TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           36’ncı Birleşim

                                                                                       17 Aralık 2019 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, bir terör örgütü liderine “sayın” denilmesinin tasvip edilemeyeceği gibi Türk ordusunun yaptığı operasyonların da işgal ve ilhak amaçlı olmadığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul çalışmalarına katılan kamu görevlilerinin uyması gereken kurallar konusunda bilgilendirildiğine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, bu coğrafyada yapılan en hain girişimin 15 Temmuzda yapıldığına ve devletin çökertilmek istendiğine ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle lojmandan faydalanan personelin haklarının korunmasıyla ilgili duyarlılıklarının devam ettiğine ilişkin konuşması

5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türk askerinin davulla zurnayla karşılandığını gösteren filmi Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’a göndermek istediğine ilişkin konuşması

6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki şahsına yönelik ifadelerine katılmadığına ve Barış Pınarı Harekâtı’nın Türkiye’nin birliğinin mührü olduğuna ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milltevekili Özlem Zengin’in, her grubun gruplar adına konuşmaları bittikten sonra Grup Başkan Vekillerine söz hakkı tanınmasının faydalı olacağına ve eleştiriler yapılırken üsluba özen gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Grup Başkan Vekillerinin bütçe görüşmeleri sırasında partisini, genel başkanını veya grubunu müdafaa için gerekli gördüğünde söz talep etmesinin tabii olduğuna, Isparta Milletvekili Recep Özel’in Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’a yönelik sarf ettiği bazı sözlerinin İç Tüzük’ün 161’inci maddesi gereğince Meclisten geçici çıkarma cezası gerektirdiğine ilişkin açıklaması

3.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerinin hakaret içerdiğine ilişkin açıklaması

4.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Tunceli Milletvekili Alican Önlü ve Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine, “Kürt” kelimesinin AK PARTİ’yle özgürlüğüne kavuştuğuna ilişkin açıklaması

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Genel Kurul salonunda görevli bulunan bürokratların oturumu usulüne uygun takip etmemelerinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, bütçe görüşmeleri sırasında yapılan konuşmaları tüm ciddiyetiyle takip ettiğine ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Muş ili Varto ve Bulanık ilçeleri ile Esertepe beldesine kayyum atandığına, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının gasbedildiğine ve bunun adının da “Kürt düşmanlığı” olduğuna, AK PARTİ Genel Başkanının darbeye yönelik “Allah’ın lütfu.” ifadesine ilişkin açıklaması

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir, Van Milletvekili Murat Sarısaç, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde HDP ve CHP Grubu adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, muhalefet partilerine muhalefet etme geleneklerinin olmadığına, MHP Genel Başkanının 2015 yılındaki ifadelerine ve bir darbenin mağduru ya da muhatabı olunmasının bir başka darbenin faili olunması gerçeğini ortadan kaldırmayacağına ilişkin açıklaması

10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, muhalefet olmanın her şeye karşı çıkmak anlamına gelmediğine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi hedefini bir politika olarak belirledikleri için bütçeye “evet” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve CHP Genel Başkanını itibarsızlaştırmaya dönük sarayda kullanılan dilin MHP’ye sirayet etmiş olmasını üzüntüyle karşıladığına ilişkin açıklaması

12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, millî meselelerde bir ve beraber olabilmenin arayışı, gayreti içinde olduklarına ilişkin açıklaması

13.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, halktan alınan yetkinin muhalefet etme görevini hakkıyla yapmayı gerektirdiğine ilişkin açıklaması

14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Temmuz darbe girişimi başladığında ilk beyanatı, ilk açıklamayı yapanın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olduğuna ilişkin açıklaması

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

16.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, olağanüstü hâlin anayasal anlamda verdiği yetkilerle kamunun içerisindeki FETÖ’cülerin temizlendiğine, ister parlamenter sistemde ister Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde olsun her tür müzakereden sonra nihai kararı verenin 1 kişi olduğuna, Cumhurbaşkanını değersizleştirmenin kimsenin hakkı ve haddi olmadığına, “Millet size niye güvensin?” sorusunun abesle iştigal olduğuna ilişkin açıklaması

17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye güçle, baskıyla yönetildikçe “parti devleti” eleştirilerinin devam edeceğine ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, her zaman her türlü darbeye karşı olduklarına ve olacaklarına, darbenin siyasi ayağının var olduğuna, HDP düşmanlığı yapılmasını uygun bulmadıkları gibi “Türk halkı, Kürt halkına düşmanlık yapıyor.” şeklinde konuşmadıklarına ilişkin açıklaması

19.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, muhalefeti önemsediğine ve Meclisin temel konularda ortak akla sahip olabileceğine ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülerken rejim tartışması ile sistem tartışması yapılmasının doğal olduğuna ilişkin açıklaması

21.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz ile İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bazı kelimelerin cımbızlanarak anlatılmak istenilenlere zemin hazırlanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İYİ PARTİ Grubu adına konuşan milletvekillerine teşekkür ettiğine, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican, İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ve Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve din meselesinin birleştirici bir mesele olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, “Kanal İstanbul” ismini “talan İstanbul” olarak değiştirdiklerine, dış politikada ara bulucu olmanın, taraf olmanın önemli olduğuna ve İslam’ı referans alarak gelmiş bir siyasi partinin İslam’a en çok zarar veren parti hâline dönüştüğüne ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek üzere TBMM’ye sunulan torba yasa teklifi içerisindeki Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen güvenlik soruşturmasıyla ilgili yeni düzenlemenin Anayasa Komisyonunda görüşülmemesinin kabul edilemez olduğuna ve Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle lojmanda oturan personelin mağduriyetine ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, gruplar adına konuşmalar tamamlandıktan sonra Grup Başkan Vekillerine söz hakkı tanınması yönünde prensip kararı alınmasının İç Tüzük’ün 69’uncu maddesinin ihlali anlamına gelmemesi, kendisine sataşıldığını ifade eden milletvekillerine de söz hakkı verilmesi hususunun devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen güvenlik soruşturmasıyla ilgili maddenin önce Adalet Komisyonunda görüşülmesi hususunda Meclis Başkanlığının çaba göstermesinin önemli olduğuna ilişkin açıklaması

29.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Meclisin işlevsiz hâle getirildiğine ve milletvekillerinin kendilerine yapılan sataşmaları cevaplayamayacak acziyette olmadığına ilişkin açıklaması

30.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, belirlenen kurallara uyulması gerektiğine ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Muğla ili Menteşe ilçesinde reçeteli satışı zorunlu olan bir ilacı reçetesiz almak isteyen gencin 3 eczaneye zarar verdiğine, eczacıların vatandaşların ilaca erişimini kesintisiz ve güvenli şekilde yerine getirebilmesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün oluşturulacak bölge müdürlüklerinden birinin Malatya’ya verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediklerine ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan Malatya’da millî müsabaka oynanması sözünü vermesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptığı konuşmasındaki cevap verdiği sorular için teşekkür ettiğine ve bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ’ye hizmet eden herkesin işini karşılık beklemeden yaptığına ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanının Ahmet Davutoğlu’na siyasi etik yasasıyla ilgili “Bu yasayı çıkarırsan il, ilçe başkanı bulamazsın.” dediğine ilişkin açıklaması

36.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

 

37.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, darbenin lanetlenmesi gerektiğinde hemfikir olduklarına ama darbenin bir ayağının netleşmediğine, Barış Pınarı Operasyonu’na HDP olarak “işgal” dediklerine, Zeytin Dalı Gümrük Kapısı’nda ticaretin kimlerle yapıldığını öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

38.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın konulara müdahil olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, On Birinci Kalkınma Planı’nda hedeflenen rakamların 2023’te gerçekleşme ihtimalinin başarı olarak kabul edilip edilmediğini Cumhurbaşkanı Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

41.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İç Tüzük ve Anayasa gereği Meclis Başkan Vekillerinin Genel Kurulu tarafsız yönetmesi gerektiğini ifade ettiğine ve Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Türkiye’de kimsenin anne diliyle eğitim görmediğine, “anne dili” ile “ana dili” kavramlarının karıştırılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, meri ve yürürlükte olan bazı metinlerin meşru olmadığına ilişkin açıklaması

46.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, iktidarın ve MHP’nin her sıkıştığında başvurduğu tek argümanın “terör” olduğuna ve bu ülkenin barışa, adalete, Kürt sorununun demokratik çözümüne ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması

50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, terörün lanetlenip siyasi bağın kesilip atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

51.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Genel Kurul salonunun saklanma yeri değil, onurlu insanların görevlerini yaptığı bir yer olduğuna ilişkin açıklaması

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Ana Bina’da bulunan bazı kameralara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/21492)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, ziyaretçi girişlerinde kitap yasağı uygulanıp uygulanmadığına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/21493)

3.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mustafa Necati Kültür Evi’ne ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/21728)

17 Aralık 2019 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca, bugün sekizinci turdaki görüşmeler ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin ilk 2 maddesinin oylamasını ve 4’üncü madde dâhil, 4’üncü usul maddesine kadar olan maddelerin görüşmelerini yapacağız.

Sekizinci turda, bütçe ve kesin hesapları yer alan kamu idarelerini okutuyorum:

Kamu İdare Listesi:

Cumhurbaşkanlığı, Millî İstihbarat Teşkilat Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Arşivleri Başkanlığı, Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Kalkınma Bakanlığı, İletişim Başkanlığı, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Savunma Sanayii Başkanlığı, Başbakanlık.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (x)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (x)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, tur üzerindeki görüşmelerde siyasi parti gruplarına ve İç Tüzük’ün 62’nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye yetmişer dakika söz verilecek. Bu süreler birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilecek ve şahsı adına yapılacak konuşmaların süresi ise beşer dakika olacaktır. Ayrıca, konuşmalar tamamlanınca soru ve cevap işlemi on dakika soru, on dakika cevap olarak yapılacak, sorular gerekçesiz olarak yerinden sorulacaktır.

Bilgilerinize sunulur.

Sekizinci turda, siyasi parti grupları, yürütme ve şahısları adına söz alanların adlarını sırasıyla okutuyorum: Halkların Demokratik Partisi, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, Tunceli Milletvekili Alican Önlü, Adana Milletvekili Kemal Peköz, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, Van Milletvekili Murat Sarısaç; Cumhuriyet Halk Partisi, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç, Muğla Milletvekili Burak Erbay, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu, İzmir Milletvekili Atila Sertel, İzmir Milletvekili Bedri Serter, İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke; Adalet ve Kalkınma Partisi, Yalova Milletvekili Meliha Akyol, Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül, Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç, Karabük Milletvekili Niyazi Güneş, Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı, Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt, Trabzon Milletvekili Salih Cora, Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu, Mardin Milletvekili Cengiz Demirkaya, Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya; İYİ PARTİ, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican, Mersin Milletvekili Behiç Çelik, İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır, Muğla Milletvekili Metin Ergun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral; Milliyetçi Hareket Partisi, Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım, Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu, Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy, Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı; şahıslar, lehinde Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi, aleyhinde Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan.

BAŞKAN – 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesini okutuyorum:

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 941.944.001.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 12.464.193.000 Türk lirası öz gelir, 71.162.721.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 83.626.914.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 7.488.375.000 Türk lirası öz gelir, 135.325.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 7.623.700.000 Türk lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 138.350.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına ilk söz Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’a aittir.

Buyurun Sayın Paylan.(HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüşeceğiz. Değerli arkadaşlar, her ülkede bir yürütme var ama o ülkelerde meclis de var, yargı da var, basın da var, sivil toplum da var. Bu güçler eğer ki birbirlerini denetleyip, dengeleyebiliyorsa o ülke demokratik bir cumhuriyet oluyor ama eğer bir yürütme, bir Cumhurbaşkanı bütün yetkiyi alıp saraya götürüyorsa o ülke demokratik bir cumhuriyet olmuyor. Bakın, Kuzey Kore de cumhuriyet, İran da cumhuriyet ama onlara demokratik cumhuriyet denilmiyor.

Bizler de doksan altı yıldır demokratik bir cumhuriyet mücadelesi veriyoruz ama Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan da olduk maalesef.

Bakın, Cumhurbaşkanı, gücü merkezîleştirmeye çalışıyor. Bakın, buraya sonuç olarak bir bütçe tasarısı gönderdi, arkadaşlar. Biz Plan ve Bütçe Komisyonunda yüzlerce saat görüştük, yüzlerce saat.

İBRAHİM AYDIN (Antalya) – Yüz doksan dokuz saat.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ya, Cumhurbaşkanı o kadar vicdanlı ve o kadar adaletli bir bütçe göndermiş ki bir virgül bile değiştiremedik arkadaşlar. Bakın, bütçede bir virgülü bile değiştiremedik maalesef yani o kadar güçsüzüz arkadaşlar. Eminim, AK PARTİ milletvekillerinin de Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerinin de bazı talepleri vardı ama “Ferman, padişahındır.” dediler maalesef, bir virgül bile değiştirmediler. Bakın, yargı, sarayın bir sopası hâline dönüşmüş; medya, sarayın bir borazanı hâline dönüşmüş; sivil toplum işlemiyor. İşte, bütün bu güçler dengeleyip denetleyemiyorlar arkadaşlar.

Ama ben bugün belki daha önemli bir konuya değineceğim. Demokrasilerde güç, merkezde toplanmaz arkadaşlar; güç, merkezîleşmez; güç, yerellere dağıtılır. Merkezîleşmeden vazgeçeceğini AK PARTİ de öneriyordu ilk kurulduğu dönemde ama maalesef, o konuda da arkadaşlar, eski alışkanlıklara geri döndü; tıpkı 1920’lerin, 30’ların, 50’lerin, 70’lerin, 90’ların Türkiyesine geri döndük. Bakın, değerli arkadaşlar, neden demokrasilerde güç, yerellere dağıtılıyor biliyor musunuz? Çünkü güç, merkezîleşirse tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi, tıpkı merkezî yönetimlerin hâkim olduğu diğer ülkelerde olduğu gibi darbe dinamikleri devreye geçer. Biz de bu konuda uyardık iktidarı yani o şiddet döneminde gücün merkezîleştiği ve gücün saraya doğru gittiği, çatışma, bombalama ve provokasyonların olduğu ve bunun bir darbe dinamiği olduğu konusunda defalarca uyardık; bu kürsüden de uyardık, komisyonlarda da uyardık, bizi dinlemediniz. Maalesef, işte, bu provokasyonlarla bir darbeye yüründü, şükür ki o darbeyi atlattık ama darbenin hemen ardından arkadaşlar, bir sivil darbe dinamiğiyle karşı karşıya kaldık. 4 Kasım 2016’da Eş Genel Başkanlarımız dâhil milletvekillerimiz tutuklandı ve onunla beraber kayyum siyaseti devreye geçti, belediyelerimizin tamamına kayyum atandı. Bakın, arkadaşlar, Anayasa’ya göre belediye başkanları yalnızca, görevlerinden dolayı bir suça göre ancak görevlerinden geçici olarak alınabilirler ama Anayasa maalesef, ihlal edildi. Ne dendi? “Dağa para gönderdiler.” Öyle değil mi arkadaşlar? Gece gündüz medyada Cumhurbaşkanı, bakanlar ne dediler? “Dağa para gönderdiler.” Üç yıldır diyoruz ki: “1 liralık bir belge gösterin, 1 liralık.”

RECEP ÖZEL (Isparta) – Dağa giden paranın belgesi olur mu ya?

GARO PAYLAN (Devamla) - Sonuç olarak, belediye bütçesi belli, belediyelerimizde İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin odası var arkadaşlar, bir odası var, odası. Müfettişler orada yatıp orada kalkarlar, her 1 kuruşun peşine düşerler ama 1 kuruşluk bir belge olmadığı hâlde bir algı yarattınız. Ne dediniz? “Dağa para gönderdiler.” Medyada da bunu kullandınız, halkımızı da maalesef bu algıda buluşturdunuz. Değerli arkadaşlar, bu büyük bir yalandır. Cumhurbaşkanı Yardımcısına buradan çağrıda bulunuyorum: 1 liralık bir belge koysun yoksa kendisini müfteri ilan edeceğiz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, neden bu yerel yönetimlerin güçlü olmasını istiyoruz? Neden demokratik siyasette ısrar ettik? Neden merkezî yönetim seçimlerine de yerel yönetim seçimlerine de tekrar girdik? Çünkü biz demokrasiye inanıyoruz. Dedik ki: “Bir yanlış yapıldı, belediye başkanlarımız hapsedildi, tekrar seçimlere gireceğiz.” Değerli arkadaşlar, seçimlere girdik, Diyarbakır’da yüzde 63 oyla kazandık, Mardin’de kazandık, Van’da kazandık, neredeyse bütün belediyelerimizi bu kayyum siyasetinden geri aldık ama arkadaşlar, maalesef, iktidar bu kayyum siyasetinde ısrar edeceğini zaten o günlerde açıklamıştı. Ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı? Bakın, burada haberi: “‘Kayyum atanan yerleri geri alacağız.’ diyorlar. Benim vatandaşım bunları geri almasına fırsat veriyorsa hiç beklemeden yine kayyumları atarız.” demişti. Buna inanmak istemedik ama maalesef, tıpkı İstanbul seçimlerinde olduğu gibi, seçim sonuçlarına saygı gösterilmedi.

Arkadaşlar, bakın, biz 31 Martta yüzde 63 oy almış ve daha halaylarımızı çekerken -Diyarbakır’da herkes halaylara durdu kayyumlardan kurtulduk diye- aynı gece Sayın Cumhurbaşkanı bir talimat vermiş. Bakın, yazısı burada, 1 Nisan sabahı Diyarbakır Valiliği Sevgili Selçuk Mızraklı’yı görevden alma yazısını yazmış arkadaşlar, 1 Nisan sabahı. Daha mazbatasını almamıştı Selçuk Mızraklı. Geçen sene bu sıralarda oturuyordu Selçuk Mızraklı, milletvekilimizdi, Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu, belediye başkanı olması yönünde herhangi bir engel olmadığı söylendi, aday oldu, Diyarbakır halkının yüzde 63 oyuyla seçildi. Ama arkadaşlar, devletten adaleti çıkardığınız zaman geriye bir suç örgütü kalıyor; işte, maalesef, bu yapı Selçuk Mızraklı’ya da saldırdı ve onu görevden aldı.

Değerli arkadaşlar, Selçuk Mızraklı bir hekim, bir cerrah; yıllarca binlerce insana dokundu, şifa verdi. Arkadaşlar, Ahmet Türk gibi, Bedia Özgökçe Ertan gibi, Kürt halkının en barışçı siyasetçilerinden 3’ü de belediye başkanı seçildiler ama maalesef, 3’ü bir operasyonla aynı günde görevden alındılar.

24 Haziran seçimlerinde Selçuk Mızraklı seçilmişti, burada oturuyordu. Belediye başkanı seçildi, yüzde 63’le kazandı ama 1 Nisanda, daha seçim gecesi yazılan bir yazıyla görevden alındı. Anayasa açıkça ihlal edilmiştir arkadaşlar. Ne diyor? “Görevlerinden dolayı bir suçtan dolayı görevden alabilirsiniz.” Ama Selçuk Mızraklı daha mazbatasını almadan fermanı yazılmıştı maalesef.

Bakın, arkadaşlar, ne diyecek şimdi Cumhurbaşkanı Yardımcısı? “Hakkında soruşturmalar var.” diyecek. Ben size o soruşturmalardan bahsedeyim. Ne diyor biliyor musunuz soruşturmalarda arkadaşlar? Bir itirafçı tanık bulmuşlar, itirafçı tanık da müebbetle yargılanıyor, cezaevinde; Selçuk Mızraklı’nın itirafçı tanığı. 2012 sonunda Selçuk Mızraklı bir ameliyat yapmış bir hastanede, bağırsak ameliyatı yapmış -öyle diyor itirafçı tanık- ve sabahında da taburcu etmiş diyor. Arkadaşlar, içinizde hekimler var ya, bir insanı, gece yarısı bağırsak ameliyatı yapıp sabahında taburcu edebilir misiniz? Bunu hekimlere havale ediyorum.

Diğer bir boyutu: Arkadaşlar, bu itirafçı tanık başka dosyalarda da tanık olmuş, mahkemeler bütün bu itirafları boş saymış, temelsiz saymış ve delil olarak saymamış ama bu itirafçı tanığa dayanılarak Selçuk Mızraklı tutuklandı. Biz, bakın, SGK verilerine baktık, bu itirafçı tanık o günlerde bu hastanede çalışmıyormuş arkadaşlar biliyor musunuz? Bu hastanede çalışmayan bir insanın itirafıyla Selçuk Mızraklı’yı görevden aldı bu iktidar. Şimdi gelip onu söyleyecek Cumhurbaşkanı Yardımcısı. E, ne oldu sonra? Arkadaşlar, itirafçı tanık bu itirafı yapınca, iftirayı yapınca iki ay sonra tahliye edildi yani ödülünü aldı arkadaşlar. 90’lı yıllarda olan siyaset aynen burada da uygulandı. Başka nedendi Selçuk Mızraklı’ya iddia? İki, HDP’nin düzenlediği eylem, etkinlik, basın açıklamalarına katılmakmış suçu. Bakın, iddia buymuş: HDP’nin düzenlediği basın açıklamalarına katılmak. Başka ne? Sevgili Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan bir konferansta konuşuyormuş, o konuşmasında güya bir suç varmış, Selçuk Mızraklı da buna müdahale etmemiş arkadaşlar. Bakın, elli tane milletvekili, Eş Genel Başkanımız -ben dâhil, Selçuk Mızraklı dâhil- konuşmuş, bir şey söylemiş; biz koşup müdahale etmemişiz, ağzını kapatmamışız, bununla suçlanıyor Selçuk Mızraklı. Başka? Grup Başkan Vekilimiz Fatma Kurtulan bir basın açıklaması yapmış, bir şey söylemiş neyse, Selçuk Mızraklı koşup Fatma Kurtulan’ın ağzını kapatmamış, susturmamış onu, buymuş suçu Selçuk Mızraklı’nın. Arkadaşlar işte böyle mesnetsiz iddialarla bir belediye başkanı görevden alındı.

Kulp’ta belediye başkanımız görevden alındı, güya bomba düzeneği tezgâhlamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Üç ay sonra ortaya çıktı ki -kayyum atandı bu arada görevlerinden alındılar- orada yoktu belediye başkanımız. Tahliye edildi ama görevlerine iade edilmiyorlar.

Bakın, başka iddialar var arkadaşlar bizim belediye başkanımızla ilgili, hırsızlık, yolsuzluk yok ama bakın, Mardin Belediyesinde belgeler var belgeler hırsızlık, yolsuzlukla ilgili. Süleyman Soylu, Mehmet Özhaseki, Recep Tayyip Erdoğan, Fikri Işık, İsmet Yılmaz, Veysel Eroğlu, Osman Aşkın Bak… Bakanlarınız ve Cumhurbaşkanınız hakkında, arkadaşlar hediyeler alınmış, hediyeler; bakın faturaları, belgeleri burada. Süleyman Soylu’nun o gümüşçüde fotoğrafları var hediyeleri aldığına dair. Bunlarla ilgili tek söz yok. Cumhurbaşkanı Yardımcısına sordum: Soruşturma açacak mısınız? “Soruşturma açmaya gerek yoktur.” diyor. Diyarbakır kayyumu 2 milyon liralık saray yavrusu yapmış, 2 ton baklava, kadayıf yemiş. Bununla ilgili soruşturma açacak mısınız? “Soruşturma açmaya gerek yok.” diyor ama Selçuk Mızraklı’nın siyaset yapmasıyla ilgili maalesef yerine kayyum atanıyor arkadaşlar. Bu büyük bir haksızlıktır, hukuksuzluktur. Gelin, bu haksızlık yolundan vazgeçin arkadaşlar.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Mersin Milletvekili Rıdvan Turan Bey’e ait.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MİT’in bütçesi üzerine konuşacağım. Tabii, istihbarat ve Millî İstihbarat Teşkilatı üzerine konuşmadan evvel nasıl bir ülke vasatında konuştuğumuzu iyi bilmek lazım. Olağanüstü bir devlet rejimi yaşıyoruz, olağanüstü bir devlet biçimiyle karşı karşıyayız. Klasik demokrasilerde “özgürlük-güvenlik dengesi” diye, kişisel olarak “liberal bir ütopya” olarak ifadelendirdiğim bir şeyden bahsedilir. Türkiye'de ise özgürlük-güvenlik dengesi, ne yazık ki özgürlüklerin ilga edildiği, güvenliğin hemen her şeyin önüne geçtiği, güvenlikçi politikaların bütün kamusal hayatı belirlediği bir şekle dönüşmüş durumda. İşte böyle bir ülkenin Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. İşçilerin sendika kurma hakkı anayasal güvence altında olmasına rağmen, sendikalaşma konusunda attıkları her adımın bir millî güvenlik riski olarak görüldüğü, dahası, ilan edilen grevlerin millî güvenliğe tehdit olduğu gerekçesiyle engellendiği bir ülkede Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. Yine, Halkların Demokratik Partisinin anayasal güvence altına alınmış olan faaliyetlerinin bir millî güvenlik riski olarak görüldüğü, önceki dönem Eş Başkanlarımız Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ’ın sırf bu sebeple derdest edildiği, cezaevine konulduğu, onlarca milletvekili arkadaşımızın, belediye başkanımızın ve çok sayıda, sayısı binleri aşan parti çalışanımızın millî güvenlik riski olarak görülerek cezaevlerine konulduğu bir ülkenin Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. Yine, “tweet” atanlar malum… Bu ülkenin en komplike terörist saldırıları, Gar katliamı gibi somut durumlar devlet tarafından aydınlatılamamıştır ama bir “tweet” atmak söz konusu olduğunda, iktidarı eleştiren bir “tweet” atıldığında güvenlik bürokrasisi sabahın beşinde o “tweet”i atanın kapısına dayanmakta hiçbir beis görmez. İşte, böyle bir ülkenin Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. Çevreci kaygılarla yapılan eylemlerin altında millî güvenlik riski görecek bir güvenlik bürokrasisi algısını ve aslında kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi siyaset yürütmeyen herkesi teröristlikle suçlayan bir iktidarın yönettiği ülkenin Millî İstihbarat Teşkilatını konuşuyoruz. Yine, muhalif gazetecilerden, öğrenci eylemlerinden dolayı tutuklanmış olan on binlerce öğrenciden bahsetmiyorum, bunlardan bahsetsek sabaha kadar burada konuşmak lazım.

Ama değerli arkadaşlar, bu dönemin karakteristik özelliği şudur: Aslına bakarsanız devlet bütün kurumlarıyla toplumun üzerine çökmüştür ve devlet kendi belirleyiciliği altında olmayan kamusal hayattaki giremediği bütün ayrıntılara duhul etmeye dönük bir siyasi çalışma, bir istihbarat çalışması ve bir güvenlik çalışması içerisindedir. İktidarın buna yönelik yaklaşımıysa, bu politikaları desteklerken diğer taraftan iktidarda kalma stratejisini yeni politikalarla -toplumun rızasını kazanmak değil- karşısındakini, siyasi muarızını zayıflatmak olarak belirlemiş durumda. Yani artık iktidar kendi varlığını ancak ve ancak muarızını zayıflatarak sürdürmek gibi bir yola ne yazık ki tevessül etmiş durumda.

Bakın “Ya, kardeşim, bak, biz de vergi veriyoruz, askerlik yaptık, bu memleketin insanıyız. Bu güvenlik bürokrasisi, bu Millî İstihbarat Teşkilatı niye bu konularda halka eşit mesafede değildir? Niye birileri, bazı odaklar daha önceliklidir? Niye halkın tümüne eşit hizmet sunmamaktadır?” falan gibi liberal ütopyaları savunacak değilim, bunları söyleyecek durumda da değilim. Ben otuz senelik sosyalistim ve bu sosyalist mücadele hayatımda Millî İstihbarat Teşkilatı gibi kurumların, Emniyet İstihbaratı, Jandarma İstihbarat gibi kurumların ve militer örgütlerin esasen bir azınlığın kendi iktidarını sürdürmesinin yol ve yöntemlerinden bir tanesi olduğunu yeterince tecrübe etmiş, yeterince deneyimlemiş bir insanım. O sebeple, asla ve asla MİT’e yönelik, MİT bütçesine yönelik yapacağım, yapmakta olduğum konuşmada “Ya, niye bu işler böyle? Mesela, gar katliamı niye aydınlatılamadı? MİT gar katliamından iki ay önce bundan haberdar olduğu hâlde bu niye engellenmedi?” falan demeyeceğim, doğası bu. Bunlar baskı ve zor aygıtları ve baskı ve zor aygıtları bütün kapitalist toplumlarda bir azınlığın iktidarını sürdürmek amacıyla işlev yaparlar. Elbette bize eşit mesafede olmayacaklar, elbette hayata bizim gibi bakmayacaklar. Ama tabii, halkımızın nazarıitibarına şunları da sunmak istiyorum: İbrahim Balı’yı biliyorsunuz. Bu adam hem Ankara Gar katliamının hem Diyarbakır katliamının hem Adana ve Mersin bombalamasının hem de Suruç katliamının sanığı olarak gösteriliyor ve hâlâ doyurucu bir açıklama alabilmiş durumda değiliz. MİT yetkililerinin, MİT’in… Bu adamın o tarihlerde Ankara’da bir otelde konuk edildiği ve yüksek düzeyli MİT yetkilileriyle görüştüğüne ilişkin tonla iddia serdedildi, mahkeme dosyalarına da girdi ama buna ilişkin herhangi bir açıklama görmedik. Koyalım bunu bir kenara.

Arkadaşlar, oyuncak götüren gençlerin bedenleri paramparça edildi. Duvara yazı yazan çocukların eyleminden bir millî güvenlik riski gören MİT, bu saldırıyı önceden haber alamadı mı? Diğer saldırılar MİT tarafından önceden haber alınamadı mı? Hadi, bunları bir kenara koyalım, o tırlar ne taşıyordu, Allah aşkına, o tırlar ne taşıyordu? O tırların silah taşıdığını, bomba taşıdığını ve esasen orada, Rojava’da bir statü elde etmeye yönelik olarak geliştirilen mücadeleye karşı IŞİD terör örgütünü destekleme siyasetinin olduğunu dünya âlem biliyor artık. Bunları gizlemeye ihtiyaç yok ve yine IŞİD artığı, El Nusra artığı El Kaide artığı çetecilerle MİT hattın altında onları toplayarak hangi ulusal orduların kurulmasına aracılık etti, bunları biliyoruz. Bunların ne olduğundan hepimizin haberi var. Dolayısıyla bu memlekette muhaliflere yönelik, demokratlara yönelik, muhalif Kürtlere yönelik, devrimcilere, sosyalistlere yönelik olarak zaten bir “şeytan azapta gerek” politikasının bu örgütler tarafından sürdürüldüğünün ne yazık ki farkındayız. Keşke böyle olmasaydı diyoruz. Dolayısıyla MİT’in bütçesinin görüşüldüğü bugün hiç kimse bizden bu konuda olumlu bir tutum içerisinde olmamızı beklemesin. Bu, MİT için de diğer güvenlik bürokrasisi için de diğer güvenlik kurumları için de ne yazık ki geçerli. Ne yazık ki dünyada otoriter popülist bütün devlet mekanizmalarının aşağı yukarı bu tür güvenlik aygıtlarına biçtiği rol budur; muhalefetin bastırılması, muhalefetin susturulması ve her koşulda iktidarın kendi varlığını devam ettirebilmek için en ceberrut yöntemlerin kullanılmasıdır.

Bugün Suriye siyasetinin içine düştüğü bataktan bahsediyorsak, bugün ülkemizin Suriye’de ne kadar ciddi açmazlarla karşı karşıya kaldığını görüyorsak hiç kuşkusuz bu siyaset AKP iktidarının MİT vasıtasıyla sürdürdüğü siyasetin geldiği son noktadır değerli arkadaşlar. O sebeple şunu ifade etmek istiyorum: Bu eşitsizlik, bu çifte standartlı tutum alış, evet, iktidarın ve iktidarların doğasındadır. Ama bizim doğamızda da elbette buna karşı direnmek, buna karşı mücadele etmek ve bunu her fırsatta halkımıza teşhir etmek vardır. Biz de sonuna kadar bunu söyleyeceğiz.

Şimdi bu kadar katliamın, bu kadar insan hakkı ihlalinin, bu kadar yanan canların istihbaratını önceden almayan, bu konuda çifte standartlı davranan MİT için ben susayım, siz söyleyin: Bizim MİT’e güvenmek için herhangi bir gerekçemiz var mı?

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Tunceli Milletvekili Alican Önlü’ye ait. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİCAN ÖNLÜ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Sevgili Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş şahsında tüm rehin tutulanları ve parti çalışanlarımızı, seçilmişlerimizi, devrima tutsakları ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bugün, siyasi soykırımı, kayyum gasbını, rehine politikalarını planlayan ve örgütleyen Millî Güvenlik Kurulu bütçesi hakkında Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Millî Güvenlik Kurulu, tekçi, inkârcı İttihat ve Terakki anlayışının ruhunu günümüze taşıyan, bugünün çok kültürlü, çok kimlikli yapısı üzerinde vesayet kurumudur; bugün yaşadığımız siyasi kaosun, toplumsal kutuplaşmanın, halklar ve inançlar üzerindeki inkârın en önemli kurumudur. Ülkeye kötülük eken, onun harcıyla siyaset kurumunu şekillendiren, demokrasinin gelişmesini engelleyen ve toplumun aydınlık geleceği üzerinde ipotek kurumudur.

1924 Anayasası’yla yönünü tekçi, merkeziyetçi ve asimilasyoncu bir hatta çeviren kurucu iktidar, bu tekçiliği muhafaza ve korumak için 1933 yılında Yüksek Müdafaa Meclisini kurarak bugünkü Millî Güvenlik Kurulunun temelini atmıştır. 1933-1949 tarihleri arasında Millî Savunma Yüksek Kurulu olan Kurul, Türkiye’nin baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürüldüğü gerekçesiyle 1960 darbesini planlar ve henüz emekleme döneminde olan demokrasiyi sekteye uğratarak, o dönemin Başbakanı ve arkadaşlarının idamının yolunu açmıştır.

Bugün 17 Aralık, aynı zamanda Kürt aydınları Ape Musaların, Canip Yıldırımların ve Doktor Şivanların da tutuklandığı 49’lar Davası’nın yıl dönümüdür, tarihî günüdür. Kürt aydınları daha o dönemde, askerî vesayet hedefinde olarak susturulmak, Kürt mücadelesi sekteye uğratılarak engellenmek istenmiştir. Bugün NATO üyeliği sonrasında, “Komünizmle Mücadele” adı altında hukuk dışı yapılar oluşturmuş, desteklemiş ve kaos ortamını yaratmıştır. Bütün devrimcileri, aydınları ve muhalifleri düşmanlaştırmıştır. “Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike altındadır.” denilerek 1968 devrimci muhalefeti bastırılmış ve 12 Mart 1971 darbesiyle devrimci önderler idam edilmiştir.

Yine bu Kurulun yarattığı kaos ortamıyla 1977 1 Mayısında Taksim'de 34 emekçi, Maraş’ta ve Çorum’da yüzlerce Alevi katledilmiştir. Bu katliamlarla 1980 darbesinin zemini oluşturulmuştur. Darbe mekanizmasıyla 1971-1980 arasında 9 seçilmiş iktidar tasfiye edilmiştir. Bütün bu darbelerle, ülkede neredeyse her on yılda bir topluma gerçek iktidarın kim olduğu gösterilmiştir. 1980 darbesiyle, Türkiye solu ve Kürt devrimciler başta olmak üzere toplumsal muhalefeti Diyarbakır, Mamak, Metris cezaevlerinde en acımasız yöntemlerle sindirmeye çalışmıştır.

Bu Kurula göre ülkede çalılık temizlenmiş, artık tek düşman kalmıştı, o da bütün baskı ve sindirmelere karşı boyun eğmeyen, hiçbir şekilde biat etmeyen, demokratik ve ortak vatanda eşit yurttaşlık isteyen Kürtlerdi. Bundan dolayı Millî Güvenlik Kurulu Siyaset Belgesi’ni Kürt düşmanlığı üzerinden yeniden güncellemiştir.

Türkiye’nin gerçek anayasası olarak kabul edilen bu kırmızı kitapçıkla 1990’larda Kürt köyleri yakıldı, kontrgerilla faaliyetleriyle 17 bin faili meçhul cinayet işlendi; Alevilerin toplumsal talepleri ise Sivas katliamıyla bastırılmaya çalışıldı.

Aynı zamanda toplumsal nüfus mühendisliğini de görev edinen bu Millî Güvenlik Kurulu 12 Aralık 1996 tarihindeki toplantısında Kürt nüfus artışını gündemine alarak bunu engellemenin yollarını tartışmıştır. 28 Şubatta bu derin yapı yüzünü bir kez daha göstererek seçilmiş bir iktidarı değiştirmiştir. “Postmodern darbe” olarak da tarihte yerini alan bu darbe başta dindar kesime karşı, başörtü yasağı gibi ayrımcı uygulamalarla insan hakları ihlallerine imza atmıştır.

Anayasal kurumlar yetkilerini Anayasa'dan alırken meşruiyetini ise halktan alır. Askerî vesayet kurumu olan Millî Güvenlik Kurulu, kurulduğu günden bu yana anayasal görevleri dışında hareket etmiştir. Kendini Anayasa'nın üstünde gören Millî Güvenlik Kurulu demokrasiyi kesintiye uğratarak, seçilmiş iktidarları düşürerek, partileri kapatarak, halkları ve inançları, muhalifleri düşmanlaştırarak toplumsal kaosu yaratmıştır. Kaos ve karmaşa âdeta bu Kurul için temel, değişmez bir strateji olmuş, yönetsel bir aygıta dönüşmüştür.

2002 yılında iktidara gelen AKP Kürt ve Alevi sorununu, demokrasi ve insan hakları ihlallerini ve ekonomik bunalımların sorumlusu olan bu askerî vesayet kurumunu sonlandıracağı sözünü vermiştir. Türkiye halkları bu söze değer biçerek demokrasi, hak, hukuk, insan hakları talebiyle AKP'yi iktidara taşımıştır. 1999-2004 tarihleri arasında ateşkes kararının getirmiş olduğu çatışmasızlık ortamı, Kürt sorununun demokratik çözüm zeminini yaratmış ve beraberinde çözüm sürecini getirmiştir. Erdoğan, Türkiye halkları için tarihsel önemi olan çözüm süreci için 28 Şubat 2015 tarihinde “Bu, hasretle beklediğimiz bir çağrıdır.” açıklamasını yapmıştır. Ancak aynı Erdoğan, 24 Nisan 2016’da Dolmabahçe Mutabakatı’nı inkâr etmiş ve çözüm masasını devirmiştir. Oysa Sayın Öcalan’ın 28 Şubat darbesinin yıl dönümünde açıklanmasını istediği Dolmabahçe Mutabakatı ruhu itibarıyla zaten darbe ve askerî vesayete karşı demokrasiyi yaşatacak bir mutabakattı. Erdoğan, Millî Güvenlik Kuruluyla yaptığı ittifakla bu süreci sonlandırarak, aslında, Türkiye halklarının yıllarca özlemini duyduğu barış ve çözüm umudunu kendi kişisel iktidarı için kurban etmiştir.

Bir başka dönüm noktası da 2014 Millî Güvenlik Kurulu toplantısıdır. Türkiye tarihinin en uzun Millî Güvenlik Kurulu toplantısı, “Çöktürme planı” adı altında, son beş yıldır yaşadığımız büyük yıkımları planlamıştır. Seçilmişlerin muhatap alınmaması, partimizin itibarsızlaştırılması, özgür basın kurumları ve muhalif medyanın susturulması, 15 bin insanın ölümü, 8 bin insanın yaralanması, 7 bin insanın tutuklanması, 30 bin insanın göç ettirilmesi, kentlerin yıkımı, kayyumların gasbı, Kürtlerle ortak mücadele edecek güçlerin sindirilmesi hedeflenmiştir. Bu yıkım planı, temel bir strateji olarak devreye sokulmuş ve hâlâ devam etmektedir. Çöktürme planıyla sadece Kürtler değil; Aleviler, kadınlar, gençler, doğa, ekonomi, bilim ve sanat da çöktürülmek istenmiştir.

Çöktürme planı, 2013 yılında, Sayın Öcalan’ın Diyarbakır nevruzundaki mesajına karşı geliştirilmiştir yani barış eline ve çözüm umuduna çöktürme planıyla karşılık verilmiştir. Tek bir insanın dahi burnunun kanamadığı çözüm süreci, çöktürme planıyla sonuçlandırılarak, bugün toplumsal yıkımın taşları örülmüştür. Darbe mekaniğinin ürünü olan çöktürme planı sonrasında, askere zırh yasası getirilip ve bu planın uygulayıcıları olan asker, polis ve memurlar için yargıya gizli genelgeler yollanmıştır. Çözüm süreci rafa kaldırılarak 15 Temmuz darbesinin altyapısı oluşturuldu, bu da 20 Temmuz OHAL darbesinin zemini yapıldı. Yürütülen rehin politikaları, dokunulmazlıkların kaldırılması, belediyelerin gasbedilmesi, muhalif kurumların kapatılması, KHK’lerle binlerce emekçinin işinden atılması, basının susturulması, işgal ve ilhak girişimleri, iktidarın ve bu Kurulun ortak planıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ancak şunu unutmamak gerekir ki bu demokrasi karşıtı militarist yapıdan söz ederken, ortaklarından söz etmemek olmaz. “Askerî vesayeti sonlandıracağız.” söylemiyle iktidara gelenler, bugün bu vesayeti saraya taşımıştır. “Millî Güvenlik Kurulunu sivilleştireceğiz.” diye yola çıkanlar, bunu saraylaştırmıştır. Millî Güvenlik Kurulu artık bir saray kurumudur, saray da Millî Güvenlik Kurulu olmadan varlığını sürdürmeyeceğini biliyor. İşte, bu yüzden, AKP “Militarist vesayeti kaldıracağız.” derken siyasi parti özelliğini kaybederek, kendisi bizatihi vesayet kurumuna dönüşmüştür.

Bu Parlamentoda, demokrasi karşıtı bu Kurulun bütçesini değil kapatılmasını konuşmalıyız, yargı da bu Kurulun tüm hukuksuzluklarını yargılamalı ve geçmişinden hesap sormalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİCAN ÖNLÜ (Devamla) – Ne bütçesini tartıştığımız saray halkın sarayıdır ne de Millî Güvenlik Kurulu anayasal bir kurumdur.

Bu yüzden Halkların Demokratik Partisi olarak, gücünü Anayasa’dan almayan, aksine Anayasa’yı sistematik bir şekilde ihlal eden, topluma tekçi gömleği giydirmek isteyen bu Kurulun kendisine ve bütçesine “hayır” diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adana Milletvekili Kemal Peköz’e ait.

Buyurun Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Türkiye'deki uygulamalara baktığımız zaman, en hakkaniyete uygun, en hukuka uygun, en hakka uygun davranış sergilemesi ve toplumun bir arada yaşama iradesini göstermesi için gerekli çabayı göstermesi gereken bir kurumun ne hâlde olduğunu ve neler yaptığını, siyasetin sopası hâline geldiğini sizlere anlatmaya çalışacağım.

Partimiz, dışlanan ve ayrımcılığa maruz kalan tüm inanç topluluklarının ve inanmayanların düşünce, ifade, vicdan ve ibadet özgürlüklerinin, eşit vatandaşlık hakları temelinde çözüme kavuşturulması için mücadele etmektedir çünkü Türkiye'de inanç, devlet yani Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle, hem bütçe harcamaları hem de uygulanan politikalarla bir sorun yumağı hâline dönüştürülmüştür. Kamu kaynaklarının sadece Sünni İslam’ın yayılması için kullanılması bize göstermektedir ki “Dinde zorlama yoktur.” cümlesi unutulmuştur. Sünni iseniz kamu hizmeti alabilirsiniz demektir bu. Oysa kamu kaynaklarından diğer dinî gruplar, din adamları ve din merkezleri için de bütçe ayrılması gerekmektedir. Ne yazık ki Diyanet İşleri Başkanlığı, farklı inanç gruplarına dönük bütçe ayırmamakta ve grupları desteklememektedir.

Bakınız, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi 8 bakanlığın bütçesinden daha fazladır. 2020 bütçesi için öngörülen miktar 11 milyar 519 milyon 609 bin Türk lirası. Bütçe kalemlerine yakından baktığımızda, harcamalarda ve kullanımında da karanlıklar, bilinmezlikler hüküm sürmektedir. Örneğin, transferlere ayrılmış 38 milyon lira var ama bunun kime, ne amaçla, hangi dernek ve kurumlara, hangi vakıflara verileceği konusunda herhangi bir açıklama görülmemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet; din, rejime ayak bağı olmasın diye icat edilmiş, günümüzde de toplum mühendisliği için mevcut iktidarın elinde bir aparata dönüşmüştür. Sünni Hanefi çizgisi dışında kalan Alevilik ve diğer inanç gruplarına karşı iktidar politikalarına paralel bir yol izlemekte, millî coğrafya, millî tarih gibi “millî din” anlayışının topluma dayatılması önemli sacayaklarından birini oluşturmaktadır.

Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde görev yapan Diyanet personelinin, başta Kürt dili olmak üzere, Şafii mezhebi, Kürtlerin örf ve âdetleri hakkında son derece yetersiz olduğu görülmektedir. Örneğin, hiç Kürtçe bilmeyen bir imam hiç Türkçe bilmeyen bir mezraya atanabildiği gibi, tamamı Alevi olan bölgelere de Sünni personel görevlendirilebilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı resmî sitesinde farklı 6 dil bulunmakta ama 20 milyona yakın Kürt’ün yaşadığı ülkede, resmî sitede Kürtlerle ilgili herhangi bir ibare söz konusu olmadığı gibi herhangi bir bölüm de açılmamıştır.

Diyanetin siyasetle hassas sınırlarının çok iyi belirlenmesi gerekir. Diyanet, iktidarın tekelinden kurtarılmış, kendisini toplumun hizmetine adamış ve seçimle iş başına gelmiş bir başkan tarafından idare edilen özerk bir teşkilata dönüştürülmelidir.

Bütçesini Alevilerin de ödediği vergilerden alan Diyanet İşleri Başkanlığı, Alevilerin kendi farklı özgün kimliğine dair tek bir hizmet sunmadığı gibi, aynı zamanda görevli istihdam etmediği gibi, âdeta bir asimilasyon merkezi olarak çalışmaktadır. Her fırsatta cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyip Alevileri camiye davet eden Diyanet İşleri Başkanı, 2 bin din görevlisinin Alevi köylerinde görevlendirildiğini ifade etmiştir. Kurumun, Alevileri irşat yani doğru yola getirme, asimile etme çalışması dışında Alevilere veya Aleviliğe dair herhangi bir çalışması yoktur. Dersim, Çanakkale, Manisa ve en son da Kars’taki köylere cami yapılması için bir çaba içerisine girilmiş, bunun için gerekçeler uydurulmaya çalışılmıştır. Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmeli, bugüne kadar yapılan camiler bir kararnameyle okula, sağlık ocağına veya cemevine dönüştürülmelidir.

Alevilerin cami ya da imama değil, inkâr edilen inançsal kimliğinin tanınmasına ihtiyacı var. İnkâr ve dayatmayla farklı inanç kimliklerini tekçi bir yapı içerisinde eritmeye çalışarak sadece var olan huzursuzluğu artırırsınız. Aleviler bu inkâr politikaları içerisinde kendilerini asimile etmek için kullanılan vergilerini kabul etmiyor ve helal etmiyorlar. Bu helal edilmeyen vergilerin vebalini taşımaktansa gelin, hep birlikte Alevilerin de bütçesini oluşturabileceği bir çeşitliliğin var olmasına öncelik edin, cezaevlerinde olup da Alevi dedesiyle görüşmek isteyen mahpuslara izin verin, onlarla görüşebilsinler.

Ankara, Adana, Antalya, Bursa, Maraş, İzmir, Malatya ve en son da İstanbul’da Alevilerin evleri işaretleniyor, tehdit ediliyorlar ve bugüne kadar bununla ilgili sağlıklı bir soruşturma yürütülebilmiş, herkesin nefesini bile dinleyen devlet bu konuda herhangi bir sorumlu bulabilmiş veya herhangi bir değerlendirme yapabilmiş değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet kendi görev alanına girmeyen her yerde söz söylemeye çalışacağına, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının, inanan ve inanmayan tüm kimliklerin kendilerini özgürce ifade etmelerinin olanaklarını yaratmalı; eşitlik ve özgürlük kapsamında, laiklik içerisinde mücadele etmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, Mevlit Kandili vesilesiyle “Telefona değil eşinizin yüzüne bakın.” isimli bir kamu spotu yayınlamış. Burada da yine, erkek egemen, eril zihniyeti ortaya koyarak kadınların sadece ev işlerinden sorumlu olduğunu anlatan bir spot yayınlamıştır. Bu da yine, devletin aile yapısına ve kadına bakışını gösteren en iyi ifadelerden bir tanesidir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında bir protokol imzalanmış ve bir yıllık hizmet için 711 din görevlisi okullarda görevlendirilmiştir. Din görevlisi, spor tesislerinde, kamplarda ve gençlik merkezlerinde görev yapacak. Bunu sizlere sormak istiyorum, ne işi var din görevlisinin oralarda? Eğer motivasyon gerekiyorsa, eğer psikolojik destek gerekiyorsa buraya psikologların ya da psikiyatristlerin gönderilmesi gerekirken, bunların yerine din hizmetinde bulunan kesimlerin gönderilmesinin, Türkiye’de yaratılmak istenen dindar ve kindar nesil için ancak faydası olabilir; toplumun bir arada yaşamasına herhangi bir katkısı olmaz.

Diyanet Vakfı aracılığıyla son iki yılda 51 tane öğrenci yurdu daha yapılmış ve Diyanete bağlı yurt sayısı 70’e çıkmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığının öğrenci yurdu yapması gibi bir görevi yoktur. Eğer yurt ihtiyacı varsa -ki vardır- bunu, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ya da Millî Eğitim Bakanlığı kendi aralarında konuşur, danışır, ona bir bütçe ayırır ve yurt yaparlar. Diyanet İşlerinin yurtlar yapması demek, oraya sadece bir düşünceye mensup olan insanların gidebileceği, kalabileceği yurtlar olduğu anlamına gelir.

Diyanet neden camilerde olan hutbelerde, vaazlarda siyaset yapılmasına izin veriyor? Bunlarla ilgilenmek yerine, Hristiyanlara, Ezidilere, Musevilere, Alevilere de hizmet vermeyi mutlaka hedeflemeli ve orada siyaset yapılmasını kesinlikle önlemelidir. Anayasa’ya göre, Diyanet, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinmelidir. Ama onun yerine, iktidar lehine fetva veriyor, iktidar zor durumda kaldığı zaman da onun işini kolaylaştırarak ikinci bir fetva yayımlamayı ihmal etmiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu anlattıklarımdan hareketle, Diyanet İşleri Başkanlığı yeniden yapılandırılmalı, Diyanet İşleri Başkanlığı seçimle iş başına gelmiş bir başkan tarafından idare edilen özerk bir yapıya ve teşkilata dönüştürülmelidir. Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, Alevilerin eşit yurttaşlık talepleri kabul edilmeli, cemevleri ibadet yeri olarak kabul edilmeli, ayrımcılığa maruz kalan inançların ibadet yerlerine eşit muamele yapılmalıdır. Cemevlerinin ibadethane sayılmamasının gerekçesi olarak gösterilen 12/4/2002 tarihli, 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 2/f bölümünde yer alan ifade değiştirilmelidir. Bu durumda Türkiye’deki dinsel çoğulculuğun tam olarak yansıtılması mümkün değildir.

Din ve devlet işleri birbirinden ayrılmalı, inanan ve inanmayan tüm kimliklerin kendilerini özgürce ifade etmelerinin olanakları yaratılmalı, eşitlik ve özgürlük kapsamlı bir laiklik yaratılmalıdır. Bu tutum aynı zamanda, Sünni Müslümanların da inançlarının devlet tekelinden kurtarılması, özgürleşmesi ve kendi dinî inançlarını istedikleri gibi yaşamaları için mücadele etmeleri anlamına gelir.

Değerli arkadaşlar, zaman bitmek üzere ve bir fıkrayla bitirmek istiyorum. Zamanın birinde, bir kuş yol kenarında, beslenmek için dolaşmakta, karşıdan da üzerinde derviş hırkası olan bir insanın geldiğini görmektedir. Üzerinde derviş hırkası olduğu için kuş tereddüt etmez, tedirgin olmaz ve dolaşmaya devam eder. Derviş hırkasıyla dolaşan kişi onun yanına yaklaşır, üzerine atlar ve kanadını kırar. Mahkemeye giderler, kuş şikâyetçi olur, der ki: “Benim kanadımı kırdı, bana haksızlık yaptı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Ona sorarlar, derler ki: “Buna ne ceza verelim?” Sonra, kısasa kısas gereği derviş hırkası giyen kişinin kolunun kırılmasına karar verilir. Kuş der ki: “Hayır, onun kolunu kırmayın. Onun kolunu kırarsanız bir süre sonra kolu iyileşir, gelir ve yine birilerini derviş hırkasıyla kandırmaya kalkar. Siz onun üzerindeki derviş hırkasını çıkarın, onun için en büyük ceza odur.”

Bizim de şu anda iktidarın üzerine geçirdiği derviş hırkasını çıkardığımız gün bu ülke huzura kavuşacak ve herkes mutlu mesut, birlikte yaşama şansına sahip olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, bir terör örgütü liderine “sayın” denilmesinin tasvip edilemeyeceği gibi Türk ordusunun yaptığı operasyonların da işgal ve ilhak amaçlı olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bir terör örgütü liderine “sayın” denilmesi tasvip edilemez. Ayrıca şanlı Türk ordusunun yaptığı operasyonların hiçbiri işgal ve ilhak amaçlı değildir. Türk ordusu, terörle mücadelesini gereken her satıhta yapmaktadır. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN - Söz sırası Bingöl milletvekili Erdal Aydemir’e aittir.

HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Genel Kurul, biliyorsunuz ki her yıl 10 Aralık-17 Aralık tarihleri arasında ülkemizde İnsan Hakları ve Demokrasi Haftası olarak kutlanır. Ancak bu süreç içerisinde özellikle de bu haftanın taşımış olduğu anlam ve önemine binaen biz de yaklaşık on yedi yıldan beridir AKP iktidarı döneminde yargının, adaletin, demokrasinin ne hâllere düşürüldüğü konusuyla ilgili birkaç tarihsel ve güncel örneği vermeyi bir zaruret addediyor, zaruret biliyoruz.

Arkadaşlar, on yedi yıllık AKP iktidarları döneminde yargı o hâle getirildi ki âdeta içi boşaltıldı, Zazaca bir tabirle “…”(x) bir hâle getirildi. Arkadaşlar Zazaca “…”(xx) demek “İçi çürümüş ceviz” demektir. İşte, AKP iktidarları, yargıyı bu on yedi yıllık süre içerisinde çürüttü; adaleti, hukuku güvenilmez bir hâle getirdi.

Değerli arkadaşlar, tarihte yani bundan yaklaşık iki yüz kırk, iki yüz elli yıl önce Almanya Kralı II’nci Friedrich, Berlin’de bir geziye çıkar. Bu gezi esnasında Berlin yakınlarında manzarası çok güzel olan bir yeri beğenir ve adamlarına der ki: “Bana burada bir saray inşa edin.” Gel gör ki Kralın beğenmiş olduğu sarayın yanında bir köylü değirmenciye ait olan değirmen bulunmaktadır. Kralın adamları değirmenciye gidip “Kral burayı çok beğendi. Biz bu değirmeni kamulaştıracağız, parasını ödeyeceğiz, bunun yerine de Kralımıza bir saray inşa edeceğiz.” derler. Ancak değirmenci ısrarla değirmenin dedesinden babasına, babasından da kendisine kaldığını söyler, bundan dolayı da değirmenini satmayacağını, Krala da vermeyeceğini ifade eder. Bunun üzerine Kralın adamları söz konusu olayı Krala taşırlar. Kral II. Friedrich der ki: “Bu değirmenciyi huzuruma çıkarın.” Değirmenci Kralın huzuruna çıkar. Kral der ki: “Biliyorsun ki ben Kralım, istersem bu değirmenin bedelini de ödemeden yıkar, yerine sarayımı yaptırırım.” İşte, değirmenci Krala dönüp adalet ve yargı tarihine geçen o meşhur özdeyişini söyler: “Evet, Kralım, siz Kralsınız, isterseniz yapabilirsiniz ama unutmayın ki Berlin’de de hâkimler var, yargıçlar var.” (HDP sıralarından alkışlar)

İşte, arkadaşlar, kim olursanız olun, ister tek adam olun ister kral olun ister egemen olun isterse iktidarı ne pahasına olursa olsun elinizde tutan güç olun, kanunlar karşısında herkes eşittir ve bir gün gelecektir ki aynen Almanya’da olduğu gibi bir kral ile bir değirmenci adalet karşısında, adalet sayesinde komşu olabileceklerdir.

Değerli arkadaşlar, tabii, bu adalet vurgularından sonra, özellikle ülkemizde yaşanan, yine, hukuk ve yargı tarihine geçmesi gereken iki vakadan bahsetmek istiyorum.

Arkadaşlar, Sayın Genel Kurul, sayın milletvekilleri; bakın arkadaşlar, Sayın AKP Grubu; bu, Oğuz Arda Sel, Tekirdağ Çorlu tren kazasında yaşamını yitirdi. Arkadaşlar, o kazada Oğuz’un vücudu ikiye bölündü, ikiye bölünen vücudunu, Oğuz’un ikiye bölünen bedenini doktorlar dikip bir ceset torbasına koydular ve dedesine teslim ettiler. Oğuz Arda’nın dedesi, Çorlu’da geçen hafta üçüncü celsesi yapılan duruşmadan sonra adaleti bakın nasıl haykırdı. Oğuz Arda’nın dedesi Mehmet Öz mahkeme çıkışında aynen şunları söyledi: “Bu ülkede adalet mekanizması çalışmıyor. Adaletin üzerinden ellerinizi çekin, yukarıdan gelen emirle mahkeme görülmez; adalet, hâkimlerin vicdanıyla hareket etmek zorundadır. Adalet üzerinden ellerinizi çekin, bu ülkede adalet mekanizması çalışmıyor, siyasetin elinin altında mahkûm olmuştur.” İşte arkadaşlar, bakın, Tekirdağ Çorlu’dan Arda’nın dedesi sesleniyor, haykırıyor: “ Ankara’da yargıçlar var mı? Ankara’da adalet var mı?” Bunu bütün Genel Kurul şahsında, başta iktidar partisinin mensuplarına haykırıyor arkadaşlar.

Arkadaşlar, yine, 28 Eylül 2009 tarihinde, Bingöl ili Genç ilçesi Yayla köyünde hayvanlarını otlatmaya götüren Ceylan Önkol, arkadaşlar; Ceylan Önkol’un, Yayla Karakolundan atılan bir havanla bedeni paramparça edildi, paramparça edildi arkadaşlar. Tıpkı Arda’nın cesedi gibi, o da parçalanmıştı. Arda’yla aralarındaki benzerlik ne biliyor musunuz arkadaşlar? İkisinin de failleri yargı önüne çıkarılamadı. Ceylan Önkol’un annesi, çocuğunun kemiklerini kendi eteğinin içerisine toplayarak götürüp defnetti ve on yıldan beridir Ceylan Önkol’un annesi Saliha Önkol, Genç ilçesinin Yayla köyünden “Ankara’da yargıçlar var mı, Ankara’da adalet var mı?” diye haykırmaktadır arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

Her iki olay arasında da muazzam benzerlikler vardı. Benzerlikler neydi arkadaşlar? Her iki ailenin de adalet arayışı, çürüyen, içi çürütülmüş, çürümeye terk edilmiş mahkemeler ve yargıdan artık hiçbir beklentilerinin olmamasıydı.

Yine, şu fotoğrafla, konuşmamı sonlandırmak istiyorum. Bakın, Arda ve Ceylan, ben eminim ki şu an cennette bir aradalar ve gökyüzünden şu anda yasama Meclisine haykırmaktalar: Orada bulunan milletvekili amcalarım, dedelerim, teyzelerim, bizim için tecelli etmeyen adaletin takipçisi olun; bizi öldüren, ölümlerimize neden olan kişileri, failleri bulun, soruşturun, mahkeme önüne getirip yargılayın ki bizden sonra çocuklar ölmesin; mahkemeler adil bir şekilde olsun, geride bıraktıklarımızın, annelerimizin, dedelerimizin, abilerimizin, akrabalarımızın adalete güvenleri yeniden tesis edilsin. Bu, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisinin boynuna vurulmuş bir borçtur. Arda ve Ceylan’ın faillerinin bulunup adalet önüne çıkarılıp hesap sorulması gerekir.

Arkadaşlar, ben konuşmama Sezen Aksu’nun Ceylan Önkol’la ilgili yapmış olduğu bir şarkının dörtlüğüyle veda etmek istiyorum:

“Ah yüreğimde dört nala atlar,

Atların sağrısında kanatlar,

Sağ yanım boydan boya Mezopotamya,

Sol yanımda Rumeli ağıtları patlar.”

Bir tarafta Rumeli’den Arda, bir tarafta Mezopotamya’dan Ceylan “Adalet!” diye bağırıyorlar, “Adalet!”

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’e ait.

Buyurun Sayın Vekil. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; yaklaşık iki aydır, Plan ve Bütçe Komisyonuyla beraber, bu süreçte Türkiye’nin 2018 ve 2020’ye ait bütçesini görüşüyoruz.

Hep bütçe hakkının öneminden söz ettik, bir hak olduğundan yola çıktık ve biliyoruz ki bir bütçede büyük çoğunluğun, dezavantajlı kesimlerin lehine bir bütçe yapmak lazım -işçi, emekçi, çiftçi, kadın, genç, öğrenci- fakat bu iki aylık süreçte bunlar yoktu. Tam tersine, daha çok, yandaş bir grup ve sermaye gruplarının çıkarına hizmet eden bir bütçe. Emekli için, işçi için, memur için, büyük bir çoğunluk için, asıl, Türkiye’nin büyük zenginliği olan, farklılıkları temsil eden ve büyük çoğunluğu asgari ücretle geçinen kesimlerle ilgili hiçbir düzenleme yoktu ve bunu bir çok kez dile getirdiğimizde de maalesef dikkate alınmadı. Dikkate alınmadığı gibi, kriz var dediğimizde -ilk bu dönemlerde, geçtiğimiz yıl- “Kriz mi var? Bunu söylemeyin, vatan hainisiniz…”

Geldiğimiz aşamada tasarrufla ilgili bir yığın düzenleme yapıldı ve tasarruf iki türlü açıklandı. Nitekim, aslında stratejik planlamayla ilgili, bütçeyle ilgili, başkanlıkla ilgili yapılan düzenlemelerde deniyor ki: “Toplumu özendirmek lazım, vatandaşı özendirmek lazım olağanüstü bir durumda tasarruf yapsın.” diye. Aslında belki de iktidarın yurttaşları dikkate alıp onlara özenmesi lazım çünkü yurttaş zeytin alırken de yurttaş peynir alırken de elektrik faturasını öderken de doğal gazı öderken de nasıl tasarruf yapabileceğini öğreniyor ama bir taraftan -hep söylüyoruz- bu şatafatlar devam ediyor. Ve ne oldu? Göz göre göre yapılan bu usulsüzlükler dile getirildiğinde hep suçlamaya çalışıldı çünkü Türkiye’de şu anda bir şeyi örtmek için en rahat yöntem algı operasyonuyla suçlamak.

Peki, bu bütçede ne yoktu bunun dışında? Arkadaşlar, demokrasi yoktu, barış yoktu, adalet yoktu, hukukun üstünlüğü yoktu. Ne vardı? Korku vardı, baskı vardı ve her söylemde savunmayla ilgili söylemler vardı. Hazine Bakanlığı gelip sunuş yaptığında -otuz beş dakika- hamasi nutuklarla sadece terör, bölünme, vatan hainliği, ihanet ve diğerleri vardı; işçi, memur, barış, demokrasi, özgürlük, bunlar yoktu.

Başka ne vardı bu bütçede? Bu bütçede Meclis yoktu, Meclisin denetimi yoktu, Strateji ve Bütçe Başkanlığının denetleme diye bir şeyi yoktu, Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştı, Sayıştay devre dışı bırakılmıştı ve hazine ayrı, bütçe ayrı bir konuma düşürülmüştü. Ve neydi? Biz biliyoruz ki 1960’larda Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuş. Devlet Planlama Teşkilatı, ta geçmişten gelen, hep özenilen, hep atıfta bulunulan, dizilerde bile dile getirilen, Osmanlı şeyinden gelen bir kurum, 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı oldu, Kalkınma Bakanlığı kuruldu, şimdi o Bakanlık da yok, ismi de yok; Cumhurbaşkanlığına bağlı bir makam. İnsanlar dışarıda, müşavirlik hizmeti veren yok ve Cumhurbaşkanı, programı belirliyor ve Meclise geliyor. Nitekim, Cumhurbaşkanı dedi ki: “Yüzde 5 büyüme düşünüyorum.” Kimse itiraz edemedi, buna göre düzenleme yapıldı. Şimdi, bu bütçede halk yok, rant var; tümüyle ranta dayalı, üretime dayalı hiçbir şey yok. Bu bütçede Türkiye’nin geleceğiyle ilgili kaygı da yok. Barışı nasıl inşa edebiliriz? Savunmadan nasıl daha çok… Çünkü savunmaya baktığınızda, daha çok iç savunmadan söz ediliyor. Bir taraftan da her şey bitti; Mardin’de otellerde yer yok, Diyarbakır’da otellerde yer yok, her şey güllük gülistanlık ama buraya gelince, bir şey söylediğimizde, yüzleşme olduğunda da “Hayır, büyük bir felaket var...” Hiçbir felaket yok; en büyük felaket, gidiyorsunuz bunu örtmek için bir çaba harcıyorsunuz ve buna sığınıyorsunuz. Hukuk yok, demokrasi yok.

Şimdi, arkadaşlar, bir taraftan da bütçe hakkı aslında halkın iradesini temsil ediyor ve bu bütçede mali yönetimle ilgili bir kısım düzenlemeler, özellikle Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası’nın 5’inci maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisine bütçe hakkına uygun şekilde yönetilmesi hakkını veriyor. Bu, şu anda ortadan kaldırılmış, bunu kimse kullanamıyor ve bütçe yapım sürecinde Meclisin de yetkisi yok; gelip konuşuluyor ve noktası, virgülü değişmeden -sevgili Paylan’ın söylediği- buraya, önümüze getiriliyor. Bütün bunlar Cumhurbaşkanlığı biriminde hazırlanıyor, Bakanlıklar sözde birbiriyle ilişkili ama ayrı çalışıyor ve hepsi karman çorman bir şekle dönüştürülmüş.

Birkaç istatistik versek… İşsizlikle ilgili rakamları herkes biliyor, daha dün DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) açıklama yaptı. İşsizlik sayısı hızla artıyor ve en çok gençlerde ve kadınlarda, gençlerin de üniversite mezunlarında. Yoksulluk sürekli artıyor. Bu çalışmada “Onlarla ilgili nasıl bir stratejik planlama yapabiliriz? Nasıl, bu bütçede düzenleme yapabiliriz?” hiç yok.

Bir de bu bütçe hep güvenlikten söz ediyor, güvenden söz etmiyor. Siz bugün, Batman’a geldiğinizde, Siirt’e geldiğinizde, Diyarbakır’a geldiğinizde, bölge illerinin hepsini gezdiğinizde, Kürtlere “Güven mi, güvenlik mi?” dediğinizde güvenlikten yaka silkiyorlar. Güvenlik ta baştan bugüne kadar… “Güvenlik” denilince akla ne geldiği biliniyor ve en çok istedikleri güven. Güven olursa yarının inşası her açıdan dile getirilebilir. Ya, güven için çalışmayan bütçe güvenliği öne aldığında, hiç kimse zaten buna güvenmiyor ve uzaklaşıyor. Güven için çalışanlar, Batman’da Demokratik Toplum Kongresine bağlı insanlar, Batman’ın mahallelerinde uyuşturucuyla mücadele için çalışıyordu gençler için. Şu anda bir kısmı tutuklandı, cezaevindeler; bir kısmı serbest bırakıldı, sekiz gün gözaltında kaldılar. İnsanlar birçok ilde buna benzer, güven tesisi için çalışırken, mahrum ediliyorlar.

Planlamadan söz ettik. Bu bütçede başka ne var arkadaşlar? Bu bütçede bazı şeyleri örtmek için öyle güzel yöntemler bulmuşlar ki. Biz Ulaştırma Bakanına sorduk “Bu hane halkına transfer nedir?” diye. Firmalara veriyorlar. Firmalar kim? Kara yolu yapan, otoyol dışında köprü yapan, havaalanı yapan 5 tane şirket, bunlara veriyorlar. İsmi “hane halkına transfer” ve hane halkına transfer limitine baktığımızda, şimdi, giderek bu rakam artıyor. Bir kısmı belki de amacına yönelik kullanılıyor fakat bir kısmının üstü örtülüyor, sorduğumuzda da pek yanıt alamıyoruz.

Başka bir konu: Kâr amacı gütmeyen kurumlar. Arkadaşlar, 2020 bütçesinde kâr amacı gütmeyen kurumlara 2 milyarın üstünde para ayrılmış. Kim bunlar? Zaten bütçede sivil toplum kuruluşları yok. Bu kâr amacı gütmeyen kurumlar kim? Yani kimse açıklamıyor. Bu kadar büyük bir meblağ…

Şimdi, savaş dediğimizde, bazı şeyleri bilmiyoruz dediğimizde herkes itiraz ediyor. ÖSO veya Millî Suriye Ordusuna kim para veriyor bu bütçeden? Millî Savunma Bakanı dedi ki: “Benim Bakanlığım vermiyor ama hangi kalemden verildiğini bilmiyorum.” ama hepimiz biliyoruz ki görünüyor. Bu bütçede bizler, sivil toplum örgütleri bunu bilmezsek yarının inşasını nasıl yapacağız? Böyle olunca, bizim aslında yasa dışı şeylerin de hiçbir şeyini fark etmemiş gibi oluyoruz, eğer yasalsa da bunun açıklanması lazım.

Arkadaşlar, bir diğeri de… Ne oldu burada? Geçmişte, Mecliste milletvekilleri soruyorlardı, Sayıştaydan bilgi alıyorlardı, Devlet Planlamadan bilgi alıyorlardı, Kalkınma Bakanlığından bilgi alıyorlardı, Bakanlardan... Zaten şimdi Bakanlar hiç yanıt vermiyorlar. Artık vatandaş -buradan değil- direkt CİMER’e soruyor; CİMER de Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumlara soru sormayı kaldırmış. Strateji Bütçe Başkanlığına soru sormak yasak, MİT’e sormak yasak, Anadolu Ajansıyla ilgili sormak yasak, TRT’yle ilgili sormak yasak. Zaten CİMER’i, buradan gideni postalama gibi, ilgili yere yönlendirmeye dönüştürdüler; bu da ayrı.

Aslında çok değinecek konu var, bir diğer konu arkadaşlar: Bugün, arkadaşlarımız değindiler, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası ve Dersim’deki yaşanan olaylardan söz edildi ve 49’lar davasından söz edildi ama bugün başka bir şeye de değinmemiz lazım. Neye değinmemiz lazım? Sizler geldiğinizde, hep arkadaşlarımız tekrarlıyor: “Yasak, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele edeceğiz.” Yoksulluk zaten diz boyu, yasaklar zaten alenen ortada, yolsuzluk… Bugün 17 Aralık, bir şey çağrıştırıyor mu? 17 Aralık ve Halkların Demokratik Partisi ilk çıktığından beri, her yıl, bu haftanın yolsuzluk ve rüşvetle mücadele haftası olması için çaba harcadı, önergeler verdi. Sevgili Osman Baydemir bunu verdi. Sevgili Demirtaş konuşmasında, Mecliste grupta konuşurken dedi ki: “Bir, şeffaflık; iki, demokratikleşme; üç, adaletin üstünlüğünü sağlayalım, Türkiye’nin önünü açalım, barışa giden yol hepimiz için açıktır.” Şu anda Demirtaş içeride, zat büyükelçi. Bunu nasıl inandıracaksınız? Öyle bir hâle geldi ki kayyumlar Van’da 1 milyarın üzerinde, Diyarbakır’da 1 milyara yakın, Mardin’de, tekrar, 1 milyara yakın yolsuzluk yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – O gün o önlenmiş olsaydı, bugün Türkiye, gerek barış sürecinde gerek yolsuzlukla mücadelede çok büyük adımlar atabilirdi ama bu olmadı. Ne oldu? Öyle bir hâle geldi ki, sevgili Doktor Selçuk Mızraklı, daha önce Tabip Odası Başkanlığı yapan İlhan Diken’in ismini… İlhan Diken’in yaşamını okusanız, altın gibi bir yaşamı var. Tekrar bir algı operasyonuyla “Gizli örgüt üyesi, teröristin ismi caddelerde…” Hiç de alakası yok. Bunu biz kâğıt üzerinde yapsak bile kamuoyu, vicdan, bölge halkı biliyor ne olduğunu ve bu oldukça, bu zihniyet oldukça daha da uzaklaşıp kutuplaşma artıyor, insanlar daha da birbirinden uzaklaşıyor. Bizim buna çözüm bulmamız lazım. Bunu yapmadığımız zaman her şeyden uzaklaşıyoruz ve birçok arkadaşımız şu anda, geçmişte o günle mücadele etmediğiniz için, gayet onurlu bir şekilde cezaevlerindedir ama onurlu bir şekilde. Belki bizi dinliyorlardır, onlara da buradan selam gönderiyorum. Ama bunu çözmemiz lazım, barış içerisinde çözmemiz lazım.

Sevgili İdris Baluken’in yeni kitabı çıkmıştı geçen hafta içinde, onun kitabında şöyle diyor: “Ya bu politikalardan vazgeçilecek ya da bu iktidar gidecek.” Gidiyorsunuz.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Van Milletvekili Murat Sarısaç’ta. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT SARISAÇ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün de yine Muş’un iki ilçesinde ve bir beldesinde halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alınarak demokratik bir güne uyandık(!)

Ben de 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine görüşlerimi detaylarına girmeden aktaracağım. Bu vesileyle bizi izleyen değerli halkımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Neoliberal ekonomik politikalarla yıllarca yurttaşların emeğini sömüren anlayış, bunu neomuhafazakâr politikalarla pervasızlığa ve pişkinliğe kadar vardırmıştır. Öyle ki mücahitler müteahhit olup ülkenin bütün kaynaklarını âdeta bir vakum gibi çekerek bitirirken halkın yoksulluğu ise derinleşmiştir. Dolayısıyla bu bütçe, yurttaşlarımızın ve halkımızın bütçesi değildir; ekonomik krizin yükünü halkın sırtına bindiren ama yüzde 1’i de ihya etmekten geri durmayan bir bütçedir. Saray bütçesinin gençlere, işsizlere, çiftçilere, işçilere ve emekçilere vereceği bir şey de yoktur çünkü bu bütçenin mantığı, hayat pahalılığından şikâyet eden yurttaşlara “Bir mermi kaç para?” cevabı verenlerin kayıtsızlığına dayanmaktadır.

Siyasetin varlığı, acılara neden olan sorunlarda diyalog ve müzakere yöntemlerinin uygulanmasında anlam bulur. Ne var ki siyasi aklın geriye atıldığı bir dönemdeyiz. Öyle ki AKP iktidarı, çıkarı için Anayasa’yı ve kanunları kenara atabilmektedir. Son süreçte saray rejiminin doğrudan karar sahibi olduğu İmralı tecrit sisteminde de keyfî kararlar söz konusudur. Özellikle, Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecridin uygulanmasında evrensel hukuk normlarının ve adalet anlayışının değil, dönemsel siyasal tercihlerin etkinliği olduğu aşikârdır. Ne olursa olsun, tecrit bir insanlık suçudur, bunu evrensel bir norm olarak söylüyorum. Belirtmek gerekir ki İmralı’da sürdürülen tecrit, uluslararası hukuka ve sözleşmelere, Anayasa’ya aykırılık teşkil eden bir işkence sistemidir. Bu nedenle, İmralı’daki tecrit başta olmak üzere bütün tecrit uygulamalarına derhâl son verilmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP’nin savaş politikası bu ülkede birçok acının yaşanmasına neden olmuştur. Kürt coğrafyasında yurttaşların yaşam, sağlık, eğitim ve seyahat hakkı başta olmak üzere temel anayasal hakları askıya alındı. Öylesine bir vicdansızlık yaşandı ki Cizre’de 200’e yakın insan hunharca katledildi. Taybet ananın cenazesinin günlerce sokakta bekletildiğini gördük. İnsanlık, bir annenin 10 yaşındaki Cemile’sinin cansız bedeninin bozulmasın diye, buzdolabında saklanmasına da şahit oldu. Güç zehirlenmesinin yarattığı bu zulmü unutmak mümkün müdür?

AKP’nin methiyeler dizdiği ÖSO çetelerinin Tel Rıfat, Serekaniye ve Afrin’de yaptığı talan, yağma, tecavüz ve çocuk katliamlarını hangi ehlivicdan görmezden gelebilir? AKP rejimi içte ve dışta Kürtlerin varlığını, kazanımlarını tehdit olarak görmektedir çünkü AKP iktidarı, Kürt düşmanlığında istikbal aramaktadır. Bunu, sadece Türkiye’de değil, Suriye, Irak ve İran’da da temel bir politika hâline getirmiştir. Kürt düşmanlığında istikbal aramaktadır, öyle ki Kürtler Mars’ta hak talep etse veya orada statü istese ilk tepki AKP’den gelecektir. Her ne kadar AKP, uluslararası arenada Kürt düşmanı olmadığını anlatmaya çalışsa da kamuoyu nezdinde tezlerinin inandırıcı olmadığı ve Kürt karşıtlığı etiketinin üzerlerine yapıştığı görülmektedir ki Irak federe Kürdistan bölgesindeki Kürtlere yönelik “Ekmeğe muhtaç olacaklar.” sözleri de terör ezberinin suni bir kılıf olduğunu gösterdiği gibi, Kürtlere tahammülsüzlüğün bir örneği olarak hafızadaki tazeliğini korumaktadır. Biliyoruz ki iç siyasette oy kaybı yaşayan, ahlaki ve vicdani açıdan çürüyen iktidar, Kürt halkının kazanımlarına saldırarak ömrünü uzatmaya çalışmaktadır.

Sayın milletvekilleri, Kürt coğrafyasında, silah kullanma yetkisinin ihlali veya “Dur.” ihtarına uymadığı gibi gerekçelerle birçok sivil insanımız yaşamını yitirmiştir. Van’da da birkaç ay önce, açıkça, kolluk güçlerinin bize karşı “Gerekirse vururum”. sözlerine bizzat şahit olduk. Tabii, cezasızlık politikası sonucunda, daha birkaç gün önce de yine bir polis memurunun bir yurttaşa silahını çektiği de görüldü; daha vahimi ise Ağrı’nın Tutak ilçesinde 3 çocuk babası bir sivil yurttaş olan Murat Kaya katledildi ve milletvekillerinden oluşan heyetimizin köye girişi engellendi. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda karşımıza çıkan sonuç, Kürt karşıtlığı değil midir?

Kürtlere yönelik zulüm, zorbalık, hukuksuzluk politikasına terör kılıfı da uydurmaktan vazgeçin çünkü artık tuz da koktu. Hadi, tamam, anladık, Kürtlerin diline, kimliğine, değerlerine yani dirisine düşmansınız, peki, ya ölüsünden ne istiyorsunuz? Hangi dinde –faşizm hariç- hangi ideolojide insanların cenazelerine işkence etmek vardır, insanların gelenek ve inançlarına göre defnedilmesine ve taziye kurulmasına engel olmak vardır? Dünyada buna benzer bir tek örnek verebilir misiniz? Ama bu, ne yazık ki sadece sizde var. Murat Kaya akrabalarından, halktan gizlenerek defnedildi, taziyesinin kurulmasına dahi izin verilmedi. Yine, AKP iktidarı döneminde mezarlıklar bombalandı, ölülere bile su sıkılıp tabutlar düşürüldü. Oysaki İslam’da ölüden hüküm kalkar ve cenazenin dokunulmazlığı esas alınır ama ne yazık ki siz bundan da bihabersiniz çünkü her zamanki ezberinize sığınarak “Onlar teröristtir.” deyip bütün Kürtleri terörist olarak görüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Yok öyle bir şey.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Hatibi dinleyelim arkadaşlar.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Sizden önceki iktidarlar döneminde Ahmet Kaya’ya çatal, bıçak fırlatılıyordu; sonra, siz ortaya çıktınız ve dediniz ki: “Kürt sorunu benim sorunumdur, ben bu sorunu çözerim.”

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kürt sorunu yok ki terör sorunu var.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Sonra iktidara da geldiniz ve sizin iktidarınız döneminde, Ahmet Kayalara bırakın çatal bıçak fırlatılmasını, Bekir Kayalar zindanlara atıldı Kürt olduğu için

METİN YAVUZ (Aydın) – Hadi oradan ya!

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Murat Kayalara da yüzlerce kurşun sıkıldı, yine Kürt olduğu için. Bunların hepsi sizin iktidarınız döneminde oldu.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen konuştuğuna inanıyor musun?

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Çıkarken bana dediler ki: Parazit yapacaklar çok dikkate alma. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Kürsüden parazit yapan sensin!

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, 31 Mart seçimleri, AKP’nin kayyum darbesi, Türkiye’de önceden görece var olan seçim demokrasisinin artık hiç kalmadığının ilanı olmuştur. Çünkü AKP saray rejimi, son iki yerel seçimin sonucunu kabul etmeyerek halkın iradesine ipotek koymuştur. Özellikle 7 Hazirandan itibaren bombaların patladığı, muhalefetin miting dahi yapamadığı OHAL şartlarında ülkeyi seçimlere götüren AKP, sonuçları lehine çevirmek için her yolu mübah görmekten geri kalmamıştır. Buna rağmen, 31 Mart yerel seçimlerinde HDP birçok belediyeyi sömürge memuru kayyumlardan geri almıştır.

Belediye eş başkanlarımız, kayyumların şatafat makamını ve israf düzenini, akla ve hayale sığmayan yolsuzluklarını belgeleriyle birlikte kamuoyuyla paylaşmıştır. Böylece halkın üstün yararı için kullanılması gereken kaynakların, kayyumlar tarafından nasıl ganimet olarak görülüp talan edildiği ortaya çıkmıştır. Öyle ki ülkenin batısında Kürt karşıtlığını körükleyip suni gündemlerle dikkatler başka tarafa çekilirken birçok belediyede halkın milyarlarca lirasının malum çevrelere peşkeş çekildiği teşhir edilmiştir. Öyle ki Yüksekova Belediyesi tek bir ihale dahi yapmamışken Hakkari Valiliği resmî sitesinden yaptığı açıklamada, kayyum atanmasının gerekçelerinden biri olarak, yapılan ihale bedellerinin yüksek tutulup aradaki farkın örgüte gönderildiğini iddia etmiştir. Oysa Yüksekova Belediyesi önceki kayyum tarafından 687 milyon lira borçlandırılmış ve HDP belediyesi olduğu için de gelirlerinin yüzde yüzüne el konulan, aylarca personelinin maaşını dahi ödeyemediği bir belediye olmuştur. Altını çizerek tekrar belirtiyorum, bu süreçte Yüksekova Belediyesinin yapmış olduğu tek bir ihale yoktur. Yine İçişleri Bakanının bir kahraman edasıyla çıkıp âdeta “Yakaladık.” dediği Van’ın gasbedilen 10 belediyesinden 1’i olan Saray Belediyesinde de aynı tezgâha başvurulmuştur. Hâlbuki, halkın resmî dilekçelerle yapmış olduğu talepleri belediye yönetimi dosyalar hâline getirmiş, bu dosyalar AKP’lilerin de yer aldığı belediye meclisinde oylamaya sunulup karara dönüştürülmüştür. Yapılan her kuruş harcamanın faturası ve alımları yapan firmalar açık bir şekilde ortadadır. Sanırım, İçişleri Bakanı, yıl sonu olduğu için, Kandil’in fatura açığı olduğunu düşünmüş ki böyle bir iddiayla, iftirayla ortaya çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Fakat biliyoruz ki orada, naylon olan faturalar değildi, sizin onlarca kez ortaya çıkan ucuz Makyavelist anlayışınızdı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birkaç örnek üzerinden size demokrasilerin olmazsa olmazı olan seçme ve seçilme hakkının hayat bulduğu seçimlerin ne hâle geldiğini anlatmaya çalıştık. Kayyum atanan belediyeler HDP’nin olduğu için, KHK gerekçesiyle gasbedilen 6 belediye HDP’nin olduğu için, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri uyduruk soruşturmalarla görevden uzaklaştırılıp yerlerine kayyum atananlar HDP’li olduğu için bahsettiğimiz sorunlar sadece HDP’nin sorunuymuş gibi davranıp dilinden demokrasiyi düşürmeyen çevreler sağır ve dilsiz kesilmiş olabilirler. Lakin bilinmelidir ki mesele terör, mesele nizam, mesele beka falan değildir; mesele artık seçimleri kazanamayacağını anlayan AKP’nin seçimleri ortadan kaldırma meselesidir. Kısacası, mesele ranttır, mesele faşizmdir, mesele demokrasi ve Kürt düşmanlığıdır.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına ilk söz Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir Plan Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda bir tiyatro oynanıyor. Bütün yetkileri elinde toplayan tek adam elbette bütçeyi de hazırlayacak, bütçenin bütün kontrollerini kendi elinde tutacak. Bu, Parlamentoya yapılan en büyük haksızlıktır, en büyük ayıptır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir ülkenin parlamentosu eğer bütçesini yapamıyorsa bu büyük bir garabettir değerli arkadaşlar.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüp Genel Kurula iniyor. Bakıyoruz, 2018 bütçesinin kesin hesabı da görüşülüyor. Şöyle bir iki rakamla değineceğim: 2018’de Cumhurbaşkanlığı bütçesinin başlangıç ödeneği -ucu açık- 845 milyon ama bununla yetinmiyor saray, 1 milyar 648 milyon bütçe harcıyor. Bu bütçe daha sonraki yıllarda artıyor, 2019 bütçesinde 2 milyar 818 milyon liralık bir başlangıç ödeneği -önümüzdeki yıl kesin hesabını göreceğiz- şimdiden 3,5 milyarları aşmış durumda. 2020’de istenen bütçe, başlangıç bütçesi 3 milyar 152 milyon… Mahcup bir rakam, mahcup bir ifade. Niçin? Çünkü hiçbir şekilde başlangıç bütçesi ya da istenen bütçe tutturulamıyor, tıpkı on yedi yıldır AKP iktidarının ve Cumhurbaşkanlığının hazırladığı hiçbir bütçenin hedefinin tutmadığı gibi.

Şimdi, bu sadece ödenek, bir de bunun örtülü ödeneği var. Geçtiğimiz yıllarda örtülü ödenek Başbakanlığa aitti ama Başbakanlık Müsteşarı örtülü ödeneğin farkındaydı, nerelere harcandığını iyi kötü biliyordu. 2003 yılında AKP ilk bütçeyi hazırladığında 98 milyon Türk lirası örtülü ödeneğe para koydu. Sonra öyle bir artış söz konusu ki akıllara zarar, 2018 bütçesinde 1 milyar 768 milyon örtülü ödenek parası kullanılmıştır. Peki, 2020’de? 2020’de normal Cumhurbaşkanlığı bütçesi 2’ye katlanmış yani 3 milyar 152 milyonluk bütçenin yanı sıra bir de 5 milyar 763 milyon lira örtülü ödenek var. Bununla da yetinilmiyor, daha önce Maliye Bakanlığına ait olan yedek bütçe var, bu bütçenin tamamı da Cumhurbaşkanlığında. Bu ne kadar? Bu da sadece 2020 yılı rakamlarıyla 8 milyarın üstündedir. Demem o ki 2020 yılında Cumhurbaşkanı 17 milyarın üzerinde harcama yapacak ama ucu açık, tıpkı 2019’daki 2 milyar 818 milyon, 3,5 milyarı aşmışsa -kayıtlara geçecek- 2021’de -2021 bütçesini görüştüğümüzde- göreceğiz ki o başlangıç bütçesi, 5 milyarı da aşmış.

Şöyle bir geriye gidelim, önceki Cumhurbaşkanlarından ikisiyle kıyaslama yapmak istiyorum: 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, sekiz yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı, sekiz yıl boyunca toplam harcadığı bütçe 197 milyon; bir yıllık ortalaması 25 milyon. 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yedi yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı, yedi yıl boyunca harcadığı para 746 milyon; artış var, AKP’de doğal ama onun da yıllık ortalaması 106 milyon. 12’nci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullandığı para bir yılda -2018’den bahsediyorum- 1 milyar 648 milyon, varın gerisini siz düşünün. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu bütçe, bir israf bütçesidir; bu bütçe, lüks bütçesidir, sefahat bütçesidir, saltanat bütçesidir, şatafat bütçesidir! (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O zaman Başbakanlığın bütçesi ne kadarmış?

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir şeyden bahsediliyor: “İtibardan tasarruf olmaz.” Bir ülkenin itibarı, demokrasisiyle ölçülür, özgürlükleriyle ölçülür, insan haklarıyla ölçülür. Bir ülkenin itibarı, sarayıyla, şatafatıyla, saltanatıyla, köşküyle, uçaklarıyla ölçülmez. Siz, eğer yoksul vatandaşlarınıza aş, işsizinize iş sağlıyorsanız, işte o zaman itibarlı bir ülke olursunuz. Bu ülkenin itibarı ne zaman yükseldi? Mustafa Kemal Atatürk Cumhurbaşkanı olduğunda, 1.071 rakımlı Çankaya Köşkü’ne çıktığında bu ülkenin itibarı vardı. (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkenin itibarı AKP’yle birlikte yerle yeksan oldu, şimdi yerlerde sürünüyor.

Bir başka konu: Değerli arkadaşlarım, kurumlar var, atanmışlar, bir sürü atanmış bakan var, o kurumların bürokratları var. Atanmışlar, kim atamış? Cumhurbaşkanı. Demek ki liyakate göre, birikimine göre donanımlarına göre atamış ama Sayın Cumhurbaşkanı bu atanmışları da itibarsızlaştırıyor. Nasıl? Cumhurbaşkanlığında Danışmanlar Kurulu var. Danışmanların danışmanı var değerli arkadaşlar. Düşünün, Danışma Kurulu, danışmanlar, danışmanların danışmanları Cumhurbaşkanına servis yapıyorlar. Peki, bu bakanlar ne oluyor, bu bakanların bürokratları ne oluyor değerli arkadaşlar? Bu bakanlar itibarsızlaştırılıyor, bu bürokratlar itibarsızlaştırılıyor. Ben ve arkadaşlarım böyle bir muameleye maruz kalsak bir saat o koltuklarda oturmayız; bir saat, bir saat oturmayız.(CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, dönelim, Danışma Kurulları var, bir de Yüksek İstişare Kurulu var değerli arkadaşlar. Yol arkadaşları, birlikte yola çıktığı arkadaşlar, danışacak, feyzalacak, onların birikiminden faydalanacak. Yok, yol arkadaşlarına danışmak bile parayla. Yahu, sizin yol arkadaşlığınız, yoldaşlığınız, dostluğunuz da parayla mı olacak? Herhâlde bir süre sonra Allah’ın selamı parayla alınıp verilecek bu ülkede. Bu hâle getirdiler Türkiye’yi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir başka konu: Milletin evi, eyvallah da milletin evi olması için milletin adamı halkın içinde olacak, halkıyla kucaklaşacak; itibarsızlaştırmayacak, eşit davranacak, herkesi kucaklayacak. Böyle bir şey var mı? Yaklaşabilene aşk olsun. Peki, ya milletin evi… Ya, milletin evinde demir bariyerler, korkuluklar, bir de etten duvar var; birkaç metre değil, yüzlerce metre yaklaşamazsınız. Sözüm ona, sarayın camisine, kütüphanesine herkes elini kolunu sallaya sallaya gidebiliyormuş; yok böyle bir şey. Araştırılmadan, soruşturulmadan, isimler yazılmadan bir Allah’ın kulu onun önünden geçemez. Alın size milletin evi! Milletin evi, Çankaya Köşkü. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Gün gelecek, benim yalnız ülkemin, benim güzel ülkemin işsizlerine, yoksuluna, garibanına, esnafına, işverenine çile çektirenler mutlaka iktidardan gidecekler ve yeniden tarafsız Cumhurbaşkanı, siyaset gömleğini üzerinden çıkarıp 82 milyon vatandaşa eşit davranan Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkü’nde oturacak ve halkının içinde olacak, onlarla bütünleşecek.

Bir ülkede eğer ah almışsanız, bir ülkede işçinin, çocukları taciz edilen ailelerin, sokakta katledilen kadınların ve koltukları gasbedilen seçilmişlerin ahını almışsanız o bütçeden hayır gelmez. Siz istediğiniz kadar “Hayırlara vesile olsun.” deyin, ah almışsanız, hayırsızca işler yapılmışsa asla hayra vesile olmayacak diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’a ait.

Buyurun Sayın Tezcan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüşüyoruz; başka bir ifadeyle, sarayın bütçesini görüşüyoruz; başka bir ifadeyle, tek adam rejiminin bütçesini görüşüyoruz.

Değerli milletvekilleri, şu saatten sonra bütün sözlerim sarayadır, hazıruna değil. Buradan söylediğim bütün sözlerin muhatabı saraydır.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Binaya mı konuşuyorsun?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Diyorum ki: Saray bir bütçe teklifi hazırlamış, Millet Meclisinin onayını istiyor, bizim onayımızı istiyor. Yani aslında milletin onayını istiyor da ey saray erkânı, bu millet size niye güvensin? Bu millet size niye güvensin? Bakın, bu rejimi, tek adam rejimini kurarken Anayasa değişikliğinde, çıktınız milletin önüne devletin bütün imkânları ve parasıyla “Kuvvetler ayrılığı olacak.” dediniz; tek adam rejimi geldi. Ne kadar yetki varsa, sarayda bir kişinin elinde topladınız, bir kişinin elinde. Ne dediniz? Çıktınız “Parlamento güçlenecek, daha güçlü bir Parlamento olacak.” dediniz, milletvekillerini ayakçı durumuna düşürdünüz, milletvekillerini! Milletvekilleri, değil sadece biz, iktidar milletvekilleri dahi bakanlara ulaşamadığından şikâyetçi.

METİN YAVUZ (Aydın) – Ne alakası var?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yahu bizim adımıza konuşma Bülent Bey.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bu ayıbı gördünüz, sizin şikâyetiniz. Bu ayıbı gördüğünüz için, alakası olduğu için nöbetçi bakanlık icat ettiniz nöbetçi çavuş, nöbetçi onbaşı gibi. (CHP sıralarından alkışlar) Allah’tan…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Güzel bir uygulama.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Nöbette uyuyacak olurlarsa vay hâline bu memleketin. Yani milletvekilleri nöbetçi bakanın kapısında kuyruk oluşturacak, kuyruk; hani domates, biber, patlıcan kuyruğu oluşturttunuz ya şimdi de bakanın kapısında milletvekili kuyruğu oluşturacaksınız; itibarlı parlamentodan anladığınız bu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O en çok sizde vardı o dönem.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yok öyle bir şey! Yanlış söylüyorsunuz.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Sadece bu olsa… Yetmez. Bakanların yetkisi var mı? E, yok. O bakana da sarayda bir paralel bakan tayin ettiniz, sarayda her bakanın bir paraleli var. Bakanın da yetkisi yok. Yani tablo şudur değerli milletvekilleri: Vekil bakana ulaşamaz, nöbetçi bakan saraydaki paralelini aşamaz. Vekil bakana ulaşamaz, tablo bu. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Paraleli de söylesene.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Ne dediniz arkadaşlar? Ne dedi, saray ne dedi kampanya döneminde? “Koalisyonlar bitecek.” dedi. E daimî koalisyonlara muhtaç ettiniz memleketi, her seçim öncesi ittifak siyaseti zorunlu hâle geldi. Hani, bitti mi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Niye? Daha katılımcı oldu.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Erdoğan çıktı, hepiniz çıktınız, dediniz ki: “Bu sistem başkanlık rejimi değil, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi.” Erdoğan, daha mazbatayı aldığı gün, mazbatanın mürekkebi kurumadan gazetecilere dedi ki: “Bana bundan sonra artık ‘Başkan’ diyebilirsiniz.” Hani, ne oldu? Millet başkanlık rejimine itibar etmeyecek, onu bildiğiniz için öyle söylüyordunuz, mazbatanın mürekkebi kurumadan “Bana ‘Başkan’ diyebilirsiniz.” dediniz. Şimdi, soruyorum: Ya, bu millet size niye güvensin? Hangi dediğiniz birbirini tuttu, Allah’ınızı severseniz, niye güvensin? (CHP sıralarından alkışlar)

“Ekonomi uçacak.” dediniz. Ne oldu? Dolar uçtu, dolar uçtu. 16 Nisan referandumunda dolar 3,73; 24 Haziran 2018’de 4,66; bugün 5,85; yüzde 50 artmış. “Faiz lobisinin belini kıracağız.” dediniz, öyle değil mi? “Faiz lobisinin belini kıracağız.” dediniz, memleketi tefeciye muhtaç ettiniz, memleketi tefeci cennetine çevirdiniz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Vatandaşın belini kırdılar.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Bakın, 2003 yılı ile 2019 yılları arasında devletin sadece içeride faize ödediği para 769 milyar lira. Dışarıda da daha bir felaket. Dışarıda faize ödenen para 173 milyar dolar. Düşünebiliyor musunuz ya, 173 milyar dolar.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – 2003’ten önce ne kadar ödenmiş?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Yani doğmamış çocukların geleceğini Londra bankerlerine ipotek ettiniz, Londra bankerlerine ipotek ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Daha neyi söyleyelim? “Zamlar sona erecek.” dediniz, doğal gazdan elektriğe yüzde 64’ten yüzde 70’e kadar yapılan zammı mı? Çiftçi toprağa muhtaç, toprak çiftçiye muhtaç. 2 Trakya büyüklüğündeki toprak ekilemez hâlde, 2 Trakya büyüklüğündeki toprak. Sivas’ın nüfusundan fazla vatandaş, çiftçi üretimi bırakmış; 651 bin çiftçi ekimi bırakmış, bırakmış. Memleket sanki İstiklal Harbi’ndeki, Balkan Harbi’ndeki gibi, toprak işleyecek adam arar duruma gelmiş. Memleketi on yedi yılda getirdiğiniz nokta bu. Hangisine inansın? Bu millet size niye güvensin kardeşim? 3600 ek göstergeden EYT’ye, işsizlikten yolsuzluğa, verdiğiniz hangi sözü tuttunuz? Bir dönün bakın bakalım.

Şimdi, “FETÖ’yle mücadele” dediniz, öyle mi? “FETÖ’yle mücadele” dediniz, FETÖ borsası kurdunuz. Limoncu FETÖ’cü, portakalcı FETÖ’cü, yumurtacı FETÖ’cü, FETÖ borsasından hisse senedi alabilecek parası olan milyarder turizmci muteber şahsiyet sizin nezdinizde! (CHP sıralarından alkışlar) Yarattığınız tablo bu, böyle bir Türkiye yarattınız.

Ha, bir de başka bir şey var: Sarayın avukatları da FETÖ borsasının spekülatörleri olmuşlar, bir borsa spekülasyonu doğmuş. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yani “paralel devletle mücadele” dediniz, yeni paralel devletler, yeni cemaatler yarattınız. Adliye koridorlarına gidin, hastane koridorlarına gidin, Emniyet koridorlarına gidin, İçişleri Bakanlığı koridorlarına gidin, devletin koridorlarına gidin, her birini bir cemaat ya Hakyolcular ya Menzilciler ya bir başkası parsellemiş. Bu devleti parsel parsel yeni cemaatlere sattınız! Getirdiğiniz tablo bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi “Millet bize güvensin.” diyorsunuz. Ya, bu millet size niye güvensin? “Millî irade” dediniz, İstanbul’da kaybettiğiniz seçimde sandığı tekmelediniz ama Allah’tan millet döndü, 806 bin tane tekme attı size! Ondan sonra anladınız ne olduğunu. (CHP sıralarından alkışlar)

“Darbelere karşıyız.” dediniz, 20 Temmuz darbesini tezgâhladınız. KHK cehennemi yarattınız Türkiye’de, KHK cehennemi. Demokrasiyi tabuta koyup son çiviyi üstüne çaktınız.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 15 Temmuza “tiyatro” diyenleri Allah’a havale ediyoruz, Allah’a havale ediyoruz.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Hoş, zaten “Darbecileri yargılıyoruz.” dediğiniz Kenan Evren’e de vazo hediye etmiştiniz zamanında, öyle de bir tıynetiniz, öyle de bir geçmişiniz var.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 15 Temmuza “tiyatro” diyen siz değil misiniz?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – 15 Temmuzda biz buradaydık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 15 Temmuza “tiyatro” diyen siz değil misiniz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değiliz, yok öyle bir şey; bizde “tiyatro” diyen yok.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – 15 Temmuzda biz buradaydık. 15 Temmuzda şurada “Bugün tankların üzerine çıkma zamanıdır.” diyen benim, ben. (CHP sıralarından alkışlar) Buradaki arkadaşlarımızla beraber “Tankın üstüne çıkma zamanıdır.” diyen benim. Bırakın 15 Temmuzu. 15 Temmuzun mirasını yiye yiye tüketemediniz, 15 Temmuz şehitlerinin parasıyla da doymadınız, 15 Temmuz şehitlerinin parasıyla da doymadınız! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) “Dünya lideriyim.” dediniz, “Dünya lideriyim.” dediniz, Trump’ın önünde esas duruşa geçtiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yapma be!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Kendi Cumhurbaşkanına hakaret etti diye kendi evlatlarınızın peşine hafiye taktınız, Trump’ın hakaretlerinin tamamını sineye çektiniz. 26 bin kişi hakkında soruşturma açıldı bir yıl içerisinde, ya, Abdülhamit istibdadında bile bu kadar hafiye yoktu. Yazıktır, ayıptır ya, ayıptır! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, son sözüm teşekkür için, bitiriyorum.

