TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

55’inci Birleşim

12 Şubat 2020 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 13 Şubat Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Elâzığ Milletvekili Metin Bulut’un, 24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan Elâzığ ve Malatya depremine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, elektrik faturası, borçlar ve işsizlik nedeniyle intiharlar yaşanırken ANKAPARK için 750 milyon dolar harcanmasının, Genç Müslüman Kadınlar Liderlik Programı için 1 milyon 163 bin lira harcanmasının, Ensar Vakfına yurt yapımı için 7 milyon 925 bin dolar gönderilmesinin normal olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, gazilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Türkiye’nin uzun süredir ekonomik ve siyasi krizle boğuştuğuna ilişkin açıklaması

4.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, vergisini ödeyen taksici esnafının mağduriyetini sonlandırmak adına yabancı uyruklu sığınmacıların ülkemizde korsan taksicilik yapmasını engellemek için herhangi bir planlamanın yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa ne zaman uygulamaya konulacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, ülkenin çözüm bekleyen sorunlarının başında işsizlik, geçim sıkıntısı ve yoksulluğun geldiğine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, teknoloji bağımlılığı sorununa ilişkin açıklaması

7.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Çankırı ilinin sorunlarına ve Çankırılı vatandaşların Avrupa Birliği fonlarından sağlanan kredilerin başka illere kaydırılmayarak kendi illerine kullanılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, “112” hattını bilerek ve isteyerek asılsız ihbarlarla meşgul edenlere karşı uygulanılan cezaların artırılması, kamu spotlarıyla bu hatalı davranışların nelere mal olabileceğinin anlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, araç muayene ücretlerinin yüksekliğine ve Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre bir hasta için 27 TL ödenirken vatandaşın otomobili için 342 TL araç muayene ücreti ödemesinin AK PARTİ Hükûmetinin sağlığa ve sağlık çalışanlarına verdiği değeri gösterdiğine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Silifke başta olmak üzere Çukurova ve Akdeniz Bölgesi’nde yaşanan afetler nedeniyle zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Hacılar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

12.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Hayrabolu-Süleymanpaşa yolunun ne zaman bitirileceğini, vatandaşların kamulaştırılan taşınmaz malları için ne zaman ödeme yapılacağını, kamulaştırma bedelinin bugüne kadar ödenmemesinden kaynaklanan gecikmeye ilişkin faizin ödenip ödenmeyeceğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Millî Eğitim Bakanlığının eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak adına LGS’yle öğrenci alacak liselerin kontenjanını sınava girecek öğrenci sayısındaki artış oranında artırması ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 14 Kasım 2019 tarihinde Gaziantep ili Şahinbey ilçesi Akkent Camisi inşaatında göçük altında kalarak can veren Korkut Küçükcan’ın babası ve eşinin savcılığın başlattığı soruşturmada bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydedilmediğiyle ilgili Adalet Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması

15.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, dijital takograf uygulamasının ertelendiğine ancak kamyoncu esnafının çözümlenmesi gereken daha birçok sorunu olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, zehir soluyan Bursalıların mağduriyetinin giderilmesi konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanına seslendiğine ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, sınav kaygısı başlı başına stres kaynağıyken yüksek sınav ücretlerinin gençler için sorun teşkil ettiğine ilişkin açıklaması

18.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, İdlib’de şehadete erişen askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, Türk milletinin kendisine yapılanı asla unutmadığına, bedelini en ağır biçimde zamanı geldiğinde ödetecek kararlılıkta ve kudrette olduğuna ilişkin açıklaması

19.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu ve milletin güçlü desteğiyle bölgenin huzurunu tehdit eden terör örgütleriyle mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğine ilişkin açıklaması

20.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili Keşan ilçesi Mecidiye köyünde çevre kirliliği yaratan taş ocaklarının kapatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Grup Yorum üyelerine yönelik yasakların kaldırılması konusunda Meclisi sorumluluk ve görev almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

22.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, PKK’yla mücadelede vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan Mehmetçiklere hak ettikleri madalyalar, gazilik unvanı ve maaşın ne zaman verileceğini öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çözüm bekleyen sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

24.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir ili Bağbaşı Mahallesi sakinlerinin TOKİ konutları nedeniyle yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanının harekete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 10 Şubat Sultan II. Abdülhamit’in vefatının 102’nci yıl dönümüne, Türkiye genelinde Amasya ilinin de içinde bulunduğu 42 ilde kullanılan Avrupa Birliği tarafından sağlanan katılım öncesi mali yardımlar kapsamında tahsis edilen hibelere ilişkin açıklaması

26.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’ne ilişkin açıklaması

27.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, çıkabilecek yeni büyük ekonomik krizlere engel olabilmek için dış politikadaki belirsizliğin sonlandırılıp üretimin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan SF Trade Tekstil işçilerinin haklarının iade edilmesi için gerekli adımların atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

29.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 10 Şubat Sultan II. Abdülhamit’in vefatının 102’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

30.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlar nedeniyle emeklilere dinî bayramlarda verilen ikramiyelerin artırılması, 2000 yılı ve sonrasında emekli olanlar için de intibak düzenlemesinin hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

31.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, verilen sözler tutularak Afyonkarahisar ili Dinar ilçesi çevre yolu sorununun, Haydarlı kasabası Ziraat Bankası şubesi talebinin, Tatarlı kasabası devlet hastanesi eksikliğinin ve Bolvadin ilçesi Dipevler köyü imam ihtiyacının giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Esad rejim güçlerinin İdlib’de çatışmaları önlemek, hudut güvenliğini sağlamak, göçü engellemek maksadıyla bölgeye takviye olarak gönderilen Mehmetçiklere yönelik saldırısında şehit düşen 5 askere Allah’tan rahmet dilediğine, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

33.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, devletin Eskişehir ili Mihalgazi ve Sarıcakaya ilçelerinde etkili olan fırtına nedeniyle tarlalarında hasar meydana gelen çiftçilere yardım elini uzatması gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısında İdlib’le ilgili yaptığı açıklamalara ve bu açıklamaların Cumhurbaşkanlığı makamından Cumhurbaşkanı sıfatıyla millete seslenilerek yapılmamasının ucube sistemin getirdiği bir sonuç olduğuna, dün Amerika’ya karşı Rusya’yla ittifak yaparken bugün Rusya’ya karşı Amerika’yla ittifak yapılmasının nasıl bir vizyon, nasıl bir dış siyaset olduğunu öğrenmek istediklerine, Hükûmetin bugünden itibaren daha fazla can kaybı vermeden doğru bir dış politika yönetmesini umut ettiklerine, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne, Hatay Valiliği önünde “Çocuklarım aç.” diyerek kendini yakan ve görmezden gelinen Adem Yarıcı’nın çaresizliğe sürüklenmesinde ülkeyi yönetenlerin hiç mi suçu olmadığına, KHK’yle işinden olanların mağduriyetine ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 10 Şubat 2020 tarihinde Suriye rejim unsurlarının askerlere yönelik yaptığı hain saldırıya Türk ordusunun karşılık vererek şehitlerin kanlarını yerde bırakmadığına, Suriye iç savaşının başladığı tarihten bu yana Türkiye’nin gözettiği barışçıl politikaların suistimal edildiğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın İngiliz The Guardian gazetesine yaptığı açıklamalarının Kıbrıs davasına zarar verdiğine, Türkiye’nin Kıbrıs’ın problemlerinin çözümüne yönelik barışçıl ve uzlaşmacı tutumları daima desteklediğine, Kıbrıs davasını şerefle taşıyarak bugünlere getiren başta Rauf Denktaş ve Fazıl Küçük olmak üzere şehit ve gazileri minnetle andığına ilişkin açıklaması

36.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İdlib ve Suriye konusunda gelinen noktada haklı çıktıklarına, Türkiye’nin barışçıl ve demokratik çözümden yana tavır alınarak Suriye’den çekilmesi gerektiğine, İran sınırında ve Akdeniz’de hemen her gün yaşanan can pazarının önüne geçilmesi, insanlara umut tacirliği yapanların üzerine gidilmesi ve ölüm yolculuğu pazarının artık son bulması gerektiğine, 11 Şubat Özgecan Aslan’ın öldürülüşünün 5’inci yıl dönümüne, kadınlara yönelik şiddet eylemlerine, cinayetlere artık “dur” denilmesinin zamanının geldiğine, ülkede hangi sorun yaşanıyor olursa olsun HDP’lilere yönelik gözaltı ve tutuklamaların devam ettiğine, HDP’nin 23 Şubatta gerçekleştireceği büyük kongreye ilişkin el bildirilerinin dağıtımının engellendiğine ve ne yapılırsa yapılsın demokrasi, barış, adalet yolculuğundan alıkonulamayacaklarına ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun vefatı nedeniyle 24’üncü Dönemde mensubu olduğu Milliyetçi Hareket Partisine, kurucular kurulu üyesi olduğu İYİ PARTİ’ye başsağlığı dileğinde bulunduklarına, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü ile 12 Şubat Mektebi Mülkiyenin kuruluşunun 161’inci yıl dönümüne, Adalet ve Kalkınma Partisinin hatalı Suriye politikasının ülkeyi zor duruma soktuğuna, yeni bir göç dalgasından endişe ettiklerine, artık misliyle karşılık vermek değil şehit vermemek istediklerine, siyasette psikolojik üstünlük el değiştirince iktidara muhalefet edemeyenlerin muhalefete muhalefet etmeye başlayacağına, Cumhuriyet Halk Partisinin gücünün farkında olduklarına ve FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin açıklaması

38.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’de yürütmekte olduğu operasyonların amacının ülkenin sınır güvenliğini ve devletin bekasını korumak, oluşturulmak istenen terör devleti ile terör koridorunu bertaraf ederek bölgesel barışı teminat altına almak ve uluslararası barışa hizmet etmek olduğuna, Türkiye’nin artık çok yönlü bir diplomasi izlediğine, uluslararası hukuk açısından uluslararası toplumda karşılık bulan tezler masaya yatırıldıktan sonra sahada çalışılmaya başlanıldığına ve netice alındığına, FETÖ tartışmasının sonuna kadar yapılarak zamanın ve milletin yargısından geçeceğine, 15 Temmuz hain FETÖ darbecilerinin hedefinde Cumhurbaşkanının liderliğinin olduğuna ve bu bağlamda Cumhur İttifakında ve Cumhurbaşkanı nezdinde FETÖ’nün siyasi uzantısının aranmasının beyhude bir çaba olduğuna ilişkin açıklaması

39.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ’nin yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele ederek bugünlere geldiğine ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve kamu kaynaklarının disiplinli şekilde milletin hizmetine sunulduğuna ve eksik varsa onların hesabının sorulmasını da iyi bildiklerine ilişkin açıklaması

45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ’nin içindeki kirlenmeyi bütün boyutlarıyla konuşmak için istenirse kapalı oturum yapılabileceğine ilişkin açıklaması

48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İdlib’de Türk Silahlı Kuvvetleri ile Suriye merkezî yönetim güçleri arasında ağır silahların da dâhil olduğu bir çatışmanın başladığına dair aldıkları haberlere ilişkin Millî Savunma Bakanlığından bilgi notu gönderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

50.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında işten çıkarmalarla ilgili reddiyede bulunduğuna ilişkin açıklaması

55.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin Büyükşehir Belediyesinde Milliyetçi Hareket Partili oldukları ve MHP döneminde işe girdikleri için her gün insanların işine son verildiğine ilişkin açıklaması

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere Strazburg’a bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1067)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 14/11/2019 tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekilinin, son dönemde intihar olaylarında yaşanan artışın nedenleri araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 5/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kayyum atanan bazı büyükşehir belediyelerindeki Sayıştay raporlarına yansıdığı iddia edilen usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2468) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 11/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak gündeme alınması ve Türkiye’nin atabileceği adımların masaya yatırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161)

2.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının Türkiye’de Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)

 

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

 

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, oturumu yönettiği esnada Meclis çalışmalarıyla ilgili yaptığı telefon görüşmesine yönelik sosyal paylaşımdaki ifadeleri kınadığına ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın İdlib’le ilgili Millî Savunma Bakanlığından bilgi notu talebine ilişkin konuşması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, 24.02.2019 tarihinden itibaren istisnai memur ataması yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/22403)

2.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, araç kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/23062)

3.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir'in, araç giriş kartlarının tahsisine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/23510)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçildikten sonra istisnai kadrolara yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/23742)

5.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk'un, Türkiye'den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne su temin edilmesi projesinde yaşanan aksaklıklara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/23860)

6.- Muğla Milletvekili Mürsel Alban'ın, cemevlerine ibadethane statüsü tanınması ile ilgili verilen kanun tekliflerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24106)

7.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Türk Parlamenterler Birliğinin yayın organı olan Parlamento Dergisinde Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir'in yazdığı bir yazının bazı kısımlarının yayımlanmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/24108)

8.- Mardin Milletvekili Ebrü Günay'ın, hakkında memurluktan çıkarılma kararı verilen bir kişiye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/24115)

9.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi'nin, tarihî bir binanın Türkiye Gençlik Vakfına tahsis edildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/24117)

12 Şubat 2020 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 13 Şubat Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’a aittir.

Buyurun Sayın Karaman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, 13 Şubat Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; seçim bölgem, kardeşlik ve hoşgörünün şehri Erzincan’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümü münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz birkaç hafta içinde millet olarak bazı elim olaylar yaşadık. Elâzığ ve Malatya depremiyle canlarımızı yitirirken yine çığ afetinin yaşandığı bir başka vatan toprağımız Van’dan acı haberler aldık. Sabiha Gökçen Havaalanı’nda yaşanan uçak kazası hepimizi üzdü. Sınırlarımız ötesinde, İdlib’de vatan savunması için cansiparane bir mücadele veren askerlerimizin şehadet haberleriyle yüreklerimiz sızladı. Yaşanan bu üzücü hadiselere, Rahmetirahman’a kavuşan can parçalarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Yaramız ortak, acımız ortak, duamız ortaktır. Milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; afetler büyük badirelerdir. Bir Erzincanlı olarak cumhuriyet tarihinin en büyük doğal afetlerini yaşamış bir toprağın evladıyım. En fazla can kaybı yaşanan, acıların en derinden hissedildiği mahzun bir coğrafyanın mensubuyum. O yüzden, meydana gelen olaylarda en hızlı reaksiyonu gösteren Erzincanlı hemşehrilerimize de Gazi Meclisimizin kürsüsünden şükranlarımı sunuyorum. Tabii ki ateş düştüğü ocakları derinden yaralamıştır ancak milletimiz bu acıları yaşayan kardeşleriyle beraberdir. Hep birlikte gördük ki Elâzığ sallandığında batıdaki, Kırklareli’deki, Çanakkale’deki, İzmir’deki yürekler de sallandı. Gördük ki çığ sadece Bahçesaray’ı değil, yurdumuzun her köşesindeki yürekleri dağladı. Böyle bir gönül bağımız var; hamdolsun, şükürler olsun. 99 depreminde “Sesimi duyan var mı?” feryadını unutmadık, o gün o bölgede yaşanan acıları üzülerek ülkece yaşadık. Son depremlerde gördük ki devlet, Kızılay, AFAD ve ilgili kurum ve kuruluşlarıyla sadece birkaç saat içinde bölgeye intikal etti, yaralar hemen sarılmaya başlandı. Sivil toplum camiamız merhamet köprüleriyle bölgeye akın ettiler. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi bu türlü büyük felaketler devlet-millet dayanışmasıyla atlatılabilmektedir. İnşallah bu acıları da bu dayanışma içinde dindireceğiz. Allah böylesine acılar vermesin diye dua ederken bizi biz yapan ve her zaman tek yumruk olabilen milletimize de şükranlarımızı Meclis kürsüsünden arz ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört bin yıllık kadim şehrimiz Erzincan, tarih boyunca yıkıcı depremler de dâhil olmak üzere çeşitli badirelere maruz kalmıştır. Yüz iki yıl önce de Erzincan, düşman işgaline ve mezalimine uğramıştır. Erzincanlılar, uğradığı zulüm karşısında millî bir yumruk olmuştur. 13 Şubat 1918’de Kâzım Karabekir Paşa ve Binbaşı Halit Bey komutasındaki ecdadımız, millî şuur ve dirilişin eşsiz bir örneğini sergilemiş, işgallere karşı verilen kahramanca mücadele Erzincan’ı tarihin altın sayfalarına şan ve şerefle yazdırmıştır. 13 Şubat bu yüzden Erzincan’ın övünç günüdür, 13 Şubat bu yüzden Erzincan halkının “Değmesin mabedime namahrem eli.” diyen ruh kökeninin çığlığıdır. Yüz iki yıl önce kanları ve canlarıyla Erzincan’ı vatan eyleyen ecdadımızı Gazi Meclisimizin kürsüsünden bir kez daha şükran, minnet ve rahmetle yâd ediyorum.

Aslında bu konuşmayı Erzincan’ın kurtuluşunun seneidevriyesi olan 13 Şubat tarihinde yapmayı arzu ediyordum. Ancak 13 Şubat tarihinde Erzincan’da olacağız, kurtuluş şenliklerimizde şehit ve gazilerimizi anacağız ve Erzincan olarak millî bir bağlılıkla tarihe ve beşeriyete bir kez daha aynı akdi mühürleyeceğiz.

Geçmişimize bağlılığımızı sürdürürken Erzincan’ın gelişmesi için de çalışmalarımıza tüm hızıyla devam ediyoruz. Erzincan’a kazandırılan eserlerle alakalı, on yedi yıl boyunca yüksek liderlik vizyonuyla, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve tüm yol arkadaşlarına şükranlarımı sunuyorum. Şehrimizin gelişmesi için yatırımların şehrimize kazandırılmasında yakın ilgi ve himâyesini esirgemeyen son Başbakanımız ve Meclis eski Başkanımız Sayın Binali Yıldırım’a da teşekkür ediyorum.

Erzincanlıları 13 Şubat Perşembe günü şehrimizde gerçekleşecek olan bu programlara davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen, buyurun.

SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) – Sözlerime son verirken, cumhuriyetimizin banisi Atatürk ve silah arkadaşları ve bundan yüz iki yıl önce tıpkı Erzincan’da olduğu gibi hür ve bağımsız yaşam ülküsüyle canlarından, bedenlerinden olan tüm kahraman şehitlerimize ve gazilerimize, bizlere bu onur ve gururu yaşattıkları için şükranlarımı sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Elâzığ ve Malatya depremi hakkında söz isteyen Elâzığ Milletvekili Metin Bulut’a aittir.

Buyurun Sayın Bulut. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Elâzığ Milletvekili Metin Bulut’un, 24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan Elâzığ ve Malatya depremine ilişkin gündem dışı konuşması

METİN BULUT (Elâzığ) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; Elâzığ halkı adına hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

Malumunuz, 24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55’te Elâzığ ve Malatya 6,8 şiddetinde bir depremle sarsıldı. Depremde ben Elâzığ’daydım, bilfiil yaşayanlardandım. Tabiri caizse, mahşerin mini bir provasıydı, gerçekten deprem çok şiddetliydi. Depremin şiddetine baktığınızda, can kaybımızın az olması gerçekten bizim açımızdan en sevindirici yönüdür.

Değerli milletvekilleri, aslında bugün bu kürsüye Elâzığ halkının talimatıyla çıktım. Dediler ki: “Vekilim, git ve bir hakkı teslim et. Deprem anında bütün Hükûmeti teyakkuz hâline geçiren, o soğuk gecede içimizi ısıtan ve bize umut olan liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür et, hakkını teslim et.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yine “Daha biz afet bölgesine gitmeden, daha biz afet bölgesine varmadan uçağıyla havalanan 3 Bakanımıza teşekkür et.” dediler. “O günden bugüne Elâzığ’ı kendine mesken edinen, mesai mefhumu bilmeyen, bu uğurda günlerce uykusuz kalan İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya teşekkür et.” dediler. Ve yine “Gecesini gündüzüne katan, çözüm odaklı yaklaşımıyla Elâzığ’ı yeniden inşa etmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum’a teşekkür et.” dediler. Yine “Anında olay yerine intikal eden ve sağlıkta hiçbir aksama yaşanmasına müsaade etmeyen Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’ya teşekkür et.” dediler. Ve yine “Siyaseti bir kenara bırakıp acımızı paylaşmaya gelen tüm siyasi parti temsilcilerine ve bütün belediye başkanlarına, Elazığ halkına teşekkür et.” dediler. Ve yine “İlimize anında intikal eden bütün bakanlarımıza, bakanlıklarımızın imkânlarıyla ilimize gelen bütün bakanlarımıza ve genel başkan yardımcılarımıza çok teşekkür et.” dediler.

Ben de sürecin başından beri hakikaten hiçbir fedakârlıktan kaçmayan Elâzığ Valimize, Belediye Başkanımıza, teşkilatlarımıza, arama kurtarma faaliyetlerine katkı veren bütün sivil toplum kuruluşlarına, özellikle AFAD’a, UMKE’ye, Kızılaya, Jandarmaya ve Emniyet teşkilatlarına gerçekten Elâzığ halkı adına çok teşekkür ediyorum.

Asıl teşekkürü acımızı paylaşan, gözyaşları gözyaşlarımıza karışan ve duaları dualarımızla buluşan 82 milyon vatandaşımıza etmek istiyorum. Gerçekten o gün bütün 82 milyon tek vücut hâline geldi.

Değerli arkadaşlar, depremde bir şey daha öğrendik: Elâzığ sadece bir il değilmiş; Elâzığ Türkiye’ymiş, Türkiye’nin kendisiymiş, Türkiye’nin bir cüzüymüş. Bundan dolayı aziz milletimizin her ferdine gerçekten çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Elâzığ’ımız gerçekten çok zor günlerden geçiyor ancak bizler şuna gönülden inanıyoruz ki devletimiz güçlüdür, devletimiz tüm imkânlarıyla Elâzığ’ın, Elâzığlının, Malatyalının yanındadır; bunu da hepimiz yakinen müşahede ettik.

Bakın, dünyanın ve ülkemizin zor bir süreçten geçtiği anda bile milletini önemseyen, vatandaşını merkeze alan, Elâzığlıyı merkeze alan bir devlet aklına sahibiz. Bundan dolayı da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hemşehrilerimiz bu konuda müsterih olsunlar, Hükûmetimiz bütün imkânlarıyla sahadadır, elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Zaten ilk gün hemen genel hayata etkililik alanı ilan edilmiştir ve yaralar sarılmaya başlanmıştır.

Bundan sonraki süreçte de Hükûmetimiz yine milletimizin yanında olmaya devam edecektir diyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

METİN BULUT (Devamla) - …Rabb’im bir daha böyle büyük acılar yaşatmasın diyor, hepinizi saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Tokat yöresinin sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Gerek depremde gerek ülke mücadelesinde ve çığ altında yaşamını kaybeden yurttaşlarımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet, kederli aileleri ve aziz milletimize de başsağlığı diliyorum.

Tabii “Tokat” deyince “Tokat, nüfusunun yüzde 70’i doğduğu topraklardan göçmek zorunda kalıp gurbette yaşayan insanlar diyarı” diye anılıyor. Tarihte kıymetli ovalarının ürettiklerini, otantik el sanatlarıyla ülkemiz yaşamına kattıklarını bilmeyenimiz yok ama 3 kıymetli ovasıyla insanlar orada doyamıyor, on sekiz yıldır bir iktidar bir ülkeyi tek başına yönetiyor, ürettiremiyorsa artık şapkayı önünüze bırakmak değil, öz eleştiri yapıp “Biz bu ülkeyi iyi yönetemedik.” deyip en kısa sürede nöbeti devretmeniz lazım.

Değerli arkadaşlar, kıymetli Meclisin değerli üyeleri; “Tokat” deyince, “göç, sıkıntı, üretimsizlik, perişanlık, bitmeyen yollar, yarım kalmış ihaleler ile işler” deyince inanıyorum, birçok arkadaşımız “Siz sadece Tokat’ı değil bizim ilimizden de bahsediyorsunuz.” diyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Aynen öyle Kadim ağabey.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Arkadaşlar, Tokat gerçekten de geçmişte, hepinizin bildiği meşhur sigara fabrikasıyla kıymetli üretimler yapıp bu ülkeye katkı sunan bir sigara fabrikamızın olduğu vilayetti. Yaklaşık olarak 464 dönüm arazi üzerine kurulmuş, 2.500’e yakın insanın çalıştığı bu fabrika TEKEL özelleştirmesiyle gitti. Gitti ama beraberinde sadece fabrikamız gitmedi, 37 ila 45 bin aile diyorum, aile tarımı, tütün üreticisi de maalesef Tokat’tan, üretimden kopup doğduğu topraklardan göçmek zorunda kaldı. Ha o fabrika ne oldu derseniz söyleyeyim: Bu gördüğünüz fabrikanın yerinde bugün itinayla hurda alınıyor arkadaşlar, on dört yıldır burada hurda alınıyor sadece onu söyleyeyim, bu hâle getirildi.

Tabii, Tokat bununla da kalmadı, hepinizin bildiği gibi, Cumhuriyetin 4’üncü şeker fabrikası Turhal’daydı. Burayı da özelleştirdiniz. “Turhal Şeker Fabrikası” yazıyordu. İşte, burada, ortada kurucu müdürü -Allah gani gani rahmet eylesin- ve yanında “Türkiye Cumhuriyeti devleti ülkemize fabrika kuracak.” diye arazilerini bağışlayan 2 değerli insan da var -Allah bunlardan da razı olsun, gani gani rahmet eylesin- ama eserlerini koruyamadık. Biz mücadele ettik, vicdanen rahatız ama bunun önünü açıp cumhuriyetin kazanımı bu fabrikaları bir bir satanlardan bu aziz millet, her zaman, böyle daralınca “sandık” diyordunuz ama, geniş zamanda önünüze gelecek, o sandığı da başınıza geçirip gereken dersi verecek değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Kadim Bey, pancar üreticileri kooperatifi aldı, pancar ekicileri kooperatifi.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Evet, aldı ama oradaki yazıyı da gördünüz. İnanıyorum sizin de vicdanınız sızlıyor orada “Kayseri Şeker Fabrikası” dediği zaman; ben “Turhal”ın yazılmasını istiyorum, onun hatırası cumhuriyetle birlikte önemli ve büyük. Değerli milletvekilim, o fabrika yapılırken Turhal sadece 2.200 nüfuslu bir nahiye merkeziydi. 100 binlere dayanan bir şehir oldu, il olmaya adaydı; yetmedi, Türkiye’de canlı hayvan borsasını ve fiyatını belirleyen bir şehirdi.

Tabii, siz sigarayı satarken birçok şeyi de beraberinde yaptınız. Ne yaptınız arkadaşlar? Tuzu kuruların içtiği puroların büyük bir bölümü yurt dışından geliyor, onun ÖTV’si yüzde 40 arkadaşlar, bu aziz milletin içtiği, bir bölümünün de ürettiği tütünün -az da olsa üretiminde çiftçinin kaldığı- ÖTV’si yüzde 67. Demek ki, bir defa, sizin tavrınız halktan, haktan, bu ülkedeki üretenlerden yana değil. Puro içen şahıs yüzde 40 değil, yüzde 150 de olsa o puroyu içer ve bedelini, ÖTV’sini öder ama bugün 11,5 liradan aşağı ve ucuz hiçbir sigarayı bırakmadınız. Tabii, bunlar yetmiyor. Bakın, Tokat’ta Zile Ovası var. Kıymetli hemşehrilerimiz, bu Zile Ovası sulandığı zaman yaklaşık olarak 260 bin dönüm arazi sulanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlamam için yardım istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Yollarımıza gelince, işte, arkadaşlar, referandum sırasında 11 kilometre yolun açılması için, Tokat-Niksar yolunun açılması için 2 Sayın Bakan Tokat’ı teşrif etmişlerdi. Artık, Akkuş-Ünye-Niksar yolundan söz etmiyorum ama onun yaklaşık bir 5,5 kilometrelik yolu hâlâ bitirilemedi, burası şantiye hâlinde duruyor “Harç bitti, yapı paydos.” deniliyor. E, bunun yanı sıra, Tokat-Almus yolu yapılmış değil. Artova-Sulusaray-Yeşilyurt yolları bölünmüş yoldan hâlâ nasibini almış değil. Turhal Barajı’yla birlikte, Yazıtepe’den, Kazova’da 40 bin dönüm araziyi kapalı sistem sulayacak proje henüz ihale edilmiş değil. Eğer biz bu ülkede namerde ve muhannete muhtaç olmadan üretip Londra’daki tefecilerin kapısında para dilenmeyeceksek acilen bu sulama projelerinin ve beraberinde mutlaka ama mutlaka, iktidara geldiğimizde Tokat’ta kapattığınız gümrük müdürlüğünün yeniden açılması lazım. Şu anda 10 milyon dolarlık bir ihracatımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) - 50 milyon dolarlık ürün farklı illerde; yine, 25 milyon dolarlık sebze ve meyvemiz de, bildiğiniz gibi, başka illerde gümrüklenmektedir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 30 milletvekilimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Aydın, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, elektrik faturası, borçlar ve işsizlik nedeniyle intiharlar yaşanırken ANKAPARK için 750 milyon dolar harcanmasının, Genç Müslüman Kadınlar Liderlik Programı için 1 milyon 163 bin lira harcanmasının, Ensar Vakfına yurt yapımı için 7 milyon 925 bin dolar gönderilmesinin normal olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Fatih’te 4 kardeş elektrik faturası yüzünden intihar ederken, İstanbul’da 3 kişilik aile borç yüzünden intihar ederken, Hatay’da bir baba daha kendini yakarken, memura, işçiye yüzde 4 zam yapılırken, insanlarımız bu kış kıyamette elektrik, doğal gaz faturalarını ödeyemezken, şehit babamıza haciz gönderilirken, Ankara’da ANKAPARK için 750 milyon dolar harcanması normal midir? Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Emine Erdoğan’ın da katıldığı kahvaltılı Genç Müslüman Kadınlar toplantısı için 1 milyon 163 bin lira harcaması normal midir? Kızılay’dan Ensar Vakfına 7 milyon 925 bin dolar sözüm ona yurt yapımı için gönderilen para normal midir? Sarayın yıllık maliyeti 30 milyar, Diyanetin yıllık maliyeti 15 milyar, mültecilerin ülkeye maliyeti 400 milyarken bu hak mıdır, helal midir?

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, gazilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Her malul gazi, aynı zamanda engelli bir vatandaş olduğundan 5510 sayılı Kanun’un 28’inci maddesi gereği devletimizin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkından yararlanmaktaydı; şimdi, bunu kaldırdık. Şu an, gazilerimiz mağdur durumdadır. Örneğin, mayında bir bacağını kaybetmiş gazimize “Diğer bacağını da sonradan kaybedersen engelli olarak erken emekli olabilirsin; aksi takdirde, 60 yaşına kadar çalış.” denmektedir. Cumhurbaşkanlığı seviyesinde verilen söz henüz yerine getirilmemiştir. Bu konu daha fazla geciktirilmemelidir, iki ay geçti, her geçen gün gazilerimizin maddi, manevi yıkımları artmaktadır.

Gazi Meclis gazisine acil sahip çıkmalıdır diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Türkiye’nin uzun süredir ekonomik ve siyasi krizle boğuştuğuna ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Türkiye uzun süredir ekonomik ve siyasi krizle boğuşmakta, esnafından çiftçisine herkesi mağdur eden bu durum ülkeyi kaosa sürüklemektedir.

Son dönemde, evine ekmek götüremediği için kendini yakan, elektrik faturalarını ödeyemedikleri için siyanürle yaşamlarına son veren yurttaşlarımızın acısına şahit oluyoruz. Bunun sebebi neydi? Tek neden çaresizlikti; işsiz kalan, evini geçindiremeyen, borcunu ödeyemeyen, yaşadıkları ekonomik ve sosyal sorunlardan kaynaklı nefes alamayan insanlarımızın çareyi yaşamına son vermekte görmesiydi. TÜİK’in bile resmî işsiz sayısı 4,5 milyona ulaştı. Yurttaşların kredi ve kredi kartı borcu geçen sene itibarıyla 583 milyar liranın üzerinde. Akaryakıttan elektriğe ne varsa zamlandı, iğneden ipliğe her şey ateş pahası artık. Tek adam ve saray çevresi gününü gün ederken yurttaşlarımız canına kıyıyor. Çözüm istiyoruz, kanayan bu yaraya acilen tedavi istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…

4.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, vergisini ödeyen taksici esnafının mağduriyetini sonlandırmak adına yabancı uyruklu sığınmacıların ülkemizde korsan taksicilik yapmasını engellemek için herhangi bir planlamanın yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa ne zaman uygulamaya konulacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, ülkemizin muhtelif bölgelerinde ve ilimiz Nevşehir’de yoğun olarak ikamet eden sığınmacılara yabancı uyruklu kişilere İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünce MA ve MZ harf serisi taşıyan plakalar verildiği ve bu plakalı araçlarıyla korsan taksicilik yaptıkları tarafıma iletilmiştir. Bu konuyu Nevşehir merkezde bulunan taksici esnaflar, İl Emniyet Yabancı Şube Müdürlüğüne, Şoförler Odasına dilekçeyle bildirdikleri hâlde bir sonuç alamamışlardır. Korsan taksicilik yapan mülteciler yüzünden iş yapamadıklarını, maddi ve manevi zarara uğradıklarını söylemektedirler. Ülkemizde bulunan yabancı uyrukluların sığınmacıların korsan taksicilik yapmalarını engellemek ve vergisini ödeyen kendi ticari taksici esnafımızı bu mağduriyetten kurtarmak için herhangi bir planlama yapılmış mıdır? Bu planlama yapılmış ise ne zaman uygulamaya konulacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, ülkenin çözüm bekleyen sorunlarının başında işsizlik, geçim sıkıntısı ve yoksulluğun geldiğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün ülkemizin çözüm bekleyen en önemli temel sorunlarının başında giderek artan işsizlik, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, yoksulluk gelmektedir. Son açıklanan resmî verilere göre, genel işsizlik oranı yüzde 14’e, genç işsizliği yüzde 25’e yükseldi; işsiz sayısı 327 bin kişi artarak 4 milyon 300 bini geçti. Sorunlara çözüm üretmekle sorumlu olan siyasi sorumlular bu yakıcı sorunlara duyarsız kaldıkça bu sorunların toplumsal maliyetleri de maalesef hızla derinleşmekte ve geleceğimizi tehdit etmektedir. Halkın çözüm bekleyen bu temel sorunları ortadayken gerek Genel Kurulun gerekse de sıklıkla Plan ve Bütçe Komisyonunun gündemine getirilen torba kanun tekliflerinde işsizlik, hayat pahalılığı gibi temel sorunlar maalesef öncellenmemektedir. Bu durum halkın öncelikli sorunlarının ülkeyi yönetmekle sorumlu olanların gündeminde olmadığını da açıkça ortaya koymaktadır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

6.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, teknoloji bağımlılığı sorununa ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teknoloji bağımlılığı çok erken yaşlarda başlayarak ileri yaş grubuna kadar pek çok insanımızın farkında olmadan içine düştüğü bir sorundur. Teknoloji bağımlılığının belirtileri arasında, telefon, bilgisayar ve tablette uzun zamanlar geçirmek, bu aletlere ulaşılmadığı zaman gergin ve boşlukta hissetmek gibi durumlar mevcuttur. Bağımlılık, gözlerde yanma, halsizlik, uyku bozuklukları, aile, çevre ilişkilerinde kopukluk ve boyun kaslarında ağrı gibi sorunlara sebep olmaktadır. Bu noktada, çocuklarımızın teknoloji bağımlısı olmaması için ailelere çok iş düşmektedir. Yaşıtlarıyla sosyal ilişki içerisinde olması, bir spor branşıyla ilgilenmesi, ebeveynleri tarafından, internet kullanımında düzenli ve güvenli internet ortamı sağlama gibi tedbirlerin alınması şarttır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şahin.

7.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Çankırı ilinin sorunlarına ve Çankırılı vatandaşların Avrupa Birliği fonlarından sağlanan kredilerin başka illere kaydırılmayarak kendi illerine kullanılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçen hafta milletvekili heyetimizle birlikte Çankırı ilimizi 3’üncü defa ziyaret ettik. Çankırılı vatandaşlarımızın en büyük sıkıntıları, Çankırı Devlet Hastanesinin yetersizliği, tüm branşlarda hekim eksikliği ve özellikle kalp hastaları için acil gerekli olacak koroner anjiyografinin olmaması sebebiyle başka illere sevk edilmeleriydi. Yine, İncili Çeşme Mahallesi’ndeki konutların olumsuz durumu sebebiyle vatandaşlarımız oldukça kötü şartlarda yaşamak durumundalar, evlerinin yenilenmesini ve kentsel dönüşümün bir an önce başlamasını talep ediyorlar. Yine, Çankırı’nın altyapısının yenilenmesi için Avrupa Birliği fonlarından sağlanan kredinin başka illere kaydırılması sebebiyle yaşanılan mağduriyetin giderilmesi amacıyla Çankırılı vatandaşlarımız kredilerin kendi illerine kullanılmasını talep etmektedirler.

Çok teşekkür ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

8.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, “112” hattını bilerek ve isteyerek asılsız ihbarlarla meşgul edenlere karşı uygulanılan cezaların artırılması, kamu spotlarıyla bu hatalı davranışların nelere mal olabileceğinin anlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

112 hattı, acil durumlarda ambulans, emniyet, itfaiye, jandarma gibi tüm acil durum gerektiren olaylarda vatandaşlarımızın faydalanması için kurulmuş bir hattır. Ancak Düzce’de acil hatlara yapılan ihbarların yüzde 55 civarında asılsız olduğu Valilimizce açıklanmıştır. Kanaatimce, Türkiye ortalaması da aynı şekildedir. Bu hatları asılsız ihbarlarla meşgul etmenin cezası 521 Türk lirası ise de hatları meşgul edenlere cezanın uygulanma oranı yüzde 1’in altındadır. Bu hatları bilerek ve isteyerek asılsız ihbarlar ve farklı nedenlerle meşgul edenlere karşı cezaların uygulanma oranı artırılmalıdır. Ayrıca, kamu spotlarıyla bu hatalı davranışların nelere mal olabileceği daha sık anlatılmalı, bu tür uygulamaların önüne geçilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Yüksel Özkan, buyurun.

9.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, araç muayene ücretlerinin yüksekliğine ve Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’ne göre bir hasta için 27 TL ödenirken vatandaşın otomobili için 342 TL araç muayene ücreti ödemesinin AK PARTİ Hükûmetinin sağlığa ve sağlık çalışanlarına verdiği değeri gösterdiğine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından 15/8/2007 tarihinde 552 milyon 150 bin dolar bedelle, Türkiye'de periyodik araç muayene yetkisi yirmi yıllığına TÜVTÜRK’e verilmiştir.

Ücretsiz muayene tekrarı ile 7 milyonu aşkın periyodik muayeneler, yaklaşık 4 milyon aracın egzoz gazı emisyon ölçümüyle bu sayı yılda 17 milyona ulaşmaktadır ancak araç muayenesi yaptırmak isteyen vatandaşlarımız, muayene ücretlerinin fazla olmasından ve de nakit alınmasından şikâyet etmektedirler.

2020 yılında, Sağlıkta Uygulama Tebliği’ne göre muayene artı laboratuvar tetkikleri dâhil bir hasta için 27 TL, sezaryen için 436 TL, MR için ise 67 TL ödediğini hatırlatarak, vatandaşın bir otobüs, kamyonet için 462 TL, otomobil için ise 342 TL araç muayene ücreti ödediğini vurgulamak istiyorum. İşte, AK PARTİ Hükûmetinin sağlığa ve sağlık çalışanlarına verdiği değer budur.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

10.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Silifke başta olmak üzere Çukurova ve Akdeniz Bölgesi’nde yaşanan afetler nedeniyle zarar gören çiftçilere geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, öncelikle Silifke başta olmak üzere Çukurova ve Akdeniz Bölgesi’nde etkili olan afetler nedeniyle tarım alanları zarar gören çiftçilerimize geçmiş olsun diyorum. Geçen ay yaşanan afette zarar gören çiftçilerimiz hâlâ yaralarının sarılmasını bekliyor.

Sayın Başkan, zeytin, ülkemizin en değerli ürünlerinden biridir. Türk çiftçisi, yıllardır dış piyasada Yunanistan, İtalya ve İspanya’yla rekabet etmeye çalışıyordu. Üretici birkaç yıldır iç piyasaya kontrolsüzce giren yabancı zeytinyağından dolayı mağdur ediliyor; “zeytinyağı” diye soya katılmış yağlarla rekabet edemiyor. Çiftçi denetimsizlikten dert yanıyor. Emeklerinin piyasa koşullarında ezdirilmesini istemiyor. Zeytinyağı fiyatlarının oluştuğu dönemde yurt dışından gelen yağları ülkemizde kesinlikle istemiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri ili Hacılar ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hacılar ilçemiz, Erciyes Dağı’nın eteğinde, Kayseri il merkezine 11 kilometre uzaklıkta olan bir ilçemiz. Erciyes Dağı’nın eteğinde ama turizmden hiç pay alamamakta. Hacılar ilçemizin payına düşen ise ölüm yolu olarak da anılan Hacılar-Erciyes yolunda her yıl onlarca vatandaşımızın hayatını kaybetmesi. Bu sorunu çözmesi gerekenler ise sorunun ta kendisi olmuş durumda.

Hacılar ilçe merkezinde 2 büyük sanayi kuruluşu olmasına rağmen halk büyük bir sefalet içerisinde. Öyle ki doğal gaz faturasından eli yanan vatandaş çareyi tekrardan soba kurmakta bulmuş.

Akşam saat beşten sonra pansuman ve enjeksiyon için sağlık ocağına giden vatandaşa “Personelimiz yok.” denilerek hizmet verilmiyor. Bir yanda atama bekleyen yüz binlerce sağlık personeli, diğer yanda “Personelimiz yok.” denilerek evine gönderilen vatandaş. Takdir Hacılarlı hemşehrimizin, takdir yüce milletimizin.

Saygılar.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

12.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Hayrabolu-Süleymanpaşa yolunun ne zaman bitirileceğini, vatandaşların kamulaştırılan taşınmaz malları için ne zaman ödeme yapılacağını, kamulaştırma bedelinin bugüne kadar ödenmemesinden kaynaklanan gecikmeye ilişkin faizin ödenip ödenmeyeceğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – 28 Aralık 2017 tarihinde eski Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’ın temelini attığı Hayrabolu-Süleymanpaşa yolu güzergâhında kamulaştırma çalışmaları yapılmıştır. Karayolları Genel Müdürlüğü adına tescil ve -yol olarak- terkin işlemleri tamamlanmış olup taşınmazları istimlak edilen vatandaşlarımıza, aradan uzun bir süre geçmesine karşın hâlen kamulaştırma bedellerinin ödenmemesi büyük bir mağduriyet yaratmaktadır. Bu bağlamda Ulaştırma Bakanı Sayın Turhan’a sormak isterim:

1) Hayrabolu-Süleymanpaşa yolu nedeniyle vatandaşımızın kamulaştırılan taşınmaz malları için ne zaman ödeme yapacaksınız?

2) Yeni tapular temmuz ayında tescil edilmesine karşın bugüne kadar kamulaştırma bedelinin ödenmemesinden kaynaklanan gecikmeye ilişkin faiz ödeyecek misiniz?

3) Yolu ne zaman bitirmeyi planlıyorsunuz? 2020 için ayrılan ödenek ne kadardır?

