TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           25’inci Birleşim

                                                                                        3 Aralık 2019 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Tel Abyad’da şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Kuzey Irak’ta şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Down Sendromlular Dünya Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem ile Doğukan Coşar’ı tebrik ettiğine ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, fındığa ve fındık üreticilerine yapılan desteklere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, şehir hastanelerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, 27-30 Kasım tarihleri arasında Konya ilinde düzenlenen Uluslararası Ahilik Fuarı ve İş Ahlakı Zirvesi’ne ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelsiz bir dünya dilediğine, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanının “Asgari ücrette Avrupa’dan iyiyiz.” ifadesine ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli ili İzmit ilçesi Cedit Mahallesi kentsel dönüşüm bölgesinde oturan vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması

5.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, asgari ücretlilere 2020 yılı için hak ettiği zammın verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, vefat eden AK PARTİ Toroslar İlçe Teşkilatı Başkan Yardımcısı Avni Atmaca’ya Allah’tan rahmet dilediğine ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Cumhurbaşkanının termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesini veto ettiğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Üsküdar Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin savcıları ve ilgili Bakanlıkları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana ili Tufanbeyli Belediyesindeki yolsuzluk, kayırmacılık ve israf iddialarına ilişkin İçişleri Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, göletlerin maliyetinin çiftçinin sırtına mı yüklenmek istendiğini ve sulama ücretleri oluşturulurken bölgeler arası verimin göz önüne alınıp alınmadığını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, rahatsızlığı nedeniyle HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, asgari ücretliden vergi alınmaması ve çalışana hak ettiği zammın verilmesi konusunda asgari ücretliler ve aileleri adına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

14.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

 

15.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kantin işletmecilerinin sorunlarının ivedilikle çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, otoban ve köprü geçişlerinde uygulanacak olan dinamik fiyatlandırma sistemine, muhasebeciler ile mali müşavirlerin PTT aracılığıyla mükellefleri olmasa dahi iadeli taahhütlü mektup gönderebilmesi yolunun açılması ve prim eksikliği olan vatandaşlara geriye dönük borçlanma imkânı tanınarak emekli olma hakkının verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, engellileri muhabbetle selamladığına ve Hint Filozofu Beydeba’nın “Kelile ve Dimne” adlı eserinde ele aldığı hususlara ilişkin açıklaması

 

 

 

 

18.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Türkiye genelinde kaç ilçe merkezindeki biyokimya tahlil laboratuvarının kapatılarak tahlil cihazlarının daha büyük ilçelere veya il merkezlerine alındığını ve Sağlık Bakanlığının bu uygulamayla yıllık ne kadar tasarruf etmeyi planladığını, zamanında tahlil yapılamadığı için doğacak olumsuzlukların sorumluluğunu kimin üstleneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, engellilerin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutladığına, 2016 yılından itibaren iyi tarım uygulaması için gerekli işlemleri yerine getiren çiftçilerin 2019 yılında yayımlanan genelge nedeniyle mağdur edildiğine ilişkin açıklaması

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi sınavlarının yapıldığı merkezlerin artırılmasına ilişkin açıklaması

21.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

22.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engellerin aşıldığı bir Türkiye dilediğine, ihracatçılara ihracat destek ve teşvik primlerinin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelsiz bir dünya dilediğine, Kayseri merkez ve kırsalında su fiyatlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

25.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, 1-7 Aralık Acil Sağlık Hizmetleri Haftası’na ilişkin açıklaması

26.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle taşerondan işçi kadrosuna geçen işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Down Sendromlular Dünya Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem’e Türk milleti adına şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması

28.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ili Efeler ilçesi Kızılcaköy köyünde kurulması planlanan JES’e karşı mücadele veren köylülerin mağduriyetinin devam edip etmeyeceğini, “Sarı Zeybek” ismi verilerek JES’lerin çevreye ve insana verdiği zararın örtbas edilmeye mi çalışıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

29.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 4 Aralık Kenan Berkay Şipal’i vefatının 3’üncü yıl dönümünde özlemle yâd ettiğine ilişkin açıklaması

30.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, çiftçi, köylü ve üreticilerin gerek doğal afetler gerekse yüksek girdi maliyetleri sebebiyle zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 2 Aralık Namık Kemal’in vefatının 131’inci yıl dönümüne ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

32.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Dünya Down Sendromlular Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem ile Doğukan Coşar’ı ve gümüş madalya kazanan Mehmet Can Topal’ı, Özel Sporcular Basketbol Şampiyonası’nda 3’üncü olan sporcuları tebrik ettiğine, Çorum ili Sungurlu Özel İdare Müdürü Erol Erkoç’a muhalefet liderlerine sarf ettiği hakaret ve iftiralarından ötürü yaptırım uygulanması gerektiğine, iktidara gerçekçi ve sorumluluk içinde davranması, ifade özgürlüğü konusunda baskıcı tutumundan vazgeçmesi için çağrıda bulunduklarına, liyakatten uzak anlayışın devam ettiğine, İçişleri Bakanının “Adil Öksüz’ün nerede olduğunu biliyoruz.” açıklamasına, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, Irak ve Suriye’de terörle mücadeleye devam edildiğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, 27 Kasımda Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’yla Türkiye’nin Akdeniz’deki gücünün arttığına ve Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan bu anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde de konsensüsle kabul edilmesinin dünya siyasetine yönelik net bir ihtar olacağına ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 3 Aralık Özgür Ülke gazetesinin bombalı saldırıya uğramasının 25’inci yıl dönümüne, “özgür basın” geleneğinin sürdürüldüğüne, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün amacının toplumsal farkındalık yaratarak engellilerin sorunlarını görünür kılmak olduğuna, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun çalışmalarını sürdürdüğüne ve asgari ücretin en az net 3.200 lira olması gerektiğine, Alevilere yönelik saldırılarda ve tacizlerde artış yaşandığına, Alevi yurttaşlarımızın maruz kaldığı ayrımcılık ve nefret suçu söylemlerine karşı ortak tutum sergilenmesi gerektiğine, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesinin Meclisin ciddiyetini ortadan kaldırdığına ilişkin açıklaması

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a ve Hakkâri ilinde silah kazası sonucu yaralanarak şehit olan jandarma personeline Allah’tan rahmet dilediğine, kazalar neticesinde hayatını kaybedenlerin şehit sayılmaması ya da uzuv kaybına uğrayanların gazilik haklarından birebir yararlanamaması sorununu Meclisin dikkatine sunduğuna, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Dünya Down Sendromlular Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem ile Doğukan Coşar’a ve gümüş madalya kazanan Mehmet Can Topal’a teşekkürlerini sunduklarına, 27 Kasımda Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’na, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a rahatsızlığı nedeniyle yapılan uygulama özelinde cezaevlerindeki sağlık hakkını mercek altına alacaklarına, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine ilişkin açıklaması

37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli vatandaşların engellerini kaldırmaya yönelik mücadelelerine devam ettiklerine, TANAP projesine, Türkiye’nin Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’yla uluslararası alanda gücünü artırdığına, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesinin kuvvetler ayrılığının göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması

38.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, Barış Pınarı Harekâtı bölgesi ile Pençe-3 Harekâtında vefat eden şehitlerimize ve soba zehirlenmesi sonucu vefat eden Ampute Futbol Millî Takımı Teknik Direktörü Osman Çakmak’ın anne ve babasına Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda 3’üncü olan hemşehrisi Sümeyye Boyacı başta olmak üzere engelli sporcuları başarılarından dolayı tebrik ettiğine, Meclise sunduğu teklifle “özürlü” kelimesi yerine “engelli” kelimesinin kullanılmasını sağlayarak engellilere göstermiş olduğu hassasiyetten dolayı Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle andığına, Türkiye’nin Baltık ve Polonya hattındaki NATO hamlelerini veto etmesini doğru ve cesur bir adım olarak gördüğüne, Libya ile Türkiye arasında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırları noktasında varılan anlaşmanın tarihî bir anlaşma olduğuna ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, şehitleri rahmetle andığına, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Yusuf Bilge Tunç’un hâlâ kayıp olduğuna, İçişleri Bakanının “Anayasa Mahkemesinin gözlükleriyle bakmak zorunda mıyım?” ifadesine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, bütçe görüşmelerinde Parlamentoda grubu olmayan partilere de söz hakkı tanınmasını ve yoksul halkımız için bütçe yapma sorumluluğunun değerlendirileceğini umduğuna, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 8 Aralık Pazar günü İstanbul Bakırköy Meydanı’nda İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin emekçilerin taleplerini dile getirecekleri bir miting düzenleyeceğine, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözümü için Parlamentonun sorumluluk üstlenmesi gerektiğine, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine ilişkin açıklaması

41.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, dün “Kanun teklifi geçti.” diye alkışlayanların bugün “Veto edildi.” diye alkışladığına ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, kuvvetler ayrılığına ilişkin sözlerinin arkasında olduklarına ilişkin açıklaması

45.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Balıkesir Miletvekili Pakize Mutlu Aydemir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17 Nisan 2016 tarihli Sabah gazetesindeki “Engelli vatandaşın protez bacağı haczedildi.” haberine ilişkin açıklaması

48.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, 3 Aralık Alevi topluluğunun en önemli isimlerinden Muharrem Ertaş’ın Hakk’a göç yolculuğunun 35’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

49.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Cezayir’in Bechar ve Ouargla kentlerinde askerî hastane yapan Türk inşaat firmasının çalışanlarının mağduriyetine ilişkin açıklaması

50.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, AKP’nin kaybettiği Ankara, İstanbul gibi büyükşehir belediyelerinde su fiyatlarına zam tekliflerine “hayır” oyu kullanırken kazandığı tüm belediyelerde su fiyatlarına zam yapmasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

51.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kamuda çalışan sözleşmeli personelin kadro beklediğine ve Mersin Büyükşehir Belediyesinde dört ay önce indirim yapılan suya zam yapıldığına ilişkin açıklaması

52.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Barış Pınarı Harekâtı bölgesi ile Pençe-3 Harekâtında şehit düşen 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine, Şanlıurfa ili ilkokul ve ortaokullarının kapasitelerinin çok üstünde öğrenci sayısıyla eğitim vermesinin eğitim kalitesini düşürdüğüne ilişkin açıklaması

53.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay esnafının sorunlarının giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

54.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, personel yetersizliği nedeniyle sağlık emekçilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için söz verilen atamaların tek seferde yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

55.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

56.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Muğla ili Milas ilçesinde tarım arazileri ve zeytinliklerin kamulaştırılarak linyit maden sahalarının genişletildiğine ilişkin açıklaması

57.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 20’nci Dönem Milletvekili Şevki Yılmaz’ın katıldığı Afyonkarahisar ilindeki konferansta hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de saygın meslek mensuplarına hakarette bulunduğuna ilişkin açıklaması

58.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas ili Şarkışla ilçesindeki hayvan pazarında uygulanılan para cezalarının pazar ekonomisine zarar verdiğine, Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması

59.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Manisa ilinde suya indirim olmadığına ilişkin açıklaması

60.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

64.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

67.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

68.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

69.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ı Bülent Ecevit’in ve geçmiş bütün devlet adamlarımızın manevi şahsiyetinde kınadıklarına ilişkin açıklaması

70.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

71.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

72.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

73.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ili Arsuz ilçesinde hastane olmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması

74.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, TürkAkım Projesi’nin Trakya’dan geçmesi nedeniyle bu bölgede gerekli tedbirlerin Savunma Bakanlığı tarafından alınıp alınmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

75.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, 7193 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 50’nci maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için geri gönderildiğine dair tezkeresi (3/991)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2018 yılı harcamalarına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/992)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) boş bulunan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın üyeliğinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/993)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ülkemizin Latin Amerika ve Karayip ülkelerine yönelik açılım politikasının parlamenter diplomasi boyutunun da güçlendirilmesi kapsamında, TBMM’nin And Topluluğunun danışma ve denetim organı olan And Parlamentosuna gözlemci üye olmasıyla ilgili mutabakat gereğince söz konusu faaliyetleri yürütmek üzere TBMM’yi temsil edecek bir grubun kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/994)

 

B) Önergeler

1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, (2/2399) esas numaralı Kastamonu İlinin Adının Gazikastamonu Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/51)

2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, (2/1751) esas numaralı Emeklilerin Taban Aylığının Belirlenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52)

 

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 25/11/2019 tarihinde Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve 19 milletvekilinin, engelli vatandaşların yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2175) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve insan haklarına aykırı keyfî uygulamaların önlenmesi amacıyla 3/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ve arkadaşları tarafından, insan hakları ihlallerinin araştırılması amacıyla 2/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9 Aralık 2019 Pazartesi günkü gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin sekiz turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi

2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4 Aralık 2019 Çarşamba günkü çalışma saatinin yeniden düzenlenmesine; Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 143 sıra sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2011-2014 ve 2015-2016 yılları denetimine ilişkin raporlarının, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün 2011-2016, Türkiye Radyo TeIevizyon Kurumunun 2015-2016, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 2011-2016 ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016 yıllarına ait bölümleri ile raporların bu bölümlerine yapılan itirazlar ve Komisyonun görüşünün bu kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 143 sıra sayılı işin görüşmelerinde siyasi parti gruplarına altmış beşer dakika süreyle söz verilmesine ilişkin önerisi

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)

 

2.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının Türkiye’de Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmeye Türkiye Cumhuriyeti’nin Beyanlarla Birlikte Katılmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1801) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Ardahan ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/20971)

2.- Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın, TBMM’de istihdam edilen personel ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/21147)

3.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanı’nın katıldığı parti grup toplantılarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/21148)

3 Aralık 2019 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, Tel Abyad’da şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Kuzey Irak’ta şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Down Sendromlular Dünya Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem ile Doğukan Coşar’ı tebrik ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, gündem dışı söz vermeden önce iki hususta bir değerlendirmem olacak, onları sizlerle paylaşmak isterim.

Tel Abyad’da Uzman Onbaşı Harun Çınar ve Kuzey Irak’ta Er Alparslan Kurt’un şehit edilmelerini büyük bir üzüntüyle öğrendik. Bu kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ulusumuzun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Tüm engelli kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum.

Umut ediyorum ve diliyorum ki, bütün dünyada engellilere en yüksek standartta uygulanan hangi kurallar ve sistemler varsa Türkiye’de de uygulanması konusunda bir an önce çözüme gidilmelidir. Engelli kardeşlerimizin önündeki engeller kaldırıldığında onların neleri başardığına defalarca tanık olduk.

Son olarak, Dünya Judo Şampiyonası’nda, Down sendromlu kardeşlerimizden Talha Ahmet Erdem ve Doğukan Coşar kardeşlerimiz altın madalya kazanarak engelli bireylerin neler yapabileceklerini bize bir kez daha gösterdiler. Kardeşlerimizi yürekten kutluyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Musa Piroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla söz aldım. Engellilerin yaşadığı sorunları bu beş dakika içinde kısaca anlatmaya, sıkıştırmaya çalışacağım.

Türkiye’deki engellilerin nüfusa oranının yüzde 13 olduğu -bu, kesin bir rakam değil- ve bunun 10 milyon civarında olduğu söyleniyor. Bunun 6 milyon kadarını fiziksel ya da zihinsel yeti kaybı sebepli engelliler oluşturuyor.

Bu kadar büyük bir nüfusu ne yazık ki sokaklarda göremiyoruz, iş hayatında göremeyiz, okullarda da göremeyiz yani aslında sosyal hayatın neredeyse hiçbir yerinde göremeyiz; sadece ve sadece, işte, bazen büyük bir başarı, kahramanlık ya da özveri diye gösterdiğimiz birkaç tane istisnai olayda öne çıkarlar. Biz, bu öne çıkan insanları görürüz ama onun arkasındaki büyük bir yığını görmezden gelmeye devam ederiz. Bu insanlar, sokaklara, kendileri istemediği için çıkmamazlık etmiyorlar. Bu insanların sokaklara çıkmamasının ve bizim görünür alanlarımızın dışına çıkmasının temel sebebi, onları engelli yapan esas etmendir. Engellilik, fiziksel yeti kaybı ya da zihinsel bir sebepten kaynaklanan yetersizlikle açıklanabilecek bir durum değildir. Esas olarak engellilik, bu yeti kaybının hayata katılımı engellemesinden, toplumsal yaşamın buna engel olmasından kaynaklanan bir durumdur. Bu nedenle, bizim bu Meclisin 3 Aralık Engelliler Günü’nü gündem dışı bir konuşma olarak alması bile aslında bu 10 küsur milyon insana haksızlıktır çünkü bu Meclisin “engelliler” diye bir özel gündemi olmadı ve olmamaya da devam ediyor. Zira, Meclisin bir engelliler komisyonu yok, dilekçe verilmiş olmasına rağmen bir alt komisyonu da yok. 2 kere dilekçe verilmesine rağmen İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda bir engelliler alt komisyonu kurulmasını sağlama şansımız da olmadı. 10 milyon insanın sorunlarının araştırılması, bu sorunlara çözüm üretilmesi, bu insanların toplumsal hayata eşit yurttaş olarak katılmasının önündeki engellerin kaldırılması bu Meclisin gündemine girmiyor. Zira, devletin kendisi kurgulanırken ayrımcılık üzerinden kurgulanıyor; engellilerin yaşadığı en temel sorunlardan birincisi bu. Çok basit bir örnekle anlatayım: Ben milletvekiliyim, üniversite mezunuyum ve öğretmenlik yaptım; benim, herhangi bir seçimde Cumhurbaşkanlığına aday olmam, hatta Cumhurbaşkanlığına seçilmem konusunda da önümde bir engel yok ama ben bu hâlde olamam. Ben yüksek yargıç olamam, yüksek memur olamam çünkü yasayla bu yasak. Yasa diyor ki: “Bir engeliniz varsa ya da toplumun hoş karşılamayacağı bir görüntünüz varsa vali olamazsınız, yüksek yargıç da olamazsınız. Cumhurbaşkanı olursunuz ama bu ülkede yüksek memur olma hakkınız yok.” Engellilerin bizden kaynaklanan, Meclisin yapısından, Meclisin çalışmasından kaynaklanan, Hükûmetten kaynaklanan ciddi sorunları var. Bu sorunların önemli bir kısmı Hükûmetin engellilere yaklaşımından kaynaklanıyor. Engellilik bir ticari mesele olarak ele alınıyor. Sadaka niyetine birtakım bağışların yapılması ve maaşların bağlanmasıyla engellilik sorununun çözüldüğü sanılıyor. Hükûmet çıkıp şunları söyleyebilir: “Biz engellilik konusunda çok iş yaptık, yasa çıkardık, maaş da bağladık.” diyebilir. Hatta bu maaş bağladığı insanların sayısını da verebilir. Ama biz acınan, devletin verdiği parayla veya maaşla geçinen ya da şefkat gösterileri yapılan bir grup olmak istemiyoruz. Engelliler, toplumun vicdanıyla baktığı, şefkat gösterileriyle yaklaştığı, sevdiği, kayırdığı, acıdığı bir insan grubu değildir. Engelliler, hepimiz gibi bu toplumun eşit yurttaşlarından birileridir ve bir tane temel talepleri vardır: Eşit yurttaşlar sosyal hayata, üretime, eğitime nasıl katılıyorlarsa bu imkânların hepsinin yaratılmasını istiyorlar; bundan başka bir temel talep yok. İstihdam alanları kapalı, kamu kendi istihdam kadrolarını doldurmuyor. Maaş bağlamış, sürekli rapor isteyerek ömür boyu engelli insanların hastanelerde sürünmesine yol açıyor. Maaşı kişiye değil aile gelirine bağlamış, bir gelir kriteri kurmuş, insanları aileye mahkûm ediyor ve erişilebilirliğin önündeki bütün uygulamalar ertelenerek, sürekli ötelenerek Meclis, engellilerin sosyal hayata girmesinin önündeki engelleri kaldırmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Piroğlu.

MUSA PİROĞLU (Devamla) - Otizm Eylem Planı var, uygulanmıyor. Meclisin çıkardığı yasalar var, uygulanmıyor, yönetmeliklerle bunun önüne geçiliyor. Kamuda, özellikle kamuda bir ayrımcılık, bir ötekileştirme siyaseti yukarıdan aşağıya devam ediyor. Belediyeler uygun koşulları yaratmıyor, devlet daireleri uygun koşulları yaratmıyor ve insanlar, özellikle engelliler, ortopedik araçlara erişimde SUT denen bir mesele nedeniyle büyük zorluklar yaşıyor.

Talepler çok basit; bir, ayrımcılıkla ilgili yasal düzenlemeler ortadan kaldırılmalıdır; iki, maaş bağlanmasında engellilerin gelir kriteri ortadan kaldırılmalı, bütün engellilere maaş bağlanmalıdır; üç, engellilerin, bütün destek elemanlarına ve sağlık hizmetlerine ücretsiz ulaşımı sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Piroğlu.

Buyurun.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Bağlıyorum.

Okullar, hastaneler, sanatsal eğitseller, kamu hizmetleri engellilere eşit sağlandığı gün bu toplumda yol alınmış demektir.

Şimdi, muhtemelen, kürsüye her çıkan, televizyona her çıkan, basının karşısına her geçen kişi, engellilerin nasıl azimle bir sürü engeli aşabildiğini, onlara nasıl şefkatle yaklaşılması gerektiğini, sevginin bütün engelleri aşabileceğini, engelin kalpte olacağını söyleyecek.

Ben buradan basit ve peşinen söyleyeyim: Bu yüce gönüllülüğe ihtiyacımız yok, bunu da istemiyoruz; sadece, temel insan haklarından, temel yurttaş haklarından yararlanmak istiyoruz ve bunlar bizim kazanılmış haklarımız. Bunun önünde engel olmayın, bunun önünde bizim karşımıza çıkmayın, şefkat de vicdan da size ve bütün topluma kalsın.

Engellilerin eşit yurttaş olarak bu topluma katılmasının önündeki bütün engelleri kaldırma görevi bu Meclisin görevidir, yüküdür, sorumluluğudur. Ben, Meclisi bu sorumluluğun altına girmeye davet ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Piroğlu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, her sene 3 Aralıkta… Yani bu şekilde o platform üçüncü dünya ülkelerine yakışıyor. O platform, insan onuru anlamında engelli kardeşlerimizin insanlık onurunu da rencide ediyor. O platformun en azından eğilip yükselebilen şekilde… Meclis Başkan Yardımcısı olarak sizi bu anlamda göreve davet ediyorum.

Saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanal’ın da gündem dışı konuşmasını dinledik!

Şimdi, gündem dışı ikinci söz, Ordu iline yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Ordu Milletvekilimiz Sayın Metin Gündoğdu’ya aittir.

Buyurun Sayın Gündoğdu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Gündoğdu.

2.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, fındığa ve fındık üreticilerine yapılan desteklere ilişkin gündem dışı konuşması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Çok değerli milletvekillerimiz, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Fındık ve fındık üreticilerimize yapılan destekler hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, dün iki üzücü haber aldık, Uzman Onbaşı Harun Çınar ve Er Alparslan Kurt kardeşlerimiz şehadete yürüdü. Allah mekânlarını cennet etsin, ailelerine de sabır diliyorum.

Bir de 1 Aralık Pazar günü Ordu’dan Yozgat’a giden Ordu Gençlerbirliği Kadın Hentbol Takımı’nı taşıyan minibüsün kaza yapması sonucunda hayatını kaybeden Göksu Akyel ve Sinem Aksu kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

Sözlerime başlamadan önce, ben de 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle, engelli kardeşlerimizin yaşamış olduğu sıkıntılarla ilgili, AK PARTİ iktidarının 2002’den bugüne kadar yapmış olduğu önemli hizmetleri size aktarmak istiyorum. Engelli bireylerin toplumsal hayata tam ve etkin katılımlarını sağlamak amacıyla çok önemli hizmetleri hayata geçirdik. 2005 yılında engellilik konusunda temel hak alanlarında yaklaşık 1.500 maddelik engelli hukuku oluşturduk. Kamu iş yerlerinde yüzde 3 olan engelli çalıştırma oranını yüzde 4’e çıkardık. Kaynaştırma eğitiminde öğrenim gören öğrenci sayısı 29 binden 295 bine yükseltildi. Kamuda engelli memur sayısı 5.700 kişiden 55 bin kişiye çıktı. 2002 yılında engelli vatandaşlarımıza sadece 24 TL cüzi bir yardım yapılıyordu, bugün ise engelli yardımları yaklaşık 763 TL olarak ödenmektedir. Ayrıca, 515 bin engelli birey ve ailesine 1.384 lira evde bakım yardımı sağlanmaktadır.

Evet, sayın hatibin söylediği sözleri dinledik fakat engelli kardeşlerimizle ilgili, biz iktidar olarak bugüne kadar yaptıklarımızı bundan sonra artırarak yapmaya devam edeceğiz, kimse bundan endişeye kapılmasın.

Kıymetli milletvekilleri, bölgemizi ilgilendiren önemli tarım ürünlerinden biri olan fındıkla ilgili, geçtiğimiz hafta bu kürsüden bir konuşma yapıldı ve o konuşmada, bugüne kadar yapılan hizmetlerden, fındık üreticisine yapılan desteklerden bahsedilmeyip çok farklı konulara girildi. Ben de bölgemizi ilgilendiren, bugüne kadar fındıkla ilgili yapılan yatırımları aktarmak istiyorum. 2001 yılından itibaren 550 bin hektar olan fındık dikim alanı 2018 yılında yüzde 31 artarak 728 bin hektara kadar yükseltilmiştir. Bunun yanında, dünyada son beş yılda gerçekleştirilen fındık ve mamulleri ihracı 770 bin tona çıkmıştır. Tabii, burada, son yıl yani bu yıl içerisinde ve geçtiğimiz yılda Toprak Mahsulleri Ofisinin devreye girmesiyle AK PARTİ iktidarı üreticilerimizin yanında durduğunu göstermiştir. 2009 yılından itibaren doğrudan gelir desteğiyle bugüne kadar üreticiye 8,5 milyar TL doğrudan gelir desteği ödenmiştir. Bunun yanında, tekel oluşmasını engellemek amacıyla -bunun da önüne geçilmiş- Toprak Mahsulleri Ofisi bugün dünyanın her tarafına ihracat yapma yetkisini almış ve ihracat yapabilecek kabiliyete ulaşmıştır. Hariçten, geçtiğimiz hafta bu kürsüde Toprak Mahsulleri Ofisinin kendi aldığı fındığı sadece bir kuruma verdiğine dair açıklama yapılmıştır. Asla böyle değildir; Toprak Mahsulleri Ofisi aldığı mahsulü 44 yerli üreticiye ihale usulüyle satmıştır.

Bunun yanında, yerli ve millî sanayiyi AK PARTİ iktidarı her dönemde desteklemiştir, AK PARTİ iktidarı yerli ve millî sanayinin yanında durmuştur. AK PARTİ iktidarı fındık alanında da asla ve asla bahsedilen firmaların yanında durmamıştır, her zaman karşılarında olmuştur. Bugüne kadar Türkiye genelinde yapılan yatırımlara bakılınca, verilen desteklere bakılınca, iyi tarıma verilen desteğe bakılınca, üreticinin her dönem yanında durduğumuzu her defasında söylememize rağmen, ne yazık ki geçtiğimiz ağustos ayından önce, tarihinde ilk defa Toprak Mahsulleri Ofisi, üretici bahçeye girmeden fındığın fiyatını açıklamış ve fındık mahsulünün alımıyla ilgili fiyatı Sayın Cumhurbaşkanımız il başkanları toplantısında deklare etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

METİN GÜNDOĞDU (Devamla) – 16,5 TL olan fındık, 17 TL olan “Giresun yağlı fındığı” dediğimiz fındık üreticiden alınmış, bugün fındık fiyatları bölgede 19 lira ila 20 lira seviyesinde olmuştur. Doğrudan gelir desteğini de bunun üzerine koyduğumuz zaman, AK PARTİ iktidarının üreticinin yanında durduğu her hâliyle gözükmektedir. Aynı zamanda, sahada, üreticilerimiz bu durumdan son derece memnundur.

Ben, bu vesileyle, fındık üreticisinin, Karadenizli üreticinin her zaman yanında duran Sayın Cumhurbaşkanımıza çok teşekkür ediyorum. Aynı zamanda, Hazine ve Maliye Bakanımıza, Tarım ve Orman Bakanımıza ve Toprak Mahsulleri Ofisine teşekkür ediyorum. Bu yıl içerisinde ağustos ayında fındık alımına başlayıp, üreticileri mağdur etmeden çok iyi bir şekilde fındık alıp, fındığın değerindeki fiyatlarla satılmasını sağlamıştır.

Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, şehir hastaneleri hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Gamze Akkuş İlgezdi’ye aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın İlgezdi, süreniz beş dakika.

3.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, şehir hastanelerine ilişkin gündem dışı konuşması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, şehir hastaneleriyle ilgili söz aldım.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Engellerin kalktığı, ön yargının yıkıldığı, ayrımcılığın olmadığı aydınlık bir Türkiye diliyorum.

Bugün dış politikadan eğitime, toplumsal uzlaşmadan demokrasiye, ekonomiden sağlığa çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Ne yazık ki sosyal güvenliği sağlayacak hak temelli politikalar terk edildi, eşitsizliği giderecek olan sosyal adalet tahrip edildi, bir avuç azınlığı mutlu eden yeni bir düzen inşa edildi. Halk ozanı Hüdai’nin “Hakikat şehrine yolcu değilsen/Ne yolcuyu eğle ne yolu incit.” sözünü bilmeyenimiz yoktur.

Bakın, on altı yıldan beri Türkiye’de bir sağlıkta dönüşüm masalı dinliyoruz, karşılaştığımız hakikatlerse hepimizi incitiyor. Ne yazık ki sağlık sektörü bir anonim şirkete dönüştürüldü; sağlık hakkı değil, otelcilik hizmeti önem kazandı, sağlık hizmetleri sermaye için yeni bir yatırım alanı oldu. Şehir hastanelerinin maliyetini sizlere defalarca ve defalarca sormamıza rağmen bir cevap alamadık. Maliyetini sır gibi sakladığınız şehir hastanelerinin en değerli yatırım aracı olduğuna hep birlikte tanık olduk.

Evet, mimarisi ve beş yıldızlı kompleksleri aratmayan konforuyla bu hastaneleri sağlıkta zirve olarak görenler var. Bakın, iyi koşullarda kaliteli hizmet veren hastanelere karşı değiliz. Ancak biz burada gerçekleri konuşmalıyız. Öncelikle bir hekim olarak belirtmeliyim ki, ısrarla savunduğunuz bu hastaneler ne yerlidir ne millîdir; aksine, İngiltere’den ithal edilmiş Deli Dumrul bir projedir. Neden mi? Hazine arazisini bedavaya şirkete verdiniz; yetmedi, şirketlere, yaptığı inşaat karşılığında yirmi beş yıl kira ve bakım parası ödemeyi taahhüt ettiniz; yine yetmedi, doluluk sözüyle yüzde 70 hasta garantisi verdiniz. Sonuçta, ne acı ki, ev sahibi olan devlet, kendi evinde kiracı konumuna düşürüldü.

Şu bir gerçek ki şehir hastaneleri cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliğidir, vatandaşın cebine göz dikmektir. Yirmi beş yılda ödenecek kirayla 862 tane hastane yapmak varken 30 hastaneye razı olundu, yetim hakkı yenildi. Tüp bebek birimi olmayan hastanelerde “laboratuvar hizmeti” adı altında garanti bedeli alındı, hazine boşaltıldı. Ameliyathaneden görüntüleme merkezine, morgdan restorana, hastane hizmetlerini şirkete devrettiniz, özelleştirdiniz. Aslında karşımızda duran tablo tam da sağlığın Osmangazi Köprüsü’dür; hasta olandan 5 lira alınır, olmayandan 10 lira.

Şehir hastaneleri ticarethane mantığıyla işletildikçe vatandaşın mağduriyeti artıyor değerli arkadaşlar. Bakın, şehir merkezinde bulunan hastanelerin ulaşımı kolayken hastaneleri bir uçtan bir uca taşıyarak erişilebilirliği engellediniz. Geçtiğimiz hafta Bilkent Şehir Hastanesine toplu taşıma aracıyla gitmeyi denedim, tam kırk beş dakika sürdü. Ancak Ankaralılar şanslı; Adana’yı, Mersin’i düşünürsek tablo daha vahim, 200 kilometre yol katetmek gerekiyor. Taksi kullanacak olursanız da özel hastane ücretlerini aratmayan bir yol parası ödüyorsunuz. Bakın, Bilkent Şehir Hastanesinin ana girişinden servislere gidebilmek için gene en az kırk dakika yürümeniz lazım. Devasa hastanede birbirine konum atan hastaları görürseniz şaşırmayın. Sağlıklı yaşam için yürümenin şart olduğunu biliyoruz ama hastaları yürütmenin mantığını gerçekten anlayamadık. Çözüm gibi gözükse de on beş yirmi dakikada gelen ring araçlarının da bu konuya çözüm olmadığını hepimiz biliyoruz.

Öte taraftan, “Engelliler için bir şey yapılmış mı?” diye baktığımızda, tabii ki hayır, engellilerin adı bile yok. İstediğiniz gün ve saatte birlikte gidelim, engellilerin ring araçlarına hangi zorluklarla bindirildiğini birlikte görelim.

Şimdi, gelelim bu hastanelerle ilgili vaatlere: “Hasta yatağı artacak.” denildi, lafta kaldı; kapananlarla oranlandığında, açılan şehir hastanelerinin yatak sayısında bir şey değişmediği görülüyor. “Ulaşılabilir hizmet.” denildi ama hasta zamanında doktora ulaşamadığı için erken teşhis imkânı ortadan kalktı. Kamu-özel ortaklığı adı verilerek “Yük olmayacak.” denildi, kira ve hizmet bedeli karşısında hastanelerin döner sermayeleri iflas etti. “Sürdürülebilir.” denildi ama liyakat unutuldu, başhekimlerden alınan yetki şirket yöneticilerine devredildi. “Hız” denildi, gereksiz bürokrasi aldı başını gitti; hasta bakımı olumsuz etkilendi, yirmi beş dakikada ameliyathaneye götürülen hasta için bir de taşınma parası ödendi üstüne. “Kaliteli hizmet” denildi ama otelcilik hizmeti ön plana çıktı; acillerde, ameliyathanelerde, yoğun bakımlarda, kliniklerde sunulan sağlık hizmeti sınıfta kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – “Avrupa’nın en büyük laboratuvarları” denildi, deneyimli kamu sağlıkçıları tasfiye edildi; radyoloji, patoloji gibi alanlarda taşeron şirketler söz sahibi oldu. “Enfeksiyon riski olmasın.” denildi ama bilimin söylediği, 600’den fazla yataklı hastanelerde enfeksiyon riski göz ardı edilerek 2.700 yataklı hastanelerle övünüldü. Aslında, bir hastanın şu sözü şehir hastanelerini tam tanımlıyor, diyor ki hasta: “Kurban olayım, beni oraya göndermeyin.” Daha diyecek bir söz yok. Yediden yetmişe borçlandırılan bir modelde ısrarcı olmanın aslında manalı olmadığını hepimiz biliyoruz.

Alınan katılım payı artacak ve iki yılını doldurmadan kendini finanse etmekte zorlanan bu hastanelerin sağlık hizmetini daha pahalı hâle getireceğini görmemek mümkün değil. Bu durum dar gelirli vatandaş için “Sen gelme, evde ölümü bekle.” demek aslında.

Değerli vekiller, geçtiğimiz günlerde, devleti zarara uğratan bu kamu-özel iş birliği modelinden vazgeçileceği açıklandı; olumlu ama yeterli değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Şehir hastaneleri projelerinden tümüyle vazgeçmek gerekiyor; yerine en çok 500 yataklı, monoblok, şehir merkezinde, ulaşımı kolay yeni hastaneler yapılmalı. Gelişmiş ülkeler kolay ulaşılabilen bu tip hastanelere dönerken bizlerin neden bu eski model hastane anlayışını yürüttüğümüzü anlamak mümkün değil. Ne yazık ki rant kavgasıyla inşa edilen, içinde fast foodundan kafesine, süpermarketinden lüks kuaförlerine her şey bulunan AVM tarzındaki hastanelerde halk sağlığı yoktur, rant sağlığı vardır; hasta ve sağlık emekçisine değer yoktur, şirketlerin kâr kavgası vardır. (CHP sıralarından alkışlar) İnanıyorum ki ülkesini düşünen hiç kimse bu yanlışta ısrar etmeyecek.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren milletvekillerimize söz vereceğim. Bugün Dünya Engelliler Günü nedeniyle arkadaşlarımıza da biraz pozitif ayrımcılık tanıyacağız konuşmalar açısından.

İlk söz Sayın İlhan’ın.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, 27-30 Kasım tarihleri arasında Konya ilinde düzenlenen Uluslararası Ahilik Fuarı ve İş Ahlakı Zirvesi’ne ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

27-30 Kasım 2019 tarihlerinde Konya’da Uluslararası Ahilik Fuarı ve İş Ahlakı Zirvesi Programı Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleşti. Buraya kadar herhangi bir sorun yoktur. Zaten, Ahilik, temeli fütüvvete dayanan ve yerelden evrenselliği hedefleyen bir anlayıştır. Dolayısıyla, Konya’da veya başka şehirlerde, hatta yurt dışında zirveler, programlar, etkinlikler yapılması Kırşehirlileri ziyadesiyle memnun etmektedir ancak Konya’da yapılan zirvede Ahiliğin merkezi olan Kırşehir’den ne bir siyasi ne bir STK temsilcisi ne de Ahi Evran Üniversitesi Ahilik Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezinden bir akademisyen göremedik. Üstüne üstlük, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı da programda talihsiz bir şekilde “Ahiliğin merkezi Konya’dır.” cümlesini kurmuştur. Bunun üzerine de Ahilik konusunda çok hassas olan hemşehrilerimiz, yüksek sesle ve haklı olarak tepkilerini dile getirmeye başlamışlardır. Tarih bilen herkes, Osmanlı’nın devletleşmesinde Ahilik ve fütüvvet anlayışının, kurumsal altyapıyı oluşturmada mihenk taşı olduğunu bilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydın…

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelsiz bir dünya dilediğine, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanının “Asgari ücrette Avrupa’dan iyiyiz.” ifadesine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya Engelliler Günü’nde tüm engelli yurttaşlarımızı selamlıyor, engelsiz bir dünya diliyorum.

Çalışanların yaşamını birinci derecede etkileyecek asgari ücret artışıyla ilgili komisyon toplantılara başladı ancak açlık sınırının 2.124 TL olduğu, hâlihazırda asgari ücretin bu sınırın altında olduğu, pazara giden bir babanın parasızlıktan kendi yaşamına son verdiği ülkede Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk toplumda şaşkınlık yaratacak bir açıklama yaptı “Asgari ücrette Avrupa’dan iyiyiz.” dedi. Oysa Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri arasında 21’inci sırada; arkasında Sırbistan, Arnavutluk ve Bulgaristan var.

Bakın, nasıl bir algı yaratılmaya çalışılıyor: Asgari ücrete resmî enflasyon kadar zam yaparlarsa 2.160 TL olacak. Ben de diyorum ki: Saraya alınan eski milletvekillerinin maaşına yaptığınız kadar zam yapın, 3 bin TL olsun; elektriğe, doğal gaza yaptığınız kadar zam yapın, 4 bin TL olsun. Sayın Bakanın bu açıklamalara bir de bu açıdan bakmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Kararlı duruşları ve çabalarıyla hepimize örnek olan engelli kardeşlerimizin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya nüfusunun yüzde 10’unu engelliler teşkil ediyor. Hiçbir siyasetçinin, bürokratın, hiçbir ferdin toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren bu durum karşısında kayıtsız kalması, gözünü kapatması düşünülemez. Engelli kardeşlerimiz toplumun ayrı bir kesimi olarak değil, bütünleşmiş bir parçası olarak görülmelidir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde AK PARTİ olarak engelli kardeşlerimiz için yapmış olduğumuz çalışmalar yardım veya lütuf anlayışıyla değil, onların haklarını teslim etme anlayışıyla yürütülmüş olup toplumsal hayata tam katılımlarının sağlanması; ayrımcılığa maruz kalmadan vatandaşlık haklarını rahatça kullanabilmeleri; onların, başkalarına gereksinim duymadan hayatlarını sürdüren, üreten bireyler olmalarının sağlanması her zaman öncelikli hedefimiz oldu ve olmaya devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

4.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli ili İzmit ilçesi Cedit Mahallesi kentsel dönüşüm bölgesinde oturan vatandaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kocaeli’nin İzmit ilçesi Cedit Mahallesi’nde Bakanlar Kurulu kararıyla 2015’te “riskli alan” ilan edilen 12,6 hektarlık bölgede, TOKİ ile İzmit Belediyesi arasında 12/3/2018 tarihinde kentsel dönüşüm yapılması için protokol imzalanmıştı. İmzalanan protokol gereği sekiz ay öncesine kadar yapılan çalışmaların dışında İzmit Belediyesinin hiçbir çalışma yapmadığı, hak sahipleriyle muhatap olmadığı, bilgilendirme için mahallede hizmet veren kentsel dönüşüm ofisinin kapatıldığı, bölge halkının muhatap bulamama nedeniyle tedirgin olduğu yaptığımız görüşmelerde net bir şekilde görülmektedir. İzmit Belediyesinin hiçbir çalışma yapmaması nedeniyle bölge halkı ciddi anlamda mağdur ve tedirgindir. Cedit Mahallesi kentsel dönüşüm bölgesinde oturan vatandaşların İzmit Belediyesi tarafından daha fazla mağdur edilmemesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı konuyu ivedilikle inceleyip gerekli çalışmaları yapmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Önal…

5.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, asgari ücretlilere 2020 yılı için hak ettiği zammın verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bilindiği üzere, şu günlerde TÜRK-İŞ ile Çalışma Bakanlığı arasında asgari ücrette yapılacak zam artışını belirlemek üzere çalışma yapılıyor. Asgari ücretli çalışanlarımızın bu yıl millî gelire katkısı yüzde 25 iken millî gelirden aldığı pay sadece yüzde 5’tir. Pırlantadan yüzde 1 vergi alan devletimiz asgari ücretlinin maaşından her ay yüzde 28 oranında vergi almıştır. Yani asgari ücretli her ay maaşının üçte 1’ini vergi olarak devlete ödemiştir. Hâlen asgari ücretlilerimizin tamamı açlık sınırının altında maaş almaktadır. Bu yıl elektriğe yüzde 60, doğal gaza yüzde 50, temel gıda ürünlerine ise ortalama yüzde 40 zam yapılmıştır. Kırıkkale’de ortalama 4 kişilik bir ailenin kasım ayı elektrik faturası 150, doğal gaz faturası ise 400 TL’dir. Birçoğu kira veren, çocuk okutan asgari ücretlilerimize 2020 yılı için hak ettiği zam verilmeli, ayrıca asgari ücretliden alınan vergiler tümüyle kaldırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Öncelikle tüm engelli kardeşlerimizin gününü kutluyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AK PARTİ olarak geçtiğimiz on yedi yılda engelli kardeşlerimizin hayatın her alanında daha fazla yer almalarının önündeki engelleri birer birer kaldırmaya çalışıyoruz.

Ülkemizin ilk engelliler kanununu 2005 yılında yasalaştırdık. Bugün aylık 1.385 TL olan evde bakım ücretini 2007’de ilk defa başlattık. Ailelerin yanında bakımı mümkün olmayan engellilerimizden Haziran 2019 itibarıyla 7.811’ini devlete ait bakım merkezlerinde, 18.752’sini de ücreti tamamen devlet tarafından karşılanmak üzere özel bakım merkezlerinde bakım altına aldık. Kamuda istihdam edilen engelli sayısını 56 binin üzerine çıkardık. Sevgi her engeli aşar diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

7.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Öncelikle engelsiz, sınırsız, özgür yarınlar dileklerimi ileterek bütün engelli vatandaşlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyor, kültürümüzün dayanışmacı toplum anlayışını hâkim kılarak çalışmak isteyen engelli vatandaşların istihdam olanakları artırılmalıdır diyorum.

Aslında en büyük engel sevgisizliktir, doğrusu eğrisi olmamaktır, sorgulamadan itaat etme şuursuzluğudur. Deli İbrahim’in Sadrazamı Sultanzade Mehmed Paşa bunun güzel bir örneğidir. Padişahın sorusu üzerine “Sultanım siz Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, halifesiniz. Aklınıza gelen her şey Allah’ın size bir ilhamıdır. Sizin akla uymayan emirleriniz olsa bile bunun bir hikmeti vardır ve hikmetin ne olduğunu biz kullarınız bilemeyiz. Bundan ötürü emirlerinizin hemen yerine getirilmesi icap etmektedir.” demiştir.

Fikri, vicdanı ve irfanı hür nesiller yetişmedikçe Sultanzade gibi engelliler hep var olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, vefat eden AK PARTİ Toroslar İlçe Teşkilatı Başkan Yardımcısı Avni Atmaca’ya Allah’tan rahmet dilediğine ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Elim bir trafik kazası sonucu vefat eden Toroslar İlçe Başkan Yardımcımız, değerli kardeşimiz Avni Atmaca Başkanımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine sabır, sevenlerine ve teşkilatımıza başsağlığı diliyorum; mekânı cennet olsun.

Sevgi, dayanışma ve empatiyle engelsiz bir yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün engelli kardeşlerimizin sorunları hususunda toplumumuzun her kesiminde hassasiyetin ve farkındalığın artmasına vesile olmasını temenni ediyor, kararlı duruşları ve çabalarıyla hepimize örnek olan engelli kardeşlerimizi muhabbetle kucaklıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Cumhurbaşkanının termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesini veto ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Engellileri selamlıyorum. Engelsiz bir dünya, engelsiz bir Türkiye dileğimle bir kez daha tüm engelli kardeşlerimizi saygıyla selamlıyoruz.

Sayın Başkanım, termik santrallerin filtresiz çalıştırılmasına ilişkin madde dün akşam Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi, doğru bir karar alınmıştır. Sayın Cumhurbaşkanına Elbistanlı, Afşinli bir kardeşiniz olarak ve Kahramanmaraş Milletvekili olarak teşekkür ediyorum.

Bu madde görüşülürken Meclis Genel Kurulunda AK PARTİ’li milletvekillerine etmeyin, eylemeyin demiştik ama dinletememiştik. Dün akşamdan sonra umarım bir kez daha düşünürler, yanlış yaptıklarını bir kez daha görürler. Zenginin bacasını tüttürüyorsunuz; bu, yanlıştır diyorduk, dinlemiyorlardı; şimdi ise hepsi Sayın Cumhurbaşkanını tebrik ediyor, teşekkür ediyor.

Madem bu kadar kötüydü ve onun veto edilmesi doğru bir karar, burada neden “evet” oyu verdiniz diye soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

10.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Üsküdar Belediyesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin savcıları ve ilgili Bakanlıkları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ’li Üsküdar Belediyesi yolsuzluk iddialarıyla çalkalanıyor kamuoyunun gündeminde. Belediyede müdür olarak çalışan Veysel Kömürcü’nün yeminli zabıt kâtibi huzurunda “İfadem ve ihbarımdır.” diyerek şahit olduğu yolsuzluk ve usulsüzlükleri tek tek anlattığı ifadesi medyaya yansıdı.

Ne diyor Veysel Kömürcü: “Burada anlatılan hiçbir şey tahmin değil, bizzat bildiğim, belge ve şahitlere sahip, apaçık sistematik yolsuzluktur.” Naylon poşetler içerisinde alınan paralardan bahsediyor. Veysel Kömürcü milyonlarca liranın makbuzsuz, kayıtsız, tutanaksız nasıl toplatıldığını ve bu paraların nereye gittiğinin belli olmadığını Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e anlattığını belirtiyor. Belediye Başkanının “Gerekeni yapacağım.” demesine rağmen hiçbir adım atılmadığı dikkat çekiyor.

Üsküdar Belediyesiyle ilgili bu iddialar hakkında savcılar ve ilgili bakanlıkları göreve davet ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

11.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana ili Tufanbeyli Belediyesindeki yolsuzluk, kayırmacılık ve israf iddialarına ilişkin İçişleri Bakanını göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Kuvayımilliye ruhunun yaşadığı Adana’nın şirin ve güzel ilçesi Tufanbeyli, 2014 yılından bu yana AKP’li Belediye Başkanı tarafından yönetilmektedir. Bu güzide ilçemiz, Belediye Başkanının tasarrufları nedeniyle bugün yolsuzluk, kayırmacılık ve israf yönetimiyle anılmaktadır. İddialar arasında, yüz binlerce lirayı bulan ihaleler ve doğrudan teminlerin yakın kişilere usulsüz verildiği, yapılmayan işlerin de yapılmış gibi gösterilip belediyenin yani halkın parasının gasbedildiği ileri sürülmektedir.

Ayrıca, Belediye İhale Komisyonu Başkanı ile ihaleyi alan kişinin anne-oğul olduğu, bu ikili arasında 34 ihalenin yapılıp 2,5 milyon liralık bir zimmet sağlandığı ifade edilmektedir.

Söz konusu iddialar için Belediye Meclis üyeleri cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmuşlardır. Devletin, milletin çıkarları doğrultusunda kararlar almak için İçişleri Bakanını Tufanbeyli Belediye Başkanı için göreve davet ediyorum. Söz konusu iddiaların aydınlatılması için Başkanı görevden alacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Karasu…

12.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, göletlerin maliyetinin çiftçinin sırtına mı yüklenmek istendiğini ve sulama ücretleri oluşturulurken bölgeler arası verimin göz önüne alınıp alınmadığını Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2019 yılında faaliyete başlayan Yıldızeli ilçesi Güneykaya Göleti Yusufoğlan, Güneykaya, Sarıyar ve Kargın köylerinin arazilerini sulamaktadır. Bölgede ekim yapılan tüm ürünlerde sulama ücreti en yüksek tarifeden fiyatlanmaktadır. Örneğin şeker pancarında dönüme 164 TL talep edilmektedir. Zor şartlarda üretim yapan ve girdi maliyetleri her geçen gün artan üreticilerimizin bu yüksek sulama ücretini ödeme şansı kalmamıştır.

Bu bağlamda Tarım ve Orman Bakanına sormak istiyorum: Yapmış olduğunuz göletlerin maliyetini çiftçinin sırtına mı yüklemek istiyorsunuz? Bu sulama ücretlerini oluştururken bölgeler arası verim göz önüne alınmadan sadece göletlerin maliyetini mi göz önüne almaktasınız?

BAŞKAN - Sayın Adıgüzel…

13.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, rahatsızlığı nedeniyle HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, asgari ücretliden vergi alınmaması ve çalışana hak ettiği zammın verilmesi konusunda asgari ücretliler ve aileleri adına çağrıda bulunduğuna ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle üç yıldır cezaevinde tutulan ve geçtiğimiz hafta rahatsızlanan Halkların Demokratik Partisi Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum.

Sayın Başkan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2020 yılında uygulanacak asgari ücretin belirlenmesine ilişkin ilk toplantısını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı maaşının limitleri zorladığı ülkemizde, ne yazık ki 8 milyon vatandaşımız asgari ücret civarında elde ettikleri gelirle hayatta kalmaya çalışıyor.