Şimdi, çıkıp bize diyorsunuz ki: “Bu bütçeye güvenin.” Neyine güveneceğiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) – Selamlayacağım Başkanım.

Neyine güveneceğiz? Neyine güveneceğiz arkadaşlar, neyine güveneceğiz? Güvenecek bir şey bırakmadınız. Düşün bu milletin yakasından, yapacağınız en hayırlı iş odur.

Teşekkür ediyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası İstanbul Milletvekili Sayın Gürsel Tekin Bey’e ait.

Buyurun Sayın Gürsel Tekin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL TEKİN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekillerimiz; 2020 bütçesini görüşürken 2019’da manzaranın ne olduğunu ufacık fotoğraflarla sizlerle paylaşmak istiyorum.

Milletvekili olarak Enerji Bakanımıza doğal gazla ilgili sormuş olduğum bir sorudan dolayı, Sayın Bakan, şu andaki doğal gazı ortalama piyasa koşullarının yüzde 59 altında verdiğini ifade etmiş. Çok merak ediyorum, acaba aynı fiyatlarla verilmiş olsaydı… Bütün buna rağmen şu anda benim yaşadığım şehirde, İstanbul’da 463 bin hanenin ne yazık ki gazı kesilmiş. Türkiye’de 3 milyon 300 bin hanenin elektriği kesilmiş. Yine, benim yaşadığım şehirde, İstanbul’da 2018 ve 2019 yıllarında 520 bin hanenin, ne yazık ki suyu kesilmiş. Şöyle bir düşünün, en insani hakkımız olan hava ve su gibi... Suların kesilmesinin ne olduğunu anneler, babalar ve sizler takdir edin.

Yine, sizin iktidara gelişinizi sağlayan 2001 yılındaki ekonomik krizi hatırlatmak istiyorum. Ankara’da, Siteler esnafı var, Siteler’i bilirsiniz. Özellikle Ankara Milletvekillerine hatırlatmak istiyorum. Uygun bir zamanınızda, Siteler’de manzaranın ne olduğunu görmenizi çok arzu ediyorum. İstanbul Milletvekili olarak, asgari 6 kez Siteler’e gittim. 2001 yılında, yani koalisyon döneminde Siteler’de bir tek kapalı dükkân yoktu. Şu anda, ne yazık ki Siteler’in yarısı kepenk kapatmış. Sadece Siteler esnafı kepenk kapatmamış, aynı zamanda -üzülerek söylüyorum- devlet de kepenk kapatmak zorunda kalmış. Bu ne demektir, yani 2 tane vergi dairesi vardı, devlet vergi dairesinin 1 tanesini kapatmak zorunda kalmış, geri kalan esnafın yarısı da borç batağında ve icra kıskacında.

Değerli arkadaşlar, yine çok dramatik bir manzara: Özellikle Söğütözü’nde, bir tarafında AK PARTİ, hemen yakınında kendi partim ana muhalefet, biraz ilerisinde İYİ PARTİ, çok yakınında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, çok çok yakınında yine Ticaret Odası ve ortasında 82 milyon vatandaşımızı ilgilendiren, Türkiye’nin en büyük icra dairesi. Bu icra dairesinde 21 milyon 800 bin vatandaşımızın ne yazık ki icra dosyaları var.

Doğrusu, bütün bu manzaralara baktığımızda… Geçen hafta arkadaşlarımızla bir icra dairesine uğramak zorunda kaldık, sabah sayfaya baktığımızda geçen hafta, pazartesi günü 28.850 icra dosyası ne yazık ki o gün işleme girmiş yani her gün 28 bin ila 30 bin vatandaşımız icrayla karşı karşıya kalıyor. Bütün bu manzaralara baktığınızda, 2001 ekonomik krizi döneminde icra dosyası sayısı 8 milyonken şimdi, ekonomi çok iyi ama, icra dosyası 22 milyona yaklaşmış.

Değerli arkadaşlar, işsizlik oranıyla ilgili arkadaşlarımız çok şeyler söylediler ama asıl altını çizerek söylemek istediğim, özellikle genç nüfusun çok olmasıyla övündüğümüz ülkemizle ilgili bir başka sorun var. TÜİK verilerine baktığımızda, Türkiye’de 2001 yılındaki doğurganlık oranı 2,30; şu andaki doğurganlık oranı 1,87. Yani Sayın Erdoğan, her düğünde “Mutlaka 3 çocuk, 4 çocuk yapın.” diyor ama insanların buna itibar etmediğini, özellikle ve özellikle listeye de baktığımızda…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – 1,99 doğurganlık hızı Gürsel Bey. TÜİK’in son yayımlamış olduğu rakamlara göre 1,99.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) – Öyle olsun, fark etmez, o olsun ama geldiğiniz tarihte neydi Hanımefendi, ona da bir bakarsanız, geldiğiniz tarihe baktığınızda o noktada.

Bakın, şurada, bende liste var, yıl yıl düşüş var.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Bende de var.

GÜRSEL TEKİN (Devamla) – Bu, aynı zamanda, önümüzdeki on beş yıl sonra nüfusun yaşlanacağını ve ekonomik sorunla karşı karşıya kalabileceğimizi gösteriyor.

İkincisi, özellikle de ekonomik krizlerin olduğu dönemlerde düşüşlerin yoğun olduğunu görebilirsiniz. Doğurganlık oranı 2’nin altına düşmüş yani bütün bu teşviklerinize rağmen düşüşün çok can alıcı olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Tabiî sadece buralar değil, örneğin Kayseri NATO Caddesi’ne baktığınızda, Adana’ya, Bursa’ya, İstanbul’un Kapalı Çarşı’sına -yani Kapalı Çarşı’yı hepiniz çok iyi bilirsiniz ki Türkiye'nin, Türk ekonomisinin en önemli yerlerinden bir tanesidir- nereye giderseniz gidin, yoğun bir şekilde kapalı dükkânları görebilirsiniz. Sadece son bir buçuk yıl içerisinde binlerce dükkânın kepenk kapattığını çok net olarak verilerde görebilirsiniz. Bütün buna rağmen, gerçekten benim de şaşkınlıkla izlediğim, 2001 ekonomik krizi, 1994, ondan önceki krizlerin tamamında neredeyse televizyon televizyon bu meseleleri anlatan “sivil toplum örgütleri” dediğimiz esnaf temsilcilerinin -örneğin ticaret odası, sanayi odası başkanları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı- oda başkanlarının suskunluğunu da anlayabilmiş değilim. Eğer böyle devam ederseniz sevgili oda başkanları, inanın bir yıl sonra aidat da alamayacaksınız çünkü o aidatlardan caka atabiliyorsunuz; altınızdaki lüks araçlar, oturduğunuz mekânların tamamı esnaflarımızın ödediği vergilerle oluyor.

Bu manzaranın, 2020 yılında Türkiye’nin beklentilerine cevap verebilecek bir bütçenin olmadığını gösterdiğini söylemek istiyorum.

Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum, sağ olun var olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Mersin milletvekili Ali Mahir Başarır’a ait.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

3 milyar 153 milyon lira gibi itibarlı bir bütçeyi konuşmak üzere söz aldım.

Evet, bu bütçeyi anlamak için bir önceki Sayıştay raporlarından bazı örnekleri verelim, bakalım, bu sarayın bütçesi nasıl kullanılmış? Mesela sarayımızın 10 milyon lira giyecek ve tuhafiye gideri var. Değerli milletvekilleri, biz bu parayla 20 bin tane takım, 60 bin kravat, 50 bin tane gömlek alabiliyoruz. Ama bu ülkede çocuğuna 2 metre kumaştan pantolon alamayan bir baba intihar ediyor; işte itibarınız! (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Doğru değil o ya.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Doğru değil o.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Saray için 4 tane zırhlı araç aldık, 80 milyon verdik. Onu bir kenara koyalım, sarayın sadece araçlarının lastik gideri 2,2 milyon. Bunlar Sayıştay raporlarından. Ama bu ülkede yüz binlerce vatandaş çocuklarına 10 liraya lastik ayakkabı alamıyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan ya! Hadi oradan! Sen yaşamıyor musun Türkiye'de.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şimdi, sarayımızın 6,3 milyon yiyecek içecek gideri var; itibarınız. Ama benim ülkemde pazara gidemeyen bir baba intihar ediyor, cebinden 1,5 lira çıkıyor itibarlı milletvekillerim!

Evet, sarayımızın sadece hediye paketlerine –hediye demiyorum- 800 bin lira ayırmışsınız, boş kutulara. Ama kiler boş, dolap boş, halkın çantası boş.

En ilginç olanı, sarayın 145 bin lira yem gideri var. Ya, çok merak ettim, bu Cumhurbaşkanı ne besliyor? Aslan, timsah, sırtlan, ne besliyor bu adam? (CHP sıralarından alkışlar) Sonra aklıma geldi, beyefendi organik besleniyor, organik. Yani yumurtası, tavuğu, eti, koyunu, sütü, peyniri; beyefendi organik beslenmesinin yem parasını halkın vergisinden alıyor; işte sizin itibarınız! (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan ya! Bu kadar da seviye düşmez ki ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Evet, evet, senin seviyen de belli, senin seviyeni İstanbul’da gördük, sen bir sus!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bu kadar seviye düştü. Tavuğa kadar düştü, tavuğa.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sarayın aylık elektrik faturası ne kadar? 850 bin lira.

Beyler, 2019 Ocak-Eylül ayları arasında 3,5 milyon insanın elektriği kesilmiş, Fatih’te 4 kardeş 607 lira elektrik faturasını ödeyemediği için intihar ediyor. Siz de bu bütçeyle övünüyorsunuz.

Rize eşrafından Cumhurbaşkanımız. Halkın tepesine 10 liralık çayları atıyor. Ya kendisi… Kilosu 4.500 lira olan beyaz çayını yudumluyor. İşte itibarınız!

METİN YAVUZ (Aydın) – Her şey yalan!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Burada bir de Sayıştayın denetiminden geçmeyen harcamalar var. Mesela nedir? Sayın Cumhurbaşkanının çatal bıçak takımına 1,5 milyon lira vermişiz, iyi kessin diye. Sayın Cumhurbaşkanının bir seferlik mutfak kullanım araçlarına 1,4 milyon vermişiz. Süs eşyalarına 3,6 milyon vermişiz. Beyefendimizin saray mobilyaları 39 milyon. Peki, son marifeti ne? Yüzen saray. Yatına da 57 milyon lira para ayrılmış.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bak suyu döktün, yalan söylediğin belli oldu!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Yalanı kimin söylediği belli.

Bakın, ben plakalarınıza bakıyorum, AK; tabelanıza bakıyorum AK; isminize bakıyorum, AK. Keşke sizin şu sokakta da yüzünüz ak olabilseydi! Keşke. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Fuat Oktay, hoş geldiniz. Ama neden siz geldiniz?

AHMET SALİH DAL (Kilis) – On sekiz yıldır halkın desteğini alan siz misiniz?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben çok merak ediyorum, neden siz geldiniz? Bu sarayın bütçesini savunmak yiyip içen, kullanan Recep Tayyip Erdoğan’a düşmez miydi?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Sayın Cumhurbaşkanı ayda bir Trump’a hesap verirken halkın Meclisine mi hesap veremiyor, ben çok merak ediyorum.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY- Biz hesap sorarız, vermeyiz! Uluslararası camiada hesap sorarız!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Evet, evet, ne durumdasınız biliyor musunuz?

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Siz şu an hangi durumdasınız biliyor musunuz? Tam bir şarlatansın! Şarlatanlık yapıyorsun!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - Bakın, bütçe görüşülürken asgari ücreti açıklamaktan âcizsiniz, âciz! Utanıyorsunuz! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Başkanım, hiç sorun yok, istediğini söylesinler. Siz nasıl geldiniz, nasıl, siz ona bakın.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Şehit cenazesinde güldüğünün hesabını ver sen önce!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı ve siz, bir elinizde Kur'an, dilinizde iman ama şu anda sizi görüyorum ki her tarafınız yalan, talan…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Artık sizde, sizinkiler daha iyi yapıyor bizden.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi be! Hadi be!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sizinkiler daha iyi yapıyor, sizinkiler. Eyüp Sultan’da kim okuyor?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Evet, sizin hâliniz bu! Bu! Ben neye üzülüyorum biliyor musunuz?

Şu “itibar” dediğiniz şu itibarınız ahretteki en büyük günahınız olacak sizin! Hiç utanmıyorsunuz, hiç sıkılmıyorsunuz, bana cevap veriyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi be! Doğru konuş be!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Şehit cenazesinde bile gülerek şarlatanlık yapan birisin sen.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bakın, ben…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sen utanıyor musun? Utanıyor musun sen?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben gayet utanma duygusuna sahibim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Şehit cenazelerinde sizi görüyorum. Neredesin sen öyle? Hangi bölücünün yanındasın?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Terbiyesiz!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bende terbiye var…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Değerli milletvekilleri…

Sayın Milletvekili, toparlayın, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın hatibi de uyarır mısınız Sayın Başkan. Hiç temiz bir dil değil.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkanım, kürsüye yakışmayan bir milletvekili, böyle bir ifade mi olur ya? Bu doğru bir şey değil!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Temiz bir dil kullan.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben temiz bir dil kullanıyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç de temiz değil; hiç değil, hiç değil.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – İftira atmaktan başka bir şeyin yok mu kardeşim senin ya!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Son cümlelerimi söyleyeyim o zaman. Şu kürsüye geldiğimiz zaman sol taraf bizi konuşturmuyor…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – CHP’deki FETÖ’den haber ver, CHP’deki FETÖ’den!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Öztunç, Sayın Yavuzyılmaz, bu termik santraldeki filtreler için uğraştınız ama teessüf ediyorum; burada 4 milletvekili var, onlara da bir filtre takın, asıl çevre kirliliğini, gürültüyü yapan onlardır. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hadi oradan! Hadi oradan!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, söz istiyorum. Bir cümle söylemem lazım.

BAŞKAN – Buyurun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – CHP’deki FETÖ’ye ne oldu? Ondan haber ver!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Bağırma!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Otur be! Otur yerine!

BAŞKAN – Özlem Hanım konuşuyor beyler…

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milltevekili Özlem Zengin’in, her grubun gruplar adına konuşmaları bittikten sonra Grup Başkan Vekillerine söz hakkı tanınmasının faydalı olacağına ve eleştiriler yapılırken üsluba özen gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, iyi çalışmalar hepimize.

Tabii, prensip olarak her bir grubun konuşmasını yaptıktan sonra bir değerlendirme yapmamızda bir fayda var, böyle konuşmuştuk. HDP Grubu konuştu, üzerine konuşmadık; konuşacağız fakat ben cevap hakkımızı mahfuz tutarak şunu ifade etmek istiyorum: Sayın hatipler konuşurken elbette çok tabiidir eleştirilerini dile getirmeleri fakat kullandıkları üslup öyle bir şey ki… Yani önümüzde beklememiz gereken bir saat, bir buçuk saat vakit var; bu kadar süre içerisinde bu kadar tahrikkâr bir konuşma Genel Kurulu hakikaten çok rahatsız ediyor, ajite ediyor. O sebeple, muhakkak ki eleştiri olacak, zaten onun için var siyasi partiler arasındaki farklılık ama üslup konusunda özel bir hassasiyetin olması gerektiğini düşünüyorum; hatırlatmanızı da hassaten rica ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim, sağ olasınız.

Özgür Bey, buyurun.

2.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Grup Başkan Vekillerinin bütçe görüşmeleri sırasında partisini, genel başkanını veya grubunu müdafaa için gerekli gördüğünde söz talep etmesinin tabii olduğuna, Isparta Milletvekili Recep Özel’in Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’a yönelik sarf ettiği bazı sözlerinin İç Tüzük’ün 161’inci maddesi gereğince Meclisten geçici çıkarma cezası gerektirdiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, görüşmeler yapılırken sayın grup başkan vekillerinin herhangi bir zamanda partisini, genel başkanını veya grubunu müdafaa için gerekli gördüğünde söz alma hakkını son derece tabii bulurum, o konuya söyleyecek bir sözüm yok.

Kürsüdeki arkadaşımızın konuşması ortada. Kürsüde bir hakaret olursa zaten Cumhurbaşkanı ve avukatları sektirmeden davayı açıyorlar. Ben, arkadaşımızın ifadelerinde hakaret sayılabilecek hiçbir şey duymadım; tutanak istedim, birlikte bakalım. Ama Sayın Grup Başkan Vekilinin hemen arkasındaki Sayın Genel Başkan Yardımcısı hanımefendinin ve İstanbul seçimlerinin iptaliyle tanınan Sayın Recep Özel’in; konuşmacının konuşmasını defalarca kesip kendisine ağır hakaretlerde bulunduklarını, mahkemeler tarafından tazminatla cezalandırılarak hukuk tarafından da tescil edilmiş 2 kelimeyi kullandıklarını duyduk. Bu konuda takdir arkadaşımızındır tazminat hukukunu işletip işletmemek konusunda ancak İç Tüzük’ün 161’inci maddesinin, “Cumhurbaşkanına, Meclisi yönetenlere…” diye sayarken devamında milletvekillerine hakaret etmenin de bir disiplin suçu olduğunu ve cezayı gerektirdiğini söylediğini hem Başkanlık Divanının takdirlerine sunuyorum hem de arkadaşlara böyle bir yaklaşımın İç Tüzük açısından da sizi meneden, cezalandıracak bir husus olduğunu söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Para cezası kısmıyla ilgili grubumuzun tutumunda bir değişiklik yok ancak 161’in 3’üncü fıkrası “Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline ve milletvekiline” diyerek devam ediyor. Meclisten geçici çıkarma cezası gerektirdiğini takdirlerinize arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Efendim, tutanaklara bakalım, hangimiz ağır konuşmuş ortaya koyalım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bir cümle daha…

BAŞKAN – Özlem Hanım, bir dakika …

Ben şahsen Meclis Başkan Vekili olarak…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “Bir elinde Kur'an, bir elinde bilmem ne.” deyip hakaret etti herkese. Tutanağa baktın mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kim kime diyor?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hatibiniz, hatibiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Arkadaşınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hatibin konuşması ortada, alın bakın.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bakacağız işte şimdi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Osman Bey; bir dakika dinler misiniz.

Ben şahsen bir milletvekiline “Sataşmayın, laf atmayın.” demeyi çok anlamsız buluyorum ama buradan samimi olarak söyleyeyim: Ya, Recep Bey, Isparta’dan bir heyet gelmiş, seni bekliyor! (Gülüşmeler) Durmadan laf atıyorsun gözünü sevdiğim ya. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Özlem Hanım, buyurun.

3.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerinin hakaret içerdiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, Sayın Özel’in hatırlattığı 161’inci maddenin üçüncü fıkrası fevkalade önemli. Burada kastedilen şeyi daha evvel pek çok konuşmada hatırlatma ihtiyacı duyduk, bir daha ifade etmek istiyorum: Milletvekillerine hakaret olmayacağı gibi, Cumhurbaşkanına da hakaret olmaz. Bazen kelimelerin bizatihi kendisi hakarettir, bazen benzetmeler. Sayın hatibin konuşmalarındaki benzetmelerin başı sonu, her tarafı hakaret içeriyor. Bu manada eleştiriye sonuna kadar varız ama üslubuyla, edebiyle.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, tutanağa geçsin: Takdir milletin; burada tekrar etmekten utanç duyacağım kelimelerle laf atan arkadaşlarını duymayıp…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben herkesi duyuyorum.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Eleştiri mi hakaret mi kardeşim!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …yapılan eleştiriye, en ufak bir hakarete tazminat davasını sektirmeyen Cumhurbaşkanının avukat ordusu varken hâlâ daha burada böyle bir hassasiyeti görüp o sözleri duymamayı da gerçekten yakıştıramıyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz hepsini duyuyoruz Özgür Bey, nereden biliyorsunuz? Siz kendi konuşmacınızı duymuyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, yanınızda “şarlatan” diyor adam, arkanızda “şarlatan” diyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben duyuyorum, hoş bir şey değil, uyarıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır ama “Hoş bir şey değil.” lafını tutanak altında söyleseniz tamam, açıkta olan kusurun tenhada özrü olmaz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben duyuyorum, uyarıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunları duyuyorsanız mikrofona söyleyin.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bütçe Türk milleti tarafından takip ediliyor ve karşılıklı laf atmaları, hatibe karşı laf atmaları doğru bulmadığımı ifade ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hem “Doğru bulmuyorum.” diyor hem tutanak altında söylemiyor. Açıkta olan kusurun tenhada özrü olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben gizli saklı konuşan biri değilim; aleni olarak da söylüyorum: Ben “şarlatan” kelimesini şahsen doğru bulmuyorum. Bunu buradan da söylerim. Ama milletvekili arkadaşımız kendi sorumluluğunu alarak bunu söyler, kendi hakkıdır. Ben de Grup Başkan Vekili olarak ve arkadaşım olarak da doğru bulmadığımı söylerim. O yüzden onu duymamak, bunu duymamak falan diye bir şey yok. Biz adiliz herkese, doğru söylüyorsa doğru, yanlışa yanlış.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Grup Başkan Vekili.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN - Şimdi söz sırası İstanbul Milletvekili Yüksel Mansur Kılınç’ta.

Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP sıralarında alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçeleriyle ilgili söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Vatan savunması gibi kutsal bir görev uğruna hayatını kaybeden şehitlerimizi saygıyla anıyor, gazilerimize şükranlarımızı sunuyorum.

Başta Suriye’de terör örgütlerine karşı mücadele veren Mehmetçiklerimiz olmak üzere şu anda görevleri başında bulunan güvenlik güçlerimize de başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, güvenlik ve savunma kurumlarına 2020 yılı bütçesinden ayrılan pay 2019 yılına göre artmış, toplam bütçenin yüzde 13 oranıyla 141 milyarı bulmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının personel sayısı yaklaşık 500 bindir. Türk Silahlı Kuvvetleri, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, diğer güvenlik kurumlarıyla birlikte güvenlik ve savunma kurumlarımızda personel sayımız 1 milyona yaklaşmaktadır. Güvenlik ve savunmamız için büyük bir insan gücü ve büyük bir bütçe kaynağı kullanıyoruz.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin diğer kurumları gibi güvenlik kurumlarımız da yönetilememektedir. Terör millî güvenliğimizi, işsizlik toplumsal güvenliğimizi, Yüksek Seçim Kuruluna müdahale seçim güvenliğimizi ve demokrasimizi tehdit eder duruma gelmiştir. İstanbul’da peş peşe istihbaratçı cinayetleri işlenmiştir. Bilinenler son üç ayda Uygur kökenli Samet Erkin, İran istihbarat eski mensubu Mesut Pehlevi cinayetleri, İngiliz istihbarat subayı James Gustaf’ın şüpheli ölümü. Bu cinayetler göstermektedir ki ülkemiz, yabancı istihbarat örgütlerinin el kol sallayarak hesaplaşma içine girdikleri cinayet mahalli hâline gelmiştir.

Peki, ülkemizde güvenlik ortamı böyleyken güvenlik ve istihbarat kurumlarımız ne durumda? Millî Güvenlik Kurulunun yapısını değiştiren iktidar, Kurul kararlarının icrasına ilişkin izleme, koordinasyon ve kontrol görevinin, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği de dâhil, hangi kurum ya da kuruluşlar tarafından yerine getirileceğine dair bir düzenleme yapmamıştır. Bu kurumlarımızın liyakat ve koordinasyon kabiliyeti parça parça yok edilirken, devletin millî güvenlik politikalarını Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu ve SADAT gibi yetkisiz kuruluşlar belirlemektedir. Tek adamın güvenlikten anladığı, ok atma güvenliği, sarayına geliş gidişlerinde koruma arabalarıyla konvoy güvenliğidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, MİT Başkanlığı gibi, devletin temel güvenlik ve istihbarat kurumları iktidarın arka bahçesi hâline getirilmiştir. Saray işaret ediyor, ülkemizin güvenlik kurumları Millet İttifakı aleyhinde faaliyet yürütüyor. Saray işaret ediyor, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun telefonları dinleniyor. Saray hedef gösteriyor, CHP Genel Başkanı şehit cenazesinde linç girişimine uğruyor. Yıldız İstihbarat Teşkilatına benzer bir biçimde, ülkemizde bugün, saray istihbarat modeli uygulanmaktadır. Kendisini sarayın kalemimahsusu sayan İletişim Başkanlığı, medya çalışanlarını, haber programlarını, basın ve ifade özgürlüğünü millî güvenliğe tehdit olarak göstermektedir. Kalemimahsus gibi çalışan İletişim Başkanlığı, WhatsApp grupları üzerinden gazete manşetleri belirlemekte, Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya mecralarını izleyerek medyayı ve medya çalışanlarını fişlemektedir. Bölgemiz ve ülkemiz istikrarsızlık, belirsizlik, çok boyutlu sınamalarla ve yabancı terörist savaşçı unsurların tehditleriyle karşı karşıyadır. Güvenlik ve istihbarat kurumları, ülkemizin güvenliğini, ulusumuzun ve yurttaşlarımızın güvenliğini gözeten Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından denetlenebilir kurumlar hâline getirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tek adam sarayda, millet mahkemelerde, icrada, Mehmetçik sınır ötesinde diken üstündedir. Türkiye yönetilemiyor. Artık, Türkiye huzur istiyor, güven istiyor. Türkiye, kardeşçe, birlik içinde güvenli bir ülke olmak istiyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle: “Birlik ve beraberlik kader-i ilahiden gayrı her şeyi yener.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Muğla Milletvekili Burak Erbay’a ait.

Buyurun Sayın Erbay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BURAK ERBAY (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bütçe, sadece rakamların yazıldığı teknik bir metin değildir, iktidarın gerçek yüzünü ortaya koyan siyasi bir metindir. Bütçe, iktidarın yurttaşlara karşı nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu gösteren tarihî bir belgedir. AKP’nin yaptığı 2020 yılı bütçesine baktığımızda, maalesef, bir tek saray ve yandaşları var ama bu bütçede çiftçi, turizmci yok, emekçi, öğrenci, kadın yok. Vatandaşın simit alması için bütçe yok ama Simit Sarayları için bütçe var. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Diyanete 2020 yılı içinde 11,5 milyar TL ödenek ayrılmıştır. Diyanetin bütçesi 8 Bakanlıktan daha fazladır. Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili Sayıştay raporlarına baktığımızda 2016, 2017 ve 2018 yıllarında ne olduğu, ne iş yaptığı belli olmayan dernek ve vakıflara toplam 306 milyon TL kaynak aktarıldığı görülmektedir. Kimdir bu dernekler, kimdir bu vakıflar, bunlara neden para aktarılmaktadır; defalarca sormamıza rağmen cevap verilmiyor. Ama biz biliyoruz ki bunların arasında el kadar çocuklara tecavüz edilen vakıflar var, cumhuriyet ve Atatürk düşmanı kindar nesiller yetiştirme amacındaki vakıflar ve dernekler var. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, yine Diyanet İşleri bütçesini incelediğimizde yurt dışında yapılan camilere milyonlarca dolar para harcandığını gördük. Moskova Merkez Camisi, 170 milyon dolar; Amerika Diyanet Merkezi, 100 milyon dolar; Bişkek Camisi, 35 milyon dolar; İngiltere Cambridge Camisi 30 milyon dolar. Bu camiler de öyle bildiğimiz camilerden değil arkadaşlar. Bu camilerde güneş enerjisinden elde edilen sıcak havayla sular ve zemin ısıtılıyormuş; içeride oksijen azaldığında sıcak havadan üretilen temiz hava içeriye veriliyormuş. Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Ama Muğla’nın köyündeki Ahmet amca da buz gibi havada soğuk suyla abdest almaya devam etsin. Bu camilerin toplamı 500 milyon dolar. El insaf! Bu topraklar için hayatını kaybeden şehit aileleri sıvasız, boyasız gecekondularda yaşarken, insanlarımız çöpe atılan bazaların içinde soğuktan donarak ölürken bu kadar büyük paralar harcayarak camiler yaptırmak doğru mu? Cumhurbaşkanı Tank Palet Fabrikasının modernizasyonu için 50 milyon dolara ihtiyaç olduğunu söyleyerek bu fabrikayı Katarlılara veriyor ama Diyanet 500 milyon dolara cami yaptırıyor. Bunu içinize sindirebiliyor musunuz?

Diyanet İşleri Başkanlığının yakın tarihindeki harcamaları incelediğimizde ilginç bir konuyla daha karşılaştık: Futbol, güreş, masa tenisi, badminton gibi branşlarda faaliyet gösteren ancak şu anda kapalı olan Diyanet Gençlik Spor Kulübü. Bu spor kulübü transfer ettiği voleybolcusunun transfer ücretini ödemediği için icralık olmuş. Diyanet neden spor kulübü kurar? Buraya bütçe nereden sağlanmıştır? Spor Toto’dan bu kulübe kaynak aktarıldığı ve bu paraların başka alanlarda kullanıldığı yönünde iddialar var. Bu iddialar doğru mudur?

Değerli milletvekilleri, bizim dinimiz adaleti, hakkaniyeti ve adil olmayı emreder. Dinimiz hoşgörüyü ve aklı benimseyen bir dindir. Uzayı keşfeden NASA’nın 20 bin civarında personeli var ama Diyanetin yaklaşık 125 bin personeli var. Peki, sormak istiyorum: Bu personellerden kaç tanesi Alevi vatandaşımızdır? Bu ülkenin eşit yurttaşları olan, vergi veren, askere giden Alevi yurttaşlarımız için Diyanet ne kadar bütçe ayırıyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Yargıtayın cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesine yönelik kararına rağmen vergisini aldığınız Alevilerin ibadethanesini neden kabul etmiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bizim dinimiz israfa, şatafata, gösterişe karşı bir dindir. Kutsal dinimiz hakkı, hukuku ve adaleti gözeten bir dindir. Bizim dinimiz kul hakkını savunan bir dindir. Ama maalesef .bu bütçe israf bütçesidir, rant bütçesidir, yandaş bütçesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yüzden bu bütçe haram bütçesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

BURAK ERBAY (Devamla) – Bugün bu topraklarda özgürce dinimizi yaşayabiliyorsak, namazımızı kılıp orucumuzu tutuyorsak, camilerde ezanlar okunabiliyorsa unutmamalıyız ki bu, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesindedir. Ancak bunu yok sayarak kurucusu olan Büyük Önder Atatürk’ün adını özel günlerdeki hutbelerde dahi anmayan bir Diyanetin bütçesini onaylamamız mümkün değildir.

Cumhuriyet düşmanı olan derneklere, vakıflara, tarikatlara milyonlarca lira aktaran Diyanetin bütçesine karşıyız.

295 bin TL harcayarak yayınladığı kamu spotunda kadınları aşağılayan Diyanetin bütçesine karşıyız.

Başkanı 9 Kasımda cumhuriyet düşmanı fesli bir meczubu ziyaret eden Diyanetin bütçesine karşı olduğumuzu söylüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’ye aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yüzyıllardır Anadolu’da yeşeren kültürün, devlet geleneğinin hafızası niteliğindeki belgeleri saklayan Devlet Arşivleri Başkanlığı, geçtiğimiz yıl birçok kurumla birlikte saraya devredildi.

Şimdi, Babıali’de bulunan o Osmanlı arşivleri Kâğıthane’ye taşındı, Ankara’da bulunan cumhuriyet arşivleriyle de beraber birleştirildi. O zamanlar bu taşınma sırasında uzmanlar sizlere “Kâğıthane, bu iş için uygun değil, burası dere yatağı, burası rutubetli ve nemli bir yer, buraya taşınmayın.” diye itiraz etti ama dinlemediniz. Bildiğinizi yaptınız, bildiğinizi okudunuz. Aradan bir yıl geçti geçmedi, bu kıymetli evraklar rutubet ve nem içinde bozulmaya başladı ve bir önlem olsun diye de 13 milyon 700 bin lira para harcadınız nemden ve rutubetten kurtarmak için. Daha bir yıl oldu arkadaşlar, bir yıl ve burası bir dere yatağı olduğu için yeniden aynı sonuçlarla karşılaşacağız, bir süre sonra benzer paraları yeniden ödemek zorunda kalacağız. Yazık değil mi bu vatandaşın parasına? Yazık değil mi, günah değil mi arkadaşlar?

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımız, o dönem bu taşınma sırasında aynen şöyle bir ifade kullandı, dedi ki: “Bu belgeler, bu tarih, bizim bayrağımız kadar değerli ve mübarektir.” Gerçekten çok doğru, katılıyoruz ama taşınma işleminden hemen sonra o Babıali’deki tarihî binayı restorasyona başladınız, biz müze falan yapacaksınız diye düşündük ama otel olarak kullanılmaya başlandı burası. Çok yazık ediyorsunuz, çok yazık. Şimdi, biz, tabii, sizin tarihimize, kültürümüze ve atalarımıza verdiğiniz değeri Süleyman Şah Türbesi’nden biliyoruz, o yüzden biz buna da hiç şaşırmadık. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, 100 milyona yakın tarihî belgeyi dere yataklarında lütfen çürütmeyin. Bizden önceki kuşakların yaptığı gibi, bizler de bu belgeleri gelecek kuşaklara taşımak zorundayız. Tam da bu nedenle bu belgeleri koruma hem Anadolu’ya hem tarihe bizim borcumuzdur. Tarihi kendi siyasi ikballeri için değiştirme çabasına düşenler mutlaka ama mutlaka tarihin siyasi çöplüğünde yerini alacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, arşiv unutmaz arkadaşlar. Şimdi, geçmiş tarihe baktık, bir de yakın tarihimizdeki AK PARTİ’nin on yedi yıllık arşivine bakmak lazım. Şimdi, gelir gelmez fabrikaları satmaya başladınız, 268 kurumda kamu payını sıfırladınız. TEKEL, Eti Maden, şeker fabrikaları, Sümerbank, TÜPRAŞ, PETKİM, Erdemir, TÜRK TELEKOM, daha nicelerini sattınız. Ordu malı olan Tank Palet Fabrikasını yabancı bir ülkeye peşkeş çektiniz; sattınız demiyorum, peşkeş çektiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet değerli milletvekilleri, 2002’de, sizin geldiğiniz zamanda cezaevlerinde 98 bin kişi vardı, bugün 270 bin kişi var. Cinsel saldırı suçları sizin döneminizde tam 14 kat arttı, 14 kat. İcra dosyaları da 7 milyondan 21 milyona çıktı, artık arşivlere sığmıyor. İşsiz sayısı da resmî olarak 5 milyon ama hepimiz biliyoruz ki gayriresmî olarak 8 milyonu aştı. Bu halkın sizin on yedi yıllık arşivinizi çok kısa zamanda önünüze koyacağınızdan emin olabilirsiniz.

Bütçe yapıyoruz bugün ama aslında bu bütçeyi hepimiz biliyoruz ki biz yapmadık, saraydan geldi. Bu bütçede kredi borçlarını ödeyemeyen üniversite mezunu öğrenciler yok, bu bütçede emeklilikte yaşa takılanlar yok, asgari ücretliler yok, memur yok, çiftçi yok, işçi yok; bu bütçede maalesef yandaş iş adamlarınız var, bu bütçede -arkadaşlarım da söyledi- Simit Sarayınız var.

Arkadaşlar, düşünün, fabrika satıyorsunuz, fabrikaları satıyorsunuz ama yandaş şirketi kurtarmak için de Simit Sarayı satın almak zorunda kalıyorsunuz, devralmak zorunda kalıyorsunuz. Biliyoruz, yazlık sarayınız vardı, kışlık sarayınız vardı, uçan sarayınız vardı, şimdi bir de Simit Sarayınız oldu. Hayırlı uğurlu olsun arkadaşlar.

Şimdi, şairin de dediği gibi “Saraylar saltanatlar çöker/Kan susar bir gün/Zulüm biter/Menekşeler de açılır üstümüzde/Leylaklar da güler/Bugünlerden geriye/Bir yarına gidenler kalır/Bir de yarınlar için direnenler.”

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, İstanbul Milletvekili Özgür Karabat’a aittir.

Sayın Karabat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bütçeye dair genel bir değerlendirmeyi özetle şöyle söylemek isterim değerli arkadaşlar: Bütçeye baktığımızda, rakamları analiz ettiğimizde işin sonucu şu: “Bir çıkmaza girdi yolumuz.” diyor ya şair, gerçekten de yolumuz bir çıkmaza girmiş durumda. Bu bütçe işsizliği düşürmeyen, yoksulluğu önlemeyen, yurttaşı mağdur eden, sarayı ve yandaşı memnun eden bir bütçedir değerli arkadaşlar. İşin özü bu kadar basit ve nettir. Ama bütün bunlara rağmen, bizleri izleyen yurttaşlarımıza asla umutsuzluğa kapılmamalarını tavsiye ederim çünkü “Bir çıkmaza girdi yolumuz.” diyen şair, devamında diyor ki: “Geçit vermez hem sağımız hem de solumuz.” Bu ülkenin aslanlar gibi iktidara hazırlanan muhalefeti var ve millet bir gün iktidara gelecek değerli arkadaşlar, o yüzden yurttaşlarımız asla umutsuzluğa kapılmasın. Değerli arkadaşlar, devamında şair diyor ki: “Öyle bir vakte ermiş ki devran; mert ağlasın, namert olan utansın.” Gerçekten mertlerin artık ağlamaktan vazgeçtiği, intihar ettiği bir ülkede yaşıyoruz ve bunu üzülerek takip ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Millî Saraylar bütçesi üzerine konuşuyoruz ama kısa bir Millî Saraylar tarihçesi hatırlatmak isterim. 1923’te cumhuriyet kurulur, 1924’te Osmanlı’nın bütün mülkleri cumhuriyetin mülkü hâline gelir, 1925’te Mustafa Kemal Atatürk bu mülkleri korumaya alır, Türkiye Büyük Millet Meclisinin korumasına alır ve 1933’te ise bu mülkler yani Millî Saraylar, Meclise, bize devredilir; millet adına bize devredilir. Şimdi geldiğimiz nokta, yüz yıl sonra bu mülklerin yeniden saraya devredilmesi noktasıdır değerli arkadaşlar. Demokrasimizin geldiği yeri özetlemek açısından, anlayışı sergilemek açısından önemlidir.

Devamı şudur: Bir zirveye katılır Cumhurbaşkanı ve “İngiltere, Almanya, Fransa ve şahsım bir zirve yaptık.” der değerli arkadaşlar. Şimdi anlayış bu. Peki değerli arkadaşlar, Millî Sarayları Meclise emanet eden Mustafa Kemal Atatürk -şahsım yerine- ne diyor: “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır.” diyor değerli arkadaşlar. Anlayış farkı bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi devam edelim, değerli arkadaşlar, bütçemiz 1 milyar 648 binden 2,3 milyara çıkmış ve sonra 4 milyara çıkmış yani 2 kat, 3 kat artıyoruz. Millî Saraylar bütçesi önce 22 milyon, 2019’da 120 milyon, 5 kat artıyor; 2020 için 157 milyon yani 7 kat.

Değerli arkadaşlar, kendi bütçelerinize gelince 7 kat, 10 kat yani yüzde 700 artıyor ama vatandaşa gelince enflasyon yüzde 13, öyle mi? Kendinize gelince itibardan tasarruf olmaz, vatandaşa gelince itibar yok, öyle mi? Böyle mi düşünüyoruz değerli arkadaşlar? Tablo bu. İşte bu tabloyu gören Tevfik Fikret, Meclis-i Mebusanın yetkileri kısıtlandığında -aynen bizim gibi- diyor ki: “Yiyin efendiler, yiyin. Bu doyumsuz sofra sizin, doyuncaya, tıksırıncaya kadar yiyin.” Ve değerli arkadaşlar, elbette Tevfik Fikret’in dediği gibi bu harmanın sonu elbet bir gün gelecek.

Şimdi itibar meselesinden devam ediyorum. Değerli arkadaşlar Millî Sarayların başına Bilal Erdoğan’ın arkadaşının gelmesi itibarlı bir iş midir? Millî Sarayların başına “Camilerde içki içtiler.” yalanını konuşan birisinin gelmesi itibarlı bir iş midir? Millî Sarayların başına bu Meclisin Başkanının ihaleyle ilgili soruşturma açtığı birisinin gelmesi itibarlı bir iş midir? (CHP sıralarından alkışlar) İtibara bu kadar önem veriyorsanız bu arkadaşı niçin Millî Sarayların başına getiriyorsunuz değerli arkadaşlar? Bütün bunlara rağmen görüyoruz ki milletin yerine kendisini koyan bir anlayış var. Uçan sarayımız elbette var, kaçak sarayımız elbette var, yüzen sarayımız oldu, sarayın envaiçeşidi var, şimdi Simit Sarayımız var. Vallahi, şunu söylemek isterim ki değerli arkadaşlar: Milletin itibarını simit parasından daha düşük hâle getirdiniz, bunu bilmenizi isterim, simit parasından daha kötü milletin hâli.

Değerli arkadaşlar, itibar meselesine devam ediyorum. Millî Saraylarla ilgili ihaleleri kim alıyor? “SICPA” diye bir İsviçre firması. Adı “Millî Saraylar” olan bir yerde bile yabancı bir firmayla çalışıyoruz, biliyor musunuz? Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Hani yerliyiz, nerede millîyiz, sormak istiyorum değerli kardeşlerim, sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Millî Saraylarda çalışanların problemlerini çözmediniz, onun yerine Bilim ve Değerlendirme Kurulu ve danışmanlık komiteleri oluşturuyorsunuz; ücretleri 9 bin, 7.500. Bu çalışanların haklarını savunmak bizim boynumuzun borcudur, bunu buradan hatırlatmak da boynumuzun borcudur.

Bu saray anlayışının bizi getirdiği noktayla ilgili şunu söylemek isterim: Demokrasimiz zedeleniyor değerli arkadaşlar ve geldiğimiz noktada kayyumlar var. Biz burada merkezi bütçeyi konuşuyoruz. Şimdi bir şeyi merak ediyorum: 28 kadar kayyum var, sayısını takip edemedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – 31 oldu.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – 31 olmuş.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Karabat.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu kayyum belediyelerin bütçesiyle ilgili araştırma yapmaya çalıştık, bir haftadır bütçelerine ulaşamıyoruz. Bazen Meclis üyeleri, bazen encümenler bütçeden haberdar değil. Bütçe milletin hakkı değil mi? Diyarbakır’daki, Van’daki, Mardin’deki vatandaşın yerel yönetim bütçesinden haberdar olması ve bilmesi gerekmez mi? Bu bilgilere niçin biz ulaşamıyoruz? Bu bütçelerin nasıl yapıldığını ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinde kaybedilen bütçenin Diyarbakır’dan, Van’dan çıkarılmaya mı çalışıldığını, yandaşlara oradan pay mı ayrılmaya çalışıldığını da sormak hakkımız diye düşünüyoruz değerli arkadaşlar.

Ve sonuç olarak şunu söylemek isterim ki değerli arkadaşlar: Evet, bir çıkmaza girdi yolumuz demiştim, sarayın dalkavuğu olmak değil ama halkın da soytarısı olmak gerekir. Şunu söylemek istiyorum: Ozan Musa Eroğlu türküsünde diyor ki:

“Geçtim dünya üzerinden,

Ömür bir nefes derinden,

Bak feleğin çemberinden,

Yolun sonu görünüyor.

Azrail’in gelir kendi,

Ne ağa der ne efendi,

Sayılı günler tükendi,

Yolun sonu görünüyor.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, İstanbul Milletvekili Kadri Enis Berberoğlu’na ait.

Buyurun Berberoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı üzerine konuşmak üzere huzurlarınızdayım.

Ancak, konuşmaya başlamadan üç tane kişisel parantez açmak durumundayım. Birincisi: Prensip olarak, cevap verme hakkı olmayan atanmışların, ismen seçilmişler tarafından yapılmasını doğru bulmadığımı söyleyerek ve eleştirilerimi de bu çerçevede tutacağımı bildirerek söze başlamak isterim.

İkinci olarak: İletişim Başkanlığında konuşmak üzere grup tarafından seçilmemin de bir mantığı olduğunu tekrar hatırlatmak dileğindeyim. O da şu yüzden: Yaklaşık 6 cumhurbaşkanı döneminde bu işi yapan kişilerin masanın diğer tarafında muhatap aldığı emekli gazeteciyim. Dolayısıyla bu işi tersinden iyi bildiğimi iddia etmek durumundayım.

Üçüncü olarak da: Yine kişisel olarak bu Başkanlıkla basın kartı yönünden irtibatlı ve iltisaklıyım. Yani otuz küsur sene taşıdığım ve sonra şeref basın kartı hâline gelen kartın basıldığı, tevdi edildiği yer bu başkanlıktır.

Bu parantezleri boşuna açmadım, sondan başlayarak en kolayından başlayarak devam edeyim. Kişisel olarak, dediğim gibi, şeref basın kartı hamili olmama rağmen, yenilendiğinde buraya başvurmadım. Hani ufak bir şikâyetimi, sitemimi de bildireyim: Yıllardır bu işle hiç alakası olmayanların bile sarı basın kartı olarak tarif ettiği, sadece gazetecinin kimliği olan, başka hiçbir ayrıcalığı olmayan, taşımayan bir kartı niye gök mavisi yaptılar, anlamak mümkün değil. Herhâlde, yeni Türkiye’nin gereklerinden biri diyelim geçelim. Başvursaydım, hakkımdaki davalar sebebiyle verilir miydi, verilmez miydi bilmiyorum. Eşim yirmi beş senelik gazeteci, başvurdu, aldı. Ben şunu düşündüm: Benim binlerce sayfalık arşivim, saatlerce süren televizyon programlarım benim emekli bir gazeteci olduğumu anlatmaya yeterli. Gazeteciliğimi yeniden teyit ettirmek için böyle bir Başkanlığın himayesine ya da lütfuna ya da onayına ihtiyacımın olmadığını düşündüm.

Şimdi, geçelim işin iletişim kısmına: İletişim kısmı, maalesef, kişisel değil, kurumsal olarak çökmüş durumda. Şunu arz edeyim: İletişim Başkanlığının en basit tarifi, bağlı bulunduğu yerin mesajlarını aktarmak; doğru aktarıldığına emin olmak, yanlış anlamaları ortadan kaldırmak. Böyle bir durumda siz kimin iletişimini yapıyorsunuz? Bu soru çok büyük bir önem arz ediyor. Partili bir cumhurbaşkanının mı yoksa devlet başkanının mı? Bu ikisi arasındaki ayrımı ortadan kaldırarak aslında biz İletişim Başkanlığını lağvettik, Anayasa değişikliğiyle, bu Meclisten geçtiği anda. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü biri parti adına bir iletişimdir, diğeri o partiden çok daha büyük, Türkiye Cumhuriyeti’nin iletişimidir. Burada bir meşruiyet tartışması yok, oraya girmek istemiyorum; tam tersine, ben Cumhurbaşkanının fiillerinin ve sözlerinin çok açık bir şekilde tüm nüfusa eşit şekilde dağılması, anlaşılması, yeri geldiğinde eleştirilmesi, yeri geldiğinde de onaylanıp arkasında durulması gerektiği mantığıyla bu konuşmayı yapıyorum.

Ve hemen oradan da şuraya çıkıyorum: Peki, Türkiye’de çok yüksek tirajı olan ve izlenirliği olan televizyonların Cumhurbaşkanını takip etmesinin yasaklanmasını nasıl anlayacağım? Şimdi kim cezalandırılıyor? Bir dakika, burada konuşmak lazım bunu. O televizyonların, o gazetelerin patronları mı, çalışanları mı yoksa o televizyonlardan ve gazetelerden Cumhurbaşkanının -demin de söylediğim gibi- lafını, sözünü, eylemini takip etmek isteyen seçmen ve izleyiciler mi? Bunun ayrımına gitmezsek iletişimin en temel kuralını çiğnemiş oluruz. Ayrıca, akreditasyon çok yeni bir şey de değil, maalesef yıllardır bunu Genelkurmay uyguluyordu O tarihte de karşıydım, inanmayan açıp gazetedeki yazılarıma bakar, bugün de karşıyım. Akreditasyon seçmene hakarettir, okura hakarettir, izleyiciye hakarettir başka bir şey değildir. Beni dinleme lütfunu gösterdiğiniz için teşekkür ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Milletvekili.

KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) – Bir cümle zaten, o kadar. Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ve eğer Cumhurbaşkanına sahip çıkmayı düşünüyorsanız herkese ulaşması için yolun açık olduğundan emin olmanızı tavsiye ederim.

Çok teşekkür ederim.(CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, İzmir milletvekili Atila Sertel’e aittir.

Buyurun Sayın Sertel.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan meslektaşım Enis Berberoğlu olayın bir yanını çok açık ve net anlattı basın kartlarıyla ilgili. Ben Sayın Fuat Oktay’ın beni dikkatle dinlemesini rica ediyorum ve bu konuda Mecliste bulunan gazeteci kökenli, hangi partiden olursa olsun, bütün arkadaşların, ortak bir şekliyle, kendisine bilgi vermeye ve basın ve ilişkiler noktasında, iletişim noktasında mesleki birikimlerimizi aktarmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim.

Sevgili arkadaşlarım 15 temmuzdan sonra 3.804 gazetecinin basın kartı şu ya da bu nedenle iptal edildi. Şimdi bir kısmının değişik örgütlerle ilişkili olduğu ve iltisaklı olduğu söylendi, bir kısmı cezaevinde yattı çıktı Enis Berberoğlu gibi ve beraat etme noktasında olan arkadaşlarımız da var. Ama ben bir şeyi merak ediyor ve soruyorum: Gazetecilerin kimliğini iptal etmek iletişim başkanlığının işi mi? Böyle bir kartın iptali acaba ileride bu arkadaşlarımızın nüfus kâğıtlarını iptale kadar gider mi diye merak ediyorum çünkü gazetecilik bir meslektir ve o mesleğin tanıtım kartıdır o kart. Eğer o arkadaşların bir suçu yoksa o kartı taşıması kadar doğal bir şey yok. Yani nüfus kâğıtlarını iptal etme noktasında “Öyle saçma bir şey olur mu?” diyebilirsiniz, o zaman, gazetecilerin kimliğini iptal etmek saçma bir şey değil mi? Kim karar veriyor gazetecilerin kartlarının iptaline? “Sen gazetecisin.” ya da “Değilsin.” deme yetkisi kimde? Yani soruyorum, o kişiler kimler? Ve onlara soruyorum: Siz kimsiniz de gazetecilerin kartlarını iptal ediyorsunuz?

Bakın, Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin 3.850 üyesi var, İzmir Gazeteciler Cemiyetinin 900, Türkiye Gazeteciler Sendikasının 1.450 üyesi var, Türkiye Gazeteciler Federasyonunun -78 cemiyetle birlikte- 20 bin üyesi var, Ankara Gazeteciler Cemiyeti 2 bin üyeye sahip. Eskiden, meslek örgütleri toplanıyor ve basın kartlarıyla ilgili kararı veriyordu. Şimdi, bazı arkadaşlarımızın basın kartlarını “FETÖ’cü” diye iptal ettiler ama çoğunlukla da solcu, Atatürkçü, devrimci, yurtsever insanların kartlarını da iptal ettiler. Şimdi, iptalin gerekçesi olarak sundukları madde FETÖ’cülük ama işin aslına bakarsanız, kartı iptal eden heyette Pensilvanya’ya gitmiş, diz çökmüş, el öpmüş insanlar var. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

İzmir’de bir iş adamı vardı, Saygılı Rulmanın kurucusu Eflatun Saygılı. Bu kişi “Son Dakika” diye bir gazete kurdu. Bu gazetenin ortakları arasında “Gökhan Karaca” diye biri vardı, Metin Kocakurt’a bu hakkını teslim etti. Eflatun Saygılı, Metin Kocakurt, Mehmet Tahir Kocakurt, Selçuk Karakaya ve Kail Senih Kasap’la bu gazetenin yönetim kurulu oluştu.

Açıklayayım arkadaşlar: Mehmet Tahir Kocakurt’un ağabeyi FETÖ’nün dünya imamlarından ve bu gazetenin sahiplerinden biri bugün firarda olan Barbaros Kocakurt. Bu gazetenin sahibi Ege Üniversitesi Rektörü ve FETÖ firarisi -Cumhurbaşkanı tarafından atanmıştı ama sonra FETÖ’cü olduğu ortaya çıkınca görevden alındı- Cüneyt Hepcoşkun ve firar etti. Firar ettikten sonra onun temelini attığı Bilal Saygılı Camisi’ni, FETÖ’cülerin yaptırdığı ve 30 milyon liraya mal olan camiyi Sayın Cumhurbaşkanı açtı.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yalan, yalan hepsi. İftira ediyorsun.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Açtı açtı, ben…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Açtı ama… Yalan söylüyorsun.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Kardeşim, şeyi okuyun. Bakın, yalan değil. Metin Kocakurt’u araştırın, Cüneyt Hepcoşkun’u araştırın, diğerlerini araştırın, hepsini araştırın görürsünüz.

Şimdi, bu “himmet operasyonu” adı altında bunlar ifade vermiş ve gazeteleri kapanmış kişiler. Son Dakika gazetesi kapatılmış FETÖ’cülükten, FETÖ‘cülükten kapatılan gazetenin orada çalışan muhabirleri “FETÖ’cü gazetede çalıştı.” diye basın kartlarını alamıyorlar. Bu, vicdansızlık. O arkadaşlarımız o gazetenin FETÖ’cü olduğunu bilmez, bilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA SERTEL (Devamla) – Başkanım, bitireyim.

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ATİLA SERTEL (Devamla) – 15 Temmuzdan sonra her şey ortaya çıktı ve bu kaçaklar, bu FETÖ’cüler…

Bir arkadaş bağırıyor, ilişkisi nedir bilmem.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – İşte hep böyle iftira atıyorsunuz. Yalan yere iftira atıyorsunuz herkese.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Ben iftira atmıyorum, “İlişkisi nedir bilmem.” diyorum yani bilmem.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – İşiniz gücünüz istismar.

ATİLA SERTEL (Devamla) - İlişkin nedir bilmem kardeşim. Sen de kendin araştır, konuş.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sen öylesin.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Şimdi, bu FETÖ’cüler, kaçaklar yargıda ve bu kaçaklar hukuk önünde mahkûm olmuşken, kaçakken onun gazetesinin çalışanlarının basın kartlarını iptal ediyorsunuz ama asıl kaçanları görmüyorsunuz ve yargılamıyorsunuz ve kaçanların ortaklarının yaptırdığı camiyi de Sayın Cumhurbaşkanına, onu da aldatarak, Sayın Cumhurbaşkanını da aldatarak açtırıyorsunuz. Gerçekten ben hiç yalan söylemedim hayatımda ve o Bilal Saygılı Camisi’nin ve sahibinin FETÖ’cü olduğunu ben değil yargı söylüyor ve soruşturmalar var hakkında. O nedenle bunları buradan aktardım. Sayın Oktay çağırırsa da gerekli bilgileri veririm.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası İzmir Milletvekili Bedri Serter Bey’e ait.

Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; savunma sanayi bütçesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi sizleri, her şeyiniz para olmuşken bedava bir konuşma yapıp geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarmak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Alışkın değilsiniz, biliyorum ama endişelenmeyin, dinlemesi bedava.

Erkek vekiller olarak bizler yapmış olduğumuz askerlik görevlerimizi yıllar boyunca sanki o günmüş gibi anlatmaktan büyük bir onur ve gurur duymaktayız değil mi sayın vekillerim? Şimdi ise parası olana bedelli, olmayana zorunlu askerlik diyerek bunu bitirdiniz. Anılarımızı, tarihimizi bitirip çocuklarımızı parası olan ve olmayan diye ayırdınız. Ayırmak bedavaya! Askerliği meslek edinen tüm rütbeli asker personelimiz için de aynı keyif geçerliydi, onu da yarattığınız darbe hikâyeleriyle bedavaya harcadınız. Üstelik, o askerler ki savunma, taarruz, teknik bilgi, sosyoloji, teknoloji gibi konularda dünya standartları üzerinde eğitim alarak yetişmiş neferlerimizdi. Ayrıca “Bu eğitimlerin verildiği başka hiçbir üniversite veya eğitim kurumu da yok.” diyorduk değil mi sayın milletvekilleri? Harp okulları, Kuleli Askerî Lisemiz, Maltepe Askerî Lisemiz, Heybeliada’daki güzelim okulumuz; bu muhteşem okullar nereye kayboldu? Bedavaya yok oldular. On yedi yıllık iktidarınızın ve rütbesiz ortaklarınızın askeriyemizi nerelere getirdiğini 15 Temmuz 2016’da finalle canlı canlı izledik değil mi sayın milletvekilleri?

Konuştuğumuz savunma sanayisine dair yakın geçmişimizden önemli noktaları hatırlatmak istiyorum sizlere. Ulusal güvenliğimizi sorguladığımız konuydu kozmik oda. Niye açtık, neler yapıldı, neler kaçırıldı, hatırlayın. O zamanki ortaklığınızla her şeyi bedavaya yaptığınız günlerdi. Sonra neler oldu? İpin ucu kaçtı ve olay, ülkelerin geleceğini şekillendiren ve size kadar savunma sanayisinin başarısının temeli olan araştırma ve geliştirme sisteminin yok edilmesine kadar gitti. Savunma sanayimizin can damarları olan ASELSAN, HAVELSAN gibi Millî Savunma Bakanlığı bünyesinde gelişen, güçlenen ve birçok projeye imza atmış olan şirketlerimiz şimdi kimlerin elinde? Savunma sanayimizin kurumlarını teslim ettiniz tabii ki bedavaya. Bunun cevabını çok uzakta aramaya gerek yok. Balyoz davasının tek sivil sanığı vardı, o da 2003 yılında “Hedefimiz on yıl içinde cirolarımızı 1 milyar dolar yapıp Avrupa’nın ilk beş bilişim şirketi içine girmek istiyoruz” diyen HAVELSAN Genel müdürü Ömer Faruk Ağa Yarman. Darbeye teşebbüsten tutuklandığı gün bu kurumları kimlere teslim ettiğinizi tahmin etmiştik zaten. Savunmanın beyni seneler önce boşa düştü, bedavaya.

Bugün duyuyoruz ki ASELSAN ve HAVELSAN, Hayra Davet Vakfı diye bir vakfa teslim edilmiş. Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın İlhami Bey’in elinde dosyalar mevcut; arzu eden, merak eden milletvekillerimiz kendilerinden bilgi alabilirler bedavaya.

Zamanında Rusya’nın yumuşak karnı olan Karadeniz’e yönelik NATO’nun atmaya çalıştığı adımları engelleyen, Rusya-Gürcistan savaşı sırasında ABD’nin Karadeniz’e sokmak istediği hastane gemisine, Montrö Mütarekesi’ni delme girişiminde bulunmasına izin vermeyerek ABD’yi bu tutumuyla rahatsız eden bir Türk Silahlı Kuvvetlerimiz vardı. Hatırladınız değil mi sayın vekillerim? Askeriyemizi harcadınız bedavaya. Yine bedavaya bir hatırlatma: Askeriyede yetişen kıymetli beyinlerimiz tarafından savunma sanayimizin dışa bağımlılığına son verilen ve TSK’yı büyük ihracatçı hâline getiren adımların atıldığı günlerdi ama tam o günlerde Ergenekon ve Balyoz darbelerine savcılık ederek askeriyemizdeki değerli personelleri çürümeye terk ettiniz. Askeriyemizin beyin ölümüne sebebiyet verdiniz. Hâlen yaşayan efsaneleri bile harcadınız bedavaya. Peki, cumhuriyetten bugüne bütün askerî değerleri korumak amacıyla kurulan Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfını bugünkü durumuna nasıl getirdiniz? Bu Vakfın yönetimini de saraya bağladınız. Peki, toplanan tüm nakdî ve ayni değerleri hangi yapının kontrolüne verdiniz bedavaya? “Burada birikmiş olan yardımları nerelere harcadınız?” diye sorsak savunma sanayisine mi, yoksa savunmama sanayisine mi? Yoksa yardımlar çok geldi de geri kalan her şey bu yüzden mi peşkeş çekiliyor bedavaya? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ SERTER (Devamla) – Rica edeyim Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Geldiğimiz noktada ise savunma sanayisine yatırım yapılmadığını itiraf eden bizzat Cumhurbaşkanımızın kendisi. Sayın Erdoğan, Türk savunma sanayisinin önemli bir fabrikasının, tank ve palet fabrikasının atıl duruma getirildiğini bizzat söylemişti geçen hafta. Katarlılara bilabedel bu fabrika peşkeş çekilmiştir yine bedavaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu söylediklerimi yüce Meclisimizin değerli üyelerinin yorumlarına bırakıyorum bedavaya!

Şimdi, büyük üstat Orhan Veli’den bir kısa şiir:

“Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur, çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekânlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.”

On yedi yıldır size ve yandaşlarınıza Türkiye’nin tüm kaynakları bedava ama milletimize hava da su da bulut da hem vergiyle hem parayla.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke’ye aittir.

Buyurun Sayın Böke. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Strateji ve Bütçe Başkanlığı birimine dair bir tartışma yürüteceğim. Hakikaten nedir bu bütçenin stratejisi? Özetle şu: Üç S var bütçe stratejisinde: Sükse, simitçi ve saray. “Sükse” sözlük anlamına göre “gösteriş, ilgi çekecek durum” demektir. Cumhurbaşkanı tarafından en üst düzeyden ekonominin stratejisi olarak ilan edilmiş vaziyette. Peki, o zaman şu soruyu sormak gerekiyor: Bu bütçe kime gösteriş yapmak istiyor, kimin ilgisini çekme derdinde, kime sükse yapmak istiyor? Yanıtı çok net: Rantçılara. Bir yandan rantçı yandaş müteahhitlere sükse yapmak istiyor, diğer yandan da iktidarınızın “faiz lobisi” “bize saldıran dış güçler” diye tarif ettiği yabancı finans merkezlerine sükse yapmak istiyor. Bütçe stratejisinin temelinde -yanlış duymadınız- iktidarın “dış düşmanlar” diye sözüm ona bağırıp çağırdığı, “lobi” diye isimlendirdiği, Türkiye’ye borç veriyor olan yabancılara hoş gözükme derdi var, onlara sükse yapma gayreti var. İktidar “Program içerisinde dengeleneceğiz.” diyor, “Kastettiğim de cari fazla vermektir.” diyor, “Bugün fazlayı verdik, yarın daha fazlasını vereceğiz.” diyor. Cari fazla, kabaca, ihracat gelirlerimizin ithalat giderlerimizden fazla olması demek. O zaman şunu sormak gerekiyor: Birdenbire bu cari fazlayı, verimlilik çok arttığı, katma değer yükseldiği için ihracatımızın değeri arttığından mı verdik? Yoksa, üretimi ithalata bağımlı kılınmış bir düzende üretmediğimiz için ithal etmediğimiz bir durumdan mı verdik? Bu cari fazlayı üretimimiz durduğu için verdik. (CHP sıralarından alkışlar)

Tam da bu nedenle, iktisadı bilen hiç kimse, vicdanı olan hiç kimse bu cari fazla dengelenmesinden gurur ve onur duymaz hatta bunu söylemeye utanır. Bu cari fazla, üretmemek demek; bu cari fazla, işsizlik demek; bu cari fazla, yoksulluk demek. Bu durumda dengelenme halkın isteyeceği bir şey değil, bu durumda dengelenme sükse yapıyor olduğumuz yabancılar için önemli bir şey. Türkiye’ye yıllardır borç vermiş olanlar için, “Bu borcu bir gün geri alacağız, aman ha.” diyenler için, sizin deyişinizle dış düşmanlar ve faiz lobicileri için. Tam da bu nedenle hoş gözükmeye çalıştığınızın kim olduğu belli. Zira şunu söylüyorsunuz: “‘Dengelenme’ diyoruz ama halkı işsizliğe mahkûm ederiz, ülkeyi yoksullaştırırız; aman ha endişeniz olmasın, ne pahasına olursa olsun size o faizi öderiz.” Zira, iktidarınız boyunca yaklaşık 500 milyar doları faize ödediniz. Bu bütçede de 139 milyar lira “dış düşman” dediğiniz faiz lobicilerine faiz olarak ödenecek. Yani faizciye, rantçıya sükse yapmanın iktidar dilindeki tercümesi şu: “Disiplin, dengelenme, değişim.” (CHP sıralarından alkışlar) Sükse peşindesiniz, değiştirmiyorsunuz, vitrin süslüyorsunuz, doğrunun üzerini örtüyorsunuz, gerçekleri konuşanlara da “terörist” diyecek kadar gözünüz kararmış vaziyette.

Bir yandan da “simitçi” var bütçede. İktidarın batan ekonomide kimi kurtaracağına dair tercihini özetleyen bir kelime bu. Halktan ranta iktidar yolculuğunu da çok somutluyor çünkü iktidara gelmeden önce halkın çay ve simit hesabını yapanlar, bugün, halktan aldıkları parayla simitçi kurtarmak derdindeler. Üstelik halkın olan, kârlı ve stratejik bütün şirketleri özelleştirmiş olanlar bunu yapıyorlar.

Bütçe, rantçı bütçesi, yandaş bütçesi. Kamu-özel iş birliğiyle 18,9 milyar lirayı yandaş müteahhitlere vereceksiniz. 7,9 milyar lirayı geçmediğimiz, kullanmadığımız köprüleri yapan yandaş müteahhitlere aktaracaksınız. Özetle, ne içeride ne dışarıda hiçbir rantçı unutulmamış ama kim unutulmuş? İşsiz unutulmuş, KOBİ unutulmuş, çalışan emekçi unutulmuş, üretici güçler unutulmuş, halk tamamen yok sayılmış. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı belli, güçlü bir sosyal devlete, üretken ve üretici bir kamuya ihtiyacımız var. Biz yapacağız, hazırız, reçetesi elimizde, belli. (CHP sıralarından alkışlar) Rantçılığın yerini verimlilik alacak. Kamu kaynakları rantçılara değil, üreticilere ve emekçilere aktarılacak. Ücretler enflasyon karşısında korunacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Böke.

SELİN SAYEK BÖKE (Devamla) – Bizim iktidarımızda, sadece enflasyondan değil, refahtan da gereken pay emekçilerin olacak. Asgari ücretten vergi alınmayacak ama vergi cennetleri listesini bizim hükûmetimiz ilk gün yayınlayacak. Ötekileştirmenin yerini kapsayıcılık alacak. İşsizlik sigortasını emekçiler kullanacak, aile sigortası halkın güvencesi olacak. Çalışma saatleri insanileştirilecek. Hak temelli bir sosyal devlet kurulacak, çalışma hayatı güvenceli olacak. İktidarın bekası değil Türkiye’nin geleceğini düşünen bir sürdürülebilirlik anlayışı olacak, temelinde bütçe hakkı olacak, özgürlük olacak, hukuk olacak. Bunları siz yapmazsınız, yapamazsınız demiyorum, yapmazsınız, tercihen yapmazsınız. Ama biz yapacağız, bu topluma yeniden nefesi ve bu toplumun hak ettiği renkleri vereceğiz. İçinde kadının olduğu mor ekonomiyi, içinde şeffaflığın olduğu beyaz ekonomiyi, içinde geleceğin olduğu mavi ve yeşil ekonomiyi, birbirimizle dayanışarak nefes aldığımız bir ekonomiyi biz yapacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grup Başkan Vekillerimize söz vereceğim.

Buyurun Özlem Hanım.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Tunceli Milletvekili Alican Önlü ve Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine, “Kürt” kelimesinin AK PARTİ’yle özgürlüğüne kavuştuğuna ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Tabii geriye dönük olarak konuşulduğunda hiç tadı olmuyor bu işin ama yani zarurete binaen, notlarıma binaen söyleyeceğim ve doğal olarak da topluca söyleyeceğim.

Şimdi tabii HDP’deki milletvekili arkadaşlarımızın genel konuşmalarının konseptinde şu an dinlediğim kadarıyla en az 2 konuşmacıda bu vardı. Şöyle bir şey ifade ediliyor yani darbeyle alakalı olarak en büyük suçlu AK PARTİ olarak addediliyor. İfade aynen şöyleydi: “AK PARTİ darbe dinamiği için malzeme toparlıyor.” Yani böyle anlatıyorsunuz. “Bunun için uğraşıyor -olsun darbe- darbeden memnun olan, darbeyi tercih eden, hatta yaptıklarıyla darbe olsun diye uğraşan bir parti.” Şimdi bu akla ziyan bir teori ve bunu ısrarla söylüyorsunuz. Hakikaten akla ziyan çünkü birden fazla milletvekiliniz bunu ifade ediyor. Bunu tabii şiddetle reddediyoruz.

AK PARTİ, darbelerin mağduru bir parti. Ya bizim fikriyatımız darbelerle mücadele ederek bugünlere gelmiş bir fikriyattır. Böyle baktığımız zaman AK PARTİ ilk defa, ilk defa Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber Türkiye’de bir darbeyi durdurmayı başardı. Türkiye demokrasi tarihinde bir ilktir bu ve bu AK PARTİ’yle beraber gelişen demokrasi algısı neticesinde olmuştur hem vatandaşımızda bir bilinçlenme ve onların çıplak elleriyle ortaya koyduğu bir direnç ve elbette ki kurumlarımızla ve o gece buradaki siyasi partilerimizle beraber. Bu nedenle, bu bütçe görüşmeleri esnasında böyle bir şeyin söylenmiş olmasını esefle kınıyorum.

Bir diğeri, tabii, devamında önemli bir bahis, Kürt düşmanlığı bahsi. Burada çok defa konuştuk, ısrarla doğrusu o kadar çok tekrar ediliyor ki bu ifadeyi kullanmaktan haz duyduğunuzu düşünüyorum. Bir çözüm olmasından ziyade, bu hâlin muhafazasının sizler için daha kârlı olacağını düşünüyorsunuz yani bunu iddia ediyorsunuz ki böyle bir şey yok Türkiye’de.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Anlatıyoruz: Sadece sizde değil, bütün siyasi partilerde Kürt milletvekilleri var, sizler sadece Kürtlerin temsilcisi değilsiniz Anayasa’ya göre. Bu manada bakıldığı zaman, Türkiye’de AK PARTİ’yle beraber “Kürt” kelimesi telaffuz edilir hâle gelmiştir, başta. İnsanlar, evlatlarıyla, gittiklerinde ana dilde konuşamazken kendi dilleriyle konuşma imkânına kavuşmuşlardır.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Lütfettiniz!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Efendim?

BAŞKAN – Devam edin, devam edin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sorun mu var, duyamadım? Mikrofonumla alakalı bir sorun mu var arkadaşlar?

Velhasılıkelam yani aslında “Kürt” kelimesi özgürlüğüne AK PARTİ’yle beraber kavuşmuştur. Bu sistem içerisinde Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan itibaren zulüm gören insanlar yok mudur? Vardır. Kürtler de zulüm görmüştür, dindarlar zulüm görmüştür; bunu kabul ediyoruz. Bu manada, “Kabul ediyoruz.”dan kastım, AK PARTİ’yi kastetmiyorum, siyaset yapanların bunu kabul etmesi lazım. Bizlerin siyaseti zaten bu zulmü ortadan kaldırmak üzerine şekillenmiştir ve bütün varlığımızla, gücümüzle, emeğimizle bunun için gayret gösterdik ve göstermeye devam ediyoruz. Ama siz kendi içinize inşa ettiğiniz farklı bir Kürt düşmanlığı algısıyla bunun üzerinden siyaset yapıyorsunuz ve bunu yaparken de devamında hiçbir şey… Adı “bebek katili” olan birini demokrasi temsilcisi olarak burada anlatıyorsunuz bize; halkın koyduğu bir isimdir bu, halkın koyduğu bir isim. O sebeple, demokrasiyle alakalı örneklemelerinizi verirken de tüm bunları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURAN İMİR (Şırnak) – İsterseniz isim listelerini belirleyin, kime nasıl hitap edeceğimize karar verin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sizin hitabınızdan bahsetmiyorum ben, vatandaşın hitabından bahsediyorum. “Bebek katili” ifadesini, bu isimlendirmeyi yapan vatandaşın bizatihi kendisidir, o bölgede yaşayan insanların bizatihi kendisidir. O sebeple, AK PARTİ’yle beraber yapılan iyileşmeleri, doğru işleri en azından bir nebze olsun hatırlamakta fayda var diye düşünüyorum. Hangi birini sayalım yani? Tek tek sayıyorsunuz, bir anlamı da yok çünkü dediğim gibi, siz zaten aslında kendi inşa ettiğiniz bu terörize dilden beslenmeyi tercih ediyorsunuz. Bu manada söyleyeceklerimi böyle toparlıyorum.

Teşekkür ediyorum fakat tabii, doğal olarak CHP milletvekillerimizle alakalı söyleyeceklerim var. Nasıl bir yöntem izleyelim Sayın Başkanım? Belki cevap vermek ister arkadaşlarımız, bilemiyorum.

BAŞKAN – Prensip olarak Grup Başkan Vekillerimizin beş dakikalık bir değerlendirme yapma…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu beş dakika çok az çünkü bu beş dakika HDP içindi, CHP’yle alakalı da söyleyeceklerimiz var.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Her şeye cevap vermek zorunda mısın?

BAŞKAN – Sonuçta, grup…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şöyle olabilir: HDP söz alır, sonra…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özgür Bey’in önerisini doğru buluyorum, HDP’nin bir cevabı varsa bunu bitirelim, sonra CHP’yle alakalı söyleyeceklerimi ifade etmek istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu arada, başlamadan önce…

BAŞKAN – Özgür Bey’in bir uyarısı var.

5.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Genel Kurul salonunda görevli bulunan bürokratların oturumu usulüne uygun takip etmemelerinin kabul edilemez olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zaten Meclise karşı saygısız bir Cumhurbaşkanlığı yönetiminden bahsedilirken, burada iktidar partisinin veya 1’inci partinin Grup Başkan Vekili konuşuyorken, herkesi rahatsız edecek şekilde, arkadaki saray bürokrasisinin kahkahalarla, birbirlerini iterek kakarak, gülüşerek oturumu takip etmemelerini kabul edilebilir bulmuyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sizinle ilgili…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Burası saray değil beyler!

ATİLA SERTEL (İzmir) – Devamlı gülüyorlar ya, arkada konuşup gülüyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu konuda birkaç kezdir de uyarı yolluyoruz. Bu, kabul edilebilir değil. Yani buraya gelecekseniz, oturacaksınız, arkadaki bürokrasi kahkahalarla birbirine vurarak… Böyle bir şey yok. Arkadaşları ya uyaralım… Çıksınlar, görev yapabilecek başka arkadaşlar gelsin buraya.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Hakkı Bey, buyurun.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Söz alsaydık efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.

6.- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, bütçe görüşmeleri sırasında yapılan konuşmaları tüm ciddiyetiyle takip ettiğine ilişkin açıklaması

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Efendim, burada tüm konuşmaları olabildiğince ve olduğunca tüm ciddiyetimizle, ben şahsen not alarak tamamını takip ediyorum, gerektiği noktalarda da arkadaşlarımızla görüşerek cevabi anlamda arkadaşlarımızın not hazırlamaları üzerine gerekli görüşmeleri yapıyoruz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siz kendinize almayın.

BAŞKAN – Size söylemedi yalnız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Dolayısıyla, herhangi bir ciddiyetsizlik söz konusu olamaz burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, arkanızdaki arkadaşlar buradan herkesin görüp ve herkesin rahatsız olacağı şekilde dakikalardır birbirlerine bir şey anlatıyor, gülüyor, yanındakine vuruyor; sizin arkanızda. Yani alın kayıtları, tasvip ediyorsanız çıkın savunun. Size, ön sıraya bir şey desem derim zaten. Ben prensip olarak bürokrasiyi kendim uyarmam. Başkanlık Divanına başvurdum, Kanunlar ve Kararlar Başkanlığından arkadaşı çağırdım, kavas eliyle uyarıldılar ama umurlarında değil; herhâlde sadece sizden talimat alıyorlar. Lütfen, Meclise karşı saygılı davransınlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özgür Bey, teşekkür ederim.

Sayın Oluç, buyurun.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Arkadaşlarımız işlerini yapıyorlar. Herhangi bir sohbet söz konusu değildir, herhangi bir talimat da söz konusu değildir; işlerini yapıyorlar.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Böyle bir şey yok!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşlerini yapmıyorlar, böyle bir şeyi nasıl kabul edelim ya! Hayır, gülüyorlar ya! Böyle bir şey yok! İşlerini yapmıyorlar. Sorun bakalım, sorun!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gülmek işe dâhil değil Sayın Başkanım, kahkaha atmak da işe dâhil değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ara istiyorum efendim, bu konuyu konuşalım; ara verelim, konuşalım. Böyle bir şey yok ya!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, gülmek işe dâhil değil, espri yapmak da işe dâhil değil; onlar burayı dinlemek zorundalar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Göz göre göre… Biz sizin hangi dediğinize inanalım? Siz böyle yaparsanız biz sizin hangi dediğinize inanalım?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özgür Bey, oturur musunuz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz böyle yaparsanız biz hangi dediğinize inanalım?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu uyarıları dikkate alıp arkadaşları uyarmak varken buraya laf yetiştirmek doğru değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey yok ya! Bir cümle “Arkadaşlar daha dikkatli olacaklar.” dersiniz, biter. Bu Meclise saygı şunu gerektirir: “Arkadaşlar daha dikkatli olacaklar.” Bunu diyeceksin.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Arkadaşlar, burada biz sizi takip ediyoruz, ciddiyetle de takip ediyoruz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, beş dakika ara verir misiniz? Sayın Başkanım, istirham ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, sorun bakalım Başkana.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Son derece dikkatliyiz.

BAŞKAN – Özgür Bey…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, bütçe görüşmeleri sabote edilmek isteniyor, lütfen devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkan da gördü, hak verdi. “Arkadaşlar daha dikkatli olacaklar.” diyeceksiniz, başka bir şey diyemezsiniz. Apaçık yalan, biz görüyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, hatırlatmayı hakarete çevirmemek lazım. Hatırlattınız, tamam artık ama hakarete çeviriyorsunuz yani.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul çalışmalarına katılan kamu görevlilerinin uyması gereken kurallar konusunda bilgilendirildiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Özgür Bey, peki, çok teşekkür ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı makamının 26/12/2016 tarih ve 74882 sayılı olurları gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul çalışmalarına katılan kamu görevlilerinin uyması gereken kurallar kendilerine veriliyor zaten. Dolayısıyla, Özgür Bey bir uyarıda bulundu Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Lütfü Bey de aynı uyarıda bulundu; arkadaşlar biraz daha dikkatli olsunlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hepimiz gördük ya!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Farkında olmayabilirsiniz, saygı duyuyorum, arkanız dönük; mümkün bu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, peki, biz sizin adaletinize güveniyoruz.

BAŞKAN – Sağ ol, çok teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben işaret edip haber yolladığımda siz baktığınızdaki görüntü, bürokrasinin yapabileceği bir davranış mıydı o sizin gördüğünüz görüntü?

BAŞKAN – Gerekli uyarı yapıldı.

Çok teşekkür ederim.

Sayın Oluç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Muş ili Varto ve Bulanık ilçeleri ile Esertepe beldesine kayyum atandığına, Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının gasbedildiğine ve bunun adının da “Kürt düşmanlığı” olduğuna, AK PARTİ Genel Başkanının darbeye yönelik “Allah’ın lütfu.” ifadesine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birkaç konuya değineceğim, önce kayyumlardan başlayayım çünkü Kürt düşmanlığıyla ilgili mesele kayyumlarla ilgilidir birinci derecede, bugün tartıştığımız açıdan baktığımızda.

Bakın, bu sabah 3 yere yine kayyum atandı -bir tanesi Varto ilçesi, diğeri Bulanık ilçesi, bir de Bulanık ilçesi Erentepe beldesi- ve belediye eş başkanları gözaltına alındı. Şimdi, şunu biz defalarca söyledik ve bir daha söyleyelim: Efendim, kayyum atamaları taammüden gasptır, gasp suçu. Şimdi, bu, aynı taammüden cinayet gibidir yani oradaki taammüden planlıdır. Şimdi, nedir plan? Ben size söyleyeyim: Bakın, birincisi, bu plan dün yapılmadı, daha önceden yapıldı. Planın ilk adımı -İçişleri Bakanı buraya geldi, konuşuldu o kadar- İçişleri Bakanı 31 Mart seçimlerinden önce kaymakam atadı; diyor ki açıklamasında: “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki ilçelere tecrübeli ve başarılı kaymakamların atamaları yapıldı. Kaymakamsız ilçe bırakılmadı.” İçişleri Bakanı 31 Marttan önce ilçelere kendi adamlarını, kaymakamlarını yerleştirdi çünkü oralarda kayyum atamasını planlıyordu. Taammüden gasp!

İki: Sizin Genel Başkanınız seçim kampanyalarında oralara kayyum atanacağını defalarca söyledi. Taammüden gasp!

Üç: İçişleri Bakanı seçimlerden sonra dedi ki Trabzon’da yaptığı bir konuşmada: “Beş yıl daha o bölgede kayyumla yönetimi sağlayalım, ortada HDP belediyesi diye bir şey kalmaz.” Taammüden gasp!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitmedi. 1 Nisan itibarıyla yani 31 Marttan bir gün sonra ortaya çıktı ki, Diyarbakır, Mardin ve Van Valileri, İçişleri Bakanlığına, Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehirlere -daha Belediye Eş Başkanlarımız mazbatalarını almamışlar- kayyum atanmasıyla ilgili dilekçeyle başvurdu. Taammüden gasp!

Bu da yetmedi, Mardin’e müfettiş gönderdiniz. O müfettişler rapor hazırladı ve o hazırlanan raporda “Mardin modeli uygulanmalıdır.” denildi. Nedir “Mardin modeli” diye önerdikleri? Belediye meclislerini halk seçecek, belediye başkanlarını Cumhurbaşkanı atayacak. Taammüden gasp! Ya, daha ne diyelim buna?

Şimdi, bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman “Oradaki seçmen ve seçilen Kürt halkının haklarını gasbediyorsunuz.” diyoruz, bunun adı da “Kürt düşmanlığı”dır diyoruz. Siz hâlâ diyorsunuz ki: “Yapmıyoruz.” Daha ne yapacaksınız? Daha ne yapacaksınız ya? (HDP sıralarından alkışlar)

Bugün 3 kişi daha atandı. Halkın iradesini, halkın oyunu, seçme ve seçilme hakkını açıkça gasbediyorsunuz, gaspçısınız! Daha bunun başka bir izahı yok, kusura bakmayın. (HDP sıralarından alkışlar)

Şimdi, efendim, öbürüne de çok kısa değinerek tamamlayacağım. Bakın, şöyle bir durum var: Siz hiç kendi yaptığınızı değerlendirmiyorsunuz, sorun buradan kaynaklanıyor. Hep doğruyu yapıyorsunuz(!) Ya bir değerlendirin, bir istişare edin, düşünün. Kendi aranızda konuşun, bize söylemeniz gerekmiyor illa.

Şimdi, ilk defa, Türkiye’de bir darbeye “Allah’ın lütfu” diyen sizin Genel Başkanınızdır. “Allah’ın lütfu” dedi. Yani “Bir şey lütfedildi, bize bir fırsat çıktı.” dedi, fırsat; “lütuf” dediği budur. Şimdi, o fırsatı kullandınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Bu darbe girişimini bir sonuca vardırdınız. Sizin kanun hükmünde kararnamelerle devletin içinden attığınız on binlerce insanın -İçişleri Bakanlığı, Adalet, Millî Savunma Bakanlığı, bütün bakanlıklar ve kuruluşlar- hepsini siz yerleştirdiniz. 150 bin kişiye yakın atıldı, onların hepsini siz yerleştirdiniz oraya, ne istedilerse verdiniz; bunu unutmayın, bunu unutmayın.

Ya, ben size göstereceğim bir iki tane şey. Yani gerçekten söylenenler benim söylediğim şeyler de değil üstelik. Bulduğum anda hemen göstereceğim.

Sizin Genel Başkanınız o zaman itiraf etti: “Biz bunu bu hâle getirdik.” dedi. Bu da belli, ortada. Şimdi, dolayısıyla, bunu bir görmeniz lazım.

İkincisi, sizin çok fazla sayıda arkadaşınızın Fetullah’ın eteğinin dibinde çektirdiği fotoğraflar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son efendim, izin verirseniz…

Şimdi, mesela, burada bize en fazla bağıran, hakaret eden vekillerinizin mutlaka fotoğrafları var, onlar kendilerini affettirmek için yapıyorlar bunu; biz bunu biliyoruz. Yani biz, fotoğrafları tekrar ortaya çıkarmayalım diye susuyoruz ama ne kadar çok bağıran, hakaret eden varsa onların mutlaka işledikleri bir suç var. Eteğin dibinde fotoğrafları çektirmişler. Şimdi, bu durum böyle.

Peki, bizim seçilmişlerimize kim darbe yapıyor? 4 Kasımda Eş Genel Başkanlarımızı ve milletvekillerimizi, 15 kişiyi aynı anda gözaltına alıp tutuklayanlar kim? Sizin iktidarınız değil mi? Şimdi, belediyelerimize kim darbe yapıyor? Sizin iktidarınız değil mi? Bunları tartışmayacak mıyız? Bunları söyleyince niçin siz kızıyorsunuz? Yani anlıyorum kızmanızı ama biraz da durun, düşünün, değerlendirin yahu “Bir yanlış yapıyor muyuz acaba? Böyle söyleniyor, bir haklılık var mı söylenenlerde?” diye. Bunu rica ediyoruz yahu. Bu kadar olmaz yani.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir cümle ilave etmem lazım.

BAŞKAN – Erkan Bey’e söz vereyim, ondan sonra size söz vereyim.

Buyurun Erkan Bey.

8.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir, Van Milletvekili Murat Sarısaç, Ankara Milletvekili Tekin Bingöl ve Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde HDP ve CHP Grubu adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi genel itibarıyla değerlendirmek istiyorum. Şimdi, bir arkadaşımız “Genel Kurulda tiyatro oynanıyor.” diyor bu bütçe görüşmelerine atfen. Vallahi, teessüf ederim gerçekten, yıllardır bu bütçe görüşmelerini hem vatandaşlarımız hem bizler takip ediyoruz ve bunun içerisindeyiz.

Ben sadece şunu hatırlatmak isterim: Bütçe, devlet ile vatandaşların ekonomik, mali, sosyal ve siyasi düzlemde bir araya geldiği bir alandır, süreçtir ve “bütçe hakkı” kavramının da iki yönü vardır, bir vatandaşlar bakımından, bir de Parlamento yönü itibarıyla. Efendim, genellikle Mecliste herhangi bir değişiklik yapılmıyor, genel olarak şikâyetçi olduğumuz bir husus. Yani bu eleştiri haklı görülebilmekle birlikte, bütçe sürecinin de sadece Parlamentoya gelen bir metin olarak algılanması yanlıştır çünkü bütçe, daha evvelki bütçe süreçleri de dikkate alınarak, neredeyse bir yılı bulan, yedi sekiz aylık bir çalışma neticesinde hazırlanan, aynı zamanda milletvekillerinin bu Mecliste yaptığı eleştirilerin, önergelerin, birtakım taleplerin, tekliflerin dile getirildiği ve vatandaşların, sivil toplum örgütlerinin de bütçeye ilişkin hususları dile getirdiği, taleplerin alındığı bir süreçtir. Dolayısıyla, Parlamento, bu anlamıyla da kesinlikle bir tiyatro oynamıyor.

Ceylan Önkol’dan bahsedildi, Allah rahmet eylesin. Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış bir bombaatar mühimmatına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …tahrayla vurarak patlama sonucu hayatını kaybettiği kanaatine varıldığı yargı kararıyla belirlenmiş. Kendisine tekrar Allah’tan rahmet ve ailesine de başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Fakat bunu ifade eden sayın konuşmacı bu hadiseyi öyle saptırarak anlattı ki, sanki “Karakoldan -Silahlı Kuvvetlerden- yapılan bir atışla bu çocuk öldürülmüş.” anlamı çıkacak cümleler kullandı ki bu doğru değil. Bölgede, zaman zaman, terör örgütünün döşediği mayınlarla, el yapımı patlayıcılarla yüzlerce kişi hayatını kaybetti, sakat kaldı. Bir meseleyi bağlamından saptırmamak gerekir.

Şimdi, bir tekerleme hâline getirilen bu ”Kürt düşmanlığı” ibaresi, bunu kabul etmek mümkün değil ve bu ısrardan da vazgeçilsin. Şimdi, çok partili siyasi hayata sahip bir ülkeyiz. Şunu dese milletvekilleri siyasi düzlemde tartışırız; “Bu yapılan kayyum atamaları HDP düşmanlığıdır.” demek ayrı bir şey çünkü “Kürt düşmanlığı” deyince mesele bağlamından tamamen farklı mecralara kayıyor ki bunu bizim de kabul etmemiz mümkün değil. Bunu kendi partinize yönelik bir tasarruf olarak değerlendirmenizde ve kendinizi bir hesaba çekmenizde fayda var diye düşünüyorum.

Şimdi, tek adam edebiyatı yapılıyor: “Tek adam, tek adam…” “saray” “tek adam bütçesi” Yani bu “saray” laflarını dinleyen de o Keloğlan masallarındaki saraylar falan var memlekette sanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, bu “tek adam”; peki yani “Siz çok adam mı istiyorsunuz, kaç adam istiyorsunuz tek adam yerine?” diye de sormak lazım.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Demokrasi istiyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimini değil de 20 Temmuzu asıl darbe olarak nitelemek tamamen bir FETÖ ağzıdır ve talihsiz bir ifadedir. Ayrıca, yine, bir milletvekili arkadaşımız “‘Tankların üzerine çıkma zamanı.’ dedim ben 15 Temmuz akşamı.” dedi; demiştir, doğrudur, katılıyorum, samimiyetine de inanıyorum. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hep birlikte burada -Sayın Özgür Özel, Mehmet Muş ve bizler, şu an ismini sayamayacağım pek çok arkadaşımız- gerçekten en iyi şekilde bu darbeye karşı çıktık. Arkadaşımız öyle de demiştir, ben duymadım ama demiştir “Tankların üzerine çıkma zamanı.” diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dedi efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Demiştir yani itirazım yok fakat bildiğimiz bir şey var: O saatlerde kendi Genel Başkanının havaalanında o darbeci tankların arasından gittiğini de biliyoruz yani o konuda da açıklığa kavuşmayan bir durum vardır. Şimdilik bunları ifade ediyorum.

Bir milletvekili arkadaşımız da milletvekillerini genelleyerek “ayakçı” yaftası yapıştırdı, üsluba dikkat etmek lazım; bu ifadelerin sığ, mesnetsiz, biraz da seviyesiz hâle gelmemesi gerekir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Özgür Bey, isterseniz Özlem Hanım CHP’ye de cevap versin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, onu yapacağız tabii ama şimdi Genel Başkanla ilgili bu ifade yakışıksız oldu.

BAŞKAN – Buyurun.

9.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, muhalefet partilerine muhalefet etme geleneklerinin olmadığına, MHP Genel Başkanının 2015 yılındaki ifadelerine ve bir darbenin mağduru ya da muhatabı olunmasının bir başka darbenin faili olunması gerçeğini ortadan kaldırmayacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Muhalefet partilerine muhalefet etme gibi bir geleneğimiz hiç olmadı, geçen dönemde de yapmadık ama tabii, Milliyetçi Hareket Partisi artık kendisini şeklen bir muhalefet partisi olarak tanımlasa da iktidara yönelik eleştirileri savuşturma konusunda da kendisine bir görev addetmiş durumda, Sayın Grup Başkan Vekili de biraz önce onu yaptı. Geçtiğimiz günlerde de şöyle bir ifade kullanmıştı: “Ya, bu ‘saray, saray’ deniliyor, orası da milletin evidir.” Oysa ki kendi Sayın Genel Başkanları 2015 yılında “Erdoğan’ın bu saray merakı nereden gelmektedir? Kendisi Çankaya Köşkü’nde neden bulunmamaktadır? Çankaya Köşkü’ne olan alerjisi, duvarlarında Atatürk’ün sesinin çınlıyor olmasından mı kaynaklanmaktadır?” ifadelerinin sahibidir.

Bunun yanında, bugün, 20 Temmuz darbe girişimiyle “20 Temmuz sivil darbesi, OHAL darbesi” dediğimiz mesele ile 15 Temmuzun peşi sıra ilişkilendirilmesinde hiç şaşılacak bir durum yok. Bir darbenin mağduru olmanız ya da bir darbenin muhatabı olmanız bir başka darbenin faili olduğunuz gerçeğini ortadan kaldırmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Darbeciler eğer emellerine ulaşsalardı o gün Mecliste olan hepimiz o darbenin mağduru olacaktık. Onlar daha sonra –nasıl getirecekleri bilinmez- bir meczubu Türkiye’nin başına getirip onun söylediği sözlere yargı yolu da kapalı olmak üzere her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu hepimize yapacaklardı, hepimizin ailesine de yapacaklardı. Bizim o gün Meclisteki tavrımız şuydu: Önce darbeye hep beraber karşı çıktık, sonra dedik ki OHAL ilan talebine karşı: “Bırakın birileri de demokrasiyi savunsun.” Çünkü, OHAL ilanının ancak ve ancak bir tek masum gerekçesi olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu Parlamentodaki bazı milletvekilleri darbeye destek vermiş olsalar veya bazı partiler genel olarak darbecilerden yana tavır koymuş olsalar, darbecilerle enfekte olmuş bir Parlamentonun darbeyle mücadele etmesi mümkün olmayacağı için bir süreliğine, hızla Parlamento seçimleri yenilenene kadar belki kanun hükmünde kararname düşünülürdü ama bu Parlamentoda bir kişi çıkıp da darbeden yana tavır sergilemedi; aksine, ertesi gün hem imzalanan ve okunan ortak metinde hem liderlerin konuşmalarında 4 parti de Parlamentoda darbeyle mücadele için katıksız ve darbecilerin tasfiyesi, cezalandırılması için amasız, fakatsız, virgülsüz, noktasız destek taahhüt ettiler. Buna rağmen ilan edilen OHAL, Meclise karşı siyasi nankörlükten başka bir şey değildi. O yüzden, bunun bir “sivil darbe” olarak nitelendirilmesi ve FETÖ’yle mücadele yetkisi için alınan sopanın bütün muhaliflerin sırtından, başından eksik edilmemesi, SOMA’da hakları için yürüyen madenciye bile OHAL yetkileriyle yapılan müdahaleler, ülkeyi yönetemez hâle gelmiş bir iktidarın bunu araçsallaştırdığı ve fırsata çevirdiği gerçeğini gözümüzün önüne serdi.

O güne kadar, örneğin, 17-25 Aralığa kadar, kendi hesaplarından “Odalarında Genel Başkanlarının saati 17.00’yi yirmi beş geçiyor, hâlâ saat duruyor.” derken, 17-25 Aralığı İzmir, İstanbul, Ankara İl Başkanlıklarında “Yolsuzlukla Mücadele Haftası” etkinlikleri diye kutlayan Milliyetçi Hareket Partisinin OHAL, OHAL’le birlikte rejime kasteden Anayasa değişikliği, daha sonra OHAL şartlarında yapılan bir seçimle bu ülkenin sırtında OHAL sopasıyla rejim değişikliği ve seçime zorlandığı süreçte takındığı tutum, izlediği yol, söylemleri ve artık ayrı “prompter”ların, aynı kabloyla sarayın iletişimine bağlı olduğu ve aynı cümleler, aynı sözlerle hakaret ettikleri noktada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...orada Özgür Özel kürsüye çıkarken ya da Bülent Tezcan A Haber kameralarının önünde açıkça kürsüden “Vakit tankların üstüne çıkma vaktidir, milletimizi direnmeye davet ediyorum.” derken, Özgür Özel’in ifadeleri “Darbeye karşıyız, yapılacak ilk seçimlere kadar ana muhalefet partisiyiz, başka bir hevesimiz yoktur. Seçilmiş Hükûmetin ve demokrasinin arkasındayız.” demişken ve bunların tamamını uçakta Bakanın yanındaki Genel Başkanıyla telefon irtibatından sonra, burada bulunmuş, parti adına, Genel Başkan adına söylemişken, orada hepimizin liderini İçişleri Bakanlığı personeli savunuyorken ve dönemin Başbakanını Ilgaz Tüneli’ne saklamaya -evlerine tankların geldiği vehmiyle- giderken çakarları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İftira!

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dönemin Cumhurbaşkanı uçaktan havaalanına inerken İstanbul İl Vali Yardımcısına, İl Emniyet Müdürüne bizzat telefonda “Darbecilerden orası arındı mı?” dedikten sonra inmişken, Sayın Genel Başkanın kendisini koruyan ekip tarafından güvenli bir yere getirilmesi ve Ankara’ya dönüş, Meclise giriş için gayretlerini bütün gece ifade etmişken, bu bühtanı, bu saldırıyı, kendisinin Sayın Genel Başkanla bire bir ilişkileri sırasında en olumlu cümleleri kullananların, en iltifatkâr ifadeleri kullananların tutanak altında yaptıkları bu iftirayı telin ediyoruz, kendilerine iade ediyoruz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunlar gerçekleri kapatmaz. Çok bağırsan da Özgür bular belli. Herkes biliyor meseleyi.

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

10.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, muhalefet olmanın her şeye karşı çıkmak anlamına gelmediğine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi hedefini bir politika olarak belirledikleri için bütçeye “evet” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, söylediğim bir cümlenin Cumhuriyet Halk Partisini sanki diken batmış gibi bu kadar hoplatacağını doğrusu bu kadar da tahmin etmemiştim. Demek ki bir yaraya parmak basmışız. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi “Asıl darbe 20 Temmuz." diyen Sayın Kılıçdaroğlu, 15 Temmuza “tiyatro” “kontrollü darbe” diyen ve bunu söylemekte ısrar eden kendileri. Özgür Özel’le ve bahsettiği arkadaşları ile kendi Genel Başkanları arasında da bir makas açımı vardır bu kanaatte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok öyle bir şey.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çünkü Sayın Özgür Özel “15 Temmuz darbe girişimi bir kontrollü darbe değildir, basbayağı darbedir, tiyatro değildir." diyen bir arkadaşımız. Ben, kendisini bu sözleri nedeniyle de takdir ederim, etmişimdir, yine burada da ifade ediyorum ama kendi Genel Başkanları ayrı kanaatte.

Şimdi, işe, muhalefet maskesiyle, birtakım millî meselelerde illa düşmanca bir kör dövüşü içinde tavır almak gerekmez. “Muhalefet olmak” demek her şeye karşı çıkmak değildir. Biz siyasi partiyiz. Milletin konumlandırdığı sayısal bir durum olsa da “İlla ben her şeye muhalif olacağım.” anlayışı marazi bir siyasi anlayıştır, bir saplantı hâlidir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hem bir millî muhalefetin hem de bir millî mukavemetin adıyız ve illa da inadım inat diye belli yere konumlandırmayız. Bu saray merakını en çok dile getiren, eleştiren milletvekillerinden birisi benim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Mehmet Ali Şahin Adalet Bakanıyken, yine böyle bir bütçe görüşmesinde aramızdaki bir muhavereyi de hatırlıyorum. Yani bir ara “adalet sarayı” “Emniyet sarayı” “bilmem ne sarayı” filan denilerek kamuda da başladı, ta oralardan geldi. Daha sonra, muhalefet partileri de, Cumhuriyet Halk Partisi de bu “saray” üzerine “saray” retoriği üzerine oturtmaya başladı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlk inşaatta da “ak saray” diyordu kendileri.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yani bunun makul bir durum olması gerekir. Yani “saray” denilerek bahsedilen Cumhurbaşkanlığının, Beştepe’nin, Külliye’nin öyle tantanalı, şaşaalı bir şeyini de doğrusu ben görmedim, gören… Yani “Kendileri gitmedikleri için, işte, herhâlde Keloğlan masallarındaki sarayları falan tahayyül ediyorlar.” dedim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – CHP Genel Merkezi daha lüks Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, biz bu bütçeye “evet” oyu veren bir partiyiz; sebebi de, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2’nci bütçesidir ve biz de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşmesi hedefini bir politika olarak da belirlediğimiz içindir ki bu tutum içerisinde devam ediyoruz ve buna da saygı duyulmasını bekliyoruz. Kaldı ki, ben dâhil olmak üzere, bütün arkadaşlarımız, çeşitli konuşmalarında, gerektiği ölçüde kendi üslubumuzca eleştirileri, tespitleri, önerileri de sıklıkla da dile getiriyoruz ve bunu da hatırlatmakta fayda görüyorum.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayda!