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

13.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Millî Eğitim Bakanlığının eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak adına LGS’yle öğrenci alacak liselerin kontenjanını sınava girecek öğrenci sayısındaki artış oranında artırması ve kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu öğretim yılında çocuğu 8’inci sınıfta okuyan veliler çok endişeli çünkü geçmiş yıllara göre sınava girecek öğrenci sayısında yaklaşık 500 bin artış oldu. Bu sene 8’inci sınıftaki öğrenci artış oranı yüzde 40 civarında. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlama açısından, LGS’yle öğrenci alacak liselerin kontenjanlarında da aynı oranda artırma olmalıdır. Merkezî sınavla öğrenci alan okulların geçen yılki toplam kontenjanı 139.600 iken kontenjan bu yıl 56 bin artışla 196 bine çıkarılmalıdır. Yoksa bu sene sınava girecek çocuklar büyük haksızlığa uğramış olacaklardır. Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda yeterli tedbirleri almalı ve kamuoyunu bilgilendirmelidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

14.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 14 Kasım 2019 tarihinde Gaziantep ili Şahinbey ilçesi Akkent Camisi inşaatında göçük altında kalarak can veren Korkut Küçükcan’ın babası ve eşinin savcılığın başlattığı soruşturmada bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydedilmediğiyle ilgili Adalet Bakanına seslendiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14 Kasım 2019 tarihinde Gaziantep Şahinbey ilçemizde bulunan Akkent Camisi inşaatında inceleme yaparken iskelenin çökmesi sonucu göçük altında kalarak can veren İnşaat Mühendisi Korkut Küçükcan’ın acılı babası ve eşi “Biz, olay tarihinden bugüne kadar hep Türk adaletine güvendik ve Korkut’un ölümünden sorumlu kişilerin tespit edilerek savcılık tarafından gereğinin yapılacağına inandık. Ancak üzülerek söylüyoruz ki olayın üzerinden üç aya yakın bir süre geçmesine rağmen, savcılığın başlattığı soruşturmada bugüne kadar hiçbir ilerleme kaydedilmediği gibi, suç delilleri her gün karartılmaya ve işlenen suç örtbas edilmeye devam ediliyor.” şeklinde Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül’e seslenmektedirler.

Hepimizin yüreğini burkan bu sese kulak verilmelidir, olayda kusuru bulunanlar mutlaka hak ettikleri cezayı çekmelidir diyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Keven…

15.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, dijital takograf uygulamasının ertelendiğine ancak kamyoncu esnafının çözümlenmesi gereken daha birçok sorunu olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamyoncu esnafının ülke gündeminde yer almış olan eylemleri sonuç vermiş ve dijital takograf uygulaması 2024 yılına ertelenmiştir. Kamyoncu esnafının sorunları çok. Taşıma fiyatlarının ton/fiyat ve mazot fiyatlarına endeksli olmasını talep ediyorlar. Yurt dışı belgeli araçların yurt içine de nakliye yapması mağduriyet yaratıyor, C2 belgeli araçların sadece yurt dışı taşımacılık yapmasını istiyorlar. Taşımacılık yapabilmeleri için verilen belgelere 20 ile 60 bin lira arası fahiş fiyatlar ödüyorlar. Yine, otobüs sahipleri bir D2 belgesine 165 bin lira ödüyorlar. Yakıt, sigorta, muayene ücretleri de cabası.

Şoför esnafına lütfen acil kulak verin. Aksi takdirde, konulacak ilk sandıkta şoför esnafı gereğini yapacaktır.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

16.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, zehir soluyan Bursalıların mağduriyetinin giderilmesi konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanı ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanına seslendiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben Çevre Bakanına ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanına sesleniyorum buradan: Bursalılar gerçekten zehir soluyorlar. Bu bir slogan değil, bu bir gerçek. 2019 yılında yapılan ölçümlerde, partikül madde oranı, ulusal değerlerin tam 2 katı üstünde, Dünya Sağlık Örgütü değerlerinin de tam 4 katı üstünde çıktı. Hem bu partikül maddeler hem trafikten kaynaklanan azot oksitler -ki onun da değeri çok yüksek- erken ölümlere sebebiyet veriyor. Akciğer kanseri, astım, alerji hastalıkları çok yaygın. Kayıhan Pala Hocamızın yaptığı bilimsel ölçümlere göre, Bursa’da her 5 kişiden 1’i hava kirliliğine bağlı olarak erken ölüyor. Bütün Bursalılar antihistaminik bağımlısı oldu, herkeste alerji var ve bu çok ciddi bir sorun olarak karşımızda dururken gerekli tedbirler alınmıyor; bir an önce gerekli tedbirlerin alınmasını talep ediyorum buradan.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz...

17.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, sınav kaygısı başlı başına stres kaynağıyken yüksek sınav ücretlerinin gençler için sorun teşkil ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ülkemiz nüfusunun büyük bir bölümü gençlerden oluşmaktadır. Gençlerimiz, var olan eğitim sisteminin kademelerinde istikballerini şekillendirmeye, kendilerini geliştirme ve gerçekleştirmeye çabalamaktadırlar. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz, eğitim sistemimizin bir gerçeği olan sınavlarla karşı karşıyadır. İyi bir lise, kaliteli bir üniversite, yapmak istedikleri meslek, yaşamak istedikleri şehir bu sınavlarla belirlenmektedir fakat sınav ücretlerinin yüksekliği büyük bir sorun teşkil etmektedir. Sınav kaygısı başlı başına stres kaynağıyken sınav ücretlerinin yüksekliği de gençlerimiz için yorucu olmaktadır. Bu kapsamda, sınav ücretlerinin sembolik seviyelere çekilmesi Türk gençliği adına haklı beklentimizdir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu...

18.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, İdlib’de şehadete erişen askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, Türk milletinin kendisine yapılanı asla unutmadığına, bedelini en ağır biçimde zamanı geldiğinde ödetecek kararlılıkta ve kudrette olduğuna ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İdlib’de şehadete erişen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Terörist yuvasına dönmüş Suriye’nin Rus destekli kukla lideri Esad’ın Mehmetçik’e karşı manidar bir zamanda kalleşçe saldırılar düzenlemesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bilinmelidir ki işledikleri savaş suçlarına dünya kamuoyu önünde pervasızca devam eden bu katil sürüsü için su ısınmakta, son yaklaşmakta, ecel kapıyı çalmaktadır. Esad ve katilleri, kalleş saldırılarla Türk milletinin düşmanlığını kazanacaktır. Unutulmasın ki Türk milleti kendisine yapılanı asla unutmaz, bedelini en ağır biçimde zamanı geldiğinde ödetecek kararlılıkta ve kudrettedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

19.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu ve milletin güçlü desteğiyle bölgenin huzurunu tehdit eden terör örgütleriyle mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin)- Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu ve aziz milletimizin güçlü desteğiyle, bölgenin huzurunu tehdit eden, hem bölge halkına hem de vatandaşlarımızın canlarına kasteden terör örgütleriyle mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir. Bölgemizdeki tarihî sorumluluğumuzu üstlenerek her daim huzur ve barış isteyen devletimiz bu uğurda yoluna devam edecektir. Türkiye, birliğini muhafaza ettiğinde ve kardeşliğini büyüttüğünde güçlü devlet olacaktır. Gün, bir olma günüdür, iri olma günüdür, diri olma, kardeş olma, hep birlikte Türkiye olma günüdür, 83 milyon vatandaşımızla, tıpkı bir duvarın tuğlaları gibi birbirimizle kenetlenme günüdür diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

20.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili Keşan ilçesi Mecidiye köyünde çevre kirliliği yaratan taş ocaklarının kapatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünyada kendi kendini yenileme özelliği bulunan nadir körfezlerden biri olan Saros Körfezi’nin en güzel yerlerinden biri olan Keşan ilçemizin Mecidiye köyünde taş ocakları maalesef yıllardır ciddi bir çevre kirliliği yaratmaktadır. Burası aynı zamanda doğal sit alanıdır. Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun imzasıyla, Edirne Milletvekilimiz rahmetli Erdin Bircan’ın soru önergesine yeni taş ocağı açılmayacağı, mevcutların kapasitesinin artırılmayacağı ve ruhsat sürelerinin uzatılmayacağı taahhüdü verilmişti. Bu taahhüde rağmen mevcut taş ocaklarının kapasitesi ciddi anlamda artmaktadır, bu da çevre kirliliği yaratmaktadır. Ayrıca yaz aylarında bölge nüfusu neredeyse en az 10-15 kat artmakta olduğundan taş kamyonları zaten çok dar olan yollarda yaz kış ciddi tehlike oluşturmaktadır. Hatta Mecidiye’nin yola sıfır olan bir ilköğretim okulu önemli bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Devlette devamlılık var ise sözlerin tutulması gerekir. Bir an önce taş ocaklarının kapatılmasını beklemekteyiz.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

21.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Grup Yorum üyelerine yönelik yasakların kaldırılması konusunda Meclisi sorumluluk ve görev almaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Grup Yorum üyeleri konser yasaklarına, adlarının terör listelerine alınmasına, kültür merkezlerinin basılıp üyelerinin tutsak edilmesine karşı yıllardır direniyor. Grup Yorum üyeleri Helin Bölek ile İbrahim Gökçek ölüm orucundalar, ölümün sınırındalar.

Grup Yorum, yıllarca müzik yapmış ve türküler söylemiş, muhalif çizgisini korumuş bir müzik grubudur, konserlerinde yüz binleri bir araya getirmiştir; işte bu yüzden de iktidarın hedefindedir. Daha dün AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan “Müzikleri, kitapları yasaklayan bir ülkeden sanatçıları ötekileştirmeyen yepyeni bir Türkiye’ye kavuştuk.” diyordu. Ne ironidir ki AKP iktidarı kendinden olmayan hiç kimseye değil sanat yapmayı, yaşam hakkı bile tanımayacak noktaya gelmiştir. Çok geç olmadan Grup Yorum üyelerinin yasakları kaldırılmalı ve ölümler durdurulmalıdır. Bu konuda Meclisi sorumluluk ve görev almaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Önal…

22.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, PKK’yla mücadelede vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan Mehmetçiklere hak ettikleri madalyalar, gazilik unvanı ve maaşın ne zaman verileceğini öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Terör örgütüne karşı dağda, tepede, ovada mücadele eden, vatani hizmetlerini yerine getirirken operasyonlar sırasında çatışmalarda yaralanan gazilerimizin kimisi vücudunda şarapnel parçasıyla hayat mücadelesi veriyor, kimisi vücudunda terörist mermisiyle yaşamaya çalışıyor. Devleti tarafından unutulan, görmezden gelinen vatan evlatlarımıza, bırakın gazilik maaşı vermeyi gazilik onurları bile verilmemiş, gazilerimiz arasında ayrım yapılmıştır. Dönemin Başbakan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş, 24 Ocak 2017 tarihinde 684 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle gaziler arasındaki farkın kapatılacağının sözünü vermiş ancak sözünde durmamıştır. PKK’yla mücadele sırasında vücutlarında kalıcı hasarlar oluşan binlerce kahraman gazi Mehmetçik’imize hak ettikleri madalyalar, gazilik unvanı ve maaşı ne zaman verilecektir? Gazilerimiz büyük bir umutla haklarının kendilerine teslim edilmesini bekliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

23.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çözüm bekleyen sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlık çalışanlarının sorunları çözüm bekliyor. Atanamayan 500 bini aşkın sağlık bölümü mezunları atama beklemektedir; atamaları yapılmalıdır, hastanelerde boş kadrolar doldurulmalıdır. Taşeron firmalarda hastane bilgi işlem, diş protez, laboratuvar, radyoloji görüntüleme merkezi, fizik tedavi seans usulü çalışanları ile kiralık araç şoförleri, yemekhane, sosyal tesis ve aile hekimliği biriminde çalışanların kadroları verilmelidir. İşçi kadrosuna geçirilenlerin tayin ve becayiş sorunu çözümlenmelidir; unvan ve görevde yükselme hakları sağlanmalıdır; enflasyon farkları ödenmelidir; çalışma süreleri makul kılınmalıdır. 112 ambulans şoförlüğünde ve acil biriminde çalışmakta olan, 12/36 mesai sisteminde olanların hakları korunmalıdır. Taşerondan kadroya geçenlerin bir kısmının ücret sorunu devam etmektedir. Sağlıkta çalışanlardan atanamayanlar atanmalı, taşeron firmada kalanlar kadroya alınmalı, kadroya alınanların hakları verilmelidir. Çalışma süreleri mağduriyet yaratmayacak şekilde düzenlenmelidir. Sağlıkta sorunlara iktidar çözüm üretmelidir.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

24.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir ili Bağbaşı Mahallesi sakinlerinin TOKİ konutları nedeniyle yaşadığı mağduriyetin giderilebilmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanının harekete geçmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kırşehir Bağbaşı Mahallesi TOKİ 3’üncü etap projesindeki konutların vatandaşlarımıza teslimi maalesef yapılmamıştır. Bir yıl önce teslim edilmesi gerekirken ihale yoluyla verilen firmanın ekonomik sıkıntıları gerekçe gösterilerek proje bir türlü tamamlanamamıştır. TOKİ, Kırşehir Belediyesinin çevre düzenlemesi, altyapı ve peyzaj gibi işlerin tamamlanması için iş birliği teklifine de henüz bir cevap vermemiştir. Ayrıca kura yoluyla verilen dairelerin bazı şahıslar tarafından dar gelirli vatandaşlarımızdan toplanarak usulsüz kazançlar sağladıkları iddiaları da dile getirilmektedir. Bu durumun da araştırılması çok elzemdir.

Çevre ve Şehircilik Bakanımızdan konutların bir an önce teslimi noktasında gerekli hassasiyeti göstererek vatandaşlarımızın devam eden bu mağduriyetinin kaldırılması konusunda ivedilikle harekete geçmesini rica ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

25.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 10 Şubat Sultan II. Abdülhamit’in vefatının 102’nci yıl dönümüne, Türkiye genelinde Amasya ilinin de içinde bulunduğu 42 ilde kullanılan Avrupa Birliği tarafından sağlanan katılım öncesi mali yardımlar kapsamında tahsis edilen hibelere ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Konuşmamın başında, 10 Şubatta, ölüm yıl dönümünde ruhuna hatimler, Fatihalar gönderdiğimiz Ulu Hakan cennetmekân Sultan Abdülhamit Han’ı saygıyla, hürmetle anıyorum.

Avrupa Birliği katılım öncesi yardım aracı kırsal kalkınma hibelerini 2011 yılından bugüne Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu üzerinden yatırımcılara kullandırıyoruz. Türkiye genelinde Amasya’mızın da içinde olduğu 42 ilde bu hibeler kullandırılmaktadır. Tarım ve hayvancılık başta olmak üzere kırsalda 16 sektördeki yatırımlara yüzde 40 ile yüzde 70 arası hibe verilmektedir. Kadın ve gençlere pozitif ayrım yapılan bu hibelerden Amasya’mızda 458 projeye 64 milyon 700 bin TL hibe sağlanmıştır. Bu hibe ödemeleri karşılığı, Amasya’mıza 157 milyon 200 bin TL’lik yatırım yapılmıştır.

Amasyalı hemşehrilerim adına Sayın Cumhurbaşkanıma ve Hükûmetimize yürekten teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

26.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü’ne ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; şubat ayının ikinci haftasında kutlanan Dünya Sigara Bırakma Günü dolayısıyla tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Sağlık Bakanlığımız, yerel ve merkezî yönetimlerimiz, özel ve kamu sektörleri tarafından çeşitli program, seminer ve çalıştaylarla bilgilendirme yapılmaktadır. Günümüzün ve geleceğimizin illeti olan sigara bağımlılığından kurtulmak amacıyla Hükûmetimizin yaptığı çalışmaların toplumun tüm nezdinde olumlu etkisi olacağı ümidiyle milletimize dumansız hava sahası diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

27.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, çıkabilecek yeni büyük ekonomik krizlere engel olabilmek için dış politikadaki belirsizliğin sonlandırılıp üretimin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yönetilemeyen Türkiye giderek uçurumdan aşağı yuvarlanıyor. Dış politikadaki belirsizlik ve Türkiye’nin bir çatışma ortamının içine çekilmesi karşımıza yeni ve büyük bir ekonomik kriz olarak çıkacak. İdlib’de yaşanan çatışmaların ardından dolar 6,05’e kadar yükselerek son on ayın zirvesine çıktı. Kamu bankaları kurdaki yükselişin önüne geçmek için 4,5 milyar dolar sattı ve buna karşın bu yükselişin durdurulamadığı iddia ediliyor. Uzmanlar doların kontrol altına alınmasının zor olduğu ve yıl sonuna kadar Türk lirasının yüzde 20 oranında daha değer kaybederek doların 7,5 liraya çıkacağı öngörüsünde bulunuyor. Bu, geçen yıl başlayan ve etkisi hâlâ hissedilen ekonomik krizden daha ciddi bir krizin habercisidir. İşsizlik, geçim derdi, hayat pahalılığı, ödenemeyen faturalar bir sosyal patlamaya doğru gidiyor. Buradan çağrı yapıyorum: Türkiye bir an önce dış politikadaki belirsizliğini sonlandırıp üretimi artıracak önlemler almak zorundadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Beko…

28.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan SF Trade Tekstil işçilerinin haklarının iade edilmesi için gerekli adımların atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir Gaziemir serbest bölgede yer alan SF Tekstilde DERİTEK Sendikasına üye oldukları için işlerine son verilen kadın işçilerin başlattığı direniş eylemini bir kez de buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ve Genel Kuruldan selamlıyorum. SF Tekstilde ağırlıklı olarak kadın çalışanların bulundukları fabrikada on yılı aşkın süredir firmada çalışan kadın işçiler hak talebinde bulundukları anda işveren tarafından baskılara maruz bırakılmışlardır, ardından, sendikalı oldukları gerekçesiyle de işten çıkarılmışlardır. Yaklaşık yüz on gündür direnişlerini sürdüren işçilerimize yönelik baskıların sona erdirilmesini bekliyor, haklarının iade edilmesi için gerekli adımların atılmasını talep ediyorum.

Bir ömür boyunca, sendikal özgürlüklerimiz, haklarımız, demokrasi ve adalet talebimiz için mücadele ettik, bundan sonra da koşullar ve şartlar ne olursa olsun beraberce mücadele etmeyi sürdüreceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

29.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 10 Şubat Sultan II. Abdülhamit’in vefatının 102’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cennetmekân Sultan II. Abdülhamit vefatının 102’nci yıl dönümünde, önceki gün anıldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun 34’üncü padişahı ve 113’üncü İslam Halifesi Abdülhamit 31 Ağustos 1876 yılında padişah oldu. İlk Osmanlı anayasası olan Kanuni Esasi’yi 23 Aralık 1876 yılında ilan etti. Eğitim, kültür, sanat, mimari, askerî, bilim ve teknoloji sahalarında yaptığı yenilik ve hizmetlerle devlete, millete şeref ve itibar kazandırdı. Çoğu şahsi parasından olmak üzere, ülke genelinde 1.552 eser yaptırdı. İlk kız okulları II. Abdülhamit döneminde açıldı. Ülkenin dört bir yanına demir yolu ulaştırdı, Hicaz Demir Yolu onun döneminde yapıldı. Ticaret, ziraat ve sanayi odaları Abdülhamit zamanında açıldı.

Sultan II. Abdülhamit Han’ı vefatının 102’nci yıl dönümünde rahmet ve hürmetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, cumhuriyet sayesinde buradayız. Herkes Osmanlı’yı övüyor, cumhuriyeti bu kadar övmüyorlardı.

BAŞKAN – Sayın Budak…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yani, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusunu bu kadar övmüyorlardı, Osmanlı’yı bu kadar övmekle… Böyle şey mi olur ya?

BAŞKAN - Çetin Budak… Yoklar.

Sayın Yalım…

30.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlar nedeniyle emeklilere dinî bayramlarda verilen ikramiyelerin artırılması, 2000 yılı ve sonrasında emekli olanlar için de intibak düzenlemesinin hayata geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, son bir yılda doğal gazda ve elektrikte yüzde 55-60’a yakın zamlar gerçekleşti. Bugün bir konuta aşağı yukarı 650 ile 750 TL civarında doğal gaz ve de 300 ile 350 TL civarında elektrik faturası gelmektedir. Bu sebepten dolayı… Emeklilerimize dinî bayramlarımızda biner TL’lik ikramiye verilmektedir ancak enflasyondan ve de bu kadar hayat pahalılığından, bu süreçten dolayı, verilen ikramiyelerin bin TL’den en azından yüzde 26 artışla 1.260 TL’ye çıkarılmasını buradan talep ediyorum.

Aynı şekilde, 2000 yılından sonra emekli olan tüm vatandaşlarımız için de intibak yasasının bir an önce getirilmesini ve intibakın çıkarılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

31.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, verilen sözler tutularak Afyonkarahisar ili Dinar ilçesi çevre yolu sorununun, Haydarlı kasabası Ziraat Bankası şubesi talebinin, Tatarlı kasabası devlet hastanesi eksikliğinin ve Bolvadin ilçesi Dipevler köyü imam ihtiyacının giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Dinar ilçesinde çevre yolu yıllardır kapalı; vatandaş, yolun akıbetini soracak bir muhatap bile bulamıyor. Bu konuda yetkililerden bir açıklama bekliyoruz.

Yine, yerel seçimler öncesi AKP Milletvekili Ali Özkaya, Dinar ilçesine bağlı Haydarlı kasabasında AKP’li belediye başkan adayı seçildiği takdirde söz konusu kasabaya Ziraat Bankası şubesi açılacağı sözünü vermişti; yine aynı milletvekili Tatarlı kasabasında devlet hastanesi açılacağı sözünü vermişti fakat yaklaşık bir yıl geçti, ne Ziraat Bankasının açıldığı var ne de hastaneyle ilgili bir çivi çakıldığı var. Vatandaş soruyor: “AKP’li belediye başkanlarını seçtik ama verilen sözler tutulmadı. Acaba bu sözler boş bir seçim vaadi miydi, yalan mıydı, yoksa gerçekten yerine getirilecek mi?”

Yine seçim bölgem Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesi Dipevler köyünde bir aydır imam yok. İmamın bir an önce atanmasını bekliyorlar.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

32.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Esad rejim güçlerinin İdlib’de çatışmaları önlemek, hudut güvenliğini sağlamak, göçü engellemek maksadıyla bölgeye takviye olarak gönderilen Mehmetçiklere yönelik saldırısında şehit düşen 5 askere Allah’tan rahmet dilediğine, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

İdlib’de çatışmaları önlemek, hudut güvenliğini sağlamak, göçü ve insanlık dramını engellemek maksadıyla bölgeye takviye olarak gönderilen unsurlarımıza, Esad rejim güçleri tarafından, yoğun topçu atışıyla saldırı gerçekleştirilmiş olup saldırıda 5 askerimiz şehit olmuş, 5 askerimiz de yaralanmıştır. Şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve aziz milletimize başsağlığı, yaralanan askerlerimize de acil şifalar diliyorum.

12 Şubat, Kahramanmaraş ilimizin düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü. 12 Şubat, “Bugün, namus günüdür.” diyerek ilk kurşunu özgürlük için atan Sütçü İmam’ın, “Kalesinde düşman bayrağı dalgalanırken cuma namazı kılınmaz çünkü özgür değiliz.” diyen Rıdvan Hocanın, Kuvayımilliye’nin lideri Çerkez Arslan Beylerin ve birbirinden değerli kahramanların hatırlanma günüdür. Kahramanmaraşlı hemşehrilerimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümünü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

33.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, devletin Eskişehir ili Mihalgazi ve Sarıcakaya ilçelerinde etkili olan fırtına nedeniyle tarlalarında hasar meydana gelen çiftçilere yardım elini uzatması gerektiğine ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Eskişehir’imizin Mihalgazi ve Sarıcakaya ilçelerinde geçtiğimiz hafta etkili olan fırtınada, 2 ilçemizde 510 çiftçinin seralarında ve tarlalarında yaklaşık 2 milyon liralık hasar meydana geldi. Bu 2 ilçemiz daha bundan birkaç ay önce sel afeti yaşandığında da yaklaşık 1 milyon liralık zarara uğramıştı. O zarar Cumhurbaşkanlığı tarafından ve Tarım Bakanlığı tarafından karşılanmamıştı. Şimdiki zararla birlikte toplam 3 milyon liralık hasarın karşılanması için bir an önce Ankara’daki yetkililere çağrıda bulunuyoruz. Sarıcakaya ve Mihalgazi çiftçilerinin, seracılarının devletin yardım elini görmesini istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük 60’a göre söz talebi olan bütün milletvekillerimizin söz talepleri karşılandı, 33 milletvekilimiz söz aldı. Bundan sonra, bugün İç Tüzük 60’a göre, başka söz vermeyeceğim vekillerimize. Bunu da Genel Kurula duyuruyorum.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Türkkan, buyurun lütfen.

34.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısında İdlib’le ilgili yaptığı açıklamalara ve bu açıklamaların Cumhurbaşkanlığı makamından Cumhurbaşkanı sıfatıyla millete seslenilerek yapılmamasının ucube sistemin getirdiği bir sonuç olduğuna, dün Amerika’ya karşı Rusya’yla ittifak yaparken bugün Rusya’ya karşı Amerika’yla ittifak yapılmasının nasıl bir vizyon, nasıl bir dış siyaset olduğunu öğrenmek istediklerine, Hükûmetin bugünden itibaren daha fazla can kaybı vermeden doğru bir dış politika yönetmesini umut ettiklerine, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne, Hatay Valiliği önünde “Çocuklarım aç.” diyerek kendini yakan ve görmezden gelinen Adem Yarıcı’nın çaresizliğe sürüklenmesinde ülkeyi yönetenlerin hiç mi suçu olmadığına, KHK’yle işinden olanların mağduriyetine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında İdlib’le ilgili bazı açıklamalarda bulundu bugün. “Gözlem noktalarındaki ve diğer yerlerdeki askerlerimize en küçük bir zarar gelmesi hâlinde, İdlib ve Soçi Muhtırası sınırlarıyla bağlı kalmadan rejim güçlerini her yerde vuracağımızı ilan ediyorum.” dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Şimdi, buradan sormak istiyorum: Bunun için geç kalmadınız mı? Yani durumun bu noktalara geleceği konusunda bugüne kadar hiçbir öngörünüz olmadı mı? Buna yönelik niye bir politika izlemediniz bugüne kadar? Sayın Cumhurbaşkanı ayrıca bugünkü grup toplantısında diyor ki: “Havada, karada ne gerekiyorsa tereddüt etmeden bunu yapacağız. İdlib’deki askerî gücümüzü tahkim ettik. Artık kimsenin taşkınlığına, satılmışlığına göz yumacak değiliz.” Bunlara sonuna kadar katılıyorum ama yine sormak istiyorum: Şimdiye kadar bunu niye yapmadınız arkadaş? Son iki haftada biz 14 şehit verdik. Daha önce de askerlerimiz şehit oldu. Bunun için askerlerimizin şehit olmasını mı beklediniz? Üzülerek söylüyorum -daha önce de ifade ettim- bu konularda haklılığımız ortaya çıktı ve siz Hükûmet olarak bunun geç farkına vardınız. Çok uyardık sizi, biz ne dediysek kulaklarınızı tıkadınız, görmezden geldiniz, bizi dinlemediniz; “dostumuz” dediğiniz Putin’in, bir gün başka, ertesi gün başka konuşan Trump’ın sözlerine kandınız, bizi dinleyeme tevessül etmediniz ama bugün askerlerimizi vuran kuvvetin arkasındaki Putin’in sözlerine itibar ettiniz. Umudumuz ve uyarımız Hükûmete, bugünden itibaren, daha fazla can kaybı vermeden, doğru bir dış politikayla bu sonucun yöneltilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Dün Amerika’ya karşı Rusya’yla ittifak yaparken bugün Rusya’ya karşı Amerika’yla ittifak. Aradan geçen sadece üç aylık bir süre var. Bu nasıl bir vizyon, nasıl bir dış siyaset? Sizi bu dış siyasetinizdeki değişken tavrınızdan dolayı kimse ciddiye almıyor, haberiniz olsun, dolayısıyla bu söylemler havada kalıyor.

Bir de bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Sayın Erdoğan bunu partisinin grup toplantısında yaptı. Bu, Türkiye için o kadar çok hayati bir mesele ki, konuşan kişi de aynı zamanda Cumhurbaşkanı. Dilerdik ki bunu Cumhurbaşkanlığı makamından Cumhurbaşkanı olarak milletimize seslendirsin, parti grubunda Adalet ve Kalkınma Partililere değil, Türk milletine seslenmesini beklerdik. Hani “ucube bir sistem” diyoruz ya, o ucube sistemin getirdiği sonuçtur bu. Yani bunu bir AK PARTİ Genel Başkanı söylediği zaman diğer partililerin ne kadar dikkate alıp almayacağı tartışılabilir ama Cumhurbaşkanı şapkasıyla konuştuğu zaman Türk milletine hitap etmiş olurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şapkalar karışınca ortaya böyle bir garabet çıkıyor.

Bugün 12 Şubat. Kahramanmaraş, bizim hayatımızda çok önemli yeri olan bir ilimiz; öğrencilik yıllarımızda yurtlarında dört yıl boyunca bizleri misafir eden bir ilimiz.

Sütçü İmam’ın torunları, dönemin tüm olanaksızlığına rağmen düşmana geçit vermeyen Kahramanmaraş, millî mücadelenin seyrini değiştiren şehirlerimizden biri olmuştur. Yirmi iki gün süren destansı bir mücadele sonunda Kahramanmaraş, Kurtuluş Savaşı’mızda “kendi kendini kurtaran şehir” olarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası almıştır.

Her bir ferdiyle savaşa katılan şehrin kahramanlığının 100’üncü yılını gururla kutluyorum. Kahramanmaraşlı vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum, burada bulunan bütün Kahramanmaraş milletvekili arkadaşlarımıza da bu konuda tebriklerimi sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Fındıkzade’de Türkçü Sokak’ta Kahramanmaraş Öğrenci Yurdu’nda hâlen kalmaya devam eden öğrenci kardeşlerimize de buradan sevgilerimizi, selamlarımızı iletiyorum.

42 yaşındaki Adem Yarıcı -biliyorsunuz bu ismi- geçtiğimiz hafta içinde Hatay’da Valilik önünde “Çocuklarım aç.” diyerek kendini yaktı ve ne yazık ki hayatını kaybetti. Normalde çocuklarına ekmek götüremediği için kendisini yakan bir babanın çığlığının tüm ülkeyi yakması gerekirken maalesef görmezden gelindi, duyulmadı ve üstüne bir de kendini yakacak kadar çaresiz olan baba suçlandı. Biz ne ara bu kadar duyarsız olduk bilmiyorum. Adem’in bu çaresizliğe sürüklenmesinde ülkeyi yönetenlerin hiç mi suçu yok? Ne ara bu kadar koptunuz milletin vicdanından merak ediyorum. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı birçok önemli konuda fikirlerini beyan etti ama milletin aklında ne kaldı biliyor musunuz? “Çocuklarım aç.” diyen o adam kaldı. Ülkenin bu gerçeğini hiç gözünüzden kaçırmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Yarın öbür gün sokakta dolaşırken yine birileri karşınıza çıkacak, karşımıza çıkacak “Çocuklarım aç.” diye bizlere bağıracaklar. Bununla ilgili mutlaka ve mutlaka bir çözüm bulmaya çalışın. Olayları örterek, olayların duyulmasını engelleyerek “Oğlum aç.” diyen babayı salondan çıkartarak bu işler çözülmüyor.

Takdirlerinize ve bilgilerinize arz ediyorum.

Sayın Başkan, son bir paragraf var müsaade ederseniz.

KHK’yle işinden olanlar var; her gün telefonlar, e-mailler gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde benim de seçim bölgem Kocaeli Darıca’dan 42 yaşında bir kardeşimiz, Ertan Dağdelen yazmış: “Matematik öğretmeni olarak görev yaparken KHK’yle işimden oldum, takipsizlik aldım ama öne sürülen kriterler nedeniyle Komisyon tarafından reddedildim. Elli beş yıldır aynı adreste oturuyoruz. Beni ve ailemi tanıyan herkes bilir, FETÖ’yle alakam olmadığı gibi, on yıl önce bu yapıyı eleştiren yazılarım hâlâ mevcut.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Üstüne üstlük bir de doğum esnasında oksijensiz kalmaktan beyin felci olan bir oğlum var.” demiş. “Oturamıyor, konuşamıyor, yürüyemiyor, elini kolunu kullanamıyor. Dokuz yıldır oğlumun tedavisi için uğraşıyorum. Bunu maaşımla karşılamaya çalışırken şimdi çok zor bir hayatın içindeyim.” diye de eklemiş. “Lütfen, bana yardım edin.” diyor.

Bu kardeşimiz gibi, daha o kadar çok örnek var ki. Hayatlarını ellerinden aldığınız, hiç suçu olmadığı hâlde işsiz, beş parasız bıraktığınız binlerce insanımız var. İnsanların hayatlarını kararttınız, karartmaya da devam ediyorsunuz. Daha önce söylemiştim, bir insana mermi sıkmak ile bir insanın ekmeğini elinden almak arasında hiçbir fark yok. Bu insanların önemli bir kısmı da -verdiğim örnek gibi- çoluk çocuk sahibi, aile geçindiriyorlar. Bazılarının da ya kendileri ya eşleri ya da çocukları hasta. Hukuku sadece kendiniz için çalıştırmaya devam ediyorsunuz. Masum insanlarımız, suçsuz insanlarımız, aç insanlarımız var, onları görmüyorsunuz.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

35.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 10 Şubat 2020 tarihinde Suriye rejim unsurlarının askerlere yönelik yaptığı hain saldırıya Türk ordusunun karşılık vererek şehitlerin kanlarını yerde bırakmadığına, Suriye iç savaşının başladığı tarihten bu yana Türkiye’nin gözettiği barışçıl politikaların suistimal edildiğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın İngiliz The Guardian gazetesine yaptığı açıklamalarının Kıbrıs davasına zarar verdiğine, Türkiye’nin Kıbrıs’ın problemlerinin çözümüne yönelik barışçıl ve uzlaşmacı tutumları daima desteklediğine, Kıbrıs davasını şerefle taşıyarak bugünlere getiren başta Rauf Denktaş ve Fazıl Küçük olmak üzere şehit ve gazileri minnetle andığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

10 Şubat 2020’de Suriye rejim unsurları tarafından askerlerimize yönelik hain saldırı sonrasında Türk ordusu şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmamış ve vazifesini layıkıyla ifa etmiş ve etmeye de devam etmektedir. 11 Şubat 2020 tarihinde 51 rejim unsuru etkisiz hâle getirilmiş, mühimmat depoları imha edilerek çok sayıda silah ele geçirilmiştir. İdlib’deki emperyal oyunun senaristleri suhuleti tavsiye etme rolünü üstlenerek Türkiye'nin meşru davasını ve kırmızı çizgilerini görmezden gelmektedir. 11 Şubat 2020’de, birer saat arayla hem Rusya’dan hem ABD’den bölgedeki tansiyonun düşürülmesi adına uzlaşının gözetilmesi açıklamaları yapılmaktadır. Lakin unuttukları bir gerçek vardır: İdlib’de diplomatik kurallar rafa kaldırılmış, verilen sözler yerine getirilmemiş ve Türkiye'nin, Suriye iç savaşının başladığı tarihten bu yana gösterdiği, gözettiği barışçıl politikalar suistimal edilmiştir. İdlib meselesinin çözümünde rol almak isteyen ABD, Rusya ve diğer aktörler sahici çabalarla politikalar üretmelidir. İdlib özelinde Suriye’deki kaotik yapının çözümü sinsi planlarla değil, kararlı, tutarlı ve elini taşın altına koyma cesaretiyle gerçekleşebilecektir. Türkiye, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtlarıyla uluslararası haklarına dayalı askerî operasyonlar gerçekleştirmiş, bu harekâtlarda bölgede uzlaşmaya varılan şartlar her neyse taviz vermeksizin riayet etmiştir. Bugün İdlib’de de Türkiye’nin meşru dayanağı budur. Türkiye, İdlib’de işgalci kuvvet değildir ve daima uzlaşının yollarını aramıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türkiye, barışı ihlal eden değil, barışı sonuna kadar kollayan ve bunu gerçekleştirmeye gayret eden taraf olmuştur ancak ok yaydan çıkmış, cahil cesaretiyle alınan her karar sonucunda Türkiye sabrının sonuna gelmiştir. Bundan sonra olacakların sorumlusu barışın savunucusu Türkiye değil, bölgede sinsi planlar yürüten odaklar ve onların piyonları olacaktır.

Sayın Başkan, 1 Ekim 1974’te Rauf Denktaş öncülüğünde Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’nin kurulmasıyla başlayan Kıbrıs Türklüğünün var olma mücadelesi 13 Şubat 1975’te kurulan federe devletle ilk başarısını gerçekleştirmiştir. 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıyla bağımsız yaşama iradesinin ilanına giden süreç başlamıştır. Kıbrıs Türklüğünün mücadelesi adına dönüm noktası olan Şubat 1975’in yıl dönümünde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın İngiliz The Guardian gazetesine verdiği mülakatta infial yaratacak, yanlış, gafilane ve cahilane ve utanç verici açıklamaları söz konusu olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Akıncı’nın bu açıklamaları Kıbrıs davasına zarar vermektedir. Bu gazete, ilgili haberinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Türkiye’nin işgali altında bulunan bir ülke olarak lanse etme hadsizliğini göstermiştir. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin münhasır yetkilerinin korunması ve İsrail, Yunanistan, Mısır tarafından oluşturulan kuşatılma stratejisinin bertaraf edilmesi elzemdir. Mustafa Akıncı’nın daha önceleri benzerlerine de şahit olduğumuz fütursuz açıklamaları Kıbrıslı Türklerin millî birliği konusunda fay hatları oluşturmakta, Türk dış politikası doğrultusunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin mutlak bağımsızlığını gözeten stratejileri baltalamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türkiye, Kıbrıs’ın problemlerinin çözümü adına barışçıl ve uzlaşmacı tutumları daima desteklemiştir. Lakin, sonuncusu 2017’de Birleşmiş Milletler inisiyatifinde İsviçre’de gerçekleştirilen müzakereler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Yunanistan güdümünde ve uluslararası örgütler gözetiminde çözümsüzlükte ısrarcı olduğunu göstermektedir. Mustafa Akıncı, Türkiye karşıtlığını “Ankara tarafından yutulmadan...” diyerek saçma vehimlerini dışa vurmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin etrafında adım adım sahnelenen kuşatma oyununun farkına varma basiretini gösterememiştir. Mustafa Akıncı İngiliz ipiyle kuyuya inmeye çalışmaktadır; vaziyet sarih ve açıktır. Mustafa Akıncı ve ekibi Kıbrıs Türklüğünün nişanesi olan Türk Mukavemet Teşkilatının yemininde bağlı kalınacağına söz verilen Türk millî ve manevi değerlerinden fersah fersah uzaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Görev kutsaldır ve bu kutsal görev Rauf Denktaşlardan, Doktor Fazıl Küçüklerden mirastır.

Kıbrıs davasını şerefle taşıyarak bugünlere getiren başta Rauf Denktaş ve Fazıl Küçük olmak üzere, tüm kahraman kadroları, şehit ve gazilerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan...

36.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İdlib ve Suriye konusunda gelinen noktada haklı çıktıklarına, Türkiye’nin barışçıl ve demokratik çözümden yana tavır alınarak Suriye’den çekilmesi gerektiğine, İran sınırında ve Akdeniz’de hemen her gün yaşanan can pazarının önüne geçilmesi, insanlara umut tacirliği yapanların üzerine gidilmesi ve ölüm yolculuğu pazarının artık son bulması gerektiğine, 11 Şubat Özgecan Aslan’ın öldürülüşünün 5’inci yıl dönümüne, kadınlara yönelik şiddet eylemlerine, cinayetlere artık “dur” denilmesinin zamanının geldiğine, ülkede hangi sorun yaşanıyor olursa olsun HDP’lilere yönelik gözaltı ve tutuklamaların devam ettiğine, HDP’nin 23 Şubatta gerçekleştireceği büyük kongreye ilişkin el bildirilerinin dağıtımının engellendiğine ve ne yapılırsa yapılsın demokrasi, barış, adalet yolculuğundan alıkonulamayacaklarına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İdlib ve Suriye politikaları ve savaş tezkeresi tartışıldığında HDP olarak burada savaşa tek “hayır” diyen, oraya savaş konseptiyle gitmenin ülkemiz için, Türkiye için yararlı olmadığını savunan bir yerde duruyorduk ve şimdi de gelinen koşullar bizi haklı çıkarıyor. İdlib, her geçen gün Türkiye için bir bataklığa dönüşüyor. Politikaları gözden geçirmezsek bu bataklık daha da derinleşecek. Artık orada belli anlamda diyalogların, masaların, denklemlerin fazla kurulduğu bir döneme doğru gidiyoruz; belki de artık belli anlamda müzakereler de başlayacak. Türkiye hâlâ bunu görmeden cihatçıları koruyor, Suriye’deki haksız varlığını meşrulaştırmaya çalışıyor. Daha fazla ölüme neden olmadan, Türkiye, Suriye'de barışçıl, demokratik bir çözümden yana tavır almalıdır diyoruz HDP olarak; bu politikayı benimseyip Suriye’den çekilmelidir diyoruz.

Değinmek istediğim ikinci başlık: Van’da kayıp göçmenler var. Türkiye, kangrenleşmiş bir sorunla anılmaya devam ediyor ne yazık ki. Kendi ülkelerindeki iç savaştan, karışıklıktan, antidemokratik uygulamalardan veya yönetimlerden kaçan insanlar için Türkiye âdeta bir transit geçit konumunda. Güvenli olmayan yöntemlerle Batıya gitmeye çalışan insanlar sınırlarda can veriyor, denizlerde boğuluyor. Son olarak, İran’dan Van’a geçmeye çalışan 13 göçmen Çaldıran yakınlarında tipiye yakalandı, kayboldu. Günlerdir kendilerinden haber alınamıyor. Hava şartlarından dolayı da göçmenlerin kaybolduğu belirtilen bölgede arama çalışmalarının yapılmadığı açıklandı. Göçmenlerin yakınları, Avrupa’ya gitmek için Türkiye üzerinden geçmeyi denediklerini söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – İran sınırında yaşanan bu can pazarının ve Akdeniz’de hemen her gün yaşanan bu can pazarının önüne geçmek gerekiyor. İnsanlara umut tacirliği yapanların üzerine gidilmesi, bağlantılarının ortaya çıkarılması ve ölüm yolculuğu pazarının artık son bulması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, dün Özgecan Aslan cinayetinin 5’inci yılıydı. Öyle bir vahşetti ki âdeta infial uyandırdı tüm toplumumuzda. Toplum, bir daha böyle bir vahşetle asla karşılaşılmaz diye düşündü ancak aradan geçen beş yılda benzer cinayetler hatta belki de daha korkunç olanları işlendi. Kadınları korumayan politikalar, erkeklere, kadın öldürmenin kahramanlık olduğu algısı olarak geri döndü. 2019’da 474 kadın, bu yılın Ocak ayında 27 kadın öldürüldü, 7 kadının ölümü ise şüpheli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Kadınlara yönelik şiddet eylemleri, cinayetler gittikçe artıyor. Buna artık dur demenin zamanı geldi, geçiyor bile demek isterim.

Son olarak, Sayın Başkan, ülkemiz, Türkiye hangi sorunla -doğal afet de olsun, başka çok can alıcı sorun da olsun- uğraşıyorsa uğraşsın ama AKP, Kürtlere, muhalefete, HDP’lilere yönelmek, onları gözaltına almak, tutuklamaktan asla vazgeçmiyor, bunu hiç aksatmıyor. Dün Urfa’da 14 partilimiz, Ağrı’da aralarında DİSK Şube Başkanının da olduğu 5 kişi, Muş’ta Kazgöl köyü muhtarı Salih Söylemez’in de bulunduğu 8 kişi, Bitlis İl Eş Başkanımız ve eski yöneticilerimiz gözaltına alındı; ayrıca, 23 Şubatta gerçekleştireceğimiz büyük kongremize halkımızı davet eden el bildirileri dağıtımı faaliyetlerimiz de çeşitli illerde engelleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Şunu söylemek isteriz Hükûmete, yetkililere, İçişleri Bakanlığına ve AKP’ye: Ne yaparsanız yapın HDP’yi demokrasi, barış, adalet yolculuğundan alıkoyamayacaksınız. 23 Şubatta Ankara kongre görecektir diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel…

37.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun vefatı nedeniyle 24’üncü Dönemde mensubu olduğu Milliyetçi Hareket Partisine, kurucular kurulu üyesi olduğu İYİ PARTİ’ye başsağlığı dileğinde bulunduklarına, 12 Şubat Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü ile 12 Şubat Mektebi Mülkiyenin kuruluşunun 161’inci yıl dönümüne, Adalet ve Kalkınma Partisinin hatalı Suriye politikasının ülkeyi zor duruma soktuğuna, yeni bir göç dalgasından endişe ettiklerine, artık misliyle karşılık vermek değil şehit vermemek istediklerine, siyasette psikolojik üstünlük el değiştirince iktidara muhalefet edemeyenlerin muhalefete muhalefet etmeye başlayacağına, Cumhuriyet Halk Partisinin gücünün farkında olduklarına ve FETÖ’nün siyasi ayağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün sabah 24’üncü Yasama Döneminde birlikte görev yaptığımız Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun törenine katıldık ve son yolculuğuna uğurlanacağı yarınki tören öncesi memleketine yolcu ettik. 24’üncü Dönemde Osmaniye fahri milletvekiliydim -Osmaniye’de milletvekilimiz yoktu- kendisiyle orada tanışıp orada her ay iki gün çalışma imkânı olmuştu. Önce biz onun misafirperverliğine tanık olduk. Çok vatansever, yaptığı kamu görevlerinden duyduğu heyecanı Meclise taşıyan bambaşka bir insandı. Hastalığı sürecini de çok yakından takip ettik, elli gün önceki bir enfeksiyon olmasaydı, o kötü hastalığı yenmişti aslında. Hepimiz de buna seviniyorduk. Hatta, tekrar acaba bu çatının altında kendisini görür müyüz diye de ümitleniyorduk. İYİ PARTİ’nin kurucular kurulu üyesiydi. Siyaseti hasta yatağından bile o dönemde çok yakından takip etmişti. Ben vefatından duyduğumuz üzüntüyü ifade etmek istiyorum, ailesine başsağlığı diliyorum. 24’üncü Dönemde mensubu olduğu Milliyetçi Hareket Partisine, kurucular kurulu üyesi olduğu İYİ PARTİ’ye başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak.

