam provokatif eylem yapmak üzere kendini yakıp öldürmez. O noktaya geldiği zaman çok önemli psikolojik bir buhran yaşadığı doğru, intihar etmek öyle kolay karar verilecek bir mesele değil ki hayatınıza son veriyorsunuz. Ölmek bayılmaya benzemiyor, bayılıp bayılıp ayılabiliyorsunuz da ölünce bir daha geri gelmek yok; adam hayatına son veriyor, öyle ucuz bir iş mi ya! İlla o adam ya hırsız olacak ya manyak olacak ya deli olacak! Ya, böyle bir suçlamayla bu işleri geçiştiremezsiniz. Adam ölüyor ya ve diyor ki: “Çocuğum aç.” Bunun izahı gerekiyor. Bu şekilde, “Anayasa’nın sosyal devlet ilkesinden kaynaklı bize verdiği vazifelerle bu kadar yardım ettik…” Ya, millet “Çocuğum aç.” diyor, intihar ediyor. Bununla ilgili araştırma önergesi istiyoruz “hayır” diyorsunuz; “Konuşalım.” diyoruz, intihar edenleri suçluyorsunuz. Bunlar çözüm değil, bunlar şu anda sizi kandıran çözümler; haberiniz olsun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, tabii, ben burada aslında biraz önce diğer Grup Başkan Vekillerinin hassasiyetinin bizim de hassasiyetimiz olduğunu ifade etmek istedim. Bakınız, hiçbir vicdan bir kişinin ölüme terk edilmesini kabul edemez, asla. Yani bu noktada biz intiharları durdurmak için elbette farklı tedbirler, yasal düzenlemeler yapmak zorundayız ancak sanki bizim tavrımız intiharlardan vicdanen memnun olduğumuz imajı… Bunu kabul etmemiz mümkün değil.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Normal bir intihar değil; “Açım.” deyip intihar ediyor adam bak, “Açım.” diye bağırıyor ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Grup Başkan Vekili, bakınız, biraz önce ben, sosyal devlet… Ne kadar güzel. Yaptığımız yardımları, vatandaşlarımızın alın terinden elde edilen bütçemizden kaynağı -o vatandaşımızı görmezden gelmeden- o vatandaşımıza ulaştırmıştır sosyal devlet. Sosyal devlet ona 44.222 lira yardımda bulunmuş, bunu ifade etmek istedim. Hepimizi üzmüştür, Allah mekânını cennet eylesin, aziz milletimizin başı sağ olsun. Biz bu noktadaki hassasiyetimizin ortak olduğu kanaatindeyiz. Mevzuatımızın yerine getirilmesi, göz ardı edilmeden bir vatandaşa ulaşılması herhâlde devlet olarak gurur duymamız gereken harekettir.

Teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan -mikrofonu açmazsanız- bir şey söyleyeceğim, kayda geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Yok, mikrofonu açacağım Sayın Türkkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal, 60’a göre söz taleplerini kaldırdım, kestik. Bakın, Sayın Sümer yanınızda, sıra onda eğer vermeye başlarsak.

Buyurun Sayın Türkkan.

35.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Özkan, bu mesele konuşulmaya başladığından beri ilk etapta kalkıp bu vatandaşın suç dosyasını bize anlattınız. Yani bu adam intihar etmeye kalkıyor ama bu adam aslında böyle suçlu…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sabahki olayla ilgili…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Suçluysa, geçmişte suç işlediyse intihar etmesinde bir mesele yok yani intihar edebilir! Niye? Geçmişte suç işledi çünkü bu, intiharında bir beis yok!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, sabahki, Meclisteki olayla ilgili anlattım. Bu da Hatay’daki…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şimdi de “Ya, biz buna zaten yardım ettik, niye intihar etti?” gibi bir savunmaya geçtiniz. İkisinde de tutarlı hiçbir şey yok.

Bakın, bir daha söylüyorum: İntihar psikolojik bir mesele. O eşiğe gelen bir adamın ruh hâlini bilemiyoruz ama “Açım.” deyip intihar ediyorsa, burada bu, sizin ciddi anlamda düşünmeniz gereken bir mesele.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 44.222 lira yardım etmiş devlet; onu anlatmak istedim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Burada sadece psikolojik değil, sosyolojik ve iktisadi bir mesele vardır. Bu meseleleri çözmek bu iktidarın meselesidir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hassasiyetiniz bizim de hassasiyetimiz Lütfü Bey. Bakınız, bu ifadeler yarın maalesef intiharı teşvik gibi de algılanabilir; bunu yapmamak lazım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Görmemezlikten gelmek, defteri kapatmak, halının altına süpürmek değil, bu vatandaşın niye “Açım.” diye bağırdığını düşünmek zorundasınız.

HABİP EKSİK (Iğdır) – İktidarınız döneminde antidepresan kullanımı arttı ya! Hepsi sizin eseriniz!

BAŞKAN – Evet, Grup Başkan Vekillerimizden, başka söz isteyen yok mu arkadaşlar?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, yani bir dakika da değil, otuz saniye… Allah rızası için ya!

BAŞKAN – Sayın Tanal’ın açalım mikrofonunu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Sümer, kusura bakmayın.

Arkadaşlar, Sayın Tanal’ın işi var, ayrılacak Genel Kuruldan da o yüzden söz veriyorum.

Buyurun Sayın Tanal.

36.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesine Anayurt gazetesinin getirilmesinin yasaklandığına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Değerli Başkanım; Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesine tüm gazeteler geliyor, tüm gazeteleri okuyoruz. Bu bizim öğrenme ve bilgilenme hakkımız ve insan hakkıdır bu aynı zamanda ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesine Anayurt gazetesi getirilmiyor, yasaklanmış durumda.

Benim sizden istirhamım… 2020’nin Türkiyesinde Meclis Kütüphanesine Anayurt gazetesinin sokulmaması ayıp! Burada yasaklanması hakikaten bir insan hakkı ihlalidir, bir demokrasi ihlalidir, basın özgürlüğü ihlalidir çünkü basın özgürlüğü insan haklarının içerisine giriyor.

Sizden bu konuyla ilgilenmenizi istirham ediyorum.

Selam ve saygılarımı iletiyorum.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – 26’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                   Mahmut Toğrul                                           Habip Eksik                                          Ali Kenanoğlu

                                        Gaziantep                                                      Iğdır                                                       İstanbul

                                       Oya Ersoy                                            Hüseyin Kaçmaz                                     Muazzez Orhan

                                         İstanbul                                                      Şırnak                                                         Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Oya Ersoy’un.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben, size bugün bu, zaman dilimi içinde mümkün olduğunca onuruna sahip çıkan bir halkın eşitlik, özgürlük talebiyle sokakları doldurduğu Gezi direnişinden bahsetmek istiyorum. 18 Şubatta bir iddianameye sıkıştırılan, sıkıştırılmaya çalışılan Gezi direnişinin duruşması var ve orada yargılanan arkadaşlarımız sadece 5-6 kişiden ibaret değil. Kimler Gezi’de bir aradaydı? Zaman elverdiğince bunu anlatmaya çalışacağım.

Tarih 31 Mayıs 2013, bir halk, özgürlük ve saygı talebiyle tam 79 ilde -İçişleri Bakanlığının verileriyle- 2,5 milyon kişi sokaklara döküldü. Bunun bir nedeni vardı ve bunun ayak sesleri vardı. O şifre skandalları nedeniyle bugün mahkûm ettiğiniz Ali Demir… On yıl boyunca hakları elinden alınan, üniversite hakkı elinden alınan, geleceği elinden alınan liseliler sokaklardaydı, evet çünkü geleceklerine sahip çıkıyorlardı; kadınlar sokaklardaydı çünkü yaşamlarına müdahaleye karşı çıkıyorlardı. Evet, “3 çocuk, 5 çocuk doğurun.” “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.” diyenlerin karşısında “Bizim gibi 3 çocuk, 5 çocuk ister misiniz?” diye sokakları doldurdu insanlar, kadınlar ve sadece direnişi değil, sadece talepleri değil, aynı zamanda direnişi de değiştirdi. “Küfürle değil, inatla diren.” diyen kadınlar isyanın biçimini de değiştirdiler ve güney illerinde özellikle neden bu kadar insan öldü ve bunlardan 3'ü Antakyalı, hiç düşündünüz mü? Çünkü bu, aynı zamanda, AKP’nin Suriye politikalarına karşı direnen Antakya halkının isyanıydı; bu, Alevilerin isyanıydı; yoksulluğa karşı neoliberal politikalarla geleceği elinden alınan halkın tüm Türkiye’de direnişiydi Gezi ve başından itibaren itibarsızlaştırmaya, bölmeye çalışılan bütün çabalara rağmen her çevreden insan bir bütün olarak bir araya geldi; ne Kürt-Türk diye bölebildiniz ne genç-yaşlı diye bölebildiniz ne kadın-erkek diye bölebildiniz; hep beraber direndi herkes ve bu direnişe Lice’de saldırı olduğunda “Diren Lice!” diye ses verdi Türkiye’nin dört bir tarafından eşitlik isteyen, özgürlük isteyen halk. Ve sonuna geldik, bir iddianameye sıkıştırılmaya çalışılıyor ve bedel ödetilmeye çalışılıyor. Bunun bir nedeni var çünkü siz halkın isyan ettiği gerici politikaları, neoliberal politikaları sürdürmekte ısrar ettiğiniz için yeniden bir isyanla karşılaşmamak üzere bedel ödetmeye çalışıyorsunuz.

Geçtiğimiz gün Taksim Dayanışması bir açıklama yaptı -basını ele geçirdiğiniz için bu açıklamayı duymamış olabilirsiniz- diyor ki: “Gezi davasında -hepimiz, sadece Taksim Dayanışması değil- yargılananların ‘Yapmadım.’ ‘Etmedim.’ ‘Görmedim.’ ‘Duymadım.’ demesini kimse beklemesin.”

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kim onlar?

OYA ERSOY (Devamla) – Evet, hiçbiriniz beklemeyin, biz hepimiz oradaydık, onurumuza sahip çıktık, bu ülkede eşitlik ve özgürlük özlemimizi söyledik.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Ülkeyi bölmek için oradaydınız!

OYA ERSOY (Devamla) – Gezi davası, Ali İsmail Korkmaz’a son tekmeyi atan Polis Mevlüt Saldoğan’ın mağdur sıfatıyla katılımını kabul ederek, akıl sağlığının yerinde olmadığını kendisi de kabul etmiş olan tanığın sesli ve görüntülü ifadesini avukatlardan sakınarak ve duruşma salonuna dahi getirmeden yargının bir parçası olan savunma avukatlarını zan altında bırakarak yargılananların ve savunma avukatlarının tanığa soru sorma hakkını ihlal ederek, reddiheyet talebini hiçe sayarak, AİHM kararlarını da tanımayarak, sadece hukukla değil; vicdanla, akılla ve mantıkla da ilişkisi olmadığını ispat etmiştir. Gezi hiçbir iddianamenin hiçbir yeniden kıymetlendirilmiş Fetullahçı dosyasının kirletemeyeceği kadar büyük bir toplumsal gerçekliktir ve Türkiye’nin geleceğidir.

Biz Taksim Dayanışması olarak, 2012 yılının Şubat ayında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de Gezi Parkı’nda ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Son bir süre.

BAŞKAN – Tamamlayın.

OYA ERSOY (Devamla) – ...gencecik çocuklarımıza kıyan, polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da parklarda, meydanlarda, sokaklarda; özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam talep eden milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam edeceğiz. Bir suçlu arıyorsanız, evet, burada suçlu var. Bu suçlu; Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik ve Ahmet Atakan’ın katilleridir suçlu olan ve bunlardan mutlaka ve mutlaka bu ülkede hesap sorulacak.

Bu davada adı bile geçmeyen bu canlarımıza Gezi’yi sonuna kadar savunmak bizim, hepimizin borcudur. Gezi’yi savunduk, savunmaya devam edeceğiz. 18 Şubatta da Silivri’deyiz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özkan, söz vereceğim ama öncelikle Sayın Tanal’ın yapmış olduğu konuşma üzerine bir bilgi paylaşacağım.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Anayurt gazetesinin Meclis Kütüphanesine düzenli olarak geldiğine ve Meclisin dijital ortamında da var olduğuna ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Sayın Tanal; Anayurt gazetesi Mecliste hem dijital ortamda var hem de basılı olarak düzenli bir şekilde geliyor yani Meclis buna abone, mobil uygulamadan da bakarak bunu görebilirsiniz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, şimdi kütüphaneye gidelim, yok. Oradaki arkadaşlar da bana olmadığı yönünde beyanda bulunuyorlar.

BAŞKAN – Siz gideceksiniz, ben buradan kalkamıyorum, kusura bakmayın.

Evet, Sayın Özkan, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, efendim, hatip kürsüden sataştığı için...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda coğrafi bilgi sistemlerine ilişkin kanunun görüşmelerine yeniden başladık ancak biraz önce hatip kürsüden öyle bir konuşma yaptı ki resmen kin ve nefreti tahrik, isyan ve maalesef, bu toplumun değerlerine, barışına nefret dolu bir konuşma yaptı. Reddediyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Cahil! Cahil!

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Taksim de bu coğrafyada.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bunların üzerinin kapatılacağını zannediyorsanız zaman ilerledikçe tarihin yargısından, milletimizin süzgecinden, vicdanından geçtikçe tarih ve millet nezdinde mahkûm olacaksınız.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Göreceğiz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Gezi’yi konuşuyoruz. Yıl 2013, Mayıs ayı.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Kulislerde parti arıyor sizin vekilleriniz. Bunu bilin! Çatırdıyorsunuz! Çatırdıyorsunuz!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Eş zamanlı şekilde 30 Haziranda Mısır’da Tahrir Meydanı’nda başlayan darbe teşebbüsüne benzer, yine eş zamanlı şekilde Ukrayna’da Turuncu Devrimleri yaşadık. Sorosçular, Rockefellerlar, Rothschildler…

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Onlar sizin taraf.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …ne kadar sermaye, faiz, silah ve petrol üzerinden emperyalizm varsa onların çığırtkanlığını yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Aynen öyle.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Düşünün, toplantı ve gösteri yürüyüşleri oluyor, hak talepleri oluyor ancak beş yıl üzerinden geçmesine rağmen Gezi’yi konuşuyoruz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sokağa çıkıp direndikleri için…

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Niye biliyor musunuz? Çünkü Gezi, millî iradeye, milletin barışına, huzuruna bir darbe teşebbüsüydü.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hak talebi darbe teşebbüsü olarak değerlendirilemez.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, o gün Gezi başarıya ulaşmış olsaydı aynen 15 Temmuzda olduğu gibi bugün buralarda oturamayacaktınız.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Gezi demokrasi talebiydi.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Düşünün, bir Gezi kalkışması, bir kadın isyanı, sözde kadın, sözde insan hakları üzerinden burada istismarda bulundunuz. Nasıl geldiniz de Hatay’da Alevi vatandaşlarımız üzerinden kin ve nefreti tahrik suçunu şu milletin kürsüsü üzerinden yaptınız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Gezi’de öldürülenlerin hepsi Alevi.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Sizin niyetinizi çok iyi biliyoruz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hepsi Alevi Gezi’de öldürülenlerin, hepsi Alevi.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, ne kadar uğraşırsanız uğraşın bu ülkenin Kürtlerle, Araplarla, Türklerle, Türkmenlerle barış içerisinde yaşama iradesini, bu iklimi bozamayacaksınız, bozdurmayacağız! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Kürtlerin adını ağzınıza almayın, almayın! Şehirlerini yıktınız, şehirlerini. Şehirlerini bombalarla yıktınız siz. Ağzınıza almayın bari!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Daha yeni başlıyoruz, dur bakalım.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, sataşmadan dolaylı kürsüden söz istiyorum.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Onların katillerinin hiçbiri hesap vermedi.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu, müsaade edin.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen PKK’dan bahset! Hangi katilden bahsediyorsun? Saygısız! PKK katilinden bahset!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – O katillerin hiçbiri hesap vermedi. Gezi’de katledilen gençlerin hepsi Alevi’ydi. Hiç kimse hesap vermedi.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Siz çok hesap veriyorsunuz! Azmettiriciler!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Uğur Kurt cemevi önünde öldürüldü.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…

Evet, Sayın Kurtulan, buyurun.

2.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sevgili kadınlar, söz alıp burada konuşsanız…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ya sana ne! Buradan konuşuyorum. Sana hesap mı vereceğim? Allah, Allah…

FATMA KURTULAN (Devamla) – “Bana ne?” değil. Bu Meclisin bir düzeni var, düzeni var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha, düzen… Teröre de karşı bir düzen göstersenize.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Teröre karşı çık! Teröre karşı çık!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Öyle burası Dingo’nun ahırı değil. Öyle istediğiniz gibi konuşamazsınız. İstediğiniz gibi bağırıp çağıramazsınız.

Değerli arkadaşlar…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bağırırım! Hadi engel ol!

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen… Müsaade edin arkadaşlar.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Fatma Hanım konuşsun oradan…

HABİP EKSİK (Iğdır) – Dinle, dinle!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Öyle elini uzatıp konuşma!

BAŞKAN – Anlamadım Hasan Bey, duyamıyorum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Oya Hanım’a her zaman hakarette bulunuyor, dikkat ediyorum.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Sayın Başkanım, süreyi ben kullanmıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Gezi, bütün halkların, kadınların, gençlerin, ortak yaşam güvencesini tehlikede görüp, birlikte, Türkiye’de hep beraber, demokrasi, barış, adalet altında birleşik bir ülkede demokrasinin inşa edilmesi, risk görmesi karşısında, tehlikeyi görmeleri karşısında hep beraber doğal gelişen… Bunun örgütleyicisi yoktu, bunu örgütleyen bir parti olmadı, bir birey olmadı, bir dernek olmadı. Doğal gelişen… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Örgütlü… Örgütlü…

FATMA KURTULAN (Devamla) - Gezi Parkı üzerinden daha sonra insan hakları mücadelesine dönüşen bir tepkiydi, bir refleksti. Bunu artık buraya koyun, anlayın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – FETÖ’yle birlikte yaptınız.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, az önce Sayın Özkan konuştu, kimse müdahale etmedi. Lütfen…

FATMA KURTULAN (Devamla) – Sizler “bir ağaç” diye dalga geçtiniz, “Bir ağaç için bu isyan oluyor.” dediniz. Oysaki bir ağaç üzerinden sizin insanlığa, Türkiye’ye uygulamak istediğiniz tahakküm kültürüne, yaklaşımına, politikalarınıza bir tepkiydi. Bunu hâlâ anlamıyorsunuz. Birisi çocuk olan gencecik kaç tane insanın canına kıydınız.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Benim oğlum da çocuktu! Benim oğlum da çocuktu!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Siz kıydınız… Siz kıydınız…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Eren de çocuktu!

FATMA KURTULAN (Devamla) - Evet, senin oğlun da çocuktu Oya Eronat! Senin oğlun da çocuktu! Onu da kınadık. Onu da kınıyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hadi oradan! Hiç kınamadınız! Hiç kınamadınız!

FATMA KURTULAN (Devamla) – Senin oğlun da çocuktu. Gelin, hep beraber bu Mecliste bu sorunu bitirelim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç kınamadınız!

FATMA KURTULAN (Devamla) - Önce demokrasi, yönünüzü demokrasiye dönün. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hangi demokrasi? Dağ demokrasisi mi?

FATMA KURTULAN (Devamla) - Diktatörlerle iş görmekten, IŞİD’le iş görmekten vazgeçin. Demokrasiye, adalete, barışa dönün yüzünüzü. Her gün bataklığa kendinizle birlikte Türkiye’yi batırıyorsunuz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Biz Türkiye’nin sahibiyiz.

FATMA KURTULAN (Devamla) - Adaleti, hukuku iyi uygulamıyorsunuz. Türkiye’yi getirdiğiniz hâle bakın, rezil bir ülke hâline getirdiniz Türkiye’yi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EROL KAVUNCU (Çorum) – Rezil sensin!

FATMA KURTULAN (Devamla) - Utanıyoruz, insanlar kapımızın önünde intihar girişiminde bulunuyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç öyle bir şey yok.

FATMA KURTULAN (Devamla) - Grup Başkan Vekiliniz hâlâ nasıl konuşuyor!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Devamla) – İnsanlar, o insan, intihar edenler ya size oy vermiş, ya bana oy vermiş, ya başka birimize oy vermiştir.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Gezi’yle ilgili mesele ağaç değil, sen hâlâ –anlamadınız diye “tweet” attılar- ne ağacından bahsediyorsun. Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı?

FATMA KURTULAN (Devamla) - Gelmiş şurada, kapımızda intihar girişiminde bulunuyor, siz hâlâ lay lay lom gidiyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Mesele ağaç değildi bilmiyor musun!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kurtulan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan….

BAŞKAN - Sayın Özkan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Niye direkt çıkıyor herhangi bir şey söylemeden.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Söz bile söylemeden çıkıyor.

BAŞKAN – Söyledi, söyledi; siz fark etmediniz.

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer üzerinden beş altı yıl geçmesine rağmen Gezi’yi konuşuyorsak elbette bütün müzakere konularından önemlidir.

Şimdi, elbette Meclisin tutanakları tarihe not düşüyor. Ancak, bakınız, biz üzerine vurgulayarak söylüyoruz: Gezi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, uluslararası sözleşmelerin tanımladığı toplantı, gösteri ve ifade hürriyetiyle tanımlanamayacak; yaygın şiddet eylemleriyle kamu düzenini bozan, kamu otoritesini ortadan kaldırmayı hedeflemiş ve o eylemlere katılanların da ifadesinde olduğu gibi “Mesele ağaç değildir.” anlayışında sembolleşen, millî iradeyi alaşağı etmeyi hedefleyen…

OYA ERSOY (İstanbul) – Kamu düzenini polis bozuyor.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sizin şiddetiniz bozdu.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Hepiniz Ali İsmail’in katilini koruduğunuz için yargılanacaksınız, hepiniz! Burada, bu Mecliste katilleri koruduğunuz için yargılanacaksınız.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Devamla) -…ve hiç kimsenin kabul edemeyeceği ve senkronik olarak o dönemde meydana gelen Tahrir olaylarıyla Ukrayna’daki Turuncu Devrim’le bire bir örtüşen maalesef bir darbe girişimidir. Bunun altını çizmek istiyorum.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Ne ilgisi var ya!

HABİP EKSİK (Iğdır) – Hakkını isteyenleri yargıladığınız için muhakkak bir gün hesap vereceksiniz hukuk karşısında.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Ve özellikle vatandaşlarımızın gündelik hayatını tamamen bloke edecek, Avrupa ortalaması hiçbir ülkede kabul etmeyeceğimiz bir girişimdir. Bizim tavsiyemiz şudur…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – 2,5 milyon insan!

HABİP EKSİK (Iğdır) – Tavsiyeni öbür tarafa ver.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, tarih nezdinde mahcup olacaksınız, bunun dünyada kabulü mümkün değil. Avrupa’daki dünya zirvelerinin tamamında hafif bir gösteriye bile müsaade edilmezken…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ya! Ya! Ya!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - …maalesef o gün AKM’den Türk Bayrağı’nın indirilmesine bugün alkış tutuyorsunuz.

OYA ERSOY (İstanbul) – Doğru konuşun, öyle bir şey yok! Doğru konuşun!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Yalan söyleme!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bunu kabul etmiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Gezi kalkışması örgütlü bir darbe girişimidir, içinde FETÖ’nün de olduğu bir darbe girişimidir hem de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Taksim Platformu üyelerinin taleplerine, Gezi’nin bu ülkenin onuru olduğuna ve sahip çıktıklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, kendilerine anlatılanlara, kendilerine söylenen gerçek dışılıklara sahip çıkmaları bir yana ama –bakalım- dedikleri o ki: “Gezi bir darbe girişimi, Gezi gerçekleşseydi bu Meclis ortadan kalkacaktı.”

Taksim Platformu üyeleri Başbakan Vekili Bülent Arınç’la konuşuyorlar ve diyorlar ki: “Bu 7 talebimiz yerine gelirse hep birlikte Gezi Parkı’nı boşaltarak barışçıl bir şekilde evlerimize döneceğiz.” Şimdi o talepleri okuyorum:

“1) Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapmazsanız,

2) AKM’nin yıkımından vazgeçerseniz,

3) Olaylara neden olan görevlileri görevden alırsanız.” FETÖ’cüleri diyor. “Oradaki valinin de, emniyet müdürünün de, zabıtaların da FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı.” diyorsunuz ya siz, “Gezi’de FETÖ provokasyonu…” Biraz önce de laf attınız ya, “FETÖ’yle el ele.” dediniz. O gün FETÖ’yle iç içe, el ele olan FETÖ’cü valiyi görevlendirenin kim olduğunu biliyorsunuz.

“4) Gaz bombasının -silah gibi kullanılarak özellikle göz kayıplarına neden oluyor- amacı dışında kullanımı yasaklansın,

5) Taksim ve Kızılay barışçıl gösterilere açılsın,

6) İfade özgürlüğünün önündeki engeller kaldırılsın, bu konuda beyanda bulunulsun,

7) Yapılan haksız gözaltılara son verilsin.”

“Cumhurbaşkanı istifa etsin.” diyen yok. “Meclis ortadan kalksın.” diyen yok. “Anayasa ortadan kalksın -yeni bir anayasa dayatan yok- ülkeyi ben yöneteceğim.” diyen yok. “Yaşam biçimime müdahale etme, bana saygılı ol, devlet olarak orantısız güç kullanma, kafana göre ‘Topçu Kışlası yapacağım.’ diye ‘31 Mart vakasının rövanşını alacağım.’ diye tarihî, olmadık işlerin içine girme.” Bunları söyleyen gençler var.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Kim onlar?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ve diyorlar ki: “Bu talepleri yerine getirirseniz biz hep beraber Gezi Parkı’ndan evlerimize döneceğiz.” Şimdi siz diyorsunuz ki: “Gezi, darbeydi. Gezi başarılı olsaydı Meclis…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Bütün flamaları gördük 3’üncü günü Gezi Parkı’nda. Orada nelerin yapıldığını hepimiz gördük. 3’üncü günü bütün terör örgütlerinin flamaları vardı, PKK dâhil!

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz bu Meclisten çıktık, Mahmut Tanal’la kara yoluyla gittik o gece ve orada gençleri gördük, orada barışçıl insanları gördük. Orantısız müdahalelere karşı farklı grupların çatışma meselesi on binde, yüz binde 1’dir Gezi’de. Gezi’de, Paris Komünü gibi, milletin yiyeceğini, içeceğini, parasını paylaşıp parkına, ağacına, yaşam biçimine sahip çıkışını gördük. Gezi, bu ülkenin utancı değildir; Gezi, bu ülkenin onurudur, onurumuza sahip çıkıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Doğru söylemiyorsun! Bütün terör örgütleri Gezi kalkışmasının 3’üncü günü oradaydı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen yarattın o ortamı!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İhtilal hareketi olduğunu itiraf ediyor Paris Komünüyle karşılaştırarak. “İhtilalci bir davranış.” diyor, ihtilalci bir hareket olduğunu itiraf ediyor “Paris Komünü” diyerek.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Hakan Şükür nerede? Nerede Hakan Şükür? Milletvekilinizdi!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Terörist, Valiydi; Valiyi görevden aldınız!

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Gezi örgütlü bir darbe girişimidir!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Vali, teröristti; Vali, Vali!

BAŞKAN – Müsaade edin lütfen.

38.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Gezi ve benzeri kalkışmalara fırsat verilmemesinin demokratik kazanım olduğuna ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, Türkiye’de, bütün dünya devletlerinde olduğu gibi, anayasal düzen bellidir; devletin iş ve eylemleri nasıl cereyan eder, Anayasa’da yazar. Bir ülkede parlamento, hükûmet nasıl çalışır, nasıl karar alır bellidir. Şimdi, seçilmiş Hükûmet, seçilmiş Parlamento karar alıyor ve bu ülkede yapılacak icraatlarla ilgili yol alıyor; üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, Osmangazi, Avrasya Tüneli.

Şimdi, “ağaç” diye başlayıp, yaygın tedhiş eylemleriyle devam edip, sonra yapılan görüşmelerde o ağacın tamamen dışına çıkarak, bugün memleketimizin yüzünü güldüren icraatları durdurma talebinde bulunuyorlar. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler) Hamdolsun, her şeye rağmen bunları hayata geçirdik ama ne gariptir ki Taksim Platformunun o gün dönemin Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’la yaptığı görüşmelerdeki talepleri ile o gün FETÖ’cü hâkim ve savcıların devlet içerisinde durdurmaya çalıştıkları bu talepler üst üste örtüşüyor.

OYA ERSOY (İstanbul) – İddianameyi FETÖ’cüler yazdı…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha demek oluyor ki Taksim Platformu ile Gezi kalkışması ile FETÖ’nün devlet içerisindeki unsurlarının eylem ve işlemleri o gün aynı istikametteydi.

OYA ERSOY (İstanbul) – O sizin hatanız, akademisyenlerin değil.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Emniyet Müdürünüzü kutluyordunuz o zaman.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için, millî irade, seçilmiş Parlamento ve Hükûmetin almış olduğu kararlar demokrasi açısından önemlidir ve bu çerçevede yolumuza devam ettik, Gezi ve benzeri kalkışmalara da fırsat vermedik. Bu bir demokratik kazanımdır.

Teşekkür ediyorum.

OYA ERSOY (İstanbul) – Bu ülkede halk sizin Anayasa’ya uygun davranmanızla uğraşıyor.

İSMAİL EMRAH KARAYEL (Kayseri) – Gezi kalkışması sürecinde neden Başbakanlık ofisini işgal etti teröristler?

BAŞKAN – Sayın Özel, kifayetimüzakere, başka söz vermeyeceğim, gerekiyorsa ara vereceğim, söyleyeyim.

Buyurun.

39.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Gezi’nin yaşandığı dönemdeki İstanbul Valisi ile İstanbul İl Emniyet Müdürünün FETÖ’cü olduğunun ortaya çıktığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Gezi’nin yaşandığı dönemde İstanbul Valisinin -ki bu ülkede herhâlde en güvendiğiniz valiyi İstanbul’a atarsınız- ve İstanbul İl Emniyet Müdürünün FETÖ’cü olduğu ortaya çıktı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için eylemler yaygınlaştı zaten.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Kim atadı Sayın Başkan, kim atadı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onların atamalarının altında partinizin Genel Başkanının imzası var, birincisi.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Biz mi atadık onları?

BAŞKAN – Fikret Bey, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi: Olayların tırmanmasıyla ilgili yaşanan süreçte masumane 3-5 tane çadırın yakılmasıyla olaylar tırmandı.

O gün burada bir gensoru görüşmesinden dolayı bulunan Grup Başkan Vekilimiz Akif Hamzaçebi apar topar gece yarısı yetişip gitti, Taksim Bileşenleriyle “Bu sorun nasıl ortadan kalkar?” diye görüşme yaptı; kendisi burada. Dediler ki: “Biz taleplerimizi, bu talepleri okuyalım, daha sonra da Hükûmet burada bir adım atsın, bu iş ancak böyle çözülür.” Daha sonra Muammer Güler’in yasal olmayan şekilde ele geçirilen ama kendisinin de inkâr etmediği “tape”lerinde bunları, “Gelen böyle bir teklifi ben patrona ilettim ama patron Nuh diyor peygamber demiyor.” dediğini de hepimiz dinledik. “Patron” denen, hâlâ partinizin Genel Başkanı. Gezi’yi tırmandıran, partinizin Genel Başkanı. Gezi’yi kendisi için bambaşka bir boyuta çekmeye çalışan, oradan kendini mağdur yaratan, partinizin Genel Başkanı. FETÖ’cüleri atayan, partinizin Genel Başkanı. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EROL KAVUNCU (Çorum) – Hadi oradan!

BAŞKAN – Sayın Özkan…

40.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, biz bu meselenin ehemmiyetini biliyoruz, bunun için üzerine gidiyoruz. Her şeyden önce, bugün millî iradeye bir saygısızlıktır. Sayın Cumhurbaşkanımız o dönem Başbakan ve bir patron değil, bu ülkenin seçilmiş Hükûmet başkanı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben demedim ki. Muammer Güler, oğlunun adı Barış.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu bağlamda, Türkiye’de o dönemde yaşanan olaylar milletimizin yargısından geçti. Gezi kalkışmasının hemen sonrasında bu ülkede yaşanan o tedhiş eylemleri devam etmiş olsaydı bugün halkına kurşun sıkan Mısır’daki Sisi benzeri bir darbeyle karşı karşıya kalacaktık. Allah’tan o zamanki Hükûmetimizin dirayetiyle, milletimizin desteğiyle bertaraf ettik. Ama ne var ki o dönem bu mücadeleyi yalnız yürüttüğümüz için 15 Temmuz geldi önümüze, bu milletin tepesine kurşun sıktı.

Demek oluyor ki bu ülkede o dönem yaşananlara baktığımızda, apaçık bir darbe teşebbüsüydü. Talepler doğrudan darbecilerin talepleriydi ve bu ülkenin seçilmiş Hükûmetini alaşağı etme girişimiydi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

41.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Gezi hadiselerinin 2013 Mayısında bir ayaklanma hareketi başlatmaya yönelik hadiseler olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Sayın Cahit Özkan’ın görüşlerine ben Milliyetçi Hareket Partisi olarak katılmam. Milliyetçi Hareket Partisi her zaman hukuk düzeni içerisinde, sokak hareketlerini asla tasvip etmeyen bir siyasi parti olmuştur. Gerek birtakım bu hareketlerle gerekse FETÖ hadisesiyle kendi gündemi çerçevesinde bu mücadeleyi vermiştir.

Bu Gezi hadiseleriyle ilgili tartışmalarda dikkatimi çeken şu oldu, en güzel tanımı da Sayın Özgür Özel yaptı ve Paris Komününe benzetti. Evet, Gezi hadiseleri 1871 yılında Paris’te Almanya’yla, Prusya’yla savaş sonunda doğan bir iç kargaşadan yararlanmak suretiyle başlatılan bir ayaklanma hareketidir ve iki aylık süren bir hükûmet de kurmuştur. Bize göre Gezi hadiseleri de 2013 Mayısında bir ayaklanma hareketi başlatmaya yönelik hadiselerdir. Bunun 2 ağaçla, 3 ağaçla, çevrecilikle alakasının olmadığı da sonradan açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – MHP milletvekilleri de geldi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hiçbir Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili de katılmamıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Celal Adan Bey de geldi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Genel Başkanımız da “Katılmak isteyen varsa partiden istifa eder, öyle gider.” şeklinde beyanatta bulunmuştur. Geçtiğimiz yasama dönemlerinde de bunları yeterince tartıştık ama Sayın Özgür Özel Bey “Paris Komünü” benzetmesiyle Gezi olaylarının gerçek tanımını da yapmıştır, kendilerini tebrik ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sataşma yok efendim, size teşekkür etti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de sataşmadan istemedik zaten.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yok, ben sadece kayıtlara geçsin diye…

O zaman Sayın Bahçeli’nin “Haysiyetli insanların bu düzene karşı bir tepkisi.” diye bir beyanı var, onu da Milliyetçi Hareket Partisine hatırlatayım. O dönem -Sayın Özkan doğru söylüyor- AKP bir yandaydı, tüm muhalefet bir yandaydı o zaman Gezi’ye karşı. MHP’nin o zaman bunu “Haysiyetli insanların demokratik bir refleks olarak bu düzene, bu sisteme -tam bire bir sözcükleri değil tabii ki ama genel olarak- bir tepkisi.” olarak da değerlendirdiğini hatırlatırım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama sonra haysiyetsizler geldi işin içine.

BAŞKAN – Kifayetimüzakere Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, olur Sayın Başkanım. Benden sonra olur ama…

BAŞKAN – Yok, yok, kifayetimüzakere…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, buna cevap vermem lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bir şey demediler ki efendim. Paris Komününü sizin ortaya koymanıza teşekkür ettiler yani “Doğru bir yaklaşım.” diye.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir müsaade ederseniz Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir kez “Hiçbir MHP’li katılmadı.” dendi. Ben Gezi’de Lütfü Türkkan’ı biliyorum, o zaman MHP Milletvekili, şahitliğine başvuralım. Ben Celal Adan’ı…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Maskeyle barikat mı kurdu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Celal Adan, Ali Torlak…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Maskeyle barikat mı kurdular? Allah Allah, öyle girmeye gerek yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, ben söyleyeyim de… Celal Adan Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı MHP Milletvekili; Ali Torlak orada; Sayın Bülent Karataş şimdi vekil, o zaman İstanbul İl Başkanı, orada; Sayın Lütfü Türkkan orada.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Maskeyle barikat kurmaya gitmedik ama.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Lütfü Türkkan dönemin MHP Milletvekilidir, Gezi’ye gitmiştir, Gezi’de sizinkiler de bizimkiler de çatışmamıştır, kimsenin burnu kanamasın diye gayret gösterilmiştir. O dönemde Sayın Bahçeli’nin tanımı ortadadır, o dönemde MHP’nin yaklaşımı ortadadır. Zaten “Gezi mücadelesinde AK PARTİ olarak yalnız kaldık.” diyerek ittifak ortağınız da bu tutumunuzu teyit etmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Özel’in söyledikleri benim söylediklerimin karşılığı değildir. Paris Komünü benzetmesi fevkalade önemlidir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Orada sıkıntı yok, ben söyledim, Paris Komünündeki gibi dedim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Siz söylediniz.

Zaten Paris Komünü demek Gezi olaylarının bir ayaklanma hareketi olduğunu itiraf etmek demektir, bunu söylemek istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İkincisi, Sayın Başkan, o dönemde İstanbul il başkanımız şimdiki Antalya Milletvekilimiz Sayın Abdurrahman Başkan da burada, orada yaşanan hadiseleri ve yaptıklarını da grubumuz adına açıklayacak. Söz vermenizi istirham ediyorum, bu tartışmanın bir devamı olarak

BAŞKAN – Buyurun.

44.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesine dair basın açıklaması yaptıklarına ancak 2’nci gününden itibaren Gezi’nin farklı bir boyuta taşındığına ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gezi olaylarıyla ilgili iki aşama vardır. Bir, Gezi Parkı’yla ilgili yapılan ağaç kesimine karşı yapılan açıklamadır. Basın açıklaması ve Gezi olayları, ikisi ayrı bir faktördür. Gezi olayları daha istismar edilmeden önce evet, ben İstanbul il başkanıydım o dönemde, o zaman bizim milletvekillerimiz Celal Adan, Lütfü Türkkan vardı ve Ali Torlak ile Atila Bey de vardı. Biz basın açıklamasında bu parkın yeşilliğinin, bu alanın düzeninin bozulmaması, kesilmemesi, Taksim’de nefes alınabilecek tek yerin burası olduğu, buranın bizler kadar kuşların da karıncaların da hakkı olan bir yer olduğu açıklamasını yapan benim ama ne zaman ki Gezi’nin 2’nci, 3’üncü gününden sonra oraya örgütlerin gelmesiyle ve oralarda PKK’nın bayrakları ve AKM’nin üstüne Deniz Gezmişlerin resimleri açıldıktan sonra olayın rengi değişmiş ve olay başka bir boyuta taşınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Gezi’de bizim yaptığımız açıklama sadece Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesine ve buranın nefes alınacak bir yer olduğuna dair yapılan basın açıklamasıdır ve biz bugün de o günün arkasında dururuz. Ama Gezi olayları o boyuta geldiği anda ben Sayın Genel Başkanımıza geldim, dedim ki: “Bu olay masum bir hareketten çıkmış, Gezi Parkı’yla ilgili ağaç olayından çıkmış, terör örgütlerinin yuvası hâline gelmiş ve bir ayaklanma hareketine dönüşmüştür.” Gezi’nin 2’nci gününden itibaren -3’üncü günü özellikle- bu farklı bir boyuta taşınmıştır. Burada Meclisimizi doğru bilgilendirmek adına da bunu ifade etmek istiyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Devlet Bahçeli’nin Gezi olaylarıyla ilgili 7 Haziran tarihli konuşmasına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii beyanlar çok değerli, Lütfü Türkkan’ın da o günle ilgili açıklaması çok değerli. Şunu da söyleyelim: “Gezi’nin 1’inci, 2’nci günü” dediğiniz, 30-31 Mayıs. Sayın Devlet Bahçeli’nin Gezi olaylarıyla ilgili, Gezi’de yaşananlarla ilgili sağduyu çağrısı olarak da nitelendirilen 7 Haziran tarihli konuşmasını sadece ana başlıklarından okursanız; “Başbakan Erdoğan’ın intikamcı beyanları ülkede çok tehlikeli bir ortama davetiye çıkarmaktadır.” “Düşmanca yaklaşımları toplumsal öfkeyi sürekli tahkim etmiş, Taksim’de de gün yüzüne çıkmıştır.” “Taksim Gezi Parkı’ndan Erdoğan’a çok iyi bir cevap verilmiştir.” Açın Google’dan, Sayın Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran açıklamasına bakın, Gezi’nin 8’inci 9’uncu günündeyiz. “PKK‘nın devlet-millet cepheleşmesini çıkarmak maksadıyla uğraştığı gün gibi ortadadır.” diye de bir konuya dikkat çekiyor ve “Kâbus senaryosunun karanlık faillerine izin vermemek için birlik beraberlik içinde olunmalıdır.” diye söylüyor. “Şiddet ve toplumsal başkaldırıyla hiçbir sorunumuz kalıcı olarak çözülmez.” diyor ve olayların geldiği noktada Recep Tayyip Erdoğan’a “Her kaybın sorumlusu Başbakan Erdoğan’dan başkası olmayacaktır” diyor. 7 Haziran; açın, okuyun, meselenizi davanızı ona göre savunun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – MHP’nin tutumunu farklı göstermek ne işime gelecek? MHP’nin bugünkü pozisyonu başka o günkü toplumsal pozisyonu başka. Biz, o günkü MHP’yle Cumhuriyet Halk Partililerin ilişkisini de biliyoruz, buradaki tepkinizi de biliyoruz. Bahçeli’nin açıklaması dün gibi hafızamızdaydı. Açıklamada bizi tanıtıyor. İsteyin açıklamanın çıktısını, okuyun söylenecek hiçbir şey yok, bunun üzerine daha ne söyleseniz boş. “Paris Komünü” benzetmesi son derece bilinçli şekilde orada herkesin her şeyi paylaştığı gibi Gezi Parkı’nda bir sistem kurdular ve fakir ile zengin ayrımı olmadan orada yaşadılar. Ayrıca ben Paris Komününden neden utanayım, neden çekineyim? O konuda da hiçbir sıkıntım da yoktur.