11.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve CHP Genel Başkanını itibarsızlaştırmaya dönük sarayda kullanılan dilin MHP’ye sirayet etmiş olmasını üzüntüyle karşıladığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tekrar söz alacağımı hiç tahmin etmemiştim ama Sayın Akçay bir başka boyuta taşıdı. Bir: Genel Başkanla aramızda 15 Temmuza bakış konusunda veya bir başka konuda -hiçbir arkadaşımın ve benim- farklı bir bakış açımız yok. Hiçbir Cumhuriyet Halk Partili yönetici ve yönetim kademesinde olan kimse darbeye “tiyatro” demedi, diyemez.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Büyük espri!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak Burdur’da bir partilinin “O gece darbe mi yoksa tiyatro mı?” sorusu üzerine şunu söylediğimi çok net hatırlıyorum, Anadolu Ajansı da haberleştirdi. Eğer siz buna “tiyatro” derseniz o kadar akan kan, o kadar şehit, o kadar gazi, o kadar uçan uçak, atılan bomba varken yapacağınız eleştirinin de hiçbir şeyi kalmaz; bu kadar insanın da günahına girmiş olursunuz. Ancak, partinin “kontrollü darbe” söyleminin “tiyatro”dan bir farkı vardır. Zaten o yüzden, Meclis Araştırması Komisyonu raporu bir türlü basılıp dağıtılmamaktadır. “Kontrollü darbe”yi Cumhuriyet Halk Partisi “öngörülen, önlenmeyen, sonuçlarından yararlanılan darbe” olarak ifade etmiştir. “Öngörülen” ifadesiyle aylar önce yazılan köşe yazılarını, savcılık iddianamelerini, istihbaratları; “önlenmeyen” ifadesiyle darbe ihbar edildiği hâlde Genelkurmayın bütün personele “Seferberliktir, birlikleri terk etmeyin.” demek yerine, saat altıda yüzde 98,5 vatanseveri yollayıp kışlaları yüzde 1,5 darbecilere teslim etmesini; “sonuçlarından yararlanılan” ifadesiyle biraz önce ayrıntılarıyla ifade ettiğim veya biraz önce de söylendiği gibi “Bu, Allah’ın bir lütfu.” deyip, OHAL ilan edip, bütün muhalefeti sindirip rejim değiştirmeyi kastetmekteyiz. Bunun ile “tiyatro” söyleminin uzaktan yakından hiçbir tutarsızlığı yoktur.

Bir tutarsızlıktan bahsedilecekse eğer, o tutarsızlığı, Milliyetçi Hareket Partisinin bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin politikalarına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …örneğin geçen hafta ibra verdikleri KİT raporlarına; 2011, 2012, 2013’te yukarıda en ağır sözlerle, en ağır eleştirileri yaparken geçen hafta burada o KİT raporlarına ibra vermelerinden yani kendi eleştirilerine karşı oy kullanmalarından tutun da darbe öncesi, darbe sonrası partilerin birbiriyle ilişkilerine, liderlerin birbirine söylemlerine kadar bunları tekrardan hicap duyacağım ifadelerde bulabilirler.

Genel Başkanıma karşı kullanılan nezaketsiz ve kendisini itibarsızlaştırmaya yönelik sarayda kullanılan dilin MHP’ye sirayet etmiş olmasını da üzüntüyle karşılıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

12.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, millî meselelerde bir ve beraber olabilmenin arayışı, gayreti içinde olduklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tabii, bu tartışmayı devam ettirmek niyetinde değilim ama kullanılan üslup bunu zorluyor. Herhangi bir nezaketsiz ifademiz olmadı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sıvışmak..” “Sıvışmak tankların arasından…”

CAVİT ARI (Antalya) – Daha ne olacak ya!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamam, “Ayrıldı.” diyelim o zaman, onu o şekilde ifade edelim, “Havaalanından ayrıldı.” diyelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bir gün, Genel Başkanla görüşürken…

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Onu o şekilde tutanaklarda değiştirelim.

Onun dışında, değerli arkadaşlar, şimdi, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi Türkiye'de hem siyasi hem sosyal bakımdan bir milattır. Siyaseti, çok partili demokratik siyasi hayatımız içerisinde demokratik bir rekabet ve yarış olarak devam ettirmek gerekir. Fakat bu hain darbe girişimi de göstermiştir ki eğer siyasi aktörler olarak siyaseti bir kavga, bir kör dövüşü… “O, onu dedi.” “Bu, bunu dedi.” “Geçmişte sen şöyle demiştin.” “O, sana böyle demişti.”ye saplanır kalırsak bu, sadece kör dövüşü ve düşmanlık getirir. Ve bu da yakın, en az yüz yıllık yakın tarihimizde şunu göstermiştir ki bu tür kör dövüşleri en çok, en büyük zararı da ülkeye, millete verir. Yaşadığımız Balkan Harbi’ne giden süreçlerin, vatan kayıplarının, devlet kayıplarının ve beka kayıplarının çeşitli sebepleri olmakla birlikte, birinci derecede, devleti yöneten ve yönetme iddiasında olan siyasilerin aralarındaki bu kör dövüşleri olduğunu defalarca dile getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yoksa bütün siyasi partiler kendi tüzel kişilikleriyle, programlarıyla siyasi hayatının faaliyetini, tezlerini devam ettirmektedir. Ancak biz, birbirimizin düşmanı değiliz, sadece ülke ve millî meselelerde bir ve beraber olabilmenin arayışı ve gayreti içerisindeyiz.

Bu tartışma eğer uzatılacak olursa biz de uzatırız tabii ama temenni ederim ki artık son bulsun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı üslupla iki dakikada toparlıyorum efendim müsaadenizle.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama Sayın Başkan, böyle mi gidecek?

MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) – Yeter ama ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yeter ama bu lafın üstüne söylemeyince de olmuyor işte.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O zaman biz de bu kadar süre istiyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya, ne? Hangi lafın? Allah Allah, hiç ağzımızı açmayalım yani!

BAŞKAN – Erkan Bey çok makul bir değerlendirme yaptı.

Buyurun.

13.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, halktan alınan yetkinin muhalefet etme görevini hakkıyla yapmayı gerektirdiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de çok makul söyleyeceğim.

Kısacası şu: Şimdi “Ben Genel Başkanınızı itibarsızlaştırmadım.” “Tankın yanından sıvışma” cümlesini kullanınca o zaman itibarsızlaştırmış oluyorsunuz. Ona “ayrılma” deyince, kastınız aynıysa da daha nazik bir şey olur ama yine de o iftiraya karşı çıkarız.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Doğrusunu anlat, doğrusunu anlat.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Size doğrusunu anlatıyım, mesela ben şöyle diyeyim mi size: “Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı darbe gecesi Genel Merkezde olduğu hâlde, yollar açık olduğu hâlde, siz gelebildiğiniz hâlde bu kadar kısa bir mesafeden kalkıp da buraya gelip dayanışmayı güçlendirmek yerine fıstık aldı.” desem ne hissedersiniz? (CHP sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bunu diyemezsin, bunu sana söyletmeyiz! Yalan! Bu, aynı şey değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz “sıvıştı” deyince de aynı şeyi hissederiz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Aynı şey değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O yüzden bir Genel Başkana karşı kullanılacak dile dikkat edilecek.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Orası ülkücü hareketin karargâhı, ağzını topla!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz toplayın!

Benim söylediğim şudur: “Sıvıştı” demekle “Genel Merkezden çıkamadı, fıstık aldı.” demek aynı şeydir. o zaman da biz aynı şeyi hissederiz, bunu yapmayın. Biz yapmıyorsak siz de yapmayın.

YAŞAR YILDIRIM (Ankara) – İlk açıklamayı yapan Devlet Bahçeli’dir.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Genel Merkezde fıstık nerede oluyor, nerede! Genel Merkezde oturup partisinin başında, devletin başında durmak fıstık yemek mi oluyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz yapmıyorsak siz de yapmayın.

YAŞAR YILDIRIM (Ankara) – İlk açıklamayı Devlet Bahçeli yapmıştır, ilk direnen MHP’dir. Konuştuğunuzu bilin!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi: Efendim, Milliyetçi Hareket Partisi muhalefet yapmayı, sert muhalefet yapmayı “kör dövüşü” olarak nitelendirirse kendileri açısından çok kıymetli, çok uzun süren siyasi hayatlarında pek kısa iktidar oldukları için kalan elli altı, elli yedi yılı da kör dövüşüne dönüştürmüş olurlar. Ben bunu, Sayın Grup Başkan Vekiline, kendi partisini savunma açısından da doğru olmadığını hatırlatmak isterim. Eğer sert muhalefet, kör dövüşüyse partiniz bunu iktidar olmadığı elli yedi yıl boyunca yapmıştır. Halktan alınan yetki, muhalefeti hakkıyla yapmayı gerektirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muhalefet için yetki alıp iktidar gibi oturmayı herkesin kendi vicdanına bırakıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

14.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 15 Temmuz darbe girişimi başladığında ilk beyanatı, ilk açıklamayı yapanın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, Özgür Özel çok zorluyor kendisini ve üslubumu tekrar ifade edeyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne yapayım, siz diyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Öncelikle, 15 Temmuz darbe girişimi, o darbe girişimi başladığında Genel Merkezimize intikal edip Genel Merkezimizin bütün ışıkları pırıl pırıl yanarken bu darbe girişimine karşı faaliyetlerini yürüten ve nerede olduğu belli olan tek lider Devlet Bahçeli’dir. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Diğerleri değil!

YAŞAR YILDIRIM (Ankara) – İlk açıklamayı yapan odur! Gece 3’te yaptı!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – İlk beyanatı, ilk açıklamayı da Sayın Genel Başkanımız yapmıştır, Kılıçdaroğlu ne zaman yaptı açıklamayı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Darbe bitiminde yaptı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Nasıl nasıl? Utan ya! Teşekkür kitabı yazdınız ya!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hangi açıklamaları yaptığını biliyoruz biz!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne zaman? Ya yapma! Herkes biliyor ya!

CAVİT ARI (Antalya)- Başımıza bela eden sizsiniz ya, daha ne uzatıyorsunuz? Hayret bir şey!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi “Öyle desem.” dedi. Aslında demiyor da diyecekmiş gibi… Hâlâ ısrar ediyor. Bizim söylediğimiz daha Yeşilköy Havaalanı’ndan ayrılışının izahını yapamamışsınız siz, kime ne söylemeye çalışıyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neyin izahını yapamayacağız?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe gecesi neredeydi, niye bir açıklama yapmadı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – 15 Temmuz sonrası neredeydi? KHK’lerde neredeydi? “Tiyatro” diyen ben miydim?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 15 Temmuz sonrası neredeydi, siz onu açıklayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Aşağı inmeden uçakta karşı durmuş, uçakta hiçbir bilgisi yokken karşı durmuş darbeye. Daha ne olsun? Hayati Yazıcı şahit değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soru soruyor, bitirdi herhâlde, Sayın Başkan…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, bu coğrafyada yapılan en hain girişimin 15 Temmuzda yapıldığına ve devletin çökertilmek istendiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Şimdi, değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Dönemi, Osmanlı Dönemi, Selçuklu Dönemi de dâhil olmak üzere, bu coğrafyada yapılan en alçak, en hain girişim 15 Temmuzdur çünkü bu coğrafya, yaşadığımız bu coğrafyada, yüzlerce devlete mezar olduğunu bildiğimiz bu coğrafyada, 15 Temmuz günü devlet çökertilmek istenmiştir. Dolayısıyla, Allah’a çok şükür, bir büyük irade ortaya çıkmış ve 15 Temmuzu ayaklar altına almış, demokrasimiz yaşamış, Parlamentomuz yaşamıştır. Dolayısıyla, bu konuda zaten epey tartışmalar oldu.

Özgür Bey, Özlem Hanım’a söz vereyim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu sonlandırmak…

BAŞKAN – Ondan sonra size…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama soru soruyor Sayın Başkan.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bunun sonu yok ki!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Soru soruyor ne yapabilirim? “Neredeydi?” diyor, “Ne yaptı?” diyor. Sorduğunu cevaplamadan olmaz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bunun sonu yok, yeter.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Herkes biliyor nerede olduğunu, oturup çay içip televizyondan darbe seyrettiğini.

BAŞKAN – Peki, bir dakika buyurun.

Bunu devam ettirmeyelim, lütfen.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

15.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, devam ettirmeyeceğiz, hatta bence bir öncekine göre de daha iyi bir noktaya geleceğiz.

Sayın Genel Başkan uçaktaydı, saatler sonra indiler. Yanında Bakan vardı, Hayati Yazıcı. Hayati Yazıcı, geldi benim burada elimi sıktı, alnımdan öptü; Genel Başkanına telefon açtığında, darbeyi haber verdiğinde -ki Genel Başkana Okan Bey göstermiş cep telefonundan- “Onun tavrıyla da senin tavrınla da gurur duydum.” dedi. Hayati Bey şahittir, her yerde söylüyorum bunu. Ardından, Sayın Genel Başkanın sayın liderlerle aynı saat içerisinde yayınlamış olduğu mesajı Necdet Ünüvar bu Meclisin çıkardığı koca kitapta teşekkürlerle yayınladı, hepsi orada. Saat kaçta yaptığına bakabilirsiniz, ne kadar net durduğuna bakabilirsiniz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kaçta yaptı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Genel Başkanın…

Ha, Sayın Bahçeli’nin darbe gecesi tavrına bugüne kadar bir zerre laf etmedim ben, etmem de.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Edemezsin zaten, edemezsin!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden? Genel Merkezindeymiş. Geldiler, Genel Başkan orada.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Siz pijama, terlik, televizyonken biz silahla direniyorduk.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben bugüne kadar “Niye gelmedi, niye tankın üstüne çıkmadı…”

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Ne diyorsun sen?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama benim ifadelerime rağmen, Hayati Yazıcı’nın tanıklığına rağmen siz tutup da benim Genel Başkanıma o saygısız ifadeyi kullanınca diyorum ki: Böyle dense ne hissederseniz siz de böyle deyince biz öyle hissediyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Diyemezsiniz ki zaten öyle bir şey!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen de diyemezsin arkadaş o zaman! Hadi bakalım! Ben de dedirtmem.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siz diyeceksiniz, cevap alınca kızacaksınız; olmaz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Saat 13.00’te yapacağımız Genel Kurul toplantısını, Sayın Başkan, saat 17.00’de yapabildik.

BAŞKAN – Özlem Hanım’a söz verdim değerli milletvekilleri.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Allah Allah! Siz istediğinizi diyeceksiniz, cevabı alınca “Olmaz!”

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kılıçdaroğlu bir türlü gelemedi Genel Kurula. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Allah Allah! Geldi ya!

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yazıklar olsun! Köprü kapalı, gemiye araç koyup da geldi adamlar ya! Kılıçdaroğlu gelememiş!

BAŞKAN – Özgür Bey, Özlem Hanım’a…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ona bakarsan peşinden koştuğun Cumhurbaşkanı beş gün sonra geldi Ankara’ya.

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle bir şey olur mu ya?

16.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, olağanüstü hâlin anayasal anlamda verdiği yetkilerle kamunun içerisindeki FETÖ’cülerin temizlendiğine, ister parlamenter sistemde ister Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde olsun her tür müzakereden sonra nihai kararı verenin 1 kişi olduğuna, Cumhurbaşkanını değersizleştirmenin kimsenin hakkı ve haddi olmadığına, “Millet size niye güvensin?” sorusunun abesle iştigal olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ya, hakikaten enteresan bir şey ya! Şu Genel Başkanınıza olan sahip çıkma hâlini keşke şu darbe karşısında yapabilseniz yani! (CHP sıralarından gürültüler) Hakikaten yapabilseniz yani!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynen öyle yaptık!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yapmıyorsunuz, yapmıyorsunuz, hakikaten yapmıyorsunuz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yazıklar olsun ya! Ayıp ya! Vallahi yanlış ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ya Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmaz, olmaz! Doğru değil efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye… Bir saniye…

Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Böyle laf olur mu ya?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, öyle. Şunu söylemek…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hakikaten ayıp, hakikaten ayıp! Çok ayıp, çok çirkin!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kime söylüyorsunuz bir de ya?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, düşüncelerinizi ifade edin, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

Bir saniye… Niye ayıp? Niye çirkin? Ben şunu söylüyorum: Bakın, biz burada konuşurken…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Solu hep darbeler ezmiştir Hanımefendi, solu; sizi beslemiştir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bakın, rica ediyorum… Bakın, biz darbelerden çok çekmiş birisiyiz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Asıl –biz- sol çekmiştir; sol, sol çekmiştir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biliyoruz, siz de çektiniz, amenna, siz de çektiniz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Devrimciler, solcular, Atatürkçüler çekmiştir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ya, bir saniye…

BAŞKAN – Ya, bir değerlendirme yaparken…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir on saniye… Her söylediğim cümleden kendinize muhalif bir şey çıkarmayın.

Bakın, ben şunu söylüyorum: Burada aslında HDP’ye ben cevap verecektim ama artık CHP, hepsi beraber çünkü aynı noktada buluşuyorlar. (CHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Resmen siz beraberdiniz be!

AYHAN BARUT (Adana) – Beraber yürüdünüz bu yollarda, beraber ıslandınız yağan yağmurlarda!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye… Şurada buluşuyorsunuz değerli arkadaşlarım…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Çok ayıp!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir “ayıp” demeyi bırakır mısınız, ayıp neyse ben söyleyeceğim.

AYHAN BARUT (Adana) – Beraber ıslandınız, beraber yürüdünüz!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir susar mısınız, derdimi söylemek istiyorum. Lütfen, rica ediyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar, Grup Başkan Vekilidir, lütfen…

BAŞKAN – Özlem Hanım, bir dakika, bir dakika…

Değerli milletvekilleri, Grup Başkan Vekillerimiz düşüncelerini ifade ediyorlar. Emin olun…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, hakaret istemiyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hakaret etmiyorum ben, tam tersine Sayın Başkanım…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hakaret ediyor.

BAŞKAN – Siz tecrübeli bir arkadaşımızsınız, bir dakika…

Bu laf atmalarla Meclisin saygınlığına zarar verdiğimizin hesabını yapalım. Emin olun, bunların ne partinize faydası var ne şahsınıza faydası var; dinleyelim Özlem Hanım’ı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben hakaretten yorgunum, asla yapmıyorum ve yapmayacağım da.

Şunu söylemek istiyorum: Bakın, hayatta bazı şeyler var ki “ama”sız söylememiz gerekiyor; mesela iman etmek “Allah’a iman ediyorum…” Bunun şirki yok, ediyor musun etmiyor musun? Darbe… Darbeye karşı mısın değil misin? Şimdi, karşıysak arkasına dizdiğimiz argümanların ilk söylediğimiz cümleyi tamamen ortadan kaldırmaması lazım; bütün mesele bununla alakalı. Biz burada kimin genel başkanı daha önce geldi, kimin bilmem nesi falan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu Erkan Bey yaptı, biz yapmadık.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Herkesin ne yaptığını zaten… Her şey bütün Türkiye'nin, kamuoyunun önünde oldu. Buranın takdirini ben milletimize bırakıyorum ama lütfen, söylediğimiz ifadelerle… Aynı şey HDP Grubundan dinlerken de vardı. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği ifade o kadar net ki. Niçin Allah’a şükretti, niçin? Eğer bu darbe girişimini biz durduramamış olsaydık…

BAŞKAN – Felaket...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …Türkiye Cumhuriyeti diye bir şey neredeyse kalmayacaktı, ele geçireceklerdi. Bu darbe girişiminden sonra sizin yere batırdığınız ve hiçbir şekilde destek vermediğiniz olağanüstü hâl içerisinde, olağanüstü hâlin anayasal anlamda bize verdiği yetkilerle biz kamunun içindeki FETÖ’cüleri temizleme imkânına sahip olduk. Ha, buradan şunu kastetmiyorum: Bu işler yapılırken uygulama içerisinde idarenin, yargının yaptığı işlemlerdeki hatalarla alakalı zaten devam eden süreç var. Burada kastettiğimiz şey şu: Siz, daha sonra, olağanüstü hâlle alakalı meseleyi izah ederken öyle bir dil kullanıyorsunuz ki neredeyse darbeye olan karşıtlığınızı ortadan kaldırıyorsunuz; bu dengede bir sorun var.

Şimdi, buradan şuraya gelmek istiyorum, konuşmalara gelmek istiyorum: Burada yapılan konuşmalara, hatta buraya gelmeden evvel “Acaba başkanlık sisteminden, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden evvel bütçeyle alakalı itirazlar hangi minvalde şekilleniyordu yani Sayın Cumhurbaşkanımıza daha evvel neler söyleniyordu?” diye dönüp baktığım zaman, aslında o gün söylenenler ile bugün söylenenler arasında hiçbir fark olmadığını görüyorum. Bir defa, eleştirilerimizi yaparken, bütçeye doğru eleştirilerimizi yaparken, hâlâ parlamenter sistemin argümanları içerisinde düşünerek cevap verildiğini görüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bunlardan bir tanesi, çok tartışılan -ki tekrar açmak istemiyorum ama- atanmışlar meselesi, tartışma anlamında. Bizim elimizde İç Tüzük’ümüz var. İç Tüzük’ümüzü açtığımız zaman, İç Tüzük’ün 62’nci maddesi Sayın Fuat Oktay’ın yani Cumhurbaşkanı Yardımcımızın niçin burada olduğunu çok sarih bir şekilde izah ediyor. Niçin kendisi burada? Çünkü İç Tüzük’e göre -ki bunu da hep beraber yaptık- kendisi, hukuk çerçevesinde, yetki çerçevesinde bir temsil adına burada, Cumhurbaşkanlığını temsil adına burada. Fakat aynı yaklaşımı… Siz, Cumhurbaşkanlığına dair her meseleyi konuşurken şuna bağlıyorsunuz, aynen bunu söylüyorsunuz: “Efendim, darbeyi yaptırdınız.” E? “Buradan da güç aldınız -siz de biraz evvel buna benzer bir şey söylediniz- rejimi değiştirdiniz.” Ya, bu süreci biz beraber devam ettirmedik mi? Yani şunu kastediyorum: Siz seçime girerken başka bir yerde miydiniz? Bu ülkede referandumu hep beraber yapmadık mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Olağanüstü hâl altında yaptınız Hanımefendi!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dur, bir dakika ağabey, ben cevap vereceğim, bekleyin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Devam ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, Sayın Özel cevap vereceğini söylüyor.

Referandum neticesinde ülkemizin insanları bu Anayasa değişikliğine “evet” demediler mi? “Evet” dediler. Bu sistem içerisinde Cumhurbaşkanımız seçilmedi mi? Seçildi. Hatta, biz milletvekilleri, buradaki milletvekilleri, siz de CHP’li arkadaşlarım, bu sistem içerisinde yapılan seçimle seçildiniz. Eğer bunu reddederseniz kendi varlık sebebinizi reddetmiş olursunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bravo, bravo!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, buradan şuraya geliyorum: Tutturmuşsunuz “tek adam, tek adam, tek adam.”

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kaç adam çok adam, çok adam kaç adam?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben şunu söyleyeceğim: Bakın, bugün burada, burayı idare eden Meclis Başkan Vekilimiz var. Normalde nasıldı? HDP’li arkadaşlardan sonra biz konuşacaktık fakat kendisi bir irade kullandı -konuşmacıya söz vermişti- dedi ki: “2’nci grubu tamamlayalım, öyle vereceğim.” Kararı veren kaç kişi? 1 kişi. Çünkü bütün nihai kararları veren 1 kişidir. Bütün nihai kararları, bakın, müzakere, tartışma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İster parlamenter sistemde ister Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde her tür müzakereden sonra nihai kararı veren 1 kişidir.

Şimdi, başkanlık sisteminin çok öncesinde kuvvetler ayrılığının belki de fikir babası diyebileceğimiz Montesquieu “Kanunların Ruhu” adlı eserinde -muhteşem bir eser, adıyla da öyle- orada baktığınızda bizim gibi yasama meclislerinde çoğunluğun olması gerektiğini anlatıyor. Öyle; şu an Türkiye tarihinin en çoğunlukçu Parlamentosundayız. O beğenmediğiniz sistem buna sebep oldu. 9 tane siyasi parti var, 5 tane grubu olan parti var şu an Meclisimizde. Devamında şuraya gelmek istiyorum: Orada söylenen yasamayla alakalı kurullarda çoğulculuk ama karar vermede, yürütmede teklik esastır, bir olmak esastır. Tartışılır, müzakere edilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Almanya’da farklı mı sistem? Değil yani Merkel’den başka karar veren mi var, son nihai karardan bahsediyorum. O sebeple, bu sistem içerisinde, parlamenter sistemde de durum aynen böyledir. Başbakanın istemediği bir şeyi bir bakan yapabilir miydi? Mümkün değil, olamaz böyle bir şey. Yani Başbakanın seçtiği bakan sizin için kıymetli ama Cumhurbaşkanı seçilirken aslında yüzde “50+1”in, bu kadar fazla onayın alınmasının sebebi, onun içerisinde, seçilen kişiye, kendisine Anayasa’ya uygun olarak Cumhurbaşkanı Yardımcısının, bakanların, bunların atanmasıyla ilgili yetkinin zaten veriliyor olması; bu, onun içinde mündemiç. Bunu tekrar tekrar söylemeyi artık hakikaten abes görüyorum.

Şimdi, burada bir tartışma oldu, hatta o tartışma esnasında ben kendi arkadaşıma da dedim ki “Söylememeliydi.” Aynı şeyi ben Sayın Özel’den de bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, hatip konuşmasını yaparken konuşması içerisinde enteresan ifadeler var. Ben merak ettim, bu yem meselesini merak ettim yani bu yem neyin nesidir? Çünkü “yem” ifadelerini kullanırken hakikaten çok aşağılayıcı bir dil kullanılıyor, aşağılayıcı. Yani sanki almış, kendi yemiş, yok tavuklara yedirmiş, falan yapmış. Şimdi, bu ne için kullanılmış? Bu giderlerin ne için kullanıldığına baktığımız zaman, orada bomba kontrolüyle alakalı köpekler var, resmî törenlerde kullanılan atlar var ve devamında da orada evcil hayvanlar var; aslında bunların hepsiyle alakalı bir giderdir bu. Kaldı ki eğer gerçekten bir tarafıyla da o...

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Pendik giderlerine ayrı bir kalem var onda.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayıyorum yani ben Cumhurbaşkanlığımızdan aldığım bilgiyi paylaşıyorum.

Velhasılıkelam, bunları kullanarak bir ülkenin Cumhurbaşkanını değersizleştirmek hiç kimsenin hakkı değildir, haddi değildir. Buradan kürsüden böyle konuşurken çok doğal olarak hitap ettiğiniz kitleyi de terörize ediyorsunuz; hitap ettiğiniz kitlede bilerek, isteyerek tahribat yaratarak size saldırmasını isteyerek bir üslup, bir dil kullanıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

Madem temiz bir dilden bahsediyoruz, bu temiz dil herhâlde sadece biz dinleyenlere düşmüyor, hitap edenler için de muhakkak ki bunun bir karşılığının olması lazım.

Şimdi, Sayın Başkan, şu soru da çokça vardı, o soruyla, o soruya cevapla ve bir de bir şiirle bitireceğim. Bugün güzel bir şey oldu, şiirler, fıkralar... Ben fıkraları da şiirleri de çok beğendim doğruyu söylemek gerekirse. Soru şuydu: “Millet size niye güvensin?” Böyle değil mi, soru böyleydi? “Bu millet size niye güvensin?” Şimdi, bu soru o kadar abesle iştigal bir soru ki. Bu kadar zamandan sonra, girmişiz, girmişiz, her seçimi kazan, kazan, kazan, kazan; işte bir tek İstanbul, Ankara’da Büyükşehir Belediyelerini almamışız, onların da Büyükşehir Meclislerinin tamamını gene biz almışız.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yenileseydiniz!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Denilen şu: “Millet size niye güvensin?” Bence soruyu şöyle sormak lazım: “Bu kadar kötülemenize rağmen, bu millet hâlâ AK PARTİ’ye güveniyor, bize niye güvenmiyor?” diye sormanız lazım, size niye güvenmiyor? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Size niye güvenmiyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Şiire sıra geldi mi Özlem Hanım?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hemen geliyor Sayın Başkanım.

Şimdi, niye güvenmiyor? Çünkü siz, hâlâ şu temel değerler konusunda konuşurken bence gereksiz şeylere giriyorsunuz. Cami meselesi: Şimdi, efendim, niye İngiltere’de cami yapılmış? Niye Amerika’da cami yapılmış? Afrika’da niye cami yapılmış? Bunlara niye para harcanmış? Memlekette insanların ayağına giyecek çorabı yokmuş.

Şimdi -bu camileri, bilemiyorum, gidip görmüş de olabilirsiniz ama gitmediyseniz lütfen görün- ben, yurt dışına gittiğimde -kendi adıma- sivil olarak gezerken de orada var olan camileri muhakkak geziyorum çünkü camilerin etrafında kümelenen bizim vatandaşlarımız var, camilerin etrafında oraya sarınarak kendini, kendi kültürünü –bakın, sadece dinî değerlerini demiyorum- korumaya çalışan bizim insanlarımız var, yurttaşlarımız var, dünyanın farklı coğrafyalarından gelen Müslümanlar var. Neden hâlâ uzak diyarlarda bir caminin yapılmasını burada gündem yapmayı tercih ettiğinizi anlayamıyorum. Buna destek vermenizi bekliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bitireceğim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Buna itiraz etmeyi hakikaten anlamakta zorlanıyorum. Onlar birer külliyedir, birer külliye; bizim hayata bakışımızı anlatan, oradaki vatandaşlarımızın -hem bizatihi kendilerinin hem evlatlarının- ülkeleriyle olan maddi manevi bağını koruyan kollayan külliyelerdir. Bunlara hürmet ve teşekkür bekliyoruz.

Şimdi son olarak ben de Âşık Mahzuni’nin iki dizesini söyleyerek bitirmek istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Özgür’e mi?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Almak isteyen kalplere… Kim alıyorsa…

“Kendini bilmeyen eli ne bilsin, halkı ne bilsin, Hakk’ı ne bilsin.” Önce herkesin kendini bilmesi lazım diyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Çok doğru.

BAŞKAN – Özgür Bey, toparlayalım ara vereceğim.

17.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye güçle, baskıyla yönetildikçe “parti devleti” eleştirilerinin devam edeceğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam Sayın Başkanım.

Bir kez, öncelikle, şunu konuşmak gerekiyor: Bir rejim tartışmasını dünyanın gelişmiş, yerleşmiş hangi demokrasisinde başarabilirsiniz ki eğer kuvvetler ayrılığı varsa, hukukun üstünlüğü varsa, o konuda bir şüphe yoksa, bir tek adam eleştirisine sebebiyet verecek tutum ve davranışlar yoksa…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yok zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …muhalefet ne kadar etkili olursa olsun…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olmuyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …hatipleri ne kadar yetkin olursa olsun, ne yaparsa yapsın böyle bir tartışma başlatamaz.

Ama Türkiye’de 16 Nisan referandumunun öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananlar ve yaşatılanlar ve bugün ülkeyi yönetiş biçimi bir tek adam eleştirisini fazlasıyla hak ediyor. O kadar zorlanıyorum ki mantık dairesi içinde cevap vermeye. Sayın Grup Başkan Vekili diyor ki: “Bütün süreçleriyle birlikte yapmadık mı bu Anayasa’yı? Referandumu birlikte yapmadık mı? Siz de o seçimden çıkmadınız mı?”

Sayın Grup Başkan Vekili, siz o referandumu OHAL sopası altında yaptınız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç değil!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Örneğin, televizyonların eşit yayın yapma imkânını yani “Eşit yayın yapmayana ceza verilecek.” maddesini OHAL KHK’siyle kaldırdınız. Niye? “Evet” ile “hayır” eşit savunulmasın diye. Siz OHAL KHK’siyle “Bu hükümler bundan sonraki bir yıl içindeki seçimlerde kullanılmaz.” maddesini çıkardınız ki baskın seçim yapabilesiniz diye.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Halk TV’yi kurtardık o zaman.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca, siz OHAL düzeninde 100 billboard kullanırken -ki onların paralarının da hangi örtülü ödeneklerden, hangi kamu imkânlarından olduğu çok konuşuldu- muhalefet 1 billboard kullanabildi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yalan, yalan!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz, OHAL KHK’si altında, o korkuyla ve o imkanlarla her yerde dolaşırken…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz mi korktunuz? Korkan kim yani?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özür dilerim de bir müsaade edin ben de bir…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Herkes şunu biliyordu, referanduma altı gün vardı, WhatsApp’tan takır takır herkese geldi: “İki gün kala itibarlı bir şirkete yüzde 67 ‘evet’ açıklatacaklar, o gece de Anadolu Ajansında, devletin kurumunda yüzde 67’den başlatacaklar.” O güne kadar saygın olan birisi perşembe günü öğleden sonra kamuoyu araştırmacılığını bıraktı, referandum manipülasyonuna girdi, “Yüzde 67.” açıkladı.

BAŞKAN – Ama bunlar çok konuşuldu Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Başkanım, sorunca söylenecek.

O gün yüzde 67’den başlattı Anadolu Ajansı; eridi, eridi yüzde 51’e kadar geldi. Siz, seçmeni kamuoyu araştırmasıyla sandıktan uzak tutmaktan tutun da o gece sandık başını denetimsiz bıraktıracak, hayal kırıklığına kadar, her manipülasyonu denediniz. Sonra, zihniyetinizden anlaşılıyor ki tasarladığınız sistem –ifadeleriniz zihniyetinizi ele veriyor- sadece iktidarı isteyen bir sistem, diyorsunuz ki: “Madem muhalefet edecektiniz, bu seçimle neden Parlamentoya girdiniz?” Yani istiyor ki: Tek adam rejimine “hayır” diyenler Parlamentoda bulunmasınlar bile.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Ya, insaf ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, hayır; reddediyorum, hayır!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kendi de inanmıyor böyle bir şeye.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar sorun şu, son olarak şunu ifade etmek isterim: Türkiye’yi otoriterleştirdikçe, güçle, baskıyla yönettikçe ve örneğin, Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanının değil AK PARTİ’nin iletişim danışmanı gibi davrandıkça parti devleti eleştirileri alırsınız. Dışarıdan bakıldığında parti devleti ama partinizin içinden gelen eleştiri ne? “Ne parti devleti ya! Parti devletinde o partinin mensupları yönetir; şahıs devleti, aile devleti.” Bir damat ekonominin başında, bir damat savunma sanayisinin başında, oğlan TÜRGEV’i kuruyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Cevap hakkı doğurmadan toparlayın Özgür Bey.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Çok doğdu, çok doğdu Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir damat ekonomiyi yönetecek, bir damat SİHA üretecek, kızı KADEM’in başında olacak, oğlan TÜRGEV’in başında olacak; hanımefendi, Çevre Bakanından daha çok çevre projelerinde yetkilendirilmiş olacak. Aile devleti, şahıs devleti… Buna itirazdan ki Adalet ve Kalkınma Partisinin içinden iki yeni siyasi hareket, iki yeni parti doğmaktadır. Bundan sonra da yolcudur Abbas, bağlasan durmaz! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Hakkı Saruhan Oluç Bey, buyurun.

18.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, her zaman her türlü darbeye karşı olduklarına ve olacaklarına, darbenin siyasi ayağının var olduğuna, HDP düşmanlığı yapılmasını uygun bulmadıkları gibi “Türk halkı, Kürt halkına düşmanlık yapıyor.” şeklinde konuşmadıklarına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, iki konuya değineceğim; birincisi, darbe. Yani biz her zaman her tür darbeye karşı olduk, bundan sonra da hep karşı olacağız, bu konuda en ufak bir şüphemiz hiç olmadı. Fakat merak ettiğim şu: Bu darbenin gelmekte olduğuna dair bu Meclisin içinde sizi defalarca uyardık yani kimden geleceğini bilerek değil ama bir darbe ortamının oluştuğuna dair defalarca uyardık, dinlemediniz.

Peki, oldu, bitti; defalarca önergeler verdik -sadece biz değil, diğer partiler de verdiler- dedik ki: Bu darbenin siyasi ayağı nerede? Yani yargıda buldunuz, İçişlerinde buldunuz, Millî Savunmada buldunuz. Bakın, Millî Savunma Bakanlığından 18 bine yakın insan ihraç edilmiş, yargıdan 5 bine yakın insan ihraç edilmiş, İçişleri Bakanlığından -açıklandı- 33 binden fazla insan ihraç edilmiş. Yani her yerde buldunuz, bir siyasi ayak bulunamadı. Biz de defalarca önergeler verdik “Gelin, siyasi ayağı araştıralım.” diye, reddettiniz, siz reddediyorsunuz siyasi ayağın bulunmasını. Siyasi ayağı olmayan bir darbe bu ülkede hiçbir zaman olmadı, mutlaka vardır. Bunu söyleyelim.

Bir noktaya değineyim. Cumhurbaşkanı darbenin engellenmesine “lütuf” demedi ki, darbe için “Allah’ın lütfu.” dedi. Bu konuyu bırakayım, daha fazla devam ettirmeyeyim.

İkincisi: HDP düşmanlığı da demokratik siyaset açısından bakarsak uygun bir şey değil. Siyasi partiler birbirlerinin rakipleridir, düşmanlarsa başka türlü olur iş. Dolayısıyla biz, HDP düşmanlığı yapılmasını da uygun bulmayız ama şunu özellikle hep söylüyoruz: Kesinlikle “Türk halkı, Kürt halkına bir düşmanlık yapıyor.” diye konuşmuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bizim esas vurguladığımız konu yürütmedir, iktidardır, yürütmenin arkasında duran siyasi iradedir, siyasi partidir “Düşmanlık yapan budur Kürt halkına.” diyoruz çünkü iradesini çiğniyor, çünkü iradesini yok sayıyor. Sorun buradan kaynaklanıyor. Ya, bir çocuk bir baklavacıdan bir kutu baklava gasbetse yıllarca çocuk cezaevinde yatar; bu iktidar, koca koca belediyeleri gasbediyor, gasp. Yani bunun cezası nedir, bunu bilemiyoruz yani siz karar verin. Biz diyoruz ki: “Bu düşmanlığı devam ettirmeyin, yapmayın bunu, halkın iradesini böyle çiğnemeyin.” Yoksa söylediğimiz bundan ibarettir. Şundan eminiz: Bunu böyle devam ettirirseniz gerçekten Kürt halkı bu yapılanı asla unutmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu, aynı zamanda, demokrasiden yana olan, seçme, seçilme hakkından yana olan Türk halkının da bu ülkede yaşayan herkesin de iradesine büyük bir saygısızlıktır. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Sizin seçmenleriniz de bu saygısızlığı kabullenmeyecektir. Yani bundan da eminiz çünkü bütün iddialar mesnetsizdir, bugün konuşmacılarımız anlattı, anlatmaya da devam edeceğiz çünkü 31 kayyum atandı şimdiye kadar; bizim 64 belediyemiz var, demek ki o kayyumların hepsi atanana kadar biz burada konuşmaya her hafta devam edeceğiz. Tabii, ondan sonra da seçime kadar konuşmaya devam edeceğiz. Bu düşmanlığınızı bütün dünya âleme anlatmaktan bir an bile vazgeçmeyeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben aşağı yukarı çok dikkatle izliyorum, grup başkan vekillerinin düşüncelerine saygım var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bir cümle söylemem gerekiyor.

BAŞKAN – Vereceğim Özlem Hanım.

Ama emin olun, çok uzun konuşmaların tamamı aynı mahiyette gelişiyor, o bakımdan bir anlam ifade etmeyebilir diye uyarmak istiyorum. Çünkü hep aynı şeyler, sizin itirazlarınız defalarca aynı konuda.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Kayyumlar da atanmaya devam ediyor efendim, o yüzden.

BAŞKAN – Dolayısıyla bu konuyu uzatmayalım, bunun bir yararı yok şu anda.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Çok kısa bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Bunun hiçbir yararı yok, sistemle ilgili tartışmaların şu anda yararı yok. Televizyonlarda programlar var, oralarda zaten devam ediyor.

Özlem Hanım, bitirelim, ara vereceğim.

19.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, muhalefeti önemsediğine ve Meclisin temel konularda ortak akla sahip olabileceğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, biliyorum, çok kısa şunu söyleyeceğim Sayın Özel’e.

Şimdi, bu sistemle ilgili tartışmalar olurken, o dönemde yani referandumdan önce Sayın Özel, bir gazete röportajı yapmıştım, hatta kendi partimden de bayağı bir dayak yemiştim. Orada şunu söylemiştim, Kübra Par’la yaptığım bir röportajda: “‘Evet’ diyen de ‘hayır’ diyen de vatanını seviyor.” Buna inanarak söylemiştim. O yüzden bizim meselemiz, benim şahsen de meselem, ben muhalefeti çok önemsiyorum. Ve “evet”lerin, “hayır”ların size oy verenle yani CHP’ye oy veren ile AK PARTİ’ye oy verenin farklı bir yerde yaşamadığını düşünüyorum. Aynı evin içinde yaşıyorlar, aynı evin içerisinde. Bazen eşler, bazen evlatlar birbirinden farklı partilere oy veriyorlar. “Evet” derken de “hayır” derken de böyleydi. Şimdi, siz bana zihniyetle alakalı sorgulama yapıyorsunuz, doğrusu ben hayatım boyunca aklımdan geçen ile kelimelerimin -bedeline rağmen- aynı olması için gayret sarf eden bir insanım, bunu önemsiyorum. Bakın, o yüzden biraz evvel arkadaşımı incitmek pahasına söyledim. Aynı şeyi ben sizden de bekliyorum. Yani kürsüye çıkan hatibinizin üslubunun doğru olmadığını aynı cesur yürekle sizin de söylemenizi bekliyorum. Ben, Meclisin ortak bir akla sahip olabileceğine inanıyorum temel konularda, ortak bir akıl. Bu ortak akıl: İşte, neye darbe denir? Ne terördür? Bunlarda ortak bir akıl üretmemiz lazım. Artık birbirimizi suçlamaktan vazgeçmemiz lazım.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Özlem Hanım, gayet güzel oldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, ben de bu kadar bile sürmeden…

BAŞKAN – Özgür Bey, buyurun.

20.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülerken rejim tartışması ile sistem tartışması yapılmasının doğal olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Esas, bu tartışmalar bazen faydasız gibi görünüyor ama…

BAŞKAN – Güzel bir noktaya geldik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …Sayın Başkan, size muhalefet etmek açısından değil.

Özlem Hanım’la geldiğimiz nokta önemli, şöyle önemli, Özlem Hanım diyor ki: “Ben ‘evet’ diyen ile ‘hayır’ diyenin bu ülke için kıymetli insanlar olduğunu söyledim ve partimden de bu konuda bayağı bir dayak yedim.”

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zaten biz de o süreçte hep buna itiraz ettik. Partinizin genel başkanı, sözcüleri yaygın olarak o kadar şeytanlaştırıcı, “Kimler ‘evet’ diyor, kimler ‘hayır’ diyor.” diye öyle kategoriler yaptılar ki biz buna itiraz ettik. Bunu sizden duymak önemli.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye, bir saniye…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak biraz önce dediniz ki: “Ben arkadaşımı…” Benim de bir arkadaşım, tekrar edeyim, o cümleyi söylese ben de aynen sizin gibi “Doğru bulmadım.” derim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kürsüde söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bülent Turan da şahittir, herkes şahittir, ben, burada defalarca arkadaşlarım adına özür bile dilemiş birisiyim. Ama siz dediniz ki: “Aynı şeyi bekliyorum.” Benim arkadaşım siyasi eleştiriler yapıyor, bir hakaret okumadınız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Okudum, var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Veya belki orayı atladınız, varsa derim yanlış olmuş diye.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Söylemedim de var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Veya ben tutanağa bakayım, yapayım efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Beraber bakalım.

BAŞKAN – Milletvekillerimizden bana mesajlar geliyor, bugünü saat 03.00’te ancak bitiririz diye, dolayısıyla…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Başkanım, keyifli gidiyor. Bir saniye, ben bir cümle söyleyeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son cümlem efendim. Belki buna da bir şey söyler Özlem Hanım.

Bugün, çok anlamlı bir gün, Cumhurbaşkanlığı bütçesinde elbette ki bir tarafı rakamken bir tarafı siyasetse bu işin, rejim tartışması, sistem tartışması olacak.

Referandumu tam bilmekle övünen bir danışmanlık firması -isim vermeyeyim, bugün gazetelerde var- şu anda “evet” diyen 100 seçmenin 25’inin “hayır”a geçtiğini… Bugün, tarafsız cumhurbaşkanı sorulsa ezici çoğunlukla tarafsız cumhurbaşkanlığına “evet” çıkacağını, geçmişte sizin yakın çalıştığınız danışmanlık şirketi söylüyor, lütfen dikkatle bakın.

Teşekkür ederim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Başkanım, yok, bir cümle yapacağız, artık isterse sabah beş, lafı tamamlayacağız Sayın Başkanım, fark etmez.

BAŞKAN – Özlem Hanım, demin çok güzel bir değerlendirme yaptınız.

Buyurun.

21.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, ben iyi niyetle söylediğim bir cümlenin hem şahsıma hem Sayın Cumhurbaşkanına aleyhten bir şeye dönüştürülmesine tahammül edemem.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Etmeyin de…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, lütfen, ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bize de yaptılar onu, bize “terörist” dedi Cumhurbaşkanı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bakın, değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı bütün konuşmaları başından sonuna kadar dinleyen birisiyim kampanyasının -devamında- hepsinde. Bu ülke özgür bir ortamda seçim yapmıştır. Biz elbette -ben de- sonuna kadar “evet” için bütün arkadaşlarımla uğraştık ama bu anlamda da “hayır” demek isteyen insanlar için de açık bir alan vardı. O sebeple buradan yola çıkarak ne şahsıma ne de Sayın Cumhurbaşkanımıza özellikle bunu tersinden, sözün muhalifinden yola çıkarak böyle laf söylenmesine de tahammül edemiyorum.

Yani ben iyi niyetle konuştuğumu düşünüyorum Sayın Özel, hakikaten.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim, gayet güzel.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.08

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Sıra Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalardadır.

İlk söz, Yalova Milletvekili Sayın Meliha Akyol’a aittir.

Buyurun Sayın Akyol. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MELİHA AKYOL (Yalova) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Biz, tarihimizde 3 kıtaya, 7 denize, 20 milyon kilo metrekare toprağa hâkim olmuş bir milletiz; bugün o topraklarda 53 tane devlet var. Böylesine ihtişamlı bir geçmişin bakiyesi olarak, büyüklüğümüzün farkında olacak şekilde, bir tarih şuuruna sahip olmamız gerekiyor.

Millî Saraylar İdaresi Başkanlığımız, ülkemizin paha biçilmez tarihî yapı, eser ve objeleri ile taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarını geleceğe aktarma, koruma ve tanıtma faaliyetlerini hassasiyetle yürüten yegâne kurumlardan biridir. 16 Temmuz 2018 tarihli Kanun Hükmünde Kararname’yle Cumhurbaşkanlığına bağlanmış olan Millî Sarayların görev ve yetkileri “Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı” adı altında yeniden tanzim edilmiştir; böylece özgün bir yapıya kavuştu, bütçeye yük olmadan iş ve işlemler de hızlanmış oldu. Millî Sarayların gelirlerinin sadece yine Millî Sarayların restorasyonunda kullanılmak üzere hükmü, yasayla çerçeve altına alındı. Yani orada Millî Sarayları ziyaret eden bir ziyaretçinin bir bilet parası dahi -hepsi- bir yıl önce çıkan yasayla Millî Sarayların restorasyonuna ve bakımına ayrıldı. Böylece, dünyadaki denkleriyle yarışır hâle geldi, gelirleri yüzde 100 arttı. Ayrıca Topkapı Sarayı’nın yönetim, restorasyon, tanıtım ve diğer tüm hizmetleri, Cumhurbaşkanlığının 6/9/2019 tarihli ve 44 sayılı Kararnamesi’yle Millî Saraylar İdaresi Başkanlığına devredilmiştir. Bu kararla beş yüz yıllık tarihî geçmişi olan Topkapı Sarayı’nın dünyadaki örnekleri gibi Cumhurbaşkanlığı himayesine alınması; restorasyon, koruma ve tanıtım faaliyetlerinin daha planlı ve başarılı bir şekilde yürütülmesine imkân sağlamıştır.

Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına devrinden sonra başta Topkapı Sarayı olmak üzere saray, kasır ve köşklere yönelik restorasyon ve konservasyon uygulamaları ivme kazanmıştır. Topkapı Sarayı depolarında obje ve sayım tespit komisyonları kurulmuştur. 10 sayım bölgesinde 56 ayrı koleksiyona ait 142 bin eserin sayımı planlı olarak yürütülmektedir. Komisyon üyelerince tespit ve tasnifi yapılan depolardaki objeler, ilk defa dijital olarak kayıt altına alınmıştır. Ayrıca depolarda muhafaza edilen dünyaca ünlü eserler de tanıtım faaliyetleri kapsamında ziyarete açılmıştır.

Tarihî elmasların en büyüğü olarak ve en meşhuru olarak gösterilen 86 karat ağırlığındaki Kaşıkçı Elması bunlardan biridir. Dünyanın sayılı hazineleri arasında gösterilen Sultan I. Mahmut’un Nadir Şah’a hediye edilmek üzere yaptırdığı Topkapı Hançeri de yeniden gün yüzüne çıkan eserler arasındadır.

Ülkemizi en iyi şekilde temsil eden Millî Saraylar, tarihî obje restorasyonu alanında iki büyük başarıya imza atmıştır. Türkiye’nin 406 metrekareyle en büyük halısı, yüz yirmi yıl aradan sonra ilk defa restorasyona alınmıştır. Yine, 35 metrekareyle Türkiye’nin en büyük oryantalist tablosu olan Çölde Av, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan başarılı bir şekilde taşınarak Millî Saraylara bağlı Resim Müzesine nakledilmiştir. Millî Saraylar, Cumhurbaşkanlığı bünyesine katıldıktan sonra, son bir yılda ziyaretçi sayısını yüzde 27 artırmış, bu oran yabancı ziyaretçide yüzde 54’e ulaşmıştır; artış gişe verilerine de yansımıştır. Son bir yılda elde edilen gelir artışı yabancı ziyaretçide yüzde 91, yerli ziyaretçide yüzde 84’e ulaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Millî Saraylar, dünyadaki dengi kurumlar gibi gelirleriyle tarihî mirasa hizmette kendine yeter hâle gelmiştir. Bu yıl için örnek verecek olursak Millî Saraylar, tarihî günlerden biri olan 10 Kasımda Dolmabahçe Sarayı’nda ziyaretçi rekoru kırmıştır. İlk defa, 205 kişilik ekiple 125 bin ziyaretçinin sorunsuz bir şekilde Sarayı ziyaret etmesi sağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

MELİHA AKYOL (Devamla) - Aynı gün ulusal ve uluslararası 26 farklı medya kuruluşuna gelişmeleri kamuoyuyla canlı bağlantılarla paylaşma imkânı sağlanmıştır.

Millî Saraylar İdaresi Başkanlığımız, aziz milletimize ait tarihî ve millî eserlerin sahibi değil, emanetçisi olduğunun bilincindedir. Bu eserlerin yükünün ağır, sorumluluğunun büyük olduğunun farkında ve bu onurlu görevi bugüne kadar layıkıyla yerine getirmiş, bundan sonra da aynı bilinçle yürütme kararlılığındadır.

Bu vesileyle, yeni dönem bütçe görüşmesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, Türkiye Büyük Millet Meclisimizin açılışından bugüne kadar bu çatı altında millî iradenin üstünlüğü inancıyla ülkemize hizmet eden tüm milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’e ait.

Buyurun Sayın Koncagül. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nde yer alan Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine grubum adına söz almış bulunmaktayım. AK PARTİ olarak hazırladığımız 18’inci, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi içinde de 2’nci bütçe olarak görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz 2020 yılı merkezî yönetim bütçesinin güçlü Türkiye’nin geleceğine ve kalkınma hedeflerimize önemli katkılar sunmasını ve hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri olarak ortaya koyduğumuz bütçe disipliniyle mali alanda ciddi gelişmeler kaydettiğimiz apaçık ortadadır. 2002 yılında yüzde 11,2 olan bütçe açığını 2018 yılı sonunda yüzde 1,9’a getirerek vergi gelirlerimizi daha etkin kullanabileceğimiz mali yapıyı inşa ettik. Türkiye ekonomisi 2003-2018 dönemine baktığımızda, AK PARTİ’yle yıllık ortalama yüzde 5,6 oranında büyüme kaydetti; bu büyümenin neticesinde yıllık ortalama olarak 160 bin yeni istihdam sağladık. Sağlıktan eğitime, ulaşımdan sosyal hayata her alanda devrim niteliğinde icraatlar gerçekleştirdik, AR-GE faaliyetlerine harcanan miktarın millî gelir içerisindeki payı AK PARTİ’yle birlikte neredeyse 2 katına çıkarıldı.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin jeopolitik yapısı nedeniyle maruz kaldığı tehditlerin büyüklüğü diğer ülkelerden çok daha fazladır. Savunma sanayisinin esas üretiminin ulusal güvenlik ve barış ortamı olduğu, bu ortam olmadan hiçbir ekonomik ve sosyal faaliyetin gerçekleşemeyeceği, güvensiz bir ortamda ülkenin tüm ekonomik göstergelerinin olumsuz etkileneceği, devletin bekasından ve itibarından tasarruf yapılamayacağı kabul gören gerçeklerdir.

Türkiye’nin son on sekiz yılda savunma sanayisinde elde ettiği kazanımlar, ülkemizde üretilen savunma sanayisi ve güvenlik ürünlerinin dünya çapında giderek daha çok kabul görmesi atılan adımların doğruluğunu kanıtlar niteliktedir. Ülkemiz kendi ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde, her yıl artan bir rakamla savunma sanayisi ürünü ihtiyacını da gerçekleştirmektedir. Unutmamalıyız ki dünyanın her yerinde teknolojinin lokomotifi savunma sanayisidir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarımızın on sekiz yıllık geçmişinde temel ilkelerimizden hiç sapmayarak, “Halka hizmet Hakk’a hizmettir.” ilkesiyle bugünlere geldik. Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde yürüdüğümüz milletimize hizmet yolunda bir gün olsun yorulmadık. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyerek daha güçlü bir Türkiye için çalışmaya devam ettik.

İlk günden bugüne milletimizin derdiyle dertlenerek çözüm yolları aradık. Ülkemizin kalkınması ve dış politikada daha güçlü adımlar atmak için mevcut sistemin eksikliklerini kapatmak üzere Anayasa’mızda değişiklik yaparak 16 Nisan referandumuyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirdik. Referandum sonrası gerçekleşen ilk seçimlerde, 26 milyonu aşkın vatandaşımızın teveccühüyle yüzde 52’nin üzerinde oy alarak Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk lideri olmuştur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte idari ve mali yönetim ile bütçe sürecinin etkinliğinde hissedilir derecede artış sağlandı.

Ülkelerin varlığının ve büyüklüğünün ispatlandığı uluslararası arenada bizleri gururlandıran, yerli ve millî duruşumuzu dosta düşmana gösteren atılımlara ve çalışmalara da imza attık. Özellikle yanı başımızda Suriye sınırında oluşan tehditleri ortadan kaldırmak üzere Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarıyla hem bölge halkının refahı hem de ülkemizin güvenliğini korumak açısından dik duruşumuzla tüm dünyaya büyük mesajlar verdik. Bu vesileyle, operasyonlarda görev yapan kahraman askerlerimizi minnetle, aziz şehitlerimizi de rahmetle anıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, ilk günden bugüne dek nasıl ki tüm zorluklar karşısında dimdik durduysak bundan sonra da güçlü Türkiye’nin geleceği için 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine yürüdüğümüz bu yolda Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde milletimizden aldığımız güçle her daim hizmete devam diyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz’a ait.

Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz aldım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, milletimiz 2017 yılında yapılan referandumda yönetim sistemimize dair önemli bir karar verdi. Yüzde 86 gibi demokratik ülkelerde ulaşılamayan güçlü bir katılımla millet iradesi tecelli etti. Sınırsız yetkili ve sorumsuz Cumhurbaşkanı yerine yargı ve yasama tarafından denetlenen, millete hesap veren bir Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturuldu. İdari yapımız iki başlılıktan kurtarıldı. Yönetimde istikrar, temsilde adalet anlayışı benimsendi. Ülkemize yıllar kaybettiren hükûmet krizlerine ve antidemokratik müdahalelere son verecek bir sistem kabul edildi. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi milletimizin bir tercihidir ve millete, demokrasiye saygısı olan herkesin bu tercihe saygı duyması gerekir.

Doksan yıllık bir sistemin değişmesiyle, yeni sistemin uygulamaya geçmesiyle devlet bürokrasisinin buna uyum sağlama sürecinde elbette ki sıkıntılar yaşanacaktır. Muhalefetin bu uygulamaları eleştirmesi doğaldır. Fakat 14 seçimdir yenemedikleri bir lidere karşı duydukları nefret üzerinden “diktatörlük” “tek adamlık” “saray” söylemleriyle milletin seçtiği bir lidere şuursuzca, mesnetsiz iftiralarla saldırmaları asla kabul edilemez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu söylem 15 Temmuz dâhil, yakın demokrasi tarihimizde millet iradesine yapılan tüm darbeleri organize eden ve eli silahlı gerçek diktatörleri başımıza musallat eden Batı’nın söylemidir. Diktatörlük yaftası, bağımsız hareket eden, millî menfaatlere uygun adımları cesaretle atarak politika üreten tüm millî liderlerin makûs kaderidir. Bugün Latin Amerika ülkelerinde yaşanan süreçler bunun en bariz örnekleridir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bütçe, milletin bütçesidir. Milletimizin her ferdine her alanda yapılacak hizmetleri içinde barındıran millete hizmet bütçesidir. Ülkemizde ve bölgemizde barışa hizmet edecek bir bütçedir. Bu bütçe, hain bombalarıyla, alçak hendekleriyle, terörü ve teröristi cesaretlendiren siyasi söylemleriyle iç barışımızı dinamitleyen ve terör örgütleri ve siyasi uzantılarının kâbusu olacak bir barış bütçesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bölgesinde ve dünyada söz sahibi olmaya başlayan, bağımsız politika üretebilen bir Türkiye fotoğrafının birilerini çok rahatsız ettiğini biliyoruz. Ülkemize yönelik devam eden ve özellikle son altı yıldır artan, yoğunlaşan iç ve dış operasyonlar bu rahatsızlığın ne boyutta olduğunu göstermektedir. Yıllarca ülkemiz ekonomisini pranga altına alan IMF’ye olan borcumuzu sıfırlayarak ekonomik bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz 2013 yılı Mayıs ayında başlayan Gezi olayları, ardından devam eden Kobani ve hendek kalkışmaları, illerimizde gerçekleşen bombalamalar ve son olarak 15 Temmuz alçak darbe teşebbüsü ülkemize yönelik iç savaş provalarıydı.

Bu saldırılar sadece iç barışımızı değil, siyasi istikrarımızı, ekonomik büyümemizi ve askerî gücümüzü hedef almaktaydı. Bu hain teşebbüslerde hangi terör örgütlerinin ve siyasilerin rol üstlendiklerini hepimiz biliyoruz. Milletimizin varlığına ve birliğine kasteden, milletin Meclisini alçakça bombalayan, terör yuvası Kandil’i bir barış merkezi gören, partisini bebek katili Öcalan’ın bir projesi olarak takdim eden, Apo haininin heykelini dikmeyi partisi için hedef olarak benimseyen, halkı sokağa dökerek, şehirlerimizde çukurlar kazdırarak Mehmetçik’imizin, milletimizin kanına girenleri, terörü ve teröristi himaye eden katilleri milletimiz asla unutmayacak ve affetmeyecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Zaten unutmasın diye TRT’ye çıkardınız!

MEHMET AKİF YILMAZ (Devamla) – Son bir dakika Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET AKİF YILMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, devletimize, milletimize, birliğimize karşı yoğunlaşan bu saldırılar karşısında milletimizin ortaya koyduğu güçlü bir iradedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve bu aziz millet, Karadeniz’den Akdeniz’e, güneyimizden Ege’ye, içte ve dışta tüm küresel saldırılara karşı boyun eğmeden kararlılıkla, cesaretle, siyasi, askerî ve ekonomik gücünü büyüterek mücadelesine devam edecektir.

Birliğin, beraberliğin, kardeşliğin, barışın ve milletin bütçesi hayırlı ve bereketli olsun.

Aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Antalya Milletvekili Kemal Çelik’te.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarla selamlıyorum.

Bölgesel ve küresel dinamiklerin hızla değişim gösterdiği, ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik konumu sebebiyle çok boyutlu ve çeşitli tehditlerle karşı karşıya kaldığı bu süreçte, MİT Başkanlığı, istihbari, teknik, fiziksel ve personel kapasitesini sürekli geliştirerek ve kurumlar arası koordinasyonunu artırarak küresel konjonktürün gerekli kıldığı rekabet gücünü en üst düzeyde korumayı başarmıştır. Millî İstihbarat Teşkilatımız, özellikle son yıllarda, güvenlik mimarisinin mevcut yapısını iyi tahlil ederek, tehditlerin gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında kaynağında bertaraf edilmesi ve hedef odaklı operasyon prensibi çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. MİT Başkanlığınca yürütülen çalışmalar sonucunda terörle mücadele alanında PKK, PYD, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere, terör örgütlerinin ülkemiz içerisindeki faaliyetlerine darbe vurulmakta ve söz konusu örgütlerin yurt dışındaki yapılanmalarıyla da mücadele sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biz büyük bir millet olarak haksızlığa ve zulme karşı çıkar, mazlumlara her daim kucak açarız. Anasının kucağında Suriye’den sınırımıza gelen yavrunun ne suçu olabilir ve ona nasıl kapımızı kapatabiliriz? Biliyoruz ki bölge coğrafyasına karşı bizim tarihî sorumluluğumuz vardır. Tüm bu insani değerlerin beraberinde, bir politik gerçek olarak bu coğrafyadaki gelişmelere siz seyirci kalırsanız olan bitenin de sonucuna katlanmak durumunda kalırsınız. Nitekim Türkiye, Kuzey Irak’ta kurulmak istenen bir yeni kurgu devlete ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen terör koridoruna bu coğrafyadaki hâkimiyetiyle seyirci kalmayıp engel olmuştur. Bir an için bu gelişmelerin dışında ve kıyısında kaldığımızı bir düşünün, o takdirde bugün başka şeyler konuşur olurduk.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere, Barış Pınarı Harekâtı kapsamında görev yapan bütün kurumlarımız Suriye’de askerî ve diplomatik metotları bir arada kullanarak yürüttüğü koordineli ve hibrit mücadele sayesinde PKK ve PYD’nin bölgedeki etkinliğini kırmıştır. Ayrıca, Teşkilâtın istihbari ve operasyon kabiliyetlerinin geliştirilmesi ve teknik donanımının en üst seviyeye çıkmasıyla birlikte İHA’lar ve SİHA’larla yürütülen operasyonlar neticesinde terörle mücadelede sonuç odaklı faaliyet yürütülmesi mümkün olmuştur. Bu bağlamda 2019 yılı içerisinde Teşkilat tarafından güvenlik kurumlarıyla birlikte PKK’nın üst düzey kadrosunun etkisiz hâle getirilmesine yönelik Kuzey Irak’ta yürütülen başarılı operasyonlar her türlü takdire şayandır. Gerek Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtları ve gerekse PKK, DEAŞ ve FETÖ’yle mücadelede Millî İstihbarat Teşkilatı ile diğer güvenlik kurumları arasındaki koordinasyonun en üst düzeye ulaştığı memnuniyetle görülmüştür. Bu durum, tehditlerle daha etkin ve daha hızlı mücadele edilmesini, ön alıcı istihbaratın ivedilikle işlenip analiz edilerek gerekli reaksiyonun ve tedbirlerin geliştirilmesini kolaylaştırmıştır. İstihbarat Teşkilatımız, bugün FETÖ’cüleri her ülkeden cımbızla çekip ülkemize getirecek düzeyde operasyon kabiliyeti sergilemektedir. Suriye’de gelinen nokta, bölge halkının desteği, tarihten gelen adalet anlayışımızın yanında yürütülen istihbarat, etkin diplomasi ve yerli ve millî teknolojilerimiz sayesinde başarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bölge halkının desteği, her zaman önemli bir kazanımdır ve başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bu kazanım haklılığımızın da bir nişanesidir ve Türkiye, güven veren bir devlet olma özelliğiyle de bu coğrafyada tektir.

Terör, dünyanın küresel bir sorunudur. Terörle mücadele de küresel düzeyde olmak zorundadır. Gelinen noktada, MİT Başkanlığı, yürüttüğü operasyonlar, kazandığı yetenekler ve istihbarat diplomasisi alanındaki etkinliğiyle, dünyada ve bölgesinde sözü geçen güçlü bir istihbarat teşkilatı olarak gurur kaynağımızdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin eğitim ve teknolojik üstünlüğü, güçlü istihbarat ağı ve güçlü diplomasiyle elde edilen başarılar, eylem noktasındaki kararlılık hiç şüphesiz ki güçlü yönetim ve liderlik gerektirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

KEMAL ÇELİK (Devamla) – Bu nedenle, son dönemlerde elde ettiğimiz başarıların arkasında, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliği bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu çerçevede, Türkiye, sorunlarını ertelemeyen, tam aksine sorunların üzerine giden vizyon ve öngörü sahibi bir ülkedir. Bunda da bölgesel ve küresel plan, program ve stratejiye sahip olan güçlü İstihbarat Teşkilatımızın rolü elbette büyüktür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzdeki dönemde Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı görev ve sorumluluklarını yerine getirirken insan kaynaklı, elektronik, teknik, askerî, psikolojik ve paramiliter istihbarat kaynaklarının da birlikte kullanılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, tüm bu başarıların mimarı olan Millî İstihbarat Teşkilatımızın değerli mensuplarına, daha doğrusu isimsiz kahramanlarına takdir, tebrik ve minnet duygularımı iletiyor, Teşkilat mensubu aziz şehitlerimizi bu vesileyle rahmetle anıyorum.

Bu çerçevede, 2020 malî yılı bütçesinin Başkanlığımıza, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya’ya ait.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi Gazi Meclisimizin kürsüsünden saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama, seçim bölgem Çorum ili Osmancık ilçesinde bulunan yatılı Ömer Derindere Fen Lisesindeki öğrencilerimizin geçen hafta karbonmonoksit gazından zehirlenmesi sebebiyle 103 öğrencimize ve 2 öğretmenize geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum. Çok şükür, öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin durumu iyidir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvenliğini sağlamak için 1933 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Kâtipliğinin devamıdır.

Her devlet bekasına, bütünlüğüne ve refahına yönelen tehdit ve saldırılara karşı kendi güvenlik tedbirlerini alır. Devletler bu tedbirleri alırken ülkesindeki ve dünyadaki gündemi takip edip tehditleri, fırsatları belirleyip en doğru siyaset uygulamalarını sağlayacak süreç ve unsurları ihtiva eden millî güvenlik sistemlerini tesis ederler. Devletler, millî güvenliği ilgilendiren konularda sağlıklı, kurumsal, bütüncül, hızlı ve etkili kararlar almak, hükûmet veya kurumlar arasında koordinasyonu ve millî bilgi paylaşımını sağlamak amacıyla “Millî Güvenlik Kurulu” adı altında ya da benzer isimlerde kurumlar kurarlar.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 12 Eylül darbecilerinin, cuntacılarının kurmuş olduğu Millî Güvenlik Konseyiyle karıştırılmaktadır. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, anayasal bir kurum olan Millî Güvenlik Kurulunun sekreterya hizmetlerini devam ettirmektedir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 9 Temmuz 2018 tarihinde başlayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çerçevesinde 15 Temmuz 2018 tarih ve 6 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yapısı tekrardan düzenlenmiştir. Yeni dönemde Millî Güvenlik Kurulunda Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcıları, Adalet Bakanı, Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanları yer almaktadır.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî Güvenlik Kurulu toplantılarıyla ilgili iş ve işlemleri gerçekleştirir ve Kurul tarafından verilen görevleri yerine getirir. Söz konusu görevlere ilişkin araştırma ve değerlendirmeleri yapmak, yaptırmak, bu araştırma ve değerlendirmelerin sonuçlarını Kurul üyelerine iletmek ve bu konuları kapsayan bir dokümantasyon merkezi oluşturmak ve Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin hazırlanmasına ilişkin çalışmaları yürütmek Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin görevleri arasındadır.

Dünyadaki küreselleşme olgusunun etkileri ve teknolojideki hızlı gelişmeler, ülkelerin güvenliğine yönelik risk ve tehditlerin kapsamının da sürekli gelişmesine neden olmuştur. Bu itibarla, ülkemizin millî güvenliğinin sağlanması her zamankinden daha fazla önem kazanmış bulunmaktadır.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği de ülkemizin millî güvenliğinin sağlanması için Millî Güvenlik Kurulu tarafından ve kanunlarla verilen görevleri doğrultusunda uluslararası, bölgesel millî güvenlik ortamını yakından takip ederek araştırma ve değerlendirmeler yapmak, dokümanlar hazırlamak, ayrıca seferberlik ve savaş hâli ile kriz yönetimi konularında kanunlarda verilen görevleri yürütmek üzere yeniden teşkilatlanmış önemli bir güvenlik kuruluşudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020 yılı mali bütçesinin geneline bakıldığında, yüzde 71,27’sinin personel giderlerine, yüzde 11,18’inin Sosyal Güvenlik Kurumu devlet primlerine, yüzde 9,70’inin cari giderlere, yüzde 0,41’inin cari transferlere, yüzde 7,44’nün de sermaye giderlerine ayrıldığı görülmektedir. Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 yılı mali bütçe teklifinde yer alan ödeneklerle yukarıdaki açıkladığımız faaliyetler devam ederken Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin başka ülkelerdeki muadili kuruluşlarla da görüşmeler sürdürülmekte, uluslararası düzeyde toplantılar devam etmektedir. Yabancı ülkelerde Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin eş değeri olan kurumları temsil eden heyetler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Son söz olarak da Türkiye Cumhuriyeti devletinin istiklaline, istikbaline, vatanına, bayrağına, ezanına göz koyanlar iyi bilsinler ki sefere giden askere “İstikamet nereye?” denildiğinde “Kızılelma’ya.” diyen yüce bir millete “Ölürsek cennet bizim, kalırsak vatan bizim, devlet bizim.” diyen kahraman bir millete, önüne yattığı birinci tankın üzerinden geçmesi üzerine ikinci tankın da altına yatan kahraman bir millete “Ölümü ölümle korkutacağız, ölürsek de milletimizle beraber adam gibi öleceğiz.” diyen Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lidere sahip bu millete kimse kefen biçmesin, biçtikleri kefenleri kendilerine giydireceğiz, kazdıkları hendekleri de çukurları da kendilerine mezar edeceğiz diyor, yüce Meclisi saygı ve sevgiyle tekrardan selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; anayasal görevi, İslam diniyle ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak, ibadet yerlerini yönetmek olan Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partimiz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Osmanlı’da, başında şeyhülislamın bulunduğu meşihat makamı Tanzimat’tan günümüze sürekli bir evrim geçirdi. 1917, 1920, 1924, 1931, 1937, 1950, 1957, 1961, 1965, 1978, 1982, 1984 tarihleri bu evrimde çok önemli köşe taşlarıdır. 1-5 Kasım 1993 Ankara 1’inci Din Şûrası Toplantısı’nda kurumun tedricen özerkleştirilmesi ve doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlanması görüşü benimsendi. Diyanet İşleri Başkanlığı -tartışmalar bir yana- yurt içi ve yurt dışında imkânları ölçüsünde hizmetine devam etmiştir ve devam etmektedir.

Sayın milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan cumhuriyetin bu en temel kurumu, Kur’an, sünnet, sahih bilgi, tarihî birikim ve tecrübe ışığında birlik, kardeşlik, eşitlik, adalet, barış, saygı, sevgi, yardımlaşma, dayanışma ve benzeri değerlerin ikamesi için çalıştı ve çalışmaktadır.

Cami hizmetleri, Kur’an öğretimi, din görevlilerinin eğitimi, vekâleten kurban kesimi, hac ve umre hizmetleri, aile irşat ve rehberlik bürolarıyla dinî ve millî zaman dilimlerinde toplumda bir farkındalık oluşturulması çabaları her zaman sürmüştür ve sürmektedir. Din görevlilerimizin gerek İstiklal Savaşı günlerinde gerekse de hain 15 Temmuz FETÖ saldırısında, yüklenmiş oldukları görevleri yüz akıyla milletimize karşı yerine getirmiş olmaları her türlü takdirin üzerindedir. Sahih dinî bilgiyi yayınlarıyla da yaygınlaştırma sadedinde kaynak ve ilmî eserler yayınlıyor, radyo, televizyon yayınlarıyla dinimizin evrensel mesajlarını toplumun bütün kesimlerine ulaştırıyor bu kurumumuz. Merkez ve taşra olarak yapılanan Diyanet İşleri Başkanlığı il, ilçe müftülükleri, eğitim merkezleri, yurt dışı din işleri müşavirlik ve ataşelikleri şeklinde teşkilatlanmıştır. Dünyada dinî teşkilata sahip olmayan bir devlet, bir millet tarihte olmamıştır, günümüzde de yoktur, bundan sonra da kıyamete kadar olmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Birçok tartışma yapılmıştır bu göz bebeği kurumumuz üzerinde, mesela bunlardan bazıları şunlardır: Diyanet İşleri Başkanlığının devlet düzeni içinde bulunup genel bütçeden pay almasının laikliğe aykırı olduğunu söyleyenler; siyasi iktidarın emrindeki bir teşkilatın din konusunda güvenilir olamayacağını, bu sebeple din işlerinin cemaatlere bırakılmasının gerekli olduğunu söyleyenler; Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerinin uyum içinde yürütülmesinin ancak düzenli bir teşkilatla mümkün olabileceği görüşünü benimseyen çoğunluk ise Diyanet İşleri Başkanlığının tedricen de olsa ilmî, idari ve mali özerkliğe kavuşturulmasını istemektedir. 1993’te toplanan 1’inci Din Şûrası’nda böyle bir görüş ortaya konmuştur. Türkiye; İran, İsrail, Vatikan ve Fransa değildir ve olmayacaktır; buradaki laiklik buraya hastır, bize hastır; 2 dinî bayram, aynı zamanda 2 millî ve resmî bayramımızdır. Bunun ne anlama geldiğini akıl ve idrak sahibi herkes idrak etmektedir.

Devletin ve toplumun kodlarıyla oynamayın. Hesapta olmayan olumsuzluklara kapı açarsak altında kalırsınız, altında kalırız, altta kalırsak kalkamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Milletvekili.

İMRAN KILIÇ (Devamla) – Birçok arkadaş burada ağzına geleni söyledi. Galiba bunlar, FETÖ hain kalkışmasından ve IŞİD tehlikesinden ders almamışa benziyorlar.

Diyanet İşleri Başkanlığımıza da şunu hatırlatmak istiyorum burada, kıymetli hazırunun yanında: Personelin verimli çalıştırılması gerekir. Bir sebeple boşalan camilerde boş kalan kadrolar ve boşta gezen görevliler, bir tarafta da kadro ve görevli bekleyen cemaati bol camiler. Ve yine, Diyanet İşleri Başkanlığındaki sendikalaşma, görevliler arasındaki bölünmelere ve çatışmalara neden olmuştur. Buna da bir çözüm bulunması gerekmektedir. Ve yine kurumumuz büyümüştür, bu büyüklüğü içerisinde, bir kısım büyük illerde ve bölgede denetimi sağlamak için teftiş heyetlerinin kurulması elzemdir, vakti gelmiştir ve geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

İMRAN KILIÇ (Devamla) – Bu teşkilatımızın bugünümüze gelişinde, bu gücüne ulaşmasında emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere geçmiş bütün büyüklerimize ve halkımızın, milletimizin gönlünde taht kurmuş, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a buradan saygılarımı sunuyorum.

Başkanından personeline, bütün din görevlilerimizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’e ait.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihli kuruluş kanununda da belirtildiği üzere İslam dininin itikat, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, halkı doğru dinî bilgiyle aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek amacıyla kurulmuş, devletimizin önemli bir kamu kurumudur.

Kurulduğu günden itibaren, İslam dininin iki temel esası Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimiz’in sahih sünnetini esas almaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı, hizmetlerini sunarken birleştirici, kucaklayıcı ve kuşatıcı bir anlayışı benimsemektedir. Başkanlık için bu hususlar vazgeçilemeyecek hassasiyetler arasındadır.

Kuruluşunun ilk yıllarında sınırlı imkân ve az sayıda personelle hizmet sunan Başkanlık, bugün ülkemizin en ücra köşesine varıncaya kadar kamu hizmeti götüren tek kurumdur. Diyanet İşleri Başkanlığı günümüzde sadece ülkemiz sınırlarında değil, dünya ölçeğinde hizmet vermeye çalışan bir kuruluş hâline gelmiştir. Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya 7 kıta ve 100’ü aşkın ülkede öncelikle din hizmeti olmak üzere, insani ve sosyal yardım faaliyetleri yürütmektedir.

Sayın milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığının deruhte ettiği ve periyodik olarak düzenlenen Avrasya İslam Şûrası, Afrika Dinî Liderler Zirvesi ve geçtiğimiz günlerde gerçekleşen 6’ncı Din Şûrası Toplantısı’nda önemli kararlar alınmıştır. Alınan şûra kararlarının ülkemiz, milletimiz, yurt dışındaki vatandaşlarımız, gönül coğrafyamız ve akraba topluluklarımız için hayırlı olmasını diliyorum. Kararların bir an evvel hayata geçirilmesi en samimi temennimizdir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, gelişen ve değişen şartlar karşısında halkımıza yeterli, donanımlı ve daha iyi eğitimli din görevlileriyle hizmet sunmayı amaçlamaktadır. Başkanlık, bu ihtiyacı bugüne kadar hizmet içi eğitim ve yüksek ihtisas merkezleriyle karşılamaya çalışmaktadır ancak hizmette etkinliği ve verimliliğini arttırmak için Diyanet İşleri Başkanlığının uzun zamandır gündeminde bulunan Diyanet Akademisi konusunun bir an evvel gerçekleşmesi temel arzumuzdur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, dinî bilginin doğru aktarılması ve öğrenilmesi amacıyla kaynak eserlerden ilmî eserlere ve çocuk kitaplarına varıncaya kadar çok sayıda eser yayınlamıştır. Yayınladığı eserler, alanında uzman kişiler tarafından kaleme alınmakta, satır satır tetkik edilmektedir. Başkanlığın bu anlayışla sunduğu eserlerin toplum nazarındaki itibarı memnuniyet vericidir. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bulunan Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanlığının, Kur’an-ı Kerim’in basımı, incelenmesi ve mühürlenmesine kadar izlediği usul ve ciddiyet her türlü takdirin üzerindedir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığının varlık sebebi, halkımızın din konusundaki ihtiyaçlarını karşılamak ve tesanüdü sağlamaktır. Bu hususta Diyanet İşleri Başkanlığı 15 Temmuz gecesi gerçekleştirilen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Güneş.

NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) – Din görevlileri, yurt genelindeki bütün camilerde okudukları selalarla ve ezanlarla halkımızı hain girişime karşı cesurca tavır almaya teşvik etmiş, her zamanki gibi milletimizin birliğinin ve beraberliğinin yanında durmayı başarmışlardır.

Değerli milletvekilleri, doksan beş yıllık tecrübeye sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluşundan bugüne çizgisini korumuştur. Bu hususta Başkanlığın durduğu yer önemlidir. Bugün, başta yakın ve civar komşularımız olmak üzere, birçok İslam ülkesinde üzülerek izlediğimiz kaos ortamı bizlere Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun ne anlama geldiğini anlatmaktadır. Bu sebeple, Diyanet İşleri Başkanlığının niçin kurulduğunu fark edersek niçin olması gerektiğini anlamış oluruz; bütçesinin yüzde 90’ının üzerindeki pay personel payıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süre verdim ben size Sayın Milletvekili, bir dakika ek süre veriyoruz dolayısıyla toparlayın.

NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) – Diyanet İşleri Başkanlığının üstlendiği, toplumun birlikteliği ve bir arada yaşama gayesi için yürüttüğü hizmetler takdire şayandır. İlk Başkan Börekçizade Rifat Efendi’den Ali Erbaş’a kadar görev yapan bütün herkese buradan hürmetlerimi, saygılarımı sunuyor, ahirete irtihal etmiş olanlara rahmet, hayatta olanlara sağlık afiyet diliyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçemizin hayırlı olmasını, yüce milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, yüce heyetinizi hürmetle, saygıyla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’ya ait.

Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KAVUNCU (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malum olduğu üzere, insanlık tarihi boyunca inanma ihtiyacı ve buna bağlı olarak din olgusu, bireysel ve toplumsal yaşamda en önemli gerçekliklerin başında gelmektedir. Bu hassas alanın kendi hâline bırakılması suistimallere ve sapmalara zemin oluşturacağından, bu alanı düzenlemek ve halkın dinî konulardaki taleplerini karşılamak üzere 1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur ve doksan beş yıldır üstlendiği misyon ve gerçekleştirdiği hizmetleriyle en güvenilir devlet kurumlarından biri olmanın haklı gururunu yaşamaktadır.

Dinin iki temel kaynağı olan Kur’an ve sünnete dayalı sağlam bilgiyi esas alan, Müslümanların on dört asırlık dinî tecrübesini ve insanlığın ortak birikimini göz ardı etmeyen, insan merkezli hizmete odaklanan Diyanet İşleri Başkanlığı, toplumsal huzurun en önemli mimarlarındandır. Bu kapsamda, Türkiye'nin 81 vilayetinde olduğu gibi, seçim bölgem Çorum’da da müftülüklerimiz aracılığıyla 85 bini aşkın camisi, kız-erkek Kur'an kursları, Diyanet gençlik merkezleri, öğrenci yurtları, aile ve danışma, dinî hizmet merkezleri büroları olmak üzere birçok kurum ve kuruluş vasıtasıyla halkımıza hizmetlerine devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı milletimizin en büyük imkânlarından biridir. Bugün, birçok ülkede din üzerinden yaşanan kavganın, kargaşanın ülkemizde makes bulmaması bu kurumun varlığıyla doğru orantılıdır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Millî Mücadele yıllarımızdan 15 Temmuz FETÖ ihanetine kadar en zor zamanlarda hep milletimizin yanında yer almıştır. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde “ezanları susturan darbelerden darbeleri durduran selalara” misyonuyla, imam ve müezzinlerimizin diriliş ve kıyam selalarını unutmamız asla mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığımızdan bir diğer beklentimiz, verdiği temel dinî hizmetlerin yanında gerçek bir beka meselesi olarak gördüğümüz -ailelerimiz, çocuklarımız, gençlerimiz gibi- sosyal konularda da daha fazla inisiyatif alması, daha fazla görev ve sorumluluk üstlenmesidir.

Başkanlık, bu yıl, Mevlid-i Nebi Haftası’nın temasını “Peygamberimiz ve Aile” olarak belirlemişti, bu kapsamda hafta boyunca önemli faaliyetler gerçekleştirildi, tebrik ve teşekkür ediyoruz. Ancak Başkanlığımız bu faaliyetlerini bir hafta, bir ay, bir yılla sınırlandırmamalı, böylesine önemli bir konuyu sürekli gündemde tutmalı, topluma rehberlik etmeye devam etmelidir. Zira gerçek beka meselemiz olan aile tükenirse umutlarımız tükenir, geleceğimiz tükenir, yarınlarımız tükenir.

Değerli milletvekilleri, camilerimiz... Evet, camilerimiz bizim medeniyetimizin merkezidir. Diğer taraftan, camilerimizi sadece namaz kılıp dağıldığımız bir ibadet mekânı olarak düşünmek de ona yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Camilerimiz, çocuklarımızın neşesiyle, gençlerimizin heyecanıyla, pirifânilerimizin tecrübesiyle, kadınlarımızın nezaket ve becerisiyle de dolmuyorsa o cami bizim gözümüzde ve gönlümüzde boştur.

Yine, geçtiğimiz yıllarda Başkanlığımız “Camiler çocuklarla çiçek açsın. Camilerimiz çiçek açsın.” temasıyla önemli projelere imza atmıştı. Bu ve benzeri hizmetlerin artarak devam ettirilmesi en büyük arzumuzdur. Zira milletlerin, ülkelerin en büyük servetleri, sermayeleri sadece yer altı, yer üstü zenginlikleri, köprüleri, barajları değildir, en büyük servetleri iyi yetişmiş, donanımlı genç nesilleridir. Bu bağlamda, hamdolsun, dünyadaki –bağımsız- yaklaşık 200 ülkeden yarısının her birinin toplam nüfusundan daha fazla genç nüfusa sahibiz. Göz bebeğimiz yavrularımızın, gençlerimizin donanımlı, nitelikli, vatanına, milletine, devletine, bayrağına bağlı bireyler olarak yetişmeleri en başta biz milletvekilleri olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşların asli ve öncelikli sorumluluğundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

EROL KAVUNCU (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Allah’ın Kur’an’da, sıkça, Müslümanlara bir sorumluluk olarak yüklediği, iyiliği yaymak ve kötülükten uzaklaştırmak görevini yerine getiren Diyanet İşleri teşkilatımızın bütün kademelerinde fedakârca görev yapan din gönüllülerine şükranlarımızı sunuyor, 2020 yılı bütçemizin bereketli ve hayırlara vesile olmasını diliyor, Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’ya ait.

Buyurun Sayın Çamlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Gazi Meclisi ve vekillerini saygıyla selamlıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin Devlet Arşivleri Başkanlığı bütçesi üzerine grubumuz adın söz almış bulunmaktayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istikrarlı bir istikbal yürüyüşü, geçmişin ve tarihin idrakiyle mümkündür. Geçmişi iyi bilmenin en önemli yolunun, olan biteni mümkün oldukça detaylı bir şekilde kaydetmek, korumak ve arşiv çalışması yapmakla olacağı malumdur. Arşiv tarihimizle ilgili olarak 1931 yılı gazetelerinin “Türk tarihinden beş asır yağma edilmiştir.” şeklindeki manşetleri, dünyada hiçbir ülkede olmayan cevherî arşivimizin yaşadığı horlanmayı ziyadesiyle anlatmaktadır. Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı’nın tesadüfen şahit olduğu ve Muallim Cevdet’in de ilgisiyle ifşa olan bu olay, içler acısıdır; bir arşiv cinayetinin acı hikâyesini anlatmaktadır. Sultanahmet Meydanı’ndan el arabalarına saman yükü gibi özensiz bir şekilde yüklenerek Alemdar Caddesi’nden aşağı doğru yollara saçılarak taşınırken çocukların kapıştığı, her biri belki de bir hazinenin altın anahtarı olacak balyalar hâlinde milyonlarca kıymetli evrakın Sirkeci İstasyonu’na, oradan da kara trenin çektiği yük vagonlarıyla Bulgaristan’daki kâğıt hurdacılarına satılması, gerçekten de arşive çok ehemmiyet veren büyük medeniyet çocuklarının, sonraları nasıl bir idrak yolları iltihabına maruz kaldığının hazin hikâyesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Çok şükür artık eski Türkiye yok. Büyük Türkiye idealine inanmış kadroların gayretleriyle ayağa kaldırılan ve yenilenen her şey gibi, artık yeni yapılan arşiv binalarımız da mahzencilerin gözlerini kamaştırıyor. Rutubetli zindanlara arşivlerimizi mahkûm edenler, şimdi de kalkmış dönemimizde yapılan en lüks hastanelerden bile konforlu, sağlıklı ve ameliyathane nezahetinde olan, medeniyet çizgilerimizi de taşıyan mimarisiyle muhteşem arşiv binalarımıza çamur atmaktan geri durmuyorlar.

Arşivi konuşurken, aynı zamanda şu an itibarıyla da geleceğe bir arşiv oluşturuyoruz. Konuştuklarımızın hepsi, kayda geçiyor ve tarihe mal olup bir arşiv oluşturacak. Bu manada, bütçe görüşmeleri sırasında, sırtını bir elinde Amerikan bayrağı, öbür elinde Amerikan silahı olanlara yaslamış bir kısım muhalefet mensuplarının ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı, sözüm ona bir arşiv oluşturmak amacıyla, “Kürt düşmanlığı” “Savaş bütçesi” “Tek adam” gibi tantana içerikli yani gerçeği örtücü ifadelerin, bu milletin tertemiz arşivinde bir toz mesabesinde bile kalmayacağını arşivlere dercetmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, biz büyük merhamet medeniyetinin çocuklarıyız. Bunun en büyük delili, ne kadar yakılsa yıkılsa ve hurdaya satılsa da sahip olduğumuz muhteşem arşiv hazinemizdir. Bugün emperyalist güçler ve iş birlikçileri marifetiyle, dünyanın en sıkıntılı bölgesi hâline getirilmeye çalışılan, kanın, gözyaşının, her türlü maddi manevi tecavüzün en modern usullerinin deney tahtası hâline getirilmeye çalışılan bereketli coğrafyamızda, geçmişe ait en basit bir bilgiye dahi ulaşmak, sahip olduğumuz arşive uğramadan mümkün değildir. Dünyanın bizim arşivimize muhtaç olduğu gibi, insanlığın kurtuluşu da kesinlikle bizim medeniyet değerlerimizle tanışmak ve onu uygulamaktan geçmektedir. İşte, CEO emperyalistler ve işbirlikçilerinin oluşturduğu batakta çırpınan insanlığın tek ihtiyacı olan bu medeniyet değerlerini insanlığa ulaştırmak, sevkiilahî gereği sırtımıza vurulan mukaddes bir yüktür. Herkese nasip olmayacak bu takdis edilmiş yükün farkındayız. On binlerce kilometre ötelerden gelip bölgemize huzursuzluk eken küresel mafyanın tek çekindiği şey de o sırtımıza vurulmuş mukaddes yüktür. Onun için de coğrafyamızda iş birlikçilerini de kullanarak sürekli fitne sokmaya çalışmaktadırlar. Kader, ne çare ki dedemiz gelmiş bu sırtlan güzergâhına çadır kurmuş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İnsanlığın baş belası küresel sırtlanlar ve iş birlikçisi çakallarla birlikte tam yüz yıldır çadırımızın çevresinde salyalarını akıtarak aranmakta olsalar da halkın sevgisini kazanarak ve demokratik seçimlerle cumhuriyet tarihinde en uzun süre görev yapan tek adam Recep Tayyip Erdoğan… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Tek adam” itirafı geldi.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) –…ve arkadaşları olarak ve milletimizle el ele bu sırtlanlara terk edecek ne bir çadırımız ne de bir çakıl taşımız olduğunu ilan ediyor, bütçemizin milletimize ve devletimize, insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Özlem Hanım’ın gösterdiği hassasiyetle söyleyelim -belki kendi de düzeltmek ister- “Tutanakta şöyle bir cümle kalsın.” diyorsa ben siyasi cevabını veririm. Ama bu Meclisin kürsüsünde “cumhuriyet tarihi boyunca” falan deyip gidip “halkın sevgisini kazanan tek adam, hizmet eden…”

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Evet”se ben bir şey demiyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Evet, halkın sevgisini kazanan, seçimle gelmiş, demokratik usulle gelmiş tek adam.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – “En uzun süre kalan” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu Meclis kürsüsünde Atatürk’ten başlayarak bütün Cumhurbaşkanlarını ve Başbakanları halkın sevgisini kazanmamakla, halka hizmet etmemekle suçlayan bir ifade geçti.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Onlara bir şey demedi, “En uzun kalan Recep Tayyip Erdoğan.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Tek adam” dediğiniz, yani bir...

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Niye zorunuza gidiyor ya?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, eğer bir ses oyunu yapayım derken kendi oyunuyla altta kaldıysa bilmem. Düzeltmeyecekse siyaseten veririz cevabını.

Çekersin ezasını, yapacak bir şey yok.

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Ver, tamam, ver.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ediyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Özgür’cüğüm…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bana “Özgürcüğüm” diyecek bir durumun yok senin!

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Özgür Bey, Sayın Özgür Özel, “çamuriyetçilik” yapma; gayet açık ne söylediğim!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grup Başkan Vekilin duydu.

BAŞKAN – Bir dakika beyler, bir dakika…

Söz sırası, Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt’a ait.

Buyurun Sayın Beyazıt. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken; ölüm gününü “yeniden doğuş günü” olarak kabul eden, onun için ölüm gününe “düğün günü” diyen Hazreti Mevlâna’yı, Şebiarus’un 746’ncı yılında rahmetle ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yazılı eserlerimiz, arşivlerimiz, kütüphanelerimiz, saray, köşk ve kasırlarımız, tarihî mirasımızın büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Geçmiş ile günümüz arasında köprü kurma vazifesini üstlenen bu eserler, tereddütsüz bir milletin en kıymetli hazinesi, devletin mevcudiyetinin hafızası ve aynı zamanda tüm insanlığın ortak kültür mirasıdır. Tarihî ve kültürel mirasın korunup yaşatılması ve gelecek kuşaklara en iyi şekilde aktarılması, ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da özel önem verilen bir husustur. Bu yolda önemli bir görevi olan Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı, bünyesindeki saray, köşk, kasır, müze ve tarihî fabrikaların bakımı, onarımı, müze olarak işletilmesi ve tüm bu yapıların kültürel ve tarihî arka planlarına sadık kalınarak korunmaları, restore edilmeleri gayesiyle faaliyet göstermektedir.

Anadolu coğrafyasının her köşesinde kadim medeniyetler tarafından bırakılan binlerce eser vardır. Dolayısıyla, Meriç Köprüsü, Bosna Mostar Köprüsü, Artuklu Dönemi’nde yapılan Malabadi Köprüsü bizimdir. Anadolu’nun ilk üniversitesi, Niksar’daki Yağıbasan Medresesi; Ahmet Şah tarafından yaptırılan Divriği Ulucami; Gevher Nesibe Şifahanesi; Bitlis El Aman Hanı bizimdir. Sümela Manastırı, Ayasofya bizimdir. Medine Tren İstasyonu, Mekke’ye su getiren su yolları, Kudüs’teki Hürrem Sultan Aşevi bizimdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ahlat da, Ani de, Mardin’deki Deyrulzafaran da bizimdir. İçinde havrası, kilisesi, camisi bulunan, kimsesizlere şefkat yuvası olan, Abdülhamit Han tarafından yapılan Darülaceze bizimdir. Dün harabe olan, bugün AK PARTİ tarafından restore edilen Edirne Büyük Sinagogu bizimdir. Sevakin Adası’ndaki Hanefi, Şafii camileri ve Yenikapı Mevlevihanesi de bizim medeniyetimizdir. İçinde Süleymaniye ve dünya şaheseri Selimiye’nin de olduğu 375’ten fazla eseri bırakan koca Mimar Sinan bizimdir. İstanbul’umuzun en önemli ve en gözde eserlerinden Dolmabahçe Sarayı, Valide Sultan Ortaköy Camii, Çırağan Sarayı ve Beylerbeyi Sarayı gibi eserler bırakan Balyan kardeşler de bizimdir. “Yapıya tarihin içinden bakmazsan, eser olmaz.” diyen Osmanlı’nın son mimarı, cumhuriyetin ilk mimarı Mimar Kemaleddin de bizimdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Anadolu’nun, Balkanların, kısaca Osmanlı’nın gittiği bütün coğrafyada, nerede bir tarihî han, hamam, kervansaray, cami, mescit, çeşme, sebil, şadırvan, darülaceze, darületfal, darüleytam, darülkurra, darülhadis, bimarhane, hastane, medrese, külliye, çarşı görürseniz biliniz ki ecdadımız tarafından yapılmıştır. Hepsi birer abide, hepsi birer şaheserdir. Hüccet, berat, ferman, vakfiye, tezhibiyle, tezyiniyle, hüsnühatlarıyla, tombaklarıyla, şamdanlarıyla, kündekâriyle, el yazması Kur'anlarıyla, el dokuması halılarıyla, kilimleriyle bunlar bizim medeniyetimizdir ve bunlar için mutlaka bir teberrukat müzesine de ihtiyaç vardır. Bizler, Yunus Emrelerle, Mevlânalarla, Hünkâr Hacı Bektaşlarla, Hacı Bayram Velilerle hâlâ yaşayan bir medeniyetiz. İşte, bizler, geleneği ve bize ait olanı modern dünyaya yeniden söylemek ve söyletmek adına kadim eserlerin hadimi olarak ufukların efendisi olan ecdadın mirasını yaşatmak, layık olduğu gibi sahip çıkmak azim ve kararı içindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YUSUF BEYAZIT (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizi soykırımla suçlayanlara, tarihlerine bakma zahmetinde bulunmayanlara şunu hatırlatmadan da geçmek istemiyorum: Tarih kitapları, bu milleti, her zaman mazlumun yanında, onlarla beraber kol kola, onlar için de mücadele eden millet olarak yazacaktır. Dün olduğu gibi bundan sonra da mazlumlarla beraber olmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, görüşmekte olduğumuz bütçemizin devletimize ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Trabzon Milletvekili Salih Cora’ya ait.

Buyurun Sayın Cora. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Salih Cora, gel buraya.

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Cora… Sayın Cora…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Salih Bey, Salih Bey, ne yapıyorsun, ne oluyor?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Salih Cora gel, sana laf atacağız.

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan… (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sayın Başkan, daha başlamadı, daha başlamadı.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Salih Bey… Salih Bey…

SALİH CORA (Devamla) – Arkadaşlar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Salih Bey, ne konuşuyorsun?

SALİH CORA (Devamla) – Arkadaşlar, ben AK PARTİ iktidarının…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Senin duruşun yeter Sayın Cora.

SALİH CORA (Devamla) – Arkadaşlar, AK PARTİ’nin 300 milletvekili vardır. Bana yılda 1 defa sıra gelebilir ama size 5-6 defa sıra gelebilir, ona göre dikkat edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Salih Bey, bir yıl boyunca attığın lafları toptan iade edeceğiz sana.

CAVİT ARI (Antalya) – Seni konuşturmayacağız.

SALİH CORA (Devamla) – Bana 1 defa laf atabilirsiniz ama ondan sonra sizi pejmürde ederim, şaşırıp kalırsınız, ona göre. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süleyman Soylu lafı bunlar, olmaz.

SALİH CORA (Devamla) – Sayın Başkanım…

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Başkanım, baştan başlatın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yasama ile yürütme ayrı. Yürütmenin hakaretini yasamaya taşıyamazsınız.

SALİH CORA (Devamla) – Sayın Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu, yürütmeye yakışan bir hakaret. Yasamanın ağzına yakışmaz, yürütmenin hakareti o.

SALİH CORA (Devamla) – Arkadaşlar…

BAŞKAN – Sizi seviyorlar, onun için şey yapıyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Toplu iade efendim, toplu iade. Bir sene boyunca grubumuza attığı lafların toplu iadeleri.

SALİH CORA (Devamla) – Başkanım, tekrar…

BAŞKAN – Baştan alayım, tamam.

SALİH CORA (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Her kürsüye çıktığımızda bize laf atıyorsun.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Başkanım, beş dakikayı yeni verdiniz, adamın bir dakikası bitti.

BAŞKAN – Bir dakika… Bir dakika…

Süreyi baştan başlatıyoruz arkadaşlar.

SALİH CORA (Devamla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, kabul ediyorum, sataşma çok kötü bir şeymiş, bunu kabul ediyorum; biraz daha dikkatli olacağım.(AK PARTİ, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve çok değerli milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Aziz milletimizin teveccühüyle 16 Nisan 2017 tarihinde referandum gerçekleştirdik ve bu referandumda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber yeni bir yönetim yapısı oluştu. Bu yeni yönetim yapısıyla beraber kamu yönetiminde de köklü değişiklikler gerçekleştirdik. Bakanlık sayısı 16’ya düştü. Bunun yanı sıra, politik öneriler geliştirecek 9 kurul ihdas edildi. Ayrıca, ülke olarak özel önem atfettiğimiz 4 farklı ofis kuruldu. Bu kurulların bazıları Cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı, bazı kurulların da müstakil çalışmaları söz konusudur. İşte bunlardan birisi de yine Cumhurbaşkanlığımıza bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığıdır.

Strateji ve Bütçe Başkanlığı, eski Devlet Planlama Teşkilatına, daha sonra da Kalkınma Bakanlığının yapısına benzerlikler taşımaktadır. Ancak Strateji ve Bütçe Başkanlığının misyonuyla, üstlendiği vizyonla beraber daha farklı görevleri de bulunmaktadır.