Bugün 12 Şubat, Maraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. “Kahramanmaraş” ismini aldı Maraş çünkü Sütçü İmam’ın Fransız askerlerine karşı fitilini ateşlediği Millî Mücadele’de Maraş’ın arkasından Urfa, sonra Antep derken Ankara hükûmetinin devreye girmesiyle, düzenli ordunun oluşturulmasıyla birlikte batı cephelerindeki zaferler, ardından Büyük Taarruz ve Lozan’daki büyük diplomatik zaferle 1923’te cumhuriyeti ilan ettiğimiz siyasi zaferimize kavuşmuş olduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu vesileyle, Maraş’ın düşman işgalinden kurtuluşu nedeniyle Sütçü İmam başta olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nda, Kurtuluş mücadelesinde yaşamını yitiren tüm kahramanlarımızı bir kez daha saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyoruz.

12 Şubat tarihi, Mekteb-i Mülkiyenin de kuruluşudur. 1859’da bir bütün olarak baktığımızda bu topraklardaki çağdaşlaşma hamlelerinin en önemlilerinden bir tanesi olarak Mekteb-i Mülkiyenin kurulduğunu görüyoruz. Aynı zamanda 1936 yılında Ankara’ya taşınan okul, 1950’de bugünkü adını alıp Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine dönüşmüştü. O günden bugüne bu ülkenin kamu yöneticilerini yetiştiren bir okul olması sebebiyle Türkiye’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …hem eğitim camiasında önemli bir yeri vardır hem de kamu yönetiminin göz bebeğidir, kamu yöneticilerimizin hatıralarının olduğu ve çağdaş Türkiye’yi yöneten çok sayıda kamu yöneticisinin okulu olmuştur. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında aşama aşama köklerinden koparılan bu okul, siyasi bir linç kampanyasına tabi tutulmuş, 15 Temmuz darbe girişimi araçsallaştırılarak ilan edilen OHAL sırasında FETÖ’yle mücadele edeceğiz diye alınan OHAL yetkisindeki kanun hükmünde kararname yetkisiyle neredeyse okulda görev yapan tüm değerli öğretim görevlileri, dünya görüşleriyle FETÖ’yle uzaktan yakından ilgisi olmayan, FETÖ’yle arasında tarihsel husumet olan bu okulun öğretim görevlileri görevlerinden alınmış ve Mülkiye Mektebi kolay kolay izleri silinmeyecek bir darbe almıştır. Bunu da kayıtlara geçirmek isteriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İdlib konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak haklı çıkmaktan yorulduk, usandık. Atatürk’ün bize emaneti geleneksel dış politika terk edilip de komşunun toprak bütünlüğüne saygılı olunmayan, komşudaki devlet dışı unsurlar muhatap kabul edilen, bununla, devlet dışı unsurlarla birlikte komşuda bir rejim değişikliği öngören Adalet ve Kalkınma Partisinin hatalı Suriye politikası hâlen daha ülkemizi zora sokmakta ve Mehmetçiklerimizin canlarıyla bunu ödemekteyiz.

Gelinen noktada, bundan bir yıl önce buradaki kürsülerde Cumhuriyet Halk Partisinin hatipleri, bizler, 12 gözlem noktamızın, oradaki askerlerin hayatlarının güvence altına alınması gerektiğini, bununla ilgili kaygılarımızın olduğunu ifade ettik ve dedik ki biz: Suriye’de artık öyle bırakın Emevi Camisi’ne üç saatte gitmeyi, orada namaz kılmayı falan, “Esed” de deseniz “Esad” da deseniz kısa vadede onsuz bir Suriye görünmüyor ve adım adım rejim ilerliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir yerde sıkışacak. Sıkışan yerde masumlar var. Sıkışan yerde ortalık karışırsa bir göç dalgasıyla “Türkiye’ye sızarız” diyen teröristler var. O sıkışan coğrafyada cihadist gruplar var. O sıkışan coğrafyada rejimle mücadele ettiği için paydaş kabul ettiğiniz birtakım yapılar var. O coğrafyada 12 tane de gözlem noktamız var ve el değiştirmeye devam ediyor topraklar, yeni haritada gözlem noktalarından 5-6 tanesi artık rejimin kontrolünde. Maalesef, geçen hafta Sayın Kılıçdaroğlu “Yeni bir ateşkes hattı belirlenmeli, Türkiye ona göre konumunu almalı ve askerimizin can güvenliği sağlanmalıdır .” dedikten günler sonra 5 şehidimiz daha geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu durum bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanının cümlelerindeki satır araları okunduğunda, alanın provokasyonlara açık olduğu, rejim karşısında sıkışmış olan güçlerin tek çareyi Türkiye’yi rejimle daha geniş bir alanda çatışmaya sokmak olduğu da okunan satır aralarında buna dikkat çeken ifadeler vardı. Açıkça söylemese de, artık cihadist grupların kendilerini kurtarmak için Türkiye’yi Suriye’yle büyük bir savaşa sokacak provokasyonlara girişebileceğini de gördüğünü söyleyen satır aralarını okuduk. Bir yıl önce söylediğimiz bunlara bu noktada gelinmiş olması memnuniyetle mi, üzüntüyle mi karşılansın bilinmez ama memleketin hayrına işler son bir yılda yapılmadı. “Hava unsurları rahat hareket edemeyecek.” ifadesinin karşılığının ne olduğunu bilmek isteriz ancak şunu da söylemek gerekiyor ki Suriye’de savaşı tırmandıracak tüm adımlar Türkiye’nin lehine değil, yeni bir göç dalgasından endişeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Avrupa Birliğinin taşın altına elini sokmadığı her türlü göç dalgası Türkiye’de çok ağır sonuçlar oluşturmaktadır. Amerika’nın sözünü tutmadığı güvenli bölgeyi hatırlatırız. Soçi-Astana süreçlerinde Türkiye’nin, silahtan arındırma sözünü verdiği grupların silahtan arındırılmamış olmasının bugün Türkiye’yi sıkıntılı bir noktaya soktuğuna da dikkat çekmek isteriz. Ve bıktık artık, Mehmetçik ölüyor, “Merak etmeyin misliyle karşılık verildi…” Bir Mehmetçik’in canı, milyon misli ne yapıyorsanız onunla geri gelmiyor, bunun karşılığı bu değil. 8 asker ölüyor, “Misliyle karşılık…” 5 asker ölüyor, “Üzülmeyin, misliyle…” Niye üzülmeyeceğiz, bizim askerimiz ölüyor, orada ölüyor. Niye ölüyor? Bu yanlış, abuk subuk hesaplar yüzünden ölüyor. Bunları görmek lazım. Artık misliyle karşılık vermek değil, şehit vermemek istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu dikkatle kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Son olarak Sayın Başkan, tabii siyasette psikolojik üstünlük el değiştirdiğinde Türkiye’de yaşanan şeyler yaşanmaya başlar. İktidara muhalefet edemeyenler muhalefete muhalefet etmeye başlar. Bir iktidar partisinin muhalefet refleksine dönüştüğünü, suçluların telaşı içinde birtakım çabalar içine giriştiğini de görüyoruz ama salı günleri bu Mecliste yapılan grup toplantılarını “Dur, dur, önce onlar konuşsun, biz çarşamba konuşalım.” diye bir farklı geleneğe dönüştürmeye çalışanları ibretle, birazcık da tebessümle takip ediyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, yaptığı grup toplantısına karşı bir özel televizyon kanalının VTR’lerinin oynatılarak iktidar tarafından muhalefet edilip iftiraya uğrayan bir parti olarak gücünün, yarattığı rahatsızlığın, elindeki psikolojik üstünlüğün farkındadır. (CHP sıralarından alkışlar) İttifak ortaklarıyla farkındadır, gönül ortaklarıyla farkındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Görünen odur ki bundan sonraki süreçte artık herkes gidişatın farkındadır. Her şeyi yapabilirsiniz, hepsine verilecek cevabımız, satır satır imzalarımız var. Hani “O mu FETÖ’nün ayağı, bu mu FETÖ’nün ayağı?” deyince ben, tabii, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, örneğin, darbeden bir yıl önce Hava Kuvvetleri Komutanlığından Akın Öztürk’ü emekli etmeyip de Yüksek Askerî Şûra üyesi olarak atamasını yaptığı imzasını -darbenin siyasi ayağı Kılıçdaroğlu Akın Öztürk’ü şûra üyesi olarak tutmuş- mesela gördüm. Darbeden hemen sonra Dokuz Eylül Üniversitesine ve Ege Üniversitesine rektörleri atayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokuz ay sonra bu rektörlerin FETÖ’den içeri alındığında nasıl bir darbenin siyasi ayağı olarak utanmadan oturduğunu bugün gördüm.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, artık son cümlelerinizi alayım.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, devamlı açık kalsın.

BAŞKAN – Sorun yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, biz Sayın Grup Başkan Vekillerinin sözleri uzatılırken de bu konuda hiçbir sıkıntı görmedik ama o zaman duyduğum bir sıkıntıyı burada ifade edeyim, o da şu: Bu Meclisin bir üyesi Enis Berberoğlu; ismini verip orada bir partinin genel başkanı, taşıdığı “Cumhurbaşkanı” sıfatı da üstünde olduğu hâlde ve yargının bağımsızlığı noktasındaki kendisinin tutum ve davranışları hep eleştiri konusuyken, Enis Berberoğlu’na casusluk suçlaması yöneltiyor. Oysa Enis Berberoğlu’nu sizin savcılarınız, hâkimleriniz günün sonunda casusluk suçlamasından beraat ettirdiler, bunu konu etmediler, “casus” diyemediler ama bugün dönüp de “casus” denmesi… Parti Meclisi Üyemiz Eren Erdem, Kanaltürk ve Bugün gazetelerine yapılan ziyaretten, o dosyadan beraat aldığı hâlde, polis ifadesinde “CHP milletvekilleri bizi görevimizden alıkoymadı…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mikrofonu son kez açıyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Burada bu sürecin hukukiliğini takip etmek durumundayız, yoksa bu iş Cumhuriyet, Birgün, Sözcü’ye de gelecek.” dediği dava dosyasında yer aldığı ve beraat ettikleri hâlde bunu suçmuş gibi gösterdi. O gün, oraya, bugün Parlamentoda bulunan bir başka siyasi partinin, AKP’nin ittifak ortağı olan bir siyasi partinin dönemin İstanbul İl Başkanı da aynı gün gitmiş; bugün hâlâ milletvekili olan 2 kişi gitmiş, açıklamaları da ortadayken, oraya gidenleri “Siz FETÖ’cüsünüz!” diye suçlamak, bir itibar suikastına girişmek; bir partinin genel başkanının, bir partinin milletvekilini bu şekilde hedef almaya çalışması, işte söylediğim “Ne yapsak da yapsak, kendi ayıbımızı örtsek.” diye, suçluların telaşından başka bir şey değildir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

38.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’de yürütmekte olduğu operasyonların amacının ülkenin sınır güvenliğini ve devletin bekasını korumak, oluşturulmak istenen terör devleti ile terör koridorunu bertaraf ederek bölgesel barışı teminat altına almak ve uluslararası barışa hizmet etmek olduğuna, Türkiye’nin artık çok yönlü bir diplomasi izlediğine, uluslararası hukuk açısından uluslararası toplumda karşılık bulan tezler masaya yatırıldıktan sonra sahada çalışılmaya başlanıldığına ve netice alındığına, FETÖ tartışmasının sonuna kadar yapılarak zamanın ve milletin yargısından geçeceğine, 15 Temmuz hain FETÖ darbecilerinin hedefinde Cumhurbaşkanının liderliğinin olduğuna ve bu bağlamda Cumhur İttifakında ve Cumhurbaşkanı nezdinde FETÖ’nün siyasi uzantısının aranmasının beyhude bir çaba olduğuna ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tabii, birinci gündemimiz İdlib, Suriye. Suriye’de bugün Silahlı Kuvvetlerimizin, kahraman Mehmetçik’imizin yürütmekte olduğu operasyonların amacına, hedefine bakmamız lazım. Orada, ülkemizin sınır güvenliği, devletimizin bekası, oluşturulmak istenen terör devleti ve terör koridorunu bertaraf etmek, bölgesel barışı teminat altına almak ve ülkemize gelen sığınmacıları salimen yeniden kendi coğrafyalarında iskân etmek ve uluslararası barışa hizmet; amacımız budur. Birinci hedef, ülkemizin bekası, istiklali ve istikbalidir. Onun için, bu hedefte giderken mutlaka neticeyi alana kadar, şanlı tarihimizde olduğu gibi yolumuza devam etmek zorundayız. Bakınız, bundan yüzyıl evvel -bunu her zaman ifade ediyoruz- maalesef emperyalistlerin coğrafyamızda diktiği ihanet tohumlarının, fitnelerin bugün yeniden neşvünema bulduğu günlerden geçiyoruz. Onun için, hedef doğru olduktan sonra, aziz milletimizle dayanışma içerisinde nihai hedefe ulaşmak zorundayız. Bunun için 2 yolumuz var: Bir tanesi, masada yani diplomasiyle; yek diğeri de sahada yani şanlı tarihimizde olduğu gibi silahlı güçlerimizle, Mehmetçik’imizle neticeye ulaşmak.

Türkiye artık çok yönlü bir diplomasi izliyor. Bir taraftan -biraz önce Kıymetli Grup Başkan Vekilleri de ifade ettiler- Rusya’yla Astana, Soçi, Tahran, Ankara, Adana Mutabakatları; diğer taraftan, ABD’yle Ankara Zirvesi, yine Avrupa Birliği üyesi ülkeler dörtlü zirve gerçekleştirmek suretiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – NATO zirvesi vesilesiyle İngiltere, Almanya, Fransa liderleriyle beraber yine Sayın Cumhurbaşkanımız görüşmeler gerçekleştirdi. Yani sahada çalışmaya başlamadan evvel uluslararası hukuk açısından uluslararası toplumda karşılık bulan tezlerimiz masaya yatırıldı ve netice alındı.

Artık sahada çalışmaya başlıyoruz. Öncelikle Fırat Kalkanı’yla Cerablus’da, Zeytin Dalı’yla Afrin’de, Fırat’ın batısında, yine Barış Pınarı Operasyonu’yla Fırat’ın doğusunda, 911 kilometrelik Suriye sınırında, 33 kilometrelik derinlikte, tam 4 bin kilometrekarelik alanda, hamdolsun, otoriteyi, güvenliği, barışı teminat altına aldık, terör koridorunu ve terör devletini bertaraf ettik ve binlerce teröristi yani Kürtlerin, Arapların ve Türkmenlerin barış içerisinde yaşamasını tehdit eden o teröristleri tasfiye ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun için, sahada yaptığımız çalışmaların neticesini alıyoruz.

Diğer taraftan, bundan sonra ne olacak: Bakınız, anbean; Soçi’de bir eksiklik mi oldu, zaten Silahlı Kuvvetlerimiz hemen sahada gereğini yapıyor; Ankara Anlaşması’na aykırı davrananlar mı oldu, yine, Mehmetçik’imiz sahada adım adım zaten görevini yapıyor. Neticede ne olacak, kim haklı çıkacak? Aziz milletimiz haklı çıkacak, bugün bu Mecliste karar alan Parlamentomuz haklı çıkacak ve ülkemizin istiklalini ve istikbalini güvence altına almış olacağız. Yani son terörist öldürüldüğünde, bölgesel ve küresel barışımız teminat altına alındığında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …ülkemizi tehdit eden terör devleti oluşumu ve terör koridoru bertaraf edildiğinde ve Arapların, Kürtlerin, Türkmenlerin bir arada yaşayacağı bu barış iklimi inşa edildiğinde aziz milletimiz haklı çıkacaktır.

İdlib’le ilgili meselelere temas ettikten sonra, gündem olduğu için ifade etmek istiyorum: Evet, hayırlı, başarılı bir gün temenni ediyoruz ancak elbette FETÖ tartışması sonuna kadar yapılacak, zamanın yargılamasından geçecek, aziz milletimizin yargısından geçecek. Ancak şu kısa toplantıya, Genel Kurul açılışına bizim sığdırabileceğimiz netice: Hani işletmelerdeki Z raporu. Z raporu şunu söylüyor, diyor ki: 15 Temmuz hain FETÖ darbecileri kalkıştığı zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …önce Marmaris’te Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı tehdit etti ve orada korumalarından biri şehit oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde aziz milletimizi tehdit ettiler, Parlamentomuzu tehdit ettiler. Onun için, ne yapılırsa yapılsın, 15 Temmuz hain FETÖ darbecilerinin hedefinde Sayın Cumhurbaşkanımızın o meşru liderliği vardır; ona kastetmişlerdir. Bu bağlamda, Cumhur İttifakı’nda ve Sayın Cumhurbaşkanımız nezdinde FETÖ’nün siyasi uzantısının aranması beyhude bir çabadır ancak milletimiz Allah’ın izniyle bu arayışını, tarihte olduğu gibi, yerine getirecek ve hak edene hak ettiği cevabı verecek. Bunun altında kalanlar da bu ağır yük altında ezileceklerdir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere Strazburg’a bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1067)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Başkanlık Divanı üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere Strazburg'a bir ziyaret gerçekleştirmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 2 Ocak 2020 tarihli ve 30 sayılı Kararı’yla uygun bulunmuştur.

Söz konusu ziyaret, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 10'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kimse kabul etmedi ki.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kimse el kaldırmadı Başkan ya!

Başkan, kimse el kaldırmadı. Bir tane el kalkmadı, hiç, ne kabul edenler ne etmeyenler.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kimse el kaldırmadı.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Arka tarafa bakmadın ki.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Başkana kimse el kaldırmadı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet Başkanım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O zaman elektronik oylama mı yapalım?

KÂTİP ÜYE MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Cahit Başkan el kaldırdı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim, baktım ben; baktım, hiç kimse el kaldırmadı.

KÂTİP ÜYE MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Cahit Bey el kaldırdı.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Hayır efendim, hiç kimse el kaldırmadı Başkanım, ne kabul edenler ne kabul etmeyenler.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Başkana kimse el kaldırmadı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, işaret etmediler. Nasıl oluyor? El kaldıran yok. Nasıl oluyor yani, hakikaten soruyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet Başkanım.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Lehte, aleyhte bir tane bile oy yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Lehte, aleyhte bir tane oy yok.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sayın milletvekilleri; Genel Kurul çalışmalarıyla ilgilenmiyor musunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlgileniyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz ilgileniyoruz. Efendim, biz kayıtsız kalmayı tercih ettik.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Herkes çekimser kaldı.

BAŞKAN – Güzel, peki.

Tekrar ediyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başkan, bu önergeye kayıtsız kalmayı tercih ettik ve el kaldırmadık, bütün Meclis de böyle gördü.

BAŞKAN – Sayacağım arkadaşlar, müsaade edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bütün Meclis kayıtsız kaldı.

BAŞKAN – Evet, bir de siz el kaldırırsanız sayayım arkadaşlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İYİ PARTİ’yi saymadınız Başkanım yalnız.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Başkan bizi de saymadı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İYİ PARTİ’yi saymadınız, partiden saymıyor musunuz!

BAŞKAN – Kabul edilmiştir.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 14/11/2019 tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekilinin, son dönemde intihar olaylarında yaşanan artışın nedenleri araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/2/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekilinin, son dönemde intihar olaylarında yaşanan artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 14/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğu araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/2/2020 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Ayhan Erel konuşacaktır.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; ülkemizde son yıllarda artan üzücü intihar olaylarının artış nedenlerinin araştırılması ve bu intiharların önüne geçilmesi amacıyla İYİ PARTİ olarak vermiş olduğumuz araştırma önergemiz hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Türk milletini ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, İdlib’de şehit düşen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun; Türk milletinin başı sağ olsun.

Yine, genç yaşta aramızdan ayrılan çok değerli dava arkadaşım, 24’üncü Dönem Osmaniye Milletvekilimiz Hasan Hüseyin Türkoğlu kardeşime Allah’tan rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde toplumumuzu derinden sarsan intiharlarda insanlarımızın en doğal hakkı olan yaşama hakkından neden vazgeçtiklerini, yaşamak varken neden ölümü seçtiklerini, kendilerini bu dünyadan koparan nedenleri araştırmanın ve bu nedenleri en aza indirmenin devletimizin en önemli görevlerinden biri olduğu aşikârdır.

Türkiye’de günde ortalama 9 kişi intihar etmektedir. 2018 resmî kayıtlarına göre 3.161 kişi intihar etmiştir. Yine resmî kayıtlara göre, 2002-2018 yılları arasında 50.378 kişi hayatına son vermiştir. Yine, 2018’de 432 ölümle en fazla intihar vakası İstanbul’da yaşanmıştır. İstanbul’un ardından gelen kentler ve intiharlardaki ölüm sayıları şöyledir: Ankara 194, İzmir 186, Bursa 119, Konya 103. En az intihar yaşanan iller ise Bayburt 1, Artvin 4, Kilis 4, Gümüşhane 5, Erzincan 5. Yaşamını yitirenler arasında erkek sayısının kadınlardan daha yüksek olduğu görülmektedir. 2018’de intihar sonucu ölenlerin 2.391’i erkek, 770’i kadındır yani orana vurduğumuzda yüzde 75’inin erkek, yüzde 25’inin kadın olduğu görülmektedir.

İnsanların intihar etmelerinin nedenleri arasında, ekonomik sorunlar, boşanma, geçim sıkıntısı, aile içi tartışmalar, işten atılma, okuldaki başarısızlık, istediği kişiyle evlenememe gelmektedir. İntihar edenlerin yarısı neden intihar ettikleriyle ilgili not yazarlar veya birilerine haber verirler.

Günümüzde insanları ayakta tutacak dayanışma, direnme, ortaklaşma duygusu kalmamıştır. Dayanışma ruhu yaralanmıştır. Güven duygusu ortadan kalkmıştır. İş birliği kanalları kapanmıştır. Ortak hatıralar ve miraslar göz ardı edilmiştir. Yarınlara ilişkin ümitler ve hayaller ortadan kalkmıştır. Böyle bir ortamda baba oğluna, kız annesine, ortak ortağına güvenmiyor, derdini açamıyor, sırrını söyleyemiyor. Menfaat ve çıkarlara dayalı ilişkiler nedeniyle gerçek dostlukları kurmak her geçen gün zorlaşıyor.

14 yaşındaki Feyzettin çocuğumuzun, 18 yaşındaki Faruk evladımızın, üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Levent yavrumuzun, 92 yaşındaki Seydi amcamızın, 14 yaşındaki Nehir kızımızın, 71 yaşındaki Fehime ablamızın, 3 çocuk annesi ve dokuz aylık hamile 28 yaşındaki Seher bacımızın, yine 3 çocuk annesi 35 yaşındaki Yeliz kardeşimizin sevdiklerinden, hayatından vazgeçmesinin nedenleri ne olabilir? İnsanın hayatından, canından daha kıymetli, daha değerli nesi olabilir? İnsanlarımız, daha açmamış bir çiçekken, daha gencecik bir fidanken, canından çok sevdiği yavruları varken, torun torba sahibi olmuş “Allah bana üç gün yatak, dördüncü gün toprak...” diye yakarırken neden hayatlarına kendi elleriyle son verirler?

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği öğüdün bir bölümüdür. Bu sözü hemen hemen her siyasi kullanır, en çok da Sayın Cumhurbaşkanı kullanır. İnsanlar mutluluk, huzur, refah, barış içinde, ayrıştırılmadan, kardeşçe duyguların hâkim olduğu manevi iklimde yaşarlarsa devlet var olur. Devletin var olabilmesi için, insanların yarınlarından ümitli olduğu, hukuk kurallarının egemen olduğu, adaletin tam tesis edildiği, hakkın ve hukukun korunduğu bir devlet olması ve devleti yöneten iradenin, tüm vatandaşları kucaklayan, bağrına basan bir irade sergilemesi gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in deyimiyle, insanlarımızı, bayram sofrası etrafında olduğu gibi herkesi aynı duygularda, aynı ülkülerde, aynı kaygılarda, aynı menfaatlerde buluşturmak, herkese eşit mesafede olmak gerekmektedir. Devletin ve toplumun yanında olduğu hissine kapılan vatandaş hayatından vazgeçme düşüncesinden uzaklaşır.

İntihar olaylarına siyasi açıdan bakmıyoruz, toplumun kanayan bir yarası olarak görüyoruz. Bu yaranın tedavi edilebilmesi için de önergemizin kabul edilmesini yüce Meclisten saygıyla arz ve talep ediyoruz. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; intihar vakaları son aylarda oldukça arttı ve intihar, insanların yaşadıkları çaresizlik karşısında ve yaşama tutunma konusunda zorlandıkları dönemlerde başvurdukları bir yöntem maalesef ve insanın kendi yaşamını bilerek ve isteyerek sonlandırması, yaşama hakkından kendi isteğiyle vazgeçmesi herhâlde ölümün en kötü yöntemlerinden birisi olsa gerek.

Şimdi, bu intihar vakalarının çeşitli sebepleri ortaya konuyor ve bunlardan arasında önemli bir sebep de tabii ki işsizlik. 2019’da Türkiye'de işsizlik oranı TÜİK rakamlarına göre yüzde 13,4’e yükselmiş, işsiz sayısı ise 4 milyon 396 bin olarak hesaplanmış. 2018 yılı verilerine göre ise 3.161 kişi intihar etmiş, günde ortalama 9 kişinin intihar ederek yaşamına son verdiğini görüyoruz. Bu intiharların sebepleri araştırıldığında, TÜİK verilerine göre, yüzde 37’si “sebebi bilinmiyor” olarak gösteriliyor, yüzde 27’si için “diğer sebepler” deniliyor ama bu “diğer sebepler” çok açık bir şekilde ifade edilmiyor, yüzde 8’i geçim zorluğu üzerinden kuruluyor. Ama şunu gördüğümüz zaman, insanların psikolojik rahatsızlıklar, yaşamla ilgili çeşitli sorunlar yaşaması, bütün bunların sebepleri aslında hayata tutunamamak ve bunun da başında iş imkânı, geçindirmekle yükümlü olduğu ailesine, çocuklarına yardım edememe, onların geçim sorunlarını, sıkıntılarını karşılayamamanın önemli bir faktör olarak karşımızda durduğunu görüyoruz. Yani sebep başka türlü olarak ifade edilmiş olsa da, netice itibarıyla, altına baktığınız zaman, büyük oranda, bunun sebebinin işsizlik olduğunu görüyoruz.

Son aylarda yaşanan intihar vakaları: Biliyorsunuz, Fatih’te siyanürle yaşamına son vermişti insanlar. Yine, Antalya’da bir apartman dairesinde 2’si çocuk 4 kişinin cesedi bulunmuştu ve baba bıraktığı mektupta da yine aynı şekilde “Çalışamadığımdan kaynaklı.” demişti. Yine aynı şekilde, Denizli’nin Çal ilçesindeki intiharı ve en son, Hatay’ın Antakya ilçesinde Hatay Valiliği önünde “Çocuklarım aç.” diyerek yaşamına son veren bir babayı biliyoruz.

Şimdi, bunlara Hükûmetin bakış açısı ne? Hükûmetin bakış açısı şöyle arkadaşlar: Şimdi, bizim odalarımıza bir mektup gönderildi, odalarımıza gönderilen mektupta deniliyor ki: “Kapalı alanlarda sigara içmeyin; kimi vekil arkadaşlar, kimi danışman arkadaşlar odalarda sigara içiyor.” Hakikaten son dönemlerde Mecliste bu kapalı alanlarda sigara içme oranı arttı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

Buyurun.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Peki, niye arttı? Bir intihar girişimi vakası meydana gelmişti, bu intihar girişimi vakasından kaynaklı olarak Mecliste sigara içilebilen alanlar yani açık alanlar, teraslar kilitlendi, kapatıldı ve hâlâ teraslar kilitli. Şimdi, dolayısıyla çözümü burada buluyoruz. “İntihar girişimi terasta oldu, o yüzden orayı hemen kilitleyelim; siyanürle intihar etti, hemen siyanüre bir yasak getirelim.” ya da işte “Hangi maddeyi kullandıysa o madde üzerinden bir yasak getirerek sorunu çözelim.” noktasında bir bakış açısı var. Oysa intihar vakalarının sebepleri bellidir; sosyolojik, psikolojik ve bu önergeye konu olduğu gibi de işsizlikten kaynaklı, ekonomik sıkıntılarından kaynaklı sorunlar vardır, intihar sebepleri vardır. Bunların çözüme ulaştırılmasının yolu yasaklamak değildir, ekonomik sorunlara çözüm bulmaktır. Bu anlamıyla da bir an önce bu konuların araştırılıp ele alınması ve ekonomik sorunların çözülmesi gerekiyor ki bu intihar vakalarından kurtulabilelim.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Şeker, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tam iki yıl önce burada intihar vakalarının araştırılmasıyla ilgili önerge vermiştik, bu önergeyi maalesef reddettiniz, umursamadınız. O günden bugüne 6 bin kişi daha intihar etti, aramızdan ayrıldı. O günlerde, altı ay içerisinde, 2 intihar vakasında, Boğaz Köprüsü’nden atlamak üzereyken, korkulukların öbür tarafına geçmişken onları bu tarafa, hayatın tarafına çekmeyi başarmıştık ama başaramadığımız, o günden bugüne intihar eden 6 bin kişi var.

Siz “İntiharları araştırmaya gerek yok.” derken Fatih’te Yetişkin ailesinden 4 kardeş intihar etti. Bunlar sadece kendilerini öldürmüyor. “Geride sosyal devlet kalmadı, geride yandaşları doyurma peşinde olan bir devlet yapısı, mekanizması var, Hükûmet var ve bunlar benim kardeşlerime bakamaz, bana bir şey olursa kardeşlerim acından ölür.” dediler ve maalesef intihar ettiler. Bizim burada sosyal devleti yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Burada da en büyük sorumluluk bu Meclise düşüyor.

İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sibel Ünlü, yemek parası yok diye gencecik yaşında hayatına son verdi. O gencin intiharından sonra, geçen hafta, çocuklar, öğrenciler ücretsiz çay dağıtıyor diye İstanbul Teknik Üniversitesinde o çocuklara “altı ay derse girmeme” yasağı koydunuz. Bakırköy’de Delen ailesi, ailece yine siyanürle intihar etti. Meclis önünde kendini yakan kişiye “provokatör” dediniz. Hatay’da intihar eden yurttaşımızı da “Bunu siyasi malzeme yapmayın.” diye konu ediyorsunuz. İntiharlar siyasi malzeme değildir ama siyasetin halkı getirdiği nokta da intihardır. Bunun da konuşulacağı yer Meclistir, burasıdır.

Türkiye’de 3,5 milyon insan depresyonda ve 2018 yılında 3.161 kişi intihar etti. Her gün 9 kişi intihar ediyor, her gün ortalama 9 kişi. Yani bu kadar yoğun bir şekilde insanların kendi hayatlarına son verdiği bir yerde siz diyorsunuz ki: “Biz bunları araştırmayalım. Siyanür satışına son verelim, intiharlar yok olur.”

Siz sarayların kapısını kapattınız ama Meclisin kapısı hâlâ açık olduğu için Meclise gelen vatandaş “Benim çoluk çocuğum aç!” diye Cumhurbaşkanının yüzüne haykırdı Mecliste. İyi ki Meclise vatandaş, halk gelebiliyor, burada derdini dile getirebiliyor belki çözüm bulursunuz, dert edersiniz diye. “Kral çıplak!” diyenler vardı dün, bugün de “Halk aç, açıkta.” diyenler olacak, bu sorunlar oldukça bunu dile getirenler mutlaka ortada olacak.

İşsizlikle ilgili, Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yıla göre 327 bin kişi artarak 4 milyon 308 bin kişi oldu ve bu işsizlikte 700 binin üzerinde, 722 bin kişi iş aramaktan vazgeçti, artık iş bulma umudunu da kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Yani 5 milyon kişi işsiz. Çalışanların da 5 milyonu sanayide, 5 milyonu tarımda ve hayvancılıkta, 15 milyonu hizmet sektöründe. Hizmet sektöründe birbirimizin işini görüyoruz ama bizim asıl üreticimiz, tarımda, hayvancılıkta ve sanayide çalışan 10 milyon, 83 milyona bakmak durumunda kalıyor. Ve bu ülkede -83 milyona bakmak yerine- bir avuç yandaşınıza, torunlarınıza bakacaksınız diye milletin torunları, çoluk çocuğu aç ve sefil durumda.

Siz diyorsunuz ki: “Burada bunları araştırmayalım.” Daha geçen ay 12 işçi iş yerinde intihar etti. Çalışanların üçte 1’i ini kaybetme endişesi içerisinde, diğerleri iş bulmaktan umudunu kesmiş durumda. Türkiye, Mutluluk Endeksi’nde, iki sene önce biz araştırma önergesi verdiğimizde 69’uncu sıradaydı, şu anda 79’uncu sıraya düştü.

Türkiye mutsuz, Türkiye depresyonda; bunu araştıralım, gereğini yapalım diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.54

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

İYİ PARTİ grup önerisi üzerindeki görüşmelere devam ediyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Belgin Uygur.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Elâzığ ve Malatya’da yaşanan deprem ve Van’da yaşanan çığ sebebiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımız ile yine, İdlib’de şehit olan kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Son zamanlarda gündemde yer alan intihar vakalarıyla ilgili hepimiz derin üzüntü duymaktayız. Bu intihar vakalarının kamuoyunda yansıtılma şekli de bu konuyu daha hassas bir noktaya doğru götürmektedir. Bu vakaları araştırmak üzere Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız tarafından bir araştırma komisyonu kurulmuştu; araştırmaların sonucu bir rapor hâlinde kamuoyuyla da paylaşılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hükûmetlerimiz döneminde vatandaşlarımızın ekonomik, sosyal, kültürel her alanda refah seviyesini yükseltmek için tarihin en kapsamlı sosyal devlet uygulamalarını hayata geçirdik. Tüm dünyaya örnek olacak sosyal devlet projeleriyle milletimize hizmet etmeye de devam etmekteyiz. Yine, son on yedi yılda ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımıza 290 milyar lira tutarında sosyal yardım yaptık. Sosyal devlet anlayışı ilkemizle 2 milyon vatandaşımızın düzenli sosyal yardım aldığı Sosyal Yardım Kartı Projesi’ni de uygulamaya geçirdik. Vatandaşlarımıza yalnızca ekonomik destek değil, ailelerimize psikososyal ve sosyokültürel olarak da destek verdik. Hayata geçirilen Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP)’le sosyal politikalarda yepyeni bir döneme imza attık. Bu programla, vatandaşların ihtiyaçları yerlerinde tespit edilerek ilgili kurumlar tarafından giderilmekte ve vatandaşlarımızın hayat şartları iyileştirilmektedir. Vatandaşlarımızın sosyal hizmetlere kolayca ulaşabilmesi için 325 sosyal hizmet merkezini de hizmete açtık.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çocuklarımız geleceğimizdir. Sağlıklı bireyler sağlıklı aile ortamında yetişir. Kimsesiz çocuklarımız evlat edindirme ve koruyucu aile gibi yöntemlerle sıcacık aile yuvalarıyla buluşturuldu; son on yedi yılda 5.440 ailenin yanına 6.664 çocuğumuz yerleştirildi.

TÜİK’in 2018 Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nda, vatandaşlarımızın yüzde 74’ü kendilerini en çok ailelerinin mutlu ettiğini de ifade etmektedir. Türkiye, aileye güven açısından da Dünya Aile Haritası Raporu’nda yüzde 94’lük oranla ilk sıralarda yer almaktadır.

Bu prensiple, sosyal güvenlik sistemimiz, doğumdan ölüme ve hatta kişinin vefatından sonra da aile üyelerine destek olmaya devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

BELGİN UYGUR (Devamla) – Ailede annenin, babanın ya da bir evladın çalışmasıyla tüm aileyi sosyal güvence altına alıyor, ücretsiz sağlık hizmeti veriyoruz. Hedefimiz çalışanı olmayan ailenin kalmaması.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vatandaşlarımızın refah seviyesini yükseltmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonu ve liderliğinde her alanda var gücümüzle çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, oylama öncesi yoklama talebi vardır.

Sayın Özel, Sayın Karaca, Sayın İlgezdi, Sayın Zeybek, Sayın Şeker, Sayın Hakverdi, Sayın Kaya, Sayın Özer, Sayın Şevkin, Sayın Ünsal, Sayın Kayışoğlu, Sayın Aygun, Sayın Karabat, Sayın Özkan, Sayın Baltacı, Sayın Sümer, Sayın İlhan, Sayın Erdan Kılıç, Sayın Kılınç, Sayın Çelebi, Sayın Adıgüzel.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve işlemi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.12

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Değerli milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız lütfen salondan ayrılmasınlar.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 14/11/2019 tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekilinin, son dönemde intihar olaylarında yaşanan artışın nedenleri araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/2117) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 5/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kayyum atanan bazı büyükşehir belediyelerindeki Sayıştay raporlarına yansıdığı iddia edilen usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2468) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/2/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

5 Şubat 2020 tarihinde Mersin Milletvekili Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 5224 grup numaralı, kayyum atanan belediyelerde tespit edilen yolsuzluk ve usulsüzlüğün araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin Genel Kurulun 12/2/2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen biraz sessizlik rica ediyorum, lütfen. Değerli milletvekilleri, lütfen yerlerimize oturalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Çınaraltı’na döndü ya, valla Beyazıt Çınaraltı’na döndü! Şu görüntüye bir bakın, valla Beyazıt Çınaraltı’na döndü!

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ayşe Acar Başaran, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Arkadaşların işi bitti, hızlıca çıkarlarsa, biz en azından burada işimize devam edelim arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de bütün Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz burada kayyumlarla ilgili çokça konuştuk. Bu, bizim en azından parti olarak gündemimiz olmaya devam edecek, bu Meclisin de gündemi olması gereken bir mesele. Bugün de Sayıştay raporlarında yer alan kayyumla yönetilen belediyelerimizdeki usulsüzlüklerin, yolsuzlukların bir komisyon kurularak araştırılmasıyla ilgili konuşacağız. Çünkü takdir edersiniz ki İçişleri Bakanı bizim parti üyelerimizle uğraşmaktan, el ilanlarımızın dağıtılmasını engellemekten işte kayyumların yaptıklarını çok da umursamıyor ya da Kürt düşmanlığı ve HDP düşmanlığı o kadar ayyuka çıkmış ki suç işlenebilir, yeter ki belediyeler HDP’nin elinde olmasın gibi bir algıyla şu anda neredeyse bütün belediyelerde çokça yolsuzluk ve usulsüzlük olmakta.

Hatırlarsınız, arkadaşlar, 11 Eylül 2016’da ilk kayyumlar atanmıştı, 96 belediyemize kayyum atanmıştı. Bu belediyelerin, atanan kayyumların icraatları çarşaf çarşaf, fotoğraf fotoğraf, fatura fatura ortalığa saçılmıştı, bunlar aslında Sayıştay raporlarında çokça da yer bulmuştu. Şimdi, bir de son Sayıştay raporlarında da yine, kayyumların…

Sayın Başkan, gerçekten, ben kendim ne dediğimi anlayamıyorum. Eğer böyle olacaksa ben baştan başlamak durumunda kalacağım. Gerçekten anlayamıyorum, ben kendi sesimi duyamıyorum. Böyle bir çalışma usulü olmaz arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Başaran, biz sizi ilgiyle dinliyoruz, devam edin.

Buyurun.

Arkadaşlar, lütfen biraz sessiz, lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, ifade ettiğimiz gibi, 11 Eylül 2016’da ilk kayyumlar atanmıştı. Bu kayyumların icraatları fatura fatura, fotoğraf fotoğraf, çarşaf çarşaf ortalığa saçılmıştı. Bunlar Sayıştay raporlarında da yer bulmuştu. Şimdi, en son Sayıştay raporlarında da yine, kayyumların yaptığı yolsuzluklar, hukuksuzluklar ortaya çıktı. Maalesef, dediğim gibi, İçişleri Bakanlığının bununla ilgili herhangi bir şekilde bir girişimi yok. Hatırlarsınız, belediyelere kayyum atamaları, bir yerlere para gönderme gibi delilsiz, elde belge olmadan birtakım gerekçelerle yapılmıştı. Belediyelerimiz bizim yönetimimizdeyken yolsuzluk, hukuksuzluk yapıldığına dair tek bir evrak ortaya çıkmadı.

Şimdi, arkadaşlar, Sayıştay raporlarından birkaç tane örnek vereceğim, sadece birkaç tane: Bakın, bu raporda, 31 Mart 2019 seçiminden önce -bu, Mardin Belediyesiyle ilgili- seçime on dokuz gün kala, 12 Martta yaklaşık 2 milyon 165 bin TL’ye, bakın 2 milyon 165 bin TL’ye 121 tane binek aracı kiralanmış, 121 tane. Tabii, biz bu araçların ne için kullanıldığını biliyoruz. Bu araçların kiralanma usulü de belirtilen, olması gerektiği biçimde maalesef olmamış. Sayıştay raporlarına yansıyan usullerde… Şöyle bir şey yazıyor Sayıştay raporunda: Hizmet alımı, yapım işi ve mal alımı adı altında yapılan 16 ihaleye değinilmiş, toplam maliyeti 38 milyon olan 16 ihalenin pazarlık usulüne göre yapıldığı söylenmiş ancak bu ihalelerin hiçbirinin pazarlık usulüne göre yapılmaması gerekiyor Kamu İhale Kanunu’na göre arkadaşlar.

Şimdi, Sur Belediyemizle ilgili yansıyan birtakım belgeleri, bilgileri yine Sayıştay raporuyla söyleyeyim. Sayıştay raporuna göre, Sur Belediyesi, kayyumların ne kadar iyi olduğunu bütün televizyonlarda yaygınlaştırmak için televizyon kanallarına -aralarında Hürriyet ve Sabah olmak üzere ve TRT Kurdî olmak üzere- 46.747 lira ödeme yapmış. Bu da usule aykırı bir biçimde yapılan ödeme.

Şimdi, arkadaşlar, biz bunlarla ilgili olarak onlarca örnek tespit ettik, size anlatabiliriz. Sayıştay raporlarına göre, şu anda, kayyumlar, usulüne aykırı bir biçimde ihaleler yapıyor, bu ihalelerin usulüne aykırı yapılmasını da şöyle açıklıyor: “İşte -tırnak içerisinde söylüyorum- terörle iltisaklı birilerine gidebilir.” diye türlü gerekçelerle yapılmış. Bununla ilgili bir tane daha örnek var arkadaşlar: Yeşilli Belediyesi. Bu, kayyum belediyesi değil ama bu AKP belediyelerinin zaten genel yapısı… Cumhurbaşkanı gelecek diye hızlıca bir park yapılması gerekiyor. Hızlıca park yapılmadan önce, normalde yapılması gereken ihale usulüyle değil hızlıca pazarlık usulüyle ihaleye çıkılmış -hatta bu ihaleye dair evraklar da yok- bir çöp alanı hızlıca bir yeşil alana çevrilmiş. Yani kayyum belediyeleri ve AKP belediyeleri, Sayıştay raporlarına da yansıdığı biçimde, ihale usullerini görmezden gelerek birilerine peşkeş çekecek birtakım yaklaşımlarla türlü usulsüzlük ve yolsuzluklar yapmışlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, konuşmamın başında ifade etmiştim, bir daha ifade edeyim: İçişleri Bakanlığının, bu Sayıştay raporlarındaki belgeleri, bilgileri toplayıp, bunları delil kabul edip derhâl resen bunlarla ilgili soruşturma başlatması gerekiyor, resen ama henüz bugüne kadar bunlarla ilgili atılmış bir adım yok; 31 Mart seçimlerinden önce ortaya çıkan yolsuzluklar, hırsızlıklarla ilgili de yok; son Sayıştay raporuyla ortaya çıkan, 31 Mart seçiminden sonra ortaya çıkan yolsuzluk, hırsızlıklarla ilgili de yok.

