TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

14’üncü Birleşim

6 Kasın 2019 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde kurulan Başta Kız Çocukları Olmak Üzere Gençlerin Bilim, Teknoloji, Matematik ve Mühendislik Alanlarına Yönlendirilmesi Alt Komisyonunun çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Türk gençliğinin eğitim ve kültür yönünden eksikleri ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak ilinde yaşanılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

 

 

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, içinde bulunulan ekonomik krize rağmen ticari hayatını sürdürmeye çalışan küçük ve orta ölçekli esnaflarımız ile kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle temerrüde düşen vatandaşların kredi sicil affının çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, Türkiye İş Kurumu tarafından yürütülen Toplum Yararına Çalışma Programı’na ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ı Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşmasından dolayı kutladığına ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası vesilesiyle herkesi organ bağışında bulunmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, çiftçinin alın terinin karşılığını vermeyen Tarım ve Orman Bakanının, çiftçiyi üretimden soğutmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman ilinin yol sorunlarının çözümü konusunda ne zaman harekete geçileceğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 7’nci Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’ne ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, siyasi iktidarın emeklilikte yaşa takılanların taleplerini dikkate alması gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terör örgütlerine karşı sürdürülen mücadelenin yanında, bu mücadeleyi sekteye uğratanların karşısında olduklarına ilişkin açıklaması

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ilinde sağlık alanında yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’na ilişkin açıklaması

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, lojistik sektörü açısından Türkiye’nin önemli merkezlerinden olan Hatay ilinden Rusya ve Ukrayna’ya yük taşıyan tırların Kapıkule’den çıkışlarının sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, şairlerin, yazarların ve düşünürlerin tarihin, toplumun ve olayların tercümanı olduğuna ilişkin açıklaması

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, lise ve üniversiteye giriş sınavlarının çocukların ve ailelerin kâbusu olmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

 

 

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda dünya şampiyonu olan Busenaz Sürmeneli’yi, Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası’nda jimnastikte dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk sporcumuz İbrahim Çolak’ı, Dünya Askerî Oyunları’nda altın madalyanın sahibi olan Rıza Kayaalp’i ve karma dövüş sanatlarında dünya şampiyonu olan Furkan Yasir Yalçın’ı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

17.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, TMO’ya Kamu İhale Kanunu’na tabi olmaksızın ithalat yetkisi verilmesinin tarıma bakışı ortaya koyduğuna ve çiftçilerimizi ithalatla terbiye etmekten ne zaman vazgeçileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

19.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, sendikal örgütlenmenin en temel anayasal hak olduğuna ve bu hakkı hiçbir gücün gasbedemeyeceğine, Samsun ili Kavak ilçesinde onur mücadelesi yürüten emekçileri selamladığına ilişkin açıklaması

20.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanının Susurluk Çayı’nda devam eden balık ölümlerini durdurmak için neden önlem almadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Türkiye’nin ilk günlük Alevi gazetesi olarak yayın hayatına başlayan Bir Yol’un barış ve demokrasiden yana tavır alanların sesi olacağına ilişkin açıklaması

22.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, öğretmenlerine değer vermeyen bir milletin yükselmesinin mümkün olmadığına ve atanamayan öğretmenlerin 24 Kasımda müjdeli haber beklediğine ilişkin açıklaması

23.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, temel ihtiyaç maddelerine sürekli zam gelirken enflasyonun nasıl düştüğünü ve enflasyon oranı yüzde 8 ise vergi ve harçlara neden yüzde 22 zam yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, FETÖ’nün siyasi ayağının kırılması beklenirken Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’ın serbest kalmasının adalete olan inancı sarstığına ilişkin açıklaması

25.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya ili Finike ilçesinde mermer ocaklarına karşı mücadeleleriyle tanınan ve öldürülen Büyüknohutçu çiftinin mahkeme kararıyla kapattırdığı mermer ocağı için ÇED raporu yayımlandığına ilişkin açıklaması

26.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ili ve ilçelerindeki yol sorununun devam ettiğine ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 6 Kasım Yükseköğretim Kurulunun kuruluşunun 38’inci yıl dönümü vesilesiyle üniversitelerimizin uluslararası seviyede rekabet edebilir bilim merkezlerine dönüştürülebilmesi için yasal ve idari düzenlemelerin yapılması gerektiğine, ülkemizde meydana gelen zehirlenmelerin gıda güvenliğinin sorgulanmasını zorunlu hâle getirdiğine, Hükûmeti vatandaşların sağlığı konusunda duyarlı olmaya davet ettiklerine, Ermeni soykırım tasarısının siyasi amaçlar uğruna uydurulan bir yalandan ibaret olduğuna ve Avrupa Birliği ülkelerinin eğer katliam arıyorlarsa kendi tarihlerine bakmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, ABD Temsilciler Meclisi’nin sözde Ermeni soykırımının tanınmasına ilişkin kararının ardından Almanya’daki Süryanilerin 1915 olaylarında Süryanilere soykırım yapıldığını iddia ederek anıt diktiğine, Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı eserine, Batı’nın Türkiye’ye, Türk milletine ittifak hâlinde saldırması durumunda her türlü birikimimizle mücadele edecek güçte olduğumuza, geleceğimizi ilgilendiren ve geçmişimizle alakalı iftiralar yığınıyla karşılaştığımız bir süreçte Türkiye’nin, Türk milletinin onurunun, gururunun her şekilde her yerde temsil edilmesinin herkesin üzerine düşen görev olduğuna ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 6 Kasım Yükseköğretim Kurulunun kuruluşunun 38’inci yıl dönümü vesilesiyle üniversitelerin bugünkü hâlinin darbecilerin bile tahayyülünde olmayan bir hâl olduğuna, rektörlerin atanıyor olmasının yürütmenin kontrolü altında bir üniversite hayatı, bir akademik hayat inşa edilmesine yol açtığına, özgür ve özerk üniversiteler için, bilimsel ve akademik çalışmalar için, üniversitelerin niteliğini, bilimsel eğitimin kalitesini artırmak için yapılan mücadelenin devam edeceğine, işsizlik nedeniyle öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerin mağduriyetine ve TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 6 Kasım Yükseköğretim Kurulunun kuruluşunun 38’inci yıl dönümüne, İstanbul ili Fatih ilçesinde cereyan eden 4 kardeşin toplu intihar olayının Adalet ve Kalkınma Partisinin gündeminde olmadığına, bu iktidarın yoksulluğa karşı kulak tıkamış göz görmez bir hâlde bulunmasına şahitlik etmekten utanır hâlde olunduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünyada şu anda gelişmiş ülkelere baktığınızda ya bakıyorsunuz başkanlık sistemi ya bakıyorsunuz yarı başkanlık sistemi.” ifadelerine, beyin göçünün dışarıya çoban göçünün içeriye olduğu bir Türkiye yaratıldığına, baca filtresi takılmayan termik santrallerin faaliyetinin durdurulması yönünde verilen ortak önergenin arkasında durulup durulmayacağına ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adalet ve Kalkınma Partisine yönelik suçlamaları reddettiklerine, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye’nin yönetilmesiyle, sistemiyle alakalı eleştirilerden çok önerilerin sunulup milletle paylaşılması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, hadisenin cereyan ettiği günden bugüne Ebubekir El Bağdadi’nin imha edildiği yerle alakalı ciddi bir tezviratın söz konusu olduğuna ilişkin açıklaması

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Antalya Milletvekili Atay Uslu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Antalya Milletvekili Atay Uslu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, CHP’nin göç ve göçmen yaratan politikalar ile politikacılara karşı olduğuna ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ana muhalefet partisinin görevinin iktidarın dış politikada varsa yanlışlarını eleştirmek olduğuna ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin mi CHP’yi, CHP’nin mi devleti kurduğunun ayrı bir tartışma konusu olduğuna ilişkin açıklaması

44.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray ili Eskil ilçesi Kaputaş Yaylası çiftçilerinin toplulaştırmada yaşanılan mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine, Taşkapı İlkokuluna ve Ortaokuluna Z-Kütüphane ile robotik kodlama sınıfının kazandırılmasına vesile olan okul müdürü ile öğretmenlerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

46.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Karayollarında çalışan taşeron işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ve çiftçilerin borçlarının faizsiz olarak ertelenmesinin zorunlu hâle geldiğine ilişkin açıklaması

47.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, kıdem tazminatının fona devrinin işçiler açısından sonun başlangıcı olduğuna ilişkin açıklaması

48.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu şirkete KDV istisnası, gümrük muafiyeti, vergi indirimi ile sigorta prim desteğinin sağlandığına ilişkin açıklaması

49.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, Suriye’deki insan hakları ve kadın hakları ihlallerine bütüncül açıdan yaklaşılması, Vicdan Konvoyu ile Uluslararası Af Örgütü’nün raporunda yer alan Sednaya Hapishanesi’yle ilgili verilerin dile getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, ayrımcılığa, baskıya ve insanları bölmeye yönelik çalışmalara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

51.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ve İstanbul ili Fatih ilçesinde cereyan eden 4 kardeşin toplu intihar olayına ilişkin açıklaması

52.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray ili Karataş köyündeki taş ocaklarına bir yenisinin daha eklenmek istendiğine ilişkin açıklaması

53.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Türkiye’nin kendi tohumluğunu üreten ve ihraç eden ülke konumuna getirildiğine ilişkin açıklaması

54.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, iktidarın bilirkişi raporundaki “Murat Dağı’nda madencilik olmaz.” tespitini dikkate alması gerektiğine ilişkin açıklaması

56.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Adana Büyükşehir Belediyesinde yaşanılan işten çıkarmalara ilişkin açıklaması

57.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan’ın, Kars ili Sarıkamiş ilçesi Aşağı Sallıpınar köyünde yapılmak istenen camiye ilişkin açıklaması

58.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

59.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yerel siyasetçilerin de eleştiriye açık olduğuna ilişkin açıklaması

60.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, camiye ihtiyacı olan Sünni köylere cami yapmayı tercih etmek yerine Alevi köylerine cami yapılmak istenmesinin asimilasyondan başka bir şey olmadığına ilişkin açıklaması

61.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, performans kriterlerinin objektif şekilde tutulmadığı bir ahvalde performans gerekçesiyle belediyelerden işçiler çıkartılıyorsa bunun hesabının hukuk önünde verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

62.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

63.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, AK PARTİ’nin iktidarda olduğu on yedi yıldan beri ne yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

64.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, tasarruf tedbirleri uyguluyorum denilerek öncelikle işçiden tasarruf etme cihetine gidilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

66.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Büyükşehir Belediyesiyle alakalı mobbing meselesinin yargı önünde ispat edilmesi gereken mesele olduğuna ilişkin açıklaması

67.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

68.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, 12 Eylül cunta darbesinin ürünü olarak 6 Kasım 1981 tarihinde kurulan YÖK’ün kaldırılarak üniversitelerin akademik niteliğine kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması

69.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, zor durumda olan esnaf ve sanatkârların koruma altına alınmasının önemli olduğuna ilişkin açıklaması

70.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, sosyal tesis çalışanlarına kadro verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

71.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 6 Kasım GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluşunun 30’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

72.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 2017 yılından beri Tarım ve Orman Bakanlığına atama yapılmamasının nedenini öğrenmek istediğine ve hangi branşlara kaç kişinin, ne zaman atanacağının açıklanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

73.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin çoğunluğunu Sivaslı hemşehrilerinin oluşturması nedeniyle Pegasus ve Türk Hava Yollarının direkt uçuşlarının uluslararası havalimanı olan Nuri Demirağ Havalimanı’na yapılmasını istediklerine ilişkin açıklaması

74.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın ili Amasra ilçesinde sağlık hizmetlerine erişim yönünden yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

75.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

76.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

77.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve CHP’ye rağmen milletimizin göğsünü kabartacak icraatlarını hayata geçirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

78.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” ifadesine ilişkin açıklaması

79.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

80.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve İstanbul iline ve vatandaşlara hizmet etmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

81.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, Meclis İçtüzüğü’ünün çoğunluğu korumak üzere hazırlanmış antidemokratik bir İç Tüzük olduğuna, milyonlarca insanın hakkını savunma görevlerini hiçbir gücün engelleyemeyeceğine, İstanbul ili Fatih ilçesinde cereyan eden 4 kardeşin toplu intihar olayının cinayet olduğuna ve AK PARTİ’nin iktidarda olduğu on yedi yılın sonunda yoksulluktan, açlıktan intihar eden insanları olan bir ülke yaratıldığına ilişkin açıklaması

82.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve hiçbir ithamı kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, kamuda hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlığı sağlamak üzere uluslararası standartlarla uyumlu denetimler yapmayı, TBMM adına denetim ve inceleme yaparak kamuoyuna raporlar sunmayı görev edinen Sayıştay Başkanlığının bu iş ve işlemleriyle ilgili sürecin analiz edilmesi, raporların kamu yararı gözetilerek incelenmesi, raporlarda yer bulan kurum ve kuruluşların hukuka ve kanunlara aykırı eylemlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD tarafından alıkonulan kadınların akıbetinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 5/11/2019 tarihinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, 2007 yılında Isparta’da meydana gelen uçak kazasıyla ilgili ortaya atılan ciddi iddialar ile şüphelerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, ne kadar sert tartışmalar yaşanırsa yaşansın insani değerlerimizi koruyan bir ülke olarak yolumuza devam edeceğimize ilişkin konuşması

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığı iddia edilen araç kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cevabı (7/20051)

6 Kasım 2019 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekilimize gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreli beşer dakika sayın vekillerimizin.

Gündem dışı ilk söz, Başta Kız Çocukları Olmak Üzere Gençlerin Bilim, Teknoloji, Matematik ve Mühendislik Alanlarına Yönlendirilmesi Alt Komisyonun Gaziantep ve Şanlıurfa’ya yaptıkları çalışma ziyaretleri hakkında bilgi vermek için söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Derya Bakbak’a aittir.

Buyurun Sayın Bakbak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Gaziantep Milletvekili Derya Bakbak’ın, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde kurulan Başta Kız Çocukları Olmak Üzere Gençlerin Bilim, Teknoloji, Matematik ve Mühendislik Alanlarına Yönlendirilmesi Alt Komisyonunun çalışmalarına ilişkin gündem dışı konuşması

DERYA BAKBAK (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu bünyesinde kurulan Başta Kız Çocukları Olmak Üzere Gençlerin Bilim, Teknoloji, Matematik ve Mühendislik Alanlarına Yönlendirilmesi Alt Komisyonumuzun çalışmalarına ilişkin söz almış bulunmaktayım.

14 Kasım 2018’de kurulan ve Başkanlığını yürüttüğüm Komisyonumuz bugüne kadar 13 toplantı yaptı. Bu toplantılarda kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler olmak üzere alanında uzman isimleri dinleyerek ülkemizde bu alanda yapılan çalışmaları inceledik. Bu incelemelerimizi bazı büyük şehirlerde saha çalışmasıyla sürdürdük. Komisyon üyelerimizle birlikte üniversitelerimiz, bilim, sanat merkezleri, teknoloji tasarım atölyeleri, okullar, bu alanda çalışma yürüten tüm eğitim derneklerini ziyaret ettik. Dünyadaki STEM çalışmalarını ve uygulamalarını inceledik. Yaptığımız çalışma ve ziyaretlerimizde yetenekli çocuklarımızın ülkemizi nasıl uçuracağını gördük. Saha çalışmalarımızda akıllı telefon ve tabletlere ücretsiz oyun tasarlayan bir genç kızımız, bize, çocuklarımızın oyunu sadece oynayan değil, oyunu kuran, üreten bir nesil olduğunu ispatladı. Engelli bireylerin yaşamını kolaylaştıran, tarımdan sağlığa, günlük ihtiyaçlarımıza basit çözümler üreten projeleri bizzat geleceğimiz olan çocuklarımızdan dinledik. Katıldıkları yarışmalarda dünya birincilikleriyle ülkemizi gururlandıran çocuklar, onlara yapılan yatırımın bu ülkenin geleceğine yapıldığını bizlere gösterdiler ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde yeni ve güçlü Türkiye için Komisyonumuzun yaptığı çalışmaların ne denli önemli olduğunu bir kez daha anladık.

Değerli milletvekilleri, gençlerin bilim, teknoloji, matematik ve mühendislik alanlarına yönlendirilmesi dünyada STEM olarak adlandırılıyor. Biz de alt komisyonumuzun dönem sonunda hazırlayacağı rapor ile Türkiye’nin STEM yol haritasını oluşturmayı hedefliyoruz. Yol haritasını oluştururken bu alanda toplumsal seferberliğin gerekliliğine inanıyoruz. Öte yandan uluslararası raporlar, bilimsel ve teknolojik gelişmeler nedeniyle 5,1 milyon işin yok olacağını gösteriyor. Yani bugünkü mesleklerin yüzde 65’i 2030, 2040 yılında olmayacak, bunların yerine yeni meslekler ortaya çıkacak. Önümüzdeki yıllarda hayata atılacak nesiller kendi işlerini icat etmek zorundalar. Türkiye’nin gelecek tasarımını teknoloji ile yoğurup bilimle şekillendirmek istiyoruz. Bunun için millî teknoloji hamlesi dedik, bunun için dijital Türkiye dedik. Aslında ülkemiz genç ve kalabalık nüfusu ile şanslı bir konumda. Gençlerimizin dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girebilmemizde yegâne anahtar olduğunu biliyoruz. Gelişmiş ülkeler ile rekabet edebilmemiz için klasik bir anlayışın ötesini düşünüyoruz. Çocuklarımızın hayal ettiğini tasarlayacağı, değerlerinden kopmadan bilime, mühendisliğe, analitik düşünmeye yönleneceği ortamlar hazırlamaya gayret ediyoruz. Millî teknoloji hamlemiz dijital Türkiye hedefimizle paralel olarak STEM eğitimini daha çok yaygınlaştıracağız. Toplumsal ön yargıları kırarak kızları bu alanlara daha çok yönlendireceğiz. Bu şunu gösteriyor: O festivale katılan her bir genç, ülkemizi uzayda, havacılıkta, teknolojide dünya liderliğine taşımak için ben de varım diyor. İşte o gençlerin gözündeki umut ışığı bizim yolumuzu aydınlatacak. Bizler de STEM eğitimini yaygınlaştırmak için kuracağımız 100 Deneyap Teknoloji Atölyesi’nde beş yılda yaklaşık 50 gencimizin teknoloji eğitimini almasını sağlayacağız. Bilim merkezlerinin sayısını artıracağız, bilim atölyelerini ve gezici bilim sergilerini daha ulaşılabilir hâle getireceğiz ve el ele bu topluma çağ atlatacak nesiller yetiştireceğiz. Toplumsal farkındalığı önemsiyoruz. Ailelerimize, eğitimcilerimize görev düşüyor. Ama çocuklarımızı kanatlandırmak için bizlere de büyük görevler düşüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın Sayın Bakbak.

DERYA BAKBAK (Devamla) – STEM için seferberlik diyor, siz değerli milletvekillerinden bu konuda sorumluluk almanızı ve destek vermenizi diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, buraya çok yoğun uğultu geliyor, sizlerden rica ediyorum, sesler olduğu gibi bu tarafta yani hatipleri dinlemekte zorlanıyoruz.

Gündem dışı ikinci söz, Türk gençliğinin eğitim ve kültür yönünden eksikleri ve alınması gereken tedbirler hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürk’e aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Öztürk.

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Türk gençliğinin eğitim ve kültür yönünden eksikleri ile alınması gereken tedbirlere ilişkin gündem dışı konuşması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve bizleri ekranları başında izleyen tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, gençlik, bir milletin geleceğidir, o milleti geleceğe taşıyacak itici ve ilerletici güçtür. İdealist, cesaretli, atılgan özellikleriyle dikkat çeken Türk gençliği bütün dünyayı etkileyen tüketim kültürü, modernitenin yanlış yorumlanması gibi nedenlerle özellikle eğitim ve kültür alanında sorunlar yaşamaktadır.

Kutlu mazisinde şanlı bir tarihi barındıran Türk milleti millî varlığını geleceğe taşırken özellikle gençlerini eğitim ve kültür alanlarında doğru ve tam donanımlı olarak yetiştirmeli, eğitim ve öğretim sistemi içerisine değerler konusunu da eklemelidir. Partimizin Kurucu Genel Başkanı, cennetmekân Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş millî eğitimin başlıca vazifelerini sıralarken ilk sıradakinin Türk gencini ve halkını millî şuur ve değerlerle yetiştirmek, onlara bu ruhu aşılamak olduğunu belirtmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türk dünyasının bilge lideri Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli de yıllar önce, cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olan 2023 yılında bölgesinde ve dünyada lider olma hedefini önümüze koyarken gururlu, millî sorumlulukların farkında olan, öz güven ve disipline vâkıf, değerlerini koruyabilen gençlerimize güvenerek bunu yapmıştır. Kim olduğunun şuurunda, ülke meselelerinde ve uluslararası gelişmelere duyarlı, okuyan, tefekkür eden Türk gençleri, bu vatanı, bu milleti, bu ülkeyi geleceğe güvenle taşıyacaktır. Bu manada, millî ve manevi değerlerimize bağlı, evrensel ilkelere duyarlı, öz güveni gelişmiş Türk gençlerinin yetiştirilmesi son derece elzemdir.

Saygıdeğer milletvekilleri, büyük medeniyetlerin ortak özellikleri kültür, sanat ve edebiyat alanlarında önemli eserler üretebilme kabiliyetleridir. Bu eserler, millet hayatının, kuvvetinin ve sıhhatinin en sahih, en sağlam göstergeleridir. Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, kültür, sanat ve edebiyat faaliyetlerini aziz Türk milletinin idealleri yolunda bir araç olarak telakki etmiştir. Kendi zamanının sınırlarını aşarak geleceğe yön verecek ruh gücüne sahip olduğunu yayımladığı dergi, kitap ve kitapçıklarla kanıtlayan Ülkü Ocakları, bu alanda değerli çalışmalar yürütmektedir. Bu kapsamda millî sorumluluğun farkında, öz güvenli, şuurlu ve disiplinli bir gençliğin inşasına katkıda bulunmaya yönelik hazırlanan Bilge Türk fikir, kültür ve sanat dergisi; yine Türk edebiyatına yeni bir ses ve soluk getiren Dönence kültür, sanat ve edebiyat dergisi; Doğu Akdeniz, Suriye gibi millî meselelerin yanı sıra, kalkınma, sosyoloji, kanon eserler gibi önem arz eden konuların akademik düzeyde ele alındığı Ülkü Ocakları eğitim ve kültür dergisi, Ülkü Ocaklarının dergicilik sahasında yayınladığı müstesna eserlerdir.

Değerli milletvekilleri, Ülkü Ocakları, çocuklarımızın sosyal, duygusal ve bilinçsel gelişimlerine de büyük önem vermektedir. Bu kapsamda yeni nesillerin zihnen ve ruhen yetkin bireyler olarak yetişmelerinin pedagojik usullere dayanan eğitim süreciyle mümkün olduğunu düşünmektedir. Bu düşüncelerle, çocuk yayıncılığı alanında da önemli eserleri külliyatına eklemiştir.

Kültürümüzün bir medeniyet düzeyinde ifade edildiği müstesna eserlerden biri olan Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip tarafından yazılışının 950’nci yıl dönümü münasebetiyle Ülkü Ocakları tarafından “Çocuklar İçin Kutadgu Bilig” ismiyle yayımlanmıştır. Kendi alanında ilk çocuk yayını olma özelliğine sahip bu eser şu anda bütün Türk lehçelerine aktarılmış ve İngilizceye de çevirisi yapılmıştır. Türk toplumunun kültürel yapısını, değerler sistematiğini, tarih boyunca yaşadığı büyük gelişim ve değişimin anlaşılması açısından büyük bir cevher olan “Dede Korkut Hikâyeleri” de “Çocuklar İçin Dede Korkut” ismiyle Türk çocuklarına armağan edilmiştir. Türk milletinin karanlık ve en zor dönemlerinde ona önderlik eden, Türk vatanını düşman işgalinden kurtaran, tarihin akışını değiştiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk eseri de çocuklarımız için özel olarak hazırlatılıp Ülkü Ocakları tarafından tüm Türkiye’ye dağıtılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türk gençliğini, millî, manevi ve insani temeller etrafında, birleştirebilmek, kendi medeniyet ve kültür tarihini tanımasına katkı sunabilmek adına fedakârca ve büyük bir özveriyle geçmişten bugüne hizmet eden ve etmekte olan Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı genel başkanlarını, yönetimlerini ve Ülkü Ocaklarına mensup bütün herkesi ayrı ayrı kutluyor, hepsine teşekkür ediyor, hepsine şükranlarımı sunuyorum.

Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Uşak’ın sorunları hakkında söz isteyen Uşak Milletvekilimiz Sayın Özkan Yalım’a aittir.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak ilinde yaşanılan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Divana, çok değerli milletvekillerimize ve de bizi izleyen tüm vatandaşlarımıza saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uşak ilimizin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılık, dokumacılık, turizm ve sanayiye dayalıdır. Ayrıca, Türkiye’de ilk sanayi kuruluşlarının ortaya çıktığı illerimizden birisi de Uşak’tır. Türkiye’deki ilk şeker fabrikası 1926 yılında Uşak’ta kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’nin sanayileşme çalışmalarına Uşak öncülük etmiştir. Uşak Şeker Fabrikası bölgede 5 ilimizde, 11 ilçemizde ve 85 köyümüzde pancar üreticisine ekmek kapısı olmuştur. Ancak son dönemlerde iktidarın politikaları nedeniyle ilimiz pek çok yönden zayıf kalmıştır.

Uşak sanayisi geri dönüşümde Türkiye’nin lideri konumundadır, aynı zamanda çevreci bir anlayışla da üretim yapmaktadır.

Ben özellikle Uşak’ın başlıca sorunlarıyla ilgili sizleri bilgilendirmek istiyorum. Uşak’ın bir kaç sorunu da şunlardır: Devlet yatırımlarından hak ettiği desteği alamamaktadır. Bunun yanı sıra, ülkemizin diğer illerinde olduğu gibi işsizlik, Suriyeliler başta olmak üzere iç ve dış göç sorunları, tarımsal alanda plansız üretim ve desteklemelerin yetersizliği, eğitim, spor, sanat ve kültürel alanlarda da tesis eksiklikleri yer almaktadır.

İlimizde, tarihî açıdan, dünyanın en uzun 2’nci kanyonu Ulubey ilçemizdeki Ulubey Kanyonları’dır. Aynı zamanda, Ulubey ilçemizde, milattan önce 3 bin yılında kurulmuş olan tarihî Blaundus Kenti de mevcuttur. Ancak tarihî Blaundus Kenti’nde, bizim çalışmalarımız ve çabalarımız sonucunda, yenice, Uşak Üniversitesi tarafından, arkeologlar tarafından işlemler başlamıştır. Bunun yanında, Karahallı ilçemizde Clandras Köprüsü ile Türkiye’nin ilk hidroelektrik santrali de mevcuttur.

Uşak’ta Turizm Bakanlığının bu konularla alakalı maalesef fazla bir etkinliği yoktur. Buradan, özellikle Turizm Bakanlığımızı bu konularla alakalı, hem dünyanın en uzun 2’nci kanyonları olan Ulubey Kanyonları’nın hem de buna benzer Uşak’taki doğal güzelliklerin tanıtılması adına göreve davet ediyorum. Hatta Murat Dağı’nı yok etmek için de ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Ayrıca, Uşak’ımızın hem sanayisinin hem de turizminin gelişmesi adına Uşak Havalimanı’nın tam kapasiteyle de çalışması gerekmektedir ama maalesef, çok az gün, haftada sadece iki üç gün hizmet vermektedir.

Şimdi, gelelim Uşak’ımızın geçmişine ve kahramanlıklarına. Binlerce yıllık medeniyeti bağrında yaşatan, sınırları içerisinde milattan önce yaşamış medeniyetlere ait birçok kalıntı bulunduran Uşak'ın, cumhuriyet tarihindeki rolü de oldukça değerlidir. Uşak, Kuvayımilliye meşalesinin ilk yakıldığı yerleşim bölgelerinden birisidir. Aynı zamanda Uşak, Kurtuluş Savaşı'nda kahramanlık göstererek tarihe geçen pek çok ismin de memleketidir. Kuvayımilliye'nin ilk hâkim olduğu yerleşim birimi olan Uşak'ın ve Uşaklıların Türk milletinin destanı olarak tarihe geçen mücadelesindeki payı azımsanmayacak kadar, son derece büyüktür.

Uşak, aynı zamanda âşıklar diyarı, yiğidin, efenin harman olduğu bir kadim ildir. Memleket meselelerini dert edinen Uşaklılar Kütahya’nın küçük bir ilçesi durumda iken dahi, aydın gençleriyle akşamları bir araya gelip ülkenin durumunu değerlendiren ve dönemin İstanbul Hükûmetine kafa tutmak pahasına, Milli Mücadele’ye katılmak için can atan onlarca vatanseverin ilidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Mücadelenin sonunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Binbaşı İsmail Bey’i memur etmiş, zaten Kuvayımilliyeci olan Besim Atalay, eski İttihatçılardan İbrahim Tahtakılıç Bey, Mütevellizade Hacımlı Mehmet Bey gibi birçok kahramanın önderlik etmesiyle Uşak’ta Kuvayımilliye Birliği kurulmuştur. Kuvayımilliye mücadelesine çok ciddi maddi manevi destek sağlayan Uşak, daha sonra Gediz ve Simav gibi ilçelerde de kurtuluş mücadelesinin vücut bulmasında oldukça etkin bir rol üstlenmiştir.

Uşak, Kurtuluş Savaşı esnasında 29 Ağustos 1920-2 Eylül 1922 tarihleri arasında Yunan işgalinde kalmıştır. Ancak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" emrinin Uşak'ta verilmesi, Yunan Başkomutanı Trikupis'in Uşak sınırlarında yakalanması ve Atatürk'ün onu Uşak sınırları içerisinde esir almış olması da Uşak için ayrıca bir kahramanlık destanı olarak tarihte yerini almıştır.

Uşak halkı düşmanla silahlı mücadele ederek vatan savunması için gerekli çalışmayı yapmıştır ve de varını yoğunu harcamıştır. Şu anda göstermekte olduğum “Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık” pankartı ise Uşak’ta çekilmiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, devam edin Sayın Yalım.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda Uşak’ımızın da Gaziantep gibi, Şanlıurfa gibi, Kahramanmaraş gibi hak ettiği İstiklal Madalyası’nı ve “gazilik” unvanını alması gerektiği kanaatindeyim. Diğer AK PARTİ milletvekillerinin destek vermesiyle, vermiş olduğum kanun teklifimle Uşak’ın İstiklal Madalyası ve de “gazilik” unvanını almasını bir an önce Meclisten talep ediyorum.

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu arada son sözümü şöyle tamamlamak istiyorum: Biliyorsunuz Uşak’ta Murat Dağı’yla ilgili ciddi bir çalışma içerisindeyiz. Kaz Dağları’nı talan ettiler ama Murat Dağı’nı talan ettirmedik. 8 Mayısta verilen ÇED raporuna açmış olduğum davanın sonucunda Kütahya İdare Mahkemesinin belirlediği bilirkişi, Murat Dağı’nda açılmak istenen altın madeni için eksi rapor vermiştir. Murat Dağı’nı kurtardık ve de içme suyunu zehirlettirmeyeceğiz diyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi, sisteme giren değerli milletvekillerimizin söz taleplerini, daha sonra Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz Sayın Barut’un.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, içinde bulunulan ekonomik krize rağmen ticari hayatını sürdürmeye çalışan küçük ve orta ölçekli esnaflarımız ile kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle temerrüde düşen vatandaşların kredi sicil affının çıkarılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Merkez Bankasının faiz indiriminden sonra kamu bankaları da faz indirimi yaptı. İndirilen faiz oranları nedeniyle tekrar borçlanmaya yönelen bir kısım vatandaşımız olumsuz durumlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bu vatandaşlarımız, daha önce kullandıkları kredileri nedeniyle ödeme güçlüğüne düşmüş ve yasal takip altında kalmışlardır ve vatandaşlarımıza beş yıl boyunca tekrar bir kredi kullanma hakkı tanınmamaktadır yani bir başka deyişle beş yıl boyunca cezalı duruma düşmüşlerdir.

Ülkemizde kredi ve kredi kartı kullanan ama ödeyemediği için ve çeklerinin arkasını yazdırdığı için söz konusu kara listeye düşen, temerrüde düşen ve icralık olan 12 milyon 500 bin kişinin olduğu ifade edilmektedir. İçinde bulunduğumuz derin ekonomik krize rağmen ticari hayatını sürdürmeye çalışan küçük ve orta ölçekli esnaflarımız ile kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle temerrüde düşen vatandaşlarımız 2003 ve 2009 yıllarında çıkarılan kredi sicil affının bu dönemde de çıkarılmasını talep etmektedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Beko…

2.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, Türkiye İş Kurumu tarafından yürütülen Toplum Yararına Çalışma Programı’na ilişkin açıklaması

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda bilinen adıyla “Toplum Yararına Çalışma Programı” Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) aracılığıyla yürütülen bir geçici istihdam çalışmasıdır.

İŞKUR’a kayıtlı işsizler, dokuz ayı geçmemek üzere, çevre temizliği, ağaçlandırma, park, bahçe düzenlemesi, okullarda bakım, onarım, temizlik, vadi ve dere ıslahı, erozyon engelleme gibi işlerde çalışıyorlar. Son on yıla baktığımızda, toplam çalışan sayısının 2 milyona ulaştığını söyleyebiliriz.

TYP’lilerin en çok çalıştıkları yerler ise belediyeler ve okullar. Bu nedenle, TYP programlarında özellikle seçim öncesi dönemlerde çok ciddi bir artış yaşandığını görüyoruz. Bu program AKP tarafından bir siyasi rant aracı olarak kullanılmaktadır; bu durum kabul edilebilir değildir.

TYP’liler üç aylık, altı aylık, dokuz aylık geçici iş değil kalıcı iş istiyorlar, TYP’liler çalıştıkları kamu kurumlarının daimî işçisi olmak istiyorlar, TYP’liler kadrolu işçi olmak, güvenceli çalışmak istiyorlar, TYP’liler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şeker…

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’ı Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde yaptığı konuşmasından dolayı kutladığına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Strazburg’da gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nde, Marmara Belediyeler Birliği ve Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doçent Doktor Tahir Büyükakın’ı kongrede yaptığı konuşmasından dolayı kutluyorum.

Sayın Büyükakın toplantıda ülkesini şikâyet eden değil, ülkeyi bölmek isteyen dış güçlerin değirmenine su taşıyan değil, gerçekleri gizleyen ve saptıranların yüzüne karşı açık ve net ifadelerle ülke bekasını önceleyen konuşmasıyla gönüllerimizde yer etmiştir.

“Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın.” diyen Mehmet Akif’in torunu Başkan Tahir Büyükakın yaptığı konuşmayla yalana, iftiraya ve hayâsızca akına başvuranlara karşı millî duruşuyla soyadı gibi karşı akını başlatarak ikiyüzlü Avrupa’ya ders vermiştir.

İşte, millî duruş budur. İşte, vatan sevgisi budur. İşte, millet sevgisi budur.

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası vesilesiyle herkesi organ bağışında bulunmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde bulunduğumuz haftanın önemli bir yanı var. Bütün hafta boyunca bir insanın yapabileceği en önemli iyiliklerden biri olan organ bağışına çeşitli etkinliklerle dikkat çekilmeye çalışılacak. Organ bağışı konusunda Türkiye'de ilk sırada yer alan Bursa’nın bir milletvekili olarak bu duyarlılığın bütün ülkede artmasını diliyorum. Unutmayalım ki son nefesimizi verirken dahi organ bekleyen binlerce insanımıza hayat verebiliriz. Bu nedenle başta bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinden başlatmak üzere herkesi organ bağışında bulunmaya davet ediyorum.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2-8 Kasım tarihleri arası Lösemi Farkındalık Haftası kapsamında lösemi hastalığına dikkat çekmek için çeşitli etkinlik ve programlar yapılmaktadır. Halk arasında kan kanseri olarak da bilinen lösemi kandaki alyuvarların aşırı derecede çoğalmasıyla meydana gelen bir hastalıktır. Araştırmalara göre çocuk çağında kanser vakalarının yüzde 35’ini lösemi oluşturmaktadır. Ülkemizde her yıl 16 yaşın altında 1.200 ile 1.500 arasındaki çocuğa lösemi tanısı konulmakla beraber lösemi her yaşta görülebilmektedir. İyi bir tedavi ve moral desteğiyle yüzde 85’lere varan oranda iyileşme sağlanabilen bir hastalıktır. Lösemiden korunmak için sigara ve alkol kullanılmamalı, kanser yapıcı gıdalardan, bilinçsiz kullanılan ilaç ve kimyasallardan, radyasyon yayan cihazlardan uzak durmalıyız. Bu vesileyle, lösemi tedavisi gören tüm hastalarımıza Allah’tan acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, çiftçinin alın terinin karşılığını vermeyen Tarım ve Orman Bakanının, çiftçiyi üretimden soğutmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Süt üreticileri adına soruyorum: Tarım Bakanlığı çiftçiyi üzmeye, alın terinin karşılığını vermemeye, çiftçiyi üretimden soğutmaya devam ediyor. Hatta çiftçiyi kandırıyor. Nasıl mı? Yerel seçimler öncesi çiğ süt destekleme primi litre başına 10 kuruştan 25 kuruşa çıkarıldı. Hatta bunu müjde diye açıkladılar. Şimdiyse bütçede para yok gerekçesiyle yeniden 10 kuruşa düşürdüler. Hükûmet yandaşı olan herkese para buluyor, çiftçiye gelince yok diyorlar. Büyük küçük bütün şirketlerin borçları erteleniyor, yapılandırılıyor; çiftçiye gelince borçlar ertelenmiyor, yapılandırılmıyor, destekler geç ödeniyor. Her gün söyleye söyleye öğrendik ki hele şükür 2018 buzağı ve tohumluk destekleri ödenecekmiş. Peki, geç ödeme için çiftçiye ekstra bir ödeme yapmayı düşünüyor musunuz? Artık iyice belli oldu. Çiftçinin üretmemesini ve köyünü terk edip göç etmesini istiyorlar. Hâlbuki süt üretiminde düşüş var, sütte daha fazla destekleme yapmanız gerekirken siz destekleri keserek çiftçinin üretmesini engelliyorsunuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tutdere...

7.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman ilinin yol sorunlarının çözümü konusunda ne zaman harekete geçileceğini Ulaştırma ve Altyapı Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Adıyaman’ımızın doğuya açılan kapısı olan Nissibi Köprüsü’nün Adıyaman bağlantı yolunun 2 şeridi tamamen çökmüş ve şu anda kullanılamaz durumdadır. Şu anda yolun mevcut durumu trafik güvenliği için tehlike oluşturmaktadır.

Ayrıca, Gerger ilçemizin bağlantı yolunda da bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılamamıştır. Ben buradan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Adıyaman’ımızın bu yol sorunlarının çözümü konusunda ne zaman harekete geçeceksiniz? Adıyaman üvey evlat olmaktan ne zaman kurtulacak?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 7’nci Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’ne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Hafta sonu 7’nci Mersin Narenciye Festivali’nin açılışını gerçekleştirdik. Kentin tüm dinamikleriyle beraber görsel şölen havasında gerçekleşen Mersin Narenciye Festivali’nde 100 ton narenciye ürünü kullanılarak oluşturulan farklı figürler ilgiyle karşılandı. 25 ülkeden grupların katıldığı, birçok kurum ve kuruluşun stant açtığı festivalin Mersin narenciyesinin tanıtılmasına, daha kaliteli üretilmesine, daha fazla tüketilmesine ve yeni pazarların bulunmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.

2020 yılında Mersin’de düzenlenecek Uluslararası 14’üncü Turunçgil Kongresi’nin altyapısına katkı sağladığına inandığımız Narenciye Festivali’nin düzenlenmesinde emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor, bu güzel festivale yoğun ilgi gösteren hemşehrilerime selam ve muhabbetlerimi sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer...

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, siyasi iktidarın emeklilikte yaşa takılanların taleplerini dikkate alması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Emeklilikte yaşa takılanlar “Hakkımız, emeğimiz, alın terimiz için biriz, birlikteyiz, buradayız.” diyebilmek adına 6 Kasım 2019 Çarşamba, bugünden başlayarak 20.30’da ışıkları on dakika açıp kapatma eylemi yapacaklardır. EYT’lilere verilen sözler tutulmalıdır. Emeklilikte yaşa takılanların haklı ve kararlı mücadelesini destekliyoruz. Emeklilikte yaşa takılanlar gün ve primlerini ödedikleri hâlde sonradan yapılan değişiklikle mağduriyete uğramış kesimdir ve emeklilikte yaşa takılanların hakkı mutlak suretle verilmeli ve bu eylemleriyle siyasi iktidar taleplerini dikkate alarak gereğini yapmalıdır diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu…

10.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Milliyetçi Hareket Partisi olarak terör örgütlerine karşı sürdürülen mücadelenin yanında, bu mücadeleyi sekteye uğratanların karşısında olduklarına ilişkin açıklaması

TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, Türkiye, hedef ve eylem birliği içinde olan terör örgütüyle mücadele etmektedir. Bu mücadeleyi itibarsızlaştırma gayreti içinde olmak, mücadeleyi sulandırmak, mücadeleyi sürdüren kamu görevlilerini zan altında bırakmak kabul edilemez, edilmemelidir. Tamamı hukuk içinde olan, PKK/YPG ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle çok yönlü sürdürülen mücadelenin milletimizin vicdanını rahatsız edici kararlarla sulandırılması, makamı, pozisyonu, ismi ve sıfatı ne olursa olsun muhataplarını büyük vebalin altına sokmaktadır. Kırsalda başarılı operasyonlarıyla terör örgütü mensuplarına kök söktüren kahraman güvenlik güçlerimiz ve yurt içinde ve yurt dışında terör örgütü mensuplarına nefes aldırmayan devletimizin yetkili organları da takdiri hak etmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak terör örgütleriyle sürdürülen mücadelenin yanında, bu mücadeleyi sekteye uğratanların ise net bir şekilde karşısındayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kasap…

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya ilinde sağlık alanında yaşanılan sorunlara ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Kütahya Devlet Hastanesi… Pardon, devlet hastanemiz yok. Hastanemizde ameliyat ipliği bile yok. Sağlık Bilimleri Üniversitesine bağlanan eğitim ve araştırma hastanesi statüsündeki hastanede bir aya yakın zamandır MR cihazı yok, 2 hastanede de yok; hastalar 400 TL civarında bir ücretle özelde çektirmek zorunda kalıyorlar. Hastalar, devlet hastanesi olmadığı için civar illere gidiyor. Ameliyathanelerinde bazı ameliyat iplikleri bulunmadığı için özel hastaneden -zamanla- temin ediliyor. Emekli şehri, gariban şehri Kütahya’ya yazık oluyor. Sağlık Bakanlığı acaba uyuyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

12.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’na ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası. Organ bağışı hayat bağışıdır. Türkiye’de günde 26 hasta organ nakli olmadığı için yaşamını yitiriyor. Böbrek nakli bekleme listesinde ise 22 bin hasta var. Yani yaklaşık 50 bin hasta ya sistemin adaletine inanmıyor ya da organ bulacağından umutsuz. Öncelikle organ nakli sisteminin tamamıyla adaletli olduğu konusunda halkımız bilinçlendirilmelidir. Sağlık Bakanlığının bilgi sistemindeki sıraya göre nakil yapılır. “Organımı verirsem yarım insan olurum, kısa yaşarım.” düşüncesi yanlıştır. Aksine, bağışçılar sürekli kontrol altında tutulduğu için yaşam ömrü çok daha uzundur. Organ bağışı hayırların en güzelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, lojistik sektörü açısından Türkiye’nin önemli merkezlerinden olan Hatay ilinden Rusya ve Ukrayna’ya yük taşıyan tırların Kapıkule’den çıkışlarının sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatay, lojistik sektörü açısından Türkiye’nin önemli illerinden biridir. Hatay’da uluslararası yük taşımacılığı yapan 8 bin tır var. Bunların büyük bir çoğunluğu Rusya’ya yaş sebze ve meyve taşımacılığı yapıyor. 26 Aralık 2018 öncesine kadar bu araçlar Kapıkule Sınır Kapısı’nı kullanıyorlardı. Ancak, bu kapıdaki yoğunluğu azaltma gerekçesiyle bir karar alındı ve Rusya’ya, Ukrayna’ya yük taşıyan tırlar Hamzabeyli’ye yönlendirildi. Bu karar şoförlerimizi ve nakliyecilerimizi perişan ediyor çünkü Hamzabeyli’de gümrük içi düzensiz; pasaport bir tarafta, kantar diğer tarafta. Kapıkule’den on saatte çıkan aracın Hamzabeyli’den çıkma süresi elli saati buluyor. Bu durum taşınan yaş sebze ve meyveye de zarar veriyor. Her açıdan yanlış olan, her açıdan zarar oluşturan bu karardan bir an önce dönülmeli; bu araçların tekrar Kapıkule’den çıkışları acilen sağlanmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

14.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, şairlerin, yazarların ve düşünürlerin tarihin, toplumun ve olayların tercümanı olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şairler, yazarlar ve düşünürler tarihin, toplumun ve olayların tercümanıdır. Kemal Tahir şöyle diyor: “Bir memlekette insanlar namuslu olduklarıyla ayrıca övünüyorlarsa o memleketin hâli dumandır.” “İnsan bir kere tek başına kalmayagörsün, nerede olsa tek başınadır, meydan savaşında bile.” “Kadın güzel olmaya mecburdur ama bütün meziyeti bundan ibaret olmamalı.” “Maskaralık yaptığın sürece seni alkışlarlar, ciddi bir şey yaptığında kimse yüzüne bakmaz; yolunu ona göre seç.” “Bu dünyada alınıp satılan malların en eskimezi kadın eti, bir de yalan.” “Hürlüğün hiç aşınmayan iki ana dayanağı vardır; çile çekme gücü, azla yetinebilme alışkanlığı.” “Sanata en büyük sahtecilik, millî kalıplara yabancı özler doldurmakla olur.” “Tarihten kaçmak namustan, doğruluktan ve bilgiden kaçmaktır.” “Yığını anlamak, insanı anlamak değildir; böyle yapmak kendini aldatmaktır.”

BAŞKAN – Sayın Aycan…

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, lise ve üniversiteye giriş sınavlarının çocukların ve ailelerin kâbusu olmaya devam ettiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lise ve üniversiteye giriş sınavları çocukların ve ailelerin kâbusu olmaya devam etmektedir. Ortaokul ve liselerin ders kitapları, bilindiği gibi Bakanlık tarafından verilmektedir. Sorular, verilen kitapların müfredatına uygundur fakat soru formatları çok farklıdır. Dershaneler kapandı ama sorun çözülmedi ve daha pahalı çözümler üredi. Çocuklar mecburen farklı kitaplara, özel kurslara ve özel derslere yöneldiler. Böylece sınav harcamaları artmış durumdadır, ortalama yıllık maliyet 15 bin Türk lirası olmuştur. Bu, tam bir fırsat eşitsizliğidir. Aileler için sınavlar yıkım olmaktadır. Sorun çözülmemiştir. Kazanan, yayınevleri, özel kurslar, özel ders veren öğretmenler olmuş, dönen para daha da artmıştır. Köklü çözümler bekliyoruz. Sınav kâbusuna son vermek, meslek liselerine önem vermek ve teşvik etmek gibi köklü çözümler bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öçal…

16.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda dünya şampiyonu olan Busenaz Sürmeneli’yi, Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası’nda jimnastikte dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk sporcumuz İbrahim Çolak’ı, Dünya Askerî Oyunları’nda altın madalyanın sahibi olan Rıza Kayaalp’i ve karma dövüş sanatlarında dünya şampiyonu olan Furkan Yasir Yalçın’ı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Son günlerde millî sporcularımızın çeşitli dallarda kazandıkları altın madalyalarla şanlı bayrağımızı dalgalandırmaları göğsümüzü kabartmaktadır. Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda dünya şampiyonu olan millî sporcumuz Busenaz Sürmeneli’yi, Dünya Artistik Jimnastik Şampiyonası’nda altın madalya kazanarak jimnastikte dünya şampiyonluğuna ulaşan ilk Türk sporcumuz İbrahim Çolak’ı, Dünya Askerî Oyunları’nda altın madalyanın sahibi olan millî güreşçimiz Rıza Kayaalp’i, karma dövüş sporlarında dünya şampiyonu olan imam-hatipli hafız evladımız Furkan Yasir Yalçın’ı ve isimlerini sayamadığımız nice şampiyonlarımızı Gazi Meclisimizde tebrik ediyor, Mehmetçik’imizi unutmayarak şampiyonluklarını taçlandıran sporcularımızı alınlarından öpüyoruz.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

17.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 3 Kasım AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 17’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

3 Kasım 2002 tarihi ülkemiz için değişim, gelişim ve kalkınmanın miladı olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde “Her şey Türkiye için.” diyerek girdiğimiz ilk seçimlerde, aziz milletimizin teveccühüyle tek başına iktidar olan AK PARTİ’mizin iktidardaki 17’nci yılını kutluyorum.

“Biz, bu millete efendi olmaya değil hizmetkâr olmaya geldik.” anlayışıyla, eğitimden sağlığa, ulaştırmadan enerjiye, tarımdan sanayiye yaptığımız dev projelerle ülkemizin gücüne güç kattık, herkes tarafından imkânsız sayılan birçok projeyi hayata geçirdik ve geçirmeye devam ediyoruz. Milletimizden aldığımız güçle ülkemizi büyütmek, güçlendirmek, muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için gece gündüz demeden çalışmaya devam edeceğiz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız diyoruz. Dün olduğu gibi, bugün de aynı heyecan ve inançla bu kutlu davanın 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşacağına yürekten inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, TMO’ya Kamu İhale Kanunu’na tabi olmaksızın ithalat yetkisi verilmesinin tarıma bakışı ortaya koyduğuna ve çiftçilerimizi ithalatla terbiye etmekten ne zaman vazgeçileceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, TMO’ya Kamu İhale Kanunu’na tabi olmaksızın ithalat yetkisi vermek sarayın tarıma bakışını gösteriyor. TMO Genel Müdürü “Regülasyon görevimiz kapsamında yurt dışı tedarik yapıyoruz; bunu, Türkiye'nin ihtiyacı olduğundan ziyade ticaret için yapıyoruz.” diyor. 2019’da Cumhurbaşkanı kararıyla 100 bin ton kuru baklagil, 1 milyon ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç için vergiler sıfırlanmıştı; benim çiftçim tarlasındaki ürünü ne yapacağını düşünürken yapılmıştı bu. 2002’den bu yana, çiftçimizin ekmekten vazgeçtiği tarım arazisi toplamı 4 milyon hektarı geçmiş, 2 Trakya büyüklüğünde alanda tarımdan vazgeçilmiş. Sen bununla dertlenmeyeceksin, daha önce 193 değişiklik yaptığın Kamu İhale Kanunu’nda yeni istisnalar tanımlayacaksın. Bu nasıl iş? Kendi çiftçilerimizi ithalatla terbiye etmekten ne zaman vazgeçeceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

19.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, sendikal örgütlenmenin en temel anayasal hak olduğuna ve bu hakkı hiçbir gücün gasbedemeyeceğine, Samsun ili Kavak ilçesinde onur mücadelesi yürüten emekçileri selamladığına ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Fırsatçıların yaşanan ekonomik krizin faturasını emekçiye kestiği, çalışanların elindeki hakların her gün biraz daha tırpanlandığı bir dönemde verdikleri onur mücadelesiyle ülkemizin bütün emekçileri için âdeta bir Çoban Yıldızı olan Samsun’un Kavak ilçesindeki işçilerimizi milletimizin Meclisinden selamlıyorum. Bu işçilerimiz daha sağlıklı koşullarda çalışabilmek, insanca yaşayabilecekleri haklara kavuşabilmek için bir sendikaya üye olmuşlardı. Ancak işveren bu anayasal hakkı yok sayıp işçi kıyımına başladı. Yargı işçileri haklı bulunca işveren bu kez hukuksuz bir yolla fabrikanın kapısına kilit vurdu. Şimdi, bu işçilerimiz adaletsizliğin bitmesi, vicdanın galip gelmesi için ekmek kapılarının önünde hak ve adalet nöbeti tutuyorlar.

Sendikal örgütlenme en temel anayasal haktır, bu hakkı hiçbir güç gasbedemez diyor, Kavak ilçemizde onur mücadelesi yürüten emekçilerimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

20.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Çevre ve Şehircilik Bakanının Susurluk Çayı’nda devam eden balık ölümlerini durdurmak için neden önlem almadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinden geçen, Karacabey Boğazı’nda bulunan longoz ormanlarını besleyip Marmara Denizi’ne dökülen Susurluk Çayı’nda bu yıl da bir doğa katliamı yaşanmaktadır. Bu akarsuların beslediği longoz ormanları sonraki nesillere aktaracağımız ender bir tabiat harikasıdır. Tarımsal sulamanın da yapıldığı bu akarsuda hemen her yıl toplu balık ölümleri meydana gelmektedir. Bu arada balık avlayıp tüketen vatandaşlarımız da büyük tehlike altındadır. Ekonomik krizle boğuşan, hemen her gün bir intihar vakası yaşanan ülkemizde balıklar da mı acaba toplu intihar ettiler? Hâl böyleyken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı neden herhangi bir önlem almıyor? Gürsu Ovası’nın zehirlenmesine göz yumduğunuz gibi Mustafakemalpaşa ve Karacabey’i de mi zehirleyeceksiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

21.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Türkiye’nin ilk günlük Alevi gazetesi olarak yayın hayatına başlayan Bir Yol’un barış ve demokrasiden yana tavır alanların sesi olacağına ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün Türkiye basın tarihinde bir ilk yaşandı ve günlük ve yazılı basında “Bir Yol” adında bir Alevi gazetesi yayın hayatına başladı. Bir Yol gazetesi sadece Alevilerin değil, bütün muhaliflerin, barış ve demokrasiden yana tavır alanların, ezilenlerin, emekçilerin ve ötekilerin sesi olacaktır. Bütün dostları, demokratları, Alevileri bu gazeteyi desteklemeye davet ediyor, gazete emekçilerine başarılar diliyorum. Hak yardımcıları, Hızır yoldaşları olsun.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

22.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, öğretmenlerine değer vermeyen bir milletin yükselmesinin mümkün olmadığına ve atanamayan öğretmenlerin 24 Kasımda müjdeli haber beklediğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diyerek öğretmenlerimizin taşıdığı kutsal misyonu işaret etmiştir. Öğretmenlerine değer vermeyen bir milletin yükselmesi mümkün değildir. Milletimizi aydınlatan, evlatlarımızı geleceğe hazırlayan öğretmenlerimize gereken değeri vermek her şeyden önce millî bir sorumluluğun gereğidir. Henüz atanamayan öğretmenlerimiz 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde 60 bin atama müjdesi beklemektedir. Bir an önce öğrencileriyle buluşmak ve onları aydınlatmak için vazife almak isteyen öğretmenlerimize, bu 24 Kasımda inşallah güzel ve müjdeli bir haber bekliyoruz. Okulsuz, öğrencisiz, öğretmensiz hiçbir yer kalmasın.

Ülkemizin kalkınması ve geleceğe emin adımlarla yürüyebilmesi, her anlamda bilgili, şuurlu bireylerin yetişmesine bağlıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Bu da öğretmen eksiği olmayan, yapısal problemleri çözmüş bir eğitim sistemiyle mümkün olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

23.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, temel ihtiyaç maddelerine sürekli zam gelirken enflasyonun nasıl düştüğünü ve enflasyon oranı yüzde 8 ise vergi ve harçlara neden yüzde 22 zam yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

TÜİK iki gün önce ekim ayı ve yıllık enflasyon rakamlarını açıkladı. Enflasyon birkaç ay önce damat Berat Albayrak’ın işaret ettiği gibi yüzde 8’lere geriledi yani Sayın Bakan işaret edip oran belirliyor, TÜİK açıklıyor. İnanırsanız, yıllık enflasyon yüzde 8,55’e gerilemiş. Diğer taraftan, vatandaşın cebini ilgilendiren vergi, harç ve ceza oranlarını etkileyecek yeniden değerleme oranı ise yüzde 22,58 olarak açıklandı. Enflasyon yüzde 8’e düşerken vatandaşın vergi cezası yüzde 22 arttı.

Daha önce de söylediğimiz temel ihtiyaç maddelerine sürekli zam gelirken enflasyon nasıl düşüyor? Enflasyon oranı bu seviyede ise vergi ve harçlara neden yüzde 22 zam geliyor?

Bu oranların gerçeği yansıtmadığını, enflasyonun çok daha yüksek olduğunu, vatandaşın cebini ve mutfağını yaktığını beyan ederek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taytak…

24.- Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın, FETÖ’nün siyasi ayağının kırılması beklenirken Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’ın serbest kalmasının adalete olan inancı sarstığına ilişkin açıklaması

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, FETÖ’nün medya yapılanmasıyla ilgili, verilen kararla Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan tahliye edilmişlerdir. 3 Kasım 2019 günü, Zaman gazetesinin Twitter hesabından “Geri döneceğiz.” “tweet”lerinin atılması, “Kanun hükmünde kararname faciadır.” sözleriyle mağdur edebiyatı yapılması ve verilen tahliye kararları çok manidardır. Nazlı Ilıcak ve FETÖ’cü hain Savcı Zekeriya Öz kar topu oynasınlar, FETÖ paçavrası gazete geri dönsün diye mi kahraman Ömer Halis Demir 38 kurşun yemiş ve 251 kahramanımız şehit olmuştur? FETÖ’nün siyasi ayağı kırılsın diye beklerken bu hainlerin serbest kalması adalete olan inancımızı sarsmıştır. Bu yaşananlar kurumaya yüz tutan FETÖ bataklığının, yeni bir çaba içerisinde olduğunu göstermektedir. “Ben ahmakmışım.” diyenler, cambazlar, kriptolar mazlumlar üzerinden ortalıkta cirit atıyorlar. Bir an önce tedbir alınmalı, FETÖ terör örgütünün kökü kurutulmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Özer…

25.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya ili Finike ilçesinde mermer ocaklarına karşı mücadeleleriyle tanınan ve öldürülen Büyüknohutçu çiftinin mahkeme kararıyla kapattırdığı mermer ocağı için ÇED raporu yayımlandığına ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya’nın Finike ilçesinde mermer ocaklarıyla mücadele ederken yaşadıkları dağ evinde iki yıl önce öldürülen Ali Ulvi, Aysin Büyüknohutçu çiftini hatırlarsınız. Çevreci dostların mahkeme yoluyla kapattırdığı bir ocak vardı. Sahibi Bartu Mermer firması cinayetten dokuz ay sonra kapasite artışı ve kırma eleme tesisi projesi için başvuruda bulunmuş. Başvuruya ilişkin ÇED raporu çıktı. Rapora göre, kapasite artışı istenilen 66 hektarlık alanın tamamının orman arazisi olduğu, tahmini 4.800 adet kızılçam ağacı ile çeşitli bitki türlerinin olduğu, ayrıca bu alanda soyu tehlike altında olan alageyik gibi, kızıl akbaba gibi, Anadolu alası gibi 11 farklı türde canlının yaşamakta olduğu tespit edilmiştir.

Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü 12 Kasımda raporu inceleme toplantısı gerçekleştirecektir. Umarız “nato kafa, nato mermer” bir anlayışla devam edilmez. Takipte olacağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son olarak, Sayın Enginyurt…

26.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Ordu ili ve ilçelerindeki yol sorununun devam ettiğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, Ordu ili ve ilçelerinde yol sorunları yirmi yıldır çözümlenmeden had safhaya çıktı. Akkuş, Salman, Seferli, Aybastı, Gölköy arası ve en önemlisi Ulubey ilçemizden Sarpdere diye ifade edilen yolumuzda -24 köyü ilgilendiriyor- yirmi yılı aşkın zamandır “Ha bugün ha yarın” denilerek -buna Kumru-Akkuş yolu da dâhil olmak üzere- 1 metre mesafe katedilmemiştir. Her dönem söz verilmiş ama 1 metre yol yapılmamıştır. Bu yöre insanı Ordu’yu terk etmeyerek, göç etmeyerek Ordu ekonomisini ayakta tutuyor, köyümüze sahip çıkıyor. Biz de devlet olarak bu insanlarımıza sahip çıkalım. Bir an evvel bu yol çalışmalarını bitirelim diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi değerli Grup Başkan Vekillerimizin söz taleplerini karşılayacağız.

İlk söz İYİ PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekilimiz Sayın Türkkan’da.

