TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                            6’ncı Birleşim

                                                                                        15 Ekim 2019 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, adil yargılanma hakkına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili herkesin düşüncesini ifade edebilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Türk milletinin de Türk devletinin de Barış Pınarı Harekâtı’nın arkasında olduğuna, Suriye’nin Menbiç bölgesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Barış Pınarı Harekâtı’nın da 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı gibi bölgeye barış ve huzurun getirilmesi amacıyla teröristlere karşı yapıldığını KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, terörle mücadele konusunda kenetlendiğimiz gibi işsizlikle mücadelede de kenetlenmemiz gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, devletin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkının gazilerimizin elinden alınmasıyla yaratılan yanlıştan dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, esnaf ve sanatkârları bankaların insafına bırakmayacak, kara liste sorununu kaldıracak ve uygulanması zorunlu olacak sicil affıyla ilgili çalışmanın yapılıp yapılmayacağını Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

9.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, kamuda işe yerleştirmelerin puan esasına göre yapılıp yapılmadığını, düşük puan alanların işe yerleştirildiği iddialarının nedenini ve KPSS merkezî bir yerleştirme sınavı ise neden hâlâ mülakat yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Ekim 1912’de başlayıp Eylül 1913’te biten Balkan Savaşlarının tarihimizin en acı, en kara sayfalarından olduğuna ilişkin açıklaması

11.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ilinde arı yetiştiriciliği ve bal üretimiyle ilgili sorunlara çözüm üretebilmek için arı yetiştiriciliği ve balcılık araştırma ve geliştirme enstitüsü kurulmasının düşünülüp düşünülmediğini Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Barış Pınarı Harekâtı’yla Kıbrıs Barış Harekâtı kadar hayati öneme sahip bir adım atıldığına ilişkin açıklaması

13.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, zamlarla birlikte yükselen elektrik, doğal gaz, ham madde, yakıt ve kredi maliyetleri nedeniyle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndeki sanayicilerin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, iktidarın yanlış tarım politikalarının bedelini 82 milyonun ödediğine ilişkin açıklaması

15.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, plastik kirliliğiyle ilgili etkili ve kararlı adımların atılabilmesi için TBMM olarak harekete geçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan hemşehrisi Piyade Uzman Onbaşı Mesut Çelik’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

17.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin açıklaması

18.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na, eğitimin ciddi bir iş olduğuna ve usulüne uygun atamalar yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, DEAŞ ile YPG arasındaki ilişkiye, Barış Pınarı Harekâtı’nın ülkemizin terör örgütlerine karşı meşru hakkı olduğunu tüm dünyanın anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 2016 yılında Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle esnafın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

21.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin 26 Eylülde İstanbul ilinde meydana gelen deprem nedeniyle can güvenliklerinin olmadığı yönündeki taleplerinin dikkate alınması gerektiğine, aksi hâlde sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulacağına ilişkin açıklaması

22.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde geçici olarak çalışırken 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kadro verilen işçilere temmuz ve ağustos aylarında neden maaş verilmediğini öğrenmek istediğine ve yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

23.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 5’inci maddesiyle ilgili talebe ilişkin açıklaması

24.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Barış Pınarı Harekâtı’nda çıkan çatışmada şehadete yürüyen hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarılı olacağına şüphe duymadığına ve şehit düşen hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Barış Pınarı Harekâtı’nın ordumuzun zaferiyle sonuçlanmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, Menbiç’te şehit olan askerimiz ile Mardin’de roket ve havan atışı münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, sınır ötesi operasyonun millî bir konu olduğuna ve siyaseten istismar edilmemesi gerektiğine, Türkiye’ye Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili gerek Avrupa Birliğinde gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ve gerekse Arap Birliğinde farklı ifadelerle yaklaşımda bulunulduğuna, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Barış Pınarı desek de akan su değil kandır.” ifadesini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıyla devam ettiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi Barış Pınarı Harekâtı’nda da dünyaya insanlık ve medeniyet dersi verdiğine, Suriye’de terör tehdidi altındaki her bölge temizlenene kadar mücadelenin sona ermeyeceğine, şehitlerimize ve vefat eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki bir grup öğrencinin darp edildiğine, 15 Ekim HDP’nin kuruluşunun 7’nci yıl dönümüne, HDP’li belediyeler üzerindeki baskıların ve gözaltıların devam ettiğine, kuzeydoğu Suriye savaşına ilişkin mühimmatın nereden geldiği konusunda endişeli olduklarına, sınır ötesinde yapılan saldırılarda sivillerin de bombalandığına ve Suriye’nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevin Halef’in katledildiğine, Kürtçe konuştuğu için linç edilen Şirin Tosun’un yaşam mücadelesini kaybettiğine, vefat eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Sakarya ilinde vefat eden Şirin Tosun’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü iddiasının mesnetsiz olduğuna ilişkin açıklaması

30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 15, 16, 18, 20, 22 ve 23’üncü Dönem CHP İstanbul Milletvekili, 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz’a ve Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediklerine, terörün bir insanlık suçu olduğuna, Barış Pınarı Harekâtına bakış açısında farklılıklar olabileceğine ancak millî politikanın tek olması gerektiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin an itibarıyla bilgilendirilmemesini yadırgadıklarına, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olaylarla ilgili ciddi endişeleri olduğuna ilişkin açıklaması

32.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 4 siyasi partinin ortak akılla harekete geçirmiş olduğu harekâtla ilgili daha çok olumlu cümleyi hak ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyon başlamadan önce bütün siyasi partilerin liderlerine bilgi verdiğine, dışarıda Türkiye aleyhine oluşan yapılarla alakalı birlikte mücadele edilmesi gerektiğine, şehit düşen İstihkâm Uzman Çavuş Hacı Bebek, Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Topçu, Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık ile sivil vatandaşlara ve vefatı nedeniyle ülkemize gerek milletvekili gerekse bakan olarak hizmet etmiş CHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediklerine, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olayın kontrol altına alındığına, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili Genel Kurulu bilgilendireceğine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye kadar hiçbir Batı devletinin DEAŞ terör örgütünün hedefi olmadığına, DEAŞ’la etkin ve başarılı bir şekilde mücadele eden tek ülkenin de Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması

35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine yüzde yüz katıldıklarına ve Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, IŞİD’in uluslararası istihbarat örgütlerince kurulmuş bir cinayet örgütü olduğuna ilişkin açıklaması

39.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 27 Haziranda Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından Türkiye’de AKP-IŞİD ilişkileri üzerine TBMM Başkanlığına verilen önergenin yaralayıcı sözler ifade ettiği gerekçesiyle reddedildiğine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve terör örgütlerine karşı olduklarına ilişkin açıklaması

42.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye’nin DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak kabul ettiğine ilişkin resmî bir doküman olmadığı ifadesinin doğru olmadığına ve Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, dualarının Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan Mehmetçiklere olduğuna, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda madalya kazanan Busenaz Sürmeneli ile Elif Güneri ve Buse Naz Çakıroğlu’nu; Artistik Jimnastik Dünya Şampiyonası’nda madalya kazanan İbrahim Çolak ve Ahmet Önder’i; EURO 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemelerinde liderliğini koruyan Millî Takım’ımızı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, hiçbir zaman anayasal dayanağı olmayan bir sözü söylemeyeceğine ilişkin açıklaması

49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, AK PARTİ olarak her işi anayasal sınırlar içerisinde yaptıklarına ve hukuksuz bir durumun söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

50.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, PKK ve onun uzantısı PYD terör örgütüne karşı yapılan Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit düşenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

51.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, bir Kürt olarak en büyük zulmü PKK’dan gördüğüne ilişkin açıklaması

52.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı sisteminin çöktüğüne, sürdürülemediğine ilişkin açıklaması

53.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, dünya devletlerinin kendi insanlarının yaşamını fakir devletleri sömürerek elde ettiğine ilişkin açıklaması

54.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, tüm milletvekillerinin barıştan yana olduğuna inanmak istediğine ve Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in “Meclisi terörize ediyorsunuz.” ifadesini kınadığına ilişkin açıklaması

58.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, kendisinin PKK’nın öldürdüğü çocukları hatırlattığı için hedef olduğuna ve Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, eleştirilere karşı hoşgörülü olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

63.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadelerini söylediğine ilişkin açıklaması

64.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

65.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, yaşanılan coğrafyada önemli olayların vuku bulduğuna ve önemli olanın insanlık sorununun aşılabilmesi olduğuna ilişkin açıklaması

66.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

67.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Barış Pınarı Harekâtı’nın teröre karşı yapıldığına ve kardeşliğimize zarar vermek isteyenlere karşı beraber olup taviz verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

68.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, dünyanın en eski turizm ve seyahat acentesi Thomas Cook’un iflasıyla turizmcilerin büyük sorunlarla karşı karşıya kaldığına, işsizler ordusuna yeni insanların katılmaması için önlemler alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Asya Parlamenter Asamblesinde (APA) boş bulunan üyelik için Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanlığı tarafından bildirilen Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk’ün üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/880)

 

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun (2/209) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/44)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve diğer milletvekilleri tarafından, ülkemizde yaşayan sığınmacıların gerçek sayılarının tespit edilmesi, kamu bürokratlarının yanında, ulusal düzeydeki dernekler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin de görüşleri dikkate alınarak iddia edilen sayıların ve bu sayıların kayıt altına alma tekniklerinin doğru ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulması, ilgili kurumların yaptığı çalışmaların ve aldıkları önlemlerin yeterliliğinin araştırılması ve sorunun çözümüne yönelik ortak aklın bulunması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, belediye iştiraklerine yönelik ekonomik baskılar ile Hamidiye suyunun varlığını sürdürmesinin önündeki tüm engellerin araştırılması amacıyla 11/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105)

2.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ile 85 Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2213) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.Sayısı:104)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48)

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Alanya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalmakta olan bir mahkûmun denetimli serbestlikten yararlanma durumuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13523)

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Adıyaman Ceza İnfaz Kurumunda Ramazan Bayramı haftasında görüş yapılmadığı iddiasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13525)

3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, bakıma muhtaç çocukları olan ve cezaevinde bulunan bir çiftin denetimli serbestlikten yararlandırılmama nedenine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13552)

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Bingöl ilinde yabancılara yapılan arazi satışlarına ve üzerinde ipotek bulunan tarım arazilerine,

Bingöl ilindeki hava kalitesine ve bu il için hazırlanan bir temiz hava eylem planı olup olmadığına,

- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü çalışanlarının rotasyona tabi tutulacağı iddiasına ve rotasyon kriterlerine,

- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, 2002-2019 döneminde TOKİ tarafından kaç kişiye konut sağlandığına,

- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, Bingöl’ün Kültür Mahallesi’nde yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarına,

- Hakkâri Milletvekili Sait Dede’nin, İller Bankası ile Yüksekova Belediyesi arasında imzalanan kredi sözleşmesine ve usulsüzlük iddialarının soruşturulmasına,

- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, İstanbul Havalimanı ÇED raporunda kesilecek ağaç sayısını eksik bildiren personele ve proje için yapılan ağaç kesimiyle ilgili iddialara,

- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem’in, Bingöl’ün Kültür Mahallesi’nde 2012 yılında başlayan kentsel dönüşüm projesinin bitiş zamanına ve vatandaşların mağduriyetine,

- Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş’un, Konya’nın Sille Mahallesi’nde TOKİ projesi kapsamında fiziki etüt çalışmalarının yapılıp yapılmadığına ve projenin akıbetine,

- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, daha yeşil ve yaşanabilir şehirler hedefi kapsamında yapılan bisiklet ve yürüyüş yolu, gürültü bariyeri ve çevre dostu sokak çalışmalarına,

Sıfır Atık Projesi kapsamında uygulama yapılan kamu kurumu sayısına,

- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’da kurulması planlanan rüzgâr enerji santrallerine,

Bursa’da faaliyet gösteren taş, mermer, kum ve maden ocaklarına,

- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Bartın’da yaşanan sel felaketi nedeniyle oluşan çevre hasarlarının onarımına ve itfaiye ekipmanı yetersizliğine,

- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale’deki kadastro çalışmalarına ve kadastrosu yapılmamış yerleşim birimlerinin işlemlerinin bitirilme zamanına,

- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, hazineye ait tarım arazilerinin satışı uygulamasına,

- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, Çorum’un Merkez ilçesindeki Gökköy ve Düdüklük köyü mevkiinde yapılması planlanan baraj projesinin çevresel etkilerine ve köylerin sular altında kalma riskine,

- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Bitlis ilinde yüksek hava kirliliği potansiyeli bulunup bulunmadığına ve Temiz Hava Eylem Planı’na,

- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, imar barışı olarak adlandırılan uygulama kapsamında yapı kayıt belgesi verilmesine dair hukuki sınırlamalara,

- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince ve Belevi Mahallelerinde yapılacak Mermer Ocağı Arama ve İşletme Projesi’nin durdurulması talebine

İlişkin soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/13688), (7/13692), (7/13827), (7/13936), (7/14181), (7/14435), (7/14437), (7/14646), (7/15235), (7/15609), (7/15610), (7/15935), (7/15936), (7/15937), (7/15938), (7/16175), (7/16176), (7/16228), (7/16439), (7/16440)

5.- Muğla Milletvekili Mürsel Alban’ın, göreve başladığı tarihten itibaren Bakanlık ve bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından çıkarılan dergi sayısına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/13713)

6.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan bir soruşturmaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/13917)

7.- Muğla Milletvekili Mürsel Alban’ın, 11 Temmuz 2018 tarihinden itibaren Bakanlık ile Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlarca yapılan temsil, ağırlama ve tanıtım harcamalarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/13983)

8.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, atıkların ekonomiye kazandırılması ve geri dönüşümün sağlanması amacıyla ilgili Bakanlığın çalışmalarına,

2018 yılında yapılan imar affı düzenlemesinden yararlanan kişi sayısına ve yapı kayıt belgesi verilen kaçak yapılara,

2002-2019 yılları arasında TOKİ aracılığıyla ev sahibi olanların sayısına,

İlişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/14015), (7/15310), (7/16070)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yıllarında görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma suçu kapsamında hakkında adli işlem yapılan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14023)

10.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yerli otomobil ile ilgili çalışmaların bulunduğu aşamaya ve 2018 ile 2019 yıllarında satışı yapılan elektrikli otomobil sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/14278)

11.- İstanbul Milletvekili Hüda Kaya’nın, Munzur Üniversitesi bünyesinde yaşandığı iddia edilen taciz olaylarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14430)

12.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’da Suriyeli mülteciler tarafından kurulan şirketlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/14571)

13.- İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya’nın, bir kitabın mahkeme kararıyla yasaklanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14601)

14.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Rize’de Bakanlığa ait binaların depreme karşı güçlendirilmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/14710)

15.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Rize’de bulunan organize sanayi bölgelerinde istihdam edilen kişi sayısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/14741)

16.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır ilinde sınıra yakın yerlerde cep telefonları diğer ülke operatörlerine geçen vatandaşların fatura mağduriyetinin giderilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/14742)

17.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu’nun, yenilenebilir enerji üretimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/14883)

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda çalışan engelli personel sayısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/14929)

19.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Rize ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15179)

20.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Rize ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15180)

21.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, gizli tanıklık uygulamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15216)

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Adli Tıp Kurumunun otopsi hizmeti verdiği illere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15333)

23.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, kırmızı bültenle aranan Çiftlik Bank kurucusunun sosyal medyada paylaşılan görüntülerine ve yargı önüne çıkarılmasına yönelik girişimlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15441)

24.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında yargı reformu içeren yasal düzenlemenin TBMM’ye sunulmamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15449)

25.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2019 yılı Temmuz ayı itibarıyla illere göre bedelsiz senedi kullanma suçundan tutuklanan ve hüküm giyen kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15502)

26.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017-2019 yılları arasında sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakkında soruşturma başlatılan ve ceza alan kişi sayılarına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15522)

27.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 81 İlde 100 Deneyap Teknoloji Atölyesi Projesi’ne ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15529)

28.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Anayasa Mahkemesinden Bakanlık İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna gönderilen dosya sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15557)

29.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ön bürosu bulunan ve yeni icra dairesi modeli uygulanan adliye sayılarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15561)

30.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Mardin ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların binaları için depreme dayanıklılık testi yapılıp yapılmadığına ve depreme karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15571)

31.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Şırnak ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15573)

32.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017-2019 yılları arasında sürekli ve geçici görevle yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/15641)

33.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, organize sanayi bölgelerindeki işletmelerin elektrik maliyetlerinin düşürülmesi ve borçlarının yapılandırılması önerisine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15769)

34.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Bakanlığın üst düzey bürokratlarının yenilenen İstanbul seçimi sürecinde İstanbul’da görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15770)

35.- Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak’ın, OSB’lerde kullanılan elektriğe yapılan zamma ve sanayide girdi maliyetlerinin azaltılmasına yönelik planlamalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15771)

36.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yerli uydu ve uydu teknolojilerinin geliştirilmesi ile ilgili çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15772)

37.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda 2018 ve 2019 yıllarında tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan harcama tutarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15773)

38.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda engelli hakları alanında yapılan çalışmalara, istihdam edilen engelli personele ve binaların engelli erişimine uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15774)

39.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2017-2019 yılları arasında sürekli ve geçici görevle yurt dışına gönderilen Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15775)

40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 6 ilde Yeni Sanayi Dönüşüm Projesi kapsamındaki illere ve Proje’nin bulunduğu aşamaya ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15777)

41.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, yeni nesil serbest bölgelerin kurulması ve mevcut bölgelerin katma değerli yatırım ve ihracata yönlendirilmesi kapsamındaki çalışmalara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15778)

42.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, tarıma dayalı yeni organize sanayi bölgelerinin kurulması planlanan illere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15779)

43.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi projesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15780)

44.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Mardin ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15784)

45.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Mardin ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

Şırnak ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

İlişkin soruları ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15785), (7/15786)

46.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Mardin ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15787)

47.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Şırnak ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15788)

48.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Şırnak ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/15789)

49.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Bakanlık ve bağlı kuruluşlarda 2018 ve 2019 yıllarında tadilat, dekorasyon ve çevre düzenlemesi kapsamında yapılan harcama tutarına ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/15842)

50.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerinde kanser hastası olduğu tespit edilen kişi sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15912)

51.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 18 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla cezaevlerinde kötü muamele iddiasıyla açılan soruşturmalar sonucu görevden uzaklaştırılan personel sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15914)

52.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 18 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla illere göre cezaevi personeli hakkında açılan soruşturmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/15916)

53.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santralinin inşa edileceği zemin yapısının boşluklar içermesine ve projenin taşıdığı riske,

- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, atık ısı enerjisinden elektrik üretiminin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalara,

İlişkin soruları ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/15933), (7/17248)

54.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, yerel gazetelerle ilgili bazı verilere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/15976)

55.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydın ilinde mevcut bulunan ve ihaleye çıkılacak olan jeotermal işletmelerin çevresel etkilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/16111)

56.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Bitlis ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16298)

57.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Isparta ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16303)

58.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Bitlis ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16304)

59.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Bitlis ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16305)

60.- Muş Milletvekili Mensur Işık’ın, bir öğretmenin başka bir ile görevlendirilme sebebi ile ilgili iddialara,

- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Kürtçe öğretmeni atamalarına, ana dilde eğitim hakkındaki çalışmalara ve son beş yılda seçmeli Kürtçe dersi alan öğrenci sayısına,

- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli Gebze Çoban Mustafa Paşa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinin eğitim öğretime hazır olduğu halde açılmadığı iddiasına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un cevabı (7/16373), (7/16374), (7/16375)

61.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından hazırlanan Kamu Çalışanı Anketi’ne ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16413)

62.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Basın Kartı Komisyonunun oluşumuna ve üyelerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16419)

63.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından yapılan Kamu Çalışanı Anketi’ne ve anket formunda yer alan sorulara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16421)

64.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, son beş yılda Türkiye genelinde ve Gaziantep’te açılan icra dosyalarına ve boşanma davalarına dair bazı bilgilere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/16426)

65.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 30 Temmuz 2019 tarihi itibarıyla kapatılan köy okullarının sayısına ve taşımalı eğitime alternatif olarak hazırlanan projelere,

- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, sendika üyeliği bulunan öğretmenlere,

Güvenlik kamerası bulunan okulların sayısına,

Okul idarecilerine mobbing hakkında kapsamlı bir eğitim verilip verilmediğine ve 2018-2019 eğitim yılında mobbinge uğradığı gerekçesiyle şikayette bulunan öğretmen olup olmadığına,

Okullarda öğrencilerden farklı adlar altında para toplanmasına son verilmesine,

Bakanlığın yeni öğretim döneminde okul içi bazı görevlendirmelerin belirli kurallara bağlanmasına yönelik bir düzenleme yapıp yapmayacağına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un cevabı (7/16473), (7/16474), (7/16475), (7/16476), (7/16477), (7/16478)

66.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatının kullanımında bulunan taşıtlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16487)

67.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda oda üyelerine ücret tarifelerine uyma mecburiyeti getirilmesi yönünde değişiklik yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/16506)

68.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamu görevlileri lehine çıkmış olan ve uygulanmayan mahkeme kararları olup olmadığına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/16525)

69.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı birimlerde görevli kadrolu personel ve taşeron işçi sayıları ile önümüzdeki üç yıl içinde yapılması planlanan personel istihdamına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/16595)

70.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, çocuklar ve gençler için internette kaliteli zaman geçirme ve internete bağımlılığı azaltma yönünde herhangi bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16643)

71.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı birimlerin kullanımındaki binalara, bunlardan kiralık olanların sayısına ve yıllık kira giderlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16645)

72.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bakanlığa bağlı birimlerde görevli kadrolu personel ve taşeron işçi sayıları ile önümüzdeki üç yıl içinde yapılması planlanan personel istihdamına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16646)

73.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Basın Kartı Komisyonunun oluşumuna ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/16684)

74.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, 2015-2019 yılları arasında mahkemelerin dudak okuma uzmanı taleplerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/16708)

75.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlıkça verilen hizmetlerin detaylarına ve hizmetlerden faydalanan vatandaşların sayısına,

2017-2019 yılları arasında Bakanlıkça vatandaşlara sunulan hizmetlere,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/16793), (7/16800)

76.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığa gelen istek, şikayet ve öneri sayılarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16956)

77.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Gümüşhane ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16961)

78.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Çankırı ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16962)

79.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığın yabancı firmalardan temin ettiği mal ve hizmetlere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16965)

80.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Gümüşhane ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16967)

81.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Gümüşhane ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/16971)

82.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında Bakanlığın acil eylem planı kapsamında öncelikli gördüğü sorunlara ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/17022)

83.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Harmandalı Geri Gönderme Merkezinde görevli yönetici ve personel hakkında son beş yılda açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17079)

84.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Samsun Gıda OSB’nin amacına uygun kullanılmadığı yönündeki iddialara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17135)

85.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza Kanunu’nun 288. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17169)

86.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerinin koğuşlarında bulunan kitap sayısına sınırlama getirildiği iddiasına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17171)

87.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin uzak illere gönderilerek aileleriyle görüşmelerinin engellendiği iddiasına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17175)

88.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında cezaevlerinde kötü muameleye maruz kalan kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17179)

89.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza Kanunu’nun 286. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17200)

90.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza Kanunu’nun 318. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17205)

91.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında illere göre Türk Ceza Kanunu’nun 84. maddesi kapsamında yargılanan kişi sayısına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17207)

92.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, milletvekillerinin BİMER ve CİMER bilgi edinme başvurusu verilerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17213)

93.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Fiyat Etiketinde Yerli Üretim Logosu Kullanımına İlişkin Tebliğ’de üretim yerinin etikette belirtilmesi zorunluğunun kaldırılması yönünde yapılan değişikliğe ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/17222)

94.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Türk Ceza Kanunu’nda tanımlanan muhtelif suçlarla ilgili olarak 2016-2019 yılları arasında yapılan şikâyet ve açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17228)

95.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17232)

96.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında yıllara göre kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel taciz sebebiyle açılan davalara ve verilen cezalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17234)

97.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, devlet memuru statüsünde olup devlete veya özel teşebbüslere ait şirketlerde çalışması sebebiyle birden fazla maaş alan Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17252)

98.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, son beş yılda benzin ve motorinle harmanlanan biyoetanol ve biyodizel üretim miktarlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17256)

99.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, son üç yıl içinde üretilen yerli petrol ve doğal gaz miktarı ile yenilenebilir kaynaklardan sağlanan elektrik miktarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17257)

100.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, devlet memuru statüsünde olup devlete veya özel teşebbüslere ait şirketlerde çalışması sebebiyle birden fazla maaş alan Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/17260)

101.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, devlet memuru statüsünde olup devlete veya özel teşebbüslere ait şirketlerde çalışması sebebiyle birden fazla maaş alan Bakanlık personeline ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17277)

102.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, takograf ve taksimetre bulunan araç sayısına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17279)

103.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, sanayi sektöründe düşük verimli AC elektrik motorlarının kullanılmaya devam edilip edilmediğine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17280)

104.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, CİMER aracılığıyla yapılan bilgi edinme başvurularına yönelik sınırlamalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17293)

105.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2017-2019 yılları arasında yıllara göre kadınlara yönelik sözlü ve fiziksel taciz sebebiyle açılan davalara ve verilen cezalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17481)

106.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Muş ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17587)

107.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Muş ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17589

108.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Muş ilinde bulunan organize sanayi bölgelerindeki fabrika ve istihdam verilerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/17590)

109.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, son on yıla ait boşanma ve nafaka verileri ile nafakanın toplumsal bir sorun olduğuna dair istatistiki veri olup olmadığına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17653)

110.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Ilbıra Dağı’nın maden sahası ilan edilmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/17717)

111.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun çalışmalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17875)

112.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, 24 Temmuz 2019 tarihinde toplanan Basın Kartı Komisyonunda toplantı gündeminde olmayan başvurulara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17937)

113.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığında bazı gazete ve televizyonların çalışanlarına basın kartı verilmemesi için liste hazırlandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17958)

114.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Basın Kartları Komisyonunun oluşumuna ve Komisyona yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/17960)

115.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, 2002-2019 yılları arasında görülen boşanma davası verilerine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/17965)

116.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Kilis ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18043)

117.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Kilis ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18044)

118.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Kilis ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşların binaları için depreme dayanıklılık testi yapılıp yapılmadığına ve depreme karşı alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/18067)

119.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Kilis ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın cevabı (7/18069)

120.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çocuklar tarafından Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara ve Kurumun kararlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18083)

121.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, basın kartları onaylanmayanlar listesinde yer alanlara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/18091)

122.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında Ardahan ilinde eziyet ve işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18098)

123.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2002-2019 yılları arasında Bingöl ilinde eziyet ve işkence suçlarıyla ilgili olarak açılan davalara ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18100)

124.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 2019 Mart ayı itibarıyla mülteci ve sığınmacılara yönelik ayrımcılık ve nefret suçlarının önlenmesi amacıyla yürütülmekte olan çalışmalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18135)

125.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Siirt ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/18302)

126.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Bakanlığa bağlı birimlerce satın alınan veya kiralanan araçların sayısı ile bunların yakıt ve bakım giderlerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/18313)

127.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2002-2018 yılları arasında Bakanlığın Siirt ili için kendi bütçesinden veya AB programları bütçesinden hazırladığı projelere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18352)

128.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Siirt ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18355)

129.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Bakanlığa bağlı birimlerce satın alınan veya kiralanan araçların sayısı ile bunların yakıt ve bakım giderlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın cevabı (7/18356)

130.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, yıkılan ve kiralanan hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18480)

131.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM’de görev yapan personel ile ilgili çeşitli hususlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18484)

132.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, makam odalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18485)

133.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, kiralanan binalara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/18486)

134.- Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş’ın, 10 Ağustos 2014 tarihinden itibaren Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle yargılanan kişi sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18509)

135.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 2019 yılında işsizlik fonuna başvuran mühendis sayısına ilişkin sorusu ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un cevabı (7/18543)

136.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, İŞKUR’a başvuruda bulunan kişilerin meslek ve branşlarına göre dağılımına ilişkin sorusu ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un cevabı (7/18544)

137.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Diyarbakır’da okuma yazma bilmeyen yaşlı bir kadın hakkında tuttuğu bir pankart nedeniyle mahkumiyet kararı verilmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18674)

138.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, son beş yılda erişim engeli kararı alınan internet haberi, internet sitesi ve sosyal medya hesabı sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18788)

139.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 2015 yılında gözaltına alınan bazı belediye başkanlarına ve eski Hakkâri Belediye Başkanı hakkında verilen yargı kararına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18789)

140.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, Şırnak’ın Silopi ilçesinde bir kişi hakkında verilen ev hapsi kararına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18791)

141.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, 2002-2019 yılları arasında mahkemeler tarafından yayın yasağı getirilen olaylara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18942)

142.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, son on yıl içinde öldürülen kadınlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/18945)

143.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, 2014 yılından beri Cumhurbaşkanına hakaret nedeniyle açılan dava sayısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevabı (7/19180)

15 Ekim 2019 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL (Kütahya)

---0---

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

İlk söz, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü münasebetiyle konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’e aittir.

Buyurun Sayın Gözgeç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, hedefi terörle, teröristlerle mücadele olan Barış Pınarı Harekâtı’nda Rabb’im ordumuzu muzaffer eylesin. İnanıyorum ki milletimizin tek yürek olan desteği, mazlumların duası, Rabb’imin yardımıyla Mehmetçik’imiz zaferle dönecektir inşallah. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Biz sadece yaşatmak için, sadece barış ve huzur götürmek için gideriz çünkü biz Türkiye’yiz.”

Evet, bugün 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü. Ülkemizde tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 50’sini kadınlarımız gerçekleştiriyor. Tohumdan hasada, tarladan sofraya tarımsal üretimin her aşamasında kadın çiftçilerimizin alın teri, emeği var. Bir çiftçi kızı olarak biliyorum ki Anadolu kadını sırtında bebeği, elinde çapasıyla daima toprakla hemhâl olmuştur. Toprak ve kadın, sevginin ve merhametin sembolüdür, yaşamın kaynağıdır; o yüzden “toprak ana” deriz. Anadolu topraklarının en büyük gücüdür Anadolu kadınının azmi.

Tarım ve gıda, bugün olduğu gibi, gelecekte hayatımızın belki daha fazla merkezinde olacaktır. Tarımda kalitenin, sağlıklı gıdanın, üretimin artması kadın çiftçilerimiz eliyle gerçekleşecektir. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’nin başlattığı ata tohumu seferberliğine de kadın çiftçilerimizin destek olacağına, millî tarım seferberliğine katkı koyacaklarına inanıyorum.

Bu bilinçle kadınlarımızın, siyasi, sosyal, ekonomi, tarım velhasıl hayatın her alanında yer alması amacıyla reform niteliğinde adımlar attık, atmaya devam ediyoruz. Anayasa’da getirilen pozitif ayrımcılık ilkesiyle tüm desteklerde kadınlarımıza pozitif ayrımcılık tanıyoruz.

Tarım ve Orman Bakanlığımızca kadın çiftçilerimizin ekonomik ve sosyal yönden güçlendirilmesi, kırsalda istihdamın artırılması amacıyla KOSGEB-İŞKUR iş birliğinde verilen girişimcilik eğitimleri kadınlarımızın hayatlarında farkındalık yaratıyor, başarı hikâyelerine imza atıyorlar. Bir kadın çiftçimiz diyor ki: “Hayallerimi gerçekleştirmek için bir adım attım, önceden pazara inmezken şimdi yurt dışına gidiyorum.” Çıtır Çilek Projesi’yle ödül alan Batman Sason ilçemizden kadın çiftçimiz “Biz bu aşamaya gerçekten yüreğimizi vererek geldik, yaşam koşullarımız değişti.” diyor. Başarı hikâyelerinin, bu güzel örneklerin artarak devam edeceğine inanıyorum.

Tarım, Aile ve Ticaret Bakanlıklarımızın iş birliğinde 2018 tarihinde kadın kooperatiflerinin güçlendirilmesi, kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi, kadınların kooperatifler yoluyla ekonomik ve sosyal hayata etkin katılımı konularında iş birliği yapılmasını amaçlayan Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi İşbirliği Protokolü hazırlanmıştır; bu konuda çalışmalar devam etmektedir.

Önceki dönemde KEFEK bünyesinde Başkanlığını yaptığım Kırsal Alanda Kadının Güçlendirilmesi ve Kırsalda Kadın Girişimciliğinin Desteklenmesi Alt Komisyonumuz bakanlıklar, yerel yönetimler, akademisyenler, STK’lerle yapılan görüşmeler ve yerinde incelemelerle çalışmalarını tamamlayarak rapor hâline getirmiştir. Raporda kırsal kadın girişimcilerine verilen destekler, sorunların tespiti ve çözüm önerilerimiz bulunmaktadır. Raporumuzdaki birçok önerimizin, özellikle kadın kooperatiflerine ve kırsalda kadın girişimciliğinin artırılmasına yönelik eğitim, girişimcilik, e-ticaret, danışmanlık gibi alanlarda teşvik ve destek mekanizmalarının sağlanmasına dair önerilerimizin On Birinci Kalkınma Planı’nda yer almış olması ayrıca sevindiricidir.

Ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi, turizm, kültür, sanayi kenti olması yanında tarım kenti olan Bursa’mızda da kadın çiftçilerimizin kurduğu köy kadın derneklerimizin, kadın kooperatiflerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Bursa’mızda özveriyle çalışan, hayallerinin peşinden giden, başka illere de örnek olan Saitabat Köyü Kadınları Dayanışma Derneğini, Zeyniler, Tirilye, Yenişehir, Oylat, Karacabey Dağkadı kadın kooperatiflerimizi, üreten tüm kadınlarımızı tebrik ediyorum. Çiftçi kadınlarımızla, erkeklerimizle, annelerimizle, güçlü ailelerimizle, gencimizle, şehitlerimizin bize vatan kıldığı bu toprakları hep birlikte işleyeceğiz, üreteceğiz; devlet-millet kaynaşmasıyla çok daha güzel yarınlara ulaşacağız çünkü biz Türkiye’yiz diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yavuz Gözgeç.

Gündem dışı ikinci konuşma, adil yargılanma hakkıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

2.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, adil yargılanma hakkına ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; adil yargılanma hakkı acil bir konu. O nedenle önce bunun asgari gereklerini hatırlamamızda yarar var.

1)        Mahkeme hakkı

2)        Silahların eşitliği ilkesi

3)        Bağımsız ve tarafsız mahkeme hakkı

4)        Açık usul ve çabukluk ilkesi

5)        Yargı kararlarını uygulama yükümlülüğü

6)        Suçsuzluk karinesi

7)        Savunma hakları

İkinci soru: Acaba bu haklar Anayasa’mızda temellerini buluyor mu? Evet, büyük ölçüde Anayasa’mızda bu hakların temelleri var fakat Anayasa’mızda adil yargılanma hakkının temellerine ilişkin hükümlerin büyük bir kısmı ihlal edilmektedir başta yürütme organı tarafından, sonra yargı organı tarafından, sonra yasama organı tarafından. Hangi maddelerdir bunlar? Hukuk devleti, Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı, devlet yetkisi, yürütme yetkisi ve görevi, yargı yetkisi, Cumhurbaşkanının tarafsızlık ilkesine sadakati, mahkemelerin bağımsızlığı ve devamı hükümlerini 3 devlet organı da ihlalde yarışmaktadır.

Peki, acaba adil yargılanma hakkına nereden başlamalı veyahut da ne olmazsa adil yargılanma hakkı olmaz? Eğer olağanüstü hâl döneminde yapılan Anayasa dışı, hukuk dışı ve akıl dışı düzenlemelere dokunulmazsa adil yargılanma hakkı konusunda atılan her adım sahte adım olacaktır.

SES Malatya Şubesi Eş Başkanı Bülent Uçar’ın 29 Ekim 2016’da yayınlanan kanun hükmünde kararnamenin ek listesinde adı yer aldı. Kafede iş buldu, ek listede adı yer aldığı için işten çıkarıldı; özel hastanede iş buldu, ek listede adı yer aldığı için çıkarıldı; 3’üncü kez İŞKUR’a başvurduğu zaman da “Hayır, sen iş bulamazsın.” dendi kendisine ve bu sırada, aynı gün, İŞKUR’dan döndüğü gün kalp kriziyle öldü. OHAL İnceleme Komisyonu ise 26 Eylül 2019’da Bülent Uçar’ın işe iade edilmesi yönünde karar verdi. Şubat ayında öldü ve dokuz ay sonra karar veriyor.

Birkaç cümle de üniversitelerden: Bunların başında Anadolu Üniversitesi gelmektedir ve Anadolu Üniversitesinde tasfiye edilen öğretim üyelerinin yerine başka üniversitelerden öğretim üyeleri transferi devam ederken hukuk felsefesi ve sosyolojisi dersine artık İlahiyat Fakültesi Dekanı girmeye başladı. Yani anlaşılan, dünyevi adaletten vazgeçtik, herhâlde uhrevi adalete yöneldik hukuk fakültelerinde de. Bunun gibi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Haydarpaşa kampüsüyle özdeşleşmiş bir fakülteyken Göztepe beton enkazına taşındı ve 67 hukuk fakültesinin üçte 1’i hukukçu olmayan dekanlarla idare edilirken, hukukçu olmayanlar dekanlık yaparken burada biz yargı reformu yasa önerisi üzerinde konuşuyoruz. Dolayısıyla, bu ve diğerleri, olağanüstü hâl düzenlemelerine el atmayan herhangi bir yasal düzenleme yargı reformu olamaz kesinlikle.

İkinci konu, ikinci yasak: Düşünce ve ifade özgürlüğüne el atmayan bir yasal düzenleme yargı reformu olamaz. Olamaz, çünkü yüzlerce gazeteci, öğretim üyesi, avukat ve politikacı seçilmişlerin hapiste bulunmasının ötesinde, çok güncel, yakıcı sorunlar karşısında takınılan tavır, söylenen sözler, ifade özgürlüğünün ne kadar acil olduğunu gösteriyor. “Yurtta barış, dünyada barış.” amacının Anayasa’sında, üstelik “değişmez maddeler” blokunda yer aldığı bir devlette, yasama, yürütme ve yargı organı, bu hükmü ihlal ederek barış veya savaş söylemine karşı hemen harekete geçebilmektedir. İşte böyle bir ortamda, iç çelişkilerine, eksikliklerine, zaaflarına ve sakıncalarına rağmen yargı reformu önerisinden bahsedebilirsiniz, gündeme getirebilirsiniz ama burada tabii ki hepimiz, hepiniz samimiyet testinden geçmekte olduğumuzu hiçbir zaman unutmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Demek ki adil yargı için, Anayasa’ya saygı, bir; iki, OHAL düzenlemelerini ele almak; üç, ifade özgürlüğünün asgari gereklerini yerine getirmek, bunu güvence altına almak, düşünceyi suç olmaktan çıkarmak ama dördüncü konu, en önemli konuysa, Anayasa’da yargı bağımsızlığını, adil yargılanma ilkesini ihlal eden başta Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yeniden düzenlenmesi. Siz, taraflı bir kişiden tarafsız yargıç atamasını bekleyemezsiniz, tıpkı şimdi olduğu gibi. Zira bağımsızlık bir statüdür, tarafsızlık ise bir erdemdir. Eğer yargıç bağımsız bir statüde değilse ondan erdem bekleyemezsiniz. Ama tabii ki ana sorun büyük fotoğraftır, anayasal sistemdir ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, izninizle…

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika daha süre vereyim Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

…tabii, bütün bunlar, olağanüstü hâl düzenlemeleri, ifade özgürlüğü, düşünce suçu ve Anayasa hükümlerine saygı gösterilmesi bize büyük fotoğrafı, sistem sorununu ve Anayasa sorununu görmezlikten gelmememizi öğütlüyor çünkü öyle bir eşiğe ulaştık ki tek kişi-parti-devlet bütünleşmesiyle yetinilmeksizin, âdeta Mecliste temsil edilen diğer partilerin o parti içerisinde erimesi için çaba gösterilmektedir. Kişi-parti-devlet özdeşleşmesinin ötesinde, bunun tehlikesinin ötesinde, bütün partileri tek parti kotasında eritme girişimi vardır. Bu girişimin önüne geçmek için demokrasiyi, demokratik hukuk devleti hedefini öne almamız gerekir ve bunun için çalışmamız gerekir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaboğlu.

Gündem dışı üçüncü konuşma, kadınların yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’ye aittir.

Buyurun Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

3.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, kadınların yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Bugün, dünyanın yarısını oluşturan kadınların sorunlarına dikkat çekmek için söz almış bulunuyorum.

Türkiye, malum, bir bölgesel savaşın içerisine, Suriye bataklığı içerisine çekilmiş durumda. İşgal girişimi ve savaş bütün halklar için, bütün ezilenler için ağır bir yük olduğu kadar, kadınlar için de büyük bir yaradır, büyük bir acıdır; göçtür, ölümdür, tecavüzdür, tacizdir. O nedenle, ilk önce sözlerime “Savaşa hayır, barış hemen şimdi.” diyerek kadınlar adına başlamak istiyorum.

Son derece eril politikalarla yönetilen, tek adam rejimiyle yönetilen Türkiye’de, kadınlar her geçen gün, yüz yıllık kazanılmış haklarını da kaybederek geriye doğru gidiyor. Hayatın her alanına baktığımız zaman, kadınların erkek egemen, kapitalist zihniyetle ezildiğini, sömürüldüğünü, yok sayıldığını görüyoruz. Buna savaş politikaları da eklendiği zaman, gerçekten de büyük acılara tanıklık ediyoruz. Zaten her gün erkek şiddetiyle en az 3 kadın yaşamını yitiriyorken bir de bunlara hemen sınırımızda yaşanan savaş sebebiyle, Nusaybin’de, sınır bölgesinde yaşanan kadın cinayetleri, savaşta yaşamını yitiren kadınlar ve çocuklar eşlik etmiş bulunuyor.

Biz bu savaşa girilmemesi gerektiğini, bunun bir savaş ve işgal politikası olduğunu söylediğimiz zaman, işte, tam da bunu söylüyorduk çünkü kadınların göç ettirilmesi, kadınların, çocukların savaş bombalarının altında kalması bütün yaşamları karartıyor ve yaşamdan bu insanları kopartıyor. Bugün daha altı gün oldu bu işgal girişimi ve bu altı gün içerisinde şimdiden 300 bine yakın halkın göç ettirildiğini, zorla göç ettirildiğini görüyoruz.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – İşgal diye bir şey yok, terörle mücadele var. Böyle bir kelimeyi ben kınıyorum, reddediyorum. İşgal diye bir şey yoktur arkadaşlar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – İnsanlar bulunduğu, yaşadığı coğrafyadan, kadınlar yaşadığı coğrafyadan başka yerlere bombalar atıldığı için göç etmek zorunda kalıyorsa, bunun adına siz ne derseniz deyin…

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Bunun adı terörle mücadeledir, işgal değildir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – …burada bir zorunlu göç varsa, yüz binlerce insan eğer göç ediyorsa, insanlar ölüyorsa, kadınlar ölüyorsa, çocuklar ölüyorsa o zaman biz bunun adını doğru koymalıyız.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Amerika ve Rusya girerken “işgal” demediniz ama.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Eğer adını doğru koyarsak o zaman çözümü de doğru olarak yaparız.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Türkiye’de ölen sivil şehitlerimize ne diyeceksiniz?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Burada sorunun adı yanlış konmaktadır, çarpıtılmaktadır. Dolayısıyla da çözüm üretmekten giderek uzaklaşılmaktadır. Biz kadınlar adına diyoruz ki: Bir an önce bu savaş politikalarından vazgeçilmelidir ve barış politikalarına sarılınmalıdır.

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Ben bir kadınım, sen benim adıma konuşamazsın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Bugüne kadar savaş politikalarıyla hiçbir yere gidilmemiştir, hiçbir soruna çözüm bulunmamıştır.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – PKK’nın dağ kadrosunun kaçırdıkları için de aynı hassasiyeti gösterdiniz mi bir kadın olarak?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Arada yaşamını yitiren siviller, kadınlar, çocuklar ve bütün halklardan ezilenleri düşündüğümüz zaman, bir an önce savaş politikalarından vazgeçmek kadınların yararınadır.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Orada ağlayan anneler, “Yeter, size verecek çocuğumuz yok." diyen anneler için de bir kadın olarak aynı hassasiyeti gösterdiniz mi?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Hani hekimler diyordu ya: “Savaş, bir halk sağlığı sorunudur.” Burada ben de şunu eklemek istiyorum: Savaş aynı zamanda kadın sağlığı sorunudur. Savaş kadınlara düşmandır. Biz savaşla, çatışmayla sadece, ancak ve ancak ölüm ve göç ettirme, yoksulluk ve acı getirebiliriz.