Onun için, arkadaşlar, bizim, İçişleri Bakanlığından bir beklentimiz kalmadı, yargıdan da bir beklentimiz kalmadı. Eğer bunun aksini iddia edenler varsa da bir komisyon kuralım, bütün partilerden oluşan komisyonumuz Sayıştay raporlarını da incelesin, belediyenin içerisindeki bu belgeleri, evrakları da incelesin; bu paralar, bu ihaleler kimlere gidiyor, kimlere rant sağlanıyor; halkın ihtiyaçlarını gidermek için, halka hizmet etmek için var olan belediye bütçesi kime hizmet için kullanılıyor, hep beraber araştıralım diyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın İbrahim Halil Oral, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekillerim, ben geçmişte Bitlis milletvekilliği yapmış bir kardeşinizim; Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Türkmen ve Kürt kardeşlerimizle, çok sayıda vatandaşımızla sık sık görüşüyor, ülke meseleleri üzerinde istişare ediyorum. Bugün kayyumlar meselesi bölgenin en önemli gündem maddelerinden biri hâline gelmiştir.

Bölgenin bir insanı olarak buradan öncelikle Halkların Demokratik Partisi Grubuna seslenmek istiyorum: Sizin siyasetiniz ve aranıza mesafe koymadığınız o hain terör örgütü bu ülkede en çok Kürtlere, Kürt kardeşlerimize zarar vermektedir ve vermiştir. Kürt kökenli vatandaşlarımızın verdikleri oylarla, güvenleriyle seçilen belediye başkanları terörist cenazelerinden çıkmamaktadırlar, âdeta devletimize meydan okumaktadırlar. Bu bölge insanının vergileriyle alınan kamyonlar, araçlar terörist eylemlerinde kullanılmaktadır. Memleketim Bitlis’teki bazı belediyelerimizin, araçlarıyla hain örgüte lojistik destek sağladığı, silah taşıdığı hem yargıya hem de basına yansımıştır. Siz PKK’yla aranıza mesafe koymadıkça, bu ihanet şebekesine destek vermeye devam ettikçe hem size oy veren Kürt kardeşlerimize, Kürt seçmene hem de bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmaya devam edeceksiniz.

Kıymetli milletvekilleri, şimdi AK PARTİ Grubuna seslenmek istiyorum: İktidar partisi olarak kayyumları savunuyorsunuz, bunu hukuk içinde yaptığınızı da söylüyorsunuz. Bir belediye başkanı teröre bulaştıysa elbette hakkında hukuki süreç başlatılmalı ve gerekiyorsa görevden alınmalıdır ama bunu haklılığa gölge düşürecek metotlarla yapmanız millet nezdinde şüpheler ortaya çıkarmaktadır, üstüne bu araştırma önergesinin konusu olan yolsuzluk ve usulsüzlük iddiaları da ortaya çıkmaktadır. Mardin Büyükşehirde ortaya çıkan yaklaşık 600 bin liralık hediye meselesi, Sayıştay raporlarına yansıyan yolsuzluk ve usulsüzlükler devletimizin terörle mücadele sürecine de gölge düşürmektedir. Terörizmle suçlanan isimleri görevden alıp yerine yolsuzluk yapan isimleri getirmeniz asla kabul edilemez. Türkiye, bir hukuk devletidir ve öyle de kalmalıdır. Bugün bu kayyum atanan belediyeler PKK’yla bu kadar rahat ilişki kurabiliyorsa sizin “çözüm süreci” dediğiniz garabet politikalar neticesindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Habur’da o hainleri davulla, zurnayla karşılamasaydınız, çadır mahkemeleri kurmasaydınız; valilerin, kaymakamların ellerini kollarını bağlamasaydınız; korucularımızı, kolluk kuvvetlerimizi yalnızlığa ve kimsesizliğe terk etmeseydiniz, sürüklemeseydiniz belki bugün terörle iltisaklı bu kadar belediyeyi tartışmıyor olacaktık.

Kısacası, herkes çuvaldızı kendisine batırmalı ve bu ülkenin geleceği için hatalardan dönmelidir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

İYİ PARTİ Grubunu temsilen çıkan konuşmacının kayyumlarla ilgili konuşmasında partimizle, belediye başkanlarımızla ilgili “Örgüte lojistik destek sağladı." vesaire konuşmaları var. Yargıya intikal eden…

Şimdi siyaset biraz istikrar işidir, istikrar ister. Kayyumlara karşı mısınız, değil misiniz; bunu net söylemek lazım. Burada biz size somut olarak… Sayıştay -oradan buradan değil- bizi temsilen, bizim adımıza araştırma yapan yani Meclis adına araştırma yapan kurum diyor ki: “Bu süreçte yolsuzluklar var. Kayyum olarak atanan belediye başkanları yolsuzluk yapmıştır.” Bizim belediye başkanlarına dair -şu an tutuklu olanlar da dâhil hiçbirinin- yargıya intikal eden bir müfettiş raporu, bir Sayıştay raporu bulunmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın hatibin itham ettiği durumlarla ilgili yargıya intikal eden şu an bir dava söz konusu değil, başkanlarımızın dosyasında böyle bir durum söz konusu değil; bununla zaten yargılanmıyor bizim belediye başkanlarımız. Bu ortadayken, bu Sayıştay raporunu bir kenara bırakıp oradan buradan partimize klasik, geleneksel, çözüm getirmeyen bir yaklaşımla yaklaşılmasını doğru görmüyorum.

Teşekkür ediyorum.

LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

40.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜFTÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, çözüm çok net: Teröre bulaşmayacaksınız, atandığınız yerden çalmayacaksınız; ikisine de söylüyorum.

Sizin belediye başkanlarınız, terörle iltisaklı olanlar bu iltisaklarından dolayı görevden alınıyorsa bunun yasal bir süreç olduğunu düşüneceksiniz; ikincisi…

Ama bir itirazımız daha var: Kayyumla aldığınız yerlere -ben hatırlıyorum, Diyarbakır Belediyesindeydi yanlış hatırlamıyorsam- altın varaklı banyolar… Ne oluyor ya? Belediyede banyoda ne yapıyor? Yani belediye başkanı canı sıkılıp… Belediye Başkanlığı yaptınız Sayın Mustafa Demir, banyo yaptırdın mı hiç odana ya? Altın varaklı banyolar… Ne oluyor kardeşim? Devletin malı bu kadar pejmürde bir hâlde harcanır mı? Böyle bir arsızlık, böyle bir usulsüzlük, böyle bir terbiyesizlik olur mu? Yani “Kayyum atadım; tamam, bunlar terörle iltisaklı, yerine bir adam koydum, 600 bin liralık çikolata gönderdi.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Memleketin malını israf edip sağına soluna, kayınçosuna paralarını dağıtan belediye başkanı da istemiyoruz. İkisini de istemiyoruz; cevabımız çok net.

Teşekkür ediyorum.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan…

41.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, bu Hükûmet 2 defadır, 2 seçim üst üste ülkenin üçte 1’lik bir bölümünde –önce oradan başladı- yapılan seçimleri reddediyor, artık günden güne bu, Türkiye'nin birçok yerine yayılmış durumda. İstanbul’da bunu gördük, Eskişehir’de bunu gördük, Bursa’da gördük, Ankara’da gördük; başka başka yerlerde görüldü. Bu Hükûmetin seçimlere dair ki hile hurdaları, sonuçları kabul etmeme durumu başta bölgede başladı, HDP’yle bu başladı; artık Türkiye'nin her yerine bunu yayma projesi açığa çıkıyor. Bunu hepimiz biliyoruz, kendileri de bundan şikâyetçi olduklarını söylüyorlar.

Tekrar söylüyorum: Belediye başkanlarımız, İYİ PARTİ’nin dediği hiçbir gerekçeden dolayı yargılanmıyorlar, görevleri süresince, boyunca böyle davaları söz konusu olmamıştır; birçoğunun varsa davaları belediye başkanlığı süreçlerinden önce oluşan davalardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Dolayısıyla bu, gerçek dışı. AKP’nin işte, kendini savunmak için ortaya koyduğu bir gerekçedir. Bir muhalefet partisinin de bunun peşine takılması gerçekten üzüntü vericidir.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 5/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kayyum atanan bazı büyükşehir belediyelerindeki Sayıştay raporlarına yansıdığı iddia edilen usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2468) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hasan Baltacı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle buradan iktidar partisine bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. İktidar partisi, on yedi yıllık tek başına iktidarlığın vermiş olduğu öz güvenle şöyle bir şey yapıyor: Türkiye'nin siyasi tarihinin kendisiyle başladığını ve kendisiyle biteceğini düşünüyor ve topluma da bunu pompalıyor. Yani bunu niye söylüyorum? Bunu, özellikle darbelerle yüzleşmek üzerinde söylüyorum. Bu ülkede 27 Mayısta darbe oldu, 12 Martta darbe oldu, 12 Eylülde darbe oldu, 28 Şubat darbesi yaşandı, e-muhtıralar yaşandı, 15 Temmuz darbesi yaşandı. Yalnız bu ülkede sadece 15 Temmuz darbesi yaşanmış gibi Türkiye'nin siyasi tarihini yeniden yazamazsınız. Biz 15 Temmuz darbesi yaşandığında da, 12 Eylülde de, 12 Martta da hep şunu söyledik, dedik ki: “Darbelerle yüzleşelim, darbelerle hesaplaşalım, darbeleri Türkiye'nin demokrasisi adına bir fırsata çevirelim.” Ama siz, bunu, özellikle 15 Temmuz darbesini kendi iktidarınızı sağlamlaştırmak adına bir fırsata dönüştürmüş durumdasınız.

Bu fırsat ne? Bu fırsatın en önemli, en somut göstergesi değerli arkadaşlar, seçilmiş belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlardır. Şimdi bu kayyumlarla ilgili birçok şey söyleyebiliriz aslında ama esasında şunu söylemek istiyorum: Türkiye bütün yolsuzluklarla hesaplaşmak zorunda, kayyumların yaptıkları yolsuzluklarla da hesaplaşmak zorunda; Türkiye demokratikleşmek istiyorsa yolsuzluklarla mutlaka hesaplaşmak zorunda. Ama öyle bir şey oldu ki eskiden Türkiye'de bir yolsuzluk yapıldığında herkes oraya fokuslanırdı, oraya odaklanırdı, herkes onu konuşurdu; bugün yolsuzluk o kadar yaygınlaştı, o kadar sıradanlaştı ki yolsuzluk Türkiye'de bir kültür hâline geldi ve artık hiç kimse yolsuzluğa şaşırmıyor çünkü “Çalıyor ama çalışıyor.” kültürünü siz yerleştirdiniz. O kadar yaygınlaştı, o kadar sistematik hâle geldi ki bu toplum yolsuzluğun neresinden tutacağını artık bilmiyor.

Bakın, kayyumlar eliyle ne yapılmış, Sayıştay raporlarında bunlar açık. Kayyumlarda öyle bir mide varmış ki 1 ton 600 kilo fıstık yemiş, değerli arkadaşlar; öyle bir mide varmış ki özel kalemin bütçesinden bir ayda 59 bin liralık yemek faturası ödemiş yani ye ye bitirememiş.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Doymadınız, ye ye doymadınız! 2 ton fıstık yenilir mi!

HASAN BALTACI (Devamla) – Kayyumlar ne yapmış? Kayyumlar gelen misafirlerini ağırlamış. Bir misafir gelmiş, İçişleri Bakanı Sayın Soylu; hani, şu “Hesabını sormazsam namerdim.” diyen İçişleri Bakanı gelmiş Mardin’e, gezmiş tozmuş, bir tane kuyumcuya gitmiş, kuyumcuda da tespihlere bakmış, bizim sabır çektiğimiz tespihlere bakmış, arkasından Mardin Belediyesine o kuyumcudan 39.883 liralık fatura gitmiş; şu gördüğünüz tespihin taneleri 1.200 liraya gelmiş değerli arkadaşlar, şu gördüğünüz tespihin taneleri 1.200 liraya gelmiş.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Altın varak…

HASAN BALTACI (Devamla) – “Ayıp” desem, o çizgi çoktan aşıldı; “günah” desem, Diyanet elinizde, oradan da yırttınız ama halkın öfkesinden yırtamazsınız değerli arkadaşlar, bunu buradan bir kez daha söylüyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

“Yolsuzlukları araştıralım.” derken, niye yolsuzluklar araştırılmıyor biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN BALTACI (Devamla) – Eğer yolsuzluk bir kez araştırılıp bir yolsuzluktan hesap sorulursa şu tespih taneleri gibi bu düzenin dağılıp gideceğinden korkuyorsunuz. Sizi bu tespih taneleri gibi bir arada tutan bağ, yolsuzluktur. Yolsuzluklardan hesap sorulmadıkça bu ülke demokratikleşemeyecek.

Teşekkür ediyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “Elhamdülillah” deyip bu memleketin rızık sofrasından bir kalkın artık ya! Yeter artık vallahi! Bir doyun artık!

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ’nin yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele ederek bugünlere geldiğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip, kürsüden defaatle grubumuza sataşmıştır.

Öncelikle şunun altını çizelim: AK PARTİ kuruluşundan bugüne yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele ede ede bugünlere gelmiştir…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bugünün fıkrası buydu! Vallahi güldüm!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …ve sadece 28 Şubat, 15 Temmuz darbesiyle, 27 Nisan e-muhtırasıyla değil, derin ve paralel yapılarla mücadele ede ede gelmiştir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çalarak mücadele edilmez kardeşim; çalarak, soyarak mücadele olmaz; mücadele başka türlü olur.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 17 Aralıktan önce bu ülkede İskandinavya tipi bir demokrasi olduğunu zannediyorsanız apaçık yanılgı içerisindesiniz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Zamanınız yetmedi mi?

HABİP EKSİK (Iğdır) – Tesbih tanelerinin hesabını ver!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Her şeyden önce bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın grup toplantısında da ifade ettiği üzere, aşama aşama, inanç özgürlüğünden yaşam tarzına kadar her alanda maalesef derin çete ve mafya tipi gladyonun muhatabı yine AK PARTİ hükûmetleri olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Çalıyorlar, “Yolsuzlukla mücadele ediyoruz.” diyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Tespihi biz almadık.

HAPİB EKSİK (Iğdır) – Tespihin hesabını verin, tespihin.

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aynı şekilde paralel yapı ile derin yapının, çete ve mafyalar ile FETÖ terör örgütünün 28 Şubat evveline tekaddüm eden dönemde nasıl birlik ve beraberlik, kardeşlik içerisinde hareket ettiklerini biliyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayıştaya da sızdık, Sayıştaya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, tekraren söylüyorum, demokratik tasarımda…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 2 ton fıstık yenir mi oğlum ya, 2 ton fıstık ya!

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Kürsüye çıkın, konuşun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ali Şahin yese yiyemez, Mustafa Demir yese yiyemez, Ramazan Can yese yiyemez; hanginiz yedi?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen yavaş.

Sayın Türkkan, size de söz veririm ben.

Devam edin Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Demokrasinin tasarımında ortada bir “postula” vardır. O da denir ki: On yedi yıllık iktidarı boyunca zafer üstüne zafer, başarı üstüne başarı kazanan AK PARTİ hükûmetlerine, Cumhur İttifakı’na bu iradeye eğer bu millet oy vermişse bunun arkasında bir anlayış vardır; o zaman yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele başarıya ulaşmıştır, milletimizin turnusolünden geçmiştir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yolsuzluk yaparak yolsuzlukla mücadele edilmez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu konuşma yapılabilir, başka bir bağlamda çıkılır, yapılır.

Ya, size deniyor ki: “Halkın seçtiği belediye başkanları yerine kayyum atadınız. Atadığınız kayyumlar Türkiye siyaset tarihinde görülmedik derecede harcamalar yaptılar, yolsuzluklar yaptılar. Sıralarınızda oturan belediye başkanlarına isimleri verilerek soruluyor, deniyor ki: ‘Sen de belediye başkanlığı yaptın. Makam odasının arkasına altın kaplamalı banyo hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor?’ ” Çıkıp buna cevap vereceğinize…

Süleyman Soylu -bak, tesadüfe bak- Mardin’de gidiyor çarşıya, bir dükkâna giriyor, kendisine tespih hediye ediliyor, hediye aldığı tespih 39 bin liraya fatura ediliyor, diyor ki: “Ben de şaşırdım. Araştırıyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Peki, niye çıkıp söylemiyorsunuz “Süleyman Soylu’ya tespihi hediye eden kişi bir fatura kesmiş, aldık araştırdık, bu araştırmanın sonucunda ortaya çıktı ki…” Buna cevap vermen lazım, sen tutup diyorsun ki: “Biz vesayetle mücadele ettik.”

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Tespihi satan da belediye başkanının oğlu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yani şunu söylüyorsun: “Hırsızlık var ama vesayetle mücadele ettik. Yolsuzluk var ama darbelere direndik. Kayyumlar çaldılar çırptılar ama biz manşetlerle çarpıştık.” Ya böyle bir şey yok! Artık bu, size oy verenlerin de aklını hafife almak demek.

Siz yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadele için geldiniz, 3Y; gidiyorsunuz, 3’ü de duruyor, geldiğinizin çok fevkinde 3’ü de. Gelen hükûmet bir de 4’üncü Y’yle, bu yüzsüzlükle mücadele etmek zorunda kalacak. (CHP sıralarından alkışlar) Kabul edilebilir bir şey değil bu.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

44.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve kamu kaynaklarının disiplinli şekilde milletin hizmetine sunulduğuna ve eksik varsa onların hesabının sorulmasını da iyi bildiklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden “Sizi bir arada tutan, bu tespihi tutan ip neyse sizi de tutan yolsuzluktur.” dedi. Bunu herkes duydu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E cevap verdin mi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, bunu ifade etmek milletin ortaya koyduğu iradeye apaçık haksızlık ve hakarettir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Milletin iradesini, oylarını gasbettiniz zaten.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Müsaade edin… Müsaade edin… Ben sessizce dinledim.

Öncelikle, bu aziz millet, AK PARTİ’yi, Cumhur İttifakı’nı ve 780 bin kilometre Türkiye’yi bir arada tutan yegâne güçtür. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Tespih tanesi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ha, bir yanlışlık yapan varsa kim bunun arkasında durabilir ki?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Duruyorsunuz… Duruyorsunuz…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Buna asla müsaade etmeyiz. Bakınız, şu anda, Sayın Başkan…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz duruyorsunuz, aday yaptınız bir de onu.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Daha nasıl duracaksınız ya!

BAŞKAN – Sayın Özkan, siz devan edin lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, ben sessizce dinledim. Bizim sessizce dinlememizi bir ikrar olarak görmeyin, diyecek çok lafımız var, sadece millet hizmet bekliyor, onun acelesi bizim üzerimizde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bence konuyu saptırmak için böyle konuşuyorsun.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Aynı kişiyi aday yaptınız, niye yaptınız o zaman?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, HDP Grubu; lütfen sakin. Hakikaten Sayın Özkan sizi sakince dinledi, lütfen…

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Ama doğru konuşmuyor.

BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, lafım size değil.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, şu anda yapılan yolların parası nereden geldi; hastanelerin, havalimanlarının, otoyolların, kamu hizmet binalarının, vatandaşlarımıza ödenen desteklerin, çiftçilerimize ödenen desteklerin? Bu ülkede… Bakınız, sosyal devlet, eskiden elbette hükûmetlerimiz gayret ediyordu ancak vatandaşa yansıyandan ziyade Anayasa’da yazan bir ifadeden ibaretti.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şimdi ne?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ancak bugün hamdolsun, vatandaşlarımızdan çalışamayanlar varsa, çalışma gücü olmayanlar, kabiliyeti olmayan veyahut da engeli olanlar varsa orada sosyal devleti bu kaynaklarla vatandaşlarımıza aktardık.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Çalıştırmıyorsunuz da ondan, aç bıraktınız insanları.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Özetle ifade etmek istediğim hadise şudur: Bakınız, kamu kaynaklarını, en disiplinli şekilde, ne faize ne silah baronlarına ne de petrol şirketlerine yedirtmeden…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Hepsini siz yiyorsunuz!

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Yediriyorsunuz hem de öyle bir yediriyorsunuz ki!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …harcamadan aziz milletimizin hizmetine sunan, en sıkı mali disiplinle hayata geçiren hükûmetlerini konuşuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Yapıyorsunuz, âlâsını yapıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Elbette eksik varsa onların hesabını da sormasını iyi biliriz.

Teşekkür ederim.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sormuyorsunuz, sadece söylüyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Türkkan’a söz verdim önce Sayın Kurtulan, size de söz vereceğim.

45.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Sayın Cahit Özkan’ın söylediklerini dinliyorum, tabii, savunulacak bir şey yok, ben onu da anlayışla karşılıyorum yani neyini savunacak? Adamın aldığı 600 bin liralık çikolatayı mı savunacak, 2 ton fıstığı mı savunacak, altın varaklı banyoyu mu savunacak? Ne diyecek? Yani haklı olarak böyle belagatle işi kotarmaya çalışıyor ama bir şey dikkatimi çekti, “Milletin parasını faiz lobilerine yedirmedik.” dedi. Dün ben Plan ve Bütçe Komisyonundaydım, ülkenin ekonomik durumuyla alakalı bir konuşma yapılırken Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati söz aldı, dedi ki: “Bizim ekonomimiz o kadar iyi durumda ki, geçtiğimiz hafta borçlanmaya çıktık, 10 bankadan beş ile on yıl arasında kredi aldık. 11 banka teklif verdi, biz 10’undan aldık; yüzde 5,45’le borçlandık.” Bakın, bu, tefeci faizi değil, bu ne biliyor musun? Osmanlı’nın bitmesine vesile olan Galata tefecilerine düşmüşsünüz siz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bugün -aranızda bankacılar var, ekonomistler var- herhangi bir sanayi kuruluşu, yurt dışından herhangi bir bankadan beş ila on yıl arası borçlanmaya çıksa vereceği faiz taş çatlasa 4’tür; bir devletse bu 0,70 ile 1 arasıdır. Eğer 5,45 faizle borçlanıyorsanız siz bitmişsiniz, okeye dönüyorsunuz, haberiniz olsun.

Teşekkür ederim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, müsaade edin, sırayla…

Sayın Kurtulan, buyurun.

46.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP Grubu diyor ki: “Eğer varsa eksiklik bunun üzerine gidilir.” Ne zaman gidilir? Siz hırsızları tekrar belediye başkanı yaptınız. Hem de 31 Mart gecesi ve 1 Nisan sabahında tekrar kazanılan belediyeye kayyum atamasını öngördünüz, İçişleri Bakanlığına talepte bulundular ve siz de uyguladınız. Şimdi “Varsa eksiklik…” Sayıştay “Var.” diyor. Biz bunu size açıkça gösteriyoruz. Burada Sayıştay diyor ki: Teftiş Kurulunda başkan dışında herhangi bir müfettiş bulunmadığı tespit edilen Mardin Büyükşehir Belediyesinin 89 milyon 283 bin 886 TL kredi borcu bulunduğunu vurgulayan Sayıştay “Birçok alım ihalesini de teamüle aykırı olarak pazarlık usulüyle yapıldığını tespit ettim.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) - Yine -Sur’da- Sayıştay diyor ki: “25 Ağustos 2017 tarihinde Arı Dünya Sağlık Hizmetleri adlı şirkete 28.350 TL ödendi. Erdoğan’ın Diyarbakır’a yaptığı 2 ziyaretin Sur Belediyesine toplam maliyeti ise 471.133 TL oldu. Kayyumların on sekiz ay içerisinde yemek ve içeceklere ödediği miktar ise tam 686.331 lira.” Gözünüz doymuyor, zehir zıkkım olsun size!

Yine “Yerel seçim günü -31 Mart- şoförlü 100 araç kiralandı.” diyor. Tanesi 420 TL’ye kiralanan bu şoförlü araçlar için Yirmibir Taşımacılık, Temizlik, Sosyal Hizmetler, Turizm, Tekstil, Sanayi, Ticaret Limited Şirketine 2 Nisan 2019’da 49.560 TL ödeme yapıldığı… Seçim günü bunu kimin için, ne için kiraladınız? Yani daha bunun sonu yok arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım, buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayıştay bunu belgeledi, önümüze koydu. Hırsızlık yapanlara, bu ülkeyi dolandıranlara yaptırım yapmanız gerekirken hâlâ bunlara kalkan olma görevini üstlenmişsiniz. Size de acıyorum, hakikaten burada hırsızları savunmak zorunda kalıyorsunuz arkadaşlar. Birçoğunuzun bunda zerre kadar sorumluluğu yoktur, vicdanlarınızın da bunu kabul etmediğini biliyorum, bazılarınızı da tanıyorum ama eliniz mahkûm, ne yapacaksınız, mecburen, oturmuş, bu kürsülerde hırsızları savunmak zorunda kalıyorsunuz.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Değerli Grup Başkan Vekillerimizden -ben söz vermeye devam edeceğim ama- ifadeler noktasında, ağızdan çıkan kelimeler noktasında daha hassas olmalarını rica ediyorum.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ama Sayıştay “hırsız” diyor Başkanım, ben ne yapayım?

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

47.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ’nin içindeki kirlenmeyi bütün boyutlarıyla konuşmak için istenirse kapalı oturum yapılabileceğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, bir konu tartışılıyor, bu Parlamentoda çok tartışıldı bu konu. Avrupa Birliğine uyum sürecinde Ahmet Davutoğlu “55 tane maddeyi hızla geçireceğiz.” dedi. Son 5-6’sı kaldı; biri kişisel verilerin gizliliğiydi -herkes hatırlar- bir tanesi siyasi etik yasasının çıkması, biri şeffaflık yasası. Bu konu da bu Parlamentoda çok konuşuldu; inkâr edenler oldu, sessiz kalanlar oldu ama siyasi şeffaflık yasasının Parlamentoya getirilme sürecinde Recep Tayyip Erdoğan’ın Ahmet Davutoğlu’na “Görevlendirecek il başkanı bulamazsın.” dediği söylenmişti. Biz bunu söyledik, itirazlar oldu “Öyle bir şey yok.” diye. Siyasi etik yasasının Parlamentoya getirilmesine yine dönemin tarafsız Cumhurbaşkanlığının rezerv koyduğu söylenmişti. “Yolsuzluk yapan kardeşim olsa kolunu koparırım.” demişti, tesadüfen onun siyaseten kafasını kopardılar bu sözleri söyledikten üç dört ay sonra.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben burada bizzat yaşadım ki 4 bakan hakkında, yolsuzlukla ilgili “1’inin durumu başka ama 3’ünün mutlaka gitmesi gerekiyor.” değerlendirmeleri içinde oylamaya gidilirken son anda o oylama iptal edildi. Dört gün geçti, dört gün sonra bakanlar bu yolsuzluktan aklandılar yani daha doğrusu, Yüce Divana gitmelerine engel olundu, mahkeme karşısında aklanma şansları ellerinden alındı ama bir daha milletvekili falan yapılmadılar. Deliller usulsüz toplanmıştı ama parayı faiziyle geri aldılar yani meselenin doğru olduğunu herkes biliyor.

Şimdi gelinen noktada, Ahmet Davutoğlu, sizin partinizin 2’nci Genel Başkanı, 3’üncü Başbakanı; o zamanlar önce dışarıdan atadığınız, sonra milletvekili yaptığınız Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Görevindeyken görevinden tarafsız Cumhurbaşkanı tarafından azledilen Genel Başkanınız diyor ki: “‘Parlamentoya siyasi etik yasası getirelim.’ dersin ‘Getirme.’ derler ‘Şeffaflık yasası getirelim.’ dersin ‘İl başkanı bulamazsın.’ derler.” Yani, artık, siyasetini sizden ayırdıktan sonra o iddiaların hepsini doğruluyor kardeşim. Sizin tespih tanesi gibi bir şeyin etrafında toplandığınız benzetmesini, içinizden çıkan ve Genel Başkanlığınızı yapmış kişi ile kadrolar doğruluyor kardeşim. Siz, oy aldığınız kitle bunu hiç hak etmediği hâlde, geldiğiniz günden bu yana başka bir yere savruldunuz ve “mücahitler” diye gelip, müteahhitlerle birlikte iş tutup en sonunda siyaseten alabildiğince kirlendiniz. Bunu en çok da kendi içinizdekiler biliyor ve bu pislenmeden artık AK PARTİ’yle yollarını ayıranlar değil mecburen içeride kalanlar da tiksiniyor. Genel Başkanınızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son cümlem…

BAŞKAN – Son bir cümle için buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Erzurum’da “Ben AK PARTİ’nin kurucularındanım.” diyen adamın iş yerinin, fabrikasının açılışı için kendisine telefon edildiğini, o açılışa Cumhurbaşkanının gelmesi için kendisine bazı yüklenimlerde bulunulduğunu, “Yahu olur mu? Bana gelmeyecek, kime gelecek?” dediğini, açılış günü konvoyun dümdüz geçtiğini AK PARTİ’nin kurucularından Erzurum’daki bir iş adamı anlatıyor kardeşim.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Yalan! Yalan!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, göz göze bakıp bana yine “Biz manşetlerle çarpışa çarpışa geldik.” mi diyeceksin? “Vesayet odaklarıyla mücadele ettik.” mi diyeceksin? İstiyorsanız kapalı oturum yapalım, AK PARTİ’nin içindeki kirlenmeyi bütün boyutlarıyla konuşalım. Cevap vereceksen buna cevap ver.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın yaptığı açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Burası Meclis Genel Kurulu. Şu anda, tartışmaların ortasında, Türkiye’nin on yedi yılının ekonomik kalkınma sürecini, yapılan icraatlarını, milletimizin memnuniyetlerini uzun uzun anlatacak değiliz; buna vaktimiz yetmez çünkü o kadar çok ki yaptığımız icraatlar vatandaşlarımızın yüzünü güldürürken birilerini ziyadesiyle üzmüş, onu görüyoruz.

Ancak tarihe not düşmek açısından söylemek istiyorum: Bakınız, şu anda Türkiye’nin, içerisinden geçtiği süreç: İçerimizden ve dışarımızdan millî iradeye saldırılarının arka planında faiz lobileri, silah baronları, petrol şirketleri var.

Biraz önce Sayın Türkkan da ifade etti faizle borçlanma oranlarını. Bakın, bunlar direkt bununla, bu işlerle hep beraber, alakalı. İnkâr etmiyorum, bahsettiği meseleler doğrudur.

Bakınız, niçin Türkiye’de faizler bu noktaya geldi veya neden dolayı şu anda Türkiye’de millî iradeden rahatsızlık var? Yıl 2013; Türkiye IMF’ye borcunu ödedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Faizler tek haneli rakamların ilk çeyreğine kadar gerilemişken arkadan maalesef faizi yukarılara çeken hadiseler yaşadık. Bunların hedefi neydi, niçin çalışıldı?

Tabii, tarihî tecrübemiz var. Ta 1912’lerde -Firzovik’te toplanan- Sultan Abdülhamit’i indirme planları neyse aynısını, 1909’a giden süreçte yaşananların aynısını maalesef biz 2013 yılında yaşadık. Yani yüz beş yıl sonra; 1908’den, 1909’dan yüz beş yıl sonra aynı olayları 2013’te yaşadık.

Ortada bir yaklaşım var, o da bu ülkenin kaynaklarını ne faize -onun için faizleri düşürdük- ne silah baronlarına -kendi yerli ve millî silahlarımızı ürettik- ne de petrol şirketlerine aktarmadan kendi yer altı kaynaklarımızı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …ve uluslararası petrol, doğal gazı kendi ülkemiz üzerinden uluslararası pazarlara aktarmak suretiyle ülkemizin ve milletimizin cebinde uluslararası petrol şirketlerinden aldığımız paylar var. Elbette bunlar birilerini rahatsız ediyor. Yaptığımız işin ehemmiyetini biliyoruz ancak bu kaynaklar milletimizin cebinde kaldığı içindir ki hamdolsun bugün ülkemiz kamu yatırımlarında ve kamu kaynaklarının kamu yatırımlarına dönüşmesi noktasında en verimli süreçten geçtiğimizi biliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 5/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kayyum atanan bazı büyükşehir belediyelerindeki Sayıştay raporlarına yansıdığı iddia edilen usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2468) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Demir konuşacak.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

HDP Grubunun verdiği öneri doğrultusunda söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekillerimiz, bazı belediyelerin imkân ve kaynaklarını amacı dışında kullandıkları, bu belediyelerin kanun ve yönetmelikler yerine terör örgütü talimatları doğrultusunda çalıştıkları İçişleri Bakanlığımızın denetiminde tespit edilmiştir.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Yalan.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bunlarla ilgili idari ve adli soruşturmalar söz konusu olmuştur ve dolayısıyla da tedbiren görevlerinden uzaklaştırılmışlardır.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Bir tek mahkeme kararınız yok, bir tek.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Bakın, Anayasa’nın 127’nci maddesini okuyorum: “…görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.”

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – “Görevleri ile ilgili…” Katılıyorum.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sonra da yalancı tanık bulur bir tane, cezaevine koyar.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tabii ki özellikle doğu ve güneydoğuda belediye başkanlarının, 2015 yılı Temmuz ayında yaşamış olduğumuz bu hendek sürecinde, terör örgütleriyle birlikte onlara verdiği destek, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin değil, 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının malumudur ve hepimiz buna şahit olduk. Yine, 2019 mahallî idareler seçimlerinde, bu süreçte PKK terör suçundan 32, FETÖ suçundan 1 belediye olmak üzere toplam 33 belediye başkanı görevinden uzaklaştırılmıştır. Bu belediye başkanları hakkında da 30 soruşturma ve 14 kovuşturma devam etmektedir.

Şimdi, HDP’li vekilin söylediği yerden devam etmek istiyorum: Belediye bütçeleri kime gidiyor? Bakın arkadaşlar, bütçe aslında bir belediye başkanının aynasıdır, aslında hizmetlerin göstergesidir. 2015 yılında HDP’li belediyelerin bütçesini söylüyorum: Bir, Diyarbakır Sur. Genellikle bütçelerin yüzde 30’u oluşturulurken merkezî hükûmet aracılığıyla, merkezî hükümetten, devletten oluşturulur. Bakın, yüzde 30 olması gereken devletten aldığı kaynak, genel bütçesinde yüzde 90’a tekabül etmektedir, Diyarbakır’ın Sur ilçesinden bahsediyorum. Bu oluşturduğumuz bütçenin personele ayrılması gereken miktarı kanun gereği yüzde 30 olması gerekirken Diyarbakır Sur’da bu oran yüzde 94’tür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Teröristlere…

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Demir.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Mardin Dargeçit’i örnek veriyorum: Mardin Dargeçit’te personel harcamaları yüzde 98. Normalde bütçenin yüzde 30’unun yatırıma ayrılmış olması gerekiyor. Peki, yüzde 98’i personele ayrılan bu bütçede yatırıma ayrılan oran nedir biliyor musunuz? Yüzde sıfırdır. Bir örnek daha, Van’ı örnek veriyorum: Van’ın Saray ilçesinde bütçenin yüzde 97’si nereye gitmiştir? Personel giderine. Yatırım bütçesi yani Saray ilçesindeki halka, fakir fukaraya gitmesi gereken bütçe ve yüzde 30 olması gereken bütçe yüzde 1,6’dır. Şimdi, bu bütçelerin “personel giderleri” adı altında nereye gittiğini hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kim biliyor?

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kanıtlayın, çıkın bir kanıt söyleyin!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – İşte kanıt!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Yalan ortaya atmak çok kolay, iftira atmak çok kolay!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – İşte kanıt!

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunacağım…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamadan önce yoklama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ama bir yoklama talebi vardır, önce onu alacağım.

Sayın Altay, Sayın Özel, Sayın Biçer Karaca, Sayın Zeybek, Sayın Hakverdi, Sayın Zeybek, Sayın Kaya, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılınç, Sayın Şevkin, Sayın Özer, Sayın Ünsal, Sayın Taşcıer, Sayın Karabat, Sayın Baltacı, Sayın Aygun, Sayın İlgezdi, Sayın Barut, Sayın Tanal, Sayın Aydoğan.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:17.11

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

Pusula veren arkadaşlarımız lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 5/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kayyum atanan bazı büyükşehir belediyelerindeki Sayıştay raporlarına yansıdığı iddia edilen usulsüzlüklerin araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/2468) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, AKP sözcüsünün konuşmasında partimize sataşması vardı.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, biliyorsunuz, oturum değişti ama her zaman size söz veririm.

Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, 11/2/2020 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak gündeme alınması ve Türkiye’nin atabileceği adımların masaya yatırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Şubat 2020 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/2/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/2/2020 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak gündeme alınması ve Türkiye'nin atabileceği adımların masaya yatırılması amacıyla 11/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin (11 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 12/2/2020 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Ünal Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından sunulan ve Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak incelenmesini öneren önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, hafta başında İdlib’den almış olduğumuz acı haberden dolayı duyduğumuz üzüntüyü ve şehitlerimizin acılı ailelerine ve bütün ulusumuza başsağlığı dileklerimizi dile getirmek isterim, yaralılara da acil şifa diliyorum.

Bir haftada 13 şehit verilmesi hiçbir şekilde kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu nedenle, geçen hafta başında siyasi iktidara bu kürsüden yapmış olduğumuz çağrıyı tekrar hatırlatmak isterim ve bir kere daha, Mehmetçik’imizin can güvenliğinin sağlanması için gereken önlemlerin alınması gerektiğini beklediğimizi hatırlatmak isterim.

Değerli milletvekilleri, popülist liderlerin hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası alanda günübirlik politikalar uyguladıkları ve kişisel çıkarlarını ön planda tuttukları bir dönemden geçiyoruz. Maalesef bunun en son örneğini Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 28 Ocak 2020 tarihinde açıkladıkları Orta Doğu Barış Planı da teyit etti. Bu sözde barış planını Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizlerin şiddetle kınadığımızı ve karşı çıktığımızı ifade etmek isterim. Bu plan, barışın kıymetini bilmezsek kimlerin barış kisvesi altında neler yapabileceklerini bir kere daha hepimize göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, barış, uluslararası hukuku, evrensel insan hakları değerlerini yok sayarak gerçekleşemez. Bu planın uluslararası hukuk hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini şu boyutlarıyla belirtmek isterim: 1967 yılındaki Arap-İsrail Savaşı’nda o zamana kadar Ürdün’ün kontrolü altında bulunan Doğu Kudüs'ü işgal ve fiilen ilhak eden İsrail, 1980 yılında Kudüs'ü ebedî başkenti ilan etti. Ancak bu karar Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 242 sayılı Kararı’na aykırıdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1967 yılında almış olduğu 242 sayılı Karar, İsrail’in Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere o savaş sırasında işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini çağırır. İsrail’in Kudüs’ü ebedî başkent olarak ilan etmesi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1980 yılında aldığı 476 sayılı Karar’a da aykırıdır. Bu kararda da, İsrail’i uyguladığı politikalarda ısrar etmekten vazgeçmeye ve kutsal Kudüs şehrinin statüsünü ve karakterini etkileyen adımlara son vermeye çağırıyordu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin Kudüs'ün statüsü konusunda aldığı başka kararlar da var. Ancak hâl böyleyken 6 Aralık 2017’de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump’ın, Kudüs'ün İsrail’in başkenti olarak kabul edildiğini açıklamasından bir süre sonra 14 Mayıs 2018’de Amerika Birleşik Devletlerinin İsrail Büyükelçiliği de Kudüs'e taşındı. Trump’ın bu kararı hem kendisinden önceki ABD Başkanlarının Kudüs konusundaki izleyegeldikleri siyaset bakımından bir sapma hem de Orta Doğu barış sürecini baltalayabilecek tehlikeli bir adımdır. Ancak yukarıda belirtmiş olduğum bu tehlikeli tırmanış şimdi yeni bir evreye ulaştı. “Asrın planı” diye bize sunulan plan, Filistin toprakları üzerindeki İsrail’in işgalini derinleştirerek Batı Şeria’daki bazı bölgeleri ilhak etmeyi hedefliyor, Birleşmiş Milletler kararlarına aykırı olarak Kudüs’ün tamamını İsrail’in başkenti olarak tanıyor, Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarını ellerinden alıyor ve bağımsız bir Filistin Devleti’ni kabul eder gibi gözükürken aslında bu hususu şartlara bağlayarak ve zamana yayarak bağımsız Filistin Devleti’nin geleceğini ipotek altına alıyor.

Değerli milletvekilleri, bu plan, İsrail-Filistin sorununun bağımsız iki devlet temelinde ve Doğu Kudüs Filistin Devleti’nin başkenti olacak şekilde çözümünün önünde büyük bir engeldir. Uluslararası hukuka aykırı olan bu girişimin Orta Doğu’da hâlihazırda mevcut olan gerilimi daha da artırma olasılığı vardır ve bu, Türkiye için de çok büyük bir endişe kaynağı olmalıdır. Özellikle Müslüman Filistinlilerin Kudüs’teki kutsal mekânlardaki ibadetlerine zaman bakımından sınırlama getirileceği endişesinin bölgede büyük ölçekli bir gerginliği tetikleyebileceği birçok uzman tarafından ifade edilmekte. Bu konuda Türkiye’ye, başta İtalya olmak üzere Afrika’daki ülkelerden de birlikte hareket etme çağırısı yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (Devamla) – Tamamlıyorum.

Türkiye, bu fırsatı kullanarak Kudüs meselesine evrensel bir konu şeklinde yaklaşmalı ve uluslararası hukukun etkin bir şekilde işlemesine katkı sağlamalıdır. Mevcut mekanizmalar var, örneğin Filistin ve İsrail barışı için kurulan Orta Doğu Dörtlüsünün çözümü sağlaması ve tarafların çabalarını hızlandırması konusunda da Türkiye aslında çağrıda bulunabilir ve adım atabilir. Türkiye, şayet doğru politikalar izlenirse bölgemizde giderek artan gerilimi yatıştırabilecek tecrübeye sahip bir ülkedir. Türkiye’nin Orta Doğu’daki sorunların çözümünde ara bulucu olarak rol alabilmesi ve bu sorunlardan kaynaklanabilecek tehditleri kendisinden uzak tutabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya sahip çıkması gerekir. Türkiye’nin etkin diplomasi yürüterek çatışmaları önlemeye hizmet etmesi ve Filistin halkının haklarını korumayı amaçlayan sağduyulu bir dış politika izlemesi bölgemizin huzur ve istikrarı için yaşamsaldır.

İşte, bu nedenle, Filistin meselesinin Kudüs odaklı olarak gündeme alınması ve Türkiye'nin atabileceği adımların masaya yatırılması için, Anayasa’nın 98’inci ve İç Tüzük’ün 102 ve 103’üncü maddeleri gereğince genel görüşme açılmasını teklif ediyor ve hepinizin desteğinizi talep ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Filistin yalnızca bugünün meselesi değildir, sadece Arap âleminin meselesi olmadığı gibi sadece İslam âleminin de meselesi değildir, Filistin’de yüz yıldır yaşanan, bir insanlık meselesi, bir insanlık dramıdır. Son gayriadil plana karşı olduğumuzu her fırsatta dile getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Unutulmamalıdır ki elli bir yıl önce, İslam İşbirliği Teşkilatı, Mescid-i Aksa’yı ve Filistin’i, açıklanan bu planın uygulanmasından korumak için kurulmuştur. Bu teşkilatın dönem başkanlığını yeni devrettiğimiz bugünlerde, yapılan haksızlıklara tüm uluslararası platformlarda en yüksek sesle itirazlarımızı dile getirmek mecburiyetindeyiz. Filistin’in tabii başkenti Kudüs’ün, bir oldubittiye getirilerek İsrail’in başkenti olarak ilan edilmesinin, ne üç semavi dinde ne de Birleşmiş Milletlerde karşılığı yoktur. Amerikan iç siyasetinin bir çıktısı olan bu plan, konunun iki muhatabından birisi olan Filistin’i alenen yok saymaktadır. Bu kapsamlı sorunun bu şekilde çözümü karşılıklılık esasına tamamen aykırıdır. Tek taraflı tutumla diplomatik çözüm yolları yok sayılmaktadır.