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 6 Kasım Yükseköğretim Kurulunun kuruluşunun 38’inci yıl dönümü vesilesiyle üniversitelerimizin uluslararası seviyede rekabet edebilir bilim merkezlerine dönüştürülebilmesi için yasal ve idari düzenlemelerin yapılması gerektiğine, ülkemizde meydana gelen zehirlenmelerin gıda güvenliğinin sorgulanmasını zorunlu hâle getirdiğine, Hükûmeti vatandaşların sağlığı konusunda duyarlı olmaya davet ettiklerine, Ermeni soykırım tasarısının siyasi amaçlar uğruna uydurulan bir yalandan ibaret olduğuna ve Avrupa Birliği ülkelerinin eğer katliam arıyorlarsa kendi tarihlerine bakmaları gerektiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Yükseköğretim Kurulunun 38’inci kuruluş yıl dönümü. 6 Kasım 1981 tarihinde 12 Eylül darbesinin eseri olarak kurulan ve hâlâ en çok tartışılan kurumların başında gelen Yükseköğretim Kurulu için Kurulun başındaki isim Profesör Doktor Sayın Yekta Saraç da şu değerlendirmeyi yapıyor: “Yükseköğretim Kurulu 12 Eylülün mirası algısını taşıyor ancak bu, algının ötesine giden bir durum değil. Bugün geldiğimiz noktada YÖK, yükseköğretimde politikaları belirleyen ve uygulamaya koyan, projeler üreten bir kurum.” diyor Sayın Saraç.

Bizim bugünkü düşüncemiz, nicelik açısından çok üniversiteye sahip olmaktan daha önemlisi üniversitelerimizin nitelikli hâle getirilebilmesi ve bilimsel olarak güçlendirilmesidir. Bu doğrultuda, üniversitelerimiz siyasi ve ideolojik tartışmalardan kurtarılmalı ve üniversitelerimizi uluslararası seviyede rekabet edebilir bilim merkezlerine dönüştürmek için yasal ve idari düzenlemeler bir an önce gerçekleştirilmelidir. Yükseköğretim, akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verilebilirlik, katılımcılık, rekabet ve kalite ilkelerini esas olarak planlamalıdır.

Başta İstanbul olmak üzere ülkemizde birkaç gündür meydana gelen zehirlenmeler gıda güvenliğini iyice sorgulanma noktasına getirdi. Dün de gıda güvenliğinin araştırılmasıyla ilgili verdiğimiz grup önerisi iktidar partileri tarafından reddedilmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İstanbul’da 4 Kasım 2019 tarihi itibarıyla toplam 108 kişi zehirlenme şikâyetiyle sağlık tesislerine başvurdu ve bu kişilerin ıspanaktan zehirlendiği tespit edildi. Zehirlenme vakalarıyla ilgili açıklama yapan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü de ıspanak içindeki yabancı otların ve ottan kaynaklı yoğun miktarda atropin ve skopolamin tespit edildiğini kamuoyuna duyurdu. Müdürlük vatandaşlardan, ayrıca yeşil sebzeleri dikkatlice kontrol ederek yabancı otları ayırt etmelerini ve çok iyi temizledikten sonra tüketmelerini istedi. Burada yabancı otların ıspanağa karışmasına, üretim sürecindeki bir ihmalin veya denetim eksikliğinin mi yol açıp açmadığı konusunda da net bir açıklama yok maalesef. Şimdi soruyoruz: Bu kadar kontrol noktasından geçtikten sonra bu ürün nasıl mutfağa kadar girmiş ve tüketilmiş? Tüketici tabii ki dikkatli olacak ama bu kadar birbirine benzeyen ürünü tüketicinin fark etmesi mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Denetim noktasında ciddi sıkıntıların olduğu ortada. Hükûmeti bu konuda, denetim ve vatandaşlarımızın sağlığı konusunda daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Amerika’nın yüz dört yıl sonra birden aklına gelen söz Ermeni soykırım tasarısı, Ermeni diasporası ve ona destek veren evangelist çevrelerin yıllardır verdikleri uğraş sonucu ortaya çıkan ve tamamen siyasi amaçları uğruna uydurulan bir yalandır. Amerika ve soykırım zırvalarına çanak tutan Avrupa Birliği ülkeleri eğer katliam arıyorlarsa dönüm kendi tarihlerine bakmalılar. Çok değil, yirmi yedi yıl önceye gidersek 1992’de Hocalı katliamı var. Çocuk, kadın, hasta, yaşlı demeden 613 kişi Ermeniler tarafından dünyanın gözü önünde öldürüldüler, katledildiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Fransa’nın Cezayir’de katlettiği 1,5 milyon Müslümanı, İngiltere’nin Hindistan’daki katliamını, Almanların Yahudi katliamını, Sırpların Bosna katliamını, Amerika’nın Kızılderililere yaptığı ve Japonya’ya attığı atom bombası katliamını gelin konuşalım. Sözde soykırım iddialarını atanların yalanlarına bakıyorsunuz, ne bir tane adam akıllı belge var ne de katliamın simgesi olan toplu mezarlar. İddia ettikleri gibi 1,5 milyon adamın katledildiği topraklardan toplu mezar fışkırır arkadaşlar. Bırakın öyle mezar yerlerini, toplu mezar fışkırır eğer 1,5 milyon kişiyi katledip gömerseniz. Osmanlı Devleti Ermenilerle değil, terör örgütleriyle, Hınçaklar ve Taşnaklar gibi örgütlerle mücadele etmiştir, tıpkı bugünkü PKK ve YPG gibi. Türkiye Cumhuriyeti, Kürtlerle değil, bugün de hâlâ PKK’yla mücadele etmektedir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Bülbül’de.

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, ABD Temsilciler Meclisi’nin sözde Ermeni soykırımının tanınmasına ilişkin kararının ardından Almanya’daki Süryanilerin 1915 olaylarında Süryanilere soykırım yapıldığını iddia ederek anıt diktiğine, Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı eserine, Batı’nın Türkiye’ye, Türk milletine ittifak hâlinde saldırması durumunda her türlü birikimimizle mücadele edecek güçte olduğumuza, geleceğimizi ilgilendiren ve geçmişimizle alakalı iftiralar yığınıyla karşılaştığımız bir süreçte Türkiye’nin, Türk milletinin onurunun, gururunun her şekilde her yerde temsil edilmesinin herkesin üzerine düşen görev olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de dün itibarıyla ajanslara düşen bir haberden bahsederek konuşmama başlamak istiyorum.

Şimdi, Almanya’da bir belediyenin, bir belediye meclisinin vermiş olduğu kararla Almanya’da bir kentte, 1915 yılında Osmanlı sınırları içerisinde yaşayan Süryanilere soykırım yapıldığı iddiasıyla bir anma anıtı dikilmesi hususunda bir karar verilmiş ve bu anıt törenle açılmış. Bu anıtın tasarımına bakıldığı zaman ortaya çok farklı bir durum çıkmış oluyor. Burada hem bir sözde soykırım hatıralarını tazelerlerken, sözde soykırım anıtını dikerlerken, burada bir kılıç, bu kılıcın kabzasında bir hilal, bir yıldız ve o kılıcın ortadan böldüğü ve kanını akıttığı şey de haç olan bir tasarım yapılarak böyle bir anıt dikilmiş. Tabii, bu Almanya’nın küçük bir kentinde ortaya çıkan bir durum. Önemsemeli miyiz? Bence önemsemeliyiz. Çünkü Ermeni soykırım iddiaları, yalan ve iftiralarla dolu bu iddialar dünya çapında bu şekilde, küçük küçük birtakım hamlelerle başlatılmış ve bugün Amerika’da, nedenini çok iyi bildiğimiz, Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’na bir mukabele olmak üzere –işte nasıl bir arı kovanına çomak soktuysak- son derece siyasi, iftiralarla dolu bir şekilde, Amerikan Temsilciler Meclisinde tarihî bir birliktelikle böyle bir karar verilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu birlikteliğin meydana gelmiş olması, cumhuriyetçiler ile demokratlar arasında bu kadar ciddi bir birlikteliğin tarihî bir şekilde ortaya çıkmış olması Türkiye’nin -bu meselede- veya Osmanlı Devleti’nin haksızlığından değil, onların bilinçaltında yatan Türk’e ve İslam’a karşı yüzyıllardan beri beslemiş oldukları kinin tezahürüdür. Batı’yı anarken, anlatırken -mutlaka iyi taraflarını- toplumsal düşmanlıklar oluşturmayacak şekilde bir şuurla hareket etmemiz tabii ki doğru olanıdır. Ancak bu “Şark meselesi” denilen meseleyi ve devamlı Türkleri ve İslam’ı hakir gören, âdeta insan olarak görmeyen bu anlayışı da nesillerimize öğretmek, bugün yaşanılan hadiselere öz güvenle bakmak gerekmektedir.

Şimdi, Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” eserinde çok manidar bir kısım vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Osmanlı’nın son döneminde, Sevr Antlaşması görüşmeleri sırasında bir Fransız temsilcisinin, Clemenceau’nun ifadeleri aktarılmaktadır Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” eserinde. Burada, Türkleri bir medeniyet kurmaktan âciz bir millet olarak değerlendiren ve sadece ve sadece fetihleri yapıp, topraklar kazanıp arkasından da bu topraklara en ufak bir kazanç sağlamayan, medeni seviyesini yükseltemeyen ve oraları bırakmak zorunda kalan bir milletin tarihi olarak bu Türklerin tarihini değerlendirdiği bir alıntı bu kitapta bulunmaktadır. Burada acı olan bir taraf var. Fransız’ın bunu söylemesi beklenen şeydir, onlar demin ifade edildiği gibi, Anadolu topraklarında Taşnaklılara, Hınçaklılara Fransız üniformaları giydirip bizim masum insanlarımıza, Müslümanlara yapılan bir katliama göz göre göre göz yummuşlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ama bunun dışında kalkıp dünya çapında da sanki medeniyetin temsilcileriymiş gibi kendilerini lanse etmişlerdir. Bu, bizim onlarda görmeye alıştığımız bir tavırdır. Fakat bizim Meclisimizde, Meclis-i Mebusanımızda bugün eserleriyle kendisini bildiğimiz Rıza Tevfik Bölükbaşı, o zamanın Maarif Vekili, Sevr’e giden Osmanlı heyetinin bir temsilcisi çıkıyor diyor ki: “Clemenceau bizi bir hayli iyi haşladı. İler tutar yerimizi bırakmadı. Yerden göğe kadar hakkı vardı ya koca adamın. Fakat bizimkiler meram anlayacak takımdan mı? Elimize verilen sulh muahedesini hemen oracıkta imza edip işin içinden çıkacağımız yerde bir şey yapmadan dönüyoruz. Neymiş? Bir daha padişaha arz etmek lâzımmış yahut da nazırlar meclisinde görüşülmesi gerekirmiş. Bu da yetmiyormuş gibi Sadrazam Paşa, Allah selamet versin, ‘Bir de Âyan Meclisinin fikrini almaya mecburuz.’ demesin mi? Clemenceau'yu da beni de hafakanlar boğuyordu.” Bunu söyleyen, adı Türk olan bir vekil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunu söylediği yer de millî iradenin tecelligâhı olarak kabul edilen İstanbul’daki Meclis-i Mebusan. Bu millet bunları da gördü, bunları da yaşadı. Bunlar tarihe not edilmiş olan hususlardır.

Allah kimseyi bu Mecliste böyle bir teslimiyetin içerisine düşürmesin, böyle bir satılmışlığın içerisine düşürmesin. Batı bir şeyleri söylüyor diye, Batı bir şeyler konusunda Türkiye’ye, Türk milletine ittifak hâlinde saldırdığı anda “Efendim, çok güçlüler. Hepsi ağız birliği etmişçesine bize saldırılıyor.” anlayışı içerisinde psikolojik direncimizi kimse zedelemeye veya yıkmaya kalkmasın. Biz psikolojik olarak da tarihen de ve bugün her türlü birikimimizle bunlarla mücadele edecek güçteyiz. Biz diplomasimizle de Türkiye’nin bu noktada çaresiz olmadığını bu şekilde göstereceğiz Allah’ın izniyle.

Bu noktada, biz, Türkiye’de özellikle aydınlarımıza, akademisyenlerimize, Mecliste, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu temsil görevini yürütenlere bunları ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Toparlıyorum.

Hiçbir siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, bizim geleceğimizi ilgilendiren ve geçmişimizle alakalı iftiralar yığınıyla karşılaştığımız bu süreçte, herkesin fırsat kolladığı bu süreçte hepimizin üzerine düşen bir görev var. Bu da bu noktada kimseye fırsat vermemek ve Türkiye’nin, Türk milletinin onurunu, gururunu her şekilde, her yerde temsil etmektir.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Oluç’ta.

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 6 Kasım Yükseköğretim Kurulunun kuruluşunun 38’inci yıl dönümü vesilesiyle üniversitelerin bugünkü hâlinin darbecilerin bile tahayyülünde olmayan bir hâl olduğuna, rektörlerin atanıyor olmasının yürütmenin kontrolü altında bir üniversite hayatı, bir akademik hayat inşa edilmesine yol açtığına, özgür ve özerk üniversiteler için, bilimsel ve akademik çalışmalar için, üniversitelerin niteliğini, bilimsel eğitimin kalitesini artırmak için yapılan mücadelenin devam edeceğine, işsizlik nedeniyle öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen üniversite mezunu gençlerin mağduriyetine ve TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün 6 Kasım, Türkiye’deki çağdaş üniversite anlayışına karşı inşa edilen antidemokratik kurumlardan YÖK’ün kuruluş yıl dönümü. 12 Eylül askerî faşist darbesinin ürünü olarak 1981’de kurulan Yükseköğretim Kurulu, kurulduğu günden bugüne, üniversitelerin üretmesi gereken bilimin, özgür ve eleştirel düşüncenin üzerine bir karanlık gibi çöktü ve maalesef çökmeye de devam ediyor. Kurulduğundan bu yana YÖK her dönemde iktidarların aracı olarak işlev gördü ve bugün de yine YÖK, üniversitelerde iktidarın muhalif öğrenci ve akademisyen oluşumun karşı kullandığı bir aygıtına dönüşmüş durumda.

Bugün üniversitelerin getirildiği hâl, o gün darbecilerin bile tahayyülünde olmayan bir hâl aslında. İktidar, üniversiteler üzerinde YÖK tahakkümünün üzerine bir de YÖK’te tek adam rejiminin tahakkümünü kurmuş oldu. Biliyorsunuz, rektör seçimleri artık yok. Hâlihazırda rektörler seçim olmaksızın atanıyor ve bu durum da akademi üzerindeki baskıyı bir üst boyuta taşıdığı gibi, yürütmenin kontrolü altında bir üniversite hayatı, bir akademik hayat inşa edilmesine yol açıyor. Artık bilimin yuvası olması, eleştirinin yuvası olması gereken yerler, atanmış rektörlerin elinde iktidarın oyuncağı hâline gelmiş vaziyette. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında “Allah’ın lütfu” nitelemesiyle iktidar, YÖK üzerinden öğrenci ve akademisyen kıyımı başlattı ve bunu sürdürmeye de devam ediyor. Savunma bile almaksızın akademisyen ihraç usulü, bugün bir usul hâline geldi ve yerleşti. YÖK’ün yetkilerinin genişletildiği bu dönemde özgür ve bilimsel eğitim anlayışını savunan akademisyenler bu baskılardan elbette ki nasibini aldı. Yüzlerce akademisyen, iktidara muhalif olduğu için görevinden alındı, uzaklaştırıldı, birçok akademisyen de yurt dışına gitmeyi seçti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Uluslararası akademik alanda Türkiye’nin üniversitelerinin düştüğü durum da ne yazık ki YÖK’ün müsebbibi olduğu bir konudur çünkü YÖK’teki eleştirel ve bilimsel anlayışın gelişmemesi, uluslararası alanda akademik üniversitelerde de verimli ürün yaratılmasını engellemektedir. Bu durumda, bir kez daha, yıllar sonra -1981’den bugüne kadar- YÖK’e karşı bir mücadele sürdürüldü, özgür ve özerk üniversiteler mücadelesiydi, özgür, bilimsel ve akademik çalışmalar mücadelesiydi; üniversitelerin niteliğini, bilimsel eğitimin kalitesini artırma mücadelesiydi. Elbette ki bu mücadele bundan sonra da sürecek.

Üniversitelerden söz edince, elbette ki üniversitede okuyanların sorunları üzerine de bir iki cümle söylemek istiyorum. Bugün üniversiteden mezun olup da KYK borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 5 milyona ulaşmış vaziyette.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – 280 bin üniversite mezunu hakkındaysa yasal işlem başlatılmış vaziyette; yani, “yasal işlem” dediğimiz de, e-haciz, ödenmemesi durumunda icra işlemi yapılıyor. Öğreniminin sona ermesinin ardından ödenmeyen borçlara aylık yüzde 1,4 oranında gecikme faizi uygulanıyor; bu nedenle, geciken borcun, alınan kredinin 2 ya da 3 katına çıktığı zamanlar da oluyor.

Bugün gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 25’i aşmış vaziyette; son derece vahim bir tablo. Elbette Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı “Efendim, işsizlik olabilir. Her üniversite mezunu, iş sahibi olacak diye bir şey yok.” demişti ama her 4 öğrenciden, gençten 1’isinin işsiz olması gerçekten vahim bir tablo olduğunu gösteriyor.

Geçtiğimiz günlerde TÜİK, enflasyon oranını açıkladı. Bu verilere göre ekim ayında 418 tüketim maddesinden 289’unun fiyatında artış olduğu görünüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Şimdi, TÜİK rakamlarına göre aylık enflasyon 8,55 gözüküyor. Açıklanan enflasyon rakamları bir kez daha gösteriyor ki TÜİK’te kalem kimin elindeyse -yani iktidarın- hükmü de o belirliyor. Bu rakamlar gerçeği yansıtmıyor. Enflasyon rakamları ne olursa olsun sokağın enflasyonunun, gerçek enflasyonun, hayat pahalılığının yüzde 25 ile yüzde 30 arasında bir aralıkta cereyan ettiğini aslında herkes biliyor. Tüketici Fiyat Endeksi’nin Ekim 2019 rakamlarında ana harcama gruplarına baktığımızda, örneğin gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 22 görünüyor, konutta yüzde 15,8 görünüyor, ev eşyasında yüzde 23’e ulaşmış vaziyette, sağlıkta yüzde 18 civarında, ulaştırmada yüzde 11 gözüküyor. Sadece bu veriler bile aslında sokaktaki hayat pahalılığının TÜİK’in açıkladığı rakamla alakasının olmadığını bir kez daha gösteriyor. Zaten on iki aylık ortalamalara göre de baktığımızda enflasyon oranı yüzde 16,81 gözüküyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum.

Son bir yılda elektriğe toplamda yüzde 60,9; doğal gaza yüzde 52; akaryakıta yüzde 30; gıdaya yüzde 50; beyaz ete yüzde 40; süte ise yüzde 50 oranında zam yapıldı. Bu gerçekler, açıklanan enflasyon rakamının hayatla hiçbir alakasının olmadığını gösteriyor.

Şimdi, bir başka konu da -son olarak ona değinmek istiyorum- bu enflasyon rakamlarının ne kadar masabaşında ayarlandığını gösteren bir konudur. Yeniden değerleme oranı belirlendi 2020 için. 2020 yılından itibaren geçerli olmak üzere dava açma ücretleri, emlak vergisi, trafik harcı, cezası, pasaport harçları gibi birçok kalem yüzde 22,58 zamla karşı karşıya kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlıyoruz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, bu zamlar bile toplumun büyük kısmını etkileyecek, yaşamını zorlaştıracak olan oranlardadır. Bu oran bile aslında resmî olarak TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının gerçek olmadığını gösteren bir veridir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Özel’de.

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 6 Kasım Yükseköğretim Kurulunun kuruluşunun 38’inci yıl dönümüne, İstanbul ili Fatih ilçesinde cereyan eden 4 kardeşin toplu intihar olayının Adalet ve Kalkınma Partisinin gündeminde olmadığına, bu iktidarın yoksulluğa karşı kulak tıkamış göz görmez bir hâlde bulunmasına şahitlik etmekten utanır hâlde olunduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünyada şu anda gelişmiş ülkelere baktığınızda ya bakıyorsunuz başkanlık sistemi ya bakıyorsunuz yarı başkanlık sistemi.” ifadelerine, beyin göçünün dışarıya çoban göçünün içeriye olduğu bir Türkiye yaratıldığına, baca filtresi takılmayan termik santrallerin faaliyetinin durdurulması yönünde verilen ortak önergenin arkasında durulup durulmayacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

6 Kasım 1981, Yükseköğretim Kurumunun bir darbe kurumu olarak kurulduğu gün. Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara gelirken YÖK’ten kurtulmayı, YÖK’ü ortadan kaldırmayı taahhüt ediyordu. Aynı yüzde 10 seçim barajında olduğu gibi, seçim mevzuatında olduğu gibi darbe anayasasının etinden, sütünden, yününden yararlanmaya devam ediyorlar. YÖK, başkalarının elindeyken şikâyet edip YÖK’ü kontrolleri altına alınca eskisinden de beter bir hâle getirip partinin bir atama ve yönetme birimi hâline getiren Adalet ve Kalkınma Partisinin samimiyetsizliğini YÖK’ün kuruluş yıl dönümünde bir kez daha kayda geçirmek isterim.

Sayın Başkan, İstanbul Fatih’te 4 kişi toplu intihar etti. Sırf bu kadarı, bütün dünyada hangi ülkede yaşanırsa yaşansın hayatı durdurur, toplu intihar ama bu 4’ü kardeş. Bu 4 kardeşin -48 ile 60 yaş arasındalar- 1’i müzik öğretmeni, 1’i kurye, 2’si işsiz. İki aydır birlikte yaşadıkları evin elektriğini ödeyemiyorlar, ölüyorlar, ölümlerinden iki saat sonra BEDAŞ denen kurum gelip elektrikleri kesiyor cenaze evinde ve emin oldukları bir şey var -o kadar garibanlar ki ölümleri dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir yönüyle bütün ülkeyi sarsacakken- “Bizi 4 tane kedi yavrusu gibi gidip gömerler, kimsenin haberi olmaz.” diye bir de kapıya “İçeride siyanür var, dikkat edin, polise haber verin.” yazmışlar ki hiç olmazsa ölümlerinden birileri haberdar olsun. 2019 Türkiyesi, ey Adalet ve Kalkınma Partisi, ey Türkiye Büyük Millet Meclisi, 4 kardeş toplu intihar ediyor; gerekçeleri yoksulluk, gerekçeleri geçinememek, gerekçeleri açlık, gerekçeleri işsizlik ve hâlen daha üzerinde yemin ettiğimiz Anayasa, bu devletin sosyal bir hukuk devleti olduğunu yazıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Zenginler daha zengin oluyor, yandaşlar daha yandaş oluyor. İhalenin kime verileceğine ülkeyi yöneten tek adam karar veriyor. Helikopterle İstanbul’un üstünde gezip kupon arsayı zenginlere üçleştiriyor, beşleştiriyor, dağıtıyor ama 4 kardeş açlıktan, yoksulluktan, icra altındaki maaşlarını alamamaktan intihar ediyorlar ve bu intiharlar bu ülkede gündemi sarsmıyor, bakanın gündeminde yok, Cumhurbaşkanının gündeminde yok, Adalet ve Kalkınma Partisinin gündeminde yok. Bu ülkede yaşamaktan, bu ülkede siyaset yapmaktan, bu ülkede hâlen daha iktidarda olup bu iktidarın bu yoksulluğa karşı bu kadar kulak tıkamış, göz görmez bir hâlde bulunmasına şahitlik etmekten dahi insan utanır hâldedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu utancı Cumhuriyet Halk Partisi olarak paylaşıyoruz.

Sayın Başkan, bir yandan da ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan televizyonların karşısına çıkıyor ve şunu söylüyor: “Bakın, biz sistemi değiştirdik.” diyor -16 Nisandaki rejime kasteden Anayasa değişikliğini söyleyerek- ve “Gelişmiş ülkelere bakıyorsunuz ya başkanlık, ya yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor.” diyor. İnsan hani inansa, itimat etse, bildiğini unutsa, okuduğunu, gördüğünü unutsa, rakamlara değil de duyduğuna itimat etse sanacaksınız ki doğru. Sayın milletimiz, değerli halkımız, vallahi de yalan, billahi de yalan. Kime inanacaksınız? Bütün dünyanın, bizim de üyesi olduğumuz Birleşmiş Milletler var. Birleşmiş Milletler bunu millî gelire göre sıralıyor, İnsani Gelişmişlik Endeksi’ne göre… Neye göre sıralarsa sıralasın bakın, 2018 –daha yeni veri yok; 2019’dayız- ilk 10 sıradaki ülke, insani gelişmişlikte herkes bunu kabul ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Millî gelire bakarsanız da durum farklı değil. 1’inci sırada Norveç, 2’nci sırada İsviçre, 3’üncü sırada Avusturya, 4’üncü sırada İrlanda, 5’inci sırada Almanya, 6’ncı sırada İzlanda, 7’nci sırada İsveç, 8’inci sırada Singapur, 9’uncu sırada Hollanda, 10’uncu sırada Danimarka; parlamenter sistem. 10’da 10!

Bir de kötülere bakalım mı? 180’inci sırada Mozambik, yarı başkanlık, 181’inci sırada Liberya başkanlık, Mali yarı başkanlık, Burkina Faso yarı başkanlık, 184’üncü sırada Sierra Leone başkanlık, Burundi başkanlık, Çad başkanlık, Güney Sudan başkanlık, Orta Afrika Cumhuriyeti başkanlık, Nijer yarı başkanlık.

Milletten korkmuyor musunuz? Allah’tan korkmuyor musunuz? Söz, yalan bitmeden doğru konuşmuyor musunuz? Çıkın yalanlayın. Cumhurbaşkanınız desin ki “Dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi…” Ya, neye bakıp söylüyorsun, hangi veriyle?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve sonuç şu: Bir gerçek var, memleketten 137 bin genç gitmiş. Nereye gidiyorlar? Parlamenter sistemle yönetilen gelişmiş ülkelere. Kim gidiyor? Doktor gidiyor, mühendis gidiyor, eczacı gidiyor, işletmeci gidiyor, öğretmen gidiyor, 138 bin kişi gidiyor ama -ihracat ithalat dengesine bak- 155 bin geliyor. Ne geliyor? Afgan çoban geliyor, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar) Yazıklar olsun! 2019 Türkiyesini, beyin göçünün dışarıya olduğu, içeriye çoban göçünün olduğu bir ülke hâline getirdiniz ve kendi evlatlarımız intihar ediyorlar.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yazıklar olsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yazıklar olsun! Kabul etmek mümkün değil.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yalan, ayıptır ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım, son sözüm, tam da denk geldi, Sayın Mehmet Muş’un burada olması güzel.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Mehmet Muş, Sayın Doğan Kubat, Özgür Özel, Erkan Akçay hepimize meydan okuyan bir işle karşı karşıyayız. Allah’tan, Mehmet Muş’un da bu konuda kendini bağlayan ifadeleri var. Bir 45’inci madde var. Türkiye'de 15 tane termik santral var. 2013’ten beri filtre takmaları lazım; Soma’yı zehirliyorlar, Elbistan’ı zehirliyorlar, Kütahya’yı zehirliyorlar, Zonguldak’ı, Muğla’yı, Bursa’yı zehirliyorlar. Geçen sene bir baktık bir kez daha iki yıl daha zehirlesinler diye bir kanun geldi buraya. Doğan Bey’in katkısıyla, Erkan Bey’in katkısıyla, Halkların Demokratik Partisinden Fatma Kurtulan’ın gayretleriyle ortak önerge yaptık -bu sonuncu uzatmaydı- dedik ki: “Böyle şey olmaz, filtreyi takmadıysa faaliyeti durdurulacak.” Altına hep beraber imza attık, ardından da söz aldık.

Alınan sözleri de teker teker, parti parti söylemek lazım İYİ PARTİ’den Tuba Vural Hanım, diyor ki: “Doğru iş yaptık, süre uzatılmamalıdır, zehirleyemezler, taksınlar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AK PARTİ Kayseri Milletvekili Sanayi Komisyonu Başkanı Mustafa Elitaş diyor ki: “5 parti uzlaşmış, bu şekilde zehirlemeye biz de rıza göstermeyiz. Önergeyi doğru buluyoruz, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.”

Sayın Erkan Akçay, durumu özetledikten sonra Zonguldak, Soma vurgusu yapıp önergedeki imzasına sahip çıkıyor.

Doğan Kubat, zaten önergenin yazılmasına katkı sağlayan kişi ve hep birlikte çekiyoruz.

O sırada söz alıyorum ve diyorum ki: “Burada bir -tutanaklardan aynen okuyorum, 2014- şüphe var. Bu şüphe, seçimden önce buralarda rahatsızlık yaratıp da sıkıntı olmasın diye bunun çekilip seçimden sonra yeniden getirilebileceği konusunda. Buradan söylüyoruz bir gün olur da...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Çünkü biz burada rektör atamaları önergesini de hep birlikte çıkardık. Ardından OHAL KHK'siyle düzenlediniz. Herkesin sözü söz mü? Bundan sonra böyle bir düzenleme yapılmayacak değil mi? Zehir solumak zorunda kimse bırakılmayacak diye bu Parlamento iradesini herkes saysın. Sakın ha sakın, bu şirketler, 2019'un sonunda buraya bir tane daha önerge getirip iki yıl daha uzatma almasınlar.”

Konu sorulduğunda, Sayın Mehmet Muş da yazın yapılan bir müzakerede Afşin Elbistan’la ilgili bir düzenlemenin buna ait olduğu iddia edilince açıkça söz alıyor ve diyor ki: “Böyle bir şey mümkün değil. Eğer böyle bir sonuç doğuracaksa, bunu ispatlarlarsa iktidar partisi grubu olarak buradayız, gerekeni yaparız, gerekirse özel kanun teklifi vermeye hazırız. Böyle bir görüş gelsin, biz bu anlamda AK PARTİ Grubu olarak gerekli düzenlemeyi yaparız. Uzatma yapılmadı, bundan sonra yapılmayacak.” Tutanak altında hepsi, hepsi burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonuna cuma akşamı ikiyi bırakın, bir de bir yıl geçti, üç yıllık uzatma geldi. O kudretli şirketler –bizim milletvekilleri hazırlayacak ya bu kanunları, öyle bir milletvekili yok burada- saraydaki kimleri ikna ettilerse bizden güçlü, sizin iradenizden güçlü, Grup Başkan Vekillerinizden güçlü, Grup Başkan Vekillerimizin imzasından güçlü, hepimizden güçlü, üç yıllık uzatma almışlar.

Şimdi, Erkan Akçay, Özgür Özel, Fatma Kurtulan, İYİ PARTİ’li Lütfü Türkkan ve Mehmet Muş, Meclisin namusunu koruyacak mıyız, milletin ciğerini koruyacak mıyız? Bu KOAH hastalığını, kanseri artıran ve yedi yıldır kollanan firmalara karşı, Meclis, iradesini koruyacak mı? Yukarıdaki torba yasaya tepeden atan ele direnebilecek misiniz? İşte, Meclisin namusunu koruma zamanı. Hodri meydan! Biz buradayız, sözümüzün arkasındayız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, AK PARTİ Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Muş’ta.

31.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Adalet ve Kalkınma Partisine yönelik suçlamaları reddettiklerine, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve Türkiye’nin yönetilmesiyle, sistemiyle alakalı eleştirilerden çok önerilerin sunulup milletle paylaşılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisindeki değerli arkadaşlarımı ben de sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.

Şunu ifade etmek isterim: Sürekli bir suçlama psikolojisiyle partimize yönelik ortaya konulan suçlamaları kabul etmiyorum, bunları reddettiğimizi ifade ederim.

“Efendim, helikopterle dolaşıp; şu kupon arsa kimin, bu kupon arsa bizim; şunu şuraya verelim, bunu buraya verelim.” gibi bir tavrımız bizim asla ve asla olmaz.

İnsan her şeyi kendisi gibi bilir, herkesi kendisi gibi tanır. Her yapanı, her işlem yapanı, her ortaya çıkan gelişmeyi kendi zihin dünyasıyla okur. Bizim zihin dünyamızda böyle bir şey yok. Bizim zihin dünyamızda millete hizmet etmek var. Zaten bir iktidar, şimdiye kadar milletten iktidar etme yetkisi almışsa, ortaya koymuş olduğu icraatlar ve uygulamalar millet tarafından tasdik edildiği içindir. Öncelikle bunun altını çizmek isterim.

İkinci konu: Israrla ve sürekli, bakın, biz sistemle alakalı: “Efendim, parlamenter ülkeler şunlarla yönetiliyor. 150 bin genç buradan gitmiş. Buradaki sistem başkanlığa geçtiği için bunlar buradan göç etmişler. Efendim, parlamenter sistemle yönetilen ülkelere gitmişler. Başkanlıkla yönetilenler şöyle kötü, parlamenter sistemle yönetilenler böyle iyi.”

Size daha önce de söyledik, şimdi, burası karar alma organı değil mi? Türkiye’nin yönetilmesiyle alakalı, sistemiyle alakalı; Anayasa’sını, yasasını yapan yer burası değil mi? O zaman siz önerinizi sunun, ne göreceksiniz, Meclisteki hangi onayı alacaksanız, milletle paylaşın çalışmanızı. Ortada hiçbir şey yok, ikide bir: “Parlamenterler şunlar, başkanlıklar şunlar; başkanlıklar kötü, parlamenterler çok iyi.” Elde var mı bir şey? Elde bir şey yok. Sorsanız, toplumsal mutabakat arıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ortaya bir şey koyarsınız, bir taslak sunarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dersiniz ki çalışmamız bu, ondan sonra milletten ne kadar destek alacağınızı görürsünüz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Tabii, attılar cebe…

METİN YAVUZ (Aydın) – Dinlesene sen ya, dinlesene!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Özgür Bey, müdahale etsenize, çok ayıp.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir şey yok.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi ısrarla bunu tekrarlamanın manası yok. Elde bir şey yok, bakın, elde hiçbir şey yok; olsa, getirirsin, bunu kamuoyuyla paylaşırsın. Getiremiyorlar. Biz bu sistemi getirdik, buradan geçti, millete götürdük, yüzde 52 destek aldı. Madem sizin iddianıza göre yüzde 30 destek var, o zaman getirin parlamentodan geçirin, götürürsünüz halka, halktan buna destek alırsınız, değiştirirsiniz. Ya, sürekli, aynı, kısır döngü içerisindeki tartışmaların içerisinde bulunmaktan hakikaten üzüntü duyuyorum ama size bir tavsiyede bulunuyorum, bir akıl da veriyorum: Bu işin yöntemi budur, buyurun, çıkın, yapın o zaman. Bir ana muhalefet düşünebiliyor musunuz, sürekli aynı yerde sayıp duruyor? Türkiye ilerliyor arkadaşlar, varsa iddianız yazacaksınız, getireceksiniz, vereceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ne yazdığınızı millet görecek, ortaya ne koyduğunuzu millet görecek yoksa bunun haricinde yaptığınız bütün açıklamalar lafügüzaftır, hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Plan ve Bütçede bir değişiklik yapılmış, bir düzenleme yapılmış, şirketler gelmişler, dayatmışlar, dayatma neticesinde buraya bir tane önerge koymuşlar. Şimdi, arkadaşlar, biz şirketlerin dayatmalarına boyun eğmedik şimdiye kadar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neye eğdiniz o zaman?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Boyun eğmedik şimdiye kadar. Sizi biraz Türkiye'nin, ülkenin meseleleriyle alakalı, neyin nasıl yapıldığını, işlemlerin, ülkenin nasıl yönetildiğiyle alakalı gerçekten, samimiyetle kafa yormaya davet ediyorum. “Şirketler çok güçlü, her şeyi yaptırıyorlar…” Bize yaptıramazlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ee, yaptırmışlar.

BAŞKAN – Karşılıklı olmasın Sayın Muş.

Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın, biz, şirketler istedi diye bir şey yapmayız arkadaşlar, bunu bir kere aklınıza sokun, unutmayın bunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bir diğer konu: Burada bir düzenleme yapıyoruz. Düzenlemenin içerisindeki bir maddeyle alakalı Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili “Bu, santrallerin süresini uzatacak.” diyor. Diyorum ki: “Bak, o maddede santrallerin bu yükümlülüklerini yerine getirmesiyle alakalı bir hüküm yok.” Israrla “Var.” diyor. “Yok. Bak, bu düzenleme böyle geçsin, eğer bu düzenlemeyle beraber bunların süresi uzarsa özel düzenleme yapar geri alırız.” dedim; inandıramıyoruz yani yapılan düzenlemenin bunlarla alakalı bir düzenleme olmadığına milletvekilini inandıramıyoruz. O ifadelerim, kullandığım ifadeler, buradaki düzenlemede bu santrallerin yükümlülüklerinin uzatımıyla alakalı herhangi bir hükmün olmadığını açıklamak.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Varsa da iptal ederim.” diyorsun “Uzatma vermedik, vermeyeceğiz.” diyorsun.

BAŞKAN – Karşılıklı olmasın.

Devam edin.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Eğer bu kanun geçer, burada bir uzatım ortaya çıkarsa -o iddia ettikleri maddeyle alakalı böyle bir şey olmadığı ortaya çıktı- o zaman da diyorum ki: İddia ettiğiniz gibi özel düzenleme yaparız, o maddeyi geri alırız. Söylediklerim bunlar değerli arkadaşlar. Dolayısıyla sözlerimi lütfen çarpıtmayın.

Genel Kurula teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, birleşime on dakika ara veriyorum. Grup Başkan Vekillerini odama bekliyorum.

Kapanma Saati: 15.24

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.38

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, kamuda hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlığı sağlamak üzere uluslararası standartlarla uyumlu denetimler yapmayı, TBMM adına denetim ve inceleme yaparak kamuoyuna raporlar sunmayı görev edinen Sayıştay Başkanlığının bu iş ve işlemleriyle ilgili sürecin analiz edilmesi, raporların kamu yararı gözetilerek incelenmesi, raporlarda yer bulan kurum ve kuruluşların hukuka ve kanunlara aykırı eylemlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/11/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Lütfü Türkkan tarafından, kamuda hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlığı sağlamak üzere uluslararası standartlarla uyumlu denetimler yapmayı, TBMM adına denetim ve inceleme yaparak kamuoyuna raporlar sunmayı görev edinen Sayıştay Başkanlığının bu iş ve işlemleriyle ilgili sürecin analiz edilmesi, raporların kamu yararı gözetilerek incelenmesi, raporlarda yer bulan kurum ve kuruluşların hukuka ve kanunlara aykırı eylemlerinin araştırılması amacıyla 6/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/11/2019 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan.

Süremiz beş dakika Sayın Türkkan.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayıştay raporlarının kamu yararı gözetilerek incelenmesi, raporlarda yer bulan kurum ve kuruluşların hukuka ve kanunlara aykırı eylemlerinin araştırılması amacıyla verdiğimiz Meclis araştırması önergesi hakkında söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Parlamenter demokrasilerde bütçe hakkı, halkın parlamentolar aracılığıyla kamu gelir ve giderlerini belirleme hakkıdır. Milletimiz bütçe hakkının kullanılmasını seçimle milletvekillilerine ve milletvekilleri de kuvvetler ayrılığının gereği olarak iktidara devrederler. İktidara verilen bütçe kullanma yetkisinin verilen yetki dâhilinde kullanılıp kullanılmadığının denetlemesi ise milleti temsile yetkili olan Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Ancak bütçe uygulamalarının denetlenmesinin uzmanlık gerektiren bir iş olması nedeniyle bu görev Anayasa’mızla Sayıştaya verilmiştir. Peki, yetim hakkının teslim edildiği, milletimizin alın terine sahip çıkacak olan yüce Meclisimiz emanete ne derece sahip çıkıyor?

İnanın ki ülke ekonomisi için Sayıştay raporları Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak’ın sunumlarından bile çok daha değerli. Unutmayınız ki yüce Gazi Meclisimizin 2 tane asli görevi var; yasama ve denetim. Türk milleti, sahip çıkalım diye bizlere kamu kaynaklarını emanet etti. Peki, bizler Mecliste bu kamu kaynaklarını ne kadar denetleyebiliyoruz? Bütçe üzerinde bizim denetim yapmamızı sağlayan kurum Sayıştay fakat Sayıştay çok ciddi denetim alanına sahipken son on yedi yılda üst üste yapılan değişikliklerle etkisi azaldı, denetleme yetkileri giderek elinden alındı.

Üzülerek ifade ediyorum ki Sayıştayı denetim yapamaz hâle getirdiniz. Gece yarısı çıkarılan kanunlarla, kanun hükmünde kararnamelerle birçok bütçe harcamasını Sayıştay denetimi dışına çıkardınız. Avrupa Birliği mevzuatına göre, uyum amacıyla yeni baştan düzenlenen 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 8’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında “Kamu idarelerinin hesapları, muhasebe yetkilileri tarafından hazırlanarak üst yöneticiler veya görevlendirdiği harcama yetkilileri ile muhasebe yetkilileri tarafından denetime hazır bekletilir veya Sayıştayın bildireceği yere gönderilir.” deniliyor. Sorumluların hesap vermeleri düzenleniyor burada fakat bu hesapların denetlenip yargılanmasıyla ilgili olarak bu defa herhangi bir düzenleme yapılmamış. Hâlbuki Anayasa’nın 160’ıncı maddesi gereğince, yeni kanunda da sorumluların hesaplarının yargılanmasıyla ilgili düzenlemeler yapılması gerekiyor. Bu, 160’ıncı maddede var, diyor ki: “Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.” Böyle olması gerekiyor. Bu husus göz ardı edilmiş olmakla, Sayıştay anayasal görevini de yapamaz hâle gelmiştir. Mevcut uygulamada sorumlular Sayıştaya hesap vermeye hazır oldukları hâlde Sayıştay bu hesapları yargılayamıyor.

O ciddiye almadığınız raporların bir de maliyet boyutu var. Yani yetimin hakkının, milletin alın terinin nereye ve kimlere harcandığını kuruşu kuruşuna belirten raporlar için yine milletin alın terinden para harcanıyor. Örneğin, 2015 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisine 75 tane rapor sunulmuş, Sayıştay 186 milyon liralık bütçeyle 75 rapor teslim etmiş Meclise. Tabii, Sayıştay raporlarındaki usulsüzlük ve vurgunların boyutuna baktığımızda, kimileriniz için para bile değil bu 186 milyon lira. 2016 yılında 257 rapor, 2017 yılında 195 rapor ve 2018 yılında ise 189 rapor Meclise teslim edilmiş.

Bu raporları Meclise bugüne kadar getirmediniz, getirmemekte de ısrar ediyorsunuz. Sayıştay raporlarını milletten saklıyorsunuz. Ortaya çıkanlara da herhangi bir idari ve adli bir inceleme, bir soruşturma da yapmıyorsunuz. Bu, devleti çürümeye terk etmek demektir. Bu iktidar denetlenmekten korktuğu için kendisini kurtarır gibi gözükse de aslında devleti çürümeye itiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Çürümüşlüklerimizden örnek vermek gerekirse, AK PARTİ iktidarları döneminde yandaş şirketlere rant aktarma aracı olan kamu ihaleleriyle ilgili oynanan oyunlar Sayıştay denetim raporlarında tek tek anlatıldı. Bu raporlarda, bu raporların içinde, olmayan konserlerden tutun, yapılmayan geziler var, yenmeyen pilav üstü dönerler var, olmayan hastalara kadar, ödenen her kuruşun hesabı tek tek bu raporlarda ortaya döküldü.

Ben konuşmayı yaparken bazı arkadaşların kızdığını veya sıkıldığını tahmin edebiliyorum. Çünkü suçluları ve suç ortaklarını sizler de benim gibi biliyorsunuz. Hatta o raporlarda yer alan usulsüzlüklerin başında olan isimlerin bazıları şu an Genel Kurulda olmasalar bile aranızda, vekil olan arkadaşlarımız da var. Peki, nasıl oluyor da bu kadar pişkince davranmaya devam ediyoruz? Şöyle: Sizler için Sayıştay raporları hiçbir sonucu olmayan raporlar, o hâle getirildi. Denetlenebileceğini bile bile yapılan yolsuzlukların, usulsüzlüklerin görünen kısmıdır Sayıştay raporları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Buz dağının görünmeyen tarafının keyfini çıkaranlar için kalan kısmını gösteren raporlardan neden korkuyorsunuz bilmiyorum. Zaten kamuya açıklanan onca rezil duruma rağmen görevden alınan, yargılanan, ceza verilen hiç kimse yok bugüne kadar. Bu böyle gitmez, gitmemeli.

İYİ PARTİ olarak önerimiz, Sayıştay raporlarını görüşmek üzere bir komisyon kurulmasıdır. Daha da ötesi, Yüce Divan gibi bir mekanizmayla tüyü bitmemiş yetim hakkını yiyen sorumsuz sorumluların adalete hesap vermelerini sağlayan bir yapı devreye alınmalıdır. “Sayıştay mahkeme değil.” derseniz de bal gibi yüksek mahkemedir Sayıştay, mali denetleme mekanizmasıdır. Denetim mekanizması olarak düzenlenmiştir, denetim mahkemesi olarak düzenlenmiştir.

Milletimiz şundan emin olsun ki utanmazlara, korkaklara, haramzadelere İYİ PARTİ olarak nefes dahi aldırmamaya, gücünü cesaretten alan bir parti olarak Sayıştayın daha etkin ve hesap verilebilir bir kurum olması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Grup önerimize destek vermenizi diliyor, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Batman Milletvekilimiz Necdet İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın İpekyüz.

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, Sayıştay, Meclisin aslında bir mali organı gibi, bizim adımıza, Meclis adına, Türkiye adına denetlemeler yapmak üzere görevlendirilen bir kurum.

Geçen yılki bütçe görüşmelerinde, katılan muhalefet partileri bile Sayıştayın raporlarını aslında olumlu gördüler ve bu raporların -az önce sayın hatibin, önergeyi verenlerin dile getirdiği gibi- sorgulanması, denetlenmesi konusunda sıkıntılar olmasına rağmen rapor iyi bir rapordu. Peki, bu raporu muhalefet destekleyince ne oldu? Bu raporu hazırlayan kurumun Başkan Yardımcısını görevden aldılar. Nasıl görevden aldılar? Çünkü, Türkiye’de bir kurum iktidarın çıkarına, söylemine, tekçi anlayışına ters bir şey söylerse sorumlusu değiştirilir. Nasıl ki TÜİK’te enflasyondan sorumlu yöneticiyi görevden almak gerekiyorsa, nasıl ki Merkez Bankasındaki sorumluyu görevden almak gerekiyorsa Sayıştayda da raporu hazırlayan Başkan Yardımcısını görevden aldılar. Ne oldu? Artık orada çalışanlar nereye gideceklerini, nasıl denetim yapacaklarını şaşırdılar ve daha çok yönlendirildiler ve hesaplarına gelince itibarsız sonuçlar çıkardılar, hesaplarına gelmeyince de rastgele şeyler çıkarmaya başladılar. Bunun yanında, orada çok dürüst bir şekilde çalışıp rapor hazırlayanlar da var.

Arkadaşlar, şu anda yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, Sayıştaya belediyelerin çoğunluğu faaliyet raporlarını bildirmiyor.

Bakın, biz burada kaç kez sorduk, yazılı soru önergesi verdik; şehir hastanelerinin sözleşmesini Sayıştay alamıyor. Böyle bir şey olur mu ya? Sayıştay şehir hastanelerinin sözleşmesini alamıyor. Şehir hastanesiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor, yine bilgi yok.

Gelelim, Sayıştay bu belediyelere giderken ne yapıyor? Arkadaşlar, Demokratik Bölgeler Partisinin 95 belediyesine kayyum geldi. Bizim arkadaşlarımız orayı bıraktıklarında birçoğunda para vardı, borç yoktu. Ne oldu? Daha sonra milyonlarca lira borç çıktı. Ve neydi? Örneğin, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine atanan kayyum 4 kez makam katını düzenlemeye kalktı. Milyonlarca lira para. 100 milyon küsur lira çerez parası, tonlarca tatlı, baklava parası, yemek parası… Buradan hangi bakan, hangi kamu yöneticisi gitse Mardin’de milyonlarca lira para harcanmış. Mardin’de ağırlanabilecek otel yok, yemek yenilecek yer yok, 2 binlerle, 3 binlerle, 4 binlerle, toplu yemek yenildiği ifade edildi.

Bize gelince Sayıştay raporlarını bize yönelik baskı için kullanıyorsunuz, bizim açığa çıkardığımız yerlerle ilgili bir düzenleme yapmıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – En büyük tehlikelerden biri, Meclisin görev alması gereken konulardan biri ne? Türkiye’de Sayıştayın denetleyebileceği birçok kurum muaf tutuluyor; Varlık Fonu muaf tutuluyor, ajanslar muaf tutuluyor. Biz burada muhalefet ediyoruz, parmaklar kalkıyor, en son maddelerden biri “Sayıştay denetiminden muaf tutulacaktır.” “Ajans, Sayıştay denetiminden muaf tutulacaktır.” Tanıtımla ilgili, Turizmle ilgili, Kalkınmayla ilgili, Varlıkla ilgili…

Bütün bunların ötesinde, bakın, ne olursa olsun, Sayıştayın rapor tutması dışında, denetlemesi dışında en büyük görevi de hesap sormaktır, hesap sormak. Rapor geldiğinde siz hesap sormuyorsanız, peşine düşmüyorsanız… Siz resmen hamasetle, kendinizi kayıran ekipleri tutup kendi kendinize bir kontrol sistemi kuruyorsunuz -muhalefeti denetlemek, muhalefet hakkında rapor tutmak- bir de görünürde, vitrinde, bir kurum için, usulen, bir denetleme yapmış gibi bir rapor çıkarıyorsunuz. Hesabınıza gelmeyen şeyi bitiriyorsunuz, yerle bir ediyorsunuz. Nasıl? Kamu İhale Kurumundaki gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Önergeyi destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekilimiz Sayın Atila Sertel’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Sertel.

CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; ben de Meclis araştırması konusunda İYİ PARTİ’nin verdiği önergenin desteklenmesini istiyorum çünkü durum sandığınızdan da vahim, üç dakikada anlatılacak bir konu değil.

Biz arkadaşlarımızla dört dönemdir KİT Komisyonunda görev gören ve burada Sayıştayın hazırladığı raporları okuyan, okuduktan sonra, oradaki yolsuzlukları, oradaki usulsüzlükleri öğrendikten sonra KİT Komisyonunda onları dile getiren ve çözüm arayan arkadaşlarınızız. Burada AK PARTİ’den, MHP’den, HDP’den, İYİ PARTİ’den arkadaşlarımız görev görüyorlar ama bir şeyi söylemek istiyorum: Sonuç alamıyoruz. Sonuç alamadığımız noktalardan iki tane çarpıcı örneği size vermek isterim.

Biri, geçmiş dönemde Marmara Teknokent Genel Müdürü olan Orhan Çömlek’in, 32 bin lira maaş alan bu Genel Müdürün, Phuket Adaları’na bir şirket tarafından götürülmesi ve şirket tarafından davet edilmesine rağmen, orada topladığı faturaları, orada yaptığı harcamaları kendi şirketine getirip oradan alan bir Genel Müdür. Hemen görevden alındı. Biz dedik ki: Tamam, amaca ulaştık. Hani Sayın Türkkan’ın söylediği gibi “yetim hakkı, yetim hakkı” diyoruz ya, hani “tüyü bitmemiş yetimin hakkı” diyoruz ya, hak yerini buldu zannettik. Meğerse bu Genel Müdür, daha büyük bir göreve, Teknopark Genel Müdürlüğü görevine getirildi AK PARTİ iktidarı tarafından. Peki, bu raporu hazırlayan Sayıştaycılara ne oldu? Hepsi pasif göreve çekildi ve hepsinin eli ayağı bağlandı.

Şimdi bir şeyi daha anlatmak isterim. Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, kendi kardeşi -bilmiyorum, Maliyede çalışırken mi işe koydu yoksa sonra mı girdi yoksa önce mi girdi bilmiyorum ama bildiğim şu- İsmail Baş’ın TRT’ye birkaç yıl önce geçişini sağladı ve TRT’de yüzlerce uzman, TRT’nin yetiştirdiği yüzlerce kadro kıyılırken bu arkadaş, bu İsmail Baş birdenbire yükselmeye başladı. Önce TRT Arabi kanalının Müdürlüğüne getirildi. Sonra ne oldu arkadaşlar? Çok kısa süre sonra TRT İnsan Kaynakları Daire Başkan Yardımcısı oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Yetenekli çocuk (!)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Bu Daire Başkan Yardımcısı gerçek TRT’cileri sürgün etmeye başladı ve sürgünlerin altında imzası olan bir arkadaş.

E şimdi, bir yandan Danıştayın, Yargıtayın üyeleri gidip çay toplarsa, bir yandan Sayıştay Başkanının kardeşi TRT’de en yüksek göreve getirilirse ben Sayıştayın TRT’yi denetleyebileceğine inanmıyorum, inanan varsa da bana açıklasın. Çünkü raporları görüyoruz ve okuyoruz, bizim sadece KİT Komisyonunda okuduğumuz raporlar değil, bakanlıkların ve diğer genel müdürlüklerin raporlarını da her gün okuyan insanlarız ve inanın, giderek yoksullaşan, giderek bütçeden, o yolsuzluk haberlerinden ve araştırmalardan uzak raporlar karşımıza çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Sertel.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

Geçmiş dönemde bize hiç olmazsa bazı donelerle usulsüzlükleri aktaran Sayıştayın bu görevi yapamaz hâle geldiğini üzülerek görüyorum.

Bir PTT Genel Müdürü vardı arkadaşlar, 452 bin lira örtülü ödenekten bir yıl içinde harcama yaptı. Haydar Akar’la beraber o dönemde çok mücadele ettik. Ondan önceki Genel Müdür 257 bin lira örtülü ödenekten harcama yaptı, Uludağ’da 41 kişiyle kış tatili yaptıkları ortaya çıktı Sayıştay raporlarında. Ne oldu biliyor musunuz? TRT Genel Müdürleri gibi -yaptıkları harcamalarda olduğu gibi- PTT Genel Müdürüne de hiçbir şey yapılmadı. Sayıştay ne yazarsa yazsın hepsinin hikâye olduğunu düşünüyorum çünkü vicdan yok çünkü akıllı hareket edilmiyor ve “Ya, bu insanların parası pulu, garibanın hakkı yeniliyor burada.” denmiyor, üstü örtülüyor, kapatılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA SERTEL (Devamla) - Kapatılan o kadar çok şey var ki bunları anlatmak için, gerçekten, Sayın Başkanım bana müsaade etse bir saat burada konuşsam ama o da mümkün değil.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Giresun Milletvekilimiz Sayın Cemal Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Öztürk.

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu Başkanlığınca, Sayıştay Başkanlığının iş ve işlemleriyle ilgili sürecin analiz edilmesi, raporlarının incelenmesi, raporlarda yer alan kurum ve kuruluşların eylemlerinin araştırılması amacıyla Meclisimize sunulan Meclis araştırması talebi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderlerini ve mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla görevli köklü bir kurumumuzdan bahsediyoruz. 1862 yılından beri faaliyette bulunuyor, anayasal bir kurum, ilk adı da Divan-ı Ali-i Muhasebat. Meclis adına denetim ve inceleme yaparak raporlar hazırlamakla ve bu raporları kamuoyuyla paylaşmakla görevli olan kurumumuz, 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 34 ila 52’nci maddelerinde yer alan esaslara göre işlem yapmaktadır. Bildiğiniz gibi, bu kanun AK PARTİ hükûmetleri zamanında çıkarılmıştır. Nitekim, mülga 832 sayılı Kanun yürürlükte iken kırk dört yıl boyunca yılda ortalama 3 rapor hazırlanırken 2012 yılından bu yana toplam 1.315 adet rapor sunulmuştur ki bu da yılda ortalama 188 rapora tekabül etmektedir.

Bu maddeler çerçevesinde yürütülen denetim, düzenlilik ve performans denetimi olarak adlandırılmaktadır. Sayıştay tarafından yürütülen düzenlilik denetimlerinin iki temel çıktısı bulunmaktadır. Birincisi, Meclis ve kamu idarelerine sunularak kamuoyuna duyurulan Sayıştay denetim raporları; diğerleri ise denetimler sırasında kamu zararına yol açan hususlar tespit edilmesi hâlinde düzenlenen yargılamaya esas raporlardır. Yargılamaya esas raporlar Sayıştay yargılama dairelerinde görüşülerek karara bağlanmakta ve sonucunda düzenlenen ilamlar ilgililere tebliğ edilmektedir. Bu ilamların infazı da kamu idarelerinin üst yöneticilerinin sorumluluğundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz bitireyim.

BAŞKAN – Buyurun.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) - 2019 yılında Sayıştay yargılama dairelerine 497 adet yargılamaya esas rapor ve ek rapor intikal etmiş olup bunların 333 adedi bu tarihe kadar yargılanarak ilamları düzenlenmiştir. Yargılamaya esas raporlarda yer alan hususlardan Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil ettiği değerlendirilen 16 konu hakkında hazırlanan dosyanın Sayıştay Kanunu’nun 78’inci maddesi gereğince ilgili kamu idarelerine veya doğrudan cumhuriyet savcılıklarına gönderilmesine karar verilmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, mevzuata aykırı her hususun, Türk Ceza Kanunu açısından suç teşkil etmeyeceği gibi, kamu zararına da yol açmayabileceğidir. Dolayısıyla düzenlilik denetimi raporunda yer alan her bulgunun kamu zararına yol açtığı veya suç teşkil ettiğini ileri sürmek mümkün değildir. Kaldı ki düzenlilik denetim raporlarında yer alan bulguların çoğunluğu mali rapor ve tabloları etkileyen hatalar ile mali yönetim iç kontrol sistemine ilişkin hatalardan oluşmakta olup kamu zararına konu teşkil etmemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Öztürk.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla İYİ PARTİ Grubu Başkanlığınca verilen Meclis araştırması önergesinin aleyhinde olduğumuzu ve “hayır” oyu vereceğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – …oylamadan önce bir yoklama talebi var; yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Akar, Sayın Sümer, Sayın Zeybek, Sayın Bingöl, Sayın Kayışoğlu, Sayın Kadıgil, Sayın Şevkin, Sayın Tanal, Sayın Sertel, Sayın Başevirgen, Sayın Aygun, Sayın Beko, Sayın Serter, Sayın Çelebi, Sayın Gürer, Sayın Sarıaslan, Sayın Keven, Sayın Bulut, Sayın Arslan.

Değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.07

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Pusula gönderen arkadaşlarımız da lütfen ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, pusula gönderen arkadaşlarımızın isimlerini bir okuyalım.

Eyüp Özsoy? Burada.

Gülay Samancı? Burada.

İbrahim Halil Yıldız? Burada.

Serkan Bayram? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ PARTİ Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından, kamuda hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlığı sağlamak üzere uluslararası standartlarla uyumlu denetimler yapmayı, TBMM adına denetim ve inceleme yaparak kamuoyuna raporlar sunmayı görev edinen Sayıştay Başkanlığının bu iş ve işlemleriyle ilgili sürecin analiz edilmesi, raporların kamu yararı gözetilerek incelenmesi, raporlarda yer bulan kurum ve kuruluşların hukuka ve kanunlara aykırı eylemlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD tarafından alıkonulan kadınların akıbetinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/11/2019 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

6 Kasım 2019 tarihinde Mersin Milletvekili Grup Başkan Vekili Fatma Kurtulan ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından "IŞİD tarafından alıkonulan kadınların araştırılması amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 4146 grup no.lu Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/11/2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekilimiz Sayın Ayşe Acar Başaran’a söz veriyorum.

(Uğultular)

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, salonda yine büyük bir uğultu var; bir oturalım, bir sessiz olalım.

Buyurun Sayın Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

Süremiz beş dakika.