Teşekkür ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Açıldığı zaman utanılacak şeyleri görürüz, bir sıkıntı var mı, yok mu görürüz. Kızıl bayrakları çektiler Paris’e.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

46.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, o Gezi hadiselerinde BBC’nin, CNN’in, uluslararası televizyonların niye karargâh kurduğunu da bir parantez olarak ifade edelim. Sosyal meselelere bakışımızda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Şunu da hatırlıyoruz tabii, bu Gezi hadiselerine bakışta o dönemde Sayın Bülent Arınç’ın, o zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün de farklı yaklaşımları olmuştu ilk başlarda. Şimdi, Özgür Bey’in atıfta bulunduğu Genel Başkanımızın konuşmasında “Sokaklar karanlıktır, dibi görünmeyen kuyulardan su içmeyiz.” ifadelerinin yanı sıra, gençlere sesleniyor Genel Başkanımız “Gücünüzü gösterin ve sandığa mührünüzü vurun. Gece parkta yatmakla, sokaklarda didişmekle bir yere varamazsın. Bu oyunlara düşmeyiniz…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim okuduğum yok mu açıklama, 7 Haziran?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Devamını okumadın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ana başlıkları okudum tek tek.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir dinle, dinle.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Toplam nüfusun yüzde 13'ü 18 ile 25 yaş grubudur. 10 milyon nüfusa sahipsin genç kardeşim, gazla taşla oyalanma; gençlik iradesini demokrasi içerisinde sandığa götür…” diyerek devam ediyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Devamını oku, Allah aşkına oku.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya, yeter bu kadarı.

Teşekkür ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oku, oku, orada bir şey diyor, Erdoğan’a bir şey söylüyor. Ne yapsın, nereye göm diyordu, kimi gömüyor?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Onu da sen oku o kadar meraklıysan.

BAŞKAN – Açalım Sayın Akçay’ın mikrofonunu.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ya, okuyabilirsin canım, ne söylediysek o ya. Allah Allah!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, söyleyin ne olur duysun, ittifak ortakları duysun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Elbette bir muhalefet partisinin üslubudur. Sen okudun diye okuyacak hâlim yok, onu da sen oku yani.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – O günün şartlarında ne söylediysek o ya. Allah Allah!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tam orada duruyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

47.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, çok masum başlayan Gezi sürecini yönetemeyen iktidarın bugün de insanlar “Açım.” derken suçlamalarla olayları geçiştirmeye çalıştığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Gezi olaylarının ilk başladığı tarihlerde -belki 2’nci günüydü- İçişleri Bakanı Muammer Güler buradaydı. Kolay kolay gelmezler muhalefet kulisine, nedense bilmiyorum -ülke biraz sıkışınca muhalefete hemen gelirler ya- o gün de Bakan muhalefet kulisine doğru geldi.

BAŞKAN – Bakanımızın hakkını yemeyin Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Efendim?

BAŞKAN – Bakan arkadaşımızın hakkını yemeyin öyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O çok hakkımızı yedi ama daha duruyor; Yüce Divana gidecek o, ondan sonra.

BAŞKAN – Öyle mi?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Efendim, kendisiyle mahkememiz devam ediyor oğluyla alakalı bir meseleden dolayı.

Ben Sayın Bakana şunu söyledim: Bakın, bu başladığı şekliyle… Bizlerin, hepimizin, gençlik dönemlerimizde adrenalinimiz çok yüksekti, her şeye çok kolay tepki gösterirdik. Burada, milletvekili sıralarında oturan genç kardeşlerim var, ben onların gençlik dönemlerini bilirim, o adrenalinlerinin yüksek olduğu dönemleri bilirim, nelere tepki gösterdiklerini bilirim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Gençler iyi, yaşlılar durmuyor be, yaşlılar hep yerinden konuşuyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O İsmail Karayel gitmiş, şimdi, böyle, aslan gibi, hulus içerisinde karşımda oturan bir İsmail Karayel var. O dönemdeki İsmail Karayel aynı mı? Değil tabii ki. O gençler de öyle, ayranı kabarmış “Niye ağaç kesildi?” diye diklenmiş.

Dedim ki: Yahu, Sayın Başbakanı oraya götürün, bu gençleri bir dinlesin. “Tamam lan, bundan sonra ağaç mağaç kesilmiyor, oturun çay içelim.” desin, bugün biter bu eylem dedim. “Sayın Başbakan bu konuda kesin kararlı, ‘Orayı dağıtın.’ dedi.” Ya, yapmayın, bu hoş değil dedim. Aradan üç veya dört gün geçti, böyle bir meseleyi kaçırmak istemeyen FETÖ, DHKP-C, PKK gibi örgütler meselenin üstüne bir çöktü, Türkiye’yi çok ciddi bir kaosa doğru sürükleyeceklerdi. Hangi FETÖ’den bahsediyorum biliyor musunuz? O dönem, sizin yan yana olduğunuz dönemdi. Yani o dönem, yan yana olduğunuz dönemde, Valisiyle, Emniyet Müdürüyle, idarecilerle Gezi Parkı’nı kendi lehlerine çevirmeye çalışmak üzere sahadaydılar. PKK da sahadaydı, DHKP-C de sahadaydı ama çok masum başlayan bir eylemi, o süreci doğru yönetemeyen bir iktidardınız siz, hâlâ da öylesiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Toparlayın.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – O süreçlerin hiçbirini yönetemediğiniz gibi, bugün de insanlar “Açım.” dediğinde böyle, birtakım “deli” “aptal” “Akıl sağlığı yerinde değil.” “hırsız” gibi suçlamalarla geçiştirmeye çalışıyorsunuz. Süreci doğru yönetmek; iktidar olmak odur. Yoksa, tesadüfen iktidar olan çok insan var; kırk sene iktidar olan insanlar var, hayatlarında kırk sene iktidar olmuşlar ama arkalarından lanetle anılıyorlar. İyi anılmak önemli. İyi şeyler yapın, biz de iyi şeyler söyleyelim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bende sıra.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben, Sayın Türkkan’ın kaldığı yerden devam edeyim.

Sayın Türkkan da meselenin bir toplantı ve gösteri yürüyüşü, bir ifade hürriyeti sınırını çoktan aştığını ifade etti yani burada bir tartışma yok. Kaldı ki dünyada bugüne kadar herhangi bir istismara çevrilemeyecek hiçbir özgürlük ortamı da yoktur. Hani 1980 darbesine giden süreçte “Şartların olgunlaşmasını bekledik.” ifadesi vardı, o ifadeye bugün bire bir karşılık gelen Gezi’deki ifade “Mesele ağaç değil.” kavramı çerçevesinde yoğunlaştı.

Biraz önce, satır aralarında ifadeler de tezekkür edildi ancak satır aralarına bakmaya gerek yok. Bugün, bu milletin hafızasında bir AKM fotoğrafı var. Sokaklarda yakılmış arabalar, camları kırılmış iş yerleri, tamamen durma noktasına gelmiş toplumsal ve ticari yaşam ve yaygın tedhiş ve şiddet eylemleri, bugün, bu milletin hafızasında.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ölmüş gençler vardı, ölmüş. Gözleri çıkmış gençler vardı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte, onun için diyoruz ki: Tarihin ve zamanın yargılamasından geçtikçe, bugün, Gezi’de ifade ettiğimiz, Gezi’nin bir terörize edilmiş eylem olduğu ve orada duyguları istismar edilen insanların, terörist eylemlerle, bizzat terör örgütü mensuplarınca terörize edildiği tarih nezdinde aşama aşama, zaman zaman ortaya çıkacak.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Gezi’de Vali de Emniyet Müdürü de teröristti.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için, büyük fotoğraf her şeyi ifade ediyor.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hayır, Vali de Emniyet Müdürü de teröristti zaten, görevden aldılar altı ay sonra.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - O büyük fotoğrafta –maalesef- marjinal sol örgütlerin, gizlenmiş terör örgütlerinin eylemleri, vatandaşlarımız nezdinde hak ettiği karşılığı da bulmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Vatandaşlarımızın nezdinde o terör eylemleri hak ettiği karşılığı bulmuştur ve o dönemden sonra gerçekleşen tüm seçimlerde, vatandaşlarımız, Gezi’nin yanında duranlar ile karşısında duranları ayırmış…

OYA ERSOY (İstanbul) – Seçimler 7 Haziran 2015’te.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – 2015’te seçim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …o turnusol da milletin vicdanı da milletin tercihi de Gezi’ye “Hayır.” demiştir.

Teşekkür ediyorum.

OYA ERSOY (İstanbul) – Ondan sonra hepsini kaybettiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aa!

OYA ERSOY (İstanbul) – Evet.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Rakamları da mı unuttunuz?

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi…

49.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Gezi’nin tarihimizde ilk kez demokrasi ve özgürlüklerin halk adına halk tarafından sahiplenildiği bir hareket olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

O günleri yaşayan ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bir kişi olarak ben de ismimin geçmiş olması nedeniyle söz alma ihtiyacı duydum. Burada Grup Başkan Vekiliydim, bir Sayın Bakanla ilgili gensoru görüşmesi vardı, sona erdi, uçağa bindim, İstanbul’a gittim, karşı tarafa geçtim. Giderken İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler’i aradım, zamanın İstanbul Valisini aradım ve Gezi’ye gittiğimi kendilerine söyledim, onların görüşlerini alma ihtiyacı duydum. Taksim’e vardım, Taksim’deki The Marmara Oteli’nde milletvekili arkadaşlarımız vardı. Gezi bileşenlerinin bir kısmı oradaydı, onlardan bir temsilciyle görüştüm, bir sivil toplum örgütünün başkanıydı. Bana düşüncelerini, hissiyatını ifade etti, “Bu Gezi açılırsa, polis barikatı buradan kaldırılırsa ve biz girip orada bildirimizi okursak bu kitle ancak öyle sakinleşebilir, öyle dağılabilir.” dedi. Bunu hemen Sayın Muammer Güler’e bildirdim, “Çok güzel bir öneri.” dedi ama oradan bir sonuç almadım.

Bu vesileyle şunları ifade etmek isterim: Gezi’yi bir terörize eylem olarak görmek son derece yanlıştır. Bakın, Gezi neden çıktı, ona bakmak lazım. En sonda söyleyeceğimi şimdi, hemen söyleyeyim: Gezi, tarihimizde, demokrasi ve özgürlüklerin halk adına birileri tarafından değil, ilk kez halk tarafından sahiplenildiği bir harekettir. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir çevreyi, kentin merkezinde kalmış son yeşil alanı korumak, ona sahip çıkmak gayretidir. Bunu bir ideolojik karşı çıkış olarak değerlendirmeyi, ideolojik bir çerçeveye oturtarak bunu bir darbe teşebbüsüne doğru yönlendirmeyi ve öyle yorum yapmayı asla doğru bulmuyorum. Bu hareketten nemalanmak isteyenler olabilir, bu hareketi başka bir yöne çevirmek isteyenler olabilir, bu hareketi bir başka aşamaya geçirmek isteyenler olabilir ama hareketin çıkış nedeni budur, kentin merkezindeki tek yeşil alanı koruma gayretidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Elbette ki bu tek yeşil alan, bu çevreci hareket birtakım şeyleri sembolize ediyor. Ağaç öyle bir sembol ki bizim kültürümüzde “cennet” “hayat” “iktidar” gibi kavramlar hep ağaç üzerinden anlatılmıştır. Cennette Tuba ağacının gölgesini uman müminlere, kıyamet vakti bile ağaç dikmesini tavsiye etmiştir Hazreti Peygamber’imiz. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu bile Osman Gazi’nin gölgesinde uyuduğu o ağacın dallarının büyümesiyle sembolize edilmiştir. Bunları çoğaltabiliriz. Yaş kesen, baş keser. Bakın, ağaç bir sembol. “Mesele üç beş ağaç değil.” dedi Sayın Erdoğan, zamanın Başbakanı, bugünkü Cumhurbaşkanı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eylemciler söyledi onu.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Hayır, hayır; Sayın Başbakan da söyledi, gayet iyi hatırlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, toparlayalım lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Bakın, ağaç böyle bir sembol ama; ağaç, özgürlüğü de sembolize ediyor; ağaç, otoriter rejim uygulamalarına karşı çıkışı da ifade ediyor. Bunu böyle görmek lazım arkadaşlar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Toparlıyorum.

Bunu daha sonra başka bir aşamaya geçirmek isteyenler olabilir ama o günlerde bu heyete kulak verilseydi “Çocuklar, mesajınızı aldım, bu yeşil alanı koruyacağız.” denseydi, inanın hiçbir şey olmamıştı.

Teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Aynen öyle; katılıyorum, kesinlikle katılıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, mikrofonunuzu açayım ama lütfen, yeni bir tartışmaya sebebiyet vermeden…

50.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çok teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müzakereyle belirli bir noktaya geldiğimizi düşünüyorum. Biraz önce Sayın Hamzaçebi “Şöyle olsaydı nereye gidecekti?” şeklinde bir varsayım, bir simülasyon yapmaya çalıştı. Hiç simülasyon yapmaya gerek yok. Bakınız, bu kardeşiniz, 7 Temmuz 2013’te, Sisi darbesinin 4’üncü gününde Mısır’a gitti Uluslararası Hukukçular Birliği aktivisti, bir insan hakları aktivisti olarak.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen de ya Fenerbahçe Orduevi’nin önündesin ya Mısır’dasın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ve orada, Tahrir Meydanı’nda ve Rabiatul Adeviyye Meydanı’nda, hem darbeci Sisi yanlılarının hem de Muhammed Mursi yanlısı darbe mağduru demokratik kitlenin çadırlarına tek tek ziyaretler yaptık, bir rapor hazırladık. Bakınız, biraz önce, hani, Taksim’deki meselenin ne kadar insani, efendim, ne kadar çevreci, ne kadar Türkiye'nin ortak çıkarına uygun bir şekilde başladığı konusunda yaklaşımlar ortaya konuldu. Evet, aynı olay Tahrir’de de yani Sisi darbesinin arka planında da vardı ancak darbe gerçekleştikten sonra orada vatandaşların üzerine kurşunlar sıkılmaya başlandı. Meselenin, Mısır’da hiç de petrol, sosyal güvenlik ve demokratik haklar olmadığı; meselenin arka planında emperyalistlerin yani petrol şirketlerinin, silah baronlarının ve faiz lobilerinin çıkarı olduğu çok kısa zamanda anlaşılmıştır.

İşte, diyoruz ki: Simülasyon istiyorsak, “Şöyle olsaydı böyle olurdu.” diyorsak, Mısır’a bakılacak, Tahrir’deki Sisi darbesine bakılacak. Eğer farklı bir Avrupa ülkesini istiyorsanız Ukrayna’daki Turuncu Devrim’e bakılacak veya Romanya’daki, Bükreş’teki 89 darbesine ve kurşuna dizilen o siyasi liderlere bakılacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamıştınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oylamadım efendim, oylamadım. Yani oylamama müsaade etmediniz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben mi?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sağlam oldu, çift dikiş.

BAŞKAN – Evet, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesindeki "denetçi belgesi verilmesine ilişkin usul ve esaslar ile yapı denetim ve laboratuvar kuruluşlarında görev alacak personelde aranacak nitelik, tecrübe ve bunların istihdam şartları ile görev ve sorumlulukları; diğer yapı sorumlularının nitelikleri, görevleri ile çalışma usul ve esasları; Merkez ve İl Yapı Denetim Komisyonunun görevleri ile çalışma usul ve esasları; yapı denetimi hizmet sözleşmesine ve feshine ilişkin esaslar;” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                  Mehmet Ali Çelebi                                 Vecdi Gündoğdu

                                         Tekirdağ                                                      İzmir                                                      Kırklareli

                                    Gökan Zeybek                                                                                                         Özgür Karabat

                                         İstanbul                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ali Çelebi’nin.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hafta sonu, İzmir vekillerimizle -AK PARTİ Grubundan da vekillerimiz vardı- bir cenazede bulunduk. 29 yaşındaki genç bir kız kardeşimiz maalesef uçak kazasında hayatını yitirmişti ve tabutunun üzerinde de gelinlik vardı. Acaba olmayabilir miydi, ne yapılmalıydı şeklinde düşündüm ve eski bir pilot olarak Genel Kurulu bu manada bilgilendirmek istedim.

Öncelikle, uçak kazalarında 2018 yılında 523, 2019 yılında 242 ve 2020 yılının ilk iki ayında 179 kişi… Yani yüksek bir oran çünkü kullanım artmakta. Bu tür kazalarda özellikle kesin yargılardan uzak durmak gerekir yani firma hatalı, pilot hatalı, kule hatalı… Sadece bu tür yargılarda bulunmak yanlıştır çünkü bunlar, havacılık kazaları organizasyon kazalarıdır yani firma, havaalanı işletmesi, Sivil Havacılık otoritesi, uçak üreticisi, meteoroloji istasyonu; bunların hepsi bunların içine girer. Bizim işimiz de burada kazayı çözmek değil, neler yapabilirizi Meclis olarak araştırmaktır.

Şimdi, ilk hata şu: Soruşturma açılması. Kaza oldu, hemen soruşturma açıldı. Aslında bu yanlış, ön rapor tamamlandıktan sonra açılmalıydı çünkü birisi başım belaya girecek diye yalan söyleyebilir veya başkasının başı belaya girecek diye tanıklık yapmaktan çekinebilir; bu da yeni kazaların olmasına vesile olabilir. Dolayısıyla ön rapor önce çıkarılmalıydı, ondan sonra soruşturma açılmalıydı. Bu yanlış, bunun tekrarlanmaması gerekir yani önce kazanın sebebi bulunacak, ondan sonra suçlu bulunacak; buna dikkat etmek gerekir.

Kaza araştırma raporları Türkiye’de yayınlanmıyor. Dünyanın diğer ülkelerinde… Mesela, Trabzon kazasının neden olduğunu bilen var mı aramızda? Yok, yayınlanmıyor ama Hollanda’ya bakın, diğer ülkelere bakın; bunlar yayınlanır ve ders çıkarılır. Bunların da yayınlanması gerekir.

Ulaşım Emniyeti İnceleme Merkezi tarafından bir komisyon kuruldu bununla ilgili. Mesela, ben Boeing 737’de çok tecrübeli bir kaptanımı aradım -bu işlerde de çok maharetlidir- siz bu komisyonda var mısınız diye sordum, “Yokum.” dedi. Bu konularda sizin kadar üstün birisi var mı dedim, “Sanmıyorum.” dedi. Bu komisyonu incelemenizi rica ederim çünkü sadece Boeing 737’de uçmak yetmez, kaza araştırması bambaşka bir alandır.

Şimdi, idari olarak nasıl tedbirler alınabilir, onu anlatacağım. Pistlerin her iki ucunda da rüzgârölçerlerin olması gerekiyor. Burada var mı, yok mu veya Türkiye'nin dört bir yanındaki havalimanlarında var mı, yok mu; belli değil. Şu bölgelerde, pist başında rüzgârların ölçülmesi gerekiyor. Diyeceksiniz ki: “Pilotlar rapor etmiş zaten.” Pilotların rapor ettiği yükseklik pist başından 70 metre yüksekte yani 210 fitte rapor ederler onlar; orası karar irtifasıdır, pas geçmeye veya inmeye karar verdikleri irtifa odur ama daha aşağıda, pist başında hangi rüzgârlar var? Zaten kule ile direkt pilot rasatları aslında uyuşmadığı için orada bir sıkıntı oluşmuş. Dolayısıyla bunlar çok da pahalı, maliyetli şeyler değil, pistlerin iki ucunda da rüzgârölçerlerin olması gerekir.

Şimdi, başka bir konu: Pistlerin başında ve sonunda aslında “stopway”ler vardır. “Stopway” dediğimiz, duruş bölgesi. Yani pistten çıkarsa 60-90 metre uzunluğunda “stopway”ler vardır. Buralarda duramadığını görüyoruz. Uçak buradan, pistin sonundan 63 “knot” hızla aşağıya gidiyor yani arabayla 120 kilometre hızla uçuyor.

Şimdi burada ne önlem alınabilirdi, hangi önlem alınabilirdi? “EMAS” denilen sistemler var. Yani “EMAS” denilen sistem derken, bir malzeme var. Aslında parayı verip bunu yaptırsak bu uçak aşağı düşmeyecekti, adı EMAS. Bakın, şu şekilde uçak geliyor, hiçbir kırıma uğramadan -bunu bir jel gibi düşünün- buraya girdiği an bataklığa saplanıyor. Dolayısıyla EMAS sistemi olsaydı uçak şu şekilde saplanacaktı ve orada kalacaktı. Dolayısıyla iyi tedbirler alınırsa bu tür kazalar önlenebilir aslında.

Şimdi, meteoroloji radarı… Bakın, İstanbul Havalimanı açıldığında “Meteoroloji radarı olacak.” dendi. Meteoroloji radarı da çok önemli. Mevcut sistemlerle aktüel hava durumunu ölçebiliyoruz ama bir iki saat önceden fırtına ve “oraj” oluşumunu ölçemiyoruz. Meteoroloji radarı olsaydı yine önceden tespit edilirdi, pist istikameti, pist iniş yönü değiştirilirdi, kaza yine olmazdı. Dolayısıyla bu da çok önem arz etmektedir; rüzgârölçerler.

“Kule pas geçirmedi, neden?” deniyor. Kulenin böyle bir şeyi yok, “Pas geçin.” veya “Geçmeyin.” diyemez, en son kararı pilot verecektir.

“Kule iniş istikametini neden değiştirmedi?” şeklinde bir soru var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MEHMET ALİ ÇELEBİ (Devamla) – Bu da çok önemli bir konu. Şimdi, aslında İstanbul Havalimanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı’nın inişleri koordineli yürütülüyor. İkisini de ya kuzeyli indiriyorlar ya da güneyli indiriyorlar. Dolayısıyla kule tek başına burada tereddütte kalıyor, İstanbul Yaklaşmaya sorması gerekiyor. Aslında bu da hassas bir durum yaratıyor; aslında doğrusu bu fakat hassas bir durum yaratıyor. Bununla ilgili tedbirlerin de alınması gerekir diyorum.

“Peki, pilotta hiç mi hata yok?” diyeceksiniz. Pilotun da elbette hatası vardır, onu rapor ortaya çıkaracaktır. Pilotlar operasyonel ve teknik limitlerde uçarlar. Operasyonel limitler, havacılık firmasının belirlediği… “Uçağı 30 derece yatır.” der ama pilot 60 derece de yatırabilir; bu, teknik limittir. Maliyet baskısı nedeniyle teknik limitlere de yaklaşmaları söz konusudur. Dolayısıyla bu maliyet baskısı da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından incelenmelidir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, patronun, firmalar değil kendisi olduğunu göstermelidir.

Burada bir denetim eksikliği de vardır, bu çözülmelidir diyorum; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 26’ncı maddesinin ilk fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Trabzon

                                İmam Hüseyin Filiz                                      İsmail Koncuk                                        Orhan Çakırlar

                                        Gaziantep                                                    Adana                                                       Edirne

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın İsmail Koncuk’un.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kanunun 26’ncı maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Madde, biraz muğlak bırakılmış bir madde; yani “Yönetmelikle düzenlenir.” deniliyor. Şöyle deniliyor: “Yapı denetim izin belgesinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin şartlar, yapı denetim kuruluşları ve laboratuvarların görevleri ile çalışma usul ve esasları ve bütün diğer iş ve işlemler yönetmelikle düzenlenir.” Aslında kanun, kalın hatlarını çizebilirdi. Bu konuda bir bilinmezlik var. Kanunun daha net olması doğru olurdu ama o yapılmamış. Ama elbette, böyle bir kanun da gerekli bir kanundur.

Değerli milletvekilleri, az önce, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan, intihar eden, hayatını kaybeden vatandaşımızla ilgili, psikolojik problemleri olduğunu filan söyledi. Tabii, aslında baltayı taşa vurdu. O da farkına vardı, sonradan toparlamaya çalıştı ama... Bizim inançlarımız, bizim kültürümüz, devleti yöneten insanların bu ülkede yaprak kıpırdasa ondan sorumlu olduğunu gösterir. Hayatını kaybeden insanları rencide etmek filan... İşte, psikolojik sorunları, geçmişte hataları vardı filan, devlet yönetme sorumluluğuna sahip insanların sığınacağı birtakım gerekçeler olmamalı. Dolayısıyla bu konuya Türkiye Büyük Millet Meclisinin gerçekten dikkat kesilmesi lazım, en başta Hükûmetin. Çünkü bu intihar vakaları hızla artıyor, buna gözümüzü kapatamayız. Bu da siyasi bir olay değil, bu, toplumsal bir yara hâline geldi. Bugün Meclisin önünde yine başka bir intihar vakasıyla karşı karşıya kalındı. Neden oluyor? İnsanlarımız işsiz, çaresiz, gelir dağılımı adaletsizliği tavan yapmış. Efendim “Sosyal Yardımlaşma Vakfından, vakıflardan yardım ediyoruz, belediyelerden yardım ediyoruz.” Yetmiyor, yetmiyor. Onlarca mesaj geliyor bize. Dolayısıyla, istihdam alanları yaratmak lazım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşten çıkmış; işe girmiş, işten çıkmış.

İSMAİL KONCUK (Devamla) - Sadece intihar için söylemiyorum ben, genel bir problem bu. Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda, sebepleri nedir, çözüm yolları nedir, elbette bunları araştırması lazım. Bunun için varız, Meclis bunun için var.

Bakın, dün burada bir tartışma yaşandı, işte “Belediyeden siz işçi çıkardınız, biz çıkardık.” filan... 5393 sayılı Kanun gereği -49’uncu maddesi doğrultusunda- sözleşmeli belediye çalışanları var. Bazı belediyelerde birçoğuyla sözleşme yenilenmedi. Hangi siyasi partiden olduğunun önemi yok o belediyenin; mesele, işçinin de sözleşmelinin de belediye başkanının iki dudağı arasında şekillenen kararıyla kapının önüne konulmasıdır. Böyle bir mesele var, ciddi meseledir bu. Her belediye başkanı değiştiğinde -hatta siyasi partisinin bile değişmesi gerekmiyor- on binlerce sözleşmeli işçi -Türkiye çapında söylüyorum- belediyenin kapısının önüne konuyor.

Değerli milletvekilleri, bu, sistemdeki arızayı gösteriyor. Bugün bunu savunan herhangi bir siyasi parti, beş yıl sonra aynı şeyin, kendilerinin işe aldığı insanların başına geleceğini görmek zorunda. Bakın, zannederim, yerel yönetimlerle ilgili bir yasa şu anda komisyonlarda görüşülüyor. Gelin, samimiyeti görelim, AK PARTİ’nin de CHP’nin de diğer partilerimizin de samimiyetini görelim. Nasıl yapacağız? Buradaki insanları nasıl koruyacağız? İşte intihar eden vatandaşımız; kendisini yaktı. Belediyelerde işsiz bıraktığınız her insan psikolojik problem yaşar; ağlayanlar var, sızlayanlar var. Yarın daha büyük olaylarla, intihar gibi olaylarla karşı karşıya kalmamız söz konusu. Vebali belediye başkanlarının olduğu kadar, buna çözüm bulmayan, tedbirini almayan Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, iktidarındır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Kanun görüşülüyor. Gelin, belediyelerde norm kadro uygulaması getirelim, istihdam yaratsın belediye başkanları -yeni istihdam- ama her belediyede “Attığı adamların yerine iki sene adam alamaz.” şartını getirelim, var mısınız? Bunları yapalım. AK PARTİ’liler de yapsın, CHP’li belediyelerde de yapalım, MHP’lide de, İYİ PARTİ’lide de yapalım.

Böyle bir şey olmaz değerli milletvekilleri. Türkiye bu siyasi bölünmüşlük içerisinde huzuru yakalayamaz, huzuru yakalayamaz. Beş sene sonra hepimiz, bir başka siyasi partinin mensupları bu acıyı yaşayacağız. Böyle bir devlet olmaz ya! Orman kanunlarıyla mı yönetiliyoruz? Belediye başkanı gelecek, yüzlerce, binlerce insanı kapının önüne koyacak. Niye? Oy verip vermediği de belli değil bu insanın, belki kendisine oy verdi. Böyle bir şey olamaz! Bu, devleti yöneten AK PARTİ’nin suçudur. Suçta en büyük pay onlara düşer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Kanun görüşülüyor, hadi, samimiyseniz yapın. Şahsen ben, kendi adıma destek vereceğim; grubumuzun da destek vereceğine inanıyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                    Vecdi Gündoğdu                                          Suzan Şahin

                                         Tekirdağ                                                   Kırklareli                                                     Hatay

                                    Gökan Zeybek                                                                                                             Bedri Serter

                                         İstanbul                                                                                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Bedri Serter’in.

Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coğrafi bilgi sistemlerinde değişiklik yapılmasına ve imara dair kanun teklifine ilişkin söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Depremde, çığ felaketinde ölen yurttaşlarımıza, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün Bergama’da yaşanan kazada vefat eden vatandaşlarımıza da Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimize geçmiş olsun.

Sayın milletvekilleri, “Coğrafi Bilgi Sistemleri” ismiyle, yeni nesil bir ifadeyle başlatılan bu teklifi hazırlayanlar isim değişikliğiyle hâlâ bizleri ve halkımızı kandırmaya çalışıyorlar diye düşünüyorum. Bu yeni kanun teklifinde sınırlama getirmeye çalıştığımız yüksek katlı gökdelenlerle ilgili, 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’a ihanet ettik, etmeye devam ediyoruz. Bundan ben de sorumluyum.” dediğini hepimiz dün gibi hatırlamaktayız.

Şimdi, imara dair bugünkü yasal duruma bakalım. İmar yönetmelikleri “Yapı Kayıt Belgesi verilmiş olan binalara güçlendirme yapılmasında sakınca bulunmamaktadır.” der ancak 7143 sayılı Kanun çerçevesinde hayata geçirilen imar barışı uygulaması kapsamında biliyoruz ki Yapı Kayıt Belgesi verilen konutlar için yenileme ya da güçlendirme imkânı getirilmemiştir. İmar barışı kanunundaki en önemli eksikliklerden birinin güçlendirme maddesi olduğu açıktır. İmar barışından yararlanan hak sahiplerine, binaları kontrol ederek güçlendirme izni verilmeli ve denetleme uzmanlarınca da bu denetlenmelidir. Bu noktada, Yapı Kayıt Belgesi vermek için binanın sağlamlık raporunun istenmesi gerektiğini hatırlatmaya gerek yoktur herhâlde. Bütün bu hayati derecede önemli noktaları vurgularken on yedi yıllık iktidarınızda imarla ilgili -hatırlatmak isterim- 10’dan fazla kanun değişikliği getirdiğinizi, 30’dan fazla KHK çıkardığınızı hatırlatalım ve kim bilir, sayısını bilmediğimiz, imarı ilgilendiren kaç tane Cumhurbaşkanlığı kararnamesi var.

Peki, sonuç ne? Sonuç çok vahim. Sonuç: Van depremi, Konya’da Dilek Apartmanı’nın çöküşü, Kağıthane’de bir mahallenin durduk yerde yok oluşu, İstanbul depremi ve son olarak Elâzığ ve Malatya’da yaşanan depremde 41 canımızın –maalesef- ölmesi. Bu tekrar tekrar yapılan imar değişikliklerinin, uygulama olmadıktan sonra faydasının ne olduğunu bir Allah’ın kulu bana anlatsın, alnından öpeceğim. Yoksa size göre fayda, son imar barışında yaptığınız gibi, örneğin, İzmir’de 810 binden fazla müracaatı alıp 2 milyar TL toplayarak akşam bakkal Mehmet amca gibi “Kasamda kaç para var?” mı demek? (CHP sıralarından alkışlar) Bu sorum Hükûmet yetkililerinedir.

En son, geçen hafta yaşadığımız Manisa depreminde Allah’tan ucuz kurtulduk ama Elâzığ ve Malatya depremi yüreğimi dağladı. Derler ya “Allah’ın eli yok, vursun.” Tam da bu yasa tartışılırken bir tokat attı ama yine zararı gariban vatandaşlarımız gördü. Bu ciddi kayıplar “3 Kul hüvâlluhu, 1 Elham”la hiçbir zaman için önlenemez.

2016 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz Sayın Ali Özcan -Elâzığlı olması nedeniyle- verdiği bir araştırma önergesinde “Elâzığ, olası büyük bir depremde Türkiye’de zarar görecek 3 ilden biridir.” demiş ve dört yıl sonra, geçen hafta Elâzığ ve Malatya’da yüzlerce ev yıkıldı, 41 canımız vefat etti. İşte sonuç bu kadar acı. Cevabımız nedir acaba?

İşte tam burada “İnsanları deprem değil, binalar öldürür.” derken müteahhitlerin, inşaat mühendislerinin, bu çürük binalara oturma raporu veren arkadaşların hiç mi suçu yok? Bu tür cezaları neyle karşılaştıracağımızı bilen var mı? Bildiğim tek şey var, Yalova’da 1999 depreminde 18 bin Türk vatandaşı öldü, bir tek müteahhit içeri atıldı –on iki yıl- şimdi, o müteahhit çıkmış, sizin döneminizde tekrar müteahhitlik yapmakta. Hiçbir günah ve suç cezasız kalmamalı arkadaşlar, kalmaması lazım ki “Başkalarına ders olsun.” deriz hep ama nerede? Ağasını bulan, paşasını bulan, agasını bulan işin içinden çıkıyor.

Elâzığ depremi bana İstanbul depremlerini hatırlattı ve maalesef ki -tüylerim diken diken oluyor bunu söylerken- aklıma İstanbul’da yaşayan kızım geldi. Sizlere sormak istiyorum sayın milletvekilleri: Bilimsel verilere dayalı olarak yarın bile gerçekleşmesi olası görülen bu deprem gerçeğinin hepimizin canını acıtacağı çok net bir gerçektir; ya ailenizden çok yakın birileri ölecek ya da bizler öleceğiz. Yine bilimsel veriler der ki: “Olası bir büyük İstanbul depreminde, gece olursa 150 bin kişi, gündüz olursa 50 bin kişi ölecek.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Serter.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Şimdi sorum şu: 99’un üzerinden yirmi bir yıl geçmiş, toplanan deprem vergilerinin nereye gittiğini sormak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi size bir pencere açmak istiyorum. Cumhurbaşkanı “Kanal İstanbul için 70 milyar dolar bulacağım.” dedi. Dedi mi? Dedi. Önemli olan şu: Çok yakın bir tarihte gerçekleşme ihtimali yüksek olan bu tür depremler, özellikle İstanbul depremi… Ben bu yüzden “deprem İstanbul” ve “deprem Anadolu” diyorum. Kırık dökük binalar içerisinde yaşayan milyonlarca vatandaşımız var. Kanal İstanbul’a bulacağımız 70 milyarı bu vatandaşlarımızın ölmemesi için harcamak mecburiyetindeyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun için de kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğim. İnsanlarımıza ölmeden, depremleri yaşamadan önce devletin gücünü göstermeliyiz. Öldükten sonra ve yıkımlar gerçekleştikten sonra her şey boş, her şey berhava.

Son sözüm: Kanal İstanbul mu, Kanal İstanbul deprem mi?

Teşekkür ediyorum hepinize.

Sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                             İsmail Tatlıoğlu

                                           İzmir                                                        Adana                                                       Bursa

                                    Orhan Çakırlar                                            Hüseyin Örs                                  İmam Hüseyin Filiz

                                          Edirne                                                     Trabzon                                                   Gaziantep

                                                                                                       Behiç Çelik

                                                                                                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Behiç Çelik’in.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizin konusunu teşkil eden 27’nci madde üzerinde konuşacağım. Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, son bir ayda Türkiye’miz ve çevresinde yaşananları bir Avrupa ülkesi yaşasa, abartma yapmıyorum, yüz yıl toplumsal travmadan çıkamaz. Önce Elâzığ-Malatya depremi, Van’da meydana gelen çığ faciası, İdlib’de meydana gelen ve şehitlerimiz olan saldırılar, Sabiha Gökçen Havaalanı’ndaki uçak faciası ve bugün yine İzmir’de meydana gelen, maalesef 4 ölümle sonuçlanan işçi minibüsünün kazası.

Bu felaketlerden önce gündem başka türlüydü, Kanal İstanbul konuşuluyordu. Sadece bunu imar ve yerel yönetimler açısından ele aldığımızda 2 milyon insanın Trakya bölgesinde iskânıyla ilgili orada büyük bir yapılaşmanın da önünün açıldığını burada hatırlatmak istiyorum.

Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanının açıklamaları ve maalesef bizim millî menfaatlerimize aykırı hareket eden ve Türkiye’nin ve Türk milletinin bütün çıkarlarının hilafına konuşan, âdeta Rumların sözcüsü gibi hareket eden bir Cumhurbaşkanı sorunuyla da karşı karşıyayız.

Libya’ya asker gönderme meselesi konuşuluyordu, Meclisimizden tezkere de çıktı. Aslında Libya’yla yapılan yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili anlaşmayı fevkalade olumlu bir adım olarak mütalaa etmiş olmamıza rağmen, maalesef tezkere ve asker gönderme konusunda ne büyük risk altında olduğumuzu da burada huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, yerel yönetimlerin en önemli işlevi imardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’da başlayıp İstanbul’a taşan ve oradan Anadolu’ya yayılan teknik ve bilimsel imar faaliyetlerinden söz edebiliriz. İmar ve planlama işi her türlü siyasal mülahazanın ötesinde bir iştir. Nitekim, bizim Cumhuriyet Dönemi’nde kendi bölgelerinde damga vuran ve özellikle şehircilik derslerinde okutulan Adnan Menderes’in İstanbul imar faaliyeti vardır. Kayseri’de Osman Kavuncu’yu buradan anmak istiyorum. Bunun yanında Konya’da Hilmi Nalçacı’yı anmak istiyorum. Haşim İşcan, imar ve şehirciliğin âdeta zirvesi olan bir isim ve şahsiyettir. Dolayısıyla bunların uygulamış olduğu imar faaliyetlerinin dışında on yedi yıllık AK PARTİ iktidarında gördüğümüz maalesef çok daha farklı bir kentsel klientalizmdir. Buna biraz sonra değineceğim. Ama 6785 sayılı Kanun’la başlayan ve 1984 yılından itibaren 3194 sayılı Kanun’la hayatımıza geçen ve bugün de sürdürülen bir faaliyet olarak yerleşme yerleri ve bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygunluğunu sağlamak için imar ve plan faaliyetleri yapılır.

Peki, bu “kentsel klientalizm” ne demek? Kanuna karşı hile yoluyla genel ve kentsel rantın, kamu yararına düzenleme aşamasında yasa dışı yollarla belirli bir grubun eline geçmesi, imkânların şahsi ve siyasi amaçlarla rüşvet tarzında dağıtılmasıdır. İşte, tam anlamıyla, AKP imar faaliyeti budur. Klientalizmden bu ülkeyi kurtarmak lazım. Türkiye’de, bütün gelişmiş dünya ülkeleri içerisinde kıyasladığımızda oldukça eskiye dayanan bir faaliyetler bütünü olarak yerel yönetimlerin faaliyetlerini görüyoruz. Ama burada birçok konuşmacının ifade ettiği gibi ben de ifade etmek istiyorum: “İstanbul’a ihanet ettik.” sözü çok anlamlıdır, “Ankara parsel parsel satıldı.” sözü çok anlamlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bunun üzerinde durmalı ve hiç kimsenin hiçbir şehrimizi parsel parsel satmasına izin vermemeliyiz ve hiçbir şehrimize, isterse Cumhurbaşkanı olsun, kimse ihanet etme hak ve özgürlüğünü kendinde bulmamalı.

Bu konuda, imar faaliyetlerinde ve şehircilik konusunda ülkemizde neler yapılabilir, bunlara vaktimiz kifayet etmediği için girmek istemiyorum. Ama o kadar çok yasama faaliyeti yapmalıyız ki bunlara siz değerli milletvekillerimizin çalışmasına ve kanun teklifi vermesine ihtiyaç olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 27’nci madde, idari müeyyidelere ilişkin geçiş hükümlerini içermektedir.

Bu vesileyle tekrar hepinize saygılar sunuyorum ve önergemizin kabulünü diliyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinde geçen “onüçüncü” ibaresinin “13 üncü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mahmut Toğrul                                          Ali Kenanoğlu                        Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                        Gaziantep                                                   İstanbul                                                     Kocaeli

                                  Hüseyin Kaçmaz                                           Oya Ersoy                                          Muazzez Orhan

                                          Şırnak                                                      İstanbul                                                        Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de Anayasa ve hukuk ayaklar altında ama bir de can güvenliği artık yok. Bakın, size aylardır, Türkiye’de OHAL döneminde kaçırılan insanları anlattım bu kürsüden. OHAL’in başlangıcından itibaren Türkiye’de 28 kişi kaçırıldı ve hiçbir araştırma yapılmadı. Bu kişiler işkence gördüklerini söylediler. 2019 yılında 7 kişi kaçırıldı; bunlardan 6’sı ortaya çıktı ve 5’i, yedi sekiz ay ortada olmamalarına rağmen, eşleri onlara “Neredeydin?” diye sorduğunda “Orayı geç, orayı kapatalım.” deyip konuşmadılar ama birisi konuştu. Bu konularda biz aylardır araştırma yapılmasını istedik. İçişleri Bakanlığına soru önergeleri verdik: “Bu insanlar nerede?” Hiçbir açıklama ve araştırma yapılmadı. İç hukuktan umudunu kesen aileler AİHM ve Birleşmiş Milletlere gittiler, orada da bir açıklama yapılmadı. Ben bunun için Sayın Naci Bostancı ve Sayın Özlem Zengin’le görüştüm, “Bu çok ciddi bir konu, bu konuda bir açıklama yapılsın.” dedim, “İnsan Hakları Komisyonuna gidin.” dediler. İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim zaten, o Komisyonun bir şey yapmadığını çok iyi biliyorum. Ve sonunda, kolektif bir şekilde, Kırmızı Pazartesi’deki gibi, hiç kimse her şeyi bildiği hâlde bir şey yapmadı.