Trump tarafından Başkanlık seçimi öncesinde ilan edilen sözde “yüzyılın planı”, Amerika iç siyasetine ve azil sürecine yönelik provokatif bir adımdır. Bu plan, Filistinli kardeşlerimizi tahrik etmekten, bölgedeki sorunları daha da derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Üzülerek görüyoruz ki Filistin Devleti önce başkentsiz, sonra da yurtsuz bırakılmak istenmektedir. Bu finale götürülmek istenen tüm adımların karşısındayız. İYİ PARTİ sadece Filistin’in değil, Doğu Türkistan gibi tüm haksızlığa uğrayanların yanında olmayı kendine şiar edinmiştir. Sadece ortak inancımızdan dolayı değil, aynı zamanda tüm mazlumların yanında olmayı tarih boyunca kendisine görev edinmiş Türk milletinin evlatları olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Filistinlilerin haklı davalarının arkasındayız.

Değerli milletvekilleri, on sekiz yıldır ülkeyi yöneten iktidar kendini Filistin’in hamisi olarak deklare etti ama yine bu dönemde uygulanan yanlış politikalarla Filistin davası kayıp verdi, aşındı. Üzülerek söylüyorum ki Türkiye diplomasideki yatıştırıcı ve belirleyici rolünü kaybetti. Orta Doğu’da doğru ve akılcı diplomasiyle yürütülen bir politikamız olsaydı, Amerika bu kadar şımararak böyle bir tarihî hatayı yapmazdı. Amerika’nın son politikaları ve uygulamaya çalıştığı projeler bölgede çatışmaları daha da öteye taşıyacak ve daha büyük acılara sebep olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Küresel aktörlerin bir kez daha ortaya çıkarak Orta Doğu’yu karıştırma çabası karşısında hep beraber durmak asli ve tarihî görevimizdir. Yüce Meclis çatısı altında ortak bir kınama bildirisi yayımlamaktan daha fazlasını yapabiliriz. Gelin, işe, bu önergede teklif edilen genel görüşmeyi açarak başlayalım ve hepimizin meselesi olan Kudüs’ü hep birlikte ele alalım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trump planı Birleşmiş Milletler kararlarını ayaklar altına alıyor; Kudüs’ü İsrail’e teslim ediyor ve maalesef, Filistin Devleti’nin kuruluşunu zorlaştırıyor ve en önemlisi, Filistinli mülteciler meselesini çözümsüzlüğe itiyor.

Değerli arkadaşlar, siyonist ve ırkçı İsrail siyonist bir tarih teziyle hareket ediyor ve Kudüs’te Hristiyan ve Müslümanları dışlayarak, Mescid-i Aksa’nın altını kazarak yeni bir siyonist tarih oluşturmaya çalışıyor. Biz buna şiddetle karşıyız, insanlık da karşı olmalı.

Kudüslü Filistinliler statüsü vardır ama İsrail, bunu elinden geldiği kadar azaltmaya çalışmakta, Kudüs’te olmak kolay değil, Kudüslü Filistinliler statüsünü her gün daha da kısmaya çalışmakta, çeşitli gerekçelerle Kudüslüleri cezalandırmaktadır. Filistinliler çeşitli yollarla Kudüs’ten uzaklaştırılmaktadır.

Buna karşı “one minute” diyen, meydanlarda kükreyen iktidar ne yapıyor, Sayın Erdoğan ne yapıyor bir de buna bakalım. Şiddetle eleştiren iktidarın ticaret hacmiyle ilgili Ticaret Bakanlığının belgesini sunuyorum: Bakın, 2009’da Gazze katliamı oldu, “one minute” feryatları göklere çıktı ama bakın, 2 milyar 600 milyon dolarlık İsrail-Türkiye hacmi şu anda, 2019’da 6 milyar dolara çıkmış durumda. Ticari anlaşmalar güya iptal edilecekti; 2,6’dan 6 milyar dolara çıkmış. Daha başka ne oluyor? Vize, İsraillilere vize uygulanmazken Filistinlilere vize uygulanıyor.

İktidarın Trump planıyla ilgili ciddi herhangi bir diplomatik adımını görmedik, lafta birtakım sözler var, ciddi bir şey yok. Bunu biz evveliyatından da biliyoruz. 2009’da Gazze katliamı olduğu zaman bununla ilgili -daha önceki konuşmamda da söylemiştim- bir suç duyurusu yapmıştık ve bu iktidarın Adalet Bakanlığı -siyonist İsrail’e gereken dersi verecek, bu suç duyurusu evrensel ceza ilkesine göreydi- katliam yapan siyonist İsrail yetkililerinin yargılanmasını engelledi. Kim engelledi? AK PARTİ iktidarı engelledi. Bununla kalmadı, bakın, ardından, bundan cesaret alan İsrailliler, Mavi Marmara’da 10 vatandaşımızı katletti. Daha sonra mesele bir anlaşmayla bitirildi. Neydi o anlaşma? İşte, bakın, anlaşma burada, 20 milyon dolara Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik yetkisi ayaklar altına alındı, yargı baypas edildi. 20 milyon dolardan tek bir kuruş daha fazla isteyemezsiniz diyor bu anlaşma. Bakın, resmî anlaşmayı gösteriyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – İşte ben soruyorum: Trump planına kim karşı çıkabilecek? Gazze katliamında meydanlarda kükreyen Sayın Erdoğan mı ve daha sonra Gazze katliamıyla ilgili gereken işi yapmayanlar mı? Mavi Marmara’yı 20 milyon dolara satanlar mı? Ardından “Gazze ablukasıyla ilgili adımlar atılacak.” denilmişti, şu anda abluka daha da artırılmış durumda. 2005’te Erdoğan Yahudi Cesaret Ödülü’nü almıştı; tüm bu yaşananlara, Gazze’ye, Mavi Marmara’ya rağmen Yahudi Cesaret Ödülü’nü iade etmeyen bir Erdoğan var. Bütün bunlardan sonra tabii ki Trump tüm Amerikan şımarıklığıyla bu planı getirir ve dayatır. Hamasi laflarla işler olmuyor beyler. Yapmanız gereken İsrail’e karşı ciddi bir duruş sergilemektir ve bunu da yapmadınız, kaybettiniz, bundan sonra söyleyeceğiniz tüm sözler boş sözlerdir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Hasan Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN TURAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, İslam coğrafyasının ortasına saplanmış İsrail sorunu artık yeni bir hâl almış, Sayın Cumhurbaşkanımızın defalarca dile getirdiği gibi Filistin’i haritadan silme, Kudüs’ün mahremiyetini ve özel statüsünü ortadan kaldırma girişimlerine dönüşmüştür. Türkiye, Filistin konusunda devleti ile milletiyle bir bütün olarak hareket etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Hükûmetimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız, başta Dışişleri Bakanımız, TİKA gibi kurumlarımız, sivil toplum örgütlerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerimiz, Meclis dışındaki siyasi partilerimiz topyekûn Filistin halkına her zaman destek vermektedirler. Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızca yapılan görevlendirmeyle, Malezya’da düzenlenen ve Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu olarak AK PARTİ, MHP, CHP ve İYİ PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımızla beraber 7 kişilik bir heyetle katıldığımız Kudüs Konferansı’ndan bu sabah döndük. 70 ülkeden 500’ün üzerinde parlamenterin katıldığı toplantıda Türkiye’nin Filistin konusundaki duruşunu ve kararlılığını bir kez daha anlattık. Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın mesajlarını okuduk. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünyanın gündemine sözde ‘yüzyılın planı’ adıyla giren ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan eden plan, bölgede barış ve huzuru tehdit eden bir hayalden başka bir şey değildir. Bu hayalin gerçekleşmesine izin vermeyeceğiz. Filistin topraklarını ilhak anlamına gelen, Filistin’i tümüyle yok eden ve Kudüs’ü tamamen gasbeden bu planı tanımıyoruz. İsrail işgalini Amerikan yönetimi himayesinde meşrulaştırma anlamına gelen bu girişimi asla kabul etmiyoruz. Unutulmamalıdır ki Kudüs sadece Filistin’deki Müslümanların davası değildir, Kudüs İslam âleminin onuru ve ortak davasıdır.” ifadeleri milletimizin ve ülkemizin duruşunu net bir şekilde ortaya koymuş ve delegasyon tarafından da büyük teveccüh görmüştür. Türkiye olarak, her zaman, haklı Filistin davasının ve Filistinli kardeşlerimizin her anlamda yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Muhalefet partilerimizin bu konuda getireceği her türlü öneri ve teklife de açığız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, önerdik.

HASAN TURAN (Devamla) – Ancak konunun gerek Cumhurbaşkanımızca gerek Dışişleri Bakanımızca ve gerekse Gazi Meclisimizce önemle üzerinde durulduğuna hepimiz de şahidiz. CHP’nin genel görüşme talebinde de belirttiği gibi, 28 Ocak 2020’de ABD Başkanınca, Filistin tarafının olmadığı, tek taraflı olarak açıklanan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Turan.

HASAN TURAN (Devamla) – ...ve adına “yüzyılın anlaşması” denilen, aslında yüzyılın palavrası olan sözde barış planına karşı Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün siyasi partilerin altında imzası olan ortak bildiriyi hep birlikte kabul ettik ve onayladık. Milletimizin hissiyatına ve duygularına tercüman olan bu bildiriye imza atan bütün partilerimize bu vesileyle Filistin Dostluk Grubu Başkanı olarak huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Filistin konusunda başından beri bütün hükûmetlerimiz, bakanlarımız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımız gerekli tepkiyi ortaya koymakta, uluslararası platformlarda İsrail’in pervasızlıklarını, zulümlerini haykırmakta, Filistin davasının haklı savunuculuğu yapmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi, Kudüs kırmızı çizgimizdir. Filistin konusunun topyekûn milletimizce ve bütün kurumlarımızca itinayla takip edildiği, gerekli iş ve işlemlerin gerek diplomatik gerekse siyasi anlamda hep beraber yerine getirilmekte olduğu kanaatindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Turan.

HASAN TURAN (Devamla) – Kudüs ve Filistin konusunda duyarlılığı ortaya koyan muhalefet partilerimize de teşekkür ediyoruz. Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs’ün şanlı direnişçilerini bu vesileyle selamlıyor, başkenti Kudüs olan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, Kudüs’ü konuşurken mikrofon kapanmaz Allah aşkına ya! Burası Türkiye ya! Kudüs konuşurken mikrofon kapatıyorsunuz ya! Ne ayıp şey ya!

HASAN TURAN (Devamla) – …özgür, bağımsız ve bütünleşik bir Filistin Devleti kurulana kadar bu haklı davanın yanında olacağımızı en güçlü şekilde bir kez daha ifade ediyorum.

Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. (CHP sıralarından “Aa!” sesleri)

Alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı ve bölümde yer alan maddelerin önerge işleminde kalınmıştı.

19’uncu madde üzerinde 4 önerge vardır.

İlk okutacağım 3 önerge aynı mahiyettedir. Bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                         Ali Kenanoğlu        Hüseyin Kaçmaz

                 Gaziantep                                İstanbul                        Şırnak

             Muazzez Orhan                            Oya Ersoy Mahmut Celadet Gaydalı

                     Van                                    İstanbul                         Bitlis

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Ulaş Karasu                            Ednan Arslan    İlhami Özcan Aygun

                    Sivas                                     İzmir                        Tekirdağ

                Kani Beko                           Vecdi Gündoğdu          Gökan Zeybek

                    İzmir                                  Kırklareli                      İstanbul

              Mehmet Göker

                   Burdur

 

Yine aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Dursun Müsavat Dervişoğlu          Mehmet Metanet Çulhaoğlu Aydın Adnan Sezgin

                  İzmir                                      Adana                           Aydın

            Orhan Çakırlar                            Hüseyin Örs

                 Edirne                                    Trabzon

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Mahmut Celadet Gaydalı’nın.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün sabah saatlerinde Bitlis’in Tatvan ilçesinde partimize yönelik bir siyasi operasyon yapıldı ve HDP İl Eş Başkanımız dâhil 3 arkadaşımız gözaltına alındı. Siyaset üretemeyen yönetim, baskı mekanizmalarıyla muhalefeti susturmaya çalışıyor. Daha Elâzığ depreminin yaraları sarılmadan ikinci bir vaka meydana geldi ve Van Bahçesaray ilçesinde art arda iki çığ meydana geldi, 40’ın üzerinde canımızı kaybettik. Ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar temenni ediyorum.

Maalesef, acılardan ders çıkarılmıyor. Elâzığ depremi sonucu ağır hasarlı binalar gerekli tespitler yapılmaksınız alelacele yıkılıyor. Bunun adı delil karartmaktır. 41 insanın canından olduğu, 1.600 insanın yaralandığı ve 11.319 binanın hasar gördüğü bir depremde dahi savcılık makamları kamusal sorumluları ortaya çıkarmak için soruşturma başlatmış değil. İşte bu sorumsuz yönetim anlayışı, ölümlere davetiye çıkartmakta, ölenler için sadece başsağlığı dileyip ölüme sebep olan sorunlarla yüzleşmeyen anlayıştır. Denetimsizlik bir yönetim anlayışı hâline geldi ve sadece ölümlere değil, emek hırsızlığına da yol açmaktadır.

Bilindiği üzere, geçen hafta, Konutla Dolandırılanlar Hak Sahipleri Platformu, Meclisi ziyaret ederek bütün gruplarla görüştü. 100 binin üzerinde konut mağduru insan var. Bunları dolandıranlar, denetlenmeyen müteahhitler toplum içinde varlıklarını rahat bir şekilde sürdürebiliyorlar. Denetim mekanizmalarının gelişmediği sistemlerde mağduriyet her yerdedir. Konut mağdurlarının hakları korunmalı ve devlet üzerine düşeni yaparak mağduriyetleri gidermek için her türlü sorumluluğu üstlenmelidir.

Değerli milletvekilleri, 19’uncu maddede “millet bahçesi” ibaresi yeniden geçmekte. “Millet bahçesi” ibaresi kanunda bulunmasına rağmen “millet bahçesi”nin tanımı yönetmelikte yer alıyor. Bu, usul açısından doğru değildir. Eğer kanunda bir kavram kullanılıyorsa tanımının da kanunda yapılması gerekmektedir. Millet bahçesiyle yeni alanlar yapıldığı zannediliyor fakat rekreasyonel, sportif ve kültürel anlamda kentlerin gündelik hayatlarında önemli yer tutan benzer işlevlere sahip alanların isimleri değiştiriliyor. (Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen. Lütfen biraz sessiz…

Buyurun.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Yine 19’uncu maddeyle, Van Gölü kenarına yapılan kaçak saraya rıhtım yapılmasının altyapısı hazırlanıyor.

Kısaca size bu saray hikâyesini de anlatayım: Ahlat Belediye Başkanının yaranma ve şov yapma çalışmasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Malazgirt kutlamalarından sonra Cumhurbaşkanı program gereği Ahlat’a uğruyor. Belediye Başkanı ve encümenleri belediyeye ait bir arsanın Cumhurbaşkanının şahsına hibe edilmesi kararını alıyorlar. Hatta Başkan “Biz jest yapmış oluruz, zaten Cumhurbaşkanı bunu kabul etmez.” der. Cumhurbaşkanı da gerçekten şahsı adına bu araziyi kabul etmiyor ama makama hediye olarak kabul ediyor. Emin olun, Belediye Başkanı bile bu sonucu tahmin etmemişti. İşte, bu yaranma faaliyeti sonucu Ahlat’ta bir saray macerası da başlıyor. Aynı zamanda, Ahlat’ın Yeniköprü köyü merası ve mevcut Çarho Piknik Alanı Okçuluk Vakfına devrediliyor; Ahlat, halkın değil, kurum ve kuruluşların alanına çevriliyor.

Bir orman katliamından da bahsetmek istiyorum. Bitlis’in Yukarıölek bölgesinde ağaçlar iş makineleriyle kökten sökülüyor ve köylü kesilen ağaçları almasın diye de toprağa gömülüyor. Valilikten de “Ormana yangın yolu yapılıyor.” iddiaları var. Ormanlarımızı yaktınız olmadı, kestiniz olmadı, şimdi de kökünden söküp toprağa gömüyorsunuz.

Bitlis’in Norşin ilçesinde de benzer bir ağaç katliamı yaşanmış, Tarım ve Orman Bakanı tarafından -konuyla ilgili önergeme gelen cevapta- güvenlik güçleri tarafından böyle bir durumun olmadığı, meşe ağaç türü, biyolojisi gereği sürgün veren ağaç türü olup bölgede gençleştirme yapıldığı iletilmişti. Eğer ağaçtan anlıyorsa buradan Bakana soruyorum “En kalın insan bileği kalınlığında olan meşe ağacı kaç yıllıktır?” diye.

Bunu bir hikâyeyle anlatayım: Adamın biri gümrükten geçerken memurlar bavulda ne olduğunu sorar. Adam “Civciv yemi.” der. Gümrük memuru da açmasını ister. (Uğultular)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, gürültüden dinleyemiyoruz, sesi gelmiyor bize.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hatibin sesini duyamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tanal, 4 sefer uyardım, ne yapabilirim? Karşımda da milletvekilleri var yani Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sükûneti siz sağlayacaksınız; Komisyon bile dinlemiyor, bakın orada Komisyon bile dinlemiyor.

BAŞKAN – Sürekli olarak sorumluluğunuzu size hatırlatamam ki burada.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başaramıyorsanız istifa edin, burada 600 milletvekili var.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Bavul lebalep saatle doludur. Memur “Bu nasıl civciv yemi?” deyince adam da “Vallahi civcivlerin önüne yem diye atıyorum, yiyip yememeleri onların sorunu.” diyor.

İşte, bakanların, iktidarı destekleyen partilerin ve yetkili bürokratların genel olarak açıklamaları da bu hikâyeyi andırıyor. Bence böyle bir yemi yese yese deve kuşu civcivleri yer.

Uyguladığınız deve kuşu politikalarından vazgeçip gerçekleri görmenizi diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Tokmak…

BAŞKAN – Sayın Kubat, tokmağı göreve çağırıyorsunuz ama olmuyor tabii biliyorsunuz.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Mehmet Göker’in.

Buyurun Sayın Göker. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Arkadaşlar, tezahürata gerek yok, alkış yeter.

Buyurun.

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce burada bir tartışma oldu; tartışmanın kapsamı da on yedi veya on sekiz yıllık AK PARTİ’nin Türkiye’yi nereye kadar taşıdığı boyutundaydı.

Evet, bugünkü grup toplantınızı televizyondan izledim. Sayın Genel Başkanınız çıktı “FETÖ” dedi, “Kılıçdaroğlu” dedi “CHP milletvekilleri” dedi “savaş” dedi ama arkadan bir ses duyuldu; oradan bir baba çıktı, dedi ki: “İşsizim. Çocuklarım aç, aç!” (CHP sıralarından alkışlar) ve işte rüya orada bitti. Türkiye’nin gerçeği; insanlarımız aç!

Elâzığ’da bir deprem yaşadık ve depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetti; vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Bu yaranın sarılmasında devlet ve millet birlikte, el ele hareket etti; çok güzel bildiriler, çok güzel demeçler verildi ama Sayın İçişleri Bakanı çıktı, neredeyse bütün küçük kurumları saydı, sadece Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri es geçti. Bunu da Türk milletinin takdirine bırakıyorum.

Evet, deprem, Türkiye’nin acı gerçeği. Fay hattının üstüne geldiğimizde; Burdur Devlet Hastanesinin de bu depremden nasibini alabileceği deprem adamlarının, bilim insanlarının söylediği ortak görüş. Burada dört yıldır söylüyorum, Burdur Devlet Hastanesine ilk güçlendirmede 2 milyon 360 bin liralık bir güçlendirme yapıldı ve bu güçlendirmenin yetersizliği Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından belgelendi, bunun üzerine Kırıkkale Üniversite de bir değerlendirme yaptı yeniden güçlendirme için ve bu güçlendirmenin 8 milyon lirayı geçeceğini ifade edince nihayet aklımıza geldi “Yeni bir hastane yapalım.” dedik. Hastane yapıyorduk; ihalesiydi, tabelasını çaktıydık derken ihale iptal oldu, 2’nci kez bir ihaleye gidildi, henüz kazanan firma açıklanmadı ama Burdur Devlet Hastanesi depremle yüz yüze yaşamaya mahkûm edildi. Bölgenin tek hastanesi olması hasebiyle orada çalışanlar, poliklinikte hizmet almaya çalışan hastalar, yatan hastalar ve refakatçileri olası bir depremde ciddi anlamda risk altında.

Peki, biz burada neyi görüşüyoruz? Anayasa Mahkemesinin durdurma kararı vermesine rağmen sadece eksik olarak çatısı kalmış, Ahlat’taki yazlık sarayın meşrulaştırılmasını.

Neyi konuşuyoruz 19’uncu maddede? Salda Gölü’ne yapılacak olan millet bahçesi projesini. Arkadaşlar, değerli iktidar vekilleri; size şunu söylüyoruz: Burdur’a bir millet bahçesi değil, olası bir depremde insanların canlarını kurtarabilecekleri, müdahale edebilecekleri sağlam, depreme dayanaklı bir devlet hastanesi lazım. Evet, getirdiğiniz madde –az önce benden önceki konuşmacılar da söyledi- yasayla düzenlenmesi gereken bir maddeyi yönetmeliğin keyfîliğine bırakıyor ve açıkça yasayı ihlal ediyorsunuz, Anayasa’nın 43’üncü maddesine aykırı bir işlemde bulunuyorsunuz.

Bir diğeri, Salda’nın Kayadibi Mahallesi’nde 315 imza toplanıp köy olması yönünde bir karar ortaya atıldı. Biz bu imzaları doğrulatamadık. Ama daha sonrasında gidilen referandumda mahalle halkı, köy halkı, ezici bir çoğunlukla “Ben mahalle kalmak istiyorum.” kararını verdi. Peki, siz ne yaptınız? Salda Gölü’nün etrafındaki 2/3’lük alanı egemenliğinde bulunduran, maiyetinde, yönetiminde bulunduran CHP’li bir belediyeyi sistem dışına bırakabilmek adına il genel meclisinde bunu oyladınız. Hani hep söylüyorsunuz ya “Millet iradesine karşı siyaset olmaz.” diye. Evet, içinden çıktığınız millete karşı siyaset yaptınız, il genel meclisi üyeleriniz mahallenin köye dönüşmesini kabul etti, Sayın Vali de bunu onayladı. Buradan Sayın Bakana bir ricada bulunuyoruz. Lütfen, millî iradeye kulak verin ve Salda’nın hâkimiyetini elinde tutan Kayadibi halkının, bu hâkimiyetinin elinde kalmasını sağlayacak yasaya, mahalle olarak kalmasına evet deyin.

Tekrar söylüyoruz: Salda Gölü ekosistem içerisinde kendi kendini temizleyemeyen bir göl. Buranın doğal kalabilmesi adına insani faaliyetlerden uzak durmasını…

Kıyı kenar çizgisinde Sayın Bakan yanıltılıyor “400-500 metre” diyor, bunun gerçek dışı olduğunu, ilk 50 metreden sonra yapılaşmanın başladığını kendisine tekrar hatırlatıyorum ve lütfen, Salda’ya dokunmayın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Göker, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Altay, buyurun lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aynı mahiyetteki önergelerin oylaması esnasında karar yeter sayısı aranmasını talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Tamam da bir konuşmacı daha var, ondan sonra.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 3 oldu, 3.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü söz, Sayın Hüseyin Örs’ün. Daha sonra karar yeter sayısı arayacağım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İYİ PARTİ 2 defa mı konuşuyor? İYİ PARTİ konuştu ya.

BAŞKAN – Hayır efendim, Sayın Gaydalı konuştu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ters köşe olduk ya.

BAŞKAN – Olur, arada olur bunlar.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 19’uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlarken dün vefat eden İYİ PARTİ Kurucular Kurulu Üyemiz ve Yerel Yönetimler Başkan Yardımcımız, 24’üncü Dönem Osmaniye Milletvekilimiz Hasan Hüseyin Türkoğlu’nu rahmetle anıyor, ailesine ve camiamıza başsağlığı dileklerimi iletiyorum, mekânı cennet olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün kardeş şehrimiz Kahramanmaraş’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü. Kurtuluş Savaşı’na ilham kaynağı olan Maraş’ın kurtuluşunun 100’üncü yılını kutluyor, kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Bu vesileyle Trabzon’un kardeş şehri Kahramanmaraş’a selam ve saygılarımı gönderiyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin ilgili maddesinde, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 6’ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Kıyı Kanunu’nun 6’ncı maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen bentle, millet bahçelerinin kıyı mevzuatına tabi alanlarda yer alabilmesi için kıyılarda yer alabilecek açık yeşil alanlar içerisine dâhil edilmesi amaçlanmaktadır.

Baktığımızda, bu maddede temel olarak bir normlar hiyerarşisi sorunu vardır. Millet bahçesinin ne olduğu yüzeysel olarak yönetmeliklerle düzenlenmiştir. Bu kanunun yüzeysel bir yönetmeliğe atıfla Anayasa’nın 43’üncü maddesindeki “kıyıların kamu yararına kullanımı” ilkesine aykırı bir düzenleme yapması doğru bir düzenleme şekli değildir. Bunun yanı sıra, millet bahçesi içerisinde yapılacak yapıların neler olduğu ve kıyıya ne uzaklıkta yapılabileceği de muğlaktır. İlgili yönetmelikte millet bahçelerinin yer seçimi, alan büyüklüğü, fonksiyonları ve tasarımı gibi hususların Bakanlıkça hazırlanarak yürürlüğe konacak olan millet bahçeleri rehberine göre belirleneceği vurgulanırken hâlihazırda böyle bir rehberin olmadığı gerçeğini de görmezden gelemeyiz.

Değerli milletvekilleri, seçim çevrem Trabzon’da yaşanan kıyı sorunlarını ve özellikle deniz dolgusu nedeniyle yaşanan çevre kirliliğini ve doğanın ekolojik dengesinin bozulmasını zaman zaman bu kürsüde dile getirmiştim. Şu acı gerçeği ifade etmek zorundayım ki Trabzon’un 85 kilometrelik doğal kumsal olan sahil şeridinin yüzde 86’sı yapılan dolgular nedeniyle yok olmuştur. Dolgunun hâlen de sürdürüldüğü şehrimizde, az sayıda kumsalımız da kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İşte, bu noktada, bundan birkaç gün önce Akçaabat ilçemizde, Trabzon’un Akçaabat ilçesinde bir toplantı gerçekleşti. Trabzon’un ortak sorunlarını konuşmak amacıyla Akçaabat, Ortahisar ve Trabzon Kent Konseyleri bir araya geldi. Akçaabat sahilinde deniz doldurularak yapılması planlanan yolla ilgili belirsizliğin ortadan kaldırılmasını talep ettiler. Deniz doldurularak yapılacak yola karşı olduklarını beyan ederek kalıcı çözümün güney çevre yolu olduğunu vurguladılar. Bu 3 konseyimizin almış olduğu karar Trabzon’da geniş yankı buldu. Trabzon’da yayınlanan yerel gazetelerimizden Ekspres gazetemiz “Trabzon kent konseyleri tek ses oldu, güney çevre yolu olmazsa olmazımızdır.” başlığıyla çıktı, Taka gazetemiz “Trabzon’da üç konsey ortak çağrıda bulundu, çevre yolu açılmalıdır.” başlığıyla çıktı, Sonnokta gazetemiz “Üç konseyden tek karar çıktı ‘güney çevre yolu’ dediler.” başlığıyla çıktı; yine, Karadeniz gazetemizde “Trabzon için olmazsa olmaz güney çevre yolu” denmiş, Akçaabat’taki yerel gazetemiz Yeni Haber gazetesinde “Çevre yolu şart.” denmiş ve son olarak da Günebakış gazetemiz “Trabzon, Ortahisar, Akçaabat Kent Konseyleri ortak karar aldı, güney çevre yolu acilen” başlığıyla çıkmış. Ben de bu 3 kent konseyindeki arkadaşlarımızın almış oldukları kararı yüce Meclisin kürsüsünden sizlere arz ediyorum çünkü güney çevre yolu, Trabzon için sadece bir ulaşım ve trafik çözümüne katkıda bulunacak bir proje değil, aynı zamanda Trabzon’a yeni bir Trabzon katacak bir şehirleşme projesidir.

Hükûmette Trabzonlu 4 bakanımızın olduğu bir dönemde bu güney çevre yolu yapılmayacak da ne zaman yapılacaktır diye soruyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık vardır, oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

İki dakika süre veriyor ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, aynı mahiyetteki önergeler reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinde yer alan “gibi” ibaresinin “ve benzeri” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Sefer Aycan                          Ahmet Özyürek             Baki Şimşek

             Kahramanmaraş                              Sivas                          Mersin

              Olcay Kılavuz                            Esin Kara               Lütfi Kaşıkçı

                   Mersin                                    Konya                          Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Lütfi Kaşıkçı’nın söz talebi var.

Buyurun Sayın Kaşıkçı. (MHP sıralarından alkışlar)

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 19’uncu maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, İdlib’de bölge halkının güvenliğini sağlamak ve yaşanan insanlık dramını engellemek için görev yapan askerlerimize düzenlenen saldırıda şehit olan askerlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, aileleri başta olmak üzere aziz milletimize bir kez daha başsağlığı, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, hastalıklı bir kafa yapısı ve yerli olmadığını düşündüğümüz bir bakış açısıyla İdlib’de yaşananları yorumlayanları gördükçe üzüldüğümüzü ifade etmek istiyorum. Bu sakat bakış açısı hem “İdlib’den ülkemize hiç kimse gelmesin.” diyor hem de “Türk askerinin İdlib’de ne işi var?” diyor. Bu düşünce sahiplerinin amacı bizce bellidir. Bunların niyeti, Türkiye’nin haklı mücadelesini lekelemek, ayrıca kamuoyunda kafa karışıklığı oluşturmaktır. Ancak ne yaparsanız yapın ne söylerseniz söyleyin Türk ordusunun yeni Kızılelma’sı, İdlib’de huzuru sağlamak, Türkiye’ye yönelik göç tehdidini engellemektir ve bunu, Allah’ın izniyle, Rusya’ya, İran’a ve Suriye’ye, kısaca Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak isteyen herkese rağmen başaracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bir İngiliz gazetesine yaptığı esef verici açıklamalar, sorunlu zihniyetini ve skandal tutumunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türkiye’ye bağlanma ihtimalini “korkunç” olarak nitelendiren ve Millî Mücadele kahramanı Tayfur Sökmen Bey’i de hedef alarak “İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım.” diye talihsiz bir açıklama yapan Akıncı’nın Hatay’ı ve Hataylıları derinden yaralayan bu sözlerini Hatay’ın evlatları olarak asla kabul etmiyoruz. Bu sözler her şeyden önce büyük kahraman Rauf Denktaş’ın kemiklerini sızlatmış ve ruhunu incitmiştir. Cumhurbaşkanlığı makamında oturan bu insanın sözleri başta Hataylılar olmak üzere aziz milletimizi derinden üzmüş ve yaralamıştır. Tayfur Sökmen millî bir kahramandır. Tayfur Sökmen’in adı tarihe ve aziz milletimizin kalbine yazılmıştır. Onun mücadelesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve milletimizin mücadelesidir. Tayfur Sökmen Hatay’dır; Hatay Tayfur Sökmen’dir.

Değerli milletvekilleri, Akıncı’nın sözleri tarih huzurunda doğru olmamıştır. Hatay’ın ana vatana katılışını korkunç olarak nitelendirmesi tam bir skandaldır. Dedelerimiz, Tayfur Sökmen Bey liderliğinde Fransız işgalcilerine karşı kurtuluş mücadelesi vererek şehrimizi esaretten kurtarmıştır. Daha sonra bağımsız bir devlet kurup kendi Meclisini ve Cumhurbaşkanını seçmiştir. Kurulan Hatay Meclisi de Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlanma kararı almıştır. Bizler Hataylılar olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir parçası olmaktan gurur ve şeref duyuyoruz. Asıl korkunç olan, Sayın Akıncı’nın ifadesinin tersine, Hatay’ın ana vatana kavuşmayıp sömürge bir devlet olup emperyalist devletler tarafından yutulmasıydı; çok şükür, buna izin verilmedi. Bir evladın annesine kavuşması gibi, Hatay, ait olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletine kavuştu. Akıncı’yı talihsiz sözlerinden dolayı büyük Türk milleti ve Hatay halkından özür dilemeye davet ediyoruz. Tayfur Sökmen, Hataylıların sevgisine ve Mustafa Kemal Atatürk’ün iltifatlarına mazhariyet olmuş bir Kuvayımilliye kahramanıdır. Tayfur Sökmen’e hakaret, Mustafa Kemal Atatürk’e ve Millî Kurtuluş Mücadelemize, dolayısıyla milletimize hakaretle eş değerdir. Tayfur Sökmen’e hakaret, Kıbrıs Türkünü yok olmaktan kurtaran Rauf Denktaş’a hakarettir.

Değerli milletvekilleri, Kıbrıs Türklüğünün hak ve çıkarları, varlık ve bağımsızlık değerleri uğruna hayatları pahasına mücadele eden, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Rauf Denktaş olmak üzere, bütün şehitlerimize ve ebediyete irtihal edenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Akıncı’nın bu sözlerinin Kıbrıs Türklerine, şehitlerimize, Türkiye’ye ve aziz milletimizin tarih boyunca yapmış olduğu fedakâr mücadeleye saygısızlık olduğunu belirtmek istiyoruz.

Hatay nasıl Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsi meselesiyse ve onu hiçbir emperyal güce ezdirmedi ve teslim etmediyse, Kıbrıs Türklüğü ve Kıbrıs davası da Türk milletinin şahsi meselesidir. Aziz milletimiz onu hiçbir emperyal güce teslim etmeyecektir. Akıncı’ya inat, Kıbrıs Türk’tür ve sonsuza dek Türk kalacaktır.

Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır. 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                      Ayşe Acar Başaran        Ali Kenanoğlu

                 Gaziantep                                 Batman                        İstanbul

                 Oya Ersoy                           Muazzez Orhan        Hüseyin Kaçmaz

                  İstanbul                                    Van                           Şırnak

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Ulaş Karasu                            Ednan Arslan         Vecdi Gündoğdu

                    Sivas                                     İzmir                       Kırklareli

               Orhan Sümer                      Gülizar Biçer Karaca         Ayhan Barut

                   Adana                                   Denizli                         Adana

          İlhami Özcan Aygun                 Haşim Teoman Sancar

                  Tekirdağ                                  Denizli

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Dursun Müsavat Dervişoğlu         Mehmet Metanet Çulhaoğlu İbrahim Halil Oral

                    İzmir                                     Adana                          Ankara

               Hüseyin Örs                          Orhan Çakırlar    İmam Hüseyin Filiz

                  Trabzon                                   Edirne                      Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Ayşe Acar Başaran’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tekrardan hepinizi selamlıyorum.

Şimdi, arkadaşlarımız bu kanunla ilgili, geneli üzerinde bizim görüş ve önerilerimizi sundular. Kanunun tümüne muhalefet ettiğimizi, tümünün karşısında olduğumuzu ifade etmiştik ama bu maddenin, 20’nci maddenin özel bir anlamı var. Onun için özel olarak karşısında olduğumuz, özel olarak değinilmesini ve geri çekilmesini talep ettiğimiz bir madde. Bu madde, biliyorsunuz -az önce milletvekilimiz Sayın Gaydalı hikâyesini anlattı- Ahlat’ta yapılması planlanan hatta yapımına başlanan, kaçak olarak devam eden sarayın yapımına devam edilmesi, aslında hukuk kılıfına büründürülmesi maddesi.

Şimdi, biz Türkiye’de bir süredir bunu çok yaşıyoruz. Zaten Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de kaçak bir sistemdi; kendisi ilerliyordu, bir hukuki anayasal kılıfa büründürüldü. Şimdi bu da böyle; kaçak saray yapıyoruz, hukuki kılıfa büründürüyoruz; bir sistem öngörülüyor, o yürütülüyor, bir kılıfa büründürüyoruz. Zaten birileri minareyi çalıyor, Meclise de kılıfını hazırlama görevi veriyor. Ama arkadaşlar, bu meselede artık mızrak çuvala sığmıyor. Çünkü biz, bu yapılan saraylara, bu toplumun cebinden çıkan vergilerin, aslında bu topluma harcanması gereken bütçenin ne kadar büyük bir çoğunluğunun harcandığının farkındayız. Bu saraylar Cumhurbaşkanlığı sarayları değil, külliyeler değil; bu saraylar israf sarayları arkadaşlar. Bakın, bunu da biz söylemiyoruz, Sayıştay söylüyor. Sayıştayın 2018 yılı denetimine göre size şu anda saraydaki harcamaları söyleyeceğim. Bakın, bu ülkede insanlar belediyenin önünde “Ben açım.” diyerek kendini yakıyor ve bu, kendini yakan vatandaş çocuğuna doğum günü hediyesi getirmek için 2 lira, bakın, 2 lira, 2 Türk lirasını arkadaşından borç alıyor. Ama ülke bu kadar ekonomik kriz içerisindeyken, insanlar açlıktan kendilerini yakıp toplu bir şekilde intihar ederken saraylarımıza yapılan harcamanın bir örneğini sayacağım: Bakın, sarayın personel gideri 181 milyon arkadaşlar. 2 liradan söz ediyorum, 2 lira. 2 lira için borç alan vatandaş ve personel için 181 milyon harcayan bir saray. Yine, temsil ve tanıtım gideri 48 milyon lira arkadaşlar, 48 milyon. Anlatabiliyorum değil mi? 48 milyon ve 2 liradan söz ediyorum, hesabını siz yapın. Mutfak giderleri -biz mutfaklarda neler olduğunu basından gördük, giden arkadaşlar daha iyi bilir- 8,3 milyon. Giyecek 10 milyon, temizlik 3,8 milyon lira arkadaşlar, korkunç bir rakam. Peki, bu ülkede açlık sınırında olanlara şu anda verdiğiniz maaşları hesaplıyor musunuz? İnsanlar bu ülkede aç ama siz “Bir saray yetmez, bir tane daha kaçak saray yapalım, biraz da buraya harcayalım.” diyorsunuz.

Peki, biz ne gördük arkadaşlar? Bir felaket yaşadık, iki felaket yaşadık, bakın, hatta yakın zamanda üç felaket yaşadık. Bir tanesi de Van’daydı, Ahlat’ın karşısında Bahçesaray’da 41 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Elâzığ’da ben gidip kendim gördüm. Mademki bu kadar bütçemiz var, bu saraya göndereceğimize bu felaketlere karşı bir hazırlığımız olsun. Yok, Kızılayın içini de boşaltmışsınız. Vermediğiniz, peşkeş çekmediğiniz yer yok. Kızılay Başkanı deprem olduğu anda “Ben bu insanlara yardımı nasıl ulaştırırım?” hesabı yapacağına, sosyal medya üzerinden 10 TL’lik yardım kampanyası başlatıyor. Kızılay bomboş, bütçe boş ama “Bir saray yetmez, bir saray daha inşa edelim.”

Peki, Elâzığ’a Cumhurbaşkanı gitti, ben de oradaydım. Bu arada yardımların nasıl dağıtıldığını arkadaşlarımız buradan ifade etti. Peki, sadece bir gazete bu yakıt giderini hesaplamış arkadaşlar, nasıl bir israf düzeni içerisinde olduğunuzu görün. 19 otomobil, 6 cip, 2 minibüs, 1 yolcu uçağı, 1 helikopter eşlik ediyor Cumhurbaşkanına; bakın, bir filo eşlik ediyor. Bunun toplam yakıt gideri 41.350 TL, sadece Ankara’dan Elâzığ’a gidişini söylüyorum. Asgari ücret ne kadar arkadaşlar? Neredeyse asgari ücretin 17 katından fazlasına Cumhurbaşkanlığı filosu sadece bir yere gidip gösteri yapacak diye… Gösteri yapıldı çünkü Elâzığ’da hiçbir şey yapılmadı. İktidarın bütün gücü orada gösteri yapma, reklam yapma peşindeydi arkadaşlar. Şimdi, madem ki bu kadar ihtiyaç var…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ya doğru söyle, doğru.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Doğruyu yanlışı ben size sormayacağım, oradaki halkla ben konuştum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PKK’lılarla konuştun, kiminle konuşacaksın?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Siz kriz masalarında oluşturduğunuz odalardan bu ülkeyi yönetiyorsunuz, ben halkla yüz yüze geldim, bambaşka düşünceden insanlarla konuştum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkan, bir dakikada bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bakın, bu ülke bir felaket yaşıyor. Bu ülke bir felaket yaşarken, bir tarafta insanlar açlıkla mücadele ederken insanlar çocuğuna kıyafet almak için, okula göndermek için bile büyük bir çaba sarf ederken, insanlar -bakın arkadaşımız da söyledi- doğal gaz faturasını ödemek için kredi çekiyorken, insanlar bütün gün asgari ücretle, bırakın asgari ücreti 300 liraya, 500 liraya günün on altı saati çalışırken biz, yetmezmiş gibi, çok bolluk içerisindeymiş gibi kaçak saraylar yapmaya devam ediyoruz. Yapmayın arkadaşlar, bu toplum kendilerine hizmet etmenizi bekliyor, kendinize şatafat alanları yapmanızı değil. Çıkın saraylarınızdan, kasırlarınızdan, köşklerinizden çıkın; bu toplumun içerisine çıkın, insanların yaşadığı durumu görün, vallahi içler acısı. Bakın, patlak verdi verecek, bu gördüklerimiz az. Onun için, bunu çekin, en azından bu toplumun vicdanında bir yer edinmiş olun.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatibin, madde içeriğiyle ilgili olmayan, grubumuza dönük sataşmalarını reddediyoruz. Defaatle bunları açıklamıştık.

Teşekkür ederim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Niye, kaçak saray değil mi?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ne zaman konuşmuşlar ki maddeyle ilgili, şimdi konuşacak?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Maddeyle ilgili…

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Gülizar Biçer Karaca’nın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

20’nci madde yine bir saray maddesi ve Ahlat’ta, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen inşaatı durdurulmayan ve hukuk yok sayılarak inşaatı devam ettirilen Ahlat sarayı.

Değerli milletvekilleri, Ahlat sarayı nasıl gündeme geldi? AK PARTİ’nin Genel Başkanı 26 Ağustos 2018’de Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümü kutlamalarında bir talimat verdi “Buraya 1.071 metrekarelik bir otağ, saray istiyorum.” dedi. AK PARTİ Grubu bunu emir telakki etti, kanun metnini hemen torba yasayla getirdiler ve 2019 Ocak ayında bu torba yasa bu Meclisten bütün itirazlarımıza rağmen geçti.

Arkasından, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak Anayasa Mahkemesine gittik ve Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Bu düzenleme Anayasa’nın 2’nci, 43’üncü ve 56’ncı maddesine aykırı.” 2’nci maddesi hukuk devletine vurgu yapıyordu ve yürütmenin yargı kararıyla denetlenebilmesini ve yürütmenin bu yargı kararlarına uyması gerektiğini ifade eden hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu ifade etti. Hukuk devletine aykırılığın arkasından “Kıyılar devletindir ve herkesin kullanımına açıktır.” dedi, 43’üncü maddeden de bu yüzden reddetti. Yine, herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını toplumun hakkı, devletin görevi olarak ifade eden 56’ncı maddeye de aykırı buldu.

Fakat arkasından ne oldu? Yine 26 Ağustos 2019’da sarayın tek adamı çıktı, yine Malazgirt’te dedi ki: “Birileri bizim bu sarayı yapmamıza engel olmaya çalışıyor. Çatlasanız da patlasanız da bu sarayı yapacağız.”

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi kararı burada. 24 Temmuz 2019’da Anayasa Mahkemesi kararı Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Ülkemizi yöneten ve cumhurun başı olan kişi Recep Tayyip Erdoğan, bu Anayasa Mahkemesi kararının yayımlanmasından bir ay sonra bu karara “Çatlasanız da patlasanız da yapacağız.” diyerek uymayacağını açıkça ifade etti.

