TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           16’ncı Birleşim

                                                                                       12 Kasım 2019 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, 12 Kasım Düzce depreminin 20’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay ilinde yaşanılan sorunlara ve Suriye’deki gelişmelerin bölgeye etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, nafaka hakkına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Berkin Elvan davasının sonuçlanması için neyin beklendiğini Gülsüm Elvan adına öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Gençlik Lideri Belgesi’nin Antalya ilinde bir otelde gizli kapaklı olarak verildiğinin doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’nde daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi kampanyasına ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, vefat eden Emek Partisi MYK üyesi Metin İlgün ile Emek Partisi üyesi Fazlı Aksoy’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, öğrenimine devam edemeyen üniversite öğrencilerinin af beklentisine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, 2019 yılı Mevlid-i Nebi Haftası’nın konusunun “Peygamber’imiz ve Aile” olduğuna ilişkin açıklaması

7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, orman köylülerinin mağduriyetinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

8.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ili Defne ve Arsuz ilçelerinin hastane ihtiyacına ilişkin açıklaması

9.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, toplumsal cinsiyete dayalı kadına yönelik suçların özel suç olarak tanımlanması için daha kaç kadının ölmesi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’nde daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi kampanyasına ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, şehir hastanelerinin bütçede kara delik oluşturduğuna ilişkin açıklaması

12.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Kırıkkale ilindeki köprülü kavşakların yarattığı sıkıntıların giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İstanbul ili Fatih ilçesi ile Antalya ili Konyaaltı ilçesinde yaşayan iki ailenin bireylerinin hayatlarına son vermesi olayının on yedi yılın sonunda ülkede gelinen ekonomik tablonun trajik fotoğrafı olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, PTT AŞ’nin mevcut ücret politikasına yönelik yetkili birimlerin görevlendirilip görevlendirilmeyeceğini ve PTT acente işletmecilerinin yaşadıkları mağduriyet için herhangi bir adımın atılıp atılmayacağını Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, 12 Kasım Düzce depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve Düzce ili Gümüşova rampaları mevkisinde meydana gelen kazaların önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

18.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’ne, 12 Kasım Düzce depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara ve vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili Keşan ilçesi Mecidiye köyündeki taş ocaklarının çevreye zarar vermeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarladan sofraya izlenebilirlik konusunda Tarım ve Orman Bakanını çalışmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal ile 12 Kasım Düzce depreminin 20’nci yıl dönümü vesilesiyle depremde yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 10 Kasım ölümünün 81’inci yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, rahmet ve minnetle andığına, öğretmen adaylarının KPSS puanının geçerlilik süresinin bir yıla indirilmesiyle atanamayan öğretmenlerin yaşayacağı mağduriyete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın  “Eğer belirlenen sürede çekilme olmazsa harekâta devam ederiz.” söylemine rağmen Barış Pınarı Harekâtı’na neden devam edilmediğini, PYD’ye neden müsamaha gösterildiğini, ABD ve Rusya’yla yapılan görüşmelerde yeni kararların mı alındığını öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

 

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümüne, Türk milliyetçilerinin cumhuriyetin bekçileri olarak tetikte olduğuna ve vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

23.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İpekyolu Belediyesi Eş Başkanları Azim Yacan ve Şehzade Kurt’un tutuklandığına, kayyum atamalarının iktidar tarafından meşru gösterilmeye çalışıldığına ve kayyum atanan HDP’li belediye sayısının 16’ya yükseldiğine, kadınlara yönelik saldırıların arttığına, gençliğe yönelik gözaltıların devam ettiğine, İstanbul ili Vatan Emniyet Müdürlüğünde gözaltında bulunan HDP Gençlik Meclisi üyelerinin kötü muameleye maruz bırakıldığına ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine, devlette, siyasette ve  toplumsal yaşamda tefessüh süreci yaşandığına, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşma yapan Sağlık Bakanının salondaki bürokratlar tarafından alkışlanması olayının tekerrür etmemesi adına gerekli uyarıların yapılmasını talep ettiklerine, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümü vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmaya ve Anıtkabir’deki devlet töreni sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iltifat sloganları atılmasına ilişkin açıklaması

25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mevlid-i Nebi Haftası’na, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a, 12 Kasım Düzce depreminin 20’nci yıl dönümü vesilesiyle Düzce, Bolu ve Erzincan depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara ve 10 Kasım şehit edilişinin  3’üncü yıl dönümünde  Derik eski Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk'e Allah’tan rahmet dilediğine, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın Plan ve Bütçe Komisyonunda yaşanılan olayla ilgili ifadelerine ve Meclisin mehabetine, usulüne uygun olmayan her türlü eylemin karşısında olduklarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Kasımdaki sözlerinin Atatürk’ün şahsına değil, geçmişimize, tarihimize kin kusanlara yönelik olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, AK PARTİ iktidarının Adana ilini işsizliğin ve yoksulluğun başkenti yaptığına ilişkin açıklaması

30.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, Hatay ilinde kamu yatırımlarının devam ettiğine ilişkin açıklaması

31.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’nun, herkesi Diyarbakır ilinde evlatlarını bölücü terör örgütü PKK’nın elinden almak için destansı mücadele veren annelerin yanında olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM kulis balkonlarına yerleştirilen kameraların hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, ses kaydının yapılıp yapılmadığını, milletvekili olarak neden izlenip fişlenildiğini öğrenmek istediğine ve bu uygulamaya derhal son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

33.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü, Rektör Danışmanı Abdülkadir Binici’nin 10 Kasım Büyük Önder Atatürk’ü anma törenleriyle ilgili sosyal medya aracılığıyla paylaştığı mesajına ilişkin savcıları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’ne ilişkin açıklaması

35.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Hasankeyf’in katledilerek on iki bin yıllık tarihin yok edildiğine ilişkin açıklaması

36.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, işsizlik nedeniyle öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

37.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat ilinde kanalizasyon sistemi olmayan köylere kanalizasyon yapılamamasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

38.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, sağlık personeli alımının ne zaman yapılacağını Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, görüşülen 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni imzalayan vekillerden kaçının şu anda Genel Kurul salonunda bulunduğuna ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yetkilerinin Merkez Bankasına geçirilmesinin gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

40.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Adana ilinden Antalya iline kadar olan arazilerin sulama imkânına kavuşturulabilmesi için Mersin ilinde devam eden Pamukluk, Değirmençay, Sorgun, Aksıfat ve Alaköprü barajlarının bitirilmesi konusunda Tarım ve Orman Bakanına çağrıda bulunduğuna, Mersin ilinin doğal gazı olmayan ilçelerinin doğal gaza kavuşturulabilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına talepte bulunduğuna ilişkin açıklaması

41.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ilinin en fazla göç veren vilayetlerimizden olduğuna ve Ünye, Fatsa, Altınordu organize sanayilerinin hayata geçirilmesinin birçok kişinin istihdam edilmesi anlamına geleceğine ilişkin açıklaması

42.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, iktidarın toplumun her kesimine yaptığı baskıyı gençler üzerinden sürdürdüğüne ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin gözaltına alındığına ilişkin açıklaması

43.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesi Ortakarabağ Köyünün içme suyuna kavuşabilmesi için gereğinin yapılmasının zaruri olduğuna ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, İstanbul ve Antalya ilinde yaşanılan toplu intihar vakalarının Hükûmeti derin uykudan uyandırmasını umut ettiğine, Hazine ve Maliye Bakanının İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in istifa çağrısına kulak vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

45.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, toplumun açlık ve sefillik içerisine itildiğine, Plan ve Bütçe Komisyonunda ekonomik nedenlerle yaşanılan sorunların dile getirilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Kutadgu Bilig’in bilgi kavramına yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, İzmir ilinde yatak ihtiyacı olmadığı ve üniversite hastaneleri yeterli olduğu hâlde şehir hastanelerinin neden yapıldığını ve bu hastanelerin nelere mal olacağının hesaplanıp hesaplanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

48.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, vatandaşların daha fazla mağduriyet yaşamaması için Trabzon ili Arsin ilçesi Yeşilyalı Mahalle’sinden geçen Çiçekli Deresi Islah Projesi’nin tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

49.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Millî Eğitim Bakanının şubat ayında kaç öğretmenin atanacağını açıklaması gerektiğine ilişkin açıklaması

50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana ili Sarıçam ilçesinde Bahtiyar Vahabzade Sosyal Bilimler Lisesinde yaşanılan olaya ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yetkilerinin neden Merkez Bankasına aktarıldığının yanıtlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

53.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Ahmet Altan’ın tekrar cezaevine göndermesiyle işlenen hukuk cinayeti konusunda Adalet Bakanı ile Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

54.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümünde Süleymanpaşa ve Tekirdağ Müftülüklerinde Bayrak Kanunu’na aykırı olarak bayrağın yarıya indirilmediğine ilişkin açıklaması

55.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, işkencenin bir suç olduğuna ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğünün kabul edilerek durdurulması yönünde TBMM’nin irade ortaya koyması gerektiğine ilişkin açıklaması

56.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, hangi sebeple olursa olsun bu topraklar üzerinde işkencenin mazur görülmesinin mümkün olmadığına, hiçbir güvenlik kaygısının temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına dayanak yapılamayacağına, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik İçişleri Bakanının Genel Kurulu bilgilendirmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

57.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, işkencenin her türlüsüne karşı olduklarına ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarını araştıracaklarına ilişkin açıklaması

58.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, işkence nerede, ne zaman, kime, nasıl yapılırsa yapılsın karşısında durmak gerektiğine ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarının araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

59.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, işkencenin bir insanlık suçu olduğuna ve tasvip edilmesinin mümkün olmadığına, yetkili makamların HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik gereken açıklamayı yapacağına inandığına ilişkin açıklaması

60.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddilarına yönelik İçişleri Bakanının kendisini telefonla arayarak “İşkence iddialarını asla kabul edemeyiz, göz yumamayız, müsamaha gösteremeyiz.” açıklamasında bulunduğuna ilişkin açıklaması

61.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İçişleri Bakanının kendisini telefonla arayarak işkenceye karşı sıfır tolerans anlayışlarının devam ettiği, her şeyin hukuk zemininde ilerlediği yönünde bilgi verdiğine ilişkin açıklaması

62.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve işkencenin meşrulaştırılmaya çalışıldığına ilişkin açıklaması

63.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, çiftçilerin mağduriyetinin giderilebilmesi için kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasını Tarım ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

64.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, parlamenter rejimi ve hükûmetini işler hâle getirerek yeniden yürürlüğe koymak isteyenlerin mi, yoksa Meclis hükûmetinden hükûmetsiz Meclise geçenlerin mi Osmanlı mirasını sahiplendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

65.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’ünci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, HDP Gençlik Meclisi üyelerine işkence yapılıp yapılmadığının ortaya çıkarılmasının ancak Meclisteki birkaç hekim milletvekilinin yerinde inceleme yapmasıyla mümkün olabileceğine ve kendisinin bu göreve hazır olduğuna ilişkin açıklaması

67.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Millî Eğitim Bakanının öğretmen atamalarına ilişkin açıklamasına, Türkiye’nin son beş yılda öğretmenleri en çok saygınlık kaybeden 3 ülkeden 1’i konumuna geldiğine, güvenceli ve insan onuruna yakışır çalışma koşullarının sağlanarak öğretmen atamalarının ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanının konuşması sırasında gerçekleşen olayı Meclis Başkanlık Divanı olarak değerlendireceklerine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın TBMM kulis balkonlarına kamera yerleştirilmesi olayına ilişkin Başkanlık Divanına yazılı başvuruda bulunması gerektiğine ve konunun takipçisi olacağına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik İçişleri Bakanlığından bilgi talep edileceğine ve  edinilen bilgiyi Genel Kurul ve kamuoyuyla paylaşacağına ilişkin konuşması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Partı Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekilinin, aynı şartlarda emekli olan vatandaşlar arasında meydana gelen ücret farklılıklarının araştırılması, sosyal güvenlik prim gün sayısı artışına rağmen emekli maaşlarında düşüş sorununa çözüm bulunması amacıyla 5/8/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1707) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından, ekonomik krizin nedenlerinin ve krize bağlı intiharların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 12/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Ankara ve İstanbul illerinde kurulan Medipol Üniversiteleri hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/1575) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 2’nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun (2/987) esas numaralı 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/48)

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı'nın, Kastamonu'nun demir yolu ağına dahil edilmesi talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/19605)

2.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, endüstrileşmenin sebep olduğu çevresel zararların önlenmesine ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/19666)

3.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu'nun, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna yapılan başvuruların sıralama kriterlerine ve incelemesi devam eden başvuruların sonuçlandırılması için öngörülen tarihe ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/19814)

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, 2002-2019 yılları arasında Van ilinde tescil ve terkin edilen esnaf ve sanatkâr işletmelerinin sayısı ile bu tarihler arasında kredi kullanan ve icra takibine uğrayan esnaf ve sanatkar sayısına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/19946)

5.- Kocaeli Milletvekili Haydar Akar'ın, Kocaeli, Gebze-Darıca metro hattı inşaatına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/19951)

6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Van ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/19956)

7.- İstanbul Milletvekili Özgür Karabat'ın, THY'nin İBB'ye ait Hamidiye markalı suyu satın almasına yönelik anlaşmanın bitirilme sebebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın cevabı (7/20077)

8.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç'un, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Sakarya ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/20758)

12 Kasım 2019 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya),

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Düzce depreminin 20’nci yıl dönümü münasebetiyle konuşma yapmak isteyen Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’e aittir.

Buyurun Sayın Keşir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Düzce Milletvekili Ayşe Keşir’in, 12 Kasım Düzce depreminin 20’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE KEŞİR (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Kasım 1999 yılında meydana gelen, tüm Düzce’yi ve ülkemizi yasa boğan Düzce depremini ve deprem sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımızı anmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan tam yirmi yıl önce olan 12 Kasım 1999 depreminin izleri silinmekle beraber acımız hâlâ yüreğimizde taze. 17 Ağustos depreminden henüz üç ay geçmişken 12 Kasım 1999’da meydana gelen depremde 710 vatandaşımız, hemşehrimiz hayatını kaybetmiş, 2.679 hemşehrimiz de yaralanmıştır. Depremin gerçekleştiği otuz saniye içerisinde Düzceliler olarak yüz yılın felaketini yaşadık; sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yaşanan acının, depremin yıkıcı sonuçlarının tüm boyutları ortaya çıktı. Düzce Afet ve Acil Durum İl Müdürlüğü verilerine göre 1999 depreminde Düzce genelinde 16.666 konut, 3.837 iş yeri ağır hasar gördü; bu, şehrin yaklaşık yüzde 85’ine tekabül etmektedir değerli milletvekilleri.

Tabiatla savaşan değil doğaya saygı içinde yaşayan bir toplum müreffeh yarınlardan da hissesini alacaktır. Bir afetle başa çıkma ve bozulan dengenin yerine konulmasında vazgeçilmez ön koşul önceden hazırlıklı olmaktır.

“Deprem değil, bina öldürür.” diyorum buradan tekrar ve bu bağlamda 1990 tarihi, hem 17 Ağustos hem 12 Kasım depremleriyle ilgili ülkemizin afet yönetim stratejisi açısından da bir milat oluşturmuştur. 2014 yılında Türkiye Afet Müdahale Planı’na geçilerek ülkemizin 26 hizmet grubunda kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörü kapsayan bir hükûmet planı devreye sokulmuştur.

Bununla birlikte 17-18 Temmuzda ilimizde meydana gelen sel felaketinde de afet durumunu aynen uyguladık; hızlı bir şekilde Afet Yönetim Planı’na geçildi. Bu vesileyle, selde hayatını kaybeden hemşehrilerimizi buradan tekrar rahmetle anmak istiyorum. Başta bakanlarımız olmak üzere o süreçte bizleri yalnız bırakmayan tüm kamu görevlilerine, siyasilere de buradan teşekkür etmek istiyorum; yaralarımızı hep birlikte saracağız.

Bugüne kadar bolluğun, bereketin sembolü olan şehrimiz depremden sonra yıkım ve kayıplarla uzunca bir süre sessizliğe büründü ve hemen akabinde il olarak… Türkiye'nin en genç ilidir Düzce. Düzce’nin tarihi 1390’lara kadar dayanır. Daha sonra Kafkaslardan Balkanlara, Horasan’dan Karadeniz’e kadar aldığı göçlerle yüz yıllar içinde büyüyen ve cazibe merkezi olan bir il hâline gelmiştir. Kültürel zenginliği ön plana çıkar. Biz bugün ilimize göçle gelen zenginlikleri, özellikle gastronomisi, kültür zenginlikleri başta olmak üzere, tüm Türkiye’ye tanıtmanın ve anlatmanın gayreti içerisindeyiz.

Diğer yandan, Ankara’nın da denizi olan tek yer Akçakoca, Düzce ili sınırı içindedir. Batı Karadeniz’in tek amfiteatrı, antik tiyatrosu, geç Yunan, erken Roma dönemine ait olan antik tiyatro yine Konuralp bölgemizdedir. Onun için bugüne kadar eğer Düzce’yi gelip görmediyseniz, bu vesileyle tüm milletvekillerimizi ve tüm dinleyenleri şehrimizi görmeye, oradaki kültürel zenginliği, gastronomi zenginliğini, doğal güzelliklerini, şelalelerini, yaylalarını ve denizini görmeye davet ediyorum.

EROL KAVUNCU (Çorum) – Cuma günü geliyoruz.

AYŞE KEŞİR (Devamla) – Son olarak şunu ifade etmek isterim: Depremle birlikte ilimizde gümrük müdürlüğü geçici olarak kapanmıştı. Geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde yaralarımızı sarmak için çok çaba sarf ettik ve bu süre içinde henüz bir gümrük müdürlüğü açılmamıştır. İlimizde gayriresmî olarak 1 milyar lirayı aşan bir ihracat söz konusu. Malumunuz teşvik alan bir bölgeyiz. Teşvikle gelen firmaların büyük bir kısmının tabii ki merkezi Düzce’de değil, onun için gayriresmî bir rakamı paylaştım sizinle. 124 ülkeye ihracat yapan bir iliz.

Son bir müjdeyi buradan bizi dinleyen değerli hemşehrilerimizle de paylaşmak istiyorum. Ticaret Bakanımızla son yaptığımız görüşmede kapanan bu gümrük müdürlüğünün tekrar açılması girişimlerinde bulunduk çünkü Düzce bunu hak ediyor.

Bu vesileyle, tekrar, depremde ve diğer tüm doğal afetlerde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızı buradan rahmetle anıyorum. Allah böylesi acıları bir daha bize yaşatmasın diyorum.

Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Keşir.

Gündem dışı ikinci konuşma, Hatay’ın sorunları ve Suriye’de yaşanan gelişmelerin bölgeye etkileri hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’a aittir.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay ilinde yaşanılan sorunlara ve Suriye’deki gelişmelerin bölgeye etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay’ın sorunları ve Suriye’de yaşanan gelişmelerin ilimize ve bölgeye yansımaları üzerine gündem dışı söz aldım. Sizleri, çalışkan, üretken, hoş görülü, fedakâr ve cefakâr Hataylı hemşehrilerimi ve bizleri izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, geçtiğimiz haftalarda ABD, Bağdadi’yi Hatay’a 5 kilometre mesafedeki İdlib’in Barişa köyünde ölü olarak ele geçirdi. Bu olayla bazı gerçekler de su yüzüne çıkmış oldu. Mesela, öngörüsüz, maceraperest Suriye politikanız sonucunda Hatay’a 130 kilometrelik sınırı olan İdlib’in dünyanın en büyük terörist çöplüğüne dönüştüğü gerçeği ortaya çıktı. İdlib için “dünyanın en büyük terörist çöplüğü” tanımlamasını ben değil, Birleşmiş Milletler yapıyor. Nerede yapıyor? 15 Temmuz 2019 tarihli raporunda yapıyor. Bu rapora göre, 130 kilometre sınırımız olan İdlib’te 40 bin civarında azılı, radikal terörist bulunuyor. Dolayısıyla Hataylılar güvenlik kaygısı taşıyor, can korkusu taşıyor. Bu nedenle de Hatay Türkiye’nin en mutsuz 4’üncü ili.

Değerli arkadaşlar, Hatay’ın güvenlik dışında da sorunları var ve bunların başında adaletsiz kaynak aktarımı geliyor. Sekiz yıldır 500 bin Suriyeliye ev sahipliği yapan ve 2,1 milyon kişinin yaşadığı Hatay’a Hükûmet 1,6 milyon kişilik kaynak gönderiyor. Hataylılar çalışıyor, üretiyor, devletin vergileri açısından illerini 9’uncu sıraya taşıyor ama gelgelelim ki kamu yatırımlarında 56’ncı sırada. Hatay’a bunu mu reva görüyorsunuz? Vicdanınıza sığıyor mu bu durum? Buna adalet mi diyorsunuz? Olmaz olsun böyle adalet!

Suriye iç savaşı sonrası 14 Orta Doğu ülkesine açılan sınır kapılarımızı kapattınız. Bununla Hatay’da her kesime çok ciddi zarar verdiniz. Sadece yaş sebze, meyve ihracatımızın yüzde 21 düşmesine sebep oldunuz. Bununla da yetinmediniz, nakliyeciyi iş yapamaz duruma getirdiniz. Türkiye'nin İstanbul'dan sonra 2’nci büyük tır filosuna sahip Hatay’ı, 3’üncü sıraya gerilettiniz.

Bavul ticaretini bitirdiniz. Hatay’da bavul ticaretinin kalbinin attığı yer olan Uzun Çarşı’nın 750 bin dolarlık cirosunu 50 bin dolara düşürdünüz. Hataylı esnafı, tüccarı bitirdiniz.

Hatay’da 2010 yılında takipteki kredi miktarı 177 milyon iken 2019 yılının Mart ayında bu rakamın 2,3 milyar TL yükselmesine yol açtınız. Türkiye'de takipteki krediler 2010 yılına kıyasla 5 kat arttı ama Hatay’da tam 13 kat arttı.

İhracatçısını, nakliyecisini, esnafını gerileten; vatandaşını borç harç içinde yaşamaya sürükleyen, kendi vatandaşının istikbalini değil, dış güçlerin emellerini önceleyen böyle dış politika da olmaz olsun.

Bir yandan misafir ettiği 500 bin Suriyeliye ucuz iş gücü olarak öncelik verilmesinden, diğer yandan Hatay’ı istihdam yaratacak projelerden yoksun bırakmanızdan dolayı Hataylı gençler yıllardır işsiz. Hatay’da işsizlik oranı Türkiye ortalamasının çok üstünde. Hükûmetse yanlış politikalarının kurbanı olmuş Hataylı işsize çare arayacağına güvenli bölgede 2 milyon Suriyeliye iş bulma derdine düştü. Bu nasıl hak, bu nasıl eşitlik! Yene batsın bu haksızlık, yere batsın böyle bir eşitsizlik!

Hatay’da yılan hikâyesine döndürdüğünüz barajlar ve bir türlü bitirmediğiniz sulama projeleri de ithal ilaç ve tohuma mahkûm etmeniz de Hataylı çiftçiyi perişan ediyor. Tarımsal sulama sübvansiyonlarını kaldırmakla, desteklemeleri zamanında açıklamamakla Hatay tarımını yok ediyorsunuz. Desteklemeleri azaltmanız, bunu da yarım yamalak ödemeniz nedeniyle çiftçi ekemiyor, ekse sulayamıyor, sulasa hasat edemiyor. Çiftçi evine, traktörüne, tarlasına gelen hacizlerle boğuşuyor. “Çiftçinin borçları ertelensin.” diyoruz, kanun teklifi veriyoruz, görmezden, duymazdan geliyorsunuz. Nerede kaldı yerlilik? Nerede kaldı millîlik söylemleriniz? Söylemde yerli çiftçinin, eylemde yabancı kartellerin yanında olan ikiyüzlü politikaların da adı batsın!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Güzelmansur.

Buyurun.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu konuşma, Hataylıların Hükûmete sesleniş konuşmasıdır. Umuyorum ki Hükûmet bu konuşmayla şimdiye kadar Hatay’a göstermediği ilgiyi gösterir, umuyorum ki Hatay’ın anasının ak sütü gibi helal olan hakkını teslim eder, umuyorum ki gerekli teşviki, gerekli desteği verir. Vermezse, yapılacak ilk seçimde Hataylılar tercihini kendilerine üvey evlat muamelesi yapmayacak, ilerlemesi için çaba sarf edecek Cumhuriyet Halk Partisinden yana kullanacaktır.

Medeniyetler ve hoşgörü kenti Hataylı hemşehrilerime, bizleri izleyen tüm vatandaşlarımıza ve Genel Kurula teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güzelmansur.

Gündem dışı üçüncü konuşma, nafaka hakkıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’a aittir.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, nafaka hakkına ilişkin gündem dışı konuşması

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün halk ekonomik krizle, işsizlikle, yoksullukla boğuşurken, insanlar çözümsüzlük içinde intihar ederken, kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarı her gün katbekat artarken iktidar bu sefer de kadınların nafaka hakkına göz dikti. İktidarın bu konuda bir yasa teklifi hazırladığını biz, maalesef, milletvekilleri olarak yandaş medyaya yansıyan manşetlerden öğrenmek zorunda kalıyoruz.

Peki, bu göz dikilen ne biliyor musunuz? Ayda sadece 262 lira, evet, ortalama 262 lira. Yani bu Meclis, yüzde 80’i erkeklerden oluşan bu Meclis, eşinden sistematik olarak şiddet gören, şiddet görmesine rağmen aile ve toplumun baskısı nedeniyle evliliğini sürdürmek zorunda kalan ve bu cendereye son vererek boşanmaya karar veren kadınların, halkın yarısı olan kadınların nafaka hakkını kaldıracak öyle mi? Bunu yapacak mı bu Meclis?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle değil, öyle değil.

OYA ERSOY (Devamla) – Değerli milletvekilleri, iktidar, uzun süredir kadınların yaşamlarına, emeklerine ve kazanılmış haklarına, tüm haklarına, yıllardır mücadele ederek kazandığı haklara göz dikiyor. Önce toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef aldınız, Millî Eğitim ve YÖK yönetmeliğinden toplumsal cinsiyet eşitliğini çıkardınız. Müfredattaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği yetmedi, 4+4+4 sistemiyle beraber kız çocuklarını eğitimden dışladınız. Bakın, bugünkü veriler: Şu an kız çocuklarının yüzde 62’si maalesef açık öğretimde okumak zorunda bırakıldı.

Diğer yandan, üniversite bitirenlere bakıyoruz, onlar da evlerine dönmek zorunda kalıyor. Evet, TÜİK verilerine göre, kadın istihdamının oranı yüzde 28,9 çünkü siz, kendi ideolojiniz doğrultusunda kız çocuklarını ve kadınları eğitimden dışlayıp evlendirerek ev işini yapmak üzere evin içine hapsetmeye çalışıyorsunuz. “Gidin, ev işini yapın, hastalara, yaşlılara ve çocuklara bakın.” diyorsunuz ve o yüzden “Kocalarınıza itaat edin, rahat edin.” diyorsunuz. “Kadının en büyük kariyeri anneliktir.” diyorsunuz. Bakın, OXFAM raporuna göre, tüm dünyada kadınların yaptığı bakım emeğini tek bir şirket üstlenmiş olsaydı bu şirketin yıllık cirosu 10 trilyon dolar olurdu ama tabii kadınlar bunu tamamen ücretsiz olarak yapıyor zaten. Yani siz, nafaka hakkını gasbederek, yıllarca üstlendiği bakım emeğiyle aile bütçesini ayakta tutan kadınlara boşandıktan sonra “Bütün bu emeklerinizi geride bırakın.” diyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bir süredir “nafaka mağdurları” sözde “nafaka mağdurları” adı altında birtakım çevreler nafaka ve kadın hakları karşıtı kampanya yürütüyor. Ömür boyu nafaka veriliyormuş, erkekler mağdur ediliyormuş kadınlar zenginleşiyormuş; külliyen yalan.

Birincisi: Pompalanan kadın düşmanı propagandanın aksine yoksulluk nafakası kadınlar için bir zenginleşme aracı değildir. Kadınlar nafaka almak için evlenip boşanmıyorlar. Bakın, Kadın Dayanışma Vakfının açıkladığı rapora göre, hükmedilen nafakaların yüzde 66,4’ü 0 ile 500 lira arasında yani ortalama 262 lira. Bırakın zenginleşmeyi, madem o kadar meraklısınız, buyurun, 262 lirayla siz geçinin.

İkincisi: Zaten erkekler bu nafakayı da ödemiyor. Türlü yollarla ekonomik durumlarını gizleyerek nafaka oranlarını düşürmeye çalışan erkekler mahkemelerin hükmettiği nafaka oranlarını da ödemiyor. Şöyle bir veri verebilirim: Nafakaların yüzde 50,7’si hiç ödenmemiş.

Üçüncüsü: Kadınlar, yaşamı çekilmez hâle geldiği için boşanmaya karar verdikten sonra çoğunlukla, bırakın kendisi için istemeyi, çocukları için bile nafaka istemiyorlar. Bu nedenle de mahkemeler tarafından en çok sağlanan nafaka türü yüzde 69,73’le aslında çocuklar için verilen iştirak nafakası. Evliyken müşterek olan çocuk, boşandıktan sonra sadece annenin çocuğu hâline geliveriyor, erkekler kendi çocuklarının sorumluluğunu dahi almak istemiyor.

Değerli milletvekilleri, kadınların sorunlarına çözüm üretmesi gereken Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı bu arada ne yapıyor? İşte bakın, sözde nafaka mağduru babalarla bir araya geliyor, bu fotoğrafı veriyor ama Nafaka Hakkı Kadın Platformuyla görüşmeye dahi cesaret edemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Ersoy.

OYA ERSOY (Devamla) – Tabii, Bakan kendisi buna karar vermiyor, partisinin ideolojisi doğrultusunda böyle hareket ediyor ve kadınların taleplerine kulaklarını tıkıyor.

Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı, 6284 sayılı Yasa ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmadığı ve o yüzden de kadına yönelik şiddetin cezasız bırakıldığı koşullarda nafaka hakkını gasbetmek demek kadına yönelik, devlet eliyle ekonomik şiddet uygulamak demektir.

İktidarın amacını biliyoruz, boşanmaları engellemek. Peki, Meclisin görevi ne? Meclisin görevi kadınların yıllardır mücadele ederek kazandığı hakları gasbedecek yasaları çıkarmak değil, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurulması için çalışmaktır.

Buradan bir kez daha iktidara seslenmek istiyorum tüm kadınlar adına: Kadınların haklarından ellerinizi çekin. Kadın cinayetlerinin ve kadına karşı şiddetin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı Yasa’yı uygulayın.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bilgiler doğru değil Hanımefendi.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk yirmi milletvekiline yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Adıgüzel…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, Berkin Elvan davasının sonuçlanması için neyin beklendiğini Gülsüm Elvan adına öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın ölümüne ilişkin açılan davanın 15’inci duruşması yarın Çağlayan Adliyesinde görülecek. Berkin, yaklaşık dokuz ay komada kaldıktan sonra 11 Mart 2014 günü 16 kiloya düşerek hayatını kaybetmiştir. Davanın ilk duruşması Berkin’in ölümünden üç buçuk yıl sonra, ilk olay yeri keşfiyse vurulmasından tam altı yıl sonra gerçekleştirilmiştir. Aradan geçen altı yılda dava ne yazık ki bir türlü sonuçlandırılmamıştır. Biz buradan, başka çocukları öldürmesin diye failler bir an önce cezalandırılsın istiyoruz. “Berkin’imiz için, katledilen bütün çocuklar için adalet istiyoruz.” diyen Gülsüm Elvan adına sormak istiyorum: Suçluları, sorumluları ortada olan bu davanın sonuçlanması için neyi bekliyorsunuz? Unutmayın ki evladını yitirmiş bir anayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Gençlik Lideri Belgesi’nin Antalya ilinde bir otelde gizli kapaklı olarak verildiğinin doğru olup olmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gençlik ve Spor Bakanlığı, 11-15 Şubat 2019 tarihlerinde 3.243 işçi alımı için duyuru yaptı. Bunların 1.400’e yakını gençlik lideri olacak. “İşçi statüsünde gençlik lideri olmak için gençlik lideri belgeniz olmalı.” dendi. Bu gençlik lideri belgesini nerede, hangi tarihlerde, hangi kursta verdikleri belli değil. Soruyorum: Bu belgeyi Antalya’da bir otelde gizli kapaklı olarak sadece yandaşlarınıza açtığınız bir kursta verdiğiniz doğru mu? Yoksa el altından mı dağıtıyorsunuz? Spor Bakanlığı sizin yandaş devşirme şirketiniz mi? Bu gençleri küçük yaşta hak yemeye alıştırdığınızın farkında mısınız? Kul hakkı yemeye utanmıyor musunuz? Düşün gençlerin yakasından diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’nde daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi kampanyasına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde, gelecek nesillerin çevre bilinciyle yetişmesi ve daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde eş zamanlı olarak dün gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi etkinliğine seçim bölgem Mersin’de katılarak destek verdik. Dikilen her bir fidan, her bir ağaç geleceğe bırakılan büyük mirastır. Son yirmi yılda dünya genelinde orman varlıkları azalırken ülkemizdeki orman varlığını yaklaşık 2 milyon hektar artırmayı başardık. AK PARTİ hükûmetleri olarak bu alanda yaptığımız çalışmalarla, 2002 yılında 20,8 milyon hektar olan orman varlığımız bugün 22,6 milyon hektara çıkmıştır. Tarım ve Orman Bakanlığımız ile Orman Genel Müdürlüğümüzü bu muhteşem projesi için tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

4.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, vefat eden Emek Partisi MYK üyesi Metin İlgün ile Emek Partisi üyesi Fazlı Aksoy’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan “İş, emek, özgürlük” diyen, devrimci, komünist, işçi sınıfı davası için yaşayan Emek Partisi MYK Üyesi Metin İlgün yakalandığı hastalığa yenik düşüp yaşamını yitirmiştir. 11 Kasımda Dersim Pertek’te toprağa sırlanan Metin İlgün’e ve yine işçi sınıfının emektarı EMEP üyesi Fazlı Aksoy’a Allah’tan rahmet, ailesine ve Emek Partili yoldaşlarımıza başsağlığı diliyorum; yıldızlar yoldaşı olsun. Metin İlgün’ün dediği gibi: “Faşizme ölüm, halka hürriyet.”

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

5.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, öğrenimine devam edemeyen üniversite öğrencilerinin af beklentisine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ailevi ya da maddi, manevi nedenlerle başka illerde çalışmak zorunda olmaları ve benzeri sebeplerle veya sağlık sorunlarından ötürü ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitimini tamamlayamamış, azami süre engeline takılmış, eğitimi yarıda kalmış veya farklı nedenlerden dolayı üniversiteye kayıtlı olsalar da eğitime başlayamamış öğrenciler af beklemektedir. Okuldan uzaklaştırılan gençler planladıkları geleceğe ve hayal ettikleri mesleğe ulaşmak için tekrar eğitim hakkı yolu açılsın istemektedir. Binlerce öğrencinin bu af beklentisi konusunda Bakanlığın bir açıklama yapması isteniyor çünkü süre ilerliyor, okullar başladı. Öğrenci affı konusunda iktidar ne düşünüyor, açıklamalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özsoy…

6.- İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un, 2019 yılı Mevlid-i Nebi Haftası’nın konusunun “Peygamber’imiz ve Aile” olduğuna ilişkin açıklaması

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, 8 Kasım 2019 Cuma günü Peygamber Efendimiz’in doğumunun seneidevriyesini idrak etmiş bulunmaktayız. 2019 yılı Mevlid-i Nebi Haftası’nın konusu “Peygamber’imiz ve Aile” olarak belirlenmiştir. İslam’ın öğretilip yaşatıldığı en ideal mekânlar, sıcak aile yuvalarıdır. Eğitimin, öğretimin, terbiyenin en iyisi yine ailede verilir. Rabb’imize olan muhabbetimiz, Peygamber’imize olan sevgimiz, en güzel şekilde sevgi dolu yuvalarımızda verilmelidir. O’nun ahlak ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizden olmalıdır. Ebedî saadet için İslam’ın emirleri doğrultusunda, Sevgili Peygamber’imizin tatbik ettiği şekilde bir aile kurmaya ve yaşamaya itina gösterilmelidir. Böylelikle, Peygamber’imize olan sevgimiz gönüllerden gönüllere, dolayısıyla yeni nesillere aktarılacak, gönül coğrafyamız buradan beslenecek, buradan büyüyecektir.

Bu vesileyle, Mevlid-i Nebi Haftamızın tüm İslam âlemine ve aziz milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Yaratılmışların en hayırlısı Peygamber Efendimiz’e salat ve selam olsun.

BAŞKAN –Sayın Tutdere…

7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, orman köylülerinin mağduriyetinin devam ettiğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Orman köylüsünün kalkınması, hazine adına olan ancak orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi amacıyla 2/B yasası çıkarılmıştır ancak 2/B yasasına rağmen orman köylülerimizin sorunları bugüne kadar devam etmektedir. Orman köylülerimizin sorunlarını bir de orman kadastro komisyonlarının yanlış uygulamaları katbekat artırmıştır. Komisyonların gerçeklerden uzak uygulamaları mağduriyetleri artırmış. Orman köylülerimizin kadimden beri kullandıkları fıstıklık, zeytinlik, bağ gibi yerler köylüye verileceğine, tekrar orman adına tescil edilmektedir. Seçim bölgem olan Adıyaman’da da benzer sorunlar devam etmektedir. Sincik, Gerger, Çelikhan, Tut, Besni ve Gölbaşı ilçelerimizdeki orman köylülerimiz de aynı şekilde aynı sorunlar nedeniyle mağdur durumdadırlar. En son, Çelikhan ilçemizin Pınarbaşı beldesinde yapılan orman kadastro çalışması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Topal…

8.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay ili Defne ve Arsuz ilçelerinin hastane ihtiyacına ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AK PARTİ’nin bütün milletvekillerine sesleniyorum, Sayın Sağlık Bakanına sesleniyorum, Sayın Cumhurbaşkanına sesleniyorum:

Değerli arkadaşlar, Hatay’da Defne yaklaşık 150 bin nüfus, Arsuz yaklaşık 100 bin nüfus, 250 bin nüfuslu iki ilçemizde hastane yok. Bunu defalarca dile getirdik. Bunun daha önce de sözünü aldık ama maalesef hastane olmadı. Bir kez daha tekrar ediyorum: 150 bin nüfuslu Defne’de hastane yok, 100 bin nüfuslu Arsuz’da hastane yok. Oradaki halk hastane bekliyor. AK PARTİ’li Hatay Milletvekili arkadaşları da bu konuda göreve davet ediyorum. Emeklerinden dolayı da şimdiden kendilerine teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Biçer Karaca…

9.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, toplumsal cinsiyete dayalı kadına yönelik suçların özel suç olarak tanımlanması için daha kaç kadının ölmesi gerektiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Denizli Adliyesinde, boşanmak üzere olduğu eşi tarafından küçük çocuğunun gözleri önünde katledilen Hafize Kurban’ın katili ilk defa hâkim karşısına çıktı. Hafize Kurban, kadına yönelik eril şiddet sonucu yaşamdan koparılmıştır. “Ölmek istemiyorum.” diyen kadınlarımız can verirken, “Anne ölme!” diye gözyaşı döken çocuklarımız annesiz kalırken Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak üzerimize düşeni yapmakta geç kalmadık mı? İlk imzacısı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi hükümlerini yerine getirmek için daha ne bekliyoruz? Türk Ceza Kanunu’nda kadına yönelik şiddette ve her türlü suçta iyi hâl indiriminin kaldırılması başta olmak üzere, toplumsal cinsiyete dayalı kadına yönelik suçların özel suç olarak tanımlanması için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?

BAŞKAN – Sayın Özkan…

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’nde daha yeşil bir Türkiye için 81 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen 11 milyon fidan dikimi kampanyasına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanımızın himayelerinde seksen bir ilde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen -11 milyon ağaç- “Bugün Fidan, Yarın Nefes Kampanyası” kapsamında seçim bölgem Mersin’de de binlerce hemşehrimizin katılımıyla 48 noktada 251 bin fidanı toprakla buluşturduk. AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde Türkiye’nin orman alanını ve ağaç servetini çoğaltmak, biyolojik çeşitliliği geliştirmek, çevreyi korumak amacıyla on yedi yılda toplam 4,5 milyar fidanı toprakla buluşturarak orman varlığını 20,8 milyon hektardan 22,6 milyon hektara çıkardık. Millî Ağaçlandırma Günü vesilesiyle, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, daha yeşil bir Türkiye için emek verenlere ve güçlü desteklerini esirgemeyen tüm vatandaşlarımıza çok teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

11.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, şehir hastanelerinin bütçede kara delik oluşturduğuna ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, şehir hastaneleri bütçede kara bir deliğe dönüştü ve cumhuriyet tarihinin en büyük vurgununa yol açıyor. Yirmi beş yıl boyunca 142,4 milyar dolar para ödenecek bu şehir hastanelerine. 862 adet 1.200 yataklı hastane yapılabilirdi klasik ihale yöntemiyle bu parayla. 44 bin yatak yapılacaktı şehir hastaneleri projesinde. Hâlbuki klasik ihale yöntemiyle 44 bin değil, 1 milyonun üzerinde yatak kazandırılabilirdi Türkiye’ye. Çocuklarımıza bu borcu yüklemeye hakkımız yok. Bu şehir hastaneleri projelerinden Sancaktepe iptal edildi, diğerlerinin de artık kamu-özel ortaklığıyla yapılmaması söz konusu ancak mevcut yapılanlar da mutlaka kamulaştırılmalı diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Önal…

12.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Kırıkkale ilindeki köprülü kavşakların yarattığı sıkıntıların giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kırıkkale’de bulunan ve yapımı tamamlanan köprülü kavşaklardan vatandaşlarımız fazlasıyla şikâyetçi. Otogar karşısına yapılan, Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine de ulaşımı sağlayan, aynı zamanda 42 vilayeti birbirine bağlayan yol üzerindeki köprüden 2 araç neredeyse yan yana geçemiyor. Tatil dönüşleri ise kavşak yüzünden trafik tamamen kapanıyor. Ayrıca, Kırıkkale merkezde Bahçelievler, Karşıyaka, Gürler ve Sanayi Mahallelerini birbirine bağlayan yol üzerine yapılan köprüden geçebilmek için aracınızla fazladan 1 kilometre yol yapmanız gerekiyor. Yenimahalle’de bulunan köprülü kavşaktan ise otobüs, minibüs ya da tırın dönmesi imkânsız bir hâlde. Geçenlerde bu kavşak üzerinde dönemeyen bir tır saatlerce asılı kaldı. Kırıkkale’de yaptığınız 3 köprülü kavşak eskisini fazlasıyla aratıyor. Üstelik köprülü kavşakları, hataları ve eksikleri nedeniyle ne belediye ne de Karayolları sahipleniyor. Kırıkkale halkı ise yaşanan bu sıkıntıların bir an önce giderilmesini talep ediyor.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

13.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, İstanbul ili Fatih ilçesi ile Antalya ili Konyaaltı ilçesinde yaşayan iki ailenin bireylerinin hayatlarına son vermesi olayının on yedi yılın sonunda ülkede gelinen ekonomik tablonun trajik fotoğrafı olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son bir hafta içerisinde İstanbul Fatih ve Antalya’da 2 ailenin yoksulluk ve çaresizlik nedeniyle kendi hayatlarına bilerek ve isteyerek can vermeleriyle sarsıldık. Pek basına yansımasa da benzer vakalar hâlâ devam ediyor. Her 2 olay da ülkenin on yedi yıl içerisinde geldiği ekonomik tablonun trajik fotoğrafı. Rakamlara baktığımızda, son iki yıl içerisinde 14 milyon vatandaşın elektriği, 6 milyon vatandaşın da doğal gazı kesilmiş yani karanlığa ve soğuğa mahkûm edilmişler. Kim kesmiş? Milyarlarca dolar borcu olan ancak bir kalemde borçları silinen şirketler kesmiş. Niçin? Borç ödenmediği için. Bu şirketler 2019 yılında da 1 milyar dolardan fazla kâr edecek. Bu para kimin cebinden çıkıyor? Tabii ki halkın cebinden.

Yandaş esnaf değilseniz kepenk kapatmak zorundasınız, yandaş işçi değilseniz her an kapının önüne koyulabilirsiniz, yandaş değilseniz zaten iş bulma şansınız yok. İktidar Pollyanna’cılık oyununa ne zaman son verip gerçekleri görecek diyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

14.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, PTT AŞ’nin mevcut ücret politikasına yönelik yetkili birimlerin görevlendirilip görevlendirilmeyeceğini ve PTT acente işletmecilerinin yaşadıkları mağduriyet için herhangi bir adımın atılıp atılmayacağını Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

PTT AŞ’nin şubesi olmayan küçük yerleşim yerlerinde hizmet veren acente sahipleri bin TL aylık ücretle çalışmaktadır. Üstelik, acente işletmecileri kira, elektrik, doğal gaz gibi giderleri ceplerinden ödemektedirler. Acente sahipleri, mevcut şartlarda ayakta durmalarının olanaksız olduğunu, PTT’nin amacının bu yolla tüm acenteleri kapatmak olduğunu ifade etmektedir. Özellikle merkeze 15-20 kilometre uzaklıkta olan bu acentelerin kapanması binlerce yurttaşımızı mağdur edecektir.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanına soruyorum: PTT AŞ’nin mevcut ücret politikasıyla ilgili olarak yetkili birimleri görevlendirmeyi düşünmekte misiniz? PTT acente işletmecilerinin yaşadıkları mağduriyet için herhangi bir adım atacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

15.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, 12 Kasım Düzce depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve Düzce ili Gümüşova rampaları mevkisinde meydana gelen kazaların önlenebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de 12 Kasım depreminde şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalanlarına başsağlığı diliyorum.

Düzce ilimizde, Trafik Şube Müdürlüğünün, bölge trafik alanına giren 128 kilometrelik yolu vardır. Bu yolun 14 kilometresini “Gümüşova rampaları” dediğimiz kısım oluşturmaktadır. Düzce bölge trafik alanında oluşan ölümlü kazaların yüzde 54’ü, toplam kazaların ise yüzde 38’i bu yolda yaşanmaktadır. Bu istatistiki veriler Karayolları Bölge Müdürlüğüyle paylaşılmasına ve çözüm yolları sunulmasına rağmen, yönetmelik gerekçe gösterilerek sorun çözülememektedir.