Şunu ifade etmeliyim ki: Bu kurumun başında çok özel bir kişi vardır. Müktesebatıyla, bilgisiyle, birikimiyle, donanımıyla, tecrübesiyle eski müsteşar, siyasetçi ve bürokrat, önceki dönem Maliye Bakanımız olan Naci Ağbal’ın bu kurumun başında olması, çok kısa sürede bu kurumun kurumsallaşmasına önemli katkılar sağlamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu minvalde Strateji ve Bütçe Başkanlığımızın işlevlerinden de bahsedecek olursak, esasında temas ettiği bütün konulara bakıldığında ülkemizin gelişmesinde ve kalkınmasında çok önemli bir rol üstlenmektedir. Dengeli ve sürdürülebilir kalkınma için plan ve programlar yapmak, üst politika belgeleri hazırlamak ana görevleri arasındadır. Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz aylar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüştüğümüz On Birinci Kalkınma Planı, Strateji ve Bütçe Başkanlığımız tarafından hazırlanmıştır. Bundan daha da önemlisi, şu anda görüşmekte olduğumuz merkezî yönetim bütçe kanun teklifinin de yine taslağı Strateji ve Bütçe Başkanlığımız tarafından hazırlanmıştır. Aynı şekilde, kesin hesap kanunu taslağı da yine Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından şekillendirilmiştir.

Burada atfetmek istediğimiz husus, kurumun çok önemli işlevler yürütmesidir. Bütçenin hazırlanmasının yanı sıra, tüm kamu kurumlarına kaynak tahsis etmek, bütçe hedefleri doğrultusunda politika ve stratejiler belirlemek ve tahsis edilen bu kaynakların uygulanmasını takip etmek, izlemek ve değerlendirmek gibi görevleri vardır. Bu görevini yerine getirirken yıl içerisinde kamu ihtiyaçlarına göre yedek ödenek tahsisi de yine bu kurum tarafından icra edilmektedir. Örneğin, bir kamu yatırımı yapılmaya devam ederken eğer bir kaynak ihtiyacı hasıl olursa ve kaynak yeterli değilse yedek ödenekten transfer yapılabilme imkânı vardır. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarımızın yıl içerisinde kamu personel kadrosu ihtiyaçları için de Strateji ve Bütçe Başkanlığı gerekli çalışmaları ve düzenlemeleri yapmaktadır.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanımızın riyasetinde, Sayın Bakanımızın gayretleri, aziz milletimizin desteğiyle önümüzdeki dönem içerisinde uzmanlığa dayalı yenilikçi bir yapıyla kaynaklarımızı etkili ve verimli kullanarak, yatırım planlarımızı bütüncül bir yaklaşımla tasarlayarak ülkemize önemli yatırımları ve hizmetleri kazandırmaya devam edeceğiz. Bunu hem kamuoyuyla, kamu sektörüyle hem özel sektörle beraber yapacağız. Tabii ki Strateji ve Bütçe Başkanlığı, kamu ve özel sektöre bir rehber ve öncü olacak çalışmaların içerisinde olacaktır.

Değerli arkadaşlar, önümüzdeki yıl kamu yatırımları artarak devam edecektir. Merkezî yönetim kamu kurum ve kuruluşları tarafından toplamda 88,5 milyarlık kamu yatırımı öngörmektedir. Burada, daha çok, ulaştırmadan imalat sanayisine, sağlıktan eğitime özel sektör yatırımlarını destekleyecek, sanayide rekabetçiliği ve verimliliği artıracak birçok yatırım söz konusudur. Bu yatırımlar yapılırken de tabii, farklı finansman modellerinin geliştirilmesinde de kurum olarak öncü çalışmalar yapılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu bütçemizde kamu personeline toplam 700 milyar bütçe ayrılmıştır. 60 bin yeni personel alınması öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Devamla) – Tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SALİH CORA (Devamla) – Kamunun ve özel sektörün AR-GE çalışmaları için de 5,5 milyarlık bir kaynak öngörülmektedir.

Sayın milletvekilleri, merkezî yönetim bütçesinin üretimin arttığı, adil paylaşımın esas alındığı, güçlü ve müreffeh Türkiye vizyonuna hizmet edecek bir bütçe olmasını diliyorum. Bütçe dengesinin, belirlediğimiz hedeflerden sapmamasına gereken özenin gösterileceğini umuyorum. Her zaman olduğu gibi tasarrufa daha fazla önem vereceğimizi düşünüyor, bu duygularla, bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’na aittir.

AK PARTİ GRUBU ADINA MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizin siz değerli üyelerini ve ekranları başında bizi izleyen aziz vatandaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

24/7/2018 tarihli ve 30488 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Cumhurbaşkanlığına bağlı, genel bütçeli İletişim Başkanlığı kurulmuş; teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Başkanlık, anılan kararnamenin 14’üncü maddesiyle, Anadolu Ajansıyla en çok beş yıllık sözleşme yapmaya ve Anadolu Ajansının faaliyet, bütçe, örgütlenme ve insan kaynakları yönetimi üzerinde denetim yetkisine de sahip kılınmıştır. Ayrıca, Bakanlıklara bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar ile ilgili Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, İletişim Başkanlığıyla ilgilendirilmiş ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’da yapılan değişiklikle de Basın İlan Kurumunun denetlenme görevi, İletişim Başkanlığına verilmiştir. İletişim Başkanlığı, 14 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle kendisine verilen görevler bağlamında değerlendirildiğinde, devletimizin, stratejik iletişim konusunda, başta kamu diplomasisi olmak üzere çatı kuruluşu ve politika belirleme merkezi hâline gelmiştir. Bu çerçevede, ülkemizin millî menfaatlerini ilgilendiren konular ve ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda yeni bir yapılanmaya yönelmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İletişim Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren CİMER, Birleşmiş Milletler Uluslararası Telekomünikasyon Birliği ITU tarafından düzenlenen Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi’nde, uluslararası alanda 366 projenin yer aldığı “Bilgiye Erişim” kategorisinde “şampiyonluk” unvanı ve Uluslararası Halkla İlişkiler Derneğinin her yıl düzenlediği Altın Küre Ödülleri yarışmasında “Public Affairs” kategorisinde Altın Küre Mükemmellik Ödülü’nü alarak ülkemize gururlar yaşatmıştır.

Kamu diplomasisi faaliyetleri kapsamında, Başkanlık tarafından Türkiye'nin iç ve uluslararası kamuoyunda tezlerinin anlatılmasına, her alanda Türkiye algısının yükseltilmesine ve nitelikli temsilini sağlamaya yönelik kamu diplomasisi faaliyetleri yürütülmektedir. Örneğin, Kaşıkçı cinayeti olayında, adaletin yerini bulması düşüncesiyle hareket eden Türkiye, doğru bir iletişim stratejisiyle uluslararası medyayı ve kurumları harekete geçirmiştir. Türkiye'nin açık ve şeffaf şekilde yürüttüğü bu süreçte, aleyhinde oluşturulmaya çalışılan havanın dağıtılması sağlanmıştır. 31 Mayıs 2019 tarihli ve 2009/11 sayılı “15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Etkinlikleri” başlıklı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’yle 15 Temmuz anma etkinliklerinin koordinasyonu, İletişim Başkanlığına verilmiştir. Bu kapsamda, yurt içinde ve yurt dışında toplam 1.500’e yakın etkinlik düzenlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İletişim Başkanlığı, uluslararası kamuoyunun ülkemizle ilgili güncel ve genel konularda doğru ve ilk elden bilgilendirilmesi amacıyla, uluslararası basın mensuplarına yönelik faaliyetler de yapmaktadır. İletişim Başkanlığı tarafından, yerel ve bölgesel medya mensuplarının deneyimlerini paylaşması ve farklı illerdeki meslektaşlarıyla görüş alışverişinde bulunabilmesi, siyasetçi, üst düzey bürokrat, kamu kurumu temsilcileri, akademisyen ve uzmanlarla farklı illerde bir araya gelebilecekleri yerel ve bölgesel medya buluşmaları, yerel medya eğitimleri, çeşitli panel, çalıştay gibi etkinliklerde mesleki ve gündeme ilişkin konuların ele alınacağı programlar düzenlenmektedir. Bunun yanında, medyayı güçlendirmek amacıyla basın kartları, basın trafik kartları ile hizmet damgalı pasaport hizmetleri yürütülmektedir.

İletişim Başkanlığı tarafından 2019’da Ülkem İçin Bir Fikrim Var Projesi hayata geçirilmiştir. Bu projeyle Türkiye'nin her noktasından ve her kesimden bireylerin, ülkeleri için düşündükleri fikirleri ve hayal ettikleri uygulamaları devletin yönetim mekanizmasıyla paylaşması sağlanmış, Türkiye kamuoyunda ülke için düşünme bilinci oluşturulmaya çalışılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu diplomasisi aktörü olarak İletişim Başkanlığı, dijital diplomasi faaliyetlerine katkı sağlamaktadır. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığına bağlı kurumlara, Bakanlıklara ve ilgili kuruluşlara yeni medya ve dijital diplomasi alanında eğitim verilmekte, iletişim ve sosyal medya stratejileri hazırlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Durmuşoğlu.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ayrıca, Başkanlık, Türkiye'nin dış politika tezlerinin desteklenmesine yönelik stratejik iletişim çalışmaları yürütmenin yanı sıra, devletin tüm birimlerinin söylem birliğinin ve iletişim standartlarının belirlenmesi görevlerini de yürütmektedir.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Mardin Milletvekili Cengiz Demirkaya’ya ait.

Buyurun Sayın Demirkaya.

AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ DEMİRKAYA (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii Başkanlığımızın 2020 yılı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Tarihimiz, Türkiye’nin varlığına kasteden, kendisine yönelik risk ve tehditleri bertaraf edebilmesi ve hasımlarına karşı caydırıcılık sergileyebilmesi için kendi öz kaynaklarına sahip olunması gerektiğini kanıtlayan onlar acı tecrübeyle doludur. Ülke olarak 1964’te Johnson Mektubu’nu, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası maruz kaldığımız silah ambargosunu unutmadık. İşte o ambargolardır ki bugün millî gurur kaynağımız TUSAŞ, ASELSAN ve ROKETSAN’ın kuruluşlarına vesile olmuşlardır.

Ülkemiz, 1980’lerin başından itibaren teröre karşı yurt içinde ve yurt dışında yürüttüğü tüm operasyonlarda eli kolu bağlanmıştır. Daha üç yıl önce, Suriye sınırından atılan roket saldırılarının en yoğun olduğu dönemlerde NATO’lu müttefiklerimiz apar topar Patriot sistemlerini geri çekmediler mi? Bu Patriot’ları çekenler, seçim bölgem Mardin’in Nusaybin ilçesine attıkları roket ve havanlarla 12 kişiyi şehit eden, 21 çocuğu yetim, 3 çocuğu öksüz bırakan, 61 kişiyi yaralayan YPG, PKK’ya hamilik yapan, bunlara terör örgütü bile diyemeyenler değil mi? Yine benim ilçem olan Kızıltepe’nin Taşlıca ve Otluk kırsal mahallesinde sivilleri hedef alarak havan ve roketatarlarla saldırarak 2 vatandaşımızı şehit edip yine 12 vatandaşımızı yaralamadılar mı? Ancak onlar ne yaparlarsa yapsınlar, ne ile tehdit ederlerse etsinler Türkiye, artık 1970’lerin Türkiyesi değildir. Çünkü 2000’li yılların başından itibaren uygulamaya konulan savunma sanayimizi güçlendirme hamlesiyle bugün Alman tanklarını değil, ALTAY tankımızı konuşuyoruz. FIRTINA obüslerimizle, ATAK helikopterlerimizle, T70 genel maksat helikopteriyle gücümüze güç kattık. Yerli imkânlarla geliştirilip üretilen ilk genel maksatlı helikopterimiz GÖKBEY’in 2021 yılında seri üretime geçmesini heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Daha düne kadar, bize kiralık bile verilmeyen İHA ve SİHA’ları kendimiz üretiyoruz. Yine, bugün Türkiye’nin hava ve füze savunmasını yerli ve millî imkânlarla sağlamak üzere geliştirilen HİSAR alçak irtifa ve HİSAR orta irtifa sistemleri testlerinde sergilediği yüksek performanstan ötürü kıvançlıyız, mutluyuz. SİPER Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi üzerinde çalışıyoruz. AK PARTİ iktidara gelmeden önce Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçlarının yüzde 20’sini yerli kaynaklarla karşılıyorken bugün Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya verdiği destekle yüzde 70 civarında millî ve yerli olanaklarla karşılayabilen bir Türkiye’ye ulaştık.

Yine, unutmayalım ki bugün Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt içinde ve yurt dışında icra ettiği tüm askerî operasyonlarda, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe ve Kıran Harekâtlarında yerli ürünler kullanılmıştır. Zırhlı personel taşıyıcısından lastiğine, İHA’sından mühimmatına, füzesinden Millî Piyade Tüfeği’ne değin üretilen her şey gerçek operasyon ve çatışma ortamlarında güçlerini gerçekleştirmiştir. Türkiye, sadece kendi ürettiğini tüketen bir konumda değil, bugün savunma pazarında ürünlerini ihraç eden, dünyanın en iyi ilk 100 savunma şirketi listesinde 5 tane firması bulunan bir ülkedir.

Türkiye’nin, sadece PKK tehdidiyle değil, FETÖ, DEAŞ ve diğer birçok terör örgütü ve muhtelif devletler tarafından oluşan derin bir risk havuzunda yer aldığını da unutmayalım. Terör örgütlerinin tümünü birden yerli ve millî kabiliyetlerimizle yok edecek güce sahibiz elhamdülillah.

Tüm bunlar düşünüldüğünde, Savunma Sanayii Başkanlığının Türkiye’nin savunma ve caydırıcılık adına kazanması gereken imkân ve kabiliyetleri için hazırladığı yol haritasının hayata geçirilmesinin öneminden hareketle, bütçenin kabulünü ve hayırlara vesile olmasını temenni ediyor; başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Savunma Sanayii Başkanlığımıza ve emeği geçen herkese şükranlarımı arz ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’ya ait.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin sekizinci turunda Savunma Sanayii Başkanlığı bütçesi üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Savunma Sanayii Başkanlığı, ordumuzun ve diğer güvenlik birimlerimizin silah, teçhizat ve benzeri ihtiyaçlarını yerli ve millî imkânlarla karşılamak için, modernizasyon ve teknolojilerini geliştirmek için çalışmalarını azim ve kararlılıkla devam ettirmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de ülkemizin bağımsızlığına, bütünlüğüne içeriden ve dışarıdan yöneltilen tehditler olacaktır. Bu tehditlerin bertaraf edilmesine yönelik mücadelemiz bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, Birinci Dünya Savaşı döneminde İngiliz hükûmetinden 2 adet savaş gemisi almak istemişiz, parasını da peşin ödememize rağmen bu savaş gemileri bize teslim edilmemiş. Daha da acı olanı, parasını peşin ödediğimiz bu savaş gemileri, Birinci Dünya Savaşı’nda bize karşı kullanılmış. Kıbrıs Barış Harekâtında hem kendi silah ve teçhizatımızı etkili bir şekilde kullanamadık hem de o dönem Amerika’nın bize uygulamış olduğu ambargo sayesinde başka bir ülkeden de paramızla dahi silah ve teçhizat satın alamadık. Yine yakın zamanda hepimiz gördük, İsrail’den aldığımız Heron’ları hiçbir zaman etkili bir şekilde kullanamadık; ya istediğimiz yükseklikte uçmadı ya da gerekli görüntüleri bize zamanında iletmedi. Hamdolsun, şimdi kendi İHA ve SİHA’larımızı yaptık, onları kullanıyoruz.

Ülkemiz, onlarca yıl Batı’nın silah ambargolarıyla boğuştu. Gelişmeler neticesinde kendi göbeğini kesmeye karar veren ülkemiz, savunma sanayisinde art arda hamleler yapmaya başladı. Bu kapsamda, 2002 yılında Hükûmetimiz göreve başladığında savunma sanayisinde yüzde 18 düzeyinde olan yerlilik ve millîlik oranı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bugün yüzde 70 seviyelerine çıkmış durumdadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu, bağımsızlığımızın göstergesi niteliğindedir.

Çok değerli milletvekilleri, "Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felâh/Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh." Günümüz Türkçesine aktaracak olursak: “Bütün devletler kurtuluş başarısını bu ibretlik sözde bulur, şayet barış istiyorsan savaşa hazır ol.” Ülkemiz adına hayati önem taşıyan yerli ve millî projelerimiz art arda tamamlanmaktadır. Türk savunma sanayimiz AK PARTİ dönemlerinde altın çağını yaşamaktadır. Savunma sanayimizin son yıllardaki bu performansı terörle mücadele operasyonlarında da olumlu olarak gözlemlenmektedir. Fırat Kalkanı Operasyonu’nda, Zeytin Dalı Harekâtı’nda ve diğer sınır ötesi operasyonlarda ve en son da, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin başarıyla gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı’nda yerli ve millî ürünlerimizi etkili bir şekilde kullandığımız için, çok kısa sürede başarılı operasyonlara imza attık.

Çok değerli milletvekilleri, büyük yatırımlara girişildi, millî silahlar geliştirildi. Size birçok örnek verebilirim ama sadece birinden bahsetmek istiyorum. Ülkemizde, havadan havaya atış yapabilen ilk silahlı insansız hava aracı olan Akıncı SİHA deneme uçuşlarını tamamladı; bu model, taarruz yapabilmektedir. Bu özellikleriyle, savaş uçaklarının yaptığı bir kısım görevleri icra edebilecek; böylelikle, savaş uçaklarının yükünü azaltacaktır. Dünyada bu sınıfta insansız hava aracı geliştiren 3 ülkeden 1’i olmanın gururunu hep birlikte yaşamalıyız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, diğer siyasi parti gruplarıyla zaman zaman görüş ayrılıkları yaşasak da ülkemizin millî meseleleri ve güvenliği söz konusu olduğunda birlikte hareket edebilmekteyiz; bu sebeple, bizlere destek olan diğer siyasi parti gruplarına da çok teşekkür ediyorum.

Savunma Sanayii Başkanlığımız, kendi ihtiyaçlarını karşılamanın ötesine geçerek, çok önemli ihracat başarılarına da art arda imza atmaya başladı. Savunma sanayiniz ne kadar güçlüyse ülkeniz de o kadar güçlü olur. Bugün, güçlü lidere ve güçlü orduya sahip, güçlü bir Türkiye var; yurt dışı pazarlarında “dünya devleri” dediğimiz küresel oyuncularla rekabet edebilen, güçlü bir Türkiye var.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu bütçe yerli ve millî bir bütçedir; bu bütçe terörün başını ezen bir bütçedir; bu bütçe Türkiye’nin, yarınlarına çok daha güçlü bir şekilde ilerleyebileceği bir bütçedir diyerek 2020 yılı bütçemizin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özgür Bey, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz ile İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Adalet ve Kalkınma Partisindeki arkadaşları dikkatle dinledik; 2 milletvekilimizin bazı sözlerine itirazlarımız var.

Birincisi, özellikle Mehmet Akif Yılmaz arkadaşımız şöyle bir şey söylüyor: “Bunlar, bunlar, bunlar Batı’nın söylemidir. ‘Diktatörlük’ yaftası, bağımsız hareket eden, millî menfaatlere uygun adımları cesaretle atarak politika üreten tüm millî liderlerin makûs talihidir. Bugün Latin Amerika ülkelerinde yaşanan süreçler bunun en bariz örnekleridir.”

Bir kez, eğer kastettiği, ilgiyle takip ettikleri için Venezuela Lideri Nicolas Maduro ise onun döneminde 2,4 milyon kişi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ülke hiperenflasyonla boğuşuyor, enflasyon yüzde 83 bini gördü. 2019 yılında ülkenin tamamında 5 kez uzun elektrik kesintileri yapmak zorunda kaldılar. Yok, kastettiği diğer ülkeler ve liderleri ise İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde örneğin Kolombiya 79’uncu, Peru 82’nci, Venezuela 96’ncı, Paraguay 98’inci, Surinam 99’uncu, Bolivya 114’üncü, Guyana 123’üncü sırada ve bu ülkelerde hep “tek adam” eleştirileri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Brezilya ya, siz de biliyorsunuz, Brezilya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hepsini sayıyorum işte.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İşçi Partisi liderleri… Siz de çok iyi biliyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Cevabım sana değil, ciddi bir konu tartışılıyor, sulandırmaya gelmez.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Gayriciddi mi bu? Bir tespit yapıyorum burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değerli Başkanım, yani tek adam eleştirisi Güney Amerika’da ise Güney Amerika’daki o tek adamların ülkelerini nereye getirdiklerine bir bakmak lazım. Kaş yaparken göz çıkarmayın diye söylüyorum. Yarın yalan yanlış, yurt dışında bir yerde bir söz alırsınız, “Türkiye Cumhuriyeti milletvekili” sıfatıyla bu sözleri söylersiniz; o zaman ciddi bir sıkıntı yaşarız, onun için uyarıyorum.

Gelelim Sayın Ahmet Hamdi Çamlı’nın ifadelerine. Benim biraz önceki uyarım şu: Bu sözleri herhâlde tutanakta tutulsun istemez. Ben Sayın Özlem Zengin’in de müdahale etmeye çalıştığını gördüm. “Cumhuriyet tarihinde halkın sevgisini kazanarak ve demokratik seçimlerle görev yapan tek adam Recep Tayyip Erdoğan.” derseniz; Atatürk’ten Demirel’e veya İnönü’den Menderes’e, Ecevit’ten Özal’a kadar, Milliyetçi Hareket Partisinin kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’e kadar buralarda görev yapmış pek çok tarihî, siyasi şahsiyeti yokluklarında rencide eder, onları siyaseten seven insanları da üzersiniz; bunu söylüyorum, doğru bir ifade değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama devamında, tartışmalı olacak değil ama benim özellikle çok sevdiğim bir hususu dile getirdi; bu, arşivler ve 1931’de Bulgaristan’a satılma meselesi. Ben, o meseleyi dikkatle takip etmiş biri olarak, o konuyla ilgili, hafızamdan ve hızla ulaşabildiğim bir iki kaynakla ilgili şunu paylaşayım; çok önemli husustur, içinden bu Meclisin alacağı çok ders var: Bir, 1931’de yaşanan olay felaket. 1917’de Ayasofya’nın üst katındayken, tasniflenirken bu arşivler derler ki: “Alman Kralı Wilhelm gelecek.” Yanlış söylemeyeyim, burada bir hata olabilir, ismini birazdan söyleyeceğim, II. Wilhelm diye biliyorum. Hızla, kürekle bir boşluğa atarlar, yağmur alır, çürür mürür. Osmanlı’da da bu büyük sıkıntı olur, sonra taşınır biraz önce Sayın Vekilin ifade ettiği yere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 1931’de bir maliye müfettişi çağrılır. Bu maliye müfettişine derler ki: “‘Bu, süresi, saklanma zorunluluğu geçmiş evrak’ falan diyorlar, bir bak.” Bir rapor, yanlış bilirkişi raporu gibi bir yaklaşım, yalan yanlış bir tutanak ve bir duyulur ki… Aynen anlattığı gibi, bir kısmı da taşınırken dökülür, çocuklardan sahaflara gider ve bu mesele ülkenin gündemine bomba gibi düşer. Ama nasıl düşer? Ben konuyu neden bu kadar detaylı biliyorum? Saruhan Mebusu yani Manisa Mebusu Refik Şevket -sonradan İnce soyadını alacaktır- kendi partisine -hani, bu dönem hiç yazılı soru önergesi vermemişsiniz ya AKP’den- CHP’nin Maliye Bakanına yazılı soru önergesi verir. Der ki…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sene kaç?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 1931.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Başka bir parti yok zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam, tamam. Yazılı soru önergesi verir kendi partisine. Hani “Ya, partimiz yönetiyor, tek partiyiz, tek adamız.” demez, yazılı soru önergesi verir.

Bakın, devam edeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bundan başka konum yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve 4 Mayıs 1931, bu sefer, bir kahraman gazeteci, İbrahim Hakkı Bey bu soru önergesini Posta gazetesinde “Okkayla satılan kıymetli evrak” diye haberleştirir. Bunun üzerine, bu meseleyi duyan Muallim Cevdet, konunun hükûmetin bilgisi dâhilinde yapıldığı suizannıyla veya zannıyla diyeyim, ağır bir telgraf çeker; daha doğrusu, bir telgraf çeker, ulaşmadığı düşüncesiyle, İnönü’ye, telgraf metnini mektup olarak elden yollar. 10-18 Mayıs 1931 CHP’nin 3’üncü Kurultayı’dır. Kurultay’da İnönü’ye ulaştırılır mektup. İnönü, Kurultay sırasında, 3’üncü ve sekiz günlük Büyük Kurultay sırasında durumdan haberdar olur ve duruma derhâl müdahale eder.

İşin altından sonra, Sayın Başkan, ne çıkar biliyor musunuz? Eski Osmanlı Mebusu Panço Dorev, sonradan Bulgaristan’da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ne oldu yani şimdi? Dediğimiz doğru değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dur, dur, anlatıyorum; anlatıyorum, dinle! Dinle bakalım bir!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bitirelim artık Sayın Başkan, tamam, toparlayın artık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kıymetli bir yere geldik.

Panço Dorev, 1930’da İstanbul’da bu arşivin peşine düşer ve bir kumpas planladıkları, birçok iş yaptıkları ve bu arşivleri elde etmek için böyle bir yola gittikleri olur.

Soruşturma sonucunda -8 hızlı tedbir- evrakın mikrofilmleri, iki yıl içinde tamamı Türkiye’ye alınmaya çalışılır. Önemli bir miktarının orada kaldığı şüphesiyle, İnönü’nün yoğun diplomasisiyle ve birazcık sert diplomasisiyle Bulgaristan’la aramızda heyet oluşturulur. İki yıl sonra, 21.134 klasör hâlinde evrakın, Bulgaristan tarafından Türkiye’ye iade edilen kısmının geldiği söylenir. Bulgar hükûmeti, söz konusu malzemenin kıymetli kâğıtlar olduğunu Türkiye’nin Viyana’da ispatından sonra, bu kâğıtları -zaten tedbir koydurmuştur- firmadan satın alarak kendi kütüphanesine alır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Ne gerek vardı bu kadar uzatmaya mevzuyu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bir dakika, bir dakika…

BAŞKAN – Ahmet Bey, bir dakika…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle böyle bir şeyden bahsetmiyoruz.

Kütüphanesine alır, mikrofilmleri yollar. İnönü Hükûmeti bundan tatmin olmaz ve önemli miktarı geriye alınır ama her zaman bir şüphe vardır.

Ha, son; bence ibret alınacak bir şey daha: Soru önergesi, özgür bir köşe yazısı, 1931 Türkiyesi… Muallim Cevdet anılarında diyor ki: “Ben bu tenkit dolu, sinirle yazılmış mektup neticesinde hükûmetten esaslı bir tokat beklerken lâkin -“lâkin…” deyip hatıratında anlatıyor- on yedi ay sonra Bakanlar Kurulu ‘Tarihî Evrak Tedarik Heyeti’ diye bir heyet kurdu ve beni bu heyetin başına başkan olarak atadılar. Ben İsmet Paşa’yı o gün tanıdım.”

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

Özlem Hanım, buyurun.

23.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve bazı kelimelerin cımbızlanarak anlatılmak istenilenlere zemin hazırlanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Uzunca bir anlatım, belli ki güzel çalışılmış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi söyledim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Sayın Başkanım, Sayın Özel şöyle bir taktik yapıyor: Şimdi, konuşmaları cankulağıyla dinliyor. İçinde sevdiği, tetikleyen cümleler, kelimeler var. Kelimeler var, cümle bile değil; mesela “diktatör.” Bu kelimeyi alıyor. Bu taraftan bakıyor hemen Sayın Çamlı konuşurken onun konuşması içerisinde “Halkın en sevdiği tek adam…” Hemen burayı alıyor. Fakat burayı aldıktan sonra, kendi söylemek istediği şeyleri bunun üzerine bina ediyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de tutanak alıyorum, öyle kötü bir huyum var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye, ben de aynı şeyi yapacağım şimdi.

Şimdi, burada, Sayın Akif Yılmaz’ın konuşmasında kastettiği şey çok açık. Yani bir defa, Güney Amerika ülkelerini bize örnek vermesine hiç gerek yok. Yani Güney Amerika’daki mesele şudur: Oradaki yönetimle ilgili sorunlar bir boyutudur ama onlardan kurtulmak için özellikle Amerika’nın dünyada onları diktatör ilan etmesi başka bir şeydir. Üstelik de onları diktatör ilan ederken oralarda darbe yapmaya çalışıyor yani Güney Amerika’nın en temel sorunu zaten senelerce darbelerle cebelleşmiş olmasıdır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de onu diyorum.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sizin hatip onu söylüyor..

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben söyleyeceğimi tamamlayayım, müsaade ediniz.

Senelerce darbelerle, cebelleşmiş olmasıdır ve kendi ülkelerinin içinden çıkardığı liderlerine “diktatör” damgasını vuran, o ülkenin içindeki insanlardan ziyade, dışarıdaki kamuoyudur; bunu kastediyor hatibimiz. Bunu kastediyor, konuşmayı ben de dinledim. Bu, şunu göstermiyor: O ülkelerin kendi içerisinde yönetimle alakalı problemleri olmadığı anlamına gelmiyor, bu başka bir boyutudur. Asıl mesele, bu yerli, millî iş yapmaya çalışan herkese özellikle dış kamuoyunun “diktatör” damgasını vurmasıdır. Şimdi, düşünüyorum, ne zaman Türkiye’de “diktatör” kelimesi gündeme geldi? Kesinlikle bu “one minute” hadisesinden sonradır. Yani bundan sonra, bir bakıyorsunuz, dünya kamuoyunda böyle gazetelerde, koca koca gazetelerde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hatta Almanya, Avusturya, Hollanda kendi seçim kampanyalarını Sayın Cumhurbaşkanımız üzerinden yaptı. Bu “tek adam” “diktatörlük” kelimeleri, kavramları onlar üzerinden çoğaltıldı, ülkemizde de maalesef alıcıları var.

Şimdi, gelelim Sayın Çamlı’nın konuşmasına. Sayın Çamlı çok tabii olarak kendi cümlelerini kendi seçer, kendisi muhakkak arzu ettiği şekilde konuşmasını değerlendirir. Burada ifade etmek istediği şey, asıl vurgusu, cumhuriyet tarihinde en uzun süre görev yapan -kastettiği şey budur, yani en uzun süre- ve halkın sevgisiyle, seçimle gelen kişi olması -burada vurgusu, en uzun süre- meselesidir. Ama orada da hemen tak, başka bir kelimeye yapışıp onun üzerine bir sürü söz...

Şimdi, gelelim en son arşivlerle ilgili anlattığınız şeye. Arşivlerle ilgili anlattığınız meselede, bu hikâyenin tamamına baktığınızda sevinilmesi gereken şey, günün sonunda arşivlerle ilgili bir gayretin olmasıdır. Fakat zaten ikinci bir alternatif yok, tek bir parti var. “Devlet” dediğiniz şey zaten parti yani CHP partisi devleti. Bir tane parti var; vali, il başkanı; başkası yok yani Cumhurbaşkanı, Başbakan, hepsi aynı partinin üyesi, başka partinin üyeleri zaten yok; Türkiye’de özgür seçimler yok. Bunların hiç olmadığı bir yerde, sistem içerisinde, tabii olarak, soruyu soran, cevabı veren aynı ekibin parçası. Yani o yüzden, taraflardan bir tanesi daha kıymetli değil, “Vay, İnönü ne yapmış!” falan meselesi değil yani. Başka çare yok, sistem böyle çalışıyor zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sorunu çözmüş, üstüne gitmiş.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bravo, sorun çözülmüş! Ama yani günün sonunda hatayı yapanı da... Osmanlılara atıyorsunuz. Osmanlı’da, bakacağız, o mebus, filan mebus... Gene, Osmanlı’yı bir kötüleme hâli var orada da, o da ayrı bir mesele.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Böyle bir savunma hâli var yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 1917, Ayasofya...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz kötülediğiniz için ben cevap verme ihtiyacı duyuyorum. Önce siz saldırganlığınızdan vazgeçiniz.

Velhasılıkelam, Sayın Başkanım, burada kelimeleri cımbızlayarak kendi anlatmak istediklerimize zemin hazırlamayalım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, çok teşekkür ederim.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yalnız, ismimi zikrederek...

BAŞKAN – Cevabı verdi. Özgür Bey takdir etti gündeme getirdiğiniz için. Söyleyecek bir laf yok yani Sayın Çamlı.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – İşiniz gücünüz çamur yani!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çamur mu bu?

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Çamur, çamur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen çamur attın, biz temizledik yine.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – “Çamuriyetçi!” diyorum ya, boşuna demiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Çamuriyetçi!” Sen onda yüksek lisans yaparsın.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yaptım ben, CHP profesörüyüm, elhamdülillah.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahat Andican.

Buyurun Sayın Andican. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın itibar için zorunlu gördüğü gösteriş ve şatafat nedeniyle 3 milyar küsur olan bütçesinden söz etmeyeceğim, onun yerine, milletimizin sırtına çok daha fazla yük bindirecek bir projeden bahsedeceğim: Kanal İstanbul Projesi.

Kanal İstanbul Projesi, iktidarın “medeniyet projesi” olarak sunduğu bir projedir. Ne yazık ki İstanbul’un tarihine, ekosistemine, İstanbul’da yaşayan halkımıza, Türk ekonomisine, dış siyasetine ve Türk milletinin geleceğine bu projeyle ihanet edilmektedir.

İstanbul, bizzat coğrafi yapısıyla, dünyada tek olan bir tarihsel mirastır arkadaşlar. Bu projeyle bu özellik ortadan kalkmaktadır; tarihî yön böyle. Bölgenin ekosistemi bozulmaktadır. Marmara’da milyonlarca yıldan beri belki, Akdeniz ile Ege arasında, Karadeniz ile Ege arasında karşılıklı çapraz akıntılarla oluşmuş bir denge var. Bu sistemi, bu kanalı açtığınız zaman, uzun zaman geçmeden bu denge bozulacak ve Marmara bütün canlılar açısından yaşanamaz bir hâle gelecek.

Bu projeyle, değerli arkadaşlar, İstanbul halkına ihanet edilmektedir. Çünkü şehrin nüfusunu 20 milyonun üzerine çıkararak iyice yaşanmaz hâle getirecek ve milyonlarca İstanbulluyu bir ada üzerinde yaşamaya mahkûm edecektir. Bu projeyle tarım arazileri betonlaşacak ve yeni yerleşim yerleri nedeniyle doğa ve çevre katliamı yaşanacaktır.

İstanbul’un su güvenliğine ihanet edilmektedir çünkü Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere Barajı yok olacak, Terkos Gölü tuzlanacak, yer altı sularının önü kesilecek ve böylece İstanbul’un su kaynaklarının yüzde 30’dan fazlası yok edilecektir. Sayın Cumhurbaşkanının bir süredir devam eden kuraklığa yönelik “Bakalım susuz kalınca ne yapacaklar.” yorumunu hatırlarsanız, bu projeyle yaratılacak susuzluk, önümüzdeki genel ve yerel seçimlerde de malzeme olarak kullanılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu projeyle Türk ekonomisine de ihanet edilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı 2018 seçimleri öncesinde “Panama’yı Panama yapan Panama Kanalı’dır.” demiştir; Süveyş’i, Mısır’ı Mısır yapan veya ekonomisini kalkındıran proje olarak söylemiştir ve Kanal İstanbul’u da bu kanalların önüne geçecek bir proje olarak takdim etmiştir. Ayrıca, iktidar kaynakları, bu kanaldan yılda 6 milyar dolar gelir elde edileceğini halka pompalamaktadırlar.

Değerli arkadaşlar, Panama Kanalı’ndan geçen bir gemi 13 bin kilometre mesafe kazanır ve Panama Kanalı’nın geçen yıl ülkeye sağladığı gelir 3,1 milyar dolardır. Diğer taraftan, Süveyş Kanalı ise 7.500 kilometre kazandırır, geçen yılki kazancı 5,9 milyar dolardır. İktidarın iddialarından ve geçen yılki 40 bin gemi geçiş rakamından yola çıkarsak, Türkiye'nin 6 milyar dolar elde edebilmesi için gemi başına ortalama 150 bin dolar geçiş ücreti alması lazım. Şimdi size soruyorum: Montrö’ye göre boğazdan bedavaya geçebilecek olan bir gemi, kanaldan geçince hiçbir mesafe kazanamayacağı hâlde, sadece bir iki gün beklememek için niye 150 bin dolar ödesin? Sadece bu veriler bile bize şunu söylüyor: Sayın Cumhurbaşkanı ve yandaşları bu konuda halkı aldatıyor.

Evet, doğrudur, bununla ciddi bir ekonomik kazanç ortaya çıkacak; muhtemelen kamu-özel iş birliği şeklinde gerçekleştirilecek olan bu proje milyarlarca dolarlık bir rant ekonomisi ortaya çıkaracak; bu, kaçınılmaz. Ve kamu-özel ortaklığı şeklinde yapılacak olan bu projede, şehir hastanelerinde, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprülerinde, tünelde, otoyollarda olduğu gibi, finansman eksikliği hazineden yani milletin cebinden karşılanacak, milyarlarca dolarlık kazanç ise AKP tarafından yaratılan müteahhitlerin cebine rant olarak aktarılacaktır. Ama onun yükleyeceği borcu bu millet; sadece bizler değil, çocuklarımız ve torunlarımız da ödemeye devam edecektir.

Dış politikaya da ihanet edilmektedir arkadaşlar. Sayın Erdoğan beş gün önce Kanal İstanbul’u anlatırken “Bu işin bir siyasi boyutu olacak, o siyasi boyutuyla da inşallah bu Kanal İstanbul bütün dünyada sükse yapacak.” dedi. Böylece projenin iktidar tarafından bugüne kadar saklanan siyasi boyutu da ortaya çıkmış oldu. Evet, Kanal İstanbul aslında bir siyaset projesidir, siyasi projedir; Montrö Anlaşması’nı çok yakından ilgilendiren bir Amerikan projesidir arkadaşlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Amerikan Senatosunda 2006 yılında Montrö’nün artık gereksiz olduğu noktasındaki tartışmaları hatırlarsanız, o dönemin Türkiye'deki Büyükelçisi William Ross’un bir toplantı yaparak Amerikan gemilerinin Karadeniz’e girme hakkı olduğunu kamuoyuna söylediğini hatırlarsanız, 2008 Rus-Gürcü savaşı sırasında Karadeniz’e Amerikan gemilerinin girmesini Montrö’ye dayanarak engelleyen Türk ordusunun amirallerinin daha sonra Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla görevden alındığını hatırlarsanız ve üstüne üstlük, iki yıl sonra da Sayın Cumhurbaşkanının bu projeyi “çılgın proje” olarak Türk toplumunun önüne getirdiğini hatırlarsanız, sonuç olarak bu olayın bir Amerikan projesi olduğu ortaya çıkmaktadır.

Amerika, Kanal İstanbul’la, Montrö Anlaşması’nı baypas etmek ve NATO üyesi olan Romanya ve Bulgaristan gibi Karadeniz’e kıyıdaş olan ülkeler üzerinden, NATO şemsiyesi altında Karadeniz’de varlığını artırmak istemektedir arkadaşlar. İşte bu nedenle, Kanal İstanbul Projesi, Türk dış siyasetini ciddi şekilde ipoteğe sokacaktır.

Sayın milletvekilleri, iktidarın Kanal İstanbul’un gerekçesi olarak sunduğu tek şey, İstanbul Boğazı’nda gemi trafiğinin giderek arttığıdır fakat bu yalandır, gerçekleri yansıtmamaktadır. Vaktim olmadığı için rakamları vermeyeceğim ayrıntılı olarak ama Ulaştırma Bakanı Turhan, bugün 40 bin olan trafiğin 2030’larda 65 bine, daha sonra da 100 binlere tırmanacağını söylemektedir. Ayrıca da 150 milyon ton petrol geçtiğini söylemektedir. Yanlıştır, doğru değildir. İstanbul Boğazı’ndan en yoğun geçiş, değerli arkadaşlar, 2007’de 56.606 gemiyle olmuştur ve günümüzde giderek azalmaktadır. Bu, şu anda 40 bin civarına inmiştir. Tanker sayısında da böyle bir azalma vardır çünkü eskiden Karadeniz’e gelen petrol ürünleri şimdi Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’yla Akdeniz’e, Türkistan Cumhuriyetleri üzerinden Çin’e ve Baltık merkezleri üzerinden Baltık Denizi’ne aktarılmaktadır. LNG şeklinde olan şeyler de bu nedenle azalmıştır, yapılan doğal gaz projeleri nedeniyle. 150 milyon ton petrol geçmiyor, artmayacak da çünkü Karadeniz’e petrol pompalayan tek istasyon şu anda Novorossisk’dir. Novorossisk’te geçen yıl pompalanan petrol 95 milyon tondur, 20 milyon ton da LNG pompalanmıştır, toplam 115 milyon tondur. Yani Bakan bizi yanıltmaktadır.

Deniz Trafiği Tüzüğü’nde güvenlik açısından söylenilecek şeylerin üzerinde ayrıntılı duramayacağım ama Independenta olayından sonra, değerli arkadaşlar, Deniz Trafik Tüzüğü düzenlenmiş, radar ve kod sistemi yapılmıştır; dolayısıyla bugün, o tarihten sonra ciddi boyutta bir kaza gerçekleşmemiştir. Bu gelişmelerden yola çıkarak boğaz trafiği için akılcı kuralların uygulanması gerekir. Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerle uzlaşılması durumunda geçiş riskini en aza düşürecek bir sistem oluşturulabilir. Bir diğer deyişle -burada bu noktayı dikkatinize getirmek istiyorum- “Boğaz güvenliğini arttıracağız.” İddiasıyla, Kanal İstanbul gibi maliyetli, siyasi açıdan tartışmalı bir projeyi uygulamaya kalkışmanın akılla, mantıkla, izanla ölçülür bir yeri yoktur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Kanal İstanbul Projesi, siyasi açıdan ABD’nin elini güçlendirecek, Türkiye’yi büyük devletlerin kıskacına sokacak bir projedir. Ekonomik açıdan ise tam bir rant projesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ABDUL AHAT ANDİCAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu nedenle, ben bu projeyi Kanal İstanbul değil “Soygun İstanbul Projesi” olarak adlandırıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum: Gelin bu inadınızdan vazgeçin, projeye karşı çıkanları her zaman yaptığınız gibi “dış güçlerin adamları” olarak veya “Türkiye'nin gelişmesini önlemek isteyenler” şeklinde tanımlamak yerine onları dinleyin. Projeyi Mecliste –siyaset projesidir- ve kamuoyunda tartıştırın. “Ne olursa olsun bu projeyi yapacağım.” diyorsanız da halka, İstanbul halkına, Türk milletine götürün, referandum yapın. Bırakın millet karar versin, millet onaylıyorsa bu proje gerçek bir Kanal İstanbul Projesi olacaktır ama aksi takdirde, onaylamıyorsa ve siz yine de yaparsanız, bu proje tarihin en büyük “Soygun İstanbul Projesi” olarak kayıtlara geçecektir.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Mersin Milletvekili Behiç Çelik Bey’e ait.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı bütçesi ve kesin hesap kanunu üzerinde söz aldım, hepinize saygılar sunuyorum.

Bildiğiniz gibi, devletimizin en önemli kurumlarının başında gelen Millî İstihbarat Teşkilatı, son yıllarda yapısal birtakım değişikliklere uğramıştır. Aslında, bu değişiklikler son birkaç yılda değil cumhuriyetin ilk yıllarında başlamıştır. 1960’tan sonra ise bugüne kadar devam eden statü şekillenmiştir. Ancak 15 Temmuz 2016’dan sonra Müsteşarlık örgütlenmesi, Başkanlık şeklinde tesis edilmiştir. 1961 Anayasası’ndan sonra MAH’tan MİT’e geçiş sürecinde rahmetli Fuat Doğu’yu rahmetle anmak istiyorum. Müsteşarlık olarak örgütlenen Teşkilat, soğuk savaş yıllarında devletimizin bağımsızlığının ve egemenliğinin korunmasında büyük misyonlar üstlenmiştir. İçimize nifak sokmak isteyen karşıt istihbarat örgütleri, yıllardır faaliyetlerini dönem dönem artırarak çatışma ortamı yaratmaya çaba sarf etmişlerdir ancak bir yarılma yaratamamışlardır. Ne Türk-Kürt ne Alevi-Sünni ne solcu-sağcı çatışmasının başarılı olamaması emperyalist çevreleri oldukça rahatsız etmiştir. Şimdi, başka çatışma alanlarının yaratılması yönünde girişimlerin olduğunu unutmamak gerekir. Özellikle Suriyelilerin demografik tehdit olarak içimize sokulduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.

Değerli arkadaşlar, MİT, Cumhuriyet Dönemi boyunca mübadeleyi, Montrö’yü, İkinci Dünya Savaşı’nı, SSCB tehdit ve baskısını, ABD’yle içli dışlı yılları, 1961 sonrası süreci ve muhtıraları, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı, 12 Eylülü, 31’inci bölücü ayaklanmanın başlangıcını yaşayarak devlet organlarıyla birlikte bugüne kadar gelebilmiştir. 2002 sonrasında ise farklı bir sürece girilmiş ve bu süreç, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykırılık teşkil eden birtakım dayatmalara tanıklık etmiştir. MİT ilk defa, Oslo görüşmelerine dâhil edilerek PKK’yla masaya oturtulmuştur. MİT ilk defa, İmralı canisinden talimat alır duruma düşürülmüştür. MİT ilk defa, Habur rezaletine tanıklık etmiş, hükûmetin nasıl bölücülere çanak tuttuğunu göstermiştir. MİT ilk defa, Kuzey Irak’tan peşmergenin askerî araçlarla Habur’dan girip Ayn el Arap’a ulaşmasını izlemiştir, hem de 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda. MİT ilk defa, çözüm sürecini ve sonuçta hendek savaşlarını izlemiştir; kendi personelinin nasıl direklerde asılarak veya idam edilerek katledildiğini de görmüştür. MİT ilk defa, dinî referanslı bir örgütün darbe girişimini yaşamıştır; girişim sonrası, Teşkilat içine sızmış olan FETÖ terör örgütü mensubu yaklaşık 300 kişiyi de tasfiye etmiştir. Asrın en büyük casusluk örgütü olan FETÖ’ye, MİT bu yıllarda tanıklık etmiştir.

Değerli milletvekilleri, Millî İstihbarat Teşkilatı yurt içinde ve dışında, siyasetimize uygun olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu derece hassas ve kritik görevler üstlenen personelin, 2013 yılına kadar en büyük casusluk örgütü olarak kabul edilen FETÖ tarafından mağdur edilmesi AKP’nin en feci icraatlarından biridir. Virüs gibi girdikleri Teşkilattan FETÖ’yü sökünce önümüze büyük bir fatura çıkmıştır. MİT personelinin yetersizliği giderilmelidir. Reyhanlı faili Yusuf Nazik’in yakalanarak Türkiye’ye getirilip yargılanması çok güzel olmuştur, Teşkilata moral kazandırmıştır. Ancak personel eksikliği, Teşkilatın verimini düşürmektedir.

Değerli arkadaşlar, sahada tecrübesi olmayan yöneticilerin Irak içlerinde operasyonların sevk ve idaresi için görevlendirilmesi, 2 MİT yöneticisinin PKK terör örgütünce Süleymaniye yolunda kaçırılması asla kabul edilemez. Birkaç yıldır devam eden bu rehin olayı, devletimiz tarafından derhâl sonlandırılmalıdır. Cizre’de kaçırılan 1 MİT görevlisiyle birlikte, bilinen kaçırılan kişi sayısı 3’tür. Farklı zamanlarda, farklı mekânlarda PKK terör örgütü tarafından kaçırılan asker, polis ve sivil memurlar da mevcuttur. Rehin tutulan bu çocuklarımızın ailelerine kavuşması temel arzumuzdur. Bu yönüyle, bunlar konusunda gerekli girişimlerde bulunulması bir zorunluluktur. MİT’in FETÖ’den çok çektiğini ifade etmiştim fakat Teşkilat bundan ders çıkarmalı, başkaca farklı cemaat ve tarikatlara da savrulmamalıdır. Ne var ki duyumlarımız, MİT’in personel politikasını yürütmekle mükellef makamlara atamalar, savrulmalar yaşandığına da işaret etmektedir. İnşallah, elde ettiğimiz bilgiler doğru çıkmaz ya da doğru ise gereğinin yapılması temel arzumuzdur.

Değerli arkadaşlar, MİT, hem içte hem de dışta millî güvenliğimiz ve ülkenin millî menfaatleri doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir; ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik, güvenlik, askerî alanlarında yürütülen faaliyetlere ek olarak enerji, ekonomi, kitle imha silahları yönünde çalışmalar da yapmaktadır. Son yıllarda bir hayli geliştirilen istihbarat diplomasisi iyi sonuçlar vermektedir. Astana süreci ve Soçi Mutabakatı çerçevesinde MİT’e tevdi edilen görevler Suriye’de sonuç alıcı bir noktaya ulaşmaktadır. İdlib’de gerginliği azaltma bölgesinde yapılan istihbari çalışmalar da bu mahiyettedir. Ayrıca, Afrin bölgesi dâhil olmak üzere Suriye ve Irak’ta da örgütün tamamen yok edilmesi yönünde faaliyetlere hız verilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, FETÖ/PDY’ye yönelik çalışmalar önem arz etmektedir demiştim. Mahrem yapılanmanın ifşa edilmesi, Emniyet, Jandarma, Türk Silahlı Kuvvetleri, adliyedeki tüm unsurların bütünüyle temizlenmesi zorunluluğu ortadadır. Var olduğu bilinen dışarıdaki FETÖ mensuplarının da yurt dışından getirilmesinin sürdürülmesi gerekir. DEAŞ terör örgütüne karşı her türlü tedbirin ihmale yer verilmeden alınması da gerekmektedir. Özellikle Ömer Yetek, İthavi, Kasır el-Haddavi, Ebu Hanife kod adlı Feri Rolis, Azuz Habbuş’un yakalanması örgüte büyük bir darbe indirmiştir. DEAŞ göç ve lojistik sorumlusu 6 kişinin Kayseri’de yakalanması bir başarıdır. Ancak bunlar nasıl gelmişler ve Kayseri‘ye nasıl yerleşmişler, bunu sorgulamak gerekir. Cerablus’da DEAŞ’ın cephaneliğinin ele geçirilmesi de örgüte büyük bir darbe vurmuştur. DEAŞ liderinin ailesine yönelik operasyonlar da isabetli olmuştur. Bu arada, Millî İstihbarat Teşkilatımız MASAK’la iş birliği hâlinde çalışmalarını sürdürmektedir.

Ben, İçişleri Bakanlığı bütçesi Komisyonda görüşülürken Cemal Kaşıkçı olayından bahsetmiştim, burada da yine tekrar ediyorum. Bu, ülkemiz için büyük bir itibar kaybıdır. Ülkemize yönelik yoğun, gizli servis çalışmalarına karşı da ayrıca, MİT’in İKK faaliyetlerinin daha da artırılması lüzumu ortadadır. Türkiye ne yazık ki bir ajanlar savaşı bölgesi hâline gelmiştir arkadaşlar.

Bunun yanında, kişisel verilerin gizliliğiyle ilgili mevzuat çalışmaları gerçekten övünülecek bir durumdur. Ancak hukuksal alanda nasıl bir çalışma yaparsanız yapın, bunun uygulamasının nasıl olması gerektiği çok daha önemlidir. Dolayısıyla bütün bunlara rağmen ülkemizde yasa dışı, gayriahlaki yollardan dinleme ve izleme faaliyetlerinin sürdürüldüğünü görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Çelik.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – İstihbarat, bir devletin en önemli faaliyet alanıdır. İstihbarat olmadan bir devletin yönetilmesi düşünülemez. Muhalefeti sindirmek için istihbarat yapılmaz; siyasi, ekonomik dinlemeler yapılmaz. Ekonomik sömürgeleştirme istihbaratı yapılmaz. Medya operasyonu için istihbarat yapılmaz. Korku pompalamak için istihbarat yapılmaz. İstihbarat bu şekilde asla suistimal edilemez, sadece millî hedefler düşünülerek istihbarat yapılır.

Bu vesileyle 2937 sayılı Kanun’a göre çalışan Millî İstihbarat Teşkilatımızın diğer teşkilatlarımız gibi birçok şehidi ve gazisi vardır. Terkihayat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum, nur içinde yatsınlar. Teşkilatın 2 milyarı aşkın bütçesinin yeterli olmadığını ifade ediyorum, buna rağmen hayırlı olsun diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın.

Buyurun Sayın Çıray.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kasım 2011’de bu kürsüden zamanın Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetini ve milletvekillerini uyarmıştık; Adalet ve Kalkınma Partisi politikalarının bizi bekleyen çok kalıcı, çok kötü bir yanına dikkat çekmiştik. Bu kafayla giderseniz eğer, gelecek kuşakların alnına komplocu bir ülkenin vatandaşları olarak geçeceksiniz, bize de bu lekeyi süreceksiniz demiştik. Türk dış politikasında hiçbir zaman komplo olmamıştır, karşı karşıya bulunduğumuz asıl tehlike budur. Nereye elini atsa Adalet ve Kalkınma Partililer, ne yazık ki orayı yok ediyorlar.

Libya’da yaşanan, Libya’yı bugün kan gölüne dönüştüren sözde devrimin öncesini biraz hatırlayalım. Sözde devrimden bir yıl önce, Sayın Erdoğan, Kaddafi’den barış ve insanlık ödülü almak üzere Libya’ya gitti. Demokrasi mi vardı Libya’da, Kaddafi demokrat mıydı? Ama kimin umurunda! Aynı, Esad’la iyi ilişkileri devam ederken Suriye’de de demokrasinin varlığını umursamadıkları gibi, o zaman da Libya’da demokrasinin varlığını umursamadan bu ödülü kabul ettiler. Sonra da Libya’ya karşı, Putin’in benzetmesiyle “Haçlılar” tarafından malum operasyon başlatıldı. Putin öyle diyordu, “Bu bir Haçlı operasyonudur.” diyordu. Bunun üzerine Sayın Erdoğan, Libya’ya yönelik muhtemel NATO operasyonu konusunda “Böyle saçmalık olur mu, NATO’nun ne işi var Libya’da?” dedi. Dedi mi? Dedi. Bu lafı söylediğinde Şubat 2011’di. Sonra Sayın Erdoğan, aynı, Esad’ın “Esed” olmasındaki gibi çark ediverdi; Putin’in Orta Doğu’daki Haçlı Seferlerine benzettiği operasyona katılma kararı aldı, bu defa da “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya’ya girmelidir.” dedi. Bu lafı söylediği zaman da tarih 21 Mart 2011’di. İki laf arasında yirmi gün vardı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, hatırlamaya devam edelim: Her insan gibi adil yargılanma hakkına sahip olan Kaddafi, sözde bir mahkemeye bile çıkartılmadan linç edildi. Ya arkadaşlar, diktatörlüğünü, tuhaflıklarını hiçbir zaman onaylamadığımız Kaddafi’ye uygulanan vahşet karşısında benim bile vicdanım sızladı. Ve bu adam ölmeden önce, aynı Esad gibi, Sayın Erdoğan’dan duyduğu hayal kırıklığından söz etti ve son sözleri, bu hayal kırıklığını ifade etmekti.

Kaddafi’nin yaşadığı ibret verici bu hayal kırıklığı doğrusu bizi fazla ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren, bu defa Libya hakkında yeni bir stratejik derinlik işlerine bulaşma aşamasında olmanız. Çünkü bir yerleri yıkarken yıkım ekibi sizi öne sürüyor ama iş paylaşıma gelince Suriye’de olduğu gibi, sizi masaya oturtmuyorlar. Payımıza düşe düşe DEAŞ’ı koruyup kollamak düşüyor, onları yok etmek düşüyor Türkiye’ye, bir de şehitlerin acıları düşüyor.

Sayın milletvekilleri, sözde, Müslüman ülkelere örnek olacaktınız. Eline dokunduğunuz iflah olmadı. Allah, Müslümanları sizden korusun mu diyelim, ne diyelim, bilemiyorum. Rabia işareti yaptığınızdan bu yana İhvan iflah olmuyor. Tunus’ta kaybettiler; Mısır’da Arap Baharıyla gelen İhvan, Sisi darbesiyle sona erdi. Geriye kalan son İhvancı, AKP iktidarının da katkısıyla parça parça edilen Libya’da, Trablus’ta yaşıyor, diğer yanda da Tobruk’ta Hafter kuvvetleri direniyor. Böyle bir konjonktürde, Adalet ve Kalkınma Partisi yine stratejik derinlik peşinde.

Dün, Dışişleri Komisyonuna Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ni getirdiniz. 4 Nisan 2012 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Hükümeti Arasında Askeri Eğitim İş Birliği Mutabakat Muhtırası da Libya’da ulusal uzlaşıya katkı sağlamak amacıyla 2013 tarihinde onaylanmıştı. Amaç, Libya’daki istikrarsız ortamın bir an önce son bulmasını temin etmek olarak bize sunulmaktadır ancak o anlaşmaya göre, askerî eğitimler Türkiye’de yapılacaktı, şimdi ise -Komisyondaki metne bakıldığında- çok daha kapsamlı bir metinle geldiniz; bu defa, talep olması hâlinde, karşılıklı savunma ve güvenlik iş birliği ofisi kurulmasına ilişkin hükümler içermektedir.

Her zaman olduğu gibi, bu konuda da Sayın Bakan ve Sayın Cumhurbaşkanı farklı açıklamalar yapmaktadırlar. Sayın Bakan asker göndermeyeceğimizi söylerken Sayın Cumhurbaşkanı -metinle uyumlu olarak- talep hâlinde asker gönderebileceğimizi açıklamıştır.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partililer olarak Sevr, Montrö, Lozan gibi devletimiz ve milletimiz için muazzam önemdeki kavramları da olur olmaz kullanıyorsunuz, zaaf yaratıyorsunuz. Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el-Sarraj’la görüşmesinde, Libya’yla yapılan mutabakatlarla Sevr Anlaşması’nın ters yüz edildiğini söylemiştir. Bu nasıl unutkanlık? Sevr biteli çok oldu, çok. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü biz, Sevr’i Kurtuluş Savaşı’yla yırttık attık, ters yüz de etmedik. Hatta, o yırtık parçalarını onu dağıtanların ve imzalayanların arka ceplerine koyup geri gönderdik, üstünü de Lozan’la mühürledik.

Bu arada, partimizin bu konuda uzman olan her iki büyükelçisi diğer ifadelerin muğlak olduğunu da düşünmektedirler. Doğrusu Libya’ya asker gönderme çabanızın faydasını çözemedik. Başta Rusya olmak üzere dünyanın güçlü devletlerinin her biri bir grubu destekleyerek Libya’nın zenginliklerinden ve stratejik konumundan pay kapma yarışındalar ama bunu örtülü olarak yapıyorlar; bize ise Katar’la birlikte açıktan pozisyon almak düştü.

Bakın, değerli milletvekilleri, eğer bu muhtırayı Meclis Genel Kuruluna getirirseniz, orada size gerekli şeyleri daha kapsamlı bir şekilde anlatacağız, sizi uyaracağız. Yalnız dış politikada millî siyasetin ne olduğu konusunda derin bir görüş ayrılığımız var. Bir kere, millî politikanın temelini, altı yüz yıllık Osmanlı deneyiminden, imbiğinden geçmiş Osmanlı paşalarının ortaya koyduğu, kurduğu cumhuriyetçi dış politikalar belirler. Bu, bir gelenek. Bu, aynı zamanda laik bir dış politikadır. Neden laik bir dış politikadır? Çünkü geçmişte, Orta Doğu’da Türkiye’yi, Türk devletini güçlü kılan laik dış politikasıdır. Biz, ara bulucu bir ülkeyken taraf bir ülke hâline geldik bu yanlış siyasetler yüzünden. Eğer dış politikada güç kullanımı olacaksa, özellikle güç kullanımı olacaksa millî bir dış politika oluşturabilmeniz için önce muhalefet partileriyle oturacaksınız, bu politikayı oluşturacaksınız, ondan sonra adına “millî politika” diyeceksiniz. Önce her şeyi yapıp bitireceksiniz, sonra da Millî Savunma Bakanını bize tebligat yapmaya göndereceksiniz. Bunun adı “millî dış politika” falan olmaz, bunun adı olsa olsa “tebligat politikası” olur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Diğer yandan, karıştırdığınız bir hadise daha var: Adalet ve Kalkınma Partisinin yanlış dış politikaları Türkiye'nin millî dış siyaseti olamaz, bunu kabul etmiyoruz. Her şeyi, hataları yapacaksınız edeceksiniz, bütün hepsini bitireceksiniz sonra askerî müdahaleleri mecbur hâle getireceksiniz –ki her zaman o noktada İYİ PARTİ olarak Türk ordusunun arkasında olduk ve olmaya da devam edeceğiz- o noktaya geldikten sonra da “Bize uyarsanız millîsiniz, uymazsanız gayrimillîsiniz.” diyecekseniz. Bütün bu işleri, hataları, kabahatleri işlerken bize mi sordunuz?

Bütün bunlara rağmen, bakın, deniz yetki alanları konusunda Libya’yla imzalanan mutabakat muhtırasını getirdiniz, muhalefet onay verdi. Mavi vatana onay veriyoruz arkadaşlar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sorunumuz mavi vatanla değil, bundan sonra yapacaklarınızla. Biz doğrunun yanında, yanlışın da karşısında olacağız. Ne için? Türk milletinin yüksek çıkarları için.

Şimdi, arkadaşlar, size bu konuda söyleyeceğim daha çok şey olmasına rağmen konuyu özetlemek için bir fıkra anlatarak konuşmamı bitirmek istiyorum: İki arkadaş konuşuyormuş “Eşiniz nasıl?” diye sormuş biri diğerine. “İyi ama inançları yüzünden çok acı çekiyor.” demiş. “Nasıl yani?” diye sorduğunda “Ayağının 36 numara olduğuna inanarak sürekli 36 numara ayakkabı giyiyor ama aslında ayağı 40 numara.” demiş.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır’a ait.

Buyurun Sayın Dikbayır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT DİKBAYIR (Sakarya) – Yüce Türk milleti, değerli milletvekilleri; Savunma Sanayii Başkanlığı bütçesiyle ilgili İYİ PARTİ Grubunun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum.

Adında “millî” ifadesi bulunan iki bakanlığımız var: Biri Millî Eğitim, biri Millî Savunma. Savunma Sanayii Başkanlığı bütçesi millî güvenliğimiz açısından önemli bir bütçedir. Dünya tarihinin en eski ordusunun, NATO’nun 2’nci büyük ordusunun, belki de hepsinden kıymetlisi, Peygamber Efendimiz’in, sözleriyle İstanbul’un fethinden dokuz yüz yıl önce şereflendirdiği Türk ordusunun ihtiyaçlarının karşılayacak bir bütçeyi konuşuyoruz ama elimizdeki resmî rakamlara baktığımızda, dünyanın sayılı, NATO’nun 2’nci büyük ordusuna genel bütçeden ayırdığımız payda sınıfta kalıyoruz. Bakın, ilginç olan, hemen hemen tüm bakanlıkların bütçelerinde ciddi aşımlar varken Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesinde aynı şey olmadı. 2019 yılı için Millî Savunma Bakanlığına ayrılan para 46,5 milyar lira, harcanan paraysa 29 milyar lira.

Değerli milletvekilleri, iktidar, 2019’da, savunmamız için ayırdığı paradan 17,5 milyar lirayı harcamıyor yani yaklaşık 3 milyar dolar tasarruf ediyor. İşte, bam teli burası. Elinizin altında 3 milyar dolar var ve siz buna rağmen, stratejik fabrikamız Tank Paleti 50 milyon dolar bulamadığınız için götürüp Katar ortaklığı özel bir şirkete devrediyorsunuz. Yaptığınız bütçeyi doğru kullanamıyorsunuz, yapacağınız bütçeden de ümitlenmemizi bekliyorsunuz. Bu gerçek çırılçıplak ortadayken biz söyleyince de bağırıp çağırıyorsunuz. Soru çok basit: Savunma bütçesinde harcamadığınız 3 milyar dolar varken bu kadar önemli bir fabrikayı niye 50 milyon dolar için peşkeş çekiyorsunuz?

Bakın, İYİ PARTİ Grubu adına “Burayı hangi şartlarda, kaç liraya verdiniz?” diye bizzat soru önergesi verdim. Araştırma önergesi verdim “Oturalım, konuşalım, yanlıştan dönelim.” diye, oralı olmadınız. İktidardan gelen cevapta diyor ki: “Millî güvenliğimizi ilgilendiren askerî sırdır, açıklanamaz.” Allah Allah! Ya, madem askerî sır, bu sırrı büyük Türk milletinin bir vekili olarak ben bilmiyorum, fabrikanın sahibi olan aziz milletimiz de bilmiyor, hatta onay veren siz AKP milletvekilleri de bilmiyorsunuz. İçinizden birisine sorsam, cevap veremezsiniz. Bu nasıl bir askerî sırdır ki 50 milyon dolar yatırım yapacak yabancı bir şirket biliyor da milletin kendisi bilmiyor. Siz, Türk milletini millî güvenlik sorunu mu sayıyorsunuz? Yine, zekâmızla dalga geçiyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, “Türk ordusunun stratejik fabrikası Tank Palet peşkeş çekildi.” dediğimizde iktidar sıraları ayağa kalkıyor, diyorlar ki: “Özelleştirilmedi, sadece işletme devri yapıldı.” Fıtrat öyle bir fıtrat ki 5 yandaş iş adamını milletten büyük görüp milletin menfaatinden kıymetli buluyorlar. İşte, dün akşam, Katarlılarla ortak olan iş adamı Ethem Sancak ekrandaydı, göbeğini kaşıya kaşıya Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine keyif bağışladı, keyif. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak, bu ülkenin bir evladı olarak yemin ediyorum üzüldüm, utandım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Devletten 200 milyon dolara aldığı şirketin yarısını, üç beş ay sonra, yarısını, bakın yarısını, üç beş ay sonra 300 milyon dolara Katarlılara sattığını açıkladı. Düşünün, şirket değeri birkaç ay içinde devletten aldığı paranın 3 katına çıkıyor, aslında çıkmıyor, aslında değeri o. Ama görünen o ki birkaç ay içinde, 600 milyon doları bulan şirket üçte 1 fiyatına bu iş adamına verilmiş. 20 milyar dolarlık Tank Paletin işletme hakkını da yirmi beş yılda 250 tank yapılacak diye, 50 milyon dolarlık yatırım ayağına devrediyorlar. Dün gece öğreniyoruz ki ilk etapta üretilecek tank sayısı bin yani 11 milyon eurodan 11 milyar euroluk bir iş imkânı, böyle bir ticaret yok!

Değerli milletvekilleri, işin aslı apaçık ortada. Zamanlamaya baktığınızda mideniz bulanıyor, peşkeş çekilen adrese baktığınızda kafanız karışıyor. Eylül 2018’de Katar’dan 500 milyon dolarlık hediye uçak geliyor, iki ay sonra Tank Paletin işletme hakkını Katarlı ortaklığı bir şirkete devreden süreç başlıyor; 1 koyup 100 alıyorlar.

Şimdi, bu peşkeşi savunan Cumhur İttifakı’na soruyorum: Bir iş adamı olsanız, 50 milyon dolar yatırım yapacak diye 20 milyar dolarlık fabrikanızı bir başkasına devreder misiniz? Ben, Ethem Sancak’a sesleniyorum buradan: 20 milyar liralık bir fabrikasını 50 milyon liraya bize devretsin, doları attım, TL olarak, bakalım devredecek mi? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, soruyorum: Ethem Sancak’ın fabrikası bu devletin fabrikasından daha mı kıymetli? Samimiyetle cevap verin, buna gerçekten samimi bir cevap istiyorum.

Bu durumu Türk ordusuna komutanlık etmiş Millî Savunma Bakanına soruyoruz, “İşçilerin hakkı korunacak.” diyor. Sayın Bakan, siz sendikacı değilsiniz. Biz, size “millî güvenlik” diyoruz, siz “millî savunma sanayisi” diyorsunuz; “askerî sır” diyoruz, siz sendikacılık yapıyorsunuz. Tank Palet Fabrikası için, sıkılmadan “Eski püskü fabrika.” diyorlar, “Sadece palet üretiyor.” diyorlar, küçümsüyor, bir anlamda fiyatı kırıyorlar. Sanki Tank Palet Fabrikası ayağımıza cizlavet üretiyor. Afrin operasyonunun en önemli silahlarından obüs tanklarını da Tank Palet Fabrikası üretti, onlara mühimmat taşıyan Poyraz araçlarını Tank Palet Fabrikası üretti. Oradaki ilk kaynağı da Cumhurbaşkanı attı. İktidar ve yandaşı kalemşörler, öyle şeyler söylüyor ki sanırsın Katarlı ortak firmanın sözcüleri. Fabrikayı değersizleştirmek için her türlü yalanı söylemekten geri durmuyorlar. İşçilere ve mühendislere vefasızlık, nankörlük yapıyorsunuz. Bakın, o insanlar çok üzülüyor, yazık ediyorsunuz. Bu konudaki en önemli noktalardan biri de şu: ALTAY tanklarının üretim ihalesine Türkiye’nin iki büyük firması daha girdi. Peki, o ihalenin şartnamesinde, ALTAY tanklarının üretimi için Tank Palet Fabrikasının tahsis edileceği bilgisi var mıydı? Hayır, yoktu; asla yoktu. Eğer bilselerdi, onlar da ona göre fiyat verirdi. Saçma sapan bir ihale yaptınız. Şimdi ben soruyorum: Fabrika bizim, mühendisler bizim, işçiler bizim, makineler bizim ama Katar ortaklı bir firma orada tank yapacak ve bize satacak…

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay da ”Tank Palet Fabrikasının nasıl büyüyeceğini göreceksiniz, rahat olun.” diyor. Sayın Oktay, sorarım size: Yönetiminde bulunduğunuz TÜRK TELEKOM’un içi boşaltılırken, Lübnanlı ortak parayı cebine indirip tüyerken de bu fikirde miydiniz? TÜRK TELEKOM’da neyi başardınız ki şimdi biz Tank Paletle ilgili sözünüze inanalım? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Biz sizi TELEKOM’dan biliyoruz sayın Oktay. Eğer yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatıysa, vay Tank Paletin hâline.

Bakın beyler, bu fotoğrafa iyi bakın, bu fotoğraf 1974 yılında, Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’nda, orada kalan tankımız. Bugün küçümsediğiniz Tank Palet, kahraman ordumuzun yavru vatanda karşılaştığı sorunların sonucudur, bu yüzden kurulmuştur. Fabrika kurulsun diye Sakaryalı bir büyüğümüz arazisini bağışlamış, Sakarya halkından toplanan paralarla o fabrikanın içinde tesis kurulmuştur. Siz kimin malını kime satıyorsunuz, önce onu söyleyin!

Hiç kimsenin değilse bile, o fabrika kurulsun diye dişinden tırnağından artırıp altınlarını bileziklerini masaya koyan ablalarımızın, annelerimizin ahı yakanızdan düşmeyecek. Cumhurbaşkanına buradan sesleniyorum: Bu işten vazgeçin. Aslında çok acı günler yaşıyoruz. Tank Palete 50 milyon dolar bulamıyorlar ama simitçinin 500 milyon dolarlık borcunu tak diye milletin sırtına yüklüyorlar.

Ben de dâhil aklı başında herkes Tank Paletin sözleşmesini soruyor. “500 milyon dolarlık uçak hediye edilecektir.” mi yazıyor o sözleşmede? Yoksa “Erdoğan’ı gördükçe aşık oldum. Böyle bir ilahi aşk. Ona her şeyim feda olsun.” diyen iş adamının sözleri mi?

Bakın, burada mesele çok basit. Burada bir mücadele var ve bu mücadele “Varlığım Tayyip Erdoğan’a feda olsun.” diyenler ile “Varlığım Türk varlığına armağan olsun.” diyenlerin arasındadır. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Bir mücadele var ve bu mücadeleyi biz kazanacağız. Bu gerçeği görünce neden bağırdıklarını ya da neden sustuklarını daha iyi anlıyoruz çünkü Türk’e dair ne varsa sevmiyorlar, çünkü Türkçe düşünemiyor, Türkçe yaşayamıyorlar; Tank Paleti peşkeş çeken aklın, Türk’ün olduğu her konudaki sessizliğini de yakalıyoruz.

Konuşmamı benim için vazgeçilmez olan, bir anlamda da ilahi bir emir olan vazifeyi yerine getirerek bitirmek istiyorum: “Türk’e dair her konuda sessizler.” dedim. Bakın, Yüce Rabb’imiz “Bütün müminler kardeştir.” buyuruyor. Bu buyruktan anlıyoruz ki Müslümanlar arasında ayrım yapılamaz ama Türk’ün her değerine düşman olan bir iktidar, Filistin’e, Myanmar’a, Cibuti’ye gösterdiği hassasiyeti Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimizden esirgiyor. Zulüm gören, hayatını kaybeden Doğu Türkistanlı kardeşlerimize ve İsa Yusuf Alptekin’e Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamam, buyurun toparlayın

ÜMİT DİKBAYIR (Devamla) – Ve Müslümanlar arasında ayrım yapan, bu kadar kutsal bir mevzuyu bile Çin’le alacak-verecek hesabına kurban eden AK PARTİ Hükûmetini ayıplıyor ve kınıyorum. Millî sıfatı taşıyan bir Bakanlığın bütçesini hazırlamak için de konuşmak için de işi doğru yapabilmek için de Türkçe düşünüp, Türkçe konuşabilmek gerekir.

Ne Amerika ne Rusya ne de Çin, her şey Türk’e göre, Türk tarafından, Türk için yapılmalı diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Muğla Milletvekili Metin Ergun’a ait.

Buyurun Sayın Ergun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA METİN ERGUN (Muğla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı bütçesine ilişkin görüşlerimizi sizlerle paylaşmak amacıyla huzurlarınızdayım.

Malumlarınız olduğu üzere, 16 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Millî Sarayların yönetimi ve tanıtımı için Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak ve genel bütçeye tabi Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı kurulmuştur.

Başkanlığın görev ve yetkilerine ilişkin hükümler incelendiğinde, ilgili sarayların ve kültürel varlıkların muhafaza ve restorasyonu, müzelere ilişkin tanıtım faaliyetleri ile ziyaretçi kabul işlemleri gibi hizmetlerin Başkanlık tarafından yerine getirileceği öngörülmüştür.

Muhterem milletvekilleri, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilanıyla birlikte doğrudan gerçek sahibi olan millete geri verdiği millî varlıklarımız olan saraylar, bahse konu kararnameyle yürütmenin tekeline teslim edilmiş bulunmaktadır. Bu başlı başına bir tenakuz unsurudur.

Sarayların milletin iradesinin teşekkül ettiği kurum olan Türkiye Büyük Millet Meclisine devri, cumhuriyetimizin kuruluş değerlerini temsil eden en önemli sembollerden biridir. Günümüzde gerçek sahibi yüce Türk milleti olan millî varlıklarımız yürütmenin bir idari tasarrufuyla Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır. Açıkça kabul etmek gerekir ki ata yadigârı millî varlıklarımız, millî iradenin tecelligâhı olan Gazi Meclisin bağrından koparılarak AK PARTİ iktidarının kurumsal yansıması olan başka bir sarayın insafına terk edilmiş, tabiri caizse yüce milletimizin iradesi gasbedilmiştir. Millet egemenliğine yapılan saygısızlığın yanı sıra, AK PARTİ iktidarı, medeniyetimizin, tarihimizin ve kültürümüzün tüm dünyaya gururla sergilendiği eşsiz birer mücevher niteliğinde olan millî saraylara, kültürel varlıklara ve tarihî eserlere de aynı vurdumduymazlık ve vasıfsız yönetim anlayışıyla yaklaşmaktadır. Şurası bir gerçek ki Millî Saraylarımız ve tarihî ve kültürel varlıklarımız, Türk İslam medeniyetinin beşiği olan, yüzyıllar boyunca ilmek ilmek işlenen, yalnızca zaferlerle dolu şanlı tarihîmizin ve devletin idari mekanizmasının bir tezahürü değildir; aynı zamanda, medeniyet şuurumuzun, kimlik ve estetik anlayışımızın da bir yansıması niteliğindedir. Bu mirasın ne pahasına olursa olsun korunması gerektiği, kamu otoritesinin de bu hususta çok büyük bir sorumluluğu olduğu aşikârdır ancak varlıklarımızın muhafazası ve restorasyonu süreçlerine liyakatsizliği, rant hesaplarını ve şahsi çıkarları dâhil etmek, kelimenin tam anlamıyla sanat tarihîmize ihanet anlamına gelmektedir.

Sayın milletvekilleri, şunu aklımızdan çıkarmamalıyız ki Millî Saraylarımız da dâhil olmak üzere, millî varlıklarımızın muhafazasının ve restorasyonunun belli bir korunma kültürü dâhilinde gerçekleştirilmesi zaruridir. Koruma kültürü, bir milletin sanat ve estetik anlayışının gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için olmazsa olmaz bir husustur. Bu anlayış, gelecek nesillere verilecek bir hesap, âdeta bir bilanço niteliğindedir.

On yedi yıllık AK PARTİ iktidarının, kültürel varlıkları koruma konusunda da sınıfta kaldığını üzülerek müşahede etmekteyiz. Biz İYİ PARTİ olarak, milletin iradesini esas alacak şekilde gerçekleştirilen her türlü tedbir ve muhafaza işlemini olumlu değerlendirsek de AK PARTİ iktidarı, tarihî varlıklarımızı muhafaza konusunda da ehil olmadığını kanıtlamış, niteliksiz restorasyon anlayışıyla millî varlıklarımız gerektiği gibi muhafaza edilememiştir.

Muhterem milletvekilleri, tarihî yapıların korunmasıyla ilgili en önemli metin olan Venedik Tüzüğü’nün 9’uncu maddesinde şöyle denilmektedir: “Restorasyon uzmanlık gerektiren bir iştir. Amacı, anıtın estetik ve tarihî değerini korumak ve ortaya çıkarmaktır. Restorasyon, kendine temel olarak aldığı özgün malzeme ve güvenilir belgelere saygıyla bağlıdır. Faraziyenin başladığı yerde restorasyon durmalıdır.” Bu anlayışa bağlı olarak, İYİ PARTİ olarak, bizim sizlere samimi tavsiyemiz “restorasyon” adı altında sanat ve tarih katliamı yapmak yerine bunlara hiç dokunmamanız daha faydalı olacaktır.

Şimdi, size kültürel varlıklarımızı niteliksiz restorasyon anlayışınızla nasıl tahrip ettiğinizi, bazı iç burkan örneklerle açıklamaya çalışacağım.

İlk olarak, iktidarınız süresince, Selçuklu döneminin önemli eserlerinden ve 1399 yılında şehri istila eden Timur’un hayran kaldığı, Evliya Çelebi’nin “Benzeri bir daha asla yapılamaz.” dediği, yedi yüz elli yıllık Sivas Gök Medrese’nin minarelerinde ve minare kaidesinde yer alan mozaik tekniğiyle dekore edilmiş, geometrik motifli Selçuklu çinileri asit dökülerek yok edilmiş, bununla da yetinilmeyip tahrip edilen alan maviye boyanmıştır. Açıkçası, cumhuriyetimiz, hiçbir dönemde, estetik ve ince sanat anlayışından böylesine yoksun bir iktidarla karşılaşmamış idi. Bu kapsamda, Türk devlet ve yönetim anlayışının en önemli örneklerini bizlere miras bırakan Selçuklu geleneği AK PARTİ iktidarından nasibini aldığı gibi, Osmanlı devri eserleri de nasibini almıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ndeki son büyük anıt yapısı ve 18’inci yüzyıl Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden biri olan İshak Paşa Sarayı, olumsuz hava koşullarını engellemek bahanesiyle, ucube bir yapı hâline dönüştürülmüş, yapının tavanı restorasyon adı altında cam tavanla kaplanmıştır. İshak Paşa Sarayı’nın son hâli ve sizin kültür mirasımıza yaklaşımınız işte bu şekildedir; bu, orijinal hâli, bu da son, camla kaplanmış hâli. Bunun adına “restorasyon” deniliyor, bunun adına sanat tarihi açısından katliam denir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sanat tarihimize karşı olan vurdumduymazlığınızın en çarpıcı örneklerinden biri de 1331 yılında Orhan Gazi tarafından camiye dönüştürülerek Türk-İslam medeniyetini yansıtan güzide örneklerden biri hâline gelen İznik Ayasofya Camisi’ne takılan cam kapı ve buzlu camlardır. Yüzlerce yıllık İznik Ayasofya Camisi’nin gelmiş olduğu son durum da bu şekildedir; yine cam kapı, yine orijinalinden tamamen uzaklaştırılmış hâli.

AK PARTİ iktidarı için muhafaza faaliyetlerinin restoratör uzmanların işletiminde ve bizzat restorasyon elemanlarının çalışmasıyla yapılması ve tarihî mirasımızın korunması önemli değildir. Açıkçası, iktidar için önemli olan yandaş müteahhitlerin kazanç elde etmesidir.

Sanat ve tarihe saygısızlık bununla da sınırlı değildir. Cenevizlilerden kalan limanda Ocaklı Ada’nın üzerinde yer alan Ocaklı Kale’de yapılan restorasyon rezaletine baktığımızda kelimeler kifayetsiz kalmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’nun denizden gelecek saldırılara karşı gözetleme amacıyla kullanmış olduğu bu önemli tarihî mirasın restorasyon sonrası ne hâle geldiğine bir de bu şekilde bakmak gerekir.

Değerli milletvekilleri, içim acıyarak sizlerle paylaşmış olduğum birkaç örnek buz dağının yalnızca görünen kısmını yansıtmaktadır. Ufak bir araştırmayla bile bu örneklere benzer yüzlerce somut restorasyon faciasıyla karşılaşılabileceği aşikârdır.

Sonuç olarak görülmüştür ki yüce Türk milletine ait olan millî sarayları ve kültürel varlıkları doğrudan yürütmenin tasarrufuna terk etmek sorunu içinden çıkılamaz bir hâle getirmekte, tarihî mirasımıza sahip çıkmak konusunda hiçbir katkı sağlamamaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken yapmış olduğumuz eleştirilerin ve tespitlerin muhatabına ulaşması ümidiyle 2020 yılı bütçesinin ülkemiz açısından hayırlı olmasını temenni ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, İstanbul milletvekili Sayın Ümit Beyaz’a ait.

Buyurun Sayın Beyaz.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının bütçesi üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

İçinde bulunduğumuz yüce Meclisin ve bizlerin meşru kaynağı büyük Türk milletidir ve bizler bu milletin iradesini temsil etmek için buradayız.

Değerli arkadaşlar, bütçeler, kaynakların kimden toplanacağını, kimlere harcanacağını, kimlerin ihtiyacının karşılanacağını gösteren belgelerdir. Önümüze getirilen bütçe teklifi de Adalet ve Kalkınma Partisinin kimden yana olduğunu açıkça ortaya koyan bir belgedir. Bununla birlikte, bütçe hakkı yani iktidarın bütçesinin denetimi de vatandaşın iradesinin en önemli yansımalarından biridir. Biz bekliyoruz ki toplumun talepleri doğrultusunda vatandaşın beklentilerini karşılamak adına oluşturduğunuz bütçe teklifini burada tartışalım, taahhüt ettiğiniz kamu hizmetlerini ve bu hizmetleri nasıl finanse edeceğinizi konuşalım ama üzülerek söylüyorum ki etkisiz hâle getirmek istediğiniz bu Gazi Mecliste bu imkâna sahip değiliz. Milletvekillerinin, bütçe hakkını kullanmak için yeterli koşulların oluştuğu kanaatinde değilim.

Sayın milletvekilleri, bizler destek verelim ya da vermeyelim, Meclisimizden harcama yapma ve gelir toplama yetkisi alan Hükûmetin, bu yetkiyi nasıl kullandığını ve gelecek yılda nasıl kullanacağını bilmek istiyoruz, bunu büyük Türk milleti adına yapıyoruz. Fakat Meclisimizin diğer faaliyetlerinde olduğu gibi, milletin denetim hakkı olan bütçe meselesinde de aynı tutum ve davranışlarla karşı karşıyayız. Komisyondan noktasına virgülüne dokunulmadan önümüze gelen, muhalefetin itirazlarına kulak vermeyen iktidarın, 2020 bütçesi de şüphesiz Genel Kurulumuzdan onay alarak hayata geçecek. Yani aslında göstermelik bir bütçe tartışmaları süreci yaşıyoruz. Çağdaş demokrasilerin en temel ilkesi olan bütçe hakkının kullanılmaya çalışılmasında bile durumumuz maalesef bu.

Türkiye’yi yönettiği süre boyunca, herhangi bir konuda hesap vermek istemeyen Adalet ve Kalkınma Partisi, milletten toplanan vergilerle oluşturulan bütçede de hesap vermeye yanaşmıyor. Yürütmenin kamu politikasının nasıl finanse edileceğini ve nerelere harcanacağını buradan her yıl dinliyor ama sene sonu geldiğinde karşılaştığımız ağır ekonomik tabloyu görünce, böyle olmadığı gerçeğiyle yüz yüze kalıyoruz. Yasama organı olan Parlamentonun, yetkilerini kullanabileceği tek zemin olan Meclisimizin bütçesinin incelenmesi, denetlenmesi adına pek bir şey yapamıyoruz.

Bildiğiniz gibi, bütçe hakkı milletin bize emanet en temel demokratik haktır. Millet adına her kuruşun hesabını sormamız gereken bu demokratik süreçte, Parlamentoda bulunan biz muhalefet milletvekilleri bu hakkı kullanamıyor, Türkiye’nin kısıtlı kaynaklarının nasıl ve nerede harcanacağını öğrenemiyor, gereken denetlemeyi yapamıyoruz.

Siz de biliyorsunuz ki “ekonomik yol haritamız” diyerek Meclisimize sunduğunuz bu bütçeyi önümüzdeki yıl tutturamayacak, ek bütçe talebiyle karşımıza geleceksiniz. Çünkü 2019 bütçenizin hâli ortada yani kasım ayı verilerine göre bütçe açığınız 100 milyar dolaylarında. 2020’de bu tablonun değişeceğini sanmıyorum, ekonomik veriler dikkatli incelendiğinde, 2020 bütçenizin de açık vereceğini hatta bu açığın daha fazla büyüyeceğini tahmin etmek zor değil. Bu olası açığı da yine işçiden, memurdan, köylüden, emekliden kısacak, her zaman yaptığınız gibi elektriğe, doğal gaza, köprü ve otoyollara zam yapacak, kamu ve sosyal güvenlik harcamalarını daraltacaksınız. Bu sefer bedelli askerlik, imar affı, yedek akçe de yok. Aklınıza “tasarruf”, “ek gelir” ve “cefa” denilince vatandaş; “rant” ve “sefa” denilince yandaş geliyor. İnşallah, önümüzdeki dönem imar barışını, çılgın projenizin kıyısından arazi peşkeş çektiğiniz Katar Emirinin annesiyle yaparsınız zira milletin ne sizi ne de Arap ortaklarını sırtında taşıyacak dermanı kalmadı.

Değerli milletvekilleri, iktidarın ekonomi kanadından sürekli “mali disiplin” “kemer sıkma” lafları duyuyoruz fakat bütçeye baktığımızda, bu sözlerle örtüşmeyen ve kamu yararı olup olmadığını anlayamadığımız kalemlerde artışlar görüyoruz. Geçen yıl 4 milyar 805 milyon lira olan örtülü ödeneğin yeni bütçede 5 milyar 410 milyon TL’ye çıkarılmasına, 7 milyar 318 milyon lira olan yedek ödenek toplamının ise 8 milyar 763 milyon liraya çıkarılmasına bir anlam veremiyoruz. 2020 bütçesinin tutacağına kendiniz de inanmıyor olacaksınız ki bütçe disiplinini bozacağını bildiğiniz hâlde yedek ödenek kullanımını artırmayı ihmal etmiyorsunuz. Çok açıktır ki bir saray bütçesi yapmışsınız ve mega projelere kaynak ayırarak yandaşlarınızı da unutmamışsınız.

Sayın milletvekilleri, ülkemiz on yedi yıldır kötü yönetilmiş, kaynakları heba edilmiştir. Uyguladığınız yanlış ekonomik politikalarla Türkiye bir bataklığa sürüklenmiştir. Başta tarım olmak üzere neredeyse her sektörde dışarıya bağımlıyız. Türkiye'nin faiz yükü her geçen yıl azalmak yerine artmış, işsizlik, yoksulluk almış başını yürümüştür. Şimdi, içinde hep birlikte debelendiğimiz bu bataklık da maalesef sizin eserinizdir. Sizler bu ülkenin sadece siyasal sistemini değiştirmediniz, ekonomik ayarlarıyla da oynadınız ve sadece yandaşlarınızın beslendiği yeni bir ekonomi düzeni kurdunuz. Biliniz ki Türk milleti iktidarınız döneminde giderek yoksullaşıyor, yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor. Bir yazar kasa atıldığında ortalığı inlettiniz; sizin döneminizde açlıktan ve yoksulluktan, maalesef, toplu intiharla karşı karşıya kalıyoruz, sizler de sesinizi çıkaramıyorsunuz. Evlere yoksulluk sinmiş, görmek istemiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, emin olun, yaptığınız bu bütçenin akıbeti ne 2018’dekinden ne de 2019’dakinden farklı olmayacak. Yüzde 5’lik büyüme hedefine göre hazırladığınız bu bütçe, yüzde 5’lik büyümeyi tutturamazsanız ayakta kalamayacak. “Türk tipi başkanlık sistemi” dediniz “Hızla kalkınacağız, istikrarı yakalayacağız.” dediniz, önümüzde ekonomik krizden, yoksulluktan, işsizlikten başka bir şey yok ve çözüm de üretemiyorsunuz. Türk ekonomisi küçülmüşken, üretim ve yatırım düşmüşken sizin tek yapabildiğiniz, sürekli altını çizdiğiniz, sokakta hiçbir karşılığı olmayan mali programlar. 2020 için neye umut bağladığınızı Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci Ağbal’dan dinlerken dehşete kapıldım. Bir iktidar umutlarını beklentilere bağlar mı? Siz bağlıyorsunuz. Naci Ağbal son dönemde yapılan küresel açıklamaların bizim gibi gelişmekte olan ülkeler açısından olumlu getirileri olacağını söylüyor. Global faiz oranları aşağı gelince finansman koşullarımız düzelecekmiş. Yani akıbetimiz, meşhur Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi “Ölme eşeğim ölme, yonca biter de yersin.” Bütçe planının geleceğini beklentilere bağlayan ve bunu da bize iyi gelişmeler olarak sunan bir ekonomi kafasına ne söylenir pek bilemiyorum. Tüm umudunuzu beklentilere bağlamış, hâlâ mega projelerle vatandaşı uyutacağınızı düşünüyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, siz sanmayın ki insanlar yalanlarınıza kanıyor, beklentiler üzerinden ekonomimizin düzeleceğine inanıyor. Yeni vergiler ve zamlarla boğduğunuz insanlar, Varlık Fonu üzerinden yandaşlarınızı kurtardığınızı da Ziraat Bankası üzerinden Simit Sarayına el uzattığınızı da görüyor, zarar eden otoyollarınızın da köprülerinizin de şehir hastanelerinizin de farkında. Bütçedeki vergi beklentinizle vatandaşı 2020’de zamlarla boğmaya hazırlanan sizler, yandaş müteahhitlere garanti ödeme yapabilmek için Karayolları Genel Müdürlüğüne 2020 yılının en büyük ödeneklerinden birini oluşturuyorsunuz. Sonra da kimsesizlerin kimi olmaya talip oluyorsunuz. Gün gün tükeniyor, kar gibi eriyorsunuz.

Son olarak sözlerimi merhum Nihal Atsız’ın dizeleriyle bitirmek istiyorum:

“Mazideki zaferlerden kalmadı bir iz;

Döktüğünüz kanlar oldu bir deniz…

Bir gün elbet yeni baştan birleştiririz:

Türkmen, Kırgız, Uygur, Başkurt, Özbek, Kazağı.”

Yaşasın tam bağımsız Doğu Türkistan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’a ait.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığını kuran ve faaliyete geçiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve minnetle anarak sözlerime başlamak istiyorum. Çünkü Diyanet, maalesef, kendi kurucusunu ne millî bayramlarda ne de vefat yıl dönümünde yeterli şekilde anmamış, onun için bir Fatiha istemekten bile imtina etmiştir. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Cuma hutbelerinde o büyük zata, bir faniye hayır duası etmeyi çok görmüştür. Oysaki bir beldede cuma namazı kılınması için o beldenin bağımsız olması şarttır. Küfrün postalları altındaki bir yerde cuma namazı kılınmaz. Atatürk, Türk milletinin bağımsızlığı için, semalarda Ezanı Muhammedî’nin okunabilmesi için yapılan millî mücadelenin komutanıdır, kahramanıdır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ancak görüyoruz ki Diyaneti yöneten zihniyet bağımsızlığımızın mimarından değil “Keşke Yunan kazansaydı.” diyen meczuplardan yana olmayı tercih etmiştir.

Kıymetli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinde yüce dinimizin günlük siyasetin içerisine bu kadar girdiği başka bir dönem asla olmamıştır. Diyanet bile günlük siyaseti veri kabul ederek hutbelerini, vaazlarını düzenlemektedir. Bu durum, cami cemaatinde de tepkiler yaratmaktadır. Bu yüzden cuma namazını terk edenler, cumaya hiç gitmeyenler, maalesef, artmaktadır.

Bakın, İmamıazam Ebu Hanife günümüzde İslam dünyasında en çok takip edilen mezhep imamıdır. Ebu Hanife hem Emeviler hem de Abbasiler döneminde dinin günlük siyasete alet edilmesine tepki göstermiştir. Kendisine teklif edilen devlet görevlerini reddetmiştir. Bunun karşılığında işkence görmüş, ancak daima dik durmuştur. Bu dik duruş da Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere, günümüzdeki bütün âlimlere örnek olmalıdır, örnek olmalıdır diyorum. İslam âlimleri asla siyasetin baskın gücünden korkmamalıdır. Ebu Hanife’nin uğruna can verdiği dava bu davadır. Resulullah Efendimiz “Âlimler, peygamberlerin varisleridir.” buyurmuştur. Başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere, kirli politik çıkarların suyuna gidenlere sesleniyorum: İktidarda kalmaya çalışan zümrelerin değil, Peygamber’in varisi olmayı tercih ediniz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Unutmayınız ki hadisişerifte belirtildiği üzere “Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır. Âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir.” buyuruyor Yüce Peygamber’imiz. Diyanetin bu hadise layık olması gerekir.

Kıymetli milletvekilleri, cumhuriyet tarihinde din eğitiminin ve dinî yayınların en yaygınlaştığı dönemlerden birindeyiz. Sekiz yıl önce 22 ilahiyat fakültesi varken, bugün sayı 105’e çıkmıştır. İmam-hatip okullarının sayısı 5.138’i bulmuştur. 61 ilimizde imam-hatip lisesinin sayısı Anadolu lisesinin sayısını geçmiştir. Dinî yayınlar yapan pek çok televizyon kanalı, binlerce dinî yayın, dinî dergi ve neşriyat bulunmaktadır. Dinî her türlü tartışma, kamuoyu önünde yapılabilecek -Allah’a şükürler olsun ki- özgürlüğe sahiptir. Bu tabloda, ülkemizde her türlü ahlaksızlığın, yolsuzluğun, şiddetin azalması, inançlı insanların sayısının, iyiliklerin, güzelliklerin artması gerekmektedir ancak durumun hiç de böyle olmadığı aşikârdır. Yapılan bir araştırmaya göre, son on yılda kendisini dindar muhafazakâr olarak adlandıran gençlerin sayısı yüzde 28’den yüzde 15’e gerilemiştir. Yine, imam-hatip öğrencileri arasında yapılan bir araştırmada, itikadi sorunların arttığı, deizm fikrinin yaygınlaştığı görülmüştür. Toplumumuzda, özellikle de gençlerde, dinin, toplum hayatından uzaklaşması eğilimini destekleyenler her geçen gün artmaktadır. “Dindar nesil” diye yola çıkan iktidar, başara başara nesilleri yüce dinimizden soğutmayı başarmıştır. Demek ki iktidarın dinî söylemleri en başta yüce dinimize zarar vermektedir. Demek ki Diyanet İşleri görevini layıkıyla yerine getirememektedir. Demek ki Peygamber’imizin “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” buyruğuna uygun davranılmamaktadır. İktidar üzerinden din empoze etmek ya da din üzerinden iktidar sağlamak artık toplumda geri tepmektedir. Bu durum, zaten dinin özüne de aykırıdır. Diyanet, toplumu İslamlaştırmaktan önce gönülleri kazanmak zorundadır.

Değerli milletvekilleri, Diyanetle alakalı 3 belge üzerinden bazı bilgiler vermek ve yorum yapmak istiyorum. Bu belgeler, 2018 Yılı Diyanet Faaliyet Raporu, VI. Din Şûrası Sonuç Bildirgesi ve 2019-2023 Strateji Raporu’dur. VI. Din Şûrası “Sosyokültürel Değişimin İnanca ve Dinî Hayata Etkisi” başlığıyla gerçekleştirilmiştir. Şûra Sonuç Bildirgesi’nde, ülkemizdeki dinî hizmetlerin çağın gereklerini yakalayamadığı, sosyokültürel değişimlerin dinî inançlara zarar verdiği ifade edilmiştir; ülkemizde dinî alanda yeterli akademik çalışma yapılmadığı vurgulanmıştır. Diyanetin bu konularda elinde sağlıklı verilerin de bulunmadığı ifade edilmiştir. Demek ki Diyanet bütçesi hakkıyla kullanılmamakta. Eksiklikler bizzat Başkanlıkça tespit edilmiştir.

2018 Yılı Faaliyet Raporu’nda, kurumda zayıf alanlarda personel arasında uyumsuzluk olduğu, istihdamda eğitimin durumunun dikkate alınmadığı, uzman eksikliklerinin olduğu ve “adam kayırma” algısının yaygın olduğu konuları yer almıştır. İnanabiliyor musunuz, Diyanet İşleri Başkanlığı kendi Faaliyet Raporu’nda “adam kayırma algısı”nın olduğundan bahsetmektedir. Ben, bütün bu sorunları Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan sordum; gelen cevap şu oldu: “Hepsini hallettik.” Nasıl düzelttiniz diye sordum; maalesef cevap yok. Madem düzelttiniz, aynı sorunlar neden 2019-2023 Strateji Belgesi’nin 23’üncü sayfasında “İç Kaynaklı Riskler” başlığı altında durmaktadır? Aynı sayfada personelin yetersiz olduğu, dinî sorunlara cevap verilmekte geç kalındığı, dinî eğitim sunan personelde eğitim eksikliği olduğu “zayıf yönler” olarak tarif edilmiştir. Bunlar asla kabul edilemez.

2023’te 15 milyar lirayı aşkın bütçe hedefleyen Diyanet İşleri Başkanlığı, kurum bu hataları yapamaz ve yapmamalıdır. Ben, Diyanet İşlerinin 2023 vizyonunda yeni hiçbir şey görmedim. Allah aşkına, gören varsa, bilen varsa bunları da hatırlatmanızı ve öne çıkarmanızı isterim.

Kıymetli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak akılla oluşturulmuş, dinin objektif verilerine dayanan bir din stratejisi olmalıdır. Bu bir kamu hizmeti olacaktır. Devleti dinle şekillendirmek için değil, toplumun dinî ihtiyaçlarında yaşanan yozlaşmayı engellemek için bu yapılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı bu noktada çok önemli bir kurumdur. Ben bu kürsüden, Diyanet İşleri yönetimini çokça eleştiriyorum ama bu eleştirilerimi dışarıdan biriymiş gibi yapmıyorum; bunları bir öz eleştiri düşüncesiyle yapıyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı, çok daha iyi idare edilmelidir ve ona uygun da çalışmalıdır. Bu noktada Diyanet personeli içindeki adaletsizlikler de giderilmelidir. Sözleşmeli, geçici, kadrolu, fahri gibi pek çok kadro mevcuttur. Bunların çoğu aynı işi yapmakta ama farklı haklara sahip durumda bulunmaktadırlar. Kadroluyla aynı işi yapan sözleşmeliler kadroya geçirilmelidir.

Alevi kardeşlerimizin dinî ihtiyaçlarını karşılayacak ödenekler sağlanmalıdır. Cemevlerini siyasi amaçları için kullanmaya çalışan gruplara izin verilmeyerek devletin kuşatıcı yüzü gösterilmelidir. Hristiyan, Musevi, Yezidi vatandaşlarımızın Diyanetle barışık olması sağlanmalı ve onlara da ihtiyaç duydukları hizmetler Diyanet tarafından uygun bir şekilde verilmelidir.