Öte yandan Türkiye'de bugün ekonomik kriz ağır bir yük olarak kadınların sırtındadır. Kadınlar dünyanın yükünü taşıyorlar fakat kadınlar bir türlü yaşamda kendilerine alan açamıyorlar. Kadınların adı bir türlü ifade edilmiyor, ne siyasette ne hayatın başka alanlarında. Kadınlar iş yerinde eziliyor, evde eziliyor ve siyasette de siyaset dışı bırakılıyorlar. Bakın, belediye eş başkanlarımız kadın siyasetçiler olarak bugün de yine hukuksuz bir şekilde tutuklandılar ve siyasetten menedildiler, hapishaneye kondular. Bunların adına siz isterseniz “terör” deyin, ne derseniz deyin, kadın eş başkanlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Kemalbay Pekgözegü.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Hemen 31 Martta Türkiye'de yerel seçimler oldu ve eş başkanlarımız, kadın siyasetçiler olarak siyasete katılma hakkını halktan aldıkları yetkiyle elde ettiler. Bugün siz kayyum gasbıyla, kayyum darbesiyle onları, bu halkın iradesini kullanma hakkından uzaklaştırıyorsunuz. Hem halkın iradesini gasbediyorsunuz hem de kadınların siyasete katılma haklarını gasbediyorsunuz çünkü siz demokratik bir Türkiye’den rahatsız oluyorsunuz. Eğer Türkiye gerçek anlamda kadınlar için, halklar için demokratikleşebilirse o zaman bu tek adam rejimini, bu diktatörlüğü sürdüremezsiniz. O yüzden sizin her zaman muhaliflerinizi kriminalize etmek gibi bir ihtiyacınız var ve terörize etmek gibi bir ihtiyacınız var.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Diktatör için Kandil’e bakacaksınız, Kandil’e.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Neredeyse her gün ellerinizi açıp dua ediyorsunuz “Bir yerde bir terör, şiddet olsa da biz koltuklarımızı daha da sağlama alsak.” diye. Bu, utanç verici bir şeydir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yazıklar olsun sana!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – O sizsiniz, siz; sizin varoluş nedeniniz terör.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Engel olmayın, ruh hastası konuşuyor!

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kemalbay Pekgözegü.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bakın, bu politika utanç verici bir politikadır. Türkiye’nin ağır sorunlarını çözmek varken Türkiye Hükûmeti çıkmış Suriye’de ÖSO çeteleriyle, El Kaide unsurlarıyla, IŞİD artıklarıyla el ele vererek orada kadınların hayatını karartmaya gidiyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – IŞİD’lileri YPG serbest bıraktı.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Biz biliyoruz, biz bu IŞİD artıklarını gayet iyi tanıyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Tanıyorsunuz, dostunuz, dostunuz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Şengal’de 7 bin kadını pazarlarda satan IŞİD çeteleri bunlar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Dostunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ortaksınız, ortak.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ortağınız, ortağınız, IŞİD sizin ortağınız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ve bunlarla kol kola girerek Suriye’deki bir çatışmayı hayata geçirmeniz gerçekten de sizin ne yapmaya çalıştığınızı gayet açık bir şekilde ortaya koyuyor. İçerideki ekonomik krizi, yoksulluğu, işsizliği, güvencesiz çalışmayı çözmek tabii ki sizin işinize gelmiyor çünkü siz sermayenin, para babalarının iktidarısınız, onların hizmetkârısınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Onlara Suriye topraklarında inşaatlar kurabilmek için bu politikalarınıza, savaş politikalarınıza sarılıyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kemalbay Pekgözegü.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – 60’a göre bir söz rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kemalbay’ı hep beraber dinledik. Doğrusu, insan derin bir hüzne kapılıyor. “Kadın hakları savunuculuğu” adı altında bir terör propagandasına varacak bir konuşma dinlediğimizi düşünüyorum. Genel Kuruldaki arkadaşlarımızın da kanaati bu yöndedir. Zira kendisi bilerek ve isteyerek, defaatle, şu anda devam etmekte olan Barış Pınarı Askerî Harekâtı’nı hem bir işgal girişimi hem de savaş olarak telakki etmektedir. Kendisi bu Mecliste olduğuna göre, Meclisimizde 4 siyasi partinin ortak iradesiyle gerçekleşen yani gücünü, hukuki haklılığını millet iradesinden alan bir harekâttan bahsediyoruz. O sebeple buraya çıkarak ısrarla -ve devam edeceğini de düşünüyorum- bu ifadeleri kullanmanın başta Meclis üzerinden milleti terörize etme harekâtının en dip noktası olduğu kanaatindeyim. Bunu şiddetle reddediyoruz.

Kadın hakları hepimizin savunduğu bir mesele. Ben, bir kadın, 3 çocuk sahibi bir anne olarak hayatımız boyunca hep bu konuda mücadele içerisinde olduk, neyin savaş, neyin terör olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kimler DEAŞ’la iş tutuyor, kimler ekonomik çıkarlarını terör üzerinden devam ettiriyor, bunu Türkiye biliyor ve hep beraber de Meclisimiz olarak dünya kamuoyuna bunu anlatmaya devam edeceğiz.

Ben, Sayın Kemalbay’ın yapmış olduğu bu konuşmanın kadınlar için fevkalade terörize edici bir konuşma olduğu kanaatindeyim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

2.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili herkesin düşüncesini ifade edebilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Geçen haftadan kalan tartışmaları yani bu mesele başladığından beri… “Savaş” demek durumundayım, “mesele” deyip geçiştiremeyiz, “operasyon” da diyemeyiz. Binlerce, yüz binlerce insanın yerinden yurdundan sürülmesi, terk etmek zorunda kalması durumundan bahsediyoruz. Sivil ölümlerinden dolayı haberler geliyor. Ve önceki hafta da ısrarla “Bu, bir işgal değil.” dedi özellikle Cumhur İttifakı ve aslında diğer tüm gruplarca, üç aşağı beş yukarı, işgal olmadığı söyleniyor fakat herkes bunu biliyor.

Mesela Millî Savunma Bakanlığı da Barış Pınarı Harekâtı açıklamasında: “Belirlenen hedefler ele geçirildi.” Milat gazetesi: “Rasulayn’ı ele geçirdik. Tel Abyad’ın doğusu ele geçirildi.” CNN’in son dakika haberinde: “Rasulayn kent merkezi ele geçirildi.” Habertürk: “Tel Abyad ele geçirildi.” Yani “Ele geçirildi…” Yine mesela “Çamlıca Camisi’nde Mehmetçik için Fetih suresi okundu.” “Fetih’le gidiyoruz, zaferle döneceğiz.” derken zaten siz kendiniz bir işgale gittiğinizi kabul ediyorsunuz. Gelin şunu yapalım: Bu Meclisin sağlıklı çalışması için ta başından “Bu, savaş değil; bu, işgal değil.” diye gerginliğe mahal verecek açıklamalarda bulunmayalım. Herkes düşüncesini ifade etsin. Siz oradaki Kürtleri kurtarmaya gittiğinizi iddia ediyorsunuz ama başta kadınların ve çocukların ölüm haberleri geliyor; biz de böyle tanımlıyoruz diyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, söz alabilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

3.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında söz almayacaktım Sayın Başkan da Sayın Kurtulan’ın son bir cümlesi var, çok ilginçtir “Gelin, bu bir işgal değildir demeyin. Bu Barış Pınarı Harekâtı lehinde konuşma yapmayın; bu, gerilime sebep oluyor.” diyor. Bu mantığı ben anlayamadım yani Barış Pınarı Harekâtı, adı üstünde, terör unsurlarıyla mücadeleyi öngören ve ayrıca da Türkiye’nin şu an itibarıyla 4 milyona yakın sığınmacıyı misafir ettiği bir ortamda Suriyelilerin önemli bir kısmının da vatanlarına kavuşturulması için yapılan bir harekât. Türkiye’ye Suriye’den 4 milyona yakın Suriyeli sığınmacı gelmiş. Neden gelmiş? Esad’ın, PKK/YPG’nin, IŞİD’in saldırılarından kurtulmak için gelmişler; kadın, çocuk, yaşlı demeden vatanlarını terk etmek zorunda kalmışlar. Türkiye, mazlumların sığınağıdır, güvenli limanıdır. Aksine, bu zalimlerle, zulümle mücadele etmekte ve aynı zamanda da Türkiye kendi haklı, hukuki ve meşru güvenliğini sağlama almaya çalışmaktadır ve sivil katliamlarını da bu unsurlar yapmaktadır. “Terör örgütü” dediğimiz PKK/YPG, IŞİD vesaire her gün bu saldırılarını devam ettiriyor. Yani bunları görmezden gelerek Türkiye'yi bir savaşa girmekle suçlamayı doğru bulmuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Değerli milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim, bu sözlerin ardından sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Şimşek…

4.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Türk milletinin de Türk devletinin de Barış Pınarı Harekâtı’nın arkasında olduğuna, Suriye’nin Menbiç bölgesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Barış Pınarı Operasyonu’nda Suriye’nin Menbiç bölgesinde teröristlerin saldırısı sonucu şehit olan askerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Suriye’de PYD’den rahatsız olmayıp PTT’den rahatsız olanlar, ABD ve Rusya’dan rahatsız olmayıp Mehmetçik’ten rahatsız olanlar, kafası karışık olup kenardan dolananlar, Türk devletinden maaş alıp Türk milletine hakaret edenler, Barış Pınarı Operasyonu’na işgal diyenler; bugüne kadar aklınız neredeydi? PYD, ABD, Rusya yıllardır o coğrafyada cirit atıyor, tek kelime ettiniz mi? 2 PKK’lı için ortalığı ayağa kaldıranların, Nusaybin’de, Mardin’de PYD’nin attığı havan mermileriyle siviller şehit olduğunda iki kelime laf ettiğini gördünüz mü? Türk milleti bunlara gereken cevabı verecektir; Türk milleti de Türk devleti de Barış Pınarı Operasyonu’nun arkasındadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şeker…

5.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Barış Pınarı Harekâtı’nın da 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekâtı gibi bölgeye barış ve huzurun getirilmesi amacıyla teröristlere karşı yapıldığını KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın bilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı şunu bilmeli ki 1974’te yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı da bugün yapılan Suriye Barış Pınarı Harekâtı da bölgeye barış ve huzurun getirilmesi amacıyla teröristlere karşı yapılmıştır, yapılmaktadır.

Ey Akıncı, tıpkı PKK gibi EOKA adlı terör örgütünün Kıbrıs’ta çocuk, kadın ve yaşlı savunmasız yüzlerce sivil Türk’ü vahşice yakarak katlettiğini, “Kanlı Noel” olarak bilinen vahşi saldırıda yüzlerce sivil Türk’ün bir gecede katledildiğini; PKK, PYD, KCK terör örgütünün çocuk, kadın, yaşlı demeden 40 binin üzerinde asker, polis ve sivili katlettiğini ne çabuk unuttun? 2.170 şehit vererek kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığına yakışmıyorsun. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı senin gibi düşünmüyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

6.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, terörle mücadele konusunda kenetlendiğimiz gibi işsizlikle mücadelede de kenetlenmemiz gerektiğine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Türkiye İstatistik Kurumunun bugün yayınladığı temmuz ayına ilişkin işsizlik verilerine göre son bir yılda işsiz sayısı 1 milyon 65 bin kişi daha arttı. Bu rakamı gün hesabına vurursak eğer, işsizler ordusuna her gün 3 bin kişi daha katıldı. Bir düşünün, her gün bir kasaba nüfusu kadar, bir yıl içinde bir büyükşehir nüfusu kadar insan işsiz kaldı.

Bugün terörle mücadele konusunda kenetlendiğimiz gibi, geleceğimize karabasan gibi çöken işsizlik sorunuyla mücadelede de kenetlenmek zorundayız. Madem birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz, işsizlikle mücadele konusunda da birlik olacağız. “Ben bilir, ben yaparım, kimseye hesap vermem, kimseden de akıl almam.” anlayışı artık bitmek zorunda. İktidarı bu konuda bir kez daha uyarıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çelebi…

7.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, devletin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkının gazilerimizin elinden alınmasıyla yaratılan yanlıştan dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Terörle mücadelede yaralanarak gazi olanlardan çalışabilir durumda olanlara devlet kurumlarında bir iş hakkı verilmektedir. Her malul gazi, aynı zamanda engelli bir vatandaşımız olduğundan 5510 sayılı Kanun’un 28’inci maddesi gereği engelli oranlarına göre devletimizin özürlü vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakkından yararlanmakta idi, ta ki 5510 sayılı Kanun’un 38’inci maddesi ve 6495 sayılı torba Kanun’un 80’inci maddesi çıkana kadar, bunlar yürürlüğe girene kadar. Bu kanunlardan sonra gazilerimizin askerlik ya da gazilik öncesi sigorta giriş ve primleri silinmiş, devletimizin engelli vatandaşlara sağladığı erken emeklilik hakları gazilerimizin elinden alınmıştır. Bu sebepten, gazilerin emeklilik durumları, ne kadar uzuv kaybı olursa olsun, mecburi olarak 60’lı yaşlara kalmıştır.

Uğraşmadığınız bir gazilerimiz kalmıştı, ayıptır, bu yanlıştan dönün diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

8.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, esnaf ve sanatkârları bankaların insafına bırakmayacak, kara liste sorununu kaldıracak ve uygulanması zorunlu olacak sicil affıyla ilgili çalışmanın yapılıp yapılmayacağını Hazine ve Maliye Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ekonomik krizin etkilerini toplumun bütün kesimleri hissetmeye başladı. Damat Albayrak 2019’u yüzde 12 enflasyon ve yüzde 0,5 büyümeyle kapatmayı hedeflediklerini söylüyor. Bu yıl için kişi başı gelir hedefi 9.647 dolar olarak öngörülüyordu. Damat hedefi tutturamayacağını anlayınca YEP’te hedefi 9.093 dolara indirdi. Bu şu demektir: Halkımız biraz daha yoksullaşacak.

Esnafın birer birer kepenk kapattığı, KOBİ’lerin üretemez hâle geldiği son dönemde saray ve çevresi küçük esnafı ancak Ahilik Haftası etkinliklerinde hatırlar oldu. Esnaf prim borcunu ödeyemiyor, dükkânına yeni mal çekemiyor. Esnaf ve sanatkârlarımız kendilerini bankaların insafına bırakmayacak, kara liste sorununu kaldıracak ve uygulamada zorunlu olacak bir sicil affı istiyor. Sayın Bakan bu konuda bir çalışma yapacak mı acaba?

BAŞKAN – Sayın Topal…

9.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, kamuda işe yerleştirmelerin puan esasına göre yapılıp yapılmadığını, düşük puan alanların işe yerleştirildiği iddialarının nedenini ve KPSS merkezî bir yerleştirme sınavı ise neden hâlâ mülakat yapıldığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

KPSS sonuçlarına göre yapılan atamalarda çok ciddi haksızlık yapıldığı iddiaları var. Yüksek puan alan gençlerimiz hiçbir işe yerleştirilemezken daha düşük puan alan adayların yerleştirildiği kamuoyunda tartışılmakta ve kamu vicdanını yaralamaktadır.

İktidara sesleniyorum: Kamuda işe yerleştirmeleri puan esasına göre yapıyor musunuz? Kamuoyunda dile getirilen, düşük puanlıların yerleştirildiği iddialarının nedeni nedir? KPSS, merkezî bir yerleştirme sınavı ise neden hâlâ mülakat yapıyorsunuz? Bu mülakatlar devam edecekse açılımı “Kamu Personeli Seçme Sınavı” olan KPSS’nin adını değiştirin “mülakata çağırma sınavı” olarak koyun çünkü yaptığınız uygulamayla bu sınavlar yerleştirme değil, gençlerin hayalleriyle oynama sınavına dönüşmüştür. Emek hırsızlığı yapmak iktidarın görevi olmamalıdır. Hak edenin hakkını verin lütfen.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

10.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, Ekim 1912’de başlayıp Eylül 1913’te biten Balkan Savaşlarının tarihimizin en acı, en kara sayfalarından olduğuna ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekim 1912’de başlayıp Eylül 1913’te biten Balkan Savaşlarının tarihimizin en acı, en kara sayfalarından birisi olduğuna kuşku yok çünkü dört yüz yıldır elimizde olan büyük vatan parçaları, en ağır mağlubiyetler serisiyle, kısa bir süre içerisinde elimizden çıkıp gitti. Ölenlerin haricinde, zor şartlarda İstanbul ve Anadolu’ya sığınabilen 1 milyona yakın Rumelili göçmenimiz vardı. Balkan Savaşı, yenilgilerimizi gündeme getirmeme, olanlardan ders çıkarmama özelliğimize en iyi bir örnektir. Oysa Balkan Savaşı, başarısız bir diplomasinin, siyasete bulaşmış bir ordunun, yapıcı değil yıkıcı muhalefetin bileşiminin nelere mal olduğuna dair açık bir örnektir. Gün, birlik günüdür; aksi takdirde, tarih tekerrürden ibarettir.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

11.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ilinde arı yetiştiriciliği ve bal üretimiyle ilgili sorunlara çözüm üretebilmek için arı yetiştiriciliği ve balcılık araştırma ve geliştirme enstitüsü kurulmasının düşünülüp düşünülmediğini Tarım ve Orman Bakanından öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sorum, Tarım ve Orman Bakanına: Muğla, ülke arıcılığında önemli yere sahip olan bir ilimizdir. Muğla’yı öne çıkaran faktör, yüzyıllardır orman köylümüze kaynak yaratan ulu çam ormanlarımızın bizlere verdiği çam balıdır. Dünyada çam balı üretiminin yüzde 90’ı ülkemizde gerçekleşmekte ve bu üretimin de 25 bin tonla yüzde 80’i Muğla ilimizde yapılmaktadır. Yüzyıllardır ilimiz arıcılığıyla özdeşleşen çam balı üretimi ve kriterleri konusunda daha kapsamlı ve uluslararası kabul görecek bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Türkiye’deki arı yetiştiricilerinin ve bal üretiminin karşı karşıya kaldığı sorunlar üzerine bilimsel, akademik, teknik ve diğer alanlarda araştırmalar yapmak, arı yetiştiriciliği ve bal üretimiyle ilgili sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çözümler üretmek için Muğla ilinde arı yetiştiriciliği ve balcılık araştırma ve geliştirme enstitüsü kurmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Barış Pınarı Harekâtı’yla Kıbrıs Barış Harekâtı kadar hayati öneme sahip bir adım atıldığına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Fırat’ın doğusundaki Tel Abyad ve Rasulayn’da başlayan Barış Pınarı Harekâtı’nda gözler Fırat’ın batısındaki Menbiç’e çevrildi. 7’nci gününe giren harekatta 595 terörist etkisiz hâle getirildi. Musul, Rakka ve Deyr el Zor yerle bir edilir ve binlerce sivil öldürülürken seslerini çıkartamayanlar, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarısı karşısında, panik hâlinde “Operasyonu durdurun.” çağrıları yapıyorlar. Son bir haftadır harekâta karşı içeriden ve dışarıdan şahit olduğumuz tepkiler, Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle, Barış Pınarı Harekâtı’yla bölgemize ve ülkemize yönelik kimlerin hesabını bozduğumuzun açık bir ispatıdır. Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı’yla en az Kıbrıs Barış Harekâtı kadar hayati öneme sahip bir adım atmıştır.

Başladığımız işi muhakkak bitireceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

13.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, zamlarla birlikte yükselen elektrik, doğal gaz, ham madde, yakıt ve kredi maliyetleri nedeniyle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’ndeki sanayicilerin zor durumda olduğuna ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye ekonomisinin hayati göstergelerinden biri olan sanayi üretimi on iki aydır üst üste daralıyor. Ağustos ayında sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,6 azaldı. Sanayicinin zamlarla birlikte elektrik maliyeti, doğal gaz maliyeti, ham madde maliyeti, yakıt maliyeti, kredi maliyeti yükselmiştir. Öyle bir noktaya gelindi ki âdeta, sanayici sadece devlete olan borçlarına çalışıyor. Çekini, senedini ödeyemeyen sanayici, iş adamı, dün aldığı malı bugün alamayan işletmeci batmamak adına çırpınıyor. Sanayici olarak en yüksek tarifeden elektriği ve doğal gazı ödeyen kesim olduğu için, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi’nde sanayicimiz boğulur hâle geldi.

Üretim olmazsa ülke kalkınamaz ve gelişemez, işsizlik artar, ekonomi daha kötüye gider. Bu yanlış ekonomi politikalarınızla hem işsizliği körüklüyorsunuz hem de sanayici ve iş adamını batırıyorsunuz, artık durmanın zamanı geldi.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, iktidarın yanlış tarım politikalarının bedelini 82 milyonun ödediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İktidarın yanlış tarım politikalarının bedelini ne yazık ki 82 milyon ödüyoruz. Çiftçi, üretici, besici borcunu ödeyemez durumdadır, ürünü değer bulmaz hâldedir. Tüketici ise pahalı ürün almak durumunda kalmaktadır.

Niğde’de kışlık patates hasadı başladı. Şu anda, 60 kuruşa tüccar ürünü almıyor. 80-90 kuruşa mal olan patatesi ne yazık ki üretici satamadığı için depolamak durumunda kalıyor, depoladıktan sonra da bekleyecek, tüccar gelip almazsa patates bu yıl çürüyecek. Oysa geçen yıl patates en pahalı ürünler arasında sayılıyordu, ithal edilmek durumunda kalınmıştı, bakanlar gidip depoları basıyordu. Bu yıl patates üreticisi mağdur, ortada bakan da yok, çiftçinin, üreticinin durumunu düşünen de yok. Bu bağlamda, iktidarın patates üreticisine teşvik ve destek vermesinin gerekliliğini belirtiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

15.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, plastik kirliliğiyle ilgili etkili ve kararlı adımların atılabilmesi için TBMM olarak harekete geçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, bilimsel araştırmalara göre Akdeniz’in yüzde 92,8’inde plastik var. Sadece Akdeniz değil, daha birkaç gün önce ABD’nin Florida eyaletinde karaya vuran yavru bir deniz kaplumbağasının midesinden 104 tane plastik parça çıktı. Bu kirliliğin en büyük sebebi ise iki dakika kullanıp attığımız tek kullanımlık plastikler. AB Konseyi tek kullanımlık plastikleri yasakladı. Kulak pamukları, çatal bıçak setleri, tabaklar, pipetler, gıda kapları 2021 yılından itibaren AB ülkelerinde kullanılmayacak. Peki, biz ne yapıyoruz? Plastik çöp ithal ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak plastik kirliliğiyle ilgili daha etkili ve kararlı adımlar atmak önceliğimiz olmalıdır. Tek kullanımlık plastiklerin üretiminin ve tüketiminin sıfıra indirilmesi için acilen harekete geçmeliyiz. Tek kullanımlık plastikleri yasaklayalım, yaşamı iki dakikada tüketmeyelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

16.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan hemşehrisi Piyade Uzman Onbaşı Mesut Çelik’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Barış Pınarı Harekâtı’nda Adıyaman’ımızın Çelikhan ilçesi nüfusuna kayıtlı Mesut Çelik kardeşimiz şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet, tüm ailesine, akrabalarına başsağlığı ve sabır diliyorum; Adıyaman’ımızın, Çelikhan’ımızın, milletimizin başı sağ olsun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

17.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Gerek dünyada gerekse ülkemizde tarımsal üretimin ve kırsal hayatın sürekliliğinin sağlanmasında önemli bir rolü kırsal alanda yaşayan kadınlarımız üstlenmektedir. Kadınların tarımsal üretimde, kaynakların sürdürülebilir kullanımında, gıda üretiminde ve güvenliğinde sahip oldukları önemli konumdan hareketle, Uluslararası Tarım Üreticileri Derneği 15 Ekimi Dünya Çiftçi Kadınlar Günü olarak ilan etmiş ve ülkemizde de 1997 yılından itibaren kutlanmaktadır.

AK PARTİ iktidarı dönemimizde Tarım Bakanlığımız tarafından tarımsal üretim sürecinin her aşamasında bulunan kadın çiftçilerin bilgi ve becerilerinin artırılarak sürdürülebilir tarımsal faaliyetlerin yapılması ve kaliteli ürün artışının sağlanması amacıyla, bağcılıktan hayvancılığa, meyvecilikten seracılığa, arıcılıktan ipek böcekçiliğine kadar birçok tarımsal konuda çeşitli yayın teknikleri kullanılarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Filiz...

18.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’na, eğitimin ciddi bir iş olduğuna ve usulüne uygun atamalar yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hukuk fakültesi mezunlarına yetkinlik kazandırmak amacıyla, Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’yla ilgili konuşurken sınavın çözüm olmadığını, birçok önerimle birlikte hukuk fakülteleri için en az puan tespit edilerek yeterli başarı düzeyindeki öğrencilerin girişleri sağlanmalıdır demiştim. Bundan sonra, 11 Ekim tarihinde YÖK Genel Kurulunda başarı sıralamasının 190 binden 125 bine indirilme kararı verilmiş olması olumlu bir gelişme olsa da yeterli değildir; ilaveten, kontenjanlar bir daha gözden geçirilerek azaltılmalıdır.

Bir diğer konu, 19 hukuk fakültesinin dekanının veteriner, ilahiyat, tıp gibi hukuk disiplininin dışında atanmış olması, o fakültelerde ya profesör olmadığını ya da keyfî uygulamaların olduğunu göstermektedir. Eğitimin ciddi bir iş olduğunu ve YÖK’ün bu ve benzer uygulamalara son vererek usulüne uygun atamalar yapması gerektiğini hatırlatıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan...

19.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, DEAŞ ile YPG arasındaki ilişkiye, Barış Pınarı Harekâtı’nın ülkemizin terör örgütlerine karşı meşru hakkı olduğunu tüm dünyanın anlaması gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Barış Pınarı Harekâtı sırasında DEAŞ ile YPG arasındaki ilişkiyi ibretle izlemek lazım, Türkiye’ye karşı ortak hareket etmeleri, nasıl ve ne amaçla kurulduklarını göstermektedir. Emperyalist ülkeler tarafından kurulan ve kollanan her iki terör örgütü, görülmekte ki Türkiye’ye karşı ortak hareket edebilmektedirler.

Yine, bilinmelidir ki terör bir insanlık suçudur; terörü övmek, teröre destek vermek de insanlık suçudur. Barış Pınarı Harekâtı, ülkemizin terör örgütlerine karşı meşru hakkıdır, bunu tüm dünyanın anlaması gerekir. Özellikle de beraber yaşadığımız, kader birliği yaptığımız, kardeşlik hukuku içerisinde olduğumuz insanlarımızın anlaması gerekir. Siyaset yapmak ile millî çıkarlarımız arasında kalınmamalıdır. Aksi durum, Türkiye karşıtlığı olarak görülecektir, Türkiye karşıtı olmanın da anlaşılabilir bir tarafı yoktur.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

20.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, 2016 yılında Trabzon ili Beşikdüzü ilçesinde yaşanan sel felaketi nedeniyle esnafın yaşadığı mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bilindiği gibi, 2016 yılında Trabzon’umuzun Beşikdüzü ilçesinde son yüzyılın en büyük sel felaketlerinden biri yaşanmış ve 3 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Ayrıca, bu felaket sonrasında Beşikdüzü ilçemizde milyonlarca liralık hasar meydana gelmiş, dükkânlarını su basan esnaflarımız büyük zararlara uğramıştı. Şimdi, Beşikdüzülü sel mağduru bu esnaflarımıza Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliyeden icra kâğıtları gönderilmektedir. Yaşanan sel felaketinin etkisiyle çok büyük mağduriyetler yaşayan esnafımız, üzerine eklenen ve ülkemizi derinden sarsan ekonomik krizin de etkisiyle siftah yapamaz, kullandığı kredilerini ödeyemez hatta evine ekmek dahi götüremez hâle gelmiştir. Bu esnaflarımıza devletimizin yardımcı olması gerektiğine inanıyoruz. Beşikdüzü esnafımızın devletimize olan kredi borçlarının faizlerinin silinmesini, borçlarının yeniden yapılandırılmasını ve imkânlar çerçevesinde ödemelerinin ötelenmesini talep ediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İlgezdi…

21.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin 26 Eylülde İstanbul ilinde meydana gelen deprem nedeniyle can güvenliklerinin olmadığı yönündeki taleplerinin dikkate alınması gerektiğine, aksi hâlde sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulacağına ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, İstanbul’da 26 Eylülde meydana gelen deprem pek çok kamu binasında can güvenliğini tehdit eden hasarlar oluşturdu. İstanbul Üniversitesi öğrencileri de haftalardır “Can güvenliğimiz yok.” diyerek feryat ediyorlar, seslerini rektöre ulaştırmaya çalışıyorlar.

Üniversitede devam eden inşaat çalışmalarında işçi sağlığı ve çevre güvenliği için tüm tedbirlerin alınmasını, tüm kampüslerde 7/24 görev yapacak acil sağlık müdahale ekiplerinin oluşturulmasını, üniversitedeki deprem dayanıklılık incelemelerinin yapılmasını, deprem veya herhangi bir afete dair acil eylem planının hazırlanmasını, öğrenci ve akademisyenlerden oluşan izleme komisyonu oluşturulmasını istiyorlar.

Öğrencilerin bu insani talepleri acilen karşılanmalı; aksi hâlde, sorumluluklarını yerine getirmeyen, öğrencilerin hayatını tehlikeye sokan sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı buradan belirtmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Önal…

22.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde geçici olarak çalışırken 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kadro verilen işçilere temmuz ve ağustos aylarında neden maaş verilmediğini öğrenmek istediğine ve yaşanılan mağduriyetin giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

24/12/2017 tarihli ve 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde okul, yetiştirme yurdu ve diğer kurumlarda geçici olarak çalışan işçi kardeşlerimize güya kadro verdiniz. Sayıları Kırıkkale’de 107, Türkiye’de on binleri bulan ve kadroya geçirildiği iddia edilen bu işçilere 10 ay maaş verilip okulların kapalı olduğu gerekçesiyle temmuz ve ağustos aylarında maaş verilmemektedir. Türkiye’de hiçbir kamu kurumunda böyle bir uygulama yokken Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan, üstelik kadro verilen bu işçilere neden 2 ay maaş verilmemektedir? Aylık maaşları 2.020 ile 2.300 lira arasında değişen ve tamamına yakını açlık sınırının altında maaş alan bu işçilere 2 ay maaş verilmemesinin gerekçesi nedir?

Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışan bu işçilerin mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi hem bir görev hem de bu Meclisin en temel problemlerinden biridir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Barut…

23.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 5’inci maddesiyle ilgili talebe ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, 7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 5’inci maddesiyle ilgili bir talepten söz etmek istiyorum. Bu madde kapsamında yapılan matrah ve vergi artırımı ödemelerinin sehven unutulması veya ekonomik nedenlerle zamanında yapılmamasından kaynaklı mağduriyetler yaşanmaktadır. Bu kapsamdaki mükelleflerin mağduriyetlerinin giderilmesi, geciken ödemeler için süre uzatılması talep edilmektedir. 7159 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a eklenen geçici maddeyle, benzer hak kaybı giderilmiş ve kullanamayan yurttaşlar için aynı imkânlar tanınmıştı; 7143 sayılı Kanun’la alakalı da 2018 Aralık ve 2019 Ocak ayında ödenmesi gereken taksitlerin süreleri 2019 yılı Şubat ayına dek uzatılmıştı. Bu kanundan kaynaklı hak mağduriyetlerinin giderilmesi için, daha önce yapılan süre uzatımı gibi, ödemelerin 31 Aralık 2019 tarihine kadar uzatılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

24.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, Barış Pınarı Harekâtı’nda çıkan çatışmada şehadete yürüyen hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, ordumuzun Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü Barış Pınarı Harekâtı’nda çıkan çatışma sonucu hemşehrimiz, yiğidimiz Üsteğmen Çelebi Bozbıyık şehadete yürümüştür. Türk milletinin, Kırıkkale’mizin ve acılı ailesinin başı sağ olsun, Allah sabrıcemil eylesin.

Şehitlerimizin ruhu bizlerden millî birlik, ordumuzdan ise kısa sürede zafer beklemektedir. Kadim Türk inancına göre uçmağa varan ve dinimiz İslam’a göre hiç ölmemiş olan şehitlerimizin ruhunu incitmemek adına her gerçek ve tüzel kişi “ama”lı, “fakat”lı cümleler kurmayı bırakmalı, harekâta tam destek vermelidir. Allah, bizleri onlara mahcup etmesin, ahirette onların yüzüne bakacak kullardan nasip eylesin. Bilinmelidir ki şehitlerimizin hiçbirinin kanı yerde kalmayacaktır. Hesabını sormazsak gök girsin, kızıl çıksın. Kahraman Mehmetçik’imize güç kuvvet ve başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Can…

25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarılı olacağına şüphe duymadığına ve şehit düşen hemşehrisi Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Barış Pınarı Operasyonu’nda Kırıkkale’mize şehit ateşi düştü. Hemşehrimiz, canımız, kardeşimiz Üsteğmen Çelebi Bozbıyık şehit oldu. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, yakınlarına, Kırıkkale’mize başsağlığı diliyorum, Allah’tan sabırlar diliyorum. Şehidimizin mekânı cennet olsun. Bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Hiç şüphe duymuyorum ki Barış Pınarı Operasyonu başarılı olacaktır, huzur gelecektir, barış gelecektir.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, şimdi de grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ PARTİ Grubu adına İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Barış Pınarı Harekâtı’nın ordumuzun zaferiyle sonuçlanmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ettiğine, Menbiç’te şehit olan askerimiz ile Mardin’de roket ve havan atışı münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine, sınır ötesi operasyonun millî bir konu olduğuna ve siyaseten istismar edilmemesi gerektiğine, Türkiye’ye Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili gerek Avrupa Birliğinde gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ve gerekse Arap Birliğinde farklı ifadelerle yaklaşımda bulunulduğuna, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “Barış Pınarı desek de akan su değil kandır.” ifadesini kabul etmelerinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Devam eden Barış Pınarı Harekâtı’nın güzellikler içinde sürmesini ve şanlı ordumuzun zaferiyle sonuçlanmasını da Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Fırat’ın doğusuna düzenlenen sınır ötesi harekât bir haftayı tamamlamıştır. Tel Abyad ve Rasulayn’da operasyon başarılı bir şekilde devam etmektedir. Netice itibarıyla, bir askerî operasyon sürdürülmesi münasebetiyle de terörist saldırılar hızını kaybetmemiş ve şehit haberleri de gelmeye devam etmektedir. Bu kapsam içerisinde, Menbiç’te şehit olan yiğidimize ve Mardin’de roket ve havan atışı münasebetiyle hayatını kaybetmiş 2 sivil vatandaşımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet temenni ediyorum.

Bilindiği gibi, sınır ötesi operasyonlara başlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4 siyasi partisi ortak bir karar almıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetkiye bağlı olarak da sınır ötesi operasyon başlamıştır. Bu konu millî bir konudur ve dolayısıyla siyaseten istismara kapalıdır. Buradan siyasi rant devşirmeye kalkışmak gibi bir basiretsizlikle karşı karşıya kalınır ise iş, millî birlik ve beraberlik boyutunda tartışılmayı aşar ve bu zamana kadar yapılan hataların da gündeme geleceği, sürecin zaafa, akamete uğramasına da vesile olabilecek nahoş tartışmalar beraberinde gelebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim.

Sayın Cumhurbaşkanının böyle bir günde “Herkesi AK PARTİ’ye davet ediyorum.” demesini, doğrusunu isterseniz, siyaseten doğru bulmuyorum, “yakışıksız” demiyorum ama şık görmüyorum. O sebeple, böylesine önemli günlerde sarf edeceğimiz sözlere özen göstermemizin lüzumuna işaret etmek istiyorum. Böyle bir tartışma yaşanmasın diye, Sayın Genel Başkanımız özellikle bu süreçte olup bitenlerin her türlü parti, fırka, dernek şuurunun üzerinde değerlendirilmesine işaret etmek bakımından “Hepimiz al bayrak partiliyiz.” ifadesini dile getirmişlerdir. Bizim tarafımızdan bakıldığında al bayrak, minarelerdeki ezandır, gönderlerde dalgalanan şanlı bayrağımızdır, hedeflerde ve gönüllerde “Turan”dır. Bunun çok doğru bir biçimde anlaşılması lazımdır. Yani bu konunun siyaseten istismar edilmekten vazgeçilmesi icap etmektedir.

Şimdi, bu kapsam içerisinde, Türkiye’ye gerek Avrupa Birliğinde gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ve gerekse Arap Birliğinde farklı farklı ifadelerle yaklaşımda bulunulmaktadır. Arap Birliğinin operasyonu kınaması, bizim tarafımızdan bakıldığında kabul edilebilecek bir durum değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın lütfen Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Özellikle bu noktada Filistin için bir parantez açmak istiyorum. Filistin’in haklı mücadelesi ve özgürlüğü için yıllardır verdiğimiz mücadeleye rağmen sessiz kalmasını ve Türkiye’nin yanında durmamasını esefle kınıyorum. Avrupa Birliği içerisinde özellikle Macaristan’ın verdiği ilk tepkiden ve safını belli etmesinden dolayı da Macaristan’ı tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Dervişoğlu, bir dakika daha süre tanıyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bir de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Barış Pınarı Harekâtı’na ilişkin “1974’te biz adına ‘Barış Harekâtı’ desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi ‘Barış Pınarı’ desek de akan su değil kandır.” ifadesini kabul etmemizin mümkün olmadığını burada ifade ediyorum. Bugün oturduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamını o gün, 1974 yılında gerçekleştirilen ve tıpkı bugünkü gibi hayata geçirilen Kıbrıs Barış Harekâtı’na borçlu olduğunu belirtiyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dervişoğlu.

Şimdi, söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Erkan Akçay’a ait.

Buyurun Sayın Akçay.

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Barış Pınarı Harekâtı’nın başarıyla devam ettiğine, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarında olduğu gibi Barış Pınarı Harekâtı’nda da dünyaya insanlık ve medeniyet dersi verdiğine, Suriye’de terör tehdidi altındaki her bölge temizlenene kadar mücadelenin sona ermeyeceğine, şehitlerimize ve vefat eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizin Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü terörle mücadele operasyonu 7’nci gününde de başarıyla devam etmektedir. Kurmay zekâ, yerli teknoloji silah ve mühimmatla yürütülen bu harekât Türkiye’nin gücünü ve yetkinliğini tüm dünyaya bir kez daha göstermektedir. Suriye’nin kuzeyinde daha önce yürüttüğümüz Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarında DEAŞ, PKK/YPG’yle başarıyla mücadele ettik, Barış Pınarı’nda da bu mücadele devam etmektedir.

Barış Pınarı Harekâtı, emperyalist projelerin taşeronu, bebek, çocuk, sivil vatandaş katili teröristler, örgütler, PKK/YPG ve DEAŞ’a karşı yürütülmektedir. Barış Pınarı Harekâtı'yla ülkemizin güney sınırlarına yönelen tehdit ve tehlikeler kaynağında yok edilecek, güney komşularımızın toprak bütünlüğü korunacak ve ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar vatanlarına kavuşturulacaktır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, sınır ötesindeki başarılı operasyonlarla gerek ülkemizin gerekse komşu ülkelerin güvenliğine ve toprak bütünlüğüne, dünya ve bölge barışına katkı sağlamaktadır. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekâtlarında olduğu gibi, Barış Pınarı Harekâtı’nda da Türk Silahlı Kuvvetleri bütün dünyaya insanlık ve medeniyet dersi vermektedir. Bölgede PKK/YPG ve DEAŞ unsuru kalmamalı, bölgedeki güvenlik inisiyatifi tamamen Türkiye’de olmalıdır. Bu bölgeden ülkemize YPG kaynaklı 700’ün üzerinde havan mermisi atılmış ve bu saldırılarda 20 sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 200’ün üzerinde vatandaşımız da yaralanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay, devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – PKK/YPG insanlık düşmanı, katil bir terör örgütüdür. Türkiye açısından, Suriye’de terör tehdidi altındaki her bölge temizlenene kadar mücadele sona ermeyecektir. Ayrıca, YPG ve DEAŞ ikiz kardeştir ve ABD’nin kuluçkalarıdır. Bu mücadelemiz haklıdır, hukukidir, meşrudur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkemizin güvenliği, terör unsurlarının temizlenmesi, Suriyeli sığınmacı misafirlerimizin vatanlarına kavuşması için icra edilen Barış Pınarı Harekâtı’nda kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi, Cumhurbaşkanımız ve Hükûmetimizi bütün kalbimizle destekliyoruz.

Bütün şehitlerimizi rahmetle anıyoruz, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyor, yaralı gazilerimize şifalar temenni ediyoruz.

Sayın Başkan, Türk siyasetinin duayen isimlerinden Cumhuriyet Halk Partisi eski milletvekili ve eski Bayındırlık ve İskân Bakanı ve bir dönem de Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilliği yapan Ali Topuz’un vefatını teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet diliyoruz, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileklerimizle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi camiasına da başsağlığı dileğimi iletiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’a ait.

Buyurun Sayın Kurtulan.

28.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesindeki bir grup öğrencinin darp edildiğine, 15 Ekim HDP’nin kuruluşunun 7’nci yıl dönümüne, HDP’li belediyeler üzerindeki baskıların ve gözaltıların devam ettiğine, kuzeydoğu Suriye savaşına ilişkin mühimmatın nereden geldiği konusunda endişeli olduklarına, sınır ötesinde yapılan saldırılarda sivillerin de bombalandığına ve Suriye’nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevin Halef’in katledildiğine, Kürtçe konuştuğu için linç edilen Şirin Tosun’un yaşam mücadelesini kaybettiğine, vefat eden 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Aslında, bir süredir yani yaklaşık bir saattir acil bir durum vardı, izah etmek istedim ama sanırım göremediniz. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde şu an içeride bulunan öğrencilerden gelen bilgi üzerine bu bilgiyi paylaşıyorum. Bir grup öğrenci içeride darbedilmiş ve 70-80’e yakın sağ görüşlü öğrenci “Kürt ve sol görüşlüleri burada linç edeceğiz.” demişler, saldırmışlar. Ben çeşitli girişimlerde bulunmak istedim. Sayın AKP Grup Başkanı Naci Bostancı bir girişimde bulundu, emniyet güçleri oraya gittiler yalnız henüz sorun çözülmüş değil, sadece bu saldırgan grubun biraz daha geriye gitmesini sağlamışlar. İçerideki öğrenciler hâlâ kaygılı, dışarı çıkmakta zorlanıyorlar. Acil olarak buna bir çözüm bulunmasını, yetkililerin sesimizi duymasını temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, bizim partinin, HDP’nin 7’nci kuruluş yıl dönümü. Çok kültürlü ve katılımcılığı esas alan, demokrasiyi, kadın özgürlüğünü, kadın eşitlik ve özgürlük mücadelesini destekleyen ve geliştiren, rantın ve talanın doğa üzerindeki tahakkümünü reddeden ve bunlar için mücadeleyi esas alan önemli bir programa sahip partimiz. Partimiz, programını uygularken tüm baskılara rağmen diz çökmeyen tutumuyla mücadelesini sürdürmektedir.

İki gün önce İstanbul’da kuruluş yıl dönümü vesilesiyle yapmak istediğimiz toplantı ne yazık ki yasaklandı. Parti olarak yıllardır çok çeşitli baskılara, yasaklara maruz kaldık ama parti kuruluş yıl dönümü toplantısının yasaklanması sanırım bir ilktir; bunu da kınadığımı paylaşmak istiyorum.

Bununla sınırlı değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler.

Bir süreden beri, daha doğrusu geçmiş dönemden bugüne belediyelerimiz üzerindeki baskılar bitmiyor. Bu sabah, Hakkâri Belediyesi Eş Başkanı Cihan Karaman evine baskın yapılarak gözaltına alındı, Yüksekova Belediyesi Eş Başkanları Remziye Yaşar ile İrfan Sarı da gözaltına alındı, Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Semire Nergiz ve Ferhat Kut evlerine baskın yapılarak gözaltına alındı. Nusaybin’de kriz merkezi olarak kurduğumuz bir merkeze baskın düzenlendi, merkezin kapısı kırıldı, merkezde çalışanlar darbedildi, kimi meclis üyeleri de gözaltına alınmış durumda. Erciş Belediyesinde yine aynı şekilde bir baskın yapıldı, Eş Başkanlar Yıldız Çetin ve Bayram Çiçek ile Meclis üyesi Erhan Akbaş; HDP Erciş İlçe Eş Başkanları Hicran Kandemir, Şakir Asıl ile Baran Karaca gözaltına alındı. Aynı zamanda Gençlik Meclisi Sözcümüz Hülya Ertaş ve 10 Gençlik Meclisi üyemiz AKP’nin zulmü altında şu an gözaltındalar.

Yine hepimizin, herkesin kendi cephesinden ele aldığı kuzeydoğu Suriye savaşına bir değinmek isterim. Hem sınırın bu tarafından hem öbür tarafından sivillere dönük bazı şeylerin olduğu; ölümlerin, baskınların, saldırıların olduğu bilgileri geliyor. Nusaybin, Akçakale, Suruç, Ceylanpınar ve birkaç saat öncesinde de Kızıltepe’nin bir köyüne havan toplarının atılmasıyla, şu an elimizdeki bilgiye göre, yaşamını yitiren yaklaşık 20 kişi, ağır yaralılar ve 100’ün üzerinde de yaralı var. Yapılan incelemede de halka gidip görüşlerini aldığımızda da aslında bunların nereden geldiğini bilen yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) - İktidar medyasında çok farklı söylemler var bu bombardımanlara ilişkin yani mühimmatın nereden geldiğine dair. Bu mühimmatın nereden geldiği, menşesinin ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Bir an önce bunun aydınlığa kavuşturulması lazım. Geçmiş dönemde de, biliyorsunuz, MİT Müsteşarının bu konudaki bir ses kaydı açığa çıkmıştı yani “İhtiyaç varsa bir saldırı nedeni oluşturabiliriz.” demişti. Bunu da hesaba kattığımızda, halk da bizler de endişeliyiz, mutlaka bunun araştırılması gerektiğini bir kez daha burada da söylüyoruz.