Karayollarına soruyorum: Her yıl onlarca insanımızın ölmesi mi önemli, yönetmelik mi önemlidir? Maddi, manevi kayıplarımızın önüne geçmek için bir an önce yönetmelik mi değişmesi gerekiyor, ışıklandırma mı yapılması gerekiyor, bunların yapılıp bu bölgede yaşanan kazaların önüne geçelim diyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 10 Kasım Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, 10 Kasımda Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha rahmetle, minnetle andık. Cumhuriyetimizin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız bir askerî dehadır. O, devlet ve siyaset adamıdır. Atatürk, geometri terimleri geliştirecek kadar geometrici, aynı zamanda dil bilimci, Türk milletini çok iyi tanıyan bir sosyoloji uzmanıdır. Atatürk, Türk Dil Kurumunu, Türk Tarih Kurumunu kuran bir Türk milliyetçisidir. Atatürk’ü en iyi Türk milliyetçileri anlar, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli anlar. Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü biz Türk milliyetçilerinin temel felsefesidir, Türklük anlayışıdır. Atatürk’e, Türk milliyetçiliğine, Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli aleyhine söz söyleyenler, en basit ifadeyle edepsizdir.

Teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

17.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mülkiye Mektebi Dekanı Profesör Doktor Mümtaz Soysal “Dinamik Anayasa Anlayışı” kitabı nedeniyle 12 Mart cuntası tarafından hapse atıldı ve askerî yönetimde Anayasa değişikliği yapılırken kendisi fikrinin bedelini fiziğiyle ödedi. Yaklaşık elli yıl sonra, yine olağanüstü ortam ve koşullarda, Anayasa değişikliği sırasında bu kez asistanları ve öğrencileri gece yarıları üniversitelerden atıldılar, mahkeme kapıları bile kendilerine kapatıldı. Kamusallığın, ulusallığın ve sosyalliğin savunucusu olan Mümtaz Soysal’ın kamusallık bakımından özelleştirmenin satış işlemine dönüştürüldüğü bir ortamda ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Kendisini saygıyla anıyoruz. Hukuk devleti yolunda anayasacıların daha çok işinin olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Hocam, sizin anılarımızı yaşatacağız.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

18.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’ne, 12 Kasım Düzce depreminde hayatını kaybeden vatandaşlara ve vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde, 11 Milyon Ağaç; Bugün Fidan, Yarın Nefes Programı kapsamında gelecek nesillerin çevre bilinciyle yetişmesi ve daha yeşil bir Türkiye için dün 81 ilde eş zamanlı fidan dikme etkinliği düzenlendi. Ben de seçim bölgem Osmaniye’de hemşehrilerimle birlikte 136.688 fidanı toprakla buluşturmanın gurunu yaşadım. AK PARTİ olarak çevre ve ağaçlandırma her zaman önceliklerimiz arasında ilk sırada yer aldı. 2002 yılından önce yılda sadece 75 milyon fidan üretilirken şimdi ise yılda ortalama 350 milyon fidan yetiştiriyoruz. 2002 yılından önce ülkemiz yüz ölçümünün dörtte 1’i orman iken bugün ise ormanlarımız yüz ölçümümüzün üçte 1’ine ulaştırıldı. İnşallah 2023 yılına kadar 7 milyar fidan toprakla buluşmuş olacak.

Ayrıca, bugün 12 Kasım, Düzce depreminin 20’nci yılı. Rabb’imden milletimize bir daha böyle bir acı yaşatmaması temennisiyle tüm depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza ve dün yaşamını yitiren eski Dışişleri Bakanı Profesör Doktor Sayın Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili Keşan ilçesi Mecidiye köyündeki taş ocaklarının çevreye zarar vermeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kendi kendini temizleyebilen ender körfezlerden biri olan Saros Körfezi, aynı zamanda doğal sit alanıdır. Bölgede yasal olarak yenisi açılmaması kararlaştırılmış olan Keşan ilçemizin Mecidiye köyündeki taş ocakları, birçok uyarımıza rağmen maalesef kapasite artırımı yoluyla çevreye zarar vermektedir. Eşsiz bir turizm alanı ve gelecekte çok ciddi bir potansiyel olan bölgenin gelişimi de bu taş ocakları sayesinde engellenmektedir. Mecidiye’deki taş ocakları için çok mücadele vermiş olan Edirne Milletvekilimiz rahmetli Erdin Bircan’ı da burada anmak istiyorum, kendisinin bu konudaki mücadelesi unutulmaz.

Daha önce yeni taş ocaklarına ruhsat verilmeyeceği ve mevcutlarının da süre bitiminde ruhsatlarının yenilenmeyeceği bizzat dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu tarafından söylenmesine rağmen bu taş ocakları çevreye zarar vermeye devam etmektedir. Bazı taş ocaklarının ruhsat sürelerinin bitmesine rağmen ruhsatsız çalıştığına, ek kapasite artırdığına yönelik bilgiler tarafımıza...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gökçel...

20.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarladan sofraya izlenebilirlik konusunda Tarım ve Orman Bakanını çalışmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, Mersin Akdeniz ilçemizdeki ıspanak üreticileriyle dün bir araya geldim. Üretici kan ağlıyor, nefesleri kesildi. Zehirlenme haberlerinin ardından ıspanağa talep gelmez oldu. Basında çıkan en küçük bir haber çiftçiye çığ olarak yansıyor. Çiftçiler ıspanağı tarlasında bırakmak zorunda kaldı. Binlerce üretici sadece ıspanağı değil, pırasa, karnabahar ve karalahana da satamaz duruma geldi. Çiftçi bu ürünleri üretebilmek için kooperatiften yüzde 22 faizle kredi kullanıyor. Krediyi ödeyemeyen çiftçiler traktörlerinden, arabalarından oluyor. Bunun sebebi ise Tarım ve Orman Bakanlığının işini yapmaması. Tarladan sofraya izlenebilirlik konusunda mevzuat var fakat Bakanlık uygulamaktan geri duruyor. Tarım Bakanlığını işini yapmaya, tarladan sofraya izlenebilirlik konusunda çalışmaya davet ediyorum, çiftçilere de Allah’tan sabır diliyorum.

BAŞKAN – Evet, değerli milletvekilleri, şimdi de talepleri hâlinde Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal ile 12 Kasım Düzce depreminin 20’nci yıl dönümü vesilesiyle depremde yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, 10 Kasım ölümünün 81’inci yıl dönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı, rahmet ve minnetle andığına, öğretmen adaylarının KPSS puanının geçerlilik süresinin bir yıla indirilmesiyle atanamayan öğretmenlerin yaşayacağı mağduriyete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Eğer belirlenen sürede çekilme olmazsa harekâta devam ederiz.” söylemine rağmen Barış Pınarı Harekâtı’na neden devam edilmediğini, PYD’ye neden müsamaha gösterildiğini, ABD ve Rusya’yla yapılan görüşmelerde yeni kararların mı alındığını öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

SHP ve DSP milletvekili, Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanımız, bilim dünyasının önemli isimlerinden Profesör Doktor Mümtaz Soysal hayatını kaybetti. Uluslararası Af Örgütünün Türkiye’den seçilen ilk ve son Genel Sekteri olan Soysal, uzun süredir İstanbul’da tedavi görüyordu. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Millî Mücadele’mizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 81’inci yılını geçtiğimiz pazar günü idrak ettik. Yediden yetmişe tüm vatandaşlarımızın Anıtkabir ve Dolmabahçe’ye sel olup akması ve zamanın saat dokuzu beş geçe durması, Aziz Atatürk’e duyulan saygı ve sahiplenmeyi kuvvetli bir şekilde hissettirmiştir. Türk milleti, cumhuriyet değerlerine ve Ata’sına bir kez daha sahip çıkmıştır. Millî değerlerin içinin boşaltıldığı, demokrasinin zayıflatıldığı ve hukukun zedelendiği bir dönemde “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” kararlılığını sergileyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.

12 Kasım 1999’da Düzce’de otuz saniye süren 7,1 büyüklüğündeki depremde 710 kişi yaşamını yitirmiş, 2.679 vatandaşımız da yaralanmıştır. Cumhuriyet tarihimizin en büyük depremlerinden biri olan 12 Kasım Düzce depremini derin bir üzüntüyle yâd ediyorum. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kere daha Allah’tan rahmet diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Geride bıraktığımız günlerde Sayın Cumhurbaşkanının imzasıyla Resmî Gazete’de yayımlanan kararla kamu görevlilerine ilk defa atanacaklar için yapılacak sınavlar hakkında genel yönetmelikte değişiklikler yapıldı. Buna göre, öğretmen adaylarının KPSS geçerlilik süreleri iki yıldan bir yıla düşürüldü. Böylece, atanamayan bir öğretmen, artık, her yıl KPSS’ye girmek zorunda kalacak. Yılda 1 milyonu aşkın vatandaş başvuru yapmakta, KPSS ücretlerine yapılan yüzde 25 zamla genel yetenek ve genel kültür testine girecek adaylar toplam 225 lira ödemektedirler. Zaten atanamayan ve geçim sıkıntısı çeken öğretmenlerimiz her sene bu ücreti vermek zorunda bırakılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Her sene tekrar tekrar aynı sınava hazırlanmak ise bir başka önemli sorundur. Sınava hazırlanmak demek, eve kapanıp zaman harcamak ya da dershaneye gidip masraf yapmak demektir. Böyle şeylerden uzak durmamız gerektiğini Genel Kurulda dile getirmekte yarar görüyorum. Atanamayan öğretmenlerimizin hayatını bu derece zorlaştırmayın. Sayın Millî Eğitim Bakanından, önlük ve zil sesi tanıtımlarından vakti kalırsa atanamayan öğretmenlerimizin sorunlarıyla da ilgilenmesini bekliyoruz.

Önce Amerika Birleşik Devletleri’yle, daha sonra Rusya’yla yapılan mutabakatlara göre Suriye’nin kuzeyinden 32 kilometre güneye çekilmesi gereken PYD’li teröristlerin hâlâ çekilmediğini geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştır. Dün de Millî Savunma Bakanlığının yapmış olduğu açıklamada PKK ve YPG’li teröristlerce Barış Pınarı Harekâtı bölgesine son yirmi dört saatte havan, bombalı araç ve “drone”larla 19 taciz saldırısı düzenlendiğini öğrendik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen.

Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkürler.

Sayın Cumhurbaşkanının mutabakat gereği “Eğer belirlenen sürede çekilme olmazsa harekâta devam ederiz.” söylemine rağmen harekâta neden devam edilmediğini merakla bekliyoruz. Bölgeden çekilmeyen hatta geçen her dakika taciz ateşleriyle mevzileşen PYD’ye neden müsamaha gösteriliyor, anlamıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya’yla yapılan görüşmelerde malumumuz olmayan kararlar mı aldınız? Yoksa, Sayın Cumhurbaşkanının Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinin sonuçlarına göre yeni bir durum değerlendirmesi yapıp ona göre mi vaziyet alacaksınız? Bu soruları soruyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dervişoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Erkan Akçay’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Akçay.

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümüne, Türk milliyetçilerinin cumhuriyetin bekçileri olarak tetikte olduğuna ve vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz pazar günü, bağımsızlık mücadelemizin lideri, cumhuriyetimizin kurucusu, Türk milletinin birliğinin ve beraberliğinin simgesi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ebediyete intikalinin 81’inci yılında şükranla ve rahmetle andık.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine esaret ve yok oluşun dayatıldığı bir anda Türk milleti namına hürriyet cevabını veren mümtaz bir liderdir. Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin çağlar değiştiren kudretinin sırrını alevlendirmiştir. O bir komutan, bir inkılapçı, bir lider ve devlet adamı olarak kendini Türk milletinin varlığına adamıştır. Onun hedefi, Türk milletini yeniden müreffeh ve kudretli kılmak, düşmanını korkuyu ve saygıyı bir arada hissettiren bir hâle getirmekti.

Bugünden bakıldığında, cumhuriyet kurulmadan evvel altmış yedi yıl süren 11 cephedeki 7 büyük savaşı hatırlamamız gerekiyor. 1856 Kırım, 1877 Osmanlı-Rus, 1897 Yunan, 1911 Trablus, 1912 Balkan, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşlarında büyük vatan kayıplarına uğrayan milletimiz, nihayetinde, 1920-1922 yıllarında verilen Kurtuluş Savaşı’yla ayağa kalkmıştır. Hangi şartlar içerisindeydi? Nüfusu erimiş, ekonomisi çökertilmiş ve bitap düşmüş bir milleti ayağa kaldıran, millî coşku ve kudretin temellerini atan Aziz Atatürk’ün hayırla yâd edilmesi ve anılması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ancak, vefasızlık ve nankörlük dolu saldırılara da tanık olmaktayız. Bu hâl, Atatürk’ün büyük Türk milletini birleştiren bir değer olmasından ürkenlerin her zaman başvurduğu bir tavır olmuştur. Ona karşı yapılan saldırıların ve atılan iftiraların temelinde, Türklüğün bekasına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik hazımsızlık vardır. Amaçları, Mustafa Kemal’in itibarının sarsılması ve bu yolla onun eserlerinin kıymetinin yok edilmesidir. Bu saldırıların, bir taraftan cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığıyla maruf “Türk ordusu kazanacağına Yunan kazansaydı.” diyenlerden, diğer taraftan da onun inkılaplarına ve ilkelerine sözde sadık görünen gardıropçu gruplardan gelmesi dikkat çekicidir. Atatürk’ün ardından mirasını istismar ederek onun yolunu dönüştürmeye çalışmak, en az onun eserlerini ve manevi şahsını hedef almak kadar düşmanca bir tutumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bütün bu zevata karşı Türk milliyetçileri cumhuriyetimizin bekçileri olarak tetiktedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün çağlar öncesinden 20’nci yüzyıla taşıdığı kadim sırrı ve Türk milletinin büyük ideallerini gelecek yüzyıllara taşımaya ve yaşatmaya yeminliyiz. Bu düşüncelerle ebediyete intikalinin 81’inci yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu vatan için şehit düşmüş, gazi olmuş tüm kahramanlarımızı bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Sayın Başkan, 19’uncu ve 20’nci Dönem Milletvekili, eski Dışişleri Bakanlarımızdan ve akademi dünyasının önemli isimlerinden Profesör Doktor Mümtaz Soysal’ın vefatını dün üzüntüyle öğrendik. Özellikle Kıbrıs ve sözde Ermeni meselesine ilişkin uluslararası platformda başarılı çalışmalar gerçekleştiren Mümtaz Soysal, Türkiye’nin yetiştirdiği başarılı bir bilim insanı, anayasa hukukçusu ve siyasetçisiydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin ve bağlayın lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Fatma Kurtulan; buyurun.

23.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, İpekyolu Belediyesi Eş Başkanları Azim Yacan ve Şehzade Kurt’un tutuklandığına, kayyum atamalarının iktidar tarafından meşru gösterilmeye çalışıldığına ve kayyum atanan HDP’li belediye sayısının 16’ya yükseldiğine, kadınlara yönelik saldırıların arttığına, gençliğe yönelik gözaltıların devam ettiğine, İstanbul ili Vatan Emniyet Müdürlüğünde gözaltında bulunan HDP Gençlik Meclisi üyelerinin kötü muameleye maruz bırakıldığına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

31 Mart 2019 seçimlerinde oyların çoğunu alarak seçilmiş 3 büyükşehir, 1 il, 12 ilçe olmak üzere hâlihazırda 16 belediyemiz gasbedildi. Kendisine herhangi bir tebligat dahi yapılmayan Kızıltepe Belediye Eş Başkanımız sabah belediyeye gittiğinde belediyenin karakola çevrildiğini görüyor. Dün gece itibarıyla bir süredir gözaltında olan İpekyolu Belediye Eş Başkanlarımız Azim Yacan ve Şehzade Kurt tutuklandı. Kayyum atamaları iktidar tarafından meşru gösterilmeye çalışılsa da tamamen keyfiyetle halk iradesinin gasbından başka bir şey değildir, talandan başka bir şey değildir. Nitekim, kayyum yolsuzlukları âdeta tescillenmiştir. Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmeler sırasında Komisyon üyesi vekilimizin bir sorusu üzerine verdiği cevapta Sayıştay Başkanı Baş şöyle demiştir: “2017 yılında 31 müzekkerenin tamamına yakını kayyum atanan belediyelere ilişkin suç duyurularıdır.” Tekrar kayyum atanan belediyelerimizde yine aynı icraatların gerçekleşeceği açıktır.

Değerli arkadaşlar, partimize dönük baskıları sürekli burada gündeme getirmeye çalışıyoruz. Son günlerde de kadınlara yönelik saldırılar fazlasıyla artmış durumda. Geçtiğimiz hafta Van ve Ankara’da onlarca kadın arkadaşımız gözaltına alındı. Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olan 25 Kasım yaklaşırken gerçekleşen bu gözaltı ve tutuklamaların kadınların susturulmasından başka bir amacı yoktur. İktidar bilmelidir ki kadınlar, bu zihniyeti kayyumlardan, eş başkanlık sisteminin hedef gösterilmesinden, İstanbul Sözleşmesi ve nafaka hakkımızın gasbedilmesinden biliyorlar, iktidar ve ortağının politikalarına boyun eğmeyeceklerini en iyi bu isimler biliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yine, gençliğe yönelik gözaltı furyası devam ediyor. Geçen hafta sonu İstanbul’da yapılan ev baskınlarında tamamı HDP Gençlik Meclisinden 36 arkadaşımız gözaltına alındı. Şu an Vatan Emniyette tutulan gençlere çıplak arama dayatıldı. Gençler bu dayatmaya karşı açlık grevine başladı. Ters kelepçeli olarak adliyeye getirilen Gençlik Meclisi üyelerimizin gözaltı süreleri dört gün uzatıldı. Gençlik Meclisi üyelerimizin tamamı adliyedeki beyanlarında kötü muameleye maruz bırakıldıklarını ifade etti. Gözaltında bulunan gençlerden Metin Yılmaz’ın adliyeye götürüldükten sonra getirildiği emniyette çıplak aramayı reddettiği için kamerasız bir odada işkenceye maruz bırakıldığı ve şu an yürümekte zorlandığı ortaya çıktı. Avukatlar, sağlık raporu için hastaneye götürülen gençlerin sevki sırasında kelepçelerin aşırı sıkılmasından dolayı bileklerinde morluklar oluştuğunu aktarıyor. Rapor almak isteyen gençlerin doktor tarafından odadan çıkarıldığı belirtiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bağlayalım lütfen Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Türkiye “işkenceye sıfır tolerans”ından “her yerden işkence”ye dönüştü. Gençlerden elinizi çekin diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay.

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a Allah’tan rahmet dilediğine, devlette, siyasette ve toplumsal yaşamda tefessüh süreci yaşandığına, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerinde konuşma yapan Sağlık Bakanının salondaki bürokratlar tarafından alkışlanması olayının tekerrür etmemesi adına gerekli uyarıların yapılmasını talep ettiklerine, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümü vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmaya ve Anıtkabir’deki devlet töreni sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a iltifat sloganları atılmasına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Diğer mevkidaşlarımın da bahsettiği gibi, biz de Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu olarak, devlet, siyaset ve hukuk insanı, mümtaz şahsiyet Mümtaz Soysal’ı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Merhuma Allah’ımdan rahmet diliyorum, milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; eskiden devletin bir adabı vardı, eskiden devlette, kamuda liyakat vardı, eskiden gelenek ve görenekler vardı. Türkiye’de gerçekten hem devlette hem siyasette hem toplumsal yaşamda bir tefessüh süreci yaşıyoruz, bir çürüme süreci yaşıyoruz. Buna çok üzülüyorum.

Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığımızın bütçesi görüşülüyor. Sayın Sağlık Bakanı bir konuşma yapıyor ve salondaki bürokratlar, Sayın Bakanın konuşması tamamlandıktan sonra, sanki bir stadyumdaymış, bir gazinoda güzel şarkı söylemiş bir sanatçıyı, bir tiyatroda muhteşem bir oyun sergilemiş bir oyuncuyu alkışlar gibi Sayın Bakanı alkışlıyorlar. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk defa yaşanan bir kepazeliktir. Bu konuda en azından bundan sonra bu tür olaylara meydan verilmemesi noktasında yüce Başkanlığınızı ve bütçe nedeniyle Meclise gelen bakanlara, Başkanlığınız aracılığıyla, bundan sonra bunun tekerrür etmemesi adına gerekli uyarıların yapılmasını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak talep etmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Benzer olaylarla tekrar karşılaşırsak, biz orada gerekirse Meclisin şan ve şerefini korumak adına müdahale de ederiz. Meclis, her şeyin ve herkesin üstündedir. Meclise gelen bürokratın, bakanını ne kadar severse sevsin, bakanı ne kadar iyi bir konuşma yapmış olursa olsun -o ayrıca tartışılır- böyle bir tezahürat ve alkışlama hakkı yoktur, olamaz.

Tabii, biraz önce söyledim: Eskiden var olan bir sürü güzelliği kaybettik. Sayın Başkan, bu millet öyle bir millet idi ki -ki hâlâ milletimiz öyle- arabamızla mezarlığın kenarından geçerken arabada, radyoda bir müzik çalarsa onu kapatırdık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Mezarlığın yanından geçiyoruz, bir saygımız olsun.” diye düşünürdük. Ama şimdi, maalesef, kabir başında, mezar başında, bindirilmiş kıtaların Anıtkabir meydanında slogan atmaları; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcı ve kurucusunu anarken ondan bahsetmeyip mevcut Cumhurbaşkanına iltifat sloganları atmaları da bugün Plan ve Bütçede yaşanan kadar nezaketsiz ve edepsiz bir olaydır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayalım lütfen.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Burada, tabii, asıl merak edilmesi gereken şudur: O esnada, devlet töreninin yapılacağı esnada orada bulunması gerekenler belliyken; sembolik olarak okullar, devlet erkânı ve askerî mensuplar, yüksek yargı mensupları orada olması gerekirken, kabri ziyaret etme gereği duymayan, Erdoğan lehine dakikalarca tezahürat sloganı atıp orayı terk edenlerin; milletvekillerimiz Anıtkabir’e arabalarıyla sokulmamışken, milletvekillerimiz 2 kilometre yürürken -yürürler, 200 kilometre de yürürler ama- ilgisiz birçok bürokratın arabasıyla girdiği yere Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arabayla sokulmuyorken kimi holiganların oraya kim tarafından, nasıl sokulduğunun hesabını da ya Anıtkabir Komutanlığı ya Millî Savunma Bakanlığı bu aziz millete ve yüce Meclise vermek zorundadır.

Sayın Başkan, Cumhurbaşkanımızın 10 Kasımlarda Atatürk’e yönelik geriye dönük de yüksek reflekslerini bilirdik. Son zamanlarda da Sayın Cumhurbaşkanının Atatürk’e olan sevgisi, şükran ve minnet duygusu sanıyorum herkes gibi, millet gibi, 82 milyon gibi oluyor diye de bir umudumuz artmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bitiriyorum.

Ama huylu huyundan vazgeçmiyor. Sayın Cumhurbaşkanı, gene bu 10 Kasım günü Osmanlı’yı önceleyen, Atatürk’ün eleştirilebileceği bir tartışma zeminine kendisi de birinci eleştiriyi yaparak bir altyapı oluşturacak konuşma yaptı.

Sayın Başkan, hiç şüphesiz, tarih de tarihî şahsiyetler de eleştirilir, ben eleştirilmez demiyorum ama siz 10 Kasımda bunu yaparsanız, toplumu Osmanlıcı-cumhuriyetçi seçeneklerine zorlarsanız, bir, bu yakışık almaz; ikincisi, niyetinizin fitne fesat ve nifak olduğunu herkes görür. Bu yüzdendir ki bu 10 Kasım, bundan öncekilere göre, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı, 82 milyon, Türkiye’nin 780.500 kilometrekaresinin her metrekaresinde dokuzu beş geçe Ata’ya saygısını göstermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım, bağlayalım sözlerimizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben, Cumhurbaşkanının 10 Kasımdaki “Mustafa Kemal Atatürk’ün yanlış yapmış olabileceği” sözünün topluma fitne fesat ve nifak tohumu ekmekten başka hiçbir işe yaramayacağını düşünüyorum, partimizin de kanaati böyledir. Bundan büyük üzüntü duyduğumu, bunun Cumhurbaşkanımıza yakışmadığını bu vesileyle Genel Kurulda beyan etmiş olalım istedim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanının konuşması sırasında gerçekleşen olayı Meclis Başkanlık Divanı olarak değerlendireceklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Plan ve Bütçe Komisyonunda gerçekleşen olayla ilgili talebinizi not aldım, Meclis Başkanı ve diğer başkan vekilleriyle paylaşacağım, değerlendirmelerimiz size yansıtılacaktır mutlaka.

Teşekkürler.

AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Mevlid-i Nebi Haftası’na, vefat eden Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı, eski Dışişleri Bakanı Mümtaz Soysal’a, 12 Kasım Düzce depreminin 20’nci yıl dönümü vesilesiyle Düzce, Bolu ve Erzincan depremlerinde hayatını kaybeden vatandaşlara ve 10 Kasım şehit edilişinin 3’üncü yıl dönümünde Derik eski Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk'e Allah’tan rahmet dilediğine, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın Plan ve Bütçe Komisyonunda yaşanılan olayla ilgili ifadelerine ve Meclisin mehabetine, usulüne uygun olmayan her türlü eylemin karşısında olduklarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Kasımdaki sözlerinin Atatürk’ün şahsına değil, geçmişimize, tarihimize kin kusanlara yönelik olduğuna ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi bir hafta olmasını ümit ediyorum.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hazreti Peygamber’imizin dünyayı teşrif ettikleri gün olan Mevlidi Nebi Haftası’na, kandiline hep beraber ulaşmanın bahtiyarlığını yaşadık. Bir kez daha milletimizin ve tüm İslam âleminin Mevlit Kandili’ni tebrik ediyorum. Hazreti Peygamber’imize salat ve selam gönderiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Ağustos depreminden üç ay sonra Düzce’de 12 Kasım 1999’da meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki depremin üzerinden yirmi yıl geçti. Maalesef Düzce’de 710, Bolu’daysa 48 insanımızı kaybettik. Yine, 12 Kasım 1941 tarihinde Erzincan’da 40 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiği bir deprem oldu. Depremde kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin’in Derik Belediyesine Başkan Vekili olarak atanan ve 10 Kasım 2016’da makamında uğradığı alçak terör saldırısında şehit olan Kaymakamımız Muhammed Fatih Safitürk'ü de şehadetinin 3’üncü yıl dönümünde rahmetle ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün hayatını kaybeden, akademi ve siyaset dünyamızda önemli çalışmalarda bulunmuş önemli isimlerden eski Dışişleri Bakanlarımızdan Profesör Mümtaz Soysal’a da Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Engin Bey’in az önce Plan ve Bütçeyle ilgili ifade ettiği iddiasını biz de incelemeye değer bularak az önce Sayın Başkanla görüşme imkânı bulduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey’in ifade ettiği gibi, çok sayıda olmayan, belki de Meclis tecrübesi eksik olan, ilk kez gelen birkaç bürokratın maalesef öyle bir yaklaşımı olmuş; Sayın Başkan da gerekli müdahaleyi yapmış, yerine getirmiştir. Meclisin mehabetine, usulüne uygun olmayan her türlü eylemin karşısındayız, buna da izin vermemek gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yine az önce Sayın Grup Başkan Vekilinin âdet üzere her konuşmasında Cumhurbaşkanımıza nasıl bir sataşma yaparım yaklaşımından sonra şunu ifade etmek isterim: Sayın Cumhurbaşkanımızın 10 Kasımdaki konuşmasında ifade ettiğini aslında milletimizin kahir ekseriyeti yakinen anladı; hissettim. Cumhurbaşkanımızın sözleri, geçmişimize, tarihimize kin kusanlaradır oysa geçmiş de bizim, gelecek de bizim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Cumhuriyete faydası olmayanlara, Atatürk maskesi takarak bu millete husumet besleyenleredir Sayın Cumhurbaşkanın ifadeleri, yoksa Sayın Başkanın ifade ettiği gibi Atatürk’ün şahsına değildir.

Tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Turan.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekilinin, aynı şartlarda emekli olan vatandaşlar arasında meydana gelen ücret farklılıklarının araştırılması, sosyal güvenlik prim gün sayısı artışına rağmen emekli maaşlarında düşüş sorununa çözüm bulunması amacıyla 5/8/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/1707) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/11/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                        Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                          İzmir

                                                                                                                    İYİ PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekili tarafından "Aynı şartlarda emekli olan vatandaşlarımız arasında meydana gelen ücret farklılıklarının araştırılması, sosyal güvenlik prim gün sayısı artışına rağmen emekli maaşlarında düşüş sorununa çözüm bulunması” amacıyla 2/8/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/11/2019 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi İYİ PARTİ Grubu adına Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu konuşacaktır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Kabukçuoğlu, süreniz beş dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkanım, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elimde 2 tane fotoğraf var. Birisi, gençliğinde çok çalışmış ve emekli olduktan sonra huzur içinde olan bir çift. Bir diğeri de, bunlar da bizim garibanlar. Gençliklerinde çalışmışlar, emekli olmuşlar ama geçim yok, dirlik yok, bunalım içerisinde, yokluk içerisinde kıvranıyorlar.

Dünyada sosyal güvenlik sistemleri, çalışırken ödenen primler oranında emekli maaşı ödenmesini ve aktif sigortalılık süresinin uzun tutulmasını teşvik eder. Böylece ne kadar çok prim öderseniz o kadar emekli aylığı alırsınız. Sosyal güvenlik sistemi, daha çok çalışan, refah içinde yaşamak isteyen emeklilikler üzerine kurgulanır.

Sosyal güvenlik sistemimizde 1999 ve 2008 yıllarında yapılan iki ayrı düzenlemeyle aylık bağlama oranları düşmüştür. Hesaplama yöntemi değişmiş, emekli olan vatandaşımız, ciddi zararlara uğramış bulunmaktadır. Nitekim 2002 yılında ortalama asgari emekli aylığının asgari ücrete oranı yüzde 132 iken, 2017 yılında bu oran yüzde 96’ya düşmüştür. Halen ülkemizde asgari ücretin yarısı kadar maaş alan emekli vatandaşlarımız vardır. 2019 yılında asgari emeklilik maaşının 1.000 Türk lirası olması, övünülecek değil, üzülünecek bir durumdur.

Son düzenlemeyle gelen, çalıştıkça emekli maaşının düşmesi uygulaması, sigorta prim gününü dolduran vatandaşlarımızın bilinçli olarak sistemden çıkarılmasına neden olmaktadır. Zaten ülkemizde 2,5 çalışana 1 emekli düşerken, 4,5 milyon kayıtlı ve bir o kadar da kayıtsız işsizle dünya ortalamasının çok altındayız. Yanlış politikalarla sosyal güvenlik sistemi, içinden çıkılamaz bir noktaya getirilmiştir. Meclisimizde kurulacak bir araştırma komisyonuyla sosyal güvenlik sistemimizdeki yanlışların araştırılması, özellikle devletin sosyal koruması altındaki bu kesimimizin refahını artıracak tedbirlerin araştırılması, görevimizdir; milyonlarca insanımız bizden bunu beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin sorunları sadece maaşla da sınırlı değildir. 2000 sonrası emekli olan vatandaşlarımızın intibak sorunu hâlen devam etmektedir. “Yaşlanınca, hastalık sahibi olunca en azından sağlığım garanti altında olsun.” diye prim ödeyen emeklilerimizden sağlıkta katkı payı alınması da ayrı bir garabettir.

Bir diğer husus, emeklilerimizin dörtte 1’inin ev sahibi oluyor olmasıdır. Sosyal konutta vatandaşlara hizmet olsun diye kurulan Toplu Konut İdaresi, sosyal konut yapmak yerine, lüks konutlara yönelmiş olup dar gelirli vatandaşlarımızın problemiyle ilgilenmez hâle düşmüştür.

Emekliler Derneği Genel Başkanının da belirttiği gibi: “Bir devletin haysiyeti, gururu, insanına, emeklisine, işçisine verdiği mutluluk kadardır.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kabukcuoğlu.

Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ’nin emeklilikle ilgili gündeme getirmiş olduğu bu problem, gerçekten oldukça ciddi bir problem. Ciddi bir problem çünkü aşağı yukarı 8 milyon insanı ilgilendiren bir problem, ki bu, az bir rakam değil. Gerçekten de bu insanlar, tuhaf bir durumda kalıyorlar. Ya çalışabilecekleri hâlde çalışmayıp evde oturup emekliliği bekliyorlar ya da eğer çalışıyorlarsa da patronlarından kendilerini sigortalı yapmamalarını istiyorlar çünkü çalıştıkça neredeyse emekli maaşı azalmaya başlıyor. Şimdi, bu durumda bu bir sıkıntı, bir sorun ve bunun bence -anladığım kadarıyla- asıl ortaya çıkış biçimini “kayıt dışılık” diye belki ifade etmemiz lazım. Çünkü insanlar sigortalı oldukları zaman maaşlarının düşeceğini hissettiklerinden dolayı kayıt dışı kalmayı tercih edebiliyorlar.

Biliyorsunuz ki Türk ekonomisinin en önemli sorunlarından bir tanesi kayıt dışılıktır ve bu, kayıt dışılık meselesini de ilgilendirdiği için bu önergenin bence de araştırılması gerekiyor çünkü 8 milyon insanımızı ilgilendiren böyle bir konuyu anlamamız lazım. Nedir problem? Problem, esas itibarıyla, 2008 yılında sosyal güvenlik sisteminde yapılan reformlardan kaynaklanıyor. 2000’den önce başka bir sistem uygulanıyordu, 2000-2008 yılları arasında başka bir sisteme geçilmişti, 2008’den sonra da yine başka bir sisteme geçilmişti, dolayısıyla da 3 ayrı emeklilik hesabı bir bakıma yapılmak durumunda kalınıyor.

Sosyal güvenlik sisteminin bu hâle gelmiş olması, yeniden düşünmemizi ve gerçekten daha temelli, daha yapısal bir reformu gündeme getirmemizi gerektiriyor. Ama her şeyden önce, sosyal güvenlik sistemimizin bu meselesiyle ilgili bu araştırma önergesini desteklememiz ve bu araştırma önergesi çerçevesinde konuşabilmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Katırcıoğlu.

Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Kani Beko konuşacaktır.

Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emekli maaşlarıyla ilgili almış olduğum söz, gerçekten, yapmış olduğumuz araştırmalar içerisinde çok vahim bir tabloyla karşı karşıya kaldığımızın ifadesidir.

Bugün, baktığımızda, Türkiye’de emekli kardeşlerimizin 248 bine yakını -maalesef, üzülerek söylüyorum- 1.000 TL maaş almaktadır. 248 bin emekli kardeşimiz 1.100 TL maaş almaktadır. 220 bin emekli arkadaşımız da 1.100 TL ile 1.200 TL arasında maaş almaktadır. 6 milyon 850 bin emekli 2.000 TL’nin altında maaş almaktadır.

Sevgili milletvekillerim, bugün Türkiye’de 12 milyona yakın emekli arkadaşımız var. 12 milyona yakın emekli arkadaşımızın 8 milyonu, maalesef, açlık sınırının altında maaş alarak yaşamaktadır. 5 milyona yakın emekli, ikinci işte çalışmakta ve bazı emekli kardeşlerimiz de yeniden iş aramaktalar. Bunlarla birlikte, Türkiye’deki emekli kardeşlerimiz, insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri, hak ettikleri bir maaşı talep etmektedirler.

Sevgili arkadaşlarım, değerli kardeşlerim; Avrupa standartlarına baktığımızda, Avrupa’da emekli kardeşlerimizin sendikaları var ve o sendikaların bir de federasyonları var. Yani sarayın iki dudağı arasındaki 12 milyon emekli, sadece insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir maaş talep etmiyorlar; emekli kardeşlerimiz de Avrupa’da olduğu gibi, ekonomik, demokratik, siyasi, sosyal haklarını sendikaların yetkileriyle talep etmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, sevgili kardeşlerim; bugüne geldiğimizde -maalesef, üzülerek söylüyorum- Türkiye’de emekli olan kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın ve ağabeylerimizin çok zor koşullarda yaşadıklarını hepimiz biliyoruz. Akşamları hava karardıktan sonra siz pazar yerlerine gidin, o pazar yerlerinde kendisini kimseye göstermeden pazar artıklarının nasıl toplandığını, 1.000 lira maaş alan emeklileri orada göreceksiniz.

Bunlarla birlikte, son olarak şunu söylemek istiyorum: 2000 yılı öncesi ve 2000 yılı sonrası emekli olan arkadaşlarımıza bağlanan maaşı bir türlü anlatamadınız, biz de bunları anlayamadık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerimizi bağlayalım Sayın Beko.

KANİ BEKO (Devamla) – 2000 yılı öncesi maaş alanlar ile 2000 yılı sonrası maaş alanların arasındaki maaş farkını gasbettiniz. Bu, hem eşitsizlik hem de Anayasa’ya aykırı olduğundan dolayı mutlaka ama mutlaka bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz intibak yasasını çıkarmalıyız. Emekli arkadaşlarımızın hak ettikleri, insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir maaşı bu Meclisten çıkarmamız gerektiği inancındayım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beko.

Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Orhan Yegin’e ait.

Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. İYİ PARTİ Grubunun vermiş olduğu öneri hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milletimizden yetkiyi aldığımız günden bugüne, her zaman milletimizin sorunlarıyla, talepleriyle ilgilenmek ve bu sorun ve taleplerin önündeki engelleri ortadan kaldırmak, çözüme kavuşturmak üzere büyük bir gayreti ortaya koymuş bir hareketiz hamdolsun. Bu sebeple yaptığımız birçok düzenlemenin yanında, iktidara gelince ilk yaptığımız işlerden bir tanesi de emeklilerimizin sorunlarıyla ilgilenmek ve standartlarını yükseltecek düzenlemeleri hayata geçirme gayreti olmuştur. Bu alanda çok önemli reformları hayata geçirdik.

Bugüne kadar emeklilerimiz için yaptıklarımızdan bazılarını hızlıca sayarsak daha önce başvuru sonrası aylarca süren emekli aylığı bağlanma süresini bugün hamdolsun on beş güne indirmeyi başarmış; emeklilerimize yapılan ödemelerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında toplam bütçe içerisinde yüzde 4,8’ken bu oranı 2018 yılında yüzde 6,75’e çıkaracak düzenlemeleri, zamları yansıtmış bulunmaktayız. Emeklilerimize Ramazan ve Kurban Bayramlarında biner TL bayram ikramiyesi veren düzenlemelerden emeklilerimizin promosyon almalarını, yaklaşık 4 milyar TL’lik bir kaynağın dağıtılmasını sağlayan düzenlemelere, doğumla Türk vatandaşı olup daha sonra vatandaşlığını kaybedenlere Türk vatandaşı olarak geçirdikleri süreleri borçlanma hakkına kadar, vefat eden sigortalılarımızın 65 yaşından büyük, muhtaç durumda olan anne ve babalarına hiçbir şart aranmaksızın maaş bağlanmasına kadar birçok düzenlemeyi yaptık. Bunların dışında, vakit darlığından dolayı değinemediğim daha birçok iyileştirme yapıldı bu alanda.

Kıymetli milletvekilleri, bugün her duruma itiraz ederek yetersiz olduğunu söyleyenler, Türkiye’nin nereden nereye geldiğine bence iyi bakmalıdırlar. O dönemde, verilen üç kuruş emekli maaşını almak için bile banka önlerinde geceden sıraya giren hatta o sıralarda hayatını kaybeden insanlarımızın, emeklilerimizin çektiği çileleri bitiren düzenlemeleri kendi dönemlerinde yapılmış düzenlemeler sanmamalılar. Bunların hepsi ve benzerleri tarih oldu hamdolsun.

Grup önerisinde prim gün sayısını doldurup yaşı bekleyenlerin ilave çalışılan her yıl için emekli aylığının azaldığını belirtiyorlar. Emeklilik sisteminde sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için 1999 ve 2008 yıllarında 2 reform süreci yaşanmıştır. Sigortalıların kazanılmış haklarının korunması için emekli aylıkları, hizmetlerinin geçtiği dönemlerde geçerli olan aylık bağlama sistemleri esas alınarak hesaplanmaktadır. Bu nedenle günümüzde 8/9/1999 tarihi ve öncesi birinci dönem…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bağlayalım sözlerimizi Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Devamla) – …9/9/1999 ila 1/10/2008 tarihleri arası ikinci dönem ve 1/10/2008’den sonrası üçüncü dönem olmak üzere üç farklı dönem bulunmaktadır. 2008 sonrası kurgulanan sistem kendi içinde tutarlıdır ve çalıştıkça aylıkların düşmesi bir yana, tam aksine sistemde kaldıkça aylıklar yükselmektedir. Ancak, söz konusu düzenlemeler arasında aylıklar karşılaştırıldığında farklılık gözükmektedir. Bu farklılaşmanın temel nedeni, 2008 yılında yapılan düzenleme değil, 2008’den önce 1999 yılında ve 1999’dan önceki sistemlerin farklılığı ve o dönemlerde geçen çalışma sürelerinin, aylık bağlama oranlarının veya asgari aylık katkı oranlarının farklılığıdır.

Dolayısıyla, sosyal güvenlik sisteminde en önemli şey sürdürülebilirliği sağlamaktır. 1999 yılında bu düzenlemeyi yapanlar, 1992 yılında yine o sistemde yapılan yanlışlığın bedeli olarak ondan sonraki sigortaları ödetmek için onu yaptılar. Bugün, 2008 yılında bir düzenleme yaptık ve on bir on iki yıldır hiç dokunmadığımız bir düzenlemeyle devam ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım topluyorum.

Gelişmiş Avrupa ülkelerinde, gelişmiş ülkelerde bile her beş yılda 1 emeklilik sistemiyle oynanıyor.

Son cümlemiz şudur: Hep beraber el ele vereceğiz, kaynaklarımızı hep beraber çoğaltacağız, imkânlarımızı hep beraber büyüteceğiz; kuru muhalefet yapmayacağız, birbirimize kuru karşıtlık yapmayacağız, hep beraber gerekli düzenlemelerin altına imza atıp memleketi büyütüp bu büyümeden dar gelirli, emekli, asgari ücretli kim varsa öğrenci, yaşlı, herkese bunları yansıtacağız, hep beraber.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yegin.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından, ekonomik krizin nedenlerinin ve krize bağlı intiharların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 12/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/11/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                  Fatma Kurtulan

                                                                                                                                         Mersin

                                                                                                                         HDP Grubu Başkan Vekili

Öneri:

12 Kasım 2019 tarihinde Mersin Milletvekili Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan tarafından verilen 4169 grup numaralı ekonomik krizin nedenlerinin ve krize bağlı intiharların tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/11/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki konuşacak.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Türkiye’de bir ekonomik çöküş yaşanıyor. Bu çöküşün önüne geçilmesi, ekonomik krizin nedenlerinin ortaya çıkarılması ve önlemlerin alınması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyoruz.

Biliyorsunuz, TÜİK her ayın başında enflasyon rakamlarını açıklıyor, en son ekim ayı enflasyonu açıklandı: Yüzde 8,55. Fakat ekonomiyle uğraşanlar bunun geçici olduğunu, mevsimsel etki nedeniyle 8,55 olduğunu; kasım, aralık ayında enflasyonun yine yüzde 10’un üzerine çıkacağını söylüyorlar.

Bu enflasyon rakamları belirlenirken sepette 418 tane mal ve hizmet var, enflasyon bunlardaki fiyat artışı esas alınarak belirleniyor. Bunun önemli bir bölümünü, 418 kalemden 133’ünü gıda ve alkolsüz içecekler oluşturuyor. Bu 133 kaleme “gıda enflasyonu” deniliyor. Peki, bu mutfağı ilgilendiren gıda enflasyonu oranı kaç? Yüzde 31. Yani halkı doğrudan ilgilendiren enflasyon yüzde 31. Eylül ayında elektriğe zam yapıldı, ne kadar? Yüzde 15. Son bir yılda elektriğe yüzde 60,9; doğal gaza yüzde 52; akaryakıta yüzde 30 zam yapıldı. Sanayide üretimin temel girdilerinden olan elektrik ve doğal gaza yapılan zam oranı yüzde 57,8’e ulaşmış durumda. Bu ne demek? Sanayide üretim kapasitesinin düşmesi demek, vardiya sayılarının azalması demek ve bunun sonucunda da işçilerin işine son verilmesi demek.

“Enflasyon yüzde 8,5.” diyorsunuz “Yüzde 10’un altına düştü.” diyorsunuz “Ekonomi iyiye gidiyor.” diyorsunuz ama 2019 yılı yeniden değerleme oranı ne kadar: Yüzde 22,58. Bu, ne demek? Trafik harcı ve cezalarına yüzde 22,58 zam yapılacak. Bu, ne demek? Pasaport harçlarına yüzde 22,58 zam yapılacak, emlak vergisine yüzde 22,58 zam yapılacak. Hani enflasyon düşmüştü? Hani enflasyon yüzde 8,5’tu? Olsun.

İşsizlik oranı ne kadar? Yüzde 14. Üniversite mezunu işsizlerin oranı ise yüzde 25 civarında yani üniversite mezunlarının her 4’ünden 1’i işsiz. Yine, ekonomiyle uğraşanlar, eğer böyle giderse çok kısa sürede işsizlik rakamının yüzde 20’ye ulaşacağını söylüyorlar. Benim milletvekili olduğum Batman’da işsizlik oranı yüzde 27 ve yoksulluk diz boyu.

Kamuoyu araştırmalarında halka “En büyük sorun nedir?” diye soruyorlar, herkes hemen hemen aynı yanıtı veriyor: Ekonomi ve işsizlik. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişle birlikte ne olacaktı: Ekonomi uçuşa geçecekti. Evet, uçuşa geçti ama tepetaklak.

Ekonomik krizin sosyal yansımalarından birisi de ödeyemediği borçları ve işsizlik nedeniyle intihara yönelen yurttaşlarımızın sayısındaki artış. Geçen hafta, on beş yıldır aynı evde yaşayan 50’li yaşlarda 4 kardeşin dramatik biçimde intihar etmesine hep birlikte tanık olduk. Bu 4 kişinin intiharından sonra bazı şeyler öğrendik. Bakkala borçluydular, manava borçluydular, BEDAŞ birkaç saat sonra gelip elektriklerini kesmişti. Ayrıca, evi geçindiren, müzik öğretmeni olan Oya Hanımın ise maaşında birden fazla haciz vardı.

İstanbul Fatih’te yaşanan bu intihardan sonra yine dramatik bir intihar vakasıyla Türkiye uyandı, sarsıldı. Bir baba, yine ekonomik nedenlerle önce çocuklarını ve eşini zehirledi, ardından da intihar etti. Evet, ekonomik kriz, artık yurttaşları intihara sürüklüyor.