2020 yılında 81.250 lira maaş alacak olan Sayın Cumhurbaşkanına ve iktidar yetkililerine, asgari ücretliler ve aileleri adına çağrıda bulunmak istiyorum: Asgari ücretliden aldığınız vergi ayıbına son verin artık, lafla peynir gemisi yürümez. Eğer iddia ettiğiniz gibi halkın yanındaysanız yoksulluğa mahkûm ettiğiniz asgari ücretlinin çarşıda pazarda hissettiği enflasyonu ciddiye alarak, çalışana hak ettiği zammı verin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

14.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, süt üreticilerinin mağduriyetine ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan teşekkürler.

Sayın Başkanım, on beş ay önce konkordato ilan eden YÖRSAN’ın mağdur ettiği süt üreticimizin çığlığını buradan defalarca dile getirmiştim. Bir yıl önce, ipe un sermeyin diye de uyardım. İktidarın kulağı tıkalı, gözleri görmüyor. Gönen’de 13 köyde 450 üreticimizin YÖRSAN’dan 3 milyon 579 liralık alacağı var. Bugüne kadar da tek kuruş ödenmedi. Üreticimiz acil olarak iktidarın yardımını bekliyor ancak üreticimiz oyalanıyor. Birçok üreticimiz, yem borcu yüzünden hayvanını kesmek zorunda kaldı, süt üretiminden koptu. YÖRSAN krizi patlak verdiğinde iktidar söz vermişti, sözler tutuldu mu? Hayır. Çalmadık kapı bırakmayan üreticimize derhâl sahip çıkılmalı. İktidarın verdiği sözleri buradan bir kez daha hatırlatıyorum. Acilen çözüm bekleyen üreticimizin çığlığını duyun.

BAŞKAN – Sayın Bayraktutan...

15.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, kantin işletmecilerinin sorunlarının ivedilikle çözülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tüm meslek dallarında olduğu gibi, kantin işletmeciliği meslek dalında da ciddi sorunlar devam etmektedir; kira artış oranlarındaki farklılıklar, kantin işletmelerinin yakın çevresine konulan yiyecek içecek otomatları, işletmelerin birer yıllığına kiraya verilmesi, personel maliyetleri, gıda ürünleri ve ham madde ile elektrik birim fiyatlarındaki artışlar, Bakanlık denetimindeki aksaklıklar, Logolu Ürün Genelgesi’ndeki belirsizlikler devam etmektedir. Aileler evlatlarının beslenme ihtiyaçlarını karşılaması için çocuklarını okul kantini işletmecilerine emanet ettiği için kantinlerde ürün kalitesinden taviz verilmemesi, çocukların sağlığını ilgilendiren alanlara azami dikkat edilmesi gerekmektedir. Kantin işletmecileri hassas bir alanda saygı duyulması gereken bir mesleği icra etmektedirler. Ev dışında gıda tüketiminin yüzde 20’sinin karşılandığı kantinlerin fiziki koşullarının iyi ve hijyenik olması gerekmektedir. Bunun için gerekli altyapının sağlanması, sektör çalışanlarının sıkıntılarının ivedilikle çözülmesi gerekmektedir. Bu konuda gerekli adımların ilgili merciler tarafından atılmasını kantin işletmecileri beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalım...

16.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, otoban ve köprü geçişlerinde uygulanacak olan dinamik fiyatlandırma sistemine, muhasebeciler ile mali müşavirlerin PTT aracılığıyla mükellefleri olmasa dahi iadeli taahhütlü mektup gönderebilmesi yolunun açılması ve prim eksikliği olan vatandaşlara geriye dönük borçlanma imkânı tanınarak emekli olma hakkının verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm engellilerimizin önlerinde engel kalmaması dileğiyle Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum.

Ulaştırma Bakanının dikkatine: Otoban ve köprü geçişlerinde yeni bir sistem geliyor, adı “dinamik sistem.” Maalesef bu geçiş sistemi, yoğun zamanlarda fiyatın yüksek, yoğunluğun az olduğu zamanlarda fiyatın düşük olduğu bir sistemdir; bu, bir fırsatçılıktır. Onun için Sayın Ulaştırma Bakanından milletimizin haklarının korunmasını, milletimizin verdiği paraların doğru değerlendirmesini özellikle talep ediyorum.

Sayın Ulaştırma Bakanına bir konu daha: Daha önceleri yurt dışında yaşayanların birinci derece akrabaları ya da muhasebeciler ve mali müşavirler, mükellefleri olmasa dahi, onlar adına PTT’den iadeli, taahhütlü mektup gönderebiliyorlardı. Şu anda postanelerde, maalesef bu işlem yapılamıyor şahsın kendisi olmadığından dolayı. Ulaştırma Bakanının bu sorunu da bir an önce çözmesini talep ediyorum.

Bir sorum da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına: Sigortası eksik olup geriye dönük sigortası olup da günü yetmeyen vatandaşlarımıza da borçlanarak sigortalarını tamamlama şansı verilip emekli olma haklarının onlara da verilmesi gerektiğinin altını çiziyorum.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

17.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, engellileri muhabbetle selamladığına ve Hint Filozofu Beydeba’nın “Kelile ve Dimne” adlı eserinde ele aldığı hususlara ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tüm engellileri muhabbetle selamlıyorum.

Hint filozofu Beydeba, milattan önce 1’inci yüzyılda yazıp hükümdar Debşelim’e sunduğu “Kelile ve Dimne” isimli kitapta ana başlıklarıyla şu hususlara dikkat çekmiştir: “Dedikoducu ve ara bozuculardan sakının. Kötülük yapanlar kötülük bulur. Anlaşma ve yardımlaşmada sayısız faydalar vardır. Düşmanlara karşı devamlı uyanık olunmalı; gaflete düşmemeli, aceleci olmamalı, metin olup tedbir almalı. Kindarlardan kaçınmalı, dalkavuklardan sakınmalı. Affedici olmalı. Davranışlar aynı karşılığı bulur. Yöneticiler halim, vakarlı ve sakin olmalıdır. Kendi denklerimizle tartılmalıyız. İdareciler, gaddar ve hainlerin sözlerinden kaçınmalıdır. Zamanın ve şartların değişmesine aldırmadan yoluna yürü, kader gayrete âşıktır.”

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

18.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Türkiye genelinde kaç ilçe merkezindeki biyokimya tahlil laboratuvarının kapatılarak tahlil cihazlarının daha büyük ilçelere veya il merkezlerine alındığını ve Sağlık Bakanlığının bu uygulamayla yıllık ne kadar tasarruf etmeyi planladığını, zamanında tahlil yapılamadığı için doğacak olumsuzlukların sorumluluğunu kimin üstleneceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’nin diğer illerinde olduğu gibi, seçim bölgem Edirne’de de belli nüfusun altındaki ilçelerde biyokimya tahlil cihazları il merkezlerine alınmıştır. Örneğin doğduğum ilçe olan Havsa’da örnekler günde 1 veya 2 kere laboratuvara götürülmek suretiyle tahlilleri yapılmaktadır. Bu durum, özellikle acil durumdaki hastalar için tehlikeli olmaktadır. Sonuçlar ertesi güne sarkmakta, gece ve hafta sonları acile giden hastalar mağdur olmaktadır. Doktorlar test sonuçları olmadan hastalara teşhis koyamamakta ve hastalar kendi imkânlarıyla il merkezlerine ya da özel hastanelere gitmek zorunda kalmaktadırlar.

İtibardan tasarruf edilmeyen bir dönemde sağlıktan tasarruf edilmesi acaba doğru mudur? Bakanlığınız, bu uygulamayla yıllık ne kadar bir miktar tasarruf etmeyi planlamıştır? Türkiye genelinde kaç ilçe merkezindeki biyokimya tahlil laboratuvarı kapatılarak tahlil cihazları daha büyük ilçelere veya il merkezlerine alınmıştır? Zamanında tahlil yapılmadığı için doğacak olumsuzlukların sorumluluğunu kim üstlenecektir?

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

19.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, engellilerin 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutladığına, 2016 yılından itibaren iyi tarım uygulaması için gerekli işlemleri yerine getiren çiftçilerin 2019 yılında yayımlanan genelge nedeniyle mağdur edildiğine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Tüm engellilerin Engelliler Günü’nü kutlarım.

Tarım Bakanlığımızın dikkatine: İyi Tarım Uygulamaları, çiftçilerin ve tüketicilerin korunması için uygulanan en kapsamlı projelerden biridir. İyi Tarım Uygulamaları’nda Türkiye 3’üncüsü olan Malatya’da çiftçilerimiz, bu uygulamadan yararlanmak için toprak tahlili, meyve kalıntısı analizi yaptırmış, Tarım Bakanlığımız tarafından onaylı firmalardan sertifika almış ve danışmanlık ücretleri için borçlandırılmışlardır. Bakanlık tarafından, 9 Kasım 2019 tarihinde yayımlanan Resmî Gazete’de “2016 yılından itibaren üç yıl üst üste İyi Tarım Uygulamaları yapan çiftçilerimiz dördüncü yıl bu İyi Tarım desteğinden yararlanamazlar.” denilmiştir. 2016 yılından itibaren İyi Tarım işlemlerini yerine getirdiği hâlde yayımlanan bu tebliğden dolayı Malatya’da yaklaşık 7 bin çiftçimiz 2019’da destek alamayacak ve dolayısıyla borçlarını ödeyemeyecek ve icralık olmalarına sebep olunacaktır. Bu tebliğ tekrar gözden geçirilip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi sınavlarının yapıldığı merkezlerin artırılmasına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Erzurum Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi sınavlarının yapıldığı merkezler artırılmıştır; Alanya, Bandırma, Tarsus gibi öğrenci sayısı yüksek ilçeler sınav merkezleri arasına alınmıştır. Buna karşın, diğer sınav merkezleriyle karşılaştırıldığında nüfusu, öğrenci sayısı daha fazla olan Adana’mızın Ceyhan ilçesi sınav merkezi olarak belirlenmemiştir. Ayrıca, Ceyhan ilçemizin sınav merkezi ilan edilmesiyle Yumurtalık ilçemizdeki öğrenciler de burada sınava girebilecek, böylece yüzlerce öğrenci de sınava girmek için başka merkezlere gidip ekstra masraf yapmak zorunda kalmayacaktır. Bu talebi bizlere ileten ve gündeme getirmemizi talep eden Ceyhan Kent Konseyine teşekkür ederim. Millî Eğitim Bakanlığı inanıyorum ki bu konuyu gündeme alacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kara…

21.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Engelli kardeşlerimizin her yıl rapor yenilemesinden istihdamına varıncaya kadar birçok sorunları vardır. Bütün engelli kardeşlerimizin istihdam edilmesini sağlayacak düzenlemeler yapmak zorundayız. Ülkemizde, 2 fakülte mezunu olmasına rağmen işsiz olan engelli kardeşlerimiz mevcuttur. Sadece bir gün hatırlamakla değil, her sağlıklı insanın da bir engelli adayı olduğunu hatırlatarak tüm engelleri beraber kaldıralım diyorum.

Tüm engelli vatandaşlarımızı saygıyla anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

22.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engellerin aşıldığı bir Türkiye dilediğine, ihracatçılara ihracat destek ve teşvik primlerinin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Değerli Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Engelliler Günü bugün; bütün engellilere engellerin aşıldığı, insanca yaşamın sağlandığı bir Türkiye diliyorum.

Sayın Başkan, Türkiye'de narenciye üretimi yıllık 5 milyon ton civarında, bunun en az 1,5 milyon tonu ihraç ediliyor yurt dışına. Burada son yıllarda, maalesef, AKP iktidarının narenciye fiyatlarını çiftçi lehine olumlu olarak gerçekleştirmesine neden olan ihracat teşvik primi ödemesi yapılmıyor. Ekonomik sıkıntının, krizin yaşandığı bu ortamda ihracatçılarımızın yurt dışına daha fazla narenciye satabilmesi için gerekli olan bu ihracat destek priminin bu yıl da verilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çolakoğlu… Yok.

Sayın Arık…

23.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelsiz bir dünya dilediğine, Kayseri merkez ve kırsalında su fiyatlarına yapılan zamma ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya Engelliler Günü’nde engelli kardeşlerimi selamlıyor, engelsiz bir dünya diliyorum.

“Allah’ın suyundan para mı alınır?” diyerek büyükşehir belediyesini alanlar, bugün Kayseri’de, Cumhuriyet Halk Partisi Belediye Meclis üyelerimizin tüm uyarılarına rağmen, su fiyatlarına merkezde yüzde 19,8; kırsalda ise yüzde 55 oranında zam yaptılar. Kırsaldaki vatandaşımız kuru soğana muhtaç olmuş iken bu zam niye? Ekmeğini elinden aldığınız vatandaşın şimdi de suyuna mı göz diktiniz?

“Enflasyon yüzde 8,5.” diyeceksiniz; memura, emekliye yüzde 3 zam vereceksiniz; oy isterken “Allah’ın suyundan para mı alınır?” diyeceksiniz, sonra da vatandaşın suyuna yüzde 19,8; yüzde 55 oranlarında zam yapacaksınız. Hiç mi Allah korkunuz yok? Yapılan bu zam ne ahlaka ne de vicdanlara sığıyor. Aldığınız bu karardan derhâl vazgeçin, ekmeğini elinden aldığınız vatandaşın suyunu da almayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başarır… Yok.

Sayın Kaynarca…

24.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Gazi Meclisimizden tüm özel çocuklarımızı ve kıymetli ailelerini sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Onurla ifade ediyorum ki AK PARTİ iktidarları döneminde tüm engellerin kaldırıldığı bir Türkiye için çok ciddi adımlar atıldı. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Engelliler Hakkında Kanun, bu taçlandırılan en ciddi yasal düzenlemelerden biri; 2005 yılında çıkartıldı ve eğitimden sağlığa, spordan istihdama, konut desteğinden sosyal yardımlara kadar engelli haklarına yönelik çok önemli mevzuatlara imza atıldı. Elbette devam ediyor ve bugün Saygıdeğer Bakanımızın da düzenlediği programda, -az önce biz de katıldık- yeni düzenlemeler ve yeni müjdeler de verildi, vermeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şimşek’in yerine Sayın Taşdoğan..

25.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, 1-7 Aralık Acil Sağlık Hizmetleri Haftası’na ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Hilal-i Ahmer tarafından atlı arabalarla başlatılan ambulans hizmeti, 1986 yılında “077 Hızır Acil Servisi” olarak kurulup 1991 yılına kadar belediye görevi olarak hizmet vermiş, 91 yılından sonra ise “112 Acil” olarak hizmete devam etmektedir.

Acil sağlık hizmetleri, bugün hava, kara ve denizde insanlarımızın hayata tutunma mücadelesinde yanlarında olmaktadır. Yoğun iş yüküne rağmen fedakârlıklarını hiçbir şekilde esirgemeyen, bu uğurda can verip şehit düşen acil sağlık hizmetleri personelimize Rabb’imden rahmet diliyorum. Şu an için seçim bölgem Gaziantep’te 45 istasyon, 86 adet 112 acil sağlık ambulansı ve 709 personeliyle özverili çalışmalarına durmaksızın devam etmekte olan, devletimizin emrinde, milletimizin hizmetindeki çalışanların Acil Sağlık Hizmetleri Haftası’nı kutluyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

26.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle taşerondan işçi kadrosuna geçen işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP Hükûmeti “Taşeron uygulamasını bitirdik.” diye övünüyor ama taşerondan kadroya geçen işçiler taşeronu aratmayan uygulamalar nedeniyle daha büyük haksızlıklar yaşamaya devam ediyor. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle taşerondan işçi kadrosuna geçen yaklaşık 900 bin işçimizin hakları gasbediliyor. Anayasa’mızın verdiği toplu sözleşme ve sendika hakları ellerinden alınan, 2018-2019 yıllarında enflasyon farkları ödenmeyen, yan yana çalıştığı memur ve işçilerin çok altında maaş alan, 31 Ekim 2020’ye kadar sadece yüzde 4 zamla yetinmeleri istenen bu işçilerimizin ve ailelerinin artık dayanacak gücü ve sabrı kalmamıştır. Mecliste ve kamuda omuz omuza çalıştığımız, devletimize hizmet eden bu kardeşlerimizin enflasyon farkları ve maaş zamları neden verilmiyor? Bu işçilerimizin haklarının verilmesini ve toplu iş sözleşmeli ve sendikalı işçi olmalarının sağlanmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Haberal…

27.- Ankara Milletvekili Erkan Haberal’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ve Down Sendromlular Dünya Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem’e Türk milleti adına şükranlarını sunduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN HABERAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

En büyük engel sevgisizliktir. Engellinin en büyük yardımcısı sabrı ve azmidir. Engelli bir birey olmak yaşamda sorun oluştursa da en büyük sorun engelliye engel olmak sorunsalıdır. Bütün engellerin engelliler için aşıldığını unutmadan kafamızdaki engelleri sevgiyle kaldırmak zorunluluğumuzdur. Engelliye saygı, insanlığa saygıdır. “Engelim olmayın, başka ihsan istemez.” diyerek bütün engelli vatandaşlarımızı sevgiyle kucaklıyor, bu vesileyle Down sendromlular dünya judo şampiyonu olan Talha Ahmet Erdem kardeşime Türk milleti adına şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

28.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ili Efeler ilçesi Kızılcaköy köyünde kurulması planlanan JES’e karşı mücadele veren köylülerin mağduriyetinin devam edip etmeyeceğini, “Sarı Zeybek” ismi verilerek JES’lerin çevreye ve insana verdiği zararın örtbas edilmeye mi çalışıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İnceleme ve Denetleme Kurulunun 4 Aralıkta Ankara’da yapacağı toplantıda Aydın ili Efeler ilçesine bağlı Kızılcaköy köyünde kurulması planlanan JES hakkında “ÇED Gerekli” olup olmadığı konusunda karar verileceği açıklandı. On altı aydır, Aydınlı hemşehrilerimizin yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle köylerinde havasına, suyuna, toprağına, yaşam hakkına sahip çıkmak için JES’e karşı mücadele veren köylülerin sesine, haklı taleplerine sahip çıkılması gerekmektedir.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Aylardır yaşam hakları için mücadele veren köylülerin bu mücadelelerinde köylülerin mağduriyeti devam edecek midir? Devletin görevi vatandaşın hakkını korumak ve taleplerini gerçekleştirmek olması gerekirken zeytin ağaçlarının ve yerleşim yerinin olduğu birinci sınıf tarım arazisi vasfında olan arazilere “Sarı Zeybek” ismiyle sevimlileştirilmeye çalışılan santrale ÇED raporu verilecek midir? “Sarı Zeybek” ismini koyarak JES’lerin çevreye ve insana zararına yönelik yapılanları örtmek mi istiyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

29.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 4 Aralık Kenan Berkay Şipal’i vefatının 3’üncü yıl dönümünde özlemle yâd ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle tüm engelli kardeşlerimizi en kalbî duygularımla sevgiyle saygıyla kucaklıyorum. Engelli kardeşlerimizin sorunlarının çözüldüğü, hayata ümitle bakabildiği, her yönüyle engelsiz bir Türkiye’yi hep birlikte inşa etmek durumundayız.

Geçmiş dönem Bitlis Ülkü Ocakları Başkanı Ersin ve Erhan Kurt’un yeğeni Alparslan Kurt kardeşimiz Pençe Harekâtı kapsamında düzenlenen operasyonda şehadet şerbeti içmiştir. Aynı operasyonda Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar da şehit düşmüştür. Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun; ailelerine, sevenlerine ve yüce Türk milletine başsağlığı diliyorum, acılarını yürekten paylaşıyorum.

Yine, kıymetli ülküdaşım Berkay Şipal’i, vefatının 3’üncü yıl dönümünde rahmetle, özlemle yâd ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

30.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, çiftçi, köylü ve üreticilerin gerek doğal afetler gerekse yüksek girdi maliyetleri sebebiyle zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, Türkiye sanayisiyle birlikte tarımı da gözetmelidir çünkü tarımın Türkiye ekonomisinde ve kalkınmasında önemi büyüktür. Tarımın olmazsa olmazı çiftçilerimiz, köylülerimiz, üreticilerimiz son yıllarda gerek doğal afetler gerekse yüksek girdi maliyetleri sebebiyle aşırı borçlanmış, yetiştirdikleri ürün bu borcun dönmesine yetmemiştir. Özelde Kırıkkale’mizde, genelde de Türkiye’de gübre, tohum, zirai ilaç gibi tarımın temel girdileri hâlen Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinde yüksek fiyatla çiftçimize satılmakta, çiftçimiz bu ihtiyaçlarını piyasada daha uygun fiyata temin etmeye uğraşmaktadır. Esas amacı çiftçimize uygun şartlarda temel girdi ve kredi temin etmek olan Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinin kredi faiz oranları ise neredeyse yüzde 22’leri bulmaktadır. Bu bakımdan, Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğiyle ilgili yasal düzenlemeler bir kez daha gözden geçirilmeli, çiftçimizin ve köylümüzün borçları yeniden yapılandırılmalı, gerekirse affedilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

31.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 2 Aralık Namık Kemal’in vefatının 131’inci yıl dönümüne ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “hislerimin babası” dediği, vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal’i vefatının 131’inci yılında saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Ayrıca, Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum, engelsiz bir dünya diliyorum. Engelli bireye saygı, insanlığa saygıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakbak…

32.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

DERYA BAKBAK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün toplumsal farkındalığın artmasına ve engellilerimizin hayatlarını kolaylaştıracak yeni adımlara vesile olmasını diliyorum.

Unutmayalım ki bizi biz yapan ne kolumuz ne bacağımız ne gözümüz ne kulağımızdır; bizi biz yapan yüreğimizdir, yüreğimizde taşıdığımız sevgi, saygı ve merhamettir. Engelleri işte bu duygularla aşacağız. Tohum nasıl ki toprağa emanetse engellilerimiz de topluma emanettir. Onların toplumda yer bulması demek, toplumumuzun zenginleşmesi demektir.

AK PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde “yardım değil, hak” eksenli bir anlayışla hareket ediyoruz. 2019 itibarıyla 352 bakım merkezinde 26.843 engellimiz yatılı bakım hizmeti alıyor. 2002 yılında 5.772 olan engelli memur sayımız 10 katlık artışla 55 bini geçti. Engellilerimiz için pek çok alanda hayata geçirdiğimiz devrim niteliğindeki düzenlemelere devam edeceğimizi ifade ediyor, Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 33 arkadaşımıza söz verdiğimizi bilgilerinize sunarım.

Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Türkkan’da.

Buyurun Sayın Türkkan.

33.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Dünya Down Sendromlular Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem ile Doğukan Coşar’ı ve gümüş madalya kazanan Mehmet Can Topal’ı, Özel Sporcular Basketbol Şampiyonası’nda 3’üncü olan sporcuları tebrik ettiğine, Çorum ili Sungurlu Özel İdare Müdürü Erol Erkoç’a muhalefet liderlerine sarf ettiği hakaret ve iftiralarından ötürü yaptırım uygulanması gerektiğine, iktidara gerçekçi ve sorumluluk içinde davranması, ifade özgürlüğü konusunda baskıcı tutumundan vazgeçmesi için çağrıda bulunduklarına, liyakatten uzak anlayışın devam ettiğine, İçişleri Bakanının “Adil Öksüz’ün nerede olduğunu biliyoruz.” açıklamasına, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak’ın kuzeyinde süren Pençe-3 Operasyonu ve Barış Pınarı Harekâtı’nda 2 askerimizin şehit düştüğü haberini aldık dün gece, 1 askerimiz de yaralanmış. Şehit olan askerlerimiz Uzman Çavuş Harun Çınar ve Piyade Sözleşmeli Er Alparslan Kurt’a Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum; milletimizin başı sağ olsun. Yaralı askerimize de acil şifalar diliyorum.

Bugün Dünya Engelliler Günü. Bugünkü grup toplantımızda 200 engelli vatandaşımız misafirimizdi bizim; şeref verdiler sağ olsunlar, kendilerine teşekkür ediyoruz.

Bugün beraberce kutlayacağımız veya tebrik edeceğimiz bir gün değil, onu özellikle hatırlatmak istiyorum “Dünya Engelliler Günü kutlu olsun.” diyen arkadaşlara hatırlatmak istiyorum. Yaklaşık 9 milyon engelli vatandaşımızın ve ailelerinin karşılaştığı zorlukları ve sorunları dile getirip çözüm sunma günü bugün. Ülkemiz maalesef engelliler açısından yaşanabilir olmaktan uzaktır. Fiziki ve mimari şartların yetersizliği, ortez, protez ve medikal eşyaların yüksek ücretleri, ulaşım araçlarının yetersizliği ile sosyal hayata katılımın düşük olması, engellilerimizin en sık karşılaştığı sorunların başında gelmektedir. Evde bakım ücretlerinin yetersiz olması ve bu yetersiz ücretin dahi herkese verilmemesi, Hükûmetin en başta çözmesi gereken meselelerden bir tanesidir. Engellilerimizin sorun ve talepleri göz ardı edilemeyecek kadar hassastır. Aileleriyle birlikte yaklaşık 27 milyona varan bir topluluğun sesi kulak ardı edilemez. Bu kapsamda, İYİ PARTİ olarak, daha erişilebilir ve daha yaşanabilir engelsiz bir Türkiye inşa etmek için çalışmaya aralıksız devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Portekiz’de düzenlenen Dünya Down Sendromlular Judo Şampiyonası’nda ülkemize altın madalyayı getiren Talha Ahmet Erdem ve Doğukan Coşar ile gümüş madalya kazanan Mehmet Can Topal’ı ve Basketbol Şampiyonası’nda dünya 3’üncüsü olan tüm özel sporcularımızı yürekten kutluyor ve tebrik ediyorum; onlarla gurur duyduk. Bu kardeşlerimiz kendilerine imkân verildikçe neler başarabileceklerini tüm dünyaya göstermiştir.

Çorum’un Sungurlu ilçesi vardır bilirsiniz. O ilçede görev yapan Özel İdare Müdürü Erol Erkoç’u da gördünüz değil mi, sosyal medyada elinde bir kılıçla güzel bir resmi vardı? Bu arkadaşımız sosyal medyada Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi’ye de dil uzatarak muhalefet liderlerine çirkin sözler sarf etmiştir. Bu hakaret ve iftiraları şiddetle kınıyor ve kendisine aynen iade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz “Ülkeyi Baas rejimiyle yönetiyorsunuz. Devleti parti devleti yaptınız.” derken boşuna söylemiyoruz. Soruyorum sizlere: Eğer öyle olmasa bu vatandaş, bu densiz müdür bu cesareti nasıl gösterir? AK PARTİ iktidarının devleti parti gibi yönetmesinin bir eseri olan bu şımarık memur haddini bilmeli, sınırı aşmamalıdır. Bu kişi, edep ahlak bir yana, önce, devlet terbiyesi nedir, onu öğrenmelidir. Hükûmetten, işleyebilir, sağlıklı bir devlet yapısı için bu memur hakkında bir an önce yaptırım uygulamasını bekliyoruz.

Ancak şu noktada bir şeyi hatırlatmak istiyorum: İktidarın tek tip düşünce istediğini, ifade ve basın özgürlüğü konusunda tahammülünün olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu durumun yarattığı demokrasi kaygısına Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Karamollaoğlu’ndan sonra artık, Sayın Ahmet Davutoğlu ve Sayın Ali Babacan da katıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Tüm muhalefetin birleştiği nokta, Türkiye’de giderek, farklı fikir öne sürenin, eleştiride bulunan birinin gözaltına alındığı, baskıya uğradığı bir ortamda demokrasinin ve ekonominin iyiye gitmesinin mümkün olmadığıdır. İktidar bu yöntemle çözüm üretmek bir yana, sorunları ve sorumluluğu sahiplenmiyor, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. İktidarın, muhalefetin bu ortak eleştirisini dikkate alması, gerçekçi ve sorumluluk içinde davranması, özellikle de ifade özgürlüğü konusunda baskıcı tutumundan vazgeçmesi için çağrı yapıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Saraylar Ağustos 2018’de kanun hükmünde kararnameyle Sayın Cumhurbaşkanına bağlandı. Bunun hemen ardından Millî Saraylar İdaresi Başkanı Yasin Yıldız’ın hazırladığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da onayladığı listeyle tarihî mekân ve emanetlere uzun yıllar hizmet vermiş, aralarında doktora yapanların da olduğu birçok uzman ve zanaatkâr, 472 kişi millî saraylar kadrosundan çıkarıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bu kadrolar Meclise aktarıldı ve eski uzmanlardan boşaltılan kadrolara 400 yeni personel alımı için hemen düğmeye basıldı. Basında da yer alan iddialara göre Millî Sarayların yönetimi uzman ekipten alınıp iktidar yakınlığıyla bilinen eşe dosta açıldı. Sayın Bülent Arınç’ın Meclis Başkanlığı döneminde Kanal 7’den Millî Saraylara iletişim görevlisi olarak atanan, ardından da önce müşavir, sonra Meclis Genel Sekreter Yardımcılığına getirilen Yasin Yıldız on yıldır Millî Sarayların başında. Millî Saraylara yapılan üst düzey atamaların çoğunda da Kanal 7 televizyonu eski çalışanı var. Ne yazık ki devlet mirasının emanet edildiği isimler arasında tarihî mirasın korunması, yönetimi ve müzecilik konusunda eğitim almış tek bir isim bile yok. AK PARTİ iktidarında her zaman liyakatten uzak “Bizden olsun.” anlayışı hâkim oldu ve bu anlayış devam ediyor. Bu da iyi örneklerden birisi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun “Adil Öksüz’ün nerede olduğunu biliyoruz.” açıklaması geçiştirilecek bir açıklama değildir. Devlet darbenin bir numarası olan Adil Öksüz’ün nerede olduğunu biliyorsa zaman kaybetmeden gereğini yapmalıdır. Öksüz’ün bulunduğu ülkeyle temasa geçilip gerekli siyasi ve diplomatik girişimler yapıldı mı şimdiye kadar, hiç bilgimiz yok. Bu konuda kamuoyuna ve Parlamentoya herhangi bir bilgi verilmedi. Öksüz bulunduğu ülkeden istenmiş midir, istenecek midir? Bu adamın nerede olduğu ne zamandan beri bilinmektedir? Yurt dışından başarılı operasyonlarla FETÖ’cüleri getiren MİT, yerini bildiği hâlde Öksüz için bu zamana kadar neden adım atmamıştır, atacak mıdır, o da hâlen cevaplanmamış sorulardandır. “Yerini zaten biliyoruz.” deyip bu zamana kadar hiçbir adım atılmamasını biz kabul etmiyoruz.

Gelelim Sayın Cumhurbaşkanının veto ettiği termik santrallerdeki bacalara filtre takılması meselesine. Bakın, arkadaşlar, biz burada hep beraber dedik ki: Enerji tabii ki önemli, ekonomi tabii ki önemli ama bütün bunların önemli olması için bir insanın yaşaması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yaşamı gerçekleşmemiş bir insan yani ölen bir insan enerjiye de ekonomiye de hiç ihtiyaç duymaz. Mezarlıklarda enerji niçin lazımdır? Sadece mezarlık lambalarını yakar, başka hiçbir işe yaramaz. Bunu biz size anlatamadık. Burada kalkıp bu filtre takılmamasını hayâsızca savundunuz, daha sonra Cumhurbaşkanı veto edince de alkışladınız. Ya arkadaş, ne menem bir şeydir bu ya, nasıl bir şeydir bu? Hiç anlaşılması mümkün değil, garip bir şeye taalluk etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK PARTİ Genel Başkanının hazırladığı kanunu veto etti, Türkiye böyle bir garabetle karşı karşıya ve buna siz alkış tutuyorsunuz şimdi. Ya niye alkışlıyorsunuz? Biz size bunu söylemedik mi? Millet bu yüzden bu Parlamentodan umudunu kesti, o yüzden bu sıralar böyle boş. Bu Parlamentonun hiçbir işe yaramadığını anladığı için milletvekilleri de gelmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Millet tepki göstermiyor, millet de buradan umudunu kesti. O yüzden bu kamuoyundaki baskıya dayanamayıp Sayın Cumhurbaşkanı veto etti. Size “Hazırlayın.” dediği kanunu kendisi veto etti. Umuyorum bundan ders alıp muhalefeti dinler, böyle bir garabete bir daha mahal vermezsiniz.

Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Akçay’da.

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, Irak ve Suriye’de terörle mücadeleye devam edildiğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, 27 Kasımda Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’yla Türkiye’nin Akdeniz’deki gücünün arttığına ve Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan bu anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde de konsensüsle kabul edilmesinin dünya siyasetine yönelik net bir ihtar olacağına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün, Irak’ın kuzeyinde devam eden Pençe-3 Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde devam eden terörle mücadelede 2 askerimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, sevenlerine ve aziz Türk milletine başsağlığı diliyoruz.

Türkiye’nin iç güvenliğine tehdidin güneyimizden, sınır ötesinden gerçekleşebileceği ilkesiyle Irak ve Suriye’de terörle mücadeleye amansız şekilde devam ediyoruz. Cenab-ı Allah Mehmetçiklerimizin yardımcısı olsun.

Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde hâlâ teröristlerin varlığını sürdürmesi ve buradan havanlı saldırılar düzenlemesi, özellikle ABD’yle yapılan mutabakat kapsamında gözden uzak tutulmaması gereken bir gelişmedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Dünya Engelliler Günü. Bugün, engelliliğin anlamı, engellilerimizin sorunları üzerine konuşmalar yapacağız, çözüm önerilerimizi dile getireceğiz. Engellilerimizin sorunlarına büyük bir toplumsal bilinçle yaklaşılması ayrıca memnuniyet vericidir.

Engelli olmak kabahat değildir, kusur değildir. Engellilik her bireyin, her an başına gelebilecek bir hâldir. Bugüne kadar engellilere ilişkin yapılan uygulamalar ve düzenlemeler elbette azımsanamaz. Ancak engelli kardeşlerimizin ulaşımdan eğitime, yaşam koşullarından istihdama ve sosyal güvenliğe kadar geniş bir alanda çözülmesi gereken sorunlarının olduğunu da biliyoruz.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle, engelli olmayı atıl değil, aktif hâle dönüştürmek, üretim çarkının içinde özne hâline getirmek, hayatın akışına çaresizce kapılan değil, bizatihi yön veren bir konuma taşımak şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Engelsiz bir Türkiye, engelsiz bir toplum, engelsiz bir gelecek için sorumluluk şuuru, empati kültürü, dayanışma ve yardımlaşma duygusu muhakkak surette canlı ve aktif tutulmalıdır. Engelli kardeşlerimize insan olmanın sağladığı tüm imkânları sunmak hepimizin hem insani ve vicdani ödevi hem de bir siyasi görevdir.

Bu vesileyle, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle bütün engelli kardeşlerimize sevgi ve saygılarımızı sunuyor, her birine huzurlu ve mutlu bir yaşam geçirmelerini temenni ediyoruz.

Sayın Başkan, 27 Kasım günü Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’yla Ankara, Akdeniz’in batısındaki meşru deniz yetki sınırlarını ilan etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Münhasır ekonomik bölge mutabakatıyla Türkiye, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ve ikmal yolları üzerinde söz sahibi ülkelerden biri olma konumunu güçlendirmiştir. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Akdeniz’de münhasır ekonomik bölgeye ilişkin Türkiye için öngörmeye çalıştığı 41 bin kilometrekarelik alan bu anlaşmayla 189 bin kilometrekare olarak teyit edilmiştir. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin egemenlik haklarını ihlal etmek isteyen ülkelerin bu anlaşmaya panik hâlinde tepki göstermelerinden de anlaşılacağı üzere, Türkiye haklı, doğru ve yerinde bir anlaşma yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Anlaşma uluslararası hukuka uygun olmakla birlikte, deniz hukuku açısından da Türkiye’nin çıkarlarını koruyan ve geliştiren bir anlaşmadır. Türkiye’nin Akdeniz’deki konumu ve gücü hukuki ve jeopolitik olarak artmıştır. Artık Akdeniz’de Türkiye’nin içinde olmadığı hiçbir projenin gerçekleşemeyeceği ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler nezdinde meşru bir hükûmetle yapılan bu anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisinde de büyük bir konsensüsle kabul edilmesi dünya siyasetine yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısından yükselecek kesin bir cevap, net bir ihtar olacaktır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluç’ta.

Buyurun Sayın Oluç.

35.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 3 Aralık Özgür Ülke gazetesinin bombalı saldırıya uğramasının 25’inci yıl dönümüne, “özgür basın” geleneğinin sürdürüldüğüne, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün amacının toplumsal farkındalık yaratarak engellilerin sorunlarını görünür kılmak olduğuna, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun çalışmalarını sürdürdüğüne ve asgari ücretin en az net 3.200 lira olması gerektiğine, Alevilere yönelik saldırılarda ve tacizlerde artış yaşandığına, Alevi yurttaşlarımızın maruz kaldığı ayrımcılık ve nefret suçu söylemlerine karşı ortak tutum sergilenmesi gerektiğine, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesinin Meclisin ciddiyetini ortadan kaldırdığına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Vekiller, tam yirmi beş yıl önce bugün, 3 Aralık 1994’te özgür basın geleneğinin mirasını devralarak yayın hayatına başlayan Özgür Ülke gazetesinin Kadırga’daki binası, Cağaloğlu’ndaki merkez bürosu ve Ankara bürosu eş zamanlı bir şekilde bombalı saldırıya uğramıştı. Amaç çok açıktı; 1990’lı yılların insanlık ve hukuk dışı icraatını, iktidarın insanlık ve hukuk dışı icraatını örtmekti çünkü özgür basın o icraatın nasıl bir icraat olduğunu anlatıyordu. Hani, çok merak edenler için söyleyeyim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin belgeleri arasında da vardır, 17 bin faili meçhulden söz ediyoruz, faili meçhuller raporu çıkmıştı, merak edenler oradan da okuyabilir. Ama özgür basın tabii ki susmadı. 4 Aralık 1994’te yani bir gün sonra “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle tekrardan çıktı. 1994’teki saldırının failleri hiçbir şekilde yargılanmadı; aradan yirmi dört yıl geçti, yirmi beşinci yılındayız, cezasızlık politikası son bulmadı. Özgür Ülke gazetesinden sonra “özgür basın” geleneğini takip eden çok sayıda gazete yayın hayatına başladı; bazıları günübirlik kapatıldı, bazıları haftalar içerisinde, aylar içerisinde kapatıldı ama bu gelenek asla sonlandırılamadı. “Özgür basın” geleneğinin yayınları, gazete, televizyon, radyo, internet sitesi, dergiler yasaklandı ama susturulamadı, gazete dağıtımcıları katledildi ama bu gelenek sona ermedi. Bugün de bu gelenek devam ediyor ve gazeteciliğin suç olmadığını söyleyerek “özgür basın” geleneği sürdürülüyor.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Birleşmiş Milletlerin aldığı kararla 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ilan edildi. Amaç engelli kişilerin sorunlarına dikkat çekmek, toplumsal farkındalık yaratmak, sorunları görünür kılmaktı. Biz de o nedenle bir kez daha bu konuya değinmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Resmî rakam olmamakla birlikte bugün Türkiye'de toplam nüfusun yüzde 13'ü civarında yani yaklaşık 10,5 milyonu oluşturduğu tahmin ediliyor engellilerin ve çok ciddi sorunları var; eğitim, rehabilitasyon, istihdam, sosyal hayata katılım gibi çok ciddi sorunları var ve bu sorunların çözümü için bütün siyasi partilerin adım atması gerekiyor ve engellilerin esas itibarıyla talepleri eşit yurttaş, onurlu ve insanca bir yaşam talebidir. Biz de bu talebin arkasındayız ve ihtiyaçlarını, taleplerini gerçekleştirmek için elimizden geleni hem yapacağız hem de diğer partilerin bu konuda adım atması için mücadele edeceğiz.

Sayın vekiller, dün Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını yaptı, devam ediyor görüşmeler ve asgari ücretlilerin durumunu biliyorsunuz. Türkiye'de asgari ücretli çalışanlar karnını doyuramıyor, kirasını ödeyemiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …ayın sonunu değil, ortasını dahi getiremez durumdalar. Hatta, Türkiye'de yaklaşık 1,8 milyon işçi asgari ücrete bile erişemez durumda. Şimdi TÜRK-İŞ’in açıkladığı son rakamlara baktığımızda Kasım ayı istatistiklerine, açlık sınırı 2.102 lira, yoksulluk sınırı 6.849 lira 4 kişilik aile için. Bugün enflasyon oranları açıklandı. TÜFE’de 2019 Kasım ayı enflasyonu bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 11 civarında arttı, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,56 arttı ve on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 15,87’lik bir artış gerçekleşti. Enflasyon, ev eşyasında yüzde 21; sağlıkta yüzde 17,5; gıdada yüzde 21. Ne oldu tek haneli enflasyona? Bu, belli değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Şimdi, bu enflasyon verileriyle, açlık sınırı ve yoksulluk sınırı verileriyle Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışıyor ve toplumsal adaletin yerle bir edildiği bir dönemde üstelik çalışıyor. Biz bir kez daha vurgulayalım ki asgari ücret, en az, net 3.200 lira olmalıdır bu mağduriyeti biraz olsun giderebilmek için. Bu, toplumsal adaleti sağlamaz ama bir adım atılmasını en azından gerçekleştirir.

Bir noktaya daha değinmek istiyorum. Alevilere yönelik saldırılarda ve tacizlerde artış yaşanmaya başladı yine. 19-26 Aralık 1978 tarihleri arasında gerçekleşen ve bu ay 41’inci yılı içerisinde olduğumuz Maraş katliamı evlerin, Alevi evlerinin işaretlenmesiyle başlamıştı ve bu bir gelenek hâline geldi o zamandan bu zamana. En son, 28 Kasımda, İzmir’in Gaziemir ilçesinde bir Alevi ailenin evinin duvarına “Defol Alevi” yazıldı. 2 Aralıkta, Mersin’de Alevilerin yoğun yaşadığı bir semtte kapılara tarihler yazıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ve hâlâ yetkililer bu konuda “Bu iş sarhoşların, çocukların işidir; mezhepsel bir durum değildir, asayiş olayıdır.” gibi açıklamalarla geçiştirmeye çalışıyorlar. Konu ciddidir, bu tür laflarla geçiştirilemez. Alevi yurttaşlarımızın ayrımcılık ve nefret suçu söylemlerine maruz kalmasına karşı ortak bir tutum sergilemek bütün siyasi partilerin ve toplumsal muhalefet örgütlerinin de görevidir.

Sözlerimi tamamlarken tabii bir şeye değinmek istiyorum, hani, bu termik santraller meselesine. Bir kara mizah örneği yaşıyoruz aslında. Cumhurbaşkanı Erdoğan veto ederken demiş ki: “Bir yanda sermaye, bir yanda halk; tabii ki halkı seçtim.” Sermaye de şöyle sermaye: Mesela, Rönesans, sarayın inşasındaki sermaye; İÇTAŞ üçüncü köprüdeki sermaye; Ciner, Habertürk, bütün kanallarını açmış vaziyette iktidara; Torku, Çelikler; saymakla bitmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – İktidarın sermayesi, bugüne kadar çalışan bütün şirketler, iktidarın her türlü imkânından nemalanan şirketler; elbette ki onlar bir kenara itilmiyor ama şunu bir kez daha söylemek istiyorum ki gerçekten, bir kara mizah örneği yaşandı. Bir hafta, on gün boyunca, burada, basın toplantılarında, Genel Kurulda, Komisyon çalışmalarında, her yerde arkadaşlara “Bu 50’nci madde yanlıştır, bunu tekrar değerlendirmek gerekir, geri çekin, müzakere edelim.” dedik, hiç çıt çıkmadı, tek bir adım atılmadı. Şimdi karşımızda bir veto duruyor ve onu çok büyük bir heyecanla destekleyen iktidar duruyor. Gülmekten başka bir şey yapamıyoruz. Bu durum, şunu söylemek gerekiyor ki gerçekten, Meclisin ciddiyetini tamamen ortadan kaldıran bir durumdur ama bizden kaynaklanmıyor, iktidar partisinden kaynaklanıyor; bu, çok açık bir şekilde ortadadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Özel’de.

Buyurun Sayın Özel.

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a ve Hakkâri ilinde silah kazası sonucu yaralanarak şehit olan jandarma personeline Allah’tan rahmet dilediğine, kazalar neticesinde hayatını kaybedenlerin şehit sayılmaması ya da uzuv kaybına uğrayanların gazilik haklarından birebir yararlanamaması sorununu Meclisin dikkatine sunduğuna, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Dünya Down Sendromlular Judo Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Talha Ahmet Erdem ile Doğukan Coşar’a ve gümüş madalya kazanan Mehmet Can Topal’a teşekkürlerini sunduklarına, 27 Kasımda Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’na, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a rahatsızlığı nedeniyle yapılan uygulama özelinde cezaevlerindeki sağlık hakkını mercek altına alacaklarına, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, size ve Meclisimize başarılı, verimli bir hafta dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Harun Çınar ile Irak’ta devam eden Pençe-3 Harekâtı sırasında şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Alparslan Kurt’un ve yine bugün, Hakkâri’de, yol kontrolünde bir jandarma personelinin silah kazası sonucunda yaşamını yitirdiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Her 3 şehidimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Tam bu aşamada, çatışmaların dışında, birliklerinde kazalar sonucunda hayatını kaybedenlerin şehit sayılmaması gibi bir sorun ve yine benzer durumlarda uzuv kaybına uğrayan kişilerin gazilik haklarından aynen yararlanamaması gibi bir sorun çok sıkça iletiliyor. Bu konuyu da bir kez daha Meclisimizin dikkatine sunuyorum.

Yine bugün, Dünya Engelliler Günü. Bugün, elbette bu konuya dikkat çekecek konuşmalar olacak ama en çok engellilerle ilgili dikkat çeken, yüzümüzü güldüren, göğsümüzü kabartan haberler aldık. Dünya Down Sendromlular Judo Şampiyonası’nda judocularımız Portekiz’de 2 altın, 1 gümüş madalya kazandılar. Altın madalya kazanan Sevgili Talha Ahmet Erdem ve Doğukan Coşar’a ve gümüş madalya kazanarak göğsümüzü kabartan Mehmet Can Topal’a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Bugün Dünya Engelliler Günü, 3 Aralık. Bugün grup toplantımızda Sayın Genel Başkanımız kürsüye çıktığında, kürsüye Engelliler Konfederasyonu Başkanı Sayın Turhan İçli de çıktı ve Sayın Genel Başkanımıza engellilerin sorunlarıyla ilgili bir dosyayla, çözüm önerilerini ve partimizden, siyasetten bu konudaki beklentilerini ilettiler. Sayın Genel Başkanımıza iletilen dosya grubumuzun ev ödevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu konuda gerekli çalışmaları yapıp gerekli kanun değişikliklerini teklif ettikten sonra, daha önceki yıllarda olduğu gibi, siz Değerli Başkanlık Divanımızın da takdirleriyle, yönlendirmeleriyle, katkılarıyla 5 grubun bu konuda el birliğiyle, güç birliğiyle bu sorunları çözmesi gerekmektedir. Bu konuda grubumuzun kararlılığını buradan tutanaklara geçirmek isterim.

Sayın Başkan, geçen hafta Libya’yla yapılan bir anlaşma Türkiye’nin ve dünyanın gündemine geldi. Yaptığımız çeşitli açıklamalarda da bu anlaşmayı son derece olumlu bulduğumuzu belirttik. Bunun Meclis’e gelecek olmasını önemsiyoruz. Meclis’e gelecek olan bu anlaşmanın, gerek Dışişleri Komisyonunda gerek Meclis’te yapılacak görüşmelerinde olumlu katkı vereceğimizi ve bu konunun bir an önce Birleşmiş Milletler gündemine alınmasının, orada okunmasının Türkiye’ye stratejik ve taktik bir hamle üstünlüğü sağlayacağı öngörüsüyle bu konuda grubumuzun kararlılığını ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bu konuda hassasiyet göstermesini, ilgili teklifin bir an önce Dışişleri Komisyonuna ulaştırılmasını önemsediğimizi ifade etmek istiyorum.

Geçtiğimiz hafta, Anayasa Mahkemesi bir dizi karar verdi. Vermediği kararlara üzüldük, verdiği kararları, partimizi haklı çıkardığı için, Adalet ve Kalkınma Partisini tarih önünde mahkûm ettiği için değil, Türkiye hukuksuzluktan hukuk devletine doğru, en azından bir adım hukuk devletine doğru yaklaştığı için önemsiyoruz. Özellikle güvenlik soruşturması gibi konularda, iktidara yakın basının, partimizi ve Anayasa Mahkemesi üyelerini hedef gösteren açıklamalarını ayıpladığımız söylüyoruz. O Anayasa Mahkemesi, OHAL’de, istedikleri her kararı “Sen OHAL diyorsan ben içine bakmam.” deyip, o olağanüstü hâl dönemindeki hukuk dışı uygulamalarına yol açarken alkışlayanların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …yüzlerce maddeden “Bu kadar da olmaz.” dedirten maddeleri reddediyor olmasına ve iptal ediyor olmasına karşın, bu tahammülsüzlüğü anlamak mümkün değildir. O Anayasa Mahkemesi ki çoğunluk üyeleri tarafınızdan seçilmiş, tarafınızdan önerilmiş ve Meclis ya da halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanları tarafından atanmıştır, bunun da altını çizmek isteriz.