Ve sonuçta ne oldu biliyor musunuz, burayı çok dikkatli dinleyin: Geçtiğimiz pazartesi günü, kaçırılan ve daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne bırakılan 6 kişiden 1’i konuştu. Evet, konuştu 34. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmasında. Aylarca bu fotoğrafı gösterdim, “Bu kişi nerede?” dedim. Gökhan Türkmen ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar? “İki yüz yetmiş bir gün işkence, hakaret ve taciz altında kaldım. Antalya’da polis yelekli 3 kişi tarafında kaçırıldım. Bir ormanlık alanda elbiselerim soyuldu. Ardından Ankara’ya götürüldüm. İki yüz yetmiş bir gün insanlık dışı işkencelere uğradım. Işıklar yandı, ayakta durmak zorunda kaldım, bayılarak yere düştüm, yemek verilmedi.” Dokuz ay sonunda 25-30 kilo zayıflamıştı.

Gökhan Türkmen bütün bunları mahkemede anlattı. Onu engellemeye çalışan, avukat olarak atanan kişiye mahkemede “Seni azlediyorum. Zaten seni ben tutmamıştım, benim adıma avukatlık yapamazsın. Susun, ben kendi gerçeğimi anlatacağım.” dedi ve anlattı Gökhan Türkmen ve bundan sonra, bugün ne oldu biliyor musunuz?

Bu çok ciddi bir olay arkadaşlar. Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi tüm bu olayı biliyor ve bugün cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Çok ciddi bir olay bu. İşkence kimlik sorulmayan bir olaydır, işkence bir insanlık suçudur, zaman aşımına uğramaz. Ve bakın, bunlar örtbas edildiği için Türkiye’de, 28 kişi örtbas edildiği için yeni kişiler kaçırılıyor. Mehmet Bal, Batmanlı bir kişi İstanbul’da kaçırıldı; bir ayı buluyor, ortada yok. Gülistan Doku’nun nerede olduğu bilinmiyor, bir ayı geçti. 2 Süryani karı koca bir aydır ortada yoklar; kimse doğru dürüst bir açıklama yapmıyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, beyaz Toroslar dönemi bitti, siyah Transporter’lar dönemi başladı. Beyaz Torosların ne olduğunu tüm Kürtler çok iyi bilir, aslında tüm kamuoyu da çok iyi bilir, devlet de ikrar etmiştir. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu 2015 yılında Van’da yaptığı bir konuşmada “Bize oy verin. Eğer vermezseniz beyaz Toroslular gelir.” demişti. Demek ki herkes biliyor “beyaz Toros” ne demek. Ama şimdi de tüm bu kaçırılan 28 kişide, MOBESE kameralarında ortaya çıkan bir araba vardı, siyah Transporter’lar ortaya çıkıyordu.

Değerli arkadaşlar, bakın, ben bu vakalar için daha öncesinde Meclis Başkanlığına bir araştırma önergesi verdim. “Zabit Kişi” isimli bu şahıs bana Kandıra Cezaevinden yazdığı 8 sayfalık bir mektupta -kaçırılan kişiler arasında bu kişi- yüz sekiz gün boyunca kaçırıldığını ve işkence edildiğini, daha sonra kaçıran insanların kendisini Ankara Emniyet Müdürlüğüne teslim ettiğini, mahkemede de “Hâkim bey, beni tutuklayın, bu insanların eline düşmek istemiyorum.” diye tutuklama talep ettiğini yazıyordu. Meclis Başkanlığına bununla ilgili bir araştırma önergesi verdim. Bana ne cevap geldi biliyor musunuz? “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan bu önergenizi kabul etmeyeceğiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Kişi, mektubunda bana, ağzından, burnundan kan gelene kadar işkence edildiğini ve makatına cop sokulduğunu yazıyordu. Meclis Başkanlığı bana “Kaba ve yaralayıcı ifadeler olan bu önergeyi işleme alamayacağız.” diyor. Değerli arkadaşlar, işkencenin, makada cop sokmanın kibarca anlatımı nasıl olur ya, bana anlatabilir misiniz?

Bakın, bunlar da bitmiyor ve hiçbir açıklama yapılmıyor. Gökhan Türkmen’in açıklamalarından sonra Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi suç duyurusunda bulundu. Açıklama yapması gereken İçişleri Bakanı açıklama yapmıyor. Ben İçişleri Bakanını buradan istifaya davet ediyorum. Ya açıklama yapın -dokuz aydır- bu rezaleti bir şekilde açıklayın -bu memlekette MOBESE kameraları var- ya da istifa edin diyorum İçişleri Bakanına.

Bakın, bu olaylar bitmiyor. 6 Ağustostan beri ortada olmayan, kaçırılan son şahıs ortaya çıkmış değil; 6 Ağustos, düşünün. Yusuf Bilge Tunç hâlâ ortada yok. Bunlar nedir arkadaşlar, bunların bir açıklaması olabilir mi? Kolektif bir şekilde üstü örtülen bir hadisedir bu. Bir güvenlik devleti oluşturdunuz, tamamen hukuk devletinden çıkıldı ve işkence apaçık ortadayken kimse araştırmak istemiyor, kimse görmek istemiyor bunu. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen mi kaçırttın belli değil.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden sataştı, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce sayıp hatibi hep beraber dinledik. Aslında hatibin konuşmaları bu ülkeye, bu ülkenin yargısına olan güveni bütün açıklığıyla ifade ediyor. Diyor ki: “2018 yılında 7 kişi kaçırıldı.”

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – 2019…

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kaçırılan bu 7 kişi evlerine döndüğünde eşleri soruyor: “Neredeydin?”

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – “Evlerine döndü.” demiyorum, Ankara Emniyetine teslim ediliyor bu kişiler.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – “Onu sormayın, onu karıştırmayın.” diyorlar ve eşlerine bir şey söylemiyorlar.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Evlerine dönmüyor, Ankara Emniyetine teslim ediliyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – E hatibe bir şey söylemişler mi? Ona da söylememişler.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ankara Emniyette bu şahıslar.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Kime söylüyorlar? Gidiyorlar devletin yargısına söylüyorlar, devletin yargısına güveniyorlar. Yani devlet baba burada gerekeni yapıyor ve orada mağduriyet yaşamış vatandaşlarımızın hak arama mücadelesinde onlara katkı sunuyor.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – İşkenceden sonra Ankara Emniyetine teslim ediliyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, siz hiç uğraşmayın, o beyaz Toroslar dönemi sizlere rağmen ortadan kalktı. Bir örnek vereyim.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Nasıl bize rağmen ya? Siyah Transporter’ı getiren sizsiniz. İşkencecileri destekliyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biliyorsunuz, PYD’yle, YPG’yle, PKK’yla mücadele ediyoruz. Kim bu terör örgütleri?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Beyaz Torosçulardan hiçbir farkınız yok sizin, işkencecisiniz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bu terör örgütleri, Kürtleri, Arapları, Türkmenleri ve Türkleri, 82 milyon kardeşimizi tehdit eden terör örgütleri. Bu terör örgütüyle, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı Operasyonları çerçevesinde sınır ötesi operasyonlara başladığımızda, hani o kadın kıyafeti giyip de kaçanlar var ya kime sığındılar? Yine Türk askerine sığındılar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya siz, Ankara’da evlerinde insanlar kayboluyor, onların hesabını vereceksiniz ya.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Demek oluyor ki anayasal hukuk düzenimiz, demokrasimiz, uluslararası sözleşmelerle güvence altına aldığımız ve tanıdığımız hukuk düzenimiz… Bırakınız bu ülkede yaşayan vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapmayı; onlar, sınır ötesindeki askerî operasyonlarda bile bu Mehmetçik’e ve bu devlete sığınıyor.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sorduğu soruların cevabını verin.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

Sayın Oluç, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili yine bir sataşmada bulundu, ufak bir cevap vermek istiyorum çünkü “Beyaz Toroslar dönemi sizlere rağmen kapandı.” dedi. Belli ki Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili beyaz Toroslar dönemini tam olarak bilmiyor. Beyaz Toroslar döneminde en fazla canı yanmış olan, en fazla çekmiş olan bizim arkadaşlarımızdır, bizim halkımızdır. 17 bin faili meçhul yaşadı bu ülke beyaz Toroslar döneminde. Kime rağmen sona ermiş o? 17 bin insan öldü ve bu faili meçhuller dönemi bu Mecliste kurulmuş bir araştırma komisyonu sonucunda rapor hâline getirildi. Bunu ben daha evvel size söyledim. Bakın, bilmiyorsunuz. Gidin raporu alın Meclis arşivinden, okuyun. Faili meçhuller döneminde neler yaşandığını, neler yapıldığını Meclis araştırma komisyonu tuğla kalınlığında bir raporla ortaya koydu efendim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bunu bilmiyorsunuz, bir de dönüyorsunuz bize diyorsunuz ki… Beyaz Toroslardan, o faili meçhullerden, o derin devlet katillerinden çekmiş olan bizim insanlarımız, bizim partililerimiz, bizim halkımız, seçmenlerimiz. Bunların en büyük acısını bizler yaşadık, siz bunun farkında değilsiniz ve dönüp bize bunu söyleyebiliyorsunuz.

Bakın, ben burada…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Biz mi yaşattık, biz mi yaşattık?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Siz bilmiyorsunuz efendim, konuşmayın. Bakın, Grup Başkan Vekiliniz var, sizin hiçbir şeyden haberiniz yok, boşa konuşuyorsunuz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Allah Allah, sen boşa konuşuyorsun. Biz mi yaşattık? Cevap ver, biz mi yaşattık?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, ikincisi -ben dün de burada söyledim- kayıplar var. Bu kayıpların hesabını İçişleri Bakanının vermesi lazım, söylemesi lazım. Daha dün söyledim 2 tane Süryani yaşlı çift kayboldu, kaç günden beri bulunamıyor, 11 Ocak’tan beri ailesi haber alamıyor. Buna ilişkin iktidarınızın bir şey yapması lazım, İçişleri Bakanına demesi lazım ki: “Bu çift neden kayboldu?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum efendim.

Daha dün söyledim, yine, Mehmet Bal 24 Ocak’tan beri kayıp. İstanbul’da ailesini görmeye geldi, kayboldu. Bunu arıyor herkes. Emniyet cevap veremiyor, İçişleri Bakanlığı cevap veremiyor. İktidarın görevi değil mi ya? Kaybolmuş bir yurttaş var, bu yurttaşların nerede olduğuna dair bilgi isteniyor, cevap alınamıyor. Her yerde MOBESE kameraları var, nasıl kayboluyor bu insanlar? İçişleri Bakanı istediği zaman her şeyi buluyor da bu insanlar kaybolduğu zaman mı bulunamıyor?

Şimdi, bunları konuşuyoruz, dolayısıyla bunların cevabının aranması, bulunması lazım. Bu, sizin iktidarınızın da yapması gereken bir şey. Niye bunları konuşacak yerde… “Evet, bunların araştırılması lazım, burada hatalar işleniyorsa bu hataların sona erdirilmesi lazım.” Bunları niye konuşamıyorsunuz? “İşkence yapılıyorsa işkence yapılmaması lazım, kötü muamele varsa kötü muamele yapılmaması lazım.” diye niye konuşamıyorsunuz da hemen bir savunmaya geçiyorsunuz? Savunmaya geçiyorsanız yapılanları da savunuyorsunuz demektir o zaman. Sorun buradan kaynaklanıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Özkan…

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Elbette biraz önce söylediklerimizin tekrar arkasında olduğumuzu ifade edeyim. Biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili de ifade etti, beyaz Toroslarla ilgili dönem, o dönem bir devlet politikasından ziyade maalesef aynen paralel yapı gibi devlet içerisinde çöreklenmiş derin yapıların işidir. Bakınız, bu ülkede yaşadığımız bütün sorunların arka planında maalesef darbelerle örselenmiş anayasal düzenimizin devlet otoritesini bertaraf etmesi ve devlet içerisinde âdeta bir kurtlanma gibi, çete ve mafya tipi, gladyo tipi derin ve paralel yapıların -ki bunların arasında fark yoktur- güç kazanmasına neden olma vardır. Bakınız, bu tür yapılar hiçbir zaman devlet otoritesini, hangi partiden olursa olsun bir iktidarı, güçlü bir iktidarı kabul etmez. Öyle bir Türkiye olsun, öyle bir parlamenter sistem veya hükûmet sistemi olsun ki ne olsun ne ölsün, öyle bir anayasal model olsun ki ne olsun ne ölsün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terör yapılanmaları “Biz, yönetilemeyen bir ülkede acaba nasıl devlet otoritesini ele geçiririz de -paralel ve derin yapılar bunu yapmıştır- orada hükûmet ve devlet yetkilerini kullanırız.” demişlerdir. İşte, bugün Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle de yapmaya çalıştığımız budur. Güçlü bir otorite olsun; bütün anayasal düzenler, Anayasa teorileri bunu öğütler ve bunu gerçekleştirmeye çalışır.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Adalet de olsun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu anayasal düzenin bugün –hamdolsun- ortaya koyduğu otorite, çete ve mafya tipi örgütlenme yapılarını, gladyoyu, paralel yapıları bertaraf etmiş ve tek bir devlet otoritesi vardır, o da “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışıyla millî iradenin hâkimiyetidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özkan.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Kaçırılanlar için ne diyorsun?

BAŞKAN - Sayın Oluç, bu son söylenenlerde bir şey yok ama buyurun açıyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Kayıtlara geçsin diye bir şeyi belirtmek istiyorum: Yani şu anda yargıda sizin cezasızlıkla terfi ettirdiğiniz insanların tek tek isimlerini saymaya başlasam rahat konuşamazsınız ama vakit kaybetmeyeyim diye bir şeye değineceğim. Beyaz Toroslar döneminin failleri ve yöneticileri olanlar bugün sizin sarayınızdan çıkmıyor. (HDP sıralarından alkışlar) Bir tanesi Mehmet Ağar’dır, öbürü Tansu Çiller’dir. Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanıyla el ele kol kola fotoğraf çektiriyorlar. Beyaz Toroslar döneminin başında olan insanlar bunlardır. Bir de diyorsunuz ki: “O zaman otorite yoktu, iktidar yoktu birtakım derin devlet…” Derin devlet o zaman otoriteydi, iktidardı, sadece derin devlet değil onun başında olan iktidarın kendisi de bunlardan haberdardı. Bunların hepsi o raporda var işte, ben onun için diyorum. Meclis arşivinden faili meçhuller raporunu alıp okusanız aslında hepsini göreceksiniz. O raporda yazıldı bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – O zaman bu konuları ciddiye alan ve çalışan bir Meclis vardı ve onun araştırma komisyonu bütün bunları ortaya koydu. Rapor gerçekten… Getirin, bakalım beraber, göreceksiniz. Ben o zaman sayfa sayfa okuduğum için biliyorum bunu, boşa söylemiyorum ve faydalı bir eserdir, ortaya konmuştur bu. Dolayısıyla, o dönemin iktidarının sürdürücüsü olanlarla siz bugün el ele kol kolasınız bunu unutmayalım.

HABİP EKSİK (Iğdır) – JİTEM davasını akladınız.

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

53.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle Anayasal düzenimizde yargının işlemediği ve cezasızlık hâline ilişkin iddia ve ithamların doğru olmadığı kanaatindeyim. Neden? Bakınız şu anda Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi ülkedir ve sözleşmeye taraf olup bireysel başvuru yolu açıktır. Eğer bir cezasızlık hâli varsa ona ilişkin müracaatlar neticesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde gerekli kararlar verilebilmektedir. Bakınız, biraz önce yapılan tartışmada da ortaya çıktığı gibi, eğer bir ülkede bir hukuksuzluk varsa önce Parlamentonun işidir. Ne yapar Parlamento? Anayasal düzenini, hukuk düzenini, kanunlar hiyerarşisinde yer alan bütün mevzuatını evrensel hukuk düzenine göre yani “de lege ferenda” diye ifade ettiğimiz ideal hukuka yaklaştırmak zorundadır. Bunlarla ilgili çalışmalar yapılmışsa ve hatalı bir işlem varsa o da yargısal denetim, parlamento denetimi ve idarenin denetimi çerçevesinde incelenir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yargısal, idari çerçevede ve yasama organı çerçevesinde değerlendirilir, eğer düzeltilemezse uluslararası denetim mekanizmaları da açıktır. Bu çerçevede işletilecek mekanizma bugün evrensel hukuka göre vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerini teminat altına almaktadır, hak ihlalleriyle ilgili etkin ve yeterli denetim sağlamaktadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime 30 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:19.28

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

28’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesindeki “ilişkin” ibaresinin “dair” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                       İlhami Özcan Aygun                                   Gökan Zeybek

                                           Sivas                                                      Tekirdağ                                                    İstanbul

                                     Ednan Arslan                                            Orhan Sümer                                      Vecdi Gündoğdu

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Kırklareli

                                                                                                    Turan Aydoğan

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Turan Aydoğan’ın.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelirken 3Y iddiasıyla gelmişti: “Yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla mücadele.” Şimdi, bu 3Y’yi 3 örnekle anlattığımızda nerede olduğunuzu anlayacaksınız.

Yolsuzluk; en barizi, daha yakın tarihte yargıda tartışılıyor. Sarayın başdanışmanı, yargıda hâkimlere, savcılara bir uyuşturucu baronunun yararına dahletmekle gündemde ve “Ben aradım bu hâkimleri. Savcılar çağırsın, ben bu konuda konuşurum.” diyor. Takdir kamuoyunun, çok fazla yargısız infaz yapacak değilim burada.

Yoksullukla mücadele… Bizim kadim kültürümüzde siz yoksul olsanız bile kapınıza gelip de “Açım.” diyen birisi olursa onu doyurursunuz, onunla ilgilenirsiniz, varsa sıkıntılarını çözersiniz, hatta cebinizdeki son parayı onunla paylaşır, onu öyle gönderirsiniz. Sizin, Genel Kurul salonunuz eviniz değil midir? Oraya gelip “Açım.” diyen insanı apar topar o salondan çıkarıyorsunuz ve kamuoyu şu anda nerede olduğunu, ne yaptığını ve ismini bilmiyor. Gerçekten demokratik bir devlette yaşıyor olsaydık şu anda bir rehabilitasyon merkezinde onun sorunlarıyla ilgileniyor olurduk ve “Güçlü bir sosyal devletimiz var, onu yeniden hayata kazandıracak.” derdik ama hiç kimse böyle söylemiyor. Ortada yok; üç gün sonra mı ortaya çıkar, beş gün sonra mı? Şaibeli bir süreden sonra ortaya çıkıp da söyleyeceklerinin bir anlamı da kalmayacak. Demek ki yoksullukla da bir mücadeleniz yok. 8 milyon işsizin olduğu bir ülkede yaşatıyorsunuz insanları, sonra burada “Açım.” diyen insanlarla ilgili kriminolojik tarifler yapıyorsunuz. Yapmayın, yazıktır; yapmayın, çok insani değildir. O zaman, 8 milyon insanın arkasına bir mersule ekleyin, işleyebileceği suçları arkalarına yazın, takibe alın. Böyle bir şey olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Bir sosyal devlet yaratıp bu sorumluluğu yerine getirememek sizin utancınızdır. Utanın ve kenarda durun, burada bahaneler üretmeyin.

Yasaklarla mücadele… Buyurun, Leman dergisi. Ne var bunda biliyor musunuz? Leman dergisinde bir karikatür basıldı. Sayın Bakan Kanal İstanbul’un etrafından araziler almış -bu konu tartışıldı kamuoyunda- burada diyor ki: “Bakın, burası çok önemli.” “Bakın, burası çok önemli.” “Bakın, burası çok önemli.” (CHP sıralarından alkışlar) Hemen hemen kanalın her tarafını almış gibi gösteriliyor bir karikatürde; adı üstünde, karikatür, sanat, sanat. Neresinden bakarsanız bakın, bunun yasaklanabilecek bir yanı yok. Sayın Bakan avukatıyla talep ettiyse çok ayıp etmiş. Bu karikatüristi çağırıp yanında bir devlet adamı olgunluğuyla teşekkür edip ödüllendirmesi gerekirdi. Bu hareketler anormalse, erişilmesi, yasaklanması gerekiyorsa bunlar Sayın Bakanın hareketleri; o zaman, ona da erişmeyi yasaklayalım, televizyonlara çıkmasın, olur mu, bunları söylemesin.

Anayasa’nın 28’inci maddesi “Basın hürdür.” diyor, 26 ve 27’nci maddesinde yine aynı özgürlükler düzenleniyor, sanata ilişkin ve basına ilişkin özgürlükler düzenleniyor. Siz, yasaklayarak bir Anayasa ihlalini masum hâle getirmeye çalışıyorsunuz. O Anayasa ihlallerine bizi burada da ortak etmeye çalışıyorsunuz. Getirdiğiniz yasalar, bir defa kafadan aykırı Anayasa’nın 127’nci maddesine. İçine Ahlat’taki sarayı koyuyorsunuz, Anayasa’nın 138’inci maddesinin son fıkrasına aykırı. Bütün ihlalleri buraya getiriyorsunuz, bizi kendinize suç ortağı yapmaya çalışıyorsunuz. Başka Anayasa ihlalleri de yapıyorsunuz.

Haberiniz var mıdır, yok mudur bilmiyorum, size gelmemiş olabilir ama saray yerel yönetimlerle ilgili bir çalışma yaptı, belediye başkanlıklarına da gönderdi görüşlerini almak üzere, bilginiz var mı? Yok. İşte böyle, saray başka yerde, siz başka yerdesiniz. Tek adam rejiminin özelliği bu. Bu yasada, sırf Kanal İstanbul’a hazırlık olsun diye, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı “Kanal İstanbul çalışmalarına katılmayacağım.” dedi diye özel hüküm koyuluyor. Büyük projelerle ilgili -yapılmazsa- şu anda Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının var olan hükmü tırpanlanıyor, deniliyor ki: “Vali 3 kişilik bir heyetle karar alır, bu projeyi bir vilayet kanalıyla, Yatırım İzleme ve Koordinasyon kanalıyla yapar.” Burada eksik olan ne biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Devam edebilir miyim efendim?

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Daha önceki yasa maddesinde bu karara karşı sulh hukuk mahkemesine başvuru hakkı varken bu da kaldırılmış. İşte, sizin var olan Anayasa'ya bağlılığınız bu kadar. Anayasa'nın 125’inci maddesi ve son fıkrası “İdarenin bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine tabidir.” diyor. Hangi hakla bunu getiriyorsunuz, hangi hakla önümüze koyuyorsunuz? Hep beraber, Anayasa'nın 81’inci maddesine göre yemin ettik burada. Orada diyor ki: “Hukukun üstünlüğüne, demokratik devlete, dayanışma ve adalet anlayışına, herkesin insan haklarından ve temel haklardan yararlanmasına ve Anayasa'ya sadakate…” Getirdiğiniz bütün yasalar Anayasa'ya aykırı. İçtiğiniz bu yemin sizin yemininiz değil midir? Sizin anayasal suçlarınıza bu Meclisi neden ortak etmeye çalışıyorsunuz? Biz yokuz ve siz de ileride bu yükü taşıyamayacaksınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatip, kürsüden AK PARTİ Grubuna hitaben vatandaşlarımızı kriminalize ettiğimiz iddiasında bulunmuştur, sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kayıtlara geçti zaten Başkanım, daha ne…

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bizler anayasal düzen içerisinde milletimizin kaderini kendi kaderimiz olarak gören ve 82 milyonun hangi siyasi partiden, görüşten, mezhepten, etnik gruptan, inançtan, felsefi düşünceden olursa olsun kardeşliğine inanan bir gelenekten geliyoruz ve hamdolsun, on yedi yıldan beri vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu hakça gözeterek milletimizden aldığımız destekle bugünlere geldik. Hiçbir vatandaşımızı kriminalize edemeyiz. Sadece yargı vardır, yargı da gerekli kararları verir, herkes de ona uymak zorundadır. Çünkü bu ülkeyi bir arada tutan şiraze Anayasa'dır, anayasal düzene de herkes uymak zorundadır.

Şimdi, hatip, kürsüden, bizim vatandaşlarımızı kriminalize ettiğimizi ve bu nedenle… “Atın dışarı!” ifadelerini kullandı, bu ifade bize ait değil. Bakınız, tarih 11 Şubat 2014, yer neresi? Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantısı. Parti politikalarını ve parti kültürünü benimsemediğini iddia eden Cumhuriyet Halk Partisinin üyesi olan bir vatandaşa Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı tarafından “Çıkarın dışarı!” “Atın bunu dışarı!” ifadeleri kullanılıyor. Bizim böyle bir ayrımcılığı kabul etmemiz mümkün değil. Parti tüzüğümüze ve Meclis İçtüzüğü’ne uygun olmadığı için buradan, mikrofondan vermek istemiyorum ama sizin kulaklarınız bunu duydu. Biz, onun için milletimizin kaderini kendi kaderimiz olarak görmeye, milletimizin çizdiği rotada, istikamette yol almaya, ülkemizin ve milletimizin kaynaklarını 82 milyon arasında hakça paylaştırmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yapılan konuşmaya cevaben, ilk bir buçuk dakika, olması gerekenleri ama kendilerinde olmayanları, yönetenlerin taşıması gereken sıfatları ama kendi yöneticilerinde olmayanları saydı, döktü.

Berat Albayrak’ın Leman dergisinin kapağını yasaklatması ayıbını Adalet ve Kalkınma Partisi 2020 yılında taşıyabiliyorsa ve bununla ilgili bir şey demiyorsa zaten bunun üzerinde çok fazla konuşabilecek bir şey yok. Çankaya Köşkü’nde Turgut Özal’ı ziyarete gidenler, Çankaya Köşkü’nde Süleyman Demirel’i ziyarete gidenler, Çankaya Köşkü’nün merdivenlerinde kendilerini eleştiren karikatürleri sergilediklerini görürlerdi. Öyle bir anlayıştan, kendisini Tipitip Şov’da eleştirenle canlı yayına çıkan rahmetli Erdal İnönü’nün anlayışından “Burası çok önemli.” diye kanalın etrafını gösteriyor diye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yani kişilik haklarına hakaret yok, zekice bir espri var. Gülüp geçmesi lazım, sorsalar “Burası çok önemli.” demesi lazım. Twitter’da Berat Albayrak Leman’ı gösterip “Burası çok önemli.” dese başka bir Türkiye olur yarın ama bu kadar despotik, bu kadar baskıcı, bu kadar tahammülsüz bir yönetim anlayışı var. Sonra da CHP’ye cevap için, 2014’te bir grup toplantısında birisini çıkarmış… Kim çıkarmış, ne çıkarmış; vallahi bakacağım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bak, 11 Şubat; seneidevriyesini yaşıyoruz bugünlerde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama benim anlamadığım şu: Sayın Genel Başkanımız, kendisini eleştirenleri bırak, kendisine saldırıda bulunan özür dilemek istediğinde kapısını açmıştır, özür diletmiştir. Elini öpmek isteyene elini öptürmeyen, açıkça hakaret edenlerin özür dileme taleplerinin hepsini kabul eden böylesi anlayışlı, böylesi hoşgörülü bir liderlik yaklaşımını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başka şeyler anlatma, konuştuğumuz şeyleri anlat.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …o tarihlerde Soma’da protesto edildiğinde gidip kasiyerin gırtlağına sarılan liderinizle karşılaştırmanın ve yerde yatan madencileri tekmelettirmenizi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Konu bu değil, konuyu biliyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin grup toplantınızda adam “Açım aç, aç.” diyor; siz, paldır küldür alıyorsunuz… Arkadaşım sordu, cevap vereceksen şunu söyle: “O adam nerede şimdi?” “Grup toplantınızda isyan eden, ‘açım’ diyen vatandaş şu anda nerede?” diye sordu; cevaba çıkıp, bir buçuk dakika, olması gerekip de sizde olmayanları anlatıp, sonunda da CHP’ye geçmişte adam hakaret mi etmiştir, saldırı mı yapmıştır, bunu anlatıp çıkıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tabii, çok eski!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Berat Albayrak’ın Leman dergisini toplatmasına, erişim engeli getirmesine bir cevap ver, ondan sonra oturup demokrasi konuşalım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

55.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın hatip, kürsüden apaçık bir istiskal etti, küçümsedi, âdeta hakaret etti; bunun kabulü mümkün değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim hakaret etmiş?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, hani, sanki bahsi geçen grup toplantısı yaklaşık bin yıl önce cereyan etmiş. Ne zaman? 2014, daha dün…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, Leman dergisine cevap versin. Yani yine aynı konuda temcit pilavı gibi…

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – 2014 mü?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kaset takılmış, sarmış, onun tekrarı…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Daha dün cereyan etmiş.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aynı şeyleri tekrar ediyor!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, 2014’te, maalesef, kendi grup kültürünü, kendi siyasi politikalarını benimsemediğini ifade eden bir parti temsilcisini “Kapıdan dışarıya atın.” “Atın dışarı.” diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ya, adam “Açım.” diyor, “Açım.” diyen insana bir şey söyle!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, siz, eğer eskiden, efendim, 1990’larda demokrasinin ne kadar iyi işlediğini düşünüyor, o günlere öykünüyorsanız, biz öykünmüyoruz. Yani bu ülkede inanç özgürlüğü, ifade hürriyeti, biraz önce konuştuğumuz, maalesef, devlet içerisine yerleşmiş o çete ve mafya tipi gladyoların, paralel yapıların…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Aç adam nerede, aç adam?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eğer bu ülkede beyaz Torosları gündeme getirip arkasından da onu özgürlük olarak ifade ediyorsanız biz o günlere geri dönmek istemiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ülkede on yedi yıldan beri ısrarla, yalnız kalsak da demokrasi ve hukukun üstünlüğü mücadelesi veriyor, evrensel hukuk bağlamında bu kültürü anayasal düzenimiz ve hukuk düzenimiz içerisinde yerleştirmeye devam ediyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Nerede adam, nerede?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – El öptürmeme geleneğini bu ülkede başlatan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, vallahi, insan dinlerken çatlayacak gibi oluyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çatla, patla!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kardeşim, bak şunu söylemek lazım, söyletme adama. 2014’ten söylersen o tarihe giderler, Balyoz davasının ilk duruşmasına gidip de davaya müdahil olma talebini sana hatırlatırlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Açtıracaksın bana, illa açtıracaksın yani!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Söyle, söyle!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2014 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin grup toplantısında -yazdım, bakın diye- Cumhuriyet Halk Partisinin bugüne kadar asla yapmadığı bir şeyi o tarihte yapılmış diye söylüyorsun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ondan kaçamazsın, o iş geçti! Özgür Özel de var!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2014 yılında, 2015 yılında FETÖ’nün kanallarında yayın yapan Cahit Özkan şimdi buraya gelip “2014’e gidelim, dönelim.” derse ve kendisine sorulan bütün soruları cevaplamak yerine gidip gidip başka bir tartışma açarsa…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kaçamayacaksın! Bunları açtıracaksın illa!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben sana daha ne söyleyeyim?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Berat Albayrak’ın Leman dergisini toplattırmasına, erişim yasağı getirmesine sen ne diyorsun, onu söyle bir kere! Onu söyle!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tam bu anı bekliyordum!

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Soruyu cevapla, soruyu!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Başkanım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatibin şahsıma ve grubumuza dönük ithamlarından dolayı, sataşmadan dolayı kürsüden söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, en azından tartışma içerisinde bile nezaketi koruyalım da “siz” falan diyelim birbirimize bari.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklaması sırasında AK PARTİ Grubuna ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bu ülkede bir taraftan derin yapılarla mücadele ederken bir taraftan da paralel yapılarla mücadele ettik.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kim o derin yapı?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Hani diyorlardı ya eskiden “İngiliz mandası mı, Amerikan mandası mı?” Biz hiçbir zaman mandacılığı, vesayeti, derin ve paralel yapıları kabul etmedik. Ha, eğer bu ülkede…

Bakınız, biz söylüyoruz biz, “Ne istediler de vermedik?” dedik değil mi? Ne istemişlerdi bizden? Efendim “Okul açacağız, eğitim kurumu…” Açın. Herkes için eşit.

MENSUR IŞIK (Muş) – Hayır, yargıyı istediler. Hâkim olmak, savcı olmak, vali olmak, asker olmak; hepsini sizden istediler.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Utanın ya!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – “Ama siz devleti istiyorsanız devleti vermeyiz.” dedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Devleti verenler şefaate nail olanlardı şefaate. Kim şefaate nail oldu? Hamdolsun, o FETÖ elebaşının bedduasına muhatap olduk biz.

Bu bağlamda, bakınız, bunlar aranızda, maalesef, Ergenekon, Balyoz mağduru milletvekilleri de var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var tabii.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – O milletvekillerinin gözlerinin içine baka baka, o milletvekillerinin mağduriyeti Yargıtayın bozma kararıyla sübut bulmasına rağmen… Tarihe bakınız, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu FETÖ kalemşorlarıyla birlikte keyifle Zaman gazetesi okuyup desteklerini sunarken…

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Senin Genel Başkanının resmi var.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …yine Kılıçdaroğlu, Samanyolu televizyonuyla ilgili RTÜK’ün almış olduğu kararı protesto etmek ve desteğini sunmak için gitmiş iken, arkadan sufle verdi ya, Sayın Tanal’ın… Ve yine FETÖ’yle, nerede müdahil diyorsa Tanal orada. Ne diyordu? “Bank Asyada hesap açıp…” Yıl 2014, Mart, Nisan. Diyordu ki: “Benim milletvekili maaşımı Bank Asyada açtığım hesaba yatırın.”

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – O bankayı kim açtı, bankayı?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Ve bugün aranızdaki milletvekillerinin mağduriyetinin kaynağı FETÖ olarak sübut bulduktan sonra yaptı. Mahmut Tanal suçunu çok iyi biliyor. (CHP sıralarından “Oo!” sesleri, gürültüler)

Bakınız, 4 CHP’li bir arada; Sezgin Tanrıkulu, Şafak Pavey, Barış Yarkadaş ve Eren Erdem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bugün de Zaman için sokaklarda eylem yaparken…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tanal, gözünüz aydın, sataşma var size.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bunlar ne zaman biliyor musunuz? Bunlar, ihanet ortaya çıktıktan sonra.

Aynı şekilde, belki orada devrisabık yaparsınız, Barış Yarkadaş ve diğer milletvekillerinizin de…

BAŞKAN – Teşekkür ettim Sayın Özkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Diğer önergeyi okutuyorum… (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır… Hayır, olmaz.

BAŞKAN – İşleme başladım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olur mu Sayın Başkan?

BAŞKAN – Efendim, işleme başladım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bakın…

BAŞKAN – Tamam, işleme başladım, önergeyi okutayım, ondan sonra.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 28’inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                                                                                             Behiç Çelik

                                          Edirne                                                                                                                        Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, Sayın Tanal, ne istiyorsunuz, ben bir duyayım, kayıtlara geçsin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, biraz önce AK PARTİ Grup Başkan Vekili açık ve net bir vaziyette beni terör örgütleriyle ilişkilendirerek bana “FETÖ’cü” dedi. Bu, açıkça bir sataşmadır.

BAŞKAN – Buyurun, kürsüden, iki dakika…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hesap açtın mı? “Para yatırın.” dedin mi? Zaman gazetesine desteğini verdin mi?

BAŞKAN – Bütün gün “Bir dakika konuşayım.” diyordunuz, iki dakika çıktı size şansınıza.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Mahmut hiç doğru bir şey söylemez, ben şahidim. Mahmut hiç doğru bir şey söylemez!

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yalancının şahidi şıracı!

Değerli arkadaşlar, biraz önce… Sayın Özkan, ben Ergenekon, Balyoz’la ilgili o dönem o mücadeleyi verirken, benim şu ayağım kırılırken sen o davaya müdahil olma talebinde bulunmuştun, utanmıyor musun? (CHP sıralarından alkışlar)

İki: Ben o televizyonlara basın özgürlüğü için çıkarken sen o televizyonların müdavimiydin, devamlı sunucusuydun, utanmıyor musun? (CHP sıralarından alkışlar)

481 sayılı Millî Güvenlik Kurulu Kararı burada. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası burada. Burada, kararda ne deniliyor? “FETÖ terör örgütü devletin her yerine sızmıştır, tedbir alın.” deniliyor. Siz bu tedbiri almadınız. Peki, bu tedbiri almadığınız zaman ne olmuştu? Bakın, Sayın Profesör Doktor Ömer Dinçer’in kitabı. Bak kardeşim, diyor ki: “Bunun siyasal sorumluluğu Başbakana aittir.” Sayfa 121, 122, 123, devamı… “Bunun hukuksal sorumluluğu da bana aittir.” diyor. Utanmıyor musunuz bunu hâlen bize söylüyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’yla ilgili, 2014 yılında, 17-25 Aralıktan sonra bunların finansmanını sağladınız, utanmıyor musunuz siz bundan? (CHP sıralarından alkışlar)

Burada, bana Cumhuriyet Halk Partisinden... Böyle, 12 AK PARTİ milletvekili -içinizde Grup Başkan Vekilliği yapanlar var, Genel Başkanlığınızı yapanlar var- tespih gibi FETÖ’nün arasına niye sızdınız böyle, etrafında niye böyle poz çektirdiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

Dinimizde kadınlar nerede kapanır? Hacca giderken, umreye giderken, bir taziyeye giderken, namaz kılarken. (AK PARTİ sıralarından “Her yerde” sesleri) Amerika’da FETÖ’ye giden kadınlar, FETÖ’nün karşısında örtündü, bakar mısınız. Şu anda bu milletvekilleriniz bu türbanı takıyorlar mı? Takmıyorlar bu türbanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Başörtüsünü FETÖ’nün karşısında taktılar.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkanım, başörtüsü nerede kullanılır, bunu mu öğretecek bize?

MAHMUT TANAL (Devamla) – Burada, eğer FETÖ’cü aranıyorsa bunun kökü, tohumu, her şeyi AK PARTİ’dedir değerli kardeşlerim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bakın, FETÖ’nün iki numaralı ayağını, bunu kim şu anda büyükelçi yaptı. Kim elçi yaptı?

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Mahmut hiçbir şeyi doğru söylemez!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şu anda Elâzığ 2. Ağır Ceza Mahkemesinde bir bakan yardımcınız yargılanıyor FETÖ’den.

BAŞKAN – Sayın Tanal, kürsüyü işgal ediyorsunuz.

MAHMUT TANAL (Devamla) – O dosyayla ilgili gizlilik kararı neden verildi? FETÖ’den yargılanan bakan yardımcınız kim?

BAŞKAN – Sayın Tanal...

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bana bunu açıklar mısınız?

BAŞKAN – Mahmut Bey...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürsü işgali.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani burada utanmadan, sen Ergenekon, Balyoz’a müdahil olma dilekçesi vereceksin, her gün Bank Asyaya, Kanaltürk’e, Samanyolu’na çıkacaksın, bana “FETÖ’cü” diyeceksin! (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan, ne dedi Sayın Mahmut Bey?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Efendim, şahsıma, Balyoz davasının müdahili olduğum iddiasıyla sataşmıştır.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

8.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hukuk camiasında teorik ve pratik çalışmalar yapmış, Hukukçular Derneği Genel Başkanlığı yapmış birisi olarak ve bir insan hakları aktivisti olarak bu ülkede onur duyulacak, gurur duyulacak çok iş yaptık hamdolsun.

Bakınız, bir insan, bir hukukçu neyle gurur duyar? Demokrasi için, hukukun üstünlüğü için vermiş olduğu, anayasal rejim için vermiş olduğu mücadeleden gurur duyar ve bu kardeşiniz, hamdolsun, bugün çatısı altında yaşadığımız Gazi Meclisimizi, anayasal düzenimizi bir arada tutan hukukumuzu savundu. Ne yaptık? “Bu ülkede darbe tehditleri, müdahaleler, vesayet odakları olmadı mı? diyorsunuz? Elbette sizlerin o zaman tuzu kuruydu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bırak Allah aşkına! Tuzu kuru, muzu kuru.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Cezaevinde 300 bin insan var. 60 bini aldınız, 300 bin yaptınız.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biz öylesi bir mücadele sürecinden geçtik ki bir darbe teşebbüsü varsa, 15 Temmuz neyse aynı şekilde çete ve mafya tipi yapılanmaların, devlet içindeki cunta yapılanmalarının takipçisi olacaktık. Ben de Balyoz davasına Hukukçular Derneği Başkanı olarak müdahale talebinde bulundum. Yanlış mı yaptım? Doğru.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neyi doğru?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Arkasından, kumpasları da ifade ettik. Bakınız, 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsü gerçekleştiği zaman, 17 Aralık günü -henüz 25 Aralık yok- bugünkü FETÖ darbe teşebbüsü sonrası ortaya çıkan tabloda bu hain terör örgütünü hangi açıdan ne kadar net görüyorsak o gün bunları televizyonlarda bangır bangır bağırdık. Ancak biraz önce Tanal bu kürsüye çıktı, ne dedi: “Bank Asyaya desteğe gitmedim.” demedi, “Bank Asyada hesap açtım, paranızı buraya yatırın demedim.” demedi, “Efendim, Zaman gazetesi, Samanyolu için destek vermedim.” demedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Ya, bankayı siz açtınız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bankayı siz kurdunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Yani ihanet ayın 14’ü gibi ortaya çıkmışken desteklerini sundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Süreniz bitti Sayın Özkan.

Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Biraz önce kürsüdeki mahcubiyetini, kürsüden inmeme dirayetini gördüğünüzde oradaki FETÖ desteğine de şahit olduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.32

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

28’inci madde üzerinde verilen, önceki oturumda okuttuğum ve Komisyona sorduğum önerge üzerinde konuşma yapılacak ama öncesinde Sayın Özel’in bir söz talebi var, ona söz vereceğim.

Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’a yönelik yerinden sarf ettiği ifadelerini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, zorlu, yorucu bir haftanın, çalışmaların son gününde, son saatlerindeyiz. Biraz önce Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Cahit Özkan ile grubumuz arasında ve daha sonra Mahmut Tanal arasında sert eleştiriler oldu ve o sırada, siz biraz yükselen seslerden ötürü ve ortamın sakinleşmesi amacıyla başvurulan bir yöntemi kullanarak oturuma ara verdiniz. Oturuma ara verdiğiniz sırada, Sayın Cahit Özkan, grubumuzun ön tarafından geçerken Mahmut Tanal’a -Mahmut Tanal’ın kendi ifadesiyle- çok rahatsızlık duyacağı ama hakaret ve küfür içermeyen bir ifade kullandı. O sırada tutanak yoktu, o yüzden kayıtlarda yoktu ama yanı başımızda olan bu nahoş söze ben de şahidim, arkadaşlarımız da şahit ve kullanılan kelimeyi içeride de konuştuk burada da tekrar etmek tutanağa geçirmek doğru değil ancak kabul edilebilecek, tasvip edilebilecek, kullanılmasının bizim grubumuz tarafından hoş görülebilecek bir tarafı yok, hiçbir milletvekili için yok

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bir partinin Grup Başkan Vekiline, Grup Başkanını burada temsil eden, vekili olan kişiye, taşıdığı bu sıfatla da böyle bir sözün söylenmesi hiç doğru olmadı, hiç hoş olmadı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi adına bu sözü geri alıyoruz. Bu sözün tutanaklarda bulunması durumunda İç Tüzük zaten doğrudan ceza öngörüyor. Bu cezanın uygulanamamasının sebebi, oturumun arasında gerçekleşmiş olmasıdır. Üzüntülerimizi ifade ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, ister Genel Kuruldaki görüşmeler esnasında isterse birleşime ara verildiğinde milletvekillerinin nezaketi elden bırakmaması gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşim esnasında, ister oturum içerisinde ister oturum kapalıyken birbirimize karşı kullanmış olduğumuz sözler ve ifadeler konusunda asla nezaketi elden bırakmamalıyız. Ben bütün konuşmacılardan rica ediyorum, ideolojik olarak farklı düşünebilir, farklı bakış açıları olabilir, meselelere farklı yaklaşılabilir ama görüşmeler esnasında meselelerin özünü tartışmayı bir tarafa bırakıp meseleleri kişiselleştirirsek, şahsileştirirsek bizim Meclisi çalıştırmamız mümkün olmaz. Bütün milletvekillerimizden bu konuda asgari dikkati Başkanlık Divanı olarak rica ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Görüşmelere devam ediyoruz.

Önerge üzerinde söz talebi Behiç Çelik’indi.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi hakkında verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde konuşma yapmak için söz aldım. Bu vesileyle Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 28’inci maddesi Yüksek Fen Kurulu Başkanlığıyla ilgilidir, 4735 sayılı Kanun’u bir ek maddeyle takviye etmektedir. Bu ek maddeyle oluşan tüm olumsuzlukların, nizanın ve ihtilafların çözümünde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde yer alan Yüksek Fen Kurulu Başkanlığının yetkili olacağı hükmünü içermektedir. Böylece, kamu ihale sözleşmelerinden doğacak her türlü aykırılık, ihtilaf ve çekişmenin Yüksek Fen Kurulunca çözüleceği belirtiliyor.

İdari ve adli yargıya ait olan tüm ihale sözleşme ihtilafları ve devamı hususlar idari bir organa çekilmiş olmaktadır. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir, hukuk devletinden feragat etmektir, keyfî idareye kapı aralamaktır, bu itibarla, ceberut bir devlet anlayışının farklı bir yüzüdür. Ama AKP iktidarı gerçekten kamu ihalelerinde ve sözleşmelerinde on yedi yıldır ne yaptı? Diğer taraftan, AKP, yerel iktidarda, örneğin, İstanbul’da yirmi beş yıldır ne yaptı, ona bakmak lazım.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin bu konuda sicilinin bozuk olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Ülke baştan aşağı ranta, soyguna ve yağmaya maruz kalmış; ülkenin satılmadık kamu tesisi, gayrimenkulleri, kıyıları, toplanma alanları bırakılmamıştır. Bu yağma düzeninin halkı bir felakete doğru sürüklediği gerçeği kapatılmak istenmektedir.

Değerli milletvekilleri, son on yedi yılda tahrip edilen Türk idare sistemi, maalesef, can çekişmektedir. Genel idare, mahallî idareler, genel idarenin taşra yapısı, yargı erki, askeriye, Hariciye, Maliye, kısaca hepsi tahribattan nasibini almıştır. Teşkilatlarda disiplin olmadığı gibi ehliyet ve liyakat da tahrip edilmiştir. Yukarıdan ne kadar emrederseniz edin, onu icra edecek ve anlayacak personelimiz artık mevcut değildir. Değerler de yok oldu, ahlak, maneviyat, devlet malına saygı, teamül uçup gitti. Ne yazık ki toplumu bir yığın hâline dönüştüren bu yıkıcı icraatlar, kurgulanan biatçı geleneğe gidişatı hızlandırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, düşünün İhale Kanunu on yedi yılda en az 150’den fazla değiştirildi. Niye değiştiriliyor? Çünkü kişiye özel yasa koyma ve rant beklentisinden. Bu teklifle de en az 10 yasada değişikliğe gidilmektedir. Özellikle; imar, yapılaşma, kamulaştırma, arsa üretimi, kıyıların kullanımı, inşaat ve tesisler hakkında bir torba kanunla karşı karşıya olduğumuz gerçektir. Bundan çıkan sonuç: Yakın geçmişte yerel yönetimci gözüken AKP iktidarları nedense bugün, yerel yönetimlerin yetkilerini tırpanlamakta, belediye iş ve hizmetlerini ağırlıklı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle gördürmeye yönelmiş olmaktadır. Bunun sebebi acaba 31 Mart seçim mağlubiyeti olabilir mi? Bu da yine bir AKP idari kültür yozluğu olarak değerlendirilmelidir. Hâlbuki, demokrasinin bir ülkede kökleşmesinin ana koşulu, yerel demokrasinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Görüyoruz ki iktidar hızlı çöküşünün yavaşlatılması için tüm yetki ve gücü -maddi gücü de dâhil- elinde tutmanın telaşını yaşamaktadır. Bu yöntem asla devletimize ve milletimize bir yarar getirmeyecektir. İmar ve yapılaşmada, kentsel dönüşümde pasif kalan bir belediye yönetimi asla düşünülemez.

Değerli milletvekilleri, 28’inci maddeye dönersek, bu madde yargı yetkisinin bir idari kurula devrinin olduğu açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Gelin, idari yargı yetkisini bu Fen Kuruluna vermeyelim.

Evet, sonuç olarak, Allah bizi her türlü bela ve musibetlerden korusun, devleti de çok iyi yönetecek yönetici elit heyetine bizleri kavuştursun diyorum. Önergemizin kabulünü diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinde geçen “ve” ibaresinin “ile” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Kemal Peköz                                   Mahmut Celadet Gaydalı                               Erol Katırcıoğlu

                                          Adana                                                        Bitlis                                                       İstanbul

                                      Habip Eksik                                    Filiz Kerestecioğlu Demir                            Hüseyin Kaçmaz

                                            Iğdır                                                        Ankara                                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Habip Eksik’in.

Buyurun.(HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu torba yasa Meclis gündemine geldiği zaman ben yurt dışındaydım ve bir göz gezdirdim; bu teklifle ilgili şunu gördüm; AKP iktidarının, daha önce yerel yönetimleri alarak gerçekten yok ettiği, talan ettiği, gasbettiği yerleri bu defa yerel yönetimlerin haklarını ellerinden alarak, yetkilerini gasbederek orada yine aynı tarzı yürütme anlayışını gördüm. Yine, şirketlere, lobilere rant peşkeş çekme tarzının olduğunu gözlemledik. Kayyum atamalarıyla zaten bizim kazandığımız belediyeleri gasbetti. Yetmedi. Bu defa da yerelin haklarını, yerelin yetkilerini merkezî idareye aktarmaya çalışıyor. Bu şekilde âdeta yapacağı talana, gasba bir kılıf uydurma tarzı geliştiriyor.

Şimdi, bu teklifi ben görünce -açıkçasını söyleyeyim- Cumhurbaşkanının yani AKP Genel Başkanının daha önce “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” sözü aklıma geldi. Gerçekten de ben yurt dışında bazı yerleşkeleri gezdiğim zaman AKP’nin bu yerlere, buraya, buranın insanlarına, doğasına, tarihine ve insanların yaşam alanlarına ihanet ettiğini gözlemledim. Bunları da birkaç fotoğrafla sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, burası, Boğaz yani İstanbul Boğazı’nın olduğu, Kız Kulesi’nin olduğu, tarihî yapıların olduğu bir yer ve gördüğünüz gibi o gökdelenlerin görüntüyü kapattığı bir yer. Fakat bunun yanında şuna baktığımız zaman, Paris’e, Eyfel Kulesi’nin etrafında hiçbir şekilde bir gökdelenin olmadığını ve yatay yapılaşmanın olduğunu gözlemliyoruz. Gerçekten de Sayın Cumhurbaşkanının söylediği gibi büyük bir ihanet gerçekleştirilmiş.

Yine, yukarıdan Paris’e bir bakış. Orada da aynı şekilde yatay kentleşmenin, yapılaşmanın olduğunu görüyoruz. Fakat İstanbul’a yukarıdan bakıldığı zaman da şu şekilde bir görüntü yani hiçbir yaşam alanının, parkın, yeşil alanın olmadığı bir fotoğraf karşımıza çıkıyor. Yine, ihanetin belgesinin âdeta yansıması.

Yine, baktığımız zaman değerli arkadaşlar, Güngören… Güngören’de bakın sadece yeşil alan olarak mezarlık kalmış. Allah’tan mezarlara dokunmuyorsunuz. Ona da dokunsaydınız zaten hiç alan kalmayacaktı. İşte, hakikaten ihanet etmişsiniz.

Yine, baktığımız zaman Esenler’de neredeyse nefes alacak yer kalmamış. Aynı şekilde ihanetin böyle dışa vurulmuş hâli.

Yine, arkadaşlar, bu tarihî yapı Louvre Müzesi, Paris’te, hepiniz biliyorsunuzdur. Ama Türkiye’de 12 bin yıllık Hasankeyf’i, AKP iktidarı ihanet ederek, sular altında bıraktı ve şu şekilde betonlaşmayı uygun gördü. Bakın, hakikaten de ihanet gerçekleştiriliyor. Bugün, 12 bin yıllık tarih yok edilmeye çalışılıyor.

Yine, değerli arkadaşlar, bakın, burada, Şile Kalesi. Restorasyonuna bakın, yani, komedinin gerçekten dışa vurulmuş hâli. Yandaşa para aktarmak için artık her yolu deneyen AKP rezil etmiş resmen. Ama İngiltere’ye baktığınız zaman, Hellifield Kalesi’ne, aslına ne kadar uygun bir şekilde restore edildiğini sizler de görüyorsunuz. Yine, burada da tarihî Süheyl Bey Cami. Camiyi binanın içine gömmüşler, yok etmişler ama maalesef yabancılar bu konuda tecrübeliler ve bunu kesinlikle yapmıyorlar. Çünkü coğrafyalarına, tarihlerine karşı saygılılar, ihanet içerisinde değiller ki AKP Genel Başkanı da, kendisi de zaten dile getirdi. Yine Ayder Yaylası -kendi memleketi- zaten kendilerinin de dile getirdiği gibi ihanet gerçekleştirdiler, betona gömdüler orayı da maalesef onu da doğamızı da yok ediyorlar. Yine baktığınız zaman, şu anki İçişleri Bakanının doğduğu -kendi memleketi- Trabzon. Bakın Uzungöl; Uzungöl’ün etrafını da betona gömdüler ve yok ettiler. Şimdi hakikaten oraya karşı da bir ihanet içerisindeler.

Değerli milletvekilleri, İstanbul tam bir AVM mezarlığına dönmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Eksik.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Baktığınız zaman adımbaşı, maalesef, AVM var. Gökdelen sayısı zaten AKP döneminde resmen tavan yapmış; 121 taneye çıkmış İstanbul’da, hakeza Ankara’da da 40’ın üzerinde gökdelen var maalesef. Şimdi, bunları niçin anlattım? Bunlar sizin politikalarınızın yanlış olduğuyla ilgili. Bu getirdiğiniz kanun teklifinin de yanlış olduğunu göstermek için anlattım, gösterdim.

Değerli arkadaşlar, gelin, biz yatay kentleşmeyi, yapılaşmayı esas alacak, yerel yönetimleri güçlendirecek ve yerel yönetimlerin gerçekten kendilerine uygun, tarihlerine, coğrafyalarına, doğalarına, sosyolojik yapılarına uygun yönetimleri hayata geçirmeleri için birlikte karar alalım, o şekilde kanunlar çıkaralım, yoksa “Bu şekilde torba kanunlarla Ahlat’a saray yapmak için alelacele birkaç şeyi bir araya getirip geçirmeye çalışmanız doğru değil.” deriz. Ve ihanetin devam ettirilmesi, yasalaştırılması anlamına gelir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinde yer alan “hizmet işlerine” ibaresinin “hizmetlerine” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Baki Şimşek                                                Esin Kara                                 Metin Nurullah Sazak

                                          Mersin                                                      Konya                                                     Eskişehir

                                    Ramazan Kaşlı                                    Ali Muhittin Taşdoğan                               Cemal Enginyurt

                                         Aksaray                                                   Gaziantep                                                     Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Muhittin Taşdoğan’ın.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ortaya çıktığı günden beri dünya kamuoyunu meşgul eden coronavirüs hakkında içinde benim de bulunduğum Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hasan Kalyoncu Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan bir bilimsel çalışma heyetinin yapmış olduğu, uluslararası indeks ve ULAKBİM-TÜBİTAK’ta saygın bir yeri olan Eurasian Journal of Medicine’da yayınlanan, coronavirüs hakkında, Türkiye’de ilk bilimsel derleme makale ışığında yüce Meclisimizi ve kamuoyunu bilgilendirmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, henüz ülkemizde doğrulanmış vakanın olmadığı, bu hastalığın erken evresinde hastalık etkenini tanıyıp tedavi ve korunma yollarıyla ilgili Sağlık Bakanlığımızın önleyici ve koruyucu tavsiyeleri ve hastalığın farkındalığına yönelik çalışmaları doğru ve yerindedir.

Aslında coronavirüsler 1962 yılında solunum yolu enfeksiyonu belirtisi gösteren bireylerden alınan solunum yolu örneklerinde yeni bir solunum yolu virüsü olarak tanımlanmıştı. Coronavirüsler, develer, sığırlar, kediler ve yarasalar da dâhil olmak üzere birçok farklı hayvan türünde yaygın olan büyük bir virüs ailesidir. Nadiren hayvan corona virüsleri insanları enfekte edebilir ve bunun sonucu olarak MERS, SARS ve 2019 coronavirüs gibi salgınlarla insanlar arasında yayılabilmektedir. Yüksek mutasyon oranıyla insanlarda ve çeşitli hayvanlarda asemptomatikten yoğun bakım takibine kadar geniş yelpazede değerlendirilebilecek, solunumsal, gastrointestinal, hepatik ve nörolojik sistemlerde enfeksiyonlara neden olabilen zoonotik bir patojendir.

İlk olarak Çin’in Guangdong eyaletinde 2002 ve 2003’te “şiddetli akut solunum sendromu” yani SARS’la karşımıza çıkana kadar insanlar için yüksek derecede hastalık yapıcı oldukları düşünülmemişti. SARS’tan yaklaşık on yıl sonra da bir başka yüksek derecede patojenik coronavirüs olan “Orta Doğu solunum sendromu corona virüsü” yani MERS, Orta Doğu ülkelerinde ortaya çıkmıştır. 2019 Aralık ayı itibarıyla ise yeni bir halk sağlığı tehdit unsuru olan “2019 novel coronavirüs” Çin’in Hubei eyaletinde, Wuhan’da, canlı hayvanların da satıldığı Huanan Deniz Ürünleri Pazarı’nda nedeni bilinmeyen bir pnömoni salgınıyla küresel dikkatin odak noktası olmuştur.

İlk olarak 12 Aralık tarihinde etkeni bilinmeyen bir pnömoni vakası saptanmış olup, laboratuvar testleriyle olası influenza ve diğer coronavirüsler dışlandıktan sonra, Çin makamları 7 Ocak 2020’de yeni bir tür coronavirüs izole edildiğini açıklamıştır. 5 Şubat 2020 itibarıyla 39.954 doğrulanmış vaka ve 725 ölüm bildirilmiştir. Çin orijinli, daha sonra dünyanın diğer bölgelerine yayılan ve hastane kökenli bulaş vakaları ön plana çıkan SARS, sekiz ay süren 2002-2003 salgını sırasında 8 bin kişiye bulaşmış yüzde 10 mortalite yani ölüm oranıyla seyretmiştir. Arap Yarımadası’nda 2012 yılında ortaya çıkmasından bu yana MERS, 27 ülkeye yayılmış, 2.220 vakada yüzde 35,6 mortaliteyle seyretmiştir. Yeni coronavirüs mortalitesi ise yüzde 2’dir. Her üç hastalığın hayvan kaynaklı olduğu, hastane kökenli ve aile içi insandan insana geçiş gösterdiği bilinmektedir.

Sayın milletvekilleri, bu bilgiler ışığında, şu anda 2019 coronavirüs enfeksiyonunu önleyecek bir aşı ya da etkili bir tedavi mevcut değildir. Ayrıca, enfeksiyon kaynağını yok etmek, erken tanı, raporlama, izolasyon, destekleyici tedaviler ve gereksiz panikten kaçınmak için salgın bilgilerini zamanında yayınlamak gibi pek çok tedbir alınmalıdır. Bununla birlikte, damlacık yoluyla virüslerin yayılmasını önleyici el yıkama, dezenfektan solüsyonları kullanma, hastalarla temastan kaçınma gibi temel tedbirler alınmalıdır. Çin halkını ve uluslararası sağlığı korumak için özellikle büyük Çin limanlarıyla en yakın seyahat bağlantılarına sahip yerler için ilaçların, tedarik zincirlerinin, kişisel koruyucu ekipmanların, hastane malzemelerinin temin edilmesi dâhil olmak üzere hazırlık planları kısa sürede uygulamaya alınmalıdır. Bunlara ek olarak, hastane personelinin de enfekte olduğu bildirilen vakalar göz önüne alındığında sağlık çalışanları riskli durumdadırlar.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesindeki "30 gün” ibaresinin “15 gün” şeklinde ve “60 gün” ibaresinin “30 gün” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                    Vecdi Gündoğdu                                      Gökan Zeybek

                                         Tekirdağ                                                   Kırklareli                                                   İstanbul

                                                                                                       Servet Ünsal

                                                                                                           Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Servet Ünsal’ın.

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sevgili Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum.

Tabii, biraz önce nahoş olaylar yaşandı. Bu anlamda, ben, 29’uncu maddeyle ilgili konuşmadan önce, hoşgörü ve hoşgörünün tıbbi kaynağı olan beyindeki nöronları ve “snaps”ları size biraz anlatacağım arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, DİSK’in de 53’üncü kuruluş yıl dönümü. Arkadaşlarımızı da buradan saygıyla kutluyorum.

Hacı Bektaş Veli der ki: “Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” 72 millete bir nazarla bakmayan toplumların geleceği olmaz. Her şeyi insanda arayan, hakkı özünde bulan, özünü de hakta bulan bir anlayışla barışı, sevgiyi, bilimi kendimize rehber kılan bir Anadolu kültürünün temsilcileriyiz arkadaşlar. Tabii, hoşgörü, sevgi, barış deyince özellikle Yunus Emre aklımıza geliyor. Hoşgörüyle ilgili olarak diyor ki:

“Karakter ve kişiliğin, / Dostluk ile kardeşliğin, / Adaletin, eşitliğin, / Temelidir hep hoşgörü. / İnsan olma onurunun, / Yunus Emre şuurunun, / El emeği, göz nurunun, / Temelidir hep hoşgörü. / Güzellik ve iyiliğin, / Hem birliğin hem dirliğin, / Mertlik ve de yiğitliğin, / Temelidir hep hoşgörü.”

Hepinize hoşgörü öneriyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Hoşgörüyle ilgili küçük bir şiir daha var arkadaşlar:

Çiçeklerle hoş geçin, / Balı incitme gönül. / Bir küçük meyve için, / Dalı incitme gönül. / Mevla verince azma, / Geri alınca kızma, / Tüten ocağı bozma, / Külü incitme gönül. (CHP sıralarından alkışlar) Sevmekten geri kalma, / Yapan ol, yıkan olma, / Sevene diken olma, / Gülü incitme gönül. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.

Evet, barış, sevgi, bilim olmazsa olmazımız arkadaşlar. Tabii ki hepimizin de bir beyni var arkadaşlar, beynimizde de 80 milyon nöron var, sinir hücresi. Bu nöronlarla bağlantıyı sağlayan 15 trilyon kadar da sinaps var. Arkadaşlarım, sinapslar nöronlara, nöronlar kaslara, salgı hücrelerine emir gönderir. Arkadaşlar, 7 yaşına kadar, ilk yaşlarda öğrenme çok hızlıdır. “Ağaç yaş iken eğilir.” derler ya… Bu hızdan dolayı ilk 7 yaşta çocuklara ne verirseniz onu görürsünüz. Eğer çocuğa kötülük veriyorsanız, tutuculuk veriyorsanız, biat kültürü oluyorsa, bilime karşıysa, arkadaşlar, sinapslar kapanıyor. O kapanan sinapsı 70 yaşına da gelse açamıyorsunuz, gidiyor. İşte, hoşgörüsüzlük, bu sinapsları kapatan, eğitimin, kültürün, yanlış yönetimin, hepsinin neticesi arkadaşlar. Bu anlamda sinapslarımızı açık tutmak için bilimden, sevgiden, barıştan uzak olmayalım diyorum ben.

Arkadaşlar, bugün bu hoşgörüyle ilgili sözlerimden sonra, başkentin bir milletvekili olarak BAŞKENTGAZ’la ilgili herkesin söylemediği bazı şeyleri söyleyeceğim. Evet, arkadaşlar, bir bağış skandalı; BAŞKENTGAZ, Kızılay, Ensar, TÜRKEN gibi bir şeyler yaşadık. Tabii, bu olaya gelmeden önce… 1988 yılı arkadaşlar; Ankara’ya ilk defa doğal gaz geldi. Doğal gaz geldi fakat 2007’ye kadar doğal gaz EGO tarafından dağıtılıyordu, dağıtım şirketi Elektrik, Gaz ve Otobüs İşletmeleri, Büyükşehrin. Değerli arkadaşlarım, 2007’de o dönem -hasretle anmayacağım- Melih Gökçek içine tükürdü bu işin.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – An, an; hoşgörü, hoşgörü.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Hoşgörü de, batırdı sizi sevgili Abdullah. Tamam, batırdı, hoşgörü diyoruz.

Sevgili Melih Gökçek EGO’yu batırınca ihaleye çıktı arkadaşlar, ihaleye. 3 kere ihale edildi, ikisini Karamehmet grubu aldı, parayı yatıramadı. En sonunda 1,162 milyara Torunlar A.Ş. aldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Ünsal.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Sevgili Başkan, hoşgörüyle şey yaptık, onun için biz hak istiyoruz.

BAŞKAN – Ben de hoşgörüyle giriyorum zaten.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum, günün bu saatinde…

Torunlar A.Ş. ilginç bir firma tabii. Bu yatan parayı hepiniz biliyorsunuz ama ben Torunlar A.Ş.’nin bir başka ihalesine girmek istiyorum Ankara Milletvekili olarak. Torunlar Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı diye bir şirketi daha var bunun. Arkadaşlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin de KİPTAŞ diye bir kurumu var. KİPTAŞ -konut yaptırma kurumu- konutları yaptırmış. Beşinci Levent’te 31 tane daire ve dükkân satışı oluyor, 23 Şubat 2018’de KİPTAŞ bu daireler için fiyat belirleme alıyor, fiyatlar 23-24 milyonken -31 iş yeri, 4.830 metrekare- 26 milyon 690 bin değer biçiliyor ve sekiz ay sonra 11 Ekim 2018’de satış yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, Sayın Ünsal

SERVET ÜNSAL (Devamla) - Başkanım dur, daha en önemli yere geldik.

BAŞKAN – Sayın Ünsal biz de sizden hoşgörü bekliyoruz. Teşekkür ediyorum.

SERVET ÜNSAL (Devamla) - Ben sizden bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinde geçen “altmış” ibaresinin “otuz” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mahmut Toğrul                                             Oya Ersoy                                       Hüseyin Kaçmaz

                                        Gaziantep                                                   İstanbul                                                      Şırnak

                                    Ali Kenanoğlu                                                                                                        Muazzez Orhan

                                         İstanbul                                                                                                                         Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Mahmut Toğrul’un.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu tasarının adına bakarak yanılmamamız gerekir. Yürürlük ve yürütme maddeleri dışındaki 35 maddeden sadece 1 tanesi coğrafi bilgi sistemleriyle ilgili. Geriye kalan 34 maddeyse İmar Kanunu, Kıyı Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, İskân Kanunu, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, Gecekondu Kanunu, Arsa Üretimi ve Değerlendirilmesi Hakkında Kanun, Lisanslı Harita Kadastro Mühendisleri ve Büroları Hakkında Kanun… Kanun da kanun, devam ediyor böyle. Bu tasarının iç yüzünde Anayasa’ya aykırılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının dolanarak aşılması, yerel yönetimlerin görev ve yetkilerinin kısıtlanması, çevre ve şehircilik hukukunun altüst edilmesi aslında kanunun içeriğini oluşturuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “nitelikli ülke” kavramıyla bağdaşmayan gerekçeleri de kanuna neredeyse konulmuş.

Meclis komisyonlarının önemli işlevlerinden birisi de tekliflerin ilk önce Anayasa’nın metnine ve ruhuna aykırı olup olmadığını incelemektir. Bu inceleme, komisyona verilen bir görev değil, bir yükümlülüktür arkadaşlar. Ama ne gezer; burada, parmak sayısıyla hemen “Geçti gitti.” deniyor.

Bu kanun teklifinde “hukuk devleti” “hukukun üstünlüğü” “demokratiklik” kavramları altüst edilmiş. Ne kadar içerikli muhalefet şerhi yazılırsa yazılsın, klasik devlet, Anayasa, hukuk modeli bırakın içerik olarak, biçimsel olarak bile paramparça. Hukuk ve kanunlar yalnız iktidarınızın rantı için var. Kanunlarınızın komisyon ve Genel Kuruldan geçişi ise tam bir “Şıp, geçti.” havasında geçiyor. Komisyonda muhalefet ne demiş, nasıl bir muhalefet şerhi yazılmış, nasıl değişiklik önergeleri verilmiş, bunların hiçbirinin bir önemi yok çünkü talimat gelmiş, bu maddeler, bu teklifler hızla yasalaştırılacak.

Değerli arkadaşlar, öte yandan, Türkiye tarihi boyunca ekonomik kriz ve yoksullaşma hiç bu kadar derinleşmemişti. İşçiye gidiyorsun borçlu, çiftçi borç almadan tarlasını ekemiyor, esnaf zaten kredisiz kepenklerini açamıyor, öğrenciler desen daha baştan, ilk günlerde “KYK” adı altında borçlanıyor, emekliler açlık sınırında yaşıyor; bütün toplumsal kesimler yoksul ve borçlu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin dış borcu 400 milyar doları aştı, kısa vadeli dış borcu 114 milyar dolar. Özel sektörün dış borcu ise 200 milyar doları buldu. Bu borçları nasıl ödeyeceksiniz? Borcu borçla mı kapatacaksınız? Yine milyarlarca TL faiz mi ödeyeceksiniz? Eğer bu dış borçlar ödenmezse bu özel sektörün borçlarını da kamuya mı yükleyeceksiniz? Bunu anlamış değiliz.

Değerli arkadaşlar, öte yandan enflasyon giderek tırmanıyor. Şu anda yüzde 12’lerde ama gerçek enflasyonun aslında bunun çok üzerinde olduğu, yine, yani çift haneli enflasyonla yoksullaşmaya devam ettiğimiz ortada. Yoksul sayısı 26 milyon, yoksulluk sınırında olanların sayısı da 18 milyon. TÜİK’in hazırladığı verilere göre enflasyon ocak ayında 1,35 artarken yıllık bazda 12,15 oldu. On iki aylık ortalamalara göre ise enflasyon yüzde 14,52. TÜİK tabii, enflasyon sepetinde de sürekli değişikliğe gidiyor. Enflasyon sepetinde; gıda, ulaşım, kira oranlarını düşürüyor. Bu şekilde, enflasyon kontrol altındaymış gibi bir görüntü vermeye çalışıyor ama gerçek böyle değil.

Türkiye genelinde bu tablo yaşanırken bölgede yoksulluk daha da derin değerli arkadaşlar. TÜİK’in enflasyon verilerinin ayrıntılarına baktığımızda en yoksul kentler Van, Muş, Bitlis, Hakkâri, Urfa, Diyarbakır, Ağrı, Kars, Iğdır ve Ardahan’dır. Bu bölgede enflasyon oranı TÜİK verilerine göre yüzde 16 civarındadır değerli arkadaşlar. Türkiye, OECD ülkeleri arasında en kötü gelir dağılımına sahip 3’üncü ülkedir. Türkiye’yi bir tek geçen Şili ve Meksika’dır. Bu iktidar, halka yoksulluk cehennemi yaşatırken kendilerine zenginlik cennetini yarattı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan.

Bunlar açlık nedir, işsizlik nedir, çaresizlik nedir, gerçekten bilmiyorlar, farkında değiller. Türkiye’de sanki güllük gülistanlıkmış gibi bir hava yaratıyorlar ama işsiz babanın, tenceresini kaynatamayan annenin, pazar torbasını dolduramayan kadının, geleceğe umutsuzca bakan üniversiteli bir gencin ve babanın dramı ortada.

Değerli arkadaşlar, bir baba: “Açım, işsizim, çocuklarımı doyuramıyorum!” diyor. AKP, neredeyse bunları darbecilikle suçlayacak yani AKP’ye itiraz eden herkes nasıl olsa bir şekilde darbecilikle ilişkilendiriliyor ya. En son, çarşamba günü grup toplantısında bir yurttaş “Açım.” dedi, bugün Meclisin önünde bir vatandaş kendisini yakmaya çalıştı ama AKP yerel yönetimlerin yetkisini alarak merkeze bağlamaya ve kendi zenginini daha da zenginleştirmeye devam etmeye çalışıyor. Biz buna karşı direnmeye devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, ben söz istedim efendim.

BAŞKAN – Efendim, yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Emecan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Yıldız, Sayın Şahin, Sayın Ünsal, Sayın Sümer, Sayın Bulut, Sayın Ceylan, Sayın Şevkin, Sayın Kaya, Sayın Başevirgen, Sayın Kılınç, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Arı, Sayın Aygun, Sayın Çakırözer, Sayın Topal, Sayın Özcan, Sayın Arslan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN — Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Özkan, söz talebiniz vardı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Çektim.

BAŞKAN - Çektiniz, teşekkür ediyorum.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 29'uncu maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                                                                                 İmam Hüseyin Filiz

                                          Edirne                                                                                                                     Gaziantep

BAŞKAN — Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) — Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN — Önerge üzerinde söz talebi Sayın İmam Hüseyin Filiz'in.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Bu maddeyle 4735 sayılı Kanun’a bir ek madde ilave edilmektedir. Bu ek maddeyle yüklenici veya idarelerin sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan anlaşmazlıklar nedeniyle yargılama veya Sayıştay incelemesine konu edilmemiş olmak şartıyla anlaşmazlığın çözümü için yüklenici itirazlarının sözleşmeyi düzenleyen idarelere kesin kabul aşaması tamamlanıncaya kadar yazılı olarak yapılacağı, ilgili idarelerin bu itirazları en geç otuz gün içinde Yüksek Fen Kuruluna gönderecekleri ve Yüksek Fen Kurulunun itirazları en geç altmış gün içinde inceleyerek karara bağlayacağı ve bu kararların ilgili idarece uygulanacağı belirtilmektedir. Yüksek Fen Kurulu Başkanlığının yerine getirdiği görevlerine bir yenisi daha eklenmektedir ve bu, uygundur.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda ülkemiz çeşitli afetlerle karşı karşıya kaldı. Elâzığ ve Malatya depremi, Van Bahçesaray çığ olayı ve Sabiha Gökçen Havaalanı’nda uçağın pistten çıkması. Biz, sıkıntılı anlarda milletçe birlik ve beraberliğin güzel örneklerini verdik. Bu felaketlerde çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetti, yaralananlar oldu, ölenlere Allah’tan rahmet diledik, yaralılara acil şifalar diledik, “Ucuz kurtulduk.” dedik, “kader” dedik.

Değerli milletvekilleri, bütün bu afetler ve kazalarda halkımızın perişanlık yaşamaması için işlerin, görevlerin liyakatli, ehliyetli, dürüst ve ahlaklı kadrolarca yerine getirilmesi şarttır. Gerçekten her iş ehline verilirse, ehlinin elinden çıkarsa dürüst ve makuldür.

Tarihten bir örnek vermek istiyorum: Kanuni Sultan Süleyman döneminde, bildiğiniz gibi, Osmanlı Devleti gelişmişliğin zirvesindedir. İstanbul’da görev yapan Avusturyalı diplomat Busbecq “Türkiye'de şahsi meziyet ve kabiliyetten başka hiçbir şeye kıymet verilmez. Herkes liyakat, bilgi, ahlak ve seciyesine göre bir mevkiye tayin edilir. Ahlaksız, bilgisiz ve tembeller hiçbir zaman yüksek mevkilere çıkamazlar. Osmanlıların başarısının hikmeti budur, Türklerin en büyük düşmanı iltimastır.” diye yazar. Ama birkaç yüzyıl sonra ise Osmanlı Devleti, devlet adamları, kadrolar liyakatsiz, ehliyetsiz, mal ve paranın peşinden koşan ahlaksızlarla doldurulunca, bilim terk edilince gerileme ve çökme kaçınılmaz olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir süre önce “Bize Ömerler lazım, bu Ömerleri bulduğumuzda şu andaki konumumuzdan daha ileri bir konuma geçeceğiz.” ifadesine dayanarak Emevi Halifesi Ömer Bin Abdülaziz’i bir derleme yazısından alıntı yaparak anlatmak istiyorum: Ömer Bin Abdülaziz, cömertliği, alçak gönüllülüğü ve adaletiyle ün yapmıştır. Sarayın lüksünü devlet hazinesine bırakması, köleleri azat etmesi, sıradan birisi gibi yaşaması ve benzeri icraatlarıyla Emevilerin şatafatlı uygulamalarına son verir; halkın şikâyetçi olduğu, adları zulüm ve yolsuzluklara karışmış vali ve memurları görevden alır. O zamana kadar Emevilerce el konulan malların tespitini yaptırarak bunları hak sahiplerine iade eder. Devletin kendisine bağladığı maaşı reddeder, çok küçük bir rakamla yetinir. Kamu mallarını yetim malına benzeten Ömer, oldukça mütevazı bir hayat yaşar. İç barışa büyük önem veren Ömer Bin Abdülaziz, tüm muhalif gruplara adil bir yönetim uygular. Gayrimüslimlerin şikâyetlerine de kayıtsız kalmaz. Mali alanda yaptığı düzenlemelerle de dikkat çeker, devlet hazinesini sadece halkın refahını yükseltmek için kullanır. Adaleti, sadeliği ve alçak gönüllülüğüyle bir Ömer Bin Abdülaziz geçti bu dünyadan. Dönemin sömürü çarkının tekerine çomak soktuğu için yine kendi ailesinin elinden yitip gitti ama ismi ve adaleti dünya tarihine kaydedildi. Böyle Ömerlere ihtiyaç vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Örnek alınması ümidiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır.

Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesindeki "içerisinde” ibaresinin "zarfında” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                      Hasan Baltacı                                     Vecdi Gündoğdu

                                         Tekirdağ                                                 Kastamonu                                                 Kırklareli

                                                                                                     Gökan Zeybek

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hasan Baltacı’nın.

Buyurun Sayın Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Coğrafi Bilgi Sistemleri Kanun Teklifi’yle getirilmek istenen, yapılmak istenen düzenlemelerin içerisinde, harita mühendislerinin, 3 bin harita mühendislik bürosunun ve 3 bin harita mühendislik bürosunda çalışan yaklaşık 30 bin insanın beklemiş olduğu önemli düzenlemeler var.

Aslında, bu kanunla getirilmek istenen düzenlemeler tekil anlamda bakıldığında olumlu ama yasanın ilk çıkışı ve on yıldır uygulamasına baktığımız zaman, uygulamada ortaya çıkan problemleri gidermesi mümkün değil.

Bu kapsamda, Mecliste harita mühendisi olan milletvekilleri olarak, son bir, bir buçuk yıldır samimiyetle bir çalışma yürütüyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisinden harita mühendisi olan Osman Boyraz, Selahattin Minsolmaz, İlyas Şeker; Milliyetçi Hareket Partisinden harita mühendisi Milletvekili Baki Şimşek ve Cumhuriyet Halk Partisinden ben bir komisyon oluşturduk, “Bu sorunu nasıl çözebiliriz?” dedik. Bu, lisanslı harita bürolarıyla ilgili yaşanan adaletsizliği çözmek üzere tüm paydaşları, sektörün tüm paydaşlarını birkaç kez bir araya getirdik, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden bürokratları da o toplantıya dâhil ettik ve soruna çözüm aramaya çalıştık. Büyük ölçüde yaklaştığımız, uzlaştığımız konular oldu. Sonuçta bu yasa maddesi önümüze geldiğinde “Biz on yıldır süren bir problemi çözelim. Ortada tek bir diploma var, 2 tane meslek dalı oluştu. Bu haksız rekabetin önüne geçelim, tekelleşmenin önüne geçelim. Bir tarafta 240 tane lisanslı büro dururken 3 bin tane serbest harita mühendisleri bürosunun açlığa mahkûm edilmesinin önüne geçelim.” dedik ve samimiyetle, bütün milletvekilleri arkadaşlarımız bir konuda uzlaştık.

Dün, uzlaştığımız konularla ilgili her partiden milletvekili arkadaşımızla -5 milletvekilimiz- Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne gittik ve önerilerimizi tek tek sıraladık. Oradaki bürokrat arkadaşlarımızla birlikte bu sabah hazırlanan önerileri aldık, Meclise getirdik. Mecliste bu önerilerin imzalanıp onaylanmasını, bu yasanın değişmesini beklerken birden şöyle bir manzarayla karşılaştık: “Bunu bu kanunda değiştirmeyelim, başka bir kanun maddesi içerisine koyalım.” denildi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, her partiden milletvekili uzlaşmış, bürokratlar uzlaşmış, kanun teklifini getiren, bu kanun teklifinin altına imza atan ilk imza sahibi Mustafa Demir burada bir haksızlık olduğunu kabul etmiş ve değiştirilmesi gerektiğini söylemişken şimdi, burada son dakikada ne oldu, bir türlü anlamış değilim. Yani herkesin uzlaşısı bu ülke için yeterli değil mi değerli arkadaşlar? Şimdi kim kime çalım atıyor, kim kime haksızlık yapıyor, kim kimin arkasından dolaşıyor? Eğer bürokrat milletvekilinin arkasından dolaşıyorsa, çalım atıyorsa Parlamentoya, koca bir ayıptır, yazıktır. Eğer bürokrat samimi ise, bizler samimi isek neden bu yasa bugün bu Mecliste değiştirilmiyor aklım almış değil; yani daha nasıl bir toplantı yapılması gerekiyor, bu haksızlıkların daha nasıl ortaya konulması gerekiyor bir türlü anlamış değilim.

Değerli arkadaşlar, biz eğer bu akşam bu yasayla ilgili, herkesin uzlaşmış olduğu bir öneriyi burada geçirebilirsek inanın, Türkiye kazanacak; 50 bine yakın meslektaşımız var, onlar kazanacak. Yok, eğer geçiremezsek 50 bine yakın meslektaşımız şöyle bir duygu yaşayacak: “Lisans sahibi olan lobi kazandı.” Bir lobinin kazanmış olduğu duygusunu bu ülkeye yaşatmayalım değerli arkadaşlar; gelin, vaktimiz varken bu işi değiştirelim. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, öyle bir şey ki anlatması çok zor, teknik bir mesele ama basit bir şekilde anlatacağım: Bir doktor düşünün, ameliyata giriyor, ameliyata girerken hastanın tansiyonunu ölçebiliyor. Ama o doktor ameliyat yapmazken “Senin tansiyon ölçme yetkin yok.” deniliyor bu yasayla birlikte. Yani böyle bir garabet var ortada. Bu garabeti, hazır bu kadar uzlaşma varken birlikte çözebiliriz değerli arkadaşlar. Çok uzun süredir yaşanmamış bir şeyi bu ülkeye yaşatabiliriz, uzlaşmayla bir haksızlığın önüne geçebileceğimizi tüm Türkiye’ye gösterebiliriz. Bence vakit çok geç değil, bu Parlamento gece üçe kadar da çalışır, sabah beşe kadar da çalışır. Bu haykırışı lütfen duyun değerli arkadaşlar. Bir başka torba kanuna, bir başka kanuna lütfen ertelemeyelim, hazır herkes uzlaşmışken, sizden rica ediyorum, bu kanunu adalet temelinde çözelim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 30’uncu maddesinin ilk fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                İmam Hüseyin Filiz                            Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                 Enez Kaplan

                                        Gaziantep                                                    Adana                                                     Tekirdağ

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                                             Ayhan Erel

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                     Aksaray

                                                                                           Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                            İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Ayhan Erel, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesindeki önergemiz üzerinde partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 30’uncu maddesiyle, sektörde serbest mühendisler aleyhine haksız rekabetin doğmasını önlemek için, lisanslı harita ve kadastro mühendislerinin, bu kanun kapsamında faaliyetlerini yürüttükleri süre içerisinde serbest harita ve kadastro mühendislik ve müşavirlik faaliyeti yürütmemeleri ile harita ve kadastro mühendislik müşavirlik hizmetlerini yerine getiren şirketlere ortak olmamaları amaçlanmaktadır.