Yine, sınır ötesinde yapılan saldırılarda da siviller bombalandı, katlediliyor. İki gün önce aralarında gazetecilerin de olduğu bir konvoy tarandı ve orada, Suriye’nin Geleceği Partisi Genel Sekreteri Hevin Halef de aracın içerisinde, tüm dünyanın gözünün önünde –izlenerek- katledildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın artık lütfen.

Buyurun Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler.

Şunu söylemek isteriz: Hakikaten sağduyuya çok ihtiyaç olan bir dönemden geçiyoruz. Bu savaşın Türkiye’ye bir yararı olmadığını, halkların kardeşliği umudunun tümüyle zedelendiğini söylemek istiyorum.

Yine, son kez: Mevsimlik işçi olarak Adapazarı’nda bulunan bir Kürt işçi, Şirin Tosun Kürtçe konuştuğu gerekçesiyle katledildi, elli günlük yaşam mücadelesini kaybetti ve sonuç olarak ben de bunu kınadığımı söylüyorum.

Son olarak; Sayın Ali Topuz’un vefatından dolayı kendisine rahmet, ailesine ve CHP camiasına başsağlığı diliyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, çok affedersiniz, ben… Tutanaklara geçmesi açısından önemlidir efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Sakarya ilinde vefat eden Şirin Tosun’a Allah’tan rahmet dilediğine ve Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü iddiasının mesnetsiz olduğuna ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Fatma Kurtulan demin, sadece Kürtçe konuştuğu için öldürülen bir şahıstan bahsettiler.

BAŞKAN – Mikrofon açık zaten Sayın Bülbül, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Öyle mi? Teşekkür ederim, öyle daha iyi olur çünkü Meclisin aydınlanması açısından da faydalı olduğunu düşünüyorum.

BAŞKAN – Tabii, buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu şahıs Sakarya’da vefat etmiştir. Bununla alakalı basında dönem dönem… Çünkü bir dönem yoğun bakımda uzun süre kaldı bu kardeşimiz; arkasından, dün vefat etti. Konuyla ilgili bir araştırma yaptık ve yaptığımız bu araştırma neticesinde, bir grubun saldırısına uğradığı ortaya çıktı. Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü gibi bir iddia mesnetsizdir, asılsızdır ve maksatlıdır efendim; şundan dolayı: Kendisine saldıran grubun içerisindeki 3 kişinin de Kürt kökenli vatandaşlarımızdan olduğunu orada Emniyet Müdürlüğü tespit etmiş, kayıtlara girmiş; Ağrı doğumlu, Kürt kökenli kardeşlerimizin karışmış olduğu bir olay ve vakayiadiyeden bir saldırı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Nihayetinde bir ölümle neticelenmiştir, Allah rahmet eylesin.

Fakat geçen, yine Sakarya’nın Hendek ilçesinde 1 kişinin aynı şekilde, Kürt olduğu için, Kürtçe konuştuğu için öldürüldüğü noktasında bir iddia olmuştu. Sakarya ili özelinde de bunu söylüyorum: Ciddi bir hassasiyet doğurmaya yönelik bir çalışma olarak değerlendiriyoruz bunu çünkü Sakarya, bu noktada, millî refleksleri kuvvetli olan bir ildir. Burada birtakım tahrikler ve provokasyonlar neticesinde bir şeyler elde edilmeye çalışılıyorsa bu, son derece vahim bir teşebbüstür, bunu asla ve asla kabul etmek mümkün değildir. Sakarya’mızda da Türkiye’de de biz bunlara karşı son derece uyanık bir şekilde mücadele ediyoruz.

Gerçekleri, bizzat dosyalarını inceleyerek, doğru bir şekilde Genel Kurulda paylaşmak lazım. Bu meselenin Kürtlükle, Kürtçe konuşmakla alakası yoktur; altını çiziyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

30.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

MHP’den de beklenen şey budur zaten.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – MHP olarak değil, Sakarya Milletvekili olarak söyledim.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Kürtler katledilir, PKK’ye bağlanır; Kürtler katledilir, başka bir gerekçe uydurulur. Sanki bu durum ilk defa yaşanıyor. Yıllardan beri, Kürtçe konuşulduğu için, kimi illerde özellikle Kürtler katlediliyor. Bunu kabullenmek lazım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Dosya üzerinden konuşuyorum ben.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben de dosya üzerinden konuşuyorum, ben de onun üzerinden konuşuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, devam edin siz.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Yıllardır, bu vakalarla çok karşılaştık arkadaşlar, çözüm bulmak lazım, Meclisin buna çözüm bulması lazım. Burada destek çıkarsanız “Millî duyguları gelişkin bir kentimizdir.” deyip bunu oraya bağlarsanız işte, böyle olmaz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İftira atmayın. İftira atıyorsunuz!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Katliamlara davetiye çıkarmak olur. Orada Kürtçe konuştuğu için linç edilmeye davetiye çıkarmak olur, böyle doğru değil!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İftira atıyorsunuz!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

Şimdi, söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Engin Altay’dadır.

Buyurun Sayın Altay.

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 15, 16, 18, 20, 22 ve 23’üncü Dönem CHP İstanbul Milletvekili, 15’inci Dönem İmar ve İskân Bakanı, 16’ncı Dönem Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanı, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, CHP eski Grup Başkan Vekili Ali Topuz’a ve Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık’a Allah’tan rahmet dilediklerine, terörün bir insanlık suçu olduğuna, Barış Pınarı Harekâtına bakış açısında farklılıklar olabileceğine ancak millî politikanın tek olması gerektiğine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin an itibarıyla bilgilendirilmemesini yadırgadıklarına, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olaylarla ilgili ciddi endişeleri olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu grubumuz adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak bugün üzgünüz, bir kaybımız var. 15, 16, 18, 20, 22 ve 23’üncü Dönem İstanbul Milletvekili, kıymetli devlet ve siyaset adamı, Cumhuriyet Halk Partisinin “Ali ağabeyi”, İmar ve İskân Bakanlığı, Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlıkları yapan, bu esnada şanlı Kıbrıs Barış Harekâtı’nın kararının alındığı Hükûmetin de üyeliğinde bulunan, son olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak görev yapan, Türk siyasetine ve Türk demokrasisine emek ve hizmet veren Ali Topuz Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ülkemizin, aziz milletimizin, Cumhuriyet Halk Partisi ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun diyorum. Kendisini, grup olarak rahmet ve minnetle anıyoruz.

Sayın Başkan, öte yandan, Millî Savunma Bakanlığı verilerine göre, 7’nci günde operasyon kaynaklı 20 sivil kaybımızın, 5 de şehidimizin -ki hepsini şehit sayıyoruz şüphesiz- olduğu operasyon sürecinde bugün itibarıyla da Menbiç’te havan ve topçu atışı sebebiyle 1 askerimizin şehit, 8 askerimizin yaralandığını büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Şehit Piyade Üsteğmenimiz Çelebi Bozbıyık’a grubumuz olarak Allah’tan rahmet; milletimize, kederli ailesine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun devam edin Sayın Altay

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hiç şüphesiz terör bir insanlık suçudur. Bu Mecliste grubu bulunan bulunmayan bütün sayın milletvekillerinin de aksini söyleyeceklerine inanmıyorum. Bununla beraber, düşüncesinden dolayı kimsenin suçlanmasını da yargılanmasını da demokrasimiz adına doğru bulmuyoruz. Operasyona bakış açılarımızda farklılıklar olabilir. Bu farklılıklar esastan kaynaklanabilir, usulden kaynaklanabilir, şekilden kaynaklanabilir ancak bu süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarında polemik, gerilim, istismar asla ve asla yaşanmamalıdır. Bunlardan özellikle hepimizin kaçınması lazım. Aynı şekilde, bu operasyona seçmen konsolidasyonu gözeterek bakmak insanlıktan çıkmak demektir. Biz, grup olarak böyle düşünüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; “Bu bir savaş mıdır?” polemiği aslında AK PARTİ’nin başlattığı bir polemiktir. İlkin AK PARTİ’nin Sayın Genel Başkan Vekili, daha sonra kimi Sayın Bakanlar bu işin adını “savaş” koydular; bu, yakışık almamıştır. Bu işin adını “fetih” koydular; bu, yakışık almamıştır. Önce AK PARTİ’den bu konuda bir netlik beklemek Parlamentonun üyeleri olarak hepimizin hakkıdır.

Sayın Başkan, partilerin görüşleri şüphesiz farklı olabilir ancak millî politika tektir ve tek olmalıdır. Yürütmenin yanlış politikalarını görmüyor değiliz ama ortada bir realite var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Zaten orada olan, o bölgede var olan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın, askerlerimizin, komutanlarımızın hatta daha önce burada bir konuşmamda da söyledim 9 No.lu gözetleme noktasındaki askerlerimizin akıbetinden endişe ettiğimi.

Bu operasyon AK PARTİ’nin operasyonu değildir. Operasyon 9 Ekimde başlamıştır. Çok üzülerek ifade etmek gerekir ki Erdoğan, Meclisten aldığı bu operasyon yetkisini, Meclisin yetkilendirdiği Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu operasyonunu AK PARTİ’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyonu gibi pazarlamak yanlışına düşmüştür. Sayın Erdoğan’ın böyle bir tabloda, 9 Ekimde operasyon başlamış iken 10 Ekimde kullandığı şu cümle AK PARTİ’lilerin de içini sızlatmıştır; o cümle şudur: “Milet İttifakı’nın zayıflaması, parçalanması çok önemlidir.” Oldu mu şimdi?

Sayın Erdoğan, sen Millet İttifakı’nı parçalamayı bırak, becerebiliyorsan IŞİD’i, FETÖ’yü, PKK’yı parçala. Biz de öyle deriz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bununla beraber aynı şekilde, AK PARTİ’nin yine sanıyorum aynı toplantıda Sayın Erdoğan’ın bütün fertleri AK PARTİ saflarına daveti de şık olmamıştır. Bu, tutarlı değildir, ayağı yere basan siyasi bir yaklaşım değildir. Trump için “Ey Trump!” diyen “Buyur Trump!” diyen, şimdi de “Şaka yapıyor.” diyen Erdoğan’ı, üzülerek, tutarsız politikalarıyla dünyaya da maskara olan, aziz milletimizin de yüksek refleksini alan Trump’a benzetmeye başladım; bundan üzüntü duyuyorum. Ama böyle bir operasyonda “Millet İttifakı’nı parçalamak millî görevdir, herkesin AK PARTİ saflarına katılması gerekir.” derseniz; bu olmaz, bu yanlış. Bunu sevgili mevkidaşımın da savunabileceğini zannetmiyorum.

Öte yandan, 7’nci gündeyiz. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Millî Savunma Bakanı AK PARTİ il başkanlarını operasyonla ilgili “brief”e ederken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …Türkiye Büyük Millet Meclisinin an itibarıyla -evet, yarın gelecek- ne Millî Savunma ne Dışişleri Bakanları tarafından “brief”e edilmemesini, bilgilendirilmemesini de çok yadırgadığımızı ve bu işin Türkiye Büyük Millet Meclisine itibar ve irtifa kaybettirdiğini de üzülerek burada itiraf etmek zorundayız, hepimiz itiraf etmek zorundayız.

Sayın Başkan, Dışişleri Bakanı yarın gelecek. Bu konuda, umarım, Meclise sağlıklı bir bilgilendirme yapar ama tekrar altını çiziyorum: Meclisimizin AK PARTİ il başkanlarından sonra bilgilendirilmesi bu Meclise yapılmış bir hakarettir. Yarın bunu ayrıca enine boyuna konuşuruz.

Bununla beraber, son olarak Dil ve Tarih Fakültesinin önünde bir provokasyon hazırlığıyla ilgili ciddi duyum ve endişelerimiz vardır. Bir grup öğrencinin içerideki başka bir grup öğrenciye saldırmak için beklediğiyle ilgili bilgiler arkadaşlarımıza da intikal etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son cümlem olsun. Hükûmeti de buradan samimi ve yapıcı bir şekilde uyarıyorum. Dil ve Tarih Fakültesinde bir kişinin burnu kanarsa bu, Hükûmetin sorumluluğundadır, bunu Hükûmet yapmış sayarız.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

Şimdi, söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Özlem Zengin’dedir.

Buyurun Sayın Zengin.

32.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, 4 siyasi partinin ortak akılla harekete geçirmiş olduğu harekâtla ilgili daha çok olumlu cümleyi hak ettiklerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın operasyon başlamadan önce bütün siyasi partilerin liderlerine bilgi verdiğine, dışarıda Türkiye aleyhine oluşan yapılarla alakalı birlikte mücadele edilmesi gerektiğine, şehit düşen İstihkâm Uzman Çavuş Hacı Bebek, Piyade Sözleşmeli Er Ahmet Topçu, Piyade Üsteğmen Çelebi Bozbıyık ile sivil vatandaşlara ve vefatı nedeniyle ülkemize gerek milletvekili gerekse bakan olarak hizmet etmiş CHP İstanbul Milletvekili Ali Topuz’a Allah’tan rahmet dilediklerine, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde yaşanılan olayın kontrol altına alındığına, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili Genel Kurulu bilgilendireceğine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum. Doğrusu Meclisimizin, milletvekillerimizle birlikte 4 siyasi partinin ortaklaşa olarak, ortak bir akılla harekete geçirmiş olduğu, daha doğrusu hukuken altlığını oluşturmuş olduğu bu harekâtla ilgili olarak daha çok olumlu cümle söylemeyi hak ettiğimizi düşünüyorum çünkü Türkiye'nin geleceğiyle alakalı bir konudan bahsediyoruz, memleketimizin bekasından bahsediyoruz ve görüyorsunuz dünyanın her tarafından da yalnız bırakılmış durumdayız. Hâl böyle olunca öncelikli olarak birbirimize sahip çıkmamız ve iyi yaptığımız işleri büyütmemiz gerekiyor. Siyasi partiler bu harekâta “evet” diye karar verirken sadece başlangıcı için değil, bence devam eden süreçle alakalı temel bir sorumluluğun altına ellerini koymuş oluyorlar. Bu manada Sayın Cumhurbaşkanımızın operasyon başlamadan hemen evvel bütün siyasi partilerin liderlerini -Sayın Akşener’i, Sayın Kılıçdaroğlu’nu, Sayın Bahçeli’yi, herkesi- tek tek arayarak operasyonun başlayacağına dair bir bilgi vermesi, zaten bu konuya dair yaklaşımın nasıl olduğunu gösteren bir tutumdur -beraber yaptığımız- hem olumlu taraflarını hem de Allah göstermesin, ortaya çıkacak bütün tabloya dair sorumluluğu aslında birlikte üstlendiğimizi gösteren bir harekettir diye düşünüyorum.

Devamında elbette şu var: Bu tarz işler hesapsızlık içerisinde yürür. Buradan bir siyasi rant üretmeye çalışmak “evet” diyerek ya da “hayır” diyerek hiç kimseye yakışmaz. Sonuçta eğer buradan bir kâr hasıl olacaksa bu ancak milletimiz için olacak bir kârdır. Bu manada sevineceğimiz, örneklik teşkil edecek bir şeyin altını çizmek isterim: Dün itibarıyla, biliyorsunuz, PAB Toplantısı (Parlamentolar Arası Birlik) vardı Sırbistan’da.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu toplantıda tüm siyasi parti gruplarımız bir araya gelerek Meclis Başkanımızın önderliğinde, Fransa’nın öncülüğünü yaptığı İngiltere, Almanya, İsviçre, Mısır gibi ülkelerin de destek verdiği bir kınama harekâtını, aslında operasyonunu diyelim, tüm milletvekillerimizin, daha doğrusu Mecliste destek veren partilerin milletvekillerinin desteğiyle ve ortak aklıyla Türkiye durdurmuş oldu. Şu anda sadece Mecliste değil, Meclisin içinde, dışında ve Türkiye’nin dışarısında Türkiye aleyhine oluşan bütün bu yapılarla alakalı hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor.

Sayın Altay dilden bahsetti; evet, dil çok önemli. Bizi farklı yapan şeyler var ki farklı siyasi partiler altında toplanıyoruz ama bugün yapacağımız şey, birbirimizin hassasiyetlerine nezaket göstermek. Yani eğer bazı kelimeler bizlerde... “Bizler”den kastımız sadece milletvekilleri değil, biz burada bir grubu temsil ediyoruz, insanları temsil ediyoruz, her birimizin arkasında pek çok geniş kitle var. Çok tabii olarak bir kelimeyi ifade ederken, rahatsızlığımızı söylerken şahsi rahatsızlığımızı değil, bize oy veren insanların, hatta vermeyen insanların hakkını, hukukunu korumak gayretiyle cevap verme ihtiyacı duyuyoruz. O yüzden hangi kelimelerden rahatsız olduğumuz belli, hiç olmazsa şu günde birbirimize daha fazla ihtimam gösterelim kullandığımız kelimelerde, tavırda, üslupta. Ben de ortak akıldan yanayım, bir kez daha altını çizmek istiyorum bu meyanda.

Vaktinizi çok almayacağım ama muhakkak ifade etmek istiyorum, şehitlerimizin adlarını zikretmek istiyorum: Hacı Bebek Kahramanmaraş’tan, istihkâm uzman çavuşuydu, Hakk’ın rahmetine kavuştu; Ahmet Topçu Ankara’dan, piyade sözleşmeli erdi, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Biraz evvel Kırıkkale Milletvekilimiz Ramazan Can Bey ifade etti, Çelebi Bozbıyık piyade üsteğmendi, Hakk’ın rahmetine kavuştu. 18 sivil şehidimiz var. Tek tek her birine Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Bence onların aziz hatırasına hürmeten burada yaptığımız konuşmaları ayrıca bir hassasiyetle yapmamız gerektiğinin altını çizmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Zengin, buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Birkaç nokta daha…

Ben rahmetli Ali Topuz Beyefendi’yi de rahmetle yâd etmek istiyorum. Ülkemize bakan olarak hizmet etmiş, milletvekili olarak hizmet etmiş CHP Milletvekili Ali Topuz Beyefendi’yi rahmetle yâd ediyorum ben de, mekânı cennet olsun.

Biraz evvel Fatma Hanım, Fatma Kurtulan Hanımefendi bahsetti, Ankara Dil ve Tarih Fakültesiyle alakalı bilgi vermek isterim. Emniyet güçlerimiz oraya intikal ettiler. Evet, iki grup arasında bir şey var ama şu anda her şey kontrol altında, yaralı kimse yok, incinen kimse yok ve münakaşa boyutunda kalacağını ümit ediyoruz. Takip edildiğinin Genel Kurulun bilmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Yarın, inşallah, Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, genel anlamda, yirmi dakikalık bir sunum yapacaklar bize operasyonla ilgili olarak. Daha evvelinde de bu hafta içerisinde siyasi parti gruplarını ziyaret etti Hulusi Akar Bey Millî Savunma Bakanı olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Son bir kez daha rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Burada da tabii bu harekât olgunlaştıkça peyderpey konuya dair bilgilendirmenin devam edeceğini belirtmek isterim. Aslında geçen hafta planlamıştık fakat harekâtın çok sıcak olması hasebiyle bu hafta içerisinde aslında gerçekleşmiş oldu bu bilgilendirmeler ve bunlar devam edecek. Bu konuda her bir arkadaşımızın bu konuya dair hassasiyetimize ve samimiyetimize itimat etmesini hassaten rica ediyorum. Bu mesele AK PARTİ meselesi değildir, bu mesele Türkiye meselesidir.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, çok kısa efendim, tutanaklara geçirmek için…

BAŞKAN – Buyurun.

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Dil ve Tarihte yaşanması muhtemel olaylardan yola çıkarak sayın mevkidaşım Emniyetle görüştüklerini, işte gereken tertibatın alındığını söyledi; iyi, güzel.

Ben şöyle bir anlayış içinde hepimizin olması gerektiğini düşünüyorum: Emniyet kuvvetleri yani Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, bu gibi toplumsal olaylar noktasında yani Türkiye’nin tümüne sirayet edebilecek ya da herkesi biraz etkileyecek olaylarda AK PARTİ yönetimine yaptığı bilgi akışını Cumhuriyet Halk Partisine de HDP’ye de MHP’ye de İYİ PARTİ’ye de yapmalıdır. Bunu, hem buradan tutanaklara geçirmek hem de bizi dinleyen Emniyet ve Jandarma teşkilatı yöneticilerine hatırlatmak istedim. Onlar AK PARTİ’nin polisi, AK PARTİ’nin jandarması -itham anlamında söylemiyorum, çok ulaşamıyoruz bazen- değillerdir; milletin jandarması, milletin polisleridir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç öyle bir şey yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bunu, bir itham olarak söylemedim ama bundan sonra daha dikkatli olmalarının gereğinin Meclis adına altını çizmek için söyledim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Değerli milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Asya Parlamenter Asamblesinde (APA) boş bulunan üyelik için Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanlığı tarafından bildirilen Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk’ün üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/880)

9/10/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 2'nci maddesine göre Asya Parlamenter Asamblesinde (APA) boş bulunan üyelik için Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanlığı tarafından bildirilen, mezkur kanunun 12'nci maddesi gereğince Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun görülen ve aşağıda ismi belirtilen milletvekilinin üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                                       Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                        Başkanı

Berdan Öztürk Ağrı Milletvekili.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve diğer milletvekilleri tarafından, ülkemizde yaşayan sığınmacıların gerçek sayılarının tespit edilmesi, kamu bürokratlarının yanında, ulusal düzeydeki dernekler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin de görüşleri dikkate alınarak iddia edilen sayıların ve bu sayıların kayıt altına alma tekniklerinin doğru ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulması, ilgili kurumların yaptığı çalışmaların ve aldıkları önlemlerin yeterliliğinin araştırılması ve sorunun çözümüne yönelik ortak aklın bulunması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/10/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/10/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                        Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                          İzmir

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Denizli Milletvekili Yasin Öztürk, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve diğer milletvekilleri tarafından, ülkemizde yaşayan sığınmacıların gerçek sayılarının tespit edilmesi, kamu bürokratlarının yanında ulusal düzeydeki dernekler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin de görüşleri dikkate alınarak iddia edilen sayıların ve bu sayıları kayıt altına alma tekniklerinin doğru ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulması, ilgili kurumların yaptığı çalışmaların ve aldıkları önlemlerin yeterliliğinin araştırılması ve sorunun çözümüne yönelik ortak aklın bulunması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 15/10/2019 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere öneri sahibi, İYİ PARTİ Grubu adına İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özdağ. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT ÖZDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en ağır sorun, hiç şüphesiz 5,3 milyonunu Suriyelilerin; 1,4 milyonunu başta Afganlılar, Iraklılar ve İranlılar olmak üzere 195 ülkeden gelen sığınmacıların oluşturduğu toplam 6,7 milyon sığınmacı kitlesidir. Bu nüfus, Türkiye nüfusunun yüzde 8,5’unu oluşturmaktadır. Türkiye, stratejik göç mühendisliğinin sonucu olan bir Kavimler Göçü’yle karşı karşıyadır.

Değerli milletvekilleri, Pentagon’un 1997’de hazırladığı, 2007’de güncellediği ve 2014’te TSK’yle paylaştığı bir raporda şu cümleler yer almaktadır: “İklim değişikliği nedeniyle buzlar eriyor, yeni ticaret yolları açılıyor, iklim değişikliği ABD’nin güvenliğine tesir ediyor. Doğu Akdeniz, İtalya’nın altından, İran’dan Afganistan’a kadar Türkiye dâhil kuraklaşacak; 46 ülke zor duruma düşecek, güneyden yukarı doğru büyük göçler yaşanacak, bizim yapacağımız rejim değişiklikleri de bu göçleri çarpan olarak artıracak.” Özetle, bugün yaşadıklarımız öngörülmüş, tasarlanmış süreçlerdir. Önemli olan, bizim nasıl bir politikayla cevap vereceğimizdir.

Ülkemizde kayıtlı 3 milyon 650 bin Suriyeli var, 150 bin civarında da vatandaşlık verilmiş; özetle, kayıtlı 3,8 milyon Suriyeli var. Kayıtsız 1,5 milyon Suriyeli nüfus ise resmî rakamların incelemelerine dayalı tahminleri olarak sunuluyor. Resmî rakamlara göre, örneğin İstanbul’da Ekim 2019’da 549.216 Suriyeli var. Oysa Binali Yıldırım, 31 Mart Yerel Seçimlerinden önce gerçek rakamın İstanbul için 700 bin olduğunu söyledi yani açıklanan rakamdan 150 bin daha fazla. Şimdi İstanbul Valisi olan Sayın Ali Yerlikaya Gaziantep Valisiyken 2017’de Gaziantep’te resmî Suriyeli sayısının 343 bin ama gerçek rakamın 500 bin olduğunu açıkladı. Bugün Sayın Erdoğan Bakü’de yeni bir rakam daha açıkladı. Ben yeni duydum konuyu bu kadar yakından incelememe rağmen; eminim, şimdi siz de yeni duymuş olacaksınız. 3,650 bin Suriyeli var ama kayıtsız 350 bin Suriye Kürdü olduğunu açıkladı. Bu rakam hiçbir yerde görülmüyordu, demek ki gerçek rakam, kayıtlı 4 milyon Suriyeli. Göç İdaresi ne diyor? Göç İdaresi “3 milyon 650 bin kayıtlı Suriyeli var.” diyor, 1 milyon 250 bin de diğer ülkelerden yani toplam 4,9 milyon sığınmacı olduğunu iddia ediyor.

3 milyon 800 bin Suriyelinin Türkiye’de kalması durumunda 2040 yılında Türkiye’deki Suriyeli nüfusu 7 milyon 460 bine ulaşacak. Kayıtlı-kayıtsız 5,3 milyon Suriyeli Türkiye’de kalırsa 2040 yılında nüfusu 10,4 milyona ulaşacak. Bütün sığınmacıların kalması durumunda ise 12,4 milyon sığınmacıdan oluşan bir nüfus oluşacak ki her 8 kişiden 1’i sığınmacı olacak Türkiye’de. Daha bugün bazı illerimizdeki durumun vahameti kendisini ortaya koyuyor. Şanlıurfa’da sadece kayıtlılar sayıldığında nüfusun yüzde 21’ini Suriyeliler oluşturuyor, Gaziantep’te yüzde 22’sini oluşturuyor, Kilis’te çoğunluğu oluşturuyorlar, Hatay’da yüzde 27’sini oluşturuyor, Adana’da yüzde 10’unu, Mersin’de yüzde 11,3’ünü oluşturuyor. Kayıtlı ve kayıtsız birlikte hesapladığımızda yüzde 28 Şanlıurfa’da bugünkü durum. Peki, 2040’ta ne olacak? Yüzde 43 olacak. Gaziantep’te kayıtlı-kayıtsız birlikte yüzde 29’unu oluşturuyor, 2040’ta bu rakam yüzde 46’ya çıkacak. Hatay’da bugün yüzde 39,4’ünü oluşturuyor, 2014’ta yüzde 64’ünü Suriyeli Araplar oluşturacak. Adana’da eğer kayıtlı-kayıtsız birlikte hesaplanırsa yüzde 26’sını Suriyeliler oluşturacak 2014’ta ve Mersin’de yüzde 26’sını oluşturacak.

Değerli milletvekilleri, ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi ve bilim insanı olarak bu rakamları araştırıp paylaştığım için Göç İdaresi Genel Müdürü, beni halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmekle suçlayarak hakkımda suç duyurusunda bulunacağını açıkladı.

Şimdi, verdiğimiz soru önergelerine zaman zaman yürütme geç cevap veriyor, zaman zaman hiç vermiyor ama şimdi yeni bir şeye de başladılar, suç duyurusunda da bulunacaklarmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Özdağ.

ÜMİT ÖZDAĞ (Devamla) - Kendisinin yeterli çalışmadığını Recep Tayyip Erdoğan’ın, Binali Yıldırım’ın ve Vali Yerlikaya’nın açıklamalarından anladığımız Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün göçmenlere yönelik çalışmalarının değerlendirilmesi ve sorunlarının, sebeplerinin araştırılarak ele alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ediyoruz.

Bu, bir parti teklifi değil, Türkiye'nin geleceği, hepimizin geleceği. Bu konuyu Mecliste bir komisyon kurup araştıralım. Gerçek rakamları birlikte görelim. Bazıları diyorlar ki: “Bu insanlar Türkiye’de kalsınlar.” Kaldığı takdirde sayının ne olacağını ve bunun Türkiye’ye nelere mal olacağını bu komisyonda tartışabiliriz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdağ.

Öneri üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’de.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce sayın konuşmacının verdiği istatistiki bilgilerden durumun ne olduğu aslında çok bariz bir şekilde ortada ama bu araştırmaya, cesedi sahile vuran bebekler, balıklara yem olan analar, bacılar, kadınlar, çocuklar, dilencilik yapan, sokakta ekmek bulamayan, aç kalan, evsiz kalan ve sürekli “Ey Avrupa, kapıları açıp size gönderirim!” demekle tehdit edilen mülteci sayısı dâhil oluyor mu acaba? Bunun içerisine, şu anda bizim adına “işgal ve savaş” dediğimiz zaman karşı çıktığınız, kendiniz söylediğiniz zaman suç olmadığı, bizim söylediğimiz zaman suç telakki ettiğiniz bir hakikat bağlamında sınırlara dayanacak yüz binlerce yeni mülteci dâhil oluyor mu acaba?

Değerli milletvekilleri, bu hakikatin içerisine, nerede, hangi koşullarda, nasıl barındıkları belli olmayan, sadece onlara sınır kapısı açmakla büyük bir lütufta bulunulmuş gibi davranılan, küçücük bir iyiliğin bile sürekli başına kakıldığı ve psikolojik olarak, sosyolojik olarak, ekonomik olarak, yaşamsal olarak tamamen çökmüş insanlık dâhil ediliyor mu? Ayrıca, kaldı ki Türkiye’nin yarısından çoğu neredeyse mülteci. Siyasi mülteciler buna dâhil ediliyor mu, düşüncelerinden dolayı gitmek zorunda kalanlar buna dâhil ediliyor mu, barış istediği için işlerinden ihraç edilenler buna dâhil ediliyor mu? KHK’lerle ekmeğe muhtaç edilen, adı konmamış bir idama mahkûm edilenler de mülteci pozisyonundadır, yeri yurdu yoktur, ekmeği yoktur, aşı, işi yoktur; bunlar işin içerisine dâhil ediliyor mu? Yoksa, mültecilik, göç sorunu, sadece istatistiki bir sorundan ibaret değildir. İnsanların yerine, yurduna, yaşamına, diline, varlığına, inancına, her şeyine müdahale ederek, her şeyinden edilerek, insanlığından edilerek ortaya çıkmış olan bu hakikat karşısında bir nebze, bir dakika düşünüp de aslında bu soruna köklü çözüm yeri bulmanın burası olduğunu, savaşı, operasyonu, işgali tartışmak yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm sıralarını doldurarak Kürtleri, Türkleri, Türkiye’de yaşayan tüm halkları, eşit, özgür, adil bir şekilde, laik, demokratik cumhuriyette nasıl yaşatacağımızın tartışması varken bizi “‘Savaş’ diyorsunuz, ‘işgal’ diyorsunuz, suç işliyorsunuz.” diye ikide bir tehdit etmek, sabah erken operasyonlar yapmak, meydanlarda polislerle bizi darbetmek siyasi zebaniliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Buradan açık ve net ilan ediyorum: Geçen hafta, Maltepe Meydanı’nda, polisler bir milletvekili olarak beni darbedip yere düşürdü. Buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden açık ve net söylüyorum: Bundan sonra hangi devlet görevlisi bana nasıl davranırsa ben de ona öyle davranacağım, açık ve net; bana nasıl davranırsa ben de ona öyle davranacağım. Hiçbir şekilde kaba kuvvet kullanmadım, güç kullanmadım; sadece müzakereyle sorunu çözme çabası içerisindeydim; darbedildim, yere düşürüldüm, hastaneye gitmek zorunda kaldım.

İşte terör budur, işte zebanilik budur, işte insanların düşüncelerini yasaklamak, siyaseti, hakkı, hakkaniyeti yasaklamak budur; kınıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’da.

Buyurun Sayın Yılmazkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubunun önerisi üzerine partim adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde yaklaşık 6 milyona yakın nüfus başka ülkelerden göç hâlinde gelmiştir. Bunun resmî kayıtlarda 3,8 milyonu Suriyeli göçmenler olup ayrıca Afganistan, Irak, İran, hatta Moğolistan’dan bile ülkemize çeşitli nedenlerle göç gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, tabii ki bir insanın ülkesini terk edip göçmen durumuna düşmesi kimsenin istediği bir şey değildir. Ancak bir ülkeden diğerine göç, dünyanın birçok ülkesinde belirli sayıda, kontrollü bir şekilde olmaktadır. Maalesef, ülkemize gelen göç kontrolsüz bir şekilde olmuştur ve bunun birçoğunu Suriyeli göçmenler oluşturmaktadır. 2011 yılı Mart ayında Suriye’de yaşanan iç savaşla birlikte ülke olarak bizim de izlediğimiz yanlış politikalar nedeniyle ülkemize olan Suriyeli mülteci göçünü daha fazla kontrol altında tutmamız ve engellememiz gerekirken, Suriyeli göçmenleri sınırlarında kurulacak geçici kamplarda veya sınırımızda kuracağımız kamplarda durdurmamız gerekirken çoğunluğunu büyük şehirlerimize alarak Suriyeli mültecileri âdeta ülkemize göçe daha fazla teşvik eder hâle getirdik. Daha da tehlikelisi, ülkemizin belli illerinde, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay, Kilis, Mardin bölgesinde yaklaşık 2,5 milyon Suriyeliyi göçmen olarak bulundurmaktayız.

Değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde bu şekilde düzensiz mülteci göçü ve bunların kabul şekli yoktur. Örneğin, ilim Gaziantep’te yaklaşık 480 bin Suriyeli göçmen var. Evet, bunların bir kısmı ucuz işçi olarak çalışmakla birlikte çoğunluğu geçimini sağlayamamaktadır. Diğer illerde olduğu gibi, ilimde de Suriyeliler belli mahallelerde, belli bölgelerde, hep beraber, birlikte yaşamakta; yaşamlarını ve ticaretlerini birlikte idame ettirmektedirler. Âdeta Suriyeli gettolar oluşmuştur. Bunun getireceği en önemli tehlike, yarın olası bir provokasyonla o bölgede sokak, bölge ve etnik kargaşa tehlikesidir. İşsiz ve aç olan genç topluluk çeşitli nedenlerle kavga etmektedir ve bu kavga daha büyük boyutlara ulaşabilme ihtimalindedir.

Bildiğiniz gibi, partimiz de bu konuda yakın zamanda Suriyeli göçmen sorunuyla ilgili kongresini yapmıştır ve görülmüştür ki maalesef, bu Suriyelilerin yaklaşık yüzde 50’si tekrar geri dönmeyi düşünmemektedir. Daha da ilginci, fırsat bulduklarında, ne şartlarda olursa olsun Avrupa ülkelerine gitmeyi düşünmektedirler.

Türkiye’nin birçok iline dağılmış olan bu Suriyeli mültecilerin sayısı net olarak tespit edilemediği gibi, Emniyet ve MİT tarafından da takiplerinin olanaksız hâle geldiği açık bir şekilde görülmektedir. Suriyelilerin bulunduğu illerde taciz, tecavüz gibi cinsel suçlarda görülen artışların yanı sıra hırsızlık ve asayiş olaylarındaki artış toplumda büyük kaygılara ve infiallere sebep olmaktadır.

Bu gerçekler ışığında, Türkiye’ye sığınmış ve tam sayıları belli olmayan Suriyelilerin, ulusal güvenliğimiz başta olmak üzere, yaşanacak toplumsal patlamaların bütün boyutlarıyla ele alınarak gerekli araştırma, inceleme ve önlemlerin alınması doğrudur. Bu açıdan önergeyi destekliyoruz.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yılmazkaya.

Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir’de.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye Millî Ordusuyla birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı başlatmış olduğu Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan askerlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz Türk milletine başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dileklerimi sunarak başlıyorum.

Suriye rejimi ve terör örgütlerinin baskısından yani ölümden kaçarak ülkemize sığınan geçici koruma altındaki 3,6 milyon Suriyeli göçmene ülkemiz ensar olmuştur. Ülkemizde bulunan Suriyeliler için en çok kullanılan terimler “Suriyeli mülteciler” ve “Suriyeli sığınmacılar” şeklindedir. 22 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği uyarınca, ülkemizde bulunan Suriye vatandaşlarının hukuki statüsü “geçici korunan”dır.

Sayın milletvekilleri, Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz, göç alanına ilişkin politika ve stratejileri uygulamak, bu konularla ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlamak, yabancıların Türkiye'ye giriş ve Türkiye'de kalışları, Türkiye'den çıkışları ve sınır dışı edilmeleri, uluslararası koruma, geçici koruma ve insan ticareti mağdurlarının korunmasıyla ilgili iş ve eylemleri yürütmek üzere İçişleri Bakanlığına bağlı olarak kurulmuştur. Genel Müdürlüğümüz kurulduktan sonra, 2015’te 1.740 olan geri gönderme merkezi kapasitesi 20 bine çıkarılmış, Düzensiz Göç Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı hazırlanarak, kaynak ülkelerle iş birliği geliştirilerek Düzensiz Göç Ortak Veri Tabanı kurulmuş, Ulusal Destekli Gönüllü Geri Dönüş Mekanizması oluşturulmuştur. 22 kamu kurumuyla entegre çalışan Göç-Net sistemi kurularak veri paylaşımı sağlanmaktadır. Düzensiz göçü kaynağında önlemeye yönelik ulusal ve uluslararası mekanizmalar ve iş birliklerinin güçlendirilmesi, düzensiz iş gücü göçünün etkin ve kapsamlı politikalarla yönetilmesini sağlamıştır.

Sayın milletvekilleri, benim de üyesi olduğum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan tüm partilerin üyelerinden oluşan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu alt komisyonu olarak 2015 yılında kurulan Göç ve Uyum Komisyonu aktif olarak çalışmakta, mültecilerle ilgili tüm kurullarımız ve sivil toplum kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde çalışmalarını yapmaktadır. Komisyon üyesi İYİ PARTİ Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş Bey de bunu onaylayacaklardır.

Komisyonumuz, 26’ncı Dönem 2018 yılında çalışmalarını bir rapor hâline getirerek siyasi parti grupları ve tüm kesimlerle paylaşmıştır. Bugün amacımız güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek ve bölgeye barış ve huzuru getirmek olan Barış Pınarı Harekâtı’yla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi bağlayın Sayın Aydemir.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) - …oluşturacağımız güvenli bölge sayesinde Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacak, tüm bölge halkı terörün pençesinden kurtarılarak Suriyeli geçici korunanların ülkelerine dönmeleri de sağlanmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, sadece barış ve huzur için Barış Pınarı Harekâtı’nı gerçekleştiren kahraman Mehmetçik’imizin duacısıyız.

İYİ PARTİ önergesinin aleyhinde olduğumuzu belirtiriz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydemir.

İYİ PARTİ Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.44

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL (Kütahya)

---0---

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/10/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/10/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                  Fatma Kurtulan

                                                                                                                                         Mersin

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

15 Ekim 2019 tarihinde İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 3956 grup numaralı IŞİD'in Türkiye'de gerçekleştirdiği saldırıların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/10/2019 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, öneri sahibi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul konuşacaktır.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, işin doğrusu, tabii, şuradan başlamak gerekiyor: 2011 yılında Suriye’de iç çatışmalar, Suriye iç savaşı başladığında aslında Türkiye'nin politikasını belirleyen AKP yanlış bir Suriye politikası uygulayarak işe başladı. Neydi Suriye politikamız? Suriye politikası öncelikle Esad’ı bir an önce devireceğiz, yerine AKP’ye yakın İhvanvari, Selefi bir yönetim gelecek ve belki de bundan daha önemlisi Sykes-Picot’un yüzüncü yılına doğru gidilirken olası bir Kürt statüsünün Suriye’de engellenmesi anlamında ne gerekiyorsa yapılması kararı alındı. Aslında bu en tehlikeli, en zor olandı. Oysa daha kolay olanı vardı. Neydi? Hem Türkiye’deki kendi Kürt’üyle barışma hem de özellikle komşulardaki Kürtlerle de iyi komşuluk ilişkileri geliştirme imkânı varken Türkiye maalesef –AKP- bunu uygulamadı. Tam tersine, statüyü engellemek adına ne gerekiyorsa her yolu mübah saydı. İşte bununla beraber, bu engellemeyi IŞİD’le dahi yapma noktasında açık sınır politikası uyguladı değerli arkadaşlar. Ve açık sınır politikası neticesinde, 2014 yılına geldiğimizde, dünyanın çeteleri, Antep, Urfa ve Hatay sınırından Suriye’ye sokuldu, orada halklara karşı savaştırıldı ve aynı çeteler Türkiye içerisine girerek maalesef kanlı katliamlara imza attılar. 2015 7 Haziranından hemen iki gün önce Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki mitingimiz bombalandı. Ardından 20 Temmuzda Suruç katliamı yaşandı. 10 Ekimde Ankara Gar katliamı yaşandı. Şimdi, bu açık sınır politikasında özellikle dünyanın çeteleri Suriye’ye giriş ve çıkış yaparken aslında Türkiye’de izleniyor, fiziki takip yapılıyor, teknik takip yapılıyor. Antep’te 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yürüyen IŞİD dosyasında bunlar açık açık izleniyor ama maalesef bu katliamlara engel olunmuyor.

İşin ilginç tarafı, şunun da not edilmesi lazım, bu katliamların hepsi içeride de AKP muhaliflerine yönelik yapılıyor. Bunun bir yere not edilmesi gerekir değerli arkadaşlar. Bakın, verdiğimiz önergede de var; Ebu Ubeyde isimli, IŞİD’in Türkiye emiri olduğunu söyleyen kişinin itirafı, diyor ki: “Millî İstihbarat Teşkilatıyla toplantılar yaptık, bu toplantılarda Suruç katliamı ve 10 Ekim Gar katliamı da konuşuldu. 2 Türk askerinin yakılmasının engellenmesine karşılık, IŞİD tutuklularının bırakılmasına dair pazarlık yapıldı.” Daha da ötesi, bakın, IŞİD’in Türkiye elçisi olduğunu ifade eden Ebu Mansur el Mağribi “Görevim DAİŞ’in Türk istihbaratıyla ilişkilerini yönetmekti. MİT’le çok sayıda yüz yüze toplantı yaptım. Toplantıların çoğu Türk askerî tesislerinde oldu. Özellikle Antep ve Ankara’da toplantılar yapıldı.” diyor.

Bununla yetinilmiyor değerli arkadaşlar “Türk istihbaratı ile IŞİD emniyet güçleri arasında yaralanan milislerin sınırdan geçişleri konusunda bazı anlaşmalar ve tolerans vardı.” diyor. “Türk İstihbarat Teşkilatı MİT’le çok sayıda yüz yüze toplantı yaptık.” diyor.

Yine, El Mağribi “Sınırı rahatça geçiyordum. Bana araç tahsis ediliyordu ve koruma eşliğinde gidiyorduk. Beraberimde 2-3 kişi daha oluyordu ve ekibin lideri bendim.” diyor. Buna benzer birçok ifadesi var değerli arkadaşlar. Asıl sıkıntılı olanı, bu kadar ifadeye rağmen AKP’den bu ifadelere bir cevap verilmemiş olması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayınız Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, aslında bugün de bu iş birliğinin devam ettiğine dair birçok emare var. Bakın, AKP bugün bir işgale yöneliyor, IŞİD çetelerinin Kobani’de yenilmesinden sonra -önemli oranda yenilgiye uğratıldığı biliniyor ama- bugün tekrar o IŞİD çetelerine bir hayat öpücüğü veriliyor, hayata döndürülmesi noktasında bir çaba gösteriliyor.

AKP yetkilileri konuştuğunda “Kürtlerle bir sorunumuz yok.” diyorlar ama biz bunun Kürtlere karşı bir tutum olduğunu açıkça biliyoruz. Söze geldiğinde deniyor ki: “Kürtler bizim kardeşimizdir.” Ya, insan kardeşinin dilini yasaklar mı? Japonya’da 40 kişilik bir kurs açılıyor, engelliyorsunuz. Bakın, bu tutumlar hâlâ devam ediyor.

İki gün önce Barzani’yi tehdit ediyor “Sıra sana da gelecek.” diyor.

AKP’nin kiminle sorunu var? Evet, Kürtlerin tamamıyla bir sorunu olmayabilir ama AKP’nin hak talep eden Kürtlerle bir sorunu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Eğer bir Kürt hak talebinden vazgeçmişse, hiçbir hak talep etmiyorsa AKP’nin tabii ki onunla bir sorunu yok ama hak talep eden tüm Kürtlerle AKP’nin sorunu var.