Bir diğer konu, Halkların Demokratik Partisinin seçilmiş Eş Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş’ın büyük bir sağlık sorunu yaşadığını, sağlık sorununa kendisine hücresinde refakat eden arkadaşının müdahale ettiğini, daha sonra da bir hafta süreyle kendisinin sağlık hakkından mahrum bırakıldığını dün öğrenmiş bulunduk. Merkez Yönetim Kurulu toplantısında gelen bu bilgi üzerine, MYK’mizin kararıyla bir genel başkan yardımcısı, bir kardiyolog milletvekilimiz ve bir hukukçu milletvekilimiz görevlendirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bugün heyetimiz Edirne’de gerekli çalışmaları yapıyor ve Sayın Demirtaş’ın ziyaretinde bulunmayı ve bu konudaki hassasiyetimizi kendisine iletmeyi, kamuoyuyla paylaşmayı önceliyor. Cezaevi komisyonu raporuyla, hasta tutuklu ve hükümlüler konusunda yıllarca çalışmış bir milletvekili ve bir grup başkan vekili olarak, sağlık hakkının ve özellikle mahkûmların sağlık hakkına erişiminin Türkiye'nin en önemli insan hakları sorunlarından bir tanesi olduğunun altını çiziyor, Sayın Demirtaş’a yapılan uygulama özelinde, cezaevlerindeki sağlık sorunları ve sağlık hakkına, ilaca erişimle ilgili bütün uygulamaları yeniden mercek altına alacağımızı, yeniden bu konuyla ilgili çalışmaları başlattığımızı ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, son olarak, dün Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan beş buçuk yıllık görev süresi boyunca kendisine tanınan bir anayasal hakkı ilk kez kullandı ve bir kanunu veto etti. Öyle bir kanunu veto etti ki sekiz yıldır kendi partisinin kendi bakanları tarafından ilçelerimizi, illerimizi zehirleyen termik santrallere baca takılmasıyla ilgili “Bu, son süre uzatma.” denmesine rağmen, hep son gün gelen, muhalefetin itiraz ettiği ama iktidar partisinin “Takmamışlar. Ne yapalım? Enerji de lazım. İşsizlik mi olsun? Bir kere daha uzatıyoruz.” dediği bir kanunu on gün önce aynı yakarışlarla biz söylerken… “Bu maddeyi geri çekin.” diyorsunuz, Sayın Grup Başkan Vekili Mehmet Muş’un “Uzatılmazsa 15 bin kişi işsiz kalır, bunun vebali var.” “Efendim, uzatılmazsa elektriksiz kalırız, bunun vebali var…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “…Bakanlık çalışma istiyor. Bu sene termin koyduk, süre koyacağız. Aksini istemek millî menfaatlere aykırıdır.” sözleri ve kendisini destekleyen diğer bir grubun da “Efendim, süre verilmek zorunda. Nasıl verilmemesi düşünülür?” söylemleri içinde, algı operasyonlarıyla, manşetten desteklerle, onunla, bununla burada büyük bir öz güvenle bu maddeye Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu oy verdi. Yalvardık, oy verdi; yakardık, oy verdi; “Yapmayın.” dedik, oy verdi. Bizim milletvekillerimiz kendi ilçelerinde, Afşin Elbistan’da, Seyitömer’de, Tunçbilek’te, Orhaneli’de, Yatağan’da, Soma’da, Kangal’da, Çayırhan’da, Kemerköy’de, Yeniköy’de yaşayan bebeğin ciğerini hatırlattı; o ciğeri bazı kalpler düşünmedi, bazı beyinler orada devreye girmedi; o parmak KOAH hastaları için kalkmadı, kanser tehlikesi için kalkmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mehmet Muş kaldırdı -saraydan gelen talimat- hep beraber oy verdiler. Sonra bir infial oldu, bir tepki oldu; millet dedi ki: “İYİ PARTİ, Halkların Demokratik Partisi, CHP bu kadar duyarlı davranıyor da benim seçip yolladığım milletvekili neden buna uygun oy kullanmıyor?” Ve yapılan tüm kamuoyu çalışmalarında bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisine duyulan tepki… “Neyse, bir imkân var canım, Meclis grubunu da biz oluşturduk, yürütmenin başı da biziz, veto ederiz, bu işten sıyrılırız…” Veto edildi… Vallahi, vetonun kendisinden memnunuz ama mesele demokratik açıdan ele alındığında hepimizin, bütün Meclisin demokratik bir alzaymır olması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, tamamlıyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin “Ya, arkadaşlar, evet, haklısınız.” demeniz için… Çünkü bir bakıyorsunuz, geçen gün burada şevkle el kaldıranlar dün akşam Twitter’dan Cumhurbaşkanına teşekkür ediyor. Kardeşim, maddenin iptali doğruysa on gün önce niye el kaldırdın? On gün önce vicdanınla karar veriyorsan on gün sonra Cumhurbaşkanına hangi vicdanla alkış tutuyorsun? Yaşanan mesele, siyasi şizofrenik bir hâldir. Ya, nasıl oluyor? Ne değişiyor? Nasıl oluyor da aynı maddeye on gün önce yalvarmamıza rağmen “evet” oyu kullananlar on gün sonra kişilik değiştiriyor? Siyasi şizofreni… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Güçler ayrılığı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben öneriyi saraydan...

BAŞKAN – Lütfen tamamlayalım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Burada hanginize sorsak “Efendim, yürütmenin de bir bildiği var, elektrik lazım.” Son bir kez olsun termin koyacakmışız, iyi olacakmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez söz veriyorum, lütfen toparlayalım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vatandaşın yüzüne bakamaz hâle gelince “Minareden at beni; in aşağı, tut beni.” Saraydan talimat, “evet” oyuna kalkan eller sarayı alkışlıyor, vetoyu alkışlıyor. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Bu kabul edilemez.

Bakın, biz, veto eden Cumhurbaşkanına, bu gruba yaptığınız yanlış yönlendirme, termik santral lobisine teslimiyetiniz, sizin bakanlarınızın yaptığı iş yanlıştı, grubunuzu yanlış yönlendirdiniz, verilen bu son imza doğrudur diyoruz.

Peki, siz ya, yüz yüze bakıyoruz, şu İYİ PARTİ Grubuna, şu CHP, şu HDP Grubuna bakıp da bir kere olsun ya “Bu sefer de siz haklısınız. Biz, gelen talimata uyduk ama gerçekten siz doğruyu söylüyormuşsunuz, bizim aklımız ancak saraydan gelen talimatla vicdanımızı…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Başkan, son…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Biz, milletvekili gibi, elimizi vicdanımıza koyup parmağımızı özgürce kaldırmadığımız için, sizin milletin menfaatine sözlerinize kulağımızı kapattığımız için, sizin halksever duruşunuzu görmediğimiz için sizin yüzünüze bakmakta zorlanıyoruz.” mu diyeceksiniz yoksa, sarayın parmak vekilleri olarak, verilen talimata göre kalbinizi, aklınızı dinlemeden parmak kaldırmaya devam mı edeceksiniz; bunu merak ediyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Tweet” atanlar ile el kaldıranlar aynı kişiler değil.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bir kere de şu adam kürsüye çıkıp konuşsa da dinlesek ya! Hep oradan konuşuyor. Şu adama bir söz verin ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen bir sus! Sen kendi işine bak!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Parayı hazırladım, merak etme! Gönderiyorum, devamlı! Tak tak tak tak tak gönderiyorum!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sessiz olalım.

Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Özkan’da.

Buyurun Sayın Özkan.

37.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit düşen Piyade Uzman Onbaşı Harun Çınar ile Pençe-3 Harekâtı’nda şehit düşen Piyade Sözleşmeli Er Alpaslan Kurt’a Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli vatandaşların engellerini kaldırmaya yönelik mücadelelerine devam ettiklerine, TANAP projesine, Türkiye’nin Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’yla uluslararası alanda gücünü artırdığına, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesinin kuvvetler ayrılığının göstergesi olduğuna ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclise hayırlı, başarılı bir çalışma haftası temennisiyle sözlerime başlıyorum.

Her şeyden önce, ülkemizin istiklali ve istikbali için görev yaparken kahraman Mehmetçiklerimizden Uzman Çavuş Harun Çınar Barış Pınarı Operasyonu’nda, Piyade Er Alparslan Kurt da Pençe-3 Operasyonu’nda maalesef, şehit düşmüşlerdir; mekânları cennet olsun, Rabb’im cemaliyle müşerreflendirsin ve aziz milletimize yine Allah sabırlar versin.

Tabii, yine, bu hafta 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Her şeyden önce, burası Parlamento olduğu için, öncelikle yaptığımız yasama faaliyetleri ve imzalanan ve onaylanan uluslararası sözleşmelerden bahsetme gereğini görüyorum. Yaklaşık 1.500 maddeyi bulan uluslararası sözleşmeler ve kanunlarla beraber, son on yedi yıllık süre zarfında engellilerin standartlarını geliştirmek ve önündeki engelleri kaldırmak suretiyle pek çok yasal düzenleme yaptık. Bunların ilki 2007 yılında engellilere dair uluslararası sözleşmeyi imzalamamız ve bu Meclis çatısı altında onaylanmasının kabul edilmesidir. Yine, 2007 yılında engellilerin âdeta çerçeve anayasası niteliğinde bulunan, merkezî hükûmete, özel sektöre ve yerel yönetimlere sorumluluk yükleyen engellilerin önündeki engellerin kaldırılmasına dair çerçeve yasa kabul edilmiştir. 50 maddeden ibaret olan bu yasa sayesinde, hamdolsun, bugün engellilerimiz çok daha güler yüzle hayata bağlanma imkânlarına kavuşmuşlardır. Tabii, bu düzenlemeler yetmez, aynı zamanda idari pratiklerle bunların hayata geçirilmesi önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - 2002 yılına kadar atanan engelli memur sayısı 5.770 iken, bu rakam son on yedi yıllık süre zarfında 10 kat artarak 55 bin sayısına ulaşmıştır. Bu, takdir görmesi gereken hadiselerdendir. Tabii, yapılan bu yasal düzenlemeler, idari pratikler, aynı zamanda engelsiz vatandaşlarımızın dahi hayata bağlanmalarına, mücadelelerine ilham kaynağı olan spordan sanata, siyasetten iş dünyasına kadar tüm zorluklara rağmen engelli kardeşlerimizin ortaya koydukları mücadele takdire şayandır. Her zaman yanlarındayız ve sadece 3 Aralık Dünya Engelliler Günü değil, her gün engelli vatandaşlarımızın engellerini kaldırmak için mücadeleye devam ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Tabii, geçen haftanın en önemli konularından birisi TANAP yani Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla bundan tam yedi yıl evvel Azerbaycan doğal gazının uluslararası pazarlara nakliyle ilgili yapılan ve açılışı tamamlanan TANAP projesidir. TANAP projesi, Türkiye’mizin güvenliğiyle ilgili, stratejik çıkarlarıyla ilgili âdeta yumuşak güç niteliğinde bir düzenlemedir ve sadece TANAP değil, Nabucco, Bakü-Tiflis-Ceyhan, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hatlarıyla beraber TANAP sayesinde Orta Doğu, İran, Kafkas ve Rus petrollerinin Türkiye üzerinden uluslararası pazarlara nakli suretiyle hem dünya enerji kaynaklarından payımızı alıyoruz hem de ülkemizin yumuşak gücünü artırarak uluslararası toplum nezdinde ülkemizi çok daha pozitif bir noktada yarınlara taşıyoruz.

Tabii, yine, Libya’yla imzalanmış olan ve 2010’dan beri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir mücadeleyle başarıya taşınan Türkiye-Libya arasındaki münhasır ticari bölge anlaşması var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu -sadece iki ülkenin menfaatine değil- Akdeniz’i âdeta bir barış gölü hâline getirecek ve ülkemizin stratejik olarak enerji kaynaklarına ulaşması, sınırlarının genişlemesi ve Akdeniz’in savaşın, kanın ve gözyaşının değil, barışın, huzurun ve serbest ticaretin egemen olduğu bir coğrafya olarak hayata geçmesini sağlayacak. Elbette ülkemizin imzalamış olduğu bu sözleşmeyi en kısa zamanda Meclis gündemine getirerek oradan da Birleşmiş Milletlerde işleme alınmasını da sağlayacağız. Bu tarihî mutabakatla birlikte Türkiye, enerji kaynaklarını paylaşma amaçlı kurulan ittifaklara karşı uluslararası alanda, sahada gücünü artırmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Âdeta Sevr niteliğinde olan Sevilla haritasıyla Türkiye’yi Akdeniz’deki 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetme oyunu bloke olmuştur. Aynı zamanda, bu hat üzerinde yaklaşık 3 trilyon doları bulan doğal gaz ve petrol imkânlarından da pay sahibi olmasını sağlamıştır. Bu noktada, bunu söylemek kolay ama yapmak çok zor; tam on yıllık süre zarfında bir taraftan Libya ayağında, bir taraftan da Türkiye'nin stratejik uluslararası alandaki nüfuzunu artırmak suretiyle Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya konulmuş bir başarıdır. Onun için, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve bu noktada emeği geçen tüm paydaşlara yürekten teşekkür ediyorum.

Tabii, konuşulacak çok mesele var. Geçen hafta, bu veto meselesiyle ilgili… Bakın, burası Parlamento. Uzun zamandan beri ne diyorduk?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yahu, kuvvetler ayrılığı… [CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından gülüşmeler, alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sessiz olalım arkadaşlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir taraftan Parlamentonun gücü, kudreti, diğer taraftan da Sayın Cumhurbaşkanımızın yetkisi. Elbette kullanacak. Bundan sonra çok daha fazla kullanacak.

Yahu, bir hadise vardır: Kaleye geçersiniz, bir kaleci olur. “Yahu, bir tarafı boş bırakın da oradan gol atalım.” Yani demek istiyorlar ki “Kuvvetler ayrılığı yok.” Cumhurbaşkanımız veto edince farklı söylemler…

Bakın, biz bu ülkede milletimize ve memleketimize hizmet ediyoruz. Bir taraftan çalışma hayatını düşünmek zorundayız, bunu yapacağız. Soruyorum: Yedi yıl önce böyle bir yasal düzenleme var mıydı ki süresi uzatılsın? Yoktu, yedi yıl önce böyle bir süre yoktu. Yedi yıl önce bu yasal düzenlemeyi yapmamış olsaydık yasanın uzatılacak herhangi bir süresi olmayacaktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz diyoruz ki evet, bir taraftan orada yaklaşık 10-15 bin civarındaki işçinin ve yan çalışma alanlarıyla beraber bu katma değerden pay alan vatandaşlarımızın elbette imkânını düşünmek zorundayız. Ama diğer taraftan, bizim azmimiz, bütün mücadelemiz Türkiye’de yeşil, temiz bir hava olsun diye verdiğimiz mücadeledir. Süresi uzatılan yasal düzenlemeyi de biz yaptık. Buna rağmen, takılmayan bu filtrelerle ilgili, son süreyi de belirli bir takvime bağlamak suretiyle yine bunun yasal düzenlemelerini yapan biziz. Ha, ne yapacağız? Sayın Cumhurbaşkanımız veto etmiştir. Biz, her şeyden önce, Parlamentoyu farklı görüşlerin temsil edildiği bir merci, bir makam olarak görüyoruz. Burada bazı milletvekillerimiz elbette farklı düşünüyor olabilir. Netice itibarıyla, hani biz söyledik ya… Montesquieu, bu kuvvetler ayrılığını planlarken yürütmenin tek kişiden, Parlamentonun da çok kişiden oluşacağını ifade etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, tamamlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Neden? Çünkü Parlamento farklı fikirlerin müzakere edildiği… son tahlilde ortaya çıkan tabloda yasaların nasıl yapılacağını ifade etmiş. Milletvekillerimizden itiraz edenler olmuş olabilir mi? Evet, oldu. Hatta bazı milletvekillerimizden Parlamentoda bununla ilgili önerge verenler oldu “Bu yasa geçmesin.” diye.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Nerede o vekiller be?  

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hangi Meclise verdiler?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak bu Parlamentoda biz yasanın ülkemiz çıkarlarına uygun olduğunu düşünüyorduk ve yasayı yaptık ama denge denetim gereği, Sayın Cumhurbaşkanımızın veto etmesi de Parlamentonun çalışması açısından önemlidir.

Bakınız, daha geçen hafta bir milletvekili -sataşma olmasın diye kimden sâdır olduğunu söylemeyeyim, herhâlde hemen bilirsiniz- diyor ki: “Türkiye’de anayasal sistem yok, Anayasa yok.” Niye? Bugün Meclisteki bütün siyasi partilerin, bütün parti gruplarının varlığı Anayasa’dan yetki alarak vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, tamamlayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Anayasa yok.” diyen her şeyden önce Parlamentoda oturduğu koltuğa ihanet ediyor demektir.

Dün ne dedik: Kuvvetler ayrılığı var. Sayın Grup Başkan Vekili ifade etti, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verdi. Diyorlardı ki: “Efendim, Anayasa çalışmıyor, Anayasa Mahkemesi Parlamentonun kararlarını iptal etmiyor.” Bakınız, iptal etti. “Kuvvetler ayrılığı yok.” diyordunuz; bakın, Cumhurbaşkanımız yasayı veto etti. Yapmanız gereken tek bir şey vardır -biraz önceki alkışınızı da Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptığınıza inanıyorum- Cumhurbaşkanımızı alkışlamanızdır. Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı da, kuvvetler ayrılığı prensibine uygun çalışan Anayasa Mahkemesinin kararını da alkışlamalısınız. Hoş sizden böyle bir beklentimiz yok, ne kadar doğru icraat olursa olsun “Alkışlamayacağız.” diye bu Mecliste ifade ettiniz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Termik santraller kapatılsın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz de diyoruz ki: Milletimiz adına en güzel yasaları yapmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu vesileyle, hayırlı, başarılı bir çalışma haftası diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir saniye değerli milletvekilleri…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Allah kimseyi Cahit’in durumuna düşürmesin!

BAŞKAN – Karşılıklı olmasın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşmadık Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ben Meclis birleşimlerinde grubu bulunmayan partilere de söz vermeye gayret ediyorum yani onların da hukukunu koruyalım.

Sayın Destici, sizin sisteme girdiğinizi gördüm.

Sayın İslam, ondan sonra da size söz vereceğim.

Süreleriniz üçer dakika Sayın Destici ve Sayın İslam.

Buyurun Sayın Destici.

38.- Ankara Milletvekili Mustafa Destici’nin, Barış Pınarı Harekâtı bölgesi ile Pençe-3 Harekâtında vefat eden şehitlerimize ve soba zehirlenmesi sonucu vefat eden Ampute Futbol Millî Takımı Teknik Direktörü Osman Çakmak’ın anne ve babasına Allah’tan rahmet dilediğine, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Dünya Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda 3’üncü olan hemşehrisi Sümeyye Boyacı başta olmak üzere engelli sporcuları başarılarından dolayı tebrik ettiğine, Meclise sunduğu teklifle “özürlü” kelimesi yerine “engelli” kelimesinin kullanılmasını sağlayarak engellilere göstermiş olduğu hassasiyetten dolayı Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle andığına, Türkiye’nin Baltık ve Polonya hattındaki NATO hamlelerini veto etmesini doğru ve cesur bir adım olarak gördüğüne, Libya ile Türkiye arasında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırları noktasında varılan anlaşmanın tarihî bir anlaşma olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizleri ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Barış Pınarı Harekâtı’nda ve Pençe Harekâtlarında vefat eden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun, mekânları cennet olsun. Yaralı gazilerimize Rabb’imden acil şifalar niyaz ediyorum ve Rabb’im kahraman ordumuzun, askerlerimizin yâr ve yardımcısı olsun.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bütün engelli vatandaşlarımızın bu özel gününü kutluyorum. Tabii, burada çok müstesna insanlar var; örneğin, bunlardan bir tanesi Ampute Futbol Millî Takımı’mızın kaptanı Osman Çakmak. Eski kaptan şu anda teknik direktör, bu yıl içerisinde bir soba zehirlenmesi sonucu önce annesini, dün de babasını kaybetti. Ben anne ve babasına Allah’tan rahmet diliyor, kendisine de başsağlığı ve sabır dileklerimi buradan iletiyorum.

Tabii, özellikle Barış Pınarı Harekâtı sürecinde diğer sporcularımızla birlikte engelli sporcularımızın da müthiş başarıları hem ülkemiz hem de Mehmetçik’imiz için büyük bir moral desteği oldu. Bunların başında, sevgili hemşehrim Sümeyye Boyacı var; paralimpikte önce Avrupa şampiyonu, sonra dünya 2’ncisi oldu. İşte, bugünlerde gelen diğer engelli sporcularımızın başarıları bizleri gerçekten gururlandırdı ve her ne kadar, engelli olsalar da engel tanımadıklarını bir kere daha göstermiş oldular. Hepsini tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum.

Tabii, burada rahmetle anmam gereken bir büyük şahsiyet de şehit liderim, Muhsin Başkanım. Biliyorsunuz, 2007 yılına kadar “engelli” ibaresi yerine “özürlü” kelimesi kullanılmaktaydı. Onun Meclise vermiş olduğu kanun teklifiyle birlikte artık -“özürlü” kelimesi gerçekten yakışmıyordu- “engelli” kelimesi kullanılmaya başlandı. Ben onu da bütün diğer vatandaşlarımıza olduğu gibi, engellilere göstermiş olduğu büyük hassasiyetten dolayı bir kere daha rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun diyorum.

Tabii, bu arada, NATO zirvesi bugün başladı. Ben özellikle, Türkiye'nin, PKK’yla birlikte PYD ve YPG’yi terör örgütü olarak tanımadığı sürece özellikle Baltık ve Polonya hattındaki yeni NATO hamlelerine şerh koymasını, veto etmesini doğru, cesur bir adım olarak gördüğümü ve bunda da sonuna kadar gidilmesi gerektiğini bir kere daha ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Destici.

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) - Son olarak, Libya ile Türkiye arasında kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırları noktasında varılan anlaşmanın da tarihî bir anlaşma olduğunu ifade ediyor, bu anlaşmada emeği geçen başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere bütün Dışişleri yetkililerimize, bütün devlet erkânına şükranlarımı sunuyorum. Kıbrıs Türk’tür ve inşallah, ebediyete kadar da Türk olarak var olacaktır. Diğer alanlardaki haklarımız gibi oradaki haklarımızdan da -ne Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin- vazgeçilmedi, inşallah sonuna kadar da geçilmeyecek. Bunlar doğru politikalar, bunlar millî politikalar, dış politikalar. Burada zaten bütün Meclisimizin de –siyasi bölücüler dışında- ortak bir duruş göstermiş olmasından da büyük bir memnuniyet duyuyor, sizleri ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İslam…

39.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, şehitleri rahmetle andığına, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Yusuf Bilge Tunç’un hâlâ kayıp olduğuna, İçişleri Bakanının “Anayasa Mahkemesinin gözlükleriyle bakmak zorunda mıyım?” ifadesine ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle ben de şehitlerimizi rahmetle anıyorum ve bölgeye bir an önce adil bir barışın gelmesini temenni ediyorum.

Sayın Selahattin Demirtaş’a buradan geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.

Şunu bir defa daha tekrar ediyorum ki cezaevinde bulunan 7 kişiye haftada bir ziyaret dilekçesi vermeme rağmen Adalet Bakanlığından hâlâ menfi veya müspet tek bir cevap alabilmiş değilim. Az önce Anayasa’dan bahseden Sayın Özkan’a bu bir hatırlatmamdır.

Bugün, Engelliler Günü. Engellilerin de Engelliler Günü’nü tebrik ediyorum.

Az önce beni ziyaret eden bir engelli kendisine yapılan ödeneğin kesildiğini söyledi. Çünkü bu işlerde baz alınan gelir hane geliri, hâlbuki Anayasa’ya baktığımızda, kişiyi baz alan Anayasa’ya göre kişilerin gelirinin yani bizatihi engellinin gelirinin baz alınması lazım. Bu notu da koymak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; az önce Sayın Özkan’ın Anayasa’ya atıf yapmasından bahsetmiştim. Yalnız bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi sayın üyelerine yapmasından ziyade Hükûmet üyelerine, sayın bakanlara yapmasını ben tavsiye ediyorum. Bakınız, Yusuf Bilge Tunç hâlâ kayıp. Bir insanın suçlu olması veya masum olması başka bir şeydir, bir insanın kayıp olması ve herhangi bir yetkilinin bu insanın akıbeti hakkında herhangi bir bilgi vermemesi anayasal haklarla, insan haklarıyla bağdaşmayan bir tutumdur. Bakınız, 6 kayıp ortaya çıktı Ankara’nın muhtelif yerlerinde fakat bu 7’nci kaybı hâlâ bulabilmiş ve kendisinden herhangi bir haber alabilmiş değiliz.

Yine, Anayasa’yla ilgili. Bakınız, İçişleri Bakanımız -ki bizim güvenliğimizi sağlamakla bir anlamda memurdur kendisi- diyor ki: “Ben beraat edenleri işlerine döndürmem, Anayasa Mahkemesi gözlükleriyle olaya bakamam.” Anayasa Mahkemesi gözlükleriyle bakamazsanız siz kendinizi Anayasa Mahkemesinin de Anayasa’nın da mevzuatın da yasaların da üzerinde tutuyorsunuz demektir. Yani hukuk devletinin âdeta sonlandığını bakanlar ağzından duymak bu ülkede son derece umut kırıcıdır ve moral bozucudur. Bu yüzden, bu ülkede herkesin -kuvvetler ayrılığını korumakla birlikte- Anayasa’ya bağlı kalmasıyla, bütün kurumların ve bütün kişilerin bu tutumu devam ettirmesiyle ancak bizi düzlüğe çıkartacağını bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz sırası Türkiye İşçi Partisi adına Sayın Baş’ta.

Buyurun Sayın Baş.

40.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, bütçe görüşmelerinde Parlamentoda grubu olmayan partilere de söz hakkı tanınmasını ve yoksul halkımız için bütçe yapma sorumluluğunun değerlendirileceğini umduğuna, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, 8 Aralık Pazar günü İstanbul Bakırköy Meydanı’nda İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin emekçilerin taleplerini dile getirecekleri bir miting düzenleyeceğine, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözümü için Parlamentonun sorumluluk üstlenmesi gerektiğine, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif maddesinin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesine ilişkin açıklaması

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ayrıca duyarlılığınız için de teşekkür ediyorum ve örnek alınmasını diliyorum. Özellikle önümüzdeki hafta itibarıyla başlayacak bütçe görüşmelerinde Parlamentoda grubu olmayan ama temsil edilen partilerin söz hakkının değerlendirileceğini umuyorum, bu örnek davranışınızla beraber.

Ben de sözlerime Edirne Cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum ve bu haksız hukuksuz uygulamaların bir an önce son bulması gerekiyor.

Tabii, bu hafta yoğun bir gündemimiz var ama galiba kamuoyu da bizler de önümüzdeki hafta başlayacak bütçe görüşmelerine ilişkin bir hazırlık içerisindeyiz. Ben, önemli bir yoğunlukla geçecek bu görüşmeler sırasında Meclisimizin komisyonlarda göz ardı edilen işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, yoksul halkın çıkarlarını merkeze alan bir bütçe konusunda çalışmalar yapacağını, bu sorunu en azından Genel Kurulda bütün açıklığıyla değerlendirip sadece patronlar için, para babaları için değil, emekçi ve yoksul halkımız için bütçe yapma sorumluluğumuzun hepimiz açısından değerlendirileceğini umuyorum.

Tabii, bu açıdan önemli olduğunu düşündüğüm bir gelişme de İstanbul emek, barış ve demokrasi güçleri bütçe görüşmelerinin tam bir gün öncesinde, 8 Aralık Pazar günü İstanbul Bakırköy Meydanı’nda bütçeye dair emekçilerin taleplerini dile getirecekleri bir miting gerçekleştirecekler hem tüm halkımızı hem de aslında vekil arkadaşlarımızı o mitingde emekçilerle birlikte olmaya, onların taleplerini doğrudan yerinde dinlemeye davet ediyorum.

Bugün, Emeklilikte Yaşa Takılanlar Derneği yöneticilerini ağırladık. Arkadaşlarımız mücadelelerinde kararlı olduklarını ve bu talebin göz yumulamayacak, duymazlıktan gelinemeyecek bir talep olduğunu bir kez daha ifade etme ihtiyacı hissettiler. Biz, kendilerinin bu talebine katıldığımızı ve emeklilikte yaşa takılanların sorunlarının çözümü için Parlamentonun sorumluluk üstlenmesi gerektiğini bir de Genel Kurulda ifade etmiş olalım.

Son olarak, gerçekten, şu, geçtiğimiz hafta yasalaşan ve dün Cumhurbaşkanının ilk defa veto etmesiyle tekrar gündeme gelen konu aslında, bana sorarsanız anlamak isteyen herkes için çok önemli mesajlar içeriyor. Burada, Komisyon aşamasında pek çok milletvekili arkadaşımız, farklı siyasi partilere mensup pek çok milletvekili arkadaşımız konunun önemini defalarca kez anlatmaya çalıştılar fakat ne hikmetse AKP sıralarında oturan hiçbir milletvekili, altını çiziyorum, hiçbir milletvekili bu konuda muhalefet sözcülerinin söylediklerini duymak istemedi, anlamak istemedi ve yaptıklarından çok emin bir biçimde o yasa teklifine “evet” oyu verdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Baş.

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Bunlar kayıtlara da girdi, büyük bir şevkle her zaman olduğu gibi “evet” oyu verildi.

Değerli arkadaşlar, bakın, bize sürekli şu söyleniyor: “İktidarın iyi yaptığı şeyleri hiç mi alkışlamayacaksınız?” Ben açık söylüyorum, Recep Tayyip Erdoğan’ın veto etmesi doğrudur. Bakın, notlarım arasında var, daha önce Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sözü var, bence o da çok doğru. 2001 yılında diyor ki: “Milletvekilleri birer parmak kaldırma makinesi olmaktan çıkmalıdır.” Ben de bu sözü bugün aynı biçimde söylüyorum ve diyorum ki milletvekilleri birer parmak kaldırma makinesi olmaktan çıkmalılar, çıkmadıklarında böyle komik durumlara düşerler. Ben alkışlamak istiyorum ama o kadar hızlı fikir değiştiriyorlar ki hangi fikri alkışlayacağımı bilemiyorum. Bunu da halkımızın takdirine bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

Şimdi, değerli milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Birer tur daha.

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlarım.

Gündemimiz yoğun, okuyacağımız pek çok tezkere var. Ben grup başkan vekillerimizin söz taleplerini, her birinin partilerine ve kendilerine olan saygımızdan ötürü, uzatarak da devam ettiriyorum ancak tartışmaların belli bir yerde bitmesi gerekiyor.

Ben söz taleplerini karşılamama gibi bir durum içerisinde asla olmadım ama sizlerden de ricam, verdiğim süreleri, şu andaki süreleri birer dakika sonra keseceğim, ona göre toparlayıp değerlendirin lütfen.

Sayın Türkkan, buyurun.

41.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, dün “Kanun teklifi geçti.” diye alkışlayanların bugün “Veto edildi.” diye alkışladığına ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben, ne Sayın Cahit Özkan Beyefendi’nin ne de Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda olan arkadaşların şu anda hiçbirisinin yerinde olmak istemezdim; öncelikle onu belirtmek istiyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Olamazsınız zaten, kolay değil burada olmak!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Alacağız mı bakalım?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Dün kanun geçti diye alkışlayan arkadaşlar, bugün veto geldi diye alkışlıyorlar. Bakın, bunu açıklayabilecek tek bir sosyal bilimci bulamazsınız, tek bir siyaset bilimci bulamazsınız. Bunu ancak psikologlar açıklayabilir, bu psikolojik bir sıkıntıdır, hiç mümkün değil, bunu siyaseten açıklayamazsınız.

Bakın, sizi yanıltan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan oldu, Allah’tan Cumhurbaşkanı Erdoğan sizi kurtardı.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oluç, bir dakika siz de, lütfen...

42.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilinin böyle yeşilin, çevrenin, doğanın, insan sağlığının önemini kavrayan konuşma yapması gerçekten heyecan verici. Ama bunu geçen hafta yapacaktınız, geç kaldınız şimdi.

Hakkımızı teslim edin ya! Buradaki partiler, vekiller size “Yapmayın bunu; yanlış yapıyorsunuz, halkın sağlığıyla oynuyorsunuz.” dedi, “Yok, hayır.” dediniz. Hakkımızı teslim edin ya! Sizin vekilleriniz hangi Mecliste “Bu madde geçmesin.” diye önerge verdi Allah aşkına? Buradaki Mecliste görmedik biz böyle bir önergeyi. Şimdi dolayısıyla doğruları konuşalım; kuvvetler ayrılığıyla filan alakası yok bu meselenin.

Benim korkum nedir, biliyor musunuz? Şimdi, bu şirketlerin bir kısmını biraz evvel andım, hepsinin listesini siz de biliyorsunuz; bu şirketler, para verilmiş olmasına, teşvik verilmiş olmasına rağmen üstlerine düşeni yapmadılar ya, siz şimdi o şirketlere yeniden kredi sağlayacaksınız. Benim korkum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Oluç.

Sayın Özel…

43.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, “2013’te biz çıkardık.” diyor, sebebi şu: “Avrupa Birliği Çevre Mevzuatı’na uygun değildi bu santraller, devlet uymuyordu.” Özelleştirme sırasında bakanları şöyle ifade etti: “Hukuksal ve finansal teşvik veriyoruz bu ertelemeyle.” Yani özelleştirmeyi “hukuki ve finansal teşvik” olarak yorumladılar. Şimdi gelmiş “Hava kirliliğine bu duyarlılığı biz gösterdik.” diyor. Aslında “Sen bu santrali al; korkma, biz bu süreyi uzatacağız.” dediniz. Vetoya “kuvvetler ayrılığı” diyor. Şöyle olsa olur: Veto eder; sen burada, sayın oranında onunla mücadele edersin, bir kuvvetler ayrılığı… Veto edildiği anda, dün “evet”e kalkan eller bugün vetoyu alkışlıyorsa ve senin Grup Başkan Vekilin daha Plan ve Bütçe Komisyonu toplanmadan “Maddeyi çıkarıyoruz.” diyorsa sen, Plan ve Bütçeyi de aşağılıyorsun, bu Meclisi de.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hiçbirimizin aklı yok, beyni yok, vicdanı yok; kararı parti verir, biz uygularız diyorsun! Maddenin çıkarılacağı alt yazıda geçiyor, Meclisin toplanmasına yetmiş iki saat var.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özel.

Sayın Özkan, siz de toparlayın lütfen.

44.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, kuvvetler ayrılığına ilişkin sözlerinin arkasında olduklarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tabii, 3 Grup Başkan Vekili konuşunca bizim de aynı sürede cevaplamamız zor.

Bakın, her şeyden önce şunu çok iyi bilin: Her zaman kuvvetler ayrılığı tartışması yaşadık. Çevreyle ilgili duyarlılığınız sadece bu yasa geldiği zaman. Biz, kuvvetler ayrılığıyla ilgili söylediğimiz hususun arkasındayız. Bu, Parlamentonun tam anlamıyla tetkikidir. Ha, eğer böyle bir tartışma açılırsa biz haritayı şöyle bir açarız; on yedi yılda çevreyle, yeşille, temiz havayla ilgili ne yaptık görürüz. Ya bunu…

ENEZ KAPLAN (Tekirdağ) – Kaz Dağları… Kaz Dağları…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Uzungöl bile yeterli size bakın. Uzungöl’ün fotoğrafını alın, o bile yeter.

BAŞKAN – Lütfen, değerli arkadaşlar…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, Sayın Başkan, biz 94’te, İstanbul’da -Cumhuriyet Halk Partili belediyede- her gün hava durumu raporu sunulur gibi ölen insanların haberinin yapıldığı günleri çok iyi hatırlıyoruz. O günden bugüne nasıl gelindi, İstanbul’daki o pis havayı, insanları öldüren havayı temizleyerek ve Sayın Cumhurbaşkanımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özel… Oturalım lütfen.

Değerli arkadaşlar, bu tartışmaları uzatmak mümkün, tartışmaya olanak tanıdığımız da bir gerçek ama bunun sınırının olması da bir gerçek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özel.

Şimdi, ben bütün arkadaşlarımıza, Grup Başkan Vekillerimize birer dakikayla söz vereceğimi ve uzatmayacağımı ifade ettim ama bunu devam ettirmek ne zamana kadar?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma var.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Biz hakkımıza rıza gösteriyoruz efendim.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmesi açısından ben size bir söz vereyim, lütfen kayıtlara geçirin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ifade edeceğim konu şu: Bakın…

BAŞKAN – Kayıtlara geçsin Sayın Özel, lütfen, buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kayıtlara geçiriyorum da…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İstanbul’daki olayı...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, başka bir şey anlatacağım canım.

Sayın Başkanın biraz önceki durumla ilgili tasarrufuna hepimiz saygılıyız. Onunla ilgili hakkımızı kullandık. Bunun dışında bir şey söylemeyeceğim ama bir İç Tüzük var ve o İç Tüzük diyor ki tarafına, partisine sataşılanın bu konuda cevap hakkı var. Şimdi, biraz önceki konuyu sürdürsem Sayın Başkan söz vermemekte haklı ancak birer dakika konuştuk, bir daha söz verilmeyeceğini söylediğiniz için bunu istismar ederek son cümleyi şöyle kuruyor: “Sizin belediyelerinizin zamanında her gün hava durumu ilan edilir gibi ölen kişilerin sayılarının ilan edildiği günleri unutmadık.” Şimdi, sen bu lafı söyleyeceksin, sonra diyeceksin ki: “Birer dakikalık süre bitti, ben de bunu söyledim bitti.” Böyle bir şey yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben demiyorum, Başkan diyor ya, Allah Allah!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bu söylenen söz, İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre kürsüden iki dakika cevap hakkını gerektirir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Siz birer dakikayla sınırladınız, hepimiz uyduk ama nasılsa “Diğer Grup Başkan Vekilleri benden sonra söz almayacak.” diye sözünü “Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde, geçmişte her gün insanlar ölüyormuş. Hava durumu raporu sayısı gibi…” Bu bir iftira, bu bir bühtan; bunu açıklamayan, söylemeyen, ispatlamayan da müfteridir. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim şu gerçekliğe: Siz bu vetoya “kuvvetler ayrılığı” diyorsunuz ya “kuvvetler ayrılığı” diyebilmeniz için o kuvvetin kararına dakikalar içinde biat etmemeniz lazım. Ne yapmanız lazım? En basitinden, partinin sözcüleri, Grup Başkan Vekili Mehmet Muş demeli ki: “Sayın Cumhurbaşkanımız veto etmiştir. Anayasa’nın ve İç Tüzük’ün ilgili maddelerine göre işleme alınacak. Plan ve Bütçe Komisyonu bu talebi değerlendirerek görüşecek. Daha sonra Genel Kurula gelecek. Genel Kurulun takdirine göre davranacağız.” Kuvvetler ayrılığı budur. Orada veto edilince burada “evet” diyenlerin “tweet” yarışına girip, ardından “Cumhurbaşkanımızı çevre duyarlılığından dolayı tebrik ediyorum.” deyip Mehmet Muş’un “Maddeyi çıkarıyoruz metinden.” demesi kuvvetler birliğidir, talimatla yasamadır.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Size göre.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Partinin Genel Başkanının verdiği kararı Meclisin toplanmasına daha yetmiş iki saat kala Meclis Genel Kurulunun kararı gibi ilan etmek, alt yazılarda bugün onun geçiyor olması hukuk devletinin çöküşüdür, hukuk devletinin olmayışının, anayasasızlaştırma sürecinin, Anayasa’yı ayaklar altına almanın, tek adam rejiminin itirafıdır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Size de iki dakika süre veriyorum, buyurun.

Gündemimizin yoğunluğunu bilerek ve kanunlara da geçeceğimizi düşünerek toparlamanızı sizlerden rica ediyorum.

Buyurun Sayın Özkan.

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce bir “hodri meydan” dedi, peşrev çekti, eyvallah.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Evet.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, bir hukukçu olarak -ecza dükkânlarında olmayabilir- söylüyorum. Bazı bilgiler, deliller vardır ki ispata gerek yoktur; mesela, mütevatir haber… İkimiz herhangi bir şeyi tartışıyor olsak “Dünya Savaşı oldu mu kardeşim, çık ispat et!” dediğinizde herkes size güler. 1994’te, şu anda ekranlardan çok uzak ama Ali Kırca, televizyon programlarında her gün İstanbul’un sokaklarında hava kirliliğinden ölen insanların raporunu sunuyordu. O noktada konuşmak da düzenlemek de yapmak da yetmez, onu pratiğe dökmeniz lazım. Onun için, şu anda benden ispatını istediğiniz husus “Dünya Savaşı olmamıştır.” anlayışıyla sizin tarafınıza düşer.

Diğer taraftan, geçen hafta, on gün önce burada geçirdiğimiz yasal düzenleme AK PARTİ Grubunun efendim “Filtresiz santraller olsun.” düzenlemesi değil, diyoruz ki yedi yıl önce tamamen filtresiz şekilde çalışan santrallerle ilgili nasıl düzenleme yapmışsak ve size diyorsak “Şu tarihe kadar filtrenizi takın.” Takmamış, uzatmışız; hadi mazeret göstermiş ama bu sefer dedik ki: “Artık uzatım yok, artık bundan sonra takvime bağlıyoruz…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Daha önce de takvime bağlıydı Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …Ya o takvim işlerken aşama aşama yerine getirmeyenlerin, şartları taşımayanların santralleri kapatılacak ya da filtreli bir şekilde temiz çevreyle çalışmaya devam edeceksiniz.”

Bakın, burada Sayın Cumhurbaşkanımızın veto kararı var. Bu kararda özetle, insan sağlığı ve çevrenin korunması açısından burada verilen takvimdeki sürenin yeniden gözden geçirilmesinden bahsediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - Yani biz bunu değerlendireceğiz; bu vetoya uygun çevreyi, yeşili, diğer taraftan da binlerce işçimizin çalışma hayatını, enerji arzının gerekliliğini dikkate alarak bu yasayla ilgili tasarrufu da yapacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çevreyi düşünüyorsanız Kanal İstanbul’u niçin yapıyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yeniden bir cevap hakkı var ama artık sizin anlayışınızı suistimal etmeyelim.

Bana “İkinci Dünya Savaşı’nın olduğunu ispat et.” derse on beş saniye içinde ispat ederim ama eğer İstanbul’da kışlar boyunca, yıllar boyunca hava kirliliğinden ölenlerin listesinin hava durumu gibi her gün teker teker ilan edildiğini ispat etmezse on beş gün içinde, müfteridir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Siz de buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın, hiç on beş gün beklemeye gerek yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, 1994’te Ali Kırca’ya…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 1994’te siz kaç yaşındaydınız? (CHP sıralarından gülüşmeler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sessiz olalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Meclisin de gündemine gelmesine gerek yok.

1994’te her gün -bugün santrallerden yayılıyor ya- İstanbul’da her bir apartman…

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – 1994’te kaç yaşındaydın?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eğer siz sadece yaşayarak yapıyorsanız bir ülkenin geleceğiyle ilgili konuşma hakkınız yok.

BAŞKAN – Sayın Özkan, toparlayın lütfen.

Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, 1994’te İstanbul’daki her bir bina filtresiz termik santraliydi. Oralara, sokaklara kadar doğal gazı götürmek suretiyle bugün en ücra köşedeki köylerimizin temiz havasını İstanbul’a yeniden biz getirdik.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Cumhurbaşkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Cumhurbaşkanlığının, 7193 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 50’nci maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için geri gönderildiğine dair tezkeresi (3/991)

2 Aralık 2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca 21/11/2019 tarihinde kabul edilen, 7193 sayılı "Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” incelenmiştir.

Bu kanunda, diğer düzenlemelerin yanında, Elektrik Üretim Anonim Şirketi veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına, Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine ve kamu üretim şirketlerine ait üretim tesislerine, bunlardan özelleştirilenlere ve daha sonra özelleştirilecek olanlara, çevre mevzuatına uyum kapsamında gerçekleştirecekleri yatırımlar ile çevre mevzuatı açısından gerekli izinleri tamamlamaları amacıyla 31/12/2019 tarihine kadar tanınan sürenin nihayetinde 30/6/2022 tarihine kadar uzatılması öngörülmektedir.

Değişiklik öngörülen düzenleme ilk olarak 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun geçici 8’inci maddesinde yer almıştır. Maddede belirtilen şirketlere çevre mevzuatına uyum kapsamında gerçekleştirecekleri yatırımlar ile çevre mevzuatı açısından gerekli izinleri tamamlamaları amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre verilerek bu sürenin üç yıla kadar uzatılabileceği yönünde Bakanlar Kuruluna yetki tanınmıştır. Anayasa Mahkemesinin 22/5/2014 tarihli ve E.2013/65, K.2014/93 sayılı Kararı’yla anılan düzenlemenin iptal edilmesi üzerine 4/6/2016 tarihli ve 6719 sayılı Kanun’un 25’inci maddesiyle geçici 8’inci madde yeniden düzenlenmiş ve bu defa şirketlere tanınan süre 31/12/2019 olarak belirlenmiştir.

Enerji ihtiyacının sürekli olduğu ve artarak devam ettiği, enerjinin ve dolayısıyla enerji sektörünün ülkemizin hedefleri ve gelişimi için hayati önem arz ettiği hususları göz önüne alındığında, elektrik üretim tesislerinin varlığının korunmasının ve desteklenmesinin devletin temel politikalarından biri olması gerektiği şüphesizdir. Nitekim 6446 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 2013 yılından 2019 yılı sonuna kadar çevre mevzuatının gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmeyen şirketlere yaklaşık yedi yıl süre tanınması da bu yaklaşımın bir tezahürüdür. Verilen sürenin, yatırımcı şirketler bakımından hem finansal hem teknik gereklilikleri karşılama konusunda yeterli olduğu açıktır.

Bununla birlikte, insan sağlığı ve çevrenin korunması da devletin başta gelen anayasal ödevi ve herkesin insani görevidir. Nitekim Anayasa’nın 56’ncı maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğu hususu da hüküm altına alınmıştır. Devletin çevreyi koruma ödevi gerekli mevzuatın yürürlüğe konması ve mevzuata uygunluğun denetlenmesi suretiyle yerine getirilir. Vatandaşlar ise bu mevzuatın gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmekle sorumludur.

Ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanması zarureti, insan sağlığı ve çevrenin korunması amacının önüne geçmemelidir. Günümüz şartlarında çevre kirliliğine yol açmadan, özellikle hava, su ve toprak kalitesini bozmadan da enerji üretiminin gerçekleştirilmesi mümkündür. Hâl böyle iken evvelce elektrik üretim şirketlerine tanınan ve esasen yeni mevzuata uyum sağlama ihtiyacından kaynaklanan yaklaşık yedi yıllık geçiş süresi uyum için yeterli olmasına rağmen, incelenen kanunla bu sürenin nihayetinde iki buçuk yıl kadar daha uzatılması devletin insan sağlığı ve çevreyi koruma ödeviyle bağdaşmayacaktır. Devletin bu meseleye hem yatırımcıyı hem vatandaşını koruyacak bir anlayışla yaklaşması, düzenlemeleri buna göre gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Bu sebeple, incelenen kanunun 50’nci maddesinin yeniden değerlendirilmesinde fayda görülmektedir.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 7193 sayılı “Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”un 50’nci maddesinin Türkiye Büyük Millet Meclisince bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa’nın 89 ve 104’üncü maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

                                                                                                                            Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                                  Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2018 yılı harcamalarına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2018 yılı harcamalarına ait dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin tezkeresi (3/992)

26/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun 37'nci maddesi ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 69'uncu maddesi kapsamında düzenlenen Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2018 yılı harcamalarına ilişkin Dış Denetim Raporları Başkanlık Divanının 3 Ekim 2019 tarihli toplantısında üst yöneticilerin cevapları da dikkate alınarak görüşülmüş ve ekteki inceleme sonuçlarının Genel Kurulun bilgisine sunulmasına karar verilmiştir.

Bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2018 Yılı Dış Denetim Raporları İnceleme Sonuçları

I. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış Denetim Raporu

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2018 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere görevlendirilen Sayıştay Uzman Denetçileri tarafından düzenlenen 19.09.2019 tarihli Dış Denetim Raporunda; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödeneklerin, harcama birimleri tarafından kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, hazırlanan mali tablolarının doğruluğu, denkliği ve güvenilirliği hususlarının incelendiği belirtilmiştir.

Yapılan inceleme sırasında; 2018 yılına ait cetvel ve tablolarda gösterilen gider rakamlarının; doğru ve denk olarak kaydedilip kaydedilmediği, toplamlarının doğru, denk ve tutarlı olup olmadıkları ve hesapların birbirleriyle mutabık bulunup bulunmadıklarına bakılmıştır. Bütçede tahmini olarak yer alan kullanılabilir ödenek rakamlarıyla kesin hesap sonuç rakamları karşılaştırılmak suretiyle gerçekleşme oranları ve uygunluk durumları, programa alınan yatırımların gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği araştırılmış, cetvellerdeki rakamların dayandıkları sarf belgelerinin ilgili mevzuatına uygunluğu örnekleme yoluyla denetlenmiştir.

Raporda özetle;

TBMM Başkanlığı 2018 yılı başlangıç ödeneği 1.255.124.000,00 TL olup yıl içinde yapılan aktarmalar ve eklemelerle birlikte 1.282.338.094,49 TL olmuştur. 31.12.2018 tarihi itibariyle bu ödeneğin 1.085.803.519,44 TL'si, başka bir deyişle % 84,7'si harcanmıştır.

Ekonomik sınıflandırmaya göre harcamalara bakıldığında; Personel Giderleri için ayrılan ödeneğin % 100'ünün kullanıldığı, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Ödemelerine ayrılan ödeneğin % 100 oranında kullanıldığı, Cari Transferler ödeneğinin % 99 oranında kullanıldığı, Mal ve Hizmet alımlarına tahsis edilen ödeneğin % 97,7 oranında kullanıldığı, Sermaye Transferlerine ayrılan ödeneğin % 72 oranında kullanıldığı belirtilmiştir.

Ayrıca;

TBMM Başkanlığınca arşivlenen ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişleri tutarlarıyla bunların kaydedildiği ilgili hesaplardaki tutarların mutabık olduğu,

Kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,

Harcama birimi başkanları ile Strateji Geliştirme Başkanı ve diğer personelin, mali işlemlerin yürütülmesinde ve buna ilişkin harcama belgelerinin düzenlenmesinde ve muhasebe kaydında, ilgili mevzuatta düzenlenen usul ve esaslara uygun şekilde işlem yaptıkları,

Üst Yöneticinin; kalkınma planına, yıllık programa, Kurumun Stratejik Plan hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak bütçe hazırlanması ve uygulanmasına, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesini ve kullanımını sağlamaya özen gösterdiği ifade edilmiştir.

Harcama belgelerinin ve eklerinin incelenmesi neticesinde ise iş ve işlemlerin mevzuata uygun şekilde gerçekleştirildiğinden bahisle herhangi bir bulgu ve tenkitte bulunulmamış, sadece Sermaye Giderlerindeki ödeneğin gerçekleşme oranının artırılması hususunda öneride bulunulmuştur.

Dış denetçilerin önerileri dikkate alınarak düzenlenen üst yönetici cevabında;

2018 yılı bütçe gerçekleşmesinin % 84,7 olduğu, Sermaye Giderleri kalemi dışındaki Cari Giderler kalemindeki harcama oranlarına ait ortalamanın ise % 99 gibi yüksek bir rakama ulaştığı, Sermaye Giderleri kalemindeki harcama oranının ise % 16,9 olduğu görülmektedir.

TBMM'nin 2018 harcamalarında herhangi bir usulsüzlük, bulgu ya da eksiklik bulunmamıştır. Ancak, 2018 bütçesinde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesiyle 600'e çıkan milletvekili sayısındaki artışla ilgili olarak oda ihtiyacı, yapılan düzenleme ve tadilatlarla giderilmiş olup böylece A ve B Blokların yerine yapılması planlanan binaya ihtiyaç kalmamış ve bazı projelerde kısıntıya gidilmesi suretiyle tasarruf yapılmış, bu sebeple de Sermaye Giderlerindeki bütçe gerçekleşme oranının düşük olmasının başlıca nedeni Yeni Bina Yapımı Projesine ihtiyaç kalmamasından kaynaklandığı ifade edilmiştir.

2020 Yılı Yatırım Programı sermaye giderlerindeki bütçe gerçekleşme oranının, kaynakların etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması suretiyle daha yüksek oranda gerçekleşmesinin sağlanacağı ifade edilmiş ve Dış Denetim Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

II. Sayıştay Dış Denetim Raporu

Sayıştay Başkanlığının 2018 mali yılı hesaplarının dış denetimini yapmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca görevlendirilen İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından düzenlenen 26.07.2019 tarihli Dış Denetim Raporunda; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunuyla tahsis edilen ödenekler kapsamında yapılan harcamalar ve bunlara ilişkin belgeler esas alınarak, bu ödeneklerin kullanımı sırasında düzenlenen harcama belgelerinin kanunlara ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığı, kamu kaynaklarının ekonomik, etkili ve verimli olarak kullanılıp kullanılmadığı, yapılan harcamaları gösteren mali tablolarının güvenilirliği ve doğruluğu hususlarının incelendiği belirtilmiştir.

Raporda özetle;

Sayıştay Başkanlığına 2018 yılı bütçesinde 276.701.000,00 TL ödenek tahsis edildiği, bu ödeneğin 259.378.236,33 TL'lik kısmının harcandığı, söz konusu bütçe ödenekleri ve harcama rakamları oransal olarak karşılaştırıldığında ise; 2017 yılında tahsis edilen bütçe ödeneğinin % 84,42'sinin, 2018 yılında ise % 93,74'ünün harcandığı belirtilmiştir.

Ayrıca;

Kurumun ödeme emri belgeleri ve muhasebe işlem fişlerine dayalı olarak tahakkuk ettirdiği ödemeleri ile banka hesap özetlerinin mutabık olduğu,

Kesin hesap cetvellerinde gösterilen gelir-gider rakamlarının doğru ve denk olduğu, ödenek üstü harcama yapılmadığı,

Sayıştay Başkanının üst yönetici olarak, bütçe ile verilen kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılmasını temin edecek mali tedbirlerin alınmasında, 5018 sayılı Kanunda öngörülen mali yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesinde, görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde üstün gayret gösterdiği,

Harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, mali hizmetler birim yöneticisi ve muhasebe yetkilisinin, mali mevzuatın uygulanmasında ve gerekli tedbirlerin alınmasında azami çaba sarf ettikleri,

İdarenin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve ilgili diğer mevzuat çerçevesinde yürütüldüğü ifade edilmiştir.

Harcama belgelerinin incelenmesinde ise;

1. İhale üzerine kalan istekli ile ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekliye ait teminat mektuplarının, ihaleden sonra saymanlık ya da muhasebe müdürlüklerine teslim edilmeyip birimde tutulduğu; ayrıca, saymanlık ya da muhasebe müdürlüklerine gönderilen teminat mektuplarının kayıt altına alınması ile ilgili alındı belgesinin bir örneğinin ihale işlem dosyasına konulmadığı,

2. İhale işlem dosyalarına konulan ve ödeme emrine bağlanan belgelerin asıllarının ya da mevzuatına uygun olarak onaylanan nüshalarının konulmadığı,

3. Bazı ihalelere esas hazırlanan teknik şartnameler ile yaklaşık maliyet hesap cetvellerinin konu içerikleri birden fazla uzmanlık gerektirdiği hâlde tek personel hazırlandığının görüldüğü,

4. Ön mali kontrol inceleme formunun sadece son sayfasının imzalı olduğu, inceleme formunun diğer sayfalarında paraf bulunmadığı; ayrıca inceleme formunun aslının ödeme emrine bağlandığı için fotokopisinin ihale işlem dosyasına konulduğu belirtilerek, ön mali kontrol formunun aslının ya da idare onaylı suretinin dosyasına eklenmesi ve her sayfasının paraflanması gerektiği,

5. Hakediş ödemelerine ilişkin düzenlenen bazı ödeme emri belgelerinin ekinde, ihale konusu işi tamamladıktan sonra ödeme talebinde bulunan yüklenicinin dilekçelerinde yalnızca şirket kaşesi, IBAN numarası ve imza bulunduğu; ancak adı-soyadı olmadığı ve imza atan kişinin şirketi temsil ettiğine dair belgenin dilekçeye eklenmediği,

6. Kütüphane yönlendirme kurulunca belirlenen kitapların alınması işleri ile ilgili oluşturulan komisyondaki dört kişinin imzasının bulunduğu, lakin bu dört kişiden sadece birinin adı-soyadının yazılı olduğu belirtilerek, resmî belgede imzaları bulunan kişilerin ad ve soyadlarının yazılması konusunda daha hassas davranılması gerektiği,

7. Damacana içme suyu alımı işinde faturanın kaşesiz ve imzasız olduğu,

8. Telefon faturası ödemesinde, faturanın üzerine idarece "görüşmeler resmidir” kaşesinin basılmadığı,

9. Yurtiçi görev yolluğu ile ilgili olarak yolluk bildiriminin mahalline dönüş tarihinden itibaren bir ay süre zarfında harcırah beyannameleri ile eki evrakların ilgili dairesine tevdii edilmediği,

10. Yurtdışı ve yurtiçi geçici yolluk bildiriminin ekine konulan ve konaklama harcamalarını gösterir belgelerde (faturalarda) düzenleyen firma tarafından faturanın kaşelenip imza edilmediği,

11. Tedavi giderleri ödemelerinde faturaların arkasına "Ödenmesi uygundur.” ibaresinin yazılmadığı, bu hususta ayrı form düzenlendiği belirtilerek, yürürlükteki yönergeye uygun olarak faturaların arkasına ”Ödenmesi uygundur.” kaşesinin basılması gerektiği,

12. Yabancı konuk ve heyetlerin ağırlanması amacıyla onay alınarak mihmandar görevlendirildiği, ancak alınan onayda davetli ve misafir sayılarının yer almadığı,

Değerlendirme ve tavsiyelerde bulunulmuştur.

Bu çerçevede, dış denetçilerin denetim bulguları ve önerileri dikkate alınarak düzenlenen Üst Yönetici Cevabında;

1. 2017 yılı Dış Denetim Raporunda yapılan öneri doğrultusunda bu hususa ilişkin işlemler düzeltilmiş olup, bundan sonraki dönemde de gerekli hassasiyetin gösterileceği,

2. İhale işlem dosyalarına belgelerin "aslı gibidir” nüshalarının konulması hususunda gerekli hassasiyetin gösterileceği,

3. Söz konusu ihalelerde; işin büyük bir kısmı mekanik grubunu ilgilendirdiği için teknik şartnameler ve eki belgelerin sadece Makine Müh. tarafından imzalandığı, bundan sonraki işlemlerde söz konusu belgelerin içerikleri bakımından birden fazla uzmanlık gereken durumlarda ilgili personel tarafından imzalanması hususunda gerekli hassasiyetin gösterileceği,

4. Ön mali kontrol formunun aslının ya da idare onaylı suretinin dosyasına eklenerek ve her sayfasının paraflanarak öneri doğrultusunda işlem yapılacağı,

5. Ödeme talebinde bulunan yüklenici dilekçesini Kurumumuz Genel Evrak servisine teslim etmektedir. Genel Evrak servisinin dilekçe ve eklerine müdahale etme imkânı bulunmamaktadır. Dilekçe, ödeme servisine geldikten sonra ihale işlem dosyasında bulunan yükleniciye ait imza sirküsü, varsa vekâletname ve imza beyannamesinde gerekli kontroller yapıldıktan sonra dilekçe işleme alınmaktadır.

Ayrıca, bundan sonra yapılan işlemlerde hak sahiplerinin dilekçe ve ekleri kontrol edildikten sonra, yetki belgelerinden birer örnek alınarak “aslı gibidir” yapılmak suretiyle hakediş dosyasına ekleneceği,

6. Resmî belgede imzaları bulunan kişilerin ad ve soyadlarının yazılması konusunda daha hassas davranılarak öneri doğrultusunda hareket edileceği,

7. Denetim dönemi içerisinde sadece 035772 no’lu faturada, belirtilen eksikliğin bulunduğu anlaşılmış olup, bundan sonraki işlemlerde gerekli hassasiyetin gösterileceği,

8. Denetim dönemi içerisinde sadece 25.08.2018 tarihli faturada belirtilen eksikliğin bulunduğu anlaşılmış olup, bundan sonraki işlemlerde gerekli hassasiyet gösterileceği,

9. Yurt içi görev yolluğu işlemlerinde, yolluk bildirimini zamanında tevdii etmeyenler hakkında Başkanlığımızca yasal faiz işletilerek ilgililerden tahsil edilmektedir. Denetim dönemi içerisinde bahsi geçen yolluk beyannamesinin, yasal süresinde Başkanlığımıza tevdii edilmediği ve sehven faiz uygulanmadığı anlaşılmıştır.

Tespitin akabinde ilgiliye, geciktirdiği süre ile orantılı olarak yasal faiz işletilerek tahsil edildiği,

10. Yurtiçinde düzenlenen konaklama faturalarındaki kaşe ve imzanın takibi konusunda gerekli hassasiyet gösterilmektedir.

Yurtdışından alınan fatura ve benzeri belgelerde, imza, kaşe gibi usuller ilgili ülkenin mevzuatına tabi olduğundan, bu faturalarda söz konusu hususların bulunmasını arama ve mensuplarımızı bu konularda zorlama imkânı bulunmadığı,

11. Yürürlükteki yönergeye uygun olarak faturaların arkasına "ödenmesi uygundur.” kaşesinin basılarak öneri doğrultusunda işlem yapılacağı,

12. Yabancı konuk ve heyetlerin ağırlanması amacıyla alınan onaylarda davetli ve misafir sayılarına yer verileceği biçimde hareket edileceği,

ifade edilmiş ve Dış Denetim Raporunda yer alan öneriler kapsamında gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmiştir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) boş bulunan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın üyeliğinin uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/993)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2’nci maddesine göre, Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinde (TÜRKPA) boş bulunan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

B) Önergeler

1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, (2/2399) esas numaralı Kastamonu İlinin Adının Gazikastamonu Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/51)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, esas komisyon olarak İçişleri Komisyonuna havale edilen (2/2399) esas numaralı Kastamonu İlinin Adının Gazikastamonu Olarak Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi, Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk tarafından geri alınmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

A) Tezkereler (Devam)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, ülkemizin Latin Amerika ve Karayip ülkelerine yönelik açılım politikasının parlamenter diplomasi boyutunun da güçlendirilmesi kapsamında, TBMM’nin And Topluluğunun danışma ve denetim organı olan And Parlamentosuna gözlemci üye olmasıyla ilgili mutabakat gereğince söz konusu faaliyetleri yürütmek üzere TBMM’yi temsil edecek bir grubun kurulmasına ilişkin tezkeresi (3/994)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Ülkemizin Latin Amerika ve Karayip ülkelerine yönelik açılım politikasının parlamenter diplomasi boyutunun da güçlendirilmesi kapsamında, Türkiye Büyük Millet Meclisinin And Topluluğunun danışma ve denetim organı olan And Parlamentosuna gözlemci üye olmasıyla ilgili mutabakat, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve And Parlamentosu arasında 29/8/2019 tarihinde Kolombiya’nın Bogota şehrinde imzalanmıştır.

3620 sayılı Kanun’un 1’inci maddesinin (a) fıkrası çerçevesindeki söz konusu faaliyetleri yürütmek üzere TBMM’yi temsil edecek bir grup kurulması, mezkûr kanunun 4’üncü maddesi gereğince Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 25/11/2019 tarihinde Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve 19 milletvekilinin, engelli vatandaşların yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2175) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 3/12/2019 salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Lütfü Türkkan

                                                                                                                                        Kocaeli

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve 19 milletvekili tarafından engelli vatandaşlarımızın toplumsal yaşamın her alanında yer alabilmelerinin sağlanabilmesi, engelli istihdam oranlarının artırılması, sosyal hayatta yaşadıkları sıkıntıların belirlenmesi ve çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla 25/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 3/12/2019 salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Şenol Sunat’ta söz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Sunat.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak engellilerin sorunlarının tespiti için vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, engelli bireylerin sağlık, eğitim, sosyal yaşam ve istihdam gibi yaşamsal hizmetlerden eksiksiz bir şekilde yararlanmaları en temel insan haklarıdır. Evet, ülkemizde engelli vatandaşlarımızın ne sayısını tam olarak biliyoruz ne eğitim durumlarını ne sağlık ne de istihdam durumlarını. 2002’deki bir veri üzerinden biz bugün 10 milyon engelli olduğunu söylüyoruz ama maalesef bu rakamın da herkese göre değiştiğini görüyoruz.

Evet, engelliler, eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda sorun yaşıyorlar. Engellilerin en önemli sorunlarından biri istihdamdır. Ülkemizde engellilere yönelik istihdam politikaları, büyük ölçüde “kontenjan” veya “kota” dediğimiz sisteme dayanmaktadır. Kamuda yüzde 3 olan bu kontenjanın yine bir milletvekilimiz tarafından, İYİ PARTİ Milletvekili Sayın İsmail Ok tarafından yüzde 5’e çıkarılması konusunda da kanun teklifi verilmiştir. Kamuda 2019 yılı içerisinde atama yapılmamıştır, hâlen engelliler bu atamayı beklemektedir aralık ayı içinde, bir beklenti içindedirler.

Evet, sağlık sorunları vardır engelli bireylerin; rehabilitasyon hizmetleri, yardımcı cihaz, tıbbi sarf malzemesi, hayati öneme sahip ihtiyaçlarının büyük bölümü, devlet tarafından ya karşılanmamakta ya da yeterli değildir. Evet, sağlık tesislerine erişim hâlâ çok düşük vaziyettedir. Engelli bireylerin sağlık kurulu raporları, sorunlu bir alan olmaya devam etmektedir. Tek seferde her ihtiyaca cevap verebilecek bir rapor sistemi maalesef gelişmemiştir.

Evet, engellilerin fiziksel sorunları vardır. Çünkü, altyapı, üstyapı sorunları hâlen ülkemizde çözülememiştir. Sosyal sorunları vardır, örneğin negatif ayrımcılık, sosyal ret, acıma, eksik görülme anlayışıyla mücadele ediyorlar. Toplum ve karar vericilerin engellilere bakış açısı hak temelli değil yardım temelli, maalesef. Acıma ve merhamet üzerine kurgulanan bu bakış açısı, sorunları münferitleştirip hak temelinde çözmek yerine yardıma indirgiyor. Ekonomik sorunları var; aile desteği ile devlet desteği açısından yaşadıkları bu sorunlar o kadar çok ki muhtaçlık aylığı ve evde bakım ücretinin ödenmesi için aile içinde fert başına düşen gelir kriteri yerine engellinin kendi gelirinin esas alınmasını tartışmalıyız.

Evet, engellilerin tabii ki en önemli sorunu, eğitim sorunu ve rehabilitasyon sorunu. Özel eğitim ve örgün eğitim veren okulların sayısı, öğretmen sayısı, engellilik durumuna göre özel eğitimin yeterli olup olmadığı mutlaka tespit edilmelidir, bunu da Meclis yapmalıdır. Bakıma muhtaç engellilere yönelik rehabilitasyon merkezlerinin mevcut durumu ve çalıştıkları elemanların meslek becerileri, detaylı bir şekilde araştırılmalıdır. Yine, engelli öğrencilerin engelsiz akranlarıyla birlikte eğitim alabilmesine imkân sağlayan kaynaştırma eğitiminde gerek akademik ve fiziki erişim gerekse personel kapasitesi bağlamında eksiklikler ele alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, biraz önce baktım, her bir sayın vekilimiz engellilerle ilgili konuşma yaptılar, engellerin ortadan kaldırılması gerektiğini ifade ettiler. “3 Aralık Engelliler Günü, bir kutlama günü değil, farkındalık günü.” dedik. İşte Meclis olarak, bu belirttiğimiz gerekçelerden dolayı engelli yurttaşlarımızın sağlık, eğitim, istihdam ve bilgi teknolojileri hizmetlerine tam olarak erişimlerinin sağlanması, başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere günlük hayatta karşılaştıkları sorunların tespit edilmesi ve bu konuda ele alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için bir Meclis araştırması komisyonunun kurulmasının çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Sunat.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Meclis olarak üzerimize düşen bir görev olarak addetmemiz gereken ve uzun yıllardır da engelliler konusunda bir çalışma yapılmadığı göz önüne alındığında, bugün, burada bu Meclis araştırması önergesinin sizler tarafından desteklenerek bir komisyon kurulması kararını mutlaka çıkarmalıyız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Züleyha Gülüm’de. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Engelliler, eğitimden sağlığa, ulaşımdan iş hayatına, ekonomik ve sosyal mekânlara kadar her türlü alanda birçok engelle karşılaşmalarının yanı sıra, toplum ve iktidar tarafından acıma ve merhamet duygularıyla yaklaşılan “yardıma muhtaç bireyler” olarak görülmektedir. Bu yüzden engelli bireyler, toplumsal yaşamdan soyutlanıp kapalı mekânlara hapsolmaktadır.

Engelli bireye bakış, vicdan meselesi, acıma meselesi değildir, hak meselesidir. Hangi kimliğe sahip olursa olsun, birey, her kim olursa olsun eğitim, sağlık, ulaşım, bağımsız yaşam ve benzeri alanlara herkesle eşit bir biçimde ulaşma hakkıyla varolur. Farklılık, ne gibi farklı ihtiyaç ve beklentilere sahip olacakları üzerinden çalışmayı getirir.

Bu bağlamda, tüm engelliler için bedensel, zihinsel, görme ve işitme engellilerin kamusal mekânlara ve hizmetlere erişimini zorlaştıran altyapı ve üstyapı sorunlarının acilen çözülmesi gerekmektedir. Engelli bireyin başka birinin yardımına gerek duymaksızın bir noktadan bir noktaya erişebildiği, güvenli ve rahat hareket edebildiği alanlar yaratılmalıdır. Engelli yurttaşlar için nitelikli, ulaşılabilir, ücretsiz, eşit ve ana dilde, engelsiz eğitim hakkı sağlanmalıdır. Engelli öğrencilerin engelsiz akranlarıyla birlikte eğitim alabilmesine imkân sağlayan kaynaştırma sınıflarında şiddete, ayrımcılığa uğramasının önüne geçilmelidir. Geçtiğimiz günlerde Aksaray’da bulunan merkez Mehmetçik İlkokulunda eğitim gören otizmli öğrencilerin sınıflarının kapatılmasıyla ilgili basına yansıyan haberler engelli öğrencilerin yaşadıkları ayrımcılığı açıkça ortaya koymaktadır.

Engelliler, iş yerinde bir sorun olarak görülmekte, istihdam edilmemektedir. Engelli yurttaşların kamuda memur olarak yüzde 3, işçi olarak yüzde 4, özel sektörde yüzde 3 oranında çalıştırılma zorunluluğu bulunmasına rağmen, kamu kuruluşları dâhil, bu yükümlülüklere uyulmamaktadır. Engelli yurttaşların tedavi, bakım, iyileştirme ihtiyaçları için yardımcı cihaz, tıbbi sarf malzemesi gibi hayati öneme sahip ihtiyaçlarının büyük bölümü ya yetersizdir ya da hiç karşılanmamaktadır. Engelli bireylerin sağlık kurulu raporları, sorunlu bir alan olarak uygulamada devam etmektedir. “Evde bakım parası” adı altında yapılan uygulamalar da engellileri toplumdan ve sosyal yaşamdan tecrit etme sonucunu üretmiştir. Bu anlayış, engellileri yardımlarla yaşamaya mecbur bırakmıştır. Yine engellilerin bakımının devlet tarafından uygun ortamlarda üstlenilmesi yerine kadını aileye mahkûm eden yaklaşımlarla, engelli bireylerin bakımı, kadının sırtına yüklenmiştir. Engelli olmak yeterince zor iken engelli kadın olmak çok daha zor koşullarda yaşamak zorunda kalmak demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

Başkan – Devam edin.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Engelli kadına yönelik erkek şiddeti çok daha fazla yoğunlaşmakta, erkek yargı, engelli kadını değil, sanıkları koruyan kararlar vermektedir. Var olan yasalar yetersiz iken bu yasalar dahi uygulanmamakta, engellilerin uzun yıllar boyu sürdürdüğü mücadeleleri sonucunda kazanmış olduğu haklar da ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Ulusal ve uluslararası metinlerde belirtilmiş olan haklar, herkes için işlemek zorundadır. Sahte gözyaşı, sahte sevgi gösterisi, sahte merhamet duyguları ya da sahte vitrin vicdanlılığı sorunu çözmüyor. Haklarını tanımak ve tanımak da yetmiyor, uygulanmasını, pratikte bunların gerçekleşmesini sağlamak gerekiyor. Tüm bu örneklerden de önce belki de şunu düşünmek gerekiyor: Engellilerin yerine birilerinin karar vermesi değil, engellilerin kendi yaşamları ve kendi hakları için kendilerinin karar vereceği mekanizmaları bir an önce üretmek gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mahmut Tanal’da. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Tanal.

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

İYİ PARTİ’nin vermiş olduğu önergeyi destekliyoruz. Engelli vatandaşlarımızın bu sorunlarının takipçisi olacağız, peşinde olacağız. Bu sorunların bir an önce Mecliste çözülmesi için ne gerekiyorsa onu yapmaya çaba sarf ediyoruz ama maalesef oylarımız yetmiyor, AK PARTİ bu işe şimdiden herhâlde olumsuz bakıyor, onun için, arkadaşlarımıza ön yargılı davranmak istemem ama umarım ve dilerim bu konuda mahcup olmak isterim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, engelli vatandaşlarımızın sorunlarına baktığımız zaman gerçekten ilk önce sorunu çözebilmek için önce sorunları bilmek lazım. Sorunlar nelerdir? Bu sorunları çözmemek, insan haklarına bakış tarzıyla alakalı, insan haklarına karşı olmak demektir, engellilerin insan haklarının ihlaline göz yummak demektir. Sorunların başında bir, yoksulluk gelmekte; iki, eğitim gelmekte; üç, istihdam gelmekte; dört, ulaşım gelmekte; beş, fiziksel çevre; altı, konut; yedi, rehabilitasyon; sekiz, sağlık; dokuz, bilgi iletişim teknolojileri; on, aile ve çevrenin engelliye bakışı; on bir, ayrımcılık maddesi.

Şimdi, bunların hepsine baktığımız zaman, bunların başında ayrımcılık çok önemli. Bir, çevrenin bakışı; iki, mevzuatın yetersizliği; üç, uygulamadan kaynaklanan hususlar.

Bunlara, uygulamadan kaynaklanan hususlara baktığımız zaman, mesela çok önemli bir husus basına çıkmıştı: Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le birlikte Batman Bölge Devlet Hastanesinde çalışanların sorunlarını dinlerken, asgari ücretle geçinemeyen vatandaş “Geçinemiyoruz Sayın Bakan.” diyor, Sayın Bakanın, kendisine cevabı çok enteresan “Gözlerin görmediği hâlde sana biz iş veriyoruz.” diyor. Bu örnek, gerçekten, kınanabilecek bir örnek. Böyle, uygulamadan kaynaklanan bu örneklerden dolayı bakış açıları perişan ediyor vatandaşlarımızı.

“Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili” diyerek özellikle sıfatını söylüyorum ki hemen sataşmadan dolayı söz isterler. İki “Kanundan kaynaklanan hususlar” diyoruz, kabul etmiyorlar. Her şeyi AK PARTİ’yle başlatıyorlar. Arkadaşlar, siz yokken 1982 tarihli Kenan Evren Anayasası’nın 61’inci maddesinde engellilerin hakları ve onların toplumla bütünleşmesiyle ilgili husus var. Hatta ve hatta Anayasa’yı değiştirirken o 61’inci maddedeki “sakatlar” kelimesini siz değiştirmediniz, “sakatlar” kelimesi 61’inci maddede hâlen duruyor. Engellilerin onuruyla oynanan bir madde bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Sayın Başkanım, sürem bitti ama özür dilerim…

BAŞKAN – Devam edin.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi, Anayasa’nın 61’inci maddesindeki o “sakat” kavramının bir an önce “engelli” olarak değiştirilmesi lazım. Bir arkadaşımız, bir partinin grup başkan vekili söz aldı, efendim, bu “sakatlar” “çürükler” “özürlüler” kavramlarının değiştirilmesinin kendilerinin teklifi olduğunu söyledi; hakikat dışı. 25 Temmuz 2013 tarihli 6462 sayılı Kanun’la tam 96 kanunda değişiklik yapıldı; hiç alakası, ilgisi yok. Yani burada kanundan kaynaklanan husus…

Sayın Başkan, Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 12 Numaralı Protokolü’nü Türkiye Cumhuriyeti devleti onaylamadı. Ne diyor? Ayrımcılığı yasaklıyor. Bu protokolü neden onaylamıyorsunuz? 2001 tarihinde, o dönemde, ANAP-MHP-DSP döneminde bu imzalandı. AK PARTİ ayrımcılıktan nemalanıyor çünkü ayrımcılık biterse söyleyecek başka bir lafları yok, toplum kutuplaştırılıyor, ötekileştiriliyor, düşmanlaştırılıyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Eki 12’nci Protokol imzalanmadığı için, onaylanmadığı için AK PARTİ bundan beslenmekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Sayın Başkanım, özür dilerim.

BAŞKAN – Tamamlayın.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Sözün kısası: AK PARTİ döneminde engellilerin sayısı artmakta. Neden artmakta? Engelli olmak, doğuştan olduğu gibi sonradan da insanlar engelli olabilir. Bir, hayattaki pahalılık stres yaratıyor, stres nedeniyle insanlar beyin kanaması geçiriyor, felç oluyor ve bunlar neye dönüşüyor? Engelliye dönüşüyor. Yani AK PARTİ döneminde vatandaşların sorunlarından bir tanesi olarak stresin, beyin kanamasının, pahalılığın yarattığı sonuçtan engellilerin sayısı daha da artıyor.

Engellilerin sorunlarını çözmek için, başta AK PARTİ’yi bir an önce iktidardan göndermek lazım, yollamak lazım ki engellilerin sorunları çözülebilsin.

Hepinize teşekkür ediyorum, önergeyi destekliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu önergelerin ve bu kanunların takipçisi olacağız, hatta mesela kanun teklifi getirdik, dedik ki: “Bu yüzde 3 ve yüzde 4 oran, yüzde 5 ve yüzde 7’ye çıksın.” Kabul etmiyorsunuz.

İki, engellilerin protez bacakları haczediliyor arkadaş. İcra İflas Kanunu’nun 82’nci maddesinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

EKREM ÇELEBİ (Van) – Başkanım, iki dakika fazla verdiniz ya.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Kamu yararı, özür dilerim, sataşmıyorum ben.

Bakın, engelli kardeşlerimizin o protez bacakları haczediliyor. Dedim ki: “İcra İflas Kanunu’nun 82’nci maddesi uyarınca engellilere tahsis edilen protez araç gereçlerin haciz kapsamının dışında olması lazım, haczedilmemesi lazım.” Siz bunu da kabul etmiyorsunuz. Yazık, günah değil mi ya! Engelliler sizin elinizden çektiğini bir başka dönemde çekmedi arkadaşlar. Sizden istirham ediyorum. Bakın arkadaşlar, bu, sizin bağışınız değil, insan hakları sorunudur. Engellilerin sorunlarını çözmek, insan hakları sorunudur.

Evet, şu anda mesela, Millî Eğitim Bakanlığında açık var, niye çalıştırmıyorsunuz? Diyanette açık var, niçin çalıştırmıyorsunuz arkadaş? Kamu kurumlarındaki açıkların sayısı çok fazla.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir talebinizi alayım, ben açarım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – On yedi yıldan beri AK PARTİ hükûmetlerinin ortaya koyduğu reformlar; başta Anayasa, engelliler mevzuatı, uluslararası sözleşmeler sayesinde hamdolsun engellilerimize…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İmzalamadılar Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …bakıma muhtaç olanlara evde bakım maaşı, engelli maaşı veya onların kamuda, özel sektörde istihdamına ilişkin bir dizi yasal düzenleme yaptık ve özellikle bakınız, 5.200 civarındaki çalışan engelli sayısını, 55 binin üzerine çıkardık. Bu bağlamda, yaptığımız yasal reformlarla engellilerin yüzünü güldürdük.

Bakınız, özellikle grubumuza dönük bu tür sataşmaları kabul etmiyoruz. İcra ve İflas Kanunu’nda böyle bir düzenleme yoktur. Hatip, avukattır; bırakınız engellinin vücut bütünlüğüne dair eşyalarını, vatandaşlarımızın özel kullanımına dair eşyaları, onların kıyafetlerini dahi haczedemezsiniz.

BAŞKAN – Peki, kayıtlara girmiştir.

Teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani hiçbir vatandaşımızın kıyafetini dahi haczedemezsiniz. Tamamen gerçek dışıdır, reddediyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, benim avukat olduğumu söyleyerek…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben sataşmadım.

AYŞE KEŞİR (Düzce) – 2002’den önce hukuku yoktu engellinin.

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlarım, bir saniye, herkes konuşmasın.

SALİH CORA (Trabzon) – Daha önce kanun yoktu.

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Kanunu yoktu, hukuku yoktu engellilerin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım…

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, engellilerin daha önce kanunu yoktu.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, daha önce engellilerin kanunu yoktu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bırakmıyorlar ki konuşayım.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

SALİH CORA (Trabzon) – Engellinin bizden önce hak kavramı yoktu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bence bir içlerini döksünler Sayın Başkanım.

SALİH CORA (Trabzon) – Biz 50 bin civarında istihdam sağladık.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bakın, zamanı ekonomik kullanalım. Herkes gerekli açıklamasını yapabilir.

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkanım, ben sataşmadan söz almayacağım.

Sayın Grup Başkan Vekili arkadaşımız, internete girsin, kimin protez bacağının haczedildiğini gayet rahat görsün; bir.

İki: Dediler ki: “Bizim dönemimizde biz Anayasa değişikliği yaptık.” 82 Anayasası’nın 61’inci maddesinde değişiklik hiç olmadı, siz hukukçusunuz, çok iyi bilirsiniz. Burada, Anayasa’da daha önce vardı.

Üç: Eğer ayrımcılığı bitirmek istiyorsak bekleyen en büyük sorun, burada elimde insan hakları mevzuatı var, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eki 12’nci Protokol, burada ayrımcılığı yasaklıyor; o protokolü mümkünse getirsinler, onaylasınlar. Yani bu açıdan maalesef… Evet, yapılanları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi nedeniyle, biz Avrupa Birliğine yönümüzü çevirmiştik, Avrupa Birliğinden orada bize getirilen olaylar nedeniyle yapmak zorunda kaldılar, yoksa isteyerek yapmadılar bunu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tanal, kayıtlara geçmiştir.

Öneri üzerinde söz isteyen Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekilimiz Sayın Hacı Ahmet Özdemir.

Süreniz üç dakika Sayın Özdemir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Değerli Başkan, Meclisimizin çok değerli üyeleri ve televizyonları başında bizleri izleyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Maalesef, bugün algı, olgunun çok önüne geçmiş durumdadır; bu, bir fıkrayla sizlere anlatılabilecek bir husus olsa gerektir. Osmanlı paşası, gözlüğünü takmış çalışırken bir ara gözlüğünü şöyle yukarıya saçlarının üstüne koyuyor, ondan sonra da gözlük lazım oluyor, arıyor, tarıyor, gözlüğü bulamıyor. Ondan sonra zile basıyor, yaver geliyor, diyor ki: “Evladım, benim gözlüğüm nerede, gözlüğümü bulur musun.” (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, kendi konuşmacınız konuşuyor, ona saygı duyun bari! Adam konuşuyor orada ya! Kahvehaneye çevirdiniz burayı!

BAŞKAN – Sayın Türkkan…

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Yaver de nüktedan bir zatmış, bunun üzerine diyor ki: “Efendim, siz başınızın üstündeki gözlükle idare edin, ben sizin gözlüğünü bulurum.”

Şu anda, biz olguyu değil, algıyı konuştuğumuz için, gözlük aslında saçımızın üstünde ama yaveri çağırıyoruz, diyoruz ki: “Evladım, bana gözlüğü bul.” Gözlük başımızın üstünde, gözümüze indirsek ortada hangi hakikatlerin olduğunu çok net biçimde göreceğiz. Biz, buna, eskiden, 1980’li yıllarda sol-sağ kavgalarının ayyuka çıktığı dönemlerde “dezenformasyon” diyorduk ve bununla ilgili 1980’li yılların kitap literatürünü karıştırırsanız kıyamet gibi kitap çıkar, hatta bunlardan bir tanesini yazan da zannediyorum, yine aramızda bulunan milletvekillerinden bir tanesi idi. Kulağı çınlasın, bugün burada göremiyorum, Millî Eğitim Bakanlığımızı da yapmış olan Nabi Avcı’nın…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hayır, Naci Hoca’nın da vardı, Naci Hoca yazmıştı.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Burada mı Nabi Bey?

…doktoradan sonra yaptığı bir çalışmaydı, “yardımcı doçent” diye yazan ismini hatırlıyorum.

Ben şimdi gözlüğü takıyorum izninizle. Gözlüğü taktıktan sonra da algılar ortadan kalkıyor, olgular ayan beyan gözüküyor. Aksaray Valiliğinin bu otizmli öğrencilere yapıldığı söylenen haksızlığı yalanlayan beyanatı, resmî ifade bu kadar hırgürün içinde kayboldu gitti. “Yok böyle bir şey. Biz soruşturma yaptık, hatta sınıfın üzerinde ‘otistik öğrenciler sınıfı’ yazıyordu, ondan bile rahatsız olduk, bu yazının kaldırılmasını istedik müdürden.” diyen ifadesi, resmî beyanı bu kadar suçlamanın arasında ne yazık ki kaynadı gitti çünkü doğru ile eğriyi bugünkü ortamda birbirinden ayırmak hakikaten zorlaştı. Ben de zorluk çektiğimi ifade etmekte yarar görüyorum. Gerçekten bir dezenformasyon var, bir algı yönetimi var ama algı ile olgu arasında da yüzde yüz bir zıddiyet söz konusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, bakın, gözlüğü taktığımızda ortaya çıkan şey ne? AK PARTİ’nin Genel Başkanı olan, şu anda Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olan Recep Tayyip Erdoğan Başbakanken engellilerle ilgili yaptığı bir konuşmada şu hususu özellikle altını çizerek belirtmişti: “Biz, engelli meselesine, hak temelli, bütüncül bir bakış açısıyla bakıyoruz.” Bugün gördüğümüz de, biz hâlâ hak temelli anlayıştan, bütüncül bakış açısından bahsediyoruz. Zaten var, gözlük gözünüzde olduğunda görüyorsunuz.

1/7/2005’te 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun çıkmış, 1.500 maddelik bir mevzuat oluşmuş. İstihdam diyoruz… Cahit Bey, düzelteyim sizi, “5.770 kişi çalışıyordu 2002’de.” dediniz, 7 kişiyi atladınız, 5.777 kişi çalışıyordu, onu tashih edin lütfen ama öbür taraftan, tashih etmeniz gereken bir şey daha var, “55 bin kişi çalışıyor.” dediniz, 176’yı da ilave etmeniz lazım oraya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla, gözlüğü taktığınızda net biçimde bunları görmek pekâlâ mümkün. Memur sayısının 10 kat arttığını, özel eğitim okullarındaki öğrenci sayısının 3 kat arttığını, özel eğitim sınıflarındaki öğrenci sayısının 7 kat arttığını, kaynaştırma eğitimindeki öğrenci sayısının 10 kat arttığını, üniversitede lisans döneminde, yüksek lisansta, doktorada verilen bursların arttığını, bunların kredi şeklinde olduğunu, engellilerden geri dönüşün istenmediğini, engelli bakım merkezi sayısının 21’den 103’e çıktığını, evde bakıma 1 milyar 384 bin 59 lira harcandığını filan… Bugün umutevleriyle, gündüz bakımevleriyle Türkiye yoluna devam ediyor, kat kat artırmıştır.

Benim tavsiyem, zile basıp yaveri çağıracağınıza gözlüklerinizi takmanızdır.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi var değerli milletvekilleri.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Tanal, Sayın Şevkin, Sayın Ünsal, Sayın Bulut, Sayın Aydoğan, Sayın Hakverdi, Sayın Kılıç, Sayın Zeybek, Sayın Gökçel, Sayın Antmen, Sayın Güzelmansur, Sayın Köksal, Sayın Şener, Sayın Bankoğlu, Sayın Tüzün, Sayın Kasap.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum arkadaşlar.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.07

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için iki dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula gönderen arkadaşlarımız lütfen salondan ayrılmasın, onlara tek tek, isim isim bakacağız.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 25/11/2019 tarihinde Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve 19 milletvekilinin, engelli vatandaşların yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/2175) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir sessizlik sağlayabilir miyiz lütfen. Gündemimiz daha devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, biraz sessiz olalım ve yerlerimize oturalım.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve insan haklarına aykırı keyfî uygulamaların önlenmesi amacıyla 3/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/12/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/12/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                              Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

3 Aralık 2019 tarihinde, Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından (4286 sıra numaralı) cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve insan haklarına aykırı keyfî uygulamaların önlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/12/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

(Uğultular)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, uğultu çok yoğun. Özellikle benim sol tarafımdan çok yoğun gürültü geliyor. Rica ediyorum arkadaşlar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanın sol tarafında AK PARTİ Grubunun oturduğunu, tarih önünde tutanaklara geçmesi için tekrar ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, şurada konuşanlar var. Bakabilir misiniz?

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Geri tarafta konuşanlar var, onlara da söyleyin, Cumhuriyet Halk Partisinin arka tarafında Başkanım.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen, arka sıradaki arkadaşlarımız da otursunlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Konuşuyorlar efendim hâlâ!

BAŞKAN – Dikkatlice izleyelim. Dikkatlice izleyelim, lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hâlâ konuşuyorlar efendim!

BAŞKAN – Lütfen, değerli arkadaşlarım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın hatiplere büyük bir saygıyı hepimizin göstermesi gerekiyor. Bu söz…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, bütün gruplara dönük uyarılarınızı yaparsanız…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Senin gruptan bir uğultu geliyor.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, tamam, lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cumhuriyet Halk Partisi hâlâ orada konuşuyor, o tarafa “Ses yapmayın...”

BAŞKAN – Lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Lütfen, bütün grupları davet edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Milliyetçi Hareket Partisinin ne günahı var?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın, hâlâ konuşuyorlar efendim orada!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sessizce oturan Milliyetçi Hareket Partisinin ne günahı var?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle olmaz efendim! Sadece bizim gruba yapmamalısınız! Siz tarafsızlığınızı korumalısınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özkan, olayı büyütmenin gereği yok. Ben duyduğumu söylüyorum yani rahatsız edici bir gürültü geliyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ama bütün gruplara…

BAŞKAN – Lütfen arkadaşlar, ben zaten herkesi uyarıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, bakın, ben, Grup Başkan Vekili olarak burada çalışırken Cumhuriyet Halk Partisi sıralarına yakın olduğumuz için kesinlikle kürsüdeki hatibi takip edemiyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan tüm gruplara eşit mesafede.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu noktada da Cumhuriyet Halk Partisine karşı uyarılarınızı yapmanızı sizden istirham ediyorum çünkü ben burada oturuyorum.

BAŞKAN – Peki, ben şimdi bütün Genel Kurulu uyarayım. Bütün Genel Kurulu bir uyaralım.

Değerli arkadaşlarım, aslında, ben bu uyarıları yapmaktan da fevkalade rahatsız oluyorum. Milletvekillerimizin bütün hepsinin –bütün Genel Kurul için söylüyorum bunları- sessiz olması gerektiği çok açık. Yani konuşmak isteyen arkadaşlarımızın, hangi gruptan olursa olsun, kulise çıkıp konuşmaları mümkün. Meclis gruplarındaki bütün arkadaşlarımızı sessiz olmaları konusunda uyarıyorum.

Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Tiryaki, süreniz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; en temel ihtiyaçlara erişimin bile engellendiği, yaşanan ihlallerin tespiti, insan haklarına aykırı keyfî uygulamaların önlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca verdiğimiz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, öncelikle şunu söyleyeyim: Cezaevlerindeki durum gerçekten iyi değil. Bunun sorumlusu ne kadar Hükûmetinizdir, ne kadar Hükûmetinizin merkezî bir kararıyla bunlar uygulanıyor, bunu bilemem ama şunu söyleyeyim: Mevcut cezaevlerinin önemli bir bölümünü siz açtınız ve müjde olarak “Açmaya devam edeceğiz.” diyorsunuz. Yüzlerce infaz koruma memurunu, en az 16 cezaevi müdürünü OHAL KHK’leriyle görevden aldınız, yerlerine mülakatlarla yüzlerce kişi atadınız. Neredeyse bütün cezaevi müdürleri sizin döneminizde atandı. Ayrıca, bu dönemde görevlendirilen savcıların büyük bir bölümünün de sizin tarafınızdan atandığını herkes biliyor. Dolayısıyla merkezî bir kararınız olup olmadığına bakılmaksızın, her türlü hak ihlalinden doğrudan Hükûmet olarak sorumlusunuz.

Ben birkaç cezaevinde yaşanan uygulamaları özetle size aktarmaya çalışacağım. Şimdi, sizi de yüzlerce insan arıyordur ama eminim, sizi arayanların büyük bir bölümü iş için arıyordur. Ama bizi arayan seçmenlerin, yurttaşların büyük bir bölümü uğradıkları haksızlıklar için arıyor. Bakın, ben Patnos Cezaevinde yakınları olan, Elâzığ Cezaevinde yakınları olan, Türkoğlu Cezaevinde yakınları olan, Osmaniye Cezaevinde yakınları olan, Bakırköy, Tekirdağ Cezaevlerinde yakınları olan onlarca, yüzlerce aileyle görüştüm; her seferinde, yerele her gittiğimde yaşadıkları sorunları bize aktarıyorlar. Ne için arıyorlar? Yaşadıkları haksızlıkları, hatta karşılaştıkları işkenceleri paylaşmak için. Bakın, cezaevlerinde 458’i ağır olmak üzere 1.334 hasta mahpus var. Biz bugün bu önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk ya, biz Türkiye Büyük Millet Meclisine bu önergeyi sunduktan sonra, Emine Aslan Aydoğan adlı bir mahpus bugün yaşamını yitirdi. Kimdi? Bizim Viranşehir ilçe yöneticimizdi, 2018 yılında aleyhindeki gizli tanık ifadesiyle tutuklandı, 4 ayrı ameliyat geçirdi, on gündür yoğun bakımdaydı ve bugün yaşamını yitirdi, ailesine cenazesi teslim edilecek. Âdeta, hasta mahpusların ölümüne seyirce kalıyorsunuz. Bürokratik engellerle, tartışmalı Adli Tıp Kurumu raporlarıyla insanların yakınlarını cezaevlerinden sadece ceset olarak alabildikleri bir dönem yaşıyoruz. Ben bir iki tane örnek vereceğim ama bakın, bir şey daha söyleyeyim. Cezaevinde annesiyle birlikte kalan 0-6 yaş grubu çocuk sayısı kaç, biliyor musunuz? 780. Kasım 2019 itibarıyla 780 çocuk, annesiyle beraber cezaevinde kalıyor, 10 değil, 100 değil, 200 değil, 300 değil, 780 çocuk. Bu, cezaevlerinde yaşanan dramlardan sadece bir tanesi.

İnsan Hakları Derneği gibi dernekler avukatlar aracılığıyla cezaevlerine zaman zaman inceleme ziyaretlerine gidiyorlar ve gördükleri şeyi raporlaştırıyorlar. Ben size birkaç tane rapor okuyacağım. Bir tanesi Bakırköy, daha geçen hafta yaşandı: 28 Kasım Perşembe günü, Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda 1’inci ve 2’nci Müdürün nezaretindeki 100 kadar infaz memuru, mahpus Esin Kavruk’tan DNA alınacağı gerekçesiyle B-6 koğuşuna baskın yapıyor, koğuştaki 16 kadını darbediyor, hücrelere götürüyor. Esin Kavruk’un hastaneye götürülene kadar darbedildiği Adli Tıp birimi tarafından belgeleniyor. Mahpuslardan Dilek Geçgin cinsel organına atılan tekmeler sebebiyle hastaneye kaldırılıyor ve yürüme güçlüğü çekiyor. Aldığı darbeler sebebiyle her 2 mahpus da yürüyemeyecek hâlde.

Yine, askerî düzende sayımın dayatıldığını, kameralarla yapılan sayımın ardından kamerasız olarak tekrar koğuşa gelen infaz koruma memurlarının mahpusları darbettiği, kolu kırılan bir mahpusun hastaneye sevkinin yapılmadığı, keyfî olarak disiplin cezaları uygulandığı gibi onlarca haberle anılıyor Osmaniye Cezaevi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Kahramanmaraş Türkoğlu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunun şubat ayında açılmasıyla birlikte başkaca infaz kurumlarından buraya yüzlerce mahpus getirildi. İnsan Hakları Derneğinin cezaevi komisyonu burayı ziyaret ediyor, 9 Ağustos 2019 tarihinde bir rapor hazırlıyor. Deniliyor ki bu raporda: “Başka cezaevlerinden nakledilmiş olan mahpuslara cezaevine girişte çıplak arama yapılıyor, mahpuslar darbediliyor, 1 mahpusun kolu kırılıyor.” Bunların hepsi kişisel görüşmelerle tutanak altına alınmış durumda. Rize Kalkandere’de de aynı şey geçerli. Osmaniye’den ben sadece birkaç tane şey söyleyeceğim. Yapılan görüşmelerde mahpusların söylediği şeyler: “Her seferinde doktor bana ‘Neyin var?’ diyor, anlatamıyorum, sonra ‘Tamam, gidebilirsin.’ diyor. Bana ne olacağım, ameliyat olup olmayacağım söylenmiyor, revir doktorum da bir şey anlatmıyor. Muayene sırasında bir koluma kelepçe takılıyor, kelepçenin diğer tarafı da bir askerin eline takılıyor. Sol elim boynuma bağlı, sarılı olduğundan kelepçe takılmıyor.” gibi onlarca açıklama. Cezaevlerindeki durum bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Sayın Başkan, son bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Tamamlayın.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Şimdi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 29 Kasım 2019 günü saat 01.29’da şöyle bir “tweet” atıyor, diyor ki: “Canlı yayında rahatsızlanan Hürriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sağlık durumu hakkında hekimlerinden bilgi aldık. Çarpıntı nedeniyle fenalaşan Fırat’ın durumu iyi ve bulguları normal seviyede. Kendisine ve ailesine geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.” En az 118 gazetecinin cezaevinde olduğu bir ülkede Sağlık Bakanının duyarlılığı bu. Aynı anlarda ne oluyor biliyor musunuz? 6 milyon oy almış bir siyasi partinin Genel Başkanı 26 Kasım Salı günü bilincini kaybedecek düzeyde spazm geçiriyor, hastaneye sevk edilmesi yönünde hekim raporu düzenleniyor. Çarşamba sevk edilmiyor, perşembe sevk edilmiyor, cuma sevk edilmiyor, ailesi cuma günü haberdar oluyor. Avukatlar cezaevi yönetimiyle görüşüyor, hafta sonu araya gireceği için “Pazartesi götüreceğiz.” deniliyor; pazartesi de Eş Genel Başkanımız hastaneye sevk edilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Ne zaman sevk edildi biliyor musunuz? Kardeşi ve avukatı sosyal medyada bunu paylaşınca Eş Genel Başkanımız hastaneye sevk edildi. İşte cezaevlerinin durumu budur. Bir siyasi partinin Eş Genel Başkanı doktor raporlarına rağmen yedi gün boyunca hastaneye sevk edilemiyorsa o cezaevlerinde sorun vardır ve emin olun, bu sorun bu ülkede yaşayan herkesin sorunudur. Yarın kimin cezaevine gireceği hiç belli olmaz, onlar sizler olabilirsiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerine söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Ali Haydar Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Hakverdi.

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bugün itibarıyla cezaevlerinde 286 bin hükümlü ve tutuklu var, normal kapasite aslında 220 bin; 66 bin fazla tutuklu ve hükümlü var. Bunlardan 11 bini kadın, 2.500’ü çocuk, sayın vekilimin dediği gibi de 780’i 0-6 yaş arasında, mahkûm olmayıp annesinin yanında kalan bebek ve çocuk var.

Son altı ayda biz 6 cezaevi ziyareti yaptık ve tespitlerde bulunduk. Şimdi bu yaptığımız tespitler başta şöyle, sizinle de paylaşmak isterim, kişi cezaevine ilk girdiğinde süreç şöyle başlıyor: Önce, kişiyi çırılçıplak soyup arıyorlar; bu, şu veya bu cezaevinde değil, bütün cezaevlerinde standart bir uygulama hâline gelmiş; insan haklarına aykırı ve onur kırıcı bir uygulama. Onun dışında, bu aramadan sonra, bazı cezaevlerinde -istisna cezaevleri- bunlarda da “hoş geldin dayağı” atılıyor, telefon kulübesine benzer bir yerde, kameraların olmadığı bir yerde “hoş geldin dayağı” uygulanan bazı cezaevleri var. Bunu da suç niteliğine göre ayıran cezaevleri var. Yani isnat edilen suçun niteliğine göre bu arama ve bu dayak oluyor, olmuyor. Onun dışında, bu fasıl geçtikten sonra, kişi tecride alınıyor, tek başına bir hücreye konuluyor, bunun herhangi bir süresi yok; bu hücrede bir gün kalıp genelde başka ilgili koğuşlara suç vasfına göre tasnif edilip gönderilebiliyor ama buna dair herhangi bir uygulama birliği yok. Beş yüz gün, yargılaması devam ederken hücrede kalan mahkûmları bizzat biliyorum. Şimdi, bu tecritten sonra kişi, koğuşa yönlendirildiğinde, suçun vasfına göre 3 kişilik, 9 kişilik ve bazen de 50 kişilik koğuşlara sevk ediliyor. Bu 50 kişilik koğuşları bizzat gördük, bilfiil Komisyon olarak girdik, inceledik. 6 kişilik koğuş olarak dizayn edilmiş, sonra buralara ikişerli, 2 katlı 3 tane ranza konulmuş, bu 1 kişilik odalar 6 kişi olmuş, toplamda 36 kişi etmiş; yetmemiş, ortak kullanım alanlarına da ranzalar konulmuş; bu ranzalar da yetmemiş, yerlere yataklar serilmiş. İçeride nefes alacak yer olmayan, maalesef, koğuşlar var.

Mahkûmlar genelde şundan şikâyetçi: “Biz burada hastalanıyoruz, doktora çıkmak istiyoruz ancak doktor sıramız, iyileşip tekrar hasta olup, tekrar iyileşip tekrar hasta olunca anca geliyor; aylar bekliyoruz.” diyorlar. Neden? Bir, az önceki bahsettiğim doluluk; ikinci bir sebebi daha var, bin hastaya sadece bir doktor verilmiş Sağlık Bakanlığıyla yapılan protokol gereği.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Adalet Bakanlığının Sağlık Bakanlığıyla yeni bir protokol girişimi var, bunu 700’e indirmeye çalışıyorlar. Bu da yetmez, bu da çözüm olmayacaktır.

Onun dışında, mahkûmların yine baş şikâyetlerinden biri de şu: “Bizim zaten doktora sevkimiz zor oluyor ama doktordan hastaneye sevkimizde bizi kelepçeliyorlar, bu kelepçeleri de askerlere kelepçeliyorlar ve bizi böyle doktora götürüyorlar ring aracında.” deniliyor. Bu da insanlık dışı bir uygulama ve doktorun kararına kalmış hastaneye gittiğinde de. Doktor “Kelepçelerini çıkartın.” demediği sürece o hâliyle muayene ediliyor, hasta da bunu kabul etmediği sürece tekrar muayene olmadan dönüyorlar. Bu da insanlık onuruna aykırı bir uygulamadır. Mutlaka buna da bir düzenleme getirilmeli.

Şimdi, başka bir sıkıntıdan daha bahsedeceğim, ziyaretçilere uygulanan arama ve kötü muamele. Ziyaretçiler çok uzaktan geliyorlar. Bazıları diyor ki: “Benim evim ile cezaevi arasında bir gün var, otobüsle geliyorum, sadece yarım saat görüş yapıp sonra bir gün yola gidiyorum ve bu yetmiyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Sayın Başkanım, çok az bir süre daha…

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Şimdi, yönetmelik şunu söylüyor, diyor ki: “Yarım saat ile bir saat arasında görüş yaptırabilirsiniz.” Ama bazı cezaevleri buna hücresinden alıp görüş yerine getirene kadarki süreyi dâhil ediyor ve kişi yirmi-yirmi beş dakika görüşebiliyor o kadar uzaktan gelen yakınıyla, bazıları da bir saat görüşüyor. Burada da mutlaka bir uygulama birliği olmalı ve süre uzatılmalı.

Son olarak, bu dışarıdan gelen ziyaretçilere yapılan arama ve sert müdahale sebebiyle de ziyaretçiler artık yakınını görmeye çekiniyor. Hasretlik var ama yapılan eziyetten de bezmiş durumda ve bu sebeple, mahkûm “Artık görüşüme gelme.” deme boyutuna gelmiş; arada hasretlik var ama yakınının, o uygulama karşısında, görüşe gelmesini istemez hâle getirilmiş. Böyle bir çile de devam ediyor.

Şimdi, sonuç itibarıyla şunu söyleyeceğim: Bir ülkede her geçen gün cezaevi sayısı artıyorsa ve büyük büyük duruşma salonları inşa ediliyorsa o ülkede işler iyiye gitmiyor demektir. Sayın Adalet Bakanlığımız yeni bir müjde verdi, dedi ki: “88 bin kapasiteli 137 cezaevi daha açacağız.” İşler iyiye gitmiyor, gerçekten işler iyiye gitmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Trabzon) – Yargı reformunu takip edin.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – İnşallah, bir gün hep birlikte bu cezaevlerinin kapanışını yaparız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın İbrahim Yurdunuseven’de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’nin grup önerisi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Barış Pınarı ve Pençe-3 Harekâtlarında şehit düşen askerlerimize ve bugüne kadar bu vatan için, bu millet için, bu bayrak için, bu ezan için şehadet şerbetini içmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet ve gazilerimize acil şifalar diliyorum. Mekânları cennet olsun inşallah.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Anayasa’nın 1’inci ve 2’nci maddelerinde belirtildiği gibi, sosyal bir hukuk devletidir; 5’inci maddesine göre de cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, toplumun huzur ve refahını sağlamak devletin en temel görevlerinden biridir.

AK PARTİ olarak, ceza infaz kurumlarını başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmelerin belirttiği standartlara uygun hâle getirdik; ceza infaz sisteminde tutuklu ve hükümlülerin haklarını koruyacak gerekli tüm tedbirleri aldık. Bu sayededir ki geçmişte ülkemizi mahcup eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları artık tarihe karışmış bulunmaktadır.

Adalet Bakanlığımız tarafından, ceza infaz kurumlarında görev yapan personelin mesleki yeterliliğinin artırılması için dünya standartlarında 5 eğitim merkezi kuruldu. Ceza infaz kurumlarımızın sayısı yıl sonu itibarıyla da 425 civarında olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ceza infaz kurumlarında sağlık sorunu olan hükümlü ve tutukluların ilk muayene, tedavi ve reçete edilen ilaçların temini hizmetleri kurum revirinde verilmektedir. Hükümlü ve tutuklular kurum hekimi, aile hekimi veya diş hekiminin uygun gördüğü durumlarda tetkik ve tedavi için devlet hastanelerine, ileri hizmet gereken hâllerde üniversite hastanelerine sevk edilmektedir. Acil durumlarda derhâl 112 Acil Servise haber verilerek gerekli tıbbi müdahalede bulunulmakta ve gerek görülmesi hâlinde de ambulansla hastaneye sevki yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmete geldiğimiz günden bugüne kadar Yargının Modernizasyonu ve Cezaevi Reformu Projesi, Model Cezaevi Projesi, Eğitim ve Çalışma Projesi, Uzaktan Eğitim Projesi ve Elektronik İzleme Projesi gibi birçok uluslararası alanda ün yapmış projeler de yapmış bulunmaktayız. Yapılan çalışmalar sonunda elde edilen en önemli kazanım, insanoğluna yakışır şartlarda, temel hak ve özgürlüklerin daha çok gözetildiği bir ceza infaz sisteminin yaygınlaştırılması ve bu konudaki tüm tarafların ve ilgililerin farkındalığının artırılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonu üyesi olarak içerisinde HDP’nin milletvekillerinin de bulunduğu Bakırköy, Silivri, Maltepe, Elâzığ, Diyarbakır ve Düzce olmak üzere, bugüne kadar birçok cezaevine ziyaretler gerçekleştirdik. Yapılan bu ziyaretler ve incelemeler neticesinde -hiçbir cezaevinde organize şiddet ve işkence şikâyetinde bulunulmamıştır- birçok mahkûmla görüşülmüş hatta terör örgütü üyeliği suçundan mahkûm olanlar dâhil bu konuda, organize şiddet uygulandığına dair bir şikâyette bulunmamışlardır.

HDP grup önerisinin gerekçe kısmında belirtilen, Bakırköy Kadın Ceza İnfaz Kurumunda yaşandığı iddia edilen olayla ilgili olarak Kurum müdürüyle görüşmem neticesinde şöyle bir sonuca vardım: Bahsi geçen mahkûm, olayın aydınlatılması ve suçun tespiti için ilgili mahkeme tarafından DNA testi yapılmak üzere tükürük bezinden örnek alınması gereken bir mahkûmdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Mahkûm hastaneye sevk edilmiştir ancak gittiği hastanede kendisi DNA için tükürük örneği vermeyi reddetmiştir, tekrar cezaevine geri getirilmiştir. Burada kendisine 2-3 defa gitmesi yönünde telkinde bulunulduğu hâlde gitmeyeceğini beyan etmiştir. Akabinde, kendisinden -tükürük örneği alınması mahkeme kararıyla olduğu için- hastanede tükürük örneği alınmıştır. Bu esnada tüm kameralar kayıttadır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Nasıl alınmıştır? Sonra…

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) - Kameralar seyyar değildir sayın milletvekilleri -gezen arkadaşlarımız burada bulunuyor- kameralar an itibarıyla tespit etmiştir ve bunların bütün kayıtları da bulunmaktadır. Akabinde, tüm mahkûmlar yeniden hastane raporu alınarak koğuşlarına geri getirilmiştir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Darp raporu aldılar.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Yine diğer cezaevlerinde, belirtilen Türkoğlu ve Osmaniye Cezaevlerinde de organize darp ve cebir yapıldığına dair bir şikâyet olduğu kanaatinde değiliz.

Şunu da özellikle belirtmek istiyorum ki biraz önceki konuşmacı milletvekilimiz, “organize hoş geldin dayağı” veya onunla ilgili bir şeyler söyledi. Bu, çok istisnai -gezdiğimiz için söylüyorum- birkaç yerde söylenmiştir ama net olarak bu şekilde, organize yapıldığına dair bir bilgi yoktur. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Organize bir inkâr var şu anda, organize inkâr…

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sen nasıl bir bilgi istiyorsun?

BAŞKAN – Tamamlayın.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bir taraftan “Cezaevlerinde kapasite çok yüksek.” diyeceksiniz; diğer taraftan, cezaevi açılınca da “Niye cezaevi açılıyor? Bu işler yanlış yapılıyor. Yanlışa gidiyoruz.” diyeceksiniz. Bunu anlamak mümkün değildir diyorum.

Ben buradan, Mamak Cezaevini, Diyarbakır Cezaevini, Sinop Cezaevini çok iyi bilen ve okuyan bir kişi olarak, bugüne kadar bu cezaevlerinin iyileştirilmesiyle ilgili gerekli yatırımları ve projeleri üreten başta Sayın Cumhurbaşkanım Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Adalet Bakanımız Abdulhamit Gül Bey’e ve bugüne kadar Adalet Bakanlığı yapmış tüm Bakanlarımıza…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İşkenceden hep beraber sorumlusunuz.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – …taşrada ve merkezde görev alan tüm Bakanlık ve cezaevi personelimize ve özellikle, gerçekten büyük bir özveriyle çalışan infaz koruma memuru kardeşlerimize çok teşekkür ediyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu önerinin aleyhinde oy kullanacağımı belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Hakverdi.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkanım, az önceki hatip “Organize hoş geldin dayağı…” dedi. Buna dair açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, size yerinizden ben bir dakika söz vereyim.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Yerimden…

BAŞKAN – Tabii, buyurun. Yani siz “Var.” dediniz, o da bir şeyler söyledi. Siz bir açıklamada bulunun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Şimdi şöyle: İsim verebilirim; Silivri Cezaevinde özellikle, o ziyaret ettiğimiz 6 cezaevinden Silivri Cezaevinde özellikle belirli cinsten tutuklu veya hükümlü olarak gelen mahkûmlara organize olarak hoş geldin dayağının telefon kulübesi gibi bir yerde, kamera kayıtlarının olmadığı bir yerde atıldığına dair, sadece o cezaevinden çok sayıda şikâyet geldi. Bakın, şöyle söylüyorum, şikâyet geldi diyorum, onu da söyledim, genellemedim ama başka bir hususu söylüyorum: Suçun vasfı, isnadın vasfı ne olursa olsun, cezaevlerinde böyle bir uygulama hiçbir koşulda kabul edilemez. Buna hep beraber karşı çıkmak zorundayız arkadaşlar.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve insan haklarına aykırı keyfî uygulamaların önlenmesi amacıyla 3/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın Oluç, bir talebiniz mi vardı?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, kayıtlara geçmesi için bunu söylüyorum. Biraz evvel konuşan hatip cezaevleriyle ilgili çok pembe bir tablo çizdi; bunun böyle olmadığını biz çok iyi biliyoruz. Yani siz ne kadar pembe tablo çizmeye çalışırsanız çalışın, cezaevlerindeki sorunlar çok büyük, insan hakları ihlalleri çok büyük, kötü muamele ve işkence çok büyük. Her taraftan şikâyet geliyor ve bu şikâyetleri her seferinde isimlerle beraber burada, Genel Kurulda konuşmacı olan çeşitli arkadaşlarımız ya yerlerinden ya kürsüden ifade ediyorlar, söylüyorlar ve bu görmezden geliniyor istikrarlı bir şekilde. Bunun yanlış olduğunu, bunun görmezden gelinmesinin sorunu ortadan kaldırmadığını bir kez daha işaret edeyim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ve arkadaşları tarafından, insan hakları ihlallerinin araştırılması amacıyla 2/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/12/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/12/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Özgür Özel

                                                                                                                                        Manisa

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ve arkadaşları tarafından insan hakları ihlallerinin araştırılması amacıyla 2/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1437 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 3/12/2019 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan üyeleri ve milletvekilleri; Türkiye'de insan hakları ihlalleri araştırma önergesinin gerekçesi -Anayasa madde 98’e göre- Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık 1948’de ilan ettiği Evrensel Bildirge’den hareketle hazırlanmıştır; Türkiye, 27 Mayıs 1949’da Resmî Gazete’de yayımlayarak iç hukuka dâhil etmiştir.

İnsan hakları bütünlüğü, iktidarların ayrılığı ilkesi demokratik hukuk devletinin temel niteliğidir. Yetmiş yıllık zaman diliminde Türkiye, bunun için, insan haklarına dayanan demokratik hukuk devleti için yoğun bir çaba harcamıştır. 2017 Anayasa değişikliğiyle bu temel ilkeler büyük ölçüde göstermelik hâle getirildi. Bir yandan, OHAL döneminde kararnameler yoluyla alınan önlemler neden, konu, amaç, yer ve zaman yönünden OHAL’le ilgisi bulunmayan alanlara yöneldi; sistematik ve kitlesel, sürekli hak ihlallerine yol açıldı, ölümlere neden olundu, 46 intihar söz konusu. Öte yandan, yürütme ve devlet aygıtlarını tek kişide toplayan OHAL’in Anayasa değişikliyle aldığı şekline bile saygı gösterilmemesi hem yasama tarafından sürekli Anayasa’nın ihlal edilmesi hem yargının -bizzat haklar güvencesi olduğu hâlde- ihlal edilmesi ama daha çok yasama ve yargının yürütme tarafından güdüm altına alınarak hak ve özgürlükler alanının, başta düşünce özgürlüğünden başlanarak ihlal edilmesi, haklar alanında geniş bir ihlaller yelpazesini oluşturmaktadır. Bu açıdan, yürütmenin özellikle Anayasa dışı yol ve yöntemlerle hak ve özgürlüklere müdahale etmesi sadece bir suç oluşturmamakta, aynı zamanda yargı sürecine çok yoğun bir müdahaleyle yargının adil yargılanma hakkına yanıt vermesi olanaksız hâle gelmektedir. Daha genel olarak, yürütme, kolluk güçleri üzerinde kullandığı hiyerarşik yetki ve medya üzerinde kurduğu tekel yoluyla farklı toplumsal katman ve sınıflarla ilgili siyasal aidiyet temelinde ötekileştirici söylemleriyle demokratik toplumun temel öğelerini sürekli aşındırmakta, yurttaşların lekelenmeme hakkından başlayarak hedef gösterme yoluyla yaşam hakkının yok edilişine uzanan geniş bir ihlaller zincirinin doğrudan etkeni olabilmektedir. Siyasal aidiyet nedeniyle Canan Kaftancıoğlu’ndan Selahattin Demirtaş’a kadar, güncel duruma kadar birçok örneği bulunmaktadır. Bu konuda sadece yargısız infaz söz konusu olmamakta; yargı, tümüyle siyasal iktidarın amacı doğrultusunda araçsallaştırılmaktadır.

Eşit yurttaşlık yerine cinsiyet, soy, dinsel inanç ve toplumsal sınıf farklılığı temelindeki söylem ve uygulamalar ötesinde tarihsel, kültürel ve çevresel miras günbegün yok edilmekte, ihlal yelpazelerini genişletmekle sınırlı kalmayıp âdeta birlikte yani kümülatif ihlaller zinciri yaratılmakta; dahası ülke, toplum, devlet üçlüsündeki barış ortamında birlikte yaşam koşullarını bile eğreti hâle getirmektedir.

Özetle, anayasasızlaştırma ve yasasızlaştırma yoluyla yaratılan hukuki olmayan alanlar, ortak yaşam değerleri üzerine örülü toplumsal yapının temel ögelerini de zedelemektedir. Eylemden çok yazı, yazıdan çok söz, sözden çok niyet ve kanaatler hak ihlallerinin nedenini oluşturmakta; bu açıdan katmanlı yaptırımlar ortaya çıkmaktadır. Yargı, âdeta, yargılamak durumunda olduğu alanlardan alıkonulmakta ve esasen yargılamamak durumunda olduğu kesimleri yargılamak zorunda bırakılmaktadır. Bu açıdan, ötekileştirici ve nefret dili içeren söylemler, öte yandan bireysel silahlanma insan yaşamı üzerinde ciddi tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Bu alan çocuk haklarından engelli haklarına, kadın haklarından işçi haklarına kadar geniş bir alana, geniş bir yelpazeye uzanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Bu çerçevede kadınlar açısından 2019’da 300 ölüm, işçiler açısından 2019’da 1.477 ölüm; en üst düzey mahkemeler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesinin saptadığı ihlal sayısı 614. Bu örnekler giderek uzatılabilir ülkesel açıdan son baca filtresi olayına kadar.

Şimdi, burada söz konusu olan kişilerin yaşam hakkı, yaratılan hukuk dışı alanlarda, sadece “özgür alan” dediğimiz alanlarda değil, toplumsal alanlarda değil, esasen devletin koruması altında olan mahpus yani hapishane alanlarında ortaya çıkmaktadır. Hapishanede, biraz önce zikrettiğim üzere -Selahattin Demirtaş olayı- aslında savaş ortamında bile korunması gereken insan hakları sert çekirdeğinin ihlaline varan olaylar söz konusu olabilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Özetle, bireysel ve toplu özgürlükler, sosyal haklar ve çevresel haklar ayrı ayrı ve birlikte, çok yönlü ve sistematik olarak ihlal edilmektedir. Hukuki güvenliğin bulunmadığı toplumda ne sosyal ne de iktisadi güvenlik vardır.

Demokratik hukuk devleti ve haklar toplumu için herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasa’ya sadakatten ayrılmamak için namus ve şeref üzerine ant içmiş vekiller olarak araştırma önergemizi desteklemenizi diler, hepinize saygılar sunarım. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekilimiz Sayın İsmail Koncuk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Koncuk.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

“İnsan hakları” kavramını duyduğum zaman aklıma hep Hazreti Peygamber Efendimiz’in “Din nedir?” sorusuna verdiği cevap gelir. “Din güzel ahlaktır.” diye ifade etmiş yani bu kadar kısa, bu kadar öz: “Din güzel ahlaktır.” “Güzel ahlak” kavramının içerisine herhâlde önce insana saygıyı koymamız lazım; sevgiyi, saygıyı koymamız lazım. Şimdi, böyle baktığımızda, hem evrensel hukukun kriterleri bakımından değerlendirdiğimizde hem yüce dinimizin emirleri noktasından değerlendirdiğimizde, maalesef, Türkiye'nin insan hakları noktasında nerede olduğunu tanımlamamız herhâlde bir hayli zor.

Şimdi, geçenlerde Anayasa Mahkemesi bu güvenlik ve arşiv soruşturmasıyla ilgili bir karar verdi. Aslında nasıl bir utançtır biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesinin verdiği bu karar utanç değil de bu kararın verilmesine sebep olanların yaptığı uygulamaların nasıl bir utanç olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Şimdi, güvenlik soruşturması yapıyorsunuz bir insanla ilgili ve bir kâğıt geliyor, o kâğıtta ne yazdığını işin muhatabı da bilmiyor. Şimdi, beni arıyor öğretmen adayı, başvurmuş “Başkanım, ben atanamadım. Ne var bunda?” diyor. Arıyorum, soruyorum ben de; diyorlar ki: “Güvenlik soruşturmasında problem var.” Ne var? “Şöyle bir iddia var.” Diyorum ki: Ya, böyle bir iddia var. “Allah Allah, bizim böyle bir durumumuz yok.” diyor.

Şimdi, güvenlik soruşturmasını yapan görevli polis kapısına gidiyor, kapının önünde kim varsa soruyor “İsmail Koncuk nasıl adamdır?” diyor. Yani beni seven birisine rastlasa kötü adam da olsam belki “iyi adam” diyecek veya beni sevmeyen birine rastlasa, iyi adam da olsam “kötü adam” diyecek; böyle bir güvenlik soruşturması. Şimdi, bunu, böyle bir usulsüzlüğü, böyle bir insan hakkı ihlalini FETÖ’yle mücadele konusuna bağlamak akıl dışıdır, vicdan dışıdır, insan haklarıyla taban tabana zıt bir durumdur. Bu konuyu çok konuşuyoruz Türkiye’de. Aslında yargı paketi falan geliyor, işte orada bir ağırlığınızı koyun -şu termik santrallere baca meselesine dönmesin yine- deyin ki: “Ya, filan konu da bu yargı paketinin içerisinde yer almalıdır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Burada anlatılıyor, sizlerin tespitleriniz var; bunları gündeme getirin. Yani yarın Cumhurbaşkanı bir şeyi söyledikten sonra “Hah, yahu ne doğruymuş!” demenin size bir katkı sağlamayacağını bilin, siz bir şeyler yapın; kendi tarihinize, en azından kendi geçmişinize bir not düşün diyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Filiz Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kerestecioğlu.

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime cezaevinde rahatsızlanan ve neredeyse yedi gün boyunca hastaneye sevk edilmeyen, en temel hakkı sağlık hakkı ve yaşam hakkı ihlal edilen sevgili Selahattin Demirtaş’a geçmiş olsun diyerek başlamak istiyorum.

Bugün, ayrıca, 2018 yılında tutuklanan ve maalesef, böbreğinde büyük bir tümör olan, birçok girişime rağmen tahliye edilmeyen Viranşehir eski ilçe yöneticimiz 64 yaşındaki Emine Aslan Aydoğan’ı da kaybettik ve aslında İHD verilerine göre son on yedi yılda 3.500 hasta mahpus hayatını kaybetti, hâlen de 1.333’ü cezaevlerinde. O yüzden, ortada gerçekten pembe bir tablo yok. Hasta mahpus olmak çok ağır bir şeydir ve bir kadının, 64 yaşındaki bir kadının o kadar girişime rağmen ve ağır hastalığı da bilinmesi rağmen tahliye edilmeyerek hayatını kaybetmesi de aslında herkes için acı vermesi gereken bir şeydir.

Evet, önerge özellikle insan hakları ihlalleriyle ilgili. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında imzalandı, 1949’da da Türkiye'de yaşama geçirildi ve o günden bugüne aslında haklarla ilgili onlarca sözleşme hayata geçti bu ülkede. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bulunduğu döneme yeterince cevap veriyordu belki ama sonrasında, örneğin kadın hakları açısından bakınca yeterince cevap veremediği ve yetkin olamadığı için Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) imzalandı; sonra nitekim Çocuk Hakları Sözleşmesi, Engelli Hakları Sözleşmesi gibi birçok sözleşme aslında genel olarak dünya tarihinde, haklar tarihinde yerini buldu.

Ancak bugün geldiğimiz noktaya Türkiye'den baktığımız zaman, birçok sözleşmenin karşılık bulmadığı bir insan hakları ihlalleri ülkesi görüyoruz. Peki, buna karşılık, mesela Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu var, bu Kuruma insanlar başvurabiliyorlar mı gerçekten? Yani bu kadar ihlal karşısında bu Kuruma başvurmak mümkün mü? Örneğin kadınlar, LGBTİ’ler, emekçiler, bunlar başvurabiliyorlar mı bu Kuruma? Tabii ki hayır çünkü bu Kurum, mesela daha geçen günlerde olduğu gibi “İstanbul Sözleşmesi aile yapısını bozuyor.” diyebilen bir Kurum.

Evet, biz bu ülkeyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ben 90’lı yıllarda İnsan Hakları Derneğinde çalıştım, 80’li yıllarda da ilk üyelerinden birisi oldum İnsan Hakları Derneğinin. Gerçekten, bu ülkeyi biz dönüştürmek, değiştirmek istiyoruz, buna talibiz ciddi olarak ve ben, bir gün bunu başarabileceğimize, özellikle insan hakları alanında mücadele eden insanların da birlikteliğiyle bunu başarabileceğimize inanıyorum. İnsan Hakları Derneği de bir gün Türkiye’nin en kapsayıcı, hakikaten herkesin başvurusunu en fazla tatmin edebilen kurumlarından biri olacak ve o gün, inanıyorum ki, tıpkı o 90’lı yıllarda travestiler başvurduğunda, Aczmendiler başvurduğunda, faili meçhullerle, infazlarla çocuklarını kaybedenler başvurduğunda herkese nasıl kucak açmışsa bu dernek, bir gün sizler de başvurduğunuzda ayrımsız kucak açacak ve bu ülke daha güzel bir yer olacak.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde konuşmak isteyen, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekilimiz Sayın Pakize Mutlu Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Aydemir.

AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde insan hakları konusunda en önemli adımlar AK PARTİ döneminde atılmıştır. Hükûmetimiz tarafından hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları referans alınarak özellikle son on yedi yılda çok önemli reformların yapıldığı hepimizin malumudur. Çoğunluğu anayasal düzeyde olmak üzere, yaptığımız değişikliklerle bir yandan temel hak ve hürriyetleri genişletirken diğer yandan siyasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önündeki engelleri kaldırdık. Bu anlayış çerçevesinde, temel hak ve özgürlükler alanında âdeta sessiz devrim yaşanmış, birçok adım atılmış ve temel reformlar hayata geçirilmiştir.

İktidarlarımız döneminde “işkenceye sıfır tolerans” politikasını hayata geçirdik. Türkiye’nin artık “işkence” diye bir gündemi kalmamıştır.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İnsanlar sokakta dayak yiyor, biraz gerçekçi konuşun.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – İşkence suçlarına uygulanan cezaları artırdık. Bu suçları işleyenler bakımından zaman aşımını kaldırdık. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkememizin verdiği ihlal kararları sonrası yeniden yargılanma ve yeniden soruşturma yapma olanağı getirdik.

Bilgi edinme yollarını geliştirmek için kamu kurumlarına başvuru hakkını ve bu başvurulara cevap verme zorunluluğunu getirdik.

Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlallerinin önlenmesine ilişkin eylem planı hazırladık ve uygulamaya geçirdik. Hak arama özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmakla yetinmedik, insan haklarının kurumsallaşması adına yeni hak arama yolları da getirdik. Bu kapsamda, bunlara da sadece başlıklar hâlinde değinmekte fayda görüyorum:

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânını getirerek Anayasa Mahkemesinin ulusal insan hakları mahkemesi gibi çalışmasını sağladık.

Türkiye İnsan Hakları Kurumunu oluşturarak vatandaşlarımızın mağduriyetlerine sebebiyet verecek çok sayıda kararın alınmasının önüne geçtik.

Vatandaşlarımızın idare karşısında uğradıkları haksızlıkları gidermek ve şikâyetleri mahkemeye gitmeden sonuçlandırmak amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk.

Ülkemizin yıllardır beklediği reformlardan biri olan istinaf mahkemelerini 20 Temmuz 2016’da faaliyete geçirdik.

OHAL İşlemleri İtiraz Komisyonunu kurduk.

Farklı dil ve lehçelerde devletin resmî kanallarında yayın imkânı sağladık.

Anayasa’da çocuklar konusunda pozitif ayrımcılık esasını benimsedik ve benim de üyesi bulunduğum İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ve Çocuk Hakları Alt Komisyonumuza sadece bu dönemde 3.724 dilekçe başvurusu yapılmış olup 3.525 dilekçe işleme alınmış, Komisyon üyesi tüm parti milletvekillerimizin katılım ve katkılarıyla yerinde kırk saat incelemeler yapılmıştır.

Kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu anayasal hükme dönüştürdük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, insan hakları testini, vesayetinden darbesine, teröründen mültecisine kadar tüm boyutlarıyla yaşamış ve alnının akıyla tamamlamıştır. Türkiye’de insan hakları ihlali olduğunu söylemek, artık abesle iştigaldir. Türkiye bir hukuk devletidir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Utanın, utanın!

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Anayasa’nın verdiği yetki ve sorumluluk kuralları içerisinde bütün kanunlarımıza saygılı bir şekilde ve hukukun üstünlüğünü de koruyarak insan hakları noktasında insan onuruna yakışır bir tavır sergileyen, dünyaya örnek bir ülkedir Türkiye. İnsan onuru mutlaktır; asli, birincil konumdadır; evrenseldir, mübadele değeri yoktur, kültürden kültüre değişmez. Bir insanın hayatının, özgürlüğünün ve mutluluğunun, başka bir insanın hayatından, özgürlüğünden ve mutluluğundan daha az değerli olmadığı inancındayız.

Sözümü Mandela’nın şu sözleriyle bitirmek isterim: “İnsan haklarını inkâr etmek insanlığa meydan okumaktır.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Kaboğlu konuşması sırasında birtakım ihlallerden bahsettikten sonra, sayın hatip “Bunları iddia etmek abesle iştigaldir.” diyerek kendisini doğrudan hedef aldı.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Hiç onu hedef almamıştım ama hadi neyse.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Normalde kürsüden cevap vermesi lazım ama uygun görürseniz bir dakika yerinden konuyla ilgili bir saptamada bulunmak istiyor.

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu, yerinizden bir dakikada toparlayın, yalnız bir dakika sonra mikrofon kesiliyor biliyorsunuz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Ya genel bir konuşmaydı, nasıl hedef aldı ya? Anayasa maddelerini okudu sadece kendisi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Abesle iştigal” denir mi canım, Anayasa profesörü! Hukuksuzca görevden aldınız.

BAŞKAN – Uzatmayalım arkadaşlar.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Balıkesir Miletvekili Pakize Mutlu Aydemir’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Ben beş dakika içerisinde sadece ana başlıklara değindim. Eğer kanun hükmünde kararname ek listesinde yer alan ve bütün haklarından yoksun kılınan, hiçbir biçimde gerekçe gösterilmeyen kişilerden 46’sı intihar etmişse, bu insan hakları ihlali değilse; eğer bir yıl içerisinde devletin düzenleme, denetleme ve yaptırım kusuru nedeniyle 1.477 işçi ölmüşse, bu insan hakları ihlali değilse; eğer Anayasa Mahkemesi, 2019 yılında 298 bireysel başvuruda 20 farklı hak başlığında 316 ihlal tespit etmişse…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yerinden söze bu kadar veriyoruz, kusura bakmayın.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu ve arkadaşları tarafından, insan hakları ihlallerinin araştırılması amacıyla 2/12/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Aralık 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İyi sayalım Başkanım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sanki kabul edildi gibi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz çoğunluktayız Başkan, şöyle bir baksanız…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Çoğunluk burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kabul edilmiştir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Dışarıdan geldiler, dışarıdan.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir tartışmaya meydan vermeyelim, elektronik cihazla oylama yapalım.

İki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9 Aralık 2019 Pazartesi günkü gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin sekiz turda tamamlanmasına, turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tasarılarının maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi

03/12/2019

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 03/12/2019 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması önerilmiştir.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

                                                 Mehmet Muş                                                                Özgür Özel

                                      Adalet ve Kalkınma Partisi                                           Cumhuriyet Halk Partisi

                                           Grubu Başkan Vekili                                                  Grubu Başkan Vekili

                                           Hakkı Saruhan Oluç                                                         Erkan Akçay

                                     Halkların Demokratik Partisi                                         Milliyetçi Hareket Partisi

                                           Grubu Başkan Vekili                                                  Grubu Başkan Vekili

                                                                                            Lütfü Türkkan

                                                                                               İYİ PARTİ

                                                                                       Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

1) 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 9 Aralık 2019 Pazartesi günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1'inci ve 2’nci sıralarında yer alması, bütçe görüşmelerine 9 Aralık 2019 Pazartesi günü saat 12.00'de başlanması; Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinin bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması,

2) Görüşmelerin on iki günde tamamlanması, bütçe görüşmelerinin son günü olan 20 Aralık 2019 Cuma günü görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve bu birleşimde Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalara devam olunması,

3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde yürütme adına yapılacak sunuş konuşmasının süreye tabi tutulmaksızın yapılması, gruplar ve İç Tüzük’ün 62'nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye de seksener dakika söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların ise onar dakikayla sınırlandırılması,

4) Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanması, kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten programın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca bastırılarak duyurulması, turların bitiminden sonra Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin maddelerinin oylanması,

5) Gruplar ve İç Tüzük’ün 62'nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına yapılacak konuşmaların 5'inci ve 6'ncı turlarda altmışar dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) diğer turlarda yetmişer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların beşer dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük’ün 61'inci maddesine göre biri lehte, biri aleyhte olmak üzere 2 üyeye söz verilmesi ve 1 üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,

6) Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak sınırlandırılması,

7) Bütçe görüşmelerinin sonunda gruplara ve İç Tüzük’ün 62'nci maddesi gereğince istemi hâlinde görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) İç Tüzük’ün 86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların ise onar dakika olması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, (2/1751) esas numaralı Emeklilerin Taban Aylığının Belirlenmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1751) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                  Ali Fazıl Kasap

                                                                                                                                       Kütahya

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen teklif sahibi Kütahya Milletvekilimiz Sayın Ali Fazıl Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kasap.

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Atatürk “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.” demiştir.

Emeklilerin taban aylığının belirlenmesine dair bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifinde... Dünyadaki durumumuzu şöyle izah edeyim: Küresel Emeklilik Endeksi’ne Türkiye bu sene eklendi. Listenin sonunda 39,4 puanla Tayland, sondan 2’nci sırada 39,5 puanla Arjantin, Türkiye 42,2 puanla sondan 3’üncü sırada.

Emeklilerimizin yüzde 77,5’i hayatından memnun değil, yüzde 90,2’si maaşlarıyla geçinemiyor. 13 milyon emeklinin 4 milyonu çalışıyor ve çalışmaya devam ediyor. Kiralarını ödeyemiyorlar, 2 arkadaş çay içemiyorlar. “Eurozone”da, avro bölgesinde ise en düşük emekli maaşı ortalamasındayız.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan şöyle demişti: “Allah’a şükür IMF’ye borcu ödedik. IMF’ye 5 milyar dolar borç verecek hâle geldik.” Ekonomisi bu kadar düzgün, kişi başına millî geliri 3 katına çıkmış bir Türkiye’de neden emekli maaşı ve asgari ücret bu kadar güdük ve küçük?

29 Eylül itibarıyla yurt dışında çalışmış olan emeklilerle ilgili apar topar bir genelge çıkardınız. Geçen hafta grup toplantısında Sayın Genel Başkanımız şöyle bir açıklamada bulunmuştu: “Türkiye’de 847.643 kişi bin liranın altında ölüm aylığı yani dul ve yetim aylığı alıyor.” İnsanlık dışı bir sayı 847 bin. Toplamda da asgari ücretin altında aylık alan 6 milyon 850 bin kişi var. Yurt dışında emekli olanlarla ilgili 29 Kasım itibarıyla apar topar bir genelge çıkarıldı ve bunların maaşları 2 bin liraya çıkarıldı. Bin liranın altında maaş alan yurt dışı emeklileri vardı, bu söylemden sonra apar topar 2 bin liraya çıkarıldı. Şu anda hâlâ bin liranın altında emekli maaşı alanlarımız var.

Yıllık aldığı maaş Merkel’in 234 bin dolar, Putin’in 136 bin dolar, İngiltere Başbakanının 178 bin dolar; Sayın Cumhurbaşkanımızın aldığı maaş yıllık 197 bin dolar.

2020 bütçesinde Cumhurbaşkanlığına ayrılan ödenek 3,6 milyar TL. Emeklilikte yaşa takılanlara -bugün için 300 bin kişi emekli olsa toplam 3,6 milyar TL yapıyor- verin haklarını, kurtulsunlar.

Gıda fiyatları yüzde 39,9 artmış; elektrik, doğal gaz yüzde 30’ların üzerinde artmış; çaya, şekere yüzde 20’nin üzerinde zam gelmiş bir ülkedeyiz. Eczane ve hastanelerde emeklilerimizden kesilen paralar bir hayli yekûn tutuyor, ay sonu itibarıyla maaşı eriyor. 2008’de çıkarılan yasayla emekliler aleyhine aylık bağlama oranları değişti. Emekli açlık sınırının altında maaş almaktadır, emekli yokluk içinde, emekli aç; bunları görmezden gelemeyiz. “Hayatın merkezine dinî hükümler koyacağız.” diyorsunuz. Yetimi, dulu, yolda kalmışı, miskini, zayıfları eziyorsunuz. Sözlerin hepsini dinleyip en güzeline tabi olmuyorsunuz, sonra veto ediliyorsunuz. Emeklilere yaşama ve nefes alma şansı verin.

Cümlelerimi şöyle bağlamak istiyorum: Dünyanın bilmediğimiz, tanımadığımız bir bölgesinde, yine bilmediğimiz ve tanımadığımız bir insanın herhangi bir temel hak ve özgürlüğü çiğnenmişse, bu insan bu yüzden acı çekiyorsa, korkuyor ve çaresizlik içinde kalıyorsa o insan biziz. Bırakın, bu emeklilere nefes alma şansı verelim. Emeklilikte taban aylığını asgari ücrete endeksleyelim. Emeklilikte yaşa takılanların haklarını verelim. 847 bin kişinin, bin liranın altında maaş alan, dul, yetim maaşı alanların insani yaşama şartlarının olmadığını siz de kabul edin. Sözlerin hepsini dinleyin, tekrar veto edilmesin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, birazdan kanun görüşmelerine başlayacağız.

Ben birkaç arkadaşımıza 60’a göre söz verirken Komisyon da yerinde olursa hemen arkasından görüşmelere başlarız. Şimdi sisteme giren arkadaşlarımızın bir kısmına söz vereyim.

Sayın Tanal…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

47.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 17 Nisan 2016 tarihli Sabah gazetesindeki “Engelli vatandaşın protez bacağı haczedildi.” haberine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ Grup Başkan Vekili Cahit Özkan Bey, ben “İcra İflas Kanunu’nun 82’nci maddesi uyarınca engelli kardeşlerimizin protez bacakları haczediliyor. Kanun değişikliği önergesini verdik, gelin, bu değişikliği yapalım.” deyince “Efendim, doğru konuşmuyorsunuz.” dedi. Gazetelere bakın dedim, araştırmadı.

Ben şimdi kendisine gazete haberini sunuyorum, 17 Nisan 2016 tarihli Sabah gazetesindeki haber: “Engelli vatandaşın protez bacağı haczedildi” Şimdi siz Genel Kuruldan ve Türkiye kamuoyundan özür dileyecek misiniz?

Teşekkür ederim, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

48.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, 3 Aralık Alevi topluluğunun en önemli isimlerinden Muharrem Ertaş’ın Hakk’a göç yolculuğunun 35’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, “Abdallar” diye bilinen Alevi topluluğunun en önemli isimlerinden olan Muharrem Ertaş’ı, Hakk’a göç yolculuğunun 35’inci yıl dönümünde saygıyla anıyorum.

Abdallık geleneğinin ve bozlak türünün en önemli isimlerinden olan Muharrem Ertaş, 1913’te Yağmurlu Büyükoba’da dünyaya geldi. Halk müziğine söz ve saz açısından büyük katkı sağlayan Muharrem Ertaş 3 Aralık 1984’te Kırşehir’de hayatını kaybetti. İlk saz hocaları dayıları Bulduk Usta ve Yusuf Usta’dır, babası zurnacı Kara Ahmet’tir. Bozlakların yanı sıra Karacaoğlan’ın, Şeyh Galip’in, Pir Sultan Abdal’ın, Dadaloğlu’nun deyişlerini seslendirdi. Oğlu Neşet Ertaş, babasından aldığı eğitimle son yüzyılın en büyük ozanlarından biri olmuş ve Türk halk müziğinde bir ekol olarak kabul edilmiştir. Neşet Ertaş ise babası hakkında yaptığı her söyleşide “Muharrem Usta” diye hitap ederdi.

Muharrem Ertaş’ın mezar taşında Teslim Abdal’ın şu sözleri yer alıyor:

“İşte geldim işte gittim,

Güz çiçeği gibi bittim,

Yalan dünyada ne iş tuttum,

Ömrüm geçti gitti.”

Büyük ustayı saygıyla ve minnetle anıyorum. Devridaim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

49.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Cezayir’in Bechar ve Ouargla kentlerinde askerî hastane yapan Türk inşaat firmasının çalışanlarının mağduriyetine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cezayir’den 150 Türk vatandaşının yakarışını dile getirmek üzere söz aldım.

Cezayir’in Bechar ve Ouargla kentlerinde askerî hastane yapan bir Türk inşaat firmasının çalışanlarına yaklaşık on iki aydır maaş ödememesi nedeniyle, Cezayir’in farklı şehirlerinde yer alan şantiyelerinde çalışan toplam 150 Türk mühendis, mimar ve işçi iş bırakma kararı alarak mağduriyetlerini gündeme taşımışlardır. Grevin 6’ncı gününde olduklarını ve Sahra Çölü’nde mahsur kaldıklarını ifade eden işçi ve mühendisler, çok mağdur durumda olduklarını ve Çalışma Bakanlığının konuya el atması konusunda taleplerini iletmişlerdir. Yüce Meclisimizin, Çalışma Bakanlığının ve Dışişleri Bakanlığının konuya sahip çıkması ve hak ihlali sorununa çözüm getirmesi hususunu dikkatinize sunuyorum. Gelin, 150 vatandaşımızın haykırışına kulak verelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

50.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, AKP’nin kaybettiği Ankara, İstanbul gibi büyükşehir belediyelerinde su fiyatlarına zam tekliflerine “hayır” oyu kullanırken kazandığı tüm belediyelerde su fiyatlarına zam yapmasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP, kaybettiği Ankara, İstanbul gibi büyükşehir belediyelerinde su fiyatlarına zam tekliflerine “hayır” oyu kullanırken kazandığı tüm belediyelerde su fiyatlarına fahiş zamlar yapmıştır. Kayseri’de AKP Büyükşehir Belediyesi su fiyatlarına kırsal ilçelerde yüzde 55, merkez ilçelerde ise yüzde 20 civarında zam yapmıştır. Bu zamları hizmet üretmek için yaptığını iddia eden AKP, kaybettiği illerde hizmet verilmesini mi engellemeye çalışıyor yoksa kazandığı illerde böyle fahiş zamlarla, kendilerine oy veren vatandaşlarını mı cezalandırıyor? Bu ne tutarsızlıktır! AKP bu tutumunun sebebini bir an önce açıklamalıdır. Yerel seçimlerde “gönül belediyeciliği” diyerek oy almak için yola çıkan AKP’nin siyasi anlayışı ve gönül belediyeciliği bu mudur?

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

51.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kamuda çalışan sözleşmeli personelin kadro beklediğine ve Mersin Büyükşehir Belediyesinde dört ay önce indirim yapılan suya zam yapıldığına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, kamuda çalışan sözleşmeli personel kadro beklemektedir. Özellikle, belediyelerde çalışan sözleşmeli personele belediye başkanı veya siyasi parti değiştiği için şu anda tebligatlar çekilmektedir ve 31 Aralık 2019 tarihine kadar yasal bir düzenleme yapılmazsa binlerce insan işsiz kalacaktır. Bu konuda ben herkesten duyarlılık bekliyorum.

Tabii, su zammıyla ilgili her yerde her şey konuşuluyor. Dört ay önce suya indirim yapılan Mersin Büyükşehir Belediyesinde de bu defa suya yeniden zam yapıldı. Yani su zammı aynı İstanbul gibi Mersin’de de gerçekleşti; önce indirim, sonra bindirim. İndirilen su fiyatları billboardlara asıldı, biz şu anda yapılan yeni zamların da billboardlara asılmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Özyavuz…

52.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne, Barış Pınarı Harekâtı bölgesi ile Pençe-3 Harekâtında şehit düşen 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine, Şanlıurfa ili ilkokul ve ortaokullarının kapasitelerinin çok üstünde öğrenci sayısıyla eğitim vermesinin eğitim kalitesini düşürdüğüne ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sevgi ve saygıyla aşamayacağımız hiçbir engel olmadığına inanıyor ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutluyorum.

Dün Barış Pınarı ve Pençe-3 Askerî Harekâtları sırasında 2 askerimiz şehit olmuş, 1 askerimiz yaralanmıştır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar dilerim. Milletimizin başı sağ olsun.

Şanlıurfa’mızda ilkokullar ve ortaokullar kapasitelerinin çok daha üstündeki öğrenci sayısıyla eğitim vermektedirler. Artan nüfus sebebiyle yetmeyen derslikler sınıfların kalabalıklaşmasına ve dolayısıyla eğitimin yetersizliğine yol açmaktadır. Bir sınıfta 40, 50, hatta 60 öğrencimiz eğitim görmektedir. Kalabalık sınıf ortamı eğitim öğretim için verimsiz olmakta ve eğitim kalitesini düşürmektedir. Bu sorunun aşılması için Şanlıurfa’da okullaşma oranının yükseltilmesi gereklidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tokdemir…

53.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay esnafının sorunlarının giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hatay’da on ayda 301 iş yeri kapandı. Suriye savaşından en çok etkilenen Hatay ilinde esnafımızın iş hacmi yüzde 60-70 oranında azalmıştır. Hatay esnafı Hükûmetten vergi, BAĞ-KUR ile SSK primi gibi konularda muafiyetler ve avantajlar tanınmasını istiyor. İktidar, bu savaştan zarar gören esnafın borçlarına kısmen indirim veya yapılandırma getirmiş olsa da diğer taraftan, mağdur olan, siftah bile yapamayan esnaflarımızın da borçlarında indirim ve yapılandırma yapılmalıdır. Hatay esnafının yaşadığı sorunları gidermek için iktidarın bazı tedbirler almasını, Esnaf ve Sanatkârlar Kredi ve Kefalet Kooperatiflerine borçlarının acilen, faizsiz bir şekilde bir yıl ertelenmesini ve esnafımıza sicil affı getirmesini iktidardan, Hatay esnafları adına, ısrarla talep ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

54.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, personel yetersizliği nedeniyle sağlık emekçilerinin mağduriyetinin giderilebilmesi için söz verilen atamaların tek seferde yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Personel yetersizliği nedeniyle gece gündüz çalışan sağlık emekçilerinin -nöbetler dâhil olmak üzere- iş yoğunluğu artmış, aşırı iş yoğunluğu sağlık emekçilerini olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle, Sağlık Bakanı, eylül ve ekim aylarında 17.689 kişinin alınacağını ifade etmiştir ancak süreç uzamış, geçen hafta yine aynı Bakan, 17.689 kişilik alımın ikiye bölünüp aralık ve şubat aylarında yapılacağını ifade etmiştir. Bu açıklama sağlık emekçilerinde hayal kırıklığı yaratmıştır. Sağlık emekçileri atamaların bölünmesini değil, bu yıl içerisinde ve tek seferde yapılmasını istemektedir. Atama sözünü veren Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca bu sözün gereğini yerine getirmek zorundadır.

Sağlık Bakanının atamaları parçalayan açıklamasını tekrar gözden geçireceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Cora…

55.- Trabzon Milletvekili Salih Cora’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Hükûmet olarak engellilerin toplumda kültürel, ekonomik ve yaşamsal birçok olayın içinde yer almaları ve aksaklıklarının giderilmesi anlamında birçok adım attık. 2002’ye kadar atanan engelli memur sayımız 5.770 iken hükûmetlerimiz döneminde atanan engelli memur sayısı yaklaşık 10 kat artarak 56 bini geçmiştir. Sadece bu rakam bile AK PARTİ’nin engellilere verdiği değerin bir göstergesidir.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün engelli kardeşlerimizle ilgili toplumsal farkındalığın artmasına, onların hayatlarını kolaylaştıracak daha büyük adımların atılmasına vesile olmasını diliyorum. Bütün engellerin sevgi, saygı ve dayanışmayla aşılacağını hatırlatarak tüm engelli vatandaşlarımız ve onların fedakâr ailelerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

56.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Muğla ili Milas ilçesinde tarım arazileri ve zeytinliklerin kamulaştırılarak linyit maden sahalarının genişletildiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Muğla Milas’ta linyit maden sahaları güneyden kuzeye doğru genişliyor. Bu kapsamda 200 köy ve tarım arazileri, zeytinlikler kamulaştırılmış durumda. Haziran 2019 tarihinde Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim AŞ tarafından İkizköy, Karacahisar ve Çamköy sınırlarında kalan çok sayıda parsel ihtarnameyle kamulaştırmayla karşı karşıya. Akbelen mevkisinde yer alan bölge aylar önce işaretlenmiş ve burada ağaçların kesileceği biliniyor. Bölge madenlere peşkeş çekilmeye çalışılıyor. İkizköy, Karacahisar ve Çamköy sakinleri bu yağmaya, talana karşı çıkarak mücadeleyi yükseltmeye çalışıyorlar. Yöre halkı dinlenilmeli, halkın onay vermediği tüm projeler iptal edilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

57.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 20’nci Dönem Milletvekili Şevki Yılmaz’ın katıldığı Afyonkarahisar ilindeki konferansta hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de saygın meslek mensuplarına hakarette bulunduğuna ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta sonu bir konferans için Afyonkarahisar’a gelen 20’nci Dönem Milletvekili Şevki Yılmaz, konferansta rektörlere “şehir papazı”, dekanlara “köy papazı”, avukat cüppelerine “kardinal cübbesi”, Cumhuriyet Halk Partisine ise “Devletin nizamını Hristiyanlığa dayandıran tek partidir.” diyerek hem Cumhuriyet Halk Partisine hem de saygın meslek mensuplarına ağır hakaretlerde bulunmuştur. Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığıyla bilinen bu şahsı Afyonkarahisar’a çağırıp Cumhuriyet Halk Partisine, Cumhuriyet Halk Partisine oy veren milyonlarca kişiye, rektörlere, dekanlara ve avukatlara hakaret ettirenlere, karşısında esas duruşa geçenlere, milleti bölmeye, ayrıştırmaya çalışanlara yazıklar olsun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özyürek...

58.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Sivas ili Şarkışla ilçesindeki hayvan pazarında uygulanılan para cezalarının pazar ekonomisine zarar verdiğine, Hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesi nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sivas ili Şarkışla ilçemizde bulunan hayvan pazarı, Türkiye’nin en büyük hayvan pazarlarından biri olup ilçe ve il bölge ekonomisi için büyük önem arz etmektedir. İlgili hayvan pazarının kurulduğu gün olan cumartesi günü Jandarma ve Emniyet yol kontrolüne çıkmakta ve çiftçilerimize para cezası uygulamaktadır. Bu uygulama, pazar ekonomisine zarar vermekte ve pazarın hitap ettiği kesimi azaltmaktadır. Ayrıca, Tarım ve Orman Bakanlığının uygulamış olduğu hayvan hareketleriyle ilgili yönetmelik nedeniyle veteriner sağlık raporu ve hayvan pasaportu işlemleri esnasında birtakım sorunlar çıkmaktadır. Gereğinin yapılmasını Tarım ve Orman Bakanlığımızdan talep ediyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Özel, sisteme girmişsiniz, bir talebiniz mi vardı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

59.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Manisa ilinde suya indirim olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, İç Tüzük 60’a göre, Manisa Milletvekili sıfatıyla söz istedim.

Biraz önce, Değerli Milliyetçi Hareket Partisi Mersin Milletvekili, Mersin’de dört beş ay önce bir indirim olduğunu, geçtiğimiz günlerde de su fiyatlarının yükseldiğini söylüyor. Mersin’de bir Cumhuriyet Halk Partili belediye var ve su fiyatlarını indirmiş, dört beş ay sonra da yeniden ayarlama olduğunu söylüyor. Ben de Manisa’da MHP’li bir büyükşehir belediyesinde oturan bir vatandaş olarak, bugüne kadar suya indirimi -bahsettiği gibi- ne billboardlarda ne faturalarda rüyamızda bile göremediğimizi ifade etmek isterim. Suya asla indirim olmadı Manisa’da.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki.

Değerli arkadaşlar, 60’a göre söz taleplerini zaman ilerledikçe yerine getireceğim.

Şimdi, alınan karar gereğince, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

28/11/2019 tarihli 24’üncü Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 29 ila 52’nci maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi ikinci bölüm üzerindeki söz taleplerini karşılayacağım.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ PARTİ Grubu adına Mersin Milletvekilimiz Sayın Behiç Çelik’e aittir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Çelik.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü için İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bu vesileyle, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü kutluyor, engelli yurttaşlarımıza saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, ikinci bölüm olarak bu teklif özü itibarıyla astsubaylıktan subaylığa geçenlerin rütbe ve yaş hadleri ile izinler, trafik hizmet işlemleri, Emniyet ve Jandarmanın sürücü ihtiyacının karşılanması, geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlarla ilgili hususlar, 3055 sayılı Kanun’a göre Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanların yakınlarının sağlık giderleri, uzman jandarmaların statüleri, madalya ve ödüllerle ilgili düzenlemeler, 3671 sayılı Kanun düzenlenmesi ve 3671’le ilgili diğer yapılması gereken işlemler ve kamu görevlilerinin yargılanması hakkında onay mercisi, mecburi hizmet süresi, ilaç ve tıbbi sarf malzemelerinin Jandarmada kullanım esasları, uzman jandarmalıktan ve astsubaylıktan subaylığa geçenlerin yaş haddiyle ilgili düzenlemeler, dernek mevzuatına ilişkin hükümler, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’yla ilgili İçişleri Bakanlığına atıf yapan hükümler, göçmen kaçakçılığı, insan ticareti, ad ve soyadı değiştirme işlemleri gibi devam eden hükümleri içermektedir. Bu hükümlerden anlaşılacağı üzere, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının genel işleyişiyle ilgili yeni sisteme intibak, aksayan yönlerin düzeltilmesi, ihtiyaç duyulan hususların giderilmesi, geçersiz olan muayyen hükümlerin çıkarılması teklifin esasını teşkil etmektedir. İlerleyen maddelerde, madde 40’tan itibaren birtakım başka kurumları da düzenleyen hükümler içermektedir.

Değerli milletvekilleri, bıkmadan usanmadan, kanun yapma tekniğini Genel Kurula arz ve şikâyet etmeye devam edeceğiz. Niye bu yapılıyor; anlamış değiliz. Israrla torba kanunla hukuki düzenlemeler yapıp tek bir kanunla birden fazla, bazen 10 kadar kanunda düzenlemeler yapılabilmektedir. Bilindiği gibi, kanunların bir özgül ağırlığı vardır. Hafife alınan bir yasama faaliyeti sonucu doğan kanunların uygulayıcıların elinde etkinliğinden kaybederek konumunu muhafaza edemeyeceği açıktır. Bu itibarla kanun yapma tekniklerinin her platformda, teklif olarak komisyonda, Genel Kurulda hayata geçirilmesi hukuk devleti vasfımızı, demokratik devlet vasfımızı pekiştirecektir. “Kanun yapma” derken hemen aklımıza gelen ilk merhale tabii ki kanun teklifidir. Teklif milletvekillerinden Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gelmekte ve akabinde ilgili komisyonda görüşülmeye başlanmaktadır. Bu uygulama, 24 Haziran 2018 genel seçimlerinden sonra yürürlüğe giren yeni Anayasa hükümleri uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkinliğinin azalmasının da bir sonucu olarak kendini göstermektedir; yani otokratik rejimin Parlamento hukukunu yerle bir etmesinin bir sonucudur. Güçlü Parlamento; güçlü hükûmet; güçlü, bağımsız ve tarafsız yargı için otokratik rejimin terk edilmesi şarttır. Aksi hâlde, devletimizi çağdaş hukuk, demokrasi ve ahlak normlarına oturtmamız imkânsız olacaktır. Bu aşiret düzeninin terkinden sonra iyileştirilmiş parlamenter sistem herkes için tatmin edici olacaktır. Sağduyu sahibi herkesi, anayasal düzen için, sorumluluğa davet ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde önemli ölçüde teknik düzenlemeler yapıldığı görülmektedir. Ağırlıklı olarak İçişleri Bakanlığına, Emniyet Genel Müdürlüğüne, Jandarmaya, Sahil Güvenliğe ilişkin yeni bağlılıklara uyum sağlayan hükümlerle doludur; dolayısıyla, İçişleri Bakanlığı bir kolluk bakanlığı yüzüyle burada kendini göstermektedir. “İçişleri Bakanlığı” deyince kamuoyunda da böyle bir izlenim olduğu bilinir, hâlbuki tam olarak böyle değildir. Bakanlık, mülki makamlar eliyle, nüfus ve vatandaşlık hizmetleri eliyle, göç idaresi hizmetleri eliyle, belediyeler ve özel idareler eliyle, muhtelif vakıflarla ve derneklerle vatandaşın hizmetini gören büyük bir bakanlıktır ancak son düzenlemeler esnasında, İçişleri Bakanlığında bulunan Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünün lağvedilmesi büyük bir hata olmuştur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında ihdas edilen Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü, sureti haktan görünen bir birim olarak işlevselliğini asla sağlayamamaktadır; kaldı ki mahallî idarelerin denetim, inceleme ve soruşturma yetkisi hâlâ İçişleri Bakanlığı uhdesindedir. Bu bozuk ve kusurlu uygulama İçişleri Bakanlığının prestijinde de olumsuz bir etki bırakmıştır.

Değerli arkadaşlar, büyükşehir belediyeleri hakkında 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı Kanun’la Türk yerel yönetim düzeni de tam bir keşmekeşe sürüklenmiştir. Bütünşehir uygulamasıyla belirtilen yetkiler il mülki hudutlarına teşmil edilmiş ve bütün köylerin köy vasıfları ortadan kaldırılmıştır. Burada federasyon arayışında olanlara hatırlatmak isterim ki millî hassasiyetimizin sınırlarında gezmekten vazgeçin. Yine hatırlatırım ki bu meşum düzeni değiştirin.

Yine arkadaşlar, bir diğer konu da Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken arz ettiğim sivil savunma konusudur. Sivil savunma, yurt savunmasında barış döneminde olası iç ve dış tehditlere -büyük yangın, sel, deprem, NBC patlaması gibi- topyekûn hazırlıklı olabilmektir. Tüm maddi ve manevi millî güç unsurları tespit edilerek kayıt altına alınabilmektedir. Millî Müdafaa Mükellefiyeti Komisyonu iller ve ilçelerde kurulu olarak karar alıp yükümlülükleri önceden tebliğ eder. Savaş zamanında tahliye ve kabul bölgelerinin gerekleri, sivil savunma birliklerinin faaliyetleri, oluşabilecek can ve mal zararlarının en aza indirilmesi sivil savunmanın esasını teşkil etmektedir.

Şimdi, diğer taraftan, AFAD yönetimi kurularak afetlere ve olağanüstü şartlarda iltica hareketlerine karşı bu Başkanlığı kullanıyoruz, doğrudur ama sivil savunmayı tam anlamıyla karşılamaktan uzaktır. Dolayısıyla mülga 7126 sayılı Yasa’nın söylediğim hususlarda canlandırılması millî varlığımız açısından önem arz etmektedir.

Değerli milletvekilleri, valilik müessesesi önemli bir müessesedir. AK PARTİ hükûmetlerince fonksiyonel olarak valilik müessesesi de dönüştürülmüştür, âdeta partizanlığın merkezi hâline getirilmiştir. Valilik makamı aslında vatandaşın hacet kapısıdır. Arayan, gelen her yurttaş sevgiyle saygıyla burada karşılanır, talepleri dinlenir ve hakkı teslim edilerek uğurlanır. Bunu, bu geleneği asla terk etmememiz gerekir. Fonksiyonel değişimden bahsettim. Şunu arz etmek isterim: Valilik, fakir, düşkün vatandaşı koruyan, kollayan bir makamdır; şefkat ve merhamet mercisidir; işsizliği azaltır, gerektiğinde rızık kapısıdır. OSB’ler, sanayi siteleri hep bu makam eliyle yürürlüğe konur, tarımsal kalkınmaya katkı yapar, fakir çocukların tahsiline destek verir ama şu anda dönüştürülmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkürler.

Bu makamı işgal edenlerin yani valilerin kendilerine statü olarak eş değer olan makam sahipleriyle maaş ve ücret skalasını yeniden gözden geçirmek ve düzenlemek de önemlidir diye düşünüyorum.

Bu vesileyle söz konusu 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümüyle ilgili tümü üzerinde görüşlerimi bu şekilde belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Bölüm üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sivas Milletvekilimiz Sayın Ahmet Özyürek. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Özyürek.

MHP GRUBU ADINA AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve politikada uzlaşma kültürünün önemi: 15 Temmuz sonrası Yenikapı ruhuyla ortaya çıkan, bir çıkar ortaklığından öte millî mutabakat şeklinde gelişen Cumhur İttifakı, milletimizin tamamına yaymak ve güçlü katılımcı bir millî yapı oluşturmak üzere Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi üzerinde uzlaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bölgesel ve uluslararası sorunların her geçen gün kar topu gibi büyüdüğü, dünyada millî devletlerin kendi egemenliklerini temin için mücadele verdiği bir zaman ve tarih diliminde Türkiye’ye ivme kazandıracak yerli ve millî en iyi yönetim modelidir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, çağın ihtiyaç, gerekleri dikkate alınarak belirlenmiş olup Türkiye’nin siyaset geleneklerine, sosyolojik yapısına, kendi dinamiklerine uygun, başını Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ’nin çektiği ve dinamikleri yeni yeni yerleşmeye, oturmaya başlayan siyasette uzlaşma kültürünün ürünüdür.

Türkiye’nin uzun zamandan beri siyasi uzlaşmayı zorunlu kılan problemleri bulunduğu inkâr edilemez bir hakikattir. 12 Eylül 1980 öncesinde kangrenleşen siyasi kaos farklı toplumsal dinamikleri, kesimleri ve katmanları temsil eden parti, kurum ve ideolojiler arasında boğazlaşmaya varmış, ülkeyi iç savaş ortamına sürüklemiştir. Yönetime o dönemde el koyan cuntanın önde gelen isimlerine uluslararası aktörlerce fısıldanan reçeteler ise hastalığı iyileştirmek şöyle dursun daha çok azdırmıştır.

FETÖ ve PKK gibi zararlı örgütler, 12 Eylül sonrasında oluşan toplumsal anaforun yarattığı boşluklar kadar uzlaşma kültürünün yokluğundan da istifade ederek siyaset kurumuna ve devletin bünyesine sızmışlar, husumet ve düşmanlık ikliminin tohumlarını kolayca ekmişlerdir. Türkiye’yi derinden sarsan 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışmasının arkasında, bu sızmaların siyaset kurumunu dayanıksız ve zayıf duruma sokması yatmaktadır.

15 Temmuz kalkışması toplum ve devlet bünyesinde kanserli doku üreten zararlı yapıları yok etmek için siyasette uzlaşma kültürünün taşıdığı hayati önemi göstermiştir. Milliyetçi Hareket Partisi liderimiz Sayın Devlet Bahçeli bunu erken fark etmiştir ve Türkiye’nin uzlaşma kültürüne duyduğu acil ihtiyaçtan hareketle 15 Temmuzdan sonra ülkede siyasi partiler arasında geniş tabanlı bir mutabakatın oluşması için tarihî adımlar atmıştır çünkü Türkiye’nin içerideki ve dışarıdaki meselelerinin çözümü uzlaşma kültürüne yaslanmayı ve onun dinamizminden faydalanmayı zorunlu kılmıştır. Terörle mücadeleden ekonomiye, dış politikadan savunma ve güvenliğe kadar hemen her alanda bu sayede daha güçlü ve hızlı yol alınabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, siyasal desteği geniş bir tabana, millet iradesine dayanan politik uzlaşma kültürünü teamül hâline getirebilecek bir yönetim modeli olarak sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinin ekseriyetinin değil, doğrudan halkın tatminkâr çoğunluğunun oylarına dayanmaktadır. Bu iklimde teşekkül eden Cumhur İttifakı Türk siyasi hayatında uzlaşma kültürünü yasalaştıran, partiler arası ittifakları meşru kılan bir iş birliği modeli olmuştur. Bu sayede 24 Haziran 2018 seçimleriyle yeni model hayata geçmiş ve sistem çalışmaya başlamıştır. 15 Temmuz sonrasında AK PARTİ’nin Milliyetçi Hareket Partisiyle siyasi iş birliği, içeride ve dışarıda hem güçlü bir toplumsal direnç oluşmasını sağlamış hem de oyunlarını bozan, caydırıcı bir işlev görmüştür.

Gerek Sayın Cumhurbaşkanı gerekse AK PARTİ kurmayları bu konudaki dik duruşlarını sürdürmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi bir güven adası “Ak akçe kara gün içindir.” misali zor günlerde yaslanılacak bir melce gibidir. Milliyetçi Hareket Partisinin varlığı sadece kendi seçmenince değil, siyasi yelpazenin öteki dilimleri ve apolitik kesimler tarafından bile politikada güven unsuru olarak görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Cumhur İttifakı’yla ilgili tartışmalar, partilerin gelecek kaygılarından uzak tutulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bir kolluk gücü olarak İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Bu komutanlıklarda görevli personelle ilgili daha önce 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve İç Hizmet Kanunu ile bu komutanlıklara ait kanuni uyarlamalar yapılmaktadır.

İçişleri Bakanlığına bağlı bulunan personelin Millî Savunma Bakanlığı mevzuatına göre çalışmasının sahadaki uygulamalarda sorun oluşturmasının önüne geçilmiş ve daha uygun şartlar bu teklifle oluşturulmuştur. Bu teklifle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı namına okutulan öğrencilere yurt içi hizmet yükümlülüğü getirilmektedir. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personellerinin zorunlu hizmet süreleri, izin sistemi ve sosyal tesislerine ilişkin düzenlemeler yapılmakla birlikte Emniyet personelinin rütbe ve terfi sisteminde de önemli değişiklikler getiren bu teklif ile (A) ve (B) gurubu emniyet amiri farkı ortadan kaldırılmaktadır. Teklifle dört yıllık fakülte veya yüksekokul mezunu tüm polis amirleri (A) gurubuna alınarak aynı eğitim düzeyindeki bütün amirlerimiz arasında eşitlik sağlanmış olacaktır. Böylece (B) gurubu emniyet amirleri bu teklifle (A) gurubuna geçecektir.

Bu teklifin yasalaşmasıyla beraber başpolislerimizin komiser yardımcısı olabilmesi için aranan yaş ve eğitim şartı ortadan kaldırılarak bu şarta takılan başpolislerimizin mağduriyeti giderilmiştir. Daha önce sadece Emniyet teşkilatı için düzenlenmiş olan taltif sistemi, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün tamamına hitap edecek şekilde genişletilerek ve hakkaniyet ölçüleri de gözetilerek revize edilmiştir. Her şartta cansiparane ve fedakârca görevini yerine getiren kolluk kuvvetlerimizin ödüllendirilmesi gereken her fiilinde bir baba şefkatiyle devletimizin takdir ve teveccühünü ilgili personele ulaştırma gerekliliğinin yasal uygulama zemini oluşturulmuştur. Emniyet teşkilatımızın Çevik Kuvvet biriminde ve diğer personelin il dışı görevlendirmelerinde beslenme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması hususu yeniden düzenlenmekte ve iyileştirmeler yapılmaktadır.

Jandarma Genel Komutanlığı Özel Harekât ek tazminatlarının yetkisi İçişleri Bakanlığına verilerek belirleme süreci hızlandırılmıştır.

Astsubaylıktan subaylığa geçenler için yaş hadleri ihtiyaca cevap verecek şekilde düzenlenmiştir.

Bütün bu düzenlemeler yerinde ve uygun olmakla birlikte, uzman çavuşlarımızın birçok haklı talepleriyle ilgili bir mesafe henüz katedilememiştir. Askerlik sürelerinin kısalmasıyla giderek profesyonel personel sayısı arttırılan Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarında er ve erbaşların yerini uzman erbaşlar doldurmuştur. Ancak uzman çavuşlarımızın özlük hakları ve sosyal haklarıyla ilgili iyileştirme düzenlemesi ne yazık ki devamlı ötelenmektedir. En çok şehit veren, operasyonlarda hep önde olan fakat özlük hakları bakımından mağdur edilen bu kahramanlarımıza hakları tamamen teslim edilmedikçe yapılan bu düzenlemelerin eksiksiz olduğundan bahsedemeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir diğer önemli husus, güney sınırlarımızdaki ve Orta Doğu ülkelerindeki iç karışıklıklar ve yaşanan insanlık dramları sebebiyle ülkemizi güvenli liman olarak gören göçmenlerimizin varlığıdır. Afganistan, İran, Pakistan gibi doğu ülkelerinden çeşitli sebeplerle ülkemize düzensiz göçler yoğun bir şekilde devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi coğrafi kısıtlama şartı konularak imzalandığı için Avrupa Konseyi üyesi olmayan bir ülkeden gelenlere mülteci statüsü verilmemektedir. Yasal göçmen vizesini, pasaportunu alıp gelen; ikamet izni, sağlık sigortası bulunan ve adresi belli olan göçmen sayısı hâlihazırda 1 milyonu aşmış. Güncel rakam olarak 3 milyon 984 bin Suriyeli geçici koruma altında ülkemizde misafirdir.

İçişleri Bakanlığımız, bu göç yoğunluğuyla, Göç İdaresi bünyesinde 3.500 personelle 24 ilde bulunan geri gönderme merkezleri ve 7 kampla mücadele etmektedir. Tabii, bu düzensiz göçlerin bir kısmı yasa dışı örgüt ve organizasyonların eliyle yapılmakta, yeni bir hayat umuduyla yola çıkan insanlar birikimlerini bu çetelere kaptırarak bir dram öyküsü yaşamaktadırlar.

Bu bağlamda, konuyla alakalı yenilikler barındıran teklifte düzenlenen konuları dile getirmek gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ülkemizden gönüllü ayrılmak isteyen yabancıların işlerini kolaylaştırmak ve hızlandırmak adına birtakım yenilikler bu kanunla getirilmektedir. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarıyla daha hızlı ve etkili mücadele için bu suçlar "katalog suçlar” kapsamına alınmaktadır. Vize serbestisinden faydalanarak ülkemize giren ve ülkemiz için tehdit oluşturan şahıslara yurda giriş yasağı getirilerek tedbirleri artırmak adına önemli bir adım atılmıştır. En fazla bir yıl sürelerle verilebilen insani ikamet izninde süre belirleme yetkisinin Bakanlığımıza verilmesi ve sınır dışı etme kararlarına itiraz suresinin on beş günden yedi güne indirilmesiyle süreç kısaltılmış olacaktır. Yasal giriş-çıkış hükümlerini ihlal edenler hakkında sınır dışı edilme kararının alınmasına olanak sağlanmaktadır. Uluslararası koruma başvurularının hızlı sonuçlandırılabilmesi için yetki genel müdürlükten valiliklere aktarılmıştır. Uluslararası koruma statüsü başvuru sahiplerine uygulanan genel sağlık sigortası bir yılla sınırlandırılmakta olup son olarak refakatsiz çocuk göçmenlerin geri gönderme merkezlerinde tutulması uygulamasından vazgeçilmesi konusu da bu teklifle nihai sonuca varacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

AHMET ÖZYÜREK (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifiyle yapılan değişikliklerin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, değişikliklerin herkes adına memnun edici olmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki’de. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Tiryaki, süreniz on dakika.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde grubumun görüşlerini özetle paylaşmaya çalışacağım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İkinci bölümde hangi düzenlemeler var, kısaca bir hatırlamakta yarar var: 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nda, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda, 3055 sayılı Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Ödenek ve Yollukları ile Temsil Ödenekleri Hakkında Kanun’da, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’da, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu’nda ve son olarak 3671 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun’da değişiklik yapılıyor.

Şimdi, geçen hafta da söylendi, bugün burada da söylendi, söylenecek; evet, bu değişikliklerin bir kısmının yapılması gerekiyor. Yapılması gerekiyor ama bir ihtiyaç olduğu için yapılması gerekmiyor. Peki, ne için yapılıyor? Olağan hâle getirilen olağanüstü hâl rejimiyle yapılmış olan yasa değişikliklerine diğer yasaları uyduruyoruz yani şu anda yaptığımız şey bu. Yani bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyoruz, halkımızın bir ihtiyacını karşılamıyoruz. Ne yapıyoruz? Bir OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlandı. Artık her iki komutanlık da İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşları durumunda. Dolayısıyla buna dair bir düzenleme yapılması gerekiyor ve biz bu OHAL kanun hükmünde kararnamesine diğer yasaları uydurmaya çalışacağız. İktidarın bize bugün yaptırmak istediği şey bu. Bunu yaparken de tabii “Hazır elimiz değmişken torbaya birkaç tane de yasa atalım.” deniliyor ve tam bu yasa değişikliği 98 maddeye çıkmış oluyor.

Yeri geldikçe milletvekili arkadaşlarım hangi maddelere itiraz ettiğimizi ayrıntılı olarak açıklayacaklar fakat ben özetle birkaç tanesinin altını özellikle çizmek isterim. Arkadaşlar, özellikle, gerçekten dinlemenizi isterim bir arkadaşınız olarak; şu anda yapılan kanun işleri ile daha önce bu ülkede yapılan kanun işleri, yasa işleri arasında ne kadar büyük bir kalite farkı olduğunu göreceksiniz. Şimdi, bir tanesi şu: Teklifin 44’üncü maddesinde şöyle bir değişiklik yapılıyor: Karayolları Trafik Kanunu’nda değişiklik, “Geçiş üstünlüğüne sahip araçlar ve sürme kuralları” başlıklı 71’inci maddesi değiştiriliyor. Buna 1 bent ekleniyor, 1 de fıkra. Şimdi, mevcut hâli şöyle: Mevcut hâlde geçiş üstünlüğüne sahip araçlar tek tek sıralanıyor ve bu sıraya göre üstünlük var. “1) Cankurtaran araçları, yaralı veya acil hasta taşıyan araçlar, 2) İtfaiye araçları, orman yangınlarıyla mücadele eden araçlar, 3) Hükümlü veya sanığı takip eden veya emniyet ve asayişi korumak için acele olay yerine giden zabıta araçları, 4) Bir trafik suçu işleyerek kaçan aracı takip eden veya trafik güvenliğini koruma veya trafik kazasına el koyma amacıyla olay veya kaza yerine gitmekte olan görevlilere ait araçlar, 5) Afet ve acil durum hâllerinde afet ve acil durum hizmetlerinde görevli bulunan araçlar, 6) Koruma ile görevli ve korunan araçlar.” Şimdi bu okuduklarımın hangi araçlar olduğunu bu ülkede ortalama zekâya sahip bir insan anlayabilir mi anlayamaz mı? Ortalama zekâya sahip herkes kanunda sayılan bu sırayı ve bu araçların ne olduğunu anlar.

Şimdi, bize bir yasa teklifi getiriyorlar, 1 bent ekliyorlar. Şimdi ben size okuyacağım onu: “Görev ve hizmet gerekleri veya güvenlik nedenleriyle geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlar,” Hangi araçlar, anlıyor musunuz bunu? Orman yangınıyla mücadele eden araç mı bu, trafik kazasına giden araç mı bu, acil hasta için giden araç mı bu, bir koruma göreviyle görevli araç mı bu, korunan araç mı bu; hangi araç bu? “Görev ve hizmet gerekleri veya güvenlik nedenleriyle geçiş üstünlüğüne sahip olan araçlar.” Bunu okuduğunuzda, Allah aşkına, hangi araç olduğunu anlayan var mı? Hangi görev? Hangi hizmetin gereği? “Güvenlik nedeniyle geçiş üstünlüğüne sahip” gibi genel bir ifadeyle bir araç tanımı yapmak ne demek? İşte, bugün bize oylatacağınız yasa maddesi tam olarak bu, yasa tekniği açısından getirdiğiniz kalite de bu; gerçekten üstünde biraz düşünmelisiniz.

Şimdi, bir diğer maddede, teklifin 47’nci maddesinde bir değişiklik daha yapıyorsunuz eski tarihli bir kanunda, 1984 tarihli Başbakan ve Bakanların Temsil Ödenekleri ile Dışarıdan Atanan Bakanların Ödenek ve Yollukları Hakkında Kanun’da, yeni adıyla söylemek gerekirse Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların Ödenek ve Yollukları ile Temsil Ödenekleri Hakkında Kanun’da. Nasıl bir değişiklik bu? Mevcut durum yani şu andaki yasal düzenleme şu: Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlara temsil ödeneği ödeniyor şu anda. Yine, 3671 sayılı Yasa’da düzenlenen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenen ödenek ve yolluklar da ödeniyor. Eğer emeklilik hakkı tanınan bir kurumda çalışıyorsa Cumhurbaşkanı Yardımcısı veya Bakan olarak görevlendirilen kişi, bu süre zarfında aylıksız izinli sayılıyor ve burada geçirdiği süre hem terfi hem de emekliliğine sayılıyor, ayrıca diğer sosyal hakların tamamından yararlanıyor; mevcut düzenleme bu. Peki, şimdi siz ne yapıyorsunuz? Şunu yapıyorsunuz: “Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanların ve daha önce bu görevlerde bulunmuş olanlar ile -sadece bugün görevlendirilenlerin değil- bunların eşlerinin, anne ve babalarının -bakmakla yükümlü olup olmadığına bakılmaksızın anne ve babalarının- ve bakmakla yükümlü oldukları çocuklarının sağlık giderlerini tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri gibi ödeyeceğiz.” diyorsunuz; isterse bir gün görev yapsın isterse bin gün görev yapsın, bu konuda da hiçbir ayrım yapmıyorsunuz.

Bu mu adaletiniz? Kalkınmadan anladığınız şey gerçekten bu mu çok merak ediyoruz. Önce yüksek yargı mensuplarına, şimdi de Cumhurbaşkanı Yardımcıları ve Bakanlarına bir tür kıyak uygulaması, başka bir anlamı yok ama emin olun, amel defterine kaydedildiği gibi, halklarımız, halkımız, toplumumuz bütün bunları bir yere kaydediyor ve günü geldiğinde hesabını soracaktır, hiç kuşkunuz olmasın.

Şimdi, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin genel amacını biraz önce söyledim, dedim ki: Bir OHAL KHK’siyle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığını İçişleri Bakanlığına bağladınız, şimdi buna ilişkin bir düzenleme yapıyorsunuz? Ne için? Diyorsunuz ki: “Yasal ve hukuksal boşluk olmasın, işleyiş yasalara uygun olsun, birbiriyle çatışan yasalar olmasın.” Ama Bakanlığın başında, İçişleri Bakanlığının başında öyle birisi var ki gerçekten evlere şenlik.

Şimdi, geçen gün gazeteci soruyor İçişleri Bakanına, diyor ki: “Eğer mahkemeden beraat almışsa birisi niye dönemiyor görevine?” Yani birisi mahkemeden beraat kararı almış, niye görevine geri dönemiyor? Ne diyor biliyor musunuz? Sayın İçişleri Bakanı aynen şöyle cevap veriyor: “Çok basit. 15 Temmuz akşamını beraber hatırlayalım. Bugün Türkiye Cumhurbaşkanı yaşıyor, değil mi? Yaşamama ihtimali var mıydı? Bitti.” Yani sanırsınız ki bu beraat eden vatandaş Cumhurbaşkanına suikast timinin içerisinde yakalanmış da mahkeme onu beraat ettirmiş, İçişleri Bakanı da onu görevine başlatmıyor. Böyle bir şey yok arkadaşlar. Mahkeme suçsuz olduğuna karar vermiş bu kişinin ama İçişleri Bakanı için ne gam. Bir kişinin mahkeme tarafından beraat etmesinin bir önemi yok ki onun için, o bambaşka bir dünyada yaşıyor. “Ben istersem mahkeme kararını takarım, istersem mahkeme kararını takmam.” diyor.

Şimdi, bir başka soru daha soruluyor yine aynı röportajda, o da diyor ki: “Her şeye ben Anayasa Mahkemesinin gözüyle bakmak zorunda mıyım?” Yani Anayasa Mahkemesinin son kararlarını hatırlatıyorlar İçişleri Bakanına, o da diyor ki: “Ben Anayasa Mahkemesinin gözüyle bakmak zorunda mıyım?” Aynen böyle söyledi.

Sayın Bakan, sen Anayasa’nın üstünlüğüne bakmayacaksan, sen Anayasa Mahkemesinin kararını uygulamayacaksan vatandaş ne yapacak, hakkını nasıl arayacak? Eğer bir vatandaş hakkını mahkemede aramayacaksa, mahkemeden aldığı bir kararın iktidar açısından bir anlamı olmayacaksa bu vatandaş hakkını nerede ve nasıl arayacak? Yargı kararlarını uygulamayan, bunu açıkça ilan eden bir İçişleri Bakanının başında olduğu Bakanlık için yasa yapıyoruz biz bugün. İyi mi? Ne için? Yasal, hukuksal boşluk oluşmasın, işleyiş yasalara uygun olsun, birbiriyle çatışan yasalar olmasın diye. İyi mi? Yasa takmayan, Anayasa Mahkemesi takmayan İçişleri Bakanına hukuksal bir boşluk olmasın diye yasal düzenleme yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bugün, iki tane araştırma önergesini reddettiniz. Daha önce de söyledim, iktidar partisi araştırma komisyonu kurulması önergelerinin tamamını kabul etmek zorunda değil. Gerçekten, Genel Kurul, salı, çarşamba, perşembe, üç gün çalışıyor. Üçer tane araştırma komisyonu kurulması önergesi olursa haftada 9 tane olacak, ayda 36 tane olacak. Yılda 300-400 tane araştırma komisyonu kurulması mümkün değil. Ama böyle söylemiyorsunuz.

“Cezaevlerinde hak ihlalleri var, araştırılsın.” diyoruz, buna karşı çıkabilirsiniz. Bir AK PARTİ’li milletvekili -bize Norveç tablosu çiziyor- diyor ki: “Cezaevlerinde hiçbir sorun yok, her şey güllük gülistanlık.” “İnsan hakları ihlalleri incelensin.” diye bir başka araştırma komisyonu kurulması önergesi sunuluyor. Bir AK PARTİ’li milletvekili çıkıp öyle bir tablo çiziyor ki Finlandiya tablosu: “Türkiye’de hiçbir insan hakkı ihlali yok, hiçbir sorun yaşamıyoruz. Demokraside çağ atlamış durumdayız.” Gerçekten öyle mi? Yani gerçekten bu ülkede demokrasinin “d”si kalmadı ve siz, bize Finlandiya, Norveç tablosu çiziyorsunuz. Ne diyelim bilmiyorum.

Çok teşekkür ediyor, iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan, hatip kürsüden grubumuza çokça sataşmada bulunmuştur; tümünü reddediyoruz, kabul etmiyoruz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sataşsam daha ağır sataşırdım.

BAŞKAN – Yerinizden buyurun Sayın Özkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatip kürsüden grubumuza defalarca sataşmada bulunmuştur, hiçbir ithamını kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum ancak hani yarım doktor, yarım hukukçu meselesi nasıl candan, maldan ediyorsa ceza hukukunun ve idare hukukunun sistemlerini eğer bilmiyorsanız yanlış sonuçlara gidersiniz.

Bakınız, ceza hukukunda, bir kişinin yüzde 99 sübutla bir suçu işlediğine vâkıf oldu hâkim ancak sadece yüzde 1 şüphesi var. Ne karar verir? Beraat kararı verir ancak idare hukuku ve farklı hukuk prensipleri değişik çalışır. Şu anda hem 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle mücadele edeceğiz hem de FETÖ’yle mücadeleye destek veriyoruz denilecek, sonra da bir yargılama neticesinde beraat kararı aldı, doğrudan, hemen görevine dönsün meselesi şüphe götüren bir hadisedir çünkü bakın, bir iş yerinizi düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Nasıl ya?

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkan.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hukukçu görüşü mü bu?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade edin…

İş yerinizde bir suiistimal var ancak kişiyle ilgili şikâyette bulunuyorsunuz; tipe uygun -hukukçular iyi bilir- hukuka aykırı kasten işlenen bir suçun tespiti yapılamamış ancak yüzde 1 şüpheniz var, o iş yerinde çalışmasıyla ilgili o işçinin iş sözleşmesini feshedebilir.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bu ülke senin şirketin değil ki ya! Devlet ya bu!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu bir özel hukuk ancak kamu hukukunda… Bakınız, kendi iş yerinizde çalıştırmak meselesinde şüpheyle yaklaşıyorsanız…

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkan, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kamu hukukuyla ilgili bir mesele, sizin şahsınızla ilgili bir mesele değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Anayasa Mahkemesinin üstünde misiniz siz ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 82 milyonun hakkıyla ilgili tasarrufta bulunan bir görevlinin orada şüphe götüren bir durumu varsa, diyoruz ki biz, bunlarla ilgili de araştırma yapılsın, komisyon tespit etsin.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Gerçekten bravo ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerçekten bir kasten suçu olmayabilir, beraat etmiş olabilir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Özkan, buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Komisyon Anayasa Mahkemesinin üstünde mi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın, bu çok önemli, bunun herhâlde üzerini kapatacak değiliz.

…yüzde 100 bir şekilde şüpheyi ortadan kaldıracak delil yoksa beraat kararı verilebilir ancak kamunun yani 82 milyonun hakkını hukukunu güvence altına almak için…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Komisyon mu belirleyecek 82 milyonun hakkını hukukunu?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çünkü burası senin benim malım değil, devletin malını ve 82 milyonun hakkını hukukunu gözetmesi için, orada bulunanın herhangi bir terörle iltisakı olmaması gerekir.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Devlet sen misin ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu hassasiyetimiz, Sayın Bakanımızın da hassasiyeti milletimizin emanetine sahip çıkma hassasiyetidir, bu mücadelenin de milletimizin istiklal ve istikbal mücadelesi olduğunu hatırlatır, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Kayıtlara geçti, sağ olun.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Anayasa Mahkemesi senin kaygılarını duymuyor mu?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir saniye lütfen…

Bir müzakere yürüyor, biz de arkadaşlarımızın açıklama yapmalarına fırsat veriyoruz. Sayın Özkan kendi açısından tutumunu belirledi.

Sayın Oluç, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, bir benzetme yaptı sayın hatip “Az bilen doktor candan, az bilen hukukçu…” diye. Bizim vekilimiz hukukçudur aynı zamanda, doğrudan doğruya bir sataşma oldu kendisine. Onun için cevap hakkı vermenizi rica edeceğim.

BAŞKAN – Sayın Tiryaki, buyurun, yerinizden açıklayın. Konunun ne olduğu belli yani Sayın Özkan da sizlere hitap ederken bir sataşmanın ötesinde bir açıklama yapmak maksadıyla söz aldığını ifade etti; siz de açıklamanızı yapın, sonra diğer arkadaşımızı davet edelim.

Buyurun.

61.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben, hayatını idari yargıdan kazanmış birisiyim ama ortada idari bir soruşturma yok. Eğer bir idari soruşturma olsaydı, bir disiplin soruşturması olsaydı, bu disiplin soruşturması sonucunda bir kamu görevlisi devlet memurluğundan çıkarılsaydı ve bunun iptali için bir dava açtığında ayrıca bir ceza soruşturması olsaydı ve ceza mahkemesinden beraat etseydi “Bu, idare mahkemenizi bağlamaz.” diyebilirdik; tek doğrusu bu. Kastettiğiniz bu mu değil mi, bunu bilmiyorum ama asıl sorun şu: Bu kişilerle ilgili hiçbir idari soruşturma yok. Bu kişiler, ne için kamu görevinden çıkarıldıklarını bilmiyorlar. Bu kişiler Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında bilgi istiyorlar, kamu kurumu bilgi vermiyor. Bu kişiler Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kuruluna itiraz ediyorlar, Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu “Bu bilgiyi vermek zorunda değilsiniz.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bu kişiler işlemin iptali için idare mahkemesine başvuruyorlar, idare mahkemesi diyor ki: “Ortada bir idari işlem yok.” Bu kişiler itiraz ediyor bölge idare mahkemesine, bölge idare mahkemesi diyor ki: “Bir idari işlem yok, bir OHAL KHK’si.” Bu kişiler Danıştaya başvuruyor, Danıştay bunu incelemiyor “Bu, bir Bakanlar Kurulu kararı değil.” diyor. Cumhuriyet Halk Partisi bu OHAL kanun hükmünde kararnamelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu, Anayasa Mahkemesi “Ben şeklen bile inceleyemem.” dedi. Bu kişiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdular, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 100 bin dosyayı incelememek için size bir yol gösterdi “Komisyon kurun.” dedi. Ortada, insanların haklarını arayabilecekleri bir şey yok.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Ama suçlanan bu kişiler, asılsız suçlamaya maruz kaldıklarını zor da olsa kanıtlayabildiler. Beraat ettiler ve İçişleri Bakanınız “Ben bunu takmıyorum.” diyor, siz de bunu bize hukuk diye yutturuyorsunuz, öyle mi? Bu mu hukuk? (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, sizin söylediğinize Sayın Tiryaki cevap verdi. Yani lütfen, siz de kayıtlara geçmesi açısından söyleyin, diğer konuşmacıyı davet edeyim ben.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, konuştuğumuz mesele önemli bir mesele. Gerçekten mağdur olan bir vatandaşımız varsa, onun mağduriyetini gidermek her şeyden önce bu Parlamentonun görevi, yine yürütmenin de görevi, yargının da görevi. Yani biz, bir mağduriyet varsa bunun üzerini örtelim demiyoruz, bu konuda samimiyiz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – İçişleri Bakanınız söylüyor ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kaldı ki bu hususta, biliyorsunuz, 27’nci Dönem yani bu yasama dönemi başlar başlamaz OHAL’le ilgili yaptığımız ilk yasal düzenleme çerçevesinde, bahsettiği o komisyonlar da kurulmuştur, doğru ve yerinde komisyonlardır.

Ancak biz diyoruz ki her zaman iki değeri birbiriyle yarıştırmadan korumamız lazım; bir tanesi temel hak ve özgürlükler, diğeri de ülkemizin, milletimizin ve devletimizin güvenliği.

Şimdi, burada, eğer bir komisyona müracaat varsa ki bu, biraz önce hatibin de ifade ettiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de çerçevesini çizdiği, devletimizin anayasal düzeninden de gerekli referansları almak suretiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkan, lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …yapmış olduğumuz bir düzenlemedir. Varsa bu noktada mağduriyetler, ilgili komisyon bunları didik didik ederek inceleme ve kararını verme noktasındadır. O kararı verdikten sonra da taraflar gerekli yargısal işlemleri yapma imkânına sahiptir. Yargımız da bu noktada kararını verecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Nihat Yeşil’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Yeşil.

CHP GRUBU ADINA NİHAT YEŞİL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzda görüşülen 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili olarak CHP Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Ben, sözlerime başlamadan önce, Neşet Ertaş’ın rahmetli babası Muharrem Ertaş’ı bugün ölüm yıl dönümünde buradan rahmetle anmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ayrıca bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bütün engellerin ortadan kalktığı, demokrasinin, hukukun, insan haklarının, yaşamın insanlara sağladığı özgürlüklerin -biraz önce Grup Başkan Vekilleri onlardan bahsetti- olması temennileriyle başlamak istiyoruz. En büyük engel beynimizdeki engel. Eğer biz bu engelleri kaldıramazsak, eğer bu ülkede hukuku, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi, insan haklarını geliştiremezsek bu bahsettiğimiz engellerin bir tanesinin bile kalkması mümkün olmaz. Engelli olmak, insan olarak sadece fiziksel engellilik değildir, beynimizdeki engelleri kaldırırsak Türkiye’de demokrasiyi de insan haklarını da yaşam hakkını da ekonomiyi de sağlamış oluruz.

Değerli arkadaşlar, ayrıca bugün -otuz dokuz sene sonra- 3 sendika başkanımız ve işverenler de Asgari Ücret Tespit Komisyonunda birlikte bulunuyorlar. Ben daha önce, Türkiye'nin bulunduğu durumu kısaca izah etmek istiyorum. Türkiye’de hâlen bin TL ve altında maaş alan kişi sayısı 847 bin. Türkiye’de hâlen 675 TL ve altında geliri olan kişi sayısı 8 milyon 700 bin. Türkiye’de hâlen açlık sınırında yaşayan kişi sayısı 16 milyon. Türkiye’de hâlen yoksulluk sınırında yaşayan kişi sayısı 48 milyon. Türkiye’de EYT mağduru yani emeklilikte yaşa takılıp maaş alamayan kişi sayısı 2 milyon, ara sıra canına tak edip intihar edenlerle birlikte atanamayan ve dolayısıyla geliri olmayan öğretmenlerin sayısı 700 bin. Türkiye’deki işsiz sayısı resmî rakamla 4 milyon ama gayriresmî rakamla -sivil toplum örgütlerimizin, sendikaların belirlediği rakam- 8 milyon 500 bin kişi. Genç işsizlerin toplam nüfusa oranı yüzde 27. İcralık olanların mahkemelerdeki dosya sayısı 21 milyon. Vatandaşların bankalara olan borcu 565 milyar 448 milyon. Bankalara borçlu olan vatandaş sayısı 3 milyon 667 bin 827 kişi. Borcu takibe düşmüş vatandaş sayısı 1 milyon 205 bin 253 kişi. Birkaç gün önce basına yansıyan milyoner sayısında artış olduğuna dair haberde, hesabında 1 milyon lira ve üzeri parası olan kişi sayısında çoğalma olduğu, milyoner sayısının neredeyse 26.700 kişi arttığı ifade ediliyor. Hesabında 1 milyon veya üzeri parası olan mudi sayısı dokuz ayda 26.763 kişi.

Yine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun, BDDK’nin verilerine göre yurt içinde ve yurt dışında yerleşik milyonerlerin toplam sayısı eylül ayı sonu itibarıyla 206.889 kişi. 206.889 kişinin toplam mevduatının eylül sonu itibarıyla 1 trilyon 255 milyar 273 milyon liraya ulaştığı belirtiliyor.

Değerli arkadaşlar, bu yoksulların belki de en çok oy verdiği parti AK PARTİ, 3Y’yle geldiler. Bu ülke yoksulluğun, bir de milyonerlerin arttığı bir ülke. Belki de dünyada emsal olarak gösterilecek bir ülke değil ama maalesef bu ülkede böyle tersine işleyen siyasal anlayış üzerine devam edip gidiliyor.

Değerli arkadaşlar, biz kanun hükmünde kararnamelerin, özellikle olağanüstü koşullarda önümüze getirilen bazı yasaların -“torba yasa” dedikleri o kanunların- komisyonlara hiç havale edilmeden, komisyonlarda görüşülmeden iki gün içerisinde hemen incelenip Meclis Genel Kuruluna geldiğini görüyoruz ve bu konuda da verimli bir sonuç almıyoruz. Bu bir alışkanlık hâline geldi. Doğrudur, 19 maddeyle ilgili bizim itirazımız oldu. Bu 19 madde -98 kanun teklifi geldi- o konu içerisinde ama 19’una Grup Başkan Vekillerimiz de burada itiraz etti, biz de Komisyonda itiraz ettik ve itirazımız neticesinde 65 maddenin çoğu uyum yasası olmasına rağmen 19 maddenin de belli bölümleri üzerinde düşüncelerimi, görüşlerimi belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, burada hepimiz toplum adına bulunuyoruz. Her birimiz temsil ettiğimiz faaliyeti yürütmekle mükellefiz ama yasalar gelirken bunu ilgili birimlerle komisyonlarda tartışsak, bizler teknik, idari, mali anlamda bunları tartışıp görüşebilsek, Meclis Genel Kuruluna geldiğinde arkadaşlarımız görüşlerini rahatlıkla ifade etse, milletvekili arkadaşlarımız kanun teklifiyle ilgili bu konuda bilgi vermiş olsa… Ama maalesef, Komisyonda sorduğumuzda –biz, bürokratlar bu konuda bilgi vermesin demiyoruz, elbette ki vereceklerdir ama- teknik anlamda, bu kanunu hazırlayan milletvekili arkadaşlarımızın konuya vâkıf olmadığına ve o konu noktasında gerekli yanıtı vermediklerine tanık oluyoruz. Bu sadece buraya özgü değil, sadece bu 98 maddeyle ilgili değil. İstiyoruz ki enine boyuna tartışılsın. Bir kanun ne için çıkar? Bir toplumun menfaatleri için, toplumsal olguların gelişmesi için çıkar ama maalesef, biz bunları yapmıyoruz. Sürekli bir alışkanlık hâline getirilerek, iki gün kala, hemen bir torba yasayla, önümüze maddeler sürülüyor ve yapılmadığı zaman da “İşte, bak, onlar karşı çıkıyor.” veya “Bunlar yapılmıyor.” gibisinden bir anlayışla karşılaşıyoruz. Normalde sorunun muhatabı eğer milletvekili arkadaşlarımızsa milletvekili arkadaşlarımız yanıt verir ama bu milletvekili arkadaşlarımız sorunla ilgili yanıt vermedikleri gibi, bürokrat arkadaşlarımız bize yanıt veriyor. Doğrudur, bakan yardımcılarımız da zaman zaman bu konuda yanıt veriyorlar, cevap verme noktasında oluyorlar.

Burada bahsetmek istediğim konu, 16 Nisan referandumunda bir rejim değişti. “Bu rejim ülkeye yeniden güllük gülistanlık getiriyor.” dediler, iddia bu. Grup Başkan Vekili daha hâlen, biraz önce bu tartışmanın üzerine bunu getiriyor. Bırakın erklerin ayrılmasını -ki her şey birbirinden ayrı getirilecekti- bütün erkler birleşti; bu rejimle olan bu. Tek kişi karar veriyorsa… Bunları, bugün bir kişiyi eleştirmek için demiyoruz, genel yanlış anlayışı ortaya koymak için bunu söylüyoruz. O anlamda “Anayasal sorun yok.” dedikleri yerde… 16 Nisan referandumuyla milletimizin önüne getirilen Anayasa değişikliğinin en önemli unsurlarından biri de yasama ile yürütme erklerinin birbirinden keskin çizgilerle ayrılacağını söylemişlerdi ancak normalde ne yazık ki bu yürütme erkinin birimleri olan bakanlıklar, bakan bürokratları tarafından hazırlanan metinleri yalnızca milletvekilleri imzalıyor ve önümüze getiriliyor. Bu anlayışın doğru bir anlayış olduğunu düşünmüyoruz.

Değerli arkadaşlar, Genel Kurulumuzda kanun teklifinin ikinci kısmıyla ilgili birkaç hususun altını çizmek istiyorum. Kanun teklifinin ikinci kısmında, 6 genel kanunda ve toplam 24 maddede değişiklik yapılması planlanıyor. Teklif, Genel Kurula geldiğinde, biz grup olarak teklifin geneline bir itirazımızın olmadığını belirttik. Teklif içerisindeki 19 maddede, muğlak maddelerde bir uzlaşı ortamı sağlayalım, enine boyuna tartışalım, acaba düzenleme gerekli mi, değil mi onu kamuoyuna birlikte paylaşalım dedik.

Değerli arkadaşlar, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nda 13 maddede değişiklik yapılması teklif ediliyor. Bizim bu 13 maddenin 12’sine zaten hiçbir itirazımız olmadı. Çünkü burada Jandarma personelinin görev yerleri, koşulları, rütbe ve yaş hadleri, personelimize ödül ve madalya verilmesi, Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına ilişkin hususlardaki uyum düzenlemeleri, personelimizin izin hakları, mecburi hizmet süreleri konularında yapılan düzenlemelere biz katkı sunduk ve yardımcı olmaya da çalıştık. Örneğin 29’uncu maddede Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinde öğrenim gören personelimizden öğrenciliği sona erenlerin kendileri için yapılan harcamayı geri ödemesi yeniden düzenleniyor. 680 sayılı KHK’yle personelden tam 4 katı tazminat ödemesi isteniyordu. Şimdi bu düzenleme doğru bir düzenleme, sadece yapılan harcamalar isteniyor, buna biz de “evet” dedik.

Diğer bir madde, 36’ncı maddede görev yeri ve koşulları nedeniyle eczanelerden temini mümkün olmayan hâllerde ilaç ve tıbbi malzemelerin ücretsiz olarak, katılım payı alınmaksızın personelimiz için kullanılması düzenleniyor. Personelimiz sınır ötesinde yoğun koşullar altında görevini yaparken hastalanacak ve ilaca ihtiyaç duyacak. Dağ başında eczane mi arayacak? Elbette ki personel bu ilacı temin edecek ve katılım payı alınmayacak, gayet yerinde bir düzenleme.

Değerli arkadaşlar, şunu anlatmaya çalışıyoruz: Biz kuru muhalefet yapmak için… Bir düzenleme yerindeyse hakkınızı teslim ederiz ama sizlerden istirhamımız, bizler bir konuda görüş bildirirken bir düzenlemeye yönelik yapıcı bir eleştiriyi getirdiğimizde lütfen siz de dikkate alın.

Bizim grup olarak teklifte çekince koyduğumuz en önemli maddelerden biri 32’nci madde idi. Bu madde, 22’nci maddede düzenlenen Salih Güvenlik Komutanlığına yapılan düzenlemeyle aynı konuyu içeriyor. Biz 22’nci maddenin komple kaldırılması için önerge verdik ancak önergemiz reddedildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – AKP Grubu ise maddenin Komisyondan çıkan hâlinde değişiklik yaparak “Özel bir ihtisas gerektiren hizmetlerin personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle verilmemesi durumunda bu hizmetler kiralama yoluyla dışarıdan karşılanabilir.” Ya, arkadaşlar, bir kantinde, bir büfede veya tatil yerlerinde uzmanlık alanı isteyen bir şey var mı? Bunlar uzmanlık isteyen alanlar değil. Bu uzmanlık isteyen alan… Değerli arkadaşlarımızla biz bunları konuştuk ama ne hikmetse buraya özel bir ihtisas konumu yapan… Böyle bir anlayışı doğru görmüyoruz. Onun için, biz bu maddelerle ilgili…

Ayrıca, yine değerli arkadaşlar, diğer maddeler var. Tabii, teklifin 59’uncu maddesinde Dernekler Kanunu’nun 23’üncü maddesini… Bu düzenlemeyle derneklerin statüsünde bir değişiklik yapılıyor ki biz bu maddenin doğru olmadığını… Zaten insanlar her tarafta fişlenerek… Biz buna da karşı çıktık. Buna da arkadaşlarımız, en ufak bir konuda yardımcı olmayı boş verin… İnsanlar bir derneğe üye olurken, bir güvenlik soruşturmasına tabi olurken hep o çekincelerle… Bu da doğru değil. Zaten derneklerin ilgili yönetim kurulları, diğer birimleri ilgili bakanlıklara bildiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yeşil.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Ama eğer bakanlık tüm üyelerin listesini isterse o zaman insanlarda, bırakın, sivil toplum örgütlerine, demokratik kitle örgütlerine üye olmayı, tamamıyla bir çekince noktasında… Hatta, adam o derneğin üyesiyse diyor ki: “Benim güvenlik soruşturmam yapılıyor, beni bu dernekten silin.” Çünkü bunu, böyle bir kaosu yarattınız. Yoksa düzenlemenin olduğu yerde eğer insan hakkına, yaşam hakkına, demokrasiye bir hizmet yapılıyorsa hep birlikte bunları yapalım. Ama bu antidemokratik uygulamaların hiçbirimize bir yararı olmayacak. Bu konuda, sizlerden bu maddenin çekilmesini özellikle istirham ediyoruz.

Genel Kurulu da saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölümde şahıslar adına söz taleplerini karşılayacağım.

Şahıslar adına ilk söz, Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Mahmut Toğrul’a aittir. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, demokrasilerde olmazsa olmaz, önemli “üçlü sacayağı” dediğimiz yasama, yürütme ve yargının olabildiğince birbirinden ayrı ama birbirini olabildiğince denetleyen bir şekilde kurumsallaşmasıdır. Türkiye’de yargı, yürütme, yasama ilişkileri her zaman sorunluydu ama özellikle, 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen OHAL rejimi ve OHAL koşullarında yapılan 16 Nisan referandumuyla Türkiye bir bütün olarak gerçekten bir rejim değişikliğine uğradı değerli arkadaşlar. O referandum olağanüstü hâl koşullarında yapılırken halka yanıltıcı bir şekilde şu söylendi: “Yasamayı güçlendiriyoruz, yürütmeyi güçlendiriyoruz, yargıyı güçlendiriyoruz.” denildi ama bunun bir safsata olduğu şu anda karşılaştığımız sonuçlarla açık bir şekilde ortadadır. Şu anda tam bir güçler birliği var ve tüm yetkiler tek adamda toplanmış durumda. Hazırlanan yasa teklifleri de bu tek adamlıktan nasibini alıyor, katılımcılık ve ilgili kurumların görüşlerinin alınması tamamen devre dışı bırakılıyor.

Değerli arkadaşlar, bugün geldiğimiz koşullarda özellikle kolluk ve yargı, yürütmenin elinde bir sopaya dönüştürülmüş durumdadır. Özellikle, AKP-MHP ittifakı kendi muhalifleri olan diğer partileri dizayn etmek, baskı altına almak, onları toplumla buluşturmamak adına gerçekten yargıyı ve kolluğu bir sopa olarak kullanıyor.

Değerli arkadaşlar, bunun en son örneğini Gaziantep’te yaşadık. 14 Kasımda Gaziantep’te partimize yönelik bir siyasi linç darbesi yaşadı. “Darbe” diyorum çünkü bakın, partimizin tüm çalışmaları peşinen suç kapsamında değerlendiriliyor. Gözaltına alınan arkadaşlarımıza sorulan birkaç soruyu sizinle paylaşmak istiyorum. “Neden toplantı yaptınız? Mart ayında niye bu kadar toplantı yaptınız?” Mart ayı yerel seçimler ayıydı değerli arkadaşlar, biliyorsunuz. Bir partinin toplantı yapmasından daha doğal ne olabilir? İl başkanına “İlçe binasına girdiğiniz söyleniyor, ne diyorsunuz bu konuda?” 2 arkadaş telefonla kendi aralarında konuşuyorlar “Neredesin?” “İldeyim.” “İl neresidir?” deniyor değerli arkadaşlar. “Basın açıklamasına kimin talimatıyla gittiniz?” Bir parti üyemize -yerel seçimlerde biz açık bir şekilde Antep’te Sayın Celal Doğan’ı desteklediğimizi ifade etmiştik zaten- partilimize “Siz, Celal Doğan’ın seçim bürosuna kimin talimatıyla gittiniz ve ne konuştunuz? Hangi basın açıklamasını kimin talimatıyla yaptınız? Efendim, DTK üyesi misiniz ya da DTK delegesi misiniz?” diye soruluyor. Demokratik Toplum Kongresinin bugün nasıl çalıştığını ve Türkiye’de barışı sağlamak için nasıl efor sarf ettiğini herkes biliyor.

Şimdi, dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu suçlamalarla 54 kişiden 35’i tutuklandı. Bakın, mahkeme safahatı tam bir işkenceydi. Arkadaşlarımızın kolluk ifadesinden sonra savcılık ifadeleri alınmadı. Ama arkadaşlarımız saat on birde adliyeye götürüldü, saat dokuza kadar tek bir işlem yapılmadı. Saat dokuzda mahkemeye çıkarıldılar; aynı suçlamalarla, aynı sözlerle, aynı cevaplarla “tutuklanmasına” denildi. İlk başta 10 arkadaşımız serbest bırakılmıştı, daha sonra savcı itiraz etti, o 10 arkadaşımızı da aynı gerekçelerle tutukladılar. Şimdi, peki, zamanlaması niye manidar değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Biz Gaziantep’te kongre hazırlığı yapıyorduk. Siz yönetimlerinizi nasıl seçiyorsunuz bilemem ama biz Halkların Demokratik Partisi olarak mahalle toplantıları yaparız, ilçelerde toplantılar yaparız, öneriler alırız, insanlar “Ben şunu yönetimde görmek istiyorum.” der, komisyon kurarız. “Niye komisyon kurdunuz?” deniyor; arkadaşlarımıza, bize, partililerimize “Niye komisyon kurdunuz?” deniyor. Biz, bu komisyonlarda gelen önerileri değerlendiririz ve il yönetim listesini hazırlarız. Biz tüm direktifleri, genelgeleri genel merkezimizden alırız. Sizlerin kimden aldığını bilemem ama biz sizin gibi talimatla çalışan bir parti değiliz. Bizim tek yönlendiricimiz genel merkezimizin genelgeleridir. Dolayısıyla kolluğu, yargıyı bir araç olarak Halkların Demokratik Partisine, muhaliflere kullanmaktan vazgeçin. Bununla sonuç alamayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Biz, ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun direnmeye ve sizin zulmünüze karşı durmaya devam edeceğiz; ta ki bu ülkede eşit, adil, özgür bir yaşamı kurgulayana kadar, kurana kadar. Bundan asla geri durmayacağız. Sizler yıkılacaksınız. HDP’yi tüketmek kimsenin yapabileceği bir şey de değil, hele hele AKP’nin haddi de değil.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüden sataştı; reddediyoruz, kabul etmiyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Neyle sataştım?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, AK PARTİ talimatla çalışıyor değil. Evet, bir talimat var, nereden? Milletimizden.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Özkan, mikrofonunuzu açıyorum; buyurun, devam edin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatip kürsüden grubumuza defaatle sataştı, reddediyoruz. “AK PARTİ talimatla çalışıyor.” Doğrudur, milletimizin talimatıyla, milletimizin gösterdiği istikamette, onun çizdiği rotada emin ve kararlı adımlarla devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız, elbette biz bir istişareyle “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” anlayışıyla çalışıyoruz. Bakın, hür, özgür, demokratik siyaset için bu ülkede partiler kapatılmasın diye mücadeleyi de yine biz verdik ve bu ülkenin demokrasisine katkıda bulunduk.

Teşekkür ederim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Fiilen kapatıyorsunuz fiilen, kongre yaptırmıyorsunuz ya, kongre yaptırmıyorsunuz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına son söz, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Demir’e aittir…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – HDP’den korkuyorsunuz, tüm derdiniz bu.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kongre yaptırmıyorsunuz Sayın Başkan, kongre, gerçekten kongre yaptırmıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Toğrul, sayın hatip kürsüde. (HDP sıralarından gürültüler)

Bir saniye, değerli arkadaşlarım, bir değerli hatibimizi kürsüye davet ettik.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Demir, süreniz beş dakika.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifiyle yapılan değişikliklerin ümit edilen şekilde beklentilere cevap vermesini umuyor, vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken Barış Pınarı Harekâtı’nda teröristlerce askeri üsse düzenlenen havanlı saldırı sonucu şehit olan ve Pençe-3 Harekâtı’nda teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum, yaralı askerlerimize Rabb’imden şifalar diliyorum. İçeride ve dışarıda Barış Pınarı Harekâtı, Pençe Harekâtı ve Kıran Operasyonlarıyla terörle ve teröristlerle mücadelemiz büyük bir kararlılıkla devam edecektir. Bu vesileyle de ülkemizin köklü devlet geleneğine, devletimizin ve milletimizin varlığına emeği geçen -şehit ve gazi olanları- herkesi rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, ayrıca, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Ülkemizde ve dünyada tüm engellileri saygıyla selamlıyor, yaşayan her sağlıklı bireyin aynı zamanda potansiyel bir engelli adayı olduğu bilinciyle engelsiz bir dünya kurmak ve tüm engellerin kaldırıldığı bir dünyayı inşa etmek için çaba sarf eden tüm kuruluşlara, kurumlara ve insanlara, çaba gösteren herkese emeğinden dolayı teşekkür ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi içerisinde Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarından Emniyet Genel Müdürlüğüne, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden derneklere, Türk Medeni Kanunu’ndan Kabahatler Kanunu’na, ihracatçılarla ilgili düzenlemeden trafik düzenlemeleri ve çevre kirliliğine kadar birçok düzenlemeyi beraberinde getirmektedir.

Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yine ikinci bölümdeki kanunlarda yapılan değişikliklerle, Jandarma Genel Komutanlığının görev ve sorumluluklarını ifa ederken ihtiyaç duydukları konularda, özellikle personelin mecburi hizmeti, izinleri, yaş haddi, disiplin gibi işlemlerde yapılan düzenlemeler ile işlemlerin hangi yasal mevzuat hükümlerine göre yürütüleceği hususunda tereddütler giderilmekte, personel arasındaki yeknesaklık sağlanarak teşkilatın moral, motivasyon açısından desteklenmesi amaçlanmaktadır.

Getirilen bu düzenlemeyle, daha önce çeşitli karışıklıklara ve istismara konu olan personele verilecek ödüller, başarı ve takdir belgeleri, şerit rozetler, bröveler ve madalyaların yine İçişleri Bakanlığı tarafından usul ve esaslara göre verilmesi rasyonel bir şekilde yeniden düzenlenmektedir.

Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için ek tazminat ödenecek birliklerin belirlenmesi hususunda İçişleri Bakanlığına yetki verilmiştir.

Yine, terörle mücadele ve sınır ötesi operasyonlar, barışı destekleme kapsamındaki faaliyetler, üs bölgeleri gibi mahrum yerlerde görev yapan personelin tedavilerinde komutanlıkların envanterindeki ilaç ve tıbbi sarf malzemelerin herhangi bir katkı payı ödenmeksizin kullanılması hususunda yetki verilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2803 sayılı Kanun’a ek 17’nci madde eklenerek görevden uzaklaştırılan, hakkında görevden uzaklaştırma veya tutuklama tedbiri ortadan kaldırılmasına rağmen yargılamaları devam eden uzman erbaşların, subay ve astsubaylarda olduğu gibi, terfi ve derece ilerlemesinin durdurulması yine yasal bir zemine oturtulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Demir.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) - Yapılan diğer bir düzenlemeyle, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu ile İl Yatırım ve Hizmetlerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’da bazı düzenlemeler yapılmakta. Cumhurbaşkanlığı Koruma Hizmetleri Genel Müdürlüğü personeliyle ilgili işlerin görüşüldüğü ve karara bağlandığı toplantılara yine koruma personelinin bağlı olduğu en üst amirin yani Cumhurbaşkanlığı Koruma Hizmetleri Genel Müdürünün katılımının sağlanması gerçekleşmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili düzenlemelerin vatanımıza, milletimize, devletimize, İçişleri Bakanlığı bünyesinde görev yapan Emniyet, Jandarma ve Sahil Güvenlik personeline hayırlı uğurlu olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi ikinci bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağım; bu sürenin yarısını sayın milletvekillerimiz, diğer kısmını Sayın Komisyon kullanacak.

Sayın Erbay…

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Vergi dairelerinde görev yapan binlerce memur, kurum içi gelir uzmanlığı özel sınavının yapılmasını beklemektedir. En son 2012 yılında yapılan bu sınav, çalışan verimliliğinin artırılması, çalışma barışının ve çalışanlar arasında eşitliğin sağlanması için büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, aynı görevi yapan 2 personel arasında kariyer ve maddi gelir açısından farkların olması “eşit işe eşit ücret” ilkesine uymamaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu memurlara görevlerinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânı sağlanmasını öngörmektedir. Göreve başladıktan sonra üniversiteyi bitiren, farklı kurumlardan nakille gelen, kuruma atanan binlerce personel yıllardır yapılmayan bu sınavın bir an önce yapılmasını ve hak edenin görevde yükselmesinin önünün açılmasını beklemektedir. Bu sınavı bekleyen, yıllarca devlete emek vermiş kamu çalışanlarının bu talebini bir kez daha yineliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Barut…

AYHAN BARUT (Adana) – AKP iktidarlarının uyguladığı yanlış politikalar ülkemizde tarımı bitirmiştir. Çiftçimiz hasat mevsiminde perişan olmuş, ürettiğinden kazanamamış, bağını bahçesini, tarlasını yeni yıla hazırlayamamış ve borçlarını ödeyemez duruma gelmiştir. Borçlarını nasıl ödeyeceğini, tarlasını, traktörünü icradan ve borç batağından nasıl kurtaracağını kara kara düşünmektedir. Önceleri sizlere rakamlarla çiftçinin durumunu anlatıyorduk, şimdi bir de toplumsal açıdan yaşadıklarına dikkatinizi çekmek isterim. Eskiden çiftçi bir aile oğlunu evlendirmek istediğinde dünür olacağı aileler düşünmeden “Tarlası var ekip biçiyor, kazanır.” düşüncesiyle kızlarını verirdi. Şimdi, iktidarınızda tam tersine döndü. Çiftçilik yapan ailenin evlatlarına artık kız da verilmiyor çünkü kız babaları banka borcuna batmış batak damat istemiyorlar. Bırakın, başka toplumsal kesimlerin kız vermemesini artık çiftçi, çiftçinin oğluna kız vermez hâle gelmiştir. Tarımın bitişine gözünü kulağını kapatanları, kırsalda aile bütünlüğünü olumsuz etkileyenleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Gelişmiş ülkelerin ileri teknoloji çabalarının yanı sıra yoğun bir şekilde tarımsal faaliyet gösterdikleri de ortadadır. Unutulmamalıdır ki ileri teknoloji üreten ülkeler aynı zamanda tarımsal ürün ihracatında da önemli sıralarda yer almaktadır. Bu çerçevede Gaziantep ve civarında yetişen Antep fıstığı üretimi, iklime ve kullanılan hasat teknolojisine bağlı olarak dalgalanmalara maruz kalmakta, üreticiler ciddi gelir kayıplarıyla karşılaşmaktadır. Antep fıstığı üreticilerinin karşılaştığı risklerin azaltılması ve sürdürülebilir ürün arzının gerçekleştirilmesi, üreticilerin güçlü ve kararlı destek mekanizmasına sahip olmasına bağlıdır. Ülkemiz açısından stratejik bir ürün olan Antep fıstığının gelecek nesiller tarafından da üretilmesi ve tüketilebilmesi için özel ürün kapsamında desteklenmesi gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan “‘İnsan hakları ihlali var.’ demek abesle iştigaldir.” diyen hatibe soruyorum: Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vermiş olduğu on bir ayda 614 ihlal kararı abesle iştigal midir? Geçen hafta Anayasa Mahkemesinin verdiği güvenlik soruşturması ve sözlü sınava ilişkin iptal kararı abesle iştigal midir? Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni hazırlayan ve açıklayan Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı abesle iştigal mi etmiştir? Burada oylanan 7188 sayılı Yasa’yla pasaport hakkı başta olmak üzere verilen diğer haklar abesle iştigal etmek mi olmuştur? Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun kurulması abesle iştigal etmek mi olmuştur? Hak ve özgürlükleri ilerletmek amacıyla yasa yapan Türkiye Büyük Millet Meclisi abesle iştigal mi ediyor? Mahkemeler hak kaybını önlemek için var olduğuna göre varlık nedeni abesle iştigal midir? Herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Keven…

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat’ta tarihî miras olan Büyük Camisi’nin etrafında bir çevre düzenlemesi yapılmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülmekte ve Tol Çarşı denilen bölgede eski dükkânlar yıkılarak bir dönüşüm işlemi gerçekleştirilmektedir. Burada yaklaşık 60 dükkânın yıkılması planlanıyor ancak dükkân sahipleri kendilerinin dikkate alınmamasından yana dertliler. Sorunlarını dinleyen bir merci maalesef yok. Bu insanlar dükkânlarının karşılığında, söz verildiği gibi, aynı bölgeden dükkân almak istiyorlar. Bu şekilde esnaflarımız ticaret hayatlarına devam etmek istiyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ve Yozgat Belediyesinin burada mağdur edilen esnafları dinlemesi ve çözüm üretmesi gerekmektedir diyorum. Esnaflarımızı çaresiz ve yalnız bırakmayın diyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – İNŞAAT-İŞ Sendikası basın açıklamasıdır.

“Üyelerimizi haklarını ödemeden işten atan, haklarını isteyenlerin de çıkışını veren Adem Çelik Şirketler Grubu önündeki direnişimizden 6 üyemiz ve Sendika Temsilcimiz Anıl Deniz Gider işkence yapılarak gözaltına alındı.

Geriye dönük fazla mesai, tatil günlerinde, resmî ve dinî bayramlarda çalıştırma, yol paraları gibi haklarımızın ödenmesi talebiyle başlayan direnişimizde patronun kibirli ve saldırgan tutumu devam ediyor. İşçi sınıfı bunu unutmayacaktır. Devlet, hakkını isteyeni duymuyor, dahası, işkenceyle gözaltına alıyor.

Tüm işçi ve emekçileri, duyarlı toplumsal kesimleri direnişimizi desteklemeye, dayanışmayı büyütmeye davet ediyoruz.

İNŞAAT-İŞ Sendikası.” (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aygun…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkürler Başkanım.

İyi tarım uygulaması yapan üreticilere 24 Ekimde Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle destek verileceği duyurulmuştu ancak 9 Kasımda Tarım Bakanlığı, çıkardığı tebliğle iyi tarım ve organik tarım destek primlerinin son üç yıldır destek alan üreticilere verilmeyeceğini duyurmuştu aynı Süt Konseyince süt üretimine prim desteği, fiyat referans gösterilerek nasıl geriye dönük 25 kuruştan 10 kuruşa çekildiyse ve kasım ayında zamlandığı söylenen süt fiyatına istinaden el konulduysa prime yine aynı şekilde iyi tarım uygulaması ve organik tarım yapan çiftçilerin de desteklerine el konulmuştur; bu durumdan bir an evvel vazgeçilmesi gerekmekte.

Yine, çiftçilerimizin ödenmeyen buzağı destekleri, sertifikalı tohum kullanım destekleriyle ilgili de üst üste ikinci olmasına rağmen hâlâ tık yok.

Hükûmetten bir an evvel çiftçinin sesine kulak vermesini bekliyoruz ve güvenilir gıda üretimimiz açısından önem arz eden bu sistem için desteklerin bir an evvel ödenmesi gerekmektedir.

Çiftçilerimiz ekiyor, bankalar biçiyor ve Hükûmet, ellerini ovuşturarak çiftçileri seyrediyor.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gün geçmiyor ki yurdun herhangi bir bölgesinden bir çiftçinin serzenişiyle ilgili bir telefon almayalım; ortak nokta şu: Çitçimiz ciddi anlamda borçlu; borcunu ödemek istiyor, üretmek istiyor ama yüksek faizlerle borcu sürekli artıyor. Bankalar ve tarım kredi kooperatiflerinin yöneticileri, ödeme yapması için çiftçileri âdeta abluka altına almışlar. Tarım Bakanlığı, destekleme ödemelerini geciktiriyor, geciken desteklerden kesintiler yapıyor; geciken paralar, çiftçi borcunu ödemeye yetmiyor. Gübre, ilaç, tohum, mazot, elektrik, yem fiyatları yüzde 50’lerin üzerinde artarken ürün fiyatları yıllardır yerinde sayıyor.

Şimdi soruyorum: Siz bu durumu görmüyor musunuz? Çiftçinin borçlarını yapılandırmayı düşünmüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Ülkemizin zor ekonomik koşullardan geçtiği günümüzde çiftçilerimiz özel bankalardan almış oldukları kredileri ödeyemediklerinden dolayı evleri, arazileri ve arazilerini işlemek için kullandıkları traktör ve bu gibi alet edevatları icra yoluyla satılarak mağdur edilmektedir. Bu durumda da borca ayrıca mahkeme masrafları ve vekâlet ücreti binmektedir. Çiftçilerimizin bu sorunları, borçları faizsiz yapılandırılarak çözüme kavuşturulmalıdır. Özel bankalara borçları olan çiftçilerimizin en çok olduğu yerlerden birisi de Nevşehir’in Derinkuyu ilçesidir. Çiftçilerimizin yeniden üretime geçmelerini sağlamak için bir an önce sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. Buradan Bakana soruyorum: Çiftçilerimizin özel bankalara olan kredi borçlarıyla ilgili bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, sorulardan cevaplandırabileceklerinizi cevaplandırabilirsiniz, yoksa diğer konuları yazılı olarak arkadaşlarımıza…

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Kısaca cevaplandıralım Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Erbay, problem olarak vergi daireleri ve Maliyede yer alan gelir uzmanlığıyla ilgili bir soru yöneltti. Bu soru Komisyonumuzla ilgili değil, bunu yazılı olarak ilgili Bakanlığa ileteceğiz.

Sayın Barut, yine Tarım Bakanlığını ilgilendiren çiftçilerin problemleriyle ilgili bir sorunu dile getirdi. Bu konuyla ilgili de notlarımızı aldık, bunu ilgili Bakanlığa ileteceğiz.

Sayın Taşdoğan, tarımsal faaliyetle ilgili sorunları dile getirdi. Bunu da ilgili Bakanlığa ileteceğiz.

Sayın Kaboğlu, bir eleştiri mahiyetinde konuşma yaptı, insan hakları ihlali, Anayasa Mahkemesi kararı, OHAL gibi konulara değindi. Bu da direkt Komisyonumuzu ilgilendiren bir konu değil, yine de ilgili notları aldık.

Sayın Keven, esnaf sorunları ve ekonomiyle ilgili bir problemi dile getirdi. Bu da ekonomiyi, Maliye Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Bu konuyla ilgili de notlarımızı aldık.

Sayın Çepni, inşaat işçileri, işçi hakları ve Çalışma Bakanlığını ilgilendiren bir hususu dile getirdi. Bu konuda da ilgili notlarımızı aldık, ilgili Bakanlığa ileteceğiz.

Sayın Aygun, tarımsal faaliyetler, süt ürünleriyle ilgili bir problemi dile getirdi. Bu da malumunuz olduğu üzere İçişleri Komisyonunu ilgilendiren bir mevzu değil, ilgili notumuzu aldık, ilgili Bakanlığa ileteceğiz.

Sayın Gaytancıoğlu, yine çiftçilerin borcunu dile getirdi, tarımsal bir problemden bahsetti, Tarım Bakanlığını ilgilendiren bir mevzu. Bu konuyla ilgili de notlarımızı aldık, tutanaklara da geçti, bunu da ilgili Bakanlığa ileteceğiz.

Sayın Sarıaslan, yine çiftçi borçları, tarımsal problemlerle ilgili direkt Tarım ve Ormancılık Bakanlığını ilgilendiren bir soru sordu. Bu konuyla da ilgili notları aldık, ilgili Bakanlığımıza iletip gerekli yazılı cevapları kendilerine ileteceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Biraz daha zamanımız var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, süremiz var.

BAŞKAN – E, biliyorum Sayın Tanal, ben görüyorum.

Sayın Tanal, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şu anda aramızda İçişleri Bakan Yardımcısı ve Emniyet Genel Müdürlüğünden arkadaşlarımız var, sorum direkt kendilerine. Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Jandarma Genel Komutanlığından, Emniyet Genel Müdürlüğünden ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden ayrı ayrı belirtilmek üzere;

1) Mevcut memur sayınız nedir?

2) Engelli kontenjan sayınız nedir?

3) Toplam çalışan engelli memur sayısı nedir?

4) Kontenjan fazlası çalışan engelli memur sayısı nedir?

5) Bu kurumlardaki engelli memur açığı sayınız nedir? Eğer bu kurumlarda engelli memur açığınız varsa bu, Anayasa’nın 61’inci maddesine, Anayasa’nın 2’nci maddesine aykırılık teşkil etmiyor mu? Bununla ilgili, bu açık bulunan engelli kontenjanıyla ilgili herhangi bir yasal işlem, soruşturma başlatacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tığlı...

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Asgari ücret 2.020 lira. Son bir yılda gıdaya yüzde 54, elektriğe yüzde 71, doğal gaza yüzde 58 zam geldi; yıllık enflasyon 22,58. İşçinin gıda, konut, giyim, sağlık, barınma gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılaması için asgari ücretin tespitinde bu ülkenin gerçekliklerinin dikkate alınmasını, milyonlarca işçi sizden bekliyor. İktidarı asgari ücret konusunda göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu...

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Resmî rakamlara göre ülkemizdeki engelli sayısı 2,5 milyon. OECD ülkelerinde engellilere ayrılan kamu yardımı, gayrisafi millî hasılanın yüzde 2’siyken Türkiye’de yüzde 1’i bile değil. Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne göre, engelli bireyler herkesle aynı hak ve özgürlüklere sahiptir. Bunu sağlamak, devletlerin insan hakları yükümlülüğüdür. Engelli çalıştırma zorunluluğu olan iş yerlerinin 24 bin engelliyi eksik istihdam etmesi, buna müsaade edilmesi Hükûmetin ayıbıdır. Sadece Millî Eğitim Bakanlığında 6.167 engelli kadrosu boş olup atama bekleyen engelli öğretmenler atanmıyor. Ülkemizde engellilerin sosyal hayatına katılımını engelleyen pek çok erişim sorunu var. Hükûmetin nakdi yardımları tam yerine getirmesini ve erişim sorunlarını ortadan kaldıracak tedbirleri almasını istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, bu gelen diğer konuları değerlendirebilecek misiniz?

Buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Başkanım, Sayın Tanal’ın sorduğu, teknik bir soru. Bunu Sayın Bakanımıza ilettik. Ben önüme gelen kısa bir notu belirteyim. Emniyet Genel Müdürlüğünde şu an 300 engeli personelimizin çalıştığı bildirildi. Toplam personel sayımız da 320 bin. Jandarma Genel Komutanlığı, Göç İdaresi…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Açık engelli memur sayısı kaç?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) –300 engelli memur var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çalışıyor. Açık olan ne kadar? Kadro açığı ne kadar?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Ona yazılı olarak cevap verelim Sayın Tanal ya.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yazılı değil efendim, yanınızdalar; Jandarma da yanınızda, Göç İdaresi, İçişleri Bakanlığı da Emniyet Müdürlüğü de.

BAŞKAN – Devam edin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Buyurun, benim elimde yazılı belge var.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Şimdi, Sayın Tanal, bu, teknik bir soru; şu anda personelden kaç kişi çalışıyor, kaç kişi engelli… Bunları zaten zapta geçirdik, yazılı olarak bildirsinler size.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, zaten Bakanı zorla -yanınızda- görmüşüz biz. Yani Emniyet Genel Müdürlüğü burada, İçişleri Bakan Yardımcısı burada.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sayın Tanal, burası Genel Kurul, Komisyon değil ya!

BAŞKAN – Sayın Tanal, Komisyon cevap verebileceği soruları cevaplandıracak, veremediklerini yazılı olarak verecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, Bakanlık burada, zaten Bakanı zorla görüyoruz biz, mumla arıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tanal, ne yapabiliriz? Yazılı olarak…

SALİH CORA (Trabzon) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı ya!

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Tanal, Sayın Bakana arz ettik, kendisi yazılı olarak cevap vereceğini söyledi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani arz etmenize gerek yok Başkanım, zaten duyuyor beni.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkanım, sizin yerinize talip herhalde.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Kendisi direkt konuşamadığı için mecbur biz konuşuyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Konuşabilir efendim, İç Tüzük’te engel yok ki.

BAŞKAN – Siz devam edin, Komisyon olarak diğer sorulara da devam edin.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Tığlı, asgari ücretle ilgili bir problemden bahsetti, bu da Çalışma Bakanlığını ilgilendiren bir problem, yazılı olarak ileteceğiz.

Sayın Kabukcuoğlu, yine engellilerle ilgili bir problemi dile getirdi. Bu da Çalışma Bakanlığıyla ilgili bir mevzu, bunu da ilgili bakanlığa ileteceğiz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Türkiye ekonomisini uçurumun eşiğine getiren zamlar ve vergilerle kendi hatasının cezasını halka çektiren AKP Hükûmeti, otel ve pansiyonlarda konaklamaya vergi getirmekle kalmamış, yurttaşların hangi otelde kaldığını da GSM şirketleri üzerinden takip etmeye karar vermiştir. Resmî Gazete’de yayımlanan 2020 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda duyurulan düzenlemeye göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı, GSM operatörlerinin kuracağı İç Turizm Takip Sistemi’yle GSM operatörlerinin iç turizmi takip edeceğini açıklamıştır. Yani GSM şirketleri, kimin hangi şehre ve hangi otele gittiğini Bakanlığa bildirecek.

Anayasa’nın 20’nci maddesine göre, özel hayatın korunması ve gizliliği devletin güvencesi altındadır. Otelde kalacak vatandaşlardan yatak vergisi almak adına özel hayatın gizliliğini ihlal ise TCK 5237’ye göre fiilî bir suçtur. Özel hayatın gizliliğinin ihlali olan bu düzenlemeden derhâl vazgeçilmelidir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, soru-cevap sırasında pek çok kez yaşadığımız bir sorun, bir kez daha görünür oldu. Sorular soruluyor ama cevap verecek bakanın bu sırada burada oturması, rejime kasteden Anayasa değişikliği ve onu takip eden İç Tüzük değişikliğinden sonra zaten mümkün değil, bakan yardımcısının konuya cevap vermesi mümkün değil. Komisyon sözcüsünün veya komisyon başkan vekilinin buradaki tek sorumluluğu, bu rejime kasteden Anayasa değişikliğine destek vermesi olabilir. Çünkü normal şartlarda milletin vekilleri bakanlıklarla ilgili soruları sorarlar, buna kesin ve net cevap alırlar ama Parlamento şu anda iktidar eliyle, 16 Nisan referandumu eliyle işlevsizleştirildiği ve itibarsızlaştırıldığı için her seferinde yaşadığımız bir sıkıntıyı bir kez daha yaşadık. Bunun kayda geçmesini isterim.

BAŞKAN – Peki.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

Buyurun Sayın Özkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, her şeyden önce, milletimizin kararıyla hayata geçmiş ve siyasi tarihimizin tecrübelerinden süzülerek, dünya anayasaları dikkate alınarak ve aziz milletimizin bir talebi olarak hayata geçirilmiştir. Milletimizin kabul ettiği bir Anayasa'nın, rejime kastedilmiş bir düzenleme olarak görülmesini doğru bulmadığımızı ifade etmek isterim. Eğer bir kasıt varsa o da millî iradeyi alaşağı ederek, darbe düzeniyle, ortaya çıkan anayasal düzenini vesayet kurumlarını tasfiye ederek demokratikleştirme gayretiyle ortaya çıkmıştır. Yani kastedilen, millî iradeyi örseleyen darbe kalıntısı düzenlemeleri ortadan kaldırmak. Ve içerisinde bugün Mecliste bulunan tüm siyasi parti gruplarının -neredeyse- geçmişte liderliğini yapmış eski başbakanları, eski cumhurbaşkanları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, tamamlayıp kanuna geçelim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …eski genel başkanları göreve geldikleri zaman manzarayıumumiyeye bakıp demişlerdir ki: “Bu Anayasa, millete hizmet etmiyor, cumhur ile yönetimin arasını açıyor. Onun için, kendi geleneklerimizden ilham alarak başkanlık sistemini hayata geçirmek zorunludur.” Biz de bunu siyasi tarihimizden elde ettiğimiz tecrübeler çerçevesinde milletimizin kararıyla hayata geçirdik.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, tutanaklara geçsin, özür dilerim. Bu, benim sorumla başladı. Yani efendim, bunun Anayasa’yla, başkanlık sistemiyle…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kendi Grup Başkan Vekiliniz başlattı.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Tanal.

Tutanaklara geçsin, hemen kısa bir açıklama yapın da…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Kısa ve öz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, maddelere geçelim, kanun biraz yürüsün.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tabii, Başkanım.

Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Dünya Engelliler Günü’nde sordum: Jandarma Genel Komutanlığında engellilere tahsis edilen kaç memur kadrosu var, kaç kontenjan boşta? Boş ile açığı söylemiyorlar.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Yazılı olarak sana gelecek.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – İki: Aynı zamanda, Emniyet Genel Müdürlüğünde kaç kadro boşta, açıkta bulunan? Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne de sordum. Şimdi, bunun tüm temsilcileri de karşımızda. Bununla ilgili sorulara cevap veremeyen idareyle ben karşı karşıyayım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bravo.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bunun darbeyle, Anayasa’yla, Osmanlı’yla ne alakası, ilgisi var yani? Bunu arkadaşlar niye sormuyorlar?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

En kısa zamanda, sanırım, arzu ettiğiniz bilgileri size yazılı olarak ulaştıracaklardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 29’uncu madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum. (Uğultular)

Biraz sessiz olalım değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, maddeye başladık.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin, teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                               Erkan Aydın                                   Mehmet Ali Çelebi

                                   Kahramanmaraş                                                Bursa                                                         İzmir

                                    Hüseyin Yıldız                                           Yaşar Tüzün                                              Nihat Yeşil

                                           Aydın                                                       Bilecik                                                      Ankara

                                                                                                      Ahmet Kaya

                                                                                                          Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekilimiz Sayın Hüseyin Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Yıldız.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 29’uncu maddede… Biliyorsunuz, AKP zaten yıllardan beri torba yasaya her türlü şeyi, her şeyi koyarak buraya getiriyor. Evet, biz bu maddeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak destek veriyoruz, bir sıkıntı yok ama bu torba yasa içinde gerçekten karşı olduğumuz maddeler de var.

Değerli arkadaşlar, ben demin AKP Grup Başkan Vekilini dinledim “Cumhurbaşkanlığı sistemi müthiş bir sistem, gelir gelmez uçuracağız ülkeyi.” dediler ama ülkeyi yukarı doğru değil de inişe doğru uçurdular. Ben size birkaç tane konudan bahsetmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, özellikle bu bütçeyi Plan ve Bütçede yirmi beş gün boyunca takip ettim. Hiçbir zaman bu bütçede çiftçiye para yok, asgari ücretliye para yok…

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Var, var.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - …işsize para yok, esnafa para yok, hiçbir yere yok.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Çok, çok; her şey var.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Maliye Bakanının dediği şekilde “Paramız yok.” dediler.

Değerli arkadaşlar, Çiğdem Toker’in “Kamu İhalelerinde Olağan İşler” diye bir kitabı çıktı, özellikle AKP’li milletvekillerinin bu kitabı alıp okumasını istiyorum.

Şimdi “21/b” diye bir madde var. 21/b’de ne diyor biliyor musunuz? “Afet ve savaş gibi olağanüstü hâllerde kullanabilirsiniz.” diyor ama maalesef AKP bunu bu şekilde kullanmıyor, alışkanlık hâline getirdi. Size yaklaşık rakamı söylüyorum arkadaşlar: 21/b’yle 46 milyar 463 milyon liralık ihale yaptınız, 46 milyar 463 milyon liralık. Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Anlatayım size. Açık ihaleye bütün firmalar girer, en az yüzde 30-35 kırımla iş gider ama 21/b’den 5 tane firma çağırıyorlar. O firmaların kim olduğunu biliyorsunuz. Ben özellikle AKP’li milletvekillerini tenzih ediyorum, o para sizin yanınızdan geçmiyor, ben onu biliyorum, nereye gittiğini de biliyorum, sizin yanınızdan geçmiyor; onu söyleyeyim baştan. Düşünün, 5 firma geliyor “Sen 2 milyar yazacaksın. Sen 2 milyar 10 lira yazacaksın. Sen 2 milyar 15 lira yazacaksın.” deniyor. İhalenin kimde kaldığı belli oluyor yani kırımsız bir ihale oluyor. Eğer açık ihale olarak gidilseydi devlet bütçesinde yani kasasında 7 milyar lira para kalacaktı arkadaşlar. Yani sizin çiftçiye vereceğiniz parayı, aldınız, götürdünüz 5 tane firmaya veriyorsunuz ve bu firmalar değişik işlerde de ortaklık yapıyorlar değerli arkadaşlar, ortaklık yapıyorlar. Yani onlar kendi işlerini kendileri ayarlıyorlar, ihaleleri kendileri ayarlıyorlar, parayı da kendileri alıyorlar. Yani biz 82 milyon insan o 6-7 tane firmaya çalışıyoruz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, ne yazıyor, biliyor musunuz? “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yazıyor. Siz milletin vekilisiniz, Türkiye Cumhuriyeti’ni, 82 milyonu burada temsil ediyorsunuz. Ben sizin günahınızı almıyorum, bu paraların nereye gittiğini de hepimiz biliyoruz zaten. Eğer gerçekten doğru bir hükûmet sistemiyle, parlamenter sistemle yönetilseydik burada biz bakanı görecektik, bu soruları soracaktık. Biz şu an, 2018’den sonra bakanların yüzünü göremiyoruz. Kime hesap soracağız, kime; kime hesap soracağız?

Şimdi, asgari ücret görüşülüyor, değil mi? Ben size bir şey söyleyeyim: Değerli vekiller, siz kendi bölgelerinize gidiyorsunuz, inanın, var ya, böyle giderse yakında sosyal patlama olur. Bir muhalefet milletvekilli olarak sizi uyarıyorum: Oturun, düşünün. Sarayla mı görüşeceksiniz… Ya, hadi bizi boş verin, bakanlar zaten çıkmıyor bizim telefonumuza da, ben AKP’lilere soruyorum: Hangi bakan sizin telefonunuza çıkıyor, hangi sorununuzu hallediyor?

METİN YAVUZ (Aydın) – Hepsi çıkıyor, hepsi çıkıyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Yani bu sistemi mi övüyorsunuz? Hangi bakan sizin sorununuzu hallediyor?

METİN YAVUZ (Aydın) – Hadi ya, hadi ya.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – 2015 ile 2018 yılları arasında yine ben bu Meclisteydim, burada bakan otururken, Veysel Eroğlu’yla Aydın’ın bir sorununu çözdüm.

METİN YAVUZ (Aydın) – Boş konuşuyorsun, boş.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ama şu an, boş verin muhalefet partisinin milletvekillerini, siz iktidar milletvekilleri bile kendi bölgenize giderken vatandaştan kaçıyorsunuz, bunu biz biliyoruz arkadaşlar, biliyoruz.

METİN YAVUZ (Aydın) – Boş konuşuyorsun, boş.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Hiç uğraşmayın, bu sistemin Türkiye’nin başına bela olduğunu hepimiz biliyoruz. Elinizi vicdanınıza koyacaksınız.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Hayal etmek güzel ama hayale ulaşmadığın zaman çamur atmana gerek yok.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bakın, tekrar ediyorum: Gelin, bu torba yasayla biraz da elektrik, doğal gaz ve sudaki bütün vergileri kaldıralım. Yani 2 bin lira maaş alan da aynı vergiyi ödüyor arkadaşlar, 100 milyon lira para kazanan da aynı vergiyi veriyor, 10 bin lira maaş alan da aynı vergiyi veriyor. O zaman, gelin -ortak kullanım alanımızda- 2 bin lira alan adam o vergiyi vermesin, muaf tutalım vergilerden, KDV’leri kaldıralım, ÖTV’leri kaldıralım, lüks arabalara koyalım. Ama sizler ne yapıyorsunuz? Sizler, her gün, her şeye zam yapıyorsunuz. Niçin, biliyor musunuz arkadaşlar? Sadece ve sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bir dakikanızı alayım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

Buyurun.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sen bütçede bakanlarla görüşmedin mi? Bütçeye geldiğin zaman bakanlarla görüşmedin mi?

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Bütçe de yılda bir sefer yapılıyor, bırakın gelsinler de görüşelim yani.

Arkadaşlar, gerçekten komik bir şey ya! Ben, Aydın Milletvekiliyim, Türkiye'nin Milletvekiliyim, geliyorum, buraya, senede bir sefer Plan ve Bütçede bakanla görüşecekmişim!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Aydın’a gelen yatırımları almadın mı? Aydın’a gelen yatırımları tek tek size söylemedik mi?

BAŞKAN – Söz atmayalım lütfen, karşılıklı olmasın. Hatibi dinleyin.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Ayıp ya! Ayıp! Buna ayıp denir.

Değerli arkadaşlar, bakın size öneriyorum: Şu hortumları kesin. Bu hortumları kesmediğiniz sürece Türkiye'nin başına daha çok şeyler gelir. (CHP sıralarından alkışlar) Yap-işlet-devret modeliyle yapılan işleri muhakkak ve muhakkak Türkiye Büyük Millet Meclisine açmak zorundasınız. Açmak zorundasın. Kaç paraya yapılıyor bu ihaleler? Kaç paraya gidiyor? 5 liralık işi şu an 15 liradan yapıyorsunuz arkadaşlar. Bu, garibanın, yoksulun parası. Birilerini zengin yapmak için bunları yapmayın. Elinizi vicdanınıza koyun. İnsanlar gerçekten intihar ediyor. Bakın, görüyorsunuz, insanlar intihar ediyor, elektrik parasını ödeyemiyor. İnsanlar aç, susuz! Buna bir çare bulun ve bu hortumcuların hortumlarını kesin.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkan…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

64.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, tabii, arzumuz, gündeme bağlılık içerisinde hızlı bir şekilde yasaları görüşmek.

BAŞKAN – İnşallah, umuyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Siz de özellikle gündem dışı konuşan arkadaşları gündeme davet ederseniz çok daha hızlı yol alırız diye düşünüyorum.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Grup Başkan Vekili kanunun geçmesini istemiyor ki her şeye cevap veriyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, ben, hatibi tebrik, takdir ediyorum. Hatip, gerçekten, büyük bir tebriki ve takdiri hak ediyor. Sadece beş dakikalık konuşma, artı bir dakika Başkanın vermesiyle beraber altı dakika içerisinde temas ettiği meseleleri ben yazmaya yetişemedim, sadece başlıklar hâlinde tekrar edeceğim.

Bakın, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi eleştirisi yaptı, yerden yere vurdu. Bakın, tarım politikaları, ihale mevzuatı, sistem eleştirisi, enerji politikası, su politikası, asgari ücret, vergi düzenlemesi, 9 Aralıkta gündeme gelecek olan bütçe kanunu teklifi, milletvekillerinin nasıl çalışacağı meselesi, kamu hizmetlerinin nasıl görülmesi gerektiğine ilişkin sosyolojik, ekonomik, tarihî, anayasal değerlendirmeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, bu şekilde, böyle bir anlayışla ne Parlamentoya değer katarız ne de yaptığımız işe değer vermiş oluruz. Onun için, eğer gündemden uzaklaşan milletvekilleri olursa, İç Tüzük’ün de bir emri olan gündeme davetin tarafınızca yapılmasını sizden istirham ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok yanlış bir yerden başlayıp çok doğru bir noktaya getirdi tartışmayı Sayın Grup Başkan Vekili. Öyle kanunlar getiriyorsunuz ki torba yasa diye sizden önceki hiçbir iktidarın başvurmadığı yöntemle, öyle bir iş ki bir de bunu temel kanun olarak Meclise getirip maddeler üzerinde konuşturmuyorsunuz. Örneğin bir maddede tüp bebeğin katılım payını düzenliyorsunuz, altında kar lastiğinin takılış gününü düzenliyorsunuz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Torba yasa yapıp muhalefeti konuşturmayan bu anlayışa karşı, bir önerge vermek suretiyle kendisine temin edebileceğimiz beş dakikada bölgesinin, memleketin yapısal, güncel can alıcı sorunlarını dile getiren vekilimize yürekten teşekkür ediyoruz. Torba iktidara torba muhalefet yapıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan, siz de devam edin.

66.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hani bu Meclis hiç temel yasa görmese, eyvallah, Grup Başkan Vekilinin dediğine katılacağım ama bugüne kadar temel yasa olarak gelen düzenlemelerde de maalesef aynı yaklaşımı gördük.

Tabii, Özgür Özel’i suçlamıyorum çünkü burada, başka bir Grup Başkan Vekili “Ne yaparsanız yapın, ağzınızla kuş tutsanız da sizi alkışlamayacağız.” dedi. Onun için, mesele, milletin kaderini kendi kaderi olarak görmektir.

NURAN İMİR (Şırnak) – Bırakın da milletin vekili konuşsun, sarayın vekili…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz milletimizin kaderini kendi kaderimiz olarak görüyor, yaptığımız çalışmalarda da bunu esas alıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kısa, bir dakika, sadece bir dakika müsaadenizle.

BAŞKAN – Sayın Özel, kayıtlara geçsin, buyurun.

67.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu ithamın üzerine sadece rakam vereceğim: 22’nci Dönemden önceki üçlü koalisyon hükûmeti sadece ve sadece yüzde 4, 22’nci Dönem yüzde 8,5; 23’üncü Dönem yüzde 30, 24’üncü Dönem yüzde 52; 26’ncı Dönem yüzde 72; bu Dönem 2 tane kanun hariç -ki bunlar da temel yasa yapılması olası olmayan 6 maddelik kanunlar- tamamını temel yasa olarak getirdiniz. Siz, parlamenter demokrasinin önce fiilen canına okudunuz; sonra, uymadığınız İç Tüzük’ü, uymadığınız Anayasa’yı tek adama uydurdunuz; sorun buradadır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…              

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Özkan, siz de devam edin.

68.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, biz, her kim doğru icraat yaparsa başımızın üstüne, alkışlayacağız diyoruz çünkü milletimizin kaderini kendi kaderimiz olarak görüyoruz ama özellikle üçlü koalisyon dönemi, bütün o 3 partinin de gayretine rağmen, bu ülkede çok fazla ihtiyaç olan yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesine maalesef müsaade etmedi. O dönemin hükûmetinin veya ortaklarının sorunu değil. İşte, biz, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, malum olduğu üzere, temel yasalardan, Borçlar Kanunu’ndan, Medeni Kanun’dan ceza kanunlarına kadar pek çok yasayı sıfırdan gözden geçirme imkânına sahip olduk ama bakın, biz diyoruz ki: Keşke o dönem Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi hayatta olsaydı da Clinton’un karşısına giden Sayın Ecevit, alnı açık, başı dik durabilseydi. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Her zaman durdu, her zaman!

AYHAN BARUT (Adana) – Ne alakası var, ne alakası var!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın, Bülent Ecevit, Karaoğlan olarak… Bakın, Bülent Ecevit’in hakkını…

BAŞKAN – Sayın Özkan, artık tamamlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, özür dileyecek!

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, müsaade etsin, bir anlasın meseleyi, anlamadan… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ama, bakın, konu nereden nereye dallanıp budaklanıyor arkadaşlar; kanunu mu görüşeceğiz, ne yapacağız?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya, Başkanım…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – “Aptal” mı dediler ona!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bülent Ecevit, Amerika’ya gittiği zaman eğer başkanlık sistemi olsaydı, orada basa basa, çaka çaka devletimizin onurunu korurdu. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Aynı sizin yaptığınız gibi!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Mektubu da yazamazdı o zaman; mektup var ya mektup, o mektubu da yazamazdı o zaman Amerika’nın Başkanı!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Orada Bülent Ecevit’i mahcup eden, maalesef o dönemin darbe kültürüyle şekillenmiş anayasasıdır. Bülent Ecevit, Karaoğlan’dır, bu milletin hizmet etmiş Başbakanıdır ama onu keşke oraya o darbe ürünü anayasayla değil de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle gönderseydik. (CHP sıralarından gürültüler)

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Açalım Sayın Özel’in mikrofonunu, bu konu üzerinde etraflıca tartışalım.

Buyurun, tartışın.

69.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ı Bülent Ecevit’in ve geçmiş bütün devlet adamlarımızın manevi şahsiyetinde kınadıklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, konuşmasının devamında, salonda milletin vekillerinden yükselen tepki ve Türkiye Cumhuriyeti’nin efsane Başbakanına sahip çıkıştan sonra, son cümlelerindeki biraz önceki hataları telafi gayretini olumlu karşılıyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hiç, hiç öyle bir laf etmedim. Ecevit’i sizin kadar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Ecevit’i bir deklanşörün basılış anından dolayı Clinton’un karşısındaki vücut dili eleştirileri iğrençliğinden siyasi bir çıkar elde etmeye çalışıyorsa iktidar partisinin Grup Başkan Vekili, ancak ve ancak onu, bu yüce çatı altında ve Ecevit’in ve geçmiş bütün devlet adamlarımızın manevi şahsiyetinde kınıyoruz, ifadelerini telin ediyoruz. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, söyleyen işitir, sözümü bitirmeme izin versin.

Şimdi, eğer Başkanlık sistemi var da o yüzden mi “Ver papazı, al papazı.” diyen adama bir telefonla kendi papazını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Tamamlayın ama artık bitirelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanlık sisteminden aldığınız güçle mi “Ver papazı, al papazı.” diyen Trump’a, kendi istediğiniz adamı almadan, bir telefonla papazı yolluyorsunuz? Ya da tersinden bakalım, acaba, o dönemde parlamenter sistem mi sizin Genel Başkanınıza Hikmetyar’ın karşısında diz çöktürdü? Buna cevap verin. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Toparlıyor muyuz artık?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Toparlamıyoruz Başkanım, niye toparlayacağız? Burada milletimizin geleceğini konuşuyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen girdin, sen girdin ona!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bak, aynısını yapıyorsun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade ederseniz sataşmadan dolayı…

BAŞKAN – Sayın Özkan, bir saniye.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Aynısını yapıyorsun. Bari istikrarlı ol yani. Kendi ifadenle çelişkiye düştün.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen…

Bakın, grup başkan vekillerinin sözlerine riayet ediyoruz ama yani makul bir şekilde tutmanın da gerekliliği ortada. Yani sizlerden ricam, bu konuyu artık sonlandıracak şekilde bir konuşma yapmanız.

Buyurun Sayın Özkan.

70.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve aziz milletimiz; buradan milletimize sesleniyorum: Bakınız, ortada, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına kastetmiş ve Türkiye’ye, terör örgütlerine destek vererek Türkiye aleyhtarı çevrelere lobi yapan bir devlet varsa, bizim onunla iyi geçinmemizi mi bekliyorsunuz?

Bakın, eğer devlet yönetiminiz “Bütün dünya buna inansa, birlik olsa, hayat bayram olsa.” anlayışıyla şarkı söylemekse, oturun, kendinize bir bakın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hikmetyar’ın önünde kim diz çöktü ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın ortada, terör örgütlerine silah gönderen, Türkiye’yi arkasından hançerleyen, Akdeniz’de Türk varlığına “hayır” diyen, S-400’lere, yerli ve millî silah üretimimize “hayır” diyen ne kadar Türkiye düşmanı varsa, onlarla beraber olanlar varsa, eğer bizden onlarla iyi geçinmemizi istiyorsanız, kusura bakmayın, onlarla iyi geçinemeyeceğiz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, geçiniyorsun işte.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - E, geçiniyorsunuz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – İyi geçindiniz zaten.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ha, hoş, Cumhuriyet Halk Partisi -hodri meydan- PYD’ye, YPG’ye “terör örgütü” bile diyemiyor, “Afrin’de ne işimiz var?” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hikmetyar’ın önünde kim diz çöktü?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şöyle göğsünü gere gere, içinden gele gele Barış Pınarı’na, S-400’e “evet” diyemiyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Konuyu saptırma. Hikmetyar’ın önünde kim diz çöktü?

BAŞKAN – Sayın Özkan, toparlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bakınız, burada pek çok Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilinin Doğu Akdeniz’deki petrol arama çalışmalarına nasıl “hayır” dediğini bu kulaklar duydu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Konudan sapma.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için diyoruz ki, yerli ve millî siyasetle, Türkiye'ye dost olanlara dost olun, Türkiye’ye düşman olanlara düşman olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hikmetyar’a cevap yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, söz vereyim ama demin Sayın Özkan’a söylediklerimin aynısını size de söyleyeyim. Şimdi, konu böyle dağıldıkça toparlanması da güçleşiyor, ben bunu görüyorum buradan, makul bir şekilde toparlayın.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) - 19 konuya girdi Başkanım, 19 konuya.

BAŞKAN – Sayın Özkan, öncelikle…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, konu Salih Müslim’den başlayacak, IŞİD’e kadar gelecek. Bana göre, kesin, daha güzel olur.

BAŞKAN – Sizlerden rica ediyorum, lütfen bu açıklamalarınızı tartışmayı bitirecek bir şekilde sonlandıralım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yani onlara gelmeden bitirelim; Salih Müslim, kırmızı halı, öfkeli gençler...

BAŞKAN - Çünkü diğer grup başkan vekillerimiz burada, diğer milletvekilleri burada, kimseye de haksızlık etmeyelim.

Buyurun Sayın Özel.

71.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hassasiyetinizi anlıyorum, çok da haklısınız. Sayın mevkidaşım, herhâlde, kendi açtığı bir tartışmada -karşısındaki argümanların somutluğu karşısında- meseleyi bambaşka mecralara çekerek bir çıkış peşinde. Ama ben size yaptığım konuşmada “Amerika Birleşik Devletleri’yle niye iyi geçiniyorsunuz?” demedim ki “Siz Amerika Birleşik Devletleri’yle iyi geçinin.” demedim ki. Ben size şunu söyledim: Devlet adamlarını suçlarken, hem de sizin saydıklarınızı ve daha fazlasını Türkiye’ye, size ve hepimize yapmış olan bir ülke karşımızdayken bu ülkenin yarım akıllı devlet başkanının argo bir dille size verdiği mektubu dokuz gün yutup, susup sonra da önünüzün üç düğmesini ilikleyip kendisine takdim etmeye gitmeyin dedim.

SALİH CORA (Trabzon) – Daha ne yapacaktık!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben, siz “FETÖ’yü almadan papazı vermeyiz.” deyip FETÖ’yü almadığınız hâlde papazı VIP uçurdunuz dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Trabzon) – Cezasını da yattı çıktı.

BAŞKAN – Sayın Özkan’ın da açmadım mikrofonunu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamam.

Ben Amerika karşısında Türkiye’yi düşürdüğünüz basiretsiz durumu eleştirdim, siz diyorsunuz ki: “Biz bunlarla iyi mi geçinseydik?” Daha ne kadar iyi geçineceksiniz!

METİN YAVUZ (Aydın) – O eski gündemdi ya!

BAŞKAN – Hepinizin maksadı hâsıl olmuştur.

Teşekkür ederim.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Ayhan Altıntaş                                            Dursun Ataş                                  İmam Hüseyin Filiz

                                          Ankara                                                     Kayseri                                                   Gaziantep

                                   Fahrettin Yokuş                                                                                                   Hayrettin Nuhoğlu

                                          Konya                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Dursun Ataş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ataş.

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Pençe-3 ve Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit düşen kahraman askerlerimiz Harun Çınar ve Alparslan Kurt’u rahmetle anıyor, ailelerine, sevenlerine başsağlığı diliyorum, mekânları cennet olsun; yaralı askerimize de acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifinin geneli üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına hep iyi niyetlerde bulunduk ve katkı da sunmaya çalıştık. Tabii ki bu kanun teklifinde ihtiyaç olan birçok şey var ve birçok maddeye de destek verdik. Fakat biz ne kadar destek sunarsak sunalım, şunları da ekleyelim desek de, maalesef ki sizlerin, diğer kanun maddelerinde de olduğu gibi, vahiy yoluyla inmiş gibi, hiçbir şekilde noktasına virgülüne dokunmadan çıkaracağınızı biliyoruz. El yöntemiyle “evet” deyip geçeceksiniz ve bu maddeler içerisinde olumlu bulduğumuz 29’uncu madde de bunlardan biri.

İlgili kanun teklifinin bu maddesi, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinde veya eğitim merkezlerinde subay veya astsubay yetişmek üzere eğitim alan şehit ve gazi eş ve çocukları akademik başarısızlık sebebiyle eğitimden ayrılmak durumunda kaldığında, bunların ödeyecekleri tazminatı ödememeleri için düzenlenen bir madde. Gerçekten uygun bir madde. Şehit ve gazilerimiz için çıkarılan bu maddeye biz de katılıyoruz. Fakat şehit ve gazilerimiz için çıkarılan bu maddeler maalesef ki yeterli değil; şehitlerimizin çocuklarına, dullarına, yetimlerine ve gazilerimize çok daha fazla sahip çıkmamız gerekiyor ve bu, anayasal bir zorunluluktur. Elbette ki biz burada rahat çalışma ortamı buluyorsak, evimizde rahat uyuyabiliyorsak, bugün güvenliğimizi sağlayan o şehitlerimize, gazilerimize, polislerimize borçluyuz.

Bugün görüşülen bu kanun teklifinde -elbette ki sadece şehitlerimize değil, şehit olmadan önce de bunlara, bu görev yapan polislerimize, askerlerimize daha fazla sahip çıkabilsek- bugün, bu yasada, polislerimiz bizden bir şeyler bekliyordu, 3600’ü bekliyordu. Bugüne kadar, ek göstergede 3600’ü polislerimize vereceğimiz sözünü her zaman, bütün partiler dile getirdi. Ne zaman? Seçim zamanlarında. Ne zaman seçime gidersek o sahalarda polislerimize umutlar verildi ve dendi ki: “Bu, can güvenliğimizi, mal güvenliğimizi sağlayan polislerimize 3600’ü vereceğiz.” Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız da seçimden önce defalarca dile getirdi. Bu kanun maddesinde bu polislerimize keşke 3600’ü de verebilsek. Bütün partiler vermeyi öngörüyor, söylüyor, maalesef ki, ne hikmetse buna gelince veremiyoruz ve bütçe yeterli değil diyoruz.

Diğer taraftan, astsubaylarımızın da devamlı dile getirilen büyük problemleri var ve yine, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 63’üncü, 64’üncü Hükûmet dönemlerinde verilmiş sözler var. Birçok sorunlarını dile getirdiler. Çok yüksek sesle dile getirmeseler de ülkenin içinde bulunduğu konum gereği alçak sesle dile getirdiler ama herkesle görüştüler. Burada en önemlisi, öne çıkan iki şey vardı. Birincisi: Astsubaylar 2003’ten bu yana meslek yüksekokullarında ön lisanstan mezun oluyor. Kendi denginde mezun olan devletin diğer memurlarının tamamı 9’un 3’ünden göreve başlarken maalesef ki astsubaylar 9’un 1’inden göreve başlıyor. Bunun sözünü…

Ve yine, önemli bir konu görev tazminatları. Astsubaylar emekli olurken yüzde 45 ve yüzde 50, en fazla yüzde 55 aralığında emekli maaşına bağlanıyor. Bununla ilgili de görev tazminatının emekliliğe yansıyacak şekilde verilmesini düzenleyen bir kanun bekliyorlar. Bunun yine, biraz önce ifade ettiğim gibi, 63’üncü, 64’üncü Hükûmetlerinizde sözlerini verdiniz, Sayın Cumhurbaşkanı Kayseri’de 8 Mart 2018’de de bu düzenlemeyi yapacağının sözünü verdi. Astsubaylarımız bugün, bu 2 madde başta olmak üzere, sorunlarının çözülmesini bekliyorlar ve biz de buradan, sizlerden bu kanunu çıkarmanızı talep ediyoruz.

Yine, bunun gibi, uzman çavuşlarımızın da birçok sorunu var. Mademki bu kanunları çıkarıyoruz, bu sorunları da çözerek çıkarmanızı biz İYİ PARTİ olarak talep ediyoruz ve uygun gördüğümüz her maddede de sizlere destek veriyoruz. Maalesef ki bunlar dikkate alınmıyor, el çokluğuyla, el yöntemiyle ve “Biz yaptık.” mantığıyla çıkarıyorsunuz.

Bizler burada, bu milletin menfaatine olan her şeyde sizlere destek veriyoruz ve katkı sunmaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bizlerin de sesine birazcık kulak verirseniz şurada grubu bulunan bütün partiler bu konularda size destek verecek, bizler bu desteğin sözünü her zaman veriyoruz. Biz askerimizin, polisimizin -şehit olduktan sonra çocuklarına biraz böyle maddi destek vererek sahip çıkmak yerine- daha iyi koşullarda yaşamalarını, görev şartlarının düzeltilmesini, polislerimizin yaşam ve görev şartlarının, mesai sürelerinin, bayramda seyranda çalışan polislerimizin mesailerinin düzeltilmesini sizlerden talep ediyoruz.

Bu yasa biz oy versek de vermesek de zaten geçecek. Şimdiden ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinde geçen “ya da” ibaresinin “veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Oya Ersoy                                                Nuran İmir                                             Kemal Peköz

                                         İstanbul                                                      Şırnak                                                       Adana

                                     Zeynel Özen                                          Hüseyin Kaçmaz                                     Züleyha Gülüm

                                         İstanbul                                                      Şırnak                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oya Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ersoy.

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Söz almış olduğum maddede, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinde öğrenciliği sona erdirilen subay ve astsubay adaylarının öğrenim masraflarının geri ödenmesine dair bir düzenleme getiriliyor.

Evet, hazır söz gençlerden açılmışken gençlerin durumunu konuşalım istiyorum ben burada ve geçtiğimiz günlerde iktidar partisinin Genel Başkanı, on yedi yılda 9 milyon yeni kişiye iş sağlamakla övündü, bunu bir başarı öyküsü olarak anlattı. Ardından, TÜİK bir açıklama yaptı ve bu rakamı düzeltti, dedi ki: “7 milyon 200 bin kişi istihdam edilmiştir.” Bakın, asıl, on yedi yılda çalışabilecek nüfus 13,5 milyon arttı. Şimdi, Nasrettin Hoca’nın kedi-ciğer fıkrasını hepiniz bilirsiniz: “Kedi buradaysa ciğer nerede? Ciğer buradaysa kedi nerede?” der Hoca. On yedi yılda çalışabilir nüfusa dâhil olanların en az yarısı işsiz kalmışsa burada bir başarı öyküsünü siz nasıl buluyorsunuz?

Şimdi isterseniz, bırakalım başarı öykülerini, gerçekleri konuşalım. Son bir yılda ekonomik krizle birlikte işsizlik oranları giderek arttı; hatta, yaz aylarında bile bu artışı engelleyemediniz. Peki, ekonomik kriz en çok kimleri vuruyor biliyor musunuz? Gençleri vuruyor, kadınları vuruyor. Bakın, DİSK’in araştırmalarına göre genç işsizlik yüzde 27,4’le, tarım dışı genç kadın işsizlik oranı ise yüzde 42,6’yla rekor kırdı. Sigortalı işçi sayısı son bir yılda 413 bin kişi azaldı, kayıt dışı çalışanların oranı ise yüzde 36,1 arttı. 1 milyon 916 bin kadın işsiz bu ülkede, 3 milyon 516 bin genç ise ne istihdamda ne de eğitimde var. Şimdi iktidar partisine soruyorum: Bu saydığım veriler sizde yok mu? Yoksa “Nasılsa bizim maaşlarımız yatıyor ve geleceğimiz de garanti altında.” mı diyorsunuz?

İşsizlik verileri sadece rakamlardan oluşmaz, sosyal durumu da ortaya koyar. Günlerdir bu ülkede intihar vakaları yaşıyoruz. Bunlarla direkt irtibatlıdır işsizlik verileri ve aynı zamanda, sizlerin istihdam yaratma konusundaki başarısızlığınızın da aynasıdır. Evet, başarısızsınız çünkü siz, kamu kaynaklarını “5’i bir yerde” şirketlerinize seferber ederek tüm otoyolları, tünelleri, köprüleri, havaalanlarını “kamu-özel iş birliği” adı altında yağmaya açtınız. Halkımız hayatında hiç görmediği Osmangazi Köprüsü için yandaşlarınıza bedel ödüyor. “Şehir hastaneleri yapıyoruz.” diye yandaş müteahhitlerinizi zenginleştirdiniz, “Cebimizden 5 kuruş çıkmıyor.” diye işe başladınız, “Halkımıza hizmet etmek için zarar ediyorsak varsın zarar edelim.” noktasına geldiniz. Müşteri garantili hastane yaptınız, halkın önüne 142 milyar dolarlık fatura koydunuz. Bunun adı da halka değil, apaçık, yandaş sermayeye hizmettir.

Değerli milletvekilleri, gerçekler ne baskıyla ne bağırarak çağırarak ne zorla ne manipülasyonla ne ceza tehdidiyle saklanamayacak kadar büyük. İşsizlik, güvencesiz çalışma, zamlar, vergiler, borç batağı altında yaşamak zorunda bırakılan halk çok gerçek. İşte bu koşullar altında asgari ücret tespit çalışmaları başladı. Asgari ücretin belirlenmesi süreci devletin toplumla yaptığı en büyük toplumsal sözleşmedir çünkü asgari ücret, ülkemizde sadece 10 milyon işçinin ve ailesinin değil, emeğiyle geçinen herkesin çalışma ve yaşam koşullarını belirleyen temel parametredir. Bildiğiniz gibi, eylül ayında IMF bu ülkeyle ilgili bir rapor açıkladı ve dedi ki: “Ücretleri, gerçekleşen enflasyon oranında değil, hedeflenen enflasyon oranında artırın.” Şimdi, asgari ücret neye göre belirlenecek? IMF’nin talimatları doğrultusunda mı belirlenecek, gerçek enflasyon oranı dikkate alınarak halkın ihtiyaçlarına göre mi belirlenecek?

İktidarın paralel yapılar konusunda üstüne yok. Şimdi de “paralel enflasyon” diye bir şey yarattı. Damat Bakana göre enflasyon yüzde 8,5; devletin aldığı vergiye, harca, cezalara gelince yüzde 22,5; çarşıda, pazarda enflasyon neredeyse yüzde 55’i buluyor. Sendikalar düzenli olarak açlık ve yoksulluk sınırını açıklıyor. Asgari ücreti belirlerken 4 kişilik bir aileyi baz aldığınızda bu sınırların üstünde belirlemek zorundasınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

OYA ERSOY (Devamla) – Şimdi, bugün DİSK, 2020 yılının asgari ücretinin en az net 3.200 lira olması gerektiğini açıkladı ve aynı zamanda asgari ücretin yüzde 51’inin vergi ve kesintilere gittiğini ve bu nedenle de asgari ücretin vergi dışı bırakılması gerektiğini söyledi. Şimdi, diyeceksiniz ki: “Para var mı, nasıl verelim?” Evet, para var. Yandaş şirketlere aktardığınız paralardan, onlara uyguladığınız istisnalardan, muafiyetlerden, indirimlerden vazgeçerseniz, evet, para var. Kırk yıldır uygulanan ancak artık iflas eden neoliberal politikaları terk etme zamanı artık gelmiştir. Ücret artışına dayalı büyüme mümkündür ve insan onuruna yaraşır bir asgari ücret lütuf değil, haktır diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinde yer alan “nasbedilmek” ibaresinin “nasbedilmek” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Ali Muhittin Taşdoğan                                      Sefer Aycan                                              Halil Öztürk

                                        Gaziantep                                            Kahramanmaraş                                             Kırıkkale

                                  Ayşe Sibel Ersoy                                                                                                          Hayati Arkaz

                                          Adana                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Adana Milletvekilimiz Sayın Ayşe Sibel Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Ersoy.

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Bireyin zihinsel veya bedensel fonksiyonlarındaki kayıplar sonucu ortaya çıkan sınırlılıklarını ifade etmek için kullanılan bir kavram olan engellilik, genel anlamı itibarıyla, yeteneklerdeki ve güçteki sınırlılık ya da eksiklik durumudur. Günümüz Türkiyesinde engelli bireyler, sosyal yaşam, ekonomi, eğitim gibi birçok alanda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sorunların çözülmesiyle birlikte engelli bireylerin toplumda daha aktif rol oynamasını sağlamak bizi daha sağlıklı ve verimli bir toplum yapısına kavuşturacaktır.

Engellilere yönelik benimsenmiş iki tür yaklaşım bulunmaktadır. Birincisi geleneksel yaklaşımdır. Engeli bireysel bir sorun olarak görüp ya kişinin tedavi edilmesi ya da engellilerin sınırlılıklarının telafi edilmesine yöneliktir.

Engellilere yönelik ikinci yaklaşım ise sosyal modeldir. Bu modele göre, engellilerin maruz kaldığı kısıtlılığın nedeni engelleri değil, toplumun kısıtlamalarıdır. Ön yargılar, kurumsal ayrımcılık, ulaşılamaz binalar, ulaşım sistemi, yalıtılmış eğitim sistemi bu kısıtlamaların nedenidir. Engellilerin gereksinimlerinin farkına varılması onlara sunulacak olan hizmetleri de etkilemesi bakımından önem taşımaktadır.

Günümüzde engelli vatandaşlarımızın toplumun kısıtlamalarından kaynaklanan birçok sorununun çözülmesi gerekmektedir. Bu sıkıntılardan en önemlisi, ekonomik alanda engellilerin yeterince var olmamalarıdır. Engelli bireylerin ekonomik anlamda kalkınması, kendi yaşamlarını idame ettirebilmeleri ve ailelerinden bağımsız bir yaşam sürdürebilmeleri adına çok önemli bir yer tutmaktadır. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalarda, araştırma kapsamına giren engelli bireylerin yüzde 14’ü istihdamda yer alırken yüzde 86’sı ise istihdam dışında kalmıştır. Çalışan engelli bireylerin yüzde 77’si ücretli, maaşlı ya da yevmiyeli, yüzde 15’i işveren veya kendi adına çalışmakta ve yüzde 8’i de ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Çalışmayan yüzde 85 oranındaki engelli bireylerin ise sadece yüzde 6’sı iş aramaktadır. Bu araştırma bize engelli bireylerin aslında ciddi bir iş gücü potansiyelinin olduğunu ve topluma kazandırıldığı zaman çok büyük bir iş gücü yaratabileceğini göstermektedir.

Engelli vatandaşlarımızın eğitime ulaşımını erken yaşta başlatmak da çok önemlidir. Bu durum, iş gücüne katılacak engelli bireyin toplumda var olma sürecini kolaylaştıracaktır. Aynı zamanda, engellilerin ilkokul çağında akranlarından izole olması yerine toplumla kaynaşabilecekleri yeni bir alan yaratılmış olması da çok önemlidir; özel sınıflar yerine akranlarıyla kaynaşmasının sağlanması teşvik edilmelidir. Bu konuda veliler, sınıf arkadaşları ve öğretmenlerin bilinçlendirilmesi de engelli bireylerin en büyük haklarından biri olan eğitim hakkından yeterince yararlanmaları adına çok önemlidir.

“Engel” sözcüğünün zihinde oluşturduğu mağduriyet ne yazık ki hem engelli kişiyi hem de yakınlarını içinden çıkılamayacak duygusal bir durum içinde olmaya yöneltmektedir. Biz, insanın isteyince hiçbir engel tanımadığını ve birçok engelli arkadaşımızın inanılmaz bir şekilde neleri başardıklarını biliyoruz. Bedensel engelli millî sporcular uluslararası yarışmalarda şu ana kadar kazandıkları 246 madalyayla tarihî bir başarıya imza attı. Bu arkadaşlarımıza ait başarılar o kadar çok ki ne yazık ki burada hepsinin ismini telaffuz etmeye zamanımız yetmiyor.

Ben, bu kürsüden engelli arkadaşlarımıza seslenmek istiyorum: Lütfen kendinizi engelli olarak görmeyin ve çoğu insanın size verdiği bu etiketi de kabul etmeyin. Bunun yerine, engelinizin başkalarının ancak hayal edebileceği başarılara fırsat vereceğine inanın. Lütfen, engelli olmanın anlamını yeniden tanımlayın çünkü bizleri güzel kılan, insanlığımız ve onunla gelen tüm potansiyelimizdir.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde 4 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                               Erkan Aydın                                   Mehmet Ali Çelebi

                                   Kahramanmaraş                                                Bursa                                                         İzmir

                                     Yaşar Tüzün                                              Nihat Yeşil                                              Ahmet Kaya

                                          Bilecik                                                      Ankara                                                     Trabzon

                                                                                                İlhami Özcan Aygun

                                                                                                         Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Tekirdağ Milletvekilimiz Sayın İlhami Özcan Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, getirdiğiniz teklifle yeni bir çorba yasayla karşı karşıyayız. İçinde her şey var, 28 tane kanun ve 1 de kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi, AKP iktidarında çıkarılan yasalarla âdeta yapboz tahtasına dönmüştür. Bakın, daha kısa bir süre önce kabul ettiğiniz teklif AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözde vetosuna takıldı çünkü halk sağlığı ve doğa düşmanı filtresiz termik santrallere, bacaların iki buçuk yıl daha filtresiz kullanılması izni çıkardınız ama toplumda olan o baskı üzerine çark ettiniz yani kanun teklifi -bir yerden- saraydan gönderildi ama yine saray tarafından veto edildi. Yani bakıyoruz Cumhurbaşkanı vetosuna, kuvvetler ayrılığı olduğunu ifade ediyorsunuz ama Cumhurbaşkanı aynı zamanda partinizin de Genel Başkanı olduğu için, kendi hazırlamış olduğu yasayı veto etmiştir.

Bakıyoruz, bu yasa teklifinin içerisinde her şey var ama mesela uzman çavuşluk sistemine ilişkin iyileştirme yok. Bakın, Zeytin Dalı Harekâtı’nda, Barış Pınarı Harekâtı’nda pek çok uzman çavuşumuz şehit oldu, olmaya devam ediyor; şehit olunca diğer askerlerle eşitleniyorlar ama çalışırken eşit koşullarda çalışmıyorlar. Göstermelik olarak hep selam durdunuz; ha, gelin, şimdi bu kanun teklifiyle, o uzman çavuşlara birlikte selam duralım diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Uzman erbaşların kıdemleri rütbelerine sayılmıyor, bu yüzden doğuda yıllarca çalışıyorlar. Aile bütünlüklerini kuramıyorlar, orduevlerinden ve kamplardan yararlanmıyorlar. Doksan bir gün üzeri izin aldıkları zaman sözleşmeleri feshediliyor. Malulen emekli olduklarında asgari ücretin altında ücret alıyorlar.

Getirdiğiniz teklifte uzman çavuşların ve erbaşların haklarını iyileştiren düzenlemeleri koymayı unutmuşsunuz sevgili vekiller, uzman çavuşlarımızı yine yok saymışsınız. Uzman çavuşları ne zaman sözleşmeden çıkarıp kadrolu yapmayı düşünüyorsunuz? Bakın, Barış Pınarı Harekâtı’nda önceki gün şehit olan Sözleşmeli Er Alparslan Kurt ve Uzman Çavuş Harun Çınar bu statüye sahiplerdi. Askerlerimize tekrar Allah’tan rahmet dilerim. Ama sürekli şehit veren bu yapının kadroya geçirilmesinin ve haklarının teslim edilmesinin zamanı geldi de geçiyor değerli arkadaşlar. Uzman çavuşları kadroya geçirin çünkü vatan savunmasının sözleşmesi olmaz. Şehit oldukları zaman… İmamlara 3600 ek gösterge diyoruz ama uzman çavuşlara geldiğimiz zaman yok. Polislere 3600 sözü verdik, yok; öğretmenlere söz verdik, sağlık görevlilerine söz verdik ama unutuyoruz. Gelin, hep beraber, uzman çavuşlarla beraber bunlara da 3600’ü verelim diyorum.

Değerli milletvekilleri, Kamer Genç Vekilimizi de anıyorum. Onun her zaman gündeme getirdiği bir konu vardı, tarikatlaşmayı gündeme getiriyordu; ben de vekilliğim süresince tarikatlaşmayı gündeme getireceğim.

Bakınız, Hayra Davet Vakfı var. Duydunuz mu Hayra Davet Vakfını siz? 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesinden tam tamına bir yıl önce, 7 Temmuz 2015 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur. Kuruluş senedi Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. En önemlisi, Vakfın manevi ismi olarak Molla Muhammed Emin Er -Nakşibendi tarikatının son temsilcilerinden- gösterilmektedir. Saidi Nursi kendisini “manevi öğrencisi” olarak tanımlamaktadır. Ama ne yazık ki Hayra Davet Vakfı Molla Emin Er’i birden sayfasından kaldırdı.

Şimdi “Nereden buraya geldik?” derseniz savunma sanayisinde ASELSAN’da, TAI gibi kritik kurumlarımızda… Nur içinde yatsın Ecevit, nur içinde yatsın Erbakan; 74’te ASELSAN’ı ve TAI’yi kurarken bugünler için, millî savunma sanayimizi kurmak için mücadele ettiler ama siz geldiniz, onların kurmuş olduğu Tank Paletleri, savunma sanayisinin belkemiği ASELSAN’ın, TAI’nin kritik kadrolarını maalesef tarikatlara bırakıyorsunuz. ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Haluk Görgün, Savunma Sanayii Başkanı Profesör İsmail Demir, Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Celal Sami Tüfekci, İbn Haldun Üniversitesi Rektörü, TAI Genel Müdür Yardımcısı Selman Nas, TAI Kurumsal Pazarlama ve İletişim Başkanı Serdar Demir, 10 Eylül 2015 tarihli Resmî Gazete’de vakfedenler arkadaşlar. Hangi vakfın? Hayra Davet Vakfının. (CHP sıralarından alkışlar) Nedir bu Hayra Davet Vakfı? ASELSAN ve TAI’yi şu anda ele geçiren kadrolar tamamen Hayra Davet Vakfının kadroları. Ben demiyorum, Resmî Gazete diyor.

Çıkıyor Hayra Davet Vakfı, benim Plan ve Bütçedeki Millî Savunma Bakanlığı bütçesi üzerindeki konuşmamdan sonra kamuoyuna duyuru yapıyor; Hayra Davet Vakfı aleyhine ortaya atılan, gerçeklere tamamen ters, asılsız ve kasıtlı iddialar üzerine kamuoyuna açıklama yaptığını söylüyor ve Molla Emin Er’i ve tarikatı kabul etmiyor. Ama ben de buradan, Meclisin, milletin kürsüsünden Hayra Davet Vakfına diyorum ki: “www.hayradavet.org” kimin adresi arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Bu sayfanızda Muhammed Emin Er’i överken neredeydiniz? Ama tabii ki akıllı ya bunlar, hemen açıklama yapıyorlar, diyorlar ki: “Bizim böyle bir şeyimiz yok.” Ama 10 Eylül 2015 tarihli Resmî Gazete burada, devletin resmî gazetesi burada. Hayra Davet Vakfının resmî internet sayfasından -biz tabii görüntü almadık- onlar da çıktı, alelacele açıklama yapıyor.

Arkadaşlar, ülkeyi getirdiğiniz tablo bu; tarikatlara teslim ediyorsunuz ASELSAN’ı, TAI’yi, TÜBİTAK’ı, İbn Haldun Üniversitesini. Gelin, bu yanlıştan vazgeçin, lütfen geç kalmayın çünkü yarın geç olacak.

Bakınız, yüzlerce mühendisimiz baskıdan dolayı Hollanda’ya kaçtı, bunlar çip uzmanıydı. Yine, en önemlisi, bir de insansız hava araçları… ASELSAN’da şu anda İHA’ları yapan en üst seviyedeki 20 personel işten çıkarıldı. Birçoğu Hollanda’ya kaçıyor, birçoğu da işten çıkarılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) - Sizler de elinizi vicdanınıza koyup artık buna “Dur” deyin, tarikata yol vermeyin çünkü elinizde bir FETÖ vardı, şimdi de Hayra Davet Vakfıyla beraber başka bir tarikat gelecek diyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

72.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, tabii ki gündeme bağlı olalım ancak biraz önce hatip kürsüden bazı sataşmalarda da bulundu.

Şunun altını çizmek istiyorum: Bakın, dünyada kavga ve Türkiye'ye saldırılar faiz lobileri, silah baronları ve petrol şirketleri üzerinden. Yani kendi silahınız varsa, yerli ve millî silahınız üretilebiliyorsa o zaman dünyaya karşı meydan okuyabilirsiniz. ASELSAN, TAI, Tank Palet Fabrikası… Silahlı Kuvvetlerimizin donanımı yüzde 30’lardayken bugün yüzde 70’in üzerinde, yerli ve millî donanımla bugün kendilerini donatıyoruz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Parçaları kimden alıyorsunuz, parçaları?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Demek oluyor ki bahsettiğimiz kurumların silah üretme kabiliyeti var, silah üretiyorlar ve bu sayede bugün ülkemizin alnı açık, başı dik. Barış Pınarı Harekâtı’nı ambargosuz devam ettirebiliyoruz.

Özetle, bu kurumlar liyakatli personelle çalıştığı için bu üretim yapıldı; tarikat bağlantılarıyla değil, kendi alanında başarılı personelle bugün yerli ve millî silah üretiyorlar. Genel Kurulun dikkatine sunarım.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                    Ayhan Altıntaş                                            Dursun Ataş                                            Yasin Öztürk

                                          Ankara                                                     Kayseri                                                      Denizli

                                İmam Hüseyin Filiz                                     Fahrettin Yokuş                                         Hasan Subaşı

                                        Gaziantep                                                    Konya                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekilimiz Sayın Yasin Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü; engellilerin sorunlarını anlamak, çözüm getirmek ve engellerini kaldırmak üzere ilan edilen bir farkındalık günü.

Engellilik; görmemek, duymamak, yürüyememek, konuşamamak ya da bir fonksiyon kaybı olarak görülse de asıl engel duyarsız, bilinçsiz yaklaşımların getirdiği ön yargılardır. En büyük engel ise engellenmektir; her engelli kendisine imkân verildiği takdirde topluma diğer insanlar kadar yararlı olabilir.

Engeli aşmanın yolu eğitimden geçer; yetersizliği engele dönüştürmeyi önleyen, engelli bireyi kendine yeterli hâle getirerek toplumla kaynaşmasını ve bağımsız, üretici bireyler olmasını destekleyecek becerilerle donatan özel eğitim verebiliyorsak engelin en yüksek basamağını aşmaya başlarız. Bu aşamada en önemli görev, özel eğitime ihtiyaç duyan kardeşlerimize eğitim veren rehabilitasyon öğretmenlerine düşmektedir ancak ne yazık ki engelli kardeşlerimize eğitim veren bu öğretmenlerimiz de iktidar engeline takılmakta, atamaları yapılmamaktadır.

Bu farkındalık gününde diyorum ki özel insanların önündeki her türlü engeli birlikte aşalım, eğitimlerindeki en büyük yardımcıları rehabilitasyon öğretmenlerinin atama sorunlarını da bu vesileyle dikkate alalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 30’uncu maddesi, Jandarma teşkilatında disiplin ve soruşturma usullerini düzenleyen lafzi değişikliklerden ibarettir. Aslında, 4678 sayılı Kanun’la sözleşmeli astsubaylar, 3269 sayılı Kanun’la uzman erbaşların disiplin usullerinin düzenlemesi yapılırken olması gereken bir değişiklik şimdi Meclisin gündemine getirilmekte, Meclis şeklî düzenlemelerle oyalanırken çözüm bekleyen asıl sorunlar rafa kaldırılmaktadır.

Maddeyle doğrudan ilgisi olmasa da asker içerikli bir mevzuat düzenlemesi görüşülürken dile getirmek istediğim bir sorun var, daha doğrusu bir talep ve beklenti. 2016 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığının dış kaynaktan temin yoluyla açtığı sınavı kazanan, kursiyer eğitimini tamamlayan, güvenlik soruşturmaları biten ve bir türlü nasıpları yapılamayan 12’nci dönem Kara Kuvvetleri Komutanlığı astsubay adayları ve aileleri kazanılmış haklarına kavuşabilmek için iktidarın seslerini duymasını beklemektedir.

FETÖ denilen ihanet şebekesinin özellikle sızma girişiminde bulunduğu en önemli kurumsal yapı güvenlik bürokrasisi olmuştur. Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yıllar içinde yerleşme planı yapan suç örgütü, polis ve askerî yapımıza kurumsal anlamda zarar vermekle birlikte geçmişte en güvenilir kurumlar arasında sayılan bu iki gücün saygınlığına da zarar vermiştir.

Devlet, 15 Temmuz sonrasında bütün kurumlara sızmış olan bu yapıyı temizlemek amacıyla haklı bir refleks gösterse de ancak acele ve hızla hareket edilerek alınan bu kararlar ve tedbir amaçlı çıkarılan kanun hükmünde kararnameler kurumsal hafızayı yok etmekle birlikte, suçlu ve suçsuzun aynı "temizlik” mantığıyla cezalandırılmasına neden olmuştur. İşte, 960 kişi olan bu 12’nci dönem astsubay adayları da bu kapsamda kanun hükmünde kararname mağduru olmuşlardır. 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle harp akademileri, askerî liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatılmıştır. Bu okullarda okuyan öğrenciler uygun okul, fakülte ve yüksekokullara naklen kayıt yaptırmışlardır. Görevde bulunan ve FETÖ’yle irtibatı, iltisakı veya üyelik ilişkisi bulunduğu tespit edilen astsubay, subay ve diğer askerî personel de yine çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilmiştir.

Bir kanun hükmünde kararname de 29 Ekim 2016 tarihinde temin faaliyeti tamamlanmamış olan subay, astsubay ve sözleşmeli subay, astsubay alımının iptaline ilişkindir. Ancak çıkarılan bu 3 kanun hükmünde kararname, 12’nci dönem astsubay adaylarının durumuna uymamaktadır. Bu kişiler askerî okul öğrencisi olmadığı için bir okula yerleştirilmemiştir, görevde olmadıkları için ihraç da edilememiştir. 29 Ekim 2016 tarihi itibarıyla sınav, kurs, eğitim ve güvenlik soruşturmaları bitmiş, temin sürecini çoktan geçmiş, atama bekler duruma gelmişlerdir.

Kanun hükmünde kararnamelerin kendi içinde bir çelişkisi de bu 960 kursiyerden 56’sı uzman çavuşluktan astsubaylık kursuna katılan kişilere ilişkindir. Bu kişiler hâlâ uzman çavuşluk yapmaya devam etmekteler, hatta bir kısmı Barış Pınarı Harekâtı’nda görevlerini yapmışlardır. Bu kişiler de astsubaylık kursunu başarıyla bitirmelerine rağmen rütbelerini alamamışlardır. Hukuken önlerinde hiçbir engel olmayan, kazanılmış hakları olan bu gençler üç buçuk yıldır mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlayabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Tamamlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Askerî personel olacak şekilde bütün kurslarını alarak eğitimini tamamlamış, bütün güvenlik aşamalarından geçerek ataması yapılmaya hak kazananların mağduriyetlerinin giderilmesi devletin mali gücü, yükümlülükleri ve hukuki açıdan düzenlemeye muhtaç bir durumdur. Bu mağduriyet, telafi niteliği taşıyan bir kanun hükmünde kararnameyle bir an önce giderilmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Nuran İmir                                              Kemal Peköz                                        Züleyha Gülüm

                                          Şırnak                                                       Adana                                                      İstanbul

                                     Zeynel Özen                                                                                                       Hüseyin Kaçmaz

                                         İstanbul                                                                                                                       Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Adana Milletvekilimiz Sayın Kemal Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Peköz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 2015 seçimleri öncesi “Seni Başkan yaptırmayacağız." diyen, daha sonra 23 Haziranda da “Sakın, sandıklara gidip CHP’ye oy vermeyin.” demediği için, 2 sefer tahliye kararı verilmiş olmasına rağmen, cezaevinde tutulan ve sağlık sorunu yaşadığı zaman da bir hafta süreyle doktora gönderilmeyen Selahattin Başkanı buradan selamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, dün Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmaya başladı. Asgari ücret ne kadar önemliyse Türkiye’deki işsizlik ve İşsizlik Fonu da bu kadar önemli. Resmî rakamlara göre 4 milyon 39 bin, gayriresmî rakamlara göre de 8 milyon işsizin olduğu bir ülkede İşsizlik Fonu’ndan, ödeneğinden yararlanan kişi sayısı bu yıl içerisinde 657 bin kişi. 2020 yılında İşsizlik Fonu’nda birikmesi gereken –hesaplanan- para 138 milyar lira. 2002’den 2018’e kadar -2019 hesapları henüz çıkmadığı için- toplam 6 milyon 306 bin 996 işsize 20 milyar 661 milyon lira ödeme yapılmış. Harcanan para 48 milyar 719 milyon yani yaklaşık 28 milyarı işsizlere verilmemiş. 2020 yılı için de işsizlere ayrılacak paranın 8 milyar olarak tespit edildiğini, öngörüldüğünü biliyoruz. Bu, önümüzdeki yılda işsizlik oranının şimdikinden çok daha fazla olacağı, daha çok insanın işsiz kalacağını açık olarak gösteriyor. Eğer öyle olmamış olsaydı, bu seneki rakamı katbekat artan bir İşsizlik Fonu ödeneği hesaplara konulmazdı.

Geçtiğimiz on altı yılda ödenek almak için müracaat eden işçi sayısı 11 milyon; bunun sadece 6 milyonu ödenekten yararlanabilmiş, 5 milyondan fazlası ödenekten yararlanamamış çünkü ödenek için çok ciddi engeller var. İşte, son yüz yirmi gün kesintisiz çalışmış olmak, üç yıl içinde altı yüz gün çalışmış olmak, kendi isteğiyle işten ayrılmamış olmak. Bunların yanı sıra, tabii, işverenlerin çoğu zaman kendilerine haber vermeden işten çıkarmaları veya sigortadan düşürmeleri; bir ay yerine on gün, on beş gün göstermeleri de ayrıca başka bir problem.

Mart 2002 tarihinden 31/8/2018 tarihine kadar 10 milyon 104 bin 299 kişi işsizlik ödeneğine başvurmuş, 6 milyon 306 bin kişi bu ödenekten yararlanmış. Sekiz ayda işverenlere yapılan teşvik ise on altı yıldır işsizlere yapılan teşvikin yaklaşık olarak üçte 1’i kadar. Bu, İşsizlik Fonu’nun nasıl kullandırıldığını da bize açıkça ifade ediyor.

Son on altı yılda gelen para 138 milyar lira demiştik. Hazineye aktarılan para 11 milyar 512 milyon lira; işsizliğe ayrılan para, işsizlik için verilen fon 20 milyar 661 milyon, Türkiye İş Kurumuna aktarılan 19 milyar 838 milyon lira. Dolayısıyla Türkiye'de İşsizlik Fonu’nun da nasıl kullanıldığını hep beraber gördük. Maliye Bakanı yıl başında açıklamalar yaparken bu yıl içerisinde 2,5 milyon insana iş yaratacağını ifade etmişti oysaki içinde bulunduğumuz yıl tam tersi oldu; işsiz sayısı 800 bin civarında, daha çok arttı. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde İşsizlik Fonu’nun bugüne kadar yapıldığı gibi iş çevrelerine fon olarak, teşvik olarak kullanılmasının ya da hazineye aktarılmasının mutlaka önüne geçilmesi gerekiyor, aksi hâlde işsizlerin bundan da yararlanması söz konusu olamayacağı için, insanlar daha fazla sefalet içerisinde yaşamaya devam edecekler. Özellikle emeğiyle geçinen insanların sefaletle yaşama hakları yoktur. Bu zulmü kendilerine yapmamak durumundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde “Jandarma Genel Komutanlığında görevli subay, astsubay ve uzman jandarmaların” ibaresinde geçen “ve” kelimesinin “veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Sefer Aycan                                             Ümit Yılmaz                                         Ramazan Kaşlı

                                   Kahramanmaraş                                               Düzce                                                      Aksaray

                                    Olcay Kılavuz                                            Halil Öztürk                                      İbrahim Özyavuz

                                          Mersin                                                    Kırıkkale                                                   Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Düzce Milletvekilimiz Sayın Ümit Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, görüşmekte olduğumuz kanun İçişleri Bakanlığını ilgilendiren bir kanun ama biz de Karadeniz Bölgesi’nin iç işi olan fındık konusunda konuşacağız.

Son günlerde, özellikle Karadeniz kamuoyunda fındık ve Toprak Mahsulleri Ofisiyle alakalı çeşitli söylentiler dolaşmakta, bu konuyla alakalı gerekli açıklamaları yapmanın önemli olduğu kanaatindeyiz.

Kamuoyunda “Ferrero” adlı şirket hakkında yapılmış olan eleştirilerin birçoğuna katılmamak bir fındık üreticisi olarak mümkün değildir. “Ferrero” isimli şirket konusunda tespitlerin birçoğu doğrudur. Bu “Ferrero” isimli şirketin daha bu yıl mart ayının başında “900 bin ton fındık rekoltesi var.” diyerek rekolte üzerinden piyasayı manipüle etmek istediğini bütün fındık üreticileri olarak biliyoruz. Oysa bu sene rekolte 600-650 bin ton civarında gerçekleşmiştir. Bu yıl bu şirket ve yandaşlarının rekolteyi olduğundan yüksek göstererek fiyatları aşağıya çekmeye çalıştıklarını bizler de yakından takip ediyoruz. Yine, bu şirketin bazı bölgelerde “iyi tarım” bahanesiyle fındıklık arazileri toplamaya çalıştığını ve fındık üreticisini kendi tarlasında Ferrero’nun eline bakar hâle getirmeye çalıştığını yakından takip ediyoruz. Bu şirketin veya benzerlerinin bu türden faaliyetlerini yakından takip ettiğimizin ve burada bir tekel oluşturulmasına asla müsaade etmeyeceğimizin bilinmesini istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunu yönlendirmeye çalışan bazı çevrelerin Toprak Mahsulleri hakkında yaptığı eleştirilere katılmamız, hele bu sene mümkün değildir. Her ne kadar 2018 yılında TMO fındık alımına kasım ayında başlayarak üreticiyi zor durumda bırakmış olsa da bu yıl bu durum söz konusu değildir. Özellikle 2019 yılında fındık üreticisinin yüzü bir nebze olsun gülmüşse bunda TMO’nun payı çok büyüktür. 2019 yılında TMO’nun daha fındık hasadı başlamadan, temmuz ayının sonunda fındık fiyatını açıklaması ve eylül ayı başında fındık alımlarına başlaması çok isabetli olmuştur. Bunun neticesinde TMO bu yıl toplam 78 bin ton fındık alımı yapmıştır. Bu alım politikası doğru bir yaklaşımdır. Bu politika neticesinde, birtakım şirketlerin fındık fiyatları üzerinde oynaması ve fiyatları aşağıya çekmesi engellenmiştir. Geçen yıl yani 2018 yılında TMO’nun alımları geç başlattığı için 7 bin ton fındık aldığı oysa demin de belirttiğim gibi, 2019 yılında 78 bin ton fındık aldığı resmî kayıtlarda mevcuttur. TMO’nun son yıllarda izlediği doğru fındık politikaları neticesinde fındıktan devlet hazinesine kesinlikle zarar yazılmamaktadır. Son üç dört yıldır TMO’nun depolarından yağlığa fındık ayrılmamakta, bu da devletin zarar etmesinin önüne geçmektedir. Bu izlenen fındık politikası doğru bir politikadır ve piyasada tekel oluşturmaya çalışan bazı firmaların üreticiyi ezmesinin önüne geçilmektedir. Önümüzdeki yıllarda bu politikanın devam etmesi, “Fındık oldukça TMO da piyasada olacaktır.” algısının oluşması üreticimizin ve devletimizin kazancını koruyacaktır.

Değerli milletvekilleri, yine aynı algıyı oluşturmaya çalışan çevrelerin TMO’ya getirmiş olduğu bir diğer eleştiri de piyasada bazı numara fındıkların yerli sanayici tarafından bulunmadığı yönündeydi. Bu tamamen asılsız bir iddiadır zira fındık tüccarlarının ve fabrikalarının elinde yerli sanayicimizin ihtiyacını görecek her numara fındık vardır. Hangi yerli sanayici fındık bulunmadığını iddia ediyorsa ister “1 numara” dediğimiz 13-15 milim ister “2 numara” dediğimiz 11-13 milim ister 9-11 milim ister buruşuk; istediği miktarda fındığa piyasada ulaşabilir.

Aynı çevrelerin bir diğer iddiasına gelince: TMO depolarının ve elindeki fındığın bu “Ferrero” denilen şirkete kapatıldığı iddiası da tamamen asılsızdır. Zira TMO, depodaki fındığı satışa çıkardığı zaman talep eden sayısına göre eşit miktarda bölerek kişiye tahsis etmektedir yani 500 ton fındık varsa TMO’nun deposunda, 10 tane alıcıya bunları ellişer ton şeklinde bölerek paylaştırmaktadır.

Değerli milletvekilleri ve Karadenizli hemşehrilerim, özellikle fındık üreticisi hemşehrilerime buradan seslenmek istiyorum: Fındık üreticisi üzerinden birtakım şirketlerin faydalanmak istedikleri muhakkaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÜMİT YILMAZ (Devamla) – Toparlıyorum.

Buna Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak bizim ve ayrıca da devletimizin göz yumması mümkün değildir.

Bir diğer tehlike de fındık üreticisinin ezilmesini isteyerek buradan siyasi rant sağlamaya çalışan siyaset baronlarıdır. Fındıkçı hemşehrilerimiz şunu bilsinler: Ne sizin emeğinizin ve mahsulünüzün birtakım şirketlerin ayakları altında ezilmesine müsaade ederiz ne de Toprak Mahsulleri Ofisinin yıpratılarak piyasadan çekilmesini bekleyen siyaset tellallarına imkân veririz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 30’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın Güzelmansur, 60’a göre söz talebiniz var, onu alalım.

Burada mı Sayın Güzelmansur? Yok.

Sayın Ataş burada mı? Yok.

Sayın Şahin…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

73.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay ili Arsuz ilçesinde hastane olmaması nedeniyle yaşanılan mağduriyete ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Arsuz, 465 kilometrekarelik çok geniş bir alana dağınık olarak yayılan ve 90 bin nüfuslu bir turizm merkezi olarak Hatay’ın en büyük ilçelerinden biridir. Arsuz’da bir hastane bulunmamaktadır. Meydana gelen iş ve trafik kazalarında hastalar 35 kilometre uzaklıktaki İskenderun hastanelerine götürülmektedir. Hızlı müdahale yapılamadığı için birçok vatandaşımız hayatını kaybetmektedir. Halk, isyanda; evlerinin, dükkânlarının camlarını, şehrin girişlerini “Dikkat! Bu ilçede hastane yoktur, hastalanmamaya özen gösterin.” posterleri, pankartlarıyla donatmış, oturma eylemleri ve imza kampanyalarıyla çığlığını duyurmaya çalışmaktadır. Yer tahsisi yapılmasına karşın, Sağlık Bakanlığının ödenek aktarmaması nedeniyle Arsuzlu kan kaybından yitip gitmektedir. Sağlık Bakanlığı ve gerekli mercileri sorumluluk almaya ve hastane için ödenek ayırmaya, halkın bu haklı isyanına ses vermeye davet ediyorum. Artık kimse ölmesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kayan…

74.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, TürkAkım Projesi’nin Trakya’dan geçmesi nedeniyle bu bölgede gerekli tedbirlerin Savunma Bakanlığı tarafından alınıp alınmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Rusya’dan gelip Karadeniz’i geçip Türkiye’de, Trakya’da Kıyıköy’den karaya giren, Trakya’yı doğudan batıya geçerek özellikle Yunanistan’a, oradan İtalya’ya ve bir kısmı da Bulgaristan ile Romanya bölgesine giden Türk Akımı Projesi Trakya’nın göbeğinden geçmektedir. Türkiye, bilindiği gibi, NATO ülkesidir. Trakya, bu NATO ülkesi ile Rusya arasında bir problem çıktığı zaman, evvela -bizim kanaatimize göre- vurulacak olan bir bölgedir. Bu bölge konusunda Savunma Bakanlığının bir tedbiri var mıdır? Daha önceden yapılan bir toplantıda ben bunu sorduğumda “Biz, bunu hiç düşünmedik, Savunma Bakanlığına bunu sormadık dahi.” dediler. Çok ciddi bir konudur, can alıcı bir noktadır. Bunun mutlaka sağlıklı bir şekilde görüşülmesi, ele alınması gerekir diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tığlı, siz de son olarak toparlayın.

75.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Engelli yurttaşlarımızın engellerle karşılaşmadığı bir ülke istiyorsak önce vicdanlarımızdaki engelleri kaldırmalıyız. Giresun ili, engelli nüfusunun en yoğun olduğu ildir ama hizmet alımı bakımından sınıfta bırakılmıştır. Devlet kurumlarında 14 bin engelli kadrosu var ama hepsi boş, atama yapılmıyor. 1.500 engelli öğretmen aylardır atama bekliyor ama onları duyabilen bir iktidar yok. Ülkemizde 9 milyon 500 bin engelli var.

Cümlemin başında söylemiştim ve buradan iktidar temsilcilerine söylüyorum: Engelli vatandaşlarımıza sahip çıkmak istiyorsak önce vicdanlarımızdaki engelleri kaldıralım.

Yüreği ve vicdanı engelsiz olan tüm engelli kardeşlerimi buradan saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.24

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: Barış KARADENİZ (Sinop), Emine Sare AYDIN YILMAZ (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)

2.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 4 Aralık 2019 Çarşamba günkü çalışma saatinin yeniden düzenlenmesine; Gündem’in “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 143 sıra sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2011-2014 ve 2015-2016 yılları denetimine ilişkin raporlarının, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün 2011-2016, Türkiye Radyo TeIevizyon Kurumunun 2015-2016, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 2011-2016 ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016 yıllarına ait bölümleri ile raporların bu bölümlerine yapılan itirazlar ve Komisyonun görüşünün bu kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 143 sıra sayılı işin görüşmelerinde siyasi parti gruplarına altmış beşer dakika süreyle söz verilmesine ilişkin önerisi

3/12/2019

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 3/12/2019 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

                                                 Cahit Özkan                                                                Özgür Özel

                                      Adalet ve Kalkınma Partisi                                           Cumhuriyet Halk Partisi

                                           Grubu Başkan Vekili                                                  Grubu Başkan Vekili

                                           Hakkı Saruhan Oluç                                                         Erkan Akçay

                                     Halkların Demokratik Partisi                                         Milliyetçi Hareket Partisi

                                           Grubu Başkan Vekili                                                  Grubu Başkan Vekili

                                                                                            Lütfü Türkkan

                                                                                               İYİ PARTİ

                                                                                       Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında bulunan 143 sıra sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2011-2014 ve 2015-2016 Yılları Denetimine İlişkin Raporlarının Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 2011-2016, Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğünün 2011-2016, Türkiye Radyo-TeIevizyon Kurumunun 2015-2016, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının 2011-2016 ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğünün 2011-2016 Yıllarına Ait Bölümleri ile Raporların Bu Bölümlerine Yapılan İtirazlar ve Komisyonun Görüşü’nün bu kısmın 1’inci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

143 sıra sayılı işin görüşmelerinde siyasi parti gruplarına altmış beşer dakika süreyle söz verilmesi,

Genel Kurulun 4 Aralık 2019 Çarşamba günkü birleşiminde 143 sıra sayılı Komisyon Raporu’nun görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Danışma Kurulunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yarın KİT Komisyonunun raporlarını görüşeceğiz Mecliste, Danışma Kurulu önerisi ona ait.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

66 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

2.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Bişkek Kırgız-Türk Dostluk Devlet Hastanesi Açılması, Ortak İşletilmesi ve Devri ile Kırgız Cumhuriyeti Vatandaşlarının Türkiye’de Tıp ve Tıpta Uzmanlık Eğitimi Almasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1602) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 66)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

88 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Kullanılmış Yakıt İdaresinin ve Radyoaktif Atık İdaresinin Güvenliği Üzerine Birleşik Sözleşmeye Türkiye Cumhuriyeti’nin Beyanlarla Birlikte Katılmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1801) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 88)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Aralık 2019 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hepinize iyi geceler diliyorum.

Kapanma Saati: 22.32



(x) 144 S. Sayılı Basmayazı 26/11/2019 tarihli 22’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.