Sayın milletvekilleri, bu vesileyle, bütün eleştirilerimizin yanında iyi işleri de takdir etmek bizi mutlu eder. Diyanet Vakfının yurt sayılarının artırılması, İSAM gibi akademik çalışmalar yapan merkezlerin faaliyetleri ve diğer faydalı işlerden dolayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – ….başta Diyanet çalışanlarını ve Diyanet İşleri Başkanlığını tebrik ediyor, bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İYİ PARTİ Grubu adına konuşan milletvekillerine teşekkür ettiğine, İstanbul Milletvekili Abdul Ahat Andican, İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır ve Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmalarındaki bazı ifadelerine ve din meselesinin birleştirici bir mesele olarak değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ milletvekillerine sunumları için, konuşmaları için önce teşekkür ediyorum. Tabii, pek çok eleştiri var bizlere, onları çok öne çıkan birkaç başlık üzerinden kısaca değerlendirmek istiyorum.

Şimdi, Kanal İstanbul Projesi üzerine uzun bir konuşma yapıldı sayın hatip tarafından. Bu projeye dair itirazlarınız –bu, çok daha uzunca konuşacağımız bir mevzu- bu konuya dair bütün itirazlar muhakkak ki ciddiye alınacaktır. Bu itiraz etme meselesini önemsiyorum fakat bu itiraz meselesine yaklaşımda şöyle bir sorun var: Şimdi “İsmine Kanal İstanbul değil de soygun İstanbul denilmeli.” diyorsunuz. Yani bu kadar yıldır bu ülkeyi yöneten insanlara, hiç iyi bir şey yapmamış gibi bir muamele yapmayı çok haksızca buluyorum. Yani “Yapılan her iş soygun, yapılan her işte muhakkak bir üçkâğıt var…” Böyle bir yaklaşım içerisinde olamayız yani. Bu kadar itimatsızlık içerisindeysek bize niçin konuşuyorsunuz? Yani kelimelerin, muhataplarında bir anlamı olması için hiç olmazsa bir zerre -son hatibe teşekkür ediyorum en azından en son, İSAM’la alakalı iki güzel cümle duyma imkânımız oldu- yapılan işlerle ilgili olarak en ufak bir iyilik varsa biraz ondan da bahsetmek lazım. Yani “Bizler mükemmeliz, en temiz biziz; sizler hırsızsınız, soyguncusunuz.” diyorsanız, kusura bakmayın yani bu sözcükleri bizim kabul etmemiz mümkün değil. Bizim Türkiye’yle alakalı düşündüğümüz bütün projeler memleketin faydasınadır. Buna sizin itirazınız varsa o da başımızın üstündedir. Daha iyisini anlatıyorsunuzdur, daha faydalısını söylüyorsunuzdur ama bununla alakalı söylediğiniz şeylerde bence bu üslupla yapmamak lazım. Yani “Kanal İstanbul’un adına başka bir şey söyleyin, bunu yapmayın.” deyin ama lütfen bunun adına “Soygun İstanbul projesi” demeyin, dediğiniz zaman iş başka bir yere gidiyor çünkü.

Şimdi, geliyoruz, dış politikayla alakalı meseleler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İzninizle Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Diyorsunuz ki: “Laik dış politika anlayışı.” Doğrusu, bu tabiri ben daha evvel hiç duymamıştım, ilk defa duydum burada. “Türkiye daha evvel ara bulucu bir dış siyaset güdüyordu, oradan taraf bir ülke olarak dış politika yaklaşımına geçti.” diyorsunuz. Şimdi, ne ara buluculuk… Yani bir konuya dair her zaman ara bulucu bir tavır içinde olamazsınız. Bazı meseleler vardır ki siz taraf olmak durumundasınızdır. Yani Türkiye, Filistin’le alakalı bir meselede taraf olduğu zaman suç mu işliyor, Almanya’da yaşayan soydaşlarımızla alakalı bir meseleyle ilgili tavır ortaya koyduğunda taraf mı oluyor -ki pek çoğu artık aslında Alman vatandaşı da olmuş insanlarla ilgili olarak- ya da bir yerdeki bir haksızlıkla, bir yanlışlıkla alakalı bir konuda fikir beyan ettiği zaman taraf mı oluyor, yanlış bir politika mı izliyor? Türkiye kendi dış politikası gereği bazı konularda taraftır, bazı konularda da ara bulucu rolünü üstlenmiştir. Kendi kafanızda bir fikir varken dahi de ara bulucu olmaya devam edebilirsiniz.

Zaten, bu, tarafsızlık meselesini çok anlayamıyorum yani insanlar bir konuda fikir sahibi olup, taraf olup adil olabilirler, adaletli bir yaklaşım içerisinde olabilirler. Bu manada bakıldığında, Türk dış politikasının yaklaşımı, Türkiye’nin öncelikleri üzerine, özgür, bağımsız bir yaklaşım, bir tavır ortaya koyabilmek üzerinedir; müstakil bir devlet olma iddiasıyla işler yapmaktadır ve Türkiye Dışişleri Bakanlığı da diğer bakanlıklarımızdan daha farklı değildir. Yani millet bize iktidar olma iradesini sandıkta verirken nasıl İçişleri Bakanlığı için irade kullanma imkânı veriyorsa, Millî Eğitim Bakanlığı için veriyorsa, dış politika için de yani Dışişleri Bakanlığı için de aynı eş değer oranda bu iradeyi bize vermektedir ve milletten aldığımız iradeyle, yetkiyle biz bunu yapmaktayız.

Şimdi, devamında, tabii burada çok konuşuldu, belki daha da konuşmaya devam edeceğiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Rica edeceğim Sayın Başkanım.

Tank Palet Fabrikası, şimdi burada Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesi görüşülürken de uzunca dile geldi. Sayın Bakana da soruldu, cevap verdi. Fakat öyle zannediyorum yani bazı konular bazı vekillerimizin ihtisas alanı, konu ne olursa olsun aynı noktanın üstünden bir daha, bir daha, bir daha geçiyoruz. Şimdi, Tank Paletle alakalı hem dinlediklerimden hem okuduklarımdan hem konuya dair kendimce yaptığım okumalardan şu noktaya geliyorum: Şimdi, bir defa burada bir mülkiyet devri yok, bunu defaatle konuştuk. Burada tank da yapılmıyor, burada tankla alakalı palet üretiliyor, modernizasyon yapılıyor ve çok özel niteliklere sahip işçiler ve mühendisler çalışıyor. Çok özel bir işletme, bir fabrika burası. Burada mülkiyet devrinden değil, ALTAY tanklarını yapacak olan firmanın… Bu ALTAY tanklarını yapan başka bir OTOKAR firması, prototiplerini yapan bir başka firma da vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bitireceğim Başkanım.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sözleşmeyi ortaya koyun, bu tartışma bitsin.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu firma da bu ürünü geliştirirken, prototipini yaparken aynen bu fabrikadaki imkânları kullanmıştı. İki sebepten: Çünkü burası; bir, çok ihtisas isteyen bir mecra; ikincisi, güvenlikle alakalı çok önemli bir alan. O yüzden oraya kafanıza göre girmek çıkmak mümkün değil ve bu işler olurken de başından sonuna kadar Millî Savunma Bakanlığımızın denetiminde olan bir kurumdan bahsediyoruz. Burada söz konusu olan, bu tanklarla alakalı ihaleyi alan firmanın tankları yaptığı süre içerisinde bu mecrayı kullanmasıdır. Sadece o kullanmayacak; mesela, yeni ihaleye çıkılan konular var, ASELSAN kullanacak, HAVELSAN kullanacak, ROKETSAN kullanacak yani bu konuya dair, bu özel ihtisasla alakalı çalışma alanına dair ihale alan diğer firmalar da burayı kullanmaya devam edecekler. Tabii bunlar anlatılırken hakikaten anlamakta zorlandığım, son paragrafta birkaç cümle var yani ne anlama geliyor bilemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – “Türkçe konuşup Türkçe düşünmek…” Şimdi, bazen şöyle şeyler duyarız yani duyuyorum. Efendim, diyorlar ki: “Mükemmel İngilizce konuşuyor, mükemmel Fransızca konuşuyor.” Ben diyorum ki o insanlara: “Ben o insanların Türkçe konuştuklarını dinliyorum, çok özel bir şey göremiyorum yani Türkçesinde çok özel bir şey göremediğim, İngilizcesini söylese ne olacak, Fransızcasını söylese ne olacak?” Şimdi “düşünce” dediğiniz şey… Hangi dilde düşündüğünüzün önemi yok yani Türkçe mi İngilizce mi, hangi dilde düşünürsen düşün, asıl mesele sizin kavramlarınızın, düşünme şeklinizin, sistematiğinizin yerli olup olmamasıyla alakalı. Velhasılıkelam, ya, bu Mecliste konuşan herkes Türkçe konuşuyor -ben öyle görüyorum, başka dilde konuşan yok- ve kendini hayatta biriktirdiği her tür kavramla beraber ifade etmeye çalışıyor. O yüzden bunları söylerken, bilemiyorum, ben anlamakta… Bilemiyorum, şaşırdığımı söylemek isterim.

Şimdi, bir şeyle tamamlayacağım, Diyanet meselesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Diyanet meselesi hakikaten fevkalade önemli bir mesele. Türkiye’de yasaklar olduğu günlerde -ki daha düne kadar, 2009 yılına kadar- ben hukuk fakültesi mezunu olmuş olmama rağmen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yüksek lisans yaptım. Benim için önemli bir tecrübe oldu. Yani ilahiyat camiası; gitmek, gelmek, yaklaşımlar nasıldır?

İlahiyat camiasının hepimizin ortaklaşması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum yani ayrışmamamız gereken bir konu. Çünkü Türkiye’de yapılan bütün araştırmalar -hani gençler falan, söylüyorsunuz ama- bize Türkiye’de yaşayan insanların dindar olduğunu söylüyor, kendini böyle tanımlıyor. Yani dinî pratiği olsun ya da olmasın kendisinin dine dair bir teması var ve dine hürmetkâr. Din bizi birleştiren bir konu, ayrıştıran bir konu değil. İster namaza gitsin, bayram namazına ister cumaya ister gitmesin; kendi hiç gitmiyordur, ailesinde hürmet eden vardır. Günün sonunda “din” dediğimiz mesele bizim ortaklaştığımız bir mesele. O yüzden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Özlem Hanım, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sanki biraz uzun oldu gibi.

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Yani yetmiş dakika dinliyoruz Sayın Türkkan, yetmiş dakika.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sabırla dinleyeceğim.

ÖZLEM ZENGİN (Devamla) – Devamında da şununla bitireyim: Yani bu konuyu, din meselesini bizi birleştiren bir mesele olarak değerlendirelim ve bu konuya dair, hakikaten, el birliğiyle daha iyiye dair ne yapabileceksek, hep beraber bu konu için gayret sarf edelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan.

25.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, “Kanal İstanbul” ismini “talan İstanbul” olarak değiştirdiklerine, dış politikada ara bulucu olmanın, taraf olmanın önemli olduğuna ve İslam’ı referans alarak gelmiş bir siyasi partinin İslam’a en çok zarar veren parti hâline dönüştüğüne ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Öncelikle Kanal İstanbul konusundan bahsetmek istiyorum size. “Soygun İstanbul” ismini beğenmemiş olabilirsiniz, buna saygı gösteriyorum. Biz de değiştiriyoruz “talan İstanbul” koyuyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Tatmin etti mi, bilmiyorum ama neticede orada bir talan olduğu kesin. Yani “soygun İstanbul” beğenilmemiş olabilir, arkadaşlarımızla konuştum ben, “Onu biz değiştirelim ‘talan İstanbul’ koyalım.” dediler; eyvallah, onun ismi bundan sonra “talan İstanbul”dur.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Eş değer kelimeler, şu Türkçe meselesine…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Uluslararası, dış politikada ara bulucu olmak… Taraf olmak, taraf olmak tabii ki çok önemli bir meseledir ama taraf olduğunuz tarafta hep kaybeden taraf olmak kötü bir örnektir. Bakın, Suriye’de Türkiye taraf olmuştur. Neydi, “derin strateji” miydi, neydi o, “stratejik derinlik” miydi? Çınarlı, yapraklı bir partinin Genel Başkanı söylüyor şimdi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sizin bayağı bir temasınız olacak yakında.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Onu siz kendinize şiar edinmiştiniz, burada onunla beraber hepiniz bağırdınız. Dedik ki: Bakın, bu stratejik derinlik stratejik bir çukurdur, bu çukurda hepiniz gömülür ve batarsınız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Genel Başkanınız 20 vekil verecek, çok şey söylemeyin, ihtiyacınız olur.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bakın, ben bir şey söyleyeyim mi? Siz konuşurken o kadar sabırla dinledim ki.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu doğru, dinleyeceğim şimdi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, bu çukurda siz boğulursunuz dedim, dinletemedim. Ben hatırlıyorum, o dönemde “Ya, arkadaşlar, bakın, Suriye’de ciddi işler oluyor, bu ciddi işlerde Türkiye doğru hareket etmek zorunda, aksi hâlde Türkiye'nin kendi üniter devlet yapısını bile sıkıntıya koyacak gelişmeler olabilir, buna göre önlemler almak lazım.” deyince “Biz üç günde Emevi Camisi’nde namaza gideriz.” diyen bir Şamil Tayyar vardı burada, tayyare oldu gitti ama Türkiye hâlâ bu çukurdan çıkamadı.

Tank Palet Fabrikasına gelmek istiyorum. Bakın, Reza Zarrab’ı hatırlarsınız değil mi? Televizyona çıkardınız, kırmızı bir dekorda yanında Türk Bayrağı, sonunda Reza Zarrab’ı hiçbiriniz savunamadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Her biriniz Reza Zarrab’la olan ilişkilerinizi reddettiniz, kabul etmediniz yani onun “Para gönderdim.” dediği de kabul edilmedi, “Ben Cumhurbaşkanıyla görüştüm.” dediğinde de kabul etmediniz, “Ben Başbakanla görüştüm.” dediğinde de kabul etmediniz, “İçişleri Bakanı’nın oğluyla şöyle şöyle iş ilişkilerim var.” dediğinde onları da kabul etmediniz; hiçbirini kabul etmediniz, adama da sahip çıkmadınız. Yarın öbür gün, gelecek günlerde aynı son Ethem Sancak’ı bekliyor, onu da tanımayacaksınız, ona da sahip çıkmayacaksınız, onunla olan ilişkilerinizi de reddedeceksiniz. Ethem Sancak’ın sonu da çok farklı olmayacak. Üstelik “Orada tank yapılmıyor.” dediniz, ben size biraz sonra fotoğrafını göndereceğim, 2012 yılında orada tank imalatı sırasında Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kaynak yaparken çekilmiş fotoğrafını ben size göndereceğim.

Bakın, buradaki esas mesele ne, biliyor musunuz? Sözleşmeyi ortaya koyamadınız, anlatamadınız, söyleyemediniz, sakladınız. Bu konuda tarafların beyanına da baktığınızda, işte nasıl ortak aldığına, kimi ortak aldığına baktığınızda buram buram yolsuzluk kokuyor bu proje. Tank Palet Fabrikası buram buram yolsuzluk kokmuş. Ben sizlerin arasında ciddi anlamda, bu işlerden uzak, bu işlerden asla gelecek beklemeyen, bu işlerden uzak durmak için çok ciddi çaba sarf eden arkadaşlarımız olduğunu biliyorum, onları da tek tek tanıyorum. Onlardan ricam, biraz hukukumuz varsa bu işleri savunmaktan uzak durun diyorum, bu işlerin içinde olmadıklarını biliyorum onların, savunmaktan uzak durun. Bu işler buram buram yolsuzluk kokuyor, emin olun. Bunu çok yakın bir tarihte sizler de göreceksiniz, aynı Reza Zarrab örneğinde olduğu gibi.

Türkçe konuşup Türkçe düşünmek konusunda size hiçbir şey söylemeyeceğim, İsmail Gaspıralı’nın bir kitabını hediye edeceğim, oradan okuyun, gerisini size bırakacağım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Oldu, çok teşekkür ederim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, son bir cümlem var müsaade ederseniz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor Sayın Çıray.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Hayır efendim, böyle bir usul yok. Biz milletin vekiliyiz, grup başkan vekillerinin dedikodu sahası değil burası. (Gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben dedikodu yapmıyorum, biraz otur, ben dedikodu yapmıyorum, şu an bütçe üzerinde konuşuyorum .

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor şu anda.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir şey söyleyeyim derken bambaşka bir şey söylediniz ya.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Öyle şey mi olur? Böyle bir usul yok. Doğru söylüyorum arkadaşlar. Alıyorsunuz sözü, saatlerce, saatlerce milletvekilleri böyle izliyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır, hiç doğru değil, kınıyoruz sizi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 69’a göre söz isteyin.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Bu milletin Meclisi. Yeni bir usul getirdiniz, yeni bir usul. 2011’den beri Parlamentodayım, böyle bir usul yok arkadaşlar!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Lütfü Bey, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Diyanetin cuma hutbelerini dinlerseniz, sayın hatibimizin ne kadar doğru konuştuğunu bir kez daha anlarsınız. Zira, Diyanetin Cuma hutbeleri okunması için müftülüklere verdikleri emirde, seçim dönemlerinde seçmeni yönlendirecek hutbeler verilmeye başlandı. Biraz evvel ifade ettiniz, Diyanet bizim hepimizin ortak paydası olmalı. Çok doğru, katılıyorum ama seçim döneminde seçmeni yönlendirecek hutbeler verecek noktaya geldiyse, bu, hepimizin olmaktan uzaklaşır, sadece iktidarın Diyaneti olur ve yazık edersiniz, insanların inançlarına yazık edersiniz. İslam’ı referans alarak gelmiş bir siyasi parti, İslam’a en çok zarar veren bir parti hâline dönüştü maalesef.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çıray, grup başkan vekilleriyle yapılan bir görüşmeyle bütçe çalışmalarımız planlanmış durumda. Dolayısıyla yanlış bir…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, ben Tüzük’ten doğan hakkımı, milletin bize, milletvekillerine verdiği hakkı kullanmak istiyorum. Burada kendi kendimize usul belirleyemeyiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmek üzere TBMM’ye sunulan torba yasa teklifi içerisindeki Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen güvenlik soruşturmasıyla ilgili yeni düzenlemenin Anayasa Komisyonunda görüşülmemesinin kabul edilemez olduğuna ve Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle lojmanda oturan personelin mağduriyetine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, daha önce İYİ PARTİ Grubu konuşurken araya girmemek için bekledim ama aslında hem sizden hem Sayın Meclis Başkanından öncelikle bir konuya müdahale etmesini bekliyoruz, o da şu: Yarın Plan ve Bütçe Komisyonu çalışacak, yeni bir torba geldi çünkü. Cumartesi günü de Meclisin bu konuda çalışması öngörülüyor. Ama bu torba yasanın içinde Anayasa Mahkemesi tarafından grubumuzun başvurusuyla iptal edilmiş olan güvenlik soruşturması maddesinin yerine yeni bir madde konuluyor.

Bu içerikle ilgili çok konuşuruz, oralara asla girmeyeceğim ama Meclis Başkanlığı tarafından bu torba yasa, bu kalitesiz yasama anlayışının da bir devamı olarak esas komisyon olarak Plan ve Bütçeye yollanmış ve Anayasa Komisyonuna havale dahi edilmemiş. Oysa bir güvenlik soruşturması meselesi doğrudan bir Anayasa meselesidir. Kaldı ki ayrıca Adalet Komisyonuna da yollanmamış. İçişleri Komisyonuna yollanmış ama İçişleri Komisyonu Başkanı da çağrı yapmıyor.

Şimdi, bu kadar hassas bir konuda Anayasa Mahkemesi ne dedi? “OHAL KHK’siyle yapılan düzenleme Anayasa’ya aykırı.” Hepimiz açısından bağlayıcı ama “Anayasa’ya aykırı” diye iptal edilen bir maddenin Anayasa Komisyonundaki her partiden çok değerli arkadaşlarımızın uzmanlık alanları olan bu konuda fikirleri alınmadan Plan ve Bütçe Komisyonunda düzeltilebilir mi? Bu, kabul edilemez.

BAŞKAN – Şu anda Komisyonda mı, geldi mi Komisyona?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Plan ve Bütçeye gitti, Anayasa ve Adalete yollanmadı. Beklentimiz, bunun mutlaka Anayasa ve Adalet Komisyonlarına havale edilmesi, eğer edilmezse bu Komisyonların olağanüstü toplanıp Başkanlıktan İç Tüzük 38’in (3)’üncü fıkrası gereğince talepte bulunmaları, bunun yanında Plan ve Bütçe Komisyonunda yarın 38’in (1)’inci fıkrasında kendisine verilen imkân dâhilinde bunu Anayasa Komisyonuna sevkini talep etmesidir. Aksi durum… Akıl almaz bir şey! “Anayasa’ya aykırı” diye iptal edilip Meclise görev veriliyor “Plan Bütçeciler baksın…” Öyle bir şey olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuyu Meclis Başkanıyla görüşeceğim şimdi ara verince.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin ve Meclis Başkanımızın ve Cumhurbaşkanı Yardımcısının doğrudan ilgi alanı olan bir konuyu görüşüyoruz. Millî Saraylar Cumhurbaşkanlığına devredildi. Yanlış mı? Yanlış. O konudaki görüşlerimizi söyledik mi? Söyledik. Ama bir ikincil mağduriyet var burada, 441 personelini daha sonra yapılan düzenlemeyle Meclise bıraktılar. Sayın Başkanım, bu personel; çocuğu olan, bebeği olan, imkânı dar bir personel, bunları karda kışta Cumhurbaşkanlığı lojmandan çıkarıyor, diyor ki: “Çıkın kardeşim.” Personelden mahkemeye gidip yürütmeyi durdurma alan olmuş, daha sonra bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı bütün gücüyle, maalesef de Cumhurbaşkanının yargı üzerindeki etkisi de ortadayken… Bu sefer, yürütmeyi durdurma kararı vermeye korkan hâkimler var, bazı arkadaşlar duruyor. Altı aylık bebeğiyle dışarıda. Ha, bak, bir şey söyleyeyim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Türk Silahlı Kuvvetleri GATA’nın devrinde Sağlık Bakanlığı dedi ki “Lojmanlar bize geçti, çıkın.” Vallahi TSK uğraştı, uğraştı, personelini o lojmandan çıkartmadı. Meclis bunda gayret göstersin. Meclis Başkanı ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı bu 411 personelden lojmanda kalan az sayıda personeli karda kışta dışarıya atıyorsa bu iş değil yani. Bunu da burada görüşmemiz lazım. Bu konuda bütün herkesten ve özellikle bu konulara çok hassasiyet gösteriyorsunuz, sizlerden beklentimiz var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ben de çok teşekkür ederim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Millî Sarayların Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle lojmandan faydalanan personelin haklarının korunmasıyla ilgili duyarlılıklarının devam ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Sabahleyin Erkan Akçay Bey de bu konuyla ilgili bize bir not gönderdi. Personelin haklarının korunmasıyla ilgili duyarlılığımız devam ediyor. İnşallah faydalı olur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Türkkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, gruplar adına konuşmalar tamamlandıktan sonra Grup Başkan Vekillerine söz hakkı tanınması yönünde prensip kararı alınmasının İç Tüzük’ün 69’uncu maddesinin ihlali anlamına gelmemesi, kendisine sataşıldığını ifade eden milletvekillerine de söz hakkı verilmesi hususunun devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, bütçe görüşmelerinde Grup Başkan Vekillerinin, kendi aralarında yaptığı görüşmeyle, hatiplerin arkasından, bitiminde kanaatlerini belirtmesi yönünde bir prensip kararı almıştık ama bu, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesini ihlal anlamına gelmemeli. 69’uncu maddeye göre, hangi konuşmadan dolayı kendisine sataşıldığını söyleyen arkadaşlara da söz verilmesi konusu da devam etmeli diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bize de çok sataşma vardı, arkadaşlarımıza söz aldırtmadık bu manada, onlara da söz verelim o zaman yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şahsına sataşıldı mı?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Vardı yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Her ne kadar Grup Başkan Vekilleriyle ilgili değerlendirmesinden çok üzüldük ve rencide olduksa da şahsına sataşılan milletvekillinin İç Tüzüksel hakkına biz de saygılıyız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, Sayın Başkanım, o zaman…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ben usul ve sataşmadan söz istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Aytun Çıray’ın, Grup Başkan Vekillerine bir özür borcu olduğunu da düşünüyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, Sayın Başkanım…

28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilen güvenlik soruşturmasıyla ilgili maddenin önce Adalet Komisyonunda görüşülmesi hususunda Meclis Başkanlığının çaba göstermesinin önemli olduğuna ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

CHP Grup Başkan Vekili arkadaşımızın da değindiği konuya ben de değinmek isterim. Cumartesi günü görüşmeyi tasarladığımız, düşündüğümüz bir teklifteki bir maddenin sıkıntılı olduğunu, daha önce Anayasa Mahkemesinin iptal ettiğini, şimdi tekrar, yeniden bir torba yasa teklifi içerisine dâhil edileceğini görüyoruz. Bu anlamda, bundan bir saat kadar önce Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlarımız Adalet Komisyonu Başkanlığına bir dilekçeyle başvuru yaptılar bunun en azından Adalet Komisyonunda görüşülmesi gerektiği yönünde. Zaten binlerce kamu görevlisinin mağduriyet alanını teşkil eden bu maddenin tümüyle buradan çıkarılması, gündeme gelmemesi yönünde grup olarak biz de talep ediyoruz. Meclis Başkanlığının bu konuda bir çaba içerisine girmesi önemli olacaktır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Çıray, yerinizden söz veriyorum.

Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama Sayın Başkanım, bizim arkadaşlara da verelim; bakın, burada beklediler.

BAŞKAN – Tamam, sabaha kadar, kim söz istiyorsa vereyim ben.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle olmaz ki Başkanım.

29.- İzmir Milletvekili Aytun Çıray’ın, Meclisin işlevsiz hâle getirildiğine ve milletvekillerinin kendilerine yapılan sataşmaları cevaplayamayacak acziyette olmadığına ilişkin açıklaması

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2011’den beri bu milletin iradesi ve Allah’ın şeyiyle görev yapıyoruz. Böyle bir usulle uzun zamandır bu Mecliste ilk defa karşılaşıyoruz. Milletvekilleri âdeta… Zaten Millet Meclisi işlevsiz hâle getirildi, milletvekilleri de kendilerine yapılan sataşmaları cevaplayamayacak acziyette değiller, cevaplayabilirler. Yani dolayısıyla bir konu açılıyor, o konu kapanmadan söz veriliyor, dakikalarca o konudan o konuya, o polemikten o polemiğe, esası kaybediyoruz. Burada dış politikayla ilgili konuşan benim, bu cevabı ben verebilirim.

BAŞKAN – Verin artık ya.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – İşte, diyorum ki: Mesela, Filistin meselesini hanımefendi söyledi, hâlâ biz Sayın Cumhurbaşkanının Gazze’ye gitmesini bekliyoruz, bilmem kaç sene önce ağustosta gidecekti. Bu arada, Filistin’de Türk milleti hakikaten her zaman samimiyetle Filistin haklarını savunmuşken Filistin’in kimlerin yanında yer aldığını, son Kıbrıs meselesinde ve başka meselelerde gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Grup Başkan Vekili zaten ifade ettiler. Biz bunu böyle devam ettirirsek hiçbir kararı geçiremeyiz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben söz istiyorum, bütün arkadaşlarıma söz istiyorum, Ahmet Hamdi Çamlı’ya.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ama zaten bana oradan söz vermeniz lazımdı.

BAŞKAN – Söyleyeceğinizi söylediniz zaten Sayın Çıray ya!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Bana oradan söz vermeniz lazım.

BAŞKAN – Buyurun kardeşim… Kimseye söz vermiyorum burada, herkes, grup başkan vekilleri yerinden söz alıyor.

Buyurun, devam edin.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Arkadaşlar, milletvekillerine ihtiyaç yoksa birer vekâlet verelim, grup başkan vekilleri…

BAŞKAN – Sayın Çıray, biraz dikkatli konuşun.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Gayet dikkatli konuşuyorum ben.

BAŞKAN – Ben Meclisi yönetiyorum, milletvekilleri çok değerli.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Eee…

BAŞKAN – Bir karar alındı, Grup Başkan Vekiliniz de bu karara katıldı. Dolayısıyla…

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Efendim, o bizim sayın Grup Başkan Vekilimizin katılması…

BAŞKAN – Buyurun, konuşun siz. Buyurun, anlatın.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - …bizim haklarımızı kısıtlamayı gerektirmez.

BAŞKAN – Buyurun cevap verin.

Sayın Çıray, cevap verin.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Ben millet adına konuşuyorum, eğer konuşturmak istemiyorsanız da konuşmam.

BAŞKAN – Buyurun.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Konuşmuyorum. Al!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, yeterince takip etmediği için bu yanılgıya düşüyor sayın milletvekili.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, toparlayalım.

30.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, belirlenen kurallara uyulması gerektiğine ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, şunu önemsiyorum: Kural koyuyorsak kurala uymalıyız.

BAŞKAN – Uyuyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Eğer ortaya çıkarak -ne diyelim- bir tür baskın yaparak eğer…

BAŞKAN – Sayın Zengin, bizim Meclisi nasıl yönettiğimiz konusundaki iradeyi bana hatırlatmanız beni üzer, herkes için söylüyorum. Burada biz bir gayretin içerisindeyiz. (MHP sıralarından alkışlar) Türkiye Büyük Millet Meclisinin, onurunu, şerefini, haysiyetini kendi haysiyetimiz kabul ediyoruz, büyük sabırla yönetiyoruz. Şimdi, Özgür Bey burada, Erkan Akçay burada, Lütfü Türkkan Bey burada, siz buradasınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Fatma Kurtulan burada.

BAŞKAN - Bir milletvekiline söz vermeyince büyük üzüntü duyuyorum zaten. Benim işleyişim bu ama bütçede bir hassasiyet gösterildi, ona riayet edelim.

Buyurun Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bakın, size hürmetim sonsuz, biliyorsunuz, her zaman, gıyabınızda da yüzünüze de. Fakat, bizim burada arkadaşlarımız -bakın, biraz evvel saldırılar oldu- yanımıza geliyorlar… Biz rica ediyoruz yani bizim arkadaşlarımızın kabahati ne, onlar da cevap vermek istiyor. Herkesin kendine göre… Ahmet Hamdi Çamlı cevap vermek istedi, Sayın Yılmaz cevap vermek istedi.

BAŞKAN – Ahmet Hamdi Çamlı sevdiğim bir milletvekili ama Özgür Özel adamı övdü.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet.

BAŞKAN – Neye cevap verecekti onu merak ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Onu bilemeyiz, onu bilemeyiz. Madem talebi var.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Eğer söz vereceksek herkese söz verelim, vermeyeceksek vermeyelim.

Şimdi, ben şunu ifade etmek istiyorum Sayın Başkanım: İç Tüzük'ün 23’üncü maddesine göre, Başkanlığın yani Mecliste bulunan Başkanımızın kendi takdirinde. Ben anlıyorum, biz de iletelim kendisine, Özgür Bey’e fakat kendisi de biliyorlar ki yani bu konuya dair, mali yükümlükleri olan başka maddeler teklifte olduğu için, bu sebeple Plan ve Bütçe Komisyonuna gitti. Kendileri taleplerini iletirler, eğer Başkanlığın böyle bir takdiri olursa, o da ayrıca değerlendirilir.

Şimdi, ayrıca, yargının bağımsız olmadığından bahsettiniz. Bakın, biraz çelişiyorsunuz yani Anayasa Mahkemesi sizin talebiniz doğrultusunda karar verdi, sizin lehinize bir karar verdi.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Bozuk saat bile iki defa doğruyu gösterir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, burada verilen karar da aslında bir iptal kararı değil, kararları da doğru anlatmak lazım. Anayasa Mahkemesi “Bu konuya dair yapılan düzenlemede bir kanun düzenlemesi yapmalısınız.” dedi yani “Kanunla bir çerçeve çizmelisiniz.” dedi, iptalden bahsetmedi, “Bir kanuni dayanağa ihtiyacınız var.” dedi. Biz de bu sebeple, geç kalmamak için, bir an evvel bu kanuni düzenlemeyi yapalım diye konuştuk, içeriği de zaten kanunu yaparken hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda tartışacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.01

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Sıra Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapılacak konuşmalardadır.

İlk söz, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı’ya aittir.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşları bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

7-17 Aralık tarihleri arasında Konya’da gerçekleştirilen Hazreti Mevlâna’nın 746’ncı Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenlerinde bu akşam Şebiarus merasimi icra edilmektedir. Hazreti Mevlâna‘yı 746’ncı vuslat yıl dönümünde rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Onun bizlere bıraktığı mirasın, millî birlik ve manevi kalkınmamız için eşsiz imkânlar sunduğuna inanıyor, Şebiarus’un hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Vuslat törenlerinin bu yılki ana teması “Vefa vakti” olarak belirlenmiştir. Hazreti Mevlâna diyor ki: “Sevgide çekilen cefada binlerce vefa var.” Konya vefalı şehirdir, Konya sevgi ve hoşgörü şehridir, Konya Mevlâna şehridir. Selçuklu’nun payitahtı, Anadolu’nun vatan yapılmasında ve kurtuluş mücadelesinde büyük bir rol üstlenen Konya, gerek ecdadına gerekse millî ve manevi değerlerine her zaman vefalı olmuştur. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Vefa, başta Yüce Rabb’imize olmak üzere, üzerimizde hakkı bulunan her varlığa karşı insani, vicdani ve imani borcumuzu ödeme gayretinde olmamızdır. Vefa aynı zamanda asil bir duygudur. Karakter bozgununa uğramış, nefis saldırısı ve menfaat tasallutu altında kalmış kimseler için, vefa ancak bir isim, sadakat bir aldatmanın bahsidir. Zira, vefa ve sadakat, insanların hayatları boyunca ihtiyaç duydukları üstün ahlak özelliğidir. Vefa, esasen, inandığı değerler uğruna anadan, yârdan, serden geçmektir. Bugün bağımsız ve hür yaşıyorsak, şanlı ecdadımızın ve şühedanın sayesindedir. Şühedaya hem vefa hem vatan hem de minnet ve şükran borcumuz vardır.

Türk milleti son yıllarda yine çok zorlu ve çetin günler yaşamaktadır. Ülkemiz işgal girişimine maruz kalmıştır. Terör saldırıları, şehirlerimizde patlatılan bombalar, isyan denemeleri, darbe girişimi, ekonomimizi çökertme teşebbüsleri millî bekamızın ciddi tehlikelerle karşı karşıya kaldığını gözler önüne sermiştir.

15 Temmuz hain darbe girişimini asla unutmayacak ve unutturmayacağız. O kanlı gecede yaşananların tekerrür etmemesi hem bizim hem de bizden sonraki nesillerin boynunun borcu, ecdada ve şühedaya vefanın gereğidir. Hamdolsun, bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeler boşa çıkarılmış, oynanan oyunlar ve tuzaklar bozulmuştur. Türk milleti, ülkemize yönelik tehlike ve riskleri, bekamız üzerinde oynanan oyunları ve yönetim sistemimizdeki sorunları da görerek 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini onaylamış, geleceğini bu sistemin ruhuna göre planlamıştır.

Emperyalizmin sınırlarımıza demirlediği, ülkemizle ilgili kirli senaryo ve karanlık planlamalar yaptığı bir dönemde milletimiz bekasına, beraberliğine ve kaderine sahip çıkmıştır. Bu vesileyle, bu cennet vatanı bizlere emanet eden, mukaddes değerlerimiz uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, kahraman gazilerimizi minnet ve şükran hislerimle anıyorum. Cenab-ı Mevla hepsinden razı olsun.

Değerli milletvekilleri, Türkiye yaklaşık on yedi aydır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Yeni sistemde yürütme Meclis içinden çıkmamakta, güvenoyunu bizzat milletten almaktadır. Yürütme görev ve yetkisi seçimle verilmekte ve yine ancak seçimle değiştirilebilmektedir. Buna da doğrudan milletimiz karar vermektedir. Dolayısıyla, yeni sistemle birlikte hükûmet tartışmaları dönemi sona vermiştir. Eğer parlamenter sistem olsaydı, yaşadığımız bu sancılı süreçte de hükûmet değişikliğine zorlama yapılabilecekti. Bazı çevrelerin yeni sistemle ilgili karın ağrılarının bir nedeni de budur. Parlamenter sistemde birtakım iç ve dış vesayet odaklarının tasarımıyla nasıl hükûmetler kurulduğunu, nasıl değiştirildiğini ve nasıl düşürüldüğünü Türk milleti defalarca yaşamıştır. Bakınız, 1946 ila 2018 yılları arasında, yetmiş iki yılda 51 hükûmet görev yapmış olup hükûmetlerin ortalama ömrü yaklaşık bir yıl beş ay düzeyindedir. Koalisyon ve hükûmet tartışmaları, hükûmet krizleri ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaşanan sorunlar yönetim sisteminde tıkanıklıklara yol açmış, önemli zaman kayıplarına ve istikrarsızlıklara neden olmuştur. Siyasal istikrarsızlıklar, Türkiye’yi ekonomik ve sosyal yönden de olumsuz etkilemiş, hatta demokrasi dışı müdahalelere zemin hazırlamıştır. Türk milleti, darbelerin çok acı ve ağır faturalarına katlanmak durumunda kalmıştır. Darbeler, her defasında Türkiye’yi tarihin gerisine itmiş, on yıllarımızı kaybettirmiştir. İşte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle parlamenter sistemin ağırlıkları tasfiye edilmiş, dezavantajları giderilmiştir. Böylelikle, siyasi, ekonomik ve demokratik istikrarın yolu açılmış; hızlı işleyen, çabuk karar alan, sorunların çözümüne ve Türkiye'nin gelişmesine odaklı bir yönetim yapısı tesis edilmiştir.

Yeni sisteme yönelik eleştiriler, genel olarak parlamenter sistem bakış açısıyla yapılan değerlendirmelerden kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, samimi ve iyi niyetli olmayan, tutarsız ve dayanaksız iddialar da dile getirilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini karalamak için gerek 16 Nisan halk oylaması gerekse 24 Haziran seçimleri sürecinde de asılsız ve mesnetsiz iddialar gündeme getirilmiştir. Vatanımız işgalin eşiğinden henüz döndürülmüş iken “Türkiye'nin beka sorunu yok.” bile dediler, beka konusunu sürekli dillerine dolayıp alaya aldılar. Referandum ve seçim süreci boyunca “Eyalet sistemi gelir, ülke bölünür.” dediler. “Cumhurbaşkanı ‘Asgari ücreti, emekli aylığını 500 lira yaptım, muhtarlıkları feshettim.’ diyecek.” dediler. Bir de sanki önceden kendileri atıyormuş gibi “Cumhurbaşkanı, valileri, büyükelçileri, müsteşarları, genel müdürleri atayacak.” dediler. Meclisin kararı olmadan uygulanamayacağı açık olduğu hâlde “Cumhurbaşkanına OHAL yetkisi veriliyor.” dediler. Daha neler neler… Ama aziz milletimiz bunlara hiç inanmamış, tezvirat ve dedikodularına değer vermemiştir.

Şimdi, yine, içi boş ve kuru laflarla, tüm yetkilerin tek kişiye verildiği, Meclisin etkisizleştiği ve itibarsızlaştığı, yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı yönünde algı operasyonu yapılmaktadır. Klişe ve şablon ezberlerle “rejim değişikliği”, “ucube sistem” gibi ithamlarda bulunarak sonuç alacaklarını sananlar yine büyük bir yanılgı içindedir. Yeni sistemi itibarsızlaştırmak isteyenler millet nezdinde ancak kendi itibarlarına zarar verirler, olan da budur. Türk milleti, sağlam ve şaşmaz bir iradeye, feraset ve basirete sahip necip bir millettir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sahibi de aziz milletimizdir. Milletini tanımayan, millete tepeden bakan ve milleti küçümseyen, bir şeyden anlamaz sanan anlayıştan uzaklaşılmalı, milletimize güvenilmeli, millî iradeye saygı duyulmalıdır. Yeni sistemde, Cumhurbaşkanının arkasında millî iradenin çoğunluğunun kararının bulunduğu da asla unutulmamalıdır.

Bakınız, 2007 yılında, Meclis yüzde 65 oy çoğunluğuyla Cumhurbaşkanı seçtiğinde bu karar Anayasa Mahkemesine götürülüp iptal ettirilmiş, bu ülkeye 367 hukuk garabeti yaşatılmıştı. O gece 27 Nisan e-muhtırası verilmiş ve birileri de bu bildiriye destek vermişti. Yine, 2008 yılında, Meclis başörtüsü yasağını kaldırmak için yüzde 75 oy çoğunluğuyla Anayasa değişikliği yaptığında “411 el kaosa kalktı” diye manşetler atılmış ve bu yasa iptal ettirilmişti. Acaba bu mudur özlenen demokrasi anlayışı? Bu mudur Meclisin itibarı, millî iradeye saygı? Bu mudur aranan adalet, yargı tarafsızlığı? Yargı mensupları Genelkurmayda komutanlardan brifing alırken yargı tarafsız ve bağımsız ama Cumhurbaşkanıyla bir araya gelirse, Cumhurbaşkanlığında toplantıya katılırsa yargı tarafsız ve bağımsız değil, öyle mi? Bu, nasıl anlayıştır? Çok şükür ki Türk milleti bunların alayını biliyor ve tanıyor.

Yeni sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisi, yürütme ve yargı karşısında daha da güçlendirilmiştir. Meclise Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin çoğunluğunu oluşturan 7 üyeyi nitelikli çoğunlukla seçme yetkisi verilmiştir. Parlamenter sistemde Meclisin yasama yetkisini elinden alan yetki kanununa dayalı kanun hükmünde kararname çıkarma uygulaması yeni sistemle birlikte kaldırılmıştır. Parlamenter sistemde yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanının her türlü eylem ve işlemleri, yeni sistemle birlikte yargı denetimine tabi hâle gelmiştir. Meclis yürütmeye karşı denetim gücüyle donatılmış, Cumhurbaşkanı Meclise hesap verebilir hâle getirilmiştir. Parlamenter sistemdeki sınırsız yetkili ve sorumsuz Cumhurbaşkanı yerine her türlü iş ve işlemleriyle ilgili sorumlu, hem yasama hem yargı denetimine tabi hem de millete karşı hesap veren bir Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuştur. Yargının tarafsızlığı da anayasal hükme bağlanmış, yargıda birlik amacıyla sivil-asker ayrımına son verilmiş, Anayasa Mahkemesinin askerî kökenli 2 üyeliği kaldırılmış, askerî mahkemeler kapatılmıştır. Böylelikle demokratikleşme yönünde de önemli adımlar atılmıştır.

Cumhurbaşkanının partili olması, yürütme görev ve yetkisini kullanırken toplumun tüm kesimlerine eşit davranmasına engel değildir. Tarafsız olmak partisiz olmak değil, Anayasa’da da ifade edildiği şekilde, üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek yani milletin tamamına hizmet etmektir. Ayrıca, parlamenter sistemde Cumhurbaşkanlarının tarafsızlığı parti üyeliğinin kâğıt üzerinde sona ermesinden ibaret kalmıştır. Yine, parlamenter sistemde Başbakan partilidir ve aynı zamanda icranın başındadır.

Dünyada başkanlık sistemlerinde rutin olarak uygulandığı üzere, tek kişi yürütme yetkisine sahip olmakta ve yürütme alanıyla ilgili kararname çıkarabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde de yürütme alanından sorumlu olmak üzere milletimiz tarafından doğrudan seçilen Cumhurbaşkanı, yürütme alanında düzenleme yapma yetkisine sahiptir; kararname yetkisi, sınırsız ve yasama yetkisini ihlal eden bir yetki değildir. Anayasa’da açık bir şekilde yer alan bu yetkinin çerçevesini, sınırlarını ve hukuki normlar içindeki yerini az buçuk okuma yazma bilenler dahi okuyup anlayabilirler.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yol haritasına ve tarihî gerçeklere uygundur. Hedefimiz, Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti devletini ve Türk milletini ilelebet yaşatmaktır. Yeni hükûmet sistemi, güçlü yönetim için gereken şartları tesis etmiş, devletin işleyişinde uyumlu, hızlı ve etkili karar verme mekanizmaları devreye girmiştir. Türkiye'nin maruz kaldığı tehlike ve tehditlere daha güçlü bir karşılık verebilmesinin zemini hazırlanmıştır. Nitekim, Türkiye, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle başlatılan ülkemizi işgal planının çok cepheli olarak devam ettirildiği bir süreçte, tüm tehdit ve saldırıları bertaraf etmiş, oyunları bozmuş, şer oyuncuları bozguna uğratmıştır. Ekonomide, onca saldırıya rağmen, alınan isabetli tedbirler sayesinde en kötü günler geride kalmış, döviz kurunun ateşi düşmüş, enflasyon ve faiz tek haneli rakamlara inmiş, ekonomiye güven artmış ve büyüme patikasına girilmiştir. Ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir şekilde yönetilmektedir.

Adalet ve hukuk alanında gelişmeler umut vericidir. Demokrasimiz düne nazaran daha iyi seviyededir, kaldı ki bu müspet süreç gittikçe güçlenecektir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin temelini oluşturan insan merkezli bir yaklaşımla, ekonomik ve sosyal refahın artırılması, hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim ilkelerinin devlet tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmesi, bütüncül bir stratejiyle ortak hedeflere ulaşılması yönünde yapılan çalışmalar sürdürülmelidir. Kamu yönetiminde hesap verme sorumluluğunun iyice yerleştirilmesi, şeffaflığın artırılması ve katılımcılığın güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Bütçeden yapılan harcamalara ilişkin bilgilere vatandaşların erişebilmesi ve verilerin açık ve anlaşılır olması ülkemizde bütçe okuryazarlığının geliştirilmesi açısından önemlidir. Bu kapsamda, bütçe ve harcama verilerinin yer aldığı bütüncül ve kullanıcı dostu bir formatta geliştirilecek internet portalı oluşturulmalıdır.

Kamu hizmetlerinin kullanıcı talep ve ihtiyaçlarına uygun olarak değer üretecek şekilde tasarlanması, elektronik ortamda sunulması ve kullanımının artırılmasına yönelik çalışmaları destekliyoruz. Kurumsal bilişim stratejilerinin hazırlanması, e-devlet kurumsal mimarisinin oluşturulması, kurumsal olgunluk ve insan kaynağı yetkinlik modelleri geliştirilmesi, kamuda bulut bilişim altyapısıyla ulusal bilgi sistemi altlığı oluşturulması ihtiyacı da giderilmelidir.

Yerel yönetimlerin etkin, hızlı ve kaliteli hizmet sunabilen, dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarını gözeten, katılımcı, mali sürdürülebilirliği sağlamış şeffaf ve hesap verebilir bir yapıya kavuşturularak vatandaş memnuniyeti üst düzeye çıkarılmalıdır.

Yönetim sisteminin kalitesi kadar, sistemi işletecek olan insan gücü kalitesi de önemlidir. On Birinci Kalkınma Planı’nda da vurgulandığı gibi, ehliyet ve liyakat esaslı bir yaklaşımla, memleketimizin tüm nitelikli insan gücünden etkin ve verimli şekilde yararlanmasını mümkün kılan bir personel rejimi inşa edilmeli ve bu yönde uygulama sergilenmelidir. Kamuda ücret adaleti sağlanmalı, statü ve istihdam karmaşası giderilmeli, kamu çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili sorunları çözüme kavuşturulmalı, ek gösterge çalışması hızla tamamlanarak adaletsizlikler giderilmelidir. Kamuda güvencesiz, sözleşmeli, geçici vekil, fahri, ücretli ve kısmi zamanlı personel çalıştırılması da son bulmalıdır.

Basın ve yayın kuruluşlarımızın önemli sorunları vardır, bu sorunların çözümlenmesi demokrasimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Bu alanda kapsamlı bir değişime, yenilenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Gazeteciler kendilerine özgü bir basın meslek yasasına sahip değildir. Teknolojik gelişmeler ve internet haberciliği de göz önüne alınarak gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. Ayrıca, RTÜK Yasası da günümüz koşullarına göre yeniden ele alınmalıdır. Gazeteler ve televizyon kanalları büyük bir borç yükü altında kalmıştır, bu kuruluşlar desteklenmelidir. Basın kuruluşlarına uygun koşullarda kredi desteği verilmeli, bu destek, teknolojik gelişimi ve yatırım ihtiyaçları göz önüne alınarak uzun vadeli olmalı ve sektörde istihdamı desteklemelidir. Basın sektöründe vergi ve sigorta primlerinde indirim yapılmalıdır. Özellikle, reklamlar ile resmî ilanlara uygulanan katma değer vergisinde indirime gidilmeli; gazete kâğıdı, gazete mürekkebi ve kalıp gibi ürünlerin gümrük vergilerinde gazetelere kolaylık getirilmelidir. İcra ilanlarının gazetelerde yayımlanmasını sonlandıracak düzenlemeden vazgeçilmelidir. İstihdam sağlayan, gerçek anlamda habercilik yapan ve kurumsallaşan internet haber siteleri desteklenmelidir, bu kurumlarda habercilik yapanlar da gazeteci sayılmalıdır. Basın çalışanlarının hakları ve çalışma şartları iyileştirilmelidir. Artan girdi fiyatları yüzünden birçok yerel gazete ile televizyon kapanmış olup diğerleri de zor durumdadır. Bu olumsuz sürece mutlaka müdahale edilerek yerel basın desteklenmeli, faaliyetlerini sürdürebilmeleri için özel destek programları uygulamaya konulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşlarının 2020 yılı bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşlarının bütçelerine destek verdiğimizi belirtiyor, sizlere ve aziz milletimize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Ankara Milletvekili Yaşar Yıldırım’da.

Buyurun Sayın Yıldırım. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YAŞAR YILDIRIM (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığına bağlı Diyanet İşleri Başkanlığının 2020 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, Doğu Türkistan davasının efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin’i rahmet, minnet, şükranla anıyorum. Allah’ın rahmeti, mağfireti, lütfu, ihsanı üzerine olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı Kanun’la İslam dininin, inanç ve ibadetle ilgili işlerini yürütmek ve dinî kurumları idare etmek üzere kurulmuş bir teşkilattır.

İslam, 5 temel değeri korur: Canı korur, malı korur, aklı korur, nesli korur, dini korur. Bu cümleden olarak Diyanet İşleri Başkanlığının görevlerinden en önemlisi de dini korumasıdır.

İslam dininin düşmanı var mıdır? Elbette ki vardır. İslam dini Mekke’de açık tebliğ başladığı günden itibaren düşmanla karşılaşmıştır. Peygamber Efendimiz (AS) Mekke’de açık tebliğe başladıktan sonra müşrikler tarafından tehdit edilmiş, tecrit edilmiş, yurdundan çıkarılmıştır, malumlarınız, daha sonra Medine’ye hicret etmiştir. Medine’ye geldikten sonra ehlikitapla karşılamış, Yahudilerle Medine’de bir anlaşma yapmış ve bu anlaşmayı hayata geçirmiştir ama Yahudilerin ilk yaptığı iş, Peygamber Efendimiz’i kendi mahallelerine götürüp bir suikast hazırlamak olmuştur, değirmen taşını arkasında yuvarlayarak Peygamber Efendimiz’in (AS) canına kastetmişlerdir.

Yahudi düşmanlığı hâlihazırda devam etmekte, Filistin’de her geçen gün, her geçen saat binlerce Müslüman’a zulmetmekteler. Yahudi düşmanlığının bitmesi mümkün müdür? Elbette bir gün bitecektir, elbette bir gün İslam galip gelecektir.

Bununla birlikte, Mekke’nin fethiyle birlikte müşriklerle olan düşmanlık bitmiş, ehlikitapla olan düşmanlık başlamış. Ama burada Müslümanların başlattığı bir düşmanlık söz konusu değildir, Yahudiler cana kastetmiştir, Hristiyanlar Haçlı Seferi düzenlemişlerdir. Bin dört yüz yıl evvel ilk Haçlı Seferi Bizans İmparatoru Herakleios tarafından 40 bin askerle İstanbul’dan Şam’a gönderilmiştir. Niye gelmiştir? Medine’de yeni yeni zuhur eden, güçlenmeye başlayan İslam’ı yeryüzünden silmek, hayatta kalanları da köleleştirmek içindir.

Herakleios’un kontrolündeki Haçlı Seferi Şam’a gelmiştir. İslam tarihinde Hendek Savaşı olarak bilinir. Peygamber Efendimiz (AS) Hendek Savaşı’na gitmek üzere Medine’de bütün gücünü toplamıştır. Oradan Tebük’e gelmiştir. İslam tarihinde Tebük Savaşı olarak bilinen hadisede 2 ordu karşılaşmamıştır, veba salgını vardır ve 2 ordu bir araya gelememiştir.

Yani bakıldığında, daha Müslümanlar yeni yeni dünyaya zuhur ederken, yayılırken haçlılar tarafından yeryüzünden silinmek üzere binlerce kilometre ileriden Haçlı Seferleri düzenlenmiştir. Haçlı Seferlerinin ilki budur; sonu, devam etmektedir. Daha sonra, Anadolu’ya, bu coğrafyaya yapılan Haçlı Seferlerini Selahattin Eyyubiler, Alparslanlar, Kılıç Arslanlar, Fatihler, Kanuniler ve Mustafa Kemaller engellemiştir. Ülkemize, bundan yüz yıl evvel Çanakkale’ye gelmişlerdir; Fransız’ı, İngiliz’i hep bir araya gelmişler ve Anadolu coğrafyasındaki, bugünkü Türkiye coğrafyasındaki İslam’ı bitirmek, kalanları aynı maksatla köleleştirmek üzere ama geldikleri gibi gitmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nda -yapılan anlaşmanın neticesinde- haçlılar Polatlı’ya kadar geldiler, top sesleri Ankara’dan duyuluyordu ve Mustafa Kemal Atatürk bunları aldı, götürdü, denize döktü ve geldiklerine de geleceklerine de pişman etti. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Ülkemize yapılan en son haçlı seferi de 15 Temmuz gecesidir. (MHP sıralarından alkışlar) Bu haçlı seferidir ki bizim çok iyi irdelememiz, çok iyi tespit etmemiz, çok iyi araştırmamız gerekir. Haçlılar, 1 haçlıyı telef etmediler, 1 lira para harcamadılar, 1 askerleri ölmedi; bizim insanımızı devşirdiler, kendilerine kul köle ettiler, parayı da bizden topladılar ve bir gecede bizim ülkemizi zapt etmeye kalktılar. İşte o 15 Temmuz gecesi -hiç kimse kusura bakmasın- haçlı seferlerine ilk postayı atan, alayına “Dur!” diyen ve ilk demeci veren siyasi lider Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir. (MHP sıralarından alkışlar) Burada kimse kusura bakmasın, bugün bu tartışma oldu. Bitti mi? Bitmemiştir; ne FETÖ biter ne haçlı seferi biter ama şekil değiştirir.

Kıymetli milletvekilleri, haçlı zihniyeti, Müslümanlara, İslam’a tahammül edemez, bir tahammülsüzlüğü söz konusudur. Niye tahammülsüzlüğü söz konusudur? Bunların kendi yapısıyla ilgili bir hadisedir. Bundan yirmi yıl evvel Avrupa’nın göbeğinde kendi soydaşları, kendi akrabaları, kendi komşuları, kendi hemşehrileri tarafından Bosnalılar (Boşnaklar) bir soykırıma uğramışlardır. Tek sebepleri Müslüman olmalarıdır. Bunları keserken, öldürürken, diskoteğe gideni, camiye gideni, namaz kılanı, içki içeni ayırmamış; kimin nüfus kâğıdında “Müslüman” yazıyorsa, kim Müslüman olarak biliniyorsa katletmişlerdir. Bosna’nın Ahmiçi kasabası vardır, Hırvat haçlılar, o kasabada bulunan çocukları, yaşlıları, kadınları bir camiye toplamışlar; diskoteğe giden de o camiye gelmiş, meyhaneye giden de o camiye gelmiş, camiye giden de o camiye gelmiş; caminin içerisinde toplanan Müslümanlar cayır cayır yakılmıştır. İnsanlık Müzesi vardır orada. Bir de Kıbrıs Lefkoşa’da İnsanlık Müzesi vardır, 1964 yılında Türk tabip albayın çoluğunu çocuğunu küvette kesmişlerdir yine haçlı zihniyetli Rumlar. Dolayısıyla Haçlı Seferleri bitmez, haç ile hilalin mücadelesi bitmez. Ne zaman biter? Kıyamette biter. Onun için uyanık olmamız gerekir

Ama şartlar değişiyor; artık toplu, tüfekli, tanklı Haçlı Seferlerinin yerine beşinci kol faaliyetleriyle yeni Haçlı Seferleri başladı. İslam’ı koruyacak… Kim koruyacak? Allah İslam’ı korur, dinini korur; biz ona vesile olursak ne mutlu bize. Diyanet ona vesile olursa ne mutlu Diyanetin mensuplarına, Türk milletinin mensuplarına.

Haçlı Seferlerinin hedefi bu coğrafya olmuştur. Niye bu coğrafya olmuştur? Çünkü iki yüz yıldır bu coğrafya Ümmetimuhammed’in güvenli limanı olmuştur. Bosna’dan, Arnavutluk’tan, Dağıstan’dan, Çeçenistan’dan, dünyanın herhangi bir yerinden, başı sıkışan, dininden diyanetinden dolayı yurdundan çıkarılan kim varsa bu coğrafyaya gelmiştir. Dolayısıyla bu coğrafya, İslam’ın bize göre 4’üncü büyük mübarek beldesidir. (MHP sıralarından alkışlar) Ve Türk milleti, bu coğrafyanın mensubu olarak Müslümanların ağabeyidir. Türkiye, Müslüman ülkelerin lideridir. Hiç duydunuz mu yurdundan çıkarılanın İran’a gittiğini, Mısır’a gittiğini, Arap ülkelerine gittiğini? Dolayısıyla Avrupa’da “Türk” dendi mi “Müslüman”, “Müslüman” dendi mi “Türk” anlaşılır.

Ama şimdiki beşinci kol faaliyetlerinde şunu görüyoruz, gördüğümüz şudur: Artık, Müslümanları terörle eş değer noktaya getiren gizli faaliyetler ve birdenbire ortaya çıkan terör örgütleri. Bir taraftan bir İslamofobi oluşturulmaya çalışıyor. Bunun altında da yatan Haçlı Seferlerinin haçlı zihniyetidir.

Efendim El Kaide’dir, IŞİD’dir, DEAŞ’tir, Boko Haram’dır, bunların hiçbirinin Müslümanlara bir faydası yoktur. Öldürürken “Allahuekber” diyor, ölen de “Allahuekber” diyor. Öldürdükleri, katlettikleri insanlara baktığınız zaman 100’ü Müslüman’dır, tesadüfen bir ikisi başka dinin mensubu çıkıyor. Buna “Dur.” diyecek Diyanet teşkilatı, Türkiye’deki Diyanet teşkilatıdır, dünyadaki İslam teşkilatlarıdır.

İslam’ın iyi anlatılması, bu tür terör örgütlerine insan sağlayan yerlerin iyi tespit edilmesi, İslam’ın iyi hayata geçirilmesi gerekir. Birinci görev de bu yönden Diyanete düşer. Bununla birlikte, birçok yerde merdiven altı Kur’an kursları görüyoruz. Ne idiği belirsiz İslami vakıflar, İslami dernekler görüyoruz. Hepsinin altından bir gün cinsel istismar çıkıyor, bir gün değişik bir şey çıkıyor. Onun içindir ki Türkiye’de Diyanetin bu tür vakıflara, bu tür merdiven altı Kur’an kurslarına müdahale etmesi ve bunların önüne geçmesi gerekir, bizim de Diyanete sahip çıkmamız gerekir çünkü Diyanet üzerinde de İslam’ı yıpratmak için, Diyaneti kötülemek için çeşitli beşinci kol faaliyetleri ve algı operasyonları yürütülüyor. Dinimize ve Diyanetimize sahip çıkmamız lazım. Ancak Diyanetin mensupları da kendi dinlerinin temsilcileri olduğunu bilerek hâl, hareket, fiil ve davranışlarına da dikkat etmelidirler. Onlar da bilmelidirler ki kendilerinden kaynaklanan en ufak bir hatada İslam’a fatura kesiliyor. Onun için, Diyanetin mensupları da dikkat etmeli, biz de Diyanete sahip çıkmalıyız.

Şimdi, burada tartışıldı, dendi ki: Efendim, Diyanet dünyanın her yerine cami yapıyor. Bunları yapan Diyanet Vakfıdır. Diyanet Vakfının en son aldığı cami yaptırma kararı Kerkük’deki Akıncı Camisi’dir. Biz de vesile olduk. Diyanet Vakfı bağışlarla ayakta durur. Birer lira verenler vardır ama o birer lira çok bereketli birer liradır, birer lira çok fazla bereketlidir. Bunun yanı sıra, Diyanet Vakfına 300 milyon dolar veren olmuştur. Kim vermiştir? Allah rahmet eylesin diyorum, eski Başbakanımız Bülent Ecevit vermiştir. Medine’de dedesinden kalan 300 milyon dolarlık arsanın -o gün satılmış- parasını Diyanet Vakfına vermiştir. Dolayısıyla, biz yurt dışına çıktığımızda herhangi bir yere gidip de bir cami görürsek memnun oluyoruz. Hiç unutmam, Bosna’da Hüsrev Paşa Camisi’nde kıldığım namaz, Harem-i Şerif’te kıldığım namaz gibiydi. Müslüman olan, dünyada yapılan camiye karşı çıkmaz; kim yaparsa yapsın. Biz yapıyoruz, biz bu milletin evlatlarıyız, biz İslam âleminin abisiyiz. Cenab-ı Allah bize böyle bir şeyi lütfetmiş, böyle bir şeyi ihsan etmiş; elbette ki bunun ecri Cenab-ı Allah tarafından vakti geldiğinde verilecektir.

Kıymetli milletvekilleri, bizim vakit de bitti, kusura bakmayın. Birçok şey de yarım kaldı. Yalnız, burada Diyanet İşleri Başkanlığında personel talepleri var. Vekil imamlar var, vekil imam diye bir şey olmaz; sözleşmeli personel var, öyle de bir şey olmaz. İmamın vekili, imamın aslı olmaz; imam imamdır. Yarım imam dinden, yarım doktor candan eder. Dolayısıyla, Diyanet İşlerinde “vekil imam” “sözleşmeli imam” ve benzeri imam tabirlerinin kullanılmasını kabul etmiyoruz ve bütün Diyanet personelinin kadrolu Diyanet personeli olmasını şuradan talep ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Hacım, buyurun.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Başkanım, beş dakika, toparlaması için…

BAŞKAN – Hacım zamanı planlar.

YAŞAR YILDIRIM (Devamla) – Bununla birlikte, Diyanetteki atamalarda, maalesef, sendikal çekişmeleri görüyoruz. Liyakate göre atamalar olmalıdır. Sayın Diyanet İşleri Başkanından, yetkililerden talebimiz budur. Liyakat ehli olanlar gelsin, dinini diyanetini seven, vatanını milletini seven insanlar bizim imamlarımız olsun, bizi yönlendirsin.

Bununla birlikte, Diyanet İşlerinin hac organizasyonunu takdir etmeden buradan gitmeyi düşünmüyorum. Hac organizasyonunu gidenleriniz bilir; 3,5 milyon insan bir beldeye toplanır; aynı anda, aynı saatte, aynı mekânda ibadet etmek mecburiyetindedir. Bu, çok büyük bir organizasyondur. Diyanet İşleri Başkanlığı, hac organizasyonlarını diğer ülkelerden çok daha iyi organize etmektedir ve diğer milletlerden çok daha öndedir. Buradan Diyanet İşleri Başkanlığına hac organizasyonlarından dolayı çok çok teşekkür ediyoruz.

Sözlerimi burada noktalarken -Sayın Başkan bizi bağladı “Hacı bilir.” diye, dolayısıyla çok fazla uzatmadan- demem odur ki: Dinimize diyanetimize, vatanımıza ve milletimize sahip çıkmamız gerekir. Burada ufak tefek mevzularda elbette ki tartışmalar olabilir ama bunlarda tartışma olmaz.

2020 yılı bütçesinin Türk milletine, ülkemize, devletimize, Meclisimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz eder, hepinize saygılar sunarım.

Saygılar Sayın Başkanım. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.56

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon? Yerinde.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına yapılan konuşmalarda kalınmıştı.

Şimdi sıra Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nda.

Buyurun Sayın Vahapoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve Savunma Sanayii Başkanlığı bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere MİT Başkanlığının ana görevi, ülkemize içten ve dıştan yöneltilen tehditler karşısında millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmak ya da başka bir deyişle bekamızla ilgili stratejik istihbaratı sağlamaktır. Hemen her alanda karar vericinin sağlıklı karar oluşturabilmesi için doğruluğu teyit edilmiş, uzman personel tarafından analizi yapılmış bilgiye ihtiyacı bulunmaktadır. Başkanlığın benimsediği istihbaratta gaye, doğru haber almak ve devleti bir sürprizle karşı karşıya bırakmamak ilkesinin isabetli olduğu ve MİT Başkanlığının bu konularda her geçen gün ideale doğru yürüdüğüne inanmaktayız. Özellikle personel niteliklerini arttırmak ve teknolojiye ayak uydurmak üzere atılan adımların yerinde olduğunu düşünmekteyiz. İstihbarat sağlayan kamu kurumlarının koordinasyonu fevkalade önem arz etmektedir.

MİT Yasası’nda bulunmasına rağmen geçmiş yıllarda verim alınamayan, hatta hiç çalıştırılamayan İstihbarat Koordinasyon Kurulunun 2018 yılında yapılan değişiklikle Sayın Cumhurbaşkanının Başkanlığında çalışır hâle getirilmiş olması memnuniyet vericidir. Bunun yanında MİT, Emniyet, Jandarma ve MASAK dâhil devletin tüm istihbarat çalışmalarının 2014 yılında yapılan yasal değişiklik sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine açılmış olması da olumlu gelişmelerdendir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 1933 yılında faaliyete geçen, Yüksek Müdafaa Meclisi Umumi Kâtipliğinin devamıdır ve isim değiştirmiş olarak faaliyetini sürdürmektedir. Hemen her ülkede benzer kuruluşlar bulunmaktadır. 15 Temmuz hain darbe girişiminin akabinde 2945 sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Yasası uygulamadan kaldırılmış, 17 Temmuz 2018 tarihli ve 6 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Genel Sekreterliğin yeni görevleri belirlenmiştir. Yapılan değişiklikle Genel Sekreterliğin, Millî Güvenlik Kurulunun sekretarya, arşiv, dokümantasyon gibi hizmetlerini yerine getirmek ve Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’ni hazırlama görevlerinin devam ettiği anlaşılmaktadır.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği dış etki ve yönlendirmelere kapalı oluşu nedeniyle geçmiş yıllarda Türkiye ve bölgemiz üzerinde planlama yapan devletlerin ve Türkiye’mizin toprak bütünlüğü ile rejimini hedef alan iç ve dış yapıların öncelikli hedefi olan bir teşkilattı. Temennim odur ki devletin hafızası durumundaki bu teşkilat, mevcut yönetime siyasetüstü destek verme kabiliyetini ve ülkemize hizmet etme imkânını yitirmemiş olsun.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, sunumlarınızda yer alan birtakım hususlar dikkatimi çekti, karşılaştırdım, özellikle 6 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 8’inci maddesinin (e) fıkrası. Burada, “Millî güvenliğin sağlanması ve millî hedeflere ulaşılması amacı ile Kurulun belirlediği görüşler dâhilinde iç, dış ve savunma hareket tarzlarına…” deniyor. O kurumda yirmi yıl görev yapmış bir insan olarak arz ediyorum, bunun mutlak surette yeniden ele alınması lazım. Savunmayla ilgili harekât tarzları Millî Savunma Bakanlığının görevidir. Bu hususun, bu maddenin “Millî güvenliğin sağlanması ve millî hedeflere ulaşılması amacı ile Kurulun belirlediği görüşler dâhilinde iç, dış güvenlik ile savunma siyasetinin esaslarını kapsayan Millî Güvenlik Siyaseti Belgesinin hazırlanmasına…” şeklinde olmasının doğru olacağını düşünüyorum. Bilgilerinize sunuyorum efendim.

Birkaç gün önce, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesince onaylanan ve Başkan Trump’ın onayına sunulan “ABD’nin Ulusal Güvenliğinin Sağlanması ve DEAŞ’ın Yeniden Canlanmasının Engellenmesi” başlıklı tasarı, ülkemizi doğrudan hedef hâline getirmiş olmasından dolayı ciddi önem taşımaktadır. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alması ve bekamız bakımından zorunlu olarak Suriye’de yürütülen askerî tedbirleri geçersiz kılmaya yönelik bu karar, ülkemize askerî, ekonomik ve finansal yaptırımlar uygulanmasını öngörmektedir. ABD’nin ulusal güvenliğinin desteklenmesi ve DEAŞ bahane edilirken diğer tarafta Türkiye’nin güvenliği hiçe sayılmakta, yapılan askerî harekâtla Türkiye’ye yönelik planların boşa çıkarılmasının verdiği rahatsızlık dile getirilmektedir. Kararın, Başkan Trump tarafından imzalanmaması hâlinde, karar ülkemiz üzerinde Demokles’in kılıcı gibi tehdit unsuru olarak sallanacak, kararın Trump tarafından imzalanması ise başta savunma ihtiyaçlarımızın karşılanmasını, ekonomimizi ve diplomasimizi zora sokacaktır.

ABD’nin müttefikliğine yakışmayan bu tavrına karşılık, 1 Eylül 2004 tarih ve 25570 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Amerika Birleşik Devletleri’ne Ait Devlet Hamulesinin İthal-İhraç ve Ülke İçi Nakil ve Tevziine Dair Tebliğ ve bu Tebliğ’e gerekçe teşkil eden anlaşmanın iptalinin, komuta merkezi Almanya’da bulunan ve ABD’nin Rusya’yı, Kafkasları ve İran’ı izlediği Kürecik’teki radarın, İncirlik Hava Üssü dâhil millî hava üslerimizden, Mersin, Samsun ve Trabzon Limanlarımızdan ABD’nin yararlanma imkânlarının yeniden değerlendirilmesi, hatta tavırlarında bir değişiklik olmaması hâlinde yararlanma imkânlarının sınırlandırılması ya da iptali gündeme getirilebilmelidir.

Yaşanan bu gelişme de göstermiştir ki ülkemizde modern bir savunma sanayisi altyapısının oluşturulmasına ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin günün ilerisinde teknik imkân ve kabiliyetlere kavuşturulmasına şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.

Günümüz dünyasında insan sayısına dayanılarak askerî caydırıcılığın sağlanması ve sürdürülmesi imkânı artık bulunmamaktadır. Türkiye evrensel düşünmek ve hareket etmek zorundadır. Küresel ve bölgesel politikaları etkileyebilecek şekilde güç ve söz sahibi olmak zorundayız. Türk olmak, İslam dünyasının kontrol edilemeyen tarihî gücü olmak ve Anadolu coğrafyasını vatanlaştırmış olmamız bunu gerektirmektedir.

Savunma sanayimizde yeni teknolojilerin geliştirilmesine, sağlanacak gerçekçi teşviklerin verilmesine, yerlisi üretilen ürünlerde ithal izninin kaldırılmasına, inovasyonlar yoluyla verimli süreç, ortam ve ürünler geliştirilmesine, savunma sanayisindeki ürünlerle ilgili telif hakları konusundaki yasal boşlukların bir an önce giderilmesine, AR-GE teşviklerinin istismar edilmesinin önlenmesine ve gerçek AR-GE çalışmalarının desteklenmesine, insana teşvikin kaldırılarak ürüne teşvik sistemine geçilmesine, kimya sektörünün dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak düzeyde desteklenmesine, inovasyon ile imitasyon ayrımını yapacak denetleme ağının kurularak verilen desteklerin istismarının önlenmesine, bir ürünü tek tesiste ürütme anlayış ve çabalarının terk edilerek savunma sanayisinde faaliyet gösterebilecek firmalardan entegre bir yapı oluşturulmasına ve bu maksatla Bursa, Eskişehir, Çorum, Kayseri, Gaziantep gibi illerimizdeki mevcut potansiyelin değerlendirilmesine, savunma sanayisinde faaliyet gösteren özel firmaların kuruluş izni, kişi güvenlik belgesi, tesis güvenlik belgesi, üretim izin belgesi gibi belgelerin verilme yetkisinin Savunma Sanayii Başkanlığında toplanmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın sonunda bir hususa değinmek istiyorum: Bizim, yurdumuzda şehit vermediğimiz bir karış toprak bulunmamaktadır ancak bazı belgelere dayanılarak halkın “Burada şehitlik var.” dediği yerler dikkate alınmamaktadır. Bunlardan birisi de 387 şehidimizin olduğu Bitlis’teki bölgedir. Halkın yıllardır “şehitlik” diye itibar gösterdiği, saygı gösterdiği buraların birtakım belgelerde adı geçmiyor diye görmezden gelinmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, buradayken lütfen bu tür konularda talimat verin, bir direnç var, bu direnç kaldırılsın. Halk orada yaşıyor, o şehitlerin orada gömülü olduğunu biliyor. Oraların hak ettikleri saygıya kavuşacak şekilde şehitlikler hâline getirilmesini sağlayalım diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) – Her 3 kurumumuzun 2020 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özgür Bey, Muğla Milletvekili olağanüstü bir durum için söz istedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii Başkanım, memnun oluruz.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Muğla ili Menteşe ilçesinde reçeteli satışı zorunlu olan bir ilacı reçetesiz almak isteyen gencin 3 eczaneye zarar verdiğine, eczacıların vatandaşların ilaca erişimini kesintisiz ve güvenli şekilde yerine getirebilmesi için gerekli önlemlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde Muğla Menteşe ilçemizde reçeteli satışı zorunlu olan bir ilacı reçetesiz almak isteyen bir genç ilaç talebi reddedilince gece saatlerinde 3 eczanemize saldırmış ve ciddi maddi zararlara yol açmıştır. Muğla’daki eczacılarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu olay bir kez daha göstermiştir ki her geçen gün artan sağlıkta şiddetin kurbanlarından biri de eczacılardır. Eczacılar reçetesiz ilaç vermediği ya da devlet adına muayene ücreti aldığı için şiddete uğramakta, gasp, soygun, şiddet gibi suçlarla karşı karşıya kalmaktadır. Eczacılarımızın vatandaşlarımızın ilaca erişimini kesintisiz ve güvenli bir şekilde yerine getirebilmeleri için gerekli önlemler bir an önce alınmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Söz sırası Kayseri Milletvekili Mustafa Baki Ersoy’da.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmeleri kapsamında Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2020 yılı bütçesi ve gelir bütçesi üzerine konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.

2020 yılı bütçesi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2’nci bütçesi olma özelliğini taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren yaklaşık on yedi aydır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yönetilmektedir. Dönüp geride bıraktığımız bu sürece baktığımızda, 2018 yılında başlayan, 2019 yılında da devam eden ekonomimize yönelik daha önce benzerine şahit olmadığımız büyüklükteki kur saldırılarının başta aziz Türk milletinin millî bir bilinçle vermiş olduğu topyekûn destek ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı güçlü koordinasyon ve hızlı karar alma süreçleri sayesinde hamdolsun etkisiz hâle getirildiğini görüyoruz. O günlerde bir “tweet”le tırmanan döviz kurları ve faizler çok şükür artık onlarca “tweet”le dahi olumsuz etkilenmemekte ve hatta ekonomik istikrar anlamında hızla istenilen düzeyde seyretmektedir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte, yürütmede karar alma süreçlerindeki çok başlılık ortadan kaldırılmış, yeni hükûmet sisteminin gereklerine uyum sağlayacak şekilde kamu yönetiminin yapısal ve fonksiyonel dönüşümünün sistematik ve bütüncül bir şekilde tasarlanmasına yönelik Cumhurbaşkanlığı kararnameleri yayımlanmıştır. Bu şekilde, vatandaş odaklı, etkin ve etkili kamu hizmet sunumunun gerçekleştirilmesi amacıyla Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatı, politika ve strateji geliştirme ile izleme ve değerlendirmeye yoğunlaşırken bakanlıklar daha icracı ve fonksiyonel bir yapıda şekillendirilmiştir. Bu kararnamelerden biri olan 13 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Cumhurbaşkanlığına bağlı genel bütçeli Strateji ve Bütçe Başkanlığı kurulmuştur.

Başkanlık, kalkınma planı, Cumhurbaşkanlığı programı, orta vadeli program, orta vadeli mali plan, Cumhurbaşkanlığı yıllık programı gibi üst politika dokümanlarını kararname esasları çerçevesinde hazırlama görevi yanında, Cumhurbaşkanı adına merkezî yönetim bütçesinin hazırlanması ve uygulanması görevlerini de yürüterek kaynak tahsis sürecinde önemli görevler üstlenmektedir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığı, kurulmuş olduğu 24 Temmuz 2018 tarihinden itibaren, kısa bir zaman diliminde teşkilatlanmasını tamamlayarak pek çok önemli çalışma yapmış ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkin bir şekilde işleyebilmesi adına önemli katkıları olmuştur. Başkanlık, sahip olduğu görev ve yetkileri sebebiyle ülke ekonomisine yön veren başlıca aktörler arasındadır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber bu yıl ilk defa merkezî yönetim bütçe kanunu hazırlama görevi Cumhurbaşkanlığı adına Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yerine getirilmiştir. Stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporlarına ilişkin süreçler de yine, Başkanlık tarafından yönlendirilmektir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2012 yılında Maliye Bakanlığı tarafından başlatılmış olan program bütçe çalışmalarının da temeli olarak 2019 yılından itibaren program bütçe sisteminin uygulamaya geçirilmesine yönelik yürüttüğü çalışmaları hızlandırmıştır.

Mali sistemimiz yönünden önemli bir reform alanı olduğu değerlendirilen program bütçe sistemiyle merkezî yönetim bütçesi daha sade, anlaşılır ve değerlendirilebilir bir yapıya kavuşacak, bütçenin girdilerden ziyade çıktı ve sonuç odaklı bir yaklaşımla hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi sağlanacaktır. Bu doğrultuda, 2020 yılı idare performans programları, program bütçeye uygun şekilde hazırlanmış ve yüce Meclisimize sunulmuştur.

Gelir bütçesi üzerine değerlendirmeler yapacak olursak, 2020-2022 dönemine ait Yeni Ekonomi Programı’nda yapılacak olan vergi reformuyla mükellef haklarının daha etkin bir şekilde korunacağı, beyanname sisteminin yaygınlaştırılacağı, vergi tahsilatının etkinliğinin artırılacağı, vergi gelirlerinin artırılacağı ve vergi adaletinin sağlanacağı hususlar temel hedef olarak yer almıştır.

2019 yılında kabul edilen On Birinci Kalkınma Planı’nda gelir ve kurumlar vergilerini tek bir kanunda birleştiren, vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım ve üretimi destekleyen Gelir Vergisi Kanunu’nun yasalaşmasının sağlanması, ayrıca yeni bir Vergi Usul Kanunu’nun çıkarılması hedeflenmiştir.

Ülkemizde vergi alanında bir reform ihtiyacı olduğu açıktır. Basit, sade, anlaşılır ve herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sisteminin tesisi yıllardır dile getirilmesine karşın bugüne kadar yapılmamıştır.

2019 yılında bütçenin 125 milyar Türk lirası açık vermesi beklenirken bunun ana sebebi vergi gelirlerinde 2019 yılı hedefinin çok altında kalınmasıdır. İmar affı, bedelli askerlik gelirleri, Merkez Bankasından yapılan transfer gibi kalemler bütçe açığının daha da büyümesine mâni olmuş, ekonomimizi bir nebze olsun rahatlatmıştır.

2019 yılında gelir vergisi tahsilat hedeflerinin maalesef altında kalınmıştır. Hedefin altında kalınmasının ana nedeni istihdamda azalmalar görülmesidir. Bunun yanında, özellikle, otomobil, beyaz eşya sektörlerinde görülen daralmalarla, akaryakıtta enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan Eşel Mobil Sistemi hem özel tüketim vergisi hem de gerek dâhilde gerekse ithalde KDV tahsilatı hedefinin çok altında gerçekleşmesine neden olmuştur. Konut satışlarında görülen daralma harçlar tahsilatını olumsuz etkilemiştir. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus, her ne kadar 2019 yılında vergi tahsilatı hedefin altında kalsa da 2018 yılı gerçekleşmelerine göre 46 milyar 323 milyon Türk lirası artarak 667 milyar 634 milyon Türk lirası olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Vergi tahsilatını artırmanın iki ana yolu görülmektedir. Bunlardan birincisi, kayıt dışılıkla mücadele; diğeri ise verginin tabana yayılmasıdır. Ayrıca, vergi denetimlerinde etkinlik, dolaysız vergileri tabana yaymak, döviz bağımlılığını azaltıcı önlemler bütçe dengesi açısından önemli adımlar olacaktır. Ülkemizdeki vergi sistemi, ağırlıklı olarak tüketim ve işlemler üzerinden alınan vergilerin yer aldığı, tabana yayılmamış bir yapıdadır. Türkiye’nin bir an önce adil, tabana yayılmış ve hakkaniyetli bir vergi reformunu gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Vergiye ilişkin düzenlemelerde kamu finansmanıyla ilgili önceliklerin yanı sıra, verginin üretim ve istihdam üzerindeki etkileri ile sosyal yönü birlikte değerlendirilmelidir. Vergi sistemi, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısını dikkate alan dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır.

On Birinci Kalkınma Planı’nda teşvik, destek ve sosyal yardım uygulamalarının gözden geçirilerek etkin olmayan uygulamaların kaldırılması hedeflenmiştir. Özellikle de işverenlerimizin bir nebze olsun yükünü azaltmak, istihdamı sürekli kılarak işsizlik rakamlarının daha da büyümesine mâni olmak adına çalışmaların yapılmasını önemli görüyor ve destekliyoruz.

Bunların yanı sıra, ekonomimizin iyileşmesi ve üretimin artması için tarım ve sanayi alanındaki teşviklerin düzenlenmesi ve adil teşvik sisteminin uygulanması gerektiğini düşünmekteyim. Bölgelere göre ve ilçe bazlı teşvik sisteminin uygulamaya geçmesi oldukça önemlidir. Bu kapsamda, hak ettiği destekleri maalesef alamadığını düşündüğüm seçim bölgem olan Kayseri’nin çalışkan ve cefakâr ticaret insanlarının beklentisi de oldukça yüksektir. Bu anlamda, Kayseri’mizin teşvik bölgesi olarak 2’nci bölgeden 3’üncü bölgeye alınması, ilçelerimizin ise en azından 5’inci bölgeye alınması gerekmektedir.

Tarım alanında ise IPARD Hibe Programı’nın 42 ilden ziyade, Kayseri’miz dâhil 81 ilde uygulanması kalkınma anlamında çok önemli bir adım olacaktır. Yine, çiftçilerimizin kamu bankalarına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçlarının da yeniden yapılandırılmasının şart olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.

Ayrıca, belirtmeden geçemeyeceğim önemli bir konu ise Erciyes gibi bereketli bir değere sahip, Erciyes’in rakımıyla, heybetiyle, özü ve her türlü davranışıyla şekillenen yüksek karakterli Kayseri’nin, son dönemlerde isminin FETÖ terör örgütüyle yoğunlukla anılması, Kayseri’nin bir milletvekili olarak beni oldukça rahatsız etmektedir.

Şöyle ki, Kayseri deyince aklımıza, hayrın, yardımlaşmanın, çalışkanlığın, özverinin, girişimciliğin, birlikte uzlaşı ve kardeşlik kültürüyle yaşamanın başkenti olması gibi birçok haslet ve farkındalık gelmektedir.

Kayseri Erciyes Üniversitesinin birçok fakültesi, sağlık merkezi, hizmet binası, araştırma merkezi binası gibi yapıların çok büyük bir çoğunluğu Kayserili hayırseverlerimiz tarafından yapılmış ve üniversitemize hediye edilmiştir.

Yine, Kayseri’mizin birçok yerinde, gerek şehir merkezinde gerekse ilçelerimizde hayırseverlerimize ait birçok okul, cami ve hizmet binaları bulunmaktadır. Kayserili hemşehrilerimizin hayırseverlikleri birçok şehrimize örnek olmuş ve hayırseverlik konusunda Türkiye'de parmakla gösterilecek bir noktaya gelinmiştir. Allah hepsinden razı olsun.

Türkiye’nin merkezinde yer alan, altı bin yıllık tarihî geçmişe sahip en eski yerleşim yerlerinden biri olan ve İpek Yolu üzerinde yer alan Kayseri’miz, uygun coğrafi konumunun da etkisiyle her devirde önemini korumuştur. Pek çok uygarlığa beşiklik yapmakla birlikte, önemli bir sanayi ve ticaret merkezi olma özelliğini, her geçen gün gelişen sanayisiyle de daha da pekiştirmektedir. Dünyanın ilk organize ticaret merkezi olarak kabul edilen Kültepe Kaniş-Karum’da başlayan ticaret geleneğini tarih boyunca devam ettiren Kayseri, 5 milyar doları aşan üretimi, 3 milyar dolarlık dış ticaret hacmi, 2 bin civarında üretim merkeziyle ülkemizin en önemli ticaret ve sanayi şehirlerinden bir tanesidir. Yenilikçi, girişimci, çalışkan ve hayırsever insanıyla Kayseri marka bir şehirdir. İlimizde 3 organize sanayi bölgesi, 16 küçük sanayi bölgesi, 1 serbest bölge, 1 teknoloji geliştirme bölgesi bulunmaktadır. Kayseri’de toplam 46 milyon 552 bin metrekare planlı endüstri alanı bulunmaktadır. Kayseri’mizin 2019 yılı ihracat rakamı Allah izin verirse 2,2 milyar dolar olarak gerçekleşecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri’mizin adının kirli terör örgütüyle değil, bu gerçeklerle anılması doğru olacaktır. “Kayseri” denince akla, uygarlıkların şehri ve Kapadokya’nın başkenti olan kadim bir kent gelmelidir; asırlar boyu süregelen kardeşliğin ve barışın başkenti olduğu gelmelidir; birer doğa harikası olan Erciyes ve Kapuzbaşı Şelaleleri gelmelidir; dünya mutfağına adını yazdırmış olan mantımız, şu günlerde gündemde olan fakat tartışmaya dahi gerek duymadığımız pastırmamız gelmelidir çünkü dünyanın neresine giderseniz gidin “Kayseri” deyince akla pastırma gelir.

Kayseri tarih demektir, Kayseri Anadolu demektir, Kayseri Selçuklu, Kayseri Mimar Koca Sinan demektir. Tüm bunların yanında, şehrimizin bütünlüğünde hissedilen vatan, millet ve devlet bilinci had safhadadır. Tarihin hiçbir devrinde ismi isyanlarla anılmamış, devletinin, vatan ve millet bütünlüğünün karşısında tavır almamış kadim bir kenttir Kayseri'miz.

Evet, bugün 17 Aralık 2019. Bundan tam üç yıl önce, 17 Aralık 2016 tarihinde Kayseri’de çarşı iznine çıkan askerlerimizi taşıyan halk otobüsüne yönelik bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda şehit olan 15 askerimizi rahmetle, Fatihalarla anıyor, gazilerimize de sağlıklı bir ömür diliyorum. Allah’a şükürler olsun ki şehitlerimizin de kanı yerde kalmamıştır.

Olayın olduğu dönemde Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri İl Başkanı olarak yaşadığım ve hayatımın en etkileyici olaylarından birisi olarak tarihe geçmiş olan bir anekdotu siz kıymetli milletvekillerimizle paylaşmak istiyorum: Olay, 17 Aralık 2016 tarihinde bir cumartesi günü saat tam 08.45’te gerçekleşti. Ben ve arkadaşlarım ilçelerimizin birindeki kongremize katılmak üzere sabahın erken saatlerinde il teşkilatında toplanmış bulunmaktaydık. Milliyetçi Hareket Partisi Kayseri İl Başkanı olarak, patlamanın akabinde tüm dava arkadaşlarıma kısa mesaj göndermek suretiyle, kan ihtiyacı olabileceği hususunu hatırlatmak gereği duymuştum. Aradan yarım saat geçmeden, aşırı soğuğa rağmen, Erciyes Üniversitesi yerleşkesinin içerisinde, yoğun güvenlik önlemleri arasında metrelerce kuyruk oluştuğu ve Kayseri halkının her an teyakkuzda olduğu bilgisini aldık. Kısa zaman içerisinde bizim de ulaştığımız alandaki soğuk havaya, ağır barut kokusuna rağmen Kayserili hemşehrilerimiz, askerlerinin, canlarının, evlatlarının yanında olmuş ve uzunca bir süre olayın yaşandığı bölgeyi terk etmemiştir. Tıpkı, devletimize birçok büyüğümüzü yetiştiren Kayseri Lisesinin 1915-1916 eğitim öğretim yılında lise son sınıf öğrencileri Çanakkale Savaşı’nda şehit düştüğü için mezun veremediği o yıla ait sayfada Osmanlıca “Bu sene teşekkür edilmemiştir.” sözleridir Kayseri’mizi anlatan. “Kim var?” diye sorulunca sağına soluna bakmadan “Ben varım.” diyen; vatanının, milletinin ve devletinin her an yanında, yanı başında olandır Kayseri.

Tüm bu anlattıklarımla beraber vurgulamakta bir kez daha fayda görüyorum: Kayseri’nin birlikte en son anılacağı kişiler hainlerdir, teröristlerdir; Kayseri’nin birlikte en son anılacağı unsurlar terör örgütleridir, şer odaklarıdır; vatanın, milletin ve devletin karşısında tavır alanlardır. FETÖ’nün gayrimeşru çocuklarıyla, şizofren FETÖ sümüklüsüyle anılacak tek bir Kayserili dahi yoktur; şayet var ise bizim için yok hükmündedir. Zaten bu amaçta ve zihniyette olanlarla ilgili devletimiz, diğer tüm illerimizde olduğu gibi, gerekli önlemleri almış ve gerekeni yapmıştır. Kayseri’mizin yiğit evlatları; ticaretiyle, siyasetiyle, duruşuyla, varlığıyla, şahsiyetiyle, çalışkanlığıyla, hayırseverliğiyle, devlete sadakatiyle, vatan ve millet sevdasıyla her daim yolbaşçı olmuştur ve her daim öyle kalacaktır. Kayseri’mizin, Kayserilimizin adını, soyadını, tüm marka değerlerini kirletenlerle ya da kirletmeye meyil edenlerle, her daim, büyük Türk milleti adına, Kayserili hemşehrilerimiz adına hesabımız olacak ve mücadelemiz bitmeyecektir.

Kayseri’miz Türkiye’de bir ilke daha imza atmıştır çok şükür. Kayseri’mizin en büyük marka değeri olan Kayserispor’umuzun Başkanlığına “Süper Lig’deki ilk kadın Başkan” unvanıyla Berna Gözbaşı Hanımefendi gelmiştir. Şehrimizin olumlu anlamda ilkleri ülkemize yaşatmaya devam etmesini umut ediyor, Berna Başkanımıza, yönetim kuruluna ve sevdalısı olduğumuz Kayserispor’umuza Süper Lig’de başarılar diliyorum.

Ayrıca, Doğu Türkistan davasının yılmaz savunucusu İsa Yusuf Alptekin’i vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun.

Bu duygu ve düşüncelerle, 2020 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’da.

Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; gelir bütçesi ve Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında, heyetinizi, Cumhurbaşkanı Yardımcımızı, Genel Kurulu, ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı ve Aksaraylı hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 16 Nisan 2017 tarihinde, aziz milletimizin iradesiyle bir Anayasa değişikliği yapılmış, hükûmet sisteminde köklü bir reforma gidilmiş ve 24 Haziran seçimlerinden sonra da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yürürlüğe girmiştir. Bu yeni hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte, kamu idarelerinin yeniden yapılanma süreci kapsamında, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılması yoluyla etkinliğin sağlandığı, bürokrasinin azaltılarak kamu ve özel sektör ile sivil toplum kuruluşlarının nitelikli katılım sunabilmelerine imkân veren bir yapı kurulmuştur.

Strateji ve Bütçe Başkanlığı, başta kalkınma planı olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı programı, orta vadeli program, orta vadeli mali plan, Cumhurbaşkanlığı yıllık programı gibi üst politika dokümanlarını hazırlama yanında, merkezî yönetim bütçesi hazırlık ve uygulama süreciyle görevlidir. 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla yürürlüğe giren ve On Birinci Kalkınma Planı doğrultusunda revize edilen 2019-2023 Stratejik Planı çerçevesinde ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecinin başarıyla sürdürebilmesinde öncü ve etkili, teknolojik altyapı ve insan kaynağı açısından güçlü ve yenilikçi, uluslararası iş birliği perspektifine sahip bir kurum olarak ülkemizin yeni vizyonuna strateji ve politika üretimi bağlamında öncü rol üstlenerek katkıda bulunacaktır. Türkiye Cumhuriyeti devletini tarihî bir görev ve sorumlulukla cumhuriyetimizin 100’üncü yıl dönümü olan 2023 yılına taşıyacak olan siyasi vizyonu 1997 yılında bilge liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi açıklamış ve yirmi iki yıl öncesinden Türkiye’nin gelecek hedeflerini ortaya koymuştur. Dolayısıyla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine çok daha sağlıklı bir şekilde ulaşabilmek adına hızlı ve isabetli kararların alınmasını kolaylaştıracak kurumların hayata geçirilmiş olması ülkemizin temel meselelerinin çözümü noktasında oldukça etkili olmuştur.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ülkemiz 15 Temmuz hain darbe girişimiyle hem terör saldırıları hem de küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz üzerinden ekonomik saldırılara maruz kalmış, Türk ekonomisinin çökertilmesi hedeflenmiştir. Bu çok cepheli işgal planı karşısında Türkiye saldırılara daha güçlü bir şekilde karşılık vermiş “Beraberiz, biriz, iriyiz, diriyiz.” diyebilmiş, 251 kahramanın şehadetiyle 2.193 gazimizin fedakârlığıyla ve milletin topyekûn direnişiyle bu saldırılar engellenmiştir. Millî bekamıza sahip çıkmak için güç birliği yaptığımız bu kritik süreçte liderimizin de ifade ettiği üzere “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek hep birlikte kurduğumuz cumhuriyeti gündelik siyasi çekişmelerin konusu yapmadığımızı ve yapmayacağımızı buradan bir kez daha vurguluyorum.

Devlet, Türk milleti için birliğin, hürriyetin ve istikbalin teminatı, dirliğin ve refahın kaynağıdır. Bilinmelidir ki Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye'nin içinden geçtiği kritik süreçte devletimizin ve Hükûmetimizin yanındadır. Bu desteği ülke olarak yedi düvelle mücadele ettiğimiz bir süreçte millî bir görev olarak telakki ettiğimizi belirtmek isterim. “Önce ülkem ve milletim.” diyen liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’den aldığımız düsturla diyorum ki: Ülkücü hareketin sevdası Türkiye’dir, Türk milletidir. Hamdolsun, nereye gideceğimizi biliyoruz ve her türlü mücadelemizi de buna göre yapıyoruz. Türkiye'nin ufku açık, geleceği aydınlık, gelişmesi de parlak bir geleceğe doğrudur.

Yüce Rabb’ime duam: Bu milleti birbirine kardeş olarak görebilmeyi nasip eyle. Tüm zorluklara ve fitnelere karşı bizleri muvaffak eyle. Tüm şehitlerimize rahmet eyle. Bizleri, şehitlerimizin emanetine hakkıyla sahip çıkabilenlerden eyle. Ezanlarımızı susturma, şanlı bayrağımızı indirtme, milletimizi daim, Meclisimizi kaim eyle. Bizleri yardımsız ve yarınsız bırakma Allah’ım diyor ve görüşülmekte olan 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin ve 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin ülkemiz için hayırlar getirmesini temenni ediyor, Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizleri izleyen büyük Türk milletini ve Aksaraylı hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fendoğlu, mazeretimiz var diye geldiniz bana, buyurun, söz vereyim size.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün oluşturulacak bölge müdürlüklerinden birinin Malatya’ya verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediklerine ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’dan Malatya’da millî müsabaka oynanması sözünü vermesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim.

Dün Bakan Beyler buradaydı. Sorularımızı şifahi olarak sorduk da cevap vermediler. Ben, Cumhurbaşkanı Yardımcımız burada, kendisinden isteyeceğim.

Yeni bir teşkilat kanunuyla 12 adet bölge müdürlüğü oluşturulacak. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünün bir bölge müdürlüğü Malatya’ya verilecek midir? Buradan bu sözü alabilir miyiz?

Yine, Gençlik ve Spor Bakanımız geçen sene bütçede burada Malatya’ya millî maç sözü vermişti. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Yardımcımızdan Malatya’da da bir millî maç istiyoruz.

Teşekkür ederim.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz, lehinde olmak üzere Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde şahsım adına, lehte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi, çok partili hayata geçilmesinden sonra en güçlü kalkınma hamlelerini tek parti iktidarları döneminde yapmıştır. Koalisyon dönemleri Türkiye ekonomisinin krizlerle boğuştuğu, etkin ve hızlı karar almakta zorlandığı, dolayısıyla büyümenin inişli çıkışlı bir yol izlediği yıllar olmuştur.

Türkiye'mizde 1983’ten günümüze kadar geçen otuz altı yılda 21 hükûmet kurulmuş, bu hükûmetlerin ortalama ömrü yaklaşık bir buçuk yıl olmuştur. Bu nedenle, istikrar üreten, karar alabilen bir sistemin varlığı zaruri hâle gelmiştir. Üzülerek ifade etmek isterim ki Türkiye’de sistem değişiklikleri, siyasi iradenin arzusu veya milletin rızasıyla değil, ne yazık ki vesayet odaklarınca yapılan darbelerle gerçekleştirilmiştir. İlginç olan ise ekonominin büyümesinin en düşük olduğu dönemler askerî idare dönemleri olmuştur. İlk defa milletimiz 2017 referandumuyla siyasi iradenin herhangi bir vesayetin altında ve etkisinde kalmadan bir değişiklik yapabileceğini göstermiştir. 16 Nisan 2017 tarihinde halk oylamasında milletimiz tarafından kabul edilen Anayasa değişikliğiyle demokrasiyi daha güçlendirdik, karar alma ve uygulama mekanizmalarını daha da hızlandırdık. Milletimize daha etkin ve süratli bir şekilde hizmet vermek için yeni bir yönetim sistemine, sizlerin de malumu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir. 24 Haziran 2018 seçimleriyle ilk uygulamasını yaptığımız bu tarihî adımla, milletimizin ihtiyaçlarına daha hızlı cevap verilmesi, dinamik bir yapısallıkla gelişmelere hızlı bir uyum sağlanmış, doğru ve sürdürülebilir politikalar hızlı bir şekilde geliştirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 2020 yılı bütçe teklifi AK PARTİ hükûmetlerinin 18’inci, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de 2’nci bütçesi olma özelliğini taşımaktadır. Bütçe teklifi, kamuoyuna ilan edilen ve 2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomik Program’da çerçevesi çizilen hedeflerle uyumlu olarak hazırlanmıştır. 2020 yılı bütçesi, mali disiplinden taviz vermeden, orta vadede sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen üç yıllık perspektifte hazırlanmış bir bütçedir. AK PARTİ iktidarlarının uygulamaya koyduğu bütçelerin en önemli özelliği şudur: Bütçeden faize aktarılan kaynaklar azalırken doğrudan vatandaşlarımıza hizmet olarak yansıyacak sosyal desteklere, eğitime, ulaştırmaya, sağlığa, tarımsal desteklemelere, mahallî idarelere ve yatırımlara ayrılan kaynaklar sürekli artmıştır. 2002 yılında faiz harcamalarının bütçe giderleri içerisindeki payı yüzde 44’lerde iken 2020 yılı bütçesinde bu oranın yüzde 12’ler seviyesinde kalması hedeflenmektedir. Bizden önce toplanan her 100 liralık verginin 85 lirası faiz harcamalarına giderken 2020 yılı bütçesinde sadece bunun 17 lirası faiz harcamalarına ayrılacaktır. Yeterli mi? Elbette ki yeterli değil, daha aşağı oranlara düşmesini gerçekten bizler de arzu ediyoruz. Yani bütçedeki giderlerin yüzde 88’i doğrudan doğruya vatandaşlarımıza hizmet olarak ülkemizin kalkınmasına destek olacak alanlarda harcanacaktır.

Değerli milletvekilleri, 2020 yılı bütçesi, ekonomimizin yabancı tasarruflara bağımlılığını kalıcı olarak azaltacak, cari açığın millî gelire oranını düşürecek, üretimde iyileştirmeye dair bir ekonomik dönüşümü sağlama perspektifini esas alacaktır. 2020 yılı bütçemiz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği yeni yapılanma ve anlayışla başarılı bir şekilde inşallah uygulanacaktır. Amacımız, bürokrasi üreten sistem değil, hizmet veren bir yapıyla, karşılaşılan zorlukların hızlı ve etkin bir şekilde bertaraf edilmesini temin eden, yeniliklere hızlı adapte olan, tüm hizmet ve süreçlerde sonuç ve verim odaklı, daha hızlı karar alan, istikrarlı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlayacak şekilde tüm kurum ve kuruluşlarımızla birlikte tam kapasite çalışarak ülkemizi daha güçlü ve müreffeh bir geleceğe taşımaktır.