Değerli arkadaşlar, AKP’nin IŞİD’le, özellikle bu katliamların arkasındaki güçle bir sürü istihbaratı olmasına rağmen engellenmemesi, arka planının hâlâ açığa çıkarılmamış olması böyle bir araştırmayı zorunlu kılıyor. Bu araştırmayı desteklemenizi ve bu belanın bir an önce son bulmasını istiyoruz. Bu bela tükenmiş değil. Bakın, bu bela başka başka şekillerle, El Nusra, ÖSO şeklinde hâlâ dünyanın başına tehdit olarak durmaya devam ediyor.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tel Abyad’da hapishanedeki IŞİD’lileri salan PYD/PKK.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Toğrul.

Sisteme girdiğinizi fark etmedim Sayın Akçay, sonra söz vereceğim.

Öneri üzerinde söz sırası, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Şeker’e aittir.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’nin El Kaide’nin, IŞİD’in yaptığı eylemlerle ilgili verdiği araştırma önergesi üzerine konuşuyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi kankaları zaten, vallahi, IŞİD kendi kankaları.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Şimdi, bu konuda, IŞİD’in kimin kankası olduğunu… IŞİD’i anlatırken İçişleri Bakanının lakayt bir şekilde gülerken anlatması “Bundan korkulacak bir şey yok.” demesi Türkiye adına bir utançtır. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ciddiye almadık.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ve IŞİD bu ülkede en büyük katliamı yapan, vahşi, insanları boğazlayacak bir örgüttür. Bu Meclise gelse yüzde 99’unu katledecek, barbar, boğaz kesen bir örgüttür.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Doğru, doğru.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Doğru.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ve bunları destekleyen ve bunların, koridor açıp Türkiye’den bütün IŞİD militanlarının geçişini sağlayan da Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – O yanlış, deminki doğruydu, bu yanlış.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bunu anlatan kimler biliyor musunuz? Bunu anlatan Ebu Ubeyde, İlyas Aydın; bu örgütün kurucularından, Türkiye temsilcilerinden. O tutukluydu ve şu anda cezaevinde değil. Nerede biliyor musunuz?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Siz daha iyi bilirsiniz.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Kuzey Suriye’deydi ve orada da en son anılan iddialara göre, oradaki en son IŞİD pınarı diye…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Barış Pınarı…

ALİ ŞEKER (Devamla) – Şu anda yaptığınız, “Barış Pınarı” dediğiniz şeyde o IŞİD’li militanlar hapishanelerden çıktı ve dünyaya yayılıyorlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PYD kaçırdı, PYD.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ve o kişi şu anda serbest.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Barış Pınarı’nı kim yapıyor?

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ve bu konuda siz artık Türkiye'de kimin millî olup olmadığına karar verdiğiniz gibi Suriye’deki çeteleri topladınız ve bunları da “Suriye millî ordusu” diye Türkiye Cumhuriyeti devletinin ordusuna muhatap ettiniz. Bu da Türkiye adına bir utançtır, bu da sizin döneminizde yaşandı. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Barış Pınarı’nı kim yapıyor?

ALİ ŞEKER (Devamla) – Ayşenur İnci diye bir kişi Habur’da teslim oldu 15 Aralık 2018’de ve 1,5 milyon TL ödül vardı bu IŞİD militanına. Ne oldu biliyor musunuz? Bu kişi serbest bırakıldı adli kontrol şartıyla. Bir kişiye IŞİD’den dolayı 1,5 milyon TL ödül koyuyorsunuz ve bu kişiyi bırakıyorsunuz. Ne kadar ciddi bir devlet yönettiğiniz, ne kadar ciddi bir iş yaptığınız da ortada. Baki Yiğit 2003 yılında İstanbul’da sinagogların bombalanması eylemini organize eden ve müebbet hapse mahkûm olan birisi. El Kaide’ci bu kişi Esad’a karşı savaşırken orada öldü. Burada tutukluydu, cezaevinden yok oldu, orada öldü.

Ezidi bir kızımız orada 14 yaşında kaçırılıyor, burada Keçiören’de senelerce IŞİD emirinin yanında, onun ikinci eşi olarak maalesef burada çocuk doğuruyor. Ve bu kişiyi kim kurtarıyor? Kardeşi kurtarıyor, erkek kardeşi kurtarıyor. Ve o kişiyle ilgili dava açıldı mı? Ortada bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Şeker.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Şimdi, bu kadar üst üste, bu Selefi bir örgütün, Türkiye'nin yüzde 99’unu katledecek bir örgütün artık Türkiye’den destek görmemesi gerekiyor. Oradan, İdlib’den gelen militanların Türkiye'nin güdümünde o bölgeye yerleştirilmemesi gerekiyor. Eğer bu bölgeye bir barış gelecekse bu barışı Türkiye'de yaşayanlar olarak, bölgede yaşayanlar olarak biz kurmalıyız. Amerikalıların barışı kendilerine hayreder, Rusların barışı kendilerine hayreder; Türkiye’de, bu bölgede yaşayanların barışı bir arada kurulursa bu bölgede yaşayanlara hayrolur. Bunun için de öncelikle komşularımızla birbirimizi yemek yerine oturup “Barışı nasıl inşa edebiliriz?” diye Meclisin buna kafa yorması gerekiyor. Bu Meclisin görevi bölgeyi daha da büyük bir kan gölüne çevirmek değil, bölgede barışı sağlamak ve bunu sağlamak için oturup konuşmak. Bu bölgede biz Suriye’yle niye savaş alanında karşı karşıya geliyoruz, niye masada karşı karşıya oturamadık? Bunun bir hesabını vermek lazım. Bu ülkeye, bu bölgeye bir an önce, hep beraber barışı getirmek, IŞİD belasını da artık himayeden çıkartmak gerekiyor.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şeker.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay ve Sayın Zengin, sizlere söz vereceğim

Sayın Akçay, daha önce söz istemiştiniz, önce size söz veriyorum, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye kadar hiçbir Batı devletinin DEAŞ terör örgütünün hedefi olmadığına, DEAŞ’la etkin ve başarılı bir şekilde mücadele eden tek ülkenin de Türkiye olduğuna ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, bu grup önerileri üzerine yerimizden konuşmak da mümkün. Ben bu DEAŞ’la ilgili birkaç hususu, görüşlerimizi de dile getirmek maksadıyla söz aldım.

Öncelikle, şunu bilmemiz gerekiyor: Dünya üzerinde gerek sahada gerekse de terör örgütünün sosyal ve mali kaynakları bağlamında DEAŞ’la en etkin ve başarılı şekilde mücadele eden tek ülke Türkiye’dir, bir kere bunu bilmemiz lazım. İkincisi, çünkü DEAŞ bizim için yanı başımızdaki bir terör tehdididir. Türkiye, 2014-2017 arasında DEAŞ’ın 10 canlı bomba, 1 bombalı ve 3 silahlı saldırısına hedef olmuştur ve bu saldırılarda 300’ün üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Öte yandan, örgütün yayınlarında Türkiye “fethedilecek küfür ve şirk diyarı” olarak tanımlanmakta ve Sayın Cumhurbaşkanımız dâhil tüm siyasetçiler kâfir olarak nitelendirilmektedir.

Türkiye, bu örgütü, Eylül 2013’te “terör örgütü” olarak tanımlamış ve mücadelesini de çok boyutlu olarak sürdürmüştür. 2013-2017 yılları arasındaki mücadeleden bazı rakamları dikkate sunmak istiyorum: DEAŞ’la ilişkisi olduğu belirlenen 12 dernek kapatılmış, 3.840’ı yabancı uyruklu olmak üzere 9.350 kişi gözaltına alınmış, 4.550 kişi sınır dışı edilmiş, çatışma bölgesine gitmek isteyen 99 ülkeden 4.957 kişi sınır dışı edilmiş, 146 ülkeden 53.781 kişiye yurda giriş yasağı konmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Akçay.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bağlıyorum.

DEAŞ’la mücadelemiz sahada da etkilidir. Fırat Kalkanı Harekâtı’nda 3.500 DEAŞ’lı etkisiz hâle getirilmiştir. Özetle, DEAŞ bir terör örgütüdür, hiçbir Batı devleti Türkiye kadar DEAŞ’ın hedefi olmamıştır. Türkiye, bu örgütle mücadele etmiştir, etmektedir. Türkiye’yi DEAŞ’la suçlamak haksızlıktır ve gerçekleri çarpıtmaktır. DEAŞ’ın bölgemizi dizayn etmek isteyen emperyal güçlerin bir aparatı olduğu da açıktır. Trump bile bu konuda Amerika’daki bazı siyasilerin rolünü açıkça ifade etmiştir.

YPG-DEAŞ iş birliği bugünlerde de açıkça ortaya çıkmaktadır. Daha dün Ankara ve diğer şehirlerde kapsamlı bir DEAŞ operasyonu da yapılmıştır ve kamuoyuna yansımıştır.

Bu görüşlerimi ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Zengin…

35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in HDP grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine yüzde yüz katıldıklarına ve Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un HDP grup önerisi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Aslında, Milletvekilimiz Hilmi Dülger Beyefendi grubumuz adına fikirlerimizi açıklayacak ama çok kısa birkaç şey söyleme ihtiyacı duyuyorum.

Sayın Şeker’in konuşmasında yüzde yüz katılacağımız pek çok unsur vardı, hatta arkadaşlarımız da sesli olarak “Evet, evet, evet” dediler. DEAŞ’la alakalı tespitine, bu manada, ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğuna hepimiz “evet” diyoruz fakat DEAŞ’ı yaratan akılla Türkiye ile DEAŞ arasında paralellik kurmaya çalışan akıl aynı akıldır, aynı akıl. Biz, ilk defa 2013 yılında DEAŞ’ı Bakanlar Kurulunda bir terör örgütü olarak kabul eden bir ülkeyiz, AK PARTİ bunu yaptı, terör örgütü olduğunu söyledi ve devamında da en çok zarar gören ülke olduğumuz için –“ülkelerden bir tanesi” bile demeyeceğim, biraz evvel Sayın Akçay saydı tek tek neler olduğunu- biz başından itibaren DEAŞ’la alakalı doğru tanımı yaparak mücadele eden bir siyasi partiyiz. Hâl böyle olunca da buna dair bu tarz yaklaşımları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …fevkalade ağır buluyoruz ve şiddetle reddediyoruz ve devamında da şunu ifade etmek isterim: İşte, “İhvan” “Selefi akımlar” gibi kavramların altı çok boş; gerçek manada ne anlama geldiği dahi bilinmeden kullanıldığını görüyorum. O yüzden böyle savruk ifadeler kullanmak yerine Türkiye'nin kurumsal olarak Bakanlar Kuruluyla, Cumhurbaşkanlığıyla neler yaptığını görerek konuşmanın ben Meclis ciddiyetine daha yakışacağı kanaatindeyim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kilis Milletvekili Sayın Dülger’de.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım, ben de sisteme girmiştim.

BAŞKAN – Özür dilerim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Neyse artık, tamam, ondan sonra yaparız.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Dülger, sizden sonra Sayın Altay’a söz vereceğim.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; IŞİD terör örgütüyle ilgili verilen HDP grup önerisinin aleyhinde, AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan kahraman askerlerimize, şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Az önce söylendiği gibi, bunun bir bölgeyi kan gölüne çevirme değil kanı kurutma operasyonu olduğunu da bilmeyenlere ayrıca yinelemekte yarar görüyorum.

Ayrıca bölgede kan, gözyaşı, ölüm kusanların ellerindeki silahları… Soruyorum: “Acaba Doçka silah fabrikası IŞİD’in, PKK’nın vardı da biz mi bilmedik?” diyorum. Bu silahları bunların ellerine kim verdiyse onların silah arkadaşı olduklarının da görülmesi gerektiğine inanıyorum.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tırlar nereden geldi?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz verdiniz, 2015’te siz verdiniz, AKP verdi.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Ayrıca Barış Pınarı Harekâtı’yla ilgili, sadece kendi düşüncelerini ortaya koyan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının söylemlerini de bu arada kınadığımı belirtmek istiyorum.

Şimdi, bu İlyas Aydın’ın bir klinik vaka olduğunun, ifadelerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkacağını da herkesin bilmesi gerektiğine inanıyorum. İlyas Aydın diyor ki: “Biz istihbarat servislerinin gayrimeşru çocuklarıyız.” Yine, birilerinin otorite olarak başvurdukları İlyas Aydın diyor ki: “Bizi en çok CIA kullandı, bu iş Sovyetlere karşı Afgan savaşında başlamıştır.” Yine İlyas Aydın diyor ki: “İlk günden beri dünya istihbaratları tarafından muhacirlerin Suriye’ye bilinçli sokuluşları söz konusu olmuştur.” Ve ben de bir Kilis Milletvekili olarak diyorum ki: Kilis’te sınırlarımızı delip geçmeye çalışırken yakalanan 70’den fazla -70’den fazla, evet- IŞİD militanının var olduğunu istihbarat kaynaklarından değil, emniyet kaynaklarından, adli kaynaklardan bilen birisi olarak konuşuyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Madem bunları söylüyorsun Sayın Konuşmacı, Türk istihbaratıyla ilgili ne söylediğini niye söylemiyorsunuz? Türk istihbaratıyla ilgili ne söylediğini de söyle.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Dolayısıyla, bu bölge bazı ülkeler tarafından sosyal ve siyasal arıtma tesisi olarak kullanılmakta, bugün de bu teröristlerin ülkelerine döndüklerinde 10 kat fazla Vietnam sendromu oluşturacaklarını bildikleri için bu bölgedeki kan, gözyaşı ve barutun devamında fayda görmektedirler. Bunun için, bu bölgede kan ve gözyaşını bitirmek üzere biz Barış Pınarı Harekâtı’nı başlatmış bulunuyoruz. Diyoruz ki: İlyas Aydınlar kimseyi doğru yola götürmez, bunlar psişik bir vakadır ve bunun için diyorum ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Dülger.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) - 1998 yılında Beykoz baskınında ölü ele geçirilen Hizbullah lideri Velioğlu’nun yanında yakalanan Cemal Tutar’ın ifadeleriyle karşılaştırıldığında bire bir örtüştüğünü herkesin göreceğini söylüyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir sürü dosya takipsizlikle kapatıldı. Hizbullah’tan ne çıkarttınız ki? Bütün dosyalarda akladınız, sizin döneminizde hepsi aklandı. Sizin döneminizde bütün Hizbullah katliamları aklandı.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dülger.

Sayın Altay, söz talebiniz vardı… Değerli Grup Başkan Vekilleri, söz talebiniz bazen önümdeki monitöre yansımıyor. Biraz önce de yine silinmişti Sayın Altay, o nedenle atlayabiliyorum. Lütfen oradan işaretle beni ayrıca uyarın.

Buyurun Sayın Altay.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, biz “Adalet ve Kalkınma Partisi, an itibarıyla IŞİD’i destekliyor.” demedik, Sayın Milletvekilim de demedi.

Sizin yani AK PARTİ’nin -şöyle bir hafızamızı tazelersek- geçmişte de FETÖ’yle ilgili, örneğin Kamer Genç -rahmet olsun- burada FETÖ’yle ilgili laf ederken bu sıralardan Kamer Genç’e, ben diyeyim 50, siz deyin 100 milletvekili laf attı “Hoca Efendi’ye laf söyleme.” diye. Sonra FETÖ’nün gerçek yüzünü hepimiz görünce FETÖ tu kaka oldu ama bu, AK PARTİ’nin geçmişte FETÖ’yle bir ilişkisi, iltisakı olduğunu ortadan kaldırmıyor. FETÖ reddimiras edildi.

Şimdi, IŞİD’le ilgili de AK PARTİ bir reddimiras yaptı ama biz şuna dikkat çekmek zorundayız. Bu ülkede 81 vilayet var, bunun 70’inden IŞİD’e insan kaynağı sağlandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayalım Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu AK PARTİ iktidarları döneminde yapıldı.

Bir şey daha yapıldı. İnsan kaynağı, silah, mühimmat, lojistik malzeme, teçhizat ve tıbbi malzemeler sadece IŞİD’e değil, cihatçı terör örgütleri dersek aslında daha doğru bir ifade kullanmış oluruz, gene AK PARTİ Türkiye'yi yönetirken Türkiye üzerinden gitti. Nitekim, şu meşhur MİT tırları meselesinde, o konu açıldığında Sayın Erdoğan’ın hiddetlenmesinin altında yatan da odur; Sayın Erdoğan “Oldu bir kere.” diyecek, diyemiyor. Bunu söylüyoruz, bunu söylemeyi de kendimize hak görüyoruz çünkü IŞİD, an itibarıyla, bütün diğer terör örgütlerine göre -hepsi aynı ama- en vahşi, en insanlık dışı bir terör örgütü ve geçmişte Türkiye Cumhuriyeti’nin bunda vebali var. Bunu görmezden gelerek deve kuşu gibi başımızı kuma gömerek buradan sıyrılamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoksa, an itibarıyla AK PARTİ yönetiminin ve saygıdeğer milletvekillerinin IŞİD’i alkışladığını söylemedik ama şunu söylüyoruz: Musul Başkonsolosluğu basıldığında, oradaki elçimiz, konsolosumuz rehin alındığında, Sayın Erdoğan dâhil hiçbir AK PARTİ’liden “Bunlar terörist.” ifadesini Türkiye duymadı, duyan varsa beri gelsin. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine, aynı şekilde, dönemin Başbakanının -şimdi ihraç etti galiba AK PARTİ onu- “Bunlar öfkeli çocuk” dediği bir vakıa -Karaman’dı galiba- bir vilayetimizdeki AK PARTİ il genel meclisi üyesinin de “IŞİD, Allah kurşununu eksik etmesin.” dediği de Türkiye’de hafızalardan silinmedi.

Genel Kurulun takdirine arz ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Zengin…

37.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bugün sayın mevkidaşım hep en son sözü söylemeyi tercih ediyor, bugüne dair bir teamül geliştirdi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne alaka ya?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne alakası olduğunu söylerim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, en son hep siz mi konuşacaksınız?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç öyle değil ama sizin öyle bir tarzınız var, bugün öyle davranıyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki, ben bir daha söz alayım o zaman.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Bir defa, başından itibaren DEAŞ’la alakalı en ufak şüpheye yer verecek hiçbir şey yok.

Bu mesele bizim için önemli bir mesele. Neden önemli mesele? Buradan yola çıkarak dünya Müslümanlıkla alakalı bir saldırıya geçiyor, dünya bir İslam düşmanlığı yapıyor. Her şeyi bir kenara koyun, DEAŞ üzerinden yapılan şey, dünyada İslam’a dair bir nefret uyandırmak. Biz kendi adımıza -grubumuz olarak- muhafazakâr kimliği ağır olan insanların oluşturduğu bir grubuz. Hâl böyle olunca, bir defa, İslam’a dair yapılan bu saldırılara teşne olacak bir yapıya bizim yapacağımız en önemli şey, en, en keskin hâliyle muhalif olmaktır. Başından itibaren de bu yapılmıştır zaten. Fakat ben şunu anlamakta zorlanıyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayalım Sayın Zengin.

VELİ AĞBABA (Malatya) – IŞİD’e silahı ver, bütün sınır kapılarını aç, ondan sonra…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Lütfen söyleyin, mevkidaşım, arkadaşınız söz alsın, cevap versin, cevap versin.

VELİ AĞBABA (Malatya) – IŞİD’e kapıyı açan sensin, Avrupa’dan gelenlere…

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Dinle, dinle! Bir dinlemesini öğrensene!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne Avrupa’dan gelen…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yüzünüze vurmayacak mıyız?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, dinlesin. Arkadaşları biraz edebe davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lüften…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne Avrupa’dan gelen ne de dünyanın herhangi bir yerinden gelen…

VELİ AĞBABA (Malatya) – IŞİD’e kapıları aç, ondan sonra…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Altay, ben sizi zannediyorum bu partinin grup başkan vekili. Başka mı var? Sizde her zaman her şeyden çifter çifter var.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bizde askerler yok…

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ne askeri? Askeri seven sizsiniz, senelerce askere siz alan açtınız, askere selam durdunuz. Bütün yasakları askerler getirirken hepsine siz selam durdunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hadi canım! Hadi canım! Kenan Evren’e rahmet okuttunuz. Darbeciler sizi! Darbeciler sizi! Darbeciler sizi!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hâlâ özür dilemediniz. Vicdansızlar! Hâlâ özür dilemediniz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hayret bir şey!

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Asker demek sizsiniz, darbe destekçisi sizsiniz. Senelerce darbeleri sizler desteklediniz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yüzünüze vurmayacak mıyız IŞİD’e yaptıklarınızı?

BAŞKAN – Lütfen Sayın Ağbaba…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Grup Başkan Vekili, devam mı edecek böyle arkadaşınız? Böyle mi olacak? Üslup bu mudur burada?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bir sürü gencimiz öldü. IŞİD’e destek verdiniz, nokta. Silah verdiniz, nokta. Lojistik verdiniz, nokta.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen...

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekili konuşuyor. Gerekirse söz isteyin, yerinizden söz vereyim ama konuşurken lütfen müdahale etmeyelim. Buyurun, sisteme girin, size de söz vereyim.

Sayın Zengin, devam edin lütfen.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, Ağbaba her daim böyle yapıyor yani ben şahsen bu üslup sorununu anlamakta zorlanıyorum. Burada ben efendice cevap veriyorum. Eğer istiyorlarsa -dediğiniz gibi, teşekkür ederim- lütfen söz veriniz, cevap versinler.

Biz bu ülkede askerden, darbelerden en çok incinen insanlarız hepimiz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kenan Evren’e rahmet okuttunuz, Kenan Evren’e! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – 1960 darbesine dönünüz, bakınız; 1980 darbesine dönünüz, bakınız. Hiç kimse bizi askerle ilintilendiremez, önce kendi hesabınızı verin. Madem öyle FETÖ’yle ilgili meseleniz var, neden bugün FETÖ’nün tezlerini savunuyorsunuz? Bütün tezlerinin arkasında sizler varsınız, savunuyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – FETÖ’yü besleyen de büyüten de sensin! FETÖ’nün askerleri sizi!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu arada, DEAŞ’la alakalı Türkiye’yi örtüştürdüğünüz her şey bu ülkeye zarar veriyor. Bu ülkenin yanında mısınız, değil misiniz; karar veriniz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hadi canım! Hadi canım!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz başlattınız siz! Siz başlattınız desteği!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Size söz vereceğim.

Ali Şeker’in bir söz talebi vardı, sonra Sayın Kurtulan söz talep etti. Hepsine sırayla söz vereceğim.

Buyurun Sayın Şeker.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sataşmadan dolayı kürsüden mi efendim?

BAŞKAN – Hayır, yerinizden lütfen. Size bir dakika süreyle söz veriyorum.

Buyurun.

38.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, IŞİD’in uluslararası istihbarat örgütlerince kurulmuş bir cinayet örgütü olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Şimdi, mesele şu: IŞİD, uluslararası istihbarat örgütlerince kurulmuş bir cinayet örgütü.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Doğru, doğru.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bu cinayet örgütüne maalesef ve maalesef bizim ülkemiz koridor açtı, otoban açtı ve bununla ilgili olarak…

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Yok öyle bir şey!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – …Newsweek dergisi dedi ki: “Cihat Otoyolu: Kocaeli’den Suriye’ye minibüsler…”

Biz Adıyaman’a gittik, Adıyaman’da IŞİD’e katılan ailelerle görüştük. Ne kadar kolay o Renault’larla geçtiğine de orada şahitlik ettik.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Yok öyle bir şey!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz emniyet müdürünün odasında “IŞİD’e katılan gençler var, evlerine gelmişler, lütfen dinler misiniz.” dedik “Türkiye’de seyahat özgürlüğü var.” dediler.

Mesele şudur: IŞİD, İslam düşmanlığına rıza üretimine hizmet eden bir örgüttür ve maalesef ve maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi de gerek MİT tırlarıyla gerek yolları açarak, o sınırları, sınır kapılarını açarak IŞİD’e hizmet etmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Yalan, yalan!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – MİT tırlarının FETÖ’yle alakası örtüştürüldü. Hâlâ “MİT tırları” demek FETÖ demektir! FETÖ’yü destekliyorsunuz!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şeker.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – IŞİD’e destek veren şerefsizdir! [CHP, HDP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar(!)]

Yalan yere itham eden de şerefsizdir! (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hadi canım sen de! Hadi canım sen de!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, biraz sükûnet lütfen…

Sayın Kurtulan, buyurun.

39.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, 27 Haziranda Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş tarafından Türkiye’de AKP-IŞİD ilişkileri üzerine TBMM Başkanlığına verilen önergenin yaralayıcı sözler ifade ettiği gerekçesiyle reddedildiğine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben, CHP Sayın Grup Başkan Vekilinin IŞİD ile AKP ilişkisinin geçmişte kaldığını, tıpkı FETÖ ilişkileri gibi geçmişte kaldığını…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Tel Abyad’da hapishaneden IŞİD’lileri salan YPG’dir, PKK’dır. (HDP sıralarından gürültüler)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Konuşma oradan, konuşma, konuşma!

BAŞKAN – Lütfen Sayın Milletvekili, lütfen…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Otur yerine, otur yerine!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Otur, otur. Tansiyonun yükseldi, tansiyonun!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Niye oturacakmış?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Çık burada konuş, çık burada konuş.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İstediğim yerde konuşurum.

BAŞKAN – Sayın Demirbağ, lütfen…

Buyurun Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, bugün, Türkiye’de AKP-IŞİD ilişkileri üzerine bir önerge vermek istemiştik. Sayın Meral Danış Beştaş 27 Haziranda bir önerge veriyor, Kanunlara gönderiyor, işleme alınıyor. Şimdi, buraya getirmek istediğimiz önerge yaralayıcı sözler ifade ettiği gerekçesiyle reddedilmişti. Demek ki bundanmış işte, ilişkilerinizin tartışılmasını istemiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Şimdi CHP Grup Başkan Vekili geçmişte kaldığını söylüyor. Şunu söylemek isterim: IŞİD’liler sadece sakalını kesti, ÖSO’ya dâhil oldular, şu anda oradaki savaşın asıl yürütücüleridir. (AK PARTİ sıralarından “PYD’ye dâhil oldular.” sesleri, gürültüler)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PYD oldu, PYD oldu.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Hapishaneleri boşaltanlar kimler oldu?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Petrol kaynaklarını aktarıyor size, petrol kaynaklarını.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – IŞİD PKK oldu, PKK!

REFİK ÖZEN (Bursa) – Hapishaneleri boşalttınız onlarla beraber.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Az önce bir konuşmacı, yakın zamanda, iki gün önce Ezidi bir kadının bir IŞİD emiri tarafından kaçırıldığını -ikinci eşi değil- tecavüz ettiğini, 14 yaşında bir kız çocuğunu getirip burada yıllarca tecavüz ettiğini ve şimdi yeni yakalandığını ancak kızın ağabeyi tarafından kurtarıldığını…

REFİK ÖZEN (Bursa) – Ya, sosyal medyada bir sürü yalanınız var, o yalanlardan bir tanesi bu.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Fakat bu emirin yani desteklediğiniz kişinin şu an nerede olduğunun akıbeti bilinmiyor. Belki siz biliyorsunuz, biz bilmiyoruz. Bu ilişkiyi gizleyemezsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REFİK ÖZEN (Bursa) – Hayatınız yalan!

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Şu an doğu-kuzey Suriye savaşını onlarla birlikte yürütüyorsunuz, bunu inkâr edemezsiniz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – IŞİD PKK oldu!

REFİK ÖZEN (Bursa) – Hapishaneleri boşaltıp saflarınıza kattınız siz, saflarınıza.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Suçüstü yakalandınız tırlarla silahları götürürken. Birçok vaka var, size hangisini söyleyeyim. Mersin’de Adana bombacısı yakalandığında “Ben MİT’le görüştüm, MİT gerekli teminatı yaptı.” diyor.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Dağa kaçırdığınız, tecavüz ettiğiniz kızları söyle!

FATMA KURTULAN (Mersin) – “MİT, aleti, her şeyi bana verdi, TNT’yi o bana sağladı.” diyor. “Ki ev kiraladım…”

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Dağa kaçırdığınız, tecavüz ettiğiniz kızları söyle!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Günlerce kalıyor Adana’da, Mersin’de, benim de orada bulunduğum bir zamanda, bombayı, o çiçeği getirip oraya bırakmıştı.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Diyarbakır annelerini söyle sen!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunun hepsinin destekçisi sizsiniz arkadaşlar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Ya, terör örgütünden sen nasıl bahsediyorsun?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sizsiniz, bunu inkâr etmeyin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Altay…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Terör örgütüne destek veren partisiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bir sus, bir sus!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PKK’yı destekliyorsunuz. Nasıl konuşuyorsunuz burada?

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen…

FATMA KURTULAN (Mersin) – IŞİD’i kabul et hele.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim sözüm bölünüyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Burada konuşamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Eronat, lütfen…

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Sana mı soracağız kimin nasıl konuşacağını?

BAŞKAN – Sayın Acar…

OYA ERONAT (Diyarbakır) - PKK’yı destekliyor.

BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayı bırakalım lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Yerinde zıplayıp konuşmaktan başka bir şey yaptığın yok.

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Konuşuyorum işte. Sana mı soracağım ne söyleyeceğimi? Saygısız!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bize saldırarak kendini var etmeye çalışıyorsun.

BAŞKAN – Sayın Altay’a söz verdim, kendisi konuşacak.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Tabii, konuşurum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Rantçısın, rantçı. Sen bize bağırmazsan olmaz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Türk ordusu böyle bağırttırır adamı!

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Özlem Hanım, grup başkan vekili siz misiniz, yoksa arkadaşlar mı, Zülfü Bey mi?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Türk ordusu böyle bağırttırır adamı!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – AK PARTİ grup başkan vekili Zülfü Bey mi oldu? Ne zaman oldu? Hayırlı olsun Zülfü Bey, grup başkan vekili olmuşsunuz galiba(!) Sen Veli Ağbaba konuşurken bana çakarsan ben de öyle oradan… Burada grup başkan vekili konuşuyor, milletvekili bağırıp duruyor. Grup başkan vekili siz misiniz, Zülfü Bey mi?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Bizim Grup Başkan Vekili konuştuğunda, Özlem Hanım konuştuğunda niye bırakmıyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Demirbağ…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Veli Ağbaba burada istediği kadar konuşabilir. Öyle diyeyim yani ne diyeyim.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Özlem Hanım konuştuğunda niye bırakmıyorsunuz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben Veli Bey’e “Yapma, etme Veli Bey.” diyorum, sana kimse otur demiyor Zülfü Bey. Grup Başkan Vekili Özlem Hanım, sen dur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, devam edin lütfen.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son söz falan yok, İç Tüzük 61 açık: “Mecliste söz, istem ve kayıt sırasına göre verilir.” Başkan da bunu yapıyor; bir.

Ben şunu yanlış anladıysam çok memnun olacağım: Sayın Grup Başkan Vekilim, siz biraz önce şöyle mi dediniz: “Efendim, “IŞİD’i de çok eleştirmemek lazım.” yani mealen?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle bir şey demedim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, hayır, bitireyim.

“Bu, İslam’a yönelik saldırılara dayanak oluyor.” Böyle bir şey mi? Ben mi yanlış anladım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben düzelteyim, anlamamışsınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyleyse bu çok vahim bir durum. Bunu bir düzeltmek lazım bir kere. Yani “Aman IŞİD’i eleştirmeyin, bu İslamofobiyi körüklüyor.” derseniz; bu, IŞİD’i büyütür, küçültmez, yok etmez. Bir onu söylemek istiyorum.

İkincisi, IŞİD, Fethi Şahin ve Sefter Taş isimli 2 kahraman askerimizi yakmış vahşi bir örgüttür.

Ben şunu söylüyorum: Yanlıştan dönmek de bir erdemdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sizin IŞİD’e şimdi gösterdiğiniz refleksi geçmişte göstermediğiniz, 82 milyonun bildiği bir vakadır; bunu da kaşıyacak değiliz. Ama bari bu konu konuşulurken bu konuda kraldan çok kralcı olmaya ya da sütten çıkmış ak kaşık gibi kendinizi göstermeye zorlarsanız, gösteremezseniz, kendinize daha çok zarar verirsiniz; benim görüşüm budur. Yoksa şu anda AK PARTİ’nin resmî olarak IŞİD’i de FETÖ gibi bir terör örgütü olarak nitelendirdiğini hepimiz de biliyoruz.

Bir de şuna üzüldüm: “FETÖ’nün tezlerini savunuyorsunuz.” dediniz, bu bir sataşmadır aslında ama FETÖ tartışmasını dilerseniz uzun uzun açarız ve mahcup olursunuz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Altay.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Zengin.

41.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve terör örgütlerine karşı olduklarına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, son bir şey ifade edeceğim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son sözü Özlem Hanım söylesin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yo, hayır, hiç önemli değil, ben öyle son meraklısı değilim.

BAŞKAN – Yok, Sayın Kurtulan da söz istedi, ona da verecektim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, ben Sayın Engin Altay’ı kıvrak zekâsıyla tanıyorum, beni çok iyi anladığı kanaatindeyim. Eğer hakikaten...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben böyle anladım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O zaman, eğer samimiyetle yöneltiyorsa, ben de samimiyetle cevap vermek isterim. Ben şunu söylüyorum: Dünyada bilerek, isteyerek kurulan DEAŞ örgütü, İslam’la ilgili olarak bir antikampanyanın yüzüdür artık, başından itibaren böyle kurgulandı, İslam düşmanlığı yapmak için kullanılıyor. Biz diyoruz ki: Daha kökten karşı olmamızın en temel sebeplerinden bir tanesi budur. Dünyada eğer İslamofobinin temsilcisiyse, başından itibaren kurulurken kafadaki kurgu böyleyse, biz ta başından itibaren bizatihi bu sayeye muhalefet ediyoruz, bu yüzden en fazla karşıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Zengin.

Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Devamında, ülkemize verdiği zarar için, dünyayı terörize ettiği için, bölgeyi terörize ettiği için karşıyız. Bir kez daha çok açık, sarih ve net bir şekilde ifade ediyorum: Biz bütün terör örgütlerine karşıyız, DEAŞ’a, “IŞİD” diyorsanız IŞİD’e, PKK’ya, PYD’ye ve terörü savunan herkese. Biz aleni olarak fikir özgürlüğünden yanayız ve terör yandaşlığının yanında durarak bizi onlarla eş değer olarak göstermek isteyen herkese de tek tek neye, nasıl muhalefet ettiğimizi de anlatmak için buradayız.

Tekrar ifade etmiş olayım grubumuz adına.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, IŞİD’in Türkiye’de gerçekleştirdiği saldırıların araştırılması amacıyla 15/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, belediye iştiraklerine yönelik ekonomik baskılar ile Hamidiye suyunun varlığını sürdürmesinin önündeki tüm engellerin araştırılması amacıyla 11/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 15 Ekim 2019 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

15/10/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 15/10/2019 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan ve arkadaşları tarafından, belediye iştiraklerine yönelik ekonomik baskılar ile Hamidiye suyunun varlığını sürdürmesinin önündeki tüm engellerin araştırılması amacıyla 11/10/2019 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (1283 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 15/10/2019 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, öneri sahibi İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ben, size havadan, sudan bahsedeceğim. Az önceki tartışmanın üzerine havayla, suyla etrafı yumuşatalım biraz. Ama havadan, sudan bahsetme nedenim de sizsiniz, işi gücü bıraktınız, havayla, suyla uğraşıyorsunuz. Ülkenin havasını yeterince kirlettiniz de suyundan ne istiyorsunuz? İnsanlara zarar verdiniz, çevreye zarar verdiniz, doğaya zarar verdiniz, bırakın da millet, suyunu rahat rahat içsin.

Efendim, biliyorsunuz, bir 31 Mart vakası yaşadık, o vakadan sonra seçimler iptal edildiğinde buradan size seslendim, dedim ki: Ekrem İmamoğlu’yla uğraşmayın. Ekrem İmamoğlu’yla uğraşırsanız size döner bu, İstanbul halkı bunun faturasını size sorar. Hatta sizin bir parti büyüğünüzün örneklemesiyle söyledim. “Uğraşmayın, saldırmayın bu adama.” demişti Sayın Bülent Arınç. Saldırdınız, cevabını aldınız, İstanbul halkı size 800 küsur bin oy fark attırdı. Şimdi, buraya kadar anlaştık, resmî 800 küsur bin oy farkı yediniz; o resmî.

Buradan başka bir yere geçeceğim, Anayasa’nın 104’üncü maddesi, Cumhurbaşkanının görevlerini tarif ederken diyor ki: “Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı sıfatıyla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin eder.” Bu, Sayın Cumhurbaşkanının görevi. “Kamu” ne demek? “Kamu” Türk Dil Kurumunda “Halk hizmeti gören devlet kurumları, bir ülkede halkın bütünü.” diye tarif ediliyor. İşte, bu halk hizmeti gören devlet kurumlarından bir tanesi de belediyelerdir. Sayın Cumhurbaşkanının merkezî idarenin tüm organları ile belediyelerin arasındaki ilişkiyi gözetleyip problem varsa müdahale etmesi gerekir. Artı, yine aynı Sayın Cumhurbaşkanı, bu yeni Anayasa sisteminde uçan kuştan dahi sorumludur. Neden sorumludur? Çünkü bire bir kendisi sistemin tek adamıdır.

Bahsedeceğim birtakım kurumlar… Bakın, sakın yanlış anlaşılmasın “Bu kurumlar niye su almıyor?” diye sormayacağım ben. Suyu herkes istediği yerden alabilir. Niye aldı, niye almadı tartışması da yapmayacağım; sadece ve sadece belli bir tarihten sonra, 23 Haziran seçimlerinden sonra on yıl, on beş yıl, yedi yıl, sekiz yıl boyunca almış oldukları Hamidiye suyu, bir merkezden talimatlı gibi neden bıraktılar, onu soracağım. Sakın, buraya çıkıp da “Falanca alıyordu, feşmekânca bırakmıştı. Şu da alıyor muydu?” falan diye sormayın, mahcup olursunuz. Benim sorduğum bu değil, benim sorduğum on yıl, on yedi yıl, yedi yıl, sekiz yıl boyunca bu kurumlar bu suyu aldıktan sonra, 23 Hazirandan sonra tek merkezden bir şekilde ite kaka mı bıraktırıldılar, yoksa hakikaten hiçbir iradeyi takmadan kendiliğinden mi bıraktılar? Bıraktıysalar gerekçeleri neler? (CHP sıralarından alkışlar)

Bu kurumlar nereler, ufak ufak sayayım ben size, ufak ufak sayayım: Kültür Bakanlığı, kamu kurumu…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok ayıp, kültürsüz Kültür Bakanlığı!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Çok ayıp etmiş gerçekten.

Vakıfbank, o belediyenin iştirakleriyle beraber çalışanlarının, 84 bin civarında kişinin maaşının yattığı banka, Bilim ve Sanayi Bakanlığı, Millî Saraylara bağlı iştirakler… Bir kısmı yıl sonu itibarıyla bırakacaklar, sakın polemiğe girmeyin “O bırakmamıştı.” falan diye, yıl sonu itibarıyla bazıları bırakacak. TEDAŞ, Türkiye Elektrik İletim AŞ, BDDK, Türk Hava Yollarına bağlı TGS. Bunların toplamda 1 milyon 800 küsur bin civarında yıllık alımları var ve bıraktılar. Bıraktılar da ne oldu? İstanbul halkı sahiplendi; yok satıyor bu su, haberiniz olsun, yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bayilikler isteniyor, yok satıyor, üretimi 2 katına çıktı neredeyse, alıcısı çok. Sağ olun var olun, yanlışlarınızla her şeyi büyütüyorsunuz.

Ama bir yanlış daha yapıyorsunuz. Bu su yüz on yedi yıllık kamu mirası, buna ihanet edemezsiniz, bu kurumlar edemezler, kamu kamuya ihanet edemez. Üstelik, yine yapımcılarının belediye iştiraklerinden ve belediyeden destek aldığı, adına “Payitaht” dizisini yaptığınız, II. Abdülhamit’in kurduğu bir sudur bu. Bu, bizim yüz yıllık mirasımızdır, en çok da sizin sahiplendiğiniz padişahın mirasıdır. Çıkıp buraya “Padişahımızın mirasını reddediyoruz.” demezsiniz inşallah; demeyin de tavsiye etmem.

Ha, diyeceksiniz ki “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu işle ne alakası var? Külliye’ye laf atma.” Atarım. Niye atarım? Çünkü hukuk politikalarından sorumlu Sayın Burhan Kuzu -oraya niye gitti bilmiyorum zaten- çok uzun süre uğraşa uğraşa hukuk profesörü olmasına rağmen, hukukla uğraşıp biraz daha kendisini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayalım Sayın Aydoğan.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Ama kaçırttınız işin özünü, ben size söyleyeyim Başkanım, bana biraz daha avans sağlayın siz, ben bu kısmı anlatayım.

Sayın Burhan Kuzu, hukukla uğraşıp kendini geliştirmesi gerekirken ne yaptı biliyor musunuz? Dedi ki: “Bu su hijyenik değil.” E be Hocam ya, sen zaten sulandırıyorsun sürekli, biz senin söylediklerini çok da ciddiye almayız. Sen zaten konuştuğun zaman biz deriz ki hocadır, ne derse yeridir ama sokma burnunu böyle şeylere; bak, sarayı zan altında bırakıyorsun. Sonra, Külliye’den geldi bu ses deriz biz. Neyse, bunlar işin şakası. Kamunun mirası hepimizin ortak malıdır. Bu saldırı tek merkezden mi, değil mi? Kamu, kamuya karşı bu mücadeleyi niye yükseltiyor? 23 Haziran seçimlerinden sonra ne oldu da sizin bu kurumlarınız birdenbire bu işten vazgeçti? “Yerli ve millî” çağrısı yapan sizlerin bazı kurumları neden Fransız suyunu içer hâle geldi? Yüreğiniz yetiyorsa gelin, burada bunları konuşalım; “Yok.” derseniz “Yüreğiniz yetmiyor.” diyeceğiz.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydoğan.

Öneri üzerinde söz sırası, İYİ PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin, belediyelere yönelik ekonomik baskıların araştırılması ve Hamidiye suyuyla ilgili olarak verdiği grup önerisi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Öncelikle, Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek amacıyla başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nın 7’nci günündeyiz. Cenab-ı Allah’tan Türk Silahlı Kuvvetlerimize, dünyada yalnız kalmış güzel ülkemize yardımcı olmasını, bu toprakları bir an önce huzur ve güvene kavuşturmasını temenni ederim.

Değerli milletvekilleri, partili Sayın Cumhurbaşkanının bir sözünü hatırlatarak konuşmama başlamak istiyorum: “Sultan Abdülhamit Han kutuplaşmanın en büyük kurbanlarından birisidir. Birileri inatla bizi kadim değerlerimizden koparmaya gayret ediyor.” Neden bu cümleyle sözüme başladım? Çünkü AK PARTİ’lilerin ağızlarından düşürmedikleri, kutuplaşmanın en büyük kurbanı olarak niteledikleri Sultan Abdülhamit Han’ın mirası Hamidiye suyunu kutuplaşmaya kurban etmeleri. Konunun özü bu. Sultan II. Abdülhamit’in emriyle İstanbul halkının su ihtiyacını karşılamak amacıyla 26 Mayıs 1902 tarihinde su verilmeye başlanmış olan Hamidiye kaynak suyu, bugün modern tesislerinde İstanbulluların yanı sıra 27 ülkede güvenle içilmektedir; hatta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi el değiştirmeden önce de bütün kamu kurumlarının tercih ettiği yerli ve millî bir su markasıdır. Son yıllarımızda işitmeye başladığımız, AK PARTİ’nin demagojiye en açık cümlelerinden biri de “yerli ve millî” sözü. Söz ağızdan çıkar ama önemli olan gereğini yapmaktır. Hamidiye suyu Abdülhamit’in kendi adıyla anılan bir kurumdur yani yerli ve millîdir. Hâl böyle iken ve hâlâ AK PARTİ iktidardayken tüm resmî kurumların kullandığı yerli ve millî Hamidiye suyunun alımı bırakılmış Fransız menşeli bir su markası devlet kurumları tarafından tercih edilmeye başlanmıştır. İktidar on yedi yıldır aynı ama Abdülhamit Han’ın mirasından yararlanma şekli oyun rengine göre değişiyor. Belediye AK PARTİ’nin elindeyse Hamidiye kaynak suyu yerli ve millî, belediye el değiştirince Hamidiye suyu tu kaka. Vatandaşın siyasi tercihi değişebilir ama sizin vatandaşın tercihine göre, arkasında durduğunuzu iddia ettiğiniz değerden, sözden vazgeçmeniz garabettir. Sultan Abdülhamit Han’ın hayratlarından olan suyu tercih etmeyip yabancı bir firmayla anlaşmanız sizin ne kadar millî olduğunuzun açık göstergesidir. Bu tercihiniz sizlerin Sultan Abdülhamit Han’dan bile vazgeçeceğinizin resmidir ve başka türlü izah edilemez. TRT televizyonunda izlediğimiz Payitaht filmine bile konu olmuş Hamidiye suyu için “Allah bu çeşmenin suyundan içenlere sağlık nasip etsin. Allah tüm milletimizi su gibi aziz eylesin.” denilirken Abdülhamit Han ise “İnşallah hem bu sudan istifade ederler hem de sahip çıkarlar.” deyip bir vasiyet niteliğinde temennide bulunmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen Sayın Öztürk.