“Ayşe, Fatma değil beni ağlatan.

Gülmeden ölürsem ona yanarım.

Ağlatan Turan’dır, başka bir vatan,

Bulmadan ölürsem ona yanarım.”

 

“Sürgün oldu vatanından, yurdundan,

Ayrılmadı sevdiğinin ardından.

‘Ülkü’ adlı bir güzelin derdinden,

Sarardı, kurudu, soldu yazsınlar.”

Giresun’un Alucrasından, Anadolu’nun en ücrasından bir ses idi bu ses. Anadolu’dan Avrupa’yı adım adım koşan, Kanada’ya kadar sınırları aşan, ta Avustralya’ya taşan er ses idi bu ses. Bu millî ülküye seslenen yâr sesi idi bu ses. Şiirde ustaydı, sır ses idi bu ses. Haykıran hak ses, tok ses, gür ses idi bu ses. Bıraktığı izleri kalacak, bu kubbede hoş bir seda olarak sözleri kalacak. Çağımızın Dede Korkut’uydu Ozan Arif. Ozan Arif’i ölümünün 1’inci yılında rahmetle, özlemle yâd ediyorum. Allah ruhunu şad, mekânını cennet eylesin.

Sayın milletvekilleri, kış şartlarında Aksaray’da yardıma muhtaç, yoksul, fakir ailelerin her türlü ihtiyacını karşılamada imkânlar dâhilinde her türlü çabayı gösteren, Aksaray’ın Sayın Valisine; yine, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından sorumlu Vali Yardımcısına, orada çalışan personele ve Aksaraylı hayırsever iş adamlarına buradan teşekkür etmek istiyorum.

Aksaray’ımız, Türkiye'nin ortasında iklim şartları, fiziki şartları, ulaşım şartlarıyla yatırım yapmaya, sanayileşmeye çok müsait bir ilimizdir. Tarım alanları dışındaki alanlarda istenilen şekilde, istenilen büyüklükte, istenilen ölçüde fabrikalar kurulabilir. Ancak Aksaray’ın bu kadar gelişmesine müsait bir durumu var iken maalesef -Selami Altınok Valimize de teşekkür ediyorum- Aksaray’ın gelişmesinin önünde iki tane büyük engel var. Bunlardan bir tanesi: On beş yıldır Aksaray’ımıza söz verildiği hâlde bir türlü yerine getirilemeyen Aksaray ile Ulukışla arasındaki demir yolu hattıyla Aksaray’ın Mersin ve İskenderun Limanı’na bağlanmasını Aksaraylılar büyük bir özlemle ve sabırsızlıkla bekliyor. Bildiğimiz kadarıyla, bu proje tamamlanmış, ihale aşamasında, AK PARTİ’li Aksaray milletvekili arkadaşlarımızın da bu konuda çabası var ama bugüne kadar istediğimiz sonucu alamadık. “Para yok.” deniliyor ama Aksaray’a uğrayan AK PARTİ’li yetkililer, siyasetçi arkadaşlarımız, her geldiklerinde “Demir yolunun temelini atacağız, ihalesini yapacağız.” diyorlar, maalesef bugüne kadar yapamadılar. Bir an önce bunun yapılmasını, 400 bini aşan nüfusuyla Aksaraylı hemşehrilerimiz adına talep ediyorum.

Yine, Aksaray’ın gelişmesinin önündeki diğer bir engel de havaalanının yüzde 60’a yakını tamamlandığı hâlde bugüne kadar yapılmaması. Dolayısıyla uluslararası yatırımcılar, maalesef, havaalanı olmadığı için Aksaray’a yatırım yapmaktan çekinmektedirler. Bugün Aksaray, Otomarsan’ıyla, Brisa’sıyla, Colins’iyle, Sütaş’ıyla endüstride, sanayide büyük bir hamle içerisindedir. Yapılacak demir yolu ve havaalanıyla organize sanayide çalışan işçi sayısı 3’e katlanacak, Aksaraylıların işi aşı daha da çok olacak.

Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, dönemin Başbakanlarının, Ulaştırma Bakanlarının, Devlet Demiryolları Genel Müdürlerinin Aksaraylılara vermiş olduğu sözü yerine getirmelerini bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde geçen “ikinci” ibaresinin “2 inci” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Mahmut Toğrul                                          Ali Kenanoğlu                                     Hüseyin Kaçmaz

                                        Gaziantep                                                   İstanbul                                                      Şırnak

                                       Oya Ersoy                                             Muazzez Orhan                       Filiz Kerestecioğlu Demir

                                         İstanbul                                                        Van                                                        Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Filiz Kerestecioğlu’nun.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coğrafi bilgi sistemleriyle ilgili epey konuşma yaptım ve bu konuda düşüncelerimizi birçok kez ifade ettik ama ben özellikle, gerçekten içlerinde sevdiğim arkadaşlarımın da olduğu ve bu hafta müebbet hapis istemiyle yargılandıkları Gezi’yle ilgili konuşmak istiyorum, Gezi davasıyla ilgili.

Aslında 31 Mayıs gününden itibaren hemen her gün orada olduğum bir direnişti Gezi direnişi. O yüzden bizzat tanığı olarak da bundan söz etmek istiyorum ve suçladığınız bir şeyin belki bilmediğiniz yanlarını, aslında görmediğiniz yanlarını göstermeye gayret edeceğim.

Bence, Gezi’nin nedenlerinden, önemli nedenlerinden bir tanesi de bir ağacın kendini savunamayacak olmasıydı. Yani o güne kadar o kadar fazla kibirle, o kadar fazla aşağılamayla, o kadar fazla haksızlıkla karşılaştı ki insanlar, bir şekilde sokağa çıkabiliyorlardı, bir şekilde kendilerini savunabiliyorlardı, haklarını savunabiliyorlardı ama bir yandan da hakikaten bir isyan büyüyordu herkesin içerisinde ve bu görülmüyordu. Neden görülmüyordu? Orada da işte Gezi’nin ikinci nedeni vardı; kibir, kibirden hiçbir şeyi göremez olmak.

Bir gün bir taksi şoförüyle sohbet etmiştim, tam o direniş sırasında ve kendisi bana, daha önce Erdoğan’a oy verdiğini, AK PARTİ’li olduğunu söylemişti ve “Şimdi vermeyeceğim artık." dedi. Ben de samimiyetle “Neden böyle düşünüyorsunuz, neden düşünceniz değişti ve vermeyeceksiniz?” dediğimde “Çünkü artık ona kibir yapıştı. Kibirden hiçbir şeyi görmüyor, insanların nasıl ezildiğini görmüyor, sadece kendisi her şeyi biliyormuş gibi davranıyor ve kimseyi dinlemiyor. Bu yüzden, artık ben başka bir şey görüyorum orada ve oy vermek istemiyorum.” dedi. Dediğim gibi, diğer neden de aslında “Bir ağacın… Artık, yani buna da yapılmaz ki.” diye insanların isyan etmesiydi. Çok kendiliğinden bir şeydi çünkü futbol taraftarları vardı, binlerce futbol takımı taraftarı sokaklara çıktı, Galatasaraylısı, Trabzonsporlusu, Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi; statlarda aynı şekilde ifade ettiler kendi tepkilerini; ben, o zaman 80 yaşında olan annemi dahi aldım, götürdüm oraya ve annem hayatında ilk defa böyle komünal bir şeyi, giyeceklerin, gıdaların paylaşıldığını gördüğünü söyledi ve hayretler içerisinde kaldı; çoluk çocuk oradaydı, herkes oradaydı.

Hatırlar mısınız, Gezi direnişinden önce, ondan önceki 1 Mayıslar uzun yasaklamalardan sonra artık izin verilip gayet barışçıl bir şekilde Taksim’de kutlanmasına rağmen o 1 Mayıs yasaklanmıştı ve Taksim gaza boğulmuştu. Zaten o 1 Mayıstan sonra bir daha İstiklal Caddesi ve Taksim gazdan kurtulamadı. Benim bürom -avukattım o zaman- İstiklal Caddesi’ndeydi ve ne İstiklal Caddesi’nde gazdan kurtulabiliyordum ne de Kadıköy’e geçtiğim zaman, evimin tarafında gazdan kurtulabiliyordum.

Aslında, bu şiddeti sürekli körükleyen Emniyet görevlileriydi ve Erdoğan o zaman biber gazı kullanımının yanlış olduğunu ve incelediğini belirterek eylemcilerden Taksim’de esnaf, yaya ve ziyaretçilere de zarar verilmemesini rica etti; Gezi Parkı kampanyası yürüten Taksim Dayanışması Platformu’yla görüştü, “Kimin ne hesabı varsa buyursun, sekiz ay sonra seçim var.” dedi. Maalesef, bunu diyen kendisiydi ama sonucunu beğenmediği 2015 Haziran seçimlerini de 2019 Mart seçimlerini de türlü yollarla iptal ettiren de o oldu ve bu bize sonrasında da çok tanıdık geldi. Eğer Erdoğan, o gün, gerçekten, Taksim’dekilerle gitse, görüşse -ne yapılacağını- orada “Evet, gelin ne istiyorsunuz? Biz hep beraber bir park yapalım ve bunu istediğiniz şekilde biçimlendirelim.” dese Nobel Barış Ödülü’nü bile alırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Ancak bütün iktidarını zorla sürdürmek isteyenlerin sürekli “darbe” ve “dış güçler” tehdidinden söz etmesi gibi, o gün de bugün de aynı teraneleri maalesef dinliyoruz ve bugün müebbet hapis cezası istediğiniz sevgili Mücella Yapıcı diyor ki: “Evet, bakmayın siz Gezi’nin finansörü olarak suçlandığıma, ben kirada yaşayan 68 yaşında bir kadınım ve hâlâ da kiramı ödemek için çalışmak zorundayım.” Ve bu insanlar beraat ettiler Gezi davasından, aynı iddianameyle şu anda müebbetle yargılanıyorlar.

Ben size son bir şey daha sormak istiyorum, gerçekten merak ediyorum. Siz her durumda, muhalif olanlara ya FETÖ’cü ya PKK’li ya DHKP-C’li falan diyorsunuz. Ama bir diğer taraftan da muhaliflere kötü davranmış olanlar için de “Onlar FETÖ’cüydü.” diyorsunuz ve gerçekten, Bank Asyanın kurdelesini kesen siz olduğunuz hâlde ve sizin içinizden koca bir FETÖ çıktığı hâlde -ki çıktı mı, hâlâ bilmiyoruz; sizin içinizden çıktı mı bilmiyorum, henüz tamamlandı mı o çıkış ama- sizde FETÖ’cü yok ama sizin dışınızda herkeste var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Son cümlem, rica edeceğim…

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Yani bu nasıl duygu gerçekten? Hani, o küçücük Harp Okulu öğrencileri yargılanırken MGK’de aldığınız kararları uygulamamış olmak nasıl bir duygu? Ya, bir kere de aynaya gerçekten bakın.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatip, kürsüde 3 noktadan grubumuza sataştı. Birincisi: Daha evvel konuştuğumuz ve bu noktada her türlü diyeceğimizi ifade ettiğimiz, kifayetimüzakere ettiğimiz Gezi meselesi. Bunun arkasındayız, tarih bizi haklı çıkardı, çıkarmaya da devam edecek. Nobel Barış Ödülü istemiyoruz. Eğer sizin dediğiniz olsaydı, bugün, Mursi, Nobel Barış Ödülü’ne hak kazanmış olacaktı. Kendisi öldü ancak arkasından ödülünü almaya gidecek bir tek kız evladı vardı, onu da yargılayarak değil, kurşuna dizerek öldürdüler.

Diğer açıdan, Sayın Cumhurbaşkanımız, tevazusu ve liderliğiyle bugün milletimizin teveccühünü kazanmıştır. Biraz önce bahsi geçen arkadaş, “Kibri vesilesiyle oy vermeyeceğim.” diyen arkadaş, gitmiş, sandıkta, 31 Mart 2014 seçimlerinde oy vermiş olacak ki tarihin en yüksek oy oranına 2014 tarihinde ulaştık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – FETÖ meselesine gelince; bu konuda da kifayetimüzakere ettik. Herhangi bir yapı kalkıp bir işletme kurar –vaktiyle kurmuş- ancak akabinde kimse kimseye garanti veremez. Suça iştirak eden varsa, devleti isteyen olursa, devleti gayrimeşru yollarla, hukuka aykırı bir şekilde zapturapt altına alıp millî iradeyi eğer örselemek isterse onun akıbeti de 15 Temmuzda olduğu gibi, 17 Aralıktan sonra FETÖ’nün üzerine nasıl gidip örselemişsek bundan sonra da bütün gayrimillî odakların akıbeti bu olacaktır.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, çok kısa bir şey var.

BAŞKAN – Sataşma yok Sayın Kerestecioğlu, size bir şey söylemedi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Yok, yok, benim de yoktu sataşmam.

BAŞKAN – Yani sataşacak bir şey söylemedi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben sadece şunu ifade etmek istiyorum.

Açabilir misiniz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sabah beşi bulalım Başkanım.

BAŞKAN – Tabii, tabii, beşi bulacağız.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, grup adına bir söz istedim.

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, sizin şahsınızı hedef alan bir şey söylemedi ki.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Grup Başkan Vekilinden rica ettim ve grup adına bir söz istedim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben sadece şunu söylemek için söz aldım: Kibir böyle bir şeydir işte. “Kifayetimüzakere” dediğiniz şey, sadece siz sözünüzü bitirdiğiniz ve siz ona karar verdiğiniz zaman olmaz. Demokrasi başka bir şeydir. İnsanların sözleri bitmez. Bundan biraz haberdar olsunlar. Bu kadardı diyeceğim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte siz de konuştunuz şimdi.

BAŞKAN – Ben şunu anlamadım: Kibirli olan Divan mı yoksa Genel Kurul mu? Ben o kısmını karıştırdım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Hayır, Divan da değil, Genel Kurul da değil.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu konuda bir müzakere açabiliriz istiyorsanız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Açın isterseniz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Evet, 31’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde geçen “lisanslı mühendisin” ibaresinin “lisanslı, Harita ve kadastro mühendisinin” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                    Vecdi Gündoğdu                                     Utku Çakırözer

                                         Tekirdağ                                                   Kırklareli                                                   Eskişehir

                                                                                                     Gökan Zeybek

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tek adam yönetiminin dünyayı ikna etmeye çalıştığı Türkiye algısı ile içeride bizim yaşadıklarımız arasında koskoca bir uçurum var. Bir kaç gün önce Dışişleri, İçişleri, Adalet ve Aile Bakanlıkları temsilcilerinden oluşan bir heyet Cenevre’deydi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinde Türkiye ve dünyadan gelen hak örgütleri önünde Türkiye’yi savundular. Dediler ki: “İnsan haklarını her alanda geliştiriyoruz. Toplantı ve gösterilere hiç bir engel yok. Örgütlenme özgürlüğünün garantisi Anayasa’mız. Haber ve eleştiri artık suç değil. Kadına yönelik şiddetle çok kapsamlı mücadele ediyoruz. Hukuk devleti ve demokrasi olmazsa olmazımız.”

Evet, Ankara’dan talimatlı bürokratların mesajlarına bakınca “Bu anlatılan gerçekten Türkiye mi?” diye sormadan edemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki bir yılda 21 ilde 147 kez tüm etkinliklerin yasaklandığı ve bu yasaklardan 25 milyon yurttaşın etkilendiği, sadece geçen yıl 172 gazetecinin yargılandığı, 65 gazeteciye iki yüz yirmi beş yıl hapis cezası verildiği, 200 bin işçinin grev hakkının elinden alındığı, son on yılda 3 binden fazla kadının öldürüldüğü ülke maalesef Türkiye. Yani dünyaya sattığınız hayallerin bize yaşattığınız gerçeklerle hiç alakası yok.

Değerli arkadaşlarım, iktidarın Cenevre’ye gönderdiği heyet bir de şunu söylüyor: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına tam uyuma özel önem veriyoruz.”

Değerli milletvekilleri, AİHM kararlarına tam uyum bir vaat olamaz, AİHM kararlarına tam uyum bir zorunluluktur. Çünkü AİHM kararlarının temeli, altına imza attığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin koruduğu hak ve özgürlüklerimizdir.

Peki, biz AİHM kararlarına uyuyor muyuz? Cenevre’de bu vaatler verilirken sivil toplum kurucusu, iş insanı Osman Kavala iki yıldan fazla süredir Silivri Cezaevi’nde. Bugün tam sekiz yüz otuz beşinci gün, hem de AİHM’in “Tutukluluğu hukuksuzdur.” kararına rağmen. AİHM kararından bu yana iki ay üç gün geçiyor. Türkiye’deki mahkeme iki duruşma yapıyor, ikisinde de AİHM’in “Derhâl özgürlük.” kararına direniyor.

Değerli arkadaşlarım, Cenevre’de dünyaya “Türkiye’de toplanma özgürlüğü Anayasa tarafından korunuyor.” diyorsunuz. Öte yandan, Gezi Parkı protestolarını yedi yıl sonra hâlâ yargı yoluyla cezalandırmak istiyorsunuz, hem de meşruiyeti tartışmalı bir dosya kapsamında, FETÖ’cülerin hazırladığı belgeler üzerinden.

Osman Kavala’nın, Mücella Yapıcı’nın, Taksim Dayanışması’nın şahsında toplanma özgürlüğümüz cezalandırılmak isteniyor. Bitmiyor. Dünyaya “AİHM kararlarına tam uyum.” dedikten bir hafta sonra, AİHM’in “Derhâl salıverin.” dediği Osman Kavala için ve onunla birlikte yargılanan hak savunucuları için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Yani değerli arkadaşlarım, biz bu Meclis’te idam cezasını kaldırmamış olsak Osman Kavala’yı, Yiğit Aksakoğlu’nu, Mücella Yapıcı’yı neredeyse asacaksınız. Bu nasıl özgürlük korumak, bu nasıl AİHM kararlarına tam uyum? Sizlere soruyorum.

Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı protestoları, tek adam yönetiminin hayatımızın her alanına baskıcı müdahaleleri karşısında yüz binlerce yurttaşın, en temel haklarını kullanarak “Yaşamıma, özgürlüklerime karışma!” haykırışıdır, demokrasi sevdasıdır. Bu haklı talepler karşısında Gezi direnişini yargılamak, Taksim Dayanışması’na ağırlaştırılmış müebbet istemek, Ali İsmail Korkmaz’ın, Mehmet Ayvalıtaş’ın, Abdullah Cömert’in, Ethem Sarısülük’ün, Ahmet Atakan’ın, Medeni Yıldırım’ın, Hasan Ferit Gedik’in ve Berkin Elvan’ın uğruna yaşamlarını verdikleri özgürlük ideallerini, Türkiye ideallerini yok etmek demektir; toplanma özgürlüğünü, hak arama özgürlüğünü cezalandırmak demektir. Bırakın ağırlaştırılmış müebbet istemeyi, yargılama yapılması bile Cenevre’de dünya önünde savunduğunuz anayasal haklarımızın tam anlamıyla ihlalidir.

Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı davası 18 Şubatta devam edecek. Çocuklarımızın evrensel haklarını eşit ve özgür bir biçimde kullandıkları tam demokratik bir Türkiye’de büyümeleri için, bunu istiyorsak, bu hukuksuz davanın bir an önce düşürülmesi, Osman Kavala’nın bir an önce özgürlüğüne kavuşması şarttır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde geçen “altmış beş” ibaresinin “65” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Kemal Peköz                                             Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Adana                                                        Iğdır                                                         Bitlis

                                   Erol Katırcıoğlu                                           Mensur Işık                                       Hüseyin Kaçmaz

                                         İstanbul                                                        Muş                                                         Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önerge katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mensur Işık’ın.

Buyurun Sayın Işık. (HDP sıralarından alkışlar)

MENSUR IŞIK (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coğrafi bilgi sistemleri ile bazı kanun maddelerinde değişiklik yapılmasına dair kanun paketi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bu kanun, yine bir torba yasa ve bu torba yasanın özüne ve amacına baktığımızda iki şey dikkatimi çekmektedir, ikisi de ranta ilişkin: Bir tanesi, normal, kendi yandaş sermayedarlarına rant sağlamaktır. İkinci amacı ve hedefi de 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde AKP’nin özellikle büyükşehirlerde kaybettiği –bunu dün de söylemiştim- belediyelerdeki imar yetkisini bakanlıklarına devrederek o şekilde kendi rantını devam ettirmektir.

Tabii ki, biz, AKP’nin on sekiz yıllık iktidar sürecine baktığımızda sadece şunu görmekteyiz; çok net şekilde bunu ifade edebiliriz: “Benim işime ne yarıyor, işime ne yaramıyor; bana faydalı mıdır, faydalı değil midir?” Sadece bunlar çerçevesinde, bu amaç çerçevesinde, yasa değişikliğinden tutalım da iç ve dış politikasını bu şekilde belirlemiştir. Örneğin, İhale Yasası’nı bu AKP kaç kez değiştirdi acaba? Yüzlerce kez sanırım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 187. Çalıştım da söylüyorum.

MENSUR IŞIK (Devamla) - 187 kez İhale Yasası’nı değiştirdi. Peki neden? Kendi yandaşlarına ihaleleri rahat bir şekilde verebilmek için ya da kendi yandaşları cezaevindeyse, soruşturmaya tabi tutulmuşsa onları o soruşturmalardan veya cezaevlerinden kurtarmak için bunu yapmıştır.

AKP sadece bunu mu yaptı acaba? AKP, Ergenekon operasyonlarına veya soruşturmalarına da aynı bu çerçevede yaklaşmıştı. Bakın değerli arkadaşlar, sevgili halkımız; AKP, Ergenekon operasyonları başladığında şunu söylemişti: “Askerî vesayeti kaldıracağız, demokrasiyi hâkim kılacağız.” Oysaki biz şunu artık çok net bir şekilde bilmekteyiz ki AKP’nin tek bir amacı vardı, anlaştığı, ittifak kurduğu cemaatle beraber devleti bütün kurum ve kuruluşlarıyla ele geçirmekti. Bunu çok net bir şekilde, bugün itibarıyla söyleyebiliriz.

AKP yine Kürtlerle, silahlı Kürt muhalefetiyle yürüttüğü savaşı(x) işine geldiği zaman barışa evirdi, işine gelmediği zaman da savaşa yöneltti. Bu savaşı hem bu Türkiye coğrafyasındaki Kürt coğrafyasında yürüttü hem de güney kürdistanda, Irak Kürdistanı’nda, aynı zamanda Suriye kürdistanında da bu savaşı yürüttü. Neye göre yürüttü? Bunu bu halkların çıkarı için ya da devletin çıkarı için asla yapmadı, sadece ve sadece “Bana yarar mı, yaramaz mı?” çerçevesinde baktı.

Bakın arkadaşlar, çözüm süreci vardı 2013-2015 süreci içerisinde. Çözüm sürecini niye bitirdiklerini söylemişlerdi? Güya Ceylânpınar’da 2 polis öldürülmüş, ondan dolayı çözüm sürecini bitirdiklerini söylemişlerdi. Oysaki AKP, 7 Haziranda tek başına iktidar olmaktan düşmüştü. Tek başına iktidar olmaktan düşen bir AKP, yeni baştan tek başına iktidar olmanın yolunu savaşta, kanda, kaosta, insanları baskılamakta, şantajda gördü ve 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki o dört beş aylık süreç içerisinde… Ki Davutoğlu bunu itiraf etmişti, ne demişti? “O süreçte neler olup bittiğini söylesem bugün birileri toplum karşısına çıkmaz, çıkamaz.” demişti. O birilerinin kim olduğunu bütün Türkiye halkları ve buradaki bütün milletvekili arkadaşlarımız da bilmektedir, ki AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan’dan bahsettiğini ya da o dönemin kurmaylarından bahsettiğini hepimiz çok net bir şekilde bilmekteyiz.

Aynı zamanda, değerli arkadaşlar, ben burada FETÖ’ye dair tartışmaları duyduğumda gerçekten yani ne diyeceğimi şaşırıyorum. Dün yine Genel Başkanınız söylemişti grup toplantısında; o bütün konuşmalarınızı bir araya getirince hakikaten de yani “gülmek” desen gülemiyoruz, “şok” desen… Garip duygular yaşıyoruz, çok net bir şekilde söyleyeyim.

Şimdi, AKP on sekiz yıl önce “3Y” ile gelmişti ya –bunu dün de söylemiştim- yolsuzlukla güya mücadele, yasaklarla güya mücadele, aynı şekilde “yoksullukla mücadele” adı altında gelen bir AKP. Şimdi, ben buranın yanına başka bir “Y” daha ekleyeceğim “yüzsüzlük” diyeceğim ama belki cevap hakkı size doğar, onu demeyeceğim. Onun yerine diyeceğim ki tarihin gelmiş geçmiş en pişkin siyasal iktidarı olarak tarihe geçen bir AKP’siniz siz. (AKP sıralarından gürültüler)

REFİK ÖZEN (Bursa) – Sensin o!

MENSUR IŞIK (Devamla) - Saygılı olun! Saygılı olun, terbiyesizlik yapmayın! Yüzsüz olmasanız şunu söylemezsiniz. (AKP sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Siz saygılı olun! Hem hakaret ediyorsun hem “Saygılı ol!” diyorsun!

MENSUR IŞIK (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, Ankara’da –şunu söyleyeyim- kurulan bir paralel devlet yapısı vardı değil mi? Muş’ta da aynı şekilde bu kurulmuştu.

Bakın değerli arkadaşlar, Muş’taki vali ya da ihale kurumu sizin o “cemaat” dediğiniz yapıya danışmadan, sizin kurduğunuz “cemaat” denilen yapıya danışmadan tek bir kişiyi ne memur yapabilirdi ne de müdür yapabilirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MENSUR IŞIK (Devamla) – Sayın Başkan, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MENSUR IŞIK (Devamla) – Bunu siz yarattınız. Biraz önce ben sizi dinlerken, dün Genel Başkanınızı dinlerken, aynı şekilde, gerçekten de yani insan ne diyeceğini şaşırıyor.

Dolayısıyla yani burada “FETÖ’nün siyasi ayağıymış, FETÖ’yü güçlendirenmiş, FETÖ’yü bu duruma getirenmiş...” Ki bunu bütün Türkiye halkları da biliyor, buradaki bütün vekiller de biliyor, başta sizin partinizin vekilleri.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin. Arkadaş diyor ki: “Türkiye’de Kürt muhalefetiyle savaş olmuştur.” Türkiye PKK’lı köpekleri yok etmiştir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, böyle bir ifade…

BAŞKAN – “Silahlı Kürt muhalifler” ifadesi kullanıldı, tutanakları istedim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Aynen. Bu ifadeyi de geri alması gerekiyor.

MENSUR IŞIK (Muş) – Ya, öyle demedim ki.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Hayır, olmaz. Türkiye’de silahlı Kürt muhalefeti yoktur, PKK’lı köpekler vardır, lütfen.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

9.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hatibin alenen tek bir niyetinin olduğunu, bu ülkede Türklerin, Kürtlerin ve Arapların, farklı unsurların bir arada barış içerisinde yaşama kültürünü tehdit ettiğini, kin ve nefreti tahrik etmekten başka hiçbir amacının olmadığını şu Meclisin kürsüsünden yaptığı konuşmada gördük.

“Millî irade” demek, milletle kader birlikteliği içerisinde olmak demektir. Evet, AK PARTİ millet ile kendinin kaderini bir görüyor. Onun için, millete yarayan bize yarıyor ve biz millet için, aziz milletimiz için yasalar yaptık ve onun için de zafer üstüne zafer… Hani sizlerin dediği gibi “Yendi de yendi, yendi de yendi, yendi de yendi, çıktı bir daha yendi, beni de yendi.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İşte onun için, bu zaferlerin arkasında milletle kader birlikteliği içerisinde olmak vardır.

Bakınız, her şeyden önce, terörle arasına çizgi çekemeyenler bugün AK PARTİ’yi suçluyorsa, hamdolsun, biz doğru istikametteyiz çünkü milletimizin kaderi istikametinde, onun geleceği için, aydınlık yarınlarımız için çalışıyoruz.

Bakınız, şu kürsüden yaptığınız konuşmanın bir tek kastı vardır; bu ülkede Kürtlere, Araplara ve Türklere ihanet etmektir. Eğer tarihte bir simülasyon olsa göreceksiniz ki bu coğrafyada barışı geçmişte nasıl ortadan kaldırmışlarsa…

HABİP EKSİK (Iğdır) – Edersiniz ihaneti, sonra da “Allah affetsin.” dersiniz, işiniz o zaten!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …emperyalizme yani silah baronlarına, petrol şirketlerine ve faiz lobilerine bu coğrafyayı, parçalanan Osmanlı coğrafyasını nasıl peşkeş çekmişlerse, sizin de tek bir gayeniz var; PKK/PYD-YPG üzerinden bu ihanete alet olmaktır. Tarih sizi yargılayacak ve mahcup olacaksınız…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – FETÖ’cü! FETÖ’cü!

MENSUR IŞIK (Muş) – Tarih sizi yargılayacak, sizi!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …bu ülkede ve bu millet nezdinde hak ettiğiniz o yok olmayı göreceksiniz.

Teşekkür ederim.

HABİP EKSİK (Iğdır) – “Allah affetsin.” diyen siz değil miydiniz?

MENSUR IŞIK (Muş) – “Allah affetsin.” diyen siz değil misiniz?

HABİP EKSİK (Iğdır) – Siyasi ayağısınız, siyasi ayağı!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yeni bir tartışma açacağım, bir saat, iki saat, göreceksiniz!

MENSUR IŞIK (Muş) – Bu darbeyi siz yaptınız! Darbeyi siz yaptınız hocam!

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

HABİP EKSİK (Iğdır) – FETÖ’nün siyasi ayağısınız, siyasi ayağı.

BAŞKAN – Sayın Eksik, bir dakika…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Senin o “Terbiyesiz!” ifadeni göreceğiz! Öyle yağma yok! Ne demek o? Bak bakalım, ne tartışma yapacağız şimdi.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ne yapacaksın? Tehdit mi ediyorsun yani?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Siz yaptığınızı çok iyi biliyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, ağır bir sataşma olduğu için kürsüden cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Sizin FETÖ’yle ilgili açıklamalarınızın hepsini çıkarırız burada.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 15 Temmuzda FETÖ’cülerin namluları bu ülkenin millî iradesine, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yöneldi.

BAŞKAN – Efendim, tutanakları istedim, müsaade edin.

Sayın Oluç, buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

10.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasıda Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; tabii, bu saatte bu tartışmayı bu şekilde yapmak istemezdik doğrusu ama zaman zaman demek ki gerekiyor.

Şimdi, bu “ihanet” laflarını çok kolay kullanıyorsunuz Sayın Özkan yani doğru bir şey olmuyor, buradaki tartışmaları iyi bir şekilde sürdüren bir laf değil bu. Bunu defalarca söyledik, kimse bize “hain” diyemez. Bakın, biz, size “hain” diyor muyuz? Demiyoruz, biz size demiyoruz.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sen kimsin!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatibin kürsüdeki konuşmasını herkes duydu, stenograflar yazdı; onun hesabını vereceksiniz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Ama size “Kürt düşmanı” diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Size “Kürt düşmanı” diyoruz çünkü Kürt halkına her gün, her saat saldırılarınızla zarar veriyorsunuz. Evet, bunu söylüyoruz.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sen kimsin! Sen kimsin!

REFİK ÖZEN (Bursa) – Kürtlere en çok zarar veren sizsiniz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Otur yerine! Otur! Otur!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Siz de eğer Kürt düşmanı olmak istemiyorsanız o zaman bu saldırılarınıza son vereceksiniz, birincisi bu.

İkincisi: Bakın, size şunu da söyleyeyim… (AK PARTİ ve HDP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bakın, size şunu da söyleyeyim: Bunu her zaman tartışmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, herkes yerine otursun.

Sayın Oluç, siz devam edin, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir ara verin.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, yerinize oturun lütfen.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.29

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.25

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

X.- TUTANAKTAN ÇIKARMA İSTEMLERİ (x)

1.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini Meclis dışında tekrarlamaması ve bu ifadelerin tutanaklardan çıkarılması hususunun oylanmasına ilişkin

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Anayasa’mızın 83’üncü maddesi “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanının teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” der.

Bu hükme göre, bir önceki oturumda Sayın Mensur Işık’ın “silahlı Kürt muhalefetiyle yürüttüğü savaş” ifadelerini Meclis dışında tekrarlamaması hususunu ve bu sözlerin tutanaklardan çıkarılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

XI.- DİSİPLİN CEZASI İŞLEMLERİ

1.- Muş Milletvekili Mensur Işık’a 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri nedeniyle İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak bir birleşim çıkarma cezası verilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın az önceki oturumda sarf etmiş olduğu “silahlı Kürt muhalefetiyle yürüttüğü savaş” sözleri, İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendi kapsamında olduğundan Meclisten geçici olarak çıkarma gerektirmektedir. Bu nedenle, Muş Milletvekili Mensur Işık’a İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak bir birleşim çıkarma cezası verilmesini teklif edeceğim.

Sayın Işık savunma yapabilir yahut başka bir milletvekili savunma hakkını kullanabilir.

Sayın Işık savunma yapacak mı? Yok.

Muş Milletvekili Mensur Işık’a İç Tüzük’ün 163’üncü maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak bir birleşim çıkarma cezası verilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Işık, lütfen Genel Kuruldan ayrılınız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun Sayın Türkkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis kürsüsü, hepimizin fikirlerimizi özgürce ifade etme olanağı sunan, yasaların da bize tanıdığı bir hakla mevcut, karşımızda duruyor. Ama bu kürsü, hiçbir zaman devletin birliğine, dirliğine kastetmiş bir örgüte “silahlı muhalif grup” deme hakkını bize vermiyor. Bu arkadaşımızın bu ifadesini kastı aşan bir ifade olarak aldım, bunu ifade etmek istiyorum bir kere.

Dolayısıyla, bu ifadesinin keşke kendisi tarafından da geri alınması mümkün olsa, keşke bunu bizzat savunma sırasında da dile getirmiş olsa. Bu hadisenin, tekrar, Meclis kürsüsünün bize verdiği bu hakkın bu şekilde kullanılmaması için bir örnek teşkil etmesini hassaten arkadaşlarımızdan rica ediyoruz.

Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

61.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

HDP konuşmacısının sözleri hiçbir tevile meydan bırakmayacak şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesini hedef alan ifadelerdir. Türkiye’de savaş yoktur, terörle mücadele vardır ve bu mücadelede Türkiye Cumhuriyeti, terör örgütünü ve teröristi yok etmeyi, eylem yapamaz hâle getirmeyi ve ülkenin birliğini, bütünlüğünü tahkim etmeyi hedeflemektedir.

Türkiye coğrafyasında “Kürt coğrafyası” diye bir yer yoktur. Bu bölücü ifadeleri reddediyoruz ve kınıyoruz. Ayrıca “Kürt silahlı muhalefetine savaş açılmıştır.” ne demek? Bu ifadeler terörizm destekçiliğidir, terörizmi, terörist faaliyetleri meşrulaştırmaya yöneliktir ve bir terörist ağzıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – PKK terör örgütü dokümanlarında yer alan ifadelerdir, bir terör propagandasıdır. Bu sözleri ancak bir terörist söyleyebilir ancak bu yüce Meclis bir terörist sığınağı değildir.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kurtulan…

62.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bu Mecliste “Kürt illeri” ve “Kürt coğrafyası” denilmesinin yasaklandığına, demokrasi kanallarının açılarak bu sorununun çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yani, bunu bir fırsata çevirip bu kürsüden Kürt sorununun demokratik çözümünü isteme talebimize karşılık torbanızda tüm birikenleri şimdi bu vesileyle tekrar burada bir tartışma konusu yapmayı çok lüzumlu görmüyoruz. Bu saatte hepimiz tekrar, yeniden toplandık ancak getirip işi “Savaş vardır, yoktur…” Yani bir dönemin Genelkurmay Başkanı “Düşük yoğunluklu savaş var.” demiştir; biz oraya takılmıyoruz, kavramlara takılmıyoruz.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – “Çatışma…”

FATMA KURTULAN (Mersin) – Lütfen arkadaşlar, lütfen, rica ediyorum.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – “Savaş” değil “çatışma” dedi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Her neyse, adı neyse; sorun değil. Kan akıyor mu akmıyor mu? Hepimizi uğraştırıyor mu? Bak, bir “terör demediğiniz, “Pe-Ke-Ke” demediğiniz, ya da ne demediğiniz, bir gündemimiz yok. (AK PARTİ sıralarından “Pe-Ka-Ka!” sesi)

“Pe-Ka-Ka” de sen, ben “Pe-Ke-Ke” diyorum. Tartışmadığımız bir günümüz oldu mu burada? Hepinizin, hangi konu olursa olsun… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hangi konu olursa olsun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Dönüyoruz, dolaşıyoruz, geliyoruz şunu söylüyoruz tekrar: Bir sorun var, ülkemizde bir sorun var; hepimizi uğraştırıyor, hepimizi üzüyor, hepimize şu ve bu şekilde bulaşan bir yanı var. Hiçbirimiz kayıtsız kalamıyoruz. Biz buradakiler böyle, dışarıdaki vatandaşlarımızın hepsi de aynı durumu yaşıyor. “Şu vardır, bu vardır, Kürt coğrafyası var.” Bu Mecliste zamanında yani Atatürk’ün de kullandığı, sonraki liderlerin de kullandığı “kürdistan” denmiş… Sonra “Kürt illeri” ifadesini yasakladınız, “Kürt coğrafyası” dememizi yasakladınız, yasaklıyorsunuz, tepki gösteriyorsunuz ama kısacası şunu söyleyeyim: Bir gün bu durumla yüzleşeceğiz arkadaşlar, başka çaremiz yok. Bu sorun –bahsettiniz- aklınızda ve hep uygulanagelen yöntemlerle olmadığını aslında hepimiz tecrübe ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben bunu her gün söylüyorum, bu vesileyle ilk defa söylediğim şeyler değil arkadaşlar, tüm grubumuz bunu her defa söylüyor, dışarıda da söylüyoruz, bunu şimdi burada da söylüyoruz. Bu Meclis bunu çözmek zorunda. Ha, bize nasip olur mu olmaz mı, onu bilemiyorum; umudumuz, dileğimiz, bize nasip olsun, daha fazla kan dökülmesin, daha fazla bu ülke zarar görmesin. Bahsettiğimiz, boğuştuğumuz tüm sorunlarımızın kökeninde yatan da budur. Muhalefetin iktidarı eleştirdiği birçok sorunun temeli de dışarıdaki muhaliflerin birçoğunun eleştirdiği yanlarınızın temeli de aslında sizin de boğuştuğunuz, sizin de uğraştığınız birçok sorunun temeli de burada yatıyor diyorum. Gelin, bize nasip olsun; daha başka gelecekteki insanlara, evlatlarımıza bunu bırakmayalım, demokrasi kanallarını açarak bu sorunu çözelim diyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

Sayın Özel, buyurun.

63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce kürsüde konuşma yapılırken kullanılan “silahlı Kürt muhalefeti” cümlesini duyduğumda dönüp doğru mu duydum diye arkadaşlara baktım çünkü biz en şok edici fikirlerin dahi kürsüde söylenebilmesini hep savunduk. “Muhalefet” siyasete ilişkin bir kavramdır ama “silah” siyasete ilişkin bir kavram değildir ve düşünce özgürlüğü çok önemlidir ancak şiddet ve terörü çağrıştırmak ve meşrulaştırmak asla doğru değildir ve bunun dışarıda da tekrarlanıp suç olmaması kabul edilemez. O anlamda, 83’üncü maddenin birinci fıkrasına uygun olarak bunun dışarıda tekrarlanmaması için alınan bu tedbir kararını uygun gördük ve o yönde oy kullandık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben, Halkların Demokratik Partisinin Grup Başkan Vekillerinin, hatiplerinin bu konulardaki ifadelerini… Bu kullanılan ifadeyle bağdaşır ifadeleri onlardan bu Meclis’te dinlemedik. O anlamda, bu ifadenin bu şekilde dışarıda tekrar edilmemesi ve burada da benzer şekilde bu ifadenin dile getirilmemesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Tutumumuz: “Silah” kavramının siyaset kavramı olan “muhalefet”le birleştirilerek sanki mümkünmüş ve meşruymuş gibi ifade edilmesini doğru bulmuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

64.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Muş Milletvekili Mensur Işık’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cennet vatanımız üzerinde, aziz milletimizle al bayrağımızın altında, anayasal hukuk düzenimiz çerçevesinde bizi bir arada tutan bu değerlere sahip çıkmak hepimizin üzerine vazifedir. Eğer burada barış, huzur, ülkemizin egemenliği güvence altındaysa o zaman geçmişten geleceğe birlikte yaşama ülkümüzü sürdürebiliriz. Bu bağlamda, bütün milletvekillerimizin, bütün aziz milletimizin bu değerler etrafında bir araya gelmesi gerektiğine inanıyoruz. Dünya siyasi tarihine baktığımız zaman da bu değerlere sahip çıkıldığında ülkelerin refahı, huzuru, barışı, güvenliği, özgürlüğü hayata geçebilmektedir. İşte, bu birlik ve beraberliğimize kasteden böylesi ifadelerden herkes kaçınmalıdır. Bu bir terör propagandasıysa, ülkemizin milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit ediyorsa bundan herkes kaçınmak zorundadır. İnanın, bu davranışlar, kesinlikle Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle her mezhepten aziz milletimizin birlikte yaşama ülküsünü tehdit etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu bağlamda, yüce Meclisimizin aldığı karar yerinde bir karar olmuştur, doğru bir karardır.