Çok değerli milletvekilleri, çok önemli bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye'nin sahip olduğu kültürel mirası hem gelecek kuşaklara aktarmak hem de iç ve dış turizmi geliştirmek üzere 2020 yılı için Ağrı’da bulunan İshak Paşa Sarayı’nı öneriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan, Ağrı ili Doğubayazıt ilçesinde bulunan, Türk-İslam mimari tarihinin en nadide eserlerinden biri olan İshak Paşa Sarayı’nın 2020 yılı sembolü olması ve 2020 yılının İshak Paşa Sarayı yılı ilan edilmesi için tüm Meclisin desteklerini bekliyoruz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Hasankeyf ne olacak, Hasankeyf’i ne yapacağız?

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Saygıdeğer milletvekillerimiz, Plan ve Bütçe Komisyonundaki bütçe görüşmelerine bilgi ve birikimiyle destek olan başta Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanımıza, ardından Komisyonumuzun tüm üyelerine, ayrıca görüşmelere yapıcı eleştiri ve ikazlarıyla katkı sunan Parlamentodaki bütün milletvekillerimize, yine bütçe hazırlanmasında gayret gösteren yasama uzmanlarına ve emeği geçen aşçısından, hizmetlisinden nöbet tutan polislerimize kadar herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

Nihayet, 2020 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesinin milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ekremciğim, Ağrı’dan bahsederken Tutak’ın Kılıçgediği ile Kuştepe’sini unutma.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.02

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Barış KARADENİZ (Sinop)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

Şimdi, talepte bulunması sebebiyle yürütme adına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’a söz vereceğim.

Buyurun Sayın Oktay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların 2020 yılı bütçesini Gazi Meclisimize arz etmekte olduğumuz bugün; bütçenin hazırlık süreci ve görüşmelerinde, başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri ve tüm milletvekillerimize, sizlere ve yine bakanlarımız ve bağlı kurumlarımızda çalışan tüm arkadaşlarımıza değerli katkıları için teşekkür ederim.

Sözlerimin başında, ardında aşkla yoğrulmuş nice eserler ve canlılığını koruyan fikirler bırakarak yedi yüz kırk altı yıl önce bugün ahirete irtihal eden Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmi’yi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci yılında bulunduğumuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, istikrar, belirgin kuvvetler ayrılığı, yönetimde sadeleşme, hızlı karar alma ve uygulama, dinamik dış politika, esneklik ve etkili kriz yönetimi gibi pek çok açıdan başarısını kanıtlamaya devam etmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tartışılırken, bugün özellikle “tek adam” boyutuna yoğunlaşan sorular ve eleştiriler öne çıkmıştır. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçerek yakın tarihinin en önemli yönetim reformlarından birini başarıyla gerçekleştirmiştir. Bu reform süreci, geçmiştekilerden farklı olarak, tamamen milletimizin teveccühüyle yürütülmüştür. Demokrasiye, millî iradenin üstünlüğüne ve hukuk devleti ilkesine inanan herkes bu değişime saygı duymalıdır.

Hükûmet olarak attığımız ve atacağımız her adımı yüce Meclisin çatısı altında ve milletin huzurunda tüm kural ve kaidelere uygun, şeffaf ve hesap verir şekilde yürütüyoruz ve bugün de bunun için buradayız. Kamuoyunda tartışılan, millî iradenin tecelligâhı Meclisimizden geçen ve milletimizin onayladığı sistem tek adam sistemi değil, olsa olsa ancak milletin sistemi olur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu iddiayı dile getirenler karşılarına Cumhurbaşkanımızı değil, milletimizin iradesini almaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız tüm siyasi hayatını demokratik çerçevede yürütmüş, milletimizin teveccühünü kazanmış bir liderdir. Karar alma sürecine kamu ve sivildeki tüm karar alma mekanizmaları ve karar vericileri dâhil eden; kadınlar, gençler ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın istişare içerisinde bulunan, katılımcılıktan yana bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmuştur. Biz, hemen arkamda, Genel Kurul ana duvarında da yer alan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” düsturunu esas alıyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ve millet kararını vermiştir.

“Her ay Trump’a hesap veren…” diye bir ifade kullanıldı ne yazık ki. Biz sadece millete hesap veririz, burada da bugün millete hesap veriyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Uluslararası arenada Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda hesap vermez, hesap sorarız. Türkiye’nin çıkarları ne ise o doğrultuda hareket ederiz ve o doğrultuda hareket ediyoruz. Hiçbir ülke, kuruluş veya kişiden izin almaya ihtiyaç duymadan Türkiye’nin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yaparız ve onu yapıyoruz. Gerekirse sınır ötesi harekât, gerekirse asker gönderme, gerekirse Doğu Akdeniz’de sondaj, gerekirse sınır ötesinde operasyon; ne gerekirse onu yaparız ve yapıyoruz da.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, dünyadaki tüm ülke liderleriyle rahatça görüşebilen sayılı liderlerdendir; görüşmelerinde de milletimizin gurur duyacağı duruşu sergiler, milletimiz adına dimdik durur, söyleyeceğini doğrudan, gerekenlerin yüzlerine söyler; karşılarında el pençe divan durmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili ve ilişkili kurumların bütçesini “sarayın bütçesi” olarak niteleyen hatipler oldu. Cumhurbaşkanlığı bütçesi, ne tek bir kişinin ne de tek bir kurumun bütçesidir. Bugün görüşülen bu bütçe, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve Savunma Sanayii Başkanlığı gibi gurur vesilesi kurumlarımızı içine alarak Türkiye’nin bağımsızlığını, güvenliğini ve millî gücünü temsil eden bir bütçedir.

Kaynaklarını verimli kullanan ve teknolojiyi tüketen değil, üreten bir Türkiye olmak için Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Yatırım Ofisi, Finans Ofisi ve İnsan Kaynakları Ofisi gibi lokomotif kurumları içeren bir bütçedir.

Bu bütçeyle, önümüzdeki yıl Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkinliği daha da artırılarak hızlı ve dinamik yapısı güçlendirilecek, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikalar geliştirilmeye devam edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 17 Aralık, ne yazık ki yargı darbe girişiminin 6’ncı yıl dönümü. 17-25 Aralık yargı darbe girişimini yapanlar, ardından 15 Temmuz darbe girişimini de yapmışlardır. Sayın Cumhurbaşkanımız 17-25 Aralık darbe girişimi karşısında nasıl dimdik durmuşsa, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında da milletiyle birlikte aynı duruşu sergilemiştir.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şunu ifade edeyim ki, millet iradesine karşı bugüne kadar yapılan ve yapılmaya çalışılan her türlü darbeyi şiddetle kınıyoruz. Milletimizin hafızasında ve vicdanında derin yaralar bırakan, açan, esas hedefi millî iradenin ortadan kaldırılması olan bu alçak girişimler, milletimiz tarafından derin bir nefret ve üzüntüyle karşılanmıştır.

Davaları millî olanlar, yerli olanlar her zaman darbelerin hedefi olmuştur. Millete rağmen millet için hareket ettiklerini iddia eden ancak gerçekte milletin karşısında olan bu gayrimillî güç odaklarıyla mücadelemiz her zaman en şiddetli şekilde olmuştur. Bundan sonra da aynı güç odaklarına karşı millî iradeyi esas alan mücadelemiz, aynı kararlılıkla devam edecektir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, genel olarak tüm darbeler karşısında, özel olarak 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi karşısında duruşu, hiçbir söz ve açıklamaya gerek göstermeyecek kadar açık ve nettir. Gazi Meclisimizin net duruşu için de ayrıca teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin ve Türk milletinin yakın tarihinde yaşadığı en büyük ihanetlerden biri hiç şüphesiz 15 Temmuz hain darbe girişimidir. Bu darbe girişimi, ülkemize yönelik çok yönlü bir saldırıyı ifade etmektedir:

Birincisi, bu hadise, millî iradeye, millî iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisine, milletin seçtiği Cumhurbaşkanına, Başbakana, hükûmete ve demokrasimize yönelik bir terör saldırısıdır. İkincisi, bu darbe teşebbüsü, semalarında yankılanan ezanları ve gönderinde dalgalanan ay yıldızlı bayrağı özgürlüğümüzün sembolü olan ülkemizi işgal girişimidir. Üçüncüsü, bu ihanet, doğrudan milleti hedef alan, silahlarının namlularını millete çeviren, milletin kanını döken sefil bir kalkışmadır. Dördüncüsü, bu darbe girişimi, dünya tarihinde ender rastlanan bir erdem örneği olarak, bizatihi milletin kendisi tarafından bastırılmış, başarısızlığa uğratılmıştır. Beşincisi, bu teşebbüs, bize, ülkenin ve milletin değerlerine sıkı sıkıya bağlı olmayan yapıların nasıl savrulmalar yaşayabileceğini, hangi ihanet çukurlarına yuvarlanabileceğini çok açık ve net şekilde göstermiştir. Altıncısı, tarihte pek çok örneği olan Türk milletinin istiklali ve istikbalini hayatı pahasına koruma kararlılığını bir kez daha ispatlamıştır.

15 Temmuzun bunların dışında da bize verdiği pek çok mesaj, pek çok ders vardır. Darbe girişiminin hemen ardından 20 Temmuzda ilan edilen olağanüstü hâl, yedi yüz otuz günlük bir uygulamanın ardından 18 Temmuz 2018 tarihinde yürürlükten kalkmıştır. Dünyada böylesine alçak bir darbe girişiminin ardından, tüm sorunları hukuk devleti sınırları içinde çözen başka bir ülke var mıdır, ben bilmiyorum. Türkiye, bu badireyi anayasal düzenine ve hukuk devleti ilkesine bağlı kalarak geride bırakmıştır. Birtakım istisnai örnekler üzerinden Türkiye’nin FETÖ’yle ve diğer terör örgütleriyle mücadelesini itham etmeye, itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye çalışmak, her şeyden önce, milletimize haksızlıktır. Sorunları hukuk ve adalet içinde çözmeye sonuna kadar varız ama Türkiye’nin terörle mücadelesinin zarar görmesine asla izin veremeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İzan ve vicdan sahibi herkesten 15 Temmuzu ve sonrasında yaşananları bu şekilde değerlendirmelerini bekliyor, arzu ediyoruz.

Türk yargısı FETÖ’yle mücadelede tarihsel bir sorumluluk üstlenerek bu sorumluluğun gereğini büyük bir özveriyle yerine getirmiştir ve getirmeye de devam etmektedir. Yargısal süreçlerin sağlıklı yürütülmesinin önemi ortadayken “FETÖ borsası” gibi iddiaların FETÖ’yle sürdürdüğümüz kesintisiz mücadeleyi sulandırmasına da izin vermemeliyiz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Vallahi, sizinkiler yapıyor.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY (Devamla) – Elinde delil ve bilgi olan her kim varsa kanıtlarını, delillerini Hâkimler ve Savcılar Kurulu ve cumhuriyet savcılarıyla paylaşmalıdırlar; bu, tarihî bir sorumluluktur. Aksi takdirde, delile dayanmayan söylentilerle bir yere varamayız. Yargıya güven hepimizin ortak kaygısı olmalıdır ve herkes yargıya güveni zedeleyecek mesnetsiz iddialardan kaçınmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi sizlerle Cumhurbaşkanlığı ile bağlı, ilgili, ilişkili kurumların 2020 yılı bütçesi ve yine, 2018 yılı kesin hesapları, gerçekleştirilen faaliyetleri ve gerçekleştirilmesi planlanan projeleri ile Sayıştay raporları hakkında gündeme getirilen konular ve eleştiriler çerçevesinde bazı bilgiler paylaşacağım.

Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı, Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisiyle olan münasebetlerinin yürütülmesi, devlet teşkilatının düzenli ve etkin bir şekilde işletilmesi, iç ve dış güvenlik ile terörle mücadele konularında koordinasyonun sağlanmasına yönelik gerekli çalışmaları yapmaktadır. 2018 yılı kesin hesabına göre 1 milyar 648 milyon 678 bin lira harcaması bulunan Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı ile ofisleri için, 2020 yılı bütçesinde bir önceki yılın başlangıç ödeneğine göre yüzde 11,8 oranında artışla 3 milyar 152 milyon 937 bin lira ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir. 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı için ayrılan bütçeden acil destek giderlerine 165 milyon lira, İçişleri ve Millî Savunma Bakanlığınca kullanılan barışı destekleme ve koruma hizmetlerine 1 milyar lira, Cumhurbaşkanlığı ofisleri bütçesine aktarımlara 330 milyon lira ayrılmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın destek ve öncülüğünde, dünyanın sayılı kütüphanelerinden biri olacak Cumhurbaşkanlığı kütüphanesinin milletimizin hizmetine sunulmasına yönelik çalışmalarda da son aşamaya gelinmiştir. Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi, 6279 sayılı Çoğaltılmış Fikir ve Sanat Eserlerini Derleme Kanunu uyarınca, 2019 yılında derleme kütüphanesi statüsüne kavuşturulmuştur. Böylelikle, Türkiye’de yayımlanan eserlerin kütüphaneye kazandırılması sağlanacaktır. Kütüphane koleksiyonunda 1,5 milyon basılı kitap, 12 bin dergi ve 1 milyon süreli yayın olmak üzere yaklaşık 2,5 milyon yayın bulunmaktadır. Kütüphanenin açılışının da yakın zamanda yapılması planlanmaktadır. 2018 yılı Sayıştay raporunda Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığıyla ilgili herhangi bir bulguya yer verilmemiştir.

Kütüphaneyle ilgili yine bir soru vardı bu kütüphaneye kimlerin ulaşabileceğiyle alakalı. Bu kütüphane milletin kütüphanesi, haftada yedi gün, günde yirmi dört saat, isteyen herkes kimliğini gösterdiği sürece bu kütüphaneden faydalanabilecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı olarak kurulan 4 ofis, 9 politika kurulu ve 7 başkanlık Cumhurbaşkanlığı sisteminin etkinliğinin artırılması, hızlı ve dinamik bir yapıya sahip olması, kapsayıcı ve sürdürülebilir politikaların geliştirilebilmesi amacıyla faaliyetlerine devam etmektedir.

Bütçe sunuş konuşmamda da ifade ettiğim üzere, 2019 yılında, Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu tarafından Öncelikli Teknoloji Alanlarının Belirlenmesi Çalışma Raporu başta olmak üzere toplam 3, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu tarafından Yükseköğretim Reformu Politika Belgesi başta olmak üzere toplam 6, Ekonomi Politikaları Kurulu tarafından İlaç ve Dayanıklı Tüketim Malları Sektörleri Raporu başta olmak üzere toplam 9, Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu tarafından Türkiye’nin güvenlik ve dış politikasına ilişkin güncel ve uzun vadeli stratejik konularını haiz toplam 16, Hukuk Politikaları Kurulu tarafından Hukuk ve Sistem Reformu Raporu başta olmak üzere toplam 20, Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu tarafından Türkçe Seferberliği Raporu başta olmak üzere toplam 7, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu tarafından Sağlık Vadisi ve Yaşam Bilimleri Teknoloji Geliştirme Bölgesi Raporu konusu başta olmak üzere toplam 10, Sosyal Politikalar Kurulu tarafından Yerel Yönetimler ve Sosyal Politika Uygulamaları konusu başta olmak üzere toplam 6, Yerel Yönetim Politikaları Kurulu tarafındansa Kentsel Tasarım Standartlarının Oluşturulması ve Akıllı Şehircilik Raporu başta olmak üzere toplam 3 adet rapor ve politika belgesi hazırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dijital Dönüşüm Ofisi, Dijital Türkiye ve Siber Güvenlik Koordinasyonunu aynı çatı altında toparlamaktadır. Şunu biliyoruz ki küresel rekabet ve ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedefleri, tüm paydaşların iş birliği içerisinde çalışmasıyla ancak gerçekleştirilebilir. Dijital dönüşümle kamunun iş süreçleri hızlandırılarak vatandaşlarımızın günlük hayatları kolaylaştırılacak, bu sayede zaman ve paradan tasarruf sağlanarak ekonomik ve sosyal hayatta refah artışı sağlanacaktır.

Katma değeri yüksek hizmet sayısını arttırmak, hizmetleri herkese yayabilmek, vatandaşlarımızın çok daha rahat ve hızlı dijital Türkiye’yi kullanmasını sağlamak ve ülkemizin dünya teknoloji üretimindeki payını artırabilmek amacıyla çalışmalarımızı hız kesmeden devam ettirmekteyiz. Bu çerçevede, kurumlar arası iş birliğini artırmak ve kamuda veriye dayalı etkin karar alma süreçlerini oluşturmak amacıyla Ulusal Veri Sözlüğü çalışmaları başlatılmıştır. Büyük veri ve yapay zekâ uygulamalarının kamuda etkin olarak kullanımını sağlamak için oluşturulan Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’nin bu yılın sonunda yayınlanması hedeflenmektedir. Kamu kurumları ve kritik altyapıların korunması amaçlı siber güvenlik stratejilerine ilişkin olarak Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi hazırlık çalışmaları başlatılmıştır. Kamu tarafından üretilen verilerin herkesçe ücretsiz kullanılabilmesi amacıyla ulusal Açık Veri Portalı kurulacaktır.

2019 Aralık sonu itibarıyla Tek Durak Hizmet Noktası Projesi’nin uygulama teknik altyapısı tamamlanacaktır. 2020 yılında mekânsal altyapısı da oluşturularak pilot uygulama gerçekleştirilecektir, bunu yine bütçe sunuş konuşmamda da ifade etmiştim. Bununla amacımız, devletin dijital ortama taşıdığı, vatandaşına verdiği hizmetlerin tamamını, şayet arzu eder ve fiziksel bir ortamda almak isterse farklı kurumları, farklı bakanlıkları dolaşmadan tek bir merkezden ve tek bir kişiden alması ve bu -arzu ediyoruz ki- hiçbir belge getirmeden bu hizmetleri alabilmesini sağlayacak bir çalışmadır yani bunu tamamladığımızda inşallah bu alanda bir devrim olacaktır, kendi alanında. Dijital Türkiye ve e-devlet portalı üzerinden birden fazla bakanlığı ilgilendiren bilgilerin konusuna göre gruplandırılarak ve ilişkilendirilerek yine yeni bir modül hâlinde, kullanıcı odaklı ve bütünleşik olarak “Konu Bazlı Hizmetler” adı altında sunulması amaçlanmaktadır. Bu tür uygulamalara Ocak 2020’de taşıt araçlarıyla devam edilecektir. Kullanıcılar -yani her bir vatandaşımızdan bahsediyorum- aracınıza ait herhangi bir muayene, HGS, OGS, sigorta poliçesi gibi tüm bilgilere Dijital Türkiye portalı üzerindeki tek bir modül üzerinden erişip araçlarınızla ilgili işlemleri buradan yapabileceksiniz, vatandaşlarımız buradan yapabilecekler. Böylelikle, vatandaşlarımızın zamandan ve maddi açıdan tasarruf sağlamasını amaçlamaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte, ülkemiz genelinde, insan kaynağının planlanması ve geliştirilmesiyle -kamuda modern insan kaynağı yönetim modellerinin uygulanması amacıyla oluşturulan- İnsan Kaynakları Ofisi de çalışmalarını yürütmektedir.

Cumhurbaşkanlığı himayesinde 8 farklı ilde “Yetenek Her Yerde” bölgesel kariyer fuarları düzenlenmiş; buradaki amaç, üniversite öğrenci ve mezunlarına istihdam konusunda fırsat eşitliği sağlanması ve nitelikli gençlerin kamu ve özel sektöre kazandırılmasıdır. 2020 yılında Batı Karadeniz ve Trakya bölgelerinin de kapsama alınmasıyla yine 10 farklı ilde daha bu etkinliklerin düzenlenmesi planlanmaktadır. Türkiye’de yükseköğretim sisteminin iş gücü piyasası performansını ve mezun takibini değerlendirmek amacıyla Üni-Veri Projesi, tüm kamu kurumlarında uygulamada olan insan kaynakları süreçleriyle mesleklerine ve çalıştıkları kuruma dair memnuniyet ve aidiyet gibi konularda görüş ve önerilerini almak için de yine kamu bu çerçevede anketler geliştirmekte. Kamu kurumlarında hizmet içi eğitimin geliştirilmesi ve kamu kaynaklarının daha etkin kullanılması amacıyla da Çevrimiçi Eğitim portalı hazırlanmış ve tüm kamu kurumlarının hizmetine de sunulmuştur.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye’ye yönelik uluslararası yatırımlar hız kesmeden devam etmektedir. 2002-2018 arası dönemde, ülkemize yönelik yatırımların toplamı yaklaşık 210 milyar dolara ulaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmeden önce Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı olarak faaliyet gösteren Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi 2006-2018 yılları arasında yaklaşık 24,5 milyar dolar yatırıma ve yaklaşık yine 45.500 kişilik istihdama imza atmıştır.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi, ülkemizdeki yatırımların artırılması ve yatırımların ülkemizin ekonomik kalkınmasına katkı sağlaması amacıyla faaliyetlerine devam etmektedir. Ofis, bu kapsamda, ülkemize yatırım yapılmasına yönelik çalışmaların yapılması, uluslararası yatırım ortamı faaliyetlerinde kamu ve özel sektördeki kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması, yatırımcıların karşılaşabileceği olası sorunların tespit edilerek çözülmesi, ülkemizde yatırımların artırılmasına katkı sağlayacak her türlü bilgi ve verinin oluşturulması, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik reform sürecine ilişkin önerilerin geliştirilmesi, ulusal düzeyde yatırım destek ve tanıtım stratejisinin belirlenmesi ve uygulanmasının takip edilmesi yönünde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Yatırım Ofisi tarafından takip edilen ve önümüzdeki yıllarda gerçekleştirilmesi öngörülen projelerin ekonomik değerinin 19,2 milyar dolar olacağı düşünülmektedir. Bu yatırımların gerçekleşmesi hâlinde 52.827 kişiye istihdam imkânı sağlanacağı öngörülmektedir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda ve bugün Genel Kurulda yapılan görüşmelerde yatırım ofisiyle ilgili danışmanlara ödenen ücretlerle ilgili sorular da, eleştiriler de yine gelmekte. Yine, Yatırım Ofisinin yatırım, tanıtım faaliyetleri kapsamında gerekli yatırımlarının, raporlamalarının yapılması amacıyla yurt dışı danışmanlarla çalışabilmesi de buradan kaynaklanmaktadır. Söz konusu danışmanlara ödenen ücret, görev yaptıkları ülkenin ekonomik şartlarına göre -maaş, performans, ücret, toplantı, organizasyon vesaire gibi görevlerin gereği yapılan ödemeler- gerektiği şekilde belirlenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi küresel finans piyasalarında ülkemizin önemli bir aktör olarak yer almasını sağlamak amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir. Ofis tarafından yürütülen İstanbul Finans Merkezi Projesi’yle İstanbul’un uluslararası konumunun güçlendirilerek dünyada önde gelen finans merkezlerinden biri olması hedeflenmektedir. İstanbul Finans Merkezi Projesi kapsamında yatırımcılar arasındaki uyuşmazlıkların çözümlenmesi için gerekli yasal düzenlemelere ilişkin çalışmaların yürütülmesi planlanmaktadır. Ayrıca İstanbul Finans Merkezi bünyesinde bir finans teknopark kurulacaktır.

Marmara Üniversitesiyle müşterek bir protokol dâhilinde Türkiye'de bu alanda kurulan ilk enstitü olma özelliğini taşıyan İslam Ekonomisi ve Finans Enstitüsü kurulmuştur. Enstitüyle sektörün ihtiyaç duyduğu insan kaynağının sağlanması ve katılım finansı alanında gerekli akademik çalışmaların yapılması hedeflenmektedir. Ofis tarafından yürütülen başarılı çalışmalar sonucunda Eylül 2019 tarihinde yayımlanan Küresel Finans Merkezleri Endeksi Raporu’nda İstanbul Finans Merkezi 15 sıra yükselerek 53’üncü sıraya yerleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte yeni kurulan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, devletimizin stratejik iletişim konusunda kamu diplomasisi dâhil olmak üzere çatı kuruluşu hâline gelmiştir. Bu bağlamda ülkemizin millî menfaatlerini ilgilendiren konular ve ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda yeni bir yapılanmaya yönelmiştir. Bu kapsamda, ülkemizin dış tanıtımına ilişkin faaliyetlerin yürütülmesi, kamu diplomasisinin araçlarından yararlanılarak Türkiye’nin haklı tezlerini iç ve dış kamuoyunda duyurulması, ülkemize yönelik kara propaganda ve dezenformasyonla mücadele edilmesi, basın faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması, devletimizin vatandaşlarımızla olan ilişkisinin daha da güçlendirilmesi gibi görevler yürütülmektedir. İletişim Başkanlığı bünyesinde Ülkem İçin Bir Fikrim Var Projesi 2019’da hayata geçirilmiş ve projenin resmî duyurusunun yapıldığı tarihten itibaren de Başkanlığa vatandaşlarımız tarafından 40 bine yakın fikir, görüş ulaştırılmıştır. 15 Temmuz iletişim seferberliği kapsamında, FETÖ gerçeğini yurt içinde ve yurt dışında ortaya koyan “The Network” belgeseli, New York sokaklarında 15 Temmuz fotoğrafları, uluslararası paneller gibi 1.500 civarında etkinlik düzenlenmiştir.

Başkanlık bünyesindeki CİMER’e yapılan başvuruların cevaplanma oranı yüzde 91 olmuştur, ortalama cevaplanma süresiyse 2018 yılına göre yüzde 21 azaltılarak on beş güne düşürülmüştür. 2020 yılında ortalama cevap verme süresinin on güne kadar düşürülmesi öngörülmektedir. Yine, hatırladığım kadarıyla, bu konuda da bir soru vardı “Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki CİMER’den tüm kamu kurumlarına eleştiriler veya şikâyetler iletilirken Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki birimlere eleştiri veya şikâyet iletilemiyor mu?” diye. Tabii ki, iletiliyor. Burada, İletişim Başkanlığı Cumhurbaşkanlığındaki bütün birimlerin, başkanlıkların, ofis ve politika kurullarının oradaki eş güdümünü sağlıyor. Tamamı İletişim Başkanlığına düştükten sonra, oradan ilgili birimlere iletildikten sonra da cevaplar yine müracaat sahiplerine iletilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalarda yine basın kartları konusu gündeme getirilmişti, bugün burada da yine gündeme getirildi.

Basın kartlarında değişim yapılmasının en önemli nedeni, usulsüzlük ve sahte kart kullanımının önüne geçmek, basın kartının prestijini artırarak basın mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmaktır. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber, tüm kartların yenilenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Basın Kartı Komisyonu ise İletişim Başkanlığı Basın Kartı Yönetmeliği uyarınca, medya iş kolunda en çok üyeye sahip olma, teşkilatlanma gibi kriterler baz alınarak objektif şekilde belirlenmektedir.

Ülkemizdeki yerleşik olan uluslararası basın mensuplarına 2019 yılı itibarıyla 345 basın kartı verilmiştir. Diğer taraftan, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasındaki süreçte, millî güvenliğe tehdit oluşturan yapılarla irtibatlı olduğu değerlendirilen medya kuruluşlarında çalışan veya irtibat düzeyinde ilişkisi bulunduğu değerlendirilen 691 basın mensubunun basın kartı ilgili yönetmelik uyarınca iptal edilmiştir.

İletişim Başkanlığınca 2018 yılı sonu itibarıyla 362 milyon 524 bin lira harcama yapılmıştır. Başkanlığa 2019 yılında yapılan bütçe aktarma işlemleriyle birlikte toplam 395 milyon 531 bin lira ödenek tahsis edilmiştir. 2020 yılında, Başkanlığa 368 milyon 136 bin lira ödenek tahsisi öngörülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam diniyle ilgili her konuda güvenilen ve referans alınan, insanlığın barış ve huzuruna katkı sağlayan bir kurum olma vizyonuyla hareket eden Diyanet İşleri Başkanlığı, Avrupa’dan Amerika’ya, Asya’dan Afrika’ya kadar dünyadaki bütün Müslümanlarla iletişim ve iş birliği hâlindedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasa’nın 136’ncı maddesinde yer alan, toplumun birlik ve beraberliğine, barış ve huzuruna katkıda bulunmak amacının gereği olarak hutbelerinde millî konulara yer vermekte, ayrıca bu konuda pek çok faaliyet yürütmektedir.

Başkanlık doğru dinî bilgiyi toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak amacıyla kaynak eser, ilmî eser ve çocuk kitapları gibi birçok yayını okul, cezaevi, dernek ve şahıslara ücretsiz olarak göndermektedir. Bu kapsamda, 2019 yılında yaklaşık 7 milyon eser ücretsiz olarak halkımıza dağıtılmıştır. Ayrıca, başta Kur’an-ı Kerim meali olmak üzere birçok dinî eserin farklı dil ve lehçede basımı da gerçekleştirilmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, televizyon ve radyo yayınlarıyla daha fazla insana ulaşmak üzere çalışmalarını da yürütmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığının 2018 yılı kesin hesap toplam gideri 8 milyar 356 milyon 36 bin lira olarak gerçekleşmiştir. Başkanlığın 2019 yılı başlangıç ödeneği 10 milyar 445 milyon 979 bin lira olup 2020 yılı bütçesi için teklif edilen toplam ödenek tutarı 11 milyar 519 milyon 609 bin liradır. Kurum bütçesinin yaklaşık yüzde 97’si personel maaş ve SGK prim giderlerine ayrılmıştır. Personel giderlerinde yüzde 10,42; diğer giderlerde yüzde 8,37; toplamda ise yüzde 10,28 artış olmuştur. Yatırım ödeneklerinde ise herhangi bir artış yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ordumuzun ve diğer güvenlik birimlerimizin silah, teçhizat ve benzeri ihtiyaçlarının azami ölçüde yerli ve millî imkânlarla karşılanması, modernizasyon ve teknoloji geliştirme faaliyetlerinin yürütülmesine yönelik Savunma Sanayii Başkanlığımız çalışmalarını yürütmektedir. Bu çerçevede savunma sanayimiz çok iyi bir noktaya gelmiş, savunma sanayi projesi sayısı 700’ü bulmuş, yıllık savunma sanayi ve havacılık cirosu 2018 yılında 8,8 milyar dolara, ihracatı ise 2,2 milyar dolara ulaşmıştır. 2019 yılında ihracatımız artarak devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ordumuz ve güvenlik güçlerimizce icra edilen harekâtlarda etkin bir biçimde kullanılan ve yerli imkânlarla geliştirilen sistemlerimizden ATAK helikopterlerimizin teslimatı yapılmış, millî gemisavar füzemiz ATMACA, envantere alınan TCG KINALIADA korvetimize konuşlandırılmış, TCG ANADOLU çıkarma gemimiz denize indirilmiş, SİHA’mız ANKA-S, yerli motoruyla göklerdeki yerini sağlamlaştırmış, Bayraktar SİHA’mızın ihracatına başlanmış, KORKUT hava savunma sistemimizin teslimatlarına başlanmış, HİSAR-A hava savunma sistemimizin seri üretim aşamasına gelinmiş, millî güdüm kitlerinden Hassas Güdüm Kiti, Kanatlı Güdüm Kiti ve TEBER’den yaklaşık bin adet teslim edilmiş… Bu “güdüm kitleri” dediklerimizi unutmayın, bazıları “Senatoya sormamız gerekir.” “Birilerine sormamız gerekir.” “Veremezsiniz.” dedi ve Türkiye’nin de hiçbir yerden temin edemediği araçlardı bunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün itibarıyla bin adet teslim edilmiş ve şu anda da kendi imkânlarımızla her türlü üretme kabiliyetine sahibiz.

Millî torpidomuz AKYA‘nın, atışlı testleri başarıyla gerçekleştirilmiştir. Savunma sanayisinde gelişmeleri takip eden değil, gelişmelerde lider konumda olma yönünde çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz. Bu kapsamda kara, insansız kara, deniz araçları, lazer silah sistemleri, elektromanyetik fırlatma sistemleri, SÜRÜ İHA teknolojisi, otonom sistemler, katı-sıvı hibrit yakıtlı, muhtelif menzilli ve çeşitli kabiliyetlere sahip roket projeleri gibi ileri teknoloji konularındaki çalışmalarımızı, dünyada bu alanlarda faaliyet gösteren çok az sayıda ülkeyle eş zamanlı olarak sürdürmekteyiz.

Buradaki “otonom sistemler” diye ifade ettiğimiz aslında birçok teknoloji, bizi diğer sektörlerde de uluslararası boyutta son derece güçlü kılacaktır, bunlardan bir tanesi de geleceğe dönük, özellikle yine “uçan araçlar” diye ifade ettiğimiz bambaşka bir sektördür. Türkiye, buradaki yerini gelecekte çok daha sağlam alacak şekilde şimdiden adımlarını atmaya başlamıştır.

Önümüzdeki dönemde, yüksek faydalı yük kapasiteli Aksungur’un bu yıl sonu itibarıyla kullanıma hazır hâle gelmesi, kritik düzeydeki temel ve ileri teknolojilere yönelik AR-GE çalışmalarına yoğun şekilde devam edilmesi, 2020 yılı sonunda TCG ANADOLU gemimizin Deniz Kuvvetlerimize teslim edilmesi ve Akıncı’nın envantere alınması, 2023 yılında millî muharip uçağımızın hangardan çıkarılması, Gökbey helikopterimizin sertifikasyon süreçlerine devam edilerek kullanıma hazır hâle gelmesi, yürütülen projelerle yeni nesil zırhlı araç, tank, helikopter ve füzelerde kullanılacak motorların yerlileştirilmesi hedeflenmektedir. Bu “2023 yılında millî muharip uçağımızın hangardan çıkarılması.” dediğimiz, bugünkü F-35 veya benzeri konulardaki tartışmalarla doğrudan alakalıdır. İnşallah, gelecekte de bugünkü İHA’larımızda olduğu gibi, birçok teknolojide olduğu gibi, burada da başka ülkelerden herhangi bir şey isteme, bekleme, talep etme konumunda olmayan bir Türkiye olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Başkanlıkla ilgili 2017 yılı Sayıştay raporunda yer alan 13 bulgunun 12’si yerine getirilmiş olup, 2018 yılı Sayıştay raporuna devredilen 1 adet performans denetimi bulgusu yer almıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı, millî güvenlik istihbaratını devlet çapında oluşturmakta, bu istihbaratı Sayın Cumhurbaşkanımıza ve gerekli kuruluşlara, birimlere ulaştırmaktadır.

2018 yıl sonu kesin hesabına göre yıl sonu gideri 2 milyar 884 milyon 707 bin lira, 2019 yılı başlangıç ödeneği ise 2 milyar 157 milyon 761 bin lira olan Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığına, 2020 yılında toplam 2 milyar 182 milyon 381 bin lira ödenek tahsisi öngörülmektedir.

Uluslararası sistemde dengelerin değiştiği, hibrit yöntemlerin kullanıldığı, mevcut düzeni oluşturan uluslararası anlaşmaların ve yapıların ciddi sınamalardan geçtiği bu dönemde ülkemiz söz konusu değişimin tam da ortasında bulunmaktadır. Bahse konu süreç içerisinde Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı tarafından etkili istihbarat çalışmaları yürütülmekte olup yurt içi ve yurt dışında başarılı ve sonuca ulaşan operasyonel faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Teşkilat, ülkenin ve milletin bütünlüğüne karşı faaliyet yürüten PKK, KCK, PYD, YPG, FETÖ, PDY, DEAŞ başta olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı geçmişte olduğu gibi bu hassas dönemde de yine aynı kararlılıkla çalışmalarına devam etmektedir.

Diğer taraftan, devletimizin ve milletimizin güvenliğine yönelik sınırlarımızdaki yapılanmalara karşı başlatılan Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonlarında MİT gerek diplomasi ayağında gerek sahada etkin faaliyetler yürütmüş ve ülkemize yönelik tehditlerin bertaraf edilmesinde önemli rol oynamıştır. Bu başarılı çalışmalar vatandaşlarımız tarafından da takdir görmektedir.

Yeri gelmişken Türkiye’nin Suriye’deki operasyonlarına yönelik asılsız iddialara ilişkin olarak da bazı hususları belirtmek isterim. Kadın, çocuk, yaşlı demeden, Kürtler de dâhil olmak üzere, hatta başta Kürtler olmak üzere bölgedeki tüm insanları, bu insanlar üzerinde korku, zulüm ve baskılarla hâkimiyet kuranları ve egemen güçler adına bölgeyi sömürenleri görmek isteyenler, YPG/PYD, PKK, SDG’ye ve onların hâkimiyet kurduğu bölgelere bakabilirler. Türkiye, Suriye’deki Kürtler dâhil olmak üzere, ülkesinden kaçan Suriyelilerin tekrar evlerine dönebilecekleri güvenli bölgeleri oluşturarak bölgedeki terör düzenine son vermiştir. Türkiye, kendi vatandaşının canına ve malına kastedenlere karşı da yine gerekeni yapmış ve sınır güvenliğini temin etmiştir. Milletimiz tarihin hiçbir döneminde işgalci olmamıştır, bugün de değildir, gelecekte de olmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu yıl 2228’inci kuruluş yıl dönümünü kutlayan ordumuz, barış ve medeniyet ordusudur. Mazisi şan ve şerefle dolu Türk milleti, gittiği her yere huzur ve medeniyet götürmüştür; işte Cerablus, El Bab ve Afrin örnekleri ortadadır. Bizim insanlıkla ilgili her türlü hizmeti götürmeye çalıştığımız bir ortamdan, pazar yerinde ihtiyaçlarını almaya çalışan insanların, çocukların, kadınların bombalandığı bir ortamdan ve bombalayanların olduğu bir ortamdan bahsediyoruz. Güvenlik güçlerimiz, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde de krizin ortasında barış pınarlarını sulayarak huzuru yeşertmeye devam edecektir. Milletimizin birlik ve yardımlaşma ruhuna çamur atanların muhasebesini tarihe ve milletimizin vicdanına bırakıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Millî Güvenlik Kurulunun sekretarya hizmetlerinin yürütülmesi, millî güvenliğin sağlanması ve millî hedeflere ulaşılması amacıyla, Kurulun belirlediği görüşler dâhilinde, iç ve dış savunma hareket tarzlarına ait esasları kapsayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nin hazırlanması ile seferberlik ve NATO çalışmalarına ilişkin faaliyetleri yürütmekle görevlidir. Yeni Millî Güvenlik Siyaset Belgesi hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur. Bugün de bununla ilgili gerekli eleştirileri not ettik.

Genel Sekreterlik, çalışmalarını, kanunlarla verilmiş görev ve sorumluluklarını, demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde yürütmektedir.

Genel Sekreterin yürütmüş olduğu tüm bu faaliyetleri için, 2018 yıl sonu kesin hesap gideri 29 milyon 43 bin lira, 2019 yılı başlangıç ödeneği ise 32 milyon 341 bin lira olmuştur. 2020 yılı için teklif edilen toplam ödenek tutarı 34 milyon 787 bin liradır. 2017 yılı Sayıştay raporunda yer alan Genel Sekreterlikle ilgili tüm bulguların gereği yerine getirilmiş olup 2018 yılı Sayıştay denetim raporunda herhangi bir bulguya yer verilmemiştir.

Sayın Başkan, değerli vekiller; Strateji ve Bütçe Başkanlığı koordinasyonunda, 2019 yılında Kalkınma Planı çerçevesi yeniden ele alınarak, farklı kurum, kuruluş, özel sektör, akademi ve STK’lerle istişareler yapılarak Planda yer alacak sektörel önceliklendirme yaklaşımı hayata geçirilmiştir.

Başkanlık ile Hazine ve Maliye Bakanlığı, müştereken, makroekonomik çerçevenin oluşturulması ve kamu kesimi genel dengesinin hazırlanmasının yanı sıra, kamu maliyesinde yapılabilecek tasarruflar ile reform ve tedbir önerileri üzerinde, kurumlarla istişare hâlinde çalışmalar yürüterek 2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı’nı hazırlamıştır. Yeni Ekonomi Programı, fiyat istikrarı, finansal istikrar ve cari işlemler dengesinde son bir yılda elde edilen kazanımların korunup geliştirilmesi, üretim ve verimlilik odaklı, sürdürülebilir büyüme ve adaletli paylaşıma yönelik ekonomik dönüşüm ve değişimi hedef alan bir çerçeveye sahiptir.

On Birinci Kalkınma Planı’nda belirlenen temel öncelik ve politikalar çerçevesinde kurumlarla iletişim ve koordinasyon içerisinde Başkanlıkça hazırlanan bir diğer temel politika belgesi de 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’dır. Bütçeleme sistemimiz açısından önemli bir reform alanı olarak gördüğümüz program bütçeye geçiş çalışmaları, Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından iş birliği hâlinde yürütülmektedir. Program bütçe sistemine geçilmesiyle plan, program ve bütçe bağlantısının güçlendirilmesi, karar vericiler için harcama önceliklerinin belirlenmesine ilişkin bilginin oluşturulması, sonuç odaklı bir mali yönetim anlayışının geliştirilmesi, hesap verebilirlik ve saydamlığa hizmet edecek şekilde izleme ve değerlendirme sürecinin etkinleştirilmesi sağlanacaktır.

Kamu-özel iş birliği projelerinin hazırlık sürecinin kalitesinin yükseltilmesi ve kamu kuruluşlarının kamu-özel iş birliği modeli konusunda belirli alanlarda kapasitelerinin artırılmasına yönelik rehberler ve standart dokümanlar oluşturma çalışmalarına da başlanmıştır.

AR-GE ekosisteminin bütüncül ve rekabetçi bir yapı içinde geliştirilmesi bakımından ülkemiz için stratejik ve önemli olduğuna karar verilen alanlarda araştırma altyapı projelerinin kanunla kurulmuş olan vakıf üniversitelerini de kapsayacak şekilde desteklenmesi önem arz etmektedir. Hâlihazırda 8 vakıf üniversitesine ait araştırma altyapı projelerinin destekleme süreci devam etmekte olup 2020 yılı için 40 milyon lira kaynak ayrılmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlığını yürüttüğü İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) ülkemizin İslam dünyasına dönük en önemli iktisadi ve ticari projesidir. 2019 yılında 35’incisi düzenlenen İSEDAK Bakanlar Toplantısı’nda ülkemiz ile İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler yeniden bir araya gelmiş ve global ekonomi açısından stratejik iş birliğimiz bir kez daha pekiştirilmiştir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2018 yılı kesin hesap gideri 45 milyon 514 bin lira olmuştur. Başkanlığın 2019 yılı başlangıç ödeneği 260 milyon 584 bin lira olup 2020 yılı bütçesi 2019 yılına göre yüzde 3.382 oranında artış göstermiştir. 2019 yılı ve öncesinde yedek ödenekler Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alırken 2020 yılında 8,8 milyar lirayla yedek ödeneğin Başkanlık bütçesine konulması artışın temel sebebidir. Böylelikle 2020 yılı için Başkanlığa 9 milyar 73 milyon 161 bin lira ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; mevduat sahiplerinin haklarını korumak üzere kurulan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, mevduat sigortacısı kimliğiyle mudiyi korumak üzere finansal kuruluşlardan topladığı primlerle oluşturduğu rezerv sayesinde finansal sistemin istikrarının sürdürülmesine katkı sağlamaktadır. TMSF’nin 48 milyar lira değerinde bulunan mevduat sigortası rezervinin toplam sigortalı mevduatı karşılama oranı yüzde 7,1’dir. Mevduat sigorta limitinin eylül sonu itibarıyla 150 bin liraya çıkarılmasıyla toplam sigortalı mevduat tutarı ekim itibarıyla 677 milyar liraya yükselmiştir.

15 Temmuzda yaşadığımız hain darbe teşebbüsü sonrasında, TMSF’nin bir diğer görevi de mahkemelerce tedbir konulan şirketlerin yönetimi olmuştur. Aralık ayı itibarıyla, 37 ilimizde aktif büyüklükleri yaklaşık 59,67 milyar lira, toplam ciroları 24,73 milyar lira, toplam öz kaynakları 23,97 milyar lira olan 830 şirkete, TMSF yine kayyum olarak atanmıştır. TMSF, geçen üç yıllık sürede bu şirketlerin aktiflerini yaklaşık yüzde 38, öz kaynaklarını yüzde 31, cirolarını ise yüzde 13 oranında artırmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk ve dünya tarihi açısından büyük önem ihtiva eden arşivlerimize verilen değer gün geçtikçe artmakta, bunun bir göstergesi olarak Devlet Arşivleri Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak belge yönetimi ile arşiv birikimine ilişkin faaliyetlerini ehemmiyetle sürdürmektedir. Bu çerçevede, Başkanlık tarafından sunulan internet üzerinden belge görüntüsü sağlama hizmeti kapsamında araştırmacılar, devlet arşivlerine evinden ya da iş yerinden erişir hâle gelmiştir. Başkanlık, belgelerin asıllarının korunarak bilginin yaygınlaştırılması, arşiv belgelerine hızlı, doğru ve istenilen formatta erişilmesi için dijitalleşme çalışmalarını hızla sürdürmektedir.

Devlet Arşivleri Başkanlığı yurt dışı faaliyetlerinde de önemli işlere imza atmış ve arşiv alanında iş birliği için dünyanın farklı coğrafyalarında yer alan 47 ülkeyle protokol imzalamıştır. Uluslararası standartlara uygun şekilde belge yönetimi ve arşivcilikte tasarruf ve etkinliği ön plana çıkaran Başkanlığın uhdesinde elektronik ortamda yaklaşık 63 milyon belge görüntüsü bulunmakta olup 2023 yılı hedefleri doğrultusunda bu sayının 77 milyona ulaştırılması hedeflenmektedir. Devlet Arşivleri Başkanlığının 2018 yılı kesin hesabı bulunmamakta olup Başkanlığa 2020 yılında 101 milyon 632 bin lira ödenek tahsis edilmesi öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı tarihî objeler de dâhil olmak üzere, tüm yapıların kültürel ve tarihî arka planlarına sadık kalınarak korunmaları, restore edilmeleri ve ziyaret edilmelerini sağlayarak ekonomimiz açısından stratejik önemi haiz turizm sektörümüzün uluslararası rekabet gücünü artırmak için yine önümüzdeki dönemde de yeni proje ve faaliyetlerini hayata geçirmeye devam edecektir. 2019 yılında millî sarayları toplamda 2 milyondan fazla kişi ziyaret etmiş ve turizm gelirlerine de önemli ölçüde katkı sağlanmıştır. 2020 yılında Millî Saraylar, bünyesindeki saray, köşk, kasır ve müzelere yönelik 8 adet önemli proje ve restorasyon faaliyeti yapmayı planlamaktadır. Bunlar tarihin korunmasıyla alakalıdır, iddia edildiği gibi birilerine herhangi bir şey verilmesi amacıyla asla değildir. Millî Saraylar İdaresi Başkanlığının 2018 yıl sonu kesin hesap gideri 22 milyon 600 bin liradır. 2019 yılı başlangıç ödeneği 120 milyon 527 bin lira olan Başkanlığa 2020 yılında toplam 157 milyon 390 bin lira ödenek tahsisi öngörülmüştür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; soru-cevap kısmı olacağı için buradaki soruların tamamını cevaplamayacağım süreyi uzatmama adına -birazdan soru-cevapta cevap vereceğim- ama eğer müsaade ederseniz iki üç konuda bir açıklamada bulunmak istiyorum.

Birincisi: Defalarca yaptığımız bir açıklamayı noktasına ve virgülüne dokunmadan bir kez daha yapmak. Tank Palet Fabrikası… Defalarca gündeme gelen ve defalarca cevapladığımız, artık cevaplamaktan neredeyse bıktığımız ama bir kez daha -o kadar gündeme getirildi ki- bir önceki cevabımdan -dediğim gibi- noktasına ve virgülüne dahi dokunmadan kayıtlara geçmesi için bir kez daha aynı cevabı veriyorum, Millî Savunma Bakanlığımızın bütçesinde Sayın Bakanımızın bütün detayıyla konuyu açıkladığını da yine biliyorum. Fabrikanın mülkiyetinin devlette olduğunu ve sadece işletme hakkının bir süreliğine Katar ve Türk iş birliğinden oluşan BMC’ye devredildiğini, yapılacak yatırımlarla da fabrikanın daha etkin ve verimli şekilde çalışacağını ifade etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ülke kaynaklarının savunma sanayisinde etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması, fabrikada mevcut atıl kapasitenin en aza indirilmesi, fabrika işletme verimliliğinin artırılması, yeni iş ve üretim imkânları oluşturulması ve ihracatın artırılması doğrultusunda yatırımlar yapılması, özel sektörün iş yapma hızından ve yüksek teknolojiye erişim imkânlarından faydalanılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda, ülkemize herhangi bir yük getirmeden, fabrikayı çağın gereklerine uygun şekilde modernize edecek firmanın yine fabrikada ihtiyaç duyulacak bütün yenileme yatırımlarını da gerçekleştireceği ve kapasite geliştirmeye dönük belirlenecek alanlarda da ilk aşamada en az 50 milyon dolar tutarında ilave yatırım yapacağı açıklamasını bir kez daha tekrarlamış oldum.

Bir başka konu: Kişilere dokunduğu için ben buna özellikle değinmek istedim. Sayın Cumhurbaşkanımızın ailesine yönelik bir açıklama vardı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan her bir birey bu ülkeye hizmet etme hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki eleştirilerin bireylerin şahsiyetlerine veya akrabalık ilişkilerine değil de yapılan işlere odaklanmasının çok daha şık ve anlamlı olacağını düşünmekteyim. Özellikle, Sıfır Atık Projesi, mülteciler, kadına şiddetin önlenmesi ve toplumda kadının yerinin artırılması gibi birçok konuda gerçekleştirdiği hizmetler ve verdiği katkılarla uluslararası alanda saygınlık kazanmış bir şahsiyet olan Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin buradaki tartışmalara karıştırılması da talihsizlik diye düşünüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine bir başka konu da şahsımla ilgili. Bu, defalarca gündeme getirildi, Plan ve Bütçe Komisyonu dâhil cevap verdim. Bunu da yine aslında fazla içeriğe de dokunmadan bir kez daha burada tekrarlamak istiyorum.

Bir önceki sistemde, Başbakanlık müsteşarlığı döneminde, her bir Başbakanlık müsteşarının olduğu gibi, benim de o dönemde kısa dönemli bir yönetim kurulu üyeliğim olmuştur. Bu süre içerisinde özellikle kamuoyu tarafından hassasiyetle takip edilen bir konu: Ortaklarına bir kuruş temettü dağıtılmamış ve şirketin tek bir kuruş dövizle borçlandırılmasına izin verilmemiştir.

Yine, aynı dönemde, OTAŞ yani Oger Telekomünikasyon AŞ’ye karşı -ortak olan- hukuki süreç bizzat şahsım tarafından başlatılmış olup Hazinenin Hissedarlar Sözleşmesi’nden ve ana sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve yetkiler kullanılmıştır. Bunlara ilişkin belge ve kayıtlar da açıktır.

Zannediyorum, milletin çıkarlarını koruyor olmak, bu konuda hassas olmam birilerine dokundu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kime dokunursa dokunsun, bulunduğum bütün konumlarda ve bütün pozisyonlarda milletin çıkarları doğrultusunda karar vermeye devam edeceğimi buradan bir kez daha ifade etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeleri kapsamında verdikleri katkı ve destek için Sayın Başkan, Sayın Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı ve üyeleriyle siz değerli milletvekillerimize; bütçe hazırlık ve görüşmeler sırasındaki çalışmalarda emeği geçen Strateji ve Bütçe Başkanlığı başta olmak üzere, Cumhurbaşkanlığı merkez teşkilatı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlardaki tüm yöneticilere ve çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

2020 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinizi tekrar saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız.

Sayın Özel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptığı konuşmasındaki cevap verdiği sorular için teşekkür ettiğine ve bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının kürsüde yaptığı açıklamalar açısından bakıldığında, cevap verdiği sorular için elbette teşekkür ederiz. Cevap vermekten kaçındığı kısımlar var, o kısımların soru-cevaptan sonra da takipçisi olmaya devam edeceğiz.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Soru-cevapta cevap vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama şöyle bir gerçek var: 17 Aralık ve 15 Temmuza aynı ruhla direnildiği meselesi var ya, 17 Aralıkta sulhname için Fehmi Koru’nun Pensilvanya’ya yollandığı, Fehmi Koru’nun “Hâlâ gitmedin mi?” sorusuna “Tarifeli uçakla gideceğim, biletimi aldım.” sözleri üzerine “Özel uçak verirdik.” meselesinin de yıl dönümüdür bugün. Yani 17 Aralıkta birileri darbeye kalkışmış da… Bazı delillerin yasa dışı yollardan toplanmış olması, o delillerin gerçekliğini ortadan kaldırmaz, o delillerin hukuken değersizliği anlamına gelir. Ancak önce “Paraları FETÖ’cüler koydu.” deyip sonra faiziyle geri alanları falan biliyoruz. 17-25 Aralık, FETÖ’cülerin içinde olduğu bir mesele olmanın yanında, o 4 bakanın “Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu koparırım.” noktasından, bu sözü söyleyenlerin kafasının koparıldığı bir noktaya savrulunduğunu da görmek lazım. Aynı dönemde, siyasi etik yasasıyla ilgili “Bunu çıkarırsan ilçe başkanı, il başkanı bulamazsın.” meselesini de bu millet unutmadı.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına geçen gün gruplara da sayın bakanlara da dağıttığım bir çizelgeyi ulaştıracağım. CİMER’i önemsiyorum. Vatandaş bir derdini dile getiriyor ve devlet katında yankı buluyorsa… Ne kadar çözüm oluyor… Ama CİMER’i önemsiyorum. CİMER’de, 2020 yılında ortalama cevap süresinin 1 haftaya inmesi taahhüdünü de önemsiyorum. Peki, bunu söyleyen Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, milletin vekilinin soru önergesinin on beş gün olan yasal süresi içinde cevaplanma zorunluluğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …Anayasa’da yazan, İç Tüzük’te yazan, Meclis Başkanına süreyi aşanlara tenkit yazısı yollama yetkisinin verildiği bir şeyde, bütün bakanların ortalamasının 8,19 olduğu noktada ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısının da soru önergelerini cevapladığı yüzde 8,95’lik bir performansı Meclisin kayıtlarına geçirmek isterim. On beş günlük süresi içinde cevapladığı soru oranı, 5.400 toplam sorudan 486 iken, süresi geçtikten sonra olanları da kattığınızda 294 ve yüzde 35’tir. Kendisine sorulan, bu Meclisten giden, millet adına giden, Meclis Başkanının üst yazısıyla giden bu soruları, 100 sorudan 65’ini cevapsız bırakmaktadır.

Kaldı ki yine Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bu milletin sorduğu sorular ne kadar hızlı cevaplansa, derdine ne kadar… O konuyu takdir ederiz ama bu milletin vekilleri var, bu milletin vekilleri soru soruyor. Sayın Fuat Oktay’a önce meseleyi anlatıyorsunuz, ardından birbirinden ciddi -zaman varsa okurum- sorular soruyorsunuz. Sayın Fuat Oktay’ın, 9 tane sorulu ciddi bir soru önergesine, Merkez Bankası Kanunu’na ilişkin verdiği cevap şudur: “Anayasa’nın 98’inci maddesi uyarınca tarafıma tevcih edilen soru önergesine cevap ekte sunuldu.” Cevaba bakıyorsunuz, cevapta sorduğumuz hiçbir soruya cevap vermediği gibi ilgili kanunu sayıp “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı, 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne ekli (I) sayılı cetvelde yer almaktadır. Görev süresi ise mezkûr Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine ekli (III) sayılı cetvelde düzenlenmiştir.” cevabını veriyor. Sorulan soruları okusam “Ben bu cevabı alsam katlanamam.” dersiniz. Yani sorular birbirinden detaylı. Elimde sayısız örnek var, sayısız örnek. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle ilgili 17 soru; cevap, ekte cevap…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulu üyelerine 2018 yılında herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Kurulların sekreterya hizmeti İdari İşler Başkanlığı tarafından yerine getirilmektedir.”

9 tane soru var detaylı, hiçbirisini ciddiye alıp da bir cevap vermiyor. Genelde cevapları “İlgili kanuna göre işlem yapılmaktadır.” Aynı bugün “Arkada tartışma var.” diyoruz, “Arkada gülüşme var, dinlemiyorlar bizi.” diyoruz “Görevlerini yapıyorlar.” dediği gibi ezbere cevaplar veriyor. Yani vatandaşın vekillerinin sorularını, bu çok güzel sistem…

Milliyetçi Hareket Partisinin içinde bulunduğu üçlü koalisyon hükûmetinin cevap oranı yüzde 86; 22’nci Dönemin cevap oranı yüzde 72, azalıyor azalıyor ama yüzde 25’lerden yüzde 8’lere düşüyor Meclise duyulan saygı, verilen kıymet; bunu görelim.

Şimdi, bir başka husus, çok kısaca toparlayayım: Tank Palet… Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sayın Cumhurbaşkanının Cumhurbaşkanlığı kampanyasına resmî toplanan bağış, Tank Palet Fabrikasının modernizasyonu için yirmi beş yıllığına bilabedel verdiğiniz fabrikaya yapılacak yatırımdan fazla.

Bakın, bir kampanya açalım, Parlamentoda grubu bulunan ve vekili bulunan genel başkanlara birer dakika kamu spotu yapalım, “Tank Paletin paraya ihtiyacı var.” diyelim, bu parayı bir günde toplarız. Bizim Cumhurbaşkanı adayımıza –yanılmıyorsam- 25 milyon, sizin Cumhurbaşkanı adayınıza 50 milyonun üzerinde, millet gönüllü bağış yapmış. Tank Palet Fabrikasını, 20 milyarlık fabrikayı 50 milyon için yirmi beş sene Katarlılara bilabedel veriyorsunuz. Böyle bir yaklaşım, böyle bir mantık yok.

“İş imkânları geliştirecek…” Türkiye Cumhuriyeti ordusu o imkânları geliştirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Ne konuştun be!

BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika… Bir dakika beyler, bir dakika…

Özgür Bey, buyurun, toparlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşinize mi gelmedi?

Bu millet “yerli, millî”, “yerli, millî” deyip yüzde 100 yerli, yüzde 100 millî fabrikayı Katarlılara peşkeş çekerseniz… (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yazıklar olsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -…ve birisi çıkıp da televizyonlarda “Cumhurbaşkanım böyle dedi, bana da bir tane deli Trabzonlu buldu. ‘Bu işe Katarlıları katmazsan olmaz.’ dedim, şeyhi aradı.” Böyle özelleştirme de olmaz, böyle tahsis de olmaz, böyle millî duruş da olmaz; bunların hepsi bir yana.

Ha, bir de şu var Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, meselenin özü şu: İtiraz benden değil, parti devletine ben itiraz ederim ama şahıs devletine, aile devletine AK PARTİ’nin içinden esas itiraz var. Her göreve bir oğul, bir kız, bir damat, öbür damat… Veya içinde bulunduğunuz hâle bakın. Bakın, emeklilikte yaşa takılanlara cevabınız şu: “Çift maaş istiyorlar, olmaz öyle şey.” Fahrettin Altun’un evine 5 maaş giriyor kardeşim, 5 maaş: Bir tanesi İletişim Başkanlığından, biri Borsa İstanbul Yönetim Kurulundan; eşi hem Marmara Üniversitesinden hem Türk Hava Yollarından, 5 maaş alıyor. Yiğit Bulut’un kendine 3, eşini Allah biliyor. Cemil Ertem’in kendine 3, Mustafa Akış’ın kendine 3, Metin Kıratlı’nın kendine 3… Ve bu insanlar gidiyorlar, EYT’li önüne çıkıyor, diyor ki: “Ya, bize ne çift maaşı, ben emekli olsam çalışamıyorum, iş bulamıyorum zaten.” EYT’ye çift maaş eleştirisi, saraydaki, etrafınızdaki herkese, şahsına 3, eşine 2; 5 tane maaş bağlıyorsunuz, olacak iş değil. Vicdana dokunuyor.

Bakın, bu parti… Diyorsunuz ya -son sözüm- “Sıkı tutun, eski vekilleri tutun, eski ilçe başkanlarını tutun, başka tarafa kaçmasınlar.”

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç de böyle söylemiyoruz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Kim diyor kardeşim ya! Böyle bir şey yok Başkanım ya!

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Siz kendi partinize bakın, kendi partinize.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu kadar güçlüyseniz hiçbir yere kaçmazlar. Bu rezillikler yüzünden dağılıyor parti, bu rezillikler yüzünden dağılıyor. Bunu görün, yönetecekseniz insaflı, vicdanlı şekilde yönetin, milletin aklıyla alay etmeyin.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

34.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve AK PARTİ’ye hizmet eden herkesin işini karşılık beklemeden yaptığına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, uzun bir gün geçirdik. Bu Tank Palet meselesini bilmiyorum kaç defa konuştuk. Biraz evvel Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız ifade ettiler, şimdi bir kez daha söyleyelim: İçerisinde bir sürü yanlış var. Birincisi, ne peşkeşi, nereden çıkarıyorsunuz bunu? Yani bu kelimeyi aynen size iade ediyoruz, biz kimseye hiçbir şeyi peşkeş çekmedik ve çekmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(CHP sıralarından “Keşke öyle olsa.” sesleri)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Aynen öyle, aynen öyle.

Söylediğiniz rakamlar gerçeği…

AYHAN BARUT (Adana) – Verilmedi mi 50 milyona?

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Fabrikayı kiraladıysa, getir sözleşmesini de görelim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Niye laf atıyorsunuz Sayın Milletvekili, böyle bir şey var mı ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanınız bir sürü konuştu, müsaade eder misiniz, rica edeceğim.

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani cevabın bir anlamı yok sizin için, biliyorum ama hiç olmazsa bizi dinleyen insanlar için…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle değil, öyle değil Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, öyle.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Değil, değil canım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Eğer anlamı varsa lütfen bir dinleyiniz, rica ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizden de dünya kadar… Ahmet Hamdi Çamlı’yı ne yapacağız?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Özel, bakın, sizi ben dinledim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de dinlemek için söylüyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben sizin kelimelerinizi önemsiyorum, dinledim ve sayın arkadaşlara cevap vermek istiyorum.

Şimdi, Tank Paletle alakalı bahsettiğiniz fabrikada bizim için önemli olan şu: Türkiye şu ana kadar kendi tankını üretemiyor çünkü motorunu kendisi yapamıyor. Arzu edilen şey, bu yapılan çalışmalarla yurt dışından da -bu, Katarlı firma olmayabilirdi; başka bir firma da olabilirdi, Amerikalı olabilirdi, Kanadalı olabilirdi- yabancı sermayeyi de dâhil ederek, sermayesini dâhil ederek -hiç kimseye hiçbir şeyi peşkeş çekerek değil- ortaya çıkardığı bu mali bütçeyle tamamen yerli tank üretmek istiyor. Sadece tank da değil, bunun ötesinde, savunma sanayisinde bağımsız hâle gelmeye çalışıyor; yapmaya çalıştığı şey bu.

Dönüp dolaşıp 20 milyar dolardan bahsediyorsunuz. Daha bu fabrikayla alakalı değerlemeler bitmedi bile, bitmedi. Kaldı ki evvelinde -biraz evvel, gün içerisinde anlattım- yapılan prototipler var. Bu prototipleri de başka firmalar yaptı Türkiye’de, yapanlar da bu fabrikanın temel aksamını kullandılar çünkü özel ihtisas isteyen bir çalışma alanı, hem mekân itibarıyla hem devlet sırları olması hasebiyle. O sebeple, bu Mecliste bulunan hiç kimse, bu millete, bu topraklara, bu devlete hürmeti olan hiç kimse, hiç kimsenin malını, hele devletin malını, milletin malını hiç kimseye zerre peşkeş çekmez, çekemez. Biz bunun kefiliyiz, buradayız, olamaz böyle bir şey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, sorulara cevap vermekten, 5 bin küsur sorudan bahsediyorsunuz. Bu soruların cevaplarını oturup Sayın Fuat Oktay kendi eliyle yazmıyor, bunu yazan birimler var; bu sorulara, kendilerinin cevap verebileceği şekilde, hukuken, mantıklı izahıyla cevap veriyorlar ve böyle de olması gerekiyor. Aynı şekilde, CİMER için de… CİMER çok büyük bir imkândır bu manada. Önemsiyoruz, elbette soru kıymetli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İster milletvekillerimizden ister vatandaşlarımızdan gelsin, her bir soru kıymetli. Bu manada hem bakanlıklarımızın hem de Cumhurbaşkanlığında görev yapan arkadaşlarımızın büyük bir gayret içerisinde çalıştığını, oradaki ofisleri, çalışma şartlarını biliyorum. Bu manada, neden cevaptan kaçalım yani soru varsa cevap da muhakkak verilecektir. Kaldı ki bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız daha detaylı bilgi verecektir.

Şimdi, şu maaşlar meselesi… Diyorsunuz ki: “AK PARTİ içinde onu tutun, bunu tutun…” Efendim, bir de enteresan bir cümle vardı, neymiş? “İl başkanı bulamayacağız, ilçe başkanı bulamayacağız.” Yahu karıştırmayın kendi partinizle, bu parti yıkılıyor il başkanı, ilçe başkanı olmak isteyenden, yıkılıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Öyle bir şey demedik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle demedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle söylediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, dediğim, Erdoğan Davutoğlu’na siyasi etik yasası çıkarsa il başkanı, ilçe başkanı bulamazsın…

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Dinle be! Dinle be!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle söylediniz. Hiç alakası yok, hiç ilgisi yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “‘Siyasi etik yasası çıkarsa il, ilçe başkanı bulamazsınız.’ dedi.” dedim.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Yahu, kesme, kesme!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Etik yasasına ihtiyaç yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle dedi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bugüne kadar bu partide her bir arkadaşım işini mükemmel, hiçbir şeye karşılık beklemeden yapmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Binlerce kadın, binlerce kadın… Bakın, ben İstanbul Kadın Kolları Başkanlığı yaptım. Bu partinin kadınları marketlerin servis arabasıyla gidip geldi teşkilatlarına, marketlerin servis arabasıyla; kendi cebinden parasını vererek, evinde yemek pişirerek, özveriyle, gayretle. Bu teşkilatlarda çalışan insanları küçümsemeye, onları değersizleştirmeye, onların bir çıkar için çalıştığını iddia etmeye hiç kimsenin hakkı olamaz. Herkes kendi ideali için, fikriyatı için çalıştı bu partide. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Gönüllüdür, tamamen gönüllüdür teşkilatlarımızda çalışmak. Bugün, bizler kongreler yapıyoruz, sizler de yapıyorsunuz; bir sürü yeni insan, genç insan ve teşkilatlarımızda görev yapmış insan… Hiçbir şeyi tutma, tutmak falan, öyle bir meselemiz yok. Biz, bize inananlarla yol yürüyoruz; burada olmak isteyen gelsin, buyursun kardeşim. Biz fikriyata inanıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ha, artık bu noktada durmak istemeyen, gitmek isteyen mi var? E gitmek isteyenin de kendi tercihidir, özgür iradesiyle ne yapmak istediğine karar verir. Yalnız, milletimiz de şunu yapar, söyleyeyim: Bizim milletimiz inanılmaz feraset sahibi; kim dürüst, kim samimi, bu noktaya kimin gayretleriyle gelmiş, hangi emeklerle gelmiş ona bakar, ona göre karar verir. Yaptığımız her işi milletin huzurunda yapıyoruz ve kararı millet verecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Son bir cümle…

BAŞKAN – Buyurun Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz milletin verdiği her şeye saygı duyuyoruz. Şuna inanıyoruz, bakın, ben şahsen inanıyorum: İnsanların birbiriyle olan hukuku Rabb’iyle kurduğu ilişkiye benzer. Biz milletimizle kurduğumuz ilişkide ince bir çizgi içerisindeyiz. Milletimizle olan hukukumuzla, yaptığımız her işte onun beğenisini kaybetme korkusunu taşıyarak iş yapıyoruz; imtinayla, özenerek iş yapıyoruz. O yüzden bizim yaptığımız işlerle ilgili olarak böyle bahsediyorsunuz ya bazı şeylerden, sanki hiç onları kale almadan… Mümkün değil. Yaptığımız her iş milletimiz içindir, onun rızasını almak bizim için Hakk’ın rızasını almaktır.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Özgür Bey, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söz istemeyeceğim çünkü zaten söylediğim hiçbir iddiaya bir cevap yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Nerede cevap yok, hepsi var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir il danışma kurulu toplantısında…

BAŞKAN – Şimdi, ben sadece bir uyarıda bulunmak istiyorum: Parlamentoda istikrarlı bir şekilde süreci izleyen milletvekillerimiz birbirlerine laf atmıyor, son beş dakikada gelenler yani şimdiye kadar dolaştılar geldiler, pat, pat gürültü yapıyorlar; her tarafta var. (Alkışlar) Dolayısıyla bunları tespit edip genel başkanlara bildireceğim; bakın, size söylüyorum. Son beş dakikada geliyor, 5 tane laf atıyor, işi de karıştırıyor.

Özgür Bey, buyurun.

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanının Ahmet Davutoğlu’na siyasi etik yasasıyla ilgili “Bu yasayı çıkarırsan il, ilçe başkanı bulamazsın.” dediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kısa olsun diye “Açmayalım.” dedim ama şunu söyleyeyim: Zaten söylediğim, şikâyet ettiğim hiçbir şeye cevap almadım. Bir il danışma kurulunda yapılan bir konuşma dinledik.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Pardon, ben anlayamadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bir şey bağlamından koparıldı, onu netleştirelim. Benim söylediğim söz şudur: Davutoğlu siyasi etik yasası çıkarmaya kalktığında -Avrupa Birliği uyum sürecindeki son 5 yasadan- Cumhurbaşkanının kendisine “Bu yasayı çıkarırsan il, ilçe başkanı bulamazsın.” dediği… Kastım budur.

Teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiç alakası yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özlem Hanım, bir cümleyle buyurun.

Böyle bir şey var mı? Yok.

36.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bu kadar yıldır teşkilattayız, duyan var mı? Zinhar böyle bir cümle yok, uydurmadır bu; uyduruyorsunuz. Kesinlikle uydurmadır, böyle bir şey yok, uydurmadır.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

37.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi ile 130 sıra sayılı 2018 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin sekizinci tur görüşmelerinde yürütme adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, darbenin lanetlenmesi gerektiğinde hemfikir olduklarına ama darbenin bir ayağının netleşmediğine, Barış Pınarı Operasyonu’na HDP olarak “işgal” dediklerine, Zeytin Dalı Gümrük Kapısı’nda ticaretin kimlerle yapıldığını öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan. Bugün çok iyi yönetiyorsunuz. Günün bu saatinde de iyi oldu hepimiz için, sağ olun.

Sayın Başkan, şunu söylemek isterim: Sayın Fuat Oktay konuşmasına başlarken 15 Temmuz darbesini uzun uzun anlattı. Doğrusu, ben bunu Meclis için -hemen AKP hiddetlenmesin- zül sayıyorum. Şu anlamda: Burada grubu bulunan bütün partiler, birlikte, grubu bulunmayanlar da dâhil, herkes darbe girişimini zamanında da hâlâ da lanetliyor, dün olduğu gibi bugün de lanetledi. Şimdi, zaten hepimizde geçmiş darbelerden muzdarip olan, işkence gören arkadaşlar da var; bu darbede de ve darbe sonrasında da aslında. “Darbeyi ben yapmadım ki, biz yapmadık ki; asıl kim yaptı, ortada değil. Niye bunun hesabı bizden soruluyor? Niye bu kadar bedel ödüyoruz?” diye hâlâ toplumun büyük bir kesimi bu soruların cevabını arıyor.

Şimdi, hazır Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Oktay buradayken, biz muhalefet partileri için -üç partiyi en azından biliyorum- muğlak olan şudur, darbenin lanetlenmesi gerektiğinde hemfikiriz fakat şunu söylüyoruz: Bu darbenin bir ayağı hâlâ netleşmemiş, bir muğlaklık var. Önerge veriyoruz, AKP ve MHP reddediyor. Bizim önergelerimiz -bir talimat versinler- burada kabul olsun, bu ayak da araştırılsın, netliğe kavuşsun, hep beraber bu süreci gömelim, bitirelim diye öneri yapmak istiyorum. Yani “Adil Öksüz, Adil Öksüz” deniyor, kimse -en azından HDP- bunun gerçekten arandığına, yargının bunu aradığına, yerini bulamadığına inanmıyor, böyle bir şey olduğunu düşünmüyoruz, bunu söylemek isterim.

İkinci bir şey de Barış Pınarı denilen operasyona biz HDP olarak “işgal” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Kürtler olarak da orada kardeşlerimiz yaşıyor ve kardeşlerimiz büyük bir zulüm altında, bir bütün olarak aslında, yıllardan beri orada süren bir savaştan dolayı, Türkiye'nin müdahil olmadığı dönemleri de söylüyorum. Ancak, şu anda, Türkiye oraya bir barış eli, gül dağıtmaya vesaire gitmiş değil, orada bir boş arazinin üzerinde bir savaş da yürümüyor, orada bir yerleşim alanı var, insanlar var, köyler var, ilçeler var, iller var ve orada büyük bir yıkım oluyor. Böyle bir şey söylediğimizde ne deniliyor? İşte “Milletimize, ordumuza…” Bir kez daha şunu söylemek isterim: Milletimize kimsenin bir şey dediği yok, hemen oraya götürmeyin, orayı kendinize kalkan yapmayın. Sizin bu yönetemeyen politikalarınızı eleştiriyoruz, reddediyoruz. Şu an, iktidarınızı güvenceye almak için sarıldığınız bir can simididir bu savaş, bunu böyle görüyoruz arkadaşlar ve en çok da buradaki mantığınız, koltuğunuzun geleceğini, iktidarınızın geleceğini düşünerek yapıyorsunuz, aynı zamanda da Kürtler herhangi bir statü elde etmesin diye oralara kadar gitmişsiniz. Ne Amerika’nın ne Rusya’nın ne de sizin orada işiniz yok arkadaşlar. Geri gelelim lütfen, lütfen geri dönelim oradan. Şimdi şunu çok sorduk… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama olmuyor arkadaşlar, size sataşınca kıyameti koparıyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun Fatma Hanım, buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Oktay, şunu da söylemek isterim. Biz şunun cevabını alamadık, HDP alamadı, bütçe görüşmeleri sırasında da -Sayın Komisyon Başkanı da burada, biliyor- burada, Ticaret Bakanı geldiğinde de şunu öğrenemedik: Zeytin Dalı Gümrük Kapısı’yla bir ticaret hacmi var, bunu kiminle görüyorlar? Oradaki muhataplar kimdir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bu ticareti Türkiye kimlerle birlikte görüyor? Neyi ithal ediyor, nereye satıyor, ne alıyor, ne veriyor, ne yapıyor? Bu soruların yanıtı gerçekten ortada duruyor. HDP bir kez daha burada sormak ister, bunu gerçekten öğrenmek ister. Oradaki muhataplarınız IŞİD değilse, IŞİD artıkları değilse, oradaki Kürtleri de zaten dört bir yana sürdünüz, herkes evini, yurdunu, barkını terk etmek zorunda kaldı, onlar da değilse o zaman hayalî birileri mi var, kim var; bunu merak etmekteyiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

5.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türk askerinin davulla zurnayla karşılandığını gösteren filmi Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’a göndermek istediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Bir polemik için söylemiyorum Fatma Hanım, bende bir film var, yarın göndereyim, askerleri davulla zurnayla karşılıyorlar, Türk askerini, onu bilesiniz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Ben size göndereyim yani bir polemik için söylemedim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Film Başkan onlar, film.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Başkan, o film galiba.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Ben öncelikle…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Fuat Oktay…

Başkanım, bir dakika, izin aldım Sayın Oktay’dan.

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

Fatma Hanım, buyurun, söyleyin.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın konulara müdahil olmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Bey.

Şöyle bir durum: Bence sizin bu konuya müdahil olmamanız gerekiyor Sayın Başkan. Fikir beyan…

BAŞKAN – Ben sadece…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yani “Ben bunu izledim, böyle olmuyor.” demek, bir düşünceyi boşa çıkarmak ya da desteklemek…

BAŞKAN – Hayır, size göndereyim, siz de izleyin, onu söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yok, yok, ben istemem. Orada ne olup bitiyor, ben onu biliyorum. Sayın Başkanım, orada evler yıkılıyor, zeytinlikler talan ediliyor ve yüz binlerce insan orada evini, yurdunu terk etmek zorunda kaldı. En büyük şey de -burada bütün kadınlar da var- kadınlar orada büyük bir dram içerisinde, eziyet içerisinde ve kadınlar –daha önce de söyledik, kabul edilmiyor ama- tacize, tecavüze maruz kalıyorlar. Bizim bildiğimiz bu.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Bırakın iftira atmayı ya!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Siz o filminizi gidin AKP’lilerle birlikte, grubunuzla birlikte izleyin Başkanım.

BAŞKAN – Peki Fatma Hanım.

Buyurun Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

39.- Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben öncelikle son sorudan başlamak istiyorum. Milletin Meclisinde, milletin ordusuna “işgal” veya millete “işgal girişimi” diye…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Öyle bir şey demedi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Orduya değil, Hükûmete yönelik, hayır.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY –…ifade kullanılmasından ve buna karşı bir savunma yapmaktan hicap ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Öyle bir şey demedi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Öyle bir şey yok, Hükûmete yönelik…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Öyle bir şey demedi, çarpıtmayın.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Hükûmetinize diyoruz, ordu ile millete karşı çıkıyormuş gibi cümleler sarf etmeyin.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Size söylüyoruz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – İktidar, iktidar!

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Türk ordusu ve Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti hiçbir yerde işgalci olmamıştır, işgalci olamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir yerde terör vardır, bebek katilleri vardır, çocuk katilleri vardır…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Çarpıtıyorsunuz, çarpıtıyorsunuz!

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – …kadınlara taciz vardır, tecavüz vardır, her türlü zulüm vardır, korku vardır, baskı vardır. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk ordusu…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Doğru, doğru; ÖSO’cular yaptı onu!

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Burada Kürtler başta olmak üzere 4 milyon insan vardır o zulümden, korkudan, baskıdan kaçıp buraya gelen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Onlar IŞİD’ten kaçtı.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Ve onları alanlardan birisi de bendim. Onları alanlardan, o çocukları kurtaranlardan, ağlayan insanları kapıda karşılayanlardan, kadınları alanlardan birisi bendim. Sizleri görmedim orada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türk Ordusu orada güvenli bir bölge oluşturmak ve bu insanların tekrar yurtlarına dönmelerini sağlamak için orada bu operasyonu yapmıştır, işgal için değil, bu bir. İkincisi, bir önceki görüşmede de ben hatırlıyorum, diğer taraftan “Tek bir çakıl taşı atıldığını dahi görmedik.” dediğiniz şeyler oldu.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Evet, evet. Çocukların nereden geldiği de meçhul.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Burada biz Muhammet bebeklerin, çocukların öldürüldüğünü, onlarca vatandaşımızın öldürüldüğünü unutmadık. Meclise her geldiğimde, ben burada, bir şehidimize taziyeyle başlıyorum. EYP’ye basanlar, farklı yerden bir şekilde bombalarla veya atılan füzelerle öldürülen insanlarımız… Bunları kim öldürüyor, kimden geliyor?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Siz de biliyorsunuz.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Bu teröristleri, bu canileri, bu çocuk katillerini; kaçırdıkları kadınlara, çocuklara dağda tecavüz eden, taciz edenlere karşı dik duran bir Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türkiye ordusuna, Türkiye güvenlik güçlerine karşı “işgalci” kelimesini kullanmanızı şiddetle kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bir Allah biliyor, bir siz biliyorsunuz, bir de biz biliyoruz. Durum böyle değil gerçekten. Allah da biliyor, siz de biliyorsunuz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Öyle bir şey yok, öyle bir şey yok. Çarpıtmayın. İktidarınızdan söz ediyorlar, iktidarınızdan.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY - Birinci soruya gelince, Sayın Özel, ben uzun uzun dinledim, açıklamalarınız için de teşekkür ediyorum, gönderdiğiniz notu da aldım. 5.293 adet yazılı soru önergesi tarafıma gönderilmiş durumda, benim elimdeki son kayıtlara bakıyorum ben. Sorular geldiğinde ben şuna bakıyorum. Bir, benim cevaplayabileceğim, doğrudan ilgi alanımda olan sorular mı, yoksa her hangi bir bakanlıkla veya bakanlığa bağlı ilgili kurum veya kuruluşla, ilişkili kuruluşla, onunla ilgili sorular mı? Doğrudan benimle ilgiliyse cevabını hemen veriyorum, değilse, ilgili kurum kimse, ilgili Bakanlık kimse, ilişkili kurum kimse doğrudan kendisine yazıyı tevzi ediyorum, gönderiyorum “Bu soruya cevap verin.” şeklinde çünkü ben hiçbir konuya ezbere cevap vermem. Arkadaki arkadaşlarla ilgili söylemimde iyi niyetten kaynaklanmış olabilir, ezberden değil. Ezbere cevap vermem.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Hükûmetin ortalaması da yüzde 8; cevaplama oranı yüzde 35 olan Bakan da var.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Dolayısıyla bu sorulara baktığımızda, bunlardan 767 adedi benimle ilgili olup bunlardan 594 tanesine şu anda fiilen cevap vermiş durumdayım, 47 adedine de bugün yarın geliyor. Bunlara baktığımızda, gelecekleri de eklersek yüzde 84, hâlihazırda cevabını verdiğimiz yüzde 78’dir. Diğerlerinin tamamını ilgili kurumlara tevzi ettikten sonra da bana gelen soru önergelerinde Meclisi bilgilendirme usulümüz her nasılsa, aynı usulle, aynı yöntemle Meclise de bilgi veriyorum, diyorum ki: “Şu sayılı soru önergenizde sorulan şu soru, şu ilgili kuruma, size cevap verilmek üzere gönderilmiştir, konu orasıyla ilgilidir.” Dolayısıyla cevap vermemezlik değil o; fiilen de sizi bilgilendiriyorum, cevap veriyorum aslında. Dolayısıyla Meclise saygımı lütfen sorgulamayın. Yani Meclise de, her bir vekilimize de bizim saygımız…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, çok önemsediğim bir noktaya geldiniz. Doğrudan Cumhurbaşkanına soru sorulamıyor. Eskiden, hangi bakanın ilgi alanına girdiği belli olmayan…

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Yok, yok, önce konuyu bir netleştirelim yani benimle ilgili konuyu netleştirelim; konu budur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şunu söyleyeceğim: Dediğiniz yöntem Başbakana sorulan sorularda oluyordu, o da yine bize Başbakanlıktan geliyordu. Ayrıca, sizin dağıttığınız…

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Bunu ben Sayın Meclis Başkanımızla da görüştüm, istişare ettikten sonra böyle bir yöntemi uyguladım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz “Dağıttım.” diyorsunuz ya, bakın, dağıttığınız bakanların ortalaması da yüzde 8,65. Yani toplamda bir başarısızlık var.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Bakın, sorunuz benimle ilgiliydi, şahsımla ilgiliydi, ona cevap verdim ben.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, yolladım, elinizde. Bakın, Kabinenin toplam ortalaması yüzde 8,65.

BAŞKAN – Özgür Bey, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız cevap versin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bakın, yolladıklarınız da cevap yazmıyor o zaman yani.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Diğer konularla ilgili de ben yine ilgili bakanlarımızla, arkadaşlarımızla da görüşürüm, görüşürüz, bu oranları da artırmaya çalışırız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Rakamlar yalan söylemez, çok net yani.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Burada, bana gönderdiğiniz, biraz önce gelen listede yüzde 90-91 oranında cevap veren arkadaşlarımız da var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İşte, inceleyin, bütün ortalamalar orada. Mevlüt Çavuşoğlu, toplamda yüzde 92 ama Kabine ortalaması yüzde 8.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Dolayısıyla son bir konu da, kimin ne ücret aldığını bilmiyorum, sormuyorum, ben başkalarının ne aldığını bilmem ama kendimin ne aldığımı bilirim, aldığım da tek maaştır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Fahrettin Altun 5 tane alıyor, emrinizde çalışıyor.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

A) CUMHURBAŞKANLIĞI (Devam)

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

B) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

C) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ (Devam)

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ç) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

D) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

E) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

F) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

G) KALKINMA BAKANLIĞI (Devam)

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

Ğ) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI (Devam)

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

H) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Devam)

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

I) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

İ) BAŞBAKANLIK (Devam)

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

J) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz, aleyhinde olmak üzere, Tekirdağ Milletvekili Enez Kaplan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin sekizinci turunda aleyhte söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Çin yönetiminin Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan soydaşlarımıza uyguladığı zulmü kınıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı bütçesine 2017 yılında 648 milyon, 2018 yılında 845 milyon ödenek ayrılmışken Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle beraber, önceki yıla göre yüzde 231 artışla, Cumhurbaşkanlığı ödeneği 2,8 milyar liraya, 2020 yılında ise 3,1 milyar liraya çıkarılmıştır.

Ülkemizde milyonlarca ücretlinin geliri sürekli erirken, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin fahiş artışlarına rağmen, millete sürekli tasarruf telkininde bulunan saray vatandaşlarımızdan uzak yaşıyor. Ülkemiz büyük ekonomik kriz içindeyken saray bütçesinin fahiş oranda artırılmasının ne hakla ne hukukla ne adaletle ne de vicdanla bağdaşması mümkün değil.

“İtibardan tasarruf olmaz.” diyen Sayın Cumhurbaşkanı Ankara’ya geldiğinde Keçiören’de bir apartman dairesinde oturuyordu. Sormak isterim: O zamanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı yok muydu?

Değerli milletvekilleri, günümüz Diyanet İşleri Başkanlığının Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetle ne sorunu vardır? Yıllardır cuma hutbelerinde, millî bayramlarda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları maalesef anılmıyor. Bu toprakları bize vatan yapan ülkemizin kurucusunu ve onunla birlikte mücadele eden silah arkadaşlarını siyasi figür olarak görmek büyük bir yanlışlıktır. Unutulmasın ki Diyanet, Atatürk tarafından kurulan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumudur. Yüce dinimizin siyasete alet edildiğini yaşanan bazı olaylarla maalesef görmekteyiz. 10 Kasımda Türkiye'de tüm bayraklar yarıya indiği hâlde Tekirdağ Müftülüğünde bayrağı yarıya indirmediler. Sakarya ilinin Hendek ilçesi merkez camisinde, hoca, hutbesinde Avrasya Tüneli’ni övüyor, “Camide siyaset yapma.” diyen cemaati “Otur yerine.” diyerek azarlıyor. Müftüler AKP'nin müftüleri midir yoksa milletin müftüleri midir?

Kahraman Türk milletini yok sayarak “Kurtuluş Savaşı’nda keşke Yunan galip gelseydi.” diyen sözde tarihçiyi ziyaret etmek Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk milletine saygısızlıktır. Yıllarca FETÖ terör örgütü üyeleriyle iç içe oldunuz. Camilerde, cuma hutbelerinde hain FETÖ'ye methiyeler düzen sizler değil miydiniz?

Değerli milletvekilleri, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün kesin hesabını görüştüğümüz bütçede değinmek istediğim bir husus var, o da yerel basının sorunları. Demokrasilerin 4’üncü gücü olan yerel medya mali yönden büyük sıkıntı içindedir, bu sebeplerle birçok gazeteci işsiz kalmıştır. Basın İlan Kurumunun verdiği resmî ilanlarda KDV’nin kaldırılması, yerel basından yüzde 15 komisyon alınmasının kaldırılması bir nebze de olsa yerel basını rahatlatacaktır. Ayrıca, yargı ilanlarının gazetelerde yayınlanmamasıyla ilgili bir çalışma yapılacağı duyumlarını almaktayız. Gazetelerin resmî ilan, dağıtım ve Basın İlan Kurumunun gelirlerinin yaklaşık yüzde 60’ını yargı basını oluşturmaktadır. Yargı ilanlarının gazetelerde yayınlanmaması, yüzlerce gazetenin kapanmasına, binlerce gazetecinin işsiz kalmasına sebep olabilecek etkenler arasındadır. Teknoloji ve dijital gazeteciliğin revaçta olduğu bu zamanlarda, en az 200 gazetenin yandaş dağıtım şirketi eliyle bayilerde satılması zorunluluğu kaldırılmalıdır, ilçe yerel gazetelerinin dağıtım izinleri de kendilerine verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

ENEZ KAPLAN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, tarihî arşivler bir milletin, bir devletin en değerli hazineleridir. Osmanlı arşivlerinin Sultanahmet’ten Kâğıthane’deki yeni binasına taşınması sonucu gerçekleşen tahribatlar üzerine 21 Kasım 2019 tarihinde İYİ PARTİ Grubu olarak araştırma önergesi verdik, Osmanlı arşivlerinin nemden küflenme tehdidi altında olduğunu belirlemiştik. Hatta, bu proje gündeme geldiğinde İnşaat Mühendisleri Odası, şehir plancıları, bu alandaki uzmanlar, Devlet Su İşleri dere yatağına arşiv binasının yapılmasının olumsuz sonuçlar doğurabileceği yönünde görüş belirtmişlerdir. Buna rağmen gerekli önlemler alınmadan Kâğıthane’deki bina inşa edilmiş ve arşivler oraya taşınmıştır.

2020 yılı bütçesinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sekizinci turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi soru-cevap işlemlerine geçiyoruz.

Sayın Onursal Adıgüzel.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

29 Ekim 2019’da ilk uçuşu yapacağı söylenen ancak aradan geçen dört yılda pist yüzü görmeyen yerli uçağın ardından yerli otomobilin de yerli uçakla aynı kaderi paylaşıp paylaşmayacağı merak konusu olmuştur. İktidar ve Bakanlık tarafından yapılan açıklamalarda, ilk yerli otomobilin 14 Aralıkta Cumhurbaşkanının katılımıyla test edileceği açıklanmış ancak daha sonra ertelenmiştir ve yanılmıyorsam, bugün itibarıyla, tanıtımın ne zaman yapılacağına ilişkin yeni bir tarih açıklanmamıştır. Bu ertelemenin nedeni nedir? Belirlenen yeni bir tarih var mıdır? Yoksa, yerli uçak ve yerli otomobil söylemi, seçim öncesi akıllara gelip sonra unutulan bir vaat olmaya devam mı edecektir?

BAŞKAN – Sayın Karasu…

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Basın İlan Kurumu, aylardır BirGün ve Evrensel gazetelerine, haber başlıkları ve kaynaksız haber kullanımı gibi diğer basın organlarına uygulamadıkları ve daha sonra ortadan kalkan gerekçelerle reklam ve ilan ambargosu uygulamış durumda. Söz konusu uygulamanın arka planında, muhalif ve çok sesli basın kurumları üzerinde oluşturulmak istenen baskı ve tahammülsüzlük vardır. Okur desteğiyle yayın hayatını sürdürmeye çalışan her iki gazeteye karşı uygulanan yaptırımlar hukukla bağdaşmamaktadır.

Bu bağlamda sormak istiyorum: BirGün ve Evrensel gazetelerine uygulanan reklam ve ilan yasağını kaldıracak mısınız? Her iki gazeteye de tebliğ edilen gerekçeler ortadan kalkmasına rağmen, hangi sebeplerle ilan ve reklam yasağı uygulamasına devam edilmektedir?

BAŞKAN – Sayın Filiz…

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İslam diniyle, inançla, ibadetle ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, bu konuda toplumu aydınlatmak Diyanet İşleri Başkanlığının görevidir.

Diyanet İşleri Başkanlığına sormak istiyorum: Türkiye’de ulusal ve yöresel yayın yapan birçok televizyon kanalında sarıklı bazı adamlar çıkıp yüce dinimiz hakkında “Caizdir.” “Caiz değildir.” “Olur.” “Olmaz.” diye fetvalar vermektedirler. Ülkemizde cami sayıları, dinî eğitim veren imam hatip liseleri, ilahiyat fakülte sayıları artmasına rağmen, ateizm ve deizm de artmaktadır. Ayrıca, dinî olduğu kadar siyasi bir faaliyet olduğu bilinen Selefiliğin de arttığına dair endişeler mevcuttur. Diyanet İşleri Başkanlığının bu konularda ne düşündüğünü öğrenmek istiyorum.

Din adamlarının vatanperver olmaları beklenir ve öyledir. Ancak 4 Haziran 2019 Ramazan Bayramı namazı vaazında “Yunanlıları denize döktüler. Nerede döktüler? Hepsi yalan. Keşke o gün savaşı kaybetseydik, belki Osmanlıyı daha sonra yeniden kurabilirdik.” diyen Gaziantep Şahinbey ilçesi İyinacar Camisi imamı hakkında ne tür bir işlem yapılmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şahin...

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Oktay, OHAL şartları altında ve referandum oy sayımı esnasında alınan hukuksuz kararlarla gerçekleştirilen Anayasa değişikliğine göre Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı görevine atandınız. Yapmakta olduğunuz göreve seçilmeyen, atanan bir kişi olarak seçimle göreve gelen Cumhurbaşkanına vekâlet etmeniz, Cumhurbaşkanlığı yetkilerini kullanmanız hukukun evrensel ilkelerine aykırıdır. Daha önce olduğu gibi, Cumhurbaşkanına, milletin iradesini temsil eden ve göreve seçimlerle gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımızın vekâlet etmesinin hukuken daha uygun olacağı açıktır. Bu bağlamda Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımıza karşı haksızlık içinde olduğunuzu düşünüyor musunuz, vicdanınız rahat mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal... Yok.

Sayın Aygun…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Oktay, savunma sanayisinde ASELSAN, TAI ve diğer kurumlarda Hayra Davet Vakfı üzerinden gerçekleşen kadrolaşmayı Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanına sorduk. Sayın Akar verdiği yanıtta ASELSAN, TAI personel atamalarının Bakanlıkla ilgisinin olmadığını, savunma sanayisi personel atamalarının Cumhurbaşkanının onayıyla yapıldığını söyledi. Bu atamalarda neden Hayra Davet Vakfı başı çekmektedir?

Yine, Özgür Suriye Ordusu mensuplarının ailelerine ne gibi haklar tanınıyor? Şehit maaşı, ev gibi haklar veriliyor mu? Türk vatandaşlığı veriliyor mu?

Tekirdağ Süleymanpaşa İlçe Müftüsü Ayhan Okur’un, Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’a göre siyaset yapması yasak olmasına rağmen 23 Haziran seçimleri öncesinde Cumhuriyet Halk Partisine yapmış olduğu saldırıya istinaden asaleten atanmasını nasıl görüyorsunuz?

Yine, 10 Kasım 2019’da Tekirdağ İl ve Süleymanpaşa İlçe Müftülükleri Türk Bayrağı Kanunu’na aykırı olarak bayrağı yarıya indirmemişlerdir. Suudi Kral öldüğünde üç gün yas tutanlar acaba o Türk Bayrağı Kanunu’na rağmen bayrağın yarıya indirilmemesini nasıl görmemişlerdir? Bununla ilgili çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçenin Komisyon aşamasında ve özellikle de Genel Kurulda bazı bakanların sunumlarında, tavırlarında tam da bizim ortaya koyduğumuz gibi kurumsuzlaşan, kişiselleşen ve maalesef partileşen bir yönetim yapısını yansıttılar. Siz bu durumun böyle olmadığını bütün sorumluluğunuzla ortaya koydunuz ancak bu gerçekliğe bütün Meclis şahit oldu.

Bugünkü sunumunuzda da Yatırım Ofisinden bahsederken uluslararası danışmandan bahsettiniz. Hangi ülkelerden kaç danışmanla çalışıldığını ve ne kadar ücret ödendiğini açıklayabilir misiniz?

Son olarak da Cumhurbaşkanlığı için sipariş edilen Yakamoz yatının tedarikçisi için bütçeden ne kadar para ayrıldı? Bu yatın dönüşüm işlemi nerede yapılıyor ve bu dönüşüm için ne kadar para harcandı bütçeden, açıklayabilir misiniz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Başkan.

Sorum Sayın Fuat Oktay’a: Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi memurluk ve kamuda işe alımlarda güvenlik soruşturması yapılmasını Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmişti. Bir OHAL uygulaması olan ve içeriğinin neleri kapsadığı kamuoyu tarafından bilinmeyen bu uygulama iptal edilmesine karşın, birçok yerde fiilen bu uygulamanın devam ettiği ileri sürülmektedir. Bizlere gelen bilgi, işe alımlar için valilikler bünyesinde oluşturulan bir birim tarafından güvenlik soruşturması yapıldığı yönündedir. Bu uygulama hukuku dolanmak değil midir? Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra kaç kişi güvenlik soruşturması yapılmadan kamuya alınmıştır? Söz konusu KHK düzenlemesinin yürürlüğe girdiği 1 Şubat 2018’den Anayasa Mahkemesinin düzenlemeyi iptal ettiği 29 Kasım 2019’a kadar kaç kişi güvenlik soruşturmasını geçemediği için kamuda göreve başlatılmamıştır? İptal kararından önce güvenlik soruşturması başlatılmış kişilerden hâlen göreve başlatılmayan var mıdır? Bu kişilerin bekletilme gerekçesi nedir?

BAŞKAN – Sayın Çepni…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

IŞİD, El Kaide, El Nusra gibi cihadist çete artıklarından Suriye Millî Ordusu kuruldu. Millî Savunma Bakanlığı, bu çetenin maaşlarının kendi bütçelerinden ödenmediğini belirtti. Peki, bu çetenin maaşları hangi bütçeden ödeniyor? Örtülü ödenekten mi ödeniyor? Kaçına maaş ödeniyor ve kaç TL ödeniyor?

BAŞKAN – Sayın Yayman… Yok.

Sayın Akın…

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte İnsan Kaynakları Ofisi kuruldu. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın Komisyonda verdiği bilgiye göre, projelere de imza atıldı. Bunlar Üni-Veri Projesi, “Yetenek Her Yerde” kariyer planlama derslerinin zorunlu hâle getirilmesi gibi projeler. Ama gelin görün ki genç nüfusta işsizlik oranı her geçen gün artıyor, şu anda yüzde 26,1. İktidar ülkenin umudu gençlerimize iş vermiyor. Yılın başında Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak “2019 yılında 2,5 milyon yeni istihdamı hayata geçireceğiz.” dedi. Bırakın 2,5 milyon istihdamı, 623 bin kişi işini kaybetti. Ortaya koyduğunuz projeler, açıkladığınız paketler vatandaşımıza ne iş sağlıyor ne de aş.

Soruyorum: Ülkenin en büyük yarasına ne zaman merhem olacaksınız?

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce, geçen kış aylarında fırtına, dolu ve sel baskını nedeniyle narenciye üreticimiz mağdur olmuştu, bu bahar aylarında da yine Çukurova bölgesindeki aşırı sıcak ve poyraz nedeniyle ciddi bir yara aldı, verim kaybı neredeyse yüzde 70’e ulaştı. Zaten zor şartlarda üretim yapan çiftçimiz büyük bir zararla karşı karşıya. 2018 yılı DFİF desteklerini ne zaman ödeyeceksiniz? Ayrıca, mağdur çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını iki yıl süreyle faizsiz erteleyecek misiniz?

Bir de bugünlerde çok gündemde olan, Ziraat Bankasının, Simit Sarayının yüzde 51 hissesini devralmaya hazırlandığı biliniyor. Bunun doğruluk payı nedir? Türkiye’deki kamu bankalarının, kredi dağıttığı, finanse ettiği ya da ortak olduğu başka herhangi bir yatırımı mevcut mudur?

Evrensel ve BirGün gazetelerine uygulanan resmî ilan kesme cezası neye göre uygulanmaktadır? Devletin hiçbir imkânını kullanmayan bu gazeteler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Oktay, Adana metrosu Adanalı hemşehrilerimizin sırtında bir kambur hâline gelmiştir. Metronun, Ankara, İstanbul ve Antalya gibi, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına devrolmasını istiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adana’da, 12 Haziran 2011 seçimlerinde “Metro yapımını Ulaştırma Bakanlığımıza devralıyoruz. Kardeşlerim, biz söz verirsek yaparız.” demişti. Yine, 4 Şubat 2017’de, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Adana’da Adnan Menderes Spor Salonu’nda aynı sözü vermişti. Şimdi Bakanlık bize “Bakanlığımızın devralabilmesi Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle mümkün olmaktadır.” demektedir. Cumhurbaşkanı ve Binali Yıldırım’ın sözleri Adana’da asılı duruyor. Bu sözünüzü ne zaman yerine getireceksiniz?

Türk örf âdetlerinde söz namus değil midir? Adana metrosu için Cumhurbaşkanlığı kararnamesini ne zaman çıkaracaksınız? Kanal İstanbul’a kaynak bulan Cumhurbaşkanı, Adana metrosundan bu kaynağı neden esirgemektedir, yoksa Adana sizin için üvey evlat muamelesi mi görmektedir?