Buyurun.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sizler Sultanın mirasına böyle mi sahip çıkıyorsunuz?

Sayın milletvekilleri, İstanbul’un el değiştirmesi bütün kamu kurumlarının su alım tercihlerinin değiştirilmesine neden olurken Ankara’da Seğmenler suyun kaynakları da mühürlenmiştir. 31 Mart seçimlerinin hemen ardından Ankara Valiliği, Seğmenler suyunun üretiminin durdurulması için 6. İdare Mahkemesi vasıtasıyla 31 Mayıs 2019’da su kuyularını mühürlemiştir. Bir yandan İstanbul’da üretilen suyun satışını, öte yandan Ankara’da ise üretimini engelliyorsunuz. Yukarıda da söyledim, vatandaşın siyasi tercihi değişebilir ama devletin valisi iktidara göre şekil değiştiremez. Hezimetinizi tekraren yüzünüze vurmak istemeyiz ama vatandaşın çoğunluğunun desteği artık sizde değil, zihniyetiniz kirlenmiş olabilir lakin milletin suyunu kirletmeyin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Öneri üzerinde söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’a aittir.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Allah insanın önce aklını alırmış. Saray da son dönemde uyguladığı yanlış politikalarla maalesef hem huzurumuzu kaybettiriyor hem refahımızı kaybettiriyor. İnanın, akıl dışı politikalarla karşımızdasınız ve yalnızca AKP kaybetse alimallah bir şey demeyeceğiz ama 82 milyon olarak hep beraber kaybediyoruz arkadaşlar. Ya, 82 milyon da yetmiyor, bütün bölgeye kaybettiriyoruz uyguladığımız savaşçı ve düşmanca politikalarla hem ülkemize hem bölge halklarına hep beraber maalesef AKP’nin politikaları kaybettiriyor.

Değerli arkadaşlar, huzurumuzu ve refahımızı kaybediyoruz. Hem içeride hem dışarıda yanlış politikalar uyguluyorsunuz. Bütün dünya bu saldırıya karşı olmasına rağmen burnunuzun dikine gidiyorsunuz. Ama burnunun dikine gidenler kaybederler arkadaşlar. Bakın, biliyorsunuz, dışarıda dayak yiyen zalim baba, eve gelip eşini ve çocuğunu dövermiş. Maalesef Türkiye’de yaşadığımız sendrom da budur, dışarıda dayak yiyen zalim gelip içeride bizlere zulmetmeye çalışıyor.

Bakın, daha bugün Erciş, Nusaybin, Yüksekova, Hakkâri belediyelerimizin eş başkanlarını gözaltına aldınız arkadaşlar. Niye? Çünkü dışarıda dayak yediniz, içeride zülüm yapmaya devam etmeye çalışıyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Teröriste yardım edersen görevden alırlar.

GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, arkadaşlar, bu öneri de bir akıl tutulmasıdır. Cumhuriyet Halk Partisi bazen zannediyor ki belli politikalara sessiz kaldığında “Bu, yalnızca HDP’lilere dokunacak.” Öyle değil. HDP’li belediyelere zulmeden iktidar gelip İstanbul’da da İzmir’de de zulmünü devam ettirmeye çalışıyor.

Sayın Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını gasbetmeye çalıştınız, hep beraber o mazbatayı geri verdik. Ama şimdi işte akıl tutulması devreye giriyor. Ekrem İmamoğlu’nun belediyesi ne satıyor? Hamidiye suyu satıyor. Ne yapacağız? Kamu kurumlarına talimat vereceğiz, Hamidiye suyu almayacaklar. Allah akıl fikir versin arkadaşlar.

Bakın, ben, bu tasarrufunuz üzerine, mahallemdeki Hamidiye suyu aradım, Hamidiye suyu aradım ve Hamidiye suyuna geçmek istedim. Ne dedi biliyor musunuz Hamidiye suyu yetkilileri? “Efendim, kusura bakmayın, su yok, sizi sıraya yazabiliriz.” dedi. Ne zaman verirsiniz? “Vallahi belli değil, su yok satıyor, sıra var.” dedi. Yani Hamidiye suyunun bundan daha iyi reklamını yapamazdınız. Herhâlde Hamidiye suyu satış rekorları kırıyor şu anda.

Değerli arkadaşlar, bakın, yandaş gazeteleri pompalıyorsunuz bütün kamu kaynaklarıyla; Ziraat Bankasına, Halk Bankasına, Vakıfbanka reklamlar verdiriyorsunuz. Ne oluyor? Bakın, Türk Hava Yollarına biniyorum -orada gazete kalmazdı, biliyor musunuz- yüzlerce o yandaş gazeteyi oraya koyuyorsunuz, bir kişi eline alıp okumuyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – …o yandaş gazeteleri, bir kişi eline alıp okumuyor çünkü “Padişahım çok yaşa.” diyen gazeteler. Gazetecilik bu değil ki. Ne yapıyorlar? Yanlarında muhalif gazeteleri getirip okuyorlar çünkü o gazetelerin Türk Hava Yolları tarafından dağıtılmasına izin vermiyorsunuz. İşte, akıl tutulması buralarda arkadaşlar. Hep beraber aklımızı başımıza devşirelim. Eğer sarayın aklı tutulmuşsa bu Meclisin bir aklı varsa devreye geçmeli, hem huzurumuz için devreye geçmeli hem refahımız için devreye geçmeli. Toplumsal barışımız büyük bir tehdit altındadır. Hep beraber aklımızı başımıza devşirmezsek bu ateş hepimizi yakar arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paylan.

Öneri üzerinde son söz, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’a aittir.

Buyurun Sayın Özsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Suriye ve Suriye Millî Ordusu’yla birlikte, bebek katili PKK, YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’nda Mehmetçik’imize muvaffakiyetler diliyorum. Teröre ve terör sevicilere ülkemizin hiçbir yerinde yer olmadığını, buna Meclisin de dâhil olduğunu buradan bir daha ifade etmek istiyorum. Ayrıca rahatsızlığı nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli Beyefendi’ye de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Söz almış olduğum CHP grup önerisindeki ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Türk Hava Yolları Basın Müşavirliği tarafından yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Türk Hava Yolları, ekonomi sınıfında Hamidiye bardak sularının ikramına yıllardır olduğu gibi aynen devam etmektedir. Bu konu ulusal basında gündeme gelmiş ve gerekli açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca, biraz önce hatibin ifade ettiği gibi değil, Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bulunan bütün birimlerde de Hamidiye su kullanımı devam etmektedir. Buradan anlaşılıyor ki CHP daha işin başında İstanbul Büyükşehir Belediyesini yönetemeyeceğini anlamış ve buna bahaneler üreterek belediyeden çıkardığı işçilerin gündem olmaması için bu tür manipülasyonlara başvurmaktadır.

Ben buradan CHP’ye şunu sormak istiyorum: Yüz on yedi yıllık yerli ve millî olan Hamidiye sularından bahseden CHP’nin İstanbul’daki 14 ilçesinden kaç tanesi Hamidiye suyu kullanmaktadır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ayrıca, Ekrem İmamoğlu 2014 yılında Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu zaman ilk icraatlarından biri olarak neden Hamidiye suyuyla anlaşmayı bırakmıştır? Ayrıca, anlaşmayı iptal ettikten sonra işi hangi firmaya vermiştir ve verdiği firmanın sahibi şu anda Büyükşehir Belediyesinde önemli bir göreve gelmiş midir? Ben bunların cevaplarını talep ediyorum.

AK PARTİ olarak bizler hiçbir zaman doğru olmayan ifadeler üzerine siyaset yapmadık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde on yedi yıllık iktidarımız boyunca Türkiye’nin menfaatlerini her türlü değerin üzerinde tutarak birçok hizmeti ülkemize kazandırdık. Bunları yaparken de hiçbir zaman bize oy veren veya vermeyen ayrımı yapmaksızın herkese ve her yere eşit hizmet götürdük. Türkiye olarak sadece Türk milleti için değil mazlum coğrafyalardaki tüm insanların huzuru ve refahı için mücadele vermekteyiz. İnşallah bundan sonra da aynı inanç ve azimle mücadelemiz devam edecektir.

Bu vesileyle, grup önerisinin aleyhinde oy kullanacağımızı bildirir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özsoy.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bir dakika Sayın Başkan… Efendim, bir izahatımız vardı.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Oylamayı ben konuştuktan sonra yapsaydınız belki kabul edilirdi.

Konuşan hatip Cumhuriyet Halk Partisini zan altında bırakacak ifadeler ve ithamlarda bulundu. Uygun görürseniz grubumuz adına İstanbul Milletvekilimiz cevap versin efendim.

BAŞKAN – Yerinden mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma diye değerlendiriyoruz, takdir sizin.

BAŞKAN – Yerinizden söz veriyorum Sayın Aydoğan.

Buyurun, açıklamalarınızı yapın.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, İstanbul Milletvekili Eyüp Özsoy’un CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, teşekkür ediyorum.

Hiçbir şeyi çarpıtmadık. Bir defa muradımız anlaşılmadı. Biz “Kim su alıyor, su almıyor.” diye sormadık. Israrla dedim ki: Su, herkes istediği yerden alabilir. “Alırken boykota kim dönüştürdü?” sorusunu sorduk, sevgili kardeşim anlayamamış. Bir daha söyleyeyim: Kim alırken yedi yıl, sekiz yıl, on yıl aldıktan sonra, 23 Haziran seçimlerinden sonra boykota dönüştürdü? Verdiği bilgiler de doğru değil. Türk Hava Yollarının iştirak şirketi TGS 594 bin lira civarında yıllık alım yaparken, dokuz yıl boyunca bu alımı yaptıktan sonra bırakmıştır. Sevgili meslektaşıma bilgi olarak vereyim: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı toplam 42.840 liralık alım yaparken iki yıl sonunda alımı bırakmıştır. Milli Saraylar iktisadi işletmeleri yıllık 127 bin liralık alım yaparken on beş yıl alım yaptıktan sonra alımı bırakmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika daha süre veriyorum Sayın Aydoğan.

Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Doğru bilgilensin halkımız.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kültür Bakanlığı yıllık 249 bin liralık alım yaparken üç yıllık sözleşmesinde değişiklik yapmış, sadece bardak su alımını bırakmış, damacana su alımını da sözleşme bitiminde bırakacağını açıklamıştır. Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ yıllık ortalama 246 bin liralık alım yaparken bir yıllık sözleşmenin ardından bırakacağını açıklamıştır. Türkiye Elektrik İletim AŞ yıllık ortalama 95 bin liralık alım yaparken, o da muhtemelen aynı sebepten, bir yılın sonunda bırakacağını açıklamıştır.

Burada anlatmak istediğimiz, alıp almamaları değil, kamu organlarının bir başka kamu organını boykot etmesidir. Herkes istediği yerden su alabilir ama boykot etmek kamuda olmaması gereken bir şeydir. Kamu kamuya hınçla yaklaşamaz çünkü Hamidiye su bir kamu malıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydoğan.

Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun (2/209) esas numaralı İfade Özgürlüğünün Eksiksiz Sağlanması Bağlamında; Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/44)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/209) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                          Mustafa Sezgin Tanrıkulu

                                                                                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Teklif sahibi, İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(2/209) esas numaralı, ifade özgürlüğünün eksiksiz sağlanması noktasında hazırlamış olduğum Kanun Teklifi adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurula başarılar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de şu anda ifade özgürlüğü yoktur; sınırlandırılmamış, tamamen yerle bir edilmiştir. Kimsenin, bu ortam içerisinde, muhalif bir görüşü ifade etmesinin zemini kalmamıştır; bu hem iktidar tarafından yok edilmiştir hem de yargı tarafından yok edilmiştir.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütüne göre, düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye 180 ülke arasında 157’ncidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde Türkiye, en fazla mahkûm olmuş ülkedir. Çağdaş Gazeteciler Derneğinin 2019 yılı verilerine göre, şu anda 142 gazeteci hapistedir, 3 binden fazla gazeteci işsiz kalmıştır. Son üç yılda, Cumhurbaşkanına hakaretten, 3.221 kişi mahkûm olmuştur. Bunun dışında, Terörle Mücadele Yasası’nın 7’nci maddesinden 2017 yılında 24.585, 2018 yılında 19.892 dava açılmıştır; diğerlerini saymıyorum. Dolayısıyla, şu anda milletvekilleri olarak bizlerin dahi ifade özgürlüğü yoktur, ağzımızı açtığımızda arkamızdan direkt fezleke gelmektedir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biz, iktidarın bize çizdiği sınırlar içerisinde konuşmak mecburiyetinde değiliz, iktidarın kavramlarıyla konuşmak zorunda değiliz; hiç kimse değil. Herkes terörü övmemek kaydıyla, şiddeti övmemek kaydıyla düşüncelerini serbestçe ortaya koyar, koyma hakkına sahiptir ama bizlerin dahi milletvekili olarak konuşma özgürlüğümüz yok, bu kürsüde bile konuşma özgürlüğümüz yok. Bize, bu Parlamentoya, kanun hükmünde kararnameyle Ankara Cumhuriyet Başsavcısı kayyum olarak atandı. Bunu ta o zaman, kanun hükmünde kararnameyle milletvekillerini soruşturma ve yargılama yöntemini değiştirdiğiniz zaman da söylemiştim. Kayyum olarak atadınız Ankara Cumhuriyet Başsavcısını bu Parlamentoya. Hangi milletvekili Türkiye’nin neresinde konuşursa konuşsun ertesi gün -basın açıklamasıyla beraber- bir fezleke geliyor ve bir soruşturma başlatılıyor. Bu ortam içerisinde, milletvekillerinin konuşma özgürlüğünün olmadığı, farklı bir görüşü ortaya koyma özgürlüğünün olmadığı bir ortamda yurttaşlar nasıl konuşacak? Nasıl konuşacak yurttaşlar?

Bakın, demokrasi, özgürlükler, ifade özgürlüğüyle gelişir. Muhalefet de eleştiri özgürlüğüne sahip olmalıdır, iktidar da tahammüllü olmalıdır ama bugün herhangi bir operasyon konusunda veya bu savaş konusunda farklı bir düşünce ortaya koyduğumuz zaman, başta İçişleri Bakanı olmak üzere, iktidar yetkilileri tarafından “hain” “düşman” “terörist” “dış mihraklardan yana” ilan ediliyoruz.

Önceki gün benimle ilgili başlatılan soruşturma… Değerli arkadaşlar, bakın, buna ben değil, buna sizlerin karşı çıkması lazım, iktidar partisinin karşı çıkması lazım. Bu düşünceme karşı çıkabilirsiniz, eleştirebilirsiniz, aynı düşüncede olmayabiliriz ama zaten ifade özgürlüğü bu değil mi? İktidar sizsiniz, güç sizsiniz; sizler bizi koruyacaksınız kendi iktidar aygıtlarınızla ama maalesef korumak bir yana, aynı zamanda sözlerinizle mahkûm ediyorsunuz. O sözlerden güç alan yargı muhalefeti işleyemez hâle getirmeye çalışıyor. Bakın, sadece bu son bir hafta içerisinde -İçişleri Bakanının ifadesiyle- sosyal medya paylaşımı yapan ve bu operasyona ve savaşa karşı çıkan 500 kişi şiddeti övmediği hâlde, bakın eleştirdiği için gözaltına alındılar, tutuklandılar.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Savaş yok, savaş.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Numan Kurtulmuş da dedi ya, Numan Kurtulmuş da dedi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, bizler sizlerin kavramlarıyla konuşmak zorunda değiliz, uluslararası hukukun kavramlarıyla, hukukun kavramlarıyla konuşmak durumundayız. 140 bin kişinin bir hafta içerisinde yerlerinden olduğu, 400 bin kişinin muhtemelen yerinden olacağı, her gün en büyük savaş araçlarının kullanıldığı bu harekâta ne diyeceğiz, ne diyeceğiz?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – “Terörle mücadele” diyeceğiz. “Terörle ve teröristle mücadele” diyeceğiz.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Sadece bir mağaraya mı operasyon yapıyorsunuz? Ben “savaş” derim, siz “operasyon” dersiniz; ben “savaş” derim, siz başka bir şey söylersiniz.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Yok, öyle bir şey yok.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Dolayısıyla bunları söyleme özgürlüğümüzü, ifade özgürlüğümüzü elimizden aldığınız ölçüde kendi haklarınızı kaybedersiniz, kendi tezlerinizle kaybedersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanrıkulu, tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Dolayısıyla bizim ifade özgürlüğümüzün güvencesi iktidar olmak zorundadır ama şu anda iktidarın bir aygıtı hâline gelen yargı maalesef muhalefeti hapsetme durumunda. Bunu kabul etmek mümkün değil.

Evet, benim bir sözüm Sayın Akçay’a ve Sayın Grup Başkan Vekili Özlem Hanım’a.

Sayın Başkan, bir saniyenizi rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Şöyle: IŞİD’le ilgili olarak Genel Kurulu biraz önce yanlış bilgilendirdiniz. Bu iddiayı her yerde tartışmaya hazırım. Bakanlar Kurulunun IŞİD’in terör örgütü olarak ilan edildiği hiçbir kararı yoktur. Bakın, hiçbir kararı yoktur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Mardin 2. Ağır Ceza yapmış, Bakanlar Kurulunun yok.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Siz CHP adına mı konuşuyorsunuz, PKK adına mı konuşuyorsunuz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bir saniye arkadaşlar…

Geçen dönem de burada tartıştık. 2 Bakanlar Kurulu kararı getirildi buraya. “Türkiye IŞİD’i” diye bir örgüt terör örgütleri listesine alınmamıştır. Emniyet Genel Müdürlüğünün böyle bir kararı yoktur, Darbe Komisyonu tutanakları açıktır.

İkinci olarak da 2014 yılında 2 Bakanlar Kurulu kararı vardır, doğru bilgilendirmek açısından söylüyorum, 2 Bakanlar Kurulu kararı vardır. O 2 Bakanlar Kurulu kararı şudur değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, bağlayın sözlerinizi Sayın Tanrıkulu; bir dakika daha süre veriyorum.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Birleşmiş Milletlerin Terörizmi Önleme Anlaşması kapsamında Irak ve Şam İslam Devleti ile bağlantılı olan şahsiyetlerin mal varlıklarına el konulması kararının Türkiye’de Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilmesine ilişkin karardır ve o karara göre, o Bakanlar Kurulu kararına göre de görev Maliye Bakanlığına verilmiştir. IŞİD’le Maliye Bakanlığı aracılığıyla mı mücadele ediyorsunuz? Dolayısıyla, böyle bir karar yoktur.

2015 yılında 2 Yargıtay kararı vardır; biri bozma kararıdır, Gaziantep’ten giden, diğeri ise Gümüşhane’den giden yine onama kararıdır. O kararla, ilk defa 2015 yılının Ağustos ayında Türkiye’de bir yargı kararıyla IŞİD, terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Ondan önce yargı kararı yoktur, Emniyet Genel Müdürlüğü kararı yoktur ve Bakanlar Kurulu kararı yoktur. O nedenle Sayın Davutoğlu çok doğru bir biçimde –onu o şekilde bilgilendirmişti çünkü- 10 Ekim saldırısından sonra şunu söylemişti bakın: “Eylem yapmadan yakalayamıyoruz.” Neden bunu söylemişti? Çünkü IŞİD üyeliği Türkiye’de suç değildi, IŞİD’in propagandasını yapmak suç değildi, IŞİD’e yardım etmek suç değildi; eylem yapınca yakalanıyorlardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Eğer suç olsaydı, yani örgüt üyeliği olsaydı, örgüt olarak tanımlanmış olsaydı yardım etmek de propaganda yapmak da suç olurdu; ellerini kollarını sallayarak dolaşamazlardı.

Bu doğru bilgiyi de burada paylaştım, aksini her zaman bu kürsüde ispatlayabilirsiniz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tanrıkulu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

10/10/2019 tarihli 5’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 11’inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 11’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Salihe Aydeniz                                         Erol Katırcıoğlu                                       Erdal Aydemir

                                       Diyarbakır                                                  İstanbul                                                      Bingöl

                            Mahmut Celadet Gaydalı                          Ömer Faruk Gergerlioğlu                                   Kemal Peköz

                                           Bitlis                                                       Kocaeli                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Adana Milletvekili Kemal Peköz konuşacaktır.

Buyurun Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 11’inci maddesi üzerine konuşmak için söz aldım. Bu maddede insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılmasına ilişkin amacın gerçekleştirilmesi için Türkiye Adalet Akademisi kurulması yer alıyor. Sanırım iktidarın haberi yok ama siz bu belgeyi açıklamadan önce 2 Mayıs 2019’da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu kurumu zaten kurmuştunuz. Aslında 2003’te de aynı kurumu kurmuştunuz ama 15 Temmuz darbesi girişiminden sonra “Gülen yapılanmasının hizmetinde” diye gösterip 2018’de kanun hükmünde kararnameyle kapatmıştınız. Hatta bu kurumu kapattığınız kanun hükmünde kararnameyle kurumun yerine Hâkim ve Savcı Eğitim Merkezi kurmuştunuz ki daha sonra onu da kapattınız ama siz iktidar olarak aynı kurumları tekrar tekrar açıp tekrar tekrar kapatmaya zaten alışıksınız. Mesela Van’da hizmete giren fuar merkezini 2 kez, Amasya’da yaptırılan katı atık bertaraf tesisini 5 kez, Sultangazi Haseki Eğitim Araştırma Hastanesini 2 kez açmıştınız ve daha sonra bir defa tekrar tekrar açmıştınız.

Değerli milletvekilleri, şimdi, beş ay önce açılan bir kurumun neden tekrar açılmış olabileceğine gelirsek; yargı bağımsızlığı açısından ciddi tartışmalar yarattığı için; Anayasa’ya aykırı bulunduğu için; yargının kötüye kullanılması, Cumhurbaşkanının eline teslim edilmesi olarak görüldüğü için; Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yapısının bağımsız ve tarafsız bir yapı olmadığı, dolayısıyla bu Kurulun baştan itibaren yeniden düzenlenmesi gerektiği, mahkemelere tavsiye ve talimat verildiği için; erklerin ayrılığına aykırı olduğu, yasama ve yürütmenin yargının üzerinde tahakkümünün olmaması gerekirken bir Cumhurbaşkanının çıkıp “Bunlara bırakamayız, eğer bunlara bırakırsak ebedî âlemde şehitlerimiz bize bunun hesabını sorar.” diyememesi gerektiği için; saydığım bu sebeplerden dolayı biz 11’inci maddenin tekliften çıkarılmasını talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet başsavcılığının başlattığı soruşturma kapsamında bugün Van Erciş Belediye Başkanımız Yıldız Çetin ile 3 kişi, Hakkâri Belediye Başkanı Cihan Karaman ile Yüksekova Belediye Başkanı İrfan Sarı polisin sabaha karşı düzenlediği operasyonla gözaltına alındı. Öte yandan, Mardin Nusaybin Belediye Başkanı HDP’li Semire Nergiz, Belediye Başkan Yardımcısı Ferhat Kut ve belediye meclis üyesi Mehmet Emin Alkan gözaltına alındı.

HDP’nin kuruluş yıl dönümünde, 13 Ekimde İstanbul’da yapılmak istenen açıklama yasaklandı. Açıklamayı protesto etmek için yürüyen ve sadece “Savaşa hayır, barış hemen şimdi." diye ifade kullanan 9 arkadaşımız gözaltına alındı, arkasından da tutuklandı. Barış istemenin örgüt propagandası sayıldığı şu günlerde hâlâ bu ülkede bağımsız bir yargı varmış gibi yargı paketlerini görüşmek komik olmanın ötesinde, trajikomik bir hâl almış durumda.

Son sözlerimi de şöyle söylemek istiyorum: Bugün kuzeydoğu Suriye’de attığınız Kürt, Türk, Arap halklarını birbirine düşürecek bir adımın insanlık suçu olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sizin, muhalefetin “Barış Pınarı” diye adlandırdığı, başlattığı işgal hareketi gerçekten bir kan pınarı olmanın ötesinde, başka bir şeyi ifade etmemektedir. Her zaman söylediğimiz gibi, yine de söyleyeceğiz: Savaşa hayır, barış hemen şimdi.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Savaş değil, terör operasyonu.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Siz Kürtlere karşı olmadığınızı sürekli söylüyorsunuz ama yaptığınız eylemlerde ortak şeyin sadece Kürtler olduğunu hep beraber görüyoruz.

27 Eylül 2017’de Kuzey Irak’ta Kürdistan yönetiminin, bölgesel yönetimin yaptığı referanduma karşı çıktınız çünkü onlar Kürt’tü.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Hainlerin, teröristlerin yok edilişi.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Daha sonra, Afrin’de… Bugüne kadar Afrin’de Türkiye’ye herhangi bir olumsuzluk yaşattırılmadığı hâlde Afrin’e müdahale ettiniz çünkü oradakiler Kürt’tü. Japonya’da ve Çin’de Kürtçe, okullarda ders olarak okutulmak istendi, buna karşı çıktınız çünkü onlara, Kürtlere düşmanlık yapıyordunuz.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Kürtlere en büyük zalimliği yapan kim ya?

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Türkiye’de siz “İşgal etmiyoruz, oraya barışı götürüyoruz.” diyorsunuz ama orada PTT’den hastaneye, hastaneden üniversiteye, üniversiteden sokak isimlerine kadar hepsini değiştirerek Kürtlere düşmanlık yapmaya devam ediyorsunuz. Siz Kürtlere düşmanlık yaptığınız sürece de biz daha çok kimliğimize sarılacak, daha çok bunu dile getirecek ve daha çok her gün burada konuşmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Peköz.

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Kürt kökenli kardeşlerimizi bağrımıza bastık. Hainlere, vatan hainlerine, bebek katillerine karşı bu harekât.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Siz istediğiniz kadar bağırın çağırın, biz konuşmaya devam edeceğiz.

Son kez şunu da söylemek istiyorum, bir dileğim var, umarım bu dileğime karşı çıkmazsınız: Madem –gönderdiğiniz- yaptığınız harekât barış harekâtıdır, madem “Barış Pınarı”dır, o “Barış Pınarı”ndan akan her neyse, bunun size de nasip olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Peköz.

Sayın Akçay, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Türkiye’nin DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak kabul ettiğine ilişkin resmî bir doküman olmadığı ifadesinin doğru olmadığına ve Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, biraz evvel Sayın Sezgin Tanrıkulu partimizin de adını zikretmek suretiyle Türkiye’nin DEAŞ’ı bir terör örgütü olarak kabul ettiğine ilişkin resmî bir doküman olmadığını ifade etti, bu sözler doğru değil.

Şimdi, 30 Eylül 2013 tarihli ve 5428 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla DEAŞ’ı bir terör örgütü kabul etmiştir ve 21 Mayıs 2014 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla da bu konudaki tutum yinelenmiştir. 2014 yılı içinde Niğde ve Bayburt Ağır Ceza Mahkemelerinden alınan iki farklı kararla DEAŞ’ın terör örgütü olarak kabul edildiği yargı kararlarına da girmiştir. 2015 yılında ise Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15 Temmuz 2015 tarihli ve 2015/3515 esas, 2015/2323 karar no.lu Kararı’yla DEAŞ’ın terör örgütü olduğuna yönelik içtihat da oluşmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1267 (1999), 1988 (2011) ve 1989 (2011) sayılı kararlarıyla listelenen kişi, kuruluş veya organizasyonların tasarrufunda bulunan mal varlığının dondurulmasına ilişkin ekli kararın yürürlüğe konulması, Maliye Bakanlığının 12 Eylül 2013 tarihli ve 5092 sayılı yazısı üzerine 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 5’inci maddesine göre Bakanlar Kurulunca 30 Eylül 2013 tarihinde kararlaştırılmıştır.

Ben buna ilişkin yaptığım konuşmamda da –tutanaklar tekrar okunursa görülür- özellikle vurguladım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Dünya üzerinde gerek sahada gerekse terör örgütünün sosyal ve mali kaynakları bağlamında da DEAŞ’la en etkin ve başarılı mücadeleyi veren tek ülkenin Türkiye olduğunu da ifade ederek sözlerime başlamıştım. Bunları ifade ediyorum.

Ayrıca, biraz evvel kürsüde konuşan sayın konuşmacının konuşması da tamamen gerçekleri karalamaya, perdelemeye yönelik provokatif birtakım sözlerden ibarettir. Barış Pınarı Harekâtı, ismiyle müsemma; gerçekten bölgemize barışı, huzuru, güvenliği getiren ve sağlayan bir harekâttır, tıpkı Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekâtı’nda olduğu gibi. Gerçekler hiçbir şekilde gizlenemez, somut bir gerçek olarak Türkiye bu konuda dünyaya örnek olmaktadır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Ersoy, 60’a göre söz talebiniz vardı.

Buyurun.

44.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, dualarının Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan Mehmetçiklere olduğuna, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda madalya kazanan Busenaz Sürmeneli ile Elif Güneri ve Buse Naz Çakıroğlu’nu; Artistik Jimnastik Dünya Şampiyonası’nda madalya kazanan İbrahim Çolak ve Ahmet Önder’i; EURO 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemelerinde liderliğini koruyan Millî Takım’ımızı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek amacıyla Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nda görev alan tüm Mehmetçiklerimize “Kalbimiz ve dualarımız sizlerle.” diyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Ayrıca, elde ettikleri başarılarla ve ödül törenleri sırasında Mehmetçik’imize olan destekleriyle bizleri gururlandıran sporcularımız, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’nda altın madalya kazanan Busenaz Sürmeneli ile gümüş madalya kazanan Elif Güneri ve Buse Naz Çakıroğlu’nu; Artistik Jimnastik Dünya Şampiyonası’nda altın madalya kazanan İbrahim Çolak, gümüş madalya kazanan Ahmet Önder’i; yine, dün akşam Avrupa Futbol Şampiyonası Eleme Grubunda Fransa’yla berabere kalarak grup 1’inciliğini koruyan Millî Takım’ımızı da tebrik ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Biraz önce görüşmesini yaptığımız önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci madde üzerinde 1 önerge daha vardır, onu da okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “Eğitim, Türkiye Adalet Akademisince yaptırılır.” cümlesinin “Eğitim, Türkiye Adalet Akademisi tarafından yaptırılır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                            Fahrettin Yokuş

                                         Kayseri                                                      Adana                                                       Konya

                                       Ayhan Erel                                              Yasin Öztürk                                    Zeki Hakan Sıdalı

                                         Aksaray                                                     Denizli                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ tarafından “yargı reformu” olarak adlandırılan ancak içeriğine bakıldığında birkaç kanunda yapılan düzenlemeden öteye geçemeyen bir torba kanun üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, Barış Pınarı Harekâtı’na sürekli “savaş, işgal” diyenlere seslenmek istiyorum. Eskiden, Osmanlı Devleti zamanında matrak oyunu vardı, ordu hazırlıklı olsun diye antrenman niyetine oynanırdı. Türk ordusu teröristle savaş yapmaz, olsa olsa matrak yapar; bilginiz olsun.

Üzerinde söz aldığım teklifin 11’inci maddesi, 2018 yılında kanun hükmünde kararnameyle kapatılan ve 2019 yılında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeniden kurulan Türkiye Adalet Akademisini hukuki çerçeveye oturtmak için yapılan düzenlemeyi içermektedir yani sadece şeklen yapılan bir düzenleme reform olarak önümüze getirilmektedir.

Türkiye Adalet Akademisinin tarihçesine bir bakalım. Akademi, hâkim ve savcıları eğitmek, yargıda bağımsız kararların hâkim olmasını sağlamak amacıyla, 2003 yılında kabul edilen 4954 sayılı Kanun’la kurulmuştur. Dikkatinizi çekerim, tarih Temmuz 2003; AK PARTİ iktidardaki ilk yılını doldurmamış, Sayın Cumhurbaşkanının dediği gibi çıraklık dönemleri. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin hemen ardından, Gülen yapılanmasının hizmetinde olarak gösterilen kurum Temmuz 2018 tarihinde kapatılıyor. Yine dikkatinizi çekerim, 2003 ile 2018 yılları arasında AK PARTİ iktidarda. Sayın Adalet Bakanı Türkiye Adalet Akademisinin kuruluşunun ardından sosyal medyada şu mesajı yayınlamıştır: “Yeniden ve daha güçlü bir vizyonla kurulan Türkiye Adalet Akademisi, ülkemize, milletimize, Adalet teşkilatına ve hâkim, savcı adaylarına hayırlı olsun. Yeni Adalet Akademisi, yargının insan kaynağını nicelik ve nitelik olarak yükseltme hedefimize büyük katkı sağlayacaktır.” Hani denir ya yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Temennimiz, yargı sözde değil özde bağımsız olsun ve hiçbir kurumun, kişinin ya da cemaatin kontrolü altına girmesin çünkü adalet ve güvenlik hepimiz için şart. Ancak görünen o ki cemaat yapılanması hizmetinde olduğu gerekçesiyle kapatılan kurum bu sefer de siyasi iktidarın hizmetine sunulmaya çalışılıyor. Bu bir muhalefet partisi milletvekili iddiası değil ya da muhalefet için söylenmiş bir söz değil. Bir kere, kanunla kurulması gereken bir kurum -ki geçmişte de kanunla kurulmuş- Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulamaz.

Bir yılda kurumun yapısında ne değişmiş? Önce, görev Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığına verilmiş; bu arada, kurumla birlikte bütün personel lağvedilmiş. Arkasından, geçiş döneminde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle atama sayısı sınırı aranmaksızın açıktan ve naklen atama yetkisi verilmiş. Sonra, yine, aynı kararnameyle Akademinin görevleri sıralanmış “Kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen görevleri yapmak.” olarak belirlenmiş. Ağzımızı açınca diyoruz ki: “Yargı bağımsızdır.” Hadi, “kanun”u anladık ama “Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle verilen görevleri yapmak.” yargı bağımsızlığıyla bağdaşır mı?

Yine, kararnamede “Gelirler” başlıklı bir bölüm var ki Akademiye yapılacak her türlü yardım, bağış ve vasiyetler “gelirler” adı altında sıralanıyor. Türkiye Adalet Akademisi TÜRGEV değil ki, bağımsız yargı mensuplarını yetiştirecek bir kurum. Devlet kendi yargı sistemini finanse edecek güce sahip değil mi ki adalet sistemimizin omurgası hâkim ve savcıları yetiştiren Akademiyi yardım, bağış ve vasiyetlere ihtiyaç duyar bir konuma getiriyor. O zaman adı “FETÖ” olmaz da başka bir cemaat olur, çıkar grubu olur, örgüt olur; parayı verir ve kontrolü eline geçirir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin gerekçesinde “Türkiye Adalet Akademisinin açılması sebebiyle hâkim adaylığı mülakat kurulu daha geniş tabanlı bir yapıya kavuşturulmaktadır.” ifadesi yer almaktadır. Hepimiz biliyoruz ki “mülakat” daha etkin, gücü olanın göreve getirilmesinin önünü açan sihirli anahtar kelimedir, hak edenin hakkını alabilmesi için bile referans aradığı, liyakatin sıralamada neredeyse son aşamada geldiği bir eleme sistemidir. Hukuki bilgi, birikim ve eğitimi olmayan mülakat komisyon başkanları oldu. Karşısında mülakata alınan adayı hukuki bilgisiyle ölçebilecek yeteneğe sahip olmadığı için olacak ki CV’sinde AK PARTİ geçmişi olması onlar için yeterli oldu.

İşte, kandırılma ve liyakatsiz mülakat sisteminin yargıdaki sonucu ortadadır. 15 Temmuz 2016 kalkışmasındaki en büyük yarayı yargı mekanizması almıştır. Binlerce hâkim ve savcı ihraç edilmiştir, oluşan boşluk mülakat usulü atamalarla doldurulmuş ve yargıda deneyimsiz bir kadro oluşmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Can havliyle staj süresini kısaltarak hızlandırılmış bir şekilde göreve başlayanlarla birlikte yaklaşık 21 bin hâkim ve savcının yüzde 45’inin meslekte görev yaptığı sürenin üç yıl ve altında olduğu tespit edilmiştir. Bu, hukuk sistemimiz adına, yargılama ve mevzuat tecrübesi adına bir garabettir. Ülkemizde yargı ve adaletin tecellisi zaten başlı başına bir zaman kaybı ve maliyetle eş anlamlıdır; tabii, sonunda adalet tecelli edebiliyorsa ya da vatandaş bu kadar uzun yargılama süresine rağmen, adaletin tecelli ettiğine inanabiliyorsa veya inandırabiliyorsanız. Ne yazık ki Yargıya Güven Endeksi son zamanların en alt seviyesine inmiştir. Yapılması gereken “reform” adı altında göz boyama olmamalıdır. Hukuk sistemimiz altüst olmuştur, hukuk aklımız yerle bir edilmiştir, yeniden oluşturmak, toplum nezdinde katılım sağlanacak bir mutabakatla olmak zorundadır. Siz, bir yıl önce FETÖ nedeniyle kapattığınız bir kurumu, Mecliste bütün tarafların görüşünün alındığı, Komisyonda her yönünün tartışıldığı bir yasayla çıkarmaz, kararnameyle, oldubittiyle dayatırsanız bu, ne vatandaşın içine siner ne de adalet ve yargı eski saygınlığına kavuşur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                             İbrahim Özden Kaboğlu                                    Zeynel Emre                                      Süleyman Bülbül

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Aydın

                                  Süleyman Girgin                                                                                                              Cavit Arı

                                           Muğla                                                                                                                       Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; aslında Komisyonun önergeye neden katılmadığının gerekçesini de belirtmesi gerekir.

Bunu hatırlattıktan sonra, esasen yasayla kurulmuş olan Türkiye Adalet Akademisinin 703 no.lu Kanun Hükmünde Karaname’yle kaldırılması, kaldırıldıktan sonra yeniden yasayla kurulması gerekirken Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulmuş olması Anayasa’nın 140’ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına açıkça aykırıdır çünkü yargıçlar ve savcıların eğitimiyle ilgili olarak bütün konular yasayla düzenlenir, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulamaz. Bu itibarla, Anayasa'ya aykırı olan bir düzenleme burada yasaya konulmuş olarak ve yasaya konulduktan sonra bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi doğrultusunda, çerçevesinde yasal düzenleme yapmak suretiyle esasen 2017 Anayasa değişikliğinde bozulmuş olan normlar hiyerarşisi ilkesi tamamen altüst edilmiş oluyor. Şöyle ki: Kavânîn, Kanuni Esasi, Teşkilatı Esasiye Kanunu, Anayasa sürecinde oluşan yüz elli yıllık geleneğimizin 2017’de kaldırılmış olması -hukuk devletinde hukuki yapılanma normlar hiyerarşisine dayandığı ölçüde hukuk devletinden söz edilebilir- aslında Anayasa’nın 104’üncü maddesinin on yedinci fıkrasının son cümlesiyle teyit edilmiş oluyor: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hâle gelir.” Bu durum, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa'ya uygun olması varsayımında geçerlidir. Yani her Cumhurbaşkanlığı kararnamesi karşısında Meclis yasa çıkarabilir ve o konuda yasayla düzenleme yaptığı an Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ortadan kalkar. Bu madde bile, bu cümle bile normlar hiyerarşisinin altüst edildiğini gösteriyor. Ama bu önümüzdeki 34 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Anayasa dışı bir kararnamedir, Anayasa'ya aykırıdır. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesinin kararını beklemek gerekir; Anayasa Mahkemesi karar vermeden, Anayasa’ya uygunluğu tartışmalı olan bir konuda, Meclis yasama yetkisini o kararname çerçevesinde kullanamaz. Bu itibarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 1 Temmuz 2019 günü verilen İç Tüzük Değişikliği Teklifi’ne göre, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini izleme ve inceleme komisyonunun kurulması konusu hâlen Anayasa Komisyonuna gelmemiş bulunuyor.

Şimdi, ben, 1’inci ve 3’üncü sıradaki partilere sesleniyorum. Onlar ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tavizsiz bir biçimde savunmaktalar. Esasen Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini izleme ve inceleme komisyonu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini savunanlar açısından önemlidir çünkü, eğer gerçekten yaşatmak istiyorlarsa, o zaman bu kararnamelerin anayasal çerçevesini ve yasayla ilişkisini incelememiz gerekiyor, izlememiz gerekiyor, Anayasa’ya aykırı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi karşısında burada yasama faaliyetinde bulunmamız gerekiyor, aksi hâlde Anayasa’nın 7’nci maddesi “Yasama yetkisi devredilemez.” ilkesini biz ihlal ediyoruz demektir. Anayasa’nın 6’ncı maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” şeklindeki amir hüküm ihlal edilmiş oluyor.

O bakımdan, biz, her ne kadar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sadece söylemde var olduğunu, esasen böyle bir sistemin olmadığını, gerçeği yansıtmadığını ve Türkiye için de sürdürülebilir olmadığını savunuyor olmakla birlikte, hukuka saygımız çerçevesinde Anayasa’nın yürürlükteki hükümlerine uyma yükümlülüğü Anayasa madde 11 gereği hepimize düştüğüne göre, biz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine karşı olduğumuz hâlde bunu savunuyoruz yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin anayasal çerçevede yer alması gerektiğini savunuyoruz ama tabii ki hukuk etiği adına, Anayasa etiği adına, esasen Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini savunanların 2017’de oylanmış olan Anayasa değişikliği çerçevesinde bir uygulamayı savunmaları gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, sözlerinizi bağlayın lütfen Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunu savunmaları, onlar için aynı zamanda bir tutarlılık sorunudur ama tabii ki tutarlılık yanında bir içtenlik sorunudur ve bir de dürüstlük sorunudur. Dolayısıyla 1’inci sıradaki partiyi ve 3’üncü sıradaki partiyi bu anayasa ahlakına ve Anayasa’nın üstün hükümlerine uymaya davet ederek hepinizi saygıyla selamlar, bu maddenin metinden çıkarılmasını takdirlerinize sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaboğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

60’a göre söz talepleri var, onları da yeri geldikçe karşılayacağım.

Sayın Akçay, siz sisteme girmişsiniz.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biraz evvel kürsüde konuşma yapan sayın konuşmacı işte “1’inci sıradaki parti” “3’üncü sıradaki parti” vesaire pek de… Kendisinin üslubudur.

BAŞKAN – 4 demesi lazımdı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi samimiyet, tutarlılık, ilkelilik bakımından zaten tartışma götürmez. Bunu en yüksek düzeyde, en kararlı bir şekilde hem Sayın Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi hem de Milliyetçi Hareket Partisi olarak -başta Sayın Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere- bizler defaatle ifade ettik ve sistem tartışmaları bizim bakımımızdan da bitmiştir, buna gerek de yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bütün kurum ve kurallarıyla işlemesi evresindeyiz ve baş ilkesi olan “Yönetimde istikrar, temsilde adalet, güçlü hükûmet ve güçlü Meclis” ilkesi de hayata geçirilmiştir. Bundan sonra yapılacak işler de… Daha evvel de çeşitli vesilelerle ifade ettiğimiz gibi, İç Tüzük’le ilgili bazı düzenlemeler yapılabilir. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin nasıl çıkacağı zaten Anayasa’mızda gayet açık, net bir şekilde düzenlenmiştir ve bu, Türkiye'nin istikrarına, demokrasisine katkı veren bir durumdur.

Şu anda Meclisimiz aleyhine bile o kadar çok gereksiz, kara propaganda, haksız propaganda yapılıyor ki şu Meclisimiz, 24 Haziran 2018 seçimleriyle temsilde adaleti en yüksek düzeyde gerçekleştirmiş, 9 siyasi partinin, 5 parti grubunun yer aldığı bir Meclistir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayalım lütfen Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Meclisimiz güçlüdür, fonksiyoneldir ve görevini de yapmaktadır.

Dediğim gibi, önümüzdeki süreçte belki İç Tüzük’te yapacağımız birtakım tadilat çalışmalarıyla sistemin bütün kural ve kurumlarıyla yerleşmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Kaboğlu…

46.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gerçi Akçay düzeltti ama özür diliyorum Meclis üyelerinden. Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisini kastetmiştim, 1’inci ve 4’üncü parti demem gerekiyordu.

Anayasa madde 140 açık “Kanunla düzenlenir.” diyor. Anayasa madde 104, fıkra on yedi açık “Kanunla düzenlenmesi öngörülen alanlarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.” diyor. Dolayısıyla şimdi iki husus var, birincisi Sayın Akçay’ın değindiği sistemin sürdürülebilir özelliği ama biri de teknik konu. Ben teknik konuya değinmiştim. Anayasa’nın açıkça öngördüğü… Ve bu 2017 Anayasa değişikliğiyle oylandı, Anayasa madde 104 en uzun madde olarak yazıldı, madde 104 on yedi fıkra şeklinde ayrıntılı olarak yazıldı ve orada Cumhurbaşkanlığı kararnamesi anayasal olarak çerçevelendi. Yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

5, 6, 7 kategori kararname var ama en az o kadar da anayasal sınırı var. Dolayısıyla Cumhurbaşkanına tanınmış bir yetki ama keyfî yetki değil, Anayasa tarafından çerçevelenmiş bir yetkidir. Bu konu da budur, ben bu teknik yönüne dikkat çektim yoksa tabii ki sistemin işlemediğini ve esasen Külliye’de veya sarayda bir tür paralel hükûmetin inşa edilmek üzere olduğunu görmekteyiz, bu da sistemin sürdürülemez özelliğidir. Bu ayrı bir tartışma ama ben özellikle bu teknik konuya dikkat çekmek istedim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaboğlu.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

Sayın Akçay, buyurun.