Lütfen bir gün semt pazarlarına gidin. Ama ne zaman? Akşam semt pazarlarının dağıldığı saatte. Onlarca aile göreceksiniz, onlarca aile. Çöpe atılmış o sebze-meyvelerin içerisinde yenilebilecek olanları ayıklamaya çalışan onlarca aile. Fark etmez, en lüks semtteki semt pazarında da en yoksul mahalledeki semt pazarında da bunu göreceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayalım Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Pek çok şehirde ışıklarda dilenen, her ışıkta dilenen kadınlar, her ışıkta üç kuruş için cam silmeye çalışan çocuklar göreceksiniz. Peki bu intiharların yanında, bu ekonomik krizin yanında iktidar ne diyor? Hiçbir şey. Ekonomi toz pembe! Ama çok kötü bir laf ediyor iktidar, diyor ki: “İtibardan tasarruf edilmez.” Tam da tasarruf edilmesi gereken bir dönemde saraylar yaptırmaya devam ediyor, uçaklar almaya devam ediyor, lüks araçlar almaya ve kiralamaya devam ediyor.

Çıkın bir gün… “Çıkın” dediğim, zaten çıkıyoruz, hepimiz görüyoruz, Meclisin önünde onlarca lüks araç var. Markalarını söylemeye gerek yok. Lütfen sorun, bunların her birinin Meclise, bütçeye maliyeti ne kadar? Her bir tanesinin görevlisiyle beraber 30 bin TL civarında; bir tane aracın, tek bir aracın Meclise maliyeti 30 bin TL civarında. Neredeyse 15 tane asgari ücret yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Aylık.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Aylık, elbette aylık, elbette aylık.

Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bir baba, eşini ve çocuklarını zehirleyerek intihar ediyorsa lütfen itibardan tasarruf edin. 4 kardeş, eğer yoksulluk, borç nedeniyle intihar ediyorsa lütfen itibardan tasarruf edin. Çocuklar dileniyor, cam siliyorsa lütfen itibardan tasarruf edin. Esnaf borç nedeniyle kendisini yakıyorsa lütfen itibardan tasarruf edin. Yurttaşlarımız yatağa aç giriyorsa lütfen itibardan tasarruf edin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tiryaki.

Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak konuşacaktır.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HDP’nin önergesi üzerinde söz aldım. Konu son derece önemli, ağır bir toplumsal travmanın yansımasının araştırılması isteniyor burada ve bunun için de duyarlı olmanızı bekliyoruz.

Son yaşanan olaylara biraz önce sayın vekil değindi. Son olaylar aslında buz dağının üstündeki değil, altındaki işaretleri hepimize gösteriyor. Burada o kadar önemli travmalar, toplumsal travmalar yaşanıyor ki. Bunun temelinde ekonomi var arkadaşlar. Geçtiğimiz günlerde Antalya’da yaşanan, ondan önceki hafta İstanbul’da yaşanan ve daha öncesinde kendisini yakan, çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden o kadar çok insan var ki hiçbirimiz bunları dinlemiyoruz. Bu siyasi bir konu değil arkadaşlar. Hiç olmazsa bir beş dakikamızı, on dakikamızı ayırıp kendi kendimize kaldığımız zaman neden insanlar bu noktaya geldiler, neden insanlar kendilerini yakıyorlar, neden insanlar intihar ediyor, bunları oturup değerlendirmemiz lazım ve bunun temelinde ekonominin olduğunu, geçinememe durumunun söz konusu olduğunu hepimizin bir kere daha dönüp düşünmesi lazım.

Bizlerin böyle büyük ekonomik sıkıntıları yok, buradan bir maaş alıyoruz ama Türkiye’deki işsiz rakamına baktığınız zaman yüreğiniz cız ediyor. Şu anda geniş tanımlı işsizlik Türkiye’de 8 milyon. Bakın, şöyle bir rakamlara baktığınız zaman zaten görüyorsunuz: 8 milyon işsiz. Bir eve bir maaş giriyor, o da işinden olmuş. Şimdi turizm sezonu bitiyor, tarım sezonu da bitti. Mevsimlik işsizlik, biliyorsunuz, Türkiye’de kış aylarında patlar. Bugünden sonra -bu rakamların hepsinin üzerinde- milyonlarca insan işsiz kalacak. Onun için oturup, burada bunları değerlendirip ülkenin gerçek gündemine yani ekonomiye dönmemiz gerektiğini bir kere daha buradan ifade etmek istiyorum.

Reel sektörün durumuna bakıyorsunuz ki son derece önemli; lokomotiftir, yeni yatırımlar yapılır, istihdam sağlarsınız; yeni yatırımlar yapılır, yeni iş alanları açılır, işsizlere iş bulursunuz, üniversite öğrencinize, nitelikli, yetişmiş üniversite öğrencinize iş bulursunuz ve bunların hiç olmazsa ülkeyi terk edip gitmesine engel olursunuz. Ama bugüne kadar yapılan şu: Sadece rant gözüyle baktığınız ülkeyi beton yığınına çevirdiniz. Bundan vazgeçip sanayi üretimine, imalat sektörüne destek vermeye yönelmiş olsaydınız zamanında, bugün bunların hiçbirini tartışmıyorduk.

1 Ocak-31 Ekim 2019 tarihleri arasındaki son rakamlara, istatistiklere şöyle bir baktık, 91 bin esnaf iflas etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen bağlayalım Sayın Budak, buyurun.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Bakın, geçen yıl döviz hareketlerinden sonra inanılmaz bir konkordato başlamıştı, şimdi tekrar başladı. Elli yıllık, altmış yıllık firmalar konkordato talep ediyorlar. İflas edenleri bilmiyoruz, iflas edip şirketini kapatanları bilmiyoruz. Konkordato aynı zamanda, ona mal üreten, tedarik sağlayan birçok alacaklıyı da yerle bir ediyor. E, dolayısıyla bu işsizliği ve arkasından gelen bu felaketleri ve arkasından gelen intiharları başka yerde aramaya gerek yok, biz Mecliste bunları tartışmak durumundayız, Mecliste bu konuları gündeme getirmek durumundayız.

Bakın, bir de şu son iki aydır, artık Maliye Bakanlığı ne yapacağını bilemez durumda, elektronik haciz yoluyla insanların hesaplarına haciz gönderiyor. Bugün bir ödemesi var esnafın, bakıyor, hesabında para yok. Bu sabah yine gerçekleşti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Efendim, hemen toparlıyorum.

BAŞKAN – Son bir kez… Lütfen bağlayalım.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Geçen ay 3,3 milyon kişiye, bu sabah da 1,5 milyon kişiye e-haciz uygulaması yapıldı, e-haciz yoluyla hesaplarına haciz geldi. Şimdi, saraydan bakıldığı zaman sanıyorum şöyle zannediliyor: Herkes hesabını kitabını biliyor, parası da var, bunu götürüp vergilerini ödeyebilir. Öyle bir şey yok. Şu anda gecikmelere vade farkı olarak devlet yüzde 2 faiz alıyor. Bankalarda yüzde 12-13 civarında faiz var, faizler düştü. Herhangi bir esnaf ya da sıradan bir vatandaş yüzde 2 faize gidip de borcunu ödememezlik yapar mı? Hiç olmazsa haber verin, haber de vermiyorsunuz. Yani yasalara göre şunu yapmak zorundasınız: Tebligat yapıp tebligatın sonucunda o insanları uyarırsınız, ödemezse gereğini yaparsınız ama maalesef durum bu. Yeni vergiler, yeni zamlar; biraz önce değinildi, tekrarlamak istemiyorum. Bütçe rakamları ortada, 89 milyar hedeflenen bütçe açığı vardı, Merkez Bankasının ihtiyat akçesini de aldınız, şu anda 125 milyara geldi, önümüzdeki sene ne olacağını bilmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Hem bütçe açığı hem cari açık, ikisi bir felaket. Bunların hepsini değerlendirdiğimiz zaman, bu öneriye lütfen destek verin.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Budak.

Öneri üzerinde son konuşma Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Recep Özel’e aittir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Bursa Milletvekilimiz Refik Özen konuşacak.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Özen.

AK PARTİ GRUBU ADINA REFİK ÖZEN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu önerinin aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisi geçtiğimiz yıl yaşanan finansal saldırılardan kaynaklı zorlu bir süreçten geçmiştir. AK PARTİ hükûmetleri olarak her türlü güçlüğün üstesinden gelme konusundaki kararlılığımızı bu alanda da gösterdik ve piyasalarımızda önce kısa vadede normalleşmeyi sağladık, orta ve uzun vadede ise sağlıklı ve güçlü büyümenin temini için yol haritamızı ortaya koyduk. Bu kapsamda, öncelikle spekülatif kur saldırılarını bertaraf ettik ve geçtiğimiz yıl Yeni Ekonomi Programı’nda yeniden dengelenmenin önemini vurguladık. Bu konuda, gururla ifade etmek isterim ki hedeflediğimizin de ötesinde bir performans sergilemekteyiz.

2018 yılı Ekim ayında yüzde 25,2 seviyesinde olan enflasyon oranını bu yılın ekim ayında yüzde 8,6 seviyesine kadar düşürdük. Önümüzdeki dönemde baz etkisiyle enflasyonun bir miktar yükselmesini ancak yüzde 12’lik hedefimizin rahatlıkla tutmasını bekliyoruz.

YEP kapsamında, program dönemi sonunda, uyumlu maliye ve para politikalarıyla, kapsamlı yapısal reformlarla enflasyonun düşük, tek haneli seviyelere inmesini hedeflemekteyiz.

İç dengelemede olduğu gibi, dış dengelemede de önemli mesafeler aldık. Bu yılın ilk yarısında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,4 oranında artan reel ihracat, üçüncü çeyrekte de güçlü görünümünü sürdürmüş ve yıllık bazda yüzde 8 oranında artmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeniden dengelenme sürecinde cari işlemler dengesinde elhamdülillah rekorlar kırıyoruz. Eylül ayında cari işlemler yıllık olarak 5,9 milyar dolar fazla vermiştir.

Beklentilere ilişkin göstergelerde de önemli iyileşmelerin olduğu dikkat çekmektedir. Ekonomik Güven Endeksi ikinci çeyrekte 81,9 iken üçüncü çeyrekte 84,6 seviyesine yükselmiştir. Ekim ayında söz konusu endeks 89,8 seviyesine ulaşmıştır. Türk lirası 31 Ağustos 2018 tarihine göre yaklaşık yüzde 11,5 değer kazanmış ve gelişmekte olan ekonomilerin para birimlerinden olumlu bir şekilde ayrılmıştır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Vekilim, millet ailece niye intihar ediyor?

REFİK ÖZEN (Devamla) – Bütün bu kazanımlarımızı önümüzdeki yıl inşallah çok daha ileri bir seviyeye taşımış olacağız.

Ekonomimizin potansiyel seviyesini yakalaması için ortaya koyduğumuz politikalarımızı ve tedbirlerimizi de bir bir hayata geçiyoruz. Bu çerçevede YEP’te 2020-2022 dönemi için her yıl yüzde 5 büyüme öngörmüş durumdayız. Ekonomimizde verimliliği ve yüksek katma değerli üretimi artırmaya yönelik uygulamalarla, güçlü, sürdürülebilir büyümeyi ve refah artışını sağlayarak yüksek gelirli ülkeler seviyesine yükselme amacımız doğrultusunda sağlam adımlarla ilerliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen Sayın Özen.

REFİK ÖZEN (Devamla) – AK PARTİ siyasetinin ilkelerini, uzun yıllar boyunca siyasi ve ekonomik buhranların acı reçetelerini yaşayan milletimiz belirlemiştir.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ekmeğin fiyatını biliyor musunuz Sayın Vekilim? Ekmek ne kadar biliyor musunuz Sayın Vekilim?

REFİK ÖZEN (Devamla) - Sadece seçim başarısını hedefleyen ve bu başarı üzerinden siyaset yapan partilerin aksine, AK PARTİ, milletimizin hak ve adalet mücadelesine sahip çıkarak hizmetlerini dün olduğu gibi bugün de tüm hızıyla gerçekleştirmeye devam etmektedir.

Sözlerime burada son verirken HDP grup önerisi aleyhinde oy kullanacağımı beyan ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özen.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 60’a göre bir söz talebimiz vardı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Tanal, söz vereceğim. Bu öneriler bittikten sonra, sisteme giren 10 milletvekiline daha söz vereceğim, siz de o isimler arasında yer alıyorsunuz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Ankara ve İstanbul illerinde kurulan Medipol Üniversiteleri hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/1575) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/11/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Ankara ve İstanbul'da kurulan Medipol Üniversiteleri hakkında iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/1575) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 12/11/2019 Salı günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Lale Karabıyık konuşacaktır.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aramızdan ayrılışının 81’inci yılında çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü özlem ve saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri tarafından vakıf ve derneklere yapılan ayrımcılıklar ve imzalanan protokoller zaman zaman gündemimize gelmişti. Bugün de İstanbul Medipol Üniversitesinin ve Ankara Medipol Üniversitesinin kurucu vakıfları ve bunlar için tahsis edilen arazi ve taşınmazlar Meclis gündemine tarafımızdan taşınmış bulunuyor.

Değerli vekiller, Türkiye Eğitim Sağlık ve Araştırma Vakfı tarafından 2009 yılında İstanbul’da İstanbul Medipol Üniversitesi kuruluyor. Vakfın ismi Türkiye Eğitim Sağlık ve Araştırma Vakfı. Peki, nasıl kuruluyor bu üniversite? İlk olarak 2009 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından kamu yararına dönük hizmetlerde kullanılması koşuluyla Maliye Bakanlığına devredilmiş olan tarihî TEKEL binası, bu Bakanlık tarafından İstanbul Medipol Üniversitesine kırk dokuz yıllığına tahsis ediliyor. Bununla kalmıyor, Medipol grubuna devredilen bir diğer yer ise Karayolları 17’nci Bölge Müdürlüğünün Kavacık’taki arazisi oluyor. Arazi önce Maliye Bakanlığına devrediliyor, ardından kırk dokuz yıllığına İstanbul Medipol Üniversitesine kiralanıyor. Hemen arkadan ne oluyor? İstanbul Büyükşehir Belediyesi arazinin imar planını değiştiriyor, özel eğitim alanına dönüştürüyor.

Bununla kalmıyor, sonrasında Sosyal Güvenlik Kurumunun Kadıköy Koşuyolu’nda bulunan 2.922 metrekarelik çok değerli bir taşınmazı, İstanbul Medipol Üniversitesine, bu defa da sadece 2 milyon 949 bin lira bedelle satılıyor.

Değerli milletvekilleri, daha sonra, 2018 yılında bu defa Ankara’da bir Medipol Üniversitesi kurulmak isteniyor ama gelin görün ki mevcut yasalar buna engel. Mevcut yasalar, düzenlemeler, aynı vakfın farklı bir ilde üniversite açmasını engelliyor. O zaman benzer isimli başka, yeni bir vakıf kurmak gerekiyor ve yeni bir vakıf kuruluyor. Bu yeni vakfın ismi de “Türkiye Eğitim Sağlık Bilim ve Araştırma Vakfı.” İstanbul’da kurulan “Türkiye Eğitim Sağlık ve Araştırma Vakfı” Ankara’da kurulan “Türkiye Eğitim Sağlık Bilim ve Araştırma Vakfı” yani bir “bilim” kelimesi ilave edilmiş oluyor.

Peki “Ankara’da kurulan Medipol Üniversitesine neler tahsis ediliyor?” derseniz, onlar da şu şekilde sıralanabilir: Aslında, bakın, tarihî garla gündemimize de taşınmıştı ama özellikle, Ankara Medipol Üniversitesine önce, Etimesgut ilçesi Aşağıyurtçu Mahallesi’nde bulunan, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ait ve 20/09/2017 tarihinde 83 milyon 575 bin lira değer biçilmiş olan 175.952 metrekarelik arsa -Medipol Üniversitesinin kurucusu olan vakfa- bedelsiz ve süresiz olarak tahsis ediliyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yanlış bilgi, bunlar doğru değil.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Ankara Medipol Üniversitesinin kuruluş aşamasında YÖK temsilcisinin de olumsuz görüş bildirdiği bilgisini almış bulunuyoruz. Buna rağmen, kurulma işlemi devam ediyor.

Ayrıca, Ankara Tren Garı yerleşkesi içerisinde yer alan bazı binaların Ankara Medipol Üniversitesine verildiği iddiaları da söz konusu.

Önceki dönemlerde ben bununla ilgili 2 defa soru önergesi verdim -belki bu soru önergelerini yanıtlasalardı bugün araştırma önergesine gerek kalmayabilirdi- ancak şu ana kadar hiçbirisine bir yanıt alabilmiş değilim. Bu nedenle, Medipol Üniversitesine neden bu ayrıcalıkların tanındığının, tahsis edilen bina ve arazilerin değerlerinin ne kadar olduğunun, son olarak da Ankara’da 175 bin metrekarelik, konut yapılması gereken TOKİ arazisinin niçin bedelsiz olarak tahsis edilmiş olduğunun yanıtını alamamış bulunuyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bedelsiz olur mu! Yapmayın, bunlar doğru değil.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Bu belirsizliklerden dolayı, kamuoyunda, Medipol Üniversitelerini kuran vakıfların belirli bir tarikatla ilişkisi olduğu yönündeki iddiaları da duymaktayız.

Bu vesileyle ayrıca belirtmek isterim ki ülke genelinde kurulan veya kurulacak olan tüm vakıf üniversiteleriyle ilgili detaylı incelemeler yapılmalı, kurucu vakıfların cemaat, tarikat gibi oluşumlarla herhangi bir ilişkilerinin olmamasına son derece özenle dikkat edilmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Karabıyık.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Bu nedenle, Medipol Üniversitesine hangi sebeplerle bedelsiz ve süresiz olarak arazi ve bina tahsis edildiğinin…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bedelsiz değil, süresiz değil; Sayın Başkan, şoklardayız, böyle değil.

LALE KARABIYIK (Devamla) - …bu üniversitenin diğer vakıf üniversitelerinden niçin ayrıcalıklı hâle getirildiğinin ve taşınmazların tahsisinin usule uygun olup olmadığının araştırılmasını istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karabıyık.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Koça da Sabancıya da aynı önergeyi verin lütfen.

BAŞKAN - Öneri üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral konuşacaktır.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Ayhan Bey.

Süreniz üç dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Medipol Üniversitelerine tahsis edilen araziler hakkındaki grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Sözlerime başlamadan, 12 Kasım 1933 ve 12 Kasım 1944 tarihlerinde kurulan Bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetleri’nin kuruluş yıl dönümlerini kutluyorum. Bağımsız cumhuriyetler bugün, ne acı ki Çin işgali altındadır. Bu gerçeği buradan ifade etmeyi millî ve insani bir sorumluluk olarak kabul ediyorum. Al bayraktan gök bayrağa selam olsun.

Saygıdeğer milletvekilleri, merhum Necip Fazıl’ın şu mısraları görüştüğümüz meseleyi çok güzel tarif ediyor:

“Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul,

Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa,

Yaşasın kefenimin kefili karaborsa!”

“Medipol Üniversitesi” adı altında bir karaborsa kurulmuş, milletin varlıkları, kaynakları bir bir buraya akıtılıyor. Dünyanın en kaliteli ve donanımlı hastanelerinden LÖSEV’e ait LÖSANTE ruhsat beklerken bir kula muhtaç bırakılıyor ama Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca, kendi vakfına bağlı Medipol Hastanesine emek sarf etmeden, alın teri dökmeden, dokuz pulu vermeden arazi tahsis ettiriyor; hiç hicap duymuyor, utanmıyor. AK PARTİ iktidarı milletimizin varlıklarına sürüye dalan bir kurt gibi davranıyor, âdeta talan ediyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu metin Ayhan Bey’in değil Başkanım. Eline vermişler, kendisine konuşma vermişler. Gelemeyen kişi vermiş.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Sonra ekonomik krizler milletimizin boğazını sıkmaya başlayınca da damattan masallar tiyatrosu sahnelenmeye başlıyor.

Kıymetli milletvekilleri, geçtiğimiz hafta bu kürsüden Medipol Üniversitesine Ankara’da verilen gar binalarını gündeme getirmiştim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “O getirmişti.” deyin bari Sayın Altıntaş.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Sayın İbrahim Halil Oral Vekilimiz dile getirmişti, ben değil.

Bir sabah kalkıyoruz, 1927’de yokluk günlerinde genç cumhuriyetimizin inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları binalarına Medipol Üniversitesi afişleri asılmış oluyor. Bir akşam, bakıyoruz, Etimesgut’ta TOKİ’ye ait araziler Medipol Üniversitesine verilmiş ama insanımız cüzi miktarlardaki borçlarını ödeyemediği için intihar ediyor. Bu taksimi kurt yapmaz kıymetli milletvekilleri, acı verici bir durumla karşı karşıyayız.

Saygıdeğer milletvekilleri, Etimesgut ilçemizin merkezinde AK PARTİ’li belediye döneminde peşkeş çekilmiş ve sonra tekrar MHP’li belediye tarafından belediye bünyesine alınmış olan bir bina var. Yıllardır bir beton yığını olarak bomboş duruyor. Şimdi ittifak ortağınız MHP’li belediye burayı hastane yapmak istemişti, o günlerde Sağlık Bakanlığı yaptırmamak için elinden geleni yapmıştı, bu bina hâlen bomboş duruyor, hizmet veremiyor ama Sağlık Bakanımız için araziler anında tahsis edilebiliyor. Sizin derdiniz hizmet mi yoksa yandaşlarınızı doyurmak mıdır? Yazık değil midir milletin varlıklarına, günah değil midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayalım Sayın Altıntaş, buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, milletimizin doğruları ve gerçekleri görmesi için, bu araştırma önergesini İYİ PARTİ Grubu olarak destekliyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altıntaş.

Evet, öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteler her zaman iktidarların ilgi alanı olmuştur yani her gelen, kendi ideolojisini ve kendini oralarda kurumsallaştırmak için bir alan olarak görmüştür. Ancak özellikle 2007’de, AKP iktidarı üniversitelere rektör atama yetkisini eline geçirdikten sonra Türkiye’de üniversiteler bambaşka bir hâl almıştır. AKP, üniversiteleri, cemaatler arasında rektörlükleri dağıtan bir birim hâline getirmiştir.

Bakın, benim görev yaptığım Dicle Üniversitesi -hatta bazen cemaatler konsorsiyumuna devrediyorlardı- cemaatler konsorsiyumuna devredilmişti. Yönetiminde 3 cemaat vardı. Rektör adayımız iken, geldiğinde “Ben cemaatlerin ortak adayıyım.” diye seçim çalışması yaptı, gizli saklı değil. 3’üncü sırada olmasına rağmen dönemin Cumhurbaşkanı atadı. 3 rektör yardımcısı vardı; biri Fetullahçı’ydı, biri Kırkıncı’ydı, biri Menzilci’ydi; herkes bunu bilir. Değerli arkadaşlar, sonrasında bu yönetim sekiz yıl görev yaptı, 2016 yılında kadar. Daha sonra, 2016 yılında bu rektör cemaatle ilgisi olduğu gerekçesiyle derdest edildi, cezaevinde yattı vesaire.

Değerli arkadaşlar, sadece Dicle Üniversitesi bu durumda değildi, birçok üniversite bu durumdaydı. Şu anda anlaşılıyor ki Fetullahçı cemaatten boşalan yerler de diğer cemaatlerle daha fazla şekilde kapatılıyor.

Değerli arkadaşlar, verilen önergeyle anlaşılıyor ki artık hiç böyle aracı kullanmaya gerek yok; doğrudan, kuzu, kurda teslim ediliyor. Türkiye’de şu anda, eğitim kurumu olan Eğitim Bakanı, turizm şirketi olan Turizm Bakanı, sağlık şirketi olan Sağlık Bakanı var ve bunu daha da genişletebilirsiniz.

Peki, ne yapılıyor? İstanbul’da bir vakıf üniversitesi kuruluyor ve dünyanın mülkü bedelsiz veriliyor ya da kırk dokuz yıllığına kendilerine kiralanıyor. Lale Hoca söylediği için ben tekrar etmeyeyim ama Bakan yasayı arkadan dolaşıyor.

Değerli arkadaşlar, bir vakıf, 1 üniversite kurar. Düşünün, bir Bakan, Bakanlık yaptığı bir ülkede kendi çıkardığı yasayı arkadan dolaşıyor, bir vakıf daha kuruyor Ankara’da üniversite kurmak için. Vakfın adına sadece bir “bilim” kelimesi ekleniyor ve Ankara’da da haksız rekabet oluşturacak 2’nci bir üniversite kuruluyor. Peki, oraya ne veriliyor? Yine, devletin arazisi süresiz ve bedelsiz teslim ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayalım Sayın Toğrul, buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, artık bu ülkede tuz kokmuştur. Şu anda artık üniversiteler zaten kendini yönetmiyor. Biliyorsunuz, rektörler doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor ve üniversiteler AKP’nin birer istihdam alanıdır. Ne kadar liyakatiniz olursa olsun, ne kadar bilginiz beceriniz olursa olsun, eğer AKP’li değilseniz bugün üniversitede yer alamazsınız. Ne kadar şanslı olursanız olun, eğer AKP’nin karşısındaysanız hiçbir hizmetten yararlandırılamazsınız. AKP artık rantı kendi yandaşına, kendi cemaatlerine dağıtmakla meşgul ve Sağlık Bakanına sadece Medipol üzerinden bu hizmetler verilmiyor, biliyorsunuz, değerli arkadaşlar, milyonlarca liralık vergi muafiyeti ve teşvik de veriliyor aynı Sağlık Bakanına. Bundan daha sonrasını nasıl savunacaklar, ben AKP Grubuna bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu konu araştırılmayı hak ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Türkiye üniversiteleri tekrar ayaklarının üzerine dikilmek üzere böyle bir araştırmanın konusu yapılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Öneri üzerinde son konuşma Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’a ait.

Buyurun Sayın Günnar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Medipol Üniversitesiyle ilgili öneri üzerinde konuşma yapıyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar, maalesef, ne yazık ki, Profesör Doktor olan Lale Hanım’ın ve arkadaşlarının vermiş olduğu önerge, açıkça ifade edeyim ki mesnetsiz, polemik kokan, tamamen politik mülahazalarla dolu ve bir algı operasyonu niyetinde olan bir önergedir. Şöyle ki…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bunları verdiniz mi, vermediniz mi? Sadece bunlara cevap verin.

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Bunun cevabını size vereceğim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – “Vermedik.” deyin ya da “Verdik.” deyin. Niye bu kadar suçlama?

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, evet, onları açıklıyorum: Bakın, bugüne kadar kanunla kurulmuş kamu kurum ve kuruluşları, vakıflar, kanunla kurulmuş meslek kuruluşları, dernekler ve üniversiteler için çok sayıda irtifak hakkı tesis edilmiştir. Efendim, Kadir Has Üniversitesi, Atılım Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Başkent Üniversitesi, Çankaya Üniversitesi, Okan Üniversitesi, Ufuk, Bahçeşehir, netice itibarıyla onlarca üniversiteye -Türkiye’de 206 üniversitenin yaklaşık 79’u özel üniversite, vakıf üniversitesidir değerli arkadaşlar- bunların hepsine bu şekilde tahsisler yapılmaktadır.

Peki, gelelim sizin örneklere: Ankara Medipol Üniversitesine ait olan bu arazilerin tahsisi Sayın Bakanımızla ne zaman ilişkilendirilmektedir? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kurulmadan önce, Medipol Üniversitesi TEBA Vakfına 20 Eylül 2017 tarihinde Çankaya ve Etimesgut’taki bu araziler tahsis edilmiştir.

Peki, değerli arkadaşlar, sizlere örnek vermek istiyorum: Ankara Etimesgut’ta Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfına kırk dokuz yıllığına 2 milyon 303 bin metrekare arazi verilmiştir, Atılım Üniversitesine otuz yıllığına 121 bin metrekare, Okan Üniversitesine 151 bin metrekare, Bilkent Üniversitesine 1 milyon 345 bin metrekare, Koç Üniversitesine 249 bin metrekare, Sabancı Üniversitesine 1 milyon metrekare, Işık Üniversitesine 490 bin metrekare verilmiştir. Bu örnekler çoğaltılabilir kıymetli arkadaşlar.

Unkapanı’nda Medipole tahsis edilen bina ve alanın 3 katı TEKEL arazisi yanı başındaki Kadir Has Üniversitesine tahsislidir. Söz konusu yapılar, mevzuat çerçevesinde, tarihî kimliğin muhafazası ve eğitime hizmet verilmesi maksadıyla tahsis edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bağlayalım lütfen Sayın Günnar.

ADNAN GÜNNAR (Devamla) - Hiçbir şekilde, gerçek dışı ifade edildiği gibi, bedelsiz ve süresiz tahsis söz konusu değildir; söz konusuysa lütfen, belgelerinizle buraya gelin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yoksa gerisi, gerçek dışı beyanlarla müfteri olma durumuna düşürür sizleri ki bu, bizleri de üzer.

TOKİ, yapmış olduğu açıklamada “Hiçbir şekilde, biz müzayede dışında, açık artırma dışında kimseye ve hiçbir kuruma arsa bağışı, devri veya satışını yapmadık; tamamen bedeli karşılığında satışımızı gerçekleştirdik.” demektedir. Bakan olmadan iki yıl öncesinde gerçekleşen bu işlemler için şimdi bu meseleyi gündeme getirmek, Bakanın basın açıklamalarına dikkat etmemek, TOKİ’nin açıklamalarına dikkat etmemek tamamen olumsuz bir şekilde, milletin aklını bulandırmak maksadıyla yapılan polemiklerdir.

Kıymetli arkadaşlar, biz, Cumhuriyet Halk Partisinin skandallarına alışmış olsak da seçmenlerimiz bunları sizden istememektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Çok kısaca, bitiriyorum…

BAŞKAN – Bağlayın.

Buyurun.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Seçmen İstanbul’da size ders verdi zaten.

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Bakın, biz bu Mecliste Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle birlikte bir Uzay Ajansı kurmaya kalktık ve kurduk; Cumhuriyet Halk Partisi bunu, gitti, Anayasa Mahkemesine verdi. Heyhat, biz devam ediyoruz; biz kalkıyoruz, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hakları olan petrol rezervleriyle ilgili, sondaj gemileriyle ilgili çalışmalar yapıyoruz; “Doğu Akdeniz bölgesinde petrol bulamadık, orada ne işimiz var?” diyorsunuz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Hakyol Vakfına gel, Hakyol Vakfına gel, Hakyola! Bırak petrolü; Hakyola gel, Hakyola!

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı kalkıyor, “Efendim, Suriye’de ne işiniz var?” diyor. Peki, değerli arkadaşlar, biz, Antarktika’da kamp mı kurmasaydık; bilimsel çalışmalar yapmasa mıydık; yol, köprü, havalimanı yapmasa mıydık; petrol ve doğal gaz sondajlarına girmese miydik?

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Suriye’yle ne alakası var kamp kurmanın?

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Biz Türkiye Uzay Ajansını kurmasa mıydık? Biz 206 tane üniversiteyi kurmasa mıydık? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ezcümle, CHP’li mensupların çocukları ve kendileri Medipol Üniversitesi hastanelerinde tedavi görmekte midir, öğrenci olarak okumakta mıdır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADNAN GÜNNAR (Devamla) – Eğitime katkı maksadıyla, herkesi özel üniversitelere de devlet üniversitelerine de davet ediyoruz.

Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günnar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın hatip konuşmasının başında Bursa Milletvekilimiz Lale Karabıyık’ın verdiği önergeye “mesnetsiz” ve “polemik kokan bir önerge” demek suretiyle ve Sayın Karabıyık’ın meslek titrinin de profesör olduğunu hatırlatarak müstehzi bir yaklaşımla hakaret etmiştir. Söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan mı yerinizden mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşmadan efendim.

BAŞKAN – Kürsüden mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Aynı gerekçeyle ben de söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

LALE KARABIYIK (Bursa) – Değerli milletvekilleri, ben konuşmamda üniversitelere ilk defa arazi veriliyor demedim. Üniversitelere arazi tahsis etmek zaten kamunun görevidir ancak kamu için önemli olan yerler ya düşük bedelle satılmış ya karşılıksız olarak tahsis edilmiş veya çok düşük bedelle kiralanmışsa burada bir araştırma yapmak bence kamuoyu açısından son derece önemlidir.

Ayrıca, Sayın Bakanla ilgili bir kelimem olmadı. Neden Sayın Bakan konusuna geldiniz; onu ben size sormak isterim.

Bir başka nokta da şu…

ADNAN GÜNNAR (Trabzon) – Diğer partiler bahsettiler, siz de bahsettiniz.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Lütfen, dinlerseniz… Dinlemenizi rica ederim.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Belge, belge!

LALE KARABIYIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben 2 defa soru önergesi verdim. Eğer sizde belge varsa bu soru önergeleriyle bana yanıtı çok rahat verebilirdiniz ama öyle bir yanıt alabilmiş değilim.

Peki, Türkiye'de benzer isimde, sadece bir kelime oyunuyla kurulmuş başka bir vakıf var mı ve aynı isimde, birden fazla ilde bu şekilde hem İstanbul Medipol hem Ankara Medipol olan başka bir örnek var mı, ben de size bunu sormak isterim. Yoksa eğitim ve eğitim kurumlarının desteklenmesi son derece normaldir ancak burada bir ayrımcılık varsa, normal olarak gidişata aykırı bir işlem yapılmışsa, kamuoyunun huzurunda soru işareti kalan başka bazı noktalara açıklık getirilmemişse… Örneğin, Tren Garı’ndaki bazı binaların verilip verilmediğinin ispatı basında yayınlanan bilgilerden sonra, haberlerden sonra sizin tarafınızdan verilmeliydi ya da en azından tekrar söylüyorum ki: Ben bu soru önergelerini bir yıl önce, 2 defa verdim, altı ay arayla da tekrarladım, tarafıma en ufak bir cevap verilmemiştir. Bu belgeleri biz sizden bekliyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karabıyık.

Sayın Toğrul…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Aynı gerekçeyle efendim…

BAŞKAN – Hangi gerekçe Sayın Toğrul?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Efendim, hem “title”ımızı da ifade ederek bizim mesnetsiz önergelerle Meclisi şey yaptığımızı…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Neyini ifade ederek?

BAŞKAN – Ama önerge sahibi Cumhuriyet Halk Partisi.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ama hem “önerge sahibi” hem de “diğer konuşmacılar” diyerek bizi de kastetti.

BAŞKAN – Siz yerinizden cevap verirseniz daha iyi olur sanırım Sayın Toğrul.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi gerekçeyle Sayın Başkan? Sayın Başkan, hangi gerekçe, onu anlayalım.

BAŞKAN – Evet, konuşmacılara yönelik bazı sözleri oldu; yerinden açıklama yapması için kendisine 60’a göre söz veriyorum Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Title” deyince hangi “title”, onu merak ettik. Profesörlük mü, CHP mi, HDP mi?

BAŞKAN – Tamam, size de söz vereceğim.

Buyurun Sayın Toğrul.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Trabzon Milletvekili Adnan Günnar’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bakın, biz bu uyarıları daha önce yaptığımızda bu uyarılar dikkate alınmadı. Cemaate 15 üniversite hangi dönemde kurduruldu ve daha sonra burada üretilen öğretim üyeleri nasıl sarmal sarmal Türkiye akademisini sardı ve nasıl oraya buraya ihraç edildi, hepsini biliyoruz.

Ayrıca, Sayın Başkan, biraz önce yine söylendi, bir bakan yasayı arkadan dolanıyorsa, bir bakan bizzat yasayı arkadan dolanıyorsa, daha önce, yasal olarak bir vakfın 2 üniversite açamaması yani diğer üniversiteler karşısında haksız rekabet oluşturmaması neticesinde, Bakan kalkıp arkadan dolanıp sadece vakfın bir kelimesini değiştirip haksız rekabetle 2 üniversite açıyor ve her 2 üniversiteye de dünya kadar arsa tahsisi ve para desteği yapılıyorsa bunu eleştirmek ve hele hele, önergede de söyleniyor -cemaatlerden daha önce dili yanmış olanların bunu mutlaka dikkate alması lazım- başka cemaatlerle bağı var mı yok mu bunların hepsinin araştırılmasını talep etmek bu ülkenin yurttaşı olarak bizim görevimizdir ve hele hele bu ülkenin akademisinin şu anda içine düştüğü durumu görüp de bu uyarıyı yapmayan bir öğretim üyesi düşünülemez diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Partı Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Ankara ve İstanbul illerinde kurulan Medipol Üniversiteleri hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/1575) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 2’nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

12/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/11/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                    Bülent Turan

                                                                                                                                      Çanakkale

                                                                                                                    AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın ikinci sırasına alınması ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

12 Kasım 2019 Salı günkü (bugün) birleşiminde 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

13 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin 13 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 14 Kasım 2019 Perşembe günkü birleşiminde 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

19 Kasım 2019 Salı günkü birleşiminde 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 19 Kasım 2019 Salı günkü birleşimde tamamlanamaması hâlinde 20 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşimde 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 20 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 21 Kasım 2019 Perşembe günkü birleşiminde 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin 21 Kasım 2019 Perşembe günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 22 Kasım 2019 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer işler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;

128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

128 sıra sayılı İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 97 milletvekilinin Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. (2/2312)

 

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 29’uncu maddeler

29

2. Bölüm

30 ila 54’üncü maddeler

25

Toplam madde sayısı

54

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Çanakkale Milletvekili Bülent Turan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün AK PARTİ Grubunun verdiği önerge, çalışma takvimimizi belirleyen, usulümüzü belirleyen bir önerge. Bu önergeye göre, Genel Kurulun kabulü hâlinde, bugün geçen haftadan kalan “ödeme sistemleri” diye ifade ettiğimiz kanunun kalan bölümünü yani ikinci bölümünü konuşmaya, görüşmeye ve yasalaştırmaya devam edeceğiz.

Yine önergemizin kabulü hâlinde, yarın da “dijital hizmet vergisi” diye ifade edilen kanun teklifimizin görüşmelerine başlayacağız. Çarşamba, perşembe günlerinde görüşmelerin bitmemesi hâlinde de haftaya aynı kanunun devamını öngörüyoruz. Bu konuda Genel Kurulun kabulünü bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle az önceki tartışmayla ilgili birkaç hususu ifade etmek isterim.

Bakınız değerli arkadaşlar, vakıf, bizim kültürümüzdeki en özel alanlardan bir tanesi, bizim medeniyetimizin örnek çalışmalarından bir tanesi. Vakıflarla ilgili konuşurken, söz söylerken çok daha hassas olunması gerektiği kanaatindeyim. Biz vakfın, emanetin ne olduğunu, vakıf kültürünün ne olduğunu iyi bilen insanlarız. O yüzden, herhangi bir konuyu eleştirirmiş gibi değil de vakıfla ilgili eleştirilerin daha hassas, daha dikkatli yapılmasının faydalı olduğu kanaatindeyim.

Özellikle son dönemde, belli vakıfların her gün belli medyada, bazı partilerde haksız ithamlarla gündem yapılmasının, orada bedelsiz çalışan insanlara, o vakfı kuran insanlara, ailelerine büyük haksızlık olduğu kanaatindeyim. İsim vermek istemem ama son dönemde, hepinizin bildiği “İstanbul Belediyesi şu vakfa şu kadar para vermiş, buraya bu kadar para vermiş." deyip, bunu haber yapıp üç gün sonra mahkeme kararıyla “Aa, böyle bir para yokmuş, böyle bir bedel ödeme yokmuş.” demenin vicdanla, siyasi ahlakla, adalet anlayışıyla asla bağdaşmayacağı kanaatindeyim. Bir defa, belediyelerin vakıflara nakit ödeme yetkisi, hakkı yok ama her vakfın kamu kurumlarıyla okul açmak, kamu kurumlarıyla proje üretmek, öğrencilerimizle bazı etkinlikler yapmak görevleri arasında zaten var. Dolayısıyla her belediyemizin daha çok sayıda vakıfla, öğrenciyle bu çalışmaları yapmalarını isteriz. Ama az önceki üniversiteyle ilgili “süresiz” iddiası külliyen yalan. Süresiz tahsis yapılabilir mi? Onun dışında, Ankara’daki arazinin bedelsiz tahsisi, külliyen yalan. TOKİ ihaleye çıkmış, bu gazetelerde ilan edilmiş, bu ilanın ardından birçok firma katılmış, en fazla parayı veren de halkın gözü önünde burayı almış. O yüzden, bu tarz özensiz ifadeleri ben bu Meclisin mehabetine yakıştıramadığımı söylemek istiyorum.

Bakınız, şu olabilir, bir vekil “Türkiye’de kaç üniversiteye ne kadar arsa verildi?” diyebilir. Bu, denilebilir ama hiçbirini görmeyip ideolojik sebeplerle sadece birine, ikisine bunu söylerseniz, sizin başka bir hesabınız var deriz. Örneğin “Medipole neden bu verildi? TÜGVA’ya, TÜRGEV’e bu neden verildi?” deyip de onun hemen yanındaki Koçu, Sabancıyı, Atılımı, hiçbirini söylemezseniz, o zaman size “Samimiyetten uzak bir yaklaşımla bunu verdiniz, sordunuz.” deriz. Bir daha diyorum: Eğer bir üniversiteye, vakfa devletin arazisini verip, bunun YÖK sistemi içerisinde takibini yapıp öğrenci okutması imkânı veriliyorsa bunu alkışlamak lazım ama siz bazılarını alkışlayıp bazılarını yuhalarsanız yakışmaz, yanlış olur; söylemek istediğim bu. Ama bir daha diyorum: Gelin, beraber bütün üniversiteleri; Koçu, Sabancıyı, Işıkı, ne kadar üniversite varsa, devletten kim ne kadar yer almışsa, ne kadar süreyle almışsa araştıralım ama bunu bir günah gibi, bir yanlış gibi sadece birkaç vakıftan bahsederek ifade etmek doğru değil diye düşünüyorum. Kaldı ki bu ayıp değil. Tüm dünyada, devletler arazileri vakıf yapılsın diye, üniversite yapılsın diye verirler.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ama üniversiteleri cemaatlere vermezler!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Bırakın vakfı, bizim devletimiz sanayiciye süreli olarak, aralı olarak vermiyor mu arsayı? “Fabrika yap kardeşim, insan çalıştır.” diyoruz. Çiftçiye vermiyor muyuz? “Tarım üret kardeşim.” diyoruz. Arsayı, araziyi usulüne uygun olarak vermek, orada iş imkânı sağlamak, sanayiyi büyütmek, tarımı büyütmek, üniversite yapmak ayıp bir şey değil ki arkadaşlar. Her belediye yapsın, her kamu kurumu yapsın, biz de alkışlayalım bunu hep beraber. Ama farklı saiklerle sadece belli vakıfları gündem yapmak doğru değil.

OYA ERSOY (İstanbul) – Oranları söyle, oranları.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şunu söyleyebilirsiniz, bakınız: Vakıf kültüründe para kazanmak iddiası olmaz. Ama anayasal değişiklik olarak son dönem vakıf üniversitelerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Turan, lütfen.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, “Vakıf, para kazanma aracı olamaz.” demesinden yola çıkarak söylüyorum: Gelin, beraber Anayasa'yı değiştirelim; vakıf değil, şahıs üniversiteleri olsun, şirket üniversiteleri olsun. Adam baştan ilan etsin “Ben para kazanacağım.” desin, biz de ona göre yer verelim veya vermeyelim; bu, başka bir şey. Sistemdeki, uygulamadaki yanlışları beraberce değerlendirelim. Ben size açık teklifte bulunuyorum: Anayasa'yı değiştirelim, vakfın dışında da şirketlerin üniversite kurmasına imkân sağlayalım.

OYA ERSOY (İstanbul) – Devlet kursun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Parasız eğitim istiyoruz, parasız!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Ama sadece birkaç vakfı ifade etmeniz hiç doğru olmadı sayın arkadaşlarımız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Parasız üniversite istiyoruz!

BÜLENT TURAN (Devamla) – Onun dışında, nasıl ki temel atmama töreniyle maruf olanların burada da “Üniversiteye arazi verme, üniversiteyi kapat, vakıf faaliyet yapmasın.” demesini aslında anlıyoruz. Ama siz çatlasanız da patlasanız da Türkiye büyümeye devam edecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gülüşmeler)

OYA ERSOY (İstanbul) – Şirketler büyümeye devam edecek. Yandaşlar büyüyecek.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Vakıflarıyla, dernekleriyle, sanayisiyle, tarımıyla her alanda devlet-millet kaynaşmasıyla beraber, devlet teşvikiyle beraber, vizyonumuzu o işin içerisine koyarak büyümeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Tek büyüyen şey sizin yolsuzluklarınızdır.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yanlış oldu, devlet-millet kaynaşması yok, AK PARTİ-devlet kaynaşması var.

BAŞKAN – Bir istisna…

Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Devamla) – Keşke daha çok üniversitemiz olsa, keşke devlet ile millet daha fazla bir araya gelse, ortak bir sinerjiyle beraber eğitim faaliyetleri, sanayi faaliyetleri, tarım faaliyetleri yapılabilse. Bunların hepsi bedelli, hepsi süreli olan çalışmalar. Çalışın, sizin de olsun.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Turan.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım…

BAŞKAN – Söz talebiniz mi var?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Var tabii.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

Burada görünmüyor, o nedenle…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bildirmiştik. Kanunlar nasıl çalışıyor!

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey’i severiz Sayın Başkanım, bildirmeden de konuşsun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

Buraya ulaştırılmadığı için bir eksiklik var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bizzat memur arkadaşa ismimi yazdırmıştım.

BAŞKAN – Tamam, sorun yok.

Buyurun Sayın Altay.

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Turan “Siz isteseniz de istemeseniz de Türkiye büyüyor.” derken yani bir komedi filmi seyrediyorum zannettim. Hep söylediğim bir şey var, Sayın Mevkidaşım, bu millet hâliyle ve aklıyla alay edilmesinden hoşlanmaz. Onun içindir ki size son, yenilenen 23 Haziran seçimlerinde bu konuda gerekli uyarı ve ikazı yaptı. “Türkiye büyümeye devam ediyor, Türkiye’yi büyütüyoruz.” diyen Sayın Turan’a verilecek en güzel cevap, aslında biraz önce okunan AK PARTİ grup önerisiyle gelen 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’niz.

Sayın milletvekilleri, bugüne kadar bu Mecliste genel olarak vergi afları geldi, kamunun alacaklarının affıyla, tenkisatıyla ilgili teklifler geldi; çok uzun bir aradan sonra bu geldi. AK PARTİ grup önerisiyle yarın görüşmelerine başlanması önerilerin bu teklif, Adalet ve Kalkınma Partisinin iflas belgesidir; partinin derken AK PARTİ’nin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti devletinin iflas belgesidir. Bu teklif, yarın görüşmelerine başlanacak bu teklif -arkadaşlarımız üzerinde konuşurken ayrıntıları anlatacak hem Meclisimize hem milletimize- sıfırı tükettiğinizin belgesidir. Bu, devletin kasasını tamtakır yaptığınızın tek belgesidir.