BAŞKAN – Şimdi, soruları cevaplamak üzere sözü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’a veriyorum.

Süreniz on dakikadır.

Buyurun Sayın Oktay.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, ben elimden geldiği kadar soruları cevaplamaya çalışacağım.

Bir hatibimizin Osmanlı Arşivi Külliyesi’yle ilgili bir sorusu vardı. O soruya ilişkin bir cevap vereceğim ama şu anda yanımda değil, birazdan o soruya da cevap vereceğim Sayın Başkan, bir başka yerde zannediyorum.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Zaman geçiyor, zaman.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Merak etmeyin, ilave zaman alırım.

“Osmanlı Arşivi Külliyesi’nin dere yatağına kurulduğu doğru mudur?” konusu: Burada, basında çıkan, arşiv belgelerinin bulunduğu alanların su altında kaldığı, belgelerin zarar gördüğü ve uygun olmayan alanlarda muhafaza edildiği iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. İlgili kurumlardan alınan zemin etüdü raporlarında Osmanlı Arşivi Külliyesi’nin üzerinde bulunduğu konumun gerekli mühendislik ve mimari projeler açısından uygun olduğu belirtilmiştir. Aynı raporlara göre içinde bulundurduğu hazinenin önemine binaen ilave önlem olarak yapı eteğinin artı 7 kotunda olması gerektiği belirtilmiştir. Bu değer ise inşaat aşamasında külliyenin her bir noktasında artı 8,20 olarak uygulanmıştır. Böylelikle ilave bir önlemin de ilerisine gidilmiş ve oluşabilecek bütün sıkıntıların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Bir başka soru vardı, Silahlı Kuvvetlerle alakalıydı. Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfıyla ilgili olarak verilen yardımların nereye harcandığı ve bu Vakfın Cumhurbaşkanlığına bağlı olup olmadığı soruldu. Cumhurbaşkanımızın Başkanlığındaki Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfının mütevelli heyetinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Millî Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı ve Savunma Sanayii Başkanı bulunmaktadır. Vakfın brüt gelirinin yüzde 20’si Vakfın idari harcamalarına, yüzde 80’lik bölümü ise Genelkurmay Başkanlığınca belirlenen Türk Silahlı Kuvvetleri projelerine, yatırımlara ve sermaye artırımına tahsis edilmektedir. Vakıf 2018 yılında 29 milyon 449 bin 311 TL’lik bağış toplamıştır. 2018’de diğer kalemler de dâhil edildiğinde, gelirlerin 52 milyon 492 bin 831 TL’si Vakfın Yatırım Fonu’na, 149 milyon 810 bin 262 TL’si Türk Silahlı Kuvvetleri projelerinde kullanılmak üzere Savunma Sanayii Destekleme Fonu’na aktarılmıştır. 14 milyon 461 bin 511 TL’si genel idari giderler için, 35 milyon 694 bin 541 TL’si ihtiyat payı olarak ayrılmış, 419.721 TL ise Vakfın mal varlığını artırıcı yatırımlarda kullanılmıştır.

Yine konuşmamda cevaplayamadığım -sonra cevaplarım diye- bir başka soru vardı: “Çözüm sürecinin sonlandırılmasında MGK’yle gerçekleştirilen bir mutabakat var mıdır veya mutabakat mı vardır?” şeklinde. Çözüm süreciyle alakalı bir soruyu soruyor anladığımız kadarıyla. Bu süreci bitiren PKK/KCK terör örgütünün kanlı eylemleri ve yandaşlarının devletin samimi yaklaşımlarını istismarıdır.

Yine bir başka konu vardı “Ceylan Önkol’un faili neden bulunamamıştır?” diye. Diyarbakır Lice Şenlik köyü, Paşaçiya mezrası, Cemaltepe mevkisinde, 28 Eylül 2009 günü, saat on sıralarında çobanlık yapan Ceylan Önkol, hayvanlarını otlattığı esnada, PKK/KONGRA-GEL katil bölücü terör örgütü mensuplarınca araziye döşenen mayına basması sonucu ölmüştür, öldürülmüştür.

“Belediyelere atanan kayyumlar için ‘Dağa para gönderiyorlardı.’ vesaire şeklinde, buna ilişkin açıklamalar vardı. Bununla ilgili bana bir tane belge gösterin.” şeklinde bir şey vardı. Yine, 2014-2019 döneminde, görevden alınan belediye başkanlarından 42’si hakkında ilk derece mahkemelerince çok ciddi cezalar verilmiştir -bunları açıklayabilirim de burada gerekirse, vakit müsait olursa- bazı davaları da devam etmektedir. Aradığınız belgeleri bu mahkeme kayıtlarına bakarsanız çok rahatça bulabilirsiniz.

Yerel yönetim bütçelerine neden ulaşılamadığıyla alakalı bir başka soru vardı. Tüm belediyeler Hazine ve Maliye Bakanlığına üçer aylık dönemler hâlinde varlık ve yükümlülüklerini göndermektedir. Bu kapsamda hazırlanan konsolide tablolara Bakanlığın internet adresinden erişim sağlanabilmektedir. Ayrıca, bu veriler konsolide edilerek “Mahallî İdareler Genel Faaliyet Raporu” adıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından da kamuoyuna sunulmaktadır.

İlk yerli otomobil prototipinin tanıtımıyla ilgili bir soru vardı, buna gururla cevap verebilirim. Bu sizlerin de her birinizin de gurur duyacağı bir projedir, cevap da olacaktır diye ümit ediyorum. Çok yakında araçlarımız hazır. İnşallah, hem Türk kamuoyuna hem de ümit ediyoruz ki ulaşabileceğimiz pazarlar dâhil, tüm pazarlara prototipin tanıtımı çok çok kısa bir süre içerisinde yapılacaktır, sizler de göreceksiniz. Mutlu olacağınızı, seveceğinizi düşünüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bir başka soru: “Diyanet İşleri Başkanlığı bir spor kulübü mü kurmuştur? Bütçesi nereden karşılanmıştır? Spor Toto’dan bu kulübe kaynak aktarılmış mıdır?” şeklindeydi. Diyanet İşleri Başkanlığı personeli geçmiş dönemde kendi inisiyatifiyle amatör bir spor kulübü kurmuş olmakla birlikte, 2011 yılında söz konusu kulübü feshetmiştir. Anılan kulübe herhangi bir bütçeden herhangi bir kaynak aktarımı gerçekleşmemiştir.

Yakamoz yatıyla ilgili bir soru vardı. Bu da yine, Deniz Kuvvetlerinden devralınmıştır, herhangi bir bedel ödenmemiştir Deniz Kuvvetlerine. Bununla ilgili, yatın bakım, onarımıyla ilgili bir çalışma yürütülmektedir, yürütülmüştür.

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesiyle ilgili, gene, bir şey var, onu geçeceğim müsaadenizle.

Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’yle ilgili, yine “Hangi amaçlarla güncellenmiştir?”le alakalı soru: Bu, bildiğiniz gibi, milletimizin, ülkemizin, devletimizin güvenliğini sağlamak için ana hedefleri ve esasları ihtiva eden, çerçeve niteliğinde bir metindir. Bu belge 1973, 1992, 1998, 2005, 2010, 2015 yıllarında da güncellenmiştir. Bu güncellenme de bu çerçevedeki bir güncellenmedir.

Yine, konuşmalarda “Bütçede yer alan ‘hane halkına transferler’le kastedilen nedir?” şeklinde bir soru vardı: Merkezî yönetim bütçesinin sınıflandırılması devlet mali istatistikleri çerçevesiyle uyumludur. Hane halkına transferler, eğitim, sağlık, barınma gibi muhtelif amaçları gerçekleştirmek üzere ve cari nitelikli harcamalarına katkı amacıyla hane halkına yapılan karşılıksız ödemeleri içermektedir. Hane halkına transferler kapsamında, tarımsal destekleme ödemeleri, burs ödemeleri, engelli evde bakım ödemeleri, 2022 sayılı Kanun kapsamında bağlanan aylıklar, bireysel emeklilik sistemine devlet katkısı ödemeleri sayılabilir.

Yine “Ankara’da Siteler mevkisinde bulunan esnaf vergi dairelerinden bir tanesi ekonomik bunalımdan dolayı mı kapanmıştır?” sorusu vardı: Ankara ili Siteler bölgesinde vergi hizmetlerinin yürütülmesi için Yahya Galip Vergi Dairesi Müdürlüğü ile Muhammet Karagüzel Vergi Dairesi Müdürlüğü olmak üzere 2 adet vergi dairesi faaliyet göstermektedir. Söz konusu vergi daireleri hizmetlerine devam etmektedir, bana ulaşan bilgiler çerçevesinde, kapatılan herhangi bir vergi dairesi bulunmamaktadır.

Yine, Ziraat Girişim Sermayesiyle ilgili bir soru vardı: Simit Sarayı şirketinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Onları yazılı bildirelim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

Şimdi, sırasıyla, sekizinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ile kesin hesaplarına geçilmesi hususunu ve bütçeleri ile kesin hesaplarını ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, bütçe ve kesin hesaplarda okunacak bütün değerler Türk lirası cinsindendir.

Cumhurbaşkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01) CUMHURBAŞKANLIĞI

1) Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM    3.152.937.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Cumhurbaşkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi Kesin Hesabı

(A)   CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                   1.719.066.064,83

Bütçe Gideri                                                                                                                        1.648.678.956,42

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  70.387.108,41

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir bakalım, bir baksın arkadaşlar kimin sayısı çok. Sayın Başkan, AKP ve MHP Grubunun toplamıyla İYİ PARTİ, HDP, CHP Grubunun toplamına baktığınızda… Böyle bütçe geçmez.

BAŞKAN - Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01.75) MİLLÎ İSTİHBARAT TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI

1) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM    2.182.381.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A)   CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                   2.902.908.696,69

Bütçe Gideri                                                                                                                        2.884.707.312,40

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  18.201.384,29

Ertesi Yıla Devredilen Ödenek                                                                                                   6.901.406,92

BAŞKAN –Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01.76) MİLLÎ GÜVENLİK KURULU GENEL SEKRETERLİĞİ

1) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM         34.787.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A)   CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                        29.363.745,00

Bütçe Gideri                                                                                                                             29.043.823,15

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                       319.921,85

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01.77) DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

1) Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM  11.519.609.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Diyanet İşleri Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 (A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                   5.168.004.603,87

Bütçe Gideri                                                                                                                        8.356.036.203,35

Ödenek Üstü Gider                                                                                                              3.203.779.037,70

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  11.856.963,49

Ertesi Yıla Devreden Ödenek                                                                                                     3.890.474,73

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diyanet İşleri Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Devlet Arşivleri Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01.78) DEVLET ARŞİVLERİ BAŞKANLIĞI

1) Devlet Arşivleri Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM       101.632.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Devlet Arşivleri Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01.79) MİLLİ SARAYLAR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM       157.398.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                        27.435.970,00

Bütçe Gideri                                                                                                                             22.600.938,75

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                    2.736.629,93

Ertesi Yıla Devreden Ödenek                                                                                                     2.098.401,32

BAŞKAN –Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Milli Saraylar İdaresi Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

01.80) STRATEJİ VE BÜTÇE BAŞKANLIĞI

1) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM    9.073.161.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Strateji ve Bütçe Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

 (A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                        69.836.532,00

Bütçe Gideri                                                                                                                             45.514.564,24

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  24.321.967,76

BAŞKAN –Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Strateji ve Bütçe Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kalkınma Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

32) KALKINMA BAKANLIĞI

1) Kalkınma Bakanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A) CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                      610.657.200,00

Bütçe Gideri                                                                                                                           201.047.116,05

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                409.610.083,95

BAŞKAN –Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kalkınma Bakanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

İletişim Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Asla, asla, 5 maaş alıyor adamlar.

BAŞKAN - Genel toplamı okutuyorum:

01.81) İLETİŞİM BAŞKANLIĞI

1) İletişim Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                GENEL TOPLAM       368.136.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İletişim Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

İletişim Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) İletişim Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

GELİR CETVELİ

 

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                      127.034.768,00

Bütçe Gideri                                                                                                                           114.306.428,08

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  12.728.339,92

BAŞKAN –Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İletişim Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

07.77) BASIN-YAYIN VE ENFORMASYON GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

1) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

GELİR CETVELİ

 

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                      248.218.732,00

Bütçe Gideri                                                                                                                           248.217.923,38

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                              808,62

BAŞKAN –Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamı okutuyorum:

40.28) SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI

1) Savunma Sanayii Başkanlığı 2020 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

ÖDENEK CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                 GENEL TOPLAM 100.839.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelinin toplamını okutuyorum:

GELİR CETVELİ

 

 

 

                                                                                                                                  TOPLAM   100.839.000

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Başkanlığının 2020 yılı merkezî yönetim bütçesi kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

2) Savunma Sanayii Başkanlığı 2018 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

(A)   CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                        88.322.050,00

Bütçe Gideri                                                                                                                             83.244.855,11

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                    5.077.194,89

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okuyorum:

(B) CETVELİ

 

 

Bütçe Geliri Tahmini                                                                                                                66.011.000,00

Tahsilat                                                                                                                                     84.022.857,57

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Savunma Sanayii Başkanlığının 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Başbakanlığın 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Genel toplamları okutuyorum:

07) BAŞBAKANLIK

1) Başbakanlık 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

(A)   CETVELİ

 

 

Toplam Ödenek                                                                                                                   1.794.942.479,85

Bütçe Gideri                                                                                                                        1.700.160.104,94

İptal Edilen Ödenek                                                                                                                  94.782.374,91

BAŞKAN –Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın 2018 yılı merkezî yönetim kesin hesabı kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, sekizinci turda yer alan kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları kabul edilmiştir; hayırlı olmalarını temenni ederim.

Sekizinci tur görüşmeleri tamamlanmıştır.

Böylece, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi’nin 1’inci maddeleri kapsamına giren kamu idarelerinin bütçeleri ve kesin hesapları ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin gelir ve finansmanla ilgili 2’nci maddesinin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Şimdi, program uyarınca sırasıyla 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin gider bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım.

Buyurun okuyun.

2020 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUN TEKLİFİ

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

Gider

MADDE 1- (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 1.082.021.197.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 82.423.174.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 7.623.700.000 Türk lirası,

ödenek verilmiştir.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum.

Buyurun okuyun.

Gelir ve finansman

MADDE 2- (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 941.944.001.000 Türk lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 12.464.193.000 Türk lirası öz gelir, 71.162.721.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 83.626.914.000 Türk lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 7.488.375.000 Türk lirası öz gelir, 135.325.000 Türk lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 7.623.700.000 Türk lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 138.350.000 Türk lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, 2’nci maddeye bağlı cetvelin bölümlerini okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

 

B – CETVELİ

Kodu

Açıklama

2020 Yılı Bütçe Geliri

            01                                                             Vergi Gelirleri                                                              912.523.630.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

            03                                                             Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                      64.428.192.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

            04                                                             Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                   11.076.712.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

            05                                                             Diğer Gelirler                                                                 70.115.170.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

            06                                                             Sermaye Gelirleri                                                           13.600.426.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

            08                                                             Alacaklardan Tahsilat                                                         913.863.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                             Toplam Bütçe Geliri                                                  1.072.657.993.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

            09                                                             Ret ve İadeler (-)                                                          130.713.992.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                                                             Net Bütçe Geliri                                                           941.944.001.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Cinisli, siz buraya geldiniz, bir söz talebiniz oldu.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli’nin, On Birinci Kalkınma Planı’nda hedeflenen rakamların 2023’te gerçekleşme ihtimalinin başarı olarak kabul edilip edilmediğini Cumhurbaşkanı Yardımcısından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Oktay, AK PARTİ yetkililerinin âdeta bir slogan gibi 2023 hedeflerinden bahsettiklerine şahit oluyoruz. Konuşmanızda zatıaliniz de 2023 hedeflerini zikrettiniz. Daha önce ilan edilmiş olan yüksek 2023 hedeflerinin On Birinci Kalkınma Planı’nda neredeyse yarı yarıya indirildiğinden haberdar olduğunuzu düşünüyorum. Son planda hedeflenen fakat zaten kimileri 2007, 2008, 2011 yıllarında bile yakalanmış olan rakamların 2023’te gerçekleşme ihtimalini başarı olarak kabul ediyor musunuz? Veya sözde 2023 hedeflerini sanki hiç düşürülmemiş gibi bugün hâlâ referans göstermeniz doğru bir davranış mıdır?

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.34

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Barış KARADENİZ (Sinop)

----- 0 -----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3- (1) 1 inci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili İsmail Koncuk’a aittir.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, gecenin ilerleyen bu vaktinde ben size Adana’yla ilgili birtakım bilgiler vermek istiyorum germeden. Hepinizin bildiği gibi, TEMSA diye bir kuruluş var; Adana’da faaliyet gösteren, elli bir yıldır otomotiv sektöründe olan, Türkiye’nin medarıiftiharı bir kuruluş TEMSA. Bu TEMSA 30 Haziran 2018 tarihinde el değiştirdi. Sabancı ailesindeydi, Enver ve Rukiye Ünver’in kurduğu İsviçre merkezli True Value Capital Partners diye bir fona satıldı. Bu TEMSA otobüsleri yüzde 100 Türk mühendisleri tarafından tasarlanmış otobüslerdir, yüzde 100. Hani az önce Sayın Fuat Oktay “İlk arabayı yakında piyasaya süreceğiz.” filan dedi de aslında otobüsümüzü piyasaya sürdük TEMSA vasıtasıyla. TEMSA Avrupa ve Amerika’daki çalışmalarıyla çok ciddi isim yapmış bir şirket. Yılda 4 bin otobüs ve midibüs, 7.500 hafif kamyon olmak üzere tek vardiyada yılda 11.500 araç üretiyor ve ürettiğinin yüzde 80’ini ihraç ediyor. Nereye? Fransa, Almanya, İngiltere, Avusturya, İtalya, İsveç, Litvanya, Benelüks gibi 66 ülkeye, Türk Cumhuriyetleri de bu ülkelerin içerisinde. Kendi segmentinde Avrupa’da ilk 8’in içinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk 4’te yer alıyor. Elektrikli üretimde, otobüs üretiminde kendi muadillerinin teknolojik bakımdan önüne geçmiş TEMSA, Adana’da, Türkiye’de.

Değerli milletvekilleri, daha on beş gün önce TEMSA’nın CEO’su Aslan Uzun hedeflerini şöyle ortaya koyuyor, on beş gün önce, diyor ki: “Beş yılda en az 5 kat daha büyüyeceğiz. 2020’de yüzde 30’un üzerinde büyüme planlıyoruz. Türkiye’de pazar lideri biziz, Türkiye yollarında gezen her 3 otobüsten 1’i TEMSA’ya ait. On yıl sonra sadece Türkiye’de değil, Amerika’da da üretim yapacağız. Hem ciroda -bu cümle önemli- hem adette hedeflerimizi tutturuyoruz.” Şimdi, on beş gün önce TEMSA’nın CEO’su bunları söylerken on beş gün sonra bu TEMSA batıyor. Söylentilere göre, duyduklarımızdan hareketle söylüyorum, bir resmî bilgi falan veren de yok, geçen Sanayi Bakanımız Sayın Mustafa Varank’a sordum ama tek bir cümle cevap vermedi, onun için basından aldığımız bilgilerle burada TEMSA’nın içinde bulunduğu ödeme güçlüğünü öğreniyoruz, bir bankadan aldığı krediyi bankanın öne çekmesi sebebiyle. Hangi banka? Bu krediyi öne çekme sebebi nedir? Acaba dünya piyasasında, işte, Amerika’da ilk 4’te, Avrupa’da ilk 8’de olan bir Türk kuruluşunun rekabet dolayısıyla birtakım eller tarafından batırılması mı söz konusu? Adana tabiriyle bir üçkâğıt mı var, onu da bilmiyoruz. Bir üçkâğıt mı var, bunları bilmiyoruz. Ve Hükûmetimizden bu konuda bir bilgi yok ve 1.500 kişi çalışıyor. Yan sanayi eklemeleriyle binlerce insan Adana’da TEMSA’dan ekmek yiyor. Aslında TEMSA, ürettiği değerle sadece Adana’nın medarıiftiharı değil Türkiye’nin medarıiftiharı.

Değerli milletvekilleri, bir tartışma söz konusu olsun diye söylemeyeceğim ama Simit Sarayına 500 milyon vererek ortak oluyorsunuz, Ziraat Bankası olarak. TEMSA gibi bir dünya devi olmuş bir şirketi kurtarmak adına ben, Hükûmetin ne yapacağını doğrusu merak ediyorum. Bu bilgileri özellikle burada verdim ki bir yerlerde sizin de kullanmanız gerekebilir, yani bu hepimizin değeri, Türkiye’nin değeri ve binlerce insan buradan ekmek yiyor. Ve basının da -enterasandır- bu TEMSA konusuna Simit Sarayı kadar dikkat etmediğini, haber bile yapmadığını da görüyorum. Değerli milletvekilleri bu, hepimizi ilgilendiren bir durumdur, onun sahibinin kim olduğu bizi ilgilendirmiyor, o batmış, çıkmış önemli değil ama TEMSA’yı kurtarmak bizim için millî bir görev olarak görülmelidir diye düşünüyorum. Bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim.

Değerli milletvekilleri, bugünlerde Asgari Ücret Tespit Komisyonu görev yapıyor. Bugün TÜİK, Komisyona bir rakam sunmuş, hafif iş kolu için 1.940 lira, orta iş kolu için 2.086 TL, ağır iş kolu içinse 2.331 TL asgari ücret önermiş. TÜİK’e göre, ağır statüde çalışan bir işçinin geçim maliyeti sadece yüzde 5,4 artmış, sadece 5,4. Hâlbuki hedeflenen enflasyon bile 2019 yılı sonu itibarıyla yüzde 12. Bu TÜİK talimatlara göre hareket eden bir kuruluş hâline geldi maalesef. Yani artık bu TÜİK’in rakamlarının vatandaşların, halkın, memurun, işçinin, çalışanın durumunu anlatmadığını sizler de biliyorsunuz, herkes biliyor; çok çirkin. Bu kadar önemli bir faaliyet gösteren bir kuruluşun böyle gayriciddi rakamlarla… Efendim, geçim maliyeti yüzde 5,4 artmış. Bu nasıl bir yaklaşım ya? Bu hesabı sen nerede yaptın? Nerede yaptın bu hesabı? Utanmaları gerek.

Dolayısıyla, geçen sene aynı TÜİK yüzde 37,4 artış öngörmüştü. Ne değişti? Oradaki görevliler değişti, yetkililer değişti. Birilerinin adamı geldi TÜİK’in başına, o insanların istediği rakamları ortaya çıkarmaktan zerre geri adım atmıyor TÜİK, ne istiyorlarsa o rakamlar çıkıyor.

Bakın, şimdi ben size TÜRKİYE KAMU-SEN’in son açıkladığı kasım ayı geçim endekslerini vereceğim, TÜRKİYE KAMU-SEN yıllardır bu çalışmayı yapar: Çalışan tek kişinin açlık sınırı 2.625 lira 90 kuruş, tek kişinin açlık sınırı, tek başına yaşıyorsa bir insan. Çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı -açlık ve yoksulluk sınırları farklı terimlerdir- 3.388 lira 32 kuruş. 4 kişilik bir ailenin sadece gıda ve barınma harcamaları ortalama 2.503 lira 94 kuruş, 4 kişilik bir ailenin sadece aylık gıda harcaması 1.504 lira 65 kuruş.

Değerli milletvekilleri, şimdi, her sene âdeta tombala çeker gibi asgari ücret tespiti yapıyoruz. Böyle bir tespit olmaz, bunun bir kuralının olması lazım; iki yıllık, üç yıllık, dört yıllık, beş yıllık, on yıllık hedefler ortaya koymamız lazım. Mesela, 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddi 7 bin TL şu anda, 7 bin TL. Bir hedef ortaya koyması lazım Hükûmetin yani yıllar içerisinde -ben hemen bu sene yapın demiyorum- Türkiye’de asgari ücreti asgari geçim sınırına ulaştıracağım diyebilmeniz lazım. Böyle bir hedef var mı? Hayır. Sadece yaptığınız şudur, Sayın Fuat Oktay da geçen burada konuşmasında memur zamlarıyla ilgili filan rakamları verdi “Yüzde 400 artırdık.” filan, bunlar meseleyi çözmez. Yani enflasyon oranında zam sıfır zam demektir, sıfır zam.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yani siz her yıl çalışanların, asgari ücretlinin zammını sadece enflasyonla paralel yürütüyorsanız siz sıfır zam yapıyorsunuz demektir. O zaman bu ülkede büyüme rakamları ne işe yarıyor? Övünüyorsunuz ya büyüme rakamlarıyla, ne işe yarıyor? Ne yapmak lazım? Çalışanlara, asgari ücretli dâhil, işçi dâhil, memur dâhil refah payı vermeniz lazım, büyüme oranlarından faydalanmasını sağlamanız lazım ki eğer o büyüme vatandaşın cebine yansımıyorsa bu büyümenin vatandaş için, millet için bir anlamı olmadığı çok açıktır. Onun için bu konuyu çok geniş anlatabilirim ama tabii, zaman çok yetersiz. Onun için üç yıllık, beş yıllık, on yıllık planlar konsun.

TÜRK-İŞ’ten de çok fazla bir şey bekleyemiyorum, çünkü sendikacılık eylem yapma özelliğini kaybetti Türkiye’de, eylem yapma özelliğini kaybetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkanım, son cümleyi bağlamak adına…

BAŞKAN – Buyurun, bağlayın sözünüzü.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sendikacılık önemli faaliyet ama sendikacılığın fonksiyonu maalesef ortadan kalktı çünkü ne kadar demokrasi o kadar sendikal mücadeledir. Öyle bir ortam yok maalesef. Dolayısıyla burada, zaten o Asgari Ücret Tespit Komisyonunda çoğunluk Hükûmet yanlısı, işveren yanlısı olduğu için TÜRK-İŞ o komisyonda hangi rakamı ortaya koyarsa koysun eylem gücünü sahaya yansıtmadığı sürece bir şey alabilmesi mümkün değil. Yani dediğiniz olacak. Ama istirham ediyorum: Bu ülkede aklı başında insanların, maliyecilerin, efendim, para politikalarını takip eden insanların bir hedef ortaya koyması lazım yoksa asgari ücretin sonucunu her yıl böyle tombaladan ne çıkacak şeklinde bekler dururuz, vatandaşın da refahını artırmamız mümkün olmaz diyorum.

Hepinize saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya’ya ait.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin “Denge” başlıklı 3’üncü maddesi üzerine söz aldım, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini aktaracağım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2020 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, 1 trilyon 95 milyar 461 milyon gider, 956 milyar 588 milyon gelir, 138 milyar 873 milyon TL açıkla bağlanmaktadır. Açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranıysa yüzde 2,9; faiz dışı fazlaysa 67 milyon TL. Aslında, üzerinde konuştuğum 3’üncü madde genel bütçe giderleri yani (I) sayılı cetveldeki kamu idarelerine tahsis edilen 1 trilyon 82 milyar 21 milyon 197 bin TL ödenek ile yine (I) sayılı cetvelde yer alan bütçe geliri 941 milyar 944 milyon bin TL arasındaki farkın yani 140 milyar 77 milyon 196 bin TL’nin net borçlanmayla karşılanmasına ilişkin yönetime yetki verilmesi maddesi.

Değerli milletvekilleri, bütçe, esas itibarıyla iki ayaklıdır. Bu ayaklardan birisi, kamu idarelerine tahsis edilen ödenekler yani giderler; diğeri ise bu ödeneklerin karşılanacağı kaynakları oluşturuyor. Makul olanı, makbul olanı bu iki ayağın birbirine denk gelmesidir. Öyle olursa bir aksama söz konusu olmaz. 2020 bütçemiz, bu anlamda, 138 milyar 873 milyon TL bir açıkla bağlanıyor. “Bütçe açığı” dediğimiz şey, gelirin gideri karşılayamaması anlamına geliyor. Ne yapacaksınız, bu durumda, borçlanacaksınız. İşte, biz de bu 3’üncü maddeyle birlikte o borçlanma yetkisini merkezî Hükûmete vermiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, tabii bütçe açıkları aynı zamanda kamu finansman açıklarının da önemli bir kısmını oluştururlar ve 1970’li yıllardan bu yana da kamu finansman açıklarının önemli bir kısmı bütçe açıkları olarak gelmiştir. Günümüzde belli bir oranda bütçe açığının varlığı, kontrol edilebilir seviyelerde olduğu sürece bir bütçe aracı olarak da kullanılabilmektedir, daha doğrusu, bir ekonomik araç olarak da kullanılabilmektedir. Tabii ki bu açığın ne kadar olduğu, taşınabilir, sürdürülebilir olması ekonomik şartlara bağlıdır. Yine, bütçenin o ayaklarını oluşturan gelir ve gider ayaklarının içerikleri, tertipleri ve bunlarla ilgili politikalar son derece önemlidir. Bu açıdan baktığımızda, evet, kaç gündür bütçe konusu Meclisin gündemine geldiğinden bu yana bütçenin bu yönleriyle değerlendirilmesi buradan, bu kürsüden yapıldı, komisyonlarda bu konular tartışıldı. Burada bütçe açığının olması çok önemli bir sorun değil, biraz önce ifade etiğim gibi, içerikleri önemlidir ancak dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var ki o da bunların yapısal hâle dönüşmemesidir, yapısal hâle dönüşümü konusunda dikkatli olunmasıdır.

Değerli arkadaşlar, tabii ki, bu açıkları konuşurken bazı şeyleri de dikkate almamız gerekir. Türkiye uzun zamandır iç ve dış güvenlik konularında önemli harcamalarda bulunmaktadır, bunların önemli bir kısmı terörle mücadele için yapılmaktadır. Kırk yıldır PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz yani bunların elbette ekonomik anlamda da ciddi bir maliyeti var. İşin sosyal maliyeti ayrı bir yerde, civanlarımızı veriyoruz, canlarımızı veriyoruz. Bunun tabii ki ekonomik bir karşılığının olması mümkün değil, bunun parasal bir değerle ölçülebilmesi mümkün değil ancak parasal anlamda da baktığımızda ciddi şekilde harcamalarda bulunuyoruz. Buradaki harcamalar değildir sadece maliyet, bir de kaybettiğimiz kaynakların alternatif maliyeti vardır, fırsat maliyeti vardır. Alternatif ve fırsat maliyetlerine baktığımızda, yine aynı şekilde FETÖ terör örgütüyle mücadelede yaptığımız harcamalar ve kullanamadığımız kaynaklar, onlara ilişkin alternatif ve fırsat maliyetlerini de dikkate aldığımızda -belki de bugün çok eleştirdiğimiz- Türkiye'nin dış borcuna denk gelebilecek bir kaynaktan bahsediyorum.

Evet, bütçe konuşmaları, tartışmaları sırasında bazı konularda bazı alanlara kaynak tahsisi konusunda buradan eleştirilerimiz oldu, daha çok kaynak istiyoruz, daha çok kaynağı devlet işlev ve fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, ekonomi politikalarının uygulanmasında, teşviklerde elbette kullanmak istiyoruz ama Türkiye gerçeklerini de görmemiz gerekiyor, bilmemiz gerekiyor. Bu kaynak tüketimleri bu anlamda Türkiye’yi gerçekten ciddi sıkıntıya sokan konular ama buna rağmen Türkiye bütçesi de ekonomisi de güçlü.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle, terörle mücadelede görev alan asker, polis, korucu, tüm güvenlik mensuplarımızı milletin kürsüsünden bir kez daha minnetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında bütçe kanunlarını önemli yapan, milletin bütünüyle ilgili olmasıdır. Çok önemli bir şeye karar veriyoruz. Neye karar veriyoruz? Biz, köylüsüyle, çiftçisiyle, işçisiyle, esnafıyla, çalışanıyla 2020 yılında bir yıl içerisinde üreteceğimiz tüm malların ve hizmetlerin parasal karşılığının yaklaşık yüzde 22,6’sını merkezî hükûmete toplama yetkisi veriyoruz. Bir yıl içerisinde kazanılacak gelirin, milletin elde edeceği gelirin yüzde 22,6’sını alma, toplama kararını veriyoruz ve bunu tekrar dağıtma kararını veriyoruz. Bu açıdan baktığımızda gerçekten çok önemli bir karar. İşte, bunun için de buna biz “bütçe hakkı” diyoruz, bunun için de “Bütçe hakkı kutsaldır.” diyoruz, “Veballi.” diyoruz.

Bu vesileyle ben 2020 yılı bütçesinin Türk milletine hayırlar getirmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, değerlendirme konusunda söylenecek elbette çok şey var ama zaman sınırlı. Ben sürem bitmeden bir başka konuyu da gündeme getirmek istiyorum. Malumlarınız, 27 Aralık tarihi Büyük Atatürk’ün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 100’üncü yıl dönümü. Ben, öyle zannediyorum ki 27 Aralıkta Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde olacak. Ben, buradan bir Ankara milletvekili ve bir Ankara çocuğu olarak, aynı zamanda Ankaralı birisi olarak bu 100’üncü yılın kutlu olmasını diliyorum ve bu vesileyle bir hususu da dikkatlerinize çekmek istiyorum Ankara milletvekili sıfatımla.

Ankara bir metropol. Evet, hepimiz aslında burada yaşıyoruz, tüm milletvekilleri, 600 milletvekili Ankara’da yaşıyoruz ama aslında Ankara’yı da çok fazla görmüyoruz. Bir Ankara daha var Ankara’da, hepinizin dikkatini oraya çekmek istiyorum, Ankara’nın bir de taşrası var.

Ben, başkent Ankara’mıza hep birlikte, 600 milletvekiliyle sahip çıkalım diyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ta.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde dinlemek kadar konuşmak da zor. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bütçe görüşmelerinin sonuna yaklaşıyoruz; üç günümüz kaldı ve bütçeyle ilgili şüphesiz çok şey söylendi ama bütçeyi siyasetten, ülkenin içinde bulunduğu durumdan ari düşünmek mümkün değil.

Bugün yapılan tartışmalara ilişkin birkaç hususta görüşlerimizi ifade edeceğim. Her şeyden önce, bize yönelik suçlamaların başında, topluma düşmanlık yaptığımız, halka düşmanlık yaptığımız, terör, terörizm, artık, böyle gırla bu cümleler, bu da yetmedi, bugün bir de yeni bir şey eklendi; efendim, biz Türk ordusunu suçluyormuşuz. Bunları bir açalım, nedir? Bir kere, bizim Türkiye halkıyla, halklarıyla, Türkiye toplumuyla hiçbir sorunumuz yok. Bizim Türk halkıyla da Kürt halkıyla da diğer kimliklerle de hiçbir sorunumuz yok. Bizim sorunumuz iktidarla; iktidardaki partinin kendi bekası için, kendi geleceği için halkları karşı karşıya getirme, düşmanlaştırma ve kutuplaştırma politikasıdır.

Şimdi, neticede, HDP’ye düşmanlıkta öyle bir sınırsızlık var ki, öyle bir sınır tanımama var ki bugün Mecliste “Biz Kürt halkına değil, HDP’ye düşmanız.” dendi. Bunu Grup Başkan Vekillerimiz yanıtladı. HDP’ye düşmanlık, HDP’ye oy verenlere de düşmanlıktır, HDP’ye sempati duyan milyonlarca insana da düşmanlıktır. Bunu kimlik ayırmadan söylüyorum.

Bir kere bunun adını koyalım: Tek taraflı bir propagandayla bütün Türkiye yurttaşlarına ve dünya kamuoyuna HDP kriminalize edilerek, ötekileştirilerek, dışlanarak -bugün yeni bir şey eklendi- düşman ilan edilerek iktidarın bekası sağlanmaya çalışılıyor. Hayır, buna izin vermeyiz.

Türk halkının bölünme korkusu var, Kürt halkının asimilasyon korkusu var. Birçok araştırmada bu çıktı. Niye buraya geldim? Türk halkına şunu partimiz adına hep söyledik, bir daha söylüyorum: HDP’nin bölme falan gibi bir düşüncesi zaten yok. Biz bu ülkeyi bölmeyi değil, bu ülkeyi demokratikleştirmeyi, bu ülkede 82 milyon yurttaşın eşit ve özgür olarak demokratik bir Anayasa’yla yönetilmesini savunuyoruz. Biz ne Kürtlerin Türklerden ne İstanbul’un Diyarbakır’dan ayrılmasını ne de başka bir ilin bir yerlerden ayrılmasını savunan bir partiyiz. Biz Mecliste 3’üncü büyük grubuz. Bizim programımız, ilkelerimiz, tüzüğümüz, eş başkanlarımızın açıklamaları ortadadır. Biz -Meclis Grubumuz- şu anda bütün gruplardan çok daha kapsayıcı, farklılıkları içeren ve aynı programla, aynı ilkelerle hareket eden bir parti konumundayız ve Türk halkına, Türkiye halklarına Meclisten söylüyorum: Biz sizin bölünme korkunuzu besleyenlere tutum almanızı istiyoruz. Bölen biz değiliz, bölen bu iktidardır; duyguda bölüyor. Bir kere her şeyden önce kopuş duyguda başlar. Bugüne kadar hep şununla övünülürdü: “Halklar karşı karşıya gelmiyor” Doğru. Türkler ile Kürtler çok iyi komşuluk yapabilir, yapıyoruz da. Kız alıp vermek... Ya, bu çok klasik. Kız alıp vermek ne ya? Bu tahakküm ne? Yani evlilik ilişkisi özgür iradeyle olur, iki kişi -Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap; bunu ayırmayız ki biz- otururlar, evlenmeye karar verirler ve evlenirler; biz buna böyle bakmıyoruz. Biz hep atılan tırnak, hep alınan kız, yok efendim hep… Yani böyle garip bir ruh hâli var. Kürtler de asimilasyondan korkuyor evet; dilinin, kültürünün, kimliğinin yok edilmesinden korkuyor ve buna dair yüz yıllık tarihimizde yüz binlerce örnek var. Şark Islahat Planı’ndan bugüne kadar geldik; hâlâ Kürt dili özgür değil, hâlâ Kürtçe özgürce konuşulamıyor, hâlâ ben ana dilim olan Kürtçeyle bu kürsüde konuşup yazı yazamıyorum, hâlâ benim çocuklarım ana dilinde eğitim göremiyor. İşte, bu korkuları aşmak bizim elimizde, bu Meclisin elinde.

Şimdi, demin Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı “işgal” lafına tepki gösterdi ve bize, grubumuza atfen şunu dedi: “Türk ordusuna nasıl böyle dersiniz?” Biz Türk ordusuna falan söylemiyoruz. Bizim askerlerle bir sorunumuz yok. O askerleri cepheye süren, savaşa gönderen burasıdır, burası; siyasi iradedir. Askerlerin kendi kendine “Hadi ben gideyim Cerablus’a -şimdi de nur topu gibi yeni bir terör örgütümüz oldu: Hafter- hadi Libya’da savaşa gideyim.” gibi bir tutumu yok ki. Meclis karar alıyor, siyasi iktidar kendi bekası için yeni savaş kararları alıyor ve askerler gidiyor. Biz askerleri seviyoruz, o askerler bizim de evlatlarımız.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Sevdiğiniz için mi şehit ediyorlar?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz bu nedenle barışı savunuyoruz, tam da bu nedenle savaş politikasına karşı çıkıyoruz. Kimse bizi Türk ordusuna, askerlere, topluma, halka düşmanlıkla suçlamasın; tam tersine, daha çok seven aslında biziz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Biz sizi iyi tanıyoruz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “İşgal” kavramı nedir -bunu biz söylemiyoruz, bunu Türk Dil Kurumu söylüyor- birkaç tanım çıkardım: “Bir yeri ele geçirme”, “bir yeri geçici bir süreyle ele geçirme.” Başka bir tanım: “Başkasının elinde bulunan bir toprağı, bir yeri ele geçirme.” Elli ayrı sözlükten bakın.

Şimdi, Suriye sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti devleti adına gidip okul kurarsanız, hastane kurarsanız, üniversite kurarsanız… Metin Feyzioğlu hızını alamadı, gidip oraya bir de anayasa yapacak. Ee? “Orada biz bunları inşa ediyoruz.” diyorsunuz, sonra “Biz işgal etmedik.” diyorsunuz. Bu konuda siyasi hamaset olmaz. “İşgal” nedir, “ilhak” nedir, bir ülke başka bir ülkenin sınırlarına hangi koşullarda gider, bunu tartışabiliriz, biz bu tartışmaya her zaman varız.

Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonunda Dışişleri konuşulunca, bir de Millî Savunma, biz basit bir soru sorduk, dedik ki: Ya, bu ÖSO’ya, bu “Kuvayımilliye” dediğiniz ÖSO’ya -“millî ordu” her neyse, bir sürü adı var- kim veriyor parayı, gerçekten kim veriyor? Çünkü her gün diyorsunuz ki: “Onlar Mehmetçik’imizle kol kola.” Millî Savunma “Biz vermiyoruz.” dedi, Dışişleri de “Vermiyoruz.” dedi. E, peki, kim veriyor? Bu soruyu tekrar soruyorum ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı burada, tekrar soruyorum: Bunların bütçesini kim karşılıyor? Çünkü o ÖSO çetesi, görüntülerle… Demin Sayın Meclis Başkan Vekili görev sınırlarını aşarak dedi ki: ”Size bir film göndereyim.” Ben Sayın Meclis Başkan Vekiline ve Meclise yüzlerce video göndereyim; ÖSO’cuların kadınları nasıl taciz ettiğini, nasıl tecavüz tehdidinde bulunduğunu, çocukları nasıl öldürdüğünü gösterelim, bütün medyada dönüyor bunlar. İşte, bunları tartışalım.

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – PKK’nınkileri de göstersene!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “İşgal” nasıl “ilhak” olur? Göstermelik bir plebisitle ilhaka dönüşür. Bu benim metnim değil, bu benim beyanım değil. Zamanım olsa, Birleşmiş Milletlerin ilgili sözleşmelerini, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’sini tek tek burada anlatıp uluslararası hukukta bu nedir, anlatabilirim. Bu gecelik bu konuya ilişkin bu kadarını söyleyeyim.

Diğer bir mesele, Ceylan Önkol. Anlatacağım çok şey vardı ama Ceylan Önkol’a geçmek istiyorum.

Ha, şunu da söyleyeyim: Bu Meclisteki bizim Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ın eşini öldürenlerin yargılandığı davaya gittik biz. Bu Parlamentodaki bizim milletvekillerinden birkaçının babaları, kardeşleri faili meçhul cinayet kurbanı biliyor musunuz, Eş Genel Başkanımız dâhil. JİTEM, 19 sanıklı JİTEM, 19 kişiyi katleden JİTEM geçen hafta Diyarbakır Adliyesinde aklandı, beraat etti. AKP “Biz 90’lı yıllarla hesaplaşacağız.” dedi, şimdi 90’lı yılların kanlı mirasını sırtlanmaya başladı. Bu, o kanlı dönemi temize çekmektir. Bunu çok çok önemsiyoruz ve bu konuda geçmişle yüzleşme olmadan hiçbir şey olmaz.

Ceylan Önkol, 10 yaşında bir Kürt çocuğu, bir Kürt kızı. Neyse ki Sayın Oktay “terörist” demedi, o kadar insaflı davrandı. Ben konuşmasından sonra tekrar dosyasına baktım, avukatıyla görüştüm. 2 karakol ve 1 taburun gördüğü yani görüş alanında olan bir yerde öldürüldü Ceylan Önkol. Savcılık soruşturması henüz bitmedi. Sayın Fuat Oktay’ın söylediği bilgiler savcılık dosyasında bile yok. İki iddia var: Bir “havan topu” ikincisi “Mayın mı aldı eline?” Bilirkişi raporu alınmış, bağımsız bilirkişi raporu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Eli, ayakları ve kafası sağlam, sadece karından parçalanmış ve biliyor musunuz, savcı olay yerine gitmemiş, güvenlik yok diye gitmemiş. Muhtara demiş ki: “Cesedi getirin karakola, jandarmaya, ben orada otopsi yapacağım.” Cesedi annesi toplayıp ailesi karakola götürmüş, orada otopsi yapılmış. İki gün sonra savcı bey lütfetmiş olay yerine gitmiş ve bu da yetmemiş, soruşturmayı fail olarak, şüpheli olarak soruşturulan jandarma yürütmüş. Ve PKK’nin ya da başka bir örgütün koyduğu mayınlarla ya da başka bir şekilde öldürüldüğüne dair bir bilgi yok, savcı bile bunu diyememiş. Ama burada, milletin Meclisinde, her gün sizin deyiminizle “Gazi Meclis”te bize deniyor ki: “Ceylan Önkol PKK tarafından öldürüldü.” El insaf ya! Bir de diyorsunuz ki “Biz, Kürt düşmanı değiliz.” Kürtler size düşman değil ama siz Kürtlere düşmansınız. Kürtlerin 10 yaşındaki çocuğunun, o Ceylan’ın gözlerini hiçbirimiz unutamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL AYDIN (Erzurum) – On binlerce Ceylan öldürdü PKK.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ceylan Önkol’un gözlerine lütfen bu gece bir kez daha bakın ve şunu vicdanınıza sorun: Savcılık dosyasını isteyen milletvekiline veririm. Karakolun nasıl görüş alanında, isteyen milletvekiline veririm. Jandarmanın yaptığı soruşturma dosyasının bütün evraklarını verebilirim ve bu konuda, havan topuyla öldürüldüğüne dair bilirkişi raporunu istediğinize verebilirim. Halkı nasıl bu kadar yanıltabilirsiniz? Bunu söylemek çok mu zor: Ceylan Önkol’un ailesine başsağlığı dilemek ve “Faillerin bulunması için elimizden geleni yapacağız.” demek?

İşte bu koşullarda gerçekten bütün sözler anlamını yitiriyor diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

6.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki şahsına yönelik ifadelerine katılmadığına ve Barış Pınarı Harekâtı’nın Türkiye’nin birliğinin mührü olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Beştaş, benim görevimle ilgili yaptığınız tarife katılmıyorum. Ben tarafım, devleti kuran Gazi Meclisi yönetiyorum ve Türk devletinden tarafım. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün, benim ölçülerime göre, Barış Pınarı Harekâtı Türkiye'nin birliğinin mührüdür. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz orada görüş bildiremezsiniz, tarafsız olmak zorundasınız.

BAŞKAN - Bir dakika… Bir dakika…

Bu Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin şehit vererek, Türkiye'nin birliğini korumak için, tam da bir Kürt-Türk savaşını durdurmak için, Amerikalısıyla, Rusyalısıyla Türkiye’yi bölmek noktasındaki bütün iradelere karşı verdiği mücadeleye “işgal” derseniz, ben “İşgal değil.” derim.

Ve davulla zurnayla karşılandığı noktasında belge var, onu vereyim diyorum; bunu dinlemeye, takip etmeye bile tahammülünüz yok. Dolayısıyla bizim görev alanımızın sınırlarını siz çizemezsiniz, Türk devleti çizmiştir, Türk milletinin iradesi çizmiştir. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özlem Zengin.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, teşekkür ederiz açıklamalarınız için.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Size gerek kalmadı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tabii, saat çok geç ama konuşmanızın başında ifade ettiniz, “Dinlemek zor, konuşmak da zor.” dediniz; hakikaten öyle fakat muhakkak ki cevap vermek gerekiyor.

Şimdi, burada tabii, bir kez daha söylememiz lazım. Diyorsunuz ki: “İktidarın bekası için savaş politikası gerekiyor.” Bu, bir defa akla, mantığa tamamen ters bir şey. Her zaman için, her zaman için bu tarz operasyonlar elzem olduğu için yapılır Türkiye’de, elzem olduğu için ve böyle olduğu için de bunun altına girdiğinizde siz o kadar insanın sorumluluğunu alıyorsunuz, maddi olarak, manevi olarak çok önemli bir sorumluluk altında bu operasyonları gerçekleştiriyorsunuz. Bu sadece ve sadece Türkiye'nin bekası için yapılan bir şeydir, Türkiye'nin bekası için; AK PARTİ için değil, iktidar için değil, Türkiye'nin bekası için. Öyle olduğu için, burada, bu Mecliste sizin dışınızda da bütün siyasi partiler buna oy verdiler, lehte oy kullandılar Türkiye'nin bekasını gördükleri için.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bütün partiler değil Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Fakat siz burada yaptığınız bütün konuşmalarda, daha evvel de ifade etmiştik, nedense Türkiye'nin sınırlarından değil, Türkiye sınırlarının dışındaki başka bir meseleyi mesele ediniyorsunuz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bütün partiler değil.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Anlamadınız, zaten “Siz hariç.” dedi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – “Siz hariç.” dedim zaten.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Öyle değil, 3 tane parti “hayır” diyor.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Siz hariç, siz!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – “Grubu olan, sizin dışınızda.” deyin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, siz hariç, siz hariç.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Saadet Partisi…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Grubu olan 4 parti…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – İşçi Partisi “hayır” diyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum, grubu olan 4 siyasi parti oy kullandı. İtirazı olan varsa zaten kendileri ifade ederler. Siz kendi adınıza lütfen konuşunuz.

Yani daha evvel o kadar çocuk hayatını kaybetti, PKK bugüne kadar bir sürü insanı hiç çoluk çocuk demeden öldürdü, öldürmeye devam ediyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yapmayın ya! Bu ezberleri konuşmayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz o öldürenlerin cenazelerini sırtlıyorsunuz, götürüyorsunuz. Ondan sonra, oralarda bakıyoruz törenler yapıyorsunuz, seremoniler yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ha, şunu söyleyeyim ben bir anne olarak: Bir çocuğun hayatını kaybetmesi önemli bir meseledir. Bu konuya dair bize düşen ne varsa… Bu dosyayı ben isterim, istiyorum Meral Hanım; verin, lütfen, ben de okumak istiyorum, samimiyetle söylüyorum bunu, bunu biz takip ederiz. Bugüne kadar da grubumuz olarak örneğin kadın milletvekillerimizle -bunu kamuoyunda çok dillendirmiyoruz- bütün bu davaları kendi aramızda paylaşıyoruz, takip ediyoruz. Bir çocukla alakalı olan meseleyi de biz takip ederiz, gerçeğin ne olduğunu bilmek isteriz ve o çocuğumuzla alakalı gerekeni de yapmak isteriz. Ama bunu yaparken siz burada gösterdiğiniz hassasiyetin zerresini başka konular için göstermiyorsunuz. Kaçırılan çocuklara göstermiyorsunuz, dağlardaki tecavüz edilen kızlarımıza göstermiyorsunuz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Yasin Börü’ye göstermediniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz bunu söylediğimiz zaman da dönüyorsunuz “Kürt düşmanlığı…” Nerede Kürt düşmanlığı arkadaşlar ya! Siz sadece bütün meseleyi, her anlattığınız şeyi günün sonunda bir mühür gibi Kürt düşmanlığı meselesine getiriyorsunuz, maalesef, buraya getiriyorsunuz. Ya, sizin sizden başka düşmanınız yok ben size söyleyeyim, siz kendi kendinizin düşmanısınız maalesef. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Grup adına Meral Hanım konuşacak.

BAŞKAN – Ne diye söz istiyor Sayın Beştaş?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşma var bana.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben grup adına istiyorum ama arkadaşımıza veriyorum sözü.

BAŞKAN – Yerinizden söz veriyorum.

Buyurun.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Bir de PKK nereden kaynak buluyor, onu da söylerseniz…

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Kürt’ün inkârından kaynaklanıyor.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Pardon, ne dediniz? Kürsüyü kullansanız, duyamıyoruz.

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – İşinize geleni duyuyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun.

42.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İç Tüzük ve Anayasa gereği Meclis Başkan Vekillerinin Genel Kurulu tarafsız yönetmesi gerektiğini ifade ettiğine ve Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, benim sizinle Meclis Başkan Vekili olarak bir polemiğe girmem söz konusu değil. Ben sadece İç Tüzük’ü ve Anayasa’yı hatırlatarak sizin oturduğunuz koltuk itibarıyla, bizim partiden de otursa tarafsız yönetmesi gerektiğini ifade ettim. Bu görüşümüz şahsi değil, bu, yasal mevzuatla ilgili bir sorundur.

Diğeri: Sayın Zengin açıkladı, bizi Türkiye’ye, Türkiye halklarına, toplumuna düşman olarak göstermekten vazgeçin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz yapıyorsunuz, siz bize yapıyorsunuz bunu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çünkü bu, size kazandırmıyor. Artık bu konuda halkın aklıyla daha fazla alay etmeyin. Biz bu ülkede, kimliği ne olursa olsun, dağda olsun, bayırda olsun, askerde olsun, polis olsun, kim olursa olsun…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz dağda olsun demiyoruz mesela.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …ölen her çocuğun, her insanın, soluk alan her insanın acısını taşıyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç de taşımıyorsun. Hadi oradan!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada siz Grup Başkan Vekili olarak bana cevap vermeniz hiç şık değil maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Yasin Börü’nün acısını yaşadınız da mı konuşuyorsunuz?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç taşımıyorsun. Hadi oradan!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – “Dağda olsun, askerde olsun…” Ne güzel ya! Bunlar aynı şey mi, Allah rızası için diyorum, bunlar aynı şey mi?

BAŞKAN – Meramınızı anlattınız, belli.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, anlatamadım, sataşmalar oldu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bunların ikisi aynı şey zaten. Sizin için ha dağ ha asker, hiçbir farkı yok.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani ben bu suçlamaları… Ceylan Önkol’un adını parktan kaldıran bir iktidarın temsilcisisiniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şu hâle bak ya! Bir çocuğun üzerinden siyaset yapmayın. Bir çocuğun cenazesi üzerinden siyaset yapmayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 10 yaşındaki bir çocuğun adını parktan kaldırdınız. Siz, Mehmed Uzun gibi uluslararası bir yazarın adını parktan kaldırdınız.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ne demek bu ya! Siz sürekli cenazeler üzerinden siyaset yapıyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu Mecliste dağdaki ile askeri aynı tutamazsınız. Bu Mecliste, dağdan gelen ile askeri aynı tutamazsınız!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bu nasıl Grup Başkan Vekilliği ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz tecavüze uğrayan da, biz ölen de, biz herkesin savunucusuyuz ama siz yani şu anda kendinize bakın, lütfen aynaya bakın!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen git, aynaya bak, sen; sen, git aynaya bak! Kes sesini be! Sen sus! Geri zekâlı!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tümüyle reddediyoruz. Reddediyoruz bunu. Olamaz böyle bir şey.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Reddetmekle hiçbir şey olmuyor. Elinizde yüzlerce televizyon var, halk size inanmıyor artık. Bitişe gidiyorsunuz, bittiniz, son çırpınışlarınızdır. Boşuna…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bu, suçluluğun göstergesidir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bekanızı PKK’ya borçlusunuz!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Senin orada niye oturduğun belli.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Özlem Hanım, konuşmanızda ne dediğinize bakın? “Çocukları dağa götüremezsiniz.” dediniz, biliyor musunuz, ne demek?

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Niye belli, şehit annesi, niye belli? Onun yavrusunu da söylesenize, onu da söyleyin.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Tutanakları getirin, ne söylediğinizi okuyun. Kim kimi dağa götürdü?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Arkadaşınız söyledi bunu “Ha dağda ha asker…” dedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şu anda yanında oturduğumun babası 8 yaşındayken öldürüldü.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – On dakika Ceylan’ı anlattın bize ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne konuşuyorsun sen?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Arkadaşınız söyledi “Ha dağda, ha asker…”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sana diyorum ki: “Yanımda oturuyor.”

KAMİL AYDIN (Erzurum) – O karşında oturuyor, onu da söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 8 yaşındayken babasını öldürdüler. Nasıl utanmıyorsunuz ya!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Utanmaz sensin!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kin fışkırıyor ifadelerinizde.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hep sizden bu ilhamı aldılar Başkan, siz yaptınız bunu.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ağbaba.

CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizi böyle suçlamayın.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kin kusuyorsun.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – On dakika suçladın şurada.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ne diyorsunuz arkadaşlar ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sen kim oluyorsun ya!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bugün, MHP tarafından ilan edilen 17-25 Aralık rüşvet ve…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sen kimsin ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sen kimsin!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Sen kimsen ben de oyum!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sen kimsin!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sen kimsin! Hayırdır…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi dinleyelim.

Buyurun Sayın Ağbaba.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Burada köle mi var!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Aynı şeyi biz söylüyoruz: Köle mi var! Burada on dakika resital veriyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, siz kime bağırıyorsunuz ya!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Şehit annesi var orada.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada da babasını kaybeden vekiller var.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Eyvallah. Ona bir şey söyledik mi? “Sen kimsin!” Bu tavırlar…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Siz söylüyorsunuz ya.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bu işi bir nihayete erdirelim mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şehitleri kullanmayın daha fazla!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Ben ona “Sen kimsin!” demedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kullanmayın, kullanmayın!

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Senden mi izin alacağım!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – O da bir milletvekili, ben de bir milletvekiliyim.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Kullanacağım!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – O sataşırsa ben de sataşırım.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Gözünün içine baka baka kullanacağım!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Olacak iş değil ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz de sizin gözünüzün içine baka baka gerçekleri söyleyeceğiz.

KAMİL AYDIN (Erzurum) – Haydi bakalım!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gözünüzün içine baka baka!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Nefret saçıyorsunuz yani gözleriniz öfke ve kin, düşmanlık saçıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öfke ve kin size yakışır.

BAŞKAN – Veli Bey, buyurun.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

MHP tarafından ilan edilen “17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Haftası” bugün, ben de bu gününüzü kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

“Ne kadar Omo varsa, ne kadar Tursil varsa, ne kadar Persil varsa, ne kadar temizlik malzemesi varsa alayını alacağım, Haliç’e dökeceğim ve AKP’yi 3 defa değil, 40 defa orada yıkayacağım.” Bu sözler, o dönemde akılda kalan sözlerden biri.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – O Tursil yetmez sana, yetmez! Sana o Tursil yetmez!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 17 Aralıkta ayakkabı kutusunun sadece ayakkabı kutusu olmadığını, elbise kılıfının sadece elbise kılıfı olmadığını, taşımak için kullanılmadığını, çikolata paketinin sadece çikolatadan ibaret olmadığını bütün Türkiye gördü. Artık öğrendik ki “ayakkabı kutusu” “elbise kılıfı” denilince; yolsuzluk, hırsızlık ve yeşil dolarlar akla geliyor. 17 Aralıktan hemen bir gün sonra, operasyonun muhatabı olan Başbakanın, operasyonu yaptığı iddia edilen Pensilvanya’daki şahsa aracı gönderdiğini hep birlikte gördük.

Değerli milletvekilleri, gelelim bütçeye. Bu yılki bütçeye bir isim bulmak gerekirse herhâlde en uygun isim “çiğ köfte bütçesi” olurdu. Bundan on yedi yıl önce sınırlı sayıda çiğ köfteci varken, geldiğimiz bu noktada şehirlerde en çok açılan iş yeri çiğ köfteci dükkânları. Bakkalı, şarküteri, daha doğrusu, küçük esnaf kepenk kapatırken her sokakta, her caddede, her mahallede çiğ köfteci dükkânları açılıyor.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – En lezzetli yemek çiğ köfte.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Türkiye’nin her yanında, bütün şehirlerde en çok çiğ köfteci dükkânları var.

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Adıyaman çiğ köftesini tavsiye ederiz.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Niye? Çünkü fakirin fukaranın, asgari ücretlinin, yüzde 4 zam verdiğiniz memurun en ucuza karnını doyurduğu şey çiğ köfte, dürümü 3 TL. Sen bilemezsin çiğ köftenin tadını da fiyatını da çünkü sen saraylarda yemeye alışıksın. Burada çiğ köftecilere teşekkür ediyoruz insanlar açlıktan ölmediği için. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Gel, yoğurayım sana, gel.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Belli azınlık dışında, sizin dışınızda herkes bunu biliyor ama siz, şatafattan ve zevkten dünyayı göremiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, çiğ köfteci dükkânını kimler açıyor? AKP milletvekilleri ya da sizin çocuklarınız açmıyor, onu biliyoruz; sizin çocuklarınız özel memurluklarda, özel kurumlarda görev alırken, çiğ köfteci dükkânlarını atanamayan öğretmenler, atanamayan mühendisler ve atanamayan üniversite mezunları açıyor. Bir tarafta, değerli milletvekili, bir tarafta 3 TL’ye çiğ köfte dürümüyle karnını doyuranlar; diğer tarafta, köşkte mevlit yapıp 40 günlük bebeğe tek taş yüzük takan görgüsüzler. Bir tarafta, sabah, öğlen, akşam çiğ köfte yiyen garibanlar; diğer tarafta, yüz binlerce lira maaş alan jöleliler. Bir tarafta, pazar parası istenince cebindeki 1,5 TL’yi vermeyi utanıp intihar eden yoksul vatandaş; diğer tarafta, 5 yerden maaş alan sarayın utanmaz danışmanları. Bir tarafta, üç öğün simit hesabı yapanlar; diğer tarafta, Simit Sarayının 500 milyon dolar borcunu üstlenenler. Bir tarafta, atanamadığı için inşaatta amelelik yaparken düşüp ölen yoksul çocukları; diğer tarafta, işe gitmeden maaş alan torpilliler. Bir tarafta, evine haciz gelen şehit babaları; diğer tarafta 15 Temmuz şehitlerinin 309 milyonunu iç edenler.

Değerli arkadaşlar, aslında Türkiye'nin resmini bugün arkadaşlarımızın da dile getirdiği BİRGün gazetesinden görebiliriz. BİRGün gazetesinde yazıyor -belki takip etmiyorsunuzdur, siz yandaş medyayı takip ediyorsunuz- “Ayrı geminin insanları.” diye. Ayrı geminin insanlarına bir bakın ve bakın da bu manzaradan herkes utansın.

Değerli arkadaşlar, 2019 yılı hiç kuşkusuz şatafat ve israfla akla geldi. Niye akla geldi? Çünkü 31 Martta ve 23 Haziranda bazı gerçekler, bazı pislikler kamuoyunun dikkatine gelmeye başladı.

Değerli arkadaşlar, öyle makam araçları, konutlar, o kadar israf var ki hiçbir şeye sığmıyor. Özellikle, sizin de yakından takip ettiğiniz, sosyal medyada trollük yapan bir eski belediye başkanı var ki yaptıklarından ben bile utanıyorum. Bu trol, kendini mıncıklamak için, kendini mıncıklamak için belediye kasasından aylığı 3.800 liraya masöz tutuyor.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Nasıl bir seviyesiz dil bu! Meclise uygun mu?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bakın, kendini mıncıklatmak için aylık 3.800 liraya masöz tutuyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Aynı trolün 3 tane cipi var.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Nasıl edepsizce… Meclisin konumuna uygun mu? Ama olmaz böyle şey! Lütfen…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Utanmanız lazım ama bana laf atıyorsunuz.

Hele bir de bu kayyum var ya, kayyum… Savunduğunuz kayyumların yapmış olduğu uygulamalar var ki ben utanıyorum. Belediye makam odalarının arkasında, kayyumların makam odalarının arkasında neler var, neler var…

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Ayıp! Ayıp!

VELİ AĞBABA (Devamla) – Hamam var, sauna var… (AK PARTİ’li ve CHP’li bir grup milletvekilinin karşılıklı laf atmaları, birbirlerinin üzerine yürümeleri; AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika… Bir dakika Sayın Veli Ağbaba…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, hatip temiz bir dil kullansın lütfen.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Grup Başkan Vekilleri, milletvekillerimizi yerlerine oturtalım.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Tansiyonu çıktı, gitti, Grup Başkan Vekili yok ki AKP’nin.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.41

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Burcu KÖKSAL (Afyonkarahisar)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

3’üncü madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın konuşmasında kalınmıştı.

Buyurun Sayın Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sayın Başkanım, hele bir de kayyumlar var -tam burada kalmıştım- kayyumların yönetmiş olduğu belediyeler var ki odalarına bakınca insanın ağzı açık kalıyor; saunalar, hamamlar vesaire vesaire. Yine, aynı kayyumların bakanlara, devlet görevlilerine 600 bin lira hediye aldığını bu dönemde gördük.

Örnekler çok uzatılabilir ama benim de çok önem verdiğim, sizin de dikkatinizi çekmek istediğim iki kurumdan bahsetmek istiyorum sizlere değerli arkadaşlar: Biri Anadolu Ajansı, diğeri TRT.

On yedi yıl önce devleti şirket gibi yönetmeye gelenler, devleti şirket gibi yönettiler, cumhuriyetin bütün maddi kazanımlarını satarak çarçur ettiler, manevi kazanımlarını ise sürekli tahrip ettiler. Şu anda devlet şirket gibi değil -biraz sonra anlatacağım Anadolu Ajansı ve TRT’ye bakınca- âdeta bir suç örgütü gibi yönetiliyor.

Değerli arkadaşlar, “İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak yozlaştırır.” Önemli bir söz. Devletin bazı kurumları suç örgütü gibi yönetiliyor. Bakın, size birkaç örnek vereceğim: Atatürk’ün cepheler arası doğru haberleşme için sesini millet duysun, milletin ve Türkiye'nin sesini de dünya duysun diye kurduğu Anadolu Ajansı, bir partinin manipülasyon aracına dönüştü. Birçok seçimde yanlış sonuçlar açıkladılar ama ben size iki örneği vermek istiyorum: Biri, 16 Nisan 2017 referandumundaki açıklanan sonuçlar. Bütün anket firmaları başa baş gittiğini gösterdi ama o akşam açılan sonuçlara bir bakın değerli arkadaşlar, yüzde 63,4’e yüzde 36,6’yla Anadolu Ajansı sonuç açıkladı, aynı Anadolu Ajansı arkadaşlar ve bu sonuç yüzde 51’e yüzde 49 olarak bitti; Anadolu Ajansı yöneticileri bundan hiç utanmadılar, hiç sıkılmadılar. Niçin yaptılar bunu? Sandık görevlileri umutsuzluğa kapılsın, evlerine gitsin, rahat rahat hırsızlık yapılsın diye onun önünü açtılar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ve yüzde 64’le başlayan sonuç yüzde 51’le tamamlandı. (CHP sıralarından alkışlar)

Daha sonra, 31 Mart seçimleri akşamı, dünyada örneği olmayan bir rezilliği dünya canlı yayında izledi değerli arkadaşlar. 31 Mart akşamı Anadolu Ajansı ilk açıklamada Ankara’da Özhaseki’yi yüzde 73,24; Sayın Binali Yıldırım’ı yüzde 78,57 olarak gösterdi, Antalya adayınızı yüzde 55,97 olarak gösterdi. Bu rakamlar, bu oy oranında Millet İttifakı’nın oyları artmaya başlayınca yarım saat boyunca veri girişi durduruldu.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hangi sandıklarda? Kaç sandık açılmış?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Yeniden veri girişi başlayınca Anadolu Ajansı 23.23’e kadar verileri güncelledi. Yıldırım ve İmamoğlu arasındaki oy farkı 3.500’e düştü, 23.20’de Anadolu Ajansı tarihimizde görülmedik bir rezilliğe, bir kepazeliğe imza attı. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar ve gürültüler)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Sen burada…

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Otur, yeter artık!

BAŞKAN – Beyler, bir dakika.

Veli Bey, bir saniye.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Tam on üç saat verileri kesti, verileri girmedi. 23.30’da Binali Yıldırım İstanbul seçimlerini kazandığını açıkladığı. Sonra, gece birde… (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar ve gürültüler)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – İftira atmasın!

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, lütfen dinleyin.

Değerli arkadaşlar, bakın, 23.23’te Anadolu Ajansı tarihinde görülmemiş bir rezilliğe imza attı, on üç saat boyunca verileri kesti, 23.30’da çıktı, yedi dakika sonra Binali Yıldırım seçimi kazandığını söyledi, saat gece birde Sayın Erdoğan balkon konuşmasında “Halkımız büyükşehirde CHP’ye oy verdi ama ilçelerde bize oy verdi.” dedi. İkinci gün, 1 Nisan on birde YSK Başkanı bir açıklama yaptı, dedi ki: “Anadolu Ajansı benim müşterim değil, benden veri almıyor.” Saat 13.00’te Anadolu Ajansı, on üç saat boyunca verileri girmeyen Anadolu Ajansı çaresizlik içinde İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun kazandığını söyledi. (CHP sıralarından alkışlar) Hem dünya gördü hem Türkiye gördü; bir ajans değil, İstanbul seçimlerinde âdeta bir çete gibi sandığı değiştiren bir kurum hâline dönüştü. İstanbul ittifakına destek veren, o seçimin alınmasını sağlayan insanlara da partilere de buradan teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, Anadolu Ajansı bir suç örgütü gibi yönetildi, yetmedi, bir de âdeta suç örgütü gibi yönetilen bir kurum, TRT var. Uzunca bir süreden beri sadece iktidarın sözcülüğünü yapıp muhalefete hakaret eden TRT bir şeye imza attı değerli arkadaşlar: Bakın, arkadaşlar, milletin vergisiyle yayın yapan TRT, kendine verilen talimat sonucunda MİT’in ve Emniyetin kırmızı bültenle aradığı ama bulamadığı Osman Öcalan’ı Erbil’de eliyle koymuş gibi buldu ve ona mikrofon uzattı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAMER DAĞLI (Adana) – Teröristleri en iyi sen bilirsin!

BAŞKAN – Veli Bey, toparlayın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Boşuna “suç örgütü” demiyorum. Bakın, MİT’in ve Emniyetin arayıp bulamadığı Osman Öcalan’ı İstanbul seçimini almak için Erbil’de eliyle koymuş gibi buldu, TRT mikrofon uzattı. Biliyorum ki bugün siz de utanıyorsunuz bu durumdan.

Yine, aynı TRT… Değerli arkadaşlar, İstanbul seçimlerini almak için -avukatlarının ve ailesinin yıllardır görüşmediği- Türkiye’nin en iyi korunan yüksek güvenlikli cezaevine iktidar tarafından bir akademisyen gönderildi ve oradan alınan mektup canlı yayında bütün Türkiye’ye duyuruldu; amaç, İstanbul seçimleri.

Değerli arkadaşlar, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde devletin bakanları, belediye başkanları, hatta Cumhurbaşkanı hem rakiplerine hem de karşıdaki adaylara hakaretler ettiler, teröristlikle suçladılar. İmamoğlu nezdinde Trabzonlulara “Pontus” denildi. Güneydoğu siyasetçilerine “terörist” denildi. “Beka” “savaş” “terörist” terimleri âdeta havada uçuştu. “İstanbul seçiminde eğer bize oy vermezseniz Sisi’ye oy verirsiniz.” denildi. Ankara’da seçimi CHP kazanırsa su faturalarınızı 6-7 yaşındaki teröristler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, demin mağduriyeti olmuştu ya, bir dakika daha verirseniz… (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Mesajını verdin Veli Bey, tamam.

Bir dakika veriyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, ama bir dakika alacağımız var.

BAŞKAN – Verdik, verdik yahu. Söylemediğin ne kaldı yahu? (MHP sıralarından alkışlar, gülüşmeler)

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha verelim.

VELİ AĞBABA (Devamla) – “İstanbul’da İmamoğlu seçimi alırsa İSPARK’ta teröristler görev alacak.” denildi ama bunların hiçbiri olmadı.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Meclisteki misafirlerinden bahset.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bir şey daha söyleyerek sözlerime son vermek istiyorum. Hele bir olay yaşandı ki bir olay…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Mecliste ağırladıklarından bahset Sayın Ağbaba.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bu “devleti çete gibi yönetenler” diyorum ya…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Mecliste kimleri ağırladın, ondan bahset.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Hele bir olay yaşandı ki Ankara’nın göbeğinde, 21 Nisanda, bir partinin genel başkanını linç etme, öldürme girişiminde bulunuldu.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Mecliste ağırladıklarından bahset. Misafirlerin kim, ondan bahset.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunu da tahrik eden İçişleri Bakanıydı. Bunu da tahrik eden sizin söylemlerinizdi. Hırsız Osman hâlâ dışarıda geziyor, Cumhurbaşkanına “tweet” atan, Facebook’ta beğeni yapanlar da cezaevinde. Batsın sizin adaletiniz, batsın sizin iktidarınız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Mecliste ağırladığın misafirlerin kim?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Trollük yapma, trollük; çık, orada konuş.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Mecliste ağırladıklarını bir söyle.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Çık orada konuş, cevabını vereyim sana.

BAŞKAN – Bağıranlar şunu yapıyorlar… Her bağırtı, ayaklanma, gürültü, şamata yarım saatimiz gidiyor yahu. Bağırmayın kardeşim, birbirinize bağırmayın. Niye yarım saati gasbediyorsunuz yahu? Allah Allah! (MHP sıralarından alkışlar, gülüşmeler)

Buyurun Ramazan Bey.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; sayın hatip her defasında Meclisi germeye devam etmektedir. Biz, aslında onun kaba ve yaralayıcı sözlerine alıştık. Sadece şunu söyleyeceğim: Cumhur İttifakı’nı kimin desteklediğinden bahsettiler; dağ kadrosu da kimi desteklemiştir, millet bilmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özgür Bey, Erkan Bey söz istemişti.

Erkan Bey, buyurun.

44.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, Türkiye’de kimsenin anne diliyle eğitim görmediğine, “anne dili” ile “ana dili” kavramlarının karıştırılmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sabahtan beri yürüttüğümüz bu görüşmelerde Ceylan Önkol evladımızın hayatını kaybetmesiyle ilgili spekülasyonlar yapılıyor. Rahmetli Ceylan Önkol’un bir kazaya kurban gittiği kesin fakat buradan bir istismarla Türk Silahlı Kuvvetleri, güvenlik mensupları suçlanmak isteniyor ve terör örgütünün döşediği mayınlarla, EYP’lerle, el yapımı patlayıcılarla yüzlerce çocuk, yüzlerce kişi hayatını kaybetti, sakat kaldı. PKK terör örgütü yüzlerce çocuğu, bebeği, ana karnında annesiyle birlikte öldürüp katletti. O yüzden, bu terör örgütü elebaşının bir unvanı da “bebek katili”dir zaten, bütün milletimiz tarafından “bebek katili” olarak ifade edilmektedir. Bu terör örgütünün saldırılarıyla on binlerce insanımız şehit oldu, nice ocaklar söndürüldü ve anneler terör örgütünün kaçırdığı evlatlarının peşinde.

Sıkışınca Kürtleri kalkan yapmaya hiç kimse çalışmasın, terör örgütüne ve politikalarına sahip çıkmasın. Suriye’nin, Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye sığınan yüz binlerce Kürt, Türkmen, Arap, Ezidi, Süryani neden başka ülkelere, Suriye’nin veya Irak’ın güneyine değil de Türkiye’ye geliyor ve sığınıyor? Çünkü bu kardeşlerimiz, bu soydaşlarımız Türkiye’yi en güvenli sığınak ve liman hatta kendi ülkesi olarak görüyor.

Deniyor ki: “Benim çocuklarım ana dillerinde eğitim alamıyor.” Şimdi, Türkiye’de kimse anne diliyle eğitim görmüyor ki böyle bir talepte bulunuluyor. Bu ülkenin bir resmî dili var, hem Anayasa’da düzenlenmiş hem de ondan öte, en az bin yıllık bu topraklarda Türkçe ortak dil olmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bunu yok sayamayız. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimse annesinin diliyle eğitim görmüyor. “Eğitim gördüm.” diyen doğru söylemez, bu kavramları bilmiyor demektir. O yüzden “anne dili” ile “ana dili” kavramını kimse karıştırmasın lütfen.

Teşekkür ederim Sayın Başkan (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özgür Bey, söz hakkınızı geri alın, devam edelim.

Veli Ağbaba…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sizin hakkınız.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Emin Yavuz Gözgeç.

Buyurun Sayın Gözgeç (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Emin Bey de feragat etti Başkanım, yok o da. (MHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar)

BAŞKAN – “Emin” mi dedim ya? Öyle mi söyledim ya?

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Evet.

BAŞKAN – Kusura bakmayın.

Emine Hanımcığım, buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Osmanlı’ya başkentlik yapmış, medeniyetimizin göz bebeği, vakıf şehri, evliyalar şehri, kültür ve tarih kokan, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dizelerindeki “ovanın yeşili, göğün mavisi ve mimarilerin en ilahisi” Bursa’mızın Vekili olarak, ancak üniversite kapılarında başlayan niyet okuyucularına, dünden bugüne maalesef değişmeyen, kendini her daim had bildirme makamında görenlere rağmen AK PARTİ’nin tüm farklılıkları kucaklayan, ötekileştirmeyen, insan odaklı, özgürlükçü anlayışıyla bugün milletin Meclisinde hizmet ediyor olmaktan onur duyuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu nedenle diyorum ki: AK PARTİ, devlet ile millet arasındaki pergeli kapatmıştır. Kadim medeniyet değerlerimizle koparılmak istenen bağı yeniden inşa ederek devlet-millet kaynaşmasını sağlamıştır, hatta millete tepeden bakan zihniyetin dahi sözle de olsa biraz olsun milletin değerlerinden haberdar olmasına vesile olmuştur. Bu bütçe devletin millet için var olduğu, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla hazırlanmış bir bütçedir. Bu bütçe milletin bütçesidir. Eğitimden sağlığa, sanayiden ticarete, turizmden spora yeni Türkiye’de yeni hayaller kurulur dedik, hayaller kurduk, hayallerimizi gerçekleştirdik. Yol medeniyettir dedik, ülkemizde 6.100 kilometre olan bölünmüş yolu bugün 26.764 kilometreye çıkardık; yetmiş dokuz senede 6.000 kilometre, on sekiz senede 20.000 kilometre.

Dünyada sayılı köprülerden bir tanesi Osmangazi Köprüsü, Bursa-İzmir otoyolu. Bursa’mıza toplam maliyeti 1,5 milyar lira olan 18 kara yolu projemizin yapımı devam ediyor. “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dedik, Bursa’mıza 27’si hastane olmak üzere 68 adet sağlık tesisi kazandırdık. 1.355 yataklı şehir hastanemiz vatandaşımızın hizmetinde.

“Geleceğimiz gençlerimiz.” dedik, Gençlik ve Spor Bakanlığımızla yapılan gençlik merkezlerini kapsayan protokollerle 85 milyarlık yatırımları Bursa’mıza kazandırıyoruz. Naim Süleymanoğlu Spor Kompleksimizde ülkemizi gururla temsil edecek sporcular yetiştireceğiz inşallah.

Bursa’mız, sanayisiyle ülke ekonomisine katkı koyan şehirlerden. 154 AR-GE ve tasarım merkezimiz, 17 organize sanayi bölgemiz var. İhracatımız 15 milyar dolar barajını aştı. Yüksek teknoloji alanında “Artık biz de varız.” diyoruz. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan sanayiye Bursa’mıza bugüne kadar yapılan yatırımların tutarı 50 katrilyonun üzerinde.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın destekleriyle Bursa’mızın tarihine, kimliğine uygun projeleri Büyükşehir Belediyemizle birlikte hayata geçiriyoruz. Muradiye Külliyesi, Kapalı Çarşı, Hanlar Bölgesi, Cumalıkızık’la Bursa’mız, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde.

Turizm Bakanlığımızın 2023 hedefi 75 milyon turist. İnşallah bu hedefe ulaşmada, özellikle dört mevsim Uludağ turizmiyle, turizm kenti Bursa’mızın önemli katkı koyacağına inanıyorum.

Birilerinin, “Türkiye’ye gelmeyin, yatırım yapmayın.” çağrılarına rağmen ülkemiz 2018 yılında dünyanın en fazla turist çeken 6’ncı ülkesi.

İnsani Gelişme Endeksi’nde, “Çok Yüksek İnsani Gelişme” kategorisine eriştik. Millî gelirine göre dünyada en çok insani yardım yapan ülke konumundayız. Yerli ve millî teknoloji hamlesiyle dünyada, ekonomide ve siyasette daha güçlü bir Türkiye olma hedefimiz var. Dün olduğu gibi bugün de önümüze çıkarılmak istenen engelleri milletimizle beraber aşacağız inşallah.

367 krizi, parti kapatma davası, 27 Nisan e-muhtırası, Gezi olayları, 17-25 Aralık darbesi, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü. Tüm bu engelleri, önce Allah’ın yardımı, milletimizin feraseti, “Halkın gücünün üstünde bir güç tanımıyorum.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiyle aştık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bundan sonra da yazılmak istenen senaryoları yırtarak, oyunları bozarak bu kutlu yolda milletimizle beraber yürümeye devam edeceğiz. Bu nedenle bir kez daha diyoruz ki AK PARTİ’nin kaderi, Türkiye’nin kaderidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2020 yılı bütçesinin ülkemiz için, milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Tüm milletvekillerimizi Bursa’nın güzelliğini görmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bursa milletvekilimiz Emine Yavuz Gözgeç’e teşekkürler.

Kusura bakmayın demin için Emine Hanım. (AK PARTİ, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Siirt Milletvekili Osman Ören.

Buyurun Sayın Ören. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖREN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu bir kişi hariç saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Kim?” sesleri)

Onu herkes biliyor zaten yani dolu konuşan birisi olsaydı cevap verirdim; boş konuştu, kendime cevap vermeyi bile zül sayıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar) Bomboş konuşuyor, hiçbir kelimesi yok.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin bütçeleri yatırım ve hizmet bütçeleridir. Her bütçede olduğu gibi, bu bütçenin de hizmet bütçesi niteliği yine ön plandadır. Ayrıca, 2020 yılında da özel sektörün yenilikçi ve üretken yatırımlarına önem veriyor ve yatırımlar için kaynaklar arıyoruz.

Bu kapsamda, ekonomik büyümeyle ilgili birkaç veri sunmak isterim: Türkiye’nin son birkaç yılda yaşadığı iç ve dış sıkıntılara rağmen alınan mali tedbirlerin ve yapılan desteklerin etkisiyle önceki yıllardan güçlü bir büyüme sağladığına işaret etmek isterim. Bu büyüme performansıyla ülkemizin G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olduğu gerçeğini de vurgulamak istiyorum.

2019 yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 0,9 büyüyerek yükselişini sürdürmüştür. AK PARTİ iktidarları döneminde uygulanan başarılı ve ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde faiz giderlerinin bütçe içindeki payı da düşmüştür. 2002 yılında her 100 liralık vergi gelirinin yaklaşık 86’sı faiz ödemelerine giderken 2019 yılında bu rakamın sadece 16 lirası faiz ödemelerine gitmiştir. Bu çok önemli çünkü kalan rakamlarla ihracat artışı, millî gelir artışı ve ülkemiz adına, milletimiz adına çok önemli yatırımlar ve hizmetler yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, iktidara geldiğimizde ülkemizi 4 temel sütun üzerinde yükseltme sözü vermiştik: Eğitim, sağlık, adalet ve emniyet. Bu önceliğimizi bütçede de görebilmek mümkün. Bütçe dağılımında en büyük pay eğitim, sağlık ve sosyal politikalarımıza ayrılmış durumda. 2002’de ilk kez iktidara geldiğimizden bu yana eğitimde bu payın 12 kat arttığını görüyoruz ve vergi gelirlerinin yüzde 21’ini de eğitime harcıyoruz. Derslik sayısının, öğretmen sayısının, üniversite sayısının ve buna bağlı üniversite öğrenci sayısının artışına dikkat çekmek istiyorum. 2002’de 1 milyon 650 bin olan öğrenci sayısı bugün 7 milyon 740 bine ulaştığı gerçeği de çok önemli. Yeni dönemde enerjimizi ise eğitimde kalitenin yükselmesine teksif edeceğiz, evlatlarımızın zihniyle birlikte gönüllerini de doyuracak bir eğitim sistemi kurulmasını çok önemsiyoruz.

Değerli milletvekilleri, sağlıklı nesillerin yetişmesi için sağlık alanındaki harcamaları da artırdık. 2019 yılında bütçemizden sağlığa 156,9 milyar TL kaynak ayrılmaktadır. 2002 yılında yüzde 11,3 olan sağlık harcamalarının bütçe içindeki payı 2019 yılında yüzde 16,3’e çıkarılmaktadır. Bu alandaki reformlara da dikkat çekmek isterim. Sağlık alanında sistemin tamamen değiştiğini ve bu sayede şu anda ülkemizde Genel Sağlık Sigortası şemsiyesinin dışında kalan hiç kimse olmadığını ifade etmek istiyorum yani artık bizim ambulanslarımız, uçaklarımız, helikopterlerimiz var ve sağlık alanında yeni bir çığır açtık.

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Sayın Vekilim, büryan kebabı gelecek mi, büryan kebabı, onu soruyorum.

OSMAN ÖREN (Devamla) – Başkanım, bunları tamamlamayayım, büryana cevap vereyim.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii, dün akşam Bitlis Vekillerimiz bir büryan ikram ettiler ellerine sağlık ama bizde geleneksel olarak Siirt büryanı sabah namazından sonra ikram edilir. Biz sizi 1 kişi hariç, hatta 2 kişi hariç Siirt’e…

NİHAT YEŞİL (Ankara) – İstemiyoruz.

OSMAN ÖREN (Devamla) – Zaten sen gelmiyorsun.

BURAK ERBAY (Muğla) – Senin büryanın sana kalsın sana, istemiyoruz!

OSMAN ÖREN (Devamla) – Hepinizi fıstık diyarına, bal diyarına, zivzik narı diyarına davet ediyoruz; şeref verirsiniz, onur duyarız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siirt doğal güzelliğiyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Türk’üyle sizi karşılamaya hazırdır, şeref verirsiniz.

Bu bütçe zaten hayırlı bir bütçedir. AK PARTİ hükûmetleri her zaman hayırlı işler yapmıştır, bu bütçe de hayırlı bir bütçedir.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

İyi geceler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz. (MHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Şanlıurfalı hemşehrilerimi, büyük Türk milletini ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Suriye’den ülkemize gelen mültecilerin barınma, güvenlik ve genel hizmetlerden faydalanabilmesi için Göç İdaresi tarafından alınan işçiler bazı kampların kapatılmasıyla geçici olarak çeşitli illere gönderilmişlerdir. Urfa’dan gönderilen bu kardeşlerimizin aile yapısı, maaş ve genel hakları göz önüne alındığında farklı bir ilde yaşamlarını sürdürmeleri imkânsızdır. Başka illere gönderilen Göç İdaresi çalışanlarının Urfa’ya gönderilmesi, aile bütünlüklerinin korunması gerekmektedir. Bu konuda çalışma yapılarak Urfalı kardeşlerimin mağduriyeti önlenmelidir.

Ülkemizin güney sınırının güvenliğinin sağlanması için yapılan Barış Pınarı Harekâtı sonrası Akçakale ve Ceylânpınar ilçelerimizde bulunan gümrük kapıları sınır ticareti açısından çok önemlidir. Bahse konu gümrük kapılarının açılması için gerekli çalışmaların hızlı bir şekilde tamamlanıp bir an önce bitirilmesi Türkmen şehrim Şanlıurfa’m ve ülkem adına çok büyük bir kazanç sağlayacaktır. Sınır ticareti yapacak vatandaşlarımız arasında kesinlikle ayrımcılık yapılmamalı, ihraç ve ithal edilecek ürünlerle ilgili kritere uyan bütün firmalara izin verilmelidir.

Sayın milletvekilleri, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu’na göre, her yıl 1 milyon hektar arazinin toplulaştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda yapılan çalışmalar neticesinde, hâlen 20 milyon dekar arazinin köyler arası sınır ya da araziler arası sınır adı altında kullanılmadığı tespit edilmiştir. Bu da Türkiye ekonomisinde yıllık 17 milyar kayba neden olmaktadır. İvedilikle bu arazilerin toplulaştırılması yapılıp atıl durumdan tarım yapılabilecek duruma getirilmesi gerekmektedir. Tarımda çiftçilerimiz tarafından kullanılan mazot miktarı yaklaşık olarak 4,5 milyar litredir. Buna karşılık, tarımda kullanılan mazota verilen destek mazota ödenen bedelin yüzde 5’ine tekabül etmektedir. Ayrıca, çiftçilerimizin gübreye ödediği bedelin yaklaşık yüzde 18’i destekleme olarak geri ödenmektedir. Bu nedenle, mazotta ÖTV ve KDV, gübrede de KDV düşürülmeli ve bu kapsamda çiftçilerimize verilen destek arttırılmalıdır.

Seçim bölgem Şanlıurfa’da Harran, Akçakale ve Ceylânpınar’da bulunan yaklaşık 3 bin aileye senet karşılığı toprak dağıtılmıştı. Bu vatandaşlar arazi taksitlerini ödeyemedikleri için icralık olmuşlardır. Bu arazi borçları için yeni yapılandırma mağduriyeti önleyecektir. Ayrıca, bu araziler üzerindeki şerh kaldırılarak kredi kullanma yetkisi de verilmelidir.

Tarım sulamalarında kullanılan enerji dolayısıyla birikmiş elektrik borçlarının yeniden yapılandırılması ve düzenleme sonucu taksitlerin çiftçilerimizin ödeyebileceği makul seviyelere çekilmesi gerekmektedir.

Yine önemli bir konu, İstanbul’da turizm seyahat acenteleri, TÜRSAB belgesi, Ulaştırma Bakanlığı D2 yetki belgesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinden alınan yol güzergâh belgesiyle çalışmaktadırlar. Büyükşehir Belediyesi bu belgeyi vermediği için araçlar bağlanmakta ve turistler yol ortasında bırakılmaktadır. Bu uygulama, turizmi baltalamakta ve acenteleri mağdur etmektedir. Bu konuda TÜRSAB Derneğinin taleplerinin karşılanması ve bu sorunun çözülmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, Şanlıurfa’nın kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümü münasebetiyle TRT imkânlarıyla bir Urfa Kurtuluş belgesel filmi çekilmesi Urfalılara bir kurtuluş bayramı hediyesi olacaktır. İlgili talebin yerine getirilmesi Şanlıurfalıların beklentisidir.

Ayrıca, dünyanın ilk yerleşim bölgesi ve insanlık tarihinin sıfır noktası olduğu bilinen Göbeklitepe’nin tanıtımı için özel bir genel müdürlük kurulması insanlığa ve ülkemize çok büyük bir hizmet olacaktır.

Bölgeyi ve etnik yapısını en iyi bilen milletvekili olarak Barış Pınarı Harekâtı’nın devam etmesi gerektiğini ve binlerce Türkmen, Kürt ve Arap kardeşimizi göçe zorlayan YPG ve PKK unsurlarının bölgeden temizlenerek mazlumların yanında olmaya devam edeceğimizi bütün dünyaya göstermeliyiz. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu duygu ve düşüncelerle 2020 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, milletimize ve Genel Kurula saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, soru-cevap işlemini başlatıyorum. Beş dakika soru, beş dakika cevap için süre vereceğim.

Sayın Adıgüzel…

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Buradayım.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – O değil ama, Onursal Adıgüzel. Bak, bu Mustafa Adıgüzel.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Ben buradayım. Ben buradayım da ben değilim.

BAŞKAN – Mustafa Adıgüzel…

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sallama.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Ne salladım, ne oldu salladım da, iftira mı attım?

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – 2017-2018 yıllarında Ordu Valiliği YİKOB aracılığıyla tonlarca çerezlik fındık alıyor, tonlarca, doğrulattım. Milyon TL’lerden bahsediliyor, daha önce…

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sen Adıgüzel değil misin, Allah Allah!

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Başkanım, ben okuyamıyorum.

BAŞKAN – Devam edin.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Başkanım, ben okuyamıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Salladım, ne olacak, ne yapacaksın?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sen ne yapacaksın?

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Daha önce İçişleri Bakanlığına soru önergesi verdim, cevap yok.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Ne yapacaksın? Ne yapacaksın?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sen ne yapacaksın? Ben bir şey yapmıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Hayır için yaptık, görmüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurun Sayın Adıgüzel.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – 2017-2018 yıllarında Ordu Valiliği YİKOB aracılığıyla tonlarca çerezlik fındık alıyor. Daha önce İçişleri Bakanlığına soru önergesi verdim, cevap yok, 3 defa CİMER’e sordum, fatura istedim, “Veremem.” dedi, “Miktar?” dedim, “Veremem.” dedi, “Meblağ?” dedim, “Veremem.” dedi, kendi adıma sordum “Veremem.” dedi, millet adına sordum “Veremem.” dedi. Sayın Oktay, bunlardan cevap alamadım, şimdi size soruyorum: Ordu Valiliğinin yediği fındığın miktarı ve meblağı ne zamandan beri devlet sırrı kapsamındadır? Valiliğin kuruyemiş harcamaları örtülü ödenek kapsamında mıdır? Bunları soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Sayın Oktay, yıllardır kangren hâline gelen çiftçi borçları, bu yıl yapılandırmaya gidilmediği için çiftçiyi mahvetti. Polatlı Ziraat Odası Başkanı Bakara suresinin 280’inci ayetiyle size sesleniyor, Kur’an-ı Kerim’de emreder ki: “Alacaklıların, borçları ödeyemezse onları sıkıştırmamak gerekir, hatta borç veren de müsaitse bu alacağı bağışlamalıdır.” Bu sebepten dolayı çiftçilerimizin borçlarını yapılandırmayı düşünüyor musunuz? Çünkü sizler tüpçünün, Simit Sarayının ve birçok kişinin borçlarını affettiniz ama çiftçiye geldiği zaman ise üç maymunu oynuyorsunuz.

Yine, bölgem Tekirdağ’la ilgili bir sorum olacak. Ergene Nehri’nde Çevre ve Şehircilik Bakanlığının başlatmış olduğu Ergene Hazvası Koruma Eylem Planı’nda maalesef sekiz yılın sonunda Şafak Harekâtı son buldu. Şimdi, bakıyoruz ki bundan sonra süreci Tarım Bakanlığı yürütecek. 3 milyar 340 milyon lirayı yediniz, 5 milyara çıkan bütçeyle acaba Ergene Nehri’ni temizleyebilecek misiniz diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Oktay, yeni hükûmet sistemiyle birlikte Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlanmıştır. Bu değişikliğin ardından Basın Kartı Komisyonundan meslek örgütleri çıkarılmış ve tarafsız değerlendirme yapması gereken bu Komisyon tamamen siyasi iradenin kontrolü altına girmiştir. Ayrıca, Başkanlığın bir sansür kurumu gibi çalıştığına ilişkin basında çok sayıda haber çıktı. Tüm şartları yerine getirmesine karşın kaç kişinin basın kartı başvurusu İletişim Başkanlığı tarafından reddedilmiştir, ret gerekçesi nelerdir?

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Cumhurbaşkanlığı sarayının bir günlük ve bir aylık masrafı ne kadardır, kaç kişi çalışmaktadır, kaç tane makam aracı vardır? Cumhurbaşkanının yazlık sarayından, kışlık sarayından, uçan sarayından sonra şimdi de yüzen sarayı oldu. Deniz Kuvvetlerindeki Yakamoz yatını restore ettirerek himayesine aldığını öğrendik. Sayın Oktay, acaba bu yüzen sarayın maliyeti ne kadardır? Bu yatın yenilenmesi için ne kadar para harcanmıştır?

Tank Palet Fabrikasının modernizasyonu için 50 milyon dolar bulamayanlar, millî ve yerli fabrikalarımızı haraç mezat satanlar, görüyoruz ki Simit Sarayının hisselerinin yüzde 51’ini alıyorlar. Sayın Oktay, Simit Sarayının bu hisselerine ne kadar para ödendi?

Çin’in Sincan bölgesindeki Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerine son verilmesi için, geçtiğimiz Temmuz ayında 22 ülkenin imzasıyla, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyine mektup sunuldu. Mektubun imzacıları arasında Türkiye neden yoktu? Uygur Türklerinin, başta keyfî tutuklanmaları olmak üzere yaşadıkları drama niçin sessiz kalıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Oktay, on yedi yıllık iktidarınızda en fazla personel alımı ve personel hareketliliği Diyanet İşleri Başkanlığında olmuştur. Buna göre, 2003 yılından bugüne, Diyanet İşleri Başkanlığının tüm birimlerine açıktan atama yoluyla kadrolu ve sözleşmeli olarak atanan personel sayısı nedir? Yine, 2003’ten bugüne Diyanetten diğer kurumlara nakil yoluyla geçen personel sayısı nedir?

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Amerika Birleşik Devletleri Kongresinde, Rus doğal gazını Avrupa’ya taşıyan Türk Akımı Projesi, S-400’ler ve F-35’lerle ilgili yaptırım öngören yasa tasarısı biraz önce kabul edildi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik silah ambargosu kaldırılıyor bu yasa tasarısına göre. Bununla beraber, F-35’lerin Türkiye'ye teslim edilmesinin önündeki bütün yasaklar ortaya konuluyor.

Buna ilişkin olarak, geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan yapmış olduğu açıklamada, “ABD’nin tutumuna göre Kürecik’teki ve İncirlik’teki üsleri kapatabiliriz.” dedi. Bu konuda bir blöf mü yaptık, yoksa ABD’nin bu şekilde Kongrede aldığı karardan sonra, Türkiye, ciddi anlamda, Kürecik ve İncirlik’le alakalı üslerin kapatılması konusunda bir karar alacak mıdır? Buna ilişkin takvim net midir, açık mıdır, bunu merakla bekliyoruz, kamuoyu da bekliyor, yoksa sadece laftan mı ibarettir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Oktay, 2 kez size yazılı soru önergesiyle dört beş ay kadar önce başvurduğum ama cevap alamadığım bir konu hakkında soru sormak istiyorum.

Yıllardır Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemizin kurucusu, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adını cuma hutbelerinde neden anmamaktadır? Bu yönde bir çalışmanız olacak mıdır? Mursi için gıyabi cenaze namazına karar veren, Suudi Kralı için yas ilan eden Diyanet İşleri Başkanlığı ülkemizde Diyanetin de kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün adını neden anmamaktadır? Bu konuda çalışma yapmanızı rica edeceğim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona veriyorum.

Süreniz beş dakikadır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, soruların cevapları Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay tarafından verilecektir.

Teşekkür ederim.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; 3’üncü maddede, genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine tahsis edilen ödenekler ile genel bütçenin gelir tahmini arasındaki farkın net borçlanmayla karşılanacağına dair hüküm yer almakta. Biz, tabii, bütçemizde sunduğumuz çerçevede de şunu görüyoruz ki gerek 2020 gerekse önceki yıllarda Maastricht Kriterlerine göre üye ülkelerin kamu borç stokları… Bu açıdan Türkiye 2004 yılından itibaren bu kriterleri karşılamakta, 2020 yılında da bu oranın yüzde 33,2 olması beklenmekte. Yine, bu konuda da Maastricht Kriterlerinin oldukça altında olduğumuzu ben bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bir şey daha ifade etmek istiyorum: 2020 yılıyla alakalı yine, mali disiplinden önceden vazgeçmediğimiz gibi 2020’de de vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Yine, Maastricht Kriterlerine baktığımızda, yüzde 3 olarak kabul edilen bütçe açığının 2005 yılından itibaren, küresel krizin olduğu 2009 ve 2010 yılları dışında diğer yılların tamamında söz konusu kriterin karşılandığını ve karşılanmaya da devam edileceğini ben bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Biz, tabii, soruların gelir ve gider arasındaki açık çerçevesinde olacağını düşünerek biraz orada da hazırlık yapmıştık ama yine genel amaçlı olduğu için ben müsaadenizle genel amaçlı sorulara cevap vermeye devam etmek istiyorum.

Yine, ilk hatibimizin Suriye’de Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı bölgesinde hastane yapılması, okul yapılması ve benzeri şeylerin işgal ve ilhakla ilgili olduğuyla alakalı bir yorumu vardı. Bu, arkadaşlarımızın -kusura bakmasınlar ama- insani faaliyetlerden ne kadar uzak olduklarının da bir göstergesidir. Türkiye bu tür faaliyetleri sadece o bölgede değil, dünyanın her yerinde yapmaktadır. Somali’den tutun da Irak’tan tutun da Balkanlara kadar birçok yerde bu tür faaliyetlerimizi görürsünüz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – FETÖ yapıyordu, FETÖ.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Keşke Doğu Türkistan’da da yapabilseniz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Önceden FETÖ yapıyordu, şimdi hangi cemaat yapıyor?

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Türkiye'nin, hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Önceden de ifade ettiğimiz gibi, şu anda da 4 milyon Suriyeli mülteciye, sığınmacıya hizmet vermektedir. Türkiye’de kendi kamu hastanelerimizde verdiğimiz sağlık hizmetlerimize baktığımızda yani gerek ameliyat sayısı gerek yatan hasta sayısı ve poliklinik sayısına baktığımızda rakamlar oldukça yüksek. Dolayısıyla, biz bu hizmetleri doğrudan yereldeki halkın ayağına götürmeye çalışıyoruz. İnsani hizmetlerdir bunlar, onun dışında başka bir amaç taşımamaktadır.

Suriye Millî Ordusu çete değildir; Türk Silahlı Kuvvetleriyle ortak operasyona müdahil olan Suriyelilerdir, Araplardır, Türkmenlerdir, Kürtlerdir.

Anadolu Ajansı ve TRT’ye gelince; bunlar bir suç örgütü değil, bu milletin göz bebeği kuruluşlardır; iktidarın değil, milletin kuruluşlarıdır.