47.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şimdi, sistemin işlemediği vesaire bunlar boş laflardır yani artık bunları kabul etmek mümkün değil, sistem işlemektedir. Ayrıca, atıfta bulunduğu 104’üncü madde ve diğer hususlar, Cumhurbaşkanının yetkileri, kanuni düzenleme gerektiren hususlarda kararname düzenlenemeyeceği hususlar bizim de belki yüzlerce defa üzerine vurgu yaptığımız hususlar yani bunda ayrı düşünülecek bir husus bulunmamaktadır. Sistem gayet sürdürülebilir ve iddialarımız arasındadır.

Zaman zaman Sayın Kaboğlu “Ya, hiçbir Anayasa kitabında yazmıyor böyle bir sistem.” diyor. Evet, yazmıyor ama bundan sonra bu sistem Anayasa kitaplarında yazacak arkadaşlar. Bundan sonra bu sistemler yazılacak ve başka ülkeler de bu modeli örnek alacaklardır; bu da bizim iddiamızdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akçay.

Sayın Kaboğlu, buyurun.

48.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, hiçbir zaman anayasal dayanağı olmayan bir sözü söylemeyeceğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben bütün vekiller gibi burada ant içtim hukukun üstünlüğüne Anayasa madde 81 çerçevesinde. Hiçbir zaman boş laf etmem, anayasal dayanağı olmayan bir söz söylemem ve biraz önce gerek kürsüde yaptığım konuşma gerekse buradan yaptığım konuşma hep anayasal dayanağı olan konuşmalardır, bunlar açık hükümlerdir, bu benim tarzım değildir. Bunu tavzih etmek için söz aldım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sürdürülemez olduğu nerede yazıyor Anayasa’da? Sürdürülebilir, siyaseten de…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

49.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, AK PARTİ olarak her işi anayasal sınırlar içerisinde yaptıklarına ve hukuksuz bir durumun söz konusu olmadığına ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, tabii, asıl işimizi biraz aksatıyoruz, o yüzden konuşurken imtina ediyorum ama söyleme ihtiyacı duyuyoruz. Çok doğal olarak, biz AK PARTİ olarak, her yaptığımız işte anayasal sınır içerisinde kalarak bunu yapıyoruz. Bu manada bence tekrar bir üstünden geçmemizde fayda var. Yani yaptığımız işlerin bir kısmını Meclis olarak yapıyoruz, bir kısmını da yürütme kendi görevi olarak yapıyor ve bunların her biri de anayasal zeminden kaynaklanarak yapılıyor. Hukuksuz bir durum olmadığının tekrar altını çizme ihtiyacı duyduk.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

60’a göre söz talepleri var, şimdi onları karşılayacağım.

Sayın Güneş...

50.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, PKK ve onun uzantısı PYD terör örgütüne karşı yapılan Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit düşenlere Cenab-ı Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış Pınarı Harekâtı’nın yedinci gününe ulaşmış bulunmaktayız. Bu uğurda şehit olan kardeşlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar dilerim. Allah ordumuza güç ve kuvvet versin, her türlü beladan korusun.

Barış Pınarı Harekâtı, emperyalistlerin dediği gibi, Kürt kardeşlerimize karşı yapılan bir hareket değildir. Kürtler bizim bin yıllık kardeşimizdir. Filistin fatihi Selahaddin Eyyubi’nin torunları bize emanettir. Bu kardeşlerimizle bu topraklarda acı günlerimizde de güzel günlerimizde de beraber olduk, Çanakkale’de, Kutülamare’de vatan müdafaası için omuz omuza verdik, kız alıp kız vermişizdir, etle tırnak gibi olmuşuzdur.

Barış Pınarı Harekâtı, bebek katili, Marksist-Leninist, din düşmanı, PKK ve onun uzantısı olan PYD terör örgütüne karşı yapılmaktadır. Bunlara karşı mücadelemiz sonuna kadar sürecektir. Türkiye'nin bağımsızlığından, birliğinden bütünlüğünden ödün vermeyeceğiz. Çıktığımız bu kutlu yolda Allah ordumuzun, milletimizin ve devletimizin yâr ve yardımcısı olsun diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağbaba...

Sayın Eronat, buyurun.

51.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, bir Kürt olarak en büyük zulmü PKK’dan gördüğüne ilişkin açıklaması

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce HDP adına konuşan ve Adana Milletvekili olan sayın hatip, Kürtlerin sürekli olarak zulüm altında olduğunu söyledi. Birincisi, ben bir Kürt olarak kendilerinin benim adıma konuşamayacağını söylemek isterim.

MENSUR IŞIK (Muş) - Biz seni zaten Kürt kabul etmiyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – İkincisi, yine bir Kürt olarak en büyük zulmü PKK’dan görmüşüm ama bir gün olsun PKK’nın Kürtlere yaptığı zulüm konuşulmamıştır, en önemli örneklerinden biri de HDP önünde oturan annelerdir. Evlatlarını nerede kaybettilerse orada arıyorlar.

Saygılarımla. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanal…

52.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Cumhurbaşkanlığı sisteminin çöktüğüne, sürdürülemediğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı sistemi, Türkiye’de kamuoyu referandumuna sunulurken şunlar deniliyordu: “Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemi geçerse Türkiye’de ayrımcılık bitecek, yolsuzluk bitecek, fişlemeler yapılmayacak. Ekonomi uçacak. Adaletsizlik bitecek, hukuksuzluk bitecek. Terör bitecek, işsizlik bitecek. Enflasyon düşecek, döviz düşecek, zam olmayacak. Basın özgürlüğü tam gerçekleşecek. İstihdam yaratılacak. Her şey güllük gülistanlık olacak. Kayırmacılık bitecek, şatafat bitecek, israf bitecek.” Evet, Cumhurbaşkanlığı sistemi artık çökmüştür, sürdürülemiyor. Anayasa kitaplarında şu yazacak: “Cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanamaz, uygulanması imkânsızdır, sürdürülemez.” Bu şekilde geçiyor Anayasa kitaplarında. “Başka şekilde geçecek…” Nasıl geçecek? Övünerek mi geçecek? Yani işsizler mi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

53.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, dünya devletlerinin kendi insanlarının yaşamını fakir devletleri sömürerek elde ettiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Dünya devletleri dediğimiz, büyük devlet dediğimiz devletler, ne yazık ki bugüne kadar hep kendi milletlerinin, kendi insanlarının yaşamlarını diğer fakir devletleri sömürerek elde ettiler fakat Müslümanlara “cani” dediler, Müslümanlara “terörist” dediler.

Şimdi ben onlara soruyorum: 17 milyon insanın öldüğü Birinci Dünya Savaşı’nı kimler çıkardı? Bundan 4 misli daha fazla, 65 milyon insanın öldüğü İkinci Dünya Savaşı’nı kimler çıkardı, kimler birbirini öldürdü? Hiroşima’ya, Nagazaki’ye bomba atarak 100 bine yakın insanın ölümüne kimler neden oldu? Avustralya’da 20 milyon Aborjin’i kim katletti? Kuzey ve Güney Amerika’da 150 milyon Kızılderili’yi kimler imha etti çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Birleşime on dakika ara veriyorum .

Kapanma Saati: 18.52

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL (Kütahya)

---0---

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

12’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle değiştirilmekte olan 2802 sayılı Kanun’a eklenen ek madde içerisinde yer alan “Türkiye Adalet Akademisine öğretim elemanı olarak atanan veya görevlendirilen hâkim.” ibaresinin “Türkiye Adalet Akademisine öğretim elemanı olarak atanan yahut görevlendirilen hâkim.” ibaresi olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                            Fahrettin Yokuş

                                         Kayseri                                                      Adana                                                       Konya

                                 Hayrettin Nuhoğlu                                        Feridun Bahşi                                             Ayhan Erel

                                         İstanbul                                                     Antalya                                                    Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; yargı reformu paketinin 12’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi partim İYİ PARTİ adına saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Adalet Akademisinin ders ücretlerini bu madde düzenlemektedir. Bu madde ders ücretlerini düzenlerken bugün, atanamayan 700 bin öğretmen de hemen, bir çırpıda aklımıza gelmektedir. Millî Eğitim Bakanlığında öğretmen açığını gidermek adına yaklaşık 100 bin ücretli öğretmenle bu eksiklik giderilmeye çalışılırken maalesef 700 bin öğretmenimiz de bir yandan atama beklemektedir. Madem öğretmen açığımız var, atama bekleyen 700 bin öğretmenimiz var, eğitimde uluslararası alanda rekabet etme iddiamız var; o hâlde, açığı neden ücretli öğretmenlerle gidermeye çalışıyoruz? Bakanlığın ilk etapta, en azından, ümitleri, hayalleri, düşleri sönmek üzere olan, artık gelecekten ümidini kesmiş bulunan gençlerimizin bir kısmının ümitlerine kavuşması, hayallerine, sevdalarına erişmesi adına 100 bin öğretmen atamasının yapılmasını, atama bekleyen öğretmenler adına ilgili makam ve mevkilerden rica etmekteyiz.

Yine, ücretli öğretmenlerden de İsmet Yılmaz Bey’in vaadi doğrultusunda 5 bin öğretmen alınacağı söylenmişti, bir kısım atama yapıldı, diğer bir kısım öğretmen de atama beklemektedir.

Sayın Başkanım, hazır fırsat varken bir de seçim bölgem Aksaray’la ilgili bir sorunu gündeme getirmek istiyorum. Geçen yıl bütçe görüşmelerinde Çevre ve Şehircilik Bakanına bildirdiğim hâlde, bir yıla yaklaşan zaman diliminde, çözüm bekleyen sorun maalesef çözülmemiştir. Aksaray kanalizasyon şebekesinin sona erdiği noktada maalesef arıtma tesisi bulunmamakta ve kanalizasyondan gelen maddeler doğrudan doğruya, arıtma tesisi olmaksızın oradaki bir ufak dereye karışmaktadır. Burası, Aksaray Eğitim ve Araştırma Hastanesine yaklaşık 1 kilometre uzaklıktadır. Yine, bu küçük derenin geçtiği yerde Hırkatol, İsmailağatolu, Kazıcıktol, Yenimahalle, Yeşilova yerleşim birimleri vardır. Bu ırmağın geçtiği yerde, kanalizasyonun sahaya bırakıldığı yerde maalesef kokudan durulmamaktadır, hastalarımız bu kokudan rahatsız olmaktadır. Bu çevrede yaşayan insanlar, bu ırmağın bölgesinde bulunan yerleşim merkezlerinde yaşayan insanlarımız 21’inci yüzyılda hak etmedikleri bir şekilde hayatlarını idame ettirmek zorundadırlar. Oysa Anayasa’nın ilgili maddesi insanlarımızın sağlıklı bir çevrede yaşamasını öngörmektedir. Bu kanalizasyonun karıştığı su yer altı sularına karışmakta, yer altından tulumbalarla kullanma suyu çekildiğinde bu su maalesef o suyu kullanılmaz hâle getirmektedir. Yine, hayvanlar buradan sulanmakta ve yine tarla ve bahçeler bunlarla sulanmaktadır. Ben buradan bir kez daha hem Aksaray’daki hastaların bu pis kokudan kurtulması hem de ırmağın etrafında yaşayan insanlarımızın daha insanca bir çevrede yaşaması adına ilgilileri göreve davet etmekteyim.

Türkiye’de yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının tartışmaya açıldığı süreçte yargı reform paketi çalışmalarına başlamış bulunmaktayız. Özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş demokrasinin temeli hukuk devleti ilkesidir. Hukuk devletinden söz edebilmek için de herkesin sorumlu olduğu bir hukuk düzeni olmalı ve herkes bu hukuk düzenine uymalıdır. Bağımsız bir yargı bu denetimi hiçbir tesir altında kalmadan yapabilen yargıdır. Hukuk devletinin temel gereklerinden biri de kuvvetler ayrılığıdır. Kuvvetler ayrılığı yargı bağımsızlığının da temelidir. Yargı bağımsızlığı insan hakları ve özgürlüklerin de güvencesidir. Bugün, Türkiye’de yargı bağımsızlığından söz edebilmek için çok iyi niyetli olmak gerekmektedir. Özellikle son yıllarda siyaset için bir araç hâline dönüşen yargı, Türk milletinin vicdanında her geçen gün güven kaybı yaşamakta ve artık Türk milleti maalesef yargıya ve yargıçlara güvenemez hâle gelmiştir. Bakın, üzerinde görüş beyan ettiğimiz konu yargıda reform paketi. Nedir reform? Düzeltme demek. Demek ki yanlış giden bir şeyler var ki düzeltme ihtiyacını hissediyoruz. Şimdi görmeniz gereken gerçek şu: Yargı siyasallaşmıştır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) - …yargının siyasallaşması Türk yargısının bağımsızlığını zedelemiştir. Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine bu şekliyle getirmemiz mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, siyasi iktidarın emrinde yargı olamaz. Siyasetin etkisi altında karar veren yargıcın mahkemesinden adalet çıkmaz. Yargıda reform paketi gibi iddialı başlık taşıyan girişimi değersizleştirmek amacında değilim. Oysa günümüzde kanunlarımızda çok büyük problem bulunmamaktadır. Esas problem bu kanunları uygulayanların kafasında ve zihniyetindedir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erel.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na eklenen ek madde 2’nin birinci fıkrasındaki “aşan” ibaresinin, “geçen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Turan Aydoğan                                         Alpay Antmen                                           Zeynel Emre

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                     İstanbul

                                     Rafet Zeybek                                             Aydın Özer                                       Süleyman Bülbül

                                         Antalya                                                     Antalya                                                      Aydın

                                    Sibel Özdemir                                           Ünal Demirtaş

                                         İstanbul                                                   Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de kanun teklifinin 12’nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üçüncü Yargı Reformu Strateji Belgesi temelinde hazırlanarak Meclis gündemimize gelen bu yasa teklifi birçok hatibin belirttiği gibi, farklı alanlarda düzenleme yapan malum bir torba yasaya dönüştü ve bu yargı paketiyle özellikle adalet sistemindeki mağduriyetlerin çözüleceğine dair çok büyük bir beklenti oluştu. Ancak baktığımız zaman, getirilen bu 1’inci torba yasayla tam anlamıyla beklentiler karşılanmadığı gibi kısmi ve geçici çözümler getirildiğini görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, benim üzerinde söz almış olduğum 12’nci madde hâkim, savcı adaylarına, gerekirse noterlere, avukatlara eğitim planları hazırlamak ve uygulamak gibi çok önemli bir görevi olan Türkiye Adalet Akademisinde görev yapacak olan öğretim üyelerinin ve öğretim üyeleri dışındaki hâkim, savcı gibi dışarıdan uzmanların ders ücreti, ders saati gibi düzenlemeleri yapmaktadır. Az evvel de tartıştığımız gibi, 34 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle yeniden kurulan Türkiye Adalet Akademisinin bu kararnamedeki düzenlemelerini aslında biz bu torba yasayla kanun hâline getiriyoruz.

Aslında, yine bu iktidar döneminde Avrupa Birliği hukukuna uyum süreciyle 2003 yılında kanunla kurulan Türkiye Adalet Akademisi, maalesef yine bu iktidar döneminde bir cemaat yapılanmasının hâkim olduğu ve adalet sistemimiz içinde tahribata uğrayan önemli kurumların başında gelmiştir ve 15 Temmuz sonrasında kurum 2018’de bir KHK’yle kapatıldı. Oysa bu kurumun tekrar kanunla kurulması gerekirken bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle -az evvel Değerli Hocamız Sayın Kaboğlu’nun gerekçelerini Anayasa bağlamında anlattığı gibi- Anayasa’mıza aykırı olarak kuruldu ve bu konuda son kararı verecek Anayasa Mahkemesidir.

Değerli milletvekilleri, bu pakette Türkiye Adalet Akademisiyle ilgili birkaç önemli düzenleme oldu. Şimdi, bunlardan bir tanesi, özellikle 10’uncu maddede Mülakat Kurulunun yapısı genişletilerek Adalet Akademisi Danışma Kurulundan bir üyenin Mülakat Kurulunda yer alması düzenlendi ve teklif sahipleri, bu düzenlemeyi gerçekten paketin en olumlu ve Mülakat Kurulunu objektif bir düzeye dönüştürecek bir düzenleme olarak anlattılar.

Şimdi, Adalet Akademisinin Danışma Kurulundan bahsetmek istiyorum. Bu Danışma Kuruluna baktığımız zaman, evet, son yapılan Anayasa değişikliğiyle, aynı zamanda bir siyasal partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı tarafından atanan Adalet Bakanının belirlediği bakan yardımcısının başkanlığında toplanacak ve yine Bakanın belirlediği 3 üye ve yine partili Cumhurbaşkanının ağırlıklı olarak atama yaptığı HSK tarafından belirlenen üyeler ve yine Cumhurbaşkanının atadığı YÖK’ten gelen üyelerden oluşuyor. Şimdi, bu Danışma Kurulundan bir üyenin Mülakat Kurulunda yer alması, gerçekten yürütmenin, siyasi iradenin etkisinden bağımsız, objektif bir Mülakat Kurulu oluşturacağına inanıyor musunuz? Yani yapılan bu düzenlemeyle mülakat uygulamasına olan güven gerçekten sağlanacak mı? Ben şahsen bu düzenlemenin gerçekçi olduğunu düşünmüyorum.

Değerli milletvekilleri, Komisyonda da dile getirmiştim, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu üyesi olarak bu paketi ve reform paketini Avrupa Birliği perspektifinden de değerlendirmek istiyorum. İlki 2009, ikincisi de 2015 yılında yayınlanan Yargı Reformu Strateji Belgelerinin ortaya çıkışı, resmî aday üyesi olduğumuz Avrupa Birliği müktesebatı ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere uyuma dayanmaktadır; yargı, temel haklar, adalet ve özgürlükler alanlarında uyumlaştırma düzenlemelerini amaçlamaktadır. Oysa baktığımız zaman Avrupa Birliği ilerleme raporlarında özellikle son on yılda en fazla geriye gidişin yaşandığı alanlar yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil yargılanma, adalete olan güven ve temel insan hakları olduğu kaydedilmektedir. Biz ne yaptık? Biz bu raporları çöpe atarken öz eleştiri yerine “ey” diye diplomasi dışı cevaplar neticesinde geldiğimiz aşamada, değerli milletvekilleri, yargıda yeni bir reform belgesine ihtiyaç duyduk ve gerek bu paketin gerekçesinde gerek reform strateji belgelerinde biz bütün bu geriye gidişleri kabul ettik ve yine bu iktidarın hazırlamış olduğu geçmiş reform strateji paketlerindeki kazanımlarımızı da kaybettik ama eksiklikler hâlâ devam ediyor. İşte son, Üçüncü Yargı Reform Strateji Belgesi’nden sonra Avrupa Birliğinin değerlendirme raporlarındaki bazı tespitleri sizinle paylaşmak istiyorum. Özellikle üzerinde konuştuğumuz Adalet Akademisiyle ilgili olarak bakın İlerleme Raporu’nda şu tespiti yapıyor: Akademinin oluşumunun idari ve mali özerkliğinin özellikle yürütme erkinden bağımsızlığının güvence altına alınması. Size az evvel bu akademinin Danışma Kurulunun yapısından bahsettim ve kapasitesini daha da etkin kullanması gerektiğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir, tamamlayın.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ama bunun dışında bakın İlerleme Raporu’nda daha önemlisi, yürütmenin başı olarak bir siyasi partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanının HSK gibi üst düzey yargı kurullarının atamalarında belirleyici ya da yetkili olmasının yargının yürütme erkinden bağımsızlığı konusunda ciddi endişeler yarattığı, bunun yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığını zedelediği ve ortadan kaldırdığıdır. Diğer bir konu: Hâkim ve savcılarının atama ve terfilerinde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak kriterlerin bulunmamasıyla ilgili önemli uyarılarda bulunuyor. Yine, tutuklama kararlarının, AİHM içtihatları ve AYM kararlarının alt derece mahkemeleri tarafından uyulmadığı. Yine, en önemlisi -kanunda da var tutuklamayla ilgili süreler- tutuklama, adli ve idari tedbirlerle delile dayalı, şeffaf usullerle AİHM’in ve Venedik Komisyonunun adil yargılama kriterlerine uyulmadığı gibi çok ciddi düzenlemeler ve uyarılarda bulunmaktadır. İşte, ulusal düzeyde şahit olduğumuz ve uluslararası düzeyde raporlara yansıyan adalet sistemimizin sorunlarının temelini oluşturan bu nedenler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, pek yapmıyorum ama.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim izniniz için.

Evet, değerli milletvekilleri, bakın rapordan çok önemli tespitleri Genel Kurulun gündemine getirdim. Ulusal düzeyde şahit olduğumuz bütün bu sorunlar ve uluslararası düzeyde de bütün tarafı olduğumuz uluslararası raporlara yansıyan ve adalet sistemimizin sorunlarının temelini oluşturan bütün bu nedenler ortada duruyorken bu torba yasayla beklenilen iyileştirmeleri maalesef yapamayacağız; biz bu endişeleri taşıyoruz ve bunları da Genel Kurulun gündemine getiriyoruz. Bunlarla ilgili çok önemli düzenlemelerimiz var, kanun tekliflerimiz ve önerilerimiz var, bunların bir an evvel gündeme alınmasını söylüyoruz.

Değerli milletvekilleri, işte, sonuç olarak, yürütmenin başının bir siyasal partinin genel başkanı olduğu yeni hükûmet sistemiyle ortaya çıkan, yürütmenin yargı üzerindeki etkisini ortadan kaldırmadan, yargı üst kurullarının oluşumunu yürütmenin etkisinden kurtarmadan ve kuvvetler ayrılığını gerçek anlamda tesis etmeden ve bütün bunları düzenleyen ciddi bir anayasal düzenleme yapmadan maalesef bugün burada konuştuğumuz paketler gerçekten beklenen sonuçları doğurmayacaktır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, özellikle teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde, 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır.

İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Salihe Aydeniz                                      Ayşe Acar Başaran                              Meral Danış Beştaş

                                       Diyarbakır                                                   Batman                                                        Siirt

                            Mahmut Celadet Gaydalı                                 Erol Katırcıoğlu                                       Erdal Aydemir

                                           Bitlis                                                       İstanbul                                                      Bingöl

                                                                                             Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                                                                                          Kocaeli

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                            Fahrettin Yokuş

                                         Kayseri                                                      Adana                                                       Konya

                                 Hayrettin Nuhoğlu                                    İbrahim Halil Oral                                 Zeki Hakan Sıdalı

                                         İstanbul                                                     Ankara                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşma Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’a aittir.

Buyurun Sayın Acar Başaran. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Şimdi, bu madde Komisyon sürecinde de çok tartışıldı. 13’üncü maddede, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesine “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” diye bir cümle eklenmiş. Çok güzel eklenmiş. Ama maalesef bu kanuna bir cümle eklenmesiyle Türkiye’de ifade özgürlüğünün önü açılmış olmuyor. Türkiye’de maalesef bu “çok geniş” olarak yorumlanan, neredeyse toplumun büyük bir çoğunluğunun artık terörist olarak kabul edildiği, neredeyse insanların barıştan söz ederken bile “propaganda” tanımlamasıyla hedef gösterildiği bir süreçte bir maddeye böyle bir cümlenin eklenmesi hiçbirimizin derdine deva olmaz. Biz bugün burada konuşmalar yaparken arkadaşlarımız -özellikle AKP-MHP ittifakının dış siyasete ilişkin yaptıkları eleştiriler- yine aynı cümlelerle, “Bu Meclis çatısı altında terör örgütü propagandası yapılıyor.” cümleleriyle açıklama getirdi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bizler yani toplumun belli bir kesimi iktidardan farklı düşünebiliriz; iktidarın siyasetini benimsemeyebiliriz; iktidarın diliyle, cümleleriyle, bize koyduğu çerçeveyle konuşmak zorunda değiliz. Kendileri “harekât” der; biz “işgal” deriz, biz “savaş” deriz, ki biz bunları derken de bir cümle kurarız, yani barış propagandasını, barış siyasetini savunuruz.

Şimdi, maalesef ki Türkiye dünyaya bir örnek oldu değerli arkadaşlar. Dünyanın hiçbir ülkesinde -bakın, ben daha önce de söylemiştim burada- barış propagandası suç sayılmaz. Aksine, Türkiye’nin de imza koymuş olduğu Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 20’nci maddesi çok açık bir biçimde der ki: “Her türlü savaş propagandası yasalarla yasaklanır.” 2’nci maddesinde “Ulusal, ırksal ya da dinsel nefretin ayrımcılık, düşmanlık ya da şiddete kışkırtma şeklini alacak biçimde savunulması yasalarla yasaklanır.” der. Bu sözleşmeye Türkiye de 23 Aralık 2013 tarihinde imza koymuş. Yani, imza koyduğumuz uluslararası anlaşmalar… Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin son fıkrası: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir.” En son cümlesinde de “Bir uyuşmazlık olması durumunda uluslararası sözleşme esas alınır.” der arkadaşlar. Yani bu imza koyduğumuz Birleşmiş Milletler Uluslararası Sözleşmesi’ne göre aslında iktidarın ya da belli bir kesimin yaptığı şey suç; savaş propagandası yapılıyor. Açık, aleni, televizyonlarda, yirmi dört saat canlı yayında şehirlerin bombalandığı gösterilerek, basın mensupları tarafından, iktidarların sözcüleri tarafından, milletvekilleri tarafından günün yirmi dört saati savaş propagandası yapılıyor ve savaş propagandası, arkadaşlar, suçtur ama savcılar ne yapıyor? Boş verin savcıları. Ülkede artık savcılar soruşturma başlatmıyor, Emniyet Genel Müdürlüğü bir açıklama yapıyor, diyor ki: “Biz harekâtla ilgili olarak bazı söylemlerde bulunanlarla ilgili soruşturma başlattık.” Ülke polis devleti ya, savcı soruşturma başlatmıyor, Emniyet Genel Müdürlüğü soruşturma başlatıyor. Peki, bu kişiler ne demişler? Barışı kutsamışlar. Biz savaş istemiyoruz, biz başka bir ülkenin toprağının işgalini istemiyoruz. Yaptığınız, üç gün sonra, Türkiye halklarının menfaatine olacak bir girişim değildir. Bakın, şu anda dünya bu meseleyi konuşuyor ve “İnsanlığa karşı suç işlendi.” diyor. “Bu atılan adımlar, bunların hepsi, üç gün sonra bütün fatura, bütün Türkiye toplumuna çıkartılacak.” diyen herkes gözaltına alınıyor çünkü talimat iktidardan, çünkü iktidar savaş siyasetiyle, işgal siyasetiyle, kırım siyasetiyle kendini var etmeye çalışıyor. Bu, Türkiye’nin savaşı mı? Değil. Bu, halkların savaşı mı? Değil. Ama bunun karşısında ses yükseltene cezaevi kapısı gösteriliyor, gözaltı gösteriliyor. Bu meseleyle ilgili 500’e yakın kişi gözaltına alınmış ama büyük çoğunluğu da bizim partimizin mensubu arkadaşlarımız. Bakın, en az, bizim partimizin mensubu il eş başkanlarımız, ilçe eş başkanlarımız 135 kişi bu süreç içerisinde gözaltına alınmış. Bunlardan 13’ü tutuklanmış. Ne yapmış bu insanlar? Barış demiş. Ne demek barış, suç? Nasıl barış demek suç olabiliyor? Nasıl iktidarı eleştirmek suç olabiliyor? Buraya bu maddeyi koydunuz diye bu uygulama ortadan mı kalkacak? Kalkmayacak arkadaşlar. Gazeteciler haber yaptıkları için, bu meseleyle ilgili haber yaptıkları için sabah baskınıyla gözaltına alındılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Başaran.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Devamla) – Tabii, ben yandaş basından söz etmiyorum. Peki, yandaş basının durumu ne? Yandaş basın, Nusaybin’de insanlar can havliyle patlamadan kaçarken, yaralılarını, ölülerini taşımaya çalışırken “Kim yaptı?” “Kim yaptı?” sorularını soruyor, cevabını istediği gibi alamıyor, “Ya, ben YPG dedirtemiyorum.” diyor, demiyorlar YPG’nin yaptığını, ondan sonra o insanlara saldırıyor “terörist seviciler” diye. Peki, ne yapıyor iktidar? İşte, o insanları, o 4 kişiyi gözaltına aldı. İşte, kanun, yasa Türkiye'de böyle uygulanıyor. Orada insanlar bir şey söylemediği için gözaltına alındı. Bırakın söylemeyi, susmak bile hain damgası yemek demek bu ülkede, susmak bile terörist olmak demek bu ülkede. “Tarafınızı belli edin.” diyorsunuz. Bizim tarafımız barıştan, özgürlükten, ortak yaşamdan yana. Sizin işgal, savaş siyasetinize karşı da sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK’ya da “Silahları bırak.” desene.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Çok barıştan yanasınız, çok! Çok barıştan yanasınız! Bayıldım, bayıldım!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Başaran.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran’ın 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, Sayın Başaran konuşmasında aslında gün içerisinde defaatle konuştuğumuz konuları tekrar daha ağır bir şekilde dillendirmiş oldu. Çok tabii olarak bir açıklama yapma ihtiyacı hasıl oluyor. “İşgal siyaseti” “kırım siyaseti”. Bunlar benim bildiğim kadarıyla terörize kelimelerdir. Bunlar aslında terörün kullandığı, yücelttiği kavramlar. Eğer barıştan bahsediyorsak bu barış dilini önce burada hâkim kılmak lazım. Burada özgürlüklerle alakalı… 13’üncü madde önemli bir şey getiriyor ifade özgürlüğüne. Ya, bir şey ya iyidir ya iyi değildir yani. Eğer iyiyse nedir bu hararet, nedir bu bağırma çağırma anlamakta zorlanıyor insan. Velhasılıkelam burada asıl mesele bence kullanılan bu dilin hâlâ aynen bu şekilde devam ediyor olması ve Meclis Genel Kurulunun terörize ediliyor olması. Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri -sadece AK PARTİ’yi kastetmiyorum, hatta gelmiş geçmiş bütün hükûmetleri kastederek söylüyorum- asla ve kata kendi milletine karşı bir kırım siyaseti yapmamıştır, yoktur. Evet vardır, yaşadığımız zulümler sıkıntılar vardır ama bir kırım siyaseti değildir kasıtlı olarak, bir etnisite üzerine bir kırım siyaseti yapılmamıştır, bir işgal siyaseti yoktur, Osmanlı’da da ecdatta da yoktu ki bizde olsun, hiçbirimizde yok. O sebeple böyle bir üslup kullanmayı Genel Kurulu terörize etmek için kullanılan kasti bir üslup olarak telakki ediyorum ve şiddetle reddediyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, buyurun.

55.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, genel olarak eleştirilerimizi sunduğumuzda AKP, söyleyecek sözü, kendisini savunacak bir sözü olmadığı zaman hemen teröre sarılır. Şu an -çok ağır bir itham hakikaten- Meclis bunu nasıl kabul eder? Böyle mi düşünüyor gerçekten Meclis? “Meclisi terörize ediyorsunuz.” demek… Geçenlerde yine bir grup başkan vekili “Ya burada kalın, ya Kandil’e gidin.” dedi, ondan öncesi daha başka bir şey söyledi. AKP’nin her gün bu ithamlarına maruz mu kalacağız? Susalım mı? Yani hakikaten size şunu mu söyleyelim, ne konuşacağımızı yazın getirin bize, öyle mi konuşalım diyeceğiz, onu mu bize dayatıyorsunuz?

Sizin “işgal” demediğiniz, işte “Gidip Kürtleri kurtarıyoruz.” Bilmem şunu yapıyoruz dediğiniz şeye biz “İşgal”… Orada, ha Kürtlerin menfaatine dediği, Türklerin menfaatine de değil. Orada Aleviler de yaşıyor, Türkmenler de yaşıyor, Araplar da yaşıyor. Ortak yaşam…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Oradaki halkların ve inançların birlikte ortak bir yaşam kurma çalışması, çabasını siz farklı ele alıyorsunuz, biz farklı ele alıyoruz. Bize göre siz başka bir amaç içerisindesiniz, siz başka bir savunma içerisindesiniz.

Bu şekilde ağır konuşmalar gerçekten Meclise de yakışmıyor, Meclisin bunu kabul etmemesi lazım. Sıkıştığınızda hemen “terör” demeyin, bize güçlü argümanlarla gelin. Niye oradasınız? Ne yapıyorsunuz? “140 tane köyümüz olacak.” diyor sizin Bakanınız. Cumhurbaşkanı Birleşmiş Milletlerde böyle sunum yaptı. O köylerdeki kimleri kovuyorsunuz da kimi götüreceksiniz?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sahiplerini.

FATMA KURTULAN (Mersin) – “140 tane köyümüz” denilir mi?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi sahiplerini, sahiplerini.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Her yere bağırıp duruyorsun.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hadi be!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Siz kendiniz bunu söylüyorsunuz, itiraf ediyorsunuz. Arkadaşlar “Şu kadar ilçemiz olacak; 1 milyon Suriyeliyi götüreceğiz.” diyorsunuz. Orası boş bir arazi değil, orada köyler, insanlar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Onları nereye göndereceksiniz de onların evine yerleşeceksiniz? Bu işgal. Ya, arkadaşlar, ikide bir bunu söylemeyelim. Çok acı günler yaşıyoruz, herkes ölüyor orada. Bu ülkenin çocukları toprağa düşüyor, siz hâlâ şu kavram ile “İşgal midir, savaş mıdır? Savaş şunlarla olur, bilmem bu bunlarla olur.” Gidin Allah aşkına ya! Çocuk oyuncağı değil, kan dökülüyor, kan.

ŞAHİN TİN (Denizli) – PKK bebek katilidir.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zengin.

56.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, tüm milletvekillerinin barıştan yana olduğuna inanmak istediğine ve Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, biraz evvel Sayın Başaran’ı dinliyoruz, konuşmasında kendisi barıştan yana yani bizler barıştan yana değil miyiz ya, bu nasıl bir ithamdır? Nasıl bir ithamdır yani? Bir defa iyi niyetle yaklaşmak lazım. Ben şuna inanmak istiyorum ve inanıyorum: Bu Mecliste olan herkes barıştan yanadır, tercihini buradan yana yapmıştır. Seçilerek gelmeyi, millet iradesine saygı duymayı kabul ederek buraya gelmiştir. O yüzden cevap yetersizliğinden falan nasıl bahsedersiniz? Ne münasebet? Yani böyle bir konuşma olmasa böyle bir cevap olmayacak, bu kadar basit. Kimseye söylemiyoruz biz “onu söyle, bunu söyleme” ama bunu yaparken kendinizi doğru, değerli, daha ahlaklı, daha barışçıl… Bizi eğer terörize ederseniz elbette buna cevap vereceğiz, bunun başka bir karışlığı yok ki.

MENSUR IŞIK (Muş) – Savaş çığırtkanlığı yapıyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Bu sebeple benim kastettiğim şey, burada hangi amaçla bulunduğumuz belli, özgürlüklere dair yargıda bir kanunla alakalı çalışma yapıyoruz ve 13’üncü maddede itiraz edilecek tek bir şey de yok açık söylemek gerekirse. E, hâl böyleyken yani dön dolaş aynı şeyleri sabahtan beri işitmek zorunda mı bu Genel Kurul? Biraz işimizi devam ettirelim lütfen.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zengin.

Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Meclis konuşma yeri, tartışma yeri elbette tartışalım ama ben bir şeyi tutanaklara geçirmek için söz aldım. Biraz önce konuşan Sayın Başaran’ın konuşmasından sevgili mevkidaşım rahatsız oldu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şunu söyleyeyim, daha düz söyleyeyim: Sayın Başaran’ın konuşması ile Sayın Numan Kurtulmuş’un ve Sayın Erdoğan’ın konuşması arasında ne fark var? Birisi bana çıksın söylesin. Sayın Başaran diyor ki: “Savaş ve işgal.” AK PARTİ Genel Başkan Vekili diyor ki: “Savaş.” AK PARTİ Genel Başkanı diyor ki: “Fetih.” Fetih, bir şehir veya ülkeyi savaşarak almaktır. Yani işgalle aynı şeydir üç aşağı beş yukarı. Bir yerde, demin de ben üç dakikalık konuşmamda söyledim, bu işin “savaş mı” “terörle mücadele mi” “güvenli bölge tesisi mi” olduğu noktasında AK PARTİ’nin çıkıp doğru dürüst bir şey söylemesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Efendim “Suriye’nin toprak bütünlüğü için de oradayız.” diyen bir ülkenin, Suriye merkezî yönetimiyle görüşmeden oraya fakülte kurması dünyanın aklıyla dalga geçmektir ve oraya biz Suriye’nin bir çakıl taşını bile almaya gitmedik. Biz bu tezkereye “Suriye’nin çakıl taşını alalım.” diye evet demedik. Türkiye’nin meşru, haklı bir terörle mücadelesi vardır. Bu noktada “Ulusal güvenliğimiz ve sınır güvenliğimiz bakımından ille bu gerekiyorsa hadi bakalım." dedik. Kaldı ki içeride zaten askerimiz vardı ama en başta, bugün Meclis açıldığında söyledim, bu işi siyasi polemik konusu yapmak yanlıştır; bunu yapmayalım diye tekrar hatırlatma gereği duydum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.

57.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in “Meclisi terörize ediyorsunuz.” ifadesini kınadığına ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Zengin söylediğini tekrar savunuyor, ben bunu kınadığımı söylüyorum. “Meclisi terörize ediyorsunuz.” denmesi doğru olmamıştır. Eğer bir terörizelikten söz edilecekse tüm Orta Doğu’ya kadar yayılan politikasıyla kendilerini gözden geçirsinler.

Müsaade ederseniz bunun dışında bir şey söylemek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Biz, kadınların -belki AKP Grubundaki kadınlar bunun farkında değil ama- kadın örgütlerinin yıllardan beri verdikleri mücadele sonucunda, eşit temsiliyete doğru bir mücadelenin sonucunda, her seçimde kısmen de olsa daha doğrusu, azıcık yükselen bir kadın oranıyla buraya geliyoruz. Biz HDP olarak gerçekten her bir kadının buraya gelişini hangi grupta olursa olsun önemseriz. Kendilerinin bakanı bütçe zamanı buraya geldiğinde o kadar saçmaladı ama biz o kadına sataşmayı doğru görmedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Özlem Zengin bir kadın olarak söz aldığında, biz kadınlar, HDP kadın grubu “Hedeflemeyiz, doğru görmeyiz. Bir kadının orada, o mevkide de olması önemlidir.” deriz. Fikirlerine katılmayız, doğru görmeyiz... Ama bu son savaş başladığından beri sanki biz burada el kaldırdık, sanki biz bu tezkereyi onayladık, AKP’nin kadınları öne gelmiş, bize lafı söylüyor, söylüyor. Özlem Hanım artık şunu yaptırmamalı, AKP’deki kadın arkadaşları, hele hele ben konuşunca Oya Eronat -tekrar dile getirmek istemiyorum ama- bırakmıyor beni iki cümleyi üst üste kurayım.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Doğru söylersen hiç söz etmem.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ben çocuğunun katili değilim Oya Eronat. Haddini bileceksin, haddini bileceksin! Tekrar, bak, söylüyorum: Haddini bileceksin! Bunu daha önce sana söyledim, bak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Size de şunu söyleyeyim: Lütfen bizler konuşurken orada, AKP Grubundaki kadınların bize sataşmasına müsaade etmeyin, biz etmiyoruz, doğru görmüyoruz. Bu, bizim haksız olduğumuzdan, onların haklı olduğundan değil; siyasi etik böyledir. Kadın dayanışması… Her şeye rağmen, tüm savaş politikalarınıza rağmen biz böyle bir yerde duruyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin, artık tamamlayalım lütfen karşılıklı konuşmaları.

Buyurun, son kez size de veriyorum.

58.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben birkaç şey söyleyeceğim fakat son söz olarak Oya Hanım’a da bir söz vermeniz gerektiğine inanıyorum çünkü şahsen bir ifade var.

BAŞKAN – Veririm, sorun değil.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, şöyle, birkaç şeyi muhakkak ifade etmem lazım: Bir defa, benim burada kastettiğim şey, Mecliste, Genel Kurulda terör örgütünün kullandığı kavramlar var.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Nedir bu ya?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Kavramsallaştırıyor, kendi meselesi. Bu kavramsallaştırmayı herkes biliyor diye düşünüyorum. Benim kastım, bu kavramsallaştırmanın ben Genel Kurula taşınmasını doğru bulmadığımı söylüyorum. Bunu söylemek de en tabii hakkımdır. Hangi fikirde olursak olalım, kadın dayanışmasına sonuna kadar varım, sonuna kadar. Bu Genel Kurulda şu an, buraya geldiğim andan itibaren, hiçbir kadın arkadaşıma buraya gel, şöyle konuş… Ben zaten arkadaşlarıma asla bunu söylemem, söyleyemem; onlar bilirler nerede ne yapacaklarını. Böyle bir tavır asla ve kata olamaz. Ve nihayetinde de burada bir anne, her şeyi kenara koyun, evladı terör örgütü tarafından öldürülmüş bir anne ve bir milletvekili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Zengin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben şunu görüyorum, bu Genel Kurulda oturduğum müddetçe, neden bilmiyorum, hiç kimseye olmadığı kadar Oya Hanım’a karşı bir şedit tavır görüyorum. Nedendir? Bunu anlamakta zorlanıyorum. Nedendir? Yani başkaları söz söylediğinde ses yok, çıt yok; eğer Oya Eronat bir şey söylüyorsa bakıyorum, tak, enteresan bir muhalefet etme hâli.

Ben herkes için saygı rica ediyorum, kendim için değil sadece, bütün arkadaşlarım için; kadın-erkek, zaten baktığımda kadın-erkek diye de ayırmıyorum, herkesi önce insan olarak görüyorum. Ve nihayetinde de burada birbirimizle alakalı konuşurken de bir terminolojiyi, bu topluluğa ait, bu milletvekili camiasına, buraya, bulunduğumuz yere ait daha üst bir terminolojiyi kullanamaz mıyız? İlla birilerinin söylemlerini buraya taşımak zorunda mıyız ve buna itiraz ettiğimiz zaman neden bu değersiz bir şey hâline dönüşsün? Lütfen “ya” demeden konuşalım.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Eronat, buyurun.

Sayın Eronat, yerinizden söz veriyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Adımı söyleyerek sataştı.

BAŞKAN – Konuşma yok, herhangi bir şey yok; size 60’a göre yerinizden söz veriyorum.

Buyurun.

59.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, kendisinin PKK’nın öldürdüğü çocukları hatırlattığı için hedef olduğuna ve Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Özlem Başkanıma cevap vermek istiyorum “Neden Oya Eronat?” diye sordu da. Çünkü Oya Eronat PKK’nın öldürdüğü çocukları hatırlatıyor. Oya Eronat’ın hedef olması bunun için çok normal geliyor bana.

Şimdi “Senin oğlunu ben öldürmedim.” diyor. Benim oğlumu elbette sen öldürmedin ama benim oğlumu öldüren terör örgütünü hiçbir zaman kınamadın ve desteklediğin kanaatindeyim. Bu da açık ve net bir şekilde ortadadır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) 3 Ocak 2008’de 6’sı çocuk, 1’i baba hayatını kaybettiği zaman ailesinin başına para saçan katil beş gün sonra yakalanınca sizlerden bir milletvekili “Ben o çocuğa çok acıyorum.” dedi. Acıdığı benim çocuğum veya diğer çocuklar değildi, katil yakalandığı için acıdığını belirten bir milletvekiliydi. Bence bundan biraz çekinmelisiniz, utanmalısınız. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, söz talebiniz var mı, yoksa tamam, burada bitiriyor muyuz konuyu?

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bitiriyorum Başkan, bir iki cümle kurayım.

BAŞKAN – Buyurun.

60.- Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Eronat, siz de biliyorsunuz ki çocuğunuz o vahim olayla karşılaştığında, vefat ettiğinde, öldürüldüğünde -camiye belki sizden önce- bizim arkadaşlar oradaydı, biz oradaydık.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Gelmesin.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Biz gideriz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Gelmeyin.

BAŞKAN – Sayın Eronat, bakın, siz konuştunuz, bir durun.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Biz gideriz, şu an yaşamını yitiren askerlerin ailelerine de gitmek isteriz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Kurtla kuzuyu avlayıp sonra çobanla ağlayın; yok öyle bir şey, istemiyorum.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Biz bu savaş dursun isteriz. Bu savaşı ciğerinde en bariz hisseden bizleriz. El kaldırdınız, gittiniz, evlerinizde yattınız.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Tabii, tabii!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Öyle demeyin Oya Hanım, bak, lütfen, sizden rica ediyorum, böyle olmaz. Ağzımızı açtığımızda öne geliyorsunuz, sürekli sataşıyorsunuz, böyle olmaz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Gerçeği söylüyorum.