Şimdi, bu vakıf işine de gireceğim ama zaman olacak mı olmayacak mı bilemiyorum, Başkanın toleransından biz de istifade etmeyi umuyoruz.

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bir şeyi söyleyeyim: İlk defa vergiyle ilgili milletin sırtına ek yük getiriyorsunuz uzun zaman sonra. Niye bu oldu? Şunun için oldu, bir küçük hafıza tazelemesi yapmamız lazım: 14 Nisan 2001 krizinden sonra dönemin Başbakan Yardımcısı Kemal Derviş’in uygulamaya koyduğu bir ilaç vardı, bir reçete vardı, acı bir ilaçtı; milletçe bunun bedelini ödedik ama Türkiye o krizi bununla aştı. Allah var, 3 Kasım 2002’de iktidar olan AK PARTİ 2007’ye kadar da Kemal Derviş’in reçetesinin virgülüne dokunmadan bunu uyguladı ve bu, Türkiye'nin iktisadi olarak bir toparlanma dönemidir. Fakat siz, AK PARTİ olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Milletvekillerini tenzih ediyorum, o gün görev yapanları da tenzih ediyorum; AK PARTİ’nin tepe yöneticileri 2007’den sonra mutasyon geçirdi, başkalaştı, değişime uğradı, bağrından çıktıkları milletten koptular, sosyal yaşantılarıyla, ekonomik yaşantılarıyla, kültürel yaşantılarıyla başka bir hâl aldılar, bu arada da bir şey yaptılar; devleti bir cemaate teslim ettiler. O kadar uçtular ki o kadar güç ve kibir içine girdiler ki devleti de bir cemaate teslim etmekte bir mahzur görmediler.

Şimdi, Bülent Turan burada diyor ya “Vakıflara laf etmek doğru değil.” FETÖ’nün bir sürü vakfı vardı, laf etmeyelim mi onlara şimdi, bunları masumlaştıralım mı? Sizin beslediğiniz, sizin büyüttüğünüz, devleti teslim edecek kadar büyüttüğünüz cemaatler vakıflar yoluyla yürüdü, devletin kozmik odasına girdi; 252 şehidimizin canına mal oldu. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi diyorsunuz ki: “Vakıflara laf etmeyelim.”

Ben bir şeyi garipsiyorum: Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer fakat sizin, maşallah, bu 15 Temmuz darbesinden dolayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Altay.

Bir dakika daha süre veriyorum.

ENGİN ALTAY (Devamla) – …sütten ağzınız yanmamış belli ki. Sebepsiz, “Allah’ın bir lütfu.” da dediniz bunun için. Ayıp, günah!

Şimdi, dün bir vakfa, bir cemaate teslim ettiğiniz devletin hâli ortadayken bugün, ileride onlardan daha beter olacak kimi cemaatlerin kurduğu vakıflara devletin, hazinenin yerini yurdunu, arazisini, binasını, mülkünü, menkulünü, gayrimenkulünü peşkeş çekmek akla zarardır, 15 Temmuzdan ders almadığınızı gösterir.

Ayrıca, “15 Temmuz” demişken toplanan 309 milyon lira para nerede? Vicdan sahibi bir milletvekili arıyorum burada. 15 Temmuz şehitleri için toplanan o günkü 309 milyon, bugünkü 600 milyon lira para nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Siz yediniz demem, diyemem.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Kedi yedi, kedi!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu para nerede kardeşim? Şehitlerin sırtından, kemiklerinin, mezarlarının üstünden siyaset yapmak marifet değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bitiriyorum.

Ayrıca, bir ayıbın altına daha imza atıyorsunuz. FETÖ’yü 4 kategoriye böldünüz, 4 tip FETÖ’cü var: Bunların sadece bir tipi cezaevinde, fakir fukara, yoksul olanlar cezaevinde. AK PARTİ tepesinde, yönetiminde akrabası olanlar dışarıda. Parası olanlar dışarıda ve ayrıcalıklı. Daha vahimi, işin özünü bilen, büyük sırlara sahip, konuştuğunda AK PARTİ’de deprem yaratacak insanlar da gene bu Hükûmet marifetiyle elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’nin içinde ya da başka ülkelerde geziyor. Şurada şöyle bir başınızı öne eğin, gücünüz fakir fukaraya mı yetiyor? Fettah Tamince FETÖ’cü değilse ben FETÖ’cüyüm! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) - Damatlar, kayınbiraderler, enişteler, siyasi nüfuz kullanılarak dışarıda olacak; hâkimler hukuk garabeti sayılabilecek kararlar yazacaklar ve bunlar FETÖ’cü değilse ben FETÖ’cüyüm! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Adil Öksüz’ü kollayan, kaçıran, Adil Öksüz’ü kaçıranlara beraat kararı verenler vatanseverse, namusluysa ben vatansever değilim. Adil Öksüz FETÖ’cü değilse ihbar ediyorum savcılara kendimi, ben FETÖ’cüyüm. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayıptır, günahtır! Bu ayıpla siz de yaşayamazsınız. Sizi biraz vicdana, biraz sağduyuya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Vicdanlı bir milletvekili olarak siz savcılığa başvurun.

BAŞKAN - Sayın Turan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, usul ekonomisi gereği sataşmadan söz almadım ancak şunu belirtmek isterim:

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden cevap verin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “AK PARTİ yönetimi mutasyona uğradı.” ifadesini külliyen reddediyorum. Mutasyona uğrayan partinin kuruluş felsefesinden ne kadar uzaklaştığını herkes biliyor, biz durduğumuz yerdeyiz ama altı okla yola başlayıp da bugün geldiği yer ile bambaşka örgütlerin, partilerin âdeta gölgesinde olmasıyla ilgili iddiayı herkes biliyor.

Sayın Başkan, ayrıca, Sayın Grup Başkan Vekilinin şehit yakınları için toplanan paranın nerede olduğunu büyük bir heyecanla sormasını yadırgadım. Çünkü bu, geçen hafta konuşuldu. Sayın Bakanla hepimiz, ilgililer görüştük ve o bilgiyi paylaştık arkadaşlarımızla.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nerede?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir daha söylüyorum: Bütün para şehit yakınlarımız ve gazilerimiz için kullanılmak üzere Bakanlık uhdesindedir, hesabındadır. Burada, bir ihtilaf varmış gibi, bir kayıp varmış gibi zanla ifadede bulunmayı doğru bulmuyorum Sayın Başkanım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay, yerinizden, buyurun.

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bunu biz de müteaddit defa sorduk. Bir sayın milletvekilimiz bu konuyla ilgili kurulan vakfın adresini sordu Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’na göre üstelik. Vakıf falan da yok ortada, verilen adreste vakıf yok; bir.

Aradan iki buçuk yıl geçmiş bu paralar ödenmemiş. Ben gittiniz, parayı çarçur ettiniz, zimmetinize geçirdiniz demiyorum; bu paranın devletin başka bir işine ya da başka bir işe harcanmış olma ihtimali de var. İki buçuk yıldır ödenmeyen para ne zaman ödenecek? Ya da çıkın, deyin ki: “İki buçuk yıldır şu sebeple ödeyemedik.” 252 şehit, 2.600 gazi; isimleri belli, adresleri belli. Arabalarını sergilemeyi biliyorsunuz, tankların ezdiği arabaları sergilemeyi biliyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Ben bunu ayıp sayıyorum. Sizin savunmak zorunda kalmanıza da üzülüyorum. Bunun sahibi belli, sorumuzun muhatabı da belli, AK PARTİ Grubu değil; sahibi, sorumlusu, muhatabı Cumhurbaşkanı ve Kabinesidir. Onlar çıksın, söylesin “Biz bu parayı başka yerde harcadık, bunun için ödeyemiyoruz; Allah bizi affetsin, millet bizi affetsin.” desin o zaman. Ayıptır! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zabıtlara geçsin: Bir, bu ülkenin vatandaşı olarak; iki, AK PARTİ’li olarak; üç, Meclisin üyesi olarak ben bu parayla ilgili soru olduğu zaman Bakanlığı aradım, bilgi aldım, Sayın Altay tatmin olur veya olmaz. Tabii ki bu benim işim değil, Sayın Bakanın işi, onunla ilgili açıklama yapacaktır mutlaka ama bu bilgiyi paylaşmak durumundayım: O para, tümüyle beraber, şu an Bakanlığın kendi uhdesindedir; bir planlama var, vakıf süreci var, o bekleniyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İki buçuk yıl, iki buçuk yıl… Adamların, şehitlerimizin kemikleri sızlıyor ya! Yazıktır, günahtır ya! “Planlama, planlama…” ya!

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 2’nci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; 128 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Tarhan…

Sayın Aygun…

Sayın Karaca…

Sayın Şevkin…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, AK PARTİ iktidarının Adana ilini işsizliğin ve yoksulluğun başkenti yaptığına ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adam eksen adam bitecek bereketli toprakları ve sarı sıcağıyla ünlü Adana’mızda bir zamanlar herkesin aklına zenginlik ve bolluk gelirdi. Ne yazık ki on yedi yıldır ülkeyi yönetenler, Adana’yı da her alanı geri bıraktıkları gibi geri bıraktılar, fabrikalarını kapatıp sattılar, çiftçileri ekip biçtiğine pişman edip üretimden kopardılar. Tarımdan sanayiye, edebiyattan sanata, ekonomiden kültürel hayata her şeyin başkenti olarak öne çıkan Adana’yı, bu beceriksiz iktidar işsizliğin ve yoksulluğun başkenti yaptı.

Adana kent merkezine uzak ilçelerimiz Tufanbeyli ve Feke’de ormancılık, hayvancılık, arıcılık ve tarımla uğraşan insanlarımız artan maliyetler ve ürünlerin para etmemesi nedeniyle daha çok mağdur oldu. İş ve aş kapısı bulamayan bu ilçelerimizde yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz iş bilmez politikalar nedeniyle değerlendirilemedi. Oysa bu cennet ilçelerimiz, tarımdan turizme her konuda desteklenip teşvik edilirse tam anlamıyla cazibe merkezi olabilirdi. Sorunları aşmak için çağdaş, modern, refah düzeyi yüksek, herkesin mutlu olduğu Tufanbeyli ve Feke’yi yaratmak için desteklerinizi bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

Sayın Yayman…

30.- Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın, Hatay ilinde kamu yatırımlarının devam ettiğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Hatay’daki sağlık yatırımları ve Devlet Su İşleri yatırımlarıyla ilgili hem geçen hafta hem bu hafta söz alındı. Hatipler de çok iyi biliyorlar ki Hatay’da hem Büyük Karaçay Barajı tamamlandı hem Tahtaköprü Barajı tamamlanmak üzere, bu yıl su tutacak hem de Reyhanlı Barajı bu yıl tamamlanıyor ve su tutuyor. Bunların bilinmesine rağmen dile getirilmediğini yadırgayarak ifade etmek isterim.

Diğer taraftan, Samandağ’da 75 yataklı bir devlet hastanesi, yine Antakya’da 1.050 yataklı bir şehir hastanesi yapıldı. Bunun da tutanaklara geçmesini isterim. Diğer taraftan, Arsuz’la ilgili Sağlık Bakanlığına yapılan bir müracaat var, buraya da 50 yataklı bir hastane yapılması konusunda Hatay AK PARTİ milletvekilleri olarak talebimiz var. Diğer taraftan, yine Dörtyol’da devam eden bir hastane var. Hassa’ya yapılacak 50 yataklı bir hastane projesi tamamlandı yani Hatay’la ilgili kamu yatırımları devam ediyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Kavuncu…

31.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’nun, herkesi Diyarbakır ilinde evlatlarını bölücü terör örgütü PKK’nın elinden almak için destansı mücadele veren annelerin yanında olmaya davet ettiklerine ilişkin açıklaması

EROL KAVUNCU (Çorum) – Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta sonu Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi bir grup milletvekili arkadaşımızla birlikte Diyarbakır’da evlat nöbeti tutan annelerimizi ziyaret ettik. Annelerimiz, uzun bir süredir Diyarbakır’da evlatlarını bölücü, eli kanlı terör örgütü PKK’nın elinden almak için destansı bir mücadele içerisindeler. Her geçen gün yeni annelerin katılımıyla büyüyen bu sessiz çığlık, gelinen nokta itibarıyla dünya üzerindeki terörün tümüne “Dur!” diye haykıran güçlü bir sese dönüşmüştür. Edirne’den Kars’a tek yürek olmuş bir millet olarak anne acısının etiketi olmaz diyor, bütün herkesi Diyarbakır’daki bu soylu direnişi sürdüren annelerimizin yanında olmaya davet ediyoruz. Tarih Diyarbakır’daki annelerimizi ve teröre meydan okuyan destansı, soylu mücadelelerini saygıyla anacak ve yazacak, anaların çığlığı PKK terörünü yenecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

32.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM kulis balkonlarına yerleştirilen kameraların hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, ses kaydının yapılıp yapılmadığını, milletvekili olarak neden izlenip fişlenildiğini öğrenmek istediğine ve bu uygulamaya derhal son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi âdeta “Biri Bizi Gözetliyor” evine çevrilmiş durumdadır. Meclis Genel Kuruluna gelmek için 40’a yakın güvenlik kamerasının altından geçiyoruz. Sadece milletvekillerinin girebildiği Meclis kulislerinin üzerindeki balkonun dört bir yanına geçen hafta kameralar yerleştirildi. Bu hangi ihtiyaçtan kaynaklanmıştır, sebebi nedir? Bu kamera kayıtlarıyla hangi milletvekilleri hangi milletvekiliyle görüşüyor, onu mu tespit etmeye çalışıyorlar? Kulislerin üzerindeki balkona konulan bu kameralarla ses kaydı da yapılıyor mu? Bu, bir fişlemedir; bu, bir izlemedir.

Sayın Başkanım, güvenlik uğruna temel hak ve özgürlükler bu kadar feda edilemez. Bu hukuksuz uygulamaya ne zaman son verilecek? Sizin Meclis Başkan Vekili olarak bu konuda görüşleriniz, düşünceleriniz, girişimleriniz olacak mı? Yani burada ben milletvekili olarak neden izleniyorum, neden fişleniyorum? Geçen hafta bu kameralar konuldu. Bu konuda derhâl bu uygulamaya son verilmesini istirham ediyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın TBMM kulis balkonlarına kamera yerleştirilmesi olayına ilişkin Başkanlık Divanına yazılı başvuruda bulunması gerektiğine ve konunun takipçisi olacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanal.

Bu konuda yazılı başvuruda bulunmanızı öneririm. Bu bize de iletilecektir mutlaka, biz de takip edeceğiz. Bu iddia çok ciddidir, eğer böyle bir durum varsa Divan kurulu üyesi olarak ve şahsen mutlaka takipçisi olacağım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, ara verdiğinizde beş dakikada burada birlikte bakabiliriz.

BAŞKAN – Elimizde derli toplu bilgi olması açısından onlarla ilgili yazılı başvurunuzu yapın Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Peki Başkanım, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Sarıaslan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü, Rektör Danışmanı Abdülkadir Binici’nin 10 Kasım Büyük Önder Atatürk’ü anma törenleriyle ilgili sosyal medya aracılığıyla paylaştığı mesajına ilişkin savcıları göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Görevi Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü, Rektör Danışmanı, Öğretim Üyesi olan hadsiz, kendini bilmez, zübük Abdülkadir Binici isimli şahıs, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve vatanın kurtarıcısı Büyük Önder Atatürk’ü 10 Kasımda anma törenleriyle ilgili 9 Kasımda attığı “tweet”te “Yarın sabah kıytırık siyasi hesaplar için Türkiye düşmanlarıyla bir olan milyonlarca sahtekâr siren sesleriyle beraber samimiyetsiz fiilî icra edecek.” diyerek o gün saygı duruşunda bulunan herkesi sahtekârlıkla suçlamıştır. Herhâlde bunun içerisine Cumhurbaşkanı da dâhildir.

Bu hadsiz ve ahlaksızla ilgili, savcıları göreve davet ediyorum; Rektörü ve bu hadsizi istifaya davet ediyorum. Bunları bu göreve getirenlerin nasıl bir tavır alacaklarını merakla bekliyorum. Böyle bir üniversitenin Türkiye’de olmaması gerektiğine inanıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

34.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 11 Kasım Millî Ağaçlandırma Günü’ne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye 11 Kasımda 11’i 11 geçe fidan dikmeye başladı. 11 milyon hedefinin üstüne çıkan fidanlarla geleceğe nefes olduk. Hedeflenen rakam 11 milyon iken dikilen fidan sayısı 13 milyon 800 bini buldu. 232.647 adet fidanla Endonezya’ya ait olan bir saatte en fazla fidan dikme dünya rekoru Çorum’da kırıldı. Geleceğe Nefes Kampanyası’nı düzenleyen Tarım ve Orman Bakanlığımıza teşekkür ediyoruz. Millî Ağaçlandırma Günü ilan edilen 11 Kasım bir milattır. Gelecek nefes alacak, yeni nesil yeşil kalacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Pekgözegü…

35.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Hasankeyf’in katledilerek on iki bin yıllık tarihin yok edildiğine ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, Hasankeyf katlediliyor, 12 bin yıllık tarih yok ediliyor.

AKP’ye sesleniyorum: Bir tarihi yıktınız ve bir de üzerine Türk Bayrağı astınız. Bu yapılan, tarih ve kültür soykırımıdır. IŞİD Palmira’yı yıktığında bütün dünya kahrolmuştu; şimdi, aynısı Hasankeyf için yaşanıyor. Türkiye’de Kürt coğrafyasında, dünyanın her yerinde milyonlarca insan Hasankeyf için üzülüyor, kahroluyor. Hasankeyf’e kıymayın efendiler. 12 bin yıllık bir tarihi rant ve kâr için yıkmanın insan katletmekten farkı yoktur. Gelin, daha fazla geç olmadan bu katliamı durduralım.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

36.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, işsizlik nedeniyle öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerin mağduriyetine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bilindiği üzere, milyonlarca öğrencimiz Kredi ve Yurtlar Kurumunun kredi imkânlarından faydalanmaktadır. Buna göre, öğrencilerin, kredi alımları sonlandığı tarihten iki yıl sonrasında borçlarını ödemeye başlamaları gerekiyor. İki yıl sonra ödenemeyen borçlara aylık yüzde 1,40 oranında gecikme zammı uygulanıyor. Bu yüzden, geciken borç alınan kredinin 3 katına kadar çıkabiliyor. Bu mevzuyla ilgili mağduriyet yaşayan milyonlarca öğrencimiz bulunmaktadır. Öğrencilerimize uygulanan bu gecikme zammının kaldırılması ve gençlerimize, bir iş buluncaya kadar borçlarını erteleme fırsatının verilmesi sosyal devlet ilkemizin bir gereğidir. Gençlerimizi henüz iş bulmadan faiz ve icra işleriyle ilgili uğraştırmak, karşılaştıkları diğer zorlukların yanına bir de gecikme faiziyle katlanan bu borçları eklemek doğru değildir.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Keven…

37.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat ilinde kanalizasyon sistemi olmayan köylere kanalizasyon yapılamamasının gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat İl Özel İdaresinden aldığım resmî yazıya göre, Yozgat’ta kanalizasyon sistemi olmayan 72 köy bulunmaktadır yani Yozgat köylerinin yüzde 15’inde kanalizasyon yok. “Yozgat’a havaalanı yapacağız, hızlı tren yapacağız.” diyenlere sesleniyorum, Sayın Fuat Oktay’a ve iktidar milletvekillerine buradan sesleniyorum: 21’inci yüzyılda ilimizde kanalizasyon eksiği olan 72 köy olduğunu biliyor musunuz?

Bakınız, Cihanpaşa köyümüz 230 kişilik bir nüfusa sahip ama “Yeterli ödenek ayrıldığı takdirde yapılacaktır.” deniliyor. Pembecik köyü 116 kişilik bir nüfusa sahip ama kanalizasyonu yok. Boğazlıyan Bahariye köyü 349 kişilik bir nüfusa sahip “Yeterli ödenek ayrıldığı takdirde yapılacaktır.” deniliyor. Şefaatli Paşaköy 753 kişilik bir nüfusa sahip ve önceden kasabaydı, hâlâ kanalizasyonu yok. Kanalizasyon yapılamamasının gerekçesini buradan Sayın Bakana soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

38.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, sağlık personeli alımının ne zaman yapılacağını Sağlık Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca 2019 yılı Ağustos ayı içerisinde 12 bin, eylül ve ekim ayları içerisinde ise 17.689 olmak üzere, toplamda 29.689 sağlık personeli alımı yapılacağını açıklamıştı. Ancak eylül ve ekim ayları içerisinde yapılacağı açıklanan personel alımları henüz gerçekleşmemiştir.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Yüz binlerce kişinin beklediği, eylül ve ekim ayları içerisinde alınacağını açıkladığınız fakat kasım ayı ortasına gelmemize rağmen henüz gerçekleştirilmeyen 17.689 sağlık personeli alımını ne zaman gerçekleştireceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya),

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun (2/987) esas numaralı 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/48)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan (2/987) esas no.lu 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’da Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’m kırk beş günlük sürede Genel Kurula sevk edilmediği için İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                          Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                                                                                                                        Manisa

BAŞKAN – Evet, teklif sahibi Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’da değişiklik yapılması için vermiş olduğum teklif üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Söz konusu talebimiz halk arasında Zeytini Koruma Kanunu olarak bilinen kanunda birtakım değişiklikler öngörmektedir. Ancak telaşlanmaya gerek yok; amacımız, defalarca denendiği gibi zeytinlikleri maden sahasına, nükleer santrallere, turizm tesislerine açmak değil. Bu teklifte amacımız, tane zeytin ve zeytinyağında primin miktarını artırmak, kanun güvencesi altına almak, zeytin üreticisinin ve sanayicisinin yüzünü güldürmek. Talebimiz, tane zeytine 1 lira, zeytinyağına 3 lira destek verilmesi. Kanun teklifimiz 15 Ekim 2018 tarihinde Başkanlığa gelmiş. O gün için zeytinyağına 80 kuruş destekleme verilmekte, tane zeytine ise destekleme verilmiyordu. Üreticinin yıllardır dile getirdiği sofralık zeytine prim desteği, geçtiğimiz yerel seçim öncesinde Manisa Salihli’de Tarım Bakanı tarafından dile getirilmiş, sözü verilmiş, en son olarak da 23 Ekim tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’yla kilogram başına 15 kuruş olarak desteklenmeye başlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, 170 milyon zeytin ağacı varlığıyla İspanya’dan sonra dünyada 2’nci sıradadır. Zeytinin ana vatanı ülkemiz üretimde ise 4’üncü sırada yer almaktadır. Son beş yılın zeytinyağı üretim ortalaması 160 bin ton, sofralık zeytin üretimimizin ortalaması ise 430 bin ton dolaylarındadır. Önemli bir ürün, stratejik bir ürün olan zeytinyağı ülkemizde ilk defa 1966 yılında desteklenmeye başlanmış ve bu destekleme 1986 yılına kadar kesintisiz olarak sürmüştür. 1998 yılından itibaren destekleme ödemeleri prim desteğine dönüştürülmüştür. Söz konusu desteklemenin amacı, Dünya Ticaret Örgütü ve Avrupa Birliği ortak tarım politikalarına uyum sağlamak, ekonomiyi kayıt altına alarak vergi gelirlerini artırmak, üreticiyi ve sanayici aynı anda koruyup üretimi teşvik etmek, tarımsal envanterin tutulmasını sağlamak ve zeytin sanayisine dünya fiyatlarından ham madde sağlamaktır.

Değerli milletvekilleri, bundan on yıl önce sektörün isteği, beklentisi zeytinyağına 1 lira, sofralık zeytine ise 20 kuruşluk desteklemeydi. Oysa biraz önce belirttiğim gibi, en son çıkan karara göre, zeytinyağına 80 kuruş, tane zeytine ise 15 kuruş destekleme verilecek. Yani açıklanan rakamlar on yıl önceki beklentinin çok çok altında. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi 2018 yılında kaleme aldığı raporunda “Avrupa Birliğinde 1 avro olan zeytinyağı priminin ve 20 euro sent olduğu bilinen sofralık zeytin priminin ülkemiz koşulları da dikkate alınarak hiç olmazsa bu miktarların yarısına tekabül eden zeytinyağına 3,5 lira ve tane zeytine 70 kuruş olması sektörel üretimin ve ticaretinin sürdürülebilirliği için son derece önemli ve gereklidir.” denilmektedir. (CHP sıralarından alkışlar) Oysa açıklanan rakamlar olması gerekenin çok çok uzağında, neredeyse beşte 1’i civarındadır. Zeytin ve zeytinyağının desteklenmesi önemlidir ancak bu miktarlarla amaçlara ulaşmamız imkânsızdır.

Desteklemede amacımız ekonomiyi kayıt altına almak, tarımsal envanteri doğru şekilde tutmaksa şayet tane zeytine 15 kuruş vererek bu amaca ulaşamayız. Desteklemedeki amacımız zeytin sanayisine dünya fiyatlarından ham madde sağlamak ise bunu zeytinyağına 80 kuruş destekleme vererek sağlayamayız.

Bakınız, zeytinin başkenti memleketim Akhisar’da ÇKS’ye kayıtlı 7.100 zeytin üreticisi bulunmaktadır. Oysa Akhisar’da bir bu kadar daha çiftçinin ÇKS kaydı yok. Neden? ÇKS kaydı olan 7.100 zeytin üreticisinin 1.800’ü zeytinyağı desteği için başvuruda bulunmuş. Geri kalan 5.200 üretici zeytinyağı üretmiyor mu? Üretiyor elbet, hem de en kalitelisini üretiyor. Neden zeytinyağı primi için başvurmuyor peki? Nedeni belli, özellikle küçük üreticimize 80 kuruşluk prim cazip gelmiyor, desteklemeden genellikle daha büyük ölçekteki üreticiler faydalanıyor. Bu rakamlara benzer bir durum ilk defa verilecek tane zeytin desteklemesi için de geçerli olacak, destekleme amacına ne yazık ki ulaşamayacak.

Zeytin üreticisi, zeytin sektörü gerçekten desteklenmek isteniyorsa bu miktarlar günümüz koşullarına uygun değil, mutlaka ve mutlaka artırılması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla)- Ayrıca zeytin gibi stratejik öneme sahip bir ürünün desteklenmesi hükûmetlerin, bakanların inisiyatifine bırakılmamalı, desteklenme kanunla yasal güvence altına alınmalıdır.

Bu sebeple kanun teklifimizin gündeme alınarak kabul edilmesi, zeytinyağına 3 lira, tane zeytine 1 lira prim verilmesi, zor şartlar altında üretmeye çalışan 400 bin zeytin üreticisi aile için hayati bir önem arz etmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakırlıoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

7/11/2019 tarihli 15’inci Birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 11 ila 19’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Süleyman Girgin, İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu. Sayın Tatlıoğlu ayrıca şahıslar adına söz kullanacağı için bu iki süreyi birleştiriyorum; söz süresi on beş dakika olacaktır. Şahıslar adına diğer söz talebi de İstanbul Milletvekili Erkan Baş’a aittir.

Değerli milletvekilleri, konuşmalara sadece bir kereye mahsus bir dakikalık süre ekleyeceğimi şimdiden belirteyim ve konuşmacıların, kendilerini buna göre ayarlamalarını rica edeyim.

İlk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya’ya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu teklif 4 kanunda değişiklik yapıyor. Teklifin ikinci bölümündeki maddeler ağırlıklı olarak diğer maddelerdeki birinci bölümde yapılan değişikliklerin prosedürünün yerine getirilmesi şeklinde ya operasyonel konularla alakalı ya da birinci bölümdeki maddelerin devamı niteliğindeki düzeltmeler.

Bu kanun teklifinde önemli bir değişiklik, ödeme alanına ilişkin tüm yetkilerin Merkez Bankasında toplanması. Bu konu hem Komisyonda hem de Genel kurulda konuşuldu, parti grupları bu konuya olumlu olarak yaklaştılar, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemenin olumlu olduğunu ifade ettik. İkinci önemli bir değişiklik teklifiyse Merkez Bankasının sistemlerin kesintisiz işletilmesini sağlamak amacıyla sistemik öneme sahip sistem işleticilerine hissedar olması konusuydu. Bu husus siyasi parti gruplarının bir kısmının muhalefet şerhiyle karşılandı. Gerekçe, böyle bir hissedarlık olayının Merkez Bankasının itibarını sarsacağı yönündeydi. Aslında bu konunun hak ettiğinden çok fazla tartışma konusu yapıldığına ve itirazların da çelişkiler içerdiğine inanıyorum, o düşüncedeyim. Öncelikle şu tespiti yapmamız lazım: Merkez Bankası anonim şirket statüsündedir ve ticari bir kuruluştur. Hisseleri A, B, C, D şeklinde sınıflara ayrılmış ve Merkez Bankasının yüzde 55’i Hazineye aittir. Ziraat Bankası Merkez Bankasına yüzde 19 oranında bir hisseyle ortak, İş Bankası da yüzde 2 hisseyle Merkez Bankasının ortağı, Garanti Bankası yine Merkez Bankasının ortağı, Türkiye Kızılay Derneği Merkez Bankasının ortağı, Mervak İç ve Dış Ticaret Anonim Şirketi de Merkez Bankasının ortağı.

İkincisi, Merkez Bankası dış denetime tabidir; Merkez Bankasının her yıl hesapları, bilançosu, gelir tablosu, diğer mali tabloları bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenir. Merkez Bankasının internet sitesine girerseniz yaklaşık yirmi yıla yakın süredir denetim raporlarını görürsünüz ve bu denetimi yapan firmalar küresel denetim firmaları ya da onların yetkilendirdiği yerli, özel firmalardır.

Değerli arkadaşlar, örneğin, 2007 yılında Merkez Bankasını PricewaterhouseCoopers denetlemiş, onun yetkilendirdiği bir firma denetlemiş, 2018 yılında da KPMG üyesi bir firmanın denetlemiş olduğunu görüyoruz.

Aynı şekilde Merkez Bankası, mesajlaşma, uluslararası mesajlaşma altyapısı olan SWIFT’e, uluslararası standart koyucu BIC’le ortak; iştirak etmiş, onların ortağı durumunda. Merkez Bankasının buralara hissedar olması için kanun çıkarılmadı yani Merkez Bankası mevcut statüsü hissedar olmak için uygundur. Merkez Bankası istediğinde, gerekli görüldüğünde herhangi bir şirkete ortak olabilir. Benim anlamadığım şu: “Bugün, dijitalleşme, ödeme sistemlerini stratejik öneme sahip millî güvenlik konusu hâline getirdi.” diyoruz. Evet, bu alanda önemli riskler var. “Bu sebepten dolayı bu alanda neden Merkez Bankasının ya da kamunun dışındakilere sistem kurma ve işletme iznini veriyorsunuz?” diye itiraz edilse katılmayacağım ama anlayacağım. Yani “Bu alanı neden özel sektöre bırakıyorsunuz?” diye karşı çıkan da yok. Peki, neye karşı çıkılıyor? Sistemik önemli hâle gelen bir sistem işleticisine gerekli görüldüğünde hissedar olma ihtimaline karşı çıkılıyor. Yıllardır özelleştirmeye karşı çıkanların, bugün sistemik bir konuda gerektiğinde “soft” bir kamulaştırma yapılabilme imkânı sağlayan düzenlemeye karşı çıkmalarını anlamakta doğrusu zorlanıyorum.

Bankanın anonim şirket statüsünde bir kuruluş olması veya hissedarları arasında özel şirketlerin var olması veya dış denetimini küresel, bağımsız özel şirketlerin yapması şimdiye kadar Merkez Bankasının itibarını zedelememişse, bugüne kadar kurumu yönetenlerden de herhangi bir itiraz gelmemişse, Merkez Bankasının bir sistem altyapısı işletmecisine hissedar olması, inanın, Bankanın itibarını sarsmayacaktır.

İç kontrol sistemi veya denetim etiği açısından yanlış bulunduğu ifade ediliyor. Eğer Merkez Bankasının denetimine tabi olan ticari bankaların Merkez Bankasına ortak olması bugüne kadar eleştirilmemişse yani denetlediği şirketler bankaya, Merkez Bankasına hissedar oluyor ve siz bunu eleştirmemişseniz ama Merkez Bankası denetlediği firmalara ya da sistem işleticilerine ortak olduğunda bunu eleştiriyorsanız, bunu bir kez daha düşünmek gerekir diye ifade etmek istiyorum. Bu, aslında hem denetim etiği hem de eleştiri etiği açısından doğru bir yaklaşım değil.

Yapılan değişikliklerle gerçek anlamda, 6493 sayılı Kanun kapsamında Merkez Bankasının hissedar olma alanına özel bir sınırlama getiriliyor. Yani aslında burada hissedar olma olayı, Merkez Bankasının mevcut hâlindeki hissedar olma, iştirak etme kabiliyetine, yetkisine bu kanun özelinde, 6493 sayılı Kanun özelinde bir sınırlamadır. Niye sınırlamadır? Çünkü burada sistemik önemli sistem işleticilerine ortak olunabileceği söyleniyor. Yani kısıtlı önemli ya da önemli gruplamasında yer alanlara bu maddenin yasalaşmasıyla birlikte Merkez Bankasının ortak olması, hissedar olması mümkün olmayacak.

Bugün Türkiye’de bahse konu toplam 10 işletim sistemi söz konusu, Merkez Bankasının altyapısını kullandığı sistemlerden bahsediyoruz. Bunların 3’ü zaten Merkez Bankası tarafından işletilmekte, 3 tanesi Takasbank tarafından işletilmekte ki Takasbankın ortaklarına baktığımızda yüzde 64 oranında Borsa İstanbul Takasbanka ortaktır.

Aynı şekilde, bu işletim sistemlerine baktığımızda Merkezi Kayıt Kuruluşu var, bu da önemli ölçüde Takasbankın ortak olduğu bir yapı. Garanti Ödeme Sistemi var, yine Paycore var. Dolayısıyla bunların hangisinin sistemik önemli olduğunun kararı da Merkez Bankası tarafından verilecek.

Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası bugünlere kadar daha çok fiyat ve finansal istikrar görevleriyle gündeme geldi, müzakerelere konu oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayalım Sayın Karakaya.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Öyle gözüküyor ki teknolojik gelişmeyle, ekonominin dijitalleşmesiyle birlikte bu görevlerinden ayrı olarak Merkez Bankasının ödeme sistemlerine ilişkin, mutabakat ve saklama sistemlerine ilişkin görevleri belki önümüzdeki dönemlerde en çok konuşacağımız, tartışacağımız konulardan olacak. Bugün uluslararası kurum ve kuruluşların küresel zorlamalar arasında ele aldıkları önemli bir konu, dijital ekonomi konusu. Vergi kaçırmadan kara para aklamaya, kaçakçılıktan terörün finansmanına kadar birçok konuda bu konular gündeme gelmekte. Bu anlamda bu yasa tabii ki önemliydi, bugün üzerinde değişiklikler yapıyoruz ama yeterli bulmuyoruz. Bu yasadan çok daha geniş anlamda, özellikle dijital ekonomi konusunda, bununla bağlantılı ve millî güvenlik konusu olabilecek ödeme sistemleri konusunda daha detaylı çalışmaların yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Karakaya.

Konuşma sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’de.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elektronik para düzenlemesi ve elektronik yaşam; aslında birçoğumuz geçen hafta da bunu konuştu, dönem dönem Mecliste de bu konu gündeme gelmekte. Teknolojik gelişmelere, çağa ayak uydurmak için birçok düzenleme konuşuluyor, tartışılıyor. E-kütüphaneden e-devlete her şeyde elektronik bir düzenlemeye gidiliyor ve yaşıyoruz da.

Bildiğiniz gibi, geçen hafta bu yasanın birinci bölümü konuşulurken Plan ve Bütçe Komisyonu da çalışmalarına başladı. Plan ve Bütçe Komisyonunun ilk gününde -önümüzdeki ay Mecliste bütçeyi konuşacağımız süreçte- şöyle bir tartışma yaşandı: “Elektronik çağ” diyoruz, “elektronik düzenleme” diyoruz, birçok şeyi elektronik şekilde düzenlemeyi düşünüyoruz; Parlamentonun en şeffaf olması gereken, denetimin en şeffaf olması gereken, Meclisin Plan ve Bütçe Komisyonunun görüşmeleri yayına yasaklanıyor. Ve kim yapıyor? 1’inci parti buna diyor ki: “Yayınlanmasın.”

Bakın, biz burada ilk gün dedik ki: Plan ve bütçe tartışılıyorsa, bütçe haksa mutlaka sivil toplum örgütlerinin burada olması lazım ve Plan ve Bütçe Komisyonunda üye olan arkadaşlarımızla bir önerge verdik, dedik ki: “Bu işe katılabilecek, katkı sunabilecek sivil toplum örgütleri katılsın.” Türk Tabipleri Birliği, KESK, DİSK gibi birçok kurumu saydık ve hiç olmayacak bir şekilde oylama yaptırıldı; TMMOB için, TTB için oylama yapıldı. Bu Meclis 1950’lerde onlarla ilgili yasa çıkarmış “kamu yararı” demiş. “Yasayla kurulan sivil toplum örgütü” diye tanımladığımız, “demokratik toplum örgütü” diye tanımladığımız kurumların Meclise gelmesi, bütçeye katılımı konusu da reddedildi.

2’nci reddedilen neydi? Dedik ki: “Canlı yayınlansın.” Artık Meclis dediğiniz, değil Türkiye Parlamentosu, belediye meclisleri kendi çalışmalarını canlı yayınlıyorlar. Bu da reddedildi. Dedik ki: “Anadolu Ajansı bunu yayınlasın.” Çünkü Meclise bütün basın gelemiyor, belli basına bir ambargo uygulanıyor, yasak uygulanıyor. Anadolu Ajansı da kabul edilmedi. Sonuçta, tartışmada 3 muhalefet partisi dedi ki: “Bir şey yapalım. Meclis TV kayıt alacak, isteyen vekil onu isteyip danışmanları aracılığıyla paylaşabilecek.” Sabah uyandık, o da kaldırıldı. Niçin? İzahı yok.

Şimdi, bir taraftan “e-devlet” diyoruz, “e-düzenleme” diyoruz, bu çağda, bu dönemde, bütçe gibi, plan ve bütçenin tartışıldığı, birçok bakanlığın konuşulduğu, hayati öneme sahip tartışmalarda sivil toplum yok, Meclisteki insanlar da buna katılamıyor.

Neydi peki geçen hafta bir diğer konuşulan konu? Bütçe tartışılıyor, bütçe düzenleniyor, her şey yasak. Bütün bu yasaklara rağmen intiharlar konuşuluyordu. Bir taraftan Parlamento önümüze gelecek bütçeyi konuşacak ve bu konu aslında pek de böyle… Dikkatli konuşmak lazım ve arkadaşlar, sayı yüksek, 4 kardeş. Peşinden bakkal diyor ki: “Defter durmuştu, defter ödenemiyordu.” Biliyor musunuz, ne oldu? Bir taraftan herkes sosyal medyada bu olayı konuşurken, tartışırken “Nedir, ne değildir?” çeşitli şeyler söylenirken özelleştirilmiş bir elektrik şirketi daha cenazeler adli tıpta, morgdayken elektriği kesiyor. Ya, bu kadar mı vicdan kalmadı, bu kadar mı iç sızlamıyor? Bu bitti, aradan bir hafta geçmedi, iki üç gün geçmedi, tekrar, Antalya’da da böyle bir olay. Hiç mi iç sızlamıyor? Hiç tartışılmıyor. Hiç mi insanların vicdanı tartışmıyor?

Biz “Yoksulluk var.” dediğimizde, “İşsizlik var.” dediğimizde, “Kriz var.” dediğimizde kıyamet kopuyor ve bu bütçe yoksulu, işsizi, çiftçiyi, memuru, köylüyü düşünmediği sürece kıyamet kopuyor. Ama verilen yanıt ne? “Kıyamet kopmasın. Domates, patlıcan, biberden söz etmeyin. Bir mermi ne kadardır, biliyor musunuz?” deniyor. Böyle bakarsanız, böyle yaparsanız hepimizin hayatı, yaşarken ölü hayatına dönüşür; yoksulluk artar, işsizlik artar, mutsuzluk artar, insanlar çaresiz olur. Bu hepimizin vicdani görevidir.

Bakın, ne oldu? Antep’te öğretmen bir kadın dedi ki: “Mobbinge dayanamıyorum.” Tekrar aynı şey oldu. Giderek biz birçok alanda, sağlık çalışanlarından, öğretmeninden, işçisinden, memurundan insanların kendi hayatları, kendi çocukları ve kendi ailesiyle ilgili gelecek endişesinden konuşuyoruz. Eğer toplum bu düzeye gelmişse, bu Meclis bunu tartışmıyorsa, bunu dile getirmiyorsa gerçekten bizim kendi kendimize dönmemiz lazım. Çünkü bunları konuşmadığımız zaman, bunları dile getirmediğimiz zaman hamasi nutuklarla, milliyetçi nutuklarla, militarist duygularla konuşursak vay hâlimize. Çünkü o zaman neye dönüşüyor? Kim ne söylerse, itiraz ederse “Sus, hainsin; sus, bunu dile getirme.”ye. Bu, en rahat yöntem; bir şeyi örtmek için, bir ayıbı örtmek için, bir kusuru örtmek için hamasi, milliyetçi duygular ve gerekirse bayrağı kullanmak.

Bir vekil arkadaşımız bir dakikalık konuşmada dile getirdi -ben Batman Vekiliyim- Hasankeyf yerle bir ediliyor, herkes dile getirdi burada; biz dedik ki: “Olmaz, on iki bin yıllık, on iki bin beş yüz yıllık bir tarih.” Hepimiz dile getirdik, dikkate alınmadı. Bütün bunları geçelim, dün dozerler yerle bir ediyor, görüntüler düşüyor; ya dozerin üstüne bayrak asıyorsun. Ne hakkın var buna ya? Ne hakkın var buna ya? Bu ne anlama geliyor yani? Bunu konuşmasak olmuyor o zaman, e-devletten söz ettiğimizde.

Arkadaşlar, artık ne söylesek kimse bunu dikkate almıyor. Neydi? Ekoloji, çevre konuşuluyordu. 7 Kasımda -bu “ana akım medya” dediğimiz “yandaş” denilen, neyse- Yeni Şafak gazetesinin manşeti ne biliyor musunuz arkadaşlar? “Savaş ekolojiyi yok ediyor, savaş çevreyi yok ediyor.” Bunu biz söylesek neler olurdu? Ve manşet tam sayfa. Nasıl düşmüş, nedir? Gerçekten dikkatlice baktım ve diyor ki: “Bu olduğu sürece, savaş, çatışma olduğu sürece bu kullanılıyor, çevre tahrip ediliyor, yaşam tahrip ediliyor, doğa tahrip ediliyor.” Biz bunları konuşmadığımızda olmuyor. Ve ne oldu? Dün Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bütçe görüşmelerinde buna değindiğimizde o da diyor “Çevrenin korunması lazım, doğanın korunması lazım.” Ama bununla ilgili hiçbir çalışma yok. Tam tersine, biz ne yapıyoruz? Türkiye’de kömür santralleri var enerji üretmek için, bacalarını sürekli kapatmaları lazım, bacalarını düzenlemeleri lazım Çevre Kanunu’na göre. Uzattı bir sefer Meclis, yetiştiremedikleri için. Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi geçtiğimiz aylarda, bütün siyasi partiler, 1’inci partiden diğer partilere kadar, reddettik; dedik ki: “Böyle bir şey olmaz, bacayı yapacaksın.” Geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirildi. Ne geçirildi? Tekrar ertelendi. Ama bu arada ne yapıldı? Bu fabrikalara, bu işletmelere, bu enerji üretenlere yaklaşık 500 milyar teşvik verildi. Mübarek, teşvik veriyorsan bari diyeceksin ki “Önce bacayı yap.” Hem parayı al hem bacayı yapma hem de ertelet, böyle bir düzenleme mi olur? Ve böyle olursa, gerçekten her şeye hamasi nutuklarla itiraz ederseniz, susturursanız, biz geleceğimizi koparmış oluruz.

Kayyum meselesi. Şimdi, biz konuştuğumuzda herkes diyor ki “Her seferinde nasıl bunu söylüyorsunuz?” Ya arkadaşlar, artık cuma ve pazartesi sabahları biz diyoruz ki nerede, ne olacak? İzahı yok. Bu Parlamento bunu düşünüp seçme seçilme hakkında şey yapmıyorsa izahı yok. Ve ne oluyor, biliyor musunuz? Tekrar, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayıştay Başkanı geldi, dedik ki: Sayın Başkan, ya bizim gruptan arkadaşlar sürekli bu tatlıları, bu çerezleri, bu kayyumun oluşturduklarını manşet manşet sunuyor, iddialarıyla başkanlar açıklıyor raporları, rakamları, imzaları, hiç mi bir işlem yapılmadı? Dedi ki: “İnternet sayfamıza bakın, orada var.” İnternet sayfasında yok, dedik ki: “Başkan, yok.”

Başkan soru-cevap kısmında. “Biz geçmiş dönemde 95 belediyenin bir kısmını inceledik -bütün belediyeleri değil- 31 kayyum Sayıştayın denetimine göre yolsuzluk yapmış.” dedi ve bunlar göreve devam etmiş. Hepimiz biliyoruz, 31 Marttan sonra bunlar seçilemedi -bir kısmı adaydı, bir kısmına da zaten yeni arkadaşlarımız seçildi, oturdular, bu açıklamayı yaparken- ve kayyumlar ne oldu? En iyi yerlere gönderildi. Bunun anlamı şudur: Sen hırsızlık yaparsan, yolsuzluk yaparsan ben belgelesem bile seni ödüllendiriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Nasıl ki yıllardır Türkiye’de işkence yapanlara ceza verilmiyorsa, nasıl ki yıllardır bilerek mahkemeler cezasızlıkla sonlanıyorsa insan hakları alanında, bu olayda yolsuzluk, hırsızlık yapanlara da ceza verilmiyorsa, ödüllendiriliyorsa siz kayyumları gönderdiğinizde siyaseti engelliyorsunuz, seçme ve seçilme hakkını engelliyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Ne yapabilirseniz yapın.” Böyle olursa ne şeffaflıktan ne bütçeden ne gelecekten söz edebiliriz. Bizim kendimize dönüp geleceğimizi iyi kurgulamak için seçilene saygı duymamız lazım. Kendi kendimize uydurmayalım. Bunu da geçtim, hırsızlık, yolsuzluk yapanları bizim adımıza, bu Parlamento adına denetleyen Sayıştayın raporlarını dikkate alıp soruşturma açalım, hesap soralım. Bunu yapmadığımız sürece riyakârlıktır.

Saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İpekyüz.

Söz sırası şimdi de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’e ait.

Buyurun Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tecrübelerimiz bize şunu göstermiştir ki AKP iktidarı zengini sever, paralıyı sever; parası olmayanı, fakiri, yoksulu sevmez. Ha, fakiri ne zaman sever? Seçimden seçime, aklına geldiği zaman sever. İşçi sevmez, esnaf sevmez, çiftçi sevmez, emekli sevmez, hak arayanı hele hiç sevmez. Soma’da beş yıldır tazminatlarını alamayan madencinin hakkını vermediği gibi, yolda yürümesine de izin vermez, suç işlemiş gibi de etrafına jandarmayı dizer.

“Kamu harcamaları” adı altında israf lüks oluşturmuyor, lüks araç kiraları, uçak kiraları, ağırlama giderleri lüks oluşturmuyor ya da Cumhurbaşkanının 3 milyara çıkarılan örtülü ödeneği açık oluşturmuyor, Cumhurbaşkanının almış olduğu asgari ücretin 37 katı maaş açık oluşturmuyor, geçiş garantili köprü ve yollara verilen paralar, hasta garantili şehir hastaneleri açık oluşturmuyor; oysa sırf bunlara sadece sekiz ayda 8,5 milyar ödenmiş, 2020 için beklenen ödeme 18 milyar ve bütün bunlar açık oluşturmuyor ama -sözümün başına geleyim “AKP kimi sevmez?” demiştik? “İşçiyi, yoksulu sevmez, garibanı sevmez.” demiştik- 2019 bütçesini açıkladıkları zaman “Orada işçiye, memura, yaşlıya verilen zamlar açık oluşturdu.” diye izah edebiliyorlar.

Değerli milletvekilleri, emekliler, emekçiler, asgari ücretliler ve yaşlılar AKP’nin hazırlamış olduğu bütçenin kazananı değil, mağdurudurlar. Yani bütçede faize ödenen paranın açık oluşturmamasına değil, asıl buraya dikkat çekmek lazım. 2019’da imar affı, Merkez Bankası, kefen parası, bedelli askerlik olmasa açık 2 milyar lira olacaktı, neredeyse bu 4 kat artış demekti. 2019’da enflasyona ezdirilen emekçi mi bütçe açığına neden olmuş? “İnsaf ki ne insaf.” demek lazım. Zamlarla ez, sonra da “Açık oluştu bütçede ve bunların sebebi emeklilerdir, işçilerdir, memurlardır.” de.

Bütçe açığına sebep mi arıyorsunuz sevgili milletvekilleri? Sevgili AKP’lilere özellikle söylemek istiyorum. Ordumuza ait bir millî değer, Tank Palet Fabrikası ihalesiz ve gizli kararnameyle Katar ortaklı şirkete verilmişti ya, hatırlarsınız... Söylemeyi unuttum, bu arada, AKP iktidarı bir de Katarlıları çok sever. İşte bu Katarlılara TMSF tarafından satılan Digiturk için Sayıştay raporu diyor ki: “Satın alan şirketten 158 milyon dolarlık alacak tahsil edilememiş, bu alacak kamu zararı oluşmasına neden olmuştur.” Ama ne hikmetse TMSF hâlâ inatla bunu tahsil etmiyor. Yine, Katarlıların ortağı Sancak Grubuna TMSF dolarla arsa satıyor ama kur yükselince, birden, ihale günü geçerli olan kurdan ödenmesine karar veriliyor nedense ve Sayıştay raporuna göre kamunun zararı burada da en az 100 milyon.

Değerli milletvekilleri, şimdi gelelim, elimizdeki kanunla ilgili birkaç değerlendirme yapmak istiyorum. Elimizdeki kanun teklifi finansallaşmış dünya ekonomisine ekonomik entegrasyonumuzun artması sonucu oluşan yeni durumlara yönelik düzenlemeler getiriyor. Denetim yetkisi BDDK’den alınıp Merkez Bankasına veriliyor. Denetim yetkisinin BDDK’den alınmasının asıl gayesi nedir? Şu ana kadar BDDK, elektronik para kuruluşları ve ödeme kuruluşları hakkında kaç kez denetim yapmıştır ve denetimleri sonucunda ne gibi bulgular bulmuştur? Bankaları bile siyasi baskılarla yeteri kadar denetleyemediğini bildiğimiz BDDK’nin elektronik para kuruluşları ve ödeme kuruluşlarını ne kadar denetlediği belirsizdir.

Diğer önemli husus ise dünyada ağırlığı giderek artan elektronik paralar ve sanal paralardır. Elektronik para konusunda ülkemizde düzenlemeler olmasına karşın sanal para hakkında bir düzenleme yoktur. Bitcoin gibi sanal paralara ülkemizde birçok kişinin yatırım yaptığı söyleniyor. Son üç yılda dünyada bitcoin kullancısı sayısının 5 kattan fazla arttığı ve 42 milyonu geçtiği söyleniyor.

Sanal paralara yönelik eleştirilerden bir diğeri ise bunlar devlet kontrollü bir para birimi olmadığı için yapılan uluslararası para transferlerinin hem vergi kaçırma hem de kara para aklama suçlarını artırabileceği ve silah ticareti ve uyuşturucunun finansmanında gizli bir yöntem olarak kullanılabileceği yönünde olmuştur. Bunlarla ilgili tedbirler alınıyor mu? Neden bitcoin ve benzerleri hakkında açık ve net bir düzenleme yapılmıyor? Büyük zararların oluşmasını, vatandaşlarımızın bilinçsizce zarar etmesini mi bekliyoruz? Yeniden Çiftlik Bank gibi facialara kapı mı aralanıyor?

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemenin ana rotası banka çalışanlarının çalışma koşullarının düzeltilmesi, sağlıklarının ve güvenliklerinin sağlanması olmalıydı oysa. Sayıları yaklaşık 200 bine varan banka çalışanlarımıza yönelik yaşanan bazı sıkıntı ve önerilerimizi aktaracağım şimdi. Soma’daki “hadi hadi” sisteminin bankadaki karşılığı satış baskısıdır, mobbingtir ve bunlardan da çalışanlar olumsuz olarak etkilenmektedir. Banka çalışanlarının çalışma koşullarına dair Çalışma Bakanlığı ve ilgili kamu görevlileri tam olarak görevlerini yapmadığı için, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi gibi, Plaza Eylem Platformu gibi, sosyal medyada Yaşar Usta Emek Portalı gibi yapılar banka çalışanlarının sorunlarını gündeme getirmektedirler.

Şimdi, mobbing nedir arkadaşlar? Sevgili arkadaşlar, mobbing, psikolojik bir şiddet türüdür. Finans sektörü mobbinge zemin hazırlamakta ve mobbingciyi teşvik etmektedir. Banka çalışanları arasında son zamanlarda yaşanan ciddi sağlık kayıpları ve ölümlerin sorumlusu olduğuna dair kuvvetli şüpheler bulunmaktadır çünkü bankalarda satış baskısı, cezasızlık ve kara liste uygulamaları, ardından zincirleme sağlık yitimi yaşanmaktadır. Bu sistemde, çalışanların performansı ile bankanın kârı arasında doğrudan bir ilişki kurulur ve sonuca odaklanılır. İyi bir çalışan her ne kadar bankanın değerini artıracak çalışmalar yaptığını düşünse de sonunda kendisinden sadece kaç liralık satış yaptığı sorulur. Bunun yanı sıra, bankadaki herkese, görev tanımları içerisinde kredi satışı olmayan güvenlik görevlilerine bile satış hedefi verilir. Performans, Türkiye’de artan beyaz yakalı işsizliğiyle birleşince baskı ve tehdit altında çalışmanın adı olmuştur maalesef. Bunun en acı örneklerinden biri Nadide Kısa’nın hayatını kaybetmesi ve sonrasında gelişen süreçte ortaya çıkan olaylardır. Bankalarda, son birkaç yılda, çalışanlarda genç yaşlarda kalp krizi, beyin kanaması ve kanser gibi çoğunlukla stresle ilişkili görülen ciddi sağlık kayıpları ve çalışan ölümleri yoğun bir şekilde gerçekleşmiştir. Sadece Nadide Kısa mı? Hayır. Birçok banka emekçisi mobbing, baskı, performans ve tehdit altında çalışmaktan dolayı hayatlarını kaybetmiştir. Bankacılık sisteminin neden olduğu bu ölümlerle ilgili ne gibi tedbirler alınmıştır? Yetkilileri bu konuda cevap vermeye çağırıyorum.

Banka çalışanları mobbinge maruz bırakılarak ruhsal ve bedensel olarak tahribata açık hâle getirilmektedir. Çalışanlar arasında duygu durumu düzenleyici ilaç kullanımı oldukça fazladır; oysa, bu yaşanılanların önüne pekâlâ geçilebilir. Atılması gereken adımlar şunlardır: Bankalarda çalışırken beklenmedik şekilde ve genç yaşta hayatını kaybedenlerin, çalışanların ölümleri hakkında mutlaka çalışma koşullarından kaynaklanan riskler incelenmelidir. Tüm diğer finans kuruluşlarındaki kayıplar ve sağlık yitimleri çalışma kaynaklı riskler açısından taranmalı, soruşturulmalıdır. Bu ölümler iş müfettişleri, Meclis komisyonları ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi gibi emek ve meslek örgütlerinin oluşturacağı bağımsız denetim birimleri tarafından soruşturulmalı, çalışma koşullarıyla olası ilişkileri açığa çıkartılmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuatta meslek hastalığı kapsamı manevi bütünlüğünün ihlalini ve zincirleme sağlık kayıplarını içerecek şekilde genişletilmelidir. Mobbingin ceza gerektiren bir fiil olarak tanımlanması gerekmektedir arkadaşlar. Finans sektöründe yıpranma payı mutlaka olmalıdır. Tekrar ediyorum, finans sektöründe yıpranma payı mutlaka olmalıdır. Fazla mesai norm olmaktan çıkartılmalıdır. Bazı bankalarda fazla mesainin görünmemesi için personele turnikeden çıkış yaptırılıp geri çalışmaya yönlendirildiği biliniyor. Bu, ciddiyetle araştırılmalıdır. Çalışanların denetim ve örgütlenme imkânı sağlanmalıdır. Çalışan temsilciliği oluşturulmalı ve kurumdaki sendika eksikliğinin dengelenmesi için, işten çıkarma, mobbing gibi konularda işçi temsilcilerine söz hakkı sağlanmalıdır. Kara liste uygulamasından mutlaka vazgeçilmelidir. İş tanımlarını belirsizleştirecek şekilde çalışanlar üzerinde satış baskısı oluşturulması önlenmelidir.

Son olarak, 28 Nisan resmî olarak iş cinayetlerinde ölenleri anma ve yas günü olmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Girgin.

Şimdi de İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu konuşacaktır. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Tatlıoğlu, süreniz on beş dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Başkan, Parlamentomuzun saygıdeğer üyeleri; hepinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Öncelikle bu kanundan önceki görüşmelere dair bir konuya değinmek istiyorum. Özellikle beklerdik ki Sayın Lale Karabıyık’ın araştırma önergesini kabul edelim ve bizzat Sağlık Bakanının başında bulunduğu vakıfla ilgili kamu tasarrufunun ne olduğunu görelim. Eğer biz bunları yapmazsak bunları kim yapabilir? Niçin bu önergelere şüpheci değil, gerçeğin ortaya çıkması adına yaklaşmıyoruz? Birinci olarak bunu anlamış değiliz.

İkinci olarak da, bugün, gerçekten motivasyon düşürücü 2 tane açıklama var. Birincisi: Sağlık Bakanlığının bütçesi görüşülüyor ve maalesef Sağlık Bakanlığının şehir hastaneleriyle ilgili sözleşmesi ortada yok. Yani Bursa’da da var bir şehir hastanesi. Bunu yapan ile Sağlık Bakanlığı arasındaki kira sözleşmesi ve iş sözleşmesi yok. Peki, o zaman ortada kayıt dışı bir kamu işlemi var, kamu tasarrufu var. Yani kayıt dışılık bildiğimiz gibi özel sektörde oluyor ama kamunun kayıt dışı bir tasarrufu nasıl söz konusu olabilir?

Bir de son olarak, gerçekten içimi acıtan bir şey oldu, Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin de vücut dilinden ve sesinden mahcubiyetini anladık. 15 Temmuz şehitleri için, gazileri için toplanan para nasıl olur da yerine ulaşmaz? Çünkü o para vakıf olsun diye toplanmadı; o para, doğrudan şehit ve gazilere ulaşsın diye toplandı. Bunu toplayanlar bunun bir gün gecikmesinin bile ne kadar büyük bir sorumluluk ve vebal olduğunu daha iyi anlayacak. Hele hele bununla ilgili bir vakıf olup ve bu vakfın bulunamayışı, gerçekten, çok dramatik bile demek çok yanlış, çok kötü bir gelişme. Bütün Parlamento adına, bütün siyaset adına söylüyorum. O nedenle gerçekten kamu şeffaf olmazsa millet huzur bulmaz.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümündeyiz.

Biz esasen, çok haklı olarak, 6’ncı maddenin (4)’üncü bendine şerh dışında, bu kanun teklifini destekliyoruz, kabul ediyoruz ve bu kanunun Türkiye için bir ihtiyaç olduğunu belirtiyoruz, daha önceki konuşmalarımızda da belirttik, Komisyonda da bunu belirttik.

Tabii, ikinci bölüm itibarıyla baktığımızda, bu teklifin 11’inci maddesinden “Elektronik para kuruluşunun, ödeme hizmetleri ile ilgili olarak yürüttüğü faaliyetlerin kredi verme faaliyeti kapsamına girip girmediği Bankaca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” deniliyor. Bunu da biraz askıda kalmış bir ifade olarak görüyoruz. Bu tür ifadelerin askıda olmaması ve daha önceden yönünün tayin edilmiş olması gerekir. Tabii ki bazı konular yürüyüşte, işleyişte ortaya çıkar ama daha ziyade, özellikle kanunu aşmanın ve keyfiliğin çok yaygın olduğu süreçlerde bu tür yönetmelikler bu kanun aşmayı ve de kanunlara uymayan kamu tasarruflarının çoğalmasını artıracaktır diye düşünüyoruz.

15’inci madde bir birlik oluşturulmasıyla alakalı ve burada “Ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşları, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliğine, faaliyet izni aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde üye olmak için başvururlar.” deniliyor. Bu da doğru bir yöntem. Yani ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşlarının bir birlik oluşturmaları ve bu birliğin eğitim faaliyetlerini düzenlemesi, meslek ilkelerini belirlemesi, mesleğin gerektirdiği disiplin ve birlik şartlarını oluşturması cidden ihtiyaçtır ve bunu yerine getirecektir. Birlik organlarının seçimlerinin kanunda öngörülen esas çerçevesinde gizli oyla ve yargı gözetimi altında gerçekleşeceği usulü, burada da kabul edilebilir bir usul olarak karşımıza çıkıyor. “Birliğin organları, gelirleri, giderleri, çalışma esasları ve faaliyetlerinin kapsamı, üyeliğe kabul, üyelikten geçici ve sürekli çıkarma esasları, statüyle düzenlenir.” deniyor, bu da doğru bir düzenlemedir. Bu statünün sektör temsilcilerinin görüşleri alınarak bankanın yapacağı öneri üzerine Cumhurbaşkanı kararıyla yürürlüğe konulacağı belirtiliyor. Bu da bizim açımızdan doğru ve gerekli bir madde olarak karşımıza çıkmaktadır.

Esasen, baktığımızda, bu tür ödeme sistemleri -elektronik para ve dijital para- dijital ödeme sistemleri, elektronik ödeme sistemleri, elektronik para kuruluşları çerçevesindeki bu düzenleme gerçekten zamanın ruhuna uygun bir düzenlemedir. Daha önce de belirtmiştik, zaman kendi ruhuna uygun araçları ortaya çıkartır. Barter döneminde madenî paralar kısmen ortaya çıkmıştı. Daha sonra uluslararası ticaretin gelişmesiyle bir ödemeler sistemi ihtiyacı ortaya çıkmış ve dünya bugüne kadar, önce İngiltere ve poundla başlayan ancak Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin dünya devleti olma büyüklüğünden uzaklaşması ile İkinci Dünya Savaşı sonunda “Bretton Woods”la Amerika ve IMF üzerinden Amerikan dolarına geçen ödemeler sistemi… (AK PARTİ sıralarından kendi aralarında gülüşmeler)

Efendim, hepinize saygılar sunarım.

Bu kanunu destekliyoruz.

Saygılar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Konuşmanıza devam edin lütfen Sayın Tatlıoğlu.

Değerli milletvekilleri, lütfen, hatipler kürsüdeyken düzene uyalım. Görüşmenin belli bir çerçevesi, düzeni, kuralları, gelenekleri vardır. Buna, lütfen, herkes gerekli özeni ve saygıyı göstersin.

Sayın Tatlıoğlu, eğer sözünüzü tamamlamak isterseniz kaldığınız yerden süreyi kullandırabilirim.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim. Sağ olun.

BAŞKAN – Hatırlatsanız uyarırdım ben.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sağ olun efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tatlıoğlu.

Şahıslar adına ikinci konuşma İstanbul Milletvekili Erkan Baş’a ait.

Buyurun Sayın Baş.

Süreniz beş dakikadır. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen, alın teriyle yaşayan ülkemizin bütün insanlarını sevgiyle saygıyla yürekten selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, bir kanun teklifi üzerine söz aldık. Kanun teklifi elimize gelince büyük bir heyecanla, umutla her seferinde bakıyoruz. Bu kanun teklifini görür görmez aklıma gelen ilk şeyi kürsüde paylaşarak başlayacağım.

Biz insan, ülkemiz, halkımız dedikçe iktidar “Para, para, para…” diyor ve maalesef, yine insanımızı, insanımızın nasıl daha iyi yaşayacağını değil de parayı konuşuyoruz. Tabii, bu sefer biraz daha afili bir mesele, elektronik parayı konuşuyoruz. Komisyon raporlarını okuyunca da görüyoruz, gerçekten elektronik paralar, dijital paralar… Hani, insan heyecanlanmıyor değil, bir ilerleme var; insanlık ilerliyor, tarih ilerliyor. E, tabii, biz de bu ilerlemeden faydalanalım istiyoruz. Buraya kadarı normal ama bu iktidarın elinde her tür ilerleme sadece para babalarını, sermaye sahiplerini merkeze alıyor, emekçilerin hayatını ilerletecek tek bir adım görmüyoruz. Burada bu vesileyle ifade etmiş olalım: Halkın bütünü için ilerleme anlamına gelmeyen her şey esas olarak bir gerilemedir ve bu kanun teklifine de bu açıdan kökten karşı çıkmak gerekiyor. Yani iktidar sadece patronlar için “ilerleme”yi kullandığı sürece de memleketin gelişmesi mümkün değil.

Şimdi, mesela, insan okurken, tartışırken düşünüyor. Halkın canını, sineğin yağını çıkaran bu iktidar hangi sektöre el atsa o sektörde sanki hiç insan çalışmıyormuş gibi düşünüyor. Komisyon da nedense hiç insanları tartışmamış. “Bu sektörde kimler çalışıyor, bunların hayatı nasıl devam edecek?” soruları yok.

Mesela ben iktidarın lehine bir bilgi de paylaşayım, belki heyecanlanırlar. Türkiye’de işsizlikte cumhuriyet tarihinin rekorları kırılıyor, hatta dünya rekorları kırılıyor. Fakat ilginç bir durum var -bilmiyorum farkında mısınız- her tarafta “çağrı merkezleri çalışanı” ilanları var, çağrı merkezleri çalışan arıyor. Merak ettim, Türkiye’de böyle bir işsizlik varken neden acaba çağrı merkezleri çalışan arıyor? Neden biliyor musunuz arkadaşlar: Çağrı merkezinde dört yıldan fazla hiç kimse çalışamıyor da o yüzden. Yani çağrı merkezlerinde çalışan insanlar belirli bir süre sonra meslek hastalıkları nedeniyle çalışamaz hâle geliyorlar. Ben diyorum ki gözümüzü biraz paradan çevirelim ve “Bu dünya kimlerin sırtında, nasıl dönüyor?” sorusunu soralım. Çok örnek var kuşkusuz ama benim öğrendiklerimden bir tanesinin ismi Nazlı. Yani sizlerin çocukları kadar kıymetli ailesi için ki adını “Nazlı” koymuşlar bu arkadaşımızın. Nazlı mecbur, daha öğrenciyken çalışmaya başlamış, mezun olunca da mezun olduğu alanda iş bulamayınca çağrı merkezinde çalışmaya devam etmiş. Adı “Nazlı” ama memleketin milyonlarca emekçisi gibi Nazlı’nın pek nazlanmaya lüksü olmuyor. İkinci yılında yüzde 47 işitme kaybı yaşıyor Nazlı çünkü çağrı merkezinde günde dokuz saat çalışıyor.

Bir de ek bir bilgi paylaşayım: Dışarıdan bakıldığında böyle çok büyülü mekânlar bunlar ama çağrı merkezlerinde “nasıl olsa müşteriler görmüyor” diye, o yüzden bodrum katlarda, insanların iç içe, sırt sırta, herkesin bağrışını çağrışını duyduğu ortamlarda çalışmak durumunda kalıyorlar ve günde dokuz saat hiç mola vermeden çalışıyorlar. Hatta tuvalete giderken amirinden izin istiyor ancak amiri izin verirse gidebiliyor.

Mesela, bakın, yine bir teknolojik ilerleme örneği, tuvalet sayar koymuşlar bütün tuvaletlere; çalışanlar tuvalette ne kadar vakit geçiriyor, bunu ölçüyorlar; iddiamızı ispatlayan bir örnek daha. Bütün ilerlemeler emekçiyi daha fazla sömürmek için kullanılıyor. Neyse, ben Nazlı’dan devam edeceğim.

Nazlı bir kadın. Örneğin, âdet döneminde tuvalette çok zaman geçirdiği için Nazlı’ya azar çekiyorlar, işten atmakla tehdit ediyorlar. En sonunda çareyi gece kullandığı pedleri gündüz kullanmakta buluyor.

Şimdi, bunları anlatınca tabii AKP’liler rahatsız oluyorlar. Fakat bu memlekette çalışan insanların üçte 1’inin kadın olduğunu ve özellikle finans sektöründe, çağrı merkezlerinde yoğun bir kadın emeği sömürüsü olduğunu paylaşmamız gerekiyor. Nazlı’yla devam edeyim.

Nazlı sürekli sandalyede ve aynı pozisyonda oturduğu için boyun düzleşmesi yaşıyor. Bir sabah kaskatı bir bedenle uyanıyor. Acile gidiyor. Zaten düşük olan maaşının önemli bir bölümünü üç ay fizik tedaviye yatırıyor. Doktor diyor ki: “Ortopedik sandalyede oturman lazım.” Takım liderine gidiyor Nazlı, diyor ki: “Ben ortopedik sandalyede oturmalıyım.” “Ya, bunu patronlara söylemeyelim, işten atılman için yeni bir vesile olabilir.” diyor. Neyse Nazlı büyük teknolojik ilerlemelerin, böyle paranın oradan oraya gittiği dönemlerde, yüzyıl önce keşfedilmiş ortopedik sandalyeyi bile kullanamıyor.

Değerli arkadaşlar, Nazlı’yla devam edeyim. Nazlı dört yıl çalışıyor. Dört yılın sonunda Nazlı’ya diyorlar ki: “Sen takım lideri ol.” İşte, ip, Nazlı için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Baş.

ERKAN BAŞ (Devamla) – Nazlı bu teklif geldiği gün işten istifa ediyor. “Takım lideri olmak zorbalık yapmayı gerektiriyor, ben bana yapılan zorbalıkları başkasına yapmak istemiyorum.” diyor ve tazminatını falan almadan gidiyor.

Neyse değerli arkadaşlar, uzatmayalım, bugün o büyük plazalar, büyük bankalar, milyonlarca lira para kazanılan yerlerde milyonlarca köle yaratmış bir düzende yaşıyoruz ve bu milyonlarca köleyi konuşmamız gerekiyor. Eskiden, böyle, dolar işaretleri görürdük iktidarın gözlerinde, şimdi bitcoin işaretleri falan var. Para salisede oradan oraya, buradan buraya gidiyor ama Nazlı gibi binlerce ofis çalışanı, örneğin, meslek hastanesinden bir rapor almak için aylarca, yıllarca uğraşıyor ki patronuna tazminat davası açsın.

Bence esas mesele: Eğer bir hız tartışması yapıyorsak insanların sağlıklı, güvenceli yaşamalarının yolunu bulmamız gerekiyor. Dolayısıyla, bu kanun teklifinde de daha önceki pek çok kanun teklifine benzer bir biçiminde işçilerin, emekçilerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN BAŞ (Devamla) – Toparlayayım Sayın Başkanım, izin verirseniz.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen, buyurun.

ERKAN BAŞ (Devamla) – Bu kanun teklifinde de yine patronların, servet sahiplerinin paralarını nasıl daha hızlı transfer edeceklerini, nasıl daha fazla para kazanacaklarını tartışıyoruz.

Biz de diyoruz ki: Biraz, gözünüzü şu paradan çevirip insana bakın. O ezdiğiniz, sırtına bindiğiniz insanların sizi taşıyabilecek bir sırtı kalmadı.

Büyük ihtimalle bu kanun teklifi sizin oylarınızla geçecek ve bir süre sonra ülkemizde de para salise içerisinde oradan oraya gidecek ama milyonlarca emekçinin alın terinin karşılığı ödenmemiş olacak. Milyonlarca emeklinin üç kuruş paraya açlık içinde yaşamak zorunda kalmaya devam edeceği bir ülkede yaşayacağız. Emeklilik hakkı kazanan milyonların emeklilik hakkını vermeyeceksiniz. Sadece Cengizi, Limakı, holdingleri zengin etmeye çalışacaksınız. O zaman da bize söyleyecek tek söz kalıyor: Paranız batsın diyorum, paranız batsın ki insanlar yaşasın. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Baş.

Şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Kaboğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, görüşülen 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni imzalayan vekillerden kaçının şu anda Genel Kurul salonunda bulunduğuna ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yetkilerinin Merkez Bankasına geçirilmesinin gerekçesini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sevgili Başkan.

Komisyona soruyorum: Acaba 75 imzalı bu teklifi imza eden vekillerin kaçı salonda? Birinci sorum bu.

İkinci sorum imza sahiplerine daha çok. Burada Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yetkileri Merkez Bankasına geçiriliyor fakat bunun gerekçesi yok. Hangi gerekçeyle bu geçirim işlemi yapılıyor? Acaba genel olarak erkleri merkezde birleştirme ve aynı zamanda Türkiye ülkesini çevresel açıdan merkezde birleştirme hareketinin mali açıdan, akçasal açıdan da bir devamı mıdır? Bunun gerekçesi nedir? Çünkü “Merkez Bankası Başkanına emrettik fakat yapmadı, görevden aldık.” biçimindeki açıklamalar böyle bir kuşkuyu beraberinde getiriyor. Eğer bunun gerekçesini ortaya koyarlarsa memnun oluruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

40.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Adana ilinden Antalya iline kadar olan arazilerin sulama imkânına kavuşturulabilmesi için Mersin ilinde devam eden Pamukluk, Değirmençay, Sorgun, Aksıfat ve Alaköprü barajlarının bitirilmesi konusunda Tarım ve Orman Bakanına çağrıda bulunduğuna, Mersin ilinin doğal gazı olmayan ilçelerinin doğal gaza kavuşturulabilmesi için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına talepte bulunduğuna ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çağrım Tarım Bakanına olacak: Adana’dan Antalya’ya kadar olan arazilerin sulama imkânına kavuşması için Mersin’de devam eden 5 tane baraj inşaatının acilen bitirilmesi gerekmektedir. Tarımın lokomotifi Mersin’dir, Türkiye’yi doyuran kent Mersin’dir. Başta Pamukluk Barajı olmak üzere Değirmençay, Sorgun, Aksıfat ve Alaköprü Barajlarıyla ilgili 2020 bütçesine yüklü bir ödeneğin konmasını, sadece barajın bitmesi yetmiyor, bunun sulama suyuyla ilgili de ilave ihalelerinin yapılmasını talep ediyorum.

Ayrıca, yine, Mersin merkez ve Tarsus dışında Mersin’in hiçbir ilçesinde doğal gaz yok. Yine, 2020 bütçesinde Enerji Bakanından talebimiz, başta Mersin Erdemli olmak üzere Anamur’a kadar olan, her birinin nüfusu 100 binin üzerinde olan bu ilçelere doğal gaz getirilmesiyle ilgili bir proje ortaya konması. Maalesef şu anda 2023’e kadar olan kapsamda bunlar gözükmüyor.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

41.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ilinin en fazla göç veren vilayetlerimizden olduğuna ve Ünye, Fatsa, Altınordu organize sanayilerinin hayata geçirilmesinin birçok kişinin istihdam edilmesi anlamına geleceğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Ordu ili -özellikle göç verme bakımından- fazlasıyla göç veren vilayetlerimizden birisi. Ünye ilçemizde, Fatsa ilçemizde ve Altınordu (Merkez) ilçemizde 3 tane organize sanayi bölgesi arsası istimlak edilmiş olmasına rağmen arsa istimlak bedelleri ödenmediği için maalesef tek bir kazma dahi vurulamamıştır. Buradan Hükûmetimize sesleniyorum: Ünye, Fatsa ve Altınordu organize sanayilerinin hayata geçmesi demek 20 bin kişinin istihdam edilmesi demektir. Hükûmetin, devletin bir yatırım yapmasına gerek kalmaksızın özel sektör 20 bin insana istihdam sağlayacaktır. Bu kaynakların aktarılmasını talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

42.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, iktidarın toplumun her kesimine yaptığı baskıyı gençler üzerinden sürdürdüğüne ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin gözaltına alındığına ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ, toplumun her kesimine yaptığı baskıyı gençler üzerinden sürdürmektedir. HDP’li gençlere dönük gözaltı operasyonu cuma günü başlamış ve toplamda 35 HDP Gençlik Meclisi üyesi gözaltına alınmıştır. Aldığımız bilgiye göre gençlere girişte çıplak arama dayatılmış, kabul etmedikleri için de hepsi darbedilmiştir. Rutin hâle gelen çıplak arama, Emniyetten çıkıp hastaneye veya savcılığa ifadeye götürürken tekrar dayatılmakta ve gençlere işkence yapılmaktadır. Gençlerin gözaltı süresi dün dört gün daha uzatıldı. Savcılıktan sonra Emniyete getirilen HDP Gençlik Yürütme Kurulu üyesi Metin Yılmaz çıplak aramaya direndiği için kamerasız ve karanlık bir odada yoğun işkenceye maruz kaldı ve şu anda yürüyememektedir. Toplamda 1’i çocuk şubede, diğerleri Vatan şubede, 35 kişi gözaltındadır. Her zamanki gibi dosyada gizlilik kararı bulunmaktadır. Tutuklama gerekçesi olarak da legal olan Gençlik Meclisinin 2018 yılındaki etkinlikleri gösterilmiştir. Aynı zamanda hâkim kararında yasal olan bir derneği illegal olarak göstermiştir.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

43.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesi Ortakarabağ Köyünün içme suyuna kavuşabilmesi için gereğinin yapılmasının zaruri olduğuna ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta seçim bölgem Afyonkarahisar ili Bolvadin ilçesi Ortakarabağ köyünde kırk gündür akmayan suların akması için, köyün suya kavuşması için muhtar ve köylülerle birlikte çağrıda bulunmuştuk. Şahsımın köye yaptığı ziyaret ve akabindeki çağrı neticesinde köy, kullanım suyuna kavuştu. Bu nedenle, çağrımıza kulak verilip köyün geç de olsa kullanma suyuna kavuşmasını olumlu buluyorum. Ancak içme suyu konusunda hâlâ sıkıntı devam etmekte. Buradan yetkililere sesleniyorum: Köyün içme suyuna kavuşması için de bir an önce girişimde bulunup gereğinin yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Beyaz...

44.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, İstanbul ve Antalya ilinde yaşanılan toplu intihar vakalarının Hükûmeti derin uykudan uyandırmasını umut ettiğine, Hazine ve Maliye Bakanının İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener’in istifa çağrısına kulak vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Geçtiğimiz hafta İstanbul’da ve Antalya’da yaşanan toplu intihar vakaları, toplumumuzda infiale sebep olmuştur. Yoksulluk seviyesinin sürekli arttığı mevcut ekonomik ortamda yaşanan bu trajedinin Hükûmetimizi bu derin uykudan uyandırmasını umut ediyorum. Zira, damat Bakanımız, reel enflasyonu yüzde 50’leri bulmuş vatandaşımızı hâlâ uydurma rakamlarla teselli ettiğini zannetmektedir. Hele ekonominin düzelme umutlarını Akdeniz’deki petrol ve doğal gaz aramalarına bağlaması “Berat harikalar diyarında” hikâyelerine yepyeni bir boyut kazandırmıştır. Buradan Sayın Bakana sesleniyorum: Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in istifa çağrısına kulak ver, ekonomimize rahat bir nefes aldır. Emin ol, düz damat olduğunda hem milletimiz hem de kayınpederin Sayın Cumhurbaşkanımız seni eskisinden daha fazla sevecek ve bağrına basacaktır.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

45.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, toplumun açlık ve sefillik içerisine itildiğine, Plan ve Bütçe Komisyonunda ekonomik nedenlerle yaşanılan sorunların dile getirilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın ifadelerine ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Toplumumuz, ciddi bir açlık ve sefillik içerisine itilmiş durumda, maalesef bu kötü tabloyu sırtında taşırken aynı zamanda sarayın da şatafatını sırtında taşır hâlde. Türk toplumu neciptir ve bu anlamda da dayanışma duygularıyla beraber bu süreyi de geçirecektir. Ancak bu konuya iktidarın da biraz duyarlı olması gerektiği konusunda hepimiz hemfikiriz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda son dönemde ekonomik nedenlerle yaşanan ağır sorunlar dile getirildiğinde Cumhurbaşkanı Vekili Sayın Fuat Oktay “Bunların ekonomik nedenle olduğu henüz ispatlanamamıştır.” diye esefle karşılayacağımız bir beyanda bulunmuştur.

Türk toplumu uçaklarıyla, lüks arabalarıyla, saraylarıyla üzerine çökmüş olan bu iktidardan anlayış beklese yeri midir değil midir bilmiyorum ama az da olsa Sayın Fuat Oktay’ı anlayışa davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

46.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Kutadgu Bilig’in bilgi kavramına yönelik ifadelerine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kutadgu Bilig’de şöyle denmiştir: “Bilgi karanlığı aydınlatan kandil gibidir. Akıl yüceltir, bilgi büyütür. İnsan her ikisi sayesinde saygı görür. İnsandan aklı alınca geriye bir avuç çamur kalır. İnsanın insanlığı akılla tayin edilmelidir. Akıllı olan asalet, bilgili olan mevki kazanır. Yağız yeryüzünde insanoğlu el attığı her şeye bilgisiyle ulaşabildi. Yöneticiler de ülkelerinin düzenini bilgiyle kurarlar ve korurlar. Yöneticilerde parlak bir gelecek için sabır, güzel huy, nezaket, akıl ve bilgi gerekir.”

BAŞKAN – Sayın Serter…

47.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, İzmir ilinde yatak ihtiyacı olmadığı ve üniversite hastaneleri yeterli olduğu hâlde şehir hastanelerinin neden yapıldığını ve bu hastanelerin nelere mal olacağının hesaplanıp hesaplanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BEDRİ SERTER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özellikle şehir hastanelerine değinmek istiyorum. Ulaşımı olmayan yerlere yap-işlet-kiraya ver anlayışıyla, adı şehir hastanesi ama neredeyse şehir dışında olan hastaneler yapıyorsunuz. Mesela İzmir’de yatak ihtiyacı yokken, üniversitelerimiz bu konuda çok yeterliyken bu hastane neden yapılıyor? Üzerine de halkın ulaşabildiği ilçelerde hastaneleri kapatıyorsunuz. Mahkûmuz sizin ulaşana kadar ölme riskinin olduğu şehir hastanelerinize. “Parası olmayanın bu ülkede daha çok vay hâline.” der hâldeyiz. Buralara ulaşabilmek için bir taksiyle İzmir’de belli bir noktadan en aşağı 200 lira gitti geldi parası ödemekte halk. Bunu nasıl önlemeyi düşünüyorsunuz? Bu hastaneler, sonrasında bize nelere mal olacak, bunu hesap ediyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Kaya…

48.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, vatandaşların daha fazla mağduriyet yaşamaması için Trabzon ili Arsin ilçesi Yeşilyalı Mahalle’sinden geçen Çiçekli Deresi Islah Projesi’nin tamamlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Trabzon Arsin Yeşilyalı Mahalle’mizden geçen Çiçekli Deresi için 2016 yılında ihale edilen taşkın koruma projesi ödenek yetersizliği nedeniyle bitirilememiştir. Devlet Su İşleri 22’nci Bölge Müdürlüğü ile Arsin Belediyesi arasındaki kamulaştırma problemleri nedeniyle inşaatına ancak 2017 Ekim ayında başlanan projenin bu zamana kadar sadece yüzde 16’sı tamamlanabilmiştir. Bugüne kadar proje için ayrılan ödenekler imalatı dahi karşılayamamıştır. 2019 yılında açıklanan son ödenek ise 2 lira, yanlış duymadınız, 2 lira gibi komik bir rakamdır. Yoğun yağış yaşandığında Çiçekli Deresi taşmakta, 30’a yakın ailenin fındık bahçeleri ve arazileri zarar görmektedir, Çubuklu Mahallemize giden yol sular altında kalmaktadır.

Buradan yetkililere çağrıda bulunuyorum: Vatandaşlarımız daha fazla mağduriyet yaşamadan Çiçekli Deresi ıslah projesi için gerekli ödeneklerin acilen çıkarılmasını ve taşkın koruma projesinin bir an önce tamamlanmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Lütfen, artık sisteme girmeyelim değerli milletvekilleri.

Son bir söz vereceğim, o da Sayın Koncuk’a. Daha sonra listeyi sıfırlayacağız, diğer görüşmelere başladığımızda tekrar sisteme giren milletvekillerine yerlerinden söz vermeye devam edeceğim.

Sayın Koncuk…

49.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Millî Eğitim Bakanının şubat ayında kaç öğretmenin atanacağını açıklaması gerektiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, şubat ayına üç aylık bir zaman dilimi kaldı. Hâlen, Millî Eğitim Bakanlığının şubat ayında kaç öğretmen atayacağını bilmediğini görüyoruz. Sayın Millî Eğitim Bakanı bir sayı dahi telaffuz edemiyor. 500 binin üzerinde öğretmen adayı şubatta 60 bin öğretmen ataması yapılmasını ısrarla, eylemler yaparak ifade ediyor ama Millî Eğitim Bakanı bir sayı veremiyor. Bir kere, bunun bir an önce açıklığa kavuşturulmasını Millî Eğitim Bakanından bekliyoruz. Eğitim öğretimin patronu Millî Eğitim Bakanıdır, Maliye Bakanı değildir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler değerli milletvekilleri.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN - Talep olmadığından soru-cevap kısmını atlıyorum.

Böylece bölüm üzerindeki görüşmeleri tamamlamış oluyoruz.

İkinci bölümde yer alan maddeler üzerindeki önergeleri işleme alacağım.

11’inci madde üzerinde 4 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Sistemleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                     Orhan Sümer                                     Emine Gülizar Emecan                                  Lale Karabıyık

                                          Adana                                                      İstanbul                                                      Bursa

                              Haşim Teoman Sancar                                 Sevda Erdan Kılıç                                    Bülent Kuşoğlu

                                          Denizli                                                       İzmir                                                       Ankara

MADDE 11- 6493 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasına aşağıdaki cümle ilave edilmiş ve altıncı fıkrasında yer alan "Kurul” ifadesi "Banka” şeklinde değiştirilmiştir.

"(3) Elektronik para kuruluşu, elektronik para ihracı karşılığında topladığı fonları 5411 sayılı Kanunda tanımlanan bankalar nezdinde açılacak ayrı bir hesaba aktarmak zorundadır. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bankaca belirlenir.”

"Elektronik para kuruluşunun, ödeme hizmetleri ile ilgili olarak yürüttüğü faaliyetlerin kredi verme faaliyeti kapsamına girip girmediği Bankaca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar konuşacaktır.

Buyurun Sayın Sancar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazır, elektronik para kuruluşları hakkında kanun teklifini gündeme almışken -bugün ve iki gün içinde- yurt dışına çıkarken TOKİ’yle ilgili beyanlarda bulunarak bundan sonra her yıl 100 bin konut üretileceğini beyan eden AKP Genel Başkanının da söylemlerindeki, vaatlerindeki yanlışlara da tabii ki parmak basmak isterim.

Değerli arkadaşlar, nedense AK PARTİ iktidarının en büyük özelliği, yerel ve genel seçimler öncesinde -genel seçim olsa, yerel seçim olsa- bir hafta önce mutlaka bir vaat ortaya çıkar. En önemlisi nedir? Anadolu insanının en çok önem verdiği ahirette iman, dünyada meskendir. Bugün baktığınızda herkes bir ev sahibi olmak için bir hayal kurar ve bu hayalin en güzel tüccarlığını maalesef on yedi yıldan bu yana AKP iktidarı yapmaktadır; âdeta her seçmeni bu vaatlerle sömürmektedir. Bugün yine verilen vaat 383 lira taksitle 50 bin konut -damat bey artırdı- 100 bin konut, yine hayal tüccarlığından başka bir şey değildir.

Bugün baktığınız zaman, değerli arkadaşlar, her ilde olduğu gibi Denizli’de de Denizli Milletvekilimiz Sayın Ahmet Yıldız da buradalar, o da inşallah bu konunun takipçisi olur. Ekonomi Bakanı Sayın Nihat Zeybekci’yken verilen vaat: “250 lira taksitle 25 bin konut artık Denizli’de gariban vatandaşımız evsiz kalmayacak ve ayda 250 liraya.” Bütün vatandaşlar Delikliçınar Meydanı’nda sıraya girdiler. Teyzem de dâhil herkes buna üye oldu, 250 lirayı yatırdılar, imza attılar. Ben size soruyorum değerli milletvekilleri: Bu konutlar nerede? 25 bin konut nerede? Geçtim, 15 bin konut nerede? Onu da geçtim, 5 bin konut nerede, 500 konut nerede, 50 tane konut nerede? Ya, bu hayal tüccarlığını bir vatandaş yapar, bunun adına Çiftlik Bank derler, dolandırır insanları. “Ben konut üretiyorum, faiz ve para veriyorum.” Ama siz bugün bir konutla ilgili vatandaşa vaat verdiğiniz zaman devletsiniz, devleti idare eden bir iktidarsınız, verdiğiniz sözlerin teminatı olması lazım.

TOKİ’yle ilgili bugün Sayın AK PARTİ Genel Başkanının vaatleri de maalesef inandırıcı değildir. TOKİ zaten ilimizde ve Türkiye’de artık Toplu Konut İdaresi vasfını kaybetmiştir. Âdeta zengin tüccar anlayışıyla rezidans yapmakta, yalı dairesi yapmakta, AVM yapmakta, ticaret merkezi yapmakta ama nedense bir türlü ayda 250 liraya konut yapmamaktadır. Bu sebeple, bu -250 liralık- 25 bin konut yapılıncaya kadar Denizli Milletvekili olarak Denizlili vatandaşlarımızın istismar edilmesinin tabii ki hesabını sormaya ve araştırmaya devam edeceğiz.

Diğer açıdan, biraz önceki değerli hatiplerin de söylediği gibi, nedense AKP iktidarı demek, devamlı bir para kazanmak demek. Her yasayı vatandaşın huzuru, vatandaşın sağlığı, vatandaşın düzgün yaşamı üzerine değil “Acaba ben buradan ne kazanabilirim?” üzerine yapmaktasınız.

Allah aşkına, değerli 600 milletvekili arkadaşıma soruyorum… Bu ülkede TOKİ vaatleri veriyorsunuz, ardından bir imar barışı çıkarıyorsunuz, 3 milyon 600 bin vatandaşımızdan 23,5 milyar lira para topladınız. Bu 23 milyar lira paranın akıbetini bilen yok. Ama ben size bir şey söyleyeyim mi, bu binaları kontrol eden de yok. Bugün Bakan bir açıklama yapıyor “22 bin konutta yaptığımız tetkiklerde bu binalar imar barışına aykırı çıktı, bunların 4 binini yıktık.” diyor. Sayın Kurum, insanların gözüne baka baka baka yalan söylüyorsunuz.

Bayındırlık Bakanlığının bugüne kadar 3 milyon 600 bin konut ve başvuru içinde gidip de kontrol ettiği bir tane konut yok. Komşu komşuyu ihbar ediyor, belediye sıradan kontrolü esnasında açma ruhsatı için gelenlerin binasını görüyor “A, bu imar barışına aykırı.” O da ne aykırılığı? 2017’de mi, 2018’de mi yapılmış?

Değerli arkadaşlar, 1950 yılında, 1960 yılında, 1970 yılında yapılan yığma tuğlalı binalara çatır çatır yapı kayıt belgesi altında parayla ruhsat verdiniz, parayla tapu verdiniz. Şimdi, çıkmışsınız “Depremle mücadele edeceğiz.” diyorsunuz. Sizin depremle mücadelenin sadece p’sinde adınız var, o da işte parasında, aldığınız harçlarında.

Diyor ki İstanbul İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı: “Ey AKP, biz teknik bir odayız. Siz bu yasayı neye göre çıkardınız, neye göre yaptınız?” Şimdi o “imar barışı” adı altında para aldığınız vatandaşları yine yapı kayıt belgesiyle rahat bırakmıyorsunuz, gidiyorsunuz onlara “Kentsel dönüşümden, senin evin depreme dayanaklı değil, yıkacağız.” diyorsunuz. Önce parasını aldınız. Aldığınız parayı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bağlayın lütfen Sayın Sancar.

Buyurun.

HAŞİM TEOMAN SANCAR (Devamla) – Teşekkürler.

Şimdi de diyorsunuz ki: “Biz kentsel dönüşümde senin evini yıkacağız, bu ev depreme dayanıklı değil.”

Arkadaşlar, elektronik kayıt deyince, aynen böyle “elektronik hap yap para kap” modeli maşallah devletimizde artık alışkanlık hâline geldi. Ben size şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: 3 milyon 600 bin vatandaşımızı imar barışından faydalandırıyoruz diye topladığınız 23,5 milyar lirayı cebinize indirdiniz. Acıpayam’da 270 hane konteynerde yaşıyor, beş kuruş para göndermiyorsunuz. Sizin sekiz saat kalamayacağınız konteynerde vatandaşlar sekiz aydır yaşıyor. Bu zihniyetle, dilerim bir sekiz ay daha yaşamazlar. Yani siz vatandaşlarımıza parasıyla tapu satmadınız tabut sattınız. Bunun vebali de AK PARTİ’nin üzerindedir, bugünden itibaren olacak en küçük bir depremin vebali de sorumlusu da sizlersiniz. Allah yardımcınız olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sancar.