Değerli milletvekilleri, biz hukuk devletiyiz. Anayasa’mız değişmedi. Anayasa hâlâ hukuk devleti vurgusunu yapmaktadır. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin kararına “Çatlasanız da patlasanız da…” diyemez, dememelidir, hukuk devleti de bunu gerektirir.

Değerli milletvekilleri, ardından bu talimat geldi ve yine Meclise Ahlat sarayını getirdiniz. Oysaki Anayasa Mahkemesi kararında Rize ve Çandarlı’dan da bahsedilmektedir. Ben şimdi size soruyorum: Burada sadece Ahlat maddesi var. Peki, Rize ve Çandarlı’nın aynı Anayasa Mahkemesi kararında hukuka aykırı bulunmasını haklı buluyor da Ahlat’ı mı haksız buluyorsunuz? Neden biliyor musunuz? Çünkü size saraydan gelen talimat bu ve saray, yazlık saray, kışlık saray, uçan saray, yüzen saraydan sonra Ahlat’ta da bir saray emretti ve bu emri hukuku, Anayasa’yı hiçe sayarak burada uygulamaya çalışıyorsunuz. Oysaki bu milletin saraya ihtiyacı yok. Bugün -ayda sadece 275 lira para- yoksul öğrencilere Millî Eğitim Bakanlığınca ödenen bu krediler “Kaynak yok.” diye ödenmiyor. Bugün, Denizli’nin Acıpayam ilçesinde, 20 Mart 2019’da meydana gelen deprem sonrasında 170 aile, tavanı delik, tabanı delik, 20 metrekarelik konteynerlerde elektrik sobasıyla ısınmaya, eksi 10 derecede yaşamaya çalışıyor ve elektrik faturasını ödeyemediği için konteynerdeki elektrik saatlerini sökerek gidiyorsunuz. Daha uzatmaya hiç gerek yok; bugün, Hatay’da kendini “Çocuklarım aç." diye yakan vatandaşı anlatacaktım ama bugün, kendi Meclis grubunuzda bir vatandaş çıktı “Ben açım, çocuklarım aç, işsizim." diye bağırdı, hemen yayını kestiniz. Değerli milletvekilleri, yayını keserek “Açım." diye bağıran vatandaşların ve ülkemizin içinde bulunduğu yoksulluğun üstünü örtemezsiniz. İşte bu milletin Ahlat sarayına değil, açlıktan ve yoksulluktan intiharın eşiğine gelen ve çocuklarına ekmek parası veremediği için kendini yakmaya ve bu şekilde hayatına son vermeye çalışan vatandaşlarımızın derdine derman olmaya ihtiyacımız var.

Ben buradan tüm milletvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Eğer bir ülkede bugün “Ben açım." diye bağıran bir yurttaşımız kendini yakıyorsa, sarayın yönetimindeki iktidar partisinin Meclis grubunda bir vatandaş bugün “Çocuklarım aç, işsizim." diye bağırıyorsa burada bir sarayın yapılıp yapılmayacağını tartışmayı, konuşmayı ben içime sindiremiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Böyle bir tartışmayı, böyle bir madde için bu kürsüden milletin karşısına geçerek konuşmayı da bir utanç vesilesi olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlar, “Açım.” diye bağıran yurttaşların olduğu bir ülkede bir saray inşaatına onay vermekten, bir saray inadına “Tamam.” demekten sizler utanmıyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, saraydaki istiyor diye hukuksuzluğa çerçeve çizmeye, hukuksuzluğu Meclis üzerinden hukuka uygun hâle getirmeye çalışan bu anlayışa karşı “Türkiye Cumhuriyeti’nde bir yasama organı var; Türkiye Cumhuriyeti’nde bu yasama organında, hukukun üstünlüğüne, hukuk devletine inanan, millet için mücadele eden onurlu vekiller var.” diyelim ve bu maddeyi lütfen bu yasa metninden çıkartalım diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, tabii, yine maddeyle alakası olmayan sataşmalar oldu. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Hayır, maddeyle ilgili konuştum, sarayla ilgili konuştum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, sarayla ilgili madde zaten.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, duyamıyorum ama.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sarayla ilgili madde.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, rica ediyorum; bakın, Sayın Grup Başkan Vekilini duyamıyorum, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Grubumuz adına bu madde çok teknik, önemli bir madde, bunu bir saray kanunu gibi değerlendirmek mümkün değil. Bunun için, sataşmalar çerçevesinde Sayın Mustafa Demir Milletvekilimize kürsüden söz istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aç olan insandan daha önemli ne olabilir Sayın Başkan!

BAŞKAN – Sayın Tanal, buyurun, sizi dinleyeyim ben.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İnsanlar ekmek istiyor, yemek istiyor; bundan daha önemli ne olabilir!

BAŞKAN – Sayın Tanal, grubunuzun bir sürü önergesi var, birinde de sözü size versinler, kürsüden konuşun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Efendim, onun için, sataşmalardan dolayı İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Demir’e söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; deminden beri bu 20’nci maddeyi dönüp dolaştırıp saray bağlamına getiriyoruz. Tüm muhalefet sözcüleri bunu konuşuyor. Şimdi ama tüm bu konuşmacıların özellikle bilgisi…

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Ya, Cumhurbaşkanının kendisi “saray” diyor, biz demiyoruz ki.

BAŞKAN – Arkadaşlar, itiraz ederek bir yere varamazsınız.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Özellikle tüm bu konuşmacıların gözardı ettiği bir durum var. Nedir biliyor musunuz? O da dünyanın en büyük Türk-İslam Selçuklu Meydan Mezarlığı var, tam 8.100 adet anıt eser sayılan mezar var. Nerede bu? Ahlat’ta. Bakın, 8.100 adet, toplam 210 bin metrekarenin üzerinde olan bir yer var.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Ne alakası var onunla ya?

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Alakası var. Aslında Ahlat’ta Sayın Cumhurbaşkanımızın orada herhangi bir yere ihtiyacı yok.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Niye yapıyorsunuz madem oraya?

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Niye yapıyorsunuz?

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bu Ahlat’taki külliyenin amacı şu, bakın size söyleyeyim.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Hiçbir amacı yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özkan, ne yapabilirim, karşımda milletvekilleri var.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bu 8.100 adet mezar, dünyanın en büyük Selçuklu Meydan Mezarlığı’nın nöbetini tutma projesidir bu proje.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Nöbeti sarayda tutmanız gerekmiyor ki, nöbet sarayda mı tutulacak? (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Niye Cumhurbaşkanı…

BAŞKAN – Sayın Karaca, siz konuşurken itiraz olmadı. Sayın Başaran, size de kimse itiraz etmedi, rica ediyorum lütfen…

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – İkincisi: Bir saray olmadığı gibi külliyeden daha büyük bir anlam taşıyan tarihî ve millî bir projedir bu. Bu bir medeniyet iddiası projesidir. Bu bir tarih bilincini devam ettirme projesidir.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Anayasa Mahkemesi bozdu mu, bozmadı mı?

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bu bir tarihî görevi kendi dönemimizde yerine getirme projesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bir ülkenin birlik ve bütünlüğünün en önemli sembol projesidir.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Ya, Anayasa Mahkemesi izin vermedi kaçak inşaat yapıyorsunuz diye.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bu, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın, Anadolu’nun Göbeklitepesi’dir.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Anayasa Mahkemesi, bu ülkenin birliğine, bütünlüğüne mi kastediyor?

BAŞKAN – Ali Bey, lütfen…

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bu, büyük göçün başladığı yer olan Orhun Abideleri’nin mezar taşına dönüşmüş olan son hâlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Tabii canım!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Demir. Sataşmada iki dakikadır süreniz, sağ olun.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Peki, İstanbul fethinin kapısının aralandığı yerin projesidir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Milletvekili kendisinden önce konuşan grubumuza mensup Sayın Milletvekilimizin kürsüden söylediklerini yanlış yorumlayarak ve Sayın Milletvekilimizin söylediklerinden yalan olduğu algısını çıkaracak bir konuşma yaptı.

BAŞKAN – “Yalan” demedi efendim…

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Biz öyle anladık.

BAŞKAN - Siz öyle mi anladınız?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekilimizin iddiasının tam aksine bir...

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu öyle anlamış, evet!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Komisyon da öyle anlamış!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, sataşmadan söz talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Karaca, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aslında Cumhurbaşkanını yalanlıyor Sayın Milletvekili, onu söylesin. Cumhurbaşkanı yalan mı söylüyor?

2.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben konuşmamda saray vurgusu yaparken aslında Cumhuriyet Halk Partisinin düşüncesini ifade etmedim. Anayasa Mahkemesinin iptalinden sonra 26 Ağustos 2019’da AK PARTİ Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını aynen okuyorum, Anayasa Mahkemesinin kararının ilanından yaklaşık bir ay sonra, diyor ki: “10 dönüm arazi üzerinde 1.071 metrekare oturma alanına sahip bir Cumhurbaşkanlığı külliyesi kuruyoruz. Birileri rahatsız da olsa, engellemeye çalışsa da bu külliyeyi ilçemize kazandıracağız.”

Şimdi ben soruyorum: Beştepe’deki külliye, saray mıdır, değil midir? (CHP sıralarından “Saray” sesleri) Saraydır. O zaman Cumhurbaşkanı burada eğer “Cumhurbaşkanlığı külliyesi kuruyoruz.” diyorsa bu da Cumhurbaşkanının kendisine yaptırdığı saraydır. “Atalarımıza, ecdadımıza sahip çıkıyoruz.” diyorsunuz ama 1071’de oraya gelen atalarımız, Van Gölü’nün kıyısını doldurarak kendilerine 1.071 metrekarelik alana oturan bir saray inşa etmeyi hiç düşünmediler.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, efendim, tutanaklara geçsin diye...

BAŞKAN – Size bir şey söylemedi Sayın Karaca!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, hayır, mikrofonu açmasanız da olur.

Ben, Sayın Mustafa Demir’den özür diliyorum. Ben “Sayın Mustafa Demir, milletvekilimizi yalanladı.” diye ifade ettim; Sayın Mustafa Demir, Recep Tayyip Erdoğan’ı yalanlamış, kayıtlara geçsin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Külliye” dedi “külliye” anıt var, mezar var, tarih var, doğa var, her şey var orada.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tabii, tabii! Cumhurbaşkanı, mezar mı bekleyecek?

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun... (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

Arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekilleri; Sayın Oluç’a söz verdim, mevkidaşınız, lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; yani aslında buradaki tartışmanın ciddiyeti ortadan kalkıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilinin 2 kere üst üste “Kürsüde yapılmış olan konuşmaların maddeyle ilgisi yoktur.” demesi, gerçekten en azından iki grubun aklıyla alay etmektir; bu, kabul edilebilir bir şey değil. Bunun kayıtlara geçmesini istiyoruz. Gayriciddi bir tartışmadır. Bir şeyi çıkın, doğru dürüst savunun, itiraz edenler de etmiş olsun.

BAŞKAN – Sayın Oluç, yeni bir tartışmaya, sataşmaya yol açıyorsunuz, yapmayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama efendim, aklımızla gerçekten alay ediliyor. Şimdi, bu, Komisyonda tartışılıyor, biz okuyoruz, bunun üzerine konuşuyoruz ama “Alakası yok.” diyor. Yani bu kadar insan, bu kadar milletvekili meseleyi anlamamış, bir tek Adalet ve Kalkınma Partisinin sayın grup başkan vekili anlamış! Böyle bir şey olabilir mi? Gayriciddi bir tartışmadır. Kayıtlara geçmesi için söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde üçüncü söz, Sayın İbrahim Halil Oral’ın.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Siz nasılsa bir tartışmaya yol açmazsınız Sayın Oral, buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de hoşgörülerinize sığınarak 20’nci maddeye başka bir açıdan bakmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, partimiz, Genel Başkanımız Meral Akşener liderliğinde 25 Ekim 2017’de kurulmuştur. Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi de ilk yurt gezisini kuruluşumuzun daha bir hafta sonrasında memleketim olan Ahlat ilçesine yapmıştır; Ahlat’ta maddi imkânları doğrultusunda mütevazı bir ev kiralamış ve bir bayramı da orada geçirmiştir. Yerel seçimlerde de İYİ PARTİ Ahlat’tan aday çıkarmayarak sözde değil, özde bir şekilde devletin bekasını ve Ahlat’ı düşündüğünü milletimize göstermişti. Ahlat, bizim için çok önemlidir. Ahlat, İYİ PARTİ’nin hayallerinin zirveleştiği bir kenttir. Genel Başkanımız, Ahlat’ta kurduğu bayram sofrasında “Bir hayalim var, umudum var ki o umut için yol yürüyorum; Edirneli damatla, Diyarbakırlı gelinle, kulağı küpeli kuzenle, başı örtülü yeğenle kadınların hazırladığı sofrada herkesin yiyeceklere aynı anda ulaşabildiği bayram sofrasını Türkiye’de hayata geçirmek.”

Ahlat, İYİ PARTİ’nin birlik, beraberlik ve gelecek hayallerinin umududur. İşte, İYİ PARTİ’nin böyle bir şehre bir yatırım yapılmasına, Ahlat’a devletin gözünü, gönlünü, hizmetini çevirmesine karşı çıkması asla mümkün değildir ancak İYİ PARTİ, kanunsuzlukların, hukuksuzlukların da her daim karşısındadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, geçen yıl ocak ayında Ahlat’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı köşküyle alakalı bir düzenleme yapılmış ve 26 Haziran tarihinde ise Anayasa Mahkemesi tarafından bu düzenleme iptal edilmişti ancak bu süreçte Ahlat’ta inşaat başlamış ve şu anda bitme noktasına gelmiştir. Kanuni durum, şimdi yeni bir teklifle karşımıza çıkmaktadır.

Ben Ahlat’ta doğmuş, Ahlat’ta büyümüş bir vatan evladı olarak Ahlat’ta yapılacak hiçbir yatırıma karşı çıkmam ve çıkamam. Özellikle de Ahlat’ın Türk tarihindeki yeri noktasında burada bir Cumhurbaşkanlığı köşkünün yapılması, simgesel olarak memnuniyet vericidir ancak yapılacak işler kanuna, hukuka uygun olmalıdır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Ahlat’ta yapılacak bu tesis, Anayasa’nın 43’üncü maddesi başta olmak üzere kıyı düzenlemelerine uygun şekilde yapılmalıdır.

Buradan bütün siyasi partilere bir Ahlatlı olarak çağrıda bulunuyorum: Bu inşaat madem yapıldı, kamu yararına uygun bir şekilde tamamen Ahlatlılara açık bir şekilde hizmete açılsın. Öğrendiğimiz kadarıyla proje, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yürütülecekmiş. Umarım, bu tesisin her bir noktası, vatandaşın, Ahlatlının erişimine açık hâlde bulunanlardan oluşur.

Hatırlarsanız, 57’nci Hükûmet döneminde Başbakanlığın önünde bir yazar kasa fırlatılması olayı vardı. O zaman, Başbakanlık önündeki yol, geçişten kontrollü bir geçişe dönüştürülmüştü. O zaman bu uygulama, bütün AK PARTİ içerisinde olan arkadaşlarımız tarafından da acımasızca eleştirilmişti. Millet olarak çabucak unutuyoruz ama bugün Beştepe’de -bağlantı yollarıyla birlikte- Ankara’nın en işlek bulvarlarından birini “Cumhurbaşkanlığı önünden geçiyor.” diye trafiğe kapattınız. Yarın Ahlatlının Van Gölü’ne olan kıyılarını “Butik otel yapacağız, saray yapacağız…” diye Ahlatlılara kapatırsanız bunun hesabını ne millet vicdanında ne Ahlatlıların gönüllerinde ne de Allah katında veremezsiniz.

Sayın milletvekilleri, hatırlarsanız, Soçi kentinde mütevazı bir yazlık saray var. Burada uluslararası pek çok zirve gerçekleştiriliyor, dünya liderleri burada toplanıyor. Madem Ahlat’a hepimiz bu kadar önem veriyoruz, madem bu kadar “Ahlat’ı tarihî öneminde öne çıkaracak uluslararası zirvelerin yapılacağı bir şehir hâline getirelim.” diyoruz, ilk olarak da Türk Konseyi devlet başkanlarını Ahlat’ta ağırlayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bu durum, Ahlat’a büyük bir katma değer vergisi sağlayacaktır, Ahlat’a istihdam ve yatırım fırsatı verecektir. Ahlatlı, eski ihtişamlı günlerine geri dönecektir çünkü Ahlatlı, betonu, taşı, inşaatı değil, ekmeği ve aşı, tarihteki yerini aramaktadır.

Bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı sarayı bir an önce bitirilmeli ve Ahlat’ın, Ahlatlının hizmetine sunulmalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunacağım ama oylamadan önce bir yoklama talebi var.

Sayın Altay, Sayın Zeybek, Sayın Karaca, Sayın Aygun, Sayın Hakverdi, Sayın Sındır, Sayın Ünsal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Şahin, Sayın Şevkin, Sayın Sarıaslan, Sayın Kılınç, Sayın Özkan, Sayın Çelebi, Sayın Barut, Sayın Keven, Sayın Sümer, Sayın Özkan, Sayın Tüzün, Sayın Alban, Sayın Ceylan, Sayın Gökçel…

İki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinde yer alan “Mahkemesince” ibaresinin “Mahkemesi tarafından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Sefer Aycan                          Ahmet Özyürek             Baki Şimşek

             Kahramanmaraş                              Sivas                          Mersin

              Olcay Kılavuz                            Esin Kara                                               Mersin                                    Konya                             

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Olcay Kılavuz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ahlat’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu Külliye’nin özellikle gençlik faaliyetlerine tahsis edilecek olması ayrı bir anlam taşımaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin, tarihi, kültürü, turizmi, sanayisi, limanı, tarımsal üretim değeri ve hayvancılıktaki etkisiyle ülkemizin önde gelen şehirlerindendir. Böylesine yüksek potansiyele sahip olan Mersin’imiz, üzülerek görmekteyiz ki gerekli teşvik ve yatırımları alamamaktadır. Mersin’imizin öncelikli ihtiyacı, yatırım ve istihdamdır. Yeterli yatırımı alamayan şehrimizde işsizlik günden güne artmaktadır. İnanç, kültür, deniz, yayla, doğa ve spor turizminde Mersin, marka bir şehirdir. İnanç merkezlerini bünyesinde barındıran, 320 kilometrelik deniz sınırıyla turizm yeterliliği taşıyan, doğasıyla eşsiz bir güzellikte olan, kültür ve medeniyetlerin zengin mirası üzerinde kurulup açık hava müzesini andıran Mersin’imizin bu yüksek kıymeti muhakkak surette değerlendirilmelidir.

Mersin’imizin en büyük gelir kaynaklarından biri olan turizme yönelik ciddi bir eylem planı hazırlanmalıdır. Şehir arazisinin yüzde 24’ü, tarım arazisi olarak kullanılmaktadır. Türkiye'nin toplam yaş meyve üretiminin yüzde 13’ü, muz üretiminin yüzde 72’si, çilek üretiminin yüzde 40’ı, limon üretiminin yüzde 70’i Mersin ilimizde yetiştirilmektedir. Mersin’imizin tarımsal veri haritası Anamur’da muz, Bozyazı’da kavun, Aydıncık’ta patlıcan, Gülnar’da elma, Mut’ta kayısı ve zeytin, Silifke’de çilek, Erdemli’de limon, İçel’de portakal, Tarsus’ta üzüm şeklindedir.

Ülkemizin tarım havzası niteliğinde olan şehrimizde çiftçilerimiz, birçok sorunla karşı karşıyadır. Gübre, zirai ilaç, mazot, yem ve sera malzemeleri girdi maliyetleri, su ve elektrik ücretleri, tarımsal ürünleri işleyip paketleyecek organize sanayi bölgesinin bulunmaması, ilimizde tarımsal üretimin düşmesine ve ülke ekonomisine daha verimli bir şekilde katılmasına engel teşkil etmektedir. Çiftçilerimizin sorunlarının çok yönlü ve derinlemesine incelenerek bir çözüm paketi hazırlanması gerekmektedir.

Narenciye üretiminde de yüksek paya sahip olan Mersin’imizde güncel verilere göre 1 milyon tonluk bir üretim yapılmaktadır fakat narenciye üretimi yapan çiftçilerimiz bugün birçok sorun yaşamaktadır. İhracat desteğinin düşürülmesi, birim ihracat fiyatının azalması, yeni tür ve çeşitlerin geliştirilememesi, narenciye ihracatı yapan diğer ülkelerle rekabet edilebilecek politikaların geliştirilmemesi, üretimin tüm sezona yayılmaması, soğuk hava depolarının sınırlı sayıda olması, narenciye işleme sanayisinin yeterli olmaması gibi etkenler, narenciye üretiminin düşmesine ve üretim yapan çiftçilerimizin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.

Çamlıyayla ise küçükbaş hayvancılıkta öncüdür. Düşük verimli yerli ırkların varlığı, yem, gübre gibi maliyetlerin fazlalığı, ürün fiyatlarının düşüklüğü, hayvan hastalıkları, devletimizin hayvancılıkla uğraşanlara gerekli desteği vermemesi çok ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Mersin’imizde 45 bin civarında esnaf, 50 bin iş yeri vardır. Esnaflar, ülkemiz ekonomisinin ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez sacayaklarından birini oluşturmaktadır ve işsizliğin azaltılması ve istihdamın artırılmasında da çok büyük bir öneme sahiptir.

Bugün Türkiye genelinde olduğu gibi Mersin’imizde de esnaflarımızın ciddi sorunları vardır. Perakende Yasası, SSK ve BAĞ-KUR prim gün sayısı, elektrik, su ücretleri, sicil affı, kredi borçlarının yapılandırılmaması, alışveriş merkezlerinin küçük esnaf ve sanatkârlara yönelik olumsuz etkileri, devlet teşvikinin az olması, kalfa ve çırak sayılarında yaşanan düşüş gibi birçok etken, esnaflarımızı zorluklarla karşı karşıya getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

Buyurun.

OLCAY KILAVUZ (Devamla) – Tarsus-Kazanlı Sahil Bandı Projesi’nin hayata geçirilmesi, Mersin-Antalya, Silifke-Mut-Karaman, Çamlıyayla-Tarsus, Çeşmeli-Taşucu otoyollarının tamamlanması, Tarsus-Mersin otoyolunun ücretsiz olması için gereken çalışmaların yapılması, şehrimizde ulaşım konusunda çözümlenmesi gereken konuların başında gelmektedir.

Son zamanlarda bazı belediyelerde “performans düşüklüğü” gibi sudan bahanelerle işçi kıyımı yaşanmaktadır; işten çıkarmalar, sürgünler devam etmiştir. Bu kış gününde insanlarımızı geçim endişesine maruz bırakmanın insani ve hukuki bir yanı yoktur. Konuyla ilgili gerekli çalışmaların yapılması ve mağduriyetin giderilmesi haklı beklentimizdir. Hiçbir belediyenin haksız yere işçi çıkarmasını doğru bulmamaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OLCAY KILAVUZ (Devamla) – Bu doğrultuda Mersin ve ilçelerimizde birçok başlık altında değerlendirdiğimiz sorunların çözümlerine yönelik çalışma yapılmasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır; aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 21- 3621 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

"EK MADDE 3- "Belediye sınırları içinde olanlar dâhil köy statüsünü koruyan, veya köyden mahalleye dönüşen kırsal alanlarda köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan ve yapıldığı tarihteki mevzuatına uygun olarak 11/7/1992 tarihinden önce yapılmış yapılar mevcut haliyle korunur.

Bu yapılar; kat mülkiyeti tesis edilmemek ve herhangi bir müktesep hak teşkil etmemek ve mevcut kontur ve gabari aşılmamak kaydı ile yöreye uygun cephe değişikliği ve onarımı ile can ve mal güvenliği için güçlendirme yapılarak kullanılabilir. Bu nitelikteki köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan kısımlarında yeni yapı yapılamaz.

Bu yapılar kısmi yapılaşma tespitlerinde de esas alınır.””

              Gökan Zeybek                          Orhan Sümer    İlhami Özcan Aygun

                  İstanbul                                   Adana                        Tekirdağ

             Vecdi Gündoğdu                         Ayhan Barut               Ulaş Karasu

                 Kırklareli                                  Adana                          Sivas

               Ednan Arslan                       Okan Gaytancıoğlu

                    İzmir                                    Edirne

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Okan Gaytancıoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21’inci madde az önce okundu: “Köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan kısımlarında yeni yapı yapılamaz.” diyor. Sizin söyledikleriniz ile yaptıklarınız birbirini hiçbir zaman tutmuyor. Az önce de “küçük bir külliye” dediniz ama devasa bir saray yapıyorsunuz Ahlat’a. Yani söyledikleriniz ile yaptıklarınız hiçbir zaman birbirini tutmadı.

Şimdi, bir kanun getirmişsiniz, “Sahilleri koruyacağız." diyorsunuz yani köylerdeki sahilleri koruyacaksınız. Önce bir söyleyelim, Türkiye’de köy bırakmadınız. Köylerde nüfus yaşlanıyor, kırsal boşalıyor. “Köylere bir çivi bile çaktırmayız." diyorsunuz, oysa bütün köylerin sahillerini yağmalıyorsunuz, yağmalamaktasınız, hatta köylerde sahil yoksa, sahili olmayan yerler varsa oralara da kanal açarak talana, ranta devam ediyorsunuz.

Kıyıları korumaya çok istekliyseniz gelin, ben size birkaç tane kıyı söyleyeyim, oraları koruyun: Örneğin, Keşan Mecidiye’de taş ocakları var, tam kıyıda. Taş ocakları, kıyıya ciddi zarar veriyor, Saroz gibi, kendi kendini yenileyen bir körfez, maalesef, tehdit altında. Bunun yanında yine aynı körfezde Sazlıdere köyü var, oraya da bir doğal gaz enerji hattı çekmeye çalışıyorsunuz, 10 bilirkişi uzmanın “hayır” demesine rağmen mahkemelerin önünden, arkasından geçerek bu projeyi yapmaya çalışıyorsunuz. Bunları durdurun, uyduruk ÇED raporlarıyla sahillerimizin, dağlarımızın, denizlerimizin, tarım alanlarımızın yağmalanmasına karşı çıkın.

Gücünüzü görüyoruz ama gücünüzü yoksul halkı daha çok yoksullaştırırken görüyoruz. Sayenizde yoksulluk ve işsizlik, cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kırıyor; çiftçi borç içinde, vatandaş borç içinde, emeklimiz açlık sınırının altında bir gelire sahip. Madem sahilleri koruyacaksınız, Marmaris’ten Ahlat’a saray yapma sevdanız nedir? Dünyada hayatı at üstünde geçen Alparslan bile Malazgirt’te Ahlat kıyısına böyle bir saray yapmayı düşünmemişti. Siz düşündünüz, tarihe bir ilk olarak geçtiniz. Motoru Alman, bataryası Çin, mekanik aksamı İngiliz, tasarımı İtalyan olan yerli arabayı üretecek olan sizlerin Ahlat’a saray yapma fikri, yerliliğinizin ve millîliğinizin gerçek bir ispatı olmuştur. Marmaris’te, unutmayalım, yazlık saray yapmak için 40 bin ağacı kestiniz, köylülerin arazilerini kamulaştırdınız, yetmedi, “Ağaç kesildi.” haberlerine bile engel oldunuz ama köylü, bir çivi çaksa yemeyeceği ceza yok.

Bu kıyılara saray dikme sevdanız nereden geliyor, bilmiyoruz. Osmanlı’nın yükselirken yani yükseliş döneminde yapmış olduğu mütevazı bir Topkapı Sarayı var, bir de çöküş dönemindeki devasa Dolmabahçe, Çırağan Sarayları gibi siz de çöküş döneminizde böyle saraylar yapıyorsunuz. Siz bu kıyılara saray yapma işini öyle bir geliştirdiniz ki takdiri hak ediyorsunuz. Kanal İstanbul gibi bilim insanlarının karşı çıktığı, bilime aykırı proje için yüzlerce milyar harcamaya kalkıyorsunuz. Bu ucube projeye sırf Katarlı dostlarınızın tarlalarını kıyıya, ranta açmak için milyonlarca insanımızın hakkını veriyorsunuz. Emekliye, köylüye, işçiye, çiftçiye gelince, işsizlere gelince kaynakları harcamıyorsunuz, Katarlıların tesadüfen almış olduğu tarlalara kıyı yapmak için bunları kullanacaksınız.

Kıyısever olduğunuz doğru; kurdun kuzuyu sevdiği kadar kıyılarımızı, sahillerimizi, doğamızı seviyorsunuz. Evet, kıyıları koruyalım ama önce sizden koruyalım. Çünkü bu sarayları, otelleri, parsel parsel kiralamaları vatandaş yapmıyor, vatandaşımız zaten mağdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Gaytancıoğlu.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Kıyılarımızı korumak istiyorsanız sevgili AKP’li arkadaşlar, önce nefsimizle mücadele edelim, yandaşlarınıza para aktarma sevdasından kurtulalım, bakalım o zaman ne kadar güzel olacak.

Evet, 21’inci madde “Köylerdeki kıyıları koruyalım” diyor. Önce köyleri koruyalım arkadaşlar. Ortalama yaş 55’in üzerinde. Kırsal boşalıyor. 17 bin tane köy okulu kapanmış, çiftçimiz borç içerisinde. Türkiye ilk defa geçen yıl ürettiğinden fazla buğdayı ithal etti; 20 milyon ton buğday ürettik geçen sene, 10 milyon tonun üzerinde ithalat yaptık. Bu nereye kadar gider? Bu gitmez arkadaşlar. 2,5 milyar dolara yaklaşan buğday ithalatımız var. Kendi tarlalarımız boş, çiftçilerimiz perişan, köylerin kıyıları, köyler boşalıyor, siz hâlâ rant peşindesiniz. Önce çiftçiye destek olalım; kıyılarımızı koruyalım, çiftçiyi koruyalım ama kesenin ağzını biraz kırsal kesime açın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 21’inci maddesiyle 3621 sayılı Kanun’a eklenen ek 3’üncü maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"11/7/1992 tarihinden önce yapıldığı tarihteki mevzuatına uygun olarak yapılan yapılardan;

a) Büyükşehir belediye sınırları içinde köyden mahalleye dönüşen ve ilgili idaresince kırsal yerleşik alan kabul edilen yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan yapılar,

b) Belediye sınırları içinde olanlar dâhil köy statüsünü koruyan, köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan yapılar,

mevcut haliyle korunur.”

               Cahit Özkan                      Mehmet Doğan Kubat     Abdullah Güler

                  Denizli                                  İstanbul                       İstanbul

              Halis Dalkılıç                         Şeyhmus Dinçel

                  İstanbul                                  Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, belediye sınırları içindeki köy statüsünü koruyan köy yerleşme alanlarının sahil şeridinde kalan yapılara büyükşehir belediye sınırları içinde köyden mahalleye dönüşen kırsal yerleşik alanlar da dâhil edilerek aynı özellikleri gösteren yerleşme alanlarında benzer uygulamaların yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Teklifi’nin 21’inci maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dursun Müsavat Dervişoğlu               Mehmet Metanet Çulhaoğlu    Hüseyin Örs

               İzmir                                           Adana                       Trabzon

         Orhan Çakırlar                                 Dursun Ataş    İmam Hüseyin Filiz

              Edirne                                         Kayseri                   Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataş’ın.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve bizleri ekran başında seyreden Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanunun ismi “coğrafi bilgi sistemlerinde yapılması gereken değişiklikler” fakat 38 maddeye baktığımızda, 38 madde içerisinde coğrafi bilgi sistemleriyle alakalı sadece 1 tane madde var; geriye kalanın tamamının imar değişiklikleri, belediyelerin elindeki yetkilerin nasıl alınıp başka yerlere aktarıldığı, kişiye özel, yöreye özel ve ranta dayalı olduğu bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.

27’nci Dönemde bütün muhalefet partilerinin uyarısına rağmen maalesef ki torba yasa yapma şeklinden iktidar bir türlü vazgeçmedi ve “Torba yasanın içerisine ne koysak, nasıl olsa el yöntemiyle çıkarıyoruz.” mantığıyla maalesef ki karşı karşıyayız ve bundan bir an önce vazgeçilmeli. Bu tür kanunlar tek tek ele alınmalı ve yetkili komisyonlarda bu işte ihtisas sahibi olan kişiler tarafından incelendikten sonra Genel Kurula getirilmelidir. Maalesef ki bu, AK PARTİ'nin işine geldiği için böyle devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, 21’inci maddeye baktığımızda sahilleri koruyormuş gibi bir algıyla karşı karşıyayız ama kanunun tamamına baktığımızda kanunun içerisinde büyükşehir belediyesinin elini kolunu daraltacak ve yetkilerini kısıtlayacak o kadar çok madde var ki bu, iki haftadır, üç haftadır devamlı görüşülüyor. Bu maddede hiçbir partinin şerhi yok, onu da gördüm.

Şimdi, burada, baktığımızda, 2012 yılında AK PARTİ iktidarı maalesef ki o dönemde Anayasa değişikliğiyle altı ay yerel seçimleri öne çekmeye çalıştı. Anayasa değişikliği bu Genel Kuruldan çıkmadığında alelacele bir yasa getirerek büyükşehir yasasını çıkarttı, 6360 sayılı Yasa. Bu yasayla da -adını öyle güzel koydu ki, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş gibi- “Yerel yönetimler uçacak, kaçacak, köylere artık hizmetler daha iyi gidecek, şehir merkezinde hizmet çok iyi gittiği için şehir merkezinde ne varsa köyde de bu olacak.” mantığını yürüterek maalesef ki 14 tane büyükşehir daha ilave etti; köylerin statülerini değiştirdi, kasabalarımızı kapattı, kasabalardaki muhtarlıkları kapatıp tek muhtarlığa düşürdü ve geldiğimiz noktada bu yasanın artık çöktüğü ve hizmetlerin götürülemediği, köylerde de hizmet verilemediği aşikâr, ortaya çıktı. Bu yasaların bir bütün olarak ele alınıp yeniden görüşülmesi lazım.

Yamalı bohçaya dönmüş bu yasada -6360 sayılı Yasa’da- yer alan, Köy Kanunu’nda yer alan, 6395 sayılı Yasa’da ve 5216 sayılı Büyükşehir Yasası’nda yer alan maddeler birbiriyle çelişiyor ve şu anda iktidar hâlâ, burada yeniden yasaları ele almak yerine, tek tek yetkilerini büyükşehrin elinden alarak kendine, merkeze çekmeye çalışıyor. Bu maddede 1992’den önce yapılan yapıları niye baz alıyoruz da daha sonrakileri baz almıyoruz? Burada farklı bir şeyler var ve sahile cephesi olan yerlerde değişikliğin yörenin yapısına uygun yapılacağı söyleniyor fakat arka cephede istediği değişikliği yapabilme imkânı sunuluyor.

Değerli milletvekilleri, 2013’te bu yasa değişirken “Zengin ortak geliyor size, köyleri kalkındıracağız, tarıma destek vereceğiz.” diye yaptığınız yasa maalesef çökmüştür. Bugün bakıyoruz ki 31 Martta, 23 Nisanda büyükşehir belediyeleri kaybedildiği için tek tek yetkileri ellerinden alınıyor. Bu yasa da onlardan biri. Biraz önce oyladığımızda da gördük ki yine bazı yetkiler büyükşehrin elinden alınıyor.

Değerli milletvekilleri, biz, bugün, bununla ilgili, İYİ PARTİ olarak bir toplantı yaptık. Yerel yönetimler yasası artık çökmüştür. Köyler durmadan nüfus kaybediyor, çiftçiler kan ağlıyor. Kendi memleketimden örnek verecek olursam, Kayseri’de, bu yasayı değiştirdiğinizde, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı köylere ve ilçelere giderken şunu söylemişti: “Size zengin ortak geliyor. Bundan sonra köyler uçacak, mahalleler uçacak.” Köyleri mahalle yapmıştı.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Uçtu ama yani.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Evet, öyleydi Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Ataş.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Şimdi geldiğimiz noktada, maalesef ki köylerde yaşayan insan sayısı yarıya düştü.

Gelin, insan odaklı kalıcı kanunlar çıkaralım. Burada sadece bir sonraki seçimi nasıl kazanabiliriz, yandaşlarımıza nasıl rant sağlayabiliriz mantığından uzaklaşalım. Bu millet lehine kanunlar çıkarmaya bakalım ve bu yerel yönetim yasalarını, imar yasalarını yeniden bir bütün olarak ele alalım. Biz her türlü desteğe varız diyorum.

Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                        Hüseyin Kaçmaz          Ali Kenanoğlu

                 Gaziantep                                 Şırnak                        İstanbul

                 Oya Ersoy                              Mensur Işık           Muazzez Orhan

                  İstanbul                                    Muş                             Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun, bir söz talebiniz var.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İdlib’de Türk Silahlı Kuvvetleri ile Suriye merkezî yönetim güçleri arasında ağır silahların da dâhil olduğu bir çatışmanın başladığına dair aldıkları haberlere ilişkin Millî Savunma Bakanlığından bilgi notu gönderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz önce sağlam bir kaynaktan aldığım bilgiye göre -uluslararası sosyal medyada da paylaşımlar başlamış- Mehmetçik’imizin, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin İdlib’de Suriye merkezî yönetimi güçleriyle ağır silahların da dâhil olduğu bir çatışma hâlinin başladığına dair ciddi haberler geliyor.

Millî Savunma Bakanlığından biri bizi dinliyorsa da siyasi parti gruplarına ayrı ayrı bilgi notu göndermesini ya da Meclis Başkanlığımızın, Savunma Bakanlığımızı arayıp durumu öğrenmesini talep ediyorum. Yani Mehmetçik bir başka ülkenin silahlı kuvvetleriyle ağır silahların dâhil olduğu bir çatışmaya giriyor da Meclisin bundan haberi olmuyorsa bu da aslında vahim bir durumdur yani.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, oturumu yönettiği esnada Meclis çalışmalarıyla ilgili yaptığı telefon görüşmesine yönelik sosyal paylaşımdaki ifadeleri kınadığına ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın İdlib’le ilgili Millî Savunma Bakanlığından bilgi notu talebine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sayın Altay -aynı durum değil ama benzer bir durum- dün gene Meclisin çalışmalarıyla ilgili olarak burada bir telefonla görüşmem ilgili -ki İç Tüzük’te de buna engel bir şey yok- milletvekili arkadaşlardan biri tarafından, son derece yanlış bir şekilde, kamuoyunu yanıltıcı bir şekilde bir paylaşımda bulunularak, sanki milletvekili olmaktan utanmaktan falan bahseden bir “tweet” atıldı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben bunu söylemedim.

BAŞKAN - Yani hazır bu konu gelmişken ben de bu “tweet”i ve o paylaşım şeklini kınadığımı da buradan ifade etmek istiyorum.

Dediğiniz konuyla ilgili olarak da şimdi ilgileneceğim; sağ olun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi sizi dinleyen, sizin beni kınadığınızı zanneder televizyonda, ne alaka!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, sizi kınadı Sayın Altay, ben öyle anladım(!) Ben öyle anladım, Sayın Engin Altay’ı kınıyor(!)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkan telefonla görüşürken “tweet” atmış.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, ben oradan telefon edin demiyorum; Millî Savunma Bakanlığı gruplara bilgi notu göndersin; hep AK PARTİ’ye göndermesin, gelsin açıklasın.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Başkanım telefon edecek.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Veya Meclis Başkanı…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanımız istesin, onu da söyledim.

BAŞKAN – İsteyeceğiz, isteyeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Evet, Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Mensur Işık’ın söz talebi var.

Buyurun Sayın Işık. (HDP sıralarından alkışlar)

MENSUR IŞIK (Muş) – Sayın Başkanı, değerli milletvekillerini ve ekranları başında bizi izleyen Türkiye halklarını sevgiyle saygıyla selamlıyorum öncelikle.

Sözlerime başlamadan önce, Elâzığ depreminde ve Van’da çığ altında kalarak yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Elbette ki felaketler olabilir, bunun önüne geçmek mümkün değil ancak felaketlerin ihmal ve tedbirsizlikle sonuçlarını ağırlaştırmak da siyasi iktidarın sorumluluğu -veya sorumsuzluğu- altında, bunu da belirtmek gerekiyor.

Yine, özellikle Van’da çığ altında kalan yurttaşlarımızın felaketini büyüten en büyük sebebin saraylı AKP iktidarının şov ve algı yaratma yaklaşımlarının olduğunu da buradan bir kez daha belirtmek gerekmektedir. Geçen hafta içinde Sezai Başkanımız ve Demokratik Bölgeler Partisi Eş Başkanı Keskin Bayındır başkanlığındaki bir heyetle bizler Van’daydık, çığ altında kalan yurttaşlarımızın ailelerine, yaşamını yitiren insanların ailelerine taziye, başsağlığı diledik ve yaralı olan yurttaşlarımızı da hastanede ziyaret etmiştik. Orada halkımızdan aldığımız bilgi, halkımızdan aldığımız veriler bize şunu göstermektedir: AKP’nin daha önce Van milletvekilliğini de yapmış olan, şu anda sarayın da danışmanı olan Sayın Orhan’ın orada büyük bir algı ve şov yaratma sevdasının bu büyük çığ felaketini yarattığını da buradan bir kez daha belirtiyoruz. Siyasi iktidarın yapması gereken, şov ve algı değil, kendi sorumluluğu, bilinciyle bu felaketlerin sonuçlarının en aza indirgenmesini sağlamaktır.

Sevgili milletvekilleri, AKP iktidarı Türkiye halklarını kutuplaştırmakta, yoksullaştırmakta, aynı zamanda bu şekilde cezalandırmaktadır; bu politikalarıyla demokratik ve eşit yaşamdan her geçen gün daha fazla uzaklaştırmaktadır. Şu önümüze getirmiş olduğu paketle de aslında doğa ve kent düşmanlığını da göstermektedir. Değerli arkadaşlar, doğaya, kentlere ve halklara yönelik olan suçlar AKP iktidarı boyunca çok daha artmış ve derinleşmektedir. Şimdi, bugün, baktığımızda, AKP’nin yapmış olduğu HES’ler, RES’ler, aynı şekilde, dünyanın uygulamaktan yavaş yavaş uzaklaştığı özellikle nükleer ve termik santral projeleri Türkiye gündeminde hâlâ yoğun bir şekilde kalmaktadır.

Şimdi, Munzur’a, Gezi’ye, Cerattepe’ye, Karadeniz’deki ormanlara, aynı şekilde Kuzey Ormanlarına, Cizre’ye, Nusaybin’e ve Lice’ye yani doğaya düşmanlığıyla bilinen AKP iktidarı -doğa ve tarihin buluştuğu Hasankeyf’i de sular altında bırakarak- kent, tarih ve insanlık belleğine olan düşmanlığını da bir kez daha bu kanun teklifiyle bize göstermektedir.

AKP iktidarı, yıktığı Sur’u, Cizre’yi, Nusaybin’i ve daha birçok Kürt ve kürdistan kentini TOKİ eliyle rant alanına çevirmiştir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – İstanbul da şehir.

MENSUR IŞIK (Devamla) – Göçe zorlamış olduğu yurttaşların belleklerini bu şekilde yok etmeye çalışmaktadır. AKP iktidarı, aynı şekilde, bu önümüze getirmiş olduğu paketle 31 Mart ve 23 Haziranda kaybettiği büyükşehirlerin intikamını büyükşehirdeki halkların iradesinden almaya çalışmaktadır değerli arkadaşlar. Bildiğiniz gibi, 32 belediyemizi ve o belediyelerimizde yaşayan milyonlarca halkın iradesini kayyum eliyle gasbeden AKP iktidarı, bu kanun teklifiyle de büyükşehirlerdeki halkların iradesini bu şekilde gasbetme yöntemini, yolunu denemektedir. Nasıl yapıyor bunu? Büyükşehrin imar yetkilerinin büyük kısmını kendi Bakanlığı olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetki alanına alarak rantını devam ettirmeye çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlar, iktidarın tekçi ve otoriter yönetim anlayışına bağlı olarak ortaya çıkan siyasi kriz ekonomik krizi de derinden olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Krizin faturası her geçen gün artmakta ve bu, yoksul halka, özellikle de emekçi halka zamlar ve yüksek enflasyon oranları şeklinde yansımaktadır.