Ayrıca, tabii sadece bu terör propagandası açısından değil, aynı zamanda milletvekilleri olarak bizler dünya milletleri nezdinde namütenahi bir yeri teşkil eden aziz milletimizin temsilcileriyiz. Bu bağlamda, milletvekilleri olarak da hani kadim geleneğimizde olduğu gibi “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan tezahür eder, hakikat güneşi fikirlerin çatışmasından ortaya çıkar.” anlayışıyla müzakere ederken maddi gerçeğin milletimizin bizden beklentisinin hayata geçmesi arzusuyla o hakikat güneşini ortaya çıkarma amacına matuf, yine İç Tüzük’ümüzde belirtilmiş olan Meclisin mehabetine uygun bir tartışma zemininde çalışma yürütmemiz gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

31’inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                           Feridun Bahşi                                 İmam Hüseyin Filiz

                                          Edirne                                                      Antalya                                                   Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Feridun Bahşi’nin.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmaları yeniden alevlendi. Hepimizin bildiği gibi, FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz hain darbe girişimi, öncelikle, Atatürkçü subaylar ve ülkesini seven insanımız tarafından önlendi ve o tarihte ülkemiz topyekûn darbeye ve darbecilere karşı olduğunu net bir tutumla gösterdi. Gerçekleşmesi hâlinde büyük acıların ve kargaşanın yaşanacağı bu girişimin ülkemizi yönetenlerce iyi anlaşılması, bugüne kadar yapılan hataların tekrarlanmayarak halkı birleştirici ve bütünleştirici politikaların izlenmesi hep beklendi, umut edildi.

Bugün üzerinden üç buçuk yıl geçmesine rağmen darbeye ilişkin birçok husus açıklığa kavuşturulamadığı gibi, yaşanan gelişmeler hem bizim hem de milletimizin kafasını karıştırmaktadır. FETÖ terör örgütü üyeleri ve destekçilerinin ekonomik olarak nasıl bu kadar güçlendiklerini ve kamuda nasıl bu kadar ihale alabildiklerini araştırmak gerekmektedir. Hâlâ bir tehdit olarak devam ettiği iddia edilen kripto şirketler, siyasetçiler, iş adamları ve kamudaki destekçileri bir bir ortaya çıkarılmalıdır. Bu konuda daha önce verdiğimiz araştırma önergelerinin hepsi 1’inci parti ve ortağı tarafından reddedildi. Bugün en çok tartışılan konuların başında FETÖ terör örgütünün ekonomik gücü gelmektedir. Örgütlenebilmenin en önemli kaynaklarından biri olan ekonomik güç, ülkeyi yönetenlerce desteklenmediği müddetçe elde edilmesi mümkün olmayan bir güçtür. On yedi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde birçok bakanın, milletvekilinin ve çeşitli kademelerdeki bürokratların ve siyasetçilerin FETÖ terör örgütü elebaşı olarak ilan edilen şahsa dizdikleri övgüler, bize bu desteğin nerede olduğunu açıkça göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, İsmail Ok Bey’in geçen gün söylediklerinin tamamının arkasındayım ve tekrar ediyorum: Her gün Suriye’nin kuzeyinden kınalı kuzu şehitlerimiz gelirken, Van Bahçesaray’da -çığ altında kalan 2 kişiyi kurtarmak için gelenlerden 39 kişi daha- toplamda 41 kişi tedbir alınmadığı için çığ altında kalıp ölürken, yolcu garantili havaalanına kazanç sağlamak için yenilenmeyen pist sebebiyle üçe bölünen uçakta 3 kişi hayatını kaybederken, Hatay’da yoksulluktan insanlar kendilerini yakarak canlarına kıyarken biz şu anda ne yapıyoruz? Ahlat’ta 1.071 metrekare oturum alanlı saray yapılması için kanun teklifi görüşüyoruz. Ne yapıyoruz? Yerel yönetimleri kazanan muhalefet belediyelerinin yetkilerini kısacak kanun tekliflerini görüşüyoruz. Bu, İsmail OK Bey’in tarif ettiği durum değil de nedir Allah aşkına? Bir de buna tepki gösteriyorsunuz. Van Bahçesaray’da ölenlerin haberi gelirken bu ülkenin Cumhurbaşkanı Kırıkkale’de keyif çayı dağıtıyordu.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifini kabaca incelediğimizde, AK PARTİ bu teklifle ne yapıyor, vatandaşlarımıza yine kısaca anlatalım: Yabancı gerçek kişilere, millî güvenliğimizi tehdit eden askerî bölgeler ile tabii kaynaklarımızın yer aldığı haritaları pafta pafta 50 Türk lirasına satmayı amaçlıyor. 17 büyükşehir belediye başkanlığını kaybettiği için Anayasa’nın 138’inci maddesine ve Danıştay kararlarına aykırı olarak belediyelerin yetkilerini ellerinden alıp kendi yönetimindeki TOKİ’ye devrediyor. Ecrimisil istemeye, tahsiline ve taşınmazların tahliyesine ilişkin işlemleri uygulamaya veya Millî Emlak Genel Müdürlüğü eliyle uygulatmaya yönelik yetkiyi yine TOKİ’ye vermeyi amaçlıyor. Bu kanun teklifiyle, Salda Gölü kıyılarının “millet bahçesi” adı altında rant elde edebilmek için gasbedilmesini öngörüyor. Bunun kimlere peşkeş çekileceğini bilmiyoruz ama burada herhangi bir kamu yararı olmadığını görüyor, doğal güzelliklerin bozulacağını biliyor ve üzülüyoruz. Bitlis’in Ahlat ilçesinde Van Gölü kıyısında Sayın Cumhurbaşkanı istedi diye tesis yapıyoruz. Daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından bu isteği iptal edilmesine rağmen şimdi bu maddeyi Meclisten geçirip kanunlaştırarak Anayasa Mahkemesi kararını delmek istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bahşi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, unutmayınız ki Meclis yasa yapar, yürütme ve yargı, üzerine düşen görevi bu yasalar doğrultusunda yerine getirir. Parlamentomuzu yetkisiz ve etkisiz hâle getirmenize izin vermeyeceğiz. Bizler, burada Türk milletini temsil ediyoruz. Burada çıkaracağımız yasalar, bir kişinin değil yüce Türk milletinin yararına olmalıdır. Bugüne kadar milletin menfaati dışında hiçbir kanun teklifine “evet” demedik, bundan sonra da demeyeceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır.

Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                       İlhami Özcan Aygun                                   Gökan Zeybek

                                           Sivas                                                      Tekirdağ                                                    İstanbul

                                     Ednan Arslan                                           Hüseyin Yıldız                                    Vecdi Gündoğdu

                                           İzmir                                                        Aydın                                                     Kırklareli

                                                                                                      Orhan Sümer

                                                                                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Yıldız’ın.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, burada Hasan Baltacı demin izah etti, harita mühendislerinin sorunları var. Bütün siyasi partiler olarak oturup anlaştığımız konular, üzülerek söylüyorum, maalesef, bugün buraya gelmedi, inşallah bir an önce gelir, harita mühendislerinin sorunlarını çözeriz.

Değerli arkadaşlar, dün, çarşamba günü grubunuz vardı. AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2020 yılı turizm teması olarak bu yılı Patara Yılı ilan etti. Yani siz on altı yıl boyunca turizmi unuttunuz, son iki yıldan beri, Turizm Bakanı değiştikten sonra aklınıza turizm geldi; doğru yapıyorsunuz, onda hiçbir kuşkum yok çünkü bizimle aynı nüfusa sahip olan, aynı bölgeye sahip olan İspanya’da bugün turizm geliri 120 milyar dolar, biz hâlen 29-30 milyar dolardan bahsediyoruz, önümüzdeki dönemde sizin hedefiniz 30-40 milyar dolar.

Değerli arkadaşlar, on beş gündür Aydın’ın Didim ilçesinde büyük bir sorun yaşıyoruz. Sorun ne? Didim, Türkiye'nin en güzel turizm cennetlerinden olan bir ilçe arkadaşlar. Gelmeyen olduysa Kuşadası ile Bodrum arasında kalan bir alandır, üç tarafı denizlerle çevrilidir ve nüfusu yaklaşık 90 bindir. Yazın aşağı yukarı 1 milyon insanı ağırlıyoruz. Didim’in yüzde 90 geçim kaynağı turizm arkadaşlar yani her sene 1 milyon insan oraya gelip tatil yapıyor. Ama, maalesef, geçen hafta Didim’de OSB yani Su Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi kurulacak diye bir toplantı yapıldı arkadaşlar. Bu toplantı neye dayanarak yapıldı söyleyeyim size: 13 Aralık 1982 tarihli 17897 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Tarım ve Orman Bakanlığı tebliğiyle ilgili kanunu bulmuşlar raflarda -tam otuz sekiz yıl önce- getirdiler, önümüze koydular.

Değerli arkadaşlar, 1982’de çıkan bir kanun… 1983’ten itibaren Türkiye’de turizm sektörüne ağırlık verilmiştir. Şu ana kadar sizin, AKP iktidarının on sekiz yıldan beri yapmadığı… Sizin o fabrikaları satıp yıkıp yerine AVM’ler yaptığınız sırada yerli ve yabancı yatırımcı geldi, o sahil kenarına beş yıldızlı oteller yaptı yani özel sektör, iş adamları yaklaşık 200 milyar dolar yatırım yaptılar. İşte, o 34,5 milyar doları o yatırımcıların sayesinde kazanıyorsunuz değerli arkadaşlar.

Şimdi, burada, özellikle Tarım Bakanına sesleniyorum: Şimdi “Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından 9/3/2011 tarihinde onaylanan ve kentimiz için anayasa niteliğinde olan Aydın-Muğla-Denizli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları kapsamında, bu alanlarda entegre nitelikte hayvancılık ve su ürünleri üretim ve muhafaza tesislerinin kurulmayacağı öngörülmüştür.” diyor. Yani bu yasayı siz çıkardınız arkadaşlar, siz çıkardınız. Şimdi siz bu yasaları yok ediyorsunuz. 1982’de tebliği yapılan bir uygulamayı sadece bir tane firma para kazanacak diye getirip Didim’in geleceğini yok ediyorsunuz.

Şimdi buradan size sesleniyorum değerli AKP’li milletvekilleri: Yarın Vali beyi mi arayacaksınız, Tarım Bakanını mı arayacaksınız, bir an önce bu projenin olmayacağını ilan etmeniz lazım. Neden? Çünkü şu an Didim’de 16 tane beş yıldızlı otel, 12 tane dört yıldızlı otel, üç yıldızlı otel, toplam 50 tane otel var. Önümüzdeki sezon 6 tane beş yıldızlı otel yapılacaktı arkadaşlar, 6 tane. Her beş yıldızlı otelde en az 500 kişi çalışıyor. Hani 8 milyon işsiz yarattınız ya, bakın, 6x500, 3 bin adama iş verecek bir yatırım geliyordu ama bu olaydan ötürü, yatırımcı arkadaşlarımız, üzülerek söylüyorum, belediyeden ruhsat almadılar, geri çekildiler.

Değerli arkadaşlar, hepimiz bu ülkenin gelişmesini sağlamak istiyoruz, bu ülkenin refah düzeyini artırmak istiyoruz, hedefimiz… Değerli arkadaşlar, zaten önümüzdeki on yıl içerisinde hizmet sektörüne ve turizme önem vermek zorundasınız çünkü siz tarımı yok ettiniz. Öyle bir eğitim sistemi getirdiniz ki gerçekte teknoloji yaratacak bir beyin yaratmadınız, yarattığınız beyinler de yurt dışına kaçtı. Onun için, bizim, yurt dışında, 150 milyon emekli olan, ülkelere… Bizim hizmet sektörü olarak güçlü olmamız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bir dakika daha…

BAŞKAN – Sayın Yıldız, tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum, bu konuda, bunu yapmadığınız takdirde, hem kalkıp 2020 yılı turizm temasına Patara… Sahili biliyorsunuz, belki giden vardır; Kaş ile Kalkan arasında, dünyanın en güzel yerlerinden biri, cennet bir koy. Didim Altınkum da aynı şey arkadaşlar. Siz eğer gelip burada 1 tane firma para kazansın diye bu yatırımı yaparsanız, Didim’in geleceğini, Aydın’ın geleceğini yok edersiniz. Bu konuda özellikle Tarım Bakanı… Ben Turizm Bakanımla görüştüm, Turizm Bakanım gerçekten bu konuda duyarlı olduğu için kendisine buradan teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bir konu daha anlatacağım. Turizm Bakanı, aldığı karara göre “2 tane mega ilçe yaratacağım.” dedi. Planlama yapıyor. Bir, Çeşme; iki, Didim. Şimdi, sen Didim’de bu çalışmayı yaparken getirip de… Su ürünleri organize sanayi bölgesi bakın şurası, denizin dibi, şurası balık çiftlikleri olacak. Böyle bir sahili yok ederseniz kimse size inanmaz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bir an önce bu projeye “Dur!” demeniz lazım ve yatırımcıların önünü açmanız lazım.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 32’nci maddesinde geçen “iki yıl” ibaresinin “üç yıl” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Kemal Peköz                                             Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Adana                                                        Iğdır                                                         Bitlis

                                   Erol Katırcıoğlu                                       Hüseyin Kaçmaz                                          Mensur Işık

                                         İstanbul                                                      Şırnak                                                         Muş

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Kemal Peköz, buyurun.(HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

32’nci madde, 65 yaşını doldurmuş olan harita mühendislerinin emeklilikleriyle ve ruhsatlarının uzatılmasıyla ilgili bir madde. İki yıl uzatılması isteniyor. Harita Mühendisleri Odasıyla da yaptığımız görüşmede bunun üç yıl olmasının makul olacağı söylendi çünkü -hazırlık süresinin geçmesi- insanların işlerini hemen toparlayamayacakları ifade edildiği için bunun üç yıla çıkarılmasını talep ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bunu anlattıktan sonra, size bir tane resim göstereceğim. Burada bir resim var elimde. Hiçbiriniz bu resmî göremiyorsunuz, ben de göremiyorum çünkü buzlanmış bir resimdir. Bu, 15 yaşındaki bir çocuk. Adana’nın Seyhan ilçesinin Denizli Mahallesi’nde 20 Ocakta gözaltına alınıyor. İki gün gözaltında kaldıktan sonra mahkemeye çıkarılıyor ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor 15 yaşındaki çocuk. Çocuk o arada tehdit ediliyor, kendisine “ajanlık” diye tabir edilen durum dayatılıyor. Çocuk kabul etmiyor. Çıktıktan sonra basına bununla ilgili açıklama yapıyor. Bir hafta sonra çocuk yeniden gözaltına alınıyor ve dövülerek yüzü gözü morartılmış, kaşı patlamış hâlde çocuğu götürüyorlar, bir gün sabaha kadar dövdükten sonra serbest bırakıyorlar. Ben gittim, bu çocukla ve ailesiyle de görüştüm. Eğer inanmazsanız, 2 arkadaşı görevlendirin -örneğin hemşehrim olan milletvekili arkadaşımız var, Adana vekili Abdullah Doğru, bir başka arkadaş da olabilir- beraber gidelim, aileyle görüşelim. Bunları yok saydığınız sürece, “kahraman polis” diye ifade ettiğiniz sürece, “İftihar ediyoruz, tebrik ediyoruz.” dediğiniz sürece bunları yapmaya devem edecekler. Bunların olmaması için gelin bir önlem alalım, bir tedbir alalım. 15 yaşındaki bir çocuğun bu hâle getirilmesi bu çocuğu bir ülkeye kazandırmaz, bu ülkeye de bir şey kazandırmaz.

Hani derler ya “Cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okur.” diye, biz de bu kürsüde ne söylersek söyleyelim, siz bildiğinizi okumaya devam ediyorsunuz. Ama biz de sorumluluğumuz gereği, üzerimize aldığımız sorumluluk gereği her bulduğumuz olumsuzlukla, her yaşanan olumsuzlukla ilgili burada konuşmaya da devam edeceğiz, sonuç alamasak bile en azından sıkıntıları dile getirmiş olacağız.

Ben yaklaşık on yıldır Grup Başkan Vekili arkadaşımızın kendisini zaman zaman daha öncelerde televizyonda izlerdim, onu dinlediğim zamanlar sanki bir münazara yapılıyormuş gibi bir algıya kapılırdım, burada da aynı algıya kapılıyorum. Muhalefetten kim ne söylerse söylesin, sanki kendisine görev verilmiş gibi, buna mutlaka cevap vermesi gerekiyor. Yanlış da olsa ispatlama meselesi vardır, hani münazaralarda okullarda çocuklar farklı şeyleri savunabilsinler, düşünebilsinler diye böyle bir şey yaparlar, Cahit Bey de buna benzer bir tavır sergiliyor. Kendisi Grup Başkan Vekilidir, aynı zamanda iktidar partisindendir, dolayısıyla yapılan eleştirilere en fazla onun tahammül etmesi gerekir. Böyle bir şey olduğu zaman en azından olgunlukla karşılaması, cevap vermek için de bir çaba içerisine girmemesi, kendisini tersini ispatlamak üzere görevlendirilmiş gibi düşünmemesi gerekir diye düşünüyorum. Bundan sonraki yaklaşımlarında en azından bunu dikkate alarak yapması hâlinde daha iyi sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum.

Bir başka konu: Malatya Doğanşehir’e bağlı Dedeyazı köyü var, geçen gün Malatya’nın ilçelerini dolaşırken o köye de gittim, 200 haneden oluşan bir köydür. Köyün 110 metre mesafesinde bir demir madeni var ve demir madeni işletiliyor. Orada ruhsat gereği patlama yapılmaması lazım ama onlar dinamit patlatıyorlar, köylüler itiraz ettikleri zaman “Biz buradan gitmeyiz, gidersek de bu dağı sizin tepenize yıkarız.” diye tehdit ederek patlatmalarını yapmaya devam ediyorlar. Köyün 2 tane su kaynağı var, bu su kaynakları da o maden ocağının, demir madeni ocağının hemen dibinde. Bunlar devam ederse eğer, yakın bir zamanda o köy susuz kalacak; 200 haneden oluşan, meyvecilikle yaşamını sürdürmeye çalışan bu köy oradan göç etmek zorunda kalacak.

Devlet Su İşlerine gidiyorlar, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne havale ediliyor; oraya gidiyorlar, DSİ’ye havale ediliyor ve bu köyün sorunu çözülemiyor. Bunlar muzdaripler. Benden ısrarla bunu dile getirmemi istedikleri için burada dile getiriyorum. Umarım, kısa bir sürede buna önlem alınır. En azından patlama yapılmaması, dinamit patlatılmaması için bir çare bulunur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Peköz.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum, iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                              İsmail Ok                                              Yasin Öztürk

                                          Edirne                                                     Balıkesir                                                     Denizli

                                                                                                 İmam Hüseyin Filiz

                                                                                                        Gaziantep

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın İsmail Ok.

İsmail Bey, buyurun.

İSMAİL OK (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle bu Gazi Meclis çatısı altında yüce Türk milletini temsil eden bütün vekillerimizi canıgönülden, muhabbetle selamlıyorum.

Esas konumuza geçmeden, biraz önce yaşanan olaya kişisel tepkimi vermek istiyorum. Burası dört duvarı ve bir kubbesi olan sıradan bir yer değil, burası millî iradenin temsilgâhıdır. Bu Meclis, kutsaldır. Bu Meclis, Kurtuluş Savaşı’nı yönetmiş ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş bir meclistir. Dolayısıyla bu yüce Meclis çatısı altında kimse “silahlı Kürt muhalefeti” adı altında PKK seviciliği yapamaz. PKK; emperyalistlerin taşeron, hain, silahlı, cani terör örgütüdür. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) IŞİD ne ise PKK, PYD, FETÖ de odur; emperyalistlerin taşeronudur, silahlı taşeronudur. Bunun altını özellikle çiziyorum. Bu kutsal çatı altında herkes ağzından çıkana dikkat etmek zorundadır. Burası rengini şehitlerimizin kanından alan ay yıldızlı bayrağımızın altında yaşamaktan şeref duyan yüce Türk milletinin temsil edildiği millî mabedimizdir. Dolayısıyla bu sözde vekili şiddetle ve nefretle kınıyorum. İnşallah, bunlar bundan sonra bir daha yaşanmaz.

Şimdi esas konuma geçerken, bu, kanun teklifiyle ilgili son konuşmam. Bu vesileyle, Komisyon Başkanının şahsında, bütün üyelerine ve emeği geçenlere bu kanun teklifinin hazırlanmasındaki katkılarından dolayı öncelikle teşekkür etmeyi borç biliyorum. Daha önce de ifade etmiştim, bu kanun teklifinde katıldıklarımız var, katılmadıklarımız var. Komisyonda ve genel görüşmelerde de bu konulardaki görüşlerimiz grubumuz adına, partimiz adına ifade edilmiştir.

Yine, bu maddede, özellikle bir şeye değinmek istiyorum: Daha önce bir sınav yapılıyor, lisanslı bürolar açılıyor; şimdi, bu yapılanı bozuyoruz. Kim yaptı bunu? Siz. Şimdi yine, Ali yazar, Veli bozar; bunu kaldırıyoruz. Gerçekten, Meclisimizde, bu kutsal çatının altında bir kanun çıkarılmadan önce yeniden yeniden düşünülmesi ve muhalefetin eleştirilerine de kulak verilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.

Evvelsi günkü konuşmamda Meclisin gerçekten bir işlevinin kalmadığını, etkisizleştirildiğini ifade ettim, Sayın Grup Başkan Vekili büyük bir alınganlık göstererek hamasetle cevap verdi. Aslında ben hiç kimseye sataşmak için söylemedim, yaşadığımız ortada. Yani milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarmakla Meclisin etkinliği artmaz. Maalesef, memleketimiz başta terör ve hain saldırılar olmak üzere her gün şehit cenazeleriyle yas tutmakta ve daha birçok problemimiz var ama evvelsi günkü dediğimiz gibi, Meclis asli görevini yapamıyor.

Aslında çok acı olaylar var da bir tanesini şimdi tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Balıkesirli hemşehrimiz, astsubay, 1994 yılında Siirt’te hain terör örgütüyle mücadele ederken mayına basıyor, iki gözünü ve ayağını kaybediyor. Size soruyorum: Dünyanın hangi makamlarını, mevkilerini, nimetlerini verseniz bunu geri getirebilirsiniz? Peki, siz ne yaptınız bu gazilerimize? 2013 yılında çıkardığınız kanunla bugün bunların maaşlarını kesiyorsunuz. Bunları dile getirmeyelim mi? Gazilerimiz bunları mı hak ediyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ok, sözlerinizi tamamlayın lütfen.

Buyurun.

İSMAİL OK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Amacımız yıpratmak değil ama memleketi ve Meclisi getirdiğiniz durum ortada. İki gözünü, ayağını veren böyle onlarca, yüzlerce gazimizin şu anda maaşları kesilmiş ve maaştan da öte, onların onurlarını, şereflerini incitmiş durumdasınız. Bu yanlışı düzeltelim, bu yanlışı düzeltin. İşte Meclisin -sizin sayenizde, maalesef- bu ve buna benzer yanlışlarla uğraşmak yerine milletin derdine derman olması gerekir diyorum.

İnşallah, Meclisin, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi, o günlerdeki etkinliğine kavuşması ve yüce Türk milletinin içinde bulunduğu sorunlara çözüm bulması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                    Vecdi Gündoğdu                                          Fikret Şahin

                                         Tekirdağ                                                   Kırklareli                                                   Balıkesir

                                                                                                     Gökan Zeybek

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fikret Şahin’in.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda ilaç kullanımına bağlı yaşadığımız olumsuz olaylar nedeniyle ülkemizde kullanılan ilaçların ne kadar güvenilir olduğu tartışılır hâle gelmiştir. Daha önce de bu kürsüden konuşulduğu üzere, 7 Ocakta Isparta Şehir Hastanesinde yaşanan bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bir anestezi ilacı “Dormofol” isimli bir ilaç 1 hastanın ölümüne, 6 hastanın da yoğun bakıma alınmasına sebep olmuştu. Bu ilacın geçmişine baktığımız zaman, Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun internet sitesinde bu ilacın Mayıs 2019 ile Ocak 2020 tarihleri arasındaki yedi aylık sürede 5 defa geri çekime uğradığı, yine yedi aylık sürede de 7 kez ilacın kullanımının durdurulduğunu görüyoruz. Yani yedi aylık sürede aynı ilaç 5 kez geri çekime uğramış, 7 defa da kullanımı durdurulmuş. Hemen hemen her ay bu ilaç hakkında bir ihbar olmuş ve parti parti geriye çekilmiş. Ve yine bu ilacın üreticisi firmanın 3 tane farklı ilacı da yine geri çekime uğramış. Biraz önce bahsettiğim gibi, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun internet sitesinin bir yıllık taramasını yaptığımız zaman 23 tane ilaç geri çekimini görüyoruz. Bu 23 ilaç geri çekiminin 8 tanesi bu aynı firmaya ait, 9 tane ilaç kullanımının durdurulmasının 7 tanesi de yine aynı firmaya ait.

Şunu söylemek istiyorum, iş güvenliğinde şöyle bir kural vardır: Küçük iş kazaları ileride ölümle sonuçlanabilecek ciddi kazalara sebep olabilir ve mutlaka küçük iş kazalarında gerekli tedbiri almak durumundasınız. Yani size sinyal veriyor sistem, diyor ki: “Bu ilacın üretiminde birtakım sıkıntılar var, insan sağlığı için olumsuz yönleri var. Bu ilaç hakkında tedbirinizi alın.” diyor. Fakat Bakanlık bu ilacı tamamen geriye çekmemiş, parti parti geriye çekmiş ve en sonunda da işte istemediğimiz ölüm olayıyla karşılaştık.

Yine diğer bir olay ise 17-18 Ocak tarihleri arasında Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesinde göz hastalıklarında yaşadığımız bir olay. Aslen kolon kanseri yani kalın bağırsak kanserinde kullanılan bir ilacın Bakanlık talimatıyla bazı göz hastalıklarında öncelikle kullanılmasına yönelik bir genelge yayınlanmış ve göz hekimleri işte bu kalın bağırsak kanserinde kullanılan ilacın gözde kullanılması için zorlanmışlar ve bir ilaç dayatılması uygulanmıştır. O dönemde direkt hekimler, direkt hekimlerin üye oldukları dernek, Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumuyla toplantı yapmışlar. Bu şekilde kullanıldığı takdirde ciddi şekilde görmeyle ilgili sıkıntılar yaşanabileceğini rapor hâline getirmişler. Maalesef hem Bakanlık hem de Sosyal Güvenlik Kurumu göz hekimlerinin istediği nitelikte ilacın kullanım formunu düzenlememiş, mali gerekçelerden dolayı yani maliyetin yüksek olmasından dolayı bunu yapamayacaklarını söylemişler ve bu şekilde istemediğimiz olaylarla karşılaşıyoruz. Hatta, ilacın Türkiye’deki formunda Ocak 2019 tarihine kadar “Göz içine kullanılmaz.” ibaresi yazmış olmasına rağmen şubat ayında bu ibare çıkartılmış ama Avrupa’daki ilaçların prospektüsünde göz için kullanılmayacağına dair ibare hâlen vardır.

Dünyada hiçbir yerde görülmemiştir hekimlerin zoraki bir şekilde “Bu ilacı buraya kullanacaksınız.” diye uygulamalarına yönelik bir genelge yayınlanması. Tabii, gerekçede ekonomik sebepler dayatılıyor. Tabii, burada şunu söylemek istiyorum ki eğer siz buradan bir ekonomi yapmayı düşünüyorsanız, daha doğrusu sağlık harcamalarından bir ekonomi yapmayı düşünüyorsanız kullanılacak ilaçların güvenliğinden değil de oluk oluk dövizle para aktardığımız şehir hastanelerinden ekonomi yapılmasını Bakanlığa tavsiye edeceğim.

Önümüzdeki yıl, pek çok ilacın patent süresi dolacak ve biyoeşdeğer ilaçlar da piyasaya girecek. Dolayısıyla da ilaç güvenliğiyle ilgili yeni konularla yine karşılaşacağız. Buradan ifade etmek istiyorum ki bu ilaç güvenliğini sağlayacak olan kurum Sağlık Bakanlığıdır. Eğer gerekli tedbirleri almadığı takdirde yaşadığımız bu olaylarla, işte ölüm olayları, göz kaybı gibi birtakım sakatlıklara sebep olacak olaylarla yine karşılaşacağız. O nedenle Bakanlığa buradan gerekli tedbirleri alması yönünde tavsiyede bulunacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – İlaçların üretim safhasından etken maddenin kalitesinden miktarına, steril şartlarda üretilip üretilmediğine, transferinden saklama koşullarına, kullanıma sunulan formun endikasyona uygun olup olmadığına, yine ilacın uygulanım şekline kadar tüm güvenlik aşamalarının Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenip gerekli denetimlerin yapılmasını istiyoruz.

Yine, en akılcı yönetim ve yaklaşımın ucuz ilaç değil, akılcı tedavi olması gerektiğini belirtiyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinde geçen “Bakanlıkça” ibaresinin “Bakanlığı tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Necdet İpekyüz                                          Kemal Peköz                                             Habip Eksik

                                         Batman                                                      Adana                                                        Iğdır

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                 Erol Katırcıoğlu                                    Hüseyin Kaçmaz

                                           Bitlis                                                       İstanbul                                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İskân Kanunu’nun 8’inci maddesinde yapılmak istenen değişiklik üzerinde söz aldım. Geçen hafta da konuşuldu, bu hafta da konuşuldu. Daha çok böyle işte imarla ilgili, depremle ilgili konular vardı. Bu sefer, teklifte, Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olan göçmen ailelerin kalıcı olarak iskân edilinceye kadar beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması görevi Çevre ve Şehircilik Bakanlığından alınıp İçişleri Bakanlığına devri öngörülüyor.

Aslında 8’inci maddede değişiklik yapılacak kanunla beraber, Türkiye’de son yıllarda bir sığınmacı, geçici gelen konuklar ve farklı farklı tanımlarla tanımlanan bir mülteci sorunuyla karşı karşıyayız ve dünya da aslında büyük bir felaketle karşı karşıya. Niçin karşı karşıya? Genelde kuzeyden güneye, doğudan batıya, ya yoksulluk nedeniyle ya savaşlar nedeniyle ya çatışmalar nedeniyle insanlar yerinden, yurdundan olmakta. Kimi zaman da insan haklarına aykırı uygulamalar nedeniyle, demokratik koşulların ortadan kalkması nedeniyle insanlar ülkelerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Ve Birleşmiş Milletler buna yönelik tedbirler getirtmeye çalışıyor ve hukuksal bir tanımlama getiriliyor bu insanlar gittikleri yerde tekrar ihlallerle karşı karşıya kalmasınlar diye. Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin İskân Kanunu’nun 4’üncü maddesinde de şöyle bir düzenleme yapılmış: “Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olmayan yabancılar ile Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı bulunup da sınır dışına edilenler ve güvenlik bakımından Türkiye’ye gelmeleri uygun görülmeyenler göçmen olarak kabul edilmezler.” Değil mülteci, değil konuk; göçmen olarak bile kabul edilmiyorlar. Yani maddeye göre, göçmen statüsünü kazanabilmek için “Türk soyu olma” şartı aranıyor.

Birleşmiş Milletler neler söylemiş? Birleşmiş Milletlerin -hiç uzatmayayım- hukuksal uzun bir tanımı var ama daha çok kapsayıcı olan şu: Zorunlu ve hayati nedenlerle ülkesinden ayrılıp başka bir ülkeye göç etmek zorunda kalanlara “mülteci” denir. Şimdi, Türkiye’de ne hikmetse Avrupa’dan gelenlere “mülteci” deniyor, Avrupa dışından gelenlere farklı tanımlamalar getiriliyor. Ve Suriye’den gelenlere bir kavram bulunamadığı için -ve burada kalacaklar- ne dediler? Ve hâlâ bu konu çok… “Geçici koruma statüsüne sahip yurttaşlar, vatandaşlar, misafirler.” Ve peşinden neler oldu? Biz biliyoruz ki dünyanın birçok yerinde bu insanlar yerinden yurdundan olurken, makas açılırken, demokrasiden daha iyi yerlere gitmek için çaba harcarken bir ticarete dönüştü, kimi insanlar da bunların göç etmesini şantaja dönüştürdüler.

Bakın, bir hafta içerisinde Van Çaldıran’da 13 kişi yaşamını donarak kaybetti. Kim bunlar? Afganlar. İki gün önce ne oldu? İki gün önce İstanbul’un Fatih ilçesinde bir çalışma yürütüldü, 135 kişi… Yine, İzmir Dikili’de, Urla’da ve farklı farklı ülkeler… Türkiye neredeyse bir köprüye dönüştürüldü. Bu insanlar denizlerde, göllerde boğularak yaşamlarını yitirmek zorunda kaldılar. Ve ne oluyor? Bunlar yakalandığında tekrar ülkelerine gönderiliyorlar veya bir işleme tabi tutuluyorlar. Demem o ki arkadaşlar, gelenlerle ilgili çifte standart olmaz, Birleşmiş Milletler kurallarına göre onlara uygulamaları yaşatmamız lazım ve şüphesiz milyonlarca insana hizmet verilemez ama sorun küresel olduğu için, küresel, evrensel düzeyde çaba harcanırken de Türkiye Cumhuriyeti’nde de buraya gelenlere yönelik insan haklarına uygun bir çaba harcamak lazım. Göçmen de olsa, mülteci de olsa, sığınmacı da olsa, ne olursa olsun, söz konusu insan olduğunda hepimizin doğuştan gelen hakları olduğundan, burada soyuna, kültürüne, geliş yerine, nereden geldiğine bakılmaksızın temel insan hakları çerçevesinde yaklaşmak lazım ve bu konuda da ne gerekiyorsa yerine getirmek lazım.

Bir diğer konu ne? Normalde savaş varsa, insanlar yerinden çıkıyorsa, savaşı önlemek için de, barış için de çaba harcamak lazım. Tam tersine, bir ülkede eğer, çatışmalar, savaşlar, ölümler artıyorsa bir an önce oradaki yaşamın daha iyiye dönüşmesi için çaba harcamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Böylece çaresiz insanları dağlarda, denizlerde boğulmaya değil, şiddete karşı baş başa bırakmaya değil, önlerini açmak için çaba harcamak lazım ve bu konuda yapılması gerekenleri birçok kez biz dile getiriyoruz ve Türkiye’nin komşuluk açısından da bir geçişe dönmesi için de her türlü çabayı harcamamız lazım ve bu çabayı harcamak için de normalde çevremizde bütün insanların temel hak ve özgürlükleri için yapılması gerekeni, çaba harcayıp geleceği daha iyiye kurgulamamız lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                 Hüseyin Örs                                  İmam Hüseyin Filiz

                                           İzmir                                                      Trabzon                                                   Gaziantep

                                    Orhan Çakırlar                                            Ümit Özdağ                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                          Edirne                                                      İstanbul                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ümit Özdağ’ın.

Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İdlib’de çok gergin, ağır çatışmaların gerçekleştiği bir süreç yaşanıyor. Maalesef, bugün de kötü haberler gelmeye devam etti. Bu sürecin çözümünün alacağı şekil de sadece İdlib’le sınırlı kalmayacak, Türkiye’nin dış politikasını köklü şekilde etkileyeceğe benziyor.

İdlib’de yaşanan gerginliğin Türkiye’nin dış politikasının geneliyle ilgili olduğunu Amerikan ve Rus Dışişleri Bakanlıklarının Türk kamuoyuna yönelik başlattıkları psikolojik operasyonlardan anlıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye Özel Temsilcisi, Türkçe yaptığı açıklamada “şehitlerimiz” diyerek Suriye’de şehit olan askerlerimize sahip çıkıyor. Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği ise “tweet” atıp Amerikan Kongresinin PKK/YPG için tahsis ettiği mali yardımı gündeme taşıyor, silah yardımına dikkat çekiyor. Türkiye’yi ABD ile Rusya arasına sıkıştıran bir dış politika, ülkemizi bu noktaya getirdi.

Değerli milletvekilleri, Türk ordusunun İdlib’de yapmış olduğu yığınak ve gösterdiği kararlı tavrın, Türkiye sınırına yönelik başlayan ve şimdiden 1 milyon gibi bir rakama ulaşan göçü sınırın Suriye tarafında tutması anlamında önemli ve değerli olduğunu söylemek durumundayız. Keza, bir kısım İdliblinin Afrin bölgesine yönlendirilmiş olması da çok doğru bir adımdır. Eğer bu iki doğru adım atılmasaydı, şimdi 1 milyon veya daha fazla Suriyeli Hatay’dan Türkiye’ye girmiş olabilirdi.

Değerli milletvekilleri, geldiğimiz aşamada, İdlib’de güç yoğunlaşması yapan askerî birliklerimizin sağladığı güce dayalı istikrardan, Moskova ve Şam’la anlaşmayla diplomatik istikrar dönemine geçilmesi gerekir. Bu gergin süreci Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda akılla çözmek yerine hamaset dolu açıklamalar yapmanın ülkemize hiçbir faydası yoktur.

Değerli milletvekilleri, Türk ordusu, Suriye ordusunu -Rus ordusu tarafından desteklense dahi- girdiği her savaşta yener; bu gerçeği tartışmaya dahi gerek yoktur. Ancak, Türk ordusunun Suriye ordusuna karşı kazandığı zafer bir “Pirus zaferi” olacaktır. Türkiye, Suriye ordusunu askerî olarak yendiği zaman bile bundan siyasi anlamda galip çıkacak olan, PKK/YPG terör örgütü olacaktır. Türkiye’nin Suriye ordusunu yenmesi, Türkiye’nin Suriye projesinin değil ABD ve İsrail’in Suriye projesinin gerçekleşmesine yardımcı olacaktır. Fırat Kalkanı, Afrin ve Barış Pınarı Operasyonlarını boşa yapmış olacağız, verdiğimiz şehitleri boşuna vermiş olacağız. Türkiye, Suriye’yi yenerken bu galibiyetten Türkiye değil PKK/YPG siyasi anlamda güçlenmiş çıkacak. Suriye’nin kuzeyine yerleştirilmeye çalışılan PKK’istan Projesi’ne doğru büyük bir adım atılmış olacaktır.

Öte yandan, HTŞ ve benzeri terör örgütleri de Suriye ordusuna karşı Türk askerinin arkasına sığınmış olmanın sevincini yaşarken bir yandan da Suriye ordusunu ve Rusları tahrik etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yaptıkları arasında savaş suçu olan eylemler var. Hiçbir terörist unsurun şanlı Türk ordusunun arkasına sığınarak kendi alçak gündemini gerçekleştirebilmesine izin verilmemelidir. Türk askeri ancak Türk milletinin ve devletinin yüksek menfaatlerini savunmak ve gerçekleştirmek amacıyla savaşmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir süre, AK PARTİ iktidarına yakın bir düşünce kuruluşunun başkanının ABD ve AB’ye İdlib’e müdahale çağrıları yapmasından sonra, 11 Şubatta Savunma Bakanı İdlib’e NATO’yu ciddi ve somut destek vermeye çağırmıştır. Bu çağrının anlamını anlamak mümkün değildir. Herhâlde Suriye ordusuna karşı NATO’nun desteğine ihtiyaç duymuyoruz. Kissinger “Dış politikalar uçak gemisine benzer, ağır, yavaş ve zor manevra yaparlar.” diyor ama bu manevra, NATO’yu İdlib’e çağırma, sanki bir sürat teknesi süratiyle yapılmış bir manevraya benziyor.

Rusya’dan S-400 yüksek hava savunma sistemlerini almadınız mı? Nükleer enerji ve doğal gaz konusunda Rusya’ya Türkiye’yi aşırı derecede bağımlı hâle getirmediniz mi? Şimdi, tekrar ABD ekseninde bir Suriye siyasetine mi kayacaksınız? Türkiye’nin Suriye siyaseti ne Rus ne Amerikan eksenli olmalıdır, Türkiye’nin Suriye siyaseti ve bütün siyasetleri Türk merkezli olmak zorundadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra Sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesindeki “Anasız ve babasız” ibaresinin “Annesiz ve babasız” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Orhan Sümer                                İlhami Özcan Aygun

                                           Sivas                                                        Adana                                                     Tekirdağ

                                    Gökan Zeybek                                           Serkan Topal                                           Ednan Arslan

                                         İstanbul                                                      Hatay                                                        İzmir

                                                                                                   Vecdi Gündoğdu

                                                                                                         Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serkan Topal’ın.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir sataşmaya, tartışmaya mahal vermeden lütfen buyurun.

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Tabii, değerli arkadaşlar, ülkenin, içinde bulunduğu ekonomik sorunlar, içinde bulunduğu siyasal durum beraberinde çok ciddi sorunları da getirmektedir. Değerli arkadaşlar, aslında en büyük sorun yönetim zafiyeti. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki iktidar bu ülkeyi yönetemiyor. Tabii, biz bunu söylediğimizde bazı arkadaşlarımız bunu sataşma olarak kabul ediyorlar. Arkadaşlar, nasıl yönetemediğinizi ben örneklerle ifade edeceğim.

Bakın, değerli arkadaşlar, deprem bağıra bağıra geliyorum diyor, depremli ilgili ne yapılıyor? Deprem öncesinde vergi toplanıyor yani para toplanıyor, depremden sonra da para toplanıyor. Yani aslında bu konuda ustalaştı AK PARTİ Hükûmeti, para toplama konusunda ustalaştı. Depremden önce toplanan vergilerle, depremden sonra toplanan paralarla ne depremin yaraları sarılabiliyor ne de depremden önce önlem alınabiliyor.

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar, dış politikaya biraz girmek istiyorum. “Neden?” diyeceksiniz. Ben bu kürsüde defalarca Suriye savaşının etkilerini, Hatay’a olan etkilerini ve gerçekten Hatay’ın sorunlarını dile getirdim. Hatta bombalar nerede patlıyordu? Hatay’da patlıyordu. Füzeler nereye atılıyordu? Hatay’a atılıyordu, şehitler veriliyordu. Ve ben bu kürsüde komisyon kurulmasını talep ettim, Reyhanlı’yla ilgili komisyon kurulmasını talep ettim ama reddeden yine AK PARTİ’ydi.

Bakın, en son valiliğin önünde bir vatandaşımız kendini yaktı. Bunu kimse istemez, doğru. Ancak, tabii, yine Sayın Özkan’ın az önce eline bir kâğıt vermişler. Çankaya kapısında yine bir vatandaşımız eylem yapmaya kalkıştı, yine Hataylı. Hatay’a girmek zorundayım çünkü ben bu kürsüde defalarca Suriye savaşının etkilerini anlatmama rağmen maalesef önlem alınamadı. Şimdi, tabii, okumaya başladı, diyor ki: “İşte, bu kadar sabıkası var, bu kadar sorunu var, bu kadar…” Ya, arkadaşlar, o adamın ne sorunu olursa olsun, o adamın sorumlu olduğu bir aile var mı? Elektrik ödemek zorunda mı? Ailesine aş, ekmek götürmek zorunda mı? Bu duruma eğer geliyorsa bunun müsebbibi, bunun sorumluları kimler? Elbette AK PARTİ Hükûmeti.

Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, ülkede enflasyon açıklanıyor, 13,7 ama bir bakıyorsunuz, vergiye yüzde 26 zam, trafik cezalarına yüzde 26 zam, sonra diyorlar ki: “Efendim, işsizlik de yüzde 12, yüzde 13.” Ya, değerli arkadaşlar, Hatay’da her 3 kişiden 1’i işsiz ve Türkiye’de yaşanan son iki olayda Hataylıların olmasının nedeni budur zaten. 400 bin Suriyeli var. Bakın, AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımız burada, MHP milletvekillerimiz de burada; çıksınlar, gerçekten, burada “Sen yalan söylüyorsun.” desinler, ben halkımdan özür dileyeceğim. Ben doğruları söylüyorum. Ben yine söylüyorum: 400 bin Suriyeli var Hatay’da ve şu anda kaçak çalışıyorlar, vergi ödemiyorlar ama bizim vatandaşlarımız işsiz kalıyor, sonra intihara kalkışıyor, intihar ettikten sonra da “Vallahi bu adamların psikolojik sorunları var.” diyorlar. Arkadaşlar, insanların psikolojik sorunları olabilir ama psikolojik sorunlara neden olan psikolojik şeyler nelerdir? O psikolojik nedenlere sebebiyet veren zihniyettekiler kimlerdir? Onun araştırılması gerekiyor. Hatay’la ilgili gerçekten bu kürsüde muhtemelen en çok konuşanlardan biri benim ama bir türlü Hatay’ın sorunlarını çözülmesi noktasında komisyon kurduramadım, kurduramadık arkadaşlar. En son bugün sabah Çankaya kapısında bir Hataylı vatandaşımız “Kendimi yakacağım.” dedi. Ya ne olursa olsun.

Değerli arkadaşlar, şimdi tabii, ben bir kez daha söylüyorum, Hatay’a özel bir ödenek ayrılması gerekiyor. Bakın, yine İdlib’den Hatay’ımıza teröristler akmaya başladı, bunun önlenmesi gerekiyor. Gerçekten bu konuda sizden de destek bekliyorum Sayın Vekilim.

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Mustafa Akıncı’ya cevap ver Mustafa Akıncı’ya.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Oraya da geleceğim ben, oraya da geleceğim.

Değerli arkadaşlar, tabii şimdi yanlış bir dış politikadan dolayı, üzerinde titrediğimiz, yavru vatan olarak manevi vatanımız, ikinci vatan olarak gördüğümüz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bile söz geçiremiyoruz artık. Geçirebiliyor muyuz arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bakın, Sayın Akıncı “İkinci bir Tayfun Sökmen olmayacağım.” diyor. Zaten olamazsınız. Ben buradan oraya da birkaç şey söylemek istiyorum. Tabii ki olamazsınız Sayın Akıncı. Çünkü, Tayfur Sökmen olmak demek özgürlükçü olmak demektir. Tayfur Sökmen olmak demek antiemperyalist demektir. Tayfur Sökmen olmak demek Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini içselleştirmek demektir. Bu yüzden buradan Sayın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanından, Türk halkı, Hatay halkı ve rahmetli Tayfur Sökmen’in maneviyatı için özür bekliyoruz ve günü geldiğinde de ben inanıyorum ki Kuzey Kıbrıs Türk halkı mutlaka hesabını soracaktır.

Değerli arkadaşlar son olarak, tabii sürem azaldığı için…

BAŞKAN - Son kalmadı artık, son bir saniye.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Bir dakika daha muhtemelen verirsiniz.

BAŞKAN – Yok.

SERKAN TOPAL (Devamla) - Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Topal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Erim buyurun, bir şey mi söyleyeceksiniz?

Buyurun Sayın Erim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

65.- Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim’in, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan söz verdiğiniz için.

Sayın Aydın Milletvekili Hatip…

BAŞKAN – Bakın, sataşmaya yol açmayın.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Yok, açmayacağım.

Şimdi, su ürünleri organize ihtisas bölgesinin kurulmasına karşı çıkıyor. Burada 8 profesör, Ege Üniversitesinden, Dokuz Eylül Üniversitesinden konusunda uzman profesörler bu konuda aylarca fizibilite yaptılar. Bu bölgenin turizm bölgesiyle alakası yok. Zaten orada şu anda açık denizde balıkçılık yapılıyor. Bu balıkçılık burada, Büyük Menderes deltasının civarında yapılacak. Bunun turizmin t’siyle uzaktan yakından alakası yok. Ayrıca örnek olması, kurumsal olması, kontrollü ve sürdürülebilir olması için yapılıyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yıldız, söz vermeyeceğim hiç girmeyin.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Cevap vereceğim, sataşma var.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – 20 milyon dolar su ürünleri ihracatımız var, 100 milyon dolara çıkması lazım ve balıkla beslenmemiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinde geçen “ya da” ibaresinin “veya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Kemal Peköz                                             Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Adana                                                        Iğdır                                                         Bitlis

                                   Erol Katırcıoğlu                                         Ali Kenanoğlu                                     Hüseyin Kaçmaz

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Şırnak

                                                                                                       Mensur Işık

                                                                                                             Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Ali Kenanoğlu’nun söz talebi var.

Buyurun.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

34’üncü madde, 2006 yılında çıkarılan 5543 sayılı İskan Kanunu’nun 17’nci maddesiyle ilgili. Bu maddede iskânda aile kabul edilecekler tanımlanıyor ve bu düzenlemeyle bekâr kardeşi olmayan ya da tek kalan çocukların da iskânda yani meskende aile olarak kabul edilmesi sağlanıyor.

Aslında bunun bugüne kadar böyle sayılmaması tuhaf bir durum. 2 bekâr kardeş “aile” olarak kabul ediliyor bir meskende ama kardeşi yoksa yani tek olduğu zaman -tek kardeş yani tek kişi bu anlamıyla- kabul edilmiyormuş ve bundan kaynaklı olarak da ailelerin iskân yardımı meselesinden de faydalanamıyor. Neyse ki şimdi bu kanunla birlikte bu durum düzeltilecek.

Değerli arkadaşlar, bugün DİSK’in yani Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun 53’üncü kuruluş yıl dönümü. DİSK, işçilerin doğrudan iradesiyle TÜRK-İŞ’ten ayrılan 4 sendika tarafından 13 Şubat 1967 tarihinde kurulmuştur. Sınıf ve kitle sendikacılığının Türkiye'deki ilk ve tek temsilcisi olan DİSK devletten ve sermayeden bağımsızlığı ve sendika içi demokrasiyi temel ilkeleri olarak belirlemiştir. 1970’lerde örgütlenen, 15-16 Haziran direnişi, 1 Mayıslar, DGM direnişi, 16 Mart faşizme ihtar eylemi ve demokrasi mitingleri nedeniyle her zaman hedefte olan bir sendikadır. 1 Mayıs 1977’de Taksim mitingi kontrgerillanın saldırısına uğramış, Kurucu Genel Başkanı Kemal Türkler bir suikastla öldürülmüştür. 12 Eylül askerî darbesi sonrası yöneticileri hapse atılmış, öldürülmüş, faaliyetleri yasaklanmış ve mal varlıklarına el konulmuştur. DİSK, 1991’de mahkeme kararının bozulmasının ve beraat kararı verilmesinin ardından 1992’de faaliyetlerine yeniden başlamıştır. O tarihten bugüne emek ve demokrasi mücadelesi yürüten DİSK’i kuruluş yıl dönümünde kutluyor, emek ve demokrasi mücadelesinde birlikte yürüyeceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlar, burada Gezi tartışmaları yaşandı. Evet, Gezi’deydik, ben de oradaydım. Ağaçlar, nehirler, dağlar kardeşim olduğu için ben de Gezi’deydim. Düşüncemi özgürce söyleyebileyim diye ben de oradaydım. Birlikte eylemenin, dayanışmanın güzelliğini yaşamak için ben de Gezi’deydim. Kimse kız kardeşimin ne giyindiğine, kaç çocuk doğuracağına, gülüp gülmeyeceğine karışmasın diye ben de oradaydım. Yaşadığım şehir beton ormanına dönmesin diye ben de Gezi’deydim. Barış içinde yaşamak istediğim için hepimiz oradaydık. Gezi direnişçilerinin 7 maddelik talebi toplumun özlemleri ve talepleridir. Bu meşru demokratik talepler yargılanamaz. Bu talepleri savunmak için 18 Şubatta hepimiz Silivri’de olacağız.

Sevgili arkadaşlar, Gezi direnişi burada da konuşuldu, tartışıldı, bir yönüyle Alevi direnişi olarak nitelendirildi, Alevi ayaklanması olarak nitelendirildi. Böyle niteleyenler de o dönemki kimi Emniyet mensuplarıydı, bunları rapor olarak da kimi devlet kademelerine sundular ve bu, basında da yer almıştı. Oysa biz şunu söyledik: Gezi direnişi bir Alevi direnişi değildi, orada toplumun tüm farklı kesimlerinden insanlar vardı; hatta, Gezi’de çok sayıda İslami grup, platform yer almıştı. Ramazanda orada yeryüzü iftar sofraları düzenleyen gruplar da vardı ve orada, Gezi’de, Gezi eylemleri esnasında cuma namazları da kılındı, bunları da hatırlatmak isteriz. Ancak şu vardı tabii ki: Gezi’de öldürülen, katledilen gençlerin tamamı Aleviydi. Bunun sebepleri -vakit yok- ayrıca tartışılabilir ancak Gezi direnişine Alevilerin büyük oranda destek verdiğini söyleyebiliriz. Bunun sebebi de yaşamlarından ve geleceklerinden kaygı duymuş olmalarından kaynaklıdır. Yani yaşanılan baskı süreci ve ülkenin getirdiği süreçten kaynaklı olarak Alevi toplumu geleceğinden kaygı duyuyor ve bundan kaynaklı olarak bu direnişe destek vermiştir.

Bu vesileyle, Gezi direnişinde yaşamını yitiren bütün canları saygıyla anıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Emecan, Sayın Akar, Sayın Sümer, Sayın Şahin, Sayın Bulut, Sayın Kaya, Sayın Hakverdi, Sayın Hancıoğlu, Sayın Ceylan, Sayın Ünsal, Sayın Arı, Sayın Yıldız, Sayın Kılınç, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Baltacı, Sayın Aygun, Sayın Özdemir, Sayın Topal, Sayın Yavuzyılmaz.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 34'üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Hüseyin Örs

                                            İzmir                                                       Adana                                                     Trabzon

                                    Orhan Çakırlar                                              İsmail Ok                                          Fahrettin Yokuş

                                          Edirne                                                     Balıkesir                                                     Konya

                                                                                                 İmam Hüseyin Filiz

                                                                                                        Gaziantep

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuş' un

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu saatinde doğal gazdan bahsederek, elektrikten, soygun düzeninden bahsederek biraz uykularınızı açmak istiyorum.

Şimdi, efendim, malum, doğal gaz anlaşmamız, biliyorsunuz, alım garantili yani tüketsek de tüketmesek de parasını ödüyoruz. Basında yer alan haberlere göre, 2019 yılında devlet bütçemizden 15,6 milyar Türk lirası fazladan doğal gaz parası ödemişiz. Tabii, milletin sırtında yük sadece bu olsa, bu anlaşma olsa diyelim ki hadi sineye çekelim.

Şimdi, ben Ankara’da doğal gaz tüketen sizin gibi bir vatandaşım. Peşin doğal gaz alıyorum, kartım var ama sonradan bana doğal gaz fiyat farkı geliyor. “Dünyanın neresinde böyle bir soygun düzeni var?” diye sorulsa, a, b, c, d şıkları konsa birinde “Türkiye” olsa herhâlde KPSS’ye giren herkes “Türkiye” diye işaretler. Bu sizin maşallah güzel bir uygulamanız, ne kadar gurur duysanız vallahi hakkınız. Çünkü soygun düzenini böyle kurdunuz ki Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu da bunu destekliyor. Belki diyeceksiniz ki: “Ya, o kurullar bağımsız, Hükûmet olarak bizim suçumuz yok.” Tabii, milleti aldatabilirseniz bunu söylersiniz. Bu soygun olduğu sürece, Allah aşkına, doğal gaz tüketenlerin yüzüne nasıl bakıyorsunuz? Ha, diyeceksiniz ki: “Efendim, Başkent Doğalgazı peşkeş çektik Torunlar Holdinge, oradan aktardık vakıflarımıza.” Zehir zıkkım olsun harcadıklarınız, aldıklarınız, kim yiyorsa bunun paralarını. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, gelelim kaçak elektrik meselesine. Ya, kardeşim dünyanın neresinde var kaçak elektriğin faturasını dürüst, namuslu vatandaşa ödetmek? Bu düzeni de siz getirdiniz. Yahu, siz şeytanın aklına gelmeyen düzenlemeler yapıyorsunuz. Yahu, yazık değil mi bu millete! Yetmez, yetmez; hızınızı alamadınız, geçmediğimiz köprünün, kullanmadığımız havaalanının, gitmediğimiz hastanenin parasını, efendim, üst geçit, alt geçit, tüp geçit, hepsini bu milletin sırtından alıyorsunuz. Yahu, nasıl bir soygun düzeni kurdunuz da bu milleti böyle soyup soğana çeviriyorsunuz. Vallahi, rahmetli Deli Dumrul var ya, Duha Koca oğlu Deli Dumrul var ya kalksa, dirilse gelse derki: “Yahu, benim dönemimden, benden daha hızlı çıktı bu AK PARTİ’liler.” Deli Dumrul’u da geçtiniz, helal olsun size, alkışlıyorum sizi! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Ne bağırıyorsun!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Zorunuza mı gitti, zorunuza mı gitti!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – O, köprülerden geçenlerden 30 akçe, geçmeyenden 40 akçe alırmış, bir de dövermiş. Siz, vallahi 30 akçe değil, 130 akçe alıyorsunuz. Vicdanınız Deli Dumrul’dan bile fazla!

Ha, şimdi size bir şiir de okuyayım da güzelce uykularınız açılsın. Bir memur yazmış “Az yiyin beyler, az yiyin.” diyor. Diyor ki:

“Günümüz geçmiyor zam üstüne zam,

Hak mı, adalet mi, siz deyin beyler.

Yaşasa ne derdi İmam-ı Azam?

Yoksula da kalsın, az yiyin beyler!

Mademki geçtiniz suyun başına,

Bari su diyenin sesini duyun,

Hazreti Ömer’e benzeyin, sünnete uyun,

Yoksula da kalsın, az yiyin beyler!

Pahalı saraylar, hanlar, hamamlar,

Eksik itibarı nasıl tamamlar?

Şatafata cevaz veren imamlar,

Yoksula da kalsın, az yiyin beyler!

Zaman gelir ne taht ne taç kalır,

İnsan bu, insana muhtaç kalır,

Biri çok yiyince birileri aç kalır,

Yoksula da kalsın, az yiyin beyler!”

İyi akşamlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Ayıp ayıp! sesleri, gürültüler)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ayıp, ayıp!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, bir müsaade eder misiniz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden defaatle grubumuza sataştı…

BAŞKAN – Sataştı, buyurun ama lütfen siz de yeni bir sataşmaya yol açmadan… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sataşma yok Başkan, sataşma yok ya!

BAŞKAN – Ya, Sayın Akar…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yok ama sataşma, şiir okudu ya!

BAŞKAN – Şiirdi ama Sayın Ünsal’ın şiiri gibi değildi.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz üzerimize alınmadık ama!

BAŞKAN – Evet, buyurun.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

11.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Şubata girdik. Bugün güzel şiirler okuyanlar oldu, alkışladık. Elbette, bu milletin kürsüsünden milletin diliyle yani nezaketle, nezafetle ve vakur bir anlayışla, İç Tüzük’ümüzde olduğu gibi, İç Tüzük’ümüzde ifade edildiği gibi, keşke kaba ve yaralayıcı üslup olmaksızın konuşabilseydi. Ancak hitabetinin başından sonuna baktığımız zaman, uzun yıllar mesleki hayatında -ki bir kamu görevlisi olarak çalıştı- yapmış olma ihtimali yüksek olan eylemleri, grubumuza, maalesef, izafeten anlatmaya çalıştı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunun hesabını vereceksin! Sana bu yaptığın konuşmaları asla bırakmayacağız!

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Haddini bil! Edebini bil! Ne demekmiş? Ben şerefli bir devlet memuruydum. (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine!” sesleri, gürültüler) Otur! Haddinizi bilin!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, bu üslup, maalesef, milletin yapmış olduğu o kazanımları milletin hizmetine sunan bir anlayışla icraatta bulunan AK PARTİ Hükûmetine, AK PARTİ Grubuna alenen hakarettir.

Bakınız, hükûmet nedir? Siyaset nedir?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – FETÖ’cülük nedir, onu da anlat! FETÖ’nün kapısında dolaştıklarını da anlat!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biz, hamdolsun, on yedi yıl boyunca bu milletin ekonomik kaynaklarını mali bir disiplinle bu milletin hizmetine sunmaya çalıştık ve bugün, eğer 10 küsur seçimden beri milletimiz bu davaya, Reisimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a yol vermişse, AK PARTİ Grubuna en yüksek temsil hakkı vermişse bu milletin kaynaklarını mali bir disiplinle, en disiplinli bir şekilde kamu kaynaklarının finansmanında kullandığımız içindir.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Tabii!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Sen, biliyorum, suçluluk psikolojisiyle gelip o kaba, yaralayıcı üslubu devam ettiriyorsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Daha evvel de yapmış olduğun bu hitabetinden sonra Meclis Genel Kurulundan kaçışlarını da hatırlıyoruz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Haydi!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Onun için, gel, milletten destek alan, milletin bağrından çıkmış ve milletimizin vermiş olduğu destekle bütçeler hazırlayan AK PARTİ Grubuna bu kaba ve yaralayıcı üslubunu bir kenarda bırak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erel, buyurun.

AYHAN EREL (Aksaray) – Başkanım, hatip kürsüden grubumuzu ve Fahrettin Bey’i hedef alarak sataşmada bulunmuştur. Müsaadenizle… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sessiz olalım, rica ediyorum.

Siz cevap vereceksiniz herhâlde Sayın Erel, buyurun.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

(AK PARTİ sıralarından “Ayhan, söyle, akıllı olsun!” ve ”Adam olsun, adam!” sesleri)

İSMAİL OK (Balıkesir) – Ayıp, ayıp; terbiyesizlik yapmayın “Adam ol.” diyerek!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ne diyorsun be! Gel, gel!

(AK PARTİ ve İYİ PARTİ milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, bana bak! Ne oluyor, hayırdır ya!

İSMAİL OK (Balıkesir) – Ulan “adam olmak” ne demek! Siz adam olun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yerlerimize oturalım lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ali kıran baş kesen mi kesildiniz ha!

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.57

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 01.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Sayın Erel, buyurun.

12.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında İYİ PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Çok değerli milletvekilleri, gecenin bu saatinde böyle tatsız bir hadisenin yaşanmasından dolayı üzgün olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ancak Sayın Grup Başkan Vekiline bir çift lafım olacak, diğer çok kıymetli arkadaşlarımı bu sözden sarfınazar ediyorum: Suskunluğumuz asaletimizdendir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Lütfen… Lütfen…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne olacak? Konuşmasın mı yani!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen müsaade edin.

AYHAN EREL (Devamla) – Her lafa verilecek cevabımız var ama hem lafa bakarız hem de adama.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Aynaya bak, aynaya!

AYHAN EREL (Devamla) – Şimdi, burada konuşan arkadaşımız beraber yaşadığımız bir problemi dile getiriyor.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Hakaret ediyorsun!

AYHAN EREL (Devamla) – Ben hakaret etmiyorum, hayır…

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Özür dileyeceğine…

AYHAN EREL (Devamla) – Ya, lütfen… Lütfen… Lütfen…

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Aynaya bak, aynaya!

AYHAN EREL (Devamla) – Yani otuz dokuz yıl devlete şerefle hizmet etmiş bir devlet memuruna… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Nasıl şeref?

AYHAN EREL (Devamla) – …Sayın Grup Başkan Vekilinin bu şekilde hitap etmesi bir kere bir insan olarak hiç birimize yakışmıyor. Hem diyoruz ki “14 Şubat Sevgililer Günü”, böyle bir günde “Ben bunun hesabını sorarım…” Ya, parmak sallamak bu devirde bitti, yok ki böyle bir şey. Nerede yaşıyoruz, hangi çağda yaşıyoruz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Lütfen… Lütfen… Ama bir dinleyin de…

Bakınız, diyor ki arkadaş: “Yazın peşin parasını verdiğimiz doğal gaz için ‘Bu tarihlerde, faturada, daha önce aldığınız doğal gazın fiyatı ile bunun arasında şu kadar fark var, bunu ödeyin.’ deniliyor. Ama bu şirket benim paramı peşin aldı, altı aydır bu parayı kullanıyor. Yasal faizini bile bunun üzerinden düşmüyor.” Ya, burada alınacak, gocunacak ne var, anlamıyorum ki. Yani bir eksiği mi var, bir yanlışı mı var? Eksiği ve yanlışı varsa burası sizin, hepimizin kürsüsü, buyurun, düzeltin; “Siz yanlış söylüyorsunuz. Doğal gaz faturalarına ön ödemeden dolayı fark gelmiyor.” deyin, bize faturaları gösterin, biz de sizden özür dileyelim. Hem diyorsunuz ki: “Biz yasakları kaldırıyoruz, yolsuzlukları kaldırıyoruz, yoksulluğu kaldırıyoruz.” ama yoksulluğa… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Okuduğu şiir…

BAŞKAN – Sayın Erel, teşekkür ediyorum.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bostancı, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki “Bütün bu gruba karşı söylemiş olduğunuz ifadeleri siz acaba meslek hayatınızda yapmış olabilir misiniz?” beyanının hakaret olduğunun göstergesinin Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un gösterdiği tepkinin olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Fahrettin Bey’in konuşmasını dinledik. Arkasından, Grup Başkan Vekilimiz Cahit Bey söz aldı; “Bütün bu gruba karşı söylemiş olduğunuz ifadeleri siz acaba meslek hayatınızda yapmış olabilir misiniz?” diye sadece şüphe beyan etti. Ve yerinden isyan etti Fahrettin Bey; ayağa kalktı “Bütün gruba izam ettiğiniz suçlamaları şahsen siz yapmış olabilir misiniz?” sualine, şüphesine isyan etti. Eğer bunlar hakaret olmasaydı, Fahrettin Bey de yerinde sakin bir şekilde oturur, böyle bir isyan göstermezdi. Bizatihi bunların hakaret olduğunun göstergesi Fahrettin Bey’in oturduğu yerden isyanıdır. Başka söze gerek yok.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, söz alabilir miyim.

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

67.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, on yedi senenin hesabını verecek olanın iktidar partisi olduğuna ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, konuşmacılarımızın ifadesinde yer alan iddiaları reddedebilirsiniz, kabul etmeyebilirsiniz, bunları farklı tablolarla sergileyebilirsiniz ama hiç kimse bu gruba parmak sallayarak “Hesap soracağım!” diyemez. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sen de hakaret etme!

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bizler, görülmemiş hesabı olmayan adamlarız. Arkamızda hiç hesap bırakmadan bu yaşımıza kadar geldik. Eğer soracak bir hesabı varsa, aha biz de buradayız; buyurun, hesap sorun sorulacak ne hesap varsa. Bu mudur ifade? Meclise yakışan bir ifade midir bu? Neyin hesabını soracaksınız siz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Parmak sallama!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hesap sorulması gereken birileri varsa o da sizlersiniz. On yedi senenin hesabını vererek gideceksiniz bu iktidardan!

Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

68.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve milletin emanetinin zerresine halel gelmesine müsaade etmeyeceklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gerçekten garip bir müzakere tarzı yaşıyoruz bu gece. “Parmak sallayamazsınız!” denilirken parmak sallanması gerçekten bizi ziyadesiyle üzmüştür.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Aynıyla mukabele” öyle derler. (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri)

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – O mukabeleyi göreceksin sen!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bu ülkede kamu kaynaklarının en yüksek fayda sağlayacak şekilde kamu hizmetine, vatandaşlarımızın menfaatine, kamu yatırımına dönüştüğü bir süreçten geçiyoruz.

Bakınız, bir kez burada hatibin kürsüden ifade ettiği kelimeler... Ki biz onun cemaziyelevvelini de, seçimler dönemine takaddüm eden süreçte beyanlarını da çok iyi biliyoruz. Ülkemizin bir şehriyle ilgili maalesef ileriye sürmüş olduğu böylesi bir iddia, normalde bir milletvekili olarak insan içine çıkmayı dahi imkânsız hâle getirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir taaccüp, bir mağduriyet, insan içine çıkarken hani birazcık izan varsa bir kez düşünmesi lazım. Ancak zatın davranış biçiminin bir yaşam tarzı hâline dönüştüğünü bugün kürsüden yaptığı konuşmada gördük. Biz bunları kabul etmeyiz, biz milletimizin emanetinin zerresine halel gelmesine müsaade etmeyiz. Zaten öyle olmuş olsaydı, milletimiz bize asla yetki vermezdi.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – 35’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN - Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ben bir Türk evladı olarak alnım açık geziyorum, ben göğsü açık geziyorum, kimse benim alnıma leke süremez. FETÖ’cü olmadım, PKK’lı olmadım, hep hainlerle mücadele ettim.

BAŞKAN – Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 35 – 5543 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “muamelesinden” ibaresi “ve kadastro işlemlerinden” şeklinde, “katkı payı” ibaresi “hizmet bedeli” şeklinde değiştirilmiştir.

                                      Ulaş Karasu                                       İlhami Özcan Aygun                                      Orhan Sümer

                                           Sivas                                                      Tekirdağ                                                     Adana

                                    Gökan Zeybek                                        Vecdi Gündoğdu                                        Ednan Arslan

                                         İstanbul                                                    Kırklareli                                                      İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi İlhami Özcan Aygun’un.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz, rica ediyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Arkadaşlar, ders vereceğim size.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Sen önce kendi dersini al, kendi dersini!

BAŞKAN - Efendim, daha konuşmaya bile başlamadı hatip.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ülkenin geleceğiyle ilgili bir ders bu.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Dersini al sen önce bir, kendi dersini al!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Başkanım, bir iki dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Yok, süreyi fazla uzatamam artık.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Başkanım, ülkenin geleceğiyle ilgili.

ORHAN KIRCALI (Samsun) - Şov yapma ya!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Şov yapmıyorum arkadaşım, hepsi kenevir, kenevir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklif 10 ayrı yasada değişiklik yapmaktadır, bu anlamda tamamen bir çorba yasadır. Anayasa’ya aykırı nitelikler taşımakta, sağlıklı ve planlı bir kentleşme anlayışını ortadan kaldırmaktadır. Teklif, belediyelerin yetkisini daraltan unsurlar barındırmaktadır. Bu ruhsatsız binaların yıkım maliyetinin belediyelerden tahsil edilmesi doğru değildir.

Anayasa Mahkemesi kararı aşılarak Van Gölü kıyısına Cumhurbaşkanlığı sarayı yapmak istemektesiniz. Esasında, AK PARTİ planında hem Kamu İhale Kanunu hem de İmar Yasası defalarca delik deşik edilmiştir. Yerel yönetimlerin yetkileri TOKİ’ye devredilmektedir. Şehrin altyapısı, silüeti bozulmuştur; dikey yapılaşmayla şehir yapısı bozulmuştur. Depreme karşı bina güçlendirmeleri yapılmamış, kaynaklar boşa harcanmıştır, toplanma alanlarıysa imara açılmıştır. Gelinen aşama vahimdir. Bu yüzdendir ki Cumhurbaşkanımız da “İhanet ettik.” dedi. Nereye? İstanbul’a. Evet, bu ifadeyi kullanmıştı biliyorsunuz.

Özetle, sürekli çıkan imar barışıyla birlikte, aflarla beraber kentsel dönüşümler havada kalmıştır, imar rantı ise hızlı bir şekilde artmıştır. Kanal İstanbul Projesi Trakya için de ihanet olarak görülmekte olup İnşaat Mühendisleri Odası önemli uyarılarda bulunmaktadır. Sulak alanlar, tarım alanları, meralar, orman alanları ve kıyılar yapılaşmaya açılacağı için Trakya’nın bugünkü varlığını sürdüremeyeceği belirtilmektedir. Trakya’nın gözden çıkarılmasına izin vermeyeceğiz.

Bakın, Elâzığ depremi en önemli gündemlerimizden biri olmasına rağmen… Bakınız, İstanbul’da 99’dan bugüne hiçbir şey yapmadık, sadece başımızı kuma gömdük arkadaşlar. Gelin, depreme hazırlanalım, depreme hazırlıklı binalar yapalım. Bizim önceliğimizin Kanal İstanbul değil, depreme dayanıklı binalar olması gerekir.

Değerli milletvekilleri, depreme karşı güçlendirilmiş bina inşaatı önemlidir. Bu konuda sizlere önemli bir çalışmayı aktarmak istiyorum. Kenevirden üretilen tuğlalar ve malzemeler depreme karşı inanılmaz dayanıklılık gösteriyor. Binaları, kenevirli bazı sargılarla -işte gördüğünüz gibi- kolonları ketenle sıkıştırarak dayanıklı yapıyorsunuz, o kolonları tam 3 katı dayanıklı hâle getiriyorsunuz. “Nereden biliyorsunuz?” derseniz, işte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İSTON’un akredite laboratuvarındaki raporlardan arkadaşlar. Bu şekilde o hasarlı kolonları 3 kat güçlendirme imkânımız var.

Arkadaşlar, yine, bakınız, sadece, hasarlı kolona, kenevirden oluşmuş olan çuvalı veya bezi kimyasal epoksiyle o kolonların etrafına sararak o binayı güçlendireceğiz. Deprem anında içerideki insanların dışarı çıkmasını sağlayacağız.

Gülüyoruz ama Amerika bu çalışmayı yapıyor arkadaşlar. Bizden de yapan birileri var, merak etmeyin. ASAM Vakfı bu konuda çalışmalar yapıyor ama bizde hâlâ… 19 ilde kenevir ekilmesi için izin çıkardık, yetki verdik, Cumhurbaşkanımız da 9 Ocakta dedi ki: “Kenevir ekilmesini önemsiyorum.” ama biz o günden bugüne kadar bir şey yapmadık, uyuyoruz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, daha bir tane kayıtlı tohumumuz yok ama Fransa’ya bakarsanız, Fransa’nın yüzde 80’inde kenevir üretilmekte ve orada tohum da var. Türkiye’de maalesef tohum yok, sadece Samsun Vezirköprü’de yerel tohumlarla üretim yapılmaktadır ama bakınız, TİGEM ve Samsun’daki araştırma enstitüsüne yetki verilmiş, ne TİGEM ne de Samsun’daki araştırma enstitüsü o gün bugündür daha bir tane yerli tohum üretememiş.

Bizim, acil olarak, bir an evvel kenevirin ekilmesini ve tohumunu önemsememiz gerekiyor ama en önemlisi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 1930’da Atatürk Orman Çiftliklerinde, Silifke’de, Tarsus’ta, Yalova’da, Ankara’da, Lüleburgaz’da kenevir ektirmiş arkadaşlar. Evet, yıl 1930, yıl 2020; aradaki farka bakınız. İşte, ileri görüşlülük bu. Hem keten hem kenevir hem soya, Atatürk Orman Çiftliğinin kayıtlarında bunlar arkadaşlar.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Ne zaman yasaklanmış? Hangi dönemde yasaklanmış?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Ne zaman yasaklandığına bakmaya değil…

Geliniz, bakınız, 2017 yılında kenevir üretimiyle ilgili hiçbir çalışma yok. Sadece az sayıda ilimizde bu çalışma yürütülüyor. Geldiğimiz noktada, kenevir sanayi dostu, çevreci ama anlayabilene. Sağlıkta kullanıyoruz, enerjide kullanıyoruz, kozmetikte kullanıyoruz, işte, 700 derece sıcaklığa dayanıklı beton tuğla yapmada kullanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aygun, tamamlayın sözlerinizi.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Ve gelelim, sadece çuvallarda değil, torbalarda değil; hani, bugünlerde modamız var ya, yapıyoruz, gurur duyacağız, otomobillerin kaportasını yapmak için de kullanabileceksiniz. Yine, en sağlam, en sert tahtayı yapmada da bu keneviri kullanıyorsunuz. Yani doğanın her yerinde kenevir var ama biz hâlâ daha kenevir tohumuyla ilgili hiçbir çalışma yapmıyoruz, uyuyoruz arkadaşlar. Belki gecenin bu saatinde sizi rahatsız etmiş olabilirim, kusura kalmayın ama Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930’lardaki partisinde bugün siyaset yapan bir milletvekili olarak sizleri uyarmak benim görevim.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – 1940’ta mı yasaklanmış?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Gelin, hep beraber kenevir ekimini özendirelim; gelin, ülkenin geleceğindeki enerji sorununu ortadan kaldırmak için hep beraber yapalım. Üretim alanlarımızı yüzde 15 yapsak petrolde dışa bağımlı kalmayız arkadaşlar diyorum.

Bu saatte, diyorum ki: İnşallah, kenevir tohumu üretimi ülkemde artar. İnşallah, kenevirden oluşmuş olan bu blok tuğlaların ve kolonların yapılması için gerekli çalışmaları yaparız. İşte, şu kadarcık bir şeyle de bir vatandaşımızın canını kurtarırsak bizim için en büyük mutluluk bu olacak. Ama en önemlisi de ekonomiye vereceğimiz katkıdır, vereceğimiz çalışmadır diyorum.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN KIRCALI (Samsun) – 1940’ta mı yasaklandı? Hangi tarihte yasaklandı? Bir söyleyemedin onu ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Meşhur İsmet Paşa mı yasakladı?

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, 31 Mart 2016 Perşembe günü TBMM Başkanlık Divanı Toplantısı’nda karara bağlanan mutabakat metninin 9’uncu maddesinde Genel Kurula ürün ve eşya getirilemeyeceğinin hüküm altına alındığına ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Değerli Grup Başkan Vekilleri, değerli milletvekilleri; bir konuda sizi uyarmak istiyorum.

ORHAN KIRCALI (Samsun) – 1940’ta mı yasaklandı? Hangi döneme denk geliyor?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Kimdi Cumhurbaşkanı o zaman?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, dinler misiniz rica etsem…

Bakın, 2016 yılında alınan bir karar var, bu karara baktığınızda, bu kararın 9’uncu maddesi Genel Kurula ürün ve eşya getirilemeyeceğini hüküm altına alıyor. Hele bu saatte, böyle elektrikli ortamlarda böyle tuğlalarla gelmenin milletvekillerinin sıhhati için pek iyi olmayacağını düşünüyorum ve değerli arkadaşlar, bu tarz materyalleri de lütfen Genel Kuruldan içeriye sokmayalım bundan sonra.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ama konu güzeldi.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Aksaray

                                      Hüseyin Örs                                            Orhan Çakırlar                                İmam Hüseyin Filiz

                                         Trabzon                                                      Edirne                                                    Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ayhan Erel’in.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesi üzerine partim İYİ PARTİ adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 35’inci maddesi -bu kanun hükümlerine göre- Belediye Gelirleri Kanunu’na göre alınan bina, inşaat harcı ve imarla ilgili harçların alınmamasını amaçlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, uzay çağındayız ama Anadolu’nun köylüleri kerpiç evlerde oturuyorlar bu yüzyılda. Yapılaşmada teknik, bilim, yasalar, resmî kurallar geçerli değil. Depremin nasıl geleceğini bilemeyiz ama geldiğinde, insanların başına çöken binaların kirişlerine sinmiş, temellerine uzanmış ahlaksızlığın, malzemeden çalmanın sonucudur bu felaketler. Cumhuriyet Dönemi’nde 14 kez imar affı çıkarılmış. Bu aflar, toplumda, kanun dışı uygulamaların bir şekilde yasallaştırılacağı algısının pekişmesine neden olmuştur. İktidar, yurt genelinde yapı stokunu iyileştirmek yerine, kaçak binaları imar barışıyla affetti ve böylece daha büyük facialara kapı aralandı. Türkiye'nin dört bir yanında milyonlarca yapı, denetim yapılmaksızın, sahiplerinin beyanı Doğrultusunda Yapı Kayıt Belgesi aldı; bu binaların geleceğinin ne olacağı ise bilinmemekte. “İmar barışı” adı altında işletilen hukuksuzluk, toplumun can ve mal güvenliğini riske atan tüm girişimleri aklamaktadır. Mühendislik ve mimarlık hizmetleri güvenli ve sağlıklı yapılar için bir zorunluluktur. Bilimi ve tekniği sermaye çevrelerinin ve rant çetelerinin menfaatleri doğrultusunda yok saymak ve bunu yasallaştırmak milletimize yapılabilecek en büyük yanlıştır.

Felaketler gelmeden önce, açık ya da kapalı şekilde, geliyorum diye haber veriyor. Elâzığ-Malatya depremi de öyle oldu. Elâzığ-Malatya arasında bir deprem olacağını açık ve net şekilde önceden haber verdiler aslında bilim adamları. “Doğu Anadolu Fay Hattı’nın uzun yıllardır bir hareketi yok. Bu sessizlik iyi değil, çok enerji birikti. Bu nedenle, Elâzığ-Malatya arasında, hatta Sivrice’de deprem meydana gelecek.” denildi ve denildiği gibi oldu. Bilim insanlarının hazırladığı deprem projesi devlet kuruluşları tarafından reddedildi ve deprem tam o bölgeyi vurdu.

“Deprem değil, bina öldürür.” Bu gerçek, Elâzığ-Malatya depreminde bir kez daha ortaya çıktı. On binlerce bina arasında sadece 72 bina yerle bir oldu. Yıkılan binaların 5-10 metre yakınlarındaki sağlam binaların camları ise çatlamadı bile. Bir defa daha gördük ki deprem değil, kurallara uyulmadan yapılan inşaatlar insanlarımızı öldürmektedir.

Elâzığ-Malatya depremi, iktidarın deprem konusunda hazırlıklı olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Devlet Planlama Teşkilatı, 1999 depreminin ardından hazırladığı kalkınma planında depreme özel başlık açtı. Onlarca uyarıya Hükûmet kulağını tıkadı; yetmedi, Devlet Planlama Teşkilatını 2011 yılında feshetti. Devlet Planlama Teşkilatı 2011 yılında kapatıldı, elli yıllık kurum tek kararnameyle ortadan kaldırılırken gerekçe olarak bürokratik vesayet oluşturuldu. Böylece, Devlet Planlama Teşkilatının yerine, başında seçilmiş yöneticinin bulunduğu Kalkınma Bakanlığı kuruldu. Devlet Planlama Teşkilatı uzmanlarının bir kısmı bu Bakanlıkta görevlendirildi ancak bir kısmı kızağa çekildi, bu yüzden 2017’de Kalkınma Bakanlığı da kaldırıldı. Bakanlığın görevlerini bu süreden sonra Cumhurbaşkanlığına bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı yapmaya başlamışsa da bu kurum Devlet Planlama Teşkilatı gibi özerk olmadığı için istenilen başarıyı elde edemedik. Hâlbuki Devlet Planlama Teşkilatı ülkenin en nitelikli planlamacılarını istihdam eden özerk bir kamu kurumuydu.

Elâzığ’da yaşanan elim deprem faciasının ardından planlamanın önemi bir kez daha anlaşıldı. Sayın milletvekilleri, yirmi yıldır İstanbul, deprem faciası ha geldi ha gelecek tedirginliğiyle yaşıyor. Son depremlerle beraber tedirginlik yeniden halkın gündemine geldi. Bu deprem olmadan siyasi iradenin gerekli önlemleri alması hem insani hem ekonomik açıdan Türkiye için çok önemli gözüküyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde 2 adet önerge vardır. Aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 36’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 36- (1) Bu Kanunun;

a) 7’nci maddesiyle 3194 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin sonuna eklenen paragrafın birinci cümlesi hükümleri 1/7/2020 tarihinde,

b) Diğer hükümleri bu Kanunun yayımı tarihinden on gün sonra yürürlüğe girer.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                Hasan Subaşı

                                           İzmir                                                        Adana                                                      Antalya

                                      Hüseyin Örs                                             Feridun Bahşi                                         Orhan Çakırlar

                                         Trabzon                                                     Antalya                                                      Edirne

                                                                                                 İmam Hüseyin Filiz

                                                                                                        Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Feridun Bahşi’nin söz talebi var.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin gündemiyle Parlamentonun gündeminin örtüşeceği günleri umutla bekliyoruz. Türkiye'nin gündeminde açlık, yoksulluk, sefalet, terör ve en son da savaş varken Parlamentonun gündemine bakar mısınız, hangi işlerle uğraşıyoruz görüyor musunuz? Bırakınız geleceği öngörüp planlamayı, gün içerisinde bile tutarlı bir çizgi göremiyoruz ne yazık ki. Ülke moralsiz, halk mutsuzdur. Sağduyu yerine hamaset, uzlaşma yerine intikam ve dayatma, ileri görüşlü liderlik yerine siyasal yobazlığın dayatıldığı bir ülke ortaya çıktı.