FATMA KURTULAN (Mersin) – HDP bir kez daha söylüyor: Bir Kürt sorunu vardır, bunu çözmediğimiz sürece senin gibiler de benim gibiler de çok gelir buraya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım artık lütfen Sayın Kurtulan.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Bunu çözelim. Herkese çağrımız: Senin gibiler de benim gibiler de çoğalmasın, mağdurlarıyız bu savaşın. Örnekler…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – “Sen” diye hitap edilmez, “siz” diye hitap edilir.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Allah aşkına, her yerden laf…

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, siz Genel Kurula hitap edin.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ne kadar birliğinizi sağlıyorsunuz mesele Kürtler olunca. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Kürtlerle ne alakası var ya! Bu kadar laf cambazlığı olur mu! Laf cambazlığı yapıyorsunuz ya!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Özlem Hanım’a da şu hiç yakışmadı…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, lütfen…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Olmaz ama ya! Ama nereye getiriyor ya! Bu kadar demagoji olmaz ki ya!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) – Bizim milletvekilimiz konuşunca sürekli konuşuyorsunuz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ama demagoji olmaz bu kadar ya!

FATMA KURTULAN (Mersin) – Özlem Hanım’a da şunu hiç yakıştıramadım: “Birilerinin sözlerini alıp buraya gelmek…” “Birileri” dediği kimdir? (AK PARTİ sıralarından “PKK!” sesleri)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – PKK.

FATMA KURTULAN (Mersin) – Ha, PKK’nın sözleri… Her zaman giden, oraya şu an karargâh kuran sizsiniz, her gün propagandasını burada yapan sizsiniz, iki lafınızdan biri “PKK” olan sizsiniz; biz değiliz. Dolayısıyla, hemen buranın arkasına sığınmayın arkadaşlar. Savaşı bitirin, çözüm, çözüm, çözüm.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Savaş değil, terörle mücadele; bunun adını koyalım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kurtulan.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’a aittir.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik öneren teklifin 13’üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Barış Pınarı Harekâtı’nın Türk milleti ve Türk devleti için, Orta Doğu coğrafyasının huzuru ve barışı için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türk ordusunun kılıcı keskin olsun. Harekât sırasında şehit olan kahraman askerlerimize ve sivillerimize Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.

Özellikle, hain PKK/PYD-YPG terör örgütünün sivillere saldırılarını bütün dünya görmeli ve idrak etmelidir. Şu unutulmamalıdır ki: Barış Pınarı Harekâtı kesinlikle, binyıldır birlikte yaşadığımız Kürt kardeşlerimize yönelik değildir. Bunu düşünmek bile aymazlıktır. Harekât, terör şebekesi PKK’nın Suriye kolu PYD-YPG ve IŞİD’e karşıdır, ihanet sarmalını parçalamak, ezmek içindir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şahsiyetlerini Kandil’e, İmralı’ya, bebek katiline teslim etmiş odaklara da tavsiyem, bu gerçeği görmeleridir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, toplumumuz uzun zamandır yargıda bir iyileştirme beklentisi içerisindeydi ancak toplumumuzun beklentisi, kanunlarda yapılacak 20-30 maddelik değişiklikten çok, zedelenen adalet duygusunun yeniden tesisidir. Cenab-ı Allah’ın sıfatlarından birisi El-Adl’dir ve her cuma namazında hutbede dinlediğimiz ayet gibi pek çok ayetle bizlere adaleti emretmektedir. Türk-İslam geleneği “Devletin dini adalettir.” şiarıyla bize bir mesaj vermektedir. Hazreti Ömer ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Adalet mülkün temelidir.” ilkesini bizlere rehber olarak göstermektedir ancak darbeci Mehmet Dişli’nin kardeşi Şaban Dişli Lahey Büyükelçisi olabilirken, FETÖ’den tutuklu Rektör Mehmet Pakdemirli’nin kardeşi Bekir Pakdemirli Bakan olabilirken ve hatta Zaman gazetesinin eski ortağı Fettah Tamince turizm ajansı yöneticisi olabilirken “Mor Beyin” kumpasından haksız yere ceza alan vatandaşımızın kardeşi öğretmenlik mülakatında FETÖ’den dolayı eleniyor. Emekli Özel Harekâtçı bir baba ve annenin suçsuz, günahsız bir şekilde müebbet hapsi alan 19 yaşındaki askerî öğrenci çocukları için feryatları Meclis koridorlarında, odalarında yankılanıyorken Türkiye’de adaletin selası okunmuş, kefeni hazırlanmış, namazı da Beştepe Millet Camisi’nde kılınmış demektir. Adaletin cenaze namazını kimin kıldığını benim söylememe gerek dahi yoktur değerli milletvekilleri.

Teklifin 13’üncü maddesiyle kanuna eklenecek olan ifade aynen şöyledir: “Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” Gazi Meclisin çatısı altında yasama faaliyetleri yapıyoruz ve aramızda pek çok hukukçu milletvekilimiz var, sizlere sormak istiyorum: Zaten suç olmayan bir hususu suç olmaktan çıkarmaya çalışmanın manası nedir? İsterseniz ben açıklayayım: Demek ki AK PARTİ iktidarları döneminde bütün yasal düzenlemelere, uluslararası anlaşmalara ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen basın mensuplarının ya da vatandaşların fikir beyanları ya da haber alma, verme özgürlüklerini kullandıklarından dolayı yüzlercesi ceza almıştır. Bu teklifin 13’üncü maddesi açıkça iktidarın suç itirafıdır, ifade özgürlüğünün kısıtlandığının ispatıdır.

Kıymetli milletvekilleri “habercilik” adı altında terör propagandası yapanlar tavizsiz cezalandırılmalıdır. Hangi ifadenin haber verme amaçlı, hangisinin propaganda olduğuna karar verecek kişiler hâkimler olacaktır. Peki, zaten Anayasa ve uluslararası anlaşmalarla sağlanmış bir hakkı bugüne kadar tanımayan bir kısım seçme hâkim bundan sonra tanıyacak mıdır yoksa HSK “Bize sormadan tahliye kararı vermeyin.” dayatması yaptığı gibi “Bize sormadan haber verme hakkı kararı vermeyin.” diyecek midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, rica ediyorum…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oral, devam edin.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Burada adalet duygusu devreye girmelidir. Adalet duygusu da sadece kanunlarla düzenlenemez. Öncelikle yargı üzerindeki siyasi baskıyı kesmek gerekir.

Sayın Cumhurbaşkanımız yasama yılı açılışında burada bir cümle kurdu ve Genel Kurul salonunda gülüşmelere sebep oldu, demişti ki: “Elbette Cumhurbaşkanı milletvekillerinin yerine geçip kanun çıkarmaya, hâkimlerin yerine geçip hüküm vermeye kalkacak değildir.” Asıl sorun da zaten buradadır. Adaletin terazisine elini koyup dengeyi bozan Sayın Cumhurbaşkanımızın ve iktidarın hatalarıdır, yanlış politikalarıdır.

Değerli milletvekilleri, Fırat’ın kenarındaki koyun çoktan kapıldı ama adli ilahinin millet vesilesiyle hesap sorması yakındır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oral.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesi ile değiştirilen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7'nci maddesinin (2)’inci fıkrasının ilk paragrafı ve (3)’üncü fıkrasının aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve talep ederiz.

“Terör örgütünün; cebir ve şiddet içeren eylemlerini övecek ya da bu eylemlere başvurmayı alenen teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:”

"Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatarak cebir ve şiddete başvuranlar veya her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulunduranlar veya kullananlar 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

                                   Turan Aydoğan                                         Alpay Antmen                                           Zeynel Emre

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                     İstanbul

                                      Aydın Özer                                          Süleyman Bülbül                                       Ünal Demirtaş

                                         Antalya                                                      Aydın                                                    Zonguldak

                                                                                                      Rafet Zeybek

                                                                                                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan konuşacaktır.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sevgili Başkanım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, hamaseti bir kenara bırakmamız lazım bu tip kanunları düzenlerken, bunlar can alıcı kanunlardır, bunlarda şovenizm vesair gibi duygularla hareket etmemeliyiz. Bu noktadaki kanuni düzenleme bir hukuk tekniği ve bir hukuk “background”u gerektiriyor. Bizim bu 7/2’yle “background”umuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden bugüne kadar almış olduğumuz ihlal kararları ölçü alınarak ortaya koyulabilecek durumda. O zaman, 7/2’yle ilgili bir düzenleme yaparken -Komisyonda çok sıkça dile getirdik, anlatmaya çalıştık- dedik ki: Bir terör tarifi yapmamız lazım. Bunu neden söylediğimi tekrar anlatayım: Bu ülke dönem dönem birbirinin muhaliflerini terörist ilan ettiği bir ülkedir. Sayın Cumhurbaşkanı, 17-25 Aralıkta süreci kıl payı atlatmıştır. Terör örgütü egemen olsaydı bu ülkede, Sayın Cumhurbaşkanına da terörist muamelesi yapılacaktı değil mi? Böyle bir hukuk gerçeğiyle karşı karşıyayız, böyle bir hukuk zafiyetiyle karşı karşıyayız, böyle bir düzenleme zafiyetiyle karşı karşıyayız. O zaman, “terör örgütü” ya da “terör örgütüne yardım” tarifini yaparken çok dikkatlice ve hukukçulara –az önce sevgili meslektaşımın da söylediği gibi- kulak vererek düzenleme yapmamız gerekiyor. Bir siyasal baskı aracı hâline getireceğimiz bir maddeyle beraber muhaliflerimizi yok etmek için yola çıkar isek kim muktedir olursa o muhalifini o maddelerle yok eder hâle gelir. O zaman, bu maddede ele alınması gereken nedir? Bu maddede ele alınması gereken cebir ve şiddet ögesidir. Cebir ve şiddet açıkça bu maddede tarif edilmediği sürece, ağzınızla kuş tutsanız hiçbir şey değişmeyecek. Çünkü zaten mükerrer bir düzenleme yapıyorsunuz, anlaşmalarda var olan, Anayasa'mızda var olan -Türk Ceza Kanunu 301’inci maddesi örnek veriliyor- 301’inci maddesinde var olan “Eleştiri amacıyla…” diye başlayan kısmı alıyorsunuz. Ne var, 301’de bu var da ne var, binlerce insan içeride yatıyor, binlerce insan içeride yatıyor. Böyle bir açılımı bu maddenin altına koyduğunuz andan itibaren; düşünen, tartışan, yazan; bilim adamı, fikir adamı, ne kadar insan varsa, onun yazdığını, çizdiğini uygulamacıların elinin altına verip onu aksini ispatlamak mecburiyetinde bırakır hâle gelirsiniz. Üstelik, bu kadar beceriksiz, bu kadar, saçımızı keserken kafamızı kesecek kadar beceriksiz bir hukuk ordusu yarattığınız yerde ve inisiyatifsiz bir hukuk ordusu yarattığınız bir yerde ve bu tek adam anayasasıyla beraber kendi partidaşlarınızı yargıya yerleştirdiğiniz yerde siz inanıyor musunuz böyle bir maddeyle beraber düşünce özgürlüğü sağlayacağınıza, böyle bir maddeyle beraber terör ile düşünce arasına mesafe koyabileceğinize inanıyor musunuz?

Bu ülkenin ayıpları var. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı terörist diye yargılandı. Bu ülkenin yazarları çizerleri terörist diye yargılandı. Bu ülkede AİHM kararlarıyla Füsun Üstel’inden Ayşe Çelik’ine kadar, Sırrı Süreyya Önder’den tutun onlarca karar karşımızda bir şey tarif ediyor, diyor ki: “Kardeşim, bu madde yetmiyor; bu maddeye cebir ve şiddet ögesini eklemek zorundasınız.” Cebri ve şiddeti alenen övmeyen bir maddeyle beraber nereye gelirseniz gelin cevaz görmeyecek çünkü bizim ülkemizde ağır baskıcı bir rejim yaşanıyor. Bir kişiyi bu maddelerle ilgili yargılayacaksanız bir muktedir ağızdan önce onunla ilgili bir ifade ortaya atılıyor: “Yargılarız ha!” “Tutuklarız ha!” “İçeri atarız ha!” “Peşini bırakmayız ha!” Ondan sonra bu süreç böyle başlıyor.

Elinizin altında bu madde olduğu sürece, bu ülkenin bütün bilim adamları, bir şekilde gelecekteki cezaevinin içini dolduracak insanlardır. Bu maddede terör tarifini doğru yapmadığımız sürece, bu maddeye cebir ve şiddeti açıkça yerleştirmediğimiz sürece hiçbir ilerleme kaydetmemiş oluruz. Bunu “reform” falan diye tarif etmeye kalkmayın lütfen. Az önce örneğini verdim, madde 301’in altına aynı fıkra yerleştirilmiş vaziyette. Bu ülkede düşünce açıklamasından dolayı, Türklüğe hakaret ettiğinden dolayı, milletimizi aşağıladığından dolayı, çok çeşitli vesilelerle 301’inci maddeden yargılanan çok değerli aydınlar ve münevverler var. Biz bir yasa yapıyor isek bu noktayı aşmakla mükellefiz. Komisyonda yaptığımız çağrıyı burada da yapıyoruz. Önerdiğimiz, bu maddenin alt fıkrasının sağlıklı hâle getirilmesi önerisidir. Önerdiğimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ihlallerden dolayı yaptırıma uğradığımız yerin telafi edilmesi noktasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, tamamlayalım lütfen.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Önerdiğimiz, bu ülkede düşünen, yazan, çizen insanlar ile teröristleri birbirinden ayırabilecek en net önermedir. Buna karşı duruşunuzu anlamak mümkün değil. Yani terör olacak, cebir ve şiddet içermeyecek; nasıl olacak bu? Nasıl olacak, bunu anlatabilir misiniz? Terörün kendisi, bir şekilde cebir ve şiddetle içselleştiği zaman anlam kazanan bir şey. Neden buraya bir cebir ve şiddet ögesini yerleştiremiyoruz, bir terör tarifi yapamıyoruz? Neden acaba? Acaba gelecekte de bu maddeyi muhaliflerinize karşı kullanacaksınız da ısrarla mı bu yolu bu şekilde yürümeye çalışıyorsunuz?

Tekrar ediyorum: Getirdiğimiz önerge çok anlamlıdır. Destek vermenizi arzu ediyorum. “Reform yaptık.” diyorsanız bu önergeye destek vermeniz gerekir; aksi takdirde, yaptığınız hiçbir şeydir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde, 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                  Süleyman Bülbül                                       Turan Aydoğan                                        Alpay Antmen

                                           Aydın                                                      İstanbul                                                      Mersin

                                     Zeynel Emre                                            Ünal Demirtaş                                          Rafet Zeybek

                                         İstanbul                                                   Zonguldak                                                   Antalya

                                      Aydın Özer                                                                                                Abdurrahman Tutdere

                                         Antalya                                                                                                                    Adıyaman

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                    Salihe Aydeniz                                         Erol Katırcıoğlu                                            Oya Ersoy

                                       Diyarbakır                                                  İstanbul                                                     İstanbul

                                    Erdal Aydemir                                  Ömer Faruk Gergerlioğlu                Mahmut Celadet Gaydalı

                                          Bingöl                                                      Kocaeli                                                       Bitlis

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşma Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’ye ait.

Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, buraya çıkmadan önce, AK PARTİ iktidarı döneminde bu yüce Mecliste kaç tane yargı paketi konuşulmuş, kaç tane yargı reformu tartışılmış onlara bir baktım. Epeyce, torba kanun tarzında, torba kanun tekniğinde, temel kanunlarda, Anayasa’da çok ciddi anlamda, çok büyük değişiklikler yapılmış. Peki, bunca değişiklik yapılmış olmasına rağmen, ülkemizde adaletin ve hukukun içinde bulunduğu sorunlar çözülebilmiş mi? Mesela, hâkimlerimizin tarafsızlığı sağlanabilmiş mi? Savcıların, avukatların, yargı çalışanlarının talepleri karşılanabilmiş mi? Cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu olarak bulunan binlerce insanın adalet özlemi, adil yargılanma hakkı, talebi karşılanmış mı? Üzülerek söyleyeyim ki maalesef karşılanmamıştır. O zaman, şu anda tartışmasını yaptığımız yargı paketine bakıldığında bu paketin de bu talepleri karşılamayacağı aşikârdır.

Sayın milletvekilleri, aslında bizim hukuk sistemimizde baştan bir sorun var. Baştaki sorun şu: Hukuk fakültelerinde sorun var. Her ne kadar bu pakette, biz, yargı mesleklerine alınmada birtakım kriterler getiriyor isek de, sınavlar getiriyor isek de bunun tek başına yeterli olmayacağı açık. Hepinizin bildiği gibi, hukuk fakülteleri hukuk biliminin eğitiminin verildiği alanlar. Ancak Türkiye’deki hukuk fakülteleri bu şekilde mi? Bir kısmı böyle ancak bir kısmı için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde şu anda aktif olarak 67 tane hukuk fakültesi var. Bu 67 hukuk fakültesinden 19 tanesinin dekanı hukukçu değil. Hukukçu dekanların yönetmediği hukuk fakültelerinden mezun olan, orada eğitim gören çocukların bir hukuk felsefesiyle, bir hukuk bilgisiyle tam anlamında donanımlı olmalarını beklemek mümkün mü? Mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bu 19 tane fakültenin dekanlarının mesleklerinden birkaç tanesini söyleyeyim size: Veteriner var, kimyacı var, ilahiyatçı var, maliyeci var. Şimdi, bu meslek gruplarının yönetmiş olduğu, idare ettiği hukuk fakültelerinin yetiştirdiği hukuk mezunlarının ülkemizdeki adalete katkıları ne kadar olabilir, bunu düşünmek zorundayız, bunu tartışmak zorundayız. Eğer biz işe buradan başlamaz isek bin tane torba da getirsek, bin tane torbayı burada tartışıp götürsek de maalesef ülkemizdeki hukuk sorunlarını çözmeye yetmeyecektir. Ben, özellikle iktidardaki arkadaşlara şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Sizler hukuk fakültesinin dekanının hukukçu olmamasından hoşnut musunuz? Mesela, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin rektörünün ilahiyatçı olmasından memnun musunuz arkadaşlar? Hiçbirimiz memnun değiliz. Çünkü hukuk fakültesinde hukuk eğitimini, hukuk bilimini iyi öğretemezsek oradan yetişen gençlerimizin, hukukçularımızın yarın hâkim olarak, avukat olarak, savcı olarak uygulamaya çıktıklarında hata yapmaları kesindir. Bunlardan hata yapmamalarını beklemek mümkün değildir. Onun için, gelin, bir işe bir yerden başlayalım. Bir kere, şu, her tarafa hukuk fakültesi açma politikasından vazgeçelim.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ iktidarı döneminde, ilçe merkezleri de dâhil, çok yerde hukuk fakültesi açıldı. Aynen bizim Adıyaman çiğ köfte salonları gibi her tarafa hukuk fakültesi açtınız. Olmaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Hukuk fakültesini her yere açmakla siz ülkenin hukukuna hizmet etmiş olamazsınız. Onun için, gelin, bu hukuk dekanları olmayan, hukuk hocaları olmayan fakülteleri bir kere kapatalım, yeteri kadar hoca yetiştirelim ve ondan sonra kaliteli hukukçular yetişsin ve uygulamada sorunlar olmasın.

Değerli arkadaşlar, aslında bizim mevzuatlarımızda çok güzel düzenlemeler var ancak ülkemizdeki mesele uygulama meselesi, zihniyet meselesi. Bakınız, Türkiye, 1954’te Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış, ondan sonra çok kapsamlı, gerçekten özgürlükçü yasa değişiklikleri yapmış ancak günümüzde kürsüde bunu uygulayan hâkimler, bunun uygulayıcıları, bu kanunları uygulamaktan sarfınazar ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Tutdere.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Sorun zihniyet sorunu, sorun hukuka bakış sorunu. Dolayısıyla bizim ülke olarak bir kere hukuk anlamında zihniyetimizi, iktidar olarak da sizlerin hukuka bakışınızı mutlaka gözden geçirmemiz lazım. Aksi takdirde biz bu Parlamentoda daha çok kanun yaparız ancak bu sistemin yaratmış olduğu, yetiştirmiş olduğu hukukçular kürsülerde kaş göz çıkarmaya devam edecek, ihlaller üstüne ihlaller yaşamaya devam edeceğiz. Kurmuş olduğumuz istinaf mahkemeleri de, yolunu açmış olduğumuz temyiz mahkemeleri de bu hakları, bu adil yargılanma hakkını yetiştirmeye yetmeyecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tutdere.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşma, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’a aittir.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi önümüze bir kez daha “yargı reformu” adı altında gelen bu torba yasa çok net iki şeyi gösteriyor: Birincisi, AKP iktidarının yargıda işlerin yolunda gitmediğinin itirafıdır, tescilidir. İkincisi ise yargının mevcut sorunlarına ve toplumun adalet beklentisine yönelik bir çözümü bu yasanın içermemesidir çünkü yargıyı bu hâle getiren iktidarın bizzat kendisidir. Yargının temel sorunu da onu AKP iktidarının elinden kurtarmaktır.

Şu ana kadarki “yargı reformu” adı altında getirilen, bu Meclisten onaylanan, çıkarılan bütün paketlerde iktidarın bir tek hedefi var, kendi iktidarını korumak. İkinci hedefi topluma kendi politikalarını kabul ettirmek. Üçüncüsü de toplumsal muhalefeti baskı altına almak, onun için yargıyı araçsallaştırmak. Siyasi çıkarları doğrultusunda her defasında yargıyı yeniden dizayn etmek dışında bir paket çıkmadı bu Meclisten. Yargı bağımsızlığı ülkemizde her daim sorun oldu ama Türkiye, bugüne kadar, hukukun bu kadar kişisel ve grupsal çıkarlar için kullanıldığı bir yargı hâline hiçbir zaman gelmedi, hiçbir dönem yaşamadı.

On yedi yıl boyunca kendisi için dikensiz gül bahçesi yarattı AKP iktidarı. Birincisi, memleketin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi için bu politikaların önünden yargı engelini kaldırdı. İkincisi, yolsuzlukların, adam kayırmaların, kişisel ve grupsal çıkarların önündeki yargı engelini kaldırdı ve kadrolaşmanın önündeki yargı engelini kaldırdı. Gelinen noktada, yargı, toplumun adalet ihtiyacını karşılamaktan son derece uzaktır. Bu nedenle bugün yapılması gereken yargıda bir reform değil, yargıda bir devrimin burada konuşulmasıdır.

Düşünün, gelinen aşamaya dair birtakım örnekler vermek istiyorum: Duruşmada avukatın etek boyuna karışan iş hukuku hâkimi, şikâyetçi olduğu yani müştekisi olduğu bir davayı kendisi görmeye kalkan bir asliye ceza yargıcı, halı sahada maç sırası kapmak için öğretmenleri gözaltına aldıran savcı ve yakın zamanda yaşanmış bunun gibi, bu ve bunlar gibi birçok örnek münferit olaylar olmaktan çıkmıştır artık bu ülkede. AKP’nin inşa ettiği yargı sisteminin herkesçe görülen, bilinen doğal ve gündelik hâli hâline gelmiştir. Bunun adı yargıda açıkça yozlaşmadır.

Temel hak ve özgürlükleri güvence altına alması beklenen yargı, siyasi iktidarın elinde ve emrinde kaba bir zor aygıtına dönüşmüştür. İktidarın siyasi rakiplerini tasfiye, muhalif düşünce ve eylemleri bastırma aracı hâline getirilmiştir. Yargının, Cumhurbaşkanına yönelik eleştirileri veya ülke gündemine dair düşünce açıklamalarını suç görüp cezalandırma konusundaki heves ve heyecanını, bizler iş cinayetlerinde, çocuk istismarında, kadın cinayetlerinde, doğanın talanının önlenmesinde ve bunun gibi bir sürü sayacağımız, halka karşı işlenen suçlarda da aynı şekilde görmek isteriz ama buna hiç kimse tanık olmuyor bu ülkede. Çünkü hakimler artık, bir karar verirken sadece önlerindeki dosya hakkında karar vermiyorlar, aynı zamanda kendileri hakkında da karar veriyorlar. “Sürgün edilir miyim?” “Nereye sürülürüm?” “Görevden alınır mıyım?” “Benim başıma ne gelir?” “Atılır mıyım?” Bütün bunları soru hâline getiren dosyalarla karşı karşıyayız.

Peki, burada tartıştığımız teklif yargının hangi sorununu çözecek? Tabii ki bu tablo karşısında hiçbir sorununu çözmeyecek ve şu an yargının öznelerinin niteliğini ve yeterliliğini artırmak adına bir de bu paket içinde sınav düzenlemesi var.

Hukuk fakültelerinin hâli belli. Öncelikle tabela üniversiteleri olarak açılan hukuk fakültelerini bir kenara bırakıyorum, özellikle son dönemde, düşüncelerini özgürce açıkladığı için, barış istediği için üniversitelerden uzaklaştırılan bilim insanlarını da gözler önünde bir kere daha söylemek istiyorum. Bakın, geçen hafta Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinde barış çağrısı yapan 6 bilim insanı OHAL KHK’leriyle ihraç edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Ersoy.

Buyurun.

OYA ERSOY (Devamla) – Şimdi, neredeyse eğitim verilemez konumuna düşen bu fakültede OHAL KHK’leriyle ihraç edilen öğretim üyeleri yerine, hukuk felsefesi ve sosyoloji dalına CV’sinde bir cemaat önderinden icazet aldığı da yazılı olan bir ilahiyatçı getirildi. İlahiyatçıların hukuk felsefesi anlattığı bir hukuk eğitiminden bahsediyoruz. Bu ülkede 67 hukuk fakültesi dekanından 19’u hukukçu değil; 4’ü ilahiyatçı, veteriner var, maliyeci var, kamu yönetimi yani hukuk dışında her türlü meslekten var. Ve hukuk fakültelerini bu hâle getireceksiniz, arkasından da “Nitelikli mezun verecek.” diye sınav getireceksiniz, bununla bu sistemi değiştirmeyi düşüneceksiniz. Ne için? Kimin için? Ataması yapılmayan öğretmenlere ataması yapılmayan hukukçular eklemek için mi? Ama tabii, AKP iktidarının düşünen, araştıran, yorum yapan ve hukuk yaratan hukukçulara ihtiyacı yok; sadece kendi çıkarlarını koruyan yargı mekanizması yeterli. Ve bu ülkede yaşayan herkesin adalete…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Son sözlerim, toparlıyorum.

BAŞKAN – Selamlamak için veriyorum son bir söz.

OYA ERSOY (Devamla) – Son olarak, bu ülkede yaşayan herkesin adalete ve bu adaleti daim kılacak, denetleyecek bir demokratik işleyişe ihtiyacı var. Ve bugün çocuklar için, kadınlar için, yaşam alanlarımız için, kentlerimiz için, doğamız için, herkes için adalete ihtiyaç var ve herkes için adalet için de yargı reformuna değil bir yargı devrimine ihtiyaç var.

Ve son olarak, bu ülkenin yargısında, adalet sisteminde yarattığınız bu tahribatı savaş tamtamlarıyla, ekonomik krizi de “savaş” adı altında örtemeyeceksiniz, örtemezsiniz. Halk bütün sorunların farkında, bizim özgürlüğe, eşitliğe ve adalete ihtiyacımız var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ersoy.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesiyle değiştirilmekte olan 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un (1)’inci fıkrasında yapılan değişiklikle eklenen “Aile mahkemeleri, 1. Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek.” ibaresinin “Aile mahkemeleri, 1. Davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık sebeplerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                            Fahrettin Yokuş

                                         Kayseri                                                      Adana                                                       Konya

                                 Hayrettin Nuhoğlu                                     Zeki Hakan Sıdalı                                          Aylin Cesur

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                      Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni yasama yılındaki ilk konuşmamda yüce Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye’nin kuzeyinde başlattığı operasyon en önemli gündemimiz. Millet olarak dileğimiz odur ki Allah ordumuzu muzaffer etsin, tek evladımızın, askerimizin kanı akmasın, canı yanmasın. Dualarımız ve var olan her şeyimiz onlaradır.

Maalesef, şehitlerimiz var, Allah rahmet eylesin. Milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum.

Senelerdir PKK terörü kan ve gözyaşı döküyor. Daha evvel olduğu gibi Silahlı Kuvvetlerimizle, güvenlik güçlerimizle, Türk’üyle Kürt’üyle, kadınıyla erkeğiyle Türk milleti olarak bunu da aşarız biz, kimsenin kuşkusu olmasın.

Her dakika attığı “tweet”lerle dünyanın ayarlarıyla oynayan Amerikan Başkanının yaptığı açıklama nedeniyle şunun altını çizmek istiyorum: Operasyon yapılan, Suriye’nin kuzeyinde yerleşik ve devlet kurma hayaliyle kan döken PKK ve uzantılarıdır, devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan Kürt kardeşlerimiz değildir. Türkiye’yi yönetenler uluslararası kamuoyuna ve milletimize bunu daha net anlatmalıdırlar ve dışarıdan yapılan hadsiz açıklamalarla şanlı tarihimizde hiç olmadığımız kadar küçük düşürülmemize artık fırsat vermemelidirler. Kınamalar olduktan sonra anlatmaya çalışmak ne kadar fayda eder, ne sağlar, bilmiyorum ama haklı olmak yetmez, haklılığınızı anlatacaksınız, iyi anlatacaksınız. Bu da uluslararası diplomasiyi iyi işletmekle ancak mümkün.

Bir önemli husus da dış medyada yer bulan “IŞİD bölgede canlanacak.” iddiası. Bu, diplomatik yolla çürütülmeli. Uzun vadeli, yeni ve içinden çıkılmaz sorunlar yumağına ülkemiz sokulmamalı.

Bu kürsüden yirmi bir sene evvel 1 Ekimde Cumhurbaşkanı Demirel konuşuyor, diyor ki: “Suriye, Türkiye’ye karşı açık bir husumet politikası izlemekte ve PKK terör örgütüne destek sağlamayı sürdürmektedir. Suriye’ye karşı müdahale hakkımızı saklı tutmaktayız ve sabrımızın taştığını dünyaya ilan etmek istiyorum.” Ve sonuç, diplomasi işletildi, Öcalan 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarıldı -yüz otuz gün süren bir kovalamaca bu- ve Amerika Türkiye’ye destek oldu. Ecevit Başbakan, Demirel Cumhurbaşkanıydı, Türkiye diplomasisini iyi çalıştırdı ve Türkiye’nin gücünü dünyaya en iyi şekilde anlattı. Elebaşı, bölücü başı Kenya’da teslim edildi. On beş yıl sürdürülen mücadele sonunda çok önemli bir adım atılmış oldu, terör neredeyse sıfıra inmişti. Süreç iyi yönetilmiştir değerli arkadaşlarım. Aynı Demirel, yeri geldi, Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosu üzerine 25 Temmuz 1975’te Amerikan üs ve tesislerini kapattı. 21 üs ve tesiste 5 bin asker ve sivil bulunuyordu, kapı dışarı edildiler ve Kıbrıs çıkarmasından ambargo altında dünyadan dışlanmış bir Türkiye vardı ve o Türkiye, Bakanlar Kurulunun aldığı kararla Amerika’yı sözde değil, icraatıyla kapı dışarı etmişti. 1978’de ambargo kararı kalkmasına rağmen üs ve tesisler hiç açılmadı, ta ki 12 Eylül müdahalecileri göreve gelinceye kadar.

Değerli milletvekilleri, o günden bugüne nasıl gelindi? Elebaşı nasıl oldu da seçim sürecinin içine kadar dâhil edildi? Bizler bu memleketin, cumhuriyetimizin ve vatanımızın ne pahasına olursa olsun gönüllü bekçileriyiz. Ordumuzun ve tezkeremizin arkasındayız. Ancak bu sorumluluğumuz gereği yarın neyin, neden yapıldığının ve sonuçlarının hesabını sormayacağımız anlamına gelmez. Varsa bir sorun bugünlere nasıl gelinmiştir, zihinlerde en ufak bir şüphe kalmayacak şekilde bunlar anlatılmalıdır.

Niyetim, ilk konuşmamda, nerede kalmıştır diyerek geçen sene seçim vaadi olarak milletimize sunduğunuz ancak tutmadığınız sözlerinizi hatırlatmaktı. Önümüze gelen yargı reformu paketi özelinde bunu anlatacaktım. Çünkü bizim, önceki yasama yılını kapatıp yeni yasama yılını açıncaya kadar sorunlarımız durmadı, katbekat arttı. Ülkemizin bugün çok sorunu olduğu doğru, yapılan pek çok yanlışla bugüne gelindiği de doğru. Milletimiz ekonomik anlamda tarihin en sıkıntılı dönemini yaşarken yepyeni bir gündemle Meclisimiz açıldı. Kaygı toplumsal bir hastalık olarak gündemi meşgul ediyor ve buradan, ekranları başında izleyen ve derdim var diyen tüm vatandaşlara seslenmek istiyorum: Kararıp kalmayınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bağlayın lütfen sözlerinizi Sayın Cesur.

Buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Kuvvetler ayrılığı tarihte tozlu raflara kaldırılmış gibi görünse de bizler milletimizin huzurunda ve görevimizin başındayız, sözlerin tutulmasının takipçisiyiz. Bugünleri getirenler çıkaramazsa biz çıkaracağız, kuşkunuz olmasın. İyi yönetimin şartları var elbette ve en önemli şartı, rejimin işlemesi ve demokrasinin kurumları ve kurallarıyla işletilmesi. Yargı reformu diye sunduğunuz bu düzenlemelerle kanser hastasına belki serum takarsınız, daha fazla ileriye gidemezsiniz, benden söylemesi. Her getirdiğiniz kanunda Anayasa’ya aykırı olduğunu beyan ettiğimiz pek çok unsuru görmezden geliyorsunuz ve çoğunluk bizde nasıl olsa diyerek geçiriyorsunuz yasaları ancak bu, Anayasa’yı çiğnemek... Yargıyı konuşalım, konuşmaya devam edelim, iyi ve doğruyu buluncaya kadar konuşalım; yeter ki gözlerimiz kör, kulaklarımız sağır, vicdanlarımız kullanılmamış olmasın değerli arkadaşlarım.

Bu düzenlemeyle, hukuk fakültesini bitiren ve mesleğe yeni atılan genç avukatlara ne soracaksınız ve onları eleyeceksiniz bilmiyorum ama huzuru mahşerde sorulacak soru belli: Hayatın boyunca kul hakkı yedin mi, adil ve vicdanlı olabildin mi?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Cesur.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle değiştirilmekte olan 4787 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasında yapılan değişiklikle eklenen "Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 5’inci maddeye göre görevlendirilen uzmanlardan yararlanılabilir. Bu kararlara uyulmaması halinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 398’inci maddesi uygulanır.” ibaresinin "Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 5’inci maddeye göre görevlendirilen uzmanlardan yararlanılabilir. Bu kararlara uyulmaması durumunda Hukuk Muhakemeleri Kanununun 398’inci maddesi uygulanır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                        Hayrettin Nuhoğlu

                                         Kayseri                                                      Adana                                                      İstanbul

                                       Ayhan Erel                                          Zeki Hakan Sıdalı                        Muhammet Naci Cinisli

                                         Aksaray                                                     Mersin                                                     Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi temelinde oluşturulan ve birinci yargı reformu paketi ismiyle duyurulan bu teklif her şeyden önce bir reform olma niteliğinden hayli uzakta olmakla birlikte, aslında 15 farklı kanunda değişiklik öngören bir torba yasa. Ayrıca, görüştüğümüz kanun tekliflerinin hazırlanması Meclisimizin uhdesindeyken yargı reformu gibi toplumsal mutabakatı sağlaması gereken bir teklifin bile baştan sona yürütmenin gölgesinde hazırlanması hem millî egemenliğimizi temsil eden Meclisimizi göz ardı etmiş oluyor hem de demokrasimizde ağır bir yara açıyor. Bu nedenle yapılması gereken ilk ve en doğru iş, yargı reformunu ve diğer yasaları düzenleyen mercinin Anayasa’mızda belirtildiği gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunun kabullenilmesidir. Şüphesiz ki yargı reformu yasama faaliyetlerimize, bağımsız yargımıza gölge düşüremediği bir ortamda yüce Meclisimizin Adalet Komisyonunda vücut bulmalı.

Meclisimizin dışında hazırlanan metinlerin üzerine inşa edilen kanun teklifleri güçler ayrılığı ilkesini derinden etkilemekte. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin daha kesin kuvvetler ayrılığı ve denetlenebilir bir yapı getireceği defalarca ifade edilmiş, seçimlerde propaganda olarak kullanılmıştı. Ancak bir yılı aşkın süredir uygulanmakta olan yeni sistemde milletvekillerinin, çoğu zaman dışarıda hazırlanan, içeriklerine bile hâkim olmadıkları kanun tekliflerine imza atmakta olduklarını görüyoruz. Yeni hükûmet sisteminin dezavantajlarını her gün beraber yaşıyoruz ve siz her gün bizim parlamenter sisteme dönüş isteğimiz için yeni gerekçeler yaratıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, yürütmenin yargı üzerindeki tahakkümü kaldırılmadan ifade özgürlüğü alanında gerekli reformun yapılamayacağını görmezden gelemeyiz. Ülkemizde adalet sisteminde zihinsel bir reform yapılması ihtiyacı çok açık ancak bu reformun Anayasa’dan başlaması ve torba kanun mahiyetinde düzenlemelerle gerçekleştirilmemesi gerekiyor. Bu kanun teklifi, başta yargı bağımsızlığı olmak üzere OHAL döneminin yarattığı tahribatlara, yargıya güven ve yargının siyasallaşması sorunlarının hiçbirine ne yazık ki bir çözüm getirmiyor. Yargılama usullerinde çeşitli değişikliklere giderek dava sayısını azaltma ve hızlı yargılama yapmanın amaçlandığı düzenlemeler ancak bugünü kurtarmaya yarayacaktır. Amaç, hakkı ve adaleti doğru şekilde teslim etmek olmalıdır. Zihinsel reform yapılmadıkça kâğıt üstünde kalacak olan sözde reformist değişiklikler ülkemizi geleceğe taşıyamaz.

Üzerinde konuştuğumuz maddede aile mahkemeleriyle ilgili bir konuda ifade değişikliği öngörülüyor fakat aile mahkemelerinin asıl sorunları ne yazık ki ne birkaç kelimeyle çözülebilir ne de birkaç maddeyle. Aile mahkemesinin görevleri arasında kadınların şiddet ve her türlü saldırıdan korunması yer alıyor ancak yalnızca Eylül 2019 verilerine baktığımızda bile ne yazık ki 53 kadının cinayete kurban gittiğini üzülerek görüyoruz yani daha geçen ay, Eylül 2019. 2016 Eylülünde 35 olan bu sayı her sonraki eylül ayına baktığımızda yaklaşık yüzde 20 artarak maalesef devam etmekte. Esas mesele budur. Bu vahşete artık hep beraber “Dur!” dememiz gerekiyor. Konuyla ilgili gerek İstanbul Sözleşmesi gerekse 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u görmekteyiz ki caydırıcılık anlamında hedefine ulaşamamaktadır. Üzerinde durmamız ve bu yüce Meclis çatısı altında tartışmamız gereken konu kadın cinayetleri meselesinin hangi yapısal ve hukuksal reformlarla düzeltileceğini ortaya koymaktır. Bu bir siyaset meselesi değil, artık ülkemiz için utanç meselesidir. Yüce Türk milletinin en önemli dayanağı olan aile kurumunun tüm fertlerinin gerek sosyal hayatta gerekse devlet nazarında korunmasını ve her türlü yıpratıcı meselelerden ayrı tutulmasını sağlamak önceliğimiz olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın Sayın Sıdalı.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Herkesin siyasetüstü bir bakışla bu meseleye yaklaşmasını ve özellikle kadın cinayetlerinin son bulmasına katkı sağlamasını gönülden temenni ediyorum.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sıdalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesiyle 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 6'ncı maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikteki "verilen” ibaresinin "alınan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Turan Aydoğan                                         Alpay Antmen                                    Süleyman Bülbül

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                       Aydın

                                     Zeynel Emre                                             Rafet Zeybek                                             Aydın Özer

                                         İstanbul                                                     Antalya                                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Rafet Zeybek söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ben bu teklifin 10’uncu maddesi üzerinde geçen hafta bir konuşma yapmıştım, orada dedim ki: Eğer biz adalet istiyorsak bağımsız ve tarafsız bir yargı bir zorunluluktur. Bu nedenle, tarafsız ve bağımsız bir yargıyı sağlamanın yolu da ona inanmaktır, gerçekten adalet istemektir ve onun gibi hareket etmektir, hâkim ve savcıyı bağımsız kılmaktır. Onun devamında, sarayda hâkim, savcı kuralarının çekilmemesi, yine adli yıl açılışının yapılmamasını söyledim, AK PARTİ’li bazı milletvekili arkadaşlarımız tepki gösterdiler. Ama şimdi size 25 Mayıs 2019 tarihinde çekilen hâkim, savcı kurasında Sayın Cumhurbaşkanının yapmış olduğu konuşmanın bir kısmını okuyacağım. Bu konuşmanın yarısı gerçekten hukukla ilgilidir -yani onu sizler de takip edebilirsiniz- ama yarısı da tamamen muhalefete yönelik bir konuşmadır. Bu muhalefete yönelik konuşmaların çok az bir kısmını okuyacağım: “Dün yine bir siyasi partinin genel başkanı Meclisteki grup toplantısında yargı mensuplarımızla ilgili ahlak, edep, insaf, hepsinden önemlisi insanlık dışı sözler sarf etti. Bunlar öyle ileri gittiler ki, affedersiniz, affınıza sığınıyorum, bir küfretmedikleri kaldı, her türlü hakareti yaptılar. Hakaret ederek yapılan eleştirilerin adı densizliktir, had bilmezliktir, hatta ahlaksızlıktır. Kırk yıldır siyasetin içinde olan birisi olarak bu tür kişileri ‘politikanın yüz karaları’ olarak değerlendiriyorum. Siyaseti, marjinal çevrelere yaranma, ideolojik saplantıları hayata geçirme, kuru gürültüyle üste çıkma vasıtası olarak görenlere en güzel dersi yine yargımızın vereceğine inanıyorum.”

Değerli arkadaşlarım, bu konuşma yargıya talimattır. Biz dün, daha doğrusu ben özellikle on yedi yıldır “Gülen cemaati bu ülkenin geleceği için bir tehdit ve tehlikedir.” dediğimde vatana ihanet etmiş olmakla suçlanmıştım. Evet, bugün de diyorum: Dün nasıl FETÖ yargıya talimat veriyorsa, ne acı ki, bugün de iktidar yargıya talimat veriyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu şekilde bir yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlayamazsınız, bunu ısrarla söylüyorum.

Değerli milletvekilleri, 2009 yılında, aynı şekilde, bir yargı reformu paketi hazırlandı. Ben o zaman cumhuriyet savcısı olarak görev yapıyordum; dikkatle takip ettim, okudum. Benzer şeyler öngörülüyordu, “Evet, yargı bağımsız ve tarafsız olacak.” deniyordu; devamında da, 2011’de, 2012’de, 2013’te yargıyı tarafsız kılmak için, bağımsız kılmak için yasa teklifleri getirdiniz ama yargıya güveni her geçen yıl düşürdünüz, yargının bağımsızlığını asla sağlayamadınız, bu teklifler de sağlayamayacaktır. Ben, o nedenle, diyorum ki: Önce inanacağız ve onun gereğini yapacağız.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye son yıllarda fiilî durumlarla idare edilir bir ülke hâline gelmiştir. Yasalar, anayasalar yok sayılıyor; fiilî durum neyse ona göre karar veriliyor, ondan sonra Anayasa ona uyduruluyor, yasalar ona uyduruluyor. Bu şekilde bir ülkede hukuk devleti olma iddiasını sürdüremezsiniz. Eğer hukuk devleti olma iddianız yoksa bu ülkede düzeni sağlayamazsınız. Belki iktidarınızı korursunuz ama ülkenin geleceği açısından çok ciddi tehlikelere yol açar. Bakın, Cumhurbaşkanının o günkü kura çekiminde adaletle ilgili de sözü var, çok da güzel söylemiş: “Adaletin olmadığı bir devlet tıpkı temelsiz bir bina gibi eninde sonunda yıkılıp gitmeye mahkûmdur.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Zeybek.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Biz de bunu diyoruz, adalet yoksa bu devlet çöker. (CHP sıralarından alkışlar) Ama değerli arkadaşlarım, bu devlet çökerse biz de altında kalırız siz de altında kalırsınız, bizim çocuklarımız da altında kalır sizin çocuklarınız da altında kalır. Bu nedenle diyoruz ki gelin, bu ülkede tarafsız ve bağımsız bir yargı sağlayalım.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeybek.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Akbaşoğlu, burada olduğunuzu hemen belli ediyorsunuz, ısrarla ve acele söz istiyorsunuz, oylamayı yapayım.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biraz evvel konuşmacının haksız eleştirileri olunca cevap vermek zaruretinden dolayı söz aldım. Zira Sayın Cumhurbaşkanımızın yargıya talimat verdiğinden söz ettiler. Bu asla ve kata doğru bir şey değildir.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Daha nasıl diyecek ya? Daha nasıl diyecek ya?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yasama, yürütme ve yargı arasında kuvvetler ayrılığı sert bir şekilde uygulanmaktadır. Bunun tezahürü de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Yürütme erkini temsilen ve bu erkler arasındaki uyumu gözetmekle Anayasa’nın görevlendirdiği Sayın Cumhurbaşkanımız güncel meselelerle ilgili kanaatlerini de ortaya koymuştur, herhangi bir talimat söz konusu değildir. Lakin, sayın konuşmacı hem kırk yıldır siyasetin içerisinde olduğundan bahisle vurgu yaparak hem de savcılık mesleğini icra ettiğinden bahisle bir vurguda bulunarak herhâlde kendisiyle karıştıran bir yaklaşımı ortaya koydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Tarafsız ve bağımsız yargı hususunu anayasal bir değişiklikle güvence altına alan bir iktidardır AK PARTİ ve yüce Meclis. Dolayısıyla bu konuda bunun dışındaki ithamların hiçbir isabetli yönü bulunmamaktadır.