Bizim AKP iktidarından kurtuluşumuzun bir tek yolu var değerli arkadaşlar. AKP tekçi ve otoriter bir anlayıştır, otoriter bir yönetimdir. Bu otoriter ve tekçi anlayışla siyasal ve ekonomik kriz derinleşmektedir. Biz sizden demokratik yol ve yöntemlerle elbette kurtulacağız. Bugünden hemen sonra bu ülkede barışın ve geçimin, istihdamın güçleneceği bir sabaha merhaba diyeceğiz. Sizler 3Y’yle geldiniz yani “yoksulluk, yasaklar ve yolsuzlukla mücadele” adı altında geldiniz ama bu 3Y’yi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en derin, en yüksek seviyesine çıkararak yani yasakları en yüksek seviyeye çıkararak, yoksulluğu en yüksek seviyeye çıkararak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MENSUR IŞIK (Devamla) – …aynı şekilde, yolsuzluğu da en yüksek ve en derin seviyeye çıkararak Türkiye toplumundan önümüzdeki ilk seçimde büyük tokadı yiyip tarihteki yerinizi alacaksınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum.

Hatip kürsüden “Söz konusu, görüşülmekte olan yasa AK PARTİ’nin tarih, çevre ve doğa düşmanlığını göstermiştir.” demiştir. Reddediyoruz, kabul etmiyoruz. Bilakis, bu yasa, doğrudan tarihimize, çevremize ve doğamıza sahip çıkma yasasıdır.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yakılan ormanlara baksınlar. Doğa sevgisini görüyoruz(!) Yaktığınız ormanlara bakın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, 22’nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup ayrı ayrı işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                         Ali Kenanoğlu        Hüseyin Kaçmaz

                 Gaziantep                                İstanbul                        Şırnak

                 Oya Ersoy                           Muazzez Orhan

                  İstanbul                                    Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Kenanoğlu’nun.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Coğrafi Bilgi Sistemleri Kanun Teklifi üzerindeki değişiklik önergesi üzerinde söz aldım.

Tabii, teklifle getirilen düzenlemelerin önemli bir bölümünün yapı ve inşaat sektöründeki sermaye akışının sürdürülmesi ve rant odaklı olduğunu ifade etmek isterim çünkü coğrafi bilgi sistemleriyle ilgili yalnızca tek maddede düzenleme var. Benim söz aldığım bu madde, 29 Haziran 2001 tarihinde çıkarılan söz konusu 4708 sayılı Kanun’un 5’inci maddesiyle ilgili, burada bir değişiklik yapılıyor. Şöyle deniliyor mevcut yasada: “Yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeler ve Sanayi Siteleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için %75 indirimli uygulanır.” Bunu yüzde 30’a indiriyor. İlk etapta baktığınız zaman yapı denetim firmalarının hizmet bedeli indiriminin yüzde 75’ten yüzde 30’a çekilmesi olumlu gibi karşılanabilir ancak deprem bölgesinde yer alan bir coğrafyaya sahibiz yani coğrafyamız deprem bölgesi, dolayısıyla da yapı denetim meselesinin ciddiye alınması gerekiyor. Yani yapı denetimi meselesi üzerinde indirimler uygulayarak, zorunlu indirimlere tabi tutarak yapı denetimi meselesini zora sokacak uygulamalardan kaçınmamız gerekiyor.

Şimdi, şöyle bir gerçek var: Ülkedeki bina stokunun yüzde 10’unun yenilenmesi, yüzde 30’unun da onarılması gerekiyor. TÜİK verilerine göre, ülkemizdeki konutların yaklaşık yüzde 40’ı da kaçak durumda ve yapı denetimi meselesinde de şöyle bir durumla karşı karşıyayız: Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, yaptığı denetimler neticesinde, birçok yapı denetim kuruluşunun denetledikleri yapıların yerlerini dahi bilmediklerini ortaya çıkartıyor. Yani yapı denetim firmalarının büyük çoğunluğu sadece kâğıt üzerinde yapı denetimi yapıyorlar. Yani bunların, yapı denetim firmalarının gidip inşaatları denetledikleri yok ve dolayısıyla, bu indirimler rekabeti doğuruyor, bu rekabette işlemler de çoğu yerde personel çalıştırmadan, teknik eleman çalıştırmadan, yeterli mühendis çalıştırmadan, yeterli kontrol elemanı çalıştırmadan, sadece kâğıt üzerinde, belgeyle yapılan işlemlerden ibaret oluyor. Şimdi, böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımız bir yerde, işte Elâzığ depreminde, Malatya’da görmüş olduğumuz gibi ya da beklenen İstanbul depreminde -Allah muhafaza- yaşayacağımız -gerçeği de görmemiz gerekir- üzere, ciddi anlamda tahribatlara ve yıkımlara yol açacak sonuçlar doğuruyor. O nedenle, yapı denetimi meselesinde indirimler uygulamak yerine, binaların, yapıların denetlenmesi konusunu daha ciddiye alan ve bu konuda yapı denetim firmalarını daha zorlayan bir yerden uygulamaları düzenlememiz ve kanunları çıkarmamız gerekiyor.

Şimdi, ekonomik amacın ve rekabetin olduğu yerde bu yapı denetim firmalarının denetim ücretlerinde indirim yapılması durumu, denetim firmalarının yaptıkları işlerin de aksamasına neden oluyor. Bu birçok verilerle ortaya konulmuş durumda yani birçok kuruluş da bu konuda yapmış olduğu incelemeleri ortaya koyuyor. Denetim kuruluşlarında çalışan personelin istihdam esaslarının yeniden düzenlemesi ve kuruluşların sıkı bir denetime tabi tutulmaları gerekiyor. Bu durum, yapıların sadece kâğıt üzerinde denetlendiğini ve bunun önüne geçilmesi gerçeğini de ortaya koyan bir durumdur.

Değerli arkadaşlar, kentsel dönüşüm uygulamalarına karşı itirazlar giderek artarken yani kentsel dönüşüm meselesinin imar rantına dönüştürülmesine karşı itirazlar artarken 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16’ncı maddeyle, ülkemiz tarihindeki en kapsamlı imar affı uygulaması da yürürlüğe girmiş durumda. Mühendislik ve mimarlık mesleklerinin yok sayıldığı 7143 sayılı Kanun’la, planlama, mimarlık ve mühendislik süreçlerinden geçmemiş, teknik olarak sağlık ve güvenlik koşulları belirsiz yapılar, başvuru yapan yurttaşların beyanıyla, hiçbir teknik koşul aramaksızın meşrulaştırılmakta, yasallaştırılmaktadır. Yapı güvenliği ve yapıların afetlere karşı dayanıklı bir sağlamlıkla inşa edilmesi yalnızca yetkili mimar ve mühendislerin hizmetleriyle sağlanabilir durumdadır. O nedenle, burada yapı denetim firmalarının indirimleri üzerinde bir düzenleme yapmak yerine, yapı denetim firmalarının görevlerini yerine getirebilecekleri birtakım teknik zorunlulukları ortaya koymamız ve çıkaracağımız kanunları yapı denetim firmalarının işlerini daha iyi yapabilecekleri zorunlulukları oluşturacak koşullar üzerinden kurgulamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bu duruma yönelik itirazımız bundandır.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesinin ilk fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Dursun Müsavat Dervişoğlu          Mehmet Metanet Çulhaoğlu       Orhan Çakırlar

                         İzmir                                      Adana                    Edirne

Yasin Öztürk İmam Hüseyin Filiz                       Hüseyin Örs

                        Denizli                                  Gaziantep               Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi vardır.

Sayın Yasin Öztürk, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanunu görüşmeye başladığımız tarihten itibaren ülkemizde felaket eksik olmadı; deprem, çığ felaketi, uçak kazası ve İdlib’de ardı ardına şehit olan ana kuzuları. Allah milletimizin yardımcısı olsun.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 22’nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Fedakâr, çilekeş milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Coğrafya kaderdir. Ülkemiz coğrafyasının kaderinde deprem gerçeği yatıyor. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Depremi durdurma şansımız var mı?” Kadere teslim mi olacağız? Cenab-ı Allah, tevekkül buyurmuş; sen önlemlerini al, sen elinden geleni yap, gerisini Allah’a bırak. Bir Hükûmet düşünün ki eski bir Çevre Bakanı seçim öncesinde imar affının gerekçesini şöyle açıklıyor: “Yüzde 60’lar civarında imara aykırılık olduğunu biliyorum ama aykırı olmayan yerlerde de ufak tefek eklentiler varmış. 13-15 milyon arasında olduğunu tahmin ettiğimiz bu yapıların yıkılması gerekir fakat ne yıkacak bir güç var ne de bu doğru olur.” Bir Hükûmet düşünün ki Maliye Bakanı deprem vergilerinin nereye gittiğine ait soruya şu cevabı veriyor: “Vergiler sağlık, eğitim, duble yollar gibi vatandaşın ihtiyacını karşılamak için kullanılmıştır.”

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ’si hükûmetlerinde görev yapan bakanların sözleri sizi bağlar, verdikleri rakamlar da. Çevre Bakanının “imar affı” diye tabir edebileceğimiz bu son düzenlemeyle ilgili verdiği rakamlar var. Birinde diyor ki: “9 milyon 210 bin vatandaşımız imar barışına başvurdu ve 10 milyar 350 milyon TL’lik bedel yatırdılar.” Aynı Bakan, bir milletvekilinin verdiği soru önergesine de “Yapı Kayıt Sistemi’nde yapılan sorgulama neticesinde imar barışı kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapıldığı başvuru sahipleri tarafından beyan edilen yapılar için 8 Haziran 2018-28 Ağustos 2019 tarihleri arasında toplamda 3 milyon 599 bin 867 adet yapı kayıt başvurusu yapılmış ve toplamda 23 milyar 523 milyon 609 bin 133 lira 65 kuruş ödeme gerçekleştirilmiştir." diye cevap vermiştir. Bu rakamları da geçtik, yine Çevre Bakanı diyor ki: “Afete maruz kalabilecek bölgelerde ve dere yataklarında kalan yapılar için hangi alanda kaldığı belirtilmeksizin hazine mülkiyeti seçildiğinden, belirtilen alanlardaki Yapı Kayıt Belgesi başvurularının sayısına ilişkin sistemde istatistiki veri bulunmamaktadır.” Ne diyelim şimdi? Siz şeytanın bile aklına gelmeyecek hesabı yapıyorsunuz: “Buradan şu kadar oy alırız? Bunları elektrik, su faturasına bağlarız. Şu kadar vergi alırız, üzerine bir de emlak vergisi alırız.” Ama bu hesabı yapanlar afete maruz bölgelerdeki binaların kaydını tutamıyor. Öyle, suyundan da koy hesabıyla kaçak da önlenemez, depreme de direnilemez. Kaldı ki bugün deprem olur, yarın sel.

Bu kaçak yapıları kayıt altına alırken güçlendirme şartı konuluyor mu? Depreme dayanıklılığına bakılıyor mu? Yok. Oturduğu binanın depreme dayanıklı olmadığını vatandaş da biliyor; elde para yok, güçlendirmeye kalksa cebinde para yok. Aynı Hükûmetin yaptığı gibi, üstüne sıva çekince depremle mücadele ettiğini zannediyor.

Şimdi, bir kanuni düzenleme önümüzde, Komisyona tavsiyem, kanun teklifinizi geri çekin; üzerinde gerekirse günlerce çalışılsın, hatta Komisyonda olmayan milletvekilleri de bu Komisyon çalışmalarına destek versin. Deprem için ne yapılabilir, yıkılması gereken binalar için Hükûmet ve belediyeler nasıl destek olabilir? Düzenli, güvenli kentleşme nasıl olabilir? Deprem için getirilen vergiler buraya nasıl kanalize edilebilir? Oturup herkesin içine sinen bir kanun teklifi ortaya çıkarılsın, çıkarılsın ki bir daha milletimizin canı yanmasın.

Sayın milletvekilleri, gelelim kanun teklifinin 22’nci maddesine. "Yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedeli, Endüstri Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeler ve Sanayi Siteleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için %75 indirimli uygulanır.” fıkrasındaki indirim oranı “%30’u geçmemek üzere” şeklinde değiştirilmiş. Şimdi, son anda farkına varmış olacaksınız ki düzeltme önergesiyle “yüzde 50” olarak teklif ediyorsunuz. Alelacele iş yapıyorsunuz, üzerinde doğru dürüst çalışmadan Genel Kurula getiriyor, sonra da nasıl düzeltiriz diye kıvranıyorsunuz.

Şimdi, düşünmeden edemiyorum, ya mahdumlar ya da damatlar yapı denetim firması açtı ya da hangi yandaş yapı denetim işine girdi? Yapı ne olursa olsun, ister konut ister iş yeri ister fabrika, her bina sağlam olmak zorunda. Evet, burada yapı denetim firmalarına çok fazla görev ve sorumluluk düşüyor. Yeni yapılacak her bina da, işlevi ne olursa olsun, yapı denetiminden geçmek zorunda; sanayi bölgeleri ve diğer saydığımız bölgeler de dâhil ancak ülkede sanayiye yatırım yapacak iş adamı kalmamışken, yatırımcılar bir nevi teşvik edilmeye çalışırken, daha işe başlamadan yatırımcıya indirim yerine bindirim yapmanın manası nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sözlerimi tamamlayabilir miyim.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sanayicinin de esnafın da yatırım dâhilinde desteklenmesi gerekirken bu konuda da mağdur edilmemesi şart. Hadi onu yapamadınız, bari indirim oranını azaltmayın. Durup dururken, üretme cesareti bulmuş vatandaşı, daha binasının temelini atmaya kalkarken caydırmayın. Samimi değilsiniz, samimi olmadığınız için de getirdiğiniz her düzenleme “Arkasında acaba ne var?” şüphesini doğuruyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Değerli arkadaşlar, lütfen oylamalara Genel Kurulda bulunan arkadaşlarımız aktif katılsın, bunların hepsi tartışmaya yol açıyor. Rica ediyorum, lütfen…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zaten yeteri kadar milletvekili yok ki! Oylamalar zaten hukuksuz, geçersiz.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin birinci fıkrasındaki “%30’u” ibaresinin “%40’ı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Ulaş Karasu                            Ednan Arslan              Orhan Sümer

                    Sivas                                     İzmir                          Adana

          İlhami Özcan Aygun                    Vecdi Gündoğdu          Gökan Zeybek

                  Tekirdağ                                Kırklareli                      İstanbul

               Veli Ağbaba

                  Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Veli Ağbaba’nın.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Veli Bey’e böyle çok dikkat ediyorsunuz, böyle süzüyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Malatya ve Elâzığ’da 24 Ocak akşamı ağır bir deprem yaşadık. Öncelikle, bu depremde bütün Türkiye ayağa kalktı, herkes Elâzığ’ın ve Malatya’nın yanında oldu. Bütün herkese, kamu kuruluşlarına, ilgililere ve bu konuda destek olan yerel yönetimlere burada, huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, depremin merkez üssü Sivrice’ydi, Elâzığ’da etkili oldu ancak Malatya’nın birçok ilçesinde de etkili oldu. Doğanyol ve Pütürge’nin ismi geçiyor ama Kale ilçemizde, köylerde çok hasar var, Battalgazi’de çok hasar var, Yeşilyurt’ta çok hasar var. Özellikle köylerdeki kerpiç evlerin tamamına yakını kullanılamaz durumda. Oradaki milletvekili arkadaşlarımızla birlikte, Genel Başkanımızla birlikte, büyükşehir belediye başkanlarımızla birlikte yöreyi gezdik, incelemelerde bulunduk. Ev ev, köy köy gezerek orada tespitlerde bulunduk ve gözüken şey şu değerli arkadaşlar: Tabii, önümüzdeki sonbahara kadar kalıcı konutların mutlaka yapılması gerekiyor, kalıcı konutlar tamamlanarak insanların bu mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor. Şimdi, çadırlar vesaire verilmiş ama insanlar kış şartlarında yaşıyor; önümüzdeki dönem Doğanyol ve Pütürge’de bu kış geçirilemez gibi gözüküyor.

Değerli arkadaşlar, tabii, özellikle hayvanlarla, hayvan çadırlarıyla vesaireyle ilgili çeşitli problemler var; onlar da gideriliyor.

Şimdi, geçtiğimiz hafta, deprem araştırma komisyonu kurulsun diye bir önerge verdik değerli arkadaşlar. Deprem araştırma komisyonu önergemiz AK PARTİ ve MHP tarafından sanki zafer kazanılmış gibi alkışlanarak reddedildi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Meclis boşanmayla ilgili araştırma komisyonu kurmuş, bu Meclis teknoloji bağımlılığıyla ilgili araştırma komisyonu kurmuş, bu Meclis dopingle ilgili, obeziteyle ilgili araştırma komisyonu kurmuş, depremle ilgili araştırma komisyonu kurulmasına karşı çıkıyor. Bunu millete, vatandaşa, insanlarımıza nasıl izah edeceksiniz bilmiyorum. Yani bundan daha hayati, bundan daha gerekli bir komisyon olabilir mi, bunları insanların takdirine bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu komisyonun kurulmaması hakikaten Meclisin, bizim değil, buna “evet” diyenlerin değil ama bunu reddedenlerin ayıbıdır. Bu önergeyi reddedenlerin yakasında Doğanyol’da 6 yaşındaki evladıyla ölen 33 yaşındaki Gamze Say’ın eli olacaktır her zaman. Bunu takip etmeye devam edeceğiz, bu araştırma komisyonunun kurulması için uğraşmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, Albert Camus “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” diyor. Değerli arkadaşlar, bizim ülkemizdeki ölümlerin dünyada eşi benzeri, örneği yok. Herhâlde başka bir ülkede hatta üçüncü sınıf demokrasinin olduğu ülkelerde bu ölümler yaşanmış olsaydı orada ne hükûmet kalırdı ne bakan kalırdı. Birkaç örnek vereceğim, hafızalarınızı da tazelemek isterim.

Değerli arkadaşlar, bakın, birkaç resim paylaşacağım sizinle. İstanbul’da 2012 yılı Mart ayında bir çadırda 11 işçi yanarak öldü, bir tane sorumluluk alan kimse yok. Şimdi, hep övünüyorsunuz ya, “Duble yolları biz yapıyoruz, Osmangazi Köprüsü’nü biz yaptık.” diyorsunuz ya, bir örnek daha vereceğim değerli arkadaşlar. Bu Hükûmetin…

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – Biz yaptık.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Tabii ki siz yaptınız, itiraz etmiyorum, siz yaptınız. Bu 8 kadın işçi, İstanbul’un göbeğinde, minibüsün içerisinde boğularak ölüyor, boğularak. Ne zaman? Değerli arkadaşlar, bundan birkaç yıl önce. Bakın, şu örneğe bakın: 38 insan hayatını kaybediyor.

Sizin yaptığınız bir şey daha var: TOKİ yapıyorsunuz ya, TOKİ. Bakın, Samsun’da TOKİ yapmışsınız, Samsun’da.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – İyi yapmış…

VELİ AĞBABA (Devamla) – “İyi olmuş.” diyorsun. Samsun’da, TOKİ’de sel basıyor, insanlar katlediliyor. Bakın, sel basıyor, ne zaman? Tek parti dönemi falan değil, tek parti dönemi de sizin döneminiz. Temmuz 2012, bakın arkadaşlar, Temmuz 2012’de insanlar katlediliyor.

Bir başka şey: 32’nci kattan asansör düşüyor, 10 işçi ölüyor değerli arkadaşlar, 10 işçi. (CHP sıralarından “BAŞKENTGAZ” sesleri) BAŞKENTGAZ... Örnek çok. Örneğin, Erzurum’da donarak ölen insanlar arkadaşlar; bakın, 5 işçi Erzurum’da donarak ölüyor. Örnek çok; cezaevinde ölenler var, tren kazalarında ölenler var.

Değerli arkadaşlar, diyorsunuz ya: “Osmangazi’yi biz yaptık, köprüyü biz yaptık.”

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – Evet.

VELİ AĞBABA (Devamla) – “Evet.” diyorsun. Bu ölümlerin sorumlusu kim? Siz. Ya da Hükûmet bostan korkuluğu mu? Bu ölümlerin sorumlusu sizsiniz değerli arkadaşlar, bu ölümlerin sorumlusu sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Başkanım, tamamlıyorum.

Bakın, daha dün Van’da çığ oluyor değerli arkadaşlar, 5 insanımız ölüyor, arkasından askerler gönderiliyor, onlar da ölüyor; ne diyorlar? “Fıtrat.” “Kader.” Yahu bu fıtrat, kader hep fakir fukarayı mı vuracak? Bu fıtrat, kader sizi hiç vurmayacak mı? (CHP sıralarından alkışlar) Fıtratsa, kaderse fakir fukaraya. Yahu hiç yüreğiniz acımıyor mu, ciğeriniz yanmıyor mu? O fakir fukara asker çocukların çığın altında ölmesinin sorumlusu sizsiniz. Bakın, ne diyorlar? “Ahlat’a saray mı yapalım?” Ahlat’a saray yapın tabii, ihtiyacınız var. Uçan var, kaçak var, yazlığı var, Ahlat’ta kaç gün kalacak hazretleri, bilmiyorum! Ahlat’a saray yapacağınıza bu ölen işçilere yardım edin, bu insanların ölmesini önleyin, o depremde kerpiç evin altında kalan insanların ölümünü önleyin. Köprünün sorumlusu sizsiniz. Yakında var ya, söyleyeyim mi, söylemeyeyim mi bilmiyorum... Yahu, iyi şeyleri siz yapıyorsunuz, depremde kim öldürdü? Allah öldürdü. Çığda kim öldürdü? Allah öldürdü. Yani bu konuda AKP’yi tebrik etmek lazım ama bu ölümlerin tamamının sorumlusu sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, bizim sayımız AK PARTİ Grubundan fazla. 20 kişiyle önerge mi reddedilir ya?

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 22’nci maddesinde yer alan “%30'u geçmemek üzere” ibaresinin "%50'yi geçmemek üzere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Cahit Özkan                      Selahattin Minsolmaz      Mustafa Elitaş

                  Denizli                                 Kırklareli                       Kayseri

         Mehmet Doğan Kubat                   Mustafa Açıkgöz             Fuat Köktaş

                  İstanbul                                 Nevşehir                       Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ METİN YAVUZ (Aydın) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, yapı denetim kuruluşlarına ödenecek hizmet bedelinin endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ve sanayi siteleri onaylı sınırı içerisinde yer alan tüm yapılar için yüzde 50'yi geçmemek üzere indirimli olarak uygulanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.38

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

23’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                        Necdet İpekyüz       Hüseyin Kaçmaz

                 Gaziantep                                 Batman                         Şırnak

             Muazzez Orhan                            Oya Ersoy              Ali Kenanoğlu

                     Van                                    İstanbul                       İstanbul

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yapı Denetimi Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılıyor. Coğrafi bilgi sistemleri hakkında geçen hafta da konuşuluyordu, bu hafta da konuşuyoruz. Türkiye bu felaketlerle ve birçok düzenlemeyle karşı karşıya kaldığında, bir uğursuzluk değil, bir felaket değil, bile bile aslında bir ortam yaratılıyor. Niçin? Çünkü modern anlamda önleme söz konusu iken, koruma söz konusu iken bunlar yapılmamakta, deyim yerindeyse, bir keyfiyete bırakılmakta ve ne oluyor; bir çok eksiklik için çeşitli mekanizmalar üretiliyor ve ne yapıldı; “yapı denetim” diye kurullar oluşturuldu. Yapı denetimi kuruluşları ne oldu? Canavarlaştı ve neredeyse yapı denetim kuruluşlarını denetlemeye dönüşeceğiz. Neden? Çünkü “Her şeyi şirketler çözebiliyor” “Her şeyi para alanlar daha rahat çözebiliyor.” diye bir anlayış var. Para alanlar ne yapıyor? “Daha fazla kâr edelim, esnek davranalım, müşteriyi kaybetmeyelim.” Olan kime oluyor? Dezavantajlı kesimlere oluyor, yoksula oluyor; her türlü felaketle karşı karşıya kalıyorlar. Türkiye’de gerçek anlamda bir yapı denetimine ihtiyaç varken bu dikkate alınmıyor, kalite kontrol edilmiyor. Mevcut durumda ülkedeki rastgele müteahhit şirketleri binalar yapmakta ve para kazanmaktalar. Ne oluyor? Caydırıcı bir mekanizma da gelişmiyor. Peki, denetim lazım mı? Evet. Türkiye Cumhuriyeti’nde bu denetimi yapacak kurumlar var mı? Evet. Kim? Sivil toplum örgütleri. Kim? Kamu adına, tüzel konumda olan TMMOB gibi kurumlar aslında bu denetlemeyi yapabilir; eğitim veriyor, bilgi veriyor, sertifika veriyor. Siz, onları devre dışı bırakıyorsunuz, yerel yönetimleri devre dışı bırakıyorsunuz; sonra da “Bu niçin oldu?” diyorsunuz, yine onları denetlemeye dönüştürülüyorsunuz.

Geçtiğimiz hafta deprem oldu; bizim Ankara’da bir parti kongremiz söz konusuydu -konferansımız- arkadaşlarımız kriz masası oluşturdular ve gittiler. Peşinden, Batman Belediyesinden bir ekiple ve birçok yerel yönetimlerden ekiple bizler de oraya gittik. Gerçekten bir felaket ve ne yapılabilir diye düşündük? Ne yapılıyordu biliyor musunuz? İnsanlar oraya gelen Bakanlara bakıyorlardı. Niçin bakıyorlardı? Bakanın gittiği yerde bir şeyler ters gitmesin diye ama Bakanın gitmediği köylerde, gitmediği ilçelerde, gitmediği mahallelerde işler tümüyle ters gidiyordu. Bakın, iki gün önce tekrar yağmur yağdı, sel altında kaldılar. Çadır dağıtıyorsunuz; hâlâ konteynerler yok, hâlâ insanlar perişan. Yapı denetimiyle ilişkisi ne? Binaya bakıp gidenler… Ben bir aileyle konuştum, bana şunu söylediler: “Biz Yalova’dan depremden kaçtık 1999’da, Elâzığ’a geldik. Eşim çalışıyor. Bir bodrum katında oturuyoruz. Depremde, ben ve çocuklarım sarsıntıdan ne yapacağımızı şaşırdık. Çadırdayız, donuyoruz.” “Peki, niye eve gitmiyorsunuz?” “Binaya gelen kişi baktı, baktı, ‘Az hasarlı. Gidin, oturun...’” Hâlâ artçı devam ediyor. Bakmakla mı olur denetim, bakmakla mı olur az hasar tespiti? Siz dalga mı geçiyorsunuz? Bu soğukta, karda kışta, orada bakarak “Git uyu…” Yalova depremini yaşamış, 1999’u yaşamış kişi hâlâ orada bunu yaşıyorsa bu, deyim yerindeyse, ruhsuz, insansız, keyfî bir sistemdir. Bunu kimden öğreniyorlar? Sizlerden öğreniyorlar çünkü üstten bakışla, nasıl olsa siz keyfinize bakarsınız, “Biz istediğimizi yaparız, şovumuzu yaparız, siz istediğiniz şekilde buna razı olursunuz.” dersiniz. Ve öyle bir hâlde ki binaların hasarlarının tespitiyle beraber ne olacak, ne yapılacak hâlâ meçhul; bu insanlar nerede kalacak, nasıl yaşayacaklar belli değil.

Tanıdığım insanların bir kısmı Erzurum’a, bir kısmı Diyarbakır’a, bir kısmı Batman’a, bir kısmı Tunceli’ye gitti çünkü insanlar hâlâ artçıyla karşı karşıyayken hasar tespiti yapılmadığı gibi yardımlar da sürdürülebilir değil, resmen şova dönük. Yapmamız gereken ne? Bir an önce gerçek, sürdürülebilir politikalara ihtiyaç var ve bunun için de aslında yapmamız gereken, kamu tüzel kişileriyle beraber, “kentsel dönüşüm” adı altında, ranta değil; yoksul, fakir, dezavantajlı kesimlere ortam yaratmaktır.

Bizler burada birçok kez sorduğumuzda herkes farklı bir cevap veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – “Deprem vergisi toplanıyor…” denildi. Nitekim, AKP Genel Başkanı söyledi deprem vergisinin nereye gittiğini; yola gitmiş. Hangi yola? Yandaşların yoluna gitmiş, yandaşlara yol yapmak için gitmiş; normalde yoksula, dezavantajlıya, soğukta çadırda kalana, perişan olana değil, çığ altında kalanlara değil, yandaşlara bir çare bulalım diye. Son dönemde, alelacele -hâlâ Plan ve Bütçede de konuşuluyor- İstanbul Kanalı’na para bulmak için de birçok formül üretilmeye çalışılıyor. Yapılması gereken, gerçekten, felaket olmadan önleyebilmektir, görebilmektir; yoksul, ulaşamayan herkese eşit bir şekilde birçok hizmeti götürmektir. Siz bunu yapmadığınızda resmen üstten bakıp dalga geçer bir pozisyona dönüşüyorsunuz. İsmini yapı denetimi de koysanız, bilmem ne denetimi de koysanız, siz sadece, kendi kendinizi denetleyen değil, kendi kendinizi kayırabilen bir sistem oluşturuyorsunuz. Bunun değişmesi lazım ve değişiyor, en kısa zamanda da bu değişecek, gerçek sahipler bu işi yönetecekler.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kabul etmiyoruz, reddediyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin birinci fıkrası ile değiştirilen 4708 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendindeki "%20'si kadar” ibaresinin "%50'si kadar” şeklinde; (g) bendindeki "bir yıl” ibaresinin "beş yıl” şeklinde şekilde değiştirilmesini, birinci fıkrasındaki "altıncı fıkrasında yer alan "yapı sahibi tarafından" ibaresi "Bakanlıkça elektronik ortamda belirlenen" şeklinde” ibaresi ile birinci fıkrasındaki "onbeşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş,” ibaresi ile sondan üçüncü paragrafındaki “Bu Kanun hükümleri çerçevesinde görevini yerine getirmediği tespit edilen mimar ve mühendisler hakkında meslek odaları, kendi mevzuatı uyarınca cezai işlem yaparak neticesini Bakanlığa bildirir.” ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Ulaş Karasu                          Ednan Arslan                           Orhan Sümer

            Sivas                                    İzmir                                        Adana

     Vecdi Gündoğdu                  İlhami Özcan Aygun         Emine Gülizar Emecan

         Kırklareli                               Tekirdağ                                    İstanbul

      Gökan Zeybek

          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Emine Gülizar Emecan’ın.

Buyurun Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Çok yakın geçmişte çok önemli acılar yaşadık, Elâzığ ve Malatya’da 41 vatandaşımızı kaybettik. Bu süreçte Türkiye geneline baktığımızda, Manisa’da arka arkaya, sürekli sarsıntılar yaşandı ve “deprem fırtınası” denilen, bu şekilde tanımlanan sarsıntılar yaşandı.

Bugün baktığımızda yine, uzmanlar Hatay, Maraş, Erzincan bölgesinde fay hatlarındaki hareketliliğe dikkat çekiyorlar ve daha öncesinde aslında Erzincan bölgesine de dikkat çekmişlerdi. Yani değerli arkadaşlar, Türkiye sallanıyor şu anda, ciddi anlamda sallanıyor ve biz bugün bu depremlere karşı ne yaptık, kendimizi çok iyi sorgulamamız gerekiyor.

Şimdi, yine deprem bölgesi olan -kendi ilim de olan- İstanbul’a baktığımızda, 17 Ağustos 1999 depreminden bu yana var olan yapı stokunun sadece yüzde 5’inin yenilenmiş olduğunu, İstanbul’da da toplamda yaklaşık 7 milyon yapının riskli durumda olduğunu biliyoruz. Türkiye genelindeki yapı stoku yaklaşık 20 milyon değerli arkadaşlar.

Şimdi, bir yandan deprem riski var, İstanbul’da yirmi yıldır yenilenememiş bir yapı stoku var, riskli yapı stoku var ve bir kenarda da hâlâ hesabı verilememiş 65 milyon TL bir deprem vergisi var. Biz bu süreçte ne yaptık? Deprem vergisini yollara, köprülere harcadık; toplanma alanlarını, acil durum bölgelerini ranta kurban ettik, gökdelenler diktik, AVM’ler yaptık, hasarlı kamu binalarıyla ilgili ise hiçbir şey yapmadık. Bugün hâlâ, İstanbul’da 9 tane okul çok riskli ve acil yıkılması gereken durumda, 20 tane okul da orta hasarlı durumda değerli arkadaşlar ve çocuklarımız bu okullarda okuyorlar.

Şimdi görüştüğümüz “Coğrafi Bilgi Sistemleri” isimli kanun teklifinin içinde -tabii, torba kanun teklifi olduğu için- İmar Kanunu’nda değişiklikler var, Yapı Denetimi Hakkında Kanun’da değişiklikler var. Özellikle, bugün İmar Kanunu’ndaki değişiklikler, geçmişe yönelik bir ilaç olmayacak. Keşke, toplanma alanları ranta kurban edilmeden, gökdelenler, AVM’ler dikilmeden getirilseydi. Keşke, incelendiğinde depreme dayanıksız olduğu ortaya çıkacak binalara imar barışı, imar affı getirilmiş olsaydı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu kanun teklifine baktığımız zaman tabii ki konuştuğumuz maddeler özellikle yapı denetimiyle ilgili. 2000 yılında 595 ve 601 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılıyor yapı denetimiyle ilgili ama maalesef, bunlar uygulanmıyor, daha sonra 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun çıkarılıyor ama maalesef, bu çıkarılan kanun da inşaat ve yapı sektörünün sorunlarını tam olarak çözemiyor.

Aslında, bugün depremle sarsılan ve hiç önlem almadığımız ülkemizde baktığımızda şu kanunun ne dediğine: “Bu Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun, kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” Ancak hiçbir şekilde ilaç olmamıştır, bu kanun uygulanamamıştır çünkü hazırlanırken meslek odalarına, ilgili kurumlara, üniversitelere hiçbir şekilde danışılmamıştır ve tıkanmıştır sistem. Bugün, bu Yapı Denetimi Hakkında Kanun’la ilgili, teklif içerisinde gelen düzenlemelerin bir kısmı olumlu olmuş olsa bile, keşke müstakil şekilde, tek başına bu kanun üzerinde bir değişiklik yapmaya gidiyor olabilseydik çok daha başarılı bir sonuç elde ederdik.

Bu üzerine konuştuğum 23’üncü maddeye gelecek olursak: Yapı denetimi kuruluşlarında görevini yerine getirmedikleri tespit edilenlere idari yaptırımlar, cezalar getiriliyor, daha doğrusu yeni düzenlemeyle bu cezalar ağırlaştırılıyor. Evet, belki bu cezaların ağırlaştırılmasını olumlu olarak görebiliriz özellikle denetim açısından ancak önergemizde de belirttiğimiz gibi “Bu Kanun hükümleri çerçevesinde görevini yerine getirmediği tespit edilen mimar ve mühendisler hakkında meslek odaları, kendi mevzuatı uyarınca cezai işlem yaparak neticesini Bakanlığa bildirir.” ibaresi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Bitiriyorum, toparlıyorum Başkanım.

Biz bunun metinden çıkarılmasını istiyoruz çünkü bu uygulama, meslek odalarının bağımsızlığının zedelenmesine sebep olacaktır, ayrıca da yapılan uygulama çok çelişiktir. Siz hem mimar ve mühendislerin ruhsatlardan imzalarını kaldıracaksınız hem de yapı denetimlerini TMMOB gibi meslek odalarının denetiminden kaçıracaksınız, ondan sonra da yapı denetim firmalarına böyle bir sorumluluk vereceksiniz.

Değerli arkadaşlar, bu uygun bir uygulama değil. Öncelikle sorgulamamız gerekiyor sistemi. Yapı Denetimi Hakkında Kanun üzerinde ciddi değişiklikler, düzeltmeler yapılması gerekiyor ve bu önergede, bu maddenin biz bu şekliyle metinden çıkarılmasını öneriyoruz. Kanunun genel hâliyle ülkemize hayırlı olmasını diliyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Milleti Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirmesini arz ve teklif ederim.

     Dursun Müsavat Dervişoğlu                       Orhan Çakırlar                   Dursun Ataş

                    İzmir                                           Edirne                               Kayseri

               Hüseyin Örs                         Mehmet Metanet Çulhaoğlu  Yavuz Ağıralioğlu

                  Trabzon                                          Adana                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU SÖZCÜSÜ JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) - Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataş’ın.

Buyurun Sayın Ataş.(İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şu anda görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerine söz aldım. Bu torba kanun teklifinde -biraz öncede ifade ettiğim gibi- birçok kanun var ve hiçbirinin de birbiriyle bağlantısı yok ve coğrafi sistemle de hiçbir alakası yok.

Görüştüğümüz kanun teklifi, yapı denetim şirketlerinin görevlerini yapmadığında veya uygulamada yanlışlıklar yaptıklarında verilecek cezaların 3194 sayılı Kanun ile 4708 sayılı Kanun arasındaki farklılıkları gidermek ve 4708 sayılı Kanun’daki cezaları uygulamak amacıyla getirilen bir kanun teklifi. Tabii ki burada, yapı denetim firmalarına görevlerini yapmadıklarında veya yönetmeliklere uygun davranmadıklarında ceza verilmeli ama bu yasa teklifindeki gibi tek başına bir madde değiştirerek cezaların artırılması bu konuyu çözmeyecektir. Yine biraz önce de söyledim, Yapı Denetimi Hakkında Kanun’u yeniden ele alıp günümüz şartlarına uyarlayarak, deprem gerçeği de ortada, gözümüzün önündeyken bu gerçeklere de uygun yeni bir kanun düzenlenmesi lazım ama en son sizin burada çıkardığınız, AKP hükûmetleri tarafından çıkarılan Yapı Denetimi Hakkında Kanun’la işler yürüyor ve orada yine yandaşlara bürolar açtırılıp bunlara yetkiler verildi. Bugün geldiğimiz noktada da uçuk kaçık bir sürü yapılaşmanın olduğu ve her birinin de belediyelerle anlaşılarak, plan müellifleriyle anlaşılarak yürüdüğü ortaya çıktı. Burada da yine sıkışıldı, gelindi ve bu teklifle, bir cezayla bunun önüne geçeceğinizi düşünüyorsunuz ama yine yanılıyorsunuz ve bu cezaların artırılmasıyla, cezaların verilmesiyle veya meslek odalarının Bakanlığa bildirilmesiyle bu problemlerin çözüleceğine de yerel yönetimlerde görev yapmış biri olarak ben inanmıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bu şeyler çok konuşuldu, biraz önce de yerel yönetimler kanununun bir bütün olarak ele alınması gerektiğini ve şu anda çıkardığınız 6360 sayılı Kanun’un uygulanamaz hâlde olduğunu söyledim. 25 Ocakta, biliyorsunuz, yeni nüfusumuz açıklandı ve 83 milyona çıktı Türkiye. Burada dikkat ettiyseniz, araştırdıysanız, baktıysanız bu yasayla köyler şehir oluyordu, köylerdeki nüfus köylerde kalıyordu, doğduğu yerde doyuruluyordu; bu şekilde çıkarılmış bir kanun vardı. Bugün bu kanunun her tarafı, dediğim gibi, yamalı bohçaya döndü; bu kanun çıktığı günden bu yana köylerimiz ve kasabalarımız devamlı ivme kaybediyor, nüfus kaybediyor ve siz, eminim ki en yakın zamanda da bunu değiştirmek için getireceksiniz ama yine insan odaklı ve gerçeklere uygun bir yasa getirmeyeceksiniz, yine siyasi olarak “İlk seçimde nasıl kazanırız?”ın hesabını -2014’teki gibi- yaparak getireceksiniz.

Şimdi, burada Kayseri’yi örnek verecek olursak şurada sorduğumuzda Kayseri’yi herkes “vizyon kent Kayseri” olarak bilir ve Kayseri ticaretin başşehri, sanayide çok ileride olan bir şehrimiz, belediyecilikte çok ivme yapmış bir şehrimiz. Aranızda gidip, gezip görenler varsa Kayseri, bugün o kadar geri kaldı ki kendi sınıfındaki iller arasında, maalesef ki belediyecilikte de sınıfta kaldı. Bugün Kayseri Büyükşehir Belediyesi borç batağında. Sizin çıkardığınız yasayla köylere kadar hizmet götürmesi gereken Kayseri Belediyesi maalesef ki köylere değil, merkez ilçelere dahi hizmet veremez durumda.

Şöyle örnekler vermek istiyorum size: Siz iktidara geldiğinizde Kayseri’de merkezde yaşayan insanların oranı yüzde 30’un üzerindeydi, bugün merkezde yaşayan insanların oranı yüzde 84’e geldi; yüzde 84’e yüzde 16; 12 tane ilçede yaşayan insan oranı yüzde 16. Çiftçilikle uğraşan, ticaretle uğraşan bir şehirden, çiftçilik alanında Türkiye’de ekili dikili alanlarda 6’ncı sırada olan bir şehrimizden bahsediyoruz. Bugün nüfusa baktığımızda merkezde yaşayan nüfus yüzde 84, 12 ilçede yaşayan nüfus yüzde 16. Maalesef ki büyükşehir hizmet götüremiyor. Köyler ve kasabalar; kapatılan, mahalleye dönüştürülen köylerimiz hizmeti nereden alacağını bilmiyor ve onlara hizmet götürülmüyor. Şu güne geldiğimizde, buralarda, her okulda öğretmen eksiği var, her hastanede doktor eksiği var; 80 kilometre, 90 kilometre yol giderek hizmet almaya çalışıyor vatandaşımız. Buradan yine söylüyorum: Bu sistemle, ufak tefek değişikliklerle bunları yapamazsınız.

Gelelim Kayseri’nin diğer sorunlarına: Değerli hemşehrilerim her zaman AK PARTİ’ye yüzde 70’in üzerinde oy verdiler, Cumhurbaşkanı çıkardılar, Bakanlar çıkardılar ve Grup Başkan Vekilleri çıkardılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Maalesef ki Kayseri’nin sorunuyla ilgilenen kimse olmadı. Bugüne baktığımızda, Kayseri’nin, hâlâ, hikâyeye dönmüş bir hızlı tren projesi var ki on yıldır sürüyor. Burada Bakana sordum; Bakan, ihalesinin yapılmadığını, projelerinin tamamlanıp hemen yapılacağını söyledi. Birkaç gün önce yine bir milletvekilimiz, Kayseri Milletvekilimiz bu yıl içerisinde yapılmayacağını söyledi.

Havaalanına gidin, artık kaldırmıyor; senede 2 milyonun, 3 milyonun üzerinde yolcu kapasitesi var; terminal köy terminaline dönmüş durumda.

Yine sulamayla alakalı barajlarımız var: Bahçecik Barajı, Yamula Barajı, Develi 2’nci Merhale Barajı. Buralar on yıldır, on beş yıldır maalesef ki bitirilemedi.

Kayseri, gayrisafi millî hasılada Türkiye ekonomisine katkısı yönünden 13’üncü sırada olmasına rağmen, devletten aldığı hizmetlerde 32’nci sırada. 6’ncı büyük tarım alanına sahip bu ilimiz, maalesef ki tarım yatırımlarından 20’nci sırada faydalanıyor.

Kayserili hemşehrilerim beni buradan dinliyorlar; size çok destek verdiler; böyle giderse bundan sonra sizlere, umarım, güzel bir tokat atacaklardır diyor, hepinize saygılar sunuyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var mı? Anlaşmazlık var mı? Eğer Kâtip Üyeniz bu duruma “Var.” diyorsa sen de “Var.” de, ne diyeyim!

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.07

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesi üzerinde Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesindeki ““davranışla” ibaresinden sonra gelmek üzere "yeni iş almaktan men cezası uygulanmasını gerektiren fiiller nedeniyle” ibaresi ve”” ibaresinin madde metninden çıkarılması arz ve teklif ederiz.

               Ulaş Karasu                            Ednan Arslan              Orhan Sümer

                    Sivas                                     İzmir                          Adana

             Vecdi Gündoğdu                        Özgür Karabat   İlhami Özcan Aygun

                 Kırklareli                                İstanbul                      Tekirdağ

              Gökan Zeybek

                  İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Özgür Karabat.

Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifini kısaca özetlemek gerekirse özetle merkezî idareyi güçlendiren ve aslında -biraz rövanşist bir tutumla- 24 Haziran seçimlerinin intikamı da olan bir girişim gibi gözükmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanunlarla oynayarak, yetki gaspları yaparak bir hezimetten kurtulmanın mümkünatı yoktur. Değerli arkadaşlar, bakın, bu teklifle Cumhurbaşkanlığı Ahlat köşküne kanuni bir kılıf uyduruluyor. Ülkenin en tepesinde oturanlar eğer Anayasa’ya uymuyorsa -amiyane deyimle- Anayasa’yı takmıyorsa gerçekten problemli bir durum vardır.