HDP GRUBU ADINA AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü IŞİD tarafından alıkonulan kadınlarla ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Bildiğiniz gibi 3 Ağustos 2014’te IŞİD çeteleri Şengal’e bir saldırı gerçekleştirdi, işgal etti ve binlerce Ezidi halkı yerinden yurdundan edildi, binlerce Ezidi kadın da IŞİD çeteleri tarafından alıkonuldu, köle pazarlarında satıldı. Hâlâ binlerce Ezidi kadının IŞİD’in elinde olduğunu biliyoruz ve bu kadınlar -dediğim gibi- köle pazarlarında birden de fazla satıldı. Bazıları, maalesef, yaşanmışlıklarını anlatırken, burada dinlerken, basında okurken tüylerimiz diken diken oluyor; insanlığımızdan utanarak, kadınlığımızdan utanarak bu yaşanmışlıklarını dinliyoruz. Bu meselenin içerisinde yani bu kadınların köle pazarlarında satıldığı yerlerden bazılarının da Urfa, Antep ve Ankara gibi kentler olduğu basına çokça yansıdı. Hatta bunun en son örneklerinden biri basına çıkıp ismini “Ayşe” olarak söyleyip verdiği -maalesef, bu kadınlar, basına demeç verirken hâlâ yaşadıkları travmanın sonucunda kendi gerçek isimlerini kullanamıyorlar- demeçte 14 yaşında IŞİD tarafından kaçırıldığını, Türkiye getirildiğini, 14 yaşından -geçen sene- 2018’e kadar Ankara’da Keçiören’de bir IŞİD’li tarafından tutsak, alıkonulduğunu ifade etmiştir ve başka bir ülkenin topraklarında bir kadın kaçırılıyor, buraya getiriliyor; maalesef ki yıllarca bu ülkenin topraklarında, Ankara’da, Türkiye'nin merkezinde, başkentinde alıkonuluyor. Ama maalesef kardeşi büyük bir çaba ve emek sarf etmese, kardeşi büyük bir emek ve çabayla kendisi takibini yapmasa, bu konuyu araştırmasa ona ulaşılamayacak durumda. Kardeşinin büyük bir çaba ve emeği sonucunda Ayşe IŞİD’in elinden kurtarılıyor ama biliyoruz ki hâlâ binlerce kadın IŞİD’in elinde tutsak bir vaziyette ve hâlâ kişilerden farklı kişilere satılmaya devam ediliyorlar.

Değerli arkadaşlar, görüyoruz ki maalesef Türkiye’de bombalar patlatıldıktan sonra araştırmalar yapılıyor; aileler peşine düştükten, kadınlar büyük bir travma yaşadıktan, defalarca tecavüze uğradıktan sonra ailelerin çabalarıyla tespit ediliyor. Görüyoruz ki IŞİD çeteleri ülkemizin 5 kilometre uzağında, orada çok güvenlikli bir şekilde yaşarken hatta 12 gözlem noktasının ortasında IŞİD liderine hiçbir şekilde dokunulmazken Türkiye’ye haber verilmeden ABD’nin operasyonuyla öldürülüyor.

Şimdi, biz, daha önce de iktidarın IŞİD’le ilişkisini tartışmak, araştırmak için burada çokça önergeler verdik ama bugün ondan bağımsız bir şey söylüyoruz. Tamam, siz çıkıp “IŞİD’le en büyük mücadeleyi biz veriyoruz." diyorsunuz. Bugün Genel Başkanınız çıkıp “Bağdadi’nin hanımını ve yengesini de biz yakaladık. Bu kadar yaygara koparmıyoruz." diyor. Şu anda siz, güya, kuzey Suriye’ye -işte, güya diyorum- IŞİD’le mücadele etmek için işgal girişiminde bulunuyorsunuz.

Buyurun, gelin, bir komisyon kuralım arkadaşlar; bu IŞİD çetelerinin Türkiye’de nerelerde yuvalandıklarını, bu IŞİD çetelerinin nerelerde pazarlar kurduklarını, bu IŞİD çetelerinin WhatsApp grupları üzerinden kadınları maalesef ki nasıl satılığa çıkardığını bu komisyonda araştıralım. Bir ilişkiniz yoksa bundan kaçacağınız bir durum da yok. Bakın, itham etmiyoruz; komisyon kuralım; tarafsız, bağımsız, bütün partilerden eşit temsiliyetin olduğu bir komisyon kuralım. IŞİD’le ilişkilerinizi tartışmayalım, amenna; hadi onu tartışmıyoruz, o açık zaten, onun açık olduğunu bütün dünya gördü, bütün dünya görüyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hatta, bununla beraber, arkadaşlar, şimdi, IŞİD’in adını değiştirdiniz; ÖSO diye, Millî Ordu diye bir çete grubuna destek oluyorsunuz iktidar olarak ve bunlar, aynı suçları şu anda kuzeydoğu Suriye’de, Rojava’da işlemeye devam ediyor. Afrin’de bu çeteler, bakın, sizin desteklediğiniz çeteler kadınlara tecavüz etmeye devam ediyor. Orada selefi bir kemer oluşturma çabanız, orada oluşturmak istediğiniz zihniyet, insanlara yaşam alanı bırakmıyor. Biz bunu en nihayetinde sürekli ifade ediyoruz, sizin kararınız olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Başaran.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) - Bu Meclise sormadan, bu Meclisin bir kısmının, belki büyük bir çoğunluğunun desteğini alarak -biz muhalefet ettik, muhalefetimizin de arkasındayız- o topraklara girdiniz ve şu anda oradasınız. Suriye Millî Ordusu dediğimiz selefi, çeteci gruplarla oradasınız, maalesef, oradasınız. Ama bunun sonucunda, bakın, önümüzdeki süreçlerde ortaya çıkabilecek insanlık suçlarından, ortaya çıkabilecek savaş suçlarından, maalesef, bütün Türkiye toplumunu sorumlu hâle getiriyorsunuz.

Onun için değerli arkadaşlar, biz daha önce bu önergeyi vermiştik, reddetmiştiniz ama bugünkü önergemiz -tekrar söylüyorum- Türkiye’de IŞİD’in yuvalarının neresi olduğunu, nerede örgütlendiklerini, hücre örgütlerinin nerede olduğunu, kimlerin desteklediğini, sınır kapılarını nasıl kevgire çevirdiklerini, kadınları ne biçimde ve kimlere pazarladıklarını araştırmak için bir komisyon kuralım. Mücadele diyorsanız, yeri burası.

Teşekkür ederim. (HDP sırlarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş, bir talebiniz var, buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, açık şekilde partimize yönelik bir terör grubuyla ilişkilendirerek sataşmalarda bulunmuştur, bununla alakalı bir söz talebimiz vardır.

BAŞKAN – Buyurun.

İki dakika süre veriyorum Sayın Muş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DEAŞ bir terör örgütü. Bağdadi cehennemi boyladı. Diğer terör örgütlerinin başındakiler de yakında cehennemi boylayacak, haberiniz olsun.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) – PKK dâhil.

MEHMET MUŞ (Devamla) – PKK’nınkilerini söylüyorum, onun uzantıları da gerekli cevabı devletimizden alacaklar.

Şimdi, PKK’nın HDP’yle olan iş birliğini dün ifade ettim, gıkları çıkmadı. PKK bir terör örgütü müdür? Terör örgütüdür. Size talimat verirler mi? Verirler. Siz gıkınızı çıkarabilir misiniz? Çıkaramazsınız.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ezberlerinizi bozun, ezberlerinizi. Her oraya çıktığınızda aynı şeyleri söylüyorsunuz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sloganla konuşmayı bırak, konuya gel.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Peki, güneydoğuda, farklı yerlerde gencecik, körpe Kürt genç kızlarını dağa kaçırıp onları oradaki teröristlere peşkeş çekerler mi? Çekerler.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ezberlerinizi bozun biraz, ezber bozun.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sloganla konuşuyorsun ya!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Seslerini çıkartabilirler mi? Çıkartamazlar.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Biraz ezber bozun, ezber bozun; aynı şeyleri tekrar ediyorsunuz.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Peki, HDP, bu işin içerisinde mi? Evet. Mesela, yakalanan, teslim olan teröristlerden biri, gençlerin HDP teşkilatları aracılığıyla dağa götürüldüğünü anlatıyor.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – FETÖ’cü ne diyor, FETÖ’cü?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sizin uydurmalarınız, onlar mı diyorlar?

MEHMET MUŞ (Devamla) - “Biz İstanbul’da HDP teşkilatına gittik, bizi oradan aldılar, dağa götürdüler.” diyor. Dolayısıyla, HDP, dağa adam devşirme partisi olarak çalışıyor.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Siz yazıyorsunuz, onlar sahte imza atıyorlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Neden komisyon önergemizi reddettiniz o zaman? O konuyla ilgili komisyon önergemizi niye reddettiniz o zaman?

MEHMET MUŞ (Devamla) - Şimdi, IŞİD’e en büyük darbeyi vuran kim? Türkiye Cumhuriyeti devleti.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Biz görmedik, görmedik. Kendiniz kucağınızda büyüttünüz.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Burada verdiği büyük mücadeleyle IŞİD’in bütün militanlarını, teröristlerini hapse tıkan kim? Türkiye.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Nerede, nerede?

MEHMET MUŞ (Devamla) - Yurt dışında giriş yasağı koyan ülke kim? Türkiye.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Ya terör örgütü olarak bile kabul etmediniz!

BAŞKAN – Arkadaşlar, karşılıklı olamasın.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Ama siz sempatizanı ve sözcüsü olduğunuz PKK terör örgütünün güdümünden çıkacaksınız, terör örgütünü kınayacaksınız, o gencecik Kürt kızlarını dağa götüren ahlaksızlara karşı sesinizi çıkaracaksınız; ondan sonra çıkıp da buradan bir ifade de bulunacaksınız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu önerge IŞİD üzerine ama.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Resmî olarak terör örgütü olarak kabul etmiyorsunuz daha.

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

MEHMET MUŞ (Devamla) - HDP eşittir PKK’nın dağ kadrosunda bulunanlarla aynı amaca yönelik faaliyette bulunan bir partidir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biz de AKP eşittir IŞİD’tir mi diyelim o zaman?

MEHMET MUŞ (Devamla) - PKK eşittir IŞİD, DAEŞ eşittir DHKP-C; bunların tamamı eşittir FETÖ. Bunların tamamı terör örgütüdür, hepsiyle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – AKP eşittir FETÖ ve bu sizin kucağınızdan çıktı. Siz, terör örgütü doğurdunuz.

MEHMET MUŞ (Devamla) - Bakın, bir şey söylüyorum size: PKK’nın başında bulunanlar da, DEAŞ’ın başında bulunanlar da nasıl hedefimizdeyse, gerekenleri nasıl yapıyorsak aynı şekilde bundan sonra da yapacağız, bunlara destek verenlere de yapacağız; onu unutmayın. Onlar da yargının önünde, yüce Türk yargısının önüne çıkarılacaklar, milletin vicdanında mahkûm olacaklar.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Geç, milletin vicdanında kimler mahkûm!

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Bakın, anne geliyor, diyor ki: “Çocuğumu bu binaya soktular.” Neresi orası? İl başkanlıkları.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bu konuda önerge verdik niye reddettiniz?

MEHMET MUŞ (Devamla) - Siz hiçbir il başkanlığından kamyonlarca, onlarca battaniye çıktığını gördünüz mü?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Niye araştırılmasını istemiyorsunuz bu konuların?

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

MEHMET MUŞ (Devamla) - Bütün partiler var, hangi partinin il başkanlığında bu kadar battaniye var? Hiçbirinin. Niçin kullanıyorlar o battaniyeleri?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Yalan! Yalan!

MEHMET MUŞ (Devamla) - Gençleri kandırıp burada geceletiyorlar, oradan dağa götürüyorlar.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Muş.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Bağdadi de DEAŞ da laboratuvar örgütü. Bunun ağababaları ile PKK’nın ağababaları aynı, onlara talimat verenler aynı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sizsiniz ağababaları. Ağababaları sizsiniz, siz!

MEHMET MUŞ (Devamla) – YPG’nin ağababaları aynı. Ama sizin ipiniz kimin elinde biliyor musunuz? PKK'nın elinde. İpinizi ne kadar bırakırsa o kadar konuşursunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İpiniz kimin elindeyse onu sorgulayın. Kendi ipini sorgula!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kendi ipinize bakın, kendi ipinize!

MEHMET MUŞ (Devamla) – İpinizi ne kadar bırakırsa o kadar konuşabilirsiniz, ötesinde konuşma imkânınız yoktur; hayal dünyanızda dahi yeri yoktur. Size hayal etmeyi bile yasakladılar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Size soracak değiliz! Sürekli bize ayar vermeyin. Bize sürekli parmak sallamayın, ayar vermeye kalkışmayın.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – FETÖ borsasından bahset, FETÖ borsasından.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, burada teslim olan Kürt genç kızlarının açıklamaları var.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sizin yalanlarınızın altına imza atıyorlar.

MEHMET MUŞ (Devamla) – Bakın, 15 yaşında, 16 yaşında genç kızları dağa kaçırırlar, oradaki teröristlere peşkeş çekerler; bir kadın milletvekili burada sesini çıkaramaz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Yalanlarınızın altına imza atmışlar, yalanlarınızın!

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Mehmet Dişli kim, nerede? Şaban Dişli nerede? Mehmet Dişli kim, nerede şimdi? Cevap versene.

MEHMET MUŞ (Devamla) – DEAŞ’ın başını, 3 bin teröristini biz öldürdük, Türkiye Cumhuriyeti devleti etkisiz hâle getirdi. Aynısını PKK'ya yapacağız.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Söyleyecekleri şeyler tekrar, tekrar, tekrar, tekrar…

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Darbenin 3 numaralı ismi kim?

BAŞKAN – Sayın Muş, artık toparlayalım, oturalım lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bakan olamazsın, olamaz!

MEHMET MUŞ (Devamla) – Ne zaman ki aranıza mesafe koyarsınız terörle, o zaman burada muhatap alınırsınız.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Mehmet Dişli nerede, Mehmet Dişli? Şaban Dişli’yi biz mi büyükelçi yaptık?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç, talebinizi bir alayım önce.

Buyurun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Göstere göstere yaptı zaten.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ağır saldırı var, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı söz istiyorsunuz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sorun bakalım PKK terör örgütü mü, değil mi? Ne diyorlar?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PKK’ya laf söyledi, yoksa bunlar PKK’lı mı?

BAŞKAN – Buyurun.

Size de iki dakika süre veriyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yoksa PKK’lı mısınız siz? PKK'ya laf söyledi.

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen.

Değerli arkadaşlar, hatiplere gerektiği zaman söz veriyoruz. Lütfen, salondan laf atılmasın. Grup Başkan Vekilleri kendilerini ifade edecek ehliyette.

Buyurun Sayın Oluç.

2.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, bir kez daha aynı konuları bu şekilde konuşuyoruz çünkü bir ezberiniz var, o ezberinizin dışına çıkamıyorsunuz yani o ezberinizin dışında… 10 cümleniz var, 11 olmuyor o cümle; aynı şeyler tekrar ediliyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz 10 cümleyle ifade edin, biz anlarız; 11’inciye gerek yok.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sizde o da yok.

BAŞKAN – Sayın Muş, lütfen, karşılıklı olmasın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bunlar tekrar edilince sorun konuşuluyor ya da çözülüyor zannediyorsunuz.

Bakın, şu Türkiye Cumhuriyeti devletinin yakın tarihine baktığımızda cemaati bir terör örgütü hâline getirip de devletin bütün kademelerine yerleştiren; ordusundan yargısına, eğitiminden bütün bakanlıklarına kadar ama bütün kademelerine yerleştiren bir tane parti var yani bir terör örgütünü devletin içine yerleştirmiş olan, bir darbe girişimini doğurmuş olan bir tane parti var: Adalet ve Kalkınma Partisi.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Diğer siyasi partiler?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Adalet ve Kalkınma Partisi.

Hâlâ konuşuyorsunuz…

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Ecevit ve ondan öncekiler…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Hâlâ konuşuyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Bu FETÖ’nün siyasi ayağını bulamadık.” Ya dün burada bir vekiliniz konuşuyordu, FETÖ’nün siyasi ayağını arıyorsunuz. Adamın fotoğrafı ortada; bakın, Fetullah’ın sağ tarafında böyle dikilmiş, el pençe divan fotoğrafını çektirmiş.

Şimdi, bir -bunu yazın bir kenara- eğer terörden söz ediyorsak, terör örgütlerinden söz ediyorsak o zaman FETÖ ile AKP’nin ilişkisini konuşacaksınız. Siyasi ayak sizin içinizde, siyasi ayak sizsiniz. Bunu bileceksiniz. Ve bunun hesabı mutlaka günün birinde sorulacak. Bir, bu; bunu bir kenara koyalım.

Bitmedi ama, bitmedi… Yine, Türkiye Cumhuriyeti devletinin son tarihine, yakın tarihine bakacak olursak yani komşusunda bir iç savaşın tarafı olmuş olan, orada komşusundaki savaşta bir vekil tayin etmiş olan, o vekil sayesinde bir savaşın parçası olmuş olan bir tane iktidar var bugüne kadar; o da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı; başkası yok, başkası yok…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ekliyorum Sayın Oluç, siz de tamamlayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Ya tırlarla silahlar kime gitti diyoruz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – PKK’ya gitti, PKK’ya.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bir ara Bayır Bucak Türkmenleri vardı, yok oldu onlar. Tırlarla silahların nereye gittiğini açıklayamadınız.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – YPG ve PKK’ya Amerikan silahları gitti.

BAŞKAN – Lütfen, rica ediyorum… Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Şimdi, o sizin desteklediğiniz terör örgütleri, çeteler geldiler, Türkiye’de yüzlerce insanı katleden bombaları patlattılar.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Alçak PKK, 30 bin insanı katletti.

BAŞKAN – Abdullah Bey, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - Bakın, bizim Adana, Mersin illerimize bomba koydular; Diyarbakır mitingimize bomba koydular, arkadaşlarımız öldü; Ankara Garı’nda 103 kişiyi katlettiler, Suruç’ta 33 insanımızı katlettiler. Bu patlamaların hepsini IŞİD yaptı. IŞİD bunları yaparken siz kokteyl örgüt arıyordunuz arkasında, konuşuyordunuz “Yok, şunlar var, bunlar var.” diye. Ortaya çıktı IŞİD. IŞİD yaptı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Amerika yaptı yani.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) - E, ne oldu? “Ya, biz yanılmışız. Bunu kendi ellerimizle büyütmüşüz. Bizim yurttaşlarımızı katlettiler.” dediniz mi? Demediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Demek ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin yakın tarihinde 2 tane terör örgütü var.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – PKK yok mu? PYD yok mu?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Arkasında bunu destekleyen, büyüten, besleyen, lojistik, mali, maddi, manevi her türlü desteği veren bir tane parti var, o da Adalet ve Kalkınma Partisi

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - PKK ile PYD’ye niye laf söyleyemiyorsun, ona da söylesene aynı yerde.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) –. Kimse bunun sorumlusu siz onun sorumlularını çıkartın ki demokratik siyaset içinde tartışarak o sorumlulardan hesap sorabilelim hep beraber.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Başkanım, YPG’ye de söylesin, PYD’ye de söylesin. Ama burada bu milletin kürsüsünden bunları söylerken PYD’ye ve PKK’ya olanı niye söylemiyor?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – PKK’ya ve PYD’ye olanları da söyleseniz ya! PKK ile PYD’ye niye laf söyleyemiyorsun? Ona da söyleseniz ya!

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’dan bahsettin mi?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, rica ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Grup Başkan Vekilleriniz söz alıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Aynı şekilde iftira atalım!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Kişi kendinden bilir işi!

BAŞKAN - Arkadaşlarımız kendi açıklamalarını, yeterli bir şekilde kendi açılarından yapıyorlar. Sizlerin müdahalesiyle tartışma daha da uzuyor ve başka bir alana kayıyor.

Sayın Muş, size de toparlamak üzere bir söz veriyorum çünkü gündemimize geçelim, daha sonra kanun teklifi görüşeceğiz, grup önerilerimiz var. Bir toparlayalım ve bitirelim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, biz, ülkede bir saldırı olduğu zaman onu hangi terör örgütünün yaptığına bakmayız, terör örgütü hangisi olursa olsun üzerine gideriz. Suç işlemeye başladığı andan itibaren FETÖ terör örgütüyle en çetin mücadeleyi AK PARTİ iktidarı vermiştir. Bir yapı kanunların dışına çıkmaya başladığı andan itibaren en çetin mücadeleyi biz verdik ve kırkyıllık yapıyı bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti içerisinden söküp atan AK PARTİ iktidarıdır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – “Ne istedilerse verdik.” dediniz ya.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - “Kuzey Suriye” diye bir yer yoktur, Suriye’nin kuzeyi vardır. Sizin hazımsızlığınızı gayet iyi anlıyorum; orada bir PKK devleti kurulacaktı, o suya düştü; onun hazımsızlığı ve çırpınışları var içinizde ama sizi rahatsız etmeye… Sizin böyle hazımsız kalmaya devam edeceğinizi ifade etmek isterim ki çünkü o hülyasını kurduğunuz bölücü PKK devleti Suriye’nin kuzeyinde kurulamayacak ve Türkiye’ye bir tehdit oluşturamayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bunun rahatsızlığı hep içinizde kalacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD tarafından alıkonulan kadınların akıbetinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerine söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Türkkan.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az evvel grubumuza bir haber geldi, Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak kardeşimiz ilçesine giderken bir trafik kazası sonucu Hakk’ın rahmetine kavuşmuş. (“Allah rahmet eylesin.” sesleri) Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine, partimize sabrıcemil niyaz ediyorum; Allah mekânını cennet etsin.

Biraz evvel konuşmaları izledim. IŞİD bir terör örgütü yani bunun aksine bir şey söylemek mümkün değil. IŞİD, her ne kadar bir zamanın Başbakanı “Bunlar öfkeli gençler.” dediyse bile öfkeli genç olmadığı, ciddi anlamda bir terör örgütü olduğu ortada.

Yalnız bir şey var: IŞİD’li militanın kaçırdığı Ezidi olunca farklı olmuyor, Türk olunca da farklı olmuyor, Kürt olunca da farklı olmuyor. Yani kimi kaçırıyorsa orada, zulme kim uğruyorsa onun kimliği yoktur. Yani Ezidi olmasını vurgulamanın gereği de yok; Türk de olabilirdi, Kürt de olabilirdi.

IŞİD terör örgütünün Türkiye’ye verdiği zararlar da ortada. Yani Ankara Garı’nda yitirilen 105 can var, bunların hepsi de doğru.

Yalnız bir şey söyleyeceğim sevgili arkadaşlar: IŞİD kadınları kaçırdı, IŞİD bu kadınları sattı, iddialar var, ne kadarı doğru bilmiyorum ama iddianın altında mutlaka bir mesnet vardır, buna göre dillendirilmiştir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Antep’te pazar kurulmuştu Başkanım.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Ben bir şey söyleyeceğim size: Astsubay Semih Özbey’i tanıyor musunuz? 18 Eylül 2015’te Tunceli’den Erzincan’a giderken -dört sene oldu- kaçırıldı, Semih bu. Semih dört senedir bir defa ailesiyle görüştü. Bunu da PKK terör örgütü kaçırdı. Yani IŞİD’in kaçırdığını söylerken, IŞİD’in yaptığı zulümleri söylerken PKK’nın yaptığı zulümlerden bahsetmezseniz “Senin teröristin, benim teröristim.” meselesine gelir, bu da bu Türkiye'nin dibine dinamit koymaktır.

12 asker ve polis, 2 MİT görevlisi dört yıldır PKK’nın elinde. Hatta sizin genel başkanlarınızı koruyan o polis memurları var ya, onların mesai arkadaşları şu anda PKK’nin elinde. Hiçbir gün kalkıp “Bu PKK terör örgütü bizi bile koruyan bu polis memurlarını niye kaçırıyor?” diye hayıflanmazsanız bu söylediklerinizde samimi olmazsınız. (İYİ PARTİ ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yani burada hiç tartışmaya gerek yok; zulmeden, kimliği ne olursa olsun zalimdir; zulmü gören, kim olursa olsun mazlumdur; bunun altını böyle çizelim. Yani burada IŞİD’i tartışırken asker ve polis katilini, polisleri kaçırıp dört senedir elinde tutan, aileleriyle görüştürmeyen… Ben, Semih Özbey’in ailesiyle görüşüyorum; bir sene evvel kız kardeşi geldi buraya, annesi felç olmuş, yatıyor. Burada çoluk çocuk sahibi olan bir sürü arkadaşımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Türkkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Evladını yitiren, evladından uzak kalan bir annenin yaşadığı travmayı yaşıyor.

Değerli arkadaşlar, bir daha tekrarlıyorum: Eğer bir zulümden bahsedecekseniz zulmün ismine göre saklı tutmayın; PKK’nın zulmünden de bahsedeceksiniz, IŞİD’in zulmünden de bahsedeceksiniz, FETÖ’nün zulmünden de bahsedeceksiniz. Bütün zalimler kahrolsun!

Saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kahrolsun evet! Bütün zalimler kahrolsun!

BAŞKAN – Sayın Oluç, yerinizden bir açıklama talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın HDP grup önerisi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki konu var. Birine, Ezidilerle ilgili olana kısaca değineceğim. Doğrudur elbette ki kim zulüm görüyorsa bu konuda, onlarla ilgili bir dayanışmayı, desteği vermek gerekir. Fakat “Ezidi” dememizin özellikle bir nedeni var çünkü inançları var ve o inançları değiştirmek için IŞİD aynı zamanda bu barbarca çalışmayı yapıyor. Dolayısıyla bir halk topluluğunun inancıyla ilgili bir sorun yaşanıyor aynı zamanda, onun için vurgulamamızın önemi vardı.

Fakat diğer konu hakkında şöyle bir şey söylemek istiyorum: Şimdi, bu alıkonulan asker ve polis aileleri geçtiğimiz aylarda Meclise geldiler topluca ve tek tek siyasi partilerden randevu istediler. Biz de randevu verdik kendilerine, görüştük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Oluç, bitirelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sanıyorum Adalet ve Kalkınma Partisi de randevu verdi, görüştü; Cumhuriyet Halk Partisi de randevu verdi, görüştü. Biz o görüşmede çok açık bir şekilde ailelere şunu söyledik: Sizin alıkonulan çocuklarınızla ilgili, biz üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız; Mecliste bulunan diğer partiler de eğer bu konuda bir anlayış birliğine sahipse bu konuda gereken adımları atalım; hem partiler olarak hem sivil toplum kuruluşları olarak, insan hakları dernekleri olarak alıkonulan asker ve polis çocuklarının hepsini ailelerine geri getirecek adımları hep birlikte atalım. Bir tek önemli şey var: İktidarın bu konuda bir güvence vermesi gerekiyor, dedik. Bu konuda hâlâ aynı şeyi söylüyoruz, biz Halkların Demokratik Partisi olarak bu durumda olan bütün gençlerin aileleriyle buluşmalarını istiyoruz. Bu buluşmayı sağlamak için de elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

Sayın Bülbül, sizin de herhâlde kısa bir açıklamanız olacak.

Buyurun.

34.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, hadisenin cereyan ettiği günden bugüne Ebubekir El Bağdadi’nin imha edildiği yerle alakalı ciddi bir tezviratın söz konusu olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, faydalı olacağı kanaatiyle bir cümleyle değinmek istiyorum ben, uzun değil.

BAŞKAN – Yalnız kısaca toparlayalım, gündemimiz uzun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, bu, Bağdadi’nin imha edildiği yerle alakalı olarak o hadise cereyan ettiği günden bugüne Meclisimizde, Genel Kurulumuzda da ciddi bir tezvirat söz konusu. Bununla alakalı olarak Türkiye sınırının 4,5 kilometre dışında olması demek Türkiye’nin kontrolünde veya Türkiye’nin misafirliğinde olması demek mi oluyor? Yani bunun ihsas edilmesini, bu yönde kinayeli sözler sarf edilmesini biz bu şekilde algılıyoruz. Türkiye’deki basın-yayın organlarına güvenmeyebilirler bazıları. Operasyonla alakalı New York Times tarafından yapılan detaylı çalışmada ve haberde bu bölgenin o 12 tane gözlem noktasının ortasında olduğu bir yalandır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Bülbül lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – O bir yalandır. Hadisenin olduğu yer, El Kaide bağlantılı Hurras el-Din terör örgütünün komutanının evidir ve El Kaide bağlantılı bu örgütün hâkimiyet alanının derinliklerinde meydana gelmiş bir hadisedir. Hava sahası da Rusya ve rejim güçleri tarafından kontrol edilen bir bölgedir. Bu, çok büyük bir yalandır; bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Ha, 4,5 kilometre ötesinde böyle bir terörist barınabilir mi? Ne yazık ki Türkiye'nin etrafında böyle bir ateş çemberi var, onun için bugün bu güvenli bölge telaşı içerisindeyiz. Allah nasip ederse… 4,5 kilometre ötede inşallah bize Mazlum Kobani’nin kellesini de aldığımız günü gösterir Allah diyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Sayın Türkkan’ın konuşmasının başında ifade ettiği Yozgat İl Başkanının hayatını kaybetmesini ben de üzüntüyle öğrendim. Geçmiş dönemlerde il başkanlığı yapmış birisi olarak il başkanlarının parti için ne denli önemli olduğunu ve partinin bayrağını taşımakta ne kadar özverili olduklarını bilirim. Bu nedenle, öncelikle Seyfi Bayrak kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum; ailesine, sevenlerine ve İYİ PARTİ camiasına ve tüm siyaset kurumuna da başsağlığı diliyorum.

Başınız sağ olsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, sizin de herhâlde aynı konuda bir talebiniz var.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben de tartışmanın sonlanmasını bekliyordum. Biraz önce Sayın Türkkan’dan öğrendik Yozgat İl Başkanlarının geçirdiği bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybettiğini. Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine sabırlar diliyoruz, İYİ PARTİ camiasının da başı sağ olsun. Acıları acımızdır.

Teşekkür ediyorum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

36.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de biraz evvel öğrendik, üzüntüyle karşıladık. Hem ailesine başsağlığı diliyoruz, İYİ PARTİ camiasına başsağlığı diliyoruz ve sabır diliyoruz ailesine aynı zamanda. Gerçekten üzücü bir durum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, konuşmama başlarken onu ifade etmek gerekiyordu ama biz de bu haberi üzüntüyle karşıladığımızı ifade ediyoruz. Sayın İl Başkanına biz de Allah’tan rahmet diliyoruz; yakınlarına, sevenlerine ve İYİ PARTİ camiasına da başsağlığı diliyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Muş…

38.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, biz de İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanının vefatından dolayı üzüntülerimizi iletmek isteriz; İYİ PARTİ camiasına, ailesine, sevenlerine başsağlığı dilerim.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Levent Gök’ün, ne kadar sert tartışmalar yaşanırsa yaşansın insani değerlerimizi koruyan bir ülke olarak yolumuza devam edeceğimize ilişkin konuşması

BAŞKAN – Evet, ben de tüm parti gruplarına ayrıca bu hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ediyorum. Ülkemiz ne kadar sert tartışmalar yaşasa da bizi diğer bütün ülkelerden ayıran en önemli hasletlerden bir tanesi vefalı oluşumuz ve insani değerlerimizin çok yüksek olmasıdır. Bu, bizim, Türkiye’mizin bir çimento taşıdır. Tartışmalarımızı elbette yapacağız ama her zaman insani değerlerimizi koruyan bir ülke olarak yolumuza devam edeceğiz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD tarafından alıkonulan kadınların akıbetinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, önerinin üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sera Kadıgil Sütlü. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Sütlü.

CHP GRUBU ADINA SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; HDP’nin grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmak üzere söz almış bulunuyor, bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Sayın Türkkan’ın bahsettiği, vefat eden İl Başkanımıza, tüm İYİ PARTİ camiasına ve tabii ki kaybedilen il başkanının ailesine başsağlığı diliyorum; acınızı paylaşıyorum.

Şimdi, Sayın Başkan, isterseniz “DAEŞ” deyin isterseniz “IŞİD” deyin, ben “Orta Çağ özlemiyle yanıp tutuşan bir grup ahlaksız katil sürüsü.” demeyi tercih ediyorum. Bu insanların işgal ettikleri bölgede, zulmettikleri halkların başına gelenler hepimizin malumu, bu konuda bir ayrım yapma gereği de duymuyorum. En iyi ihtimalle 6 yaşından 70 yaşına kadar, 5 bin ila 7 bin arasında kız çocuğunun ve kadının IŞİD tarafından alıkonduğunu biliyoruz ve en iyi ihtimalle diyoruz buna. Kaçırılanlar sadece Ezidi kadınlar değil, elbette çok fazla sayıda Ezidi kadın var; Ezidiler var, Türkmenler var, Süryaniler, Araplar; binlerce kadın ve çocuk, cazibeli kafirler pazarlarında satıldı IŞİD tarafından bugüne kadar. 3 binin üzerinde kadının ve çocuğun hâlâ ne yazık ki bu aşağılık katil sürüsünün –özür diliyorum ibarelerimden ötürü- elinde bulunduğu tahmin ediliyor.

Tanık anlatımlarına dayanarak verilen ifadeler var, bunlar çok can yakıcı ifadeler. Ne canınızı sıkmak için ne ajitasyon yapmak için ne yüreğinizi yakmak için söyleyeceğim ben bu ifadeleri; hakikaten, bir kadın olarak araştırdıkça, içine girdikçe sinirim bozulduğu için sizlerle de detayıyla paylaşmak istiyorum ben bunları. Savaş ganimeti olduğu gerekçesiyle örgüt militanları tarafından defalarca toplu tecavüze uğruyor bu kadınlar, sadece bir kere değil birden çok defa satılıyorlar, kullanıldıkça başka kişilere tekrar tekrar değerleri düşerek –özür dileyerek söylüyorum- satılmaya devam ediliyorlar. Köle pazarlarında satış fiyatları fiziksel özelliklerine göre değişiyor, yabancı basın mensuplarından öğrendiğimiz kadarıyla; 50 dolardan başlıyor 500 dolara kadar çıkıyor, Kadının güzelliğine göre -yine çok özür dileyerek kullanıyorum bu ifadelerin hepsini- 8 bin dolara kadar çıkıyor.

Derin internette pazarını kurmuşlar. “Deep web” dediğimiz bir şey var bizim burada. Burada kadınlar ve çocuklar fiyat etiketiyle satışa çıkarılıyorlar. Sadece derin internette değil, hepimizin her gün kullandığı Facebook’ta bile şöyle bir ilana rastlanmış durumda: “Köle almayı düşünen tüm kardeşlere duyurulur, bu köle 8 bin dolar.”

IŞİD bir köle broşürü bastırmış mesela, kölelere nasıl davranılacağını anlatıyor militanlarına. Şöyle bir soru var, cevaplanıyor: “Henüz ergenliğe adım atmamış olan bir köle kızla cinsel ilişkiye girebilir misiniz?” “Henüz ergen olmayan köle kızla yeterince gelişmişse cinsel ilişkiye girebilirsiniz, eğer gelişmemişse cinsel birleşme olmadan da zevkini çıkarabilirsiniz.”

Ele geçen kadınlar var, özellikle Ezidi kadınlar var, birisi hatta Nobel Barış Ödülü kazandı; defalarca tecavüze uğradığını anlatıyor. Türkmen bir kadın var, basıldığı köyün camisindeki imamın eşi. Üvey kızıyla birlikte alıkonuluyor. “Üvey kızım 18 yaşındaydı, onu ben büyüttüm; tecavüz ettiler, oracıkta öldü.” diyor. Onlarca kadının sadece tecavüz sonucu kan kaybından öldüğünü kayıtlara geçiriyor. 17 yaşında bir çocuk anlatıyor arkadaşlar “Evde iki ay kaldık, defalarca tecavüze uğradık.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Devam edebilir miyim?

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Sütlü.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – “Bizimki bir şey değil de 10 yaşında çocuklar vardı, 7 yaşında sağır dilsiz bir çocuk vardı, ona da defalarca tecavüz ettiler, hiçbir şey yapamadık.” diyor.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – IŞİD’ten bize ne?

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Bunlar, kurtarılan kadınların beyanları ne yazık ki Sayın Vekilim, evet.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bundan bize ne?

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Biz bunu neden konuşuyoruz peki Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde şu anda? Çünkü bizim topraklarımızda da bu kaçırılan kadınların ve çocukların tutulduğuna dair çok ciddi iddialar gündeme getirildi, özellikle yabancı basında.

Yabancı basında Gaziantep’te ve Ankara Keçiören’de çok yakın tarihte meydana gelen bazı olaylar var. Özellikle Gaziantep’teki benim çok canımı sıktı. Bir hukukçu sıfatıyla anlatacağım onu da çünkü Gaziantep’te bir ev basılıyor, köle ticareti yapıldığı gerekçesiyle basılıyor, 23 Aralıkta -yanlış hatırlamıyorsam- iddianamesi hazırlanıyor, akabinde ilk celsesi 31 Aralıkta görülüyor; ikinci, son celsesi 15 Ocakta ve tüm sanıklar delil yetersizliğinden beraat ediyor.

Burada, burnumuzun dibinde, biz burada konuşurken Ankara Keçiören’de henüz 14 yaşında kaçırılmış bir kız çocuğunu 18 yaşında ele geçiriyor, Emniyet güçlerimiz baskın veriyor, çocuğu apar topar yurt dışına kaçırıyorlar. Bunlar bizim topraklarımızda oluyor. Biz milletvekillerinin temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nin yetki alanındaki topraklarımızda gerçekleşiyor ve bu, bu yüzden bizim sorunumuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Son, tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bakın, Kanada Hükûmeti IŞİD’den kurtarılan 1.200’e yakın Ezidi kadın ve çocuğun hayatını kurtarmak için mücadele ediyorken biz bu konuda hiçbir şey yapmama lüksüne bence sahip değiliz.

Tekrar okuyacağım bir ifade: “Yüzlerine bakmaya cesaret edemiyorduk, çok korkuyorduk. Bizi korkutmak için ateş açıyorlardı. Kimi istedilerse zorla aldılar. Sürekli ağlıyorduk. Kendimizi öldürmek istedik ama bir yolunu bulamadık.”

Şimdi, IŞİD’in köle olarak tuttuğu 3 bin kadın var. Bu kadınların, çocukların kaçı Türkiye’de, kaçı şu anda biz burada bu görüşmeleri yaparken tecavüze uğruyor, kaçı öldürülüyor, kaçı kendini öldürmenin yollarını arıyor, biz bunu bilmiyoruz. Bunları araştırmak, bunun peşine düşmek, affınıza sığınıyorum, yabancı basın mensuplarının işi değil, bizim işimiz. Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak “IŞİD bir terör örgütüdür.” diyorsak ve bununla mücadele ettiğimizi söylüyorsak kendimizi inandırıcı kılmak için bu olan biteni araştırmak ve IŞİD’lilere hak ettikleri cezayı vermek zorundayız diyorum.

Saygıyla hepinizi selamlıyorum. (CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya Milletvekilimiz Sayın Atay Uslu’da. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süremiz üç dakika Sayın Uslu.

AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben de heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yozgat İl Başkanının vefatı nedeniyle hem İYİ PARTİ’ye hem de yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Tabii, Türkiye’ye ciddi bir göç akını var, bugün 4 milyona yakın göçmen, yabancı Türkiye’de yaşıyor ve bunların büyük bir kısmı, yüzde 50’si çocuk ve kadın. Savaş ve göçler en çok kadın ve çocukları etkiliyor ama Türkiye bugüne kadar önemli başarılara imza attı.

Kanada şu ana kadar 350 Suriyeli aldı. Biraz önce hatip diyor ya “Kanada bu işleri yaptı.” 350... Türkiye’de arkadaşlar, her gün 250 Suriyeli çocuk doğuyor. Yani Kanada’yı örnek göstermeyin bize. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Kadınlardan, çocuklardan bahset sen, neden bahsediyorsun? Kız çocuklarından bahset.

ATAY USLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, HDP’nin önerisinde bir insan ticareti mağduriyetinden bahsediliyor. İnsan ticareti mağduriyeti konusu bizim zamanımızda hukuk sistemine girdi Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’yla. Bununla ilgili hem koruma ve güvence sistemi oluşturduk hem de bir daire oluşturduk ve bu konuda ciddi mesafeler aldık. Mesela, Türkiye’de şu anda kaybolan mülteci çocuk yok ama Avrupa’da 10 bin çocuk kayboldu. Beraber Göç ve Uyum Komisyonunu kurduk, Almanya’ya gittik, HDP milletvekilleri, CHP milletvekilleri, MHP milletvekilleriyle beraber. Almanlar kendileri kabul ettiler, dediler ki: “Bizde çocuklar kayboluyor, istismara uğruyor göçmen çocuklar.” Ama bizde böyle bir örnek yok. Bu aynı şey kadınlar için de söz konusu.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Gel, Bursa’ya gel!

ATAY USLU (Devamla) – Şimdi, gelelim.

Biz terör örgütleriyle savaşıyoruz, onlarla mücadele ediyoruz. Bakın, şu ana kadar 7.600 yabancı terör savaşçısını sınır dışı etmişiz. 75 binine giriş yasağı koymuşuz; PKK’lı, PYD’li, DEAŞ’lı, aklınıza ne gelirse bunlarla ilgili hem sahada hem de bu anlamda hukuki mücadelemizi devam ettiriyoruz.

Şunu ifade edeyim: Haseke, Rakka, Deyrizor, Kobani; Fırat’ın doğusundaki 4 büyük bölge. Buradan, burası doğumlu olup Türkiye'de yaşayan 600 bin Suriyeli var. Ayrıca, bu bölgeden 400 bin Suriyeli daha geldi. Yani 1 milyon Suriyeli şu anda Türkiye'de. Bunlar niye geldi? DEAŞ’tan kaçtılar ama DEAŞ’tan kaçtıkları kadar YPG’den, PYD’den ve PKK’dan da kaçtılar. Hiçbir zaman HDP bunu söyleyemiyor. PKK, PYD terör örgütüdür, DEAŞ da terör örgütüdür, bunu aynen ifade edemiyorlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bu çocukların sorununu çözecek mi yani?

ATAY USLU (Devamla) – Bakın, önerge şöyle, diyor ki: “IŞİD tarafından alıkonulan…” Şöyle deyin: “IŞİD, PYD, PKK ve YPG terör örgütü tarafından alıkonan…” Söyleyin haydi; cesursanız söyleyin, samimiyseniz söyleyin, siyasal partiyseniz haydi söyleyin, korkmayın. Bunları söylemiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, yine bunlardan bahsediyorsunuz ama Diyarbakır’daki Kürt annelerden bahsedemiyorsunuz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Önerge verdik, önerge, yuh ya! Yapmayın Allah aşkına ya!

ATAY USLU (Devamla) – Neden PKK’nın, PYD’nin kaçırdığı, istismar ettiği, zorla silah verdiği kızlardan bahsetmiyorsunuz, onlar sizi ilgilendirmiyor mu?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Araştırılsın diye önerge verdik, ayıp ya!

ATAY USLU (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, önemli bir konuyu gündeme getirdiniz. Meclisimizde Göç ve Uyum Alt Komisyonu var, ben de başkanlığını yaptım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ATAY USLU (Devamla) – Göç ve Uyum Alt Komisyonu Başkanlığı yapıyorum. Bu Komisyonu beraber kurduk, beraber çalışıyoruz, neredeyse her hafta bir toplantı yapıyoruz. Geçen dönemde dediler ki: “Antep’te istismar var.” Beraber gittik inceledik. Geçen dönemde dediler ki: “Mardin’de Ezidilerle ilgili sorun var.” Beraber gittik inceledik.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yok muydu peki?

ATAY USLU (Devamla) – Doğruları da tespit ettik, yanlışları da tespit ettik. Yine, bakın, ben Komisyon Başkanı olarak… Bu konuda ortaya koyduğunuz bireysel örnekleri Komisyon olarak inceleyeceğiz, varsa bir sorun mutlaka çözeceğiz ama değerli arkadaşlarım, siz de…

Bakın, yalnızca DEAŞ’tan değil, PYD’den, PKK’dan kaçan kızlarımız var, onlar tarafından dağa çıkarılıyor bu kızlar, onları da bu konunun içinde dâhil edin.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Komisyon kuralım. Niye bu kadar kaçıyorsunuz?

ATAY USLU (Devamla) - Asla samimi değilsiniz, bunu net ifade edeyim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Diyarbakır’daki annelerle ilgili de komisyon kuralım haydi.

ATAY USLU (Devamla) - Bunu ifade edebildiğiniz gün siyasal parti olursunuz.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – HDP’nin siyasal partiliğini sorgulayamazsınız. Ayıp! Tek adamın partisi!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç, bir değerlendirmenizi alalım, sonra da oylamaya geçelim.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Antalya Milletvekili Atay Uslu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konuyu tartıştığımız yer Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Biz, bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin üçüncü büyük grubuyuz. Grubumuzdaki bütün milletvekilleri seçimle, halkın oylarıyla seçildiler ve buraya geldiler, halkın iradesini temsil ediyorlar. Hiçbir kimse, bakın hiçbir kimse “HDP siyasi parti mi değil mi?” diye tartışamaz. Öyle bir şey yok.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Haddi değil.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Yani bu, uygun bir şey değil demokratik siyaset açısından baktığımızda.

İkincisi, biz sizin siyasi rakibiniziz; siyasi rakibinizle tartışırsınız, eleştirirsiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum.

Bazen sert tartışmalar da olabilir ama biz, siyasi parti olarak sizin karşınızdayız, siyasetinizi eleştiriyoruz. Bize “Siyasi parti değilsiniz.” derseniz biz de size “Siz de siyasi parti değilsiniz.” deriz. Haydi, ondan sonra nereden çıkacağız işin içinden? Yani bu böyle olmaz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’ya ne diyorsunuz, onu söylesene sen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Böyle olmaz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – IŞİD’i tartışırken niye rahatsız oluyorsunuz arkadaşlar ya?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Böyle olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, lütfen toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Meseleleri tartışırken siyasi partiler olarak bu Meclis çatısı altında tartışıyoruz, bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Bunu sorgulamayın, sorguladığınızda başka şeyleri konuşmak zorunda bırakıyorsunuz bizi; bu da demokratik siyasete zarar veriyor.

Teşekkür ederim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 6/11/2019 tarihinde Grup Başkan Vekili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD tarafından alıkonulan kadınların akıbetinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Öneriyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Antalya Milletvekili Atay Uslu’nun HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine, CHP’nin göç ve göçmen yaratan politikalar ile politikacılara karşı olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir iki noktaya değinmek gerekiyor.

Birincisi, Sayın Serra Kadıgil rakamlarla ve herkesin yüreğini dağlayacak gerçeklerle kürsüdeydi. Bir süre sonra “Bunu niye anlatıyorsun?” falan, sonra iş Türkiye’nin içine geldi; sonra, göç ve göçmen politikalarından sorumlu Göç ve Uyum Alt Komisyonunun Başkanını dinledik. Ben gerçekten, böyle, doğru kurulmuş bir dil beklerdim ama önce Kanada’dan başladı, 250 tane almış, Türkiye’de 250 tane doğuyormuş. Cumhuriyet Halk Partisinin pozisyonunu şöyle netleştirelim size: CHP göçe ve göçmene karşı değildir ama göç ve göçmen yaratan politikalara ve politikacılara karşıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen Sayın Özel.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bugün Türkiye’de 250 çocuk vatanından uzakta doğuyorsa bu, “monşerler diplomasisi” diye aşağıladığınız geleneksel dış politikayı terk ettiğiniz, komşunuzun toprak bütünlüğüne saygılı olmadığınız, komşunuzdaki devlet dışı unsurları muhatap aldığınız ve komşunuzda bir iç savaş kışkırtıcılığı yaptığınız için komşunuzdaki huzursuzluk ve iç savaşın bir sonucudur. Burada sorumluluğu üstlenmek yerine Kanada’nın bilmem neyiyle karşılaştırmayı ve bunu milletvekilimize atfen söylemeyi doğru bulmam.

Bu tartışmadan bağımsız bir şey söylemek istiyorum: Son günlerde artan bir şekilde… Bir zaman size karşı yapıldığında da onu yanlış buluyordum, bugün de söylüyorum: “Şu cümleyi söyle.” “Şu cümleyi söyleyebilir misin?” Arkadaşlar, faşizmin son evresi konuşmayı değil, susmayı yasaklar. Siz eğer dönüp de birilerine “Şu cümleyi kurabilir misin?” demeye başladıysanız faşizmin son evresine geçtiniz demektir. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Bu konuda herkes aklını başına almalı.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Ne alakası var ya!

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, tartışmalar tartışmaları doğuruyor ama Sayın Muş, siz de bu konuda bir değerlendirme yapacaksınız; sizden ricam, toparlamanızdır.

Buyurun.

41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, mesele şu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Muş.

Değerli arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekilinize söz verdim, rica ediyorum.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; konu şu: Biz Sayın Özgür Özel’in bu hâl ve tavırlarına alışkınız, alıştık, Türkiye’de alıştı. Çıkarsınız siz Suriye’ye yönelik nasıl bir politika geliştireceğinizi açıklarsınız. Barış Pınarı Harekâtı’yla alakalı ne düşünüyorsunuz kamuoyuyla paylaşırsınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Davet ettik, gelmediniz abicim. Suriye Konferansı’na çağırdık, gelmediniz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Müsaade et.

Nihayetinde partilerin ortaya koyduğu politikaları kamuoyu değerlendirmeyecek mi? Değerlendirecek. Dış politikayla alakalı ne diyorsunuz? İç politikayla alakalı ne diyorsunuz? Ekonomiyle alakalı ne diyorsunuz? Çıkarsınız, böyle dobra dobra, adım adım, nasıl bir politika geliştireceğinizi paylaşırsınız kamuoyuyla. Bize burada “Efendim, sizin dış politikanız şöyle, sizin dış politikanız böyle...” Tamam, bizim dış politikalarımızı beğenmediğinizi anlıyoruz; çıkın, kendi politikanızı izah edin, anlatın.

Bir diğer konu, faşizmle alakalı, efendim “Faşizmin son evresi şudur, faşizmin sonundan önceki evresi buydu, şimdi sona evrildiler...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz başkalarının avukatlığını yapmayın.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – HDP’yi savunuyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Siz kendi politikalarınıza bakın, başkalarının avukatlığını da yapmayın. Onlar kendilerini savunurlar. Birisine bir eleştiri yapıyorken ses CHP’den çıkmasın. Biz HDP’nin ortaya koyduğu yanlışları, ortaya koyduğu ikircikli tavrı burada anlatıyoruz, savunması Özgür Özel’e düşüyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Niye? Zulmü seyretsin mi?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Savunması sana düşmesin. Sen kendi partini savun, kendi politikalarını savun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Bakın, bu ülkeye faşizmi tanıtan CHP’dir, faşizmin babası CHP’dir. Bu böyle bilinmeli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, bu da bir söz hakkı doğurdu Özgür Bey’e.

Yani arkadaşlar, “Toparlayın.” derken sizler konuları daha birbirinize karşılıklı getiriyorsunuz. Beni ara vermek durumunda bırakmayın.

Toparlayalım Sayın Özel, buyurun.

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, ana muhalefet partisinin görevinin iktidarın dış politikada varsa yanlışlarını eleştirmek olduğuna ve İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, birincisi, herhâlde dünya parlamentolarında bir tek burada ana muhalefet partisi “Siz bizim dış politikamızı niye eleştiriyorsunuz?” sorusuyla muhataptır. Ana muhalefet partisinin görevi, iktidarın dış politikasında yanlış varsa onu eleştirmektir. Ha, doğrusunu söylemek, o da bir seçenek. Onu Suriye Konferansı’yla yaptık, bütün dünyada takdir topladı.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Kimse görmedi. Hangi dünyada takdir topladı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Partiniz de davetliydi, gelmediniz. Sonuç bildirisi ortadadır. CHP’nin “Suriye konusunda yanlış yapıyorsunuz.” dediği ve zamanında böyle şaha kalkıp karşı çıktığınız işlerde, şimdi “Ee, ben görüşmüyorum ama istihbarat örgütüm görüşüyor, ikinci adamlar olabilir, günü gelirse milletim için...” noktasına paşa paşa geliyorsunuz.

Faşist meselesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – En büyük âcizlik şu: Oturursun sen bu Parlamentoda, bu Parlamentonun, bu düzenin, bu rejimin kurucu kadrolarına karşı, bu ülkenin 1’inci, 2’inci Cumhurbaşkanlarına karşı dolaylı olarak saldırıda bulunursun. Onlar dünyada faşizm rüzgârı varken Türkiye’ye demokrasiyi getirmişler, siz dünyada demokrasi rüzgârı olan bir süreçte Türkiye’ye faşizmi dağıtıyorsunuz; bir kere bunu bilin. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dur, daha bitmedi. Acele etme Sayın Muş, sen konuş konuş konuş…

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Ya, hangi demokrasi ya? 1950’ye kadar tutabildiniz, sonra tutamadınız. Demokrasi yanlısı güçler kazandı, zaruretten getirdiniz demokrasiyi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, kendisi söz aldığında dünyadaki hiçbir demokratik rejimde yapılmayanı yapacak, cumhuriyetin kurucu kadrolarına sataşacak; onu da ayıplayarak izleyeceğiz ve gerekli cevabı vereceğiz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Cumhuriyet sizin tekelinizde mi?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha, şunu söyleyelim: Herkes kendini savunur, ayrı. Sosyal demokrat bir parti tutup da bir haksızlık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez, buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Faşizmin birincil göstergesi olan ”Şu davranışta bulunur musun?” “Bunu söyler misin?” “Bu dediğimi tekrar eder misin?” gibi faşizmin son evresini yaşatıyorsanız biz burada susup da buna sessiz kalmak için oturmuyoruz. Bırakın, birileri demokrasiyi savunsun. Sizi, “Şu cümleyi kurar mısınız?” denildiğinde kedi yavrusu gibi kıvrandığınız dönemde Cumhuriyet Halk Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisinin sözcüleri savunuyordu, bunu da unutmayın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Muş, rica ediyorum; toparlayalım ama artık, tartışmayı bir noktada bırakalım.

Buyurun.

43.- İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve devletin mi CHP’yi, CHP’nin mi devleti kurduğunun ayrı bir tartışma konusu olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, bu noktada, Genel Kurulun gündeminin bu şekilde işgal edilmesini gerçekten doğru bulmuyorum fakat hangi yanlışı düzelteceğiz? Şimdi, ikide bir “Cumhuriyetin kurucu kadrosu biziz…” Ya, millet topyekûn bir mücadele vermiş, cumhuriyetin sahibi bir Cumhuriyet Halk Partisi, başka hiçbir sahibi yok(!) “Devletin sahibi CHP, devleti CHP kurdu.” Ya, devlet mi CHP’yi kurdu, CHP mi devleti kurdu; bu da ayrı bir tartışma konusu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkisi de doğru.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sistem kuruldu, devlet kuruldu, bir partiye ihtiyaç vardı, CHP’yi kurdular.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) – Keşke sahiplenseniz, sahiplenin diye uğraşıyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, bütün millet mücadele etmiş ama “CHP kurdu bu işi.” İşin öncüsü CHP hep(!)

Şimdi, değerli arkadaşlar, cumhuriyet sizin tekelinizde değil, babanızın malı da değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Keşke sahiplensen, keşke sözde değil, özde sahiplensen.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, söz atmayalım lütfen.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Cumhuriyetin en büyük savunucusu da hiç merak etmeyin, size rağmen savunan yine biziz, size rağmen savunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Demokrasiyle alakalı da CHP’nin demokrasiyle imtihanı çok ağırdır. Bakın, bunları söylemek bizi üzüyor. Bakın, gerçekten, çeşitli çok partili hayata geçiş denemeleri yapıldı, olmadı; 1946’da geçtiler, oyu açık kullanacaksın, sandığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nerede yapmışlar?

BAŞKAN – Sayın Muş, lütfen toparlayın.

Bakın, kanun görüşeceğiz daha.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, toparlıyorum.

Sayın Başkan, oylar açık kullanılacak, tasnif kapalı yapılacak.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Nerede yapmışlar, Mehmet Muş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Dünya demokrasi tarihine bunu geçiren CHP’dir. Dayanamadı, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, demokrasi yanlısı güçler kazanınca -bakın, “zaruretten” diyorum- zaruretten geçmek zorunda kaldılar. Onlara kalsa şimdiye kadar tek partiyle taşımaya çalışırlardı, mecburen, 1950’de seçimi yapmak zorunda kaldılar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – 1946’ya geri döndük, geri.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – O günden itibaren tek başına bir iktidar yüzü göremediler ve göremeyecekler, göremezler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – 1946’yı arıyoruz, arıyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) – Şimdi, bizi faşizmle suçlayanlar Führer’e selam gönderenlerdir, bunu unutmayın.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, bir dakikalık süre veriyorum, bir dakikada toparlayın.

Bakın, ara vermeyip tartışmaları kesmemeye çalışıyorum ama 4’üncü defa söz veriyorum arkadaşlar. Grup önerilerimiz var; Sayın Muş, bekleyen bir kanun teklifiniz var yani artık bazen tartışmaları da makul bir şekilde keselim değerli arkadaşlar.

Sayın Özel, siz de çok yetenekli bir siyasetçisiniz, ben toparlayacağınızı biliyorum. Sataşma doğurmadan bir rica edeyim…

Buyurun.

44.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mehmet Muş’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şunu söyleyelim: “Açık oy, gizli tasnif.” Bütün iddiaların doğru olduğunu kabul edelim. Yıl 1946’da Mersin’in bir köyünde yaşanmış bir ayıba sarılmış, anlatıyor. Ya, bundan iki sene önce, daha bir önceki Başbakanınıza ve bütün milletvekillerinize Anayasa değişikliği sırasında, parti zabitlerinin önünde açık oy kullandıran siz değil misiniz ya, siz değil misiniz be kardeşim? (CHP sıralarından alkışlar)

Faşizme selam yollamak... 1940’larda iki devlet adamı arasındaki yazışmayı söylüyor. Kardeşim, Türkiye Büyük Millet Meclisi salonundan yapıyorsunuz bunu. Ne yasaktı Almanya’da faşizmin son evresinde? Şunu demek, bunu demek değil, Nazi selamı yapmamak suçtu. Siz ülkeyi bu noktaya getirdiniz. Ayıbınızla oturun, kurtulacağımız günü sabırsızlıkla bekliyoruz hepimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, bir saniye Sayın Oluç, sizler gibi bekleyen milletvekillerimiz de var. Herkesin kendine göre bir gündemi var, arkadaşlarımızın da kendi yöreleriyle ilgili gündemleri var.

İç Tüzük 60’a göre söz taleplerini karşılayacağım değerli arkadaşlar, sisteme giren tüm arkadaşlarımıza söz vereceğim.

Buyurun Sayın Kaşlı…

45.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray ili Eskil ilçesi Kaputaş Yaylası çiftçilerinin toplulaştırmada yaşanılan mağduriyetlerinin giderilmesini talep ettiğine, Taşkapı İlkokuluna ve Ortaokuluna Z-Kütüphane ile robotik kodlama sınıfının kazandırılmasına vesile olan okul müdürü ile öğretmenlerine teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önceki gün ziyaret ettiğim Aksaray’ımızın 2’nci büyük ilçesi Eskil Kaputaş Yaylamızda hemşehrilerimizle yaptığımız istişare neticesinde çiftçilerimiz toplulaştırmada mağdur olduklarını ifade etmişler ve bunu bir dosya hâlinde tarafıma iletmişlerdir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından bir heyet görevlendirilerek yerinde tekrar inceleme yapılması talepleri vardır. Bu dosyayı ilgili Bakanımıza ileteceğimizi buradan bildiriyorum.

Ayrıca Eskil ilçesi Kaputaş Yaylası’ndaki Taşkapı İlkokulu ve Ortaokuluna Aksaray genelinde az bulunan Z-Kütüphane ve robotik kodlama sınıfının kazandırılmasına vesile olan okul müdürümüze, öğretmenlerimize ve katkısı geçen hemşehrilerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…

46.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Karayollarında çalışan taşeron işçilerin mağduriyetinin giderilmesi gerektiğine ve çiftçilerin borçlarının faizsiz olarak ertelenmesinin zorunlu hâle geldiğine ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkürler Başkanım.

Karayolları 6’ncı Bölge Müdürlüğüne bağlı Nevşehir, Niğde, Yozgat, Kayseri merkezde çalışan Karayollarına iş yapan değişik firmalardaki işçiler iki aydır ödemelerini alamamaktadır. Ayrıca personel 7/24 saat koşulunda çalıştığı hâlde fazla mesai ücreti ödenmediği gibi talepte bulunan işçiler de işten çıkarılmakla tehdit edilmektedir. Bu işçiler Karayollarının bakım, onarım ve buzlanmasıyla mücadele işi yapmaktadırlar. İşçilerimiz kışın kapıda olduğu bir dönemde iş bırakma eylemine başlamadan benim aracılığımla son uyarılarını yapmaktadırlar, ilgilileri ve Bakanlığı göreve davet ediyorum.