Değerli milletvekilleri, tek adam sistemine geçtiğimiz bu dönemde bu Meclisten çıkan bütün yasalar vatandaşın üzerinden birilerinin cebini doldurdu ve vatandaşın lehine tek bir yasa dahi çıkaramadık. Verdiğimiz toplum yararına tüm yasa teklifleri komisyonlarda bekletiliyor. Asgari ücretlinin maaşından vergi kesilmesin dedik, “Hayır.” dediniz. Sağlıkçı, polis ve öğretmen ek göstergesi yüzde 20 artsın dedik, “Hayır.” dediniz. Çiftçinin tarımsal malzemesi ÖTV ve KDV’den muaf olsun dedik, “Hayır.” dediniz. Elektrik faturasına tüketim dışında ücret yansıtılmasın, elektrik, doğal gaz tarifesi gelire göre indirimli uygulansın, ayrıca engelli vatandaşa elektrik ve doğal gaz indirimli olsun dedik, yine “Hayır.” dediniz. EYT dedik, 3600 ek gösterge dedik, “Ülke batar.” dediniz. Vatandaşın lehine olan hiçbir düzenlemeye elinizi kaldırmadınız ama büyük bir gönül rahatlığıyla Cengiz İnşaatın, Ali Ağaoğlu’nun, TÜVTÜRK’ün, Albayrak Gayrimenkulün, damada methiyeler düzen Güler Sabancı’nın, Turkcell’in borçlarını ya sildiniz ya da hatırı sayılır oranda indirdiniz. Yandaş şirketlerin vergi borçlarının yüzde 98’ini sildiniz. Zar zor geçinen işçiye, emekliye, öğrenci ve çiftçiye hiç acımadan icra takipleri başlattınız.

İşsizlik rekor kırarken damat bey 2,5 milyon kişiye iş bulacaktı. Ne oldu, haber var mı işten? Sadece İŞKUR, kayıtlı işsiz sayısını 3 milyon 509 bin 603 olarak açıkladı. Son bir yılda 789 bin vatandaşımız işinden edildi. Cumhurbaşkanı, öğretmenlere, sağlıkçılara, polislere 3600 ek gösterge verecekti, sonuç yok. Her zamanki gibi seçim vaadi olarak kaldı. Süleyman Soylu “Son üç yüz yılın en güçlü dönemindeyiz.” dedi, insanlar intihar etti. Berat Albayrak “Devletin kasası tarihinde hiç olmadığı kadar güçlü.” dedi, insanlar intihar etti. Erdoğan “Ekonomide üst üste sevindirici haberler alıyoruz.” dedi, insanlar intihar etti. Çünkü vatandaşın tenceresi boş, karnı aç, cebinde parası yok. Süte yüzde 17, şekere yüzde 16, çaya yüzde 32, doğal gaza 54, elektriğe 50, kırmızı ete 20, köprülere 47, sigaraya altı ayda yüzde 50, yurt dışı harcına yüzde 300, cep telefonu harcına yüzde bin, vergi harç ve cezalarına yüzde 22,58 zam yapan iktidar, asgari ücretliye yüzde 10 zam verdi. Asgari ücret 2.324, yoksulluk sınırı 6.849 lira. “Asgari ücrette Avrupa’dan daha iyiyiz.” diyen bakana sormak lazım, hangi Avrupa ülkesinde yoksulluk sınırı asgari ücretin 3 katı?

On yedi yıllık AK PARTİ iktidarında yaşadığımız şahlanma işte bu. Dolar, euro, benzin ve dış borç coştu, vergi zamları arttı, işsizlik tarihî rekorlar kırdı. Hukuk, adalet ve demokrasi bitti. Tarım içler acısı. Sanayi üretimi düşüşte, ekonomi vatandaşın sırtında. Eğitim tarikat ve vakıflara teslim edildi. Bu şahlanmayı tarımda da göremiyoruz. Çiftçimiz gübre, mazot, ilaç, su ve elektrik borcu hariç, 130 milyar borcu sırtında taşımaktadır. Kanunen verilmesi gereken 177 milyar destek bile gasbedilmiştir. Emeğin ve alın terinin karşılığı alınmamıştır. İktidarın üretmek yerine ithalatı seçmesi nedeniyle 34 milyon dönüm tarım arazisi boş bırakılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ülkemiz kepenk kapatan binlerce esnafın, üretim yapamayan sanayicinin, 4,5 milyon işsizin, maaşını yetiremeyen asgari ücretli ile emeklinin olduğu bir ülke hâline gelmiştir. 700 bin atanamayan öğretmen, 1 milyonu aşkın eğitim ordusu, iş bekleyen 3 bin engelli öğretmen varken vakıf ve derneklerle imzalanan protokolleri “kamu yararı” diyerek açıklamayan zihniyet bu ülkeyi hâlâ yönetmektedir. Ülkenin durumu bu şekildedir.

Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde geçen "cümlesi” ibaresinin "cümlesinin” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Ulaş Karasu                                             Ednan Arslan                                           Orhan Sümer

                                           Sivas                                                         İzmir                                                        Adana

                               İlhami Özcan Aygun                                   Burhanettin Bulut                                  Vecdi Gündoğdu

                                         Tekirdağ                                                     Adana                                                     Kırklareli

                                     Ayhan Barut                                                                                                           Gökan Zeybek

                                          Adana                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Burhanettin Bulut’un.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

27’nci Dönemde birkaç konu genel özellik hâline geldi. Bir tanesi torba yasa. Herhâlde torba yasa olmadan hiçbir yasa teklifi Meclisimize gelmedi. Diğeri de, her bütçe açığı tartışmasından sonra yeni bir vergi geliyor, işte, “rant vergisi” adı altında burada olduğu gibi. Bir diğeri de, üçüncü önemli husus da merkezî hükûmeti yani sarayı güçlendirecek yeni maddeler ilave ediliyor. Özellikle 31 Mart seçimleri, İstanbul seçimleri sonrası açık bir şekilde ilan ettiklerinden çok rahat söylüyoruz: Belediyelerin yetkilerini kısarak bunu merkezî hükûmetlere aktarmaya başladılar ve bu yasanın içerisinde de bunlar mevcut.

Aslında, başkanlık sisteminin en temel prensibi yerel yönetimleri güçlendirmek ama bakıyorsunuz burada merkezî hükûmet yetkileri aldığı gibi vergileri de kendi uhdesine almaya çalışıyor. Daha önce, geçen aylarda turizmde işte konaklama vergisi yine aynı anlayıştan kaynaklıydı. Kapadokya’da alan vergisi oluşturulması da yine aynı anlayışta. Çünkü yerele, buradan alınan vergilerden herhangi bir ilave yapılmıyor. Belli ki bu yönteme devam edilecek. Bu geçmiş iki yıl gibi, gelecek yıllarda da bu tür maddelerin tekrar Meclise geleceği açık.

Burada temel hedef aslında rejimi tutmak değil, aslında ülkenin ekonomisini toparlamak değil; saray rejiminin devamını sağlamak yani sarayın iktidarının devamını sağlamak fakat bu yaptıklarınız temel devlet yönetim biçimine, siyaset biçimine aykırı. Örneğin, halktan alınan vergi; burada, bakıldığında, halktan alınan vergi demokrasiyle eş değer görülür. Eğer alınan vergi hakkaniyetliyse, eğer alınan vergi sağlıklı biçimde harcanıyorsa, adil ve şeffaf ise o zaman demokrasi gelişir, sosyal adalet gelişir. Aksi hâlde tam tersine döner ve işin kötüsü, imtiyazlı bir heyet oluşur, imtiyazlı bir grup oluşur. Bunun adına biz “sarayın 5 müteahhidi” deriz, biri “sarayın çevresi” der ama sonuç itibarıyla bir zümre oluşur ve bu zümre diğer kesimleri sosyal anlamda, siyasal anlamda, hukuksal anlamda, ekonomik anlamda baskılar, baskı altına alır. Örneğin, biraz önce yaşananlar da bunun tipik bir örneğidir. Burada, Meclisimizin 5’inci partisinin konuşmacısının konuşmasını beğenmeyebilirsiniz ama elinizdeki bu güçle o sıralara kadar gidip oraya baskı uygulamanız yine bu anlayışın tekerrürüdür. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Ne alakası var?

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Burada, devletin kurumlarını ve yetkilerini devlet, millet adına değil de AKP’nin menfaati adına alırsanız bu olur, alınan vergileri aidat olarak alırsınız.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Olayı iyi anlayamamışsın. Olayı anlamamışsın, anlayamamışsın. Olay öyle değil. Bakın, öyle derseniz yanlış olur.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Süremden yeme, başka süre verirse onu da söylerim.

O yüzden de yürütme -özellikle yasamanın elde ettiği- kudretli ve saray rejiminin partili Cumhurbaşkanı depremle ilgili vergi dahi sorulduğunda aynen şu ifadeyi veriyor muhalefet partisinin Genel Başkanına: “Harcanacak yerlere harcadık, sana mı hesap vereceğim?” Şimdi, böyle temel bir konuda eğer siz “Ben bunun hesabını vermem.” derseniz, denetlemeden kendinizi uzak tutarsanız o zaman demokrasiyi sandıktan ibaret sayarsınız; her seferinde ifade ettiğiniz gibi, 2 sandık arasında herhangi bir sorgulamaya, herhangi bir denetlemeye itiraz edersiniz. Öyle olunca da depremin yaşandığı günde deprem vergisinin nerede olduğunu, nereye harcandığını söylemezsiniz. İşsizliğin en yüksek olduğu dönemde İşsizlik Fonu’nun nerede olduğunu, nereye kullanıldığını söylemezsiniz. Örneğin, şehitler için toplanan paranın izahını yapmazsınız. Varlık Fonunun içine aldığınız Türk Hava Yolları, Vakıfbank, ÇAYKUR, BOTAŞ gibi kurumların hâl ve gidişlerini bir sır olarak görürsünüz, bunların hepsini sır olarak açıklarsınız.

Tabii, burada, imam-cemaat meselesi gibi bakanlardan herhangi bir sorunun cevabını alamıyorsunuz. Son olarak, benim, bakanlığa sorduğum bir soruya cevap olarak internet sayfasından bir link gönderdiler.

Burada yapılması gereken şey, bugün tartışıldığı gibi Kızılay konusunda yaşananların bir daha tekerrür etmemesini sağlamak. Eğer bugün biz, Kızılay için bir araştırma komisyonu kurulmasına onay verseydik belki de o kurumu kurtarmış olacaktık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Bulut.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Ama maalesef en önemli kurumumuzu bile zarar verecek bir duruma soktuk. Kızılayı, sarayın Kızılayı yaptık. Devletin tüm bürokrasisini, tüm kurumlarını bir parti üyesi hâline getirdiğiniz gibi, valiyi sarayın valisi, TRT’yi sarayın sesi, yargıyı sarayın yargısı, rektörü sarayın rektörü… İŞKUR’u da AKP’nin il başkanlarının emrine veriyorsunuz. Burada size, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yolsuzlukla ilgili, emanet edilen gücün özel çıkarlar için kullanılmasına dair yayınladığı bir bildiriden 2019 yılının yolsuzlukla ilgili Türkiye notunu söyleyeyim: Türkiye, 183 ülkeden 91’inci ve 2013 ve 2019 yılında en hızlı düşen 3 ülkeden de birisi. Hatırlatayım istedim.

Hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

69.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, milletin bütçesinin ve milletin iradesinin temsilcileri olduklarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz milletin bütçesinin, milletin iradesinin temsilcileriyiz. Seçimler milletin emanetinin nasıl harcanacağıyla ilgili, siyasi partilerin tekliflerinin millet tarafından kabul görmesiyle hayat bulur.

Biraz önce yapılan tartışmalar zaten kapandı. Konuştuk, herkes cevabını aldı. Hatta o konuşmanın faili dahi, daha evvel bir ilimizi ilzam eden, maalesef izan kabul etmeyen, sınır tanımayan bir mütecaviz tavrı bugün partimizin şahsında âdeta tüm milletimizi itham ederek yeniledi.

Şimdi, bir siyasi parti eğer milletin emanetine sahip çıkıyorsa, milletin emanetinin zerresine halel gelmiyorsa böylesi sınır tanımaz, mütecaviz, saldırgan ithamlara gereken cevabı verir. Eğer birileri böyle bir ithamı sıradan bir şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eğer bu ifadelerin sahibi böylesi bir ifadenin kendilerine yapılabilmesinden gocunmuyorsa, bunu normal kabul edebiliyorsa demek ki o eylemin, o beyanların ve ifadelerin sahibi bu işlerin faili olabilme kabiliyetinin de sahibidir. Biz faili değiliz, kabul etmiyoruz, reddediyoruz, emanete sahip çıkmaya devam ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekilleri, bu işin sonu yok ki ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Olan oldu Başkanım, zaten saat iki, sıkıntı yok.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Başkanım, sabaha kadar devam, sabaha kadar devam!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kime tepki gösteriyorsun?

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sabaha kadar devam Özgür Bey, konuşun.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

70.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Parlamento burası, konuşulan yer; burada konuşulacak tabii.

Kürsüde hatibimiz çıktı, son derece kibar bir üslupla hem politikalarınızı eleştirdi hem de biraz önce yaptığınız bir yanlışı eleştirdi. Bu Parlamentoda 20 kişi, 30 kişi, 40 kişi, 50 kişi olduğunuzda gösterdiğiniz tahammülü ya da gündemle ilgili ilerleme kaygınız olduğunda, bir yere yetişme kaygınız olduğunda gösterdiğiniz tahammülü, bir grubu 7 kişi, 8 kişi, 10 kişi, kendinizi 250 kişi bulduğunuzda göstermeyip orada birden saldırganlaşıyorsanız, laflar söylüyorsanız, bu çoğunluk gücünü darba kadar götürüyorsanız bunu eleştirirler. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Özgür Bey, yanlış yerdesiniz, kabul etmiyorsunuz. Yanlış yerden bakıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben sizi biliyorum, biz sizi biliyoruz, biz sizi görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neye ne zaman nasıl tahammül ettiğinizi, neye ne zaman tahammül sınırını aştığınızı görüyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Olayın nereden patlak verdiğini anlamıyorsunuz, biraz tarafsız gözle bakın bari ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yaptığınız işte, öyle müzakereler sırasında çil yavrusu gibi dağılıp, oylamada Çin ordusu gibi gelip kalabayı bulunca insanların, grupların mahrem alanına kadar -o “mütecaviz, mütecaviz” diyorsunuz- girdiyseniz, bir milletvekilimiz bunu gördüyse, eleştiriyorsa, üslubu dâhilinde söylüyorsa buna da duracaksınız.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Eldekini söylüyoruz, daldakini söylüyorsunuz. Olmaz, görmediğin yer varsa konuşmayacaksın. Görmediğin yer var orada, görmediğin. Biz bir şey diyoruz, eldekini söylüyoruz, daldakine atlıyorsunuz. Yapma böyle ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle “Kalabalık olduk, güçlü olduk, bugün kalabalığız, karıncayı ezeriz.” derseniz karıncayı ezdirmezler, karıncanın kardeşi var, Cumhuriyet Halk Partisidir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bir kişi grubun üzerine yürüyerek, hoplayarak geliyor. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, sohbetiniz bittiyse Sayın Türkkan’a söz vereceğim.

Sayın Türkkan, buyurun.

71.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında ifade ettiği şiire ve iktidara gerçeklerle yüzleşmenin acı geldiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, ben tutanakları istedim, yukarıdan takip ettiğimin dışında ifadeler var mı diye onlara baktım. Sayın konuşmacı herkesin de bildiği bir şiiri okumuş. Bu şiiri sizlere izafe etmiş. Bakın, ben size bir şey söyleyeyim arkadaşlar, son üç satırında bir şey diyor: “Zaman gelir ne taht ne taç kalır / İnsan bu, insana muhtaç kalır / Biri çok yiyince birileri aç kalır.” Çok güzel bir şey söylemiş. O aç kalanlar intihar ediyor. Siz bununla yüzleşmekten imtina ediyorsunuz. Siz imtina ettikçe intihar edenler çoğalıyor ama gerçekle yüzleşmek maalesef size acı geliyor. Bu tehacümünüz, bu fevri tavrınızın kaynağı da buradan kaynaklı. Ben bu Mecliste kimin nasıl kavga ettiğini iyi biliyorum, çok iyi biliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben oraya gelirken, Ali Özkaya’yı gözlüğünü çıkarırken gördüm “Nereye gidiyorsun Ali?” diye ben geldim oraya, doğru. Ali Özkaya’yı ikaz etmek üzere geldim, gözlüğünü çıkarmış buraya doğru geliyor.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bir şey mi yaptı? Karşılayan bendim, bir şey mi yaptı? Aldım geri götürdüm onu ya.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ne yapacaksınız? Ne yapacaksınız onu söylüyorum? Dövecek misiniz? Adam burada, 250 kişisiniz, biz de 7 kişiyiz. Haydi buyurun arkadaşlar, bu kadar kolay bu iş, buyurun gelin.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ama buradan gelişiniz öyle değil Sayın Türkkan. Şimdi öyle konuşmayın, hoplayarak geliyorsunuz adama, hoplatmayız adamı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bakın bir şey söyleyeceğim: Sonradan hesabını veremeyeceğiniz hiçbir eyleme tevessül etmeyiniz, mutlaka hesap sorarlar size. Her şeyin hesabını sorarlar, bunun da hesabını sorarlar.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Oradan öyle gelemezsiniz, oradan Grup Başkanımıza öyle gelemezsiniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sakın ha tevessül etmeyiniz, haberiniz olsun, söylemedi de demeyin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar müsaade edin. Bakın saat gece 02.00’ye dayandı.

Sayın Özkan, buyurun size de söz vereyim, buyurun toparlayın.

(Uğultular)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Nasıl toparlayabilir ki?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O mu toparlayacak? Darmadağın etti…

BAŞKAN – Efendim, söz istedi Sayın Grup Başkan Vekili, ne yapayım?

Buyurun.

72.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası milletin iradesinin tecelligâhı, buraya millet getirir, buradan millet götürür, hesabı da millet sorar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Peki sen nasıl hesap soracaksın?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diyoruz ki: On yedi yıldan beri bu millet emanetine sahip çıktığı için bugün millî iradede AK PARTİ’nin, Cumhur İttifakı’nın üzerine desteğini koymuştur. Mesele budur.

Bakınız, Sayın Grup Başkan Vekili, Lütfü Bey, sizin de elbette hatibin konuşmasını savunmakta zorlandığınızın farkındayız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çünkü, o koskoca konuşmada bula bula sadece bir dize bulabildiniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gerisini de okuyayım o zaman müsaade ederseniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak o hatibin daha evvel takaddüm eden ve maalesef bu ülkenin çok muhterem bir şehrinin güzel insanlarını ilzam eden o ifadesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …o milletvekilinin yüzünde ebediyen anılacaktır, bunu kimse unutamaz.

Teşekkür ediyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz üç cümle söyleyeceğim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Saçmalıyor ya, ne dediğini bilmiyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan.

73.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Diğer kısımlarını okumaktan imtina ettiğimi söyledi, bir tane daha okuyacağım: “Yoksula da kalsın, az yiyin beyler.” demiş size “Mademki geçtiniz suyun başına, bari ‘su’ diyenin sesini duyun.” demiş, daha ne desin size?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 48 beden olan biziz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Daha gerisini de okuyayım mı?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bak, orada olmuş 56 beden.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “’Elhamdülillah’ deyip kalkın bu rızık sofrasından.” demiş yani “Yeter yediğiniz.” demiş, daha ne diyecek adam?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 56 beden, cekete girmiyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Elhamdülillah” deyip kalkın ya! Millete çökmüşsünüz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 48 beden olan biziz, 56 beden giyiyor adam. Bak, mahcup oldu, yere indi.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – 37’nci madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 37- (1) Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

                                      Ulaş Karasu                                       İlhami Özcan Aygun                                   Gökan Zeybek

                                           Sivas                                                      Tekirdağ                                                    İstanbul

                                     Orhan Sümer                                           Ali Fazıl Kasap                                    Vecdi Gündoğdu

                                          Adana                                                     Kütahya                                                   Kırklareli

                                                                                                      Ednan Arslan

                                                                                                            İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Orhan Çakırlar                                            Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Edirne                                                     Trabzon

                                      Behiç Çelik                                             Feridun Bahşi                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                          Mersin                                                      Antalya                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Aynı mahiyetteki önergelere katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Ali Fazıl Kasap’ın.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; galiba final bana nasip oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, 1 konuşmacımız daha var.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – 1 konuşmacı daha var.

Tünelin ucunda ışık görünüyor mu sizce, yolun sonu mu görünüyor yoksa? Enflasyonun yüzde 8,5 olacağına inanıyor musunuz? Eğer siz inanıyorsanız ya hipnoz altındasınız ya da bir toplumsal halk sağlığı problemi var.

İşsizlikle mücadele edemeyen, borcunu ödeyemeyen insan bunalıma girer. EYT’liler var ülkemizde, mülakatla alınan kamu işçileri var –nasıl alındığını biliyorsunuz- iflaslar var, adaletsizlik var, kendini yakan insanlarımız var.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – CHP’li belediyelerin işten çıkardığı işçiler var.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Geçim sıkıntısı en önemli intihar sebebidir, size göre antisosyal kişilik bozukluğu. TÜİK verilerine göre 2018 yılında 3.161 intihar vakası var. Yalnız bırakılan ve çaresiz bırakılan yurttaşlarımız intihara sürükleniyor. Türkiye'de 2019 yılında 308 milyon kutu antidepresan ve psikiyatrik ilaçlar kullanıldı. Depresyon tanısı alan hasta sayısı son beş yılda 5 kez arttı TÜİK verilerine göre. Antisosyal kişilik bozukluğu vesaire gibi bozukluklar hastalık öncesi durumlardır. Eğer bir bozukluk sizin günlük yaşamınızı etkiliyorsa hastalıktır. Güvensizlik insanı depresyona sokar, yarın kaygısı depresyona sokar, açlık, yoksulluk, bunlar insanları depresyona sokar. Milleti hasta ediyorsunuz. Her gün “15 Temmuz”, her gün “FETÖ”, her gün “paralel yapı” sözleri halkı bence bıktırdı, projeksiyon yapıyorsunuz yansıtıyorsunuz. İntihar eğilimi arttı bu toplumda, uyuşturucu kullanımı arttı. Gülen insan yüzleri göremiyorsunuz sokakta, çarşıda, pazarda. Gündemimiz bence bunlar olmamalıydı, kanun maddeleri üzerine konuşmalıydık. “Güç bizde” deyip 3 gruba birden saldırılmamalıydı bu Mecliste. Kızılay faciası bugün aklanmalıydı, Kızılayı sabıkalı hâle getirdiniz. Kurumlar vergisi, stopaj, istisnalar, Amerika’daki bir vakfa intikal eden paralar, bunlar Kızılaya bir kara damga olarak kalacaktır. İnsanlarımız Kızılaya kan verecekler ama bağış yapmayacaklar sayenizde, emin olun, maddi bağış yapmayacaklar. İsraf var, kibriniz var, adaletsizliğiniz var; milleti hasta ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Saray saray üstüne yapıyorsunuz, yapıyorsunuz, yapıyorsunuz; uçan saraylarınız var, gemileriniz var ama öbür tarafta KYK kredisini ödeyemeyenler var. Çiftçimiz perişan vaziyette, işini kaybetme kaygısı herkeste var, iş bulamama zaten had safhada. Her an için FETÖ’cü olabilme kaygısı var insanımızda, bu yafta var. Bu milletin hasta olmaması sizce mümkün mü arkadaşlar? Nasıl birçok ilaç bulunamadığı için hastalar daha da hasta oluyorsa siz de çare değilsiniz, çözümsüzlük oluyorsunuz, reçeteniz zarar veriyor, halkı daha da hasta ediyor ama siz hastaneden çok hapishane yaptınız, hapishane açtınız. 5,6 milyar liralık hapishane bütçeniz var 2020 yılına ait; EYT’lilere verseniz, bin liraya razılar. Genel sağlık sigortası yatıramayan binlerce insanımız, milyonlarca insanımız var.

İntihar çok kompleks, karmaşık bir süreç, onu biliyorsunuz; sizin dediğiniz gibi, sadece antisosyal kişilik bozukluğuyla intihar olmaz. Zaten kişisel verilere de ulaşma hakkınız yok ama ulaşıyorsunuz, aynı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, kişisel verilere ulaşıyorsunuz gizli kalması gerekirken. Siz hani o “1 kişiye 9 pul, 9 kişiye 1 pul.” söylemini galiba yanlış veya tersinden anladınız. “İnandığınızı zannettiğiniz sözlerin hepsini dinleyin, en güzeline tabi olun, en güzeline uyun.” emrini de dinlemiyorsunuz, sözlerin hepsini dinleyip en güzeline tabi olmuyorsunuz. Şimdi “Yolsuzluk, yoksulluk…” diyordunuz ya, ben 2 defa değişik zamanlarda İçişleri Bakanına da sordum, hani Fırat’ın kenarındaki kurt hikâyesi vardı ya…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Koyun o ya.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Bir belediye başkanınız eski bir milletvekilinin kızına altı ay hiç çalışmadan maaş verdiğinde neden sesinizi çıkarmadınız? Bu gruptan hiç ses çıkmadı, hiç ses çıkmadı. (CHP sıralarından alkışlar) Çalışmadan, altı ay Ankara’daki evinde oturup kedi satan kız şu anda sizin bir bakanlığınızda personel olarak, üst düzey bir uzman olarak çalışıyor. Altı ay ve tespit edildi, İçişleri Bakanı da itiraf etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kasap, sözlerinizi tamamlayın.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Ne dedi, hatırlıyor musunuz? Dedi ki: “Ailevi bir durum, müsamaha göstermek zorundayız, özel bir durum.” Bunu altı ay hiç çalışmayan bir eleman için, bir şahıs için siz kullandınız. Fırat Nehri’nin kenarındaki aç kurt neydi? Sahi size neyi hatırlatıyor?

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Kuzu… Kuzu…

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Kuzu muydu?

Bakın, hatırlıyorsunuz ama yanlış hatırlıyorsunuz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Feridun Bahşi’nin.

Sayın Bahşi, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Orta Doğu bataklığında Rusya’yla el ele vermiş olan Suriye ordusunun İdlib’de yaptığı saldırılar sonucu, yine, bir defa daha kınalı kuzularımız şehit ve gazi olmuşlar ve olmaya devam etmektedirler. Bugüne kadar şehit olan tüm kınalı kuzularımızın ruhları şad olsun. Gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri; demokrasi, hesap vermeyen, dediğim dedik, kibirli bir üslupla değil, ancak halkına hesap veren, bunu bir sorumluluk hâline getirmiş bir anlayışla güçlenebilir. Biz de bu anlayışla toplumun beklentilerini, bizden istediklerini veya iktidarın duymak bile istemediği bazı konuları dile getirmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine çeşitli kanun teklifleri ve önergeler veriyoruz. Örneğin, Devlet Memurları Kanunu’nda sayılan (a) ve (b) kadro memurluklarına girişte belirlenen 35 yaş sınırının Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkelerle uyumlu hâle getirilmesini; liyakat sahibi, kamu ve özel sektör iş tecrübesine sahip kişilerin bu kadrolarda daha fazla istihdamına imkân sağlamak ve terör örgütlerince oluşturulmuş veya eğitim hakkı ihlalleri sebebiyle oluşan mağduriyetleri giderebilmek için yaş sınırının kaldırılmasını talep ediyoruz.

Anayasa’nın kamu hizmetine girme hakkını düzenleyen 70’inci maddesinin birinci fıkrasında “Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir.” denilmiş, ikinci fıkrasında ise “Hizmete alınmada görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Kamu görevlileri hakkında kanunlarda öngörülen kısıtlamaların, hizmetin etkin ve verimli bir biçimde yürütülebilmesi amacına uygun olması gerekmektedir. Yani kısıtlama ile yürütülen hizmet arasında günün koşullarına ve gerçeklerine uyan ve zorunlu bir neden-sonuç bağının kurulması ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak da adalet ve hakkaniyet ölçüsünün zedelenmemesi gerekmektedir. Bundan dolayı gerek sosyokültürel ve ekonomik koşullardaki gelişmeler gerek emeklilik yaşının yükselmesi göz önüne alınarak bu düzenlemenin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, hızlı toplumsal değişmeyle çocuk ve gençlerin uyuşturucu, şiddete yönelme, evden kaçma, okul başarısızlığı ve okula devamsızlık gibi problemlerinde artma olmuştur. Çağdaş eğitim sisteminde, özellikle eğitim kurumlarında psikolojik danışma ve rehberlik hizmetlerine duyulan gereksinim bu nedenle kaçınılmaz olmuştur. Ancak öğrencinin merkezde olduğu bir rehberlik anlayışı kurumsal düzeyde konuyla ilgilenen herkesçe benimsenirken uygulamadaki aksaklık ve sorunların bir türlü üstesinden gelinememektedir. Rehberlik ve psikolojik danışma uzmanlarının rol ve işlevlerinin de hâlâ tartışılmakta olduğu görülmektedir. Bundan dolayı, görev yapmakta olan tüm rehber öğretmenlerin psikolojik danışman kadrolarına aktarılması gerekmektedir.

Bir diğer konu ise öğretmen olduğu hâlde veri hazırlama kontrol işletmeni, bilgisayar işletmeni, şef, zabıt kâtibi, icra memuru, gümrük muhafaza memuru, ambar memuru, gişe görevlisi, adliye çalışanı, infaz koruma memuru, itfaiyeci, şoför, kaloriferci, hizmetli gibi mezuniyet dışı unvanlarda çalışmak zorunda kalan kamu personeli vardır. Bu, devletimiz için maalesef büyük, yetişmiş beyin gücü israfı, verimsiz insan kaynakları planlamasıdır.

15/7/2016 sonrası olağanüstü hâl döneminde KHK'lerle meslekten ihraçlar sonucu binlerce öğretmen açığı ortaya çıkmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının okullarda ikili eğitimden vazgeçip tam gün eğitim öğretime geçme planı yeni öğretmen ihtiyacı da doğurmaktadır. Ayrıca, bütçe olanaklarının kısıtlılığı sebep gösterilerek atama yapılmadığı gerçeği de ortadadır. Bundan dolayı Millî Eğitim Bakanlığı ölçütlerine göre öğretmen olup başka unvanlarda memurluk yapanlardan isteyenlerin kadrolarının Millî Eğitime öğretmen olarak kaydırılması sorunu büyük ölçüde çözülecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu arada, bir de çırak ve stajyer öğrenci olarak çalışmaya başlayan insanlarımızın sorunlarına değinmek istiyorum. Çırak ve stajyer öğrenci olarak çalışmaya başlayan insanlarımız, bu sürelerinin sigortalı sayılmasını ve borçlanma hakkı talep etmekte ve beklemektedir. Bu talebin yerine getirilmesi için bir kere daha bu kürsüden konuyu dile getiriyoruz.

Bu sorunların en kısa zamanda çözüme kavuşturulmasını diler, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklif üzerinde, lehte Sayın İlyas Şeker… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üç haftadır devam eden 37 maddelik 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerini şu an itibarıyla tamamlamış olduk. Gerçekten, bu kanunun hazırlanmasında mutfak kısmında da bilfiil çalıştığım için… Çok önemli konuları içeren, arazide karşılaşılan, uygulamada karşılaşılan yasalardaki boşlukları dolduran ve eksik kısımları yasayla tamamlayan bir düzenleme. Bu düzenlemede emeği geçen tüm milletvekili arkadaşlarımıza ve yine, bu teklifin hazırlanmasında destek veren bürokrat arkadaşlarımıza, tabii ki üç haftadır, Genel Kurulda, en ince detayına kadar bütün maddeler burada tek tek görüşülürken görüşlerini belirten, kanaatlerini belirten ve maddelerin oylamasında karar verici olan saygıdeğer milletvekilleri, sizlere, hepinize çok çok teşekkür ediyorum.

Burada, en önemli maddelerden bir tanesi imarla ilgili bir maddedir. Arazide en çok karşılaştığımız sıkıntılardan bir tanesi, parsel bazlı plan tadilatlarıydı. Gerçekten, bunlar, kamuoyunu da rahatsız eden, kamuoyu vicdanını da ciddi anlamda rahatsız eden uygulamalardı. Bu düzenlemeyle, artık parsel bazında bir plan tadilatının yapılması mümkün olmayacak, en az ada bazlı bir plan tadilatı olacak, ada bazlı plan tadilatı yapılırken de o adadaki bütün hak sahiplerinin, maliklerinin muvafakatlerinin alınma mecburiyeti var.

Tabii, bu plan tadilatlarıyla birlikte orada bir değer artışı oluşmuşsa, bu değer artışının da tamamının kamuya aktarılması konusunda bir düzenleme. Daha önce, bu, maalesef, resmî kayıtlarla kamuya geçmiyordu, farklı bir şekilde kullanılıyordu belki ama şu anda, resmî olarak kamuya geçecek. Kime geçecek? Belediyelerin bütçesine akacak ve aynı zamanda Bakanlığın bütçesine aktarılmış olacak. Bu anlamda, gerçekten önemli bir çalışma.

Yine, plan tadilatları yapıldığı zaman genelde planlar belediyede askıya asılır, plan mahallinde yaşayan insanların bu plan tadilatları hakkında hiçbir bilgisi olmazdı. Bu düzenlemeyle, belediyede asılan planlar, aynı zamanda planın yapıldığı bölgede en az iki ayrı noktada, burada bir planlama yapıldığı, belediye meclisinde onaylandığı ve şu anda askıda olduğu konusunda bilgilendirmeler yapılacak.

Yine, bununla birlikte muhtarlığa da bu anlamda bilgilendirme yapılacak. “Bu bölgede planlama çalışması yapılıyor. Askıya çıktı, şu tarihte çıktı, şu tarihte inecek; bu süre içerisinde inceleyip itirazlarınızı yapabilirsiniz.” şeklinde bir bilgilendirme olacak.

Diğer bir konu 18 uygulamasıyla ilgili. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18’inci maddesinin uygulamasından sonra mahkemeye gittiği zaman genelde iptaller oluyor ve bu iptal işlemi de tescil tarihinden itibaren beş altı yıl sonra olabiliyor uygulama itibarıyla. Tabii, beş altı yıl sonra o parseller tamamıyla değişmiş oluyor; eski parseller ölmüş oluyor, yeni parseller meydana gelmiş, yeni binalar yapılmış, parseller başkalarına satılmış oluyor. Dolayısıyla, onun eski hâline dönüştürülmesi teknik olarak mümkün değildi. Burada yeni getirilen bu düzenleme, eğer eskiye dönüşü mümkün olmuyorsa oranın değerinin tespit edilmesi, mağdur olan kişiye, davayı kazanan kişiye bunun bedelinin ödenmesi veya bunun karşılığında başka yerden yer verilmesiyle ilgili bir düzenleme. Gerçekten bu da uygulamada birçok problemi kökünden halledecektir.

Yine bu bölgedeki bir diğer uygulama kaçak inşaatlarla ilgili. Örneğin, işte, Kızılay Meydanı’nda yapılan 100 metrekare kaçak inşaata ödenecek ceza ile Hakkâri’nin en küçük ilçesinde yapılan 100 metrekarelik kaçak inşaata ödenen ceza aynı paraydı. Burada 100 lira ödeniyorsa orada da 100 lira ödeniyordu. Şimdi yapılan düzenlemeyle birlikte, buna ilave olarak, arsanın emlak beyan değeri de dikkate alınarak üzerine ilave, ek yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Şeker.

İLYAS ŞEKER (Devamla) – Yani Kızılay’da -örnek olarak söylüyorum- 100 metrekare için 10 milyon lira ceza ödenecekse Hakkâri’nin en küçük ilçesinde bu belki bin liraya falan düşecektir. Dolayısıyla, bu anlamda da farklı bir düzenleme yapıldı, bunun da caydırıcı olacağını düşünüyorum.

Yine kaçak inşaatların yapılması hâlinde, bunun tespit edildiği an tapu sicilinin beyanlar hanesine şerh düşülecek, orayı satın alan insan bu binanın kaçak olarak yapıldığını görmüş olacak. Bu da gerçekten önemli bir düzenleme.

Diğer taraftan, özellikle köylerimizde yapılan binalarla ilgili kolaylıklar getirildi; valiliklere ve büyükşehir belediyelerine, ilçe belediyelerine bilgilendirmeler yapılacak, burada yapılan binalarla ilgili her türlü harçtan muaf olacak. Aynı zamanda döner sermaye harçlarından da muafiyetler olacak. Buna benzer birçok düzenleme var.

Gecenin bu saatinde fazla da kafanızı şişirmek istemem.

Saygı sunuyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aleyhte Sayın Hasan Baltacı… (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Gecenin bu saatinde kafanızı şişirmek istemem.” dedi İlyas Bey ama gecenin bu saatine kadar kaldı. Şimdi, ben, aslında bir hakkı teslim ediyorum. Bu sıralara baktığımda, aslında Sayın Erdoğan’ın siz AK PARTİ milletvekilleriyle ne kadar gurur duysa az olduğunu düşünüyorum çünkü üç hafta geçmiş, araya deprem girmiş, çığ felaketi olmuş, uçak düşmüş; üç hafta boyunca bu grup -Sayın Erdoğan’a sesleniyorum- Ahlat’taki saray için ısrarla Meclise gelmiş, gecenin ikisinde Ahlat’taki sarayı yani Anayasa Mahkemesinin iptal etmiş olduğu Ahlat’taki o sarayı “Gecenin ikisinde çıkaracağım.” demiş. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu grup şunu demiş: Deprem olmuş “Araştırmayalım.” demiş. Çığ düşmüş, çığın altında 2 canımız kalmış, o 2 canı kurtarmak için 34 can daha feda etmişiz “Önemli değil.” demiş. Bu grup “O saray yapılacak kardeşim.” demiş. “O saray Anayasa Mahkemesinin verdiği karara aykırı da olsa, Anayasa’ya aykırı da olsa bir tarafından dolaşacağız, mutlaka biz o saraya yasal, hukuki bir kılıf uyduracağız.” demiş.

Değerli arkadaşlar, bakın, intiharlar Meclisin kapısına kadar dayandı. Dün Hatay’da intihar edildi. Dün Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bir intihar oldu. İşte, dün geldi, Meclisin kapısının önünde bir insan intihar etmeye kalktı. Niye? Çünkü siyaset toplumun gerisine düşmüş durumda. Her ne kadar ısrarla bu Meclise geliyor olsanız da aslında bu Meclis toplum nezdinde Türkiye'nin hiçbir sorununu çözmediğini bir kez daha tescil etmiş durumda.

Değerli arkadaşlar, Suriye’de haksız bir savaşın içerisindeyiz, biz burada millet bahçelerini nasıl yaparız, onu düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar, işsizlik yüzde 40 seviyelerine gelmiş, biz burada saraya bir kılıf uydurmak durumunda kalıyoruz.

Değerli arkadaşlar, saray yapabilirsiniz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Kaç defa “saray” diyeceksin bakalım.

HASAN BALTACI (Devamla) – Yüzlerce defa da “saray” diyebilirim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sadece üç dakika kaldı, üç dakika sabır istiyorum, lütfen…

HASAN BALTACI (Devamla) – Ben size şunu hatırlatmak istiyorum: Tarihin tekerleği asla geriye doğru işlemez. Sizden önce de saraylar yapanlar oldu, yapılan saraylar ya yıkıldı ya müze oldu. Gelecekte müze olacak bir saray için gecenin bu vaktinde ter dökmeye değmez arkadaşlar, değmez. Bunu bir kez daha ısrarla söylemek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bu Meclis ter dökecekse -az önceki konuşmamda söyledim- hepimizin uzlaşmış olduğu ve binlerce kişinin beklemiş olduğu yasal düzeleme üzerine ter dökebilirdi. Keşke o madde çıkmış olsaydı da mühendisler istedikleri yasaya kavuşmuş olsalardı ve toplum şunu görmüş olsaydı keşke: Yani “Bu Meclis uzlaşabilirse toplumsal sorunları da çözebiliyor.” demiş olsaydı ama maalesef bu gece görüyorum ki bu ısrar bu sorunun çözülmeyeceğine dair.

Değerli arkadaşlar, ısrar ediyorsunuz, ısrarınızı anlıyorum ama siz de şunu anlamak zorundasınız: Ne kadar ısrar ederseniz edin, 31 Mart gibi bir olay yaşandı, o olaydan ders çıkarmadınız. Tekrar ısrar ettiniz, 23 Haziranda bir seçim oldu, ondan da ders çıkarmadınız. Ben ısrarınızı takdirle karşılıyorum ama değerli arkadaşlar, bu toplumun sorunlarını çözmediğimiz sürece, masa üstünde bıraktığımız sürece ve aynı zamanda sizin sadece ideolojik ve siyasi programınıza hizmet etsin diye Anayasa’yı delmek için uğraşırsanız, emin olun, toplum hepimizin önüne geçecek değerli arkadaşlar. Onun için bir kez daha söylüyorum, çok geç olmadan bu ülkenin gerçek sorunlarına bu Meclis dönmek zorunda.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, yani ne dedi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip grubumuza doğrudan sataştı, onun için söz istiyorum; buradan da olabilir, oradan da sıkıntı yok.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

74.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Hükûmet, AK PARTİ Grubu ve Cumhur İttifakı olarak ülkeye umut olmaya devam edeceklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devlet dediğimiz aygıtın ülkemizin ve milletimizin talep ve beklentilerini bir diğerine feda etmeksizin her birini hayata geçirme sorumluluğu ve görevi vardır. Biz bir taraftan deprem mağduru vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını, sorunlarını çözerken diğer taraftan yerli oto, bir taraftan İHA, SİHA üretirken diğer taraftan denizaltı, bir taraftan Barış Pınarı’yla sınırımızın ötesinde terör örgütü mensuplarının bir bir bulundukları illerde tepesine binerken diğer taraftan gençlerimizin eğitimini, istihdamını ve ülkemizin refahını düşünmek zorundayız. Onun için, bugün bu işleri hakkıyla yerine getiren Hükûmetimiz, parti grubumuz ve Cumhur İttifakı olarak bizler, Allah’ın izniyle bu ülkeye umut olmaya devam edeceğiz.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                     :           279

Kabul                                            :           235

Ret                                                :             44   (x)

                Kâtip Üye                                                 Kâtip Üye

             Burcu Köksal                                         Mustafa Açıkgöz

           Afyonkarahisar                                             Nevşehir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Şubat 2020 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.23



(x) 161 S. Sayılı Basmayazı 29/1/2020 tarihli 49’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu ifadeye ilişkin konuşma bu birleşim Tutanak Dergisi’nin “Tutanaktan Çıkarma İstemleri” başlığı altında 344’üncü sayfasındadır.

(x) Bu konuşmaya ilişkin ifade bu birleşim Tutanak Dergisi’nin 332’nci sayfasındadır.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.