Ne yapılıyor bu yasa teklifiyle? Ne yapılıyor bu yasa teklifiyle değerli arkadaşlar? Ahlat köşkü düzenlemesiyle daha önce Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kararlar kanunla düzenleniyor değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, şimdi, siz ne yapıyorsunuz? Daha önce Man Adası’nda paralara takla attırdığınız gibi, vatandaşa takla attıran bakanınız olduğu gibi, kanuna takla attırarak Ahlat köşküne yasal bir zemin oluşturuyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, biz ne üzerine yemin ettik? Anayasa üzerine yemin ettik. Nasıl yemin ettik? Şerefimiz ve namusumuz üzerine yemin ettik. Anayasa’yı korumakla yükümlü olanların, Anayasa’yı delmek gibi bir iş yapması affedilemez bir tutumdur; bunu öncelikle söylemek istiyorum. Üstelik Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamını siz atıyorsunuz ama o “Anayasa Mahkemesinin kararlarına uymuyoruz.” diyorsunuz değerli arkadaşlar. Bizim temel görevimiz, Anayasa’yı korumak değil mi?

Şimdi, başka bir nokta var: Kızılay Başkanı “Burada vergi kaçırma yoktur, vergiden kaçınma vardır.” diyor. Burada da ne var biliyor musunuz arkadaşlar? Anayasa’dan kaçınma var, Kızılay Başkanının deyimiyle Anayasa’dan kaçınma var; bunu söylemek isterim.

Eskiden insanlar sarayla ilgili, saraydan kız kaçırma hikâyeleri anlatırdı. Burada ne var biliyor musunuz? Kaçak saray var. (CHP sıralarından alkışlar) Eskiden saraydan kızlar kaçıyordu, burada kaçak saray var.

Değerli arkadaşlar, 24 Haziranı hatırlıyor musunuz? Hepinizin seçildiği seçim. Bu ne biliyor musunuz, bu? Sizin seçim bildirgeniz, birçoğunuz okumuştur inşallah.

Şimdi, değerli arkadaşlar, denir ya “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar.” diye. Burada birden çok sayfada, örneğin 161’inci sayfada diyorsunuz ki: “Yerel yönetimlere transfer edilen genel bütçe vergi payını artırdık.” Bu kanunla bunu mu yapıyorsunuz?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Hayır.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) - Hayır.

Burada diyorsunuz ki değerli arkadaşlar: “Yerel yönetimlerin öz gelirlerini artıracağız.” Bakın, burada diyorsunuz. Bu kanun teklifiyle bunu mu yapıyorsunuz? Hayır.

Değerli arkadaşlar, üstelik bunu yapmadığınız gibi belediyelerin gelirlerine de ortak oluyorsunuz. Burada ne diyorsunuz? “Kamu hizmetlerinin yerinden karşılanması temel ilkemiz.” diyorsunuz. Peki, bu kanun teklifiyle bunu mu yapıyorsunuz? Hayır, tam tersi, fiilî kayyumlar yaratıyorsunuz. Belediyelerin yetkilerini alarak kayyumları kalıcı hâle getiriyorsunuz, milletin iradesini yok sayıyorsunuz değerli arkadaşlar. Üstelik onu nasıl yapıyorsunuz biliyor musunuz? Bir büyük şehrin en temel problemleriyle ilgili, Kanal İstanbul’la ilgili oranın Belediye Başkanına “Otur yerine, sen işine bak!” diyorsunuz. Sonra seçim beyannamesinde ne diyorsunuz? “Yerinden yönetmek temel ilkemizdir.” diyorsunuz değerli arkadaşlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu değerli arkadaşlar! Hadi Anayasa’ya uymuyorsunuz, kendi sözünüze uyun ya; daha dün söylediniz, dün, taze arkadaşlar bu beyanname; buna bari uyun ya!

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi geçerse neler olacak, neler olacak? Şimdi, kalıcı kayyumlar olacağını sizlere söyledim. Bu kanunla beraber değerli arkadaşlar, TOKİ ecrimisil istemeye, ecrimisilin tahsiline ve taşınmazın tahliyesine ilişkin işlemleri Millî Emlak Genel Müdürlüğünün eliyle uygulamaya yetkili olacak. Hani merkezî idareye yetki vermiyordunuz? Yine burada değerli arkadaşlar, birçok konuda merkezî idareye yetki veriyorsunuz. Şunu söylemek isterim: Danıştay kararlarında “Belediyelere verilmiş haklar kanuni düzenlemelerle belediyelerden alınamaz.” diyor. Siz ne yapıyorsunuz? Anayasa’nın 138’inci maddesine aykırı olarak bu kanun teklifiyle belediyelerin yetkisini alıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, sözü çok uzatmaya gerek yok. Ben size bir şey söyleyeyim: Bütün dünya corona virüsüyle ilgili çalkalanıyor. Bakın, siz siyasete tehlikeli bir virüs sokuyorsunuz. O da ne biliyor musunuz? “Sor ona” virüsü, “sor ona”. Birisine sormadan edemiyorsunuz, birisine sormadan edemiyorsunuz değerli arkadaşlar, hep yukarıya soracaksınız. (CHP sıralarından alkışlar) Ya, bir de oy aldığınız, aha bu seçim bildirgesini anlattığınız vatandaşa sorun ya, böyle bir şey olur mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Karabat.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, son sözüm şudur: Ciddi işler yapıyoruz; siyaset, yasa, Anayasa. Bakın, bunların hepsi ciddi işler. Ama bizatihi, balığın baştan kokmaması lazım. Bugün Türkiye’nin en önemli sorununu konuşurken Sayın Cumhurbaşkanı “Yatak odanıza bakın.” dedi. Yahu kardeşim, bu kadar gayriciddi bir şey olur mu? FETÖ meselesi yatak odasıyla anlatılır mı? Siz yatak odasından başka bir şey bilmiyor musunuz değerli arkadaşlar? Böyle bir şey olur mu?

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu ne biçim üslup ya!

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden grubumuza defaatle sataştı, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ne dedi?

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Ne dedi?

BAŞKAN – Ne dediğini ben dinlediğim için soruyu sormama gerek yok.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’ın 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Değerli milletvekilleri, hatip, daha evvel Genel Başkanları tarafından ifade edilip de yargıda mahkûm olan iddiaları bu kürsüden yeniden dile getirdi. Bakınız, tarih, zaman yargılamasından geçtikten sonra mahkûm olursunuz. Diyoruz ki: Bugün, Ahlat’ta yapılan ve milletin tarihini, coğrafyasını, çevresini, doğasını, ecdadımızın bize bıraktığı bütün müktesebatı yarınlara, gelecek kuşaklara aktaracak olan bu muhteşem eseri eleştiriyorsunuz ya, yarın tarih nezdinde mahkûm olacaksınız ama sizler burada olmayacaksınız, Cumhuriyet Halk Partisinin bu sıralarında daha başkaları olacak.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Biz orada olacağız, siz burada olacaksınız.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sizi oraya alacağız, oraya.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Onlar sizden şikâyetçi olacaklar ve “Vaktiyle biz burada olsaydık bunların arkasında durur, savunurduk.” diyecekler. Ne gibi? Daha evvel Marmaray’a itiraz edip de yapıldıktan sonra “Bu proje bizim projedir.” diyecek noktaya nasıl gelmişseniz oraya da evelallah gideceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizim size davetimiz, millî ve yerli duruşla, bu ülkenin tarihinden bugüne tevarüs eden değerlere sahip çıkmanız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, henüz cumhuriyet yeni kurulmuş olmasına ve Osmanlı’dan miras aldığımız pek çok devlet sarayı bulunmasına rağmen elbette Yalova’da, Florya’da o da tesisler yaptı; ihtiyaç vardı, yaptı. Yanlış mıydı?

Evet, eğer siz bugün Ahlat’a “Hayır.” diyorsanız, oradaki şanlı tarihimizin bize bıraktığı mirasları savunacak, sahip çıkacak ve geleceğe aktaracağımız bu değerlere “Hayır.” diyorsanız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün o eserlerine de “Hayır.” diyorsunuz. CHP’ye yakışmıyor, aziz milletimize yakışmıyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “CHP’ye yakışmıyor.” ifadesi bile başlı başına bir sataşma.

BAŞKAN – Buyurun sayın Özel.

4.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Grup Başkan Vekili pek kullanmadığı kürsüden yanıt hakkını kullandı. Daha önce, bugün ne çok eleştirilerimiz oldu, AKP siyasetiyle ilgili o tesbih benzetmesinden de başlayarak somut örnekler ile Ahmet Davutoğlu’nun “Siyasi etik kanununu getirmek istedim, getirtmediler. ‘Bir tek il başkanı bulamazsın.’ diye söylediler.” ifadeleri ortada dururken onların hiçbirinde kürsü kullanılmadı, şimdi Ahlat meselesinde kürsü kullanılıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Millet meselesi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bu, yasamanın, birilerinin talimatıyla, yürütmenin baskısıyla bir işler yaptığını açıkça itiraf eden bir tutum oldu. Biz hepimiz Anayasa’yla bağlıyız. Anayasa’nın açık hükümleri, Anayasa Mahkemesi kararlarının başta yürütme, yasama ve tüm devlet kurumları için bağlayıcı olduğunu, buna karşı yasama faaliyeti yapılamayacağını yasaklarken siz -karar Türk milleti adına alınıyor ya mahkemelerde- Anayasa Mahkemesi… Kaldı ki örneğin, ilan edilen OHAL’den sonra “İçine ‘OHAL kararnamesi’ yaz, ne yaparsan yap, ben bakmıyorum.” diyerek sizin önünüzü açan bu Anayasa Mahkemesi kıyı kenar çizgisiyle ilgili Anayasa ihlalinde o kadar somut bir şeyle karşılaştı ve döndü dedi ki: “Bu Anayasa’ya uygun değildir.” ve iptal etti.

Sizin yazlık sarayınız, mevcut sarayınız kaçak; Atatürk Orman Çiftliği’nin böğründe bir bıçak gibi duruyor. Tank Palet karşılığında, rüşvet kokan bir uçan sarayınız var. Bir yüzen saray almışsınız, onu ordunun envanterinden aldınız. Şimdi “Türk milletinin hassasiyetleri” falan filan deyip kendinize bir tane kaçak saray yapıyorsunuz; daha doğrusu, birileri kendisine bir kışlık saray talep ediyor. Bu kışlık sarayla ilgili Anayasa’ya aykırı düzenlemeyi, aynı, sadece ek madde 2’ye kroki koymak usulüyle buraya getiriyorsunuz ve hepimizin gözünün içine baka baka…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım müsaadenizle toparlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hepimizin gözünün içine baka baka, Türk milleti adına karar verdiği orada yazan, bağımsız olduğunu sizin iddia ettiğiniz Mahkemeye rağmen ve ona inat olarak, ona karşı çıkarak bir düzenleme yapıyorsunuz. Bu yaptığınız düzenleme, Anayasa’mıza aykırı; bu yaptığınız düzenleme, sizin yaptığınız bu ilave Anayasa’da Meclisin yapamayacağı yasa faaliyetlerinden bir tanesi olarak tarif ediliyor. Ancak bütün yetkilerin tek elde toplandığı, demokrasiden monokrasiye geçmiş olan ülke yönetim anlayışıyla partinizin Genel Başkanının talebi için, onun keyfine bir kışlık saray inşaatını Türk milleti adına Mahkeme durduruyor; siz, milletten aldığınız yetkiyi suistimal ederek partinizin Genel Başkanının talimatıyla Anayasa’ya aykırı yasama yapıyorsunuz. Karşı karşıya bulunduğumuz durum açık hak ihlalidir, açık Anayasa ihlalidir, açıkça milletten alınan yetkinin suistimalidir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Millet aç, aç, kendini yakıyor.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden şahsıma kürsüyü bugün ilk kez kullandığım iddiasıyla sataşmıştır, diğer iddialarla beraber cevap vermek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sataşma yok ki Başkanım. Neden, ne gerek var? Sataşma yok ki.

BAŞKAN - Sayın Yalım, bir de ne dediğinizi anlasam.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ben tercüme edeyim isterseniz Sayın Başkanım.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Burada insanlar “Açım.” diye bağırıyor.

5.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisi ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, biz kürsüyü, milletimizin kürsüsünü ve Meclisteki bütün milletvekillerimizin önündeki mikrofonu milletin kürsüsü olarak görüyoruz. Bugün akşama kadar, hamdolsun, alnımız açık, yüzümüz ak, başımız dik, göğsümüzü gere gere bütün iddiaların hepsinin cevabını verdik, vermeye de devam ediyoruz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ondan valiliğin önünde vatandaş “Açım.” diye yaktı kendini. Açın gözünüzü, millet “Açım.” diye bağırıyor.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Bakınız, şimdi, bir yargı düşünün. Cumhuriyet Halk Partisinin arka bahçesi olursa çok güzel, evelallah, adil yargı o. “Onama mı istersiniz, bozma mı istersiniz?” O yargı günlerini özlemiş olabilirsiniz ancak bugün Parlamentoda yapılan yasal düzenlemelerle ilgili, Anayasa yargısında demokratikleşmeyle beraber, Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa yargısına giderek yasama düzenlemelerimizi iptal ettirebiliyor. Şahsınızla ilgili yapılan davalarda, tazminat davalarında, ceza davalarında netice alınabiliyor. Bakınız, o eski Türkiye, vesayetçi Türkiye, darbe yargılarıyla, darbe anayasalarıyla örselenmiş yapı artık geride kaldı.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yeni Türkiye de parti devleti, parti devleti!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Demokratik yargıya güveneceksiniz. Ancak saray dendiği zaman, tabii biz bilmiyoruz, Türkiye’de saray anlayışı, burada hukukçu milletvekilleri var, mesela adliye sarayı var.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yargı mı bıraktınız, parti devleti.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Hiç düşündünüz mü adliye sarayında, İstanbul Adliyesinde, Ankara Adliyesinde kaç tane jakuzi var, hamam var, sauna var, gazino var, yatak odası var?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Vallahi Diyarbakır Belediyesinde vardı, kayyum yaptırdı.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Saray deyince siz ne anlıyorsunuz? Bakınız, biz milletin evi olarak görüyoruz, millete hizmetkâr olacak bütün devlet personelinin çalıştığı makam olarak görüyoruz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Bunlara ihtiyacı yok, millet ekmek istiyor, aş istiyor, emek istiyor, saray istemiyor.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - İsteseniz de istemeseniz de milletin evi, milletin Parlamentosu tarafından, milletin yargısı tarafından alınan kararlarla adım adım, aşama aşama hayata geçecek.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel, yeni bir sataşma olmadı ama…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen şöyle oldu: “Yargının kararları Cumhuriyet Halk Partisinin cukkasından olunca iyi.” diyerek yapılabilecek sataşmanın…

BAŞKAN – “Cukka” demedi ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Arka bahçesi.” dedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen de şöyle yaptı.

BAŞKAN – Yani onu göremiyorum arkadan da, buyurun.

6.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine tekraren sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, yargının bir dönem Cumhuriyet Halk Partisinin vesayetinde olduğunu falan söylemek büyük bir vicdansızlık. Bir kere, söylediğiniz dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi iktidar falan değil. A Haberden izlediğiniz ve partinizin Genel Başkanının “Bir gerçek dışılığı ne kadar çok tekrar ederse ve bunu egemen olduğumuz medya ne kadar çok söylerse buna o kadar çok inanan olur.” felsefesinin millette değil ama en azından bu grupta karşılık bulduğunu görmek beni utandırıyor gerçekten. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir gerçek var, yargıdaki değişim ve Cumhuriyet Halk Partisi diyorsanız, bizden önce kadılar karar veriyordu. Serbest mahkemeler, Cumhuriyet Halk Partisinin kurduğu mahkemelerdir. Bizden önce -bambaşka- ikili, üçlü hukuk sistemi vardı; tekli hukuk sistemine geçirten, pozitif hukuku hem eğitimiyle hem uygulamasıyla bu ülkede hayata geçiren, mahkemeleri bağımsız kılan, mahkeme kararlarını herkes açısından bağlayıcı kılan Cumhuriyet Halk Partisidir, doğru.

Devriiktidarınızda Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamaması için alt mahkemeyi dahi yürütmenin başı tarafından talimatlandıran “O kararı tanımıyorum.” “O kararı benimsemiyorum.” “O kararı alanları kınıyorum.” yaklaşımlarıyla kuvvetler ayrılığını ayaklar altına alan sizsiniz.

Bu ülkeye yabancı sermaye gelmiyorsa hukuk güvencesi olmadığı için gelmiyor. Bu ülkeye yatırımlar aksıyorsa mahkeme kararlarına güven olmadığı için aksıyor.

Bu ülkede ülkenin ana muhalefet partisinin aldığı mazbataya sizin çeteleştirdiğiniz birileri çöküyorsa, ona karşı demokrasi tokadıyla kendinize gelmediyseniz sabredin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …bir sonraki seçimlerde fevkinde bir tokadı yiyip ömrünüz boyunca unutmayacağınız bir ders alacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Milletten gelen başımız gözümüz üzerinedir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ondan mı seçim iptal ettiniz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Milletten gelen başımız üstüne.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir müsaade edin, duyamıyorum.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatip kürsüden tekrar sataştı ancak daha fazla bu tartışmayı sürdürmek istemiyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bence cevap ver ya, çık cevap ver, daha iyi.

BAŞKAN – Yerinizden açayım mikrofonu.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Grup Başkan Vekili iyi bir A Haber izleyicisi değil ama A Haber’i izliyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz toplanıp grup hâlinde izliyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – A Haber’de Genel Başkan Yardımcımız da çok doğru bir hususa temas etti ancak o temas ettiği meselenin öznesi farklı, öznesini anlayamamış. Öznesi kim? Kemal Kılıçdaroğlu.

Bakınız, sürekli, yalanı tekraren ifade ederseniz, tekrar ettikçe bunun kamuoyu algısını yönlendirmede kullanılabileceğini ifade eden bir programdır. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi ne yapıyor? Israrla ve inatla milleti kandırmaya devam ediyor. Bakınız hodri meydan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Haydi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız hodri meydan. Ne demişlerdi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açalım mikrofonu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne yani bankamatik memurları dursun mu!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Eğer Cumhuriyet Halk Partisinin almış olduğu belediyelerde bir kişi -ama bir kişi- işten çıkartılırsa beni bulacak. Namusumuzu ortaya koyuyoruz.” dedi.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bankamatikçiler çıkarıldı. Dediği senettir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yalan attı ve geçmişte attığı yalanları nasıl noter senedi alarak millette güven tazelemeye çalışmış başaramamışlarsa bu yalanlarla ısrarla ve inatla kamuoyu algısını yönlendirmeye çalışsanız da başarılı olamayacaksınız, size yüzlerce, binlerce noter senedi yetmeyecek. (CHP sıralarından gürültüler)

Teşekkür ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bakanlarınızın yeğenleri çıkarıldı, kardeşleri çıkarıldı.

BAŞKAN – Sayın Özel, “hodri meydan” dedi, “hodri mikrofon” demedi ki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yalan…

Espriyi anlamadım, pardon.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

51.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben buradan Ankara ve İstanbul’daki bütün seçmenlere de değil oralarda ikamet eden herkese sesleniyorum. Hem “A Haber” demişken, hem “yalan” demişken diyorum ki: Hepiniz su kullanıyorsunuz, su faturalarınız geliyor, su faturasını size veren çocuğa Ankara’da bakın DHKP-C militanı değilse, İstanbul’da arabanızı İSPARK’a park ederken oradaki gencecik çocuğun yüzüne bakın eğer PKK militanı değilse 31 Mart seçimlerinden önce çift koldan size atılan yalanları hatırlayın. Eğer Ankara’yı CHP kazanırsa su faturalarını DHKP-C militanları dağıtacaktı ve bu ülke için beka sorunuydu ve İstanbul’da İSPARK PKK’ya verilecekti, PKK militanları arabaları park edecekti İSPARK’lara. Şimdi İstanbullu İSPARK’ta PKK militanı görmüyorsa, Ankaralı su faturasını DHKP-C’lilerden almıyorsa bu yalanı söyleyenleri, bu yalanı televizyonlarında sürekli döndürenleri ve “Beka sorunu çıkar memleketimiz için.” diyenleri milletimiz unutmadı, unutmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizi de, propagandanızı Goebbels’in taktikleriyle “Bir yalan ne kadar çok tekrar edilirse ve ne kadar büyükse inananı o kadar olur.” mantığıyla işletilen o kanalınızı da, yürüttüğünüz bu siyasetinizi de Ankara’nın başta AK PARTİ’li, MHP’li, CHP’li, HDP’li, İYİ PARTİ’li ama her birinin vicdanına güvendiğimiz seçmenlerine havale ediyoruz. Size o yalanları atan suratları ve bugün size faturayı uzatan o tertemiz suratları bir karşılaştırın bakalım.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hiçbir şey demedim.

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, namus sözüne dayanarak bir iddia ortaya koydum; Sayın Grup Başkan Vekilinden cevap yok. Ortada, kapının önüne bırakılmış binlerce belediye personeli var; cevap yok. (CHP sıralarından gürültüler) Ha, yine zam yapmama sözünü kamuoyuna verdiler, yüzde 35 zam da İstanbullunun sırtına ağır bir yük olarak bindi.

Onun için, ben bu noktada tartışmanın vuzuha kavuştuğuna inanıyorum; iddialarımızla ilgili bir cevap yok, olayı asimetrik bir şekilde farklı istikametlere yönlendiriyorlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum arkadaşlar, kifayetimüzakere.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır canım, bu son sözün üstüne ben söylemezsem nasıl olacak?

BAŞKAN – Canım sizin son sözünüze öbür son söz, sonra bir son söz daha…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Akşama kadar bunları mı dinleyeceğiz Sayın Başkan ya, tartışma mekânı mı burası, çıksınlar dışarıda tartışsınlar! Akşama kadar Özgür Özel dinleyelim, Cahit Özkan dinleyelim; var mı öyle bir dünya ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, Sayın Başkan, bir dakika sadece benimki.

BAŞKAN - Sadece bir dakika Sayın Özel.

Buyurun.

53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, “Cevap vermediniz.” diyor. Ben, bir yalanın, ne kadar çok, kimler tarafından ve nasıl tekrar edilip nasıl iletildiğini anlattım. Gerek İstanbul’da gerek Ankara’da, AK PARTİ’den aldığımız diğer belediyelerde personel çıkışları var mıdır? Vallahi, bankamatiğini alıp da günde bir kere, ayda bir kere bankamatiğe gidip belediyeyle kurduğu ilişkinin kendisi sadece maaş çekmek olan asalakları kovduk ama namusuyla çalışan -AK PARTİ’li olmuş, MHP’li olmuş- personele siyasi tercihinden ötürü asla ve asla bir işten çıkarma olmamıştır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Yanlış!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Yalan! Mersin’de her gün adam çıkartıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Orada Cumhuriyet Halk Partisine yöneltilebilecek eleştirilerin fevkinde eleştiriler diğer partilerin aldığı belediyelerde vardır. Biz liyakat dışında ve bankamatik memurluğu dışında bir kriter asla uygulamıyoruz. Bundan sonra da uygulamak partimizden beklenecek bir davranış değildir.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yalan söylüyorsun orada oğlum!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim.

ATAY USLU (Antalya) – Yüzlerce örnek getirebiliriz önünüze.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Mersin’de her gün adam çıkartıyorsunuz. Yalan söylüyorsunuz! Siyasi partizanlık yapıyorsunuz. Daha dün, belediyenin önünde, işten çıkartılan bir kişi kendini yaktı. Gelin, buna açıklama yapın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Manisa Büyükşehir Belediyesinde olanları da Mersin’i de gelin inceleyelim.” dedik, cesaret edemediniz. Konuşmayın!

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Hayır, hayır, yanlış, yanlış!

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Manisa zaten bizdeydi, zaten bizdeydi Manisa.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – MHP, önce de MHP’ydi, şimdi de MHP.

RECEP ÖZEL (Isparta) – CHP’den MHP almadı ki Manisa’yı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır! MHP’de olan Manisa Cumhur İttifakı’na savrulunca başka işler…

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Seçimden önce namus sözü veriyordunuz “Bir işçi çıkartmayacağız.” diye. Nerede bu namus sözleri? Nerede bu kadar mazlum insanın hakkı?

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasında işten çıkarmalarla ilgili reddiyede bulunduğuna ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce, Sayın Grup Başkan Vekili işten çıkarmalarla ilgili reddiyede bulundu.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bugün, 20 tane adam çıkarıldı, mahkemeden geri döndüler. Bunun da mahkeme kararı var.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Saygı duyarız, bilgisi olmayabilir ancak şu anda elimde bulunan mahkeme kararı, bu namus sözünün yerine getirilmediğinin mahkeme kararı vasıtasıyla sübut bulmuş hâlidir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – İşinize gelmedi mi mahkeme oluyor zaten, yemin ediyorum bak.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Araştırın, İstanbul 25. İş Mahkemesi, davacı Sümeyye Arslan ve vekilleri Gülşah Ozandağ.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ne zaman açmış davayı? Davayı ne zaman açmış? Bu kadar kısa sürede karar almak da ilginç.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, diyor ki: “İş sözleşmesinin feshinin geçersizliğine, davanın kabulüne ve dört aylık brüt ücret tutarı üzerinden tazminatının ödenmesine…” diyor. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ver kararı, ver kararı bana.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ver, ver.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Ver kararı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha, demek oluyor ki şu anda bu verilen namus sözünün yerine getirilmediğinin mahkeme tarafından tespit edildiği dava kararını Grup Başkan Vekiline veriyorum.

Takipçisi olun, “bir tane bile” denmişti sözde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ver kararı.

Sayın Başkan, hiçbir sataşma yapmadığım hâlde söz verdiniz ama eğer bir mahkeme bir işe iade kararı aldıysa orada hukuka uymak herkesin boynunun borcudur. Ancak, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kimseyi siyasi görüşünden dolayı işten çıkarmadık, çıkarmıyoruz, böyle bir şeyi de asla kabul etmiyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yalan!

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Yalan!

ATAY USLU (Antalya) – Yalan, Antalya’da yüzlerce örnek var!

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Bu karar ne? Karar var.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Cevap veremedi işte.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar, müsaade edin.

Evet, Sayın Akçay’ın bir söz talebi var, Sayın Şimşek konuşacak.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, bir söz talebimiz var.

BAŞKAN - Evet, Sayın Şimşek, buyurun.

55.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin Büyükşehir Belediyesinde Milliyetçi Hareket Partili oldukları ve MHP döneminde işe girdikleri için her gün insanların işine son verildiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tabii, burada herkes siyaset yapıyor, kimse doğruları söylemiyor. Mersin’de yaşanan hadiseleri bütün Türkiye ibretle izliyor. Mersin Büyükşehir Belediyesinde sadece Milliyetçi Hareket Partili oldukları için, MHP döneminde işe girdikleri için her gün insan çıkartılıyor. Bugün de çok sayıda insan çıkartıldı, partizanca yaklaşılıyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde işten çıkartılan, ikiz bebeği olan bir insan, belediyenin önünde kendisini yaktı arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Mahkeme kararıyla da bugün -belediyede işten çıkartılan- 3 işçimizi işe geri iade ettiler. Biz haktan, hukuktan adaletten bahsedenlerden şunu istiyoruz: Şimdi, mahkemeden dönenlerin bari ekmeğiyle oynamayın. Bunların ekmek mücadelesine gelin hep beraber destek olalım diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, isterseniz Mersin’le ilgili bir bilgi alın da sonra size söz vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, bilgi tam bende, daha önce de verdim, çok net bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Çok kısa, açıyorum, buyurun.

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mersin Büyükşehir Belediyesi, bir önceki dönem 4 binin üzerindeki kişiyi işten atarken sessiz kalanlar Mersin Büyükşehir Belediye Başkanının seçimi kaybettiğini görünce son üç hafta içinde yaptığı ve akıl almaz -kendisinin bile sürdüremeyeceği- bir yaklaşımı şimdi burada hamasetle başka türlü ifade etmeye çalışıyorlar. Ben bu konuda Grup Başkan Vekilinize çok açık bir çağrı yaptım, size de söylüyorum, daha önce de Muhammed Bey’e. Bu konuda Mersin yanlış yapıyorsa Mersin, Manisa’ysa Manisa, İstanbul’sa İstanbul. Siz getirin, bir araştırma komisyonu kuralım, belediyeler gezilsin, liyakatsiz davranan varsa yazılsın ama bankamatik memurları, seçim kayboluyor diye son üç günde, üç haftada işe başlatılanlar, oturacak yeri bile olmadan seçim almak için işe alınanlar varsa da hep birlikte görelim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mahkeme kararı var, mahkeme kararı, mahkeme kararını sayacak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O komisyonda siz de olun, Mersin Milletvekilimiz de olsun; Manisa’dan bizden de olsun, takdir ederse Sayın Erkan Akçay da olsun -tek olduğu için söylüyorum-…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ama siz ittifak ortağınız orada başka bir şey konuşurken -Mersin dediğinizde- Manisa’da mobbingle 900-1.000 kişi oradan oraya, oradan oraya sürülüp istifaya zorlanırken, işten atılırken sorunun da ittifak değiştirmeniz olması... Manisa’da geçmişte başka bir yerdeydiniz, başkalarından oy alıyordunuz, şimdi gittiniz başka bir yere savruldunuz; orada o garip insanları, o masum insanları sırf ittifak ortağınızın kontenjanına yer açmak için mobbingle istifaya zorluyorsunuz, sonra tutup da Mersin’den son üç haftada işe alınmış kişilerin işten çıkarılmasını bana anlatıyorsunuz; bunun kabul edilebilir tarafı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Üç hafta önceden Mersin sizin ittifak ortağınızdı ya!

BAŞKAN – Sayın Akçay...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, bakın, şu anda Millî Saraylar nereye devredildi? Külliyeye devredildi. Oradaki 500 personel Meclise geldi. 300 Meclis personeli bankamatik kartlı. Siz Meclis Başkan Vekili olarak -300 Meclis personeli şu anda işe gitmeden maaş alıyor- bununla ilgilenmiyorsunuz, başka konularla ilgileniyorsunuz; sizi kınıyorum ben. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yeni bir korsan bildiri daha Sayın Tanal’dan!

Sayın Akçay, buyurun.

57.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Grup Başkan Vekili o bahse konu Mersin belediyelerinde veya İstanbul’da yapılan partizanlıklara gerekçe bulmaya çalışıyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği söz açık seçik bir şekilde ortada. Bu sözler verilmesine rağmen bu partizanlıklar maalesef açıkça yapılıyor, bir.

İkincisi: Manisa Büyükşehir Belediyesinde asla partizanlık söz konusu değil. Partizanlık aranıyorsa Akhisar, Alaşehir, Turgutlu, Saruhanlı Belediyelerinde arayacaklar. Çünkü asla Manisa Büyükşehir Belediyesinde hiç kimsenin, A partili, B partili, şu oldu, bu oldu diyerek işine son verme; efendim, ifade ettiği gibi mobbing filan söz konusu değil, partizanlığın “p”si yoktur Manisa Büyükşehir Belediyesinde.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Manisa Büyükşehir Belediyesinde partizanlığın daniskası var, daniskası.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Mersin Belediyesinin 4 bin kişiyi önceki dönem işten çıkartmasını ispata davet ediyorum. Söylediğin yalan, direkt yalan!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sensin yalancı!

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde geçen “nedeniyle” ibaresi yerine “sebebiyle” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                         Ali Kenanoğlu                Oya Ersoy

                 Gaziantep                                İstanbul                       İstanbul

              Şevin Coşkun                         Hüseyin Kaçmaz        Muazzez Orhan

                     Muş                                     Şırnak                           Van

             Erol Katırcıoğlu

                  İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Erol Katırcıoğlu’nun.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Çok beklettik sizi.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu hararetli, tansiyonu yüksek bir tartışmadan sonra tekrar kanuna dönmek ve bu kanundaki maddeler üzerinde konuşmak bana biraz zor geliyor doğrusunu isterseniz, biraz da komik geliyor.

BAŞKAN – Kimse kanun üzerinde konuşmuyor zaten, sıkıntı yok.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Doğru söylüyorsunuz.

Şimdi, efendim, bir kere, bu 24’üncü madde 23’üncü maddenin devamı sayılabilecek bir madde. 23’üncü madde, esas itibarıyla yapı denetim kurumlarının sorumluluklarıyla ilgili bir madde. Bu maddede, 24’üncü maddede ona bir iki ekleme yapıyor. Bunlardan bir tanesinin küçük aykırılıklardan giderek yapılan suç duyurularının giderilmesine yönelik bir amacı var, bir de sorumlular arasına şantiye şefini koymak gibi bir amacı var. Dolayısıyla söylenecek çok bir şey yok bence. Fakat yapı denetim kuruluşları diye bir konu var ve bu konu bence özellikle ve özellikle çok önemli. Çünkü arkadaşlar, bakın, bu 4708 sayılı Kanun, yapı denetimiyle ilgili kanun, 1999 İstanbul depreminden sonra, yanılmıyorsam, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından getirildi, kanunlaştı ve bu kanunda yapı denetimiyle ilgili olarak bazı maddeler ihdas edildi. Fakat öyle anlaşılıyor ki mevcut kanunda yapı denetim kuruluşlarının, çalışmalarıyla ilgili olarak yeteri kadar yapılandırılmamış olduğu ortaya çıkıyor bir bakıma. Çünkü uygulamada baktığımızda yapı denetim şirketleri ile müteahhitler arasındaki ilişkiler, doğrusunu isterseniz, denetimi anlamlı kılan, etkin kılan bir biçimde gerçekleşmiyor. Dolayısıyla da en son olarak çıkarılan 4708 sayılı Kanun’da bu bir bakıma denetim altına alınmaya çalışılıyor.

Fakat arkadaşlar, burada da şöyle bir şey getiriliyor: Bir otomatik atama sistemi gibi bir sistem getiriliyor yani yapı denetim şirketleri Bakanlığın otomatik, internet üzerinden yapılan bir oylamasıyla atanıyor, herhangi bir şehirde herhangi bir kuruma atanmış oluyor. Fakat arkadaşlar, bu otomatiğe bağlanma işi öyle bir şey, öyle bir sonuç üretmiş ki -yanılmıyorsam son rakam 2.480 civarında yapı denetim şirketi ortaya çıkmış ki bu üç dört ay içinde, eskiden 1.800 civarındaymış- çok kısa sürede inanılmaz bir şekilde artmış. Tabii, bunun artmasının da getirdiği sıkıntılar var çünkü şirketler artınca bu kez müteahhitler ile şirketler arasında fiyatlar üzerinde, fiyatların kırılması ve dolayısıyla da denetimlerin etkin olmayan bir biçimde yapılması gibi bir sonuç üretiyor.

Şimdi, bunlar kabaca bu maddeyle ilgili olarak söylenecek şeyler fakat arkadaşlar, bu madde… Benden önceki arkadaşlar da konuşmalarında değindiler, bakın, Türkiye gerçekten bir deprem ülkesi, her an çok büyük depremlere gebe bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla da yapı denetimi çok özel, hassas olmamız gereken bir konu bence fakat mevcut kanunlara baktığımızda ve bu son çıkarmaya çalıştığımız kanunun da ima ettiği, 23’üncü maddenin ve 24’üncü maddenin de ima ettiği çerçeve de yetersiz. Hani, ben inşaatçı falan değilim, yanlış anlamayın ama görebildiğim kadarıyla bu maddelerle fiilen uygulamada karşılaşılan sorunları aşmak mümkün değil; mümkün değil, mümkün olmamasının bir sebebi var, o da şu arkadaşlar: Denetim işi merkezî bir iş olamaz yani yapı denetimi merkezî bir iş olamaz. Biz geleneksel davranışımızla her şeyin Ankara’dan dizayn edildiği bir yere doğru tekrar gidiyoruz. Hâlbuki, hatırlayın, sizin Bakanınız Ömer Dinçer bundan önce “Kamu Reformu Yasa Tasarısı” diye bir tasarı ortaya atmıştı ve doğrusunu isterseniz çok da doğru ve önemli ifadeleri vardı, maddeleri vardı fakat o bir şekilde kadük kaldı. Dolayısıyla da şimdi bakıyorum, yine merkezîleştiriyorsunuz, yine Ankara’da, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının çerçevesinde yine bu işleri ayarlayabileceğinizi düşünüyorsunuz ama arkadaşlar, bu böyle olmaz diye düşünüyorum. Dolayısıyla da yapı denetim şirketleri meselesinin olağanüstü bir duyarlılıkla yeniden ele alınması gerektiği kanaatindeyim ben şahsen ve buradaki getirilmeye çalışılan eklemelerle bu meselenin aşılması mümkün değil diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Katırcıoğlu.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Ben tansiyona tansiyon eklemek istemiyorum ama bir cümle de söylemek istiyorum: Şimdi, arkadaşlar, eğer kaynaklarınız kıt ise öncelikler öne çıkar. Her şeyi aynı anda yapamayacağınıza göre, dolayısıyla da bir öncelik sıralamanız olması lazım, “Ben önce şunu yapayım kaynağımda.” demeniz lazım. Şimdi, arkadaşlar, Türkiye’de insanlar açlıktan kendini yakarken Allah aşkınıza Ahlat nereden çıktı ya? Hakikaten anlayamıyorum bunu yani.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Cumhurbaşkanı konuşurken grupta söylendi.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Ben Ahlat için yapılmasın demiyorum, yanlış anlamayın. Ahlat’a saray, neyse adı, adını ne koyuyorsanız, yapılmasın demiyorum ama size şunu sormaya çalışıyorum: Ya, bu bizim önceliğimiz mi gerçekten? Onu tartışalım. (AK PARTİ sıralarından “Hocam, sen anlamazsın.” sesi) Ben anlamaz mıyım? Peki. Siz anlıyorsunuz ama anladığınızdan ne anlıyorsunuz ben de anlamıyorum. (HDP ve CHP sıralarından gülüşmeler ve alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin ilk fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

     Dursun Müsavat Dervişoğlu          Mehmet Metanet Çulhaoğlu     Ayhan Erel

                    İzmir                                      Adana                       Aksaray

              Orhan Çakırlar                       İmam Hüseyin Filiz         Hüseyin Örs

                   Edirne                                   Gaziantep                    Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI TAHİR AKYÜREK (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ayhan Erel’in.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Bu topraklar bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz.” diyerek Kuvayımilliye’nin ilk hareketini başlatan Maraşlı hemşehrilerimize, Maraşlı vatandaşlarımıza buradan saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, mevcut uygulamada, yapı denetim kuruluşları ve laboratuvar kuruluşları hakkında nispeten küçük aykırılıklarından ötürü suç duyurusunda bulunulması büyük mağduriyetlere neden olmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun değişikliğinin 24’üncü maddesiyle, usul ekonomisi ve yargıya iş yükü olmaması açısından suçun unsurları net olarak belirlenerek mağduriyetin giderilmesi hedeflenmektedir ancak mevcut sistemde statik projedeki bir uyumsuzluk yapı denetim firmasının kapatılmasına neden olmaktadır. Can güvenliğinin sağlanmasında şayet statik projedeki uyumsuzluk, sistemi olumsuz etkilemiyor ve yapılan statik hesaplarla ispatlanıyorsa yapı denetim sisteminin kapatılmaması gerekmektedir. Ve bu gerekçelerle, yapı denetim sisteminde iş almaktan men cezası ya da kapatma cezası kaldırılmalıdır; yerine, sorumlu kişilerin cezalandırılması, ilgili yapı denetimine de para cezalarının uygulanması getirilmelidir. Bu sayede, yapı denetim şirketlerinde 1 veya 2 kişinin yapmış olduğu hata yüzünden yapı denetim firmasında çalışan tüm kişilerin işlerinden çıkarılarak mağdur olmasının ve işsizlik oranının artmasının önüne geçilmelidir.

Sayın milletvekilleri, lisanslı harita kadastro mühendisleri büroları tekeli yaşanmakta ve halkımıza maddi ve manevi anlamda büyük yükler yüklenmektedir. Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği’nin 4’üncü maddesi, harita üretimine ayrı bir statü tanımlamaksızın, harita mühendisi diplomasına sahip tüm mühendisleri kapsamaktadır. Kadastro Genel Müdürlüğünce yapılan sınavla elde edilen lisanslı harita mühendisleri, kadastronun iş ve ehliyeti konusunda yeterli bulduğu mühendisleri tarif etmektedir. Mühendislik ve mimarlık fakültesinden mezun olunan hiçbir meslek disiplininde ayrı bir statü tanımlanmazken pratikte kadastronun güvendiği, “harita mühendisi” anlamına gelen yeni bir alan oluşturulmuştur. Mimar veya mühendisler, diğer meslek disiplinlerinde olduğu üzere, mesleğini iyi yapma konusunda ayrılabilirler; sonuçta her mimar, her inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi gibi harita mühendisi de hata yapabilir ve bu hatasının sonuçlarına da katlanır. Hâl böyleyken harita mühendislerinin işlerinde nasıl bir özellik vardır ki Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından ayrı bir statü sağlanmaya ihtiyaç duyulmuştur? Lisanslı harita kadastro mühendisleri büroları bulundukları özel statü gereğince kendiliğinden bir tekel oluşturmakta, belirli bir ücret tarifesine göre iş yürütmektedir. Pratikte Kadastro Müdürlüğünün yaptığı işi yapan, kolaylaştıran bu birimler sorumluluk aldıkları, temelinde aslında teknik olarak hiçbir sorumluluk, istem içermeyen birçok belgeyi bedellerle vatandaşa vermektedir. Bu durum harita mühendisleri arasında büyük bir ayrıcalık yaratmakta, normal harita mühendisleri bu iş ve işlemleri yapamamakta, geçimlerini sağlayamamaktadır. Bu uygulamadan vazgeçilerek tüm harita mühendislerine bu işleri yapma hakkı verilmelidir.

Çok değerli milletvekilleri, günümüze baktığımızda Çukurova’nın, Harran’ın, Bursa Ovası’nın, Adapazarı Ovası’nın Akdeniz’deki Antalya ovalarının büyük bir bölümünün beton hâline geldiğini görmekteyiz. Yani, bu böyle devam ederse insanlarımız ileride tarım yapabilecek alan bulamayacaklar. İnsanlar ev yapabilecek, fabrika yapabilecek arazileri, taşınmazları çok kolaylıkla bulabildikleri hâlde tarım yapacak alanları bulmakta zorluk çekecek. Dolayısıyla, bundan böyle Bursa Ovası’nda, Sakarya Ovası’nda, Çukurova’da imara ve fabrikalaşmaya müsaade edilmemelidir. Geçenlerde, gazetelerden takip ettiğimiz kadarıyla, bir Alman otomobil fabrikası Türkiye’de üretim yapmak için fabrika kurmak istiyor ve yer arıyor, yer olarak da Manisa’yı seçiyor. Manisa, topraklarında her türlü tarımın yapılabileceği özel ve güzel arazilere sahip. Aksaray’da dümdüz ovalarımız var, yerlerimiz var, taşınmazlarımız var; gelin, fabrikayı buraya yapın. Yol derseniz yol var, ulaşım derseniz ulaşım var, Türkiye’nin ortasında bir yer. Kanaat eden Aksaray halkı bu fabrikada da alın teriyle, göz nuruyla çalışmaya hazır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Alman otomobil fabrikası kendi iradesiyle yer seçmeyi bir tarafa bıraksın, devlet idaresi buraya el koysun, tarıma müsait olmayan alanlarda fabrikaların yapılmasının önü açılsın.

Yarın öbür gün tarım yapacak arazi bulamayacağız, bu şekliyle gelecek nesillerimize -kusura bakmayın- ihanet etmiş oluruz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamadan önce yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Yoklama talebini karşılayacağız.

Sayın Özel, Sayın Aydoğan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Kaya, Sayın Serter, Sayın Ünsal, Sayın Girgin, Sayın Özkan, Sayın Şahin, Sayın Aygün, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kayan, Sayın Çelebi, Sayın Kayışoğlu, Sayın Emecan, Sayın Zeybek, Sayın Şahin, Sayın Tokdemir, Sayın Kesici, Sayın Emir.

Yoklama için üç dakika süre veriyor, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Evet, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Demir ile 70 Milletvekilinin Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2512) ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 161) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.06

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

161 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan 66 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

2.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının Türkiye’de Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 13 Şubat 2020 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.21



(x) 161 S. Sayılı Basmayazı 29/01/2020 tarihli 49’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.