Çiftçilerimizin borçlarını bu ekonomik koşulda ödemeleri mümkün görülmemektedir. Faizli yapılan ertelemeler hiçbir işe yaramamaktadır. Çiftçilerimizin borçlarının iki yıl faizsiz olarak ertelenmesi zorunlu hâle gelmiştir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Beko…

47.- İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, kıdem tazminatının fona devrinin işçiler açısından sonun başlangıcı olduğuna ilişkin açıklaması

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışma hayatını daha da güvencesiz ve esnek hâle getirmeye dönük niyetler ne yazık ki tek tek ortaya çıkmaya başladı. Önce ekim ayında IMF tarafından Türkiye’yle ilgili açıklanan raporda, sonrasında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı’nda, ardından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın 24 Ekim 2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı sunuşta, son olarak Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanının 29 Ekimde basına yansıyan açıklamasıyla, çalışma hayatını hukuksuz ve güvencesiz hâle getirme niyetleri ortaya koyulmuştur. Kıdem tazminatı seksen üç yıllık temel bir işçi hakkıdır. Türkiye işçi sınıfı 1936’dan bu yana kıdem tazminatı hakkına sahiptir. Kıdem tazminatı, işverenlerin ve Hükûmetin iddia ettiği gibi yük değil, haktır. Kıdem tazminatının fona devri işçiler açısından sonun başlangıcıdır. Emekçilere kölelik dayatılmak isteniyor; bu, kesinlikle kabul edilemez.

BAŞKAN – Sayın Ünsal...

48.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu şirkete KDV istisnası, gümrük muafiyeti, vergi indirimi ile sigorta prim desteğinin sağlandığına ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

FETÖ’ydü, DEAŞ’tı, PYD derken, bütün Parlamento bir iki saattir bu konuları konuşurken, Devlet Demiryollarına ait bina ve yapılar ile Atatürk Orman Çiftliğine ait arazilerin kendisine verilmesiyle hatırladığımız Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yine gündemde arkadaşlar. 78 dönüm arazi MEDİPOL Hastanesine verilmişti. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanı Koca’nın kurucusu olduğu şirkete –bizler burada konuşurken- 220 milyondan fazla teşvik verdi. Bu ülke hepimizin. Sağlık Bakanının şirketine KDV istisnası, gümrük vergi muafiyeti, vergi indirimi, sigorta prim desteği sağlanmıştır. Ayıptır, ayıp, ayıp! Buradaki milletvekili arkadaşların çoğunun bilgisi olduğunu zannetmiyorum. Eğer bilgileri de varsa, susuyorlarsa yazık. Milyonlarca yurttaşa küçücük borçları için bile haciz uygularken Sağlık Bakanlığına verilen bu milyonluk teşvik en hafif ifadeyle vicdanları yaralıyor.

BAŞKAN – Sayın Öçal...

49.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, Suriye’deki insan hakları ve kadın hakları ihlallerine bütüncül açıdan yaklaşılması, Vicdan Konvoyu ile Uluslararası Af Örgütü’nün raporunda yer alan Sednaya Hapishanesi’yle ilgili verilerin dile getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

CHP’li vekilimiz IŞİD ve onların uyguladığı kadın hakları ihlallerine değindi. Elbette ki gerçekliği oranında katılıyoruz, bir kadın ve insan olarak asla kabul etmiyoruz ama biz buradaki, Suriye’deki insan hakları ve kadın hakları ihlallerine bütüncül bir açıdan yaklaşılması gerektiğini de vurguluyoruz. Özellikle, Esat zindanlarında mahkûm tutulan 10 bin kadın ve kız çocuğunun sistematik tecavüz ve işkence mağduru olduklarını da burada dile getirmelerini isterdik. 55’e yakın farklı ülkeden aktivistin katıldığı ve destek verdiği, iki yıldan beri bu yana da uygulanan Vicdan Konvoyu’ndan da bir kelime burada bahsetmelerini rica ederdik.

Bunun yanında, Uluslararası Af Örgütü’nün Sednaya Hapishanesindeki kadın mahkûmlara uygulanan verileri de ortadadır; lütfen, bunu da objektif olarak dile getirmelerini bekleriz.

BAŞKAN – Sayın Özen…

50.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, ayrımcılığa, baskıya ve insanları bölmeye yönelik çalışmalara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Teşekkürler Başkan.

Dilimiz yeni bir deyim kazandı: “Nerede asfalt yol bitiyorsa oradan sonra bir Alevi köyü vardır.” Türkiye’nin her yerinde, istisnalar dışında bu böyledir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bir Tunceli’ye git de yollara bak.

BAŞKAN – Zülfü Bey…

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Memleketim olan Kahramanmaraş’ta Kabayar, Düğünyurdu, Kızılcıksuyu, Afşin’in Türkçayırı, İncirli köyleri -liste çok uzun- yetkililere hizmet için başvurduklarında ya “Seçim döneminde AKP’ye oy vermiyorsunuz.” denip reddediliyor ya da “Köyünüze camiyle başlayalım, ondan sonra hizmet gelir.” diyorlar. Bu, basında bu hafta işlendi. Kars Sarıkamış’ta bir köye cami yapılmaya başlandı. Bu ayrımcılığa, bu baskıya, insanları bölmeye yönelik çalışmalara son verilmesi gerekiyor, eşit yurttaşlığın herkese uygulanması gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Beyaz…

51.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ve İstanbul ili Fatih ilçesinde cereyan eden 4 kardeşin toplu intihar olayına ilişkin açıklaması

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve camiamıza başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, dün akşam Fatih ilçemizde 4 kişinin ilk belirlemelere göre ekonomik sıkıntılar sebebiyle intihar ettiği söylenmektedir. 48, 54, 56 ve 60 yaşlarında 4 insanımız maddi yoksunluk sebebiyle canına kıyıyorsa hepimiz ellerimizi başımızın arasına koyup düşünmeliyiz. Ülkemizde iktidar sahipleri âdeta Lale Devri yaşarken vatandaşlarımız günden güne yokluğun pençesine düşmektedir. Merhum ailenin intihar ettikleri günün akşamında, ödeyemedikleri 601 TL’lik fatura yüzünden elektriği kesildiği ortaya çıktı. Vatandaşı böyle bir trajedinin kurbanı olmuş bir devletin Cumhurbaşkanlığı sarayının aylık elektrik giderinin 1 milyon TL üzerinde olduğunu da dikkatinize sunuyor, vefat eden ailelerimize başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

52.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray ili Karataş köyündeki taş ocaklarına bir yenisinin daha eklenmek istendiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Aksaray’ımızın merkez Karataş köyü sınırları içerisinde özel işletmelere ait 4 adet taş ocağı bulunmaktadır. Bu taş ocaklarının işletilmesine köy halkının rızası olmamasına rağmen bir yenisi daha eklenmekte yani 5’inci taş ocağı açılmak istenmektedir. 5’inci taş ocağının işletilebilmesi için köy tarlalarından ve köy merasından yaklaşık 5 kilometre yol istenmektedir. Geçim kaynağı sadece tarım ve hayvancılık olan Karataş köyünün hayvan otlaklarının da zarar göreceği, dinamitle yapılan patlatmayla hayvanların tedirgin olduğu, bu patlatmayla hayvanların içme suları ve bazı binalarda çatlakların oluştuğu da gözlenmektedir.

Yine, ağır iş makinelerinin çıkarmış olduğu tozlardan dolayı bağ, bahçe ve tarladaki ürünler zarar görmektedir. Yaklaşık bine yakın nüfusuyla Karataş köylülerimiz mağdur durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

53.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Türkiye’nin kendi tohumluğunu üreten ve ihraç eden ülke konumuna getirildiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Ülkemiz tohumculukta 2002 öncesiyle kıyaslanamayacak noktalara gelmiştir. Türkiye’yi kendi tohumluğunu üreten ve ihraç eden ülke konumuna getirdik. Biyolojik çeşitliliğimizi koruyan büyük projeler yaptık. Hâlihazırda 85 ülkeye tohum ihracatı yapmaktayız. 2002 yılında 145 bin ton olan tohum üretimimiz 2018 sonu itibarıyla 1 milyon 59 bin tona çıkmıştır. Son on altı yılda fide ve fidan üretimi 47 kat artışla 4 milyon adetten 189 milyon adede çıkarılmıştır. Bugün meyvecilikte kullanılan fidan ve fidelerin yüzde 96’sı yurt içinde sertifikalandırılmaktadır. Tohum dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranını 2002'de yüzde 30 iken 2018'de yüzde 85'e yükselttik. Tohum ve fidan ilk kez Hükûmetimiz döneminde destekleme kapsamına alınmıştır. Meyvecilikte kullanılan fidanların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kadıgil…

54.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, bir sataşma olarak değerlendirmiyorum Sayın Öçal’ın açıklamalarını. Hatta bilakis, IŞİD zulmündeki kadınların varlığını kabul ettiği ve araştırılmasını desteklediği için de bir kadın milletvekili olarak kendisine teşekkür ediyorum. Ancak bizlere tanınan bu kısıtlı, iki dakika, üç dakika, beş dakikalık sürelerde tüm Orta Doğu coğrafyasında zulme uğrayan kadın arkadaşlara değinemediğim için de özürlerimi kabul etmesini rica ediyorum. Eğer ki bu konuda bir araştırmaları olur buraya getirirlerse de seve seve destekleyeceğimizi, hangi kadın arkadaşın başına, hangi terör örgütünden ne gelirse gelsin yanında ve arkasında olacağımızı bilmesini istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu…

55.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, iktidarın bilirkişi raporundaki “Murat Dağı’nda madencilik olmaz.” tespitini dikkate alması gerektiğine ilişkin açıklaması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bölgenin can damarı ve Porsuk, Banaz çaylarının doğduğu, Susurluk, Sakarya, Gediz ve Menderes Nehirlerini besleyen önemli su kaynağıyla ovamıza can katan Murat Dağı’nda siyanürle altın işletmeciliği yapılmasına iktidarın olur vermesi üzerine, Eskişehir, Kütahya, Uşak, Afyon, İzmir ve bütün yaşam savunucuları büyük bir mücadeleye başlamıştı. Dün açıklanan bilirkişi raporu Murat Dağı’ndaki bu maden faaliyetinin memleketimizin hayrına olmayacağını gösterdi. Murat Dağı, Ağrı Dağı’ndan sonra Türkiye’nin en büyük ikinci su rezervine sahiptir. Bu yaşam kaynağını sermayenin eline vermek bu varlıkları yok etmektir. İktidar, bilirkişi raporundaki “Murat Dağı’nda madencilik olmaz.” tespitini görmezlikten gelmemelidir. İktidarı, havasıyla, suyuyla ve sunduğu tüm nimetlerle ülkemize…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

56.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Adana Büyükşehir Belediyesinde yaşanılan işten çıkarmalara ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Güzel şehrim Adana’dan ne yazık ki yine kötü haberler var. Yine binlerce Adanalı hemşehrimiz Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından hiç de haklı olmayan gerekçelerle işten çıkarılmaktadır. Belediye seçimlerinden önce belediye çalışanlarıyla ilgili verilen söz ne yazık ki seçilen belediye başkanları tarafından tutulmamaktadır. Özellikle işçi ve emekçinin yanında olduğunu iddia eden, kendisi dışında tüm kesimleri emek hırsızı ithamlarına boğan bir siyasi partinin belediyesinde böyle bir gerçeğin yaşanması dikkat çekicidir diyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arslan…

57.- Kars Milletvekili Ahmet Arslan’ın, Kars ili Sarıkamiş ilçesi Aşağı Sallıpınar köyünde yapılmak istenen camiye ilişkin açıklaması

AHMET ARSLAN (Kars) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sarıkamış’ın Aşağı Sallıpınar köyünde bir cami yapılıyor. Bu camiyle ilgili olay şudur: Muhtar “Annemin bana vasiyetidir, bu köyde bir cami yapacağım.” dediği için ve köylünün desteğini aldığı için köyde cami yapılmaktadır ancak bu köyde cami yapılmasını istemeyen, şehir dışından, köy dışından birileri bu olayı çok başka bir boyuta taşıdı, sanki Kaymakamın “Bu işin karşılığında, köyde cami yapılmasına izin verilirse hizmet edilecek.” dediği gibi bir şey üretildi; külliyen yalandır. Köyde yıllardır hizmetler yapılmaktadır, bu sene de kilit parke taşı yapılmıştır. Muhtarın, annesinin vasiyetini yerine getirmek için bir talebini köylü yerine getiriyor. Biz köylerin hepsine hizmet ettiğimiz gibi buraya da hizmet ediyoruz, hizmet etmeye de devam edeceğiz. Bu doğru bilginin kamuoyuyla paylaşılmasında fayda vardı.

Teşekkür ediyorum.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Benim yedi sülalem de vasiyet ediyor, köye cemevi yapılmadı bir. Eğer vasiyetle oluyorsa…

AHMET ARSLAN (Kars) - Kendi muhtarına söyle; gitsin, yapsın.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Onlar muhtarları sever miydi? Cemevi yapın.

AHMET ARSLAN (Kars) - Cemevi de yapıyoruz, cemevi de yapıyoruz merak etmeyin, cemevi de yapıyoruz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir saniye…

Sayın Koncuk…

58.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak’a Yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Seyfi Bayrak’la yıllarca sendikal mücadele yaptım. Emekli olmadan önce TÜRK EĞİTİM-SEN Yozgat Şube Başkanlığını yapan, gerçekten “yiğit” kelimesini sonuna kadar hak eden bir kardeşimizdi. Aynı zamanda bir gönül insanıydı; insanları seven, herkesi kucaklamaya çalışan bir gönül adamıydı. Bu vesileyle, bütün arkadaşlarıma, ailesine, camiamıza ve bütün Türk milliyetçilerine başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

59.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, yerel siyasetçilerin de eleştiriye açık olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, tabii, tüm siyasetçiler olduğu gibi yerel siyasetçiler de eleştiriye açıktır. Bugün eleştirilen Belediye Başkanımızdan önceki belediye başkanı hangi siyasi partiden, Adana’da, bakmak lazım. 2014 yılında 7.500 kişiyle aldığı Belediyeyi hiçbir icraat yapmadan 2019 yılında 15 bin istihdama kavuşturmuş birisinin ardından, çıkan bankamatik memuru sayısını Adana kamuoyu ibretle takip ediyor. Her teklifte yüzde 40 aşağısına -yıllar sonra yapılmasına rağmen- tekliflerin verildiğini Adana kamuoyu takip ediyor ama bütün Türkiye ve dünya kamuoyu, 30 tane kuyuya dozerle kapaklarından dokunduğunda, altında kuyusu olmayan kapaklara verilen milyon TL’leri de milyon dolarları da hatırlıyor. O yüzden, o bahisler açılırsa altında kalınır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu süreler birer dakika. Herkes dikkatli olsun.

Buyurun Sayın Kenanoğlu.

60.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, camiye ihtiyacı olan Sünni köylere cami yapmayı tercih etmek yerine Alevi köylerine cami yapılmak istenmesinin asimilasyondan başka bir şey olmadığına ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kars Sarıkamış Aşağı Sallıpınar köyüne cami yapılması muhtarın annesinin vasiyetiyle ilgili bir durum değildir. Annenin vasiyetiyle cami yapılsa ya da cemevi yapılsa birçok annenin vasiyeti yerine getirilirdi. Burada muhtarın dernek başkanıyla konuşma kaydı vardır. Kaymakamın kendisinden hizmetlerin gelebilmesi için öncelikle cami talep etmeleri gerektiğini ifade ettiğine dair dernek başkanıyla konuşma kaydı vardır. Bu gerçeği görmeden, camiye ihtiyacı olan Sünni köylere cami yapmayı tercih etmek yerine Alevi köylerine cami yapmayı, apar topar hızla bitirmeyi hedeflemenin amacı nedir? Asimilasyondan başka bir şey değildir; bu gerçeği de hepinizin görmesi gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

AHMET ARSLAN (Kars) – Efendim, kayıtlara geçsin, muhtarın kendi basın açıklaması var.

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Arslan… Sayın Bülbül’e söz verdim, sonra kayıtlara geçer.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Muhtara dilekçe verdiriliyor, bu da kayıtlara geçsin.

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar…

Buyurun.

61.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, performans kriterlerinin objektif şekilde tutulmadığı bir ahvalde performans gerekçesiyle belediyelerden işçiler çıkartılıyorsa bunun hesabının hukuk önünde verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, şimdi, geçen de aynı şekilde, belediyelerdeki bu işten çıkarmalarla alakalı, tabii ki, Meclise, milletvekillerimize, bulundukları illerde işten çıkarılan vatandaşlarımız “Bizim sorunlarımızı Mecliste niye dile getirmiyorsunuz?” diye birtakım taleplerde bulunuyorlar. Bunlar da bu talepler de son derece haklıdır ve bunlar Meclisimizde dile getirilmelidir. Fesih yazısında “performans” deyip gerçekte performansla ilgili, performans kriterleri objektif bir şekilde tutulmadığı bir ahvalde siz performans gerekçesiyle işçiyi çıkarıyorsanız bunun hesabını hukuk önünde vermek zorundasınız. Bunun neticelerini, geçen de söyledim, hep birlikte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, bu kadar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Nasıl?

BAŞKAN – Bir dakika bu, 60’a göre söz veriyoruz Sayın Bülbül. Bunu baştan söyledim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır, lütfen, olur mu? Yani biz Mecliste şimdi…

BAŞKAN – O zaman, kayıtlara geçmesi açısından ifade edin lütfen, kayıtlara geçsin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, şimdi ama bakın, 60’a göre söz verdiniz de Özgür Bey’in ifadelerinden sonra benim buna cevap vermem gerekiyor.

BAŞKAN - O zaman bekleyin, ben 60’a göre söz taleplerinin hepsini bir karşılayayım, ondan sonra Sayın Bülbül…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Yani bu noktada açıklık getirmemiz lazım.

BAŞKAN - Çünkü değerli arkadaşlar, 60’a göre söz taleplerini yerinden karşıladığımı başından beri ifade ettim ve bunların da süresi bir dakika.

Şimdi bakalım Sayın Bozdağ bu bir dakikada ne yapacak?

Sayın Bozdağ, hoş geldiniz, sizleri epeydir görmedik.

Buyurun.

62.- Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Hoş bulduk.

Sayın Başkanım, İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak elim bir trafik kazası sonucu vefat etti, vefatını da biraz önce öğrendim. Kendisi Yozgat’ın yetiştirdiği değerli bir siyasetçi, kıymetli bir insan, demin İsmail Bey’in dediği gibi de iyi bir sendikacı. Farklı görüşlerde olmamıza rağmen Yozgat değerli bir evladını kaybetmiştir. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyorum. Kazada yaralı hemşehrilerim var, onlara da acil şifalar diliyorum. Mekânı cennet olsun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

63.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, AK PARTİ’nin iktidarda olduğu on yedi yıldan beri ne yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, şimdi ben de burada Sayın Cumhurbaşkanının deyimiyle başlıyorum: Ey AK PARTİ’liler, on yedi yıldan beri ne yaptınız? Fabrika mı kurdunuz? İşsizliğe mi, yoksulluğa mı çare oldunuz?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi partine bir bak, bir çivi çaktı mı bugüne kadar?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özel sektörü mü büyüttünüz? Terörü mü sona erdirdiniz? Adalete güveni mi artırdınız? Eğitim sorununu mu çözdünüz? İç göçü mü önlediniz? Tarım ve hayvancılığı mı kalkındırdınız? Ahlaksızlığı falan mı azalttınız? İsraf var, terör var, işsizlik var, korku var, şiddet var, tecavüz var, rüşvet var, hırsızlık var, saltanat var; bilim yok, eğitim yok, hukuk yok, liyakat yok, üretim yok, saygı yok, diploma yok, utanma yok, istifa yok.

Teşekkür ediyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Türkiye'yi mi anlatıyorsun?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, 60’a göre söz taleplerini tamamladık.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisine geçeceğiz ama Sayın Bülbül’ün söz talebini ben yerine getireyim.

Buyurun Sayın Bülbül.

64.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, tasarruf tedbirleri uyguluyorum denilerek öncelikle işçiden tasarruf etme cihetine gidilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Demin ifade ettiğim gibi, bu Mecliste bu işten çıkarmaların gündeme gelmesi normaldir. Tabii ki karşılığında söylenecek sözler varsa bunlar da dile getirilir ama fert fert, her bir işçi için işten çıkarma gerekçelerine bakıldığı zaman ortada ciddi bir sıkıntı olduğu da gözükmektedir. Bunu geçen de ifade ettik; zorunlu ara buluculuk süreçlerini bizler takip ediyoruz. Efendim, ara buluculukla çözülmediği takdirde işe iade süreçlerini… Bizler bu davaları takip ediyoruz. Ortaya konulan fesih nedeninin gerçek, geçerli veyahut da haklı bir neden olup olmadığı meselesi takibimiz altındadır. Efendime söyleyeyim “Birtakım tasarruf tedbirleri uyguluyorum.” diyerek ilk başta işçiden tasarruf etme cihetine gidilerek hiçbir haneye, o ailelerin ortasına dinamit konulmamalıdır. Hayatına büyük bir sıkıntı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bülbül, lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – O ailelere bu, zulüm demektir.

Şimdi, burada genel kaideler var. Eğer bir şeyde tasarruf yapmaya çalışıyorsanız işçiden tasarruf en son başvurulacak metottur, feshe son çare olarak bakmak zorundasınız; iş hukukunun genel kaidesi budur.

Şimdi, burada “7.500’den 15 bine çıktı.” ifadelerinin gerekçelerini ortaya… Burada bankamatik çalışanlarının sayılarını ve bankamatik çalışanı olduklarını da ispat etmek gerekir. Bunlar hukuk önünde hesabı verilmesi gereken hususlardır; bundan da kimse kaçmaz, Milliyetçi Hareket Partisi bundan da kaçmaz fakat Büyükşehir Yasası’nın gerektirdiği tüm şehre hizmet etme gereklerinin mevcut olduğu şartlarda Türkiye’deki bütün büyükşehirlerde işçi sayılarında ciddi bir artışın olduğu da gözlerden uzak tutulmamalıdır. Bu konunun da ayrıca altını çizmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, siz de bir toparlayın. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi var, Sayın Akar bekliyor epeydir.

Buyurun.

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, 2014’ten 2019’a kadar yapmış olduğu icraatlarda gözle görülür, belirgin bir fark olmadan personelde 7.500’ten 15 bine çıkış Adana’da seçimlerin ana gündemiydi zaten, bütün Adana bunu konuştu. Adana karar verdi “Bu yönetim doğru yönetim değil.” dedi, yönetimi değiştirdi; Cumhuriyet Halk Partisine teveccüh gösterdi. Bizim kaybettiğimiz bir belediye için de aynı şeyi bir başka partinin söyleme hakkı vardır, millet kararını vermiş. Sonrasında, Adana’da yaşananlar, özellikle açılmayan kuyulara bir tek kapak döktürüp de 30 milyon TL almalar falan yargıya da intikal etmiştir. Benim söylediğim, Adana Büyükşehir Belediyesinin bugünkü yönetimini kararlamak ve önceki yönetimini aklamak öyle kolay bir iş değil; o, fena hâlde emek ve en sonunda mahcubiyet getirir. Ama hodri meydan dedik, kibarca konuştuk. Bu işlerde şöyle bir süreç olmaz: Tencere dibin kara seninki benden kara, sen de benimkini atıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

Manisa Büyükşehir Milliyetçi Hareket Partisi tarafından yönetiliyor ama Milliyetçi Hareket Partisi bugün yeni ittifakının gereği olarak birtakım işçiler alabilmek için büyük bir mobbing uyguluyor. Biz de duramıyoruz, Manisa’da uygulanan mobbingi anlatıp... 1.500 işçinin canına okudular Manisa’da. E, ne yapacağız? Ben de onu söyleyeceğim. Geçen hafta biz bir şey getirdik. “Gelin, hep birlikte bir komisyon kuralım, bunları Meclis eliyle… Liyakatle olsun, bankamatik memurluğu olmasın ama bu tip sorunlar yoksa kimse kimsenin ekmeğiyle oynamasın diye bu yüce Meclis bu işe el koysun.” dedik. Buna da olmaz diyorsunuz. O zaman nasıl yapacağız yani? Ona olmaz, buna olmaz. Sonra bir milletvekili “Bana şöyle söylendi…” Söylesin, belediye başkanını karalasın. Objektif kriterler belirlemek ve hep birlikte bu işe müdahale etmek bu Meclisin yapacağı doğru bir görev olur. Bunun altını çiziyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Bülbül, siz de bir toparlayın, konuyu kapatalım artık.

66.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Büyükşehir Belediyesiyle alakalı mobbing meselesinin yargı önünde ispat edilmesi gereken mesele olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Efendim, Manisa Büyükşehir Belediyesiyle alakalı olarak mobbing meselesi yargı önünde ispat edilmesi gereken bir meseledir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sürüyor…

BAŞKAN – Bir saniye değerli arkadaşlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Sürüyor” sizin subjektif değerlendirmeniz. Şimdi, bunun hukuki…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mobbing davaları sürüyor Başkan, yanlış anlama.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ha “sürüyor” deyince, tamam. Yani bunların neticesine göre bir hüküm sahibi olabiliriz, hüküm verebiliriz, şu anda niyet okumanın bir anlamı yok. Ancak, burada, bunun birtakım, ittifaktan kaynaklanan, efendime söyleyeyim, içine girilen Cumhur İttifakı’ndan dolayı Manisa’da yeni birilerini almak için yapıldığını iddia etmek de Sayın Özgür Özel’in kendi iddiasıdır, şahsi iddiasıdır ve ispatla mükelleftir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kur komisyonu gidelim Başkan, komisyondan kaçıyorsunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ha, bu da Genel Kurulda ispat edilmesi…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Mersin’e de kuralım komisyon.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mersin’e de lazım tabii.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Mersin’e de gidelim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben zaten Mersin tartışılırken söylemiştim komisyon kuralım teklifini.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir saniye…

BAŞKAN – Arkadaşlar, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu mesele de Genel Kurulda ispata muhtaç bir hadise değildir. Bunlar dile getirilip...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bülbül çünkü ilden ile geçmeye başladık şimdi, bir durduralım artık bu işi de.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, büyükşehir belediyelerinin meseleleriyle ilgili ilin milletvekili iddiada bulunursa mutlaka büyükşehir cephesinden de bunun cevabı verilir. Bizler de bu konuyu dikkatle takip ederiz fakat bu noktada, siyasal bir bakış, sadece “Birilerini almak için birilerini çıkarıyorlar veya birilerine mobbing uygulanıyor.” ifadesini kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

Genel anlamda, belediyelerle alakalı sıkıntılar, evet, şu an Türkiye’de bütün belediyelerde benzer sıkıntılar görülmektedir. Bunda da kalkıp siyasi anlamda kısa birtakım şeylerle kısa vadede kazanç beklemek de doğru bir yaklaşım değildir; onu da ayrıca ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, sizin de bir söz talebiniz var. Ondan sonra Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisine geçeceğiz.

Buyurun.

67.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak Bey’in vefatı münasebetiyle taziyelerini ve üzüntülerini bildiren siyasi partilerimizin değerli sözcülerine ve şahsen söz alan kıymetli milletvekillerine Genel Kurulun huzurunda teşekkür ediyorum. Cümle ölmüşlerimize de Cenab-ı Hakk’tan rahmet diliyorum. İnşallah son olur, acımız büyüktür, paylaşanlara şükranlarımı arz ediyorum, parti grubum adına da teşekkürlerimi sunuyorum efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Katkı sağlayan tüm milletvekillerimize, herkese teşekkür ediyorum. Sanırım yararlı tartışmalar oldu, herkes kendi yöresini de anlatma olanağı buldu. (CHP sıralarından alkışlar) Meclisin gündeminin dışında, milletvekillerimizin de sorunlarını anlatması açısından yararlı olduğuna inanıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 5/11/2019 tarihinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, 2007 yılında Isparta’da meydana gelen uçak kazasıyla ilgili ortaya atılan ciddi iddialar ile şüphelerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/11/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/11/2019 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından 2007 yılında Isparta’da meydana gelen uçak kazasındaki ortaya atılan ciddi iddialar ve şüphelerin araştırılması amacıyla 5/11/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1356 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/11/2019 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Haydar Akar.

Buyurun Sayın Akar. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Akar.

CHP GRUBU ADINA HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nasıl protesto edeyim diye düşünüyorum yerimden, gerçekten de tadı kaçıyor bazen işin. 600 milletvekili bazen bir dakika söz bulmakta zorlanırken Grup Başkan Vekillerinin süresiz, defalarca aynı konuyu tartışmalarını doğru bulmadığımı özellikle ifade etmek istiyorum.

Şimdi, bu araştırma önergesini getirmemizin temel amacı, yaklaşık bundan… Türkiye’nin 42 milyon dolarlık bir enerji ithalatı var ve bu enerji ithalatına harcadığı paraya derman olacak bir projenin nasıl ortadan kaldırıldığını anlatmak istiyorum size.

Bakın, 30 Kasım 2007’de, bundan tam on iki yıl önce Isparta’da, karakutusu çalışmayan -hatta yedek kuşak diye adlandırılan, birkaç kez değişen- bir uçakla Isparta’ya gidilen yolculukta uçak düşüyor ve 57 vatandaşımız orada hayatlarını kaybediyorlar. Bununla ilgili dava sürüyor ama 30 Kasım 2019’da, on iki yıl süre geçtiği için, zaman aşımı nedeniyle bu dava ortadan kalkacak ve zaman aşımı nedeniyle kapanacak.

Bu şüpheli ölümlerle ilgili… Niçin “şüpheli ölüm” dediğimi size ifade etmek istiyorum. Bir defa, uçakta hayatını kaybeden yolcuların kimliklerine bakıldığında, bir şüphenin duyulması gerektiği ortaya çıkıyor. Yine, kazadan sonraki süreci incelediğimizde gerçekten de bir şüphenin olduğu ortaya çıkıyor. Peki, hayatını kaybeden yolcular kimlerdi? Ben 57 yolcunun tümünün isimlerini saymayacağım ama gerçekten de Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi diye adlandırılan, Türk Hızlandırıcı Merkezi kurulması aşamasında görevlendirilen 6 bilim adamımız orada hayatını kaybediyor. Kimdi bunlar? Profesör Doktor Engin Arık, Boğaziçi Üniversitesinden; Profesör Doktor Şenel Boydağ, Doğuş Üniversitesinden; Doçent Doktor İskender Hikmet, Doğuş Üniversitesinden; daktora öğrencisi Berkol Doğan, Boğaziçi Üniversitesinden; doktora öğrencisi Mustafa Fidan, Boğaziçi Üniversitesinden; yüksek lisans öğrencisi Engin Abat, Boğaziçi Üniversitesinden. Diyebilirsiniz ki “Ne işi vardı uçakta bu profesörün, araştırma görevlisinin, doktora öğrencisinin?” Hepsi Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi’nde çalışıyordu. Peki, Türk Hızlandırıcı Merkezi Projesi neye hizmet ediyordu, baktığınız zaman neydi buradaki amaç, ortak yönleri neydi? Hepsine, toryumdan reaktör elde edebilmek ve Türkiye'nin enerji problemini kökünden halletmekti diyebiliriz. Ekibin başında Profesör Doktor Engin Arık vardı ve bu bilim insanımız hem ulusal bazda hem de uluslararası alanda marka bir isimdi; hem Türkiye'nin Hızlandırıcı Merkezinde hem CERN’de etkili bir isimdi.

Niçin toryum yakıtlı nükleer santral diyoruz, buna da açıklık getirmek lazım. Toryumda dünyadaki en çok rezerve sahip 2’nci ülkeyiz; 1’inci ülke Hindistan, 2’nci ülke biziz. Toryumla ilgili, 10 ülke, şu anda toryum stratejileri altında çalışmalarını yürütüyor; aslında toryumu olmayan ülkeler bunlar, toryum madeni olmayan ülkeler -bunların içinde bir tek Hindistan’ın var- toryum madeni olmayan ülkeler olmasına rağmen bu çalışmaları yürütüyorlar. Bizde MTA’nın raporuna göre 380 bin ton ama OECD ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna göre de 744 bin ton toryum var. Peki, nedir bunu eşsiz yapan, bu toryumu? Hemen onu da söyleyeyim ben size: 1 ton toryumla üretilen enerji 3,5 milyon ton kömüre eşit, 200 bin ton uranyuma eşit, 1 milyon varil petrole eşit; toryum bu kadar önemli ve uranyum gibi kendini yok edememe veya atıklarının yok edilmemesi diye bir problem yok, elli yılda kendini yok edebiliyor. Çevrecilerin de karşı çıkmadığı, tamamen çevreci bir yakıt türü. Gerçekten, Türkiye bu konuda ciddi bir mesafe almış ama Çin’le beraber o dönemde yürüttükleri ve Çin’in 2020’de işletmeye açacağı bu toryum yakıtlı nükleer santrali bizim yapabilmemiz için bir on yıla daha ihtiyaç var bugün çünkü 2007’den sonra, uçak kazasından sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumu garip işler yapmış. Neler yapmış garip işler derken?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Devamla) – 2008 sonrasında TAEK yani Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından projeye verilen destek ortadan kaldırılmış; neredeyse ortadan kaldırılmış, bir miktar veriliyormuş ama ortadan kaldırılmış. O dönemdeki, kazadan önceki Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı bin araştırmacı yetiştirmeyi hedeflerken, bu projeyle ilgili bin bilim insanını yetiştirmeyi hedeflerken kazadan sonra kurumun başına gelen başkan, maalesef, buradaki desteklerin neredeyse tümünü çekmiş; araştırmacı bilim insanlarının harcırahlarını ve Türkiye'de bulundukları sürede projeye desteği kesmişler, altyapı oluşturmak için donanım desteği kesilmiş, CERN’le ilişkiler neredeyse askıya alınmış, kısaca proje 2007’deki kazadan sonra rafa kaldırılmış.

Sevgili arkadaşlar, gelin, bu araştırmayı yapalım. Kim kaldırmış, neden kaldırmış; bu uçak nasıl düşmüş, nasıl düşürülmüş; Türk Hava Yollarından gitmesi gereken uçak daha sonra özel bir şirket kanalıyla nasıl yapılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Akar.

HAYDAR AKAR (Devamla) – …nasıl uçurulmuş ve yedeğin yedeği olan, karakutusu çalışmayan bir uçak nasıl uçurulmuş uçuş izni olmamasına rağmen; gelin, bunu araştıralım. 30 Kasım 2019’da zaman aşımından herkes kurtuluyor bu işten. Biz bu işte on yıl geride kaldık. Toryum madeni bize ait olmasına rağmen, gerçekten de nükleer enerji üretebilme şansına sahip olacakken -ki ciddi bir çalışma yapılmış- maalesef bu nedenle geri kalmışız. Unutmayın, o günlerde, Türkiye’nin ciddi devlet kurumlarında çalışan 8 mühendisimiz intihar etti. “Öldürüldü” demeyeceğim, intihar etti çünkü o vakalar öyle geçiyordu. “İntihar vakaları” adı altında kamuoyuna duyurulmuştu, hatırlayın. Hemen uçak kazası da bundan sonra. Gelin bunu araştıralım, hep birlikte bunun nedenlerini bulalım. Böyle kıymetli bir madenimiz var, bu madenimizi değerlendirmek, dünyada bir marka hâline getirebilmek için uğraş veren insanlar öldürülüyor ama… Ondan sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun takınmış olduğu tutumu da buradan kınıyorum, yönetenleri de kınıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun.

Öneri üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Ayhan Altıntaş. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Altıntaş.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, Değerli Grup Başkan Vekilleri; öncelikle Yozgat İl Başkanımızın vefatı nedeniyle gösterdiğiniz duyarlılığa teşekkür ediyorum. Sayın Seyfi Bayrak, memleketim Bektaşlı ile Yenifakılı ilçeleri arasında arabasının şarampole devrilmesi sonucu vefat etti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun; yakınlarına, sevenlerine, ailesine, parti camiamıza, tüm Meclisimize başsağlığı diliyorum. Kazada yaralanan İYİ PARTİ’lilere de acil şifalar diliyorum.

30 Kasım 2007 günü Atlasjet Hava Yollarının İstanbul-Isparta seferini yapan ve içerisinde 6 bilim insanının da yer aldığı 50 yolcuyla 7 mürettebatın bulunduğu uçak kaza yaptı, hepsi hayatını kaybetti. Uçak kazasında -demin vekilimizin bahsettiği gibi- Boğaziçi Üniversitesinden Profesör Doktor Engin Arık, Özgen Berkol Doğan, Engin Abat ile Doğuş Üniversitesinden Profesör Doktor Fatma Şenel Boydağ, Doçent Doktor İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan hayatını kaybetti.

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Profesör Doktor Engin Arık, İsviçre CERN Nükleer Araştırma Merkezindeki ATLAS deneyinde çalışıyordu. Isparta’ya gelen bilim adamları Eğirdir ilçesinde gerçekleştirilecek “Türk Hızlandırıcı Merkezinin Teknik Tasarımı ve Test Laboratuvarının Kurulması” başlıklı Devlet Planlama Teşkilatı projesinin 4’üncü çalışma toplantısına katılmak için yola çıkmışlardı. Hepsini rahmetle anıyorum.

Profesör Doktor Engin Arık’ın üzerinde çalıştığı projenin toryum elementinden enerji elde edilmesine yönelik yeni nesil nükleer santraller üzerine olması çeşitli spekülasyonlara ve sabotaj tartışmalarına yol açtı çünkü Türkiye toryum alanında dünya rezervinin yüzde 30 civarına sahip bir ülke. Toryum santralleri, uranyum santrallerinden farklı özelliklere sahip; hem daha az radyoaktif hem de nükleer atık açısından çok güvenli, nükleer bomba yapımına elverişli değil, bu nedenle, barışçıl enerji sunuyor, ayrıca da çok daha basit ve ucuz olabilecek bir yapıda. Eğer biz toryumla elektrik enerjisi üretebilme olanağına kavuşursak bu, trilyonlarca varil petrole eş değerde bir ulusal enerji kaynağı olacak.

Profesör Arık’ın ifadesiyle, toryumun kesinlikle patlama tehlikesi yok. Çernobil benzeri bir felaketin tekrarlanması mümkün değil. Radyoaktif kalıntı minimum nispetinde. Bu da nötronlarla yok ediliyor. Reaktörün fişini çektiğinizde her türlü işlem duruyor. Doğa kirlenmiyor, minimum atıklar da uzun ömürlü değil.

Ülkemizin enerji ihtiyacı, başka ülkelerle nükleer santraller kurdurmaya başlaması ve toryum zenginliği de dikkate alındığında olayın sabotaj olarak tartışılması çok doğal. Bu konularda davalar açıldı, kitap da yazıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – 2017 yılında Isparta Cumhuriyet Savcılığınca, Muammer Görgeç adlı FETÖ sanığına ait bir ses kaydındaki “Uçağı İsrailliler düşürdü. Ölen akademisyenler toryum üzerinde çalışıyordu. Çalışmalarda görev alan bir akademisyen uçakta yoktu. O akademisyeni bulup toryum bölgelerini tespit edelim.” ifadesi üzerine soruşturma başlatıldı. Profesör Doktor Engin Arık’ın eşi Metin Arık da kazanın sabotaj niteliğinin araştırılması konusunda mahkemeye başvurdu ancak olay henüz netleşmedi, şüpheler ortadan kalkmadı.

Bu nedenle, hem kazanın araştırılması hem de kazada hayatını kaybeden bilim insanlarının üzerinde çalıştığı toryum madeninin kullanımı, toryumdan güvenli nükleer enerji elde edilmesi konularının araştırılması hakkındaki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini desteklediğimizi bildiriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakika Sayın Kenanoğlu.

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bundan on iki yıl önce, 30 Kasım 2007’de yaşanan bu uçak kazasında 57 yurttaşımız yaşamını yitirmişti, Allah’tan rahmet diliyorum cümlesine.

Tabii, bir şüphe var ve on iki yıl sonrasında dahi konu henüz vicdanları rahatlatmamışsa ve bu konu üzerindeki spekülasyonlar devam ediyorsa ve bu konunun hâlâ aydınlatılmadığını iddia edenler söz konusuysa konunun ciddiye alınıp araştırılması gerekir. Çünkü hukuk, bir taraftan da vicdanları rahatlatmaktır yani kitabın, kalemin, yönetmeliklerin ifade ettiği şekliyle karar vermek değildir.

Bir gün mahkemede bir işimiz vardı bir davayla ilgili, yargıçla görüşme talep ettiğimizde -genç bir yargıçtı- hemen kabul etti ve şunu söylemişti, hiç unutmadığım bir şeydi: “Ya, biz bir karar vereceğiz, bu karar doğru da olabilir ama önemli olan tarafların vicdanen bizim doğru karar verdiğimize emin olmasıdır.” O yüzden de davayla ilgili bütün bilgileri bize aktarmıştı. Dolayısıyla burada bir şüphe söz konusuysa ki var, dolayısıyla bunun araştırılması ve vicdanların bu konuda rahatlatılması gerekiyor.

Tabii, diğer taraftan, konuyla ilgili olarak bu nükleer santrallerin doğru bir enerji yöntemi olmadığını da bu vesileyle ifade etmek isteriz. Enerji ihtiyacımızın yenilenebilir enerjiyle karşılanması gerektiğini de söylemekten geri durmayacağız.

Değerli arkadaşlar, konu havacılıktan, hava yollarından açılmışken bugün basına yansıyan bir haber vardı, çok dikkat çekiciydi, ondan bahsetmek istiyorum. Türk Hava Yollarının yönetiminde 80’e yakın isim Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunlarından oluşuyormuş yani Türk Hava Yollarını şu anda Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mi uçuruyor, Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesini Türk Hava Yolları mı uçuruyor; bu tartışılıyor. İlginç olan şu tabii: Bu lise niye öne çıkıyor? Bilal Erdoğan’ın bu liseden mezun olması, bu liseden mezun olanların hepsinin de bir yerlerde, devletin kademelerinde ve bürokraside yer alması ve şu anda Türk Hava Yollarında da 80 yöneticinin Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunlarından oluşması, Türk Hava Yollarında etkili olması nedeniyle. Bir taraftan, hani, işe nasıl alınıyorlar, efendime söyleyeyim, işçi hukuku nasıl korunuyor üzerine de tartışılması gereken bir konu.

Bu arada şunu da unutmayalım, söyleyelim: Türk Hava Yollarının 2019 yılı ilk altı ayında yaşanan toplam zararı 1,12 milyar lira olarak açıklanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Anlaşılan o ki Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunları Türk Hava Yollarını bu hâle getirmişler.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bundan sonra hemen kanun teklifinin görüşmelerine başlayacağız. Son konuşmacı konuşurken Komisyonun yerini almasını, siyasi parti gruplarımızın konuşmacılarının da salonda hazır bulunmalarını rica ediyorum.

Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Polat Türkmen’e aittir.

Buyurun Sayın Türkmen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Türkmen, süreniz üç dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği grup önerisi üzerine konuşmamı yapmak istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Genellikle toryumla ilgili ve burada da söz konusu olan konu şöyle: Günümüzde toryumla çalışan ticari ölçeklerde hiçbir nükleer santral bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak da toryumun enerji ham maddesi olarak tüketimi yok denecek düzeydedir. Toryum tabanlı enerji üretimi için yüksek yatırım ve işletme maliyeti gerekmektedir. Araştırma tesislerinin kurulması gerekiyor, yüksek maliyetli olduğu için de buna ihtiyaç duyulmuyor. Bütün bu tesislerin her biri günümüz şartlarında ekonomik olmadığından ticari ölçekli teknolojileri de dünyada henüz geliştirilmemiştir. Bu nedenle, ülkemizde bulunan toryumun mamul veya maden olarak satışı bugün için söz konusu değildir. Ancak ülkemizde mevcut olan toryum cevherinin nadir toprak elementlerinden ayrılması ve yan ürün olarak kazanılmasına yönelik araştırma ve geliştirme çalışmalarına devam edilmelidir. Ülkemizde Eskişehir Sivrihisar yöresinde yaklaşık 380 bin ton toryum kaynağı belirlenmiştir.

Toryum, sırasını bekleyen bir nükleer enerji ham maddesi durumundadır. Bunun en büyük nedeni, nükleer yakıt çevrimi sorunudur. Bu nedenle, bugün için toryumla çalışan ticari ölçekli santraller bulunmamakla birlikte, bu santrallerin prototipleri İngiltere, Almanya, ABD ve Hindistan’da uzun zamandır denenmektedir. Ticari ölçekte tüketimin olmaması nedeniyle hâlen toryumun enerji ham maddesi olarak tüketimi yok denilecek düzeydedir.

Dünyada bilinen toplam toryum rezervinin yaklaşık 6,35 milyon ton olduğu ve -oranlamaya bakarsanız- ortalama yüzde 6-7 civarında toryum içerdiği tahmin edilmektedir. Rezervler ağırlıklı olarak Hindistan, Brezilya, Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri ve Türkiye’de bulunmaktadır.

Onun için, bugün için en azından, bu radyoaktif madde olan toryumun kullanımı dünyada da söz konusu değildir. O yüzden de bu teklife olumsuz oy vereceğimizi söylüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.– YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Grup önerisini oylamadan önce bir yoklama talebi var. Yoklama talebini yerine getireceğiz.

Sayın Özel, Sayın Ağbaba, Sayın Kılıç, Sayın Akar, Sayın Köksal, Sayın Yüceer, Sayın Kayışoğlu, Sayın Bülbül, Sayın Zeybek, Sayın Keven, Sayın Sarıaslan, Sayın Tuncer, Sayın Aydınlık, Sayın Bulut, Sayın Karaca, Sayın Kadıgil, Sayın Ünsal, Sayın Sümer, Sayın Sertel, Sayın Bayır.

Değerli milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula gönderen arkadaşlarımız ayrılmasın değerli arkadaşlarım.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Ahmet Zenbilci? Burada.

Hayati Yazıcı? Burada.

Serkan Bayram? Burada.

Faruk Aksu? Burada.

Zülfü Demirbağ? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 5/11/2019 tarihinde Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ve arkadaşları tarafından, 2007 yılında Isparta’da meydana gelen uçak kazasıyla ilgili ortaya atılan ciddi iddialar ile şüphelerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Kasım 2019 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Genel Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 117 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Şimdi, teklifin tümü üzerinde söz isteyen değerli milletvekillerimizin söz taleplerini karşılayacağım.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın İsmail Faruk Aksu’ya aittir.

Süreniz yirmi dakika Sayın Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz kanun teklifi esas itibarıyla teknik bir düzenlemeden ibarettir. Teknolojide yaşanan hızlı değişime dayalı olarak ödemeler sisteminde de önemli gelişmelerin olması, 2013 yılında çıkarılan 6493 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmasını gerekli kılmıştır.

Teklifle yapılan değişikliği temelde 3 ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi: Ödemeler alanına ilişkin BDDK’deki yetkilerin Merkez Bankasına devrine ilişkin düzenlemeler. İkincisi: Dünya pratikleriyle uyumlu bir şekilde yeni ödeme tanımlarının sisteme dâhil edilmesine ilişkin hususlar. Üçüncüsü ise: 2013 yılında yasalaşmasının ardından geçen sürede ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda kanuna eklenmesi gereken değişikliklerdir.

Bu kapsamda, ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemlerine ilişkin olarak sistem işleticileri, sistem katılımcıları, mutabakat kuruluşları ve bağlantılı diğer sistemler ile dış hizmet sağlayıcıları gibi sistemin çalışmasıyla yakından ilgili tüm taraflar gözetim ve denetim kapsamına alınmakta, böylece Merkez Bankasının gözetim faaliyetlerinin etkinliği artırılmaktadır. Ayrıca, Merkez Bankasına ödeme sistemlerinin kesintisiz işletimini sağlamak amacıyla sistemik öneme sahip, kurulmuş ve kurulacak sistem işleticilerine hissedar olabilme yetkisi verilmekte, ödeme sistemleri alanında gerçekleştirilecek olan mevzuat düzenlemeleri, lisans ve izinler gözetim ve denetim konusunda yetki alan kuruluşların iş ve işlemlerinin takip edilmesi Merkez Bankası çatısı altında toplanmaktadır.

Hatırlanacağı gibi, 2013 yılında yürürlüğe giren 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’la Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemlerine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ise ödeme hizmetleri, elektronik para ihracı ve ödeme hizmeti sağlayıcılarına ilişkin hususlarda yetki ve sorumluluklar verilmişti. Mezkûr kanunla Türkiye’de faaliyet gösteren tüm ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemlerinin gözetimi ve ödeme sistemleri perspektifinden düzenlenmesi öngörülmüş, bu kapsamda menkul kıymet mutabakat sistemleri ödeme hizmetleri ve elektronik para kuruluşları hakkında Avrupa Birliği müktesebatı başta olmak üzere uluslararası standartlar da dikkate alınarak düzenlemeler yapılmış, lisans ve izinler ile gözetim ve denetim konusunda yetki alan kuruluşların iş ve işlemlerinin takip edilmesi için Merkez Bankası ile BDDK görevlendirilmişti. Ancak geçen sürede Avrupa Birliği finans ve ödeme sistemlerine ilişkin mevzuatını güncellemiş, uluslararası standartlarda önemli değişiklikler yaşanmış, elektronik ödemeler konusunda yeni hizmet türleri ve bu hizmetleri sunan yeni kuruluşlar ortaya çıkmıştır. Öte yandan farklı hizmet sağlayıcı kuruluşların birbiriyle ödeme işlemi yapabilmesini sağlayan sistemlerin finansal istikrar bakımından önemi de artmıştır. Ödemeler alanının bu dinamik yapısına uygun olarak Merkez Bankası ve BDDK arasında oluşturulmuş bulunan ikili düzenleme ve kontrol mekanizmasının değiştirilerek tek bir çatı altında toplanması bir zaruret hâline gelmiştir. Ayrıca düzenlemeyle Türkiye ödeme ve elektronik para kuruluşları birliği kurulması, bu alandaki tüm standartların belirlenmesi, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler ile yeni ürünlerin geliştirilmesi ve yeni uygulamaların hayata geçirilmesi için bir zemin de oluşturulmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde de tüm dünyayı saran dijital para birimleri ve blok zinciri teknolojisi alanındaki gelişmelere paralel olarak hedefler koyulmaya ve düzenlemeler yapılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede Onbirinci Kalkınma Planı’nda “blockchain” tabanlı dijital Merkez Bankası parası çıkarılması kararına yer verilmiştir. Planda uluslararası ticaret sisteminde kabul görecek alternatif para ve ödeme sistemlerinin geliştirilmesi amacıyla ülke iş birliklerinin tesis edileceği, uluslararası iyi uygulamalardan yararlanılarak firmalara fırsat eşitliği sağlayan güvenli bir finansal teknoloji ekosisteminin oluşumunun destekleneceği, ödeme hizmetleri ve elektronik para kuruluşları birliğinin kurulacağı belirtilmiştir.

Yine kalkınma planında, açık bankacılık hukuk altyapısını güçlendirmek amacıyla Avrupa Birliği 2 numaralı Ödeme Hizmetleri Direktifi’yle mevzuat uyumunun sağlanacağı, finansal hizmetlere erişimin kolaylaştırılması, finansal bilincin ve yatırımcı tabanının geliştirilmesi için faaliyetler yürütüleceği ifade edilmiştir. Ayrıca Yeni Ekonomi Programı’nda, ödeme sistemlerinin gözetim ve denetiminin Merkez Bankasına bağlanacağı ve bu sistemlerin etkinliğinin artırılması için gerekli düzenlemelerin yapılacağı ifade edilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak seçim beyannamemizde, Merkez Bankasının fiyat istikrarının yanı sıra, finansal piyasalarda istikrarın sağlanması amacına yönelik olarak politikalar uygulanması gerektiği belirtilerek reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılayacak ve büyümeyi finanse edecek her türlü finansal aracın ihraç edilebileceği, işlem maliyetlerinin düşük olduğu, güçlü bir teknolojik ve beşeri altyapıya sahip, etkin bir biçimde denetlenen, yenilikçi, şeffaf ve uluslararası standartlarda sağlıklı işleyen bir mali piyasa yapısının hedeflendiği vurgulanarak finansal sistemin işlevlerini yerine getirebilmesi için ülke şartları ve uluslararası standartları dikkate alan hukuki düzenlemelerin yapılması, gözetim ve denetim sistemlerinin uluslararası standartlara uygun hâle getirilerek etkin işlemesinin sağlanması gerektiği vurgulanmıştır.

Bilindiği gibi, fiyat istikrarının sağlanması yanında, Merkez Bankasının temel görevlerinden biri de finansal istikrardır. Finansal istikrar ve finansal bağımsızlık için ödeme sistemlerinin kesintisiz çalışması ise son derece önemli olmaktadır. Merkez Bankası, ödemeler alanındaki gelişmeleri takip ederek makroekonomik istikrarın temel taşı olan, aynı zamanda da devletin egemenlik haklarının korunması mücadelesinde bir zorunluluk hâline gelen ödeme sistemlerinin kesintisiz çalışmasını garantiye almak zorundadır.

Kanun teklifinde, bu kapsamda, mevcut düzenlemelerdeki değişiklik ihtiyaçları yanında sektörün uygulamaya ilişkin taleplerinin de dikkate alındığı özellikle Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında söz konusu sivil toplum kuruluşlarının değerlendirme ve açıklamalarından anlaşılmıştır. Bu yönüyle, yapılan düzenlemelerin ilgili tarafların ittifak hâlinde benimsediği bir içeriğe sahip olduğunu söylemek mümkün bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, elektronik ödeme sistemleri, hepimizin yakından takip ettiği gibi, gün geçtikçe hayatımızda daha fazla yer tutmaktadır. Ticari hayat ve günlük yaşantı içerisinde bu kapsamda birçok faaliyet gerçekleştirilmekte, yeni uygulamalarla ticari ve finansal işlem için nakit dışı ödeme yöntemleri kullanılmaktadır. Özellikle e-ticaret siteleri sundukları avantajlar yüzünden her geçen gün daha fazla kişi tarafından tercih edilmektedir. E-ticarette çok kullanılan ödeme yöntemlerinin kullanımı, on-line satış sitelerinin güvenilirlik standartlarını sağlamalarıyla doğru orantılı olarak artış göstermekte, yaygınlık kazanmaktadır.

Öte yandan, hızlı bir şekilde yaygınlaşmakta olan sanal para birimleri dünyayla birlikte ülkemizin gündemine de girmiş bulunmaktadır. Elektronik paranın merkez bankalarının para politikaları ile ödeme sistemlerine etkisi yanında ekonomik istikrarın sürdürülmesi bakımından taşıdığı önem, elektronik para ihracının esaslarını ortaya koyan hukuksal düzenlemelerin yapılmasını da zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda gerçekleşen işlemlerle ilgili olarak hizmeti sunanlar ile bu hizmetten yararlananlar arasındaki ilişkilerin hukuki zeminde düzenlenmesi önem arz etmektedir. Bankalar dışındaki kuruluşların sektörde faaliyet göstermesi, rekabetin artması, hizmet kalitesinin yükselmesi, tüketiciler açısından maliyetlerin düşmesi, bankacılık hizmetlerinden yararlanamayan kesimlerin bu hizmetlere daha kolay ulaşması ve finansal erişimin artırılması açılarından büyük önem arz etmektedir.

Ödeme hizmet sistemlerinin artan kullanımı, gerçekleşen işlemlerin tutarının çok büyük miktarlara ulaşması ve sistem katılımcılarından birinin karşılaşacağı kredi veya likidite probleminin sistemler aracılığıyla diğer katılımcılara da yayılarak zincirleme bir etki doğurma ihtimali sistemin sorunsuz çalışmasının finansal istikrar açısından taşıdığı önemi ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, güvenli ve etkin çalışan bir sistemin sağlam bir hukuksal temele ve finansal ve operasyonel risklerin kontrolünü sağlayan bir mekanizmaya sahip olması da gereklidir.

Değerli milletvekilleri, 2018 yılının Ağustos ayındaki dış bağlantılı ekonomik operasyonlarla, 31 Mart seçimleri öncesi bazı uluslararası bankaların, sermaye gruplarının ve küresel tefecilerin spekülasyonlarıyla Türkiye tehdit edilip kur ve faiz üzerinden ekonomik ve siyasi operasyon yapılmaya çalışılmıştır. Bu saldırılar Hükûmetin zamanında aldığı tedbirlerle etkisiz hâle getirilmiş, sağlanan toplumsal destekle birlikte kararlı bir mücadele sergilenmiştir. Ortaya konulan dış ticaret politikaları ve alınan tedbirlerle, ithalatın kompozisyonu ihracatı destekleyecek şekilde değişmeye başlamış, turizm gelirlerinin desteği ve rekabetçi kurla cari işlemler fazlası verilmiş, vergi avantajları, istihdam teşvikleri ve kredi programlarıyla ekonomik aktivite desteklenmiş, enflasyonda hızlı ve belirgin bir düşüş gerçekleştirilmiştir. Ekim ayı enflasyon rakamlarına göre tüketici fiyat endeksi yıllık yüzde 8,55’e gerileyerek 2016 yılından bu yana en düşük seviyeye inmiştir. Böylelikle, ekonomide önemli bir kırılma yaşanmadan toparlanma gerçekleşmiş, üretim çarkları dönmeye başlamış, bu süreçte mali disiplin de göz ardı edilmemiş ve ekonomiye olan güven giderek artmıştır. Nitekim, beklenenden daha kısa sürede gerçekleşen toparlanma nedeniyle uluslararası ekonomik kuruluşlar büyüme ve diğer makroekonomik göstergelere ilişkin Türkiye tahminlerini olumlu yönde revize etmiştir. Bununla birlikte, şüphesiz Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkıntılar en çok dar gelirli vatandaşlarımızı etkilemiş, onların hayat şartlarını zora sokmuştur. Bu nedenle, başta çiftçi, işçi, memur, emekli, esnaf gibi dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız olmak üzere, tüm toplum kesimlerinin sorunlarının giderek iyileştirilmesini mümkün kılacak önlemlerin ve desteklerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Bu acil önlemlerle eş zamanlı olarak sağlıklı bir yatırım, üretim, istihdam ve ihracat zincirinin oluşturulması için de ekonomide kalıcı, sürdürülebilir yapısal önlemlerin devreye konulması zorunludur. Vatandaşlarımız ertelenen bazı taleplerine, ekonomide sağlanacak iyileşmeye de paralel olarak, önümüzdeki dönemde çözüm getirilmesini beklemektedir. Bu kapsamda, çalışanlarımızın 3600 ek gösterge talebinin karşılanması; çiftçi, esnaf ve sanayicimizin girdi maliyetlerinin düşürülmesi; üretimin teşvik edilmesi; bürokrasinin vatandaşa yakın, vatandaş odaklı hizmet vermesi; namuslu vatandaş olmanın takdir gördüğü bir düzenin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için, idarenin işleyişinden güvenlik, adalet, eğitim, sağlık ve diğer kamu politikalarının tanzimine, ehliyet, liyakat ve hakkaniyete ve en önemlisi, Türk devletine ve Türk milletine sadakate dayalı bir düzenin tahkim edilmesi ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tümüyle yerleşmesini temin edecek eksikliklerin giderilmesi milletçe geleceğe güvenle bakmamızı temin edecektir.

Seçim beyannamemizde de vurguladığımız gibi, öğretmenlerimizin, polislerimizin ve uzman çavuşlarımızın ek göstergelerinin 3600’e çıkartılmasını; muhtaçların sosyal destek ödemelerinin artırılmasını; şoför esnafımızın, çiftçimizin kullandığı mazot başta olmak üzere temel girdilerin yükünün azaltılmasını; Türk sanayicisinin uluslararası rekabet gücünü zayıflatan unsurların ortadan kaldırılarak yatırım, üretim ve istihdamın artırılmasını destekleyen, bir yandan ekonomik büyümeyi bir yandan sosyal gelişmeyi, aynı zamanda da millî bütünleşmeyi esas alan program ve projelerin uygulanmasını gerekli görüyoruz. Bu kapsamda, terörle mücadele başta olmak üzere dış politika, yargı, ekonomik ve sosyal konulara ilişkin adımlar hem Meclisimizce hem de Hükûmet tarafından atılmaktadır.

Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları çerçevesinde egemenlik haklarımızı ve milletimizin huzur ve güvenliğini tehdit eden terör koridoru oluşumunu Barış Pınarı Harekâtı’yla bertaraf etmiştir. Türkiye, bu süreçte ortaya koyduğu kararlılığın sonucu diplomatik, askerî ve siyasi önemli bir başarı elde etmiştir. Bir kez daha egemenlik haklarını korumadaki ve terörle mücadeledeki kararlılığıyla bölgede Türkiye'den izinsiz bir oldubittinin mümkün olmayacağını dünyaya göstermiştir. Eş zamanlı olarak Pençe ve Kıran Harekâtlarıyla sınırlarımız içinde ve dışında PKK, YPG ve IŞİD terör yapılanmalarına karşı önemli sonuçlar alınmıştır. Bu vesileyle kahraman güvenlik güçlerimizi üstün başarılarından dolayı tebrik ediyor, Barış Pınarı Harekâtı ve terörle mücadele şehitlerimizle birlikte tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Bu arada yürütülen muazzam terör mücadelesini engelleme, sulandırma ve antidemokratik gösterme gayretlerini terör seviciliği ve millî vicdanda mahkûm olan tarihi bir yanlış olarak görüyoruz.