III.– YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, önergemizin oylanmasından önce yoklama yapılmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Evet, talep üzerine yoklama yapacağız.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Bingöl, Sayın Biçer, Sayın Karabıyık, Sayın Aydoğan, Sayın Yeşil, Sayın Hancıoğlu, Sayın Kaya, Sayın Kayışoğlu, Sayın Şevkin, Sayın Köksal, Sayın Özdemir, Sayın Kılınç, Sayın Keven, Sayın Sancar, Sayın Zeybek, Sayın Tüzün, Sayın Budak, Sayın Yıldız, Sayın Barut.

Yoklama için iki dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.24

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.40

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde Denizli Milletvekili Haşim Teoman Sancar ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “Bankaca çıkarılacak” ibaresinin “Banka tarafından çıkarılacak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Hayati Arkaz                                             Sefer Aycan                                                Esin Kara

                                         İstanbul                                              Kahramanmaraş                                               Konya

                                  Mevlüt Karakaya                                                                                                           Baki Şimşek

                                          Ankara                                                                                                                       Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz konuşacaktır.

Buyurun Sayın Arkaz. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Bugün sizlere hayati öneme sahip olan ve kıymetini bilmediğimiz, zaman zaman yorduğumuz kalbimizden bahsetmek istiyorum. Lütfen, rica ediyorum, konu çok önemli, dinleyelim.

Kalp, insan hayatının geçmiş ve gelecek her safhasında en önemli rolü oynayan aktördür. Kalp, dakikada 70 kere, saatte 4.200; 24 saatte, bir günde 100.800 defa atan çok önemli bir organımız. Şimdi, sonu gelecek, bakalım biz kalbimize karşı neler yapıyoruz, onu da anlatacağım. Yalnız bir yılda 37 milyon, bir insanın hayatı boyunca 2,5 milyar -yani seksen yılı hesaplarsak- vuruş yapıyor. Kalp, yaklaşık 280-300 gramdır, yalnız bu…

BAŞKAN – Sayın Arkaz, bir izin verin.

Değerli milletvekilleri, kürsüde hatip vardır, aramızda konuşmayalım; lütfen, sükûneti, sessizliği sağlayalım.

Buyurun Sayın Arkaz.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım, sağ olun.

İnsanın kalbi yaklaşık 280-300 gramdır yani yumruğumuz kadar fakat bu, bizim Saffet Sancaklı Bey’in kalbiyle aynı değildir çünkü o çok spor yaptığı için yani spor yapan insanların kalp kasları fazla gelişir -Alpay Bey de karşımızda- daha büyüktür onlarınki. Onu da buradan söyleyelim.

Kalbimiz bir dakikada bu kadar vuruyor dedim. Kalbimiz bir dakikada 5,5 litre kan pompalar. Bir günde 8 ton, bir yılda 3 bin ton, seksen yılda -yani bir ömrü seksen yıl olarak kabul edersek- 240 bin ton, tekrarlıyorum 240 bin ton kan pompalıyor. Yani bu, 10 ton kapasiteli 24 bin tankeri -yani 10 ton alıyorsa 1 tanker- dolduracak kadar kan pompalıyor, bir mucize.

Bu mucize organın biz kıymetini biliyor muyuz, bu organın karşısında neler yapıyoruz, onları anlatmak istiyorum. Kalp için riskli olan iki grup var; biri bizim değiştirebileceğimiz yani elimizde olan riskler, bir diğeri de elimizde değil. Elimizde olanlar neler? Örneğin sigara. Eğer sigara içiyor isek kalbimize vefasızlık ve sadakatsizlik yapıyoruz demektir.

Ben yalnız şunu şurada söyleyeyim: Bir seneyi aşkındır Meclisteyim, milletvekili arkadaşlarımızın arasında pek sigara içene rastlamadım. Ona da buradan teşekkür ediyorum efendim.

Sigarının dışında alkol kalbe zarar veren unsurlardan bir tanesi. Hipertansiyon, kolesterol, diyabet, bunlar da eğer varsa -teknoloji çok gelişti- mutlaka tedavi ettirmemiz lazım, tedavi olmamız lazım, çaresine bakmamız lazım.

Aşırı kilo, egzersiz… Kalbimiz diyor ki: “Benim sağlıklı olmam için senin bunlardan uzak durman lazım, bir de egzersiz yapman lazım.” Bizim de egzersiz yapmamız lazım. Biz sporcu değiliz ama egzersiz yapmamız lazım. En kötü ihtimalle haftanın 5 günü kırk dakika, bir saat –minimal kırk dakika- yürümemiz lazım.

Beslenme alışkanlığımızı değiştirmemiz lazım belli yaştan sonra; daha çok yeşil, daha çok beyaz et yani Akdeniz mutfağı.

Bunlar değiştirebileceğimiz faktörler, değiştiremeyeceğimiz faktörler de şunlar: Genetik. Genetiğimizde varsa, yani 50 yaşından önce eğer soy geçmişimizde bir kalp hastalığı varsa o bizim elimizde değil. Bunun yanında cinsiyet önemli, yaş önemli.

Şuna lütfen dikkat edelim, şurada bir söz var, tıpta çok geçerlidir, diyor ki: “Genetik silahı doldurur, yaşam tarzı tetikler.” (AK PARTİ, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim. Yani eğer genetiğimizde varsa, bunun üzerine biz sigara içiyorsak, dengesiz yaşıyorsak, spor yapmıyorsak, alkol alıyorsak, çok fazla strese giriyorsak o silahı ateşliyoruz demektir. Yani kendi kendimizin fişini çekmeyelim. Lütfen dikkat edelim. Hepimizin sevdikleri var. Yaşamamız lazım çevremiz için. Can ve ömür çok önemli.

Ölümlerin en önemli nedenlerinden biri, kalp ve damar hastalıklarıdır. Bunu da özür dileyerek söylüyorum. Dünyada her yıl kalp hastalıklarından 17 milyon ölüm gerçekleşiyor. Türkiye’de ise -160 bin, bir şehir nüfusu- yılda 160 bin insanımızı kaybediyoruz, yani 500 kişiden bir tanesini.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Sağlık, biraz daha…

BAŞKAN – Sözlerimizi bağlayalım Sayın Arkaz, buyurun.

Bir dakika daha size söz veriyorum.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Geçenlerde basında gördüm, İlayda Yarcan diye bir kız çocuğumuz 21 yaşında İtalya’da rahmetli oldu, kalpten. Kalbin şakası yok, çok dikkat etmemiz lazım. Bunu buradan söylüyorum.

Ayrıca kalp, tüm ölümlerin yüzde 35’ine yani üçte 1’ine sebep olan bir organımız. Kalp hasta olduğu zaman akciğer direkt etkilenir, diğer organlarımız etkilenir.

Kardiyovasküler cerrahiden biraz bahsetmek istiyorum. Yirmi beş, otuz yıl önceki tıbbi teknoloji ameliyatları ile şimdikiler aynı değil. Türkiye'de, bunu herkesin kabul etmesini istiyorum, tıp çok gelişti. Bilim adamlarımız, doktorlarımız -bunun siyaseti yok, siyaseten asla söylemiyorum- çok başarılı. Dünyanın teknolojide, her şeyde en ileri, gelişmiş ülkelerinde yani ABD’de olan bütün ameliyatlar Türkiye’de oluyor ve başarıyla sonuçlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Uzatalım Başkanım.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Uzatın Başkanım.

BAŞKAN – Talep üzerine son bir kez ama.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Başkanım, lütfen son iki olsun.

BAŞKAN - Lütfen bu bir dakikada bağlayın.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Mesela anjiyo kalp hastalıklarının en önemli teşhis metotlarından bir tanesidir. Bugün kasıktan ve koldan yapılan anjiyolar ortalama dört dakika sürüyor, sadece dört dakika. Ama BT’yle yapılan anjiyolar –halk arasında “on saniye anjiyosu” ya da “kansız anjiyo” dedikleri- sadece on saniye sürüyor. Bunun bir masrafı falan da yok. Neden? SGK’li hastaların kalple ilgili masraflarını tamamen devlet ödüyor.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Sizin orada yapılıyor mu bu?

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Aynen öyle.

Geçiyorum konuları Başkanım.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Devam etsin Başkanım.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Kapalı kalp ameliyatlarından geçen sene de bahsetmiştim, şimdi de söylüyorum; artık kalp ameliyatları kapalı yapılıyor.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Doktorum, kötü bir şey değil ki ya sigara.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Sigaraya mı takıldınız?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Yok.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Tamam.

Artık kalp ameliyatları kapalı yapılıyor, çok basit; teknolojiyle beraber kalp ameliyatlarından korkulmaması lazım ama Allah bunu nasip etmesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arkaz.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Konu çok uzun, bundan sonraki bir konuşmanızda devam edersiniz. Sadece size özgü bir dakika fazladan uzattım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Başkan, devam edelim çünkü güzel şeyler söylüyor.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Başkanım, yarım dakikada bitiririm.

BAŞKAN – Bence bitirelim Sayın Arkaz, lütfen.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) – Devam edeyim.

BAŞKAN – Lütfen şimdi bitirelim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “Her şeyi devlet karşılıyor.” Güzel söylüyor Başkan, devam etsin.

BAŞKAN – Evet, teşekkürler Sayın Arkaz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, genel istek üzerine birkaç dakika daha verelim.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bir dakika daha verelim.

BAŞKAN – Ama bu son kez bir dakika olacak, lütfen.

Buyurun.

HAYATİ ARKAZ (Devamla) –“ Kalp asla unutmaz, sevilen ölse de, yok olsa da, gitse de unutmaz. Söylenen güzel olsa da, çirkin olsa da unutmaz.” Elimizi nasıl vicdana koyup düşünüyorsak bazen de kalbimize koyup düşünmemiz gerekiyor. O bizim için bir mucize gerçekleştiriyor. Kıymetini bilmeniz ümidiyle, hepimizin bilmesi ümidiyle, Allah yüzünüzden gülmeyi, kalbinizden sevgiyi eksik etmesin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arkaz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde bulunan “Bankaca” ibaresinin “Banka tarafından” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                             Gülüstan Kılıç Koçyiğit                                Mahmut Toğrul

                                         Batman                                                        Muş                                                      Gaziantep

                                       Nuran İmir                                     Mahmut Celadet Gaydalı                                     Tuma Çelik

                                          Şırnak                                                        Bitlis                                                        Mardin

                                                                                                     Ali Kenanoğlu

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit konuşacaktır.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, AKP’li yıllarda, eğer gerçekten AKP’ye kulak verirsek şöyle bir tablo karşımıza çıkabilir: Ülkede her şey güllük gülistanlık, her şey şahane, hayaller muhteşem ama gerçekler çöküyor ne yazık ki. Gerçekler ne? Şu anda önümüze, bir sanal para, bitcoin, iletişim ya da yönetişim gibi, böyle, çok modern kavramlarla karşımıza çıkıyor aslında AKP yönetimi. Fakat bunların arkasında, her bir kavramın arkasında ne var? Her bir kavramın arkasında aslında emeğin sömürüldüğü, ülkenin neredeyse bütün kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiği, ülkenin dört bir yanında insanların açlıktan, yoksulluktan kıvrandığı ve artık bu kıvranma öyle bir aşamaya gelmiş ki insanların canına kıydığı, intihar etmek zorunda kaldığı bir ülke bizim gerçeğimiz değerli arkadaşlar.

Tabii, bütün bunları söylediğimiz zaman iktidar partisinin hoşuna gitmiyor fakat şunu çok iyi biliyoruz: 2002’de iktidara geldiğinizde bir ekonomik krizin üzerine geldiniz, Kemal Derviş programını devraldınız ve olduğu gibi yürüttünüz. Bu ülkede esnek çalışmayı, güvencesiz çalışmayı, parçalı istihdamı çalışma yaşamının kuralı hâline getirdiniz ve bütün bunlarda bir an olsun sapma yaşamadınız.

Bugün de 2020 yılı bütçesini konuşuyor Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu. Bütün bakanlıkların bütçesini dinlediğimiz zaman bütün o bütçelerin içerisinde yoksulların, işsizlerin, kadınların, köylülerin, tarım işçilerinin olmadığını ama bunun yerine üç beş tane yandaş firmanın, tekelci yaklaşımın korunup kollandığını, teşviklerle ihya edildiğini açık ve net bir şekilde görebiliyoruz.

Peki, bizim gerçeğimiz ne? Ülkemizin gerçeği şu: 24 Haziran seçimlerinde ülke Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçti. Bir yıl bile olmadan bir yerel yönetim seçimine gitti ve bu yerel yönetim seçimlerinde iktidar ve iktidarla beraber hareket eden muhalefet partisi yani Cumhur İttifakı halkın geçerli oyunu alamadı. Yani aslında çok kısa bir süre sonra meşruiyeti zedelenmiş, düşmüş bir Hükûmet sistemiyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Bu 31 Marttaki tescillenme 23 Haziran İstanbul seçimleriyle de tam olarak perçinlendi ve AKP Hükûmeti, Cumhur İttifakı tam bir hezimet yaşadı. Şimdi bu hezimeti kapatmak, erken seçim çağrılarını bir şekilde durdurmak, ülkenin içinden geçtiği sorunları gözden kaçırmak için neye ihtiyacınız vardı? Tabii ki en bilinen yöntem olan güvenlikçi politikalara ve savaşa ihtiyacınız vardı. Siz de bunda bir an olsun tereddüt etmediniz, 7 Haziran 2015’ten beri ülkenin içinde ve dışında Kürtlere karşı sürdürdüğünüz savaş politikalarına son gaz devam etmeye çalıştınız değerli arkadaşlar.

Tabii, mesele sadece savaş politikaları değil, aynı zamanda siz bu cumhuriyetin anayasal rejimini de ilga ediyorsunuz. Anayasal yurttaşlık hakkı olan seçme ve seçilme hakkını yok sayıyorsunuz, bugün büyük yoğunlukta Kürtlerin yaşadığı coğrafyadaki seçme ve seçilme hakkını yok sayıyorsunuz. O zaman şimdi soruyoruz… Kürtlerin seçilmesini engelliyorsunuz, seçilen belediye eş başkanlarına mazbatalarını vermiyor, kendi belediye başkanlarınıza, yandaşlara veriyorsunuz, seçildikten sonra görevden uyduruk gerekçelerle uzaklaştırıyor, yetmiyor, onları yine uyduruk gerekçelerle cezaevine kapatıyorsunuz ve sonra da diyorsunuz ki: “Bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok, Kürtler bizim kardeşimiz.” Peki, ben size soruyorum: Madem seçme ve seçilme hakkını tanımayacaksınız, madem içeride ve dışarıda “Kürt’e vur.” politikası uygulayacaksınız o zaman askerlikten de muaf tutun, vergiden de muaf tutun, hatta yetmez, vatandaşlıktan çıkarın. Bir sonraki adımınız da bunlar mı olacak? Evet, bu gidiş onu gösteriyor.

Bu sabah Plan ve Bütçede Sağlık Bakanlığının bütçesini dinledik. Tabii, orada da çok parlak rakamlar, OECD rakamlarına göre Türkiye'nin ilerlemesini Bakan Bey bize anlattı. Peki, gerçekler ne? Gerçekler, sizin yandaş firmalarınız ihale alsın, zengin olsun diye koca koca şehir hastaneleri inşa ettiğiniz, üç gün önce açtığınız şehir hastanelerinin tavanlarından suların aktığı, bir hekimin bir başka servisteki hastayı konsülte etmek için kilometrelerce yürüdüğü, bir nöbette on binlerce adımı atmak zorunda kalan hemşirelerin tedaviyi yetiştiremediği gerçeğidir.

Sadece bu mu? Hayır. Seçimden önce söz verdiniz, 3600 ek göstergeyi getirecektiniz çalışanlara, hâlâ getirmediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın Sayın Koçyiğit.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Emeklilikte yaşa takılanlara dair hiçbir planınız yok çünkü siz firmaları kurtarmakla meşgulsünüz, çünkü siz müşteri garantili şehir hastanelerine, otoyollara, havaalanlarına müşteri bulmakla meşgulsünüz.

Bir ülkede normalde şöyle bir yaklaşım olur: Kimse hastalanmasın, sağlığın temel şartıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri temel yaklaşımdır ama bu ülkede AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki: “İnşallah şehir hastanelerinin müşterileri artacak.” “İnşallah şehir hastanelerinin müşterisi artacak.” ne demek? İnşallah yoksulların açlıktan, yoksulluklardan sağlığı bozulacak, ölmeden önce eğer yetişebilirse, taksi parası bulursa o şehir hastanesine gelip tedavi hizmeti alacak değerli arkadaşlar.

Bu da değil, şimdi Suriye’ye sizin işgal nedeniyle girdiğinizi söylüyoruz, kızıyorsunuz. Bakın, bu Sağlık Bakanlığının sunumundan. Burada ne var? Mare, El-Bab, Cerablus, Azez, Afrin ve Çobanbey’de hastaneler yapmışsınız.

KADİR AYDIN (Giresun) – Hizmet götürüyoruz, hizmet!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Suriye ne zamandan beri Türkiye’nin Sağlık Bakanlığı verilerindeki hastaneye giriyor.

KADİR AYDIN (Giresun) – Hizmet götürüyoruz oraya.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Ne zamandan beri sekizinci bölge olarak Suriye’nin kuzeyini ilan ettiniz ve sizler daha kötü bir şey yaptınız: Afrin’in Kürtçe tabelasını indirdiniz, Türkçe ve Arapça tabela asmışsınız. Hiçbir hastanede özel olarak bayrak yok ama Afrin Hastanesinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN – Lütfen bağlayın sözlerinizi ama emsal oluşturmasın lütfen.

Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Hastanelerde Sağlık Bakanlığı tabelaları ve Türk Bayrağı var ama özel olarak Afrin Hastanesinin üzerine ayrıca 2 bayrak daha koymuşsunuz. Tıpkı on iki bin yıllık Hasankeyf’i dozerlerle yıkma utancı size nasip olduğu gibi oraya da Türk Bayrağı astınız. Söylüyoruz o zaman: Siz Kürtleri sömürge, köle olarak mı görüyorsunuz ve sizin açınızdan Kürtlerin yaşadığı coğrafya, sömürgeleştirilmesi gereken, Araplaştırılması gereken, cihatçılara peşkeş çekilmesi gereken bir coğrafya mıdır? Sanırım bu soruların da cevabını vermeniz gerekiyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ayrımcı dil konuşuyorsun ya!

KADİR AYDIN (Giresun) – Hizmet götürüyoruz, hizmet! Türk Bayrağı asmamızdan niye rahatsız oluyorsun?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Biz sizin hizmet anlayışınızı çok iyi biliyoruz. Hizmet götürecekseniz bu ülkede çöpten ekmek toplayanlara hizmet götürün. Hizmet mi götürmek istiyorsunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Niye rahatsız oluyorsun insani yardımlardan ya?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Kirasını ödeyemediği için intihar edenlere el uzatın, hizmet etmek istiyorsanız emekli kuyruklarında bekleyenlere ve maaşı yetmediği için ay sonunu getiremeyenlere hizmet edin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Emekli kuyruğu yok ki.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Hizmet etmek istiyorsanız maaşları artırın, insanca yaşayacak bir ücret verin insanlara ve bu ücretle de insanlar yaşasınlar diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Paraları dağlara gönderin, dağlara!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçyiğit.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Akçay, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kürsüde konuşmasını yapan sayın konuşmacı o beş dakika içerisinde pek çok şey söyledi, onların üzerinde durmaya da değer görmüyoruz fakat bir şey söyledi, 31 Mart yerel seçimlerinin Cumhur İttifakı’nın yani AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin hezimetiyle sonuçlandığını söyledi. Bu zinhar, kesinlikle yanlış.

31 Mart yerel seçimleri Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisiyle birlikte oluşturulan Cumhur İttifakı’nın zaferiyle sonuçlanmıştır. Alınan bütün oy oranları, kazanılan belediye başkanlıklarının sayıları, il genel meclisi üyeleri itibarıyla alınan oylar, belediye meclislerinde alınan oylar itibarıyla baktığımızda bu sonucu herkes görecek yani herkesin de kabul ettiği bir şey. Burada kürsüde böyle afaki ve genelgeçer bir sözle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu kadar Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                      Aylin Cesur                                              Bedri Yaşar                                             Yasin Öztürk

                                          Isparta                                                      Samsun                                                     Denizli

                                        İsmail Ok                                              Ayhan Altıntaş                                             Ayhan Erel

                                         Balıkesir                                                    Ankara                                                     Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur konuşacaktır.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz.

Büyük Atatürk’ün ebediyete intikalinin 81’inci yılında 10 Kasımı iki gün evvel idrak ettik. Ondan on gün önce 29 Ekimi kutladık. Cumhuriyetimiz 96 yaşında. Türkiye Cumhuriyeti çağdaşlık ve uygarlığa gidilen yolun giriş kapısı. Yoksulluğa, fukaralığa, çaresizliğe, cehalete, karanlığa isyan ederek ve haykırarak açılmıştır bu kapı.

Büyük Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti millî devlet olmayı hedeflemiştir. Barış içinde kalkınmasını yürütmeli ve uygar ülkelerde ne varsa, insanlar nelerden yararlanıyorsa ülkemizde de o olmalıydı. Çocuklar okumalı, insanlar iş güç sahibi olmalı ve insanlar aslında mutlu olmalıydı. Temel ölçümüz Büyük Atatürk’ün belirttiği gibi çağdaş uygarlık düzeyi, amacımız da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını çağdaş, demokratik bir devletin vatandaşı yapmak. Nereden nereye gelinmiştir ve bugün gelinen noktadan ne kadar geriye gidilmiştir, işte, bugünün önemli sorusu bu.

Sıkıntılarımız var. Sıkıntıların bir kısmı ezelden beri olanlar, dışarıdakiler, içeridekiler -dışarıdan, içeriden fark etmiyor- ve her şeye rağmen güçlenerek bugünlere gelebilmişiz. Bunu demokrasiye sımsıkı sarılarak yapabilmişiz, bu unutulmamalı. Çalkantılar, darbe dönemleri yaşadık ve bugünlere gelebildik, demokrasimizi koruyabildik ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz, bu kürsüde konuşabiliyoruz.

Cumhuriyetin hukuk kuralları koyduğu hedefe göre konmuş. Neler bu kurallar? Yasalar önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü, din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan laiklik. Bunlar cumhuriyetimizin temelini oluşturuyor. Demokratik cumhuriyetseniz eğer bunlardan vazgeçemezsiniz. Demokrasiyi hak etmek sürekli bir mücadele istiyor değerli arkadaşlar ve demokrasiyi işletecek olan da kamuoyu. Kişilerin de toplumların da hayat hakkı mücadele gücü kadar.

Türkiye kurumlarıyla demokrasiyi ve hukuk devletini işletiyordu; Orta Doğu’ya, Balkanlara, Kafkaslara, Rusya’ya, Orta Asya’ya açılan bir kapıydı ve konumunun avantajlarını da iyi bir şekilde kullanarak bir dünya devleti olmuştu. Yönü Avrupa Birliği olan, Türkiye’siz Avrupa’nın eksik olacağını dünyaya iyi anlatmış bir Türkiye ve Türkiye'nin Avrupa sayesinde var olmadığını, menfaatlerimiz gereği Avrupa Birliğini istemiş olduğumuzu da anlatabilmiş olan bir Türkiye. Türkiye dünyanın her yerindeki girişimcisi ve her yerde alıcı bulan Türk ürünleriyle, özel sektörüyle önemli ekonomilerinden biriydi, tüm sıkıntılara rağmen öyleydi hem de.

Değerli arkadaşlarım, eğer gücünüzü iyi değerlendiremezseniz her şey deprem ve artçıları gibi art arda yıkıp geçiyor. Bugün Barış Pınarı Harekâtı’yla kenetlenmiş olsak da birbirimize, dünyanın bize baktığı bir yerden bakalım bir de ve gelinen nokta bu durumda can sıkmıyor, iç acıtıyor. Mevzu güven iklimi. Bu işleyen demokrasiyle mümkün. İç barış bu durumda çok çok önemli ve “barış” “”huzur” ve “güvenlik” dediğiniz yerde ve onu aradığınız yerde hukukun üstünlüğü devreye giriyor. Yani Türkiye anayasal hukuk devleti ise üstün irade de milletin hür iradesi olacak ve hür yönetim yetkisinin kaynağını bu iradeden alacak, bütün mevzu bu. Peki, bugün nasıl? Bugün nereden nereye gelinmiştir ve nereye gidilmektedir? Başımızı dimdik tutarak cevap vermemiz gereken bir soru bu. Bir sistem deniyoruz, karar vermemiz lazım. Her gün demokrasi orta oyununda debelenen kötü oyuncular olarak bu günü de atlattık mı diyeceğiz yoksa sözü herkesin temsilinin sözde olmadığı parlamenter sisteme yeniden ve bir an evvel geçecek miyiz? Bakınız, bugün karar alacak bir hükûmetiniz var mı sorusunun akla gelmesi dahi sistemin tutmadığının göstergesi. Millî iradenin girmediği, atanmış bakanlarla temsil kabiliyeti yok çünkü. Geçen gün eski Meclis Başkanımız Hüsamettin Cindoruk bir televizyon kanalındaydı, dedi ki: “Hükûmet balkonda, Mecliste değil.” Sahiden de bugün Hükûmet halktan kopmuş, halkın temsilcileri bizlerden ve hatta iktidar milletvekillerinden kopmuş ve Hükûmet balkonda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cesur, tamamlayın lütfen.

AYLİN CESUR (Devamla) – Bu devlet bir kurumlar devleti ve işletilmeyen kurumlarıyla, maalesef işlemeyen en yüce kurumu Türkiye Büyük Millet Meclisiyle bugün demokrasimiz hastanelik.

İki gün evvel 10 Kasımda Büyük Atatürk’ün aziz hatırası önünde ihtiramla eğildik. Cumhuriyet Bayramı’mızı kutladık. Daha sonra 1 Kasımda, 95’inci doğum gününde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i ve 5 Kasımda ölüm yıl dönümünde de Başbakan Bülent Ecevit’i rahmetle andık. Onlar farklı siyasi partilerde senelerce karşı siyaset yaptılar, yeri geldi çatır çatır eleştirdiler birbirlerini ve gün geldi cumhuriyet ve demokrasi söz konusu oldu, Cumhurbaşkanı olarak Demirel Ecevit’e hükûmeti kurma görevi verdi ve Ecevit Başbakan oldu. Ve gün geldi, Ecevit, Cumhurbaşkanlığı süresi dolunca Demirel’in süresi uzatılsın diye cidden büyük bir çaba gösterdi. Onlar Zincirbozan’a beraber giderlerken aynı fotoğrafın içinde başka uç noktalardaydılar belki ve gün geldi 1’inci ölüm yıl dönümünde CHP’nin daveti üzerine Demirel giderek Ecevit’i anlattı, ona nasip oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen.

AYLİN CESUR (Devamla) – Çok kısa, bağlıyorum.

Evet, onlar elli sene Türk siyasetinde başrol üstlendiler, farklı çizgide yürüdüler ancak birinin doğum, diğerinin ölüm günüyle aynı haftaya gelse de cumhuriyet, onlar Atatürk cumhuriyetinin çizgisinden hiç çıkmadılar ve cumhuriyeti de devleti de yıpratmadılar ve dejenere etmediler. Kendilerini Türk milleti rahmetle, minnetle anmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri; gelin Anayasa’mızı değiştirelim, yalnız Anayasa’yı değil, sistemi tepeden tırnağa gözden geçirelim. Türkiye Cumhuriyeti doksan altı yılda çok şey yaptı ama daha iyisini yapabilmesi için yeniden parlamenter sisteme geçmesi lazım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu bir kompleks hâline getirmemek lazım, yüz yıldır her şeyi deneyen ve demokrasiden vazgeçmeyen bir Türkiye var çünkü.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cesur.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Sistemleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle değiştirilen 6493 sayılı Kanun’un 21’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                     Orhan Sümer                                     Emine Gülizar Emecan                                  Lale Karabıyık

                                          Adana                                                      İstanbul                                                      Bursa

                                  Süleyman Bülbül                                      Sevda Erdan Kılıç                                    Bülent Kuşoğlu

                                           Aydın                                                        İzmir                                                       Ankara

“(1) 5411 sayılı Kanun kapsamında bulunan bankalar, ödeme kuruluşu ve elektronik para kuruluşu ile Posta ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketinin bu Kanun kapsamındaki denetimi Banka tarafından yapılır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Anlaşılan saray tarafından hazırlanan 2020 bütçesinde öngörülen yüzde 5’lik büyümeye paralel olarak yeni vergilerde büyük artış olacak, yeni vergiler gelecek. Toplamda 1 trilyon 96 milyar TL olarak hesaplanan 2020 bütçe hedeflerine göre gelecek yıl gelir vergisinde yüzde 11,1, kurumlar vergisinde yüzde 15,5, özel tüketim vergisinde yüzde 20,6, harçlarda yüzde 35,1 ve motorlu taşıtlar vergisinde yüzde 22,5 gelir artışı olması planlanıyor. 2020 için toplam vergi geliri hedefi ise 785 milyar TL ile rekor seviyeye çıkarılıyor. Geçtiğimiz yılların durumuna bakacak olursak, ek borçlanma yetkisi alınarak 2016’da 21,1 milyar TL, 2017’de 25,6 milyar TL, 2018’de 39,4 milyar TL olarak borçlanan Hükûmet, 2019’un ilk dokuz ayında yani eylüle kadar 115 milyar TL’lik ek borçlanmaya girmiş. Oysa Meclisten alınan yetki 90 milyar TL idi yani dokuz ayda sınır aşılarak 25 milyar TL borçlanma olmuş. Gelir adaletini sağlama bir kenara bırakılmış, siyasi iktidar olabildiğince fazla vergi geliri elde etmeye çalışmış, ekonomik kriz sözde çözümünü halkta, halktan kestiği vergilerde aramış, temel gıda dâhil hemen her türlü harcama üzerinden alınan vergiler her geçen gün biraz daha artmış, vatandaş pazardan âdeta vergi satın almaya başlamış. “Adaletli vergi sistemi” demek verginin tabana yayılması anlamından çıkılmış, her vatandaşın gelirine göre vergi ödemesi bırakılmış yani çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmamış ama ülkede simide bile yüzde 8 vergi getirilmiş, çalışanın maaşı eline geçmeden vergilerden geçmeye başlamış.

Bakınız, brüt asgari ücret 2.558 lira 40 kuruş. Peki, vatandaşın eline geçen ne? 2.020 lira 91 kuruş. Aradaki fark nereye gidiyor? SGK primine gidiyor, İşsizlik Sigortası Fonu’na gidiyor, gelir vergisine gidiyor ve bu 326 lira 20 kuruş asgari geçim indirimine, damga vergisine gidiyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, asgari ücretli, eline kuşa dönerek geçen maaşından yaptığı her harcamada yine vergi kesiliyor, zam üstüne zam ödüyor.

Bir de iğneden ipliğe her şeye neredeyse her ay çifter çifter zam yapan, son bir yılda sadece doğal gaz ve elektriğe bile 10 kez zaman yapan siyasi iktidar nasıl oluyor da enflasyonu tek haneliye düşürebiliyor? TÜİK, enflasyon oranını nasıl 8,55 olarak açıklıyor? Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak iki gün önce “Enflasyonla mücadelede attığımız adımlar meyvelerini vermeye devam ediyor.” diye bir paylaşımda nasıl bulunabiliyor? TÜİK Başkanı Hazine ve Maliye Bakanının arkadaşı olunca işler demek ki böyle yürüyor.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, TÜİK verilerine göre, yıl başında motorlu taşıtlar vergisi, harçlar, trafik cezaları yüzde 22,58 zamlanacak. Bunun karşılığında ise memur maaşlarına yüzde 4, emekli aylıklarına ise yüzde 6,6 civarında komik bir zam gelecek. Bunlar akla ziyan işler, bu 80 milyonun aklıyla alay ediliyor. Ve geçtiğimiz günlerde de -bu yine alay edilecek bir durum- Sayın Cumhurbaşkanı öğrencilerin öğrenim kredilerine zam yapılacağını müjdeliyor sanki verdikleri bu öğrenim kredisini faiziyle almıyorlar gibi, öğrenim kredisi borçlarını ödeyemeyen öğrencilerin sayısı 5 milyona ulaşmamış gibi, yaklaşık 280 bin üniversite mezunu hakkında yasal işlem başlatılmamış gibi. Umutsuzluk içinde iş arayan üniversite mezunu genç işsizler icraya veriliyor; iş vermiyorlar ama icraya veriyorlar, çözüm bulmuyorlar icraya veriyorlar ama kendi yandaş firmalarına kamu-özel iş birliği adı altında yap-işlet-soy modeliyle kamu yararına aykırı garantiler veriliyor; en son Devlet Hava Meydanları İşletmesiyle özel sektöre garanti olarak 65 milyon dolar ödeme yapılıyor, sonra yine 2000 yıllarındaki Kombassan şirketini kurtarmak için bir çalışma yapılıyor ve bu, üniversite öğrencisine icra takibi ama yandaşa peşkeş anlamına geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun sözlerinizi tamamlayın Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, zamlar yılbaşından sonra yağmur gibi gelecek. Ekonomik kriz vatandaşı bitiriyor, vatandaş ne yazık ki intihar yollarına geçmeye başlıyor. Bu konuda vermiş olduğumuz intiharlara yönelik yapılacak araştırma önergelerimiz Mecliste reddediliyor ama sarayda herkes memnun. Beş gün önce LPG fiyatı 10 kuruş zamlanmış, yirmi gün içinde ikinci zam olmuş, ekmeğe de yapılacak zam ortada ama saray memnun. Maliye Bakanı damat ise bu tablo karşısında hâlâ meyvelerini toplamaya devam ediyor. Tabii ki bu israfın sonu mutlaka gelecek arkadaşlar. “Ejder meyveli smoothie” ve “kış rüyası” isimli içinde gül yaprakları ve tarçın çubuk bulunan içtiğiniz saray kokteyleriyle birlikte sandıkla gideceksiniz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – teşekkürler Sayın Bülbül.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde bulanan “hazır tutmak zorundadır” ibaresinin “hazır tutmakla yükümlüdür” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                                     Abdullah Koç                                        Mahmut Toğrul

                                         Batman                                                        Ağrı                                                      Gaziantep

                                      Tuma Çelik                                             Ali Kenanoğlu                                             Nuran İmir

                                          Mardin                                                     İstanbul                                                      Şırnak

                                                                                             Mahmut Celadet Gaydalı

                                                                                                            Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu teklifle Merkez Bankasının yetkilerine dair birtakım değişiklikler öngörülmektedir. Kimin ihtiyacına göre bu teklif geldi, ona bakmak lazım. Ekonomik krizle boğuşan halkın, toplumun isteğine uygun, derdine çare olabilecek bir teklif olmadığı aşikârdır. Bu iktidarın pratiğine baktığımızda demokrasinden yana, şeffaflıktan yana bir düzenlemenin olmadığını da söyleyebiliriz. Seri kanun üretimiyle neredeyse her hafta bir değişiklik yapılıyor ama çare olamıyor ne yazık ki. Türkiye'nin demokrasi karnesi içler acısıdır. Yargı güvenilirliğini kaybetmiş durumdadır. Yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümü neredeyse mutlak düzeydedir. Kuvvetler ayrılığı rafa kaldırılmıştır. Yargının topluma yaklaşımı sorunludur. Sulh ceza hâkimlikleri militanca kararlar vermektedir. Yargıda tekçi ve cinsiyetçi bir yaklaşım hâkimdir. Siyasi görüşe göre, makama göre, kişiye göre kararlar verilmektedir. Kamu görevlilerine yönelik cezasızlık ilkesi hâkimdir. Tutuklama tedbir olmaktan çıkmış, ceza hâline gelmiştir. Her türlü siyasi çalışma, terör tanımı geniş yorumlanmak suretiyle siyasi soykırımlar gerçekleştirilmektedir. Belediyelerimize yönelik olan kayyumlar, belediye eş başkanlarımızın cezaevine atılması gibi durumlar bunlara örnektir. En son olarak HDP gençlik meclisi üyelerine yönelik gözaltılar ve sistematik işkenceler de bunun başka bir göstergesidir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütün bunların bir yansıması da ne yazık ki 2911 sayılı Yasa’dır. Bu yasa toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenlemektedir.

Anayasa’nın 34’üncü maddesinde “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” deniyor. Yine 2911 sayılı Yasa’nın bu ruhunda da aynı husus söz konusudur. Ancak bütün yasalarda olduğu gibi, verilen bir hak “ama” ile geri alınmaktadır. Bu yasanın 9’uncu ve 10’uncu maddelerinde mülki idare amirlerine bildirim şartı getirilmiştir. 2911 sayılı Yasa’yla mülki idare amirlerine verilen bildirim hakkı kimlere veriliyor? Vali veya kaymakamlara verilmektedir. Bu vali ve kaymakamlar da AKP’nin birer memurlarıdır.

Bakın, bugün itibarıyla sistematik olarak Ağrı’da, Van’da, Diyarbakır’da ve ülkenin birkaç ilinde on beşer günlük periyotlarla her türlü gösteri ve yürüyüş yasağı getirilmiştir. Tabii, bu yasakların sonuçları nasıl ortaya çıkıyor? Partimize yönelik kayyum gaspları var, demokratik tepki gösteremiyoruz. Toplumda ciddi bir ekonomik kriz var, ses çıkarılamıyor. Sokak tamamen demokratik eylemlere kapalı, iktidar korkuyor, halk öfkeli, kin ve bastırılmışlık duygusu hâkimdir.

Değerli arkadaşlar, bu gördüğünüz fotoğraf işçilerin eylemine yönelik olarak işçilere gösterilen muameleyi gösteriyor. Bu, partimizin bir basın açıklamasına ilişkin olarak gösterilen muameleyi gösteriyor. Bu, halkın barışçıl eylemine karşı kolluk kuvvetlerinin göstermiş olduğu muameleyi gösteriyor. Bu, bir işçinin kendi hakkını savunmak için ortaya koymuş olduğu eyleme karşı kolluk kuvvetlerinin göstermiş olduğu muameleyi gösteriyor.

Değerli arkadaşlar -tek çare kalıyor- aile dramları, toplu intiharlar, şiddet ve faşizm topluma reva görülüyor. Bu kanunun artık uygulanmadığına ilişkin bir Meclis araştırması önergesi verdik ve aynı zamanda bir kanun teklifinde bulunduk. Bu demokratik hakkın yeniden işlemesi için acilen harekete geçilmelidir. Demokratik bir hak olan 2911 sayılı Yasa’nın yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Ayhan Erel                                              Yasin Öztürk                                           Feridun Bahşi

                                         Aksaray                                                     Denizli                                                     Antalya

                                İmam Hüseyin Filiz                                                                                                          Bedri Yaşar

                                        Gaziantep                                                                                                                    Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin 12’nci maddesi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna 2013 yılında verilen ödemeler alanındaki düzenleme ve denetleme yetkisinin Merkez Bankasına verilmesini öngörmektedir. Ayrıca, bu düzenlemeyle, banka olmadığı hâlde posta çeki hesaplarıyla neredeyse bir banka gibi görev yapan PTT de bu düzenleme ve denetleme kapsamına alınmaktadır.

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bilgi ve iletişim teknolojileri hemen hemen her alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu alanda her geçen gün yeni bir teknolojik uygulama ortaya çıkmaktadır. Bu yeni teknolojik gelişmeler bir taraftan da doğal olarak hayatı kolaylaştırmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de ödeme hizmetleri ve elektronik para sistemi hayatın her alanında yaygınlaşmıştır. Merkez Bankası tarafından sistemin çok iyi bir şekilde düzenlenmesi ve denetlenmesi, ödeme hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde işlenmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Biz bu düzenlemeyi başta da söylediğimiz gibi aynen destekliyoruz.

Diğer taraftan hep “Hükûmet elektronik sisteme geçsin.” diyoruz ya, maalesef, vergi takibinde de elektronik sisteme geçti ve 3 milyon 300 bin vergi mükellefinin hesaplarına haciz koydu hiç haber vermeden. Tabii, hesaplara haciz konunca hesapların tamamı bloke oldu, ticaret durma noktasına geldi. Unutmayalım ki hiçbir mükellef imkânı olmasına rağmen borcunu ödemiyor değildir. Vergilerdeki gecikme cezası yüzde 2, banka faiz oranları da yüzde 1’dir. Hiçbir vergi mükellefinin Sosyal Güvenlik Kurumuna veyahut da vergiye olan borçlarını bir kredi finansman aracı olarak kullanmadığını burada hepinizin huzurunda tekrar ifade ediyorum. Ama şunu da bilin ki: Esnafın, üreticinin borçlarını ödeme konusunda çok ciddi problemleri var. Önümüze bir yargı yasası geliyor; bırakın borçların ödenmesini, orada da ilave vergiler getiriyoruz. İçinde yaşanılan şartları hepiniz biliyorsunuz; KDV borcu olan, vergi borcu olan, SGK borcu olan bir sürü mükellefimiz var. Biz diyoruz ki: Bu gelen vergi yasasına bunu da ilave edelim, hiç olmazsa önümüzdeki dönemde ödemeler konusunda bir miktar da olsa işverenlerimiz rahata kavuşsunlar. Siz de biliyorsunuz ki bugün mümkün olduğunca vergi ve SGK borcunu herkes ödemeye çalışıyor ama içinde bulunduğumuz durum bunu mümkün kılmıyor.

Yine, önümüze ikinci yargı paketi geliyor. Burada da yine işverenlerin çok önemli bir problemi var, bu yazılan çeklerden doğan mahkûmiyetler. Hepimizin bildiği gibi, çek çok yaygın bir ödeme aracı olarak kullanılmaktadır. 2016 yılında yaptığımız düzenlemeye göre, çekin karşılıksız çıkması durumunda üzerinde yazan tutar adli para cezasına dönüşmektedir. Bu para cezasının da süreci içinde ödenememesi hâlinde adli para cezası hapis cezasına dönüşmektedir. Bugün ülkemizde sık sık yaşanan ekonomik krizler nedeniyle hem borçlu kesimi hem de alacaklı kesimi ciddi mağduriyetler yaşar hâle gelmiştir. Yaşanan ekonomik krizin yol açtığı sebeplerden dolayı, yıllardır ülkemizde üretime ve istihdama çok önemli katkılar sağlayan binlerce ticari kuruluş ve işletme sahibi, çek nedeniyle hapis cezasıyla karşı karşıya kalmış durumdadır. Size şunu söyleyeyim: 2007 yılında yazılan çek miktarı 182.159; 2017’de yazılan çek miktarı 333.703; 2018’de 332 bin, 2019’da 456.968. Yani şunu söylemek istiyoruz: 2016’da çıkan çeklere hapis cezası getiren yasa teklifi hiçbir şekilde caydırıcı olmamıştır. Kaldı ki bugün bankalarda çeki yazılan bütün işverenlerin tamamı kara listeye alınmakta ve bundan sonraki kredilerinde, kredi kullanımlarında veya bankacılıkla ilgili faaliyetlerinde bu hep, tümüyle onların önüne çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaşar, toparlayın lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Mümkün olduğunca herkes çekini ödemek için elinden gelen gayreti göstermektedir. Dolayısıyla “Ekonomik suça ekonomik ceza” mantığından hareketle bunu önümüzdeki yargı reformu yasasına da ilave ederek hiç olmazsa bir miktar işverenlerimizi rahatlatmış oluruz. Bunlar içerideyken borçlarını ödemeleri zaten mümkün değil. Hiç olmazsa dışarıda oldukları takdirde borçlarını ödeme imkânlarını bulurlar. Onun dışında, biraz önce Hayati Bey’in de bahsettiği gibi kalp krizinden ölenleri, stresten ölenleri, ekonomik krizden doğan sıkıntılardan yaşanan kalp krizlerini bundan sonra da görmeye devam ederiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaşar.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında yer alan “bilgi ve belgeyi vermek,” ibaresinin “bilgi ve belgeyi Banka tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde vermek,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Hayati Arkaz                                             Baki Şimşek                                              Sefer Aycan

                                         İstanbul                                                      Mersin                                            Kahramanmaraş

                                        Esin Kara                                            Cemal Enginyurt                                   Mevlüt Karakaya

                                          Konya                                                        Ordu                                                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Enginyurt. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak yirmi yıl önce 12 Kasım depreminde hayatını kaybeden Düzce ve çevresindeki vatandaşlarımı rahmetle anıyorum; mekânları cennet olsun. Allah bir daha böyle afetleri ülkemize yaşatmasın inşallah.

Değerli milletvekilleri, benim değineceğim konu pek düşünmediğiniz, akla gelmeyecek, “Cemal Enginyurt da bunu konuşur mu?” denilecek bir hadise olacak.

Çarşamba günü Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak’ı Ordu’da misafir ettik, “Ordu değişiyor, Türkiye değişiyor.” programı dâhilinde Ordu ilinde misafirimizdi.

Sayın Bakan bana göre güzel bir sunum yaptı; Türkiye tablosunu hakikaten içimizi ferahlatacak ve aydınlatacak bilgilerle donattı, aydınlattı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ama hiçbir söylediği çıkmıyor.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – Dolayısıyla, Sayın Bakan konuşmasını yaparken 2019’u, 2020’yi, 2021’i de çok güzel anlattı ve bir örnek verdi, dedi ki: “2018’de çok kötü günler yaşadık.”

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Doğru.

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – “Bir adamın bir ‘tweet’iyle 11 Ağustos 2018’de dolar 7,25’i gördü. Birileri sevindi, mutlu oldu.”

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Kim onlar?

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) – “Dolar 10 liraya çıkacak, 12 liraya çıkacak diyerek dolar toto oynadılar. Ekonomik karamsar tablolar çizdiler. Lakin, ben ve ekibim, arkadaşlarım yılmadık, mücadele ettik. Netice itibarıyla, Barış Pınarı Harekâtı başladığı gün aynı adam yine gecede 10 ‘tweet’ attı ama dolar 5,80’i geçmedi fakat bütün bunlara rağmen birileri televizyon ekranlarında ‘Ülke battı, batıyor.’ demeye devam etti. Televizyonlarda –‘yandaş medya’ denilmesine rağmen, kendine ekonomist diyenler tarafından alayı birden bir oldu- Türkiye’nin bu Barış Pınarı’ndan sonra batacağını, doların 10-12 lira olacağını söyleyerek büyük bir propaganda yaptılar. Her gün televizyon ekranlarında ‘Merkez Bankasının Başkanı değişirse ülke batar, yıkılır.’ dediler. ‘Faizler düşürülürse ülke batar, yıkılır.’ dediler, hiç susmadılar. Ama bu ekonomistlerin bir özelliği var, hayatları boyunca bir bakkal çalıştırmadılar, yanında sigortalı 2 adamı işe almadılar. Sadece maaş aldılar, sadece konuştular ve bu Barış Pınarı Operasyonu sırasında da konuşmaya devam ettiler. Tıpkı kimler gibi? ‘Türkiye katliam yapıyor, Türkiye sivilleri öldürüyor, Türkiye bir savaş yapıyor.’ diyerek Türkiye’yi dış dünyaya şikâyet eden, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na, Suriyeli vatandaşlarımızın geri döneceği Barış Pınarı Harekâtı’na karşı, Türkiye’ye karşı terörist algı yaratanların yaptığı gibi. Birileri de televizyon ekranlarında finansal dünyanın, faiz lobisinin ve bu ülkeyi, daha doğrusu dünyayı yönetenlerin yaratacakları algıya hizmet ettiler ‘Ülke battı, yandı, yıkıldı.’ dediler. Bunların da bu terör örgütlerinden ve teröristlerden farkı yok.” Ama birileri ortalığı yıktı. Neymiş efendim, Berat Albayrak önüne gelene “terörist” demiş, ekmeği aşı olana “terörist” demiş, vatandaşa “terörist” demiş. Bu konuşma Ordu ilinde yapıldı. Berat Albayrak Türkiye’nin 2020 ve 2021 yılının kurtulacak bir yıl olduğunu söyledi, güzel günlerin geleceğini müjdeledi.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – İnandın mı?

CEMAL ENGİNYURT (Devamla) - Asla hiç kimseye “terörist” demedi. Buradan kendinize pay çıkarmayın. Berat Albayrak Ankara’dır, Berat Albayrak cumhuriyettir; sizin gibi Amerikan payandası değildir!

Saygılarımla. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Enginyurt.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 12’nci madde kabul edilmiştir.

Şu an itibarıyla sisteme girmiş bulunan 4 milletvekiline yerlerinden sırayla birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Barut…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana ili Sarıçam ilçesinde Bahtiyar Vahabzade Sosyal Bilimler Lisesinde yaşanılan olaya ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Adana’nın Sarıçam ilçesinde bulunan Bahtiyar Vahapzade Sosyal Bilimler Lisesinde yöneticiler eliyle skandallar yaşanmaktadır. Son olarak, okulda öğrencilerin kaldığı pansiyonun kızlara ait bölümüne okul müdürünün başka bir erkek öğretmenle birlikte hem banyoları hem de odaları denetim için girdiği öğrenciler ve velileri tarafından iddia edilmektedir. Kız öğrencilerin mahrem alanı olan pansiyonun bölümlerine, var olan anons sistemiyle herhangi bir duyuru yapılmadan ve bir kadın personel olmadan girilmesinin yarattığı huzursuzluk, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilecek bir müfettişle açığa çıkarılmalı ve gereği yapılmalıdır.

Ayrıca, iddialara muhatap okul müdürünün görevi vekâleten yürüttüğü söylenmektedir. Söz konusu okulumuzda altı ayda bir okul müdürü ve idareci değişikliği yapılması, bu ve buna benzer olumsuzlukların nedeni olarak da gösterilmektedir. Bakanlıktan neden kadrolu idareci ataması yapmadığını sorguluyor ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

52.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yetkilerinin neden Merkez Bankasına aktarıldığının yanıtlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sevgili Başkan.

Ben sorumu yineleyeceğim çünkü yanıt verilmedi: Neden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yetkileri Merkez Bankasına aktarılıyor? Bunun amacı tıpkı yasama, yürütme, yargı açısından, tıpkı Türkiye'nin çevresel yönetimi açısından olduğu gibi, mali ve akçesel yetkileri Külliye’de toplamak mıdır? Eğer bunun gerekçesi verilmezse, bu açıklanmazsa o zaman “Türkiye üzerinde bir tür kayyum yönetimi mi kuruluyor?” şeklindeki soru meşruluk kazanır. Bu bakımdan, Komisyondan ve imza sahiplerinden bunun yanıtını, gerekçesini bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın İslam…

53.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, Ahmet Altan’ın tekrar cezaevine göndermesiyle işlenen hukuk cinayeti konusunda Adalet Bakanı ile Hükûmeti göreve davet ettiğine ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben siyasi değil de hukuki bir konudan bahsedeceğim ve lütfen, bütün arkadaşlarımın izlemesini istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bizim burada yasama organı olarak yaptığımız mücadele hukukun üstünlüğü mücadelesidir, bu birlikte verdiğimiz bir mücadeledir. Az önce medyaya girdim ve şunu okudum ki Ahmet Altan tekrar cezaevine gönderiliyor. Nasıl bir sistem uygulanıyor? Şöyle: 26. Ağır Ceza karar veriyor, nihai hükmü veriyor, savcı buna itiraz ediyor, 26 reddediyor ama 27’ye dün atanan Başkan vasıtasıyla 27. Ağır Ceza, kendilerini, tahliye kararını ortadan kaldırıyor ve tekrar tutukluluğa gönderiyor. Yasal mı? Hayır, değil. Ahmet Altan’ın bu infaz yasasına göre cezası tamamlanmıştır, yatılmıştır. Şimdi, buradan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Bir dakika daha alabilir miyim Sayın Başkan?

BAŞKAN – Buyurun.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim, sağ olun efendim. Konunun hassasiyetine binaen istedim bu uzatmayı.

Evet, ve yakalama kararı çıkarıldı.

Bakınız, değerli arkadaşlarım, infaz yasasına göre cezasını tamamlamış bir mahkûmun tahliyesi hakkında, muadili bir mahkeme karar veremez. Bu, aynı zamanda, o kararı, o mahkemenin hükmünü tanımadığı anlamına gelir. Bu kararı bozabilecek olan ancak bir üst mahkemedir. Ben bu hukuk cinayetinin önlenmesi için hem Sayın Adalet Bakanını hem de bütün Hükûmeti göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Aygun…

54.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81’inci yıl dönümünde Süleymanpaşa ve Tekirdağ Müftülüklerinde Bayrak Kanunu’na aykırı olarak bayrağın yarıya indirilmediğine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türk milletinin büyük kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü aramızdan ayrılışının 81’inci yılında rahmetle ve minnetle andık ama maalesef devletin vergileriyle görev yapan Tekirdağ Müftülüğü ve Süleymanpaşa İlçe Müftülüğünde aynı hassasiyeti göremedik. Türk Bayrağı Kanunu 4’ncü madde der ki: “Türk Bayrağı, yas alameti olarak 10 KASIM'da yarıya çekilir. Yas alameti olmak üzere Bayrağın yarıya çekileceği diğer haller ve zamanı Cumhurbaşkanlığınca ilân edilir.” Bayrak Kanunu’nun 4’üncü maddesine göre yarıya indirilmesi gerekirken Süleymanpaşa ve Tekirdağ Müftülüklerimizde Bayrak Kanunu’na aykırı olarak bayrak yarıya indirilmemiştir. En üst mülki amirimiz olan Valinin gereğini yapması gerekmektedir çünkü yasalara uymamaktadırlar. Daha önce de Ramazan Bayramı namazı öncesi ve İstanbul seçimi öncesinde vatandaşlarımıza ve partimize de hakaret eden Süleymanpaşa Müftüsü vekâletten asalete atanmasıyla ödüllendirilmişti. Acaba bu eylemden sonra bu 2 müftü hakkında ne yapılacaktır diye merak ediyorum.

Teşekkürler, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – 13’üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Sistemleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “ibaresi” ibaresinin “ifadesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Bülent Kuşoğlu                                         Lale Karabıyık                                          Orhan Sümer

                                          Ankara                                                       Bursa                                                        Adana

                             Emine Gülizar Emecan                                  Ali Mahir Başarır                                 Sevda Erdan Kılıç

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Pazar günü 10 Kasımda Ulu Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal’in ölümünün 81’inci yılı nedeniyle tüm yurtta anma törenleri düzenledik. Çiftçisinden esnafına, öğrencisinden emeklisine, işçisinden memuruna tüm yurttaşlarımız pazar günü Anıtkabir’e akın etti. Saat dokuzu beş geçe yurdun her yerinde bir sessizlik, saygı, özlem vardı ama ne acıdır ki bu durumu yüreklerinde hissetmeyen bürokrat ve milletvekilleri hâlâ aramızda.

Seçim bölgem Mersin’den bir örnek vermek istiyorum: Mersin İl Millî Eğitim Şube Müdürü 10 Kasımda bir “tweet” atıyor. Utanarak söylüyorum ki hâlâ kendisi görevde. Bu olay basına yansıdı, Mersin’de büyük tepkiler doğdu ama Millî Eğitim Bakanı hâlâ kendisini görevden almadı. “Tweet”i aynen okuyorum: “Bugün eksen kaymasının Nirvana’ya ulaştığı bir gün. Bazı arkadaşlarımızın paylaşımlarının İskilipli Atıf Hoca’nın ve birçok İslam âliminin mezarda kemiklerini sızlattığını görüyor gibiyim… Yazık, çok yazık!” Aslında yazık olan bu zihniyetin Mersin’de görev yapması. Aslında yazık olan, çocuklarımızı böyle bir Millî Eğitim Müdürüne teslim etmek zorunda kalmamız. Aslında yazık olan, bu kadar tepkiye rağmen, basının tepkisine rağmen, halkın tepkisine rağmen, milletvekillerinin tepkisine rağmen bu Millî Eğitim Şube Müdürünün bugün hâlâ o koltukta oturması; çok yazık! Ben buradan Mersin milletvekillerimize, 13 milletvekiline sesleniyorum: Yarın beraber tepki koyalım. Çocuklarımızı, evlatlarımızı Atatürk düşmanı, 10 Kasımdan acı çeken, ne olduğu belirsiz bir kişiye teslim etmeyelim.

Tabii, bununla bitti mi? Bitmedi. AKP İstanbul Milletvekili –herhâlde bir lakabı da var- Ahmet Hamdi Çamlı. O da bir “tweet” attı, onu da aynen okuyorum: “İzmir’imin dağlarında açan çiçeklerimizi üç beş çamuriyetçiye teslim etmeyeceğiz.” Bu beyefendi bunları, bu paylaşımı yapma cüretini nereden alıyor? Herhâlde bu kutsal Meclisten, halk iradesinden almıyor. Bence hâlâ aklı Cumhurbaşkanının şoförlüğünü yaptığı günlerde, kendini orada sanıyor. Kendini bilen bir milletvekili cumhuriyet-çamuriyet ayrımını yapmaz. Ne yazık ki şunu bilmiyor: Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı belki adı Ahmet olmayacaktı, şu Mecliste oturup konuşmayacaktı, yemin edemeyecekti. Evet, buradan AKP Grubuna, AKP’nin yetkili organlarına sesleniyorum: Bu vekil hakkında gerekeni yapın.

Ama ne ilginçtir ki bir de kliple bu paylaşımı yapıyor. Baktığımız zaman bu klibin internetteki ismi de “Çılgın Hırsızlar”. Onu görünce de şunu söylüyorum: Allah’ın sopası yok, gerçekten. Belki de bu paylaşımla ilgili akılda kalan tek şey bu ama ben bu çatıda kendisiyle görev yapmaktan gerçekten utanç duyuyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Çamlı’ya ait olduğunu nereden biliyorsun?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Cumhuriyet hepimizin koruması gereken bir değer. Bakın, Cumhurbaşkanının uçağı indi inecek. Nereye gidiyor? Amerika’ya gidiyor. Eğer bugün Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerini, cumhuriyeti, bu değerleri gerçekten benimseseydiniz bugün o hakaret bize edilmezdi, o mektubu cebine koyup o ne olduğu belirsiz Trump’a takdim etmek zorunda kalmazdı.

Gelin, hep beraber bu Mecliste değerlerimizi, cumhuriyeti, 23 Nisanı, 19 Mayısı, 10 Kasımı hep beraber koruyalım, ona ahlaksızca tepki veren, paylaşım yapanları aramızdan ayıklayalım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Tweet” yarışı yapacaksak CHP altında kalır.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başarır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde bulunan “bilgi teatisinde” ibaresinin “bilgi alışverişinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                            Tulay Hatımoğulları Oruç                               Mahmut Toğrul

                                         Batman                                                      Adana                                                    Gaziantep

                                       Nuran İmir                                               Tuma Çelik                           Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Şırnak                                                       Mardin                                                       Bitlis

                                                                                                     Ali Kenanoğlu

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç konuşacaktır.

Buyurun Sayın Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri ekranı başında izleyen değerli halklarımız; ülke çok derin bir ekonomik krizin içinde. Çok önemli maddeler konuşuluyor ama iktidar partisinin sıralarına baktığımızdaki ciddiyeti ve bu konuda nasıl dalga geçercesine bir savunma mekanizması geliştirdiklerini söylemeden ve bunu değerli halkımızla, vatandaşlarla paylaşmadan edemeyeceğim.

Bu ülkede 2002’den bu yana neoliberal politikalar en derin biçimde uygulandı. Bunun karşılığı neydi? Özelleştirme hızlandı. Bakın, bugün “Neler özelleştirilmiş?” diye küçük bir çalışma yaptık, önlü arkalı sayfalar dolusu özelleştirilmiş kurumların listesine sahip olduk. Bunlardan birkaçını sayacağım: PETKİM, TÜPRAŞ, TEDAŞ, enerji santrallerinin tamamı, TEKEL, SEKA, TELEKOM ve Şeker Fabrikaları. Tabii ki bu listenin tamamını saymaya kalkışsak muhtemelen günler yetmez bize.

Evet, tıpkı müflis müteahhit edasıyla bu ülkede müteahhitçilik, şantiyecilik ve bunun üzerine inşa edilmiş bir rantçılık geliştirildi. Sahte ekonomik büyüme raporlarıyla tamamen bütün ekonomik kaynaklar, halkın bütün kaynakları inşaat sektörüne yatırıldı. Bunun nedeni ne, biliyor musunuz? Çünkü inşaat sektörü bolca yeşil dolar ve avroları kutular içinde saklama kolaylığı olan bir sektör ama onu da iflas ettirdiler.

Bakın, aynı biçimde, ABD Türkiye’ye yaptırımı gündeme aldığı zaman “Erdoğan’ın aile serveti araştırılsın.” dediğinde herkesin eteği tutuştu. “Herkesin” demeyelim, düzeltelim, AKP’nin ve Cumhurbaşkanının etekleri tutuştu. Bu ülke, aile servetine servet katan liderleri, iktidarları gördü ama böylesi görkemlisini görmedi; Tunus’u ve Mısır’ı aratmıyor.

Yine aynı biçimde “güvenlik politikaları” adı altında, sahte “güvenlik politikaları” adı altında S-400’lere, alamadıkları F-35’lere ve daha nice “güvenlik” adı altındaki kaleme harcama yapılıyor. Oysaki bu ülkenin barışa ihtiyacı var. Oysaki barış politikası uygulansaydı bu ülkede, bizler kendi içimizde Kürt halkıyla ve diğer bütün halklarla barışmayı başarabilseydik, komşumuz Suriye halklarıyla barışmayı başarabilseydik bu ülkede bu kadar aç insan olmazdı çünkü silaha bu kadar para, güvenlik politikasına bu kadar para ayrılmazdı.

Değerli arkadaşlar, aynı şekilde bu ülkede her Allah’ın günü açlıktan, yoksulluktan ölen insan sayısının artık haddi hesabı yok. Ana akım medyanın haberlerine, yandaş medyanın haberlerine baktığımızda daha cesedi soğumamış, daha ruhu bedeni üzerinde dolaşırken insanların nasıl öldüklerine dair, neden öldüklerine dair yorumlar yapmaya başlamışlar ve diyorlar ki: “İngiltere’de de intihar var.” Biz en kötüsüyle mi kendimizi kıyaslayacağız? “Orada intihar varsa burada da vardır.” deme lüksüne sahip değildir bu iktidar ve diyorlar ki: “Siyanürü yasaklayalım.” O zaman bu iktidara bir önerimiz, intihar etme yöntemine dair bir menü yayınlasın, nasıl intihar edilebilir siyanür dışında? Bu da ancak bu kadar ahlaki çöküntünün yaşandığı bir süreçte ve bir hissiyatla zaten yapılabilir diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkede 8 milyon işsiz var. 9 milyona yakın insan Genel Sağlık Sigortası primi ödeyemez durumda. İşsizlik Fonu’nun önemli bir bölümü işverene harcanıyor, işsize değil. “Yeniden değerleme oranı” adı altında yılbaşından itibaren devlet, vatandaşa verdiği bütün hizmetlere yüzde 22,5 oranında zam yapacak. Oysaki ücrete baktığımızda, ücrete dönük asla böyle bir zamdan bahsedilemez, komik zamlarla geçiştiriyorlar.

Ezbere konuşmuyoruz, “Ekonomik krizin faturasını işçiye, emekçiye, yoksula, halka ödetiyorsunuz.” dediğimizde tam da kastettiğimiz şey budur. İnsanlar “Açım aç." diyor, siz ise diyorsunuz ki: “Mermi fiyatını biliyor musunuz?”

Evet, şimdi, para piyasasında teknolojik gelişmeyi yakalamak ve sözüm ona geleceğe dair riskleri azaltmak üzere kolları sıvamış durumdasınız ama bunu yapabilmenin tek yolu, insan merkezli bir ekonomik politika belirlemektir, bundan şaşmamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen Sayın Hatımoğulları.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Evet, bu Meclis sadede gelmek zorundadır ve Hasan Hüseyin Korkmazgil’in sorduğu soruyu burada soruyoruz: “Emrinize amadedir bankalarımız/Yalandır kredi yolsuzlukları/Tefeci yoktur Türkiyamızda/Demokrasi çoktur yurdiyamızda/İsyan çıkarıyorlar şarkiyamızda/Sosyalistler yalan yutturuyorlar/Aklımızı fikrimizi fırttırıyorlar/Lafları ağzımıza tıktırıyorlar/Adalet diyerek tutturuyorlar/İşçiyi köylüyü hop ettiriyorlar/Gençleri polislere cop ettiriyorlar/Aziz yurttaşlarım ne olacak -bu memleketin- sonu?”

Bu güzel memleketimizin sonu ne olacak? Buna en güzel yanıtı sanıyorum ki bu ülkede yaşayan işçiler, emekçiler, kadınlar, kısacası ezilen ve sömürülenler en iyi biçimde bu iktidara ve bu düzene karşı verecektir.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hatımoğulları.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresi şeklinde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                                       Ayhan Erel                                              Yasin Öztürk                                           Feridun Bahşi

                                         Aksaray                                                     Denizli                                                     Antalya

                                İmam Hüseyin Filiz                                                                                                       Hasan Subaşı

                                        Gaziantep                                                                                                                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Denizli Milletvekili Yasin Öztürk konuşacaktır.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle ilgili konuşmama başlamadan önce iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Öncelikle Tarım ve Orman Bakanlığının yetkililerine sesleniyorum: Orman Genel Müdürlüğünde çalışan bir şube müdürü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümünde sosyal medyada içindeki kinini kusuyor. Mesajında Gazi Paşa’ya “put” diyen, “İslam’la savaşan diktatör.” diyen bu şube müdürü hâlen görevde. Bir ülkenin onurlu hiçbir evladı yemek yediği kaba pislemez. Bu ülkenin vefalı hiçbir evladı ülkesinin kurucusuna terbiyesizlik etmez. İnançlı hiçbir insan da ebediyete intikal etmiş kişinin arkasından konuşmaz. Sen bu ülkenin ekmeğini ye, Atatürk’ün kurduğu okullarda oku, milletin ödediği vergilerle maaş al ve sonra da ülkenin kurucusuna hakaret et, küfür et, nankörlük et; devletin lokması boğazına dizilir inşallah! Bu şube müdürü bu desteği, bu cesareti kimden almaktadır? Bu sütü bozuk kişinin karakteri, görüşü elbette onu o makama getirenlerce bilinmektedir. Yapılması gereken, hemen görevden alınmalı ve hakkında soruşturma başlatılmalıdır. Eğer bu adamın arkasında duracak olursanız, kendisiyle ilgili işlem yapmaz iseniz siz de aynı zihniyetin ürünüsünüz.

İkinci husus ise 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Türk Bayrağı Genelgesi kapsamında camilerimize asılan Türk Bayrağı, memleketim Denizli’nin Tavas İlçe Müftüsü tarafından Aliağa Camisi İmamına “O şeyi kaldır.” talimatı verilerek kaldırtılmaya çalışılmıştır. Müftü efendi, unutma ki Millî Mücadele’de ilk tepkiyi veren müftü Ahmet Hulusi Efendi gibi bir kahramanın çıktığı topraklardasın. Şehitlerin kanlarıyla sulanmış bayrağımız ilelebet dalgalanacaktır. “O şey” dediğin Türk milletinin mukaddesatıdır, şerefidir, namusunun simgesidir. Bayrağımıza art niyetli bakan her kim olursa olsun, makamı ne olursa gözünü oyarız. Diyanet İşleri Başkanlığına açık çağrımdır: Bu gibi onursuz girişimler sizlerin pervasız politik yaklaşımlarından cesaret almaktadır. Kursağınızdan devletimizin ekmeği geçiyor, yediğiniz ekmeği Allah indinde de millet nezdinde de helal ettirin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi ödeme ve para ilişkisini düzenliyor. Teklifteki “elektronik sanal para ve ödeme hizmetleri” başlığına takılmazsak hani vatandaşın hep aklında olan ve elinde olmayan iki kavramın sistemsel boyutunu görüşüyoruz. Keşke paranın elektronik boyutunu, ödemenin hizmet boyotunu değil de reel anlamda vatandaşın cebine girecek bir kuruş fazla para ve ödenemeyen banka borçlarını, patlayan kredi kartlarını görüşebilsek ve buna ortak bir çözüm bulabilseydik.

Bakın, 2019 Türkiyesinde borcunu ödeyemeyen küçük ve orta ölçekli işletme sayısı 356 bin. Eylül ayı itibarıyla vatandaşın takibe alınan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu ise 21,1 milyar lira. İcra dairelerinde 21 milyonun üzerinde dosya var ve her gün yenileri ekleniyor yani 82 milyonluk ülkemizin dörtte 1’inde ödeme gücü kalmamış.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin açıkladığı rakamlar var; enflasyon rakamları, ihracat rakamları, Merkez Bankasının açıkladığı yurt dışı borçlanma rakamları. Ekonomi normal akışında olsa ve Türkiye İstatistik Kurumu da nerelerden bu kadar ucuz alışveriş yaptığını açıklasa hepimiz bu pembe tabloya inanacağız. Bizim gibi ekonomilerde kural şudur: Faiz her zaman enflasyon oranının çok az üstünde olmalıdır. Ekonomi Bakanı enflasyonu 8,55 olarak açıklayınca Merkez Bankası da temel para politikası faiz oranını düşürüyor. Normali bu mudur? Evet, budur? Ama normal olmayan, TÜİK'in ısmarlama düşük enflasyon rakamlarını açıklaması ve bunu baz alan Merkez Bankasının faiz indirmeye devam etmesidir.

Şu an bankalar mevduat toplayamıyor çünkü vatandaş kendi parasına güvenmiyor, yatırımını dövize yapıyor, ekonomide oynanan tiyatronun farkında olanlar bütün parasını dolara çeviriyor, eline para geçtikçe de dolar almaya devam ediyor. Hükûmet ekonomik paketler, faiz indirimleri açıklıyor ama bunların merhem olacağına hiçbir ciddi çevre inanmıyor.

Bankalar yurt dışından dolar üzerinden aldıkları kredileri halka Türk lirası olarak kredi verdikleri için büyük bir kur riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Dövizde bir patlama olursa bankalar bunun altından kalkamaz. O yüzden, özel bankalar kredi vermekten uzak duruyor, hepsi panik hâlinde.

Ortada sağlıklı bir teşhis yok. Damat Bey ekonomi yönetimini eline yüzüne bulaştırdı. Milletin yedek akçesi bile kullanıldı ama Hazine hâlâ boş. Devlette israf hâkim ve muktedirler bu israfa dur demek için kılını kıpırdatmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Vatandaşın cebinden daha çok para alacak formüller bulup bundan mucize çözüm bekliyorlar. Mucize vatandaşın unuttuğu paranın sıcaklığını hissetmesiyle olur, mucize piyasada sıcak paranın dolaşmasıyla olur.

Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası Kanunu’nda şu hüküm yer alır: “Banka, bu Kanun ile kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır.” Sayın Cumhurbaşkanı AK PARTİ’nin grup toplantısında tam da bu bağımsızlık hükmünü rafa kaldıran bir konuşma yaptı. “Merkez Bankası Başkanını görevden aldık çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımıza ‘faizi düşüreceğiz.’ dedik.” Merkez Bankasının ne kadar bağımsız olduğunu buradan sormamıza gerek yok, Sayın Cumhurbaşkanı zaten söylemiş; ağanın lafı üstüne laf olmaz. Ne diyelim, bürokratınızın bakışı bu. O zaman biz de şöyle diyelim: Hatalarınızı görmezden gelip yanlışta ısrar ettiğiniz sürece, kısacası bu kafayla giderseniz askere erken alırsınız tezkere! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkürler Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.04

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 16’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

14’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde geçen “sebep olunan” ibaresinin “neden olunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                                    Mahmut Toğrul                                        Ali Kenanoğlu

                                         Batman                                                   Gaziantep                                                   İstanbul

                                       Nuran İmir                                     Mahmut Celadet Gaydalı                                     Tuma Çelik

                                          Şırnak                                                        Bitlis                                                        Mardin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazırunu saygıyla selamlıyorum.

14’üncü maddede “idari para cezasına ilişkin tutarlar yeniden değerlendirme oranı göz önünde bulunarak güncellenmektedir.” denilmektedir. Yani bununla ilgili bir maddeyi konuşuyoruz. Tabii, bu idari para cezalarının güncelleneceği yeniden değerlendirme oranı nedir? Yüzde 22,58. Enflasyon oranı yüzde 8,5 olarak açıklanıyor “Yüzde 10’un altında.” deniliyor ancak 2020 yılına yönelik yeniden değerlendirme oranı yüzde 22,5 olarak karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan da esasında toplumu ilgilendiren, insanların pazarda, bakkalda, manavda karşılaştığı enflasyon ise yani gıda enflasyonu ise yüzde 31,8 olarak karşımızda duruyor yani açıklanan rakamlar böyle. Dolayısıyla, enflasyon rakamının yüzde 8,5 olarak açıklanmasının tüketici açısından, vatandaş açısından hiçbir kıymetiharbiyesi yok, bunun sadece bir aldatmaca rakamdan ibaret olduğu da bu verilerle ortaya çıkmış oluyor.

Şimdi, yaklaşık iki saat önceydi, bir son dakika haberi geçiyordu, Hazine ve Maliye Bakanlığından açıklama yapılıyor ve deniliyor ki: “Ekonomimiz aleyhinde algı oluşturmaya çalışanlar hakkında hukuki süreci başlattık.” Yani artık böyle “Enflasyon yüksektir, sizin dediğiniz rakamlar doğru değildir, ekonomi kötüye gidiyor, vatandaş açlıktan dolayı ailesini, çoluğunu çocuğunu doyuramadığından dolayı intihar ediyor.” filan dediğiniz zaman soruşturmaya tabi tutulabilirsiniz. Geldiğimiz durum bundan ibaret arkadaşlar.

Şimdi -bu konuşmaya çıkmadan birkaç saat öncesinde- yine, yeni bir mesaj var ve buradan ifade etmemiz de talep edildi, Sivas Kangal Pınargözü köyüyle ilgili. Koç Bakırtepe Altın Madeni işletme sahası için yeni sondaj alanı açıyorlar köyde ve o köylülerin Türkiye kamuoyuna iletmek istedikleri bir mesaj var. O mesaj da şu: “Sivas Kangal Pınargözü köyünde Koç grubu hem demir hem de altın çıkartıyor. Altının hem tenörü düşük hem de cevher yeterli değil. Biz, 2013 yılından beri yasal yollara da başvurarak altın çıkarımıyla ilgili mücadele ediyoruz. Üç kez Danıştayda durdurma kararı aldık. Ama hukuksuz bir şekilde altın çıkartmaya, maden çıkartmaya devam ediliyor. 2020 Mayıs ayında yeterli cevher olmadığından Bakırtepe Altın Madeni kapanacak. Şimdi yeni alanlar için köyümüzün içine kadar girdiler. Lütfen sesimizi duyurun.” Böyle diyorlar ve biz de bu Meclisin kürsüsünden seslerini duyuruyoruz.

Ve şunu da söylemeye devam edeceğiz arkadaşlar: Vatanseverlik, iktidarın siyasi hedeflerine “Evet.” demek değildir. Vatanseverlik, doğamızı, suyumuzu, ormanlarımızı korumaktır; bir bütün olarak coğrafyamızın, vatanımızın toprağını, ormanını, suyunu, dağını, taşını korumaktır; bunların talan edilmesine karşı çıkmaktır, tarihî değerlerimizi korumaktır. Hasankeyf’i tahrip etmekle vatansever olamazsınız. Bunların hepsi de hikâyeden ibarettir.

Bir diğer mesajı iletmek istiyorum. Yine, Antalya’da yaşayan bir Alevi gencimiz, kamu yönetimi mezunu, yüzde 40 görme engelli raporu var, 7 yaşında bir kızına tek başına bakmak zorunda. KPSS sınavında 83 puan almış, 2019 yılında engelli kadrosundan Isparta Kara Kuvvetleri Komutanlığına sivil memur olarak atanmış ancak işe başlayamamış çünkü “Memurluğa uygun görülmediniz.” şeklinde bir yazı alıyor.

Hiçbir adli sicili yok, sabıkasında herhangi olumsuz hiçbir şey yok. Bütün buna rağmen bu arkadaşımız, bu kızımız göreve başlatılmıyor ve kendisinin de beyanı “Vallahi Aleviliğimden başka bir şey yok.” diyor. Herhâlde bundan kaynaklı olarak bunu yapıyorlar. Bizim de kanaatimiz ve pratiğimizden bildiklerimiz bize bunu gösteriyor. Bununla ilgili bu kürsüde çokça örnek de aktarıldı.

Durumu yargıya taşımış ama yargının da ülkemizde ne hâlde olduğunu hepimiz çok yakından biliyoruz yaşadığımız birçok pratikten ibaretle.

Bize bazen burada şunu söylüyor arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Geçen gün bir Alevi gazetesi çıktı, biz bunu kutlama mesajı ilettiğimizde kimi arkadaşlar, milletvekili arkadaşlar “Ya bu Alevi gazetesi lafı da nedir?” gibi ifadelerde bulundular. İşte, bu haberleri o gazetelerden başka yazan yok arkadaşlar. O yüzden, sizler bunları yok saydığınız sürece, iktidar bunları yok saydığı sürece, bizler de kendi inancımızı, kimliğimizi ve bunlardan kaynaklı olmuş olarak yaşamış olduğumuz bütün olumsuzlukları bu kürsülerden haykırmaya ve bu gazetelerde de yazılmasını sağlamaya devam edeceğiz.

O yüzden, hani sizler, bu ülkede, bu topraklarda, ortak vatanda yaşayan inançları, kimlikleri; egemen olmayan, çoğunluk olmayan inançları ve kimlikleri yok saydığınız sürece, yok sayıldığı sürece biz de onları haykırmaya devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kenanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                       Ayhan Erel                                              Yasin Öztürk                                             Bedri Yaşar

                                         Aksaray                                                     Denizli                                                     Samsun

                                İmam Hüseyin Filiz                                                                                                   Fahrettin Yokuş

                                        Gaziantep                                                                                                                     Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlere madde bağımlılığıyla ilgili olarak görüş ve düşüncelerimi anlatmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizdeki madde bağımlılarının sayısı 2 milyon 850 bin civarındadır. Hâlen cezaevlerinde 320 bini aşkın tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Uyuşturucudan dolayı cezaevlerinde olan tutuklu ve hükümlü sayısı da 75 bine ulaşmıştır. Neredeyse her 4 tutuklunun, hükümlünün 1’i maalesef madde satanlar, uyuşturucu satanlardan oluşuyor. Bu bir rekordur. Bu sayı her yıl artarak devam ediyor. Uyuşturucu kullanma yaşı ülkemizde 11 ile 35 yaş arasındadır. Uyuşturucu maddeler her köşe başında satılır hâle geldi. Aileler endişeli ve evlatlarını bu tuzaktan uzak tutamıyorlar. Uyuşturucu madde kullananlar hırsızlık, gasp, cinayet, şiddet ve fuhuş gibi suçları rahatlıkla yapma kapasitesine sahip olabiliyorlar. Bununla birlikte, madde kullanan kişilerin de aile fertleri maddi ve manevi sorunlarla batağa saplanıyor.

Madde bağımlılığının tedavisi uzun bir süreç gerektirmektedir. Ne yazık ki tedavi merkezlerimiz bu hususta yetersizdir. Yüksek güvenilirlikli, sosyal tesislerin ve meslek edindirme tesislerinin olduğu zorunlu tedavi merkezlerimiz bulunmamaktadır. Yasalarımızdaki yaptırım ve cezalar yetersizdir, madde kullanımını teşvik etmektedir. Şöyle ki, bu işin ticaretini yapanlara caydırıcı cezalar verilmemektedir. Bu nedenle ülkemizde “torbacı” adı altında 10 binlerce satıcı bulunmaktadır. Ayrıca, her ne kadar ülkeyi yönetenler, ülkemize uyuşturucuyu sokanların adlarını telaffuz etmeseler de uyuşturucu baronları ile PKK terör örgütü birlikte hareket etmektedir. Hatta bu örgütler ülkemiz üzerinden Avrupa’ya çok yoğun uyuşturucu trafiği oluşturmaktadırlar.

Avrupa Birliği Uyuşturucu Ajansı 2019 yılı raporuna göre Türkiye’de bir yıl içerisinde ele geçirilen eroin miktarı tüm Avrupa Birliği ülkelerinde ele geçirilen miktarın çok üzerindedir. Bir diğer istatistik: 2011 yılında ülkemizde uyuşturucudan ölenlerin sayısı 105’ken 2017 yılında bu sayı 941’e yükselmiştir. Ölenlerin büyük çoğunluğu erkek ve yaş ortalaması ise 32’dir.

Uyuşturucu kullanımının önlenmesi için yapılması gerekenler ise şunlardır: Öncelikle uyuşturucuyla mücadele konusunda okul çağında çocukları olan aileler bilinçlendirilmelidir. Bu konuda ailelere mutlaka çeşitli seminerler verilmelidir. Aileler çocuklarını takip ederek davranışlarını ve arkadaş çevrelerini gözlemlemelidir.

Uyuşturucuyla mücadele konusunda kamu kurumları rasyonel bir çalışma yapamıyorlar. Bu hususta uyuşturucuyla mücadele başkanlığı kurulmalıdır. Uyuşturucuyla mücadele, kurulacak başkanlığın sorumluluğunda olmalıdır. Hayati öneme sahip olan uyuşturucu sorunuyla Emniyet Genel Müdürlüğündeki bir narkotik şube müdürlüğüyle baş etmemiz mümkün değildir.

Madde bağımlılarının tedavisi için… Uyuşturucuyu bir kez kullanan kişi ne yazık ki bağımlı hâle gelmektedir. Bu illetten kurtulmak için iradelerini ne yazık ki kullanamıyorlar. Ülkemizde madde bağımlılığının tedavisi kişilerin kendi istekleri doğrultusunda yapılmaktadır. Ne yazık ki uyuşturucu madde beyin hücrelerine zarar verdiği için gençler hiçbir zaman tedaviye istekli olmamaktadırlar. Bu hususta bu batağa düşen gençlerimizi tedaviye istekli ve cevap verebilecek konuma getirmek için uzmanlar tarafından çalışmalar yapılmalıdır. Gençlerimize örnek olacak şekilde kamu spotları hazırlanmalıdır. Özellikle öncesinde uyuşturucu bağımlısı olan ve bu illetten kurtulup hayata atılan gençlerimizin başarılarından oluşan kısa film, belgesel, seminer gibi etkinlikler düzenlenmesi bağımlı olan gençlerimize teşvik unsuru olacaktır.

Ülkemizdeki AMATEM merkezleri ne yazık ki madde bağımlılığı tedavisinde yetersiz kalmaktadır. Gençlerimizi rehabilite edecek şekilde tedavi merkezleri oluşturulmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Yokuş, buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bu merkez -sosyal tesisler, meslek edindirme kursları gibi- kapsamlı olmalıdır. Uyuşturucu tedavisi görenler tedavi sonrasında belli aralıklarla psikolog veya psikiyatristlerden oluşacak uzmanların denetiminde olmalıdırlar. Millî Eğitim Bakanlığı ilköğretim müfredatından başlamak üzere her yaş grubuna uygun şekilde, uyuşturucu maddelerin zararıyla ilgili olarak kapsamlı çalışmalar yapmalı ve çocuklarımızın bilinçlendirilmesi sağlanmalıdır.

Bilindiği gibi AK PARTİ iktidarı ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanı sigarayla mücadelede kararlı bir tavır sergilemektedir. Bu kararlılığı takdirle karşılıyoruz ancak sigaradan daha zararlı olan, gençlerimizin geleceğini karartan uyuşturucuyla mücadelede gerekli hassasiyet gösterilmemektedir.

Eğer cezaevlerindeki her 4 mahkûm ve tutukludan 1’i uyuşturucu satıcılarından oluşuyorsa, yine, cezaevlerinde en büyük suçlu grubunu uyuşturucu tacirleri oluşturuyorsa sözlerimi yabana atmayacağınızı ümit ediyor, bu hususta gerekli düzenlemelerin yapılacağına inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yokuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde bulunan "içinde” ibaresinin "içerisinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                                    Mahmut Toğrul                                             Sait Dede

                                         Batman                                                   Gaziantep                                                   Hakkâri

                                       Nuran İmir                                               Tuma Çelik                           Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Şırnak                                                       Mardin                                                       Bitlis

                                                                                                     Ali Kenanoğlu

                                                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Hakkâri Milletvekili Sait Dede söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Madde, Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliğinin yasal şeklî şartlarını, görevini, amacını, kapsamını, yetkisini belirlemekte, bu konuya ilişkin yeni düzenlemeler içermektedir.

Gelir ve servet eşitsizliğini ortadan kaldırmak, sosyal adaleti sağlamak, ülke gerçekliğini ve yaşanan sorunları öncelikli olarak tartışmak ve çözüm üretmek bu Meclisin temel görevidir. Bütün bu yaşanan darboğaz ve yoksulluğun görmezden gelinerek finans sektörü ve para piyasalarındaki teknik ayrıntıları düzenlemekteki bu aceleciliği tüm yurttaşlarımıza iktidarın izah etmesini bekliyoruz.

Ekonominin emin ellerde olduğu bu dönemde işsiz sayısı 4,6 milyona çıkmıştır. İnsanlar bırakın eğitim ve sağlık harcamalarını yapmayı, evlerine ekmek götürememektedirler. Toplu intiharlar her gün manşetlerde yer almaktayken, bir baba yoksulluktan kendisinin ve çocuklarının yaşamına son vermekteyken para piyasalarındaki bu teknik ayrıntı ve yapılacak olan yasal düzenleme yurttaşlara daha iyi bir yaşam adına ne kazandıracaktır? Önceliğimiz her geçen gün yoksullaşan, evine ekmek götüremeyen yurttaşlarımızın refah seviyesini artırmak olmalıdır. Tabii, böyle, iktidarın yaptığı şehirlerin ranta açılmasıyla, yaşadığımız doğanın tahrip edilmesiyle, dış borçla, yabancı sermayeye satılan kuruluşlarla, görünüşte sağlanan sanal ve sözde büyümeyle değil, gerçek anlamda bir kalkınmayla olabilir. Gerçek anlamda bir kalkınma da hukuk ve demokrasiyle olur. Eğitim, hukuk ve demokrasi kavramları evrensel değerlere erişmedikçe ne kalkınmadan ne büyümeden ne refahtan söz edebiliriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün yaşanan bütün krizlerin temelinde Kürtleri inkârdan kaynaklı bir hukuk ve demokrasi çıkmazı yatmaktadır. Bu hukuk tanımazlık ve çürümüşlük had safhaya ulaşmıştır. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra gasbedilen belediyelerin tarafımızca tekrar kazanılmasıyla, yaşanan vurgunun korkunç boyutlarını tüm kamuoyuyla paylaştığımız gibi Sayın Genel Kurulla da paylaştık ve gündeme getirdik. Verdiğimiz araştırma önergeleri reddedildi, verdiğimiz soru önergelerinin tamamı cevapsız bırakıldı. Gelinen ileri demokrasi aşamasında atanmış bir bakan, seçilmiş bir milletvekillinin sorduğu soruya cevap verme tenezzülünde dahi bulunmuyor. Yine, atanmış bir bakan halkın iradesini yok sayarak belediye başkanlarını görevden alabiliyor ve bunu utanmadan, sıkılmadan, göğsünü gere gere ifade edebiliyor. Sizlere sormak istiyorum: Seçimle, halkın iradesiyle gelen bir Meclisin üyesi olarak bundan hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz? Yapılan bu hukuksuzluklar Genel Kurulun gündemine gelemeyecek de ne gelecek? Seçmenlerin iradeleri yok sayılırken Genel Kurul bu yapılanları sadece izleyecek mi? Seçmen iradesini yok sayıp onu ortadan kaldırmak darbe değil de nedir? Sabaha karşı aynı anda birçok yerde operasyon düzenlenerek seçilmişlerin gözaltına alınıp yakalanması darbe değil de nedir? Hukuk ve demokrasi olan bir yerde böyle keyfîlik olmaz, olamaz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün anayasal zeminde korunan seçme ve seçilme hakkı ortadan kalkmıştır. Anayasa ve yasalar her gün çiğnenmekte, eşi benzeri olmayan hukuksuzluklar yapılmaktadır. Başta Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediyeleri olmak üzere 16 belediyemize halkın iradesi hiçe sayılarak kayyum atanmış, bu da yetmemiş olacak ki seçimi kaybetmenin yarattığı kin ve nefret duygusuyla hareket edilerek öç almak istenircesine belediye eş başkanlarımız tutuklanmış ve âdeta sürgüne gönderilmişlerdir. Yüksekova Belediye Eş Başkanlarımız Remziye Yaşar ve İrfan Sarı’yla Hakkâri Belediye Eş Başkanımız Cihan Karaman’ın hukuksuz bir şekilde tutuklanıp üstelik bu da yetmezmiş gibi Van’dan Elâzığ’a âdeta sürgün edilmeleri; yine, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Sayın Selçuk Mızraklı’nın tutuklanıp benzer şekilde Kayseri’ye elleri kelepçeli bir şekilde sürgün edilmesi Türkiye için bir utançtır. Sürekli olarak ülkeyi bir enkaz hâlinden devraldığını belirtip yaptıklarıyla övünen iktidar, bıraktığı belediye enkazlarının konuşulmasına, paylaşılmasına tahammül edememektedir.

Başta Hakkâri ve Yüksekova Belediyeleri olmak üzere kayyum atanan bütün belediyeleri bir hiç karşılığında devasa borçlara mahkûm etmiş, belediyeleri çalışılamaz hâle getirmekten geri durmamışlardır. İçişleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ve bunlara bağlı kamu kuruluşlarının siyasi saiklerle hukuku askıya alıp kanunları çiğneme konusunda gösterdikleri eş güdüm ve iştirak tam anlamıyla ibretliktir. Tabii, eş güdümlü ve organize bir şekilde halkı yok sayma, onun değerlerini yok sayma, iradesini fesada uğratma Hasankeyf örneğinde yaşandığı üzere bazen daha da hoyratlaşmakta, onun kültürünü, tarihini yok etmeye kadar varmaktadır.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Dede.

Buyurun.

SAİT DEDE (Devamla) – Ilısu Barajı Projesi gibi elli yıllık bir proje için on iki bin yıllık tarih yok edilmektedir. Önemli bir biyolojik çeşitliliği de içinde barındıran Dicle Vadisi, tarihî mirasıyla beraber sular altında bırakılıyor. İstilalara, savaşlara, talanlara rağmen binlerce yıllık bir süreçten günümüze kadar ulaşan bu insanlık mirası için buradan bir kez daha söylemek istiyorum: Hasankeyf için henüz geç değil.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dede.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 15’inci madde kabul edilmiştir.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce bir arkadaş ismimi zikrederek bazı açıklamalarda bulunmuş.

BAŞKAN – Sisteme gireceksiniz, Grup Başkan Vekilleriniz söz isteyecek; yeri geldiğinde söz vereceğim ama durup dururken söz veremem.

16’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Sistemleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                   Bülent Kuşoğlu                                         Lale Karabıyık                           Emine Gülizar Emecan

                                          Ankara                                                       Bursa                                                      İstanbul

                              Abdurrahman Tutdere                                     Orhan Sümer                                    Sevda Erdan Kılıç

                                       Adıyaman                                                    Adana                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere konuşacaktır.

Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Anayasa’mıza göre Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Yine Anayasa’mızın 49’uncu maddesinde çalışma hakkı ve ödevi düzenlenmiştir. 49’uncu maddeye baktığımızda, “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir. Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” der. Peki, Anayasa’mızın bu amir hükmüne göre, Anayasa’mızın bu düzenlemesine göre, mevcut iktidar bu konuda gerekli görevlerini yeteri kadar yapabiliyor mu, bu görevlerini tam olarak yapmış mı? Türkiye’deki tabloya baktığımızda Hükûmetin bu konuda sınıfta kaldığını görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, daha geçen hafta İstanbul’da Fatih’te ve Antalya’da çok vahim iki tane intihar olayıyla ülkemiz sarsıldı. Bu olaylar hepimizin vicdanında büyük bir yara açtı, büyük bir üzüntüye boğdu Türkiye’yi. Peki, bu intihar olaylarını yaratan tablo, bu intihar olaylarını yaratan koşullar neydi, buna bakmak lazım. Ülkemizin son bir yıl içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, gerçekten, ülkemizi, yurttaşlarımızı ve insanlarımızı büyük bir sosyal travmanın içine atmış durumda.

Bakınız, değerli arkadaşlar, Hükûmetiniz tarafından son bir yılda elektriğe yüzde 60, doğal gaza yüzde 52, akaryakıta yüzde 30, tekel ürünlerine yüzde 60, gıdaya yüzde 50, beyaz ete yüzde 40, süte yüzde 50 zam yapıldı. Tabii, işsizlik, yoksulluk ve Hükûmetin uygulamış olduğu yanlış ekonomik politikalarla birlikte ülkemizdeki özellikle dar gelirliler ve işsizler ciddi anlamda sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntıların sonucu da bu tür üzücü tabloları ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, tabii, Hükûmet, bakanlar, Sayın Cumhurbaşkanı, zaman zaman konuşmalarında on yedi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminde çok ciddi anlamda istihdama dönük çalışmalar yaptığını ifade etmektedir. Peki, tablo öyle mi? Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi 9 milyon kişiye yeni iş imkânları sağlanmış mı, buna bir bakalım. Yine elimizde bugün Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da grup toplantısında açıkladı ve İŞKUR’un, devletin resmî kurumunun verilerine baktığımızda, AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2003 yılından 2018 yılına kadarki süreci birlikte değerlendirdiğimizde çok vahim bir tablo ortaya çıkmaktadır. Özellikle iktidardaki milletvekili arkadaşlarımıza bu konuyu hatırlatmakta yarar görüyorum.

Değerli milletvekilleri, 2003 yılında yani siz iktidara geldiğinizde İŞKUR’a başvuru yapan toplam işsiz sayısı 587.479; 2018 yılında aynı kuruma başvuru yapan toplam işsiz sayısı -altını çizerek söylüyorum- 3 milyon 509 bin 603 kişi olmuş, aradaki fark, artış yüzde 497. Genç işsizler açısından tabloya bakıldığında, yine iktidara geldiğiniz yıl kuruma yapılan başvuru sayısı 169.272; 2018 yılındaki verilere baktığımızda bu sayı 1 milyon 55 bin 550 kişiye ulaşmış, artış oranı yüzde 524. Değerli milletvekilleri, kadın işsiz sayısı açısından tabloya baktığımızda 2003 yılında yapılan toplam başvuru sayısı 118.031 kişiyken 2018 yılında 1 milyon 805 bin 439 kişiye ulaşmış. Diplomalı işsizler olarak tanımladığımız, üniversiteyi bitiren genç kardeşlerimiz açısından tabloya bakıldığında, 2003 yılında yapılan başvuru sayısı 36.444 kişiyken 2018 yılında toplam başvuru sayısı 753.763 kişi olmuş, artış oranı yüzde 1.968.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tutdere, sözlerinizi bağlayın lütfen.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Evet değerli arkadaşlarım, tabii ki bu tabloda bir de Türkiye’de üniversite okuyarak iş bulamayıp yurt dışına giden, ülkeyi terk eden gençlere baktığımızda bu şekilde, ülkemizde iş bulamadığı için, kendi ülkesinde gördüğü eğitim gereğince uygun iş bulamadığı için Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan 137 bin insan var. Evet, bu tablo iktidarınızın yaratmış olduğu tablo. Şimdi Türkiye’deki gerçek işsizlik oranına baktığımız zaman tamı tamına 8 milyon 112 kişi. Evet, bu işsizler ordusu iktidarınızın eseridir, bu eserle ne kadar övünseniz azdır diyorum.

Değerli milletvekilleri, bir de kendi seçim bölgem açısından da tabloya bakıldığında, Adıyaman’da işsizlik Türkiye ortalamasının üstünde, yüzde 14 civarında. Adıyaman’da iş yerleri hızla kapanırken bir konuda yeni iş yerleri açılıyor, o da kıraathaneler. Adıyaman’ın her tarafına gittiğinizde kahveler ağzına kadar dolu; gençler, üniversite mezunları hepsi oralarda sabahtan akşama kadar bekliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Artık bitirelim lütfen Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Tamam Sayın Başkan.

Adıyaman’da da güneydoğuda da Türkiye’de de temel sorun işsizlik. Hükûmetin acilen işsizliğe çare bulması lazım. Şunu hep birlikte aklımızdan çıkarmamalıyız: Terörü bitirmenin yolu da işsizliği bitirmekten geçiyor. Türkiye’de birliği, beraberliği, kardeşliği korumanın yolu da işsizliği bitirmekten geçiyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tutdere.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde bulunan “itibarıyla” ibaresinin “itibariyle” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Meral Danış Beştaş                            Serpil Kemalbay Pekgözegü                                 Murat Çepni

                                            Siirt                                                          İzmir                                                         İzmir

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                      Sait Dede                                               Ömer Öcalan

                                           Bitlis                                                       Hakkâri                                                    Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş konuşacaktır.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, ben de bütçe görüşmeleri devam ederken toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe meselesini bir de Genel Kurulda halkın, kadınların, Türkiye’nin yarısını oluşturan kadınların ve sizlerin dikkatinize sunmak istiyorum.

Evet, bütçe görüşmelerine iki haftadır başladık. En başında da, önceki yıllardaki tüm bütçe görüşmelerinde de ifade ettiğimiz bir husus vardı: Bu bütçe, bir erkek bütçesidir. Evet, şu anda görüşülmekte olan bütçe de gerçekten erkek bir bütçe dedik ve hâlâ bu fikrimiz ne yazık ki değişmedi çünkü bir adım atılmadı. Toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçe ne zaman hazırlanır ve ne zaman yaşama geçirilirse o zaman dolar kâbusları görmeyecek, enflasyon haneleriyle uğraşmayacaksınız. Eşitsizlik, adil olmayan dağılım tam da buradan başlıyor çünkü toplumun yarısının eşitsiz olduğu bir ortamda adil ve vicdanlı bir bütçe ortaya çıkamaz. Erkek egemen toplumlarda erkin dizayn ettiği yönetim biçimi gelişiyor maalesef ve tüm kodlar da buna göre oluşuyor. Hâl böyle olunca da cinsiyetçi bir bütçe ortaya çıkıyor ve erkek bütçesi çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, “toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe” derken şunu söylüyoruz: Erkeklerle kadınlar eşit değil bir kere, ne olanaklardan faydalanmakta ne yaşamda ne de ekonomik alanda. Bunu çok uzun anlatmak lazım. Bu nedenle, kamu harcamalarının ne kadarının kadınlar lehine yapıldığını denetleyecek bir ayrıştırma olması lazım. Sağlık Bakanlığı görüşülüyor, kadınlar sağlık erişimine erkekler gibi ulaşabiliyor mu? Hayır. Yani bütün alanlarda da böyle. Şu anda bizim bütçemiz, görüşülen bütçe ne bir sosyal bütçe… Çünkü zengin ile fakir arasındaki uçurumu kapatacak bir bütçe düşünülmüyor, sosyal bütçe değil, zengini daha çok zengin eden, fakiri daha çok fakir eden bir bütçe var. Kadınlar açısından da aynı tablo var. Kesinlikle burada toplumsal cinsiyet yaklaşımı söz konusu değil. Temel gerekçe de şu: Bütçenin cinsiyet açısından -iki haftadır söylüyorum- tarafsız olduğunu söylüyorlar, “Kadınlar ile erkekleri aynı şekilde etkiliyor…” Bu, koca bir hiç anlamındadır; bu, kadınları tanımıyoruz, eşit olmayanlar arasında eşitliği savunmak, ayrımcılığı desteklemek anlamına gelir. “CEDAW” diye bir sözleşme var, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, orada da kadınlar lehine pozitif ayrımcılığın neden gerektiği ayrıntılı yazılmıştır.

Şimdi, rakamlara da biraz bakalım: Bir kere, kadınların ev içi emeği görünmez ve mesainin de bir karşılığı yok. Kayıt dışı çalışma en fazla kadınlarda ve çocuklarda var. Toplumsal hayatta kadını yok sayan anlayış iş yaşamında da görmemeyi ve yok saymayı tercih ediyor. 2013-2017 yılları arasında 580 kadın işçi olumsuz çalışma koşullarından kaynaklı maalesef yaşamını yitirdi. 2018’in ilk on ayında en az 92 kadın işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bunlar sadece rakamlar değil arkadaşlar, bunlar gerçekten hayat, hayatın ta kendisidir. Kadın işçiler kimi zaman mevsimlik işçi olarak tarlalara götürüldükleri araçların kaza yapması sonucu, kimi zaman ev işçisi olduğu evin camını silerken düşerek yaşamını yitiriyor, kimi zaman aracın altında ezilerek, kimi zaman da iş yerini basan bir erkek tarafından kurşunlanarak öldürülüyor ve bu hayat devam ediyor.

Şimdi, kadına yönelik ayrımcılık hayatın her alanında var. Bunu çok çeşitli vesilelerle söylüyoruz ve bütçe de bunların temellerinden birini oluşturuyor gerçekten. Şu anda sadece Siirt’te –vekili olduğum ilden söyleyeyim, bizzat tarlalara gittim- kadınlar günlük 75 liraya çalışıyor, erkekler 150 liraya, 2 katı bir fiyata çalışıyor ve iktidarın kadınlara ilişkin yaklaşımı, “Kadınlar iş aramazsa, işe girmezse işsizlik sorunu çözülecek.” Temel yaklaşım bu. Biz de diyoruz ki: Kadınların işe girmesi en az erkekler kadar haktır. Kadınları ekonomik olarak erkeğe bağımlı kılmakla aslında kadınlara ayrımcılığı, ikincil sınıf vatandaşlığını tescil etmiş oluyorsunuz. Biz, kadının hayatın her alanında var olması gerektiğini savunan bir parti olarak ekonomide de, bütçede de sözümüzü sonuna kadar söylemeye devam edeceğiz. Meselenin temelinde, kadınların eve hapsedilmesi, varlığının yok edilmesi yatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Danış Beştaş, sözlerinizi bağlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Evet. Ama, bu iktidar faşizmi kurumsallaştırırken kadın mücadelesinin kazanımları ve kadınların bu rejime rağmen dimdik ayakta durması da büyük bir korku salıyor.

Son olarak, değerli arkadaşlar, şu anda İstanbul’da işkence var. Gerçekten, iktidar partisine özellikle söylüyorum: Gençlik Meclisi üyesi 36 genç arkadaş işkence görüyor, hiç lafı dolandırmıyorum. Dün gözaltı süreleri dört gün uzatıldı ve avukat arkadaşlar, yaptıkları görüşmelerde, işkence izlerini çıplak gözle tespit ettiler. 9 Kasımda gözaltına alındılar, dün dört gün uzatıldı, bugün ayın 12’si, yedi gün; işkencenin devamı için bu gözaltı süresi uzatılmıştır. Lütfen, bu Meclis işkenceye “Dur!” desin. Hep birlikte “İşkenceye sıfır tolerans!” diyen iktidarın da bu konuda bir cevap vermesini istiyoruz. HDP Gençlik Meclisi üyelerinin şu anda hâlâ işkence altında olduğunu… İsim istiyorsanız, Metin Yılmaz; vücudunda işkence izleri var. Lütfen, bu olaya müdahale edin. İşkence, insanlığa karşı suçtur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Danış Beştaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                       Ayhan Erel                                              Yasin Öztürk                                  İmam Hüseyin Filiz

                                         Aksaray                                                     Denizli                                                    Gaziantep

                                        İsmail Ok                                       Muhammet Naci Cinisli                                     Bedri Yaşar

                                         Balıkesir                                                   Erzurum                                                    Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Türk milletini ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Mahmut Esat’a Bozkurt soyadını veren, ilk yolcu gemisine Bozkurt adının konulmasının ilk teklifini veren, Petrol Ofisinin armasını bozkurt olarak tasarlattıran, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin pullarında ve paralarında bozkurt resmini kullandıran, Millî Eğitim Bakanlığının girişine Türklerin Ergenekon’dan çıkışını resmettiren, yine Türk İzci Ocağı bünyesindeki çocuklara yavrukurt yakıştırması yapan, Fuad Köprülü Türkiyat Enstitüsünün ambleminin nasıl olması gerektiği sorusuna “Karlı Tanrı Dağları’nın önünde elinde meşale tutan bir bozkurt olsun.” diyen, “Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuz olan bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin.” buyuran, Türk Ocaklarının amblemini bozkurt yapan, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığının amblemini kurtbaş olarak öneren, Ankara Üniversitesi diplomalarının alt köşesine kurtbaşı koyan, Zübeyde Hanım’ın “Bozkurt’um, Mustafa’m!” diyerek bağrına bastığı, bozkurt duruşlu, bozkurt huylu, bozkurt soylu, devletimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk, büyük devlet adamı, Gazi Mustafa Kemal’i saygıyla, rahmetle, minnetle anıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Ruhunun şad, mekânının cennet olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

“Sen Türk’sün. Bağırdığında insanlar değil aslanlar da korkacak.” diyerek ömrünü Turan’a adayan, devlet için ölümü göze alan, kefeni sırtında yıllarca Türk dünyasının her köşesinde görev yapan Kaşif Kozinoğlu, sekiz yıl önce bugün, hain FETÖ’cüler tarafından kalp krizi süsü verilerek katledildi. Rahmetle anıyorum; bilinsin ki unutmadık, Türk milleti de unutmadı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisinin on yedi yıl iktidarda olduğunun gerçeklerini, rakamlarla, bir kez daha, burada bulunan kıymetli milletvekilleriyle paylaşmak istiyorum. On yedi yılda 1 trilyon 56 milyar dolar dış ticaret açığı, 575 milyar dolar cari açık verdiniz; 460 milyar dolar borç olmak üzere toplam 670 milyar dolar yabancı kaynak kullandınız; on yedi yılda bu yüce milletin sırtından 2 trilyon 905 milyar dolar bütçe harcaması yaptınız; bugüne kadar 166 milyar dolar dış borç faizi ödediniz -her yıl 20 milyar dolar dış borç faizi ödemeye devam edeceğiz- çok övündüğünüz bölünmüş yollara sadece 24 milyar dolar harcarken imzaladığınız 146 milyar dolarlık yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği sözleşmeleriyle ülkemizin, gençlerimizin, milletimizin geleceğini yirmi beş yıl boyunca ipotek altına koydunuz.

2002 yılında, krizden çıkmış ülkemizde çalışan sayısı 21 milyon 600 bin iken 2019 yılında bu sayı sadece 28 milyon 100 bine ulaşmıştır. Son elli yılın en kötü rakamı ve oranı olarak, toplam gelirlerin yüzde 88’iyle ancak çalışanların, emeklilerin maaşlarını ve Sosyal Güvenlik Kurumu harcamalarını karşılayacak düzeye gerilettiniz. Yani tablolara baktığımızda, rakamlara baktığımızda rakamlar ile sizin söyledikleriniz maalesef örtüşmüyor diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 16’ncı madde kabul edilmiştir.

Sayın Kurtulan, söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, işkencenin bir suç olduğuna ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğünün kabul edilerek durdurulması yönünde TBMM’nin irade ortaya koyması gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sonunda günün sonuna geldik. Sabah başlarken söylemiştik, günün bitiminde yine söyledik ancak Meclisimiz çok sessiz. Bir işkence iddiası var, bunu söylüyoruz. Şu an tüm gruplarda oturan milletvekili arkadaşlarımızın içinde işkence gören arkadaşlar var yani her grubun içinde işkencenin ne olduğunu gören, bizzat yaşayan insanlar var, vekillerimiz var; bizler de dâhil herkes bunu bilir. Bunun bir insanlık suçu olduğunu -herkesin beyanını alırsak- inanıyoruz ki tüm Meclisimiz, her grup söyleyecektir. Ancak günü bitirdik. Bu iddiaya, bu söyleme karşı -bizzat gören, bilen avukatların beyanı böyle, çocukların beyanı böyle ama- Meclisimiz günü bitirirken sessiz bitirmemeli. İşkencenin bir suç olduğunu ve bu çocukların işkence gördüğünü kabullenerek, bunun üzerine gidileceği, bunun bir an önce durdurulması gerektiği yönünde Meclisin bir irade ortaya koyması gerektiğini düşünüyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

Sayın Altay…

56.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, hangi sebeple olursa olsun bu topraklar üzerinde işkencenin mazur görülmesinin mümkün olmadığına, hiçbir güvenlik kaygısının temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına dayanak yapılamayacağına, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik İçişleri Bakanının Genel Kurulu bilgilendirmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben çok özür dilerim, bir işkence iddiası bugün konuşulmuş, herhâlde ben dışarıdayken falan oldu, bilgim olmadı.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak işkencenin bir insanlık suçu olduğunun altını kalın çizgiyle çizen bir partiyiz; bir. İkincisi; bu çağda, hangi gerekçeyle, hangi sebeple olursa olsun bu topraklar içerisinde işkencenin mazur görülmesi, meşru kabul edilmesi mümkün değil. Böyle bir iddia varsa ben de sayın mevkidaşıma katılıyorum, bütün grupların bu konuda bir refleks vermesi lazım. Lakin, siz Başkanlık olarak tabii ki bu konuda yetkililerden bilgi talep etmelisiniz diye düşünürüm. Her şeye rağmen, işte bir rejim değişikliği, sistem değişikliği, bilmem, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, başkanlık sistemi, ne olursa olsun, Türkiye Büyük Millet Meclisinden daha büyük bir kuvvet yoktur. Yasama organı olarak, Türkiye’nin her metrekaresinde yaşanan insanlık dışı uygulamalara…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – …temel hak ve özgürlüklere yönelik, devlet üzerinden ya da başka şekillerde her türlü saldırıya karşı Türkiye Büyük Millet Meclisinin her bir üyesinin refleks göstermesi, yasama üyesi olmasının bir zorunluluğudur. Böyle baktığımız zaman, hep söylediğim bir şeyi tekrar, gene söylemek isterim: Hiçbir güvenlik kaygısı temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına dayanak yapılamaz. Bu, demokrasiden bahsedilen, demokrasinin varlığından bahsedilen hiçbir ülkede kabul edilemez.

Biz de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Başkanlığınız aracılığıyla bu konudaki iddialarla ilgili yürütmeden bilgi istenmesini ve Genel Kurula nakledilmesini talep ediyoruz.

Şunu da istemiyoruz, doğru bulmuyoruz: Meclisteki en çok üyesi olan 1’inci partinin yetkililerinin -biraz sonra olacağı gibi- “Efendim, biz aradık, görüştük, şöyleymiş, böyleymiş…” Bu bilgiye de itibar etmeyeceğimizi peşinen beyan ediyorum.

Saygılar.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Mithat Sancar’ın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik İçişleri Bakanlığından bilgi talep edileceğine ve edinilen bilgiyi Genel Kurul ve kamuoyuyla paylaşacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Bu saate kadar, evet, birkaç kere bu iddialar dile getirildi burada, Genel Kurulda. Beklenirdi ki, sadece bunlar üzerine, ilgili bakanlık Meclise ya da kamuoyuna bir açıklama yapsın, iddialarla ilgili kendi değerlendirmelerini sunsun. Bu değerlendirmeler kabul edilir veya edilmez ama sessiz kalmasını, Meclis adına, yasama organı adına kabul etmek mümkün değil. Bizler de, yönettiğimiz sürece, bu tür iddiaların ve bunlara ilişkin bilgi talebinin takipçisi olmayı görev sayarız.

Ben, yarın birleşimi açmadan önce bilgi talebinde bulunacağım bakanlıktan. Sizlerin talebi üzerine ve Başkanlık Divanının da inisiyatifini kullanarak bilgi talep edeceğim. Yarın bileşimi açtığımda, bu konuda eğer bilgi gelmişse sizlerle paylaşacağım, bilgi gelmemişse de buna dair bilgiyi sizlere aktaracağım.

Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Turan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, işkencenin her türlüsüne karşı olduklarına ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarını araştıracaklarına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ifade ettiğiniz gibi, işkencenin her türlüsüne karşı olan bir iktidarız. On yedi yıldan beri Türkiye’mizin şeffaf, hukuk zemini içerisinde, şeffaf emniyet iddiası içerisinde çok büyük mesafe aldığımızı herkes bilir. Eski yıllarda, özellikle karakolda öldürülen, cezaevinde ölen insanların ne kadar büyük sıkıntılarla bu sonuçla karşılaştığını biliyoruz.

İddiayı biz de araştıracağız ama prensip olarak söylemek isterim ki AK PARTİ’li her milletvekili işkencenin her türlüsüne, kimden gelirse gelsin karşıdır Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, sadece tutaklar bakımından…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, sayın mevkidaşım doğru bir şey söyledi. Eskiden karakollarda, işkencelerde insanlar öldürüldü bu ülkede, insanlar asıldı. Ama şimdi sokaklarda polis tarafından dövülerek Ali İsmail Korkmazlar öldürüldü. Bunun da altını çizmek isterim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Sayın Dervişoğlu…

58.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, işkence nerede, ne zaman, kime, nasıl yapılırsa yapılsın karşısında durmak gerektiğine ve HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarının araştırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Elbette ki İYİ PARTİ olarak biz de işkenceyi bir insanlık suçu olarak telakki ediyoruz. Ama her iddianın sübut bir işkence delili olarak algılanabilmesi de pek tabiidir ki mümkün değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekili sandalyelerini işgal eden herkesin de aynı hissiyat içerisinde hareket edeceği kanaatini taşıyorum.

Konunun araştırılması lazımdır. İşkence nerede, ne zaman, kime, nasıl yapılırsa yapılsın bunun karşısında durmak lazımdır. Bu hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluyla paylaşıyor, saygılarımı sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitti efendim.

BAŞKAN – Ben de, bu arada arkadaşlarımla yarınki bilgi talebiyle ilgili görüşmeler yaptığım için, takip edemedim konuşmalarınızı.

Sayın Akçay…

59.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, işkencenin bir insanlık suçu olduğuna ve tasvip edilmesinin mümkün olmadığına, yetkili makamların HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddialarına yönelik gereken açıklamayı yapacağına inandığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu işkence konusundaki hassasiyetimizi ifade etmek istiyorum.

İşkence bir insanlık suçudur, kanunlarımıza göre de yasaktır. Bunun da hiçbir şekilde tasvip edilmesi elbette mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür şeyleri spekülasyon konusu olmaktan kesinlikle çıkartmak gerekir. Uzun yıllardır zaten bu iddialar dillendirilemiyor idi, son aylarda bu konuda birtakım söylentiler dolaşıyor. Yetkili makamların bu konuda gereken aydınlatmayı yapacağına inanıyoruz.

Teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Ben de bütün grup başkan vekillerine bu vesileyle teşekkür etmek istiyorum.

İlgili bakanlıktan bu konuda bilgi talebi tüm grupların ortak görüşü olarak ortaya çıkmıştır. Bunu, tutanaktaki beyanları ekleyerek ilgili bakanlığa ileteceğiz ve yarın birleşimi açtığımızda inşallah bu bilgi gelmiş olacak, biz de sizlerle ve kamuoyuyla paylaşabileceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – 17’nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde yer alan "ibaresi” ibarelerinin "ifadesi” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                             Emine Gülizar Emecan                                 Müzeyyen Şevkin                                    Bülent Kuşoğlu

                                         İstanbul                                                      Adana                                                      Ankara

                                    Lale Karabıyık                                           Orhan Sümer                                    Sevda Erdan Kılıç

                                           Bursa                                                        Adana                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin konuşacaktır.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, teknolojik gelişim klasik para sistemleri karşısında “dijital ve kripto para” diye tanımlayabileceğimiz iki farklı para türünü ortaya çıkarmıştır. Elektronik para konusunda ülkemizde düzenlemeler olmasına karşın sanal para hakkında herhangi bir düzenleme yapılmamıştır ne yazık ki. Devlet kontrolü olmaması eleştiri konusu olan kripto sanal paralar aracılığıyla yapılan uluslararası transferlerin, hem vergi kaçırma hem de kara para aklama suçlarını artırabileceği, silah ticareti ile uyuşturucunun finansmanında gizli bir yöntem olarak kullanılabileceği unutulmamalıdır. Teklif edilen düzenlemeyle dijital paralara karşı önlem alınabilirken kripto paralar karşısındaysa nispeten çaresizlik söz konusu olmuştur. Ekonomik değişim ve dönüşümün yanı sıra teknolojik döngünün de göz önüne alınarak hareket edilmesi önemlidir. BDDK’ye ait görev ve yetkilerin Merkez Bankasına verilmesi de ayrı bir handikaptır.

Değerli milletvekilleri, BDDK güncel mali bünye değerlendirme çalışmaları neticesinde, bankacılık sektöründe, 46 milyar lira kredinin inşaat ve enerji sektörlerinde kullandırıldığını ve ağırlıklı olarak inşaat ve enerji sektöründe kullandırılmış olan bu paranın 2019 Eylül ayı itibarıyla batmış olduğunu göz önüne sermektedir.

Değerli milletvekilleri, yüzde 4,6’dan yüzde 6,3 seviyesine, takibe düşme olayı artış göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, işsizlik oranlarına göz attığımızda da 2002’de yüzde 10 olan işsizlik oranının ne yazık ki 2019 Temmuzuna gelindiğinde yüzde 13 olduğu görülmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımız geçen hafta salı, grup toplantısını yaptığında “Türkiye nereden nereye geldi.” demiştir. Değerli milletvekilleri, isterseniz rakamlarla Türkiye'nin nereden nereye geldiğine bir göz atalım.

Türkiye’de ne yazık ki 1 milyon 65 bin kişi son bir yılda işini kaybetmiştir. 2,5 milyon insana iş vaadinde bulunan AK PARTİ’de ne yazık ki 1 milyon 65 kişi işini kaybetmiş. Türkiye’de üniversite mezunu işsizlikte on beş yılda 10 kat artış yaşanmış arkadaşlar.

Evet, yine, ne okuyan ne çalışan 6 milyon genç kayıp nesil olarak karşımızda durmakta ve her 100 üniversite mezunu gençten 26’sı ne yazık ki işsiz olup bunlar geleceklerini yurt dışında aramaktadır değerli milletvekilleri. Türkiye tarıma elverişli alanların yaklaşık yüzde 20’sini kaybetmiştir; 2002’de 7,5 milyon insan tarımla uğraşırken ne yazık ki şu anda bu 4,9 milyona düşmüştür. Nereden nereye sevgili milletvekilleri.

Evet, genel nüfus artışına karşın her yıl ortalama 150 bin kişi tarımdan ve topraktan kopmaktadır. AKP iktidarlarında on yedi yılın sonunda işsizlik 8,5 milyona ulaşmıştır değerli milletvekilleri. Yine, rakamlara baktığımızda kadın cinayetleri on yedi yıllık AKP iktidarında yüzde 1.400 artmıştır. Yine, 2002’de ailelerin bankalara olan borcu 6,6 milyarken AKP iktidarında 538 milyara çıkmıştır; hamdolsun! Nereden nereye değerli milletvekilleri.

Evet, saygıdeğer milletvekilleri, yine, Adana’da işsizlik resmî rakamlara göre yüzde 11,2 iken kayıt dışı ekonomiyi de göz önüne aldığımızda yüzde 20 seviyesindedir. AKP iktidarlarında kamu yatırımlarından yeterli payı alamayan Adana İllerde Yaşam Endeksi sıralamasında, çalışma hayatında ve genel endekste 61’inci sıralarda yer almaktadır yani Adana hak ettiği şekilde yönetilmemektedir arkadaşlar. İmalat sanayisi içindeki payı 2006 yılında yüzde 1,63 iken 2016 yılında yüzde 1,50’ye gerilemiştir. Yine, Adana gayrisafi yurt içi hasıladan 2002’de yüzde 16,2 pay alırken şu anda yüzde 10,4’e düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şevkin, tamamlayalım lütfen.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, yargıya olan güveni SODEV bir araştırmış, yargıya olan güvensizlikte, AKP seçmenlerinin yarısı Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu, diğer yarısı bağımsız olmadığını düşünüyor arkadaşlar. Yine, MHP’ye oy verenlerin yüzde 70,6’sı Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını düşünüyor. Cinsel istismar, taciz, yolsuzluk ve hırsızlıktan ceza alınmayacağını veya az ceza alınacağını düşünenlerin oranı da yüzde 70’tir.

Değerli milletvekilleri, siz fakirleşen halkın sorunlarına çözüm üretmek yerine yumurta hesabı yapıyorsunuz ama yoksulluk sınırı 6.725 lira ve açlık sınırı 2.065 lira.

Az önce Sayın Bülent Turan “Çatlasanız da patlasanız da büyüme devam ediyor.” dedi. Hayır, çatlamıyoruz, patlamıyoruz Sayın Bülent Turan ama şunu da unutmayalım: Türkiye’nin 2002 yılında 129,6 milyar dolar olan dış borcu 2018 yılında 448,4 milyar dolara yükseldi ve 2002-2018 dönemini kapsayan yedi yılda ne yazık ki 50.378 kişi hayatına son verdi. Evet, çatlayıp patlamıyoruz ama büyüme rakamlarının nereye doğru gittiğinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Çok özür diliyorum, hemen tamamlıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çatladık patladık Başkanım, yeter. Aynı şeyi söylüyor ya, böyle değil.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Ama hiç merak etmeyin, tüm olumsuzluklara inat, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri ışığında, gümbür gümbür gelen, üreten, demokratik, laik Türkiye’yi kurgulayacak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı bu sorunları çözecektir, merak etmeyiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şevkin.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Bülent Kuşoğlu                                           Orhan Sümer                                    Sevda Erdan Kılıç

                                          Ankara                                                      Adana                                                        İzmir

                                    Lale Karabıyık                                   Emine Gülizar Emecan                        İlhami Özcan Aygun

                                           Bursa                                                      İstanbul                                                    Tekirdağ

MADDE 19- Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

İktidarın her daim torba kanunlarla çok önemli konuları hızlı yasalaştırmak istemesi, milletimizin gözünden birçok konunun kaçırılması arzusuna dayanmaktadır. Yine bakınız, ülkemiz çok büyük bir krizden, ekonomik krizden geçiyor. Hem devletimiz hem milletimiz hızla borçlanıyor, ağır bir borçlanma içindeyiz. Artık bu sözleri söylediğimiz zaman da yargıyla karşı karşıya kalacağımızı da bugün öğrendik.

Geldiğimiz noktada Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2019 yılının ilk çeyreğinde 3 milyon 451 bin kişi kredi kartı borcu yüzünden icralık olmuş durumda. 2019’un ilk 8 ayında borçlu sayısı ise 31,5 milyon kişi olmuş. Yani hepimiz borç batağındayız. Kredi kartı borcu 1 Ocak-23 Ağustos 2019 tarihleri arasında tam tamına 528 milyar lira civarında. Bunun 416,4 milyar lirası tüketici kredisi, 111,7 milyar lirası ise kredi kartlarına dayanmaktadır. Takibe alınan tüketici kredisi ve kredi kartı borcu tam tamına 21,5 milyar lira olmuş. Ocak-Temmuz 2019 döneminde, vadesinde ödenmediği için yazılan, bankalarca protesto edilen senet miktarı ise tam tamına 574 bin 212.

Bakın, çiftçi bitmiş durumda, 40 milyon dekar tarım alanı ipotekli durumda. Manisa Milletvekilimiz Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu’nun soru önergesine verilen yanıtta da bu açıkça ortaya çıkmış. Meğer tarım arazilerimizin yüzde 15’i ipotekliymiş arkadaşlar. Tarım arazisi tapusu üzerinde ipotek bulunan borçlu çiftçi sayısı tam tamına 1 milyon 964 bin 665 kişi olmuş. 2 milyon 103 bin çiftçimiz olduğuna göre yani çiftçimizin yüzde 90’ı borç batağı içerisinde, ipotekli hâlde yaşamayı sürdürmektedir. Bu, korkunç bir tablo.

2002 yılında 2 milyon 588 bin 666 kayıtlı çiftçi varken bu tarihte üreticilerin bankalara olan borcu o zaman 2,5 milyar liraydı. Yani 2002 yılında çiftçi başına yaklaşık olarak bin lira borç düşüyor iken sizin on yedi yıllık AKP iktidarınızda Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı üretici sayısı 2 milyon 103 bine düşmüş ama çiftçilerin bankalara olan borcu 102 milyar 133 milyon liraya fırlamış yani 2018 yılında çiftçi başına 48.548 lira borç olmuş. Yani on yedi senede çiftçinin borcunu tam tamına 48,5 kat artırmışsınız sevgili AKP’li milletvekili arkadaşlarım; yazıktır günahtır. Bu milletin, memur, emekli, çiftçi esnaf, işçi, herkesin gırtlağına kadar borç dayandı, bu yüzden torba yasalarla önemli konuları halkın gözünden kaçırmak istiyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli vekiller; kriz öyle bir derin ki Merkez Bankasının ihtiyat akçesine dahi göz koydunuz. Ülkemizin bağımsızlığı için önemli olan Türk lirası sizin döneminizde pul oldu, dolar ve avro karşısında eridi. Tüm dünyada, para sanal dünyada yeni silüetler kazanmaktayken “kripto sanal para” olarak da adlandırılan bitcoin gibi sanal paralar devlet kontrolünde olmadığı için birçok ülkede sorun çıkarmakta, buna karşın tedbirler masaya yatırılmaktayken getirdiğiniz teklifle işe hazır olmadığınızı ortaya çıkardınız. Millî paramız pul olurken kripto para karşısında hazırlıksız yakalanmamız da ülkemizde ekonomik olarak da büyük sorun ortaya çıkarmıştır.

Bu noktada tek yetkili Merkez Bankası hâline getirilirken Bankanın matbaasının da sessiz sedasız Çayyolu Alacaatlı’ya taşınacağı yönünde hazırlıklar yapıldığını görüyoruz. Eski Merkez Bankası Başkanı döneminde hazırlık yapıldığı, matbaanın ihalesine bu yıl sonunda çıkılacağı, iki yıl içerisinde inşaatının bitirileceği ve matbaanın Alacaatlı’ya taşınma çalışmalarının yapıldığı belirtilmektedir. Kapalı kapılar ardında yapılan bu tür çalışmalarla bazı şeyleri kamuoyundan saklayabilirsiniz ama bakınız, geçtiğimiz günlerde de Sayın Cumhurbaşkanı kürsüden diyor ki: “Öğrenci burslarını yüzde 10 artırdık, 500 lira olan bursu 550 liraya çıkardık.” Kredisini yüzde 10 artırdınız ama öğrencinin yurduna yüzde 20 zam yaptığınızı, yemeğine yüzde 19 zam yaptığınızı neden söylemiyorsunuz? Yani kısacası, enflasyon almış başını gitmiş, siz yapmış olduğunuz o yüzde 10 katkıyla övünüyorsunuz, alkışlıyorsunuz.

Arkadaşlar, sona doğru yaklaşıyorsunuz. Çiftçi borçlu, esnaf borçlu, işçi borçlu, emekli borçlu, yani kısacası ülkenin yüzde 90’ını bu hâle, borçlu hâle getirdiniz ama ülkede sadece 5 tane iş adamına çalışıyoruz. Geldiğimiz noktada, Ali Ağaoğlu’nun -batmakta olan- borcunu kurtarıyorsunuz ama çiftçinin borcuna geldiği zaman yok, işçiye geldiği zaman yok, emekliye geldiği zaman yok, emeklilikte yaşa takılanlara geldiği zaman yok. Siz kime çalışıyorsunuz diye merak ediyorum.

Bu duygularla yüce Meclisi selamlıyorum, saygılar sunuyorum.

İyi akşamlar. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aygun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 19’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın Altay, söz talebiniz var.

Bir de sizin de var, değil mi Sayın Turan?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Evet.

BAŞKAN – Tamam.

Buyurun Sayın Altay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

60.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, HDP Gençlik Meclisi üyelerinin işkence gördüğü iddilarına yönelik İçişleri Bakanının kendisini telefonla arayarak “İşkence iddialarını asla kabul edemeyiz, göz yumamayız, müsamaha gösteremeyiz.” açıklamasında bulunduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz önce ortaya atılan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, oturarak konuşsanız…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ağabey, benim diyaframım böyle daha rahat çalışıyor.

Bunda bir engel var mı, ayakta konuşmamda?

BAŞKAN – Hayır, herhangi bir engel yok.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen de ayakta konuş.

Biraz önce ortaya atılan iddiayla ilgili olarak Meclisimizin duyarlılığı için öncelikle bütün gruplara teşekkür ediyorum, bir.

İkincisi, aynı şekilde, İçişleri Bakanı biraz önce bana telefonda bir bilgi verdi. Muhtemelen 1’inci partinin Grup Başkan Vekiline de verdi diye düşünüyorum. Beyanı şöyledir: “İşkence iddialarını asla kabul edemeyiz, göz yumamayız, müsamaha gösteremeyiz.”

Ben şuna inananlardanım: Suçlu her yerde olur. Yani AK PARTİ içinde de CHP içinde de HDP içinde de yani MHP, İYİ PARTİ…

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Bizde olmaz, bizde olmaz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, olur ya, başka suç olur ya, suçlu vardır. Yani suçun kurumları direkt bağlamaması lazım. Suçların şahsiliği prensibine de dikkat etmek lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Suçlular varsa, tabii, yargılama sürecinde bunlar belirlenir ama ortada da bir iddia var. Yapılması gereken… Devletin bakanına inanmak zorundayım ben şahsen ama şunun da olmasında zaruret görürüm: HDP Gençlik Meclisi üyeleriyse işkence gördüğü iddia edilen insanlar, HDP’nin 2 sayın milletvekili gidip Vatan Emniyette bu Gençlik Meclisi üyeleriyle görüştürülürse bu itham, bu tereddüt ortadan kalkar. Bu, hem yürütme açısından hem yasama organı açısından hem demokrasimiz açısından olması gerekendir.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Turan, buyurun.

61.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İçişleri Bakanının kendisini telefonla arayarak işkenceye karşı sıfır tolerans anlayışlarının devam ettiği, her şeyin hukuk zemininde ilerlediği yönünde bilgi verdiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Az önce ifade ettiğim gibi işkence bir insanlık suçudur. “İşkenceye sıfır tolerans” diyerek çok önemli adımlar atmış bir iktidarız. İşkenceye karşı zaman aşımını kaldırdık biliyorsunuz TCK’de. Dolayısıyla işkenceyle ilgili hassasiyetimiz en had safhada devam ediyor. Bazı uygulamalarda yanlışlık varsa da bu yanlışlık bizim duruşumuzu bozmaz. Çok istisnai uygulamalar olabilir, bir daha diyorum, AK PARTİ’nin anlayışını, felsefesini, bu duruşunu bozmaz.

Az önce Sayın Altay’ın da ifade ettiği gibi Sayın Bakanımızla görüştük. Kaldı ki Sayın Bakanımız -nöbetçi bakan uygulamasından- şu an Mecliste hâlâ, vekillerimizle, tüm vekillerimizle görüşmeye devam ediyor. Arzu eden arkadaşlarımız tekrar, kendisinden bizzat bilgi alabilir. Bize verdiği bilgi şu yöndedir: Bir defa, bırakın iddia konusu meseleyi tüm konularda işkenceye karşı sıfır tolerans anlayışımız devam etmektedir. Her şey hukuk zemininde, usul yasaları zemininde ilerlemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İddia konusu gençlerin karakola girerken PKK lehine slogan atmalarından başlayan bir gerginlik söz konusu. Sonraki süreçte de ısrarla “Doktora gitmeyeceğim.” iddiası söz konusu. Yani oradaki Emniyet mensuplarımız, biliyorsunuz usul yasası gereği ifadeden sonra doktora rapor almaya götürürler, ısrarla gitmeme iddiası söz konusu. Ardından, zorla götürmekten sonra da -doktorun ifadesinde var, beyanında var- “Yemek yemiyoruz, protesto ediyoruz.” iddiası var. Dolayısıyla kendi beyanlarında ki “Yemek yemiyoruz.” ifadesinin sonra “Aç bırakıldık.” tarzında işkence iddialarına konu olmasını ben kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Turan.

Buyurun Sayın Kurtulan.

62.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve işkencenin meşrulaştırılmaya çalışıldığına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bütün gruplar ilk etapta burada işkenceye karşı duyarlılığını beyan edince doğrusu biraz umutlandık ama döndü dolaştı yine PKK lehine slogan atmak, yine terörist olarak tanımlanmak noktasında yine hanemize bu yazılarak işkence meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Alakası yok, yapmayın.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Hayır, orada bana laf söylemeyin Bülent Bey. Şimdi, dönüp dolaşıp tekrar, yeniden, suçlu olan, bu gençlerimiz oldu. Yapılması gereken elbette ki… Ben Süleyman Soylu’dan “İşkence yaptık.” demesini beklemiyorum ama en azından şu yapılabilirdi yani şu an iktidar partisi sıralarında oturan Grup Başkan Vekilinin de bizzat şunu söylemesi lazım: “Bunu araştırmaya muhtaç bir durumla karşı karşıyayız.”

Biz yalan söylemiyoruz, bu gençler yalan söylemiyor, açlık grevindeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim, bağlayalım lütfen.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bu gençler açlık grevinde, istekleriyle, kendileri beyan etmişler, açlık grevindeler. “Kötü muamele gördüğümüz gerekçesiyle açlık grevine girdik.” demişler avukatlarına. Birisi yürüyemeyecek durumda. Bizim doğru söylediğimize gerçekten bu Meclis itibar etmeli, bunu araştırmalı. HDP’nin 2 vekili yerine sizlerden 2 vekil gidin bir araştırın. Biz gördük, bunu biliyoruz. İnanmayan, itibar etmeyen sizlersiniz. Gidin görün, doğru değilse siz gelin söyleyin bunu. Biz söylüyoruz; avukatlarımız, gençlerimiz “Biz işkence gördük, bizim sesimiz olun.” diye bize haber eylediler, biz de bunu Meclisimizle paylaşıyoruz, gerisi sizin vicdanınıza arkadaşlar. Herkes beyanında “İşkence suçtur.” diyor ama sonuç gelip HDP olunca “Şunu dedi.” “Girerken şunu yapmışlar.” Doktor raporu bile alamamışlar. Doktora “İşkence gördük.” deyince kapıdan dışarı kovmuş doktor.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – E iddiayı araştıralım Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi bir muğlaklık var. Bu Meclisin kanunla kurulmuş bir komisyonu var, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun işi işte bu işlerle ilgilenmektir. Bunu da tutanaklara geçirmek istedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sisteme giren milletvekilleri var, şimdi kendilerine sırayla söz vereceğim.

Sayın Özyürek...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, çiftçilerin mağduriyetinin giderilebilmesi için kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasını Tarım ve Orman Bakanından talep ettiklerine ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Çiftçilerimiz geçen sezon yaşadıkları afetlerden ve kuraklıklardan dolayı büyük zarar etmişlerdir. Çiftçilerimizin buna rağmen ayakta kalma mücadelesi vardır. Fakat bu sefer de bankalardan kullanmış oldukları kredi borçlarından dolayı çok sıkıntı yaşamaktadırlar. Bunun için Tarım ve Orman Bakanlığımızın, çiftçilerin ayakta kalabilmesi için, kullanmış oldukları kredileri, borçlarını yapılandırarak ertelemesini talep ediyoruz.

Teşekkürler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kaboğlu…

64.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, parlamenter rejimi ve hükûmetini işler hâle getirerek yeniden yürürlüğe koymak isteyenlerin mi, yoksa Meclis hükûmetinden hükûmetsiz Meclise geçenlerin mi Osmanlı mirasını sahiplendiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sorum 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nü Osmanlı mirası üzerinden araçsallaştırmak isteyenlere. Cumhuriyetin kurucuları Osmanlı’nın siyasal ve anayasal kurumsal mirasını korudu, hatta onu daha ileriye taşıdı. Bunların başında Parlamento ve Hükûmet gelmekte, buna Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti tipik örnektir. Ne var ki 2017’de OHAL ortam ve koşullarında Anayasa’yı değiştirenler başta parlamenter rejim olmak üzere Hükûmeti ortadan kaldırdı. Soru: Parlamenter rejimi ve hükûmetini, bunları işler hâle getirerek yeniden yürürlüğe koymak isteyenler mi, yoksa Meclis hükûmetinden hükûmetsiz Meclise geçerek Osmanlı-cumhuriyet anayasal, siyasal kurumlarını lağvedenler mi Osmanlı mirasını sahipleniyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çamlı…

65.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’ünci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Benim Genel Kurulda bulunmadığım esnada bir arkadaşımız çıkmış, benim hakkımda konuşmalar yapmış. Anladım ki kendisi Google talebesi, Google uleması, oradan bilgiler edinmiş, Cumhurbaşkanımızın şoförlüğünü yaptığımdan dem vurmuş, “çamuriyet” ve “çamuriyetçilerle” ilgili değerlendirmelerimden dem vurmuş falan falan. Teşekkür ediyorum ben bu bahaneyle bunları açıklama fırsatı verdiği için. Ben, Cumhurbaşkanımızın şoförlüğünü yapmadım, Başbakanımızın da şoförlüğünü yapmadım, zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da şoförlüğünü yapmadım, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da şoförlüğünü yapmadım. 1969’dan beri bağımsız hareketler olarak tanınmış hareketin içerisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çamlı.

Bir dakika süre.

Sayın İslam, buyurun.

66.- İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam’ın, HDP Gençlik Meclisi üyelerine işkence yapılıp yapılmadığının ortaya çıkarılmasının ancak Meclisteki birkaç hekim milletvekilinin yerinde inceleme yapmasıyla mümkün olabileceğine ve kendisinin bu göreve hazır olduğuna ilişkin açıklaması

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşkenceden söz açıldı da “İşkence yapılmamalı.” elbette ki bir temenni, bir dilek ama yapılıp yapılmadığının ortaya çıkartılması ancak bu Meclisten birkaç hekim milletvekilinin gidip yerinde inceleme yapmasıyla olabilir. Ben buna hazırım.

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son olarak, Sayın Şahin buyurun.

67.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Millî Eğitim Bakanının öğretmen atamalarına ilişkin açıklamasına, Türkiye’nin son beş yılda öğretmenleri en çok saygınlık kaybeden 3 ülkeden 1’i konumuna geldiğine, güvenceli ve insan onuruna yakışır çalışma koşullarının sağlanarak öğretmen atamalarının ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Millî Eğitim Bakanının “Öğretmen adaylarımız sanıyor ki ben oturuyorum bir masaya, 20 bin, 40 bin, 60 bin atama yazıyorum. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde sistemin kararıyla olan bir şey bu. Bana kalsa ben '60 bin az, 80 bin atama olsun' derim.” açıklaması eğitim alanında ciddi bir kriz plansızlığına işaret ediyor.

Sayıştay da 2017 Yılı Denetim Raporu’nda 153 bin öğretmene ihtiyaç varken aynı zamanda 41 bin öğretmen fazlalığı bulunmasını öğretmen planlamasının yeterince yapılamamasına bağladı yani Sayıştay, Millî Eğitim Bakanlığına “Plansız programsız iş yapıyorsun.” diyor. Türkiye, son beş yılda öğretmenleri en çok saygınlık kaybeden 3 ülkeden 1’si durumuna geldi. Öğretmen açığının her yıl artmasına karşılık yapılan öğretmen ataması sayısı azalıyor. Güvenceli ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları ve atamalar derhâl gerçekleştirilmelidir. Ne zaman yapılacak?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Kasım 2019 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.42



(x) 117 S. Sayılı Basmayazı 6/11/2019 tarihli 14’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.