BAŞKAN – Teşekkürler.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla hem insanımızın hak ve özgürlüklerini teminat altına almaya hem de devletimizin ebet müddet bir devlet anlayışı çerçevesinde baki olmasına yönelik bir yaklaşımı usulü dairesinde, hukuk içerisinde ortaya koymuş bir anlayışa sahibiz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akbaşoğlu.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Emre.

62.- İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, eleştirilere karşı hoşgörülü olunması gerektiğine ilişkin açıklaması

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biraz, eleştirilerde hoşgörülü olmanızı bekliyoruz. Artı bizim hatibimizin söylediği hususa defalarca biz hep birlikte şahit olduk. Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi kararları için dahi “Mahkemelere ben saygı duymuyorum, siz de uymak zorunda değilsiniz.” açıklamalarından sonra yerel mahkemelerin buna uymadığına şahit olduk, buna uyan mahkemelerin de ertesi gün her birinin başka bir yere sürüldüğüne şahit olduk. Dolayısıyla bu eleştiriler maalesef içinde yaşadığımız durumda sıklıkla karşılaştığımız, bizim eleştirdiğimiz durumlar. Artı Trump’ın defalarca, Erdoğan’a, istediği kişilerin tahliyesi konusundaki ricalarını yerine getirdiği için teşekkürleri de herkesin önünde duruyor. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Emre.

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Dolayısıyla bence bu konuda hatibimizin eleştirisine cevap vermek yerine -yargının bağımsız ve tarafsız olabilmesi açısından yapılan yapıcı eleştirilerdir- bunlara katkı vermenizi bekleriz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Emre.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bizim hatibin Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini okuması yanlış anlaşılmış Sayın Grup Başkan Vekili tarafından; onu izah etmek istiyor.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili gerekli açıklamayı yaptı.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – İzin verirseniz, hatip arkadaşımız ne anlatmak istediğini anlaşılır bir dille bir kez daha tekrarlasın çünkü bir sıkıntı var ortada.

BAŞKAN – Sayın Akar, Grup Başkan Vekilliğine Sayın Emre’nin vekâlet ettiği bildirildi; eğer bir talep varsa bana iletsin ya da… Kendisi cevap verdi. Bunun dışında, ne dediğinizi duyamadım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan, arkadaşımızın konuşmasını yanlış anladığını ifade etmeden… Farklı bir şey anlatıyor, bağlamından saptırarak anlatıyor. Bizim arkadaşımız onu söylemedi; lütfen, arkadaşımızın düzeltmesine izin verin.

BAŞKAN – Lütfen… Arkadaşınız kendisi de bunu talep edebilir, grup başkan vekili de talep edebilir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Yerinizden söz veriyorum Sayın Zeybek.

Buyurun.

63.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadelerini söylediğine ilişkin açıklaması

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben sadece metinden Cumhurbaşkanının söylediklerini anlattım ve zamanıyla, özellikle 2010 yılından sonra yargının FETÖ’ye teslim edilişinden bahsettim, o tehlikeyi anlattım. Ben o zaman da evet “Yargı kuşatma altında, adalet dağıtılmıyor.” dedim, hatta bu kumpas davalarıyla ilgili “Böyle dava olmaz.” dediğimde, Sayın Cumhurbaşkanı o zaman da “Ben bu davaların savcısıyım.” demişti. “Yanıldık.” dediler, yarın yine “Yanıldık.” demeyesiniz diye anlatıyorum. Yanılıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeybek.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – 16’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin madde metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                    Salihe Aydeniz                                          Abdullah Koç                                          Kemal Bülbül

                                       Diyarbakır                                                     Ağrı                                                        Antalya

                                   Erol Katırcıoğlu                                         Erdal Aydemir                        Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                         İstanbul                                                      Bingöl                                                     Kocaeli

                                                                                             Mahmut Celadet Gaydalı

                                                                                                            Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; toplumun ağır bir beklentiye sokulması “hukuk reformu” adı altında, sanki yaşamda, yargıda, tutukluluk hâlinde, gereksiz ve uyduruk suçlamalarda bir yenilik, bir değişiklik yapılacakmış gibi beklentiye sokulmuş olmasından kaynaklı olarak bu, bir hukuk reformu değil, hukukun deforme edilmesidir. Türkiye'de bir anayasasızlık, Türkiye'de bir yasasızlık hâli söz konusudur. Türkiye'de siyasetin kilitlenmesi, siyaset kurumunun bir şey üretememesi gibi bir hakikat söz konusudur. Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; siyaset her zaman her şeyi çözemez, böylesi durumlarda bazen de hakikati devreye koymak gerekir. Bugün savaş, işgal, fetih, sefer vesaire adı altında tartıştığımız duruma ilişkin de, Kürt sorununa ilişkin de, Türkiye'nin genel sorunlarına ilişkin de size biraz fantastik gelse de savaş fantezisinden daha değerli olan bir iki öneride bulunacağım.

İlk önerim Adalet ve Kalkınma Partisinin Grubuna, sayın vekillerine ve sözcülerine: Hani yetkilileriniz vaktiyle dedi ya “Biz gidip Emevi Camisi’nde namaz kılacağız.” Bu “Emevi Camisi’nde namaz kılacağız.” sözü toplumun büyük bir bölümünü incitmiştir çünkü Şah-ı Şehidan Hüseyni Hüdavendigâr’ın başını kesenler, başını Emevi Camisi’ne götürdüler. Bir daha bunu söylemeyin, Alevi toplumunu ciddi anlamda rencide ediyorsunuz. Ben size başka bir öneride bulanayım, gelin, Ahmedi Hani makamına gidin, Feqiye Teyran makamına beraber gidelim ve orada Hak için, hakikat için, adalet için, namaz mı kılıyorsunuz, niyaz mı yapıyorsunuz, sorunun çözümünün ne olduğunu orada konuşalım, tartışalım.

Bir önerim Cumhuriyet Halk Partisinin sayın vekillerine, sayın grup başkan vekillerine: “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi asla vazgeçilmeyecek, Türkiye'de aklı başında hemen herkesin kabul edeceği bir hakikattir. Bu hakikatten hareketle “72 millete bir nazarla bakmayan kırk yıl müderris olsa hakikatte asidir.” diyen Hacı Bektaş makamına gidelim, orada cemolalım, Türkiye’nin sorunlarını, Kürt sorununu, demokrasi sorununu, laiklik sorununu konuşalım.

Bir sözüm Milliyetçi Hareket Partisinin ve İYİ PARTİ’nin sayın vekillerine: Bakınız, Kutadgu Bilig’de Yusuf Has Hacib ne der? Der ki: “İnsanın süsü yüz, yüzün süsü gözdür; aklın süsü dil, dilin süsü sözdür.” Bu hakikatten hareketle Bayburt’a Dede Korkut makamına gidelim, Dede Korkut’un insanlığa, Anadolu’ya, herkese olan öğütlerinden, ifadelerinden bir çıkarsama yapalım ve bu çıkarsamadan hareketle soruna bir çözüm bulmaya çalışalım.

Bunun dışında, herkesin kendi çıkarından hareketle hele de Hükûmetin sıkışmışlığından, partinin üçe bölünmesinden, farklı farklı durumlardan hareketle, yeni konsolidasyon hareketleriyle yapabileceği hiçbir şey yoktur. Ciddi bir sıkışma, ciddi bir bunalım, ciddi bir çıkmaz içerisine girilmiştir. Savaşla, istilayla, seferle çözülecek hiçbir sorun yoktur. Bakınız, daha bugün, içinde bulunduğumuz bugün ne yazık ki ne günah ki ne ayıp ki 5 asker canımızı, 20 sivil canımızı kaybetmiş durumdayız ve bunu, bizim, kendilerinin anne babaları, kendilerinin yakınları gibi hissedebilmemiz mümkün değil. Hiç kimsenin, istediği kadar başsağlığı dilesin, istediği kadar acıyı paylaştığını söylesin, onlar kadar acıyı anlayabilmesi mümkün değil. Ama bu hakikatler dikkate alınmıyor, illa da “Siyasetin çıkmazları içerisinde sorunlar çözülecektir. Biz bir başkasını yok edeceğiz, bir başkasını teröristlikle suçlayacağız.” diye düşünülüyor ve hâlâ bize “terörist” diye bir muamele yapılıyorsa Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan’ın bir kıssasıyla hatırlatma yapmak isterim. Rivayet edilir ki Şah-ı Merdan yabanıl bir alanda gezmekteydi yarenleriyle beraber, bir ayıya denk geldi, ayıya dedi ki: “Nasılsın dağların gülü?” Yine rivayet edilir ki ayı dile geldi, dedi ki: “İyiyim ayı.” Dediler ki “Ya Ali, sana ‘ayı’ dedi, niye bir şey demiyorsun?” Dedi ki: “Herkes kendi sıfatını söyler.” Ve hâlâ bizi “terörist”, hâlâ bizi “bölücü” diye ifade eden, suçlayanlara bunu hatırlatarak yol yakınken barış yapmak, sorunları çözmek mümkünken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayalım Sayın Bülbül.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - …hâlâ istilada, hâlâ seferde, hâlâ işgalde, hâlâ savaşta ısrar eden ve bu kavramları ortadan kaldırmak, bu kavramları menetmek, bu kavramları kullanmayı suç saymayı düşünenlere diyorum ki: Yol yakınken dönün, yoksa Suriye’ye sefere giderken evdeki iktidardan olacaksınız.

Teşekkür ediyoruz, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75’inci maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen cümledeki “koşuluyla” ibaresinin, “şartıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Turan Aydoğan                                         Alpay Antmen                                           Zeynel Emre

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                     İstanbul

                                     Rafet Zeybek                                             Aydın Özer                                       Süleyman Bülbül

                                         Antalya                                                     Antalya                                                      Aydın

                                    Ünal Demirtaş                                                                                                         Utku Çakırözer

                                       Zonguldak                                                                                                                   Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer söz talebinde bulunmuştur.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma Türkiye’nin kanayan yarası. Milletimizin yüzde 80’i bu ülkede yargıya güvenmiyor. Bu nedenle zaten burada yargı reformunu konuşuyoruz. Bu kanayan yaranın bir türlü kapanmayan bölümü ise basın ve ifade özgürlüğü. Peki, bu paket bu yarayı kapatır mı? Geçmişte yaptığımız reformlardan sonra basın özgürleşti mi, bir bakalım.

2004-2005 yıllarında AB reformları yaptık, AB’ye tam üye adayı olduk. 2005 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün sıralamasında basın özgürlüğünde 98’inci sıradaydık dünyada, 2009’da 123’üncü sırada. 2009 yılında yargı reform paketi çıkarıyoruz, işe yarıyor mu? 2010 yılında basın özgürlüğü alanında 138’inci sıraya düşüyoruz. 2010’da yargıyı derinden etkileyen Anayasa referandumu yaptık “sessiz devrim” diyenler bile oldu; 2011 yılında 2 paket çıkardık. Bakıyoruz, 2012 yılında 10 basamak daha düşerek 148’inci sıraya geriliyoruz. 2013 ve 2014 yıllarında 3 kapsamlı düzenleme burada, Mecliste geçiriliyor. Bakıyoruz, bu reformlardan sonra, 2014 sonunda 149’uncu sıraya düşüyoruz. 2015 yılında bir reform belgesi daha önümüze geliyor, 2017’de 6 sıra geriliyoruz, 155’inci sıraya düşüyoruz. 2018’de 157, 2019’da yine 157’nci sıradayız. Dibe demir atmışız.

Değerli arkadaşlarım, inanması güç ama burada reform yaptıkça demokrasimizde, basın ve ifade özgürlüğümüzde batıyoruz. Bizler şu anda burada adaleti, özgürlükleri konuşurken Türkiye'de en az 300 gazeteci yargılanıyor. Sadece eylül ayı başından bu yana 60 gazeteci hakkında yargılama devam etti, 7 gazeteciye toplam yirmi yıl hapis cezası verildi, 5 gazeteciye yeni dava açıldı. Peki, şimdi yargı reformuyla karşımızdasınız. On yedi yıllık tek parti iktidarınız süresince dibe çakılan basın özgürlüğünü bir kanuna “Haber ve eleştiri suç olmaz.” cümlesini ekleyerek düzeltme iddiasındasınız. Doğru, haberin suç olmaması gerekir, eleştirinin suçlanmaması şart ama bunun için bu düzenlemeye gerek yok, zaten var; Anayasa'da var, TCK’de var, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararlarında var, Yargıtay içtihatlarında, AİHM kararlarında var. Peki, olmayan ne? Yargı bağımsızlığı yok, yargı tarafsızlığı yok. Yargı, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında.

Bu kanunun gerekçesinde diyorsunuz ki: “Avrupa Birliği sürecinin önünü açacağız.” Var olan ama savcıların, hâkimlerin hiçbir şekilde uymadığı maddeleri bir kez daha yazarak ne basın özgürlüğü sağlanır ne de Avrupa'nın yolu açılır çünkü bu paket çıktığında dahi bazı hâkimler cübbelerinde ilik aramaya devam edecek. Biz bu akşam bu kanunları değiştireceğiz ama yarın sabah bazı savcılar, bazı hâkimler bu kuralı görmezden gelecek. Nereden mi biliyorum? Bakın, günlerdir yargı reformunu konuşuyoruz ama İstanbul’da, Ankara’da savcılar Hükûmetin dış politikadaki kararlarını eleştiren yurttaşları kolaylıkla terör damgasıyla damgalayarak soruşturma açabiliyor. Ne AİHM kararları ne anayasal güvenceler ne kanunlar, içtihatlar ne de buradaki konuşmalarımız onları bu keyfiyetten alıkoymuyor, koymayacak. Açıyor gazeteyi, televizyonu, Twitter’ı, Facebook’u; satır satır suç arıyor, olmayan delili yaratıyor. Habere “haber” değil “terör” diyor; yoruma, eleştiriye “terör” diyor.

İşte Cumhuriyet davası. Meslektaşlarım, gazeteciler Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Musa Kart, Güray Öz, Hakan Kara ve diğerleri bir buçuk yıl cezaevinde yatırıldı. Gerekçe, teröre destek olmaktı. Bir bölümü istinaf onaylayınca ikinci kez hapse girdi ama sonunda ne oldu? Yargıtay kararı bozdu, beraat istedi. Savcılar ve hâkimler kanunlarımıza harfiyen uysaydı, haberi, eleştiriyi suç olarak görmeselerdi, siyasetin baskısında olmasalardı Parti Meclisi Üyemiz Eren Erdem on beş aydır hapiste olur muydu? Ahmet Altan bin yüz on sekiz gündür, Nazlı Ilıcak bin yüz yetmiş bir gündür tutuklu. Yargıtay onların hakkındaki cezayı da bozdu. Altanlar ve Ilıcak’ı eleştirebilirsiniz görüşleri nedeniyle ama hiç kimseyi, eleştirdi diye ömür boyu hapiste tutamayız.

Bakın, bir de güncel örnek vereyim. Amerikan Başkanı Trump’ın Türkiye “tweet”leri bugünlerde fenomen. “Türk ekonomisini mahvedeceğim, daha önce de yapmıştım.” diyor. Bu tehdit dili asla kabul edilemez. “Daha önce” dediği, Ağustos 2018’deki “tweet”leri ve sonrasında gelen yaptırımlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çakırözer, tamamlayın lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Trump “Mahvedeceğim.” diye "tweet" attı, ekonomimiz krize girdi. Peki, arkadaşlarım, biz kimi yargıladık biliyor musunuz? “Ekonomik kriz geliyor.” diyen gazetecileri ve yazarları yargıladık, hâlâ yargılıyoruz, “ekonomiye zarar vermek” suçlamasıyla yargılanıyorlar. Şimdi, bu zihniyetteki savcıya, hâkime hangi reformu yaparsanız yapın bu gidişat değişir mi? Türkiye'de gazetecilere, yazarlara, aydınlara, öğrencilere yönelik haksız yargılamaların, hukuksuz tutuklamaların, insanların hayatlarından çalınan ayların, yılların gerekçesi kanunlarımızın yetersizliği değildir. Bu adaletsizliğin gerekçesi, bağımsız ve tarafsız kalması gereken yargının, tek adam yönetiminin siyasi baskısı altında kalmasıdır. Bu reform paketi de bu hâliyle hâkimlerin, savcıların haberden suç, Twitter’dan terör yaratma ezberlerinin önüne geçemeyecek. İhtiyacımız olan, güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devletidir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çakırözer.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Akçay, söz talebiniz var, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

64.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün 105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, Sayın Kemal Bülbül konuştuğu zaman söz istemiştim, şimdi Sayın Kemal Bülbül de Genel Kurulda yok ama en azından duyanlar duymayanlara, Kemal Bey’e de söyler veya kendisi tutanaklardan okur.

Tabii, Sayın Kemal Bülbül’ü sık sık yaptığı konuşmalarda sufi meşrep ifadelerinden de tanıyoruz, değişik kültür kaynakları, kitaplar da tavsiye ediyor dinleyicilere; teşekkür ediyorum.

Bugün AK PARTİ’ye, Cumhuriyet Halk Partisine, Milliyetçi Hareket Partisine ve İYİ PARTİ’ye bazı hatırlatmalarda bulundu bazı kültür kodlarından hareketle. Bizim de payımıza Kutadgu Bilig ve Dede Korkut düştü. Tabii, biz, temel kültür kaynaklarımızdan bu Kutadgu Bilig ve Dede Korkut’u okuyarak büyüdük. Siyasi bakımdan çok yararlı kaynaklar olduğunu da ifade edebilirim. Tabii, sufi meşrep…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kemal Bülbül Bey bu hatırlatmaları yaptı ama sufiliğin birinci şartı da tabii önce aynaya bakmak. “Acaba ayna kendisine ne dedi? Bütün parti gruplarına öneride bulundu da HDP’ye bir önerisi yok mudur?” diye soracaktım. İnşallah, Kemal Bey onun da cevabını verir.

BAŞKAN – Kemal Bey de geldi bu arada, sizi dinledi.

Sayın Dervişoğlu, sizin de söz talebiniz var, buyurun.

65.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, yaşanılan coğrafyada önemli olayların vuku bulduğuna ve önemli olanın insanlık sorununun aşılabilmesi olduğuna ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben polemikten ziyadesiyle uzak durmaya gayret sarf eden biriyim, yüce Meclisin de zamanını çalmak gibi bir niyet asla taşımam.

Şimdi, yaşadığımız coğrafyada önemli olaylar oluyor, bunların çok büyük bir kısmı da elim ve sonuçları itibarıyla yürek yaralayan olaylar. Dolayısıyla ben özellikle bizim coğrafyamızda olayların yaşanması hadisesini esas itibarıyla bir insanlık sorunuyla bağdaştırmaya gayret sarf ediyorum. Sayın hatip elbette ki bütün siyasi partilerle birlikte İYİ PARTİ’ye de birtakım önerilerde bulundu. Ben asla ve kata birilerini incitmem, hiç kimseye, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altındaysalar ne “terörist” derim ne de “bölücü” derim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin Sayın Dervişoğlu, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çünkü yarın benim torunlarım evladımdan hesap sorar ve “Senin babanın Mecliste olduğu dönemde Mecliste teröristler varmış, bölücüler varmış, FETÖ’cüler varmış.” denilmesini arzu etmem. O sebepten biz kimseyi yaptıkları iş yönüyle eleştirmiyoruz, biz sadece diyoruz ki: Terörle aranıza mesafe koyun. Bu reddedilecek bir şey değil, elbette ki yapabilirsiniz. İktidar partisi de gayet iyi biliyor, sizi muhatap alsınlar istiyorum, ne zaman sıkışsalar TRT kamerasını alıp Kandil’e gitmesinler, ne zaman sıkışsalar İmralı’ya gitmesinler, sizinle konuşsunlar. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) Biz bu konuşmanın sizinle yapılmasından asla ve kata rahatsız olmayız. Önemli olan insanlık sorununun aşılabilmesidir. Ama Meclis açıldığı andan itibaren, gün içinde, sürekli savaştan bahsediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Siz Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk güvenlik güçlerinin yurt içinde de terörle mücadelesine zaman zaman “savaş” diyorsunuz. Bu üslubun da değiştirilmesi lazım. Bakın, aramızda 5 metre var, Grup Başkan Vekilleriyle arka odada her şeyi karşılıklı konuşabiliyoruz. Güzel şeyler konuşmayı becerebilmek lazım.

Sayın Bülbül’e benim bir tavsiyem asla olamaz ama Hacı Bektaş Veli’den bir dörtlük okuyacağım: “Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma/Gerçek erenlerin sözünden çıkma/Eğer insan isen ölmezsin, korkma/Âşığı kurt yemez, uc’da değildir.”

Teşekkür ediyorum efendim. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dervişoğlu.

Sayın Bülbül, yerinizden, buyurun.

66.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Öncelikle MHP’nin Sayın Grup Başkan Vekiline şunu söylemek isterim: Bunu bir HDP vekili olarak, HDP adına söyledim zaten. Dikkat ederseniz saydığımız isimler, Ahmedi Hani, Feqiye Teyran, Hacı Bektaş Veli, Dede Korkut, bunlar, Türkiye’de toplumsal kesimlerin tamamının üstünde mutabık olacağı, tamamının hakikat üzere kabul ettiği, saygı duyduğu değerlerdir. Bu değerler üzerine ifade ettim; bir. İkincisi, bunu ifade ederken de sorunun sadece siyasetle değil Türkiye’de, Anadolu’da bir gelenek olduğu üzere akılla, usulle, yöntemle çözülmesi gerekir gibi bir seçeneğimiz de vardır ve bu seçeneği yaşama geçirme beceri ve basireti bizde vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Türkiye Büyük Millet Meclisine ve Mecliste grubu bulunan sayın grup yetkililerine, grubun mensuplarına hitaben söylenmiş bir şeydir bu, kimseyi incitmek maksadıyla söylenmemiştir. Biz “İncinsen de incitme.” diyen Hünkârımızın desturuyla konuşur, onun desturuyla söyleriz; lakin “İncinsen de incitme.” kavramını çok iyi anlamak ve bunu dilimizde, yaşamımızda, söylemimizde, siyasetimizde ifade etmek gerekir. Bu üzere söyledik düşüncemizi, kimseyi ötekileştirmek ve kırmak için ifade etmedik.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bülbül.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                   Ayhan Erel

                                         Kayseri                                                      Adana                                                     Aksaray

                                     Hasan Subaşı                                        Hayrettin Nuhoğlu                            Aydın Adnan Sezgin

                                         Antalya                                                     İstanbul                                                      Aydın

                                                                                                  Zeki Hakan Sıdalı

                                                                                                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın söz talebi vardır.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu reform teklifinin bütünü hakkında geçen hafta, neden reform olamayacağını konuştuğum için, tekrar olmaması bakımından o konuya girmiyorum. Sadece 16’ncı maddesiyle ilgili şunları söyleyebilirim, sonra da toplumdaki şiddet eğiliminden söz etmek istiyorum.

Görüşmekte olduğumuz teklifin 16’ncı maddesi, yalnız adli para cezasını gerektiren veya en fazla altı ay hapis cezasına eşlik eden adli para cezalarında failin on gün içinde talep etmesi ve cumhuriyet savcısının onaylaması hâlinde ceza için belirlenen ön ödeme miktarının 3 taksit hâlinde ödenmesini düzenlemektedir. Ayrıca bu düzenleme, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 74’üncü maddesinin 2’nci fıkrasının 1’inci cümlesinde yer alan suç ile Dernekler Kanunu’nun 32’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (d) bendinde yer alan suçları da 75’inci madde kapsamına alıyor. Umuyorum, bu düzenlemeler adaletin yerini bulmasına katkı sağlayabilir.

Hukuk sistemimizde ve adalet anlayışımızda öyle vahim sıkıntılarımız var ki böyle parça bölük torba yasa düzenlemeleriyle üstesinden gelmek mümkün değildir. Kapsamlı ve torba vasfını taşımayan bir adalet reformu elzemdir. Hukukun üstünlüğünün ortadan kalktığı, adalet sisteminin güvenilirliğini yitirdiği, cezaların caydırıcılık özelliğinin kaybolduğu bir ortamdayız. Buna siyasi etiğin aşınmasının toplumdaki yansımaları ve giderek artan ekonomik krizin sosyal ve psikolojik etkileri de eklendiğinde, toplumsal bir cinnet hâli kontrol edilemez bir noktaya varmıştır. Toplumsal cinnetin kadına yönelik şiddete dönüştüğü örneklerden birkaç tanesini alt alta sıralayıp, adalet sisteminin işleyişinin yetersizliğinin yansımalarını ortaya koyunca ürpermemek elde değil.

2018 Martında, Giresun’da 25 yaşındaki Yeliz Unutkan’ı aracıyla ısrarla takip edip tacizlerde bulunan, fiziksel şiddet uygulayıp kafasını dükkân kepenklerine vurup yaralayan Erhan Dura’ya sadece 2 bin lira adli para cezası verildi, cezası ertelendi.

İstanbul’da bir mekânın sahibi, bir kadın ve erkek çalışanına şiddet uyguladı. Suç, görüntü kayıtlarıyla sabitti. Kadın çalışan Gaye Akıl’ın olayı gündeme taşımasının ardından mekân sahibi gözaltına alındı, Emniyetteki işlemlerden sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Antalya’da Mert K. isimli kişi, sokaktaki 3 kadına arkalarından tekme ve yumruklarla saldırdı. Kadınlardan Burcu Nihan Barshan yoğun bakımda tedavi altına alınırken, Mert K. çıkarıldığı nöbetçi hâkimlik tarafından adli kontrol şartı getirilerek serbest bırakıldı.

Ankara’da bir hastanede doktor olarak görev yapan Filiz Y.K. eşinin kendisini çocuklarının önünde üç saat boyunca darbettiğini ve bıçakla tehdit ettiğini ifade ederek savcılığa başvurdu. Mahkeme, sanığın silahla tehdit ve hakaret suçu işlediğine dair delil elde edilemediği gerekçesiyle sanığın bu suçlardan beraatine karar verdi. Böyle sayısız örnek var.

Değerli arkadaşlar, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun hazırladığı rapora göre 2018 yılında 400 kadının erkek şiddetiyle hayatını kaybettiği belirtildi. Raporda, 2018 yılında 1.217 çocuk istismarının basına yansıdığı ve 26 çocuğun öldürüldüğü kaydedildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Subaşı, tamamlayın lütfen.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – 2019 rakamları henüz belli değil ancak bilanço maalesef giderek kabarıyor. Bunları sık sık dile getirmeye çalışıyoruz ki iktidar cenahı hukuk ve adalet anlayışının ne hâle geldiğini tekrar tekrar hatırlasın ve torba kanunlarla bütün hukuk sistemini karmakarışık ve kalitesiz hâle getirmekten vazgeçerek kapsamlı ve geniş çaplı bir adalet reformunu yapmaya yönelsin. İktidarın bu niyetten uzak olduğunu biliyoruz. Israrla ikna etmeye çalışıyoruz. Adalet sisteminde bir reform yapılması ihtiyacı çok açıktır.

Yasa paketine İYİ PARTİ olarak düştüğümüz şerhte de vurguladığımız gibi, adalet ve hukukun üstünlüğünün tekrar tesis edilmesi için bir reform yapılmasını talep ettiğimizi yeniden hatırlatıyoruz. Ne hazindir ki 2019 Türkiyesinde hâlâ hukukun, devlet yönetiminin 18’inci yüzyılda geliştirilen değerler üzerinden tartışmalarını yürütüyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Subaşı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, aykırılık sırasına göre okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17’nci maddesiyle değiştirilmekte olan 5237 sayılı Kanun’un 136’ncı maddesine eklenen "Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.” şeklindeki fıkranın “Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları gereğince kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Dursun Ataş                                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                        Hayrettin Nuhoğlu

                                         Kayseri                                                      Adana                                                      İstanbul

                                       Ayhan Erel                                          Zeki Hakan Sıdalı                                 Tuba Vural Çokal

                                         Aksaray                                                     Mersin                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın söz talebi vardır.

Buyurun Sayın Çokal. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Erkeğimiz ordu, kadınımız devlettir. Bir Türk, bayrağını, ordusunu selamlamak için hiçbir yerden müsaade istemez. Sahada selam duran futbolcularımı da buradan selamlıyorum, cephede bayrağımı selamlayan Mehmet’imi de selamlıyorum, Allah ayaklarına taş değdirmesin diyorum.

Ülkede demokrasi, hak, hukuk, adalet, insan hakları, özgürlük filan kayboldu. Sistemin adı yok. Başkanlık sistemi desek değil, yarı başkanlık hiç değil, parlamenter sistem desem o da değil. Garip ve acayip bir sistem bu. Aslında bütün kurumlar var ama çoğu çalışmıyor, daha doğrusu, tek kişinin gözünün içine korkuyla bakarak görev yapıyorlar. Ülkemizde adalete, yargıya, hukuk sistemine olan güven her geçen gün azalıyor. Yapılan araştırmalara göre, ülkemizde her 2 kişiden 1’i adalete güvenmiyor, her 3 kişiden 2’si yargının bağımsız olduğuna inanmıyor. AKP’ye oy verdiğini söyleyen her 4 kişiden 1’i yargının bağımsız olmadığını, yine her 4 kişiden 1’i de mahkemelerin tarafsız olmadığını düşünüyor. Mahkemelerin verdiği bazı kararlar, siyasilerin yaptığı açıklamalar, hâkim ve savcılara yapılan baskılar, sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanan vatandaşlar, Anayasa’nın bizzat devletin yöneticileri tarafından çiğnenmesi yargıya olan güveni her geçen gün azaltıyor.

Bir yandan bazı suçlarla ilgili caydırıcı cezaların verilmemesinden bahsederken diğer yandan da düşünce özgürlüğü alanında, anayasal hakların ihlalleri alanında ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bakınız, kadın cinayetleri aldı başını gitti. 2018’de 440, 2019’un ilk dokuz ayında 347 kadın cinayeti gerçekleşti bu ülkede; her 3 kadından 1’inin şiddete maruz kaldığı biliniyor. Yazarlar, karikatüristler, siyasiler aylarca, yıllarca tutuklu kalırken, Anayasa Mahkemesinin kararları bile uygulanmazken, kadına saldıran, darbeden, yaralayan, katleden saldırganlar kısa süre içinde serbest kalabiliyorlar bu ülkede. Aynı şekilde, çocuk tacizcilerine karşı da gerekli cezai adımlar bir türlü atılmıyor. Toplumun vicdanında en ağır şekilde cezalandırılanlar serbest kalırken biz hâlâ düşünce suçlarını tartışıyoruz bu ülkede.

Yargıda yaşanan sorunları herkes görüyor, hissediyor ama bir türlü AK PARTİ iktidarı görmüyor, duymuyor, hâlâ “Yargı bağımsız, yargı güçlü.” diyerek konunun üstünü örtmeye çalışıyor. Birden fazla terör örgütüyle irtibatlı olduğu söylenerek tutuklanan, onlarca yıl hapis cezasıyla yargılanan Rahip Brunson olayını yaşayan bu millete yargının bağımsız olduğunu nasıl anlatabilirsiniz?

“FETÖ borsası” iddialarını bizzat AKP’li arkadaşlar ortaya attı. Parası olan, arkası olan, siyasetin içinde olan serbest kalırken okullarda ders veren, kurban bağışı yapan, çocuğunu okula gönderenlerin hayatları karardı bu ülkede.

Yargı reformunu önemsiyor, bağımsız bir yargının önemini biliyoruz ama bu magazinleştirilerek yapılamaz. Bu, Anayasa göz ardı edilerek yapılamaz. Bu, özgürlükler kısıtlanarak yapılamaz.

Bakın “yeni bir yargı paketi” diyorsunuz ama mahkeme tarafından aklanmış insanların pasaportlarını vermeyi belirli şartlara bağlıyorsunuz. Anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğünü ancak bir mahkeme kararı durdurabilir. “Mahkemenin suçsuz bulduğu birini bir de siz mi yargılayacaksınız?” diye sormak gerekiyor. Size bu yetkiyi kim verdi? Yargı paketinde bile yargının yetki alanlarını çiğniyor, kararlarını yok sayıyorsunuz.

Üniversite sınavlarında en yüksek puanlarla girilebilen hukuk fakültelerinin mezunlarının avukatlık yapabilmesi için sınav zorunluluğu getiriyorsunuz. Sınavı kazanamayan hukuk fakültesi mezunu ne olacak, hiç düşündünüz mu bunları? Bu zamana kadar yaptığınız hangi sınavda adil davrandınız? Kamuoyunun vicdanını tatmin ettiniz de hukuk mezunlarına sınav mı yapıyorsunuz?

Bakınız, içinde bulunduğumuz bu Gazi Meclisin çatısı altında görev yapan memurlar arasında yapılan görevde yükselme sınavında 98 puan alan elenirken 62 puan alan görevde yükseltildi. Öğretmen adaylarının mülakat sınavlarında yaşananlar zaten evlere şenlik. Şimdi de “Biz hukuk fakültesi mezunlarına sınav getiriyoruz.” diyorsunuz. Adam, özel avukatlık yapacak, hukuk bilgisi iyiyse para kazanacak, kötüyse dava alamayacak, alsa da kazanamayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Tamamlayın lütfen.

Buyurun Sayın Çokal.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Teşekkürler.

Kendi ofisinde çalışacak kadar hukuk bilgisi olmayan öğrenciye sınav yapmak yerine, ona o diplomayı veren hukuk fakültesini kapatın, en güzeli bu olur.

Hukuk sisteminde yaşanan sorunlar almış başını gitmişken, bizim burada yargı bağımsızlığı, düşünce özgürlüğü, şeffaflık gibi konuları konuşmamız gerekirken, avukata yeşil pasaportu konuşuyoruz. Her şeyde olduğu gibi yargı paketini de sayenizde magazinleştirdik. Avukatların sempatisini kazandırmak, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na avukatlardan gelen eleştirileri azaltmak için paketin içine konduğu anlaşılan yeşil pasaport, yargının diğer tüm sorunlarının önüne geçti. Bu yeşil pasaportu verecekseniz ayrı bir konu olarak getirirsiniz Meclise, tartışırız. Bu kadar hayati bir konu içinde yeşil pasaportun ne işi var diye sormadan geçemiyor insan.

Bu bile amacın bağımsız, tarafsız bir yargı olmadığını bize gösteriyor deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çokal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 105 sıra sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136’ncı maddesine eklenen ikinci fıkradaki “durumunda” ibaresinin “halinde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Turan Aydoğan                                         Alpay Antmen                                           Zeynel Emre

                                         İstanbul                                                      Mersin                                                     İstanbul

                                      Aydın Özer                                          Süleyman Bülbül                                       Ünal Demirtaş

                                         Antalya                                                      Aydın                                                    Zonguldak

                               Gamze Akkuş İlgezdi                                                                                                      Rafet Zeybek

                                         İstanbul                                                                                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi konuşacaktır.

Buyurun Sayın İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, yargı reformunun 17’nci maddesi üzerinde söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Büyük Usta Rıfat Ilgaz bundan otuz yıl önce “Ne gençlerden ne çocuklardan bir yakınmam yok/Arap’ın dediği doğru: ‘Çocuk mazbut…’/Memleketse görünüyor işte/Güllük gülistanlık/Ne var ki güllerin dikeni çok.”

Aradan geçen onca yıla rağmen bir yandan çocuklarımızı esir alan sefaleti, diğer yandan karanlığa mahkûm eden cehaleti konuşuyorsak; bir taraftan bizleri örseleyen şiddeti, öte taraftan vicdanları zedeleyen istismardan yakınıyorsak ne yazık ki bir arpa boyu yol alamamışız. Bugün çocuklarımız hayatları boyunca izlerini taşıyacak travmalar yaşıyorlar, oysa çocuklar ayna gibidir. Her gün içinde yaşadıkları, gördükleri, duydukları ve izledikleri hayatın şeklini alırlar yani bizleri yine bizlere yansıtırlar ve ne yazık ki hayat karşısında örselenmiş çocuklar kırık aynalara benzerler. Nasıl ki kırık aynalar bantla tamir edilemiyorsa, şiddete, tacize, istismara ve ayrımcılığa uğramış evlatlarımızın ruhlarındaki derin yaralar da tedavi edilemiyor.

Bugün yargı reformunu görüşüyoruz. Sizce bu teklif içerisinde, her parçasında derin yaralar açılan şiddet mağduru çocuklar için bir gelecek var mı? İyice çevirin sayfaları, bulamazsınız. Peki, her yerde mağdur edilen, toplum tarafından unutulmuş taciz ve istismar mağduru 18.290 çocuk için düzenlenen bir şey var mı? Öyle ya, şu anda görüştüğümüz 39 madde arasında önleyici düzenlemeler olmadığı için, geçtiğimiz yıl günde tam 50 çocuk saldırıya maruz kaldı, kalmaya da devam ediyor.

Bakın, çok uzağa gitmeye gerek yok, daha iki gün önce, yaşları 7 ve 9 olan iki kardeş cinsel tacize uğradı. Faili, öz dedeleriydi. Türkiye'nin en acı gerçeklerinden olan bu olay, sıradan bir cinsel istismar vakası olarak kayıtlara geçti. Peki, iki bölümden oluşan yargı paketinde ensesti önleyecek bir madde var mı? Elbette yok. Reform demetinin içinde 10 binden fazla kelime var da son on altı yılda istismara uğrayarak doğum yapan 15 yaşından küçük 15 bin çocuğumuz için bir reçete yok. Ben arıyorum, arıyorum bu pakette kuma olan, başlık parasına satılan, erken evliliğe zorlanan, sayıları 691 bine ulaşan kız çocuklarımız için gelecek bulamıyorum.

Değerli vekiller, korkunç rakamlardan bahsediyoruz, farkında mısınız? Giderek kötüleşiyoruz. İstismara uğrayıp işkenceyle öldürülen 8 yaşındaki Eylül, kaçırıldıktan sonra açlıktan yaşamını yitiren 4 yaşındaki Leyla, komşusu tarafından öldürülen 3 yaşındaki Irmak, diri diri yakılan 6 yaşındaki Gizem ve daha niceleri… Ben bir anne olarak istismar, taciz, tecavüz, şiddet ve ensest haberlerini okurken nefes alamıyorum, yutkunamıyorum; çocuklarımızı koruyamadığımızı gördükçe kahroluyorum. Ülkemiz evlatlarımız için cehenneme döndü. Birileriyse çocuk istismarını aklama peşinde.

Biliyor musunuz, çocuk korktuğu, adalet ise kolladığı için susuyor; elbette biliyorsunuz. Ne acıdır ki idam ve hadım tartışmaları arasında, saldırganlar hâlâ iyi hâl indiriminden ve saygın tutum gerekçelerinden yararlanmaya devam ediyorlar. Her cinsel şiddet olayında rıza arayan ve bir şekilde eksik teşebbüs yaratan yargı, saldırganlar için cezasızlığı kutsuyor âdeta. Başka bir ifadeyle, cinsel şiddet her gün, her şekilde yeniden üretiliyor ve yaygınlaştırılıyor. Hatırlayın, eski bir adalet bakanı, çocuklarla evlenen yetişkinlerin hapisle cezalandırılması üzerine “Burada bir dram var.” demişti. Kendisini savunamayan çocuklar için adaleti sağlamak yerine istismarın cezalandırılmasına dram derseniz ülkenin geleceğini ateşe verirsiniz. Parlamentoyu itibarsızlaştırır, yasaları arkadan dolaştırırsanız sorunları daha da kökleştirirsiniz. Çocuklarımızın yaşadıkları travmayı kaldıracak düzenlemeler yerine sadece pansuman yaparsanız kangreni önleyemezsiniz. Çocuklar kendini mutlu, sağlıklı ve güvende hissedebilmek için sadece ve sadece adalet bekliyorlar. Dolayısıyla yargı reformu, adıyla değil içeriğiyle olur.

Siyaseti bir kenara bırakarak vicdanınıza sesleniyorum: Bizler çocuklarımızın çıkaramadıkları ses olmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın İlgezdi, tamamlayın.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Bu utanç tablosunu örtbas etmeye çalışanlardan, çocuk istismarını meşrulaştıranlardan hesap sormalıyız. Gelin, kadına ve çocuğa yönelik bütün ayrımcı yasaları burada bir gecede kaldıralım. Gerekiyorsa bir ay boyunca gece gündüz, sabaha kadar çalışalım ama istismarın önüne geçecek düzenlemeleri yasalaştıralım, gerçek yargı reformunu böyle yapalım. Yoksulluğun, sömürünün ve şiddetin karşısında haklarımız, hayatlarımız ve çocuklarımız için çalışalım. “Bir toplumun gerçek ruhunu en iyi gösteren şey o toplumun çocuklarına nasıl davrandığıdır.” der Nelson Mandela.

Sözlerimi bitirirken, çocuklarımızın sesini, nefesini, umudunu, geleceğini, neşesini kaybetmediği, onları her türlü şiddetin öznesi olmaktan uzak tutabildiğimiz ve en önemlisi, istismarın, tacizin ve eşitsizliğin son bulduğu aydınlık yarınlara olan inancımla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın İlgezdi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

İç Tüzük 60’a göre 3 sayın milletvekilinin söz talebi var, onları karşılayacağım şimdi.

Sayın Kılavuz…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

67.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Barış Pınarı Harekâtı’nın teröre karşı yapıldığına ve kardeşliğimize zarar vermek isteyenlere karşı beraber olup taviz verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Takım’ımızı ve askerlerimizi biz de asker selamıyla selamlıyoruz, başarılarının daim olmasını temenni ediyoruz.

Barış Pınarı Harekâtı ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkını kullanarak düzenlediği, teröre karşı yapılan bir harekâttır. Kürt kökenli kardeşlerimiz milletimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Barış Pınarı Harekâtı yalnızca milletimizi ve mazlumları tehdit eden teröristleri bulundukları topraklarda yok etmek için yapılmaktadır. Utanmadan, arlanmadan “Türkiye, Kürtlere savaş açtı, işgalci.” diyen gafiller, Türkiye Cumhuriyeti devleti hiçbir zaman işgalci olmadı. Bin yılda karıldı bu ülkenin harcı, ayrıştırmak kimin harcı. Herkes üslubuna dikkat etmeli, nifak, zehir ve tefrika tohumu ekmek isteyenlere karşı, kardeşliğimize zarar vermek isteyenlere karşı bir ve beraber olup taviz vermemeliyiz. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şahin… Yok.

Sayın Erbay…

68.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, dünyanın en eski turizm ve seyahat acentesi Thomas Cook’un iflasıyla turizmcilerin büyük sorunlarla karşı karşıya kaldığına, işsizler ordusuna yeni insanların katılmaması için önlemler alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde yüz yetmiş sekiz yıllık bir geçmişe sahip olan dünyanın en eski turizm ve seyahat acentesi Thomas Cook battı. 2018 yılı verilerine göre Thomas Cook Türkiye’ye toplam 1 milyon 155 bin turist taşımıştır. 2019 yaz sezonunda ise Thomas Cook aracılığıyla Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı 700 bin civarındadır. Bu firmanın batması sonucunda özellikle çok önemli bir turizm bölgesi olan Muğla’mızda ve diğer turizm bölgelerimizde turizmcilerimiz büyük sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Ülkemiz için önemli bir gelir kapısı ve istihdam alanı olan turizm sektörünün zarar görmemesi ve işsizliğin had safhada olduğu şu dönemde işsizler ordusuna yeni insanların katılmaması için derhâl gerekli önlemler alınmalıdır. Turizm temsilcileri gerekli önlemlerin bir an önce alınarak yaraların sarılmasını ve sektörün önümüzdeki yıllarda daha büyük sorunlarla karşılaşmaması için gerekli desteğin sağlanmasını bekliyor.

BAŞKAN – Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati 21.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Mithat SANCAR

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), İshak GAZEL (Kütahya)

---0---

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

105 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan ile 62 Milletvekilinin Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2215) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 105) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada bulunan 104 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Konya Milletvekili Ziya Altunyaldız ile 85 Milletvekilinin Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2213) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.Sayısı:104)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada bulunan 48 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı Arasında OECD İstanbul Merkezi Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 48)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 16 Ekim 2019 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.36



(x) 105 S. Sayılı Basmayazı 9/10/2019 tarihli 4’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.