İnancımız odur ki küresel meydan okumalara cevap verebilmemiz için “Türk milleti” ortak paydasında buluşarak milletimizin güvenlik, huzur ve refahının artırılması ve ülkemizin bölgesel ve küresel bir güç hâline gelmesi için gerekli adımları atmaya devam etmemiz gerekmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 100’üncü yılında millî ruh, millî heyecan ve millî birlik ile Türkiye'nin 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine ulaşacak kararlılığı göstermesi bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Bölgemizdeki gelişmeler başta olmak üzere, dünyada yaşanan iç çatışmalar ve ekonomi savaşları, Türkiye'yi çok cepheli bir mücadele içine soksa da gelişmelerin sunduğu fırsatları da değerlendirmek suretiyle inanıyoruz ki Türkiye, mezkûr hedeflerine ulaşacak güçtedir. Tarihî ve kültürel birikimlerimiz, doğal ve beşerî kaynaklarımız, bizi “Türk milleti” ortak paydasında buluşturan zengin ortak değerlerimiz, adalet anlayışına dayalı medeniyet tasavvurumuz, başarmak için en büyük sermayemiz ve aziz Türk milletine özgü hasletlerimizdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sonuç itibarıyla kanun teklifinin yasalaşması durumunda, ödemeler alanında ortaya çıkan ihtiyaçların daha etkin bir şekilde tespit edilerek proaktif bir şekilde müdahale edilebileceği, 2013 yılından bu yana ödemeler alanında ortaya çıkan yeni hizmet türleri ile bu hizmetleri sunan kuruluşların kapsama alınacağı ve sektörde ortaya çıkan bazı ihtiyaçların giderilmesine önemli katkılar sağlanacağı değerlendirilmektedir. Bu yönüyle teklifi, vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırdığı gibi teknoloji üzerinden yapılan ekonomik saldırılar ve meydan okumalara karşı ödemeler sistemini sağlıklı, şoklara dayanıklı ve uluslararası gelişmelere uyumlu hâle getirmeye katkı ve imkân sağlayan yerinde bir düzenleme olarak görüyoruz.

Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulun siz değerli üyelerini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Durmuş Yılmaz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Yılmaz.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle ilgili olarak teklifin geneli hakkında İYİ PARTİ’nin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uzun bir adı olan kanun teklifinin içinde düzenlemeye tabi tutulan üç alan var: Bunlardan birincisi ödeme sistemleri, ikincisi menkul kıymet mutabakat sistemleri, üçüncüsü ödeme hizmetleri ve elektronik para kuruluşları. Dikkatinizi çekiyorum, birincisinde ödeme sistemleri, üçüncüsünde ödeme hizmetleri… Sistemler genellikle kamu tarafından kuruluyor, ödeme hizmetleri ise özel sektörün önünün açılması, onların da bu alanda devletin gözetim ve denetimi altında hizmet vermesini sağlayan bir düzenleme.

Ödeme sistemleri dediğimiz zaman aklımıza gelen şu: Bir ekonomide bütün birimlerin herhangi bir anda, herhangi bir zaman diliminde birbiriyle yaptıkları tüm işlemlerin nihai olarak bir yerde toplanması ve bu toplanmanın sonucunda ortaya çıkan bakiyelerin bir şekilde karşılıklı olarak mahsuplaşması; alacaklı olanların alacaklarını tahsil etmesi, verecek olanların da vermesi gerekenleri vermesi. Bu, genellikle “Merkez Bankası parası” dediğimiz, parayı basan ve onun yönetiminden sorumlu olan merkez bankaları nezdinde kurulur ödeme sistemleri. Dolayısıyla, ülkemizdeki ödeme sisteminin adı “Elektronik Fon Transferi” dediğimiz (EFT), Japonya’da bunun adı “Zengin”, Avrupa’da, euro bölgesindeki sistemin adı TARGET.

Menkul Kıymet Mutabakat Sistemi ise bir menkul kıymetin yine bir paranın el değiştirmesi gibi alacaklı tarafından gönderilmesi ve karşı tarafın da bunun karşılığında göndermesi gereken kıymeti iade etmesi fakat dünyada zaman ve mekân farklılıkları olduğundan bu işlemlerin olabilmesi için merkezde bir kuruluşun olması lazım. Diyelim ki elimde euro var, buna ihtiyacım yok ama dolara ihtiyacım var; arbitraj yaptım. Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa’da Frankfurt’un arasındaki saat farkından dolayı eğer ben yaptığım arbitrajla ilgili olarak sattığım euroları Amerika’daki “counterpart”ımın, benimle muhatap, işlem yapanın Avrupa’daki, Frankfurt’taki hesabına öder isem aradaki zaman farkından dolayı eğer Amerika’da benimle işlem yapan kuruluşun herhangi bir sorunu ortaya çıkar, örneğin iflas ederse, ben ödemem gerekeni ödememe rağmen almam gerekeni alamıyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey geçmişte oldu, bugün hâlâ mümkün ve dolayısıyla da çözüm olarak ortaya bir mutabakat sistemi kuruluyor.

Burada yapılmak istenen şey, ben sattığımla ilgili belgemi, eğer hisse senedi sattıysam veyahut da kamu kâğıdı sattıysam kâğıtla ilgili bilgiyi bir merkeze gönderiyorum, bunu alan karşı taraf da parayı buraya gönderiyor. Sorumlu olan kuruluş ikisini karşılaştırıyor; alan budur, satan da budur diyor, ondan sonra alanın hesabına hisse senedini veya tahvili koyuyor, satanın hesabına da parayı koyuyor. Dolayısıyla, menkul kıymet mutabakat sistemleri de bir sistemin sıhhatli ve sağlıklı yaşayabilmesi için son derece önemli.

Bir de şunu akılda tutmak lazım: Ülkelerde döviz pozisyonları tutuluyor. Bizim ülkemizin Merkez Bankasının döviz pozisyonunda bulunan dolarlar Amerika Birleşik Devletleri’nde, Merkez Bankasının pozisyonunda bulunan eurolar ya Almanya’da ya da euro bölgesinde -Fransa’da- hangi ülkeyle işlem yapıyorsa, sterlinleri İngiltere’de, yenleri Japonya’da, Kanada doları ise Kanada’da; diğer ülkelerin eğer Türkiye'deki herhangi bir bankayla veya kuruluşla bir işlemi var ve dolayısıyla da ellerinde Türk lirası bakiyeleri, balansları varsa onların Türk liraları da Türkiye'deki bankalarda muhabir hesaplarında duruyor. Dolayısıyla, bu işlemlerin sıhhatli ve sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için bu düzenlemelerin mutlaka yapılması ve dolayısıyla burada görülen risklerin de minimize edilmesi gerekiyor.

Öbür taraftan, ödeme hizmetleri ve elektronik para kuruluşları konusunda ise, özel sektörün bu alanda da istihdam yaratabilmesi, iş yapabilmesi ve dolayısıyla onun da önünün açılması, ancak kamu otoritesinin bilgi ve kontrolü dâhilinde bu işleri yapabilmesi gerekiyor. Örneğin, bir şirketin 10 bin çalışanı var. 10 bin çalışanına her gün yemek vermek yerine mutfakta yemek kaynatmıyor, onun yerine kupon veriyor, o kuponla insanlar gidiyorlar anlaştıkları lokantalarda yemek yiyorlar. Dolayısıyla bu da aslında bir para işi. Dolayısıyla karşılığında -tabiri caizse- bir para basma işi var. Bunun da kontrol edilmesi gerekiyor ve dolayısıyla buna da biz “elektronik para” diyoruz. Örneğin Sodexo diye bir şirket var, çalışanlarına yemek kuponu veriyor. Bunun dışında Moneygram, Paypal gibi ödeme sistemleri de bu tür işlemleri yapıyorlar.

Görüşmekte olduğumuz yasanın backgroundu, geçmişi şöyle: Türkiye’deki ödeme sistemleri ve mutabakat sistemleriyle ilgili mevzuatın Avrupa Birliği müktesebatına uyumlaştırılması için 1998 yılında Avrupa Birliği tarafından çıkarılan Menkul Kıymet Mutabakat Sistemi Direktifi, 2007 yılında çıkarılan Ödeme Hizmetleri Direktifi ve 2009 yılında çıkarılan Elektronik Para Direktifi çerçevesinde 6493 sayılı Yasa 2013 yılında çıkarıldı. Daha sonra 2015 yılında Ödeme Hizmetleri Direktifi 2 çıkarıldı ve buna da en geç 13 Ocak 2018’e kadar uyum sağlanması istendi. Gecikmeli olarak bu yasa şu anda önümüze geldi. Dolayısıyla 6493 sayılı Yasa’da yapılmak istenen değişikliklerle biz 2015 yılında çıkarılan ikinci direktifin gereklerini yerine getiriyoruz.

117 sıra sayılı Yasa Teklifi bu uyumu hedefliyor. Dolayısıyla yasa Komisyon aşamasında görüşülürken konuyla ilgili parti sözcüsü arkadaşlarımız, milletvekillerimiz şu tür görüşleri gündeme getirdiler: “Ülkemizde bir kriz var, işsizlik almış başını gidiyor, yoksulluk had safhada, dolayısıyla ne oldu da birdenbire böyle bir sistem getirildi? Acaba bir şeyler mi saklanıyor, gizleniyor?” gibi endişelerini dile getirdiler. “Gerçekten ne oldu? Hangi sorun yaşandı da o soruna yönelik bir düzenleme yapıyoruz? Görev neden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan alınıyor? Bu BDDK neyi yapamamıştır da bu görev tek Merkez Bankasına veriliyor ve Merkez Bankası bunu diğer kuruluştan daha mı iyi yapacak? Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası borç sarmalı içinde olan ekonomik birimlerin yanında tetikte olması mı gerekiyor? Onun için mi bu düzenleme getirildi?” itirazları gündeme getirildi. “Böylece borç yönetimiyle kriz mi yönetilmeye çalışılıyor?” denildi getirilen eleştirilerde. “Bu teklif, yurttaşların bugüne dair derdi olan borçluluk, güvencesizlik ve geleceğe dair hangi belirsizliklerin giderilmesini amaçlamaktadır?” gibi sorular soruldu. “Bu teklif bu sorunları çözmeye değil, savsaklamaya yöneliktir.” gibi iddialar ve görüşler ortaya konuldu. Dolayısıyla bu görüşlerin arkasında bulunan şu: Şüphe var, güvensizlik var, aldatılma endişesi var. Yanlış mı? Hayır, yanlış değil. Haklı sorular, ortada bir kabahat varsa kabahat soru soranda değil, soruyu sorduranda. Şeffaflığın, hesap verilebilirliğin olmadığı yerde bu sorular sorulur, haklı olarak sorulur. Dolayısıyla, biz İYİ PARTİ olarak bu yasanın mutlaka geçmesi gerektiğini, söz konusu uyumun sağlanması gerektiğini söylüyoruz ve dolayısıyla da Komisyon aşamasında arkadaşlarımızın gündeme getirdikleri ve biraz önce benim burada sizlerle paylaştığım bu endişelere mahal yoktur diye düşünüyorum, bu kanunu destekliyoruz.

Teklifin genel gerekçesinde şu şöyle söyleniyor, deniliyor ki: “Ödemeler alanı ülkeler açısından gerek reel ekonominin gerekse finansal sistemin sorunsuz bir şekilde çalışmaya devam edebilmesi açısından önem düzeyini artırmakta, ödemeler alanının sorunsuz ve kesintisiz çalışması ülkelerin güvenliğini ilgilendiren bir mesele hâlini almaktadır.” Doğru bir tespittir. Ancak unutulmamalıdır, bu güvenlik tehdidi uluslararası finansal sistemin mimari dizaynından kaynaklandığı gibi, ülkelerin yanlış makroekonomik politikalarından da kaynaklanıyor. Türkiye bu konuda çok yanlış yaptı ve dolayısıyla ülkeyi tehdit noktasına maalesef getirdi. Asıl olan, ülkeni tehdide açık hâle getirmeyeceksin, getirilmemesi gerekir.

Bu açıdan baktığımızda sizinle şu bilgileri paylaşayım: Ödeme sistemlerinde, TARGET sisteminde euro dolaşır, EFT’de TL dolaşır, Amerikan sisteminde de dolar dolaşır. Dolayısıyla, ödeme sistemleri açısından, ülke paralarının etkinliği açısından nerede olduğumuzu göstermek için şu bilgileri sizinle paylaşmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Bunlardan bir tanesi, şu anda Amerika Birleşik Devletleri dünya toplam üretiminin yüzde 15’ini sağlıyor ve dünya ticaretinin de yüzde 10’unun pay sahibi. Buna rağmen, Amerikan doları dünya ticaret sisteminde ve finansal sisteminde o kadar dominant, o kadar etkin ki küresel gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 70’i olan ülkelerin yüzde 70’inde doları “benchmark” olarak kullanıyorlar. Ülkelerin, özellikle gelişmekte olan ülkelerin toplam borçlanmalarının üçte 2’si dolar cinsinden, merkez bankalarının tuttukları rezervlerin üçte 2’si dolar cinsinden. Biraz önce de söylediğim gibi, Amerikan doları rezerv para ve bu rezerv paranın avantajını kullanıyor ve dolayısıyla gerektiğinde de ülkeleri tehdit ediyor “Ödeme sisteminden sizi çıkarırım.” diye.

Şimdi, biraz önce söyledim, bu tehdit uluslararası ödemeler sisteminin ve finansal sistemin mimarisinden geliyor. Bu tehdidi Türkiye'ye yapmak ile İngiltere’ye yapmanın veya Japonya’ya yapmanın arasında hiçbir fark yok. Eğer gerçekten ABD Japonya’yı veya İngiltere’yi veya herhangi bir ülkeyi ödeme sisteminden çıkarırsa o ülkenin başı da derde girer. Dolayısıyla yapılması gereken şey, konulan uluslararası kurallara bire bir uyulması ve dolayısıyla da parası rezerv para olan ülkenin koyduğu kuralları ve dünyayı düşünerek hareket etmesi gerekir.

Dünyada uluslararası literatürde “haydut devlet” diye bir şey var, dolayısıyla devletler bu konuda ortaya koydukları düzenlemelere uymak zorundadırlar. Dolayısıyla devletlerin başkanları da keyiflerine göre hareket edip haydut devlet reisliği yapamazlar, yapmamalıdırlar. Ama buna rağmen böyle bir tehdit ve sıkıntıyla dünya karşı karşıya olabilir. Dolayısıyla yapılması gereken nedir? Yapılması gereken şu: Belki rezerv parayı çoklaştırmak ama bu mümkün değil. Mümkün, şöyle mümkün: Amerika Birleşik Devletleri ekonomisinin sahip olduğu gibi bir güce sahip olacak bir ekonomi ortaya çıkmalı. Çin buna talip mi? Şu anda toplam dünya rezervindeki Çin parasının payı yüzde 2-2,5 civarında; gelişmiş bir menkul kıymet piyasası yok. Dolayısıyla bizim gibi ülkeler maalesef Amerika’nın dolarını, parasını kullanmak zorunda. Onun için rezerv biriktiriyoruz. Rezerv biriktirmek çok pahalı. Kendi paramızla Amerika’nın dolarını alıyoruz, ondan sonra bunu götürüp Amerika’daki muhabir hesabımıza koyuyoruz, o parayı da Amerika’nın bütçe açıklarını finanse etmek için kullanıyoruz. Bu Türkiye’nin kabahati değil, Türkiye’nin eksiği değil, Türkiye’nin nakısı değil; dünyadaki bütün ülkeler bunu böyle yapıyorlar. Maalesef Amerikan doları çok etkin bir para bugün itibarıyla.

1865’ten Birinci Dünya Harbi’ne kadar bu rolü sterlin oynadı. Avrupa’daki ülkeler 1925-1936 arasında eski altın standart sistemi paritesinden tekrar uluslararası ödemeler sistemini gerçekleştirmek üzere altın standardına döndüler fakat bu yine çalışmadı. Bunu çalıştırabilmek için Uluslararası Ödemeler Bankasını kurdular fakat sonuçta, 1936’da bütün sistem ortadan kalktı, arkasından dünya İkinci Dünya Savaşı’na gitti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası finansal sistemin mimarisi için yine bir düzenleme yapıldı. Bu düzenlemede, bugünkü sistemde maalesef dolar hakimiyetini hâlâ koruyor. Dolayısıyla bu sadece Türkiye’nin sorunu değil.

Geçen ağustos ayında İngiltere Merkez Bankası Başkanı Amerika Birleşik Devletleri’nde “Jackson Hole” denilen bir yerde bir konuşma yaptı. Orada şunu önerdi, dedi ki: “Biz sentetik bir para ortaya koyalım, bu sentetik, dijital para doların yerini alsın ve dolayısıyla da bu bir dünya parası olsun, bu paranın içerisinde de diğer ülkelerin paraları olsun.” Bu bir düşünce, bu henüz daha ana rahmine bile düşmemiş. Belki bütün merkez bankalarının birleşerek böyle bir para sistemi, para yaratabileceklerini de bugün itibarıyla kestirmek çok zor, pek de mümkün görünmüyor ama dünya şu yöne evriliyor: Şu anda cebimizde taşıdığımız banknotlar, fiziki paralar dijital para ortamına dönüyor ve dolayısıyla bu dijital para ortamından yeni bir para mimarisi ortaya çıkmak üzere. Bu açıdan şu anda görüşmekte olduğumuz yasa son derece önemli. Bu yasa hem kripto parayı hem de dijital parayı düzenlemek için Merkez Bankasına yetki veriyor ama bu konuda ne olabilir konusunda elde çok fazla bilgi olmadığı için yasanın içerisinde spesifik düzenlemeler yok ancak Merkez Bankası bu yetkiyi alıyor.

“Dijital para” dediğimiz şey, bildiğimiz fiziki paranın elektronik ortamda hareket edebilmesi. Bugün bir ödeme yapmak istediğimizde, bankamız üzerinden bankanın Merkez Bankasındaki serbest tevdiat hesabını kullanıyoruz. Artık eğer bu dijital para gündeme gelir ve uygulamaya girerse -ki yakın zamanda olmasa da orta vadede girecektir- doğrudan doğruya biz kendimiz Merkez Bankasındaki cüzdanlarımız üzerinden ödeme yapabileceğiz.

Öbür taraftan, kripto para daha farklı bir şey. Dijital para kendisi bizatihi bir varlık değil, onun arkasında Merkez Bankası parası var ama “kripto para” dediğimiz şey kendisi bizatihi bir finansal enstrüman. Dolayısıyla ulusal devletlerin burada düşünmesi gereken husus şu: “Bu para sistemiyle yani kripto para sistemiyle kara para aklanması, vergi kaçakçılığı, şu, bu vesaire bunlardan ayrı olarak, bunların da ötesine geçerek ben hükümran devlet olarak vergi toplayabilecek miyim, bu sistem bana vergi toplama hakkı verecek mi?” Bu soru soruluyor. Eğer kripto paralar devletin vergi toplama hakkını ortadan kaldırırsa eminim bu para yasaklanacaktır. Dolayısıyla şu anda tartışılan konuların başında bunlar geliyor. O nedenle bu yasanın düzenlenmesi son derece doğru.

Görevin BDDK’den alınıp Merkez Bankasına verilmesi üzerine soru sorulması gayet doğal ama bunun arkasında çok fazla bir şey aranmamalı. Gerek Merkez Bankasının gerekse Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görev alanı şu: Birisi fiyat istikrarından sorumlu, diğeri finansal istikrardan sorumlu. Bu görevin bir kısmı, finansal istikrar görevinin bir kısmı Merkez Bankasında da var. Fiyat istikrarı dediğimiz şey, somut bir şey, elle tutulabilir. “Enflasyon hedefi yüzde 5’tir.”, tutturdun, tutturdun; tutturamadın dolayısıyla orada somut bir şey var. Fakat finansal istikrar dediğimiz şey, olduğu zaman değil, olmadığı zaman anlaşılan bir şey. Eğer herkes üretiyorsa, ürettiğini de satabiliyorsa alan da memnun, satan da memnun ve dolayısıyla kıymetlerin, varlıkların fiyatlarında bir şişme vesaire varsa, krize doğru gidiyorsa birisinin cesaret edip buraya müdahale etmesi lazım. Dolayısıyla finansal istikrar ile fiyat istikrarı her zaman aynı yönde gitmez. Örneğin, bir faiz politikası fiyat istikrarı için faiz düşürmeyi gerektirebilir veyahut da faiz yükseltmeyi gerektirebilir ama aynı faiz düşürme veya faiz yükseltme finansal istikrarı sağlamakta ters istikamette çalışabilir. O nedenle, geçmişte “Farklı kuruluşlarda olsun.” diye dünya genelinde finansal istikrardan sorumlu kurum ile fiyat istikrarından sorumlu kurum ayrılmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Yılmaz.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) – İşte, bizim Türkiye’deki BDDK sistemimiz ile Merkez Bankası arasındaki sistem bu. Bu buradan ayrılır. Fakat 2007 yılında yaşanan krizden sonra şöyle bir değerlendirme yapıldı: Parayı basan Merkez Bankası, dolayısıyla son tahlilde sistemin işleyebilmesi için, gerektiğinde sisteme para verilebilmesi için Merkez Bankasının bu bastığı parayla buraya katkıda bulunması lazım. O nedenle, şu andaki dünyadaki genel eğilim, trend bu tür düzenlemeleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumundan alıp Merkez Bankasına verme. Bunun kesin, açık, net, doğru, yanlış bir kuralı yok, bakarsınız on yıl sonra önümüze tekrar bir kanun gelebilir, bunu Merkez Bankasından alıp tekrar BDDK’ye verebiliriz.

Dünyanın en yaşlı bankası olan, dört yüz küsur yıldan fazla işlem yapan İsveç Merkez Bankasında, İsveç’te bu konu 3 kere el değiştirmiş. Dolayısıyla bu yasanın arkasında BDDK’den bu işi alıp Merkez Bankasına vermek… Dolayısıyla “BDDK neyi yapamadı da Merkez Bankası bunu yapacak, bunun arkasında ne var?” diye bir şey aramanın bir gereği yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Yılmaz.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) – Bu düzenleme doğru bir düzenlemedir, dolayısıyla biz bu yasayı destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Erol Katırcıoğlu’na aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Katırcıoğlu.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuştuğumuz düzenleme, birçok arkadaşın, benden önce konuşan arkadaşların da söylediği gibi teknik bir düzenleme gibi duruyor gerçekten de, dolayasıyla da dünyadaki ödeme sistemlerindeki değişime ayak uydurmak bir gereklilik olduğuna göre bizim de böyle bir düzenlemeyle bu değişime ayak uydurmamız gerekiyor. Merkez Bankasına BDDK’den bir yetki göçerilmesiyle ilgili bir yasa bu, yani daha önce BDDK’nin elinde olan yetkiler böylelikle Merkez Bankasına geçiriliyor.

Sayın Durmuş Yılmaz’ın söylediği gibi, esasında bu soru bence de çok makul bir soru yani neyi yapamıyordu da BDDK, Merkez Bankasına devretmiş oluyor? Bu sorunun hakikaten sorulması ve cevabının üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Fakat doğrusunu isterseniz benim gözümde bu yetki göçerilmesi esasında herhangi bir kıymetiharbiyesi olan bir yetki göçerilmesi değil. Neden değil? Çünkü BDDK de esasında bir Hükûmet kuruluşu, Merkez Bankası da bir Hükûmet kuruluşu. Ne BDDK bağımsız bir kuruluş ne de Merkez Bankası bağımsız bir kuruluş, dolayısıyla da bağımsız olmayan iki kuruluşun yetkilerinin Merkez Bankasında birleşmiş olması çok böyle alarme olacağımız bir şeyi söylemiyor bana. Tabii, buradan şunu söylemek mümkün: Ya, iyi de yani bu kararların da, hani birçok kararların da böyle giderek esasında merkezileştiğine dair, daha önce de çeşitli konuşmalarda altını çizmeye çalıştığım gibi, esasında sistemde katılık yaratır gerçeğine rağmen böyle bir yaklaşımı Hükûmet benimsiyor ve bir anlamda, kendini var olan ve içinde bulunduğumuz kapitalizme uyumlaştırmak üzere böyle bir adım atmış olur.

Şimdi, e-para, elektronik para üzerine yapılan çalışmaların hakikaten değişimi kolaylaştırdığını biliyoruz. Mesela, değişimin kredi kartıyla veya çekle yapılması ile elektronik ortamda yapılması arasındaki hızı anlıyorsunuz fakat bu konu bütün dünyada da gündeme geldiğinde ülkelerde toplumlar şunu tartışıyorlar: “İyi de ne kadar güvenilir ya da böyle bir sisteme ayak uydurduğumuzda, kara para aklama, uyuşturucu satışıyla elde edilen paraların bu sistem içinde kullanılması gibi sorunların var olduğunu ve dolayısıyla da böyle bir regülasyon yapılırken, böyle bir adım atılırken aslında güvenlik ve tüketiciyi korumayla ilgili olarak da bazı tedbirlerin alınmış olması gerekir.” diyorlar. Benim, kanunda gördüğüm kadarıyla böyle bir özelliği yok bu kanunun. Hatta, tam aksine, garip bir maddesi var -yanıma almamışım ama- 4’üncü madde: Ödeme sistemleriyle uğraşan şirketlerin oluşturduğu bir birlikten söz ediyor.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – 6’ncı madde, (4)’üncü fıkra.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Evet, evet… Yasayı almamışım da okuyacaktım.

Efendim, benim şimdi anlamakta zorlandığım şey şu: Bunlar sonuç olarak özel kesim şirketleri ve bir birlik altında toplanıyorlar. O zaman insan şunu sormak zorunda hissediyor kendine: Neyi paylaşıyorlar acaba? Esasında söylemek istediğim şey şu: Bir kuruluş oluşuyor, bir birlik oluşturuluyor, bu birliğin Cumhurbaşkanının gözetiminde olduğunu anlıyoruz kanunda fakat bu birliğin niçin kurulmuş olduğunu anlamakta zorlandım ben. Ahlaki ve bu değişimde karşılıklı mesleki sorunları paylaşmaları vesaire gibi şeyler söylüyor. Arkadaşlar, benim anladığım kadarıyla, Türkiye’de bir rekabet yasası var, 4054 sayılı bir Yasa var ve bu yasa, şirketlerin böyle kendiliğinden bir araya gelmesine “kartel” diyor. Yani bu bilgi paylaşımı da olabilir, bir fiyat anlaşması da olabilir, başka bir şey de olabilir. Ama sonuç olarak, mesela bu kanun teklifi hazırlanırken acaba Rekabet Kurumundan bir görüş alındı mı; doğrusu, bunu da ben bilmiyorum.

Bunun ötesinde, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyulduğuyla ilgili olarak birkaç şey söyleyeceğim ve esasında bunun, özellikle yürütmenin fikrî yapısına, zihniyet yapısına da aykırı olduğuna değineceğim. Şimdi, arkadaşlar, ödeme sisteminin elektronik hâle gelmesinin bir tek şeyi var; hızlı ve çabuk olması. Şimdi, arkadaşlar, hızlı ve çabuk, atak, girişimci, uçucu; bu kavramlar esasında içinde yaşadığımız yeni kapitalizmin kavramlarıdır. Yani geçmişte yaşadığımız kapitalizmin bir değişim geçirmesini yaşıyoruz ve bu öyle bir biçimde gelişiyor ki her şey uçucu hâle geliyor. Esasında, bunu hepimiz kendi yaşadığımız alanlarda gözlüyoruzdur. İnsanların geçmişte benimsedikleri kurallar uçuyor, onlara uymuyorlar, uymadan yaşayabiliyorlar.

Arkadaşlar, şuraya getirmek istiyorum: Bu dünya esasında yerli ve millî bir görüşle çelişen bir dünya. Dolayısıyla da yerli ve millî görüşle çelişen bu dünyayı tartışmaktansa bu uyumu sağlamayı tercih ediyorsunuz ve benim anladığım kadarıyla da sonuçta şöyle bir tablo çıkıyor: Arkadaşlar, bugün 4 kardeş -internette görmüşsünüzdür- geçinemediklerinden dolayı intihar etmişler. Fakat biliyorsunuz, hemen sonunda ne olmuş? BEDAŞ galiba -Boğaziçi Elektrik Kurumu- geliyor elektriği kesiyor. Buradan şuraya getirmek istiyorum: Bu kadar hızlı bir dünya ahlaki bir çökkünlüğü de getiren bir dünyadır arkadaşlar. Sizin yerli ve millî olarak altını çizdiğiniz… Mesela, zaman zaman, arkadaşlarımızdan, sizin aranızdan çok konuşanlar oluyor Ahilik teşkilatı vesaire diye. Yani dayanışmacı bir toplumun temsilcisi olduğunuzu söylüyorsunuz ama gerçekte böyle bir dünyayla ilginiz yok. Bakın, büyük AVM’ler kuruluyor, sürekli kuruluyor. Esasında, her bir AVM kurulduğunda binlerce küçük esnaf ve zanaatkâr yok oluyor ama bu da sizin iktisat politikalarınız içinde herhangi bir yere denk düşmüyor, ben böyle bir şey görmüyorum sizde. Aksine, hızlı olalım, dinamik olalım, Sayın Cumhurbaşkanı bunu sık sık söylerdi zaten, biliyorsunuz “Bir şirket gibi yönetelim Türkiye’yi.”

Arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Demokrasi ağır çalışır ama doğru çalışır. Diktatörlükler veya totaliter yönetimler hızlı çalışırlar ama sorunludurlar. Dolayısıyla da bizim perspektifimizde olması gereken şey, hızlı, çabuk şeklinde bir yaklaşımdan ziyade daha doğruyu temsil eden, daha toplumun gerçek sorunlarına eğilen bir yaklaşımı benimsememiz lazım. Ama gördüğüm kadarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin perspektifinde bunlar yok çünkü ödemeler sistemi bir an önce elektronik hâle gelmeli, hızlanmalı. Efendime söyleyeyim, bugün yukarıda bütçe görüşmelerine başladık bir bakıma, orada da işte nasıl vergiler toplayacağız; efendim, nasıl harcamalar yapacağız şeklinde baktığımızda da esasında bir borç krizi yaşayan bir ülkenin, bu borç krizinden kurtulmasına yönelik olmak üzere almakta olduğu bence palyatif tedbirlerden oluşuyor. Yani bunlar akla gelebilecek şeyler tabii ki, nitekim yani bu işle uğraşan arkadaşların da aklına geliyor doğal olarak. Ama şunu söyleyeyim ki durup bir düşünmeden bunları yaptığımızda esasında bir anlamda ne yaptığımızın da farkında olmadığımız bir akışın içine giriyoruz.

Türkiye ekonomisi sorunlu bir ekonomi ama Türkiye’nin sadece ekonomisinde sorunlar yok. Türkiye’nin ekonomisindeki sorunların bence öncesinde, daha doğrusu onların var oluşunda, oluşumunda da Türkiye’deki siyasi ortamın hâlâ normal demokratik ülkelerde görülen bir ortam hâline gelememiş olmasındandır. Yani zaman zaman tartışıyoruz, diyorlar ki: “İşte yabancılar spekülasyon yaptılar, atak yaptılar.” Yani yaparlar arkadaşlar, yaranız varsa yaranızı kaşıyan birileri çıkar. Önemli olan, sizin o yaralarınızı giderebilecek bir perspektif içinde olaylara bakmanız. Dolayısıyla da burada eğer konuşacaksak ekonomiyle ilgili olarak her şeyden önce şunu konuşmalıyız. Nasıl olur da biz toplumumuza başta olmak üzere güven veren bir sistem oluştururuz? Bugün zaman zaman konuşmacılar söylüyor, TÜİK’in rakamlarını hiç kimse ciddiye almıyor, almıyorlar. Hâlbuki TÜİK’in rakamlarından, daha doğrusu devletin oluşturduğu istatistiklerden kuşku duymamız doğru bir şey mi? Bence değil çünkü başka yaslanacağımız bir şey yok, kullanabileceğimiz bir veri seti yok. Ama arkadaşlar, öyle veya böyle yani TÜİK’in iyi çalışıp kötü çalışması tartışması bir yana böyle bir duygu var ortada. İnsanlar buna, TÜİK’in verdiği rakamlara güvenmiyorlar.

Dolayısıyla da uzatmayayım, gerçi epey de bir vaktim var ama biraz da siyasetle bağlantılı hâle getirmek istiyorum bu konuşmayı. Çünkü gerçekten de ben inanıyorum ki Türkiye ekonomisinin sorunları ekonominin kendisinden kaynaklanan sorunlar değil. Kendisinden kaynaklanan sorunlar yok değil, kendisinden kaynaklanan sorunlar, yapısal sorunlar var ama bence bunlardan önce siyasi alandaki sorunlardır ki bunların da esasında bizi demokrasi konusunda belli bir hassasiyete veya belli bir yeniden düşünmeye zorluyor olması lazım.

Yani şimdi, bizim bir seçim sistemimizin olmuş olması bizim demokratik bir ülke olduğumuz anlamına gelmez arkadaşlar, böyle bir şey yok. Bizim, bireyler olarak demokrasiyi ne ölçüde içimize sindirdiğimizle çok yakından ilgili bir mesele aynı zamanda. Yani burada bazen tartışmalar oluyor mesela -evet, farklı düşünüyor olabiliriz yani bu çok doğal bir şey değil mi?- ama müthiş bir tahammülsüzlük gösterebiliyoruz. Bunu herhangi bir grubu suçlamak için veya herhangi bir grubu işaret etmek için söylemiyorum, bu genel bir durum olduğu için söylüyorum. Yani birbirimize tahammül etmekte zorlanıyoruz çünkü yeteri kadar demokrat değiliz. Yeteri kadar demokratlıktan kastettiğim de Türkiye’nin kendi sosyal gerçeğine bakarak orada olan sorunların nasıl çözüleceğiyle ilgili olarak bir yaklaşımı ortaya koymaktan geçer. Yoksa yani daha önceki konuşmalarda da biliyorum, burada da komisyonda da birdenbire olay terör merör meselelerine geliyor ve konuşma bir yerde kesiliyor, daha ileri bir konuşmayı yapmak mümkün olmaktan çıkıyor. Oysa Türkiye’nin konuşması gereken asıl sorunlar, asıl konular siyasettedir, kendi sosyolojisindedir. Kendi sosyolojisinin altını çiziyorum. Yani yapısal olarak toplumun örgüsünde var olan problemler var, daha henüz bir –nasıl söyleyelim- biz duygusunu üretememiş olduğumuz gerçeği ortada. Onun için, bunları düşünerek, bunlar üzerinden Türkiye’deki siyaseti yeniden düşünmemiz gerekir diye öneriyorum, düşünüyorum ve bunu konuşmaya çalışıyorum.

Şimdi, arkadaşlar, gözüken o ki büyük bir bütçe açığı ve bir kriz ortamından çıkmaya çalışan bir ekonomi var ve bunun ayrıntılarına baktığımızda da yine büyük harcamaları güvenlik harcamaları olarak ortaya çıkan bir bütçe var. Aşağı yukarı 141 milyar güvenlik harcamalarına ayrılmış vaziyette. Ben de diyorum ki… Ya, tamam yani diyebilirsiniz ki: “Suriye’de savaşıyoruz, şu oluyor, bu oluyor.” falan filan. Doğru yani 1 kurşunun fiyatı vesaire bunları anlayabiliyorum. Ama şu da doğru değil mi arkadaşlar? Niye yapıyoruz bunları? Yani gerçekten bunlar ülkemizin, toplumumuzun yararına mı ya da yararına ise bunu yeteri kadar konuştuk da mı böyle bir karar verdik? Ben öyle görmüyorum yani kimse seçilirken verdiği sözlerin ötesinde bir meşruiyete sahip değildir. Dolayısıyla da olmadık yetkiler üretmek, olmadık yetkilerle toplumu yönetmeye çalışmak bence son derece sakıncalıdır ve bu bizim ülke olarak da devlet olarak da Batı’dan ve Batı’nın oluşturduğu normlardan uzaklaştıran etkiler üretecektir ve nitekim bunları üretiyor.

Evet, son olarak notlarıma bir daha bakayım. Esasında, galiba söyleyeceklerim bitti. Ama toparlayacak olursam şunu demek istiyorum değerli arkadaşlar: Evet, bu düzenleme bir ihtiyacı karşılıyor olabilir ve bunda da bir sıkıntı yok ama şunu görmek zorundayız: Sistemin bu kadar hızlı çalışır hâle gelmesinin bizim kendi içimizde ahlaki sorunlar yaratacağını da aklımızın bir tarafında tutmamız lazım. Hani, bırakın tüketicinin güvensizliği vesaire meselelerini, demin vermeye çalıştığım örnekteki gibi, 4 kardeşin ölmesi, intihar etmesi üzerine, BEDAŞ’ın anında gelip de elektriği kesmesi gibi bana göre gayriahlaki bir davranışı yapması mümkün hâle gelebilir. Dolayısıyla da yerli ve millî konusunun altını çizen bir hükûmetin yerli ve millî bir perspektif üzerinde kafa yorması lazım ki benim anladığım kadarıyla bu kanunun arkasındaki zihniyet tam aksine, demin ifade etmeye çalıştığım, kısaca, yeni kapitalist dünyanın esasında çarklarına kendini adapte etmeye çalışan bir ülkenin düzenlemelerinden bir tanesi bu. Başkaları da var tabii ki ama konumuz bu olduğu için bunu konuşuyoruz. Bu da yani, evet, bu düzenleme böyle bir sonuca varabilir ama bu dünyanın parçasıysanız o zaman oyunu bu dünyada nasıl oynanıyorsa ona göre oynamanız lazım, kendi kendine oyun üretemezsiniz. Dolayısıyla da bu tartışmalardan umarım Hükûmet bir pay çıkarır ve daha sonraki düzenlemelerde de daha anlamlı işler yapar diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekilimiz Sayın Bülent Kuşoğlu’na aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Kuşoğlu.

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, teklifinizi 74 arkadaşımızın imzaladığı söyleniyor, daha doğrusu öyle de 74 arkadaşımızı göremiyorum. İmzalamaya gelince herhâlde herkes imzalıyor ama dinlemeye gelince… (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – 7 kişi var.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bankacılık ölüyor. Bankalar gittikçe daha yoğun bir şekilde işlemlerini internet üzerinden, elektronik bankacılık şeklinde yapmaya başladılar. Çok farklı bir bankacılık dünyasıyla karşı karşıyayız. Bilgisayarlar, cep telefonları banka şubelerinin yerini alıyor. Banka şubeleri kapanıyor gittikçe ve cep telefonları ve bilgisayarlar banka şubelerinin yerini alıyor. Şimdi, böyle iddialı bir giriş yapmamın sebebi şu: Bu teknik bir konu, sıkıcı gelebilir, onun için dikkatinizi çekmek istedim. Bankacılık ölmüyor tabii ki, banka şubeleri azalıyor ama bankacılığın öldüğü falan yok. Ama bankacılık değişiyor, tümüyle değişiyor, çok farklı bir hâle geliyor, çok farklı bir bankacılık olacak önümüzdeki dönemde. Dikkat ederseniz, teknolojiden en fazla etkilenen sektörlerin başında bankacılık geliyor; teknolojiyi çok yoğun kullanıyorlar. Bankacılık içerisinde -güven müessesesidir bankalar- güven çok önemli, işin içinde para var sonuçta. Bankalar bu tür teknoloji içerisinde güvenliği ayrı bir şekilde ele alıyor; teknolojinin, bu alandaki gelişmelerin yolunu da bir anlamda bankacılık sektörü daha fazla açmış oluyor. Şu anda bankacılıkta bu şekilde müthiş bir değişim var.

Tabii, “bankacılık” deyince, “banka” deyince para da onunla birlikte akla geliyor; para da, aynı şekilde, değişiyor. Değerli arkadaşlar, para çok önemli. Bizde iktisat mezunu, işletme mezunu çok kişi vardır ama parayı bilen çok az kimse vardır. Para bilinmedikçe de iktisadı, dünya sistemini bilmek mümkün değil, anlamak mümkün değil; her şey sonuçta paraya dayanıyor. Örneğin Amerikan dolarının dünyada rezerv para olması; aynı şekilde euronun rezerv para olma niteliği; Amerika’nın ve Avrupa Birliğinin arkasındaki bütün gücü bunlara dayandırmaları, bu rezerv para olma meselesi iddiası nedeniyle bunun kalabilmesi için her şeyi kullanabilmeleri, bunu devam ettirebilmek için askerî güç de dâhil olmak üzere her türlü yola başvurabilmeleri çok çok önemli. Bunu her şekilde yaparlar. Yani, dolar Amerikalılar için en önemli konudur; doların hâkimiyetinin yitmesi Amerika’nın yok olması anlamına gelir, o nedenle de doların dünyadaki hâkimiyetini her şekilde devam ettireceklerdir.

Bu dolar tehdidiyle ilgili, doların rezerv para olmasıyla ilgili en önemli tehdit de bu elektronik ya da kripto para dediğimiz paralardan gelmeye başladı. Yani euro, Amerikan dolarına alternatif olamadı tam olarak ya da bir başka para, Çin parası ortaya çıkamadı ama özellikle kripto paralar, bu bitcoin dediğimiz türden paralar Amerikan dolarının geleceğini tehdit etmeye başladı ve sadece para değil, elektronik dünyada bir ekonomi de oluşmaya başladı. Düşünebiliyor musunuz, 1 milyon bilgisayar… 1 milyon bilgisayara, kayıtlı sizin neyiniz var, her türlü mal varlığınız girebilir, aldığınız bir gayrimenkul, giriyorsunuz, dünyanın çeşitli yerlerindeki 1 milyon makineye aynı anda kaydediliyor. Tapudan daha değerli. Tapuda sizin mal varlığınızla ilgili birileri sahtekârlık yapabilir ama dünyanın farklı yerlerindeki 1 milyon makineye girmiş bir bilginin yok edilmesi neredeyse imkânsız. Sizinle ilgili bir paranın kaydının yapılması durumunda aynı şekilde çok daha fazla güvenli olabiliyorsunuz. Yani her türlü mal varlığını, taşınır taşınmaz, menkul kıymeti, parayı, bu şekilde elektronik ortamda kaydetmek mümkün. Gittikçe böyle bir paradigma oluşuyor, “blockchain” denilen bir ekonomi oluşuyor. Yani ekonomiyle ilgili kayıtlar elektronik ortamda, bu tür ortamlarda saklanmaya başlıyor, her türlü işlem bunlarda yapılıyor. Bu, devlet mefhumunu da bir anlamda değiştirebilecek, hukuku farklılaştırabilecek bir anlayışa sahip. Yani ekonomi değişiyor, ekonomi paradigması değişiyor, o bildiğimiz paradigma değişiyor. Onunla beraber tabii, bankacılık da değişiyor, para da değişiyor. Para bir nesne olmaktan iyice çıkıyor, aslında değildir zaten. Para bir haktır, sizin bir hakkınızı gösterir, sahipliğinizi gösterir, ödeme vasıtasıdır ama daha fazla kaydileşiyor, nesne olmaktan tümüyle neredeyse çıkıyor.

Parayla ilgili, aklıma gelmişken çok meşhur bir fıkra vardır, herkesin yorulduğu bu saatte onu anlatayım ama fıkra olma niteliğinden çok yani komik tarafından çok düşündürücü bir fıkradır, paranın ne anlama geldiğini çok iyi anlatan bir fıkradır. Onun için, ben fıkra anlatmasını da bilmem, aklımda da pek kalmaz ama bu aklımda kalmaz nedense, kötü bir şekilde de olsa anlatmayı deneyeyim.

Bir Avrupa ya da Amerikan şehrine -neresi olduğu önemli değil- zengin bir adam geliyor, oradaki küçük bir otele gidiyor, diyor ki: “Odayı beğenirsem gece kalacağım. Şu 50 doları buraya bırakıyorum resepsiyona. Çıkıp odaya bakacağım, beğenirsem kalacağım.” 50 doları bırakıyor, odaya çıkıyor. O arada otel sahibi çok sıkışmış, köyün kasabına borcu var, “Ne olur ne olmaz beğenir herhâlde.” diyor, o 50 doları veriyor çok sıkıştığı için. Kasap da toptancıya çok borçlu, o da hemen ona 50 dolar borcunu ödüyor. Toptancının da -affedersiniz- orada bulunan bir fahişeye borcu varmış, onu veriyor. Onun da otelciye borcu varmış onu getiriyor tekrar veriyor, hızlı bir şekilde bir zincir tamamlanıyor. Adam yukarıdan geliyor, diyor ki: “Odayı beğenmedim. Ver benim 50 dolarımı.” Alıyor 50 dolarını, gidiyor. Şimdi, ortada 50 dolar yok, kimsenin cebine girmiş bir para yok ama herkes birbirine olan borcunu köyde ödemiş oluyor. Bakın, ortada bir para yok ama herkes birbirine olan borcunu ödemiş oluyor, borçlar yok oluyor. Kimsenin kârı yok, zararı da yok ama para böyle bir nesne yani nesne değil artık bir hak, o hakkın dolaşımı farklı bir değer yaratıyor.

Buradan hareket ederek, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulu olarak 87’nci maddeye göre Türkiye'deki para basma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde olduğunu söyleyeyim yani bizde para basma yetkisi değerli milletvekili arkadaşlarım ama şimdiye kadar bu yetkiyi kullanmadık. Peki, bu yetki nasıl kullanılır? Yani Türkiye'de para basma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin. Merkez Bankası vasıtasıyla bu yetki kullanılıyor. Biraz önce Sayın Durmuş Yılmaz eski bir Merkez Bankası Başkanı olarak bu konuda güzel de bilgiler verdi. Ama bu yetki nasıl kullanılıyor, Türkiye’deki, piyasadaki para, paranın değeri nasıl tespit ediliyor; bilmiyorum, hiç düşündünüz mü? Bu konularla ilgili olarak epey bir kafa yormak lazım. Bunlar çok önemli konular yani Türkiye’nin değeri, parasının değeri, parasının diğer paralar karşısındaki rasyosu, bunları tespit edebilmek çok önemli.

Biraz önce arkadaşlarım da anlattı. Evet, bir kanun teklifi getirdik; adı, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Adı da karışık ama bu kanun çok önemli bir kanun, basit bir kanun değil. Şimdi biz bu saatte hızlı bir şekilde bunu görüşüyoruz. Şimdiye kadar görüş beyan eden partiler de destekleyeceklerini söylediler, biz de destekleyebiliriz tabii ki fakat bu çok önemli bir konu; bunun daha fazla tartışılması lazımdı, bu kadar aceleye gelmemesi lazımdı. Biz Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen bu 19 maddelik teklifi birkaç saat içerisinde görüştük, Genel Kurula, buraya gönderdik. Şimdi, burası teknik bir yer değil, Genel Kurul; işin siyasi boyutuna bakılacak, burada da birkaç saat içerisinde çıkacak ama biz bu kanun teklifi vesilesiyle konuyu, para meselesini, para ekonomisini çok daha fazla görüşmeliydik, paranın nereye doğru gittiğini, teknolojisini çok fazla konuşmalıydık, anlamalıydık. Para basma yetkisi bizde Meclis olarak. Ne oluyor, dünyada ne oluyor ne bitiyor, bizde ne oluyor bu konularla ilgili, bunları anlayabilir olmalıydık, tartışabilmeliydik ve bizden önce de en azından Meclise gelmeden önce de konuyu bilen uzmanların kamuoyunda tartışması, ondan sonra buraya getirilmesi gerekirdi ve biz de içimiz rahat bir şekilde konuyu gündeme getirirdik.

Şimdi, bu teklifle ödeme kuruluşları, elektronik para kuruluşları hakkındaki yetkiler BDDK’den alınıp tümüyle Merkez Bankasına devrediliyor. “Bu, dünyada da böyle olduğu için biz de böyle yapıyoruz.” dedi arkadaşlarımız ama biz zaten bu kanunu birkaç sene önce değiştirmiştik. O zaman da dünyada böyleydi. O zaman biz niye BDDK’yle birlikte Merkez Bankasına verdik yetkileri de şimdi yetkilerin tümünü BDDK’den alıyoruz, Merkez Bankasına veriyoruz? Birkaç sene önce bu durum söz konusu değil miydi? O zaman da söz konusuydu.

Bir de Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliği kuruluyor bu kanunla. Tamam, kurulsun, bunun da bir mahzuru yok ama bu konuları daha fazla tartışmak gerekirdi. Bu, Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliğiyle ilgili -biraz önce bahsedilen- bu kanun teklifinin 6’ncı maddesi var. Oraya Merkez Bankasının da üye olmasını, bir gözlemci kuruluşa üye olmasını gerçekten anlamak mümkün değil, ben de o konuyu eleştiriyorum.

Yine çek takas faaliyetlerinin -ki bir takas aracı aynı zamanda- İstanbul Takas ve Saklama Bankası Anonim Şirketi (Takasbank) tarafından sunulmaya başlaması nedeniyle ilgili düzenlemelerde de değişiklik yapılıyor bu teklifle.

Değerli arkadaşlarım, dünyada reel ekonominin ötesine geçen bir finans ekonomisi oluştu. Dünyadaki bütün ülkelerin millî gelirlerini topluyorsunuz, 90 trilyon dolar civarında ediyor. Ama dünyadaki finans ekonomisi bunun katbekat üzerinde, 500-600 trilyon dolar finans ekonomisi var. Yani üretmeyi, reel ekonomiyi geçen bir finans ekonomisi oluştu. Finans ekonomisi reel değil. Paranın para kazanması, paranın yarattığı enstrümanlarla para kazanılması… Farklı bir dünya oluştu. Bunlarla ilgili çok şey bilmiyoruz, Türkiye olarak bilmiyoruz, Meclis olarak bilmiyoruz. Onun için bu konunun da bu tarafı itibarıyla da çok fazla tartışılması gerekirdi, bilmemiz gerekirdi. Gerçekten çok çok önemli bir konu. Burada Mecliste belki çok kişi ekonomisttir, işletmecidir ama bu konular bilinmiyor. Bu vesileyle bu konunun gündeme gelmesi ve çok detaylı olarak tartışılması lazım.

Bu elimdeki 2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı. Bu, pazartesi günü yayınlandı. Normalde daha önceden yayınlanması gerekiyordu. Bütçenin eklerindendir bu. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanıyor.

Bu programda 2020 yılında iktidarın yapacağı bütün icraatlar programa bağlanmıştır. Mevcut durum anlatılır sektörler itibarıyla ve yapılacak işler -bir program dâhilinde- hangi kuruluşların, hangi kamu kuruluşlarının görevli olduğu şeklinde bir anlatımla.

Şimdi, bunun 84’üncü sayfasında “Mali Piyasalar” başlıklı bölümün “Amaç” kısmında şöyle diyor: “Reel sektörün finansman ihtiyacına düşük maliyetle cevap verebilen, farklı nitelikteki finansal araçları güvenilir kurumlar aracılığıyla geniş bir yatırımcı tabanına sunabilen ve İstanbul'un cazip bir küresel finans merkezi olma hedefini destekleyen, kurumsal yapısı güçlü bir finansal sektörün oluşturulması temel amaçtır.” Bu temel amaç doğrultusunda bazı tedbirler açıklamış. Tedbirlerden bir tanesi, Tedbir 249.5’te “Blokzincir tabanlı dijital merkez bankası parası uygulamaya konulacaktır." diyor. Yani Türkiye’de biraz önce bahsettiğim blokzincir ekonomisi çerçevesinde kendi bitcoin’ini çıkarıyor buna göre. Bunlar şimdiye kadar konuşulmadı, bizlerin de bildiği konular değil. Bununla ilgili Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasını ve TÜBİTAK’ı görevlendirmiş. “Anlık Ödeme Sisteminin tasarım ve yazılım geliştirme aşamaları tamamlanacak, test çalışmalarına başlanacaktır." diyor. Yani “Merkez Bankası tarafından bir kripto para piyasaya sürülecektir.” diyor, kendi paramızı yapacağız. Bu da teorik olarak doğru ama bunlar konuşulmuş, tartışılmış konular değil hakikaten. Hızlı bir şekilde yapılıyor. Bu görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ilgili olarak da “Ödeme hizmetleri ve elektronik para kuruluşları birliği kurulacaktır.” diyor programda. Aslında bunların tabii ki zamanlamalarının böyle olmaması lazım, maalesef böyle yanlışlıklar var.

Yani evet, bir finans ekonomisi var dünyada, Türkiye de o finans ekonomisinin içerisinde önemli bir yere sahip olmak durumunda, tedbirlerini almak durumunda; teknolojiyle ilgili Türkiye’nin yapması gerekenler var, bunları anlıyorum. Ama bunların hızlı bir şekilde, yangından mal kaçırır gibi çıkarılması, birkaç saat içerisinde ilgili komisyonda, burada görüşülmesi ya da hiç görüşülmemesi -bir anlamda bu bir görüşülmemedir- buralara getirilmesi yanlış.

Bir diğer buna paralel konu da yine parayla ilgili, Tedbir 249.4. Mesela bu da önemli: “Hedef ülke merkez bankalarıyla ödeme sistemlerinin uyumlu çalışması imkânları araştırılacak ve ticaretin güvenilirliğini güçlendirici ve hızlandırıcı önlemler alınacaktır.” Merkez Bankası ve Ticaret Bakanlığı görevlendirilmiş bu konuyla ilgili ve “1. Rusya'nın SWIFT’e alternatif mesajlaşma sistemine (SPFS) yönelik inceleme çalışmaları sürdürülerek Türkiye'de SPFS’nin kullanılmasına yönelik çalışmalar takip edilecektir.” demiş. Yani SWIFT sistemi, Amerikan sistemine alternatif Rus sisteminin de Türkiye’de kullanılmasına yönelik çalışmalar yapılacak. Bunlar ne kadar doğrudur, bilmiyorum, ben de bu konuları çok iyi bilen, anlayan birisi değilim ama bunların programlara alınmış olması; tartışılmadan, kamuoyuna mal edilmeden yanlıştır değerli arkadaşlar.

Yine, Tedbir 249.3.: “1. TCMB-Çin Merkez Bankası arasında yenilenen Para Takası Anlaşması kapsamında firmalarımıza Çin Yuanı reeskont kredisi kullandırılmasına benzer uygulamalar Türkiye ile finansal ve ticari ilişkileri yoğun olan ülkelere yayılacaktır.” diyor. Çin’le de benzeri bir ilişkiye geçiyoruz. “2. Hâlen bazı ülkelerle karşılıklı olarak finansal piyasalarda yerel para cinsi işlemlere başlanması, yerel kredi kartlarının kabulü ve finansal işlemlerin yerel para cinsinden gerçekleştirilmesi, bankalar arası iş birliği ve iletişimin güçlendirilmesini teminen hayata geçirilen önlemlerin diğer önde gelen ülkeler ile de geliştirilmesi için girişimde bulunulacaktır.” Burada da gördüğünüz gibi Çin’le, Rusya’yla yine temasa geçiyoruz ama bütün bunların arasında ne olduğunu bilmediğimiz, yönlendiremediğimiz, yönetemediğimiz, mucidi olmadığımız bu teknoloji karşısında sıkıntılara düşebiliriz. Bunların hakikaten konuşulması, tartışılması lazım; bu alanda yanlış yapmamamız lazım.

Demin Erol Hocamın da bahsettiği 6’ncı maddeye gelince şöyle bir durum söz konusu: “Banka -gözetim faaliyetleri kapsamındaki işletmeleri kastediyor- sistemlerin kesintisiz işletimini sağlamak amacıyla sistemik öneme sahip kurulmuş ve kurulacak sistem işleticilerine hissedar olabilir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, tamamlamak üzereyim.

Şimdi, bu konuyla ilgili olarak itiraz ettiğimizde Komisyonda dediler ki: “Biz SWIFT’e de ortağız.” Orada da Merkez Bankasının bir payı var, burada da olmasının bir mahzuru yoktur ama SWIFT işletim sistemi farklı bir konu, bu çok daha farklı bir konu. Burada gözetim faaliyetleri yürüten bir kuruma ortaklık söz konusu. Onun için, hukuken en azından, prensip olarak, etik olarak yanlış olduğunu düşünüyoruz bunun.

Değerli arkadaşlarım, bizler Komisyonda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ben konuşmam sonrası tekrar yukarı çıkıp Komisyon çalışmalarına devam edeceğim.

Sizlere saygıyla sunuyor, başarılar diliyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Toğrul, İç Tüzük 60’a göre bir söz talebiniz var.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

68.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, 12 Eylül cunta darbesinin ürünü olarak 6 Kasım 1981 tarihinde kurulan YÖK’ün kaldırılarak üniversitelerin akademik niteliğine kavuşturulması gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, bugün 6 Kasım. 6 Kasım 1981’de kurulan YÖK, 12 Eylül cunta darbesinin bir ürünü olarak Türkiye üniversitelerinin üzerine karabasan gibi çökmüştür. YÖK düzeni, üniversitelerde eleştirel, muhalif, özgür düşüncenin baskı altına alınmasını, deyim yerindeyse makbul akademinin inşasını hedeflemiştir. İktidara gelmeden önce tüm siyasi partiler YÖK’ü kaldıracağını vadetmiş ama her iktidara gelense kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet etmesi için YÖK’ü bir araç olarak kullanmıştır. Geldiğimiz noktada bugün üniversiteler, niteliği olmayan, AKP iktidarı için birer istihdam alanına dönüştü; dahası, AKP iktidarıyla üniversitelerin akademik özgürlükleri ortadan kaldırılmış, ihraç politikalarıyla üniversiteler çoraklaştırılmış, yaratılan düzenle üniversitelerde yaşatılan tahribat toplumun geleceğini imha edecek noktaya ulaşmıştır. YÖK derhâl kaldırılmalı ve üniversiteler akademik niteliğine bir an önce kavuşturulmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Değerli Grup Başkan Vekillerimizi odama bekliyorum.

Kapanma Saati: 19.37

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Değerli milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde şahıslar adına söz taleplerinde kalmıştık.

Şimdi şahıslar adına söz taleplerini karşılayacağım.

Şahıslar adına ilk söz, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Emine Gülizar Emecan’a aittir.

Buyurun Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya finans sistemi ve kullanılan araçlardaki hızlı değişimler karşısında bizim de yasama olarak yeni düzenlemeler yapmak durumunda kalmış olmamız tabii ki kaçınılmazdır. Bu kanun teklifiyle de yaklaşık 20 konuda 2013 yılında yasalaşmış olan 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’la birlikte 4 ayrı kanunda değişiklik yapılmaktadır. Teknik bir düzenlemedir arkadaşlar.

Teklifteki maddelerin önemli bir kısmı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ait görev ve yetkilerin Merkez Bankasına devredilmesiyle ilgili. Merkez Bankası ile BDDK arasında oluşturulan ikili düzenleme ve kontrol mekanizması bu yasayla beraber tek çatı yani Merkez Bankası çatısı altında toplanıyor, düzenleme konuları bakımından Merkez Bankası tek görevli ve yetkili otorite hâline geliyor.

Tabii, burada, Merkez Bankasıyla ilgili birkaç noktayı hatırlamamızda fayda var. Merkez bankalarının itibarı: Elbette, her bankanın itibarı çok önemlidir. Ancak bir ülkede finansal sistemin ve para politikasının itibarı Merkez Bankasının bağımsızlığı ve buna bağlı oluşan itibarına bağlıdır tabii ki. Merkez Bankası Kanunu, temel görev ve yetkiler, madde 4’te “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.” deniliyor. Yine aynı maddede “Banka, bu Kanun ile kendisine verilen görev ve yetkileri, kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak yerine getirir ve kullanır.” denmektedir. Ancak bugün biliyoruz ki Merkez Bankası Cumhurbaşkanının müdahale ve talepleriyle hareket ediyor. Hatırlayalım, Cumhurbaşkanı, faizleri indirmediği gerekçesiyle yasaları hiçe sayarak Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden almış ve yerine Murat Uysal’ı atamıştı. Uysal, göreve başladıktan sonra Merkez Bankası faizini 425 baz puana indirmiştir. Elbette burada karşılaştığımız ya da karşı çıktığımız, faizlerin indirilmesi değil, bağımsız gibi gösterilen kurumların talimatla hareket eder hâle gelmiş olmasıdır. Hesap neydi peki bu yapılırken? Bu şekilde alışveriş artacak, piyasalar canlanacak, büyüme sağlanacaktı. Tuttu mu? Hayır. İşsizlik artmaya devam ediyor, değerli arkadaşlar, işsiz sayısı 7 milyona ulaştı. Özel sektör bankacılığı da bu müdahale sonucu çok zor durumda kaldı.

Başka ne oldu? Ekonomik krizin etkisiyle genel bütçe borçluluk görünümünü düzeltmek, açığı azaltmak için Merkez Bankası kaynaklarına başvuruldu. Önce banka, kârını hemen aceleyle ocak ayına çekti ve hazineye aktardı, daha sonra da 40 milyar TL yedek akçeyi hazineye aktardı, toplamda 2018 yılı itibarıyla 78 milyar lira doğrudan doğruya banka kaynaklarından bütçeye aktarıldı. Her şeye rağmen Merkez Bankası bugün güçlü altyapısıyla önemli bir kuruluşumuzdur diye düşünüyoruz ancak biraz önce saydığım müdahaleler ciddi anlamda bankanın itibarını da zedelemiştir.