Yine şahsımla ilgili bir soru vardı, onu önceden cevapladığımı zannediyorum ama bir kez daha cevaplamış olayım: Atanmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Cumhurbaşkanına vekâlet edilmesi ve Meclis Başkanının yerine gibi… Böyle bir şey söz konusu değil. Yeni sistemle, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle -defalarca ifade ettik- Meclisin onayladığı, milletin onayladığı yeni sistemle düşünürseniz kuvvetler ayrılığını, erkler ayrılığını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hiçbir soruya cevap vermediniz Sayın Oktay!

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Sayın Kaboğlu vardı.

BAŞKAN – Evet, Sayın Kaboğlu…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Oktay “hükûmet” kavramı yasama önünde sorumlu olan ve yürütme erkini elinde tutan organ olarak Bakanlar Kuruluyla örtüşür “kabine” ise genel siyaseti belirleme sorumluluğunu başbakanla paylaşan ve tam bir dayanışma içerisinde olan ekibi ifade eder. Anayasa madde 104’e göre, yürütme yetkisi tek başına Cumhurbaşkanına aittir yani bizde ne kabine var ne de hükûmet, tam tamına bir monokrasi söz konusu. Ülkenin genel siyaseti de politika kurulları tarafından belirleniyor. Buna karşılık, bakanlar ise siyasal makamdan çok görev ve icra makamlarıdır. Ne var ki burada bakanlar daha çok siyasal konuşmalar yapmışlardır, Anayasa yerine kişiye yollama yapmışlardır, kişi-parti-devlet bütünleşmesini âdeta burada somutlaştırmışlardır.

Şu çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz Sayın Oktay, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, Sayın Oktay…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Tamamlayamadım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Anlaşıldı ama. Yani lafın çoğu...

Kısa bir değerlendirme yapalım Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Değerlendirmemizi, önceden de yaptığımız değerlendirmeyi yine tekrarlamak istiyorum. Yeni hükûmet sistemi çerçevesinde düşündüğünüzde, milletin verdiği onay çerçevesinde düşündüğünüzde, milletle barışık olduğunuzda bir sorununuz kalmayacaktır. Cumhurbaşkanı vardır ve Cumhurbaşkanının millete verdiği yetkiyle Cumhurbaşkanı, Kabinesini ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı da dâhil bakanlarını belirlemiştir; bu yetkiyi millet ve Meclis kendisine vermiştir. Dolayısıyla hem Cumhurbaşkanı Yardımcısı hem de bakanlar şu sıralardaki sizlerin de sahip olduğunuz hakların yine bir çoğuna sahiplerdir. Bunun içerisinde, siyasi kişilik olarak da fikirlerini beyan etme, herhangi bir siyasi partiye üye olma hakkına da sahiplerdir. Yani bakanlar -ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı dâhil- bir siyasi partinin üyesi, kurucusu, yöneticisi olabilir. Hâliyle de siyasi açıklama yapar, siyasi iradesini kullanır. Önceden de yine açıklamıştık; siyaset, devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarını belirlemektir ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Bakanlar da bunların belirlenmesine en üst düzeyde katkı sağlamaktadır. Üst düzey katkı sağlanan bir hususta da açıklama yapmak işin tabiatı gereğidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi 4’üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine ve Uygulamasına İlişkin Hükümler

Bağlı cetveller

MADDE 4- (1) Bu Kanuna bağlı cetveller aşağıda gösterilmiştir:

a) 1 inci madde ile verilen ödeneklerin dağılımı (A)

b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B)

c) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C)

ç) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E)

d) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkânları ile bu imkânlardan harcanması öngörülen tutarlar (F)

e) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H)

f) Çeşitli kanun ve kararnamelere göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ)

g) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K)

ğ) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonlarının öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M)

h) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca millî müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak hayvanların alım değerleri (O)

ı) 3634 sayılı Kanun uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P)

i) 5018 sayılı Kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmette kullanılacağı ve kaynağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tabi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma bedelleri (T)

j) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V)

BAŞKAN – Özgür Bey, söz talebiniz mi var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, meri ve yürürlükte olan bazı metinlerin meşru olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok kısaca benim de Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı gibi bir meseleyi not etmem gerekiyor tekraren de olsa.

Bazı metinler meridir, yürürlüktedir ama meşru değildir. Birçok dünya ülkesinde yasak olduğu hâlde olağanüstü hâlde yapılan bir referandum, öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşanan dünya kadar hukuksuzluk, adaletsizlik ve eşitsizlikten dolayı çok küçük farkla geçmiş olan bir halk oylamasında, o gün sonucu tam tahmin eden bir şirket, dün bütün Türkiye’ye duyurdu ki, o gün “evet” diyenlerin yüzde 25’i bugün bu kararlarından pişmanlar ve partili Cumhurbaşkanı maddesi gitse, partisiz Cumhurbaşkanı kararı olur. Sayın Oktay gibi ben de bunu ortaya koymak istedim.

Bazı metinler meridir bugünkü Anayasa gibi ama meşru değildir. Meşruiyet tartışması, yapılacak yeni bir referanduma kadar peşinizi bırakmayacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Özlem Hanım, buyurun.

46.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Özel bunların hepsini söylemişti zaten, daha evvel çok net bir şekilde söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Oktay da söylemişti aynısını.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama siz sorduğunuz için cevap vermek durumunda kalıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O da “Bir daha söyleyeyim.” dedi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani sizin anlama zorluğunuz olabilir ama bizim yok yani, söylemiştiniz, bir kez daha…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben bunu desem “Gücendim.” dersiniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır ama niye söylüyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben bunu desem odaya gidersiniz, gelirsiniz, kızarsınız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç alakası yok, hiç öyle şeyler yapmıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben böyle bir saygısızlık yapmıyorum size.

BAŞKAN – Buyurun Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama lütfen yani… Gecenin bu saatinde aynı şeyleri bir daha, bir daha niye söylüyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben bunu desem gücenirsiniz yani.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sonra Anayasa’ya, hukuka aykırı cümleler kullanıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Olağanüstü hâlde seçim yapmak yasak, referandum yasak.” Nerede yasak yazıyor?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dünyanın 7 ülkesinde yasak.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır efendim. Dünyada kaç tane ülke var? Yüzlerce ülke var. Türkiye’deki seçimlerimizi hatırlatmak istiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meksika… Demin örnek verdiğiniz Meksika’dan başlayarak…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz kendi Türkiye Cumhuriyeti Anayasamıza göre seçim yapıyoruz. Hukuka uygun bir seçimdir, referandumdan geçmiştir. Hepsi bu kadar.

Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Meridir, meşru değildir.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’te.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tek adam ve liyakat değil de sadakat üzerinden tam bağımlılık üzerine kurulan yeni sistemin hazırladığı “Yoksulluk, işsizlik, borç, israf, faiz sarmalıyla size yokluk ve sabır vadediyorum.” konu başlıklı gelir bütçesinin 4’üncü maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve “Daha ne kadar kemer sıkmak zorunda kalacağız?” diye merakla gecenin bu saatinde ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

2020 yılına 138,9 milyar lira bütçe açığı planlayarak giriyoruz. Hükûmetin vadettiği tek şey borç olunca, iş vatandaşa kalıyor. Allah milletimize ödeme kolaylığı versin. Bütçede faiz giderleri bir önceki bütçede 74 milyar iken 2020 Yeni Ekonomi Programı’na göre, iyimser tahminlerle 138,9 milyar lira hedeflenmiş. Hedef gerçekleşse bile faiz bir önceki bütçeye nazaran yaklaşık 2 kat artmış ve yüzde 87,7 olmuştur.

Dikkatimi çeken ilk husus ise faiz gideri ile bütçe açığı aynı miktarda yani bir bakışta faiz giderimiz olmasa bütçemiz tam, bütçe açık vermeyecek. Tekraren söylüyorum: Bütçe açığı hedefi 138,9 milyar lira, faiz giderimiz 138,9 milyar lira. Allah milletimize ödeme kolaylığı versin.

2020 yılına giderken millî gelirde küme düştük, son beş yılda kişi başı millî gelirimiz 12.112 dolardan 8.811 dolara gerilemiştir TÜİK verilerine göre. 12.112 dolardan 8.811 doları çıkarın, kişi başı fakirleşme rakamımız yıllık 3.201 dolar; bugünkü kurla, 5,88’le çarpın, yılda 18.820 lira yapar; bölün 12’ye, 1.570 TL yani beş yıl öncesine göre, kişi başı her ay 1.570 lira daha az kazanıyoruz. Yani her vatandaşımız aylık 1.570 lira yoksullaştı.

Bir de meşhur TÜİK verileri var. TÜİK Başkanı, maşallah, Polyanna gibi hep iyimser, hep iyimser. Sokağa çıktığımızda bütün etiketler “Biz uçtuk.” diyor, almış başını gitmiş; TÜİK “Olur mu, ne uçması? Damping var, damping.” diyor.

Ekonomist çevreler finansal sıkıntıda olma durumunu “Çamaşır makinesi, televizyon, telefon, otomobil sahipliği; beklenmedik harcamaları ödeme; evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri; iki günde bir et, balık, tavuk içeren bir yemek yeme ve evin ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanmaması.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu maddelerin 9’undan en az 4’ünü karşılayamayanlar ciddi maddi yoksunluk içinde sayılıyorlar. TÜİK’e kalsa bu maddi yoksunluk oranı 2017’de yüzde 28,7 iken 2018 yılında yüzde 26,5’a düşmüş. Bir haftalık tatili boş verin, sadece bir gün tatile gitmek; iki günde bir et yemeyi boş verin, kokusunu duymak bile vatandaş için hayal iken sadece 2019’un ilk dokuz ayında elektrik faturasını ödeyemeyen vatandaş sayısı 3,5 milyon. Doğal gazına işlem yapılan sayaç sayısı 710 bin -ki bu veriler henüz doğal gaz kullanımına başlanmamış aylara ait veriler- 710 bin hane kış aylarına doğal gaz sayacında icrayla girdi. Beyler, siz hangi yoksunluk oranından, hangi enflasyon düşmesinden bahsediyorsunuz?

Gelelim vergilere: Vergi kimlerden alınır? Anayasa’mıza göre vergi bir yükümlülüktür ancak vatandaşa yüklenen vergi görevi için kanun yapıcı insaflı bir tavır sergilemiş ve demiş ki “Kazancı nispetinde vergi alınır.” İktidar ne yapıyor? En fazla vergiyi en az kazanandan alıyor. Kimden? Ücretli kesimden. Önce, daha maaşını eline almadan gelir vergisini kesmeye çalışıyor, maaşını eline alınca da tükettiği her mal ve hizmetten ÖTV, KDV ve bilumum vergi alınıyor. Pırlantayı temel bir ihtiyaç görüp vergisini sıfırlayanlar, geçim hesabını simit üzerinden yapanlar 3 çocuk tavsiyesinde bulunup bebek bezinden, bebek mamasından yüzde 18 KDV alıyor. Bir de simit demişken, borcunu üç ay ödeyemeyen çiftçinin traktörüne, besicinin ineğine icra gönderen Ziraat Bankası sarayın avukatını -herhâlde adında “saray” var diye- kurtarmak için simitçi oluyor.

2006 yılında vergi tahsilinden vazgeçilen vergi tutarı, toplam vergi gelirlerinin yüzde 6’sı iken 2018 yılında bu oran yüzde 24’lere yükselmiştir. Böylece, on iki yılda yasalarla vergi ödemekten kurtulup zenginleşen imtiyazlı bir grup yaratılmıştır. Vatandaş Mehmet’ten, vatandaş Cengiz’den vergi al, vatandaşın anasını anan Mehmet Cengiz’in vergi borcunu affet! Vatandaş devleti baba görür ama ne yazık ki devletimizin başı kimine öz, kimine üvey baba olmuş. Toplanan paralarda tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Bu toplanan paralarla bütçe oluşur ve harcanır.

Değerli milletvekilleri, el kesesinden harcamak kolaydır, devlet kesesinden yemek de demek ki daha kolay.

Kıymetli milletvekilleri, ben zaman zaman AK PARTİ iktidarına mensup kişilerin sözlerine çok dikkat ediyorum, mesela Bülent Arınç. “İsraf konusu, bir partinin binasına sığacak kadar küçük bir şey değildir, herkesi ilgilendiren bir konudur. İsrafın önünü alsak sizden vergi almamıza gerek kalmaz ama israf konusunda karnemiz kırıktır.” diyor 2015’te. Yine bir konferansta israf konusunu özellikle vurgulayan biri daha var ama burada söyleyenin adını versem hemen sataşırsınız, en iyisi “çantasına binlerce dolar para veren bir hanımefendi” diyelim, diyor ki: ”Müslümanlar olarak israf meselesini şahsi tüketimlerin ötesinde görebilmemiz gerekir. Biz sadece kendi çeşmemizden, ampulümüzden, soframızdan değil, yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu taşımaktan mesulüz. İsraf gündelik pratiğimiz olmuşsa sahabe efendilerimizi tanımıyoruz demektir, çocuklarımıza kanaat etmeyi öğretememişiz demektir.” Güzel bir konuşma, bu konuşmanın altına da imzamı atıyorum ama bu konuşmayı yapan kıymetli hanımefendiye de soruyorum: Eşiniz beyefendiye “Ya, sen ne yapıyorsun? Tasarruf etmek lazım.” demeniz beklenmez mi? Şimdi bu sözleri biz söylesek karşı çıkardınız ama birisini ağabeyiniz, birisini yengeniz hanımefendi söylemiş. Katıldıkları toplantılarda konuşmalarından da bahsettim. Siz, ne dendiğine değil, kimin dediğine bakıyorsunuz; sizden birisi söyleyince makul görüp alkışlıyorsunuz, muhalefet söyleyince yaygarayı koparıyorsunuz. Bakın, bu sözlerin sahibi ben değilim, arkasında durup alkışlamanızı beklerdim. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Araf suresinin 31’inci ayetikerimesi der ki: “Yiyin, için fakat israf etmeyin çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Her neyse, bu, Allah ile sizin aranızda.

Değerli milletvekilleri, biz yine tekrar vatandaşımıza dönelim. Bir vatandaşımız var, aylık 2.500 TL maaş alıyor, yıllık geliri 30 bin lira yapar. Bu vatandaşımız yılın bütününde 40 bin lira harcıyor ve her yıl 10 bin lira açık veriyor. Önce, anadan babadan kalan ne varsa –ki herkes bu kadar şanslı değil- onu satmaya başlıyor, tıpkı sizin ülkeyi, ülkenin doksan yıllık kazanımlarını sattığınız gibi. Bu yetmiyor, bankalardan kredi almaya başlıyor, banka, kredisi için ipotek istiyor, kefil istiyor, kendini güvence altına almak istiyor, tıpkı sizin dışarıdan borç aldığınız gibi. Belirli bir süre sonra bu da yetmiyor, vatandaş anasının babasının malını tüketiyor, bankadan kredi çekiyor ama ödeyemiyor “Aman kapıma icra gelmesin; konuya komşuya rezil olmayayım." diye, bu sefer, faizinin yüksek olduğunu bile bile tefeciden borç alıyor, tıpkı sizin İngiltere’deki tefecilerden dünya ortalamasının çok üzerinde borç para aldığınız gibi. Vatandaş da olsanız, devlet de olsanız borcun bedeli sadece para değildir. “Borç bini aşınca baklava börek yenir.” gibi özlü sözlerimiz olsa da tefecilere borçlanınca baklava börek yenmez. Parasal bedelini bırakın, eliniz kolunuz bağlanır, tefecilerin her türlü artistliğine de göz yummak zorunda kalırsınız ki ülkemizin düştüğü durum ne yazık ki budur.

Değerli milletvekilleri, bir de hem tefecilere borçlanıp hem de “Dünya 5’ten büyüktür.” güzellemesi üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. Ben “güzelleme” diyorum ama geçen hafta burada AK PARTİ’sine mensup bir milletvekili bunu manifesto ilan etti. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre manifesto: “Toplumsal bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının açık ifadesidir.” diye tanımlanıyor. Bunu söyleyen kişinin inandırıcılığı olacak; önce, söylediğinin arkasında duracak. Bunu söyleyen kişi yaptıklarıyla, uygulamalarıyla, söylediği sözlerin arkasında duracak ve ömrünün sonuna kadar bu söylediklerinin arkasında duracak ki manifesto olsun. Bir düşüncenin manifesto olması kararını hem tarih verir hem de söyleyen kişinin duruşu. Duruşu bozulunca, bu büyük laf sulanır.

“Dünya 5’ten büyüktür.” diyorsunuz. Kim bu 5’ler? Amerika, Rusya, İngiltere, Çin, Fransa. İçeride, “Dünya 5’ten büyüktür.” ama Twitter üzerinden tehdit yediğimiz, damatlar diplomasisi yürütülen Amerika’ya gidene kadar “Ey Trump, ver papazı, al papazı!” gidince; verdik papazı, aldık gazı.

Parası verilen F-35’lerin akıbeti hâlâ belirsiz. Ne oldu? 1’i eksildi. Neymiş? Dünya 4’ten büyükmüş. Rusya’dan aldığımız S-400’leri Suriye’ye karşı kullanabileceğimizi sanıyorsunuz? 1’i daha eksildi. Neymiş? Dünya 3’ten büyükmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın, 3’ten aşağıya inin bakalım.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Majestelerinin ülkesi İngiltere’yle ilişkimiz, ülkenin altınlarını ipotek edip en yüksek faizle borçlanmak üzerine. Neymiş? Dünya 2’den de büyükmüş. Kaldı mı 2? Çin’le olan ilişkilerimiz konusunda ne diyeyim. Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza uyguladıkları işkenceler ortada. Sesiniz çıkıyor mu? Çıkmıyor. Kaldı mı 1. Neymiş? Dünya 1’den büyükmüş. Elimizde kaldı bir Fransa. Şimdilik sadece Macron’a atarlanır hâle geldik, bakalım Fransa’ya ne zaman taviz vermeye başlayacaksınız. Manifestonuz çöktü. Evet, dünya 5’ten büyüktür ama sizin dünyanız değilmiş demek ki. Siz “Dünya 5’ten büyüktür.” dedikçe dilinizin ucuyla söylüyorsunuz, biz “Türkiye de 1’den büyüktür.” dediğimizde de alınıyorsunuz. Millet yetki verdi diye milletin tepesine binmeyin. Tek adam olmaya çalışmayın. Unutmayın, teklik Allah’a mahsustur, Allah'a ortak koşmayın, maazallah, şirke girersiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak.

Buyurun Sayın Taytak. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesine bağlı cetveller üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 4’üncü maddeye bağlı cetveller, teşvikler, tarım destekleri, sanayi teşvikleri, 3600 isteyen öğretmenlerimiz ve polislerimiz, öğretmenlerimizin ek ders sorunları, vergi kesintileri, taşımalı eğitim ve köy okullarının sorunları gibi konuları içermektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin tarım alanı varlığı 22,6 milyon hektardır. Tarımda çiftçilerimizin en çok şikâyet ettiği konu, girdi fiyatlarındaki artışın üretim maliyetini yükseltmesidir. Bütçeden ayrılan 22 milyar lirayla tarımsal destek sağlanması sektöre çok faydalı olacaktır. Ayrıca, Ziraat Bankası borçlarının yapılandırılmasında faizler yüzde 10’un altına düşürülmelidir. Yine, tarım kredi kooperatiflerinin ilaç, gübre, tohum ve benzeri tarımsal ürünlerde faiz oranlarını yüzde 10’un altına çekmesi gerekmektedir. Ziraat, orman, gıda mühendisleri ve veterinerlerin istihdam sorunları çözülmelidir. Gıda güvenliği, sağlıklı ve kusursuz üretim amaçlar. Geçen hafta 2 yavrumuzu sağlıksız gıda ambalajları sebebiyle kaybettik. Yavrularımızın acılı ailelerine sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, memleketim Afyonkarahisar’da yaşanan tarımla ilgili sorunlara değinmek istiyorum. Malumunuz, Afyonkarahisar Şeker Fabrikası özelleştirildi. Özelleştirildiği günden itibaren sistem bir türlü yerine oturmadı. Şeker fabrikası pancar alımları stoklama kapasitesinin altında kaldı. Kantarlar belirlenen zamanda açılmadı, buna bağlı olarak da pancarda fire arttı. Bu durum çiftçilerimizi mağdur etmiştir.

Haşhaş, diğer tarım ürünlerine göre üreticisine daha fazla kazanç elde ettiren bir üründür. Çiftçiler, bu sene haşhaş ekiminde Çiftçi Kayıt Sistemi Belgesi sebebiyle sorunlar yaşamıştır. Yapılacak değişiklikler çiftçiye bir önceki ekim döneminde aktarılmalı ve çiftçilerimiz bir sonraki ekim döneminde ne yapacağını bilmelidir.

Afyonkarahisar önemli bir tarım bölgesidir. Hayvancılık, süt ürünleri, yumurta, kırmızı ve beyaz et tedariki, manda sütü ve manda kaymağı üretim alanlarında Türkiye’nin öncü şehirlerinden bir tanesidir. Afyonkarahisar’ımıza verilecek tarım desteklerinin, tesis kurulması için gereken teşviklerin bir an evvel hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin huzuru ve düzeni için gece gündüz fedakârca görev yapan Türk polis teşkilatımız, çocuklarımızın geleceğini emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz ve memurlarımız 3600 ek gösterge beklemektedir. Öğretmenlerimizin ek ders ücretlerinde düzenlemeler yapılmalı, atanamayan öğretmenlerimize çözüm bulunmalıdır. Asgari ücret alan vatandaşlarımız ve tüm meslek gruplarının vergi kesintilerinde iyileştirmeye gidilmelidir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin huzura, mutluluğa, ekonomik ve toplumsal refaha erişebilmesi için gündeminden kalkması gereken en önemli konu terördür.

İlk silahlı eylemini gerçekleştirdiği 15 Ağustos 1984 tarihinden itibaren emperyalizmin maşası, okyanus ötesinin taşeronu olarak çalışan PKK, haince şehit ettiği canlarımızın, yaraladığı gazilerimizin, zarar verdiği insanlarımızın dışında ülkemize bugüne kadar çok ciddi maddi kayıplar yaşatmıştır. PKK terör örgütüyle mücadele için harcanan para 1 trilyon doların üzerindedir. Teröre harcadığımız paralarla ülkemizin her yerine yüzlerce yatırım yapar, millî sanayi, tarım hamleleri ve yerli savunma sanayisi projelerini hayata geçirir, istihdam sağlar, milletimizin ekonomik ve sosyal refahını çok daha yüksek seviyelere çıkarabilirdik.

Ayrıca, FETÖ gibi tarihin en alçak ve en aşağılık terör örgütlerinden biriyle mücadele etmekteyiz. 15 Temmuz hain darbe girişiminde milletimizin vergileriyle alınan ve yine milletimize, Meclisimize, Özel Harekât Dairemize bombalar atan, 251 canımızı şehit eden, devletin bütün kılcal damarlarına sızmakla görevlendirilmiş bu yapıya milletçe “Dur.” dedik. Cumhur İttifakı’nın ruhuyla Türk devleti hem PKK hem FETÖ hem de DEAŞ’la aynı anda yurt içinde ve yurt dışında mücadele etmektedir. 15 Temmuz sonrası devletimizin ortaya koymuş olduğu millî tavır ve politikalar sayesinde hem masada hem sahada tüm dünya ülkelerine kim olduğumuzu bir daha hatırlatmış olduk. Türkiye Cumhuriyeti iradesinin olmadığı hiçbir planın ne Orta Doğu’da ne Doğu Akdeniz’de ne de Kuzey Afrika’da başarılı olması mümkün değildir.

Devlet olarak, İran’dan gelen teröristi karşılayan siyasi partilerle, katil övücülere Nobel ödülü veren uluslararası Türk ve İslam düşmanlarıyla, Kandil’den emir alan belediye başkanlarıyla, vatana ihanetle görevli FETÖ’yle, FETÖ’ye kucak açan Amerika ve Avrupa ülkeleriyle sözde Ermeni soykırımını kabul eden ABD Senatosuyla, bu Senato kararına karşı tüm Meclis karşı bildiri yayınlarken bu karara alkış tutan ve bu milletin vergileriyle vekillik yapan HDP’yle, uluslararası servislere uşaklık eden medya mensuplarıyla yani topyekûn ihanetle mücadele etmekteyiz. Bizi soykırımla suçlayanlar önce kendi tarihlerine baksınlar. Unuttukları şudur ki: Bu vatanın bir de milleti vardır. Bu millet Allah’ın izniyle her türlü güçlüğü yenecek kudret ve kuvvete sahiptir. Bu milletin tarihi başka milletler, başka ülkeler gibi elli, yüz yıllık değildir, bin yıldır buradayız ve Cenab-ı Allah’ın izniyle sonsuza kadar bu topraklarda yaşayacağız.

Milliyetçi Hareket Partisi millî beka, millî kimlik, millî varlık, kardeşlik ve iç barışımızı ilgilendiren tüm konularda ve terörle mücadelede toplumsal huzur için her zaman Türk milletinin, devletinin ve güvenlik güçlerinin hem yanında hem destekçisi hem de duacısıdır. Milliyetçi Hareket Partisinin siyaset üslubu kavga ve karışıklığa değil, kardeşlik ve kucaklaşmaya hizmet etmektir. Sağduyu, sabır, sakinlik ve akıl, davamızın harcıdır ancak şunu herkes bilmelidir ki hiçbir kanlı projenin, hiçbir hain planın birlik ve beraberliğimizi bozmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bilge Türk liderimiz, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ifade ettiği gibi: “Türkiye kardeşçe yaşanan bir çiçek bahçesidir. Ayrık otları ekerek çiçekleri kurutmalarına asla müsaade etmeyeceğiz. Türk milleti bir ve beraberdir.”

Bu duygu ve düşüncelerle 2020 bütçesinin devletimize ve milletimize hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde MHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Burada sisteme giremedim yani burası bozuk, olmuyor, onun için giremiyorum.

Yani MHP konuşmacısı topyekûn tüm ihanet çemberini sayarken aslında kendilerini yerleştirmeleri gereken yere HDP’yi de dâhil ederek bir konuşma yaptı. Buradaki varlık nedenleri, daha çok, HDP üzerinden kendilerini var etmeye çalışma; koltuklarını, iktidarlarını, destek verdiği, hatta aslında bu iktidara destek değil, biraz temel yürütücü gücü olarak… MHP de AKP de her alanda, her an HDP’ye saldırarak, kriminalize ederek kendi varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Tümünü kendilerine iade ederek size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Sayın Kurtulan’ın “Kendilerini yerleştirmeleri gereken yere HDP’yi yerleştirdi.” ifadesini kabul etmemiz mümkün değil. Eğer kriminalize olmaktan dolayı rahatsızlıkları var ise milletin beklentisi belli, kendilerine yönelik eleştirilerin hangi hususta odaklandığı da belli.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başkan; bugüne kadar bir tek defa PKK terör örgütünün saldırılarını, işlediği cinayetleri, katliamları -bir defa olsun- kınamamışların, bir siyasi davranışın kriminalize olması kaçınılmazdır. Şimdi, bu bağ kopmadığı sürece bu sıkıntıyı yaşayacaklar; tek problemleri de budur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

49.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, iktidarın ve MHP’nin her sıkıştığında başvurduğu tek argümanın “terör” olduğuna ve bu ülkenin barışa, adalete, Kürt sorununun demokratik çözümüne ihtiyacı olduğuna ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İktidarın ve MHP’nin her sıkıştığında başvurdukları tek yöntem, tek argüman, elinizdeki tek seçenek bu; terör. Her şeyde “terör, terör, terör” diyorsunuz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Başka ne diyeceğiz?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Başka ne diyeceksiniz? Bir de “barış” deyin. “Demokrasi” deyin. “Adalet” deyin.

METİN YAVUZ (Aydın) – Lanetleyin terörü, bitsin bu iş.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ayağınızın altına aldığınız “Anayasa” deyin. “Yargı bağımsızlığı” deyin. “İnsanlık” deyin. “Vicdan” deyin. “Adalet” deyin. Çok şey var.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Siz de “PKK terördür.” deyin.

METİN YAVUZ (Aydın) – PKK’yı lanetleyin, bitsin bu iş.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunlar sizden uzaklaştığı için, doğrudur, haklısınız, bilemiyorsunuz. Bunların ne demek olduğunu bilemiyorsunuz. Yapılması gereken… Bir kez daha söylüyoruz, defalarca bunu size söylemeye devam edeceğiz: Bu ülkenin bir barışa ihtiyacı var, demokrasiye ihtiyacı var, adalete ihtiyacı var, Kürt sorununun demokratik çözümüne ihtiyacı var. İstediğimiz kadar kaçalım burada, eninde sonunda bunu sağlamak durumundayız. Bizzat muhatapları var; geçmişten günümüze bazı süreçleri yürütenleri az önce gördüm, buralarda. Tek çare demokrasidir, barıştır; bundan daha fazla kaçamazsınız.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, terörün lanetlenip siyasi bağın kesilip atılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, terör sorununa hiç temas etmeden sanki terör saldırısı yokmuş gibi davranmak sağlıklı bir yaklaşım değildir. Zaman zaman dinliyoruz kürsüdeki konuşmacıları “Efendim, terör bir sebep değil sonuçtur.” diye meseleye girdikten sonra zaten dolaylı da olsa teröre onay veriyorsunuz demektir, terörü ve terör eylemlerini destekliyorsunuz demektir. (MHP sıralarından alkışlar) Yani bu bahsettikleri sorunun gerekçesi terör olarak kabul ediliyor. Bugüne kadar da tutumları hep bu yönde olmuştur bu bakış açısına sahip kişilerin. Yani sadece partiler bakımından değil, kamuoyunda bilinen birtakım yapılar, odaklar bu şekilde ifade etmişlerdir. Oysa “ama”sız, “lakin”siz, “fakat”sız terörün lanetlenmesi gerekiyor ve her türlü fikrin ve siyasi bağın kesilip atılması gerekiyor. Hatta bazıları diyor: “Efendim, terörle aranıza mesafe koyun.” Ya, terörle arada mesafe mi olur? Bu sıfırdır. Hiçbir siyasi hareketin, legal siyaset yapan hiçbir hareketin terörle 5 santim, 10 santim, 50 metre, 100 metre diye bir mesafesi olamaz, hiçbir mesafesi olamaz; reddetmesi gerekir “ama”sız, “fakat”sız, “lakin”siz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün memleketteki düzen, yoksulluğu ve sömürüyü derinleştirerek büyütüyor. Enflasyon verileri tüm manipülasyonlara rağmen korkunç seviyelerde. İstihdam olanakları değil, işsizlik giderek büyüyor. Emek gücünün değeri her gün daha da düşerken insan onuruna yakışır bir yaşam sürmek artık imkânsız. TÜRK-İŞ, kasım ayında 4 kişilik bir hanenin açlık sınırının 2.102 lira, yoksulluk sınırının ise 6.849 liraya çıktığını söylüyor. DİSK Birleşik METAL-İŞ Sendikası raporuna göre asgari ücretli, kasım ayında eline geçen parayla gıdaya ancak günlük 18 lira ayırabiliyor arkadaşlar, günlük 18 lira. Buna göre, bir asgari ücretlinin 4 kişilik bir hanede 3 öğün için kişi başına ayırabildiği tutar 4,5 lira ve bu tutar öğün başına 1,5 lira düzeyinde. Sizin çok sevdiğiniz hesapla söylersek tüm gün bir kişiye ancak 1 simit parası düşebiliyor.

Sefalet sadece sofrada değil, sağlıksız konutlarda da asgari ücretliyi bulmaya devam ediyor ve asgari ücretlinin kira için ayırabildiği tutar 410 lira. Seçimden sonra peş peşe yapılan zamlar sonucunda 4 kişilik bir hanenin elektrik faturası 123 liradan 163 liraya yükseldi ve bütçe görüşmeleri sayesinde öğreniyoruz ki 2019’un ilk dokuz ayında elektrik borcunu ödeyemeyen 3 milyon 365 bin 784 abone var ve doğal gaz borcunu ödeyemeyen 710.364 abone hakkında işlem yapılmış, zamlardan sonra bu sayının artacağını da hepimiz biliyoruz. Yanlış duymuyorsunuz, yurttaşların dörtte 1’i bu kış gününde evin ısınma ihtiyacını bu memlekette karşılayamıyor.

Evde eğitim yaşında bir çocuk mu var? Devlet okuluna gidiyor olsa bile özellikle büyük şehirlerde ulaşım, kırtasiye giderleri, kurs ücreti derken aylık masraf en iyi ihtimalle 500 lira. Eğitimde özelleştirmenin sonuçları ise öyle boyutlara ulaştı ki yurttaşlar gelecek kaygısıyla kredi çekip çocuklarını özel okulda okutmaya çalışıyor ancak bugün, inşaat ve gayrimenkul sektöründe de iş yapan bir holdinge ait özel okul zinciri Doğa Koleji ekonomik kriz nedeniyle batma noktasına geliyor. Bu hem 80 bin öğrenciyi ve ailelerini hem de bu şirkette çalışan binlerce kişiyi etkiliyor.

Bu iktidar yurttaşlara şunu da söylüyor: “Sağlıksız konutlar, sağlıksız koşullara rağmen sakın ha hasta olmayı aklından geçirme.” Çünkü en basit muayene için bile asgari olarak 6 lira ödemek zorundasınız. İlacı, ilave tetkikleri ve hakiki bir sağlık hizmetini ekleyince tek bir sefer için bu tutar 40 liraya çıkıyor. Tablo buyken sosyal hayat ise tabii ki yok hükmünde. Bir sinema bileti halk gününde dahi 15 lirayken bir asgari ücretli ne sinemaya ne tatile gidebilir. Bu ülkede gerçekten milyonlarca insanın hakikati böyle arkadaşlar. Bu hakikati başka şekilde de ifade edebiliriz. Gelir ve servet eşitsizliği sürekli artarken, sınıflar arasındaki, zenginler ve yoksullar arasındaki uçurum giderek ve giderek büyüyor.

Bakın, popülizm derdim ya da halkın gözüne girmek gibi ekstra bir gayem yok, hiçbir zaman da olmadı. Ancak hayatta hakkaniyet diye bir şey varsa bu perspektifle bakarak şunu ifade etmek isterim: Cumhurbaşkanının maaşı 81.250 lira oluyor, emekli vekil maaşı ya da ödenek filan bunları saymıyorum, herhangi bir şeye hiçbir para ödenmediğini. Bizim maaşlarımız ise 23.530 lira arkadaşlar. İşveren sendikasının işçiler için önerdiği ücret tutarı ise 2.262 lira, o da ancak devlet katkısı 100 liradan 200 liraya çıkarsa 2.262 lirayı öneriyor. Tekrar hatırlatıyorum: Bir hanenin açlık sınırının 2.102 lira, yoksulluk sınırının 6.849 lira olduğu bir ülkede yaşıyoruz biz. Burada hangi mantıkla, hangi hakkaniyetle gerçekten bu rakamları dile getirebiliyor ve bir de asgari ücreti, işçi ve memur zamlarını konuşurken 10 liranın, 100 liranın pazarlığını yapabiliyorsunuz? Ben nasıl yapabildiğinizi söyleyeyim; zenginler ile yoksullar arasındaki ilişki, bir görmeme ilişkisidir arkadaşlar, orada gözler kapanır. Bu yüzden, zenginler ve imtiyazlılar tarafından yapılan bu bütçe, dertleri, sorunları görmediği gibi mevcut eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri de asla görmüyor.

Yoksulluk ve eşitsizlik yalnızca soyut bir kavram değil, yapısal ve köklü bir sorun. Fakat burada sınıfsal olduğu kadar cinsiyet ilişkilerine dair bir uçurumdan, eşitsizlikten de söz ediyoruz aynı zamanda. Örneğin, sosyal yardımlara başvuranların yüzde 80’i kadın. Bunun nedeni, kadınların yoksulluğu daha kolay itiraf edebilmesi yani erkeğe göre daha az gurur yapması değil, hayatı sürdürebilmenin yükü nasıl kadınların omuzlarındaysa, yoksullukla baş edebilme sorumluluğu da aynı şekilde kadınların omuzunda. Üstelik aile ve evlilikler içinde kadınlar hâlâ ekonomik ve sosyal açıdan erkeklere yani kocaya, babaya, ağabeye bağımlı yaşıyorlar. Erkeğin verdiği azıcık bir parayla geçinmek zorunda kalıyorlar ve bu sadece yoksul ailelerde olmuyor, orta hâlli ya da daha iyi seviyede geliri olan bir adamla evli pek çok kadın da çok benzer deneyimler yaşayabiliyor. Yani aile, daha doğrusu erkek iyi hâlli olsa bile kadın yoksul olabiliyor ve bunun adı “yoksulluk” olduğu kadar “ekonomik şiddet”tir de aynı zamanda. Yani kadınlar, yoksulun da yoksulu durumundalar.

Ama evet, bu arada, ülkemizde hiç yoksul olmayanlar da var. Mesela bugünün haberi: “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının düzenlediği ve 50 kişinin katıldığı Genç Müslüman Kadınlar İçin Liderlik Programı’na toplam 1 milyon 163 bin lira harcandı. Programa Emine Erdoğan ile kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar da katıldı.”

Şimdi bir de yeni bir kavram var “himayesinde” deniyor “onların himayesinde.” Kimi himaye ediyorsunuz arkadaşlar? Niye onların himayesinde olsun? Kimin parasıyla, neyi himaye ediyorsunuz gerçekten ve niye bu insanlar her yerdeler? Yani, gerçekten, bu kadar siyasetin içerisine, iktidarın içerisine, daha doğrusu erkin, gücün içerisine kendi akrabalarınızı yerleştirmek ve onlarla yedi mahalle dolaşmak biraz ayıp olmuyor mu? Mesela bunun Esma Esad’ın yaptığı davetlerden ne farkı var? Ya da baktığınız zaman Kore’de Kim Song, Kim Jong ailesi, işte, ne bileyim, zamanında ayların bile adını değiştirip ocak ayına “Türkmenbaşı” nisan ayına annesinin adını veren Niyazov gibi ya da eşini Cumhurbaşkanı yardımcısı yapan Aliyev gibi, dünya bunlarla dolu ve insanlar gerçekten, himaye değil, hakkını, emeğinin karşılığını istiyorlar; asıl hak olan bu, kimsenin himayesinde olmak istemiyorlar ve bu kadarcık paraları bunlara harcıyorsunuz ama bunun dışında, sadece para harcamak değil, evet, diyebilirsiniz ki: “Uluslararası toplantıdır, şöyledir böyledir.” janjanı vardır, jargonu vardır, bilmiyorum artık ne dersiniz ama bunların dışında, toplantının adı “Genç Müslüman Kadınlar İçin Liderlik Programı” aynı programı Müslüman olmayan kadınlar için de yapacak mısınız mesela? Yani Hristiyan kadınlar için yapacak mısınız, başka kadınlar için yapacak mısınız? Yani böyle bir şey gerçekten kabul edilebilir değil. Eşitlikçi, sosyal adaletin sağlandığı, hakkaniyetli bir ülkede yaşamak istiyorsak eğer mevcut sistemi ters yüz etmek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Dolaylı vergiler yoluyla verginin çoğunu alt sınıflardan toplayan, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul hâle getiren bu adaletsiz sistemi baş aşağı çevirmeliyiz ve bugün ihtiyacımız olan şey eşitsizlikleri kalıcılaştıran, normalleştiren bu düzene hakkaniyet duygusunu temel alan devrimci bir müdahaledir.

Son cümle olarak da şunu söylemek istiyorum: Sınıfsal karakteri olmayan bir savaş da yoktur arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, Sayın Kerestecioğlu’nun bahsettiği 50 Müslüman genç kızın, farklı coğrafyalardan, Müslüman ülkelerden gelen 50 kızımızın davetli olduğu programa ben de bizzat katıldım, konuşmacılardan bir tanesiydim. Doğrusu çok da büyük mutluluk duydum. Çünkü Amerika’dan, Güney Amerika’dan, Afganistan’dan, dünyanın pek çok farklı yerinden gelen genç Müslüman kızlar -ve ilk defa da yapılmıyor bu program- bu program içerisinde gelen bu gençler, birbirleriyle tanışıyorlar, kaynaşıyorlar. Çok iyi sorular vardı kendi bölgelerine dair, yaşadıkları sorunlara dair ve dünyanın geleceğine dair. Fevkalade faydalı bir programdı. Bu tarz programlar çok yerde yapılıyor. Mesela -ben her sene görüyorum- Amerika Türkiye’den pek çok öğrenciyi davet ediyor, Çin Halk Cumhuriyeti dünyanın farklı yerlerinden öğrencileri davet ediyor. Hristiyanlar için, farklı dinden insanlar için yapılabilir mi? Elbette yapılabilir. Bu, organizasyonlardan bir tanesi. Muhakkak farklı tür, farklı şekillerde de yapılabilir. Böyle bakıldığında, bunları sadece harcanan rakam üzerinden değerlendirmek hakikaten biraz abes oluyor.

“Himaye” meselesine gelince, bugün Genel Kurulda hiç olmadığı kadar çok Hanımefendiye ve kızlarına, çok değerli kızlarına hem aleni olarak hem üstü kapalı bir şekilde tuhaf imalar görüyorum. Eğer siz bir ülkenin Cumhurbaşkanı eşiyseniz -çok doğal olarak- çevreyle alakalı bir organizasyonda sizin öncülük yapmanız, işte, doğal beslenme, çevrenin korunması, bu manalarda öncülük yapmanız tabii bir şeydir, tabii bir şeydir, bunları zaten yaparsınız. Himayeden kastedilen şey yani bu manada bir sahiplenmeyi gösteriyor yani bu konuya dair hassasiyeti, bunun tüm Türkiye tarafından sahiplenilmesini aslında ifade ediyor ve bu yapılan işleri böylesine küçültmek, değersizleştirmek hiçbirimize fayda getirmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – 50 kişiyle ne yaptınız, 50 kişiyle?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir cümle…

BAŞKAN – Buyurun Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben kendi kanaatimi söylüyorum. Yani burada her şeyi para üzerinden okumayı da biraz tuhaf buluyorum. Buraya dünyanın farklı coğrafyasından gelen, dokuz gün kalan 50 genç kızdan bahsediyoruz; çok iyi eğitimliler; her biri geldikleri ülkelerden özel seçilmiş, gelmiş genç kızlardan bahsediyoruz. Doğrusu, Sayın Hanımefendinin yaptığı çalışmaları Suriye’deki Esed’in eşiyle örtüştürmeyi, kıyaslamayı da hakikaten abesle iştigal olarak görüyorum.

Teşekkür ederim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kerestecioğlu, buyurun.

52.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ben bu kadar hafifsenecek bir şey olduğunu zannetmiyorum çünkü belli kişilere ayrıcalıklar tanınırken ve belli kişiler ailecek bir yerde bulunabilirken, bu, siyaseten, aslında bizim siyasi anlayışımıza uymuyor yani ben, gerçekten, ailemi hiçbir yere sokmam diye düşünüyorum ama başkaları böyle yapabilir, bunu eleştirmek de bizim hakkımızdır.

Bunun dışında, sadece bu da değil, aynı zamanda -Gazeteci Çiğdem Toker’in kitabını alır okursunuz- mesela, 21/b ihaleleri diye de bir şey var gerçekten, aynı zamanda bu ihaleler de böyle yapılıyor. Global Turizm diye bir şirkete veriliyor ve pazarlıksız, hiçbir şey olmadan, daha önceki senelerde de böyle yapılmış. Ben karşılaştırmaları tabii ki yaparım çünkü genelde bunlar demokrasi olmayan ülkelerde oluyor, aile şirketi eliyle yönetiliyor.

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Seyit Torun.

Buyurun Sayın Torun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SEYİT TORUN (Ordu) - 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum, hâlâ ekranları başında izleyenler varsa da iyi geceler diliyorum.

On yedi yıl önce, AKP iktidara geldiğinde vesayete karşı olduğunu ifade etmişti ve bütün vesayetleri kaldıracağı iddiasını ortaya koymuştu ama on yedi yıl sonra geldiğimiz nokta bir tek adam yönetimi oldu. Bu vesayeti aslında, tüm alanlarda olduğu gibi, en fazla da yerel yönetimlerde, belediyelerde gördük. Öyle ki bütün yetkiler aslında tek merkezde toplanmaya başladı ve her geçen gün de bunun oranı artıyor. Artık belediye başkanları vatandaşlardan aldıkları iradeyle değil, tek iradeye mahkûm edilerek, bazen ağlayarak, bazen korkutularak istifa etmek zorunda kalıyor, bazen de halktan aldığı irade yok sayılarak, kayyum atanarak görevden alınıyor; bunu kabul etmek mümkün değil. Demokrasiyi geliştirmek istiyorsak, demokrasiyi güçlendirmek istiyorsak bunlar doğru uygulamalar değil. Belediyeleri, demokrasinin beşiği ve halkın ihtiyaçlarının karşılandığı önemli kuruluşlar diye ifade ediyoruz. Fakat AK PARTİ döneminde maalesef bu tersine döndü.

Bakın, 2000’li yıllarda 3.228 olan belediye sayısı bugün 1.397’ye düştü yani yarıdan daha fazla azaldı. Niye kapatıldı bu belediyeler? Büyükşehir Yasası’yla belde belediyeleri kapatıldı. Belde belediyelerinin kapatılma gerekçesi de yeterli hizmeti verememesi, borçlanması, kaynaklarını doğru kullanamaması. Yani borçlandı diye bir belediyeyi kapatacaksanız herhâlde kendi belediyelerinizin çoğunu kapatmanız lazım. Bu anlayış doğru bir anlayış değil. Ve kapattığınız bu beldeler de maalesef şu anda mahalle oldu ve inanılmaz bir göç yaşandı.

Kendi ilimde yaklaşık 53 belde belediyesi vardı, bunlar kapatıldı, mahalle oldu; geçmişte 5.000 nüfuslu olan beldeler, şu anda 1.500 nüfusa kadar düştü. Orada belediye başkanları hiç değilse vatandaşın iyi gününde, kötü gününde yanında olabiliyordu, arabası kimi zaman gelin arabası olarak kimi zaman hasta taşımak için bile kullanılabiliyordu. Ama şimdi tamamen yalnızlaştı ve maalesef köyden kente göç de hızlandı, kırsaldan kente göç de hızlandı. Değerli arkadaşlar, tabii ki, onlar aynı zamanda kırsaldaki üretimden de koparıldılar. Onlar kırsalda üretirken bugün büyük kentlerde tüketici konumuna geldiler ve şu anda, o şehrin varoşlarında yaşam mücadelesi veriyorlar.

Bakın, “demokrasi” dedik, demokrasisi gelişmiş ülkelerde bugün bakıldığında, 800 nüfuslu dahi belediyeler var ve buralarda mali ve idari yapılanmalar düzgün bir şekilde ortaya koyulduğunda hizmet de en iyi şekilde, en verimli şekilde ortaya koyuluyor. Bugün, yüz ölçümü yaklaşık bizimle aynı olan Almanya’da 16 bin belediye var ve bu belediyelerin yarıdan fazlası da bin nüfusun altında. Bakıldığında Fransa’da 36.571 belediye var ve 28 bin belediyeden fazlası bin kişinin altında. Bunların hizmet alamadığını, o belediyelerde vatandaşa hizmet gidemediğini ifade edebilir miyiz? Her birimiz gittiğimizde, orada yapılan hizmetlerin de tanığı oluyoruz.

Tabii, köyden, kırsaldan kente gelen insanlar şehirde de var olma mücadelesi verirken, bir çok değerini de kaybetmeyle karşı karşıya kalıyor ve maalesef üretimden kopan o insanlar şehirlerde o tanzim satış çadırlarında üşüye üşüye domates ve salatalık kuyruğuna girmek durumunda kalıyor. Ve şehirlerde gerçekten, her tükettiklerini daha büyük maliyetlerle, çok daha büyük bedellerle tüketmek zorunda kalıyor.

Değerli arkadaşlar, belediyelerin yetkisini merkezde toplayarak gerçekten ciddi bir yetki gaspı yaşanmıştır ve merkezden alınan kararlar maalesef vatandaşın iradesinin üzerine ciddi bir tahakküm uygulamıştır. Kimi zaman belli bakanlıklara verilmiştir bu yetkiler kimi zaman belli kurumlara ve sonuçta vatandaşın iradesi hep yok sayılmıştır.

Bir de maalesef, özellikle AK PARTİ’den aldığımız belediyelerde büyük bir borç yüküyle karşı karşıya kalınmış, geçmişte ödenmeyen o borçlar, geçmişte hiçbir icra takibine girmeyen o borçlar, şimdi CHP’li olunca, hepsine yağmur gibi, vergi ve sigorta borcundan dolayı icralar başlatılmıştır. Öyle ki makam koltuğundan araca kadar icra gelmiştir. Yani bu borçlar geçmişten gelen borçlarsa, bu uygulama niye geçmişte yapılmadı, niye o belediyelere hiçbir işlem uygulanmadı? Zaten SGK ve vergi borcu bugün yüzde 24’lere varan bir faizle cezalandırılıyor. Yani tefecide bile bu kadar faiz yok, tefeciden alsanız bile bu kadar faiz ödemezsiniz. Maalesef, bu borçlarla ilgili sadece bizim belediyelerimiz değil tüm belediyeler ciddi anlamda sorun yaşamakta.

Bir de belediyelerimize, maalesef, bütün kamu bankaları kapılarını kapattı, kredi imkânlarını tamamen ortadan kaldırdı, sonra belediye başkanlarımız yurt dışından kredi bulunca da sanki hainlik yapıyormuş gibi, bilinçsiz borçlanıyormuş gibi algı yaratılmaya çalışılıyor. Geçmişte yapılan hatalı işlerden dolayı, belediye başkanlarımız tasarrufları ile öz kaynaklarını doğru kullanarak hizmet vermeye çalışıyor. Bizim belediyelerimiz plastik heykellere, dinozorlara, açılmamış su kuyularına harcadığınız milyonlarca borcu ödemeye çalışıyor. Halkın vergileriyle yaptırılan bu imalatlar, maalesef şu anda atıl ve kullanılamaz durumda.

Bir de yerel yönetimler yasasıyla ilgili sürekli gündem oluşturuluyor. Bununla ilgili, yılbaşından sonra ele alınacağı yönünde duyumlarımız da var. AK PARTİ’nin ve MHP’nin Genel Başkan Yardımcılarıyla bu konuyu görüştük, bazı arkadaşlarımıza da ulaşmaya çalıştık; Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı da aradım. Bu çalışmalarla ilgili ne yapılıyor? Karşılıklı diyalogla bunu çözmemiz gerektiğini, sonuçta hangi siyasi partiye mensup olursa olsun bütün belediyelerimizin vatandaşlarımıza hizmet götürmeye çalıştığını ifade ettik. Sarayda 30 büyükşehir belediye başkanı toplandı. Orada birçok ifade kullanıldı, birçok sözler verildi. Şu ana kadar yapılan, sadece bir WhatsApp grubu kurmak, bir de bazı belediye başkanlarından, bizim 3 belediye başkanımızdan bu konu hakkında görüşlerin alınması oldu.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımızı aradığımda en kısa sürede toplanılacağını ifade etmişti ama bu kısa süre nedir, biz de bilmiyoruz. Ne zaman davet edilecek ve belediye başkanlarımızın da görüşleri alınacak?

Artık Büyükşehir Yasası’nın ciddi sorunları vardır. Büyükşehre bağlı ilçe belediyelerimizin büyük sorunları vardır. Hem idari hem mali çözülmesi gereken problemler vardır. Yaklaşık altı yıldır uygulamada ama görülüyor ki bu yapıyla belediyeler borçtan kurtulamayacak, belediyelerin hizmet vermesinde ciddi sorunlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYİT TORUN (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika alabilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Torun.

SEYİT TORUN (Devamla) – Yani kısacası, yeni yerel yönetimler yasası ortak akılla yapılmak zorundadır. Bakıldığında, büyükşehir yapılan yerlerde sorunlar gittikçe büyümektedir. Şehirler büyük oldu ama sorunları da büyümeye başladı. Kendi ilimde de yaşıyorum. Bakın, birçok konu hâlâ çözüm bekliyor. Vatandaş sürekli bizi arıyor, yollarla ilgili ve belediyenin yapması gereken birçok hizmetle ilgili, aksadığını, ulaşılamadığını, çözüm üretmede çok ciddi zorluklar çekildiğini ifade ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYİT TORUN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

SEYİT TORUN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu yüzden, Büyükşehir Yasası’nın hazırlanmasında mutlaka ortak akılla hareket etmek zorundayız. Yerel yönetimler, vatandaşa direkt hizmet veren birimlerdir. Bunu siyaset üstü düşünerek çözüm üretmeye çalışmak zorundayız. Sorun yerel yönetimlerin sorunu değil, bu milletin sorunudur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç.

Buyurun Sayın Dalkılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HALİS DALKILIÇ (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekilleri; evet, gecenin bu ilerleyen saatinde 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi, aziz milletimizi, saygıdeğer milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce şunu söylemek isterim: Biz burada yasa yapmak üzere bir aradayız ancak sınır boylarında nöbet tutan kahraman ordumuzun mensupları askerlerimiz, polislerimiz, güvenlik güçlerimiz vatanımızı korumak üzere kendi canlarını âdeta feda ediyorlar. Kardeşlerimize müteşekkir olduğumuzu iletiyoruz, yüce Meclisten onlara da selamlarımızı iletiyoruz ve bu uğurda şehadete yürüyen kardeşlerimize de Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türkiye, AK PARTİ iktidarıyla tanıştığı 2002’den bu yana eğitimden ulaşıma, sağlıktan sosyal politikalara kadar birçok alanda gerçekleştirdiği dev yatırımlarla, dev atılımlarla milletimizin yüzünü güldürmek, ekmeğini büyütmek, kardeşliğini büyütmek için çok büyük adımlar atmıştır. Tabii, bu adımları atarken siyasi ve ekonomik birçok engellemeyle karşılaştık. Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerinin siyasal ve toplumsal istikrarı bozma hamleleriyle, tarihimizin en kanlı darbe girişimleriyle ve sonra da finansal saldırılarla karşı karşıya kaldık. Her şey Türkiye için, her şey milletimiz içindir diyerek, durmadan, yorulmadan çalışarak milletimizin duasıyla, desteğiyle bu saldırıları bertaraf ettik. Türkiye'nin diz çökmesini, pes etmesini bekleyenler bugüne kadar boş durmadı, bundan sonra da boş durmayacak; biz de boş durmadık, biz de boş durmayacağız.

Değerli milletvekilleri, millet olarak, yüz yıllık cumhuriyetin, bin yıllık devlet geleneğinin bağrından çıkan bu milletin evlatları olarak bizler, eşi benzeri olmayan kurumlarımızla, sadece milletimizin değil tüm Müslümanların umudu ve duası olmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ hükûmetlerinin ve kadrolarının, on yedi yıldır, bütçe disiplininde istikrarlı duruşuna bir iki örnek vermek gerekirse 2002 yılında, toplanan her 100 liralık verginin yaklaşık 86 lirası faiz gideriydi, şimdi 2020 bütçesini konuştuğumuz bu noktada, 100 liranın yüzde 17’sinin yani 17 lirasının faiz harcamalarına ayrılacağı tahmin edilmektedir. AR-GE harcamaları 2002’de toplamda 1,8 milyar iken 2018’de 38,5 milyar lira. 2020 bütçesinde 40 milyar lirayı aşan bir AR-GE harcamasıyla inşallah milletimiz buluşacak.

Bilinmelidir ki attığımız her adım, ülkemizin aydınlık geleceği, milletimizin huzur ve refahı içindir. Bu bağlamda, liderimiz, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde, 2023, 2053, 2071 hedeflerine emin adımlarla yürümeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki küresel güçlerin kendi çıkarları için kadim coğrafyamızı kan gölüne çevirdiklerine ve bütün kavgayı coğrafyamıza taşıdıklarına şahit oluyoruz. Doğu Akdeniz’de de geçtiğimiz günlerde, Türkiye’yi yok sayarak hareket eden devletler Akdeniz’i âdeta Rum ve Yunan gölüne çevirme planları yapmışlardır. Yüce milletimizin de bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde… En güzel cevabı verdiğimiz Libya’yla yaptığımız anlaşma için tüm parti gruplarına teşekkür ediyorum, tabii HDP hariç, destek veren gruplara çok çok teşekkür ediyorum milletimiz adına.

Tabii, Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye, bölgede verilen kararları seyreden, verilen kararlara razı olan bir Türkiye değil artık. Bölgede aktif rol oynayan, bölgenin kaderiyle ilgili, bölgenin planıyla ilgili ne yapılıyorsa öncülük eden, diplomasiyle bölgedeki huzurun ve insanlığın devam etmesi için elinden geldiği kadar koşturan ve çözüm üreten bir Türkiye var artık.

Sayın milletvekilleri, bu coğrafyada bin yıllık geçmişi olan kadim bir devletiz. Milletimizin tarihinde hesabını veremeyeceği kara bir leke yoktur. Bizim geçmişimizde kan yok, gözyaşı yok, hedefimizde de yok. Geçmişi kan, bugünü katliam, geleceği intikam ve sömürü olanların aldıkları sözde soykırım tasarısıyla ilgili sadece planlarını örtmeye çalıştıklarını, sadece ve sadece kendi hedeflerini gizlemeye çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye’de yaklaşık 100 bin Ermeni vatandaşımız yaşıyor. Bunlardan biri de bizim AK PARTİ Milletvekilimiz Markar Eseyan kardeşimiz, ona da Allah’tan şifalar diliyorum, bir rahatsızlık geçiriyor. Dolayısıyla Türkiye'nin üzerinde böyle kirli propagandalar devam ediyor. Cumhurbaşkanımız defalarca söyledi, dedi ki: “Buyurun gelin, çözelim. Gelin, arşivlerimizi açalım, inceleyelim.” Ancak yok, arşivleri açtıklarında gerçekle yüzleşeceklerini bildikleri için bunu siyaset malzemesi, bu gibi konuları siyaset malzemesi yapmaya devam ediyorlar.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; günlerdir süren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bütçesi görüşmelerine devam ediyoruz. Bir yılını tamamlamış, 2’inci yılının bütçesini görüşüyoruz. Lakin bir yıldır devam eden ve maalesef bütçe görüşmelerinde de gördüğümüz, bütçesinin üzerine ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin üzerine… Ki Türkiye bir tecrübe yaşıyor, aksaklıklar olabilir; gece gündüz, aksaklıkları gidermek üzere AK PARTİ, Hükûmetimiz, yürütme bu konuda gayret ediyor. Muhalefet bu konuda ezberlemiş: “Saray, saray, saray; tek adam, tek adam, tek adam…” Başka muhalefet üretemedikleri için sürekli kısır döngü ve -kişiselleştirerek- hükûmet sistemine dair bir öneri olmadığı için bunları dinliyoruz. Doğrusu, bunu söyleyen muhalefet milletvekillerine şunu söylüyoruz: Değerli arkadaşlar “saray” dediğiniz milletin evi ve milletin bütün fertlerine açık. “Sarayda tek adam” dediğiniz de milletin iradesiyle seçilmiş Cumhurbaşkanı. Sayın İnce’nin dediği gibi “yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş” ve Cumhurbaşkanlığına devam ediyor. Sizin derdiniz eğer Cumhurbaşkanımızla değilse milletle olması gerekiyor çünkü onu oraya milletin iradesi getirdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletin iradesine saygısızlık yapmamak için lütfen seçimin sonuçlarına ve milletin iradesine, milletin iradesiyle gelen Cumhurbaşkanımıza siz de saygı gösterin, her fırsatta saldırı malzemesi yapmayın.

SEYİT TORUN (Ordu) – Siz de saygı duyun, siz de bizim belediyelere saygı gösterin.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Bakın, biz saygı gösteriyoruz. İstanbul’da bir seçim yaşadık ve İstanbul seçimlerinde 23 Haziranda bir arkadaş Belediye Başkanı seçildi HDP’nin desteğiyle. (CHP sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 31 Martta seçildi.

SEYİT TORUN (Ordu) – 31 Marta gel!

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Bakıyorum, 23 Hazirandan bugüne bir tane proje yok, bir tane açılış yok; sadece polemik var, sadece sevimli çocuk tripleri var ve İstanbul halkına verilen hiçbir hizmet yok. Hâlbuki, biz, AK PARTİ iktidarında, yirmi beş yıldır, altyapısı bitmiş…

Bakın, Kanal İstanbul tartışılıyor burada. Kanal İstanbul’la ilgili bir tane bilimsel veri yok.

SEYİT TORUN (Ordu) – Gelin, göstereyim size. Ne kadar bilimsel veri var, gösterelim size.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - “Karşı çıkıyoruz…” Ya, bu zaten CHP’nin klasik karşı çıkması; Avrasya’ya karşı çıkarsınız, Marmaray’a karşı çıkarsınız, üçüncü köprüye karşı çıkarsınız. Siz karşı çıkarsınız, biz yaparız, siz slogan atarsınız; bunu herkes biliyor, Türkiye biliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Melen Barajı…

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Doğrusu, su problemi konuşuluyor, su. Bakın, ben diyorum ki İstanbul’un su problemi, altyapı problemi yoktur.

SEYİT TORUN (Ordu) – Siz çözmüştünüz ya, otuz senelik çözmüştünüz!

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımdan şunu rica ediyorum: Konuşun, eğer çözülemiyorsa, suyla ilgili bir endişe varsa bir yasa teklifi getirsin Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri.

SEYİT TORUN (Ordu) – Çözmüştünüz ya siz sorunu!

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Biz, İSKİ’yi Devlet Su İşlerine bağlayalım, bakalım İstanbul’da su problemi kalıyor mu, kalmıyor mu? At binenin, kılıç kuşananın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

SEYİT TORUN (Ordu) – Siz çözmüştünüz hani!

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla bakın, seçim bitti, hatırlatın Belediye Başkanı arkadaşınıza: Şimdi, artık, polemik değil, hizmet zamanı.

SEYİT TORUN (Ordu) – Ediyor, ediyor, gayet güzel ediyor.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Sürekli polemikle, sürekli Türkiye'nin ulusal meseleleriyle gündeme gelmesin. Onu da anlamaya çalışıyorum, CHP’nin içinde bir liderlik yarışı var zannediyorum, bunun için yapıyor. Dolayısıyla onu da anlamaya çalışıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

SEYİT TORUN (Ordu) – Bu seni ilgilendirmez, seni hiç ilgilendirmez.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Melen Barajı ne oldu, Melen Barajı?

HALİS DALKILIÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, bölgemizde olağanüstü gelişmeler var. Biraz önce söylediğim gibi, millî birlik, beraberlik gerektiren durumlarda hep beraber hareket etmemiz lazım.

SEYİT TORUN (Ordu) – Ayrıştıran sizsiniz.

HALİS DALKILIÇ (Devamla) – Küresel operasyonlarla karşı karşıya kalan bölgeyi dizayn etmeye çalışan güçlerle beraberce mücadele etmemiz lazım. Bizim, iyilik medeniyetinin, merhamet medeniyetinin mensupları olduğumuzu asla unutmamamız gerekiyor.

Ben bugüne kadar bu bütçede emek veren, efendim, gayret gösteren bütün emektarlara, bütün kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Burada, bütçe görüşmelerinde tüm milletvekillerimize katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Gecenin bu saatinde hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum, Allah’a emanet ediyorum.

Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özgür Bey, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Halis Dalkılıç’ın 129 sıra sayılı 2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, tabii, çok sevimsiz laflar duyduk. İstanbul’un iradesiyle seçilmiş, hem de 31 Martta seçilmiş; hazmedememişsiniz, Yüksek Seçim Kurulunun üzerinde baskı kurmuşsunuz.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Ya, milletin iradesiyle seçilen Cumhurbaşkanını hazmettiniz mi ki konuşuyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu hazımsızlık sonucunda üç ayı hakaretlerle, meydan okumalarla geçirmişsiniz.

MUSTAFA KÖSE (Antalya) – Her seçimi kazanabilecek Tayyip Erdoğan’ı hazmettiniz mi ki konuşuyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On yedi yıldır televizyona asla rakibiyle çıkmayanlar ankette farkı görmüşler, Ekrem Bey’le televizyon programından medet ummuşlar, olmamış ve en sonunda, o günlerce saydırdığınız seçimin tekrarında yediyi yirmi geçe tası tarağı toplayıp arabaya binip gitmişsiniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Siz on sekiz yıldır nereye gittiniz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle bir noktaya gelmişsiniz ki “Osmanlı tokadı atacağız.” derken İstanbulludan unutulmaz bir demokrasi tokadı yemişsiniz.

Şimdi, İstanbul’un seçtiği kişiye –kendi seçilmişlerinize saygı bekliyorsunuz ya- yok “sevimli çocuk” yok bilmem ne, o, bu gibi sizin de ağzınıza yakışmayacak, Sayın Ekrem İmamoğlu’nun da asla ve asla bu seviyeye inip de cevap vermeyeceği bir üslubu benimsiyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – “Cici çocuk” değil mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bir gerçek var: Bizim partimizden, Cumhurbaşkanı adayımızdan, Ekrem İmamoğlu’ndan, parti içi falan… Ya, bir gerçeklikle karşı karşıyayız ya, partinizin 2’nci Cumhurbaşkanına, Recep Tayyip Erdoğan’dan sonraki 2’nci Başbakana, 3’üncü Başbakana ve bir gün bir talimatla tam 1.267 oyla Genel Başkan yapıp bir talimatla alıp kapı önüne koyduğunuz kişilere “Et ile tırnak gibiyiz, aramızda kardeşlik hukuku var, nifak sokamazsınız.” dediklerinize şimdi partinizin kurucusu “Dolandırıcı bunlar.” diyor, en yakın arkadaşlarına ve “Namussuz bunlar, bunların neresi dürüst!” diyor. E, şimdi, onlar da sizin hakkınızda öyle şeyler söylüyorlar, anlatıyorlar ki, öyle bir hâldesiniz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Zorlama, çok zorluyorsun, buradan bir şey çıkmaz.

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bakın, partinizin içindeki karışıklığı…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Partinizin içinde çete var, çete!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gözünü seveyim Abdullah Bey, en büyük çete sensin! YSK’nin üzerindeki baskı çetesinin üyesisin sen, sen sus! (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Beni dinle! Cumhurbaşkanı adayınız sizin partinizde “Çete var.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, önce bir şey söyleyeyim: Bu olmaz.

BAŞKAN – Bir dakika… Saat bağırmaya müsait değil beyler.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, önce Abdullah Bey’e bir söyleyeyim: Sayın Başkanım, Recep Özel ile Abdullah Bey 23 Haziran seçimlerinden sonra mütemadiyen Meclise geliyorlar, eskiden çok gelmezlerdi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hep gelirlerdi, hep gelirlerdi, onlar bizim grup yönetimimizde.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hep gelirdik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden? Sayın Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da giremediği tek salon bu. Onlar Tayyip Erdoğan’ın eline düşmemek için Mecliste saklanıyorlar. Yoksa duman olacak bu İstanbul seçimini iptal ettirenler.

Sayın Başkan -kesmeseydi- son sözüm: Kimse kendi içindeki karışıklığı CHP’ye ihraç etmeye çalışmasın. Ama görüyorum ki muhalefet dilini benimsemişsiniz İstanbul’dan sonra. İstanbul’da, uzun süredir hak ettiğiniz muhalefete kavuştunuz, Allah genel iktidarda da çok yakında nasip edecek inşallah. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben cevap vereceğim ama ben bugün son olarak Abdullah Güler arkadaşımıza da söz vermenizi istiyorum, hatta önce Abdullah Bey’e verelim çünkü söylenenler çok ağır -öyle “saklanmak” falan- bence bizzat kendisi cevap versin fakat ben devam etmek istiyorum.

BAŞKAN – Hayhay.

Abdullah Bey, buyurun.

54.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Tabii, gecenin bu saatinde ismimi anmasaydı Özgür Bey’e ben cevap vermezdim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen sataştın ya, sen sataştın. “Çete” dedin, bilmem ne dedin, senin ismini sonra andım ben, ben ismini sonra andım yani.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ama bir dakika …

BAŞKAN – Dinleyelim, dinleyelim.

Buyurun.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Değerli Başkanım, siz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yahu, ben isterim konuşulsun, sorun yok da “İsmimi anmasaydı.” deme, sen sataştın “çete” dedin.

BAŞKAN – Dinleyelim, dinleyelim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika ama…

Mevlâna Hazretleri…

BAŞKAN – Bir dakika, Abdullah Bey…

Sayın Grup Başkan Vekilimiz, arkadaşlar; sabırla birbirimizi dinleyelim, süreci tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

BAŞKAN – Buyurun.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ben sadece, milletvekili arkadaşlarımla ilgili, “Aynaya bakarken kendisini görürmüş.” diye değerlendirme yaparım.

Özgür Bey bir hususu dile getirirken bu hususun aynısı kendi yanında, karşısında, çevresinde, partisinde yaşanıyorsa karşısındaki kişiye o ifadeyi söylerken aynı ifadenin kendisine geleceğini de düşünmeli. Şimdi, kendisi, bir seçimle ilgili olarak değerlendirme yaparken… Kendilerinin -daha yakın, on beş gün önce- Cumhurbaşkanı adayları “Benim partimin içinde bir çete var ve bu çete bana oyun kuruyor, iftira, kumpas hazırlıyor.” diyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşuruz daha.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Şimdi, bu lafları ben demiyorum Özgür Bey, sizin Cumhurbaşkanı adayınız diyor. Ben bunu niçin diyorum, biliyor musunuz? Siz dediniz ya “AK PARTİ içerisinde görev yapmış insanlara siz bunu diyorsunuz.” diye. Siz bu lafı derseniz, aynen bu lafı işitirsiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle diyorsunuz, diyeceksin tabii.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İki: Ben, AK PARTİ’nin Grup Yönetim Kurulu üyesiyim. Her gün saat on birden itibaren bu bütçe dönemlerinde burada görev yaptım, ondan önce de görev yapıyordum. Partim, Genel Merkezim bana 31 Mart seçimlerinden sonra, 6 Mayıs günü iptal edilince -ve 10 Mayıs gerekçeli kararıyla beraber- İstanbul’da seçim kurullarıyla ilgili olarak çalışma görevi verdi ve o görev gereğince de İstanbul’da -bir de Meclis çalışmalarını takip ederek- gittik, görev yaptık. Siz, partinizin verdiği görevi ihmal ederek, savsaklayarak, bugün yine geç gelerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Öyle oldu mu? Nöbetçiydiniz değil mi?

BAŞKAN – Özlem Hanım, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kaç kere değişiyor senin Grup Başkan Vekillerin? Aklı başında laflar söyle ya! Grup Başkan Vekilin günde kaç kere gelip gidiyor?

BAŞKAN - Özlem Hanım, buyurun.

Sayın milletvekilleri…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, cevap…

BAŞKAN – Buyurun.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Abdullah Bey, ben tamamlayacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ya, daha ne konuşacaklar? Senin ne haddine!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Başkanım, ben, bir milletvekiline…

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, siz oylamayı yapın, oylama bitsin, bunlar sabaha kadar konuşsun.

BAŞKAN – Bitiriyor, bitiriyor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sizinkiler bize karar veriyor!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Başkanım, ben partisinin…

BAŞKAN – Gerekeni söylediniz ya.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Başkanım, son cümlem.

BAŞKAN – Anladım da yarım saat…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hayır, son cümlem.

BAŞKAN – Söylediniz işte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tutanağa geçsin, daha da bir şey demiyorum. Diyor ki: “Bugün görevini aksatmışsın.”

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ben bir şey demedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dur bakalım, dur! (AK PARTİ sıralarından “Otur yerine!” sesleri)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika, benim adıma konuşamazsın!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle bir şey yok!

BAŞKAN – Hayır, bir dakika…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dur bakalım, dur, dur!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye, bir saniye, bağırma yok! Bir saniye, bağırma yok!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Benim adıma konuşamazsın!

BAŞKAN – Bir dakika!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye, bağırma yok!

BAŞKAN - Susar mısınız beyler!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, Sayın Başkanım…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Benim adıma konuşamaz!

BAŞKAN – Ya, kardeşim, gel buraya. Konuştunuz, verdiniz cevabı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hayır, diyorki… Benim adıma konuşamaz, asla.

BAŞKAN - Özlem Hanım’a söz verdim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, dedin mi, demedin mi? “Görevini aksattın bugün.” diyor. Sen biliyor musun ben neredeydim?

BAŞKAN - Özgür Bey, rica ediyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Men ederim. Bana: “Siz Sayın Cumhurbaşkanından saklanmak için…” diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen işine bak, işine! İşine bak!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Men ederim! Reddederim!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Seçimi iptal ettiren çetenin üyesi.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Çete sensin!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sensin!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Çete sensin!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sensin!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ben duyamıyorum birtakım şeyleri.

Özlem Hanım, buyurun, toparlayın.

55.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Genel Kurul salonunun saklanma yeri değil, onurlu insanların görevlerini yaptığı bir yer olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Sayın Özel, bakın, biraz evvelki bana hitabınızda da -o zaman mikrofonunuz açık değildi- şimdi de neden bilmiyorum, işler daraldığı yerde insanların şahsına saldırıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, ne şahsına ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, ben kendimden ve arkadaşımdan, beraber bahsediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Allah Allah!

BAŞKAN – Ya, karşılıklı konuşmayın arkadaşlar, karşılıklı konuşmayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Lütfen…

BAŞKAN - Buyurun Özlem Hanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, şunu söylüyorum.

BAŞKAN – Hitap edin Meclise, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, biz burada derdimizi anlatıyoruz, Özgür Bey diyor ki: “Kaçarsınız, gidersiniz, odalara saklanırsınız!” Ya, biraz üslup, biraz üslup; ayıp hakikaten!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz öyle bir laf etsek öyle diyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, öyle değil, bir saniye!

Değerli arkadaşlarım, bakın, ben sabahtan beri buradayım, vaktinde geldim, sabahtan beri ben buradayım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Gene kızıp da bir şey demeyin de biraz sakin olun, biraz sakin olun, biz sabahtan beri sakince konuşuyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben kendi söyleyeceğim şeye kendim karar veririm, siz karar vermeyeceksiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir süre sonra yine…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, bakın, aynı şeyi tekrar edeceksiniz, aynı şeyi tekrar edeceksiniz.

BAŞKAN – Özgür Bey, susar mısınız lütfen ya! Bırakın da Grup Başkan Vekili konuşsun ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Burada Grup Başkan Vekilleri -çünkü bir bütünlük içinde ben değerlendiriyorum- “Bunlardan Grup Başkan Vekili olmaz.” Yok şöyle, yok böyle, her şeye kendileri karar verecekler. Burada hangi saatte oturacağıma ben karar veririm -grubumla beraber- hangi saatte oturacağım, ne zaman namaz kılmaya gideceğim, ne zaman yemek yemeye gideceğim, kendim karar veririm.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Onu diyen Abdullah, ben değilim ki.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bizler burada 3 kişi aynı anda nöbet tutuyoruz. 1’inci, 2’nci, 3’üncü nöbetçi nöbet tutuyoruz. Burada benim gittiğim, geldiğim, kalktığımla ilgili kimseye laf söylemek düşmez! Ben görevimi yapıyorum.

Arkadaşlarımla alakalı, Genel Kurul saklanma yeri değildir, Genel Kurul, onurlu insanların yeridir, buraya gelirler, görevlerini yaparlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Açar mısınız lütfen Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Benim partimi, partimdeki hiçbir milletvekili arkadaşımı sizler çeteci olmakla suçlayamazsınız. Eğer bunu söylerseniz, cevabınızı alırsınız. Hayatınız muhalefetle geçmiş, hayatınızda ilk defa bir seçim kazanmışsınız, maşallah, gerim gerim geriniyorsunuz. Bakalım, devamı ne olacak. Biz, sonuçta, yaptığımız her işi mütevazı bir tavır içerisinde yapıyoruz, kimsenin şahsına saldırmıyoruz ama sizin üslubunuz, daraldığınız yerde insanların şahsına saldırmak.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bu sefer cevabını vereceğiz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Özgür Bey, bir cevap hakkı doğurmadan toparlayalım.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ne oldu Başkan ya?

56.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zaten cevap hakkının falan doğduğu yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Nereden doğacak, efendi konuşuyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özlem Hanım yanlış duymuş. Sorun şuradan kaynaklanıyor…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç de yanlış duymuyorum, gayet iyi duyuyorum ben. Ne demek “Yanlış duymuş.” Ben yanlış duymadım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dinler misiniz, ben dinledim sizi, ben dinledim. Bu kadar da olmaz ki canım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kabul etmiyorum, ne demek “Yanlış duymuş.”

BAŞKAN – Özlem Hanım, bir şey söyleyeceğim, bir dakika.

Yani bir Grup Başkan Vekilini veya bir milletvekilini muhatap almadan, Meclisi muhatap alarak konuşunuz lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, size anlatayım: Abdullah Bey “Özgür Özel görevini aksattı, bugün de geç geldi.” dedi. Ben, biricik kızımın yaş günü için gitmiştim, İzmir’den uçak sisten kalkamadı diye Engin Bey’den rica ettim. Yirmi dakika geç kalktı, otuz dakika geç indi, bir saat geciktim. Ben bunu söylüyordum, o “Görevini aksattın.” deyince ben de “Sizin Grup Başkan Vekilleriniz de günde kaç kere değişiyor, buna kimse karışamaz.” dedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ha, lafı çeviriyor!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, aynen böyle dedim, aynen böyle dedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç de böyle demediniz.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Böyle değil…

BAŞKAN – Neyse, düzeltmiş oluyor ya, düzeltmiş oluyor. Naci Bey, düzeltmiş oluyor ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aksine bir lafım yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, hayır, biraz evvel söylediniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aksine bir lafım yok.

Özlem Hanım’ın sinirleri bozulmuş. Yok böyle bir şey.

ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) – Başkan, bu ne ya, bu ne ya, böyle bir şey yok!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben öyle bir şey desem “Dedim.” derim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olmaz, kabul etmiyorum.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

III.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/278) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 129) (Devam)

2.- 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277), 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifine İlişkin Olarak Hazırlanan 2018 Yılı Genel Uygunluk Bildirimi ile 2018 Yılı Dış Denetim Genel Değerlendirme Raporu, 189 Adet Kamu İdaresine Ait Sayıştay Denetim Raporu, 2018 Yılı Faaliyet Genel Değerlendirme Raporu ve 2018 Yılı Mali İstatistikleri Değerlendirme Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/871), 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu Uyarınca Hazırlanan 2018 Yılı Kalkınma Ajansları Genel Denetim Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/881) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 130) (Devam)

BAŞKAN – Evet, madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Nevşehir Milletvekili Yücel Menekşe.

Buyurun Sayın Menekşe. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YÜCEL MENEKŞE (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (AK PARTİ sıralarından “Devam” sesi)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dinle! Doğru dinle.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne zaman geleceğime, ne zaman gideceğime, ne diyeceğime de kendim karar veririm.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dinle! Durduk yerde sinir krizi geçiyorsun. Doğru dinle!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sen kendin kriz geçiyorsun! Sen kendi üslubuna bak!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben “Sizinkiler de kaç kez değişiyor.” dedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Üslubuna bak, üslubuna!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben Abdullah Bey’e cevaben söyledim. Size bir şey demedim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Aynen böyle söylediniz. Ben kelime kelime dinledim.

BAŞKAN – Oylamayı yaptıktan sonra devam edebiliriz.

Buyurun Sayın Milletvekili.

YÜCEL MENEKŞE (Devamla) – …2020 yılı yönetim bütçesinin 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Doğrusunu duymadan bağırıp çağırıyorsun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç de değil. Kelime kelime duydum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Herkes duydu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İnsanların şahsına saldırıyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kimsenin şahsına saldırmıyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Aynen öyle, şahsına saldırıyorsunuz.

YÜCEL MENEKŞE (Devamla) – Sözlerime başlamadan önce vefatının 746’ncı yıl dönümünde Mevlâna Celâlettin Rûmi’yi rahmetle anıyorum.

Gecenin bu vaktinde şu gerginleşen havayı, Kapadokya’yı anlatıp gerekirse…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bellemişsiniz böyle laf sokmayı, bıçak gibi laf sokuyorsunuz, yok gider, gelir; gider, gelir...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Abdullah karışmasaydı hiçbir şey olmazdı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayret bir şey ya! “Saptırıyor.” diyor ya. Her şeye bunlar karar verecek.

BAŞKAN – Sayın milletvekilimiz Mevlâna’dan bahsediyor beyler, dolayısıyla Mevlâna’nın hoşgörüsüyle…

Buyurun Sayın Milletvekili.

YÜCEL MENEKŞE (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Kapadokya diyarına götürmek istiyorum sizleri. Hiç değilse şu ortamı inşallah yumuşatmaya vesile oluruz.

9 ayrı medeniyeti bünyesinde barındırmış, dünyanın barış merkezi UN-HABITAT tarafından onaylanmış, tarih ve kültür şehri olan Kapadokya, 7 ilçesiyle, 15 beldesiyle, 153 köyüyle dünyanın ve Türkiye’mizin tarih ve kültür şehri olarak Anadolu’nun merkezinde yer almış bir vilayettir.

Kısaca ilçelerimizden bahsetmek istiyorum. Sizleri, tüm milletvekillerimizi, bugün dünyanın en güzel kabak çekirdeğinin yetiştiği Acıgöl ilçemizi ve çanak çömleğin meşhur olduğu Avanos ilçemizi, bunun yanı sıra “İncinsen de incitme.” felsefesini dünyaya zikretmiş Hacı Bektaş Veli’nin ilçesini, yine yer altı şehriyle, patates deposuyla Derinkuyu’sunu, “sağlık turizmi” “termal turizm” dediğimizde Kozaklı’mızı ve yine tarihî ve kültürüyle hayat bulmuş Ürgüp’ümüzü görmeye davet ediyorum ve bütün dünya insanlarını da bölgemize davet ediyorum bu kürsüden. Türk turizmine katkı sağlayan, Türk turizminin ekonomisine katkı sağlayan, bugün Turizm Bakanımızın ve Bakanlığımızın koymuş olduğu “75 milyon turist, 65 milyar dolar gelir” inancıyla… Kapadokya, bugün 11’inci ayında 3 milyon 867 bin turistiyle ve yıl sonunda inşallah 4 milyon turisti ağırlamak suretiyle ülke ekonomisine turizmde katkı sağlayan bir bölgedir.

AK PARTİ iktidarımızda şehrimize yapılan yatırımlardan kısaca bahsetmek istiyorum. “Sosyal devlet” anlayışıyla aile, çalışma ve sosyal hizmetler için 1,48 milyar TL, tarım ve orman için 1,27 milyar TL, ulaşım ve haberleşme için 711,8 milyon TL, sağlıkta 329 milyon TL, eğitimde 297 milyon TL, çevre ve şehircilik için 128,6 milyon TL, kültür ve turizmde 105,70 milyon TL olmak üzere diğer yatırımlarla birlikte Nevşehir bölgemiz, on yedi yılda toplam 8,21 milyar TL gelir elde etmiştir ve kaynak aktarılmıştır. Dolayısıyla devletimizin, Hükûmetimizin, Sayın Cumhurbaşkanımızın ilimize yapmış olduğu bu katkıdan dolayı kendilerine çok teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜCEL MENEKŞE (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – En büyük Nevşehir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

YÜCEL MENEKŞE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında, Nevşehir’i böyle beş dakikada özetlemek çok zor. Söylemek istediğim epey bir konu vardı ama zaman yetmiyor. Affınıza sığınarak…

Sonuç olarak, 2020 yılı bütçesi, mali disiplini sürdürmek, ihracatı artırmak, kaynakları üretken alanlara yönlendirmek, yatırımları, istihdamı artırmak, tasarruf oranını yükseltmek, cari açıkları azaltmak amaçlarıyla hazırlanmıştır.

2020 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’nin hazırlanmasında emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Hazine ve Maliye Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuza ve bürokratlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2’nci ve AK PARTİ hükûmetlerinin 18’inci bütçesi olan 2020 yılı merkezî yönetim bütçesinin devletimize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. En kısa zamanda hepinizi Kapadokya’ya bekliyorum.

Teşekkür ederim, sağ olun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Adana Milletvekili Burhanettin Bulut.

Buyurun Sayın Bulut. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin üçünde iyi geceler mi denir, iyi sabahlar mı denir bilemiyorum ama hepinize saygılar sunuyorum.

Bu geçen on gün içerisinde bütçeyle ilgili yapılan konuşmalarda ortaya çıkan tablo şudur: Bütçe sadece rakamlarla ifade edilmez. Bütçenin içerisinde o iktidarın vizyonu vardır, o iktidarın politik anlayışı vardır, demokrasi vardır; asıl önemlisi de hangi kesimlere yakın olduğunuz vardır. Çıkardığınız bütçede hangi kesimlere yönelmişseniz o kesimler size daha yakındır. Örneğin, bir bütçe hazırlarsınız, bir kriz vardır misal -Türkiye’de yaşandığı gibi- o bütçenin içerisine onları dâhil edersiniz, onların iyileştirilmesini içeren maddeler koyarsınız; örneğin, asgari ücretle geçinemeyen, sosyal yardıma ihtiyacı olan insanlara biraz katkı verirsiniz, biraz derman olursunuz. Ama bakıyoruz, bu bütçe, 140 milyar faiz ödemesi ihtiva eden, şehir hastanesi gibi, otoyollar gibi, otobanlar gibi, havalimanları gibi projelere milyarların akıtıldığı, yine, o müteahhitlere, sarayın çevresindeki, 30-40 kişiyi bulan müteahhitlere akıtılan milyarların olduğu bir bütçe; doğal olarak, üreticiden, üretimden yana değil; doğal olarak, yoksuldan yana hiç değil ama bu bütçenin Türkiye’de sıkıntı çeken kesimlere yönelik olmasını dilerdik. Bunu da afaki olarak söylemiyoruz. Türkiye’deki son çıkan rakamları söyleyeyim size: Örneğin, vatandaşın borcu 550 milyara yaklaşmış. Örneğin, icra dairelerindeki dosya sayısı 21 milyonu aşmış durumda. Örneğin, sadece bu yıl artan işsiz sayısı Türkiye’deki 55 ilin nüfusundan daha fazla, 817 bin yeni işsiz kazanmış Türkiye. Örneğin, asgari ücret, açlık sınırının altında. Örneğin, Türkiye’de 16 milyon yoksul insan var, 14 milyon da sosyal yardım alan insan var. Örneğin, bu yılın ilk dokuz ayında 3 milyon 365 bin kişinin elektriği kesilmiş, doğal gaz faturasını ödeyemeyen 700 bin kişi var. Yine, 5,5 milyon kişiye e-haciz gönderilmiş yani hesaplarına bloke konulmuş. Yine, burada, esnafın borcu, EYT’de yaşanan sorunlar ya da demin bahsettiğim, işsizlik, en önemlisi, genç kesim öğrenciyken aldığı kredi borçlarını ödeyemiyorlar. Yine, bu kesime ilişkin son rakam: Genç kadın işsiz oranı Türkiye'de yüzde 33’ü bulmuş durumda. Bu bir rekor; gelişmiş ülkelerle zaten mukayese edilmez ama gelişmekte olan ülkelere ilişkin en yüksek rakamlardan biri.

Peki, bu milletin derdine derman olmayan bütçe kime derman oluyor? Geriye baktığımızda, her fırsatta, teşvikle, çıkan yasayla, kamu kaynaklarını aktararak yine bu saray müteahhitlerine destek oluyor. Nasıl mı? Örnek diye söyleyeyim, bir Varlık Fonu kuruluyor. Bu Varlık Fonundan İstanbul’da Finans Merkezine bir kaynak aktarılıyor, 1 milyar 650 milyon lira. Kim bu? Hepiniz yakından tanırsınız, Ali Ağaoğlu. Ali Ağaoğlu’nun yaptığı projeye 1 milyar 650 milyon lira destek veriliyor. Peki, diğer müteahhitler ne durumda? Hani, diğer kesimin içerisinde de müteahhitler var. Onlardan da Adana’dan bir örnek göstereyim size: Müteahhidimiz intihar etti. Sadece Adana’da geçen sene 3 müteahhit, tanıdığım müteahhit intihar etti ekonomik kriz yüzünden. Peki, yakın zamanda destek verdiğiniz birisi daha var, o kim? Onu da hemen göstereyim, Bay Simit, birçoğunuz tanırsınız. Bay Simit’e ne kadar para verildi? 500 milyon. Peki, bu arkadaşımız neden ünlü? Gazetelere bakın, araştırın, özel uçağıyla, klasik arabalarıyla… Şunu kaçırmayayım, bu arkadaşımız da çok ünlü genç sevgililerine aldığı hediyelerle değil mi? Türkiye'de sayılı araba sahibi, pahalı arabalar içerisinde, dünyada az sayıda üretilen arabaların sahibi bu Ali Ağaoğlu. Şimdi, biz buna destek veriyoruz. Niye destek veriyoruz? Yani nedir, amacımız nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Hemen bitiriyorum, bir cümleyle.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Milletvekili.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Bunlara destek veriyoruz, buna destek veriyoruz ama Adana’da “TEMSA” diye bir şirket var, elli senelik bir şirket, dünyada 70 ülkeye ihracat yapıyor. Avrupa’yı gezen, Amerika’ya giden mutlaka bu araçlara rastlamıştır çünkü daha çok turizm sektöründe turistlerin gezilerinde minibüsleri kullanılıyor, hepsinde TEMSA markası var. Bu marka Adana’nın, kapanan BOSSA’dan, TEKEL’den, ÇUKOBİRLİK’ten, PAKTAŞ’tan, Millî Mensucattan sonra tek kalan şirketi.

Sizler yerli ve millî konusunda sürekli atıfta bulunuyorsunuz. Bu şirket yerli ve millî otobüs üretiyor, minibüs üretiyor. 1.300 çalışanı var, 3 bin kişiyi etkiliyor; aile olarak bakıldığında 10 bin kişiyi etkiliyor. Ama bunların ötesinde bir şey var: TEMSA markasını Avrupa’ya gittiğinizde görüyorsunuz. TEMSA markasını görmek yerlilik ve millîliktir işte.

Ama siz -tekrar göstereyim- bu arkadaşı destekliyorsunuz. Tekrar göstereyim... Güzel arkadaşımız nerede? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim Sayın Milletvekili.

Şimdi soru-cevap işlemini, beş dakika soru, beş dakika cevap olarak yapacağız.

Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Sinanpaşa ilçesi Güney kasabasının belediyesi kapatılarak köy oldu ancak köylüler yargıya gittiler ve yargı belediyenin yeniden açılmasına karar verdi. Seçim döneminde AKP de söz vermişti ancak yargı kararına rağmen belediyeleri hâlâ açılmadı. “Yargı kararları başımızın üstünde.” diyorsunuz ama Güney için verilen yargı kararına uymuyorsunuz.

Merkezî yönetim borçlarındaki artışla, doğmamış çocuklar bile borçlu hâle gelirken, milyonlarca emekli 1.000 lirayla, 1.500 lirayla ayın sonunu getirmeye çalışırken, 6 milyon asgari ücretli geçinemezken, 1 milyon 800 bin kişi asgari ücretin altında geçim mücadelesi verirken dar gelirliye 100 bin sosyal konut müjdesi verdiniz. Verdiniz vermesine ama yüzde 10 peşinat ve aylık 894 lira taksitlerle vereceğinizi söylediniz.

Sayın Oktay, dar gelirli yoksul vatandaş bu konutların peşinatını nereden bulacak? Hadi buldu diyelim, aylık taksitlerini nasıl ödeyecek?

Mevsimlik orman işçilerinden gelen bir mesaj var…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aygun…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, saat 03.05. Bu saatte de uykunuzu açın lütfen.

Türk çiftçisine sahip çıkın diyorum. Türk çiftçisinin Tarım Kredi Kooperatiflerine, Ziraat Bankasına olan borçlarını gelin hep beraber yapılandıralım. Anaparayı 5 eşit takside bölelim, faizlerini silelim. Nasıl birilerinin vergilerini sildiyseniz, yine, Ali Ağaoğlu’nu nasıl kurtardıysanız, nasıl Simit Sarayını kurtardıysanız, gelin, bu ülkeye sağlıklı, güvenilir gıda üreten çiftçileri kurtaralım diyorum, esnafı kurtaralım diyorum ama siz kulaklarınızı tıkıyorsunuz, maalesef yapılandırma dediğimiz zaman kaçıyorsunuz. Siz başkalarının borçlarını yapılandırıyorsunuz; Rus, Ukrayna, Fransız çiftçisini destekliyorsunuz ama Türk çiftçisine, Türk esnafına geldiği zaman kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Bütçenizde yüzen saraya 56 milyon, uçaklarınıza 406 milyon lira ayırmışsınız; gelin, bu paraları Türk çiftçisine, Türk esnafına ayırın diyorum. Hep beraber, birlikte getireceğimiz kanunu destekleyelim, Türk çiftçisinin borçlarını affedelim diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan…

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına soruyorum, biraz önce sorduğum soruyu tekrarlıyorum: Biraz önce ABD Kongresinde geçtiğimiz saatlerde Rus doğal gazını Avrupa’ya taşıyan Türk Akımı Projesi’yle ilgili S-400’ler ve F-35’lerle ilgili yaptırımı öngören yasa tasarısı kabul edildi. Bu konuda Güney Kıbrıs Rum Yönetimine yönelik olarak da silah ambargosunun kaldırılmasına ilişkin bir karar verildi, F-35’lerin Türkiye’ye verilmemesine, teslim edilmemesine ilişkin de karar verildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Biraz önce de sordum. Cumhurbaşkanı daha önce yapmış olduğu açıklamada “Kürecik ve İncirlik’teki üslerin kapatılmasına ilişkin her an bir karar verebiliriz.” dedi. Bu konuda bir sınavdan geçeceksiniz Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Eleştiriler şu: Siz devlet memuru musunuz, siyasetçi misiniz? Bu konuda biraz önce sorduğum soruyu kaçamak geçtiniz, lütfen bu konuda net bir yanıt verin, vereceğiniz yanıt yarın gündem oluşturacaktır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Türkiye genelinde ve Adana ilimizde 2015-2019 yılları arasında kredi kartı, bireysel ve ticari krediler ile konut ve tüketici kredilerini ödeyemediği için icra takibine maruz kalan vatandaş sayımız kaçtır? Yine, Türkiye geneli ve Adana’da son beş yılda borçlarını ödeyemediği için mahkûm olan vatandaş sayısı kaçtır? 2014-2019 yılları arasında Türkiye ve Adana ilinde esnaf ve kefalet kooperatiflerine olan borçları nedeniyle icra takibine uğrayan esnaf sayısı kaçtır?

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, atama bekleyen 26 bin fizik tedavi teknikeri seslerinin duyulmasını istiyor. 88 puanla açıkta kaldıklarını ifade ediyorlar. Bunlar için atama düşünülüyor mu?

Ayrıca kâğıt fiyatlarının aşırı arttığı bu dönemde Anadolu basını için büyük önem taşıyan Basın İlan Kurumu ilan ücretlerine zam yapılması düşünülmekte midir? Basın İlan Kurumu, gazetelerden yaptığı kesintinin düşürülmesi için bir çalışma yapacak mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üç sorum olacak: Savunma Sanayii Başkanlığı 1990’lı yıllarda ağırlıklı olarak hazır alım projeleri yürütürken 2000’li yılların başından itibaren ortak üretim ve yurt içi geliştirme yöntemiyle projeler gerçekleştirmiş, günümüzdeyse kara araçlarından İHA’lara, askerî gemilerden elektronik harp sistemlerine kadar çok geniş bir proje portföyünü yönetmektedir. Gelinen aşama itibarıyla Savunma Sanayii Başkanlığı yüksek teknolojiye erişme konusunda neler yapıyor? Bu konuda son dönemde gerçekleştirilen önemli faaliyet alanları nelerdir?

İkinci sorum: İSEDAK faaliyetlerinin ülkemize katkıları nelerdir?

Üçüncü sorum: Türkiye’de yerel gazeteciliğin desteklenmesi için hangi çalışmalar yapılmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi, soruları cevaplamak üzere sözü Komisyona veriyorum.

Süreniz beş dakikadır.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, tüm soruların cevapları Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Fuat Oktay Bey tarafından verilecektir.

Teşekkür ederim.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bayraktutan’ın sorusuyla başlayacağım ama Sayın Bayraktutan, siz beni ne sınava çekecek ne de değerlendirebilecek konumdasınız. Önce bunu ifade etmek isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne demek istiyorsun! Ne bu kibir!

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığının askerî faaliyetleri, askerî inşaatları ile Enerji Bakanlığının ulusal güvenlik faaliyetleri için ayrılan yıllık federal bütçenin nasıl ve hangi amaçlarla kullanılacağını düzenleyen 2020 Ulusal Savunma Yetki Yasası’nın Temsilciler Meclisi versiyonu 12 Temmuz 2019, Senato versiyonuysa 27 Haziran 2019 tarihinde kabul edilmiştir. Bu tasarıda, Türkiye’ye yaptırım içeren maddeler de bulunmaktadır.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ee?

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Tabii, burada, özellikle iç siyasi hesaplaşmaların peşinde koşan Kongre üyeleri Amerika’yla ilişkilerimizin iyileştirilmesi vizyonuna zarar vermeye devam etmektedir. Burada da Türkiye’ye karşı çevrelerin etkisi kaçınılmaz, bunu da yakinen biliyoruz.

Nasıl karşılık vereceğimizle ilgili, aslında geçmişte yaptıklarımız, gelecekte yapacaklarımızın da teminatıdır, ipucudur.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Ne yaptınız?

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Biz bu konuda önceden ön değerlendirmelerimizi ve alternatif senaryolarımızı, bütün alternatif senaryolara karşı da ön hazırlıklarımızı yapmış durumdayız. Yine, Sayın Cumhurbaşkanımız Meclis dâhil ilgili tüm Bakanlık ve kurumlarımızla gerekli değerlendirmeleri en hassas şekilde yapacak ve nihai hareket tarzımıza ilişkin de yine nihai kararımızı vereceğiz. Tehdit dili ve yaptırımlar bizi dik durmaktan, Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda hareket etmekten zerre geri adım attırmaz. Tüm opsiyonlar da masadadır.

Diğer sorulara gelince, ben yine müsaadenizle sorular çerçevesinde devam edeyim. Özellikle asgari ücretle ilgili tartışmalar vardı. Burada 2018 yılına kıyasla asgari ücrette yüzde 26’nın üzerinde bir oranda artış sağlayarak işçilerimizi enflasyona ezdirmeyeceğimize dair verdiğimiz sözü tutmuş olduk. 2002 yılında 184 lira olan net asgari ücreti 2019 yılında 2.020 liraya çıkararak nominal olarak 10 kat artırdık. Reel anlamda ise asgari ücreti yaklaşık 1,5 kat artırmış bulunmaktayız. Asgari ücretin satın alma gücüne yansımasına baktığımızda, AB üye ve aday ülkeler arasında 2002 yılı başında 15’inci sırada, 2017 ve 2018 yıllarında 12’nci sıradayken bu yıl ülkemiz 10’uncu sıraya yükselmiş durumdadır. İmkânlarımız ölçüsünde de çalışanlarımıza yine en iyisini vermeye çalışacağız. Vereceksek yine en iyisini biz veririz.

Ergene’yle ilgili bir soru vardı, Ergene’nin temizlenip temizlenmeyeceğiyle alakalı, yine onu da izah etmek isterim. Ergene Nehri’nin kirliliğinin önlenmesiyle ilgili havza koruma planı hazırlandı biliyorsunuz. 15 adet eylem belirlenmiş olup maliyeti 4 milyar lira. Bu eylemlerden 7 tanesi tamamlanmış, 5 eylem tamamlanma aşamasına gelinmiş, 3 eylem ise süreklidir. 2011 yılında nüfusta 10 binden büyük yerleşimlerde 1 tane arıtma tesisi varken şu an bu arıtma tesisleri 13’e çıkarılmıştır. 12 adet evsel biyolojik ileri arıtma tesisi DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Dağınık hâldeki sanayiler 10 adet organize sanayi bölgesi altında toplanmıştır. Bu organize sanayi bölgeleri için 5 adet müşterek sanayi atık su arıtma tesisinden 3 adedi tamamlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Müsaadenizle bunu tamamlayayım.

BAŞKAN – Buyurun tamamlayınız.

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Bu organize sanayi bölgelerinden kaynaklanan atık sular ileri arıtma tesisinden geçirildikten sonra Marmara Denizi’nin dip akıntısına verilecektir. Marmara Derin Deniz Deşarj Sistemi’nin doğu hattı yüzde 99 mertebesinde tamamlanmış olup 2020 yılı Mart ayında açılması planlanmaktadır. Sistemin tamamı 2020 yılı sonu veya en geç 2021’de tamamlanacak olup 460 bin metreküp/gün ileri derecede arıtılmış atık su Marmara Denizi’ne deşarj edildiğinde Ergene Nehri’nin sulama suyu kalitesine geleceği öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI FUAT OKTAY – Devam edebilirim.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, programımız gereğince bugünkü görüşmeler tamamlanmıştır.

Programa göre 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin 5 ila 13’üncü maddelerini sırasıyla görüşmek için 18 Aralık 2019 Çarşamba günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 03.16



(x) 129, 130 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 09/12/2019 tarihli 28’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(xx) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi