TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          24’üncü Birleşim

                                                                                  28 Kasım 2019 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, iyi tarımın ve organik tarımın desteklenmesi gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, tarım kooperatiflerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, gelir uzmanı, devlet gelir uzmanı ve mali hizmetler uzman yardımcılıkları ile vergi müfettiş yardımcılığı için sınav ilanı verilip verilmeyeceğini Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, tasarruf yapılamayan ve faturası vatandaşa kesilen yaz saati uygulamasında neden ısrar edildiğini, sorunun çözümü için verilen kanun teklifinin neden Komisyonda bekletildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde geleceğin güçlü Türkiyesinin inşa edildiğine ilişkin açıklaması

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit düşen askerlerimiz ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, savunma sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması

5.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Tut ilçesi, Yaylakonak beldesi ile çok sayıda yerleşim birimini Adıyaman merkeze bağlayan Kırkgöz Köprüsü’nün trafik yoğunluğunu karşılayamadığına ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin coğrafi konumu ve tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Kenan Evren isminin her yerden silinmesi kararının yeterli olmadığına, darbe zihniyetinin ve hukukunun ne zaman ortadan kaldırılacağını Hükûmetten öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, bin yıllık kardeşlik, millî birlik ve beraberlik şuuruyla Türk milletinin Türk vatanı üzerinde oynanan oyunların bilincinde olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, 2 Aralık itibarıyla asgari ücret görüşmelerinin başlayacağına ve bir asgari ücretlinin karnını doyurabilmesi, faturalarını ödeyebilmesi, çocuğunun eğitim ve sağlık masraflarını karşılayabilmesi için en az 5 bin lira alması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, sağlıkta çağ atladığımız iddia edilen dönemde Kütahya ilinde nefrolog olmadığı için diyaliz hastalarının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türkiye’nin NATO toplantısında PYD ve YPG’nin terör örgütü olarak tanımlanması isteğinin ABD tarafından veto edilmesini kınadığına ilişkin açıklaması

12.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, yirmi ayda elektriğe yapılan zammın rekor seviyeye ulaştığına ilişkin açıklaması

13.- Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Akay’ın, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören emperyalist güçlerin emellerine ulaşamayacağına ilişkin açıklaması

14.- Bursa Milletvekili Refik Özen’in, 26 Kasım 2019 tarihinde Arnavutluk’un Dıraç kentinde meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Sağlık Bakanlığımız, AFAD Başkanlığımız ve Türk Kızılayının afetzedelerin ihtiyaç duyabileceği insani yardım malzemelerinin temin ve tespitine yönelik çalışmalarını sürdürdüğüne ilişkin açıklaması

15.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Uzman Çavuş Furkan Yılmaz ile Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz’a, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sınır karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

16.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan askerlerimiz ile Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin’e Allah’tan rahmet dilediğine, İzmir ili Gaziemir ilçesinde cereyan eden olayın münferit bir hezeyandan ileri gitmeyeceği kanaatini taşıdığına ilişkin açıklaması

 

 

 

 

18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimiz ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine ve Pençe Hakekâtı bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine, 28 Kasım Arnavutluk’un Bayrak ve Bağımsızlık Günü’ne, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin yaşadığı evin duvarına çarpı işareti konularak hakaret içerikli yazı yazılmasını nefretle kınadıklarına ilişkin açıklaması

19.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 28 Kasım Tahir Elçi’nin öldürülmesinin 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle Tahir Elçi’nin failini koruyan, yargılanmasını engelleyenler ile delillerin yasaklı alan içerisinde yok olmasını bekleyen, olay yeri incelemesi için gelenleri ateş altına alanların aynı zihniyet olduğuna ve gerçeklerin bir gün gün yüzüne çıkacağına, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin evinin duvarına “Defol Alevi” yazılarak çarpı işareti konulması olayının katliamla sonuçlanan vakalara dönüşmemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin’e, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz ile Uzman Çavuş Furkan Yılmaz’a ve Pençe Harekâtı bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin Çabuk’a Allah’tan rahmet dilediğine, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin yaşadığı evin duvarına çarpı işareti konularak yazı yazılması olayının yaşanılan derin acıların hatırlanmasına vesile olduğuna ve yürütme organının gerekli tedbirleri hayata geçirmesini beklediklerine, 28 Kasım Tahir Elçi’nin öldürülmesinin 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle Tahir Elçi’ye sıkılan kurşunun barışa, demokrasiye ve kardeşliğe sıkıldığına ilişkin açıklaması

21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Mehmetçiklerimiz ile vatan, millet müdafaası uğruna şehit olan askerlerimize ve güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, uluslararası terör ve uluslararası ekonomik saldırılara muhatap olunduğuna, küresel krizin yaşandığı bu dönemde büyümemizin devam ettiğine, Barış Pınarı Harekâtı’yla sahada ve masada başarıya ulaşıldığına, aktif, dinamik ve çok yönlü dış politikayla Türkiye’nin küresel bir aktör olarak dünyanın gündeminde olduğuna, 82 milyon insanımızla, Türk, Kürt, Alevi, Sünni’siyle bir ve beraber olunduğuna, içeriden ve dışarıdan her türlü provokasyona karşı gerekli tedbirlerin alınacağına ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

23.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye'nin nereden nereye geldiğiyle ilgili rakamların ortada olduğuna, bütün provokasyonların, ekonomik saldırıların ve algı yönetimlerinin dağıtılarak hedeflere ulaşılacağına ilişkin açıklaması

24.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun Genel Kurulu bir miting alanı gibi gördüğüne ilişkin açıklaması

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu konuşunca Genel Kurulun miting meydanına döndüğüne ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Türkiye’de her gün ekonomik sebeplerden dolayı insanlar intihar ederken Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun pembe bir ekonomik tablo çizdiğine ilişkin açıklaması

27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, intihar olayları ile ekonomi meselelerini ilişkilendirmenin sosyal anlamda talihsiz bir durum olduğuna, ülkeyi nereden alıp nereye getirdiklerinin mukayesesini yaptıklarına ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve intiharların ekonomik sebeplere dayandırılmamasının vahim bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, yaptıkları başarıları dile getirdiklerine, sorunları tespit ve teşhis edip, tedavi yollarını ortaya koyduklarına ilişkin açıklaması

30.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan hemşehrisi Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin ile Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin’e, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesi ile Pençe Harekâtı bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3 Mehmetçik’imize Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, her türlü kamu memuriyetine atanmalarda sözlü sınavın var olduğuna ve Anayasa'ya aykırılığın söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

32.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve her alana sözlü sınav getirilerek tüm kurumlarda subjektif değerlendirmeyi yöntem hâline getirdiklerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında soyadını “Altaylı” olarak ifade ettiğine ilişkin açıklaması

34.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, “tutsak” ve “esir” kelimelerini kabul etmelerinin söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu zamana kadar Meclis tarafından “Kürt raporu” adı altında bir raporun hazırlanmadığına ilişkin açıklaması

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, ayrıştırıcı bir dili kabul etmelerinin mümkün olmadığına, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin kırmızı çizgileri olduğuna ve Türkiye’nin Kürtlerle ilgili bir meselesi olmadığına, Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın Bulgaristan’a yönelik “kardeş şehirler” beyanına ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, ayrıştırıcı değil birleştirici bir dil kullandıklarına, Kürt sorunu olduğunun kabul edilmesi hâlinde demokratik çözümün bulunması doğrultusunda adım atılabileceğine ilişkin açıklaması

38.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve millî güvenliğimiz için Barış Pınarı Harekâtı’nın devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konunun Türkiye gündemini bir süre daha meşgul edeceğine ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, ALTAY tankının prototipi için OTOKAR’ın görevlendirildiğine, denetleme hakkı Millî Savunma Bakanlığında olmak kaydıyla yeni bir şirketin kurulduğuna, tahsis işleminin yapıldığına ve Cumhurbaşkanlığı kararı olduğu için Resmî Gazete’de yayımlanmadığına ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, kamuoyunun yanıltılmayıp doğru bilgilerin verilmesi gerektiğine, bağımsız ve tarafsız olan yargının yürütmenin güdümünde olmadığına ve olmayacağına ilişkin açıklaması

48.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, tank yapımıyla ilgili firmaların tekliflerini verdiğine ve en uygun fiyatı veren şirketle ilgili İhale Kanunu çerçevesinde değerlendirmeler yapılarak Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konunun neticelendirildiğine ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Millî Savunma Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken Tank Palet Fabrikasıyla ilgili sorulara verdiği cevaba ilişkin açıklaması

51.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Millî Savunma Bakanının, Millî Savunma Bakanlığı bürokrasisinin, Cumhurbaşkanının, AK PARTİ Genel Başkan Yardımcıları ile AK PARTİ Grup Başkan Vekillerinin Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konuda kamuoyunu bilgilendirici açıklamaları defaatle yaptığına, yalan siyaseti güdenler ile hakikati ortaya koyanların ayrımını milletin sandıkta yapacağına ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tank Palet Fabrikası konusunda usulsüzlük olmadığına yönelik Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun Kur’an-ı Kerim’e el basmasını istediğine ilişkin açıklaması

55.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki ifadelerine katılmalarının mümkün olmadığına ve Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un hangi dostluk grubu üyesi olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

57.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Türkiye-Çin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesi olduğuna ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 28 Kasım 2019  Perşembe günü yaptığı toplantıda, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine karar verilen 29 Kasım 2019 Cuma, 30 Kasım 2019 Cumartesi ve 1 Aralık 2019 Pazar günleri toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144)

 

28 Kasım 2019 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Kıymetli Başkanım, Gazi Meclisimiz ve saygıdeğer milletvekilleri; hepimizin bildiği gibi, 24 Kasım Pazar günü Öğretmenler Günü’ydü. Ben de bu günü anmak amacıyla söz almış bulunmaktayım.

Öğretmenler Günü’n kutlu olsun öğretmenim.

Aziz milletimiz öğretmeninin kıymetini hep bildi, biliyor. Çiçeği burnunda yeni atanmış bir köy öğretmenine evini açtı, sofrasına buyur etti. Gözbebeği çocuklarını ona emanet ederken “Eti senin, kemiği benim.” deme kadirşinaslığını gösterdi. Kendi bağrından çıkan, memleketin okumuş öğretmen olmuş insanına, öğretmenine gönlünü açtı.

Dünyaca tanınmış mimarlarımız, hekimlerimiz, mühendislerimiz, iktisatçılarımız, siyasetçilerimiz, hepsi öğretmenlerimizin eseri. Bizim kültürümüzde öğretmenlerimizin üzerimizdeki hakkı, anne babalarımızınki seviyesindedir. Bizde, özellikle Anadolu kültüründe el öpmek yaygındır. Çocuklara “Annenin, babanın, bir de öğretmenin elini öpeceksin.” denir. Öğretmenlerimize her zaman hürmet ediyoruz. Medeniyetimizin bize verdiği tavsiye “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” anlayışı öğretmenlik mesleğinin en çarpıcı ifadesidir. Öğretmenlerimiz bayrağımızın dalgalandığı her yerde görev yapan birer kahramandır.

Sözlerime benim öğretmenliğe başladığım ilk senelerde çok etkilendiğim 2 değerli ve güzel öğretmenimizi ve sevgili öğrenicilerini anarak devam etmek istiyorum. Görevlerinin ilk senesinde atandıkları Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesi Ortadirek köyünde sobadan çıkan yangında öğrencilerini kurtarmak için kendilerini feda eden Aysun ve Burçin öğretmenlerimizi ve Okan yavrumuzu 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle rahmetle anmak istiyorum. 24 Aralık 2003 tarihinde yanarak şehit olan güzel ve fedakâr öğretmenlerimizin vefatının 16’ncı yıl dönümleri bu yıl. Meslektaşlarımın göstermiş olduğu bu fedakârlık, öğretmenlik mesleğinin ne kadar kutsal, ne kadar yüce bir meslek olduğunun en sembolik örneklerinden biridir. Şüphesiz ki Türkiye’nin birçok bölgesinde nice Aysun ve Burçin öğretmenler öğretmenlik mesleğinin kutsallığını yerine getirmekte ve gelecek nesiller böylesi değerli öğretmenlerin toprağında yetişmektedir.

Evet, değerli milletvekilleri, öğretmenlik mesleği öyle kıymetli ve önemli bir meslektir ki öğrenciler için yeri gelir anne, yeri gelir baba ama en önemlisi öğretmen olursunuz ki öğretmen olmaya öğrenciniz için ateşe karşı siper olmak da dâhildir.

Konuşmamda, şehit edilen meslektaşlarıma da değinmeden geçmek istemiyorum. PKK terör örgütü tarafından 80’li yıllardan bu yana şehit edilen, zihinlerimizde içten gülüşleri, pırıl pırıl gözleriyle son derece derin izler bırakan Şenay Aybüke Yalçın’ı, Necmettin Yılmaz’ı ve tüm şehit öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Öğretmenlerimize en kıymetli hazinemiz olan geleceğimizi, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı emanet ediyoruz. Bundan daha büyük itibar, bundan daha büyük bir şeref olabilir mi? Geleceğe dair ne plan yapıyorsak hepsinin öznesi öğretmenlerimizdir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın eğitim ortamlarının kalitesinin artırılması adına sıkça dile getirdiği gibi: “Onurlu bir nesil yetiştireceksek -aslan yattığı yerden belli olur- çocuklarımızı en iyi imkânlara kavuşturmak boynumuzun borcudur.” Öğretmensiz geçen derslerden, 60-70 kişilik sınıf mevcutlarına kadar birçok sorun varken önümüzde; spor salonları, laboratuvarlar, kütüphaneler, pansiyonlar, yurtlarla eğitim alanında âdeta bir devrim gerçekleştirildi.

Kıymetli vekillerim, kendi öğrencilik hayatımdan biliyorum, devlet parasız yatılı okuduğum hâlde kitaplarımız ücretliydi ve ancak 3-4 arkadaş birleşerek bir kitap alabiliyor ve sırayla ders çalışabiliyorduk. Çok şükür, artık, ders kitaplarını zengin fakir ayırt etmeden öğrencilerimize ücretsiz olarak verdik, veriyoruz.

Ülkemizde örgün eğitim alan okulöncesi, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde toplam 18 milyonu aşkın öğrencimiz var. Bizzat Emine Erdoğan Hanımefendi’nin başlattığı kampanyaların desteğiyle, kız öğrencilerimizin okullaşma oranları 2002 yılında yüzde 45,2’yken; şu anda ilköğretim düzeyinde yüzde 92, ortaokulda yüzde 93, ortaöğretimde yüzde 83 ve yükseköğretimde de yüzde 46’ya ulaşmıştır.

Müfredattan sınav sistemimize kadar pek çok farklı projeyi hayata geçirdik. Öğretmenlerimizin daha iyi hazırlanması için video kütüphaneleri oluşturuyoruz. Çok yakın zamanda -Millî Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un da müjdesini verdiği gibi- Türkiye'nin 957 ilçesinde öğretmen destek noktaları açacağız. Öğretmenlerimiz, öğretirken öğrenmeye devam edecek. Eğitimle ilgili yeni projelerimizle eksiklerimizi tamamlayarak inşallah ülkemiz için çok daha farklı bir noktaya ilerleyeceğiz. 2023 eğitim vizyonuyla, eğitimimizde hedeflediğimiz seviyeye çıkacağımıza inanıyorum.

Bizim gözümüzde eğitim öğretim meselesi, özünde bir insan meseledir ve onu biçimlendiren öğretmenlerimizdir. Ben de bir öğretmenim, sınıf atmosferini yıllarca teneffüs etmiş biriyim. İnanıyorum ki büyük ve güçlü bir ülke olma yolunda en büyük pay siz kıymetli meslektaşlarıma düşüyor.

Meslektaşlarımın Öğretmenler Günü’nü tekrar kutluyor ve saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, organik tarımın desteklenmesi konusunda söz isteyen Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’e aittir.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, iyi tarımın ve organik tarımın desteklenmesi gerektiğine ilişkin gündem dışı konuşması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; “iyi tarım ve organik tarım” kapsamında 2007’den beri çiftçilerimize destek verilmektedir. Toprak tahlili, kayıt ve dosya parası ve sertifikasyon işlemleri için her yıl çiftçilerimiz yaklaşık 400-500 lira para ödemektedir. Bu sene de 150 bin çiftçimiz başvurdu, bir de ne görelim, tam 9 kasım 2019’da yayınlanan bir tebliğle bu 150 bin çiftçiden 110 binini devre dışı bıraktınız yani 2016, 2017 ve 2018’de destekleme alan üreticilerin 2019’da alamayacağına dair bir ibare getirdiniz. Bu şekilde, parasını yatıran bir sürü çiftçiyi mağdur ettiniz.

Bakın, devlet dolandırmaz, devlet sözünün arkasında durur. Zaten 50 lira, 40 liraya inmiştiniz, en son bu sene de 20 liraya kadar indiniz. 2007’den itibaren çiftçiye toplam borcunuz 135 milyar lira, çiftçi başına 67.500 lira borcunuz zaten var. Zaten sabıkalısınız, en azından bu sene kayıtlarını yaptırıp ücretlerini yatıran çiftçinin desteklenmesini sağlayın ve bu ayıbı kapatın.

Zaten uyguladığınız politikalarla yerli tarımı bitirdiniz. 1920’lerde bu ülke buğday, tütün, zeytin satıp fabrikalar kurdu; bugünlerde o fabrikaları satıp buğday, nohut ve patates alıyorsunuz.

Millî ürünümüz fındıkta durum belli; yüzde 70’ini ürettiğimiz, dünyada tekel olduğumuz fındığı bir İtalyan firması Ferrero’ya teslim ettiniz. Ta Oltan Gıdayı satıp ihracat yetkisini ona verdiğinizde sarı öküzü kaybetmiştiniz zaten.

Bu Ferrero başka neler yapıyor biliyor musunuz? Sezon öncesi rekolte oyunları yapıyor. El altından düşük fiyatla piyasaya, yandaşlarına fındık veriyor, bu şekilde piyasa fiyatıyla oynuyor. Geçen yıl bütün stokları erimiş Avrupa'dan fındık talebi beklerken tam sezon başında 300 bin ton fındığı Avrupa'ya vererek piyasada bize gelecek talebin önünü kesti. 11 milimin üzerindeki fındıkları kullanıyor, kalanı da, 11 milimin altındaki fındıkları da diğer sanayiciye veriyor. Bizim yerli sanayicimiz de bu fındığı istiyor. Ne yapıyor biliyor musunuz? Bizim yerli sanayiciye vermiyor, Avrupa'daki sanayiciye veriyor çünkü yerli sanayiyi bitirmek istiyor. Bu TMO da aldığı bütün fındığı bu Ferrero ve yandaşlarına veriyor. Bizim yerli üretici, yerli sanayici TMO’dan fındık istediği zaman depolar kapatılmış. Aynen pavyon kapatılır gibi TMO’da depo kapatılıyor sevgili arkadaşlar.

Bu sene 80 bin ton TMO fındık aldı. Ferrero, o fındığı kendi fındığı gibi görüyor. Hâl böyleyken geçtiğimiz günlerde İtalyan firmasından yetkili, Cumhurbaşkanlığının ilgili birimine gidip bir talepte bulunuyor. Cumhurbaşkanlığının ilgili birimindeki yetkili de -ismi bende var- Ordu’ya gidiyor, Ordu’da bu firma adına 60 dönüm arazi arıyor. Ne için biliyor musunuz? Bu Ferrero, ihracatçı birliklerinde var, çikolata sanayisinde var, tarlada var -biraz sonra söyleyeceğim- şimdi de kırma işine giriyor; natürel fındık işine, vagonculuğa, tüccarlığa soyunuyor.

Değerli arkadaşlarım, Ordu’da 7.500 işçi çalışıyor bu kırma sanayisinde az sayıdaki fabrikada -ihracatçı fabrikalar bunlar- 3 bin kişi de manavlarda deyin, 10 binin üzerinde -sadece Ordu’da- insan işsiz kalacak. Bakın, eğer bu Ferrero bu işe de Karadeniz’de girerse Karadeniz’de artık ot bitmez. İhracat biter, manavlar biter.

Yabancı yatırım bir ülkeye ancak orada o sektörde eksiklik varsa girmelidir ama yabancı yatırım gelip o ülkedeki yerli sanayiyi bitirmek için girmemelidir. Tütün böyle oldu. Bakın, şeker böyle oldu. Fındık da böyle olmasın çünkü fındık millî bir davadır. Bakın, Ferrero, tarlada 40 bin üreticiyle anlaşma yaptı. Eğer bu üretici sayısını 120 bine çıkarırsa zaten kimseye ihtiyacı kalmayacak, sizlere de ihtiyacı kalmayacak.

Ve fındığı başka yerde yetiştirmek adına Ferrero, bakın, Gürcistan’da fındık dikti, Balkanlar’da dikti, Şili’de dikti, Arjantin’de dikti, olmadı, şimdi de fındığın ana vatanı toprağımıza göz dikti.

Sevgili arkadaşlarım, şu anda ülkemizin 70 bin hektarı yani diğer bir deyişle 700 milyon metrekare vatan toprağı işgal altındadır. Çiftçiden sanayicisine Demokles’in kılıcı gibi durmaktadır. Ferrero piyasayı tehdit etmektedir, piyasayı terbiye etmeye kalkmaktadır. Ferrero kendini terbiye etsin, piyasa kendi düzenini bulur.

Bütün bunlar olurken Rekabet Kurulu ne iş yapıyor? Rekabet Kuruluna daha önce defalarca başvurduk fakat bir ses çıkmadı. Yapılması gereken şudur: Derhâl, enerji piyasasındaki EPDK gibi, bankadaki BDDK gibi, FPDK, fındık piyasası denetleme kurulu acilen kurulmalıdır. Bu, piyasadaki Ferrero terörüne son verilmelidir. Devlet kurumları ve devlet kurumlarının görevlileri de bu yabancı firmaya ayakçılık yapmaktan vazgeçmelidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz tarımsal kooperatifler hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’e aittir.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, tarım kooperatiflerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; tarım kooperatiflerinin yaşadığı sorunlar hakkında söz almış bulunmaktayım. Partim İYİ PARTİ adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Aksaray Tarım Kooperatifleri ve Hayvancılık Kooperatifleri yöneticileriyle yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda yem fiyatlarının artması, süt fiyatlarının düşmesi, süt alan büyük firmaların ödeme güçlüğüne düşmesi ve ortaklarının kooperatiflere borçlarını ödeyememesi dolayısıyla bu durumlardan dolayı kooperatiflerimiz mali sıkıntılar içerisine düşmüştür.

Kooperatiflerin geçmişten gelen mali borçlarının defterdarlık tarafından yakın takibe alındığı ve hesaplarına bloke konulma aşamasında olduğu, kooperatif yönetim kurulu yetkililerinin de şahsi mal varlıklarına haciz konulacağı belirtilmiştir. Ödeme konusunda kolaylık sağlanmadan, süre verilmeden bu tür işlemlerin yapılması kooperatifleri ve ortaklarını sıkıntıya düşürecek, faaliyet gösteremeyip kapanmasına, kooperatiflerde çalışan personelin işsiz kalmasına, kayıt dışı işlemlerin artmasına sebep olacaktır.

Kooperatiflerden fayda sağlayan binlerce ortağın sütlerini satacak kurum bulamayacağı, yem alacak firma bulamayacağı, mağdur olacakları ve bu sebebe bağlı olarak hayvanların satılacağı veya kesimin artacağı bir gerçektir.

Birliklerin 2017 yılında Ziraat Bankasıyla yapılan ithal simental gebe düve projesinden kooperatif ortaklarına alınan kredili 7.500 adet gebe düvenin borçlarının da ödenmesinde sıkıntılar olacak, kooperatif ile Ziraat Bankası arasındaki sıkıntı da had safhaya çıkacaktır. Bu sıkıntılar sadece kooperatiflere değil, bölgemize, ülkemiz ekonomisine, hayvancılık ve tarım sektörüne büyük bir darbe vuracaktır.

Sayın milletvekilleri; çiftçi, köylü perişan, tarım kredi kooperatiflerinden ve bankalardan almış olduğu kredi borçlarını maalesef ödeyemiyor. Bulunduğumuz bu günler, bu borçların ödemesinin yapılması gereken günler. Zaten yeterli derecede gelir elde edemeyen çiftçilerimiz borcunu ödeyemez hâle gelmiştir. Bu nedenle, tarlasını satmak istiyor ama maalesef tarlasının üstünde ipotek var, traktörünü satmak istiyor traktörü rehinli; varsa evindeki, ahırındaki hayvanlarını satmak zorunda kalarak borcunu ödemeye çalışıyor. Milletin efendisi olduğuna inandığımız köylülerimiz, çiftçilerimiz, borçlarının faizsiz iki yıl ertelenmesini, erteleme sonunda da beş yıllık bir ödeme planının yapılmasını, bu uygulamanın da acilen yürürlüğe girmesini ilgili ve yetkililerden talep etmektedirler.

Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi’nin dediği gibi: Tarımda kendi kendine yetebilen Türkiye’de, patates, soğan, buğday, et, fasulye, nohut, hatta saman ithal edilerek çiftçilerimizin beli bükülmüştür. AK PARTİ iktidara geldiğinde 1 lira 10 kuruş olan mazot, günümüzde 6 lira 60 kuruş olmuştur, 1 ton yem 784 lirayken 5 kat artarak 4 bin lira olmuştur. Avrupa’nın en gelişmiş tarım alanına sahip Türkiye, tarımda ithalata muhtaç hâle gelmiştir. Son on yıldır artık bizim soframız değil, bir misafir gibi oturup Amerikan pirincinden yapılmış pilava kaşık sallıyoruz, Rus buğdayından pişirilmiş ekmeği Sırp koyunundan yapılmış kavurmanın suyuna bandırıp karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. Son on yılda çiftçimiz yüzde 38 azaldı. 400 binden fazla insanımız toprak işlemeyi bıraktı. 2002’den bu yana tarım alanlarımızın yüzde 12’sini yitirdik yani tarımsal üretimde dünyanın 2’nci büyük ülkesi olan Hollanda kadar tarım alanımızı maalesef kaybettik.

Dünya tarım gerçeğinin farkında. Bizim Tarım Bakanı da ithal patatesin önünü açmakla meşgul. Çiftçimizin ürünü depolarda çürürken elin çiftçisi bayram ediyor.

2002 yılında tarım kesiminin toplam borcu 2 milyar 600 milyon lirayken bugün 45 kat artarak 119 milyar lira olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şeker fabrikaları ve ÇAYKUR iki yıl önce Varlık Fonuna devredildi, devredildiğinden bugüne zarar açıklıyor.

1 milyon aile çiftçiliği bıraktı. Anasını alıp gitmesi istenen çiftçilerin ülkesinde tarım ölüyor. Tarımla birlikte medeniyetimiz ölüyor, Anadolu ölüyor, insanlık ölüyor.

Hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, gelir uzmanı, devlet gelir uzmanı ve mali hizmetler uzman yardımcılıkları ile vergi müfettiş yardımcılığı için sınav ilanı verilip verilmeyeceğini Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hazine ve Maliye Bakanına soruyorum: Bakanlık bünyesinde çeşitli unvanlarda alımı yapılan gelir uzman yardımcılığı, devlet gelir uzman yardımcılığı, mali hizmetler uzman yardımcılığı, vergi müfettiş yardımcılığı ve diğer alımlar için yakın zamanda sınav ilanı verilecek midir? Adaylar 2018-2019 yıllarında KPSS’ye girmiş ve yüksek puanlar almıştır. Bu puanları hâlâ hiçbir kurum sınavında kullanamamış ve mağdur olmuşlardır. Adaylar on sekiz aydır gelir uzman yardımcılığı, iki yıldır vergi müfettiş yardımcılığı, dört yıldır mali hizmetler uzman yardımcılığı sınavlarını beklemektedir. Bu sınavların planlaması ne aşamadadır? 2019 yılı bitmeden bu unvanlardan herhangi biri için sınav ilanı verilecek midir?

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, tasarruf yapılamayan ve faturası vatandaşa kesilen yaz saati uygulamasında neden ısrar edildiğini, sorunun çözümü için verilen kanun teklifinin neden Komisyonda bekletildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, yaz saati uygulamasına toplumumuzun her kesimi büyük bir tepki göstermektedir. Uygulamadan eğitim öğretim çağındaki öğrencilerimiz ve çalışma hayatında olan vatandaşlarımız olumsuz etkilenmektedir. Yaz saati uygulaması insanlarımızda can güvenliği, psikolojik, sosyal ve kültürel sağlık sorunları yarattığı gibi, çocukların bedensel gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Yaz saati için vaktiyle yetkililer, Avrupa ülkelerinin de bu uygulamaya geçeceğini ve elektrikte tasarrufa gidildiğini söylemişlerdi fakat böyle bir gelişme olmadı. Sadece, ülkemizi Avrupa ülkelerinden uzaklaştırıp Orta Doğu ülkeleriyle aynı zaman dilimine getirdi.

Uygulamayla tasarruf olmadığı, daha çok tüketimin yapıldığı, faturanın ise vatandaşımıza kesildiği, tek kazançlı çıkan kesimin de elektrik üretim ve dağıtım şirketleri olduğu tespitlerine rağmen uygulamada neden ısrar edilmektedir? Sorunun çözümü için verdiğimiz kanun teklifi işleme alınmadan Komisyonda neden bekletilmektedir? Yaz saati uygulamasının insanlarımıza, üreticilerimize, tüketiciye sağladığı kazanç ne olmuştur?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

3.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde geleceğin güçlü Türkiyesinin inşa edildiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız, liderimiz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la geleceğin güçlü Türkiyesini hep birlikte inşa ediyoruz. Bölgemizde üstlendiğimiz tarihî ve insani sorumluluğumuzdan dolayı Türkiye'nin çok güçlü olması lazım. İşte bu yüzden “millî ve yerli” kavramının üzerinde çok duruyoruz; yerli ve millî teknolojimizi üretiyor, her geçen gün bir yenisini ekliyoruz. Özellikle savunma sanayisinde yüzde 70 yerli üretim oranına ulaştık; hedefimiz yüzde 90’a çıkarmaktır. Ülkemizin 2023 hedeflerini gerçekleştirme adına, gece gündüz demeden çalışmaya, üretmeye, milletimizin yüzünü güldürmeye devam edeceğiz.

Büyük ve güçlü Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırmanın her birimizin vazgeçilmez görevi olduğuna inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit düşen askerlerimiz ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, savunma sanayisinde büyük atılımlar gerçekleştirildiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sözlerimin başında, Şanlıurfa Akçakale Tekçe Hudut Karakolunda teröristlerce yapılan havan saldırısı sonucu ve Hakkâri Merkez Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum.

Savunma sanayisi sektöründe son yıllarda ülkemiz çok büyük atılımlar gerçekleştiriyor. Küresel ölçekte rekabetin her alanda giderek arttığı, ekonomik savaşların verildiği ve bu küresel rekabette dışa bağımlılığın büyük handikaplar oluşturduğu günümüzde, Türkiye olarak yerli ve millî savunma sanayisi projelerimize daha da yoğunlaşmış durumdayız. Yapmış olduğumuz atılımlar ise meyvelerini çoktan vermeye başladı. ALTAY, ANKA, ATAK, BAYRAKTAR, HÜRKUŞ, MİLGEM gibi isimlerle başlattığımız projelerimize devam ediyoruz. Dünyada sadece 9 ülkenin ürettiği havadan havaya atılabilen özelliğe sahip Bozdoğan füzesi, test atışlarının da tamamlanmasının ardından, Allah’ın izniyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterine girecek.

Tüm bu çalışmaların milletimize, devletimize, ordumuza hayırlar getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

5.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Tut ilçesi, Yaylakonak beldesi ile çok sayıda yerleşim birimini Adıyaman merkeze bağlayan Kırkgöz Köprüsü’nün trafik yoğunluğunu karşılayamadığına ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tut ilçemiz ve Yaylakonak beldemiz ile Kaşlıca, Akçatepe, Yalankoz, Tepecik, Dandırmaz, Atatürk, Durukaynak, Çınarik, Dardağan, Kuşakkaya, Karaağaç, Çamyurdu, Uzunköy, Tekpınar, Çokpınar, Ulubaba, Güneşli köylerimiz başta olmak üzere çok sayıda yerleşim birimini Adıyaman merkeze bağlayan grup yolu üzerinde bulunan Kırkgöz Köprüsü trafik yoğunluğunu karşılayamamaktadır. Eski ve dar olan bu köprü trafik güvenliği için tehlike oluşturmaktadır. İsimlerini saydığım yerleşim birimlerinde oturan halkımız adına buradan Adıyaman Valiliğine çağrıda bulunuyorum: İl Genel Meclisimiz tarafından onaylanan 2020 bütçesiyle, öncelikli olarak bu köprüyü yapın, vatandaşımızı bu sıkıntıdan kurtarın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

6.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin ilinin coğrafi konumu ve tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezi olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Akdeniz’in incisi Mersin coğrafi konumu ve tarihî geçmişinin ortaya çıkardığı zengin kültür birikimiyle önemli bir turizm merkezidir; deniz, kum ve güneş turizminin yanında inanç ve kültür turizmi açısından da çok zengin bir potansiyele sahiptir. Tarsus’ta bulunan Eshab-ı Kehf Mağarası, Makamı Şerif Camisi, Ulucami, Gülnar’da bulunan Zeyne Türbesi ile Mut Alahan Manastırı önemli dinî ziyaret merkezleridir. Türkiye’nin en uzun sahillerinden birine sahip olan Mersin -Tarsus’tan Anamur’a kadar- antik kentleri, tarihî ve doğal değerleri, ören yerleriyle ziyaretçilerine birçok alternatif sunmaktadır.

Anlatmakla bitiremeyeceğimiz güzellikleri görmek ve bir gastronomi şehri Mersin’e ait lezzetleri tatmak için herkesi Mersin’e davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

7.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Kenan Evren isminin her yerden silinmesi kararının yeterli olmadığına, darbe zihniyetinin ve hukukunun ne zaman ortadan kaldırılacağını Hükûmetten öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, darbeci Kenan Evren’in ismi her yerden silinecek, bu yönde bir karar alındı ve bu oldukça memnuniyet verici. Peki, uygulamaları, çıkardığı kanunlar; bunlara ne olacak? Tek problem ismi midir? Darbecinin ismi silinecek de darbe hukuku sürecek mi? Halkın iradesini yok saymak darbe hukuku değil midir?

Kenan Evren darbe anayasasına koyduğu zorunlu din dersleri nedeniyle Fetullah Gülen tarafından cennetlik ilan edilmişti. Kazanılan davalara rağmen -AKP zamanında- bırakın zorunlu dersleri kaldırmayı, tam tersine, tüm eğitim sistemi din dersine dönüştürüldü. İsminin kaldırılması yeterli değildir, darbe hukukunun ve darbe zihniyetinin ortadan kaldırılması gerekiyor, uygulamalarının ortadan kaldırılması gerekiyor. Ben buradan Hükûmete soruyorum: Darbe zihniyeti ve hukuku ne zaman ortadan kaldırılacak?

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, bin yıllık kardeşlik, millî birlik ve beraberlik şuuruyla Türk milletinin Türk vatanı üzerinde oynanan oyunların bilincinde olduğuna ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türk milleti, bin yıllık kardeşliğinin, millî birlik ve beraberliğin şuurunda, Türk vatanı üzerinde oynanan oyunların bilincindedir. Alevilere yönelik provokasyon yaratmaya çalışan hainler iyi bilmelidir ki hamuru binlerce yıl önce karılmış yüce Türk milleti bölünme kabul etmez bir bütündür. Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’den Hacı Bektaş-ı Veli’ye uzanan anlayışın, Türkistan’dan Anadolu’ya aktarılan insan odaklı medeniyet davasının temsilcisi olan milletimiz, Alevi kardeşlerimizin evlerine işaret koyarak onları hedef gösteren rezil senaryolara fırsat vermeyecektir. Milletimizin ayrılmaz bir parçası olan canlarımızın sonsuza kadar yanındayız. Ne güzel söylemiş Hacı Bektaş-ı Veli: “Dostumuzla beraber, yaralanır kanarız/ Her nefeste aşk ile Yaradan’ı anarız/ Erenler meydanına vahdet ile gir de gör/ Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.”

BAŞKAN – Sayın Özer…

9.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, 2 Aralık itibarıyla asgari ücret görüşmelerinin başlayacağına ve bir asgari ücretlinin karnını doyurabilmesi, faturalarını ödeyebilmesi, çocuğunun eğitim ve sağlık masraflarını karşılayabilmesi için en az 5 bin lira alması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2 Aralıkta asgari ücret görüşmeleri başlıyor. Bugün TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay konuya dair bir açıklama yaptı, “Yaşam maliyeti 2.578 lira. Asgari ücret teklifimiz yaşam maliyetinin altında olmayacak.” dedi. Asgari ücret işçiye insan hüviyeti sebebiyle sosyal bakımdan uygun bir yaşama seviyesini sağlamaya yönelik bir ücrettir. O hâlde bir asgari ücretlinin 2020 yılında en az 2.578 lira alması yeterli olmaz. Bakınız, TÜRK-İŞ’in açıkladığı kasım ayı açlık sınırı yani sadece aylık gıda harcaması 2.103 lira. Demek ki bir asgari ücretli bugün en az 5 bin lira almalı ki asgari düzeyde karnını doyurabilsin, faturalarını ödeyebilsin, çocuğunun eğitim ve sağlık masraflarını karşılayabilsin. Masaya oturacaklara hatırlatırız.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

10.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, sağlıkta çağ atladığımız iddia edilen dönemde Kütahya ilinde nefrolog olmadığı için diyaliz hastalarının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir hasta mektubunu okumak istiyorum: “Sayın Milletvekilim, Kütahya’da nefrolog 15 Ekim 2019 tarihinde ayrılmıştır. Özel diyaliz merkezinde 200 diyaliz hastası, devlet hastanesinde 85, toplamda 63 periton diyaliziyle beraber 350 hasta mağdur durumdadır. İlde nefrolog yoktur şu anda. İki gün merkezde, iki gün ilçelere gitmekteyken tek doktor yetmiyordu, şu anda o doktor da ayrıldı. Yıl başına kadar kasım ve aralıkta Balıkesir’den ayın sadece 19 ve 20’sinde, iki gün gelen bir nefrolog tarafından hastalara bakılıyor, hastaların ilaçları yazılamıyor. İlde nefrolog olmadığı için diyaliz hastaları civar illere gidip dört-beş gün sonra ilaçlarını temin edebiliyorlar ve tahlilleri yapılamıyor, hastalar mağdur durumda.”

Burası bir eğitim araştırma hastanesi; hani şu meşhur, ameliyat sütürleri de bulunamayan bir hastane ve sağlıkta çağ atladığımızı iddia eden bir dönemdeyiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

11.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türkiye’nin NATO toplantısında PYD ve YPG’nin terör örgütü olarak tanımlanması isteğinin ABD tarafından veto edilmesini kınadığına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, NATO toplantısında ülkemizin, güney sınırlarımızın güvenliği için PYD ve YPG’nin terör örgütü olarak tanımlanması isteğini ABD’nin veto etmesini kınıyorum. Amerika Birleşik Devletleri, yine terör örgütlerinin hamiliğine soyunmuş ve ikircikli davranmıştır. Bu durum, NATO’nun anlayışına da çelişkilidir. Bizim güvenliğimizi dikkate almayan yaklaşımın, ortaklığın da sorgulanması gerekir. Türkiye bu konuda haklıdır. Ülkemizin NATO toplantısındaki tutumunu ve genel olarak dış politikada ve güvenlikle ilgili politikalardaki tutumunu destekliyoruz. PYD-YPG/PKK terör örgütüdür ve ülkemizin güvenliğini tehdit etmektedir, NATO gereğini yapmalıdır.

Saygılarımla, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

12.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, yirmi ayda elektriğe yapılan zammın rekor seviyeye ulaştığına ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ iktidarının yaptığı son zamla birlikte yirmi ayda elektriğe yapılan zam yüzde 61’le rekor seviyeye ulaştı. Yirmi ay önce 100 lira elektrik faturası ödeyen vatandaşımız bugün aynı kullanım bedeline 170 lira ödüyor. Bu süre boyunca Türk lirasının artan enflasyon oranı karşısında ne kadar değer kaybettiği ortada. Asgari ücretle çalışan, toplam geliri kira ve fatura ödemelerine dahi yetmeyen emekçilere “Kredi çek.” önerisinde bulunan sorumluların da soruna ne kadar eğildiklerini vatandaşlarımızın takdirine bırakıyorum.

Özetle, iktidar ve yandaşları ihtişamdan tasarrufu itibar kaybı sanıyorken ihtişamın maliyetini yine borç batağındaki vatandaşa yükledi.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Akay…

13.- Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Akay’ın, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören emperyalist güçlerin emellerine ulaşamayacağına ilişkin açıklaması

AHMET AKAY (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı’nda teröristlerden arındırılan Suriye’nin Tel Abyad kentinin Ayn İsa bölgesinden dün gece saatlerinde PKK/YPG’li teröristlerce memleketim Akçakale’deki Tekçe Hudut Karakoluna havan mermisiyle saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırıda 4 askerimiz ve 1 hekim arkadaşımız yaralanmış, 2 askerimiz şehit olmuştur. Bu hain saldırıları şiddetle kınıyor, şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Emperyalist uşağı PKK/PYD terör örgütünün Tel Abyad ve Resulayn’da düzenlediği bombalı araç saldırıları masum sivilleri hedef almaktadır. Savunmasız masum sivilleri ve çocukları hedef almak bir insanlık suçudur. Bu saldırılar Türkiye’de bulunan Suriyeli kardeşlerimizin evlerine, vatanlarına dönüşlerini engellemeyi amaçlamaktadır. Bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören emperyalist güçler emellerine asla ulaşamayacaktır.

Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özen…

14.- Bursa Milletvekili Refik Özen’in, 26 Kasım 2019 tarihinde Arnavutluk’un Dıraç kentinde meydana gelen deprem nedeniyle yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet dilediğine, Sağlık Bakanlığımız, AFAD Başkanlığımız ve Türk Kızılayının afetzedelerin ihtiyaç duyabileceği insani yardım malzemelerinin temin ve tespitine yönelik çalışmalarını sürdürdüğüne ilişkin açıklaması

REFİK ÖZEN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

26 Kasım 2019 tarihinde saat 05.54’te Arnavutluk’un Dıraç şehrinde 6,2 büyüklüğünde meydana gelen depremde yaşamlarını yitiren kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Yaklaşık 40 kişinin yaşamını yitirdiği ve 650 kişinin yaralandığı ve hâlihazırda arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği depreme yönelik, dost ve kardeş Arnavut halkına Türkiye olarak Sağlık Bakanlığımız, AFAD Başkanlığımız ve Türk Kızılayımız gerekli insani yardım müdahalesinde bulunmuş, bölgede ihtiyaç duyulabilecek insani yardım malzemelerinin temin ve tespitine yönelik çalışmalarını hâlihazırda devam ettirmektedir.

Bu vesileyle, dün olduğu gibi bugün de Türkiye olarak dost ve müttefik Arnavut kardeşlerimizin her zaman yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz diyor, hayatlarını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tunç…

15.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Uzman Çavuş Furkan Yılmaz ile Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz’a, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi sınır karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu Jandarma Uzman Çavuşlar Furkan Yılmaz ve Bünyamin Duymaz şehit düşmüşlerdir. Furkan Yılmaz, benim memleketim Bartın merkez, Büyükkızılkum köyündendir.

Furkan Yılmaz’a ve silah arkadaşı Bünyamin Duymaz’a Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun. Ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Yine, bugün Akçakale Tekçe Hudut Karakoluna yapılan saldırıyı kınıyor, saldırıda şehit düşen Uzman Çavuşlar Şevket Tekin ve Davut Armağan Keskin’e Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Başer…

16.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan hemşehrisi Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakkâri il merkezine bağlı Davuş Tepe üs bölgesinde gece saatlerinde yıldırım düşmesi sonucu Yozgat ili Kadışehri ilçesi Yelten köyü nüfusuna kayıtlı Jandarma Astsubay Çavuş Bünyamin Duymaz şehit düşmüştür. Şehidimiz Bünyamin Duymaz’a Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Başta şehidimizin eşi olmak üzere de ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

BAŞKAN – Biz de bütün şehitlerimize Rabb’imden rahmet diliyor ve şükranla anıyoruz.

Şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım. Mümkün olduğunca, çok fazla uzun tutmadan, kısa kısa rica edeceğim.

Sayın Dervişoğlu, buyurun.

17.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan askerlerimiz ile Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin’e Allah’tan rahmet dilediğine, İzmir ili Gaziemir ilçesinde cereyan eden olayın münferit bir hezeyandan ileri gitmeyeceği kanaatini taşıdığına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ben de Hakkâri merkez ilçe Davuş Tepe üs bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen 2 jandarma personelimize Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum.

Dün gece PKK/YPG terör örgütü tarafından, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde bulunan Tekçe Hudut Karakolu’na bilindiği gibi havan topuyla saldırı düzenlenmiştir. Saldırıda Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ve Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan şehadete kavuşmuşlardır, 2 askerimiz ve 1 doktorumuz da yaralıdır. Şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve milletimize başsağlığı diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.

Bilindiği gibi, medyaya yansıyan haberlerde, İzmir’de, hiç hoş karşılanması mümkün olmayan birtakım olaylar cereyan etmiştir. Bu tür olaylar İzmir’de olmaz. İzmir bizim seçim çevremiz ve dolayısıyla bu konudaki duyarlılığına bizzat şahit olanlardanım. Bu olup bitenlerin organize bir hareket olmaktan öte münferit bir hezeyandan ileri gitmeyeceği kanaatini taşıyorum. Siyasi partilerimizin, sivil toplum kuruluşlarının ve medya unsurlarının da sorumlulukla hareket etmesi gerektiğine vurgu yapmakta yarar görüyorum.

Genel Kurulu çok fazla meşgul etmek niyetinde değilim, önümüzde yoğun bir gündem var, o sebeple sözlerimi uzatmıyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dervişoğlu, hassasiyetiniz için özellikle.

Sayın Bülbül, buyurun.

18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimiz ile Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine ve Pençe Hakekâtı bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine, 28 Kasım Arnavutluk’un Bayrak ve Bağımsızlık Günü’ne, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin yaşadığı evin duvarına çarpı işareti konularak hakaret içerikli yazı yazılmasını nefretle kınadıklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı kapsamında 27 Kasım 2019 tarihinde Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde bulunan hudut karakoluna yapılan saldırı sonucu 2 askerimiz şehit olmuştur. Yine, Hakkâri merkez ilçe Davuş Tepe bölgesine ve Pençe Harekâtı bölgesine yıldırım düşmesi sonucu 3 askerimiz şehit olmuştur. Şehit olan askerlerimize yüce Allah’tan rahmet, başta kederli aileleri olmak üzere aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, bugün Arnavutluk’un Bayrak ve Bağımsızlık Günü’dür. Yakın zamanda büyük bir deprem felaketi başından geçmiş olan ve ölü, yaralı kayıpları olan kardeş Arnavutluk halkının yanında olduğumuzu, hükûmetiyle, halkıyla, Arnavutluk’la tam bir dayanışma içerisinde olduğumuzu buradan bildiriyor, 28 Kasım Arnavutluk Bayrak ve Bağımsızlık Günü’nün kutlu olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, burada daha önce, bizden önce yapılan konuşmalarda da değinildi. İzmir’in Gaziemir ilçesinde Alevi vatandaşlarımızın yaşadığı bir evin kapısına çarpı işareti konularak üzerine birtakım hakaret içeren yazıların yazıldığı görülmektedir. Geçmiş dönemlerde de benzerlerine rastlamış olduğumuz bu tarz haince provokasyonların kabul edilmesi mümkün değildir. En şiddetli bir şekilde, en kuvvetli şekilde bu faaliyeti nefretle kınadığımızı ifade etmek istiyoruz. Türk milletinin, memleketimizin birliği ve bütünlüğüne inşallah hiçbir güç halel getiremeyecektir diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Kurtulan…

19.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 28 Kasım Tahir Elçi’nin öldürülmesinin 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle Tahir Elçi’nin failini koruyan, yargılanmasını engelleyenler ile delillerin yasaklı alan içerisinde yok olmasını bekleyen, olay yeri incelemesi için gelenleri ateş altına alanların aynı zihniyet olduğuna ve gerçeklerin bir gün gün yüzüne çıkacağına, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin evinin duvarına “Defol Alevi” yazılarak çarpı işareti konulması olayının katliamla sonuçlanan vakalara dönüşmemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Tahir Elçi, dört yıl önce bugün, Dört Ayaklı Minare’nin dibinde öldürüldü.

Tahir Elçi, ömrünü cezasızlıkla, faili meçhullerle mücadeleye adamış, dilinden barışı düşürmeyen bir hukuk insanıydı. Adaleti ve barışı savunduğu için günlerce hedef gösterildi, tıpkı Hrant Dink’te olduğu gibi, âdeta barış istediği için cezalandırıldı. Üzerinden dört yıl geçmesine rağmen, onlarca kameranın, onlarca insanın, onlarca polisin gözleri önünde işlenen bu cinayetin failleri yargı önüne çıkarılamadı. Dosyada hâlâ şüpheli sıfatıyla yargılanan kimse yok. Dört yıl geçmesine rağmen, dosyada faillerin yargı önüne çıkarılmasına yönelik atılmış tek bir adım da yok. Ortada hâlâ bir dava da yok. Dönemin Adalet Bakanı, Diyarbakır’da, cinayeti aydınlatacağına dair sözler verdi, tutmadı. Dönemin Başbakanı, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı ile Diyarbakır Valisi, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve Cumhurbaşkanı faillerin bulunacağını taahhüt etti, hiçbiri sözünü tutmadı. Dün, bir kez daha, cinayeti araştırma komisyonu kurulması önergemiz burada reddedildi.

Bizler için, Tahir Elçi’nin failini koruyan, yargılanmasını engelleyenler ile delillerin yasaklı alan içerisinde yok olmasını bekleyen, olay yeri incelemesi için gelenleri ateş altına alan aynı zihniyettir. Bu zihniyet, cinayetin karanlıkta bırakılması için ne kadar uğraşırsa uğraşsın gerçek bir gün gün yüzüne çıkacaktır.

Değerli arkadaşlar, İzmir Gaziemir’de Alevi ailenin evinin duvarına “Defol Alevi” yazılarak çarpı işareti konulduğunu hepimiz duyduk. İşaret konulan evde oturan Bayram Şenal, daha önce de bir kamu yetkilisinin kendisine “Elimde olsa hepinizin evlerini yıktırırız.” dediğini ifade etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – 10-15 kişiyle oğluna ve kendisine saldırıldığını ve darbedildiklerini, olayla ilgili kolluk tutanakları olduğunu ifade etmiş. Ancak bu son olayla ilgili, polis, aileye “Sarhoşların veya çocukların işidir.” demiş. Daha önceki bu gibi olaylarda ve katliamla sonuçlanan vakalarda deneyimlediğimiz gibi, bu olayın da oraya gitmemesi için gerekli adımların atılması, tedbirlerin alınması gerektiğini söylüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

20.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin ile Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin’e, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz ile Uzman Çavuş Furkan Yılmaz’a ve Pençe Harekâtı bölgesinde yıldırım düşmesi sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Bünyamin Çabuk’a Allah’tan rahmet dilediğine, İzmir ili Gaziemir ilçesinde Alevi ailenin yaşadığı evin duvarına çarpı işareti konularak yazı yazılması olayının yaşanılan derin acıların hatırlanmasına vesile olduğuna ve yürütme organının gerekli tedbirleri hayata geçirmesini beklediklerine, 28 Kasım Tahir Elçi’nin öldürülmesinin 4’üncü yıl dönümü vesilesiyle Tahir Elçi’ye sıkılan kurşunun barışa, demokrasiye ve kardeşliğe sıkıldığına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.

Sayın Başkan, bugün yine Türkiye’ye ateş düştü, acı düştü. Akçakale’de bir havan topu saldırısı sonucu Uzman Çavuş Şevket Tekin, Uzman Çavuş Davut Armağan; Hakkâri Çukurca’da yıldırım düşmesi sonucu Uzman Çavuş Bünyamin Duymaz, Uzman Çavuş Furkan Yılmaz ve Pençe Harekâtı’nda da ismini henüz öğrenemediğimiz bir kardeşimizin, askerimizin şehit düştüğünü teessürle öğrendik.

Sayın Başkan, ulusumuzun başı sağ olsun. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz. Ancak hep söylediğim şeyi bir kere daha söylemek istiyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi, taziye çadırı değildir. Bu sorunların çözülmesi noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin üstüne düşen görevler vardır. Yürütmenin yetkilerini kullanırken eksik, yanlış, hatalı iş yapması olağandır. Müteaddit defalar söyledik, güvenli bölge diye çıkılan yolda bahse konu bölge, belirsiz, riskli bir bölgeye dönüştü. Bu konuda yürütmenin gerekli tedbirleri alması… Bölgede hem bölge halkının güvenliğinin hem askerimizin güvenliğinin en iyi şekilde sağlanmasını temin etmek zorundayız.

Sayın Başkan, öte yandan, İzmir Gaziemir’de Alevi yurttaşlarımızın evlerinin duvarlarına çarpı işaretleri koyulması, kimi burada telaffuz etmek istemediğim yazıların yazılması, Türkiye'nin geçmişte yaşadığı derin acıları, büyük üzüntüleri ve hep birlikte bir provokasyona teslim olduğumuzu bir kere daha hatırlamamıza vesile oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Herkes şunu bilmelidir: Aleviler bu ülkenin ev sahipleridir. Türkiye’de Alevi ile Sünni eşittir, birdir; hakları aynıdır. Gerek inanç gerek etnik farklılıklarımız gerekse yaşam tarzı farklılıklarımız 82 milyonun zenginliğidir, Türkiye’nin zenginliğidir. Alevi’siyle, Sünni’siyle geçmişte yaşadığımız bunca acıdan sonra Türkiye’nin artık bu tür provokasyonlara gelmeyeceği açıktır. Bu provokasyonlara gelmeyecek kadar derin acıları yaşadık. Ancak belirtmek isterim ki, yurttaşlarımızı bu konuda, provokasyonlara karşı sağduyuya davet ederken yürütme organının da bu provokasyonu tezgâhlayanlara karşı son derece acımasız olmasını ve gerekli tedbirleri bir an önce hayata geçirmesini bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanının ve İçişleri Bakanının açıklamaları olumludur. Ancak iş sadece sözde olmaz, icraatta da bu provokasyona karşı devletin gereğini yapmasını bekliyoruz.

Sayın Başkan, öte yandan, dört yıl önce, 28 Kasım 2015’te barışa, demokrasiye ve kardeşliğe bir kurşun sıkıldı. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin ölümünün aydınlatılamamış olmasını, aydınlatılmamasını da kabul etmiyoruz. Tekrar ediyorum, Tahir Elçi’ye sıkılan kurşun barışa, demokrasiye ve kardeşliğe sıkılmıştır. Tahir Elçi cinayetini aydınlatmayan bir devletin ciddiyetinden şüphe etmek gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Altay.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Tahir Elçi cinayetinin aydınlatılabilememesi mümkün değildir. Burada bu cinayet aydınlatılmıyorsa benim ve herkesin kafasında farklı kuşkular, farklı yaklaşımlar doğal olarak belirir. Devlet, devlet olduğunu göstersin; Parlamento, Parlamento olduğunu göstersin, Tahir Elçi cinayeti aydınlansın diyorum.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

21.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan Mehmetçiklerimiz ile vatan, millet müdafaası uğruna şehit olan askerlerimize ve güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet dilediğine, uluslararası terör ve uluslararası ekonomik saldırılara muhatap olunduğuna, küresel krizin yaşandığı bu dönemde büyümemizin devam ettiğine, Barış Pınarı Harekâtı’yla sahada ve masada başarıya ulaşıldığına, aktif, dinamik ve çok yönlü dış politikayla Türkiye’nin küresel bir aktör olarak dünyanın gündeminde olduğuna, 82 milyon insanımızla, Türk, Kürt, Alevi, Sünni’siyle bir ve beraber olunduğuna, içeriden ve dışarıdan her türlü provokasyona karşı gerekli tedbirlerin alınacağına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak, ben de Şanlıurfa’da havan topu sonucu ve Hakkâri’de yıldırım düşmesi sonucu şehit düşen bütün askerlerimize, Mehmetçiklerimize ve bu vesileyle din ve devlet, vatan ve millet müdafaası uğrunda görev yaparken şehit olan bütün askerlerimize, güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret, yakınlarına sabrıcemil, aziz milletimize de başsağlığı diliyorum. Ruhları şad olsun. Onlar vesilesiyle, hep beraber, burada dimdik, birlikte ayaktayız, Allah onlardan razı olsun.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Türkiye, son yıllarda uluslararası terör saldırılarına muhatap oluyor. Ancak Türkiye, içeride ve dışarıda bu konuda sağlam duruşuyla çok büyük başarılara imza attı.

Aynı şekilde, uluslararası ekonomik saldırılara muhatap oldu ve Yeni Ekonomik Program’la -elhamdülillah- bu saldırıları da atlattık ve yolumuza devam ediyoruz. Küresel bir krizin yaşandığı, birçok ülkenin resesyona girdiği bu dönemde, biz büyümemizi -elhamdülillah- sürdürüyoruz. Bu büyüme, daha önce alıştığımız rekor büyüme oranlarının biraz altında olabilir ama bu, birçok ülkede durgunluk ve küçülme yaşanırken, Avrupa krizin içindeyken bizim büyümemizi sürdürmemiz ve buna ilişkin uluslararası Avrupa merkezli kredilendirme kuruluşlarının ve çeşitli kuruluşların Türkiye'nin büyümesiyle ilgili beklentilerini yükseltmesi, hepimiz için ayrıca sevindirici bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tüm bunları yaparken tabii, savunmaya yönelik yatırımlarımızda da hakikaten çok büyük mesafeler katettik. Sınır güvenliğimizin sağlanması, halkımızın huzur ve refahı için başlattığımız Barış Pınarı Harekâtı’yla, Suriyeli misafirlerimizin güvenli bölgeye konuşlandırılmasıyla ilgili süreçleri hep beraber sahada da masada da başarıya ulaştırdık. Bunun sonuna kadar neticelenmesi hususunda gerek yürütme olarak gerekse Mecliste hep beraber, yüce Meclisin bilgi ve denetimi çerçevesinde bunun takipçisi olacağız.

Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; millî meselelerde birlik ve beraberlik her şeyin ama her şeyin önündedir. Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, millî menfaatlerimizi her şeyin önünde tutarak sağlam bir irade, sağlam bir duruşla hem sahada hem de masada önemli kazanımlar elde etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aktif, dinamik ve çok yönlü dış politikayla Türkiye bugün küresel bir aktör olarak dünyanın gündemindedir. Ahlaklı, ilkeli, vicdanlı ve net, sağlam duruşuyla Türkiye, bir ayağı millî menfaatlerimizde, kırmızı çizgilerimizde, güçlü ve büyük Türkiye hedefinde, diğer ayağı küresel anlamda bütün insanlığı kuşatacak ve kucaklayacak şekilde tüm insanlığın vicdanı olarak, umudu olarak, insanlığın refah, özgürlük ve güvenliğinin sağlandığı yeni bir adil ve merhametli küresel düzenin inşa ve ihyası hedefinde. İşte tam bu noktada, millî meselelerde ve dış politik hedeflerimizde birlik ve beraberliğimize şu an her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Değerli Grup Başkan Vekillerimizin biraz evvel ifade ettikleri üzere, Türkiye 82 milyonuyla, Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle bir ve beraberdir. Et, tırnak, kemik, sinir, bir vücudun azaları olarak hepimiz bir ve beraberiz. Sonuç itibarıyla gerek içeriden gerekse dışarıdan her türlü provokasyonlara karşı güvenlik güçlerimiz meselenin üzerindedir ve yürütme de bu konuda tedbirlerini almak suretiyle bu tezgâhtarları, bu provokatörleri, bu operasyonu mutlaka boşa çıkaracaktır.

Şunu ifade etmek isterim aziz milletvekilleri, Akif ne güzel ifade etmiş: “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Dolayısıyla hep beraber birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bugünleri, bu manayla, tekrar sizlerin hatırına sunmak ve selam ve hürmetlerimi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet, bu duygu ve düşüncelerle, Mecliste grubu bulunan bütün partilerimizin millî meselelerde bu duyarlılığı her zaman öne alma girişimini ifade eder, bu yaklaşımınızdan dolayı teşekkür eder ve birlik beraberliğimizin bu provokasyonları içeride de dışarıda da mutlaka boşa çıkaracağını ifade eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 28 Kasım 2019 Perşembe günü yaptığı toplantıda, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde Genel Kurulun çalışmalarını sürdürmesine karar verilen 29 Kasım 2019 Cuma, 30 Kasım 2019 Cumartesi ve 1 Aralık 2019 Pazar günleri toplanmamasına ilişkin önerisi

28/11/2019

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 28/11/2019 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde çalışılmasına karar verilen 29 Kasım 2019 Cuma, 30 Kasım 2019 Cumartesi ve 1 Aralık 2019 Pazar günleri toplanmaması önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                     Celal Adan

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                  Başkanı Vekili

                                     Muhammet Emin Akbaşoğlu                                                   Engin Altay

                                                   AK PARTİ                                                       Cumhuriyet Halk Partisi

                                           Grubu Başkan Vekili                                                  Grubu Başkan Vekili

                                               Fatma Kurtulan                                                  Muhammed Levent Bülbül

                                     Halkların Demokratik Partisi                                         Milliyetçi Hareket Partisi

                                           Grubu Başkan Vekili                                                  Grubu Başkan Vekili

                                                             Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                          İYİ PARTİ

                                                                  Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Dervişoğlu, siz bir şey söylemek istiyordunuz…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Evet efendim, ben, müsaade ederseniz bir şeyler ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi, Genel Kurulun gündeminin yoğunluğu münasebetiyle sözlerimi kısa tutmuştum ama iktidar partisinin değerli sözcüsü, Grup Başkan Vekili Akbaşoğlu, Türkiye’de her şeyin güllük gülistanlık olduğuna dair birtakım verilerden bahsetti. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu şartlar zatıalinizin ifade ettiği gibi değil efendim, önce bu hususu ifade etmek bakımından söz aldım. Ekonomik büyümenin kendi içinde farklı parametreleri içerdiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugün işsizlik cumhuriyet tarihimizin zirvesindedir, yüzde 14’tür ve Türkiye’de her 4 gençten 1’i işsizdir, her 3 kadından 1’i işsizdir. İşsizlik sıralamasında dünya ortalamasının 3 katı bir durumla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ayrıca ekonomimizin uçtuğundan bahsettiniz. Yine, bu değerlendirmeleri yaparken mukayeseli cetvellerden istifade etmek gerekiyor. 1960 yılında Türkiye ekonomisi 20’nci sıradaydı, önümüzdeki yıl yapılacak değerlendirmenin sonucunda da aynı sırada çıkacağı görülüyor. Dolayısıyla iktidarınızda geride bıraktığımız on yedi yıllık zaman zarfında bir arpa boyu mesafe katetmediğimizi görüyoruz. Dünya gayri gayrisafi millî hasılası içinde 1960 yılında Türkiye’nin payı yüzde 1,9 iken bugün, 2019 yılında bu oran binde 8’lere kadar düşmüştür.

Millî birlik ve beraberliğimizi sahiplenmek elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisinin müşterek görevidir ve bu görevi de layıkıveçhile yerine getirdiği aşikârdır. Ama biz millî birlik ve beraberliğimize sahip çıkacağız derken bu, sizin geçmişteki hatalarınızı görmezden geleceğimiz anlamına gelmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu konuşmaların da iç polemikle yeni zaman kaybına vesile olmamasını temenni ediyorum efendim.

BAŞKAN – Onu da en çok ben arzu ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ama görüldüğü gibi…

Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

23.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye'nin nereden nereye geldiğiyle ilgili rakamların ortada olduğuna, bütün provokasyonların, ekonomik saldırıların ve algı yönetimlerinin dağıtılarak hedeflere ulaşılacağına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, biz giriş konuşmasında çok kısa bir özet meseleyi ortaya koyuyoruz. Şunu ifade etmek isteriz: Nereden nereye geldiğimizde rakamlar ortadadır. Türkiye, 2002 yılında 236 milyar dolar gayrisafi millî hasıladan bugün 800 milyar doların üzerine çıkmış ve 60’lı yıllarda 20’nci olabilir, şu anda dünya ekonomisinde 13’üncü sırada yer alan, önemli kazanımlar ortaya konmuş, büyük yatırımlar yapılmış…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yapma.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – 17’nci, 17’nci.

BAŞKAN – “Satın alma paritesine göre” dedi efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Satın alma paritesinde dünyada 13’üncü sıradayız. Hakikaten, on beş yılda 9 milyonun üzerinde bir istihdamı Türkiye’ye kazandırdık ve 36 milyar dolardan 170 milyar doların üzerine çıkardığımız bir ihracat söz konusu. Aynı zamanda, Türkiye 1 Türkiye’yken bugün 3,3 büyüklüğünde bir Türkiye’yle muhatabız. Dolayısıyla 3 mislinden fazla büyütmüşüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum. Hani bunu polemik olarak değil, bir bilgi sunmak için söylüyorum. Tabii ki Sayın Grup Başkan Vekilimiz kendi zaviyesinden meseleyi değerlendirecektir. Biz de bu hakikatleri bu konuda zapta geçirelim diye ifade ediyorum.

Dolayısıyla Türkiye hakikaten 65 milyondu, şimdi 82 milyonuz ve bu manada, dünyada yapılan 10 büyük yatırımın 6 tanesini Türkiye’ye kazandırmış ve satın alma gücünü 3 bin dolarlardan 10 bin dolarların üzerine çıkarmış bir iktidarız. Evet, ekonomik saldırılar altındayız ve bu konuda biz dibi gördük. Elhamdülillah, Yeni Ekonomi Programı’yla, Allah’ın izniyle su yüzüne doğru çıkıyoruz, kulaç atmaya, daha hızlı yüzmeye ve ülkemizi daha büyük, müreffeh bir noktaya taşıma noktasında da azim ve gayretle çalışıyoruz. Bütün provokasyonları, ekonomik saldırıları, algı yönetimlerini de dağıtarak hedeflerimize ulaşacağız, o konuda herkes müsterih olsun.

Teşekkür ederiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan…

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, Fatma Hanım da sürece katkıda bulunmak istiyor.

Önce Sayın Kurtulan’a söz vereyim.

Buyurun.

24.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun Genel Kurulu bir miting alanı gibi gördüğüne ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Şunu söyleyeyim Sayın Başkan: Biz sizin uyarılarınıza saygı duyuyoruz, itibar etmeye özen gösteriyoruz ama Sayın Akbaşoğlu -sanki burası bir miting alanı, sanırım hâlâ seçim havasından çıkıp buraya gelmiş değil- her bir söylediği sözle bizim defalarca, bir kez, bir kez daha söz almamızı gerektirecek kuru propagandaya zemin sunuyor.

Bunu yapmasın, bundan vazgeçsin, burada sağlıklı tartışalım diye öneririm.

BAŞKAN – İçeriğe ben müdahale edemiyorum ama Sayın Akbaşoğlu duydular.

Sayın Dervişoğlu, buyurun.

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu konuşunca Genel Kurulun miting meydanına döndüğüne ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben katılıyorum Sayın Akbaşoğlu konuşunca Meclisin miting meydanına dönmesi kanaatine.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Yetenek, yetenek.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Aslında kötü de olmuyor, bazen tansiyonu yükseltiyorsunuz, bazen aşağıya alıyorsunuz; saygıyla da karşılıyorum ama size bu konuda cevap verip bir cevap hakkı daha doğsun istemiyorum. Size 7,5 milyon işsiz, 6,5 milyon EYT’li cevap versin efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konularla ilgili de ben sadece… Bu konularla ilgili de merak etmeyin daha güzel günlere beraber ulaşacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan…”

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

BAŞKAN – Engin Bey, burada o kadar çok şey var ki o yüzden göremedim. Şu lafımı bitireyim size söz vereceğim.

“…Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 144 sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 11’inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

Sayın Altay, önce size söz vereceğim.

Buyurun lütfen.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Türkiye’de her gün ekonomik sebeplerden dolayı insanlar intihar ederken Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun pembe bir ekonomik tablo çizdiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Akbaşoğlu masal anlatma konusunda La Fontaine’i geride bıraktı, tebrik ediyorum. Şimdi, elbette AK PARTİ’nin -tasavvur ettiği ya da ifade ettiği- “Türkiye’de işler kötü gidiyor.” demesi mümkün değil ama şunu söyleyip bitireceğim. Genel Kurulun ve sizin zamanınızı da çok almak istemiyorum.

Sayın Akbaşoğlu, Türkiye 82 milyon, Türkiye’de 16 milyon insan açlık sınırının altında bir gelirle hayatını idame ettiriyor -daha bitmedi, daha vahimi var- 48 milyon insan –çok büyük bir rakam- yoksulluk sınırının altında gelirle hayatını idame ettiriyor. Bu kadar insan aç, açık, yoksulken; her gün ekonomik sebeplerden dolayı insanlar intihar ederken siz Türkiye’de pembe bir ekonomik tablo çiziyorsanız vallahi Allah’tan korkun, kuldan utanın.

Teşekkür ederim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

27.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, intihar olayları ile ekonomi meselelerini ilişkilendirmenin sosyal anlamda talihsiz bir durum olduğuna, ülkeyi nereden alıp nereye getirdiklerinin mukayesesini yaptıklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, şimdi, bir kere, intihar olayları ile bu ekonomi meselesini ilişkilendirmek gerçekten sosyal anlamda talihsiz bir durum, hakikaten talihsiz bir durum. Ve bu konuda, intiharın propagandasını yapmak buraya yakışmıyor, buraya yakışmıyor. Çok farklı sebepleri olan -psikolojik sebepleri olan vesaire- bir meseleyi burayla bağlantılamanın hakikaten operasyonel bir algı olarak anlaşılması gerekir.

İkinci olarak şunu söyleyeyim: Bakınız, biz olayın her tarafını görüyoruz, her tarafını. Biz nereden aldık, nereye getirdik; bu mukayeseyi yapıyoruz. Mutlaka ekonomide sorunlar var; bu sorunlarla ilgili de biz, bu sorunları aşıp bütün milletimizin çok daha iyi bir noktaya gelmesi için canla başla uğraş veriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Maliye Bakanımız, ekibi, bütün Kabine, bütün bakanlarımız, bütün arkadaşlarımız bu yönde, meselelere büyük bir vukufiyetle, çözüm odaklı olarak bakıyor. Nereden alıp nereye getirdiğimiz ve nereye götüreceğimizle ilgili kendi kanaatlerimizi söylemek sizi niye rahatsız ediyor, ben onu anlayamıyorum. Bu gerçekleri de görelim. Yaptığımız başarıyı, büyük başarıları, büyük reformları, büyük yatırımları da görelim; eksiklikleri de hep beraber gidermek için çalışalım; söylediğimiz şey bu, bunu ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunu makul bir noktada… Herkes bize “Akbaşoğlu… Akbaşoğlu…” diye atıf yapıyor, biz 1 kere cevap veriyoruz; 3-4 tane atıf oluyor, biz 1 kere cevap veriyoruz arkadaşlar.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay’a da söz verelim, doğal olarak.

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve intiharların ekonomik sebeplere dayandırılmamasının vahim bir durum olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Akbaşoğlu, 100 gencimizin 27’sinin işsiz gezmesi, iş arıyor ya da iş aramaktan da umudunu kesmiş olması sizi rahatsız etmiyor olabilir. İşsiz insan sudan çıkmış balık gibidir. Siz de balık tutmuşsunuzdur mutlaka, sudan çıkardığınız bir balığı karaya atın da hâline bakın. Türkiye'de gençlerin yüzde 30’u sudan çıkmış balık gibi çırpınıyor. Bu, bizi rahatsız ediyor, sizi rahatsız etmiyorsa ben bunu bilemem.

Bizim genel merkezin yanında Adalet Bakanlığının bir icra dairesi var, Ankara’da, oraya beraber gidelim, bir gelin, oraya bakalım. Oradaki manzara, oradaki tablo sizi rahatsız etmiyor belki ama beni ediyor. Şu anda 21 milyon icra dosyası var, 21 milyon Sayın Akbaşoğlu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu Allah’tan reva mıdır? Bu nasıl insanları rahatsız etmez?

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İntiharları ekonomik sebeplere bağlamıyorsunuz, bu daha vahim bir durum, keşke öyle olmasa ama açın bakın, o intihar edenlerin yakınlarıyla bir konuşun, evlerine gidin yeter, yazıktır, günahtır. 8,5 milyon insanın aylık geliri 673 liranın altında. Kişi başı aylık 600 lirayla geçinen 8,5 milyon insan sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem. 3 milyon EYT’li sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem. 700 bin atanmayan öğretmen, 200 bin işsiz ziraat mühendisi, 150-200 bine yakın hukuk fakültesi mezunu işsiz sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem.

Bir şey daha söyleyeyim. Hazinenin 1 trilyon 239 milyar lira borcu sizi rahatsız etmiyorsa ben bilmem. Bizi rahatsız ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sistemi açalım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, tamam, yeter.

BAŞKAN – Hatta Grup Başkan Vekillerimizin mikrofonları sürekli açık dursun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son yok, son konuşmayı Akbaşoğlu yapmayacak; İYİ PARTİ yapsın, MHP yapsın, HDP yapsın. Niye hep en son AK PARTİ konuşuyor?

29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, yaptıkları başarıları dile getirdiklerine, sorunları tespit ve teşhis edip, tedavi yollarını ortaya koyduklarına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, şöyle: Niye en son AK PARTİ konuşuyor söyleyeyim.

BAŞKAN – Ben sonrasında Sayın Dervişoğlu’na söz vereceğim çünkü onu…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, niye AK PARTİ en son konuşuyor?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İktidar konuşmaz, iktidar iş yapar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İş yapıyoruz zaten, biz iş yapıyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yapmıyorsunuz. Devleti borca batırdınız. Milleti borca batırdınız. Yazıklar olsun! Böyle düzene yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yaptığımız işi de anlatıyoruz.

Sonuç itibarıyla, Sayın Altay, siz söz alıyorsunuz, bize laf atıyorsunuz, bize cevap hakkı doğuruyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Biz yürütmeye laf atıyoruz efendim, biz saraya laf atıyoruz. Siz yürütme misiniz? Siz yasamasınız, siz yürütme değilsiniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Dolayısıyla o sebeple cevap veriyoruz, durup dururken cevap vermiyoruz.

Sonuç itibarıyla değerli arkadaşlar, biz yaptığımız başarıları anlatıyoruz, siz de başarıların anlatılmamasını istiyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye nereden nereye geldi, bunu Türkiye, millet olarak görüyor, halk olarak görüyor. Biz şunu söylüyoruz değerli arkadaşlar: Evet, sorunları tespit etmiş, teşhis etmiş ve tedavi yollarını da ortaya koymuş vaziyetteyiz. İşsizlik bir meseledir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İşsizlik konusuyla ilgili istihdamı artırıcı önlemlerimizi Yeni Ekonomi Programı’yla ortaya koyduk. Bugüne kadar 9 milyon istihdam sağladık değerli arkadaşlar, büyük yatırımlara imza attık. Verdiğiniz rakamların bazıları bizde çok daha farklı, Türkiye İstatistik Kurumunun rakamları çok daha farklı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz de devletin rakamlarını veriyoruz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sonuç itibarıyla şunu söyleyeceğim: Niye bizim başarılarımızı anlatmamızdan rahatsız oluyorsunuz? Gerek yok buna. Bu başarı Türkiye'nin başarısı, hepimizin başarısı. Türkiye bundan sonra yoluna daha emin bir şekilde, güvenli bir şekilde devam edecektir ve daha büyük başarılara imza atacaktır.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akbaşoğlu.

Arkadaşlar, Sayın Akbaşoğlu’na hangi Grup Başkan Vekilimiz cevap verecek?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Son sözü kendi söylesin.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Fikret Şahin, buyurun.

30.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan hemşehrisi Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin ile Tankçı Uzman Çavuş Şevket Tekin’e, Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı Davuş Tepe üs bölgesi ile Pençe Harekâtı bölgesine yıldırım düşmesi sonucu şehit olan 3 Mehmetçik’imize Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Efendim, bölücü ve hain terör örgütünün saldırısı sonrası Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi sınır karakolunda birisi Balıkesirli hemşehrimiz Tankçı Uzman Çavuş Davut Armağan Keskin olmak üzere 2 askerimiz ve yine yıldırım düşmesi sonrası Hakkâri ve Pençe Harekâtı operasyon bölgesinde 3 askerimiz şehit olmuştur. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yaralı Mehmetçiklerimize acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Teşekkür ederim Sayın Başkan, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN - 11’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 11 – 3201 sayılı Kanun’un geçici 29’uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 29- Başpolis memurları ve kıdemli başpolis memurları arasında yapılacak yazılı sınavlarda başarılı olanlardan, Polis Akademisi Başkanlığınca düzenlenecek ilk derece amirlik eğitimini başarıyla bitirenler Komiser Yardımcılığı rütbesine atanır. Adaylarda aranacak diğer nitelikler, sınavlara ve ilk derece amirlik eğitimine ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça düzenlenir.”

                                     Erkan Aydın                                             Yaşar Tüzün                                           Ensar Aytekin

                                           Bursa                                                       Bilecik                                                     Balıkesir

                                       Nihat Yeşil                                                Ali Öztunç                                          Faruk Sarıaslan

                                          Ankara                                               Kahramanmaraş                                             Nevşehir

                                                                                                     Mahmut Tanal

                                                                                                          İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Orhan Çakırlar                                        İsmail Koncuk

                                           İzmir                                                        Edirne                                                       Adana

                                 Zeki Hakan Sıdalı                                                                                                           Ümit Beyaz

                                          Mersin                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Erkan Aydın’ın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, dün de 1’inci madde üzerinde uyarılarımızı yaptık; bu madde geçerse mülki idare amirlerinin büyük sıkıntı yaşayacağını söyledik ve geri çekilmesi gerektiğini de ifade ettik ve gerçekten Genel Kurulun sağduyusuyla da 1’inci madde tekliften çıkartıldı. 11’inci madde de aslında baktığınızda, tekliften çıkartılmasa bile düzeltilmeye muhtaç bir madde.

Şimdi buraya çıktığımızda âdeta dejavu yaşıyoruz. Bakın, bu başpolislikle ilgili 11’inci madde… Geçen yıl yine bu aylarda, ekim ayında 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nda, başpolislik kaldırıldığı için onların yerine gelecek olan komiser yardımcılığına sınavla geçmede 45 yaş şartı getirdiniz. Biz o zaman uyardık ve “Bu şartı getirmeyin; bu kanundan etkilenecek çok sayıda polisimiz var, başpolisimiz var, başpolis yardımcısı var; bunlar bu haklarını kaybedecek.” dedik. Siz ne yaptınız? “Çoğunluğumuz var, bizim dediğimiz olur.” dediniz ve o uyarıları dikkate almadınız. Ne zamana kadar? Bu şekilde mağdur olan 4.208 kişinin, başpolis olamamış ama 45 yaşını doldurmuş Emniyet mensuplarının bu şikâyetlerini dile getirerek Komisyona getirdiniz ve bu yaş şartını kaldırıyorsunuz. Bunu destekliyoruz çünkü şu anda burada gerçekten 4.208 başpolisin mağduriyeti var.

“Bununla ilgili bir sınav yapacağız.” diyorsunuz ancak gene maddeye -bizim de Komisyonda uyardığımız- sakıncalı bir bölüm koymuşsunuz. “Yazılı veya sözlü…” Bakın, bu yazılı sınav olsun, liyakat esas olsun, hak eden bunu kazansın. Ancak iş sözlü kısmına geldiğinde -bunun yetkisini de Bakanlığa veriyorsunuz- sizin buradaki geçmişiniz iyi değil. Biz diyoruz “liyakatle” siz diyorsunuz “itaatle.” Biz diyoruz ki: “Evrensel ilkelerle bunu yapın.” Siz “Bize yakın, bizim görüşümüzden, bize oy verenden…” gibi kriterlerle kayırmacılık yapıyorsunuz. O yüzden buradaki, 11’inci maddedeki “sözlü” kısmının kanun teklifinden çıkartılmasını talep ediyoruz; çıkartmıyorsanız o zaman bunu kamera kaydı altında yapın. En azından buraya giren, sınava giren, sizin görüşünüzü ya da başka bir görüşü… Çünkü buradaki, kanun teklifindeki Anayasa’ya aykırılıktaki temel mesele eşitlik ilkesi, liyakat, bunu hak edenin buraya gelmesi. “Bizim görüşümüzden olan, bize yakın olan, bizim gibi düşünen komiser yardımcılığına gelsin.” değil. E, peki “Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?” dediğinizde, yaptığınız uygulamalara dayanarak. Hadi burası kamu, İçişleri Bakanlığına yetki veriyorsunuz. Kamuya bağlı olan taşeronlarda ya da belediyelere bağlı olanlarda üye olma şartı olmadan iş başvurusu dahi kabul etmiyorsunuz. Önce gidiyor, Adalet ve Kalkınma Partisine üye oluyor, ondan sonra “Getir de bakalım, işe alacak mıyız, almayacak mıyız?” diye bir teamül oluşturdunuz on yedi yılda. E, bu sefer o işi yapmaya aslında daha yetkin, hak eden, liyakati olan vatandaş sırf sizin görüşünüze yakın değil diye sınavlardan 90-95 alıp da bu hizmetlere, bu görevlere gelemiyor. Ne oluyor? İşte, burada da Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılık yasağını ihlal ediyorsunuz; bu, yanlış.

Şimdi, biz bununla ilgili burada uyarıda bulunduk. Siz gene diyeceksiniz ki: “Bizim çoğunluğumuz var, elimizi kaldırıp indireceğiz, bizim dediğimiz olacak.” Ama gene uyarıyorum, gün gelecek “Biz gene kandırılmışız, biz gene hata yapmışız." deyip buraya bir başka ek kanun maddesi getirip bunu düzeltmeye çalışacaksınız ama biz de diyoruz ki: Genel Kurulu, yüce milletimizi bu kadar oyalamayalım; bu hakkı haiz olan, komiser yardımcılığına geçecek 4208 insanı bekletmeyelim. Bu, Emniyet mensubu polis arkadaşlar da sınavda hak ettiklerine ve liyakat usulüne göre bu görevlerine gelsinler, biz de bu konuyu gündemden çıkaralım.

Kanunun özünü destekliyoruz, Komisyonda da söyledik, mağdur olan Emniyet teşkilatı mensuplarının yanındayız diyoruz ama kriter de objektif olarak yazılı, illa sözlü diyorsanız, kamera şartı altında olsun diyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın İsmail Koncuk’un.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan kıymetli hatibin de ifade ettiği üzere, aslında doğru bir madde ama eksiklerini de diğer milletvekillerimiz de diğer partilerimiz de zaten ifade ettiler.

45 yaş sınırı sebebiyle daha önce komiser yardımcılığı sınavına girememiş başpolis ya da kıdemli polislere bir defaya mahsus sınava girme hakkı getiriliyor; doğrudur. Bir kere, bu yaş sınırının kaldırılması lazım, onu söyleyeyim. Madem ki biz “Beşikten mezara kadar oku.” diyen bir kültürden geliyoruz, bir anlayışı savunuyoruz, o zaman bu yaş tahditlerini ortadan kaldırmamız lazım. Yani çalışma hayatının her döneminde memurlarımıza görevde yükselme hakkının verilebilmesi şarttır. Kaldı ki kıdem aynı zamanda bir olgunluk belirtisidir yani bu, donanımın daha yüksek olması anlamına geliyor ki siz bir yaş tahdidi koyarak bunu da engellemiş oluyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, burada en büyük yanlış, sözlü sınav ya da yazılı sınav yapılacağına İçişleri Bakanlığının karar verecek olmasıdır. Sözlü sınav uygulaması yapıldığı sürece insanların yaptığınız sınavlara güvenmesi, objektif sonuçlar beklemesi mümkün değildir. Bunu defalarca yaşadık biz.

Ben size bir hatıramı anlatayım: Muğla’da okul müdürlüğü sınavı yapılıyor. Sınav komisyonu oluşturulmuş, sözlü sınav komisyonu. Sınav komisyonu üyelerinin önüne bir liste verilmiş, yazıyor listede: Ahmet, 80 puan; Mehmet, 90 puan. Sınav komisyonu üyelerine, kime, hangi puanı verecekleri yazılı olarak ifade edilmiş, verilmiş. İçlerinden bir tane -şu anda hâlâ Muğla İl Millî Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü- delikanlı çıkmış, adam çıkmış, demiş ki: “Ya, ben Allah’tan korkarım. Ben Allah’tan korkarım. Ben böyle önceden hazırlanılmış puanları veremem kardeşim.” Diyorlar ki: “O zaman sınav komisyonundan ayrıl, istifa et.” “Ederim.” diyor, Valiliğe dilekçe veriyor. Dilekçede kendisinin nasıl bir baskı altında kaldığını, sınav puanlarının yani olmayan sınavın, daha yapılmamış sınavın puanlarının kendisine yazılı olarak iletildiğini ve bu sınav puanlarının okul müdürü adaylarına verilmesinin kendisinden istendiğini dilekçesinde ifade etmiş. Tabii, dilekçenin bir örneğini de bize gönderdi “Durum budur.” dedi, biz de sahip çıktık. Ne oldu peki bunu yapanlara, o şube müdürü üzerinde, komisyon üyesi üzerinde baskı oluşturanlara? Hiçbir şey olmadı değerli milletvekilleri, hiçbir şey olmadı.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Mükâfatlandırıldı.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Şimdi, bu kıymetli şube müdürü olmasaydı, cesaret etmeseydi bu olaydan haberimiz olmazdı. Aslında yaşadığımız çok olay var; İstanbul’da, yine Muğla’da, başka bir zaman diliminde benzeri olaylar. Allah yanıltıyor. Mesela bir tanesi okul müdürlüğü sınavında yine listeyi hazırlamış, sınav puanlarını ilgililere gönderecekken yanlışlıkla -Allah bu ya- WhatsApp’ta okul müdürleri grubuna göndermiş. Bu ortaya çıktı, şikâyetçi olduk, suç duyurusunda bulunduk. Ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Yani devriiktidarınızda insan hakları gasbediliyor.

Geçen burada Kaboğlu ile Akbaşoğlu arasında bir tartışma yaşandı “Bu madde, bu sözlü sınav meselesi Anayasa’ya uygun değildir.” dedi hatırlarsanız. Bu, vicdana uygun değil, insan haklarına uygun değil. Bunun Anayasa’ya uygun olduğunu savunmak, insan haklarına uygun olmayan maddelerin Anayasa'da olduğunu savunmakla eş değerdir. Sayın Akbaşoğlu, hukukçu kimliğinizle böyle bir yanlışa, subjektif değerlendirmeye karşı çıkmanız lazım. Kaldı ki ya biri bana izah etsin, neden kamera kaydı yapılmıyor bu sınavlarda?

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, her türlü kamu memuriyetine atanmalarda sözlü sınavın var olduğuna ve Anayasa'ya aykırılığın söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, hatip bana hitaben bir atıfta bulunduğu için sadece açıklama mahiyetinde söz aldım. Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, Sayın Kaboğlu’yla da o gün görüşmüştük, konuşmuştuk, zabıtta vardır konuşmalar ancak, bakınız, biraz evvel üzerinde konuştuğumuz 11’inci maddeyle ilgili, biz, sözlü sınavla ilgili bir düzenleme falan getirmiyoruz, getirmiyoruz. Şu anda mevcut, yürürlükte olan kanunu okuyorum, 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Yasası’nda geçici 29’uncu madde -şu anda yürürlükte arkadaşlar- diyor ki: “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kırk beş yaşından gün almamış lisans mezunu başpolis memurları ve kıdemli başpolis memurları arasında yapılacak yazılı/sözlü sınavlarda başarılı olanlardan, Polis Akademisi Başkanlığınca düzenlenecek ilk derece amirlik eğitimini başarıyla bitirenler Komiser Yardımcılığı rütbesine atanır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla var zaten, yazılı ve sözlü sınav mevcut, var. Biz sözlü sınav getirmiyoruz bu teklifle, 45 yaş sınırını kaldırıyoruz.

İSMAİL KONCUK (Adana) – “Kaldırabiliriz.” diyorum ben de.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 45 yaşını aşanlar da 46 yaşında olanlar da yazılı, sözlü sınava girebilsinler diyoruz.

Sayın Vekilim, dolayısıyla bu kadar basit bir durum. Sayın Kaboğlu’yla o günkü konuşmamızda da bunları ifade ettik. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda kaymakamlığa atanmalarda, mühendisliklere atanmalarda, her türlü kamu memuriyetine atanmalarda sözlü sınav söz konusu, hâkimlik ve savcılık da dâhil. Dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık falan da yok. İşin özü bu, bu kadar basit.

Teşekkür ederim.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, bir söz hakkı istiyorum sataşmadan.

BAŞKAN – Sayın Koncuk, yerinizden söz vereyim.

Buyurun.

32.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve her alana sözlü sınav getirilerek tüm kurumlarda subjektif değerlendirmeyi yöntem hâline getirdiklerine ilişkin açıklaması

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, Akbaşoğlu’na veya sayın Genel Kurul üyelerimize “3201 sayılı Kanun’da sözlü sınav yok.” mu dedik biz? Şimdi, 45 yaş sınırı da kanunla getirilmemiş miydi? Şimdi, bu kanunla 45 yaş sınırını kaldırabiliyoruz değil mi? Sözlü sınavı da kaldırabiliriz. Kaldı ki biz sadece komiser yardımcılığıyla ilgili bir iddiada bulunmadık. Siz her alana sözlü sınavı getirdiniz; öğretmen atamasına, memur atamasına, şef atamasına, müdür yardımcıları atamasına, müdür atamasına. Yani tüm kurumlarda bu subjektif değerlendirmeyi yöntem hâline getirdiniz. Bu insan hakları ihlalidir. Yapılan ihlallerin bir kısmından bahsettim. Şimdi, bu ihlaller yapılırken “Anayasa’ya uygundur.” demek, Anayasa’yı da insan hakları ihlallerine uygun bir anayasa olarak tanımlamak demektir ki bu doğru değildir.

Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aynı mahiyetteki önergelerin oylanmasında karar yeter sayısı talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.23

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

11’inci madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde geçen “Bakanlıkça” ibaresinin “Bakanlık tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         Bitlis

                                      Murat Çepni                                                                                                           Ali Kenanoğlu

                                           İzmir                                                                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, her beş dakikada bir oylama var. Genel Kurulun bilgisine sunuyorum.

Komisyon önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Kenanoğlu’nun.

Buyurun.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle barış elçisi Tahir Elçi’yi ölüm yıl dönümünde, katledilişinin yıl dönümünde saygıyla anıyorum ve ayrıca Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden birisi olan Teslim Töre bugün İstanbul’da toprağa sırlanıyor. Kendisini saygıyla anıyorum, ailesi ve sosyalist camiaya da başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, burada biraz önce bir görüş birliğine varıldı, bu görüş birliği, İzmir’de Alevi bir ailenin yaşadığı evin işaretlenmesiyle ilgiliydi. Oldukça memnuniyet verici, bütün parti grupları bu konuda açıklama yaptılar, konunun takipçisi olacaklarını söylediler; ilk defa böyle bir şeye tanık oluyorum. Yıllarca Alevi kurum başkanlığı yaptım ve… Bu işaretleme 32’nci ev işaretlemesidir yani 32’nci vakadır. 2012’nin Şubatında başlamıştır, o günden bugüne periyodik zamanlarda çeşitli illerde, bölgelerde Alevilerin yaşadıkları evlere yönelik, tıpkı, bu son İzmir’de olduğu gibi, çarpı işareti konarak çeşitli hakaretvari kelimeler, cümleler yazılıyor. 32 ayrı bölgede belki 100’e yakın, belki 100’ün üzerinde eve bu işaretleme yapıldı. Biz Alevi kurum başkanıyken de bu konuların sürekli takipçisi olduk ve Hükûmete sürekli, bu işin ciddiye alınması gerektiğini, araştırılması gerektiğini, sorumluların bulunması gerektiğini söyledik. Sürekli polis memuru düzeyinde açıklamalarla geçiştirildi konu ve “Çocukların işidir, sarhoşların işidir.” üzerinde duruldu.

Ancak çarpı işaretlemesinin Türkiye açısından da, Aleviler açısından da bir hafızası vardı. Bu hafıza, Maraş katliamında yaşanmış bir hafızadır. Önce evlerin işaretlenip, arkasından işaretlenen evlerde yaşatılan katliamlardan dolayı biz bunu biliyoruz. Nasıl ki Almanya’da siz bir eve Nazi işareti yaparsanız, bir evin kapısına Nazi işareti yaparsanız, bu, en ağır bir suça tabi ise, Türkiye’de de bu hafızadan kaynaklı olarak, Alevilerin evlerine yönelik bu tür tehditkâr çarpı işaretlerinin konmasının en ağır bir şekilde cezalandırılması gerekiyor ki bir daha cesaret edilemesin.

Bu, hakikaten, zaman zaman söylendiği gibi çocuk işi de olabilir, hakikaten adli bir vaka da olabilir ama netice itibarıyla siz bunun sonucunu çıkarmazsanız, kamuoyunu bilgilendirici, tatmin edici birtakım açıklamalarla konuyu aydınlatmadan geçiştirirseniz, hem işaretleyenler bundan cesaret alıp işaretlemeye devam ederler hem de evleri işaretlenen insanlar o psikoloji içerisinde, o korku içerisinde yaşamaya devam ederler. Dolayısıyla biz, bugün burada yapılan açıklamaları -Sayın Grup Başkan Vekillerinin konunun takipçisi olmasını arzu ediyoruz- önemsiyoruz ve bu konunun takipçisi olacağız.

Değerli arkadaşlar, 144 sıra sayılı Teklif -biliyorsunuz İçişleri Komisyonundan gelen- kolluk kuvvetleriyle ilgili çeşitli düzenlemeleri de içeriyor. Tabii, biz bunlardan en çok mağdur olan yani polisin uygulamalarından en çok mağdur olan bir partiyiz. Gözaltılar, operasyonlar, tutuklamalar ve kayyum atamaları olanca hızıyla sürüyor.

Şimdi, ben Hükûmete bir şey sormak istiyorum: Konya Büyükşehir Belediye Başkanını görevden alacak mısınız? Yerine kayyum atayacak mısınız? Niye? Çünkü Konya Büyükşehir Belediye Başkanı bölücülük yaptı. Ne yaptı? Efendim, eş başkan seçilmiş kendisi. Tabii, biz tebrik ediyoruz, hayırlı olsun diyoruz. Ancak eş başkanlığı bölücülük olarak nitelendirenler acaba Konya Büyükşehir Belediye Başkanının eş başkanlığına ne diyorlar?

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Polemik yapma!

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu gözaltı furyaları ve bu operasyonlar bir cezalandırma yöntemi olarak uygulanıyor. Hiçbir suçu olmayan, hatta bir gün sonra serbest bırakılan insanların bile sabaha karşı, oturduğu mahallede, apartmanda onlarca araçla, yüzlerce polisle evleri basılıyor, evleri darmadağın ediliyor. Bir gün sonra serbest bırakılanlar bile artık yaşadıkları bütün mahallede ve sokakta çocukları dâhil hepsi suçlu ilan ediliyorlar. Bu sistemin artık bir son bulması gerekiyor. Darbecilerin isimleri kaldırıldığı gibi her taraftan darbe hukukunun da artık sonlandırılması gerekiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                           Mahmut Tanal

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     İstanbul

                                        Ali Şeker                                          İlhami Özcan Aygun                                       Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                    Tekirdağ                                                     Bilecik

                                    Ensar Aytekin                                            Erkan Aydın                                           Yüksel Özkan

                                         Balıkesir                                                      Bursa                                                        Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yüksel Özkan, buyurun lütfen. (CHP sıralarından alkışlar)

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yine şehit haberleri içimizi yaktı. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı Mehmekçiklerimize acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, 12’nci madde üzerinde grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu madde teknik bir düzenleme içermekte olup desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Ben de sözlerime seçim bölgemi yakından ilgilendiren bir gelişmeyle devam etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmanlı-Rus savaşları sonrası Osmanlı’nın bozgunundan sonra değişik dönemlerde Balkanlardan ana vatana göç eden milyonlarca Türk aileden geri kalan yaklaşık 7-8 milyon Türk ve akraba toplulukları hâlen Balkan coğrafyasında yaşamaktadır. Balkanlarda yaşayan Türklerin çoğu Osmanlı Dönemi’nde Anadolu topraklarından göç eden Anadolu Türkleridir. Balkanlarda ulus devletlerin kuruluşundan sonra, Türkler o coğrafyada o devletlerin sadık vatandaşları olarak yaşamaktadırlar. Bu azınlık millet ve Müslüman topluluklar kendi hak ve özgürlüklerini, hukuklarını savunan, bulundukları ülkelerde toplumsal barışa katkı sağlamak için etnik kimliğin ve inançların temel alınmadığı, ulusal parti kimliğine ve içeriğine sahip siyasal parti oluşumlarına imza atmışlardır.

Sayın milletvekilleri, totaliter Jivkov rejiminin yıkılmasından sonra çoğunluğunu Bulgaristan Türklerinin oluşturduğu Bulgar, Pomak ve Romanların aktif siyaset yaptığı, kısa adı HÖH olan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi kurulmuştur. Ülkenin 3’üncü siyasi partisi olup yüzde 14 oy alan Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi dönem dönem ülkede hükûmeti yöneten koalisyonlarda yer almıştır. Bulgaristan’ın AB üyeliğinden sonra Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisinin AB Parlamentosunda seçilmiş birçok milletvekili bulunmaktadır. Bunlardan biri de Avrupa Birliği Parlamentosunun en genç milletvekili Sayın İlhan Küçük’tür. Bu milletvekilleri Avrupa Birliği Parlamentosunda Türkiye’nin lobi çalışmalarına destek vermektedirler. 27 Ekim 2019 tarihinde Bulgaristan’da yapılan yerel seçimlerde Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisi ülke çapındaki 263 yerel yönetimden 48 belediye kazandı. Bu belediyelerin birçoğunun ülkemizdeki belediyelerle kardeş belediye protokolleri mevcuttur. Bu protokoller çerçevesinde karşılıklı kültürel, sosyal, ekonomik birçok faaliyet gerçekleştirilmektedir; birçoğu AB projesinde ortaklık yapmaktadır. Bu kardeşlik ve iş birliği protokolleriyle bizler ana vatan olarak o insanlarımıza tarihî borcumuzu da yerine getirmeliyiz.

Hâl böyleyken dün Dışişleri Bakanlığından ülkemizdeki bazı belediyeler için yazılmış bir yazı çok düşündürücü, onu paylaşmak istiyorum, 7/11/2019 tarihli yazıda şöyle denmektedir: “Bursa ili Nilüfer Belediyesi ile Bulgaristan Ardino yani Eğridere Belediyesi, İzmir Menderes Belediyesi ile Bulgaristan’ın Momçilgrad yani Mestanlı Belediyesi ve Yozgat Boğazlıyan Belediyesi ile Bulgaristan’ın Hasköy ili Mineralni Bani Belediyesi arasında kardeş kent kurulması siyasi saiklerle (her 3 belediye de Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisindendir) Bakanlığımızca uygun görülmemektedir.” Bulgaristan’ın GERB ve Sosyalist Partilerinin belediyeleri ile Türkiye’deki kardeş belediyelerin protokolleri devam ederken Hak ve Özgürlükler Hareketi Partisinin yönetimindeki belediyelerin bulunduğu ve Türk ve Müslüman çoğunluğun yaşadığı bu bölgelerde söz konusu protokollerin engellenmesi çok şaşırtıcı ve çok düşündürücüdür.

Değerli milletvekilleri, umarım ki bu yanlıştan bir an önce geri dönülür. Bu tarihî bağlarımızın koparılması orada yaşayan Türk ve Müslüman kardeşlerimize sırt dönmek demektir, onları yalnızlaştırmak demektir ve lobi güçlerimizi dinamitlemek demektir. Bir milletvekili olarak Gazi Meclisimizin çatısı altında bu sorumluluk duygusu içinde bu tarihî uyarıyı yaparken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Belgeyi de paylaşmak isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde geçen “olarak” ibaresinin “şeklinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                                        Necdet İpekyüz

                                            Muş                                                          Iğdır                                                       Batman

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Murat Çepni                         Filiz Kerestecioğlu Demir

                                           Bitlis                                                         İzmir                                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Buyurun.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3201 sayılı Kanun’a bir geçici madde ekleniyor. Geçici maddedeki amaç, birinci sınıf emniyet müdürü rütbesi hizasında olanların on binde 25 olan oranının on binde 35’e, ikinci sınıf emniyet müdürü hizasında yer alanların on binde 34 olan oranının on binde 50’ye yükseltilmesi ve geçici olarak on yıl düşünülmüş. Peki, nedir bu ihtiyaç? Bildiğiniz gibi FETÖ darbesi sonucu Emniyet teşkilatında ve kamunun birçok yerinde insanlar kanun hükmünde kararnameyle uzaklaştırıldı. Darbe girişimi sonrası aslında Emniyette çok üst düzeydeki görevliler de bu dönemde birçok operasyonda yer almıştı. Eminim, burada oturan birçok vekil hakkında bir fişleme dosyası da hazırlanmıştı ve beraberinde bu Nisan 2019’da Emniyet Genel Müdürlüğünün açıklamasına göre 33.372 kişi uzaklaştırılmış. Ne oldu? Bu sefer Emniyette bir altüst durum yaşandı ve bunu tamamlamak lazım, birinci sınıf, ikinci sınıf ve çeşitli rütbeler için düzenleme yapılıyor. Ama aslında, belki de en çok ihtiyaç duyulan ve yapılması gereken, polisin nasıl çalışacağıdır.

Polis dediğimiz bizler, bizlerin arasından çıkan insanlar. Siz bunların insanlara nasıl yaklaşacağını ayarlamazsanız yaşamın her alanında problem yaşarsınız ve polis dediğimizin de birçok basamağı var, sadece trafik polisi gelmesin aklınıza. Kaçakçılıkla mücadeleden tutun -denizde, havada- terörle mücadele eden polis özel birimlerine kadar birçok alanı var. Ama günümüzde güç odağına göre davranırsa, her gördüğünün gücünü sırtına alırsa muhalif gibi davranabilir. Ve ne olur? Dün FETÖ için nasıl “Biz kandırıldık.” deniyorsa yarın bu da söylenebilir. Çünkü biz biliyoruz ki –arkadaşlarımız söyledi, çeşitli şekilde dile getirdiler- mülakatlarla alınıyor, tercihlerle alınabiliyor, bir kısım insanlar alınıyor. Sevgili arkadaşlar, son dönemde polisler dört aylık eğitim sonrası polis oluyor. Lisans mezunu alınıyor hızlandırılmış bir şekilde, ihtiyaç var. Dört aylık süreçte siz buna silah kullandırmayı öğreteceksiniz, insanlara davranmayı öğreteceksiniz ve kibar olmayı öğreteceksiniz. Eğer bir polis, gittiği yerde orayı tarumar ediyorsa, işkence yapıyorsa, kötü muamele ediyorsa herkesi ilgilendiriyor ve bunu gücü arkasına alarak yapıyorsa daha da beter. Bunu niçin söylüyorum? Çünkü, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’nda değişiklik yapılması lazım, yapılmadığı sürece bu böyle oluyor.

Bugün birçok arkadaşımız dile getirdi, Rahmetli Tahir Elçi’yi anıyoruz burada, hâlâ şüpheli yok, hâlâ fail yok, hâlâ dosya meçhul. Bunu niçin söylüyorum? Tahir Elçi en büyük yaşam mücadelesini Diyarbakır Barosunda yürütürken daha çok cezasızlıkla yürütüyor ve cezasızlıkla ilgili şunu söylüyordu: “Ya zaman aşımına uğruyor ya takipsizlik uygulanıyor ve dosya kapatılıyor.” Birçok JİTEM denilen davalar, birçok kötü denilen davalar, kuyuda kaybolan insanlar, hâlâ cenazelerini bulamayan anneler, bunun için çaba harcarken bununla ilgili bir şey yapılmıyordu, zaman aşımına uğruyordu ve bununla ilgili düzenleme yapılmadı. Korkarım ki Tahir Elçi bu mücadeleyi yürütürken dosyası dördüncü yılında hâlâ yok. Bunu niçin söylüyorum? Polislerle ilgili düzenleme yaparken, kolluk güçleriyle ilgili düzenleme yaparken bunun iyi çalışılması lazım. Kolluk güçlerinin birinci görev olarak bütün insanları eşit görüp her zaman insana insan gibi yaklaşması lazım.

Türkiye Cumhuriyeti tarihine baktığımızda, geçmiş dönemlerde polisler insanların başı örtülü olduğu için de tutanak tutabiliyordu, insanlara kendi inançlarından dolayı da tutanak tutabiliyordu, fişleyebiliyordu. Bugün, bunu yapanlar bilsin ki yarın yargılanabilecekler, tutuklanabilecekler. Bunun için de kimse “Kandırıldık, kandırılıyoruz.” demesin. Bunu dediğimiz zaman biz geleceğimizi gerçekten barıştan yana kuramayız. O yüzden “polis” deyip geçmeyelim.

Bizim partinin gençlik meclisi üyeleri, bütün basına yansıdı… Birçok yerde bütün partilerin gençlik meclisi var ve biz seçilme yaşını 18’e düşürmüşüz, dünyaya da örnek olduğumuzu söylüyoruz. Gençler siyasetle uğraştığı için, gençler muhalefete alışmak için, siyaseti söylemek için polisle beraber baş başa kaldığında işkenceye uğruyorlar ve fotoğraflar görsel olarak yayınlanıyor, çıktıkları hekimlerden bu rapor alınıyor. Bu raporların işlemi yerine getirilmezse, siz insanları siyasetten uzaklaştırırsanız, muhalefeti dile getirmezseniz, sosyal medyada veya yakalandığında kötü muameleye uğratırsanız geleceğimiz vahim olur. Tam tersine, onu özendirmemiz lazım.

O yüzden, polislerle ilgili düzenlemeyi yaparken, kolluk güçleriyle ilgili düzenlemeyi yaparken en temel değer olan insan hakları evrensel değerlerine göre geliştirmemiz lazım. Bunu yaparsak önümüz açılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İlave süre vermiyorum Sayın İpekyüz. Sadece mikrofonu açayım, siz selamlamayı yapın.

Buyurun.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bir diğer konu da kim kime kötü davranıyorsa bunun için mücadele etmek lazım, ceza vermek lazım.

Bugün, sadece gençlere değil, muhalefetteki bütün siyasi parti vekillerine de aynı tavır sergileniyor. Biz sahip çıkmadığımız sürece, bu tür kötü uygulamalar olduğu sürece kamuoyunda bunların polisliğinden şüphe duyulur. Onun bir an önce düzeltilmesi lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Orhan Çakırlar                                   İbrahim Halil Oral

                                           İzmir                                                        Edirne                                                      Ankara

                                      Ümit Beyaz                                                                                                       Zeki Hakan Sıdalı

                                         İstanbul                                                                                                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın İbrahim Halil Oral’ın söz talebi var.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, 47’nci Uluslararası Emmy Ödülü’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanan Haluk Bilginer’i tebrik ediyor, Türk sinemasında başarılarının devamını diliyorum.

Sayın grup başkan vekilleri geçtiğimiz hafta bu kürsüden AK PARTİ iktidarını, grubunu yanlış yapmaktaki istikrarlarından dolayı kinayeli bir şekilde tebrik etmişti. Sayın grup başkan vekilleri de milletin kendilerine yetki verdiğini ve Cumhur İttifakı olarak yüzde 52 oy aldıklarını vurgulayarak hiçbir yanlış yapmadıklarını ima etmişti. Bugün gene AK PARTİ’yi tebrik ediyorum. Torba kanunları geçtim, bugünkü gibi çuval kanunlarla yasama sürecini kaosa çeviren politikalarınızdaki istikrarınız gözlerimizi yaşartıyor. Soruyorum: Torba kanun mantığını kesintisiz devam ettirmek, yanlış yapmak da istikrar değil midir?

Meclisi böyle oldubittiyle çalıştırmak yanlıştır. Milletimiz bu yanlışı görmektedir. Merhum Necip Fazıl Kısakürek şu dizeleriyle tam da AK PARTİ’yi anlatmaktadır: “Dağı tanıyan nasıl tanımaz uçurumu?/ Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?” Bugün AK PARTİ başta Ankara, İstanbul olmak üzere büyük şehirleri kaybetmişse, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tek başına çoğunluğu sağlayamamışsa, 1 milyona yakın üye kaybetmişse Türk milletinin iktidarı uyardığı ve yetkiyi elinden almaya hazırlandığını göstermektedir. AK PARTİ Necip Fazıl’ın ifadelerindeki gibi uçurumu tanımaya hazırlanmaktadır. Her insan, her kuruluş ve her siyasi parti için yükseliş olduğu gibi gerileme ve iniş de mukadderdir ama önemli olan geriye dönerken milletimizin yüzüne utanmadan bakabilmektir, Yüce Allah’ın katına “Vazifemi yerine getirdim mi?” diye gönül huzuruyla gidebilmektir.

Kıymetli milletvekilleri, teklifin 12’nci maddesi Emniyet Genel Müdürlüğündeki üst düzey personel açığının karşılanması amacını taşıyan bir değişikliktir. İhtiyaçlar olduğu gibi bu düzenlemelerin yapılması da normaldir. Burada anormal olan mesele, bu kadar üst düzey personel açığının ortaya çıkmasıdır. Peki, bunun sebebi nedir? Ben cevaplayayım: İçişleri Bakanı Sayın Soylu’nun ifadesiyle Emniyet teşkilatından 17-25 Aralık ve 15 Temmuz sonrasında sadece kanun hükmündeki kararname yoluyla ihraç edilenlerin sayısı yaklaşık 33 bindir. Yani Türkiye Cumhuriyeti devleti on yedi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde emniyet teşkilatında 33 bin FETÖ’cü ya da terörle iltisaklı personel istihdam etmiştir. Yani kuzular kurtlara teslim edilmiştir, emanet edilmiştir. Türkiye'de güvenlik sağlanacaksa, emniyet yerine gelecekse, adalet tecelli edecekse, ilk önce bu devlet zafiyetini yaratanlardan hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Sayın Soylu Twitter üzerinden İYİ PARTİ milletvekillerine laf yetiştirmek yerine bu meseleyi kendine gündem olarak almalıdır.

Sayın milletvekilleri, bu vesileyle emniyet teşkilatımıza üstün başarılar diliyor, bu vatan için şehadet şerbeti içen kahraman polisimizi rahmet, minnet ve duayla anıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, teklifin 59’uncu maddesi bağlamında da birkaç söz söylemek istiyorum. Bu madde derneklerin üyelerinin bütün kimliklerini mülki idareye bildirme zorunluluğu getirmektedir. Bu durum, demokratik kurumları düzgün işleyen devlet ve iktidar yapıları için zarar getirmeyecek bir durum olabilir ancak ülkemizde açık bir fişlemeye sebebiyet verecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Uzatma vermiyorum ama sadece selamlama için açıyorum mikrofonunuzu.

Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Ben, İYİ PARTİ Teşkilat Başkan Yardımcısı olarak, özellikle İç Anadolu’da Selçuklu coğrafyasında yaptığım ziyaretlerde açıkça şunu gördüm: İnsanımız muhalefet partilerine üye olmaktan korkmaktadır. Sebebiyse, fişlenme, iş bulamama ve sosyal yardımlardan mahrum kalma korkusudur. Şimdi, siz, buna ek olarak derneklere üye olma korkusunu da getireceksiniz. Bu resmen sivil toplumun gelişmesini engellemeye yol açacaktır. Yarattığınız bu korku imparatorluğunun farkında mısınız?

Bu yaklaşımlardan vazgeçmeniz sizin ve milletimizin yararına olacaktır diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                           Mahmut Tanal

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     İstanbul

                                        Ali Şeker                                          İlhami Özcan Aygun                                       Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                    Tekirdağ                                                     Bilecik

                                    Ensar Aytekin                                            Erkan Aydın                                             Ahmet Kaya

                                         Balıkesir                                                      Bursa                                                      Trabzon

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) - Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebinde bulunan Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülke olarak ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Bu krizin yakıcı etkilerinden kurtulabilmemiz ve hızlıca toparlanabilmemiz için her zamankinden daha çok çalışmaya, üretmeye ve ürettiklerimizi dış pazarlara satmaya yani ihracata ihtiyacımız var. İhracatın temelini üretim oluşturur. Bugün Türkiye özellikle son on yedi yılda AKP iktidarlarının yanlış politikaları nedeniyle üretemeyen, ürettiğinden verim elde edemeyen, ürettiğinden daha fazlasını tüketen ve bu nedenle borçları gitgide artan bir ülke hâline gelmiştir. Bugün üretim sektörümüz ağır finansal yükler, teknolojik eksiklikler, pahalı girdiler, yetersiz enerji ve maliyeti yüksek iş gücü kıskacında can çekişmektedir.

Söz aldığım 13’üncü maddeyle ihracatçılarımızın iki yıllık yeşil pasaport süresinin dört yıla çıkarılması düzenlenmektedir. Bu düzenlemeyi parti olarak doğru bulduğumuzu ve desteklediğimizi ifade ediyorum. Ancak ihracatçılarımızın pasaport süresini uzatarak sorunlarını çözebileceğimizi sanıyorsak fena hâlde yanılırız. Toplumun tüm kesimlerinde olduğu gibi, ihracatçılarımızın da büyük sıkıntısı olduğunu ve çözüm bekleyen dertlerinin olduğunu bilmemiz gerekiyor. Örneğin, daha önce yeşil pasaport verdiğimiz iş adamlarımız kendi araçlarıyla bir ayda 4 defadan fazla yurt dışına çıktıklarında ceza alıyorlar. Bazılarımız bunu şaka sanabilirler ama bu gerçek arkadaşlar. Ayda dört defadan fazla adlarına kayıtlı taşıtlarıyla yurt dışına giriş-çıkış yapan iş adamlarımıza 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun bazı maddelerinin uygulanması hakkında Bakanlar Kurulu kararının 96’ncı maddesi 4’üncü fıkrası gereğince ceza kesiliyor. Bu insanlarımız iş insanları, iş yapabilmek, müşterileriyle görüşmek veya ihalelere katılmak için sürekli yurt dışına gitmesi gereken insanlar. Doğal olarak komşu ülkelere kendi araçlarıyla gitmek istiyorlar fakat biz ne yapıyoruz? Ülkemize döviz girdisi sağlayan bu iş insanlarımıza “Kendi aracınızla yurt dışına dört defadan fazla giderseniz sizi cezalandırırız, size ceza keseriz.” diyoruz. Bu son derece yanlış bir uygulamadır, bu yanlış uygulama bir an önce düzeltilmeli ve ihracatçılarımız bu cezadan muaf tutulmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Doğu Karadeniz’den Rusya Federasyonu ve diğer Bağımsız Devletler Topluluğu ülkelerine önemli miktarda yaş meyve sebze ihracatı yapılıyor ve ihraç edilen bu ürünlerin Rus gümrüklerinden geri döndüğü haberlerini sıklıkla duyuyoruz. Narenciyeden domatese, biberden şeftaliye kadar birçok tarım ürünümüz ilaç kalıntısı, zararlı haşere ve Akdeniz Sineği gerekçesiyle Rusya sınırından maalesef geri gönderiliyor. Bu durum, Türk yaş meyve sebze ihracatçısı için büyük bir sorun ve Türkiye ile Rusya arasındaki ticarette de yaşanan sıkıntıların başında geliyor.

Öte yandan Rus limanlarında yapılan işlemlerin çok yavaş ilerlemesi gemilerde ve tırlarda bekleyen ürünlerin bozulmasına ve ticari değerlerini kaybetmesine neden olmaktadır. Rusya Federasyonu’na deniz yoluyla yapmış olduğumuz ihracatın tamamı Soçi Limanı’na yapılıyor. Soçi Limanı’nın turistik liman olması ve yetersizliği nedeniyle zaman zaman yüklü gemiler burada bekletiliyor ve boşaltmanın geç yapılması sonucunda ürünler bozuluyor. Yaş meyve ve sebze ihracatı yapan iş adamlarımız bu ve benzer sorunların bir an önce çözülmesini beklemektedirler.

Ayrıca, son dönemde petrol fiyatlarında gözlenen artışlar ihracatta nakliye maliyetlerinin oldukça artmasına neden olmuştur. İhracatçılarımız, bu maliyet artışlarının önüne geçebilmek ve komşu ülkelerle ticaretimizi daha da geliştirebilmek için yurt dışına ihraç eşyası taşıyan araçları için özel teşvik ve uygulamalar yapılmasını talep etmektedirler. Liman ücretlerinin yüksekliği, gümrük ve liman idarelerine ödenen fazla mesai ücretleri ihraç maliyetlerini büyük oranda artırmakta ve rekabet imkânımızı azaltmaktadır.

İhracatçılarımıza en büyük desteği veren EXIMBANK’ın kaynak sorunu olduğu bilinmektedir. Bu sorun, Türkiye’deki firmaların yaklaşık yüzde 98’ini oluşturan KOBİ’lerimizin ihracata yönelmelerinde yeterli desteği alamamasına yol açmaktadır. Bu nedenle EXIMBANK’ın kaynak sorunu mutlaka çözülmelidir.

Değerli arkadaşlar, Karadeniz Bölgesi’ndeki ihracatçılarımıza hizmet veren EXIMBANK Trabzon İrtibat Bürosunun Doğu Karadeniz Bölgesi EXIMBANK şubesine dönüştürülmesi ihracatçılarımızı önemli oranda rahatlatacak ve daha sıkıntısız biçimde kredi alabilmelerine olanak sağlayacaktır.

Bunların yanı sıra, Artvin Sarp Sınır Kapısı’ndaki tır kuyruğu bugünlerde 20 kilometreleri geçmiştir, şoför arkadaşlar orada saatlerce, bazen günlerce bu kuyruklarda beklemekte ve büyük mağduriyetler yaşamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

AHMET KAYA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, bir selamlama…

BAŞKAN – Evet, son selamlama için…

AHMET KAYA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Evet, tır şoförlerimizden bahsettim, 20 kilometrelere varan bir kuyruktan bahsettim. Bu şoför arkadaşlarımız orada büyük mağduriyetler yaşıyor ve bu kuyruklarda beklemeleri sonucunda da taşıdıkları ürünlerin bozulması gibi bir sonuçla karşılaşabiliyorlar. Bu sorunun nereden kaynaklandığı konusunun tespit edilmesi ve bir an önce çözülmesi gerekiyor.

Son olarak da Artvin Muratlı Sınır Kapısı’nın bir an önce açılması gerektiğini hatırlatıyor, tüm sorunların ortak akılla çözülmesi dileğiyle Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “olarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Habip Eksik                                              Mensur Işık

                                           Bitlis                                                          Iğdır                                                          Muş

                                  Hüseyin Kaçmaz                                                                                                           Murat Çepni

                                          Şırnak                                                                                                                         İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Mahmut Celadet Gaydalı, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Barış elçimiz Tahir Elçi’nin katledilmesinin yıl dönümünde onu minnet ve rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Bitlis’in Ahlat ilçesine bağlı Güzelsu (Tapavank) köyünde sağlık ocağı bakımsız olduğu gerekçesiyle doktor muayene işlemlerini son iki yıldır caminin bahçesinde bulunan taziye evinde gerçekleştirmektedir.

Doktor köye on beş günde bir gelmekte, köy insanlarının sağlıktan yararlanma hakları devletin yetersizliği yüzünden ellerinden alınmaktadır.

Sağlık ocağının tamirat ve tadilatından kaçınan zihniyet şehir hastanelerini nasıl yönetebilecek?

Yine, Adilcevaz’a bağlı Yarımada, Akçıra ve Kavuştuk köylerinde aşılar camide yapılmaktadır. Yoksa verilen mesaj “Biz de bu aşının tutacağına zaten inanmıyoruz ama camide yapılırsa belki tutar.” mı demek istiyorsunuz?

Bunlar bize gelen şikâyetlerden sadece birkaç tanesi; eminim, daha bir sürü vardır. Büyük devlet büyük hastaneler kurmakla olmaz. Büyük devlet, mezradan köye, ilçeden ile tüm insanların sağlıklı bir yaşam sürmelerine katkıda bulunmakla olunur. Kırsal alandaki sağlık ocakları sağlık sisteminin kılcal damarlarıdır. Malum, kılcal damarlar hücreleri besler ve sağlıklı bir bünye inşa eder.

Sağlık ocakları neden onarılıp fonksiyonel hâle getirilmiyor ve bir iki insana buralarda istihdam sağlanmıyor?

Değerli milletvekilleri, maalesef içinde bulunduğumuz yönetim anlayışıyla ülkeyi şirket gibi yönetme idealini gerçekleştiren, doğayı ve ekolojik yaşamı da tarumar etmiştir. Bilindiği üzere, 2013 yılında Elektrik Piyasası Kanunu yürürlüğe girdiğinde yasanın geçici 8’inci maddesiyle, özelleştirme kapsamına alınan termik santrallere rehabilitasyon ve filtrasyon sistemi kurulmasının üç yıl ertelemesi öngörülmüştü. Daha sonra santrallere çevre yatırımlarını tamamlamaları için 2018’e kadar süre tanındı. Dikkatinizi çekerim, Anayasa Mahkemesi bu kadar uzun süre ertelemeyi aykırı bulmuş ve maddeyi iptal etmişti. Tabii ki Anayasa’yı ve mahkemesini takan kim?

2016 yılında kanunda tekrar düzenleme yapılarak yatırımların tamamlanması için verilen süre Aralık 2019’a kadar uzatılmıştı. Son yapılan düzenlemeyle birlikte bu süreç 2022 yılına kadar uzatılmıştır. Hükûmetin küçük ortağı da “Teknik bir sorundur, hemen gerçekleştirilebilir bir işlem değildir.” diyerek destek vermiştir. Buradan iddia ediyorum ki finansmanı hazır ise bu işlemler en geç altı ayda tamamlanabilir. Arabasında sigara içene “Çevreyi kirletiyorsun.” diye ceza kesen zihniyet, binlerce insana ve doğadaki canlılara kül ve zehir solutan sermaye sahiplerinin lehine süreyi uzatıp duruyor. Bu, günü kurtarma politikasıdır. Yapılmak istenseydi şimdiye kadar 12 defa yapılabilirdi. Üzerinden tam altı yıl geçmesine rağmen yapılmadı ve hâlâ süreler uzatılıp duruyor.

Değerli milletvekilleri, söz konusu kanun teklifinin 13’üncü maddesine göre, ihracat tutarını sağlayan ihracatçının iki yıl süreli hususi damgalı pasaport hakkının, ihracatçıların yeni pazarlara girmeleri ve mevcut pazarlarda devamlılıklarını sağlamaları amacıyla dört yıla çıkarılması hedeflenmektedir. Uluslararası rekabet, pasaportun rengine ve süresine indirgeniyor. Bir milletin itibarı, uluslararası camiada pasaportuna gösterilen itibardır. Turgut Özal döneminde İstanbul Arap şeyhlerine parsel parsel sunulurken ben o yıllarda Körfez ülkelerinden birinde çalışıyordum. Bu ülkelere seyahatlerimde benim pasaportum didik didik aranırken Amerikalıların, İngilizlerin, Hollandalıların pasaportlarının sadece kapaklarını gösterdiğine şahit oldum. Meclis gündemini her seferinde böyle meselelerle meşgul etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.

Yapılması gereken çok basit bir işlem; tek bir maddeyle sorunu temelli bir çözüme kavuşturmak mümkün. Eğer ihracatçı gerekli koşulları sağlıyor ise hususi damgalı pasaport hakkı verilir, sağlamıyor ise geri alınır veya verilmez. Bu kadar basit bir çözüme kavuşturmak varken, her dönem bir teklifin içinde yenilik gibi sunmanın manası yoktur. İhracatçı için illa bir şey yapılacak ise üretim destekli politikalar gerçekleştirilmeli, üretimde kalite ve verimlilik ön planda tutulmalıdır.

Sözlerimi Bertrand Russell’ın bir sözüyle bitirmek isterim: “Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                             Muhammet Naci Cinisli                         Dursun Müsavat Dervişoğlu                              Orhan Çakırlar

                                         Erzurum                                                      İzmir                                                        Edirne

                                 Zeki Hakan Sıdalı                                                                                                           Ümit Beyaz

                                          Mersin                                                                                                                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Muhammet Naci Cinisli, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Torba kanun uygulamasını eleştirirken, 98 maddelik torba kanun teklifi beterin beteri var dedirtiyor. Bu, Meclisimize taammüden zarar vermekten başka bir şey değil, çok üzgünüm.

Üzerinde söz aldığım maddeyle, ihracatçılarımızın rekabet gücünü artırmak, dış pazarlarla daha güçlü ilişkiler kurmalarını kolaylaştırmak amacıyla ihracatçılarımıza verilen hususi pasaport süresinin iki yıldan dört yıla çıkarılması öngörülüyor. Halk arasında “yeşil pasaport” olarak bilinen hususi pasaport, devlet memurlarına ve belirli şartları taşıdıkları sürece bu memurların ailelerine beş yıllık süreyle verilen pasaport türüne deniyor. Hususi pasaportla birçok ülkeye belirli gün sayısıyla sınırlı olmak üzere vizesiz giriş yapılıyor. Ancak Hükûmetin yıllardır kamu hizmetlerini taşeronlaştırması sebebiyle devlet çalışanlarının çoğu bu ayrıcalıklı haktan muaf. Örneğin, geçtiğimiz pazar günü süslü laflarla günlerini kutladığımız öğretmenlerimizin durumu, ücretli öğretmenlik garabetiyle taşeron işçilerden de beter. Yabancı ülkeler saygın bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin çalışanından ülkesinde yasa dışı bir işe kalkışmayacağı için vize talep etmiyor. Diğer taraftan, devletimiz bu pasaportun kullanıcısına sadece sınırlı süreyle vizesiz dolaşım hakkını vermiyor, aynı zamanda kendi referansını da vermiş oluyor. Öte yandan, iktidarın siyaseten kendisine yakın tutmak istediklerine göz kırpmak için kullandığı bir araç hâline gelmeye başlayan yeşil pasaportun ülkemizin dış politikada sözünün gücü azalmadan kullanıcılarına sağladığı referansı ve prestiji sürdürmesini temenni ederim. Ülkemiz için hizmette bulunan tüm vatandaşlarımıza özel haklar tabii ki verilsin. Ancak demek istediğim, bu yöntemlere başvurulmak ihtiyacı kalmaksızın ülkemizin standart pasaportunun itibarını, saygınlığını artırmak ana amacımız olmalı. Ama bakıyorsunuz, Türk vatandaşı olmak isteyen yabancıların yapması gereken gayrimenkul yatırımı 19 Eylül 2018’den itibaren 1 milyon dolardan 250 bin dolara düşürüldü. Üstelik oturum izni değil doğrudan ucuz vatandaşlık veriyoruz. Birkaç gün evvel sonucu açıklanan bir araştırmayla ülkemiz 160 ülke arasında 82’nci olarak vatandaşlığı orta kaliteli ülkeler içinde gösterildi.

Değerli milletvekilleri, 23 Mart 2017 tarihinde yürürlüğe konulan ve şartları belirlenen ihracatçılara hususi damgalı pasaport verilmesi maalesef belirlenen standartlarda uygulanamıyor, her yıl bir değişiklik yapılıyor. Uygulama başlangıcında istenilen her yıl ihracat yapma şartı 3 Kasım 2018 tarihinde kaldırılarak son üç takvim yılında yapılan toplam ihracat tutarının ortalaması esas alınmaya başlanmıştı. En son Resmî Gazete’de yayımlanan kararla da ihracatçı firma temsilcilerine tanınan yeşil pasaport hakkına ilişkin ihracat limiti 1 milyon dolardan 500 bin dolara indirildi. Şimdi de görüştüğümüz maddeyle son üç yılda yıllık ortalama ihracat tutarları Cumhurbaşkanının belirleyeceği değerlerin üzerinde olan firma yetkililerine iki yıl süreyle verilen hususi damgalı pasaport süresinin dört yıla çıkarılması öngörülüyor.

Milletimizin beklenti ve ihtiyaçlarını zamanlıca karşılamak adına tekrar tekrar aynı konuları konuşmayarak ortak akılla bir düzenleme yapmanın gerekliliğini ifade etmek isterim. İhracatçılarımızın rekabet ettiği ülkelerdeki iş insanlarıyla eşit bir şekilde vizesiz dolaşım fırsatlarına sahip olmaları tabii ki önemli. Bu imkânların tüm vatandaşlarımız için sağlanması ise daha da önemli ve iktidarın görevi. İhracata sağlanan maddi desteklerin yanı sıra yeşil pasaportla ihracatçılarımızın vizesiz dolaşım hakkına da sahip olmaları umuyorum ki ihracatımıza avantajlar sağlar. Ancak 1 milyon dolarlık alt sınırın 500 bin dolara çekilmesi, ihracatımızda ve dış politikada sorunlar yaşadığımızın ipuçlarını veriyor.

Diğer yandan, ülkemiz pasaportuyla çok sayıda ülkeye vizesiz girilebildiği de bir gerçek. Her geçen gün dış dünyadan kopuk, dış politikamızın temel prensiplerinden uzak bir anlayışla dış siyaset yaparsak aklımıza gelmeyen işler başımıza gelebilir.

İleriki süreçlerde yeşil pasaportlulardan da vize istenmemesi ümidiyle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde geçen “...yer alan ‘iki’ ibaresi ‘dört’ şeklinde değiştirilmiştir.” cümlesindeki "şeklinde” ibaresinin "biçiminde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Gereğini saygılarımızla arz ederiz.

                                        Esin Kara                                                Sefer Aycan                                        Ahmet Özyürek

                                          Konya                                               Kahramanmaraş                                                Sivas

                                  İbrahim Özyavuz                                                                                                           Halil Öztürk

                                        Şanlıurfa                                                                                                                    Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Sefer Aycan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 28 Kasım. 28 Kasım tarihe “Bayrak Olayı” diye geçen hadisenin yıl dönümüdür, bu günün 100’üncü yıl dönümündeyiz. Bu günü anlatmak istiyorum.

Bayrak Olayı, Kahramanmaraş’ı işgal eden Fransızların ve yerli iş birlikçilerin şımarıklığı sonrasında Maraş Kalesi’ne çekilen Fransız Bayrağı’nı indiren iradenin günüdür. O gün, cuma namazı kılmaya giden Kahramanmaraşlının kalede bayrağını görememesi üzerine cuma namazını kılmayarak bayrağı indirmek için kaleye gittiği ve kaleden Fransız Bayrağı’nı indirerek Türk Bayrağı’nı tekrar yerine astığı gündür. O gün, Kahramanmaraş’ın işgalcilerden kurtulmasının başlangıcıdır. Aynı zamanda, bu, tüm işgalcilere karşı ilk direniş ve hareket olarak da başlamış, 12 Şubatta Kahramanmaraş kendini işgalcilerden kurtararak tarihe geçmiştir. Bu yüzden çok önemli bir günün yıl dönümündeyiz. O kahramanlığı yazan tüm kahramanlarımızı Allah’tan rahmet dileyerek anıyorum.

Bu olaydan daha sonra cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bu olayı temsilen bir bozkurt çizmiştir ve kendi çizimiyle oluşturduğu bozkurdu Kahramanmaraş’a hediye ederek bayrağı korumak için olayı temsilen yerleştirilmesini istemiştir ve bir süre bu bozkurt yerinde kalmıştır. Türklüğü ve imanı temsil eden bu bozkurt ifadesi bizim açımızdan çok önemlidir fakat daha sonra bu bozkurt yerinden alınmıştır. Şu an kale restore edilmişken, tekrar düzenleme yapılmışken Büyükşehir Belediyemizden tekrar bu bozkurdun yerine yerleştirilmesini talep ediyoruz. Bu, Türklüğün ve imanın göstergesidir ve Atatürk’ün de hediyesidir, o yüzden bizim açımızdan çok önemlidir. Buradan ifade ediyorum ki Büyükşehir Belediye Başkanlığımız bu bozkurdu tekrar yerine yerleştirsin.

Bu vesileyle, iman şehri Kahramanmaraş’tan, biraz da Kahramanmaraş’la ilgili sorunlardan bahsetmek istiyorum. Kahramanmaraş kendi kendine büyümesini de sağlayan bir şehirdir. Büyük atılımlar yapmıştır, sanayisini geliştirmiştir fakat özellikle, Kahramanmaraş, sanayide yeteri kadar imkâna kavuşamamaktadır. Organize sanayi bölgelerinin kurulması için gerekli desteğe ihtiyacı vardır. Yeni sanayi bölgeleri için, özellikle, kamulaştırma sorunu yaşamaktadır, bununla ilgili ihtiyaçların giderilmesini bekliyoruz.

Diğer bir sorunumuz da şu: Kahramanmaraş büyük bir şehir olmasına rağmen hava yolu ulaşımında, kara yolu ulaşımında ve demir yolu ulaşımında da sorunlar yaşamaktadır. Bitmeyen kara yollarının bir an önce bitmesini, demir yollarının oluşturulmasını ve özellikle de hava yoluyla, aksayan ulaşım sorunlarının da giderilmesini bekliyoruz. Kahramanmaraş’ın bunları hak ettiğini ve bir an önce de bu sorunların giderilerek ülke ekonomisine daha büyük katkıda bulunacağını düşünüyorum.

Son olarak da bugün şehit olan güvenlik görevlilerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                           Mahmut Tanal

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     İstanbul

                                        Ali Şeker                                          İlhami Özcan Aygun                                       Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                    Tekirdağ                                                     Bilecik

                                    Ensar Aytekin                                            Erkan Aydın                                Gülizar Biçer Karaca

                                         Balıkesir                                                      Bursa                                                       Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Gülizar Biçer Karaca, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Hukuk literatüründe gerçek bir yasaya karşılık gelmeyen ancak artık bir yasama dayatması hâline dönüşen, 27’nci Dönemin 19’uncu torba yasasıyla tekrar karşı karşıyayız. Torba yasanın içerisinde zaman zaman olumlu olanlar var mıdır? Elbette vardır. İşte, 14’üncü madde de bunlardan biri. Ben de 14’üncü maddeye ilişkin partim adına söz almış bulunmaktayım.

24 Haziran Seçimleri öncesinde 16 Nisanda gerçekleştirilen referandum öncesi şöyle deniliyordu: “Bu referandumla değişecek olan Anayasa’da ve değişecek olan rejimde artık erkler ayrılığı güçlendirilecek, milletvekilleri yasa teklifi verecek ve böylelikle artık, yürütme yasamanın faaliyetlerine müdahil olmayacak ve bir daha torba yasayla karşı kaşıya kalmayacağız.” Ama, üzülerek ifade etmek isteriz ki her sözde olduğu gibi bu sözler de köprüden geçinceye kadardı ve referandum bitti, 27’nci Yasama Döneminin 17’nci ayında 19’uncu torba yasayla yine Parlamentodayız.

Değerli milletvekilleri, 14’üncü madde, Denizli, Afyon, Malatya, Erzincan illerimizde meydana gelen depremler sonrasında depremzedelerimizin mağduriyetlerinin kısmen de olsa giderilmesine yönelik olup, DASK mecburiyetinin ortadan kaldırılması ve DASK olup olmadığına bakılmaksızın depremzedelerin kısmen de olsa yaralarının sarılmasına ilişkin olduğundan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu maddeye olumlu baktığımızı da ifade ediyorum.

Bu maddeye ilişkin, bugün aramızda bulunmayan değerli Denizli Milletvekilimiz Kazım Arslan –kendisini Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına saygıyla ve minnetle anıyoruz, rahmetle anıyoruz- ilk teklifi vermişti. Onun ölümünden sonra, eylül ayında aynı değişikliğe ilişkin de tarafımdan bir yasa teklifi sunulmuştu. Bu torba yasa içerisinde bu teklifin görüşülmesinin bizleri de mutlu ettiğini ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere Berfin Özek’i göstermek istiyorum, 19 yaşında. Ancak geçtiğimiz günlerde eski erkek arkadaşı tarafından yüzüne asit atılması sonucu, maalesef Berfin bu hâle geldi. 19 yaşında genç kızımız. Berfin’in salı günü duruşması vardı ve yaralamaya teşebbüsten dolayı, kendisini bu hâle getiren sanık hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası talep edildi. Berfin’in kulakları yoktu, kulak yapıldı; Berfin’in burun delikleri yoktu, burun yapıldı; Berfin’in bir gözü tamamen kör oldu, bir gözü kısmen görüyor; Berfin asidin boğazını yakması sonucu nefes almakta güçlük çekiyordu, burnuna takılan bir aparatla nefes alması rahatlatılmaya çalışıldı.

Değerli milletvekilleri, şimdi, “Öldürmeye teşebbüs değildir.” denilen Berfin’in hâli budur. Berfin 19 yaşında böyle bir genç kızken maalesef kadına yönelik bu şiddet nedeniyle bu hâle gelmiştir. Şimdi, öldürmeye teşebbüs değil de yaralama olarak bunu addetmek mümkün mü? Bu, her birimizin evladı, kardeşi ve çocuğu olabilirdi.

Evet, Berfin bizlerden adalet bekliyor. Beş duyu organı ölümcül hasar gören Berfin, sırf kadın olduğu için bu hâle getirilmesinden dolayı, ne takdiri indirimlerden ne de yaralamadan faydalanmadan, bu hâle getirenlerin, sanığının öldürmeye teşebbüsten yargılanmasını istiyor. Bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak Berfin gibi, Hafize Kurban gibi, Emine Bulut gibi kadınlarımızın haklarına sonuna kadar sahip çıkmak için üzerimize düşeni yapmayı niye bekliyoruz, hâlâ neyin peşindeyiz? Her birimiz 25 Kasımda, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde ve onun sonrasında hamasi nutuklarla hem paylaşım yaptık hem açıklamalar yaptık. Artık hamasi nutukları bir kenara bırakalım ve Berfin’e, Hafize’ye, Emine’ye ve nice ismini sayamadığımız erkek cinayeti, erkek şiddetiyle yaşamına son verilmiş ya da bu hâle getirilmiş kadınlarımıza sahip çıkalım diyorum.

Parlamentoyu, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Orhan Çakırlar                                            Ümit Beyaz

                                           İzmir                                                        Edirne                                                      İstanbul

                                 Zeki Hakan Sıdalı                                          Aylin Cesur                                              Hüseyin Örs

                                          Mersin                                                      Isparta                                                     Trabzon

                                                                                                Aydın Adnan Sezgin

                                                                                                            Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ele almakta olduğumuz 98 maddelik paket 20’den fazla kanunda değişiklik yapmaktadır. Bu kanunlar arasında Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, Medeni Kanun, Kabahatler Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu gibi -geniş bir yelpazededir- kanunlar bulunmaktadır. Her defasında torba kanun mantığını eleştirmemize ve bu yolla Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına verilen zararın altını çizmemize rağmen, AK PARTİ’li arkadaşlar bu yöntemi ısrarla ve giderek artan bir hoyratlıkla uygulamaya devam etmektedirler. Bu, saygıda kusurdur, millî iradeye saygısızlıktır.

Değerli arkadaşlar, 30 Haziran 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında taşeron işçi olarak çalıştırılmakta olan işçilerin kadroya alınmasına ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Ancak, sosyal tesis gelirleri gibi bütçe dışı kaynaklardan karşılanan hizmet alım sözleşmeleri uygulamanın kapsamı dışında tutulmuştur. Bu bütçe türü ayrımı nedeniyle orduevi, polisevi, vilayetevi, öğretmenevi, Jandarma sosyal tesisi, üniversite sosyal tesisi, bakanlıkların sosyal tesisleri ve benzeri kamu misafirhanelerinde çalışan taşeron işçiler düzenlemenin dışında tutularak mağdur olmuştur. Dönemin iktidarı tarafından, seçim sürecinde, herkesin şartsız şekilde kadroya alınacağı belirtilmiş olmasına rağmen, taşeron işçilerin kadroya alınması sırasında bir ayrım yapılarak mağduriyet yaratılmıştır. Bu durumda olan kişilerden CİMER’e başvuru yapanların bulunduğu, ilgili birimlerden kendilerine yapılan geri dönüşlerde “Sorunu incelemek için müfettiş gönderebiliriz ancak başınızı ağrıtacak hadiselerle karşılaşabilirsiniz.” şeklinde ifadeler kullanıldığına dair duyumlar mevcuttur. Bu duyumların doğru olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İktidarın, bahsedilen statüdeki işçileri kadroya almak gibi bir niyeti yoksa bile en azından ortalama asgari ücret düzeyinde olan maaşlarında iyileştirme yapılması düşünülmelidir.

Ayrıca, hepimizin bildiği gibi, iktidarın emeklilik düzenlemeleriyle ilgili çok sayıda insan mağdur olmaktadır. Emeklilikte yaşa takılanlar üzerinde ısrarla durduk, duruyoruz İYİ PARTİ olarak. Sayın Cumhurbaşkanı “Seçimi kaybedecek olsam bile EYT’lilerin taleplerini dikkate almayacağım.” dedi; hatta, İskandinav ülkelerinin erken emeklilik nedeniyle iflas ettiğini bile söyledi. Bu açıklamanın garabeti üzerinde durmayacağım. Sayın Genel Başkanımız, İskandinav ülkelerinin ekonomilerine ilişkin bazı verileri de paylaşarak bu açıklamaya gereken yanıtı zaten vermiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı birkaç gün önceki grup toplantısında da EYT’lilerin taleplerini ülke ekonomisini çökertmeye yönelik bir adım olarak nitelendirmiştir. İşinize gelmeyen her türlü talebi “dış mihrakların oyunu” “terör örgütlerinin uzantısı” ya da “ekonomiyi çökertmeye yönelik bir adım” olarak tanımlayarak bu ülkeyi yönetemezsiniz. Daha doğrusu, artık ülkeyi yönetemediğiniz için en masum taleplerin arkasında bile kötü niyet arıyorsunuz. Terörist suçlamalarıyla vatandaşları caydırmaya, sindirmeye çalışıyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde Meclise sunulan bütçe raporunda da 2019 yılında emeklilere ödenen bayram ikramiyeleri ve yaşlılık aylıklarının bütçe açığının temel nedeni olduğu belirtilmişti. Emeklilerin yıllardır heyecanla beklediği diğer bir konu da intibak düzenlemesi. Bilindiği gibi 2000 yılından önce emekli olan SSK ve BAĞ-KUR emeklileri daha yüksek emekli aylığı alıyor. 2000 sonrasında emekli olanlar da tabiatıyla bu eşitsizliğin giderilmesini bekliyor. Ayrıca, aynı unvan ya da görevden emekli olan memurlar arasında emekli oldukları kurumdan kaynaklanan emekli maaşı farkı, emeklilikle ilgili önemli sorunlar arasında.

Aralık ayında yapılacak olan Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısında bu meselenin de ele alınarak bir an önce çözüme kavuşturulmasını ümit ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde geçen “26 ncı maddesinin” ibaresinin “26 ncı maddesindeki” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         Bitlis

                                      Murat Çepni                                    Filiz Kerestecioğlu Demir               Tulay Hatımoğulları Oruç

                                           İzmir                                                       Ankara                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyle, son dönemde yaşanan depremlerde konutları zarar gören yurttaşlara verilecek kredi destekleri düzenleniyor.

Köylerde pek çok konut, iş yeri ve ahırların deprem sigortası olmadığı için yurttaşlara zararları için destek verilmesi elbette yapılması gereken bir şey fakat bu, bir deprem tedbiri değil, yine depremin yarattığı yıkımların telafisine ilişkin bir düzenleme. Oysa her şeyden önce can kayıplarını önlemek için alınması gereken tedbirlerden söz etmemiz gerekiyor. Uzmanlar, olası bir depremde on binleri bulacak can kayıplarından bahsediyorlar. 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden yirmi yıl, 23 Ekim 2011 Van depreminin üzerinden sekiz yıl geçti fakat hâlen ne olası bir depreme ne de herhangi bir afete hazır durumdayız.

Hazırlık için yeterli kaynak var mı? Var elbette. 1999 depreminden sonra depremin yarattığı hasarlar ve alınacak tedbirler için getirilen özel iletişim vergisinden bugüne dek toplam 66 milyar 379 milyon lira gelir elde edilmiş. 66 milyar 379 milyon lira gelir elde edilmiş özel iletişim vergisinden. Bu vergi, ilk yıllarda prefabrik ve kalıcı konutlara kira ve barınma yardımı ile zarar gören altyapıya harcanmıştı fakat AKP Hükûmeti döneminde kalıcı hâle getirilen bu verginin yıllardır nereye harcandığı bilinmiyordu, ta ki dönemin Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sağlık, eğitim ve duble yol için harcandığını söyleyene kadar. Bir de alay eder gibi “Bir aylık maaşımı depremzedelere bağışlayacağım.” lafzına muhatap olmuştuk. Sonra, yılların deprem vergisinin aslında deprem vergisi olmadığı bile iddia edildi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, başından beri deprem tedbirleri için toplanan vergi için “Bu, iletişim vergisidir.” deyip çıktı işin içinden. Zaten ülkemizde haberleşme pahalı, üzerine eklenen vergiler azmış gibi, bir de ekstra vergi neden toplanıyor? Herhâlde bu soruları sormamız gerekiyor arkadaşlar. Üstelik, afet durumunda hayati olan iletişim altyapısının Türkiye’de ne durumda olduğuna, hepimiz, en son eylül ayında yaşanan İstanbul depreminde de tanık olduk. GSM operatörleri, altyapılarına zarar vermeyen 5,8 büyüklüğündeki bir depremde bile kilitlendiler.

Bakınız, “toplanma alanları” demiştik. 1999 depreminin ardından İstanbul’da 496 toplanma alanı belirlenmişti. Bugün, hemen hepsi ranta açılan toplanma alanları 77’ye düşmüş durumda 496’dan. AFAD ise minicik alanları, çocuk parklarını, cami avlularını toplanma alanı göstererek 2.354 toplanma alanı olduğunu iddia ediyor; oysa toplanma alanlarının, ikamet edilecek yani konteyner ve çadır kentlerin kurulacağı, duş, ısınma gibi temel ihtiyaçların da yer alabileceği alanlar olması gerekiyor. Ranta açılan toplanma alanlarına birkaç örnek vereyim: Yapımı sırasında 10 işçinin iş cinayetinde hayatını kaybettiği Torun Center’ın yükseldiği Ali Sami Yen Stadı, Akasya AVM’nin yer aldığı eski OTOSAN arazisi ve daha niceleri, Erenköy’de Tarım İl Müdürlüğünün bulunduğu yerler.

Evet, mesele yine rant, yine rant. Her şey ve her dönüşüm deprem değil rant odaklı arkadaşlar. 2 milyon ruhsatsız ve iskânsız bina var fakat projeler kentlerin rant değeri yüksek bölgelerinden başlatılıyor. Mevcut yapı stokunun büyük bir kısmı onarılıp güçlendirilebilecekken “yık, yap” anlayışıyla yalnızca kârı hedefleyen projeler hazırlanıyor.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin ve akademisyenlerin yıllardır üzerinde durduğu gibi, tüm mevcut binaların önce envanterinin çıkarılması “yık, yap” anlayışı yerine güçlendirilebilecek binaların bir an önce güçlendirme çalışmalarının yapılması gerekiyor. İstanbul ve Van depremleri yüreğimizin büyük bir acısıdır ama biz bunun sadece bir felaket, doğal afet olmadığını biliyoruz. Deprem değil sorumsuzluk öldürür arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Mahmut Tanal                                            Yaşar Tüzün                                      Ali Mahir Başarır

                                         İstanbul                                                     Bilecik                                                      Mersin                                       Ali Öztunç                                               Erkan Aydın                                              Nihat Yeşil

                                   Kahramanmaraş                                                Bursa                                                       Ankara

                               İlhami Özcan Aygun                                          Ali Şeker                                             Ensar Aytekin

                                         Tekirdağ                                                    İstanbul                                                    Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi vardır.

Sayın Ali Mahir Başarır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bugün Hakkâri ve Şanlıurfa’da şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Dün Mecliste milletvekillerimiz bu ucube sistemi tartışırken AKP Grubu bu sistemin makul bir sistem olduğunu, doğru bir sistem olduğunu anlatmaya çalıştı. Bakın, bir örnekle bu sistemin bu ülkeyi, bu Meclisi, bir milletvekilini ne hâle getirdiğini anlatmak isterim. İçişleri Bakanı Soylu’ya bir soru yönelttik, soru aynen şu: “2002 yılından bu zamana kadar geçen süre içerisinde Bakanlığınız, valilikler, kaymakamlıklar aracılığıyla kutlamaları iptal edilen kaç millî bayramımız vardır? Neden iptal edilmiştir?”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok eskidi bunlar ya, çok eskidi.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Cevap geldi -ben bunu konuşmuyorum- cevap şu: “İletiniz görülmüştür. Bilgilerinizi rica ederim.” Ve boş bir sayfa. Bakın, ciddiyetten uzak, Meclisi, halk iradesini hiçe sayan bir cevap, bu Meclisle dalga geçen bir cevap; atanmışların seçilmişleri tanımadığı bir sistemi anlatıyor. Ama bu yaklaşım böyle bir Bakana yakışır, tam Soylu’nun kendisinden beklenen bir davranış. Dünü ile bugünü belli olmayan, geçmişini unutan bir Bakan ama bu Bakana geçmişte söylediği bazı cümleleri buradan hatırlatalım, belki Meclis hatırlar.

Bakın, bu Bakan 20 Nisan 2008’de ne demiş: “Bu ülkenin herkese çatan ve kaos yaratan bir Başbakanı -pardon, şimdi Cumhurbaşkanı- var. Akşam evine gittiğinde karısına ve çocuklarına boynu büyük kalan esnafın, çiftçinin yerine kendini koymuyor. Kendisi evindekilerin yüzüne nasıl bakıyor? Başbakan at üstünde durmayı nasıl beceremediyse ülkeyi yönetmeyi de aynı şekilde beceremedi.” Soylu diyor bunu.

10 Aralık 2008: “AKP Hükûmeti yanlış ekonomi politikası sonucu bayramları da millete zehir etti. İnsanlarımız gülmeyi unuttu. Beceriksizlik ve yetersizlikle Türkiye’yi krizle karşı karşıya bıraktılar -en güzeli, belki söylediği en doğru şey- paçalarından yolsuzluk akıyor.” Bunu Soylu diyor.

31 Aralık 2008: “Sen Olmert’le görüşüyorsun, ertesi gün katliamlar oluyor. Milletin ümitlerini boşa çıkardın, boyan döküldü Recep Tayyip Erdoğan.”

25 Şubat 2009: “‘Yolsuzluklarla mücadele edeceğim.’ diyen Hükûmet, Türkiye'yi yolsuzluk çukurunun içine batırdı. ‘Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyeceğim.’ dediler, her gün, tüyü bitmemiş yetimin üzerinden siyaset yapıyorlar. Başbakan bu ülkeyi rantın babası hâline getirdi.”

Evet, son, 14 Mart 2009: “AKP mensupları uzun zamandır Genel Başkanları ve Cumhurbaşkanlarını padişah olarak görmek istiyor. Eleştirilmesi gerekenler, insanları bu duruma getirenler, sadaka kültürünü yaratanlar.”

Peki, bu İçişleri Bakanı bugün ne diyor? “Allah şahittir ki bütün bedenim kan gölüne dönse de Erdoğan’dan ayrılmayacağım.”

Sorumuza cevap vermeyen bir İçişleri Bakanı, hukuku tanımayan bir İçişleri Bakanı. Bana göre, vermiş olduğu ahlaki olmayan bir cevap; diyor ki: “Milletvekilleri kim? Meclis kim? Benim tek bir sorumluluğum var Recep Tayyip Erdoğan’a.” Ama dün dediklerini kendisine hatırlatmak isteriz. Siz, saraya girenin çıkanın hesabını yapıyorsunuz, bence bir saraydakilere bakın, ne diyor Cumhurbaşkanıyla ilgili; bir Bakanlığınıza bakın, geçmişte ne diyor. Bence en çok AKP Grup Başkan Vekilleri, yöneticileri, bu soruya verilen yanıttan utanç duymalı, utanç duymalı çünkü 100 tane soru soruyorsak bu Bakana, 90 tanesine cevap verme tenezzülünde bulunmuyor. En son yaptığı da boş bir kâğıt yolluyor. Yani tekrar tekrar söylüyorum, diyor ki: “Şu Meclis benim için hikâye, varsa yoksa saray.”

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, biraz evvel konuşan hatibin üslubunu, dilini, tarzını tasvip etmek asla mümkün değil.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yakışıyor ona, yakışıyor!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Temiz bir dille konuşulması ve şahsiyatla uğraşılmaması İç Tüzük’ün bütün milletvekillerine amir hükmü. Gerçi cevap vermeye de tenezzül etmemek isterdim ama kayıtlara geçmesi açısından sadece bunu ifade etmek istiyorum: Sayın İçişleri Bakanımızın hakikaten terörle mücadele konusunda canhıraş bir şekilde büyük mücadelesini herhâlde hazmedemeyenler, bu konuda güvenlik güçlerimizin başarılarını hazmedemeyenler bu yönteme başvurup -hani, müflis tüccar eski defterleri karıştırma ihtiyacı hissedermiş- yıllar önce söylediği iddia edilen sözlere bu konuda hakikaten vurgu yapması bu acziyetin ifadesi olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …milletimizin huzurunda acziyetin tecellisi olarak ortaya konulmuştur. Bunun kayıtlara geçmesini istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Kayıtlara geçti.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Orhan Çakırlar                                       İsmail Tatlıoğlu

                                           İzmir                                                        Edirne                                                       Bursa

                                      Şenol Sunat                                          Zeki Hakan Sıdalı                                          Ümit Beyaz

                                          Ankara                                                      Mersin                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde Sayın Şenol Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım, Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.

Evet, bugün peş peşe gelen acıyla kahrolduk, 5 şehit; 2 askerimizin havan topuyla, 3 askerimizin de Hakkâri ve Pençe Harekâtı bölgesinde yıldırım çarpması sonucu şehit olması. Allah hepsine rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Allah ailelerine sabır versin.

Değerli milletvekilleri, her gün bir iki şehit veriyoruz sessiz sedasız ama bu gelen 98 maddelik kanun teklifinde keşke şehitlerimiz ve gazilerimiz için de bazı değişiklikler yapılabilseydi.

Bakın, Türk vatanı ve milletinin varlığı için, Türk devletinin bölünmez bütünlüğü için canlarını feda etmekten çekinmeyen ve genç yaşta, hayatlarının baharında toprağa düşen şehitlerimizin yakınları ve gazilerimiz için ne yapsak azdır. Evet, bildiğiniz gibi Anayasa 61’inci maddede “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.” hükmü var. 10’uncu maddeye göre “Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”

Evet, değerli milletvekilleri, bu teklifte şehit ve gaziler için sadece derneklerle ilgili “şehit” ve “gazi” ibaresinin kullanımını idareye bırakmışlar. Hâlbuki, biz bu konuda… Bir de 5’inci maddede Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların bakmakla yükümlü bile olmadıkları ailelerine ömür boyu sağlık hizmeti öngören bir madde de var. İşte, keşke bunu yapabilsek hep birlikte sayın milletvekilleri, bunu yapabilsek; şehit erbaş ve er evliyse, biliyorsunuz, anne ve babaları çok düşük maaş alıyorlar ve bu kişilere en az asgari ücret tutarında maaş verilebilmesini sağlayabilsek. Malul gazilerin sigorta prim başlangıçlarını ve prim günlerini sıfırlayan, ayrıca gazilikten doğan sakatlıklarını hiçe sayan maddeler mutlaka yürürlükten kaldırılmalı ve erken emeklilik hakları malul gazilere mutlaka verilmeli. Şehitlerimizin ikinci çocuklarına, malul gazilerin çocuklarından en az birine istihdam hakkı verilmeli. Ülkemizde engellilere verilen ÖTV’siz araç alma hakkının malul gazilere de verilmesini mutlaka istemeliyiz ve yerine getirmeliyiz. Şehit ve gazi çocuklarına ÖSYM, KPSS sınavlarında ek puan verilmesi ve vakıf ve özel üniversitelerde ücretsiz kontenjan açılmasını sağlamalıyız.

Değerli milletvekilleri, şehit ve gaziler, maalesef basına intikal ettiği gibi ve belki kulaktan duyma haberlerle “güneydoğu gazileri ve şehit yakınları” “15 Temmuz şehit ve gazileri” olarak ifade ediliyor. Bu doğru olmayan bilgiler yüzünden şehit aileleri bizi çok sık arıyor. Açıklamaların bir kere resmî bir hüviyet kazanması lazım. Mesela, otobüse biniş kartlarında, birinde kocaman “gazi” yazarken diğerinde “serbest kart” yazmamalı.

Hassas bir dönemden ve süreçten geçiyoruz. Bunların mutlaka dikkate alınmasının çok önemli olduğunu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde geçen “ibaresinden sonra” ibaresinin “ibaresinin ardından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Habip Eksik                                              Mensur Işık

                                           Bitlis                                                          Iğdır                                                          Muş

                                      Murat Çepni                                                                                                            Abdullah Koç

                                           İzmir                                                                                                                           Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Abdullah Koç, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sözlerime Sayın Tahir Elçi’yi rahmetle anarak başlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün kayyumun tarihine şöyle bir bakmak istiyorum. Kayyum, esasında kelime olarak Medeni Kanun’da düzenlenmiştir. Medeni Kanun’da “Kayyum, tüzel kişiliklerin kendilerini idare etmemeleri durumunda atanır.” şeklinde bir hüküm söz konusudur.

Diğer tarafta, yine bu hükme benzer hususlar Anayasa 127’nci maddede ve Belediye Kanunu 45’inci maddede yer almaktadır. Anayasa’nın 127’nci maddesi “Seçilmiş organlar hakkında bir soruşturmanın olması hâlinde İçişleri Bakanlığı kesin hükme kadar görevden uzaklaştırır.” diyor ama bütün meclisten bahsetmiyor. Yine, Belediye Kanunu 45’inci madde, başkanlığın boşalması durumunda on gün içerisinde seçime gidilmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak 2016 yılındaki değişiklikle “Terör suçlamasından doğrudan atama yapılır.” diyor. Bu durumun Anayasa’nın 127’nci maddesi ile 2’nci maddesine tamamen aykırı olduğunu açıkça belirtmek istiyoruz. Neden? Çünkü kayyum uygulamalarıyla meclis feshediliyor, çünkü kesinleşmiş bir suç olmadığı hâlde görevden alınıyor, çünkü “terör” kavramı tartışılan bir kavram olması nedeniyle buna dayandırılıyor. Bunların tamamı Anayasa’nın sert çekirdek hakkı olan demokratik ve hukuk devleti ilkesinin ihlali anlamına geliyor.

Sayın milletvekilleri, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgeler hep olağanüstü yöntemlerle idare edildi. Şöyle bir iki örnekle ve harita üzerinde göstermek istiyorum: Değerli milletvekilleri, Şark Islahat Planı, 1925; umumi müfettişlik uygulanan iller, 1927-1935; olağanüstü hâl bölge haritası ve olağanüstü hâl bölge valiliği, 1986; AKP’nin geçici güvenlik bölgesi ilan ettiği dönem ve 2016’da kayyum haritasıyla ortaya çıkan harita.

Değerli milletvekilleri, sizce bu haritalar neyi ifade ediyor? 1991 yılına kadar “şaki” diye adlandırmalar yapıldı, 1991 yılından itibaren Terörle Mücadele Yasası’yla -tırnak içerisinde- “terörist” tanımlamasıyla Kürtlerin her türlü talebi bu kanunla örtbas edildi, terörize edildi.

İnsan, aklıyla insandır değerli milletvekilleri. Manipülasyonlarla gerçeklerin üstü örtülüyor, tarihimiz ve insanlığımızla alay ediliyor âdeta. Bu haritalar Kürt sorununun yüz yıldan bu yana devam ettiğinin ve bir kangrene dönüştüğünün fotoğrafıdır. Halkı kandıramazsınız ve haritalar tesadüf değildir. Aynı bölge, aynı iller ama sadece tarihler ve adlandırmalar değişiyor.

Değerli milletvekilleri, 31 Mart seçimlerinde partimiz toplam 65 belediye kazanmıştır. 19 Ağustos 2019 tarihinde Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyelerimize kayyum atandı ve neredeyse her hafta bu yenileniyor. Son durumdaki verileri özetlersek kayyum atanan belediye sayısı 24, kanun hükmünde kararnameyle alınan belediye sayısı 6’dır. Kayyum uygulamasıyla özellikle eş başkanlık sistemimiz hedef alınmaktadır.

Kayyumlar yolsuzlukla işe başladı. 9 kayyum yolsuzluktan görevden alındı, 55 kayyum cemaatten dolayı görevden atıldı, Sayıştay 58 adet suç duyurusu dosyası teslim etti. Yolsuzluk ve borç miktarı toplamda 6,3 milyar TL civarında değerli milletvekilleri.

Sonuç olarak, 31 Mart 2019 yerel seçimleri sonrasında Türkiye’de yaklaşık 4 milyon 723 kişi seçtiği kişiler tarafından yönetilmiyor. Sayın milletvekilleri, bu iktidar halkımıza demokrasiyi layık görmüyor ve şunu belirtmek istiyorum: Bu halk neden bu kadar sessiz biliyor musunuz? Bu halk sandığın yeniden kurulacağı günü bekliyor, o günü bekliyor bu halk ve günü geldiğinde bu halkın sizleri bu iktidara layık görmeyeceği ortaya çıkacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                           Mahmut Tanal

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     İstanbul

                                        Ali Şeker                                          İlhami Özcan Aygun                                       Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                    Tekirdağ                                                     Bilecik

                                    Ensar Aytekin                                                                                                             Erkan Aydın

                                         Balıkesir                                                                                                                       Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Nihat Yeşil, buyurun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben konuşmama başlamadan önce dün İzmir’de Alevi vatandaşlarımıza karşı işlenen bu insanlık dışı suçla ilgili özellikle kamu görevlilerinden ve cumhuriyet savcılarımızdan istirhamımız şudur: Hep bu olaylar sürekli gündeme gelirken ya basit bir olay diye ya da hamasi nutuklarla geçiştirip götürüyoruz. Bu olayların sadece dünü bugünü olarak hesaplandığı zaman yüzlerce, belki binlerce insanımızı bu noktada provoke eden bu tür unsurların mutlaka kamuoyu tarafından teşhir edilip gerekli cezanın verilmesi lazım. Bu, Sivas’ta oldu, Maraş’ta oldu, Malatya’da oldu, Elâzığ’da oldu, hemen hemen her yerde benzer olaylar gündeme geliyor ama ne hikmetse bir türlü bu faili meçhul cinayetler aydınlatılmıyor. Bugün faili meçhul cinayetlerden bahsederken rahmetli, barış elçisi, gerçekten demokrasi yanlısı Tahir Elçi’yi de buradan rahmetle anmak istiyorum. O da faili meçhul bir cinayet noktasında devam etti gitti. Buna benzer olaylar hep örtülerek gidiyor. Demokrasiye karşı işlenmiş bu cinayetlerin mutlaka ortaya çıkarılıp sorgulanması lazım.

Değerli arkadaşlar, dün Kenan Evren’le ilgili bir önerge verildi, adının sokaklardan, yollardan, beldelerden silinmesi için. Sadece ad silmekle bunlar silinmiyor. Eğer o ülkenin hukukunu, demokrasisini geliştiremezseniz, demokratik kurallarını oturtamazsanız, asla, bu darbe hukukunu ortadan kaldırmadığınız sürece bu insanların isimleri ne silinir ne de anlayışları yok edilir. Biz dün olduğu gibi bugün de diyoruz ki demokrasiye inanan, demokrasi güçlerinin tümünün -sivil toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, aydınların, yurtseverlerin- olması gereken o temel değerleri bir bütün olarak, bu yasalar gelirken de aynı noktayı taşıyoruz ama maalesef kırk yıldan beri darbe hukukuyla… Bir de Anayasa’ya tüm siyasi partilerimizin ortak bir önerge vermesi doğru bir yöntemdir ama önerge vermekle, hamasi nutuklar atmakla bunlar çözülmüyor. Bunların gerçekten köklü çözümü olmuyor. İşte üç gün önce kadına karşı şiddet noktasında sözüm ona anmaya, gene hamasi nutuklarla… Genel Başkan Yardımcımız Sayın Gülizar Biçer biraz önce bir genç kızımızın fotoğrafını bize gösterdi. Bunlar hepimizin ibret alması gereken temel değerler. Biz niye bu ibreti almıyoruz? Sadece ölenlerle… Sayın İçişleri Bakanımızın, Sayın Adalet Bakanımızın, Sayın Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımızın 2019 yılı için verdikleri rakam 309 kadınımızın cinayetle gittiği yönünde. Bu sadece cinayete resmî olarak yansıyan rakam ama böyle, mağdur edilip sakat kalan binlerce kadınımız, gencimiz var. Sadece laflar ile hukuk dışı yöntemleri bu ülkede egemen kılan bu anlayışı yok etmediğimiz sürece biz bunlarla daha çok baş başa kalırız ve bunun ağırlığı altında da hepimiz ezilir, gideriz.

O anlamda, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında olan tüm siyasi partiler olarak bizler, gerçekten, eğer darbe hukuku üzerinde demokrasiyi, insan haklarını egemen kılmak istiyorsak önce arınmamız lazım. Biz ekonomisi bozuk olan… En temel sorunlar olan bu sosyal ve toplumsal sorunlar başta ekonomik sorunların çözülmesiyle çözülüyor. Bu bütçenin yoksula, garibana, fakire, memura, işçiye getirdiği hiçbir şey yok; ne yatırıma var ne işçiye var ne köylüye var ne çiftçiye var ne çalışana var, hiçbirine bir şey getirmiyor. Sadece ne getiriyor? Güvenlik yasalarıyla bir şeyler örtülmeye çalışılıyor. Tabii ki güvenliğimiz önemli. Biz güvenlik yasaları çıkarılmasın, onlar önlenmesin demiyoruz ama bunları yaparken de bu mutlaka ekonomik sorunların çözülmesiyle mümkün olur. Eğer bir insan huzuru yerindeyse gidip intihar eder mi değerli arkadaşlar? Huzuru yerinde olan adam hiç gidip bir cinayet işler mi arkadaşlar? Huzuru yerinde olan insan gidip başka insanlara müdahale eder mi arkadaşlar? Asla etmez. Bunların tüm temel sorunu; başta ekonomi, hukuk ve demokrasi sorunu. Eğer biz bunları çözersek, bunlarla ilgili kanunları düzeltirsek, bu ülkeye doğru şeyler yapmış olursak hepimiz vicdanımızla kamuoyu nezdinde gidip o değerleri savunmaya gönül rahatlığıyla devam ederiz ama bunlar olmazsa, işte, çıkıp burada -müsamere yapar gibi- birbirimize laf atarak bunlar olmuyor, bunlar çözülmüyor. Temel sorunumuz demokrasi sorunu, hukuk sorunu, ekonomi sorunu. Biz bunları çözdüğümüz an Türkiye’de demokrasiyi de çözmüş oluruz. Demokrasiyi getirirsek bunları da çözeriz, ekonomik sorunları da çözeriz, insan hakları sorununu da çözeriz, faili meçhul cinayetleri de çözeriz ama bunları yapmadığınız sürece bunların hiçbirini çözemezsiniz, onun altında ezilirsiniz, yok olmaya da mahkûm olursunuz.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                  Ümit Beyaz                                 Ahmet Kamil Erozan

                                           İzmir                                                       İstanbul                                                      Bursa

                                 İbrahim Halil Oral                                        Feridun Bahşi                                            Hüseyin Örs

                                          Ankara                                                     Antalya                                                    Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Feridun Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan, şehitlerimize rahmet diliyorum, ruhları şad olsun.

Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve adalet bir ülkenin olmazsa olmazıdır. Hazreti Ali, kendisine sorulan bir soru üzerine “Devletin dini adalettir, adalet olmayan devlet dinsizdir.” diye cevap vermiştir. Nisa Suresi’nin 58’inci ayeti ise “Kesinlikle Allah size devlet yönetimi ve milletin iradesiyle ilgili emanetleri mutlaka ehil ve emin kimselere vermenizi ve karar verirken veya tercih yaparken insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adalet ve hakkaniyetle hükmetmenizi emretmektedir.” şeklindedir. “Adalet”in anlamı ise hak ve hukuka uygun, hak ve hukuku gözetme ve yerine getirme, doğruluktur. Adalet olmayan yerde ne ahlak olur ne huzur ne de mutluluk.

Peki, hak ve adalet nasıl sağlanır? Tabii ki ehliyet ve liyakatle ancak günümüzde, ehliyet ve liyakat tamamen ortadan kaldırılmış, yerine ise sadece ve sadece sadakat geçerli akçe hâline getirilmiştir. Siyaset, cemaat ve tarikata bağlılık bir göreve gelmede âdeta ön şart hâline getirilmiştir. İşe alım sürecinde, başvuranların teknik yeterliliği, kişiliği, zekâsı yani işe ehliyeti veya liyakati olup olmadığına bakılmaksızın sadece ve sadece mensup olduğu parti, tarikat veya cemaate bakılmaktadır. İşe gireceksen önce AK PARTİ’li olacaksın, sonra, AK PARTİ’li olmak yetmiyor, önceleri, 2014 yılına kadar, FETÖ'cü olacaksın, sonrasında ise Menzil ya da başka bir cemaate mensup olacaksın. Bunun dışında bir mensubiyetin varsa veya herhangi bir gruba mensubiyetin yoksa işe girmen imkânsız.

Anayasa'nın, “Kamu Hizmetlerine Girme Hakkı” başlıklı 70’inci maddesinde, “Her Türk kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez.” denilmektedir. Yine, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırma zorunluluğu dile getirilmiştir. Gördüğünüz gibi, memur alımlarında ve görevde yükselmelerde ehliyet ve liyakatin esas alınması gerektiği Anayasa ve kanunlarda açıkça belirtilmiştir. Buna rağmen, bizde torpil almış başını gidiyor. Anayasa “Torpil yapamazsınız.” demesine rağmen, siyasetçilerin ve yüksek bürokratların Anayasa'yı hiçe sayıp torpili Türkiye'de rutin uygulamaya sokmaları Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğu gerçeğiyle bağdaştırılamaz. İnsan kayırmacılığının zirve yaptığı yeni Türkiye'de liyakat sistemini yeniden tesis edebilmek için memur alımları ve görevde yükselme uygulamaları muhakkak merkezî sınav, artı, merkezî yerleştirme esasına göre yapılmalıdır. Adına “mülakat” veya “sözlü” denilen sınavlar mutlaka ve mutlaka kaldırılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, diğer bir konu ise 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle belediye şirketlerine aktarılan işçiler. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle belediye şirketlerine aktarılan işçiler maalesef mutlu değiller. Bu işçiler kadroya geçtikten sonra sosyal haklar yönünden değişen hiçbir şey olmamış, hatta, geriye gidiş olmuştur. Taşeronda çalışırken maaşları asgari ücret, artı, eğitim durumuna göre yüzdelik farklar olarak yansıtılıyordu fakat kadroya geçince bu fark ödemeleri kaldırıldı. Yine, kamu kesimi toplu iş sözleşmesine dâhil edilmedikleri için de her altı ayda bir yüzde 4 zamma mahkûm edildi. Hâlen bir köle düzeni içinde yokluk ve yoksulluk içinde çalıştırılmaktadırlar. Tayin hakkı verilmediği için aile bütünlükleri bozulmuş durumdadır. Taşerondan belediye şirketlerine geçirilen bu işçilerin sorunlarına acilen çözüm bulunmalıdır. Buralarda çalışan işçiler de sürekli işçi kadrosuna geçirilerek mahrumiyetleri sona erdirilmelidir. Yargı kararları uygulanmamakta, işe iade davalarını kazanan işçiler kadroya alınmak için başvurduklarında ret cevabı almaktadırlar. Bu konuda da bir düzenleme yapılmalıdır diyor, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde geçen “sonra” ibaresinin “ardından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         Bitlis

                                     Musa Piroğlu                                             Murat Çepni                                   Ayşe Acar Başaran

                                         İstanbul                                                       İzmir                                                       Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi var.

Sayın Musa Piroğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, dün burada bir konuşma yaparken dedim ki: “Bütçeden kendilerine yönelik çeşitli kolaylıklar bekleyen, yaşamlarını kolaylaştıracak adımlar bekleyen çalışan milyonların bu Meclisten bir beklenti içinde olmaması gerekiyor. Zira bu iktidar çoğunluğunun onların çıkarlarını temsil etmeye niyeti yok.” Bugün yapılan tartışmalar ve Sayın Engin Altaylı’nın bir sürü rakamla açık açık söylemesine rağmen iktidar temsilcilerinin yok saydığı işsizlik, sefalet ve benzeri rakamlar karşısındaki duyarsızlık, bu dediğimi bir kere daha haklı çıkarıyor.

Ben, engellilerin iki temel konusunu vurgulamak için buraya çıktım. Bunlardan birincisi, KHK’yle işten atılan 2 bin engellinin sorunudur. İşsizlik rakamı dile getirildi, yüzde 14’e dayanmış durumda ve işsizlik, emek gücünü satarak geçinen insanlar için ölüm demektir, emek gücünü satarak geçinen insanlar için işsiz kalmak hayatını sürdürememek demektir, bir engellinin iş bulması ise bu koşullarda çok daha zordur.

Hükûmet, yaklaşık 125 bin insanı işten atarken, aynı zamanda 2 bin engelliyi de bir gece kararnamesiyle işinden atmıştır. Kendi kadrolarını doldurmayan iktidar, çalışan engellileri işten atarak onları sefalete ve ölüme terk etmiştir. Bu 2 bin engellinin bin tanesi emeklilik yaşına gelmiştir, on beş yıl çalışmıştır ve şimdi, bu bin engellinin emeklilik hakkı da elinden alınmıştır.

Bütün bu uygulamalar, doğal olarak şu soruyu getiriyor: Vicdan var mı? Ve ben diyorum ki bu iktidar zaten vicdanla çalışmıyor, emirle çalışıyor ve bu emirler gereği bu insanlar mağdur ediliyor ve mağdur edilmeye devam ediliyor, ölüme ve sefalete mahkûm ediliyor.

Bu iktidarın bir engelli politikası var. Bu engelli politikası engelliliği ticarileştirmek üzerinden yürütülüyor. Engellilere birtakım sadaka niyetine maaşlar bağlanıyor, bakım ücretleri bağlanıyor ve engelli sorunu özel sektöre ya da ailelere havale ediliyor.

Bunlardan birisi de özel rehabilitasyon merkezleri. Sayısı yaklaşık 2.650 civarında olan bu merkezlerin önemlice bir kısmının yöneticisi ya da mülkiyetinde siyasiler var. Bunlarda 32 bin öğretmen çalışıyor. Devlet, dört yılda 24 milyar lira bu merkezlere para yollamış. Bu 32 bin öğretmen, öğretmen olmalarına rağmen, 657’ye bağlı olmalarına rağmen, işçi statüsüyle çalışıyor. Engelli birey ticari bir meta olarak burada pazarlanırken, bu işletmeleri işletenler kısa yoldan para kazanırken bu engelli öğretmenlerin bütün statüsünü yok sayıyor. Köle gibi çalıştırılıyorlar, hiçbir sosyal hakları yok, hiçbir kazanımları yok ve bunlar aslında öğretmen olarak sayılmıyorlar ve Millî Eğitim bütçesinden bu yıl da bu işletmelere oldukça yüksek bir rakamın ödenmesi planlanıyor.

Şimdi, bütün bunlar, bu yoksulluk, bu sefalet anlatılırken ısrarla bu kürsülerden bir pembe tablonun çizilmesi, bir başarı tablosunun çizilmesi, bir yükselen, güçlenen ülke tablosu çizilmesi insanı hayrete düşürebiliyor ve bütün bunlar yapılırken siyasi iktidarın bütün sözcüleri temel bir dilekle sözlerini bitiriyorlar, diyorlar ki: “Allah’ın yardımıyla hepsini çözeceğiz.”

Ben buradan tekrar seslenmek istiyorum: Sizin bu yardıma ihtiyacınız yok. Yardıma ihtiyacı olan, kanı emilen, sefalete, intihara sürüklenen yoksul yığınlarıdır. Eğer bir dilekte bulunacaklarsa, Allah’tan yardım dilenecekse bunu dilemesi gerekenler yoksullardır çünkü seçtikleri bu çoğunluk bu yoksulları bu sefalete iten ana etmendir. Allah esas onlara yardımcı olsun. Size ise zaten yapacak hiçbir şey yok, yardımla da bu ülkeyi bir yere çıkarma şansınız yok. (HDP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, 60’a göre söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasında soyadını “Altaylı” olarak ifade ettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Musa Piroğlu…

BAŞKAN – “Altaylı” dedi size, düzelttik.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, Altay. Yalnız, herhâlde şöyle oluyor: Bu Fatih Altaylı ne zaman sükseli bir program yapsa ertesi gün bana da “Altaylı” diyorlar, üzülüyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sükseli program mı yaptı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, evet.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Babacan’la yaptı. İkizlerden Babacan var ya…

BAŞKAN – Efendim?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İkizlerden Babacan’la yaptı. Davutoğlu ve Babacan ikiz, Babacan’la yaptı.

BAŞKAN – Öyle mi? Biz Mecliste yoğun biçimde çalıştığımız için öyle ufak tefek işlerle ilgilenmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Siz zaten ilgilenmeyin Sayın Başkanım.

BAŞKAN – 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Mahmut Tanal                                            Yaşar Tüzün                                   Mehmet Ali Çelebi

                                         İstanbul                                                     Bilecik                                                        İzmir

                                     Erkan Aydın                                       İlhami Özcan Aygun                                          Ali Şeker

                                           Bursa                                                      Tekirdağ                                                    İstanbul

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                            Ensar Aytekin

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ali Çelebi’nin.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Şehitlerimiz var, onlara Allah’tan rahmet diliyor, milletimize başsağlığı diliyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti düşmanlarına da buradan seslenmek istiyorum: Biz bitmeyiz, bizi bitiremezsiniz. Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale’de “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” emrinden beri biz bitmedik. Yerimize hep yenileri gelmiştir, bundan sonra da gelecektir. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İki statüyle ilgili sorunlardan bahsetmek istiyorum, birincisi uzman jandarmalar. Şimdi, uzman jandarmalar uzman erbaşlarla karıştırılıyor. Aslında, hiç alakası yoktur bunların, isim benzerliği vardır. Bunu önlememiz lazım öncelikle. Uzman jandarmalar, uzman erbaş ve erlerin üstüdür. Tamamına yakını da üniversite ve yüksekokul mezunudur.

Şu an uzman jandarma statüsünde bulunan 17 bin personel sadece Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde çalışmaktadır. Hava, Kara ve Deniz Kuvvetleri bünyesinde eşiti ve emsali bulunmayan bir statüdür, eşiti yoktur. Bunlar, Jandarma Okullar Komutanlığı bünyesinde faaliyet gösteren uzman jandarma okullarından mezun olmuşlardır. Okulları vardı önceden, 2012’den sonra Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu okul kapatılmıştır. Kuvvetler reorganize olup bu kadrolar kapatıldığı için astsubay kadrolarına çevrilmiştir. Yani yaptıkları iş aslında o kadar teknik, o kadar önemli ki şu an astsubay kadrolarında çalışıyorlar, astsubay gibi çalışıyorlar fakat astsubaylarımızın özlük haklarına sahip değiller, onu da dipnot olarak söylemek isterim. Bu nedenlerle, isimlerinin “yardımcı astsubay” olarak değiştirilmesi personelde genel bir beklenti hâlini almıştır. “Yardımcı astsubay olmak istiyoruz.” diyorlar, bu konu da önemli.

Şimdi, asıl önemli konu şu: Okullarının hizmetten sayılmaması. Bamteline geliyorum. Bir okul okuyorlar, bu, hizmetten sayılmıyor. Bu, Komisyonda da görüşüldü aslında, bir onay da çıkmıştı, inşallah çözüleceğini de düşünüyoruz. Silahlı Kuvvetlerde 3 tane muvazzaf statü var: Subay, astsubay ve uzman jandarma. Şimdi, biz subaylar harp okulunda okuyoruz dört sene, bunlar fiilî hizmetten sayılıyor; astsubaylar okuyor okullarında, onlar da fiilî hizmetten sayılıyor ama iş uzman jandarmalara geliyor, onların da okulları var, onlarınki sayılmıyor. Direkt burada bir haksızlık var, direkt bir haksızlık var, işin bamteli de bu zaten. Bunların bir senelik okul sürelerinin hizmetten sayılması gerekiyor.

Bakın, daha alt rütbedeki uzman erbaşların askerlikte geçen süreleri dahi hizmetten sayılırken, uzman jandarmaların okulda geçen süreleri sayılmıyor. Bu işin mutlaka düzeltilmesi gerekir. Bu, negatif ayrıştırma demektir düzeltilmezse.

Komisyonda önerge verdik “Çözeriz.” denilerek geri çekildi. Kurum olarak Jandarma Genel Komutanlığından bahsediyorum. Jandarma Genel Komutanlığının oluru var, herkesin oluru var şu an. Milliyetçi Hareket Partisinin onayladığını biliyorum, değilse, tersini söylerlerse sevinirim. İYİ PARTİ de onaylıyor, Komisyonda AK PARTİ Grubu da onayladığını söyledi. Dolayısıyla şu an bir sıkıntı yok. Artı, mali açıdan da “Siz hizmetten sayın, parasını biz öderiz.” diyorlar. Bu, önergemizde de mevcut. Yani bu işin yarısını direkt uzman jandarmalar üstleniyor, diğer yarısı SGK’ye kalıyor. O da olağan bir süreç. Dolayısıyla bunun geçmesi gerekiyor.

Artı, kanun teklifinde yani kurumun önerdiği teklifte şu da var: Geçmişe yönelik herhangi bir hak doğurmayacağı ve borç tutarının kendileri tarafından ödeneceği yazılmış. Yani bu insanlar daha ne yapsın bu hakkı almak için? Dolayısıyla bu iş çözülmelidir. 120 milyon liralık bir bütçe gerektiği ifade edildi, Başkanımızla görüşmüştüm. Evet, ekonomi zor durumda da hep mazlumdan mı keseceğiz? Yani hep mazlumun hakkını yiyerek mi bunları telafi edeceğiz? Yani israf edilen o kadar çok kalem var ki Sayıştay raporlarında, burada hiç bundan bahsetmek bile istemiyorum, önemli olan onların sorununun çözülmesidir diyorum. Dolayısıyla böyle söylemek, “mali yük” demek, bence devasa Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmaz, hakarettir diyorum, çözülmesini istiyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Aylin Cesur                                         İbrahim Halil Oral                                         Hüseyin Örs

                                          Isparta                                                      Ankara                                                     Trabzon

                                     Feridun Bahşi                                                                                     Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                         Antalya                                                                                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yüce milletimize ve sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

98 maddelik Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesi üzerine İYİ PARTİ adına vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. 98 maddelik kanun teklifi yine “çat” diye önümüze kondu ve yine yangından mal kaçırırken iktidar partisi, bu kadar kapsamlı bir torbanın içine her şeyi koymuş, bir kısmı faydalı maddelerin içinde evlerinde yangın olan milletimizin sorunlarına yönelik verdiği sözlerin yapılmasını sağlayacak maddeler unutulmuş. Bir kısmı teknik düzenleme bunların ancak yangını olanların yaralarına merhem hiçbir düzenleme yok maalesef. Bir kısmı da araya sıkıştırılmış ve torba kanun yapmanın amacına uygun olmuş yani iktidara ve yandaşlarına ve onların çıkarlarına yönelik düzenlemeler var. Burada vaktim yok hepsini konuşmaya ama siz teklifi geçirinceye kadar meramımızı biz millete buradan anlatmaya devam edeceğiz. Anlarsanız size de tabii anlatıyoruz ama şu ana kadar eğer anlamış olsaydınız “İçişleri” deyince ilk yapılacak iş Emniyet teşkilatımızı ve yüz binlerce insanı ilgilendiren müjdeyi vermeniz gerekirdi, 3600’ün çıkması gerekirdi bu teklifte. Birtakım düzenlemeler yapılıyor ancak rahatsızlık yaratan farklılık şurada: Jandarma alay komutanları, Sahil Güvenlik ve Emniyet müdürleri de aynı kuruma bağlı artık, her ikisi de şehrin güvenliğini sağlıyor; farklı bölgelerden sorumlular. Birinde nüfus ve suçla karşılaşma oranı yüksek, diğerinde yüz ölçümü fazla, suçla karşılaşma oranı nispeten genellikle daha az ancak ücretlendirmede durum farklılık gösteriyor. Herhangi bir Jandarma albayı ek göstergesi 4800-5800 arasında değişirken, birinci sınıf Emniyet müdürlerinin, il Emniyet müdürü de dâhil ek göstergesi 3600 ve dolayısıyla çok ciddi bir maaş farkı var. Her ikisi de güvenlikten sorumlu, dengelemek lazım. Jandarma alay komutanları ve il Emniyet müdürlerinin ek göstergelerini ve maaşlarını düzenlemek, orada canı pahasına hep birlikte omuz omuza görev yapan tüm güvenlik görevlilerimizin aslında motivasyonunu da artıracaktır.

Şimdi, turpun büyüğü heybede, burada çok dile getirildi, ben de defalarca dile getirdim ama hakları alınıncaya kadar -tıpkı EYT gibi- dile getirmeye ve onlar adına istemeye devam edeceğiz. Sakın paramız filan yok demeyin, her şeye hatta Suriyelilere para buluyorsanız -getirdiğiniz Suriyeliler de dâhil- ülkemizde güvenlik sorunu yaratan her şeye göğüs geren ve vatan uğruna kafasını kurşuna uzatan Emniyet teşkilatımıza verdiğiniz sözü tutmanızı ve 3600’ü çıkarmanızı istiyoruz. Bunu Emniyet teşkilatı adına istiyoruz; evlatlarıyla, eşleriyle, anne babalarıyla can pazarında fedakârca ömür harcayan güvenlik güçlerimiz adına istiyoruz; sabahlara kadar “Evladım ne olacak?” diye uykularından olan anneler adına istiyoruz. İzmir’de kameralar önünde kahramanca şehit düşen Fethi Sekin kardeşimiz adına istiyoruz. Özel Harekât Daire Başkanlığında şehit düşen güzeller güzeli kardeşimiz Başkomiser Zeynep Sağır adına istiyoruz. Emniyet Müdürü Taner Zafer Koyuncu adına istiyoruz. Meriç Alemdar adına istiyoruz. Tüm gazilerimiz ve canını bu vatana hiç durmadan feda eden şehitlerimiz adına istiyoruz, milletimiz adına istiyoruz.

Konuşmamın başında yüz binler müjde bekliyor dedim. Aslında “müjde” dediğimiz de sizin verdiğiniz söz değerli arkadaşlar. Sözünüzü tutun istiyoruz, bunu sizin için de istiyoruz çünkü iç barışımız ve güvenliğimiz çok önemli. Cumhuriyet kurulalı beri en önemli konu bu aslında, barışın, huzurun güvenlikle direkt ilişkisi var çünkü ve hepsinin varlığında, bunların demokratik kurallarla ve hukukun üstünlüğüyle sağlanması da çağdaş uygarlığın gereği.

Ülkemizdeki huzur da güven de kurumların ahenkle çalışmasıyla ve Anayasa’nın işlemesiyle ancak mümkün olacaktır, kurumların ahengi de o kurumların çalışanlarının devletine olan güveniyle ve güven de verilen sözlerin tutulmasıyla. Yani bunu tekrar söylüyorum: Sizin için de istiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde geçen “ibaresi” ibaresinin “ifadesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         Bitlis

                                      Murat Çepni                                        Ayşe Acar Başaran                                 Hüseyin Kaçmaz

                                           İzmir                                                       Batman                                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Ayşe Acar Başaran.

Buyurun Ayşe Hanım. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi saygıyla selamlıyorum.

Dün partimize yönelik saldırılardan söz etmiştim, bugün biraz onun devamını anlatacağım.

Antep’ten dün söz etmiştim. Antep’te 54 yöneticimiz bir günde gözaltına alınmış, bunlardan 24’ü tutuklanmış, geri kalanı serbest bırakılmıştı adli kontrol tedbirleriyle. Yalnız, yetmemiş galiba tutuklamalar, savcı itiraz etmiş, dün 3 arkadaşımız daha savcının itirazıyla tutuklandı. Bugün 8 kişiyle ilgili daha itirazlarda bulunulmuş ve korkumuz o ki onlar da tutuklanacak çünkü bir defa oradan talimat alınmış. Maalesef, durum biraz bu.

Şimdi, bu, konseptin bir parçası; aslında cezaevlerinde bu konseptin diğer bir parçası devam ediyor. Cezaevleriyle ilgili olarak nasıl ki dışarıda muhalefeti zapturapt altına almış siyaset yürütülüyorsa cezaevlerinde de baskılarla, sindirmelerle -biz “işkence” diyoruz, kaba ve yaralayıcı bulunuyor; biz “işkence” diyoruz, çokça itirazlar ediliyor ama- işkenceyle, insan onuruna aykırı davranışlarla orada da bir zapturapt altına alma politikası yürütülüyor.

Tam bunun karşısında, Osmaniye Cezaevinde bulunan tutsaklar 12 Kasım tarihinden bu yana ve Türkoğlu’nda da 4 tutsak açlık grevine başlamış.

Şimdi, neden kaynaklı bu açlık grevine başladıklarını anlatacağım. Şimdi, değerli arkadaşlar, şu anda cezaevlerinde, özellikle insan onuruna aykırı olarak en yoğun yürütülen siyaset, Ayakta sayım dayatması. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün içerideki bu yürütüş biçimiyle ilgili bir tüzük var. Bu tüzüğün 46’ncı maddesinin (8)’nci fıkrasında aslında sayımın nasıl yapılacağı düzenleniyor ama sayımın ayakta nizamla yapılacağı falanla ilgili bir düzenleme yok. Hatta (9)’uncu fıkrada “Arama ve sayımlar sırasında insan onuruna saygı esastır.” diyor ama maalesef, bir genelge yayımlanmış 7 Şubat 2018 tarihinde ve bu genelgeye göre diyor ki: “Personele yönelik saldırı, rehin alma gibi eylemleri önlemek amacıyla sayımların odaların alt kısmında, tüm hükümlü ve tutukluların belli bir nizamda ayakta görülecek şekilde alınması.” Şimdi bu “belli nizam” dedikleri askerî usul, bizim bildiğimiz 1980 döneminde Diyarbakır Cezaevinde dizdikleri ve zorla “Ayakta sayım yapacaksınız.” diye dayattıkları bir usul. Bunu kabul etmeyen tutsaklara karşı da büyük bir saldırı geliştiriyorlar. Bunu da şöyle formüle etmişler: “Son günlerde yaşanan terör olayları nedeniyle üzücü bir olaya sebebiyet verilmemesi için sayımlara yeteri kadar personelle gidilmesi.” Şimdi bu yeteri kadar personel gittiğinde, gidiş şöyle anlaşılıyor: “Biz gideriz, ‘Kalkın, ayakta sayım yapacağız.’ diye dayatırız, kabul edilmediğinde de o tutsakları darbederiz. Bu da yetmez, bir de üstüne onlara disiplin cezası veririz, infazlarını yakarız, denetimli serbestlikten yararlanmasını engelleriz.” İşte, şu anda Osmaniye ve Türkoğlu Cezaevlerinde rutin olarak geliştirilen bir durum bu.

İkincisi ne? Şu anda neredeyse bütün cezaevlerinde muhalif basının yayınlarının içeri girişi engelleniyor. Zaten hepimiz artık, bu havuz medyasını izlemekten kusmuş vaziyetteyken içerideki tutsakların tek aracı bu; bizim en azından sosyal medya var, onların tek aracı. “Siz sabahtan akşama kadar o havuz medyasını izleyeceksiniz.” diyorsunuz. İzlemiyorlar; başka kaynakları, gerçekten objektif habercilik yapan kaynakları istiyorlar Evrensel, Yeni Yaşam gibi. Bunların girişi de engelleniyor.

Şimdi, bir tane daha var, bu da sürekli rutin bir uygulama. Doktora gidiyorlar, doktora gittiklerinde kelepçeli muayene dayatılıyor. Oraya giden askerî personel, Jandarma bunu dayatmasa bile doktorların kendilerine söyledikleri şeyler de aslında nasıl ayrımcı bir tavırla karşı karşıya olduklarını gösteriyor. Doktorlar şöyle sesleniyor onlara: “Ben sizin kim olduğunuzu biliyorum, siz teröristsiniz.” diyorlar ve sinkaflı, ağza alınmayacak küfürlerle aslında tedavi etmeden kendilerini geri gönderiyorlar. Bunları kendi anlatımlarıyla söylüyorum, avukat arkadaşlarımız gitti ve görüştü, bunları kayıt altına almışlar.

Adalet Bakanlığına, milletvekillerine veya resmî kurumlara göndermek istedikleri mektuplara el konuluyor, bir şekilde, şikâyet etmelerinin de önü kesiliyor. Yani orada diyorlar ki: “Biz size nasıl davranırsak davranalım, sizin hiçbir şekilde, hiçbir yere ulaşmanıza da izin vermeyeceğiz.” Bu çok daha uzun bir liste, ben gerekli mercilere de iletirim. Ancak bunlarla ilgili maalesef, hiçbir girişim ve düzeltme yolunda bir adım yok.

Osmaniye Cezaevindeki ve Türkoğlu Cezaevindeki siyasi tutsaklar, bu uygulamalar ve uzun uzun anlatabileceğimiz başka uygulamalar nedeniyle, dediğim gibi, açlık grevinin 17’nci günündeler. Bunların sorunlarının derhâl çözülmesi ve gerçekten, kendilerinde fiziksel bir zarara yol açmadan açlık grevinin sonlandırılması için herkesi görevini yapmaya çağırıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Başkan, önemli bir konu olduğu için -çok vermiyorsunuz biliyorum ama- sadece bir dakika daha istiyorum.

BAŞKAN – Hiç vermiyorum ama açayım, siz selamlamanızı yapın.

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Bir de Patnos Cezaevinden kısa bir bilgi vereceğim sadece. Arkadaşlar, Patnos Cezaevi açıldı “beş yıldızlı otel” diye hep anlatıyorsunuz. Bu cezaevinin en büyük sorunu su. 1.500 kişilik Patnos Cezaevinde iki yıldır kesinlikle içme suyu yok. Bunu cezaevinin idaresi de söylüyor, içme suyu yok ama buna bir çözüm de bulunmuyor. Tutsaklar bu suyu içtiklerinde vücutlarında rahatsızlıklar meydana geliyor, bu suyla yıkandıkları için kaşıntı ve vücutlarında dökülmeler oluyor, birçok rahatsızlık söz konusu ama bugüne kadar herhangi bir şekilde Patnos Cezaevinin bu su problemiyle ilgili bir adım atılmış değil. Dediğim gibi, cezaevi idaresi de bir sorunun olduğunu söylüyor ama “Bu sorun beni aşar.” diyor. O aşmayacak mercilere sesleniyoruz: Bu sorunun derhâl çözülmesi gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Can.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, kısa bir açıklama yapmam gerekiyor İç Tüzük 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, “tutsak” ve “esir” kelimelerini kabul etmelerinin söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Tutsak” ve “esir” kelimelerini kabul etmemiz mümkün değildir. Ceza yargılamasında, hukukta savunma vardır, ifade alma vardır, sonucunda da gerekirse tutuklama ve hüküm vardır. Dolayısıyla bu gibi beyanları Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisinde kabul etmemiz mümkün değildir.

Diğer taraftan “Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde geçen ‘ibaresi’ ibaresinin ‘ifadesi’ olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.” Arkadaş bu önergeyle ilgili konuştu.

Arz ederim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Herkes aynı şeyi yapıyor.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir. (Gürültüler)

Maddeyi oyluyorum arkadaşlar, maddeyi.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Torba kanun getirmeyin de daha doğru düzgün konuşalım kanunlarla ilgili dedik.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ben bir şey demedim.

HABİP EKSİK (Iğdır) – Emirle kanun teklifi getirdiğiniz zaman olacağı budur, başka şey olmaz ki.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen, Genel Kurulu dikkatli takip edelim.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

18’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Mahmut Tanal                                             Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş                                               Ankara

                                     Yaşar Tüzün                                                Ali Şeker                                   İlhami Özcan Aygun

                                          Bilecik                                                     İstanbul                                                    Tekirdağ

                                    Ensar Aytekin                                            Erkan Aydın                                   Okan Gaytancıoğlu

                                         Balıkesir                                                      Bursa                                                        Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün Hakkâri ve Şanlıurfa’daki şehitlerimize rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, milletimize sabır diliyorum.

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Yasa Teklifi’yle ilgili olarak 18’inci madde üzerinde söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

18’inci maddede çok önemli bir şey yok, bizim de desteklediğimiz unsurlar var, Silahlı Kuvvetlerin sağlık personelinin tazminatlarıyla ilgili konular var. Ancak yasayı bir bütün olarak incelediğimizde bazı eksik maddeleri var. Nedir? Örneğin, bir tanesi Silahlı Kuvvetlerin izinleriyle ilgili. Bunda da bir şey yok, Silahlı Kuvvetlerin personeli tabii ki izne çıkar, tabii ki tatil yapar, hatta kendilerine yol izni dahi veriliyor, hastalandıklarında izinler veriliyor. Örneğin, yıllık izinlerini kullanacak personel ne yapacak? Otuz gün izin aldıysa “Ben bir ailemi ziyaret edeyim.” diyecek ve ailesini ziyaret edecek, on beş gün ailesinin yanında kalacak “Bir de bir tatil yapayım, bir askerî kampa gideyim. Jandarma Genel Komutanlığının, Sahil Güvenlik Komutanlığının bir kampına gideyim.” diyecek ama bir bakacak ki burası kiralanmış. Kime kiralanmış? Özel sektörde birilerine kiralanmış. Yani siz bu yasayla Jandarma Genel Komutanlığına, Sahil Güvenlik Komutanlığına ait tesisleri kiralıyorsunuz hem de sadece sosyal tesisleri değil, askerî gazinolar, vardiya yatakhaneleri, özel, yerel kış eğitim merkezleri ile kantinlerin tamamı, bir kısmı veya bazı şubelerinin kiraya verilebilme olanağı sağlanıyor. Kime verilecek, hangi koşullarda verilecek; bunlar açık ve net değil. Yani her şeyi satarak, yandaşlara vererek, kiralayarak nereye kadar gideceksiniz? Sata sata yer bırakmadınız yani bu ülkede sermaye kalmadı “yerli sermaye” denilen bir şey kalmadı. TEKEL, TÜPRAŞ, TELEKOM, bankalar, sigorta şirketleri, limanlar, her biri gitti; devlete ait üretme çiftlikleri, Süt Endüstrisi Kurumu, Et Balık Kurumu gibi kurumların hepsi gitti.

Bu ülke kurulurken çok zor koşullarda kuruldu, Düyun-ı Umumiye vardı, borçlar vardı, bu borçlar ödendi, kapitülasyonlar kaldırıldı, üretim ekonomisine geçildi, devlete ait bir sürü fabrika oluştu, devlete ait bir sürü tesis oluştu ama siz, geldikten sonra haraç mezat ne varsa sattınız. Sadece TEKEL’i stoklarında 100 milyon dolarlık üzümle sattınız, sattığınızda 290 milyon dolar ediyordu; satın alanlar, bir yıl sonra bunu başkalarına sattılar 890 milyon dolara. E, ondan sonra ne oldu? Tekrar bir satış oldu, şu anda TEKEL 2,1 milyar dolara yabancılarda, İngilizlerde. Yani satmanın bir sonu yok, kiralamanın, yandaşlara destek vermenin bir sonu yok. Bunları koruyabiliyor muyuz? Personelimize ucuz tatil yaptırabiliyor muyuz?

Bakın, askerî personelimiz şehit oluyor, yaralanıyor, moral bulması lazım, tesislere gitmesi lazım, dinlenmesi lazım, kafasını dağıtması lazım, çocuklarıyla, ailesiyle birlikte tatil yapması lazım. Onun için de bu tip tesisler lazım. Kantinler lazım, ucuza alışveriş yapabilsinler, piyasa koşullarının altında ucuza alışveriş yapabilsinler. Çünkü “3600 ek gösterge vereceğiz.” diyorsunuz, vermiyorsunuz. Seçimlerde her yeri dolaşıyorsunuz, vaatte bulunuyorsunuz, vaatlerinizde durmuyorsunuz. Hiç olmadı; bu tip tesisler, devlete ait, ordumuza ait, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait tesisler yerinde dursun, yerinde dursun, personel buralardan yararlansın, uzun yıllar yararlansın. Başka bir şey veremiyorsunuz; hiç olmadı, bu tip olanaklardan yararlansınlar. Yani, satışların bir sonu yok. Birazcık yandaşları değil, yurttaşları düşünelim. Ülkemiz çok zor koşullarda kuruldu. Gelecek nesillere bırakacak bir şeylerimiz kalsın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Zeki Hakan Sıdalı                             Dursun Müsavat Dervişoğlu                                 Hüseyin Örs

                                          Mersin                                                        İzmir                                                      Trabzon

                                     Feridun Bahşi                                                                                                    İbrahim Halil Oral

                                         Antalya                                                                                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalı’nın.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime bugün acı haberini aldığımız şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine de başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin en önemli unsurlarından olan uzman erbaşlarımız, Türkiye’nin geçmeye çalıştığı profesyonel ordu sisteminin de belkemiğini oluşturmakta. Vatan savunmasında en kritik görevleri üstlenen kahramanlarımız, ordumuzun en çok şehit ve gazi veren unsuru olma gururunu da şeref nişanesi olarak göğsünde taşıyor. Tüm bu cansiparane mücadelelerine rağmen uzman erbaşlarımız, ne yazık ki hak ettikleri değeri görmüyorlar. İktidarda olanlar, onların her geçen gün dağ gibi büyüyen sorunlarını göremiyor ya da görmek istemiyor.

Sınır içi ve sınır ötesi terörle mücadelenin vurucu ve kritik gücü olan uzman erbaşlarımız, branşlarında ne kadar uzmanlaşırlarsa uzmanlaşsınlar, her an işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Liyakat ve tecrübeye bakılmadan, aldıkları sıralı cezalarla sözleşmeleri feshedilebiliyor; bu sebeple, uzman erbaşlar ceza almamak, işten atılmamak adına, görevleri olmayan, kanun ve yönetmeliklerinde de yer almayan işleri yapmak zorunda bırakılıyorlar. Yanı sıra, sözleşmeli görev yaptıkları için her sözleşme yenilenmesinde de sağlık raporu almak zorundalar. “Sınıfının görevini yerine getirebilir.” raporu almazsa Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiği kesilebiliyor.

Subay ve astsubaylara baktığımızdaysa bu durumda olanların farklı sınıflara kaydırılarak görevlerine devam ettiklerini görebiliyoruz. Size soruyorum: Yıllarca Türk milletine emek vermiş uzman erbaşları tek kalemde harcamak ne kadar adaletli bir durum? Uzman erbaşlarımızı kapsayan bir tayin yönetmeliği bulunmuyor. Subay, astsubay tayin yönetmeliklerinde meslek hayatında 1 kereye mahsus iki yıl ev götürülemez garnizonlarda görev yapma şartı varken uzman erbaşlar neredeyse meslek hayatlarının dörtte 3’ünü bu şekilde geçiriyorlar. Daha da somutlaştıracak olursak Tunceli’de görev yapan bir uzman Kayseri’ye tayin oluyor, Kayseri’deki birlik geçici görevle Hakkâri’ye gönderiyor, dört sene burada görev yapıyor. Geçici görev şark görevi sayılmadığı için yeni tayin döneminde terörle mücadelenin yoğun olduğu bir ile tekrar gönderilebiliyor. Ömürleri ev götürülemez garnizon ve karakollarda geçen uzman erbaşlar aile bütünlükleri olmadan, çocuklarını görmeden bir meslek hayatı geçiriyorlar. Bu durum kabul edilemez. “İstediğimiz yere gitmezse sözleşme yenilemeyiz.” tehdidi ve baskısıyla bu işi yürütemezsiniz. Uzman erbaşlarımızı üvey evlat olarak görmek yerine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin asli unsuru olarak görmenizi istiyoruz.

Uzman erbaşlarımızın bir nöbet ve izin yönetmelikleri de bulunmamakta. Üstleri ne derse o oluyor. Günü geliyor üst rütbenin nöbetini tutan uzman, günü geliyor ast rütbenin de nöbetini tutmak zorunda kalıyor.

Diğer yandan, uzman erbaşların bireysel izin aldıkları da nadir görülüyor. Bunun yerine takım ve tim izinleri alan uzman erbaşlar, düğünlerini bile bu izne göre ayarlamak zorunda kalıyorlar; çocuklarının doğumuna, yakınlarının cenazesine bile gidemiyorlar. Bu uygulama da kabul edilemez. Uzman erbaşlarımızın en basit kabul edilen çalışma haklarını, hatta insan hakları bağlamında düşünebileceğimiz taleplerini artık görmezden gelmemelisiniz. Unutmamalıyız ki en kutsal görevlerden birini icra eden bu kişilerin görevleri dışında bir de ailevi sorumlulukları var. Dayatılan mecburiyetler, baba veya eş olma, hatta evlat olma gibi en insani ve en önemli görevlerini gölgelemekte. Aile bütünlükleri bu şartlarda nasıl sürdürülebilir? Siz olsanız ne hissedersiniz?

Ayrıca, duymaktayız ki birçok birlikte görev bitiminde istirahat için üst rütbeliler evlerine giderken uzman erbaşların gitmelerine izin bile verilmemekte. Tüm bu şartlar, onların zaten zor ve tehlikeli olan hayatlarını daha da zorlaştırıyor. Kahraman uzman erbaşlarımızın aslında bizlerden istediği çok şey yok, daha insancıl bir kanun istiyorlar. TSK’nin düzenlediği gerek yönetmeliklerde gerekse temel haklarda yok sayılmamalılar.

Konuşmamı onlardan aldığım bir cümleyle bitirmek istiyorum: “Vatana hizmetin sözleşmesi olmaz.” Gelin, artık, bu kardeşlerimizi sözleşmeli çalıştırmayalım, hakları olan kadroları verelim.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinde geçen “Milli Savunma Bakanlığınca” ibaresinin “Millî Savunma Bakanlığı tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         Bitlis

                                      Murat Çepni                                                                                                       Hüseyin Kaçmaz

                                           İzmir                                                                                                                         Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmaz’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1925’ten 2010’a kadar birçok süreç yaşadı bu ülke. Belirtmek isterim ki –demin arkadaşım da gösterdi- umumi müfettişliklerden şark ıslahat planlarına, yine -Türkiye Büyük Millet Meclisinin- 1960 doğu raporlarına ve buna benzer yaklaşık 30 resmî rapor söz konusu Kürt meselesi üzerinde. Ancak, bunların hepsinin ortak bir noktası da vardı, yanıldığı bir nokta da vardı, Kürt meselesini güvenlikçi anlayışla çözme gayreti, Kürt halkının taleplerini tasfiyeci anlayışla çözme gafleti vardı bu raporlarda. Demin arkadaşım gösterdi, haritada gösterdi, 1925’teki, 1927 ve 1932’deki yine 1987 ve 2002’deki, sıkıyönetim dönemlerindeki ve 2016’daki kayyum atamalarındaki durumu gösterdi, aslında Kürt meselesi tam da odur. Kürtlerin yoğun yaşadığı bu yerlerde bir sorun var arkadaşlar, ismini ne koyarsanız koyun. Bu meseleyi çözmek zorundayız ve bunun için biz, aslında sürekli bir paradigma geliştirerek bu meseleyi bu ülkenin gündeminden çıkararak hakkaniyetli bir şekilde onurlu barışın tesisi için mücadele ediyoruz. Ama maalesef ki karşımızda şu an itibarıyla bu durumun ciddiyetini ve bu durumun çözülmesi gerektiğini kabul eden bir iktidar yok. Dediğimiz gibi, 1925’ten itibaren başladı kayyum politikalarına benzer politikalar. Ancak 2010’da bir ara verildi, 2010’da farklı bir akıl devreye sokuldu ve hemen İmralı’dan gelen ve Amed’de (Diyarbakır’da) “Nevroz”da milyonların önünde okunan mektupla birlikte bir barış, çözüm süreci başlamıştı. Eksiğiyle fazlasıyla tüm ülkenin sahiplenmesi gereken bir süreçti. Ancak, iktidarın tasfiyeci politikası maalesef ki bu çözüm sürecinin de başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep oldu. Daha sonrasında ortaya çıktı ki 2014’te Millî Güvenlik Kurulu kararıyla birlikte Genelkurmay Başkanlığı Strateji Daire Başkanlığının belirlediği bir strateji vardı, çöktürme planı. Çöktürme planı neydi? Bu bahsettiğimiz diğer 30 raporla birlikte yine Kürt meselesinde tasfiye politikasının yürütülmesiydi. Ancak, arkadaşlar, hepimiz şunu biliyoruz: Kürt oku yaydan çıkmış, 40 milyon Kürt’ü katledecek değilsiniz, 40 milyon Kürt’ün talebini yok sayacak değilsiniz. Kürtler taleplerinde haklıdır, Kürtler bugün Orta Doğu’da mazlum ve mağdur bir halktı ve şu an tüm dünya Kürtleri artık kahramanlıklarıyla da biliyor, sadece mazlum ve mağdur bir halk olarak değil. Ben 91 Körfez Savaşı’nı hatırlıyorum, Kürtlerin nasıl Saddam’ın zulmünden kaçtığını. 90’lı yılları hatırlıyorum, akrabalarımızın, köylülerimizin nasıl yakılan köylerinden kaçtığını; binlerce, yüz binlerce insanın nasıl göç ettirildiğini; hepsini hatırlıyorum. Daha çok küçük yaşta, Cem Ersever gibi ya da Cemal Temizöz gibi hakkında birçok JİTEM’vari cinayetlerle iddiası olan isimleri de duydum. Evet, bu çatışma sebebiyle ben de bu ülkenin bir yurttaşı olarak çocukluğumun büyük bir kısmını, gecelerini sığınaklarda geçirdim. Çatışmanın, savaşın ne demek olduğunu en iyi biz biliriz.

Dolayısıyla, Orta Doğu bu şekilde kaynayan bir kazan şeklindeyken, evet, gördük, Irak, Suriye, şimdi İran, sonrasında sıra Türkiye’de. Biz demokratik cumhuriyette ve demokraside ısrar ediyoruz. Tek çözüm yolu bu paradigmadır. Gelin, bu hukuksuzluklardan vazgeçin. Kayyum politikası daha önce denendi, bu ülkeye bir şey kazandırmadı. Şu an siyasetçi arkadaşlarımız, belediye eş başkanlarımız siyasi rehine olarak tutuklu. Siz buna itiraz ediyorsunuz arkadaşlar ama Selçuk Başkan, üç yıl önce, 2016’da tutuklanan bir iftiracının -itirafçı da demeyeceğim- beyanları üzerine tutuklandı. Bunu ne zaman yapıyor? Seçimden on gün önce. Ya da Yüksekova Belediye Eş Başkanımız niye tutuklu biliyor musunuz? Tolstoy’un bir sözünü sosyal medyada paylaştı diye.

Arkadaşlar, demokrasi, adalet, bu işi çözer.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Bülbül, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve bu zamana kadar Meclis tarafından “Kürt raporu” adı altında bir raporun hazırlanmadığına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, önerge üzerinde HDP adına konuşan hatip, daha önce Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 30 Kürt raporu olduğundan bahsetmiştir, Meclis tarafından hazırlanmış raporlardan bahsetmiştir. 1925 Abdülhalik Renda Raporu’ndan başlamak üzere, Celal Bayar’ın hazırlamış olduğu raporlar da dâhil olmak üzere “Kürt raporu” adında böyle bir rapor Meclis tarafından bu zamana kadar hazırlanmamıştır. Bu 30 raporun içerisinde -geçen de Mecliste bu gündeme geldi- siyasi partilerin kendi siyasi anlayışları çerçevesinde hazırlamış olduğu raporlar olabilir, bu raporları nasıl adlandırdıkları o siyasi partilerin anlayışı çerçevesinde değerlendirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu 30 sayısının içerisinde Milliyetçi Çalışma Partisinin 91 yılında hazırlamış olduğu bir rapor da vardır. Bu, “Kürt raporu” olarak değerlendirilen veya isimlendirilen bir rapor değildir, bölgeyle alakalı, doğu ve güneydoğunun kalkınması, sosyal ve iktisadi yönden nasıl daha dengeli bir şekilde, Türkiye’de hakça bir şekilde bu imkânlardan faydalanılması için yapılan çalışmalardır. 1925’ten beri yapılan çalışmaların, isyan faaliyetleri, kalkışma faaliyetlerinin araştırılması, değerlendirilmesi ve bir kısım ıslahat çalışmalarıyla ilgili de hazırlanmış raporlar olduğunu görüyoruz. “Türkiye’de bugün Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.” dediğimiz bu ahvalde, sanki geçmişte bunlar kabul edilmiş de bugün reddediliyormuş gibi bir algı oluşabilir. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ve yüce Meclisimizin çatısı altında yapılan hiçbir araştırmada bu şekilde değerlendirmeye tabi tutulmamıştır, bunun altını kalın bir şekilde çizmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ayrıca, konuşmacının “Kürt oku yaydan çıkmıştır.” gibi ifadelerini şiddetle kınıyorum, asla ve asla kabul edilebilecek bir şey değildir. Kürt oku bir yerde harekete geçtiyse, o ok, hem Türk’ün hem Kürt’ün birlikte fırlayan oku olur ve Allah’ın izniyle, bu coğrafyada bu millete, bu memlekete, hepimize karşı yönelen tehditlere karşı o ok yürür. Eğer kastedilen şey başkaysa, PKK’nın ve terör örgütünün oklarından bahsediyorsa Türk o milleti o oku alır, kırar, atmaya çalışanın da sadağının içerisine sokar; onu da söyleyeyim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu…

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, ayrıştırıcı bir dili kabul etmelerinin mümkün olmadığına, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin kırmızı çizgileri olduğuna ve Türkiye’nin Kürtlerle ilgili bir meselesi olmadığına, Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın Bulgaristan’a yönelik “kardeş şehirler” beyanına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikli olarak tabii, bizim ayrıştırıcı bir dili kabul etmemiz mümkün değil.

Hakikaten 81 vilayetimizde 82 milyon insanımızın tamamıyla ilgili temel hak ve özgürlükler bizim için vazgeçilmez esaslardır. Bunlar bütün vatandaşlarımıza ilişkin kırmızı çizgilerimizdir ve bu konuda, özgürlüklerin genişletilmesi hususunda da Türkiye muazzam devrimlere, reformlara imza atmıştır.

Türkiye’nin birlik ve beraberliği bizim kırmızı çizgimizdir -tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet- ama 82 milyon insanımızın da Alevi’si, Sünni’si, Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Laz’ı, Çerkez’i vesaire, “alt kimlikler” diye ifade edebileceğimiz yaklaşımlar, mezhebî, tasavvufi bütün felsefi görüşler; hepsinin üzerinde, büyük bir millet olmanın kıvancını yaşamak durumundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu aziz milletin hiçbir ferdiyle ilgili ayrıştırıcı bir yaklaşımı asla kabul edemeyiz. Bizim asıl merkezimizde, odağımızda devlet-millet kaynaşması vardır; milletimizin tamamının refahı, özgürlüğü ve güvenliği vardır. Dışarıya karşı da içeride ne kadar kendi aramızda tartışsak, farklı fikirlerde, siyasi görüşlerde olsak da bir ve beraber, tek bilek ve tek yumruk olmalıyız. Bunu bir kez daha ifade etmek isterim. Türkiye’nin Kürtlerle ilgili bir meselesi yoktur, Türkiye’nin terör meselesi vardır ve terörle ilgili de sonuna kadar mücadele yapılmaktadır.

Ben bütün güvenlik güçlerimizi buradan tekrar tebrik ediyorum.

Bir hususu da bilgiye sunmak istiyorum bu vesileyle: CHP Bursa Milletvekilimiz Yüksel Özkan Bey Bulgaristan’la ilgili, kardeş şehirler konusunda bir beyanda bulunmuştu. Dışişleri Bakanlığıyla bu konuda hemen temasa geçtik ve sayın milletvekilimizin de ifade ettiği konular yönünde, kardeş şehir olma hususunda Dışişleri Bakanlığımızın da kesinlikle herhangi bir rezervinin olmadığını beyan etmek isterim.

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

37.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, ayrıştırıcı değil birleştirici bir dil kullandıklarına, Kürt sorunu olduğunun kabul edilmesi hâlinde demokratik çözümün bulunması doğrultusunda adım atılabileceğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, doğru, daha önceki günlerde de bu raporlar meselesi gündeme geldi.

Öncelikle şunu belirteyim: Raporların nasıl adlandırıldığı, kimler tarafından nasıl tanımlandığı meselesini tartışmamıza gerek yok, bu konuda herkes kendisi istediği gibi adlandırabilir fakat burada raporlardan söz ederken bizim vekilimizin anlatmaya çalıştığı mesele, esas itibarıyla yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar bu meselenin çeşitli dönemlerde çeşitli biçimler altında tartışıldığına, değerlendirildiğine ve yaşanmış olan sorunların ortadan kalkmadığına dair bir işaret olarak raporlardan söz etmektir. Yoksa, tek tek raporların içeriğine dair bir tartışma şu anda yapılmıyor. Dolayısıyla kastedilen şey, cumhuriyet tarihi boyunca çözülememiş olan bir sorundan söz ediyor olmaktır.

İkincisi, ayrıştırıcı değil, tam tersine birleştirici bir dil kullanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Zaman zaman herkeste belki dil kaymaları olabilir konuşurken ama Halkların Demokratik Partisi olarak temel hedefimiz ayrıştırıcı değil, tam tersine birleştirici, birliği farklılıklar içinde bir birlik olarak tanımlamaktır; yani farklı olanların farklı kimliklere, kültürlere, ana dillere sahip olanların aynılaştırılması değil, bu farklılıklarını özgür bir şekilde, eşit bir şekilde yaşayabilmeleri ve bu farklılıklarla birlikte birliğimizin güçlü olabilmesidir esas olarak. Yani birlikte yaşamayı eşit ve özgür bir şekilde birlikte yaşamak olarak tarif etmektedir. Şimdi dolayısıyla, anlatılmaya çalışılan esas itibarıyla budur.

Şunu söyleyeyim: Elbette ki bu konuda da farklı görüşlerimiz olabilir, ben kimsenin görüşüne bir şey söylemek istemiyorum bu konuda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama bu memlekette, en azından benim bildiğim yakın tarih açısından baktığımızda, biliyorsunuz, uzun yıllar bu ülkede “Kürt yoktur.” tartışması oldu; şimdi artık Kürt var, herkes bunu biliyor. Bu iyi bir şey, uzun bir zaman aldı belki bunun anlaşılması, ağır bedeller ödendi herkes tarafından ama artık bir halk olduğu, bir Kürt halkı olduğu biliniyor ve kimse de bunu artık reddetmiyor; herkes işte, “Kürt kardeşimizdir.” şeklindeki konuşmaları rahatlıkla yapabiliyor.

İkincisi de “Kürtçe yoktur.” diye çok uzun yıllar bu ülkede tartışmalar yapıldı ama artık çok iyi biliniyor ki Kürtçe bir ana dildir, Kürtçe bir edebiyat dilidir, Kürtçe, Kürt halkının, Orta Doğu’da yaşayan bütün Kürt halkının farklı lehçeleri de olan ortak bir dilidir. Dolayısıyla bu konuda da epey bir mesafe kaydedildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Demek ki şimdi son olması gereken şey -hani “Kürt sorunu yoktur.” deniyor ya şimdi- “Kürt sorunu da vardır.” şeklinde inşallah günün birinde bu da tekrar kabul edilecek; bu sorunu kabul ettiğimiz zaman bunun demokratik çözümünün de bulunması doğrultusunda hep birlikte adım atabileceğiz diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – 18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Mahmut Tanal                                             Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş                                               Ankara

                                     Yaşar Tüzün                                                Ali Şeker                                   İlhami Özcan Aygun

                                          Bilecik                                                     İstanbul                                                    Tekirdağ

                                    Ensar Aytekin                                            Erkan Aydın                                             Servet Ünsal

                                         Balıkesir                                                      Bursa                                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Servet Ünsal’ın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bir hekim olarak burada daha çok, ağırlık olarak sağlıkla ilgili konuştum, bugün yapacağım konuşmada hem sizlerin hem de yurttaşlarımızın dikkatini bir kez daha çok önemli bir konuya çekmek istiyorum. Özellikle, hepimizin çocukları var, torunları var; sevgili arkadaşlar, konuşmak istediğim konu aşı. Aşı uygulaması, giderek yükselen aşı karşıtlığı bugün benim konum. Günümüzde, özellikle televizyonlarda, her şeyden anlayanların, her şeyi bilenlerin ama hiçbir şeyi bilmeyenlerin aklımızı karıştırdığını görüyoruz. Özellikle aşılar hakkında doğru olmayan bilgilerin, bilimsel temeli olmayan iddiaların yayılması ve bazı gerici düşünceler nedeniyle aileler çocuklarına aşı yaptırmama yolunu seçiyorlar.

Değerli arkadaşlarım, aşıların içeriğine dair dolanan iddiaların temelinde üç sorun yatıyor: Birincisi alüminyum, ikincisi cıva, üçüncüsü de domuz jelatini. Bunları size açıyorum birer birer. Örneğin en çok bilinen, en çok karşı çıkışlardan biri; grip aşısında alüminyum olduğunu ve bunun yaşlılarda alzaymıra neden olduğunu iddia ediyorlar. Sağlık Bakanlığı ve bilim adamlarımızın bizlere verdiği bilgilere göre, arkadaşlar, bu aşının içinde alüminyum yok. Doçent Doktor İlker Belek’in bu konuda çok net bilimsel yayınları var, Sağlık Bakanlığı da bunu onaylıyor.

Bir diğer eleştiri, aşılardaki cıvayla ilgili arkadaşlar. Aşılarda bulunan cıvanın çocuklarda otizme yol açtığı öne sürülüyor. Hacettepe’den sınıf arkadaşım Profesör Doktor Serhat Ünal’dan aldığım ve Sağlık Bakanlığının da onayladığı net bir bilgiyi size vermek istiyorum arkadaşlar. İki tip cıva var arkadaşlar: Cıvalardan birisi etil cıva, birisi metil cıva. Aşılarda bulunan, zararlı olmayan etil cıva. Bu cıvanın yarılanma ömrü yedi gündür, kan beyin bariyerini geçemez. Bu anlamda dışkıyla da vücuttan atılır yani zararı yoktur. Yani insana herhangi bir zararı olmayan ve otizmle de ilgisi olmayan bir aşı tipidir.

Arkadaşlar, 2003’te aşıyı reddeden aile sayısı 189 iken bu sayı 2016 yılında 12 bine, 2017’de de 23 bine yükseldi. Eğer bu sayı 50 bini geçerse yılda 10 bin çocuğumuzun öleceğini söylemek istiyorum, bu tehlikeyi göz ardı edemeyiz. Aşılamanın henüz yaygınlaşmadığı yıllarda Türkiye’de doğan her bin çocuktan 150 ile 200 arası çocuğumuz ölüyordu arkadaşlar. Mesela, Türkiye’de kabakulak vakaları yaygın ama aşılamayla 2005’te 20 bin kabakulak vakamız varken 2017’de sadece 419’a düştü arkadaşlar. 2004’te difteri vakamız yok. 2001’de 30 bin olan kızamık vakası 2016’da 9’a düştü, daha sonra aşı karşıtlığıyla 2.391’e çıktı. Örneğin boğmaca, difteri, tetanos, kızamık, çocuk felci ve verem gibi aşıyla önlenebilir hastalıklar nedeniyle hayatını kaybeden çocuk sayısı 1989’larda 5 milyon iken bugün sayı 100 binlere düştü arkadaşlar.

Ülkemizde tabii, aşı karşıtlığının tehlikeli boyutları var. Özellikle bir olayı hatırlatmak istiyorum, can alıcı bir olay. Geçmiş yıllarda Hüseyin Ayyayla diye bir savcı arkadaş, ikiz çocuklarına aşı yaptırmamak için mahkeme mahkeme dolandı bir dönem. O dönem nasılsa -yöneticilerin, hâkimlerin kim olduğunu çok iyi bildiğiniz bir dönem- bu arkadaş ikiz çocuklarına aşı yaptırmamak için karar aldırdı. İşin dikkat çeken tarafı ne biliyor musunuz arkadaşlar? Bu savcı daha sonra FETÖ’den içeri alındı.

Özellikle göç, mültecilik gibi unsurların ön plana çıktığı bugünlerde aşılamanın çok önem kazandığını görüyoruz. Gerek ülkeye girişlerde gerekse kamplarda gerekse toplumsal yaşam geçişlerinde -mülteciler, sığınmacılar için çok gerekli- sağlık çalışmaları ve aşıların yapılması gereklidir. Çünkü aşısız her çocuk, aşı yaptıran çocuklarımız için risk faktörüdür arkadaşlar.

Sisteme eleştiri getirmek isteyen, farklı fikirlere sahip olduğunu düşünen herkes bu şekilde aşı karşıtlığını destekliyor ve bununla oynuyor. Tıp konusunda eğitimi olmayan kişilerin bile kitap yazarak, sağdan, soldan topladığı bilgilerle, insanları yanlış yönlendirdiğini görüyoruz; bu kişilere izin vermemeliyiz. Çok önemli olan bir nokta şu: Salgına neden olacak durumlar söz konusu olduğunda aşılama bireysel değildir, toplumsaldır. Aşılanmayan kişi sadece kendisine değil bütün topluma risk oluşturur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım lütfen.

SERVET ÜNSAL (Devamla) – Evet, arkadaşlar, aşı içeriğine karşı çıkışa neden olan bir diğer gerekçe neydi arkadaşlar? O da domuz jelatiniydi, bunu da Sağlık Bakanlığımız yalanladı. Sağlık Bakanlığımızdan aldığımız bilgiye göre böyle bir olay yok, onun için buna da inanmayın arkadaşlar.

Yerli ve millî üretim atağını ilaç ve aşı alanında geliştirmek halk sağlığımız ve ülke ekonomimiz anlamında çok doğru bir iştir. Aşı candır, aşı hayattır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                  Bedri Yaşar                                              Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                       Samsun                                                    Trabzon

                                 İbrahim Halil Oral                                                                                                        Feridun Bahşi

                                          Ankara                                                                                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Bedri Yaşar’ın.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum, yüce Türk milletinin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 19’uncu maddesi Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde sözleşmeli olarak çalışan personelin özlük haklarını düzenlemektedir. Kurumda çalışan subay, astsubay ve uzman erbaşlar bugüne kadar iaşe parası alırken yaklaşık 250 kişilik sözleşmeli personel maalesef iaşe parası alamamıştır. Bu düzenleme sözleşmeli statüde çalıştığı için yıllardır iaşe parası alamayan sözleşmeli personelin iaşe parası alması konusunu düzenlemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada yapılan düzenleme sözleşmeli statüde çalışan personelin yaşamış olduğu onlarca sorundan yalnızca birini oluşturmaktadır. Kamuda çalışan 254.563 sözleşmeli personelin pek çok sorunu çözüm beklemektedir. Sözleşmeli personel konusu, ülkemizin artık âdeta kanayan bir yarası hâline gelmiştir. Bu statüde çalışan personel konusunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak mutlaka kapsamlı bir çalışma yapmamız gerekmektedir. Sadece sözleşmeli personelimizle ilgili değil, taşeron olarak çalışan personelimizi de bu çalışmanın içerisine dâhil etmemiz gerekiyor. Zira ortada çok büyük bir adaletsizlik ve haksızlık bulunmaktadır. Bu konuda yaşanan adaletsizlik ve haksızlıklar bir an önce ortadan kaldırılmalıdır.

“Eşit işe eşit ücret” diye her meydanda konuştunuz. Kamuda birçok eşitsizliğin önünü açtınız. Aynı kurumda aynı işi yapan, aynı odada çalışan 2 kişi, Hükûmet tarafından, 4/A’lı ve 4/B’li olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Bunlarla da yetinmediniz, vekil ebe, vekil hemşire, vekil imam, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen ve her kuruma sözleşmeli personel atamaya başladınız. Böylece 4/A kadrosunda çalışan personel güvenceli hâle gelirken 4/B kadrosunda çalışan personel sözleşmeli olduğu için daha güvencesiz bir hâle gelmiştir. Yapılan bu düzenleme sonrası, aynı kurumda aynı işi yapan ve aynı odada çalışan 2 kişi ayrı ayrı ekonomik ve sosyal haklara sahip hâle gelmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadrolu personelin tayin hakkı bulunurken sözleşmeli personelin tayin hakkı bulunmamaktadır. Kadrolu personel görevde yükselme sınavına girebiliyor, sözleşmeli personel maalesef bu sınava giremiyor. Kadrolu personelin yıllık izni devrediyor, sözleşmeli personelin yıllık izni devretmiyor. Kadrolu personelin arazi tazminat hakkı bulunuyor, sözleşmeli personelin bu hakkı bulunmuyor. Yine aynı şekilde kadrolu personelin süt izni doğumdan sonra ilk altı ay için günde üç, ikinci altı ay için bir buçuk saat. Sözleşmeli personelin süt izni doğumdan sonraki ilk bir yıl için sadece bir buçuk saat. Kadrolu personelin babalık izni on gün, sözleşmeli personelin babalık izni sadece iki gün. Kadrolu personelin evlilik izni yedi gün, sözleşmeli personelin evlilik izni üç gün. Kadrolu personelin mazeret izni yılda on gün, sözleşmeli personelin maalesef mazeret izni bulunmuyor. Kadrolu personelin analık izni 1’inci doğumda iki ay, 2’nci doğumda dört ay, 3’üncü doğumda altı ay; sözleşmeli personelin analık izni maalesef bulunmuyor. Değerli milletvekilleri, buradan da anlaşılacağı gibi, kamuda sözleşmeli statüde çalışan personelin tüm hakları ne yazık ki elinden alınmıştır. Daha birkaç hafta önce, Gaziantep’te sözleşmeli statüde görev yapan Türkçe Öğretmeni Saadet Harmancı, ailesinin yanına tayin yaptıramadığı için ve “Pamuk ipliğine bağlısınız.” sözünden bıktığı ve sözleşmeli statüde güvencesiz bir şekilde çalıştığı için intihar etmiştir; bunun acısını hepimiz yüreğimizde paylaşıyoruz. Bu konuda düzenleme yapmamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Gelin, yeni Saadet Öğretmenlerin ölmesini beklemeyelim; çalışma hayatında dayanışmayı ortadan kaldıran ve çalışma barışını bozan sözleşmeli personel uygulamasına son verelim, böylece sözleşmeli personelimizin de hepsini kadroya alalım.

Biraz önce burada konuşan hatip, her seferinde aynı şeyleri söylüyor ama ben beklerdim ki… Bugün 4 şehidimiz var. Siz, bu kürsülerde acılarımızı paylaşmadığınız sürece, sevinçlerimizi paylaşmadığınız sürece barışa hizmetten söz edemezsiniz diyorum ve buradan sizi kınıyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Biz de sizi kınıyoruz! Tahir Elçi’yi de siz anmadınız. Tahir Elçi’yi anmaya davet ediyoruz sizi.

BAŞKAN – Sayın Yaşar, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinde geçen “ibaresi” ibaresinin “ifadesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Filiz Kerestecioğlu Demir                                    Mensur Işık                                              Habip Eksik

                                          Ankara                                                        Muş                                                          Iğdır

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                                     Murat Çepni

                                           Bitlis                                                                                                                          İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Filiz Kerestecioğlu’nun.

Buyurun lütfen. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime bir haberle başlayacağım: “100 kişiyi öldüren canlı bombalara Ankara’ya kadar eskortluk yapan Yakup Şahin, Gaziantep’teki bir gübre bayisinden 2 ton ‘33 nitrat’ almaya çalıştı, kimliği istenince ise vazgeçti. Şüphelenen gübre satıcısı Emniyete bildirdi, kamera kayıtlarından şüpheli tespit edildi ama işlem yapılmadı. Belgeler, mahkemeden kaçırılan ve bir buçuk yıl sonra kimliği belirsiz bir kişi tarafından savcılığa bırakılan dosyalardan çıktı.” Neden söz ettiğimi biliyorsunuz; Ankara Garı katliamı.

Bu olayda görülüyor ki tarım ilacı bayisi kendisine düşeni yapmış yani ihbar etmiş ancak önleme sorumluluğu olan idare ise hiçbir şey yapmamış; aslında yapmış, 103 kişinin ölümüne sebep olmuş. Ölümle tabii ki bitmemiş, belgeler resmen saklanmış, bu da yetmemiş, mağdurların, ölenlerin yakınlarının adalete erişimi engellenmiş. Yine yetmemiş, kızını bu katliamda kaybeden Hatice Çevik yılmamış, 33 genci yitirdiğimiz Suruç’a “Her şeye rağmen barış.” diyerek Belediye Eş Başkanı olmuş. Hepimiz umutlanmış ve gurur duymuşuz çünkü kızını yitiren bir anne bir beldeyi çekip çevirmeye talip olmuş ama şimdi sevgili Hatice Çevik hapiste ve Suruç’a kayyum atandı.

Ankara Garı katliamının geçen hafta takip ettiğim davasında ise “Her şeye cevap vermeyeceğim.” diyen tek bir tutuklu sanık ve IŞİD liderine -hani şu bizden 5 kilometre ötede öldürülen- “halife Bağdadi” diyen bir avukatı vardı. Evet, bu bir yargı katliamıdır arkadaşlar.

Yine, yakın zamanda, Ankara 12. İdare Mahkemesi Gar katliamında ölen 9 yaşındaki Veysel ve babası İbrahim Atılgan için açılan tazminat davasında, devleti, eylem istihbaratının geldiği ama gerekli önlemin alınmadığı gerekçesiyle 1 milyon lira ödemeye mahkûm etti. Rücu edebilecek misiniz sorumlulara?

Sorumlu var mı, yoksa hâlâ Ankara Valiliğinin “Soruşturulamazlar.” kararıyla korunuyorlar mı? Biz, artık gerçekten Veysel’in gözlerine bakarak gerçek sorumluların yargılandığını görmek istiyoruz, artık bu çocuklar ölmesinler istiyoruz ve ölenler için de kim hesap verecekse o versin istiyoruz.

Şimdi, İçişleri ne yapıyor bu durumda? İnsan Hakları Derneği Ankara Şube Başkanı Fatin Kanat’ın da içlerinde olduğu onlarca arkadaşımızı yine gözaltına alıyor. Bu, Ankara’da bir rutin arkadaşlar. Gözaltılara neden mi arıyorsunuz? 2016’da yapılan bir basın açıklaması. Şimdi, toplantı, gösteri, basın açıklaması, düşüncenin ifade edilmesi haktır diyoruz ve bunu belki 40 kere, daha da fazla söylemişizdir ama gerçekten anlaşılmamakta ısrar ediliyor. Önceki dönem Adıyaman Milletvekilimiz Doktor Behçet Yıldırım’ı hepiniz hatırlıyorsunuz, dün gözaltına alındı arkadaşlar. İnanabiliyor musun, Behçet Hoca gözaltına alındı.

Bu arada çok ciddi bir başka sorun var. İnsanlar tahliye ediliyorlar ve tahliye edilir edilmez -ya da gözaltına alınıyorlar- ve gözaltından bırakıldıktan sonra sürekli itiraz ediliyor ve sürekli keyfî, gerçekten belirsizlik içerisinde yaşatılıyorlar. Yargının bu duruma düştüğü gerçekten hiç olmamıştı ama “Neden yargı bu durumda?” derseniz ben size bugünkü bir haberden de söz edeyim.

Berlin Dış Politika Forumu’nda Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’a sunucu soruyor: “Kürt belediye başkanlarını görevden aldınız.” Kalın: “PKK’yı destekliyorlardı.” “Kanıtlandı mı?” “Yargılama sürüyor, cezalandırılacaklar.” “Siz de Gülenci gazete için çalışıyordunuz. Bir gün cezalandırılabilirsiniz.” diyor sunucu. “Yargılanıyorlar, cezalandırılacaklar.” İşte, bunu söylediğiniz zaman ortada bir yargılama faaliyeti zaten kalmıyor.

Bir başka önemli sorun daha: Gözaltına alınan istisnasız herkesin telefonuna, bilgisayarına el konuluyor.

Arkadaşlar, despotizmden sonra bir de gaspçılık mı eklendi literatüre? Herkesin bilgisayarına, telefonuna…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Herkesin telefonuna, bilgisayarına el konuluyor, gazetecilerin fotoğraf makinelerine el konuluyor, insanların işlerini yaptıkları “harddisk”lerine el konuluyor. Ya, imaj alabilirsiniz, teknoloji çağında yaşıyoruz. Bakın, Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Üstelik Ankara’da Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 29 Ocakta verdiği karar var; sosyal medya paylaşımı nedeniyle evi basılan ve gözaltına alınan, bilgisayarlarına el konulan biriyle ilgili karar verilmiş, tazminat ödemeye mahkûm edilmiş idare “İmaj almadan el konuldu.” diye. Bu karara rağmen neden yapılıyor hâlâ bunlar? Neden insanlar… Milletimiz zengin mi? Gerçekten bunları almak kolay değil, yeniden para vermeleri gerekiyor, hele bizim gibi Ankara’daki rutinde ha bire gözaltına alınan arkadaşlar yeni yeni telefonlarını da sürekli Emniyete vermek zorunda kalıyorlar. Neden oluyor bunlar? İşte, İbrahim Kalın’ın dediği gibi, “Cezalandırılacaklar; yargılanıyorlar.” denildiği için oluyor. Yapmayalım, ülkeye yazık ediyoruz.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Mahmut Tanal                                              Ali Şeker                                                Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                     Bilecik

                                     Erkan Aydın                                              Suzan Şahin                                               Ali Öztunç

                                           Bursa                                                        Hatay                                             Kahramanmaraş

                                       Nihat Yeşil                                        İlhami Özcan Aygun                                    Özgür Karabat

                                          Ankara                                                     Tekirdağ                                                    İstanbul

                                                                                                     Ensar Aytekin

                                                                                                          Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde Sayın Suzan Şahin.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli üyeler; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Günlerdir süren Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde, Sayıştayın hazırladığı raporlar, her kurumda mali kayıtların çelişki ve usulsüzlüklerle dolu olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. AKP Hükûmetinin plansız ve ranta dönük politikalarıyla kamu kurumlarının nasıl zarar ettirildiğini, bunun yanında yandaşın ise nasıl zengin edildiğini üç haftadır tartışıyoruz.

Tarım ve Orman Bakanlığı için hazırlanan 2019 Sayıştay Raporu’na göre taşınmaz envanterleri düzgün tutulmamış, rapordaki mali tablolarla usulsüz bir şekilde düzenlendiği saptanmıştır. Bakanlık da bunu kabul etmiş "Bilgi işlem sistemi yenileniyor." cevabı vermiştir. Mali konularda yetkisiz kişilerin görev yaptığı ve banka hesaplarında usulsüzlükler saptanmıştır. Bakanlığın meraları kiraya verdiği ancak bu meraları kiraya verirken aldıkları depozitoları ve taşınmazları kaydetmediği, mali tablolarda göstermediği belirlenmiştir.

TİGEM tarafından çiftçileri destekleme projesi kapsamında satın alınan hayvanların şartnamede belirtilen ırklardan olmadığı, damızlık olarak alınan hayvanların damızlık çıkmadığı ve şartnamede yer alan özellikleri taşımamasına rağmen satın alındığı tespit edilmiştir. Şartnamede ithal edilen hayvan ırkları ve menşesi görülmediği hâlde, ithal hayvanların çok büyük çoğunluğunun Romanya’dan ithal edildiği ve bu hayvanların yüzde 10’unun karantina bölgesinde öldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca, Bakanlığın daha sonraki ithalatlarda ise hayvan telefi olmadan hastalıklı etleri erkenden piyasaya sürmek adına yirmi bir günlük karantina bekleme süresine uymadığı ve sisteme hızlıca giriş yaptığı belirtilmiştir. Yani devlet hastalıklı hayvan ithal etmiş, bu hastalıklı hayvanları sisteme sokmak adına gerekli kılıfı uydurmuş, çiftçiye satmış, en sonunda da halk sağlığını hiçe sayarak vatandaşın sofrasına kadar getirtmiştir.

Raporda tespit edilen usulsüzlüklere devam edelim. Yine hayvan kayıt sistemine sanal hayvan kayıtları yapılarak destekler alınmış ve kamu zarara uğratılmış.

Kanunun müsaade etmediği lüks ithal araçlar kiralanmış. Bazı kiralanan araçlar ise ticari sınıf araç kiralandığı gösterilmesine rağmen binek oto olarak kiralanmış ve kimin altında olduğu belli değil.

Yapılan ihalelerin Kamu İhale Kanunu kapsamında değil, pazarlık usulü kapsamında yapıldığı tespit edilmiş.

Kurumların döner sermayelerinde ve kiralama işlemlerinin neredeyse tamamında usulsüzlükler tespit edilmiş.

Sayıştay ne yapsın, söz konusu AKP hükûmetleri olunca usulsüzlükler say say bitmiyor, nereden tutsak elimizde kalıyor arkadaşlar.

AKP Genel Başkanının “hayalim” dediği şehir hastaneleri de yirmi beş yıl boyunca kamuya getireceği 142 milyar dolarlık yükle cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliği olmuş, bir büyük hayaliniz de yine hüsranla sonuçlanmıştır.

Değerli üyeler, Sayıştay bu raporları yazmış olsa da AKP Hûkümeti yine bildiğini okuyor ve milletin parasını, sağlığını, emeğini hiçe sayarak uygulamalarına devam ediyor. Çok şükür ki Sayıştay hâlâ görevini layıkıyla yapıyor da bu usulsüzlükleri ve yönetememezlikleri vatandaşa anlatabiliyoruz.

Aylardır İskenderun Limanı’ndan ülkeye sokulan hastalıklı angusları gündeme taşıyıp çözüm bulunmasını talep ediyoruz; dinleyen, cevap veren yok.

Aylardır çiftçinin anayasal hakkı olan gayrisafi millî hasıla payının ödenmesi ve yerli üretime teşvik verilmesini dillendiriyoruz; dinleyen, cevap veren yok.

Aylardır sel, dolu gibi afetlerden zarar gören çiftçiye destek verilmesi gerektiğini söylüyoruz; dinleyen, cevap veren yok.

Sayın üyeler, 2006 yılında tarıma destek olmak amacıyla çıkarılan kanunla devlet, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1'ini tarıma vermek zorundadır. 2007 yılından bu yana hiçbir zaman bu destek yüzde 1'i bulmadı. Bu oran sürekli yüzde 0,5-0,7 arasında değişti yani çiftçimiz beklenen desteği bir türlü göremedi, üstüne üstlük Hatay örneğinde olduğu gibi, Türkiye’nin önemli kaynağı patates ve tütün üretimi yasaklandı.

Ülkemizde yıllar boyu yerli yersiz kalemlere hoyratça harcama yapılırken üretimin belkemiği olan tarıma, Anayasa'mızın emrettiği destek dahi verilmiyor.

İthalatın had safhaya çıktığı bu dönemde çiftçiye hakkını vermek, üretimi artırmak için devlet teşviki gerekmektedir. AKP eliyle açlığa, iflasa, ölüme terkedilen çiftçimize sabır dileyerek çözümün üretime dayandığı gerçeğini bir kez daha seslendirerek soruyorum: Devlet çiftçiye olan borcunu ne zaman ödeyecektir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin, süre uzatımı yapmıyorum biliyorsunuz, sadece selamlama için açıyorum.

Buyurun.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) - Değerli üyeler, Sayıştay raporlarına göre hemen hemen her kurumda zarar gözüküyor. Bir yerde zarar eden varsa kâr eden de vardır. Peki, devlet zarar ederken kimdir bu kâr edenler? Rantiyecilere rant sağlayacak her ihaleye para var.

BAŞKAN – Sayın Şahin, selamlama konuşmanızı rica ediyorum, lütfen.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) - EYT’liye, 3600 ek göstergeye, işçiye, çiftçiye, esnafa para yok. Saraylarda, şehir hastanelerinde, havaalanlarında, köprülerde, otobanlarda, belediye ihalelerinde har vurup harman savurduğunuz paralar, zamlarla, vergilerle nefes alamaz hâle getirdiğiniz halktan topladığınız paralardır.

BAŞKAN – Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Bir saniye lütfen.

BAŞKAN – Yok, teşekkür ediyorum.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Yolsuzluklar, yasaklar ve yoksulluk tavan yapmışken ülkeyi batırma noktasına getiren AKP Hükûmeti…

AHMET SALİH DAL (Kilis) – O, 2000’lerden önceydi, önce.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – …yandaşını besleyip vatandaşı vergilerle ezeceğine, kamu kurumlarını zarar ettirip yabancı dostları ve yandaşlarını kâr ettireceğine kendi vatandaşına baksın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şahin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – “Bir elinde cımbız./Bir elinde ayna./Umurunda mı dünya!” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Bostancı, buyurun lütfen.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkanım, teşekkürler.

Biraz önce Filiz Hanım konuşurken bahsettiği konuya ilişkin gazete kupürlerine baktım, haber çerçevesinde. Filiz Hanım, orada İbrahim Kalın Almanya’da yaptığı söyleşide kendisine sorulan soru üzerine, “HDP’den seçilen belediye başkanları vardı, görevden alınmışlardı.” diye onlar sorulduğunda, bazı suç unsurları bulunduğunu ifade ediyor –doğru- bir mahkeme süreci olduğundan bahsediyor. Filiz Hanım’ın dediği gibi, “Cezalandırılacaklar.” demiyor.

BAŞKAN – “Yargılanacaklar.”

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Yani orada mahkeme sürecinin neticesine ilişkin bir hüküm bildirmiyor. “Yargılanacaklar.” diyor efendim, ikisi birbirinden farklı.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, ben de gördüm, “Yargılanacaklar.” diyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) –Hayır, ben de gördüm, “Yargılanıyorlar, cezalandırılacaklar.” diyor.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN - Peki, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

20’nci madde üzerinde bir önerge daha vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                 Hüseyin Örs                                    Hayrettin Nuhoğlu

                                           İzmir                                                      Trabzon                                                    İstanbul

                                     Feridun Bahşi                                                                                                    İbrahim Halil Oral

                                         Antalya                                                                                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 20’nci maddesi üzerine söz aldım; selamlarımı sunarak başlıyorum.

Bu madde, ifade edildiği gibi, kararnameyle İçişleri Bakanlığına bağlanan Sahil Güvenlik Komutanlığının aynı doğrultuda kanunla uyumlu hâle getirilmesinden ibarettir. Bizim verdiğimiz önerge bir kelime değişikliğidir ama değişiklik önergelerinin bugüne kadar kabul edildiğini görmediğim için ben de diğer arkadaşlar gibi sözlerime güncel bir konuyla devam etmek istiyorum.

Ali Kabasakal’ı birçoğunuz hatırlayacaktır, hatırlayamayanlara ben hatırlatmak istiyorum. Beş gün önce İzmir’de eşinin “Pazara çıkalım.” dediği Ali Kabasakal; eşine “Sen biraz oyalan, ben hazırlanayım.” diyerek banyoya giren ve orada intihar eden Ali Kabasakal. Cebinden sadece 1,5 lira çıktı. Şimdi hatırladığınızı umuyorum. Ondan birkaç gün önce ekonomiden sorumlu bakan, Hazine ve Maliye Bakanı ekonomiyi değerlendirirken ne demişti? “Dünyaya örnek olacak bir noktadayız.”

Değerli milletvekilleri, dünyaya nasıl örnek olacağız? Örnek olabilecek pembe tablolara, o tabloları hazırlayanların kendileri inanıyor mu? Bu toplum bu çelişkileri, bu vurdumduymazlığı, bu ağır yükü kaldıramıyor, aynı zamanda bunları hak etmiyor. Türk milleti, gözlerimizin önünde çözülüyor ve bir uçuruma doğru gidiyoruz. Daha geçen hafta bu kürsüden konuşmuş ve toplu intiharlara dikkat çekmiştim. “Münferit olaylar ihtar olamamış, uyandırmaya yetmemiş, bari bundan sonra acil tedbirler alınsın, çareler bulunsun.” demiştim. Yaklaşık iki ay önce de gene bu kürsüden yaptığım bir konuşmada “İşsizliğin getirdiği ağır sonuçlar ile ekonomik kriz birleşince toplumun huzuru öylesine bozuldu ki her gün artarak devam eden aile faciaları ve korkunç cinayetler dayanılmaz noktalara ulaşmıştır; sosyal yapı sarsılmış, insanlarımızın psikolojisi de bozulmuştur. Mutlaka çare bulmalıyız.” demiştim. Çare arama, çözüm üretme gayreti göremediğimiz gibi “Her şey iyi gidiyor.” açıklamaları ailelerin yaralarını daha da büyütmekte, umutsuzluğa, çaresizliğe ve tükenmişliğe sürüklemektedir.

Buradan bir kez daha ikaz ediyorum: Merkezî idareden mahallî idarelere kadar herkes ve her kesim artık uyanmalıdır. Özellikle belediyeler bir acil durum merkezi oluşturarak halka duyurmalıdır; çaresiz kalanlara kısa sürede ulaşmalı, umut kapılarını açmalıdır. Sonrası için de kalıcı çözüm yolları araştırılmalı ve bulunmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizler de bu duruma kayıtsız kalamayız, kalmamalıyız. Bütün siyasi partiler önce acil çözüm, sonra da kısa zamanda kalıcı çözüm üreterek Hükûmeti bunları uygulamaya mecbur etmeliyiz. Sadakayla çözüm getirilemeyeceğini; insanların gururlarına halel getirecek, onları incitecek hiçbir davranışta da bulunulmaması, çalışma yaşındaki herkesin üretime katılması gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

Acil çözüm olarak benim önerim şudur: Bir ailede iş bulup çalışan hiç kimse yoksa, o aileden bir kişiye, iş temin edene kadar işsizlik ücreti ödenmesini sağlayacak şekilde bir yasal düzenlemeyi burada hep beraber yapalım. Biz her türlü bilgi paylaşımını yapmaya, katkı vermeye hazırız. Umudumu korumak istiyorum ve Meclise saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Habip Eksik                                              Mensur Işık

                                           Bitlis                                                          Iğdır                                                          Muş

                                      Murat Çepni                                                                                                       Hüseyin Kaçmaz

                                           İzmir                                                                                                                         Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Mensur Işık.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MENSUR IŞIK (Muş) – Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında bu madde, değerli arkadaşlar, teknik bir madde, daha çok Sahil Güvenliğin İçişleri Bakanlığına bağlanmasıyla ilgili bir maddedir. Ben bunun üzerine birkaç şey söylemek istiyorum ama biraz önce Mecliste olan tartışmalardan dolayı konuşmamın içeriğini değiştirmek zorundayım değerli arkadaşlar çünkü birkaç şey söylemek gerekiyor, birkaç not tarihe düşmek lazım tutanaklara geçmesi açısından.

Öncelikle, ben, Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihini Kürtler açısından üç bölüme ayırıyorum. Birincisi, 1919, 1920, 1921, 1922 yılına, hatta 1923 yılına kadar olan süreçte Kürtleri kabul eden, Kürtleri diliyle, kültürüyle, varlığıyla Mecliste kabul eden, bir ulus olarak kabul eden ve şu Mecliste de “kürdistan mebusu” olarak da tanımlayan bir durumdaydı o dönem için. Aynı zamanda size şunu söyleyeyim: 1920 Şubat ayı olsa gerek, şu Meclise sunulan kürdistana özerklik yasa tasarısı var arkadaşlar ve Mecliste büyük bir çoğunlukla kabul edilen bir yasa tasarısı. Neden böyle bir yasa tasarısına, daha doğrusu yasaya ihtiyaç duyulmuştu? Çünkü Erzurum, Sivas Kongresi belli, 1921 Anayasası’nın ruhu belli; bundan dolayı, Kürtleri kabul eden, varlığını kabul eden bir süreç. İkinci süreç, 23’le beraber, 24’le beraber gelişen, Türkiye’nin tarihindeki 1924 Anayasası’yla ret ve inkârı Kürtlere dayatan bir süreç. Bu süreçte, işte, bahsettiğimiz, o biraz önce de Mecliste tartışma konusu olan raporlar gündeme geldi değerli arkadaşlar. Şimdi, bu raporlar için bizler “Raporların ismi ‘Kürt raporu’dur ya da ‘Kürt sorununun çözümü raporu’dur.” demiyoruz. Bu raporların temel amacı ve çıkış gayesi, Kürtlerin sorunlarına çözüm bulamaması, bulunamaması ya da çözüm bulunması açısından ortaya çıkan raporlar.

Şimdi ben bu raporlardan birkaç tanesine değinmek istiyorum. Örneğin, Dâhiliye Vekili Cemil Uybaydın’ın 1925 tarihli raporu arkadaşlar: Kürt köylerine ve yerleşim yerlerine Türkleri yerleştirmek ve Hristiyanları o bölgeden yani -o dönem “kürdistan” deniliyor- kürdistan coğrafyasından uzaklaştırmak. Abdülhalik Renda raporunda -1925 tarihli ve o dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı arkadaşlar- diyor ki: “Kürtlerin özellikle kendi dillerini yaşatıyor olması Türkleştirme politikasına zarar vermektedir. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken en önemli şeylerden bir tanesi de Kürtçe konuşan yurttaşların, vatandaşların devlet işlerindeki işlerini zorlaştırmak.” Raporun özü bu. Bir başka rapor arkadaşlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın 1991 tarihli raporu. Bu rapor da daha çok, Kürtlerin ana dilinin üzerindeki engellerin kaldırılması, ana dilde eğitimin yapılması gibi olumlu şeyler içeren bir rapor. Yine, Adnan Kahveci’nin 1992 tarihli raporu. Ki biliyorsunuz Adnan Kahveci Özal’ın Maliye Bakanı olarak görev yaptı ve daha sonra ne olduğu belirsiz bir kazayla yaşamını yitirdi. Aynı şekilde o raporun özünde -yine olumlu sayılabilecek bir rapor- deniyor ki arkadaşlar: Kürtlerin talep ettiği demokratik hakların verilmesi. Yine, Cumhuriyet Halk Partisinin 1999 tarihli “Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporu” var değerli arkadaşlar. Bu rapor da sosyal demokrat bir çizgide olumlu, yapıcı tespitleri ve öngörüleri olan bir rapor. Arkadaşlar en son şundan bahsetmek gerekiyor: Adalet ve Kalkınma Partisinin 2010 tarihli “Demokratik Açılım” raporu, kitapçığı.

Değerli arkadaşlar, şimdi, biz bu raporlardan bahsederken hiç kimsenin zoruna gitmesin. Bir defa, Türkiye Cumhuriyeti devleti 1920’li yılların hemen sonrasında, 1923 ve 1924’le beraber Türk Tarih Kurumu tezi ve Güneş Dil Teorisi’nden bugüne kadar gelmiş bir süreçten geçmiş.

Şimdi, biraz önce bir milletvekili arkadaşımız, Grup Başkan Vekili “Türkiye neyi kabul etti ki bugün değişik itirazlar var?” falan diyor. Türkiye her şeyden önce Kürtleri kabul etmedi. Güneş Dil Teorisi de Kürtçenin, Türkçenin bir yansıması, bir parçası olduğunu söyledi; Kürtlerin de Türklerin bir kolu olduğunu söylemişti. Ama bugün itibarıyla -biraz önce Grup Başkan Vekilimiz de dile getirdi- Kürtler artık kabul ediliyor, Kürtçe kabul edilme aşamasına gelmiştir.

Biz umut ediyoruz ve diliyoruz ki Türkiye’yi kuran nasıl iki ulussa, iki halksa, bu cumhuriyet bu Meclisin çatısı altında nasıl kurulmuşsa, aynı şekilde, Kürtler ve Türkler tekrar, 1920’li yılların ruhuyla, cumhuriyetin ilk felsefesindeki o ruhla ve 1921 Anayasası’nın ruhuyla, hep beraber -bir kez daha, birbirlerini kabul ettiği, hukuken kabul ettiği- anayasal güvence altına alınmış olan bir sistemle bu sorunu çözmüş olacağız ve bugün itibarıyla Türkiye’nin içerisine girmiş olduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MENSUR IŞIK (Devamla) – Başkanım, selamlamak için…

BAŞKAN – Son cümlenizi alayım, uzatma yapmıyorum.

Buyurun.

MENSUR IŞIK (Devamla) – Tamam.

Bugün itibarıyla ülkede yaşanan sosyoekonomik sorunların da temel kökeninin aslında Kürt sorununun çözümsüzlüğü, inkâr ve savaş politikasının olduğunun da görülmesi ve bu çerçevede bir çözümün bulunması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Değerli Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Yani çok uzun bir polemik olsun diye değil ama kayıtlara geçmesi için söyleyeceğim.

BAŞKAN – Mensur Bey’in sözleri üzerine mi?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yo, hayır.

Biraz evvel Sayın Bostancı kayıtlara bir şey geçmesini sağladı. Biraz evvel izledim Sayın Kalın’ın yaptığı röportajı, İngilizcesiyle “…”(x) diyor yani “Cezalandırılacaklar.” diyor. Bunun da kayıtlara geçmesini istiyorum, daha sonra tartışmasını yapacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Yapalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Şunu ifade etmek isterim: Anayasa’mız ilgili maddesinde tanımını ortaya koymuş: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Sonuç itibarıyla, 82 milyonun kardeşliği esastır ve bu konuda, hak ve özgürlükler konusunda AK PARTİ döneminde bütün vatandaşlarımızın her türlü hak ve özgürlüklerine ilişkin muazzam reformlar hayata geçirilmiştir. Aynı zamanda, biraz evvel Sayın Grup Başkanımızın ifadesiyle de bu konuda orada kullanılan kelime, mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı çerçevesinde yargılanıp neticenin herkesi bağlayıcı olması niteliğindedir. Bunun da kayıtlarda olmasını istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 20’nci maddesine "Kanunun” ibaresinden sonra gelmek üzere "Üçüncü Bölüm başlığında yer alan "Emir Komuta Bağlantısı, Görev İlişkileri, Askeri ve” ibaresi metinden çıkarılmış,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                         Muhammet Emin Akbaşoğlu                                Ramazan Can                                Fehmi Alpay Özalan

                                          Çankırı                                                    Kırıkkale                                                      İzmir

                                      Hasan Çilez                                              Ahmet Çakır                                              Öznur Çalık

                                         Amasya                                                    Malatya                                                     Malatya

                                                                                                       İshak Gazel

                                                                                                          Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 2692 sayılı Kanun’da yapılan düzenlemelere uygun olarak üçüncü bölüm başlığının uyumlaştırılması sağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                     Rıdvan Turan                                             Habip Eksik                                              Mensur Işık

                                          Mersin                                                        Iğdır                                                          Muş

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                                     Murat Çepni

                                           Bitlis                                                                                                                          İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                                 Ali Şeker

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     İstanbul

                                    Mahmut Tanal                                     İlhami Özcan Aygun                                       Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                    Tekirdağ                                                     Bilecik

                                    Ensar Aytekin                                            Erkan Aydın                                               Baha Ünlü

                                         Balıkesir                                                      Bursa                                                     Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Rıdvan Turan’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; geçen hafta 3’üncü Tarım Şûrası toplandı “2’nci ne zaman toplandı?” diye soracak olursanız, bundan tam on beş yıl önce, 2’nci Tarım Şûrası 2004 yılında toplandı. 2’nci Tarım Şûrası’nda 36 madde karara bağlandı, geçen hafta toplanan Tarım Şûrası’nda da 60 madde karara bağlandı. On beş yıldır tarımın içerisinde olduğu olanca soruna rağmen Şûra toplama iradesi göstermeyen bir tarım yönetimiyle karşı karşıyayız. Aslında 36 maddeden 60 maddeye bu iş çıkmışsa, belli ki bu on beş yıl içerisinde sorunların çözümünden ziyade sorunların çetrefil hâle gelmesiyle ilgili bir durum söz konusu. Aslında normal koşullarda, demokratik ülkelerde hâl böyle olunca yürütme çıkar der ki: “Ya, kusura bakmayın, şöyle oldu, böyle oldu…” Bunun öz eleştirisi budur. Bizde böyle bir teamül ne yazık ki yok.

O gün Erdoğan önemli bir söz söyledi, dedi ki: “Ambarın anahtarı kimin elindeyse güç onun elindedir.” Öyle değildir Sayın Erdoğan, ambarın anahtarını elinde tutana “ambar bekçisi” derler. Güç ne zaman elinizde olur biliyor musunuz? Gıda egemenliğini, gıda güvenliğini ve gıda güvencesini uluslararası tarım tekellerine rağmen, onların her türlü tasallutuna karşı sağlayabiliyorsanız o zaman güç sizin elinizde olur. Yine, ne ekeceğinize, ne zaman ekeceğinize, hangi girdileri kullanacağınıza uluslararası tarım tekelleri, uluslararası şirketler değil, siz karar verdiğinizde güç sizin elinizde olur.

“Türk tarımını küresel şirketlere ezdirmeyeceğiz.” diye devam etmiş Tayyip Erdoğan. Fakat geçmiş olsun, geçmiş olsun; girdilerden başlayarak hemen bütün alanda bu sözünü ettiğimiz uluslararası şirketlerin Türkiye tarımı üzerinde son derece olumsuz etkisi var. Zannediyorum Sayın Erdoğan yanlış bilgilendirilmiş çünkü Erdoğan’ın verdiği bilgileri TÜİK verileri kökten yalanlıyor. Yüzde 112 buğday üretiminde artıştan bahsediyor Erdoğan. Oysa on altı yılda nüfus yüzde 23,5 artarken, buğday üretimimiz, 2002’yle büyük olasılıkla -istatistik sonucu çıktığında- aynı olacak, o da 19,5 milyon tona tekabül ediyor. Yani böyle bir artış TÜİK verilerine göre söz konusu değil. 2006’dan bu yana 317,8 milyar lira ödeme yapılması gerekiyorken destekleme babından, 140,8 milyar lira ödeme yapılmış durumda. Yine TÜİK der ki: 2002’de 41 milyon 196 bin hektar arazi tarım alanı olarak kullanılırken şu anda 37 milyon 817 bin hektar alan tarım arazisi olarak kullanılıyor. Yani 3 küsur milyon, 4 milyon hektara yakın tarım arazisi, tarım arazisi vasfını kaybetmiş durumda.

Bu Tarım Şûrası 60 maddelik bir vazifeler bütünü koymuş. Fakat aslına bakarsanız tarımın ticarileştirilmesi, şirket tarımının egemen kılınması dışında çok köklü, çözüme ilişkin bir şey yok. Çiftçi şunu bekliyordu: Tarım Şûrası’nda girdilerden bahsedilecek mi? Çünkü tohumda, gübrede, mazotta ve tarım zehirlerinde dışa bağımlılık çiftçiyi perişan etmiş durumda. Bunların hiçbir tanesine çiftçi ne yazık ki yetişemiyor. Mesela çiftçi borçlarının ertelenmesine ilişkin bir şey olacak mı? 266 milyon dekar tarım alanının 40 milyonu çiftçi borçları sebebiyle ipotek altında çünkü ve tabii, şunu da çiftçi bekledi: Küçük aile çiftçiliğine ilişkin, kooperatiflere ilişkin buradan, Allah rızası için, ilaç namına herhangi bir şey çıkacak mı? Bu da söz konusu olmadı. Dolayısıyla bir kez daha palyatif önerilerle, palyatif tedbirlerle sorun çözmeye çalışan bir tarım aklıyla karşı karşıyayız. Buradan Türkiye tarımının gelişmesi değil, tam tersine, uluslararası tarım tekellerine daha fazla bağımlı, küçük çiftçinin ve üreticinin bu tekellerin sultası altında ezildiği ve her açıdan dışa bağlı bir tarım kompozisyonundan başka ne yazık ki bir şey çıkmaz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge üzerindeki ikinci söz, Sayın Baha Ünlü’nün.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün yine şehitlerimiz var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, 144 sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesiyle 2692 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinde düzenleme yapılarak Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin çeşitli ödüllerle taltif edilebilmesi ve ödül verilecek durumların daha açık ve net ortaya konulmasına ilişkin düzenleme yapılması amaçlanmaktadır. Bu madde, grubumuzca olumlu karşılanmaktadır fakat kanun teklifinin tümünü incelediğimizde bazı maddelerin eksik olduğunu ya da teklifte hiç değinilmemiş sorunların olduğunu görmekteyiz. Bu sorunların başında, özellikle, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ordunun temel taşı olan uzman çavuşların ve sözleşmeli erlerin yaşadığı ciddi problemler gelmektedir. Sayıları 100 bini bulan uzman çavuşlar, sözleşmeyle görev yaptıklarından dolayı herhangi bir kanun ve yönetmeliğe dayanmadan sözleşmeleri feshedilmekte ve mesleki güvenceleri bulunmamaktadır. Doğu tayin sürelerinin çok olduğu uzman çavuşlar yirmi beş yıllık görev sürelerinin yirmi yılını evlerinden uzak geçirmektedirler. Garnizonlarda ya da üs bölgelerinde ailelerinden uzak şekilde geçirmektedirler. Anayasa’nın aile bütünlüğünü koruma maddesine istinaden, doğu görev sürelerinin düşürülmesi gerekmektedir. 45 yaşına gelen fakat görev sürelerini doldurmamış uzman erbaşlarımız sivil memurluğa geçirilmiş ve emekli olduklarında sivil memur statüsünden emekli edilmişlerdir; böylece, uzman erbaş özlük haklarından faydalanamamışlardır. Bu mağduriyetin giderilmesi ve düzeltilmesi gerekmektedir. Görev yaparken almış oldukları kıdem işaretleri rütbeden sayılmamaktadır. Rütbe, yetki ve sorumlulukları belirlenerek kıdem işaretleri rütbe olarak verilmelidir. Orduevi ve kamplara alınmayan, hatta kampa girmek için elektrik direğinden atlarken hayatını kaybeden uzman çavuş çocuğumuz da vardır. Adı “orduevi” olmasına rağmen, ordu mensubu uzman çavuşlarımız buralardan da faydalanamamaktadır.

Uzman çavuşların hiçbir yönerge ve yönetmeliği yoktur. Durum böyle olunca 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu üstleri tarafından kendilerince yorumlanmakta, ortaya adaletsizlik ve eşitsizlik çıkmaktadır. Bu sebeple, açıklayıcı görev yönetmelikleri yapılarak 3269 sayılı Kanun’un düzenlenmesi gerekmektedir.

En zor şartlarda görev yapan uzman çavuşlarımız bir yıl içerisinde doksan gün hava değişimi aldıklarında sözleşmeleri feshedilmektedir. Sağlık şartlarının subay ve astsubaylardaki gibi düzenlenmesi de gerekmektedir.

Ayrıca, uzman çavuşlarımızın aldığı ek gösterge 3000’dir. Bu ek gösterge astsubayların 6/5 oranında verilmektedir. Uzman çavuşlarımızın da ek göstergelerinin 3600 olması gerekmektedir.

Uzman çavuşlarımızın bir diğer sorunu ise Türk Silahlı Kuvvetlerinde sayıları en fazla olmasına rağmen, lojman tahsis edilme yüzdesi yüzde 2,5’le sayıları en az olan grup olmalarıdır. Uzman çavuşlarımıza tahsis edilen lojman yüzdelerinin artırılması da gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ordumuzun önemli yapı taşlarından biri olan sözleşmeli erlerimizin de sorunları vardır. Sorunlarına baktığımızda 7/24 birlik içinde iskân edilen sözleşmeli erler, aile bütünlüğü olmadan görev yapmaktadırlar. Evli sözleşmeli erlerin aile birliklerinin bozulmaması amacıyla evci izinlerinin artırılması ya da güvenlik imkânlarının el verdiği durumlarda vardiya sistemine geçilmesi gerekmektedir. Sözleşmeli erler devlet memurlarına tanınan refakat izni, mehil izni, yol harcırahı, asgari geçim indirimi, aile yardımı ve çocuk yardımı gibi haklardan yararlanamamaktadır, eş durumundan tayin hakları da kısıtlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAHA ÜNLÜ (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Uzatma yapmıyorum, selamlama için açacağım.

Lütfen tamamlayın.

BAHA ÜNLÜ (Devamla) – Peki Sayın Başkanım.

Sonuç olarak uzman çavuşlarımızın ve sözleşmeli erlerimizin yaşadığı sorunların bir an önce giderilmesi gerekmekte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan bu kanun teklifinin tamamı ortak bir heyet tarafından tekrardan ele alınmalı, eksikler giderilmelidir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Şenol Sunat                                  Dursun Müsavat Dervişoğlu                        İbrahim Halil Oral

                                          Ankara                                                       İzmir                                                       Ankara

                                     Feridun Bahşi                                                                                                             Hüseyin Örs

                                         Antalya                                                                                                                      Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde, Sayın Şenol Sunat, buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, yine bir AKP klasiğine dönüşen bir torba kanun teklifini görüşüyoruz. Hani, yeni sistemde kanunları Meclis yapacak, güçler ayrılığı daha da güçlenecekti, pekişecekti; değil mi değerli milletvekilleri?

Evet, imzası olan çoğu vekilin, kanun teklifinin içeriğinden bile haberi olduğunu zannetmiyorum. Çoğunlukla önlerine konulan kanun teklifini imzalayan vekil Genel Kurulda bazen oturmuyor bile. Ama bugün Sayın Kemal Çelik burada, çoğunlukla da dışarıda.

KEMAL ÇELİK (Antalya) - Siz dışarıdasınız herhâlde, ben buradayım.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sayın vekiller, kanunlar hakkındaki bilgilendirmeleri bile bakanlıklar yapıyor, bürokratlar yapıyor. İşte bu ucube sistemin, işte bu “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” denilen kuvvetler birliği sisteminin sonuçları bunlar. Gazi Meclisin yetkileri alınmış; itibarı, maalesef, yerlerde sürünüyor. Ülkemizin tek kurtuluşu, kuvvetler ayrılığını esas alan, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistemdir.

METİN YAVUZ (Aydın) – Geçti, geçti onlar. Geçti onlar, geçti.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bizim 27’nci Dönem milletvekilleri olarak bu millete boynumuzun borcudur, bunu da asla aklınızdan çıkarmayınız.

Evet, sayın milletvekilleri, bu kanun teklifinde, Emniyet teşkilatıyla ilgili yükselme sınavının yazılı veya sözlü olarak yapılması hususunu Bakanlık takdirine bırakan bir madde var. Özellikle dikkatimi çektiği için, yoksa konuştuğumuz madde bizim karşı olduğumuz bir madde değil. Ama son yıllarda kamu kurumlarında yapılan sözlü sınavların ve mülakatların hangi amaçla yapıldığı, hak etmeyenlerin en üst sıralarda yer aldığı mülakat sorularının içerikleri biliniyor. Çok değil, daha on-on iki yıl önce FETÖ terör örgütü hem Emniyet birimlerinde hem de Türk Silahlı Kuvvetlerinde at koşturuyor; istediklerini terfi ettiriyor, istemediklerini de yok ediyordu; çaldıkları sorularla da sınav kazandırıyorlardı. Bu güce ulaşmalarının ve devletin kılcal damarlarına kadar sirayet etmelerinin en büyük sebepleri, sınav, atama ve terfi yöntemlerinde yaşanan keyfiyet ve belirsizliklerden yararlanmalarıydı, tabii, iktidarın da bunlara bu ortamı hazırlamasıydı. Hâlen o kötü uygulamaları taklit etmemelisiniz. Dün FETÖ, bugün metö olacak şekilde uygulama yapmayınız. Sayın milletvekilleri, aynı hataları devam ettiriyorsunuz; vatan evlatlarını “o”cu, “bu”cu diye ayırmadan adaleti esas alın, liyakati esas alın, bu millete bir daha 15 Temmuzları da yaşatmayın.

Sayın milletvekilleri, polislik çok zor bir meslek. Bir Emniyet mensubunun kızı olarak söylüyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Gecesi yoktur, gündüzü yoktur, çok yıpratıcıdır. Şair diyor ya: “Polisim, sen bayram, pazar bilemezsin / Hasta olsan yatamazsın / Çocuğun doğsa göremezsin / Anan ölse gömemezsin / Polisim, bu öyle bir meslek ki sen ecelinle bile ölemezsin.”

Toplumun huzur ve güvenliğini emanet ettiğimiz polisler vatan evlatları, hak ettikleri ücretlendirme için ek göstergelerinin 3600 olmasını istiyorlar. Vaadiniz vardı, bütün siyasi partilerin vardı ama maalesef bu taahhüt seçim öncesi haklı bir istek olmasına rağmen ne polislere ne öğretmenlere ne de hemşirelere verilmedi. Lütfen, polislerimizin hak ettikleri bu hakkı kendilerine teslim edelim.

Bakın, polis memurları yirmi dört saatin üçte 2’sini çalışarak geçiriyor, fazla mesai onların yaşam tarzı hâline gelmiş durumda. Polise ek gösterge tazminatı bile verilmiyor. Sayın milletvekilleri, Jandarma ile polis aynı yasaya tabii, aynı görevleri yapıyorlar, aynı Bakanlığa bağlılar ama özlük hakları aynı değil; bu, mutlaka eşitlenmelidir. Her kurumda olduğu gibi, tabii ki liyakat de çok önemli. Polislerimiz hak ettiği haklarına kavuşmalıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 21’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 21- 2692 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin başlığı "Nakdi Tazminat, Madalya ve Ödüller” şeklinde, ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kendisine tevdi edilen görevleri fiilen hayatını hiçe sayarak üstün bir cesaret, feragat ve kahramanlıkla yerine getirdiği tespit edilen personele, İçişleri Bakanı tarafından Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası verilebilir. Başka devletlerce tevcih edilen madalya ve nişanlar ile bunlara ait rozet ve minyatürler, İçişleri Bakanlığınca tasvip ve tescil edildikten sonra takılabilir. Verilen madalyaların imalatı ve bunların muhafazalarının temin giderleri bir defaya mahsus olmak üzere bütçeden karşılanır.

Bu madde gereğince verilen ödüllere ilişkin esaslar, teklif ve değerlendirme işlemleri, ödül verme yetkileri, ödül gerekçelerine göre verilecek ödülün cinsi ve miktarı ile diğer usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikler ile belirlenir.""

                         Muhammet Emin Akbaşoğlu                           Fehmi Alpay Özalan                                     Ramazan Can

                                          Çankırı                                                       İzmir                                                      Kırıkkale

                                   Abdullah Güler                                                                                                          Cemil Yaman

                                         İstanbul                                                                                                                      Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sahil Güvenlik Komutanlığı Personeline madalya verilmesi ile madalya ve ödülle ilgili hususların yönetmelikle düzenlenmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22'nci maddesi ile değiştirilmesi teklif edilen 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu'nun ek 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel, yerel ve kış eğitim merkezleri ile kantinlerin tamamı, bir kısmı veya bazı şubeleri kiraya verilebilir, bu şekilde elde edilen gelirler genel bütçe gelirleri ile ilişkilendirilmeksizin tesis ve kantin gelirlerine dâhil edilir” cümlesi ile beşinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                            Ensar Aytekin

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     Balıkesir

                                      Ahmet Önal                                              Erkan Aydın                                             Yaşar Tüzün

                                        Kırıkkale                                                     Bursa                                                       Bilecik

                                                                                                     Gökan Zeybek

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Gökan Zeybek’in.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Umarım iktidar partisi bir önergeyle görüşmekte olduğumuz Sahil Güvenlik Komutanlığının kafeteryaları ve gazinolarıyla ilgili bu maddeyi metinden tümüyle çıkarır ya da değişiklik yapar çünkü bu biçimiyle uygulanmasının çok mümkün olmadığını düşünüyorum.

Yine, değerli arkadaşlar, bugün Türkiye’nin değişik bölgelerinde çok sayıda şehidimiz var; her birine Allah’tan rahmet diliyorum. Anadolu’nun yürekli evlatları vatanın güvenliğini ve sınır güvenliğimizi korumak için gerek yurt içinde gerek yurt dışında görevlerini yapıyorlar, çoğu zaman da yaşamlarını yitirerek şehitlik mertebesine ulaşıyorlar.

Bizler de burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kimi yasaları değiştirmek için görüşme yapıyoruz ama aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Türkiye’nin bazı bakanlık bürokratları da hani orada şehitlerimiz vatanı korumak için gidiyorlar, yaşamlarını kaybediyorlar ama bakanlık bürokratları da rant uğruna, yapmamaları gereken işleri yapmaya devam ediyorlar. Neyi yapıyorlar mesela? Örneğin, İstanbul Maslak’ta 2003 yılından beri bir türlü çözüme kavuşamamış, 11 bin metrekare arsa üzerine toplam 195 bin metrekare inşaat hakkı içeren Hattatların gökdelenine imar çıkarmak için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da yani siz burada iktidar partisinin milletvekilleri ya da iktidar partisine destek olan siyasi partinin milletvekilleri ya da muhalefet partilerinin milletvekilleri bu millet için yasa yaparken Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bürokratları da 195 bin metrekarelik inşaatı, Danıştay tarafından planları iptal edilmiş, iptal başvurusunun kaldırılması için yapılan bütün müracaatlar reddedilmiş ve bölgesi plansız kalmış olan bu bölgeyi imara katmak için çalışma götürüyor; 53 kat olarak imarı iptal edilmiş olan yere şimdi 45 kat üzerinden imar veriyor. 193 bin metrekarelik inşaatı da 185 bin metrekareye düşürecekler.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ranta bak, ranta!

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kamu arazilerine, kamu mülklerine plan yapabilir, bir bölgenin planını yapabilir. Eğer bir belediyenin planlama bürosu yoksa onun istek ve talepleri doğrultusunda gider, o bölgenin planlarını yapabilir. Ya, Maslak’ın imar planları geçmiş, 2,3 emsal bütün bölgeye şamil olmuş, bütün ticaret arsalarının, gökdelenlerin bulunduğu bölgeye müstakil olarak, özel bir şahıs adına üç emsalle imar vermeyi siz kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz? Sizin iktidarda olduğunuz, Adalet ve Kalkınma Partisinin desteklediği bu hükûmet sisteminde, bütün milletin gözünün içine baka baka, bir şahsa özel imar verilmesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? Yani Türkiye'nin görevi bu mu? Ya, siz bundan daha akıllanmadınız mı? İstanbul’u kaybettiniz, akıllanmadınız mı? (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Sarıyer Belediye Başkanımız buranın ruhsatını imzalamıyor. “Bu imar, kente karşı işlenmiş bir suçtur.” diyor, imar planını ve ruhsatını imzalamıyor. Devrisabık Kadir Topbaş buranın imarını vermek için İstanbul’un muhtelif yerlerinde arsalar alıyor, bağış olarak arsalar alıyor ve Sarıyer Belediyesinin vermediği ruhsatı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ruhsatı veriyor. Ne oldu Kadir Topbaş? Ne oldu Kadir Topbaş’tan gelen Belediye Başkanı? Ne oldu bu yanlışları yapanlar? İstanbul halkı bunlara ağır bir tokat vurdu. Şimdi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi de sizde değil, yasanın şu maddesini kullanıyorlar: “Vatandaş imara müracaat etti, üç ay içinde imar plan tadilatları yapılmadı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak biz resen bu planı yaparız.” Ya, sizin Çevre ve Şehircilik Bakanlığınız hangi belediyenin planını üç ayda onaylıyor? Hangi belediyeden gelmiş olan bölge planlarını hiç beklemeksizin üç ayda onaylıyor da, siz resen özel bir şahsa, özel bir şirketin, özel bir arsasına imar yapma hakkını kendinizde görüyorsunuz? Sarıyer’i kaybettiniz, Büyükşehri kaybettiniz; bu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını da sizin elinizden alacağız. Onun için ilk seçimde Cumhurbaşkanlığı makamını da kaybedeceksiniz, buradan size belirtmek istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Biraz evvelki hatibin, tabii, konuşmaları kabul edilemez nitelikte. Mevzuatla ilgili düzenleme çerçevesinde hareket edilmiş bir durum olduğu anlaşılıyor anlattıklarından. Nedir, ne değildir, detaylarına bakarız hep beraber. Yanlışlık varsa, mevzuata aykırılık varsa hep beraber karşı çıkarız ama mevzuat çerçevesinde yapılan işlerin de hukuka uygun işlerin de burada sanki hukuka aykırıymış gibi sunulmasını da kabul etmeyiz.

Bununla beraber, önerge dışında konuşulduğunu da hatırlatarak şunu söylemek isterim: Bakın, bugün “İSKİ’yle ilgili, suyla ilgili zam yapmayacağız.” diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının getirmiş olduğu yüzde 20’den yüzde 80’e kadar su zammını öngören teklif İstanbul Büyükşehir Belediyesinde reddedilmiştir. Bunu da kendilerine hatırlatırım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan...

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesiyle değiştirilmekte olan Ek Madde-4’ün üçüncü fıkrasında yer alan “ile” ibaresinin “içerisinde bulunan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                  Behiç Çelik                                              Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Mersin                                                     Trabzon

                                 İbrahim Halil Oral                                                                                                        Feridun Bahşi

                                          Ankara                                                                                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Behiç Çelik’in.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi için söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Yine şehitlerimiz var. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, söz konusu 22’nci madde metninden de görüleceği üzere, idarenin kiraya vermede geniş bir takdir yetkisine sahip olduğu anlaşılıyor. Gerek CHP ve gerekse İYİ PARTİ Komisyon üyelerinin muhalefet şerhlerinde de ifade ettikleri gibi, oylamada “ret” yerine idareye sağlam kriterler konması gerekirdi. Ancak tüm bunlara rağmen, vardiya yatakhaneleri, eğitim ve kongre merkezleri, sosyal tesisler, gazinolar, moral eğitim merkezleri, kantinler, özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinden bazıları, bir kısmı, ya da bir şubesinin kiraya verilebilmesi hükmü… Buralardan yararlanan personelin ve yakınlarının temel insani ihtiyaçlarını gidermek için dışarıdan o işleri yapan kişilere vermek şeklinde açıklamalar yapılıyor; kuaför, pastane, kafe gibi üniteler şeklinde de bu yorumlanıyor. Sahil Güvenlik Komutanlığının 22’nci maddenin ruhuna uygun olarak faaliyetini sürdüreceğine inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, devletin bu kürsüsünden şerefli Türk subaylarıyla ilgili birtakım istifham yaratan ya da onları aşağılayan ifadeler kullanıldı. Bunlardan bir tanesi, Cemal Temizöz, Cemal Temizöz, albay. Bir zamanlar, 90’lı yallarda Cizre şehri cayır cayır yanarken, Cizre Kaymakamlığı ateşe verilmişken oraya tayin edilen ve şanla şerefle vatan toprağını savunan, bu konuda direnen, teröristlere asla fırsat vermeyen ve bir barış kenti olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin mümtaz bir kenti olarak orayı tekrar kazandırmayı başaran çok onurlu bir subaydır. Söz konusu kişi, 2009 yılında, çok ilginçtir, PKK-FETÖ iş birliğiyle -2 gizli tanık var onların kod isimlerini size ifade edeyim “Tükenmez Kalem” ve “Gece Lambası” kod isimli şahısların şikâyetiyle- Kayseri İl Jandarma Komutanıyken tutuklanan bir kişidir ve Diyarbakır’a gönderildi, ağır cezada yargılandı, uzun bir yargılama süreci geçirdi ve daha sonra güvenlik nedeniyle yargılaması Eskişehir’e alındı ve ağır cezada kendisi beraat etmiş durumda. Yine söz konusu Cemal Temizöz, Balyoz davasına da konu edildi, Balyozdan da beraat etmiş durumdadır. Bu sebeple, bu devlet kürsüsünde hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarlarını, üstün millî çıkarlarını savunan subaylarımıza söz edemez. Bunu, bu kürsüden ben de kınıyorum. Bundan sonra herkes, eğer devletimizin bekasını düşünüyorsak, eğer demokrasimizi düşünüyorsak, eğer insan haklarını düşünüyorsak, eğer hukukun üstünlüğünü düşünüyorsak bunların sağlayıcısı, devlet adına zor kullanma yetkisine sahip olan güvenlik güçlerimizdir… Dolayısıyla onun şerefli bir mensubu olan Sayın Cemal Temizöz’dür.

Ben komutanımızı huzurlarınızda saygıyla anıyor, Allah ona uzun ömürler versin diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tüzün.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – 22’nci maddede Grubumuz adına konuşan Sayın Gökan Zeybek’in maksadı hasıl olan bir konuşması çarpıtılmıştır. Onun için yerinden bir dakika açıklama talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zeybek.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Grup Başkan Vekilinin, galiba, benim teknik olarak ifade ettiğim konuda yeteri kadar bilgi sahibi olmadığını anlıyorum. Burada bizim itiraz ettiğimiz nokta şu: Bir bölge var, bu bölgede bütün binalar, bütün araziler 2,3 ya da 2 emsal üzerinden imar alırken söz konusu parsel tek başına ilgili büyükşehir belediyesinden değil, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından imar alıyor, planını Bakanlığa onaylatıyor. Yani bu niye böyle oluyor? Orada bütün bölgenin planı 2,3. Plan şartları neyse, adalet neyse, bütün insanlar hangi hakları kullanıyorlarsa benzer hakları kullanması gerekir. Üstelik Çevre ve Şehircilik Bakanlığının şöyle bir plan notu var, diyor ki: “Mahkemenin iptal ettiği belediye tarafından onanmış olan imar projesi aynen geçerlidir.” Yani mahkeme bir ruhsatı iptal ediyor, projeyi iptal ediyor, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı plan notuna iptal edilen projedeki bina kontrollerinin esas olduğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde geçen “İçişleri Bakanlığı tarafından” ibaresinin “İçişleri Bakanlığınca” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                                              Murat Çepni

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         İzmir

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                  Ali Kenanoğlu                                Dilşat Canbaz Kaya

                                           Bitlis                                                       İstanbul                                                     İstanbul

                                                                                                   Hüseyin Kaçmaz

                                                                                                           Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Ali Kenanoğlu konuşacaktır.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun üzerinde ve maddeler üzerinde, gerek bütünü üzerinde gerekse bölümler üzerinde partimiz adına görüşler ifade edildi. Biz de bu vesileyle kimi konularda kendi görüşlerimizi ifade etmek isteriz.

Biraz önce haberini aldık, parti meclis üyemiz Bülent Uyguner tutuklanmış ve şu anda gözaltında bulunan parti meclis üyelerimiz de var. Şu an HDP’nin seçim yapacağı, genel kurul yapacağı illerde bu genel kurul öncesinde operasyon düzenlemek bir rutin hâline dönüştü ve uzun zamandır, 2019 içerisinde özellikle, genel kurul yapacağımız illere yönelik böyle operasyonlar var. Yani genel kurul yapmak partinin Anayasa gereğince de yasalar gereğince de zorunlu olduğu bir durum. Ama partiyi etkisiz hâle getirme ve demokratik siyasetin dışına atma girişimleri konusunda elinden gelen bütün fırsatlar değerlendiriliyor anladığımız kadarıyla.

Şunu ifade etmek isterim: Değerli arkadaşlar, burada, HDP’nin demokratik siyasetin dışına itilmesi kısa vadede iktidar blokunun, iktidar gruplarının hoşuna gidebilir, işine de gelebilir, ancak şunu ifade edeyim, yani HDP içerisinde siyaset yapan, milletvekili olan bir Türk, bir Türkmen olarak, birliğimiz, bütünlüğümüz, ortak vatanda kardeşçe yaşamamız için, bizim, konuşmaya ve demokratik siyasete ihtiyacımız var. Eğer bizler Parlamento olarak, Parlamentonun üyeleri olarak demokratik siyasetin kanallarını kapatırsak insanların başka türlü yollara yöneleceğini de unutmamamız gerekiyor. Şimdi, bakıyoruz, kısa vadede şöyle hoşumuza gidiyor olabilir: Şu anda tek adam rejimine karşı ortak bir muhalefet bloku oluşmuş. Bu blok, birbirinden haberi de olmayan bir blok aslında, çoğu kez birbiriyle hiç görüşmeyen, yan yana durmayan partilerden, hareketlerden de oluşuyor zaman zaman ve şu anda siz şunu çok iyi biliyorsunuz ki bu bloku dağıtmadan yapılacak ilk seçimde kazanma şansınız yok. Tek şansınız, bu tek adam rejimi karşısında parlamenter demokrasiyi isteyen ve kendiliğinden oluşan bu blokun dağıtılması gerekiyor sizin açınızdan ve burada, kendinize kurban seçtiğiniz de en kolay, HDP. HDP’yi kriminalize etmek, HDP’yi terörize etmek, bunun üzerinden bir ayrıştırma sağlamak ve muhalefet blokunu dağıtmak en kolay yöntem. Bu anlamıyla bu kısa vadedeki tutum, kısa vadedeki sonuçlar sizin işinize gelebilir, hoşunuza gidebilir ama inanın uzun vadede bu durum, ortak yaşamımıza, birlikte, kardeşçe bu ülkede yaşamamıza, çoluğumuzun çocuğumuzun geleceğine yönelik çok ciddi bir sıkıntı ve sorun oluşturuyor. Demokratik siyaset çözüm alanı, bizim konuşarak bütün bu konuları çözmemiz gereken alanlardır. Şunu biz biliyoruz: Şu anda HDP’ye yönelik bütün tavır ve tutumlar 2014 MGK kararları gereğince yapılıyor; onun gerisi hikâyedir, gerisi iftiradır, gerisi yalandır. O MGK’de alınan kararlar bire bir uygulanmaya devam ediyor.

Şimdi, sizin o yalan ve iftiralarınızı da bu havuz medyanız allayıp pullayıp halka sunuyor ve oradan bir algı oluşturmaya çalışıyor. Yani bu havuz medyası o kadar komik duruma düştü ki, şu manzarayı biliyorsunuz, Dipsiz Göl hikâyesini, bunu dahi savunur hâle geldiler; televizyon yayınlarında Dipsiz Göl’ün mahvedilmesini, talan edilmesini, suyunun boşaltılmasını savunur hâle geldiler.

Şimdi bununla ilgili birkaç şey söylemek isterim. Yani bu nasıl bir para, mal mülk hırsıdır ki on iki bin yıl boyunca insanlık buraya dokunmamış, on iki bin yıl boyunca; ne devletler geçmiş, ne kavimler gelmiş geçmiş, ne sultanlar, ne saraylar, ne saltanatlar gelmiş geçmiş bu topraklardan on iki bin yıl boyunca; yahu, gelmişsiniz, siz burayı darmadağın etmişsiniz, on iki bin yıl boyunca insanlığın dokunmadığı bir değeri darmadağın etmişsiniz. Niye? Akıllının bir tanesi çıkmış demiş ki: “Orada hazine var.”

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Para var orada, para.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – “Para var, hazine var.” demiş ve koşarak orası darmadağın edilmiş. Böyle bir durum olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Bitti zaten süre.

Selamlamanız için açıyorum.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – İnsanların yaptıklarını belki terörize ederek, kriminalize ederek havuz medyanızla bertaraf edebilirsiniz, yalanlarınızı bu şekilde bertaraf edebilirsiniz de insanlık tarihine bunun hesabını nasıl vereceksiniz, vallahi merak ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 22’nci maddesiyle 2692 sayılı Kanun’un değiştirilen ek 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinde, özel bir ihtisas gerektiren hizmetlerin personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle verilememesi durumunda bu hizmetler kiralama yoluyla dışarıdan karşılanabilir, kantinlerin tamamı, bir kısmı veya bazı şubeleri kiraya verilebilir, bu şekilde elde edilen gelirler genel bütçe gelirleri ile ilişkilendirilmeksizin tesis ve kantin gelirlerine dâhil edilir. Özel, yerel ve kış eğitim merkezleri ile birlik dışındaki kantinlerin aylık gayrisafi hasılatının %1'i her ay genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere ilgili muhasebe birimine yatırılır.”

                         Muhammet Emin Akbaşoğlu                           Fehmi Alpay Özalan                                     Ramazan Can

                                          Çankırı                                                       İzmir                                                      Kırıkkale

                                   Abdullah Güler                                                                                                          Cemil Yaman

                                         İstanbul                                                                                                                      Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından kurulan vardiya yatakhaneleri, gazinolar, sosyal tesisler, özel, yerel ve kış eğitim merkezlerinde, özel bir ihtisas gerektiren hizmetlerin personel yetersizliği veya maliyeti nedeniyle verilememesi durumunda bu hizmetlerin kiralama yoluyla dışarıdan karşılanabilmesi, kantinlerin tamamının, bir kısmının veya bazı şubelerinin kiraya verilebilmesine ilişkin maddeye açıklık getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Özyavuz, size yerinizden bir dakika söz vereceğim.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, Şanlıurfa ili Akçakale ilçesi Tekçe Hudut Karakoluna yapılan havan saldırısı sonucu şehit olan 2 askerimize Allah’tan rahmet dilediğine ve millî güvenliğimiz için Barış Pınarı Harekâtı’nın devam etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Akçakale sınırındaki Tekçe Karakoluna havan mermisi düşmesi sonucu 2 askerimiz şehit düşmüş, 1 doktorumuz ve 2 askerimiz de yaralanmıştır. Eli kanlı terör örgütünün hain havan saldırısı Suriye’nin Tel Abyad ilçesinde yuvalanan örgüt üyeleri tarafından yapılmıştır. Şanlıurfa’mızın ve ülkemizin güney sınırının terör örgütlerinden tamamen temizlenmesi için Barış Pınarı Harekâtı’nın ısrarla devam etmesi, millî güvenliğimiz için olmazsa olmazdır.

Bölgede görev yapan başta Silahlı Kuvvetler mensupları ve diğer kamu görevlilerimize Allah’tan güç ve kuvvet dilerim. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar dilerim.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.44

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

23’üncü madde üzerinde 4 adet önerge vardır. Aynı mahiyetteki önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 23’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

                         Muhammet Emin Akbaşoğlu                           Fehmi Alpay Özalan                                     Ramazan Can

                                          Çankırı                                                       İzmir                                                      Kırıkkale

                                   Abdullah Güler                                           Ahmet Çakır                                           Cemil Yaman

                                         İstanbul                                                     Malatya                                                     Kocaeli

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                    Mahmut Tanal                                             Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş                                               Ankara

                                     Yaşar Tüzün                                                Ali Şeker                                   İlhami Özcan Aygun

                                          Bilecik                                                     İstanbul                                                    Tekirdağ

                                    Ensar Aytekin                                           Burcu Köksal                                            Erkan Aydın

                                         Balıkesir                                              Afyonkarahisar                                                Bursa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                  Aytun Çıray                                              Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                         İzmir                                                      Trabzon

                                     Hasan Subaşı                                            Feridun Bahşi                                   İbrahim Halil Oral

                                         Antalya                                                     Antalya                                                     Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                      Mensur Işık                                              Habip Eksik                                              Murat Çepni

                                            Muş                                                          Iğdır                                                         İzmir

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                Hüseyin Kaçmaz                  Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                           Bitlis                                                        Şırnak                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Burcu Köksal’ın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine bir torba yasa dayatmasıyla karşı karşıyayız. Birbiriyle alakası olmayan konulardaki yasa tekliflerini bir torbaya koyup ilgili tali komisyonlarda dahi görüşülmeden buraya getiriyorsunuz.

İşinize gelen konularda, daha doğrusu yandaşlarınıza yarayacak düzenlemelerde varsınız ama vatandaşın taleplerinde yoksunuz. Mesela emeklilikte yaşa takılanlar bir talepte bulunduğu zaman “Ekonomi batar.” diyorsunuz. Sevgili AKP’liler, şu bir gerçek ki emeklilikte yaşa takılanlar filan ekonomiyi batırmaz ama gece yarısı önergeleriyle vergi borçlarını sildiğiniz milletin anasına küfreden müteahhitler ekonomiyi batırır. Örtülü ödenek için harcanan trilyonlar ekonomiyi batırır. 400 milyon dolarlık özel jetler ekonomiyi batırır. Afyonkarahisarlı hemşehrilerimi “Havaalanı açacağız.” deyip kandırıp Kütahya’ya açtığınız Zafer Havalimanı için yandaşa ödediğiniz 26 milyon euroluk hazine garantileri, garanti ödemeleri ekonomiyi batırır. Yandaş müteahhitlere garanti ödemeleri adı altında 2016 yılından 2021 yılına kadar vereceğiniz 10 milyar 270 milyon ekonomiyi batırır. 1.100 odalı sarayın 2,2 milyonluk kırtasiye ve 5 milyonluk mutfak masrafı ekonomiyi batırır; giyim, mefruşat, tören, fuar, organizasyon, elektrik, ısıtma, su, internet gibi giderlerini saymak bile istemiyorum. Çünkü bir yanda bir kişinin saltanatı için harcanan milyonları, diğer yanda cebinde 1,5 lira parası olup da eşiyle pazara gidemediği için canına kıyan vatandaşı gördükçe içim sızlıyor.

Şimdi, bir saray var bu ülkede, bir de ondan beslenen avaneleri var. Kim bunlar? Türkiye’deki tüm ihaleleri paylaşan, sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen ve on yedi yıllık iktidarınızda beslediğiniz yandaş müteahhitler. Zira, siz iktidarınız boyunca hayata geçirdiğiniz tüm projelerde insan hayatını ve kamusal çıkarları değil, siyasi menfaatlerinizi ve yandaşlarınızın ihtiyaçlarını gözettiniz. Vatandaş yok gündeminizde.

Hani 3600 ek göstergeyi verecektiniz? 96 maddelik şu torba yasanın içine bile sığdıramadınız 3600 ek göstergeyi. 100 Günlük Eylem Planı’na aldınız, ne oldu? Bakın, geçtiğimiz yıl kasım ayında İçişleri Bakanının “Polislere en kısa sürede 3600 ek göstergeyi vereceğiz.” demesinin üzerinden bir yıl geçti, hâlâ ortada bir şey yok.

700 bin öğretmen atama bekliyor. Siz yıllar geçtikçe atama sayısını artıracağınıza atanan öğretmen sayısını düşürüyorsunuz. KPSS’ye giren engelliler var, iş bekliyorlar, hâlâ atanamadılar. 5 bin engelli öğretmen açığı bulunan Millî Eğitim Bakanlığına bile 1.200 engelli öğretmeni hâlâ atamadınız.

İşinize gelmeyen konularda “Bütçe yok.” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz. İşinize gelen konularda harcanan trilyonları görmüyorsunuz. Hazineye hiçbir yük getirmeyen konularda bile duyarsızsınız siz.

KHK’yle ihraç edilmiş, takipsizlik veya beraat kararı almış binlerce vatandaşımızı görevine iade etmiyorsunuz. Vatandaş masumiyetini ispatlamış Allah aşkına, daha ne yapsın? Ya da ihraç etmişsiniz ama hakkında hiçbir soruşturma yok, suç yok, ceza yok, niye ihraç ediyorsunuz? Ya, bir insan suçluysa cezalandırılır, yargılanır, ceza alır, amenna. Hem ihraç ediyorsunuz hem “terörist” yaftası vuruyorsunuz ama yargılamaya bile gerek görmüyorsunuz ya da yargılanıp beraat etse bile görevine geri döndürmüyorsunuz.

669 sayılı KHK’yle okulları kapatılan askerî öğrencilerin dramı bitmek bilmiyor. Onlar, asker olmayı beklerken kapı önüne konulmuş, hayallerini çaldığınız çocuklar, “terörist” yaftası vurduğunuz çocuklar. Tek istekleri var: Güvenlik soruşturmasından geçip haklarının iade edilmesi. Üniversiteli işçiler yıllardır statü değişikliği için kapınızı çalıyor, Hazineye ek bir külfet de getirmiyor ama onların da sizin için bir değeri yok.

Sözde yerli ve millîsiniz ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarına gelince yerlilik ve millîliğinizden eser yok. Uzman çavuşların, sözleşmeli erlerin, gazilerin, şehit yakınlarının, malul sayılmayan gazilerin talepleri olunca gözünüzde büyüyor. Türkiye’nin en önemli yerli ve millî fabrikalarından olan Tank Palet Fabrikasını Katarlılara peşkeş çekecek kadar yerli ve millîsiniz siz!

“Para yok, kasa boş.” diye bahaneyle yandaşlarınızı ihya ediyorsunuz. Hodri meydan! Kasaya para getirecek bir öneri: Sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen anneler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köksal, ek süre vermiyorum ama selamlamanız için açıyorum.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Tabii ki.

Gelin, hep beraber onların, annelerin yüzünü güldürelim; erkeklere tanınan askerlik borçlanması hakkını sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen anneler için de tanıyalım.

Genel Kurula saygılarımla. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, konuşmalara, tabii, katılmak mümkün değil ama bir cümleyle bitirdiği için, “Katar ordusuna peşkeş çekme vesaire…”

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili, Sayın Kılıçdaroğlu’nun grupta yapmış olduğu konuşmalarla ilgili, gerçeği yansıtmadığı için, dava açtı; hukuk buna karar verecek. Bununla beraber, Katar ordusuna veya Katar’a peşkeş çekilen en ufak bir şey yoktur. Mecliste de bu konuyla ilgili tartışmalar yapılmıştır; ben tekrar tartışma açmak için değil, atıf yapmak için söylüyorum: Bunların hiçbirisi, kabul edilemez, gerçek dışı beyanlardır.

Biz, gençlere de asla “terörist” yaftası falan vurmayız; “terörist” yaftasını vuracak olan yargı kararlarıdır. Bunu Meclisin bilgisine sundum.

Teşekkür ederim, sağ olun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Akbaşoğlu biraz önce konuşan Afyon Milletvekilimizin kürsüde yaptığı konuşmayı “gerçek dışı beyan” olarak değerlendirmek suretiyle kamuoyunu ve Genel Kurulu konuşmayla ilgili olarak yanlış yönlendirmiştir; bu bir sataşmadır. Sayın milletvekilimiz için söz talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Yerinden vereyim, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bu sataşma değil mi?

BAŞKAN – Yani içeriğe ilişkin, pek sataşma değil, kötü, kaba, yaralayıcı söz yok, içerik tartışması.

Buyurun, Sayın Köksal.

43.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet, şimdi, öncelikli olarak bu Tank Palet Fabrikasının Katarlılara peşkeş çekildiği iddiamızda devam ediyoruz çünkü konuyla ilgili olarak daha önce belgeleri de kamuoyuyla paylaştık ve bunda da ısrarlıyız. Tank Palet Fabrikasının ihalesini sır gibi sakladılar, ne şekilde verildiğini kesinlikle kamuoyuyla paylaşmadılar. Üstelik de Genel Başkanımız daha önce bir çağrı yapmıştı. Söz konusu, ihtiyaç olan tüm ücretin karşılanacağını, bir saat içerisinde kendilerine tedarik edileceğini belirtmiş olmasına rağmen hâlâ ısrarla Katarlılara, ülkenin namusu olarak gördüğümüz Tank Palet Fabrikasını götürüp başka bir ülkeye teslim ettiler. Biz bu iddiamızda ısrar ediyoruz.

Bir ikincisi de yine, askerî öğrencilerle ilgili “terörist” yaftası vurdular. “Yargı karar verir.” diyor Sayın Grup Başkan Vekili ama o çocuklar yargıya falan gitmedi, herhangi bir güvenlik soruşturması dahi geçirmediler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 60’a göre pek kısa bir söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

44.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konunun Türkiye gündemini bir süre daha meşgul edeceğine ve Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu Tank Palet Fabrikasıyla ilgili Türkiye gündemi bir süre daha meşgul olacak. Bu iyi de bir şey çünkü suni gündemler yerine bir gerçekle Türkiye’nin meşgul olmasında fayda var.

Şimdi, kamuya ait bir tesis, özel yabancı ortaklı bir şirkete, kiralanmadan, bir kira kontratı yapılmadan, bir takas anlaşması yapılmadan, bir satış yapılmadan, bir ihale yapılmadan terk edilmişse Sayın Başkan ve buradaki bu fabrikanın Millî Savunma Bakanlığı 1’inci Ana Bakım Fabrikası olan adı değiştirilip SGK ilişkileri de buna göre yeniden tanzim edilmişse şimdi buna biz ne diyeceğiz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim efendim.

Kiralama yok, satış yok, takas yok, ihale yok, hiçbir şey yok. Daha önce yapılmış bir tank ihalesi var OTOKAR’ın ve BMC’nin girdiği. Bu ayrı bir iş, tamamen ayrı bir iş, sap ile samanı birbirine karıştırmamak lazım. Satış olmayan, ihale olmayan bir tesisin milyonlarca metrekarelik arsası, ekipman donatımı ve içindeki Türk Silahlı Kuvvetlerinin subay, astsubay ve sivil çalışanlarıyla birlikte BMC adlı Katar ortaklı bir konsorsiyuma terkinin peşkeş çekmekten başka bir Türkçe karşılığını ben bulamıyorum. Sayın Akbaşoğlu Türk Dil Kurumu sözlüklerini açsın, baksın, araştırsın, eğer başka bir karşılığı varsa önümüzdeki hafta bu tartışmaya devam ederiz efendim.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

45.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, ALTAY tankının prototipi için OTOKAR’ın görevlendirildiğine, denetleme hakkı Millî Savunma Bakanlığında olmak kaydıyla yeni bir şirketin kurulduğuna, tahsis işleminin yapıldığına ve Cumhurbaşkanlığı kararı olduğu için Resmî Gazete’de yayımlanmadığına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

BAŞKAN – “Haftaya devam edeceğiz tartışmalara.” dedi.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle: Malum, salı günü bu gündeme gelmişti. Orada Sayın Engin Altay Tank Palet Fabrikasıyla ilgili “Vallahi billahi ihale yapılmadı.” diye yemin etti.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Doğrudur, doğrudur, doğrudur. Ancak biraz evvel milletvekiliniz “İhalesi gizlendi, sır bir ihale.” dedi. Siz önce kendi içinizdeki çelişkiyi giderin, bir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çünkü yapmadınız, yapmadığınız bir şeyi açıklayamadınız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla Özelleştirme Kanunu çerçevesinde, 4/i maddesi çerçevesinde millî güvenliği ilgilendiren bir boyutu olduğu için burada –evet, 4/i, açın 4046 sayılı Kanun’un 4/i maddesini- bu çerçevede bir tahsis işlemi yapıldı.

İki şey birbirine karıştırılıyor. Bir daha tahsis edeyim mümkünse. Sadece bilgilendirmek açısından konuşuyorum; başka bir sataşma, cevap vesaire değil, bilgi, teknik bilgi sunmak için müsaade alacağım, konuşmayı bir dakika daha uzatmanızı istirham edeceğim.

Şöyle: Önce, bu fabrikayla ilgili OTOKAR bir prototip üretti ve oraya tahsis edildi “Gelin, bu mekânı kullanın, Türkiye’nin ihtiyacı olan tank burada yapılsın.” denildi. Otokar, bu prototipi yaptı. Sonra ihale açıldı, herkese açık ihale açıldı; belki 4-5 firma bu ihaleye başvurdu. En uygun fiyatı, teklifi veren Katar ortaklı, Katarlı bir şirket, yüzde 49’u Katar’a, yüzde 51’i BMC’ye ait olan bir firma kazandı; 3,5 milyar dolarlık bir ihale, tank yapım ihalesi, 250 adet.

Sonuç itibarıyla, bununla ilgili, 4046 sayılı Kanun’un 4/i maddesindeki hüküm gereğince yeni bir şirket kuruldu; bu şirket Millî Savunma Bakanlığına ait ve “Mülkiyeti hazineye ait olan bu Arifiye’deki fabrika mekânı aynı işlevlerine, fonksiyonlarına devam etmek kaydıyla, sendikal hakları devam etmek kaydıyla, işçilerin statüleri devam etmek kaydıyla her türlü makine teçhizatının yenilenerek bu üretimin yapılması ve Tank Palet Fabrikası olarak zikredilen yerin eski fonksiyonlarına da devam etmesi kaydıyla, denetleme hakkı Millî Savunma Bakanlığında olmak kaydıyla gelin, tankı, ALTAY tanklarını burada üretin.” denildi ve tahsis işlemi yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tahsis işlemi yapıldı burada, tahsis işlemi ve “Bu niye Resmî Gazete’de yayımlanmadı?” deniliyor. Resmî Gazete’de yayımlanmasını gerektiren bir nitelikte olmadığı için yayımlanmadı, bir karar çünkü bu; Cumhurbaşkanlığı kararı ve sonuç itibarıyla, kamuoyuyla da bunun bütün detayları paylaşıldı arkadaşlar. Yani ihale süreci başka, tahsis işlemi başka işler ve dolayısıyla burada yapılacak olan iş şudur: Arkadaşlar, Katar’la ilgili ortaklığa niye bu kadar karşı geliniyor? İlla Amerika ve İsrail’le mi ortak olması lazımdı BMC’nin yani? Sonuç itibarıyla, Katar’la ortak olunan bir durum var; BMC şirketi… Yüzde 49’u Katar’a ait, yüzde 51’i BMC’ye; tamamen Türk yetkililerin kontrolünde… O şirket özel şirket, bizi ilgilendirmez. Şartnameye, ihale şartnamelerine aykırı bir davranışta bunun fesih yetkisi Millî Savunma Bakanlığına ait. Her türlü mülkiyet devletin elinde. Bu konuda en ufak bir tereddüt yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu konuda elma ile armudu birbirine karıştırıp kafaları bulandırmanın bir anlamı yok, hakikaten anlamı yok. Dolayısıyla millî stratejimize uygun bir şekilde, biz burada tankları üreteceğiz, ordumuzun ihtiyacını kendisine teslim edeceğiz ve bunun da Allah’ın izniyle ihracını da yapacağız, millî ekonomiye bu konuda katkı vereceğiz. Özü ve özeti budur.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bunu anlattık defaatle.

Yüce Meclisi bilgilendirmek için tekrar söz aldım. Bu imkânı verdiğiniz için hepinize ayrıca teşekkür ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, sağ olun.

BAŞKAN – Sağ olun Sayın Akbaşoğlu.

Sayın Altay, buyurun.

46.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

“Ne için söz istediniz?” deseydiniz üzülecektim doğrusunu isterseniz.

BAŞKAN – “Ne için söz istediniz?” demedim, size “Buyurun.” dedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Demediniz. Hayır hayır Başkanım, “Sayın Altay” deyip bir noktalı virgül koyunca peşinden herhâlde bir şey gelecek diye düşündüm, günahınızı aldım.

BAŞKAN – Hayır, elma armut falan deyince siz de reçel meçel yapıyoruz zannetmeyin diye yani.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, belki de ALTAY tanklarına yönelik bir espri de beraberinde gelebilirdi, sizin soy isminizi veriyoruz tankımıza.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Cumhurbaşkanı Ethem Sancak’a diyor ki: Sen bu işi halledebilecek misin, altından kalkıp…? Bu işler bitmiş, Ethem Sancak’a peşkeş çekilmiş ama.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Peşkeş yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ethem Sancak, peşkeşe rağmen altından kalkamayacağını Sayın Cumhurbaşkanına ıkına sıkına ifade ediyor diyor ki: “Katar’da para çok, sizi de kırmazlar, siz bir talimat verin, Katar da bana bir yandan ortak olsun, biz bu işi belki böyle hallederiz.”

BAŞKAN – Siz de mi oradaydınız?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Oradaydım.

Ethem Sancak…

Sayın Başkan, bu yaptığınız hoş bir şey değil, Sayın Başkan bu yaptığınız hoş bir şey değil. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru söylüyorsunuz Engin Bey…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hiç hoş bir şey değil.

BAŞKAN - Ama Sayın Altay, öyle bir anlattınız ki hakikaten oradasınız zannettim yani.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet ama bu yaptığınız hoş değil, sizi kınıyorum!

BAŞKAN – Doğru söylüyorsunuz, haklısınız.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sizi kınıyorum!

Çünkü bu Ethem Sancak’ın ifadesidir, beyanıdır, her yerde var. Yani bunu yapmayın Sayın Başkan. Şakacı, espritüel birisiniz biliyorum ama oradayken bu konularda daha objektif ve daha tarafsız bakabilmelisiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İnanın ki çok canlı anlattınız, ondan.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Orada oturan herkes buraya tarafsız bakacak. Oraya ait olabilirsiniz, buna saygı duyarım; orada oturmadığınız zaman oradan her şeyi söylersiniz, oradan da söylersiniz ama oradayken, izliyorum, sürekli olarak bir koruma, kollama güdüsü içindesiniz. Bunu zaman zaman espriyle yapıyorsunuz ama hoş değil. Benim orada olmama gerek yok.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, özetle, Sayın Akbaşoğlu’nun Tank Palet açıldığı zamanki telaşından zaten bir mahcubiyet, bir meseleyi aziz milletimize anlatamama, doğruları biraz gizleyerek anlatma durumunda olduğunu biz biliyoruz.

Tekrar söylüyorum: Satış yapılmamış, ücreti mukabilinde bir kira sözleşmesi yapılmadan koskoca fabrika, Millî Savunma Bakanlığı 1’inci Ana Bakım Fabrikası bir özel şirkete terk ve devir edilmiş ise ve bu şirketle ayrıca bir ticari sözleşme yapılarak yüzde 12 kâr garantisi verilmiş ise ve bu mesele rekabete kapalı ise yani yarın bunlar tökezlediğinde Türkiye’nin bu konuda ikinci bir alternatifi yok ise ve OTOKAR firmasının prototip sürecinde çok daha nitelikli bir ürünü ortadayken ve BMC’nin teklifinden daha makul bir teklifi orta yerde var iken rekabet şartları da kapatılarak Ethem Sancak’a bu verilmiş ise bunun adı -Akbaşoğlu hiç kusura bakma, bir daha da söz isteme- peşkeştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen kabul etmiyorsun, ben böyle diyorum. Kararı kim verecek? Senin mahkemen değil, yürütmenin güdümündeki mahkeme değil; kararı, aziz milletimizin vicdanı verecek. Ne zaman verecek? Sandıkta verecek.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim.

Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Bakın, bu teklifi görüşmeye başladığımızdan beri hep aynı şeyi tartışıyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir dakika, söz vermedi ki. Söz isteyin, söz versin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İstedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, vermedi. Başkan söz verdiyse bir şey demiyorum ama direkt başladı konuşmaya.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, bakın, sisteme girdim ve söz istedim.

BAŞKAN – Söz istediler de…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Verirseniz bir şey demiyorum ama direkt başladı konuşmaya.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hayır, hayır, sisteme girdim ve söz istedim.

BAŞKAN – Söz istediler, ben vermedim daha.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yanıp sönüyor, bak.

BAŞKAN - Söz istediler ama henüz vermedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vermedi bak, “Vermedim.” diyor.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, gerçekten bu tartışmanın sonu yok. Siz ne derseniz deyin, Sayın Altay da bildiğini söyleyecek.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Doğrudur ama bazı yanlış bilgiler vardı, ben onları…

BAŞKAN – Tamam, siz onları zaten düzelttiniz. Şimdi size tekrar söz vereceğim, Sayın Altay: “Niye en son gene Sayın Akbaşoğlu’nu konuşturuyorsunuz?” diyecek, tekrar ona söz vereceğim ben.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben isterim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kendisi konuşsun.

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

47.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, kamuoyunun yanıltılmayıp doğru bilgilerin verilmesi gerektiğine, bağımsız ve tarafsız olan yargının yürütmenin güdümünde olmadığına ve olmayacağına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şöyle: “Son konuşmak” diye bir derdimiz yok. Eğer iş kıvamında biterse, siz konuşun son ama kıvamında bitmiyor, doğru bitmiyor.

Bakın, 4046 sayılı Kanun’un 2’nci maddesinin (i) bendi -kanun okuyorum, mevzuat okuyorum- diyor ki: “Millî güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlarda devir yapılabilir.” “Millî güvenlik ve kamu yararının gerektirdiği durumlarda…” Bunu takdir yetkisi idarenin. Takdir yetkisi…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Nerede kamu yararı var burada ya?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Millî güvenlik, strateji canım, millî güvenlik… ALTAY tankı, ordunun silahı yapılacak, bu kadar. Bunun sorulması bile abes arkadaşlar. Kamu yararı da var.

Dolayısıyla burada ASFAT AŞ diye, kanunlar çerçevesinde sermayesi yüzde 100 devlete ait olan bir anonim şirket kuruluyor. Ticaret Kanunu’na göre yürüyen, Ticaret Kanunu çerçevesinde işlemlerini yürüten, yüzde 100 hazineye ait, Millî Savunma Bakanlığına ait devlet şirketi; bu şirkete devrediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım arkadaşlar sistemi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu Arifiye’deki fabrika ASFAT AŞ’ye, yüzde 100’ü devlete ait kuruluşa devrediliyor. Orada devredildikten sonra da deniyor ki: “Şu bölgelerde, bakın, şu bölgelerde, gelin, masasını, sandalyesini, her türlü ekipmanını, teçhizatını yenilemek suretiyle ihaleyi aldığınız tank yapımını burada yapın.” Devletin kasasından bir kuruş çıkmadan… Zaten 3,5 milyar dolarlık ihaleyi en uygun teklifi vererek bu BMC firması almış. Yani en uygun teklifi o vermiş. OTOKAR’ın mı alması…? Siz hemen şu firma mı alsın diye bastırıyorsunuz yani meselenin özü bu mu? Siz hangi şirket adına… İş takibi mi yapıyorsunuz? Sonuç itibarıyla en uygun fiyatı veren bir ihale var, bu kadar.

Değerli arkadaşlar, sonuç itibarıyla ASFAT AŞ’ye bu fabrika devredilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen toparlayın Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ASFAT bünyesindeyken bu yerde firmanın tank yapımı için bir tahsis işlemi var, bu kadar. Bu kadar açık ve net bir durum, dolayısıyla bunu bulandırmanın ve birçok farklı farklı bilgiyi birbirine yamayarak kafayı başka noktaya takmanın ve bulandırmanın, kamuoyunu yanıltmanın bir anlamı yok. Birbirimizi yanıltmayalım, doğru bilgileri verelim.

Sonuç itibarıyla, yargı da bağımsız ve tarafsızdır; yürütmenin, idarenin güdümünde değildir ve olmamıştır, olmayacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de 60’a göre söz istiyorum ama pek kısa değil, takdir sizin.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekillerimize olduğu gibi…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Allah razı olsun.

BAŞKAN – Buyurun.

48.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, ben OTOKAR’ın temsilcisi değilim de Sayın Akbaşoğlu, sizin bu BMC’yi bu kadar hamaset ve hararetle savunmanızdan sizinle ilgili ben böyle bir itham yapmayı kendime zül sayarım; yapmıyorum. Şimdi, bir: OTOKAR’ın ihale almasıyla falan bir işimiz olmaz ama şöyle kuşkularım var: “3,5 milyarlık” dediğiniz ihaleyi ortaya koyduğunuzda OTOKAR’ın şunlardan haberi var mıydı mesela: On yıl alım garantisinden haberi var mıydı? Bir. İki: Arifiye’deki Türk Silahlı Kuvvetlerine, Millî Savunma Bakanlığına ait Tank Palet Fabrikasının ve müştemilatının bu işi alan firmaya peşkeş çekileceğinden OTOKAR’ın bilgisi var mıydı? Bu bilgiler OTOKAR’da olsaydı eminim OTOKAR’ın teklifi BMC’nin teklifinden daha cazip olurdu. Olay bu. Ben böyle inanıyorum. Ben OTOKAR’ın, BMC’nin peşinde değilim; Ethem Sancak benim düşmanım da değil, dostum da değil; tanımam, bilmem, hayatımda karşı karşıya gelmedim. OTOKAR’ın da Koç ailesinin de Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı sıfatıyla Ali Koç’un dışında hiçbiriyle temasım yoktur, tamam mı?

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – O zaman nereden biliyorsunuz!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim, Akbaşoğlu uzun konuştu, ben Akbaşoğlu’nun uzun konuşmasını mealen Genel Kurula nakletmek istiyorum. Akbaşoğlu dedi ki: “Efendim, biz kamu yararı ve millî güvenlik bahanesiyle, kamu yararı ve millî güvenliği gerekçe göstererek burayı peşkeş çektik.”

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hiç de öyle bir şey demedi ya! Çarpıtma ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, mealen ben öyle anladım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen yanlış anlamışsın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bir dakika…

Yani “kamu yararı” dedi. Dedi mi “kamu yararı”? Dedi. “Millî güvenlik” dedi mi? Dedi.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kamu yararı ve millî güvenlik için bu fabrikanın BMC’ye verilmesi mi gerekiyor?

İFFET POLAT (İstanbul) – Peşkeş nereden çıktı?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Peşkeş”e kızıyorsunuz. BMC’ye terk mi edilmesi gerekiyor, soruyorum, devletin, Millî Savunma Bakanlığının… Hangi kamu yararı bu? Hangi millî güvenlik gerekçesi bu?

İFFET POLAT (İstanbul) – BMC’nin savunma sanayisinde bir sürü yatırımı var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burada bu fabrika yıllardır var. Bu fabrikanın ürettiği askerî, bilimsel stratejik belge, bulgu, ürünler var. Burada millî sırları da aynı şekilde Katar’a vermiş olmuyor musunuz? Ayıp oluyor arkadaşlar, ayıp oluyor. Bir şeyi savunurken inanarak savunacaksın, cesaretle savunacaksın.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – İnanıyoruz biz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bilerek savunacaksınız hanımefendi, bilerek savunacaksınız!

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Biliyoruz.

İFFET POLAT (İstanbul) – Bilerek savunuyoruz zaten.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, adımızın Emin olduğu gibi savunduğumuz her şeyden eminiz, o konuda tereddüt yok.

BAŞKAN – Açalım mikrofonunuzu o zaman da kayıtlara geçerken stenograf arkadaşlar da zorlanmasın.

Buyurun.

49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, tank yapımıyla ilgili firmaların tekliflerini verdiğine ve en uygun fiyatı veren şirketle ilgili İhale Kanunu çerçevesinde değerlendirmeler yapılarak Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konunun neticelendirildiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Cesaretle ve kendimizden emin olarak, bilgi üzerine yorum yaparak bu konuşmaları yapıyoruz. Ne OTOKAR’ın ne BMC’nin ne de bir başka firmanın temsilcisi olarak kimse burada bulunmuyor. Hiçbir firmanın temsilcisi değiliz ve olamayız. Türkiye için çalışan bütün firmalara da buradan teşekkür ediyoruz, hiçbiri bizim ne uzağımızda ne yakınımızda. Hukuk bizim bu konudaki ayarımızdır, herkese hukuk ayar verir. İhale Kanunu bellidir. Tank yapımıyla ilgili bütün firmalar tekliflerini vermiştir, teklifler açılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – En uygun fiyatı veren şirketle ilgili İhale Kanunu çerçevesinde değerlendirmeler yapılarak bu iş neticelendirilmiştir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitireceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu A firması olabilir, Z firması olabilir. Hukuka uygun mu değil mi, onu ortaya koyacağız. Hukuka uygunlukla, bu işlemlerle ilgili aleyhte dava açılmış, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu yapılan işlemin hukuka uygun olduğuna karar vermiş ama bunu da kabullenmiyorsunuz.

BAŞKAN – İsterseniz bunun gerisini önümüzdeki hafta Sayın Cahit Özkan ile Sayın Özgür Özel’e bırakalım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Olabilir ama sonuç itibarıyla herkes kendine göre anlayıp, kendi kabulüne göre çevirip söylediklerimizi başka şekilde anlayıp “Ben böyle kabul ediyorum.” deme lüksünde olabilir ama ne biz sizin anladığınız gibi söyledik ne de bizim söylediğimizi siz bizim söylediğimiz gibi anladınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama milletin huzurunda cereyan eden bu açık meseleyi, maşerî vicdanında sağduyusuyla milletimiz gayet iyi anlamıştır. Millî stratejilerimiz neyi gerektiriyorsa, millî menfaatlerimiz neyi gerektiriyorsa millî savunma sanayisinde yaptığımız büyük hamlelerle özel sektör-devlet hep birlikte yüzde 20’lerden 70’lere nasıl çıkardıysak millî savunma sanayisi sistemimizi, ALTAY tanklarının da seri üretimini gerçekleştireceğiz ve içeride, dışarıda teröristlerin başını ezmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son söz Sayın Altay’ın, buyurun.

50.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Millî Savunma Bakanının Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken Tank Palet Fabrikasıyla ilgili sorulara verdiği cevaba ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İç Tüzük’te de var son söz milletvekilinin, üstelik muhalefet milletvekilinin.

Şimdi, ben bir şey soracağım: Bu meseleyi sayacağım 3 kişiden en iyi hangisi bilir? Bir, Muhammet Emin Akbaşoğlu; iki, Engin Altay; üç, Millî Savunma Bakanı. En iyi kim bilir?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Millî Savunma Bakanı bilir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Millî Savunma Bakanı bilir.

Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı bütçesi görüşülürken bu konu, grubumuza mensup milletvekilleri tarafından orada da gündeme getirildi. Sayın Bakan, bu konu hariç, kendisine yöneltilen –yanlışsam arkadaşlarım düzeltsin- bütün suallere cevap verdi. Tatmin eder, etmez ama cevap verdi. Fakat konuyu en iyi bilen Millî Savunma Bakanı bu konuyla ilgili sorular için arkadaşlara şöyle dedi: “O işi gelin, bir ara özel olarak ayrı konuşalım.” Bu ne demek?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ne demek?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi şu demek bu: Derhâl Erdoğan’a, Sayın Cumhurbaşkanına çağrı yapıyorum: Bu konuyu bile bilmeyen bir general eskisini Millî Savunma Bakanı yapma. (Gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – “General eskisi” deme şimdi ama.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Eski general” ile “general eskisi”nin ne farkı var ya?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Olur mu canım ya?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne farkı var? “Eski general” ile “general eskisi”nin farkını biri bana söylesin burada.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Var.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok fark var, çok fark var. Hayır, bunu kabul etmemiz mümkün değil, asla.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Üslup iyi değil, olur mu öyle?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Eski general” olarak düzeltiyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu olur.

BAŞKAN – Evet, kayıtlarda “eski general” olarak düzeltildi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, şimdi Sayın Erdoğan’a çağrı yapıyorum: Bu kadarcık, bu tank palet meselesinde bile, konusunda bile bilgiye sahip olmayan bir Millî Savunma Bakanıyla Türkiye’nin savunma politikaları oluşturulamaz. Sayın Akbaşoğlu Millî Savunma Bakanı olsun, bu konuyu en iyi o biliyor! Ben daha da başka bir şey demiyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son söz olmaz, gene söz isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Evet, tashih etmem gerekiyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir şey demedim, neyi tashih edeceksin? Millî Savunma Bakanı bilir diyorum.

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, söz vereceğim ama bu iş devam ederse beş dakika ara diyeceğim, içeriye gideceğim, geleceğim, hatta bir dakika diyeceğim, böyle keseceğim yani.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, bakın, kayda geçmesi gereken…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, ne demek o? Gene son sözü… Siz sözünüzü yemeyin “Son söz Engin Altay’ın” dediniz, sözünüzü yere düşürmeyin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle…

BAŞKAN – Efendim, açmadım ki mikrofonu, kayıtlara geçiriyor Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kayıtlara geçirmek için şunu söylüyorum: Sayın Engin Altay’ın Sayın Millî Savunma Bakanımıza “general eskisi” sözünü asla ve kata kabul etmiyorum.

BAŞKAN – O sözü geri aldılar zaten.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Devam edeceğim.

BAŞKAN – Geri aldılar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İkazlarımız üzerine Sayın Engin Altay bunu ne manada kullandığını tashih ederek düzeltti.

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Eski general değil mi yani?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Eski general” ile “general eskisi” bambaşka bir manadır. Bakın, eğer ısrar ederseniz ona göre konuşurum. Eğer “Yok, tamam, geri aldık bu sözü, düzelttik.” diyorsanız da…

BAŞKAN – Düzeltti efendim, düzeltti, kayıtlara da geçti.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynı şekilde zaten ama milletvekillerimizin, CHP’deki bazı milletvekillerimizin itirazı üzerine ben bu konuşmayı… Belki siz onu duymadınız ama, ben yakın olduğum için…

BAŞKAN – Siz de duymayın efendim, siz de sadece Grup Başkan Vekilini duyun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle, ama tutanağa geçiyor efendim, doğru, duymasak… Tutanağa geçiyor, tutanağa geçtiği için işin doğrusunu ortaya koymak gerekiyor.

BAŞKAN – O zaman şöyle yapalım: Ben sizin mikrofonunuzu da açayım, sonra Engin Bey'in mikrofonunu tekrar açayım.

Buyurun.

51.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Millî Savunma Bakanının, Millî Savunma Bakanlığı bürokrasisinin, Cumhurbaşkanının, AK PARTİ Genel Başkan Yardımcıları ile AK PARTİ Grup Başkan Vekillerinin Tank Palet Fabrikasıyla ilgili konuda kamuoyunu bilgilendirici açıklamaları defaatle yaptığına, yalan siyaseti güdenler ile hakikati ortaya koyanların ayrımını milletin sandıkta yapacağına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla Millî Savunma Bakanımız da Savunma Bakanlığı bürokrasisi de Sayın Cumhurbaşkanımız da Genel Başkan Yardımcılarımız da Grup Başkan Vekillerimiz de bu konuyla ilgili kamuoyunu bilgilendirici açıklamaları defaatle yapmıştır. Bunlar bilinen hususlardır. Ancak “Dediğim dedik, çaldığım düdük. Ben bunu anlamam, tanımam, hakikati aramıyorum, ben kendi kabullerimle, kendi anlamak istediğim gibi olayları değerlendirmek istiyorum.” diyenlere bir şey anlatamayız. İki kere iki dört, siz kabul etseniz de dört, etmeseniz de dört.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunu kamuoyu vicdanıyla, Allah’ın izniyle milletimiz sandıkta, bu konuda yalan siyaseti güdenler ile hakkı ve hakikati ortaya koyanların ayrımını sandıkta yapacaktır inşallah.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

Sayın Altay, size de teşekkür ediyorum.

Buyurun.

52.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yalan siyaseti kimin yaptığını herkes görüyor, biliyor. Benim söylediğim bir sözle ilgili olarak neyi değiştirip neyi düzelteceğime ben karar veririm. Benim buradaki meramım “eski general” ifadesidir, başka bir kastım yoktur, olursa da açıkça yaparım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tamam.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Bakanın eleştirilecek bir ton da yanı vardır, zamanı gelince onları da yaparız ama ben siyasetin bir nezaket ve vicdan işi olduğunu bilenlerdenim, bir. Yani kimseye hakaret etmedim, kolay kolay etmem, düşünerek, bilerek ve isteyerek etmem.

Bir şey söyledim, Sayın Akbaşoğlu, siz şimdi bize “Yalan söylüyor.” derseniz ben de derim ki: Sizin söyledikleriniz daha büyük yalan, yalanın ağababası. Buradan bir yere varamayız. Ben somut bir soru sordum: Bu işi en iyi bilen Millî Savunma Bakanı, teknik olarak, teorik olarak, askerî olarak, stratejik olarak, ne derseniz deyin, bu Sayın Bakan, Genelkurmay Başkanlığından Bakanlığa geçmiş birisi olarak bu konuda Plan ve Bütçe Komisyonunda basının önünde bu konunun açılmasından rahatsız oluyorsa siz bu işe pek girmeyin. Siz de girmeyin.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Size mi soracağız?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Siz de girmeyin. Siz de ne derseniz deyin. Burada o tumturaklı, hamaset dolu güzel konuşmanızla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şunu zannetmeyin: Bu Tank Palet konusunda milleti ikna ettim zannetmeyin. Biraz önce şey yaptınız böyle, inanç noktasından, “milletin hakikatleri” “ilahi adalet”ten... Ben inanıyorum. Ben diyorum ki: Vallahi de billahi de bu bir peşkeş. Daha önce de söyledim: Gel, Kur’an-ı Kerim’i getirelim, ikimiz de el basalım. Elin onun üstündeyken söyleyebilecek misin bunu?

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Ya çarpılırsan?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Elin onun üstündeyken “Ben burada bir usulsüzlük olmadığına inanıyorum, Kur’an’ın üstüne yemin ederim.” diyebilecek misin? Diyemezsin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir dakika… Şimdi, bakın…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi gidelim. Şimdi ver arayı, şimdi ver arayı o zaman.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle… Bir dakika, bir dakika…

ENGİN ALTAY (İstanbul) –Şimdi ver arayı Sayın Başkan.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Biraz sonra verecek. Başkanı sen mi yönetiyorsun?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama bir dakika… Ben de cevap vereceğim, sordunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bugün sormadım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ama soru soruyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Onu iki gün önce sordum, salı günü sordum onu ben.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yani, hayır, soru soruyorsunuz, “Kur’an-ı Kerim’e el basacak mısınız?” dediniz. Yani cevap vermeyelim mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Salı günü de sordum. Getir hadi. Getir arkadaş, getir.

BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekilleri, bakın, lütfen…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir dakika efendim… Önemli bir konu efendim bu. Önemli, bakın, bir kere, Millî Savunma…

BAŞKAN – Efendim, yani burada önemli olmayan hiçbir konu görüşülmüyor ki Sayın Akbaşoğlu, bütün konular önemli.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Doğru, doğru. Son sözü Sayın Altay söylesin, önemli değil…

BAŞKAN – Mesele…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …ama bir açıklamayı ortaya koyalım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hayır, eninde sonunda son sözü ben söyleyeceğim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

53.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz söyleyin, son sözü siz söyleyin, hakem sizsiniz, takdir sizde.

Sonuç itibarıyla şunu söyleyeceğim, bakın: İhale…

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Kaçıncı sonuç ağabey? 10’uncu “sonuç itibarıyla”. Hep “sonuç itibarıyla” da bir sonuca gel emmioğlu ya! Ne bu ya?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hep yeni bir fasıl açılıyor, hep yeni başlangıç açılıyor. Şimdi yeni bir soru soruluyor. Her yeni soru yeni bir cevabı gerektiriyor. Ne yapalım? Cevap vermeyelim mi? Sonuç itibarıyla, Millî Savunma Bakanımız Millî Savunma bütçesi görüşülürken orada bu konuya değinmiş ve bu konuyla ilgili açıklamayı yapmıştır, bir.

İkincisi: Sonuç itibarıyla, arkadaşlar, 3,5 milyar dolarlık ihaleyle ilgili dediğiniz doğru, o konuda ihale açıldı. Ben ona bir şey demiyorum ki zaten, o…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – ALTAY tankı için, ALTAY tankı için, evet.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ALTAY tankı için, tamam, ama bak, siz daha kendi milletvekilinize anlatamamışsınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, geç sen de. Şimdi, bir şey yakaladım diye oradan vurma. Ayıp ya! Allah Allah!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Konuşan milletvekili “Arifiye’yle ilgili ihaleyi gizlediniz.” diyor. Yani ihale olmuş da gizlenmiş gibi. Yok öyle bir ihale, ihale yok orada.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İhale yaptığınız için, ne yaptığınızı söyleyemediğiniz için.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Orada tahsis işlemi var diyorum. Birbirine karıştırılınca meseleler işte ortaya böyle bir şey çıkıyor. Önce kendi milletvekillerinizi doğru bilgilendirin.

Teşekkür ediyorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Başkanım, cevap vermediniz, Kur’an’a el basacak mısınız?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Bitti efendim, tartışma, tartışma bitti ya.

BAŞKAN – Arkadaşlar, yoğun istek var. Milletvekillerimizden mesaj geliyor “devam etsin” diye!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Biz de gönderelim mesaj!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Başkan, cep numaranı ver de birkaç tane de biz mesaj yollayalım!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

54.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tank Palet Fabrikası konusunda usulsüzlük olmadığına yönelik Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun Kur’an-ı Kerim’e el basmasını istediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir: Benim soruma cevap vermek için söz istedi…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Onu zatıalinize dedim ya, cevap verdim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim soruma cevap vermedin.

İki: Sayın milletvekilimiz konunun teferruatını tümüyle bilmek zorunda değil. Sizin sayın milletvekilleriniz de konunun teferruatını… Herkes ilgi alanıyla ilgili konularda ihtisaslaşır, siyasette bu böyledir. AK PARTİ’ye mensup çok saygıdeğer milletvekillerimizin büyük kısmı bu konunun teferruatını bilmiyor olabilir. Sizin de bir Grup Başkan Vekili olarak buradan yürümenizi de yadırgadığımı söylüyorum.

Tekrar ediyorum, Kur’an-ı Kerim’i buraya getireceğiz, ikimiz de el koyacağız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tamam, neyle ilgili?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İkimiz de el koyacağız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Beraber varız, tamam.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum, sağ olun.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN - Evet, değerli arkadaşlar, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, Sayın Hasan Subaşı’nın.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Kur’an’a el basmak laikliğe aykırı olmaz mı? Laikliğe aykırı olur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Olmaz, olmaz.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Laiklik hem bizi hem sizi, hepimizi bağlıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Niye?

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Burada Kur’an’a el basılmaz, laikliğe aykırıdır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Arka odada basarız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Niye aykırı olsun İmran Bey?

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Kur’an’a el basmak aykırıdır.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Aa, duyuyorsunuz değil mi AK PARTİ milletvekillerini? Laikliğe aykırı…

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, bakın, hatip kürsüde.

Buyurun Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi için partisi adına sunum yapan Sayın Milletvekili Çelik, konuşmasının önemli bölümünde terörün kaynağına inerek 15 Temmuzdan itibaren DEAŞ, PKK ve FETÖ terör örgütlerini bitirdiklerini söyledi ve Sayın Süleyman Soylu’ya teşekkürlerini iletti.

Bu arada şunu ifade etmeliyim ki güvenlik güçlerimizin canı pahasına verdikleri mücadele her türlü övgüyü hak ediyor ve şükranla anıyoruz. Özlük haklarının ve kendilerine söz verilen 3600 ek göstergenin de uygulanması, eşitliğin sağlanması için İYİ PARTİ olarak takipçisi olacağımızı buradan ifade ediyorum.

İktidarın terör konusundaki mücadelesini yeterince anlayabilmiş değiliz, şeffaf değildir. Gerçekten, terör bitti mi? Gerçekten, terör bitmişse neden herkes “terörist” ya da “hain” sözünden nasibini alıyor? Meclis çatısı altında bile bu sözleri her gün duyuyoruz. İktidar devleti yönetiyor. Terörle mücadelede hedef büyütmek yerine küçültmek önemlidir. Terörün gerçekten kaynağına inmek ve nedenlerini akılcı yöntemlerle araştırmak gerekir. Siyasi partileri hedef alarak milyonları rencide etmek, tahrik etmek, ayrıştırmak amaca hizmet etmez, sadece en önemli sorunları bile tartışamayan, çözümlerden uzak bir Parlamento görüntüsü verir.

Dün, Genel Kurulda bir hatibin “Bu, tek adam yönetimidir.” sözüne cevaben AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Akbaşoğlu muhatap partiyi hedef alarak “Sizin FETÖ’yle iş birliğiniz devam ediyor.” diyerek bu yönetimin demokratik bir yönetim olduğunu da iddia etti. Bu yönetimin ne kadar demokratik olduğunu söyleyebiliriz? Gülen cemaati, geçmişte milyonlarca insanın sempati duyduğu, iş birliği yapmaktan çekinilmeyen, birçok iktidar mensubu tarafından desteklenen bir cemaat olmuştur. İktidar “Ne istediniz de vermedik.” sözünü bile sarf etti. “Kandırıldık, Allah bizi affetsin.” denildi. Sayın Bülent Arınç “15 Temmuz darbe girişimine kadar bir terör örgütü olabileceğini hiç düşünemedim, kandırıldım.” dedi.

Şimdi, soruyorum: İktidar mensupları devletin istihbarat organlarına rağmen “Yanılmışız.” diyerek soruşturma ve kovuşturmalardan muaf tutulabiliyorsa KHK’lerle iltisaklı olduğu gerekçesiyle mağdur edilenler “Yanılmışız.” mazeretinden yararlanabildiler mi? Yargıda aklananlar bile işine iade edilmiyor, yakınları iş bulamıyor. Demokratik yönetimlerin en güçlü yanı adaletten sapmamak, teraziyi dengeli tutmaktır. Peşinen “Gezi olayları terör olayıdır.” denildiği zaman, 17-25 Aralık milat ilan edildiğinde soruşturma ve kovuşturmalara istikamet verilmiştir. Bunlar demokratik bir rejimde söz konusu olabilir mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi işlevini kaybetmektedir ama burası millî iradeyi temsil eden çatıdır, hâlâ en saygın kurumdur. Türkiye’nin en önemli sorunları ve çözümleri burada tartışılmalıdır. Burada her şey konuşulup, tartışılıp, kavga bile edilebilir ancak “terörist” ve “hain” sözü bu çatı altında kullanılmamalıdır. Biz her şeyi tartışabilirsek Türkiye’de huzur ve güvenlik ortamının sağlanmasına katkı koymuş oluruz.

Değerli milletvekilleri, maalesef, terörün kaynağına yeterince inilmedi. Terörün nedenlerine bakmak, kaynağına inmek, çözüm yollarını bulmak, Parlamentonun bilgisi, katkısı dışında çözülecek boyutları geçmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Subaşı, ilave süre vermiyorum, sadece selamlama için açacağım.

Buyurun.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ülkemizde terör için uygun iklim oluşturmak kolay olursa terör bitse bile yeniden vücut bulabilir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer söz talebi Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Değerli arkadaşlar, halkımızın bir sözü var “Çok laf yalansız, çok para haramsız olmaz.” diye. Burada da tanık oluyoruz, iktidar partisi, tek adam rejimi savunucuları, bütün televizyonlardan konuşuyorlar, o yetmiyor, bir de Meclis Televizyonunu aynı şekilde kullanmaya çalışıyorlar.

Şunu açıkça burada ifade etmemiz gerekiyor: Türkiye çok kötü yönetiliyor, Türkiye halkları kan ağlıyor. Her bakımdan bu böyle; yoksulluk, işsizlik, intiharlar, ekonomik kriz, kadın cinayetleri, doğa katliamları, hepsi bize alarm veriyor fakat “Çözüme dair ne var?” dersek, iktidar partisinin herhangi bir çözümü yok; sadece algılar üreterek, halkı manipüle ederek bu süreci aşmaya çalışıyor.

Biraz önce burada yargının bağımsız ve tarafsız olduğu söylendi. Yargının bağımlı ve taraflı olduğunu hepimiz biliyoruz. Nereye bağımlı? Saraya bağımlı. Kimden taraf? İktidardan taraf. Bunun pek çok örneğiyle karşı karşıyayız; özellikle partimiz, bunun muhataplarından bir tanesi. Fakat öncelikle, burada Sevgili Tahir Elçi’yi anmak istiyorum ve “Tahir Elçi neden öldürüldü ve neden bu cinayet, bu katliam bugüne kadar aydınlatılmadı?” diye buradan sormak istiyorum. O bir barış elçisiydi; emek, demokrasi ve barış için mücadele ediyordu. Türkiye’deki kutuplaştırıcı ortam sebebiyle bu katliam hazırlandı ve gerçekleşti. Buna benzer pek çok olgu var. Hrant Dink cinayetinden tutalım da 10 Ekim katliamına kadar aslında basit cinayetlerle karşı karşıya olmadığımızı; devletin ve iktidarın, tek adam rejiminin bu katliamlarda “cezasızlık” politikası izleyerek büyük bir pay sahibi olduğunu burada söylemeliyiz.

Türkiye’de aslında “Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla mücadele edeceğim:” diye iktidara gelen AKP iktidarı bugün hem yoksulluğu büyütüyor, derinleştiriyor hem yolsuzlukları artırıyor hem yasakları çoğaltıyor hem de yalanlarıyla toplumu zehirlemeye çalışıyor.

Bakın, bu katliamların üstüne gidilmediği gibi… Örneğin 10 Ekim katliamında 9 klasörlük delil dosyası var ve bu dosyalar mahkemeden saklandı. Bunu tespit ediyoruz; bunu İçişleri Bakanına, Adalet Bakanına soruyoruz fakat cevap alamıyoruz. Bu 9 klasörde ne vardı? Neden savcılardan saklandı? Neden bu cinayetler, katliamlar aydınlatılmıyor? Bu katliamlardaki payınız nedir? diye sizlere sormak istiyoruz.

AKP iktidarının politikalarına devam edersek; bunların en başında elbette ki, işte, burada da tanıklığını yaptığımız Kamu İhale Yasalarındaki manipülasyon geliyor. Mesela on altı yılda 186 kez bu Kamu İhale Yasası değiştirilmiş. Sırf buna bakarak da zaten aslında nasıl sermayenin çıkarlarını kollayan ve kendi yandaşı bir avuç sermayeyi besleyen bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Peki, bu iktidar ne yapıyor? Bu kürsüden halka gerçekleri anlatmaya çalışan Halkların Demokratik Partisini kriminalize etmeye çalışarak, Halkların Demokratik Partisine yönelik hukuksuz operasyonlarla terörize etmeye çalışarak, her gün operasyonlar yaparak Halkların Demokratik Partisini bloke etmeye çalışıyor, halktan uzaklaştırmaya çalışıyor.

Bakın, 12 Kasımda İzmir’de çok sayıda arkadaşımız gözaltına alındı ve tutuklandı. Jin News ve Mezopotamya Ajansından 2 gazeteci arkadaşımız yirmi dört saat gazetecilik yaptığı hâlde tutuklandı. Şu anda PM üyemiz Bülent Uyguner tutuklandı. Onlarca arkadaşımızı her gün gözaltına alarak, tutuklayarak partimizi bitirmeye çalışanlara ve iktidarlarını bu şekilde sürdürmeye çalışanlara karşı şunu söyleyebilirim ki: Partimiz yılmayacak, mücadelesine devam edecek.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talebi? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 2692 sayılı Kanun’un ek 5’inci maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin maddenin teklif metninden çıkarılması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde teklif metninden çıkmıştır, yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in, Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Subaşı -ismim geçtiği için cevap veriyorum- benim çok değer verdiğim bir arkadaşımdır, hemşehrimizdir. Tabii ki Sayın Subaşı, bir hukukçudur aynı zamanda ama demokrasi ve hukuk da terör ortamında asla mümkün değildir. Onun için terör Mecliste de konuşulacaktır, bir hainlik varsa Mecliste o da dile getirilecektir yani demokrasiden bahsederken terörü aynı kefeye koymamamız lazım. Yani terör ile arasına mesafe koyamayanlarla tabii ki burada bazı mücadelemiz olacaktır. Bunu sizi kastederek söylemiyorum.

Tabii, 1985’ten bu yana ciddi terör olayları var. Hepiniz biliyorsunuz, sizin grubunuz da bunu gayet iyi bilir ve dolayısıyla otuz beş yıldır biz bu terör örgütleriyle mücadele ediyoruz. Herhâlde 9-10 iktidar da geldi geçti ama özellikle ben Sayın Soylu’dan bahsederken şunu anlattım dedim ki: 2015 ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, yanlış anlaşıldı herhâlde, cevap vermek istiyorum.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN – 24’üncü maddede 2 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                       Ali Öztunç                                                Nihat Yeşil                                            Ensar Aytekin

                                   Kahramanmaraş                                               Ankara                                                     Balıkesir

                                        Ali Şeker                                                Erkan Aydın                                             Yaşar Tüzün

                                         İstanbul                                                      Bursa                                                       Bilecik

                                    Mahmut Tanal                                     İlhami Özcan Aygun                                       İrfan Kaplan

                                         İstanbul                                                    Tekirdağ                                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın İrfan Kaplan…

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görev yeri ve koşulları nedeniyle eczanelerden temini mümkün olmayan hâllerde ilaç ve tıbbi sarf malzemesi herhangi bir ücret alınmadan, hastalar ve yaralılar tüm imkânlardan sınırsız ve koşulsuz bir şekilde yararlandırılmalıdır. Sınır ötesi operasyonlar, uluslararası barışı destekleme kapsamındaki faaliyetler, terörle mücadele ve benzeri faaliyetlerde askerlerimiz, askerî personelimiz tedavi anlamında hiçbir sıkıntı yaşamamalı, ilaçlardan herhangi bir katkı payı ve ücret alınmadan personele ulaştırılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında AK PARTİ’nin reform olarak sunduğu program, ne yazık ki uzun vadede ülkemizdeki sağlık sektöründe önemli tahribatlara yol açmış ve sağlık sektörünün birinci basamağı olan eczacılar için ciddi sorunları da beraberinde getirmiştir.

AK PARTİ Hükûmetinin ilaç alanında yaptığı yapılandırma eczanelerin payına da daha çok iş yükü ve daha az kâr payı olarak dönüşmüştür. En yüksek vergiyi veren eczacılar, Hükûmetin ekonomi ve sağlık alanındaki yanlış politikaları yüzünden ekonomik erozyona uğramıştır. Yanlış politikalarla binlerce eczacı iflas etme noktasına gelmiştir; kârın ilaca bağlı olarak belirlenmesi ve ciro azalmasının eczanenin kârını azaltması nedeniyle eczacılar işletim masraflarını dahi karşılayamaz duruma gelmiştir.

2004 yılından bugüne referans fiyat uygulamasıyla birlikte ilaç fiyatları düşmüş, üst üste yapılan fiyat indirimleri ve iskonto zararı nedeniyle eczanelerde oluşan stok zararlarının yasal güvence altına alınmaması sonucu birçok eczacı kepenk kapatmak zorunda kalmıştır.

Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar sonucu hastalardan alınan katkı ve katılım paylarının sorumlusu ne yazık ki eczacılar olarak görülmektedir; bu da eczacılar ile vatandaşı karşı karşıya getirmektedir. Eczacı, devlete bedava tahsildarlık yapmaktadır. Sürekli değişen mevzuata bağlı olarak ödenmeyen ilaçlar, muayene ücretini eczacılarımızın alması da aynı şekilde vatandaşlarımız ile eczacılarımız arasında sorun çıkmasına sebep olmaktadır. Vatandaş ile eczacı arasındaki gerilimin bir sebebi de muadil ilaçtır. Sağlık Bakanlığının eş değer ilaç kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla yürürlükte olan genelgeye ve eczacının eş değer ilaç vermeye yetkili olduğu gerçeğine rağmen ne yazık ki kamuoyu bu konuda yeteri kadar aydınlatılmamıştır. Sağlık Bakanlığı muadil ilaç konusunda vatandaşlarımızı ve kamuoyunu bilgilendirecek, bilinçlendirecek projeler üretmeli, eczacı ile vatandaşı karşı karşıya getirmemelidir.

Değerli arkadaşlar, ilaçta reklam bilinçsiz tüketimi artırmaktadır. Gözünü para hırsı bürümüş ilaç sanayi ve reklam şirketleri, tüm eczacıların ve eczacı odalarının da karşı çıkmasına rağmen halk sağlığını hiçe saymaktadır. İlaçta reklam bilinçsiz tüketimi artırmakla kalmayıp toplum sağlığını da tehlikeye sokmaktadır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde son yıllarda artan sağlık çalışanlarına şiddet maalesef eczacılarımız için de büyük bir tehdit hâline gelmiştir. Şiddetin boyutu her geçen gün artarak katlanmakta ne yazık ki ölümlü sonuçlar doğurmaktadır. Bu konuda da gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.

Kamuda çalışan eczacılarımızın özlük hakları verilmedi. Kamudan emekli eczacılarımızın maaşlarında yeniden düzenleme yapılmalıdır. Eczacılık mesleğinin ülkemizdeki kalitesini artırmak için yurt dışına sıkça seyahat etmek durumunda kalan ve birinci derece kamu hizmeti gören kamuda ve özel sektörde çalışan eczacılara ve eczane eczacılarımıza yeşil pasaport hakkı tanınması gerekmektedir.

Sözlerimi daha fazla uzatmadan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman eczacılarımızın yanında olduğumuzu belirterek, yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen bu onurlu mesleği yürüten, büyük fedakârlık, özveri, sabırla çalışan, kesintisiz sağlık hizmeti sunan meslektaşlarımızın sorunlarının çözüme kavuşacağı ve sağlık danışmanlığının önem kazanacağı yarınlar diliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                 Enez Kaplan                                              Ümit Beyaz

                                           İzmir                                                      Tekirdağ                                                    İstanbul

                                      Hüseyin Örs                                         İbrahim Halil Oral                                       Feridun Bahşi

                                         Trabzon                                                     Ankara                                                     Antalya

                                                                                                    Fahrettin Yokuş

                                                                                                           Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuş’un.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün kaybettiğimiz, Hakk’a uğurladığımız şehitlerimize Allah’tan rahmet, büyük Türk milletine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımızın bir misafiri vardı; misafir Çin İnsan Hakları Vakfı Başkanıymış. Görüşme sonrası basına yansıyan ifadelerde insan haklarıyla ilgili herhangi bir şey konuşulmamış; ticaret, ekonomi konuşulmuş.

Sayın İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımız Çin’deki zulümden bihaber değil. Kendilerinden yaklaşık bir yıl önce Türkiye’deki Doğu Türkistan kökenli vatandaşlarımızın kurduğu yani Türk vatandaşlarının kurduğu vakıf ve derneklerin yöneticileri için resmî yazıyla randevu talep ettim ama İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi olarak bu randevuma Sayın Başkan cevap vermedi. Aslında cevap burada, bugünkü bir gazetede görülüyor, diyor ki: “Çin’in parası Müslüman’ı susturdu.” Yani bütün İslam âlemini susturdu, doğru ya hepsi sustu ama bizim Türk milletini yönetenler niye sustu acaba? Onun da cevabı şu, diyor ki bir Alman gazetesi: “Müslüman başkentler Paris’te imzaladıkları milyar dolarlık ticaret anlaşmaları karşılığında yüzyılın en büyük insanlık zulmüne gözlerini, kulaklarını kapattı.” Evet, Çin zulmüne gözlerini, kulaklarını kapatan iktidara diyorum ki: Allah sizi... Ne diyeyim, sizi Allah’a havale ediyorum. Çıkın da bir gün… İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanınız konuşmaz, Mecliste biriniz konuşmaz, Dışişleri Bakanınız sessiz. Niye konuşmazsınız? Ne oluyor? Onun için üzülerek bunu söylemek zorundayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı bütçesini hazırlayan dönemin Maliye Bakanı “Bu bütçe kamuda tasarruf bütçesi olacak.” demişti. “Ancak, saray harcamaları ile TBMM harcamaları hariç.” diye de arkasından ifade buyurmuştu. Cumhurbaşkanımız, biliyorsunuz, demişti ki: “İtibardan tasarruf olmaz.” 1.100 odalı sarayımız, 300’ü aşkın aracımız, 13 tane uçağımız vardı. Elbette arkasından ne oldu? “İtibar, şaşaa, debdebeyle olmaz.”ı buradan bir kere daha söyleme ihtiyacı duydum. İsrafla itibar olmaz, itibar; sevgiyle, adaletle, hakkı, hukuku gözetmekle olur, daha ötesi hakkı tutup kaldırmakla olur.

Şimdi, değerli milletvekilleri, TBMM’nin itibarı artsın diyoruz yani yüce Meclisin itibarı artsın. Hiçbir ayrıcalıklı düzenleme bu Meclisten geçmesin diyoruz. Elbette ama her gün görsel ve yazılı medyada görüşmekte olduğumuz torba yasa teklifiyle ilgili de birçok başlıklar var, manşetler var. Deniliyor ki: “Eski, yeni milletvekillerine kıyak.” “Bakanların eş ve çocuklarına ayrıcalık.” “Yüksek yargı organları başkanlarına kıyak.” Allah aşkına, burası birilerine kıyak Meclisi diye mi kuruldu? Buradan Türk milletini incitecek, “kıyak” kelimesini ifade edecek hiçbir şey çıkmamalı; vekil de olsa bakan da olsa çıkmamalı, yazık yahu, yazık! Onun için diyoruz ki gelin “Eski, yeni milletvekillerine şu olacak; eski, yeni bakanlara bu olacak, ayrıcalık olacak.”lara son verelim. “Eşlerine, çocuklarına şu gelecek.” ayrıcalığına son verelim. Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı ancak böyle sağlanır. Ama siz ayrıcalıklara devam ederseniz, ayrıcalıkları buraya taşımaya devam ederseniz işte itibar buradan kaybolur, gider.

Aslında uzman çavuşları anlatacaktım, o sıkıntıları anlatacaktım, sürem bitti; zaten Başkan da söz vermiyor, bari şu sözleri söyleyeyim: Sözün özü, ordumuzda görev yapan şerefli Türk evlatlarına, uzman erlere, uzman erbaşlara, koruculara, sivil memurlara, astsubay ve subayların tamamına görev tanımlarına uygun, insanca yaşayacakları ücret ve sosyal haklar verilmelidir; adalet ve hakkaniyet ölçüsü içinde bunlar yapılmalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki ifadelerine katılmalarının mümkün olmadığına ve Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un hangi dostluk grubu üyesi olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle: Biraz evvel konuşan hatibin cümlelerine katılmak mümkün değil, hakikaten baştan aşağı yanlış.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sen hiçbir şeye katılmıyorsun zaten.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Siz hangi dostluk grubunun üyesisiniz, oradan başlayın bakalım; siz hangi ülkenin dostluk grubu üyesisiniz? Ve Sayın İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımızla ilgili birtakım tezviratlarda bulunuldu, gerçek dışı.

Bakın, dört saat önce İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sayın Hakan Çavuşoğlu sosyal medyadan paylaşmış bunu, diyor ki: “Çin İnsan Hakları Geliştirme Vakfı Başkanı Huang Mengfu ve beraberindeki heyetle Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki uygulamalarını insan hakları perspektifi üzerinden değerlendirerek milletimizin bu konudaki hassasiyetini dile getirdik.” Tutanaklara bakabilirsiniz ama söylediğiniz gerçek dışı. Bunlara cevap vermeyelim, ne yapalım? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akbaşoğlu.

Bir soru sordunuz Sayın Yokuş…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Dolayısıyla hangi dostluk grubu üyesisiniz, açıklamanızı rica ediyorum.

Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Yokuş, yerinizden söz vereyim size.

Buyurun.

57.- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Türkiye-Çin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesi olduğuna ilişkin açıklaması

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkanım, ben Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi yani Türkiye-Çin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesiyim ve özellikle onu tercih ettim, katıldım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Allah Allah!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Allah Allah! Niye adınız yok burada?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Dinle, dinle!

Özellikle bir Türk milliyetçisi olarak katıldım. Niye biliyor musunuz? Defalarca Çin Elçiliğine protestoya gitmiş, çelenk koymuş, çürük yumurta atmış bir sendika başkanı olarak Çin Elçisine gittik, beraberdik ve orada Çin zulmünü sordum, değil mi Başkan Vekilim? Çin zulmünün hesabını orada sordum!

METİN YAVUZ (Aydın) - Niye yalan söylüyorsun?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Hiçbir milletvekili seslenemedi! Hiçbiriniz, Meclis Başkan Vekili dahi beni desteklemedi! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İşte, bunun için, o Dostluk Grubuna girdim. Dostluk grubu üyesi olmak suç mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Efendim, dostluk grubu üyesi olmak da kötü bir şey değil. Orada sorun yok.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ile 104 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2368) ile Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türk Vatandaşlığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/2385) ve İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 144) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                İsmail Koncuk                                            Hüseyin Örs

                                           İzmir                                                        Adana                                                     Trabzon

                                     Feridun Bahşi                                                                                                              Ümit Beyaz

                                         Antalya                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın İsmail Koncuk.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada bir haksızlığı da düzeltmek istiyorum. Fahrettin Yokuş’la ben yıllarca sendikacılık yaptım. Şimdi, Çin Dostluk Grubuna girmesinin tek sebebi –bana kendisi de ifade etmiştir- Doğu Türkistan’daki zulmü kınamak adına, muhataplarına iletmek adınadır.

BAŞKAN – Sayın Yokuş kendisini savunur.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Burada “Çinli dostu” gibi göstermek vicdanen doğru değildir. Onun için, bir Türk milliyetçisiyle ilgili değerlendirme yaparken dikkat etmek lazım.

Evet, neyse…

METİN YAVUZ (Aydın) – Yumurta atmış, yumurta.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Taş da attık, yumurta da attık; beraber attık. Hiç gittiniz mi Çin Büyükelçiliğinin önüne eylem yapmaya? Gösterin resminizi görelim. Bizim çok var, çok.

Benim dedem Doğu Türkistan’dan gelme, Kaşgar’dan gelme.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ama genelde bazıları da herhangi bir uygulama olunca diyor ki: “Ben protesto etme adına dostluk grubundan istifa ediyorum.” Mesela “İsrail Dostluk Grubundan istifa ediyorum.” diyen arkadaşlar oldu. O manada…

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Ama İsrail’le dost olduğu için oradadır o.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Alakası yok! Ne alaka?

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Çinliyle dost olunca orada değil, Doğu Türkistan meselesini…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Aynı gerekçe…

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bakın, mesela İnsan Hakları Komisyonu “Sincan Uygur Bölgesi…” Oranın adı “Doğu Türkistan”dır, “Sincan Bölgesi” değil. Onu bile bilmiyor. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Neyse konumuz başka. Elbette, o konuya da geleceğiz; bu önemli, millî mesele.

Subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, uzman erbaş, er. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerini bile bölük pörçük hâle getirdiniz. Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesiyle ilgili, izin maddesiyle ilgili söz aldım ama bakın, uzman erbaşlar, onlardan bahsedeceğim.

Sözleşmeli uzman erbaşlar mesleki güvence istiyor. Herhangi bir yönetmeliğe dayanmadan sözleşme fesihleri yaşıyorlar. 3269 sayılı Kanun’u madde madde okudum. Hava değişimi üç ayı geçerse sözleşmesi feshediliyor. “Kendi kusurları olmaksızın idare tarafından sözleşmeleri yenilenmeyenler” ifadesi kanunda kaç yerde geçiyor. Ya ne demek bu? Kendi kusurları olmadan sözleşmesi feshedilenler. Ya, adamın kusuru yoksa sözleşmesi feshedilemez. İlk beş ay içerisinde göreve intibak edemeyenlerin sözleşmesi feshediliyor. Almış oldukları sicile göre kademe ilerlemesi yapılmayanların sözleşmesi feshediliyor. Bu nasıl bir vicdan ya? Otuz günden fazla adli ve askerî mahkeme tarafından hürriyeti kısıtlayıcı ceza alanların sözleşmesi feshediliyor. Taksirli suçlardan altı aydan fazla kısıtlayıcı ceza alanların sözleşmesi feshediliyor ve bu sebeple sözleşmesi feshedilenler bir daha da Türk Silahlı Kuvvetlerine dönemiyor. Bu nasıl bir şey ya? Astsubaylığa geçiş yapabilmek için yaş şartı 25, 25’ten sonra başvuru yapamıyor. Uzman erbaşlıktan astsubaylığa geçenlerin zorunlu hizmet süreleri on beş yıl, uzman erbaşlıkta geçen hizmet süreleri de astsubaylıkta rütbe bekleme süresinden sayılmıyor. Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde “Uzman erbaşlar bir de falakaya yatırılır.” ifadesi eksik! Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu kanun maddesi, bu kanun teklifi… Bu uzman erbaşları şöyle değerlendirmemiz lazım: Elbette askerlerimiz vatan için şehit olurlar, seve seve şehit olurlar, hepimiz oluruz gerektiğinde ama gençlerimiz maalesef mecburiyetten, işsizlik sebebiyle uzman erbaşlığın bu zulmüne yani kanunun getirdiği bu zulme rağmen bu alanı seçmek zorunda kalıyorlar. Bu şartlarda devam edildiği sürece… Bu şartlar olmasa vallahi var ya bu şartlarda çalışacak bir uzman erbaş bulamazsınız.

Bugün 5 askerimiz şehit oldu. Şimdi burada övüyoruz, Allah mekânlarını cennet etsin, milletimizin başı sağ olsun. Övüyoruz, polislerimizi övüyoruz ama mesele hak vermeye gelince hiç aklınıza gelmiyor; ne asker geliyor ne polis geliyor. Millî olmak deyince “Millîyiz.” diyorsunuz, yerli olmak deyince…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koncuk, ilave süre vermiyorum, sadece selamlama için açacağım mikrofonu.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Millî olmak işte o polise sahip çıkmaktır, o uzman erbaşa sahip çıkmaktır; öldükten sonra, şehit olduktan sonra sahip çıkmanızın bir anlamı yok. Onun için ben bütün askerlerimizin tek kanun çatısı altında toplanması gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde geçen “İçişleri Bakanlığı tarafından” ibaresinin “İçişleri Bakanlığınca” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                           Tulay Hatımoğulları Oruç                                    Mensur Işık                                              Habip Eksik

                                          Adana                                                         Muş                                                          Iğdır

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                    Murat Çepni                          Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                           Bitlis                                                         İzmir                                                       Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, buyurun.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, barış elçisi Tahir Elçi’yi saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum. O, bu dönemin ruhuna uyan bir insan değildi, bir barış insanıydı. İktidarın başlattığı çatışma döneminin insanı değildi ve maalesef silahlar onu aramızdan aldı götürdü. Vefatından iki ay önce Tahir Elçi’yle bir barış toplantısındaydım. Bu toplantının içeriğinde çok nitelikli, barış talep eden konuşmaları vardı Tahir Elçi’nin, çok samimiydi, çok içtendi. Bu toplantının ikinci ayağındaysa biz toplandık ama o gün Tahir Elçi yoktu. Tahir Elçi o gün öldürülmüştü ve toplantımıza onun ölüm haberi düşmüştü, kalbimizden vurulmuştuk. Tahir Elçi’yi saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum ve onun değerinin, kıymetinin bilinmesi gerektiğini söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, önergede -dikkat etmişsinizdir- “İçişleri Bakanlığı” ifadesi “İçişleri Bakanlığınca” olarak değiştirildi. Sayın İçişleri Bakanlığı yetkilileri de burada, beni dikkatle dinlesinler. Bu değişim çok önemli değil, çünkü İçişleri Bakanlığının vazifesi yerine getirilmiyor. Güvenliktir vazifesi ama güvenlik yerine getirilmiyor. İçişleri Bakanlığının uygulamalarında biz baskı, hukuksuzluk ve güvensizlik görüyoruz. Nasıl mı? Evet, kayyumlar, gözaltılar yoğun bir şekilde devam ediyor. Yüz yılı aşkın bir süredir devam eden Kürt meselesini yine baskıcılıkla, hukuksuzlukla çözmeye çalışıyorlar, boşuna. Onlarca belediyemize kayyum atadılar, boşuna. Her gün onlarca üyemizi gözaltına alıp tutukluyorlar, boşuna. Kürt meselesi böyle çözülmez arkadaşlar, kaç defa diyeceğiz bunu? Anlamıyorsanız binlerce kez diyeceğiz, bıkmadan usanmadan diyeceğiz çünkü biz bu ülkede Türk’ün de Kürt’ün de ölmesini istemiyoruz. Bırakırsak yüz yıl daha Türk de ölür Kürt de ölür, aklımızı başımıza alalım.

Ve İçişleri Bakanlığını güvenliğe davet ediyorum. Bakın, Ankara’da her gün bir eylem oluyor. Acun Karadağ, Nuriye Gülmen, KHK’li arkadaşlarımız sadece barışçıl bir eylem yapıyor “İşimizi geri istiyoruz.” diyorlar ve İçişleri Bakanlığı polisleri onları yaka paça, darbederek, yerlerde sürükleyerek gözaltına alıyor. Ne diyor bu insanlar? Ne yapıyor ki böyle darbederek gözaltına alıyor? “İşimizi geri istiyoruz.” diyor. Öncesinde, polis tacizine uğrayan Merve Demirel isimli genç kız her gün yerlerde sürükleniyor.

Acun Karadağ ve arkadaşları KHK konseri düzenleyecekti, her etkinliğin yasaklanması gibi bu etkinlik de yasaklandı. Konser ya, konserin nesini yasaklayacaksınız? Ama o da yasaklandı ve onlar konseri yapmak istedi, bunun üzerine İstanbul’da darbedilerek gözaltına alındılar, gözaltında dört gün boyunca boş yere tutuldular ve darbedilmeye devam edildiler, işkence edildiler.

Bitmedi, yine, bakın, Furkan Vakfı. Furkan Vakfını da düşman olarak bellemişler. Bir basın açıklaması yapmak istedi Ankara’da Furkan Vakfı üyeleri ama muhalif gördüğüne o kadar düşmanca bakıyor ki, polis memuru -kayıtlara da yansıdı- başörtülü kadına “Sen mi vatandaşsın?” diyor. Aynen cümle bu. Bir polis memuru vatandaşa bunu diyor: “Sen mi vatandaşsın?” Yani artık dönemin ruhu bu arkadaşlar. İçişleri Bakanlığı personeli vatandaşa “Sen mi vatandaşsın?” diyor. Soruyorum: Bu konuda bir soruşturma var mı? Kesin yoktur, hiç tahmin etmiyorum çünkü başka birçok şeyde de yok.

Yine “Alparslan Kuytul’a özgürlük” atkıları takmışlar “O atkıyı takarsan seni gözaltına alırım, atkıyı çıkar.” diyor. “Niye?” diyor, “Orada ‘özgürlük’ yazıyor, slogan olabilir, tehlikeli; çıkar bunu.” Bu derece trajikomik sözler söyleniyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, Ankara Emniyetinde kaç gündür işkence var. Tutanak burada, avukat tutmuş, bakın, okuyorum: “Abdulkadir Yılmaztürk’ün -bir memurları- eline plastik eldiven geçirerek kendisinin -gözaltındakinin- kulak memesi ve göğüs ucunu defalarca sıkarak işkence ettiğini, bu sırada sürekli hakaret ettiklerini, bir soda şişesi getirerek bu şişeyle tehdit ettiklerini… Soda şişesiyle ne yapılır, tahmin ediyorsunuzdur herhâlde. Ankara Barosunun öncesinde Ankara Emniyetindeki işkencelerle ilgili hazırladığı raporla ilgili İçişleri Bakanlığı tek bir işlem yapmadı değerli arkadaşlar. Bakın, gene, kaçırılanlarla ilgili, İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce burada, kendisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İlave süre vermiyorum Sayın Gergerlioğlu, sadece selamlama için açacağım, buyurun.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Tamam.

İnsan Hakları Komisyonunda Haziran ayında kaçırılan 6 kişi için “Biz onları bilmiyoruz.” diyordu ama ben bunu dedikten iki gün sonra Ankara Çamlık mahallesinde kaçırılan insanların bulunduğu yere, apartmana gittim, bırakın bir iki kişiyi tüm mahalleli diyordu ki: “13 Şubat günü buradan 2 insan 50-60 kişilik polis ekibi tarafından kaçırılıp götürüldü, başına bir çuval geçirilerek götürüldü.”

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gergerlioğlu.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bununla ilgili kendilerine cevap vermelerini istedim, hiçbir cevap verilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ettim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Apaçık doğru olmayan bir beyandı. İçişleri Bakanlığının güvenlikle ilgili iddiasına inanmıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.14

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Nurhayat ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

144 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Aralık 2019 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.16



(x) 144 S. Sayılı Basmayazı 26/11/2019 tarihli 22’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümlerde Hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.