Kanun teklifine bakacak olursak, birçok teknik düzenlemeleri içeren kanun teklifinin bazı maddeleri tarafımızca genel olarak uygun bulunmaktadır ancak değinmemiz gereken iki konu var. Kanun teklifinin 6’ncı maddesiyle 6493 sayılı Kanun’un mevcut 8’inci maddesine yeni bir dördüncü fıkra eklenmiştir, değerli arkadaşlar. Bu fıkra “Banka, sistemlerin kesintisiz işletimini sağlamak amacıyla sistemik öneme sahip kurulmuş ve kurulacak sistem işleticilerine hissedar olabilir.” şeklindedir. Yani bu düzenlemeyle Merkez Bankasının özel şirketlere ortak olabilmesinin önü açılmaktadır. Banka bir özel şirkete neden hissedar oluyor? Yani bu maddenin gerekçesi, amacı gerçekten nedir? Sorularımıza Komisyonda maalesef yanıt alamadık. Bugün işlem yapan sistem işleticileri sistemik öneme değil de kısıtlı öneme sahip olduğundan bu şirketlerle ortaklığın söz konusu olmadığı ifade edildi. Ortaklık olabilmesi için kısıtlı değil de sistemik öneme sahip olması gerekiyor o şirketlerin. “Hangi şirketler bunlar?” derseniz, hemen hızlıca sayıyorum: Bankalararası Kart Merkezi AŞ, İstanbul Takas ve Saklama Bankası AŞ -Takasbank olarak biliyoruz- Merkezî Kayıt Kuruluşu AŞ, Garanti Ödeme Sistemleri AŞ, PayCore Ödeme Hizmetleri Takas ve Mutabakat Sistemleri AŞ. Bu neden önemli değerli arkadaşlar?

Şu anda mevcut sistem işleticileri arasında bulunan PayCore Ödeme Hizmetleri Takas ve Mutabakat Sistemleri AŞ hisse yapısıyla dikkatimizi çekti. PayCore, kartlı ödemeler alanında kart çıkaran ve kart kabul eden kuruluşlara takas ve mutabakat hizmeti, ATM ve POS, fiziki kart basım hizmeti gibi çeşitli teknolojik altyapı hizmetleri sunan bir kuruluş. PayCore “Provus Bilişim Hizmetleri AŞ” unvanıyla 2001 yılında kurulmuş, 2014 yılında MasterCard Corporate tarafından satın alınmıştır.

Tank Palet Fabrikasını hatırlayalım değerli arkadaşlar. Tank Palet Fabrikası özelleştirmesinden hatırlayacağınız Sancak ailesi, sahip olduğu MT Grup aracılığıyla şu an “PayCore” isimli şirketin yüzde 54 hissesine sahiptir. PayCore’a ödeme sistemi işleticisi olarak faaliyet izni verilen karar, 6 Temmuz 2017 tarih ve 30116 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Bu ve daha bilemediğimiz benzer şirketlerin sistemik öneme sahip bir şirket olarak onay alıp -yani sınırlı öneme sahipten sistemik öneme geçirilmesinden bahsediyorum- Merkez Bankasından da hissedar olarak avantajlar sağlayabileceği bizim endişe ettiğimiz en önemli hususlardandır. Yani kamu ihalelerinin birçok alanında karşımıza çıkan Sancak ailesine ait bir şirkete Merkez Bankasının hissedar olarak katılıp sistemik öneme sahip bir şirket olarak ilan edilebilmesinin mümkün olabileceğini, Komisyonda mümkün olmayacağını iddia eden yönetici arkadaşlarımıza karşılık, Genel Kurulda yani burada not düşerek bu iddiaların kayıt altına alınmasının tarihsel önemi olduğunu düşünüyorum.

Komisyonda teklifi getirenler, Merkez Bankası açısından hissedar olma kavramının yeni bir konsept olmadığını söylediler ve bankanın hâlihazırda “SWIFT” adı verilen uluslararası şirkete ortaklığı bu duruma örnek olarak verildi değerli arkadaşlar. Bankanın hissedarı olduğu “SWIFT” adı verilen uluslararası şirket, merkez bankaları arasında kurulmuş şirketlerden biridir. Yani madde metninde tarif edilen ortaklık, bizim biraz önce konuştuğumuz ortaklık modelinden çok farklıdır.

6’ncı madde bankanın kendisinin denetimine ve gözetimine tabi yurt içindeki sistem işleticileriyle ortaklığına izin vermektedir. Merkez Bankası düzenleyici, denetleyici ve emredici bir kurum olarak hissedarı olduğu yere nasıl emir verecektir? Diğer tarafta, bu hissedarlık Merkez Bankasının itibarının birtakım özel şirketlerin itibarının artırılması için kullanılacağı anlamına da gelmektedir. Rekabetin Korunması Hakkında Yasa’ya da aykırı bir durum söz konusudur. Bu maddenin uygulanması bankanın kendi itibarı açısından sakıncalı durumların ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Merkez Bankası, mevcut yapısı ve yetkisiyle zaten her türlü müdahaleyi yapma yetkisine sahiptir. Bu belirsizlikler ve endişe verici nedenlerle kanun teklifinden bu maddenin çıkarılması uygun olacaktır.

Kanun teklifinin eksik kaldığı diğer bir konu da kripto paralarla ilgili düzenlemelerin bu teklifte olmamasıdır. Teknolojik gelişim, klasik para sistemleri karşısında “dijital ve kripto para” diye tanımlayabileceğimiz iki farklı para türünü ortaya çıkarmıştır. Bu kanun teklifi “Bitcoin” olarak bildiğimiz, deneysel aşamada olsa da Bitcoin’in yanında 2.400’e ulaşan kurumsallaşmış yeni özel paranın ulusal sınırlarda nasıl kullanılması gerektiğiyle ilgili herhangi bir altyapının kurulmasına yönelik hiçbir şey içermemektedir. Yani 6493 sayılı Kanun’la yapılan ve teklif edilen bu düzenlemeyle dijital paralara karşı önlem alınabilirken kripto paralar karşısında ise nispeten çaresizlik söz konusudur. Dünyada ise bütün ülkeler bu konu üzerinde çalışmaktadır. Esasen, dünyada “blok zinciri ekonomisi” diyebileceğimiz yeni bir ekonomi paradigması da oluşmaktadır değerli vekiller. Yani devlet denetiminde olmayan bu sistemle gayrimenkullerin, paranın ve para edebilen, değer ihtiva edebilen her konunun değiştirilmesi söz konusu olabiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Diğer yandan bunların aracılığıyla yapılan uluslararası para transferlerinin vergi kaçırma, kara para aklama gibi suçları artırabileceği, bu paraların transferlerinin silah ve uyuşturucu finansmanında gizli bir yöntem olarak kullanılabileceği yönünde de endişelerimiz vardır. Dolayısıyla değişim kaçınılmaz göründüğüne göre henüz kurulmamış, sistemik öneme sahip şirketleri, hissedarlık getirilmesinden önce, bu yeni oluşan kripto para sistemini de içine alacak, kavrayacak şekilde bir çalışma yapılması daha acil görünmektedir. Hatta bu yönü ve öngörülmesi zor olan elektronik para ve kripto paralara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyon kurulması ve tüm kesimlerin katılımıyla elde edilecek verilerle uzun vadeli bir politika oluşturulması yerinde olacaktır diye düşünüyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına söz sırası, Malatya Milletvekilimiz Sayın Bülent Tüfenkci’ye aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Tüfenkci.

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle ilgili görüşlerimizi ifade edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, öncelikle bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğu konusunda kısa bir açıklama yapmak istiyorum. 2013 yılında yürürlüğe giren 6493 sayılı Kanun uyarınca ülkemiz mevzuatında ilk defa ödeme sistemleri, menkul kıymet mutabakat sistemi, ödeme hizmet sağlayıcısı, ödeme kuruluşu ve elektronik para kuruluşu gibi kavramlar tanımlanarak tüm ödemeler alanına özgü müstakil bir düzenleme oluşturulmuştur. 2013 yılında yürürlüğe giren kanunda, ödeme hizmetleri ve bu hizmetleri sunan kuruluşlarla ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ödeme sistemleri ve menkul kıymet mutabakat sistemleriyle ilgili olarak da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası görevlendirilmişti. Ödemeler alanında yaşanan hızlı gelişmeler, etkin karar alma mekanizmasının işletilebilmesi için dünya pratiklerine uygun bir şekilde Merkez Bankası ile BDDK arasında oluşturulan ikili düzenleme ve kontrol mekanizmasının tek çatı altında toplanması elzem olmuştur. Bu ihtiyaç, bilişim ve iletişim teknolojilerindeki ilerlemeler ile ödeme alanındaki yeni ürün ve uygulamaların geldiği noktanın kaçınılmaz sonucudur. Benden önceki konuşmacıların da ifade ettiği gibi bu tamamen teknik bir düzenlemedir.

Çok Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizin de tahmin edeceği üzere, günümüzde ödemeler makroekonomik istikrarın temel taşlarından biri hâline gelmiştir. Teknolojinin eriştiği her nokta itibarıyla ödemeler alanında var olan ihtiyaçların kesintisiz çalışması, fiyat istikrarı ve finansal istikrar kadar önemli bir merkez bankacılığı sorumluluğu hâline gelmiştir. Buradaki temel amaç, fiyat istikrarı ve kesintisiz ödemeler sisteminin devam etmesi. Ayrıca küresel ve jeopolitik risklerdeki emsalsiz artışlar nedeniyle iktisadi faaliyetlerin kesintisiz sürdürülmesinin de ön koşulu hâline gelen ödeme sistemlerinin tek elden takip edilmesi bir mecburiyet hâline dönüşmüştür.

Tüm bu hususlar göz önünde bulundurularak, kanun değişikliği teklifiyle, ödemeler alanına ilişkin olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ait düzenleme ve denetleme yetkileri kanundaki bütünlük sağlanarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına devredilmektedir.

Burada benden önceki konuşmacılar “Niye Merkez Bankasına devrediliyor, BDDK görevini yapmıyor mu?” diye sordu. Esasında baktığımızda, EFT işlemleri Merkez Bankasında dolayısıyla bu işlemlerin de Merkez Bankasına alınmasının efektif bir yaklaşım olduğunu buradan ifade etmek isteriz.

Değişiklik teklifinde BDDK’nin ödemeler alanındaki düzenleme ve denetleme yetkilerinin Merkez Bankasına devrine ilave olarak diğer bazı hususlara ilişkin de hükümler bulunduğu malumunuzdur. Bilindiği üzere, ödemeler alanı oldukça dinamik bir sektör olarak dikkat çekmektedir, gün geçmiyor ki ödemeler alanında yepyeni bir iş modeliyle karşılaşmayalım. Bu husus uluslararası raporlara da girmiş bir tespit olarak öne çıkmaktadır. Uluslararası raporlara göre, ödemeler alanının finansal teknolojilerde yaşanan hızlı değişimlerden en çok etkilenen kesimi finansal hizmetlerden kaynaklanmaktadır. Böylesine hızla gelişen ve değişen sektörlere ilişkin 2013 yılında çıkarılmış bir düzenlemenin sektörün ihtiyaçlarının tamamını karşılaması mümkün görünmemektedir. Nitekim, bu alanda faaliyet gösteren aktörlerle yapılan görüşmelerde de sektörün mevcut düzenlemelerde değişiklik yapılmasına ilişkin ciddi anlamda bizlerden talepleri vardı, bu düzenleme bir anlamıyla sektörün de taleplerini karşılayacak niteliktedir. Bu düzenleme yapılmadan önce sektör temsilcileriyle de en geniş anlamda toplantılar yapıldı. Bu kapsamda, kanun değişiklik teklifimizde ödemeler alanında sektör oyuncularının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurduk.

Söz konusu değişiklikler yapılırken dikkat edilen bir hususu da bilgilerinize özellikle sunmak istiyorum. 2013 yılında 6493 sayılı Kanun yasalaşırken Avrupa Birliği müktesebatında yer alan ilgili düzenlemeler ülkemiz ihtiyaçları ve diğer iyi uluslararası uygulamalarla birlikte göz önünde bulundurulan önemli bir faktördü, anılan tarihte ödeme hizmetleriyle ilgili yürürlükte bulunan Avrupa Birliği düzenlemesi bu alanda ortaya çıkan ihtiyaçlar kapsamında 2015 yılında değiştirilmiştir. 2015 yılında Avrupa Birliği müktesebatına yeni eklenen Ödeme Hizmetleri Direktifi 2 de işte bu yasayla göz önünde bulundurularak bir anlamda ona da uyum sağlanmıştır. Yapılan incelemelerde ülkemizde bu kapsamda faaliyet göstermekte olan kuruluşların bulunduğu ve bu alanın düzenlenmesinin ödemeler alanında gelişimine olumlu katkılar sağlayacağı da bu yasayla beklenmektedir. Bu kapsamda ödeme hizmeti başlatma ve hesap bilgileri sağlama faaliyetlerinin de ayrı birer ödeme hizmeti türü olarak 6493 sayılı Kanun’a eklenmesine dönük değişiklik hükümleri de değişiklik teklifimizde yer almaktadır.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; az önce de belirttiğim gibi, 6493 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi taslağı hazırlanırken mevcut düzenlemelerdeki değişiklik ihtiyaçları, sektör talepleri, uluslararası iyi uygulamalar ve Avrupa Birliği müktesebatı başta olmak üzere emsal ülke uygulamaları da dikkate alınmıştır. Bu bağlamda teklifte yer alan kanun değişikliklerine ilişkin hükümleri 3 ana noktada sınıflandırabiliriz. Bir: Ödemelere ilişkin BDDK’deki yetkilerin Merkez Bankasına devrine ilişkin değişiklikler. İki: Posta ve Telgraf Teşkilatının da ödeme hizmetlerine yönelik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi konusunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yetkili otorite olarak belirlenmektedir bu teklifle. Dünya pratikleriyle uyumlu bir şekilde yeni ödeme hizmeti tanımlarının yasaya eklenmesiyle ilgili değişiklikler, bu konuda yapılan değişiklikler ile pek çok emsal ülke ve Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu bir şekilde ödeme hizmeti başlatma faaliyeti ve hesap bilgileri sağlama faaliyeti ile bu faaliyetlere ilişkin birtakım muafiyet maddeleri 6493 sayılı Kanun’a eklenmektedir. Üçüncü olarak da kanunun 2013 yılında yasalaşmasının ardından ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda taslağa eklenen diğer değişikler, bu başlıkla ilgili değişiklikler sonucunda Türkiye Ödeme ve Elektronik Para Kuruluşları Birliğinin kurulması.

Değerli arkadaşlar, bu birlik tamamen meslek birliği. Dolayısıyla arkasında şu veya bu, başka bir neden aramamak gerekir. Tamamen meslek kuruluşlarının, daha doğrusu bu sektörün oyuncularının talepleri doğrultusunda oluşmuştur.

İkincisi de önemli bir değişiklik yapıyoruz. Özellikle para kuruluşlarının, elektronik para kuruluşlarının bankalara yatırdıkları fonların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde bloke edilmesi uygulamasının kaldırılması gibi yenilikçi hususlar da bu teklifle düzenlenmektedir. Tüm bu hususlar çerçevesinde belirtmek isterim ki, 6493 sayılı Kanun’da Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin yasalaşması durumunda oldukça dinamik bir yapıya sahip olan ödemeler alanında ortaya çıkan ihtiyaçların daha etkin bir şekilde tespit edilerek bu ihtiyaçlara daha hızlı ve proaktif bir şekilde müdahale edilebilmesinin mümkün olacağı, 2013 yılından bu yana ödemeler alanında ortaya konan yeni hizmet türleriyle bu hizmetleri sunan kuruluşların düzenleme kapsamına alınacağı ve sektörde ortaya çıkmış olan diğer bazı ihtiyaçların giderilmesine önemli katkılar sunacağını belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama son verirken, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin ülkemize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan temenni ediyorum.

(Mikrofon otomatik tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Tüfenkci.

Buyurun.

BÜLENT TÜFENKCİ (Devamla) – Emeği geçen tüm kurumlara ve çalışanlarına teşekkür ediyorum. İnşallah yasalaşır. Ona da sizler karar vereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümünün görüşmelerinin devamı hususunda İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır; önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine İç Tüzük’ün 72’nci maddesinin olanak tanıdığı şekilde devamını arz ve teklif ederiz.

             Özgür Özel Emine                   Gülizar Emecan Nurhayat Altaca Kayışoğlu

                    Manisa                               İstanbul                            Bursa

               Aysu Bankoğlu                     Gamze Taşcıer   Haşim Teoman Sancar

                     Bartın                                Ankara                           Denizli

              Müzeyyen Şevkin

                     Adana

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş önergeyi oylarınıza sunacağım ama bir yoklama talebi var.

III. – YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Karabıyık, Sayın Kayışoğlu, Sayın Sancar, Sayın Köksal, Sayın Şevkin, Taşcıer, Sayın Bankoğlu, Sayın Sümer, Sayın Barut, Sayın Kaya, Sayın Ağbaba, Sayın Emecan, Sayın Demirtaş, Sayın Akar, Sayın Bulut, Sayın Karasu, Sayın Karaca, Sayın Hancıoğlu, Sayın Çelebi.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sisteme giremeyip pusula gönderenler salondan ayrılmasın.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu “İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş önerge ne anlama geliyor?” diye bazı arkadaşlarımız geçenlerde sordular.

Bildiğiniz gibi gruplar konuştu, şahıslar konuştu. Verilen önerge üzerine, bu önerge kabul edilirse yapılan konuşmalar tekrar edilecek. Yani gruplar ve şahısların tekrar bir konuşma hakkı doğuyor; bu nedenle bu önerge verildi.

Arada sırada sizlere İç Tüzük hükümlerini hatırlatıyorum ki uygulamaların neler olduğu konusunda Meclisimiz de bilgi sahibi olsun; umarım yararlı oluyordur.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, soru-cevap işlemi bulunmadığından teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, birinci bölümün görüşmelerine başlamadan önce, arkadaşlarımızın 60’a göre söz talebi oldu, onları da değerlendireceğim.

Sayın Şevkin…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

69.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, zor durumda olan esnaf ve sanatkârların koruma altına alınmasının önemli olduğuna ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son on yıl içerisinde Adana'da yaklaşık 25 bin esnaf, son beş yıl içerisinde ise Türkiye'de 750 bin esnaf kepenk kapatmıştır. Bu durum, küçük esnafın içinde bulunduğu zor durumun açık göstergesidir. Ekonomik kriz, her gün gelen yeni zamlar vatandaşı olduğu gibi esnafı da âdeta uçurumun kenarına itmiştir. Üretim ve istihdama katkısıyla ülke ekonomisinin belkemiği konumundaki esnaf ve sanatkârlarımızı içine düştüğü bu durumdan kurtarmak elbette ki Meclisin birincil görevidir. Vergi, SGK ve BAĞ-KUR primlerinin yanı sıra, çalışanlarının maaşını ödeyemez duruma gelen, girdi maliyetlerindeki sürekli artış ve banka kredileri de eklenince kepenklerini indirmek zorunda kalan esnaf ve sanatkârlarımız derhâl koruma altına alınmalı, yeni kepenklerin inmemesi için Anayasa'nın 173’üncü maddesinde olduğu gibi, koruyucu, kollayıcı tedbirler alınması gereklidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

70.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, sosyal tesis çalışanlarına kadro verilip verilmeyeceğini öğrenmek istediklerine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Orduevleri, polisevleri, vilayetevleri, öğretmenevleri, üniversiteler, jandarma sosyal tesisleri, üniversite ve bakanlık sosyal tesisleri, misafirhaneler gibi devletin kurum ve kuruluşlarında döner sermayeden maaş alan ve hiçbir iş garantisi olmayan, devletin en üst kademesinden en alt kademesindeki memura kadar herkese hizmet veren on binlerce sosyal tesis çalışanı zor şartlar altında çalışmakta, zaman zaman sağlığından olmakta, en ufak bir sıkıntıda tazminatsız işten atılmaktadır. Onlar da herkes gibi güvenceyle çalışmak istemekte, kadro beklemektedir. Buradan soruyoruz: Bu sosyal tesis çalışanlarına kadro verecek misiniz?

BAŞKAN – Sayın Filiz…

71.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 6 Kasım GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluşunun 30’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının kuruluşunun 30’uncu yılı. 9 ili kapsayan GAP projesi, bölgeler arası farklılıkları gidermeyi, bölgesel kalkınma yaklaşımıyla ulusal düzeyde ekonomik kalkınmayı hedeflemiştir. Fırat Dicle havzasında ülkemizin yüzde 10’u gibi büyük bir alana yayılan GAP projesinin, Sayıştay raporlarına göre yüzde 40’ı henüz tamamlanmamıştır. Bölge şehirlerinde esnaf, köylü, çiftçi ve dar gelirli vatandaşlar mutsuzdur. Gübre, akaryakıt fiyatları, ürünlerinin para etmemesi ve hayat pahalılığı insanları canından bezdirmiştir. Ülkemiz adına büyük bir öneme sahip olan bu proje, maalesef, iktidardan gerekli teveccühü görmemiştir, onun için de bitirilememektedir. 2020 yılı bütçesi 87,9 milyon TL olup 2018 yılı ödeneğinin yüzde 40 altında kalmıştır. Anlaşılan, GAP’ta yola devam, ancak karınca hızıyla diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

72.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 2017 yılından beri Tarım ve Orman Bakanlığına atama yapılmamasının nedenini öğrenmek istediğine ve hangi branşlara kaç kişinin, ne zaman atanacağının açıklanmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, KPSS puanları sekiz ay sonra geçersiz kalarak ikinci bir mağduriyet içine düşecek olan ziraat mühendisleri, gıda ve su ürünleri mühendisleri, veteriner hekim gibi meslektaşlarım adına tekrar sesleniyorum: Önceki Bakan Sayın Fakıbaba 2018 yılı için 3.500 kişi alacağını söylemiştir ama alınmamıştır. Yine, otuz ay önce 10.551 personel alımı için söz verilmiştir, bu söz de yerine getirilmemiştir. Bakan Pakdemirli de geçen yıl norm kadronun belirlenip buna atama yapılacağını söylemiştir. Sorguladığımızda, çalışmanın yapıldığını ve sarayda Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünde bekletildiğini duyuyoruz. Bu arada diğer bakanlıklara binlerce atama yapılırken Tarım Bakanlığına 2017 yılından beri tek bir atama yapılmamıştır. Bunun sebebi nedir? Sarayda tarım düşmanı bir lobi mi bulunmaktadır? İşte “tek adam ve saray devleti” tespitimizi doğrulayan durum tam da budur. Hangi branşlara kaç kişinin ve ne zaman atanacağının açıklanmasını istiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özyürek…

73.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Avrupa’da yaşayan gurbetçilerin çoğunluğunu Sivaslı hemşehrilerinin oluşturması nedeniyle Pegasus ve Türk Hava Yollarının direkt uçuşlarının uluslararası havalimanı olan Nuri Demirağ Havalimanı’na yapılmasını istediklerine ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimizin çoğunluğunu Sivaslı hemşehrilerimiz oluşturmaktadır. Sivas’a yaz aylarında gelmek isteyen hemşehrilerimiz, maalesef, uluslararası havalimanımız olan Nuri Demirağ’a gelemiyorlar; yakın illere uçuş yaparak sonra da Sivas’a kara yoluyla ulaşmak zorunda kalıyorlar.

Ben buradan Pegasusa ve Türk Hava Yollarına sesleniyorum: Avrupa’da yaşayan nüfusun çoğunluğu Sivaslı hemşehirlerimizden oluşmakta olup uçakların yolcu sayısını da tamamen Sivaslı hemşehrilerim doldurduğundan -Nuri Demirağ da uluslararası bir havalimanıdır- lütfen, direkt uçuşlarınızı oraya yapmanızı istiyoruz.

Teşekkürler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Son olarak Sayın Bankoğlu…

74.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın ili Amasra ilçesinde sağlık hizmetlerine erişim yönünden yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Seçim bölgem Bartın’ın Amasra ilçesinde sağlık hizmetlerine etkili erişim yönünden sıkıntılar mevcut. Aile hekimleri İlçe Devlet Hastanesinde görevlendirildiği için, hastanenin de konumu gereği, özellikle de yaşlılarımız doktora gidişte zorluk yaşıyorlar. Biliyoruz ki esas olan, aile sağlığı merkezleri ve hekimlerimizin kolayca ulaşılır yerlerde olmasıdır. Ayrıca, İlçe Devlet Hastanesinde uzman doktor konusunda çok ciddi bir yetersizlik var. Hastanenin donanım alanındaki eksikliklerinin de tamamlanması vatandaşlarımızın talepleri arasındadır. Yine, standart büyüklükteki ambulanslar, mevcut yolların darlığı ve alanın tarihî yapısı nedeniyle bazı mahallelere giremiyor. Bu noktada da uygun ambulanslara ihtiyaç duyulduğunu ve diğer tüm bu taleplerimizi bir kez de Meclis çatısı altında dile getirmek istedim.

Teşekkürler.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Şimdi birinci bölüm üzerindeki söz taleplerini karşılayacağım.

(Uğultular)

BAŞKAN – Yalnız, yine salonda her zaman olduğu gibi bir uğultu var değerli arkadaşlarım, bu uğultuyu kesersek konuşmalara başlayacağız.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmail Tatlıoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süremiz on dakika Sayın Tatlıoğlu.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer mensupları; hepinizi, partim ve şahsım adına saygıyla selamlarım.

Öncelikle, bugün bütün arkadaşlarımın paylaştığı gibi Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak Bey Hakk’ın rahmetine kavuştu, aynı kazada yaralanan Başkan Yardımcısı Ahmet Şükrü Karabacak Bey de maalesef ahirete intikal etmiştir, Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. 2 kaybımız vardır, kendilerine Allah’tan rahmet, aile ve camiamıza da sabrıcemiller niyaz ederiz.

Çok değerli milletvekilleri, bugün, Malatya Milletvekili Sayın Bülent Tüfenkci Bey ve 74 arkadaşının Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni Plan ve Bütçe Komisyonundan sonra Genel Kurulda görüşüyoruz. Birinci bölümüyle ilgili görüşleri sizlerle partim adına paylaşacağım.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Tabii ki zaman bütün konularda olduğu gibi menkul kıymetler ve para konusunda da kendine, kendi ruhuna uygun ürünleri ortaya çıkarmaktadır. Yani bundan çok yıllar öncesine gittiğimizde para söz konusu değildi, “barter” sistemi vardı. Sanayi Devrimi oldu ve uluslararası ödemeler sistemi ihtiyacı çıktı ve ödeme birimi ihtiyacı çıktı. O zaman da İngiltere, Londra ve pound esas oldu. Gün geldi cihan harbi oldu ve İngiltere gücünü kaybetti, 1944’te dünyaya bir başka devlet dünya devleti olarak doğdu, Amerika Birleşik Devletleri ve 1944’te Bretton Woods’ta bir başka ödemeler sistemi çıktı, dünyanın finans mimarisi çizildi. Siyasette siyasal bakımdan Birleşmiş Milletler ve ekonomik açıdan, kalkınma açısından Dünya Bankası, finansal ve ödemeler sisteminin yeni dizayn edildiği yer de Uluslararası Para Fonu çerçevesinde oldu. Yeni bir ödemeler sistemi çıktı. Bu ödemeler sistemi 1970’in başına kadar gitti, doların altına dayalı olarak piyasada değişimi… Ve 1970’lerin başında bu sistem çöktükten sonra uluslararası ödemeler sistemi ve uluslararası rezerv para uluslararası dalgalanmaya bırakıldı ama güçlü devletler ve güçlü ekonomiler paralarını hep rezerv olarak tuttular ve bunun altında tabii ki refah seviyelerini ve ekonomik kazançlarını sürdürdüler. Baktık ki 1970’lerin başında dünya yeni bir petrol tüketimine ihtiyaç duymadığı hâlde petrol fiyatları 3-4 kat arttı, sonra 1977’de arttı. Sebebine baktık daha sonra, bunlar dolarla alınıp satıldığı için dünyadaki dolar talebini belli bir seviyeye çıkardı çünkü Bretton Woods sistemi çökmüştü. Fransa elindeki dolara karşı Amerika’dan altın isteyince Amerika bu sistemden vazgeçmişti. Daha sonra, dünya ödemeler sisteminde doların ve euronun özellikle dünyada yüzde 60 civarında kullanımı çok ciddi bir “hard power” olarak gündeme geldi ve kullanıldı. Bu çerçevede ülkelerin ekonomik kazanımlarına çok büyük katkı sağlayan bir sistem olarak yürüdü.

Tabii, zaman değişti, artık dijital endüstri devrimi var. Küreselleşme kendi ruhuna uygun ürünler nasıl meydana getirdiyse para konusunda da bu ürünleri gündeme getirdi ve ödemeler sisteminde de bir değişimi zorladı ve karşımıza dijital para ve kripto para çıktı. Hâlen dünyada 2.360 adet bu tür paradan söz ediliyor ve piyasa değerleri hiç de az değil, yaklaşık çeyrek trilyon dolarlık bir kripto ve dijital para söz konusu. Bunların hâkimiyetiyle ilgili yeni arayışlar var. Tabii ki dijital paralar özellikle merkez bankalarının paraları, arkalarında devletler ve merkez bankaları var ama kripto paralar öyle değil. Kripto paralar millî hâkimiyetleri ezen, tanımayan, devletlerin hâkimiyetleri dışında gelişen paralar ve de tabii olarak dünyada ülkeler buna karşı sistemler ve düzenlemeler getiriyorlar. Bu kanun da esasında 2013 yılında 6493 sayılı Kanun’la yapılan düzenlemede bir değişiklik getiriyor. O zaman elektronik ödeme sistemlerine bir düzenleme getirilmiş ve uygulama ve altyapı BDDK’ye, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna, yetkilendirme de Merkez Bankasına bırakılmış. Temel olarak bu dâhil bir ödemeler sistemi söz konusu.

Şimdi, 2015 yılında Avrupa Birliğinde 2366 sayılı direktifle, biz de Avrupa Birliği müktesebatı gereği kabul ettiğimiz bu direktif çerçevesinde bir değişiklik yapıyoruz. Biz bu teklifin Komisyonda da Genel Kurulda da lehindeyiz, kabul ediyoruz. Neyle? 6’ncı maddedeki bu Merkez Bankası sistem sağlayıcılığına ortak olma yetkisi veren bu düzenlemeye dikkat çekerek, buna böyle bir itiraz ve bir şerh koyarak kabul ediyoruz. Sizlerin de Parlamentodaki bu üyelerimizin de ve bütün siyasi partilerimizin de bu konuda hassas olmalarını, hassas bir şekilde gözetmelerini talep ediyoruz. Bu, daha sonra, bazı sistem sağlayıcıların, başarısız olan sistem sağlayıcıların, bugünkü anlayacağımız dilde iflas etmiş veya inşaatını satamamış müteahhitlerin varlıklarının Varlık Fonu tarafından veya kamu bankaları tarafından satın almasına benzer bir suistimale neden olmasın, dikkati buraya çekiyoruz. Bu kanun teklifinin kabulü yönünde, dolayısıyla birinci bölümünün de lehinde oy kullanacağımızı beyan ediyoruz.

Bildiğiniz gibi, biz İYİ PARTİ olarak, hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda torba kanunların uygun bulduğumuz maddelerine “evet” uygun bulmadıklarımıza da hep “hayır” dedik. Uygun bulduğumuz kanunlara “evet” dedik, uygun bulmadıklarımıza Genel Kurulda da “hayır” diyoruz ve bu kanun teklifini de kabul ediyoruz. İnşallah hayırlı olur.

Hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekilimiz Sayın Garo Paylan’da. (HDP sıralarından alkışlar)

Süremiz on dakika Sayın Paylan.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, elektronik para kuruluşu kurulacakmış ve bu Merkez Bankasına bağlanacakmış, BDDK’den alacakmışsınız, Merkez Bankasına bağlanacakmış. Değerli arkadaşlar, sizce bunun bir önemi var mı? Nasıl bir önemi olabilir? Şimdi, diyeceksiniz ki: “Merkez Bankası bağımsız, kanuna göre, yasasına göre bağımsız. O açıdan bağımsız bir çerçevede nasıl ki para politikasını güdüyorsa elektronik para politikasını da yürütebilir.” Değerli arkadaşlar, Merkez Bankası bağımsızdı, artık bağımsız değil. Sayın Cumhurbaşkanı bunu ilan etti, defalarca ilan etti, dün de aynen şöyle söyledi: “Merkez Bankası Başkanı dediğimi yapmıyordu, lafımı dinlemiyordu, görevden aldım.” dedi, bunu ikrar etti ve “Yeni Merkez Bankası Başkanı da bundan sonra dediklerimi yapacak.” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? “Faiz neden, enflasyon sonuç.” diyor. Hani iktisat kitaplarını yırtmamız, yakmamız gerekir eğer bu öneriyi kabul edeceksek ama Sayın Cumhurbaşkanı bunu söylüyor. O zaman kendisine tavsiyem, hemen bir kararname çıkarsın veya Merkez Bankası Başkanına talimat versin “Faizi sıfıra düşürdük.” desin. Bakalım enflasyon düşüyor mu, yoksa yükseliyor mu, bunu test edebiliriz hep beraber.

Değerli arkadaşlar, Merkez Bankası artık bağımlı olduğu için, siz nereye bağlarsanız bağlayın, Merkez Bankasına dahi bağlasanız bu meseleyi, her şey saraya bağlanmış oluyor arkadaşlar. Yani nasıl ki para politikasını Cumhurbaşkanının talimatıyla Merkez Bankası götürüyorsa elektronik para meselesini de Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla Merkez Bankası yürütecek arkadaşlar.

Bakın, Merkez Bankası Başkanının görevden alınması ülkemize büyük bir zarar vermiştir bu şekilde. Değerli arkadaşlar, Merkez Bankası Başkanı niye görevden alındı, biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim, yalnızca lafını dinlemediği için değil, yalnızca faizi düşürmediği için değil; Sayın Merkez Bankası Başkanı bıyık da bırakmadı arkadaşlar, bıyık bırakmadı kendisi. Son dönemde yüksek dereceli bürokratlara bakın, hepsi bıyık bırakıyorlar. Bıyık bırakanlar “Ben sana biat ediyorum, saraya biat ediyorum.” demiş oluyor ama bıyık bırakmayanlar görevden alınıyor arkadaşlar. Yeni Merkez Bankası Başkanının da bıyığı yoktu, Merkez Bankası Başkanı oldu, bıyıklarını bıraktı yani “Ben sana bağlıyım, sana biat ediyorum, ne dersen yapacağım.” diyor.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Bıyık işi nereden çıktı ya? Sen bıyığa taktın ha! Biz de sakala takacağız bundan sonra!

GARO PAYLAN (Devamla) - O açıdan, elektronik parayla ilgili de Merkez Bankamız, Sayın Cumhurbaşkanı ne derse onu yapacak. Arkadaşlar, o açıdan bu meseleyi Merkez Bankasına bağlamış olmuyorsunuz, saraya bağlıyorsunuz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Merkez Bankasıyla bıyık ne alaka, onu anlamadım!

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, Merkez Bankası bağımsızlığı neden önemli biliyor musunuz? Merkez Bankası bir sigortadır, para politikasında bir sigortadır. Elbette gerektiği zaman faiz düşürebilir ama gerektiği zaman da yükseltebilmeli faizi. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı, geçen sene “faiz neden, enflasyon sonuç” dediğinde faizler yüzde 10’daydı arkadaşlar ve piyasa aşırı derecede ısınmaktaydı, genişlemeci maliye politikaları yüzünden aşırı derecede ısınmaktaydı. Merkez Bankasının geçen yılın başlarında yüzde 10’dayken yüzde 12’ye veya yüzde 13’e yükseltmesi gerekiyordu yani 3 puan yükseltmesi yeterliydi piyasanın ateşini söndürmek için. Ama Sayın Cumhurbaşkanı “Faiz filan yükseltemezsin.” dedi Merkez Bankasına, eski Başkan varken. Faiz yükseltmedi arkadaşlar geçen yılın mayısında, ondan sonra dolar 3,5’tan başladı 7 liraya vurdu.

İşte, bağımsızlık bunun için gerekli. Yani elinizde bir para politikası aracı varsa, faiz silahı varsa gerektiğinde bunu düşürürsünüz, gerektiğinde de yükseltmeniz lazım. Eğer yükseltilmesine veya düşürülmesine engel olursanız, emirle, talimatla iş yaparsanız, işte o zaman arkadaşlar, dolar belki bugünlerde uluslararası piyasalardaki rahatlama üzerine belki rahat gözükür, aralıkta 5 puan daha düşür dersin, talimat verirsin, düşürür ama ondan sonra öyle bir patlar ki doların ateşini yine ancak o zaman faizleri çok daha fazla yükselterek düşürebilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bağımsızlık, özerklik... Biz tam bir bağımsızlığı savunmuyoruz, onu da söyleyeyim. Elbette Hükûmetin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin belirlediği hedefler doğrultusunda yürümeli ama araç bağımsızlığı olabilmeli ki para politikasındaki aşırı hareketler olmasın.

Değerli arkadaşlar, bakın, geçen yılki bu büyük kriz, yarattığınız büyük kriz üzerine, Sayın Cumhurbaşkanının neden olduğu büyük kriz üzerine milyonlarca vatandaşımız işsiz kaldı. Gelin, bunu konuşalım. Bakın, şu Meclis, Hükûmeti dengeleyebilip denetleyebilse, bağımsız kurum ve kuruluşlar dengeleyip denetleyebilse, yargı adalet dağıtabilse, medya özgürce yazabilse emin olun bu krizi yaşamayacaktık ve bugün, arkadaşlar, bu krizlerin sonucunda milyonlarca vatandaşımız işsiz kaldı ya, Fatih’te 4 vatandaşımız intihar etti. Gelin, bunu konuşalım. İşte, bağımsızlık bunun için önemli, Meclisin denge-denetim görevi bunun için önemli. Kayseri Belediyenizi esnaflar “Açız, açız.” diyerek bastılar; işte bunun için önemli denge-denetleme, bütün gücün tek adama bağlanmaması bunun için önemli.

Bakın, yukarıda bütçeyi görüşüyoruz -Sayın Başkan, Divanınızı da eleştiriyorum- Plan Bütçe Komisyonunda biz bütçeyi görüşüyoruz, Plan ve Bütçeden geçen torba yasa Meclis Genel Kurulunda görüşülüyor; biz bir yukarı, bir aşağı. Yasama kalitesi var mı? Yok, arkadaşlar.

Arkadaşlar, Meclis olarak yapmamız gereken, bu vicdansız ve adaletsiz bütçeleri getiren, bu vicdansız ve adaletsiz yasa önerilerini getiren tek adam rejimine karşı bir duruş sergilemektir. Meclisin görevi bütçe yapmak. Bütçe hakkımız var mı arkadaşlar, soruyorum size. Bütçe yapıyoruz güya. Geçen yıl bütçeyi getirdi saray; bir virgülünü değiştiremedik, bir virgülünü. Ne oldu sonucunda? Ben dedim ki: “Bu hedefler tutmaz.” Bütün hedefler şaştı. Ne vergi gelirlerini tutturabildiniz ne giderleri tutturabildiniz. 80 milyar açık var dedik, Merkez Bankasından 50 milyar daha el koymanıza rağmen, şimdi 150-160 milyar açığa doğru gidiyor.

Bakın, 70 milyar TL’lik bir bütçe yetkisi almak istiyor sizden. Neyle? Torba yasa içindeki tek bir maddeyle. Değerli arkadaşlar, biz bütçe yaptık, Hükûmete yetki verdik, dedik ki: Şu kadar harcarsın, bu kadar gelir toplarsın, 80 milyar da açık verirsin. Diyor ki şimdi: “Ben 70 milyar daha harcadım.” Ne yapacağız? “Ben 70 milyarı torba yasada bir maddeye koyarım, siz de onaylarsınız.” Onaylayacak mıyız arkadaşlar? Ne yapar demokratik meclisler biliyor musunuz? “Ek bütçe getir.” der, hesap sorar “Niye daha az para topladın?” “Niye daha fazla para harcadın?” diye demokratik meclisler hesap sorar. Ama ne yapıyor mevcut Hükûmet? “Ben ne gönderirsem bu Meclis noter gibi geçirir.” diyor. “Geçen yıl çıkardığımız bütçenin üzerine 70 milyar daha harcarım, bu Meclise de torba yasada bir madde gönderirim, onlar da ellerini kaldırır, indirir, onaylar.” diyor. Nerede kaldı bütçe hakkı, nerede kaldı bu Meclisin bütçe hakkı arkadaşlar? Bu Meclisin bütçe hakkı yoksa hiçbir hakkı yoktur arkadaşlar. Yapmamız gereken, o torba yasadaki o maddeyi geri çevirmek.

Bakın, yukarıda vicdansız ve adaletsiz bir bütçe görüşülüyor dedim. Arkadaşlar, o bütçede emeklilikte yaşa takılanlar yok, biliyor musunuz? “Emeklilikte yaşa takılanların sorununu çözelim.” diye bir madde yok. “Öğretmen atayalım.” diye bir dertleri de yok bütçede. 200 bin öğretmen atama bekliyor, her gün öğretmenler intihar ediyor “Öğretmen atayalım.” diye bir dert de yok. Kredi ve Yurtlar Kurumuna yüz binlerce öğrenci borçlu, haciz gidiyor “Onların dertlerini çözelim.” diye bir dert yok. Çiftçi tarlasını ekemiyor “Onlara destek sağlayalım.” diye bir dert yok. İşçi haciz altında, borçlarını ödeyemiyor “Şu işçilerin gelirlerini biraz artıralım.” diye bir dert yok. Ne var? Varsa yoksa saray var, kaynaklar saraya akacak. Varsa yoksa yandaş var, kaynaklar 5 yandaş müteahhide akacak. Varsa yoksa savaş politikası var, S-400 var, tank var, top var, füze var arkadaşlar.

İşte, böyle vicdansız ve adaletsiz bir bütçeyi görüşüyoruz. Bu vicdansız ve adaletsiz bütçeyi dengeleme, denetleme görevi de bu Meclisindir, bizlerin görevidir. Yerellerin talebini, halkın talebini, yoksulların talebini, Kayseri Belediyesini basan o “Açız.” diyen esnafların taleplerini bu bütçeye yansıtmalıyız. Emeklilikte yaşa takılanların dertlerini bu bütçeye yansıtmalıyız. Aksi takdirde arkadaşlar, açıkça söyleyeyim: Tek adam rejimiyle hem huzurumuzdan oluyoruz hem refahımızdan oluyoruz. 2020 yılında da bu düzen böyle gider.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatip kürsüde defalarca grubumuza sataştı. Kürsüden çıkıp konuşabilirim ancak sadece kayıtlara girmesi için ifade etmek istiyorum.

Tabii, görüştüğümüz yasanın gündemi belli. Gündem dışı, gelecek yasal düzenlemelerle, bütçeyle de ilgili hatip konuşmalar yaptı. Ancak demokrasilerde mihenk taşı yani vurduğunuz zaman değeri gösteren, sandıktır. Bakınız, on yedi yıldan beri millet için adalet ve vicdanı gözeterek bütçeler yapıyoruz ve on yedi yıldan beri bu bütçeler bütün milletimiz tarafından hüsnükabul gördü. Sadece AK PARTİ’nin aldığı oy, Cumhur İttifakı’nın aldığı oy açısından değil, aynı zamanda ülkemizde yapılan memnuniyet anketlerinde yüzde 70’e varan, AK PARTİ Hükûmetinin icraatlarından dolayı bir memnuniyet söz konusu. Onun için biz vicdanla adaletle bütçe yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Onun içindir ki zengin semtlerinde, kalburüstü coğrafyalarda bizler yokuz. Bizler, fakir fukaranın, garip gurebanın bu ülkede hakça, adaletçe pay almak isteyen sessiz yığınların sesi olmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Saray benim, o saray benim!

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına… (HDP sıralarından gürültüler)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ejder meyvesi…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir konuşmacı davet ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekilimiz Sayın Gökan Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Zeybek.

CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Burada, elektronik para sistemleriyle ilgili bir kanun düzenlemesini görüşüyoruz, Plan ve Bütçe Komisyonunda da Türkiye Cumhuriyeti devletinin 2020 yılı bütçesine ilişkin genel değerlendirmeler yapılıyor. Yani anlayacağınız, parayı nereden ve nasıl bulacağımız ve bunu hangi yöntemlerle transfer edeceğimiz konusunda türlü çalışmalar yapılıyor. Açıkçası ister elektronik para yöntemleri, diğer yandan finansal yöntemler iktidar Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüldüğü biçimiyle, 2020 yılında 2019 yılına göre ciddi biçimde faize yönelmek durumunda; iç borç faizi yükselecek ve bütçe açığımız da artmış olacak.

Bugün burada, ekonomik meselelerin dışında, iktidarın, yine, kaynak yaratmak açısından, kamuda bulamadığı kaynakları, yapamadığı tasarrufları “Acaba nereden bulabilirim?” arayışının bir doğal sonucu olarak da 23/9 tarihinde Türkiye gündemine düşen bir yasa teklifi var, nedir bu? Boğaziçi Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi. Kimi zaman Çevre ve Şehircilik Bakanı çıkıyor, bu konuda yapılmış olan çalışmalarla ilgili, BBC gibi birtakım yabancı ajanslara açıklama yapıyor, kimi AKP temsilcileri de “Bizim böyle bir çalışmamız yok Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmiş. Bu yönde bir çabamız yok.” diyor ama bu manada yapılmış teklifin tümü zaten bizim elimizde ve basının elinde var.

Şimdi değerli arkadaşlar, nedir İstanbul’da 23 Haziran seçimlerinden sonra Adalet ve Kalkınma Partisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybetmesiyle birlikte içine düştüğü bu arayışın arkasındaki temel neden, nedir bu? Yani yirmi beş yıldır İstanbul’u yöneteceksiniz, on yedi yıldır Türkiye’yi yöneteceksiniz, bugüne kadar aklınıza gelmeyen bir değişikliği yani İstanbul Boğazı’nın iki yakasında, gerek ön görünüm bölgesinde gerekse geri görünüm bölgesinde plan yapma yetkisini, uygulama yetkisini, ruhsat yapma yetkisini kendinizde toplayacak bir düzenlemeyi gündeme getireceksiniz. Hatta öylesine ki bu düzenlemenin içine çok cinlik bir terim de giriyor, ilk kez giriyor bu, yani İstanbul’u bilenler açısından söylüyorum, silüet geçiş sahası. Neymiş silüet geçiş sahası? Sahil şeridi ön görünüm, geri görünüm ve etkilenme bölgesi sınırları içerisinde veya içerisinde olmamakla birlikte Boğaziçi’nin etkilenme sahasına giren yapılar. Şimdi, hangi yapılar arkadaşlar? İstanbul Boğaziçi’nin sınırları içine girmemekle birlikte İstanbul Boğazı’nda yapıldıkları zaman fark edilenler, İstanbul’un bütün gökdelenleri. Bütün gökdelenleri artık bu çıkacak olan çalışmayla birlikte Büyükşehir Belediyesinin… Çünkü o gökdelenlerin içinde, hepinizin bildiği, İstanbullu herkesin bildiği, Maslak’ta yirmi beş yıldır yarım kalmış olan Hattatların gökdeleni de var.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Kayyum atamak için, kayyum.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, burada, seçilmiş olan belediye başkanlarının o kente ilişkin planlama sürecinden uygulama sürecine ve denetim sürecine kadar bütün yetkilerini kullanması konusunda demokrasinin en temel iradesi olan seçilmişlerin ve seçilmişler eliyle oluşmuş olan yerel meclislerin vereceği kararlar mutlaka hayata geçmek zorundadır. Niye bunu söylüyoruz? Bakın, Türkiye’nin cumhuriyet tarihi doksan altı yıldır ama yerel yönetimler tarihi yaklaşık iki yüz yıldır. Osmanlı’dan beri gelen bir yerel yönetim anlayışımız var ve belediye hizmetlerini biz giderek yerel yönetimlerin merkezî otoritenin yetki ve sorumluluklarını daha çok alarak, bütçe olanaklarını daha çok alarak hayata geçirmesi üzerinden bir strateji geliştirmiş bulunuyoruz.

Ama başka bir iddia daha var değerli arkadaşlar, bunu yüce Meclisin bilgisine sunmak istiyorum: Boğaz’da birtakım yapılar var. Şimdi, İstanbul Boğazı İstanbul’un iki yakasında bulunuyor, Avrupa yakasında Sarıyer, Beşiktaş, Beyoğlu ilçelerimiz; Anadolu yakasında da Beykoz, Üsküdar ilçelerimiz bulunuyor. Kadıköy ilçemiz Boğaziçi’nde bulunmasına rağmen Boğaziçi ön görünümü ve geri görünümünü etkileme bölgesinin sınırlarında değil. Peki, ne oluyor bu Boğaz’da? Şimdi, Boğaziçi İmar Müdürlüğünde görev değişikliği yapıldıktan sonra, geçtiğimiz günlerde değerli arkadaşlar, bir yıkım gerçekleştiriliyor. 2019 İstanbul yerel seçimlerinden önce Büyükşehir Belediyesinin sıkça, hemen hemen bütün hizmet ihalelerine giren ve bunları yüksek kârlarla alan, kendisini kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanıtan kişinin damadına ait olan, Palazoğlu ailesinin, Çengelköy’de 2.200 metrekare arsa üzerine Boğaz’da kaçak olarak başlamış ve 3 katı yapıldıktan sonra durdurulmuş, şimdi de encümenden alınmış olan yıkım kararıyla yıkımı gerçekleştirilmek üzere olan bu binayla ilgili, Adalet ve Kalkınma Partisinin desteklediği Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine mensup olan bir bakan Üsküdar Kaymakamını arıyor ve diyor ki: “O yıkımı durdurunuz.” Şimdi, değerli arkadaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanı diyor ki: “Biz Boğaz’daki kaçak yapılaşmayı engellemek için bir çalışma yapıyoruz.” Şimdi buradan Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzurunda tekrar söylüyorum: Boğaz’da Palazoğlu ailesine ait, Çengelköy’de, 2.200 metrekare arsa üzerine, arsanın tamamında yapılan, 3 katı da yapılmış olan bu binayı yıkmaya giden Büyükşehir Belediyesinin Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetkililerine kaymakamın resmî yazısı “Dur.” diyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yazıklar olsun!

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Ve gerekçe olarak da şunu söylüyor: “Siz gidin yürütmeyi durdurma kararını mahkemeden alın.” Bakın, bu devletin yasal işlemini yapmak için çalışan bürokratlarına, memurlarına, devletin İçişleri Bakanlığının o ilçedeki en yetkili makam sahibi tarafından “Ben durduruyorum, siz gidin mahkemeden gerekçeli kararla iptal edin.” deniliyor. Şimdi, bu iktidar mı Boğaz’ı koruyacak? Şimdi, Boğaz’ı korumak için siz Fatih’te, Tarihî Yarımada’da, çivi çakmanın bile yasak olduğu doğal ve tarihî SİT alanı olan Tarihî Yarımada’da bugüne kadar yapılmış olan hangi kaçak binanın üzerine gidebildiniz? Gene, aynı, bilinen -cemaat diyemem çünkü cemaatlerin arkasında bir inanç olabilir, bir felsefe olabilir, bir tarikat anlayışı olabilir- tamamen çıkara dayalı bir grubun yapmış olduğu Fatih’teki kaçak yapılaşmayla ilgili ne yapabildiniz bugüne kadar? Yirmi beş yıllık belediye iktidarınızda İstanbul’un siluetine ilişkin, Boğaziçi’nin ön görünüm ve geri görünüm siluetine ilişkin yaşanmış olan değişimi, yeşilden betona olan değişimi fotoğraflarla yıl yıl karşınıza getirdiğimizde ne diyeceksiniz geçmişe ilişkin olarak? “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” diyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Ve sonra siz, İstanbul’a ihanet edenlerin elinden 4 milyon 806 bin insanın verdiği oyla alınmış olan yönetme yetkisini şimdi kendi gücünüze dayanarak almaya çalışacaksınız.

Değerli arkadaşlar, imar ve imar rantları Adalet ve Kalkınma Partisi açısından geçmişten bugüne kadar çok yakın ilgi çekmiş olabilir hatta bütün siyasi partilerin ilgi alanına da girmiş olabilir ama İstanbul’u bilen biri olarak söylüyorum; bakın -İstanbul Büyükşehir Belediyesinde dokuz yıl görev yaptım, grup sözcüsü olarak görev yaptım- İstanbul’da Adalet ve Kalkınma Partisinin imar yolsuzluklarının en yoğun yaşandığı iki ilçe Esenyurt ve Küçükçekmece idi. Küçükçekmece’de Belediye Başkanınızı aday yapmadınız, Esenyurt’taki Başkanınızı da görevdeyken görevden aldınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, sözün kısası şu: Binlerce kaçak inşaatı yapan, 50 katlı, 50 daireli siteye 500 daire, bin daire kaçak inşaat yaptıran belediye başkanlarına yâr oldu mu Esenyurt, yâr oldu mu Küçükçekmece?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmaz!

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Ve Cumhuriyet Halk Partisi sizin yerel yönetimler eliyle en fazla haksızlık yaptığınız, kente karşı en fazla suç işlediğiniz seçim çevrelerinde yüzde 55’in üzerinde oylarla seçimi kazandı. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, buradan ben size bir çağrı yapmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

16 milyonluk bu kenti sadece İstanbul’da yaşayanların değil, sadece biz Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının değil, içinden boğaz geçen bu kenti, üç imparatorluğa başkentlik yapmış olan bu kenti korumak bütün insanlığın görevidir. Mısır piramitleri nasıl insanlığınsa, Orhun Yazıtları nasıl insanlığınsa, İnka medeniyeti nasıl insanlığınsa İstanbul Boğazı da insanlığın ortak kültürüdür. Bu kültürü korumak için yapmamız gereken tek bir şey var: Vallahi de billahi de İstanbul’dan sizi uzak tutmamız gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

75.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, İstanbullu vatandaşlarımız tam beş dönem Sayın Cumhurbaşkanımızın belediyecilik anlayışına destek verdi. Şimdi, hatip kürsüden soruyor: “Nasıl bir İstanbul bıraktınız?” Bakınız, tam 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediyesini Sayın Cumhurbaşkanımız Belediye Başkanı olarak aldığı zaman, akmayan suları, çöp yığınları ve pis kokan Haliç’iyle, maalesef, en büyük markamız olan İstanbul’a en büyük ihaneti gerçekleştirmiştiniz. (CHP sıralarından gürültüler)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Betona dönmemişti, betona.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne diyorlardı?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – İhanet ettiniz!

BAŞKAN – Arkadaşlar, sessiz olalım.

Sayın Özkan, bana doğru bakınız lütfen.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sizin Genel Başkanınız İstanbul’a ihanet ettiğinizi itiraf ediyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diyorlardı ki: “Haliç’in kokusunu ortadan kaldıramayız, temizleyemeyiz. Onun için Haliç’le ilgili yapmamız gereken tek şey, oraya toprak gömerek otopark yapmaktır.” Böyle bir anlayışla aldığımız İstanbul’da, hamdolsun…

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Beton, beton.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Vatandaşlarımıza hizmet edin. Aynen sıfır kilometre araba gibi tıkır tıkır çalışan bir İstanbul, bugün Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanının elinde. (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz diyoruz ki: Ey İmamoğlu, sadece İstanbul’a hizmet edin. Ey İmamoğlu, yapmanız gereken, Cumhuriyet Halk Partisi belediyecilik anlayışıyla değil, İstanbul’a hizmet eden bir belediyecilik anlayışıyla İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımıza hizmet götürün.

AHMET KAYA (Trabzon) – Hazmedemediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O eski belediyecilik anlayışını getirmeyin. Bugün İstanbul’un hak etmiş olduğu, havasıyla temiz, çevreci… Bakın, havalimanından Taksim’e kadar geçtiğiniz her yerde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dikmiş olduğu yeşil ağaçlarla hava alan, nefes alan bir İstanbul var. Ne yaparsanız yapın İstanbullu hemşehrilerimiz o verilmiş olan…

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …yapılmış olan hizmetleri biliyor. Bundan sonra aynı hizmetleri yerine getirmek Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanının görevi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Son olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Tamamlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …Cumhur İttifakı’nın ekseriyette olduğu, hâkim olduğu meclis. Biz, İstanbul Belediyesinde, hâkim olduğumuz bu Cumhur İttifakı’nın meclisinde ne yapıyoruz? Sadece, İstanbul’da dünden bugüne ortaya koymuş olduğumuz çevreci, temiz, yeşil belediyecilik anlayışını devam ettiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

AHMET KAYA (Trabzon) – İstanbul’a ihanet ettiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunu devam ettirmek sizin belediyecilik anlayışınızın sorumluluğunda; yerine getirmezseniz zaman, sayılı gün öyle ya da böyle geçer, 2024’te Cumhur İttifakı olarak hesabını sormasını biliriz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 2024’te yoksunuz siz Cahit, vallahi yoksunuz, billahi yoksunuz, yemin ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

76.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekilinin, İstanbul Büyükşehrin canlı yayınlanan meclis görüşmelerinde Tevfik Göksu’nun performansını yeterli görmediğini anladık. (CHP sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Çünkü Cahit Bey 2023’te veya daha önce yapılan bir seçimde burada olmadığına göre, belki 2024’te İstanbul Büyükşehir seçimlerinde partisinden bir muhalefet büyükşehir belediye meclis üyesi olarak görev alırsa bence o görevi Tevfik Göksu’dan iyi yapacak, bunu ispatladı.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Yazık, yazık! Gerçekten seviyenizi gösteriyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bir gerçek var, İstanbul’u, İstanbullu kimi isterse o yönetecek. Biz, İstanbul’da yıllardır muhalefette de kaldık ama İstanbul’a yapılan hataları, haksızlıkları, ihanetleri teker teker söyledik ve İstanbul vizyonumuzu, Türkiye vizyonumuzu ortaya koyduk.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Ya sizin vizyonunuzu biz biliyoruz yıllar öncesinden. Daha durun bakalım, yeni aldınız; yeni aldınız, durun bakalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Boğazları AK PARTİ yönetiyordu, İstanbul’u AK PARTİ yönetiyordu; 31 Martta seçmen AK PARTİ’ye “Çek elini buradan.” dedi “Çek elini, çek.” dedi. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O hareketi bir daha yapar mısın?

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel, lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sonra, seçmenin bu demokrasi tokadını anlamayıp ona direndiler, dediler ki: “Oyu bize verirsen ‘millî irade’ İmamoğlu’na verirsen ‘kirli irade’ ‘Seçim murdar oldu.’” 7 askerlerine aldırttıkları yani kendi aldıkları kararı ki hepimiz biliyoruz o karara Cumhurbaşkanını ikna etme sürecinizi. Ve seçimleri iptal ettiler. İstanbul seçmeninin sizin biraz önce kullandığınız o “çöp” “çukur” bilmem neye -onlar İstanbul’da yaşıyordu ya- bu yalanlara karınları toktu ve onlar biliyordu İstanbul’a kimin ihanet edip kimin hizmet ettiğini.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Yeni jenerasyon bilmiyor, yeni jenerasyon bilmiyor.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ya, büyükşehirde görevli olanlar konuşmasınlar, onlar yüzünden kaybettiniz. Onlar yüzünden kaybettiniz, orada hâlâ konuşuyorlar.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özel.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hepsi şunu biliyordu: “Pata, pata, pata, pata.” Bu ne? Helikopter geçiyor. İçinde kim var? Reis. Reis ne iş yapar? Kupon arsa dağıtır İstanbul üstünde. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Allah Allah!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Size “Gidin başımızdan, gidin başımızdan.” dediler ve İstanbullu sizi başından defetti, boğazlardan ve İstanbul’dan elinizi de men etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son sözüm…

BAŞKAN – Tamamlayın, lütfen tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, İstanbullu “Çek elini üzerimden.” demiş, “Şu helikopterin sesinden bıktım, rant dağıtacağınıza birazcık adil olun, hizmet dağıtın; hep yandaşa değil, biraz da bana çalışın.” demiş, hâlen daha aynı kibirle ve o tek adamı taklit edercesine yüksek sesle ve tepeden bakarak böyle CHP’ye laf ediyorsunuz. Apırsanız da köpürseniz de halk halkın partisini seçti, halkın Belediye Başkanı İmamoğlu İstanbul’un yüzünü güldürüyor çatlasınız da patlasanız da. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, sizden...

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Halk Partisini seçmedi, 3 partinin toplamına verdi.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yahu, senin yüzünden kaybettiler İstanbul’u.

BAŞKAN – Bir dakika, bir dakika…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Artık konuş, konuş…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Senin yüzünden kaybettiler, bari sen sus ya!

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Sayın Demirbağ; rica ediyorum, karşılıklı konuşmayın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – “AKBİL, MAKBİL” diye diye duman ettiniz, sonra…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Devam et, devam et.

BAŞKAN – Arkadaşlar, kanun üzerindeki görüşmelerimiz devam edecek.

Rica ediyorum, toparlayın Sayın Özkan.

77.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve CHP’ye rağmen milletimizin göğsünü kabartacak icraatlarını hayata geçirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, bakınız, bir hukukçu ve siyaset adamı olarak söylüyorum: Hukukta en büyük delil ikrardır, ikrar. Bakınız, ben demiyorum -biz dersek “AK PARTİ dedi.” dersiniz- Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu hemen 31 Mart seçimlerinden sonra ne dedi? Dedi ki: “Sakın ha, sakın, belediyelerimizi 1994 öncesi İstanbul’un ve Ankara’nın belediyeciliğine döndürmeyin.”

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Doğru demiş.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Eğer tekrar 1994’ün o belediyeciliği, CHP’li belediyeciliği geri dönerse bu millet bir daha bize belediye vermez.” dedi, biz demedik.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bizde geriye dönüş yok.

BAŞKAN – Peki, toparlayalım Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hasılıkelam, ortada maalesef çöpe, çukura, çamura dönmüş bir CHP’li belediyecilik anlayışı var. Haa, Cumhuriyet Halk Partili bir yerel yönetim vizyonu ne demekmiş, bir hayal edin, biraz sonra anlatacağım. Dünden bugüne Cumhuriyet Halk Partisinin belediyecilik ve şehir vizyonu olsaydı nasıl bir İstanbul olacaktı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İstanbul Belediyesi halkın belediyesi, halkın.

BAŞKAN – Toparlayalım artık Sayın Özkan, hadi bakalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Nasıl bir belediyecilik olacaktı? Bunu Genel Kurulun ve aziz milletimizin dikkatine sunuyorum: Yıl 1975 “Birinci köprü yapılmasın.” Sonra, Özal dönemi “İkinci köprü yapılmasın.” Sonra Recep Tayyip Erdoğan dönemi “Üçüncü köprü yapılmasın.” “Marmaray yapılmasın.” “Avrasya Tüneli yapılmasın.” İstanbul’un mega projeleri hayata geçmesin. “İstanbul Havalimanı yapılmasın.” Bunların yapılmadığı… Haa, “Metrobüs de yapılmasın.” Haydi gelin, eğer sizin şehircilik anlayışınız buysa, bu “Yapılmasın.” dediğiniz, engellemek istediğiniz bu projeleri Ekrem İmamoğlu…

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkan, rica ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Yapılmasın.” dediğiniz bu projeleri -davet ediyoruz- bir haftalığına kapatalım, nasıl bir İstanbul hayata geçecek, hep beraber görelim.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Hep cebimizden çıkıyor Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bunlar AK PARTİ’li belediyecilik anlayışının ve Recep Tayyip Erdoğan belediyecilik anlayışının İstanbul’a hizmetidir, İstanbullu vatandaşlarımız doya doya kullansın. Allah’ın izniyle, milletimizin göğsünü kabartacak ve onların hoşuna gidecek icraatları hayata geçirmeye CHP’ye rağmen devam edeceğiz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özkan, Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ben ne yapayım şimdi?

BAŞKAN - Bir saniye değerli arkadaşlarım…

Bakın, burada bir kanunun görüşmelerini sürdürüyoruz, Merkez Bankasından nerelere geldik.

AHMET KAYA (Trabzon) – Biz “Projeler yapılmasın.” demiyoruz “Yolsuzluk yapılmasın.” diyoruz.

BAŞKAN - Bakın değerli arkadaşlarım… Bir saniye…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sizin gündeme davet etmeniz lazım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlarım, ben kürsüde konuşan hiçbir hatibin sözüne karışmam. Kürsü özgürdür, ben sansürleme yetkisine sahip değilim. Elbette, arkadaşların konu üzerinde tartışmalarını arzu ederim ama değerli arkadaşlarım, herkes milletvekili, sorumluluklarını biliyor. Kürsüye çıkan herkesin de konuşmasını Meclis Başkanı tayin edemez ki. Böyle bir tablo olmaz, bende hiç olmaz.

Değerli arkadaşlarım, şimdi sizlerden rica ediyorum, bakın, medeni ölçülerde ben gerekli açıklamaları yapmanız için fırsat veriyorum ama bu sonuna kadar sürmez. Şimdi, özellikle iktidar partisine düşen, muhalefet partilerine düşen, bu kanunu yapıcı eleştirileriyle bu Mecliste tartışmak ve sonuca ulaştırmaktır.

Sayın Özel, şimdi size toparlamanız kaydıyla söz veriyorum. Bundan sonra eğer bu tartışma uzarsa ben görüşmelere uzun bir ara vermek durumunda kalırım. Bakın, Milliyetçi Hareket Partisi Grubundaki arkadaşımız bizi bekliyor, şahısları adına konuşmak için AK PARTİ’den arkadaşlarımız bizi bekliyor. Arkadaşlar, rica ediyorum, bu tartışmayı bitirelim. Makuldür yani 2 tur yaptık, şu anda makuldür.

Buyurun Sayın Özel.

78.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” ifadesine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce hatibimiz söyledi, 3 imparatorluğa başkentlik etmiş bir kent, ortasından boğaz geçen bir kent, Galata Kulesi’nden Hezarfen Ahmet Çelebi’nin uçtuğu bir kent, “altın boynuz” diye bütün dünyanın bildiği Haliç’e sahip olan bir kent. Bu kente yapılan her ihanette, örneğin üçüncü köprüde Cumhuriyet Halk Partisi “Bunun bir yolu olur, etrafı yeniden yapılaşmaya açılır, bu yüzden kuzey ormanları ortadan kalkar.” diyerek tüm çevrecilerle birlikte uyarılarda bulundu. Aksini yaptınız, şimdiden fotoğraflar ortaya çıkıyor. Cumhuriyet Halk Partisi tarih boyunca bu kentin bir tarih başkenti, bir kültür başkenti ve Türkiye'nin göz bebeği olarak dünyanın demokrasi duyarlılığı da yüksek, geldiğinde iyi döviz bırakan turistlerinin yer almak istediği, görmek istediği bir yer olarak, bir şehir olarak korunmasını hep savundu ama bambaşka yerlere yapılabilecek fabrikaları İstanbul’a yaptırarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayın Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …İstanbul’u turizmin cazibe merkezi olacağına göçün cazibe merkezi hâline getirerek, İstanbul’u kültür başkenti olacağına bir sanayi başkenti hâline getirmeye çalışarak İstanbul’a birçok yanlış yapıldı. Son on yedi yılda, yirmi beş yılda İstanbul’a yapılanlarda, sayın hatibin dediği gibi, en önemli kanıt ikrarsa, hepinizin sözüne en değer verdiği kişinin ikrarını dinleyin “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” diyor. En önemli kanıt Recep Tayyip Erdoğan ağzından: “Biz İstanbul’a ihanet ettik.” diyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben de diyorum ki: Çok hatalarını, yanlışlarını eleştirdik ama bu konuda Genel Başkanınız sonuna kadar doğru söylüyor, siz İstanbul’a ihanet ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, kayıtlara geçsin, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Grup Başkan Vekilinin bu yapıcı ve restore edici konuşması vesilesiyle kendisine teşekkür ediyorum.

Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir İstanbul sevdası var ve bugüne kadar İstanbul’la ilgili en büyük icraatları da ortaya koyan Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Hani, Cumhurbaşkanımız bu ülkenin başı olarak, ülkemizin her bir ferdi adına ortaya koymuş olduğu bir serencamını ifade etmiştir “İstanbul’a ihanet ettik.” diyerek. Aslında burada sadece bir hükûmet, sadece bir belediyecilik olarak değil, aynı zamanda, kabul etmek gerekir ki en çok kütleleşmenin olduğu, yoğunluğun olduğu semtler ve ilçeler de ortadadır.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Özkan, lütfen, toparlayın artık.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani burada biz taraflar olarak, farklı siyasi parti grupları olarak birbirimizi suçlamak yerine, şapkayı önümüze alıp herkesin ders çıkardığı ve bu anlamda da sadece İstanbul, Ankara, Bursa ve İzmir değil, bütün şehirlerimiz için, kendi medeniyet köklerimizden ilham alacak bir anlayış Sayın Cumhurbaşkanımızın davetidir. Bu hususta bütün siyasi partilerin duyarlılığı için teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, Özkan Bey “Cumhurbaşkanı bu ülkenin başı.” dedi, ne demek istedi biz anlamadık.

ZÜLFÜ DEMİRAĞ (Elâzığ) – Google’a iyi bak!

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve aynı zamanda şahsı adına Konya Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kalaycı’ya aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kalaycı, süreniz on artı beş, on beş dakika.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Teknolojide yaşanan gelişmeler, küreselleşme ve finansal işlemlerdeki serbestleşme sonucunda ticari ve finansal faaliyetlerin hızlanması, yurt içi ve yurt dışı ödeme işlemlerini artırmaktadır. Gelişen teknolojiyle birlikte ödemeler alanında görülen çeşitli uygulamalar sayesinde birçok ticari ve finansal işlem için nakit dışı ödeme yöntemleri kullanılmaktadır. Dolayısıyla yurt içi ve yurt dışı ödemelerin gerçekleşmesine altyapı oluşturan ödeme sistemlerinin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.

Ülkemizde ödeme sistemleri, ödeme hizmetleri ve elektronik para kuruluşları alanındaki hukuki altyapıyı oluşturmak amacıyla 2013 yılında 6493 sayılı Kanun yürürlüğe konulmuştur. Bu kanunla ödeme ve menkul kıymet mutabakat sistemlerine ilişkin konularda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, ödeme hizmetleri ve elektronik para ihracı ile ödeme hizmeti sağlayıcılarına ilişkin konularda ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu görevlendirilmiştir.

Ödeme sistemlerinin yaygın olarak kullanılmaya başlaması ve bu sistemlerden kaynaklanacak risklerin finansal istikrara olası olumsuz etkileri merkez bankalarının ödeme sistemlerindeki rolünü ön plana çıkarmaktadır. Ödemeler alanının sorunsuz ve kesintisiz çalışması ülkelerin güvenliğini ilgilendiren bir mesele hâline gelmiş olup finansal sistemin istikrarı merkez bankalarının para politikası uygulamaları ve ekonominin gelişimi açısından kritik öneme sahiptir. Ödeme sistemleri ulusal ve uluslararası finansal piyasaların birbirlerine entegre olmalarını sağlamakta, bu durum para politikasının uygulanmasını kolaylaştırarak para otoritelerinin finansal şoklara zamanında cevap verebilmelerini sağlamaktadır. Bu itibarla ülkemizde ödemeler alanındaki tüm görev ve yetkilerin tek çatı altında toplanması önem arz etmektedir.

Kanun teklifiyle Merkez Bankası ödemeler alanındaki yetkili otorite hâline getirilmektedir. Bu kapsamda, ödemeler alanına ilişkin daha önce Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna verilen yetkilerin Merkez Bankasına devredilmesi, yeni ödeme tanımlarının eklenmesi, ortaya çıkan yeni hizmet türleri ile bu hizmetleri sunan kuruluşların kapsama alınması ve sektörün bazı ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu düzenlemeyi destekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Merkez Bankasının temel amacı, fiyat istikrarını ve destekleyici amacı olan finansal istikrarı sağlamaktır. Bu amacın sağlanmasında en önemli şartlardan biri Merkez Bankası bağımsızlığıdır. Merkez Bankası bağımsızlığının esası da temel amacına yönelik politikalara ve kullanılacak araçlara ilişkin kararlarını kendilerinin serbestçe almasıdır. Ülkemizde fiyat istikrarının sağlanması ve Türkiye'nin, içine girdiği faiz, kur, enflasyon şeytan üçgeninden çıkarılması konusunda Merkez Bankamız kendi görev ve sorumluluğu doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bilindiği üzere ülkemiz, 15 Temmuz hain darbe girişimi ve terör saldırılarıyla birlikte küresel güçlerin öncülüğünde kur ve faiz üzerinden ekonomik saldırılara da maruz kalmıştır. Özellikle geçen yıl ağustos ayından itibaren finans sistemimizi hedef alan saldırılar sonucu döviz kurundaki yükselişle başlayan finansal dalgalanma, faizlerden enflasyona, büyümenin negatife dönmesinden işsizliğin artışına kadar pek çok zincirleme etkiye yol açmıştır.

Nitekim, kur artışının getirdiği maliyetin etkisiyle enflasyon 2018 yılı Eylül ayında son on beş yılın en yüksek seviyesini görmüş, tüketici fiyatları eylülde yüzde 24,5, ekimde yüzde 25,2; yurt içi üretici fiyatları ise eylülde yüzde 46,2, ekimde yüzde 45,01 düzeyine çıkmıştır. Yüksek enflasyon ekonomiler için ciddi bir sorundur ve ekonomik dengelere büyük zarar vermektedir. Yüksek enflasyon, toplumun tamamını ilgilendirmekte olup gelir dağılımını da bozmaktadır. Artan fiyatlar hepimizin cebinden bir şeyler alıp götürmektedir. 1970’li, 1980’li ve 1990’lı yıllarda Türkiye ekonomisi kronik ve yüksek enflasyondan uzun süre çok ciddi olarak zarar görmüş, sıkıntı çekmiş bir ekonomidir. İşte o dönem “enflasyon canavarı” diye de adlandırılan böyle bir soruna karşı verilen mücadele, uygulanan politikalar ve alınan tedbirler sayesinde, bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde ve de bu sürede yaşanan 2 seçime rağmen, tüketici fiyatları eylül ayında yüzde 9,3, ekim ayında yüzde 8,6, yurt içi üretici fiyatları ise eylül ayında yüzde 2,5, ekim ayında yüzde 1,7 düzeyine gerilemiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak temennimiz, enflasyonun yıl sonu hedefi olan yüzde 12 oranının altında kalması ve enflasyonla mücadelenin kararlı bir şekilde devam ettirilmesi suretiyle yüzde 5’in altına indirilmesidir.

Her dönemde olduğu gibi, enflasyon hesabına, enflasyon sepetinde yer alan ürünlere ve ağırlığına yönelik eleştiriler yapılmaktadır. Bu eleştirilerin haklı yönleri olabilir ancak enflasyonla mücadelede katedilen aşamayı görmek ve bu mücadeleye destek vermek gerekir. Ne yazık ki ekonomik sorunlardan siyasi medet uman bazı kesimler enflasyonla mücadelede sağlanan mesafeyi karalamak adına açıklamalar yapmakta, kurumlarımıza ve resmî verilere karşı itibar suikastı düzenlemekte, içi boş ve kof iddialarla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine saldırmakta, açıkçası martaval okumaktadır.

Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe görüşmelerinde de gündeme getirdim, bu soruyu burada da dile getireceğim. TÜİK verilerini yerden yere vuranlar sendikaların açıkladıkları verilere ne diyecekler acaba? Bakınız, sendikaların, çalışanların harcamaları üzerinden hesapladıkları açlık ve yoksulluk sınırı rakamları bir yılda TÜRK-İŞ’e göre yüzde 7,2, DİSK’e bağlı BİRLEŞİK METAL-İŞ’e göre yüzde 7,7 artmıştır. KAMU-SEN’e göre 4 kişilik bir ailenin gıda ve barınma harcamaları bir yılda yüzde 8,5, TÜRK-İŞ’E göre de bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti bir yılda yüzde 7 artmış görünmektedir. Örnek olarak bu sendikalardan birinin yaptığı hesaplamayı paylaşmak istiyorum. DİSK’e bağlık BİRLEŞİK METAL-İŞ sendikası tarafından hesaplanan ve bugün basına da yansıyan Ekim 2019 dönemi için açlık sınırı 2.050 liradır. Bu tutar geçen yılın ekim ayında yine aynı sendika tarafından 1.904 lira olarak duyurulmuştur. Dolayısıyla 4 kişilik bir ailenin sağlıklı bir biçimde beslenebilmesi için hesaplanan açlık sınırı tutarında bir yıllık artış yüzde 7,7’dir, yoksulluk sınırı rakamlarında da aynı şekilde yüzde 7,7 artış vardır. Dolayısıyla sendikaların, çalışanların harcamaları üzerinden hesapladıkları açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarındaki bir yıllık artışın, daha doğrusu sendikaların bir yıllık enflasyon rakamının TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamının altında kaldığı görülmektedir.

Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinde yaşanan artışlardır. Enflasyonun tek haneye düşmesi fiyatların artmadığı anlamına gelmemektedir. Nitekim, tüketici fiyatlarındaki artış on iki aylık ortalamalara göre yüzde 16,8 seviyesindedir. Fiyatlarda ortalama bu düzeyde artış görülmekle birlikte fiyatların artış hızında bir azalma söz konusudur. Dolayısıyla geçen yılın ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25,2 olan Tüketici Fiyat Endeksi, geçen ay yüzde 8,6 olarak gerçekleşmiştir. Hem TÜFE hem de yurt içi ÜFE’de tek haneli rakamlara ulaşılarak enflasyonla mücadelede büyük bir aşama geride bırakılmıştır. Elbette ki ekonomide sağlanan bu önemli kazanımda ülkemizin güzide kurumlarından biri olan Merkez Bankamızın aldığı kararların rolü büyüktür. Merkez Bankamız önceki hafta da politika faizini 250 baz puan indirimle yüzde 16,5’tan yüzde 14’e düşürmüştür. Son dört ayda 10 puanlık faiz indirimi yapılmıştır. Merkez Bankamızca yapılan faiz indirimleri ticari kredi ve tüketici kredisi faizlerine de daha yüksek oranda yansımakta olup önümüzdeki günlerde faizlerin daha da inmesi beklenmektedir.

Türkiye'nin tüm yaşananlara rağmen dengelenme sürecinde en önemli kırılganlıklarından biri olan cari dengeyi gözeterek ve pozitif büyümeyi de işin içine katarak çok önemli bir performans sergilediğini, ekonomide ılımlı bir toparlanmanın olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim, IMF, OECD ve Dünya Bankası ile uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da ekim ayı içinde açıkladıkları raporlarında Türkiye’yle ilgili makroekonomik beklentilerini, özellikle de büyüme tahminlerini olumlu yönde revize etmişlerdir. Bakınız, IMF, daha yakın tarihte açıkladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye ekonomisi için 2019 yılı büyüme tahminini nisan ayında yaptığı tahmin olan yüzde eksi 2,5’tan yüzde 0,2’ye revize etmiş yani pozitif büyüme olacağını öngörmüştür. Dünya Bankası da bugün basına yansıyan Türkiye Ekonomik İzleme Raporu’nda Türkiye'nin zor bir ekonomik dönemden çıktığını ifade etmiş, 2020 için yüzde 3, 2021 yılı için yüzde 4 büyüme tahmininde bulunmuştur. Uluslararası kuruluşlar bile olumlu gelişmeleri ifade etmektedir.

Ülkemizde elbette ekonomide ciddi sorunlar vardır, vatandaşımız ekonomik sıkıntılardan bunalmıştır. Bu konuda değerlendirme yapılması ve eleştiriler getirilmesi son derece doğaldır, hakkınızdır ancak olumlu gelişmeleri de görmek lazımdır. Dolayısıyla, gelişmeleri görmeyen ya da görmezden gelenlerin “Türkiye ekonomisi battı, batıyor.” gibi söylemleri hezeyandır, art niyetlidir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı hızlı ve etkin karar alma mekanizmasıyla ekonomik dönüşüm ve değişim süreci daha koordineli bir şekilde yönetilmektedir. Kim ne derse desin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sahibi milletimizdir. Milletimiz terörle mücadelede ve ekonomik saldırılara karşı verilen mücadelede Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin katkısını ve önemini görmektedir. Türk milleti doğru ile yanlışı tefrik edecek vicdana sahiptir. Milletimiz 16 Nisan 2017’de kararını vermiştir, bu karardan dönüş ve taviz yoktur. İnanıyoruz ki Türkiye’yi gelecek yüzyıllara taşıyacak ana damar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Türk milletinin daha nice asırlara bağımsız, bağlantısız, güçlü ve müreffeh olarak ulaşması yegâne arzumuzdur. Bunu da Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, inşallah, başaracağız.

Son olarak şunu özellikle belirtmek isterim ki geleceğin süper gücü Türkiye ve Türk milletidir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birinci bölümde şahıslar adına son söz Trabzon Milletvekilimiz Sayın Salih Cora’ya aittir.

Sayın Özkan, Sayın Cora burada mı?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, ben istiyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mustafa Demir konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, beni niye duymazdan geldiniz?

BAŞKAN – AKP Grubunun bir tercihi Sayın Tanal.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, hatipler arasında demin İstanbul’la ilgili yapılan konuşmalardan dolayı söz alma gereği duydum. Bu şansı tanıyan arkadaşlara ve Sayın Başkana teşekkür ediyorum.

Demin İstanbul’dan konuşulurken, İstanbul’un ruhuna on beş yıl hizmet eden bir arkadaşınız olarak, genellikle İstanbul’la ilgili konuşmalarda gözden kaçırılan bir konuyu sizinle paylaşmayı arzu ederim.

İstanbul, ırkların, dillerin ve dinlerin harmanlandığı bir şehirdir. İstanbul, aynı zamanda, medeniyetlerin birbirleriyle yarıştığı şehirdir. İstanbul, tarihî ve doğal güzellikleriyle dünyanın en güzel şehridir ve çok özellikleri vardır, saymakla tükenmeyecek özellikleri vardır. Benim bugün gündeme getirmek istediğim husus: İstanbul’un haddizatında anlamı itibarıyla İstanbul’dan daha önemli bir yönü vardır; medeniyetlerin birbirleriyle yarıştığı şehirdir ve her medeniyet kendine ait en iddialı eserlerini, binlerce yıl dünyanın evrensel değeri olabilecek eserlerini İstanbul’a kondurmuşlardır.

Bakın, Jüstinyen bundan yaklaşık bin beş yüz yıl önce Ayasofya’yı oraya koyduğunda, Ayasofya’yı sırtını alarak kendisinden bin beş yüz yıl önce yaşamış Hazreti Süleyman’ın Kubbet-üs Sahra’sını yani oradaki mescidi baz alarak “Ben Hazreti Süleyman’ın yaptığı mescitten daha büyük bir mescidi İstanbul’a yaptım.” deyip bu iddiayla yola çıkmıştır. İstanbul’un gerçek anlamda fethi -ben inanıyorum ki- Kanuni Sultan Süleyman’ın, Mimar Sinan’ı yanına alarak kendisinden tam bin yıl önce yaşamış Jüstinyen’e “Bak, ben de seni geçtim.” diyerek iddiasını devam ettirmesiyle olmuştur.

Şimdi size soruyorum: Kanuni’den ve son selatin camilerinden sonra İstanbul’da dünya açısından iddialı hangi eser yapıldı?

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Selimiye.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Selimiye aynı dönemin eseri, Osmanlı’yı kastediyorum.

Arkadaşlar, bakın, İstanbul’u, bir ideolojik belediye hizmetinden alıp dünyada yüzyıllar önce, iki yüz, üç yüz yıl önce bırakılmış bu medeniyet iddiasına taşıyan AK PARTİ’nin iktidarıdır ve Recep Tayyip Erdoğan’dır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Örnek mi istersiniz? Ben Avrupa’da...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – “İhanet ettik.” diyor.

AHMET KAYA (Trabzon) – O zaman niye “İhanet ettik.” diyor?

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, konjonktürel bakarsanız, dar açıyla bakarsanız böyle düşünürsünüz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz geniş açıyla baktık, o silüeti bozanları gördük.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Tarihî perspektiften bakarsanız benim gibi düşünürsünüz.

Ve tarih bunu yazacaktır...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Neyi yazacak? Cengiz’in yaptığı plazayı mı yazacak, neyi yazacak?

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Yarın tarih, Roma’dan, Bizans’tan, Osmanlı’dan gelen bu iddianın AK PARTİ iktidarıyla, Recep Tayyip Erdoğan vizyonuyla devam ettiğini yazacaktır, siz -isterseniz- ne yaparsanız yapın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Biz yapacağız, siz de göreceksiniz.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, ben Çapa’da okudum, Kadıköy bizim için ulaşılmazdı, biz Kadıköy’de oturan arkadaşlarımızın başka yerden, başka dünyadan geldiklerini kabul ederdik. Neden? Çünkü Avrupa yakasıyla Asya yakasını buluşturmak mümkün değildi. Ben söylüyorum, Avrasya Tüneli bir zaman tünelidir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Kim yaptı?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tayyip Erdoğan yaptı.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Şimdi Fatih’ten yedi dakikada…

Biz yaptık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, projesini ecdadımız Sultan Abdülaziz yaptı, uygulamasını da Recep Tayyip Erdoğan yaptı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tarihini anlat burada. Parasını vatandaş veriyor, tarihin en büyük parasını vererek yaptınız, onları konuşmayın. Oralara harcanan yap-işlet-devretlerle her gün 10 tane köprü yaparsınız!

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – İkincisi: Arkadaşlar, dünyanın en büyük projesini, yine bütün dünyayı meşgul eden üçüncü havalimanını biz yaptık, AK PARTİ iktidarı yaptı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Doğru, doğru, kimin yaptığını biz biliyoruz! Kimin yaptığını biliyoruz!

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Tarih bunu yazacaktır, siz ne yaparsanız yapın. Osmangazi Köprüsü’nü yine biz yaptık, yaptıklarımızın sonuna kadar arkasındayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) İstanbul’da maske takıp dolaşan insanım ben. İstanbul’da Haliç’in…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Tabii tabii… İstersen bir de beş dakika ben anlatayım ne yaptığınızı İstanbul Havalimanı’nda, nasıl soyduğunuzu bir anlatayım, nasıl soyduğunuzu anlatayım.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Ben size bir şey söyleyeyim mi?

BAŞKAN – Sayın Demir, siz Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Ben size bir şey söyleyeyim mi? Bir şey söylüyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Anlatayım beş dakika…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar…

Sayın Akar, lütfen…

Arkadaşlar, sayın hatibi dinleyelim.

Sayın Demir, siz Genel Kurula hitap edin.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, şu anda Avrasya Tüneli’nden çıkın, Avrupa’ya doğru gelin, burnunuza bir koku gelir, bu koku lağım kokusudur ve Haliç’i andırır kokudur ve CHP’nin bize yeniden hatırlattığı kokudur. Bakalım o kokuyu ne zaman kaldıracaksınız?

Saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Geç bunları, geç! Belediyeciliğin nasıl yapılacağını göstereceğiz size, göstereceğiz size. İstanbul’u, Türkiye’yi soydunuz be, Türkiye’yi soydunuz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yap-işlet-devret modeliyle yapılan havalimanlarına, uçmayan yolcular için 65 milyon dolar ödendi, ondan bahsedin.

BAŞKAN – Sayın Akar…

Değerli arkadaşlar, lütfen…

Sayın Köksal…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Milletin cebinde para bırakmadınız. Vergiler geliyor, haftaya buraya.

BAŞKAN – Sayın Akar, bakın Sayın Özel söz istedi, Sayın Özel’e söz veriyorum.

Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

79.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İstanbul Milletvekili Mustafa Demir’in 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, eğer İstanbul’u -ta Jüstinyen’den başlayarak- bir sonra yönetenler bir önce yönetenlerden daha iyi hizmet etti, eser bıraktılarsa emin olun Ekrem İmamoğlu İstanbul’a sizden çok daha iyi eserler bırakacak, bundan emin olabilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Karşımızda, ne idiği belirsiz cemaatlerin, ne idiği belirsiz projelerle tamamı kaçak bir şekilde yerleştiği ve oranın yerel yönetiminden sorumlu olup Fatih’te yapılan o kaçak cemaat külliyelerine açıklama getiremeyen birisinin kürsüye çıkıp da “Jüstinyen’den bugüne kadar gelirken kimse bir şey yapmadı Osmanlı’dan beri, Recep Tayyip Erdoğan yaptı.” şeklindeki heyecanı ve hezeyanı, kendisini liderine yeniden beğendirtme çabasından başka bir şey değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) – Boş konuşuyorsun! Boş konuşuyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak her şeyin en büyüğü güzel anlayışı diktatöryal bir anlayıştır. Her şeyin en büyüğünü diktatörler ister, krallar ister, demokrasiler istemez. Demokrasiler, mümkün olduğu kadar, iş görecek kadar büyük, ihtiyaç kadar büyük, olabildiğince küçük efektif yapılar üretmek ister.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Özel.

Arkadaşlar, sisteme giren arkadaşlar ayrılmasın, soru-cevap işlemi yapacağız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz, örneğin, şehir hastaneleri yapacağız, benim büyük hayalim, benim 5 büyük yandaş firmam en çok betonu döksün çünkü inşaata çıkan her yol mübahtır derseniz, devasa şehir hastaneleriniz olur. “Teyze, şu tahlili yaptır.” diye eline verildi mi, o ayağı aksayan, romatizmalı, 76 yaşındaki Rukiye teyze 1.600 adım atar. Oysa dünya böyle hastaneler değil, ihtiyaç kadar büyük, mümkün oluğu kadar küçük, efektif hizmet sunan yerler ister.

RECEP ŞEKER (Karaman) – Yapamayınca öyle oluyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Diktatörler en büyük saraylarda oturur, demokrasi kahramanları mütevazı dairelerde oturur. Bir diktatörün hevesini kendisine en önemli meziyet olarak onu övmeyi almış birisinin siyasi varlığını yerelde de bu Parlamentoda da o tek adama borçlu olduğunun diyetini kürsüden ödeyişini izledik.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, birinci bölümdeki konuşmaları tamamladık, soru-cevap işlemine geçeceğim ama konuşmacının konuşması üzerine başlayan tartışmayı ben sizin sonlandırmanızı rica ediyorum.

Sayın Özkan, buyurun.

80.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve İstanbul iline ve vatandaşlara hizmet etmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tabii, ben bu gece gerçekten siyaset tarihine geçecek, literatüre geçecek çok kıymetli, ilginç değerlendirmeleri görüyorum ve olumlu ya da olumsuz bu değerlendirmelerin sahibine teşekkür ediyorum. Yani demek oymuş ki büyük eserler, abide eserler diktatörlerin eserleriymiş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anlamamış, hiç anlamamış.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Anlamamış Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Oysaki sayın hatip kürsüden biraz önce muhteşem bir İstanbul ve medeniyet projesi örneği çizdi. Bakınız, Jüstinyen’den bugüne İstanbul’a hizmet eden gelmiş geçmiş o şehre değer katan bütün eserleri biz kıymetli görüyoruz. Jüstinyen, Corpus Juris Civilis, bugün Roma hukukunun üstadı.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Özkan, Jüstinyen’den öncesi de var.

BAŞKAN – Arkadaşlar, yandan söz atmayın lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakın, müsaade ederseniz…

Şimdi, ben şunu öğrenmek istiyorum: Bakın, abide eserler dedik. Birinci köprüye karşı çıkıldı, ikinci köprüye karşı çıkıldı, üçüncü köprüye karşı çıkıldı, Marmaray’a, Avrasya Tüneli’ne karşı çıkıldı, üçüncü havalimanına karşı çıkıldı ve metrobüse karşı çıkıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin ve toparlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eğer gerçekten şehir ve belediyecilik vizyonlarına güveniyorlarsa davetimiz odur ki gelsinler, karşı çıktıkları eserleri bir hafta kapatsınlar, İstanbul’un ve İstanbulluların akıbetlerini görsünler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz şehre hizmet ettik, vatandaşlarımıza hizmet ettik ve bu hizmetlere devam edeceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, kayıtlara geçmesi açısından söz vereyim, ayakta değerlendirin, kayıtlara geçsin, ne olur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika yeter.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bak, sataşmadım, isim de söylemedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, kayıtlara geçirin lütfen

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, milletin vergisiyle şehirlere kazandırılmış eserleri kendisinin eserleriymiş gibi görüp de “Kapatalım.” falan gibi laflar ucuz polemikten öteye gitmez. Sebep: Şehri 16 milyonluk yapmışsın, şehrin yeşil alanlarını, şehrin su havzalarını, şehrin dere yataklarını ölüm pahasına yapılaşmaya açmışsın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, susalım.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Şehrin göz bebeği alanlarını ranta, deprem toplanma alanlarını yapılaşmaya açmışsın ve şimdi diyorsun ki: “Köprüyü kapatayım mı, bilmem ne yapayım mı?” Sizin bıraktığınız bu kültürel, sizin bıraktığınız bu ahlaki ve bu sosyolojik çökelmeye rağmen bu şehri ancak ve ancak bu şehri sevenler kurtarabilir, sevenler yönetebilir. Buna kim karar verecek?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İstanbul verecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Buna kararı siz veremezsiniz. Buna kararı İstanbullu verecek ve İstanbul bu kararı 31 Martta verdi, siz o karara direndiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İstanbul verdi; bekliyoruz, bekliyoruz, Allah Allah!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve sonra İstanbul, bu, kendi şahsiyetiyle siyaset yapamayıp bir kadın takma adını alarak arkalardan yayın yapan “Yeliz”e inat 806 bin fark attı size, fark attı. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.52

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Değerli milletvekilleri, bölümler üzerindeki görüşmelerden sonra soru-cevap işleminde kalmıştık.

Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemine başlayacağız. Bu sürenin yarısını sayın milletvekillerimiz, yarısını da Sayın Komisyon kullanacak.

Sayın Tanal...

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Başkanım, bu teklifle elektronik para olarak “kripto para” denilen bir para birimiyle ilgili düzenleme getiriliyor. Peki, bu kripto para birimine baktığım zaman bitcoin diye geçiyor. Bitcoin nedir, nasıl alınır, nasıl satılır? Bu 1 bitcoinin değeri kaç TL’dir baktığımızda? 53.498 TL’dir. Peki, bu nasıl alınır baktığımızda? Yani bu hisse senedi gibi, ortada hayali bir şey, para yok, somut bir şey yok. Bu, yeni bir kumar çeşidi midir? Yani -bu tosuncuk olan- Çiftlik Bank vardı, piyasayı dolandıran, bu dolandırma işi olursa bunun güvencesi ne olacak? Bununla ilgili Türkiye’de şu anda kaç kişi böyle bir bitcoin almış veya bu aracı hizmetlere Türkiye’de hangi işletmeler aracılık yapacak? Aracılık için müracaat eden şirketler var mıdır, yok mudur? Bu konuda bize bilgi verirlerse sevinirim.

BAŞKAN – Sayın Köksal...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

5620 sayılı Kanun’a tabi olan, başta Orman, Tarım, Demiryolları, ÇAYKUR, karayolları olmak üzere, yaklaşık 27 bin geçici mevsimlik işçi daimî olarak çalışmak, kadro almak, her ay evine rahat bir şekilde ekmek götürmek istiyor. Seçim dönemi AKP tarafından onlara verilen kadro sözü tutulacak mı?

Yine, noterlerin yanında çalışan, hiçbir özlük hakları olmayan, görevleriyle ilgili işledikleri suçlardan dolayı devlet memuru statüsünde yargılanan ancak iş ilişkisinde “özel eleman” olarak nitelendirilen, iş ilişkisinde “devlet memuru” olarak görülmeyen noter kâtiplerine karşı da bu haksızlığın giderilerek özlük haklarının verilmesi gerekmektedir. Bu konuda da AKP kanadından gelecek herhangi bir teklif var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde anayasal güvence altında olan sağlıklı yaşama hakkı, ne yazık ki, hakkaniyet ölçüsünde tüm vatandaşlarımıza tanınmamaktadır. Oysa tutuklu ve hükümlülerin tıbbi bakım alma hakları devletçe güvence altına alınmıştır. Ancak içlerinde Adana cezaevlerinin de bulunduğu pek çok cezaevinde ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalan önemli bir kitlenin varlığı bilinmektedir. Temel insan haklarından biri olan sağlıklı yaşama hakkı, diğer insanlardan ayırt edilmeksizin, tüm tutuklu ve hükümlülere eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli bir biçimde sunulmalıdır. Kanser gibi ilerleyici, yaygınlaşma eğilimli ve ileri evrelere taşınmış ölümcül olgularda telafisi mümkün olmayan, tıbbi, hukuki ve vicdani sorumluluğu ağır sonuçlar doğurmaktadır. Türk Tabipleri Birliğine yapılan başvurulardan hâlen tutuklu birçok vatandaşın ölümle burun buruna kaldığı anlaşılmaktadır. Mahkûmların hastalıklarının tespit edilmesi, sağlık kurumlarına sevki, bir an önce tedavi altına alınmasına yönelik mevcut uygulamanın iyileştirilmesi, etkinleştirilmesi ve hızlandırılması sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Yeni vergiler gelecek.” diyorsunuz. Peki, yurttaşlarımız mevcut vergileri ödeyebiliyor mu? On yedi yıllık iktidarınız boyunca tam 9 defa vergi affı çıkardınız. Merak ediyorum, son çıkarılan 7143 sayılı Kanun’daki vergi affındaki tahsilat oranınız nedir?

Kredi ve Yurtlar Kurumunun kredileriyle okumuş, şimdi cumhuriyet tarihinin en büyük işsizlik oranıyla karşılaşan ve iş bulamayıp haciz şokuyla karşı karşıya olan öğrencilerimizin kredi geri ödemelerinde bir yapılandırma düşünüyor musunuz?

Çiftçimiz ciddi anlamda borçludur ve sürekli borcu artmaktadır. Bu borcun faiziyle birlikte yapılandırılmasına yönelik bir çalışmanız var mıdır? Esnaflarımız siftah yapmadan dükkân kapamaktadır ve borçlarını ödeyememektedir. Esnaf kredilerine yönelik bir yapılandırmanız var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, ülkemizin ihtiyaç duyduğu savunma sanayisi, uzay ve otomotiv gibi ileri teknoloji gerektiren sektörel yatırımlar birkaç ilde yoğunlaşmış durumdadır. Bu iller arasında Gaziantep’in olmaması, şehrimiz ve ülkemiz açısından ciddi bir eksikliktir. Yatırımların sürdürülebilirliğinin temel koşulu, ihtiyaçların yurt içindeki firmalardan karşılanması ve yan sanayi payının yükseltilmesidir. Gaziantep’te savunma sanayisi için gerekli hazırlıklar ve altyapı mevcuttur. Gaziantep’teki odaların ve OSB’nin başkanlarının gayret ve girişimleriyle 120 bin metrekarelik bir savunma sanayisi bölgesi hazırlanmıştır. Devletimizi ve ekonomimizi dışa bağımlılıktan kurtaracak olan ürünler için devletimizin yerli üretime vereceği alım garantisiyle, Gaziantepli sanayicilerimiz yerli ve millî üretime yapacağı yatırımlarla kadirşinaslığını gösterecektir. Gaziantep’in sanayi altyapısı da Gazianteplinin zekâsı da bunları imal edecek büyüklüktedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Geçen hafta Adıyaman’ı ziyaret eden Hazine ve Maliye Bakanı Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odasında yapmış olduğu konuşmasında “Adıyaman her daim yanımızda oldu, biz de Adıyaman için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” dedi. Sayın Bakan, doğru söylüyorsunuz, Adıyaman on yedi yıldır size karşı görevini yaptı. Peki, on yedi yıldır Adıyaman’a karşı siz görevlerinizi yaptınız mı? Mesela tütün üreticilerinin beklediği vergi indirimi için yasal çalışma yapacak mısınız? İnşaat çalışmaları durma noktasına gelen Koçali, Gömükan, Çetintepe Barajları için gerekli ödeneği çıkaracak mısınız? Sulama projeleri için gerekli çalışmaları yapacak mısınız? İşsizlik ve yoksulluğun bitirilmesi için on yedi yıldır sabırla bekleyen Adıyaman’a daha ne kadar beklemeyi öneriyorsunuz? Adıyaman’a karşı görevinizi yapmanız için on yedi yıl süre geçti, daha ne kadar süre istiyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, tarımda ve hayvancılıkta çok ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. İvedi olarak çiftçilerin tarım kredi, zirai kredi, Ziraat Bankası ve diğer bankalara olan borçları ertelenmelidir. Çiftçiye vaadedilen ucuz mazot, ucuz gübre, ucuz elektrik ve hayvancı için de ucuz yem verilmelidir. Ayrıca, dağların bekçiliğini yapan çobanlardan tarım BAĞ-KUR’u alınmamalıdır.

Televizyonlarda yapılan sorumsuz bir haber yüzünden ıspanak tarlada kaldı. Ben, buradan, herkesi daha sorumlu davranmaya davet ediyorum. Ispanakta herhangi bir sorun olmadığı yapılan araştırmalar sonucunda açıklandı ama algı yönetimiyle bütün televizyon kanalları “Ispanak zehirledi.” “Ispanağın şöyle yıkanması lazım, böyle pişirilmesi lazım.” diye haberler gösterdiler. Çiftçinin kaderiyle oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Ben herkesi sorumlu davranmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Küresel rekabette öne geçmenin temel koşulu tedarik zincirlerinin verimli yönetilmesi ve lojistik başarıdır. Kara, demir, deniz ve hava yollarını etkin bir şekilde kullanacak kombine taşımacılık anlayışı, çağa ayak uydurmak ve avantaj sağlamak konusunda etkili yoldur. Buna uygun en iyi yöntemlerden birisi ise lojistik köy uygulamasıdır. Demir çelik ve enerji üssü konumunda olan, kara yolu, deniz yolu, demir yolu ve otuz dakika uzaklıkta havalimanı bulunan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’e açılan liman kapısı olduğu gerçeği göz önündeyken lojistik yoğunluğuyla İskenderun’un lojistik köy ihtiyacı gün geçtikçe daha da önem kazanmaktadır. Bölgenin ekonomik kalkınmasında katma değer yaratmak, ulusal ekonomimize destek olmak amacıyla Hatay ve Osmaniye’yi kapsayan Lojistik Köy Master Planı Sözleşmesi 2010 yılında imzalanmış olup başlanan lojistik köy projesi istenilen noktaya ulaşmamış, aradan geçen on yıla rağmen hayata geçirilmemiştir. Lojistik avantajlarını kullanmaya çalışan Hatay’daki sanayi ve lojistik sektörü, bölge ve ülke ekonomisi adına bu çok önemli projenin hayata geçirilmesini beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Komisyon, milletvekillerimizin sordukları sorulardan cevaplandırabilecekleriniz için buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Tabii.

Sayın Başkan, gündemimizle ilgili, kanun teklifiyle ilgili görüşmeler dışında olan soruları ilgili bakanlıklara ileteceğim, onlar kendilerine yazılı olarak dönüş yapacaklardır.

Sayın Kuşoğlu, Sayın Emecan ve Sayın Tanal’ın soruları benzer nitelikte. Kripto paralarla ilgili MASAK bünyesinde kapsamlı bir çalışma yürütülmektedir. Kripto varlıkların çıkış amacı, geleneksel finansal mimari içinde yer alan ve esasen işlemin neticelenmesine dayanak varlık olarak ülkelerin para birimlerine dayanan ödeme araçlarına alternatif oluşturmaktır ancak günümüzde söz konusu varlıkların değerlerindeki aşırı oynaklık, çok sayıda işlemin mutabakatının sağlanmasına yönelik teknik kapasiteye ilişkin sorunlar nedeniyle paraya bir alternatif olmaktan ziyade spekülatif amaçlı elde tutulduğu ve kısa zamanda sermaye kazancı elde etmeye yönelik olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu doğrultuda kripto varlıklar bir ödeme aracından ziyade sermaye piyasası ürününe yaklaşmaktadır. Uluslararası düzenleme örneklerinde kripto varlıkların ödeme aracı olarak düzenlenmesinden ziyade kara para, tüketicinin korunması, vergi ve sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde ele alınmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu bakımdan, kripto varlıklara ödemeler alanına ilişkin bir düzenleme içinde yer verilmesi yaklaşımı benimsenmemiştir.

Diğer taraftan, kripto varlık borsalarının gerçekleştirdikleri işlemlerin de bir aracılık faaliyetine yakınsadıkları görülmektedir. Uluslararası örnekler incelendiğinde kripto varlıkların var olan düzenlemeler kapsamında ele alınmasında ana aktörün kripto varlık borsaları olduğu görülmekte, bu alanın ülkemizde düzenlenmesi hâlinde de kara para, vergileme, tüketicinin korunmasına ilişkin mevzuat kapsamında bu unsurların dikkate alınabileceği düşünülmektedir.

Son olarak, istikrarlı kripto varlıklara ilişkin dünyada tartışmaların süregeldiği, bu tür kripto varlıkların küresel düzeyde pazara girebilecek olanları için “benzer risk kuralları, benzer kurallar” şeklinde bir uygulamanın benimsenmesine dair bir eğilim olduğu görülmektedir ancak konunun uluslararası kuruluşlar nezdinde incelenmesinin devam etmekte olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu alanda atılacak adımlar için hem uygulama pratiğinin görülmemesinin hem de uluslararası iş birliği imkânlarının değerlendirilmesinin gerekli olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle kripto parayla ilgili bir işimiz yok bu kanun teklifinde.

Sayın Yılmaz’ın sorusu: “BDDK’nin ödemeler alanındaki yetkileri neden Merkez Bankasına devredilmektedir?” 2013 yılında yürürlüğe konulan 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun uyarınca, ülkemiz mevzuatında ilk defa “ödeme sistemi, menkul kıymet mutabakat sistemi, ödeme hizmeti sağlayıcısı, ödeme kuruluşu ve elektronik para kuruluşu” gibi kavramlar tanımlanmıştır. Bu kapsamda, müşterilere ödeme hizmeti sunan veya elektronik para ihracı faaliyetinde bulunan ödeme hizmeti sağlayıcıları, ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşlarıyla ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ödeme hizmeti sağlayıcıların veya diğer finansal kuruluşların üye olarak birbirleri arasında işlem gerçekleştirecekleri ödeme sistemleri ve menkul kıymet mutabakat sistemleriyle ilgili olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası görevlendirilmişti.

Temel olarak, sektörün dinamizmi ve gelişen teknolojiyle birlikte ödemeler alanının hızlı değişimi nedeniyle, ödemeler alanına ilişkin olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu arasında oluşturulan ikili düzenleme ve kontrol mekanizmasının değiştirilmesi ve tek bir çatı altında toplanması ihtiyacı oluşmuştur.

Ödemeler alanında önemli kazanımlar elde etmiş ülke örnekleri incelendiğinde, Hollanda, Malezya, Hong Kong, Singapur, Endonezya, Çin ve Rusya gibi birçok ülkede ödemeler alanına ilişkin tüm yetkilerin merkez bankası altında toplandığı görülmektedir.

Bu tür bir yapının kurulması, öncelikle, oldukça dinamik bir yapıya sahip olan ödemeler alanında ortaya çıkan ihtiyaçların daha etkin bir şekilde tespit edilerek proaktif bir şekilde müdahale edilebilmesini mümkün kılacaktır.

Ayrıca, yetkilerin tek çatı altında toplanması, bankalar, PTT ve banka dışı ödeme hizmeti sağlayıcılar gibi çok çeşitli, değişik ölçütlerdeki sektör oyuncuları arasında oldukça çetin rekabet koşullarının hüküm sürdüğü bir piyasada, taraflara hak ve yükümlülüklerini daha iyi analiz etme ve yönetme imkânı sağlayacaktır.

Yine, bu tür bir yetki birleştirilmesi sayesinde, uluslararası boyutta önemli gelişmelerin çok hızlı bir şekilde gözlenebildiği bir sektörle ilgili aksiyonların daha hızlı bir şekilde alınabilmesi mümkün kılınacaktır.

Bu kapsamda, ödemeler alanına ilişkin olarak, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna ait bazı yetkiler kanundaki bütünlüğü sağlamak üzere Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına verilmektedir.

Sayın Yılmaz’ın ve Erol Bey’in geneli üzerindeki konuşmasında sorduğu: “Türkiye Bankalar Birliği varken ayrı bir birlik kurulmasına neden ihtiyaç duyulmaktadır?” Bilindiği üzere Bankalar Birliği sadece bankaların katılım sağlayabildiği bir oluşumdur ancak ödemeler alanında faaliyet gösteren banka dışı kuruluşlar da bulunmaktadır ve bunların sayısı 50’yi aşmıştır. Söz konusu kuruluşların da diğer rakipleri gibi seslerini duyurabilmeleri ve sektörle ilgili sorunları kendi içlerinde tartışabilmeleri için birliğin faydalı olacağı düşünülmektedir. Bu birlik, ticari bir birlik değildir aslında meslek birliğidir. Ayrıca, ödemeler alanı dünyada ve ülkemizde hızla gelişmektedir. Bu alandaki hızlı gelişmelere uyum ve mesleğin gelişmesini sağlamak amacıyla eğitim ve araştırma faaliyetleri, sektör oyuncuları arasındaki koordinasyon ve iş birliği önem arz etmekte ve temel konusu bu faaliyetler olan bir yapı söz konusu gelişmeleri takip etmeyi sektör açısından kolaylaştıracaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Kurulacak birlik, üyelere olan ödeme ve elektronik para kuruluşları arasında pek çok alanda iş birliğini sağlamanın yanı sıra üyelere yol gösterici bir de rol üstlenecektir.

Son olarak Sayın Kuşoğlu’nun bir sorusu kaldı.

BAŞKAN – Buyurun, onu da tamamlayın.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – “BDDK’nin ödemeler alanındaki yetkileri neden Merkez Bankasına devredilmektedir? 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun 2013 yılında kabul edilmesine rağmen bu kadar kısa süre içinde neden değişikliğe gidilme ihtiyacı ortaya çıktı, bu değişiklikler neden yapılıyor?”

Cevabımız: Ödeme sistemleri ve finansal sistem dinamik bir alan olduğu için teknolojik olarak sürekli değişmekte ve gelişmekte, bu alanlarda sürekli yeni kavramlar ve aplikasyonlar oluşturulmaktadır. Bu gelişmeleri takip etmek ve çeşitli hukuki boşluklar ve eksiklerin ortaya çıkmasının önüne geçebilmek için belirli aralıklarda gerekli yasal değişikliklerin ve güncellemelerin yapılması gerekmektedir. Bu durum, sadece Türkiye özelinde değil tüm dünya genelinde bu şekilde cereyan etmektedir. Örneğin Avrupa Birliği, ödeme sistemleri alanında ilk mevzuatını “Payment Service Directive 1” adıyla 2007 yılında oluşturmuş, 2013 yılında da bu kanunda bazı değişiklikler yapmak durumunda kalmış ve kanuna yeni maddeler eklemiştir. Bu yapılan değişiklikler de yeterli olmamış, 2015 yılında “Payment Service Directive 2” adı altında yeni bir kanun kabul edilmiştir ancak bu kanun da teknolojik gelişmeleri takip edememiş ve kanunda 2018 yılında tekrar bir güncelleme yapılmıştır. Görüldüğü üzere, bu alanda çıkarılan yasalarda kabulünden bir süre geçtikten sonra güncelleme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği başta olmak üzere pek çok ülke de gerekli değişiklikleri belli aralıklarla gerçekleştirmiştir. Biz de Türkiye olarak mevcut gelişmelere ve değişikliklere ayak uydurmak, diğer ülkelerin yasal mevzuatına uyum sağlamak için bu değişikliklere ihtiyaç duyuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümün maddelerine geçmeden önce Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Baş’a söz veriyorum.

Sayın Baş, bildiğiniz gibi, Mecliste grubu bulunmayan siyasi partilerin temsilcilerine konuyla ilgili görüşlerini açıklamak üzere fırsat buldukça söz veriyorum. Bu çerçevede size üç dakika söz veriyorum. Görüşlerinizi açıklayınız.

Diğer grubu bulunmayan siyasi parti temsilcileri de talep ederlerse onlara da söz veririm.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

81.- İstanbul Milletvekili Erkan Baş’ın, Meclis İçtüzüğü’ünün çoğunluğu korumak üzere hazırlanmış antidemokratik bir İç Tüzük olduğuna, milyonlarca insanın hakkını savunma görevlerini hiçbir gücün engelleyemeyeceğine, İstanbul ili Fatih ilçesinde cereyan eden 4 kardeşin toplu intihar olayının cinayet olduğuna ve AK PARTİ’nin iktidarda olduğu on yedi yılın sonunda yoksulluktan, açlıktan intihar eden insanları olan bir ülke yaratıldığına ilişkin açıklaması

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen, alın teriyle yaşayan herkesi yürekten selamlıyorum.

Tabii, kanun teklifi üzerine konuşmak isterdim, bu vesileyle şahsınıza değil ama Meclisin işleyişine ilişkin olarak bugün de bir örneğini yaşadığımız durumun eleştirisiyle başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu Meclisin İç Tüzük’ü çoğunluğu korumak üzere hazırlanmış antidemokratik bir İç Tüzük. Bir de bunun üzerine bunu demokratikleştirmeye dönük herhangi bir yaklaşım geliştirilmediği zaman bugünkü gibi tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi, çok teknik ayrıntılara boğmak istemiyorum ama şu kabul edilebilir bir şey değildir: Gruplar adına konuşmalar yapılıyor, gruplar adına konuşmalar yapıldıktan sonra şahıslar adına konuşmalar yapılacak. Şahıs adına 2 konuşma var, bir tanesini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, bir tanesini Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu yapıyor. Üstelik, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun bildirdiği milletvekili o anda burada değil, onun yerine grup, başka birisini belirliyor ve o konuşma yapıyor. Bu, mevcut İç Tüzük’e göre bile uygun olmayan bir şeydir; bakın, bu mevcut İç Tüzük’ün değişmesi gerekiyor, buna bile uygun olmayan bir durumdur.

Değerli arkadaşlar, çok açık ifade edeceğim: Bizim için milletvekilliği bir meslek, kişisel menfaat, kariyer işi falan değil. Biz buraya milyonlarca insanın alın terinin hakkını savunmak için görevli olarak geldik ve bu görevimizi yapmamızı hiçbir güç engelleyemez, bunu burada açıkça söylüyorum.

Kanun üzerinde konuşamayacağım fakat bugün bence bu Genel Kurulda Fatih cinayetini konuşmamız gerekiyordu arkadaşlar. Bakın, birkaç milletvekili arkadaşımız -sağ olsunlar- 4 kardeşin topluca intihar ettiğinden bahsetti. Değerli arkadaşlar, bu bir intihar değildir, bu bir cinayettir. Açlıktan, yoksulluktan, çaresizlikten 4 insan evine kapanıp hayatına son veriyorsa bundan hepimiz sorumluyuz, en başta da iktidar partisi sorumlu.

Değerli arkadaşlar, intihar ediyorlar yoksulluktan, parasızlıktan. Sonra ne oluyor? 600 lira elektrik borçları var diye BEDAŞ gidiyor, elektriklerini kesiyor. Merak ediyorum, hiç aklınıza geldi mi bu BEDAŞ kim? Çok basit bir şey yaptım, internete yazdım: “BEDAŞ’ı kim yönetiyor?” Hiç şaşırtıcı değil, biliyor musunuz? 2013’te bu iktidar BEDAŞ’ı o 5’li çetenin en büyük ortaklarından bir tanesine, Cengiz Holdinge vermiş. Kim Cengiz Holding? Milyarlarca liralık vergi borcunu sıfırladığınız çete gidiyor, ölmüş insanların elektriğini kesiyor. Değerli arkadaşlarım, bu bir insanlık sınavıdır, insanlık. Eğer ben bunları anlatırken iktidar partisi vekilleri “Yahu, biz bu yandaş firmaların milyarlarca lira vergisini siliyoruz, bunlar da gidiyor, 600 lira için insanların ölümüne neden oluyor, bunda bizim sorumluluğumuz var.” diye düşünmüyorlarsa bu insanlık sınavından kalmışlardır. On yedi yıldır “Şunu yaptık, bunu yaptık.” diye anlatıyorsunuz, on yedi yıl sonunda geldiğimiz nokta bu. Yoksulluktan, açlıktan intihar eden insanları olan bir ülke yarattınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN BAŞ (İstanbul) – Son olarak, Türkiye işçi sınıfına, emekçilerine seslenmek istiyorum: Artık bırakın mutlu olmayı, umutlu olmayı, huzurlu yaşamayı; sadece hayatta kalabilmek için mücadele ettiğimiz bir ülke hâline geldik ve halkı, sadece parasını alıp zenginlere vermek gerektiğinde hatırlayan bu iktidarı yıkmak bu emekçilere, bu yoksullara, bu iktidar yüzünden yaşayamayan insanlara borcumuzdur, mutlaka yıkacağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Sistemleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“MADDE 1- 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 101 inci maddesinin üçüncü fıkrasında bulunan “, finansman şirketleri, ödeme kuruluşları ile elektronik para kuruluşlarınca” ifadesi “ile finansman şirketlerince” şeklinde değiştirilmiştir.

               Bülent Kuşoğlu                     Lale Karabıyık              Orhan Sümer

                    Ankara                                Bursa                             Adana

          Emine Gülizar Emecan               Oğuz Kaan Salıcı      Sevda Erdan Kılıç

                    İstanbul                              İstanbul                            İzmir

             Burhanettin Bulut

                     Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Oğuz Kaan Salıcı. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır Sayın Salıcı.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum ancak tabii, önemli gelişmeler oluyor Türkiye’de. Bunlardan bir tanesi de bizim dış politikamızı şekillendiren, dış politikanın başındaki ana aktör olması gereken Dışişleri Bakanımızın, uluslararası basında ciddi bir şekilde, Türkiye’yi de bulunmuş olduğu görevi de kendi şahsiyetini de töhmet altında bırakacak şekilde tartışmaların bir konusu olmasından kaynaklanıyor.

Değerli arkadaşlar, Donald Trump’ın -iktidar partisi kendisini iyi tanır, yazmış olduğu mektupta onlarla ilgili, daha doğrusu onların da temsil etmiş olduğu, onları da temsil etmiş olan Cumhurbaşkanıyla ilgili ağır ifadelerde bulunan Donald Trump’ın- daha önceki dönemlerde kampanya danışmanlığını yapan ve şu anda hapiste olan Paul Manafort diye bir şahıs... Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun da içinde bulunduğu, bazı eski devlet başkanlarının da içinde olduğu bir grubun e-mail yazışmalarında ortaya çıktı ki bir para alışverişi durumu söz konusu olmuş. E-mail yazışmalarında ve uluslararası basında bunu haberleştiren basın mensuplarının ortaya koymuş olduğu gerçeklik bu. Biz soruyoruz Sayın Dışişleri Bakanına: Amerikan basınında da Avrupa basınında da artık Türkiye basınında da kaç paranın Ukrayna lehine lobi yapmak üzere kendi hesabına aktarıldığı ya da kendisine ödendiğiyle ilgili ağır ithamlar, ağır iddialar varken Sayın Dışişleri Bakanı hâlâ sessiz kalarak Türkiye’nin itibarını veya kendi itibarını artırıyor mu, azaltıyor mu? Türkiye bölgesinde güçlü bir ülke. Türkiye’nin dış politikasında hâlâ kalan bir miktar itibarı var ise uluslararası dünyada, bu itibarını ortadan kaldıracak bir suskunluğun anlamı nedir, bunu anlamak istiyoruz.

Bir başka mesele, açıkça ifade ediliyor e-mail yazışmalarında ve bunu haberleştiren gazeteciler de bunu açıkça ifade etmişler: Hangi şahıs yani hangi siyasetçi ki onların arasında görevde olan sadece Sayın Mevlüt Çavuşoğlu var, hangi lobi faaliyeti gerekçesiyle… Ki Amerika Birleşik Devletleri’nde biliyorsunuz lobi faaliyeti yapmak yasal bir faaliyet. “Ben lobicilik yapacağım.” diye başvurursanız almış olduğunuz ücret kayıtlara girer, onun da vergisini verirsiniz, hangi konuyla ilgili lobicilik yapacaksanız bunu da orada belirtirsiniz. Ama gelgelelim ki Mevlüt Çavuşoğlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bizim ülkemizde lobicilik faaliyeti ve bunu karşılığında alınan ücret diye bir tanımlama yok. Eğer siz Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanıyken başka bir ülkenin lehine lobi faaliyeti yürütür, bunun karşılığında para alırsanız bunun Türkçesi rüşvettir arkadaşlar. Kendi bulunduğunuz pozisyonu, ülkenizin size vermiş olduğu bir pozisyonu başka bir ülkenin lehine kullanmak demektir ki bunun acilen izaha ihtiyacı vardır. Sayın Bakanın şu ana kadar göstermiş olduğu suskunluk Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası açısından da, kendi şahsı açısından da sizlerin temsil ettiği, Adalet ve Kalkınma Partili milletvekillerin temsil etmiş olduğu Kabine açısından da üzüntü vericidir. Sayın Çavuşoğlu’nun bu konuya bir an önce açıklık getirmesi “Bunlar iftiradır, bunlar yalandır, bunlar iddiadır, bizi bağlamaz.” demesi bu kadar mı zordur arkadaşlar? Bütün dünya çalkalanırken, bunlar yazılırken “Böyle bir şey yok, elinizde ne varsa koyun ortaya, Türkiye Cumhuriyeti’nde böyle bir makama gelmiş bir kişiyi böyle ağır şeylerle itham edemezsiniz.” demek bu kadar mı zordur? Buna suskun kalmak Türkiye’ye ne kazandırmaktadır, Adalet ve Kalkınma Partisine ne kazandırmaktadır, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasına ne kazandırmaktadır? Bu soruların hepsini soruyoruz. Bu sorular Sayın Bakan sustuğu sürece askıda kalacaktır. Biz bu işin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                  Ayhan Erel                         Yasin Öztürk                 Bedri Yaşar

                    Aksaray                               Denizli                          Samsun

                Feridun Bahşi                   İmam Hüseyin Filiz

                    Antalya                             Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekilimiz Sayın İmam Hüseyin Filiz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Yozgat İl Başkanımız Seyfi Bayrak’ın da içinde bulunduğu aracın Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesi yakınlarında devrilmesi sonucu İl Başkanı Seyfi Bayrak ve İl Başkan Yardımcısı Şükrü Karabacak hayatını kaybetmiştir. Kendilerine Allah’tan rahmet, kederli ailesine, partimize sabırlar ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 1'inci maddede yapılacak yeni düzenlemeyle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 101’inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "finansman şirketleri, ödeme kuruluşları ile elektronik para kuruluşlarınca” ibaresi "finansman şirketlerince” olarak değiştiriliyor. Yani ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşları BDDK tarafından katkı payı alınabilecek kuruluşlar arasından çıkarılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün yine bir temel kanunla karşı karşıyayız. Mecliste yaklaşık olarak bir yıl dört aydan beri görev yapıyorum, hemen hemen bütün kanunlar ya torba ya temel yasa şeklinde sunulmakta ve bizler muhalefet milletvekilleri olarak kanun maddeleriyle ilgili görüşlerimizi veya tenkitlerimizi ancak bir önerge vererek elde etmekteyiz. CHP Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel’in geçen hafta yaptığı konuşmada belirttiği gibi, önergeler de mesela “yahut” yerine “veya” kelimesinin kullanılmasının önerilmesi şeklinde olmaktadır; on-yirmi sene sonra tutanakları okuyan bir kişinin komik bulacağı türden önergeler. Buna bir son vermek lazım.

Bir diğer nokta: Madde üzerinde biz ne söylersek söyleyelim değişen bir şey olmuyor, oylanıp kabul ediliyor. Konuşmalarımız sadece tutanaklara geçsin anlamında olmamalı; bilgi, görgü ve tecrübeden yararlanılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde TÜİK, ekim ayı enflasyonunu yüzde 8,55 olarak açıkladı. Enflasyon yüzde 8,55 ancak 2020’de bütün vergiler ve harçlar yüzde 22,5 artırılacak. Enflasyon düşmüş ve ekonomi uçuyorsa bu zamlar niye yapılıyor?

Türkiye genelinde işsizlik büyük sorun olmaya devam ediyor. İşsizlik oranı yüzde 13,9 seviyesinde, işsiz sayısı 4 milyon 600 bin civarındadır. Bunun 1 milyon 100 bininin yükseköğrenim görmüş genç olması oldukça düşündürücüdür.

İhracatımızın, sanayi ve tarım ürünleri de dâhil olmak üzere, büyük ölçüde ithal girdiye bağımlı olması, uygulanan yanlış ekonomik politikalar Türk milletinin çoğunluğunu teşkil eden ve toplumumuzu ayakta tutan memuru, esnafı, köylüyü, çiftçiyi, kısacası orta direği perişan etmiş, değişik bir deyimle: Orta direk bel vermiştir. Mühendis arkadaşlarım daha iyi anlarlar, işte bu hâle gelmiştir: Orta direk, gördüğünüz gibi, bel vermiş durumda.

Esnaf alışveriş olmadığından kepenk kapatmakta, vatandaşlarımızın önemli bir bölümü ciddi oranda geçim sıkıntısı çekmektedir. Öyle ki seçim bölgem Gaziantep merkez ve ilçelerinde su parasını ödeyememe durumuna gelen binlerce vatandaş icraya verilme durumuna düşmekte, su parasına ilaveten avukat parası da ödemek zorunda kalmaktadır. Sözün kısası, artık orta direk çöküyor duruma gelmiştir yani şu hâle gelmiştir…

Ekonomik sıkıntılar intiharları da tetiklemektedir. Dün Fatih’te 4 kardeşin intihar ettiği haberi sorumluluğu çok büyük bir olaydır.

Değerli milletvekilleri, bir durum tespiti yapacak olursak, ekonomiden dış politikaya, eğitimden yargıya devletin gelenekleri ve teamülleri bozulmuş durumda, hukuk sistemine olan güven azalmıştır, ehliyet ve liyakat diye bir şey kalmamış, devlet bürokrasisi önemli ölçüde vasıfsız insanlardan oluşmuştur. Son zamanlardaki ihalelere ve atamalara bakarsak eş dost, hısım akraba devletine doğru hızla ilerliyoruz.

Bazı konuşmalarımda israf ekonomisinden vazgeçmemiz gerektiğini anlatmış, Hazreti Ömer’in halifeliği döneminden örnek vermiştim. Fatih Sultan Mehmet'in hocası Molla Gürani'nin iftar sofrasındaki altın tabak ve kaşıkları eleştirdiğini ve başta Külliye olmak üzere, kamunun israf etmemesi gerektiğini anlatmıştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanı, 31 Mart seçimleri sırasında "Listelerde şehrin Ömerlerini görmek istiyorum. Bana onları bulun getirin.” diyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin 2020 yılı bütçesi 3,1 milyar liraya çıkmaktadır yani günlük bütçesi 8,5 milyon lira. Bu konuda tüm israflardan kaçınarak Külliye’nin örnek olmasını bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, biz inanıyoruz ki, güçlü Türkiye için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Yabancıların potansiyel pazarı olmak yerine üreten, ürettiğinin karşılığını alan, sokakta, çarşıda, pazarda devletine, adaletine güven duyan, gelecek kaygısı olmaksızın kendinden emin yaşayan, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in de sık sık ifade ettiği gibi, mutlu bir Türkiye yaratmak mümkündür diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde bulunan "yer alan” ibaresinin "bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Meral Danış Beştaş                  Mahmut Toğrul  Mehmet Ruştu Tiryaki

                      Siirt                               Gaziantep                         Batman

                Rıdvan Turan                        Garo Paylan                 Zeynel Özen

                     Mersin                             Diyarbakır                       İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekilimiz Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet görüşülmekte olan kanun teklifi -adını söylersem otuz saniye geçecek, geçiyorum- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yani BDDK’nin ödeme sistemleri üzerindeki denetim yetkisini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına devrediyor, bu kanun teklifinin özeti bu. Peki, böyle bir kanun teklifine ihtiyaç var mı, niye ihtiyaç var? Gerekçeye bakıyoruz, gerçekten çok da ayrıntılı ve tatmin edici bir açıklama söz konusu değil. Sadece Merkez Bankasının ödeme sistemlerine dair düzenleme ve gözetleme yetkisini genişletme niteliğinde bir kanun teklifi.

Şimdi, kanun yapma tekniğini de geçiyoruz çünkü bu Mecliste çok söyledik, artık torba değil gerçekten çorbaya dönüşmüş kanun teklifleri var. Milletvekillerinin anlamadığı torba kanunları halk nasıl anlayacak, artık kamuoyunun, izleyenlerin takdirine bırakıyorum.

Şimdi, ikili bir manzara var: Bir, AKP’nin gözüyle ya da Cumhurbaşkanının gözüyle Türkiye'yi izlemek var, bir de gerçekten halk olarak, vatandaş olarak yaşamın içinden ekonomik tabloyu gözlemek var. Cumhurbaşkanının gözünden izlediğimizde pespembe bir tablo var gerçekten. Ne diyor? “Ekonomik kriz asla yok, demokrasi var, şiddet yok, savaş yok, para çok.” İnsanın bunu dinleyince âdeta neşe dolası geliyor ama gelin görün ki gerçek ve yaşam çok acı ve bu acıyı işte bugün 4 kardeşin birlikte intihar etmesi bir kez daha gözümüze soktu. Evet, hepimiz sorumluyuz. 4 insanın açlıktan, yoksulluktan birlikte intihar etmesinin -başta yönetenler, iktidar partisi olmak üzere yapabileceklerimiz varken yapmadıysak- sorumluluğunu herkes yüreğinde hissetmelidir.

Şimdi, bir yandan Cumhurbaşkanı “IMF bizden borç para istiyor.” diye böbürlenirken biz de soruyoruz kendisine: Gerçekten madem bu kadar iyi durumdayız ihtiyat akçesine niye el attınız? Sormaz mı insan? Pazar çantasını dolduramayan, tenceresini kaynatamayan, çocuklarının okul ihtiyaçlarını karşılamayan, işsiz kalanlar soruyor, iktidara biz onlar adına soruyoruz: O zaman IMF’ye borç verecek durumdaysak bu yaşadıklarımız nedir? Gerçekten bu zülüm niye? İhtiyat akçesi aslında bir ülkenin kefen parasıdır diğer anlamda, nitekim onu da yediniz bitirdiniz ve halkın sırtına yüklediniz.

Değerli milletvekilleri, Eylül 2019’da hazırlanan bir rapora göre 4 kişilik bir ailenin dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı -açlık sınırı olarak- 2.064 lira olarak açıklanmış. Gıda harcamasına giyimi, konutu, kirayı, suyu, yakıtı eklediğimiz zaman diğer ihtiyaçlarla birlikte, 6.724 lira olmuş. Şimdi, bu eylül ayı için böyle, kış olunca bir de ısınma masrafları, artık bunun gerisini siz düşünün. Enflasyon düştü deniyor. Peki, fiyatlar niye düşmüyor? Yani bunu da halk adına biz soruyoruz.

Şimdi, Türkiye İstatistik Kurumu işsizlik verilerini açıkladı. 2019 Haziran ayında geçen yılın aynı dönemine göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişi olmuş. Şimdi, bu tabloda mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranına bakacak olursak yüzde 13,9’a çıkmış durumda. Rakamlar ortada, sanırım aslında fazla uzatmaya gerek yok. Mevcut duruma ilişkin Merkez Bankasını iki dudağının arasına alan bir saray rejimi var -evet, gerçekten- ve Merkez Bankasının yetkilerini artırarak rejimi sağlamlaştırmaya çalışıyor. Yalnız bir şeyi unutuyor gerçekten. Bu rejimi devam ettirmeye fermanlarınız yetmez. Halk dışarda yaşadığını biliyor, insanlar “Kriz yok.” laflarına inanmıyor çünkü mutfağını biliyor, cüzdanını biliyor, gerisi lafügüzaf.

Şimdi, birkaç veri daha paylaşıp konuşmamı bitireceğim. Değerli milletvekilleri, ülkenin yüzde 70,4’ü borçlu durumda. Yani 58 milyon kişi şu anda Türkiye'de borçlu. Temmuz ayından bu yana elektriğe 3 defa yüzde 15 zam geldi yani daha önce aylık 100 lira elektrik faturası ödeyen biri şu anda 160 lira ödemek zorunda kalacak. Yine, ağustos ayından bugüne doğal gaza 2 defa yüzde 15’lik zam yapıldı. Geçen kış 300 lira olan doğal gaz faturaları 400 liraya çıkmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Teşekkürler.

Şimdi, çaya, ekmeğe, süte, giyime gelen yüzde 50 zamlardan sonra zamları takip etmek mümkün değil. Bu rakam çok dikkat çekici, şu anda aracı olan bir vatandaş, 60 litre akaryakıt aldığında 432 lira ödeyen bir yurttaş tam 208 lira vergi ödemiş oluyor. Peki, bu vergiler nereye gidiyor gerçekten? Cumhurbaşkanı 2019’un ilk dokuz ayında örtülü ödenekten nereye gittiği bilinmeyen tam 1,5 milyar lira harcadı ama nereye gittiği belli olan normal ödenekten 9 kat zırhlandırılmış 4 adet Mercedes aldığını biliyoruz. Sarayın günlük gideri şu anda 4,5 milyon liraya çıkmış durumda. Sarayın bir günlük harcaması 2.240 asgari ücretlinin, asgari ücretli vatandaşın maaşına denk geliyor. İşte, bu tabloda şimdi “Ekonomik kriz var.” diyenlere biz altı ay ile üç yıl arası ceza getirelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın isterseniz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Özür dilerim, bitiriyorum.

Yeni bir haber düştü. Bu ekonomik krizde, bu yoksullukta, bu açlıkta belli bir AKP klasiği yine -önce basına sızdırılmış- “Ekonomi kötü” diyenlere cezai yaptırım gelecekmiş. Madem öyle konuşmayı yasaklayın tümüyle. “AKP’yi övmeyen her konuşma yasaktır.” deyin. İnsanlar “Ekonomi çok iyi.” desin, pespembe bir tablo çizsin, “Hiçbir sorunumuz yok.” desin ve gerçekten hayal dünyasında yaşamaya devam edilebilir ama hayal dünyasında sadece iktidar partisi vekilleri ve yetkilileri yaşayabilir.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Teröristlere gel, teröristlere!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Toplumun ezici çoğunluğu acıları hissederek, ölerek, intihar ederek, çocuklarını okutamayarak, mutfağında bir tencere ısıtamayarak bu ekonomik krizi iliklerine kadar hissediyor. Lütfen siz de bu gidişata dur deyin.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde üç önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Sistemleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla

               Bülent Kuşoğlu                      Orhan Sümer   Emine Gülizar Emecan

                    Ankara                                Adana                          İstanbul

             Sevda Erdan Kılıç                    Burcu Köksal             Lale Karabıyık

                     İzmir                           Afyonkarahisar                       Bursa

MADDE 2- 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasında bulunan "banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına, kullanımına, takas ve mahsup işlemlerine” ifadesi “banka kartları ve kredi kartlarının çıkarılmasına ve kullanımına" şeklinde; 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan "üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma” ifadesi "üye işyerleri ile anlaşma yapma ve bilgi alışverişi” şeklinde; 5 inci maddesinin birinci fıkrasında bulunan "üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma kuruluşlarının,” ifadesi "üye işyerleri ile anlaşma yapma ve bilgi alışverişi faaliyetinde bulunan kuruluşların,” şeklinde; 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında bulunan "üye işyerleri ile anlaşma yapma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma kuruluşlarının” ifadesi "üye işyerleri ile anlaşma yapma ve bilgi alışverişi faaliyetinde bulunan kuruluşların” şeklinde; 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan "Kart çıkarma, bilgi alışverişi, takas ve mahsuplaşma” ifadesi "Kart çıkarma ve bilgi alışverişi” şeklinde; 29 uncu maddesinin başlığı "Bilgi alışverişi” şeklinde ve birinci fıkrasında bulunan "veya kartların kullanımından doğan borç ve alacakların takas ve mahsup işlemleri” ifadesi "faaliyetleri” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Afyonkarahisar Milletvekilimiz Sayın Burcu Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikli olarak ben de trafik kazasında yaşamını yitiren İYİ PARTİ Yozgat İl Başkanına Allah'tan rahmet, sevenlerine ve İYİ PARTİ camiasına sabırlar diliyorum.

Evet, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi; görevlerinden biri, milletin yararına yasa çıkarmak. Peki, bu Meclis geçtiğimiz yasama yılında ve bu yasama yılının başlangıcından bu yana milletin derdine derman olacak kaç tane önerge kabul etmiş, parmak çoğunluğuna sahip olan AKP kaç tane yasa çıkarabilmiş isterseniz bir bakalım. Cevap açık aslında; EYT dediğimiz emeklilikte yaşa takılanlar mesela. Yıllardır söylüyoruz bu Mecliste. Ben yaklaşık dört yıldır milletvekiliyim, kaç defa söylediğimi ben bile hatırlamıyorum Meclis kürsüsünden ama sonuçta Nuh diyorsunuz, peygamber demiyorsunuz; üstüne üstlük bu insanların hak ettiği emekliliği inkâr edip sanki erken emeklilik istiyorlarmış gibi bir algı yaratmaya kalkıyorsunuz; devletin “Gençsin.” deyip emekli etmediği, özel sektörün “Yaşlısın.” deyip iş vermediği bu insanları görmezden, duymazdan geliyorsunuz.

Polise, hemşireye, öğretmene, binlerce kamu görevlisine seçim dönemi vadettiğiniz 3600 ek göstergeyi bile 100 Günlük Eylem Planı’na aldığınız hâlde hâlâ sözünüzü tutmadınız, bu konuda kaç tane önerge verdiysek reddettiniz.

Üniversite mezunu işçiler statü değişikliği istiyorlar, üstelik bütçeye de herhangi bir külfet getirmiyor ama zahmet edip bu konuya bile eğilmiyorsunuz.

Ataması yapılmayan öğretmenler ülkenin dört bir yanından haykırıyor ama siz görmüyor, duymuyorsunuz. Ataması yapılmayan engelli öğretmenlere verdiğiniz atama sözünü de hâlâ tutmadınız.

“Taşerona kadro” dediniz ama yarım yamalak bir düzenlemeyle, üstelik Meclise getirmeden ve o taşeronların birçok hakkını da budayarak kadro verdiniz. Gel gör ki 500 binin üzerinde taşeron -ki bunların içine kamuda esas işi yapan taşeronlar da dâhil- kadro dışı kaldı. Sözde kadro verdiğiniz taşeronlar da maalesef toplu iş sözleşmesinden ve birçok haklardan mahrum kaldılar.

“Çiftçiye mazotun yarısı bizden.” dediniz seçim dönemi, vallahi, bakıyorum, 2002-2019 yılları arasında yani iktidarınız döneminde mazot fiyatı tam 6 kat artış göstermiş. Çiftçiyi bankalara, tarım krediye mahkûm ettiniz. Üretim maliyeti artan, buna karşılık ürünü para etmeyen ve aldığı yüksek faizli kredileri ödeyemeyen çiftçi icralık oldu sizin iktidarınızda.

Daha geçtiğimiz hafta, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Evciler ilçesinde yüksek faizli kredileri ödeyemediği için, borçlarını ödeyemeyen bir çiftçi ağabeyimiz canına kıydı. Sizin, çiftçinin sorunlarını görmeniz için, Allah aşkına, daha kaç tane çiftçinin canından olması gerekiyor? (CHP sıralarından alkışlar)

Sizin döneminizde işsizlik cumhuriyet tarihinin rekoruna ulaştı; yüzde 13,9. Temmuz 2019’da açıklanan resmî rakamlara göre 4 milyon 596 bin kişi işsiz, tüm zamanların en yüksek rakamı. Farkında mısınız? Ben milletvekiliyim, her gün çalıyor telefonum, arayanların yüzde 70’i iş istiyor sizin yüzünüzden.

Peki, işsizliğe çözüm için ne yapıyorsunuz? İşsizliğe çözüm işi sizin için il, ilçe başkanlıklarınızın ya da milletvekillerinizin bulunacak torpille adam yerleştirmesi. TYP’nin adını bile torpille yerleştirme programı ettiniz.

KHK’yle işinden edilmiş, takipsizlik veya beraat kararı almış ya da hiçbir soruşturma geçirmemiş, işine dönemeyen binlerce mağdurun sıkıntısını çözmek yerine siz FETÖ’cüleri korumaya devam ediyorsunuz.

Engelli olup da KPSS’ye giren binlerce yurttaşımıza bu yıl verdiğiniz atama sözünü de unuttunuz. Daha önceki haftalarda bu insanlar seslerini duyurmak için bakanlığın önünde eylem yaptılar.

15 milyonun üzerinde ücretli çalışan her ay maaşları ellerine geçmeden vergi kesintisiyle vergilerini öderken “Hiç olmazsa asgari ücretlinin maaşındaki vergi yükünü kaldıralım, onlardan vergi almayın.” dedik ama kabul etmediniz. “BAĞ-KUR primini ödeyemeyen, vergi yükü altında ezilen, borcunu ödeyemediği için kırmızı kart yemiş, kırmızı kalem yemiş esnafa el uzatalım.” dedikçe, gece yarısı önergeleriyle yandaşlarınızın ve milletin anasına küfreden müteahhitlerin vergi borçlarını sildiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Başkanım, toparlayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayın.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Öğrenim kredisi borcunu ödeyemeyen 5 milyon üniversite mezunu gencimizin borcunu tahsil için e-haciz koyarken iktidarınızın arka bahçesi olan vakıf ve derneklere bütçeden 2 milyar 471 milyon transfer edeceksiniz; el insaf ya!

SGK verilerine göre, aylık geliri 852 liranın altına düştüğü için sosyal güvenlik primi desteği alan kişi sayısı 8 milyon 628 bine dayanmış. 852 lirayla, 852 liranın altındaki bir parayla insan nasıl geçinir; doğal gazını, elektriğini, suyunu, yakıtını, mutfak masrafını, onu bırakın, çocuğunun harçlığını nasıl verir, hiç düşündünüz mü?

Yoksul sayımız 16 milyon 888 bine çıkmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Toparlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – İcra dosyalarından 21 milyon 283 bin derdest dosya yani her 4 kişiden 1’i neredeyse icralık olmuşken siz, yandaşlarınızın gelirden aldığı payı artırmakla meşgulsünüz.

Yani sözün özü, söyleyecek çok şey var, vatandaşın çözüm beklediği çok sorun var ama anlaşılan o ki siz yine üç maymunu oynamaya devam edeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için ifade etmek istiyorum.

AK PARTİ hükûmetleri çiftçinin, esnafın, köylünün, dar gelirlinin, mağdurların iktidarıdır, sessiz yığınların gür sesidir. Bu bağlamda, bugüne kadar…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Onun için mi çiftçiler, ÇKS istemine kayıtlı olan çiftçiler 2 bin 400…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - … çiftçilerimize tarımda, sulu tarımı hayata geçirmek suretiyle…

BAŞKAN – Sayın Köksal…

Siz devam edin Sayın Özkan.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – ÇKS ne demek, bir söyle.

BURCU KÖKSAL (Ayfonkarahisar) – Çiftçi Kayıt Sistemi.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ne demek?

BAŞKAN – Sayın Köksal, bir saniye…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Senden daha iyi biliyorum.

BAŞKAN - Sayın Köksal, rica ediyorum.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ne demek, söyle bakalım.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Senden daha iyi biliyorum, anladın mı?

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen köylere gitmezsin, sen çiftçiyi dinlemezsin.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ben senden daha çok köye gidiyorum, senden daha çok dinliyorum.

BAŞKAN - Sayın Özel…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ben ÇKS’ye kayıtlı bir çiftçiyim. Sen benim hangi derdimi biliyorsun? Ben ÇKS’ye kayıtlı çiftçiyim şu anda biliyor musun? Allah’ım ya!

BAŞKAN – Sayın Köksal, bakın, kürsüde konuştunuz ama artık bir de Sayın Grup Başkan Vekiline söz verdik.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sataşıyorlar.

BAŞKAN - Arkadaşlar, sizlerden de rica ediyorum.

Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçmesi açısından…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

Lütfen değerli arkadaşlar, sizlerden rica ediyorum. Bakın, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Başkanım “üç maymun” dile laf atıyor. İyi de maymunluk yapmasına gerek yok ya!

BAŞKAN - Rica ediyorum, sakin olun. Gecenin bu saatinde bir müzakere yürütüyoruz.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, tekrar söze başlamam gerektiğine inanıyorum.

AK PARTİ hükûmetleri çiftçinin, köylünün, esnafın, dar gelirlinin, mağdurların ve mazlumların iktidarıdır. Sessiz yığınların gür sesi olarak ve mazlumların gür sesi olarak Sayın Cumhurbaşkanımız, elbette milletimizden aldığı yetkiyle bugüne kadar hizmet etti ve bundan sonra da hizmet etmeye devam edeceğiz.

Bakınız, çok şey konuşuldu, ancak evet, sulu tarımla, basınçlı sulama sistemleriyle, tarım teknolojileriyle çiftçilerimizi destekledik. 8.700 olan traktör sayısı 87 binin, 90 binin üzerine çıkmış vaziyette. Geçmişte kuru tarım yaparak buğday, arpa üreten çiftçimiz, bugün, ejder meyveleriyle katma değeri yüksek olan ürünler üretiyor.

Sadece bunlar değil. Bakınız... (CHP sıralarından gürültüler)

AYHAN EREL (Aksaray) – Biz kara sabanla tarım yaparken dışarıdan hiçbir şey almıyorduk.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sarayda yiyorsunuz ejder meyvesini.

BAŞKAN – Sayın Özkan, toparlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hepsini topladığınız zaman, ortada bir gerçek var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hangi çiftçi ejder meyvesi yiyor?

MURAT EMİR (Ankara) – Suçüstü yakalandı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir saniye.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hangi çiftçi ejder meyvesi yiyor? Alay mı ediyorsun sen Meclisle? 2018’deki hububat tarım desteğini daha ödemediniz.

BAŞKAN - Sayın Köksal, rica ediyorum… Rica ediyorum değerli arkadaşlar.

Yani herkes konuşacak, konuşma özgürlüğünü tanıyalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Grup Başkan Vekilinden kendi grubuna sahip çıkmasını istirham ediyorum.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çiftçiler ejder meyvesi yiyormuş! Hiçbir yerde görmedim!

BAŞKAN - Bir saniye…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu durum, Meclisin mehabetine yakışır bir tavır değildir. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Bir saniye…

Değerli arkadaşlar… Sayın Köksal… Değerli arkadaşlar…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha, eğer benden cevap bekleyerek sataşmada bulunmak istiyorlarsa ben sataşmayacağım.

BAŞKAN – Tamamlayın ama siz de Sayın Özkan. Sayın Özkan, lütfen…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, ben aslında, sadece hatibin şu ifadesine cevap vermek için söz aldım: FETÖ’cüleri koruduğumuzu iddia etti.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet, evet.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, lütfen, sözümüzü dinlemeleri için Meclisi, Genel Kurulu mehabete davet etmenizi sizden istirham ediyorum.

BAŞKAN – Ben bütün herkesi davet ediyorum değerli arkadaşlar. Bütün grupları davet ediyorum ama hiçbir grup da buna uymuyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sizleri tenzih ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yani rica ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şu anda Türkiye’ye düşmanlık besleyenlerin…

Ya, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bir konuşmayı tamamlayamayacak mı bir arkadaşımız?

MURAT EMİR (Ankara) – Ama “Ejder meyvesi” dedi.

BAŞKAN – Şimdi, değerli arkadaşlar, rica ediyorum… Böyle bir müzakere yöntemi yok değerli arkadaşlar, böyle bir müzakere yöntemi yok. Konuşmak isteyen herkese söz veriyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ya Başkanım, sizden özür dileriz ama nasıl bir meyve, hiç görmedim ki hayatımda?

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, diyoruz ki: Geçmişte çiftçilerimiz sulanamayan arazilerinde kuru tarım yaparken hükûmetlerimiz döneminde basınçlı sulama sistemleriyle sulu tarıma, katma değerli ürünler üretme imkânına kavuştu. Geçmişte arpa, buğday üreten çiftçimiz bugün yüksek katma değerli ürünlere çevirdi ve bu sayede, elbette tarımsal üretimde 4 kata yakın, 20 milyar doların üzerine çıktık.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ve çiftçinin, köylünün, esnafın iktidarıdır.

Bakınız, biraz önce hatibin kürsüden grubumuza sataşmasına cevap vermek için söz aldım. Sayın Cumhurbaşkanımıza, ülkemizin millî emanetine sahip çıktığı için FETÖ’sü, PKK’sı, DEAŞ’ı, DHKP-C’si, PYD’si, YPG’si ve ne kadar Türkiye düşmanı varsa hedef aldı ve saldırıyor.

2012’de 7 Şubat MİT kriziyle Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan FETÖ’cü terör örgütüdür. Grubumuzu ve partimizi, liderimizi hedef aldı. Yine Gezi kalkışmasıyla Hükûmetimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan, kısa bir söz aldınız ama lütfen toparlayın; kanun devam ediyor.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürsüden söz alabilirdim üç dakika, yerimden söz alıp tamamlayacağım.

…Ve AK PARTİ iktidarını, Cumhurbaşkanımızı FETÖ terör örgütü doğrudan hedef almıştır ve bu saldırılarını da ne kadar Türkiye düşmanı varsa Gazi Mustafa Kemal’in ifadesiyle “dâhilî ve haricî bedhahlar”la yapmıştır. Gezi kalkışması, 7 Şubat MİT krizi, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü, çukur terörüyle saldırılar, ekonomik saldırılar, FETÖ destekli ve FETÖ’nün doğrudan içerisinde olduğu saldırılar, Hükûmetimize ve liderimize olan saldırılardır. Onun için kimse AK PARTİ’ye bu saldırıyı, bu ithamı gerçekleştiremez.

FETÖ’nün bir numaralı düşmanı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız terör örgütü elebaşının sadece bedduasına mazhar olmuştur ama onun şefaatine mazhar olanları da yine milletimizin takdirine havale ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Eski dostlar düşman olmaz ya!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Onu ziyaret edenler burada, “Gel de bu hasret bitsin.” diyenler burada.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, yine karşılıklı olmamak kaydıyla lütfen toparlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya, tribünlere oynamaya kalkmayalım!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz ne biçim konuşuyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Köksal…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Senin cemaatin adını…

BAŞKAN – Sayın Özkan… Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen bu şekilde konuşamazsın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cemaatin adını…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.06

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Değerli milletvekilleri, 2’nci maddedeki önergeler üzerindeki işlemlerde kalmıştık.

Şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde bulunan “yer alan” ibarelerinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mahmut Toğrul                      Ali Kenanoğlu   Mehmet Ruştu Tiryaki

                  Gaziantep                             İstanbul                          Batman

                 Garo Paylan                        Rıdvan Turan                Zeynel Özen

                  Diyarbakır                             Mersin                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Ali Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu kanun teklifiyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun yetkilerinin bir kısmının Merkez Bankasına devredilmesi öngörülüyor, kanun teklifi bununla ilgili. Benden önce partimiz adına konuşan arkadaşlarımız bu kanun teklifindeki teknik boyutlara ilişkin partimizin görüşlerini aktardılar. Aslında, bu madde de teknik bir düzenlemeyi içeren bir madde. Tabii, bu kanun teklifi ve bu maddeler insanların yaşamına ne kadar etki ediyor, ne kadar fayda sağlıyor, burasına bakmak gerekiyor.

Bugün birkaç kez dile getirildi. Bugün Fatih ilçesinde intihar eden 4 kardeşin yaşları 48, 54, 60 ve 56. Yani bunlar belli bir yaş olgunluğuna erişmiş ve kardeşlerden tek çalışan da müzik öğretmeni Oya öğretmen. Onun maaşına da haciz konuluyor ve ondan sonra da artık kendilerince yaşamla mücadele etme imkânı bulamıyorlar ve böyle bir siyanürle intihar yöntemini belirliyorlar. Tabii, bu, hepimizin düşünmesi, hepimizin sorumluluk edinmesi gereken, sorumluluk duyması gereken bir konudur. Yapacağımız kanunların, çıkaracağımız maddelerin de insanların yaşamlarını olumlu şekilde etkileyecek kanunlar olmasına dikkat etmemiz gerekiyor ve bunu önemsememiz gerekiyor.

Şimdi, burada birkaç saat öncesinde bir tartışma yaşamıştık bu Alevi köylerine hizmet götürülmesi meselesiyle ilgili. Tabii, Kars Sarıkamış Aşağısallıpınar köyüyle ilgili yaşanan tartışmayı ben tekrar etmek istemiyorum ancak bunun sadece bu köye ait bir uygulama olmadığının bilinmesini istiyorum. Yıllarımız, Alevi kurumlarında bu konuları takip etmekle, araştırmakla geçti; bu konudaki şikâyetleri dinlemek ve raporlamakla geçti. Bu bir yöntem olarak kullanılıyor. Sivas’la ilgili şöyle bir şey anlatılır, çok meşhurdur bu. Sivas’a giden bir gazeteci bir Alevi köyüne gitmek istediğini söylüyor ve oradaki vatandaş da diyor ki: “Şu asfalt yoldan git, sağa sola dön, oralar hep Alevi köyüdür. Asfaltın bittiği noktadan itibaren başlayan toprak yollu köylerin hepsi de Alevi köyüdür.” Aslında bu sadece Sivas’ta olan bir durum değil; Ordu’da, Maraş’ta, Tokat’ta, Çanakkale’de, Bingöl’de…

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Maraş’ta öyle bir şey yok.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Var, var, Maraş’ta da var.

Bingöl’de, birçok yerde yaşanan bir durum.

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Maraş’ta yok öyle bir şey.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, böyle Aşağısallıpınar köyü için denildiği gibi muhtarın annesi vasiyet etmiş, kaymakamlık da bunu görev bilmiş ve annesinin vasiyeti üzerine gitmiş, hemen köye cami inşaatını başlatmışlar. Köylüler demiş ki: “Kardeşim, biz Aleviyiz, bizim ibadethanemiz cemevidir, bizim cemevine ihtiyacımız var.” İtirazlar yükselince de bir haftada inşaat bitirilmek üzere arkadaşlar, bir haftada. Şimdi, şunu söylüyoruz. Burada daha önce konuşmacı hatiplerin dile getirdiğini biliyorum -tutanaklarda vardır- birçok Sünni köyünde caminin olmadığından ya da tamire, bakıma ihtiyaç olduğundan, hatta cami hocasının olmadığından yakınıldı ve şikâyet edildi. Şimdi, oralara hizmet götürülmesi gerekirken yani ihtiyaç duyan, bu konuda ihtiyacı olan köylere hizmet götürülmesi gerekirken, bir muhtarın annesi vasiyet etti diye, devletimiz de bu vasiyeti yerine getirsin diye, koşa koşa Alevi köyüne cami yapılıyor. Tabii, bunun biz ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz, bunun karşılığını da biliyoruz. Oysa, Alevi kültür dernekleri parti grubumuzu ziyaret etti, sizleri de ziyaret etti, basından biliyorum; ziyaret etmedikleri partileri de edecekler, onların ve Alevi kurumlarının bir talebi var cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesiyle ilgili, birçok annenin de bu yönde vasiyeti var örneğin. Hükûmetimiz bu vasiyetleri duymuyor mu, görmüyor mu? Bununla ilgili, bırakın vasiyeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var. Kararı uygulasanız cemevleri ibadethane olarak kabul edilecek ama siz, bırakın annelerin bu yöndeki vasiyetini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını dahi uygulamıyorsunuz.

Şimdi arkadaşlar, diğer taraftan, dört gün önce İzmir’de bir vaka oldu, yine bir Alevi evinin kapısı işaretlendi ve “Alevilere ölüm” yazıldı. Şimdi biz bunu IŞİD’le sınır komşusuyken çok yaşadık, çok yaşadık. Bütün o dönemin haberlerine bakın, birçok Alevi köyünde, mahallesinde, büyük şehirlerde Alevilerin yaşadığı yerlerde bu tür işaretlemeler vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Sonra, uzun süre bu yönde haber çıkmıyordu, ne hikmetse dört gün öncesinde yine başladı. IŞİD’ler yeniden bize komşu mu oldular, nedir bu durum, biz bunu anlamaya çalışıyoruz. Ve bütün bu ev işaretlemeleriyle ilgili olarak bugüne kadar kamuoyuna ve Alevi toplumuna herhangi bir açıklama yapılmadı. Yapılan tek açıklama da “Çocuklar yapmıştır.” yönündeydi. Ancak bu insanların duydukları kaygılar ve korkular var, bunun giderilmesi için bu işin sorumlularının ortaya çıkarılması gerekiyor ki o Aleviler de, biz Aleviler de bilelim ki “Ya, bu hakikaten riskli bir durum değilmiş, iki çocuğun işiymiş.” Bunlar yapılması gereken ve ortak yaşamın oluşturulmasında olması gereken konulardır. Biz bunların takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                  Ayhan Erel                          Bedri Yaşar        İmam Hüseyin Filiz

                    Aksaray                               Samsun                       Gaziantep

                Hasan Subaşı                    Hayrettin Nuhoğlu           Feridun Bahşi

                    Antalya                              İstanbul                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekilimiz Sayın Hayrettin Nuhoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Nuhoğlu.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerine konuşacağım. Selamlarımı sunarak sözlerime başlıyorum.

Bu madde, banka ve kredi kartlarının çıkarılması ve kullanılmasıyla ilgilidir. Oradaki düzenlemenin uygun olduğunu ifade ediyorum ve güncel iki konuya değinmek istiyorum.

Birincisi: Artık herkesi bıktırdı ama yeniden gündeme taşınan ve üç gündür konuşulan FETÖ konusudur.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda en büyük FETÖ’cüler kendilerini kurtarmak için sürekli başkalarını suçladılar. Bu kürsüden ben dâhil çok sayıda milletvekili bu örgütün ele başlarının AKP’de olduğunu defalarca ifade ettik, önergeler verdik, hepsi de reddedildi. Niçin reddedildi? Çünkü ucu kendilerine dayanacaktı. Ben, burada hiç kimsenin adını zikretmeyeceğim, bir defa zikrettim, iki birleşime katılmama cezası aldım.

Şimdi, bir daha söylüyorum: AKP’nin çok sayıda üst düzey yöneticisi, eski ve yeni bakanlar, milletvekilleri, Meclis başkanları, belediye başkanları, üst düzey bürokratlar, diyanetten emniyete, üniversitelerden basına, büyükelçilere kadar her yerde FETÖ’cü yer almakta ve birilerini FETÖ’cü diye suçlayarak görevlerine devam etmektedirler. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Onun dizinin dibinde büyüdüklerini, onun kitaplarını okuyarak, vaazlarını dinleyerek yetiştiklerini övünerek söyleyenleri bütün Türk milleti bilmektedir.

Sizlere bunlara ait sözlerden 4 tane örnek seçtim: “Muhterem Fetullah Gülen Hoca Efendi’ye gönüller dolusu selamlar, saygılar gönderiyorum.” “Değerli bir insandır, bilge bir insandır, bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor, her şeyi de açık.” “70’li yıllardan beri kendilerini dinleyip, yazdıklarını okuyarak yetişmiş insanlarız biz.” “Bunların çok büyük bir kısmı zaten AK PARTİ’li, bizim teşkilatlarımızda görev alan insanlar.”

Pensilvanya’yı ziyaret edip hatıra fotoğrafı çektirenler arasında birçoğu zaten var. Hatırlatmak için söylüyorum, şu anda bu çatı altında olan, 31 Mart mahallî seçimleri akşamından itibaren YSK’de sıkça görülen ve İstanbul seçimlerini iptal ettirene kadar çok konuşan 2 kişi başta olmak üzere birçoğu bu resimlerde var. Bugün bu örgütle etkin mücadele eden Cumhurbaşkanı “Her şeye rağmen bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabb’imize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabb’im de milletim de bizi affetsin.” demesine rağmen bu şahısların hiçbirisi pişmanlık bildirmemiş, af dilememiştir.

Türkiye AKP’den kurtulmadıkça FETÖ’den de diğer benzeri unsurlardan da kurtulamaz. Türk milleti, 31 Martta ve 23 Haziranda yaptığı tercihle, AKP’den tümüyle kurtulmayı ilk seçimde başaracağını göstermiştir.

Değineceğim ikinci konu ABD’ye yapılması planlanan ziyaretle ilgilidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21’inci yüzyıl yakın zamanların en kötü liderlerine sahne olmaktadır. Birçok ülkede, başta ABD olmak üzere, çok kalitesiz ve ham liderler vardır. Milletlerarası ilişkilerde daha önce örnekleri pek görülmemiş olaylar yaşanmaktadır. Ülkelerin millî egemenlik hakları dikkate alınmamakta ve tahrip edilmektedir. Milletler arası hukuk yok sayılmakta, dünya barışı ve istikrar hızla bozulmaktadır. Siyasi, ekonomik ve askerî birçok ittifak grupları oluşmuş ve bunların arasında bazen de ittifaklar içinde şiddetli geçimsizlikler yaşanmaktadır. Kendi iç sorunlarını veya ekonomik sıkıntılarını gidermek veya ertelemek amacıyla dünyanın birçok bölgesinde kargaşa çıkartarak haritalar değiştirilmek istenmektedir. Türkiye olarak bulunduğumuz coğrafya öteden beri bazen gizli, bazen açık menfaat çatışmalarının en yoğun olduğu bölgelerin başında gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Nuhoğlu.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Böylesine sıcak ve kaosa uygun bir ortamda ABD Başkanından gelen mektup hem saldırgan hem de çok çirkin olup küstahça bir üslupla yazılmıştır. Bu mektupla, ABD’ye yapılması planlanan ziyareti gerektirecek siyasi şartlar ve diplomatik ciddiyet kuralları ortadan kalkmıştır. Petrol ve su için, ileri karakolu olan İsrail’in menfaatleri için her şeyi göze alan, bu uğurda terör örgütlerini kuran, destekleyen, büyüten, onlarla beraber olan ve işi bitenleri çöpe atan, her çirkinliği yapabileceğini gizlemeyen bir lider bozuntusuyla ne konuşulacaktır? Aynı ittifak içinde her türlü fedakârlığı her zaman yapmış olan bir ülke olmamıza rağmen, her türlü çirkinliği yapan bir kişiyle görüşmeye gitmek ülkemize ciddi itibar kaybettirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, toparlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Kendi ülkesinde bile yuhalanan, sık sık protesto edilen ve azil işlemi yürütülen bir şahsa itibar kazandırmak gibi bir davranışı olumlu karşılayamayız. Mektup yetmemiş gibi, yüz yıl önce Ermenilerden daha çok Türk’ün öldürüldüğü kendi tarihçilerince belirlenen bir gerçek olmasına rağmen alınan soykırım kararının hiçbir makul gerekçesi olamaz, kabul edilmesi mümkün görülemez. ABD Başkanının özür dilemesi bile ziyaretin gerçekleşmesine yetmeyecektir. Bu ülkenin kurumları, başta Temsilciler Meclisi olmak üzere, yaptıkları vahim hatadan dönmek zorundadırlar. Bir müttefik ülkeyle uğraşmak kendilerini küçülten, aşağılık bir davranış olduğu kadar NATO’ya da ciddi zarar verecektir. Bu durum kapsamında, ABD ziyaretinde bulunulmasını uygun görmüyor, iptal edildiğinin açıklanmasını bekliyoruz. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

82.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve hiçbir ithamı kabul etmediklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kürsüden hatip grubumuza dönük bir ithamda bulunmuştur. Sayın Grup Başkan Vekilinin ifadesiyle ilgili bir önceki verdiğim cevabı tekrar ediyorum: Hiçbir ithamı kabul etmediğimizi ifade ediyor, reddediyorum. FETÖ’nün her türlü saldırısına muhatap olmuş partimiz ve grubumuz asla hiçbir şekilde terör örgütüyle, FETÖ veya başka örgütle ilişkilendirilemez.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ile 74 Milletvekilinin Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2272) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 117) (Devam)

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde üç önerge bulunmaktadır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

               Bülent Kuşoğlu                     Lale Karabıyık              Orhan Sümer

                    Ankara                                Bursa                             Adana

          Emine Gülizar Emecan              Sevda Erdan Kılıç              Murat Emir

                    İstanbul                                İzmir                            Ankara

Madde 3- 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde bulunan “Uzmanlarını” ifadesi "Uzmanları ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Denetçileri ve Uzmanlarını” şeklinde değiştirilmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekilimiz Sayın Murat Emir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Emir.

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Meclisimizin gündemine parti grubumuzun çok önemsediği ve bizce tüm Meclisimizin, her bir milletvekilinin tek tek son derece önemsemesi gereken bir konuyu gündeme getireceğim.

Değerli arkadaşlar, 15 Temmuz darbe girişimine karşı, başta yüce Meclisimiz, bütün parti grupları, Hükûmetimiz, bütün milletimiz dimdik ayakta durdu ve o darbe girişimini başarıyla püskürttük. O günkü psikolojik ortamda bir yardım kampanyası başlatıldı. 251 şehit ve binin üzerindeki gazi için, şehit yakınları ve gaziler için bir yardım kampanyası başlatıldı ve o dayanışma duygusu içerisinde milletimiz büyük bir özveriyle orada büyük paralar biriktirdi. Sorduk o zaman Sayın Bakana “Ne kadar para birikti?” dedik. 309 milyon lira biriktiğini söylediler, 15 Temmuzdan kısa bir süre sonra. “Ne yapacaksınız?” dedik, “Bir vakıf kuracağız, bu kaynakları şehit yakınlarına ve gazilere aktaracağız.” dediler. Çok güzel, buraya kadar güzel ama hiçbir şey yapılmadı. Biz soruyoruz, cevap gelmiyor. Israrla sorduk, en nihayetinde, bakın, bir buçuk yıl sonra yani 24 Aralık 2017’de 696 sayılı Kararname’yle dediler ki: “Bir vakıf kuruyoruz.” Peki, güzel, geç oldu ama sorun yok. Peki, bu vakıf kuruldu mu? Hayır. Elinizi ne tuttu, bilmiyoruz ve ondan bir buçuk yıl sonra yani 13 Temmuz 2019’da Resmî Gazete’de… Anladık ki o vakfı gitmişler, tescil ettirmişler yani üç yıl beklemişler arkadaşlar, üç yıl. Üç yıl niye beklediniz? Bu 309 milyon lira biriktiyse bir yerde, faize yatırıldıysa, bono alındıysa yarım katrilyonluk bir değer, niye bekletirsiniz? Cevabı yok. Peki, bu vakıf ne iş yapar? Bilmiyoruz. Bu vakıf nerede? Bilmiyoruz. Bu vakfın içinde ne var? Bilmiyoruz. Soruyoruz ama hiçbir cevap alamıyoruz.

Bakın, bu vakfı biz merak ettik, dedik ki: Bu Resmî Gazete’de yönetim kurulu var mı? Yok. Bu vakfı kim yönetiyor? Kim adına işlem görüyor? Bu vakfın denetleme kurulu kim? Bu vakıf ne yapar? Hiçbiri yok. Bu hepimizi ilgilendiren bir durum arkadaşlar. Burada ağır bir ihmal, ağır bir yolsuzluk kokusu geliyor. Herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum. Peki, bir arayalım bakalım, bu vakıf kime yardımcı olmuş şimdiye kadar, hangi şehit yakınına, hangi gaziye bir yardımda bulunmuş, bir bakalım. Aradık, telefonu yok. Vakfılar Genel Müdürlüğünün internet sitesine girdik, bakın burada telefonu yok, bütün vakıfların var, o vakfın telefonu yok. Peki, bu vakfın bir “web” sitesi olmalı değil mi? Vatandaşlar bu vakfa ulaşabilmeliler, “web” sitesi de yok ama burada bir adres var: Kale Mahallesi, Işıklar Caddesi, No:6, Altındağ Ankara. Gidin bakın, orada 1 tane optik, 2 tane de başka kuruluş var, vakıf orada yok. Bu hayalet bir vakıf. Bu vakıf nerede? Bu vakıf nerede, 309 milyon lira nerede? Bu sorunun cevabını istiyoruz.

Şimdi -burada ne konuşulursa- ben açıktan söylüyorum AKP Grubuna ve Sayın Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’a, biz bunun için cevap istiyoruz. Gelin buraya bu vakfın nerede olduğunu, bu vakfın ne iş yaptığını, 309 milyon liranın -bugünkü değeriyle yarım katrilyon paranın- nerede olduğunu burada açıklayın. Öyle lafı oradan buradan, 15 Temmuz güzellemelerini öyle “Biz şehitlerimizin, gazilerimizin her zaman yanındayız.” falan laflarını istemiyoruz. Gelin burada, o yarım katrilyon nerede bunu söyleyin, bu vakıf nerede söyleyin. Bir devlet kurumunun, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yanlış bir adreste hayalet bir vakıf kurması sizi rencide etmiyor mu? Olacak şey midir? Bu, devlet ciddiyetiyle uyuşabilecek bir şey midir? Biz bunlara cevap istiyoruz cevap gelmiyor; anlaşıldı ki burada bir sıkıntı var. Bizim bir yanlışımız varsa, bu konuyu abartıyorsak, bu paralar bir yerde gerçekten şehit yakınlarına ve gazilerine harcandıysa biz bunu öğrenmekten mutluluk duyarız ama bu olmadıysa, o tüyü bitmemiş yetimin hakkı, o şehit yakınının hakkı, o gazinin hakkı hepimizin peşinde olması gereken bir haktır ve şunun bilinmesini istiyorum:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Emir.

MURAT EMİR (Devamla) - Öyle kulağının arkasına yatarak, duymazdan gelerek, gülümseyerek, sessiz kalarak bu soruyu geçiştiremezsiniz. Bilin ki 15 Temmuz Şehit Yakınları ve Gaziler Vakfı adına biriken o yarım katrilyonluk paranın her zaman peşinde olacağız, iki elimiz yakanızdadır. Sonunda geleceksiniz burada açıklayacaksınız. Aslında yapılması gereken, siz böyle sessiz kalırsanız cumhuriyet başsavcılığının harekete geçmesi ve bu konudaki gerekli soruşturmayı yapmasıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Zehir zıkkım olsun!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 3’üncü maddesinde yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Ayhan Erel                          Bedri Yaşar        İmam Hüseyin Filiz

                    Aksaray                               Samsun                       Gaziantep

                Feridun Bahşi                       Hasan Subaşı             Ayhan Altıntaş

                    Antalya                               Antalya                          Ankara

             Tuba Vural Çokal

                    Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, biraz sessizlik istiyorum. Biraz sessiz olalım, hatiplerimizin insicamını bozmayalım; bir iki arkadaşımız kaldı, onları dinleyeceğiz.

Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekilimiz Sayın Tuba Vural Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Elim bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Yozgat İl Başkanı Seyfi Bayrak ve İl Başkan Yardımcısı Ahmet Şükrü Karabacak’a Allah’tan rahmet ve kederli ailelerine başsağlığı diliyorum.

İktidar partisi tarafından hazırlanan bir kanun teklifi için daha toplandık. Malum, muhalefet partilerinin kanun tekliflerinin görmezden gelindiği, araştırma önergeleri iktidar ve ittifak ortağı tarafından içeriğine bakılmadan reddedildiği, soru önergelerimize cevap verme gereği bile görülmediği için genellikle sizin hazırladığınız kanun tekliflerini konuşmak zorunda kalıyoruz. Ama biz yine de devletimizin ve milletimizin menfaatleri için kim hazırlarsa hazırlasın elimizden gelen katkıyı sağlamaya çalışıyoruz. Hataları dilimizin döndüğü kadar anlatıyoruz, uyarılarda bulunuyoruz “Böyle yaparsak daha iyi olur.” diyoruz. Tabii, siz bunları bazen duyuyor, bazen de duymuyorsunuz. Malum, her zaman kulağınız bizde olmuyor. İktidar partisinin pek kıymetli milletvekillerinin kendi hazırladıkları kanun teklifleriyle ilgili yapılan konuşmalardan çok daha önemli gündemleri oluyor. Siz dinleseniz de dinlemeseniz de biz milletimize verdiğimiz söz gereğince doğruları anlatmaya devam edeceğiz.

Sevgili milletvekilleri, son dönemde görüştüğümüz kanun tekliflerinin neredeyse tamamı “Yetki kimde olacak?” ya da “Ne kadar ceza vereceğiz?” sorularına odaklanıyor. Bu kanun teklifi de yetkinin kimde olacağını merkezine alarak hazırlanmış bir teklif. Vatandaşları rahatlatacak, kredi kartı kullanımlarını azaltacak, vatandaşların elini bankalara karşı rahatlatacak düzenlemelerden uzak kalmış bir teklif.

Karşılıksız çek ekonomimizin, özellikle de esnafın en büyük sorunu. Bankalar Birliği verilerine göre 2017 yılında 333 bin, 2018 yılında 332 bin ve bu yıl yani 2019 yılının ilk on ayında 457 bin karşılıksız çek kesilmiş. Karşılıksız çeklerin değeri ise 52,5 milyar lira. Bu rakam, bu para esnafımızın, iş adamımızın alması gerekirken almadığı miktar. Evet, son üç yıl içinde mal ve hizmet alımı karşılığı verilen 52,5 milyar lira değerinde çek karşılıksız çıkmış.

Kredi kartları ise hayatımızın tam göbeğinde. Aramızda ticaretle uğraşanlar bilir, “Esnafı eline geçmeyen parayı harcamak iflas ettirir.” derler. Kredi kartı kullanan vatandaşlarımızın bir bölümü de maalesef kazanmadığı, eline hiçbir zaman geçmeyecek ya da eline geçme ihtimali çok zayıf olan parayı harcamaktadır. Düşünün, bankalar asgari ücretle çalışan bir kişiye maaşının kat kat fazlası limite sahip kredi kartları veriyor. İçinde bulunduğumuz ekonomik durum nedeniyle bunalan, her gün yenisi gelen zamlarla geçinemez hâle gelen vatandaşlarımız çareyi kredi kartını kullanmakta buluyor. Ödeme zamanı geldiğinde ise ya asgari ödemeyi yapıyor ya da bir kredi kartının borcunu ödemek için bir başka kartı kullanarak ay sonunu getirmeye çalışıyor. Ülkemizde şu an kullanımda olan kredi kartı sayısı geçtiğimiz yıla oranla yüzde 4 artarak yaklaşık 68 milyon oldu. Kullanım arttıkça borçlanma da artıyor. Kredi kartı borcu ödeyemediği için yasal takibe düşen kişi sayısı her geçen ay artıyor, son rakam 528 bin kişi. Değerli arkadaşlar, kazancından çok daha fazlasını harcayarak borçlandıran bu sistem ekonomiyi tehdit ediyor.

Şimdi de dijital para gündemde, evet, çağın gereklerini her alanda olduğu gibi yerine getirelim ama bunları yaparken tıpkı kredi kartında ve çekte olduğu gibi ekonomik hayatımızı güçlendirmek yerine, zarara uğratmayalım.

Avrupa Birliğinin üniversitelerinde çalıştırdığı ve dünya ülkelerinin raporlatarak araştırdığı konuyu, sadece Parlamentoda tartışıp, el kaldırıp indirmekten daha fazlasını yapmalıyız. Eskiden Parlamento isterdi, teknokrat çalışırdı, Parlamento onaylar ve karar verirdi. Şimdi, KHK istiyor, teknokrat çalışıyor, Parlamento ise demokratikmiş gibi gösterilmek için dekoratif toplanıyor. İktidar isterse oluyor, istemezse olmuyor deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde bulunan “şeklinde” ibaresinin “ibaresi ile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Mahmut Toğrul                 Mehmet Ruştu Tiryaki          Zeynel Özen

                  Gaziantep                             Batman                         İstanbul

                 Garo Paylan                        Rıdvan Turan

                  Diyarbakır                             Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın Turan, süreniz beş dakika.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa tasarısına Marksist ekonomi politik ekolünden gelen biri olarak külliyen karşıyım, sebebini kısaca izah etmeye çalışayım.

Antik Yunan’da parayla sığırın etimolojik kökenleri aynıydı. Çünkü sığır, para olmadığından dolayı bir değişim aracı olarak kullanılıyordu. Daha sonrası dönemlerdeyse 1 sığır örneğin 100 kilo buğdaya denk geldiğinde, sığırın başka bir mübadele aracıyla yer değiştirdiği koşullarda para adım adım arzıendam etmeye başladı. İyi bir birikim aracıydı, iyi bir zenginleşme aracıydı, iyi bir mübadele aracıydı.

Şimdi, para ortaya çıktı ama o zamandan bu zamana paranın farklı formları, farklı finanslaşma biçimleri tezahür etti; çekler, senetler ve diğer türev piyasalarda olduğu gibi. Ve şu anda parayı da, bildiğimiz manada parayı da aşacak bir elektronik para tüm dünyada artık giderek geçer akçe olmaya başladı. Bu işin esbabımucibesi şu arkadaşlar: Finansallaşmanın yoğunlaşması, sermaye akışının hızlanması söz konusu. Sermaye akışının hızlanması, neoliberal iktisadın ekonomi alanında, özellikle çalışma yaşamında işçi sınıfının esnek ve kuralsız bir biçimde çalışmaya zorlanmasıyla atbaşı bütün dünyada sürdü, gitti; bize henüz geliyor, o rüzgâr bize henüz geliyor. “Finansallaşma” demek, işçi sınıfı üzerindeki artı değer sömürüsünün artması demektir. Yani aslında çıkacak yasanın pazara, ücretliye, asgari ücretlinin yaşam standardına yönelik herhangi bir faydası yok; çıkacak yasa ancak ve ancak bir avuç sermayedarı, bir avuç zengin zümreyi mutlu edecek. Ekonomiyi büyütür mü? Evet, büyütür. Ama biz sosyalistler meseleye şöyle bakarız: Ekonominin büyümesi tek başına bir şey değildir. O ekonomi eğer istihdam yaratıyorsa bir, paylaşımda adalet sağlıyorsa bu iki, üçüncüsü de balonlaşma değil, bir reel büyümeyse anlam kazanır. Bu yasanın ekonomiyi pozitif manada şişireceği, evet, açıktır ama bunun ücretliye, pazardaki enflasyona, yoksula, o intihar eden 4 kişiye hiçbir pratik faydası olmayacak arkadaşlar; bu, işin bir tarafı. Diğer tarafı şu: Sabahleyin bir cumhuriyet tartışması dinledik hep beraber. Aslına bakılırsa 1930’lar referans alınarak bir cumhuriyet tartışması sürüyor. Kişisel olarak 1930’ların referans alınarak bir Cumhuriyet Bayramı, cumhuriyet kutlaması tartışmasının yapılmasını kökten hatalı buluyorum. Evet, geçen hafta Cumhuriyet Bayramı’ydı ve ciddi törenlerle, coşkulu törenlerle kutlandı ama ben size bir şey söyleyeyim: Benim gördüğüm, Cumhuriyet Bayramı’ndan ziyade, cumhuriyetin defin töreni ya da ruhuna rahmet okutma töreniydi. Bunu şundan dolayı söylüyorum, şuradan temellendiriyorum: Bakın, 1921 yılındaki çıkan Anayasa’yla birlikte egemenliğin doğrudan doğruya halk tarafından kullanılacağı bizim kamu hukukumuza dercedildi, ondan sonra bu esasa dayalı bir kamu hukuku memlekette işlemeye başladı. Fakat bununla birlikte, aynı zamanda, o dönemde belediyeler cumhuriyetin dayanağı olan temel ve özerk birimler olarak tarif edildi; bakın, altını çiziyorum, temel ve özerk birimler olarak tarif edildi. Dolayısıyla cumhuriyet bir özerk ve demokratik yerel yönetimler pratiği üzerinden şekillenmeye başladı. Şimdi, dolayısıyla 15’inci kayyumun atandığı bizim Kızıltepe ilçesi nazarıitibara alındığında, bugün bu kayyum pratiğinin cumhuriyet değerlerinin, cumhuriyetin aslında bir bütün ilga edildiği, lağvedildiği gibi bir pratikle bizi ne yazık ki karşı karşıya bırakıyor.

Değerli arkadaşlar, 1930 yılına ilişkin bir tartışmayı sürdürmek değildir esas mesele olan. Bugün cumhuriyeti savunabilmek Diyarbakır’ı savunmaktan geçiyor, bugün cumhuriyeti savunabilmek Mardin’e, Van’a atanan kayyuma karşı çıkmak, Kızıltepe’ye atanan kayyuma karşı çıkmaktan geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Turan.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Doğrusunu isterseniz, bunun dışında bir cumhuriyet tartışması meseleyi ruhuyla değil lafzıyla kavradığımızı gösteriyor. Bugün eğer gerçekten ayakları yere basan, sınıfsal bir geri planı olan bir cumhuriyet ve cumhuriyet tartışması söz konusu olacaksa hiç kuşku yok ki burada cumhuriyeti var eden yani cumhurun kurumlarını savunan, cumhurun en temel siyasete müdahale etme aracı olarak tarif edeceğimiz özerk yapılı yerel yönetimleri savunmak, büyük bir kıskançlıkla savunmak ve bunları ilga eden her türlü siyasi anlayışın da karşısında olmak anlamına geliyor. İşte, AKP’nin kayyum zihniyetinin geri planında olan şey olan aslında cumhuriyeti bir bütün olarak -bütün bu gümbürtülü ve şaşaalı törenlere rağmen- ilga etmekten ve cumhuriyetin lafzıyla, ruhuyla değil lafzıyla kavrandığını ifade etmekten başka bir anlama tekabül etmiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 23.58

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Levent GÖK

KÂTİP ÜYELER: İsmail OK (Balıkesir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

----- 0 -----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Kasım 2019 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.02



(X) 117 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.